Sanalkurs E-Dergi Sayı 18

Page 1



3

merhaba... Yine uzun bir aradan sonra öğrenmenin tamamen karSanalkurs E-Dergi'nin 18. sa- maşıklaştığı bir yapı oluştu. yısı ile merhaba diyoruz. Ekibimizle bunu çözmek için Bu sayımızda da sizler için do- uzun uzun düşündük ve yelu dolu konular hazırladık, ba- ni Sanalkurs için çok defalar kış açınızı değiştirecek, haya- girişimlerde bulunduk. Datınıza renk katacak makaleler, ha gelişmiş, daha derli toplu, dersler, fotoğraf ve çalışmalar daha anlaşılır, daha öğretici sunmaya çalıştık. bir sistem hedefledik. Ancak Sanalkurs.net, 2002 yılından şartlar bugüne kadar ne yazık bu yana Türkiye'nin bilişim ki uygun olmadı. eğitimi alanında en iyi platformlarından biri olmayı hep başardı. Amaç kaynak sayısı yetersiz olan bu sahada, yazılımcıların, tasarımcıların, bilişimcilerin rahatça bilgilerini paylaşmaları, yeni şeyler öğrenmeleri ve öğretmeleriydi.

Şimdi müjdelemek isteriz ki, yepyeni bir Sanalkurs'la yakında karşınızda olacağız, her açıdan sizi tatmin edeceğine inandığımız, gelişime açık, Türkiye'nin yine en büyük platformu olmaya aday bir sistemle.

Ancak seneler ilerledikçe Sonraki sayıda buluşmak ümiSanalkurs'un mevcut içerikle- diyle... rinin sayısı hızla arttı, binlerce ders arasında arama yapmak zorlaştı, belli bir sıraya göre

l E n i d d e c Sira

/sanalkursnet




Sayı: 18 | Eylül 2015 | Ücretsiz

Genel Yayın Yönetmeni | Director Siraceddin El Editörler | Editors Nurullah Sevinçtekin, Keramettin El Kapak Görseli | Cover Visual Emine Arslan Tasarım | Design Ahmet Ziya Kahraman, Siraceddin El

Bu Sayıda... 10

Teknoloji Dünyasından Haberler KERAMETTİN EL

30 Windows 10 İçin 14 Sebep

NURULLAH SEVİNÇTEKİN Yazarlar | Authors Abdullah Mert, Ahmet Uçar, Cem Arda Akın, Hamdi Küçük, Hasan Yalçın, Ilgıt Yıldırım, İrfan Evrens, Kemal Serkan Yıldırım, Keramettin El, Nurullah Sevinçtekin, Okan Cerit, Siraceddin El, Tuba Kahraman, Zafer Başpınar Çalışmalar | Works Abdullah Tekin, Ahmet Zeybek, Barış Özcan, Bilal Özdemir, Ebubekir Karanfil, Emre Şekeroğlu, Esra Ölmez, Hakan Çamoğlu, Mahmut Gediz, Muharrem Taç, Nihat Girmenç, Semra Kunduracı, Siraceddin El, Soner Demirsoy, Zeliha Küçükturan Sponsorlar | Sponsors Dergi Hosting: Garanti Server Sanalkurs Dergisi, sanalkurs.net sitesinin yayın organıdır. Hiçbir yazı ve çalışma Sanalkurs.net ve ilgili yazarından izin alınmaksızın kullanılamaz. Yazılar yazarlarına aittir ve içeriklerinden yazarları sorumludur.

36 Web Arayüz Tasarımında 8 Önemli İpucu HASAN YALÇIN

42

İyi Bir Tasarımcı Olmak mı İstiyorsunuz? ABDULLAH MERT

50 Yazılımcı Raporu: Bir

ŞirketinYazılımcıya Bakışı SİRACEDDİN EL

60 Neden PHP Tercih Etmeliyim? ILGIT YILDIRIM


7

66

Röportaj: Barış Özcan SİRACEDDİN EL

96 Yunan Tanrılarının Kenti: Rodos TUBA KAHRAMAN

108 Oyunlaştırma (Gamification) Nedir? HAMDİ KÜÇÜK

120 İnternetin Karanlık Yüzü: DeepWeb CEM ARDA AKIN

132 Adobe Muse Yenilikleri AHMET UÇAR

138 AutoCAD 2016 Yenilikleri ZAFER BAŞPINAR

88

Röportaj: Arzu Baloğlu ZAFER BAŞPINAR

144 Söyleşi: PHP ve Frameworkler SİRACEDDİN EL

150 Git ile Depo (Repository) Oluşturmak İRFAN EVRENS

160 Swift Programlama Diline Genel Bakış

KEMAL SERKAN YILDIRIM

166 vBulletin Nasıl Kurulur? OKAN CERİT



Muharrem Taรง


10

27 Milyon Doları Paylaşmak Yemeksepeti.com, Delivery Hero'ya 589 milyon dolara satılarak Türkiye'nin en büyük internet satışı gerçekleştirilmişti. Bu paranın yüzde 20 kadarının çalışanlarla paylaşılması ise daha çok konuşuldu. Geçtiğimiz günlerde 589 milyon dolara satılmasıyla çok konuşulan Yemek Sepeti hakkında CEO Nevzat Aydın, çok ilginç bir ayrıntıyı Ayşe Arman'la yaptığı röportajda dile getirdi: Aydın, satıştan elde edilen rakamın 27 milyonunu 114 çalışan ile paylaştıklarını belirtiyordu. Diğer patronlara kötü örnek olduklarını dile getiren Aydın, "Bizden nefret edecekler. Ama durum bu. Hiçbir

sözümüz, yükümlülüğümüz olmamasına rağmen, şirketin bu satıştan elde ettiği paranın 27 milyon dolarını çalışanlarla paylaşıyoruz. Dağıttığımız para da kendi kazandığımız para. Vergisi ödenmiş bir şekilde. Bu, Türkiye'de bir ilk. Ortada bir başarı varsa, bunu hep beraber gerçekleştirdik.'' diyerek çalışanlarını iş ortağı gibi gördüğünü ifade ediyordu.


11

Google+ Devreden Çıkıyor Google artık Google+’ın diğer platformlarla olan bağlantısını tamamen kaldırıyor. Bu durumun ilk örneği ise YouTube üzerinde olacak. Google tarafından bir nevi Facebook alternatifi olarak geliştirilen Google+ bir türlü istenilen performansı yakalayamamıştı. Google, bütün alt platformlarında Google+'ı bir geçit olarak kullandırarak daha çok kişiye ulaşmayı denemişse de başarılı olamamış, Google+ sosyal ağı istenen performansı yakalayamamıştı. Bunun üzerine Google, başarısız olarak düşündüğü sosyal ağ hesabını diğer platformlardan ayırmaya karar verdi. Önceleri bir Google ürününe erişim sağlamanız için Google+

hesabıyla giriş yapmanız gerekiyordu. Firma artık bu hizmeti kaldırdı. Google, Google+ üzerinde yer alan önemli özelliklerden biri olan, aynı zamanda bir bakıma da Google+’ı başarıya itecek olan tek özellik “Photos” özelliğini de ayırarak tek başına bırakmıştı. Önümüzdeki aylar içinde Google tüm hizmetlerini ayıracak. Eğer Google+ kullanmak isteyen kullanıcılar varsa, gönüllü olarak geliştirici takımlarında yer alabilecek. İstemeyenler için de seçenekler sunulacak.


12

Ölümsüzlüğe Yatırım Milyar dolarlık servete sahip teknoloji ve bilişim sektörünün liderleri servetlerinin büyük kısmını sonsuz gençlik ve ölümsüzlük üzerine yapılan araştırmalara yatırıyor. Yeni nesil milyarderler sonsuz yaşamın ve gençliğin peşinde tüm servetlerini harcamaya razı. İnsanoğlunun en büyük sorununun ölüm olduğunu söyleyen PayPal şirketinin kurucusu Peter Thiel, 2 milyar dolarlık servetinin dörtte birini gençlik ve yaşamı uzatma konusunda araştırma yapan şirketlere bağışladı. Thiel, "Hayatın bir sonunun olması fikrini yenmek için bizim

çalışmamız lazım" diyor. Oracle'ın kurucusu Larry Ellison, 430 milyon dolarını yaşlanma karşıtı araştırma yapan bilim adamlarına bağışladı. Ellison, "Ölüm insanın aklının alabileceği bir şey değil. Bir an burada olup, sonrasında yok olma fikrini beynim kabul etmiyor. Bu yüzden de bu konuda yapılan tüm çalışmaları takip edip elimden geldiğince


13

destek olmaya çalışıyorum" diyor. Google'ın kurucusu Larry Page, dünyaca ünlü bilim adamlarını kendi kurduğu Kaliforniya merkezli California Life Company isimli şirkette bir araya getirdi. Yaklaşık 750 milyon dolar harcanarak kurulan şirketin araştırmaları gizli bir şekilde yürütülüyor. Google'dan Sergey Brin, Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg, Napster kurucusu Sean Parker ve eBay'in kurucusu Pierre Omidyar, verdikleri röportajlarda insanoğlunun teknolojiyi kullanarak ölümsüzlüğün peşinden gitmesi yolunda

milyonlarca dolar yardım yaptıklarını söylüyor. Dünya çapında bu konuda araştırma yapan en önemli isimlerden biri olan Ken Dychtwald, "Bir gün sonsuz gençlik ve belki ölümsüzlük üzerine büyük bir keşif yapılsa tabii ki bu araştırmanın sonuçlarına ilk ulaşanlar bu konuda en büyük yatırım yapan Silikon Vadisi zenginleri olacak. Onları büyük servete sahip iş adamları ve kraliyet aileleri izleyecek. Fakirler ise resmen doğal bir yok olma sürecine girecek. Öyle bir an yaşanacak ki, dünyanın en zengin 10 bin kişisi belki sonsuza kadar yaşayacak. Onlar geri kalanlardan ayrılacak" diyor.


14

iPhone 6S'te Neler Yeni? Yeni iPhone 6S, 4,7 inç'lik ekrana sahip ve artık A9 işlemciye ve 4K video kaydedebilen yeni 12MP'lik iSight kameraya sahip. En çok dikkat çeken özellik Force Touch teknolojisi. iPho-

ne 6S'te "3D Touch" adını alan teknoloji, farenin sağ tuşuyla yaptığınızı, parmağınızla sert basarak yapmanızı sağlıyor. 3D Touch, 3 farklı basınç seviyesini algılıyor ve buna göre tepki veriyor. Apple'ın "peek" adını verdiği yeni işlev, uygulamaların simgesine dokunarak direkt olarak belirli bir işleve ulaşmanızı sağlıyor. Örneğin kamera uygulamasına sert dokunarak, açılan menüden direkt olarak selfie işlevine ulaşabiliyorsunuz. Bir başka yeni işlev olan "Pop", fotoğraf ve videoları ekranı tamamen kaplamadan görüntülemeye yarıyor. iPhone 6S, Apple'ın 64-bit'lik A9 işlemcisiyle çalışıyor. iPhone 6'ya göre, %70 performans artışı ve GPU işlerinde %90 artış var.


15

Çalıntı Tweet'lere Yasak Twitter, bundan sonra çalıntı tweet'leri yayınlayanların gözünün yaşına bakmayacak! Twitter, gelen şikayetleri göz önünde bulundurarak çalıntı tweet'lere erişimi engelliyor ve bunun yerine bir uyarı mesajı görüntülenmesini sağlıyor. Bu sayede içeriklerin izinsiz şekilde kullanılmasının önüne geçmeyi hedefliyor.

İlk olarak Los Angeles'lı yazar Olga Lexell'ın şikayeti üzerine Twitter, Lexell'ın tweet'lerini izinsizce kopyalayıp paylaşan kullanıcıların çalıntı tweet'lerini kaldırmaya başladı. Kaldırılan tweet'lerin yerine bir uyarı mesajı yayınlanıyor.


16

Microsoft Edge ile WhatsApp Kullanmak Windows 10’a ve yeni tarayıcısına geçiş yapanlar çok yakında Whatsapp'ı Microsoft Edge üzerinden de kullanabilirler. WhatsApp Web, WhatsApp'ın tarayıcı üzerinden kullanılmasını sağlayan özel bir hizmet. İlk olarak Google’ın Chrome tarayıcısına gelen, ardından Firefox, Opera ve Safari kullanıcılarına da sunulan WhatsApp Web, hiçbir zaman Microsoft’un tarayıcısı Internet Explorer’a ulaşamadı.

Ancak Windows 10 ile hayatımıza giren yeni tarayıcı Edge, çok yakında WhatsApp Web desteğine kavuşacak gibi görünüyor. Microsoft Program Yöneticileri Greg Whitworth ve David Storey, Twitter’da yayınladıkları mesajda, Edge’e WhatsApp Web desteği kazandırmak için çalıştıklarını duyurdu.


17

Youtube Tasarımı Yenilendi Dünyanın en büyük video paylaşım sitesi Youtube, uzun bir süre sonra video oynatıcısında tasarım değişikliği yaptı. Aylık video izlenme sayısı bir milyarı geçen video paylaşım sitesi Youtube, şaşırtıcı izlenme rakamları ile ön plana çıksa da, yayınlanan raporlar ışığında hâlâ kâr edemiyor. Buna rağmen Google Youtube'u geliştirmekten geri kalmıyor. Son olarak şeffaf bir video oynatıcı tasarımını hayata geçiren Google, bir bakıma da Android 5.0 Lollipop ile gelen

Materyal Dizayn anlayışını Youtube'a uygulamış oldu. Önceki siyah video barına kıyasla yenilenen video oynatıcı daha şeffaf bir yapı kazanmış. Bununla beraber video özelliklerini içeren sekme de, daha şeffaf ve kırmızı tonlarının vurgulandığı bir hale gelmiş. Pek çok kullanıcının da olumlu görüş belirttiği yeni tasarım çok hoş görünüyor.



Hakan ÇamoÄ&#x;lu


20

İşe Alımda Bir Amatörlük Klasiği Türkiye'de çoğu kimse işe alım aşamasında bu süreci ve basitliği az çok yaşamıştır. İnternette karşılaştığımız bir mail bu duygulara tam anlamıyla tercüman oluyor. X Hanım merhaba,

nizi söylemiştiniz.

Şirketinizin Y pozisyonu arayışınız için davetiniz üzere xx/xx/ xxxx'te bir görüşme yaptık.

Görüşmemizin üzerinden xx gün geçti ve henüz bir bilgilendirme maalesef alamadım.

Bu görüşme sonucunda bir hafta içerisinde geri bildirimde bulunacağınızı belirtmiştiniz.

xx/xx/xxxx tarihinde size bir mail attım ve süreçleriniz hakkında bir geri bildirimde bulunmanızı rica ettim.

Hatta olumlu olur ise telefon ile, olumsuz olur ise mail yoluyla mutlaka bilgilendireceği-

Fakat yine herhangi bir bilgilendirme alamadım.


21

İzniniz ile sizinle paylaşmak istediğim bazı şeyler var. Aylarca işsiz ve sıkıntılı bir dönemden geçip, sizin mülakat davetinizle bir parça olsun umutlanmış bir profesyonel olabilirdim. Evde eşine, çocuklarına karşı mahcup, faturalarını ödeyemeyen bir baba ve / veya eş olabilirdim. Öncelikle konumu, deneyimi, talip olduğu pozisyon ne olursa olsun bir adaya bu şekilde davranmamanız gerekir. Neyse ki, ben yukarıda bahsettiğim ne umutla iş bekleyen, ne de zor durumda olan bir baba ya da eş değilim. Çok şükür hayatımda her şey yolunda ve iyi bir yaşantım var. Uzun bir süre çalışmasam bile birikimim var, imkanlarım var. Ya olmasaydı? Ya sizden gelecek herhangi bir haberi her gün heyecanla, merakla, umutla bekleyen biri olsaydım? Ya da şöyle düşünelim: O görüşmeyi masanın diğer tarafında birisi olarak ben sizinle yapsaydım ve ben size hiçbir şekilde yanıt vermeseydim?

Bence İK kavramına ve meslektaşlarınıza oldukça zarar veren bir yaklaşım sergiliyorsunuz. Bence sizinle görüşmek için saatlerce yol kat eden, emek ve zaman sarf eden profesyonellere haksızlık yapıyorsunuz. Bence empati kuramıyorsunuz. Size bu maili atıyorum, çünkü ne sizin, ne de şirketinizin "Kurumsal Kimlik" kavramının gerçek anlamını bilmediğinizi düşünüyorum. Kaldı ki bana bir iş teklifi yapsanız bile kabul etmeyeceğimi bilmenizi isterim. Çünkü daha en başta göstermiş olduğunuz bu ciddiyetsizlik, ileride vereceğiniz hiçbir sözü gerçek anlamda tutmayacağınızın bir göstergesi. Ne iyi ettiniz de şirketinizin bu anlamdaki gerçek yaklaşımınızı daha başlamadan belli ettiniz. Lütfen iş arayan insanlar ile oynamayın ve onları hafife almayın. Bir gün bizim yerimizde siz olabilirsiniz. Sakın unutmayın olur mu? Saygılarımla...


22

Samsung İddialı:

Galaxy Note 5 ve S6 Plus Mehmet Said Karaçin

Samsung 13 Ağustos’ta New York’ta gerçekleştirilen etkinlikte Galaxy Note 5 ve Galaxy S6 Edge Plus modellerini tanıttı. Daha önce internete sızan Galaxy Note 5 ve S6 Edge Plus sızıntılarının birebir tuttuğunu gördük ve bu kez de bir süprizle karşılaşmadık. Note 5 modelinin bir önceki model olan Note 4 ile en önemli farkı

tasarımı idi. Samsung S6 ve S6 Edge ile başlayan metal çerçeve ve cam arka kapak tasarımı burada da karşımıza çıkıyor. Note 4 modelinde arka kapak çıkartılıyordu ve micro SD kart slotu mevcuttu. Fakat Note 5


23

modelinde arka kapak çıkartılamıyor, yani batarya değiştirilemiyor ve micro SD kart girişi ne yazık ki mevcut değil. Samsung buna cevaben, telefonlarda kullanılan SD kartların telefonu yavaşlattığını, bu yüzden micro SD kart yuvasına yer vermediğini söylüyor. Samsung’un, Apple gibi özellikle amiral gemi modellerinde micro SD kart yuvasız tasarımları iyice benimsediğini görüyoruz. Micro SD kart yuvasının olmayışı ve değiştirilemeyen batarya çoğu kullanıcıyı üzecek gibi. EKRAN: Samsung Note 4’de olduğu Note 5 modelinde de ekran boyutunda bir değişikliğe gitmedi. İki telefon da 5.7” ek-

ran boyutuna 2K çözünürlüklü super amoled ekrana sahip. Samsung Note 5 modelinde ekran ve kasa Gorilla Glass 4 ile kaplı. Note 4 modelinde de ekran Gorilla Glass 4‘tü. İŞLEMCİ: İşlemci tarafında da bir yenilik göremiyoruz. Samsung S6 modeliyle harikalar yaratan 8 çekirdekli işlemcisi Exysnos 7420 Note 5 modelinde bir kez daha karşımıza çıkıyor. Exynos 7420’de 4 çekirdek 1.5 ghz hızında çalışırken diğer dört çekirdek ise 2.1 ghz hızında çalışıyor. GPU tarafında ise yine S6’da gördüğümüz MaliT760MP8 karşımıza çıkıyor. Bu arada Note 4 modelinin Snapdragon 805 ve Exynos 5433


24

gibi 2 farklı işlemciyle piyasaya çıktığını belirtmekte fayda var. Yani Note 5 işlemci tarafında bir iyileştirme olduğunu görüyoruz. YAZILIM: Note5 Android’in en güncel sürümü olan 5.1.1 Lolipop ile geliyor. DEPOLAMA: SD kart slotunun olmadığını belirttiğimiz Note 5, 32, 64 ve 128 GB’lık 2 farklı depolama kapasitesi ile piyasaya çıkacak. Note 4’de 3 GB olan ram miktarı Note 5 modelinde 4 GB’a çıkmış durumda. PİL: Günümüz akıllı telefon-

larında kullanıcıların en büyük sıkıntı yaşadığı pil durumuna gelirsek, (Note 4’te bildiğiniz gibi 3220 Mah pil vardı) Note 5 modelinde Samsung’un pil konusunda biraz cimri davrandığı söyleyebiliriz: Note 5 modelinde 3000 mah bir pil var. Fakat Samsung’un söylediğine göre kullandıkları Exynos 7420 işlemci bir önceki modelde kullanılan işlemcilere göre %20 daha az enerji harcıyor ve bunun pil süresini daha da uzatacağını iddia ediyor. İNCELİK / HAFİFLİK: Pilin küçülmesiyle beraber Note 5


25

modelinin daha inceldiğini ve hafiflediğini görüyoruz. Note 4, 176 gr. ve 8.5mm kalınlığında iken Note 5’in 171gr ve 7.6mm olduğunu görüyoruz. Note 5’te ekran kasa oranında da gelişmeler olduğunu görüyoruz. Note 4 modeline göre çerçevelerin biraz daha inceldiğini söyleyebiliriz. Note 5’te ekran kasa oranı % 76. Note 4’te ise bu rakam % 74 idi. KAMERA: Note 4’te olduğu gibi yine 16 mp’lik bir kamera karşımıza çıkıyor. Note 4 modelinde 3.7 mp olan ön kamera Note 5 modelinde 5 mp olmuş. Kamera 4k video çekebiliyor ve led flaşa sahip. KALEM: Note serisinde alıştığımız, Note serisinin olmazsa olmazı, kimilerine göre Note

serisinin en büyük artısı olan Samsung’un S Pen Stylus adını verdiği kalemine gelirsek, burada bazı yenilikler bizi bekliyor. Yeni kalemimizi artık tırnağımızla çıkartmıyoruz, arkasındaki küçük buton yardımcı oluyor. S Pen kalemiyle tuş kilidini açmadan da kilit ekranı üzerinde not alabiliyoruz. PARMAK İZİ OKUYUCU: Son dönem telefonlarda sıkça gördüğümüz parmak izi okuyucu, Note 5 modelinde de mevcut. FİYAT: Telefonun fiyatına gelirsek Note 5 modeli için 2700 liradan başlayan fiyatlarla ülkemizde satışa çıkacak. S6 Edge Plus ise 3.099 liradan başlayan fiyatlarla satışta olacak.


26

İpek Üniversitesi Dijital Oyun Tasarımı Bölümü ile Bir İlke İmza Atıyor Ülkemizde Dijital Oyun Tasarımı bölümü ilk kez İpek Üniversitesi'nde 2015-2016 öğretim döneminde açılıyor. Eğitim dili İngilizce olan bölüm MF-4 puan türünden öğrenci alıyor.


27

T

eknoloji ilerledikçe oyun tasarımı konusunda eğitim almış uzmanlara da ülkemizde ve dünyada ihtiyaç her zamankinden daha çok artıyor. Bu ihtiyacı fark eden İpek Üniversitesi, sektörün ihtiyacına yönelik insan kaynağı sağlamak, bu alanda geliştirilecek hem proje, hem de ürünlerle ülkemize katkı sağlayarak, araştırma ve uygulama yapabilen insan gücü yetiştirmek için kolları sıvıyor. Bu programa dahil olan öğrencilerin zorunlu ve seçmeli derslerinin yanında 4. sınıfta oyun, animasyon ve yazılım projeleri geliştirmeleri gerekiyor. Dolayısıyla bu programla öğrenciler teorik bilginin yanısıra hem derslerin uygulama kısmında, geliştirdikleri projelerle uygulama deneyimi de kazanmış olacaklar. Böylelikle, öğrenciler hem stüdyoda, hem de oyun firmalarında staj yapma imkanlarına sahip olacaklar. İpek Üniversitesi Dijital Oyun

Tasarımı bölümünde şu dersler göze çarpıyor: Oyun Programlama, Bilgisayar Animasyonu, Mobil Oyun Geliştirme, Oyun Motoru, 3D Modelleme, Oyun için Ses Dizaynı, Oyun için Arayüz Tasarımı, Oyun Senaryosu, Çevrimiçi Oyun Geliştirme, Dijital Girişimcilik. Ayrıca bu derslere ilave olarak oyun geliştirmenin temelini oluşturan, Tarih, Türkçe, Matematik ve Fizik gibi temel derslere de yer veriliyor. İpek Üniversitesi Sinema Sanatları Fakültesi bünyesinde açılan Dijital Oyun Tasarımı Bölümü oyun yazılımcısı, animasyon sanatçısı, grafik sanatçısı, ses ve görüntü uzmanı, içerik planlayıcı ve senarist gibi istihdam ihtiyaçlarını karşılayan bir eğitim vaad ediyor. Bölüm mezunları Dijital Oyun Tasarımcısı ünvanı alacaklar Sorularınız için: eelbasi@ipek.edu.tr http://game.ipek.edu.tr/



Soner Demirsoy


30

Windows 10 İçin 14 Sebep NURULLAH SEVİNÇTEKİN Front-end Developer

Microsoft işletim sistemi serisinin son halkası Windows 10 hazır. İşte Windows 10'u tercih etmek için belirlediğimiz 14 öne çıkan özellik.


31

1

Cortana: Microsoft'un, "dünyanın ilk gerçekçi kişisel dijital asistanı" olarak bahsettiği Cortana, gerek metinsel gerekse sesli aramalarda bize yardımcı olacak. Bu araç ilgi alanlarınıza yönelik medya içerikleri sağlayabileceği gibi çeşitli hatırlatmalar konusunda da yardımcı olmayı hedefliyor.

2 3

Microsoft Edge: Explorer facialarından sonra yepyeni ve güvenli bir tarayıcı ile Chrome, Safari ve Firefox'a rakip geliyor. Xbox entegrasyonu: İlk defa hayata geçirilen resmi Xbox entegrasyonu ile Xbox One oyunları Windows 10 yüklü bilgisayarlara aktarılabilecek.

4

OneDrive: Microsoft, Windows kullanıcılarına ücretsiz 15 GB, Office

365 abonelerine ise sınırsız depolama alanı sunuyor.

5

Windows Hello Güvenlik: Parmak izi, yüz veya iris tanıma kullanarak Windows 10 cihazlarınızda oturum açabilmenizi sağlayan güvenlik özelliği sunuyor.

6

Windows Store: AppStore gibi Windows'a yönelik pek çok uygulamanın yer aldığı mağaza çok geniş bir yelpazede hizmet verecek. Tüm Windows 10 cihazlarında aynı alışveriş deneyimini sunan yeni Windows Mağazası'na bilgisayar, tablet ya da telefondan ulaşılarak, uygulama, oyun, müzik, film ve TV programları gibi ücretli ve ücretsiz dijital içerikler indirilebilecek.

7

Continuum: Windows 10 işletim sistemi yüklü olan mobil cihazınızı bir


32

monitöre bağlayarak klavyemouse desteği ile kullanmanızı sağlayacak.

8

Görev Penceresi Görünümü: Alt-Tab tuşları ile yapılan uygulamalar arası geçişte artık uygulamaların küçültülmüş görüntüleri olacak. Bu şekilde uygulama pencereleri arasında geçiş daha kolay olacak.

9

Çoklu Masaüstü: Tek monitörünüz olsa bile sanal masaüstleri oluşturulabilecek ve masaüstleri arasında geçişler yapılabilecek. Aynı anda dört adede kadar uygulama tek bir ekrana tutturulabilecek ve daha fazla alana ihtiyacınız olduğunda veya her şeyi projeye göre gruplamak mümkün olacak.

10

Bildirimler: Notification penceresi Windows masaüstünden sistemdeki bazı uygulamalara ait bildirimleri anlık olarak görme imkanı sunuyor.

11

Yenilenen Komut Satırı: Artık komut satırında bazı iş-

lemler kolaylaştırılarak kısayol kullanımlarına da izin veriliyor. Özellikle Ctrl+V işlevi çok yerinde bir ekleme olmuş.

12

Evrensel Uygulamalar: Aynı kodla yazılmış bir uygulamanın hem masaüstü bilgisayarda hem de Windows Phone cihazlarda çalışmasını sağlayan özellik özellikle yazılım geliştiricileri çok mutlu edeceğe benziyor.

13

Başlat Menüsü: Ve tabi ki Başlat menüsü yeniden sahnede. Artık pinlenmiş uygulamalar ve widget'lar da görünebilecek.

14

Serbest Office: Microsoft, Windows 10 kullanıcılarının Word, Excel ve PowerPoint için yeni evrensel Windows uygulamalarına erişebileceklerini onayladı. Ayrıca tüm Microsoft Office paketine yatırım yapmaya gerek kalmadan, sadece istenilen program satın alabilecek.


Abdullah Tekin



Mahmut Gediz


36

Web Arayüz Tasarımında 8 Önemli İpucu HASAN YALÇIN Web Arayüz Tasarımcısı

Arayüz tasarımı yaparken bazen kendimizi kaptırıp gittiğimiz, bazen de müşterinin baskıları sonucu bezginlikle eski usül yöntemlere başvurduğumuz bir gerçek. Bir an bu durumlardan arınıp arayüz tasarımı yaparken dikkat etmemiz gereken 8 konuya eğilelim.


37

1

Amerika’yı Yeniden Keşfetmeyin!

Bir çok arayüz tasarımında sizi zorlayan fonksiyon ya da istekler olabilir. Paniğe kapılmayın. Daha önce nasıl yapıldı ise öyle yapın. Alışılagelmiş kullanıcı eğilimlerini farklılık yaratmak için keşfedilmez ve anlaşılmaz hale getirmektense bilindik yöntemleri yeniden kullanmanızda bir mahsur yok.

2

Zengin Medya

Hızlanan internet bağlantıları sayesinde (optimize olmak şartı ile) bir çok zengin medya türü kullanabilirsiniz. Videolar, animasyonlar, şık görseller. Tasarımlarınızda estetik katacak bu fırsatları kaçırmayın!

3

Tasarım Kullanıcılarınız İçindir, Sizin İçin Değil

Sırf hoşunuza gidiyor diye tasarımlarınıza


38

ekleyeceğiniz unsurlar ileride büyük baş ağrılarına neden olabilir. Kullanıcı talepleri ve proje brifinginin size gösterdiği yolların dışına çıkmadan, yaratıcı ve fonksiyonel işler ortaya çıkarmak için çalışın.

4

Kullanıcı Deneyimini Boşvermeyin

Modern web arayüz tasarımı projelerinde kullanıcı deneyimi artık her zamankinden önemli ve başrolde. Bu konuyu es geçmeyin ve kullanışlı tasarımlar üretmenin peşinde olun. Kendinizi

kullanıcı deneyimi tasarımı konusunda mümkün olduğu kadar geliştirmeniz, ilerde yapacağınız projeler için avantaj sağlayacaktır.

5

Sosyal Medya Entegrasyonu

Tasarım projelerinizin içerisine sosyal medya unsurlarını entegre etmediğiniz sürece başarıya ulaşmanız eskisi kadar kolay değil. Özel projeler haricinde ticari web siteleri için olmazsa olmaz sosyal medya entegrasyonu


39

için mutlaka arayüzlerinizde yer ayırın.

6

Taze İçerikler

İyi bir arayüz kullanım kolaylığı sağlar. Ancak kaliteli ve taze içeriğin yerini hemen hiç bir şey tutmaz. Projeniz yayına girdikten sonra iyi bir içerik desteği almalı yoksa tüm tasarım eforunuz boşa gidebilir.

7

Aksiyon Butonları

Kullandığınız renk skalasına bağlı olarak üreteceğiniz fark yaratacak aksiyon butonları, hedefe kolay ulaşmak isteyen kullanıcılar için faydalı olacaktır. Butonları hızlı

anlaşılır şekilde tasarlamalısınız. Ancak aksiyon butonlarının üzerindeki kelimelerin de çok önemli olduğunu unutmayın.

8

Açık Mesaj ve 5 Saniye Kuralı

Hepsinden önemli olan tasarımını yaptığını projenin daha ilk sayfasında vermek istediği mesajı net bir şekilde iletiyor olması gerek. Unutmayın hızlı tüketim dünyasında ekran üzerinde gerekli mesajı vermek için 5 saniyeniz var ve hepsi o kadar. Gerek görsel gerekse yazı ile derdinizi hızlı bir şekilde anlatmalısınız.



Semra Kundurac覺


42

İyi Bir Tasarımcı mı Olmak İstiyorsunuz? Tasarımcı olmak isteyenler nasıl bir yol izlemeli? İyi bir tasarımcı olmanın başlıca kriterleri nelerdir? Tasarımla alakalı dikkat edilmesi gereken noktalar nedir? ABDULLAH MERT Grafik Tasarımcı


43

T

asarımcı kimliğini hayatına ve davranış biçimine yansıtmakta güçlük çekiyorsanız mesleğe 1-0 geriden başladığınızın farkında olmalısınız. Tasarımcı olarak bir yerlere gelebilmek, gelinen noktada marka olabilmek ve tüm bunları herkesten önce kendine ispatlamak istiyorsanız bu tamamen sizin hayal gücünüzde saklı. Bu kimliği farklı mekanlarda, çevrenizde, dinlediğiniz müzikte, izlediğiniz filmde hatta okuduğunuz kitapta bile yansıtmalısınız. (Yazımın sonunda bir kitap ve film önerim olacak)

Gelelim iyi tasarımın püf noktalarına; Her şeyden önce tasarıma bilgisayar ile başlamanın yanlışlığı ile Jim Carrey'nin bir gangster rolünde oynamasının eşdeğerde olduğunu bilmelisiniz. "Tasarımda başlangıç neresidir?" diye sorarlar hep. Tasarım elbette yetenek gerektirir, fakat öncelikle yeteneğin nasıl ortaya çıkarılacağını ve geliştirileceğini konuşmalıyız. Mesela A.Ü. GSF Grafik Bölüm Başkanı Prof. Tevfik Fikret UÇAR "okumalısınız" diyor. Neden mi? Çünkü tasarımın


44

özü farklı olmak ve dikkat çekmek, değil mi? O halde farklı olabilmek için farklı birşeyler okumanız gerekir. Emin olun, okuduğunuz her kitap olaylara bakış açınızı değiştirecektir. Tıpkı Av Mevsimi’nde olayı çözebilmesi için Cem Yılmaz’ın stajyerine verdiği mesaj gibi. Yani işin özeti tasarıma başlamadan her yönüyle dolu olmalısınız. Olayları iyi yorumlamalı, okumalı, araştırmalı, meraklı olmalı ve her işin farklı yönüne bakabilmeyi başarmalısınız. Peki tasarım nasıl araştırılır? Google’u açıp işinizle ilgili arama yaptığınızda karşınıza çıkan görseller iyi ve örnek tasarımlar mıdır? Asla…

Öncelikle iyi tasarım sitelerini bulmalısınız. Ve yapacağınız işle ilgili mutlaka ön hazırlığınız olsun. Mesela Behance.net gibi sitelerden dünyadaki örneklerini mutlaka incelemelisiniz... Bütün bu ön hazırlıklar tamamlandıktan sonra artık eskiz aşamasına geçiş sürecimiz başlıyor. Bu süreçte kafamızda kurguladığımız hikayeyi kağıda dökmeye çalışıyoruz. 3-5 kağıdı harcamak zorunda kalacaksınız belki ama, emin olun sonuç çok şaşırtacak sizi. Eskiz yapmaktan sıkılmamanız ve sabırlı olmanız lazım. Çünkü işin püf noktası orası. Eğer


45

eskizi atlayarak bilgisayara geçerseniz bir yerlerde takılacağınız kesin. Genç arkadaşlardan çok duyuyoruz: "Abi işe başladım, ama aklıma bir şey gelmiyor, şu işe bir el atsan..." Fikirleriniz, eskize döktünüz, şimdi bilgisayarda eskimizi uyguluyoruz. (Bilgisayarınıza fazla yüklenmeyin çünkü onun rolü sadece uygulamak. O, bizim için aklımız ve mesajımız arasında kullandığımız bir araçtan başka birşey değil.) Unutmadan söyleyeyim, işe olgun ve net bir brif ile devam etmelisiniz. Olgunlaşma aşamasına gelmemiş, karmaşık ve işi sizin çözmenizi bekleyen brifleri asla kabul

etmemenizi öneririm. Bu sizin ve karşınızdakinin tasarımcı kimliğine olan saygıyı birkaç adım daha artıracaktır. Kimliğinizi geliştirecek diğer bir husus da, iyi bir arşiv ve kaynağınızın olması. Özellikle kaynaklarınız meslekte sizin adeta eliniz ayağınız olacak. Örneğin, bir logo tasarımına başlayacaksınız ve meslekte ilk yılınız. Belirlediğiniz kaynak sitelerini belirli aralıklarla tarıyor ve içinde sorguluyorsanız bir yıl içerisinde yaklaşık 1.000-1.500 logoyu zihninizden geçirmiş, artılarınızı ve eksilerinizi tartmış olacaksınız. Bu oluşumun kimliğinize katacağı mükemmeliğe ne kadar da ihtiyacınız var, değil mi?


46

Tasarım Kirliliği Bir diğer husus, tasarımcı ve tasarım kirliliğinin kontrol edilebilmesi. Bu kavramı iyi algılayabildiğiniz an kimlik adına çok iyi bir aşamadan geçmiş olacaksınız. Bu kirliliğe küçük bir örnek vermek istiyorum. Birinci örnekteki sadelik, algı ve mesajı net olan tasarımı incelediğinizde, ikinci örnekteki kirliliği görmemek mümkün değil! Tasarımdaki öğeleri bir filmdeki karakterler olarak da düşünebiliriz. Tasarımlarımızda mutlaka bir başrolümüz, yani bir odak noktamız olmalı. Sonrakiler ise başrolümüzü destekleyici yardımcı roller. Lütfen iki dakikanızı ayırın

ÖRNEK 1

ve örnekteki iki çalışmayı da inceleyerek söz konusu farkı kelimelere dökün. Sizlerle iyi bir ‘tasarımcı kimliği’ adına yapılması gereken bir kaç adımı paylaşmaya çalıştım. Her şeyden önce bu kimliği kendi ruhunuza kanıtlamayı başarmalısınız. Yani tasarımcı olduğunuza önce kendiniz inanmalısınız. Çünkü size gelen dağınık bilgiyi kompoze ederek modern ve kural dışı bir tasarım çıkarmak gerçek bir tasarımcı kimliği ile gerçekleşir. Unutmadan, John Hegarty'nin "Yaratıcılık" kitabını okumanızı, meşhur yabancı dizilerden Madmen’i de izlemenizı şiddetle öneririm. Bir sonraki derste buluşmak üzere iyi hayaller….

ÖRNEK 2


Mahmut Gediz



Hakan ÇamoÄ&#x;lu


50

Yazılımcı Raporu:

Bir Şirketin Yazılımcıya Bakışı Nasıl Olmalı? Kurumsal şirketler yazılımcı alırken nasıl bir yol izlemeli? Yazılımcılardan doğru bir şekilde nasıl yararlanılmalı? Onlara ne tür imkanlar sunulmalı? Pek çok yazılmcı ile görüşülerek hazırlanan bu makalede bu ve bunun gibi soruların cevaplarını bulacaksınız.


51

SİRACEDDİN EL Proje Yöneticisi

Muhakkak ki, hem şirketler bir yazılımcı istihdam etmek istediklerinde, hem de yazılımcılar bir yerde çalışmak üzere başvuru yaptıklarında nelerle karşılaşacaklarını pek kestiremiyorlar. Türkiye’de bu konuda yerleşmiş kurallara sahip pek çok şirket olmasına karşın, hiçbir fikre sahip olmayan, yazılımcılarla ve sorunlarla boğuşan pek çok şirket de mevcut. Bu yazıyı bir şirketin yazılımcı istihdamında göz önünde bulundurması gereken kuralları beyan eden maddeler zinciri olarak görebilirsiniz. Bu maddeler, pek çok kişiyle istişare edilerek ve pek çok yazılımcıya danışarak oluşturuldu. Tek taraflı değil, hem yazılımcılar, hem de yazılımcılarla çalışması gereken şirketler açısından önemli ipuçları ve değerlendirmeler içermektedir.

1

Doğru kişiler seçilmelidir. Yazılımcılar belli bir süreyi içeren yazılım geliştirme tecrübesine sahip olmalıdır. Daha önce yaptıkları ya da aktif olarak yer aldıkları projeleri olmalıdır. Bu şahsi veya kurumsal olabilir. Yazılım mühendisi, bilgisayar mühendisi unvanlarından ziyade ürettikleri veya üretebilecekleri projelere odaklanılmalıdır. Şu soruları olumlu cevaplanması beklenmelidir:


52

a. Kurum genelinde kullanılan yazılım dilleriyle ve platformlarıyla çalışabilir mi? (PHP, ASP.net, MVC, Laravel, Phalcon vs.) b. Yazılım mantığı güçlü mü? (Bunun için özel hazırlanmış mantık sorularını çözmesi istenebilir) c. Veri tabanı hâkimiyeti ne düzeydedir? Crud seviyesinde midir? d. Tasarım ve arayüz geliştirme ekibi ile birlikte çalışabilir mi? e. Sadece verilen işi mi yapıyor, yoksa insiyatif kullanarak, araştırarak verilen göreve üst düzey katkılar sağlayabiliyor, yeni çözümler önerebiliyor mu?

2 3

Yazılımcılar belli bir deneme süresi kapsamında teste tabi tutulmalıdır. Problem çözümü, iş bitirme ve çözüm üretme kapasiteleri bu süre dâhilinde değerlendirilmelidir. Performans değerlendirme testleri yapılabilir. Maaş standartlarının piyasa şartlarında tayin edilmesi şarttır. Tecrübeli ve kaliteli bir yazılımcı nadir bulunduğu için elde tutmak için piyasa şartlarına uygun bir ücretlendirme yapmak gerekiyor. Aksi halde başka şirketlere transferler yaşanabilir. Aynı şekilde, maaşının yetersiz olduğunu düşünen bir yazılımcıdan alınan verim düşer.

4

Doğru donanımlı bilgisayarlar ve ekipmanlar sağlanmalıdır. Gerekiyorsa büyük ekranlı monitörler, duruma göre Windows, Mac veya Linux işletim sistemi temin edilebilir. Ayrıca internet erişiminde araştırmasını engelleyebilecek bir kısıtlama söz konusu olmamalıdır.


5 6 7

53

Proje yöneticisi olmalıdır. Yazılımcıların iş akışını ve çalışma imkânlarını kendi içinde sağlayıp görevlerini belirleyecek bir proje yöneticisi önemlidir.

Yazılımcıların bir ekip olarak çalışması gerekmektedir. Yazılımcılar tek başlarına çalıştıkları zaman problem çözme konusunda yetersiz kaldıklarını düşünebiliyorlar. Bu da işlerin verimini önemli ölçüde düşürüyor. Bu nedenle en az üç kişilik bir ekiple ekip olarak çalışmaları çok önemli. Yapılan bütün projeler versiyon kontrol sistemi (repository) tabanlı çalışılmalıdır. Github, Bitbucket gibi sistemler kullanılarak bütün güncelleme ve geliştirmeler kayıt altına alınmalıdır.

8

40 saat

9

Esnek çalışma saatleri olmalıdır. Yazılım işi konusunda görev veya proje bazlı çalışmak daha sağlıklı olabilir. Örneğin, yazılımcıya verilen görevin belli bir süresi olabilir, bu süre zarfında işini iş saatleri noktasında esnek çalışarak halledebilir. Yabancı ülkelerde ve profesyonel şirketlerde yazılımcılardan verim almayı artırmak için haftalık çalışma saatleri ortalama civarında tutulmaktadır.

Yazılımcı, proje esnasında projeyi ilgilendiren herkes ile muhatap olmamalıdır. Projenin herhangi bir yerinde problemle karşılaşan herhangi bir birimdeki kişinin gelip yazılımcıya sorun iletmemesi gerekiyor. Proje yöneticisi sorunları toplar, belirli bir sıraya koyar ve bu çerçevede yazılımcılara görev dağılımı yaparak iş akışı oluşturur. Şirket içi bir ticket sistemi oluşturularak, bug’lar, eksikler, hatalar, feedback’ler bu çerçevede online olarak kaydedilir ve proje yöneticisi bunları takip eder.


54

10

Yazılımcılardan görsel çalışma talep edilmez. Yazılımcılar sitelerde ikonundan butonuna kadar görsel hiçbir şeyden sorumlu olmazlar. Bu konuları takip eden ve sorumluluğu üstlenen projenin çokluğuna göre bir veya daha fazla arayüz geliştirme uzmanı olması gerekir. Bunlar görsel kısımları çözerek kodların son halini paylaşırlar ve yazılımcının da projede ilerlemesi daha hızlı olur.

11

Yazılımcılardan bilgi işlem kapsamında yer alan donanım ve network gibi konularda işler yapması talep edilmemelidir. Yazılımcılar donanım ve network’ten anlayabilir, ancak istihdam nedeni bu değildir. Bilgisayar tamiri ve kurulumu, network problemleri, server sorunları gibi konularda yardım istenmemesi gerekir.

12

Yazılımcılara etkinliklere ve ‘workshop’lara katılma ve kendilerini geliştirme imkânı tanınmalıdır. Yazılımcılar ve bu birimdeki kişiler, bilişimle alakalı etkinliklere katılarak meslektaşları ile görüşebilmeli, kendilerini hem sosyal, hem de bilgi anlamında geliştirebilmelidir. Gerekirse, kurumu temsil edecek şekilde yazılımcıya konuşmacı olarak etkinliklere katılma imkânı sağlanmalıdır.

13

Yazılımcıların birbirleriyle bilgi paylaşımı anlamında teşvik edilmesi


55

sağlanmalıdır. Yazılımcılar kendi başlarına olduğu kadardan daha fazla birbirlerini destekleyerek geliştirmelidirler. Kurum içi iletişimin güçlü olmasını sağladığı gibi, kuruma da olumlu anlamda katkı sunacaktır. Hatta büyük şirketlerde yazılımcıların bu anlamdaki işbirliği zorunlu tutulmaktadır.

14

Yazılımcıların yeni teknoloji, trend ve gelişmeleri yakından takip etmesi sağlanmalıdır. Yazılımcı kendi alanındaki her türlü yeniliği büyük bir ilgiyle takip etmeli ve onu çalışmalarına uygulamak için ne gerekiyorsa sağlanmalıdır.

15

Her hafta başı planlama toplantıları yapılmalıdır. Yazılım birimi ekibi ile her hafta başı yapılacak iş ve görevlerin dağılımı ile ilgili toplantı yapılmalıdır.


56

Bu toplantılarda önceki haftanın iş analizi, kişisel bazlı görev tamamlama takipleri ele alınmalı, çalışanların işlerini tamamlamaları için gerekli bilgilendirmeler yapılmalıdır. Toplantılarda notlar tutulmalı, bu notlar sonraki toplantıda tek tek ele alınarak görev sahiplerine işlerin neticesi sorulmalıdır. Bu notlar aynı zamanda Asana gibi bir proje yönetim uygulaması ile desteklenebilir.

16

Yazılımcıların diğer birimlerle kaynaşması sağlanmalıdır. Yazılımcıların, hazırladıkları yazılım için diğer birimlerin çalışma mantığını ve sistemini anlaması önemlidir. Bu nedenle diğer birimlerle belli zamanlar dâhilinde eğlencevari (iş maksatlı olmayan, gayriresmi) toplantılar yapılarak bu birimlerin işleri hakkında konuşmaları, yaptıkları işleri anlatmaları sağlanmalıdır. Böylelikle yazılımcı diğer birimlerin çalışma kapasitesi ve şekline göre daha iyi bir mantık silsilesi üretecektir.

17

Doğru görevlendirmeler yapılmalıdır. Proje yöneticisi olan kişi, yazılımcıya doğru görev dağılımı yapmalıdır. Veritabanı uzmanı bir kişiye kod yazdırılmamalı, veritabanı uzmanı olmayan bir kişiden ise veritabanı konusunda üst düzey performans beklenmemelidir.


Zeliha Küçükturan



Emre Şekeroğlu


60

Neden PHP’yi Tercih Etmeliyim? ILGIT YILDIRIM Yazılım Geliştirme Uzmanı

İnteraktif ve dinamik siteler yapabilmek için hangi dili kullanacağınız konusunda kararsızsanız, PHP’yi tercih etmeniz gerektiğine dair bazı nedenlerim var.


61

PHP temelde dinamik olarak web sayfaları oluşturmamıza yardımcı olan, HTML-gömülü bir betik dilidir. PHP dosyaları .php ile biter. İçlerinde html etiketleri, yazılar ve betikler barındırır. Alanında PHP ile yapabilecekleriniz neredeyse hayallerinizle sınırlıdır: Anketler yapabilir, iletişim formları oluşturabilir, üyelere özel sayfalar, sosyal siteler v.s. gibi bir çok üst düzey siteler ve betikler hazırlayabilirsiniz. İşte bu yüzden PHP, internet sitesi yapma konusuna gelindiğinde en çok tercih edilen dillerden biridir. PHP’yi biliyor, ama neler yapabileceğiniz hakkında şüpheliyseniz, ya da interaktif ve dinamik siteler yapabilmek için dil araştırması yapıyorsanız, hemen size neden PHP’yi tercih etmeniz gerektiğine dair bazı nedenler sunayım:

1

KULLANIMI KOLAY: Dil yapısı, kodlaması ve kullanımı diğer dillere nazaran oldukça kolaydır.

2

GELİŞMİŞ TEKNOLOJİ: Bir çok gelişmiş platformda sorunsuz olarak çalışırken aynı zamanda gelişmiş diğer teknolojilerle (örneğin MySQL) uyumlu olarak çalışabilmektedir.

3

KULLANICI DOSTU: Son derece hızlı bir dil olması PHP’nin popülaritesinin artmasına yardımcı olmuştur. Bununla birlikte bir çok kolay kullanıma sahip WordPress, Joomla ve Drupal gibi hazır sistem / yazılım ile site sahibi olmak isteyenlere bir çok opsiyon sunulmaktadır. Hazır sistemler yanında aynı zamanda yazılımcılar için de CakePHP, PhalconPHP, Symfony2 gibi framework / yazılımsal alt yapılar vardır.

4

DÜŞÜK ÜCRETLİ: Açık kaynaklı bir dil olması ve en önemlisi çalışması için yüksek donanım ya da ücretli yazılımlara ihtiyaç duymaması nedeniyle PHP yazılımlarınızı oldukça düşük ücretlerde barındırabilirsiniz.


62

5

POPÜLER: PHP ile yazılmış yazılımlardan sadece biri olan WordPress bütün internet sitelerinin %23’ünü oluşturmaktadır. Yani internette ziyaret ettiğiniz her 100 siteden 23’ü WordPress alt yapısını kullanıyor demektir. PHP ile hazırlanmış diğer hazır alt yapı, framework ve özgün yazılımları da işin içerisine kattığınızda ne kadar popüler olduğunu hayal edebilirsiniz. Uzun lafın kısası interaktif bir internet sitesi yapabilmek için hangi dili öğreneyim diye düşünüyorsanız kesinlikle PHP‘yi öneririm. Bir noktada takıldığınızda, gerek kaynak olsun, gerekse yardım alabileceğiniz kişi olsun, diğer

dillere nazaran oldukça fazla kaynak ve kişiye ulaşabilme imkanına sahip olacaksınız Bunun yanısıra, eğer bir PHP yazılımcısı ile birlikte çalışmak istiyor, projenizin PHP ile hazırlanmasını istiyorsanız, çok dikkatli olmanızda fayda var. Projenize göre yazılımcının yeterli tecrübeye ve bilgiye sahip olduğuna emin olun. Bu makalemle yanlış anlaşılmak istemem; bu sebeple bir konuya açıklık getirmek istiyorum: Bir internet sitesi yapabilmek için sadece PHP bilmeniz tabi ki yeterli değil; HTML, CSS, JavaScript, jQuery v.s. gibi farklı dillere ait bilgiye de sahip olmanız gerekecek.


Esra テ僕mez



Mahmut Gediz


66


67

Sanat, Tasarım ve Teknoloji Hikayeleri Anlatan Bir Adam

BARIŞ ÖZCAN RÖPORTAJ: SİRACEDDİN EL

Adobe Türkiye'deki etkinlik ve faaliyetleriyle tanıdığımız Barış Özcan, bugünlerde kendi tabiriyle "storyteller" olarak, sanat, tasarım ve teknolojiye dair hikayeleriyle binlerce kişiye yeni ufuklar açmaya çalışıyor.


68

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

E

n zor soru bu sanırım. İnsanın kendisini tanıtabilmesi için önce kendini tanıyabilmesi lazım. Ben kendimi tanıyabildiğimi düşünmüyorum. Zaman zaman insanın hayatında belli dönemler oluyor. İnsanın kendisine yakıştırdığı bir takım unvanlar oluyor. Benim şu anda kendime yakıştırdığım unvan storyteller. Bunu da özellikle İngilizce söylüyorum, çünkü tam olarak nasıl Türkçe ifade edebileceğimi henüz bulamadım ben. Kimileri öykücü, kimileri hikâye anlatıcı diyor. Herhalde en doğrusu hikaye anlatıcı ama, hikaye anlatıcı da hani böyle bir tamlama gibi oluyor. Bu aslında iyi bir hikâye anlatıcı olduğum gibi bir iddiayı da beraberinde getiriyor, ancak öyle biri olduğuma inanmıyorum. Yaklaşık 1.5 yıl kadar önce Adobe’den ayrıldıktan sonra başladığım yeni hayat döneminde hikaye anlatıcılığı olarak tanımladığım bir sürece girdim. Sizin 90’lı yıllarda farklı alanlarda çalışmalarınız olmuş.

Başlangıçta gazetecilik, radyoculuk derken bu tarafa nasıl geldiniz? O süreci biraz merak ediyorum. Şöyle: 94 yılında başladım bu işlere, medyada çalışmaya. Çeşitli alanlarında, işte senaryo yazarlığı, radyo programcılığı, televizyon programlarına destek pozisyonlarında bir takım işlerle başladıktan sonra 98 yılında bir reklam ajansına ortak olarak girdim. Bir kreatif direktör ve kurucu ortak olarak. Ve o reklam ajansında “Türkiye’de internete dair neler yapılabilir?” diye sorgulamaya başladık, çünkü müşterilerimiz bizden 360 derece kampanya fikirleri ile gelmemizi bekliyordu. O dönemde hem dünyada, hem Türkiye’de, farklı tarzda bir takım internet siteleri olduğunu fark ettik. Araştırınca Flash denilen bir teknolojiden faydalanılarak yapıldığını gördük. Flash’ın herhalde 3. sürümü vardı o sırada. Tabi çok heyecanlanmıştık. O zamanlar sadece web’te hareketlilik, dinamizm adına animated gif dediğimiz, hareketli kötü ta-


69

sarlanmış grafiklerin dışında hiçbir şey yoktu. Fakat Flash’lı sitelere girdiğinizde, bırakın sadece estetik hareketleri, vektörden kaynaklanan çok yüksek kalite ve hız, bunun yanı sıra animasyon, ses efektleri, müzik, seslendirme gibi şeyleri görünce, reklam ajansı olarak hizmet verdiğimiz markaların kendilerini çok daha özgür bir şekilde ifade edilebileceklerini fark ettik. Ben bu konuya çok merak duydum. Flash’ı öğrenmeye çalıştım ama bir şeyi öğrenmeye çalışmanın bence en pratik yolu, bir kurs, bir okul

ya da bir kitaptan öğrenmekten ziyade, proje üzerinde yaparak öğrenmek. O yüzden ajansta bir arkadaşımın tanıdığı olan müzisyen Özdemir Erdoğan’ın bir web sitesine ihtiyacı vardı, önce ona bir web sitesi yapalım fikriyle yola çıktık. Özdemir Erdoğan için bir web sitesi tasarladım ben. Flash üzerinde tasarladım. Tasarladım diyorum ama aslında bunu, yapmak istediklerimi öğrenmek için uyguladığım bir demo projesi olarak kabul edebiliriz. İki üç hafta içinde web sitesi bitti ve yayına verdik. Özdemir Bey


70

de çok memnun kaldı, çünkü Türkiye’de o yıllarda görmeye alışık olmadığımız bir web sitesi oldu. Bu süreçte de ben bilişim dünyası ile böylelikle tanışmış oldum. Yani medya vesilesiyle, medyanın ihtiyaçlarından dolayı, biraz mecburi bir öğrenme süreci oldu. Fakat sonra çok da sevdim açıkçası. Flash ile ilgili çalışmalarımı devam ettirdim. Zaman içerisinde bu konunun eğitimine olan ihtiyacı da fark ettim. Çünkü o yıllarda Flash ile ilgili eğitim veren hiçbir yer yoktu. Kitabı dahi yoktu Flash’ın. O sırada bir vesile ile Flash’ın da dâhil olduğu Macromedia ürünlerini Türkiye’ye getiren Medyasoft ile tanış-

tım ve Medyasoft bünyesinde kurumlara ve bireylere Flash eğitimleri vermeye başladım. Bu şekilde medyada bilişime olan yolculuğum başlamış oldu. Ardından 2000’li yıllarda Medyasoft’a bir kardeş kuruluş olarak Interajans diye bir interaktif ajans kurarak devam ettik yolumuza. Sonrasında 2006’da askerlik görevimi yapmak üzere ayrıldım. Ben de askerliği vesile ederek, Interajans’taki hisselerimi devretmek suretiyle o maceraya da bir son vermiş oldum. Ama bu Interajans serüveninde 4-5 yıl kadar Türkiye’nin büyük markalarına,


71

gerek kamuda, gerekse özel sektörde hizmet verdik. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin web sitesini 3-4 yıl boyunca yaptık, Türk Hava Yolları’nın tasarımlarını yaptık, web sitesini işlettik 2-3 yıl yine. Oldukça büyük ve geniş kapsamlı projelerle ilgilenme durumumuz oldu. Pek çok alanda, kendimi geliştirebilme fırsatı buldum. En nihayetinde işin biraz daha mutfağına kaydım. Askerlik dönüşünde yine farklı bir ajans kurmak üzereyken Adobe, Türkiye piyasasına giriş yaptı. Oradan bir teklif aldım ve Adobe Türkiye’de çalışmaya başladım. 2008’de girdiniz sanırım Adobe’ye. Evet. 2008’de girdim. 6 yıla yakın bir süre, Nisan 2014’e kadar devam ettim. Zaten ben ayrıldıktan bir ay kadar sonra da Adobe, Türkiye ofisini kapattı. Şu anda Adobe Türkiye ofisi yok mu? Yok. Adobe’nin Türkiye’de bir çalışanı yok şu anda. Neden kapattılar? Kapatma sebepleri nedir?

Creative Cloud nedeniyle artık operasyonlarını sadece Türkiye’de değil, birçok ülkede, ofis yoluyla yürütmek yerine, uzaktan, merkezileştirdikleri ofislerden yönetmeyi uygun gördüler. Örneğin şu an Türkiye tarafı Almanya’dan yönetiliyor. Türkiye’de yine eskiden olduğu gibi bir bayi kanalı var. Ama çok güçlü bir yapı değil bu eskisine göre. Aktif olan şey web sitesi. Creative Cloud artık tamamen internet üzerinden sunulan bir çözüm. Dolayısıyla kullanıcılarıyla doğrudan iletişime geçmeyi tercih ediyor Adobe. Siz bunu ön görerek mi ayrıldınız? Yoksa bir ayrılma sebebiniz var mı? Hem bunu ön görerek, hem de dedim ya, askerden döndükten sonra kendi ajansımı kurmayı planlıyordum, kurmak üzereyken böyle bir teklif geldi ve bir anlamda planlarımı yarıda bırakmıştım. Ben Adobe’de çalışmaya başladıktan 3 yıl sonra Adobe’den ayrılmayı da düşünmeye başladım aslında. Bir noktadan sonra kendinizi tekrar etmeye başlıyorsunuz. Yaptı-


72

ğınız şeyler hemen hemen her sene aynı oluyor. Yeni şeyler arıyorsunuz yani? Evet, yapılabilecek nerdeyse herşey yapılmıştı. Adobegunlugu.com diye bir web sitesini hayata geçirmiştik. Bu arada bunların hepsi bizim insiyatifimizle yapılmış şeylerdi. Adobe tarafından bir vizyonla ortaya konulup da “Sizin şöyle şeyler yapmanızı bekliyoruz” denilerek yapılmış işler değildir, ben bunu özellikle vurgulamak isterim. Bir marka bilinirliğini karşılıklı alışveriş üzerine kurmak gibi. Evet, alışveriş olarak görüyorsak eğer biz bunu, sadece alış

yapmamalıyız parasal anlamda. Adobe olarak diyorum yani. Veya herhangi bir marka, insanlardan sadece paralarını talep edip hani onlara tek başına yazılımı al kullan demek bana çok doğru gelmiyordu. O yüzden bunu destekleyecek başka kanallar açmak, içerikle destek olmak, zenginleştirmek, sadece bu da değil, insanlara ilham vermek, sadece bir tane değil, birkaç tane rol modeli ortaya koymak gibi bir takım vizyonlarla yola çıktık. Creative Cloud hamlesinden sonra zaten Adobe’nin gidişatı belli olmuştu. O yüzden ben bana çok fazla ihtiyaç duyulmadığını da hissetmeye başladığım için


73

tekrar özgür bir şekilde kendi işimi yapmaya karar verdim.

olduğu için terk edilmiş bir his de veriyordu.

Şu anda Adobe Günlüğü kapalı sanırım. Siz gittikten sonra da ilgilenen olmadığı için olsa gerek.

Sizin diğer bir taraftan önemli bir yönünüz daha var: Belgeselcilik. Siz kurgu, montaj ve gezme ekseninde bir insansınız. Öncelikle nereden geliyor bu belgesel merakı, onu sormak istiyorum.

Zaten kalmadı kimse. Ben gittikten sonra zaten ilgilenebilme ihtimali yoktu insanların. Ayrıca Adobe yetkilileri bizden Adobe Günlüğü’nü kapatmamızı özellikle rica ettiler. İçerikleri ne oldu peki onların? Bir Youtube kanalında filan toplanmadı mı? Maalesef. Vimeo’da bazı parçaları var. Biz Adobe’nin Adobe Connect gibi platformlarını kullanarak içerik ürettik orada. Dolayısı ile onlar Adobe’de kalmış oldu. Biraz da yazılım içeriği eskiyen bir içerik. Güncel olmayınca bir manası da kalmıyor ama, bu isteğin arkasında yatan sebep de bütün içerik yönetimini merkezi bir yerde, sosyal medya kanallarında, Twitter ve Facebook gibi yerlerde toplamak istemeleriydi. Biz de markaya saygı duyarak bu isteklerini yerine getirdik ve kapattık. Zaten güncellenmeyen bir şey

Hani sokaktaki vatandaşa mikrofon uzattıklarında “Ne izliyorsun?” filan dediklerinde hep “Belgesel izliyoruz” derler ya, ben gerçekten belgesel izliyorum ama. Öyle değil, yani mikrofona “belgeseli çok severim, çok izlerim” deyip de evde Survivor izleyenlerden değilim. Çok açıkça ve dürüst olarak şunu söyleyeyim: 2006 yılından beri evimde televizyonu açmıyorum. Seyrettiğim şeyler ise geleneksel olmayan kanallardır. Mesela BBC World’teki belgesel yayınları, internetten olan yayınları da var. Ben küçüklüğümden beri gerçekten severek belgesel izliyorum ve çok seviyorum belgeselleri. Bunlar sadece doğa belgeselleri de değil, yani hemen hemen nonfiction (kurgusal


74

olmayan) tarzda hazırlanmış documentry’ler. Bu türe karşı çok büyük bir düşkünlüğüm var. Tabi bu aslında kısmen niş bir alan. Sözde herkesin ilgilendiği, ama gerçekte o kadar büyük bir kitleye hitap ettiğini düşünmüyorum. Dolayısıyla bu tutkumun pek çok insana bulaşması açısından da söylüyorum, güzel bir şey olduğunu düşünüyorum. Şu an her şey çok da kolaylaşmış durumda. Herkesin cebinde belgesel çekebilecek kabiliyette kameralı bir telefonu var. Yani belgesel çekebilmek için öyle çok aşı-

rı estetik, çok aşırı kompleks, sinematografik çekimler yapılması beklenmez. Evet, kurgu da yapıyorsunuz, CNN Türk’te yayınlanan bazı belgesellerde isminiz vardı. Onlar hep belgesel. Kurgusaldan kastım, kurmaca. Yani bir hikaye veya bir romandan yola çıkarak, ya da yazılmış bir senaryo üzerinde çekilmiş olan şeyleri kastederek söyledim bunu. Dramatik yapımlar, komedi filmleri vs. Bir ayağım orda, bir ayağım da kurgusal olmayan belgesel türü işlerde. Tek başına belgesel beni yansı-


75

tıyor şu anda, doğru, yaptığım işler buna yakın biraz ama yakında kısa film ve uzun metrajlı film projelerinde de göreceksiniz. Çok gezen biri misiniz? Gezmediğiniz yer kaldı mı? Evet, çok gezen biriyim, ama gezmediğim, gezmek istediğim çok yer var. Bu konuda insanın yedikçe iştahı açılıyor. Keşke herkesin imkânı olsa. Her türlü gezmeyi de bunun içine katamam açıkçası. Bununla ilgili de bir video yap-

tım, “En iyi tatil nasıl yapılır?” diye. Biraz görmeyi, insanlarla tanışmayı, yani sadece turist gibi olmamayı ben seviyorum. Belgeseller de buna fırsat veriyor aslında. Belgesel çekmek için bir yere gittiğiniz zaman, bakış açınız hemen değişiyor. Özellikle, tasarımla ilgilenenler, fotoğrafçılıkla ilgilenenler bunu bilirler. Fotoğrafçılığa başlayan bir insanın dünyaya bakış açısı, biraz böyle kadrajlara göre oluyor, kompozisyonlara, ışığa göre olmaya başlıyor. Algıda seçicilik oluşuyor. Öyle baktığı-


76

nızda da bence vizyonunuz gelişmeye başlıyor. Dünyaya çok farklı yönlerden bakıp değerlendirmeye başlıyorsunuz. Dünyada ortalama bir insana göre daha fazla yere gitmiş olabilirim ama, gitmediğim de çok yer var. Ortasya’ya gittiniz mi mesela? Türki cumhuriyetlere? Ortaasya’ya gittim. Türkiye cumhuriyetlerden Kazakistan - Almatı’ya gittim. 2000’li yıllarda. Uzun metrajlı bir film için mekân bakma ve senaryo araştırması yapmak üzere gitmiştim. Bir hafta kadar kaldım. Çok güzel bir yer. Ama onun dışında Orta Asya ile gittiğim ikinci bir yer Azerbaycan. Orta Asya’ya giriş kapısı gibi. Başka da bir ülkeye gidemedim maalesef. Benim en çok gittiğim ve gitmekten hoşnut kaldığım yer Afrika ülkeleridir. Afrika’ya yedi kere filan gittim. Oraya tırnak içinde “tu-

rist” olarak da gittim ama, turist olarak gitsem bile ben pek boş duramıyorum. O zaman da yaptığım videoları belgesel estetiği ile kurgulayıp koymaya çalıştım, o maksatla gitmemiş olmama rağmen. Ama elimde her zaman video çekebilen bir fotoğraf makinesi olduğu için kaydediyorum.


77

Üretici bir insan olmanızın da çok etkisi var sanırım. Evet, insan üretmeden duramıyor. Ürettiklerini de bir şekilde değerlendirmek istiyor. O maksatla mesela bir Afrika seyahati yapmıştım. Gezmek için gitmiştik, maksadımız bir tür safari gezisiydi. Gittikten sonra orda güzel fotoğraflar çıktı. Beni davet eden arkadaşım da oradaki Türk Hava Yolları’nın müdürüydü aslında. Kenya’dan bahsediyorum. Çekilen fotoğrafları vesaire görmüş o da. Kendi yönetimi ile paylaşmış. Sonrasında Türk Hava Yolları destekli bir kez daha Kenya’ya gitme şansım oldu. Bu kez biraz daha belgesel türü bir çalışmamız oldu. Sonra yine Türk Hava Yolları’nın desteğiyle Tayland’a, Bangkok’a bir seyahatim oldu, bu kez eşimle birlikte. Fakat daha sonra eşimin hamileliği, çocuk gibi nedenlerle aslında o projeyi Türk Hava Yolları ile devam ettirecekken, yarım bırakmak zorunda kaldık. Birkaç ülke daha vardı planımızda, sadece Afrika Kenya ve Tayland olarak iki ülkeyle sınırlı kalmış oldu.

Ama sonrasında TRT için bu seyahatlerde tohumlarını attığımız “Afrika ve Osmanlı” diye bir projeye başladık. TRT için diyorum ama, TRT o zamanlar belli değildi, biz bağımsız bir proje olarak başlamıştık. Daha sonra TRT Haber’da yayınlandı sanırsam? Evet TRT’de yayınlandı. Orada da Afrika ile Osmanlı’nın bilinmedik yönleriyle tarihi perspektifle aktarmaya çalıştık. Son zamanlarda Adobe'den ayrıldıktan sonra başladığınız video serileri var: Sanat, tasarım ve teknoloji üzerine söyleşiler. Sizin tabirinizle storyteller görevini üstleniyorsunuz. İzlediğimiz zaman içeriği ile gerçekten iyi araştırılmış, doyurucu bir video hazırlamışsınız ve mütevazilik içerisinde bir bilgi aktarımı gerçekleştiriyorsunuz. Bu video fikri nasıl başladı, nasıl devam ediyor? Öncelikle çok teşekkür ederim. Ben mütevazi olmaya gerçekten çalışıyorum. Egomla zaten bir mücadelem var ve onu çok fazla öne çıkarmamaya çalışıyorum. Video ile bir şeyler ya-


78

parken ve bunu da tırnak içinde “ekonomik şartlarda” yaparken, malzeme olarak en pratik çözüm, kendimi kullanmak. Araya mümkün olduğu kadar malzeme üretip koymaya çalışıyorum. Bu aslında 10 yıldan fazla süreden beri ertelediğim bir proje. Yaklaşık bir yıldan beri yapmaya çalışıyorum, ama bu bir yılın son 4 ayı düzenli gidiyor. Videolarınız “Ben bunu çok iyi biliyorum” havasından uzak, samimi. Ayrıca güzel kurgulanmış. İzlerken sizden çok, anlattığınız şeye odaklanıyoruz. Benim zaten kendimce belirlediğim bir kaç kriter var. Bu

kriterlerden bir tanesi samimiyet. Samimiyetin etki uyandıracağını düşünüyorum, o yüzden de samimi olmaya çalışıyorum. Sürece gelecek olursak, dediğim gibi, 10 yıldan beri ertelediğim, ama anlatmak istediğim farklı konular vardı. Başta hangi alanlarda boşluk var, o boşluklarda neler yapılabilir kısmına biraz bakmaya çalıştım. Bir anlamda içimde yıllardır biriktirdiğim bir takım konuları paylaşabilmek adına bir çalışma sonrası bunlar ortaya çıktı. Videolarda anlattığınız konuları nasıl tespit ediyorsunuz, nasıl karar veriyorsunuz? Hiçbirisinin belirli bir kuralı yok.


79

Ben de bilmiyorum neyi nasıl yaptığımı açıkçası. Bu işler birazcık yaparken de öğrenilen şeyler. Bir şeyleri yaparken hep ona göre düşünmeye başlıyorsunuz. “Bundan bir konu çıkar mı, bu konuyla bir şeyler paylaşmanın insanlara faydası olur mu?” türünden şeyler aklıma geldiği zaman belli kriterlerim var. Belli filtrelerden geçiriyorum bu fikirleri. Bu filtrelerden bir tanesi biraz önce sözünü ettiğim samimiyet. Bunun anlamı şu: Eğer bir şeyi tavsiye ediyorsam bunu ben yapmalıyım. Zaten yapmadığım, yani kullanmadığım ekipmanı veya bir yazılımı, yapmadığım bir huyu, bir alışkanlığı anlatmamalıyım diye düşünüyorum. O yüzden de gerçekten kendimin de yapıp uyguladığı şeyleri anlatmaya çalışıyorum. En çok izlenen ve paylaşılan videom ise "iPhone 6 mı, 6 Plus mı?" videosudur. 50 bin kusür izlenmesi beni de şaşırttı açıkçası, tahmin etmiyordum. O istatistiği gördükten sonra benim şöyle davranmam bekleniyor: O video tuttu, hemen buna

benzer videolar çekeyim. Ama hayır. Ben açıkçası kendimce başarı ölçüsü olarak asla çok izlenmek, az izlenmek gibi bir kriteri getirmiyorum, getirmeyi de düşünmüyorum. Videolardaki konuşmalarınız doğaçlama mı, yoksa prompter'dan mı okuyorsunuz? Prompter’im var ve bunu bir videomda uyguladım, ilk videolarımdan birisi: "Hikayede duygu, Wall-e, robotlar ve kalbe dokunmak" Orada uyguladım, fakat bana çok robotsu ve çok donuk geldi. Öyle geleceğini tahmin ettiğim için de aslında daha çok robotlar ile ilgili bir videoda prompter’i kullandım. Kesinlikle hoşuma gitmedi. Başka projelerde belki hani prompter kullanılabilir, ama hem samimiyeti zedeliyor bence, hem de çok robotsu. Benim kendimce not defterlerim var. Kimisi tek cümlelik başlıktan ibaret fikirler halinde olan küçük, çekirdek, nüve diyebileceğimiz konu fikirleri var. Bu fikirlerden bazıları be-


80

nim not defterime bir sene önce yazılmış şeyler, ama hala duruyor. Mesela renk teorisi var, gelecek aylarda ya da belki bir sene sonra renk teorisi ile ilgili kesinlikle bir video hazırlayacağım. Ama ben bu konuyu neresinden tutarım, nerden yakalarım, nasıl işlerim, bilmiyorum şu anda. Onu henüz keşfedemedim. Bir gün, mesela bir film izlerken kafamda bir ışık yanabilir, o yandığı anda raflarımda duran o fikri ben raftan indireceğim ve bir konu haline getirerek o hafta mesela bir videoya dönüştüreceğim. Başka ne gibi kriteriniz var? Bir başka kriterim de özgünlük, yani bir şeyin özgün olması. Çünkü hangi konuyu anlatırsanız anlatın, bugün artık anlatılmamış bir konu kalmadı nerdeyse. Hatta ben şunu söyleyim: Bu Matrix ile ilgili ayrıntıyı keşfettiğimde, ki bu bir keşiftir bana göre, ellerim titreyerek “Allah'ım ne olur kimse bu konuyu daha önce keşfetmemiş olsun” diyerek internete girdim ve farklı farklı aramalar yaptım. İngilizce arama yapıyo-

rum, ama İtalyanca, Almanca filan, bu konularda üretilmiş bir şey inşallah yoktur diyorum. Ama İngilizce olarak olaya bu şekliyle yaklaşan var mı, diye araştırdım. Varsa hani özgünlük tarafı kalmamış olacak. Ha, bu kadar titiz olmak gerekiyor mu? Hayır, benzer şeyleri birileri anlatmış olabilir, ama ben mutlaka ve mutlaka kendi özgün bakış açımı ortaya koymaya çalışıyorum. Eğer bir katma değer olmazsa, o videonun yapılmasına da gerek yoktur bana göre. Yani madem birileri anlatmış bunu, o zaman ben niye tekrar edeyim ki? Bunu yapmak da kötü bir şey demiyorum, sadece bana uygun değil. Bir taraftan da teknik kısmını soralım: Montajı nasıl yapıyorsunuz, Premier, After Effects? Kurgu tekniği olarak Premier Pro kullanıyorum. Eğitimini de anlattım zaten. Premiere son yıllarda kendisini çok iyi geliştirdi. Ben özellikle bu video kurguları yaparken çok farklı kaynaklardan topladığım farklı formatlardaki fotoğrafları, hareketleri, grafikleri, videoları da


81

kullanıyorum. Bunların Premiere ile ilişkisi de çok iyi ve rahat. Bunun dışında zaman zaman After Effects’e ihtiyaç duyuyorum. Özellikle bazı hareketlerine. Mesela motion tracking diye bir effect kullanıyorum, yani bir takım grafiklerin elimin hareketlerine uygun hareket etmesini sağlıyorum. Mümkün olduğu kadar, böyle sırf görsel efekt kullanmış olmak için de görsel efekt yapmamaya çalışıyorum. Yani amaç orada “Aa, ne güzel görsel efekt yapılmış!” dedirtmekten ziyade bir takım şeyleri yerli yerinde kullanmak. Özellikle gençler, vaktini başka şeylerle heba etmek, harcamak

yerine gelsinler benim videomu izlesinler isterim, hatta ve hatta bu isteğin ötesinde onların ilgisini de çekmek istiyorum. O yüzden zaten videolarımda tek seferde konuşmak yerine, araya ilgi çekici şeyler koymaya, bir takım böyle görsel atraksiyonlar yapmaya çalışıyorum. Ki, gözleri bunları görmeye alışmış olan bu genç nesil de bu şekliyle bunları izlesin ve onlar için bir rol modeli olsun, onlar benden daha iyisini yapsınlar, boynuz kulağı geçsin ve kaliteli Türkçe içerik üretilsin. Teknoloji sizce nereye gidiyor? Teknolojinin geleceğine dair neler öngörüyorsunuz?


82

Ben buralarda çok fazla öngörü yapmamaya çalışıyorum. Yaptığım öngörüleri de aslında Forester ve Gardner gibi bu konuda otorite olan araştırma şirketlerinin analiz ve verilerine dayandırmaya çalışıyorum. Çünkü bu şirketler çok yönlü bir şekilde endüstriyi sürekli analiz ediyorlar. Bir de bunlardan ziyade teknoloji ile insan hayatının ilişkisini incelemeye çalışıyorum. Yani o teknoloji bizim hayatımıza nasıl dokunacak, bizi ne yönde etkileyecek? Çünkü bu iyi yönde de olabilir, kötü yönde de olabilir. Beni heyecanlandıran ve radarıma giren birkaç teknoloji var. Bun-

lardan en önemlisi augmented reality, virtual reality. Gerçeklik ve sanal gerçeklik konuları. Dijital dergi konusunda da bir takım çalışmalarınız oldu bildiğim kadarıyla. TRT Haber ve Cüneyt Özdemir’in yaptığı Dipnot Dergisi gibi dijital dergi çalışmalarında Adobe DPS konusunda eğitim ve danışmanlık hizmetleri verdim. DPS platformunun Türkiye’de yaygınlaştırılması amacı ile verilmiş danışmanlık hizmetleri bunlar, Adobe bünyesinde verdiğimiz eğitimler. Dijital dergicilik tarafında nasıl bir ilerleme görüyorsunuz?


83

Çok açık ve doğrudan bir şey söyleyeyim: Hiç iyi görmüyorum. Bence ilerlemiyor, geriliyor bu sektör. Bunun yegane sebebi de okuma oranlarının çok düşük olması. yani bir talebin olmaması. Dijital dergilere bir talep yok bence çok fazla. Dolayısıyla yapılan çalışmalar prestij amaçlı olmanın ötesine geçemiyor. Bir takım gruplar mecburen çıkartıyor, bunlar da ya yurtdışı yayınların Türkiye ayağı, ya da Türkiye’deki büyük kurumsal yapıların prestij amaçlı, “Biz de varız bu platformda…” demek için yaptıkları çalışmalar. İndirilme oranlarına baktığınızda oldukça düşük

olduğunu görebiliriz. Türkiye’de tablet cihaz çok satılıyor, ama insanlar bunu demek ki okumak değil de, başka maksatlarla kullanıyor heralde. Çoğunlukla oyun maksatlı. İndirilmeyen, okunmayan, talep edilmeyen bir şey oluyor. Biliyorsunuz bu dergiler genellikle ücretsiz olarak sunuluyor, çünkü satılmıyor. Dergicilik şöyle bir baktığınızda geleneksel bir tarz aslında. Haftalık veya aylık periyotlarda yayınlanan bir şey. Bunun bir değeri var mı? Şüphesiz. Ama Türkiye’de ciddi anlamda sağlam içerik yayıncılığı sınırlı olduğu için gelişemiyor bence.


84

Bu kadar hareketli bir hayatın içinde teknolojik anlamda eşinizin desteği nasıl? Yani evden bu anlamda olumlu yönde bir destek var mı? Tabi, mantıklı bir soru. Teknoloji düşkünü kişilerin eşlerinin de böyle olmadığı durumlarda bazı sıkıntılar olduğunu ben de duyuyorum ama, çok şükür ki benim eşim de teknolojiye çok meraklı birisi. Hatta İngilizcesi gadget olan bazı cihazları benden önce o kullanmaya başlıyor. Beni iPhone’dan Android’e geçiren kişidir. Son olarak Sanalkurs okuyucularına neler önerirsiniz? Kendi-

lerine nasıl bir yol haritası belirlemeliler? Nasıl ilerlemeliler? Bu yol haritası ile ilgili de bir video hazırlamayı istiyorum aslında. Eğitimin okulla bir alakası yok, bunu kabul etmemiz lazım. İçinde yaşadığımız dünya ve teknolojik ortam bizim dünyadaki her türlü bilgi kaynağından istifade edebilmemizi sağlıyor. Bunun anlamı artık kendi okulumuzun öğrencisi olmak zorundayız. Herkesin kendine ait bir okulu olacak ve bu okul ölene kadar, hayat boyu devam edecek. Öncelikle kendimizi buna ikna etmemiz gerekiyor. Yani "Ben şu dakikaya kadar öğrenirim, kendime şu hedefi


85

koydum, o hedefi gerçekleştirdikten sonra, artık bu kadar yeter" gibi bir vizyonla bence bugün hiçbir şey yapılamaz. Eğitim hiçbir zaman bitmeyecek. O yüzden herkesin kendisine haftalık, yapabiliyorsa belki günlük bir eğitim zamanı ayırması gerekiyor. Beslenmeden başkalarını besleyemezsiniz. Dolayısıyla mutlaka okumak gerekiyor, eğitmek gerekiyor kendini. Şimdi burada da Türkçe içerik noktasına sıkışıp kalıyoruz. Bence yapılabilirse eğer, en az bir yabancı dil öğrenmek lazım, yani İngilizce öğrenmeli en başta. Ancak bu sayede bu kısır döngüden, kısıtılı içerik havuzundan kurtulunmuş olunuyor, daha geniş bakılabiliyor. Dünyayı gezme imkanı belki herkes için maddi nedenler yüzünden mümkün olmayabilir ama İngilizceyi öğrenmek o kadar da maddiyata bağlı bir şey değil. Ben İngilizceyi tamamen kendi kendime öğrendim. Bugün baktığınızda ise çok daha kolay. Bunun üzerinde çok durmak istiyorum. Yabancı dil öğrenmek insanın kendini

geliştirebileceği kaynakların neredeyse sınırsız olmasını ve sonsuza gitmesini sağlıyor. Günümüzde herkes İngilizceyi oturduğu yerden öğrenebilir, MIT ve Standford’tan ders alır, bu şekilde CV’sini de güzelleştirebilir. Ben konuları hazırlarken sürekli eğitim alıyorum. Bir yandan TED videoları izliyorum, bir yandan Coursera gibi platformlarda bizzat derslere katılıyorum. Orda baya baya ders ortamı oluşturulmuş durumda. Ben 41 yaşındayım ve bunu yapmaktan hiç gocunmuyorum, Allah ömür verir de devam edebilirsem hayatıma, gücüm kuvvetim yerinde olursa, 60 yaşımda da bunu yapmak istiyorum. Eğitimin, öğrenmenin bir sınırı, yaşı yok. Her aşamada devam ettirmek lazım. Yani "Bir yerde işe gireyim, tasarım yapayım, emekliliğim ödensin, emekliye ayrılayım" gibi bir memur düşünce zihniyetinden kurtulmak gerekiyor. Kendinden ateşli, kendi okulunun öğrencisi olan insanlara dönüşmemiz lazım. Teşekkür ederiz.



Barış Özcan


88


89

Bilişimci Bir Akademisyen: Arzu Baloğlu RÖPORTAJ: ZAFER BAŞPINAR

"Sosyal Medya Madenciliği" kitabıyla isminden söz ettiren Yrd. Doç. Dr. Arzu Baloğlu ile sosyal medyanın etkisi ve kitabı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Bizlere kısaca kendinizden bahseder misiniz? Mühendislik eğitimi aldım, sonra da informatik üzerinde iş ve akademik kariyerime devam ettim. Hala hem sanayide, hem de akademik dünyada, özellikle bilişim sektöründeki çalışmalarım devam ediyor. Beş kitabım yayınlandı. Onlarca ulusal ve uluslararası konferans konuşmacılığı, modaratörlüğü, oturum başkanlığı ve organizasyon komitelerinde bulundum. Hala Tübitak hakemlik, izleyicilik,

mentorluk, iş rehberliği ve değerlendiricilik rollerim de devam etmektedir. 2000 yılı sonrasında ve günümüzde sosyal ağların hayatımıza etkisini siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir kere hayatımızda çok etkili. Öncelikle duygusal bir toplum olarak paylaşılan her dram haline gelmiş vaka çoğalarak daha büyük gruplara da gidiyor. Böylece örneğin tek bir kişinin gönderdiği bir vaka birdenbire bazen aşırı derecede büyüye-


90

biliyor. Bunun yanında gerçekleşen olayları en hızlı buradan öğrenme platformu olmuş durumda. Hatta buna video ve resim desteğiyle neredeyse naklen yayın haline dönüştü bile diyebiliriz. Paylaşımlar da artınca gelişen olayların yönü aniden değişebiliyor. Aslında bu konu daha ziyade bireyin sosyal medyayı neden kullandığıyla ilgili bir mesele. Haber kanalı mı, iletişim mi, sosyalleşme yoksa arayış mı? Açıkcası, İstanbul’da yaşayan bir fotoğrafçının Instagram'da paylaştığı resmiyle dünyanın başka ucunda yaşayan fotoğraf severin ilgilenmesi ve onunla iletişime geçme imkanı başka

nasıl mümkün olabilirdi? Veya tam uzmanlık alanınızda olan bir konuyla Linkedin vasıtasıyla ilgilenip, mesaj gönderen ve ortaklık teklif eden bir iş adamı ile nasıl tanışma imkanı bulabilirdiniz? Evet, belki bulunabilirdi ama bu kadar hızlı gerçekleşmezdi. Ama öte yandan çok fazla verinin olması ve gittikçe büyümesiyle ilgili güvenlik ve gizlilik gibi sorunlar da beraberinde geliyor. Sosyal Medya günlük hayatın neredeyse tam ortasında bir haber kaynağı olmuş durumda. Eskiden eğlenceydi, oyundu, izini kaybettiğin eski arkadaşlara ulaşmaydı. Ama şimdi anlık olayları takip etmek, gündemi kaçırmamak için en çok kullanılan teknoloji oldu denilebilir. Hatta yediden yetmişe kullanılıyor ve neredeyse tutku durumunda insanlar günlerinin çoğunu bu ortamlarda geçiriyorlar. Halkın yoğun kullanımı ve üretilen paylaşımlarla bağlı olduğu ağdaki diğerleri de anında olay-


91

ları haber alıyor. Böylece gerekirse düşünme veya müdahale aşamasına geçiliyor. Ülkemiz sosyal medya alanında sizce hangi seviyede? Seviye değil de kullanım olarak her internet kullanıcısının sosyal medya ile ilişkisi olduğu varsayılırsa, 30-40 milyon olduğunu düşünüyorum. Yani nüfusun bebek ve yaşlılar dışındaki çoğu internet kullanıcısı dolayısıyla aynı zamanda sosyal medya kullanıcısı gibi görünüyor. Kurum ve kuruluşlar veya markalaşmak isteyenler sosyal medya konusunda neler yapmalılar? Tam anlamıyla internet kullanarak iş yapılmalı, dijital pazarlama kullanılmalı. Sosyal medya kanalını çok önemsemelerini tavsiye ederim. Bunun yanı sıra tamamen sanal bir kurum yaratmak yerine zaman zaman canlı işlemler ve sesler de tüketiciye güven verir. Sosyal medya uzmanı olmak için bir yol var mı sizce? Sanırım bu konuda uzmanlık

programı yok akademik olarak. Pazarlama eğitimi içinde veriliyor. Ben elektronik pazarlama ve elektronik iş derslerimin içinde anlatıyorum. Belki bu konuda yüksek lisans seviyesinde programlar açılsa ve ihtiyaca göre dersler düzenlense ve hatta endüstriden uzmanlar tarafından desteklense çok doğru bir yönelim olur diye düşünüyorum. Bir sektör haline geldi Sosyal Medya ve bu süreçte pek çok sosyal medya ajansı hizmet


92

vermeye başladı. Bu açıdan bakarsak, sosyal medya ajanslarının kurum ve kuruluşlar için veya markalaşmak isteyenlere faydası ne düzeyde olabilir? Açıkcası ben minimum düzeyde olacağını düşünüyorum. Kurum içinde bu konu çözülmelidir. Yeni çıkan ve büyük ilgi gören "Sosyal Medya Madenciliği" isimli kitabınızdan bahsetmek istiyoruz biraz. Nedir sizce sosyal medya madenciliği? Kısaca tanımlamak gerekirse bildiğiniz sosyal medyanın temel ürünlerini kullanarak yani ilk başta Twitter, Linkedin, Facebook, Youtube ve Instagram olmak üzere burada toparlanan ve sürekli büyüyen sayısız verinin birçok farklı yöntemle analizini yaparak onları daha anlamlı bilgiler ve sonuçlar haline dönüştürme işlemelerinin tümü diyebiliriz. Bu içerikte bir kitabı çıkarma fikri nasıl oluştu? Kitabımız ortak bir proje formatında gerçekleşti. Türkiye 2013 Gezi olaylarında bilin-

diği gibi en çok ve en hızlı bu ortamlardan süreci takip etti. Basında yer almayan veya alamayan haber, yazı, yorum, resim, video gibi iletiler bu yolla halka ulaştırıldı, buradan da yeni kaynaklar, yeni süreçler ve hatta yeni tehditler oluştu. Yine Türkiye 2014 senesinde çeşitli nedenlerde Twitter'ın kapanmasına şahit oldu. Geçmişte de hakaret, aşağılama gibi nedenler yüzünden zaman zaman Youtube'un kapanması gibi müdahaleler görülmüştü.


93

Halbuki devlet, toplum, basın, iş, eğitim, spor, sanat vs. gibi konular en çok bu ortamlarda konuşulur ve yorumlanır. Halkın net ve özgür görüşünün paylaşıldığı bu ortamlar aslında gerek devlet, gerekse iş dünyası açısından son derece faydalı veriler içerir. Bunların değerlendirilerek, halkın istekleri, sorunları, gelecek beklentileri, gerçek görüşlerinin analizi ile kullanışlı bilgiye ulaşılabilir. Bu da hem devletlerin çok arzu ettiği, hem de ticari işletmelerin ürün geliştirmede kullanacakları gerçekçi bilgi haline dönüşebilir.

Bu kitap benim 5. kitabım. Daha öncekiler kimi akademik, kimi deneme içerikli oldu. Yeni eseri bir roman formatında kurgulamaya çalışıyorum. Son olarak Sanalkurs Dergisi okurlarına sosyal medya açısından ne tür tavsiyelerde bulunabilirsiniz? Bu ortamların gerçek hayat olmadığının bilinmesi lazım. Fakat, gerçek hayatı destekleyen, kolaylaştıran etkin bir araç olarak düşünülmeli ve bu şekilde kullanılmalı bence. Teşekkür ederiz.

KİMDİR? Özetle, bu kitap çalışmasının hedefi, yukarıda bahsedilen Marmara Üniversitesi konulardan yola çıkaBilgisayar Mühendisliği'nde akaderak, günümüzün en misyen olarak hizmet veren Yrd. Doç. Dr. çok kullanılan sosyal Arzu Baloğlu'nun uzmanlık alanları arasında medya araçlarındaki MRP, ERP, CRM ve e-ticaret en önemlileri olarak anlık verilerin analiifade edilebilir. Bilişim endüstrisi bünyesinde düziyle, güncel istatiszenlenmiş fuarlarda, kongrelerde, seminerlerde tiki gerçekleri ortaya konuşmacı, oturum başkanı ve panelist olarak çıkarmaya çalışmaktır görev yapan Baloğlu'nun yayınlanmış beş kidiyebiliriz. tabı var. Yine yerli ve yabancı dergilerde

Şu an başka bir kitap çalışmanız var mı? Varsa nasıl bir formatta olacak?

yayınlanmış pek çok yazı ve röportajı yer alıyor.



Emre Şekeroğlu


96

TUBA KAHRAMAN Gezgin Blog Yazar覺


97


98

Yunan Tanrıları’nın Kenti: Rodos İstanbul’da günler parçalı bulutlu geçip giderken yaz aylarını değerlendirmek için sabırsızlananlara tartışmasız ilk önerim, Yunan Tanrıları’nın kenti Rodos olur. İlk gece dolunay denizin üstünden ışıldarken Rodos’a göz kırpıyorum. Gün batarken doğal limanların çevrelediği sahilden Eski Şehir’e

doğru yürüyorum. Ambiyans ve lezzetin buluştuğu doğru adres bir gezginin bitmek bilmez arayışıdır. Bu akşam Dinoris’de randevum var. Dinoris, üç


99

nesildir aynı ailenin işlettiği bir balık restorantı. Navarhiou Kapısı’ndan Eski Şehir’e girince restorantın tabelasını görüyorum. Sağ tarafta çıkmaz bir sokağı işaret ediyor. Küçük bir sokak, büyülü bir atmosfer. Gün batımıyla sarı duvarlar kızıl kahveye çalıyor. Sarmaşıklar yemyeşil yapraklarıyla sarıdan kızıl kahveye dönüşen bir örnek duvarları çevreleyip sokağın üstünü örtüyor. Yeşil yapraklarsa baharda kırlara yayılmış koyunlar kuzular gibi iştahla sokağa mutluluk serpiyorlar. Sarmaşıkların arasından ışıldayan begonvillerin çığırtkan renkli biçare bedenleri adeta sokağın balık istifi dizili arnavut kaldırımlarında savrulup duruyorlar. Az ilerde eğlenceli bir masa var. İsa’dan bile önceden beri kim bilir kimler bu sokakta neler konuştu ve konuşacak diye düşünürken çoktandır beni bekleyen lezzetli ve neşeli tabaklarımla akşama devam ediyorum.

T

ürk sahil şeridinden yalnızca 20 km. uzaklıkta bulunan Rodos, Klasik Yunan, Helen ve Roma dönemleri boyunca, doğubatı arasındaki uzun ticaret rotasında bir sıçrama taşı görevi yaparak, liman vergileri sayesinde zenginleşir. Erken Hristiyanlık döneminde Ege’de lider ada konumuna ulaşan Rodos’un Akdeniz’de Arap güçlerinin ortaya çıkmasıyla stratejik önemi git gide artar. Rodos, MS. 7. Ve 9.


100

yüzyıllar boyunca Bizans ve Arap güçlerinin adada askeri kontrol elde etmek amacıyla yaptıkları iktidar savaşlarının merkezinde kalır. 1204’de Konstantinopolis’in Frank’ların yönetimine geçmesiyle bölgenin tüm politikaları değişir. St. Jean Şövalyeleri’nin iki yüzyıla uzanan tarihi, esrarengiz lider Pierre Gerard Tenque’in Kudüs’de ortaya çıkışıyla başlar. 12. Yy’ın başında St. Jean Şövalyeleri hayırsever faaliyetlerinin yanı sıra askeri disiplinleriyle

Haçlı ideolojisinin en önemli savunucuları haline gelirler. Şövalyeler, 13. Yy.’da Haçlılar zamanında savaş konusunda büyük bir aşama gösterirler. Müslümanlar tarafından Akka sahil şeridinde yenilgiye uğratılmalarından sonra Kıbrıs’da tekrar biraraya gelirler. Fakat burada da devam eden müslüman tehdidi sebebiyle Rodos’u tercih ederler. St. Jean Şövalyeleri 16. Yy’da Osmanlı hakimiyetine dek adada hüküm sürerler. 1309’da Rodos’a yerleşen şövalyeler, ortaçağ savunma


101

pratiklerinin devamı niteliğinde geliştirdikleri planla surların inşasına başlarlar. İki yüzyıl boyunca adayı müslümanlara karşı savunan Şövalyeler bir yandan da -karşımda Rodos Arkeoloji Müzesi olarak tüm heybetiyle göz dolduranhastanelerini işletirler. Rodos Arkeoloji Müzesi sizi revaklarla çevrili bir avluyla karşılar. Avlunun girişinde iki yanda Demetrios ve Kanuni Sultan Süleyman döneminden kalanlar da dahil olmak üzere çeşitli kuşatmalardan bugüne kalan gülle yığınları bulunur. Avlunun solundaki taş merdivenler hastanenin revirine çıkar. Birkaç taş sütunla desteklenmiş geniş ve açık alan bugün şövalyeler döneminden kalma röliklere ev sahipliği yapar. Bu kattaki diğer odalarda da klasik heykeller ve arkeolojik sit alanlarından çıkarılan tarihi eserler sergilenir.

H

üzünlü bir ada Rodos. Bir o kadar da sıcak ve davetkar. Harita okumakta ısrar etmek yerine sırasız ve rastgele yürümeyi

tercih ediyorum. İki banka binasını geçip Kuzeyde Özgürlük Kapısı’na doğru geri dönünce Cephanelik Meydanı’nda (Plati Simis) MÖ 3. Yy’dan kalma Aphrodite Tapınağı’na ait kalıntıları buluyorum. Kemeraltı’ndan Müze Binası’na geri dönüşte solda Bizans Dönemi’nde inşa edilmiş ve Şövalyeler tarafından tamamlanarak katedrale dönüştürülmüş Kızıl Kilise’yle karşılaşıyorum.


102

Sarı rengi kum taşından yontulmuş duvarların sadık ve masalsı bir atmosferle çevrelediği Şövalyeler Sokağı’nda (Odos İppoton) eşsiz bir Ortaçağ deneyimi yaşamak mümkün. Birbirinden farklı cepheleriyle farklı milletlere ait binaların taş yontu işçiliği ve anıtsal tabelaları göz alıcı. Özellikle Fransa Hanı, 14. Yy’a tarihlenen şapeliyle görülmeye değer. Sokağın

bitiminde sağ tarafta şehre hakim cephesiyle Şövalyeler Sokağı’nın en önemli binası Büyük Üstadlar Sarayı yer alır. Büyük Üstadlar Sarayı St. Jean Şövalyeleri Tarikatı’nın idari merkezi ve kontrol üssüydü. 1856 yılındaki patlamaya dek Osmanlılar tarafından hapishane olarak kullanılan Saray İtalyanlar tarafından oldukça başarısız bir onarım geçirmiş ve orjinal birçok özelliğini yitirmiş. Duvarlarındaki mozaiklerin ve heykellerin birçoğu da komşu adalardan getirilmiş.

S

avunma hattı boyunca yürümek için Aziz Antonious Kapısı’na gidiyorum. Rodos yoğun tarihiyle bildik ada kurgusunun dışında kalıyor. Rüzgârın güneşi ardına alıp adanın hayaletlerini kovaladığı duvarların üstünden Eski Şehir’in siluetine bakıyorum. Bulutların bir arada toplandığı koyu mavi yığınların hemen altında Büyük Üstadlar Sarayı’nın görkemli kuleleri bekliyor. Hemen ayaklarımın ucunda iki katlı bedenine ahşap bir cumbanın eklemlendiği Türk


103

Evi hiç sualsiz sokağa açılıyor. Pastel tonlarında iki katlı evlerin, suluboya fırçasından tuvale dağılmışçasına bir örnek manzarasında Sultan Mustafa Cami’nin ince minaresi göze çarpıyor.

S

avunma hattının güney duvarlarından inip tekrar Eski Şehir’in labirenti andıran daracık sokaklarına karışıyorum. Sokaklar kafelere, süs eşyası dükkânlarına ve onların kapı önünde

bekleşip duran sahiplerine ait. Az ileride bir kafe daha var. Sahibi hanım tek tük müşterileri ve bezgin kedileriyle kafenin gölgeli avlusunda vakit öldürüyor. Az sonra ağaçların gölgeliklerine masa ve sandalyelerin serpildiği bir meydana çıkıyorum. Karşımda kapısına kilit vurulmuş eski bir Osmanlı hamamı var. Bu meydanın kuzeyine giden yolu takip ederek Hafız Ahmet Kütüphanesi’ne ulaşıyorum. Kütüphane yarım küre şeklinde


104

iki kubbe ile örtülü, kapı ve pencere ile birleştirilmiş iki salondan ibaret. Kütüphanenin avlusu huzur veriyor. Sağ tarafta çiçeklerin arasında oturan iki adamın Türkçe konuştuğunu duyuyorum. Ayaklarının dibine miskin bir köpek oturmuş sanki onları dinliyor. Kütüphaneden çıkar çıkmaz Osmanlı hâkimiyetini simgeleyen Süleymaniye Cami ile karşılaşıyorum. Eski çarşının başında, oldukça yüksek bir noktaya konumlanmış caminin iki revakı var. Binanın merkezinde yarım küre biçimli bir kubbe on iki köşeli bir kasnağa oturuyor. İki yanında da iki küçük kubbe sekizgen

kasnaklara oturmuş durumda. Rodos’a gideceklere ısrarla araba kiralamayı tavsiye ediyorum. Hem mesafeler çok uzak, hem de gidilecek görülecek listesi kabarık. Lezzet avcıları kayda değer bir taverna listesi çıkarabilirler. Bunun yanı sıra, adanın güneyinde bulunan Lindos’da sivri tepeye serpilmiş beyaz sıvalı evlerin arasında muhteşem manzaraları ve eşsiz ambiyanslarıyla kaçış duraklarında vereceğiniz zamansız bir mola unutulmaz olacaktır. Çarşıdaki tabelaları takip ederek çok kısa bir tırmanışla Akropolis Tapınağı’na kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Bu tırmanış sizi müthiş manzarası ve güzel havasıyla tarihin kalıntıları arasında dinlendirici bir atmosfere ulaştıracaktır.

R

odos’u layıkıyla anlatmak daha pek çok satır demek. İstanbul’dan direkt uçuşların da başladığı bu adaya gitmek hiç bu kadar kolay olmamıştı. En güzeli sıcak yaz günlerinde kendi keşfinizi yaşamak olacaktır.


Emre Şekeroğlu



Soner Demirsoy


108

Oyunlaştırma (Gamification) Nedir? Oyunlaştırma (gamification), oyunsal düşünmenin ve oyunu oyun yapan tüm faktörlerin eğitim, satış vb. alanlarda kullanılmasına deniliyor. HAMDİ KÜÇÜK Yazılım Geliştirme Uzmanı


O

109

yunlaştırmanın kullanıldığı yere göre tanımı değişiklik göstermektedir. Bir e-ticaret sitesindeki satışları ya da tanınırlığı arttırmak için siteden yapılan sosyal medya paylaşımı başına puan vermek gibi bir kullanımda tanımı satışı destekleyici bir stratejidir. Verilen görevleri adım adım uygulayarak oyun sonunda bilinçaltı öğrenme sağlamak gibi bir kullanımda ise öğrenmeyi destekleyici bir yöntemdir. Oyunlaştırma sistemi, oyunların ödüllerle desteklenmesi esasına dayanır. Oyunlarda, bir bölümün tamamlanmasıyla birlikte oyun karakterinin yeni özellik kazanması; sosyal medyada ise Foursquare gibi mecralardaki aktif kullanımlar neticesinde elde edilen rozetler (badge) oyunlaştırma mantığı için verilecek örneklerdir. Neden Kullanılır? Oyunlaştırma daha fazla ürün satmak için, kullanıcılara duygusal olarak yakınlaşmak

için gelişen bir kavramdır. Şöyle bir çocukluğunuza dönün: Evde ya da sokakta oynadığınız herhangi bir oyunu düşünün. Düşününce, geçmişi, oynadığınız oyuncakları hatırlıyorsunuz, anılarınız canlanıyor değil mi? Küçükken oynadığımız oyunlar, onların hikayeleri çoğumuzda derin izler bırakır, tozlu raflardan indirdiğiniz oyuncaklarınız gözlerinizi bile yaşartabilir. Neden mi? Çünkü oyunlar duygusal bağ yaratır. Oyunların iletişim dili ”duygulara” hitap eder. Yıllar sonra olmadık bir anda, küçücük bir bağlantıyla yeniden gözünüzün önüne


110

gelir. Oyun, öğretir, eğlendirir, hatırlatır. Eğlendirerek öğretmek, eğitimde en çok kullanılan, en etkili metotlardan biri. Bu aslında psikolojik bir durum. Zevk alarak yaptığınız her eylemi hayatınıza daha hızlı kabul edersiniz. O zaman sıkıcı ders saatleri birer oyuna, nefret edilen çalışma saatleri ise partiye dönüşebilir.

sonrasında müşteri sadakatini sağlamak için kullandığı yeni trendlerden biri oyunlaştırma. Online alışveriş yaparken müşterileri ile daha fazla etkileşime geçmek ya da potansiyel müşterilerine ulaşmak adına en iyi yollardan da biri.

Oyunlaştırmanın da amacı en nihayetinde sadakat yaratmak. Fakat sadakat yaratmak için sadakat göstermenin farz olduğunun bilinmesi gerek.

Oyunlaştırma sayesinde müşteriler kendilerini markaya hem daha yakın hem de daha ait hissediyorlar. Ayrıca markanın dijital ortamlarında daha fazla zaman geçirmelerinin başlıca motivasyon kaynaklarından biri.

Markaların, sosyal bir eylem olan alışveriş esnasında ve

Sosyal medya kullanımın bu kadar arttığı bir zamanda


111

sadece markanın kendi web sitesinden uyguladığı oyunlaştırma ya da herhangi bir kampanya yeterli olur mu? Tabiki hayır! Stratejik olarak bunların da yapılması gerekiyor fakat sosyal medyanın gücü yabana atılmayacak kadar önemli. Müşterilerin markaların web sitelerine girmektense sosyal medya hesaplarını takip etmesi günümüz konuşlarında çok daha fazla karşılaşılan bir durum. Markalar da bu fırsatı kesinlikle kaçırmıyorlar. Kendi web sitelerini

müşterilerini çekmek yerine Facebook üzerinden bir oyun uygulaması yaratarak müşterilerini oyunun içine çekip ödüller kazanmalarını ve aidiyet duygularını arttırmayı sağlıyorlar. Ayrıca Facebook üzerinden yapılan oyun aktivitelerinde müşteri profiline kolay ulaşım sayesinde, doğru konumlandırma yapıp yapmadıkları konusunda fikir sahibi olabiliyorlar. Bunların dışında Twitter’da ve Instagram’da düzenlenen hashtag yarışmaları, Vine’dan


112

video çekerek yarışmalar yaparak bağlılık sağlamak yine markalar için ucuz, kolay ve etkili oyunlaştırma teknikleri olarak dikkat çekiyor. Oyunlaştırma, yeni nesil pazarlama teknikleri için önemli bir yere sahip, oyunlaştırma içinse sosyal medya fırsatları bulunmaz bir nimet niteliğinde. Satın alma alışkanlıklarımız bu şekilde devam ettiği sürece oyunlaştırma bir pazarlama faaliyeti olarak daha fazla hayatımızın içerisinde olmaya devam edecek. Oyunlaştırma (Gamification)

Çeşitleri 1- Puan ve rütbe: Kullanıcıların oyunlar sonrasında diğer tüketicilerle bir rekabet içine girebileceğini ve tüketicilerin bu rekabetten hoşlanabileceklerini göz ardı etmemek gerekiyor. Bu nedenle site üzerinde çeşitli aktivitelere farklı puanlar vererek, kullanıcıların siteye daha fazla yorum bırakmasını, sorulan sorulara daha çok yanıt vermesini sağlayabilirsiniz. Yaptığı yorumlar sonrasında kullanıcılar puan toplayarak, diğer ziyaretçilerin önüne geçebilirler. Bir puan tablosu


113

oluşturarak, bu rekabeti daha da canlı tutabilirsiniz. 2- Ödüller: Kullanıcılara belli bir görev karşılığı ödüller verilebilir. Buradaki görevden kastımız olarak kullanıcının site üzerinde yorum bırakması, sorulan sorulara yanıt vermesi, sosyal medyada ürün paylaşımında bulunması gibi farklı aktiviteler sayılabilir. Kullanıcılar belli bir puana ulaştıklarında ya da markanın belirlediği sayıda aktiviteyi yerine getirdiğinde, onlara belli indirimler ya da fırsatlar sunulabilir. Böylelikle tüketiciler indirimlerden yararlanabilmek için bu aktiviteleri yerine getirmek isteyeceklerdir. 3- Sanal Para Biriktirme: Puanlama sisteminin farklı bir biçimi olarak, online mağazalar üzerinde kullanıcılar yaptıkları alışverişler ve diğer eylemler sonrasında belli miktarda sanal para kazanabilirler ve biriken bu sanal paralarını da site üzerindeki alışverişlerinde kullanabilirler. Tüketiciler bu şekilde para biriktireceklerini bildikleri için

site üzerinde daha fazla vakit geçirerek, markanın belirlediği eylemleri yerine getirebilir ve sanal para biriktirebilirler. Burada sanal paranın nasıl kullanılacağı ve biriktirileceği de markanın inisiyatifine kalmış durumda. 4- Progress Bar: Kullanıcılar site üzerinde yaptıkları eylemler ve aldıkları puanlar sonrasında kendi progress bar’larını (ilerleme çubuğu) doldurabilirler. Yaptıkları alışveriş ve yorumlar sonrasında site üzerinde daha etkin bir hale gelen kullanıcılar, daha fazla aktivitede bulunmak isteyebilirler. Bunun en bilindik örneklerinden biri Linkedin olabilir. Kendi profilinizde verdiğiniz bilgiler ve bağlantı sayınız artıkça sağ kolondaki progress bar’da profilinizin hangi statüde olduğunu görüyorsunuz. Buradaki statüsünü artırmak isteyen kullanıcılar Linkedin’e daha fazla bilgi giriyor ya da çevrelerindeki kişilerin sayısını artırmaya çalışıyor.


114

Benzer bir uygulama site üzerindeki kullanıcı bilgilerinin tamamlanması için online mağazalarda kullanılabilir. Tüketiciler gerek duymadıkları bilgileri markalarla paylaşmak istemeyeceklerdir; fakat böyle bir uygulamayla onları bilgi paylaşmaya yönlendirebilirsiniz. Oyunlaştırmadan Yararlanırken Dikkat Edilmesi Gerekenler Oyunlaştırmadan yararlanırken markaların dikkat etmesi gereken bazı noktalar bulunuyor. Kullanıcıların bu oyunlaştırma işlemleri sırasında çok fazla işlem ile uğraşmamaları gerekir. Bu sistemin kolay bir şekilde internet sitesine ya da mobil ortama entegre edilmiş olması kullanım kolaylığı sağlayacağı için geri dönüşümün de artmasını sağlayacaktır. Bunun yanı sıra kullanıcılar zorla bu eylemleri yapmamalılar. Onlara bu işlemleri zorunlu kılmamanız gerekiyor. Aksi takdirde kullanıcılar buna kendilerini mecbur hissetmedikleri için siteyi terk edebilirler.

Kullanıcılar kendi istekleriyle ve bunun aslında bir satış stratejisi olduğunu fark etmeden etkileşime girmeliler. İnsanlar alışveriş yapmayı sever ama kendisine bir şeyler satılmasını sevmez. Bu işlemlerin zorunlu hale getirilmesi, satın alma sürecinin uzamasına neden olabileceği için çok fazla tercih edilmiyor. Dünyadan Oyunlaştırma Örnekleri 1- Crowdtap: Crowdtap veri elde etmek için ‘’oyunlaştırma’’ kartını kullanmış, hem de işin içine sosyal medyanın efendisi Facebook’u katarak. Facebook üzerinden sisteme giriş yapıp şirketlerin sorularına cevap veriyorsunuz. Düşüncelerinizi söylüyorsunuz ve şirketler bunun karşılığında hayır işlerine yardım yapıyor. Ne kadar yanıt, o kadar hayır işi ve ödül. Kurdukları iş modeli gerçekten saygı duyulacak cinsten. Nitekim, Mashable 2011’de Crowdtap’i gelecek vaat eden sosyal medya servisi seçmişti. 2- PepsiCo & Foursquare: Foursquare oyunlaştırma


115

ile doğmuş bir uygulama. Bir yerlerde check-in yapıyorsunuz, check-in yaptıkça rozet kazanıyorsunuz. Hediyeler, indirimler ardı ardına geliyor. PepsiCo da Foursquare ile ortak birçok kampanya düzenledi. ”Summertime is Pepsi time” ismini verdiği kampanya boyunca Pepsi'yi Foursquare’den takip eden ve sahil, park, beyzbol sahası gibi yerlerde check-in yapan kişiler Pepsi rozeti (badge) ile ödüllendirildi. 3- Mercedes Benz/Tweet Race: Gelmiş geçmiş en iyi oyunlaştırma örneğine aday. Neden mi? Mükemmel bir oyunlaştırma stratejisi için

gerekli olan tüm ögelere sahip. Problem, hedef, ödül ve adrenalin… 3 farklı Mercedes takımı kuruldu. Bu Mercedes takımları belirli bir bölgeye ulaşmak zorundaydı. Arabaların ilerlemesi için ise takım destekçilerinin takım isimlerini hashtag ile mention etmeleri gerekiyordu. Arabalar her 4 mentionda 1 mil yol kat edebiliyorlardı. Yarışma sonunda her takım için tweet atan kişiler arasından yapılacak çekilişle 2 kişilik VIP gezi hediye edildi. Türkiye'den Oyunlaştırma Örnekleri Oyunlaştırma yöntemi sadece internet siteleri ya da mobil


116

uygulamalar için değil, gündelik hayatta da geçerli. Ülkemizdeki en güzel örneklerinden birini Kızılay gerçekleştiriyor. Herkesin bildiği gibi kan bir ihtiyaçtır. Kan, kaynağı sadece insanda olan ve yapay olarak üretilemeyen hayati bir maddedir. Kan bağışlarının yetersizliğini çözmek adına bir rozet sistemi ile bu durumu çözüyorlar. Sürekli ve düzenli kan bağışlayanlara Kızılay tarafından; 10 bağışta Bronz Madalya, 25 bağışta

Gümüş Madalya, 35 bağışta Altın Madalya ve 40 bağışta Plaket verilerek taltif edilir. (Taltif: Gönül okşamak, nişan ya da madalya vermek, ödüllendirmek..) Görüldüğü gibi oyunlaştırma yaklaşımı gündelik hayattan online hayata, web sitelerinden mobil uygulamalara kadar hayatımızın her köşesinde karşımıza çıkıyor ve çıkmaya da devam edecek gibi gözüküyor. Kaynakça: isteoyun.com, eticaretmag.com, ozyal.co

Oyunlaştırmanın en önemli unsurlarından biri olan kullanıcı profilleri, kullanıcılarınıza uzmanlık alanlarını, yorumlarını ve sosyal çevrelerini sergileme şansını verir. Bunun yanında rozetler, puanlar ve fotoğraflarla da profilleri zenginleştirir, böylece servisinizde sadece birer isimden öte kişilikleri ile var olurlar.


117

Ürünü ya da ilanı sosyal medya mecralarında paylaştırarak puan verme

Sepete ekleme davranışı, satın alma ve toplu satın alma davranışlarına ayrı ayrı puanlamalar yapmak



Bilal Ă–zdemir


120


121

İnternetin Karanlık Yüzü:

DeepWeb

Son zamanlarda popülaritesi artmaya başlayan Deep Web, yani Derin İnternet nedir, nelere dikkat edilmelidir? Ne gibi tehlikeler barındırıyor?

CEM ARDA AKIN Yazılım Geliştirme Uzmanı

D

eepWeb son zamanlarda gençlerin hatta çocukların internet üzerinde Facebook sayfalarında, forumlarda sık sık konuştukları bir konu. Peki nedir bu DeepWeb? Neden derinlerde? Neden bu kadar ilgi çekmeye başladı? Bu sorulara cevap almak için öncelikle standart internet ağının ve bu ağ üzerindeki arama motorlarının (Google, Yandex, Bing, Yahoo...) nasıl çalıştığını teknik detaylara girmeden size aktaralım.

Web Siteleri ve İnternet Ağı Bir web sitesi öncelikle bir webmaster tarafından hazırlanır. Webmaster hazırladığı web sitesi için bir sunucu firmasıyla iletişime geçer ve bu firmalar internet ağına yayın yapan bilgisayarlardan (yani sunuculardan) webmaster'a belli bir alanı kiralarlar. Bu kiralanan alanlara Host diyoruz. Daha sonra webmaster kiraladığı hosta hazırladığı web sitenin dosyalarını atar. Şimdi


122

ARAMA MOTORLARI SUNUCULAR

BİLGİSAYARINIZ sırada sizin bu hosttaki web sitesi dosyalarını görmeniz var. Bu hosttaki dosyalara erişmeniz için sunucudaki bu hosta bir adres atanır. Bu adreslere de domain adını veriyoruz. Örnek vermek gerekirse sanalkurs.net bir adrestir. Siz tarayıcınıza sanalkurs.net yazdığınızda bilgisayarınız sanalkurs.net adresine uyarak bir sunucuya, hosta bağlanır ve tarayıcınızda sitenin dosyaları, içerikler gözükür. Arama Motorları İletişim çağında her gün artan web sitesi sayısı ve milyarlarca

WEB MASTER içeriğe, onların adreslerini tarayıcının adres çubuğuna yazarak girmek için eskiden olduğu gibi evde kendinize bir rehber hazırlamanız gerekirdi, ki arama motorları bizi bu dertten kurtardı. Google'ı örnek verirsek, Google'ın amacı webmasterların hazırlayarak sunucuyla birlikte yayına soktukları web sitelerini listelemektir, ama bunu isim sırasına göre yapmazlar elbette. Örneğin siz Google'a sanal kurs kelimelerini arattığınızda Google, adresinde ve içeriğinde sanal kurs kelimelerinin olduğu web sitelerini size sunar. Yani


123

kısacası aradığınızı bulmak için rehber hizmeti verir. Ancak bu aynı zamanda arama motorlarının tüm internet ağını taradığı anlamına da geliyor. Yani normal internet ağında herşey taranıyor ve takip edilebiliyor. Devletler rahat bir şekilde içerikleri görebiliyor. Hatta bilirsiniz ki, kimi zaman yasaklamalar getirebiliyor. Şimdi DeepWeb! DeepWeb, normal internet ağından yani kısacası takipten sıyrılmak için oluşturulmuş bir ağ diyebiliriz. Arama motorları tarafından listelenemeyen bu ağ'da işler biraz karışık işliyor. DeepWeb yukarıda anlattığımız gibi bir mantığa sahip olsa da (Webmaster - sunucu - adres siz) normal internet ağının bağlı olduğu kurallara uymuyor. DeepWeb Adresleri ve Tarayıcılar İlk olarak adreslerini düşünürsek, DeepWeb adresleri, normal internet ağının adresleriyle aynı yapıda çalışmıyor. Yani adreslerin uzantıları .com, .net, .org veya

.gov değil ve DeepWeb'teki bir site sahibinin herkes tarafından bulunmak gibi bir derdi olmadığından düzenli adres isimleri alınmıyor. Örnek bir adres vermek gerekirse (tamamen örnektir) adresler asyqwueho1.onion şeklinde yayın yapıyor.Bu adreslere uzantıları ve protokolleri sayesinde popüler Mozilla, Chrome, İnternet Explorer (Edge), Safari veya Opera ile giremiyorsunuz. Herhangi bir DeepWeb adresini bu tarayıcılardan birinde denerseniz, tarayıcının bu adresi bulamadığını görürsünüz. DeepWeb Arama Motorlarınca Taranmıyor DeepWeb dinamik yapısı gereği Google gibi bir arama motoru tarafından taranmıyor. Bunun yerine bir kaç liste mevcut, fakat o listelerden herhangi bir siteye tıkladığınızda gördüğünüz siteyi üç gün sonra aynı adreste bulamayabiliyorsunuz. DeepWeb, var olma amacı sebebiyle zaten herkesin


124

ulaşması istenmeyen sitelerle dolu. Gerçekten yayın yapan DeepWeb siteleri, sürekli adres değiştiriyor ve bu değişikliği güvendikleri üyelerine e-posta veya benzeri yollarla iletiyor. Peki Ne Var DeepWeb'te? Deep Web aslında anlatıldığı kadar büyülü bir dünya değil. Yaşadığınız şehirde gitmek istemeyeceğiniz semtler ne ise DeepWeb de internet şehrinde gitmek istemeyeceğiniz semtlerdir. DeepWeb, bir ihtiyaç sebebiyle doğmuştur. Devletlerin erişebildiği internet ağına alternatif olarak gelişen dünyada aktivist grupların kullanması için oluşturulan DeepWeb'teki ilk amaç sansürü egale etmektir. Fakat takip edilemeyen doğası gereği bir çok illegal yapı tarafından kullanılabilir. Bu illegal yapılar içerisinde Anonymous gibi hack aktivistlerinden tutun, uyuşturucu satıcılarına, kiralık katil, ücretli hacker, çocuk istismarı (pedofili), nekrofili veya son derece ağır işkence videoları, çalıntı kredi kartı

bilgileri, sahte pasaport düzenleyiciler, patlayıcı yapmak için tarifler, silah bilgileri ve bir çok siyasi belge yer alır. Tıpkı normal internet ağında kullandığınız sahibinden. com gibi ilan siteleri veya hepsiburada.com gibi "Black Market" adını verdiğimiz e-ticaret siteleri vardır, fakat bu sitelerde çocuk istismarı videoları, uyuşturucu, silah veya sahte pasaport satılır. Yine hatırlayanlar olacaktır: iCloud'a yapılan meşhur bir hack saldırısı vardır. Yapılan bu saldırının ilk adımları burada organize olmuştur. Wikileaks belgelerinden çoğu ilk kez burada servis edilmiştir. Ne Yani, İlluminati DeepWeb'te Değil mi? İlk olarak şunu söylemek lazım ki, Masonlar veya İlluminati konuları gençler arasında artık bayağı popüler bir hale gelmeye başladı. Bir cemiyet düşününüz ki, tokalaşarak hatta sembollerle dahi anlaştığına inanıyorsunuz, fakat onları DeepWeb'te ya da standart web ağında bir tarayıcıdan


125

bulabildiğinizi zannediyorsunuz. Sizce bu çelişmez miydi? DeepWeb'te bu tür cemiyetlere ilişkin bilgi bulduğunuzu zannetmenizin iki sebebi var:

1

İşkence, nekrofili veya pedofili videoları, resimleri içeren web siteleri benzer işaretler, siyah ve kırmızı fontlar kullanıyor. Elbette ki sadece üyeliğe açık bu sitelerin ana ekranını gören ufak yaştaki bilgisayar sevgilileri heyecana kapılıyor. Ne yazık ki, işkence ya da pedofili, nekrofili gibi videoların da sevenleri var ve bu videolara, görüntülere ücretle erişmek için bu tür kamuflaj web sitelerini kullanıyorlar. (Bilhassa işkence videolarını pazarlamak isteyenler pentegram gibi sembollerle dolu web sitelerindeler.)

2

Bazı webmasterlar biraz eğlenmek için bu tür web

sitelerini hem normal ağa, hem de DeepWeb'e yerleştirirler. Bu sitenin konuşulması,dilden dile yayılması "trollemek" dediğimiz son zamanların bir eğlence biçimi aslında. Bir örnek vermek gerekirse Deep Web'te Adolf Hitler'e ilişkin bir çok içerik vardır ki, inanın yüzde 95'i sahte veya troldür. Hele ki genç ergen çocukların biraz tık almak için açtıkları DeepWeb bloglarını da


126

umursamamanız sizin için vakit kaybını engeller. (DeepWeb'te Kıyamet Alametleri diye başlık açan çocuklarımız var bizim.) DeepWeb'te Yararlı Hiç Bir Şey Yok mu ? Eğer bir araştırmacıysanız yararlı içerikler bulabilirsiniz. Komplo teorileri, savaşlara ilişkin bilgiler, hatta gerçekliği tartışılsa da bazı devletlere ait dökümanlara erişebilirsiniz. Ancak bu içeriklerin yer aldığı adresleri bulmanız biraz zor olabilir. Yine her ne kadar etik

olmayacağını düşünenlerin sayısı fazla da olsa, aktarmak gerekir diye düşünüyorum: Bir çok müzik albümü veya kitap burada ücretsiz, yani korsan olarak indirilebilir halde sunuluyor. DeepWeb Tehlikeli mi? DeepWeb'te çeşitli tehlikelerin olduğu bir gerçektir. İlk olarak özellikle İngilizceniz iyi değilse, ya da bilmiyorsanız dikkatli olmanızda fayda var. Çünkü DeepWeb'in kendisine ait bir jargonu vardır. Bu


127

jargonu bilmeden tıkladığınız adresler sizi yasadışı içeriklere ulaştırabilir. Hukuki anlamda başınıza bir şey gelmesi bir ihtimaldir ki, gelmese bile arkadaş arasında işkence videolarından korkmanın esprisini yapamayacağınız ölçüde iğrenç görüntülere maruz kalmak sizi ciddi şekilde etkileyebilir. Bir başka tehlike ise indirmekdir. DeepWeb'te herhangi bir web sitesinden bir video ya da bir e-kitap indirdiniz diyelim. İndirme bir .zip dosyasıyla gerçekleşti. Ancak bu dosyayı açtığınızda hiç ummadığınız bir şeyle karşılaştınız. Bir çocuğun istismarının söz konusu olduğu o videoyu hemen sildiniz. Peki, bilgisayarınız herhangi bir hukuki süreçle alakalı incelemeye alındığında silinen içeriklere ait parçaların uzman ekiplerce ortaya çıkartılabileceğinden haberdar mısınız? İnanın, böyle bir durumda kendinizi anlatmak için çok fazla avukata ve çok fazla zamana ihtiyaç duyarsınız.

Laf arasında söylemekte fayda var: Eğer bir kişiye sanal suikast düzenlemek istiyorsanız, onu ufak bir kaç numarayla anonim bir kimlikle bir linke yönlendirerek indirme yapmasını sağlamak (normal bir müzik klibi indirirmiş gibi) ve bu yolla bilgisayarına pedofili (çocuk istismarına yönelik) videoları yerleştirdikten sonra emniyet güçlerine anonim kimlikle şikayet etmek, özellikle ABD gibi ülkelerde uygulanan bir yöntem. Yine aynı şekilde bu takipsiz ağda indirmeler karşısında ne tür virüslere maruz kalacağınızdan habersizsiniz. Bunlar popüler virüsler gibi çalışan reklam yazılımları değil ve sizi bu virüslere karşı uyaracak herhangi bir şey olmadığı gibi güvenlik programlarınıza da pek güvenmemenizi tavsiye ederim. Ücretli casus yazılım üreticileri bu konuda tahmin ettiğinizden daha başarılılar. Son tehlike ise havuç sitelerdir. Havuç siteler, tavşan yakalamak için havuç tuzakları


128

kurmakla aynı mantığa sahiptir.Geçtiğimiz yıllarda CIA DeepWeb'te bir El-Kaide hücresine ait paylaşımlardan yola çıkarak bu hücreye operasyon düzenlemişti. Dünyaca meşhur bir Black Market'in sahibi de DeepWeb'te uyuşturucu satmak suçundan yakalandı ve cezalandırıldı. Yani DeepWeb'te girdiğiniz ve biraz arkadaşlara hava atmak için takıldığınız web sitesi emniyet güçleri tarafından hazırlanmış (hangi ülkenin olduğunun bir önemi yok) bir tuzak - havuç sitesi olabilir. Takip edilmeyen bir ağda bir uyuşturucu satıcısı ya da bir video satıcısını yakalamanın

en iyi yolu ona bunları pazarlayabileceği bir site sunmaktır. Sonuç Toparlamak gerekirse DeepWeb yanlış kullanıldığında, ya da bilgisiz çocukların elinde başınıza iş açabileceği gibi, size sadece rahatsız olacağınız içerikler sunar. Eğer yabancı diliniz iyi değilse, ulaşmaya çalıştığınız bir bilgi aramıyorsanız, sizin için hava atılacak ya da eğlence olacak bir içeriği yoktur. Hukuki anlamda etrafınızdakileri ve sizi zora sokabileceğini unutmayın. Bilhassa evinizde etrafınızdaki küçük bilgisayar aşıklarını bu konuda sık sık uyarın.


Zeliha Küçükturan



Soner Demirsoy


132

Adobe Muse 2015 Yenilikleri AHMET UÇAR Dijital Medya Uzmanı

Yakın zamanda Adobe Muse CC Rehberi adlı bir kitabı çıkacak olan Ahmet Uçar'dan Adobe Muse CC 2015'in yenilikleri..


133

Merhabalar Bu yazıda Adobe Muse 2015 yeniliklerinden bahsedeceğim. Bu arada yazıma başlamadan önce ilk defa burada söylemek isterim: Yakın zamanda Adobe Muse CC Rehberi adlı kitap yazmaya başladım; aksilik çıkmazsa ilerde daha detaylı bir açıklama yapacağım.

Cloud üyeliğinizle en büyük font tasarımcılarının sunduğu fontları parmaklarınızın ucuna kadar getirmesi fırsatını yakalayabilirsiniz. 3. Bloglar, Vitrinler ve Çeşitli Öğeler Ekleyin Kitaplık panelinden indireceğiniz yeni widget'ları

İşte Adobe Muse yenilikleri: 1. Adobe Stocks ile Mükemmel Fotoğraflar Siteleriniz için en mükemmel çizim ve fotoğrafları Adobe Stock pazarında bulabilir, sürekli genişleyen fotoğraf ve illüstrasyon kitaplığını keşfedebilirsiniz. 2. Adobe TypeKit Fontlarıyla Tasarlayın Adobe Typekit'teki binlerce fonta erişerek masaüstü ve mobil web sitesi tasarımlarınızda kullanabilirsiniz. Creative

kullanarak sitelerinize bloglar, alışveriş sepetleri ve daha pek çok öğe entegre edebilme imkanı sunuyor. 4. İletişim Formu Güncellemeleri İletişim formlarınıza radyo düğmeleri ve onay kutusu grupları ekleyerek ziyaretçilerin


134

doğru bilgiler göndermelerini kolaylaştırabilirsiniz.

yeni Efektler panelinde de kullanabilirsiniz.

5. Katman Paneli Geliştirmeleri

Efektler panelini bilgisayarınızın ekranına sabitleyerek, paneli ayırarak veya konumunu değiştirerek metinler, nesneler ve başka web sayfası öğelerinde mükemmel değişiklikler yapabilirsiniz.

• Şekilleri, katmanları ve diğer nesneleri Katmanlar panelinde yeniden adlandırabilirsiniz. • Photoshop düğmeleri ve görüntüleri içe aktarıldığında, katman kompozisyonu adları Photoshop'takiyle aynı olur. • Katmanlar Panelinden tıklatarak doğrudan web sayfası tuvaline sürükleyebilirsiniz. 6. Yerel Efektler Paneli Efektler alanındaki sevdiğiniz tüm seçenekleri şimdi

7. Basın-Yayın-Multimedya Siz veya işiniz herhangi bir yayında, herhangi bir web sitesinde yer alıyorsanız, bu bölüm bunun için biçilmiş kaftandır. Yer alan çalışmalarınızdan kısa bölümler vererek yayınlandıkları siteye


135

yönlendirmek daha etkileyici olacaktır. Ayrıca bu kısımda hazırladığınız ve paylaşıma açık olmasını istediğiniz görüntülü, yazılı çalışmalar (wallpaper, flash'lar vs.) yer alabilir. Web sitelerinde yaygın olarak yer alan ve dikkat edilmesi gereken bölümler aklıma geldiği kadarı ile bu şekilde. Muhtemelen şahısların veya firmaların kapsama alanı genişliği nispetince yeni bölümler ilave edilebilir.

Çünkü internette biliyorsunuz sınır yok, ama bunu abartıp sınırsızca sınırları ihlal etmenin de bir anlamı yok. Herkese çalışmalarında başarılar.



Muharrem Taรง


138

AutoCAD 2016 Yenilikleri ZAFER BAŞPINAR CAD Uzmanı

Autodesk; mimarlık, mühendislik, inşaat ve üretim sektörlerinin en çok tercih edilen bilgisayar destekli tasarım (CAD) uygulamalarından biri olan AutoCAD’in 2016 sürümünü yayınladı.


A

utoCAD 2016, iki ve üç boyutlu tasarım yapma, raporlama ve ortak çalışma süreçlerini hızlandırırken, ekranda akla gelebilecek her türlü nesneyi oluşturma yeteneğini de baştan aşağı zenginleştirmiş. Kullanıcılar, TrustedDWG teknolojisi sayesinde de çalışmalarını istedikleri kişilerle güvenli bir şekilde paylaşabilecek gibi görünüyor. AutoCAD 2016 sürümünde gerçekleştirilen iyileştirmeler sayesinde görseller artık çok daha net görünüyor. Artırılmış okunabilirlik ve detaylar, pürüzlü çizgilerin yerine yumuşak kıvrımların ve yayların kullanılmasına imkan sağlıyor. En gelişmiş grafik donanım teknolojilerinden faydalanmayı ihmal etmeyen AutoCAD, çok daha zengin ve hızlı bir görsel deneyim vaat ediyor. Geliştirilmiş ‘Komut Ön İzleme (Command Preview)’ sayesinde kullanıcılar, daha fazla sonucu öngörebiliyor ve ‘geri al (undo)’ komutunun kullanımını en aza indiriyor. AutoCAD 2016 sürümünde

139

gerçekleştirilen gözlemlediğimiz diğer iyileştirmeler şöyle: • İsimlendirilmiş nesnelere “named objects” şeritten ulaşılabiliyor. • Yerleşim “Layout” sekmeleri yeniden düzenlenmiş. • Artık izole edilmiş nesnelere “isolate objects” ulaşılabiliyor ve yeni kullanıcı arayüzü (KA) Kilitleme “Lock UI” araçları mevcut. Başlangıç Ekranı AutoCAD 2015 ile sunulan “New” sekmesi AutoCAD 2016’da “Start” sekmesi ile değiştirilmiş. “Start” sekmesi AutoCAD 2015‘deki “New” sekmesi ile aynı özelliklere ve işleve sahip olmakla birlikte; “Start” sekmesi çizim ekranında sol üst köşede bulunan “Drawing File” sekmeleri alanında en sol sekme olarak sürekli görüntüleniyor. Bu değiştirilen “Start” sekmesine tıklayarak; • Yeni bir çizim veya kağıt seti (sheet set) oluşturabilirsiniz. • Mevcut bir çizimi açmak için,


140

dosya konumunu araştırabilir veya önceden üzerinde çalışmış olduğunuz bir çizim dosyasını tekrar açabilirsiniz. Geliştirilmiş PDF Dosyaları Daha akıllı, daha küçük ve çok daha güçlü dosyalarla belgelerinizi daha da hızlı hazırlayabilirsiniz. Tüm metinlerde arama yapabilir ve daha yüksek performans için PDF dosyalarını çizimlerinize ekleyebilirsiniz. Akıllı Boyutlandırma Çizim bağlamınızı temel alan doğru ölçümleri otomatik olarak elde edebiliyorsunuz. İmleci seçili nesnelerin üzerine getirerek, oluşturmadan önce

boyut bilgilerini önizlemeniz mümkün. Çarpıcı Görsel Deneyim Line Fading gibi görsel geliştirmeler sayesinde çizimlerinizdeki detayları çok daha net bir şekilde görüntülebiliyorsunuz. Çizgi segmentleri yerine gerçek eğrilerle çok daha gelişmiş okunabilirlik kalitesi elde etmeniz mümkün. Komutların sonucunu henüz uygulamadan görmenizi sağlayan Komut Önizlemesini kullanarak işlemleri geri alma ihtiyacını en aza indirebilirsiniz. Büyük seçim setlerini kolaylıkla taşıyıp kopyalayabilirsiniz.


141

Koordinasyon Modeli Navisworks (İngilizce) ve BIM 360 Glue (İngilizce) modellerini doğrudan AutoCAD yazılımının içinden ekleyip görüntüleyebiliyorsunuz. Olası çatışmaları önlemek için tasarım sırasında Navisworks modeline başvurabilirsiniz. Modelleri diğer uygulamalardan AutoCAD'e taşımak için Naviswork'ün kapsamlı dosya formatı desteğinden de faydalanabilirsiniz. Sistem Değişkenleri İzleyicisi Sistem ayarlarınızda istenmeyen değişiklikler yapılmasını önleyebilirsiniz. Çünkü, tercihlerinizde taslak çizim çalışmalarınızı etkileyebilecek bir değişiklik olduğunda bu özellik sizi uyarıyor. AutoCAD İle Neler Yapılabilir? AutoCAD'te komut ve menü alanları ile çevrelenmiş olan kısım, kullanıcının tasarım ve çizim alanıdır. Kullanıcı bu pencerede, tıpkı 2 boyut çalıştığı gibi 3 boyut olarak da kendi çizim uzayını oluşturup gerçek 3 boyutlu tasarım ve çizimler oluşturabilir. Bu pencerede,

çizimin istenilen konumu, istenilen bölümü görüntülenebilir, yakından veya uzaktan bakılabilir, gerçek perspektif görüntüler elde edilebilir. Kullanıcı eğer dilerse, çalışma penceresini farklı şekillerde bölerek her birinden farklı bir uzaklık ve konum kullanarak çalışılabilir, bir pencereden diğerine geçebilir. Daha sonra tasarımın değişik boyutlardaki görüntülerini, değişik yönlerden, perspektif görünüşlerini ve detaylarını, ekranda beliren Paper Space üzerine yerleştirerek istediği ölçüde çıktı alabilir. Gereksinimler - Windows 7 ve 8 işletim sistemi (en sağlıklısı 64 bit olması), - En az Intel Pentium 4 veya AMD Athlon 64 işlemci, - En az 8 GB RAM ve üstü, - 128 MB VRAM veya üstü grafik kartı, - Kurulum için 6 GB, çalışmak için de yine en az 6 GB alan, - 1600x1050 veya üstü ekran çözünürlüğü önerilir. Kolay gelsin.



Siraceddin El


144

PHP ve Framework'ler RÖPORTAJ: SİRACEDDİN EL

PHP'de hızlı ve profesyonel iş üretmenin yollarından biri de artık bir framework kullanmak. Fikir vermesi açısından, PHP yazılımcısı İrfan Evrens ile PHP ve framework'ler üzerinde genel bir değerlendirme yaptık.


145

PHP noktasında ilerleyen yazılımcıların takıldığı bir nokta var. Belli bir süre spagetti kod yazıyorlar, sonrasında nasıl ilerlemeleri gerekiyor. Bu konuda yıllar boyunca çalışıyorsun. Neler önermek istersin yazılımcılara? Bir yazılımcı spagetti yazsa da belli bir plan program çerçevesinde yapıyorsa, düzen içerisinde yazıyorsa, bu önemli bir kriter. Daha güzel, daha güncel standartlarda geliştirilmiş frameworklere geçiş yapabilir. Yapmasının da zamanı gelmiştir. Framework nedir? Biraz framework kısmını açabilir misin? Yazılımcılar olarak ilk etapta spagetti kod yazıyoruz, bir

şekilde sistemler geliştiyoruz, belli bir düzen çerçevesinde işimizi yapmaya çalışıyoruz ve her projede de bu düzeni sağlamak veya güvenlikle alakalı konularda daha güçlü olabilmek için çaba harcıyoruz. İşte bu genel problemlere framework kapsamında çözümler bulunmuş, orada hazır olarak geliyor herşey. Framework neye yarıyor ve yazılımcıyı nasıl bir çileden kurtarıyor? Bir defa yazılımcı çok fazla detayla uğraşmıyor. Framework aslında alıp kullanabileceği bir kaporta, içini kendisi dolduruyor, kendine göre dizayn ediyor. Motor aksamı falan her şey içerisinde. Kendi nasıl çalış-


146

masını istiyorsa o yazılımın ona göre o kodları yazıyor. Çerçevesine çok fazla karışmıyor. Phalcon, Laravel, Codeigniter, Zend ve Yii gibi PHP framework'ler var. Bir yazılımcı framework tercihi yapmamış ise, sence hangisinden başlamalı, avantajları, birbirine üstünlükleri neler? "Bir tanesi iyidir, onu kullanmalı" demek biraz zor, çünkü her framework'ün kendine göre bir tarzı bir stili var, olaya bakış açısı var. O yüzden insan önce hepsini bir defa görmeli, kullanmalı, kullanmaya çalışmalı ve kendisine uygun olanı seçmeye çalışmalı. Ancak o şekilde rahat olabilir.

Yani biz şimdi şu anda mesela "Laravel'i seçelim, popüler olan budur, bu konuda gerçekten daha fazla mesafe kat edersin" diyebilir miyiz? Bunu diyemeyiz. Yani burada bir genelleme yapmak çok zor. Çünkü bugün Yii olsun, Phalcon olsun, Zend olsun, arkasında yıllardır çalışan insanların olduğu framework'ler. Tamam, Laravel iyidir, bunların artık başında gelmekte, ama en iyi odur demek yanlış olur. İnternet sitelerinde yapılan bazı değerlendirmelere göre, Phalcon açık ara ile önde görünüyor. Hız olarak, bir takım özellikler olarak Phalcon kullanılmalı mı mesela?


147

Phalcon kullanılabilir, ama Phalcon'la alakalı işte bazı kısıtlayıcı durumlar söz konusu.Yapısal olarak bir takım kısıtlamaları var: Bir sunucu extension'ı olarak gelmekte, yani burada sunucuyla alakalı bazı konfigürasyonlar yapılması gerekiyor. Sunucuya dosyaları atalım, çalışsın mantığı yok mu? Yok, yani sunucunun Phalcon'u çalıştırabilecek şekilde konfigüre edilmesi gerekiyor, ancak ondan sonra Phalcon çalışır. Bu da bir dezavantaj aslında, yaygınlaşmasının önündeki dezavantaj. Çünkü genel anlamda %70 oranında zaten standart hostinglerde standart yazılım alt yapıları kullanılıyor. Geri kalan da zaten özel sunucu, o yüzden kullanım yaygınlığı

biraz düşüyor. Laravel'in bu konudaki avantajı ve dezavantajı nedir? Laravel buna bazı çözümler üretmiş kendi içerisinde; o yüzden daha yaygın. Şu anda kullanılmakta yani, hem sunucu tarafında, hem hostingler üzerinde. Sen yıllardır Codeigniter kullanıyorsun. Ben Codeigniter'i kullanıyorum, evet, ama Codeigniter'in %10'unu belki kullanıyorum. Onun içerisinde %5, %10 yine Laravel var, Laravel'in işime yarayan paketlerini kullanıyorum, Zend'i kullanıyorum. Aslında tüm framework'lerden işime yarayanları birleştirmek suretiyle kullandığım bir yapı var.



Ebubekir Karanfil


150

Git ile Depo (Repository) Oluşturmak İRFAN EVRENS Yazılım Geliştirme Uzmanı

Git en basit şekli ile versiyon kontrol sistemidir diyebiliriz. Çalıştığımız bir projede kodlarımızı, versiyonlarımızı ve yazdığımız yorumlarımızı tutabiliriz. Bu sayede hem alandan, hem de zamandan tasarruf sağlarız.


151

Bu ders en önemli Git komutlarından bazıları hakkında bilgiler içermektedir. İlk önce versiyon kontrollü bir projeye başlamak için yapılması gereken ilk iş olan repository oluşturma kısmından bahsedilecek. Daha sonraki kısımlarda ise günlük olarak kullanılan git komutları anlatılacak. Bu dersin sonunda yeni bir git destekli bir proje oluşturabilecek, mevcut projenin anlık kopyasını alabilecek ve proje üzerinde ne gibi değişiklikler yapıldığını görebileceksiniz. git init git init komutu ile yeni bir Git deposu oluşturulur. Henüz git versiyonlama aktif edilmemiş bir proje için, ya da henüz başlangıç yapılmamış yeni bir proje için bu komut ile versiyonlamayı aktif hale getirebilirsiniz. Bu komut haricindeki diğer git komutları genel olarak bu komuttan sonra kullanılabilir olacaktır.

Bu nedenle yeni bir projede ilk çalıştırılacak komut da budur. git init komutu çalıştırılan dizinde .git isminde yeni bir dizin oluşturur. Bu dizin içinde git deposu için gerekli tüm bilgiler bulunmaktadır. Bu bilgilere genel olarak metadata denir. SVN gibi projedeki her klasörün içine revizyon bilgileri tutmak için klasör ya da dosya oluşturmaz. Projenin kök dizinine sadece bir adet dizin oluşturur. Bu şekilde projenin içi genel olarak kirlenmemiş olur. (Daha önce SVN kullananlar ve ilk kez Git öğrenenler için bu, önemli bir ayrıntıdır.) Kullanımı git init Çalıştırıldığı dizini git deposuna çevirecektir. Bu komut çalıştırılan dizine .git adında bir klasör oluşturacaktır. Bu komut ile birlikte proje üzerinde yapılacak değişiklikler kaydedilmeye hazır demektir. git init <dizin>


152

Bu komut dizin adında bir klasör oluşturur ve klasörün içini de git deposuna çevirir. git init --bare <dizin> Üzerinde geliştirme yapılmamak üzere ve merkez depolar oluşturmak için kullanılır. Geliştiriciler arasında paylaşılan merkezi depolar --bare ile işaretlenerek oluşturulmalıdır. Bu şekilde yalın depolar oluşturulurken genel olarak kullanılan dizinin sonuna .git eklenir. Örneğin yalın bir deponun klasör ismi şu şekilde olabilir: proje-dizini. git Tartışma SVN ile karşılaştırıldığında git init komutu ile versiyon kontrollü projeler oluşturmak son derece kolaydır. Git, bir depo oluşturmanıza, dosyaları içeri aktarmanıza ya da mevcut bir depoyu kopyalamanıza gerek duymaz. Tek yapmanız gereken cd komutuyla dizinin içine girmeniz ve git init komutunu çalıştırmanız. Böylece Git deponuz hazır hale gelecektir.

Çoğu projede git init komutu merkezi bir depo oluşturulurken kullanılır ve geliştiriciler kendi bilgisayarlarında git clone komutunu kullanırlar. Böylece merkezi depoda yer alan projeyi kendi bilgisayarlarına almış olur ve git deposu kullanıma hazır olacaktır. Bare (yalın, çıplak) Depoları --bare işareti ile Git deposu oluşturulur ancak çalışma dizini yer almaz. Bu gibi depolarda dosyaları düzenlemek ya da değişiklikleri commit etmek mümkün değildir. Merkez Git depoları yalın depo olarak oluşturulmalıdır. Çünkü yalın olmayan bir depoya dalları göndermek değişikliklerin üzerine yazılmasını sağlayabilir. Şu şekilde de düşünebiliriz: Eğer bir depo --bare işareti ile oluşturulduysa bu depo kodların sadece saklandığı ve üzerinde geliştirme yapılmadığı bir depo olarak düşünülebilir. Böylece merkezi depoya yalın depo, diğer geliştiricilerin depolarına da yalın olmayan depolar debilebilir.


153

olarak ise --bare kullanarak merkezi depoyu oluşturun. Daha sonra geliştiriciler projenin bir kopyasını kendi bilgisayarlarına git clone proje-dizini.git şeklinde alabilirler. git clone

Örnek: Bir projenin yerel bir kopyasını oluşturmak için genel olarak git clone kullanılmakta. git init komutu ise merkezi proje depoları oluşturmak için kullanılır. Örnek kodlar şu şekilde olabilir; ssh <kullanici>@<host> cd /proje/deposunun/yolu git init --bare projedizini.git Öncelikle merkezi deponun yer alacağı sunucuya ssh ile giriş yapınız. Daha sonra projenin hangi dizinde olmasını istiyorsanız o dizini açın. Son

Bu komut mevcut bir git deposunu kopyalamak için kullanılmaktadır. Bu komut SVN'deki svn checkout ile hemen hemen aynı işlevi görür. Farklı olarak ise kopyalanan deponun tam teşekküllü bir Git deposu olmasıdır. Yani kendi geçmiş kayıtlarına sahip ve kendi dosyaları ile klasörleri olan merkezi depodan tamamen izole edilmiş haldedir. Kullanımı git clone <depo> Bu komut <depo> adresinde yer alan deponun bir kopyasını alır ve çalıştırıldığı dizine kaydeder. Kaynak depo kişinin kendi bilgisayarında olacağı


154

gibi HTTP ya da SSH gibi protokoller ile erişilebilen bir makina üzerinde de olabilir. git clone <depo> <dizin> Bu komut ile de kaynak depo bulunduğumuz dizinde, komutta belirtilen <dizin> adında bir dizin oluşturulacak ve kaynak depo içeriği bu oluşturulan klasör içine kopyalanacaktır. Tartışma Bir proje merkezi git deposu olarak oluşturulduysa git clone komutu geliştirme ve değişiklik yapmak için projenin bir kopyasını almak için kullanılır. git init komutunda olduğu gibi klonlama işlemi bir kez yapılır. Kopyalama tamamlandıktan sonra tüm versiyon kontrol işlemleri ve proje üzerinde değişiklikler yapılmaya hazır demektir. Depo'dan Depo'ya Birlikte Çalışma (Collaboration) Git'in çalışan kopya mantığı SVN ile karşılaştırıldığında çok farklıdır. Git ile çalışırken her depo kendi başına tam teşekküllü bir depo olarak ele

alınmalıdır. Bu farklı bakış açısı Git projesinde birlikte çalışma mantığı ile SVN projesindeki birlikte çalışma mantığının birbirinden farklı olmasını sağlar. SVN'de bilgisayarımızdaki proje kopyası merkezi depoya bağımlu iken Git ile bu ilişki Depo'dan Depo'ya şeklindedir. SVN'in merkezi deposuna çalışan kopyayı göndermek yerine Git, depodan depoya push ve pull komutlarını kullanarak veri aktarımı sağlar. Esasen her bir Git deposuna özel anlam da yüklenebilir. Örneğin depolardan birisini merkezi depo olarak görmek ve diğerlerini çalışan kopya görmek gibi. Böyle bir yaklaşım Merkezi İş Akışı şeklinde özetlenebilir. Bu yaklaşım ile versiyon kontrol sistemlerine baktığımızda bakış açımızın daha başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Örnek Aşağıdaki örnek deneme.com üzerinde ssh ile erişilebilen merkezi bir depodan lokal


155

kopya oluşturmak için verilebilir; git clone ssh://ahmet@ deneme.com/proje/ deposunun/yolu/projedizini.git

tutunda bir deponun nasıl davranacağına kadar herşeyi konfigüre etmenizi sağlar. Genel olarak kullanılan konfigürasyon seçenekleri aşağıda listelenmiştir.

cd proje-dizini

Kullanımı

# Proje üzerinde çalışmaya başla

git config user.name <kullaniciadi>

İlk satırdaki komut bulunduğumuz dizinde yeni bir proje-dizini oluşturur ve merkez deponun içeriğini oluşturulan bu dizine kopyalar. Daha sonra proje klasörünün içine girebilir dosyalar üzerinde değişikliklere başlayabilir, yapılan değişiklikleri merkezi depoya ya da diğer depolara gönderebilirsiniz. Ayrıca .git uzantısı klonlanmış depo için göz ardı edilecektir. Böylece klonlanmış yeni lokal depomuz yalın olmayan (non-bare) bir depo olacaktır. git config Bu komut ile bilgisayarınızdaki Git programını ya da her bir projeyi kendi içinde konfigüre edebilirsiniz. Bu komut ile kullanıcıya ait bilgilerden

Bu komut ile aktif depo üzerinde geliştirme yapan geliştiricinin adı tanımlanmış olur. Genel olarak --global işareti ile birlikte kullanılmaktadır. git config --global user. name <kullaniciadi> Bu şekilde kullanıldığında sistemi kullanan kullanıcının yapacağı tüm commitlerde kullanılacak isim bilgisi kaydedilmiş olacaktır. git config --global user. email <mailadresi> Kullanıcının yapacağı commitlerde kullanılmak üzere kullanıcıya ait mail adresini genel olarak ayarlak için kullanılır.


156

git config --global alias.<takma-isim> <gitkomutu> Bir Git komutu için takma isim oluşturur. Böylece aynı işi yapan bir komut farklı bir isim ile kullanılabilir. git config --system core. editor <metin-etitörü> Git komutları için kullanılacak varsayılan metin editörünü ayarlamak için kullanılır. Örnek: geany

olarak bir çok ayar yapılmakta ve proje geliştirme aşamasına geçilmektedir. Git konfigürasyon seçeneklerini üç farklı dosyada saklar. Bunlar, depo, kullanıcı ve sistem şeklindedir.

git config --global --edit

1- <depo>/.git/config - Depo bazlı ayarlar.

Bu komut ile varsayılan metin editörü kullanılarak global konfigürasyon dosyası düzenlenmek üzere açılır.

2- ~/.gitconfig Kullanıcı bazlı ayarlar. --global işareti ile ayarlanan konfigürasyon seçenekleri bu dosya da saklanır.

Tartışma Tüm konfigürasyon seçenekleri düz metin dosyalarında saklanır. Bu ayarları değiştirmek için git config komutu, komut satırında kullanılmaya uygundur. Genel olarak ilk Git kurulumunda --global

3- $(prefix)/etc/gitconfig Sistem genelinde kullanılan ayarlar. Bu dosyalardaki aynı ayar yer alırsa öncelik depo, sonra kullanıcı ve sonra da sistemdir. Bu dosyalardan herhangi birini


157

açtığınızda aşağıdakine benzer bir içerik görünecektir. [user] name = Ahmet Hamdi email = ahmet@deneme.

istersiniz git config --global user. name "Ahmet Hamdi" git config --global user. email ahmet@deneme.com

com [alias] st = status co = checkout br = branch up = rebase ci = commit [core] editor = geany excludesfile = /home/ ahmethamdi/.gitignore_ global Bu bilgileri değiştirdiğinizde de git config ile aynı etki görülecektir. Örnek: Git'i kurduktan sonra ilk iş olarak adınızı ve mail adresinizi ayarlamak ve bazı varsayılan ayarları değiştirmek olacaktır. Yapılan ayarlar genel olarak aşağıdakiler benzer şeyler olacaktır. # Git bizi nasıl tanısın

# Favori metin editörünü ayarlayalım git config --global core. editor geany # SVN benzeri bazı komut alsyasları oluşturalım git config --global alias. st status git config --global alias. co checkout git config --global alias. br branch git config --global alias. up rebase git config --global alias. ci commit Bu komutlar ile yapılan değişiklikler ~/.gitconfig dosyasına yansıyacaktır. Kaynak: https://goo.gl/34aMAk



Mahmut Gediz


160

Swift Programlama Diline Genel Bakış KEMAL SERKAN YILDIRIM IOS Developer

Apple firmasının kullanmaya başladığı programlama diline genel bir bakış atalım ve neler yapılabileceğini inceleyelim.


161

Basit Değerler (Temel Değişken Tanımlama) Sabit tanımlamak için let kullanabilir, değişken tanımlamak için de var kullanabilirsiniz. Bir sabitin değeri derleme zamanında bilinmesi gerekmez, ancak tam olarak bir kere bu sabite değer atamanız gerekir. Bu sabitleri bir kere tanımlamanız ve virçok yerde kullanabileceğiniz anlamına gelir. var myDegisken = 42 myDegisken = 50 let mySabit = 42 Bir sabit veya değişken kendisine atamak istediğiniz değer olarak aynı türde olmalıdır. Ancak, her zaman açıkça türünü yazmak zorunda değilsiniz. Bir değişken veya sabit tanımlarken değer ataması yapmanız, derleyicinin onun tipini algılamasını sağlar. Yukarıdaki örneklerde myDegisken başlangıç değeri integer (tam sayı) olduğu için derleyici myDegisken’in integer (tam sayı) olduğunu tahmin eder. Başlangıç değeri yeterli bilgi vermezse (veya başlangıç değeri yoksa), iki nokta üst üste ile değişken tipini belirtebilirsiniz. let implicitInteger = 70 let implicitDouble = 70.0 let explicitDouble: Double = 70 Üstü örtülü değerler (implicit) başka bir değere asla dönüştürülemez. Eğer bir değeri başka bir tipe dönüştürmeniz gerekirse, explicitly (açık olarak) bir değişken oluşturmanız yeterli olacaktır.


162

let etiket = "Genişlik " let genislik = 94 let etiketGenisligi = etiket + String(genislik) Değişkenleri string içerisinde yazmanın başka diğer basit yolu ise, değişkenleri parantez içine alarak başına () koymak yeterli olacaktır. let elma = 3 let portakal = 5 let elmaToplami = "I have (elma) apples." let meyvaToplami = "I have (elma + portakal) pieces of fruit." Dizileri ve dictionary’leri köşeli parantez ([]) ile oluşturabilir ve değerlerine köşeli parantez ([]) içerisine index numarası ve anahtarı yazarak ulaşabilirsiniz. var shoppingList = ["catfish", "water", "tulips", "blue paint"] shoppingList[1] = "bottle of water" var occupations = [ "Malcolm": "Captain", "Kaylee": "Mechanic", ] occupations["Jayne"] = "Public Relations" Boş bir dizi ya da dictionary oluşturmak için initializer syntax kullanabilirsiniz. let emptyArray = String[]() let emptyDictionary = Dictionary<String, Float>()


Abdullah Tekin



Ahmet Zeybek


166

vBulletin Nedir, Nasıl Kurulur? OKAN CERİT Web Yazılım

vBulletin yabancı kişiler ve kuruluşlar tarafından, özenle kodlanmış bir forum dilidir. İnternet üzerinde oldukça popüler olan PHP ve MySQL arabirimlerini kullanmaktadır.


167

Neden vBulletin?

Customer Number Nedir?

vBulletin, geliştirilmiş yazılımı ve geliştirilmiş eklentileri ile birlikte kendinden söz etiren bir forum yazılımı. Şu anki internet ortamında, vBulletin ile kıyasıya mücadele veren pek bir forum yok. vBulletin kullanan bir kişi, başka bir forum sistemini pek kullanmak da istemez. Tabi, vBulletin'in üç sürümünden sonraki çıkan versiyonları denemişse. Çünkü 3.8 versiyonundan sonra çıkarılan versiyonlar kimilerine göre tam bir fiyaskodur, kimilerine göreyse harikadır.

vBulletin'in size belirli bir ücret karşılığında tahsis ettiği, vBulletin dosyalarınızı tam, eksiksiz ve güvenli olarak kullanıma açtığı lisanstır.

Vbulletin Forum Nasıl Kurulur?

Not: Bu şifreler sizin Admin giriş şifrenizdir.

Lisanslı olarak indirdiğiniz dosyaları Forum ana dizinine attığınızda siteismi.com/ install/install.php şeklinde internet tarayıcınızda çalıştırırsınız. Ekrana gelecek olan "customer number " numaranızı yazmalısınız.

Customer number girdikten sonra ekranınıza gelecek olan kısımdan lisanslı kurulumu gerçekleştirebilirsiniz. Kurulum şablonunda sırasıyla NEXT diyerek ilerleyebilirsiniz. Son olarak kurulum bittiğinde bizden admin kullanıcı adı ve şifresi ile mail adresi isteyecektir.

Eklenti Nedir, Ne İşe Yarar? vBulletin eklentileri opsiyonal olarak kullanılır. Sitenizde kullanmanız gereken, kullanmak istediğiniz veya kullanımı gerekli olan eklentiler vardır. Eklentiler sitemizi kişisel


168

olarak tamamen değiştirmeye imkan tanır. Eklenti Kurulumu? Eklenti kurulumu çok kolay ve basittir. İndirdiğimiz eklenti içinde yer alan dosyaları FTP üzerinden sitemize atıyoruz. Sonra eklenti içindeki .xml dosyasını, Admin Kontrol Paneli > Ürün Yöneticisi > Ürün Yükle kısmından içeri yüklüyoruz. (Üstte)

gitmektedir. Çoğu forumda bu sıralama değişebilir. Üye grubu oluşturmak için sağ menüden Üye Grubu > Üye Grubu Ekle dedikten sonra üye grubumuzu oluşturabiliriz. Üye grubu ayarlarında şu ayarları görebilirsiniz: Arama Sistemi İzinleri: Kullanıcının arama yaparken kategori bazlı araması ve tüm kelime aramaları için.

Yüklediğimiz eklentilerin ayarlarını vBulletin admin paneline girdikten sonra, vBulletin Seçenekler kısmından ayarlayabiliriz.

Mesaj / Konu İzinleri: Kullanıcının forum içinde yaptığı eylemleri bu ayarlardan, düzenleyebilirsiniz. Konu açma, konuya cevap verme gibi.

Vbulletin Üye Grubu Oluşturma Üye Ayarları

Eklenti İzinleri: Kullanıcının sitenize kişisel dosya yükleme izinlerini aktif ya da pasif yapmanızı sağlar.

vBulletin üye grubu, vBulletin’i oluşturan kullanıcılardır.Bunlar sırasıyla, Admin, Yardımcı Admin, Teknik Admin, Süper Moderatör, Moderatör, Özel Kullanıcı, Üye(ler) şeklinde

Anketler: Kullanıcı grubunun anket açıp kapatma iznini sağlar Özel Mesaj Ayarları: Kullanıcı


169

grubu, ÖM (Özel Mesaj) ayarlarını düzenler, isterseniz açarsınız mesaj alır, isterseniz kapatırsınız ve hiçbir şekilde özel mesaj almaz. Takvim İzinleri: Kullanıcı forum içerisinde takvimden yararlanabilir. Kendi kendine randevu oluşturabilir. Kimler Online Hakları: Kullanıcı grubu, siteniz üzerinde online olarak kaç tane kullanıcı varsa ve bu kullanıcılar hangi bölümlerde geziyorlarsa, sizin izin verdiğiniz kullanıcı grubuna göstermeye yarar. Yönetici Yetkileri: Bu ayarları açtığınız kullanıcı forum üzerinden bazı yetkilere erişim sağlayabilir. Dikkatli kullanılmasında fayda vardır.

Bütün İzinler: Kullanıcı grubundaki izinleri aktif ettiğinizde, profilini, imzasını, üye rütbesini kendisi değiştirebilir. Her Üye grubuna bu ayarlar aktif edilmez. Üye Resimleri / Üye Profil Resimleri: Kullanıcı grubunun kendi bilgisayarındaki resimleri forum üzerine yüklemesine izin vermektedir. Kullanıcı kendi üye resmini ve kişisel imzasını buradan düzenleyebilir. Üye Grubu Ayarları: Kullanıcı grubundaki bu üye grubuna dahil üyeler 'Forum Kadrosu' listesinde gösterilir. Bu üye grubuna dahil olan kullanıcıların doğum günleri hem takvimde, hem de ana sayfada gösterilir.



Nihat Girmenรง



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.