SAYI 6 | HAZİRAN-TEMMUZ 2020
ÜCRETSİZ ONLİNE DERGİ
kültür ve sanat s a n a t t a r i h ç i s i g ö z ü n d e n
Bu sayıda; PANDEMİDEN İLHAM ALAN SOKAK SANATI
PETER BRUEGHEL Breda, Hollanda' da doğduğuna l şk n kayıtlar mevcut olmasına karşın, Hollanda kent Breda' da mı yoksa Lat nce' de Breda şekl nde anılan Belç ka kent Bree' de m doğduğuna l şk n b r çel şk vardır.
HİERONYMUS BOSCH
100 Yıllık Serüven- IV Olumsuz hava koşullarına, depremlere, sel ve felaketlere rağmen günümüze ulaşan tar h kültür m rasımızın bazılarını s zler ç n seçt k.
KEEP CALM AND
WASH HANDS
İÇİNDEKİLER 05
OSMANLI DÖNEMİNDE SALGINLAR
24
PANDEMİDEN İLHAM ALAN SOKAK SANATI
09
PIETER BRUEGHEL
26
Bİ' RESİM
14
HİERONYMUS BOSCH
34
II. BAYEZİD KÜLLİYESİ
20
Bİ' KİTAP
editorden
rum yazıyo tü n a d man ı kö iği za üs insanlığ t ş e l k vir rçe an ge ılan corona u ş n i yay rimiz ba! yerine edikle en d r e i Merha h k ın e hijy i mi n v a r i ı l y e n m riml llanı e dü ıza g r. ke ku ajı; evde ve tı. başım başlayan v vam ediyo s a a m d e at e, nt Bu Çin'de emeye de d e ava nliğe imza mesaf z . i . l b e a r y n e l s i l so tki üsü siz etk hala e ce vir emde irçok i n n b d e ö e B l e d i . d k r et a va ı bu ahilin zaldığ ak da fayd s çabası d n.. a n aldık ı ı e e m y l k ısın a a e r y y m e ı a ı k r l s H an u. bıra . layla Vaka si old tagramda c elden mik o emennisiyle e ı e m n d t ı n e r r a a s öğ ız t n p si in kurall irmeyi aşana lıklı kalman tı kimi ç y p e a g a y d ; t vaki alanın ilerken, sağ ekmek terdan t r e i e d w h v t e en atın ar d Kimisi ozund ı. San kumal g y o i a i s i s y c İ r k... l bi arih anatt verere ız öze s r m ı e @ l y k a n rne da Bu s n de ö agram t e t s ş n i i m i iniz geç rüşler ebilirsiniz. ö g i k t kkında resinden ile a h i ad Derg unden z o g t @s
editor Mesut Çelik mesutt.celikk(at)gmail.com
Maske ağzı ve burnu tamamen kapatacak ve yüzle maske arasında boşluk kalmayacak şekilde takılmalıdır.
OSMANLI DÖNEMİNDE
Salgınlar Tarih boyunca yaşanan veba salgınlarının incelenmesi XIX. yüzyılın ortalarından beri Avrupa tarihçiliğinde önemli bir yer teşkil etmiştir. Son yüz yıldan beri süregelen tarih çalışmaları, her ne kadar hastalığın Avrupa tarihindeki etkisini ve önemini açıklamak için çok değerli katkılarda bulunmuş olsa da, Avrupa-merkezli bir bakış açısından yazıldıkları için sınırlı bir perspektife sahiptirler. Örneğin, İkinci Pandeminin kronolojik ve coğrafi çerçevesi, onun beslenmesine neden olan tarihi şartlar, Avrupa dışındaki alanlarda yol açtığı etkiler ve pandeminin giderek yok olmasının nedenlerini açıklamakta yetersiz kalırlar. Özelikle İkinci Pandemi söz konusu olduğunda Avrupa dışındaki bölgelerle ilgili çalışmalar bu sorulara yanıt bulmakta bize önemli ipuçları sunabilirler. 1340’lardan 1840’lara kadar Anadolu, Balkanlar, Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika’yı da içine alan geniş bir bölgede görülen veba salgınları, hastalığın dünya tarihindeki seyrinin anlaşılması için son derece önemli bir tablo teşkil eder. Osmanlı İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü topraklar, söz konusu dönem boyunca düzenli aralıklarla baş gösteren vebanın etkisi altında kalmıştı. Bu nedenle, Osmanlı tarihini kavramak için vebayı anlamak esastır. Öte yandan, vebanın Batı Avrasya ve Akdeniz dünyasındaki seyrini anlamak için de Osmanlı deneyimini bilmek gereklidir. Osmanlı epidemiyolojik deneyiminin incelenmesi, sadece çağdaşı olan diğer deneyimlerle karşılaştırılabilir olmakla kalmaz; Kara Ölüm sonrası veba tarihinin bütüncül olarak anlaşılması için de bu deneyimin kavranması zorunludur. Osmanlı İmparatorluğu’nun hüküm süreceği Anadolu ve Balkanlar veba ile ilk olarak VI. yüzyılın ortalarında, Bizans İmparatoru Büyük Jüstinyen döneminde tanışmıştı. Bizans payitahtı ve en büyük şehri olan Konstantinopolis bu salgında keskin bir nüfus kaybı yaşamıştır. 542 baharının ortalarında patlak veren salgın, burada dört ay kadar sürmüş ve dönemin tarihçilerinin tanıklığına bakılırsa son derece yıkıcı bir tabloya neden olmuştur. Her ne kadar ölü sayısı kesin olarak bilinmese de o dönemde yaklaşık 400.000 nüfuslu başkentin en azından yüzde yirmisinin bu salgında öldüğünü kabuletmek yanlış olmaz. Başkenti 558, 573-574, 599, 618-619, 698 ve 747-748’de yeniden etkisi altına alan artçı salgınlar, aynı zamanda Anadolu, Balkanlar ve Doğu Akdeniz’in birçok bölgelerinin yanı sıra Ege ve Akdeniz adalarında da hüküm sürmüştür. Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın hem şehir alanlarını hem kırsal bölgelerini etkilemiş olan bu artçı salgınlar on sekiz ayrı dalga hâlinde, ortalama her 11-12 yılda bir yeniden ortaya çıkmıştır.
Birinci Pandeminin ortadan silinmesinden yaklaşık altı yüzyıl sonra 1340’larda veba aynı topraklarda yeniden baş göstermiş ve bu defa tam beş asır boyunca bölgedeki varlığını sürdürmüştür. İkinci Pandeminin başlangıcında,hastalık Kırım’ın Kefe (Feodosya) limanından hububat yüklü Ceneviz gemileriyle Konstantinopolis’e ulaşarak yaklaşık iki ay içinde çok sayıda ölüme neden olmuştu. Yine deniz yoluyla İskenderiye ve Kıbrıs gibi Ege ve Doğu Akdeniz liman ve adalarına, oradan da Batı Akdeniz liman şehirlerine taşınmıştır. Aynı zamanda enfeksiyonun Karadeniz’in doğu sahilleri boyunca güneye, Kafkaslar ve Anadolu’ya, oradan da daha güneye, Suriye’ye yayıldığı görülmektedir. Anadolu’daki yayılması da muhtemelen ana kervan yollarını takip ederek sahillerden iç bölgelere doğru olmuştur.
1453-1600 arasındaki dönemde Osmanlı toprakları ve etrafında vebanın dolaşım ağlar Nükhet Varlık
Veba salgınları, XVII. yüzyıl boyuncada devam etti ve en bariz biçimde 1603, 1611-13, 1620-24, 1627, 1636-37, 1647-49, 165356, 1659-66, 1671-80, 1685-95’te ve 1697’den XVIII.yüzyılın ilk yıllarına kadar benzer tarzda tekrarlandı. Şurası bilhassakayda değerdir ki, her ne kadar 1713, 1719, 1728-29, 1739-43, 175965, 1784-86 ve 1791-92’de büyükleri gerçekleşmişse de, XVIII. yüzyıl salgınlarıesas itibarıyla daha hafifti. XIX. yüzyıldaki büyük salgınlar 1812-19 ve 1835-38 arasındakilerdi. Bu tarihtenVeba salgınları, XVII. yüzyıl boyunca da devam etti ve en bariz biçimde 1603, 1611-13, 1620-24, 1627, 1636- 37, 1647-49, 1653-56, 1659-66, 1671- 80, 1685-95’te ve 1697’den XVIII. yüzyılın ilk yıllarına kadar benzer tarzda tekrarlandı. Şurası bilhassa kayda değerdir ki, her ne kadar 1713, 1719, 1728-29, 1739-43, 1759-65, 1784-86 ve 1791-92’de büyükleri gerçekleşmişse de, XVIII. yüzyıl salgınları esas itibarıyla daha hafifti. XIX. yüzyıldaki büyük salgınlar 1812-19 ve 1835-38 arasındakilerdi. Bu tarihten sonra İstanbul merkezli büyük ölçekli veba salgını vuku bulmadı.
17. yüzyıl Roma’sında bir veba doktoru Die Karikatur und Satire in der Medizin, Stuttgart, 1921
Bu yazı; Nükhet Varlık, Osmanlılar'da Veba Salgınları yazısından derlenmiştir. https://www.academia.edu/37980780/Osmanlılarda_Veba_Salgınları
DAHA FAZLA SANAT! S A N A T
T A R İ H Ç İ
1
G Ö Z Ü N D E N
KENTLİLİK BİLİNCİ
2
TARİHİ ÇEVRE
3
RESTORASYON KONSERVASYON
4
TURİZM ARKEOLOJİ
P eter Bruegel (Brughel)
Breda, Hollanda' da doğduğuna ilişkin kayıtlar mevcut olmasına karşın, Hollanda kenti Breda' da mı yoksa Latince' de Breda şeklinde anılan Belçika kenti Bree' de mi doğduğuna ilişkin bir çelişki vardır. Daha sonra kızı Mayken' le evleneceği Pieter Coecke van Aelst' in çırağıydı. Fransa ve İtalya' da bulunduktan sonra 1551' de ressam loncasına "usta" olarak kabul edileceği Antwerp' e geçti. 9 Eylül 1569' da Brüksel' de öldü. Her ikisi de daha sonra ressam olan iki oğlu vardır. Ancak babaları öldüğünde çok küçük olduklarından ondan eğitim alamamışlardır. Daha sonrasında ise çocuklarını birisi görüp eğitim vermiştir. Sanatçının eserlerinde sıkça rastlanan tema savaşlar, yıkımlar, perişan insanlar ve bu dönemlerdeki dayanışma çabalarıdır. "Ölümün Zaferi"yle insanlığa ve olup bitene tepkisini koyarken, neredeyse hepimizin aynı çocuk oyunlarıyla büyüdüğümüzü anımsatan olgunluk dönemi resimlerinden "Çocukların Oyunları" bizi ortak saflığa davet eder.
Çocukların Oyunları
Ölümün Zaferi
Babil Kulesi
Müneccim Kralların Tapınması
Hieronymus Bosch, kullandığıgerçeküstü tasvirleriyle Rönesans döneminin klasik sanat anlayışından dahafarklı bir çizgide yarattığı eserleriyle kendini farklı kılmayı başarmıştır. Jeroen Anthoniszoon van Aken olan Bosch, eserlerini doğduğu yer olan ‘s Hertogenbosch ya da daha çok bilindiği üzere Den Bosch adıyla imzalamayı seçen, tüm Batı geleneği içindeki en gizemli sanatçılardan Hieronymous Bosch’un gerçek adıdır. Ressam 1450 yılında doğar. Van Mander, “Schilderboek” adlı kitabında sanatçının yaşamıyla ilgili hiçbir bilginin olmadığından söz etmektedir. Fakat daha çağdaş araştırmalar sayesinde Bosch’un yaşamıyla ilgili bazı bilgiler ele geçirilmiştir.
Resimde, bir grup izleyici, yardımcısının gizlice kalabalığın eşyalarını almasıyla, büyücülerce nakledilen bir sihirbaz etrafında toplandı. Sanat tarihçileri, sahnenin, 15 yüzyılın sonlarında Bosch'un memleketi olan Hertogenbosch'a sıkça rastlanan çevirmenler, hikaye anlatıcıları ve şahmerdanlar tarafından esinlenilmiş olabileceğini öne sürdüler. Resimde, bir grup izleyici, yardımcısının gizlice kalabalığın eşyalarını almasıyla, büyücülerce nakledilen bir sihirbaz etrafında toplandı. Sanat tarihçileri, sahnenin, 15 yüzyılın sonlarında Bosch'un memleketi olan Hertogenbosch'a sıkça rastlanan çevirmenler, hikaye anlatıcıları ve şahmerdanlar tarafından esinlenilmiş olabileceğini öne sürdüler.
Resimde Hieronymus Bosch tarafından yapılmış “Kutsanmışın Göğe Yükselişi (Ascent of the Blessed) tablosunu görüyorsunuz. Bu tabloda melekler, ölmüş insanların ruhlarını cennete doğru götürülürken onlara eşlik ediyorlar. Cennet de temsili olarak tünelin sonundaki aydınlık yer olarak betimleniyor.
Yedi Ölümcül Günah ve Son Dört Şey
Avaritia(İng.: greed): Açgözlülük (Mamon'a atfedilmiştir)
Acedia (İng.: sloth): Tembellik, miskinlik (Belphegor'a atfedilmiştir)
Gula (İng.: gluttony): Oburluk (Beelzebub'a atfedilmiştir)
Invidia (İng.: envy): Kıskançlık, hasetlik (Leviathan'a atfedilmiştir)
Superbia (İng.: pride): Kibir, kendini beğenmişlik (Lucifer'e atfedilmiştir)
Luxuria (İng.: lust): Şehvet düşkünlüğü (Asmodeus'a atfedilmiştir)
Ira (İng.: wrath): Öfke, yıkıcılık, gazap etmek (Baphomet'e atfedilmiştir)
1.Cennet 2.Kıyamet 3 Ölüm 4. Cehennem
k tap Yayın Tar h : 11.03.2020 ISBN: 6050832426 Baskı Sayısı: 1. Baskı D l : Türkçe Sayfa Sayısı: 288 C lt T p : Karton Kapak Kağıt C ns : Kitap Kağıdı Boyut: 13.5 x 21 cm
Ayasofya… Hem herkese ait hem hiç kimsenin… Bin 500 yıllık mabedin korosu ilk günkü gibi renkli ve İstanbullu. Bu dünya mirasını ayakta tutan sadece teknik öğeleri değil Bizans’ın ve Osmanlı’nın menkıbeleri aslında. Halkın hafızasında yaşayan Ayasofya renkleri, mozaiklerden mihraba, Ioustinianos’tan Fatih Sultan Mehmed’e birçok ismin, hayatın hâlâ değişmeyen dekoru aslında.Bu, eski zaman ülkesi için şüphesiz çok şey söylendi, yazıldı, çizildi. Şimdi de sanat tarihi birikimiyle Dr. Sedat Bornovalı, modası geçmeyen ânın seslerini derliyor, yapıyı mimari paletle boyuyor. Elinizdeki kitap, imbiğinden geçmiş, gerçeğin vizöründen bir Ayasofya fotoğrafı Bornovalı’nın rehberliğinde Tarihin En Uzun Şiiri’ne dokunacak, saltanatına bakacaksınız.
yekpare bir efsanelerin gösteriyor. mısraların
Pandemide
SOKAK SANATI
@Lionel Stanhope
@Jason Naylor
@Balstrøm
@Welinoo
@SeanYoro
@EME Freethinker
ISPARTA
İSTİKLAL MEKTEBİ
TEVKİF EVİ
ISPARTA POSTANESİ
ESKİ ZİRAAT BANKASI
MEMLEKET HASTANESİ
selinkole.art
15x19 cm “ Doğa Ana”
selinkole.art
30x30 cm “İçsel”
-Ĺžifahane
II. Bayezid Külliyesinin batı kanadında yer alan diğer bir yapı camiye paralel olarak inşa edilmiş üç bölümlü darüşşifa yapısıdır. Güneyde altıgen planlı kubbeli-orta sofalı, ortada kare planlı avlulu, kuzeyde ise dikdörtgen planlı revaklı avlulu bölümleriyle darüşşifa, günümüze ulaşmış en anıtsal darüşşifa örneklerinden biridir. Her şeyden önce darüşşifanın önemi, eğer söylentiler doğruysa külliyenin onun için kurulmuş olmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca darüşşifa hem planı hem de içinde cereyan eden olaylar ile araştırmacı ve seyyahların en çok ilgisini çeken külliye yapısı olmuştur. Ana hatları ile mimari özelliklere daha sonra dönmek üzere diğer hususlara değinecek olursak, ilk olarak darüşşifa personelinin sayı ve dökümüne göz atmak gerekir.
Kâtip, kilerdar (depo sorumlusu) personel de söz konusudur. Yardımcı hizmetliler sınıfında Gassal (ölü yıkayıcı ve çamaşırcı) ve Aşçının olması bu işlevleri karşılayan mekânların varlığının bir göstergesidir. Liste incelendiği zaman, Ferrâş ve Bevvâb gibi yardımcı hizmetler sınıfındaki görevli sayısının azlığı dikkati çekmektedir. Bu husus külliyenin ortak personeli ile ayakta tedavi gören hafif derecedeki hastaların, bazı işlerde hastane personeline yardımcı olduklarını düşündürmektedir Ayrıca 50 hasta alabilecek kapasiteye sahip darüşşifada 21 personelin bulunması, bugünkü modern hastaneleri bile kıskandıracak bir özellik gösterir. Darüşşifanın demirbaşına kayıtlı malzemenin sayı ve dökümüne gelince, akıl hastalarını bağlamaya yarayan özel zincirler, göz hekimi ve cerrahların alet ve edevatı, hastaların şerbet ve macunlarını hazırlamaya yarayan ecza malzemesi türünde eşyalar karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca aşağıdaki eşyalar da demirbaşa kayıtlı bulunmaktadır.
Otuz kıt'a döşek, otuz kıt'a yorgan, altmış dört kıt'a yastık, sekiz kıt'a tencere, iki kazgan, iki hereni, iki güğüm, on altı bakraç, iki sini, altı kıt'a tas, gülsuyu için üç kurşun fırın, on beş kıt'a güllebdan. Bu konuda Evliya Çelebi, zincir ve tasmaların altın ve gümüş kaplamalı olduğundan söz eder ki, herhalde kalitesinden söz etmiş olmalıdır. Malzemenin sayısal verileri, hasta sayısının yaklaşık 30-40 civarında olduğunu düşündürür. Buna ilaveten, ilgili bölüm ve mekânların sayı ve boyutları da görüşü destekler niteliktedir. Bu sayıya külliye dahilinde kalan personel ve konuklar ile haftada iki gün şehirden gelip ayakta muayene ve tedavi olan, gerektiğinde ilaç alan hastalar dahil değildir. Evliya Çelebi'ye göre, haftada iki gün darüşşifanın eczanesi halka açılmakta ve halk da hastalığına uygun olarak özellikle mayî ile macun ve şerbet türünde ilaçları ücretsiz almaktaydı. Darüşşifada ilgi çeken bir husus da, külliyenin banisi olan II. Bayezid'in, iyi bir çalışma ortamı ve disiplini sağlamak için koydurttuğu kurallardır. Vakfiyedeki bilgilere ek olarak bir belge, bu amaçla düzenlenmiş ve ilgili bir yere asılmıştı. Böylece her iki belgeye göre, kurallara uymayan ve görevini yapmayan personel ile gereksiz yere ilaç alan kişilere verilecek ceza ve lanetler oldukça ağır tutulmuştur.
Lânetname’de alt kademeden üstte doğru zincirleme devam eden manevi türde bir ceza sistemi öngörülmekte ve o dönem için en büyük manevi ceza sayılan haram ifadesi kullanılmaktadır. Bilinen kayıtlardan bu konuda dava konusu olacak herhangi bir şikâyetin olmaması, manevi cezaların kişiler üzerinde yaptığı tesirin bir göstergesi olmaktadır. Üç bölümden oluşan dolayısıyla kendi içinde bir kompleks gibi düzenlenen darüşşifanın mimari açıdan tanıtımı şöyle yapılabilir. Tunca Irmağı'na bakan güney istikametinde inşa edilmiş altıgen bölüm, ortada üstü fenerli bir kubbeye sahip olan orta sofa ile sofaya, kemerle doğrudan veya bir kapı vasıtasıyla dolaylı olarak açılan eyvan ve odalardan meydana gelen bir düzenlemeyi yansıtır. Orta sofa, altıgen bölümün dolaşım alanıdır ve ortasında bir havuz yer alır. *Fatih Müderrisoğlu "Edirne II. Bayezid Külliyesi" makalesinden derlenmiştir.
Burdur, Sagalassos Antik Kenti
DiyarbakÄąr, Silvan Ulu Camii
Niğde, Hüdavent Hatun Türbesi
Kayseri, Hunat Hatun Camii
SANAT TARİHÇİSİ GÖZÜNDEN
SOSYAL MEDYA HESAPLARI *QR kodlara tıklayıp bağlantılara ulaşabilirsiniz.
YOUTUBE
@sanattarihcisigozunden
@stgozunden
ISSUU (GEÇMİŞ SAYILAR)
BLOG
http://kisacames.blogspot.com.tr
sanattarihcigozunden@yandex.com
SAYI 6 | HAZİRAN-TEMMUZ 2020
kültür ve sanat s a n a t t a r i h ç i s i g ö z ü n d e n
sanattar hc s gozunden | stgozunden |k sacames.blogspot.com.tr