İÇERİK 09-10/01
GİRİŞ YAZISI
1
DUYURULAR
2
VAKIFTAN HABERLER • Sevda-Cenap And Müzik Vakfı Ulusal Beste Yarışması Şartnamesi
3
• MusMA-5 Programı için Genç Bestecilere Çağrı
7
• Sempozyum : - Geleceğin Profesyonel Müzikçileri - “Yetiştirme Modelleri ve Programları”
8
• Berlin Gençlik Senfoni Orkestrası Türkiye Turnesi Ankara’dan Başlıyor • Özel Sevda-Cenap And Müzik Kursu Kayıtları Başlamıştır
10
• Teşekkürler
12
11
MÜZİKSEVERİN KÖŞESİ • “Okul Dışı Müzik Eğitimi” İçin Yeni ve Önemli Bir Olanak : Müzik Öğretmenleri Orkestraları - Yakup KIVRAK • Sergei Prokofiev’in Müzik Dili ve Bestecilik Anlayışı - Koray ILGAR
14 18
BİR KİTAP • Schumann’lar ve Brahms’ın Bilinmeyen Hikayesi
24
ETKİNLİKLER • Avrupa ve Dünyanın Bazı Büyük Kentleri Opera Sahnelerini Bu Sezon Hangi Yapıtlarla Açıyor 26 • Hacettepe Üniversitesi’nin Yeni Sezon Etkinlikleri 27 • Bilkent Senfoni Orkestrası ve Ekim Ayı Konserleri • Orkestra Akademik Başkent’in Yeni Sezon Konserleri • Ankara Devlet Operası Ekim Ayı konserleri
28
• CSO’nun Ekim Ayı Konserleri
34
30 32
GİRİŞ YAZISI
Eylül-Ekim 2012
Merhaba…
Sonbaharın bu ayları ile birlikte bir yeni sanat sezonu daha başlamakta ve bizler de bu Eylül/Ekim sayımız aracılığıyla sizlere yine aylık olarak hem Vakfımızdan hem müzik dünyasından haberler ve bilgiler aktarmaya başlıyoruz. Geçmiş sayılarımızda da duyurmuştuk ancak bir kez daha vurgulayalım; “Dosyamız” bundan böyle daha çok web ortamından, Vakfımıza ait interaktif adresteki yerimizde sizlerle buluşacak ve sadece kendilerine basılı şekilde ulaştırılmasını talep eden ve bunu bildiren müzikseverlerin adreslerine o haliyle yollanacaktır. Bu konu iç sayfalarımızdaki duyurumuzda ‘önemli’ ibaresi ile yineleniyor, bir alışkanlık değişimi olması nedeniyle fark edilsin arzusuyla burada bir kez daha belirtelim istedik. Dileriz ki bizlerle “Dosyamız” aracılığıyla buluşan sanatseverler çevrelerine bu bilgiyi paylaşarak “Müzik Dosyası”nı teknolojinin iletişim ağına daha fazla sokmamıza katkı verirler; bu bizi mutlu edecektir. Geçmiş bütün sayılarımızda olduğu gibi “Dosyamız” bu sayı ile birlikte yine Vakfımızın haberlerini, müzik dünyasının aktivitelerini; bu çevredeki gelişmeleri/değişmeleri ve müzik sanatını daha yoğun sindirme arzusunda olan ilgililere ona dahil bir kısım özel ve ilginç bilgileri hatırlatmayı, bilinen bilgileri biraz daha zenginleştirmeye katkı sunmaya çalışacak. Bu çerçevede yeniden sizlerle “Müzik Dosyası” aracılığıyla buluşmuş olmanın keyfi içinde bu yeni sezon hepinize güzellikler sunsun, sanatın derin titreşimlerini duyumsatsın dileriz…
Yayın Grubu
09-10/1
DUYURULAR D 09-10/01
ÖNEMLİ DUYURU
MÜZİK DOSYASI ELEKTRONİK ORTAMDA DEĞERLİ MÜZİK DOSYASI OKURLARI Daha önce de ilan edildiği üzere, Sevda-Cenap And Müzik Vakfı’nın aylık Müzik Dosyası’na, Ocak 2011 tarihinden bu yana elektronik ortamda, Vakfımızın web sitesinden de (www.andmuzikvakfi.com) ulaşılabilmektedir. Bunun yanı sıra, Müzik Dosyası, basılı olarak çok sayıda adrese gönderilmekteydi. Bundan sonra da bu dosyayı, hem elektronik ortamda hem de basılı olarak yayımlamayı sürdüreceğiz. Ancak çevresel endişelerle kâğıt kullanımı ve posta giderlerini sınırlandırmak için, ÖNÜMÜZDEKİ AYLARDAN BAŞLAMAK ÜZERE, BASILI YAYINIMIZ, SADECE, BU YÖNDEKİ TALEBİNİ VAKFIMIZA İLETENLERE POSTAYLA GÖNDERİLECEKTİR. Gerekli durumlarda adreslerini de güncelleyerek, telefon, mektup, e-posta ya da fax ile SCAMV sekreteryasına bilgi vermelerini özellikle rica ederiz.
Telefon 0312 427 08 55 / 11-12 Fax 0312 467 31 59 E-Mail info@andmuzikvakfi.com
09-10/2
VAKIFTAN HABERLER VH 09-10/01
Sevda-Cenap And Müzik Vakfı Ulusal Beste Yarışması Şartnamesi 1. Amaç: Sevda-Cenap And Müzik Vakfı’nın kuruluşunun 40. ve Uluslararası Ankara Müzik Festivali’nin 30. yıldönümü kutlamak, Türk beste dağarına yeni orkestra yapıtları kazandırmak amacıyla bir ulusal beste yarışması düzenlenmiştir. 2. Yapıtlarda Aranacak Özellikler a) Yapıtlar, yarışmanın amacına uygun, Vakıf ile festivalin yıldönümlerine yakışır nitelikte olmalıdır. b) Yarışmaya gönderilecek yapıt, üçlü orkestrayı geçmemek koşuluyla klasik senfonik orkestra kadrosu için bestelenmiş olmalıdır. Yapıtta vokal ve koro kullanılmayacaktır. c) Yapıtın süresi en az 12 dakika olmalı, 20 dakikayı geçmemelidir. 3. Katılma Koşulları a) Yarışmaya her yaşta T.C. vatandaşları katılabilir. Ancak, Seçici Kurul üyeleri ile SCAMV Yönetim ve Danışma Kurulları üyeleri yarışmaya katılamazlar. b) Yarışmaya katılacak yapıt, daha önce seslendirilmemiş, başka bir yarışmaya sunulmamış, ödül kazanmamış, telif hakları satılmamış ve kimseye devredilmemiş olmalıdır. c) Besteci, yarışmaya birden çok yapıtla katılabilir. d) Dereceye giren ve özendirme ödülü kazanan yapıtların CD, kaset, video-CD ve DVD yapma hakları Sevda-Cenap And Müzik Vakfı’na ait olacaktır. Ödüllendirilen yapıtların şef partitürü ve çalgı partileri SCAMV tarafından çoğaltılarak ilgili kuruluşlara dağıtılacaktır.
09-10/3
VH 09-10/02
e) Besteciler, ödül kazanan yapıtların herhangi bir orkestra tarafından seslendirilmesi sırasında, program kitapçığı ve notlarında yapıt adının yanısıra, yapıtın bestelenme amacı ve kazandığı bu ödülün belirtilmesini sağlamayı kabul ederler. f ) Yarışmanın katılımcıları (yapıt sahipleri) bu şartnamedeki hükümleri bütünüyle kabul etmiş sayılırlar. 4. Yapıtların Teslimi a) Katılımcılar, yapıtın bilgisayarla yazılmış orkestra partisyonunu, A4 ya da A3 ebadında 6 nüsha bilgisayar çıktısı olarak ciltli-spiralli biçimde; 6 nüsha CD kopyasıyla ve bilgisayarda dinlenebilir formatta midi seslendirme CD’siyle birlikte SEVDA CENAP AND MÜZİK VAKFI ULUSAL BESTE YARIŞMASI Tunalı Hilmi Caddesi No:114/ 43 06700-ANKARA adresine iadeli taahhütlü posta veya özel kargo ile gönderirler. Teslimat makbuz karşılığı elden de yapılabilir. b) Yapıt teslimiyle ilgili şartnamede aşağıda belirtilen koşullara uymayan yapıtlar, yarışma dışı bırakılırlar. c) Yarışmaya katılacak yapıtlar, 11 Ocak 2013 Perşembe günü saat 17.00’den önce PTT, özel kargo ya da elden Vakfa ulaşmış veya teslim edilmiş olmalıdır. Hangi nedenle olursa olsun belirtilen tarihten sonra ulaşacak yapıtlar değerlendirmeye alınmayacaktır. Teslimattaki olası gecikme ve kayıplardan SCAMV sorumlu tutulamaz. Katılımcılar, olası gönderi süresini dikkate almak zorundadır. d) Yarışmaya gönderilen partisyonlar üzerinde bestecinin kimliğini belirten ad, imza ve benzeri işaretler bulunmayacak, her yapıta besteci tarafından rakamlardan oluşturulacak beş haneli bir “rumuz” verilecektir. e) Teslimat zarfı üzerine, partisyonda birinci sayfanın sağ üst köşesine ve CD’nin üzerine sadece bu rumuz yazılacaktır. Yarışmaya birden çok yapıtla katılan besteciler her yapıt için başka bir rumuz kullanacaklardır. f ) Katılımcı besteci, her yapıtı için ayrı ve kapalı, üzerinde yapıtı için kullandığı rumuz ile SEVDA CENAP AND MÜZİK VAKFI ULUSAL BESTE YARIŞMASI ibaresi yazılı bir “kimlik zarfı” düzenleyecektir. Standart mektup zarfı ebadındaki bu zarfın üzerinde, başkaca bir işaret ve yazı bulunmayacaktır. Zarfın içinde yapıtın rumuzu, bestecinin adı soyadı, doğum yeri ve yılı, özgeçmişi, adresi, banka hesap IBAN numarası, telefon ve e-posta adresini içeren bir belge ile bir adet portre fotoğrafı bulunacaktır. Ayrıca “kimlik zarfı”na, şartnamede belirtilen yarışma koşullarını aynen kabul ettiğini belirten, imzalı ve tarihli bir taahhütname konulacaktır. “Kimlik zarfı” kapağı yapıştırılmış olarak, teslimat zarfının içine birleştirilecektir.
09-10/4
VH 09-10/03
g) Dereceye giremeyen yapıtların kimlik zarfları açılmayacaktır. Sonuçların açıklanmasını izleyen iki ay içinde bu zarflar sahipleri veya temsilcileri tarafından, daha önce Vakıftan verilen alındı belgesi ibraz edilerek ve seçilen rumuz belirtilerek geri alınabilir. İki aylık sürede geri alınmayan katılımcı zarflarından SCAMV sorumlu değildir. 5. Seçici Kurul : a) Başkan ve üyeler: İlhan Usmanbaş (Besteci –- Jüri Başkanı) Gürer Aykal (Şef - SCAMV Danışma Kurulu Başkanı) Yalçın Tura (Besteci) Rengim Gökmen (Orkestra Şefi- SCAMV Danışma Kurulu Başkan V. ) Bujor Hoinic (Besteci-Orkestra Şefi ) Turgay Erdener (Besteci) Hasan Uçarsu (Besteci ) Özkan Manav (Besteci) Işın Metin (Orkestra Şefi ) b) Yarışma Sekreteryası Yarışma ve Seçici Kurul toplantısıyla ilgili çalışmalar, SCAMV Sekreteryası tarafından yürütülür. c) Seçici Kurul Çalışmaları Yarışmaya katılan yapıtlar, önceden incelemeleri için jüri üyelerine ulaştırılacak, jürinin değerlendirme toplantısı 2013 yılı Şubat ayında SCAMV tarafından belirlenecek günde Ankara’da yapılacaktır. Şartnameye biçimsel olarak uygunluk ölçütünü yerine getiren yapıtlar, jüri tarafından amaca ve geçerli kompozisyon tekniklerine uygunluk, özgünlük, biçim, müzikal ve söylem tutarlılığı gibi ölçütler üzerinden ilk değerlendirmeye tabi tutulur. Seçici Kurul üyelerinden mazeret bildirerek değerlendirme toplantısına katılamayacağını beyan eden olursa, en iyi bulduğu ilk beş yapıtın rumuzlarını yazılı olarak SCAMV’na, jüri toplantısı günü elde olacak biçimde göndermesi beklenir. Her üye, en iyi bulduğu beş yapıtı 20 tam puan sistemine göre verdiği puanlarla “rumuz”larına göre belirler. En fazla puan toplamış beş yapıt finale kalmış kabul edilir. Finale kalan bu yapıtlar, seçici kurul tarafından yeniden değerlendirmeye tabi tutularak yarışmada ilk üç dereceye giren ve özendirme ödülü alan yapıtlar belirlenir. Dereceye giren ve seslendirilmeye değer görülen beş yapıta ait kimlik zarfları, rumuzlarına göre Yarışma Sekreteryası tarafından seçici kurul üyeleri önünde açılarak, sonuç tutanaklara geçirilir.
09-10/5
VH 09-10/04
6. Ödüller: 1. Ödülü: 12.000 TL ( 30. Uluslararası Müzik Festivali açılış konserinde seslendirme) 2. Ödülü : 10.000 TL ( 30. Uluslararası Müzik Festivali kapanış konserinde seslendirme) 3. Ödülü : 8.000 TL ( 2013-14 Sezonunda seslendirme) Özendirme Ödülü: 5.000 TL (Seslendirilmesi SCAMV tarafından sağlanacaktır) Özendirme Ödülü: 5.000 TL (Seslendirilmesi SCAMV tarafından sağlanacaktır) 7. Sonucun Duyurulması: Yarışmanın sonucu SCAMV tarafından Seçici Kurul toplantısının tamamlanmasının ertesinde bir basın bülteniyle açıklanır. Sonuçlar Vakfın web sitesine de yerleştirilerek duyurulur.
09-10/6
VH 09-10/05 MusMA-5 Programı için Genç Bestecilere Çağrı Avrupa Festivaller Birliği bünyesi içinde, on değişik ülkeden on festival tarafından yürütülen MusMA (Music Masters on Air) projesinin şimdiye kadar üç etkinliği yapılmış, dördüncüsü ise 2013-2014 yılları için programlanmıştır. Bu güne kadar gerçekleşen ilk üç etkinliğin bestecileri, Salih Can Özer, Fazlı Orhun Orhon ve Onur Türkmen’dir. 2013-2014 yılında gerçekleşecek MusMA IV’ün bestecisi ise Yiğit Aydındır. Şu anda 5. faaliyet yılının hazırlıkları başlamıştır. 1 Mayıs 2014-30 Nisan 2015 döneminde gerçekleşecek MusMA V programı için bir besteciye “Su” teması çerçevesinden bir klasik nefesli beşli (flüt, obua, klarinet, fagot, korno) için 10 dakikalık bir eser siparişi verilecektir. Seçilecek bestecinin, besteleyeceği eser için, imzalanacak sözleşmeyle belirlenecek bir ücret ödenecektir. Bu eser ayrıca Uluslararası Ankara Müzik Festivali’yle, dört Avrupa festivalinde yerel topluluklarca seslendirilecek, bunun dışında EBU kanalıyla dünyaya yayılacaktır. Aday Belirleme ve Seçim usulü : Bestecinin Türkiye’de yaşıyor; 1 Ocak 1979 tarihinden sonra doğmuş ve ayrıca uluslararası bir atölye çalışmasına etkin olarak katılabilecek ve mesleki konularda bir tartışmayı rahatça sürdürebilecek ölçüde İngilizce biliyor olması gerekmektedir. Bu şartlara haiz bestecilerden istekli olanların, ayrıntılı İngilizce ve Türkçe öz geçmişlerini, önceki eserlerinden kaydedilmiş olanlarının kopyalarıyla birlikte, “MUSMA V Adayı” referansıyla, 15 Ocak 2013 tarihine kadar elden veya postayla Sevda-Cenap And Müzik Vakfı sekretaryasına iletmeleri gereklidir. Adayların dosyaları, SCAMV tarafından, oluşturulacak bir kurul tarafından değerlendirilerek aralarından biri, MusMA V.’in bestecisi olarak belirlenecektir. Seçilecek besteci 2013 Şubat’ında ilan edilecektir. Belirlenen bestecinin eserini, sözleşmenin imzalanmasından sonra 2014 yılı Şubat ayına kadar teslim etmesi ve 2014 yılı içinde (Nisan-Mayıs-Haziran aylarında) Ankara’da yapılacak iki veya üç günlük bir uluslararası atölye çalışmasına katılmayı kabul etmesi gereklidir. 09-10/7
VH 09-10/06 - Geleceğin Profesyonel Müzikçileri Yetiştirme Modelleri ve Programları Yurdumuzda profesyonel müzikçi yetiştirmek amacıyla kurulan kurumların dününü “Darül Elhan’a, Muzıka-ı Humayun’a, hatta daha da gerilere götürebiliriz. Cumhuriyet’in hemen ilk yıllarında başlatılan “müzik devrimi” girişimi profesyonel müzikçi yetiştirme ve bu alanın çeşitli mesleklere hazırlama modelini 1936’da öğretime başlayan ve kurumlaşan Ankara Devlet Konservatuvarı (ADK) oluşturdu. Bu model sonraki yıllarda açılan diğer batı sanat müziği ve Türk müziği konservatuvarları ile yurt yüzeyine yayıldı, daha geniş bir uygulama alanı buldu. Böylece ADK modeli nicelik yönünden büyüse ve çeşitlense bile, nitelik yönünden pek fazla değişikliğe uğramadan 20. yy boyunca yaşamını sürdürdü, bugüne kadar da halâ sürdürüyor. 1980’li yılların başlarında konservatuvarların üniversitelerin bünyesine taşınması da bu kurumlara özde pek fazla bir değişim getirmedi. Oysa bugün yaşanan “küreselleşme”, “bilişim devrimi” gibi olgular; hem bireyi, hem toplumu, kısacası üzerinde yaşadığımız yerküreyi değiştirmeyi, yeniden biçimlendirmeyi hedefliyor ve bu hedefe ulaşma yolunda oldukça da ilerlendi. Müzik sanatının bu değişimden etkilenmemesi olanaksız. Ama konservatuvarlarımız, bu değişim ve yeniden biçimlenişi henüz içselleştirmiş görünmüyor. Bir müzik öğrencisinin, okulunun ilân panosuna astığı şu yakınma cümleleri bize de çok tanıdık gelmiyor mu? Bugünü yaşayan bizler; önceki günün okullarında, dünün öğretmenleriyle yarının görevlerine hazırlanıyoruz! Bugün artık profesyonel müzikçi yetiştiren kurumlarımız için yeni modeller tasarlama, yeni programlar geliştirme zorunlu hale gelmedi mi? Müzikte yaşanan popülerleşme, elektronikleşme süreçleri yeni bir eğitim modeli anlayışını da birlikte getirmeyecek mi? Bu yeni modeller ve programlar neler olabilir. Bugünün ve yarının profesyonel müzikçilerini yetiştirecek eğitim kurumları nasıl biçimlenmeli, nasıl yapılanmalı. Sempozyumumuz gelecek için tasarımlar içeren bildiriler bekliyor. Türkiye ve yurt dışından davet edilen alan uzmanlarının sunumları ve sizlerden gelecek bildirilerle bu önemli konuya katkıda bulunmayı amaçlıyor ve konu hakkında düşünen herkesi sempozyuma katılmaya çağırıyoruz. Sempozyum, yukarıda özetlenen çerçevede oluşturulmuş bildirisiyle katılmak isteyen bütün bilim ve sanat insanlarına açıktır. Katılım koşulları ve takvimi aşağıda verilmiştir: 1. Bildiriler sempozyumda sunulacak ve sempozyum kitabında yayınlanacaktır. 2. Bildiriler, aşağıda isimleri yazılı seçici kurul tarafından incelenerek kabul ya da reddedilecek, kabul edilenler aynı kurul tarafından sınıflandırılacaktır. Reddedilen bildiri sahipleri açıklanmayacaktır. 3. Bildiriler 12 puntoluk yazı - iki satır aralık ile 12 sayfayı aşmayacak, normal okuma temposu ile 20 dakikayı geçmeyecektir.
09-10/8
VH 09-10/07
4. Bildiri konusunda fikir veren bildiri özeti, yarım A-4 sayfasını aşmayacaktır. Bildiriler alan terminolojisini de içeren günümüz konuşma Türkçesi ile yazılacaktır. 5. Seçici Kurul’un değerlendirmesi bildiri özeti üzerinden yapılacak, ancak değerlendirme sonucunda kabul edilen bildiri metinleri son bir değerlendirmeden geçirilerek uygun bulunmayanların sunumu ya da yayınlanması kurul kararıyla engellenebilecektir. 6. Bildiri özetlerinin 30 Kasım 2012 Cuma akşamı saat 17:00’ye, tam bildiri metinlerinin de 15 Şubat 2013 Cuma akşamı saat 17:00’ye kadar aşağıdaki vakıf merkezi adresine ulaştırılmış olması gerekmektedir. Bu tarihleri aşan günlerde bize ulaşan özet bildiriler ve tam bildiri metinleri değerlendirmeye dahil edilmeyecektir.
SCA MÜZİK VAKFI Tunalı Hilmi Cad. 114/43 06700 Kavaklıdere/Ankara
7. Kabul ya da reddedilen özet bildiri sahiplerine sonuç 20 Aralık 2012 tarihine kadar; tam bildiri sahiplerine sonuç 28 Şubat 2013 Perşembe gününe kadar bildirilmiş olacaktır. Bu bildirimde bildirilerin sempozyumdaki sırası da belirtilecektir. 8. Sempozyum 14 Mart 2013 Perşembe günü saat 10:00’da açılacak ve 2 gün sürecektir. 9. Sempozyum yeri ve adresi; Başkent Üniversitesi Bağlıca Kampusü Prof. Dr. İhsan Doğramacı Konferans Salonu Eskişehir Yolu 20. Km. Ankara SEMPOZYUM KURULU Yrd. Doç. Dr. Erdoğan Okyay (Sempozyum Genel Sekreteri) Prof. Dr. Ömer Bozkurt (Üye) Prof. Ertuğrul Bayraktarkatal (Üye) Dr. İsmail Lütfü Erol (Üye)
09-10/9
VH 09-10/08
BERLİN GENÇLİK SENFONİ ORKESTRASI TÜRKİYE TURNESİ ANKARA’DAN BAŞLIYOR 1987 yılında Berlin Devlet Müzik Kurulu tarafından kurulan topluluk, yaşları 1425 arası yetenekli genç müzisyenlerden oluşuyor. Orkestra başta Almanya olmak üzere Polonya, Rusya, Çek Cumhuriyeti ve Amerika’da konserler vermişlerdir. Orkestranın ilk üyeleri şu anda Avrupa’nın en önemli orkestralarında çalmaktadır. 2008’den bu yana Deutsche Opera Berlin Orkestrası ile birliktelikleri olan Berlin Gençlik Senfoni Orkestrası, Berlin Belediyesi’nin himayesi altında çalışmalarını başarı ile yürütmektedir. Genç müzisyenler çağdaş besteciler olmak üzere uluslararası bir çok bestecinin eserlerini repertuarlarında bulundurmaktadır. Gittikleri her ülkede büyük ilgi gören genç yetenekler ilk kez gelecekleri Türkiye’de 3 ayrı ilimizde Ankara, İzmir ve İstanbul da verecekleri konserlerin şefliğini Gürer Aykal yönetiminde, solistliğini ise çalışmalarını yurt dışında sürdüren değerli fagotçu Selim Aykal eşliğinde yapacaklar. Türkiye Konserleri : 09 Ekim 2012, MEB Şura Salonu / Ankara, Saat 20.30 10 Ekim 2012, Ahmed Adnan Saygun Konser Salonu / İzmir, Saat 20.00 12 Ekim 2012, Cemal Reşit Rey Konser Salonu / İstanbul, Saat 20.0 Gürer Aykal, şef Selim Aykal, fagot Program: Ferit Tüzün
Söyleşi
Carl Heinrich Hübler : 4 Korno ve Orkestra için eser
Korno Dörtlüsü : Charlotte Petrides, Jacob Cirkel,
Luise Becher, Simon Bähr
Gioacchino Rossini: Orkestra ve Fagot için Konçerto Johannes Brahms:
4. Senfoni 09-10/10
VH 09-10/09
ÖZEL SEVDA – CENAP AND MÜZİK KURSU KAYITLARI BAŞLAMIŞTIR!
ENSTRUMANLAR ÇELLO GİTAR KEMAN PİYANO YAN FLÜT
DİĞER KURSLAR SOLFEJ ORFF ÇOCUK KOROSU KADINLAR KOROSU
Adres :Tunalı Hilmi Cad. 114 / 48 – 49 Kavaklıdere (Kuğulu Pasajı Karşısı) Tel: 466 44 27 * 427 08 55
09-10/11
VH 09-10/10
Teşekkür Vakıf olarak her zaman evinizde atıl durumda olan müzik enstrümanları, band makineleri, pikap, daktilo gibi müzelik parçaların bağışını kabule devam ediyoruz. Festival takipçimiz ve koltuk bağışçımız olan Ülken ve Yaman Örs 2 adet hoparlör’ünü Vakfımıza bağışladı. Bugüne dek bize güvenerek piyanosunu, elektronik piyanosunu, dairesini, devre mülkünü, notalarını, plaklarını, band makinesini, daktilosunu, akordeonunu, ağız mızıkasını, pikabını, fotoğraf makinesini ve videosunu bağışlayan tüm hayırseverlere teşekkür ederiz. Sevda – Cenap And Müzik Vakfı
09-10/12
VH 09-10/11
Teşekkür Vakıf olarak her zaman evinizde atıl durumda olan müzik enstrümanları, band makineleri, pikap, daktilo gibi müzelik parçaların bağışını kabule devam ediyoruz. Festival takipçimiz ve koltuk bağışçımız olan Füsun Baytok 1 adet pikap, 1 adet kasetçalarlı radyo, 1 adet fotoğraf makinası, 1 adet radyo ve 3 adet daktilo Vakfımıza bağışladı. Bugüne dek bize güvenerek piyanosunu, elektronik piyanosunu, dairesini, devre mülkünü, notalarını, plaklarını, band makinesini, daktilosunu ve akordeonunu bağışlayan tüm hayırseverlere teşekkür ederiz. Sevda – Cenap And Müzik Vakfı
09-10/13
MÜZİKSEVERİN KÖŞESİ MK 09-10/01 “Okul Dışı Müzik Eğitimi” İçin Yeni ve Önemli Bir Olanak : MÜZİK ÖĞRETMENLERİ ORKESTRALARI Yakup KIVRAK Okulundan çıkan çocuk, sokağa değil ODMES (Okul Dışı Müzik Eğitim Sistemi)’e enstruman dersine gider!
(…) Güney Amerika’nın çalkantılı ülkelerinden Venezüella’da 30 yıldır uygulanan bir yöntem, az gelişmiş bir ülkenin gençleri ve çocuklarının, ‘müzik’ yardımıyla nasıl da şiddet sarmalından kurtarılabileceğinin en mükemmel örneği. (...) Venezüellalılar bu organizasyona kısaca ‘el Orquesta’ veya ‘Sistema’ diyorlar. ‘Sistema’ 1975 yılında ekonomist, politikacı ve aynı zamanda müzisyen olan José Antonio Abreu tarafından, fakirlik ve istikrarsızlıkla boğuşan ülkedeki sosyal sorunlara neşter vurmak için kurulmuş. Abreu Caracas’taki garajda 11 gençle bu işe başlamış. (…) El Sistema Genel Sekreteri Xavier Moreno, “Öncelikli amacımız, bu çocukların her birini profesyonel müzisyen yapmak değil, onları kurtarmak” diyor. Fesojiv’e bugüne dek, ülkenin her yerinden % 90’ı olumsuz sosyoekonomik koşullar altında yaşayan, kimi özürlü 400 bin civarında çocuk katılmış. (…) El Maestro’nun (José Abreu) kolları sıvadığı tarihte ülkede -üyelerinin çoğunlukla Avrupalı müzisyenlerden oluştuğu- hepi topu iki senfoni orkestrası varken şimdi, insanlarının % 75’i fakirlik sınırında yaşayan, kişi başına düşen milli geliri 3 bin 500 doların altında olan 25 milyon nüfuslu Venezüella’da tam 125 gençlik orkestrası, 57 çocuk orkestrası ve yetişkinlerden kurulu
30 profesyonel senfoni orkestrası bulunuyor! Daha ne olsun... (…) ‘Sistema’nın Venezüella’da geldiği nokta üzerine projenin benzerleri bugüne dek 22 Latin Amerika ülkesinde uygulandı. Abreu şimdi de, beş yıl içinde 1 milyon Venezüellalı genci projeye katmanın hesaplarını yapıyor. (…) (Serhan Bali, 08.04.2006, Radikal) *** Bu yazının üstünden bir kaç yıllık bir süre daha geçtiğinde bu kez internet sosyal medya ortamında paylaşım rekorları kırmaya başlayan bir video dolaşmaya başladı. Üzerlerinde Venezuela bayrağından tişörtler olan çok kalabalık bir gençlik orkestrası, başlarında gencecik bir şef, olağanüstü yüksek bir performansla çalıyordu. Eserlerin bazılarında çalarken kalkıyorlar, oturuyorlar, bir yandan dans ediyorlar, izleyicilerce çılgınca alkışlanıyorlardı. Serhan Bali’nin yazısından ve El Sistema’dan haberim yoktu, ilk kez bu video sayesinde tanıştım. Venezuela Simon Bolivar Gençlik Senfoni Orkestrası, şef: Gustav Dudamel. İzleyen zamanlarda bu orkestra dünyada fırtına gibi esmeye başladı, gitmedikleri ülke kalmadı, çok sayıda konser kayıtları satış rekorları kırdı. 2011 Ağustos ayında İstanbul’da da konser verdiler.
09-10/14
MK 09-10/02 “El Sistema benzeri bir uygulama bizde de olabilir mi acaba?” sorusu bir kaç yıldır zihnimde asılı kaldı. *** Bundan bir kaç ay önce Temmuz 2012 başlarında müzik eğitimcisi dostlarımla bir sohbetimiz sırasında bir proje konuştuk. “Köyümüzde, kasabamızda, kentimizde, varoşumuzda örgün müzik eğitimimiz dışındaki yaygın müzik eğitimimizin ve buralardaki genel müzik yaşantımızın içler acısı durumu, bu konuda neler yapılabileceği,” derken, “Ülkemiz genelinde, gönüllülük esasına dayandırılarak örgütlenmiş bir müzik öğretmenleri orkestraları hareketi ile yaygın müzik eğitimimizde bir iyiye gidiş başlatılması mümkün olabilir” diye düşündüm ve ardından düşüncemi açtım: “Tüm kentlerimizde içleri kıpır kıpır, mesleğini seven, bu ülke için bir şeyler yapmak isteyen, son yıllarda okullardaki görevlerinde önlerine engeller konulan çok sayıda genç meslektaşımız var. Bu arkadaşlarımızı harekete geçirelim, bulundukları yörelerde bir araya gelsinler ve orkestralar kursunlar. Biz buradan kendilerine başta nota yardımı olmak üzere her konuda destek verelim.” İnternet kanalıyla yaptığımız duyurunun ardından Anadolu’daki genç meslektaşlarımızın çoğunu bir heyecan sardı. 40’ı aşkın il ve ilçemizde müzik öğretmenleri orkestraları kurulmaya başladı. Bu aşamada El Sistema aklıma düştü. “Neden olmasın? Yurt genelinde müzik öğretmenlerimiz orkestralar kurmak üzere
örgütlendiler. Her orkestra elemanımız ikişer yoksul ve yardıma muhtaç çocuk bulup bunların müzik ve enstruman eğitimini üstlense… Her şey hazır, sadece çocukların ellerine enstrumanlarını verebilmek ve onları eğitecek müzik öğretmenlerine ücret verebilmek için finans desteği bulmak kalır, buluruz herhalde.” Önce projenin adını koymakla işe başladım: ODMES “Okul Dışı Müzik Eğitimi Sistemi”. İnternet duyurusunun ardından bu da genç meslektaşlarımızca coşkuyla karşılandı. *** Uygulamada birbirini destekleyip tamamlayacak olan iki projenin temel ilkeleri ve uygulama esasları şöyle dile getirilebilir : “MÜZİK ÖĞRETMENLERİ ORKESTRALARI” (MÖO) • Müzik Öğretmenleri Orkestraları’nın kuruluş ve var oluş temel amacı “eğitim”dir. Repertuar ve konser programları buna göre saptanıp oluşturulur. Konserler öncelikle kültür sanat etkinliklerinin yeterince ulaştırılamadığı kent varoşları ve taşra yerleşim birimlerinde gerçekleştirilir. Konserlerin gerçekleştirildiği mekânlar birer derslik gibi değerlendirilir, her konser “bir dersmişçesine” gerçekleştirilir. • Konsere katılan, orkestraya eşlik eden bir öğrenci korosu varsa öncelikle onların bir şeyler öğrenmeleri hedeflenir. İzleyicilere ise bir şeyler anlatılması, öğretilmesi “zorunlu”dur. Bu iş sadece orkestrayı yönetenin değil, tüm orkestra elemanlarının ayrı ayrı öncelikli görevidir.
09-10/15
MK 09-10/03
• Merkez yönetim ve yürütme kurulu Ankara’da bulunan orkestra ile bağlantılı olarak çeşitli illerimizde oluşturulacak öğretmen orkestraları, bulunduğu ilimizin adıyla çalışmalarını sürdürürler. (Sinop Müzik Öğretmenleri Orkestrası, Konya Müzik Öğretmenleri Orkestrası vb.) • Orkestraların konserlerinde çeşitli ilk ve orta öğrenim öğrencilerinden oluşan çocuk ya da gençlik korolarının konsere eşlik etmesi, bu amaçla konser programlarında çocuk ya da gençlik şarkılarına da yer verilmesi zorunludur. • Ayrıca konser programlarında kolay anlaşılabilir evrensel sanat müziği, düzeyli popüler müzik örnekleri ve geleneksel müziklerimizden hazırlanmış düzenlemeler de yer alır. • Konserlerde mümkün olduğunca yöresel çalgılara solo yer verilir. • Her topluluk, Ankara merkezden gönderilecek olan ortak repertuarı çalışıp bulundukları yörelerde bu repertuarla konserlerini sunar. • Öğretim yılının çeşitli zamanlarında arzu eden ve organizasyonu sağlayan kentlerimizde orkestraların buluşmaları sağlanır ve çalışılan ortak repertuar ile konserler gerçekleştirilir. • Uluslararası bağlantılarla çeşitli ülkelerden müzik öğretmenlerinin orkestraya katılımı ile “Uluslararası Müzik Öğretmenleri Orkestrası” adıyla konserler düzenlenir. Buluşmalar katılan ülkelerden herhangi birinde gerçekleştirilir ve o ülke çocuk ve gençlik korolarının da etkinliklere katılımı sağlanır.
“OKUL DIŞI MÜZİK EĞİTİMİ SİSTEMİ” (ODMES) • ODMES (Okul Dışı Müzik Eğitimi Sistemi), Venezuela El Sistema benzeri bir yapılanmadır. Lokomotifini ise Müzik Öğretmenleri Orkestralarımız ile bunların üyesi olan müzik öğretmenlerimiz oluşturur. • ODMES, asla taklit bir uygulama olmayıp evrensel açılımlı, “bize özgü” bir müzik eğitsel yapılanmadır. • Müzik Öğretmenleri Orkestraları il-ilçe temsilcilerimiz, bu görevlerinin yanı sıra yörelerindeki ODMES yapılanmasının işleyişinden de sorumlu olacaklardır. • Ülke genelindeki tüm MÖO üyesi arkadaşlarımız mümkün olduğunca ODMES’e fiili destek vereceklerdir. Görev yaptıkları okuldan ya da bulundukları çevreden seçecekleri “müziğe yetenekli ve yardıma muhtaç, yoksul” en az iki (üst sınırı kendileri belirleyecek) çocuğun müzik eğitiminden sorumlu olacak, enstruman ve solfej eğitimini bizzat üstleneceklerdir. (Her orkestra üyemiz kendi enstrumanının eğitimi ve bunun yanı sıra eğitimini üstlendiği öğrencininlerin solfej ve genel müzik kültürü eğitimini de üstlenecektir.) Dersleri ya okulunda ya evinde ya da seçeceği uygun herhangi bir mekânda yapacak, seçilen öğrencilerin enstruman, eğitim gideri vb. gereksinimleri, sponsorlar kanalıyla sağlanacak ve öğrencilerimize ulaştırılacaktır. ODMES çerçevesinde eğitim almakta olan tüm öğrenciler, MÖO konserlerinde korist olarak görev
09-10/16
MK 09-10/04
alacak, süreç içinde ODMES’te yetişmiş olan öğrencilerden ODMES çerçevesinde öğretici olarak yaralanılacaktır. • Yeterli sponsor destek sağlandığı taktirde ODMES’te görev alıp öğrenci yetişmesine katkıda bulunan tüm öğretmenlerimiz Milli Eğitim Bakanlığımız ve ilgili kurumlarımız bilgisi ve onayı dahilinde ücretlendirilecektir. Ama sistemin işlemeye başlayabilmesi için orkestralarımız üyesi öğretmenlerimizin başlangıçta karşılıksız ve özveriye dayalı çalışmaları gerekecektir. • ODMES uygulaması şimdilik sadece Müzik Öğretmenleri Orkestralarının bulunduğu il ve ilçelerimizde gerçekleştirilecektir. Ancak bu beldelerimizde MÖO üyesi olmayıp ODMES’e fiili destek vermek üzere eğitici olarak görev almak isteyen tüm müzik öğretmenlerimiz kabul edileceklerdir. • Eğitici olarak görev almak isteyenler, bulundukları belde sorumlusu arkadaşımıza adını ve ders vereceği branşı kayıt ettireceklerdir. • ODMES uygulamasından sadece “yoksul, yardıma muhtaç ve müziğe
yetenekli çocuklarımız yararlandırılacak ve bu öğrencilerden verilen hizmet karşılığında hiçbir şekilde ücret telep edilmeyecektir. *** Venezuela’lı amatör müzisyen ve ekonomist Jose Abreu 1975 yılında 12 yoksul çocukla tek başına başlamış bu işe, biz ülke genelinde 1000 yoksul ve yardıma muhtaç çocukla ve görev alması muhtemel 500 müzik öğretmenimizle başlamak istiyoruz. Yaklaşık 40 ilimiz ve ilçemizde müzik öğretmenleri orkestralarımız kuruldu ve çalışmalarına başladılar bile. Bir süre sonra, yörelerinde eğitim konserleri gerçekleştirecekler. Tümünde yer alan müzik öğretmenlerimiz, ODMES çerçevesinde yoksul ve yetenekli çocuklar bulup müzik eğitimi vermek üzere hazır bekliyorlar. Ancak henüz sponsor destek bulunamadığı için sistem çalışmaya başlayamadı. Raylar döşendi, vagonlar ve lokomotifler konuldu, yolcular bindi, ODMES trenimizin yürüyebilmesi için sadece lokomotiflerimize mazot konulması gerekiyor. Yolumuz açık ve aydınlık olsun.
Çok eski bir okul eğitimimizden eski bir fotoğraf karesi
09-10/17
MK 09-10/05 SERGEI PROKOFIEV’İN MÜZİK DİLİ VE BESTECİLİK ANLAYIŞI
Koray Ilgar
Sergei Sergeyevich Prokofiev (Rus: Серге́й Серге́евич Проко́фьев / Tr: Sergey Sergeyeviç Prokofyef, 1891-1953), sadece Rus ulusal müziğinin değil, dünya müziğinin de en verimli ve en yetenekli bestecilerinden biridir. Prokofiev, döneminin yaygın müzik akımlarının aksine bir yol çizerek, ezgisellikten ve halk müziği köklerinden asla kopmamıştır. Bestecinin de tıpkı ressam, şair ve heykeltıraş gibi insanlığa ve halka hizmet etmesi gerektiğini düşünen Prokofiev; hümanizme, insanlığın yüceltilmesi ve ona öncülük edilmesi fikrine olan inancını, parlak, dramatik, son derece devingen ve yenilikçi yapıtları ile cesur bir biçimde ortaya koymuştur. Müzik tarihine kazandırdığı sayısız klasikle, sadece çağdaşı ve ardılı olan meslektaşlarına değil, sanatın her alanında eser üreten sanatçılara da esin kaynağı olmuştur ve olmaya devem edecektir. Çağdaşı ve meslektaşı büyük Rus besteci Dmitri Shostakovich’in, Prokofiev hakkındaki sözleri, bu büyük müzik adamının dehası ve ciddiyeti konusunda son derece açıklayıcıdır: “Biz Sovyet bestecilerin, herşeyden önce eserlerimize karşı aynı büyük sorumluluk duygusuyla yaklaşım ve disiplinli çalışma yöntemleri konusunda Prokofyef ’ten öğreneceğimiz çok şey var. Bu açıdan, Sergey Sergeyeviç, bizim için her zaman büyük bir esin kaynağı olacak
kalacaktır.” (Shostakovich, 2010, s.150). Prokofiev 11 yaşında St. Petersburg Konservatuarına girmiş, burada besteci Nikolai Rimsky-Korsakov ile kompozisyon, Anna Yesipova ile piyano, Nikolai Tcherepnin ile orkestra şefliği çalışmıştır. 1912’de Op.10 Re bemol Majör 1. Piyano Konçertosu’nu besteleyen Prokofiev, 1914’de yazdığı orkestra için Op.20 Scythian Suite (İskit Süiti) ile Igor Stravinsky’nin Le sacre du printemps (Bahar Ayini) adlı bale müziğine öykünmüş, bu yapıtındaki ileri ve özgün yazıyla ün kazanmıştır. 1918’de Fransa ve Amerika’da yapıtlarını tanıtmak amacıyla geziye çıkan besteci, 1920’de Paris’e gelerek Sergei Diaghilev’in bale topluluğu için en başarılı yapıtlarından biri olan Op.21 Chout (Soytarı, 1920) adlı bale müziğini yazmıştır. Rusya dışında yaşadığı 1933 yılına kadar olan dönemde çok sayıda
09-10/18
MK 09-10/06
orkestra yapıtı besteleyen Prokofiev, 1933’de Sovyetler Birliği’ne yerleşmiş ve yaşamının sonuna dek yapıtlarını burada vermiştir. Sergei Prokofiev St. Petersburg Konservatuvarı’nda eğitim gördü. Başlıca öğretmenleri arasında Nikolai RimskyKorsakov da bulunmaktaydı. Prokofiev, besteci, piyanist ve orkestra şefi olarak ünlendi. İlk yapıtları romantizm ve izlenimcilerin etkisini taşır. Bu nedenle kendisinden “genç gelenekçi” olarak bahsediliyordu. 1914’ten sonra eserlerinde daha sert ve kakışmalı bir üsluba yöneldi; Örneğin İskit Süiti bu türden özellikleri taşıyordu. Bu kez de besteciye “haşarı çocuk” denilmeye başlandı. Prokofiev 1918 yılında Rusya’dan ayrıldı. 1927’de geçici olarak geri döndü. 1932’de ise Sovyetler Birliği’ne kesin dönüş yaparak yerleşti. Yerleşme gerekçesi ise ülkesinde sanat ortamının daha iyi olması ve sanat adamlarına gereksinim duyulmasıydı. 1938’deki kısa süreli ABD gezisi dışında ölünceye değin Sovyetler Birliği’nde kaldı. Op.64 Romeo and Juliet (Romeo ve Juliet, 1935-36) ile Op.87 Cinderella (Külkedisi, 1940-44) adlı balelerini, Op.67 Peter and the Wolf (Peter ve Kurt, 1936) adlı orkestra eserini ve Op.69 Sol minör 2. Keman Konçertosu’nu 1935 yılında besteledi. II. Dünya Savaşı süresince Kafkasya’da kalarak işlevsel müzikle ilgilendi. Savaş karşıtı eserleri bu yıllarda besteciyi ulusal kahraman düzeyine ulaştırdı. Stalingrad adlı Op.83 Si bemol
Majör 7. Piyano Sonatı (1939-42) ile 1943’te Stalin ödülüne layık görüldü. Prokofiev, 1934’ten sonra Rusya’ya döndüğünde, üslubu tamamıyla farklılaşmamıştı, ancak 1948’de Sovyet eleştirmenleri ve hatta yöneticileri tarafından yapıtları formalist olarak eleştirilmişti. Bunun nedeni ise Prokofiev’in müziğinin devrim ideolojisini temsil etmeyişiydi. Onlara göre bu yapıtlar, sosyalist gerçekçiliğin kabul edebileceği, işçi sınıfını yansıtan ya da kahramanlık konularını ele alan yapıtlar değildi. Ancak Prokofiev, 1948 eleştirisinden sonra yeniden kendisine çekidüzen vererek eski itibarına kavuştu. Op.91 War and Peace (Savaş ve Barış, 1941-52) adlı oratoryosu ile Op.37 The Fiery Angel (Ateşten Melek, 1919-27) adlı senfonik süiti 1950 yılında seslendirildi ve besteciye ikinci Stalin ödülünü kazandırdı. Ondan sonra yazdığı eserlerle de aynı başarısını sürdürdü. Prokofiev Op.25 Re Majör Klasik Senfoni (1918) başlıklı yapıtında önceki dönemlere ait malzemeleri yeni kavramlarla bir araya getiren biçimsel bir plan uyguladı. Müzik dili ve çeşitli uygulamalarıyla “yeni klasikçi” yaklaşımı benimsedi. 1921’de yazdığı Op.26 Do Majör 3. Piyano Konçertosu ise ilk dönem yapıtları arasında ayrı bir öneme sahipti. Senfonik yapıtı Peter ve Kurt ile bale müziği Romeo ve Juliet de ilgi toplamış yapıtları arasındaydı. Sergei Prokofiev’in sanat yaşamı da, farklı bir biçimde de olsa, sanatçının
09-10/19
MK 09-10/07
sosyalist toplumla verimli ilişkiler kurmasını bunun kadar iyi bir biçimde gözler önüne serer. Prokofiev, 1917 Devrimi sırasında iyice olgunlaşmamış bir besteciydi. Kendi kuşağının çoğu “genç ilerici”leri gibi o da, tüm on dokuzuncu yüzyıl müzik biçemini dehşetle düşünecek tarzda eğitilmişti. Geriye de, “geleceğin” silahları olarak nükte ve taşlama kalıyordu. Ancak bu sınırlı estetik anlayışa rağmen, Prokofiev’in Klasik Senfoni, Op.6 Dreams (Kaçak Düşler) ve Op.19 Re Majör 1. Keman Konçertosu (1916-17) gibi erken dönem yapıtları, bu yapıtları “çağdaş” müziğin bir yığın yapıtından daha yükseklere çıkaran bir ezgi sevimliliğine sahiptirler. Prokofiev, 1918’de Sovyetler Birliği’nden ayrıldı. 1927’de kısa bir gezi için tekrar ülkesine döndü. Ardından, Stravinsky’ye destek olan bale yapımcısı Diaghilev ile birlikte çalışmak üzere Paris’e gitti. 1920’lerin sonları ile 1930’ların başlarındaki müziği, Prokofiev’in yeteneklerinin nasıl bozulmaya yüz tuttuğunu, ne tür bir çıkmaz sokağa saptığını açık ve kesin bir biçimde gösterir. Çalışma arkadaşlarından pek azının çıkış yolunu bulabildiği bir çıkmaz sokaktı bu. Bu döneme ait bazı yapıtları, Op.39 Üflemeli ve Yaylı Çalgılar Beşlisi (1924), Op.41 Le pas d’acier (Çelik Adım, 192526) ve Op.43 Divertimento (1925-29)’dur. Çağdaş Sovyet bestecileri arasında Sergei Prokofiev orta kuşağın üyesidir. Ilya Murometz başlıklı Op.42 Si minör 3. Senfoni’siyle tanınan Reinhold
Gliére, Op.10 ve Op.42 eser sayılı iki süitten oluşan Caucausian Sketches (Kafkas Skeçleri) adlı yapıtı ile ünlenen Mikhail İppolitov-Ivanov gibi Bolşevik devriminden önce yetişmiş bestecilerle, Dmitri Shostakovich, Aram Khachaturian ve Tikhon Khrennikov gibi “gençler” arasında yer alır. Prokofiev, 1920’lerin, devrim yıllarının kaynaşmalarına, coşkularına, öncü atılımlarına yabancı kaldığı gibi, sanat görüşlerini sonradan “toplumsal gerçekçiliğe” uydurma yolunda da büyük bir çaba göstermiş değildir. Prokofiev’in 1917’den ister önce ister sonra olsun, yazdığı yapıtlar değerlendirildiğinde, bunların büyük bir çoğunluğunda amacın ortak olduğu görülür. Bu ortak amacın ne olduğunu Prokofiev: “Daha yalın olmaya, daha çok melodi vermeye çalışıyorum. Toplum kakışmalardan usanmıştır. Daha yalın, daha melodik bir müzik istiyoruz. Kakışmaları Bach da kullanmıştı. Oysa başkaları tuzun yanında bibere de el attılar. Böylece müzik bir karabiber kutusu oldu çıktı. Artık kakışmanın müziğin öğelerinden yalnızca biri olarak eski yerine dönmesini ve melodinin gereklerine uymasını istiyoruz” (Mimaroğlu, 2009, s.172) sözleriyle anlatmıştır. Bu konuşma bir burjuva kesimde, “çağdaş müziğin aşırılıklarından” söz eden, beğenileri gelişmemiş kişilerin çevresinde kulağa çalınabilir. Nitekim, “çökmekte olan burjuva beğenilerine” göre, Batı’da
09-10/20
MK 09-10/08
yazılan ilerici müziklerin Batı’nın burjuva çevrelerinde hiç ilgi görmeyip rejimin salık verdiği sözde “proletarya” müziğinin Batı burjuvalarının gözdesi durumuna geçmesi de Sovyet Rusya’da reçetesi verilen sanatın gericiliğinin bir kanıtıdır. 1932’de Prokofiev yerleşmek üzere Sovyetler Birliği’ne döndü. Müziğinde gitgide yepyeni bir dönem biçimlenmeye başladı. Daha büyük bir ezgi zenginliğine ve derinliğine ulaşmakla kalmıyor, aynı zamanda tüm yapıtları Sovyetler Birliği’ndeki yaşamın etkisini de dışavuruyordu. Onun, bir konser akşamı uzunluğundaki büyük balesi Romeo ve Juliet, halkın Shakespeare’e olan sevgisini, dramın insanî ve toplumsal anlamı üzerinde direnmesini yansıtıyordu. Prokofiev’in ünlü Sovyet yönetmeni Sergei Eisenstein’ın filmi için bestelediği Op.78 Alexander Nevsky (1938) adlı kantatı betimleme yetkinliği, dramatik duyguları ve halk niteliği ile tarihte gerçekçi Sovyet yaklaşımını yansıtıyor, sıradan insanların oynadığı rolü açımlıyordu. Op.100 Si bemol Majör Beşinci Senfoni (1944)’sine, gerçekte “Onun Senfonisi” demek daha yerinde olur. Çünkü Prokofiev’in bu senfonisi, bestecinin epik kahramanlığı ve felsefi karakteri arayan ilk yapıtıydı. Bu olmadan, bir senfoni ancak gülünç bir biçim benzetmecesi olmaktan öteye geçemezdi. Op.80 Fa minör Keman ve Piyano Sonatı (1946), insanı derinden duygulandıran bir savaş yapıtı ve tüm yüzyılın bu biçimdeki en dramatik
müziklerinden biriydi. Prokofiev, son yıllarda bunun kadar coşkuyla karşılanan, ancak Batılı birçok ülkede dinlenmemiş birtakım baleler de bestelemiştir. Prokofiev’in Sovyetler Birliği’ne yerleşmeden önceki eserleri kesin çizgili, anlatımı sert, kuruydu ve müziğinin dili çatışmalı bir karaktere sahipti. Daha sonraki eserlerini ise yalın ve anlaşılır bir müzik diliyle besteledi. Bestecinin diğer özelliklerinden biri de alaycılığı ve taşlamacılığıydı. Prokofiev, kendi bestecilik anlayışını 1941 yılında şu sözlerle dile getirmişti: “İzlediğim yaratma yollarının birincisi klasikçiliktir. Bunun kökleri annemden Beethoven sonatları dinlediğim çocukluk günlerime dek uzanır... İkinci yol yenilikçiliktir. Önceleri kişisel armoni arayışı, sonradan güçlü duyguların anlatım aracı olmuştur. Armonide, ezgi kıvrımlarında, orkestralamada ve sahne tekniğinde ortaya çıkar. Üçüncüsü, tokkata ya da motor öğesidir. Schumann’dan etkilenmiş olabilir. Dördüncüsü duygunluktur. Bu dört öğe ile kendimi sınırlamak isterim, ama bazıları güldürücülük öğesini katıyor. Ben güldürücülüğü bunların bir çeşitlemesi olarak nitelendirmek isterim.” (Kaygısız, 1999, s.313). Prokofiev de, öteki yoldaş bestecilerin ileri gelenleri gibi rejimin isteğine aykırı müzik yapmakla suçlanmıştır. Çünkü Prokofiev’te, yalınlık ve ezgicilik eğilimleri yanında, Sovyet estetiğinin kurallarına
09-10/21
MK 09-10/09
birebir uymayan unsurlar da vardır. 1948 yılında Prokofiev, Dmitri Shostakovich, Aram Khachaturian, Nikolai Myaskovsky, Vissarion Shebalin ve Gavriil Popov’la birlikte Politbüro’nun gözünden düştü ve yapıtları repertuvarlardan çıkarıldı. Bunun üzerine Prokofiev ve beş yoldaşı Komünist Partisi Merkez Komitesi’ne “yola getirildikleri için” teşekkür ettiler ve bir daha yapmayacaklarını söylediler.
Kısa zamanda yeniden göze girdiler. Op.131 Do diyez minör Yedinci Senfoni (1951-52)’si, Prokofiev’in yirminci yüzyıl ortasında değil de, on dokuzuncu yüzyıl sonunda yazılmış olduğunu düşündüren diliyle bir “özür dileme” müziğidir. Prokofiev piyanist olarak besteciliğinden ayrı bir meslek hayatı sürdürmemiş, resitallere ve orkestra konserlerine kendi yapıtlarının yorumcusu olarak çıkmıştır. Besteci, ilk piyano yapıtlarıyla, kurallara başkaldıran bir “afacan çocuk” olarak ünlenmiştir. Nitekim konservatuar bilgiçliği hiçbir zaman onu ilgilendirmemiş, konservatuar öğrenciliği dışında da hiç füg yazmamıştır. İnsan kulağının, bir arada çalınan üç ezgiden
çoğunu izleyemeyeceğine inanır. Ona göre, kontrpuanda ana ezgi dışında kalan sesler ancak bir fotoğrafın bulanık çizgilerine benzeyebilirler. Prokofiev’in önemli yapıtlarının ilki, 1914 yılında yazdığı İskit Süiti, devrimden sonra, özellikle ömrünün son yıllarında yazdığı müziklere kıyasla çok daha ileridir. Devrimin ilk günlerinde yazdığı Klasik Senfoni’nin biçimciliğine karşın, aynı yıl bir Sümer efsanesi üzerine bestelediği Op.30 Seven, They are Seven (Yedidirler Yedi, 1917-18) adlı yapıtı kakışmalarla beslenmiş bir “aşırı çağdaş” müzik olması bakımından “Klasik Senfoni”nin tam karşıtıdır. Açıkça görülmektedir ki Prokofiev kendine özgü bir üslup aramaktadır. Seçimi tonal ve modal armoniden yana olmuş, kromatizme ancak zaman zaman ihtiyaç hissettiğinde başvurmuş, izlenimcilikten kaçınmış, kakışmaları ancak müziğin “tadını tuzunu” artırmak için kullanmış, özellikle de ezgiye önem vermiştir. Adı geçen yapıtları yanında, yönetmen Eisenstein’ın filmi için yazdığı Alexander Nevsky adlı kantatı, Peter ve Kurt adlı çocuk müziği, Kül Kedisi adlı bale müziği, Op.60 Lieutenant Kijé (Teğmen Kijé, 1934) adlı süiti ve Op.26 Do Majör 3. Piyano Konçertosu (1917-21) özellikle ünlüdür. Prokofiev, “yeni klasikçi” akım içinde yer alarak yapıtlarında Rus müziği renklerini şiirsel bir dille vermeye çalışmıştır. Başlıca yapıtları şöyle sıralanabilir:
Prokofiev, Shostakovich, Khachaturian
09-10/22
MK 09-10/10
Op.24 The Gambler (Kumarbaz, opera, Fyodor Dostoevsky’nin romanından, 1916-1927), Op.33 The Love for Three Oranges (Üç Portakala Aşk, opera, Carlo Gozzi’nin güldürüsünden, 1921), Ateşten Melek (opera, 1928), Op.46 L’enfant prodigue (Yitik Oğul, bale müziği, 1929), Romeo ve Juliet (Shakespeare’den alınmış konu üzerine bale müziği, 1936), Peter ve Kurt (masalsı opera, “dünyanın bütün çocukları için” 1936), Re Majör Klasik
Senfoni (1917) ve ayrıca altı senfoni, konçertolar, oda müzikleri ve ötekilerdir. Çok verimli bir besteci olan Sergei Prokofiev 8 opera, 9 bale, 3 sahne müziği, 4 film müziği, 8 korolu eser, 5 piyano konçertosu, 5 keman ve viyolonsel konçertosu, 7 senfoni, birçok orkestra eseri, yine çok sayıda keman ve piyano sonatı olmak üzere yüzlerce eser bestelemiştir.
KAYNAKÇA İnternet Siteleri: http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_compositions_by_Sergei_Prokofiev, Erişim Tarihi: 10 Eylül 2012 http://en.wikipedia.org/wiki/Gliere, Erişim Tarihi: 11 Eylül 2012 http://en.wikipedia.org/wiki/Ippolitov-Ivanov, Erişim Tarihi: 11 Eylül 2012 Kitaplar: Bir Sovyet Bestecisi Olarak Tarihe Tanıklığım (2010), (Çev. Volkan Terzioğlu), (Özgün Adı: Dmitry Shostakovich – About Himself and His Times, L. Grigoriyev, Ya. Platek [Progress Publishers, Moscow, 1981], Birinci Baskı: Mayıs 2010, Yazılama Yayınevi, Kayhan Matbaacılık, İSTANBUL FINKELSTEIN, Sidney (1995), Besteci ve Ulus: Müzikte Halk Mirası, (Çev. M. Halim Spatar), (Özgün Adı: Composer and Nation, International Publishers, N. Y., 1960), Birinci Baskı: Ekim 1995, Pencere Yayınları, Doyuran Matbaası, İSTANBUL FINKELSTEIN, Sidney (1952), Müzik Neyi Anlatır, (Çev. M. Halim Spatar), Birinci Basım: Nisan 1986, Kaynak Yayınları, Analiz Basım Yayın, 2000 (Üçüncü Basım), İSTANBUL BORAN, İlke; ŞENÜRKMEZ, Kıvılcım Yıldız (2010); Kültürel Tarih Işığında Çoksesli Batı Müziği, Yapı Kredi Yayınları, İSTANBUL KAYGISIZ, Mehmet (1999), Müzik Tarihi: Başlangıcından Günümüze Müziğin Evrimi, Kaynak Yayınları, 2004 (İkinci Basım), İSTANBUL MİMAROĞLU, İlhan (2009), Müzik Tarihi, Varlık Yayınları, İSTANBUL SAY, Ahmet (1995), Müzik Tarihi, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, ANKARA 09-10/23
BİR KİTAP BK 09-10/01 Schumann’lar ve Brahms’ın Bilinmeyen Hikayesi
Dünyanın müzikal tarihçesinde derin izler bırakmış isimleri konu eden çalışmalarıyla tanıdığımız Aydın Büke, yeni kitabı Romantizmin Işığı Clara’da kaldığı yerden devam ediyor… Robert Schumann’ın karısı olarak tanınmakla yetinmeye mahkum bırakılan Clara’nın büyüleyici ışığı ve iki erkeğin ve milyonlarca hayalperestin hayatını değiştiriyordu aslında… Ve Büke tarafından anlatılana dek, değme filmlere taş çıkaran bu hayat hikayesini bilmiyorduk! 1 Ekim 1853 günü, Robert ve Clara Schumann’ın Düsseldorf ’taki evinin kapısını bir müzisyen çaldı.
O tarihte henüz tanınmamış olan delikanlı Hamburg’dan geliyordu ve adı Johannes Brahms’dı. Genç Brahms o gün, Düsseldorf kenti müzik yöneticisi Robert Schumann ve dönemin en ünlü piyanistleri arasında sayılan karısı Clara Schumann’a kendi bestelerini çalmış, her ikisinin de beğenisini kazanmıştı. Robert Schumann kısa bir süre sonra onun hakkında övgü dolu bir yazı kaleme alacak ve bu sayede delikanlının adı müzik çevrelerinin dikkatini çekecekti. Düsseldorf ’taki bu karşılaşma üç kişinin de yaşamını derinden etkilemişti. Kısa bir süre sonra yaşama veda edecek olan Robert Schumann bir anlamda, kendi çizgisini devam ettirecek varisi bulmuş, 19. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’nın en önemli bestecileri arasına girecek Brahms ise izlemesi gereken yolu öğrenmişti. Müzik tarihçileri bu bestecilerin göz alıcı yaşamlarını derinlemesine inceleyerek 1800’lü yılların ikinci yarısında Fransız Liszt ve Richard Wagner‘in karşı cephesinde yer alan kesimin öyküsünü defalarca kaleme almışlardır. Bu öykülerde çoğunlukla gölgede kalan Clara Schumann aslında çağının en önemli müzisyenleri arasındaydı. Günümüz insanı için “Robert
09-10/24
BK 09-10/02
Schumann”ın karısı olan Clara, yaşadığı dönemin en tanınmış konser piyanistiydi ve aslında Robert Schumann, çoğu kez “Clara’nın kocası” olarak anılmaktan hoşnut değildi. Robert’in 46 yaşında akıl sağlığını yitirerek yaşama veda etmesinin ardından Clara kırk yıl daha yaşadı; çok sevdiği “Johannes” ise hep yanı başındaydı. Aralarındaki ilişki zaman zaman tutkulu bir aşkı andırsa da temelinde yatan köklü bir dostluktu… Romantizmin Işığı Clara, gölgede kalmış, yetenekli bir kadın piyanistin beklenmedik öyküsünü anlatırken hem müzik hem de dünya tarihinin akışını değiştiren bir dönemin de portresini çiziyor. Her satıra sinen büyüleyici müzikse hiç susmuyor ve benzerine az rastlanır bir keyife dönüşüyor bu kitabı okumak…
AYDIN BÜKE, 1958 yılında İstanbul’da doğdu. Kabataş Erkek Lisesi’nin ardından İstanbul Devlet
Konservatuvarı Yüksek Bölümü’nden (bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı) mezun oldu. Avusturya’daki üç yıllık müzik eğitiminden sonra, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın sınavını kazanarak bu kurumda Flüt Sanatçısı olarak çalışmaya başladı. Halen bu görevini sürdürmektedir. 1995-2004 yılları arasında TRT-Radyo III’te klasik müzik programları hazırladı: Vivaldi’den Beethoven’a, Enigma, Müzik Portreleri, Yeni Kayıtlar, 99’da Andıklarımız, Arya, 2000 Yılında Bach, Operanın Doruğu, Müzikal Sunu. 1998 yılında Mozart ve Lorenzo Da Ponte’nin ortak çalışmalarını konu alan, İki Dahi Üç Opera adlı kitabı, 2001’de Bach – Yaşamı ve Eserleri adlı ikinci kitabı çıktı. Mozart’ın 250. doğum yıldönümü nedeniyle kaleme aldığı Mozart - Bir Yaşamöyküsü adlı kitabı Ocak 2006’da, Müziği Yaratanlar, Barok Dönem adlı kitabı (İpek Mine Altınel ile ortak çalışma) 2006 Kasım ayında yayımlandı. Çeşitli dergiler için müzik yazıları yazmakta ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Müzik Tarihi dersleri vermektedir.
09-10/25
ETKİNLİKLER E 09-10/01 Avrupa ve Dünyanın Bazı Büyük Kentleri Opera Sahnelerini Bu Sezon Hangi Yapıtlarla Açıyor • Londra Operası, R. Wagner’ in “Siegfried-Götterdaemmerung-Rheingold-Walküre “ eserleri ile başlıyor. • Londra Kraliyet Operası, Eylül’de “Der Ring des Nibelungen” (Wagner)’le sezona giriyor. / İngiltere Ulusal Operası ise Eylül’de “Sihirli Flüt (Mozart)”, Ekim’de “Julietta (Bohuslav Martinu), Julius Ceasar (Haendel), Don Giovanni (Mozart)” sahneliyor. • Viyana, Operası Richard Strauss’un “Arabella – Elektra” Eseri ile başlıyor ve Modest Mussorgsky’nin “Boris Godunow” eseri ile devam ediyor / Teatro Real ise Schönberg’in “Moses und Aron” eseri ile başlayıp yine “Boris Godunow” ile devam ediyor. • Viyana (Staatsoper Wien) , Eylül ayında “Boris Godunow (Modest Mussorgsky), Elektra (R.Strauss), Aufstieg und Fall der Stadt Mahogany (Kurt Weil)” , Ekimde Fidelio (Beethoven), Madame Butterfly (Puccini), Aşk İksiri(Donizetti), Figaro’nun Düğünü(Mozart), Don Giovanni (Mozart)”; Ekim sonunda ise “La Clemenza di tito (Mozart)” yu sahneye koyuyor. • Staatsoper Berlin, Puccini’nin “Tosca“ sı ile başlayıp Çaykovski’nin “Onegin” operası ile devam ediyor. / Berlin Operası ise sezona Monteverdi Üçlemesi “Orpheus-OdysseusPoppea” ile başlıyor. • Paris Opera Bastille, Offenbach’ ın “Les Contes D’Hoffmann”ı ile başlayıp Richard Strauss’ un Capriccio”su ile devam ediyor. Sonrasında ise R. Wagnerin “RheingoldWalküre-Falstaff Siegfried” ine geçiş yapıyor. • Opera National de Paris Eylül’de “Les Coontes d’Hoffman (Offenbach), Capriccio (R.Strauss), Figaro’nun Düğünü(Mozart)”; Ekim’de “The Rokes Progress (Stravinsky), La Fille du Régiment (Donizetti) ve Tosca (Puccini)”yı sahneye koyuyor. • Roma Operası ekonomik krizin etkisiyle sezon başında konserlere ağırlık vermiş durumda. Bunun yanısıra “La Traviata - La Boheme ve Sihirli Flüt” temsilleri yine sahnelerinde yer almakta. • St. Petersburg bu yıl sezona Valery Gergiev yönetiminde Wagnerin “Rheingold, Walküre, Siegfried, Götterdämmerung” operaları yani Wagnerin Ringi ile başlıyor. Moskova Novaya Operası Eylül’de “Prince Igor( Alexander Borodin), Logengrin (Wagner), Rigoletto(Verdi), Aşk İksiri (Donizetti), La Cenerentol (Rossini); Ekim’de Capriccio (R. Strauss), Norma (Bellini), Die Fledermaus (j. Strauss)”u sahneliyor. • Moskova Bolshoi Operası ise sezona “La traviata, The Golden Cockrel (Korsakov)” ve “The Tsar’s Bride (Korsakov) “ ile başlıyor. • Tokyo ise Benjamin Britten’ ın “Peter Grimes“ adlı eseri ile sezona başlıyor.
09-10/26
E 09-10/02 Yeni Sezonda Hacettepe Etkinlikleri ve Hacettepe Akademik Senfoni Orkestrası Hacettepe Akademik Senfoni Orkestrası sezonu Rachmaninov ve Beethoven’dan eserler ile açıyor. Prof. Erol Erdinç yönetimindeki orkestra saygın piyanistlerden Nikolai Lugansky’yi solist olarak ağırlıyor. 1 Ekim’de gerçekleşecek açılış konserinin ilk yarısında Rachmaninov’un 3. Piyano konçertosu ikinci yarısında ise Beethoven’ın 7. senfonisi seslendirilecek. Chopin, Rachmaninov ve Tchaikovsky kayıtları çeşitli ödüllere layık görülen Lugansky gençlik yıllarında Avrupa ve Rusya’da çeşitli piyano yarışmalarında aldığı birinciliklerle tanınmıştır. 1994’te Tchaikovsky Yarışması’nda aldığı birincilikle virtüöz piyanistler arasında yerini almaktadır. Önemli piyano repertuarı yorumcularından biri olarak tanınan Lugansky, önde gelen şefler ve orkestralar ile Avrupa, Asya ve Amerika’da izleyiciler kadar eleştirmenlerden de olumlu yorumlar almaktadır. 01 Ekim Pazartesi, 20:00| Beytepe Kongre Merkezi | Konser Hacettepe Akademik Senfoni Orkestrası Prof.Erol ERDİNÇ, şef Nicolai LUGANSKY, piyano Sergei Rachmaninoff Piyano Konçertosu No:3 | Ludwig van Beethoven Senfoni No. 7 02 Ekim Salı, 20:00| Sıhhiye Yerleşkesi M Salonu | Halk Türküleri İhsan EKBER, tenor “Kerkük’ten Anadolu’ya” 03 Ekim Çarşamba, 20:00 | Beytepe Kongre Merkezi | Caz Konseri Kerem GÖRSEV TRİO & Hacettepe Akademik Senfoni Orkestrası Prof. Erol Erdinç, şef Kerem Görsev, piyano; Kağan Yıldız, kontrbas; Engin Recepoğulları, saksofon 04 Ekim Perşembe, 20:00 | Sıhhiye Yerleşkesi M Salonu Hacettepe Üniversitesi Klasik Türk Müziği Korosu 45.Yıl Özel Konseri Vedat Kaptan YURDAKUL, şef 05 Ekim Cuma, 20:00| Sıhhiye Yerleşkesi M Salonu | Turkuaz Şarkılar Selva ERDENER & TURKUAZ BEŞLİSİ : Selva ERDENER, solist İbrahim YAZICI, piyano; Ekrem ÖZTAN, klarinet; Alper MÜFETTİŞOĞLU, kontrbas; Ahmet BARAN, kanun; Aykut KÖSELERLİ, vurmalı çalgılar
09-10/27
E 09-10/03 Bilkent Senfoni Orkestrası Ekim Ayı Konserleri Bilkent Senfoni Orkestrası (BSO) 2012-13 Konser Sezonunu 6 Ekim Cumartesi günü açıyor. “Sezon Açılış Konseri”ni Sanat Direktörü Işın Metin yönetecek. Rus piyanist Anna Vinnitskaya konsere solist olarak katılacak. Schleswig Holstein Festivali’nden “Leonard Bernstein Ödülü”nü kazanan, ödüllü pek çok CD kaydı bulunan Anna Vinnitskaya genç nesil piyanistler arasında önemli bir kariyere sahip. 6 Ekim Cumartesi günü gerçekleştirilecek “Sezon Açılış Konseri”nde BSO Rahmaninoff ’un “Paganini’nin Bir Teması Üzerine Rapsodi”si ile Mahler’in “Do diyez minör 5. Senfoni”sini seslendirecek. Sezonun ikinci konserini 13 Ekim Cumartesi günü konuk şef Ion Marin yönetecek. Başarılı bir opera şefi olan Ion Marin, zengin senfonik repertuvarıyla da büyük üne sahip. Sanatçının CD’leri
üç kez Grammy Ödülü’ne aday gösterildi; Deustche Schallplatten Critic, Altın Diyapozon ve BBC Klasik Müzik Ödülleri kazandı. Konserin solisti, keman sanatçısı Guy Braunstein genç yaşında pek çok başarıya imza attı ve önemli merkezlerde Issac Stern, Zubin Mehta, Vladimir Fedoseyev, Daniel Barenboim, Pierre Laurent Aimard gibi sanatçılarla birlikte çalıştı. Braunstein konserde Dvorak’ın “Op.53, La minör Keman Konçertosu”nu BSO ile yorumlayacak. Konserin ikinci yarısında Cesar Franck’ın “Re minör Senfoni”si seslendirilecek. 2012-13 konser sezonunda Işın Metin’in Sanat Direktörlüğünde etkinliklerini sürdüren BSO, dinleyicilerini Bilkent Konser Salonu, Bilkent Odeon, Bilkent Erzurum ve Bilkent Erbil Konser Salonu’nda ağırlamaya devam edecek. Ayrıca önemli festivallerin konuğu olacak.
09-10/28
E 09-10/04 Bilkent Senfoni Orkestrası Ekim Ayı Konser Programı 6 Ekim Cumartesi, 20:00 | Bilkent Konser Salonu | Sezon Açılış Konseri Bilkent Senfoni Orkestrası Işın Metin, şef Anna Vinnitskaya, piyano S. Rahmaninof | Paganini’nin Bir Teması Üzerine Rapsodi, Op.43 G. Mahler | Senfoni No.5, Do diyez minör 13 Ekim Cumartesi, 20:00 | Bilkent Konser Salonu Bilkent Senfoni Orkestrası Ion Marin, şef Guy Braunstein, keman A. Dvorak | Keman Konçertosu, La min. Op.53 C. Franck | Senfoni, Re minör
29 Ekim Pazartesi, 20:00 | Ankara Opera Sahnesi | Cumhuriyet Bayramı Konseri Bilkent Senfoni Orkestrası Naci Özgüç, şef Ankara Devlet Opera ve Balesi Korosu ve Solistleri M. Sun | “Kurtuluş” ve “Cumhuriyet” Süitleri
Bilkent Senfoni Orkestrası’nın Ankara konserlerinin biletlerine www.mybilet.com adresinden ulaşılabilir. Bilkent Konser Salonu Gişesi Tel: (312) 290 17 75
09-10/29
E 09-10/05 Orkestra Akademik Başkent’in Yeni Sezon Konserleri Yılın ilk konserini 3. Çağdaş İtalyan Filmleri Haftası kapsamındaki açılış konseri şeklinde gerçekleştirecek olan orkestranın bu konser için programı ise aşağıdaki gibi : 01 Ekim Pazartesi, 20:00 | Çağdaş Sanatlar Merkezi Ertuğ Korkmaz, şef P. I. Tchaikovsky, Elegy for Strings | E. Grieg, İki Melodi | K. Karayev, Üç Minyatür | J. S. Bach, Aria | G. Puccini, I Crisantemi Orkestra Akademik Başkent , sezon açılış konseri için ise çağımızın en ünlü keman virtüözlerinden Salvatore Accardo’nun solist olarak katılımı ile gerçekleşecek şu programa yer veriyor : 03 Kasım Cumartesi, 20:00 | CSO Konser Salonu Ertuğ Korkmaz, şef Salvatore ACCARDO, Keman J. Haydn, Concerto for Violin No. 1 | W. A. Mozart, Concerto for Violin, No.3 K216| E. Elgar, Serenade for Strings, Op.20 | J. S. Bach, Aria | E. Elgar, Introduction and Allegro, Op.47 Sıradışı icra yeteneği ve yorumculuğunun yanı sıra şefliğiyle de tanınan Salvatore Accardo’nun önemli orkestralar ve şeflerle yaptığı 50’den fazla kayıt bulunuyor. Bunlardan bazıları Charles Dutoit ile Paganini Capricci ve Keman Konçertoları, Mendelsohn; Kurt Masur ile Brahms, Beethoven ve Max Bruch orkestra ve keman için eserleri; Colin Davis ile Tchaikovsky, Dvorak ve Sibelius kayıtlarıdır. Repertuarı baroktan çağdaşa geniş yelpazeye sahiptir. Accardo düzenli olarak dünyanın önemli orkestraları ve şefleriyle verdiği konserler dışında şef olarak ve solo olarak konserler ve resitaller vermekte. Konserlerini icra ettiği enstrumanlar: Stradivarius (Hart ex Francescatti 1727) ve Guarneri del Gesù (Reade 1733).
09-10/30
E 09-10/06 2012-2013 Konser Sezonu Programı Bu konser sezonu kuruluşunun 10. Yılı içinde konserlerine başlayacak olan Orkestra Akademik Başkent 2012-2013 Konser Sezonu Programı’ nı aşağıdaki sanatçılarla yapılandırmış bulunuyor: 03 Kasım 2012
Şef: Ertuğ Korkmaz Solist: Salvatore Accardo, Keman
15 Kasım 2012
Şef: Ertuğ Korkmaz Solist: David Cohen, Viyolonsel
19 Aralık 2012
Şef: Ertuğ Korkmaz Solist: Gustav Rivinius, Viyolonsel
21 Şubat 2013
Şef: Ertuğ Korkmaz Solist: Cihat Aşkın, Keman
26 Mart 2013
Şef: Ertuğ Korkmaz Solist: Domenico Nordio, Keman
24 Nisan 2013 Şef: Ertuğ Korkmaz Solist: Nazzareno Carusi, Piyano 23 Mayıs 2013 Şef: Susanna Pescetti Solist: Çağatay Akyol, Arp
09-10/31
E 09-10/07 Ankara Devlet Opera ve Balesi Sezon Açılışı ve Ekim Ayı Etkinlikleri
Ankara Devlet Opera ve Balesi, yeni sezonu dünyaca tanınmış opera ve bale eserlerinden bölümler içeren bir organizasyonla açıyor. Congresium Ankara (ATO Kongre ve Sergi Sarayı)’da 28 Eylül 2012’de gerçekleşecek olan organizasyon tanınmış dünya bestecilerinden ve Türk bestecilerden sevilen eserler içeriyor. Sezon temsilleri ise şu şekilde sunuluyor : 19 yy. başlarında Avrupa’da ve Avrupa kültürünün önemli bir parçasını oluşturan İngiltere’de geçen bir karakter komedyası: “Evlilik Senedi”...Aşkın galip geldiği ve sevenlerin buluştuğu, Rossini’nin 18 yaşında iken bestelediği komik opera, 2 Ekim 2012 Salı saat 20:00’de Operet Sahnesi’nde,
Genç-ihtiyar, güzel-çirkin... her türlü kadını aynı arzu ve zevkle sevebilen ünlü İspanyol hovardası Don Juan’ın hayatını konu alan; müzik dehası Wolfgang Amadeus Mozart’ın, “Don Giovanni” operası, 6 Ekim 2012 Cumartesi saat 20:00’de Opera Sahnesi’nde, Temelde yalnızlık, yaşamda anlaşılmamış olmak ve dışlanmışlık duyguları ile birlikte bunlara bağlı olarak hayatın gelişiminde kişinin benliğinde hissettiği ruhsal çelişkilere, korku ve endişelere ışık tutan ama sonunda yalın da olsa bireyin huzurlu bir şekilde kendi içindeki sevgiyle ulaştığı barışıklığı simgeleyen bir tür psikolojik gelişim yolculuğunu gözler önüne seren Sultan “V.Murad” balesi 11 Ekim 2012 Perşembe saat 20:00’de Opera Sahnesi’nde, William Shakespeare’in komedisinden Ans Henning Paar’ın sahneye koyduğu eserde birliktelik ve sevgiye eşlik eden beklenti ve dileklerin farklı bakış açıları, evreleri ile kahramanların kendi projeksiyonlarının hayal dünyasına kapılmaları konu edilmektedir. 60’lı ve 70’li yılların müziğine heyecanlı ve eğlenceli bir ilişkiler silsilesinin eşlik ettiği “Bir Yaz Gecesi Rüyası” 13 Ekim 2012 Cumartesi saat 20:00’de Opera Sahnesi’nde, “Bir kültür hâzinesidir Anadolu, medeniyetlerin beşiğidir Anadolu”; böyle tanımlar tarih kitapları üzerinde
09-10/32
E 09-10/08
yaşadığımız vatanı... Türk insanının tarih ve kültür varlıklarının zenginliğini bir kez daha tüm dünyaya tanıtmak amacıyla çıktığımız yolda, ortak dilimiz olan türküleri çok sesli müziğin görkemli çatısı, insan vücudunun muhteşem estetiğiyle buluşturduğumuz “Seslerle Anadolu” adlı müzikli oyun14 Ekim 2012 Pazar saat 14:00’te Operet Sahnesi’nde, Entrika, kıskançlık ve aşkın yanı sıra, günümüz toplumuna göndermelere olanak tanıyan konusu; fantastik metni, bu metni bütünleyen makamsal müziği ve geleneksel renklerimizi barındıran görsel zenginliği ile bir Türk eseri olan Selman Ada’nın “Ali Baba & 40” operası17 Ekim 2012 Çarşamba saat 20:00’de Opera Sahnesi’nde gerçekleştirilecek ilk temsilleri ile 2012-2013 Sanat Sezonuna merhaba diyecek...
“Bir varmış, bir yokmuş...” İşte bizim masalımızın özeti! Nedir bir var, bir yok olan hiç düşündünüz mü? Tabii ki kötülük! Cesareti, yüreklerindeki iyilikten alanların birlik olup kötülüğün karşısına çıktığı; “Uyuyan Güzel” adlı müzikli çocuk oyunu 7 Ekim 2012 Pazar saat 11:00’de Leyla Gencer
Sahnesi’nde sanat sezonunun ilk temsilini gerçekleştirecek. 28 Ekim 2012 Pazar saat 14:00’te de bayrama özel temsili ile ücretsiz olarak minik sanatseverlerimiz için sahnelenecek. Yeni Sesonda Yeni Konserler Ankaralı Müzikseverlerle Buluşacak... • Soprano Selva Erdener, kanun sanatçısı Ahmet Baran, klarinet sanatçısı Ekrem Öztan, kontrabas sanatçısı Alper Müfettişoğlu, vurmalı çalgılarda Aykut Köselerli, piyanist İbrahim Yazıcı’nın eşlik edeceği konser; Turgay Erdener, Yalçın Tura, İbrahim Yazıcı eserlerinden oluşmaktadır. Selva Erdener &Turkuvaz Beşlisi konseri 9 Ekim 2012 Salı, • Azerbaycanlı ünlü bestekar Niyazi Takizade’yi doğumunun 10O.yılında Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestra ve Solistlerinin sahne alacağı bir konserle anıyoruz. TÜRKSOY işbirliğinde gerçekleşecek olan Rauf Abdullayev’in orkestra şefliğini üstlendiği, Senfonik Mugam “Rast” eserinin seslendirileceği konser 20 Ekim 2012 Cumartesi, • SelçukAkyol, OnurTürkeş, Gültekin Ulutaş, Engin Güngördü ve Sertan Sancar’dan oluşan Hitit Quintet; Selman Ada, Fazıl Say, Bujor Hoinic ve Paul Taffanel’in eserlerini seslendirecek. Aynı zamanda Bujor Hoinic’in “Hitit Quintet” için yazdığı eserin dünya prömiyerinin gerçekleşeceği konser, 23 Ekim 2012 Salı saat 20:00’de Operet Sahnesi (Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi) ‘nde gerçekleşecek.
09-10/33
E 09-10/09 Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser Programı
06-07 Ekim Cumartesi-Pazar, 20:00 | CSO Konser Salonu | Sezon Açılış Konseri - Ferit Tüzün’ün Ölümünün 35. Yıl Dönümü Anma Konseri Erol Erdinç, şef İdil Biret, piyano Ferit Tüzün, Türk Kapriçyosu | Sergei Rachmaninov, 2. Piyano Konçertosu | Nikolai Rimsky Korsakov, Scheherazade | 11-12 Ekim Perşembe-Cuma, 20:00 | CSO Konser Salonu | “TSK Güçlendirme Vakfı’nın 25’inci Kuruluş Yıl Dönümü Konseri” Marek Pijarovski, şef AnielloDesiderio, gitar Maurice Ravel, Ma Mere L’Oye | Maurice Ravel, La Vals | Emmanuel Chabrier, Espana | Joaquin Rodrigo, Gitar Konçertosu | 18-19 Ekim Salı-Çarşamba, 20:00 | CSO Konser Salonu | BM Teşkilatının 69. Kuruluş Yıl Dönümü -Ulvi Cemal Erkin’in Ölümünün 40.Yıl Dönümü Anma Konseri Erol Erdinç, şef Gülsin Onay, piyano Ulvi Cemal Erkin, Köçekçe | Franz Liszt, 2. Piyano Konçertosu La Major | Peter Ilyich Tchaikovsky, 4. Senfoni |
09-10/34