SUNUŞ
Haziran, 2011
Değerli Okurlarımız, Ankara’da konser sezonunun sonuna geldik. Yaz aylarında müziksiz kalacağız diye üzülmeyin! Çünkü Vakfımızın, her yaştan müzik meraklıları için açmış olduğu çalgı-şanteori kursları devam etmekte. Üstelik profesyonel müzik öğretmenlerinin rehberliğinde, belli bir çalışma sürecinin ardından konser vermek de mümkün. Haydi gelin, hepimiz bir çalgı çalalım ya da şarkı söyleyelim. Önümüzdeki müzik sezonuna hem biz, hem de çocuklarımız daha bilinçli bir dinleyici- müziksever olarak girelim ve müzikle bütün olalım… Bu sayımızda Deniz Demirci’nin ‘’Tannhauser’’ ve Şerif Can Ünver’in Orhun Orhon, Ebru Yerlikaya, Seyithan Karabacak ile yaptığı “Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası’’ hakkındaki söyleşiyi ve müzik eğitimcisi, Vakfımız yönetim kurulu üyesi Doç. Dr. Erdoğan Okyay’la yapılan söyleşiyi okuyabilirsiniz. Saygılarımla, Bahar Gökçeli Editör SCA MÜZİK VAKFI
06/01
VAKIFTAN HABERLER VH 06/01
Sevda - Cenap And Müzik Vakfı Kadılar Korosu Bu Kez Kırıkkale’deydi 11 Mayıs 2011’de Kırıkkale Üniversitesi’nin daveti üzerine konser veren Sevda – Cenap And Müzik Vakfı Kadınlar Korosu şefleri Cihan Can, şan eğitmeni Müfide Özgüç, solfej eğitmeni Zuhal Kaynar ve piyano eşlikçisi Arda Er ile tam kadro Kırıkkale’deydi. Türkülerimizden evrensel parçalara geniş repertuarıyla öğretim üyeleri ve öğrencilerle buluşan koro, tüm katılımcıları şarkı söylemeye davet ederek yüreklendirdi.
06/02
MÜZİKSEVERİN KÖŞESİ MK 06/01
Bahar Gökçeli Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuarı öğretim üyesi müzik eğitimcisi Doç. Dr. Erdoğan Okyay ile söyleştik. Okuyucularımız adına kendisine yönelttiğimiz soruları ve aldığımız yanıtları aşağıda bulacaksınız: Bir dersinizde bize şöyle bir anekdot anlattığınızı hatırlıyorum: Eğitim için Almanya’ya gittiğiniz yıllarda; oradaki öğretmenlerinizin kişisel sorunlarınızla da yakından ilgilendiklerini, çözüm bulmak için çaba gösterdiklerini anlatmıştınız. Hatta bir öğretmeninizin size piyanolu uygun bir oda bulabilmek için, gazete ilanlarını tarayarak sizinle birlikte arabasıyla bir yarım gün ev ev dolaştığını söylemiştiniz. Sizin, bu tür insancıl konularda öğrencilerinize karşı tutumunuzu biliyorum. Ancak bugün ; akademisyen müzik eğitimcilerimize, yani genel olarak müzik sanatının çeşitli alanlarında uzman olan üniversite öğretim elemanlarından bazılarında genel yaklaşımın ‘’ dersi verip gitme ‘’ şeklinde olduğunu gözlemliyoruz.Öğrencileriyle yakından ilgilenen öğretmen sayısı parmakla gösterilecek kadar az. Öğretmenlerin bu tür nitelikleri unutuldu gibi. Sizce ideal bir müzik öğretmeni dersini anlatmak dışında ne gibi özelliklere sahip olmalı? Genç kuşak müzik eğitimcilerine, öğrencilerine yaklaşımları konusunda neler önerirsiniz? ‘’Önce bir noktayı düzelteyim: Üniversitelerde görev yapan meslekdaşlarımın büyük bir çoğunluğunun öğrencileriyle yakından ilgili olduklarını biliyorum. Ancak onların da çeşitli sorunlarla boğuştuğu bir gerçek. Türkiye’deki toplumsal ve ekonomik sorunlar herkesi derinden etkiliyor. Cumhuriyetin ilk kuşaklarını bir yangın gibi saran ‘’ idealizm’’den söz ediyorsanız haklısınız, o yangın artık söndü gibi. Genç kuşaklar için bugün artık;‘’ Ben sen yokuz, biz varız’’idealizmi, yerini ‘’Biz yokuz, ben sen varız’’bencilliğine bıraktı. Bu değişim, küresel düzenin bir dayatması mı, kendi toplumumuzun, devrimlerin kazanımlarını çabucak harcayıp tüketmesi mi, yoksa her ikisinin ve de başka nedenlerin ortaya çıkardığı bir sonuç mu? Burada bunu irdeleyecek değilim ama, özellikle öğretmen yetiştirme sistemimizdeki değişikliklerin, hem öğretmenlerin meslek ideallerini alabildiğine zayıflattığını, hem de aşırı bireyci kuşaklar yetişmesini hızlandırdığını da söylemeden geçemeyceğim. Öğretmen yetiştirmede parasız yatılı sistem, öğretmen adaylarında idealist duyguların yeşermesine çok uygun bir ortam yaratıyor, onları daha adaylık yıllarında mesleklerine bağlayan önemli bir etken oluyordu. Bu bağlamda öğretmenin, öğrencisinin her türlü sorunu ile ilgilenmesi ve birlikte çözüm üretmesi, onun mesleksel sorumluluğunun ayrılmaz bir parçasıydı. Yokoluştan yeniden varoluşu yaratan bir ulusun öğretmenleri olarak, önümüze bir de ‘ çağdaş uygarlığa ulaşma’ ereği konunca, idealist olmamamız ve idealist kuşaklar yetiştirmememiz olası değildi. Bugün ise hem ülkemizde, hem de başka ülkelerde çok değişik rüzgârlar esiyor. Ama sanat, müzik sanatı ve müzik eğitimi işte tam da bu noktada siz genç öğretmenlere yardıma hazır bekliyor. Benim sizlere ve sizleri yetiştirmekte olan genç akademisyen müzik eğitimcisi meslekdaşlarıma önerim; küresel müzik endüstrisinin sunduğu tüm olanaklardan yararlanarak, ama bu endüstrinin çekici tuzaklarına düşmemeye de özen
06/03
MÜZİKSEVERİN KÖŞESİ MK 06/02
göstererek, kendilerini alanlarında çok iyi donatmaları ve bu donanımlarını, öğretmenlik mesleğinin özenli bir formasyon gerektiren bilgi, beceri ve yaşantılarıyla zenginleştirmiş olarak öğrencilerine aktarmalarıdır. Benliğini bu yaşantılarla zenginleştirmiş bir kimsenin, gerçek bir öğretmenin, hiçbir zaman ‘dersini verip giden bir öğretmen olamayacağını düşünüyorum. Öyleyse talep; akademik düzeyde müzik eğitimcisi tüm genç öğretim elemanları için zorunlu olacak bir ‘öğretmenlik formasyonu eğitimi’ nin, sistem içine alınmasını sağlamak olmalıdır. Çocuk şarkısı bestelemek pekçok besteci ve besteci adayı tarafından küçümsenen bir bir uğraş. Oysa, çocuk şarkısı yazmak pek de kolay olmasa gerek. Bize biraz ‘çocuk şarkısı yazma’ konusunda bilgi verir misiniz? Son dönem çocuk şarkılarını nasıl buluyorsunuz? Doğrudur! Çocuk şarkısı yazmak hiç de kolay değil. Ama bu işin önemini kavramış ve bu alan için gereken hazırlıkları yapmış biri o kadar da zorlanmayabilir. Bu ‘biri ‘, önce bu işi sevmeli, çocuklara müzik yoluyla ulaşmanın hazzını duymuş olmalıdır. O,sağlam bir müzik kültürü altyapısının üzerine, sistemli bir güzel ezgi yapma eğitimi eklemelidir. Bu, bestecilik eğitimimde çoğunlukla ihmal edilir. Oysa, armoni ve kontrapunt ödevlerinden ve çözümlerinden farklı olarak öğrenciler, çeşitli biçemlerde (tonal, modal,serbest vb.) kısa-uzun,teksesli- ikisesli,eşlikli – eşliksiz vb.) yazma eğitimi almalıdırlar. Yaratmanın, esinlenmenin başlangıç noktası bu olmalıdır. Diğer taraftan biçimlenmiş bir sözün, bir şiirin iç müziğini duyma, tartımını belirleme ve anlamına uygun ezgiler yaratma hep bu tür için yapılacak ön çalışmalar arasında sayılabilir. Ayrıca ben, çocuk şarkısı besteleme uğraşına girecek kimselerin; toplu konuşma eğitiminden toplu ses eğitimine, çocuk psikolojisinden çocuk şiirine, diksiyondan ses-söz uyumu (prozodi) bilgisine, çocuk folkloruna kadar pek çok alan bilgisinin özünü, uygulama içinde almış olmasının zorunlu önkoşullar olduğunu düşünürüm. Son olarak bu kişi, ulusal ve uluslararası çocuk şarkıları dağarının en azından seçkin örneklerini tanımalı, söyleyip çalmalıdır, derim. Özellikle başka dillerden dilimize özensizce uyarlanan çocuk şarkılarını nesnel ölçütlerle incelemenin, alınacak pekçok dersle dolu olabileceğini de hatırlatmak isterim. Bir çocuk şarkısının ortaya çıkması sürecine gelince; bu sürecin kuşkusuz, herkes için başka biçimde ve başka bir sıra izleyerek işleyeceği bilinen bir gerçektir. Ama gene de genel bazı noktalara değinilebilir: söz seçiminde titizlikle, yaş grubunun gerçek ve duyuşsal evreni gözetmelidir. Çocuk şiiri de yazan ünlü şairlerimizin şiirileri arasında çok başarılı örnekler bulmak zor değildir. Bu tür şiirleri bestelerken, şiirin kendi iç müziği ve iç yapısı bize ipuçları verecektir. Yeter ki onlara duyarlı olalım. Kendimizin yazacağı sözlerde de aynı titizlikle ve aynı ölçütleri kullanarak yola çıkılmalıdır. Çocuk folklorundan alınan anonim sözler de çoğu kez kendi müziklerini ve kendi yapılarını bize adeta dikte etmektedirler. Onları başka ezgi kalıplarına zorlamak, bestemizi anlamsızlaştırır.
06/04
MK 06/03
Çocuk şarkılarının ezgileri herşeyden önce sevimli olmalı ve söyleyenlerin, ezgi olarak da hoşuna gitmelidir. Sevimli olmayı kolaylaştıran birkaç yaratıcı öge; motiflerin kısalığı ve bellekte kalmayı destekleyecek ölçüde yalınlığı, adım ve atlamalarda denge, ezgide ve ritmik yapıda monotonluğa kaymayacak motif ve cümle tekrarları, ezgide söze de bağlı gerginlik-dinginlik dengesi, doğal bir ses-söz uyumu, ezgi-söz bütünleşmesi, karakter örtüşmesi ve daha pekçok öge... Çocuk şarkıları konusunda daha pekçok noktaya değinilebilir. Ama sonuçta güzel şarkı, kuşaklar boyu sevilerek söylenen şarkıdır. Bugünün yeni çocuk şarkılarını değerlendirmeyi ise; gelecek kuşak müzik eğitimcilerine bırakmak daha doğru olur, kanısındayım. Yayın anlamında da çok üretken olduğunuzu, Sevda Cenap And Müzik Vakfı yayınlarından çıkmış olan 7 kitabınızdan biliyoruz. Bu konuda yeni çalışmalarınız neler? Evet, yayın konusunda çok olmasa da üretken olduğumu söyleyebilirim. Yazmaktan hoşlanıyorum. Sözünü ettiğiniz kitapların 7’si armağan kitap. Yani S.C.A.M.V.’nın “Onur Ödülü Altın Madalyası” sahipleri için yazdığım ve hepsi çağdaş Türk müzik yaşamını biçimlendirmiş değerli müzik insanlarına ya da müzik kurumlarına armağan edilmiş telif kitaplar. Bunlara gene telif J.S.Bach biyografisini ve Felix Huch’tan çevirdiğim iki L.v.Beethoven biyografik romanını ekleyebilirsiniz. Şimdi de gene aynı yazarın iki kitaptan oluşan “W.A.Mozart” biyografik romanlarının çevirisini yapıyorum ve bu yıl bitmeden (2011 yılı Mozart’ın ölümünün ikiyüzyirminci yılı) yayınlanacağını umuyorum. Ayrıca ‘yüksek lisans’ programı içinde dört yıldan bu yana her hafta hazırlayıp öğrencilerime dağıttığım ders notları arasından seçtiğim konulardan oluşacak “Müzik bilimine Giriş” adlı bir kitabın hazırlığını yapıyorum. Son olarak Almanca yazılmış doktora tezimi (Melodische Gestaltelemente in den türkischen “Kırık Hava”= Türk ‘Kırık Havalar’ında Ezgisel Yapı Taşları ) Türkçe’ye çevirmeye başladım. Ama benim özellikle müzik eğitimi alanındaki yayın çalışmalarım oldukça eski yıllara uzanıyor. Gazete ve dergilere bu konuda yazdığım çeşitli yazılardan sonra 1967 yılında “Okul Müzik Eğitimi” adlı bir kitabım çıkmış ve o dönem müzik eğitimcilerince, öğretim ilkeleri yönünden öncü olarak değerlendirilmişti. 1973 yılında ise; yaklaşık 50 kadar çocuk şarkımı (ki bir bölümünün sözleri de benimdir.) eğitsel bir sıralama ile “Dereden Tepeden” adlı bir şarkı kitabında toplamıştım. Şarkıların hepsi o yıllarda eşimin, TRT-Tv’de çocuk korosuyla uyguladığı şarkılardı. Aralarında bugün de söylenenleri var. Bu şarkılarımı, aralarına yeni şarkılarımı da katarak, yeniden yayınlamak istiyorum. Sorduğunuz diğer konular hakkındaki düşüncelerimi, dilerseniz gelecek sayıya bırakalım.
06/05
MK 06/04
TANNHAUSER Deniz Demirci
Richard Wagner’in “Tannhauser ve Wartburg’da Şarkıcılar Yarışması” adlı operası ilk olarak Dresden’de 19 Ekim 1945’de sahnelenir. 1861’deki Paris’teki sahnelenimi ise fiyaskoyla sonuçlanır. Orkestra Şefi Winfried’in Müller yönetiminde, opera onbeş dakika süren bir “Uvertürle” başlar ve tüm operanın içeriği burada hissedilir. Opera, baletlerin ve balerinlerin, aşkı anlatan dansıyla başlar ve koronun aşk daveti ile devam eder. 13.yy Almanya’sında geçen bu opera, Venüs’e (Aşk tanrıçası) karşı koyamayan ozan Tannhauser’in, Venüs dağı’ndaki zevk ve şehvet dolu günlerinden esaretliğe dönüşen aşkını konu edinir. Operanın ikinci perdesi, halk ozanlarının arpleri ve sözleriyle atışmalarını anlatır. Üçüncü perde ise tamamen pişmanlık içinde olan Tannhauser’in öfkesini ve umut içinde olan Elizabeth’in hayal kırıklığı ve ölümü ile sona erer. Tannhauser’in buradaki öfkesi tövbe için yola çıktığı Roma yolculuğu (hac) sırasında Papanın etmiş olduğu şu sözler üzerinedir:” nasıl ki elimdeki asa asla bir daha filizlenip taze yaprak açmayacaksa, kurtuluş da sana asla nasip olmayacaktır. “Fakat Elizabeth’in naşına genç hacılar bir gecede kendiliğinden taze filizler açmış olan rahip asasını getirirler. Eserde günah işleyenlerin yakarma sahneleri, doğaüstü olaylar ve tanrısal gücün varlığı R.Wagner tarafından mistik bir şekilde hissettirilmiştir. Yazıları büyük Wagner hayranlığına yol açan bir Fransız şair ve eleştirmen Charles Baudelaire, şöyle yazıyor; “ Tannhauser, insan kalbinin ana savaş haline getirdiği iki farklı ilkenin savaşını anlatıyor yani; etin ruhla, cehennemin cennetle, şeytanın tanrıyla olan savaşı.”
06/06
MK 06/05
Rejisör Prof. Hans Peter Lehnmann’ın 2011’de Ankara’daki “ Tannhauser’e ilişkin düşünceleri ise şöyle; “Benim rejisör olarak görevim, şarkıcılar ve koro ile birlikte bir “duygu partisyonu” oluşturmaktır. Bu seyircilere Tannhauser’in hayatını ve acılarını hissettirmelidir. Bu karakterin salt insani özelliği, Wagner’in içten isteğidir. Tüm oyunculara harika, aynı zamanda zor bir görev yüklemiştir. Biz, onun düşüncelerini ve duygularını izleyiciye yakınlaştırmak istiyoruz...” Dagmar Arman’ın operanın tüm librettosunu, her şancıyı ayrı ayrı telafuzlarını çalıştırmasının çok başarılı bir sonuç doğurmuş olduğu kanaitindeyim. İki ayrı rol dağılımına da katıldığım Tannhauser’in değerli tenorları Ünişan Kuloğlu ve Efe Kışlalıyı üstün başarıları için buradan tekrar tebrik ediyorum. Venüs Meliha Karadeniz’in muhteşem Alman artikülasyonu ve partneri Efe Kışlalı’yla olan uyumu bir harikaydı. Diğer Venüs Ferda Yetişer, sahneyi doldurdu ve seyirciyi büyüledi. Feryal Türkoğlu her iki Prömiyer’de de Elizabeth rolüyle büyük alkış alırken, bass Tuncay Kurtoğlu da cidden başarılıydı. Bayreuth’u aratmayan Ankara’daki bu temsili 2012’deki Aspendos’da görmek dileğiyle…
Teşekkür Vakıf olarak her zaman evinizde atıl durumda olan müzik enstrümanları, band makineleri, pikap, daktilo gibi müzelik parçaların alımına devam ediyoruz. Festival takipçimiz ve koltuk bağışçımız olan Ülfet Esmer 2 adet daktilosunu vakfımıza bağışladı. Bugüne dek bize güvenerek piyanosunu, elektronik piyanosunu, dairesini, devre mülkünü, notalarını, plaklarını, band makinesini, daktilosunu ve akordeonunu bağışlayan tüm hayırseverlere teşekkür ederiz..
06/07
MK 06/06
“Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası” hakkında söyleşi Şerif Can Ünver Bu sayıda sizlere Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası hakkında, orkestranın kurucusu ve şefi Orhun Orhon, Konzertmeisteri Ebru Yerlikaya ve Kontrabas Grup Şefi Seyithan Karabacak ile yaptığımız söyleşiyi nakledeceğim. Bu son derece dinamik, bir o kadar da idealist topluluğu eminim çok beğenerek takip edeceksiniz. Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası şefi Orhun Orhon yanıtlıyor: Maestro, acaba orkestranızın tam adı nedir? Orkestramızın tam adı Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası’dır. Orkestra repertuarını ne şekilde belirlediniz? Her tür çağın müziğine yer veriyor repertuarımız. Örneğin, Strauss’un “Till Eulenspiegels Lustige Streiche” (Till Eulenspiegel‘in muzip şakaları) başlıklı eserinin Türkiye’de bir gençlik orkestrası tarafından ilk seslendirilişini üstleniyoruz. Bu bahsettiğim eserin teknik açıdan oldukça zor bir yapısı olduğunu belirtmem gerekir. Orkestrayı oluşturan sanatçılar hakkında bilgi verebilir misiniz? Orkestranın üyeleri, Bilkent Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi’nden teknik ve müzikal altyapıları güçlü öğrenciler ile birlikte, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Bilkent Senfoni Orkestrası, Orkestra Akademik Başkent’in profesyonel sanatçılarının katkısı ile oluşturuldu. Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası’nı öne çıkaran unsurlar sizce nelerdir ve çalışmalarınıza ne süredir devam etmektesiniz? Bu bizim ilk konserimiz olacak. Orkestranın oluşumu açısından önemli bir farklılık, orkestrada öğrencilerin de söz sahibi olduğu ve aynı zamanda Ankara ismini kullanan, başkentin ilk gençlik senfoni orkestrası olması. İlk konserinizde çalınacak eserleri belirlerken, teknik ve müzikalite açısından bu denli zor ve iddialı bir repertuara karar vermenizin sebebi nedir? Çünkü, düşünüleninin tersine, sadece profesyonel sanatçıların dışında, öğrencilerin de çalıcılık seviyelerinin ve müzisyenlik seviyelerinin en az profesyonel sanatçılar kadar etkin olduğunu düşünüyoruz. Bu savı ortaya koyacak nitelikte elemanlarla birlikte bu işin de üstesinden gelebileceğimizi göstermek istiyoruz. Örneğin, orkestramızın kontrabas Grup Şefi Seyithan Karabacak. Kendisi, dünya çapında ün sahibi ve prestijli yarışmaların en önde gelenlerinden Çaykovski Yarışması’nda 1.lik ödülü sahibi bir öğrenci olarak bu düşüncenin doğruluğunu ortaya koymaktadır. Orkestrayı kurmaktaki başlıca amaçlarınız nelerdir? Öncelikli amacımız, bir orkestra akademisi oluşturmak. Gençlerin aktif şekilde orkestra deneyimi kazanabileceği, kendi kendilerini idare edebileceği, orkestra sorumluluğunu
06/08
MK 06/07
sırtlanabilecekleri bir ortam yaratmak. İleriki amaçlar içinde ayrıca öne çıkan diğer bir unsur da, orkestra şefi olmaksızın çalan bir orkestra oluşumunu hayata geçirmek. Orkestranızı kurumsal bir yapıya dönüştürmeyi düşünüyor musunuz? Evet tabiiki düşünüyoruz. Bu oluşumun gelip geçici olmaması adına her türlü imkanı değerlendirmek üzere plan yapıyoruz. Kalıcı olması ve gelecek nesiller için de, aynı şekilde bir gelenek yaratabilecek bir yapılaşma arzusu içindeyiz. Orkestra’nın maddi sorunlarını nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz? Aslında bu projenin göründüğü kadar büyük bir maliyeti yok. Orkestra, 20-25 kişilik bir oda orkestrası durumundan, şimdiki 95-100 kişilik senfonik orkestra haline gelebilecek yatkınlıkta. Dolayısıyla, ulusal çerçevede gerçekleştirilen festivallerden, dünya çapında ve uluslararası platformda gerçekleştirilen büyük festivallere varan yelpazede, katılımın mümkün olduğu bir yapıyla karşı karşıyayız. Böylesine bir materyali değerlendirmek çok zor olmasa gerek diye düşünüyorum. Lojistik ve nakliyat dışında da büyük bir maddi yük olmayacaktır. Zaten çalan üyelerimiz gönülden katılıyorlar ve destekliyorlar. Bu işte gönül olmadan adım atmak çok güçtür. Bunu da diğer orkestralarda çalan sanatçılar ve orkestraları yöneten şeflerimiz çok iyi bilirler. Karşınızda onursal başkanlığını Profesör Gürer Aykal’ın üstlendiği, dünya seviyesinde bir orkestra var! İlk konserinizin programında bulunan diğer eserler hangilerdi? Konserde R. Strauss’un “Till Eulenspiegels Lustige Streiche” başlıklı eseri, geleceğimizin önemli solistlerinden biri olarak görülen flüt sanatçısı Cem Önertürk ‘ün solist olarak seslendirdiği Mozart Flüt Konçertosu (K 314) ile L. van Beethoven’in hepimizin tanıdığı 5 numaralı senfonisi seslendirildi. Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası’nın Konzertmeister ve Konzertmeister yardımcısı keman sanatçısı Ebru Yerlikaya yanıtlıyor: Kemana nasıl başladınız? 14 Yaşımda Muhammed Can Türdiyev ve ardından Bahar Kutay’la keman yaşamına Bilkent Üniversitesi Müzik Hazırlık Lisesi’nde başladım. Dünya gençlik senfoni orkestrası’nda Winfried Ridemacher ile çalıştım. Türk-Yunan Gençlik Senfoni Orkestrası’nda iki yıl boyunca yer aldım. Lorin Maazel’in yönetiminde, Amerika ve Kanada’da her yıl gerçekleştirilen Uluslararası Castleton Festivali’nde çalmaya hak kazandım. Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası’nda çalmaya nasıl karar verdiniz? Birkaç ay önce, orkestramızın şefi Sayın Orhun Orhon’un teklifiyle orkestra bünyesine katılma kararı verdim. Bu kararı almamda en büyük etken, orkestra bünyesinde görev yapan sanatçıların hepsinin, sanattaki etkinlik düzeylerinin belli bir çıtanın çok üstünde oluşu ve bu sayede ortaya çok keyifli işler çıkabileceği düşüncesi oldu.
06/09
MK 06/08
Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası’nın Konzertmeister’i olmakla ilgili neler söyleyebilirsiniz? Üst düzey bir orkestrada çalmak, hem teknik açıdan, hem de müzikal yönden kemancılık seviyemi daha üst düzeye taşıyacağından, gelecekte, orkestranın müzikal seviyesine şahsi katkımın artacağını düşünüyorum. Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası Kontrabas Grup Şefi Seyithan Karabacak yanıtlıyor: Kontrabas’a kaç yaşında ve hangi öğretmen ile başladınız? Hacettepe’de 11 yaşında Alper Müfettişoğlu ile kontrabas çalışmalarıma başladım. Başka öğretmenleriniz oldu mu? Macaristan’ın Tata şehrinde her yıl düzenlenen kontrabas masterclass’ında Kubina Peter, Fejervari Zsolt, Stefan Thomas, Alper Müfettişoğlu ile çalıştım. Orkestra’ya dahil oluşunuzun hikayesini anlatabilir misiniz? Orkestra oluşumundan 3 ay önce haberim oldu ve orkestra şefimiz Orhun Orhon’un olarak teklifi ile orkestrada çalmaya başladım. Kendi kariyerimin dışında, ülkemin klasik müziğe bakış açısına bu derece olumlu bir katkıda bulunuyor olmaktan dolayı, böylesine bir oluşum içinde bulunmaktan çok mutluyum. -oSorularıma yanıt verdikleri için orkestra şefi Orhun Orhon’a, Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası Konzertmeister’i Ebru Yerlikaya’ya ve Kontrabas Grup Şefi Seyithan Karabacak’a teşekkürlerimi sunarım.
Fotoğraf Mustafa Deliormanlı
06/10
MK 06/09
MÜZİK HABERLERİ
Klasik Keyifler 2011 Atölyeler Programı 05 Temmuz- 24 Ağustos 2008 yılından bu yana düzenlenmekte olan ve Türkiye’nin klasik müzik alanında yapılan ciddi işlerden biri olma özelliği taşıyan “Klasik Keyifler” atölye programı bu yıl da oldukça iyi müzisyenlerin katılımıyla hayata geçecek önemli etkinliklerden. 05 Temmuz- 24 Ağustos arasında gerçekleşecek olan atölye çalışmasına katılmak isteyenler, başvuru için http://www.klasikkeyifler.org/ Turkce/2011/2011-genelkosull.htlm.
Şan için Piyano Eşlikli Türküler Erdal Tuğcular Müzik Eğitimi Yayınları Basım Tarihi: Mayıs 2011, 80 sayfa, CD’li, Fiyatı: 20 TL. Ses Eğitimi Serisi / Çağdaş Türk Bestecileri Dizisi Bu kitapta, toplam yirmi tane halk türküsü yer almaktadır. Türkülerin seçiminde olabildiğince değişik makam, usul ve yöre farklılığı olmasına özen gösterilmiştir. Bu bağlamda kitap birbirinden farklı 8 makamı, 6 usülü, 17 yörenin türkülerini içermekte ve coğrafik dağılım bakımından da neredeyse Anadolu’nun bütün bölgelerini kapsamaktadır. Kitaptaki türküler, ses sınırları bakımından çoğunlukla orta ses bölgeleri için uygun olmakla beraber, daha kalın ve ince sesler için de aktarımlar yapılmıştır. Bu nedenle kitabın en sonunda yer alan sekiz türkü, iki faklı tonda yazılmıştır. Ayrıca her eserin başına, kullanıcılara yardımcı olmak bakımından “ses sınırı göstergesi” eklenmiştir. Kitabın beraberinde verilen ve türkülerin sadece piyano eşliklerinin yer aldığı (audio) CD ile istenilen eserin piyano eşliğinde söylenebilmesi amaçlanmıştır. Kullanım kolaylığı olması bakımından da, her eserin başında “CD sıra numarası” (track) belirtilmiştir. Erdal TUĞCULAR, halk türkülerimizi ele aldığı bu kitapta mükemmel bir kompozisyon anlayışı sergilemiştir. Türkülerimizin söz ve müzik ilişkisinin özünü çok iyi kavramış ve
06/11
MK 06/10
eserlerin piyano eşliklerini bu anlayış çerçevesinde yazmıştır. Burada kullandığı müziğe hiç yabancılık çekmezsiniz, çok sadedir ve zorlama yoktur. Yeni bir eser yaratma ön görüsüyle hareket etmemiş piyanoya büyük ve özden kopuk hareketler vermemiştir. Piyano eşliği son tahlilde türkünün arkasında ve onunla bütünleşmiş, özü ona dayalı adeta “çoksesli bir meydan sazıdır”. Anadolu türkülerimizin özünü hiç bozmadan kabul eden değerli bestecimiz Erdal TUĞCULAR’ın çok beğendiğim bu çalışmalarından, “Türk Ezgileri” isimli CD çalışmamda ve ayrıca MSGSÜ Devlet Konservatuvarı’nda uzun yıllar verdiğim “Türkçe Metinli Müzikli Diksiyon Derslerimde” çok yaralandım. Yaptığı çalışmalarla türkülerimizi tam da beklediğim gibi ele alan bestecimiz, her zaman sözünü ettiğimiz “yerelden evrensele” gitme yolunda büyük başarı kazanmıştır. Prof. Mesut İKTU, Bariton
Resim Heykel Müzesi’nde Konser 21 Mayıs 2011 Hasvak’a (Türkiye Devlet Hastaneleri ve Hastalara Yardım Vakfı) bağlı Türk Sanat Müziği Korosu, Ankara-Ulus’ta bulunan Resim Heykel Müzesi’ndeki Operet Sahnesi’nde 21.05.2011 tarihinde TRT Ankara Radyosu Ud sanatçılarından Şef Ali Osman Güngör’ün yönetiminde müzikseverlere unutulmaz bir akşam yaşattı. HASVAK Türk Sanat Müziği Korosu, aralarında HASVAK Genel Başkanı ve Yönetim Kurulu Başkanı olan Engin Öztürk ile vakfın diğer kurucu üyelerinin de bulunduğu konser davetlilerine, Türk Sanat Müziği’nin en çok sevilen eserlerinden oluşan çok güzel bir müzik dinletisi sundu. TRT Ankara Radyosu sanatçılarından oluşan saz heyetiyle birlikte, Hüzzâm, Segâh, Hicâz, Bayâtî, Karcığar ve Hüseynî makamlarındaki seçme eserleri seslendiren HASVAK Türk Sanat Müziği Korosu, salondaki dinleyicilerin büyük beğenisini ve takdirini kazandı. Tüm konser boyunca oldukça iyi ve güçlü bir performans sergileyen koro ve saz heyeti, salonun ancak yarısını doldurabilen seyircilerden büyük oranda alkış aldı. Özellikle de koro şefi Ali Osman Güngör ve solist olarak sahne alan bazı koro üyeleri dinleyicilerin ilgi odağı haline geldi. Dinleyicilere son derece seçkin ve güzel eserlerden oluşan bir şarkı repertuarıyla hitap eden HASVAK Türk Sanat Müziği Korosu, konser sonrasında da salondaki seyircilerden çok olumlu eleştiriler aldı. Oldukça güzel bir atmosfer içerisinde gerçekleşen bu güzel akşamda, salondaki dinleyicilerin birçok şarkıya büyük bir içtenlik ve mutlulukla eşlik etmesi de konsere ayrıca renk kattı. Şef Ali Osman Güngör’ün yönetimindeki HASVAK Türk Sanat Müziği Korosu, bu büyüleyici konser akşamı boyunca en başarılı ve etkileyici performanslarından birini de gerçekleştirmiş oldu.
06/12
MK 06/11
Donizetti Klasik Müzik Ödülleri 2011 Yılın bestecisi Özkan Manav, yılın piyanisti Gülsin Onay, yılın yaylı çalgılar yorumcusu Atilla Albeniz, yılın üflemeli çalgılar yorumcusu Cem Aktora ve yılın orkestrası Bilkent Senfoni Orkestrası seçildi. Devlet sanatçısı piyanist İdil Biret’e “Yaşam Boyu Başarı Ödülü” verilirken, şan eğitimcisi Güzin Gürel ve keman eğitimcisi Hazar Alapınar ise “Müzik Eğitimcisi Onur Ödülü”nün sahibi oldu. Ayrıca yılın çıkış yapan genç müzisyeni (30 yaş altı) Dorukhan Doruk, yılın çıkış yapan genç müzisyeni (17 yaş altı) Berfin Aksu, yılın radyo televizyon programı Arkadaşım Müzik/TRT 3 Radyosu, yılın müzik kitabı Naum Tiyatrosu/Emre Aracı, yılın klasik müzik albümü ise Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası/Onyx (Şef: Sascha Goetzel) oldu. Halk oylaması ile belirlenen yılın klasik müzik sanatçısı Tuncay Kurdoğlu olurken, yılın klasik müzik topluluğu Bilkent Sutrio seçildi.
1. Cüneyt Gökçer Tiyatro Ödülleri Konservatuarın kuruluşunun 75. yılı etkinlikleri kapsamında ilk kez Cüneyt Gökçer Tiyatro ödülleri verildi. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Konser Salonunda 12 Mayıs 2011 tarihinde düzenlenen törende dağıtılan ödüller: * * * * * * * * * * * * * * * * *
Kadın Oyuncu Onur Ödülü: Gülgun Kutlu, Erkek Oyuncu Onur Ödülü: Ergun Uçucu Hizmet Ödülü: Mesut İktu Yazar Ödülü: Civan Canova Reji Ödülü: Yücel Erten Eleştiri Ödülü: Üstün Akmen Ankara Sanatçı Ödülü: Erdal Beşikçioğlu Tiyatro Müziği Özel Ödülü: Cem İdiz, Can Atilla, Kemal Günüç Tiyatro Dans Düzeni Özel Ödülü: Altan Tekin, Cihan Yöntem, İhsan Bengier Sanata Destek Medya Ödülü: Oya Armutçu (Hürriyet-Ankara), Fatih Yılmaz (SabahAnkara) Sanata Destek Yayın Ödülü: Yılmaz Öğüt (Mitos-Boyut Yayınevi) Sanata Destek Kurum Ödülü: Elif Başman (Sevda-Cenap And Müzik Vakfı) Övgüye Değer Reji Ödülü: Mümtaz Taylan Övgüye Değer Eleştiri Ödülü: Ragıp Ertuğrul, Yaşam Kaya Övgüye Değer Genç Kadın Oyuncu Ödülü: Özge Özder, Esra Bezen Bilgin Övgüye Değer Genç Erkek Oyuncu Ödülü: İlker Aksum, Kutay Sungar Prof. Cüneyt Gökçer Tiyatro Festivali Övgüye Değer Hizmet Ödülü: Zafer Kayaokay
06/13