Scroll Dergisi 001

Page 1



EDİTÖR

Merhaba Dünya A

slında başlıktaki “merhaba” benim değil, Scroll’un selamı siz okuyucularına. Bu ay yayın hayatına başlayan dergimiz, içeriği açısından piyasadaki benzerlerinden farksız, fakat ulaşılabilirlik, okunma ve hatta en önemlisi de bilgi edinme açısından çok farklı. Çünkü Scroll; hem “ücretsiz” hem de bir “Aylık Online Teknoloji ve Bilgisayar Dergisi”. Yani bunun anlamı şu,; internet bağlantısı olan her yerden Scroll’u okuyabilir ya da indirebilirsiniz. Ayrıca tüm bunları yapmak için hiçbir ücret ödemenize de gerek yok. Bu sayede ülkemizde ve dünyadaki teknolojik yeniliklerden, yeni ve trend olan ürünlerden sizde kolaylıkla haberdar olabilirsiniz. Satın alma rehberi, ürün incelemeleri, detaylı kapak konusu, donanım, yazılım ve internet konuları, ipuçları, trend ve gelecek teknolojiler, uzman ellerden tavsiye ve bilgilendirme yazılarıyla tam 125 sayfa dolu dolu içeriğe sahip olmak için yapacağınız tek şey web sitemizi ziyaret etmek ve dergimizi okumak.

Scroll ekibi olarak bizlerin, siz okuyucularımızdan alacağı güçle, yayın hayatında gayet başarılı olacağından şüphemiz yok. Her sayımızda, teknolojiye dair bildiğimiz ne varsa yanıltmadan, saptırmadan ve karşılık beklemeden sizlerle paylaşacağımızdan emin olabilirsiniz. Dergimizle ilgili tüm görüşlerinizi info@scrollmag.com adresi aracılığıyla bizlerle paylaşabilirsiniz.

İlkay Zaman Genel Yayın Yönetmeni ilkay@scrollmag.com

SCROLL EKİM 2009 3


İÇİNDEKİLER 8

Sektörden

Bilişim Sektöründen Yenilikler

24

Kazasız Belasız Facebook Facebook Hayatımızı Ele Geçiriyor

30 USB 3

Her Dosya Bir Gün Hızı Tadacak

36 PDA

PDA’larla Dünya Avuçlarınızda

60 Yeniler

En Yeni Teknolojik Ürünler 4

SCROLL EKİM 2009

14 Haber

Türkiye’den ve Dünyadan Haberler

26

PlayStation 3 Slim Efsane Oyun Konsolu İnceldi

34

Intel Core i5

Orta Direk İşlemci

54

Full HD

HD TV’ler Çoğaldı, Seçmek Zorlaştı

72

Notebook Gerçekleri Notebook Üretim Gerçekleri


42

KAPAK KONUSU

İnternette Sansür

76

Satın Alma Rehberi Sizin Netbook’unuz Hangisi?

84

102 Nasıl Çalışır? PC’mizi Dar Eden Virüsler Nasıl Çalışır?

DSLR’a Geçmeli Ama Ne Zaman? DSLR’a Terfi Etmek İçin En Doğru Zaman

106

PDA Toplam Sahip Olma Bedeli Bir PDA’nın Gerçek Maliyeti

Mobil Oyun

88

90

iPod Neydin, Ne Oldun? iPod Kronolojisi

96

BenQ Nscreen i91 Bu PC’de Her Şey Dahil

98

Fotoğraf Yeni Ürünler ve Piksel Hakkında Bilinmeyenler

Oyun En Yeni Oyun İncelemeleri

110 iPhone İçin Vakit Öldürücüler

112 İpucu Bilgisayarınız Hakkında Bilmedikleriniz

114 OS Windows, Linux ve MacOS İçin En İyi Yazılım ve Çözümler SCROLL EKİM 2009 5


SEKTÖRDEN H

P Photosmart A646 Compact yazıcı, geniş TouchSmart ekranını HP TouchSmart yönetim paneli üzerindeki basit kullanımlı menüsüyle birleştirerek, bir bilgisayara bağlanmayı gerektirmeden fotoğraf görüntüleme, düzenleme, oluşturma ve özelleştirme işlemlerini kolaylaştırıyor. Çektiği resimleri anında yazdırmak isteyen fotoğrafçılar ve baskı için kısıtlı vakti olanlar için uygun olan bu taşınabilir cihaz, aynı zamanda Bluetooth destekleyen cep telefonlarına baskı olanağı sağlayarak, kullanıcıların her yerde fotoğraflarını yazdırabilmelerini ve paylaşabilmelerini sağlıyor. Kullanıcılar HP TouchSmart yönetim panelini kullanarak, sanal klavye ya da dijital kalem aracılığıyla fotoğraflarına kolaylıkla başlık atayabiliyor, evde ya da yolda slayt gösterileri yapabiliyorlar. Aralarından seçim yapabileceğiniz 300’ün üzerinde yaratıcı unsurla–çerçeve, klip-art, albüm sayfaları ve fotoğraf başlıkları dahil, HP Photosmart A646 Compact yazıcı fotoğraf özelleştirme ve evde baskı işlemlerini kolay ve eğlenceli bir hale getiriyor.

Ü

niversite sınav sonuçlarının açıklanması ile birçok öğrenci hayallerini gerçekleştirmek için kariyer basamaklarındaki ilk adımlarını atmış oldular. Yaşadıkları yerden farklı illerde bulunan üniversiteleri kazanan öğrencileri ise zorlu bir dönem bekliyor. Bu zorlu dönemdeki problemlerin başında kalacak yer sorunu geliyor. Yurt sayısının yetersiz olması ve tek başına bir evde yaşamanın maliyetinin de yüksek olması nedeniyle öğrenciler birlikte kalabilecekleri ev arkadaşı arayışına giriyorlar. Eskiden üniversitelerde mantar panolara asılan “ev arkadaşı aranıyor” ilanları yardımıyla çözülmeye çalışılan bu sorun, teknolojinin ilerlemesiyle internet yardımıyla çözülüyor. sahibinden.com’daki, “emlak” kategorisinde yer alan “ev arkadaşı” kriterini işaretleyerek; evi bulan öğrenciler arkadaş arayabiliyor. 6

SCROLL EKİM 2009



SEKTÖRDEN F

ujitsu’nun son duyurduğu ürünler arasında, markanın proGREEN Selection ürün ailesine katılan 0-Watt PC de yer alıyor. Fujitsu, yüksek enerji tasarrufu sağlayan 0-Watt PC, ESPRIMO E7935 0-Watt küçük kasalı ve ESPRIMO P7935 0-Watt kule olmak üzere iki ayrı model olarak pazara sundu. Fujitsu proGREEN Selection ailesinin tamamı, ENERGY STAR 5.0, Nordic Swan ve Blue Angel gibi tüm ilgili çevre standartları ve Avrupa Birliği mevzuatı ile uyumlu ürünlerden oluşuyor. Intel vPro teknolojisini sunan 0-Watt bilgisayarlar sayesinde BT yöneticileri, toplam sahip olma maliyetlerini ciddi oranda azaltacak. 0-Watt teknolojisine sahip bir bilgisayar, standart teknolojilere oranla yaklaşık yüzde 60 oranında daha fazla enerji tasarrufu sağlıyor. Özellikle çok sayıda bilgisayarı yönetmek zorunda olan kurumlar için elde edilen verimlilik kazancı Fujitsu 0-Watt PC sayesinde önemli oranda artıyor.

H

P, bünyesinde iki ayrı iş birimi olan; Enterprise Storage and Services (ESS) ve ProCurve Networking iş birimlerinin güçlerini birleştirdiğini açıkladı. HP ProCurve ve BladeSystems entegrasyonu; ekonomik krizin devam ettiği dönemde, kurumların Veri Merkezi Yönetimi ve Network maliyetlerini azaltmak, iş süreçlerinin performansını artırmak, sanal ve fiziksel IT kaynaklarının yönetimini kolaylaştırarak, güvenlik standartlarına kavuşmalarını sağlayacak. HP ProCurve 6120 ürün ailesinin, ödüllü BladeSystems altyapısına uygun olarak tasarlanması; Blade sunucularına ve HP ProCurve 8200 ve 5400 Ethernet Switch ürün ailesine de avantaj kazandırıyor. 8

SCROLL EKİM 2009


C

anon, düşük fiyat ve yüksek performans avantajı sunan LV projektör serisinde çıtayı yükseltti. Seriye yeni eklenen LV-8300 modeli geniş görünümlü yüksek çözünürlük (1280x800 piksel) ve ultra parlak 3000 lümen sunarken, LV-7265’in yerini 2600 lümenli yeni LV-7275, LV-7365’in yerini ise 3000 lümenli LV-7370 aldı. Daha fazla parlaklık sunan 3500 lümenli LV-7375 de seriye eklenen yeni ürünler arasında bulunuyor. Seride yer alan LV-X7 ve LV7260 ise üretimden kaldırıldı. Şık, kompakt ve ultra-taşınabilir tasarımı, sezgisel kontrol düğmeleri, derhal başlatma seçenekleri, hızlı çalışma ve olağanüstü kullanım kolaylığı sunan Canon LV serisinin yeni üyeleri, gelişmiş teknik özellikleriyle büyük toplantı odaları, konferans salonları ve eğitim ortamları kullanımlarında da yüksek performans sağlıyor. Canon LV serisi ise Ekran Rengi Düzenleme özelliğiyle yeşil ve beyaz tahtalar da dahil olmak üzere, her yüzeye adapte olarak renk bozulmalarını düzeltiyor. Bütün modellere dahil edilen Otomatik Keystone Düzeltme özelliği ise meydana gelen açı sapmalarını otomatik olarak düzeltiyor.

SCROLL EKİM 2009 9


SEKTÖRDEN I

XUS 100 IS ve IXUS 95 IS, kullanıcıların fotoğrafları kolaylıkla çekmelerini sağlayan birçok özelliğe sahip. Digital IXUS 100 IS, göz alıcı 18,4 mm genişliğinde gümüş, siyah, altın veya kırmızı renkli, şık tasarımı ile öne çıkarken; Digital IXUS 95 IS gümüş, gri, mavi veya pembe renkleriyle her yere götürülebilecek bir alternatif sunuyor. Her iki modelde 3.0x optik zum yoluyla kadraj esnekliği ve Canon’un optik Image Stabilizer (Görüntü Sabitleme) teknolojisi sayesinde net görüntüler elde ediliyor. Digital IXUS 100 IS modelinde aynı zamanda HD film çekim (1280x720, 30 fps) ve HDMI bağlantı seçenekleri de yer alıyor. 10.0 Megapiksel ve 12.1 Megapiksellik çözünürlükleri ile A2+ boyutunda baskı alınabilirken, belli başlı görüntü ayrıntıları tutulabiliyor, görüntüler üzerinde kırpma işleminin yapılabilmesi ise kompozisyon daha da iyileştirilebiliyor.

H

10

SCROLL EKİM 2009

TC Corporation, Microsoft’un yeni Windows Phone yazılımını içeren ilk cep telefonları arasında yer alan, akıllı telefonu HTC Touch2’yi tanıttı. HTC Touch2, Windows Mobile 6.5 işletim sisteminin yanında, My Phone ve Windows Marketplace gibi yeni Windows Phone hizmetlerine sahip. HTC’nin dokunmatik telefon serisini genişleten HTC Touch2, daha geniş bir kullanıcı kitlesine gelişmiş dokunmatik ekran deneyimi sunmaya hedefliyor. HTC Touch2, küçük tasarımı ile tüm bilgileri parmaklarınızın ucuna getiriyor. Cihaz hava durumu güncellemeleri ve popüler uygulamalara hızlı ve dokunmatik erişim sağlayan kullanıcı arayüzü TouchFLO gibi HTC özelliklerini, Google Maps for Mobile, YouTube gibi daha pek çok özelliği kullanıcılara sunuyor.



SEKTÖRDEN

L

ogitech, yeni ürün ve teknolojilerini Logitech Türkiye Satış ve Pazarlama Müdürü Mustafa Uyar’ın ev sahipliğinde gerçekleşen bir toplantıda tanıttı. Logitech, bu yıl, geçtiğimiz senelerden farklı olarak yeni ürünlerinin yanı sıra iki yeni teknolojiyi de profesyonellerin beğenisine sunuyor. Darkfield teknolojisini duyuran Logitech, bu teknoloji sayesinde yeni nesil lazer farelerinin cam üzerinde çalışmasına imkan sağlıyor. Özellikle cam çalışma masasına sahip kullanıcılar için ciddi bir sorun olan lazer farelerin cam ve parlak yüzeyler üzerinde çalışmaması, Darkfield Lazer İzleme teknolojisi ile sorun olmaktan çıkıyor. Logitech Darkfield teknolojisine sahip yeni ürünleri Performance MX ve kompakt tasarımlı dizüstü faresi Logitech Anywhere MX. Basın toplantısında Unifying teknolojisini de tanıtan Logitech, tek bir Logitech Unifying alıcı ile altı adet Logitech fare ve klavyeyle eşleştirilebiliyor. Böylece bu teknoloji hem bilgisayarınızdaki USB girişlerinin boş kalmasını sağlıyor hem de nerede olursanız olun farklı aksesuarları mevcut kurulumunuza hızlıca eklemenize imkân veriyor.

12

SCROLL EKİM 2009


Ü

cretsiz olarak indirebileceğiniz Wii’nin yeni servisi Today&Tomorrow ile ilişkiler, aktiviteler ve hatta burcunuza bağlı olarak yemeniz gereken yemek çeşitleri üzerine tavsiyeleri bulabileceksiniz. Today&Tomorrow kanalı size aynı zamanda aileniz ve arkadaşlarınızla birlikte keyifli vakit geçirmeniz için 6 kişiye kadar Mii karakteri ve doğum tarihini saklayabilme özelliğini de sunuyor. Böylece her gün yenilenen falınızı aşk, iş, para, ilişkiler ve eğitim olarak 5 ayrı kategoride okuyabilecek, kayıtlı diğer Mii karakterleri ile ne kadar uyumlu olup olmadığınızı da kontrol edebileceksiniz.

TURKCELL Bİ NUMARAM KAMPANYASI İÇİN İLK 1 MİLYONA GİRMEK ŞART

B

İNUMARAM” yazıp 5554’e gönderen ilk 1 milyon bireysel faturalı Turkcell müşterisi, en çok aradıkları Turkcell’liyle tam 2 ay boyunca, ayda 5000 dakika bedava konuşacak. “Bi Numaram” kampanyasına katılmak için 5554’e SMS atan abonelere Turkcell, son iki ayda en fazla aradıkları Turkcell numarasını gönderecek. Bu numarayı kabul eden Turkcell’li, en çok aradığı Turkcell’liyle tam 2 ay boyunca bedava konuşmaya başlayacak. “Bi Numaram” kampanyasına Bizbize Kamu Her Yöne paketleri, Canımın Üçü tarifesi ve Süper İkili kampanyalarından faydalanan aboneler haricindeki bireysel faturalı tüm Turkcell müşterileri katılabilecek. SCROLL EKİM 2009 13


HABER G

oogle kütüphaneleri tarayarak tüm kitapları yutmak mı istiyor? Amazon, Microsoft ve Yahoo, Açık Kitap Birliği’ne katılarak telif haklarını ihlal ettiğini iddia ettikleri Google’a karşı mücadeleye girişti. Bir süredir telif hakkı olmayan kitapları tarayarak arşivine ekleyen İnternet devi, gözünü tüm kitapları dijital olarak arşivlemeye dikti. Geçen sene iki yayıncı firma ve bu firmalardan kitap yayınlayan yazarlar tarafından dava edilen Google, geri adım atıp 125 milyon dolar harcayarak Book Rights Registry’nin kurmak zorunda kaldı. Daha sonra telif hakkı sahiplerine gelir üzerinden yüzde 70 ödeme yapmaya başladı. Yapılan toplam ödeme 45 milyon dolardı. Bu harekete karşı yayıncıların sesi medyada çok duyulmazken, geçen ay gerçekleşen bir olay durumun tekrar gündeme gelmesini sağladı. Açık Kitap Birliği (www.openbookalliance.com) adlı oluşuma Amazon, Microsoft ve Yahoo! katılınca işler ciddiye bindi. Üç büyük

dışında kütüphane birliklerinin, yayıncıların ve kâr amacı gütmeyen toplulukların üyesi olduğu AKB, ABD Adalet Bakanlığı’na Google’a karşı suç duyurusunda bulundu. KRİTİK KARAR Google hakkında Web sitelerinde bir bildiri yayınlayarak telif hakkı ihlalinin sebeplerini ve Google’ın kötü niyetini belirten AKB, dijital içeriğin kartelleşmesinin önüne geçmek istiyor. Mahkeme, Google Books’un kütüphanelere erişim durumunu belirleyecek. AKB’nin iddialarına göre, yazarlar kitapları tarandıysa bir kereliğine ve yalnızca 60 dolar telif hakkı alabilecek. Taranmadıysa da gelirin üçte biri telif olarak ödenecek. Ocak 2009’dan sonra taranan kitaplar için ise herhangi bir ödeme yapılmayacak. BRR ise Google dışındaki firmaların bu kitapları dijital barındırma hakkını verecek gibi görünüyor, ancak anlaşma metni ortaya çıkıp hakkını aramayan yazarların haklarının Google’da kalacağını ve bu kitapların başkalarınca arşivlenemeyeceğini gösteriyor. SON TARİH 2011 Yazarların kitaplarını Google arşivinden çıkartmak için istek yapabilmeleri için son tarih ise 2011 yılı. Kitabının ya da kitaplrının Google tarafından tarandığını bilmeyen yazar ve yayıncılar bu tarihe kadar başvuruda bulunmazlarsa kitaplar dijital dünyada Google’ın malına dönüşecek ve gelir konusunda bir paylaşım gerçekleşmeyecek. Google’ın her adımına karşı bir çalışma yapan ve hali hazırda tekelcilik suçlamalarıyla boğuşan Microsoft ve kısa süre önce satın almaya çalıştığı Yahoo’nun, üst üste zarar ettiği kitap satışlarını dijital dünyada Kindle ile dengelemeye çalışan Amazon ile bir araya gelmesi problemin boyutunu gözler önüne seriyor.

14

SCROLL EKİM 2009


A

merikan Interorbital Systems firması Aralık 2010’da uzaya ilk ticari füzesini gönderecek. Bu proje kapsamında dünyadan yaklaşık 300-350km yüksekte alçak uzay olarak adlandırılan yörüngeye taşıdığı uyduları yerleştirecek. Tek seferde 320 “minik uydu” taşımayı hedefleyen firmanın bu hizmeti yeteri kadar yazılım bilgisi, uzaya gönderecek elektronik ekipmanı ve cebinde 8bin doları olan her macerapereste açık. Gündemi takip ettiniz mi bilmiyoruz ama Eylül ayında ilk duyduğumuzda şaşkınlık verici olan bir uydu haberi aldık. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Uzay Sistemleri Tasarım ve Test Laboratuarı bölümü uzaya kendi uydularını fırlatmıştı. Daha doğrusu Hindistan’dan fırlattırmıştı. Ne yazık ki, şaşkınlığımız ve sevincimiz kısa sürdü. Çünkü “İTÜ’nün uzaya kendi uydumuzu fılarttık” dediği şey aslında fırlatılması da dahil, toplam maliyeti 65.000 Dolar’ı bulan CubeSat (http://www.cubesat.org) isimli minik uydu seti. Akademik kurumlara sağlanan ayrıcalıktan yararlanmak isteyenler bu seti satın alıp, kendi yazılımlarını yükleyerek tekrar CubeSat projesini yürüten firmaya fırlatılması için veriyor. Yaklaşık 65.000 dolarlık tutarın içinde fırlatılış mekanına gitme, konaklama, yazılım geliştirme, uydunun içine konabilecek ek tesisat masrafları tabi ki yok. Bu rakam yalnızca uydu setinin kaba maliyeti. Ve asıl amacı, eğitim kurumlarına uzay araştırmaları konusunda pratik bir ortam yaratabilmek. Düşünsenize, şimdi İTÜ’de bu projede çalışanlar her gün ITUpSAT-1 uydusunun çekmekte olduğu 640x580 piksellik fotoğraflara bakıyorlar. Fazlasıyla heyecan verici.

SCROLL EKİM 2009 15


HABER

Y

azılım mağazalarındaki uygulamalar ağaçta yetişmiyor; birileri yazıyor. Siz ne duruyorsunuz? Android, Blackberry, iPhone ve Nokia Ovi. Bu dört tanınmış markayı ard arda sıralayınca aklınıza gelecekler arasında “para” da var mı? Hayır, cebinizden çıkacak olandan değil, girmesi muhtemel olandan bahsediyoruz. Apple’ın yazılım mağazası App Store’da bugün bağımsız yazılımcılar tarafından üretilmiş 80 bine yakın program var. Bunların belki büyük bir çoğunluğu ücretsiz ama bu işten çok para kazananların da olduğu bir gerçek. Hem ücretsiz olanlarda da illa ki reklam var. En azından o yazılımı geliştiren firmadan haberiniz oluyor. Bu da bir başlangıç sayılır. Neyse lafı uzatmayalım. Bu dört marka da kendi yazılım mağazalarını oluşturdular ve herkese yazılımınızı hazırlayın, burada satışa çıkarın diyorlar. Tabi en popüler platform şimdilik Apple’ın App Store’u. Yapılan tahminlere göre bu yıl içinde akıllı telefon pazarındaki yazılımlardan yaklaşık 350 milyon Dolar’lık bir ciro elde edilecek ki bu rakam sadece ABD için geçerli. Bu meblağ sadece 2 yıl içinde önce 1 milyar doları, 4 yıl içinde de 4 milyar doları geçecek. Bu kehaneti yapan biz değiliz, Yankee Group (http://www.yankeegroup.com) adında bir araştırma firması. Bizden söylemesi. Eli klavye tutup, kodlama bilen herkes bu platformlara mutlaka bir göz atmalı ve elinden geleni yaparak biz çılgın Türklerin de adını mobil yazılım platformunda duyurmalı. 16

SCROLL EKİM 2009



HABER

1

GB’dan 4’e uzanan yolculuk. Windows 7, bellek gereksinimi konusunda Vista’yı geride bırakacak. Windows işletim sistemleri yenilendikçe, beraberinde donanım pazarını da sürüklediği açık bir gerçek. İşlemci hızı, daha iyi anakartlar, ekran kartları, disk kapasitesi ve tabi ki bellek her yeni Windows sürümüne geçişte yetersiz kalıyorlar ve cüzdanlarımızı hafifletiyorlar. Sonuç olarak işletim sistemi terfisinin maliyeti, sadece yeni sürüme “upgrade” fiyatıyla sınırlı kalmıyor. Tabi ki artık her eve giren internet sayesinde disk kapasiteleri inanılmaz arttı ancak, işletim sistemi terfisi için doğru bir ölçümleme bellek analizinden geçiyor. Bu gerçekten yola çıkan Exo

18

SCROLL EKİM 2009

Performance Network (http://www.xpnet. com) Windows ailesinin Windows 2000’den günümüze bellek kullanımının haritasını çıkarmış. Sonuçları az çok tahmin edebiliyoruz gerçi ama bu şekilde kanıtlara dayanarak yapılan araştırmalar tahminlerimizi daha iyi pekiştiriyor. EPN’ye göre Windows 2000’de ağırlıklı olarak 1GB bellek kurulumu söz konusuymuş. Bu rakam Windows XP’de 2GB’a çok yaklaşmış. Bellek ve işlemci canavarı Windows Vista’nın açlığını ancak 2.7GB’lık ortalamayla giderebilmişiz. Ve sıkı durun Windows 7 tahminleri ise Vista’yı bakkala yollayacak cinsten. Windows 7’li sistemlerin 3.7GB kapasiteli bellek ortalamasına sahip olması bekleniyor.


I

ntel’in, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Bölgesi’nde Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 11 ülkede gerçekleştirilen “Dijital Aileler Araştırması”na göre Türkiye’de okulların yüzde 44’ünde bilgisayar eğitim aracı olarak etkin biçimde kullanılıyor. Türk ailelerin yüzde 78’i, çocuklarının bilgisayarı okul ödevleri ve araştırmalar için kullandığını belirtirken, eğitim Türk çocuklarının bilgisayar kullanım amaçları arasında eğlenceden sonra ikinci sırada yer alıyor.

Intel’in ebeveynlerin çocuklarının bilgisayar kullanma alışkanlıklarına yönelik görüşlerini değerlendirmek amacıyla aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 11 ülkede gerçekleştirdiği araştırma, bu ülkelerde yaşayan ailelerin çocuklarının eğitiminde bilgisayar kullanımına büyük önem verdiğini ortaya koydu. Redshift Research tarafından kentli nüfusun yoğun olduğu bölgelerde bilgisayarla bir şekilde tanışmış ya da bilgisayar kullanan toplam 5.220 ebeveynin katılımıyla gerçekleştirilen araştırmaya göre Türkiye’de okulların yüzde 44’ünde bilgisayar bir eğitim aracı olarak düzenli kullanılıyor. EĞLENCE ORANLARI DEĞİŞMİYOR 11 ülkede araştırmaya katılan ebeveynlerin verdiği yanıtlar, çocukların tüm ülkelerde bilgisayarı yüzde 34 oranla en çok eğlence amaçlı kullandığını gösteriyor. Eğlenceyi yüzde 27 oranla eğitim amaçlı kullanım takip ediyor. Bilgisayarı iletişim için kullanan çocukların oranı ise yüzde 21. Türk çocuklarının kullanım amaçları arasında da, eğlencenin yüzde 35 oranla ilk sırada gelirken, okul ve ödevlerin yüzde 28 ile eğlenceyi takip ediyor. Bilgisayarı en çok İspanyol (yüzde 36) ve İngiliz çocukları (yüzde 33) eğitim amaçlı kullanıyor. Araştırmaya yanıt veren Türk ebeveynlerin yüzde 78’i, “Çocuğunuz bilgisayarı okul ödevi ya

da araştırma için kullanıyor mu?” sorusuna olumlu yanıt verdi. Bu soruya en çok olumlu yanıt veren ise yüzde 93 ile Güney Afrikalı aileler. TÜRK AİLELERİN YÜZDE 26’SI BİLGİSAYAR BAŞINDA ÇOCUKLARININ EĞİTİMİNE VAKİT AYIRIYOR 11 ülkede çocuğuyla bilgisayar başında nasıl zaman geçirdikleri sorulan ebeveynlerin yüzde 29’u, çocuğunun okulda başarılı olması için ona bilgisayar başında yardımcı olduklarını belirtti. Bilgisayar başında çocuğuyla eğitim için vakit geçiren Türk ebeveynlerin oranı ise yüzde 26. araştırmaya göre çocuklarının eğitimi için en çok zaman ayıranlar, yüzde 51 ile Güney Afrikalı ebeveynler. BİLGİSAYAR 11 ÜLKEDE OKULLARIN YAKLAŞIK YARISINDA DÜZENLİ EĞİTİM ARACI Araştırmaya göre, 11 ülkede okulların yüzde 47’sinde bilgisayar bir eğitim aracı olarak aktif biçimde kullanılıyor. Türkiye’de ise bu oran yüzde 44. Okulların çocuklarına yeterli bilgisayar erişimi sunmadığını belirten Türk ebeveynlerin oranı yüzde 31. Türkiye bu oranla Mısır’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. okullarda bilgisayar kullanımına bakıldığında, Güney Afrika’nın en ön sırada olduğu görülüyor. Güney Afrikalı ebeveynlerin yüzde 86’sı, çocuklarının okulunda bilgisayarın eğitim için düzenli kullanıldığını belirtiyor.

SCROLL EKİM 2009 19


HABER

2

009’un son çeyreğine işlemci dopingi geliyor. Daha fazla performans ya da daha uzun pil ömrü seçenekleri tercihlerimizi zorlaştıracak. Mobil bilgisayar platformunda son çeyrek bir hayli kışkırtıcı olacak. Çünkü hem notebook, hem de netbook platformlarının işlemcileri değişiyor. Pardon, doğru anlatım “… platformlarının işlemcilerine yeni üyeler katılıyor” olmalı. Eğer son birkaç ay içinde bu segmentten bir ürün aldıysanız, doğru tahmin ettiniz: Üzülebilirsiniz!!!. Neden mi? Bir kere yeni işlemciler teorik olarak daha performanslılar. Hele çok yakında notebook’larda da göreceğimiz, yani basın duyurularında değil, çarşıda pazarda raflarda da bulabileceğimiz mobil Intel Core i7 işlemcili modeller en hızlı Core 2 Duo’lu kardeşlerinin pabucunu dama atmaya hazırlanıyorlar. Netbook segmentinde ise Intel’in meşhur Atom işlemci ailesinde belirgin bir iyileştirme söz konusu olacak. Önümüzdeki aylarda Intel’in Pienview kodlu yeni Atom serisi işlemciler üreticilere sunulmaya başlanacak. Bu yeni netbook işlemcileri (artık bu tanımı yapmaktan gına gelmiş olsa da), her yeni nesil işlemcide olduğu gibi daha az enerji tüketip, daha hızlı çalışacak. Biz tüketiciler ise bu yeni gelişmeyi daha uzun pil ömürlü ve muhtemelen daha ince netbook’lar olarak göreceğiz. Yeni Pineview işlemcilerde ekran kartı da aynı silikon üzerinde, yani işlemcinin içinde olacak. Böylece ekran kartı pazarındaki garipleşme daha da derinleşecek. 20

SCROLL EKİM 2009



HABER Doğan Telekom Genel Müdürü Fazıl Esen

S

on zamanlarda oldukça sık adından söz ettiren fakat beraberinde çözülmesi zor birçok soruyu da beraberinde getiren sabit hatlarda numara taşıma uygulaması, kullanıcılar için neredeyse bilmece halini almış durumda. Konuya ilişkin bir basın açıklaması yapan Doğan Telekom Genel Müdürü Fazıl Esen, kullanıcıların kafasında oluşan soru işaretlerine cevap oluyor. İşte Doğan Telekom Genel Müdürü Fazıl Esen’in açıklaması: Ses pazarı, şehir içi görüşmelerin alternatif operatörlere açık olmamasından dolayı henüz tam anlamıyla oluşmuş bir pazar değildi. Yeni düzenlemeler ile birlikte ses pazarı yeniden oluşuyor. Alternatif operatörlerin devreye girmesiyle tüketiciler büyük avantajlar sağlayacak. Tüketiciler çok uygun fiyata görüşme yapabilecekler. Alternatif operatörlerinin tüketiciye yüzde 20-30’larda bir maliyet faydası sunabileceğini söyleyebiliriz.

SES PAZARI BÜYÜYECEK Numara taşınabilirliği ile ses pazarında çok önemli bir rekabet başlayacak. Şehir içi telefon görüşmelerinde sağlanacak yüzde 20-30 oranında maliyet faydası, kullanıcıların numaralarını taşıması için tek başına yeterli olmayacak. Kullanıcı, maliyet faydasının yanında alternatif operatörlerin kendisine hangi farklı hizmeti ve paketi sunduğunu göz önünde bulunduracak. Alternatif operatörler farklı hizmet ve paketlerle 22

SCROLL EKİM 2009

öne çıktıkları zaman tüketicilerin numara taşımaya ilgisi yoğun olacaktır. HABERLEŞMEDE YENİ BİR DÖNEM 10 Eylül’de resmen başlayan bu yeni dönemde Smile ADSL olarak iddialıyız. Şehir içi telefon görüşmelerinde kullanıcılara yine en avantajlı hizmeti vermeyi planlıyoruz ve şu anda şehir içi görüşme hizmeti veriyoruz. Farklı hizmetleri ve avantajlı paketleri bir araya getiren alternatif çözümlerimiz de mevcut olacak. Biz de ses pazarına girerken kullanıcılarımıza farklı paketler sunuyoruz. Ses pazarına Smile Talk gibi ayrıcalıklı bir hizmetle iddialı giriyoruz. ARTIK KONUŞMAK ÇOK DAHA KOLAY OLACAK Smile Talk, Smile ADSL abonelerinin internet üzerinden uygun fiyata yurtiçi ve yurtdışı telefon görüşmelerini gerçekleştirmesini sağlayan özel bir hizmet. Smile Talk hizmetiyle kullanıcıları konuşturmayı, evlerindeki modemler ve cep telefonlarına yüklenen bir yazılım üzerinden 2 farklı yöntemle sağlıyoruz. Yurtdışındayken Türkiye’den arandığında veya kendisi Türkiye’de bir numarayı aradığında sabit telefonla görüşüyormuş gibi şehir içi tarifeden faydalanıyor. Bunun için abonelerimizin yurtdışındayken sadece bir kablosuz internet bağlantısı bulması ve telefonlarının Wi-Fi özelliğini desteklemesi yeterli.


G

oogle Chrome, Microsoft’a internette daha hızlı sörf konusunda gözdağı veriyor. Teşbihte hata olmaz derler. Bu nedenle şu örneklememizi mazur görün. Nokia mühendisleri, Apple iPhone için minik bir yazılım geliştirse ve bu yazılım sayesinde iPhone’unuz 10 kat daha hızlı açılacak dese ne düşünürsünüz? Apple’ın yapamadığını Nokia mı yapmış dersiniz? Ve de neden? Zaten 10 kat daha hızlı açılabilen Nokia kullanmak yerine iPhone alıp, bu yazılımı kullanır mısınız? Dedik ya teşbihte hata olmaz. Bu örneğimiz Microsoft Internet Explorer 8 ile Google’ın becerikli Chrome tarayıcısı arasında geçen ilginç bir diyalogu daha iyi anlatmamızı sağlıyor. PEKİ NEDİR KONUMUZ? Google Chrome’un 23 Eylül’de duyurduğu IE8 için Google Chrome Frame plug-in’inden başkası değil. Bu plug-in IE8’e kurulduğunda, Google’ın açıklamasına göre javascript kodlarını IE8’in kendi motoruna göre 10 kat daha hızlı çalıştırıyor. Ne kadar ironik değil mi? Microsoft’un yapamadığını Google’ın yazılımcıları yaptı desek daha doğru mu olur bilemeyiz ama bu işin en ilginç yanı, Microsoft’un gösterdiği tepkide yatıyor. Microsoft’ta IE8 grubunun lideri Amy Bazdukas, Google Chrome Frame plug-in yayınlanır yayınlanmaz, resmen açtı ağzını yumdu gözünü. Plug-in’lerin kurulduğu programlardaki güvenlik yapısını riske atabileceği gerçeğinin altını çizen Bazdukas, BİR DE KENDİNİZ DENEYİN DERİZ Chrome Frame’i ise IE8’in çalışma mantığını değiştirmekle suçlayıp, böylece IE8 kullanıcılarının internette sörf yaparken büyük bir risk altında kalabileceklerini belirtti. Verdiği en basit örnek ise ön bellekteki geçici dosyaların silindiğinin sanılması. Oysa bu plug-in ziyaret edilen sitelerdeki bilgileri ayrıca kendi belleğinde tutuyor(muş). Kullanıp kullanmamak size kalmış. Zaten Microsoft da bu eklentinin kurulmasını engellemiyor. Son bir not: Eğer şu ana kadar Chrome’u (http://www.google. com/chrome) denemediyseniz, mutlaka deneyin. En azından birkaç saat farklı sitelerde sörf yapın, bir gün sonra tekrar kullanmayı unutmayın. Ne kastettiğimizi daha iyi anlayacaksınız. SCROLL EKİM 2009 23


ONLINE PÜF 4

10

7

300 milyon kullanıcıyı geçen soyacağı evi Facebook’tan seçen hırsızlar olması fikri çok da uzakta değil. Kişisel bilgilerinizi tam anlamıyla korumak için ne yapabileceğinizi 10 adımda sıraladık.

İ

statistiklere bakıldığında Facebook en büyük sosyal ağlardan birisi. 300 milyonu aşan kullanıcısı bulunan site, Türkiye’de de oldukça popular. Ortalama 120 arkadaşa sahip kullanıcılardan oluşan siteye, her ay 1 milyardan fazla fotoğraf yükleniyor, kullanıcıların % 70’i uygulama ve oyunları kullanıyor. Ne yazık ki, çoğumuz sosyal bir ortamda kolay kolay kimseyle paylaşmayacağımız kişisel bilgileri yazarken, tatil fotoğraflarını yüklerken ve oyun başında vakit geçirirken başına neler gelebileceği konusundan bir haberiz. Facebook doğru ayarlandığı taktirde, gerçekten güvenli bir profil yaratabileceğiniz bir site. Nasıl mı? 1. Arkadaş listenizi düzenleyin Çalışma arkadaşınız, patronunuz, kayınvalideniz ya da yeni tanıştığınız birisi arkadaşlık isteği gönderirse ne yapıyorsunuz? Facebook’un yapı taşı olan arkadaş listesini kullanıyorsunuz. Burada yapacağınız güvenlik ayarları çok önemli. Menüden Arkadaşlar’ı seçip, Yeni Liste’ye tıklayarak iş arkadaşları, okul arkadaşları vs.’yi birbirinden ayırabilirsiniz. Arkadaşlarınız listelere verdiğiniz adı göremediğinden, gruplandırmayı istediğiniz

24

SCROLL EKİM 2009

6

3

gibi yapabilirsiniz. Bu sayede gruplara özel güvenlik ayarları yapabilmek mümkün. İPUCU: Sol kısımda grupların tümü listelenmeyebilir, Daha fazlası yazısına tıklayarak tümünü görebilir ve sürükleyip bırakarak yerlerini değiştirebilirsiniz. 2. Profil güvenliğini ayarlayın Tepe menüden Ayarlar’a girip buradan Gizlilik’in karşısındaki Yönet’e tıklayın. Karşınıza gelen menüden Profil’e girerek, profilinizin hangi bölümlerinin kimler tarafından gireceğini belirleyebilirsiniz. Menüden Kişiselleştir’I seçerseniz, daha detaylı ayarlar yapabilirsiniz. Az önce bahsettiğimiz arkadaş listeleri tam da burada işe yarıyor. Ayrıca İletişim Bilgileri sekmesinden cep telefonu, e-posta, MSN adresleri gibi bilgilerinizi kimin görebileceğini belirleyebilirsiniz. 3. Fotoğrafları gizleme Profil sayfanızdaki Fotoğraflar sekmesine


Yazan: Scroll, info@scrollmag.com

patronun ya da eski kız arkadaşın, yeni bir ilişkiye girdiğinden haberdar olmayabilir. 6. Duvar gizliliği Profil sayfanda Duvar’ın en üstündeki Seçenekler’e tıklayın. Daha sonra aynı yerde kar5 şınıza gelen Ayarlar’a tıklayın. Buradan arkadaşlarının duvarına yapabileceği gönderileri kısıtlayabilirsiniz. 7. Reklamlarda çıkmayın Gizlilik bölümünden Haber Kaynağı ve Duvar bölümüne tıklayın. Burada Facebook Reklamları sekmesine girin. 9 Buradan bilgilerin kimseye gösterilmemesini seçip kayıt edin. Facebook reklamları arkadaşlarınıza bir grubun hayranı olmanız gibi sosyal değişiklikleri göstermede kullanılıyor. Bunu da sayfanın altından kapatabilirsiniz. 8. Arkadaşlarının uygulamalarından korun İşte geldik Facebook’un kişisel gizliliği en çok 2 ihlal ettiği bölüme. Facebook uygulamaları, siz onları kurmasanız da, hakkınızdaki bilgilere erişebilir. Hem de tümüne! Gizlilik ayarları altından Uygulamalar’a tıklayın. Ayarlar sekmesine girin ve tüm kutulardaki işaretleri kaldırın. Bu durum, kullandığınız uygulamaların bilgi paylaşımını entıklayıp, albümlerin hemen altında bulugellemiyor. nan Albüm Gizliliği’ne tıklayın. Buradan 9. Uygulamalarınızda gizlilik arkadaş listenize göre görüntüleme izni Uygulamalarınızın hakkınızdaki neredeyse tüm verebilirsiniz. bilgileri görebilmeleri aslında rahatsız edici. İPUCU: Profil fotoğrafı olarak ekledikleFacebook’ta bu durumu görebilmeniz için yazılmış riniz özel bir albüme kayıt edilir ve bu bir uygulama var. Bu uygulamayı sadece çalıştıraalbümü tüm arkadaşlarınız görebilir. rak, uygulama yaratıcılarının hakkınızda edinebil4. Aramalarda çıkmayın diği bilgileri bakmak isterseniz, Privacy Mirror’u Ayarlar altında Gizlilik bölümünde Arama deneyin. ayarları yer alıyor. Buradan başkalarının aramalarında çıkıp çıkmayacağınızı belirle- Ayarlar’ın altında yer alan Uygulama Ayarları’na tıklayın. Göster kısmından İzin Verilen’i seçin. Karmek mümkün. Çıkabilecek sonuçlarda neyin görünebileceği de buradan ayarlanıyor. şınıza tüm profil bilgilerinize erişebilen uygulamaların listesi gelecek. İstemediklerinizi kaldırın. 5. Gönderileri kontrol edin 10. Hesap dondurmayın, silin! Facebook’ta yaptığınız yorum, beğeni vb. şeyler tüm arkadaşlarınızın ana sayfasında Facebook’un Ayarlar sayfasında kolayca hesabınızı dondurabilirsiniz. Ancak dondurma işlemi fotoğraf, görüntülenir. Burada arkadaş listesi işe yaramıyor. Bunun için tamamen kapatma- arkadaş, iletişim gibi bilgilerinizin veritabanında kalmasını sağlar. Tamamen silmek için Facebook’a nız gerekiyor. buradan (http://www.facebook.com/help/contact. Gizlilik bölümünde Haber Kaynağı ve php?show_form=delete_account) istek gönderebiDuvar’a tıklayarak, insanların duvarlarılirsiniz. na neyin gönderileceğini belirle. Böylece SCROLL EKİM 2009 25


TREND

Sony PS3 Slim, özellikler ve yeni daha hafif tasarımı ile hayranlarını sevindirdi

Eski PS3 Parlak Yüzey

26

SCROLL EKİM 2009

Yeni PS3 Slim Mat Yüzey

Eski PS3 Oldukça Tombik

Yeni PS3 Slim Gayet Fit


Yazan: Scroll, info@scrollmag.com

S

ony’nin ilk olarak 1994 yılında insanlığa büyük bir armağan olarak sunduğu PlayStation konsolu, bu zamana kadar görülmemiş özellikleri, yenilikçi fikirleri ve muazzam boyutlara ulaşan oyun yelpazesiyle, zaman içerisinde “oyun konsolu” ile eş anlamlı hale geldi. Video oyunlarıyla içli dışlı olmayanlara bir Microsoft Xbox veya Nintendo GameCube tanıtılırken “PlayStation gibi...” şeklinde tabirler kullanıldı. Üstelik Sony her yeni PlayStation modelinde çıtayı biraz daha yukarı çekerek, oyun severlerin ilgisini taze tutmayı başardı. Örneğin orijinal PlayStation toplamda 100 milyon civarında satışa ulaşırken; efsane konsol PlayStation 2, 140 milyonu devirerek halen “dünyada en çok satılan konsol” unvanını koruyor. REKABET KIZIŞIYOR Son birkaç yılda inanılmaz bir büyüme yaşayan konsol pazarında bir yandan Microsoft ve Nintendo gibi dişli rakipler, diğer yandan da oyuncu kitlesinde “yeni nesil” beklentisi başgösterdi. Bu noktada PlayStation 2 ile PlayStation 3 dönemi arasında bariz farklılıklar mevcut. Zira PlayStation 2’nin tek rakibi olarak görülebilecek olan Xbox, hem bir yıl sonra piyasaya sürülmüştü, hem de yapımcı Microsoft’un ilk oyun konsolu deneyimiydi. Nintendo Gamecube ise, PS2’ye nazaran kısıtlı oyun arşivi ve oyunculardan beklediği desteği görememesi nedeniyle tıpkı Xbox gibi toplamda 20 küsur milyon satışta kaldı. “Yeni nesil konsol” dönemine geçildiğinde ise, bu sefer rüzgar Microsoft ve Nintendo’nun tarafında esti. Konsolunu rakiplerinden bir yıl kadar erken sunan Microsoft, Kasım 2005’ten 2006’ya kadar geçen sürede oyun arşivini oldukça geniş bir hale getirdi. Toplamda 14 çıkış oyunuyla sahne alan PS3 sahiplerinin ilk dönemde yaşadığı en büyük sıkıntı, hiç şüphesiz oyun yokluğu oldu. BÜYÜK BEKLENTİLER Gerek basının ilgisi, gerekse firmaların konuşmaları nedeniyle gittikçe mitolojik bir nesne haline gelen Cell işlemci, Blu-ray optik medya, 3. parti işletim sistemi kurulum imkanı ve

1080p Full HD görüntü çıkışı ile o güne kadar eşi benzeri görülmemiş özelliklere sahip olan PlayStation 3, tüm bu yeteneklerine rağmen, çok önemli bir noktada çıkmaza girdi; fazla gelişmiş donanım! Ne kadar güçlü olursa olsun, bir oyun konsolunu ayakta tutan esas etkenin, kullanabildiği yazılımlar olduğu PS3 ile bir kez daha anlaşıldı. Zira ultra güçlü Cell işlemci, oyun yapımcısı olan birçok firma için fazla karışıktı ve dolayısıyla PS3’e oyun yapmak gereksiz derecede zordu. Bu süreçte çoğu geliştirici, bir yıldan uzun süredir piyasada olan ve çok daha elverişli bir donanım kullanan Microsoft Xbox 360’a ağırlık verince, Sony’nin PlayStation kolu ciddi sıkıntılar yaşadı. Süreç içerisinde ise donanımın zamanla çözülmesi ve bizzat Sony tarafından yapılan başarılı oyunlar sayesinde, PlayStation 3 tüm ihtişamıyla oyun severlerin rahatlıkla tavsiye edebileceği bir konsol haline geldi. DAHA ZARİF BİR PS3 ARAYIŞI Orijinal PlayStation 3’ü ilk kez görenlerin, beğensin ya da beğenmesin, buluştuğu ortak nokta konsolun fazla büyük olduğuydu. Öncelikle 20 GB ve 60 GB şeklinde iki model ile piyasaya sürülen ürün, bazı oyunlara özel hazırlanan makyajlar ve zaman içerisinde çıkan birkaç renk seçeneğine karşın, boyut olarak değişikliğe uğramamıştı. Sonraları üretilen 40 GB, 80 GB ve 160 GB’lık modeller de, USB yuvaları azalıp, PlayStation 2 oyunları ile geri uyumluluğu sağlayan donanımı kaybetmesine rağmen, dış görünümde yine bir farklılık gözlenmedi. Uzun süren dedikodular sonrasında ise, beklenen model geçtiğimiz ayki Sony Gamescom basın konferansında duyuruldu: Sony PlayStation 3 Slim ya da teknik adıyla PS3 CECH-2000. Aslında PS3 Slim’in gerçekten kalın PS3’ten büyük farklılıklar taşıdığını söylemek zor. İlk modelden bugüne kadar sürdürülen, az önce bahsettiğimiz “eksiltmeler” nedeniyle, PlayStation 2 oyuncularına geri uyumluluğun olmaması ve azaltılan USB yuvaları çok da fark etmiyor. Sabit disk hafızası 120 GB olan konsolda, kaputun altındaki belki de en önemli değişiklik, SCROLL EKİM 2009 27


TREND isteğe bağlı Linux kurulumunun da ince PS3’te yer almıyor olması. Eğer konsolunuza kendi istediğiniz işletim sistemini kurmayı düşünüyorsanız, PS3 Slim’i almadan önce iyi düşünmenizde fayda var. BELDEN ALDIRMIŞ PS3 Slim’i orijinal modele tercih etmenizde en büyük rolü oynayacak olan ise fiziksel değişiklikler. %33 daha küçük ve %36 daha hafif olan ince PS3 artık tartıda yaklaşık 3,2 kilogramı görüyor. Cell işlemcide 45 nm üretime geçilmesiyle birlikte güç tüketimi de %34 oranında azalan PlayStation 3, kalın modele göre daha sessiz çalışıyor. Konsolun dış yüzeyindeki parlak cilanın yerini ise mat bir kaplama almış. Bu noktada ince ve kalın PS3 arasındaki iyi ve kötü ayrımı tamamen kullanıcıya kalmış. PS3 Slim’in yeni kaplamasına hayran kalabileceğiniz gibi, nefret etmeniz de mümkün. Kesin olan tek şey ise, parlak yüzeydeki “parmak izi” derdinin PS3 Slim ile birlikte tarihe karışmış olduğu. NELER EKSİK? Konsolcuların yeni bir PS3 modeli ile birlikte en çok beklediği özelliklerden biri de kızılötesi bağlantı olmuştu. Ancak PS3 Slim, Bluetooth 2.0 ve kablosuz ağ(WiFi) desteğine rağmen, halen kızılötesi algılayıcıya sahip değil. Bu da Bluetooth dışındaki evrensel uzaktan kumandaların yine kullanım dışı olduğu anlamına geliyor. Esasen PS3 Slim’in “yeni bir konsol” olarak orijinalinden çok da farklı olduğunu söylemek mümkün değil. Tıpkı PS2’de olduğu gibi, PlayStation 3’te de ince model, çıkış modelinin biraz “çeki düzen verilmiş hali” profili çiziyor. Sony ise yola PS3 Slim ile devam etmeye kararlı. Zira farklı renklerdeki modeller de dahil tüm kalın PS3’lerin üretimine son verilmiş durumda. Mağazalarda gördüğünüz 160 GB ve 80 GB’lık PS3’ler ise elde kalan stokları tüketme çalışmasının tezahürü. Tüm kalın PS3’ler bittiğinde, piyasada bulabileceğiniz tek ürün Linux kurulumu yapılamayan, mat görünümlü PS3 Slim’lerden ibaret olacak. Aklınızda PS3’ünüze 3. parti bir işletim sistemi kurmak varsa, mevcut modeller tükenmeden elinizi çabuk tutmanızda fayda var. 28

SCROLL EKİM 2009

SONY’NİN YATIRIMI BÜYÜK Yeni Sony PlayStation Slim’deki yenilikler uzun zamandan bu yana dört gözle bekleyen hayranlarını sevinölere gark etti. PlayStation Slim’deki yenilikler Sony’nin oyun konsolu konusunda ne kadar ciddi yatırımlar yaptığının bir göstergesi. Oldukça sıkı rekabete sahne olan oyun konsolu pazarında, yakın zamanda bayağı bir gelişme yaşayacağız gibi duruyor. PS3’ÜN GELECEĞİ Henüz 3. yaşını dolduracak olan ve en azından 2012’ye kadar ömür biçilen PlayStation 3, şüphesiz gelecekte yeni modeller, teknolojinin gelişimine uygun şekilde eklentiler veya eksiltmelerle kendini tazelemeye çalışacak. Ancak Sony’nin şu anki pazar payını büyütmek gibi bir çabası varsa, kullanıcıların taleplerine daha fazla kulak vermesi(kızılötesi portu gibi), yazılım ve internet alanında da geliştirmeyi kesmemesi gerekiyor. PlayStation 3’ü istediği kadar inceltip, küçültsün; yeterli yazılım desteğini ve geniş oyun arşivini sağlayıp, Xbox Live ile gerçek anlamda rekabet edebilecek bir online servis olarak PlayStation Network ile oyuncuların karşısına çıkmadığı sürece efsane konsol PlayStation 2’nin çekiciliğini yakalaması oldukça zor görünüyor.


HP Officejet Pro Hepsi Bir Arada yazıcılar ve HP Orijinal Sarf malzemeleriyle rakip lazer yazıcılara göre %50’ye varan düşük baskı maliyeti ve enerji tüketimiyle göz kamaştırıcı renkli baskılar elde edebilirsiniz. Üstelik şimdi HP Officejet Pro ürünleri 175 TL’ye* varan indirim fırsatlarıyla sizi bekliyor! Sayfa başı maliyet Haziran 2008’de <600 Avro altındaki renkli lazer yazıcılar ve Officejet Pro yüksek kapasiteli kartuşlar baz alınarak yapılmıştır. Enerji tüketimi HP tarafından ENERGY STAR® programının TEC test metod kriterli kullanılarak yapılmıştır. İndirim kampanyası, 19.09.2009-30.11.2009 tarihleri arasında geçerlidir. İndirim kampanyası kapsamında, OJ Pro 8500 standart model, 382$ yerine 286$, 558 TL yerine 419 TL, avantaj 140 TL; 8500 WiFi model, 483$ yerine 363$, 706 TL yerine 531 TL, avantaj 175 TL. Bu fiyatlar 1 Dolar =1,46 TL olacak şekilde hesaplanmıştır. Fiyatlara KDV dahildir. Kampanya sırasındaki satın alımlarda ürün satış tarihindeki Merkez Bankası efektif satış kuru dikkate alınacaktır. Kampanya dahilindeki ürünlerin stok adedi 2.000’dir. ©2009 Hewlett-Packard Development Company, L.P.


TREND

USB 1 ve 2 derken, çok yakında USB 3.0 ile resmi olarak tanışacağız. Daha hızlı veri transferi anlamına gelen bu yeni mimari ile artık gigabyte’larca veriyi aktarmak sorun olmayacak. 30

SCROLL EKİM 2009


Yazan: İlkay Zaman, ilkay@scrollmag.com

Ç

evre birimlerinin en popüler bağlantı arabiriminin USB olduğu bilinen bir gerçek. Bugün dünyada üstünde ya da kablosunun ucunda USB soketi olan 70 milyara yakın ürün olduğu sanılıyor. Anakartlar, mobil diskler, bellekler, yazıcılar, klavye ve fareler. Aklınıza ne gelirse neredeyse hep USB arabirimine sahipler. Yaklaşık

detme olasılığını da göz ardı 15 yaşındaki USB arabirimi etmeyin. Bu sorunun cevabı şimdi farklı bir dönemecin zaten kendi içinde saklı. Bant eşiğinde. USB 3.0 için artık genişliğine takılma olasılığı kalkışa hazır diyebiliriz. çok yüksek. USB 3.0, çevrebirimlerinin Ne zaman gelecek? veri transferi hızı konusunda Aslında USB 3.0’lı ürünler için çok önemli bir eksikliği dolbüyük abiler bekleniyor diyeduracak. Teorik olarak 5Gbps biliriz. Daha ilk anakart çıkmahızında olacak USB 3.0’ın mışken, işletim sistemleri bile saniyede söz gelimi 300MB bir bekleyiş içindeyken, piya(megabyte) veri transferi sanın bir anda hareketlenmesi yapabilmesi mümkün. Günüçok zor. Tahminen bu yılın müzün SATA II’li ve 3Gbps’li sonunda ve daha çok 2010 sabit disklerinin veri okuma yılında piyasada USB 3.0’lı (ve yazma) hızının en iyi ürünler bol olmasa da, yer yer ihtimalle 120MB civarında olduğunu düşünün. Yeni çıkan boy gösterecek. Asıl entegrasyonun ise 2011-2012’de 6Gbps’lik diskleri şimdilik olması bekleniyor. Ve de USB konumuzun dışında tutalım. 2.0’ın USB 1.0 ya da 1.1’in USB 3.0’lı ürünlerin 5Gbps’lik teorik hızları, sabit diskleri de kağıt MBPS VE GBPS TERMİNOLOJİSİ üstünde geçecek Mega bits per second ve Giga bits per second cinsten. Ama kulsözcükleri veri transfer hızını simgelemek lanım alanınıza ve için kullanılır. Saniyede kaç megabitlik verinin kullandığınız ürüne transfer edileceğini gösterirler. Ancak her bağlı olarak, bol teknolojide olduğu gibi teknik veriler teorik para vererek satın maksimum hızları ifade eder. Gerçekte elde aldığınız bir USB edilebilen veri aktarımı hızları teorik hızın çok 3.0’lı belleğin nealtında olabilir.Mb/s olarak da kısaltılabilen den sabit diskinize Mbps hızının daha anlaşılır bir hale dönüşmesi beklenenden daha için saniyede kaç “megabyte” verinin aktarılayavaş dosya kaybildiği bilgisi tercih edilir. SCROLL EKİM 2009 31


TREND

kaybolma hızının aksine, daha uzun bir süre boyunca bizimle olacağı tahmin ediliyor. USB 3.0’LA DEĞİŞECEKLER LİSTESİ Tabi ki veri aktarım hızı artacak: Yeni USB arabiriminde veri transfer hızı belirgin bir şekilde artacak ancak bu her USB 3.0’lı cihazla saniyeler içinde tonlarca megabyte aktarılabilecek anlamına gelmemeli.

32

SCROLL EKİM 2009

Corsair’in Voyager model USB bellekleriyle orada burada hediye edilen, üstünde marka bile olmayan USB bellekleri karşılaştırın. Birinde saniyede 18MB veri yazabilirken, diğer isimsiz ürünlerde saniyede 5MB veri yazabilirseniz şanslı olduğunuzu muhtemelen zaten biliyorsunuzdur. Gerçi USB 3.0’lı ürünler henüz çıkmadı ve 2010 yılının ikinci yarısından önce de bol miktarda marka-model görmeyi

beklememek gerekse de, en azından USB 3.0’ın mimarisi gereği hayat daha da kolaylaşacak. Çünkü bu mimaride aynı anda veri okunup yazılabiliyor. Veri paketleri aktarım için sıra beklemek zorunda kalmıyor. Harici güç adaptörleri kullanılmayabilecek USB 3.0 mimarisinin en önemli artılarından biri de daha verimli bir enerji kullanımını içeriyor. Örneğin USB 3.0’lı bir oyun direksiyonu ana karttan daha fazla akım çekebilecek. Bu özellik USB 2.0’a göre harici bir güç kaynağı kullanımını


ortadan kaldırmaya yönelik önemli bir fark. Tabi metrelerce uzun kabloların kullanılmaması gerekecek. Gerçi USB 2.0’da bile 2 metrelik USB kabloya sahip mobil disklerde enerji sorunu ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle genel kullanım kısa kablolarla olacak. USB 2.0 uyumluluğuna devam Yeni USB arabirimi, doğal olarak eski sürümlerle aynı soket yapısına sahip. Çünkü bu yeni mimari tasarlanırken USB 2.0’ın da desteklenmesi gerekiyordu. Dışarıdan bakıldığında standart USB soketinden farklı bir yapı görülmeyecek. Tek belirgin fark belki kablolarda olabilir. Çünkü USB 3.0 kablolarının içinde 9 tel var (USB 2.0 dört telli kabloya sahip). Başlangıçta USB 3.0 adaptörü şart USB 3.0 için şu anda işletim sistemi ve anakartlarda bilinmeyen bir kısır döngü var. Hiçbir işletim sistemi bugün USB 3.0’ı yerel olarak desteklemiyor. Windows Vista ve Windows 7’ye yerleşik USB 3.0 desteği bu yılın sonunda ya da en geç önümüzdeki sene kesin olarak gelecek (Windows XP de buna dahil). Linux ve MacOS X de benzer şekilde en geç önümüzdeki sene bu yeni arabirime yerel destek veriyor olacak. Ancak sadece işletim sistemlerinin desteği kolay rahat bir kullanım için yeterli değil. Bilgisayarlardaki USB soketlerinin de 3.0’a terfisinin gerekli olduğunu tahmin etmek zor değil. Yani anakartların da USB 3.0 destekli olması gerekiyor.

Bu durumda USB 3.0’a hızlı geçmek isteyenler mutlaka bir adaptör kullanmak zorunda. Adaptör kartlar kutularında gerekli sürücü dosyalarıyla birlikte satılacak. Bu sürücülerin hangi işletim sistemlerini destekleyebileceği konusunda kahin olmaya gerek yok. Tabi ki Windows ailesi başta olacak. USB 3.0’A NASIL GEÇMELİ? USB 3.0’lı ilk ürünlerin, örneğin en basitinden USB bellek ya da disklerin 2.0’lı kardeşlerine göre biraz daha fazla pahalı olacağını bekleyebiliriz. Bir de işin USB 3.0 adaptörü kısmı var. Masaüstü bilgisayarlar bu ihtiyacı bir PCI kart yardımıyla çözebilecekler. Notebook gibi anakartına dışarıdan bir parça takılamayacak ürünler içinse gelecek pek parlak değil. Ancak PCI Express yuvaları olan notebookların bu soketlerine takılacak bir kart USB 3.0 desteğini

getirebilir. Ve bu kartın fiyatı da muhtemelen biraz can sıkıcı olacaktır. Netbooklar’ıysa hiç gündeme bile almaya şu an için gerek yok gibi. Bu ürünler ancak ve ancak anakartları USB 3.0’a geçtiğinde daha hızlı veri alıp vermeye başlayabilecek. Bu şartlar altında piyasaya çıkacak ilk USB 3.0’lı ürünü satın almaya gerek var mı diyecek olanlara minik bir hatırlatma: Ürünü zaten USB 2.0’lı olarak da kullanabileceksiniz. Bu nedenle satın alırken başka kriterlere, örneğin fiyatına ya da rengine de bakabilirsiniz.

SCROLL EKİM 2009 33


TREND ORTA DİREK İŞLEMCİ:

INTEL CORE I5

34

SCROLL EKİM 2009

En hızlı bilgisayar benim diyenlere Core i7 işlemcisini sunan Intel, en pahalısını alamam diyene de Core i5 ile alternatif sunuyor.


Yazan: Scroll, info@scrollmag.com

G

eçen yılın Kasım ayında çıkan Core i7, eski Intel işlemcilere göre çeşitli mimari avantajlar sunuyordu. Dahili bellek yöneticisi, daha çok yöne veri akışı sağlayabilen QuickPath Interconnect (QPI) adlı veriyolu sistemi bunlardan bazılarıydı.

NEHALEM NELERİ DEĞİŞTİRDİ? Core i7, işlem gücü ve performansıyla uzun süredir iyi bir sistem almak isteyenlere tavsiye edilen Core 2 Quad ve Extreme’in yerini almayı kolayca başardı. Nehalem kod adlı Core i7 işlemciler, X58 yonga setli anakartlarla çalışıyor. Ne yazık ki, AMD’nin AM3 değişikliği gibi aynı anakartı kullanabilmek ya da DDR2 ve DDR3 destekli anakartlar bulabilmek mümkün değil. LGA 775 yuvası kullanan Core 2 serisinden sonra, Nehalem ile LGA 1366’ya geçildi. Bu yüzden Core i7 almak isteyenler anakart değiştirmek durumunda kalıyor. Nehalem’i destekleyen tek yonga seti ise yine Intel’in hazırladığı X58 oldu. Eskisi gibi Nvidia ya da SiS’in yongalarını görmek mümkün değil. Ayrıca DDR2 bellek

kullanan sistemini yenilemek isteyenler, eski belleklerini de rafa kaldırmak durumunda. Çünkü Nehalem DDR3 bellek yöneticisi taşıyor ve X58 yonga setli anakartlar bu yüzden yalnızca DDR3 bellek kullanıyorlar. Performans olarak çok önde olabilir, ancak yaklaşık 200 dolar işlemciye, bir o kadar anakarta ve belleklere masraf yaptığınızda Core i7’ye geçmek çok da mantıklı bir çözüm gibi durmuyor. Sisteminiz gerçekten eskidiyse ve zaten anakart, bellek masrafı yapmanız gerekiyorsa, Core i7 kullanan bir sistem oluşturarak bilgisayardan beklediğinizden de fazlasını alabilirsiniz. CORE İ7’DEN NE FARKI VAR? Intel, Core i7’yi üst sınıf sistemler için hazırladı demiştik. Core i5 ise başlıkta da belirttiğimiz gibi orta sınıftaki sistemlere yönelik. Ancak yine de fiyatları o kadar uygun değil. En hesaplı model 215 dolar + KDV fiyatla satılıyor. Core i7 işlemcilerin tümü 45 nm mikro mimari ile hazırlanırken, Core i5’te 45 ve 32 nm ile hazırlananacak. Mimari değişi-

mi güç kullanımını da etkiliyor. 45 – 130 Watt arası güç harcayan Core i7’ye nazaran, 17 – 95 Watt güç tüketen Core i5’ler daha tasarruflu. Ön bellek miktarı da 6 – 8 MB arası değişen Core i7’ye göre, 4 – 8 MB arası değişim gösteriyor. Tüm merkezi birimlerle haberleşme hızlarını ve gönderilecek veri miktarını belirleyen QPI veriyolu hızı da i5 için 4,8 – 6,4 GTps’den 2,5 GTps’te düşürülmüş. Bellek konusunda bir değişim yok gibi görünse de, üç kanal yerine iki kanal desteği bulunuyor. Dolayısıyla anakartlarda 6 adet bellek yuvası yerine, şu an da alışık olduğumuz şekilde 4 adet yuva bulunacak. İşlemcilerin tümü LGA 1156 yuvasında çalışıyor. Yani Nehalem için bir anakart aldıysanız, bu işlemciyi kullanamıyorsunuz. Bunun için de X58 yerine Intel’in P55 yongalı anakartlarını kullanmak gerekiyor.

İŞLEMCİ İÇİNDE İŞLEMCİ Clarkdale kod adlı Core i5 işlemciler 2010 Ocak’ta satışa çıkacak ve içerisinde grafik işlemci de bulunacak. Bu işlemciler 4 MB ön bellekli ve HyperThreading destekli olacak. Tabloda belirtilen fiyatların üreticiler için toplu alım fiyatı olduğunu belirtelim. Dolayısıyla son kullanıcılar bundan biraz daha yüksek bir fiyatla satın alabilecek. Model Core i5 650 Core i5 660 Core i5 661 Core i5 670

Hız 3,2 GHz 3,33 GHz 3,33 GHz 3,46 GHz

GPU hızı 733 MHz 733 MHz 900 MHz 733 MHz

4 MB 4 MB 4 MB 4 MB

73 Watt 73 Watt 87 Watt 73 Watt

2010 Ocak 2010 Ocak 2010 Ocak 2010 Ocak

176 dolar 196 dolar 196 dolar 284 dolar

INTEL GERİ KALMADI QuickPatch Interconnect (QPI)adlı veri sistemi konusunda AMD önce davranmış ve bellek yöneticisini yıllar önce Athlon’a entegre etmişti. Intel bu anlamda 64 bit’i masaüstü işlemcilere taşıdığında geç kaldı, ancak geride kalmadı. SCROLL EKİM 2009 35


MERCEK

PDA’ler, akıllı telefonlar, cep bilgisayarları… Hepsinin de amacı aynı: Bilgisayarınızdaki konforu cebinize taşımak.


Yazan: Berk Ergin, berk@scrollmag.com

SCROLL EKİM 2009 37


MERCEK

Ş

unu bir düşünün: En yüksek işlemcili ve grafik kartlı masaüstünüzde yüksek çözünürlükte oyunlar oynuyorsunuz, dizüstünüzle tüm verilerinizi evden işe taşıyorsunuz, iPod’unuzla lise yıllarından Britney Spears’ın “Womanizer”ına kadar tüm beğendiğiniz şarkıları her yerde dinliyorsunuz. Kompakt dijital fotoğraf makinenizle doğum günü partinizi adım adım kareliyorsunuz. Harika görünüyor değil mi? Peki ama yeterli mi? Bir de tüm bunları cebinize sığdırdığınızı düşünün. Üstelik 3G teknolojisiyle buna internetten bir saatten az bir zamanda film indirip izlemeyi de ekleyin. Tüm bunların hepsi PDA’lerle mümkün. “Dijital Özel Sekreter” anlamına gelen “Personal Digital Assistant” (Kişisel dijital sekreter) tanımının kısaltması olan PDA’ler, avuç içine sığacak kadar küçük, kişisel bilgilerin saklandığı ve internete bağlanmanıza yarayan cep bilgisayarları olarak tanımlanıyor. Aralarında ince çizgilerin bulunduğu PDA’lar, cep bilgisayarları ve akıllı telefonlar günümüz teknolojisinde iç içe geçmiş durumda. 38

SCROLL EKİM 2009

İlk zamanlarda PDA’ler bir bilgisayardan çok kişilerin kendilerini planlamasına yönelik ajanda, yapılacaklar listesi gibi bir takım uygulamaları (PIM) içeren basit cihazlardı ve genelde iş dünyasında kullanılıyordu. Ancak PDA’ler günümüzde kullanıcıya internete bağlanma, MP3 dinleme, video izleme, fotoğraf çekme, oyun oynama ve GPS gibi özellikler sunuyor. Böylece PDA’ler, iş dünyasına hitap ederek başladığı yolculuğuna, artık daha geniş kitleleri katıyor. PDA’LERİN İŞLEV YELPAZESİ RENGÂRENK(B)


Küçük bir bilgisayar gibi çalışan PDA’lerde yazışmalar için QWERTY klavyeler kullanılsa da, özel kalemle çalışan bir ekran bulunduran PDA’ler çok eskiden beri var. Kalem, dokunmatik ekran üzerinde kullanılarak (stylus) menülere ulaşmaya yarıyor. Günümüzde piyasada 320x240 (QVGA) veya 640x480 (VGA) piksel gibi ekran çözünürlüklerine ulaşan modeller bulunuyor. Söz konusu çözünürlüklerde PDF biçimindeki belgeleri okuyabilir, JAVA destekli oyunlar oynayabilir, Office belgeleriyle haşır neşir olup, internetten online yazışabilirsiniz. PDA’lerde dizüstü bilgisayarlardaki gibi likit kristal ekranlar (TFT-LCD) kullanılıyor. Kayar kapaklı modellerde ise çift ekran çözümleri geliyor. Dahili hafızaların yanı sıra sınırlı boyutta harici hafızalar sayesinde bilgi yedekleme çözümleri PDA’lerin vazgeçilmezleri arasında. Kimi modellerde hafıza desteğini16 GB’a kadar yükseltmek mümkün. PDA’lerin kullanıcılarına getirdiği en büyük avantajlardan biri de birçok PDA’in sunduğu iletişim seçenekleri. Bir PDA’den 3G, GSM, GPRS, GPS, Bluetooth, Kızılötesi ve Wi-Fi

bağlantılarını kullanarak internette sörf yapabilir, e-posta’larınızı denetleyebilir SMS/MMS alıp gönderebilir, telefon bağlantıları gerçekleştirebilir ve hatta kaybolduğunuzda uydu destekli bir harita sayesinde yolunuzu bulabilirsiniz. HER DERDE DEVA İŞLETİM SİSTEMLERİ Tabii ki tüm bu özelliklerden etkin bir biçimde yararlanabilmeniz için cep bilgisayarlarında kullanacağınız işletim sistemi hayli önemli. En sık tercih edilen işletim sistemleri arasında SymbianOs, Palm-OS (palm cihazları), MacOSX (iPhoneOS), Windows CE (cep bilgisayarı). Aslına bakarsanız işletim sistemleri alanında, Windows Mobile 2003 yılında piyasaya dahil olana kadar SymbianOS adeta rakipsizdi ve bunda Nokia’nın %52’lik payı olmasının büyük katkısı bulunuyordu. Ancak şimdilerde iki yazılım arasında sıkı bir rekabet sürüyor. Özellikle Office uygulamaları olan Word, Excel, PowerPoint gibi yazılımların sadece Windows Mobile üzerinde çalışan cihazlar tarafından desteklenmesi, bu işletim sistemine büyük avantaj SCROLL EKİM 2009 39


MERCEK

sağlıyor. Bu yüzden Windows Mobile işletim sistemini kullanan cihazlar “cep bilgisayarları” olarak nitelendiriliyor. Ancak MediaPlayer’ın yeterince biçim ve codec desteklememesi, işletim sistemini Symbian karşısında zaafa uğratıyor. Her iki işletim sistemi de Java yazılımını desteklese de, Symbian’daki N-Gage oyun platformu, FIFA, SIMS gibi dünyaca tanınmış oyunların cebe taşınmasına olanak sağlıyor. ğ ıyor. BUNU BİLİYOR MUYDUNUZ? Hepimizin sıkça aşina olduğu “Mavidiş” anlamına gelen Bluetooth, deneme aşamasındayken üreticileri tarafından verilen kod adıdır. Bu ad 10. yüzyılda yaşamış olan Danimarka ve Norveç kralı Viking “Harald Bluetooth”a aittir. Tabii bu ad İngilizceye uyarlanmış halidir ve kralın gerçek adı Harald Blaatand’dır. Danimarka ve Norveç’teki kabileleri birleştirmek istediğinden, mobil cihazlar ve bilgisayarlara birleştirmeye yarayan bu teknolojiye ilham kaynağı olmuştur. Logo’su Alman runik harflerine benzeyen kralın ad ve soyadının baş harfleri H ve B’nin birleşiminden yola çıkarak tasarlanmıştır. 40

SCROLL EKİM 2009

Şimdilerde ise iPhone’un getirdiği dalgayla, iPhoneX işletim sistemi, pazarda hatırı sayılır bir paya sahip. Web tarayıcısı bakımından ise Internet Explorer, Safari ya da Touch Diamond kadar başarılı değil. Hali hazırda 6.1. sürümü olan Windows Mobile’ın yeni sürümü 2009 yılında kullanıcılara sunulacak. Tüm bu uygulamaların çalıştırılabilmesi ise işlemci mimarisinin Moore Yasaları’na göre ufalarak daha yüksek işlem gücü sunabilmesine dayalı. Bir örnek vermek gerekirse, geçen yıl piyasaya sürülen Dell’in Axim modelinde Intel’in 624 MHz hızında çalışan işlemcisi ve 336 MB bellek bulunuyordu. On yıl kadar önce en güçlü PC’ler ancak bu hızlara ulaşmış, 1.000 MHz işlemci gücüne ulaşmanın rekabetini yaşıyordu. Nokia’nın N95 modelinde kullanılan OMAP 3 işlemcisi ise 800 MHz’de çalışıyor. Peki bu işlemcilerin pratikte sağladıkları fayda ne? Özellikle yüksek çözünürlüklü fotoğraf ve video için bu işlem güçleri şart. HD formatının her tür cihazı etkilediği şu günlerde işlemciler, özellikle dokunmatik menülerden tutunda web’de sörf yapmaya kadar her görsel zenginliğin en büyük mimarı.



KAPAK KONUSU

Muzır kurul uygun bulmadığı yayınları topladı, filmleri makasladı. RTÜK geldi, televizyona el attı. Şimdi üst kurullar, nöbetçi mahkemeler İnternet’e perde çekiyor. İnternet nesli dünyanın bir ucunda yasaksız kafaları destekleyen Korsan Parti’yi kurarken, Çin neredeyse Google’ı kapatacakken, bizde yarısı son 4 ayda kapatılan ve sayısı 6000’i geçen yasaklı site varken, ne oluyor yahu? 42

SCROLL EKİM 2009


“Bana muzır diyen kurul Senin adın muzır değil mi” Gecedeste – Ferhan Şensoy

QUIS CUSTODIET IPSOS CUSTODES?* Bir durup düşünmeden, önce etimolojisine bakalım. Sansür yani İngilizce’deki Censor, aslında Antik Roma’da nüfus sayımından, yurttaşların ahlakından ve hazinenin denetiminden mamul bir memuriyettir. Bu sayıcı ve denetleyici yapı, kulaktan kulağa, ağızdan ağıza gelerek, bugüne denetlemekle kalmayıp, uygun görmeyen ve yasaklayan anlamlarını kazanmış. İnternet’te sansür, özellikle Türkiye’dekiler için daha vahim bir mevzu. Bugün girdiğiniz siteyi yarın bulamama ihtimali var. İş birkaç siteye girmemekse, “bir hırka, bir lokma” minvalinde kabul edilebilir. Fiberoptik bağlantı kabloları koptuğunda yurtdışı sitelere girilememesinin kalıcı hali olarak bile görülebilir. Sorunun kaynağı ise nerenin ya da neyin kullanıcılara uygun olduğunu belirleyen kafalar. Burada da yazının başlığındaki felsefi problem ortaya çıkıyor. Gözcüleri kim gözleyecek sorusunun yanıtı Plato’nun devlet ve ahlak üzerine yazdığı Devlet adlı kitabında didiklendi. Sokrat’a da “Koruyucuları kim koruyacak” şeklinde soruldu. Sokrat ise herkesin kendisini koruyabileceği ve koruyuculara asil bir yalan söylenebileceğini belirtti. Bu asil yalan, koruyanlara korunanlardan üstün olduklarını söylüyor. Böylece herkes bir alt kademeden üstün olduğuna inanıyor ve sonsuz denetleme başlıyor. Bu yazıdaki amacımız, ne sansürün amacını bulmak ne de sansürün haksızlığını kanıtlamak. Biz sadece, sorguluyorsanız farklı bir bakış açınız olmasını istedik. Bu yüzden nerede ne olduğunu anlatacak, ülkemizdeki son duruma da göz atacağız. Bilinçli bir harekete katılmak ya da oturduğunuz yerde yüzünüzü buruşturmak gibi eylemlerden hangisini seçeceğiniz ise kişisel tercihin(m)izdir.

scroll ekİm 2009 43


KAPAK KONUSU

ABD VE KANADA 44

SCROLL EKİM 2009


S

ansür dozu: Orta Uygulama: İçeriğin kaldırılması, içeriği hazırlayan hakkında yasal takip İnternet yaygınlığı: Dünya nüfusunun %5,1’ini oluşturan iki ülke, toplam İnternet kullanıcısının %21,1’ine sahip. Her iki ülkenin toplam İnternet penetrasyon seviyesi ise %69,4. Yani toplam nüfusun %69,4’ü İnternet’e giriyor. Özetle: Çocuk pornosu, nefret söylemi ve ulusal güvenlik ABD’de başlıca sorunlar. Anayasa her iki ülkede de özgür düşünce destekliyor, ancak İnternet konusunda sansürü destekleyici yasalar var. Yine de doğrudan yapılması tepki çekiyor. Bu yüzden sansür destekleyen STK’lar ve dolaysız yollardan (servis sağlayıcıların yayın politikaları vb.) sansür gerçekleştiriliyor. İçerik ve geniş çaplı yasal sınırlamalar bulunuyor. ABD, genel yasal sınırlamalara ek olarak, okullar ve kütüphanelerde de belirli konu başlıklarında sınırlamalar uyguluyor. Endişeler dört ana başlıkta toplanıyor: Çocukları koruma ve ahlak, ulusal güvenlik, fikir haklar ve bilgisayar güvenliği. Her iki ülke ise nefret söylemi konusunda birleşiyor. ABD’de sansürleme anayasanın birinci maddesine takılsa da, hükümet sansürlemek istediği zaman bunu gerçekleştiriyor. Yapamadığında servis sağlayıcıya dolaylı yollardan baskı yapmaktan çekinmiyor. Kanada ise resmi yolları daha fazla izliyor. Servis sağlayıcının siteyi kapatması ve yayınlayanın bilgisini mahkeme ile paylaşması gerekiyor.

PORNO, NEFRET, HAKARET ABD çocuk pornografisi konusunda ciddi bir yaptırım uyguluyor. Çıkaracakları yeni mevzuat da çocukların “zararlı” içeriğe erişimini engellemek üzere bir filtreleme oluşturmak üzerine. Ancak Çin’in Yeşil Dam projesinin geri tepmesi sonrasında, ABD’nin bu konuda ne yapacağı halen meçhul. Çocuk pornosu konusunda her iki ülke de içeriği kaldırmaktan ziyade, yasaklamayı tercih ediyorlar. ABD, bu içeriğin kolayca erişilebilir olmasından ve gençlere zarar vermesinden endişeleniyor. ABD, İnternet filtrelemede sınırlarını

keskin bir şekilde çizerken, Kanada’da bu tip işler Kanada Radyo, TV ve Telekomünikasyon Komisyonu olan CRTC tarafından kontrol ediliyor. Bu açıdan Türkiye’ye benzediğini söyleyebiliriz. Anayasa’daki fikir özgürlüğü fikrini her iki ülke de ciddiye alıyor. Hatta Kanada’da Telus adlı telekomünikasyon şirketi uygun görmediği içerikleri kaldırdığında telekomünikasyon yasasında Kanadalı bir taşıyıcı firmanın halka yönelik içeriği kontrol edemeyeceği belirtildiğinden, , ciddi bir tartışma çıkmış. SÖMÜRÜYE SİVİL DENETİM Buna benzer bir uygulama da Cybertip.ca sitesinde gerçekleşiyor. Çocuk sömürüsüne karşı bilinçlendirme amacıyla Kanada’nın en büyük servis sağlayıcısı tarafından oluşturulan CleanFeed Canada adlı proje, İngiltere’de yapılan bir uygulamayı örnek alıyor ve kullanıcılara, Kanada yasal makamlarının yetkisi dışında bulunan, yurtdışındaki çocuk sömürüsü içeriği taşıyan sitelere kazara dahi olsa, erişimi önlemeyi amaçlıyor. Kullanıcıların şikayetleriyle bulunan görüntüler ya da siteler yabancı yasal makamlara iletiliyor. Bu adresler iki uzman tarafından inceleniyor ve ikisi de onaylarsa, CleanFeed dağıtım listesine ekleniyor. Gönüllü olan servis sağlayıcılar bu sitelere erişimi engelliyor. Dolayısıyla, burada sansür devlet eliyle değil, özel sektör ve sivil toplum eliyle gerçekleşiyor. Bu sitelere girilemediği gibi, girmeyi deneyeneler de kayıt altında tutulmuyor, dolayısıyla fişlenmiyor ya da suçlanmıyorlar. Nefret söylemi konusunda Kanada’da gerçekleşen bir olayda, Avukat Richard Warman CRTC’ye iki sitenin nefret söylemine sahip bir içerik sebebiyle yasaklanmasını talep etti. Ancak siteler Kanada dışında barındırılığından erişimi yasaklanamadı. Mahkemede yapılan açıklama ise daha ilginçti. Bu yasaklama gücünün çerçevesinin henüz tam olarak belirlenmediği belirtiliyordu. scroll ekİm 2009 45


KAPAK KONUSU

ASYA 46

SCROLL EKİM 2009


S

ansür dozu: Yüksek Uygulama: Site kapatılması, Çin’in henüz sonuçlanmayan her satılan bilgisayara kurulacak otomatik sansür yazılımı (Green Dam – Yeşil Baraj) İnternet yaygınlığı: Asya geneline bakınca hem çok fazla hem de çok az kullananlara rastlamak mümkün. 2008 yılında Çin, 298 milyon kişi ile en çok kullanıcıya sahip ülke konumuna geldi. Tayland ve Vietnam’ın da nüfuslarının yüzde 25’i İnternet kullanıyor. 2007 yılında Çin’deki İnternet kullanıcı sayısı %42 artarken, genişbant bağlantı oranı da %90’ın üzerine çıktı. Bunları %90 genişbant penetrasyonuna sahip Güney Kore ve %61 ile Malezya izliyor. Diğer uçta ise Hindistan, Nepal ve İnternet penetrasyonu %10’un altında kalan Filipinler gibi ülkeler altyapı ve erişime büyük yatırım yapıyorlar. Bunun sebebi de dijital uçurum oluşmasını önlemek. Bangladeş’teki İnternet bağlantıların %80’i şehirlerde, buna karşın nüfusun %80’i şehir dışında yaşıyor. Nepal’de İnternet penetrasyonu yalnızca %1,4. Çin gibi katı rejime sahip ülkeler İnternet’in büyük kitlelere erişimde sunduğu avantajı çabuk kavradılar. 20 Temmuz 2008’de Başkan Hu Jintao ilk çevrimiçi sohbete katıldı. Malezya’da 2008 yılı Mart ayında yapılan seçimlerden Başbakan çıkan Abdullah Ahmad Badawi, rakip partinin en büyük hatasının siber savaşların önemsiz olduğunu düşünmesi olduğunu söyledi. Her ne kadar Batı dünyasıyla çok farklı olsa da, en çok İnternet kullanıcısı Asya’da.

Buradaki katı rejimlerin mantığı, ne yazık ki, İnternet’e de aynı şekilde sirayet ediyor. Özetle: Çin, Burma ve Vietnam gibi ülkeler politik konularda ciddi sansür uyguluyorlar. Güney Kore’de Kore’leri birleştirmeden bahseden siteler yasaklanırken, her ülke pornoya ve kumara karşı katı bir tutum içinde. Genelde siteler bloklanıyor. Çin’in Yeşil Baraj adını verdiği ve her satılan sisteme yüklenmesi planlanan sansür yazılımı şimdilik geri çekildi, ancak başka bir adla ve daha güçlü geri gelmesi bekleniyor. En büyük muamma ise İnternet’i intranet’e çeviren ve başkan Kim Il Song’un izin verdiği sitelerden başkasına erişimi engelleyen Kuzey Kore. 2007 yılında birçok Asya hükümeti politik tehditler ve krizler sonucunda İnternet’teki ifade biçimlerini kısıtlamaya başladı. Hakaret, bağımsız habercilik ve YouTube gibi platformlardaki sistem eleştirileri bir bir durdurulmaya başladı. Şu anda Asya’da birçok farklı sansür uygulaması bulunuyor. Singapur ve Çin, 1996 yılından bu yana İnternet’e sansür uyguluyorlar. Singapur Yayın Otoritesi, yani SDA 15 Eylül 1996’dan bu yana siteleri engelliyor ve kullanıcılar proxy yardımıyla İnternet’e girebiliyorlar. Bu proxy sunucuları SBA’nın onayladığı sitelere erişime izin verirken, yasakladıklarına girişi önlüyor. Başta yalnızca pornografiyi durduran SBA, “kabul edilemez politik ve dini tartışmalar, hakaret ve ırkçı içeriği” yasaklamayı planlıyordu. 2002’de biraz daha ılımlı olan durum, Mart 2007’de tekrar hareketlendi ve yasaklanan site sayı-

scroll ekİm 2009 47


KAPAK KONUSU

sı hızla arttı. Singapur içerik düzenlemesine karşı ikili düzenleme yaklaşımı uyguluyor. Ana akım medya devlet tarafından yönetilirken, kişisel ve bağımsız siteler serbest içerik sağlayabiliyor. Bunun için bir lisans sistemi yürürlüğe sokulmuş durumda. Singapur’la ilgili politik, dini konuların tartışılması, tanıtılması ya da yayılmasında rol alan siyasi partiler ya da bireylerden oluşan içerik sağlaıcıların MDA adlı bir kuruma kayıt olması gerekiyor. 2007 yılı Nisan ayından sonra Singapur hükümeti interaktif dijital ortamlara tavsiyelerde bulunan ve bunlar üzerinde çalışan bir danışma kurulu oluşturdu. Buna benzer şekilde Çin de İnternet altyapısı ve hizmetlerinin geliştirilmesine çalışırken, “öteki” basını ve içeriği katı biçimde denetlemeye başladı. Çin filtreleme politikasını asla resmiyete dökmezken, Singapur’dan çok daha agresif bir filtreleme sistemine geçti. Anahtar sözcüklere dayalı filtreleme yaptı ve uluslararası içeriği bağlantı noktalarında engelledi. Bu yılın nisan ayında Baidu.com adlı Çin’in önde gelen arama motorunun bir çalışanı başlık, anahtar sözcük, yasaklı forumlar, çalışanları uzaktan izlemek için kullanılan yönergeyi ve Baidu forumlarınında uygulanan sansür yönergesiyle, yasaklı URL’lerden oluşan bir dosyayı İnternet’e sızdırdı. KULLANICININ SÖZ HAKKI YOK Bu gibi katı uygulamaların dışında, Asya’daki hükümetler kullanıcı tarafından üretilen içerik ve multimedya dosyalara (YouTube, Facebook, Twitter gibi sosyal ağ-

48

SCROLL EKİM 2009

lar ve bloglardaki) uyguladığı filtrelemenin yönergelerinde çok daha karmaşık adımlar izliyor. Pakistan bizdekine çok benzeyen bir YouTube yasaklaması yaptı. Telekomünikasyon Kurumu olan PTA, Hz. Muhammed hakkındaki bir video yüzünden tüm YouTube IP’lerini kendi içerisine yönlendirdi. YouTube iki saat içinde videoyu kaldırdı ve yasak böylece kalktı. Endonezya, Nisan 2008’de YouTube’u aynı videoyu kaldırma çağrısına uyana kadar yasakladı. Bangladeş’te Başbakan ve askeri yönetim arasında, Dhaka sınırında 70’ten fazla kişinin öldüğü bir olayın tartışıldığı bir video yüzünden bu yılın Mart ayında “ulusal çıkar” bahanesiyle YouTube’u kapattı. İnternet için domestik içerik kontrol mekanizmaları geliştirmiş olan Çin dahi sosyal medya sitelerinden ciddi rahatsızlık duyuyor. Google, Çin’in YouTube’u 23 Mart’tan bu yana yasakladığını beliriyor. Bunun sebebi de, Çinli askerlerin Tibetlileri dövdüğü bir videonun yayınlanması oldu. Birçok kullanıcı da 4 Mart tarihinde Tibetlilerin 1959’daki ayaklanması hakkındaki bir video yüzünden engellendiğini belirtiyor. Tayland’ın 2007 yılı nisan ayında Kral’ı aşağıladığını iddia ettiği bir video yüzünden YouTube’u kapatması olay olmuştu. Mayıs ayında YouTube bu videoları hizmet sözleşmesine uymadığı gerekçesiyle kaldırdı ve Ağustos’ta YouTube yasağı kalktı.


Bugün en az 6 adet Asya ülkesi YouTube’u yasaklamış durumda. Özellikle hakaret gerekçesiyle çok sayıda site engelleniyor. Video tabanlı web siteleri, portal’ler ve tartışma forumları büyüdükçe ve sayıları arttıkça sansür de büyüyor. Asya da yavaş yavaş bu işi içerik üreticilerin sırtına yüklemeye başladı. ÇİN FAKTÖRÜ Olimpiyatlar sırasında yaşanan bir hadise, dünyayı şaşırttı. Çin Seddi’ne (“Great Wall”) atıfla “Great Firewall of China” adı verilen Çin’in blokaj sistemi, Olimpiyat esnasında kaldırıldı. Daha sonra yeniden ve yeni siteler engelleyerek devam etti elbette. Bunlar arasında YouTube, Wikipedia ve BBC News de bulunduğunu hatırlatalım. Google ve Microsoft, Çin dışında barındırılan yerel sitelerindeki arama sonuçlarından Çin’in engellediği siteleri çıkartana kadar yasaklandılar. Çin’de barındırılan Yahoo ve Baidu yerel siteleri dev güvenlik duvarının ardında çalıştı ve otomatikman bu sonuçları listelemedi. Bu arama sonucu eksiltme işinde Google en az eksilten oldu. Çin’in sansür dışındaki bir uygulaması da Tele Kulak’ın İnternet’e uyarlanmış hali. Çin’de e-postaların, Skype’ın ve bazı anında mesajlaşma yazılımlarının yerel bir sunucu üzerinden takip edildiğini biliyor muydunuz? Skype’a bağlandığınızda TOMSkype adlı bir sunucu üzerinden çıkış sağlanıyor ve böylece tüm trafik kayıt edilebiliyor. IP

adresi, kullanıcı adı, tarih ve zamanın yanı sıra, telefon numaraları da log’lanıyor. 2008 yılı Ağustos ayından bu yana gönderilen mesajlar da tam metin olarak saklanabiliyor. TOMSkype servisindeki bir sunucunun istatistikleri ise şöyle: Sansürlü kelimelerden oluşan kayıtlar tutuluyor ve bunlardan İngilizce olanlar elendiğinde, kalanların yüzde 16’sı “komünist”, yüzde 2,5’u ise “Tayvan’ın bağımsızlığı” kelimelerini içeriyor. BAŞKAN SEÇİYOR, HALK GİRİYOR Kuzey Kore ise Asya’daki en uç örnek. Kim Jung Il’in seçtiği yerel sitelerden oluşan bir erişim ağı var. Tabii buna İnternet denebilirse… Kuzey Kore’de İnternet’e yalnızca Kim Jung İl’in yakın çevresi ve üst sınıfa mensup insanlar girebiliyor. Bu da 2004 yılında Almanya ile kurulan bir uydu ağı sayesinde gerçekleşti. Uzun bir süre yalnızca pahalı otellerdeki bilgisayarlardan girilebilen İnternet, artık Çin’den kaçak getirilen ve Web destekli cep telefonları ile erişilebilir durumda. Burada da Çin’in filtrelemesi ile karşılaşılıyor. Bunun dışında İnternet adı verilen dünya yalnızca Kwangmyong adlı yerel ağdan oluşuyor ve buna da çok az kişi giriyor. Buradaki siteler hükümet tarafından belirleniyor ve kullanıcı girişleri dahi kontrol ediliyor. Beterin beteri var dedikleri bu olsa gerek… scroll ekİm 2009 49


KAPAK KONUSU

AVRUPA 50

SCROLL EKİM 2009


S

ansür dozu: Düşük Uygulama: Site kapatılması, İSS’lerin engellemesi, kara liste ile yasadışı içerikli siteleri dünyaya duyurma İnternet yaygınlığı: 803 milyon kişiyle dünya nüfusunun %12’sinin yaşadığı Avrupa’da yaklaşık 402 milyon İnternet kullanıcısı var. Bu, ABD ve Çin’in toplamı kadar ediyor ve dünyada İnternet’e bağlı insanların yüzde %24’ü anlamına geliyor. Toplam İnternet penetrasyonu ise %50. Bu oran düşük, ancak İngiltere, Finlandiya gibi bazı ülkelerde penetrasyon yüzde 80’i buluyor. En yüksek penetrasyona sahip ülke ise %89,3 ile İzlanda. Özetle: Fransa’nın HADOPI adlı yasası muhtemelen AB’ye örnek olacak ve birçok ülke kapsamlı filtrelemeyi yasallaştıracak. Fikir özgürlüğüne önem verilse de, krizle birlikte muhafazakarlaşan AB, dünyanın kalanına ayak uyduracak gibi gözüküyor. Geçtiğimiz on yıl içinde Avrupa’daki İnternet, dizginsiz sanal bir ortamdan çoğu ülke gibi sansür uygulanmış bir hale dönüştü. Üstelik AB’nin desteği sayesinde bunlar istisna olmaktan çıkıyor. Artık Avrupa’da barındırılan sitelerin bazıları yasadışı içerik sebebiyle engellenebiliyor. Bir fark da, gönüllü filtreleme yapan servis sağlayıcılar ile devletin arasındaki fark ayırt edilemiyor olması. Çoğu durumda engellemelerin şirket politikası olarak gösterilmesine karşın, arkasında devlet desteği olduğu biliniyor. Avrupa’da yasaklanan içeriğin kapsamı çocuk pornografisi, ırkçı, nefret ve terör içerikli siteler. Bazı ülkelerde telif hakları ve kumar da bu listeye dahil oluyor. İngiltere’deki bazı hakaretle ilgili yasalara dayalı yasaklamalar eleştiriliyor. İSS’ler yasal bir süreç işlemeden doğrudan içeriği kaldırıyor. Avrupa’da İSS’lerin İnternet kullanımını izlemesi AB yasalarınca mümkün değil. Bu yüzden üye ülkelerdeki filtreleme derecesi, hükümetin, polisin ya da filtrelemeyle ilgilenen STK’ların çalışmalarına ve halkın şikayetlerine göre bölgeden bölgeye değişiyor. Kıtada içeriği düzenleyebilmek adına sansür dışında çalışmalar da yapılıyor. Bunların başında bilgilendirme hatları geliyor. Aynı şekilde insanlar da şikayetçi oldukları siteleri şikayet edebiliyorlar. Öğretmenler ve ebeveynler için otomatik filtreleme yaparak koruma sağlayan araçlar tanıtılıyor ve yasadışı içeriğe erişim bu şekilde engellenmeye çalışılıyor. Güvenli İnternet başlığıyla bilinçlendirme çalışmaları yapılıyor ve uluslararası kooperasyon sağlanmaya çalışılıyor. Kanada’nın da örnek aldığı CleanFeed adlı proje, İngiltere’nin en büyük İSS’si olan BT tarafından geliştirilmişti. 1978’deki Protection of Children Act (Çocuk Davranışlarını Koruma) yasasına dayanan bu çalışma, bir kara liste üzerinden sitelere erişimi önlüyor. Bu kara liste kurumlar ve gönüllülerce oluşturuluyor. Ayrıca hükümete ve polise de danışılıyor. Bu çalışma, Norveç, İsveç, İtalya ve Danimarka tarafından da benimsendi. Finlandiya da bu sistemi uygulamayı düşünüyor. Avrupa’daki en büyük sorun, telif hakları. Bu konuda İnternet’in tamamen özgür olması anayasal bir hak olarak görülürken, telif haklarının ihlali de aynı şekilde anayasal hak olarak bu ilkeyle çatışıyor. Buradaki tartışmaların, İnternet’in ne olup olmadığı konusunda diğer ülkelere örnek olmasını bekliyoruz. Ancak atılacak adımlar konusunda herkes kadar biz de endişeliyiz. scroll ekİm 2009 51


KAPAK KONUSU

TÜRKİYE 52

SCROLL EKİM 2009


S

ansür dozu: Yüksek Uygulama: Site kapatılması İnternet yaygınlığı: Yüzde 34,5 ile Avrupa’da en düşük orana sahip ülkelerden birisiyiz. 26,5 milyon İnternet kullanıcısı var. Özetle: İnternet’in ne olduğu anlaşılmadan, her sabah gazete okunan, Facebook’tan eski arkadaşların, x-y-z sitelerden de hanım arkadaşların bulunduğu bir mecra olarak görülen İnternet kolayca yasaklanabiliyor. Üstelik bir yargılama sürecine de gerek yok. Tedbiren kapatılabiliyor. Harika, harika! Türkiye’de sansürün tarihini anlatmaya kalkarsak, ne bu yazıya ayırdığımız sayfalar, ne de bu sayıya ayırdığımız sayfalar yeter. Dolayısıyla İnternet yasaklamasının kısa bir özetini geçebileceğiz. 2006’da Hürriyet’te çıkan habere (http:// www.hurriyet.com.tr/gundem/5376631. asp?m=1) göre AKP milletvekili Gülseren Topuz diyor ki: “Özelllikle internet servis sunucuları ve şebeke sunucuların kullandıkları sistem ve şebekelerde ’perdeleme ve antivirüs’ uygulanacak. Hem merkezin hem de en uçtaki kullanıcıların, teknik olarak kontrol altına alınması sağlanacak.” Kullanıcılar teknik olarak kontrol altına alınması gereken kişiler olarak görülüyorlar. Türkiye’deki ilk olaylar, Türklüğü aşağılamaktan ya da devlet kurumlarına hakaretten başladı. Bu da TCK’nın 159. Maddesinin 1. fıkrasına dayanıyor. 1998 yılı Haziran ayında Turk. Net forumlarında yazdığı yazılardan dolayı evinden alınarak gözaltına alınan 18 yaşındaki Emre Ersöz, Superonline forumlarına yazılan yazılardan sorumlu tutularak para cezasına çarptırılan Forum Yöneticisi Coşkun Ak bunların ilk örneği oldu. 2002 yılının Mayıs ayında, RTÜK kanununun yeniden düzenlenerek kısıtlayıcı basın mevzuatının İnternet’e de uygulanmasını sağlayan hükümler içermesi istenmiş ve kabul edildi. Bu kanuna göre yalan beyan ve hakaret içeren yazılar, tıpkı basındaki şekilde cezalandırılabilir duruma geldi. Bu kanunları 4 Mayıs 2007’de kabul edilen 5651 sayılı “İnternet ortamında yapılan ya-

yınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkında kanun” izledi. Bu kanunun ardından YouTube yasaklanabilir hale geldi. Yasaklanan sitelerin bazılarında belirtilen, bazılarında belirtilmeyen ve sansürü mümkün kılan kanun işte bundan ibaret. Sitelerin içeriği intihara yönlendirme, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımını kolaylaştırma, sağlık için tehlikeli madde temini, müstechenlik, fuhuş ve kumar oynanması için yer ve imkan sağlamaya zemin oluşturuyorsa, engelleniyor. İnternet altyapısının sorunları ve uygulamadaki sorunlar hakkında daha detaylı bilgi almak için Doç. Dr. Yaman Akdeniz ve Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak’ın yazdığı İnternet: Girilmesi Tehlikeli ve Yasaktır kitabını (http://privacy. cyber-rights.org.tr/?page_id=255) okumanızı tavsiye ederiz. Şu anda YouTube, Myspace, Last.FM gibi kullanıcı içeriğiyle oluşturulan sitelere girilemiyor. Bunun yarın Facebook’a, hatta Google’a olmayacağını kim söyleyebilir? Amnesty International’ın hazırladığı irrepressible.info (www.irrepresible.info) sitesinde çarpıcı bir noktaya dikkat çekiliyor. İnternet yasaklarından hükümetler kadar BT şirketlerinin de sorumlu olduğunu, çünkü altyapıları bu şirketlerin kurduğunu hatırlatıyor. Yahoo!’nun Çin hükümetine e-posta kullanıcılarının kişisel bilgilerini vermesi sebebiyle suçsuz olabilecek kişilerin cezalandırıldığını, Microsoft ve Google’ın bu konuda hükümetin isteklerine boyun eğerek hata yaptıklarını belirtiyor. Son olarak ifade özgürlüğünün insanın temel haklarından biri olduğu yazılmış. Buradaki bildiriyi imzalayabilirsiniz. Türkiye’deki Korsan Partisi hakkında bilgi alabilirsiniz. Bunun için de yapmanız gereken şey: www.korsanpartisi.org adresini ziyaret edin. Şu ana kadar sansürlenen 6000’in üzerinde web sitesi var. Bunların yarısından çoğu son aylarda yasaklandı. Bu konu üzerinde düşünmek ve konuşmak lazım… scroll ekİm 2009 53


MERCEK

54

SCROLL EKİM 2009


Yazan: Berk Ergin, berk@scrollmag.com

Eski hantal tüplü televizyonlar artık yavaş yavaş rafa kalkıyor. İnce LCD modeller ise her yerde. Ancak model çeşitliliği içinden çıkılmaz bir hal aldı. Detaylar arasında boğulmayın: Yüksek çözünürlüğünde doğru tercih için bilmeniz gereken her şeyi açıklıyoruz.

SCROLL EKİM 2009 55


MERCEK

K

riz falan dinlemediniz, bütçenizi ayarladınız ve artık evinizdeki o hantal televizyondan kurtulup, salonunuzun şık dekorasyonunu tamamlayacak, duvara monte edeceğiniz bir TFT/LCD televizyon almaya karar verdiniz. Ancak teknolojik ürünler satan mağazadan adımınızı attığınızda sizi karşılayan onlarca model kafanızı karıştırdı. Aradaki fiyat farklarının sebebini ise reyon görevlisinin onca çabalarına rağmen bir türlü anlamadınız. Dahası bu ince ekranlardaki TV yayınları nedense evdeki (halk arasında tüplü olarak bilinen) CRT televizyonunuz kadar

56

SCROLL EKİM 2009

“net” bulmadınız ve bu kafa karışıklığında ne yapacağınızı şaşırdınız… Sizi gayet iyi anlıyoruz. Şunu hemen belirtelim, bir TFT/LCD TV’ye geçene kadar sahip olduğumuz tüm tüplü yani CRT televizyonlar, PAL yayını yapmaktaydı ve bu yayının ekran çözünürlüğü 720x576 piksel idi. Gerçi hala da öyle. Dolayısıyla siz örneğin Full HD olarak adlandırdığımız 1.920x1.080 piksel çözünürlüklü bir TV aldığınızda, PAL yayınlarının çözünürlüğü çok yetersiz kalacak ve bu yeni TV’nizde “pikselleşme” olarak tabir edilen kırık görüntüler oluşturacak.


Uydu üzerinden yayın yapan bazı özel birkaç kanal dışında şu an için ülkemizde maalesef Full HD çözünürlüğü destekleyen TV yayınları yapılmıyor. Ama hemen TFT/LCD’lerden soğumayın çünkü artık DVD’nin yerini alacak olan Blu-ray disklerin hepsi, Full HD çözünürlüğünde ve bu medyaları sıradan bir monitörde oynatma olanağı yok. İşin özü, tam bir geçiş dönemindeyiz. Dolayısıyla bu şık, ince ekranların ardındaki gizem perdesini biraz aralamak, size yapacağınız alışverişte oldukça yararlı bilgiler sağlayacaktır. YÜKSEK ÇÖZÜNÜRLÜKLÜ TV DÜNYASI Günümüzde yeni bir televizyon, HD-DVD veya Blu-ray oynatıcı ya da HD çözünürlüklü bir video kamera satın almak istediğinizde, doğru tercih için bir mühendislik dalından mezun olmadığınıza pişman olabilirsiniz. O kadar çok noktaya, teknolojiye ve terime dikkat etmeniz gerekir ki, kafa karışıklığı artık sizi tercih yapamaz bir noktaya taşır. Bu yüzden, tüm bu sorunlarla baş edebilmeniz için HD teknolojisine biraz daha yakından bakmamız gerekiyor. Öncelikle yüksek çözünürlüklü filmlerin ne olduğunu; hangi biçim ve çözünürlüklerin bulunduğunu ve bu sinyallerin hangi arabirimler üzerinden aktarıldığını açıklamakla işe başlayalım. Bir mağazaya gidip, yüksek çözünürlüklü bir görüntü sağlayan veya kaydeden bir cihaz satın almadan önce, birkaç temel terimi ve teknolojiyi mutlaka bilmeniz gerekiyor. Aksi halde satıcının size anlatmaya çalıştıklarını büyük ihtimalle anlamayacaksınız ve sanki hemen her ürün size cazip gelecektir. Yüksek çözünürlüklü görüntülerde karşımıza üç seçenek çıkıyor: 720 satır (720p) ve ikinci farklı seçenekte 1.080 satır (1.080i veya 1.080p) görüntü. Buradaki “i” ve “p” harfleri “Interlaced” ve “Progressive” anlamına geli-

Televizyonunuzdaki yeni çözünürlüğün medya standardı artık Blu-ray.

Salonunuzda yer kaplamayacak kadar zarif olmaları tercih nedeni.

yor. Interlaced olarak gösterilen görüntülerde dönüşümlü olarak çift ve tek satırlar gösterilir. Bu nedenle satırlarda gözle görülebilir atlamalar fark edilebilir. Progressive görüntüler ise tam ekrandır ve bu yüzden çok daha sakin görünürler. 720p çözünürlüğe sahip cihazlar 1080’li görüntüleri de gösterebilirler, ancak bu durumda görüntü yapay olarak büyütülür (upscaling) ve ekran büyüklüğüne göre uyarlanır, tıpkı PAL sinyalinin gösteriminde olduğu gibi. Ancak sonuç olarak bu yeniden hesaplama işlemi kalite kaybına neden olur. Dolayısıyla 720p yani 1.366x768 çözünürlük, kesinlikle Full HD yani 1.920x1.080 çözünürlüklü bir TV’nin yerini tutmaz. Oysa bu çözünürlükleri destekleyen Blu-ray filmler, eski sistemin hiçbir zaman ulaşamayacağı detay zenginliğinde ve cam gibi görüntüsüyle emin olun sizi baştan çıkartacaktır. Çünkü bu 16:9’luk görüntü çözünürlük oranı size tam SCROLL EKİM 2009 57


MERCEK beş kat daha fazla detay sunuyor. 24P GERÇEĞINI GÖZ ARDI ETMEYIN Amerika’da üretilen filmlerin tamamına yakını saniyede 24 kare tam ekranda (24p) kaydedilir. Bunlar daha sonra genelde 1.920x1.080 çözünürlükle HD-DVD veya Blu-ray diske aktarılır. Bu tip bir disk, saniyede 25 kare (veya 50 yarım görüntü) gösteren PAL biçimindeki (Avrupa’da genellikle PAL sistemler tercih ediliyor) bir televizyonda gösterilmek istendiğinde, görüntünün yeniden hesaplanması gerekir. Bu da filmin temiz bir şekilde oynatılmasına engel olur. 24p destekli TV cihazları, görüntüyü sağlayan ilgili cihazın (ki bu da 24p destekli olmalı) sinyalini dönüştürmeden görüntüleyebiliyorlar. Bu sayede teknik olarak ortaya çıkan kare atlamaları belirgin bir şekilde azaltılabiliyor. Böylece görüntüleri neredeyse orijinal film kalitesinde izleyebiliyorsunuz. Bazı üreticiler bu atlama sorununu başka bir şekilde de çözüyor: TV cihazının fazladan kare hesaplamasını sağlıyorlar. Film bu şekilde öylesine tamamlanıyor ki, atlamaların farkına bile varmıyorsunuz. YENI KABLO STANDARDI: HDMI HDMI, ses ve video verilerinin tamamen dijital olarak aktarımı için geliştirilmiş bir arabirim. Bu sayede bugüne kadar kaçınılmaz olan ses ve görüntü sinyalinin dijital-analog ve analog-dijital dönüşümü artık gereksiz bir hale geliyor. Çeşitli oynatıcı cihazlar (Blu-ray ve DVD oynatıcı), görüntü ve ses sinyalini bir HDMI arabirimi üzerinden aktarabiliyorlar. Bu arabirime ayrıca HDCP (High-bandwidth Digital Content Protection) kopya koruması da entegre edilmiş durumda. HDCP, bu yolla aktarılan içerikleri koruyor. HDMI arabiriminin 1.1, 1.2, 1.3 ve 1.3a sürümleri bulunuyor. Söz konusu teknolojiler kronolojik olarak art arda çıktı. Aralarındaki ana farklar 1.3 sürümünden itibaren daha yüksek veri aktarım hızı, piksel frekansları ve yeni ses biçimlerine destek (Dolby Digital Plus ve Dolby TrueHD) biçiminde sıralanabilir. İkinci dijital bağlantı yuvası ise DVI arabirimi (Digital Visual Interface). HDMI’ın aksine bu bağlantı sadece dijital video ve 58

SCROLL EKİM 2009

grafik bilgilerinin aktarımını sağlıyor. Bilgisayar dünyasında DVI bağlantısı, yüksek kaliteli ekran kartları ve yüksek çözünürlüklü ekranlar için standart arabirim haline gelmiş durumda. DVI aynı zamanda HDMI ile ileri uyumluluğa sahip ve yüksek çözünürlüklü görüntüleri örneğin PC’den LCD televizyona aktarmanıza da yarıyor. Bu da şu anlama geliyor: Ürünler makul fiyatlara inene kadar bir Blu-ray oynatıcı almaktansa, bilgisayarınızdan Full HD oynatıcı olarak yararlanabilirsiniz. MEDYALAR VE OYNATICILAR Blu-ray medyalar, kısaca BD’ler (Blu-ray disc), günümüzde 25 ve 50 GB kapasiteyle sunuluyor. 50 GB’lık diskler çift katmanlı olanları. Bu medya tipi için Advanced Access Content System (AACS) kopya koruması geçerli ve diskler yasadışı kopyalamalara karşı korunuyor. Blu-ray oynatıcıların fiyatlarında ise ciddi düşüşler söz konusu. Blu-ray’lerde de mümkün olduğu kadar çok ara yüze ve entegre özelliğe sahip olmak gerekiyor. Blu-ray oynatıcılarda teknolojinin seviyesini “Profile” güncellemeleri belirliyor. Genelde Profile 1.1 sürümleri yaygın ancak dünyada yavaş yavaş Profile 2.0 sürümleri çoğalıyor. LOGOLAR KÂBUS OLMAKTAN ÇIKIYOR Satın almak için bir alış veriş merkezine girdiğinizde TV’lerdeki logo’ların farklı ifadeleri sizi çileden çıkartabilir. Gerçekten de böylesine bir karmaşa içinde doğru ürünü tercih etmek hayli zor. Dilerseniz şimdi biraz da bu logo karmaşasına açıklık getirelim. Logoların çekiciliğine ve sayısının çokluğuna fazla kapılmayın. Gerçekten önemli olan elbette cihazın verdiği görüntülerin kişisel olarak size nasıl geldiğidir. Bir cihazı daima farklı kaynaklarla izlemeye çalışın. Mağazada ayrıca TV ayarlarının ve uzaktan kumandanın tanıtılmasını talep edin. Çok küçük düğmeleri veya mantıksız bir menü düzeni olan bir uzaktan kumanda kadar can sıkıcı bir şey olamaz. MINIMUM: HD READY Bir televizyonun üreticisinin verdiği “HD ready”


Bir TFT/LCD televizyonun salonunuzu ne kadar değiştirdiği ortada.

logosuna sahip olabilmesi için, en azından 720p ekran çözünürlüğünü desteklemesi ve HDCP’li (dijital kopya koruma) HDMI veya DVI bağlantılarından birine sahip olması gerekiyor. Üçüncü koşulsa cihazın komponent girişine sahip olması. Bu koşullarla, televizyonun gelecekte de garantili bir şekilde yüksek çözünürlüklü materyallerin üstesinden gelebiliyor. LÜKS SINIF: HD READY 1080P (FULL HD) Tam kare modunda (1.080p) görüntüleri 1.080 satırla gösterebilen ve bunun dışında HDready’nin tüm koşullarını yerine getiren televizyonlar, Full HD logo’suna sahip olmaya hak kazanıyorlar. Logo’ya sahip olabilmenin diğer bir koşulu ise analog TV’lerden devralınan “Overscan”in kapatılma imkânının sunulması. Bu bilgiler doğrultusunda özetleyecek olursak, Bir HDTV aldığınızda yüksek çözünürlüklü yayınları hemen izleyebilirsiniz. Yüksek çözünürlüklü yayınlar henüz Türkiye’de başlamadı. Lokal yayın hakkında bazı firmaların çalışmaları olduğu bilinse de, henüz kesin bir tarih belirlenmiş değil. Ama uydu üz-

erinden HDTV’ler aracılığıyla yurtdışında olan mevcut yayınları izlemeniz mümkün. Ekran çözünürlüğü ne kadar yüksek olursa, görüntü kalitesi o kadar fark edecektir. Tabii şunu da belirtmek gerekiyor, artık tüm LCD TV’ler en az 100 Hz’lik bir yineleme hızıyla geliyor. Dolayısıyla gözlerinizi, büyüklüklerine karşın, çok daha az yoruyorlar. Kimi modellerde 200 Hz’e çıkıldığını dahi görebiliyoruz. HD teknolojisiyle uyumlu bir TV alırken dikkat etmeniz gereken diğer bir konu da tepki süresi. “ms” (milisaniye) cinsinden ifade edilen bu tepki süresi ne kadar az olursa, o kadar yararınıza çünkü yüksek tepki süreleri örneğin futbolcunun ayağındaki topun ekranda iz bırakması gibi olumsuzlukları da beraberinde getiriyor. Son olarak değinmek istediğimiz konu ise görüntünün parlaklık değerini belirleyen kontrast oranları. Yine bu oranlar TV’nizden alacağınız keyif için çok önemli. Özellikle 40 inç’in üzerindeki ekranlar, eğer geniş salonlarda kullanılıyorsa parlaklık oranı ışığın dağılımını o oranda etkileyecek ve izlenme keyfini doğrudan belirleyecektir.

SCROLL EKİM 2009 59


YENİLER

LCD Kontrol Yön Tulşarı

87 Farklı Kombinasyon

5 Farklı Profil Desteği Oyun makinesine dönüşmek LOGITECH G SERİSİ onsol ve PC oyunları arasında ciddi farklar kalmadı, ancak oynanış şekli açısından PC hem klavye hem de oyun pad’lerini desteklediğinden bir adım önde görünüyor. Bu konuda klavye ve fareyle yetinmek doğru değil. Logitech’in dört farklı ürününü birleştirerek tam bir oyun makinesine dönüşebilirsiniz. Önce klavyeden başlayalım. Logitech G19, standart bir klavyeden ziyade oyunlar için hazırlanmış. Üzerinde 320 x 240 piksel görüntü veren bir LCD ekran yer alıyor. Buradan oyun oynarken çeşitli bilgileri görebilmek mümkün. Bu da Logitech Game Panel adlı yazılımla gerçekleşiyor. İçerisinde World of Warcraft’ın da bulunduğu 60 farklı oyun yazılım tarafından

K

60

SCROLL EKİM 2009

destekleniyor ve güncellemelerle bu sayı artıyor. Oyunların dışında, VoIP bilgisi, saat, CPU yükü ya da resim, video görüntüleyebilmek mümkün. Bunlar arasında geçiş yapmak için yanındaki tuşları kullanmak da yeterli oluyor. Neredeyse sonsuz makro desteği ile oyunlar daha kolay Üzerinde 12 adet programlanabilir tuş bulunuyor ve her tuşa 3 farklı makro atanabiliyor. Ayrıca bu tuşlardan 5 tanesine aynı anda basabiliyorsunuz, böylece hepsini kullanması mümkün olmayacak kadar çok kombinasyon emrinize sunuluyor. Windows tuşunun yazılım ile geçici olarak kapatılabilmesi, oyunlardan kazara çıkmanızı önlüyor. Ek olarak G13 adlı oyun klavyesi daha da fazla kombinasyon sağlıyor ve klavyenin tuşları


160x43 Piksel LCD Ekran

7.1 Dolby Pro Logic

arasında kaybolmadan navigasyon olanağı sunuyor. CES 2009 fuarında inovasyon ödülü alan bu klavye, konkav yapısıyla ele rahatça oturuyor. Üzerindeki 30 adet tuşa ek olarak, bir de ufak joystick’e sahip. Bu tuşlarla 87 farklı kombinasyon oluşturulabiliyor. Ayrıca, üzerinde 160 x 43 piksel LCD panel, oyun bilgilerini ekrana getirebiliyor. G9 serisi fare lazer teknolojisiyle yüksek çözünürlük sahibi. Üstelik 200 – 5000 dpi arasındaki bu değer ayarlanabiliyor. Profesyonel oyun farelerindeki gibi ağırlığı değiştirilebilen bir parçayla ayarlanan G9, farklı renkte yanan LED ışık ile hem klavyeye ve oyun pad’ine ayak uyduruyor, hem de yazılımdan yapılan ayarlarla 5 farklı profil oluşturarak, oyundan çıkmadan bunlar arasında kolayca geçiş yapıyor.

Kulaklığı da taktınız mı, sizden iyisi yok Oyunlardaki keyfi klavye, fare ya da pad gibi giriş cihazları kadar, ses de etkiliyor. Konstantrasyonu zirvede tutmak için kulaklık kullanmak en iyisi. Burada da G35 kulaklık imdada yetişiyor ve oyun paketinin tamamlayıcısı oluyor. Özel yapısı ile 7.1 kalitesinde çevresel ses sağlayan kulaklık, Dolby Headphone teknolojisinin 2. neslini destekliyor. Rahat bir kullanım için kutudan üç adet ayrı kafa bandı çıkan G35, Dolby Pro Logic II teknolojisi sayesinde MP3 gibi müzik dosyalarının stereo ses yayılımını güçlendiriyor. Bu ürünlerin toplam fiyatı 900 TL’yi buluyor. Dolayısıyla hayatını oyunlara adamış profesyonellerden başkasına hitap etmiyor. www.logitech.com.tr SCROLL EKİM 2009 61


YENİLER Giriş seviyesi fiyat, üst seviye kolay kullanım SONY ERİCSSON S312 es ve görüntü konusunda cep telefonları arasında sağlam bir yere sahip olan Sony Ericsson, giriş seviyesi modeli S312 ile kullanıcılarına uygun fiyat, yüksek performans sunuyor. Sony Ericsson S312, 2.0 megapiksel bir kameraya sahip. İlk bakışta kamera bu değer size düşük gibi gelebilir ama emin olun S312’nin sınıfına göre fotoğraflar oldukça kaliteli. Kamerası yatay çekim desteği sağlayan S312, video kamera kısayol tuşu ile videolarınızı çekmenizi oldukça kolaylaştıran bir kullanıma sahip. Üründe yer alan Photo Fix (fotoğraf düzeltme) özelliği sayesinde çektiğiniz fotoğraflarda düzeltmeler yapabilir ve çektiğiniz karenin en iyi halini kaydedebilirsiniz. Üründe Bluetooth desteğinin yanı sıra ayrıca Blog’lama özelliği de bulunuyor. Bu sayede nerede olursanız olun çektiğiniz fotoğrafı anında bloğunuzda sevdiklerinizle paylaşmanız mümkün. www.sonyericsson.com.tr

S

62

SCROLL EKİM 2009


Nokia kullanıcılarını gün boyu çevrimiçi tutmayı kafasına koymuş bir kere NOKİA N97 zun zamandan bu yana N97 modeliyle adından söz ettiren Nokia, nihayet ürününü kullanıcıların beğenisine sundu. Nokia’nın yeni multimedya telefonu olan N97, klavyesiyle dikkat çekiyor. Bu tür bir telefonda mesajlaşma, anlık ileti yollama, e-posta ya da sosyal ağların çok sık kullanılacağını göz önünde bulunduracak olursak eğer, bir klavye şart. iPhone ile kıyaslandığında daha kalın olduğu açıkça görülen N97, şık fakat kaba bir tarza sahip. Dokunmatik ekranı beklenenden daha iyi bir performansa sahip olan Nokia N97, 3.5 inç 640x360 çözünürlüklü 16:9 ekrana sahip. Ürün üzerinde Symbian S60 işletim sistemi bulunuyor. 5 megapiksel çözünürlük gibi iddialı bir özelliği bünyesinde barındıran N97, Carl Zeiss Tessar lens kullanıyor. Bunların yanı sıra flaş özelliği 2 adet LED ile desteklenmiş. Nokia N97’nin videolu görüşme yapmak için ön tarafında da bir adet VGA kamera bulunuyor. Depolama konusunda Nokia hiç olmadığı kadar cömert davranmış denebilir. Dahili 32 GB hafızaya sahip olan N97, ayrıca 16 GB’a kadar destekleyen bir mini SD yuvasına da sahip. Üründe ayrıca 3G, Wi-Fi, A-GPS ve VGA video kaydı özellikleri de mevcut. www.nokia.com.tr

U

SCROLL EKİM 2009 63


YENİLER

Televizyon mobil oldu AVERMEDİA AVERTV HYBRİD AİR EXPRESS ir anten yardımıyla mobil bir teknoloji olarak görebileceğimiz TV yayınlarını seyretmek için dizüstülere özel TV kartları yıllardır mevcut. Ancak bunların boyut, kalite ve kısıtlı özelliğe sahip olma gibi sorunları bulunuyordu. AverMedia’nın her geçen gün geliştirdiği kartların son örneği olan Hybrid Air Express, bu derde deva olacağa benziyor. Analog ve dijital TV yayınlarıyla radyo yayınlarını birleştiren ürün, Tayvan’da düzenlenen Computex fuarında Excellence adlı prestijli bir ödülü de elde etmiş durumda. ExpressCard yuvasına takılabilen kartın hiçbir parçası dışarıda kalmıyor. Anten bağlantısını yapmak için kabloyu, doğrudan dizüstüne takıyormuşsunuz gibi oluyor. Ayrıca kutudan çıkan parçayla yalnızca 34 mm genişliğindeki yeni nesil yuvalara değil, 54 mm’lik eski yuvalara da uyumlu hale getirebilirsiniz. DVB-T ve analog destekli Hybrid Air Express, RDS destekli bir FM radyoya sahip. Ayrıca minik ve ayrı bir alıcı bağlamaya gerek kalmadan rahatça çalışan uzaktan kumandası, hızlı kanal tarayan ve HD kanalları görüntüleyebilen yazılımı ve Media Center desteğiyle birleşince ürün eksiksiz hale geliyor. Kutudan çıkan özel anteni standart antenlerden bir nebze daha güçlü ve dizüstü ekranının üst kısmına tutturulabiliyor. Ne diyelim, keşke fiyatı da 185 liradan başlamayaydı... www.avermedia.com

B

64

SCROLL EKİM 2009


16 GB kapasiteli USB bellek KİNGSTON DATA TRAVELER 112 eni modeliyle doğrudan tüketicilere yönelen Kingston, her biri farklı renkte olan 4, 8, 16 ve 32 GB kapasiteli USB belleklerden 16 GB kapasiteli ve beyaz renkteki modelini Scroll’a gönderdi. Ürünün 53,4 x 21 x 10,5 mm boyutlarına bakarak, gayet ufak olduğunu söyleyebiliriz. Yan kısmındaki delik sayesinde kaybetmemek için anahtarlığa da takabilirsiniz. Ancak bunun için kutudan bir de askı çıksa iyi olurdu. DT 112, kapaksız bir tasarıma sahip, bu yüzden sürücünün üzerindeki düğmeye bastırıp itiyorsunuz, böylece USB bağlantı ucu ortaya çıkıyor. Üzerindeki LED lambası çalışma / işlem durumunu gösteriyor. 256 KB’lık ufak dosyalarla yaptığımız denemelerde 16 MB ile okudu, 6 MB ile yazdı. Yani, ağır kaldı. Aynı denemeyi 64 Mb ile de yaptık ve sonuçlara göre, 18 MB yazıp, 8 MB yazabiliyor. Bunu da pek hızlı bulmadık. Ayrıca içerisinden yedekleme ya da mobil kullanım için uygun bir yazılım da çıkmıyor. Yalnızca bir USB depolamaya ihtiyaç duyanlar, çok fazla dosya aktarmadan, yüksek hıza ihtiyaç duymadan günü geçirmek isteyenler, fazla para harcamadan sahip olabilirler. www.kingston.com.tr

Y

SCROLL EKİM 2009 65


YENİLER Dizüstünüzü hak etmek için özenle tasarlanmış HP PAVİLİON DV2 P ürün kullananlar bilir; HP genellikle ürünlerinde kozmetiğe çok önem verir. Şık tasarım ve farklı modeller konusunda ayrı bir yeri vardır her zaman kullanıcının gözünde HP’nin. Tabi bu özellik tek başına bir şey ifade etmiyor. Bunun yanı sıra bir de performans ve iyi fiyat da önemli kriterlerin başında geliyor. HP Pavilion DV2 hem tasarım hem de performans açısından oldukça başarılı bir ürün. 12.1 inç ebatlarındaki DV2, 1.7 kg ağırlığına sahip. HP Pavilion DV2, 1.6 GHz hızında AMD Athlon Neo MV işlemciye sahip ve 2 GB bellek ile güçlendirilmiş. Dilerseniz bellek kapasitesini 4 GB’a kadar artırabiliyorsunuz. Ürünle beraber gelen ATI Radeon X1250 yongasına sahip 512 MB bellekle çalışan ATI Mobility Radeon HD 3410 ekran kartı performans açısından oldukça tatmin edici. Bağlantı arabirimleri konusunda zengin bir menü sunan HP Pavilion DV2, HDMI, VGA, üç adet USB girişi, Bluetooth, 100 NBit LAN ve 54 MBit WLAN seçeneklerinin tümünü kullanıcılarına sunuyor. 5in1 kart okuyucuya sahip DV2, ayrıca 320 GB sabit diske sahip. Tüm bunların yanı sıra üründe zengin bir multimedya yazılım desteği de bulunuyor. Kısacası HP Pavilion DV2 dizüstünüzü hak ediyor. www.hp.com.tr

H

66

SCROLL EKİM 2009


Şık tasarım ve yüksek performans isteyenlere duyurulur SAMSUNG NV100 HD rtık fotoğraf makineleri kendilerini aştılar diyebiliriz. Eskiden hayal bile edemediğimiz tüm özellikleri satıcılara soran kullanıcılar, hem yüksek performans hem de şık bir ürün arayışı içindeler. İşte tam da bu sırada devreye Samsung NV100 HD giriyor. 14.7 megapiksel çözünürlüğe sahip olan NV100 HD, 720p HD video çekme özelliğiyle halk jürisinden bir puan daha kazanıyor. Dokunmatik 3 inç ekranı bulunan NV100 HD’de, Schneider Kreuznach lens kullanılmış ve uzaktan kumanda, HDMI bağlantısıyla da ek özellikleri pekiştirilmiş. 3.6 x optik zuma sahip olan Samsung NV100 HD, 28-102mm’lik bir objektife ve daha iyi resim kalitesi sunmak için Dual Image Stabilization

A

(optik ve dijital hareket önleyici) özelliğine sahip. Bu özelliğin işleyişi ise; farklı ISO değerlerine sahip iki resmin birleştirilerek tek bir resim halini almasıyla neticelendiriliyor. Otomatik kontrast ve yüz tanıma özelliklerinin yanı sıra, 1280x720 piksel çözünürlüğünde video kaydı yapan NV100 HD, çektiği videoları H.264 formatında kaydediyor. Ürünle beraber gelen Docking Station sayesinde HD videolarınızı televizyonunuza rahatlıkla aktarabiliyorsunuz. www.samsung.com.tr

SCROLL EKİM 2009 67


YENİLER

dinlerken sıkıntı yaratıyor. Toshiba ürünün Portege inceldi, hafifledi ince yapısına bir optik sürücü sıkıştırmayı baTOSHİBA PORTEGE R600-10U fak ve ince dizüstüler, Intel’in CULV işlem- şarmış, üstelik Windows altından kapatılarak cisi sayesinde birden yaygınlaştı. Kullanıcı- enerji tasarrufu da sağlanabiliyor. Üründe 2 lar şu sıralar bu ürünlere şüpheyle yaklaşıyor- adet USB’ye ek olarak hem USB hem de eSATA lar, zira performans konusunda endişeleri var. olarak kullanılabilen üçüncü bir yuva, bellek kartı okuyucu ve D-SUB (analog) görüntü çıkışı Toshiba da Portege serisine eklediği R600’e var. Bu noktada, keşke HDMI eklenseymiş diye orta seviye bir işlemci ekleyerek, hazırladığı iç geçirdik. Performansa gelirsek, test sonuçmodeli bize gönderdi. Öncelikle benzerlerinları ofis işleri için yeterli olduğunu gösteriyor. den yaklaşık yarım kilo hafif, parmak izi okuAncak çok fazlasını beklemeyin. Güç koruma yucusu var, 3G ve diğer bağlantılar açısından seçeneklerini kapatıp pil testi yaptığımızda da benzerlerini geride bırakıyor. Buna karşın, üzerinde web kamerası yok. Vista sevmiyorsa- ise 2,5 saat gibi nispeten iyi bir süre boyunca nız, XP Pro’ya indirme seçeneğiniz olması çok dayandığını gördük. Ürünün en büyük dezavantajı yaklaşık 4300 TL’lik fiyatı oldu. Buna iyi. Klavyenin geniş tuşlu tasarımı rahat kuleşdeğer bir getirisini görmüyoruz. lanım sağlıyor. LED arka aydınlatmalı ekranın görüntüsü iyi bulduk. Mono hoparlör ise müzik www.toshiba.com.tr

U

68

SCROLL EKİM 2009


Harici disk için dahili disk hızı ICY BOX IB-380 isk kutuları elinizdeki sabit diskleri harici depolama birimine dönüştürmeye yarıyor. Piyasada birçok alternatifi olan bu ürünler çoğu farklı özellik taşıyor. Raidsonic firmasının hazırladığı ICY BOX’ın IB-380 adlı modeli akla gelebilecek her şeyi bir araya getiriyor. 3,5” büyüklüğündeki SATA arabirimli sabit diskler için hazırlanan bu kutunun ön yüzünde ufak bir ekran bulunuyor. Buradan kullanım süresi, kapasite, diskin ısısı ve kullanım durumu görülebiliyor. Ürün PC’ye USB 2.0’ın yanı sıra, eSATA üzerinden de bağlanabiliyor. Böylece kasanın içine takılan disklerle aynı performansı yakalıyor. Kutudan USB ve eSATA kablosu çıkan cihaz, adaptörle çalışıyor ve iç kısmında 40 mm büyüklüğünde bir de fan yer alıyor. Ürünün güzel yanı, bu fanın iki hız kademesinde çalışabilmesi ve istenildiğinde kapatılabilmesi. Yatay olduğu gibi kutudan çıkan ayakla dikey olarak da konumlandırılabilen ürünün montajı da kitapçığı sayesinde çok kolay. Vidaları söküp arka kapağı çıkardıktan sonra, disk kabloları bağlanıp vidalanıyor ve kutuya geri yerleştiriliyor. Sonra da bağlantıları yapıp PC’ye yeni depolama biriminizi eklemek kalıyor. Alüminyum dış yapısı sayesinde ısınmadan çalışarak diskin ömrünü azaltmayan ürün, sessiz fan ve bilgi ekranına karşın 75 dolar fiyatıyla iyi bir alışveriş olabilir. www.dijitaltrend.com.tr

D

SCROLL EKİM 2009 69


YENİLER

N

etbook’ların gitgide daha çok tercih edilmeye başladığı günümüzde Packard Bell de Dot serisi Netbook’ları ile kendine yer edinmeye başladı. Bu sefer biraz daha büyük ekran ile Netbook’lara yeni bir soluk getirmeye çalışsalar da iki segment arasında bir ürün ortaya çıkarmışlar. Başarının teknik detaylarda gizli olduğunu düşünüyorsanız, Intel 945GSE ve N280 işlemcisi ile güçlü bir ürünün elimizde olduğunu belirterek başlayaşım. Çünkü kullanacağınız programları çalıştırabilmek için yeterli bir performans sunuyor. PACKARD BELL NEBO DOTS TK/05, muadillerine oranla daha büyük ekrana sahip. Ekranın büyümüş olması, taşınabilirliğine problem yaratmamış. Üstelik 6 hücreli bir pili olmasına rağmen n sadece 1250 gram ağırlığında. Bu pil ile 8 saat kullanım ömrü vaad etmesine rağmen, yaptığımız testlerde 5,5 saat gibi bir kullanım süresi verdi ki bu süre bile oldukça doyurucu. Ayarları ile oynayarak bunu biraz daha artırabilmeniz de mümkün. Şık bir tasarımı olan NEBO’nun üst kapağı piano black tasarlanmış. Tabi bu düzeyde kaliteli bir ilk bakışı olan cihaz, diğer görünüm özelliklerinin de şık olmasını beklersiniz. Ekran Led olduğu için oldukça net bir görüntü sunuyor. İçi de dışı gibi güzel sonuç veren bir ürün. Ayrıca verdiği ses seviyesi bir çok netbook’a göre oldukça yüksek seviyede. Her ne kadar en sona getirdiğinizde kasadan kaynaklı cızırdamalar meydana geliyor olsa da makul seviyelerde dinlerken ses kalitesi tatmin edici seviyede. Sık yolculuğa çıkıyor ve yanınızda hem iş, hem de multimedya özellikleri için bir netbook almayı düşünüyorsanız bu ürünü gönül rahatlığı ile alıp kullanabilirsiniz. 70

SCROLL EKİM 2009

İşlemci: INTEL ATOM N280 L2 Cache: 512 KB FSB: 533MHz Clock Speed: 1,66 GHZ Kablosuz Erişim: Wifi 802.11a/b/g Chipset: Intel 945GSE İşletim Sistemi: XP HOME Bellek: 1 GB DDR2 667MHZ Sabit Disk: 160GB SATA Optik Sürücü: YOK Ekran: 10,1” (1024*600) LED Grafik İşlemci: INTEL GMA950 Grafik Hafıza: PAYLAŞIMLI (max: 256 MB) Bluetooth: YOK Dahili Kamera: VAR USB 2.0: 3*USB2.0 FireWire (IEEE 1394): YOK Genişleme Yuvası: YOK TV OUT: YOK VGA OUT: Analog (D-Sub) Kart Okuyucu: 5-in-1 Kart Okuyucu Fax-Modem: YOK Ethernet: 10/100 Ethernet Kartı Ağırlık: 1,25 Kg Ebat: 259x188.5x26.4 Pil: 6 Cell Li-İon (8 saat pil ömrü)


Dokunmatik ama 3G yok SAMSUNG S3653 CORBY G her yeri sarmış durumda, ancak illa çıkacak her telefon 3G destekleyecek diye bir kaide de yok. Samsung’un S3653 modeli Corby adlı telefonu da 3G desteği sunmayan, ancak dokunmatik ekranı ve geniş hafıza desteğiyle piyasaya sunulan ürünlerden birisi. Samsung’un Online Widget adını verdiği kısayol desteği, ana ekranın solunda bir çubuğa tıpkı Vista Sidebar gibi istediğiniz uygulamaları eklemeyi ve kolayca buradan ulaşmayı sağlıyor. Ne yazık ki, kendine has bir işletim sistemi kullandığından uygulama desteği yok denilebilecek kadar az. İnternet bağlantısı için EDGE kullanıyor, ayrıca içerisinde Google Talk, MSN desteği yer alıyor. Müzik çalarına bakınca MPEG4 ve WMV biçimli videoları oynatan ve MP3 çalan bir medya oynatıcısı var. PC’ye USB’den bağlayıp doğrudan dosya aktarılması hoş. Bluetooth ile kulaklığa bağlayabilir, 2 MP kamera ile orta kalitede fotoğraf ve video çekebilirsiniz. Facebook, Twitter ve MySpace’e bağlantı sağlayan ve bunu diğer işlevlerle entegre eden Corby, avuca oturan yapısı ve kapasitif dokunmatik ekranıyla rahat bir kullanım sağlıyor. Ne yazık ki, 400 liraya yaklaşan fiyata karşılık 3G, GPS gibi özellikleri olan telefonların karşısında zayıf kalıyor. www.samsung.com.tr

3

SCROLL EKİM 2009 71


PERDE ARKASI

BELLİ BAŞLI DİZÜSTÜ ÜRETİCİLERİ Compal Quanta Inwentec Wistron Asus ECS Uniwill Mitac Clevo 72

SCROLL EKİM 2009

Dizüstü bilgisayarlar nasıl ve nerede üretiliyor? Hangi bilgisayar toplama, hangisi değil. Doğru bildiğiniz yanlışları unutmanın vakti geldi.


Yazan: İlkay Zaman, ilkay@scrollmag.com

D

izüstü bilgisayar markalarını saymakla bitmez. Dünya markalarını elbette birkaç eksikle şıp diye sayabiliriz ama yerel markalar arasında daha önce hiç duymadıklarımız da vardır. Yalnızca Türkiye’ye özel yerel markalardan bahsetmiyoruz. Almanya’ya, İngiltere’ye, hatta ABD’ye özel markaların olduğunu büyük olasılıkla zaten biliyorsunuz. Bu marka havuzunda her ne kadar sayısız isim olsa da, en nihayetinde hepsinin de birer bilgisayar fabrikasına sahip olmadıkları aşikar bir gerçek. Bu tür fabrikasız üretim yapan markalara uzaktan toplama bilgisayar, toplama dizüstü diyoruz ama aslında neredeyse büyük başlar da dahil olmak üzere her firma bir şekilde bu “toplama” işine giriyor. Aslında girmek zorundalar desek daha doğru olacak. Neden mi? Çünkü maliyet, sipariş, kolaylık, pazarlama gibi tanımların altında yatan çeşitli başlıklar toplama bilgisayarın zaruriyetini ortaya çıkarıyor. Bu yazımızda tahmin edilebilen tüm gerekçeleriyle toplama dizüstü dünyasının iç yüzüne elimizden geldiğince ışık tutmaya çalıştık. Bu konuda bilgilerinizi tazeledikten sonra satın alma tercihiniz değişir mi bilemeyiz ama artık bu ürün-

lere bakış açınızın değişeceğini ve daha kolay marka ya da model seçebileceğinizi rahatlıkla söyleyebiliriz. TOPLAMA BİLGİSAYAR NE DEMEK? Parçalarının tek tek satın alınıp ayrı bir yerde bu parçaların monte edilerek bilgisayar oluşturulmasına toplama bilgisayar diyoruz. Üstüne bir de logo yapıştırdınız mı alın size toplama bir marka. Peki, bu kadar mı? Evet bu kadar basit. Kendi evinizde yaptığınız bir masaüstü bilgisayar bile doğal olarak toplama bilgisayardır. Siz kendiniz yapınca herşey gayet normaldir ama bu işlemi bir marka yaparsa, o firma ürününü lojistik, pazarlama, satış, destek gibi kalemlerle de donatmak zorundadır. Bu tür markalar ülkemizde de varlar ve gayet te başarılar. Dizüstü pazarında da durum pek farklı değil. Bu pazardaki tek farklılık, biz tüketicilerin bir dizüstüyü evimizde toplayamayışımız. Çünkü kasayı ayrı, anakartını ayrı satın alabileceğimiz bir pazar yok. Eskiden barebone dizüstüler vardı ama rağbet görmeyince bu fikir rafa kalkmıştı. Dizüstü pazarında toplama bilgisayar süreçlerini günümüzde hemen her marka kulSCROLL EKİM 2009 73


PERDE ARKASI

lanıyor. Öyle ki birbirine tıpatıp benzeyen ama farklı marka isimleri taşıyan pek çok ürünle karşılaşıyoruz. Büyük markalarda böyle bir olasılık imkansız ama küçüklerde, hatta yerel markalarda bu tür ürünleri birbirinden yalnızca üzerlerindeki marka logoları ayırıyor. Peki bu benzerlik nasıl oluyor dersiniz? Yanıtı çok basit. Toplama dizüstü işine giren herkes, aynı adreslere başvuruyor ve ceplerinde milyonlarca dolar olmadığı için hazır tasarımlı kasalardan satın alıyorlar. Sonuçta da içi farklı olsa da, dışardan baktığımızda aynı ya da benzer ürünlerle karşılaşıyoruz. TOPLAMA DİZÜSTÜ MERKEZLERİ Dünyada dizüstü fabrikası olarak niteleyebileciğimiz sayılı merkez var. Bu merkezlerden biri de Vestel. Bu merkezler genelde çok hacimli üretim yaptığından, kasa ya da anakart gibi bileşenleri çok daha ucuza satın alabiliyorlar. Tıpkı üretici, toptancı, dağıtımcı, anabayi, son kullanıcı zinciri gibi. A1 firması kasayı üretiyor, B1 ve B2 firmaları 74

SCROLL EKİM 2009


bu kasalardan topluca alıyor, C1, C2, C3, C4 firmaları bu kasaları alıp üzerine kendi logolarını koyup bayilere dağıtıyor. Son kullanıcılar da o ürünleri bayilerden satın alıyor. Süreç tam olarak böyle olmasa da, mantık olarak bu sürece çok yakın. Dünyada şu anda iki elin parmaklarını zar zor geçebilecek sayıda dizüstü üreticisi var. Bu üreticilerin bir ikisi hariç, tamamı fason üretim yapıyor ve müşterileri arasında kelli felli markalar da var. Basit bir örnek verelim. Acer ve Dell firmaları dizüstü fabrikalarının olmamasına rağmen satş adetlerinde dünyada hep ilk sıralarda olmalarını pazarlama ağlarının başarısına bağlayarak övünüyor. Bu tip firmaların mühendisleri kasa tasarlıyor, malzeme araştırması yapıyor ve elde ettiklerini ürünleri bu işte uzman firmalara ürettiriyor. Bu taktik sadece Acer ve Dell’e özgü değil tabi ki. Diğer firmalar da bu çizgiyi takip ediyorlar. Örneğin HP ve Toshiba da kendi tesisleri dışında üretim yaptıran firmalardan. Keza Casper ve Exper de öyle. Bu firmalar Quanta, Compal ya da Inwentec gibi dev üretim kapasitesine sahip fabrikalarla anlaşma yapıp, onların üretim bantlarını bir yerde kiralıyorlar ve böylece işçi çalıştırıp, personel maliyeti altına girmiyorlar.

kullanarak şu kadar adet dizüstü üret” diyor. Compal da sadece Toshiba’ya özel ürünleri tedarik ederek kendi merkezinde bu ürünleri birleştiriyor ve paketleyip Toshiba’ya geri veriyor. Tabi Toshiba’nın tüm ürünlerini bu şekilde ürettiğini sanmayın. Firma ekonomik olarak avantaj gördüğü durumlarda dışarıya sipariş veriyor. Mesela siparişlere yetişmek için ya da kimi ürünleri daha ucuza mal etmek için bu yola başvuruyor. Ama ürünler tamamen Toshiba’nın kendi tasarımı ve kendi geliştirdiği teknolojileri içeriyor. Üretimi yapan firma Toshiba’dan gelen malzemeleri başka biçbir ürün bandında kullanamıyor. Yerli – yerel markalarda ise daha farklı bir üretim süreci var. Bu firmalar kendi kasalarını üretmek gibi hayli maliyetli bir işe girmek istemiyorlar. Eğer cebinizde birkaç milyon dolar varsa iş başka tabi. Peki alternatif çözüm ne? Belli başlı dizüstü üreticilerinin kendi ürettikleri setleri kullanmak tabi ki. İşte kasa benzerlikleri de buradan kaynaklanıyor. Çünkü hepsi hazır sistemleri satın alıp kendi merkezlerinde başka ek işlemlerden geçirebiliyor. Sonuç olarak markaların liderliğe oynayanları üretimlerinin bir kısım, belki de tamamını dışarıda yaptırırken, daha düşük bütçeliler ise hazır üretilmiş olan sistemleri ya montajlı ya da ayrı ayrı parçalı olarak satın alma yoluna gidiyor.

YERLİ MARKALARDA TOPLAMA SÜRECİ Global markaların kendi bilgisayarlarını nasıl ürettiklerini az çok anlamış bulunuyoruz. Tekrar özetlemek gerekirse, Toshiba mesela Compal ya da Quanta’ya “bana şu ürünleri SCROLL EKİM 2009 75


SATIN ALMA REHBERİ

76

SCROLL EKİM 2009


ü Mobil olmaya dizüst ı 1 kilo yetmez oldu. Ağırlığ ’ları civarındaki Netbook ası da taşıması da, kullanm r birinin çok kolay. Ancak he r. Örnekli farklı bir özelliği va tın seçim kılavuzu ile sa oruz. almayı kolaylaştırıy

SCROLL EKİM 2009 77


SATIN ALMA REHBERİ

Ö

nce OLPC adlı bir sosyal sorumluluk projesiyle hazırlanan minik dizüstüler, düşük işlemcili, LCD yerine daha eski teknolojili ve siyah beyaz görüntü veren ekrana sahip, ancak her yerden İnternet bağlantısı sağlayabilen bir dizüstü oluşturarak, 3. Dünya Ülkelerindeki öğrencileri İnternet’e sokarak bilgiyle buluşturmak amacındaki şirketlerden Intel geri adım atınca, proje de suya düştü. Daha sonra bu Intel’in ticari bir projesi haline geldi ve Atom işlemcilerle tanıştık. Elbette bu diğer üreticilerin de işine geldi. Ne zamandır mobil ürünler üzerinde çalışan VIA, kendi segmentinde bir iş olunca hemen Netbook için özel bir işlemci hazırladı. Diğer yandan AMD ser verip sır vermeden mobil yatırımlar yapmaya hazırlanıyor. Ancak üzerinden 1 seneden fazla geçmesine rağmen AMD’den ses soluk çıkmadı. Nvidia ise farklı bir yol izledi ve özel

78

SCROLL EKİM 2009

bir platform ile Intel işlemci kullandığı halde, Intel’den daha performanslı olduğunu iddia ediyor. SOSYAL SORUMLULUĞA PAYDOS Diğer tarafta Netbook’ların her biri farklı ekran boyunda, farklı işletim sistemi kullanıyor ve değişik özelliklerle geliyor. Peki tüketici olarak hangisine güvenmek daha doğru? Teknolojik ürünler günümüzde çok hızlı eskiyor ve yenisini satın almak icap ediyor. Üstelik fiyatlar da hiç iç açıcı değil. 100 dolara hazırlanması beklenen OLPC’ler de Intel’in çekilmesinden sonra, fiyatı tutturamadığı için iptal oldu. Netbook’ların fiyatları 400 dolardan başlarken, bu parayı çöpe atmaya hiç lüzum yok. Önce neden bir Netbook’a ihtiyacınız olduğunu düşünmeniz gerekiyor. Daha doğrusu, Netbook’a gerçekten ihtiyacınız var mı?


Siz düşünmeden, Netbook’larla yapabileceklerinizi sıralayalım, işinize gelen varsa, yazımızı okumaya devam edin. Öncelikle bu ürünler ufak boyutta olduklarından, pil kapasiteleri düşük. Dolayısıyla enerjiyi çok daha hesaplı kullanmalılar ki, kayda değer bir süre güç beslemesi olmadan çalışabilsinler. Bu yüzden de işlemciler giriş seviyesi, hatta dizüstündeki giriş seviyesinin de altında, kendine özel bir seviye oluşturdular diyebiliriz. INTEL MI VIA MI? Performans olarak baktığımızda piyasada çok işlemci yok, bu sebeple ufak bir sıralama vermemizin de sakıncası yok. Intel’in Atom işlemcilerinden N270 ilk gün ışığına çıkan Netbook’larda yer alıyordu. Bunlar tek çekirdekli, 1,6 GHz hızında, 512 KB ön bellekli ve 533 MHz veriyolunda çalışan ürünler. Bu değerlerin hepsi iki nesil önceki dizüstü bilgisayarlarla denk. Bunu Intel Atom N280 izledi. N280 ise çok farklı değil. Saat hızı 1,66 GHz’ye çıkarken, FSB, yani veriyolu da 667’ye yükseltildi. Bu işlemcide HyperThreading özelliği de bulunuyor. Ürünlerde 64 bit, sanallaştırma gibi özellikler olmadığını da hatırlatalım. Bunu Z serisi bir işlemci izledi ve bu da Z520’den başkası değil. Z520, Diamondview yerine Silverthorne adlı mimariyi kullanıyor. Ürün 1,33 GHz hızında çalışıyor, 533 MHz veriyolu hızında ve 512 KB ön belleğe sahip. Bu açıdan daha yavaş olduğunu söylemeliyiz. Ancak, bir farkı var. Z520 daha az güç tüketiyor. Dolayısıyla nispeten pil ömrüne fayda sağlıyor. Diğer yanda ise VIA’nın uzun süredir kullandığı ve Netbook’lara adapte ettiği C7 Mobile işlemcisi bulunuyor. Bu işlemci 800 MHz veriyolu kullanmasına karşın, 1,2 GHz hızında ve 128 KB ön bellek taşıyor. Bu sebeple daha yüksek hıza erişebilecek bant genişliğine sahipken, frekans ve ön bellek sebebiyle geri

düşüyor. NE İŞE YARAR BU NETBOOK? Bu işlemcilerle ne yapabileceğinize gelirsek, web tarayıcı açıp o site senin, bu site benim gezebilirsiniz. Ofis dokümanlarını açıp, değişiklik yapabilir ya da not tutabilirsiniz. 1 GB ve üzeri bellekli modellerde birkaç uygulamayı aynı anda açıp, MSN’e bağlanabilir, Torrent indirebilir, müzik dinleyebilirsiniz. Ancak, bundan fazlası için uygun değiller. Dolayısıyla ya yanınızda sürekli taşıyacağınız ve basit işleri yapabileceğiniz bilgisayarınız olabilir, ya da bunlardan fazlasını yapmıyorsanız, ana bilgisayar olarak alabilirsiniz. Web’de flash oyun oynamıyorsanız, Vista’da Solitaire ya da Abandonware olmuş eski oyunları oynamıyorsanız, oyunları unutun. Call of Duty çalıştırmasını beklemek hata olur. Ekran konusunda da bir sıkıntı mevcut. 10 inçten ufak ekranlar, ne yazık ki dokümanlarla çalışmak için uygun değil. 10 inçlik modeller ise hem web gezintisi hem de çalışmak isteyenleri tatmin edecek nitelikte. Bellek miktarına gelince 512 MB’lık sistemler hangi işletim sistemini kullanrsa kullansın, size tek bir tarayıcı penceresinden fazlasını açtığınızda işkence çektirir. 1 GB’lık modeller ağırlıklı olarak piyasada bulunuyor ve bunları 2 GB’a

SCROLL EKİM 2009 79


SATIN ALMA REHBERİ güncellediğinizde ofis dosyalarıyla çok daha rahat çalışabilirsiniz. Depolama da büyük önem taşıyor, ancak bu cihazlarda en fazla 160 GB sabit disk bulunuyor. Genelde dizüstülerdeki 5400 RPM dönüş hızına sahip sabit diskleri kullanan Netbook’ların bazısı SSD teknolojisini destekliyor. 8, 16 GB’lık modelleri önemsememek sizin açınızdan daha faydalı. Bazı SSD’ler düşük kalitede olduğundan, Windows XP’yi dahi kullanırken çileden çıkartabiliyorlar. Bunun sebebi de hızlarının düşük oluşu. Bu yüzden en iyisi SSD yerine geleneksel sabit diskleri tercih etmek. LOST GÖSTERİYOR MU? Cihazların üzerindeki diğer birleşenler ise multimedya özellikleri için elverişli. Her Netbook’ta bir kart okuyucu yer alıyor. Çok az sayıdaki modelde ExpressCard yuvası var. Buraya ek depolama, TV kartı gibi sonradan ekleme yapılabiliyor. Ürünlerde genelde 2 adet USB yuvası yer alıyor. Bazı modellerde 3 taneye rastlamak mümkün. Monitör çıkışı da analog (D-SUB) olarak var. Bunlar birleştiğinde, yani monitöre ya da TV’ye bağlayıp masaüstü çalışmak istediğinizde 2 adet USB yuvası yeterli olmayabilir. Zira bir klavye, bir fare takınca bunlar doluyor ve USB bellek takmak istediğinizde, ya da çift yuvalı bir harici sabit disk takarken sorun yaşayabilirsiniz. Bunun için yedekte bir

USB Hub varsa kullanabilirsiniz. Ses bağlantıları çoğu dizüstüden farksız olarak kulaklık ve mikrofon ile sınırlı. Bunu tamamlamak için web kamerası da yerleştirilmiş. Her üründe bir tane bulabilir ve İnternet’te görüntülü sohbet edebilirsiniz. Nvidia’nın ION adlı platformunu kullanan ürünler her ne kadar ülkemize gelmese de, performansıyla yurtduşındaki fuarlarda ve incelemelerde kendini göstermeyi başardı. ION’un özelliği üzerinde Intel’inkinden çok daha güçlü bir ekran kartı barındırması. Böylece Atom işlemcili ürünlerde HD video seyrederken takılma yaşayanların dertleri son buluyor. Yakında bu ürünleri Türkiye’de göreceğimizi umuyoruz. HER YERDE KABLOSUZ BAĞLANTI Bunun dışındaki bağlantılarda ürünler farklılaşıyor. Tüm ürünler Ethernet ve modem bağlantısı taşıyor. Kablosuz ağda Taslak 802.11n ve 802.11g seçeneği sunuluyor. 802.11n seçimi evinizdeki ya da işyerinizdeki ağ bağlantısına göre sizin tercihinize kalmış. Ancak 11n seçimi, ileride yapacağınız yönlendirici güncellemesinden sonra daha geniş kapsama alanı ve hız sunabilir. Bazı modellerde cep telefonu vb. cihazlarla bağlantı sağlayan Bluetooth’u da içeriyor. Çok az sayıdaki modelde ise 3G bulabilirsiniz. Bu da gerçekten mobil bir cihaza sahip olmanızı sağlar. İçerisine bir SIM kart takarak kolayca İnternet’e girebilirsiniz. Son olarak cihazın pil ömrünü tespit edebilmek adına pilin hücre sayısına bakabilirsiniz. 3 hücreli pillerle satılan modeller 2 saati aşamıyor, ancak piyasada 6 hücreli pil kullanan, LED ekranlı ve SSD disk kullanan modeller yer alıyor. Bunlarla 4-5 saat güç bağlantısı gerekmeden kullanabileceğinizi belirtelim. FİYAT /PERFORMANS ÖDÜLÜ ASUS EEE PC 1005HA (www.asus.com.tr) Netbook kavramının yayılmasında öncülük eden ASUS’un Eee PC serisinin son modeli, işlemci

80

SCROLL EKİM 2009


tarafında güncelleme yaşayarak, Intel Atom N270’den N280’e geçmiş. 10,1 inç büyüklüğünde LED arka aydınlatmalı bir ekrana sahip ürün, 6 hücreli pil ile yalnızca 1,27 kilogram ağırlığında ve 262 x 178 x 36,5 mm boyutlarında. 1 GB DDR2 bellek ile donanan 1005HA’nın üzerinde 160 GB sabit diskin yanı sıra, 10 GB’lık Eee Storage adlı online depolama hediye ediliyor. Cihazda 0,3 MP web kamerası, bellek kartı okuyucu, D-SUB görüntü çıkışı, 3 adet USB bağlantısı bulunuyor. Ağ bağlantısı için de modem, 100 Mbit Ethernet yuvası ve 802.11n kablosuz ağ bağlantısı ile EDR destekli Bluetooth 2.1 işlevleri mevcut. Fiyatı 630 TL olan ürün Fiyat / Performans ödülümüzü alırken, 5 saati aşan pil süresiyle sistemini şarj derdi olmadan yanında taşımak isteyenlere uygun bir çözüm sunuyor.

MSI Wind U115 (www.msi.com.tr) Intel Atom Z530 işlemcisi kullanan MSI Wind U115, bu yönüyle biraz zayıf görünse de, 6 hücreli pili ve sabit diskin yanı sıra SSD’ye sahip yapısıyla, melez olmanın avantajını taşıyor. Cihazı Eco modunda çalıştırdığınızda sabit diski kapatıyor ve yalnızca SSD’den çalışıyor. 10 inç ekrana sahip cihazın üzerinde 160 GB kapasiteli sabit disk ve 8 GB kapasiteli SSD bulunuyor. 1 GB DDR2 bellekle donanan U115, 1,2 kilo ağırlığında ve 260 x 180 x 46 mm büyüklüğünde. Altı hücreli pil ile gelen cihazın pili ciddi bir kalınlık yaratıyor, ancak sabit disk kapalıyken 8 saatten uzun süre çalışabiliyor. Her iki depolama birimi açıkken de 6 saat çalıştırılabiliyor. Üründe kart okuyucu, 2 MP web kamera, EDR destekli Bluetooth 2.0, D-SUB çıkışı, 3 x USB yuvası,

SCROLL EKİM 2009 81


SATIN ALMA REHBERİ

Ethernet ve modem bağlantıları bulunuyor. Kablosuz ağ için de 802.11n tercih edilmiş. Windows XP Home Edition kurulu gelen cihazın yanında çanta ve fare hediyesi olması da beğenimizi kazandı. Buna karşın, 1000 lirayı aşan bir fiyatla satılıyor. Çok uzun pil ömrüne ve taşınabilirliğe ihtiyacınız yoksa, U115 size göre değil. Acer Aspire One AO751H-52BW (www.acer.com.tr) Aspire One adıyla ASUS’tan hemen sonra Linux’lu modelleriyle piyasaya giren Acer, bu seride ciddi bir başarı yakaladı. Seri iki modelle uzun süre satış yaptıktan sonra, üçüncüye merhaba dedi. Aspire One 750 adlı bu modelde Intel Atom Z520 işlemci, 1 GB DDR2 bellek kullanılıyor. 160 GB kapasiteli bir sabit disk taşıyan cihazda, 0,3 MP çözünürlükte web kamerası, 3 adet USB, 802.11g kablosuz ağ bağlantısı, 100 Mbit Ethernet, modem, D-SUB görüntü çıkışı gibi standart özellikler yer alıyor. Bunların hepsi standart durumuna gelmiş özellikler. Acer’ın bu üründeki farkı, ekran boyutunu 11,6 inç’e çıkartarak çok daha rahat bir kullanım sağlaması olmuş. Elbette ağırlık da bu oranda biraz artmış ve 1,5 kilo olmuş. Klavye neredeyse tam boy dizüstü klavyesi kadar. Ekran kartını da GMA 950 yerine GMA 500 olarak kullanan Acer, bu anlamda performansın düşmesine sebep olmuş. Pil ömrü de üreticinin belirttiğinin aksine 2,5 saati aşamı-

82

SCROLL EKİM 2009

GELECEK NE GETİRECEK? NokiaWorld 2009’da duyurulan Nokia Booklet adlı cihaz, birçoğumuzu şaşırttı. Nokia’nın cep telefonundan ya da akıllı telefondan ziyade bir Netbook hazırlaması, dizüstünden pazar çalan Netbook’un ne menem bir şey olduğunu gösteriyordu. Cihazın özelliklerine bakarsak, Intel Atom Z530 işlemci, 1 GB DDR2 bellek, 10,1 inç ekran, 120 GB SATA sabit disk normal gibi duruyor. Ancak Nokia, bu 1,25 kilogram ağırlığında ve 264 x 185 x 20 mm boyutlarındaki ince ve hafif cihaza 16 hücreli bir pil sığdırmayı başararak, yine herkesi bekleyişe sürükleyecek bir cihaz ortaya çıkartmış. Nokia’nın iddiasına göre cihaz 12 saat şarj etmeden çalışabiliyor ki, bu pek de uydurma bir değer gibi durmuyor. 802.11n, Bluetooth, 3G destekli modem, HDMI çıkışı, bellek kartı okuyucu, 1,3 MP web kamerası, iPhone ve bazı akıllı telefonlardan alıştığımız akselometre, GPS gibi eklentiler Booklet’i bekleyenleri sevindirecek özellikler. Buna ek olarak, fiyatın en pahalı cep telefonundan pahalı olmayacağı söylentisi ve Windows 7 ile gelecek olması da sevindirici. Ne diyelim, bekleyelim, görelim. yor. 900 TL’lik fiyatı bu yüzden, yalnızca daha geniş bir ekran isteyen kullanıcılar için uygun olabilir. HP Compaq Mini 731ET (www.hp.com.tr) Turkcell kampanyasıyla duyurulan Compaq Mini 731ET, ilk olarak üzerindeki 3G desteğiyle dikkat çekiyor. İçerisinde HDSPA destekli bir modem bulunduran cihaza SIM kart takarak 3G bağlantı kurabilirsiniz. Bunun dışında ne yazık ki ürünün cazip bir tarafı yok, en azından görmediğimiz bir özellik sunmuyor. Intel Atom N270 işlemci, 1 GB DDR2 bellek sıradan görünüyor. 80 GB’lık 4200 RPM’lik disk SATA olsa dahi, biraz ağır kalıyor. Bunun sebebi dizüstülerde uzun süredir 5400 RPM’lik diskler tercih ediliyor. Hatta performanslı modellerde masaüstü PC’lerdeki 7200 RPM’lik diskleri görmek


biyle 2 saati zor bulan pil ömrü var. Dolayısıyla 3G dışında satın almak için pek sebep yok. Üstelik kampanya dışındaki fiyatı da 1000 lirayı buluyor.

bile mümkün. 4200 ise ancak eskiden sabit diskli MP3 çalarlarda kullanılıyordu. Cihazın üzerinde 802.11g kablosuz bağlantı, Bluetooth 2.0, 100 Mbit Ethernet, bellek kartı okuyucu, 2 adet USB yuva, D-SUB görüntü çıkışı yer alıyor. 10 inç büyüklüğündeki ekranı LED arka aydınlatmaya sahip. Windows XP Home işletim sistemli Compaq Mini 731ET’nin belleği artırılamıyor, 3 hücreli pil sebe-

EDİTÖRÜN SEÇİMİ ÖDÜLÜ Lenovo IdeaPad S10-2 (www.lenovo.com.tr) Kurumsal pazardaki etkinliğini tüketici pazarına da taşıyan Lenovo’nun yenilenen S10’u, 3G bağlantısıyla ve N280 işlemciyle donanmış durumda. 1 GB DDR2 bellekli, 160 GB SATA sabit diskli, 10,1 inç ekranında LED arka aydınlatma kullanan S10-2, 1,3 kilogram ağırlık ve renk seçenekleriyle her şeyden yararlanmak isteyen kullanıcılar için mantıklı bir seçenek gibi görünüyor. Üzerinde 802.11g ve Bluetooth 2.0 desteği taşıyan cihazın 1,3 MP web kamerası, kart okuyucusu, D-SUB görüntü çıkışı, 100 Mbit Ethernet bağlantısı ve 3 adet USB yuvası mevcut. 250 x 183 x 27,5 mm boyutlarındaki ürün seçtiklerimiz arasında en incesi. Ürünün pembe, gri, siyah ve beyaz renkteki modelleri, erkekler kadar kadınları da sevindirecek. 700 liraya yaklaşan fiyatla satışa sunulan S10-2, SplashTop adlı hızlı açılan anakarta gömülü bir Linux işletim sistemiyle, acilen İnternet’e girmeniz gereken durumlarda da yardımınıza koşuyor. Bununla beraber yüz tanıyan güvenlik yazılımı ve OneKey veri yedekleme tuşu da ürüne ek bir değer katıyor. Cihazın 4 saati bulan pil süresi de Editörün Seçimi ödülünü kazanmasında önemli rol oynuyor.

SCROLL EKİM 2009 83


UZMAN

84

SCROLL EKİM 2009


Yazan: Scroll, info@scrollmag.com

Dijital fotoğraf makinesi satın alırken kompakt ya da D-SLR ayrımı yapmakta zorlanıyorsanız, bir de bizim önerilerimize kulak verin. SCROLL EKİM 2009 85


UZMAN

G

ünümüzde artık cep telefonu kullanan herkeste bir fotoğraf makinesi var. Ama cepteki kalite, henüz ortalama bir fotoğraf makinesinin verdiklerinin yanına bile yaklaşamıyor. Bu nedenle fotoğraf makineleri hiçbir zaman popülaritelerini yitirmeyecek gibi duruyor. Ama işin bir de “nasıl bir fotoğraf m makinesi” cephessi var. Önümüzde FOTOĞRAFÇI k kompakt ve D-SLR ADAYLARINA ANKET o olarak adlandırdığı* Ne kadar iyi bir m mız iki grup var. İlki fotoğrafçısınız? n nispeten ucuz, pra* Fotoğraf çekmeye ttik, basit ve kolay merakınız var mı? * Arka fona dikkat ediyor ttaşıma özelliklerine ssahip. Diğeri ise musunuz? * Bilgisayara aktardığınız ssahiplerine “ben fotoğraflarda hep net mi? ffotoğraf çekmekten t anlarım” etike* Apertür ve diyafram ti t yapıştırıyor. kelimelerini daha önce A Aslında daha geduydunuz mu? ççen seneye kadar * Tripod kullanır mısınız? D D-SLR ile kompakt * Harici flaşınız var mı? m makineleri kar* Zoru sever misiniz? ş biraz * Eşyalarınızı hep tertemiz şılaştırmak elma e ile armut mi tutarsınız? toplamına t ben* Yere yatarak fotoğraf zziyordu. 2007çeker misiniz? 2 2008 geçişinde * Sabırlı mısınız? 1.000TL’nin 1 al86

SCROLL EKİM 2009

tında başlangıç seviyesinde hemen her işinizi, üstelik kalbur üstü bir kalitede görebilecek D-SLR modeller görmeye başladık. Ülkemizde de D-SLR satışlarında düşen fiyatların ve piyasaya yeni giren düşük fiyatlı yeni ürünlerin etkisiyle bir patlama yaşandı (Bu soruna!!! yeni gümrük vergisi oranlarıyla çare bulunarak, penetrasyonun artması engellendi). Yeni bir fotoğraf makinesi alacaklar, geçen seneye göre bariz bir dezavantaja sahipler ama fiyatlar yine de muhtemelen düşürülen kar paylarından dolayı gayet makul seviyelerde. Hele yurt dışından getirtme şansınız varsa, ciddi ciddi “acaba bu fiyatlara D-SLR mı alsam?” diye düşünebilirsiniz. Ancak bu yöntemi denemeniz durumunda, ürün garantisi ile ilgili konularda buradaki ithalatçıların sizi pek sevmeyeceğini bilerek hareket etmeniz daha mantıklı olacaktır. Bu yazımızda kompakt bir fotoğraf makinesi yerine D-SLR almayı düşünenlere birkaç önerimiz olacak. Hangi durumlarda hangi ürünler size ne gibi avantajlar sağlar? Bu soruların yanıtını net olarak bilmiyorsanız, istediğiniz ürünü satın alırken içinizin rahat etmesi için şu basit sorularımıza vereceğiniz yanıtlarla ya büyük bir dertten kurtulacaksınız, ya da içinizdeki fotoğrafçı cevherini açığa vuracaksınız. Bu sorulardan en az 6’sına “Evet” yanıtı verdiyseniz, kompakt fotoğraf makinelerine yatı-


rım yapmaktan vazgeçip, ilk fırsatta kendinize ve bütçenize uygun bir D-SLR edinin. Çok şey kaçırıyorsunuz. Kompakt mı alsam, yoksa D-SLR mı diyenlerin karşılaştıkları çelişkiler de satın alma sürecini çok etkiliyor. Ya kararsız kalınıyor, ya da yanlış seçim yapılıyor. Oysa doğru bir bilgi dağarcığı ihtiyaçlarınızı tam olarak karşılayacak seçimi yapmanızı inanılmaz kolaylaştıracaktır. BELİRLEYİCİ ÖZELLİKLER NELER? Fiyat farklılıkları: Fotoğraf makinesi satın alırken en belirleyici özellik doğal olarak ürün fiyatı oluyor. Kompakt modellerde 200 TL’den başlayan fiyatlar görmek mümkün. D-SLR’da ise şu anda ülkemizde 1.000 TL’nin altında ürün yok. Hatta bu fiyata da yok. Teknoloji mağazalarındaki şok kampanyaları saymazsak, en düşük fiyat 1.300 TL civarında. Fiyat konusunda çekimserliğe düşenler genelde örneğin 800TL’nin üstünde fiyata sahip kompakt modellere göz atanlar oluyor. En az bu kadar bütçesi olup da, kendilerini bir kutuyla sınırlamak istemeyenler D-SLR modellerin giriş seviyesinde olan ucuz örneklerini de incelemeye alıyor. Eğer kısıtlı bir bütçeye sahipseniz, D-SLR’lara daha uygun bir zaman diliminde göz atabilirsiniz. Görüntü kalitesi: Bu ayrıntı kompakt ve D-SLR makineler arasındaki farklardan en önemlileri arasında bulunmakta. Çözünürlük artık belirgin bir fark oynamıyor. Her iki sınıfta da aynı çözünürlükleri rahatlıkla görebiliyoruz. Ancak görüntü kalitesi, kullanılan görüntü algılayıcısı ve lens kalitesine doğrudan bağlı olduğundan, D-SLR’lar bu konuda hep açık ara önde bulunuyor. Ama kompakt makinelerin kalitesi için de kötü diyemeyiz. Aksine, konu kaliteyse, D-SLR’lar her zaman daha iyidir diyebiliriz. Yenileme seçeneği: D-SLR’ların kompakt makinelere göre en önemli farklılığının değiştirilebilir lenslerinin olması, ilerisi için bir başka D-SLR’a sahip olma maliyetini kısmen de olsa azaltıyor. Basit bir örnekle bu seçeneği biraz daha açalım. Bundan 5 yıl önce satın alınmış bir kompakt makineyi komple satmak zorundasınız. Oysa aynı zaman

alınmış bir D-SLR makinenin sadece gövdesini satıp, lensini aynı lens mimarisine sahip yeni D-SLR makinenizde de kullanabilirsiniz. Kulağa biraz uzak bir olasılık gibi görünse de, “yenileme seçeneği” D-SLR’lara birkaç puan avantaj sağlıyor. Taşıma rahatlığı Kullanım kolaylığının yanında bir ürünün taşınabilirliği de onun satın alınmasını doğrudan etkileyebilir. Kullanım alanına bağlı olarak, çantanızda her zaman fotoğraf çekebilen bir makine olsun diyenlerdenseniz, D-SLR’lardan doğal olarak uzak durun; çünkü kompakt makineler tam size göre. Ama omzunda sürekli bir ağırlık hissederek hareket edenlerse bu ayrıntıya dikkat etmezler. Çünkü onlar zaten bir D-SLR makine ile elde edecekleri farklılıkların zorluklarına katlanmayı baştan kabullenmişlerdir. Manuel çekim ayarları Kompakt ve D-SLR fotoğraf makinelerinin kullanım açısından en önemli farklılığını daha fazla değişkenle çekim yapabilme imkanı oluşturur. Lenslerinin değiştirilebilir olması da ayrı bir avantaj. Böylece geniş açı, makro, zum gibi çeşitli senaryolarda çekim yapılabilir. Oysa kompakt fotoğraf makinelerinde pratiklik ön planda olduğundan, manuel ayarlar hem zordur, hem sağlıklı değildir, hem de istenilen sonuçları vermekten uzaktır. Kompakt makineler, adı üstünde nispeten küçük ve “bak-çek” mantığına sahiptir. SCROLL EKİM 2009 87


UZMAN

Akıllı olarak bildiğimiz telefonlar gerçekte bize kaça maloluyorlar? TURKCELL İNTERNET DATA PAKETLERİ Data Paketi (Aylık) Süre Kampanya Normal Toplam 1 GB 24 AY 19 TL X 6 AY 29 TL 636 TL 4 GB 24 AY 19 TL X 6 AY 39 TL 816 TL 8 GB 24 AY 19 TL X 6 AY 69 TL 1.476 TL Bu tabloda gördüğünüz rakamlar sadece data paketini kapsıyor. Cihazın kendi fiyatı bu rakamlara dahil değil. Bir de işin cihaz dahil seçeneğine göz atalım. Paket Adı Seçenekler iPhone 3G iPhone 3GS 16GB iPhone 3GS 32GB

88

SCROLL EKİM 2009

Süper Mini Mini Paket Paket 1GB 1GB, 24 ay, peşinat 1,944 TL 1,915 TL(259 TL) 2,232 TL 2,165TL(509 TL) 2,520 TL 2,425 TL(709 TL)

Küçük Paket 4GB, 150dk, 24 ay, peşinat 2,049 TL(159 TL) 2,299 TL(409 TL) 2,559 TL(669 TL)

Orta Paket 4GB, 500dk, 18 ay, peşinat 3,209 TL(159 TL) 3,459 TL(309 TL) 3,719 TL(569 TL)

Büyük Paket 4GB, 1000dk, 18 ay, peşinat 4,122 TL(-) 4,331 TL(209 TL) 4,591 TL(469 TL)


Yazan: Scroll, info@scrollmag.com

D

evir değiştikçe hayat resmen pahalılaşıyor. Buna karşın ucuzlayan alış verişlerimiz de var ama toplama baktığımızda cebimizden çıkan paranın takibini yapmak giderek zorlaşıyor. Bilgisayarlar mesela. Aslında hep aynı fiyattalar ama bir tane alıp ömür boyu kullanamıyoruz. Mutlaka değiştirmek, yenilemek zorunda kalıyoruz. Bu konuda en cömert olan televizyon diyebiliriz. Onun yenilenme süresi neyse ki 5 yıldan fazla. Ama bir cep telefonu ya da bilgisayarı bu kadar süre kullananlara dinozor gözüyle bakıyoruz. Evet konumuz akıllı telefonlar olarak da bilinen, 3G’li, kablosuz ağ özelliği olan, hatta metin belgelerini görüntüleyip e-postalarımıza bakabilen telefonlar. İnternette sörfü de unutmayalım. Bu telefonların hayatımıza girmesiyle cebimizden sadece ürünün etiket fiyatı kadar paranın çıkmadığını biliyorsunuzdur. Zaten ucuz bir bilgisayardan daha da pahalı olan bu ürünleri satın aldıktan sonra bir de işin o ürünleri layıkıyla kullanmanın getirdiği ek yükler var. Başta veri paketi maliyeti ve hemen ardından gelen bitmez tükenmez iletişim ihtiyaçları aylık cebimizden çıkan meblağı katlamaya yetiyor bile.

POPÜLER BİR TELEFON KAÇA MALOLUYOR? Şu sıralar (ve son 2 yıldır) en popüler akıllı telefon modelinin iPhone olduğunu iddia etmeye gerek yok. Bilinen bir gerçek. Peki bu telefonu hakkıyla kullanmamız gerekirse örneğin 2 yılda cebimizden ne kadar para çıkmış olacak dersiniz? Bu sorudan yola çıkarak oturduk, operatörlerin insaflı tarife hesaplarına bakarak birkaç sonuç çıkaralım dedik. Akıllı telefonların en önemli maliyet kalemini cihazın kendisini saymazsak, data paketi oluşturuyor. Gerçi operatörler belirli bir süre kampanya dahilinde indirimli ücret uyguluyorlar ama o süre bittikten sonra normal tarifelerden faturalandırılıyorsunuz. Örneğin Turkcell’in internet

data paketlerine bakalım: Turkcell’in web sitesindeki tarifelerden derlediğimiz tablolardan da anlaşılacağı gibi, 18 ay ya da 24 ayda en üst tarifelerden akıllı telefonlu ve bol internetli bir paket aldığımızda cebimizden toplamda maksimum 4.600 TL civarı bir bedel çıkacak. Bunun karşılığında belki bize başka bir telefon faturası gelmeyecek ama sizce de bu tutar hali vakti yerinde olmayanlar için dudak uçuklatıcı gelmiyor mu? NELERE PARA ÖDÜYORUZ? Teknolojiye azar azar ödediğimiz paraların toplamı 2 yıl içinde birike birike karşımıza dağ olarak çıkabilir. Mesela evinize son model bir plazma televizyon aldınız. Eğer televizyon müptelasıysanız, aylık elektrik faturanız muhtemelen 10-15 lira artacak. Toplamda ne edecek? 240-360 TL arası bir fark. Sırada evde sinema keyfi var. Kaliteye meraklılarımız gidip Blu-Ray film alacak. 2 yılda sırf televizyonunuzu test etmek için kaç film alırsınız? Hesabı siz yapın. Ayrıca bu tür filmleri oynatmak için Blu-Ray oynatıcı maliyetini de unutmayın. Dizüstünüz mü Blu-Ray’li? Onu yolda bulmadınız ya. Sadece Blu-Ray farkı ödeyerek bir dizüstü bilgisayar alamıyoruz ki. İlla üstünde olacak ve dolayısıyla dizüstünün fiyatı da 2bin TL’yi aşacak. Liste uzayıp gidiyor. TOPLAM MALİYETİNİZİ ÖNCEDEN BİLİN Sözün bittiği yere gelecek olursak şunu söyleyebiliriz. Hayat tamam ucuz değil, elbette teknolojiye ayak uydurmanın bir maliyeti var ama ayağımızı da yorganımıza göre uzatmamız her zaman için iyiye işaret demektir. Aylık maliyetlere bakıp, birkaç yılda cebimizden çıkacak parayı hesaba katmadan hareket etmek, bizi değil, hizmet ve ürün sağlayıcıları sevindiriyor. Burada yanlış anlaşılma olmasın. Pahalı hizmetler ve tarifelerden uzak durun demiyoruz. Aksine, hesabınızı bilerek yapmanızı öneriyoruz. Teknoloji dolu günler sizin olsun. SCROLL EKİM 2009 89


KRONOLOJİ

90

SCROLL EKİM 2009


İlk çıktığı andan beri birçok kişinin hayatını etkiledi. Sekiz yıldır durmaksızın gelişiyor ve farklı türlere hayat veriyor. Yakında dünyayı ele geçirmesinden korksak da, onu çok seviyoruz. SCROLL EKİM 2009 91


KRONOLOJİ

iPod 1. Nesil 2001 Ekim 5 GB, FireWire, 10 saat müzik çalıyor Yalnız Mac için çalışıyordu. 10 GB kapasiteli sürüm sonradan çıktı. Üzerindeki mekanik tekerlekle şarkılar arası dolaşım sağlanıyordu.

iPod shuffle 1. Nesil 2005 Ocak 512 MB, 1 GB, USB, 12 saat müzik çalıyor İlk ekransız iPod. Flash bellek kullanıyordu ve askı sayesinde boyna takılabiliyordu.

92

SCROLL EKİM 2009

iPod 2. Nesil 2002 Temmuz 10, 20 GB, FireWire, 10 saat müzik çalıyor İlk Windows uyumlu iPod, ayrıca dokunmatik tekerlek de bu nesilde vardı. Windows desteği Musicmatch yazılımıyla sağlandı.

iPod mini 2. Nesil 2005 Şubat 4, 6 GB, FireWire ya da USB, 18 saat müzik çalıyor Daha parlak renkler ve çok daha uzun pil ömrü. Kapasite de 6 GB artmış.

iPod 3. Nesil 2003 Nisan 10, 15, 20, 30, 40 GB, FireWire (yalnızca eşleme yapabilen USB de var), 8 saat müzik çalıyor Dokunmatik tekerlekten tümü dokunmatik arayüze geçiş. Ayrıca iTunes, Windows için de çıktı.

iPod colour 4. Nesil 2005 Haziran 20, 60 GB, FireWire ya da USB, 15 saat müzik çalıyor, 5 saat fotoğraf gösteriyor iPod photo serisinin yenilenmesiyle hazırlandı. Tek değişen kapasite oldu.


iPod mini 1. Nesil 2004 Ocak 4 GB, FireWire, USB, 8 saat müzik çalıyor Beş farklı renkte çıktı. Daha ufaktı ve ClickWheel adlı yeni arayüzü taşıyordu.

iPod 4. Nesil 2004 Haziran 20, 40 GB, FireWire ya da USB, 12 saat müzik çalıyor Mini’deki ClickWheel iPod’a uyarlandı. Bugün kullanılan arayüz de budur.

iPod photo 4. Nesil 2004 Ekim 30, 40, 60 GB, FireWire ya da USB, 15 saat müzik çalıp, 5 saat fotoğraf gösterebiliyor Renkli ekranlı ilk iPod oldu. Mac ya da PC’den aktarılan fotoğrafları gösterebiliyordu.

iPod nano 1. Nesil 2005 Eylül 1, 2, 4 GB, USB (FireWire ile yalnızca şarj edilebiliyor), 14 saat müzik çalıyor, 4 saat fotoğraf gösteriyor iPod mini serisinin yerini aldı ve büyük yankı yarattı. Flash bellekli nano, siyah ve beyaz renklerdeydi. 1 GB modeli en son çıktı.

iPod 5. Nesil 2005 Ekim 30, 60, 80 GB, USB, 30 GB modelinde 14 saat müzik çalıyor, 2 saat video gösteriyor, diğerlerinde 20 saat müzik çalıyor ve 3 – 6,5 saat arası video gösteriyor Tamamen yenilenen tasarım iPod’a video oynatma yeteneği kazandırdı.

iPod nano 2. Nesil 2006 Eylül 2, 4, 8 GB, USB (FireWire ile yalnızca şarj edilebiliyor), 24 saat müzik çalıyor, 5 saat fotoğraf gösteriyor nano renkli bir değişim geçirdi. Alüminyum kasası altı farklı renkte satışa sunuldu ve pil ömrü arttı. SCROLL EKİM 2009 93


KRONOLOJİ

iPod shuffle 2. Nesil 2006 Eylül 1, 2 GB, USB, 12 saat müzik çalıyor Ciklet kutusu yerine klipsli tasarıma geçen ürün dört renkle piyasaya çıktı, daha sonra bu renkler iki kez değişti.

iPod classic 6. Nesil 2007 Eylül 80, 160 GB, USB (FireWire ile yalnızca şarj edilebiliyordu), 80 GB kapasiteli model 30 saat müzik çalıyor, 5 saat video gösteriyor, diğeri ise 40 saat müzik çalıyor ve 7 saat video gösteriyor Adına classic eklenen iPod, en yüksek kapasiteye erişti.

iPod nano 4. Nesil 2008 Eylül 8, 16 GB, USB, 24 saat müzik çalıyor, 4 saat video oynatıyor Dokuz renkte satışa sunulan üründe dahili ivme ölçer bulunuyor.

iPod shuffle 3. Nesil 2009 Mart 4 GB, USB, 10 saat müzik çalıyor Bir kez daha tasarımı değişti. Artık navigasyon tuşları kulaklık kablosunda.

94

SCROLL EKİM 2009

iPod touch 1. Nesil 2007 Eylül 8, 16, 32 GB, USB (FireWire ile yalnızca şarj edilebiliyor), 22 saat müzik çalıyor, 5 saat video gösteriyor Önce 8 ve 16 GB ile çıkan ürün, sonradan 32 GB seçeneği de sundu. Wi-Fi ve çoklu dokunma özelliği taşıyan ilk iPod.

iPod classic 6. Nesil 2. Yenilenme 2009 Eylül 160 GB Classic’in biteceği söylenirken, Apple kapasiteyi yeniledi. Hala tüm arşivini taşımak isteyenlere hitap ediyor.


iPod nano 3. Nesil 2007 Eylül 4, 8 GB, USB (FireWire ile yalnızca şarj edilebiliyor), 24 saat müzik çalıyor, 5 saat video oynatıyor Tamamen yenilenen tasarım ile 2 inç QVGA ekran, video oynatma ve yeni renkler sunuldu.

iPod touch 3. Nesil 2009 Eylül 32, 64 GB, USB, 30 saat müzik çalıyor, 6 saat video oynatıyor iPhone 3Gs’in yeni grafik ve sistem donanımlarıyla güncellendi. Ayrıca VoiceControl desteği ile mikrofonlu kulaklıklar üzerinden yönetilebiliyor. İkinci nesildeki 8 GB modeli de hala satışta.

iPod classic 6. Nesil 1. Yenilenme 2008 Eylül 120 GB, USB (FireWire ile yalnızca şarj edilebiliyor), 36 saat müzik çalıyor, 6 saat video oynatıyor Çevreci malzemeyle yenilenen ve ses girişi bulunan iPod classic, yalnızca 120 GB kapasiteyle satıldı.

iPod nano 5. Nesil 2009 Eylül 8, 16 GB, USB, 24 saat müzik çalıyor, 5 saat video oynatıyor Kapasiteler aynı kaldı, ancak vide kamera eklendi. Üzerinde hoparlör, pedometre bulunuyor ve renk seçenekleri değişti.

iPod touch 2. Nesil 2008 Eylül 8, 16, 32 GB, USB, 36 saat müzik çalıyor, 6 saat video oynatıyor Yeni hoparlör ve ses ayar düğmeleri eklendi, eskisinden daha ince bir kasaya yerleştirildi.

iPod shuffle 3. Nesil 1. Yenilenme 2009 Eylül 2, 4 GB, USB, 10 saat müzik çalıyor 4 GB’ın yanına 2 GB kapasiteli seçenek eklendi ve renk seçenekleri arttı.

SCROLL EKİM 2009 95


TREND

SİSTEM ÖZELLİKLERİ: İşlemci: AMD Sempron 210U (1.5GHz L2 256k) İşletim Sistemi: Windows XP Home Edition Yongaseti: AMD M690E+ SB600 Ekran Kartı: ATI Radeon X1200 Bellek: DDRII 667 MHz 1G Sabit Disk: 160 GB (5400RPM SATA) Ekran büyüklüğü: 18.5 inç 16:9 Wide Diğer: RJ-45 Ethernet, Microphone-in, Headphone-out, DC-in for power supply, 1,3 Megapiksel Webcam, 10/100 Ethernet, 802.11b/g, 4-in-1 kart okuyucu, (MS/MS-Pro/SD/MMC), 2W speaker x 2 Boyutlar: 454 x 361 x 61.37 mm Ağırlık: 4.2 Kg

96

SCROLL EKİM 2009


Artık daha az yer kaplayan ve her şeyi bir arada bulunduran bilgisayarlara alışır olduk. Hepsi bir arada bilgisayarlara son örnek olarak piyasaya sürülen BenQ Nscreen, şık tasarımı ve kullanımı kolay özellikleriyle göz kamaştırıyor.

İdeal Ölçüler Ürünün kullanım için ideal ölçülerde olduğunu söylersek eğer yanlış olmaz

Bağlantılar BenQ Nscreen’de bağlantı arabirimleri gayet iyi bir tasarımla maksimum kullanışlı hale getirilmiş

G

ünümüzde masaüstü bilgisayarlar, dizüstü bilgisayarların fiyatları düştükçe kullanıcıların beğenisinden uzaklaşmaya ve daha az kullanmaya başladı. Giderek performansı artan ve buna paralel olarak fiyatları düşen dizüstü bilgisayarların cazibesi masaüstü bilgisayarları az da olsa pabucunu dama atar oldu. Daha az yer kaplayan ve en önemlisi taşınan dizüstü bilgisayarlar tüm kullanıcıların ilgisini çeker hale geldi. Masaüstü bilgisayarların en büyük avantajı daha performanslı ve dilediğiniz zaman değiştirebilir bileşen avantajı sunmasıydı. Fakat şimdi işler biraz daha değişmiş durumda. Artık kullanıcılar hem taşınabilir hem de masaüstü performansı sağlayan ve sadece bir monitörden ibaret havası estiren ürünleri tercih eder hale geldiler. BenQ Nscreen i91 tam da bu konsepte uygun ve kullanımı kolay özellikleriyle kullanıcılar için ideal bir bilgisayar. Hepsi bir arada konseptine uygun olarak üretilen BenQ Nscreen i91, sadece bir monitör, klavye ve fareden ibaret. Tabi monitörünüz aslında bilgisayarınızla tümleşik durumda. Bu durum hem performans hem de taşınabilirlik açsından oldukça büyük avantajlar sağlıyor. Kocaman bir monitör ve ağır bir kasayı çevre birimleriyle beraber taşımaktansa böyle bir ürünü bir yerden başka bir yere taşımak çok daha kolay gibi görünüyor. KULLANIMI OLDUKÇA KOLAY Muadillerinin aksine BenQ Nscreen’de USB, ses, mikrofon ve kart okuyucu girişlerini oldukça kolay ulaşılabilecek bir şekilde konumlandırmış. Multimedya özellikleri geliştirilmiş BenQ Nscreen de 6 adet USB girişi bulunuyor. Bu sayede birçok farklı USB cihazı sisteminize kolayca bağlamanız mümkün. Genellikle bu konseptte kullanılan Atom işlemcinin aksine BenQ Nscreen’de AMD Sempron 210U işlemci kullanılmış. 1.5 GHz hızında çalışan işlemci sayesinde performans artıyor ve uygulamalar kolaylıkla bir arada çalışabiliyor. 128 MB ATI Radeon x1200 sistem grafik yongasının çalıştığı sistem 1 GB bellek ile desteklenmiş. HER EVE LAZIM Monitörün sağ alt köşesinde bulunan butonla kullanıcılar hem ses ayarı yapabilirken aynı zamanda bu butonu bilgisayarlarını açma-kapama için kullanabiliyorlar. 18.5 inç LCD ekrana sahip olan BenQ Nscreen i91, 160 GB disk kapasitesiyle kullanıcılarına sunuluyor. 802.11 b/g desteği ile kablosuz ağlara bağlanan BenQ Nscreen, 1.3 megapiksel web kamerasına sahip. Ürün Windows XP Home işletim sistemi ile kullanıcıların beğenisine sunuluyor. BenQ Nscreen’in en büyük eksiklerinden biri TV desteği olmaması. scroll ekİm 2009 97


FOTOĞRAF

P

entax ve Olympus yetkililerinin tüketici için yeter seviyede piksele ulaşıldığı, piksel savaşından vazgeçilerek diğer fotoğraf teknolojilerine ağırlık verileceği açıklamalarının üzerinden çok uzun zaman geçmemişti ki ilk hamle bugüne kadar hiçbir açıklamada bulunmayan Canon’dan geldi. Canon’un kompakt sınıftaki en gelişmiş makinesi ünvanını G10’dan devralan PowerShot G11, 14.7 milyon piksel’den 10 milyon piksele düşerek gerek marka gerekse pazar için önemli bir adım atmış oldu. 1/1.7 “ (7.60 x 5.70 mm, 0.43 cm²) olab CCD algılayıcının boyutu korunurken, doğal olarak pikselin kapladığı alan artmış. Hareket edebilen 2,8 inç büyüklüğündeki lcd ekranı dışında önce ki modele göre çok fazla tasarımsal değişiklik barındırmayan G11, çift dijital gürültü önleme sistemi, her çekim seçeneğinde(P/A/S/M) raw kayıt imkanı, 1/2000 sn flaş senkronizasyon hızı, hdmi bağlantısı ve 35mm eşleniği 28-140mm’ye denk gelen imaj stabilizasyon sistemine sahip sahip objektifle geliyor. Düşük ışık seçeneği aktif hale getirildiğinde, harici ışık kullanmadan ISO 12800 seviyesinde saniyede 2.4 kare hızla 2.5 milyon piksel çözünürlüğünde fotoğraflar çekmek olanaklı hale getirilmiş. G serisinde uzun süredir görmediğimiz çok açılı hareket edebilen lcd ekran PureColor II VA teknolojisiyle daha rahat kullanımı amaçlarken 461000 piksel barındırmakta. Fotoğrafla ciddi olarak ilgilenen amatörlerin ya da fotoğraf çantasında kompakt bir makine taşımak isteyen profesyonellerin yakından ilgileneceği G11, Avrupa’da 589€ fiyatla satışa sunulacak. ÜRÜN ÖZELLİKLERİ 1/1.7” boyutlu CCD algılayıcı ile 10 milyon piksel 3648 x 2736 piksel fotoğraf kaydı 640 x 480 piksel @30fps video kaydı DIGIC IV imaj işelmcisi 15-1/4000 sn örtücü hızı 35mm eşleniği 28-140 mm(f2.8-4.5) olan objektif 9 noktalı AiAF otomatik netlik sistemi Makro seçeneğinde 1-50 cm netleme aralığı ISO 80-3200 algılayıcı hassasiyet aralığı 2,8¨, 100% kapsama alanına LCD ekran USB 2.0, HDMI mini, AV out bağlantı arayüzü 112 x 76 x 48 mm 355 gr 98

SCROLL EKİM 2009


Yazan: Fatih Ünlü, fatih@scrollmag.com

M

icro Four Thirds formatının yaratıcılarından olan Panasonic’in merakla beklenen yeni gövdesi Lumix GF1, abisi GH1’in özelliklerini takip ederken bakaçsız tasarımıyla kompakt makinelere meydan okuyor. Micro Four Thirds’ün diğer geliştiricisi Olympus E-P1’in yanında hormonlu bir kompakt gibi duran GF1, harici olarak sunulan dijital bakaç opsiyonuyla da bir adım öne geçiyor. Fotoğraf kadar video işiyle ilgilenen amatörlerin ihtiyaçlarını karşılayacak yetenekte olan GF1, AVCHD Lite algoritmasıyla 720p boyutunda ve 30/60fps hızında videolar kayıt edebiliyor. Gövdesinin sağ ön yüzünde bulunan açılırkapanır flaşı ise boyutlarından beklenilmeyen bir ekstrası. Diğer Micro Four Thirds makineler gibi GF1’de de adaptör{DMW-MA1PP} yardımıyla Four Thirds objektifleri kullanmak mümkünken, algılayıcı boyutunun 35mm’ye yarım olması nedeniyle 2x çarpan faktörüne maruz kalınıyor. Her ne kadar objektif parkı tanınmış markaların yanında biraz sönük kalsa da video özellikleri, kompak ve hafif yapısı fotoğrafa yeni başlayanların ve ileri amatör tabir edilen kullanıcıların oldukça ilgisini çekecektir. 4 farklı renkte satışa sunulacak GF1 şuan için ülkemize ithal edilmiyor, İngiltere satış fiyatı ise 549.99£ olarak duyuruldu. ÜRÜN ÖZELLİKLERİ 4/3 tipli Live MOS algılayıcı ile 12.11 milyon piksel 4000 x 3000{4:3}, 4000 x 2672{3:2}, 4000 x 2248{16:9}, 2992 x 2992{1:1} piksel fotoğraf kaydı 1280 x 720 piksel @30fps video kaydı 60-1/4000 sn örtücü hızı, Bulb{4dk} ISO 100-3200 algılayıcı hassasiyet aralığı 4¨, 460.000 piksel LCD ekran SD/SDHC/MMC hafıza kartı desteği USB 2.0, HDMI, AV out bağlantı arayüzü 119 x 71 x 36.3 mm 448 gr {pil dahil} SCROLL EKİM 2009 99


FOTOĞRAF Sayısal fotoğrafla birlikte artık daha fazla haşır neşir olduğumuz piksel, satın alma kararlarımızda en başa yerleşmiş durumda, peki ama nedir bu piksel ve ne işe yarar?.

M

atematik dersinde nokta, sivri uçlu bir kalemin kağıt üzerinde bıraktığı leke olarak tanımlanır ama noktanın net büyüklüğünden bahsedilmez. piksel kavramı için de bu geçerlidir, sayısal resmin en küçük parçası olan piksel için net bir boyut tanımlaması yapılmamıştır. 1 adet piksel 1 cm x 1cm büyüklüğünde olabileceği gibi 1 μ x 1 μ boyutuna da sahip olabilir. Piksel, objektiften gelen ışığı veriye dönüştürebilen kapasitörleri barındıran algılayıcı adlı ortamlarda oluşturulurlar. Her ne kadar algılayıcının tipi önemli olsa da piksel kalitesini belirleyen en önemli unsurlardan birisi boyutudur. Biraz önce kesin bir boyutu olmadığından bahsettiğimiz pikselin nasıl oluyor da kalitesi boyutla ölçülebiliyor?. Üreticiler algılayıcı tasarımlarını yaparken gün geçtikçe aynı alana daha fazla piksel sokmayı başarabiliyorlar, bu da kapasitörlerin boyutlarının küçülmesiyle oluyor. Küçülen her kapasitör birbirine daha fazla yaklaşıyor ve elektrikle yüklendikçe azalan alandan dolayı daha fazla ısınıp sayısal gürültü{noise} oluşturuyorlar, bu da pikselin kalitesinin düşmesine neden oluyor tam bu sırada devreye sayısal fotoğraf makinesinin işlemcisi girerek piksellerimizi rötüşlüyor. Böylece ortaya daha az gürültüye sahip fotoğraflar çıkıyor. detaylı bir örnek vermek gerekirse 1/7¨{7.60 x 5.70 mm} alanda 10 milyon kayıt edilebilir piksel bulunduran kompakt bir makineyle, 36 x 24 mm alanda 10 milyon kayıt edilebilir piksel bulunduran sayısal slr bir gövdenin çektikleri arasındaki fark da temel olarak buradan kaynaklanıyor.

100

SCROLL EKİM 2009

Kullanıcılar olarak sayısal fotoğraflarımızı, sayısal fotoğraf çerçeveleri, televizyonlar ve bilgisayar ekranlarında izlememiz ya da basmamız mümkün. Standart ekran çözünürlüğünün 1600*1200 piksel olduğunu varsayarsak, yatayda 1600 dikeyde 1200 olmak üzere tam tamına 1,920,000 piksele sahibiz demektir. Yuvarlarsak 2 milyon piksel ya da popüler tabirle 2 megapixel görebileceğimiz anlamını taşır, full hd televizyonlarımızda yaklaşık 2 milyon piksel barındırır. Fotoğraflarımızı basacağımız ortama göre inç başına gerekli piksel{dpi} ihtiyacımız farklılık gözedecektir. İnternet kullanımında 72dpi yeter değerken evde alacağınız baskılarda 150dpi, ofset baskıları için 310dpi gereklidir. basit bir formülle bunun ne demek olduğuna bakalım: { piksel / inçdeki nokta sayısı } x 2.54 = cm olarak basılabilecek alan 1600*1200 piksel bir sayısal fotoğrafa sahibiz ve bunu ofset baskıya yolladığımızı varsayalım, (1600/300)x2,54= 13,546 cm (1200/300)x2,54= 10,16 cm yani yaklaşık olarak elimizde 13.5x10 cm boyutunda basılı bir fotoğrafımız olacak bu da klasik fotoğraf kağıdı büyüklüğüne neredeyse eşdeğer bir rakam. Görüldüğü üzere günlük kullanımda 2 milyon piksel bize yeterli gelmekte, akıllara daha fazla piksel daha fazla kalite getirir mi sorusu


gelecektir?, başta da anlattığım gibi artan piksel sayısının bize yarardan çok sayısal gürültü olarak zararı var fakat bir fotoğraf makinesi sadece algılayıcıdan ibaret değildir. Işığı toplayıp algılayıcı üzerine düşüren optik eleman objektif, fotoğrafların kayıt edilmesini, üzerinde makine yazılımının çalışmasını sağlayan işlemci ve ışığı sayısal fotoğrafa çeviren algılayıcı bir fotoğraf makinesinin temel parçalarını oluşturur. her optik elemanın ayırt edebildiği yani çözebildiği bir satır sayısı mevcut buna kısaca objektifin çözünürlüğü diyebiliriz, bu çözünürlüğü kayıt altına almak ancak yeter sayıda piksel üreten bir algılayıcıyla olabilir. Geçtiğimiz aylarda Pentax ve Olympus yetkilileriyle yapılan röportajlarda, her iki firma yetkilisi de birbirinden bağımsız olarak giriş seviyesinde yeralan sayısal slr makinelerinin sahip oldukları piksellerinin tüketici için yeterli olduğunu, megapixel yarışından vazgeçerek diğer konulara yoğunlaşacakları konusunda ağız birliği ettiler. bu açıklamaların altında yatan sebep ise mevcut algılayıcı tiplerinin artan piksele karşılık kalite konusunda sıkıntı yaşatmaya başlamasından başka birşey değil. hiç bir açıklamada bulunmamış olsa da ilk hareket ise üst seviye kompakt makinesini bir önceki modele göre daha piksel barındıran bir güncellemeyle değiştiren Canon’dan geldi. Sayısal fotoğraf makinesi satın alma kararının sadece bir aşamasını oluşturan piksel sayısı, iş sayısal slr gövde satın almaya geldiğinde kullanılacak objektif parkının seçilmesi sorunuyla daha da karmaşık bir hal alır. Bütçenizi aşmadan daha özellikli bir makineyi biraz daha az pikselle satın almak fiyat/performans oranını maksimuma çekecektir. V* Algılayıcı: Üzerinde bulundurduğu kapasitörlerle{diod} ışığı veriye çeviren elektronik parçalara algılayıcı{sensör} adı verilemkte, algılayıcı için kısaca dijital film demek mümkün. http://upload.wikimedia.org/wikipedia/ commons/e/ec/SensorSizes.png SCROLL EKİM 2009 101


NASIL ÇALIŞIR

102

SCROLL EKİM 2009


Yazan: Scroll, info@scrollmag.com

Çoğu zaman başımızı ciddi belaya sokan, önemli dosyalarımızın ya da fotoğraf albümlerimizin yok olmasına sebep olan virüslerin nasıl çalıştığını öğrenmek ister misiniz? Cevabınız “Evet” ise bu yazımızı dikkatle okuyun SCROLL EKİM 2009 103


Ç

NASIL ÇALIŞIR

evrimiçi olmadan önce ciddi bir virüs korumasına, yani anti-virüs programına sahip olmamız gerektiğini biliyoruz. Peki bu virüsler nasıl çalışıyor? Zararlı yazılımlar ilk kişisel bilgisayarlarda ortaya çıkmaya başladığından beri hızla yayılma özelliği taşıyorlar. Ve bu tehdit hızla gelişmeyi sürdürüyor. Bugünlerde, yalnız İnternet kullanıcıları tehdit altında değil.

Modern virüsler yalnızca bilgisayarınızı değil, tüm adres listenizi etkileyebiliyorlar.

BULAŞMA DÜZLEMİ Mikroplar kendiliğinden bulaşmaz. Grip gibi virüsler dahi kötü hijyen sayesinde bulaşırlar. Buna da bulaşma düzlemi adı verilir. Benzer şekilde bilgisayar virüsleri de kazara ya da kasıtsız olarak bir noktadan diğerine geçerler. İlk virüsler 1980’lerde kişisel bilgisayarlara bulaştığında, bulaşma düzlemi floppy disklerin açılış bölümüydü. Bunlardan birisi olan Elk Cloner, 1981 yılında 15 yaşında Pittsburgh’lu bir lise öğrencisi tarafından yazılmıştı. Elk Cloner, Apple II’nin sistem disklerinin açılış bölümünde yaşıyordu. Sistem virüslü bir diskten açıldığında, işletim sisteminin bir parçası olarak çalışabiliyordu ve diğer disklerin takılmasını bekliyordu. Bu gibi virüslere yerleşik virüs adı veriliyor. Başka bir kullanıcı virüslü bir diski taktığında, virüs bu sistemde de çalışıyordu. Virüslü sistemlerin her 15. açılışında virüs ekrana bir şiir getiriyordu. Buna da virüsün yükü adı veriliyor. Elk Cloner’ın içerisindeki yeni bir disk takıl-

Meşhur uyarı: Virüs bulundu! 104

SCROLL EKİM 2009

Resimdeki yazılar: 1. Melissa virüsü e-postaya ekli bir Word dosyasıyla sisteme ulaşır Outlook Express Adres Defteri 2. Eklentiyi açmak virüsü harekete geçirir 3. Virüs, Outlook Express Adres Defteri’ni yağmalar 4. Virüslü Word dosyası Adres Defterinizdeki herkese sizin adınızla gönderilir

masını bekleyen döngüye ise hedef belirleyici ya da keşfedici modül adı veriliyor. Yerleşik virüslerdeki keşfedicim modüller, işletim sisteminin belirli bir işlem yapmasını bekliyor. Örneğin bir dosyanın çalıştırılması. Beklenen koşul gerçekleştiğinde, virüs bulaştırma işlemi devreye giriyor. Bugünün aksine ilk anti virüs yazılımları dosyaları taramadan belleği taramıyordu. Bu yüzden yürütülebilir dosyaları taramaya çalışmak da koruma yazılımlarına virüs bulaşmasına sebep oluyordu. ASIL SALDIRI BAŞLIYOR: GEZGİN VİRÜS Yerleşik olmayan virüsler daha sonra ortaya çıktı. Onlar da kendilerini yürütülebilri dosyalara ekleyip, çalıştırılmayı bekliyorlar. Virüslü bir uygulama çalıştırıldığında, keşfedici modül devreye girerek bulaşabilecek diğer yürütülebilir dosyaları aramaya koyuluyor. Daha sonra iş virüsü bulaştırmaya kalıyor. Sonunda virüs işi uygulamaya devrediyor, böylece her şey, sanki hiçbir şey olmamışçasına devam ediyor. Bu sebeple, yerleşik olmayan bir virüsten mustarip sistemde, virüslü bir uygulamayı yeniden kurmak fark yaratmıyor. Zira yeniden kurulan uygulama, diğer uygulamalar yüzünden kolayca virüslenebiliyor. 1990’ların başında Microsoft Office’in artan yaygınlığı, virüs programcılarını farklı bir yerle-


şik olmayan virüs tipi oluşturmaya yöneltti. Ofis dokümanları çalıştırıldıkları anda makro adlı komut dizilerini yüklüyorlar. Makro zararlıysa, başınız derde giriyor. 1995 yılındaki Concept virüsü bu şekilde çalışıyordu. Bilinen en yaygın bulaşma oranına sahip virüslerden birisi olan Concept’in dağılımında sosyal mühendislik de ciddi bir rol oynadı. Sonuçta herkes bedava şeyleri seviyor ve virüs programcıları genelde ücretsiz yazılımlar hazırlayarak virüsü bu uygulamalara bulaştırıyorlar. Örneğin porno sitelerin şifrelerinin yazdığı bazı dokümanlarda bu virüsün bulunması, birçok kullanıcıyı etkiliyor. 1999’daki Melissa virüsü de bu son örneğin eseri. Doküman kendisini Outlook Express’te bulduğu ilk 50 kişiye otomatik olarak e-posta eklentisiyle gönderiyor ve bunu açan herkese bulaşıyordu.

Resimdeki yazılar Infected system: Virüslü sistem disketi 1.infected: 1. Sistem virüslü disketle açılır Apple II: Apple II Disketi – İşletim Sistemi 2. Resident: 2. Yerleşik virüs disket takılmasını bekler 3. : 3. Virüs sürücüye takılan diskete bulaşır 4: 4. Başka bir sisteme bulaşmaya hazır yeni disket Şu an virüssüz olmasıyla gurur duyulan Apple, ilk virüslerin hedefiydi.

SOLUCANIN HİKAYESİ: VİRÜS MOBİL OLUNCA… bilgisayarlara erişmeye çalışıyor. Bilgisayarın DNS ön belleğinden ve hosts dosyasından da O güne de, virüsler kullanıcı dosyaları başka sisteme aktarmadıkça yalnız tek sistemi etkili- çeşitli adreslere bulaşmak programcıların kullandıkları tekniklerin arasında yer alıyor. yordu. Ancak, Melissa insanların etkileşimi olmadan başka sistemlere kopyalamaya başla- Keşfedici modül uygun bir işletim sistemi kuldı. Bu yüzle virüs dışında bir tanım kazandı ve lanan, yeni bir sistem bulduklarını işi bulaşma solucan (worm) olarak adlandırıldı. Aynı teknik modülüne devrederek yeni düzlem üzerinde çalışıyorlar. 2000 yılında karşımıza çıkan I Love You virüBir bilgisayar solucanlandığında, bulaşmak sünde de görüldü. Solucanlardaki keşfedici modül bulaşacak yeni dışında başka işlerle de meşgul oluyor. Kredi sistemler bulmak için çeşitli teknikler kullanı- kartı detaylarını toplamak gibi zararlı aktivitelerin yanı sıra, 2004’teki Witty solucanı gibi yor. Örneğin, tıpkı Melissa’nın yaptığı gibi adsabit diskin üzerindeki bilgiler de silinebiliyor. res defterindeki herkese kendini gönderiyor. Bazıları ise rastgele bir IP adresi deneyerek bu Virüs programcılarının aksine, solucan programlayanlar yazdıklarını ortaya bırakıp etkisini seyretmiyorlar. 1990’ların ortalarında güncellenmek için bir merkeze bağlanan, hedef değiştiren ve yönetim modülleri sayesinde yeni düzlemler bulan solucanlar ortaya çıktı. Böylece solucanların bulaştığı ve uzaktan yönetilebilen “botnet” ağı da doğdu. Bunları hazırlayanlara bir suç çetesi demek hata olmaz, zira milyonlarca solucanlı makineyi yani bir botnet’i yöneterek merkezi bulunması çok zor ve istenileni yapabilen bir sistem kurabilen insanlar peydah oldu. Bununla bir sisteme saldırmak, bir iletişim ağını çökertmek gibi şeyler bile mümkün oluyor. Sanal makine kullanarak (Vmware benzeri yazılımlar – www.vmware.com) Windows çalıştırabilir, şüphelendiğiniz program ya da dosyaları önce burada çalıştırabilirsiniz.

SCROLL EKİM 2009 105


OYUN

Yazan: Resident Evil: Barış Terun, NFS: Mahmut Saral, Raven: Mahmut

Türü: Aksiyon Yapımcı: Capcom Yayıncı: Capcom Çoklu oyuncu: Var

1

996 oyun severler için önemli bir milat oldu, çünkü en büyük gerilim-aksiyon kültlerinden biri ortaya çıktı. Yapımın adı Resident Evil’dı (RE). RE zaman içinde dördüncüsü çevrilen hasılat rekorları kıran filmlere, animasyonlara ve onlarca oyuna sahip bir efsaneye dönüşecekti. Resident Evil çok tartışıldı; özellikle dördüncü oyundan itibaren azalan gerilim teması ve yoğunlaşan aksiyon yönü eleştirildi. Ama eski ve yeniyi bir yana bırakıp şimdiye bakarsanız, son 10 yılın en başarılı yapımlarından biri ile karşı karşıya olduğumuzu görürüz.

106

SCROLL EKİM 2009

YENİ BİR MACERA! Resident Evil 5, dördüncü yapımla ile aynı kontrol altyapısını paylaşıyor. Aynı onun gibi; animasyonlarda görülen ani geçişler yaşanıyor ve bu da heyecan dozunu iyiden iyiye arttırıyor. RE4 ile birlikte zombiler kalkımış, onların yerini farklı ve daha akıllı düşmanlar almıştı. Beşinci oyunda bu durum sürüyor. Gene silahlarınızı geliştirebiliyorsunuz. Yapımın en güzel yanlarından biri de, arkadaşınız ile omuz omuza oynayabilmeniz oluyor. USB girişine iki joystick takmanız ya da birinizin klavyenin başına geçmesini bunun için yeterli. Heyecandan başta söylemem gerekeni ortada söylüyorum: Yani konuyu… Leon S. Kennedy ile birlikte, Resident Evil tarihinin bence en iyi savaşçısı olan Chris Redfield, tuhaf bir sevkiyatı -Biyolojik silah- durdurmak için Afrika’ya gönderilir. BSAA üyesi Sheva Alomar ile birlikte, Afrika’da yayılmaya başlayan bir salgınla başa çıkmak zorunda kalacaklardır. Yerli halk “Majini” adı verilen şeylere dönüşmüştür. Afrika dilinde “Kötü ruh” anlamına gelen bu kelime, aslında Uroboros Virüsü’nden başka bir şey değildir. Her köşe


t Saral, info@scrollmag.com

minimum sistem gereksinimleri: Intel Pentium D veya AMD Athlon64 X2 işlemci, 512 MB RAM (Vista için 1 GB), 8 GB boş disk alanı, 256 MB GeForce 6800 veya ATI HD 2400 Pro ekran kartı

başında onları bekleyen Majiniler varken, Alpha takımının tamamen en katledildiğini görmek örmek pek de hoş bir sürpriz olmayacaktır.. Bu karşılaşma sırasında cübbeli bir karakter er belirip, ortadan kaybolur ve bu karakterr kaderi değiştirebilecek kadar önemlidir. Chris Redfield’ın en önemli hedefi ise Albert Wesker’ı ortadan kaldırmaktır. maktır. Wesker, pek çok kötülüğe neden olduğu uğu gibi Jill Valentine’in de sonunu hazırlamıştır. rlamıştır. Pek Jill Valentine gerçekten ölmüş müdür yoksa, sapık Wesker’ın başka planları arı mı vardır? Delta takımının DSA işin içine ne girmesiyle, Chris Redfield baş düşmanı Albert Wesker ile olan nihai karşılaşmasının n içine ilerlemektedir. Resident Evil 5’in, PC uyarlamasında masında oldukça kalabalık bir ekip çalışmış. ş. Wii için Umbrella Chronicles’ı hazırlayan ekip resmen, Resident Evil 5’in yapımı için n birleşmiş, Lost Planet, Onimusha ve Resident ent Evil 2 ekibi de boş durmamış. Yapımın müthiş bir yönü kontroller. ntroller. Oynanabilirlik o kadar rahat ve e nesneleri kullanmak o kadar kolay ki; insan tüm aksiyon oyunlarına entegre edilsin istiyor. Tabii ki bu gerçekleşemiyor ve ben de sızlandığım ile kalıyorum. orum. PC’deki klavye-fare ikilisi o kadar başarılı aşarılı ki, joystick aklınıza bile gelmeyecek. k. Dilediğiniz zaman ortağınız ile eşyalarınızı nızı takas edebiliyorsunuz. Eşyaları kullanmak mak veya takas

etmek için tek klik yetiyor ki, herhalde bu da son zamanlarda yapılan en teknolojik(!) gelişmedir. Ne yazık ki oyun üreticileri, arabirimleri zorlaştırmak gibi bir misyon edinmişler, ama ibre Resident Evil 5’te tersine dönüyor. Kamera açıları da size hiç üzmüyor ve zorluk yaşatmıyor. Bitirdiğim PC versiyonun da hemen hemen hiç kamera hatası veya zorluğu yaşamadığımı rahatça söyleyebilirim. Ashley konusuna değinelim. O nerden çıktı diyebilirsiniz? Kadın bende saplantı haline geldi. Resident Evil 4’te beni psikiyatra gitmek zorunda bırakan Ashley yerine Sheva ilaç gibi geldi. Yapay zekası son derece başarılı. Ashley’in aksine merdivenlerden bile kendi kendine iniyor ve tam bir silah uzmanı. Atış modelini ayarlayabilirsiniz; otomatik tüfeklerde kullanabiliyor. Gerektiği zaman kendi savaşını bile yapabiliyor. Bir de Ashley’i hatırlayın. Yarım metrelik duvardan atlayamayan karakteri. Leon yerinde ben olsaydım, Ashley’i düşmanlara bırakırdım.

Artılar: Oynanabilirlik, atmosfer, grafikler, Ashley yok Eksiler: Eski fanlar yüksek aksiyon dozunu beğenmeyebilirler SCROLL EKİM 2009 107


OYUN

E

Minimum sistem gereksinimleri: Intel Core 2 Duo 1.6 işlemci, Pixel Shader 3.0 destekli 256 MB Ekran kartı, 1 GB RAM, 6 GB boş disk alanı

A, Undercover faciasının ardından önlem almakta gecikmedi. Öncelikle üç yeni yapım birden duyuran firma, sonrasında işe “yapımcı kadroyu” değiştirerek devam etti. Yeni nesil konsollar ve PC için hazırlanan Shift’i, Slightly Mad stüdyosu hazırladı. Kanun dışı yarışlar ve polisler, yeni yapımda yerini pist yarışlarına devretti. Yetkililer, piyasadaki diğer yarış oyunlarını da göz önünde bulundurdu ve yapılan birkaç eklemeyle birlikte yeni NFS oyunu da son halini aldı. Yeni bir karakter profili oluşturduktan sonra, kullanmak istediğimiz aracı seçiyoruz. Shift’te Audi, Ford, BMW, Aston Martin, Lotus, Dodge, Nissan, Shelby, Subaru ve Mitsubishi gibi önde gelen araç üreticilerinin ürünleri yer alıyor. Pist ve araç tasarımlarının göze hoş göründüğünü söyleyebilirim. Onlarca aracın yer aldığı yarışlar ve bire bir mücadele edeceğiniz organizasyonlar mevcut. Yarış esnasında yapacağınız her

108

SCROLL EKİM 2009

Türü: Yarış Yapımcı: Slightly Mad Studios Yayıncı: EA Games Çoklu oyuncu: Var

hareket, sizin kişiliğinizi geliştirmeye yardımcı oluyor. Çok dikkatli bir sürücü olarak puanlar elde edebiliyor veya oynanış sırasında rakiplerinize çarparak, onları yoldan çıkararak tehlikeli bir sürücü statüsünü elde edebiliyorsunuz. ZAFERE GİDEN İDEAL YOL Yapımı default olarak oynadığınızda, her pist üzerinde “ideal yarış çizgisi” yer alıyor ve aracınız virajlara girdiğinde hızı otomatikman düşüyor. Böylece daha sorunsuz dönüşler elde edebiliyor ve vakit kaybetmiyorsunuz. İdeal yarış çizgisinden kasıt da yine oyun deneyimini en kusursuz hale getirmek. Fakat bu durum, oyunu fazla kolaylaştırdığı için çoğu oyuncu tarafından beğenilmeyecektir

Artılar: heyecanlı yarışlar, kokpit kamerası, yeni başlayanlar için sürüş asistanı Eksiler: sınırlı modifiye imkanı, uzun yükleme süreleri


minimum sistem gereksinimleri: 3 GHZ işlemci, 512 MB RAM, 2.1 GB boş disk alanı, Shader 2.0 destekli 128 MB ekran kartı

Türü: Aksiyon Yapımcı: Atomic Motion Yayıncı: Evolved Games Çoklu oyuncu: Var

U

zun süre önce oyunlar için kategoriler belirlenmiş, böylece oyun türleri kavramı ortaya çıkmıştı. Kendi stratejilerini belirleyip ilerlemek isteyenler için RTS, karakterin kendi gözünde olaylara dahil olmak isteyenler için FPS gibi yapımlar oldukça ideal. Fakat son yıllarda çıkan yapımlarda, türler olarak birleşmeler görüyoruz. RPG öğeleriyle bezeli FPS oyunları, gün geçtikçe artıyor ve bunun gerekli olduğunu savunanlar da bir hayli fazla. Şimdi ise daha farklı bir örnekle karşı karşıyayız; Raven Squad, RTS ve FPS’yi bir araya getiren bir yapım.

ORMANIN DERİNLİKLERİNDEKİ TEHLİKELER Raven Squad, 2011 yılında Amazon ormanlarında, birbirinden farklı karakterlerden oluşan bir tim ve düşman güçler arasında yaşanan çatışmaları konu alıyor. Yönetimimiz altında birden fazla adam bulunuyor. Her birinin kullandığı silahlar ve yapacağı işler farklı. Yapımın dikkat çekici tek özelliği, RTS ve FPS bakış açılarını bir arada toplamış olması. Operasyonlar için öncelikle gitmemiz gereken rotayı belirlememiz gerekiyor. Gerçi Raven Squad, olabildiğince çizgisel bir yapım. RTS modu sayesinde strateji kurabileceğinizi de sanmayın. Buna izin vermiyor çünkü. Oyunun size imkân tanıdığı bazı zamanlarda,

boşluk tuşuna basarak kamera açısını değiştirebiliyorsunuz. Yapımın ana bakış açısı FPS. Bu yüzden RTS açısını alternatif olarak görebiliriz. Zira bu moddayken, harita üzerindeki düşman mevzilerini ve varsa silah ile sağlık paketi olan bölgeleri görebiliyoruz, düşmanlara saldırmak işkence oluyor. 1-2-3 tuşlarına basarak, yönettiğimiz karakterimizi, takımdaki diğer bir karakterle değiştirebiliyoruz. AŞIRI OKSİJEN, SAĞLIĞA ZARARLIDIR Düşmanlarımıza baktığımızda, filmlerden aşina olduğumuz bir kaç atışta ölen ve hiç bir düşünce kabiliyeti olmayan gerilla faktörüyle karşılaşıyoruz. Eğer bir bölgeye vardığınızda, ön, orta ve arka kısım olarak 3 kademeli şekilde düşman dizilişi varsa; en arkadakiler sadece ateş ediyor, ortadakiler gruplar halinde, hatta aynı adımlarla sağa sola hareket ediyor. En öndekiler ise, ne konuşma, ne de saklanma hissiyatı duyuyor. Raven Squad, yapay zekâ olarak son zamanlarda çıkmış en kötü oyunlardan bir tanesi. Bu durum da, oyunun çok kolaylaşmasına sebebiyet veriyor. Adam vurdukça yeni achievements puanları kazandığımızı ve bu sayede ekstralar bölümündeki konsept tasarımı, videolar gibi bonusları açabildiğimizi belirteyim. Bazı ışık efektleri dışında, yapımın görsel olarak iyi olmadığını görüyoruz.

Artılar: FPS ve RTS’nin bir arada olması Eksiler: Yapay zekâ yok, çizgisel oynanış, kısa oyun süresi, kötü grafikler ve sesler SCROLL EKİM 2009 109


MOBİL OYUN İPHONE İÇİN VAKİT ÖLDÜRÜCÜLER Ç

ağımızın virüsü iPhone ya da iPod Touch için aşağıdaki 12 oyun ile işten uyarı alabilir, sevgilinizden fırça yiyebilir, iyi bir oyuncuysanız ayrılabilir ya da kovulabilirsiniz. Cep telefonlarındaki oyunlar, Nokia, Yılan’ı yaptığından beri çok yaygın. O zaman cep telefonu modeli bir avucu geçmiyordu, şimdi zilyonlarca var. Bir de iPhone var tabii. iPhone ve iPod Touch için Apple AppStore’da 13.000’in üzerinde oyun var. Siz uğraşmayın diye bir kısım oyunu seçtik. Bunlarla hayatınızın ciddi bir bölümünü meşgul edebilirsiniz.

Bejeweled 2 (http://itunes.apple. com/WebObjects/MZStore.woa/wa/ viewSoftware?id=284832142&mt=8) Benzer taşları seçerek patlatın. Yukarıdan düşenler ve patlayanlardan kalanların oluşturduğu yeni dizilimde, patlatacak yeni şeyler bulun.Basit görünüyor ama ciddi derecede bağımlılık yapıyor.

110

SCROLL EKİM 2009

Drop7 (http://itunes.apple.com/ WebObjects/MZStore.woa/wa/ viewSoftware?id=299940763&mt=8) Üzerinde rakamlar yazan diskler düşüyor, dikey veya yatayda aynı hizadaki disklerin toplamına eşitse ortadan kayboluyor. Saçma ama bir şekilde tutmayı başarıyor. Drop7 skorlarınızı online görebileceğiniz gibi Facebook modülünden ana sayfanıza mıhlayabiliyorsunuz.


Real Racing (http://itunes.apple. com/WebObjects/MZStore.woa/wa/ viewSoftware?id=318366258&mt=8) Küçükken ufacıkken, Lotus oynarken birisi cep telefonunda oyun oynayacaksın deseydi, korkardım. Başka birisi cep telefonu diye bir şey olacak deseydi, daha da korkardım. Lotus’u ve cep telefonsuz zamanları unutalım. RealRacing’in kariyer modu, kilitli nesneleri var. Ayrıca aracın tek şekilde kontrol edilmemesi de iyi olmuş.

Rolando 2 (http://itunes.apple. com/WebObjects/MZStore.woa/wa/ viewSoftware?id=321084051&mt=8) Rolando’ya yolu göstermeniz gerekiyor. iPhone’u eğip bükerek bunu yapabilirsiniz. Telefonların program çalıştırmak ya da İnternet’e girmekten başka işe yaramadığını söyleyenlere bu oyunu gösterin ama vermeyin. Biraz da onlar düşünsün!

Peggle (http://itunes.apple.com/ WebObjects/MZStore.woa/wa/ viewSoftware?id=314303518&mt=8) Pinball tarzı bir arcade oyunu daha karşımızda. Her platformda benzerlerini bulabileceğiniz oyunun iPhone sürümü en iyilerden birisi ve macera modunu bitirdikten sonra dahi çok sayıda mücadele sizi bekliyor. geoDefense (http://itunes.apple. com/WebObjects/MZStore.woa/wa/ viewSoftware?id=305608325&mt=8) Kule savunması yapılacak bir ton oyun var, işimiz gelen düşmanı savuşturmak. geoDefense neon ışıklar, süper bölüm tasarımları ve silah odaklı yapısıyla bu türün en etkileyici oyunlarından. Flight Control (http://itunes.apple. com/WebObjects/MZStore.woa/wa/ viewSoftware?id=306220440&mt=8) Uçakları parmakla sürükleyerek indirmeniz gerekiyor. Başta basit, ama sonra uçak sayısı düzineyi bulunca ve rotalar kesişince delirebilirsiniz. Hızlı hareket etmek işin temeli.

Pocket God (http://itunes.apple. com/WebObjects/MZStore.woa/wa/ viewSoftware?id=301387274&mt=8) Adada bir başına takılan pigmelerin delirmeleri, sizi de delirtecek. Lemmings gibi bu yaratıklara bir şeyler yaptırmanız gerekiyor ve intihara meyilli, sakar vb. tiplerle uğraşmak acayip eğlenceli olabiliyor. Oyunun 20’den fazla güncellemesi olması, pigmeler kadar yalnız olmadığımızı gösteriyor.

Missile Command (http://itunes.apple.com/WebObjects/MZStore.woa/wa/ viewSoftware?id=291286162&mt=8) Eski arcade oyunlarının yeniden yapılması AppStore’u zenginleştiriyor, ancak Missile Command bunların en iyisi diyebiliriz. Atari tarafından hazırlanan oyunun güncel sürümlerini boşverin ve 80’lerin bu muhteşem üs koruma oyununu hatırlayın. Galcon (http://itunes.apple.com/ WebObjects/MZStore.woa/wa/ viewSoftware?id=285820845&mt=8) Bu oyunu şöyle tanımlamak doğru olur: Galaktik yağma! Gemiler göndererek gezegenleri ele geçirip, daha fazla gemi üretilebiliyor. Doğal olarak büyük gezegenlerde daha çok gemi üretilebiliyor. Oyun online da oynanabiliyor (yok artık). Offline’ken de egzersiz yapabilirsiniz. SCROLL EKİM 2009 111


İPUCU PowerPoint 2007 Animasyonlardan kurtulabilirsiniz Sunum yapmak için iyi bir araç olabilir, ancak can sıkıcı şeylere gebe olabileceğini görmek için çok fazla kullanmaya gerek yok. PowerPoint’teki bazı bilgilere hızla ulaşmak isteyeceğiniz durumlar olabilir. Bu yüzden içerisinde animasyonlar bulunan bir .ppt dosyasında gezmeye çalışmak, ne kadar hızlı bir bilgisayarınız olsa da, vakit kaybıdır. Kurtulmak için aşağıdaki adımları izleyin. 1. Tepedeki Sunum simgesine tıklayın. 2. Ayarlar grubunda Sunum Ayarla düğmesine tıklayın. 3. Karşınıza gelen pencerede Sunum Ayarları içerisinden Animasyonsuz Sunum’u seçin. 4. Tamam’a basarak pencereyi kapatın. F5 tuşuna basarak sunumunuzun animasyonsuz halini deneyebilir ve daha hızlı çalışabilirsiniz.

Internet Explorer 8 Çoklu sekme kapatmaya geri dönüş Web tarayıcıları artık sekmeler göstererek araç çubuğunun canına okumuyor. Firefox’tan etkilenen Internet Explorer da bu trendi hızla benimsedi. Ne var ki, çok sayıda sekme açıkken tarayıcıyı kapadığınızda karşınıza bir uyarı geliyor ve bir daha çok sayıda sekme açıkken tarayıcıyı kapatmak istediğinizde uyarının tekrar karşınıza gelip gelmeyeceğini soruyor. Eskaza bu seçeneği işaretlediyseniz, bir daha da sormuyor. Peki çoklu sekme açıkken tarayıcıyı kapatmanızı bir uyarıyla durdurmaya devam etmek isterseniz ne olacak? Bunu birkaç adımda halledebilirsiniz. 1. İnternet Seçenekleri menüsünü seçin. Menü görünür durumdaysa Araçlar – İnternet Seçenekleri altından bunu gerçekleştirebilirsiniz. Menüye erişmeyi bilmiyorsanız, Alt tuşuna basmanız yeterli. 2. Burada Sekmeler altından Ayarlar düğmesine tıklayın. 3. Karşınıza gelen Sekmeli Tarama Seçenekleri kutusundan Çoklu sekme kapatırken beni uyar seçeneğini işaretleyin. 4. Tamam’a tıklayarak ayarı kayıt edin ve çıkın. 112

SCROLL EKİM 2009

Outlook 2007 Takvimin yazı biçimini ve boyutunu değiştirmek Microsoft Outlook 2007’de sağdaki panoda yer alan Takvim’in yazı biçimi Segoe UI ile 8 puntodur. Outlook’un tasarımındaki diğer bölgelerle uyumluluk sağlayan bu yazı biçimi ve boyutundan memnun değilseniz birkaç adımda bunu değiştirebilirsiniz. 1. Araçlar altındaki Seçenekler’e girin. 2. Diğer sekmesine tıklayın. 3. Genel altındaki Gelişmiş Özellikler düğmesine tıklayın. 4.Görünüm Seçenekleri altında yazı biçimi düğmesine tıklayın. 5.Buradan Windows’tan alıştığımız yazı biçimi, boyutu ve tarzını istediğiniz gibi ayarlayabileceğiniz standart ayar penceresi karşınıza gelecek. 8 puntodan büyük yazıların görüntülenmesinde sorun yaşayabileceğinizi hatırlatalım. Yine de daha büyük puntolarla çalışmak isterseniz panonun enini genişletebilirsiniz. 6. Tamam’a tıklayarak pencereleri kapatın.

Microsoft Word 2003 Araç çubuğu simgelerini büyütün Birçok yazılım simge boyutlarını değiştirmenize izin vermez. Bu, aslında rahatız edici bir durum olabilir. Özellikle yüksek çözünürlüklü bilgisayarda çalışan ya da görme problem yaşayanlar için, Microsoft Word 2003 kullanıcıları yazı puntoları dışındaki şeyleri de büyütebiliyor. 1. Araçlar menüsünden Kişiselleştir’e tıklayın. 2. Ekrana gelen pencereden Seçenekler sekmesini seçin. 3. Geniş simgeler’i işaretleyin. 4. Kapat’a tıklayarak ayarların kayıt edilmesini sağlayın.


Internet Explorer 8 İnternet sitelerindeki hataları görün Internet Explorer 8 kullanırken bir web sitesine bağlanmaya çalıştığınızda hatayla karşılaşırsanız, karşınıza Microsoft’un hazırladığı şablon gelir. Ancak bu sitede mi, sizde mi problem olduğunu açıklamadığı gibi, web sitesi hazırlayanlar için de bir kabustur. Üstelik bazı sitelerin hata mesajları özelleştirilmiştir ve ana sayfaya ya da aradığınızı bulmakta yararlı olabilecek bir başka siteye yönlendirebilir. Internet Explorer’ın bu arkadaş canlısı mesajlarından kurtulmanın yolu aşağıda: 1. Araçlar sekmesinden İnternet Seçenekleri’ne girin. Alt + T’ye basarak üst menüyü çıkartıp, araçlara girebilirsiniz. 2. Seçenekler sekmesinde Tarama altında bulunan “Açıklayıcı HTTP iletilerini göster” ibaresinin yanındaki işareti kaldırın. 3. Tamam’a basın ve ayarları kaydederek pencereyi kapatın.

Windows Media Player 11 Oynatma geçmişini temizlemek Varsayılan ayarlarla çalıştırılan Windows Media Player 11, erişilen multimedya dosyalarını tıpkı bir web tarayıcı gibi saklar. Yazılımda geçmişte oynatılmış dosyalara Alt + D tuşlarına basarak çıkan menünün sonundan erişebilirsiniz. Birden çok kullanıcının çalıştığı bilgisayarlarda iz bırakmak istemiyorsanız, şu adımları izleyin. Araçlar menüsünden Seçenekler’e girin. Gizlilik sekmesini açın. Dosya ve URL geçmişini sakla ibaresinin yanındaki işareti kaldırın. Tamam’a tıklayarak pencereyi kapatın.

Gmail E-posta yazarken adres listesini ayrı pencerede açmak E-posta yazmaya tıkladıktan sonra, otomatik tamamlama özelliği göndereceğiniz kişinin adresine ulaşamadığınızda, geri dönüp adres listesine bakmak zahmetli gelebilir. İsterseniz adres listesinin yeni bir pencerede açılmasını sağlayabilirsiniz. 1. Yeni bir e-posta oluşturun ve gönderilecek adres bağlantısına tıklayın. Dilerseniz Bilgi ve Gizli gönderici eklemeye de tıklayabilirsiniz. 2. Burada karşınıza adres defterinden seçme penceresi gelecek. Buradan istediklerinizi seçerek listeye ekleyin. Listede gezinmektense, arama yapmak da kolaylık sağlayabilir. 3. Tamam’a tıklayın ve e-postanızı yazmaya devam edin. Sabit disk Detaylı S.M.A.R.T. bilgilerine erişim Sabit diskler uzun bir süredir S.M.A.R.T. adı verilen bir geribildirim sistemi taşıyorlar. Bu sistem sayesinde diskte oluşabilecek problemleri önceden kestirmek ya da problem teşhis etmek mümkün oluyor. CrystalDisk adlı yazılım Windows NT 4 ve üzeri işletim sistemlerinde çalışıyor ve sabit diskteki bu geribildirimi ve disk ısısı gibi bilgileri görüntüleyebiliyor. Arama, okuma ve yazma hata oranları, açılıştaki hazırlık süresi, diskin dönmesinin tekrar sayısı ve okunamayan sektör bilgisi ekrana getirilebiliyor. Yazılımı http://crystalmark.info/software/CrystalDiskInfo/index-e.html adresinden indirebilirsiniz.

SCROLL EKİM 2009 113


OS

114

SCROLL EKİM 2009


Yazan: Scroll, info@scrollmag.com

Fanatikleri bir kenara koyun. Windows 7’nin de Linux’un da güzel tarafları var. Peki Linux dağıtımları Windows 7’den neleri alabilir? SCROLL EKİM 2009 115


OS

Gnome masaüstü kişiselleştiriliyor olabilir ama Windows’un sağladığı konfordan çok uzak.

BitLocker’ın şifrelemesinde PGP gibi neresi nasıl kurcalanacağı bilinmeyen terimler yerini kolaylığa bırakmış.

Windows 7 Ebeveyn Kontrollerinden çocuklara uygun oyunların ayarlarını, uluslararası organizasyonların puanlamalarına göre yapabilmek mümkün.

116

SCROLL EKİM 2009


Y

aygın inanışın aksine, Windows Vista’nın gariplikleri ve eksik yanları Microsoft’un işletim sistemi dünyasındaki hakimiyetini pek etkilemedi. Son iki yıl içinde Windows, Apple’ın OS X’ine karşı pazarda yüzde 3 kaybetti. Linux da bu karmaşada kullanım oranını %1,25’ten %2,13’e çıkardı (kaynak: www.w3counter.com). Vista çıktığında yavaş çalışması, insanı bezdiren güvenlik uyarıları sebebiyle pek beğenilmemiş, Vista ile satılan PC’ler tepkiyle karşılanmış, hatta bazı üreticiler Vista’lı modellerini piyasadan çekerek yerine XP’li modeller sunmuştu. Abartılan Windows 7’nin de Microsoft’un son şansı olarak görülmesi, kullanıcıların benzer bir abartısı olarak görülebilir. Ancak RC ve Beta sürümlerine bakılırsa, Windows 7, Vista’da eleştirilen yanların neredeyse hiçbirisine sahip değil. Windows 7’nin çıkışından tam bir hafta sonra Ubuntu adlı yaygın Linux dağıtımının da yeni sürümü çıkacak. Karmic Koala kod adıyla çıkacak bu işletim sisteminin Alpha sürümü iyi görünüyor, ancak Windows’un bazı özelliklerinin de Linux’ta görülmesi fena olmazdı diye düşünüyoruz. 1. Açılma süresi Windows 7 her ne kadar süper hızlı açılmıyor olsa da, Vista ve XP’den daha önde. Ubuntu bir süredir bunun üzerinde çalışıyordu, ancak bu sefer yapıp yapamayacaklarını gerçekten göreceğiz. Ubuntu’nun hedefi 25 saniyede sistemin açılması ve kullanıma hazır hale gelmesi. 2. Bekleme ve Uyku modu Windows 7 bu sorunu çözmüş görünüyor. XP ve Vista için bazı sistemlere güncelleme yapmak gerekiyordu. Bazı sistemlerde ise USB cihazlar sistem uyku modundan döndükten sonra çalışmadığı gibi, özellikle kablosuz ağ bağlantısı kapanıyordu. Ubuntu hala Windows’un 4 sene önceki durumuna takılmış durumda. Birçok donanım –özellikle dizüstülerde- uyku modundan çıktıktan sonra çalışmıyor. 3. Araç çubuğu Navigasyon konusu yeni bir işletim sistemine geçenler için her zaman büyük sıkıntı. Windows 7’nin dokunmatik ekranlara özel yaptığı tasarıma alışmak da biraz zaman alacak. Her zaman eskisine dönebilseniz de, bu eskinin gediklerini kapatmaya yetmiyor. Apple bu konuda avantajlı, ancak yeni geçenler pencerelerin nereye kaybolduğunu bulmakta zorlanıyorlar ve açıkçası, göründüğü kadar kullanışlı değil. Linux ise GNOME ve KDE’ye takılmış durumda. Bunların panelleri de geçmişten gelen bir bilgisayarın panelinin parlatılmışına benziyor. Bizim önerimiz Avant Window Navigator kullanmanız (http:// wiki.awn-project.org). 4. Çocuk koruması İş İnternet’e gelince birçok aile korumacı davranıyor. Bunu yargılamak bize düşmediğinden, çözümlere bakalım. Linux’un güncellemelerinde bu konuda pek ciddiye alınmıyor. Windows 7 ise kontrollerini, tutucu Vista’dan almış durumda. Dolayısıyla Windows bu konuda daha önde diyebiliriz. 5. Yardım Evrensel panik düğmesi olan F1, Ubuntu’da bir HTML yardım kitapçığını karşımıza getiriyor. Windows’ta yapmaya alıştığınız şeyleri nasıl yapacağınızı merak ediyorsanız, bu işe yarıyor. Ancak ne yazık ki, hata giderme konusun-

SCROLL EKİM 2009 117


OS Linux’taki en iyi medya oynatıcı dahi Windows Media Player ayarına erişmiş değil.

Neyi nereye yedekleyeceğinizi seçin ve devam edin. Linux kötü de olsa bir yedekleme yazılımı içerse güzel olmaz mıydı?

Windows kurulu sisteme ses sistemini bağlamak yeterli. Ayarları sistemi görerek yapabilirsiniz.

118

SCROLL EKİM 2009


da hiç başlık yok. Bunun için İnternet’e girip forumlarda gezmeniz gerekiyor. Tabii arama motorlarına derdinizi anlatabilirseniz… Windows’ta ise F1’e bastığınızda problemi çözmek için birçok öneri karşınıza geliyor. 6. Sürücü kriptolama Ubuntu’da basit bir klasör kriptolama sistemi var, fakat yeni kullanıcılar için bunu yapabilmek çetin bir süreç. PGP gibi ne olduğunu birçok kullanıcının bilmediği terimleri bir kenara atan Windows’un BitLocker’I bu işi bir şifre belirleyip kilitlemeye bırakıyor. 7. Yanyana dizilim Windows 7’nin fare ile yapılabilen yeni kontrolleri çok iyi. Yıllardır masaüstüne dönebilmek için Windows + D tuşunun kullanılması da işleri bazen kolaylaştırıyor. Windows 7’nin masaüstüne göz atma işlevinin banallığını bir kenara bırakın, bir pencereyi ekranın kenarına doğru itin ve pencereler karşınıza yan yana dizilsin. İşte Linux’un da bunu yapması gerek. 8. Ses sistemi Windows 7’nin ses kartlarıyla ilgili problemleri başta ciddiydi, ancak son sürümde bunlar giderildi. Zaten çıktığında sürücüler de kalan sorunları giderecek. Buna karşın, Ubuntu’nun içerisinde bir ekolayzır bile yok. Hele çevresel ses sisteminiz varsa, yandınız. Windows’ta kurulum ve ayarlama gibi işler çocuk oyuncağı. 9. Medya Oynatıcı Microsoft sistemler için en iyisi Windows Media Player olmayabilir, ancak Ubuntu’nun RhytmBox’ından çok daha iyi olduğu su götürmez. RhytmBox’ta kablosuz ağdaki UPnP cihazlara şarkı göndermeyi bir yana bırakın, şarkı listesini bile paylaşamıyorsunuz. Linux’un bu işte standartlaşabilecek bir yazılım bulması gerekiyor. Bu yazılımın da MP3 çalarken çakılmaması, sürücüye takılan DVD’leri oynatabilmesi gerekiyor. Bilmiyoruz, derdimizi anlatabildik mi? 10. Eşleşme Cep telefonları, akıllı telefonlar ve USB sürücüden herhangi birini Windows kurulu bir sisteme bağlayın ve çalıştırın. Linux’ta durum biraz farklı. Google Contacts gibi hizmetler sayesinde adres defterinizi eşleştirebilirsiniz belki, peki ya iPhone kullananlar ne yapsın? Aynı şekilde Bluetooth modem kullanmak da mümkün değil. Mobil bağlantı düşünüyorsanız, Linux’u pas geçin. 11. Yedekleme Windows 7 sonunda yedeklemeyi ciddiye alan bir yazılım hazırlayabildi. Ubuntu için BackInTime (http://www.ubuntugeek.com/back-in-time-asimple-backup-tool-for-ubuntu.html#more-1621) gibi bir yazılım kurabilirsiniz. Ama keşke kuruluma dahil edilseydi? 12. Kullanıcı Erişim Yönetimi Linux’un SuperUser yapısı çok kararlı ve güvenli çalışıyor olabilir ama ekran kartı ya da kablosuz ağ ayarlarını değiştirip kayıt etmeye çalıştığınızda sinirlerinizi kolayca bozuyor. Bazı değişiklikler için Terminal açmak gerekebiliyor. Windows’unki de sinir bozucu ama en azından Komut Penceresi açtırmıyor, yönetici şifresi işi çözüyor.

SCROLL EKİM 2009 119


OS “PC’yi bıraktım, Mac aldım” demeden önce MacOS kullanmaya çalışıp tökezleyenler yanılıyor. MacOS hiç zor değil. Size önereceğimiz 10 kısayoldan sonra günlük kullanımınızı çok rahat hale getirebilirsiniz.

120

SCROLL EKİM 2009


Yazan: Scroll, info@scrollmag.com

1. BİLGİ PENCERESİ Cmd + I tuşu Finder’daki Get Info penceresini ekrana getirip, yer, boyut ve ad bilgisi verirken, Option tuşu da yalnızca Get Info penceresini ekrana getirebilir. Penceredeki bilgiler farklı bir dosya, klasöre tıklayınca ya da çoklu dosya ve klasör bilgisini pencerede güncellenmiş şekilde bulabilirsiniz. 2. PENCERE KAPATMA Açık bir uygulama penceresini kapamak için Cmd + W tuşlarını bu pencere seçili durumdayken yapın.Çok sayıda dokümanı seri şekilde kaparken özellikle bu kombinasyon çok işinize yarayacak, üstelik uygulamada birden çok doküman açıksa, bu dokümanları kapamak için de elinizi hızlandırabilir. Safari gibi web tarayıcılardaki sekmeleri de bu tuş kombinasyonuyla kapatabilirsiniz. 3. DOCK’U SAKLAMA Ekranda bir gıdım daha yere sahip olmak için bazen ne kadar çok çabaladığınızı biliyoruz. Bunun için program kısayollarının olduğu Dock’u saklayabilirsiniz. Cmd + Option + D tuşları Dock’un saklanmasını ya da ekrana gelmesini sağlar. 4. EKRAN GÖRÜNTÜSÜ ALIN Bazı komik hata mesajlarını ya da anlatmakla olmayacak durumları kayıt etmek istemiyor musunuz? Cmd + Shift + 3 tüm ekranı kayıt ediyor, Cmd + Shift + 4 ise imleci de kayıt ediyor. 5. UYGULAMA SAKLAMA Cmd + H tuşuna basarsanız, çalıştığınız uygulamanın tüm pencereleri saklanır. Aynı anda Option tuşuna da basarsanız, çalıştığınız dışındaki tüm uygulamaları kapatarak, ekrandaki karmaşayı sonlandırır. 6. ZUM İŞLERİ Bunu yapabilmek için önce System Preferences altından Universal Access panosunu açmanız gerekiyor. Daha sonra ekrana zum yapıp, uzaklaşabilirsiniz. Bunun için Cmd + Option ve +/- tuşlarını kullanmalısınız. Daha sonra fareyle ekranda gezebilrisiniz. 7. UYGULAMA KAPATMA Uygulamalar ara sıra kilitlenir. Windows kadar değil elbette! Kendine gelmesini beklemeden çıkmak istediğiniz bir uygulama varsa Cmd + Option + Esc tuşlarına basın, yeter. 8. HIZLI ARAMA Spotlight ile yapacağınız aramalar dosya sisteminde gezip dolaşmaktan çok daha kolay olacaktır. Cmd + Space tuşu Spotlight arama kutusunu açar, buradan da Cmd + Enter en çok bakılanları gösterir. Cmd + tıklama ise Finder’da arananı gösterir. 9. ÖNİZLEME Space tuşu bile birçok işe yarıyor. Finder’da seçtiğiniz şeyin önizlemesini gösterir. Uygulamadaysanız ve seçili bir şey varken Space’e basarsanız Mac’iniz oraya tıklamışsınız gibi davranacaktır. 10. KELİME ATLAMA Metin üzerinde çalışırken Option tuşuna basmak ve sol ya da sağ oka basmak, imlecin o yönde bir kelime ileriye gitmesini sağlar. Cmd tuşuna basılı tutarak yön tuşuna basarsanız kelimenin başına ya da sonuna gidebilirsiniz. Bu kombinasyona Shift tuşunu da eklerseniz atladığınız yerleri seçebilirsiniz. SCROLL EKİM 2009 121


OS

İşletim sistemlerinin içerdiği yazılımlar önemlidir, ancak Linux’ta kullandığınız dağıtıma göre kurulan yazılımlar farklılık gösterir. Videoları açmak için elinizdekilerden memnun değilseniz, en popüler 6 video oynatıcı incelememizi okuyun.

122

SCROLL EKİM 2009

V

ideo oynatıcılar masaüstü uygulamalar arasında büyük öneme sahiptir. Herkesin bir video oynatıcıya ihtiyacı olur ve her Linux dağıtımında da bir tane bulunur. Video oynatıcıların geneline bakarsanız desteklenen dosya biçimi sayısının onları en iyi yaptığını göreceksiniz, ancak Linux için durum farklıdır, yalnızca en iyi oynatıcılar tüm biçimleri destekler. Bilgisayardaki dosyalara ek olarak, Streaming, yani İnternet’ten canlı verilen yayınları seyredebileceğiniz, hatta kendi video stream’lerinizi yaratarak canlı yayın odanızı kurabileceğiniz seçenekler de video oynatıcılar arasında yerini aldı.

Eskiden olsa, DVD’yi takıp seyredebilmek ciddi bir olaydı ve birçok oynatıcı bunu başaramıyordu. Bunun altında video oynatıcı yazmanın ciddi bir efor olması ve çoğu koruma sisteminin sertifikasının alınamaması yatıyordu. Bugün, neredeyse her DVD, Content Scrambling System (CSS) adlı bir içerik karıştırma sistemi taşıyor ve DVD Forum hangi medya oynatıcının kriptolanmış DVD’leri (örneğin, film DVD’leri) oynatabileceğine karar verir. Linux geliştiricileri bu konuda kendilerine kabadayılık taslanmasını sevmediğinden, tersine mühendislik ile geliştirilen libdvdcss kütüphanesini kullanarak bu DVD’leri oynatabiliyorlar. Ancak bu kütüphane bazı ülkelerde yasadışı kabul ediliyor. Ek olarak, medya oynatıcıların kullandığı başka ortak kütüphaneler de bulunuyor. MPlayer, VLC ve Xine birçok codec’i, FFmpeg tarafından hazırlanan libavcodec üzerinden temin ediyor. Totem ise Xine kullanarak medya oynatabiliyor. Şimdi bir DVD ve patlamış mısır kapın da, en iyi Linux medya oynatıcısını seçelim.


Yazan: Scroll, info@scrollmag.com

MPLAYER

(www.mplayerhq.hu) PUAN: 5 yıldız player’dan bahsetmeden bir Linux multimedya yazısı yazmak mümkün değildir. Zira bu canavar, libavcodec’in sayesinde MPEG, AVI, ASF, WMV, RM, QT, MP4, OGG, MKV ve FLV dosyalarını oynatabiliyor. Yeni sürümüyle Nvidia kartların grafik işlemcilerine de işlem yaptırabilen cihaz, CPU yükünü böylece azaltıyor. Yazılımın içinde VESA ve X11’den tutun da, OpenGL ve ATI, Nvidia, Matrox ve diğer kartların uygun sürücüleri gömülü olarak geliyor. Orijinal olarak komut satırından yönetilen Mplayer, arayüz sonrasında çok sayıda kişiselleştirilebilir temaya da kavuştu. OSD desteği ile komutları ekrana yazan, fare, joystick ya da LIRC destekli uzaktan kumandalarla da yönetilebilen MPlayer, libdvdread ve libdvdcss sayesinde DVD oynatmada hiçbir problem yaşamıyor. Hasarlı dosyaları da oynatabilen yazılım, altyazı konusunda her biçimi destekliyor. Ayrıca altyazı zamanlaması ayarlayabilmek, videoları küçültüp büyütebilmek, aynalamak ya da çevirmek gibi filtreleme işlemlerini de gerçekleştiriyor. Ayarlarınızı bir dosyada saklayıp, her video için farklı ayar yükleyebilen program, ağ ya da İnternet üzerinden HTTP, FTP, MMS ya da RTSP/RTP protokolleriyle dosya stream edebiliyor. Ayrıca İnternet stream’lerini kayıt edip, Video4Linux uyumlu TV kartlarından görüntü alabiliyor. Sonuç: Özelliklere bakıldığında, bundan iyisini bulamayacağınız kesin.

M

Mplayer’ın yetenekleri insan beyninin algılayabileceğinin ötesindedir!

OGLE

(http://www.dtek.chalmers.se/groups/dvd) PUAN: 2 yıldız ine yokken, Ogle vardı. Ogle’nin DVD’lerin farklı video açılarını gösterme gibi sihirli özellikleri de vardı. Diğer medya oynatıcılar çıktıktan sonra uzun süre boyunca Ogle onlardan daha iyi DVD oynatmayı sürdürdü. Ogle, Linux için tam DVD menüsü destekleyebilen ilk oynatıcı. Herkes ses ve video biçimleriyle uğraşırken, Ogle hayatını DVD oynatmayı daha iyi hale getirmeye adamıştı. Ogle’nin çok sayıda farklı optimizasyonda sürümünü bulabilirsiniz. Ancak sitesindeki sürüm arayüzü ve libdvdcss dosyalarını ayrı paketlerde tutuyor. Gayet basit olan arayüzü DVD’yi oynatmadan, bölümleri seçmeye, altyazıları değiştirmeye ya da ses dosyasını seçmeye olanak sağlıyor. Çok açılı kamera kayıtları bulunduran bir DVD’ye denk gelirseniz, perspektifi değiştirebilirsiniz. Ancak ne yazık ki Linux’un en eski DVD oynatıcısı yaşını belli ediyor. Ünlü açı seçme işlevi oyantma esnasında işe yaramıyor. Ayrıca, bu ve diğer DVD özellikleri artık her oynatıcıda bulunuyor. Buna yazılımdaki hataları eklerseniz, elinizde bir hurda kalıyor. Örneğin VOB dosyalarını çaldığı belirtiliyor, ancak hiçbir şekilde ayar dahi yapılamıyor. Son olarak ,tam ekranda tüm kontrolleri görebilmek mümkün oluyor. Sonuç: Linux’un gelişiminde ciddi bir yere sahip olan Ogle, ne yazık ki diğerlerine ayak uydurmakta geç kaldı.

X

Geri sarma düğmesi, yazılımın yaşını belli ediyor.

SCROLL EKİM 2009 123




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.