Almanya Platform Dergisi Sayı 7

Page 1


Komünizmden

Seçeneklerimiz

Almanya’daki 15 enstitüde iste¤iniz do¤rultusunda esnek flekilde Almanca ö¤renebilirsiniz.

www.goethe.de/ germany

Seçim sizin:

• Yo¤un ve süper yo¤un kurslar

• Meslek için özel kurslar

• Ekonomi ve kültür kurslar›

• ‹ste¤e göre bireysel kurslar

• Çocuk ve gençler için kurslar

F ark›m›z

Mesle¤inizde bilgili ve tecrübeli ö¤retmenler

modern ö¤renim ve ders metodlar› ile farkl› kültürlerden gelen sizlere ders vermektedir.

• Etüt Merkezi, ba¤›ms›z ö¤renme ve bilgisayar destekli çal›flma yerleri

• Genifl kapsaml› kültür ve bofl zaman› de¤erlendirme etkinlikleri

• Aile yan›nda veya konuk evlerimizde konaklama imkanlar›

50 y›ll›k tecrübeye dayanan Almanya’n›n

15 Enstitüsü’nden yararlanabilirsiniz.

Bilgi ve dan›flma: Goethe-Institut Zentrale

Tel.: 089-15921

200 • E-mail: esb@goethe.org

De¤erli Platform dostlar›!

Geçen say›m›zda bütün arkadafllar›m› saymam›n imkans›z olaca¤›n› belirterek, baz› dostlar›m›z› bu say›ya b›rakm›flt›m. Platform serüvenine inanarak destek olan arkadafllar›m›z›n katk›lar›n› aktarmak, benim için bir görev.

Televizyon programlar›ndan ço¤unuzun tan›d›¤› arkadafl›m›z Alev Özdemir, sanatç› kiflili¤inin bütün inceli¤ini dergimize yans›tan dostlar›m›zdan. Alev, Türk Halk Müzi¤i sanatç›s› ve ayn› zamanda albümleri de bulunuyor. Sanat dünyas› ile ilgili haberlerimizin birço¤unda onun imzas› vard›. Alev, Platform’a hep güzellikler katt›.

Bask› öncesi yo¤un çal›flt›¤›m›z gecelerde bafl›m›z› bekleyen, hatalar›m›z› kontrol görevini verdi¤imiz sevgili dostumuz ErdalPektafl da, dergimizin görünmez kahramanlar›ndan.

Mannheim ve çevresinde kültürel yönüyle ön plana ç›kan ve her güzel organizasyonda varl›¤›n› gösteren de¤erli dostum Öner Özcan da, aram›zda olan kalem emekçilerinden. Neflet Ertafl kitab›n›n yan› s›ra kendi fliir kitaplar› da bulunan Öner, yaz› iflinin gönül ifli oldu¤unu bilen, eme¤e sayg› duyan de¤erli arkadafllar›m›zdan.

Bochum Üniversitesi’nde ö¤retim görevlisi olarak çal›flan Ayla Schmelzer ve k›ymetli anneleri Kadriye Schmelzer de, Platform’un sanc›s›n› duyan, desteklerini bir flekilde gösteren iki dost.

Gürses’i unutmak olur mu?

Gürses Hasanc›k beyefendi kiflili¤i ile dikkatleri çeken, bu ifle gönül vermifl çok de¤er verdi¤imiz arkadafllar›m›zdan biri. Sevgili efli Ufuk ve yeflil sahalar›n gelecek vaat eden panter kalecisi o¤lu Göksu ile ailece kendilerini spora adam›fllar. Platform’un en önemli isimlerinden olan Gürses Hasanc›k, flu s›ralarda televizyon kanallar› için Avrupa kökenli bir spor program›n›n projesini haz›rl›yor. Gürses’in oldukça renkli ve genifl bir spor çevresi bulunuyor.

Özellikle dergimizin reklam stratejisini birlikte oluflturmaya çal›flt›¤›m›z EuroTürk Media’n›n kurucular› Mustafa ve Kezban Korkmaz çifti de, renkli ve çok yönlü kiflilikleri ile Platform’u sürekli farkl› k›lmaya çal›flan dostlar›m›zdan.

TV reklamlar›m›z› büyük bir özveri ile haz›rlayan

Bilal Dafl ve fiükrü Uyan›k ise, uzun gecelerde bize katlanan “Yaz› v››››jt diye geçsin” diye tak›ld›¤›m›z montaj ustalar›. fiükrüUyan›k, ayn› zamanda, zaman zaman haberleri ile de katk›da bulunan bir dostumuz.

Burada huzurlar›n›zda her birine yürekten teflekkür etmek istiyorum. Zira birçok kiflinin “Bu kadar ciddi bir dergi Almanya’da gitmez” dedi¤i bir ortamda, inanarak, yüreklerini koyarak bu proje için emek harcad›lar. Bazen hep beraber uykusuz kald›k. Bazen hüzünlerimiz kar›flt›. Bazen sevinçlerimizi kahkahalar atarak ifade ettik. Her yaflanm›fll›¤› paylaflt›k.

Platform, belki bu yüzden hayat kadar ayd›nl›k ol-

editör

celebi@platformdergisi.net

Bir çiftçinin inanc›yla kazmak!

du. Her fley bu dergide olsun istedik. Bazen duygulanal›m, bazen a¤layal›m, bazen gülelim, bazen tebessüm edelim, dedik. Ve hayat› serpifltirdik sayfalar›m›za. Her sayfas›nda yaflanm›fl hayatlar vard›. Sizler vard›n›z!

Ve sizler! Yani okurlar›m›z!

Serpifltirdi¤imiz bu hayatlar› okudukça, kendi hayat›n›zdan sahneler gördünüz. Ve sahip ç›kt›n›z.

Göç tarihimizde, Almanya genelinde bayilerde sat›lan ilk ve tek Türk dergisi Platform’u, bayilerden sat›n alarak “Bu dergi burada gitmez” diyenleriflafl›rtan bir destek verdiniz. Sizleri kaliteye lay›k görmeyenlerin tezlerini çürüterek, Platform’a sahip ç›kt›n›z.

Belki de en büyük teflekkürü sizler hak ediyorsunuz bu nedenle. Binlerce teflekkür!

Café Platform’da sona do¤ru

Pek yak›nda televizyon ekranlar›ndan size merhaba demenin sab›rs›zl›¤› içindeyiz. Platform’a yak›fl›r bir haber program› olmas› için var gücümüzle çal›fl›yoruz.

Politika kazan› kayn›yor

Platform’un bu say›s› yo¤un olarak politika a¤›rl›kl› oldu. Almanya’da yap›lacak erken genel seçimler, gündemi alt üst edince, biz de sayfalar›m›z›n büyük bölümünü bu geliflmelere ay›rd›k. Liderlerin karnelerini sizler için haz›rlad›k. Özellikle CDU Genel Baflkan› ve BaflbakanAday› Angela Merkel’i yak›ndan tan›man›za imkan sa¤layal›m istedik.

Her say›s›nda özgün çal›flmalar ortaya koyan derginiz Platform, seçkin okurlar›yla kurdu¤u sa¤lam iletiflimle büyüyor...

Peki, Platform’un baflar›s›n›n s›rr› ne?

Onu da 20. yüzy›l›n büyük bilgesi Lübnanl› Halil Cibran’›n sözleriyle özetleyeyim:

“Topra¤›n neresini kazarsan kaz, bir define bulacaks›n. Ancak bir çiftçinin inanc›yla kazmal›s›n.”

sahibi / herausgeber | iklim verlag gmbh www.iklim.de

yay›n yönetmeni / chefredakteur | sebahattin çelebi celebi@platformdergisi.net

haber müdürü | muhsin ceylan ceylan@platformdergisi.net

kültür sanat editörü| öner özcan ozcan@platformdergisi.net

yay›n kurulu / redaktion sebahattin çelebi, mehmet koca, muhsin ceylan, öner özcan, gürses hasanc›k, ulrike brandhorst, flükrü uyan›k, bedri ilbey, sonja häußler, alev özdemir redaktion@platformdergisi.net

hukuk dan›flmanlar› | av. macit karaahmeto¤lu karaahmetoglu@platformdergisi.net av. gülçin flahin sahin@platformdergisi.net

bu say›da katk›da bulunanlar / mitarbeit an dieser ausgabe prof. dr. faruk flen, osman çutsay, havva mazek, zülal polat, hande flentürk-kraft, yücel ergünefl [istanbul], osman saka, osman sönmez [moskova], muhammet mertek, erdal pektafl, ali ünal [ankara], flule k›l›çarslan [istanbul], av. gülçin flahin, eyüp kökçe, kani top, bilgin baflol, hayrettin özcan, gönül pehlivan reklam / anzeigen| arzu çak›r telefon +49 (0) 6105 702 99 99 telefax +49 (0) 6105 702 99 88 anzeigen@platformdergisi.net

grafik-tasar›m / visuelle konzeption | iklim gmbh | www.iklim.de

webmaster | u¤ur yüksel

adres / anschrift des verlags starkenburg str. 16 • 64546 mörfelden-walldorf telefon +49 (0) 6105 702 99 99 telefax +49 (0) 6105 702 99 88 internet | www.platform-online.de www.platformdergisi.net e-mail | info@platformdergisi.net info@platformdergisi.net

temsilcilikler bayern | gürses hasanc›k 0179 / 294 16 79 bw | öner özcan 0171 / 422 25 32 nrw | abdurrahman biçer 0177 / 689 22 94 ankara | sevgi kayabafl› +90 542 432 07 57 istanbul | nuh gönültafl +90 533 38 80 71 hollanda | köksal gör +31 622 96 83 59 moskova | osman sönmez +70 95 96 96 415

Platform’da yay›nlanan, yaz›, haber, foto¤raf, makale ve taraf›m›zca haz›rlanan reklamlar ‹klim GmbH’n›n yaz›l› izni olmadan hiçbir flekilde kopyalanamaz ve kullan›lamaz. Dergimiz, yay›nlanan bütün haber ve foto¤raflardan sorumludur. Makalelerden yazarlar›, yay›nlanan ilanlar›n içeri¤inden ilan sahipleri sorumludur.

Platform, Bas›n Ahlak ‹lkeleri’ne uymay› taahhüd eder. (c) Copyright 2004-2005 iklim Verlag GmbH PLATFORM, Avrupa Türk Yazarlar ve Sanatç›lar Birli¤i ile Avrupa TürkGazeteciler Birli¤i üyesidir.

Vertrieb: UMS Vertrieb GmbH, Deutsche Post Der Einzelverkaufspreis beträgt 4,50 Euro Alle Rechte vorbehalten. Nachdruck, Aufnahme in Online-Dienste und Internet nur nach vorheriger schriftlicher Zustimmung des Verlages.

Abone Ücreti (Kalem Tak›m› Hediyeli) Almanya içi y›ll›k 6 say› 24 EUR. Almanya d›fl› y›ll›k 6 say› 45 EUR. www.platformdergisi.net/abone abone@platformdergisi.net

Bankverbindung: Commerzbank, Konto Nr: 2904100 • BLZ: 50040000

ISSN 1613 - 8112

Printed in Germany

:bu say›da

Ecevit, Platform’da44

Bir flair Karao¤lan BülentEcevit

Müzik68

Orhan Gencebay, Platform’da...

_Platform’un içinden

Ermenilerin tehcirini AlmanGenelkurmay› önerdi [32]

Borç yi¤idin kamç›s› [28] O, Ara Güler hayran› [78]

Pravdalar ac›d›r [64] Kanal D, Avrupa’ya yeniliklerle geliyor [58] Daum, yar› yar›ya Türk bile oldu [91]

Güncel38

Cengiz Çandar,Kuzey Irak, ABD ve Avrupa ekseninde Türkiye’yi ve NATO’nun gelece¤ini yorumlad›

Kültür87

Dünyaca ünlü bir karikatüristimiz Turhan Selçuk

Y›l : 2 | Say›: 7 | 03/2005 “Gerçeklik seni özgür k›lar...”

Almanya Politika6

Berlin’de kurtlar›n dans› Seçim 2005

Genç giriflim54

‹ki kardeflin hikayesi Bayburt’tan dünya markalar› ç›kard›lar

AlmanyaPolitika10

Yap bir siyaset, karizmatik olsun!

_Yorumlar

Bir çiftçinin inanc›yla kazmak! | Editör [3]

Anayasa’ya hay›r! | Prof. Dr.Faruk fien [52]

Konuk iflçi | Muhammet Mertek [12]

AB, bafla m› dönüyor? | Mehmet Koca [63] Karizmatik misiniz? | fiule K›l›çarslan [50]

Ne oldu bize? | Eyüp Kökçe [14] ‹fladamlar›m›z›n dünya ile çetin s›nav› | Hüseyin Gökçe [77]

AB, a¤›r çal›flan bir makine | Kani Top [36]

Tuzun ve suyun sonsuz aflk› Tuz Gölü Gezi83

Kültür64

Komünizm’den sonra Pravda Pravdalar ac›d›r!

Özbekistan22

Özbekistan ba¤›ms›zl›k hareketinin mimarlar›ndan Muhammed Salih

Tafl ya¤muru alt›nda siyaset

Federal Almanya, may›s ay›ndaki bir eyalet seçiminin hemen ertesinde tam bir darbeyle yüz yüze b›rak›ld›. Gerçekten de yaflanan flaflk›nl›¤› “darbe” d›fl›nda bir sözcükle aç›klamak mümkün de¤ildi. 40 y›la yak›n bir süre sosyal demokrasi ve SPD’nin kalesi olmufl Kuzey Ren Vestfalya’daki eyalet meclisi seçimlerinden a¤›r bir yenilgiyle ç›kt›¤› kesinleflen Gerhard

Schröder, ilk sonuçlar›n ilan edilmesinden yar›m saat geçmeden, SPD Genel Baflkan› Franz Müntefering’in a¤z›ndan, herkesin kan›n› donduran bir aç›klama yapt› ve hükümetin büyük orta¤› olarak erken seçimlere gitmek istedi¤ini bildirdi. Bu karardan ne kendi partisinin birkaç isim d›fl›ndaki yöneticileri, ne de küçük ortak Yefliller Partisi’nin belki Joschka Fischer ile yak›n çevresindeki birkaç politikac› d›fl›ndaki yöneticileri haberdard›. Muhalefet ise bu kararla bir bask›na u¤rad›¤›n› gördü. Ama renk vermedi ve zaten CDU Genel Baflkan› Angela Mer-

kel’in “Haz›r›z!” aç›klamas› da kendisini çok bekletmedi.

Gerhard Schröder’in Alman siyasetindeki a¤›rl›k merkezlerinin seçmen taraf›ndan yeniden belirlenmesi talebiyle “anayasal temayülleri” büyük ölçüde zorlayarak gitti¤i erken seçimden SPD’nin kârl› ç›kmayaca¤› kesin. Schröder de bunu biliyor. Ama anlafl›lan zarar›n en k›sa sürede bir noktada kesilmesi ve SPD’deki kan kayb›n›n bir yerde durdurulmas› gerekiyordu ve Gerhard Schröder’in ani manevras›n›n as›l gerekçesi de oydu.

Böylece Almanya apar topar bir seçim düzenine girdi. Ama yaz tatili için programlar çok daha önceden haz›rland›¤›ndan, partiler, eli yüzü düzgün ve canl› bir seçim propagandas› yapamad›. Sadece, küskün sosyal demokratlar, sosyalistler, sendikac›lar ve birçok sol grubun oluflturdu¤u “sol birlik”, bir seçim canlanmas›n› hat›rlatan renkler içerdi. Ama o da program›n› yeterince anlatamad›. Belki de anlatacak gücü yoktu.

fiöyle veya böyle, Schröder, tüm partileri canevinden vurmufl oldu.

1998’den beri iktidarda olan ve 2002 sonras›nda izledi¤i dar gelirlileri hiç memnun etmeyen “reform politikalar›yla” adeta insan içine ç›kamaz hale gelen Schröder, birçok yorumcuya göre, partisini bu sayede hem parçalanmaktan korudu, hem de SPD’nin birinci parti olarak seçimlerden ç›kmas› için çaba harcad›¤›n› ve o durumda H›ristiyan Demokrat Birlik (CDU) ile birlikte bir “Büyük Koalisyon” kurabilece¤ini gösterdi. Schröder’in Baflbakan Yard›mc›s› olmayaca¤›n› herkes biliyordu. O da seçim sürecinde bunu

‹ktidara yürüyorlar....

Ana muhalefet partisi

CDU’nun lideri Angela Merkel ve “kader arkadafl›” CSUGenel

Baflkan› Stoiber, yanlar›nda Hessen Eyaleti

Baflbakan› CDU’lu

Roland Koch oldu¤u halde gelmekte olan iktidar› tebessümle karfl›l›yorlar.

s›k s›k vurgulad›.

Ama özellikle eski SPD Genel Baflkan› Oskar Lafontaine’in bu resti an›nda görmesi ve hemen harekete geçmesi dikkat çekti. Kurt politikac›, medyan›n tüm ilgisini üzerinde toplamay› baflard› ve “Sol Parti” izlenen sosyal güvenlik politikalar›ndan fazlas›yla rahats›z halk›n gözünde, bir tür “tepki toplama merkezi” halini ald›. Parti, kamuoyu araflt›rmalar›nda, CDU/CSU ve SPD’nin ard›ndan ülkenin en büyük üçüncü partisi olabilece¤ini gösterdi. Do¤u eyaletlerinde ise en büyük parti haline geldi. Yefliller ve FDP’yi geride b›rakt›.

Bu da Schröder’in, siyasetteki geliflmeleri ne kadar yak›ndan izledi¤ini kan›tlayan bir baflka veri kabul edildi. Baz› siyasal gözlemciler, böyle bir ad›m atmasayd›, Schröder’in seçimlere partisinin bafl›nda girmesinin bile tehlikede oldu¤u yolunda yorumlar yapt›lar.

CDU Genel Baflkan› Angela Merkel’in baflbakan adayl›¤› kimse için sürpriz olmad›, ama Merkel’in çok zay›f kald›¤› da herkesin üzerinde birleflti¤i bir konu oldu. Gerçekten de CDU bünyesinde Katma De¤er Vergisi gibi tüketiciyi do¤rudan ilgilendiren bir alanda yüzde 2’lik bir art›fl›n kaç›n›lmaz oldu¤u yolundaki “itiraflar”›n ilk sonucu; partinin kamuoyu araflt›rmalar›nda h›zla gerilemesi oldu. Bir ara CDU-CSU ve FDP aras›ndaki koalisyonun federal mecliste gerekli ço¤unlu¤a ulaflamayaca¤›n› gösteren sonuçlar dikkat çekti.Halk›n bak›fl›, bu zikzaklarda et-

kili oldu. Seçmen, SPD’nin izledi¤i ve genifl y›¤›nlar›n kemer s›kmas› üzerine kurulu iktisat politikalar›n›n daha beter bir siyasal kadronun elinde can›na okuyabilece¤ini düflünüyor olabilir. Nitekim KDV’deki 2 puanl›k art›fl›n gereklili¤iyle ilgili talihsiz aç›klamalar›n yaratt›¤› dalgalanmay› Merkel ve ekibi aç›klamakta büyük zorluk çekti. Küçük ortakl›¤a haz›rlanan liberal FDP ise bu tür tart›flmalarda zaman zaman büyük ortak CDU’yu zor durumda b›rakan “radikal” aç›klamalar yapmaktan çekinmedi.

Ancak bütün bu seçimlerin tek “alternatifi”nin, di¤er partilerin tersine, uygulanabilirli¤inde ›srarl› sosyal politika önerileriyle “Sol Parti-PDS” oldu¤u da ortaya ç›kt›. Lafontaine ile PDS’in her zaman a¤›r topu olmufl Gregor Gysi’nin ç›k›fllar› da, seçmene, iktidar ve muhalefetin ortak iktisat politikalar›na karfl› ses ç›karma flans› verdi. Dolay›s›yla, Lafontaine, “Sol Parti”nin daha sahneye ç›kmas›yla birlikte bile di¤er partilerin kendilerine çeki düzen verdi¤ini s›k s›k yinelerken, çok da haks›z bulunmad›.

18 Eylül’deki seçimin, izlenen kemer s›kma politikalar›yla “halk›n gelir düzeyini yükseltmek gerekir” diye gözetlenebilecek karfl›t bir politika aras›nda kald›¤›n› söylemek mümkün. Burada da tuhaf bir fley zaten yok. Tuhaf olan, birinci grubun, yani Almanya’daki sosyal güvenlik rejiminin yeni reformlarla mutlaka çal›flanlar›n, emekliliklerin ve iflsizlerin baz› kazan›mlar›n›n iptal edilmesi gerekti¤ini ileri sü-

_ Muhalefet cephesi

CDU’nun reçetesi okunmuyor

Almanya’n›n iktidar›na aday olan CDU seçim program›n› belirleyemedi.

Mucize yaflanmazsa iktidar olmalar› beklenen CDU ve CSU seçim sath-› mailine girilmesine ra¤men, sosyal sistem konusunda fikir birli¤i sa¤layamad›. CDU Genel Sekreteri Volker Kauder, seçimi kazanmalar› halinde sosyal hak ve ödemlerde kesintiye gitmeyeceklerini aç›klarken, CSU Genel Baflkan› ve Bavyera Eyaleti Baflbakan› Edmund Stoiber, sosyal haklarda k›s›nt›ya gidilmesinde ›srar ediyor. Ancak muhalefet, fikir ayr›l›klar›na ra¤men galibiyet konusunda kendinden emin. H›ristiyan Birlik Partileri CDU ve CSU’nun önde gelen siyasileri, seçim kampanyas› öncesi, vergi indirimi, teflviklerin azalt›lmas›, sosyal kesintilerin geniflletilmesi gibi, seçmene antipatik gelecek vaatlerden kaç›nmazken, baflbakanl›k aday› Merkel’in suskunlu¤u dikkat çekiyor. Partisinin ekonomi konseyi, iflverenlerin bütün taleplerini kabul ederek, toplu ifl sözleflmelerinde iflçi sendikalar›n›n veto yetkisinin kald›r›lmas›, iflyeri temsilcili¤inin iptali, çal›flma sözleflmelerinde ifl güvencesi maddelerinin kald›r›lmas›, ücretlerin dondurulmas› gibi önerileri getirirken, iflçi oylar›na muhtaç olan Merkel bu konuda aç›klama yapmad›. Seçimleri kazanmas›na kesin gözüyle bak›lmas› nedeniyle, seçmenleri k›zd›racak söylemlerden bile çekinmeyen baz› CDU’lu siyasilerin, genel baflkanlar› Merkel’in suskunlu¤unu seçim takti¤i olarak alg›lad›klar› san›l›yor.

renlerin bir cephe oluflturmufl olmas›. SPD ile CDU, CSU ve FDP, reformlarla genifl y›¤›nlar›n ayaklar›n› yorganlar›na göze uzatmalar›n› sa¤layacak bir sosyal güvenlik politikas›n›n uygulanmas› gerekti¤i konusunda hemfikir. Sadece ayr›nt›larla ilgili baz› küçük çekiflmeler var. Bu “ yolun”, Alman ekonomisinin içinde bulundu¤u kriz sürecinin tek ve alternatifsiz ilac› oldu¤unu hepsi söyleyebiliyor.

Ancak bu reform sürecinin krizle ilgili gerçekleri yans›tmad›¤›n›, Almanya’n›n esas sorununun y›¤›nlar›n harcanabilir gelirlerini artt›rmak oldu¤unu savunan “Sol Parti”, neresinden bak›l›rsa bak›ls›n, tüm hesaplar› bozan bir ç›k›fla karfl›l›k geliyor. Keynes tarz› bir yaklafl›mla, Alman ekonomisinin içeride bir talep art›fl›, yani harcanabilir gelir düzeyinde yükselifl sa¤lamadan, sorunlar›na da çözüm bulamayaca¤›na inanan bu yeni grup, sadece SPD’nin de¤il, tarihsel CDU’nun da geçmiflindeki temel e¤ilimlerle akraba izler içeriyor. Belki karfl›tlar›n› da korkutan buydu. Böyle bak›nca, Almanya’daki erken seçimlerin bir yan›nda SPD, Yefliller, CDU, CSU ve FDP gibi dar gelirli y›¤›nlar›n gelirlerini ve sosyal kazan›mlar›n› t›rpanlayan bir yaklafl›m, di¤er yan›nda da sendikac›lar ve solun çeflitli renkleriyle “halk›n gelirini artt›rmam›z flart” diyen bir baflka yaklafl›m›n oldu¤unu görmek mümkün. Sorun, bu ikinci grubun, henüz bir iktidar flans› bulunmamas›ndan kaynaklan›yor. Ancak protesto partisi olarak seçmeni sand›k bafl›na çekmesi durumunda bile, e¤er seçimlere kat›l›m oran› yükselirse, yaln›z SPD’nin de¤il, di¤er tüm partilerin de hesaplar› “kadük” olacak. ‹lk kez yerleflik partiler seçime kat›lma oran›n›n düflük olmas› için gizli gizli dua eder duruma düfltüler. O nedenle de kurt politikac› Oskar Lafontaine, iktidar hesaplar›n› bir sonraki seçimlere yönelik olarak yap›yor. Anayasal s›k›nt›lara ra¤men gerçeklefltirilen bu erken seçimden ise nas›l bir sonuç ç›karsa ç›ks›n, al›fl›lm›fl tüm “k›rm›z› çizgilerin” tarihe kar›flaca¤› flimdiden söylenebilir. Alman siyaseti, t›pk› 2002 y›l›ndaki Türk seçimleri gibi, görülmedik ölçülerde bir temizli¤e sahne olabilir. Yani, as›l flaflk›nl›k ilk seçim sonuçlar›yla birlikte yaflanabilir ve bu flaflk›nl›k, may›s ay›ndaki erken seçim bask›n› sonras›ndaki havay› bile gölgede b›rakabilir.

Almanya’n›n en kalabal›k eyaleti Kuzey Ren Vestfalya’da (KRV) seçimleri kaybederek, hiçbir eyalette hükümeti kalmayan Sosyal Demokrat Parti (SPD), apar topar erken genel seçim karar› ald›. CDU’da halen genel baflkanl›k görevini yürüten Angela Merkel, baflbakan aday› ilan edildi. SPD’de ise, genel baflkanl›k ve meclis grup baflkanl›¤› Franz Müntefering’de olmas›na ra¤men, Baflbakan Gerhard Schröder yeni seçimler için baflbakan aday› gösterildi. Yefliller yine Joschka Fischer’i seçerken Liberaller (FDP) Guido Westerwelle’yi baflbakan aday› ilan etti. Elbette ilk iki parti d›fl›nda, di¤er baflbakanl›k adaylar›n›n fiilen flans› bulunmuyor. Adayl›klar› sadece formalite niteli¤i tafl›yor.

KRV seçimi sonuçlar› 13.3 milyon kay›tl› seçmenin bulundu¤u KRV’de 180 bin Türk kökenli Alman yurttafl› oy kullanma hakk›na sahip. 800 bin civar›nda Türkiye kökenli insan›n yaflad›¤› Kuzey Ren Vestfalya eyaleti seçimlerinde, farkl› partilerden 23 Türk kökenli, milletvekili aday› oldu. 15 partinin kat›ld›¤› seçimlerde, tek oyla do¤rudan oylama yap›ld›. Milletvekillerinin 128’i do¤rudan aday gösterildikleri seçim çevrelerinden, kalan 53’ü ise partilerin eyalet listelerinden seçildi. Küçük partiler yüzde 5’lik baraj nedeniyle Düsseldorf’taki eyalet meclisine temsilci gönderemedi. 2000 y›l› seçimlerine göre yüzde 5 oran›nda oy yitiren SPD’nin 39 y›ll›k iktidar›na son veren ve 5 y›l süreyle eyaleti yönetecek CDU ise, aday listesinde hiçbir Türk

irfan ergi

kökenliye yer vermedi. CDU Eyalet Baflkan› ve taze Eyalet Baflbakan› Jürgen Rüttgers, seçim kampanyas› s›ras›nda Türkiye’nin Avrupa Birli¤i’ne tam üyeli¤ine karfl› aç›kça tav›r koymaktan çekinmedi.

Karizmatik siyaset!

Almanya’n›n seçim sonbahar› çok s›cak olacak. S›cak sonbahar›n gündemini ise, parti program ve sloganlar›ndan çok, karizmatik siyasiler belirleyecek.

Almanya tarihinin en k›sa seçim kampanyas›nda fikir ve projeler de¤il, liderlerin karizmas› yar›flacak. 7 y›ll›k iktidar›nda iflçi kesiminin ve orta kesimin aleyhine siyasetlerle seçmen deste¤ini yitiren SPD, erken seçim kampanyas›n›, Schröder’i öne ç›karmak üzerine kurdu. Alman siyasetinin yeni oluflumu PDS’in ve Seçim Alternatifi’nin (WASG) ortak listesi ise, iki karizmatik siyasiyi birden öne ç›karacak: Gregor Gysi ve Oscar Lafontaine. fiimdiden seçimlerin galibi gözüyle bak›lan CDU ise liderleri Merkel’in pek de olmayan “karizma”s›na gereksinim bile duymuyor. ‹flte Almanya erken genel seçimlerinde seçmenleri cezbetmek için yar›flacak siyasi “karizmalar” ve Türkiye’nin AB üyeli¤i konusundaki yaklafl›mlar›:

Gerhard Schröder

Sosyal demokratlar›n karizmatik lideri, Türkiye’nin Avrupa Birli¤i’ne girmesine, hem Türk kökenli seçmenlerin deste¤i, hem de büyük Avrupa projesi nedenleriyle s›cak bak›yor.

Karizma seçimleri!

Eylül seçimleri Almanya’da adeta bir karizma savafl›na dönecek. Baflbakan GerhardSchröder, adaylar aras›nda en karizmati¤i. Kitleleri beden diliyle etkilemesini biliyor. Türkiye’ye en yak›n duran siyasi. CDU’nun aday› Angela Merkel, karizmadan en yoksun politikac›.

Seçmenlerin sempatisini kazanmas›na ra¤men, özellikle iflveren kesimine yak›n tutumlar› sebebiyle, yine de güvenilmez bulunuyor.

Angela Merkel

Türkiye’ye, AB’ye tam üyelik yerine “ayr›cal›kl› ortakl›k statüsü” verilmesini savunuyor. Türkiye’nin “tam üyelik” görüflmelerinin bafllayaca¤› 3 Ekim 2005 tarihine kadar, K›br›s konusunda somut ad›mlar atmas›nda ›srarc›. Parti içinde dizginleri elinde tutamad›¤›na çok s›k dikkat çekilen Merkel’e, Almanya’n›n do¤u eyaletleri haricinde sempati duyulmuyor. Ne talep etti¤i konusunda kamuoyunun da aç›k bir fikri bulunmuyor. Ancak büyük bir sürprizle karfl›lafl›lmazsa federal baflbakan olmas›na kesin gözüyle bak›lan Merkel, mutlaka dikkate al›nmas› gereken bir siyasi kiflilik.

Guido Westerwelle

Türkiye’nin AB’ye al›nmas›na ilke olarak ilk aç›k deste¤i veren siyasilerden. Alman liberallerinin genç kesiminden gelen Westerwelle’nin, kamuoyundaki imaj› ve güvenirli¤i yeterli düzeyde olmas›na ra¤men, partisinin yüzde 5’lik baraj› afl›p aflamayaca¤› ciddi bir muamma oluflturuyor. Westerwelle’nin cinsel tercihinin de muhafazakar seçmenin kendisine karfl› mesafeli durmas›na neden olaca¤› tahmin ediliyor.

Joschka Fischer

Türkiye’nin AB’ye al›nmamas›n›n Avrupa için felaket olaca¤› savunan Fischer, Türkiye’nin AB’deki en samimi savunucular›ndan. Son y›llardaki bütün kamuoyu yoklamalar›nda en sevilen Alman siyasi unvan›n› kimseye kapt›rmayan zeki siyasetçi ve k›vrak hatip Fischer, eski karizmas›n› yitirdi. Bunda, kilo almas›ndan çok, “vize skandal›” soruflturmas› ve Almanya’n›n BM Güvenlik Konseyi daimi üyeli¤i çabalar›n›n baflar›s›z kalmas› etkili oldu. Siyasi gözlemciler, bu seçimin Fischer’in son mücadelesi olaca¤› konusunda birlefliyorlar.

Oscar Lafontaine

Federal Maliye Bakanl›¤›’n›, Schröder ve Avrupa sermayesiyle düfltü¤ü fikir ayk›r›l›klar› nedeniyle b›rakan Lafontaine, siyasi arenaya muhteflem dönüflü ar›yor. Özel hayat›na geri çekilen Lafontaine’in sadece ad›yla bile, WASG ad› verilen “seçim alternatifi” partisine önemli oranda oy kazand›rmas› bekleniyor. “Ben, Hartz IV ve Gündem 2010’u destekleyen bir partide bulunamam” diyerek SPD’den istifa etmesi büyük sempati toplad›. Seçim kampanyas›nda SPD’nin, kendilerine oy kaybettirmesi beklenen Lafontaine’in flahs›na özellikle yüklenmesi bekleniyor.

Gregor Gysi

Sa¤l›k nedenleriyle PDS-SPD koalisyonu yönetimindeki Berlin Eyaleti Maliye Senatörlü¤ü’nü b›rakan Gysi, son seçimlerde federal mecliste grup kuramayan partisine destek için, adayl›¤› kabul etme fedakarl›¤›nda bulundu. Eski Do¤u Alman istihbarat› Stasi ile iflbirli¤i iddialar›na karfl›n, kamuoyundaki olumlu imaj›n› hiç yitirmedi.

Almanya’n›n en komik partisi de federal seçimlere kat›l›yor!

Federal seçimlere Almanya’n›n en komik partisi APPD de kat›l›yor. Asosyal Birlik -Almanya Pago Anarflistleri Partisi egemen bütün siyasi kurumlar› makaraya saran punkçulardan olufluyor. Çal›flmay› reddeden ve herkese gün boyu içmeyi, parti düzenlemeyi, seks yapmay›, uyuflturucu kullanmay› tavsiye eden parti, daha önce Hamburg eyaleti seçimlerine de kat›lm›flt›. Afl›r› sa¤c› DVU’nun silinmesi için kendilerine 50 milyon Avro ödenmesini talep eden asosyallerin partisi APPD’nin talepleri aras›nda, Almanya’n›n Balkanlaflt›r›lmas› da yer al›yor. Almanya’n›n ünlü mizah dergisi Titanic

çal›flanlar›n›n kurdu¤u “Partei”, Parti Partisi, genel seçimlere ortak listeyle kat›lmak amac›yla APPD ile görüflmelere bafllad›. APPD’nin seçim menajeri Karl Nagel ile görüflmelere bafllayan Parti Partisi, ilk seçim kampanyas›nda Berlin Duvar›’n›n tekrar kurulmas›n› talep etmiflti. Titanic Yay›n Yönetmeni ve Parti Partisi Baflkan› Martin Sonneborn, kendilerinin PDS ile WASG’›n yapt›¤› gibi ortak liste ile seçime girmeyi hedeflediklerini aç›klad›. Alman mizahç›lar›n›n punkçularla bir araya gelerek kurdu¤u parti, elbette mizahi bir kampanya düzenleyerek, di¤er partilere meydan okuyacak.

Her sabah yabanda uyan›r

Her gece yurdunda uyurdu

Öylesine yak›n yurduna

Öylesine uzakt› yurdu

Tarihi önemli de¤iflimlerin yaflanaca¤› bir kavflakta bulunuyoruz. Babalar›m›z hangi flartlarda, hangi emellerle geldi Avrupa ülkelerine? Çocuklar›m›z ise hangi flartlarda, hangi duygular›n k›skac›nda yafl›yor? Köprünün alt›ndan hayli sular akt›… “Misafir iflçi”, 60’l› y›llardan itibaren belli bir süre için Almanya’ya gelen birinci nesle atfedilen isim. Bir yanda binlerce kilometre uzakta, dili, dini, gelenekleri farkl› bir baflka ülkede yaflad›klar› gurbet duygular› vard›, di¤er yanda onulmaz bir memleket özlemi. Her gece yurdu gözlerinde tüter, rüyalar›na misafir olurdu, hem de öylesine yak›n. Ama sabah uyand›¤›nda gerçekle yüz yüze kal›r ve yurdundan ne kadar uzakta oldu¤unun fark›na var›rd›. Y›llar› böyle geçti birinci neslin.

Kentin u¤ultusu bazen

Köyünden bir türkü olur ‹stasyona koflar akflamlar›

Trenlerle avunur

Zaman köyünden koparamad› onlar›. Mana kökünden gelen k›lcal damarlar hayat verdi ruhuna. Öyle ki gurbetin her fleyinde köyünden na¤meler duydu. Otuz otuzbefl y›l önce b›rakt›¤› köyüne döndü¤ünde hemen adapte oldu, zincirin halkalar›nda hiçbir kopukluk meydana getirmeden. Her dem bir yandan köyü, ba¤› bahçesi, köyünden akan derelerin su flar›lt›s›, koyun kuzu meleyiflleri gözünde tüterken, bir yandan da acep bir haber var m› diye akflamlar› Bahnhoflara ak›n ederek trenlerin yolunu gözledi.

Uzakta bir ocakt›r Yanar yüre¤inde memleketi

Ellere verir çaresiz

Ellerindeki bereketi Çok uzaklarda olmas›na ra¤men memleket hasreti bir ocak gibi yakt› yüre¤ini. Ama çaresizdi, Anadolu’dan getirdi¤i bereket dolu gücünü art›k eller için, yabanc›lar için harcayacakt›. En zor flartlarda, en a¤›r ifllerde…

Ta ki gençliklerini bu yaban ellere gömene kadar. Peki Anadolu kokan bu bereketli ellerle geliflen ülkeler nas›l muamele ediyorlar onlara, vefa m› gösteriyorlar? Dilinde yoksa bu sözcük, toplumda nerede görülsün.

Yüzünden dahi olsa, “Onlar ihtiyaç duydu¤umuz zamanlarda büyük fedakarl›klarla ülkemizin geliflmesine omuz verdiler” diyebilselerdi keflke.

Ne Solingen facias› yaflan›rd› o zaman, ne de Mölln… Ve bir kere daha ortaya ç›kt› ki, vefa, di¤ergaml›k, misafirperverlik henüz daha bu toplumlara yabanc›d›r, onlar›n Türkleri yabanc› gördükleri kadar…

muhammed mertek mertek@platformdergisi.net

Konuk iflçi

Yurdunda m› yabanc› Yabanda m› bilemez O bir konuk her yerde O bir özlem bir ac› Asl›nda herkes bu dünyada bir flekilde yabanc›, gurbette yafl›yor. Yaln›z co¤rafi uzakl›klarda yaflamak de¤ildir gurbet. ‹nsan kendi öz diyar›nda da gurbet hayat› yaflayabilir, k›rk y›l› aflk›n afl›n› yedi¤i, suyunu içti¤i memlekette de. Art›k ac› ve özlemi bir arada yaflayan misafirdir o her yerde; aynen dünyada da misafir oldu¤u gibi. Almanya’da yaflayan Türk insan› yerleflik hayata geçti, ama hâlâ kendini gurbette hissediyor. ‹nsan, kültürüyle, hisleriyle, de¤erleriyle, tarihiyle içinde yaflad›¤› toplumu özdefllefltiremiyorsa gurbet hayat› da hep sürecek demek.

Bülent Ecevit, metne sad›k kalarak yorumlamaya çal›flt›¤›m “Konuk ‹flçi” (1983) adl› bu fliirinde “misafir iflçi”lerin ruh haletini çok güzel tasvir ediyor. O y›llar unutulmamal›. Avrupa memleketlerinde do¤up büyüyen kuflaklar o duygular› yaflamayacaklar belki, ama Anadolu’yu bu topraklara tafl›yan yürekli “misafir iflçi”lerin ruh dünyalar›n›, nas›l ve niçin bunca zorluklara katland›klar›n› bilmeleri, gerçek kimliklerini bulmada önemli rol oynayacakt›r. Onlar için memleket, gurbet, vatan, Anadolu kavramlar› ne ifade ediyor?

His dünyalar› nelerle dolup tafl›yor?

‹ki dilin veya dilsizli¤in, iki kültürün veya kültürsüzlü¤ün k›skac›nda onlar nereye kofluyor? Misafirlikten yerlili¤e ad›m atan yeni kuflaklar, bu süreçte öz kültürleriyle donand›klar› ölçüde daha derinden tehlikelere maruz kalmayacak ve ana toplumla bütünleflmesini bileceklerdir. Entegrasyonun anlam› da zaten o bütünlük içinde kendi yerini bulma de¤il mi?

ve Avrupa genelinde bayilikler verilecektir.

Hayat devam ediyor, ‹niflleri, ç›k›fllar› ile sürüp gidiyor.

Gün geliyor nefleleniyor, zaman geliyor üzülüyoruz...

A¤l›yoruz, gülüyoruz...

Dünya dönüyor...

Gün bitiyor, Günefl bat›yor, Gece bafll›yor.....

Hayat “her fleye ra¤men” devam ediyor...

Sabahlar› , Bilgisayar›m›z›n posta kutusuna “Elektronik” bir posta, Cep telefonumza bir „SMS“ düflüyor...

Resimler art›k zarflarda de¤il, “PDF” format›nda geliyor...

Duygular›m›z “Modern” flimdi, özlemlerimiz elektronikleflti. Dokunmak, a¤lamak, özlemek tarih oldu...

Bir ekranda halleder olduk herfleyimizi...

Ölümler bile de¤iflti, kara haberler cep telefonumuza SMS olarak düfler oldu. Baflsa¤l›¤› dileklerimizi, elektronik postalarla yollar olduk...

Mendiller bile yok ellerimizde, gözyafllar›m›z› sildi¤imiz. Beyaz zeminlere siyah harflerle yazmak “Out” oldu. Harfleri flimdi istedi¤imiz renklerde seçebilir olduk.

K›rm›z›, siyah, pembe....

Vesaire, vesaire...

Bekleyemiyoruz heyacanla...

Foto¤raflar›m›z› almak için

Köfledeki “Foto Celal”den.

Ekranda olufluyor art›k her fley, ‹stedi¤imiz gibi, çekip, çevirebiliyoruz objektiften, diyaframdan görüntüleri..

Bir t›k,‹ki t›k t›k ile her fley mümkün....

Avni An›l,Neflet Ertafl, Müzeyyen Senar’›n tafl plaklar› bile, Mp3 format›nda dinleniyor art›k... “Sahibinin Sesi” yerine “Media Player” üzerinden...

Mobilyam›z›, ayakkab›lar›m›z›, kitap, kalemimizi, alamaz olduk köfledeki esnaftan....

Eskiden evimize tek gazete al›n›r, en az iki gün okunurdu s›ra ile. fiimdi “Çank›r›’n›n Sesi”ni bile okuyabiliyoruz... Gelmesek de, gitmesek de....

Vesaire.... vesaire....

Bir t›k... ‹ki t›k t›k.... ‹nan›lmas› belki güç ama, Sultanahmet Köftesi, Lahmacun bile “www”de..

Bir t›k, ‹ki t›k t›k ile sipariflleriniz sofram›zda..

Köfledeki manav, soka¤›n bafl›ndaki kasap, “Nostalji” oldu..

Ne selam, ne “hay›rl› ifller” Ne de “Allah bereket versin”....

Yitiyor bu sözcükler..

eyüp kökçe kokce@platformdergisi.net

Ne oldu bize?

Kaybolup gidiyor, Hatta, Hastal›klar›m›z› araflt›r›p, doktorumuzu bile, “‹ki t›k t›k” ile buluyoruz... Perhizimizi, sporumuzu, Bile yapabiliyoruz, Herhangi bir “www” ile, Çok güzel www’lefliyoruz...

Çok çiftler tan›d›m, mutluydular...

Bir duydum ki, ... “Chat”leflip, “çat” diye ayr›lm›fllard›, Güleceksiniz ama, “Chat” aflklar›n› hiç görmemifllerdi, Yani ortada bir “suç unsuru” olmadan Boflanm›fllard›... Avukatlar›n› ise herhangi bir “www...” sistesinden bulmufllard›... Tuhaflaflt›k.???....

Öyle güzel fleyleri yitirdik ki....

Selam al›p, vermemiz bile de¤iflti, „Slm“ diye , „Mrb“ diye k›salt›r olduk, Allah’›n Kelam›n›.... Dal›p uzaklara gitmek bile, Öyle eskisi gibi mümkün de¤il art›k... Bir ses ki ürkütüyor bizi, Hiç benzemiyor annemizinkine;

“You have a post” veya “Sie haben Post” derken... Ürperiyoruz........

Çok fazla “we we we”lefltik galiba? Ne oldu bize???

Telefon

"‹fllerimizin büyük bir bölümünü telefonla hallediyoruz. Türkiye görüflmelerimizi Alovatan'la yap›yor, telefon masraflar›m›zda tasarrufu fark ediyoruz. Alovatan'› gönül rahatl›¤›yla tavsiye ediyorum."

Mustafa Korkmaz, Firma Sahibi EuroTürk Media

"fiirketinizin gerçek dostu"

Müflteri

+49 (0) 69 90 50 51 52

Angela Merkel Almanya’n›n en güçlü kad›n›. Eylül’de yap›lacak olan erken seçimlerde Baflbakan Gerhard Schröder’e karfl› baflbakan aday› olarak yar›flacak. Baflbakan olursa bir çok yönden bir ilke ad›m atm›fl olacak, çünkü bugüne kadar devleti ne bir kad›n, ne de bir “Do¤u Alman” yönetmifltir. H›ristiyan Demokratlar seçimi kazan›rsa, Merkel Federal Almanya’n›n en genç baflbakan› olarak tarihe geçecek. Angela Merkel geçmiflte ve gelecekte birçok önyarg›yla mücadele etmesi ve iktidara giderken birçok uymazl›¤› birlefltirmesi gereken bir kad›n. Do¤u Almanya’da çocukluk dönemi Babas› tayinini Bat› Almanya’dan Uckermark bölgesinde küçücük bir kent olan Do¤u Almanya’daki Templin’e yapt›rd›¤›nda, Angela Dorothea Kasner tam alt› haftal›k bir bebekti. Babas› art›k orada bir hatip okulunun müdürlü¤ünü yapacakt›. “Waldhof” cemiyetinde hatip okulunun yan›nda zihinsel özürlüler için Protestan bir kurulufl bulunuyordu. “Do¤u Almanya’da devlet gözünde, tahsil edinme kapasitesine sahip olanlarla, tahsil alan›na girme imkan› olmayanlar aras›nda kat› bir s›n›r vard›. Tahsil edinme imkan› olmayanlara (yani zihinsel özürlülere), kilisenin himayesinde kalma izni vard›” diyor Angela Merkel. Kasner ailesinde siyasi konular çok konufluluyordu, fakat belli konular – mesela s›ra d›fl› durumlar veya dostlar›n kaçma planlar› – eski do¤u Alman gizli servisi Stasi dinleyebilir korkusuyla ormana erteleniyordu. “Hayat tamamen siyasiydi. Fakat yaln›z teoride. Sonuçta hiçbir fley de¤ifltiremiyorduk. Fakat siyasi konular üzerine kafa yorup düflünme oldukça önemliydi, aksi takdirde ç›ld›r›rd›m” diye hat›rl›yor o y›llar› Angela Merkel. Okulda

sonja häußler

Angela Merkel zeki ve h›rsl› bir ö¤renci olarak biliniyordu. Fakat bir kere neredeyse okuldan at›lacakt›. 12’nci s›n›fta her s›n›f›n bir kültür program› haz›rlamas› gerekiyordu.

Sat›fltan ele geçen para Vietnam’a ba¤›fllanacakt›, ama 12b s›n›f› paray› Mozambik’teki Marksist Kurtulufl Hareketi Frelimo’ya ba¤›fllamaya karar vermiflti.

Angela Merkel

“Kohl’ün k›z›” rolünden baflbakanl›k adayl›¤›na

Bu bir skandald›, Stasi iki gün okula geldi ve velilerle konufltu. Angela’n›n okuldaki ola¤anüstü baflar›s› ve anne-babas›n›n devletin üst düzeydeki yönticilerine baflvurusu olmasayd›, okuldan at›lma kaç›n›lmaz ve sonucu vahim olacakt›: Angela

üniversite tahsili yapamayacakt›.

Fizikten politikaya

Leipzig’teki fizik tahsili y›llar›n› Angela Merkel “çok çal›flma gerektiren, fakat oldukça rahat ve kedersiz bir zaman dilimi” olarak an›ms›yor. Devletin, kendisinin ve arkadafllar›n›n ne tür müzik dinlediklerini, ne tür bluejean giydiklerini, kimlerle görüfltüklerini, kimin Protestan gençlik koluna gitti¤ini, yani bütün yapt›klar›n› izledi¤ini ta sonradan ö¤renmiflti. Üniversite y›llar›nda Angela Kasner, Ulrich Merkel ile tan›flt›. Ulrich Merkel ile Eylül 1977’de 23 yafl›ndayken evlendi, fakat dört buçuk y›l sonra eflini terk etti. Üniversite tahsili-

ni bitirdikten sonra Ilmenau Teknik Üniversitesi’ne bir ifl görüflmesine gitti. Görüflmeden sonra Devlet Güvenli¤inden Sorumlu Bakanl›ktan iki kifli Merkel’e gayri resmi “iflbirlikçi” (IM) olarak bir çal›flma teklifi yapt›. Merkel ise ak›ll›ca bir nedeni öne sürerek iflin içinden ç›kt›: Diline hakim olamad›¤›n›, çenesinin baya¤› bir düflük oldu¤unu söyleyerek teklifi reddetti. Böylece Ilmenau’da çal›flma olay› yatm›fl oldu. Sonra doktoras›n› yazmak için Berlin Adlershof’taki Bilimler Akademisi’ne gitti. Araflt›rma alan›: Quantum Teorisi. Stern dergisine göre, Merkel’in ismi bir IM’in yazd›¤› ve Merkel’in arkadafl› Ulrich Havemann’› araflt›ran bir Stasi raporunda geçer. Raporda genç doktora ö¤rencisi Merkel hakk›nda flu sözler yer al›r: “Mukavemet gösteren tipten de¤il. Yaln›z bazen biraz sesli düflünüyor.”

‹ki Almanya’n›n birleflmesi “Evde hep flu sözü söylerdik: Duvar bir aç›ls›n, hep beraber Kempinski’de istiridye yemeye gidece¤iz” diye an›ms›yor Angela Merkel. 9 Kas›m 1989 tarihinde annesini aray›p o beklenilen an›n geldi¤ini söyledi. Ard›ndan, her hafta oldu¤u gibi, saunaya gitti. Duvar›n aç›l›fl›n› büyük bir sevinçle karfl›lad›¤›n› söylüyor. “Bana göre hepimiz Alman oldu¤umuzdan dolay›, ülkenin bölünmüfl kalamayaca¤› kesindi. Geçiflin nas›l gerçekleflece¤ini ise bir türlü hayal edemiyordum.” Baflkalar› gibi Angela Merkel için de yeniden yön arama ve harekete geçme dönemi bafllam›flt›. Art›k aktif olma zaman›n›n geldi¤ini biliyordu. Bundan dolay› kendisine göre bir parti aramaya bafllad›. Gelecek için hayal etti¤inden bir nebze orada görebildi¤i için, sonunda Demokratik Kalk›nma Partisi’ne (DA) kat›ld›. Baflkanl›k görüflmelerine bir dönem kat›ld›ktan sonra DA partisinin bas›n sözcüsü oldu. Bundan sonra her fley çok h›zl› geliflti. 1990’da Do¤u Almanya’da yap›lan genel seçimlerden sonra, Baflbakan Lothar de Maizière baflkanl›¤› alt›nda Do¤u Almanya’n›n son hükümetinin Yard›mc› Hükümet Sözcüsü oldu.

A¤ustos 1990’da DA ile DDRCDU’nun birleflmesiyle H›ristiyan Demokratlar›n üyesi oldu. Aral›kta do¤rudan aday olarak Federal Meclis’e seçildi.

Siyasi kariyerin dik yokuflunda

Yukar›ya giden yol daha bitmemiflti: Merkel Ocak 1991’de Kohl kabinesinde

Leipzig’teki fizik tahsili y›llar›n› Angela Merkel “çok çal›flma gerektiren, fakat oldukça rahat ve kedersiz bir zaman dilimi” olarak an›ms›yor. Devletin, kendisinin ve arkadafllar›n›n ne tür müzik dinlediklerini, ne tür bluejean giydiklerini, kimlerle görüfltüklerini, kimin Protestan gençlik koluna gitti¤ini, yani bütün yapt›klar›n› izledi¤ini ta sonradan ö¤renmiflti. Üniversite y›llar›nda Angela Kasner, Ulrich Merkel ile tan›flt›. Ulrich Merkel ile Eylül 1977’de 23 yafl›ndayken evlendi, fakat dört buçuk y›l sonra eflini terk etti.

Hürriyet her yerde dostunuz.

Kad›n ve Gençlikten sorumlu Bakan, Aral›k’ta CDU Almanya’n›n Yard›mc› Baflkan›, 1993’ten 2000 y›l›na kadar CDU Mecklenburg-Vorpommern’in Eyalet Baflkan›, 1994’te Klaus Töpfer’in yerine geçerek Çevre, Do¤a ve Reaktör Güvenli¤i’nden sorumlu bakan olarak görev ald›. Kaybedilen parlamento seçimleri sonucu bakanl›k görevini Jürgen Trittin’e teslim ettikten sonra bile kariyeri daha devam ediyordu: Daha ayn› senede yeni Federal Baflkan Wolfgang Schäuble taraf›ndan CDU’nun Genel Sekreterlik görevine aday olarak önerildi ve k›sa süre sonra parti kurultay›nda seçildi. Nisan 2000’de CDU genel baflkanl›¤›na oy birli¤iyle seçildi ve böylece bir halk partisini yöneten ilk kad›n oldu.

“Kohl’ün k›z›”

Bugünkü parlak konumuna gelebilmesi için Merkel’in, Helmut Kohl’ün gölgesinden ç›kmas› gerekiyordu: 1991’de Bonn’a geldi¤inde ba¤›ms›z bir kiflilik olarak benimsenmesi için mücadele etmesi gerekiyordu. Bilhassa medya “Kohl’ün k›z›” damgas›n› Merkel’e vurmufltu. “Ben sadece türetilmifl bir de¤er gibi alg›lan›yordum” sözleri ile o dönemi an›ms›yor Merkel. fiüphesiz siyasi babal›k rolünü üstlenen Kohl’e birçok fley borçluydu. Ondan geldi¤i yeri unutmamay›, politikada flahsi de¤erlerin küçümsenilmeyece¤ini, fazla anonimlikten kaç›n›lmas› gerekti¤ini ö¤rendi. Ama bilhassa flunu ö¤rendi: Sadece flimdiki noktadan yola ç›karak de¤il, gelecek geliflmeleri de hesaba katarak karar verilmesi gerekti¤ini. Buna ra¤men “teflekkür borcu” ifadesini pek uygun bulmuyor Merkel: “Çünkü ben bir fleyler baflard›m. Bana hiçbir fley hediye edilmedi.” Angela Merkel küçümsenilemeyece¤ini son 15 y›lda yeterince kan›tlad›.

Ba¤›fl skandal›

Kas›m 1999’da CDU’nun eski sayman› Walter Leisler Kiep hakk›nda vergi kaçakç›l›¤› flüphesiyle tutuklama emri ç›kar›lm›flt›. Ba¤›fl skandal› böylelikle bafllam›fl bulunuyordu. Angela Merkel skandal›n istisnas›z araflt›r›lmas›ndan yana idi. Kohl gizli parti hesaplar›n›n yönetimi konusunda “siyasi sorumlulu¤u” üstlendi, fakat isimleri aç›klamad›. Skandal gündemde iken siyaset yapmak mümkün de¤ildi. Aral›k 1999’da Angela Merkel CDU’yu Frankfurter Allgemeine Zeitung

gazetesinin bir makalesinde, Kohl’den uzaklaflmaya davet etti. Makale, CDU baflkanl›¤›nda çeliflkilerin artmas›na yol açt›. Merkel’in skandal› araflt›rma talebi siyasi konumunu tehlikeye att›, yerini koruyup koruyamayaca¤› ilk bafllarda belli de¤ildi. Dört hafta sonra karar al›nd›: CDU Merkel’in Kohl’den ayr›lma talebini kabul etti. Schäuble gizli ba¤›fl paralar› ald›¤› için s›k›nt›ya girdi ve 16 fiubat 2000’de parti taban›n›n iste¤i üzerine parti ve parti grubu baflkanl›¤›ndan istifade etti. Angela Merkel’in do¤ru zamanda uygun sözleri kullanmas›na ra¤men Kohl’e sayg›da kusur etmedi¤ini takdir edenler, Merkel’in parti baflkanl›¤›na aday olmas›n› umuyorlard› – o umudu Merkel cevaps›z b›rakmad›.

Koltu¤a yerleflen kad›n 2002 parlamento seçimlerinden sonra Merkel Friedrich Merz’i görevinden iterek CDU/CSU meclis grubu baflkan› oldu¤unda siyasi konumunu sa¤lamlaflt›rm›fl oldu; böylece ilk defa bir kad›n bir büyük

meclis grubun bafl›nda yer al›yordu. 2004 y›l›nda aday› Horst Köhler’in cumhurbaflkanl›¤›na seçilmesini baflard›. Bu da CDU/CSU’da birçoklar›nca favorize edilen Wolfgang Schäuble’nin yar›fltan at›lmas›na neden oldu. “Kohl’ün k›z›” iktidara giden yolda kendisinin küçümsenemeyece¤ini ve tuttu¤unu koparan bir kad›n oldu¤unu gösterdi. ‹ktidar u¤runa ac›mas›zca hareket etti¤i elefltirisini Merkel flöyle reddediyor: “Benim siyasi hayat›m h›zl› ve farkl› geliflti.” Ve flu sözlerle devam ediyor: “E¤er koltu¤a geçen bir kad›n ise, giden erkek her zaman ma¤dur olarak alg›lan›r.”

Farkl› bir bak›fl

Angela Merkel’i CDU’daki di¤er önde gelen siyasilerden farkl› k›lan fley, biyografisindeki o farkl›l›k ve – o s›ra d›fl› bak›fl aç›s›. Edmund Stoiber, Roland Koch, Christian Wulff ve Friedrich Merz – hepsi katolik, hepsi efl, hepsi baba ve daha önemlisi: Onlar hayatlar› boyunca Federal Almanya’da yaflad›lar. Merkel ise pro-

testan, ikinci defa evli, çocuksuz ve Do¤u Alman. Bunlar›n hepsi Merkel’i hedef yapan flartlar. Birlik partilerinde (CDU ve CSU) aleyhinde kullan›lan flartlar. Fakat CDU lideri Merkel kendisinin H›ristiyan demokrat bir parti için s›ra d›fl› biyografisini, bir f›rsat olarak de¤erlendiriyor: “Bir Do¤u Alman›n›n Federal Almanya’ya bak›fl aç›s› bu ülke için oldukça ilginç ve verimli olabilir. Benim o zamanlar nas›l düflündü¤ümü çok iyi hat›rl›yorum: Eski Do¤u Almanya’n›n Federal Almanya ile birleflmesini gönülden destekliyordum ve hala destekliyorum. Ama 1990’da ülkeye mesafeli bak›fl›mla belki baflka birisinden biraz daha bariz bir flekilde Federal Almanya’da da “sosyalist” unsurlar›n oldu¤unu görebildim…çok fazla bürokrasi ve a¤›rl›k – ideallerime uymayan ve bu yüzden gözüme çarpan birçok fleyi fark ettim” diyor. Ve di¤er bir fleyi daha eski Do¤u Almanya’da geçirdi¤i o ilk 35 y›ll›k hayat diliminde ö¤rendi Angela Merkel: Özgürlü¤ün eflsiz de¤erini. “Özgürlük olmad› m›, her fley bofl”. Bununla beraber Merkel için “kendi ülkesinde yabanc›l›k hissini” aflmak, “onlar”dan “biz” bilincine ulaflmak hiç de kolay olmad›. Yaklafl›k befl veya alt› y›l sonra – mesela Bat› Berlin’den Do¤u Berlin’e geçerken – bir s›n›r› geçti¤i hissi kayboldu. On y›l sonra flu cümleyi söyleyebiliyordu: “Biz CDU olarak 1957 y›l›ndaki emeklilik reformunu yapt›k.” Bu tür cümleleri söylerken y›llarca zorland›¤›n› itiraf ediyor. Telafi etmesi gereken birçok fley vard› ve bunu bugün bile hissediyor. Ludwig Erhard, Konrad Adenauer ve Helmut Kohl’den al›nt›lar yap›yor. Her ne kadar bilgi sahibi oldu¤unu kan›tlasa da, “o zamanlar sen burada de¤ildin” elefltirisini siyasi karfl›tlar›ndan ve rakiplerinden baflka, kendi partisinde bile hissediyor.

Ekonomiye teflvik Merkel, Federal Almanya’n›n bugünlerde yaflanan ekonomik krizde zaman›nda eski Do¤u Almanya gibi tabana yay›lm›fl bir sermaye ile ayakta kalabildi¤i fikrini savunuyor. Bat›’da bile sa¤lam bilinen bir sistemin çöküflünü izledi¤ini hat›rl›yor ve reformsuz olamayaca¤›n› belirtiyor. Gündemi, vergi oranlar›n›n afla¤›ya çekilmesi, sa¤l›k maliyeti ile iflgücü maliyetinin birbirinden ayr›lmas›, küçük boylu giriflimcilere daha çok esneklik, yeni istihdamda daha az ifl güvencesi ve

toplu ifl görüflmesi özgürlü¤üne müdahale gibi konular belirliyor. “Focus” dergisine yapt›¤› bir söyleflide “Vatandafla bilhassa masraf ç›karmayan konular› ele alaca¤›m›z› söyleyece¤iz” diyor. ‹fl hukukunu düzene katacaklar›n› ve bürokrasiyi azaltacaklar›n› vaat ediyor. Ayn› zamanda emeklilik reformunun yak›nda gelebilece¤i beklentisini geri çeviriyor. Önce gelirlerin bütçeye girmesi gerekti¤ini ve bunun sadece daha çok büyüme ve istihdamla gerçekleflebilece¤ini söylüyor. CDU Genel Baflkan› sosyal piyasa ekonomisinin baflar› öyküsüne köprü kurmak istiyor. E¤er özgürlü¤e de¤er verilirse, milyonlarca insan için yeni bir güvence do¤abilir. Bunun için iflgücü piyasas›n›n daha esnek bir flekle getirilmesi ve iflgücü maliyeti ile sosyal maliyetin birbirinden ayr›lmas› laz›m.

“‹mtiyazl› ortakl›k” formülünün savunucusu Türkiye’nin Avrupa Birli¤i üyeli¤ine Merkel hâlâ so¤uk bak›yor. Böyle bir giriflim AB’nin “bütün karakterini de¤ifltirir” sözünü Ekim 2004’te kullan›yor. Merkel,Türkiye ile sonu aç›k müzakereler ve imtiyazl› üyelikten yana. Geçti¤imiz ekim ay›nda Welt gazetesinde yay›mlanan bir yaz›s›nda Merkel, Avrupa Birli¤i’nin yaln›z bir menfaat birli¤inden ibaret olmad›¤›n›, bunun ötesinde, tarih boyunca geliflen ortak bir de¤erler sistemine dayal› siyasi ve ekonomik bir birlik oldu¤unu aç›kl›yor. Daha bitmedi: Sadece sonu aç›k müzakereler, AB’nin birlik ve bütünlü¤ünün tehlikeye girmesini engelleyebilirmifl. Tam üyelik yerine Merkel, AB’nin Türkiye ile s›k› bir iflbirli¤ine girmesi için mücadele ediyor. Merkel’e göre bu iflbirli¤i d›fl ve savunma politikas›ndan ekonomi, araflt›rma ve bilim alan›na kadar uzanmal›. Angela Merkel baflbakan olursa Türkiye’nin

AB üyeli¤i konusu d›fl politika sahas›nda zorluklar beraberinde getirecek. Belki imtiyazl› ortakl›k formülü ile önümüzdeki seçimde oy kazanabilir, fakat bu formülle Ankara’da dost edinemeyece¤i kesin. Irak savafl›na destek vererek sergiledi¤i Washington’dan yana tavr›, bu formül ile yeni dalgalarla çalkalanacak: Bush ve Blair jeostratejik nedenlerden dolay› Türkiye’nin

AB üyeli¤ini Bat›’y› güçlendirmek için bir f›rsat olarak de¤erlendiriyor.

ÇEV‹R‹ | HAVVA MAZEK

Sovyetler Birli¤i’nin y›k›lmas› hür dünyada mutlak bir memnuniyet do¤urdu. SSCB’nin küllerinden ise “biz”den bildi¤imiz dost ülkeler do¤du. Bu ülkelerin lidersiz olufllar›, onlar› Sovyetler Birli¤i devlet kademelerinde görev alm›fl kendi ›rklar›ndan liderlere mahkum etti.

Kimi kendisine semavi güçler atfederek, kitleleri etkilemeyi tercih etti. Türkmenistan Devlet Baflkan› “Türkmenbafl›” bunun en canl› örne¤ini teflkil ediyordu. Türkmenbafl›, Ruhname adl› bir kitap yazarak, birçok dile tercüme ettirdi. Okullarda bir “amentü” duyarl›l›¤›yla genç nesillere “Bilge Türkmenbafl›”n›n dünya görüflü ö¤retildi.

Garip bir benzerlik olacak ki; kendisi gibi diktatörlük kuran Albay Kaddafi de bir kitap yazm›fl, ad›na da Yeflil Kitap demiflti.

Özbekistan’da liderlik koltu¤una oturan ‹slam Kerimov, halka karfl› uygulad›¤› fliddetle ün yapacakt›. Aleyhine gösterilere tahammülü olmayan bu lider, kendi halk›na atefl açt›racak kadar gözü dönmüfl bir saltanat peflindeydi.

Çocuklu¤umuzdan beri görmeye al›fl›k oldu¤umuz ve hayat›m›z›n neredeyse her döneminde yer alan son dönem diktatörlerden Hüsnü Mübarek, Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi’ye ‹slam Kerimov da eklenecekti.

Özbekistan milli davas›n›n en büyük

Tafl

yaz› ve foto¤raflar enis behiç

ismi, büyük vatansever ve demokrat Muhammed Salih bu aç›dan son derece önemli bir isim.

Sürgünde yafl›yor...

Baz› kavgalar vard›r, tafl ya¤murlar›n› and›r›r. Ancak; tafllananlar anlar, onun ne anlama geldi¤ini, ne denli ac› verdi¤ini.

Muhammed Salih, Özbekistan’›n ba¤›ms›zl›¤›nda rol alan önemli flahsiyetlerden biri. Milliyetçi ve özgürlükçü düflünce yap›s›n›n arkas›nda bu tafllanm›fll›¤› iliklerine kadar hisseden, yaflayan bir vatan afl›¤›.

Platform, Özbekistan ba¤›ms›zl›k hareketinin en önemli ismi Muhammed Salih’le görüfltü...

Say›n Salih, siz Özbekistan’›n ba¤›ms›zl›¤›nda önemli rol oynam›fl isimlerdensiniz. Ancak flu an ülkenize dönemiyorsunuz. 1993’ün nisan ay›ndan bu yana “gurbet” hayat› yafl›yorsunuz. Muhammed Salih’in gurbet serüveni nas›l bafllad›? Niçin buralardas›n›z?

1993’ün bafl›na gelindi¤inde, Özbekistan’da “ba¤›ms›zl›k” demagojisi türedi. Daha dün ba¤›ms›zl›¤›n ezeli düflman› olan komünistler, flimdi kendilerini ba¤›ms›zl›k mimarlar› olarak tan›tmaya bafllad›lar. Hatta “Ba¤›ms›zl›k madalyas›” ihdas edip, gö¤üslerine tak›nd›lar.

Yeniden yap›lanma devrinde ba¤›ms›zl›k istedi¤i için Sovyet Devleti’nin düflman› say›lan siyasi muhalefet, flimdi re-

ya¤muru

alt›nda siyaset

O, Özbekistan Erk Partisi lideri. Y›llard›r Devlet Baflkan› ‹slam Kerimov taraf›ndan takip edilen, bulundu¤u ülkeden s›n›rd›fl› edilmesi istenen biri.

Dünyaca ünlü medya organlar›n›n röportaj için peflinde oldu¤u Özbekistan ba¤›ms›zl›¤›n›n mimarlar›ndan Muhammed Salih, Platform’a konufltu...

jim taraf›ndan ba¤›ms›zl›k düflman› olarak tan›t›l›yordu. Muhalefet, halk›n huzurunu bozan, y›k›c›, hükümetin ifadesiyle, “kara güç”tü art›k. Halk› buna inand›rmak için muhalefetin somut suçlar›n› göstermek laz›md›. Bu suçlar çabucak biçilip dokundu. Bunun ilki “Milli Meclis” ifli oldu. Bu uydurma iddianameyle “Erk” sekreteri Atanazar Arif bir y›l, “Erk” üyesi Selavet Umrzakov bir y›l, “Birlikçi”ler Hazretkul Hudayberdi ve Alim Kerimov birkaç ay hapis yatt›lar. Bu Kerimov rejiminin ilk “denemesi” idi. Daha 20 y›ll›k hapis ve ölüm cezalar› ilerideydi.

1992 A¤ustosundan 1993 bahar›na kadar KGB taraf›ndan devaml› gözetim alt›nda yaflad›m ve hemen hemen hiçbir faaliyette bulunamad›m. Gazetelerimizin yay›n› durdurulmufltu. Halkla görüflmeye f›rsat verilmiyor, gitti¤im yerlerde provokasyon tezgahlay›p, kavga ç›kar›yorlard›.

1993 Mart›nda Bahtiyar ‹sabekov’un “Erk Yolunda” adl› kitab› yay›nland›. Yurt d›fl›nda bas›lan bu kitab›n birkaç yüz nüshas› Taflkent’te da¤›t›ld›. Kitap, “Erk” partisinin k›sa bir tercüme-i halini anlat›yordu. 1993 Nisan bafl›nda bu kitaptan ötürü beni tutuklad›lar. Önce parti ofisine “Sizi ‹çiflleri Bakan› sohbete ça¤›r›yor, beni gönderdiler” diyerek bir albay geldi. Onun arabas›yla gittik. Bakan Almatov karfl›lad›, sayg›l› davrand›. Baz› adamlar›n jurnali dolay›s›yla hükümetin benim hakk›mda kötü fikre vard›¤›n› söyledi. “E¤er vaktiniz varsa afla¤›da flehir savc›s› Corayev oturuyor, onun baz› sorular›na cevap verip giderseniz iyi olur” dedi.

Bu sorgulama on iki saat sürdü.

Sorgulama sonunda savc›, “Siz ba¤›ms›zl›k düflman›s›n›z” dedi. Ben bu söze karfl›l›k hiçbir fley söylemedim. Benim önümde ba¤›ms›zl›¤›n bugünkü dostu, dünkü düflman› bir adam oturuyordu. Bu 20. asr›n evrimlerinden biriydi.

Corayev’in sorgulamas›ndan sonra, gece saat birde beni baflka bir odaya götürdüler. Orada boynumdaki kravat›, pan-

talonumdan kemeri ve ayakkab›mdaki ba¤c›klar› ald›lar. Saati ve cebimdekileri de alarak bir kenara koydular. Sonra ‹çiflleri Bakanl›¤›n›n bütün Sovyetler Birli¤i’ne flöhreti yay›lan bodrumuna indik.

Beni, bodrum katta, asansörden inilen yerin sol taraf›nda, mahpuslardan dinledi¤im “bardak”a sokarak arkamdan kilitlediler. “Bardak”ta e¤ilerek durdum. Çünkü tavan› o kadar alçak, eni ve boyu bir metre bile gelmeyen gerçek bir bardakt›. Oturmaya i¤rendim. Oturacak yer öyle pisti ki.

Yar›m saat geçmiflti ki kap› aç›ld›. D›flar›ya ç›kard›lar. Sonra elime yatak yorgan tutuflturdular. Uzun koridor boyunca yürümeye bafllad›k. Hücrelerin kap›lar› iki kat demirden olup müthifl g›c›rt›yla aç›l›yordu. Böyle bir gürültüyle beni bir hücreye sokarak arkamdan kap›y› kilitlediler. Bodrum katta dört gün kald›m. Her gün akflam Corayev bodrumdaki bir odada sorgulad›. Her gün yüzüme bakarak “fiimdi nas›ls›n›z?” diyerek gülümserdi. Ben de “Teflekkür, iyiyim” diyerek gülümserdim. Hakikaten de, iyiydim. Hücre arkadafllar›m bana yol yordam göstermifllerdi. “Sorgulanmaya giderken sakal› kesmek gerek, savc› sizi “boyun e¤mifl” olarak düflünmemeli” gibisinden bilgece ö¤ütlerde bulunarak, bir yerlerden trafl malzemeleri bulup sakal›m› kesmeye yard›mc› olmufllard›. “Buradan Taflkent hapishanesine gidelim, orada size cennet kurar›z a¤abey, siz hiç endiflelenmeyin” diyerek oradaki “flakiler” bana hükümetin göstermedi¤i sayg›y› gösterdiler. Allah onlara yard›m etsin.

Sonra beni serbest b›rakt›lar.

Tükendi¤inizi hissetti¤iniz, “acaba” dolu anlar yaflad›¤›n›z oldu mu peki?

Serbest b›rakt›klar›nda bir polis albay› arabas›yla eve kadar b›rakt›. Onun yolda söyledikleri hiç akl›mdan ç›km›yor. “Salih a¤abey, bu kavgay› ne yapacaks›n›z, iflte sizi tutuklad›lar, kimse “g›k” diyebildi mi?

Halk›n›z henüz böyle fleylere haz›r de¤il”

17 Nisan günü Özal beni kabul edecekti. Kabul saati yirmi otuz olarak belirlenmiflti. Saat on dört otuzda ‹stanbul’dan Ankara’ya uçakla gittim. Beni Cumhurbaflkanl›¤› görevlileri karfl›lad›. “Maalesef, üç saat önce Cumhurbaflkan›m›z Turgut Özal vefat etti” dediler.

dedi. Onun sözleri bir hançer gibi sapland›. Eve geldim. Ailemi sevindirdim ama yüre¤im s›k›nt›l›yd›. ‹çimde helâk edici bir moral bozuklu¤u hissettim. Sanki birisinin “senin yolun do¤ru” demesini istiyordum. “Sen daima do¤ruyu söyledin, hiç kimseye ihanet etmedin, milletine daima iyilik diledin” demesini istiyordum. Ayn› zamanda böyle bir iste¤in utanç verici oldu¤unu da biliyordum. Çünkü ben insanlara moral vermek, ümit afl›lamak için meydana ç›km›flt›m. Onlardan moral almak için de¤il.

Siyaset, tafl ya¤muru alt›ndaki hayatt›r. Bu tafllar› gül ve çiçek olarak kabul etmek sana farz. “Beni anlamad›n›z, ben baflka fleyi söylüyorum”, diyemezsin. Çünkü bu faydas›zd›r. Anlamamak, baflkalar›n›n vazifesi, anlatmak ise senin va-

zifen. “Filan kimse ihanet etti” demeye de hakk›n yok çünkü hiç kimse senin seçti¤in ülküye sad›k olmak mecburiyetinde de¤il. Bu yola girdin mi, ›zd›raba karfl› isyan etmeyeceksin. Allah’a flükret. Zaten bütün ömrün boyunca bu hayat› arzu etmifltin, bu hayat›n hayaliyle fliirler yazm›flt›n, iflte flimdi karfl›nda duruyor, kabul et. Ancak tereddüte düflme, flüphelenme, flikâyet etme, inleme... Peki Özbekistan’dan ayr›lmak kolay oldu mu? Kerimov iktidar› sizin ülkeyi terk etmenize neden müsaade etmifl olabilir?

Asl›nda ben Özbekistan’dan ayr›lmay› istemiyordum.

Ayr›ld›¤›m gün nedense, evin çevresini gece gündüz kuflatan polisler görünmüyordu. Bu durumdan biraz flüphelen-

dim. Akl›mdan “Özbekistan’dan ayr›lmam› hükümet mi tezgahl›yor acaba?” diye bir fikir geçti. Gelen dostlar›n içinde birisi eskiden emniyette çal›flm›flt›. Bu durum flüphemi daha da artt›rd›. Ama bunu kimseye söylemedim çünkü bu adam birkaç y›ldan beri teflkilata mühim hizmetlerde bulunmufltu. Onu incitmeyi istemedim. Neyse, kesin bir karar olmadan, tereddüt ede ede Bakü’ye gittim. Orada Azerbaycan Baflkan› Ebulfeyz Elçibey ile görüfltük. Kendisi “Sizin durumunuzda d›flar›da faaliyet yürütmek optimal yol” dedi. Bu faaliyet için yard›m›n› esirgemeyece¤ini söyledi.

Özbekistan hükümeti, sizin bulundu¤unuz ülkeyi tespit etmek için büyük gayret gösteriyor. Ö¤rendi¤inde de sizi s›n›rd›fl› ettirmek için elinden geleni yap›yor. Bu sürgün döneminde neler yaflad›n›z, nerelere gittiniz, nas›l karfl›land›n›z?

15 Nisan günü ‹stanbul’a geldim. Hava meydan›nda Azerbaycan’›n ‹stanbul baflkonsolosu, eski dostum, flair Abbas Abdullah karfl›lad›. Onun evinde bütün gece uyumadan dertlefltik.

‹ki gün sonra 17 Nisan günü, Türkiye Cumhurbaflkan› Turgut Özal, beni kabul edecekti. Kabul saati yirmi otuz olarak belirlenmiflti. Saat on dört otuzda ‹stanbul’dan Ankara’ya uçakla gittim. Beni Baflbakanl›k görevlileri karfl›lad›. Onlar›n yüzlerindeki ifadeyi görünce “Ne oldu, hay›r m›?” diye sordum. “Maalesef hay›r de¤il, üç saat önce Cumhurbaflkan›m›z Turgut Özal vefat etti” dediler.

1993 May›s 1994 Ekim aralar›nda Türkiye’de kald›m, sonra Kerimov’un bask›s› sonucunda Türkiye’den Almanya’ya gittim, iki y›l sonra 1996’da Türkiye’ye geri döndüm.

Ama 1997 bafl›nda Bulgaristan’a sürüldüm, sonra tekrar Türkiye’ye geri döndüm. 1998’de Romanya’ya “yollad›lar”, oradan Ukrayna’ya gittim, sonra Moskova’ya geçtim, Kerimov’un casuslar› etraf›mda dolaflmaya bafllad›lar ve ben Ukrayna’ya geri döndüm.

Kiev’de de tehlikeli durum belirdi ve ben ‹sviçre’nin Basel Belediyesi’nin davetiyesi ile özel konuk s›fat›nda ‹sviçre’ye geldim. Ve nihayet 1999’da Birleflik Milletler Teflkilat›’n›n “siyasi mülteci” statüsünü almak zorunda kald›m ve Norveç’e

(Oslo) yerlefltim. Türk cumhuriyetlerinde bir ba¤›ms›zl›k sendromu yafland›. Perestroyka’ya belki de haz›rl›ks›z bir flekilde yakaland› Türk cumhuriyetleri. Bu, da¤›n›k, bafl›bozuk ve organizesiz bir “devletleflme” do¤urdu. Öyle ki, SSCB dönemindeki kuvvetli devlet yap›s›na al›flm›fl toplumlar›n, haz›rl›ks›zca “düzensiz” ama “özgür” yeni kimlikleri rahats›zl›klara sebep oldu. Hatta “Sovyetler döneminde daha iyiydi” gibi yak›nmalar oldu halk aras›nda... Özbekistan ba¤›ms›zl›¤›n› ve bunun bilançosunu ç›kartabilir misiniz?

O s›ralarda halk›n esaretten kurtulmas› meselesi bizim için her fleyden, hatta demokrasiden, hatta bizim için her zaman muteber olan kifli hürriyetinden dahi önce geliyordu. Bu bir gerçektir. Bizdeki bu hassasiyeti yaln›zca o zamanlar de¤il, bugün bile anlamayanlar var. Bize yak›nl›k duyan, bizi seven dostlar›m›z›n aras›nda dahi bu ince durumu farkl› yorumlayanlar var.

“Birlik” teflkilat›ndaki baz› ak›ll›lar bizi uza¤› görememekle itham ederek, “Ba¤›ms›z olursak, Kerimov kendi totaliter hanedan›n› kurar” diye korkutuyorlard›. Bendeniz bu müstakbel “hanl›k” hakk›nda Yüksek Meclis oturumlar›n›n birisinde “Biz iki zulmün alt›nda yafl›yoruz, birisi Moskova, di¤eri mahalli iktidar›n zulmü. Fakat ba¤›ms›zl›k yolunda önce büyü¤ünden, yani Moskova’dan ba¤›ms›z olal›m, sonra mahalli zulme karfl› mücadeleyi sürdürürüz” dedi¤imde ‹slam Kerimov, Yüksek Meclis Baflkanl›k Divan›’nda gülerek oturmaktayd›.

Biz, ba¤›ms›zl›¤› elde ettikten sonra dünya güllük gülistanl›k olacak diye beklemiyorduk. Ba¤›ms›zl›¤› tek bir parti, tek bir nesil, tek bir devir için düstur edinmemifltik. Onu bütün halk, bütün devirler, sonsuzluk için istedi¤imizden düstur edinmifltik. Konunun bizim için olan hassasiyetini daha nas›l anlatmak mümkün acaba?

20’li y›llar Türkistan’›nda “Basmac›lar hareketi” diye adland›r›lan milli hareketten sonra Özbekistan’›n ba¤›ms›zl›¤› ülküsünü ilk savunan ve demokratik usüllerle dünyaya kabul ettiren yegane siyasi hareket bizim “Erk” hareketiydi. Buna ülkemizin son yirmi y›ll›k yaz›lmayan tarihi flahittir.

Avrupa, tek bayrak, tek para ile bafllad›¤› ortak bir Avrupa hayalinden, tek Anayasa projesinin referendumlarda tökezlemesi ile hafiften s›yr›lmaya bafllad›.

AB Anayasas›, dolay›s›yla AB’nin gelece¤inin belirsizleflmesi, Avro’ya olan güveni de sarst›. Fransa ve Hollanda’daki hay›r oylar›, Avro’nun uluslararas› döviz borsalar›nda de¤er kaybetmesine neden oldu... Avro dolar karfl›s›nda son y›l›n en düflük seviyesi olan 1.20 s›n›r›na dayand›.

Siyasi süreçteki krizle birlikte, Avrupa halklar›n›n gelece¤in ‘Birleflik Avrupa Devletleri’ ve onun ortak para birimi Avro’ya ba¤l›l›k yerine, ulusal paralar›na olan meraklar›, birden depreflerek su yüzüne ç›kt›...

1 Ocak 1999 do¤um tarihli taze Avro, gün görmüfl ulusal paralar›n halen bitmedi¤i anlafl›lan karizmas›ndan çekinir oldu. ‹talya ve Almanya’da Liret ve Mark’a olan talep, para bilimcilerin para koleksiyon merak›n› aflarak, kamuoyu gündeminin önemli bir parças› haline geldi. Almanya’da Stern dergisinin yapt›rd›¤› ankette, halk›n yüzde 56’s›n›n Alman Mark›’n›n dönüflünü talep etti¤i ortaya ç›kt›. Avrupa’n›n ekonomist ve siyasileri ciddi olarak ulusal paralara dönüflü tart›fl›yor. Almanya’da ve birçok Do¤u Avrupa ülkesinde halen 15 milyar Avro tutar›nda Alman Mark›’n›n (DM) bulundu¤unun saptanmas› da, halk›n eskiden beri bildi¤i ve güvendi¤i ulusal para birimlerinden kolay vazgeç(e)medi¤ini kan›tlad›.

Ancak bu durumun en büyük sorumlusu siyasiler tabii. ‹stikrar Pakt› denilen ve Maastricht kriterlerine göre, üye ülkelerin bütçe aç›klar› ve borçlanmalar›na

irfan ergi

Avrupa’n›n en zengini Almanya asl›nda borç bata¤›nda. Devlet kadar, Alman yurttafllar› da afl›r› borçlanma alt›nda inliyor. Her do¤an çocuk borçlu do¤uyor.

GSMH’n›n yüzde 3’ü s›n›r›n› getiren anlaflmaya en baflta Almanya ve ‹talya uymad›. Avrupa Merkez Bankas›’n›n uygulad›¤› faiz oranlar›n›n üye ülkelerde farkl› faiz hareketlerine yol açmas›, kitlesel iflsizlik ve yeni üye ülkelerin mali faturas›

Avro’nun istikrarl› bir para birimi olmas›n› zorlaflt›r›yor. En yeni para birimi olmas›na ra¤men dünya borsalar›nda ABD dolar›ndan sonra ikinci ödeme birimi haline gelen Avro’nun baflar›s›z oldu¤unu söylemek mümkün de¤il.

Bu arada imaj tazelemeyi planlayan Avro, AB’nin mali komiseri Joaquin Almunia’n›n haberine göre, bozuk paralar›-

Dünyada borçlanma

Birçok bilim adam› dünyada kuzey-güney aras›ndaki refah uçurumunun bafl sorumlusu olarak, geri b›rakt›r›lm›fl ülkelerin vars›l ülkelere borçlu olmas›n› gösteriyorlar. Yoksul ülkeler, sürekli tar›m ürünleri ve hammadde ihracatlar›na ra¤men borç tuza¤›ndan kurtulam›yorlar. Geliflmifl sanayi ülkeleri ayr›ca birçok tar›m ürününe kota ve s›n›rlama getirerek ihracat› dolay›s›yla borç geri ödenmesini torpilliyor. Borçlanm›fl ülkeler içinde tipik bir örnek olan Arjantin’i ele ald›¤›m›zda 1976 y›l›nda 8 milyar ABD Dolar› borcu olan bu ülkenin, 2001 y›l›na kadar 200 milyar geri ödeme yapmas›na ra¤men halen 160 milyar dolar borcu bulunmas›n› gösterebiliriz.

Hesaplama yöntemlerinden farkl›l›klar nedeniyle genelgeçer bir rakam vermekte karfl›lafl›lan güçlüklere ra¤men, Türkiye’nin iç ve d›fl borç stokunun 215 milyar ABD Dolar› oldu¤unu da kafam›z›n bir ucuna yazal›m. Türkiye’nin borçluluk durumu hani Arjantin’e benziyor sanki!.. 1985-2000 y›llar› aras›ndaki 15 y›lda Türkiye’nin ödedi¤i d›fl borç (anapara ve faizi), ald›¤› borçtan 25 milyar dolar fazla. Anlayaca¤›n›z ödüyorsunuz, ödüyorsunuz, bitmek yerine art›yor. Aman can›m Türkiye için nedir bu? Batan 19 banka için 23 milyar dolar ödeyen Türkiye, daha çok borçlan›r...

Dünyada en borçlu ülkenin ise 5 bin milyar ABD Dolar› iç borç ile ABD oldu¤unu an›msatmakta fayda var san›r›m. ABD’nin d›fl borçlar› ise 3500 milyar› buluyor. ABD her y›l yurtd›fl›ndan 450 milyar ABD Dolar› kadar borç al›yor. Fakat bu borçlanma ABD Dolar› cinsinden oldu¤u için ve ABD, ünlü Bretton Woods Anlaflmas›’na göre, buna karfl›l›k göstermek zorunda olmad›¤›ndan ortada yap›sal bir sorun bulunmuyor. Enflasyon, devalüasyon gibi tehlikeleri göze alan ABD, teorik olarak ka¤›t ve yeflil mürekkep buldu¤unda, istedi¤i kadar dolar basabilir. Dünya çap›ndaki borç ve ekonomik adaletsizli¤e aç›k tav›r koyan Küba Devlet Baflkan› Fidel Castro, 2002 y›l›nda Meksika’da düzenlenen Dünya Kalk›nma Konferans›’nda ABD Baflkan› G. W. Bush’un gözlerine bakarak flunlar› an›msat›yordu: “fiimdiki dünya ekonomik düzeni, tarihte görülmemifl bir ya¤ma ve sömürü düzenidir. Halklar verilen karar ve sözlere giderek daha az inan›yorlar. Uluslararas› finans kurumlar›n›n sayg›nl›¤› s›f›r›n alt›na indi. Günümüz dünya ekonomisi dev bir kumarhanedir. En son analizler, dünya ticaretine akan her bir dolara karfl› 100 dolar›n, gerçek ekonomiyle alakas› olmayan ve dünya nüfusunun yüzde 75’i için geri kalm›fll›k demek olan, spekülatif hareketlere kayd›¤›n› kan›tl›yor. Üçüncü Dünya’da 1.3 milyar insan mutlak yoksulluk içinde yafl›yor. Vars›l ülkeler ile yoksul ülkeler aras›ndaki gelir uçurumu 1960’da 37 kat iken 2002’de 74 kat›na ç›km›flt›r...”

n› 25 üyeli AB’ye uyarlayacak. Bu arada Estonya, Letonya, Litvanya, Slovenya, Malta ve K›br›s Rum Kesimi de Avrupa döviz de¤iflimi mekanizmas›na üye olarak, Avrupa Para Birli¤i bekleme odas›na al›nd›lar bile. Yani Avro’nun müflterisi, cazibesi bir ara düfler gibi olsa bile, hâlâ çok.

Avro yollar› ay›rd› Ortak Avrupa hayali hofl güzel ama, ifl paraya geldi mi, Avrupa’l› “Alman veya Hollanda usulü” denilen keselerin ayr›l›¤› ilkesinden taviz vermez kolay kolay. AB Maliye Bakanlar› Zirvesi’nde k›ran k›rana pazarl›k yapan “a¤›r toplar”, 2007-2013 aras›ndaki ortak bütçe konusunda anlaflamad›. ‹ngiltere toplam 4 milyar› geçen istisnai haklar›ndan vazgeçmezken Almanya birli¤in ortak kasas›na yapt›¤› ödemeleri azaltmak, Fransa ise tar›m sübvansiyonlar›n› korumak derdinde. Maliye ve ekonomi bakanlar› paralar konusunda anlaflamay›nca ifli, devlet ve hükümet baflkanlar›na devretti.

Ancak onlar da çil çil Avrolar konusunda öyle hemen uzlaflacak gibi de¤iller. 16-17 Haziran Zirvesi’nde de bu sorun çözüme ba¤lanamad›. De¤eri düfltü falan ama, yine de Avro’lar›n paylafl›lmas› konusu, bu gidiflle daha çok zirve kald›r›r... Dolar m›? Avro mu?

Siyasi tart›flmalar ve halk›n beklentileri bir yana, paran›n (her fleyden ba¤›ms›zm›fl izlenimi veren) kendi yasalar› di¤er yana elbette. Siyasi belirsizlikler nedeniyle k›sa vadeli düflme yaflayan Avro’nun ABD Dolar› karfl›s›nda 1.20 paritesine

gerilemesi; tavan yapt›¤› 1.37 paritesi gibi, ekonominin yasalar› aç›s›ndan, gerçekçi de¤il. Ekonomistler, Avro’nun dolar karfl›s›nda düflme e¤ilimini terk ederek, orta vadede 1.30 seviyelerine yaklaflaca¤›n› öngörüyorlar.

Bu tahminde üç ana faktör rol oynuyor: Birincisi, dolar›n Avrupa ve ABD aras›ndaki faiz fark›ndan kârl› ç›kmas›. ABD’de 10 y›ll›k devlet tahvillerine yat›r›m, AB Ka¤›tlar›’ndan yüzde 1 fazla kazanç getiriyor.

Bu durum sermayenin dolar bölgesine kaymas›na neden oluyor. ‹kincisi referandum ve bütçe tart›flmalar› gibi siyasi belirsizlikler Avro üzerinde bask› yarat›yor. Üçüncü olarak, birçok yat›r›mc›n›n ABD’nin büyüme konusundaki kayg› ve beklentileri, bütçe a盤›n›n beklenenden daha olumlu ç›kmas›yla, iyileflmeye bafllad›.

Baz› analizciler ise ABD ekonomisinde büyümenin yüzde 3 oran›n›n alt›nda ç›kaca¤› beklentisi içinde. Sonbaharda para siyasetinde disiplin bekleyen ekonomistler, faiz hadlerindeki sürekli yükselme e¤iliminin merkez bankas›n›n yüzde 4 oran›na ulaflmas›yla son bulaca¤›n› öngörüyorlar. Avro’daki düflmenin kal›c› olmayaca¤›na dair bir baflka belirti de, Avro’nun y›l›n en düflük de¤erine düfltü¤ü tarihte Alman borsas› endeksi Dax’›n 2002 y›l›ndan beri en yüksek 4605 seviyesine ulaflmas› oldu. Yani sözün özü halk cebini boflaltan Avro’ya güven ba¤layamasa da, borsa ve bankac›lar Avro’dan vazgeçmeyecek. EBERSBERGER

Erlanger Str. 24 • 95444 Bayreuth Tel: 0921 / 75 45 - 0 • Fax: 0921 / 75 45 - 20 REKLAM

MEISEN & COLL.

nuh gönültafl foto platform

Aydo¤an Vatandafl, genç yafl›na ra¤men “araflt›rmac›-yazar” kimli¤iyle, Türkiye ve dünya gündemine iliflkin çok önemli tespitlerde bulunarak ad›ndan söz ettirmifl bir yazar›m›z. Özellikle uluslararas› gizli örgütler, yap›lanmalar üzerine çal›flmalar ve araflt›rmalar yürüten Vatandafl’›n baz› aç›klamalar› sizi oldukça flafl›rtacak...

Son y›llarda kült gruplar›n yükselifline tan›k oluyoruz. Bunu neye ba¤l›yorsunuz?

Evet, son zamanlarda özellikle 2000’li y›llar›n konsantrasyonuyla tüm dinlerin ortak bilinçalt›nda bulunan k›yamet, mesih, deccal gibi katastrofik, apokaliptik/ k›yametçi imgelerin ortaya ç›kmas›na paralel olarak Türkiye’nin yan› s›ra dünyan›n hemen her yerinde, Rael, Scientology, Moon gibi “sapk›n tarikatlar” olarak tan›mlanan ve bilim çevrelerinde yeni dini hareketler olarak adland›r›lan gruplar›n faaliyetlerini artt›rd›klar› gözlenmektedir.

Bu tür gruplara teolojik yaklafl›mla bakanlar, genellikle “kült” ifadesini kullan›rken, -ki bu tan›mda az da olsa bir afla¤›lama mevcuttur-, bilimsel çevreler yer yüzünde ortaya ç›kan tek tanr›l› dinlerin de tarihsel olarak benzeri flekillerde ortaya ç›kt›klar›n› varsayarak bu tür hareketler için “yeni dini hareketler” ifadesini

kullanmaktalar.

Peki ortaya ç›kmalar›ndaki etkenler neler?

Bu tür hareketlerin ortaya ç›kmas›ndaki en önemli etkenlerin, özellikle Eski ve Yeni Ahit kaynakl› Apokaliptik / k›yametçi konsantrasyonun oldu¤unu düflünmekteyim. (“Apokaliptik” Yunancadaki “ilham yoluyla bildirmek, iffla etmek, vahiy” anlamlar›na gelen “apokalypsis” kelimesinden gelmektedir. Yeni Ahit’in Vahiyler bölümünün de ismidir. Apokaliptik eserlerin yo¤unlaflt›klar› konular, dünyan›n sonu geldi¤inde yaflanacak olan olaylard›r.) Bu gruplar›n liderlerinin ço¤u ya mesih oldu¤unu düflünmektedirler ya da Tanr›’n›n yeryüzündeki enkarnasyonu oldu¤unu. Bununla birlikte bu gruplarda sadece kendilerinin kurtulufla erecekleri, gruptan ayr›lacaklar›n Tanr›’n›n gazab›na u¤rayacaklar› fleklinde özellikle karizmatik grup lideri taraf›ndan yap›lan psikolojik bask›lardan da bahsetmek gerekir.

Bu gruplarda yap›lan ayinler, ritüeller, tekrar edilen birtak›m kelimeler grup üyelerinde bir süre sonra farkl› bir bilinç hali meydana getirir ki, bu etkileri, LSD, Ecstasy gibi psikoaktiflerin etkisine benzetmek mümkündür.

Özellikle Eski ve Yeni Ahit’te bulunan baz› metinlerin ba¤lam›ndan kopar›larak, yeryüzünde yaflananlar›, geçmifle dönük

‘Ermenilerin tehcirini
Almanlar önerdi’

Araflt›rmac›-Yazar Aydo¤an Vatandafl, uluslararas› gizli örgütler, yap›lanmalar üzerine çal›flmalar yürütüyor. Platform’a “kült gruplar›n” yükselifli ile ilgili aç›klamalarda bulunan Vatandafl, Almanya’n›n dünya siyasetindeki konumunu “önemli bir aktör” diye niteliyor.

olarak kutsal metinlerce do¤ruland›¤›n› göstermeye çal›flmak, bu gruplarda görülen ortak özelliklerdendir.

Gerek Türkiye’de, gerekse yurt d›fl›nda, Moon’dan Scientology Kilisesine, Raelyenlerden Uzakdo¤u gruplar›na kadar hepsinde ayn› temalar vard›r.

Bu gruplar›n istihbarat örgütleriyle iliflkisi var m› peki?

Bu gruplar zamanla önemli, ekonomik ve siyasi güce ulaflaca¤›ndan, elbette istihbarat örgütlerinin de gündemindedir. ‹stihbarat örgütlerinin bu gruplar› kullanmak istemeleri de son derece do¤ald›r, zira askerlerin, sanatç›lar›n, doktorlar›n, gazetecilerin zaman zaman a¤›na tak›ld›klar› bu gruplar, istihbarat örgütleri için elbette eflsiz f›rsatlar yaratacakt›r.

Ürkütücü olan, bugün ABD Baflkan› J.W. Bush’un buldu¤u her f›rsatta apokaliptik motiflerle yüklü politik mesajlar vermesi ve ABD politika yap›c›lar›n›n bu tür inan›fllara kendilerini kapt›rma olas›l›¤›d›r. Evanjelistlerin geçmiflte “ikinci gelifl” düflüncesini tak›nt› haline getirmeleri sebebiyle anormal hareketlerde bulunduklar›

s›r de¤il. Daha da kayg› verici olan, Evanjeliklerin ‹ncil'in gelecek hakk›ndaki vizyonlar›n› kendilerine göre yorumlayarak ayn› hatalara düflebilecekleri zemini haz›rl›yor olmalar›d›r. Evanjeliklerin büyük bir k›sm›, 1948'de ‹srail'in modern bir devlet olarak kurulmas› tarihini kutsal kitaba dayanarak dünyan›n sonunun bafllang›c› olarak kabul ettiler ve bizim Hz.‹sa'dan önceki son nesil oldu¤umuz konusunda da ikna olmufl durumdalar. Do¤al afetlerin ço¤almas›ndan tutun da ahlaki çöküntünün boyutlar›na kadar, hatta uluslararas› kargaflalar›n hepsini bu zihni flartlanm›fll›kla yorumlamaktad›rlar. Buradan kutsal metinlerde geçen uyar›lara itibar edilmedi¤i yorumu kesinlikle ç›kar›lmamal›d›r.

Kutsal metinleri yorumlayarak kehanette bulunman›n beraberinde getirece¤i en büyük tehlike, kehanetin gerçekleflmesi için gereken ortam› haz›rlama yoluna gidilebilece¤i olas›l›¤›d›r. Kutsal metinleri do¤rulamak amac›yla, mesela Rusya'n›n, ‹ran’›n ya da ‹srail’in nükleer bir sald›r›yla yok edilmesi öngörülebilir. Politik ve aske-

Almanya son derece önemli bir ülkedir ve dünya siyasetinde önemli bir aktördür.

Yeri gelmiflken belirteyim, çünkü flimdilerde çok popüler. 1915 tehcir planlar› bizzat Alman Genelkurmay› taraf›ndan haz›rlanm›fl ve Osmanl› hükümetine uygulat›lm›flt›r. Bunu Brentjes gibi yazarlar da yaz›yor. O dönemde

Almanya’n›n Osmanl› ile ilgili stratejisi Osmanl›’n›n toprak bütünlü¤ünün korunmas› fikrine dayan›yordu. Tehcir’in nedeni buydu ve fikir kesinlikle Almanlara aitti.

ri gücü elinde bulunduran kiflilerin bu gibi inançlara sahip olmas› durumunda nelere yol açabileceklerini düflünmek için çok genifl bir hayal gücüne sahip olmaya da hiç gerek yok.

Mesih düflüncesi bütün dinlerde yok mu peki?

Mesih düflüncesi elbette bütün dinlerin haf›zas›nda bulunan çok eski bir ça¤›lt›d›r. K›yamet düflüncesi de elbette bütün dinlerin ortak kabullerinden biridir. Bu inanca da itibar etmedi¤imiz düflünülmemelidir. Mesele gelecekle ilgili kehanette bulunurken kutsal metinlerin yanl›fl yorumlanmas› ve bunun politizasyonudur. Bundan da en çok zarar gören yine dinler olacakt›r. Zira verdi¤i haberleri gerçekleflmeyen kutsal kitaplara bir daha kim inan›r?

Bir Çin atasözü flöyle der: “Tahminde bulunmak zordur, özellikle de gelece¤e dairse.”

Baflkan Bush’un da bir gizli cemiyete mensup oldu¤u söyleniyor. Do¤ru mu bu?

Evet do¤rudur. Kuru Kafa ve Kemik, Connecticut, New Haven’daki Yale Üniversitesi’nde 1832 y›l›nda kurulmufltur. Yale’in yedi gizli cemaati aras›nda en eski ve en itibarl› olan›d›r. Di¤erleri aras›nda; Ferman ve Anahtar, Kitap ve Y›lan, Kurt Bafl›, Eliyahu ve Berzelius vard›r. Bu

kardefllik kulüpleri hükümet, hukuk, finans ve Amerikan hayat›nda etkili di¤er sektörlerde kariyer yapacak genç adamlar› tespit eden acemi birlikleri gibi ifllev görürler. Kuru Kafa ve Kemik bu gizli cemaatler aras›nda elitin de elitidir. Bu cemiyetin Almanya’da kurulan Illuminati’nin devam› oldu¤una dair bilgiler de mevcuttu.

Peki Almanya bu iflin neresinde?

Do¤rusu 1990’›n uluslararas› alanda kuflkusuz en dramatik olay› Almanya’n›n yeniden birleflmesiydi ve bu Bush ekibine yeni tehditler getirmifltir. Almanya, geliflmifl sanayi alt yap›s› ve Moskova’yla uzun bir gelenekle sürdürdü¤ü ba¤›ms›z siyasi irtibat›n›n katk›lar›yla, Avrupa k›tas›nda bask›n bir güç olarak ortaya ç›kmak üzereydi. Körfez krizinin patlak vermesinden hemen birkaç ay önce Alman fiansölyesi

Helmut Kohl, Sovyet lideri Mihail Gorbaçov’la bulufltu ve uzun süreli bir ekonomik dayan›flma pakt› imzalad›. Sonuçta Gorbaçov, Almanya’n›n yeniden birleflmesiyle ilgili mevcut tüm itirazlar›ndan vazgeçti.

Bu noktada, Bush yönetimi de taktiklerini de¤ifltirdi. Önceleri, Büyük Britanya’daki Thatcher hükümetinin kesin tersine, Almanya’n›n yeniden birleflmesini gönülden destekliyordu. Ama 1990 yaz›nda Yedi Sanayileflmifl Ülke Grubu’nun

Houston’daki ekonomik zirvesinde ABD (‹ngiltere ile birlikte), Almanya’n›n Sovyetler Birli¤i’ne koflulsuz ekonomik yard›m plan›n› bloke etti. Baflkan Bush, Sovyetler Birli¤i’nin herhangi bir somut ekonomik yard›m›n önkoflulu olarak IMF'nin gerekliliklerini yerine getirmesi gerekti¤i tavr›n› koydu.

Uzakdo¤u’da Japonya’n›n üretimde devam eden art›fl› da, Washington’›n süper güç statüsünü koruma arzusu için bir tehdit görünümündeydi. Baflkan Bush ve cemiyeti, tarihsel analojinin çekicili¤inden habersizdiyse de, Britanyal› “kuzenleri” Haziran 1990’daki küresel stratejik durum ile 100 y›l önce mevcut olan özdefl uluslararas› durum aras›ndaki paralellikleri tespit etmekte geç kalmad›lar.

1890’larda, D›fliflleri Bakan› Gabriel Hanataux’nun parlak siyasi önderli¤i alt›nda Fransa, Almanya, Rusya ve Meiji Japonya’s›yla bir Avrasya ittifak› oluflturmaya çal›fl›yordu. Buradaki fikir, Trans-Sibirya Demiryolu’ndan bafllayarak, bir dizi genifl yeryüzü alt yap› projeleriyle K›ta Avrupas›’n› Japonya ve Çin’le irtibatland›rmakt›. Ekonomi ve güvenlik konular›ndaki anahtar alanlar› kapsayan anlaflmalarla, Hanataux h›zl› bir ekonomik büyüme ve yayg›n ticaret tesisine dayal› oluflturulmufl bir alan bereketi yaratmay› umuyordu.

Bu tür bir siyasi-ekonomik ortak ç›kar ittifak›, Büyük Britanya’n›n emperyal hegemonyas›n› tehdit ediyordu. 20. yüzy›l›n dönemecinde, Britanya, Hanataux plan›n› sabote etmesine destek vermesi için ABD’ye yanaflt›. 1898 ‹spanya-Amerika Savafl› ve 1905 Rusya-Japonya Savafl› boyunca, Britanya ve küçük Amerikan orta¤›, Frans›z-Alman-Rus-Japon ekonomik eksenini bozmay› becerdi. Bu müdahalenin sonuçlar› iki dünya savafl› ve Büyük Buhran oldu. Demek istedi¤im, Almanya son derece önemli bir ülkedir ve dünya siyasetinde önemli bir aktördür. Yeri gelmiflken belirteyim, çünkü flimdilerde çok popüler. 1915 tehcir planlar› bizzat Alman Genelkurmay› taraf›ndan haz›rlanm›fl ve Osmanl› hükümetine uygulat›lm›flt›r. Bunu Brentjes gibi yazarlar da yaz›yor. O dönemde Almanya’n›n Osmanl› ile ilgili stratejisi Osmanl›’n›n toprak bütünlü¤ünün korunmas› fikrine dayan›yordu. Tehcir’in nedeni buydu ve fikir kesinlikle Almanlara aitti.

Evet son aylar›n en önemli konusu AB. Do¤ru, AB bir kriz yafl›yor. Hem de tarihinin en derin krizlerinden birini. Ancak bu AB için ne ilk ne de son kriz olacak. Dolay›s›yla mevcut duruma bakarak, AB’nin da¤›laca¤›n› veya Euro’nun ortadan kalkaca¤›n› düflünmek yersiz. Çünkü, AB her fleyden önce büyük bir bar›fl ve refah projesi. Geniflleme ise, bu bar›fl› ve refah› korunman›n bir güvencesi. En az›ndan bugüne kadar geçerli olan yöntem böyleydi. Örne¤in Almanya’n›n, baflta Polonya olmak üzere Do¤u Avrupa genifllemesini hararetle savunmas›, daha çok bu iki nedene dayan›yordu. Bunu zaten Alman politikac›lar da saklam›yor, “Polonya ile aram›zdaki ekonomik uçurumu azaltmad›¤›m›z takdirde, bu uzun vadede güvenli¤imizi tehdit eder” diyorlard›. Yeri gelmiflken, burada bir parantez aç›p, bundan önceki önemli krizleri hat›rlayal›m. AB’nin ilk büyük krizi ne tesadüf ki, yine Fransa imzal›. 1954’te Fransa, Avrupa Savunma Birli¤i’nin kurulmas›na izin vermemiflti. Sorun, ancak 40 y›l sonra çözülebildi! Bugün AB’yi kilitleyen oy ço¤unlu¤u ilkesini zaman›nda kabul etmeyen de, yine bu ülkeydi. Dönemin cumhurbaflkan› Charles de Gaulle, 1965’te oybirli¤i kural›n› AB’ye adeta dikte ettirdi. Ayn› Fransa, uzun y›llar ‹ngiltere’nin AB üyeli¤ini de engelledi.

Di¤er taraftan AB’ye hep mesafeli duran Danimarka, Maastricht Anlaflmas›’nda pürüz ç›kard›. Sorun, bu ülkenin anlaflmay› 1992 y›l›nda ikinci kez referanduma götürüp kabul etmesiyle çözüldü. AB sayesinde fakirlikten kurtulmay› baflaran ‹rlanda ise, Danimarka gibi, Nice Anlaflmas›’n›n yürürlü¤e girmesine engel oldu. Bu kriz de, anlaflman›n ikinci kez referanduma götürülüp onaylanmas›yla afl›ld›. Yunanistan kendi ç›karlar› söz konusu oldu¤unda, AB’yi kilitlemekten geri durmad›. Örne¤in, K›br›s sorunu çözülmezse Do¤u Avrupa genifllemesini veto etme tehdidini savurdu ve böylece Güney K›br›s’› AB’ye ald›rd›.

‹flin siyasi yönü böyle. Bir de ekonomik yönü var. Art›k AB üyesi ülkeler, ticari anlamda birbirleriyle adeta kenetlenmifl durumdalar. Örne¤in AB’nin en büyük ülkesi Almanya, d›fl ticaretinin yüzde 70’ini Birlik üyesi ülkelerle yap›yor. Fransa baflta olmak üzere, di¤er AB üyelerinin durumu da Almanya’dan

kani top* top@platformdergisi.net
AB, a¤›r çal›flan bir makine

farks›z. Onlar da d›fl ticaretlerinin yüzde 50’den fazlas›n› kendi aralar›nda gerçeklefltiriyor.

Di¤er yandan AB halen bir refah projesi olma özelli¤ini koruyor. Örne¤in ‹spanya, 1975 y›l›ndan bu yana AB bütçesinden 93 milyar Euro yard›m ald›. Bu sayede alt yap›s›n› tamamlad›. Kifli bafl›na düflen milli gelirini, birlik ortalamas›na ç›kard›. AB’den gelen yard›mlar sayesinde halen y›lda 300 bin kifliye istihdam sa¤l›yor. Üstelik bugün y›lda ortalama yüzde 3 oran›nda büyüyen gayri safi milli has›las›n›n yüzde 1’ini, AB’den gelen yard›mlara borçlu. Hal böyle iken ‹spanya, son bütçe krizinde, özellikle Fransa ve Almanya’y› flafl›rt›p (çünkü sosyalistlerin iktidar›ndan sonra bu iki ülkeyle birlikte hareket ediyordu), ‹ngiltere saf›nda yer ald›. Bu politik manevrada, AB bütçesinden ald›¤› y›ll›k net 7,7 milyar Euroluk yard›m› tehlikeye atmak istememesi önemli rol oynad›. Zira bütçe kabul edilmifl olsayd›, art›k zengin üye say›lacak ve yard›m almak yerine AB’ye para ödeyecekti.

Dolay›s›yla son krizi, salt Türkiye ve genifllemeyle de¤il, de¤iflen dünya flartlar›na ve küreselleflmeye AB’nin mevcut yap›s›yla cevap verememesi gerçe¤iyle de¤erlendirmek gerekiyor. Bu aflamada önemli bir reform say›lan anayasan›n kabulü ise flimdilik sekteye u¤ram›fl durumda. Ama bunun böyle kala-

Kalem Seti hediyeli abonelik

mayaca¤›n›, mutlaka çözüme kavuflturulaca¤›n› yaflanan deneyimler gösteriyor.

Reforme edilmemifl ve sorunlar›n› çözememifl AB’nin bugünkü önemli s›k›nt›lar›ndan biri de, Çin, Hindistan ve di¤er h›zla geliflmekte olan ülkelerin ekonomik alanda yükselifllerine ve meydan okuyufllar›na cevap veremez hale gelmifl olmas›. Zira tek bafl›na Çin, Dünya Ticaret Örgütü’ne (WTO) girdikten 4 y›l sonra d›fl ticaret hacmini 510 milyar dolardan 1,1 trilyon dolara ç›kararak, bu alanda dünya üçüncülü¤üne yerleflti. Ekonomik büyüklükte ise, alt›nc› s›raya oturdu.

‹flte AB üyeleri aras›nda, dünyada meydana gelen bu geliflmelere ayak uydurma ve çözüm gelifltirme konular›nda farkl› görüfller belirmeye bafllad›. Son bütçe krizinin ç›kmas›nda as›l bu görüfl ayr›l›klar› önemli rol oynad›. Söz gelimi AB’yi daha çok ekonomik birlik olarak gören ‹ngiltere Baflbakan› Tony Blair’in bafl›n› çekti¤i grup, bütçeden tar›ma ayr›lan pay›n azalt›lmas›n›, bunun yerine, mevcut kaynaklar›n bilimsel araflt›rma ve gelifltirmeye, teknolojiye, e¤itim ve yenili¤e kayd›r›lmas›n› talep ediyor. Blair’cilere göre, AB bütçesinin yüzde 40’›, Birlikteki çal›flan nüfusun sadece yüzde 5’ini oluflturan tar›m sektörüne gidiyor. Onlara göre bu büyük bir adaletsizlik. ‹ngiltere Baflbakan›: “Her gün 2 Euro’yu inek için harcayaca¤›m›za, meslek e¤itimi ve yenileflmeye yat›r›m yapal›m. ‹stihdam yaratal›m. Almanya ve ‹ngiltere gibi, AB bütçesine net ödeme yapan zengin ülkelerin paralar›n›, AB’nin di¤er zengin üyelerine aktarmaktan vazgeçelim” diyor.

AB’yi daha çok siyasi birlik olarak gören Fransa’n›n bafl›n› çekti¤i, Almanya’n›n destek verdi¤i grup ise, ‹ngiltere’ye kuflkuyla bak›yor, tar›m sektöründe önemli kesinti yap›lmas›n› kabul etmiyor ve Blair’den, Thatcher döneminde ‹ngiltere’ye tan›nan bütçe indiriminin kald›rmas›n› ve ‹ngiltere’nin üzerine düflen gerçek katk› pay›n› ödemesini istiyor. Bu görüfl ayr›l›klar› yüzünden, iki taraf birbirini a¤›r flekilde suçlamaktan ve elefltirmekten geri durmuyor. Bu hengamede, sekteye u¤rayan anayasan›n kabul süreci, AB s›n›rlar›n›n nerede sona erece¤i, Türkiye’nin de kat›l›p kat›lmayaca¤› tart›flmalar› alevleniyor, her kafadan bir ses ç›k›yor ve kriz giderek derinlefliyor. K›sa vadede çözüme ulafl›lmas› ise beklen-

miyor. Elbette yaflanan bunca tart›flma Türkiye’yi de olumsuz etkiliyor. Zira, Türkiye karfl›tlar›, flu an 25 üye ile karar alamaz, hareket edemez hale gelmifl, üstelik bütçesini de reforme edememifl AB’nin, yeni üye alamayacak durumda oldu¤unu savunuyor. Hatta flartlar› yerine getirdiklerinde kat›l›mlar› karara ba¤lanm›fl Bulgaristan ve Romanya’n›n d›fl›nda, uzun süre genifllemenin dondurulmas›n› dahi talep ediyorlar. Buna ra¤men, Türkiye ile 3 Ekim’de ucu aç›k tam üyelik müzakerelerin bafllamas›na (nas›l olsa imtiyazl› ortakl›¤a dönüfltürürüz düflüncesiyle) flimdilik karfl› ç›km›yorlar. Almanya’da H›ristiyan Birlik Partileri CDU/CSU’nun, Fransa’da ise, Nicolas Sarkozy’nin iktidara gelmesini bekliyor ve bu flekilde Türkiye’ye AB kap›s›n›n tamamen kapanmas›n› umuyorlar. Roma Katolik Kilisesi’nin yeni ruhani lideri Papa 16. Benediktus gibi, Türkiye’nin Avrupa ülkelerinin aksine H›ristiyan kökenlere sahip olmad›¤›n› öne sürüyorlar. Dini ve kültürel nedenleri öne ç›kararak Türkiye’nin üyeli¤ine karfl› ç›k›yorlar. Ayr›ca, “nüfusu görünür gelecekte 100 milyona ç›kacak Türkiye, AB’ye kat›l›rsa en büyük üye olur, etkinli¤i artar, Almanya ve Fransa’dan daha fazla söz hakk›na sahip olur; Avrupa’n›n kaderini belirler. Halbuki Avrupal›lar, Türklerin kendi kaderlerini etkilemesine ne haz›r, ne de istekli” diyorlar.

Gelelim herkesin kafas›ndaki soruya yani, “Peki Türkiye ne yapacak?” sorusuna. Cevab› üyelik yanl›lar› gibi, “müzakere tarihi alm›fl bir Türkiye, bu tart›flmalardan etkilenmeden yoluna devam edecek” fleklinde vermek mümkün. Zira, Alman gazeteci Dr. Heribert Prantl’›n da söyledi¤i gibi, Türkiye’nin tam üyeli¤inden yana veya karfl› görüflte kütüphaneler dolusu kitap yaz›labilir. Bu argümanlar tart›fl›labilir. Yine de bütün bunlar, sonuçta Türkiye hakk›nda siyasi karar verilmesi gerekti¤i gerçe¤ini de¤ifltirmez ki; zaten bu da, zor ve ucu aç›k b›rak›larak, üyelik yönünde 17 Aral›k’ta verildi. Dolay›s›yla, büyük bir aksilik olmad›¤› takdirde, Türkiye aç›s›ndan 3 Ekim’den sonra yeni bir süreç bafllayacak. Herkesin merak etti¤i bu süreçle ilgili ‹ngiliz gazeteci Andrew Finkel’in saptamas› ise flöyle; “AB a¤›r çal›flan bir makina. Ama çarklar› dönmeye bafllad›¤› zaman, onu kimse durduram›yor.”

* TV 8 Avrupa Temsilcisi

enis behiç

Say›n Çandar, siz gerek Ortado¤u’yu, gerekse Avrupa’y› takip eden ve önemli tespitlerde bulunan bir yazar›m›zs›n›z. Do¤udan bat›ya uzanarak, sizden baz› konularda tahliller rica edece¤iz. Kuzey Irak’ta ABD ne yapmak istiyor? Irak Savafl›’nda ABD’nin hangi Ortado¤u hesab› gizli size göre?

ABD'nin özel olarak Kuzey Irak’ta bir fleyler yapmak istedi¤i izleniminde de, bilgisinde de de¤ilim. Amerika Irak’ta ne yapmak istiyor sorusundan ve buna cevaptan yola ç›karak Kuzey Irak’ta ne istedi¤ini anlayabiliriz. Amerika, elbette ki, Irak’ta kendisine dost bir yeni rejimin oluflmas›n› istiyor. Irak’ta böyle bir rejim kuruldu¤u oranda, Amerika’n›n büyük tepki çekmifl olan Irak Savafl› belirli ölçülerde meflruiyet kazanacak. Dolay›s›yla, Amerika'nin öncelikli hedefi, Irak’taki direniflin bast›r›lmas› ve yeni bir Irak’›n federal biçimde kurulabilmesi. Bu çerçevede, Irak federalizminde, Kuzey Irak’ta Kürtlerin bir özyönetime sahip olmas› da, Amerika’n›n Irak hedeflerinde önemli yer tutuyor. fiu dönem itibariyle, Amerika, ba¤›ms›z bir Kürt devletinden yana gözükmüyor. Zaten böyle bir durum, Irak’›n parçalanmas› ve Amerikan çabalar›n›n baflar›s›zl›¤›n›ifade edecek. Bu bak›mdan, Amerika’n›n ifline gelecek bir geliflme de¤il.

Kuzey Irak nelere gebe? Siz Talabani’nin yak›n dostusunuz. Bu konuda öngörüleriniz nedir? Türkiye’ye ra¤men Kuzey Irak’ta bir fleyler olabilir mi?

Kuzey Irak’›, Irak’›n bütünündeki geliflmelerden ay›rarak düflünmek do¤ru olmaz. Irak, neye gebeyse; bunun sonucu olarak ve bunun etkisinde Kuzey Irak’›n nelere gebe oldu¤unu anlayabiliriz. Irak’ta iki tehlike ön planda. Birincisi, ülkenin kanl› bir fiii-Sünni çat›flmas›na sürüklenmesi ve bunun önünün al›namamas›. Bu, Irak’› parçalanmaya götürebilir ve o zaman Kürdistan ba¤›ms›zl›¤› gündeme gelir. O ise, tüm bölgede daha da istikrars›zlaflma ve kar›fl›kl›¤› davet eder. ‹kincisi, ülkenin yeni yönetimindeki Arap kanad›n (bu arada fiiilerin) "federalizm"i gözard› etmesi, ülkeyi eski dönemdeki gibi “merkezi” bir yönetim alt›na alma gayretleri. Bu ise, Arap-Kürt çat›flmas›n› beraberinde getirecek ve ülkenin parçalanmas› ihtimalini güçlendirecek bir geliflme. Ama, dedi¤im gibi, bunlar birer - ve ciddi - tehlike. Ancak, “illa olacak” diye bir kural da yok. Bu tehlikelerin üstesinden gelinmesi ihtimali, en az bu tehlikelerin gerçekleflmesi kadar kuvvetli.

Kuzey Irak’ta Türkiye’ye ra¤men “bir fleyler” olabilir. Irak Savafl›, Türkiye’ye ra¤men olmad› m›? Türkiye, 1 Mart tezkeresinin sonucunda, Irak’taki geliflmele-

Türkiye, AB’ye ra¤men AB’ye girebilir

Gazeteci-Yazar Cengiz Çandar, Türkiye’nin AB üyeli¤ini de¤erlendirirken çarp›c› aç›klamalarda bulundu. Çandar, “AB’nin baz› kesimlerinden alaca¤›m›z destekle, zaman içinde, kararl›l›k ve sapmaz bir irade göstermesi ile Türkiye AB’ye girebilir” diyor.

Uluslararas› iliflkilerde, d›fl politikada “samimi” kelimesinin yeri yoktur. Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye karfl› samimi olup olmamalar› önemli de¤il. Böyle bir beklenti içinde olmamal›y›z. Hatta, samimi olmad›klar›n› peflinen kabul bile etmeliyiz. Önemli olan karfl›l›kl› ç›karlard›r. Ç›karlar kesiflti¤i ve kesiflebildi¤i noktada, Türkiye AB'nin içine girer.

re “birinci dereceden müdahil olma” kozunu kendili¤inden kaybetti. Bu yüzden, Kuzey Irak’ta Türkiye’ye ra¤men, “bir fleyler” olabilir. Mant›ken, bu böyle. Ancak, elbette, “bir fleyler”in ne oldu¤unu, hangi flartlarda, hangi konjonktürde oldu¤unu bilmek ve görmek gerekiyor. Türkiye’ye ra¤men, Kuzey Irak’ta “her fley” olmaz, olamaz.

Avrupa Birli¤i ile ABD hesaplar› aras›nda s›k›flan bir Türkiye görüntüsü var. Türkiye dengeler aras›nda kendi dengesini kaybetmifl bir ülke görünümünde. Türkiye AB’ye ra¤men AB’ye girebilecek mi sizce? AB’ye ra¤men diyorum.Zira hepimiz biliyoruz ki, bizi pek de içten istemiyorlar...

AB ile ABD hesaplar› aras›nda s›k›flm›fl bir Türkiye yok. Kafalar›n›, bu hesaplar aras›nda s›k›flt›rm›fl Türkler var. ‹kisi ayn› fley de¤il. AB ve ABD, Türkiye aç›s›ndan birbirlerinin alternatifi de¤iller. Kafalar› böyle çal›flan Türkler, iflin içinden ç›kam›yorlar. Hepsi bu.

Türkiye, AB’ye ra¤men, AB’ye girebilir mi? Evet, girebilir. Zaten AB’ye ra¤men girebilir. Daha do¤rusu, AB’nin baz› kesimlerinden alaca¤› destekle, zaman içinde, belirli bir uluslararas› konjonktür gere¤i ve en önemlisi kendisinin kararl›l›k ve sapmaz bir irade göstermesiyle girebilir. ABD’nin Ortado¤u’ya yerleflmesi, uzun vadede Türkiye’ninAB serüvenini nas›l etkiler? ABülkelerinin de,ABD’nin iflgallerinden rahats›z oldu¤unu biliyoruz. Türkiye’nin konumu aç›s›ndan bu manzara, ne gibi dengeleri de¤ifltirebilir?

Bu konuda genellemelerden kaç›nmak gerekiyor. ABD’nin Ortado¤u’ya yerleflmesinden baflta Fransa, baz› AB ülkeleri rahats›z oldular. Ancak, birçok AB ülkesi, ‹ngiltere, ‹talya, Portekiz, bir ara ‹spanya ve yeni üyelerden Polonya ve Çek Cumhuriyeti ABD ile Ortado¤u’da iflbirli¤indeler. Bunlara, Romanya ve Bulgaristan gibi 2007’de tam üye olmalar› beklenen ülkeleri de ekleyebiliriz. AB’nin bugün içine girdi¤i kriz, ortak savunma ve

güvenlik politikas›n›n çok uzun zaman mümkün olamayacak olmas›, AB'nin ABD’ye Ortado¤u’da engel oluflturamayaca¤›n› da gösteriyor. Bu bak›mdan, Türkiye, bu konuda AB ile ABD aras›nda bir açmazda say›lmaz. Tersine, bir NATO ülkesi olarak, ABD ile AB'nin kesiflti¤i noktada rol oynayabilir.

ABülkeleri, Türkiye’yi birli¤e alma konusunda sizce samimiler mi? Neden bu kadar ayar sürüyorlar.Bizden daha zay›f ülkelere kap›lar ard›na kadar aç›l›rken, bize her seferinde yeni tarihler verilmesi ne derece samimi?

Uluslararas› iliflkilerde, d›fl politikada “samimi” kelimesinin yeri yoktur. Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye karfl› samimi olup olmamalar› önemli de¤il. Böyle bir beklenti içinde olmamal›y›z. Hatta, samimi olmad›klar›n› peflinen kabul bile etmeliyiz. Önemli olan karfl›l›kl› ç›karlard›r. Ç›karlar kesiflti¤i ve kesiflebildi¤i noktada, Türkiye, AB'nin içine girer. Türkiye’nin büyüklü¤ü, ekonomik durumunun AB stan-

dartlar›n›n alt›nda olmas›, demokrasi kalitesinin birçok AB ülkesiyle uyuflmamas›, tarihi önyarg›lar, Avrupa kamuoylar›n›n hakl› ve haks›z korkular›; bunlar›n tümü, AB’nin Türkiye’ye ayak sürümesinde geçerli nedenler olarak ortaya ç›k›yor.

Rusya’n›n yeniden politik sahnede kendisini göstermeye bafllamas› NATO’yu nas›l etkileyebilir? Varflova Pakt›’n›n uçup gitti¤i dikkate al›nacak olursa, NATO’nun önümüzdeki dönemlerde rolü ne olabilir?

Rusya’n›n NATO’yu etkileyecek flekilde ortaya ç›kt›¤› falan yok. Rusya, oldukça zay›f bir ülke ve önümüzdeki dönemde NATO’nun rolünü de¤ifltirmesi ve etkilemesi anlam›nda güçlenemeyece¤i de aflikar biçimde görünüyor. NATO’nun gelecekteki rolü, son NATO Zirvesi’nde formüle edildi¤i gibi Euro-Atlantik sisteminin güvenlik gücü olarak, dünya çap›nda ve daha ziyade Avrupa d›fl›nda bir tak›m roller üstlenmeye yönelmesi olacak.

Tüm yönleriyle vatandafll›k

1. Alman vatandafll›k hukukunda hangi genel prensipler vard›r?

Vatandafll›k hukukunda teritoryal prensip (Territorialitätsprinzip) ve soya veya kana ba¤l› prensip (Abstammungsprinzip) vard›r. Teritoryal prensip uygulanan ülkelerde do¤um yeri vatandafll›¤› belirler. Soya veya kana ba¤l› prensipte ise, soyunuz vatandafll›¤›n›z›, yani anne ve baban›n vatandafll›¤›, do¤an kiflinin vatandafll›¤›n› belirler.

Avrupa ülkelerinde genelde soya dayanan vatandafll›k prensibi uygulan›r. Göç ülkelerinde ise (Amerika, Güney Amerika ülkeleri v.b.) teritoryal prensip hakimdir.

2. Almanya’da hangi prensip uygulan›r?

Almanya’da 1999’da yap›lan vatandafll›k yasas› reformundan önce sadece soya dayanan prensip uygulan›yordu. 01.01.2000’de yürürlü¤e giren yeni vatandafll›k yasas›na göre (Staatsangehörigkeitsgesetz (StAG) - § 4 Absatz 3 StAG) Almanya’da do¤an yabanc› anne ve baban›n çocu¤u da art›k Alman vatandafl› olabiliyor. Soya dayanan vatandafll›k prensibine böylelikle do¤um yeri prensibi, yani teritoryal prensip eklenmifltir.

Yaln›z bu imtiyaz geçici bir süre için uygulan›r. Çocuk reflit oldu¤unda, hangi ülkenin vatandafl› olaca¤›na karar vermesi gerekir; ya do¤du¤u yerin – Almanya – vatandafl› olur, ya da anne ve babas›n›n vatandafll›¤›n› al›r. Bu karar›, en geç 23 yafl›n› doldurdu¤unda vermifl olmas› gerekir.

3. Almanya’da do¤an Türk vatandafl› anne ve baban›n çocu¤u nas›l Alman vatandafl› olur?

Almanya do¤umlu Türk vatandafl› anne ve baban›n çocu¤u, anne veya babas› flu koflullar› yerine getiriyorsa, do¤du¤unda Alman vatandafl› olabilir:

- Anne veya baba sekiz sene Almanya’da ikamet etmiflse,

- Oturma müsaadesi (Aufenthaltserlaubnis) veya yerleflme müsaadesine (Niederlassungserlaubnis) sahipse.

Tabii ki Alman vatandafll›¤›n›n yan› s›ra çocuk Türk vatandafll›¤›n› da korur.

Çocu¤un Alman vatandafll›¤›n›, ba¤l› oldu¤u nüfus dairesi (Standesamt) belgeler.

4. Çifte vatandafl çocuklar 18 yafl›nda nas›l Alman vatandafl› kalabilir?

Bu sorunun cevab› kanun maddesinde (§ 29 StAG) verilmifltir. Çocuk 18 yafl›n› doldurdu¤unda, Alman veya Türk vatandafll›¤› aras›nda bir seçim yapmas›, bu karar›n› da yaz›l› olarak ilgili makama bildirmesi gerekir. Türk vatandafl› kalmak isterse, bu

av. gülçin flahin sahin@platform-online.de

Sorularla vatandafll›k rehberi

Sorular›n›z için: Platform - Hukuk Köflesi

Starkenburg Str. 16, 64546 Mörfelden Fax: 06105 702 99 88

karar› verdi¤i anda Alman vatandafll›¤›n› kaybeder.

Ayr›ca, 23 yafl›na kadar bu karar›n› vermez ve ilgili makama bildirmez ise Alman vatandafll›¤›n› otomatik olarak kaybeder.

fiah›s Alman vatandafl› kalmak isterse, Türk vatandafll›¤›ndan ç›kt›¤›n› ilgili makama belgelemesi gerekir. Bu belgeyi de en geç 23 yafl›n› doldurdu¤unda makama iletmesi gerekir.

‹lgili makam, çifte vatandafl çocuklar 18 yafl›n› doldurduklar›nda, bu karar› verme mecburiyetini tekrar yaz›l› olarak bu kiflilere bildirir.

5. Almanya’da yaflayan Türk vatandafl› ne zaman Alman vatandafl› olma hakk› kazan›r?

Almanya’da yaflayan Türk vatandafl› alttaki koflullar› yerine getirdi¤inde Alman vatandafl› olma hakk›n› kazan›r:

- Alman Anayasas›’n›n özgür ve demokratik düzenini tan›d›¤›n› ve ona karfl› olan düflünce ve giriflimleri desteklemedi¤ini beyan etti¤inde,

- Yerleflim veya oturma müsaadesi sahibi oldu¤unda (Oturma müsaadesinin verilifl sebebi, e¤itim veya insani bir neden olmamal›d›r),

- Kendisinin ve ailesinin geçimini sa¤layabildi¤i takdirde, yani SGB II/Hartz 4 bütçesinden para almamas› kayd›yla, - fiimdiye kadar olan vatandafll›¤›ndan, yani Türk vatandafll›¤›ndan ç›kt›¤›nda, - Herhangi bir cezadan dolay› bir hüküm almad›¤›nda.

E¤itim gören 23 yafl›n› doldurmam›fl gençlerde

ise baz› koflullardan vazgeçilebilir.

Bunun d›fl›nda, efl ve reflit olmayan çocuklar da Almanya’da sekiz sene ikamet ettiklerinde, dilekçe sahibi ile birlikte Alman vatandafll›¤›na geçebilir.

Yukar›da bahsedilen sekiz senelik ikamet süresi, kanunun öngördü¤ü gibi (§ 43 Abs.3 Satz 2 AufenthG) entegrasyon kursuna gitmifl olan flah›slarda, yedi sene olarak k›salt›labilir.

6. Alman dilini bilmeyen kifli Alman vatandafl› olabilir mi?

Alman dilini bilmeyen kifli, Alman vatandafl› olma hakk›n› yitirir.

Alman diline hakimiyet eyaletler taraf›ndan çeflitli flekilde test edilir. Örne¤in, Bavyera eyaletinde bu test befl aflamadan oluflur. Duyarak anlamak, yazmak, okumak ve dile hakimiyet maharetleri test edilir.

7. Alman vatandafl› olma hakk› nas›l yitirilir?

Alman vatandafl› olma hakk›; dil bilinmedi¤inde, kiflide Alman Anayasas›’n›n özgür ve demokratik düzenine karfl› e¤ilim ve destek görüldü¤ünde, bir terörist gruba üye olundu¤unda veya demokratik düzene karfl› gelindi¤inde, bir makama verilen s›n›r d›fl› edilme yetkisi bulundu¤unda yitirilir.

8. Para cezas›na mahkum edilmifl Türk vatandafl›, Alman vatandafl› olabilir mi?

180 güne bedel (Tagessätze) para cezas›na kadar hüküm yemifl kifli, Alman vatandafl› olabilir.

Bunun üzerinde, yani daha fazla güne karfl›l›k gelecek kadar para cezas›na çarpt›r›lm›fl kifli hakk›nda, ancak özel durumlarda bu cezan›n etkisi olup olmayaca¤› ilgili makam taraf›ndan karar verilir.

9. Hapis cezas›na mahkum edilmifl Türk vatandafl›, Alman vatandafl› olabilir mi ?

Gençlik Yasas›’na (Jugendgerichtsgesetz) dayanarak e¤itim cezas› alan kifli Alman vatandafl› olabilir. Bunun haricinde alt› aya kadar verilen cezan›n tescili ve bu ceza tescili zaman›n›n geçmifl olmas› Alman vatandafll›¤›na geçmeyi engellemez. Alman vatandafll›¤› için baflvuruda bulunan Türk vatandafl›na karfl› bir ceza kanunu ihlalinden dolay› haz›rl›k tahkikati yap›lmas› durumunda, vatandafll›¤a al›n›p al›nmama karar› da bu tahkikatin bitifline kadar ertelenir.

10. SGB II (Hartz 4) bütçesinden para alan kifli Alman vatandafl› olabilir mi ?

SGB II bütçesinden para alan kiflinin Alman vatandafl› olma hakk› yoktur.

Yaln›z bunun d›fl›nda, makam›n yetkisi ile verilen vatandafll›k (Ermessenseinbürgerung gem. § 8 Abs.1’in Verbindung mit § 8 Abs.2 StAG) vesilesi ile Alman vatandafl› olunabilir.

23 yafl›n› doldurmam›fl Türk vatandafl›n›n durumunda da, kendi elinde olmayan sebeplerden dolay› yard›m alan kiflide de, ilgili makam bu kofluldan vaz-

geçebilir.

11. Hangi koflullarda Türk vatandafll›¤› kaybedilmeden Alman vatandafl› olunur ?

Afla¤›da belirtilen koflullarda Türk vatandafll›¤› kaybedilmeden Alman vatandafl› olunur:

- Yabanc› devletin yasas›, vatandafll›ktan ç›k›fl durumunu tan›m›yorsa (Türk yasalar›nda istek do¤rultusunda vatandafll›ktan ç›k›fl mevcuttur),

- Yabanc› devlet, vatandafll›ktan ç›k›fl› reddediyorsa ve dilekçe sahibi ilgili makama ç›k›fl dilekçesini karfl› devlete vermek üzere iletti ise,

- Yabanc› devlet vatandafll›ktan ç›k›fl›, dilekçe sahibinin elinde olmayan nedenlerden dolay› istemiyor ise,

- Dilekçe sahibi kendi vatandafll›¤›ndan ç›kt›¤›nda yüksek derecede ekonomik mahzuriyet veya zarara u¤rayacak ise.

12. Alman vatandafll›¤› nas›l otomatik olarak kaybedilir?

Alman vatandafll›¤› kanuna göre (§§ 17 Nr.2 iVm 25 StAG), dilekçe vererek baflka bir ülkenin vatandafll›¤› al›nd›¤›nda, otomatik olarak kaybedilir.

2000’de yap›lan vatandafll›k yasas›ndaki reformdan önceki yasaya göre ise, Alman vatandafl› baflka bir ülkenin vatandafll›¤›n› ald›¤›nda, Almanya’da ikamet etmiyor ise Alman vatandafll›¤›n› bu durumda otomatik olarak kaybediyordu.

01.01.2000 senesinden itibaren geçerli olan yeni Alman Vatandafll›k Yasas›’nda (StAG) ise, Almanya’da ikamet ediyorken bile baflka bir ülkenin vatandafll›¤›n› ald›¤›n›zda, yani Türk vatandafll›¤›n› tekrar ald›¤›n›zda, Alman vatandafll›¤›n›z otomatik olarak düfler ve Almanya’da yaflamak için oturma müsaadesi alman›z gerekir.

Bunlar›n haricinde, kanun maddesine göre (§ 4 Abs.3 StAG), yukar›da belirtildi¤i gibi 2000 y›l›ndan sonra Almanya’da do¤up çifte vatandafl olup da 23 yafl›nda karar›n›z› yetkili makama bildirmedi¤inizde de, Alman vatandafll›¤›n›z otomatik olarak düfler.

13. Zaman zaman Türkiye’de kalmak Alman vatandafll›¤›n› almak için gerekli olan ikamet süresini etkiler mi ?

Alt› aya kadar olan Türkiye seyahatleriniz buradaki gerekli ikamet süresini etkilemez.

Bunun haricinde yabanc›lar dairesinin izni ile bu süre uzat›l›r ise, alt› aydan fazla bir süre de bu ikamet zaman›n› etkilemez.

Türkiye’de geçirilen zaman alt› ay› geçti ve bunun için izin al›nmad› ise, e¤er daha sonra Almanya’ya gelip Alman vatandafl› olmak isterseniz, önceki ikamet zaman›n›z befl seneye kadar bu gerekli ikamet süresi için kabul görebilir.

• DEVAMI GELECEK SAYIDA

röportaj sebahattin çelebi

ülent Bey, öncelikle dergimizi kabul etti¤iniz için çok teflekkür ediyorum.

Rica ederim. Derginizde Adolf Hitler’in Türk Yüzbafl›s› diye bir haber gördüm. O dönemlerle ilgili ben de bir fley söylemek istiyorum. Benim büyükannemin kardefli, yani büyükannem say›l›r, bir han›m doktor idi. Kraker adl› bir Almanla evlendi ve Dortmund’a yerleflti.

Sonra savafl ç›kt› orada. Savafla kat›lmayal›m diye bir ara Türkiye’ye döndüler. Fakat içi el vermedi. Oradaki çocuklar doktorsuz kalmas›n diye tekrar Dortmund’a gitti ve orada vefat etti.

Peki mezar›n›n nerede bulundu¤unu biliyor musunuz?

Hay›r bilmiyorum.

Bize biraz bilgi verebilirseniz, araflt›rma yapmaktan büyük memnuniyet duyar›z.

Bu flimdi nas›l bulunabilir bilmiyorum. Safiye Ali Kraker… Yani o s›rada hiç Türkçe filan yoktu orada.

Bu konuyu araflt›raca¤›m efendim...

Siz Türk siyasi hayat›na damgas›n› vurmufl bir lidersiniz. fiiir yaz›yorsunuz. Oysa biz Cumhuriyet tarihimiz boyunca sanatç› yönü ile de tan›nan fazla baflbakan bilmiyoruz. Do¤uya do¤ru uzand›kça, tarih boyunca flair yöneticiler, sultanlar, hükümdarlar mevcut...

Gerçekten Bat› ülkeleri ile karfl›laflt›rma yap›ld›¤›nda Türk fliiri, Türk sanat›, edebiyat› veya baflka ülkelerin fliiri, edebiyat›yla ilgili konular pek siyaset adamlar› taraf›ndan ilgi görmezdi. Nas›l oluyor da, sen bu konuyla ilgileniyorsun, diye soranlara flunu söyledim hep. Bu dedi¤iniz, Bat› ve Türkiye için do¤rudur. Siyaset adamlar›, siyaset d›fl›nda, fliirle pek ilgilenmezler. Oysa Do¤u dünyas›nda büyük ozanlar›n, sanatç›lar›n, ressamlar›n, müzisyenlerin baz›lar› ayn› zamanda devlet yöneticileri idiler.

Osmanl› döneminde veya fiah ‹smail döneminde ‹ran’da, ondan sonra Hindistan’da, Çin’de, Japonya’da pek çok sanatç›-siyasetçi vard›r. Mesela bizim padiflahlar›m›z aras›nda çok büyük bestekarlar vard›r. Bunlar ayn› zamanda çok da iyi yetifltirilmifl kimselerdir. Ama tabii Osmanl›ca dili, art›k Türkiye’de pek duyulamad›¤› için, yeni kuflaklar bunu kolay alg›layamayabilir. Osmanl› dönemindeki birikimlerimiz, hemen yan s›n›rda, fiah ‹smail’in baflbakan oldu¤u dönemde, onun yazd›¤› fliirler birer hazinedir. Ki, o daha Türkçe’dir. Bunlar çok baflar›l› sanatç›lard›r. III. Selim ayn› zamanda müzisyendir, biliyorsunuz. Hindistan’da sanatla, felsefeyle yak›ndan ilgilenmifl çok kimse vard›r. Babur fiah ve ahfad›, Orta Asya’dan Kuzey Irak’a gelirken, ayn› zamanda büyük bir sanat ve edebiyat birikimini de ‹ran Türklerine sunmufltur. Yani Do¤u’daki sanatç› ve ozan siyasetçiler, devlet adamlar›, Bat›’dakinden çok daha yayg›n ve çok daha ilginçtir. Bu da baz› görüfllerin aksine, Tür-

kiye’de politikac›lar›n asl›nda siyaset yaparken, halktan kopmad›klar›n› göstermektedir. Ben de o anlay›fl›n bir parças›y›m san›r›m. Bir yanda a¤›r bir duygu, di¤er yanda ç›karlar›n, iktidar›n hakim oldu¤u politika. Politika içinizdeki duygusall›¤› köreltmedi mi?

Hay›r. Aksine. Köreltmek flöyle dursun, birçok esin kaynaklar›m›, siyasetle ilgili gözlemlerimden elde ettim. San›r›m fliir kitab›mdan sizde de var... Orada mesela “Pülümür’ün Yafls›z Kad›n›” adl› bir fliirim vard›r. Pülümür’ün bir da¤ köyünde ismini söylemeyen, yafll›, fakat çok zeki bir han›m eflimle bana vekalet etti. Bir depremden hemen sonra. Ondan çok etkilendim. San›r›m en çok tutulan fliirlerimden biri oldu. Orada siyaset yapmad›m. Ama siyasal geliflmelerden do¤al olarak etkilenmifltim. Mesela “Bir Cudi Öyküsü” adl› fliirimi, Türkiye’de korkunç olaylar›n yafland›¤› 60’l›, 70’li y›llarda yazm›flt›m. Cudi Da¤›’nda bir köye çok büyük zorluklarla eflim Rahflan’la beraber gitmifltik. Ne yol vard›, ne de baflka bir fley. Da¤ bafl›nda dünyayla ilgisiz bir avuç insan vard›. Bunlar ciddi sa¤l›k sorunlar› sebebiyle zay›f kalm›fllard›. Oradayken çok ilginç bir etkilenme alt›nda kald›m. Cudi’yle ilgili, orada olup bitenle ilgili fliirimi yazd›m.

Öte yandan mesela Çanakkale, siyasal aç›dan bütün dünyay› ilgilendiren bir yer. Fakat ayn› zamanda Türkler için, edebiyat aç›s›ndan, sanat aç›s›ndan, ruhiyat aç›s›ndan son derece de önemli. O konuda uzun bir fliir yazd›m ama, bunu fliir yazay›m diye yapmad›m. Çanakkale’nin bende yaratt›¤› esinle kaleme ald›m. Atatürk konusunda da yine ayn› flekilde. Siyaset beni fliirden koparmad› iflte. Aksine fliirim siyasete kar›flm›fl oldu, kar›flma istismar›n› ise yapmad›m.

nirler daha çok. Bunlar›n yan› s›ra, beni çok etkileyen siyasal olaylar da fliirlerime ilham olabiliyor. Ama dedi¤im gibi hiçbir zaman fliir yoluyla siyasete yönelmek akl›mdan geçmedi. Ama ister istemez siyasetten, fliirlerime esinlemeler oldu.

Türk-‹slam Tasavvufu’ndan da çok etkilendi¤inizi biliyoruz...

Bu konularda Türk ‹slam Tasavvufu’nun benim üzerimde etkisi çok oldu. Türk ‹slam Tasavvufu’nu, Anadolu topraklar›na önce Kuzey Irak’taki Türkmenler, ondan bir süre sonra da di¤er Türkmenler tafl›d›lar. Oradan kaynaklanan esinler bizim insan anlay›fl›m›z› da etkiledi. Olumlu yönde etkiledi. Bu etkilemeyi engellemek isteyen çevreler hep olmufltur. O kadar ki, ‹slam’›n› halk ö¤renemesin diye, Türkçeyi Osmanl› topraklar›na sokmam›fllard›.

fiair Tagor, Japon fliiri, tasavvuf, derin bir felsefe... Ben fliiri flairlerin aray›fl› olarak nitelerim. Tasavvuf ve felsefe ise, flairin kendisini bulma serüvenidir. Bülent Ecevit neyi ar›yor?

Burada aray›fl; ›fl›k ve kurtar›c›. Edindi¤im bilgiler, fliirler, duygular varsa, ben bunlar› do¤arken elde etmedim. Türk toplumunun içinde olup bitenlerden etkilendim. Normal olarak siyasetle do¤rudan ilgilenmeyen bir ozan, çok iyi bir ozan, çok iyi bir flair olabilir. Ben hayranl›kla okurum birçoklar›n›. Fakat onlar›n esin kaynaklar› belirlidir. Onlar, duygular, sevgiler, evlenmek, seviflmek türü fleylerden etkile-

Türkiye’ye s›¤›nan Museviler, Türkiye’deki H›ristiyanlar, yüzy›llar önce bile, hem de Türkçe olarak, fliirlerle Osmanl› topraklar›nda, Türklerle ‹slam’la bir iletiflim kurmufllard›. Türk halk›na maalesef Türk-‹slam topraklar›nda kendi Türk-‹slam kültürü yeterince iletilememifltir. ‹slam’›n geliflebilece¤i olanaklara katk›da bulunmam›fllard›r. Bunlar, benim gözümde Türk halk›n›n ‹slam ve anlay›fl›na yeterince f›rsat verilmeyiflini do¤urmufltur. Ancak Cumhuriyet’ten sonra Türk Müslüman halk›, kendi kutsal kitab›n›, kendi hocalar›yla ö¤renme imkan› bulmufltur. Bu hem din duygusunu, hem laikli¤i birlikte gelifltirmifltir. Cumhuriyet ve Atatürk döneminin Türk-‹slam Tasavvufu’na çok büyük katk›s› oldu¤una inan›yorum. Orta Asya topraklar›ndan büyük birikimler elde eden, büyük kültürel kazan›mlar sa¤layan ve onu Anadolu’ya tafl›yan erenlerimiz, insan›m›za büyük katk›larda bulunmufllard›r.

fiiirlerinizde Kur’an’dan ayetlerden bölümler ald›¤›n›z› biliyoruz. Özellikle Yasin ve Ra’d surelerinden alm›fls›n›z. Ne gibi ilhamlar verdi size Kur’an?

Arapça bilmedi¤im için kendi kitab›m›z› Türkçe mealinden okuyorum. Ahmet Hamdi Bey ad›nda bir Diyanet ‹flleri Baflkan›m›z vard›. Çok iyi yetiflmifl bir din adam› idi. Onun feyzinden yararland›m. Kap› komflumuzdu. Bizim nikah›m›z› da o k›yd›. Türkiye’de Kur’an-› Kerim’i sa¤l›kl› bir flekilde gelifltiren, de¤erlendiren baflka din bilginleri de vard›r. ‹slam’›n sa¤l›kl› geliflmesini ve Türkiye’de laikli¤in geliflmesi-

ni engelleyen güçler oldu¤u gibi, bunlar›n geliflmesine katk›da bulunan, halka ‹slam anlay›fl›m›z› sa¤l›kl› bir flekilde anlatan birçok din bilginleri vard›r. Onlar› daha iyi de¤erlendirmemiz gerekiyor. Kur’an-› Kerim’i gerçek anlam›yla vatandafllara ulaflt›rd›¤›m›zda, ola¤anüstü fleyler bulmak mümkün. Kur’an› Kerim sadece bir din arac› de¤ildir. Sadece bir din bilgini de¤ildir. Ayn› zamanda iyi bir flairdir, çok iyi bir politikac›d›r, savaflç›d›r. Çok yönlü bir rehberdir. Onu okurken, onun hangi koflullar alt›nda, neleri gelifltirdi¤ini iyi hesaplamak gerekir. Bir diplomat olarak, bir politikac› olarak, bir bilgin olarak ayetlerde bulunmufltur. Ça¤›m›za yans›d›¤› ölçüde Hazreti Muhammed’in düflünceleri, istekleri tabii ki, dünyadaki geliflmelerden de etkilenecektir. Hicaz’›n tozlu topraklar›nda, a¤›r flartlar alt›nda gelen bir din, Suriye’ye, Irak’a geldi¤inde farkl› yollardan, fakat yine ayn› düflüncelerini dile getirirdi. Bundan korkmamak, eyvah ‹slam elden gidiyor, diye hay›flanmamak gerekiyor. Asl›nda bu, Peygamberimizin, insanl›¤›n sürecine h›z katt›¤›n› gösterir. Peygamberimiz bir devrin yericisidir.

Gündemde oldu¤u için belirtmek istiyorum. Kad›n için mesela önemli olan iffetini koruyabilmesidir. Kad›n›n, iffetini korumas›na yard›mc› olmas›d›r. Kad›n›n bafl› flöyle olacak, böyle olacak diye zaman kaybetmek son derece üzücüdür. Bizim Peygamberimiz, yaflad›¤› ça¤›n içindekileri anlatm›flt›r.

sunda emin de¤ilim. Kur’an’dan bu tür esinlenmelerim olmufltur.

Türk-Yunan dostlu¤u konusunda sizin farkl› bir yaklafl›m›n›z oldu. fiiirlerinize bile yans›d› bu bak›fl aç›n›z. Hatta dönem dönem bu yaklafl›mlar›n›zdan ötürü a¤›r elefltiriler de ald›n›z. Yaflad›¤›m›z onca probleme ra¤men, gerçekten bir Türk-Yunan dostlu¤u sa¤lanabilir mi? Ve ne kadar süre gerekir bunun için?

fiimdi, Türk-Yunan iliflkisi ne demektir? Tarihsel aç›dan, kültürel aç›dan bunun anlam› nedir? Bu Yunan kültürü, Türkiye topraklar›nda do¤mufltur ve geliflmifltir. De¤iflik kavimler, de¤iflik milletler bu oluflumdan yararlanm›fllard›r. Mesela Türkiye’de, özellikle Antakya ve Ege taraflar›nda, biliyorsunuz büyük tiyatrolar var. Burada yaflayan insanlar nereye gitti?

Bu fliirde de böyle. fiah ‹smail’in dönemiyle, Sultan Selim’in dönemiyle yanyana yaflad›klar› halde, de¤iflik tarzda fliirler yazm›fllard›r. Türk halk› kendi

Kur ’an-› Kerim’ini anlayarak okursa, daha faydal› olur. Peygamberimiz Hicaz’daki Arap toplulu¤una hitap ederken, Arapça bilmelerini flart kofluyor. Ama “Her yerde Arapça konuflulsun” demiyor. Bu; cehalet getirir.

Türk çocuklar›n›n anlamad›klar› bir dilde Kur’an› Kerim’i ö¤renmek yerine, bildikleri dilde ö¤renmeleri, çok büyük olanaklar sa¤layacakt›r.

Benim Kur’an’dan etkilenmeme gelince... Klonlama uygulanacak olursa, ona karfl› engelleyici bir tak›m fleyler sa¤lanmazsa, bir felaket olabilir. Robotlardan bahsettikten sonra, ilk kez Peygamberimizin getirdi¤i Kur’an’da bu konu dile getirilmifltir, dedim. Ra’d Suresi 16’›nc› ayette böyle bir beyan vard›r. Aradan bir y›l geçmesine ra¤men kimseden bir ses ç›kmad›. Yarg›m›n do¤ru olup olmad›¤› konu-

Onlar Helen mi, Hitit mi, Fenikeli mi? Oras›, bir Anadolu halk›n›n ortak nesillerinin biraraya gelmesi veya ayr›lmas›n›n sonucudur. Bunlara salt Yunanl› demek do¤ru olmaz. Eskiden öyle san›l›rd›. Asl›nda karma kültür anlay›fl› Yunanl›n›n da, Romal›n›n da, Bizansl›n›n da, Fenikelinin de, hepsinin paylaflt›¤› bir kültür. Onlar bizi ilgilendirmez dersek, kendi bölgemize yabanc›laflm›fl oluruz. Cumhuriyetle birlikte bu kan› de¤iflmeye bafllad›. Benim çok sevgili arkadafl›m, merhum oldu, Can Yücel. Babas› çok de¤erli bir Milli E¤itim Bakan› idi.

Hasan Ali Yücel...

Evet. O¤lu Can Yücel’i eski Yunanca ö¤renmeye teflvik etmiflti. Ayn› flekilde eski cumhurbaflkanlar›m›zdan Celal Bayar, kendi k›z›n› yine eski Helence ö¤renmeye teflvik etmiflti. Belli ki flunu demek istiyorlard›: Sizler bu kültürün insanlar›s›n›z. Irk ayr›m› yapmadan bu kültürü gere¤i gibi özümseyebilmek isterseniz, o dili de ö¤renmelisiniz. Herkes de¤il ama, baz›lar›n›n ö¤renmesi do¤ald›r. Yunanl› bizden ayr› bir fley de¤il. Baz›lar› zaman içinde çok ba¤nazlaflm›fllard›r. Bugünkü Yunanistan maalesef böyle. Benden daha iyisi yok diyen bir Yunanistan var. Bir de herkesi kabul eden Türk halk› var. Ben bunlar› yaklaflt›rmaya çal›flt›m. Bir yandan da gelecek için umut telkin etmeye çal›flt›m. Bat› Avrupa, demokrasiyi Yunanl›’dan ald›¤›n› iddia eder. Oysa asl›nda tam aksidir. Yunanistanl›lar, ‹stanbul’u da alabilmeliyim, Trabzon’u da alabilmeliyim düflüncesindedir. Bu an-

lay›fllar› sebebiyle zaten K›br›s konusunda sorunlar yaflad›k. Bölgemizi de¤erlendirirken, Bat›’n›n da bu konuda bizden ö¤renece¤i fleyler vard›r.

Türk siyasi hayat›nda belki en zor karar olan K›br›s Harekat›’n› bafllatma emrini verdiniz. Orada hunharca öldürülen Türkleri korumak için verilmesi gereken bir karard› kuflkusuz. Siyasi sonucu çok riskli bir karard›. Ülkenin dünyadan tecrit edilmesi anlam›na gelen bir karard› harekat karar›. Zaten ard›ndan ambargo geldi. Savafl, flairleri yaralayan bir fleydir, çok ac› duymufl olmal›s›n›z...

Tabii. Keflke mecbur kalmasayd›m diye düflündüm. Ama flunu kesin olarak biliyorum ki, biz e¤er o harekat› zaman›nda ve kararl› bir flekilde yapmasayd›k, orada Türklerin tümü katledilecekti. Ancak o harekat› yapmakla bu tehlikeyi önledik. Hatta Rumlar için de önledik. 15 Temmuz günü Yunanl› Subaylar ad›na sald›r› yap›ld›. Ben derhal Londra’ya hareket ettim. Çünkü üç garantör devlet vard›. Türkiye, Yunanistan ve ‹ngiltere. Yunanistan’a gidemezdim. Çünkü onlar sald›rgand›. Derhal ‹ngiltere’ye gittim. ‹ngilizlerle konufluyorduk, o arada ertesi gün Amerikal›lar da geldi.

Bir ara, hava almak için kitapç›lar›n bulundu¤u bir caddeye gittim yürüyerek. Ben camekanlarda kitaplara bakarken, karfl› kald›r›mdan yüzü tan›d›k gelen 5-6 kifli koflarak geldi. “Siz Ecevit misiniz?” dediler. Evet, dedim. Me¤er K›br›sl› Rumlarm›fl. “Bizi sizler kurtaracaks›n›z, ama sak›n oyuna gelmeyin” dediler. Asl›nda Rum halk› içinde de bu gerçe¤in bilincine varanlar vard›. Ancak sürekli bask› alt›ndalar. Dine dayal› bir siyasal yap› oluflturan tek yap› Yunan’dad›r. Bu yüzden bize karfl› tav›r al›rken Yunan halk›, papazlar›n, o mahfillerinin etkisi alt›nda kal›yor. 26 Temmuz’da, 1974’te, New York’ta Rum ve Yunanl›lar birikmiflti. Silahl› sald›r›ya u¤rad›k. O sald›r›y› yapanlar›n önderleri durumundaki kifliler, onlar›n papazlar›, din adamlar›yd›. Do¤rudan do¤ruya bu sald›r›ya din adamlar›n›n telkiniyle girifliyorlard›. Yoksa ifl papazlara kal›rsa, hiçbir zaman iliflkilerimiz düzelemez.

Ailenizde derin bir sanat e¤ilimi oldu¤unu biliyoruz. Rahmetli anneniz resim, baban›z da fliirle meflgul olmufl. Nereden ç›kt› politikac› olmak?

(Gülüflmeler) Nereden bafllayay›m bilmem ki! Annem, Abdülhamid döneminde, Güzel Sanatlar Merkezi’nde yetiflmiflti. Oldukça iyi bir ressamd› bence. Eflim Rahflan da özel e¤itim görmüfltü. O da özellikle ilk zamanlar çok güzel resimler yapm›flt›r. Ancak daha sonra beni yaln›z b›rakmamak için resme yo¤unlaflamam›flt›r. Rahmetli halam vard›, o da güzel resimler yapard›.

Babam dedi¤iniz gibi bir profesördü. T›pla ilgili bir profesördü. Ama fliire çok önem verirdi. Hiç unutmam, annemle babam› beraber fliir okurken çok görürdüm. fiiirler de, genellikle Türk halk fliirleriydi. Bi-

zim halk fliirlerimiz san›r›m baflka bir yerde bulunmayan türdendir. Osmanl› dönemindeki Divan Edebiyat› mensuplar›ndan farkl› olarak en baflta Türkçe fliirler yazm›fllar halk ozanlar›m›z. Erken yafllarda Türk halk ozanlar›yla tan›flma imkan› buldum. Asl›nda siyasete girmeye niyetim yoktu. Ben Londra’da bas›n atafleli¤inde yard›mc› olarak çal›fl›yordum. Bu arada e¤itim çal›flmalar›n› sürdürüyordum. Bafllang›çta eflimi yan›ma alamayacak kadar dar gelirli olanaklar›m›z vard›. 4’üncü y›l›mda nispeten rahatlat›c› bir durumumuz oldu. Türkiye’de ilk defa gerçek bir seçim oldu 1950’de. O flartlarda ülkemden uzakta olmay› içime sindiremedim. Ulus gazetesinde siyasi yaz›lar yazmaya bafllad›m. Allah rahmet eylesin, ‹smet ‹nönü ve arkadafllar ›srar edince, ben de seçimlere girdim ve bir daha ç›kamad›m.

Eflinizle Robert Kolej’den bafllayan bir dostlu¤unuz var. “El ele büyüttük sevgiyi” diyorsunuz bir fliirinizde Rahflan Han›m için. Rahflan Han›m, politik yolculu¤unuzda da hep yan›n›zda oldu. Rahflan Han›m olmasayd›, Bülent Ecevit markas› olabilir miydi?

Yok, hay›r. Yani gene düflüncelerim farkl› olmazd›. Ama Türkiye gibi bir ülkede, henüz demokrasinin geliflmeye çal›flt›¤› bir ülkede baflar›l› olabilmek için, görevimi yapabilmek için, çok çal›flmam gerekirdi. Rahflan, hep benimle beraber olmasayd›, o çal›flmam› da yerine getiremezdim. Rahflan ve biz düflüncelerimizi paylafl›r›z. Ama tart›fl›r›z. Sonunda uzlafl›r›z. Ayr›ca teknik konularda da bana çok yard›mc› oldu. Daktilo kullan›yormuflsunuz hâlâ... Efliniz bilgisayar kullanmaya bafllam›fl... Daktiloyu çocuklu¤umdan beri kullan›yorum. Hep yan›n›zda oldu politikada Rahflan Han›m... S›k s›k gezilere ç›kard›m. Özellikte aç›kta yapt›¤›m›z toplant›larda kan ter içinde kal›rd›m. Rahflan Han›m sonunda bir çare bularak, dünyada hâlâ bir efli olmayan bir ekip oluflturdu. Di¤er partiler birkaç y›l sonra taklit ettiler. CHP Genel Sekreteri oldu¤umda, parti çok a¤›r borç yükü alt›ndayd›. Hiç gelirimiz yoktu. Anayasa partiler için bir maddi olanak sa¤lam›flt› ama biz yararlanam›yorduk. On paras›zd›k. Orada da Rahflan imdad›ma yetiflti. Resim, broflür gibi fleylerden toplant› yerlerinde masalar oluflturdu. Gençler ve han›mlar orada parti tan›t›m› yapacak malzemeyi sat›fla ç›kard›lar. Halk›n teveccühünü görünce, “Aman bunlar halktan para almas›n” diye, bizim anayasal yard›m› serbest b›rakt›lar.

Sigara içiyor musunuz hâlâ efendim?

‹ki y›ld›r b›rakt›m. Siz istiyorsan›z, buyurun. Rica ederim, kullanm›yorum. Tiryaki oldu¤unuzu bildi¤im için ö¤renmek istedim. Zor olmufltur bunca y›ldan sonra sigaray› b›rakmak...

O kadar da zor olmad› asl›nda. Bir hastal›k s›ras›nda geldi. Hiç s›k›nt› çekmedim. fiimdi bazen uykuda akl›mdan geçti¤i oluyor, ama o kadar...

Karizma, di¤er insanlar üzerindekendine has ve sihirli bir etki yarat›r.

Peki karizma nedir?

Karizma, bir lütuf, bir enerji, baflkalar›na ilham verme ve düflünceleri gerçe¤e dönüfltürme kabiliyetidir. Karizma, sihir ve heyecan ile ilgili bir fleydir. Gerçekten karizmatik kiflileri dinlerken ald›¤›n›z bir hararettir. Tahrik, merak ve inançla alakas› vard›r. Boflluktaki herhangi bir insan›n karizmatik olabilece¤ini düflünmüyorum. ‹nsanlar üzerinde b›rakt›¤›n›z etki ve insanlar›n size verdi¤i tepkiyle alakal› bir fleydir karizma...

Bu çok olumlu bir arma¤an olabilece¤i gibi, baflkalar›na karfl› tehlikeli ve y›k›c› da olabilir. Örne¤in Adolf Hitler karizmatik flahsiyetlere kötü bir örnek teflkil etmektedir. Hitler’in geçmifline göz atarsak, 1930’larda Almanya’da yaflanan ekonomik kriz ve sosyal çat›flmalar›n Hitler’in ortaya ç›k›fl›n› kolaylaflt›rd›¤› söylenebilir. Kriz durumlar›nda insanlar kendilerini kurtaracak birini ararlar ve krizler insanlara kurtar›c› olarak ortaya ç›kma flartlar›n› haz›rlar. Almanlar›n ço¤u, onu, 1. Dünya Savafl›’ndan sonra Almanya’da ortaya ç›kan ekonomik ve psikolojik s›k›nt›dan kurtaracak kifli olarak görmüfltür. Hitler’in karizmas›, o andaki kriz ile do¤rudan ilgiliydi. Almanlar, kendilerini bu aciz durumlar›ndan kurtaracak birini ar›yorlard›. Kendilerine olan güvenlerini geri istiyorlard›. 2. Dünya Savafl›’ndan hem sonra, hem de önce pek de tan›nmayan Winston Churchill de ‹ngiltere’deayn› rolü üstlenmiflti. O da insanlara istedikleri fleyi - güçlü bir lider imaj› ve düflmandan kurtulma sözünü- vermiflti. ‹nsanlar› gaz odalar›na dolduran Hitler’in kendisi de¤ildi. Bunu yapan, onun peflinden giden s›radan insanlard›. Peki yanl›fl olan neydi? Lider onlar›n bilinci olmufltu!

Karizmatik bir kiflinin sahip olmas› gereken fley, bir vizyondur. Vizyon yoksa karizma da yoktur. Lideri farkl› k›lan ve sürüden ay›rt ettiren, vizyondur. Atatürk, 1. Elizabeth, Martin Luther King, Churchill, Nelson Mandela,Margaret Thatcher, Turgut Özal, Tayyip Erdo¤an, Ayetullah Humeyni, Adolf Hitler; hepsinin vaat etti¤i fley, takipçilerinin istedi¤i fley, yani köklü de¤ifliklikti.

Vizyonlar›n her zaman mega-vizyon olmas› gerekmez. Karizmatik bir kiflinin vizyonu çok flahsi olabilece¤i gibi, dünyan›n de¤iflimiyle hiç de alakal› olmayabilir. Bu kiflinin belli amaç ve hedefler için nas›l davranaca¤›n› ortaya koyan basit vizyonlar olabilir. Cazibeleri, di¤er insanlar› seçtikleri amaç etraf›nda toplayabilmelerinden gelmektedir.

Bütün karizmatikler ayn› m›? Hay›r, de¤iller. Rahibe Teresa ve Adolf Hitler aras›ndaki fark ne? Araflt›rmalar iki çeflit karizmatik kiflilik oldu¤unu göstermektedir; sosyal ve flahsi karizmatikler. ‹kisinin de, güven, vizyon, sunum, ilham verme gibi ortak özellikleri var. Ama sosyal karizmatikler, amaç ve vizyonlar›n›, kendilerini izleyen müridleriyle paylafl›yorlar.

flule k›l›çarslan k›l›carslan@platformdergisi.net
Karizmatik misiniz?

fiahsi karizmatikler, kendi flahsi hayalleri olan amaç ve vizyonlara destek veriyorlar. fiahsi karizmatikler, müridlerinin geliflimi için hiçbir fley yapmaman›n yan› s›ra, çok s›ra d›fl› ve tuhaf çözüm üretme özelli¤ine sahiplerdir. (Örne¤in A. Hitler). Sosyal karizmatikler, müridlerinin fert plan›nda geliflmesiyle ilgilenir ve geliflmelerinden gurur duyarlar. Sosyal ve flahsi karizmatikler aras›ndaki fark, karizman›n neden bu kadar tehlikeli olabilece¤ine cevap olabilir.

Karizmatik kiflilerin bir vizyon ve misyonu, bir varl›¤›, güven, enerji ve hevesi, güçlü inançlar›, hükmetme temayülü, di¤er insanlar› etkileme ihtiyac›, di¤er insanlar›n hissettiklerini hissetme kabiliyeti, farkl› bir yap›s›, derin görüfllülü¤ü vard›r. Bazen de fiziki cazibeleri, etkileyici bak›fllar›, ak›lda kalan, etkileyici ses tonlar›, kendilerine has bir atmosferleri vard›r. Karizmatikler; aktif, enerjik ve h›rsl›d›rlar. Bu özelliklerden baz›lar› veya hepsi hepimizde olabilir. Karizmatik kiflilerde daha yo¤un bulunabilir. E¤er hepsine belli ölçülerde sahip isek, bizim onlar› gelifltirmemizi bekliyorlar demektir. Karizman›n birçok özellik ve vasf›n karmafl›k bir birleflimi oldu¤u aç›k. Bütün bunlara ilaveten, karizmatik kifliler, de¤iflim gerçeklefltirirler. Onlar de¤iflim ustalar›d›r.

Mesaj gayet aç›kt›r: fiahsi karizmatiklerden sak›n›n. Onlar› gözden kaç›rmay›n. Sosyal karizmatikleriteflvik edin. Onlar gerçek ve müspet de¤iflimler yapabilecek insanlard›r. Kendinize güvenin ve karizman›n›z› gelifltirebilece¤inize inan›n...

www.hüdaverdi.com • info@hüdaverdi.com

Hüdaverdi 1: Neckarauer Str. 2 • 68199 Mannheim Neckarau

Hüdaverdi 2: Maybach Str. 24 • 68169 Mannheim Neckarstadt

Hüdaverdi 3: Burgunder Str. 28 • 70435 Stuttgart Zuffenhausen

Hüdaverdi 4: Lilienthal Str. 11 • 89231 Neu-Ulm

Hüdaverdi 5: Blumen Str. 15 • 73728 Esslingen

Hüdaverdi 6: Böhein Str. 6a • 86153 Augsburg

Hüdaverdi 7: Friedhof Str. 71 • 70191 Stuttgart-Nord (Pek yak›nda)

Avrupa Birli¤i (AB) ülkelerinde, Fransa ve Hollanda’yla bafllayan ve di¤er üye ülkelere yavafl yavafl yans›yan “AB’nin Anayasas›‘na Hay›r” yaklafl›m› gün geçtikçe güçleniyor. Söz konusu Anayasa’n›n 484 maddeden oluflan 240 sayfal›k metnini çok az kiflinin okudu¤undan hareket edebiliriz.

Buna karfl›l›k gerek Fransa’da, gerekse Hollanda’da “Hay›r” diyenlerin oran› yüksek oldu. Bu geliflmeler çerçevesinde beklendi¤i gibi 2006 y›l›n›n kas›m ay›nda art›k AB’nin herkesi ba¤layan bir anayasas›n›n olmas› olana¤› ortadan kalkm›fl bulunmaktad›r. AB’nin bu hedefinden geri dönüfl, AB’nin ideallerini büyük ölçüde zay›flatacak ve önümüzdeki y›llarda genifllemeye de olumsuz etki yapacakt›r.

Bu çerçevede Bulgaristan ve Romanya’n›n tam üyelikleri gecikecek, H›rvatistan ile görüflmeler geç bafllayacak ve Türkiye konusu büyük ölçüde tart›flmaya aç›lacakt›r. Özellikle eski Frans›z Cumhurbaflkan› Jacques Chirac denetiminde haz›rlanan, Avrupa Anayasas›’n›n Frans›z halk› taraf›ndan reddedilmesi, Fransa’n›n AB’nin bütünleflmesine ve Do¤u Avrupa’ya yönelik genifllemesine gösterdi¤i bir tepkidir.

Son geliflmeler çerçevesinde Paris, art›k ParisBerlin hatt›n›n öneminin azald›¤›n› fark etti¤inden, bundan sonra Berlin-Varflova, Berlin-Budapeflte, ileride Berlin-Sofya, belki uzak bir gelecekte de BerlinAnkara hatt›n›n güçlenece¤inden hareket edecektir. AB’nin birleflmesine oldukça so¤uk bakan, kendi etkisinin azald›¤›n› hisseden ‹ngiltere de özellikle bütçe konusunda ve tar›msal garanti fonu çerçevesinde

prof. dr. faruk flen sen@platformdergisi.net

Anayasaya “Hay›r”

AB’nin bütünleflmesine çekince getirmektedir. Hollanda halk›n›n anayasaya “Hay›r” demesindeki en büyük nedenlerinden birisi de, bu ülkenin Almanya’dan sonra 15 milyonluk nüfusu ile AB bütçesine en fazla katk›da bulunan ikinci ülke konumunda olmas›d›r. Hollanda halk›, bütçenin yükünü uzun vadede bu ölçüde çekmeme karar› içerisine girmifltir. Eylül ay›nda Almanya’da yap›lacak seçimlerden sonra, AB’ye karfl› so¤uklu¤un Almanya’da da geliflmesi beklenebilir. Özellikle yeni geniflleme politikalar›na so¤uk bakacak olan Almanya, tavr›n› Türki-

ye’nin tam üyeli¤ini geciktirme olarak koyacakt›r. 25’lerin Avrupas› art›k genifllemeyi tafl›yamamakta, yeni anayasa çerçevesinde buluflamamakta ve bütçe konusunda kavga eden bir kurulufl haline gelmeye bafllamaktad›r.

Ülke say›s›n›n büyümesine karfl›l›k AB bütçesinin ayn› oranda büyümemesi, flimdi paylafl›m kavgas›n› da beraberinde getirmifltir. Paylafl›m kavgas›n›n d›fl politikada da istenen, AB’nin ek bir çerçevede birleflip kendi savunma ve güvenlik politikas›n› uygulamas› da suya düflmüfltür. Bunun son örne¤i de ABD’nin Irak’a olan müdahalesinde ortaya ç›km›flt›r.

Anayasa’ya “Hay›r” ve Türkiye

Anayasa’ya “Hay›r”, Türkiye’de de de¤iflik kavramlarda alg›lanmaktad›r. Do¤al olarak Türk halk› bu Anayasa’ya “Hay›r” oylar›n›n gelecekte tam üye olacak Türkiye’ye karfl› bir tepki oldu¤undan hareket etmektedir. Bu konuda Türkiye haks›z de¤ildir. Gerek Fransa’da gerekse Hollanda’da ç›kan “Hay›r”lar, büyük oranda olmasa bile Türkiye’nin genifllemede yer almamas› gerekti¤i yönünde önemli bir mesaj konumundad›r.

Genel olarak bakt›¤›m›z zaman özellikle Eylül ay›nda Almanya’da yap›lacak seçimlerden sonra Türkiye, Fransa’daki referandumun sonuçlar› ile birlikte kendisine tam üyelik perspektifini açacak iki önemli ülkenin art›k deste¤ini alamayacakt›r. Gerek Almanya’daki H›ristiyan Demokratlar, gerekse 2007 y›l›nda Fransa Cumhurbaflkan› olmas›na kesin gözü ile bak›lan Sarkozy’nin Chirac’›n yerini almas›ndan

sonra Türkiye’ye yönelik s›cak rüzgarlar ancak Akdeniz ülkelerinden esecektir.

Bu da Türkiye’nin tam üyeli¤ine giden yolunu açmaya yetmeyecektir. Son geliflmeler ›fl›¤› alt›nda art›k o iyimser yaklafl›m, yani 3 Ekim 2005’te bafllayacak 35 maddelik tam üyelik görüflmelerinin 2009 y›l›nda tamamlan›p, Türkiye’nin 1 Ocak 2014’te yeni 7 y›ll›k bütçe döneminde tam üye olmas›n› beklemek hayal olmufltur. Anayasaya “Hay›r” yaklafl›m›n›n ›fl›¤›nda Avrupa’daki ülkeler art›k Türkiye’ye tepkilerini göstermeye bafllad›lar.

Bundan sonra AB, bir anayasa çerçevesinde birleflip, tek bir devlet olma yolundan uzaklaflm›fl bir konum içindedir. Ekonomik menfaatler ile birleflilen, fakat hiç kimsenin di¤er ülkeye daha fazla pay vermek istemedi¤i bir konum içine girilecektir. Alman halk› her y›l AB’ye ödedi¤i 8 Milyar Euro’luk net katk›n›n ayn› say›da ‹spanya’ya yans›mas›na so¤uk bakacakt›r. Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimli¤i çerçevesinde Kafkasya ‹ran, Irak ve Suriye’de olas› geliflmelerde, AB’nin pek sözü geçmeyecektir.

Ekonomik güç aç›s›ndan da AB, ABD’nin yan›nda yeni iki ekonomik dev ile mücadele edecek; Çin ve Hindistan her geçen gün AB’yi Dünya Ticaret Örgütü’nün getirdi¤i imtiyazlar ile daha fazla tehdit edecektir. Türkiye, Sovyetler Birli¤i’nin da¤›lmas›ndan sonra AB taraf›ndan gördü¤ü d›fllanmay›, flimdi de Anayasa’ya “Hay›r” oylar›n›n getirdi¤i çerçevede görecektir. Birleflemeyen AB, 70 milyonluk Türkiye’yi içine sindirmekte her geçen gün daha da zorlanacakt›r.

öner özcan

Bayburt’un meflhur yeme¤ini araba lasti¤i markas› yapan iki kardeflin öyküsü bu. Uzun, çileli, emek ve gayret isteyen y›llardan sonra, lastik sektöründe kendi markalar›n› oluflturan iki baflar›l› kardeflin; Ulvi ve AbdurrahmanKeskin’in bir pasaport kaybolmas›yla bafllayan ilginç ticari hayatlar›, 20 y›la s›¤d›r›lm›fl tecrübe ve yaflanm›fll›klarla dolu.

Ulvi Keskin 1968, kardefli Abdurrahman Keskin ise 1970’de Bayburt’ta dünyaya geldiler. Bayburt’un eski ad› Mam, yeni ad›yla De¤irmenci Köyü’nde dolu dolu bir çocukluk hayatlar› oldu. Almanya dedikleri “bir gurbet ele” düfltüklerinde, Ulvi Keskin dokuz, Abdurrahman Keskin yedi yafl›nda idi.

“O zaman en büyük s›k›nt›y› analar ve babalar çekti. Babam, pasaport bilgilerine bakarak polisin gelip okul vaktimizin geldi¤ini söyleyece¤ini zannediyordu.Almanya’ya geldikten alt› ay sonra, annemin çabalar› ile okula bafllad›k.”

‹lk göç y›llar›n› bugün bu cümlelerle özetliyor Ulvi Keskin.

Ticarete bafllama öykülerini ise Abdurrahman Keskin anlat›yor:

“Okula devam ederken babamla araba pazarlar›na gidip geziyorduk. Ticarete böyle bafllad›k diyebiliriz. Bir yandan okula devam ediyor, bir yandan da gazetelere ilanlar vererek araba al›m-sat›mlar› yap›yorduk. O zaman bir bakkal aç-

m›flt›k, bakkalda sabahlar› Lokman a¤abeyim duruyordu, ö¤le sonlar› okuldan gelince de Ulvi ile ben duruyorduk. Bakkal›n yan›nda bisiklet, teker ve jant satmaya bafllad›k. Bazen bir günde k›rk-elli tane bisiklet sat›yorduk.”

Keskin kardefllerin ticarete tam olarak at›lma öyküleri asl›nda çok ilginç.

1989 y›l›nda ailece izine gittiklerini belirten Ulvi Keskin, izindeyken Hacca gittiklerini söylüyor. Hacdan geldikten sonra, ‹stanbul’da pasaportlar›n› çald›ran aile, yeni pasaportlar› almak için Türkiye’de iki ay kelimenin tam manas›yla “sürünürler”. Üç ayl›k bu mecburi izinden sonra Almanya’ya geldiklerinde, okullar aç›lal› 2 ay olmufltur. Derslere iki ay geciken kardefller; “yetiflir miyiz” , “yetiflemez miyiz” diye düflünüp tafl›nd›ktan sonra, okulu b›rakmaya ve ticarete devam etmeye karar verirler. Böylelikle iki kardefl, son senede okulu b›rak›r.

1985 y›l›nda bafllad›klar› ticarete 1989 y›l›nda dört elle sar›lmak zorunda kal›rlar bu nedenle.

Peki niçin lastik ve jant sektörü?

“Bakkal›n yan›nda bir de oto galerimiz vard›. Okulu b›rak›p ticarete karar verdikten sonra, bakkal ile galeriyi ay›rd›k. Bir müddet galericili¤in yan›nda lastik satt›k. Bakt›k ki, lastik ifli iyi gidiyor, 89 y›l›nda lastik üzerine ilk dükkan› açt›k. 91 y›l›nda da Frankenthal’de bir flu-

Bayburt’tan dünya pazar›na yolculuk

Bayburt’un Mam köyünde bafllad› onlar›n yolculu¤u. Almanya’ya geldiler ve pasaportlar›n› kaybedince kendilerini birden ticari hayat›n içinde buldular. Jant ve lastik üretimi ifli yaparak, sektörde seçkin firmalar aras›na girmeyi baflaran Reifen Keskin’in kurucusu Ulvi ve AbdurrahmanKeskin, baflar›lar›n› anlatt›lar.

‹ki kardefl, üç marka

Keskin Kardefller, Bayburt’la ve do¤duklar› köyle ba¤lant›lar›n› hiç kesmediler. Ürettikleri lastiklere yöresel yemekleri olan “Ziron”un Almanca okunuflu olan Syron ismini verdiler. Do¤duklar› köyün ad› ise, bugün Almanya’n›n en çok satan jant markalar›ndan biri.

bemiz daha oldu. 95 y›l›na kadar Breten, Darmstadt, Heidelberg ve Karlsruhe’deki di¤er dükkanlar› açt›k” diye özetliyor Abdurrahman Keskin.

Kardefller, ilk defa 1995 y›l›nda ‘‘Keskin Tuning’’ ad›yla kendi jantlar›n› üretmeye bafllarlar.

Abdurrahman Keskin bunu flöyle özetliyor:

“Keskin Tuning’in çok kaliteli ve seçkin bir marka olmas›n› hedefledik ve bunu da baflard›k. Keskin Tuning’in dünya pazar›na girip elit bir marka olmas› bize, herkese ve her keseye hitap edebilecek ikinci bir marka ürünü piyasaya sürme

yükümlülü¤ünü getirdi.

2000 y›l›nda köyümüzün eski ismi olan “Mam” jantlar›n› piyasaya sürmeye bafllad›k. Keskin Tuning flu an 10 yafl›nda, Mam ise 5 yafl›nda.”

Ulvi Keskin, Keskin Tuning’in dünya çap›ndaki baflar›s›n› flöyle özetliyor: “ fiu an kendi markam›z olan iki adet jant ve bir adet lastik var. Kendi markam›z olan Keskin Tuning jantlar›; özel araç jantlar› olup, en yüksek kalite ve lüks pazar için üretilmekte. Genelde spor görüntüye hakim olan ürünümüz dünyan›n en kaliteli birkaç jant›ndan biri. Dünya ülkeleri içinde Yunanistan’da

tüm markalar aras›nda en çok satan markay›z. Avusturya’da yine en çok satan markalar aras›nday›z. Di¤er ülke pazarlar›nda da çok iyi yerlerdeyiz. Mam jantlar› her kesime ve her keseye uygun. Standart araç tipi olan Mam jantlar›m›z, bekledi¤imizin üzerinde sat›fl gerçeklefltirerek bizi sevindirdi. Özel k›fll›k ve yazl›k olarak 13 tip üretimimiz var.

Lastik sektörüne kendi markam›zla girmeye karar verdi¤imizde, tüm dünya dillerinde olan, evrensel bir kelime arad›k; arad›¤›m›z› da yine kendi özümüze ait olan bir kavramda bulduk. Bayburt yöresinin yeme¤i olan Ziron’u, “Syron” olarak dünya markas› bir lastik haline getirdik. Syron flimdi Avrupa ve Türkiye piyasas›nda sat›flta. K›sa sürede tüm dünya ülkerinde ve piyasalar›nda aranan

bir marka olmay› hedefliyoruz.

Syron, yüksek performansl›, yani afl›r› h›z yapan araçlar için üretilen özel bir lastik tipi. Özellikle genifl ve spor araçlar için üretilen lüks bir lastik.

Keskin Tuning, Mam ve Syron, TÜV’den geçmifl ve yüksek kalitede üretilmifl ürünlerdir.”

Bu pazar›n s›k›nt›lar›n› ve zorluklar›n› ise di¤er kardefl Abdurrahman Keskin anlat›yor. Türkiye’deki bürokratik ifllemlerin insan› bezdirdi¤inden yak›nan Abdurrahman Keskin, ticari olarak yapt›klar› baz› hatalar› da kabul ediyor.

“Her insan gibi biz de bafllang›çta bir hata yap›p kazanc›m›z› farkl› sektörlerde de¤erlendirmeyi denedik. Ancak bildi¤imiz ifli yapmam›z gerekti¤ini zaman geçmeden anlad›k ve tüm yat›r›mlar›m›z›

Omuz omuza

Keskin Kardefller, baflar›lar›n› cesaret ve fedakarl›¤a ba¤l›yorlar. Birçok genç giriflimci için örnek olabilecek ifl prensipleri olan Ulvi ve Abdurrahman Keskin, Ticaret Akademisi kuracak kadar vizyona sahipler.

kendi sektörümüze çevirdik. Baflar›ya kendi sektörümüzde ulaflaca¤›m›z inanc›, bizi yan›ltmad›.”

Abdurrahman Keskin iki y›l evvel sektörde belli alanlarda Avrupa birincisi olduklar›n› kaydediyor. Ancak umulmad›k anda gelen bir yang›n, durumu Keskin Kardefllerin aleyhine çeviriyor. Reifen Keskin’in baz› alanlardaki liderli¤i, bu yang›n olay›yla bir miktar sars›l›yor. Eski gücünü yeniden kazanma ad›na büyük gayret gösteren kardefllerin hedefi, tekrar ilk s›raya ulaflmak.

Abdurrahman Keskin, Almanya genelinde 15 flubeyle hizmet verdiklerini kaydediyor. 280’in üzerinde çal›flan›yla marka olman›n sorumlulu¤unu, uzman personelle de yerine getirmeye çal›fl›yor Keskin Kardefller. Reifen Keskin’in 200 civar›nda da Türkiye’de çal›flan personeli bulunuyor.

Baflar›lar›n›n s›rlar›n› “cesaret ve fedakarl›k” olarak niteleyen Keskin Kardefller, ifle ilk bafllad›klar›nda özellikle fiziki fedakarl›k yapt›klar›n›, flimdi ise kurumsal yap›s› oturmufl bir firma ile beyin gücüyle çal›flt›klar›n› söylüyorlar.

Baflar›lar›n›n s›rr›n›, “Görünmeyen ancak yaflanm›fl olan yirmi y›ll›k bir hayat var.” diye özetliyorlar.

Keskin Reifen’›n kurumsallaflmas›nda mutlaka bir felsefe de gerekiyor.Kardefller bunu, “Ticaret yap›p para kazan›rken, insana hizmet etmek. ‹nsana yat›r›m yap›lmadan kazan›lan paran›n kaybolmaya mahkum para oldu¤una inan›yoruz. Hedefimiz ileride merkezi Bayburt’ta olan bir holding bünyesinde Keskin Grubu’nu oluflturmak ve ülkemize, bölgemize ve insanlar›m›za daha kal›c›, sa¤l›kl› ve gelecek kayg›s› çekmeyecekleri sa¤lam temeller üzerine oturmufl istihdam alanlar› oluflturmak. Bayburt insan›na faydal› olmak.” diye ifade ediyorlar. Ulvi Keskin, baflar› yolunda kendisine Sak›p Sabanc›’y› örnek ald›¤›n› söylüyor. “Onun ifl felsefesi, ifline ve iflçisine verdi¤i önem, e¤itime verdi¤i önem, felsefemize yön verdi” diyor.

Ulvi Keskin, dünyan›n en büyük fuarlar›na da mutlaka kat›ld›klar›n› söylüyor:

“Bu fuarlarda, Türkiye ve Türk insan›n› temsil etmekten gurur duyuyoruz. Fuarlarda her üçüncü arabadan birinde Keskin jantlar›n› görmek bizi mutlu ediyor. Bu gurur verici bir fley.”

Üretimler Kore’de...

Lastikleri Almanya’da üretmek istedik. Almanya’da bu iflin daha uzun sürece¤ini anlay›nca Kore’de bir fabrika ile anlaflt›k. Genifl lastiklerimiz ve sürat lastiklerimizin yüzde 80’i son teknoloji ile donanm›fl Kore’deki fabrikada üretilmekte. Lastikler Kore’de üretiliyor, biz ise burada pazarlamas›n› yap›yoruz.

Jantlar› ise hem Almanya’da üretiyoruz, hem de Türkiye’de Koç Grubu ile çal›fl›yoruz. Di¤er dünya ülkelerindense bugüne kadar Malezya ile çal›fl›yorduk. fiimdi Endonezya, Tayland ve Çin de yat›r›m a¤›m›z içerisinde.

Dünya genelinde da¤›t›m

Türkiye’de kendi iflimiz olan lastik ve jant ifllerini yap›yoruz. Türkiye genelinde kendi markalar›m›z olan Keskin Tuning ve Mam jantlar›n›n da¤›t›m›n› yap›yoruz. Ayn› zamanda bu markalar›n Bulgaristan, Yunanistan, ‹ran, Irak, K›br›s, Rusya gibi ülkelere de sat›fl›n› yap›yoruz. Ayr›ca Türkiye’de stabil lastik sektöründe kendi imalat›m›z›n yan›nda Michelin, Bridgestone, Dunlop gibi dünya markas› di¤er lastiklerin özel genifl ebatlar›n›n ithalat›n› yap›yoruz. Almanya’dan, Amerika’dan özel lüks araçlar›n lastiklerini ithal ediyoruz. Öncelikle memleketimiz olan Bayburt’a yat›r›m a¤›m›z› örmek istiyoruz. Bayburt’ta flu anda faliyette olan tu¤la fabrikas›n›n yan›nda inflaat sektöründe de çeflitli yat›r›mlar›m›z var.

Keskin Trade Akademi

Bayburt’ta özel bir akademi açt›k. Bu akademinin ad› “Keskin Trade Akademi”. Askerli¤ini yapm›fl, lise mezunu, 20-30 yafl aras›ndaki tüm gençler bir s›nava tabi tutulduktan sonra akademimize girme hakk› kazan›yor. fiu an bu akademide 20 kifliye yüksek standartlarda e¤itim veriyoruz. Branfl›nda uzman ö¤retmenler ile ‹ngilizce, bilgisayar ve ticaretekonomi dersleri veriliyor. Haftada alt› gün olan bu e¤itim program›nda cumartesi günü ö¤leden sonra-

lar› sosyal faliyetlere ayr›lm›fl durumda. ‹nsanlar›m›za yaln›zca ifl ve afl alan›nda de¤il, ayn› zamanda sosyal yönlerinin geliflmelerine de yard›mc› olmaya çal›fl›yoruz. Keskin Trade Akademi’de en son teknoloji imkanlar› kullan›l›yor ve böylelikle internet üzerinden ba¤lant› kurup ö¤rencilerle birlikte proje, bilgi, tecrübe ve fikir al›flveriflinde bulunuyoruz. Gençlerimizin kendini kan›tlama yolunda büyük ad›mlar atan, yetiflmifl insanlar olmalar›n› istiyoruz.

Abdurrahman Keskin
Ulvi Keskin

kezban korkmaz _ekran:

Pek ço¤umuz televizyon kumandas›n› elimize ald›¤›m›zda, ekranlara yans›yan “kirlilikler”den flikayet ederiz. Dijital sisteme geçtikten sonra, “Bir kanal›m olsun” mant›¤›yla aç›lan televizyonlar, mantar gibi ço¤ald›.

Y›llard›r kalitesi ve izlenme oranlar›yla dikkatleri çeken Kanal D, Avrupa’ya daha emin ve istikrarl› ad›mlarla girmeyi tercih etti. Kanal D Avrupa Koordinatörü Kartal Ergür, kariyerinin en önemli ve en zorlu görevini yürütüyor. Kendisini ve Kanal D’yi Platform okurlar›na anlatan Kartal Ergür, önümüzdeki yay›n dönemine iliflkin önemli bilgiler de verdi.

Say›n Ergür, kariyerinizin en önemli basamaklar›ndan biri olan Kanal D Avrupa Koordinatörlü¤ü görevini yürütüyorsunuz. Bu mesle¤e nas›l at›ld›n›z? Kimdir Kartal Ergür?

Üniversiteden mezun olduktan sonra 1993 y›l›nda Show TV’de çal›flmaya bafllad›m. Daha sonra 1996 y›l›n›n Ocak ay›nda Kanal D’ye geçtim. Zaten 1 Mart 1996 da da Avrupa yay›nlar›n› kurduk. ‹lk bafllad›¤›m›z y›llarda çok küçük bir ekiple yay›nlar› yap›yorduk. Ancak daha sonra Avrupal› Türklerin bizi desteklemesi ile giderek ekibimizi ve yay›nlar›m›z› genifllettik. Yay›na bafllad›¤›m›z günden beri Avrupa’da büyük çapta birçok organi-

zasyon yapt›k. 2 güzellik yar›flmas›, TV Total ve Stephan Raab-Beyaz ile ortak bir program, ayr›ca TGEV ve Zaga Show’u Berlin’den yapt›k ve oldukça ilgi gördü. Ancak benim için en önemli organizasyon, Alman NDR kanal› ile birlikte 17 A¤ustos depreminden sonra birlikte organize etti¤imiz show program›d›r. Almanya’da ilk defa bir Alman devlet kanal› ile özel Türk televizyonu ortak projeye imza att›lar. Bu show program›ndan toplanan paralarla - ki burada hem Almanlar hem de Avrupal› Türkler ba¤›fl yapm›flt›r- Gölcük’te 7 villadan ve 2 sosyal tesisten oluflan büyük bir çocuk köyü yapt›rd›k. Biz burada sadece Avrupal› Türklerin katk›lar›na arac› olduk. Gerçekten ihtiyac› olan çocuklar bu köyde bir aile s›cakl›¤›na kavuflmufllard›r. Bu çocuk köyünün tüm idaresi Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu taraf›ndan yap›lmaktad›r. Geriye dönüp bakt›¤›mda, en büyük baflar›n›n bu oldu¤unu söyleyebilirim. ‹lk günden bugüne bak›ld›¤›nda Kanal D Avrupa yay›nlar› kendine özgü programlar› olan, haber bülteni olan ve Avrupal› Türklerin ailesinden olan tek TV kanal›d›r.

Genç kuflak yöneticilerdensiniz. Avrupa’y›, dünyay› görme flans›na sahip oldunuz. Avrupa’daki Türkleri de yakinen izliyorsunuz. Avrupal› Türkler en çok ne

Kanal D, Avrupa’ya

yeniliklerle geliyor

“Avrupal› Türklerin TV kanal› olmay› baflarm›fl” bir kanal olmak... Kanal DAvrupa Koordinatörü Kartal Ergür’ün bu cümlelerle özetledi¤i hedefe ulaflmak ve özgün çal›flmalara imza atmak için büyük çaba harc›yor Kanal D. Platform, en çok izlenen kanallar aras›nda bulunan Kanal D’nin Avrupa Koordinatörü Kar tal Ergür’le Berlin-Kreuzberg’de görüfltü.

Avrupal› Türk’e özel yay›nlar

KanalDAvrupa

Koordinatörü Kartal Ergür, önümüzdeki yay›n dönemine iliflkin Platform okurlar›na aç›klamalarda bulundu.

Avrupa Haber muhabir say›s›n› yükselterek daha çok sizlerin içinde olacak flekilde geniflleyecek. Art›k Avrupal› Türklerin klasik program› olan “Parantez” ve “Yola Ç›kanlar” devam edecek. Benim için önümüzdeki dönemin en heyacan verici projelerinden biri ise Café Platform program›n› gerçeklefltirerek Avrupal› Türklerin be¤enisine sunmak olacak. Platform ekibinin bu dergide yakalad›¤› kaliteyi ve baflar›y› Kanal D ekranlar›na tafl›yaca¤›z.

tür yay›nlara ilgi duyuyorlar? Bunu gözlemleme imkan›n›z mutlaka olmufltur. Kanal D’nin yay›nlar› flu anda tüm dünyadan izlenebilmektedir. Tüm Avrupa’dan, Amerika’dan ve Avustralya’dan. Ancak nüfus olarak da bakt›¤›m›zda, Avrupa’da Türk nüfusu daha yo¤un, özellikle Almanya’da Türk kökenli vatandafllar›m›z yo¤un yaflamaktad›r. Avrupa’da yaflayanlar Türkiye’ye mesafe olarak da yak›n olduklar›ndan, buray› daha yak›ndan takip ediyorlar. Dolay›s›yla Türkiye’de be¤enilen ve izlenen her fley asl›nda Avrupal› Türkler taraf›ndan da be¤enilmekte. Ancak kendilerine yönelik yap›lan kaliteli programlar› çok yak›ndan takip ediyorlar. Özellikle onlar›n sorunlar›na de¤inen ve çözüme çaba sarfeden programlar favori programlar› aras›nda. Ayr›ca haber ve haber programlar› da favorileri aras›nda. Ancak sadece Türkiye’den yap›lan haberleri de¤il, ayn› zamanda yaflad›klar› ülkeden, flehirden hatta mahalleden de haber almak istiyorlar. Kanal D olarak biz de geçen dönem Avrupa Haber Bültenlerine bafllad›k. Hürriyet Gazetesi ve Do¤an Haber Ajans› ile birlikte yapt›¤›m›z bu çal›flmada flimdilik Almanya’da 10 flehirde,

Avrupada 6 ülkede muhabirimiz var. Önümüzdeki dönem bu say›y› iki kat›na ç›kartaca¤›z. Türklerin yaflad›¤› her mahallede bizim de bir muhabirimiz olacak ve onlar›n sorunlar›n›, hüzünlerini ve sevinçlerini ekrana tafl›yaca¤›z. Tabii ki yerli diziler. Çünkü yerli dizilerde memleketinin havas›n›, ailesini ve yaflayamad›¤›, yaflamak istedi¤i duygular› görüyor. Ve bu dizilerin ba¤›ml›s› oluyor.

Özel TV kanallar›n›n baz›lar›nda çok ciddi bir kirlenme, yozlaflma gözlemliyoruz. Özellikle düflen reklam fiyatlar›, yaz›l› bas›n ile görüntülü bas›n aras›ndaki fiyat dengesini altüst etti. Yay›n kalitesi veya izlenme oran› dikkate al›nmadan ifl adamlar› aras›nda k›yaslamalar yap›l›yor. Siz bu yozlaflmay› nas›l de¤erlendiriyorsunuz?

Televizyonculuk dünyan›n en pahal› ifllerinden birisidir. Ancak flimdi teknolojinin geliflmesiyle birlikte, Avrupa’ya ayr› yay›n açman›n maliyetleri de oldukça düfltü. fiu anda çanak anten ile 45-50 tane Türk TV kanal›n› Türksat uydusundan izleyebiliyorsunuz. Bafl›ndan sonuna kadar zapping yapman›z 30 dakikay› buluyor. Tabii sonuçta bu TV kanallar› da bir

ticari kurulufl ve para kazanmak zorunda. Ancak bakt›¤›n›zda, bu kanallar›n hiçbirisinin mali yap›lar› kuvvetli de¤il. Teknik yat›r›mlar› yapm›fllar ancak içerik olarak hiçbir fley yok. Az önce de ifade etti¤im gibi yap›lacak olan programlar, diziler, yar›flmalar, e¤lence programlar›, haber ve haber programlar› maliyetlerin fazla olmas›ndan dolay› gayet kalitesiz ve seviyesiz yap›lmakta. Zaten Avrupal› Türkler ve Avrupal› Türk ifl adamlar› da art›k kaliteyi fark edebiliyorlar. ‹zledikleri 4-5 ana kanal var, di¤erlerini ise çok nadiren ve çok k›sa süreli takip ediyorlar. Bakt›¤›n›zda, televizyonculukta e¤er meflhur sanatç›lar›n›z yoksa, kaliteli yerli dizileriniz, kaliteli e¤lence programlar›n›z, haber ve haber programlar›n›z, yar›flmalar›n›z yoksa, halk da sizi izlemiyor. 4-5 ana kanal›n d›fl›nda kalan kanallar ise sizin de ifade etti¤iniz gibi bu ifli çok kalitesiz ve bilinçsiz yap›yorlar. Ancak zaman içinde bu kanallar yok olup gidiyor ve bu ifli gerçekten yapan kurulufllar ayakta kal›yor. Ben, Avrupa yay›nlar›n›n bafl›nda yaklafl›k 10 y›ld›r çal›fl›yorum ve bu tip olaylar› çok fazla gördüm ve yaflad›m. Bu tip insanlar ve kanallar piyasaya zarar veriyorlar ve halk-

taki ve reklam verendeki güveni zedeliyorlar.

Televizyonun sizce bir misyonu var m›d›r? Yoksa basit bir e¤lence arac› m›d›r?

Asl›nda bakt›¤›n›zda televizyonlar da bir ticari kurulufltur ve ticari kayg›lar› vard›r. Ancak di¤er ticari kurulufllardan farkl› olarak büyük kitleleri etkileyebilmekte ve harekete geçirebilmektedir. Bu sebeple Kanal D olarak biz, etik de¤erlere ve yay›n ilkelerimize çok dikkat ediyoruz. Ayr›ca Avrupal› Türkleri sadece izleyici olarak görmüyoruz; onlar›n ailesinden bir fert oldu¤umuzu düflünüyoruz. Nitekim Avrupal› Türkler Türk televizyonlar›nda ne olursa olsun Kanal D’ye fikirlerini iletiyorlar. Televizyon dendi¤inde ilk ak›llar›na gelen Kanal D oluyor. Tabii bu, 10 y›ld›r onlarla sa¤lad›¤›m›z s›cak iliflkinin ve sevginin bir ürünü.

Ancak ne yaz›k ki her sektörde oldu¤u gibi, bu sektörde de farkl› misyonu olan ve Avrupal› Türkleri bir müflteri gibi görenler de var. ‹fade etti¤im gibi, zaman içinde bu kurulufl ve kifliler eleniyor ve dürüst olanlar devam ediyor.

Kalite standard›n› koruyan nadir kanallar›m›zdan biri Kanal D. Özellikle programlar konusunda çok seçici oldu¤unuzu biliyoruz. Yeni yay›n dönemine iliflkin projeleriniz var m›? Okurlar›m›z› bu projeler hakk›nda bilgilendirebilir misiniz?

Bizim için en önemli ödül Avrupal› Türklerin bizi bafllar›n›n tac› yapmalar›d›r ve bizi devaml› izlemeleridir. Geçti¤imiz 10 y›l boyunca Alman araflt›rma flirketleri taraf›ndan yapt›r›lan araflt›rmalarda hep ilk s›rada yer ald›k. Bu, Avrupal› Türklerin sayesinde gerçekleflti. Biz de elimizden gelenin en iyisini yapmaya çal›flt›k. Önümüzdeki dönem çok ses getirecek yeni projelerimiz var. Haziran Gecesi, Yabanc› Damat, Gümüfl ve Sihirli Annem devam edecek ve yeni, 8 tane yeni, Avrupal› Türklerin ba¤›ml›s› olaca¤› dizi projemiz var. Ayr›ca Avrupa Haber muhabir say›s›n› yükselterek daha çok sizlerin içinde olacak flekilde geniflleyecek. Art›k Avrupal› Türklerin klasik program› olan “Parantez” ve “Yola Ç›kanlar” devam edecek. Benim için önümüzdeki dönemin en heyecan verici projelerinden biri ise Café Platform program›n› gerçeklefltirerek Avrupal› Türklerin be¤enisine sunmak ola-

Avrupal› Türkler ve Avrupal› Türk ifl adamlar› da art›k kaliteyi fark edebiliyorlar. ‹zledikleri 4-5 ana kanal var, di¤erlerini ise çok nadiren ve çok k›sa süreli takip ediyorlar.

Bakt›¤›n›zda, televizyonculukta e¤er meflhur sanatç›lar›n›z yoksa, kaliteli yerli dizileriniz, kaliteli e¤lence programlar›n›z, haber ve haber programlar›n›z, yar›flmalar›n›z yoksa, halk da sizi izlemiyor.

cak. Platform ekibinin bu dergide yakalad›¤› kaliteyi ve baflar›y› Kanal D ekranlar›na tafl›yaca¤›z. Tabii ayr›ca flu anda netleflmeyen, ama üzerinde çal›flt›¤›m›z Avrupal› Türklerle ilgili birkaç projemiz daha var, ancak bunlar da sürpriz olsun. Avrupal› Türkler bizi izlemeye devam etsinler. Ekonomik aç›dan bak›ld›¤›nda, Avrupa’da bir yay›n merkezi kurmak sizce çok makul bir yat›r›m m›d›r? Birçok kanal›m›z burada yay›na geçti. Dü¤ün TV gibi, baz› ilginç projesi olanlar bile kanal

çekten çok ses getirdi. Bu projeyle Anadolu’daki birçok okula bilgisayar ve okul araç gereçleri götürdük. Önümüzdeki sene de bu projeye devam edece¤iz. fiimdi bir dernek kurduk ve bu derne¤i Avrupal› Türklere götürece¤iz. Geçen dönemde verdikleri destekler için hepsine çok teflekkür ediyorum ve önümüzdeki dönemde desteklerini bekliyorum. Biz bu projeyi Baktat ile yaparken, sosyal sorumluluk bilinciyle ortak hareket ettik ve hiç tereddüt etmeden bu ifle girdik. Önümüzdeki

kurdular. Tamamen ticari amaçl› bu kanallar bir yozlaflmay› da beraberinde getirdi. Bu iflin ucuzlamas›, sanki ifli biraz da aya¤a düflürdü gibi bir izlenim var. Buna kat›l›yor musunuz?

Az önce de ifade etti¤im gibi teknik maliyetler oldukça düfltü, ancak içerik maliyetleri çok fazla. Bu sebeple Avrupa’da bir yay›n merkezi kurmak, bu ifli gerçekten bilerek yap›yorsan›z ve maliyet hesab›n›z varsa, flu an için pek anlaml› de¤il. Ancak bizim Frankfurt’taki tesislerimizde böyle bir çal›flmam›z önümüzdeki dönem olacak ve bir stüdyo ile haber merkezi kuraca¤›z.

Biz burada ticari amac› ikinci planda tutarak, Avrupal› Türklere di¤er kanallar›n aksine kaliteli yap›mlar sunaca¤›z. Bunun için çal›flmalar›m›z devam ediyor. Sizin de söyledi¤iniz gibi, biz Avrupal› Türklere gerçekten kaliteli ve onlar›n sevdi¤i, izledi¤i programlar yap›yoruz. Ayr›ca onlar›n kat›laca¤› programlar› da hayata geçiriyoruz. Geçen dönem Parantez program›nda Baktat firmas› ile bafllad›¤›m›z Avrupa’dan Anadolu’ya E¤itim Köprüsü ger-

dönemin en önemli projelerinden birisi bu. Ayr›ca Beyaz-Stefan Raab ile birlikte ortak bir projeye de imza ataca¤›z. Bununla birlikte Beyaz Show’u Köln’de gerçeklefltirece¤iz.

Kanal D, di¤er kanallar›m›zdan farkl› olarak Almanya’da çeflitli programlar düzenliyor. Zaga gibi özel showlar düzenliyorsunuz. Bu tür programlara ilgi nas›l? Ve neyi amaçl›yorsunuz?

Art›k Avrupal› Türkler kendilerine özgü kaliteli yap›mlar istiyorlar. Bu yap›mlar›n da ikinci s›n›f olmas›n› istemiyorlar. Yani ticari kayg›larla yap›lan ucuz ve kalitesiz programlar› kabul etmiyorlar. Bu sebeple biz de Türkiye’deki TV programlar›n› onlara götürmeye bafllad›k. Bu proje gerçekten bekledi¤imizin üstünde ilgi gördü. Önümüzdeki dönem Beyaz Show, Sabah Sabah Seda Sayan gibi programlar›m›z› Avrupal› Türkler için, orada canl› yapaca¤›z ve bunlar, hem Avrupa Kanal D’de, hem de Türkiye Kanal D’de yay›nlanacak. Ekranda gördükleri, izledikleri showlar› canl› izleme olana¤›na sahip olacaklar.

_yorum:

Roma’da, 25 Mart 1957’de imzalanan antlaflma ile kurulan Avrupa Ekonomik Toplulu¤u, 7 fiubat 1992 tarihinde Maastricht’de imzalanan Avrupa Birli¤i Antlaflmas› ile Avrupa Birli¤i ad›n› alm›flt›r. Avrupa Birli¤i Antlaflmas›’n›n yürürlü¤e girdi¤i 1

Kas›m 1993’ten bu yana, eski Avrupa Ekonomik Toplulu¤u, Avrupa Toplulu¤u veya Avrupa Birli¤i olarak isimlendirilmifltir.

Peki bu birlik veya toplulu¤un ortak hareket sahas› ne olacakt›? Ortak d›fl ve güvenlik politikas›, adalet, iç iflleri ve siyasi ifl birli¤i. Sonunda SSCB da¤›ld›. Demir perdenin da¤›lmas›n›n ard›ndan, dünyadaki dengeler yeniden oluflmaya, iki kutuplu olan dünya birden tek kutuplu olmaya bafllad›. Bu durum, y›llard›r ABD’nin gücü ile SSCB’ye karfl› var olma mücadelesi veren eski dünyal›lar› biraz heveslendirdi; ABD’nin karfl›s›na AB’yi, dolar›n karfl›s›na euroyu koyarak güç gösterisinde bulunmaya bafllad›.

Hatta eski dünyal›lar, eski hamilerini bile dinlemeden ve teklif etti¤i iflbirliklerine yanaflmadan, k›smen meydan okurcas›na, “Bir güç de biziz” demeye , “Dünya hakimiyetinde biz de söz sahibiyiz. Birli¤imizin ülke say›s› 25’e ç›kt›” gibi rakamlara aldanarak hareket etmeye bafllad›lar. Üstelik baz›lar› ABD’nin Irak hareketine kat›lmad›klar› gibi, fliddetle karfl› ç›kt›lar. Birçok AB ülkesi ise ABD’nin yan›nda yer al›p Irak’a asker göndererek birli¤in da¤›lmas›n›n sinyallerini ta o günden verdiler.

Oysa iktidarda bulunan liderler, ülkelerine hakim olamad›klar›n› AB Anayasas› oylar›n›n aç›klanmas›ndan sonra anlayabildiler. Hani de¤iflik kararlar alm›fllard›? Birçok konuda birlikte hareket edilecek, al›nan kararlar birlikte tatbik edilecekti? Fransa’daki “NO” Hollanda’daki “NEE” ABAnayasas›’na oldu¤u kadar, Avrupa Birli¤i’ne de verilmifltir.

Peki flimdi ne olacak.

Olaca¤› belli. Halk›na güvenmeyenler referandumdan vazgeçmenin yollar›n› ar›yorlar. Di¤er taraftan akl-› selim idareciler hadiseyi so¤utmaya, panik yapmamak için s›k›nt›lar› zamana yaymaya çal›fl›yorlar. Daha iflin bafl›nda AB’nin birlik fikri vatandafla sorulsayd› bu “NO” ve “NEE” ler 1992 y›l›nda ortaya ç›kacakt›. Yani aradan y›llar geçse, yeniden halka sorsalar neticenin ayn› olaca¤›n› söyleyebiliriz. Eski dünyal›lar›n birçok konuda fikr-i sabit olduklar› bilinen bir gerçek. Kopenhag Kriterleri’ne “evet” fakat AB’ye “hay›r”. ‹nan›n AB anayasas› için Almanya’da referandum yap›lsa, kocaman bir “NEIN” ç›kar.

fiimdi sormak laz›m; Avrupa co¤rafik, kültürel, ekonomik, siyasi, dini veya hukuki bir birlik midir? E¤er sayd›¤›m›z flartlara evet deniliyorsa birisinin bunu izah etmesi laz›m. Çünkü Avrupal›lar böyle bir birlik istemiyorlar. Çünkü Avrupa’da Almanl›k, Frans›zl›k, ‹ngilizlik, ‹talyanl›k gibi milli kavramlar var ol-

mehmet koca koca@platform-online.de

AB, bafla m› dönüyor?

du¤u müddetçe ve “ben” denildi¤i müddetçe böyle bir birli¤in var oluflu ancak ka¤›t üzerinde olur. “Ben” diyenlerle birlik kurmak veya böyle bir birlikte bulunmak mümkün de¤ildir. “Biz” diyenler ise sizi kabul eden ve sizi oldu¤unuz gibi kabul eden, kendilerine zenginlik katt›¤›n›za inananlard›r. Böyle düflünenlerle birlik olur.

Tabi bu yazd›klar›m›z bizim flahsi fikrimiz olabilir fakat buraya var›fl› da flöyle özetleyebiliriz.

Gerek Fransa’da gerekse de Hollanda’da yap›lan referandumlarda az da olsa “Türkiye’nin AB’ye girmemesi için hay›rdedim” diyenler var. Türkiye’ye neden “hay›r” deniliyor. Çünkü Türkiye Asya olarak gösteriliyor. Türkiye Müslüman bir ülke. Türkiye genç nüfusa sahip. Türkiye stratejik bir ülke. Türkiye bir as›r önce dünyan›n en önemli üç ülkesinden biriydi. Türkiye devlet gelene¤i olan, millet bilinci olan bir devlet. Türkiye AB’nin gelece¤i, onun içindir ki, ak›llar› 1983 y›l›nda olan ve çocuklar›n› bu zihniyetle yetifltiren devletler, Türkiye’nin içinde bulundu¤u AB’ye de, Anayasas›na da hay›r diyeceklerdir.

20. asr›n ortalar›nda birbirlerini yiyenlerin oluflturdu¤u birlik, korkar›m önümüzdeki y›llarda daha de¤iflik mecralara tafl›nacakt›r. Yani 50 y›l sonra nelerin olaca¤›n› flimdiden kestirmek belki mümkün de¤il, fakat gören göz k›lavuz istemez gibi güzel bir ata sözümüz var. E¤er Avrupa ülkelerinde bu ekonomik kriz ve iflsizlik böyle devam ederse, radikal güçler daha da güçlenecektir.

O zaman ne AB kal›r, ne birlik. Yaflad›¤›m›z “NO” lar ve “NEE”ler geri dönüfl sinyallerinin bafllang›c›d›r. ‹kinci Dünya Savafl›’n› yaflayan ve halen hayatta olan kufla¤›n, Avrupa Birli¤i’nin, Avrupa bar›fl›na ne tür katk›lar sa¤layaca¤›n› ö¤renmesi gerekiyor.

Bizden hat›rlatmas›.

osman sönmez moskova

Pravda, di¤er ad›yla “Gerçek” . Sovyetler Birli¤i’nin ve demir perdenin adeta sesi solu¤uydu Pravda gazetesi. Yaklafl›k 300 milyon insan›n ise tek haber kayna¤›yd›.

‹lk önceleri Bolflevik devriminin bülteni gibi yay›nlanan Pravda, daha sonralar› tamam›yla propaganda amaçl› bir gazete haline getirildi.

Devrimden sonra Çarl›k Rusyas›’na ait bütün yay›nlar kald›r›ld›… Kitap ve dergiler kapat›l›rken, binlerce gazeteci hapislere at›ld› ve birço¤u da sürgüne gönderildi…

Pravda Gazetesi iflte böyle bir geçmiflin üzerine kuruldu. Resmi olarak 18 Kas›m 1918’ de yay›n hayat›na bafllad›¤› kay›tlara geçse de, asl›nda Pravda gazetesinin temeli Rus Devrimi öncesine dayan›yor. Lenin ve arkadafllar› devrim haz›rl›¤› s›ras›nda, Almanya’da “Golos” di¤er ad›yla “Ses” diye bir gazete ç›kar›yorlar. Bu gazete Pravda’n›n temelini oluflturan bir yasak yay›n olarak gizli gizli Çarl›k Rusyas›’nda da¤›t›l›yor.

‹lk önceleri 3-5 bin olarak yay›nlanarak, ülkeye sokuluyor bu gazete. Sonralar› ise gazete tamam›yla bodrumlarda yada köylerde gizli gizli bas›l›yor ve tiraj› yüzbinleri buluyor. ‹flçi ve köylülere mesajlar o gazete arac›l›¤›yla veriliyor. Öyle ki, Rus Çar› bile geliflmeleri neredeyse o gazeteden ö¤renir hale geliyor. Rus Çar›’n› koltu¤undan eden geliflmelerin bafl aktörü oluyor Golos.

Devrimin ard›ndan, gazetenin isminin basit kald›¤›na karar veriliyor ve Lenin’in y›llarca kafas›nda tasarlad›¤› Pravda devreye sokuluyor.

‹sim seçilirken dikkatli davran›l›yor. Yola ç›karken, geliflmeleri “gerçek” üzerine kurmufllard›. Halk› etkilemek ve olaylar› yans›tmak için, mesaj verilecek gazetenin ad› da ona göre olmal›yd›. Lenin’in y›llarca düflündü¤ü isim ortaya iflte böyle ç›kacakt›. Lenin, “Madem gerçeklerle yola ç›kt›k, o zaman gazetemizin ad› da gerçek olmal›” diyerek “Pravda” ismini ortaya atacakt›. Heyet olur verince de matbaalar bundan böyle Pravda için dönmeye bafllayacakt›.

Pravdalarac›d›r!

Bir dönem bütün dünya medyas›n›n haberlerine kaynak gösterdi¤i Pravda gazetesi, bugün içler ac›s› bir halde bulunuyor. ‹sim kavgalar›n›n bile yafland›¤› gazete, geçmiflin romantik duygular›na ba¤l› 12 bin kadar komünist taraf›ndan hâlâ okunuyor ve yaflat›lmaya çal›fl›l›yor.Arkadafl›m›z OsmanSönmez sizler için Pravda’y› kar›flt›rd›.

Pravda olarak ç›kan gazeteye ek isimler verilmeye bafllan›yor. Zaman içinde “Moskovskaya Pravda”, “Komsomolskaya Pravda” derken, iflgal edilen ülkelerde de Pravda gazetesi yay›nlanmaya baflland›. Pravda, art›k Komünist Partisi’nin en güçlü ve tek yay›n organ› olacakt›. Devletin resmi gazetesi haline gelecek, onda yay›nlanan her fley gerçek kabul edilecekti. Halka kutsanm›fl bir yay›n olarak empoze edilecekti Pravda. Halka ve özellikle çal›flan kesime zorla sat›lacak, kimse “almamak” gibi bir lükse sahip olama-

yacakt›. Çünkü, kelleler say›l›yor ve ona göre gazete bas›l›yordu. Pravda’n›n abonelik ücreti ise “emekçi” maafllar›ndan kesilecekti. 1980’lere gelindi¤inde, Pravda 35 milyonluk bir tiraja ulaflacakt›. Korku ve endifle verici baz› olaylar›n da merkezinde kalacakt› Pravda gazetesi. Komünist olmayan ve vatan haini olarak kabul edilenlerin ipi, Pravda’n›n siyah beyaz sayfalar›nda çekilecekti.

Öyle ki, Pravda’da övülenler devletin bütün nimetlerinden istifade ederken, yerilenlerin ise hayatlar› zindana dönecekti.

Ah Romantizm!

Moskova sokaklar›nda Lenin ve KarlMarx’› canland›ran bu iki eski tüfek, devrimin sembolü Pravda’y› okurken..

profesyoneller, az konuflur.

Werbestudio GmbH

Starkenburg Str. 16 | D - 64546 Mörfelden-Walldorf

Fon: +49.6105.702 99 99 | Fax: +49.6105.702 99 88 www.iklim.de | iklim@iklim.de

Gazeteden çok, korku ve endiflelerin k›l›c› haline getirilecekti.

Sovyetler’de ve dünyada olan biten ne varsa, ancak orada yay›nland›ktan sonra di¤er gazeteler yay›nlayabiliyordu. Pravda’n›n sayfalar›ndan geçirilmeyen hiçbir konu do¤ru de¤ildi. Gazete gazete olmaktan çok, adeta canl› bir karar mekanizmas› haline getirilmiflti.

Ancak genel tarihi geliflmelere bak›ld›¤›nda, Pravda gazetesi komünistler için çok fley yap›yordu. Bunun d›fl›nda, dünyan›n da tek haber kayna¤› olmufltu. Dünya, Sovyetlerle ilgili bütün bilgiyi oradan al›yor ve Pravda’y› kaynak gösteriyordu.

Sovyetler’in ezeli rakibi Amerika bile teknik, siyasi ve ekonomik geliflmeleri oradan ö¤reniyordu. Yuri Gagarin’in uzaya ç›kt›¤›n›, Ruslar’›n ‹kinci Dünya Savafl›’ndaki durumunu ve art›k atom bombas›na sahip oldu¤unu dünya hep Pravda’dan ö¤rendi.

Lenin’in ölümünden, Sovyetler’in art›k son buldu¤una kadar olan gelmifl ve geçmifl olaylar› ilk önce Pravda dünyaya duyurdu. Sovyetler’in kuruluflunu nas›l bir bayram gibi ilan ettiyse, yine y›k›l›fl›n› da bir bayram havas› içinde duyurdu.

Ve bugünkü Pravda… Bir zamanlar tiraj› 35 milyonu bulan Pravda gazetesi art›k yerlerde sürünüyor, halk itimat etmiyor. Bunun yan›nda gazetenin isim hakk› konusunda da ciddi anlaflmazl›klar ve devam eden mahkemeler var. Lenin’in imzas›yla yay›na giren Pravda nerdeyse kapanmak üzere. ‹sim haklar›ndan dolay› Pravda’n›n yan›na “Pet” ekleyerek ayakta kalmaya çal›fl›yor. Tiraj› ise 12 binlerde seyrediyor. Pravda’y›, kendi gerçeklerine gönül vermifl, birkaç eski komünist ç›karmaya çal›fl›yor.

Di¤er taraftan Komsomolskaya Pravda ile Moskovskaya Pravda kendini tamam›yla yenileyerek günün flartlar›na ayak uydurdular. Onlar›n toplam tiraji 250 bin civar›nda. Baz› eski Sovyet ülkelerinde de yay›nlar›n› devam eden Pravda gazetesi, oralarda da adeta can çekifliyor. Azerbaycan, Türkmenistan gibi Türk cumhuriyetlerinde ise art›k ad› bile unutulmufl.

Tarihle özdeflleflen yan›yla, ac›s› ve tatl›s›yla tüm dünyan›n ad›n› belle¤ine kaz›d›¤› Pravda, bugün “unutulmufllu¤un, ilgisizli¤in” ac› “gerçe¤i” ile yüzlefliyor.

yaz› ve foto¤raflar sebahattin çelebi

Takvimler 1960’l› y›llar› gösterirken, bütün Türkiye’de radyo hakimiyeti vard›. O dönemde radyoda flark› söyleyebilmek, bu büyülü kutunun sürükledi¤i her yerde duyulabilmek, müzi¤e gönül verenler için ulafl›lmas› güç hedefler aras›ndayd›. “Resmi müzikçiler”in elinde ve denetiminde olan radyodan içeri girmek imkans›z gibiydi. Radyo, 60’l› y›llarda “ayk›r›” müzisyenler için y›llar süren ambargolar›n yafland›¤› bir arenaya dönüflecekti.

‹flte o y›llarda...

Yani 1960’l› y›llarda ad›n› duyurdu o. Memleketi Samsun’dan elinde ba¤lamas› ile tafl› topra¤› alt›n ‹stanbul’a geldi¤inde, yüre¤indeki müzik tutkusu ve çocuklu¤undan beri kendisini büyüleyen t›n›n›n peflinde, uzun ve sayg›n bir hayat›n ilk göçünü yaflad›¤›n›, kuflkusuz kendisi de bilmiyordu.

Bir beyefendi nezaketi...

Asil bir durufl... ‹nan›lmaz bir tevazu...

Anadolu’dan, ‹stanbul denen deryaya düflen bu gencin, hayat›n›n ve kiflili¤inin en önemli özellikleri, bunlar olacakt›. Yükseldikçe, tan›nd›kça, meflhur oldukça, halk›n sevgisini kazanan ve bir an ol-

sun fl›marmayan bu genç, küçük yafllarda bafllayan müzik tutkusunu, profesyonellefltirecek, senfonik yeniliklerle Türk müzik kültürüne yeni kazan›mlar sa¤layacak, ancak, di¤er taraftan “resmi müzikçiler”e karfl› uzun, ama oldukça yorucu bir savafl›n “gladyatör”ü olacakt›. Varofllar›n duygular›na, hüzünlerine tercüman olan bu duygulu ses, “resmi müzikçilerin” bütün engellemelerine ra¤men, gecekondu mahallelerinin ç›kmaz sokaklar›ndan, Anadolu’nun dört bir yan›na yol bulacakt›. Beyefendili¤i sayesinde herkesin gönlünde taht kurmay› baflaran bu gence sevenleri, “baba” ünvan›n› vereceklerdi. Ailenin bir ferdi, sayg› duyulan bir mensubu olmay› baflarabilmifl nadir insanlara verilen bu ünvan› Orhan Gencebay’a verirken, halk zerre kadar tereddüt etmeyecekti. Etmeyecekti, zira bir baba olgunlu¤uyla sevenlerinin ac›lar›n›, dertlerini, ›zd›raplar›n› paylaflmay› baflarabilen bu sesin sahibi, umudun tükendi¤i anlarda, halk›na “bir teselli verecek”ti... O’nun flark›lar›, ümidini yitirmek üzere olan “gariban” bir kufla¤›n tutundu¤u dal olacakt›. fiark›lar›nda ac›lar›, ›zd›rab›, aflk› anlatacak, sessiz kitlelerin dile getiremedi¤i bütün duygular› kasetlere

O, Türkiye’nin müzik dilinde yak›n tarihini yazan bir sosyolog. TRT kurumundan içeri bir dönem sokulmayan Türkiye’nin “Baba” sanatç›s› OrhanGencebay, kap›lar›n› Platform’a açt› ve mütevazi kiflili¤i ile bizleri konuk etti. Gencebay’la sizler için ‹stanbul’daki ofisinde görüfltük.

okuyacakt›. Milyonlar satacakt› üstelik. Kasetleri, listeleri altüst edecekti. Kendine has çizgisi, müzi¤inin farkl› dokusu, Türkiye’nin gelecek y›llar›na damgas›n› vuracak ve “arabesk” diye nitelenen bir furyan›n bafllang›c› kabul edilecekti kimilerine göre. Kendisi bu kavram› fliddetle reddetmekle birlikte, müzi¤in “belirleyici” a¤alar›, onu hep “öteki müzik” kabul edecekti. Müzikte s›n›fsal ayr›m› derinden yaflayacakt› Orhan Gencebay. “‹flçisin sen, iflçi kal” mant›¤›, müzi¤in burjuvazi elitinde de hakimdi ve Samsun’dan gelmifl bir Anadolu çocu¤u, adeta müzik burjuvazisine baflkald›r›yordu.

“Orhan Baba”, Türk müzik kültürüne kazand›rd›¤› say›s›z besteye ra¤men, “ac›l› meyhane müzi¤i”nin piriydi onlara göre.

Varofllar›n sahiplendi¤i, gecekondu mahallelerinde pencerelerden, evlerden d›flar› taflan bu müzi¤in ad›n› kimi “arabesk” koyacak, kimi kültürümüzü dejenere etti¤inden dem vuracakt›. Resmi müzikçilerin zaman›n tek ekran› TRT’nin kap›lar›ndan içeriye nadiren, o da y›lbafl› geceleri soktu¤u bu genç adam, kendi gelifltirdi¤i stil ve özgünlükle, müzi¤ini Anadolu’nun dört bir yan›na kabul ettirecekti oysa. Halka inmeyi baflarabilen bu müzik adam›, zamana ve zaman›n kanl› olaylar›na karfl›, halk›n duygular›na tercüman olacakt›. Resmi müzikçiler, müzi¤in kaleleri haline getirdikleri radyoda, TRT ekranlar›nda “Fidayda”y› çal›p söylerken, o “Bats›n bu dünya” diye feryat edecekti. Her gün onlarca gencimizi kurban verdi¤imiz terör günlerinde “daha güzel, daha yaflan›r bir dünya için bats›n bu dünya” diyerek, evlad›n›, arkadafl›n›, komflusunu kaybeden bir halk›n 盤l›¤›, feryad› olacakt›. Dünya batmal›yd›.

Orhan Gencebay’›n bu 盤l›¤› çok geçmeden k›flladan da duyulacak ve dönemin Genelkurmay Baflkan› Org. Kenan Evren,“Daha güzel, daha ayd›nl›k bir dünya” için “dünyay› bat›rmaya” karar verecekti. 12 Eylül sabah› saat 04.00’te tanklar Türkiye sokaklar›nda g›c›rdarken, Orhan Gencebay’›n, sitem ve kah›r dolu flark›lar›n›n yerini, aflk›, sevday›, zalim sevgilileri anlatan t›n›lar alacakt›. Unuttu¤umuz sevgileri hat›rlatacakt› bu kez. Birdenbire biten terörün ard›ndan, “sevmeyi” yeniden keflfedecektik.

Orhan Gencebay, Türkiye’nin müzik

Orhan Baba’ya torun tekmesi!

Sevenlerinin gönlünde taht kuran OrhanGencebay, torunu Orhan’la girdi¤i mücadelede okkal› bir tekme yedi.

dilinde roman›n› yazan bir gönül adam›yd› oysa. Kimimiz ona, “Arabeskin kral›”, kimimiz “Orhan Baba” diyecektik. O ise, bir tarihçi bilgeli¤iyle bizi bize anlatan flark›lar›n mütevaz› bestecisi, yorumcusuydu...

Onun flark›lar›, Türkiye’nin sosyolojik tarihiydi.

Anadolu’nun bir flehrinden kalk›p, ülkesinin sosyolojik tarihini yazan bu büyük sanatç› ile, yani hepinizin kabul etti¤i ad›yla “Orhan Baba” ile, ‹stanbul’daki

bürosunda görüfltük; geçmiflten gelece¤e uzun bir söylefli yapt›k.

Say›n Gencebay, 6 yafl›nda bafllayan müzik hayat›n›zda zirveye t›rmanmay› baflard›n›z. Sevenleriniz size “baba” diye hitap ediyor. ‹nternette en çok hayran sitesine sahip sanatç›m›zs›n›z. fiöyle bir kendinizi tahlil etmenizi istesek, flu koskoca Türkiye, OrhanGencebay’da ne buldu Allah aflk›na?

Ben Türkiye’nin güncelini yakalam›flt›m. Güncel demek popüler demek bir yerde ama, ben hiçbir zaman popüler olmak için çal›flmad›m. Müzik için çal›flt›m. Müzi¤imizi daha ileri götürmek için çal›flt›m. Daha ileri götürmek için araflt›rmak gerekiyordu. Tabular vard›. O tabular›n karfl›s›ndayd›m. Tabular engel oluyordu yenilikleri araflt›rmaya. Karfl›tl›¤›m nedeniyle bir ad›m da, “özgürlüklerin babas›” oldu. Tabular› de¤ifltirme anlam›nda de¤il, karfl› ç›k›yordum. Ben duyguya ve düflünceye gem vurmay›n, diyordum. Bunlar kurumlaflt›r›lmamal› diyordum. Çal›flmalar yapt›m. Özgürce yapt›m.

Ben de halk›m›z›n içinden gelen biriyim. Halk›m›z›n duyarl›l›¤›n›, yeni bir yorumla yans›tmaya çal›flan birisiyim. Daha ileriye götürmek ad›na çal›flmalar yapan biriyim. Halk›m›z benim bu çal›flmalar›m› sevdi. Benimsedi. Bir al›flverifl oldu aram›zda. Birçok eserim sondaj gibi oldu. Halk›m›zdan güç ald›m ben. Y›llar y›l› böyle bir al›flveriflimiz oldu. Dünya çap›nda bir tiraj›m›z oldu. Yasal olarak 65 milyonun üzerinde tiraja sahibim. Korsan› sayarsak, 200 milyon diyebiliriz. Tiraj eflittir ilgi demek. Halk›m›z ilgilendi. Demek ki, do¤ru yolday›m dedim. 35-36 y›ld›r yapt›¤›m›z çal›flmalar›m› izliyor halk›m›z. O zaman ben, demek ki do¤ru yolday›m, dedim. Yapmak istedi¤im daha konu bafll›klar›m var. Bunlar› inflallah yapmaya çal›flaca¤›m.

fiark›lar›n›zda a¤›r bir karamsarl›k, çaresizlik, talihsizlik gibi ö¤eler çok s›k iflleniyor.

Hay›r. Ben bu tür yaklafl›mlar› kabul etmiyorum.

‹nsan yaflad›¤›n› yazar. Siz flark›lar›n›z› bestelerken, böyle duygular içinde miydiniz? Yoksa bir arz talep meselesi miydi?

Yüzde 80 yaflanm›flt›r. Ya ben yaflam›fl›md›r, ya çevremde yaflanm›flt›r. Yüzde 10’u bu iyidir, bunu yaflamal›y›z, dedi-

Her zaman fl›k, her zaman kibar!

Orhan Gencebay, y›llard›r çizgisini bozmad›. fi›kl›k, zarafet, asalet, Orhan Baba’n›n sanat hayat› boyunca hep en önemli özelliklerini oluflturdu.

¤imiz fleylerdir.

Yani arz talep meselesi de¤il mi?

De¤il, de¤il.

fiark›lar›n›z›, köyden kente göç etmifl, umutlar besleyen insanlar›n sahiplenmesi mutlaka bir anlam ifade ediyor. Özellikle de karizmatik yap›n›z nedeniyle, belki insanlar flark›lar›n›zla kiflili¤inizi bütünlefltirdi ve bu kadar derde, kedere ra¤men, sizin hep foto¤raflara yans›yan, “baba” duruflunuzla, içinde bir Gencebay kiflili¤i yaratt›. Hep a¤›r bir sanatç› oldu OrhanGencebay. Belki bu nedenle her eve girmeyi baflard›n›z. Ne dersiniz bu konuda?

Ben her fleyden önce kendi kültür de¤erlerimize çok sayg›l›y›m. Onlar›n içinde çok güzel de¤erler var. Hümanist de¤erler bunlar. Yaflamla ilgili her türlü tecrübeler, bu de¤erler içinde ifade edilmekte. Ben de bunlar› yaflayan ve yaflatanlar›n devam›y›m. Kendi kültürümü be¤eniyorum. Yozlaflma olabilir. Ama ben kendi de¤erlerimizin güzelli¤ini söylemek istiyorum. Ben onlara sevdal›y›m. Bizim toplumumuz aile toplumudur. Gerek ‹slamiyet sonras›, gerek ‹slamiyet öncesi bu hep böyle olmufltur bizim kültürümüzde.

Tarihte hep göçer-konar gibi görünüyorsak da, biz göçmen bir milletiz asl›nda. Göçer-konarl›k çoban kültürü ile ifade edilir. Bizim toplumumuz ise, göçmendir. Türk insan› tarih boyu devletler kurmufltur. Devlet kurmak, belli kültürel birikimlere sahip olan milletlerin iflidir. Büyük bir irade ister.

60’l› y›llardaki Türk toplumsal yap›s› zamanla büyük de¤iflimler yaflad›. Sizin 60’li y›llardan bafllay›p 80’li y›llar›n sonuna de¤in uzanan 20 y›ll›k de¤iflmeyen bir döneminiz var. Ancak 90’l› y›llar büyük de¤iflimlerin yafland›¤› y›llar oldu. Bir defa Özal’la de¤iflen bir Türkiye vard›. Bu de¤iflim sizi ve müzi¤inizi nas›l etkiledi?

Özal hepimizin ufkunu açt›. Bu do¤ru. Kendisiyle birçok zamanlarda çok sohbetlerimiz oldu. Yak›ndan takip eden biriydim. Vatandafl olarak. Bandrol yasas› onun zaman›nda ç›kt›. O bütün iyi niyetiyle yapt› onlar›. Allah gani gani rahmet eylesin. Özal’›n döneminin art›lar› eksileri ayr›. Benim bafllang›çtan itibaren yola ç›k›fl›m farkl›d›r. Benim yapt›¤›m çal›flmalar müzikte yenilik getirmekle ilgilidir. Tabulara ba¤l› olmamayla ilgilidir. Özgürce ça-

l›flmalar yapmak istedim. O tabular› da resmi müzikçiler yapt›¤› için ben o tabulara girmek istemedim. Ben resmi müzikçiler taraf›ndan bu yüzden d›flland›m. Özellikle TRT çevresindeydi onlar. Genelde belirli bir d›fllama hareketi oldu. Ben TRT’ye en yüksek puanla giren biriyim. Sonra ayr›ld›m, serbest çal›flt›m. Daha iyi olabilecekken olmaya engel oluyorsunuz, dedim. Duygu ve düflünceyi kurumsallaflt›r›rsan›z, özgün üretimler olmaz, dedim. Ben bildi¤imi yapaca¤›m, dedim. Farkl› fleyler yapaca¤›m, dedim. Elefltirebilirsiniz ama benim umrumda de¤il, dedim. Benim yapt›¤›m çal›flmalar› halk›m ba¤r›na bast›. Hangisi önemli? Tabii ki halk›m›z önemli. Bu devlet, bu halk›n. Benim devletim, benim halk›m›n. Halk›m›n iradesini devlette de görmek gerekiyor. Ama resmi müzikçiler bunu istemiyordu.

Özal gerçekten bir tak›m tabular› y›km›fl, yeni ufuklar açm›fl bir flahsiyetti. ‹yi olmak için baz› engelleri bir tarafa b›rak›p, hedefe do¤ru yürümek laz›md›. ‹nsan yanl›fl da yapabilir. Ama yanl›fl›n› anlay›p baflka bir mecraya gidebilir. Ki, Türk müzi¤inin buna ihtiyac› vard›.

Beni bütün sosyologlar, k›rdan kente göç eden insanlarla özdefllefltirdiler. Ben bunu reddediyorum. fiunu unutmamak laz›m. K›rdan kente göç eden insan niye göç etti. Karn›n› doyurmak için terk etti. Büyük flehirlere gitti. Baz› büyük flehirlere gitti. ‹stanbul, Ankara, ‹zmir gibi kentlere gitti. Giderken de kendi de¤erlerini götürdü. Kendi de¤erleri, bu ülkenin de¤erleri. Ayn› de¤erleri tafl›d›. Ne vard› da bu insanlar kente uyum sa¤layamad›. Büyük flehirlerde çok büyük farkl›l›klar m› vard› da, uyum sa¤layamad›. ‹stanbul’da “Üsküdara giderken ald› da bir ya¤mur”, Ankara’da Engürü oyun havas›, Fidayda vard›. ‹zmir’de Zeybekler oyunu vard›. Bunlar Sivas’›n Zara’s›ndan, K›rflehir’in havas›ndan daha m› farkl› fleylerdi ki! Hay›r! Kesinlikle de¤ildi. Fakat bir k›rdan kente göç hikayesi ald› yürüdü. Benim bu insanlarla bütünlefltirilmem flöyle olmal›.

Ülkemizin büyük bir ço¤unlu¤u, yüzde 70’i, 80’i, göç etmifl. Karn›n› doyurmak için. Büyük, ezici ço¤unluk onlar oldu¤u için yaln›z bunlar dinliyor gibi yorum yap›ld›. Benim çal›flmalar›m› Türkiye’de herkes dinliyordu. Seven dinliyordu. Yaln›z varofl dinlemiyordu. Varofl bü-

Özal hepimizin ufkunu açt›. Bu do¤ru. Kendisiyle birçok zamanlarda çok sohbetlerimiz oldu. Yak›ndan takip eden biriydim. Vatandafl olarak. Bandrol yasas› onun zaman›nda ç›kt›. O bütün iyi niyetiyle yapt› onlar›. Allah gani gani rahmet eylesin. Özal’›n döneminin art›lar› eksileri ayr›.

PLATFORM

yük bir kitle oldu¤u için elbette en çok orada dinleniyordu. Sosyologlar müzisyen olmad›¤› için beni anlayam›yorlar. Klasik icra var. Ben her fleyi de¤ifltirmiflim. Daha modern bir hale getirmiflim. Alt yap› sistemini koyan benim. Denemeleri yapan adam›m. Daha zengin müzik için u¤raflm›fl›m. Bu bizim çal›flmam›z oldu. Bunun neresi küçümsenecek fley? Müzikte yeni formlar oluflturdum. Söz yap›lar›nda tekrarlardan kaçt›m. Bir de protest yap›lar getirdim. Protest yap› demek olumsuzlu¤a tepkidir. Bunlar sosyal konular› içeren tepkilerdir. Aflkta da, eflitli¤i, demokrasiyi aramaya çal›flm›fl›md›r. Aflk›n bencilli¤inden kaçmaya çal›flm›fl›md›r müzikte. Bunun tersi de¤erlendirildi¤i zaman bunun ad› k›skançl›kt›r. Dünya çap›nda bir tiraj yapm›fl›m. ‹lgi görmüflüm. Halk›m sahip ç›km›fl. Bunun tersini söyleyen yanl›fl söylüyor. Zedelemeye çal›fl›yor.

Belki sevenlerinizin ço¤unun varofllardan olmas› bu tür yaklafl›mlara yol açt›. Zenginler size sahip ç›kmad›... Zengin tabaka Türkiye’de çok de¤il. Çok az. Ama çok belirleyici. Para imkan sa¤layabilir. Onu kullanamayan da var. Benim müzi¤e bafllay›fl›m 6 yafl›mdad›r. Klasik bat› müzi¤inin aletleri ile ilgilendim. 7 yafl›nda ba¤lamay› kucaklad›m. Sonra 12-13 yafl›nda tambur çalmaya bafllad›m. Sanat müzi¤i ile de ilgilendim. Ben müzi¤i anlayarak gelen birisiyim. Müzik adam›y›m ben. Samsun’dan ba¤lamas›n›, tahta valizini ald› geldi, diyor sosyologlar. Bu böyle de¤il. Ben müzi¤e katk›da bulunmaya geliyorum. Benim de bir hareketim var ama, ben bir fleyler yapmaya geliyorum.

Halk, sizin flark›lar›n›zda kendini buldu galiba... Bats›n bu dünya mesela. Terörün yo¤un olarak yafland›¤› y›llarda besteledi¤iniz bu flark›, halk›n duygular›n› anlat›yordu...

Bats›n bu dünya protest bir çal›flmayd›. Sitem etmeyen insan elbette bu flark›y› sahiplenemez. Çok önemli bu. “Bir teselli ver” mesela. Çaresiz kalmayan, buna ihtiyac› olmayan bir insan, bunu sahiplenemez. fiüphesiz, baz›lar›m›z bu flark›larla bütünleflmifltir. “Bats›n bu dünya”y› 1975’te yapt›m. Yüzlerce kifli o zamanlar öldürülüp yaralan›yordu. Ülkemin en büyük yaras›yd›. 70-80’li y›llard› en zor y›llar. Gençler bilmez o y›llar›. Mahal-

leler kurtar›lm›flt›. Günde 100-150 kifli öldürülüyordu. Evler silahlan›yordu. Kap›larda nöbetler bekleniyordu. 80 cente muhtaçt›k. Ambargoya u¤ram›flt›k. Dünya bizi tecrit etmiflti. Böyle bir ortamda, ben bu dünyay› bat›ral›m, yeni bir dünya kural›m demifltim. ‹çinde bulundu¤umuz durumu anlatt›m. 1978’de fierif Gören’le “Aflk› Ben Yaratmad›m” adl› bir film çevirdik. Filmin finalinde yine bir halk konseri yap›yorum. Ayn› sözleri söylüyorum finalde. “Bar›fl için, kardefllik için, daha güzel bir dünya için bats›n bu dünya” diyorum.

Buna ihtiyac›m›z var. Toplumumuzun sorunlar›ndan ben kopamam. Kenan Pafla da sizi dinledi galiba... (Gülüflmeler) Kenan Pafla’ya, 12 Eylül’e karfl› ç›kanlara söylüyorum. Bu 12 Eylül harekat›na, halk›n yüzde 96’s› evet demifltir. Bunu unutmamak laz›m. Türkiye bölünüyordu. Ben bir karakolda çok ac› olaylar yaflad›m. Orada polisimizin de ikiye bölündü¤ünü gördüm. Benim devletime ne oluyor, diye üzüldüm. Bunlar› yaflad›k. Bu ac› olaylar› bize yaflatt›lar. Türkiye’nin yumuflak karn›d›r. Sa¤-Sol, Alevi-Sünni... Biz o ac› olaylar› yaflad›k ya, bize bir fley olmaz art›k diyorum, ben. Bizim sa¤duyumuz çok kuvvetli diyorum. O dönemler çok kötü dönemlerdi.

Sizinle birlikte an›lan bir arabesk gerçe¤i var. Yasakl› dönemleriniz oldu. Geriye dönüp bakt›¤›n›zda “keflke” dedi¤iniz fleyler var m›?

Arabesk deyimi yeterli de¤ildir, yanl›flt›r da bana göre.

“Keflke” meselesine gelince. Bir yanl›fll›k yapt›¤›ma inanm›yorum. Keflke dedi¤im fleyler oldu. Resmi müzikçiler anlay›fll› olsalard› mesela. “Orhan sen ne yapmak istiyorsun. Albümlerin yüzbinlerce sat›yor. Halk›m›z› anlat›yorsun. Biz de halk›m›z› anlat›yoruz. Bunu müfltereken anlatal›m. Anlatt›¤›m›z kifli ayn› kifli, halk›m›z› anlat›yoruz. Gel bunu konuflal›m, analiz edelim” demediler. Ülkemizde yenili¤e karfl› muazzam bir tepki var. Yeni olan bir fleyi aram›za almayal›m zihniyeti var. Ben buna karfl›y›m.

Sizin korsan kasetle mücadelenizi ve bu konudaki hassasiyetinizi biliyoruz. Sevenlerinize bu konuda mesaj›-

Bir gönül adam›

Üslubuyla, a¤›rbafll›l›¤›yla, müzi¤iyle sevenlerinin gönlüne taht kuran OrhanGencebay, Kafkas kökenli bir aileden geliyor.

Kenan Pafla’ya, 12

Eylül’e karfl› ç›kanlara söylüyorum. Bu 12 Eylül harekat›na, halk›n yüzde 96’s› evet demifltir. Bunu unutmamak laz›m. Türkiye bölünüyordu. Ben bir karakolda çok ac› olaylar yaflad›m. Orada polisimizin de ikiye bölündü¤ünü gördüm. Benim devletime ne oluyor, diye üzüldüm. Bunlar› yaflad›k. Bu ac› olaylar› bize yaflatt›lar. Türkiye’nin yumuflak karn›d›r. Sa¤-Sol, Alevi-Sünni... Biz o ac› olaylar› yaflad›k ya, bize bir fley olmaz art›k diyorum, ben. Bizim sa¤duyumuz çok kuvvetli, diyorum. O dönemler çok kötü dönemlerdi.

Müzikte hep yeni aray›fllar peflinde oldunuz...

Benim bafllang›çtan itibaren Türk müzi¤inde de¤ifliklik yapma karar›m 10 yafl›nda oldu. Sanat müzi¤iyle, halk müzi¤ine bakard›m. Halk müzi¤ini daha yak›n bulurdum kendime. Sanat müzi¤ini, ritimsizli¤i a¤›r bulurdum. Mutlaka bunlar› daha iyi yapmak laz›m diye düflünürdüm. Bizim de¤erlerimizi daha iyi tan›mal›y›m, dedim.

Halk›m›z›n ilgisi bana en büyük güç oldu. Ben do¤ru yolday›m, dedim. Müzi¤imizde neyin eksik oldu¤unu tespit ettim. Bizim müzi¤imiz özünde çok büyük bir kaynak. Dünya çap›nda bir malzemeye sahibiz. Sistemimiz mükemmel bir sistemdir. Analiz edilip daha ileriye götürülmeyi bekliyor. Çok güzel, de¤erli malzemelerimiz var. Her ülkede kolay kolay bulunamayacak fleyler bunlar.

Tarz›n›zla ve müzi¤inizle yenilikler de getirdiniz Türk müzi¤ine. Özellikle çok enstrümanl›, orkestral› denemeler yapt›n›z. Bu da size flöhreti getirdi belki... fiöhret olmaya çal›flmad›m hiç. fiöhretin önemi yok benim için. Müzik yapmak, katk›da bulunmak önemliydi. Bunu yapt›m. Yeni fleyler getirdim. Gencebay tarz› diyebilece¤imiz eserler getirdim. O da benim karakterimi, iç dünyam› yans›tan yap›lar.

Hey gidi günler!

Orhan Baba, 60’l› y›llarda bafllayan müzik yolculu¤unda hep kendisine has çizgisiyle kamuoyunun karfl›s›na ç›kt›. Kendisine özgü stili ve kalitesiyle Orhan Baba, gençlere tafl ç›kart›yor.

n›z var m›?

Bu korsanl›k de¤il. Bu, resmen h›rs›zl›k. Yapt›¤›m›z çal›flmalar› çal›yorlar. Sanata zarar veriyorlar. Sanatç›ya zarar veriyorlar. Devlete zarar veriyorlar. Vergiye zarar veriyorlar. H›rs›zl›¤a teflvik ediyorlar. Ne söylesem ki!

Her iki yönde de çal›flt›m. Hem flan için hem enstrümantal yap›lar için çal›flt›m. Müzik iki flekilde, iki düflünceyle yap›l›r: fian için, insan sesi için yap›l›r, ya da enstrüman için yap›l›r. fian için yap›lanlar çok güzeldir. ‹nsan sesiyle icra edilir. Dil en büyük enstrümand›r tabii ki. Enstrüman için yap›lan müzikte hayal alemi s›n›rs›zd›r.

Onun bir hikayesi yap›lsa dahi, o herkes için farkl› farkl›d›r. Tedavi de eder insanlar› müzik. Farkl› amaçlar için kullan›labilir müzik. Ne zaman enstrümantal müzi¤i daha ileriye götürürüz, o zaman büyük yol kat etmifliz demektir. Her ülke için söylüyorum bunu.

Resmi müzikçiler size karfl› duvar ördüler. Sizi sadece varofllar m› anlad› peki?

Varofllar bizim ana kitlemizdir. Beni anlamak isteyen anlad›. Belli bir üst düzey kültüre sahip biri de beni anlad›. Mütevaz› olan da anlad›. Beni anlamak isteyene anlataca¤›m birçok fley var.

Varoluflsal bir kavga biçiminde bafllayan ifl hayat›, ortaya at›lanlar için bir süre sonra dayan›lmas› zor bir savafla dönüflüyor. Sanki “Ya öl, ya öldür” komutunu veriyor birileri.

Kendi do¤rular›n›z›n, köklü geleneklerinizin giderek geçersizli¤ini ya da elinizden kay›p gitti¤ini kabulleniyorsunuz. En az›ndan kabullenmifl görünüyorsunuz.

Böylece ifl hayat›, baz› ilke sahipleri için geçilmesi zor bir s›nav halini al›yor. Hem de ne çetin s›nav! Çift yönlü, iki aflamal›, çok tuzakl› bir s›nav...

Önce kendinizle savafl›yorsunuz: Ahlak, haramhelal, hak-hukuk, do¤ru-yanl›fl, iyi-kötü...

Sonra dünya için dünya ile yaka paça oluyorsunuz: Kazanmak-kaybetmek, var olmak-yok olmak, rekabet-silinmek.. aras›nda bir oraya bir buraya savruluyorsunuz.

Bununla da bitmiyor s›nav›n›z...

Sürekli bir yerlere, bir fleylere yetiflmek mücadelesi nefesinizi tüketiyor adeta.

Ve, k›skançl›k...

Ve, kendini aflamamak...

Ve, dostunun baflar› dinamiklerinden mutluluk duymamak... “Tefani” s›rr›n›n semtine u¤ramamak, yalanc› gurur tepelerinde se¤irtmek geriye bakmadan!

Ve, ticaretin gizlerine aç›k, gönlünün ebemkufla¤› rengindeki tepelerine kapal› yaflamak...

Geçti¤imiz mart ay›n›n sonlar›na do¤ru medyaya yans›yan Turkcell’in hisse hareketleriyle ilgili haberler bana dünyan›n kendisi gibi, ekonomik taban›n›n da güvenilmeyece¤ini, kayganl›¤›n›, aldat›c›l›¤›n› hat›rlatt›.

Düflünün, daha 2000 y›l›n›n 11 Temmuzunda New York Borsas›’nda Volkswagen, Renault, Good Year gibi firmalar› sollayarak, 16.7 milyar dolarl›k piyasa de¤eriyle Wall Street’te ifllem görmeye bafllayan Turkcell’in flimdiki de¤eri 6 milyar dolar› zor buluyor! Ya kurucusu, sahibi MehmetEmin Karamehmet’in durumu?Daha birkaç y›l öncesinde Türkiye’nin birinci, dünyan›n 29’uncu zengini ilan edilmifl ifl adam›yken, bugün devlet memurlar›n›n kader biçmeye çal›flt›¤› biridir art›k o !... Kapitalizmin çorak vadilerde ekonomik, kültürel, politik ve beflerî çölleflmeye çanak tutan ac›mas›z süreci... Ve bu sürecin difllileri aras›nda ezilen, çöken, y›lan, yitenler... fiampiyonluk maç›nda a¤larla kucaklaflan futbol topunun bir grubu coflturmas›ndan bir dakika sonra kalesinde gol görmesi gibi... Kendinizi bir numara san›rken, geriye düflmek ve önünüzü insanlar›n s›rt›ndan bakarak görmeye çal›flmak gibi...

Plastik kartlara, cüzdanlara, kasalara s›¤mayan paralar, göz al›c› ekonomiler gün geliyor, hiç tan›flmad›¤›n hezimetlerin kuyusunda kayboluveriyor iflte

hüseyin gökçe gokce@platformdergisi.net

‹fl adamlar›m›z›n dünya ile çetin s›nav›

böyle... Ama yürek ›s›tan dostlar›n, cep ›s›tan dostlar›ndan geri kalm›yorsa korkma, güzellikler yine seninledir ey dost! Eskimez sözler gibi eskimez dostlara sahip, insan gönlüne endeksli dostlar, sizler korkmay›n... Hiç kuflkunuz olmas›n; ekonomik s›k›fl›kl›k, kalplerimizin rahatl›¤›, vicdan›m›z›n huzuru içinde yok olur gider...

Parlak ve insana hofl gelen ekonomi dünyas›nda hiç mi hiç unutulmamas› gereken flu: fi›k dosyalar içindeki, bilgisayarlar›n harika programlar› deste¤inde haz›rlanm›fl fizibilite raporlar›n›n çoklu¤u, “zaman›n daralmakta oldu¤u” gerçe¤ini gizleyemedi¤i gibi, “Ölümlü dünya” realitesinin mütevaz› ama keskin grafi¤ini de etkilemez.

Gün gelir, Andre Gide’nin “Vatan birkaç dosttur” dedi¤i gibi siz de “Ekonomi ayakta kalmak için birkaç kuruflluk gayrettir” dersiniz.

Amma...

Üç befl kuruflu, üç befl günlük bir ömür için de¤il de insan ömrünü aflan düflünceler, insan ömrünü de¤erli k›lan hareketler için bir araya getirmek, ço¤altmak isteyenler de var. Onlara ancak sayg› duyulur. Onlara para da, güç de, ekonomi de, baflar› da helal olsun...

Yak›fl›r!

Foto¤raf icad oldu¤u günden bugüne, insan›n, zaman› dondurdu¤unu düflündü¤ü adeta bir kaç›fl›n öyküsü. Hani eskilerin, “cans›z hayalini” gönderdi¤i askerlik foto¤raflar›nda anlatmaya çal›flt›¤› türden bir fley iflte. Cans›z hayallerin, çok ama çok fley anlatt›¤› bir sihir, bir gizem adeta.

Belleklerimize kaz›nan ‹stanbul foto¤raflar›yla ün yapan usta foto¤raf sanatç›m›z Ara Güler’i bilmeyen yoktur. Laci Perenyi, tam bir Ara Güler hayran›. Ayn› zamanda dünyan›n en çok kazanan, en çok tercih edilen foto¤rafç›lar›ndan biri. Olimpiyatlara, Dünya ve Avrupa flampiyonalar›na kat›lm›fl, foto¤raflar çekmifl ve Award New York, Almanya Y›l›n Spor ödülü ve Sveb Simon gibi büyük ödüllere lay›k görülmüfl bir usta o. ‹stanbul’u çok seven, oldukça hareketli bulan Perenyi, dergimizde yay›nlanan foto¤raflara da tam not verdi. Özellikle Mehmet Ali Birand portre foto¤raflar›m›z› çok be¤enen usta, çekimlerin, stüdyoda de¤il de, otel lobisinde yap›ld›¤›n› duyunca daha bir flafl›rd›. Laci Perenyi ile Platform, sizler için görüfltü.

Say›n Perenyi, nas›l bafllad›n›z foto¤rafç›l›¤a?

Ben asl›nda yüzücüyüm ve 17 yafl›nda olimpiyat elemelerine, 1 puan farkla kat›lma flans›n› kaybetti¤imde, büyük hayal k›r›kl›¤›na u¤rad›m. Sonra bir ajansta foto muhabiri olarak çal›flmaya bafllad›m. ‹ki y›l aradan sonra kendi ajans›m olan Sportphoto by Lacy Perenyi’i kurdum.

Bafllad›¤›n›z dönem ile bugünü k›yaslaman›z› istesek...

K›yaslama yapmak imkans›z. Dönem

bilgin baflol

O, Ara Güler hayran›

Dünya spor dergilerinin en çok tercih etti¤i foto¤rafç›lardan Laci Perenyi, ‹stanbul ve Ara Güler hayran›. Usta sanatç›y›, Güler’in ‹stanbul resimleri büyülemifl. Perenyi,“Tabii art›k Ara Güler’in ‹stanbul’u yok” diyor...

dijital dönemi, kalitenin de¤il, h›zl›l›¤›n arand›¤› devirdeyiz. Yapt›¤›n›z iflin hiçbir önemi yok, e¤er h›zl› de¤ilseniz. Bizim dönemimizde otomatik autofocus program yoktu. Nikon FA idi dünyam›z. Netleme manuel olarak yap›l›yordu. Diyaf-

ram, zaman ölçümü, film banyo etme gibi foto¤rafç›l›¤›n bu de¤erleri tarih oldu. En az›ndan bas›n dünyas›nda.

Duygulu anlatt›n›z...

Dijitale; otomatik ayarla tekni¤e karfl› de¤ilim ama, babas›n›n yard›m›yla makina alan, foto¤rafç›l›kla ilgisi olmayan insanlarla dolu bizim meslek. Her fley programa ba¤l› ve ifl sadece deklanflöre basmaya kal›yor.

Türk dostu oldu¤unuzu ve Ara Güler’e hayran oldu¤unuzu biliyoruz...

Defalarca Türkiye’ye gittim ve beni her zaman Türk insan›n›n s›cakl›¤› etkiledi. Sonra burada bir milli maçta bir Türk arkadaflla tan›flt›m. (Gülüflmeler) Dostlu¤umuz, ailelerimizin ve çocuklar›m›z›n tan›fl›p beraber aktivitelere kat›lmalar›na kadar ilerledi. Mangal, Türk mutfa¤›, Türk çay› mükemmel fleyler. Ara Güler hayranl›¤›m ise flöyle oldu. Bir gün ‹stanbul’da gezerken, Ara Güler’in kitab›n› gördüm. Siyah beyaz resimlerle tarihi ‹stanbul foto¤raflanm›flt›. Büyülendim adeta. Ve hemen yaklafl›k 90 dolar vererek kitab› sat›n ald›m. Beni büyüleyen sadece foto¤raflar›n tekni¤i de¤ildi. O eski ‹stanbul görüntüleriydi. Kaybolan ve sadece resimlerde kalan güzel ‹stanbul, bal›kç› tekneleriyle avlanan insanlar, tarihi binalar, bütün bunlar bir de usta biri taraf›ndan görüntülendi¤inde ölümsüzlefliyor. Bugünkü ‹stanbul’u görünce, yaz›k da etmifller diyebilirim.

Gitti¤iniz karfl›laflmalarda ilginç hat›ralar›n›z oldu mu?

Tabii ki, oldu. Japonya’daki Dünya fiampiyonas›’nda, Brezilya-Türkiye karfl›laflmas›nda verilen penalt›n›n yanl›fl karar oldu¤unu kare kare görüntüledim. Haks›z penalt› ve k›rm›z› kartla bir oyuncu eksik oynam›flt› o maçta Türkiye. Hemen Almanya’daki arkadafl›m› arad›m ve foto¤raflar› ona verdim.

Büronuzda ya¤l› boya tabloyu an›msatan spor motifleri var, nedir bunlar?

30 y›ll›k bir arflivim var. Binlerce dia; spor dünyas›na damga vurmufl isimler, idoller, bunlar› ipek ka¤›da basarak, de¤iflik ebatlarda sergiliyorum. Spor salonlar›, Dünya fiampiyonas›nda misafir tak›mlar› a¤›rlayacak oteller, bu sergilerime ev sahipli¤i yap›yorlar..

Almanya, önümüzdeki Dünya fiampiyonas›’na ev sahipli¤i yapacak. Foto¤rafç› olarak haz›rl›klar›n›z nas›l?

Önce tüm kalbimle turnuvan›n atmosferi için, Türkiye’nin kat›lmas›n› arzuluyorum. Önceki Dünya fiampiyonas›’n›n resmi 2 ev sahibi vard›.

Türkiye kat›ld›¤› takdirde, 2 ev sahibi tak›m›m›z olacak. Tabii yaklafl›k bir y›l olmas›na ra¤men, çal›flmalar›m flimdiden bafllad›. 5 bin kilometre yol katettim. Yani ben haz›r›m, umar›m Türkiye ile finalde beraber oynar›z.

FOTO⁄RAFLAR: PLATFORM

Laci Perenyi taraf›ndan çekilen bu foto¤raf, Dünya Kupas› s›ras›nda oynanan Brezilya-Türkiye maç›nda hakemin verdi¤i penalt› karar›n›n haks›z oldu¤unu gösteriyor. Perenyi, haks›z penalt›n›n ard›ndan Almanya’daki Türk arkadafl›n› telefonla arayarak çekti¤i foto¤rafa göre, penalt› olmad›¤›n› söylüyor.

Laci Perenyi kendisi de yüzücü oldu¤u için, özellikle su sporlar› foto¤raflar›nda çok baflar›l›. (Üstte) Perenyi, yeni bir teknikle, Alman milli futbolcu Ballack’›, Photoshop’ta sanat foto¤raf› haline dönüfltürmüfl. (Sa¤da)

Yeryüzünün en ilginç co¤rafi oluflumlar›nda bir tanesi olan Tuz Gölü, Orta Anadolu’nun k›raç, aç›k kahverengi topraklar›n›n orta yerinde, kendi halinde bir göl. K›fl›n baflka, yaz›n bir baflka ... Anadolu’nun bir köflesinde sessiz, hüzünlü insanlar›n cömert tahriplerine ra¤men, varoluflunu sürdürüyor. Türkiye’nin ikinci büyük gölü konumundaki Tuz Gölü, Türkiye’nin tuz ihtiyac›n›n yüzde 70’ini karfl›l›yor. Bununla birlikte yaz›n s›cak günlerinde binlerce de¤iflik cinsteki kufla bar›nakl›k yapan göl, onlar›n ‘can suyu’oluyor.

Rengi biraz atm›fl mavi, bulutlar› yak›nlarda pamuk pamuk olmufl bir gökyüzü.

Rengin her tonu kristal paralel ve dikey kulvar fleklinde büyüleyicisi görüntüler. Tuzun üzerinde yürüyoruz. Aç›ld›kça ayak bileklerimize kadar yükselebilen henüz çekilmemifl sulu tuz bölümleri.Uzaklaflt›kça bir baflka dünya. Sanki; yaz ortas›nda küçücük bir gölgenin bile ‘Çölde su bulma’ türünden heyecanlar uyand›rd›¤› uçsuz bembeyaz görüntü. Tepeden inen kavurucu günefl, tuzla birleflince bir baflka kavurucu oluyor. Gözler istem d›fl› son derece k›s›l›yor. Birçok ülkenin ithal etti¤i, Türkiye nüfusunun yüzde 70’inin ihtiyac›n› karfl›layan Tuz Gölü’nün üzerinde, kilometrelerce ileride c›l›z siluetler görülüyor. Gölün içinde çok uzaklarda görülen siluetler simsiyah olmufl kayalardan baflka bir fley de¤il. Kayalara yürümeye karar veriyoruz.

Ancak, ç›plak ayaklarla günefl ve tu-

yaz› ve foto¤raflar ali ünal

zun bir araya gelerek beyinleri piflirdi¤i o muhteflem renk oluflumlar›, ›fl›k k›r›lmalar›n›n oldu¤u kavurucu kar görüntüsü içinde foto¤raflar çekerek ilerliyoruz.

Gün do¤umunun bir baflka, gün bat›m›n›n bir baflka güzel oldu¤u Tuz Gölü’nde su içinde susuz kalmak...

Ada kayal›klara yaklaflt›kça; kayal›klar sular›n derinleflmesi sebebiyle sanki bir uzay gemisi gibi 3-4 metre bofllukta görüntüsü veriyor. Bembeyaz bir bofllukta her fleyi unutuyor insan.

Co¤rafyac›lar›n ‘Tuz Çiçeklenmesi’ dedi¤i olay› yafl›yorduk. Tuz çiçeklenmesi, tuzlu sulak alanlarda, s›ca¤›n etkisiyle artan buharlaflma sonucu, toprak ve göl yüzeyinde meydana gelen beyaz renkli, bol ›fl›lt›l› ilginç görünüme verilen ad. Bilim adamlar›na göre dünyan›n en zengin tuz yataklar›ndan birisi olarak gösterilen Tuz Gölü’nün y›ll›k 200 milyon ton kapasitesi var. Tuz üzerinde kilometrelerce yürürken insan hayranl›¤›n› saklayam›yor. Kavrulmakla birlikte, tuzsuz yemekleri düflününce insan›n akl›na ‘Gül ve diken’ vecizesi geliyor. Bir Zen Budist’i “Çiçekler hem neden bu kadar güzel, hem de bu kadar talihsiz yarat›lm›flt›r” der, sonra da “Çiçeksiz bir dünyada nas›l yaflayabilirdik?... Onlars›z bir dünyay› düflünmek bile insana korku veriyor” diye ekler. Çiçek misali Tuz Gölü olmayan bir Anadolu’yu düflünmek...

Ac› ama her fleye tat veren tuz... Sanki yaramaz, afacan bir çocuk gibi.

Binlerce kuflun yuvas› uydu göllerinden tuzcul bitkilerine, etraf›ndaki höyük-

lerinden can çekiflen ananevi kültürlerine, kirlenen ve kuruyan su kaynaklar›ndan tuz yataklar›na kadar, Tuz Gölü havzas›nda açan binbir k›r çiçe¤i talihsiz kaderi paylafl›yor. Onlar› insanlar sevmiyor. Onlar›, Tuz Gölü üzerinden ö¤le s›ca¤›nda esen tuz nemli s›cak rüzgarlar, akflamlar› esen dondurucu sert rüzgarlar seviyor.

Tuzlan›n bulundu¤u fiereflikoçhisar, Ankara’n›n bir ilçesi. Tuz ilçe ekonomisinin bel kemi¤i. Tuz ilçenin türkülerinde de yer etmifl. Bir türkü de “Deveyi tuz öldürür/Sürmeyi göz öldürür/Yi¤idi k›l›ç kesmez/Bir ac› söz öldürür” deniliyor. ‹lçede küçük çapl› da olsa Tuz Festivali düzenleniyor.

Geliflmekte olan her yerleflim biriminde yaflanan sanc›lar, tarihi Hititlere kadar uzanan fiereflikoçhisar’da da yaflan›yor. Modern yaflam ve kültürel kopukluk “ananevi olan›” gelifltirip yeniden kültüre kataca¤›na, yok etmeyi tercih ediyor. Bunun neticesi olarak da fiereflikoçhisar’›n ünlü “Tuzlu Testileri” de tarihin derinliklerinde yerini alma yolunda. Aynen Tuz Gölü’nü tepeden gören bir köyün terk edilmiflli¤i gibi. O köyde art›k cans›z cans›z akan çeflmeler, onun arklar›ndan sulanarak kendi çabas›yla yaflama mücadelesi veren salk›m sö¤üt a¤açlar› gibi. Tuz Gölü’nü Flamingolar, Poyrak Kuflu, K›l›çgaga, Akdeniz Mart›s›, ‹ncegagal› Mart›,

Gülen Sumru, Kocagöz, Küçük Ç›l›b›t ve Boz Kaz kufllar› da terk eylemifller. fiahin ve Kartallar, tüm ihtiflamlar› ile Tuz Gölü’nün vahfli ve esrarengiz yap›s›nda yorgun düflen ya da ölen di¤er canl›lar›, av olarak görmeye devam ediyorlar.

Zeynep Han›m, tuzu unutunca...

Bu hikaye de, Tuz Gölü’ne mal olmufl dilden dile dolaflan bir yaflanm›fll›k an›s›...

Ahmet A¤a, Zeynep Han›m’›n haz›rlad›¤› az›k torbas›n› al›p her zaman oldu¤u gibi Tuz Gölü’ne tuz toplamaya gider. Kavurucu a¤ustos s›ca¤›nda nafakas›n› kazanmak için ter içinde çal›fl›r, çabalar. Saatlerce çal›flt›ktan sonra s›ca¤›n en kavu-

rucu oldu¤u saatte yemek aras› verir. Zeynep Han›m’›n haz›rlad›¤› ç›k›n›n› açt›¤›nda domatesler, biberler, salatal›klar, k›sacas› bir fakirin gönlünü doyuracak ne varsa vard›r. Ancak, bir fley eksiktir. Zeynep Han›m az›k torbas›na tuz koymay› unutmufltur.

Ahmet A¤a, epey sinirlenir. Az›¤›n› tuzsuz tuzsuz yer. Akflam eve döndü¤ünde Zeynep Han›m’a epey ç›k›fl›r. Oysa Ahmet A¤a, a¤ustos s›ca¤›n›n da verdi¤i bunalt› ile olacak ki, tuz deryas›n›n içindedir ve Tuz Gölü’nün tuzunu, biberine, salatal›¤›na ve domatesine ekmeyi ak›l edemez.

Bir dünya markas›, 2005 y›l›nda, Almanya’n›n çeflitli kentlerinde inan›lmaz zenginlikteki repertuar›ndan küçük bir kesitle insanlar›n karfl›s›na ç›kt›. Langen, Schwalbach, Münih ve Mainz kentleri, mütevaz› fakat benzerine pek s›k rastlanmayan bir dev sanatç›ya ev sahipli¤i etti: Turhan Selçuk Teknolojinin do¤rudan ürünü veya yoldafl›, hatta kimilerince “gayrimeflru çocu¤u” kabul edilen karikatürün, Türkiye kökenli bu doruk imzas›, sergileri çerçevesinde konuflmalar da yapt› ve Türkiye’de karikatürist denilen “ yarat›c›”n›n kaderiyle ilgili görüfllerini aç›klad›. Daha iyi ve ileri bir dünya için giriflilen savafl›m nedeniyle yenilen dayaklar›, moraran gözleri, verilen gözda¤lar›n› vs. s›ralad›, gözlemlerini aktard›. Karikatürün, sanattan bir sapma de¤il, yeni ve flafl›rt›c› bir olanak oldu¤una dikkat çekti; örnekler verdi.

Bir fley ortaya ç›kt›.

Verimli bir ömre yay›lan yap›tlar›ndan adeta tad›ml›k bir buket sunan büyük usta, ifllerini ve konumunu and›ran Bat›l› meslektafllar›yla karfl›laflt›r›ld›¤›nda gerçekten de “mütevaz›” kal›yor: Her gün Cumhuriyet gazetesinde siyasal gündeme do¤rudan müdahale eden karikatürlerin yan› s›ra, çizgi roman Abdülcanbaz efsanesini de sürdürüyor. Ayn›ca, sanatsal yo¤unlu¤u yüksek, çok daha yorucu ifller üretmeyi de sürdürüyor. Bat›l› dost ve meslektafllar›yla karfl›laflt›r›lamayacak a¤›rl›kta bir üretim disiplini bu.

Peki, gerçekten de, Frans›z, Amerikal› veya Belçikal›, hatta Japon meslektafllar›n›n, elbette “Turhan” zekas› ve bile¤ine yak›flacak düzeydekilerin, akl›ndan bile geçmeyecek bir h›z içinde koflusunu sürdüren bu benzersiz Türk karikatüristinin fark› nerede?

Örne¤in, 1960’larda, iç içe geçmifl üçgenlerden oluflturdu¤u bir ‹smet ‹nönü portresiyle bile Türk kamuoyunu flaflk›na çeviren o müthifl soyutlama gücünde mi? “Turhan” imzas›, karikatürde bir dünya markas› olmay› sadece benzersiz bir bilek ve beyine de¤il, Türkiye’nin gerçekten baflkalar›yla kolay kolay karfl›laflt›r›lamayacak bir çeliflkiler yuma¤› olmas›na borçlu. Modernizmin doludizgin büyük mesafeler kat etti¤i ülkelerden, sanayileflmifl zenginlerden örne¤in, böyle bir soyutlama ç›km›yor. Ancak, ayd›nlanman›n önünün ciddi ölçülerde kesildi¤i ‹slam ülkelerinden benzer bir müdahalenin ç›kt›¤›na da tan›k olmuyoruz. Türkiye, gerçekten farkl›. Fakat...

Fakat, bugününde, baz› geçmifl deneyimlerden de izler tafl›yor.

Türkiye, t›pk› 20’nci yüzy›l bafl›ndaki Rusya gibidir: Dünya kapitalist sisteminin kendi eflitsizliklerinin, dengesizliklerinin Türkiye’deki toplumsal formasyona daha fazla birikerek yans›d›¤›n›, yerleflik denge ve eklemlenmeleri zorlad›¤›n› görüyoruz.

‹flte “Turhan” imzas›, galiba bu özgün koflullar›n içinden f›flk›rmay› baflarm›fl bir soyutlama iradesi. Bu irade önemli, çünkü Turhan Selçuk da sürekli içinde serpi-

TurhanSelçuk, Türk karikatür sanat›n›n büyük ustalar›ndan biri. Gazeteci-Yazar OsmanÇutsay, usta ve sanat›n› sizler için yazd›.

“Turhan” imzas›n›n, büyük ve efline az rastlan›r bir soyutlama olarak öne ç›kabilmesi, ancak istisnalar hariç, tüm övgülere ra¤men yine de Bat›’da hak etti¤i düzeyde bir itibar görmemesi, böyle bir toprak ve onun içerdi¤i direnme gücüyle birebir ba¤lant›l›d›r. Bu ba¤lant›, çok aç›k. Ancak “Turhan”›n sadece yetiflti¤i bu toprakla aç›klaman›n mümkün olmayaca¤› da aç›k. Bat›, onun için, Türkiye karfl›s›ndaki nobran tutumuyla belki olumsuz, fakat insanl›k ve Türkler için bir ayd›nlanma kayna¤› olmakla da olumlu bir de¤erler paketidir.

lip geliflti¤i özgün koflullar›n de¤erini bilecek bir inad› sergilemeyi önemsiyor. Örne¤in ilerici bir Türkiye ›srar›nda Atatürkçülü¤e verdi¤i yer, içinden ç›kt›¤› farkl›l›¤a bir methiye, daha do¤rusu bir lik” olarak görülebilir.

Baflka bir ifadeyle, flöyle: Turhan Selçuk’un ba¤›ms›z, ayd›nlanmac› ve sosyal adalet vurgusu yüksek bir “sosyal” demokrasi e¤ilimi, Türkiye’nin tarihsel hakl›l›¤› ve her an kesintiye u¤rat›labilecek bir deneyim olmas›yla ilginç bir paralellik gösteriyor. Bir ‹ran veya bir Danimarka’da böyle “ç›k›fllar” yaflanmam›flsa, bu, sadece Türkiye’nin özgünlü¤ü ile ba¤lant›l› bir “ç›kmaz”d›r. Bir t›kanma da denebilir.

Böyle bir çerçeve, Turhan’›n ç›k›fl› için yan›t olabilir mi?

‹nönü Üçgenleri

Dünya sistemi, do¤rusall›ktan uzak, eflitsiz, dengesiz bir geliflme gösteriyor. Bu dengesizlik, tesadüfi, herhangi bir co¤rafi noktaya, bir ülkeye de¤il, kendi eflitsiz/dengesiz geliflme süreci önemli k›r›lganl›klar (boflluklar, patlamal› çeliflkiler vs.) içeren bir dengeye birikerek yans›yacakt›r. Türkiye ad›n› verdi¤imiz bu toplumsal formasyonun üzerinde, bu “birikimli yans›ma” öngörülemez baz› hareket alanlar›, hatta batakl›klar› yarat›yor. Burada sadece sorunlu bir k›r›lmalar sürecine tan›k olmakla kalm›yor. Daha önce akla gelmemifl veya denenmemifl çözüm ve ç›k›fl paketleri de sahne almaya bafll›yor. ‹ktisat politikalar› ve do¤rudan siyaset kurumu bir yana, böyle birikimli yans›malar›n a盤a ç›karaca¤› kültürel enerjinin ve bu enerjiyi tafl›yanlar›n baflka yerlerde örne¤ine rastlanmayan sonuçlar›yla karfl›laflmak flafl›rt›c› de¤ildir. Turhan Selçuk ve müdahalesini belki böyle a盤a ç›kan bir enerji ile anlamak daha kolayd›r. ‹yi. ‹yi de, neden daha sorunlu (yani ‹ran, Irak, Pakistan gibi her aç›dan çok daha yoksul) ülkelerden de¤il de, Türkiye gibi orta geliflmifllikte bir ülkeden bu tür müdahaleler ç›k›yor? Özellikle kamu yönetimini belirleyen dinci ideolojiler üzerinden “ayd›nlanma”n›n etkileri s›f›rlanabilmifl ülkelerde, böylesi-

ne çapl› üreticilerin (=sanatç›lar›n) ç›kmas› da güçlefliyor. Yani sadece siyasal alana tafl›nm›fl dinin bu alandaki yoksullaflt›r›c› etkisiyle karfl›laflm›yoruz, toplumunun tüm yak›c›l›klar›n›, k›r›lganl›klar›n› üzerinde tafl›yan “sanatda siliniyor; bütün bütüne “geliflmifl ülke” sanatç›lar›n›n birer taklidine dönüflüyor ve seri üretimden ç›k(hormonlu) birer mal halini al›yorlar. Buna itiliyorlar: Ya “o flanl› ve muzaffer geçmifli” överek bu tarihin alt›nda kal›yorlar (“ilkel ayart, ya da Bat› dedi¤imiz emperyalist metropollerin körlefltirici ›fl›¤›na övgü noktas›nda (“zengin ayartmas›”) yerlerinde say›yorlar. Bu, ikili bir tuzakt›r ve Bat›’n›n bugün dünyay› “sanatç›labirlikte sürükleyip ard›ndan getirdi¤i bir noktad›r. ‹stisnalar var. Örne¤in, ‹spanya ve Rusya gibi Avrupa’n›n iki yakas›nda, ayd›nlanman›n etkileri ve Bat›’n›n a¤›r darbelerini üzerinde hissetmifl ülkelerin, geçen yüzy›lda müzikten resme, romandan fliire birçok sanat prati¤inde dev isimler ç›karabilmesi, kuflkusuz böyle bir cepheleflme ile yak›ndan ilintilidir. imzas›n›n, büyük ve efline az rastlan›r bir soyutlama olarak öne ç›kabilmesi, ancak istisnalar hariç, tüm övgülere ra¤men yine de Bat›’da hak etti¤i düzeyde bir itibar görmemesi, böyle bir toprak ve onun içerdi¤i direnme gücüyle birebir ba¤lant›l›d›r. Bu ba¤lant›, çok aç›k. Ancak “Turhan”› sadece yetiflti¤i bu toprakla aç›klaman›n mümkün olmayaca¤› da aç›k. Bat›, onun için, Türkiye karfl›s›ndaki nobran tutumuyla belki olumsuz, fakat insanl›k ve Türkler için bir ayd›nlanma kayna¤› olmakla da olumlu bir de¤erler paketidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu zihniyeti olarak tan›mlanabilecek “Atatürkçülük” karfl›s›ndaki hak ve de¤erbilir tutumu, Bat›, yani ayd›nlanma düflüncesi ile iliflkilendirilmeksizin de, Turhan Selçuk anlafl›lamaz.

“Turhan” imzas›n›n arkas›nda, eflitlikçi, özgürlükçü ve ayd›nlanman›n ürünü bir kimlik yat›yor.

Soka¤›n enerjisi ve Turhan Selçuk

“Turhan”

: Ayd›nlanma düflüncesinin Türkiye üzerindeki etkisi ve bu yolda at›lan ilerici ad›mlar›n yarat›c› sonuçlar›yla yak›n akraba bir müdahale...

Soka¤›n, ç›plak haliyle, dönüfltürülmeksizin, neredeyse aynen al›narak beyaz ka¤›da geçirilmesine Türk karikatüründe çok s›k tan›k oluyoruz. Ancak sokak, yani d›fl›m›zdaki gerçeklik, mizah çerçevesinde yeniden kurgulanmadan beyaz ka¤›da dökülürse, müflteri bulmak kolaylafl›r. Tabii, buradan, sokaktaki egemenlik biçimlerine karfl›l›k gelen bir kölelik de ç›kar.

Çok sat›fll›l›k, böyle bir sürecin sonucudur ve Turhan Selçuk’un, kendi alan›nda bir baflka usta O¤uz Aral’›n G›rg›r mucizesiyle patlayan çizgisine hiç yak›n olmad›¤› ve onu fliddetle elefltirdi¤i biliniyor.

Ama bu kolay yolun tam tersini seçen insanlar da ç›kabilir. Turhan Selçuk’un, yine mesafeli olmay› önemsedi¤i bu kesim, soka¤›n getirdi¤i hayatiyeti tafl›mayan, yaflamayan geometrik totolojileri temsil ediyor. Turhan Selçuk, bu tehlikeyi kaleminden savabildi¤i için özgün bir baflar›ya ulaflabilmifltir. Çünkü karikatür, böyle bir durumda, daha çok grafi¤in hareket ve egemenlik alan›nda kalacakt›r. “Turhan” imzas›n›n ald›¤› virajlar› alamayan imzalara Türk ve dünya karikatüründe çok s›k rastl›yoruz.

Grafik, e¤er denetlenemezse, karikatürü besledi¤i kadar da zedeler. Çünkü, izolasyonu mutlaklaflt›ran bir yan› vard›r. Oysa karikatür böyle bir “safl›¤›”, yani sokaktaki yaflamdan mutlak soyutlanm›fll›¤›, tam kopuflu kald›rmaz. Bulafl›kt›r, mutlaka soka¤›n izini tafl›r. Sokak abart›ld›kça çok sat›fl flans› ve yayg›nl›k artar. ‹zolasyon (safl›k) abart›ld›kça da sokaktan kopan bir grafi¤e oturulmufl olunur. Buna, biz, çizgiye kapanma ad› da verebiliyoruz.

Bu “sokak” ve “mutlak ya da grafik soyutlama” ikileminden biri, kendisini di¤erine karfl› öne ç›karmakla yetinmeyip yok sayarsa, yoksullafl›l›r. Kamplar kendilerini abart›p mutlaka karfl› kampla çat›flmal›d›r. O zaman yeni bir enerji ortaya ç›kacakt›r.

Bu “ara bölge”, herhalde “Turhan” imzas›ndaki enerjiyi de aç›klayabilen bir aland›r.

Soka¤›n ola¤an hali, onun s›radan saptama ve gülme noktalar›, çizginin ba¤›ms›zlaflmas›n›, kurmacal›¤›n› olumsuz etkiliyor.

Karikatür, sonuç olarak, soka¤›n soyutlanmas›d›r. Ama bu soyutlaman›n üst basamaklar›nda sokaktan kopma tehlikesi her zaman vard›r ve Turhan, bu basamaktan bir önceki noktada duran imzad›r.

Benzerinin bulunmamas›n›n nedenlerinden biri de bu kabul edilebilir.

gürses hasanc›k

“Renanya’n›n neflesi” lakab›, “Calli” olarak da tan›nan 23 Kas›m 1948 Frechen do¤umlu Rainer Calmund’a yak›flmay›p da kime yak›flacak? D›fl ticaret ve iflletmecilik ö¤renimi görmüfl olan Calmund, flüphesiz Alman futbol dünyas›n›n en gözde kiflilikleri aras›nda yer al›yor. Karizmatik ve do¤al kiflili¤i ile tüm bir kufla¤›n sempatisini kazanmay› baflaran Calmund ayn› zamanda “ac›mas›z ifladam›” nam› ile de ünlü. ‹flte o ifl adam› becerisi ile Bayer 04 Leverkusen kulübünü genel müdür olarak 30 Haziran 2004 tarihine kadar al›n teriyle yönetti ve böylece futbol menajeri kavram›na yeni anlam yükledi. 1988 ile 1999 aras› kulüp lisans departman›n›n menajerli¤ini ve 1999 ile 2004 aras› ise Leverkusen’in genel müdürlü¤ünü yapt›. Rainer Calmund eski kömür oca¤› tak›m›n›n profesyonelleflmesine ve say›s›z baflar›ya imza atmas›na büyük katk›da bulundu.

Platform, ünlü spor adam› ile sizler için görüfltü:

Menajerler çap›nda FC Bayern’li Ulli Hoeneß ile siz Türkiye ve Almanya’da yaflayan Türkler için futbol dünyas›n›n en tan›nm›fl kiflilikleri aras›ndas›n›z. Bunu nas›l yorumluyorsunuz?

Bu benim için tabii ki onur verici. Bence otantik ve do¤alsan›z, sokaktaki vatandafl bunu fark ediyor ve sizin oldu¤unuz gibi davrand›¤›n›z›,“rol yapmad›¤›n›z›” görüyor. Sokakta yedi yaflla-

r›nda küçük bir çocu¤un veya 80 yafl›nda bir ninenin bana “Calli” diye seslenmesi ve hiç çekinmeden benimle konuflmas› beni mutlu ediyor. Meflhur olmak, olumlu ve bazen birkaç olumsuz taraflar› beraberinde getirse de, önemli olan halk›n yüzde 90’›nca tan›nan kiflinin baflka biri olmaya çal›flmamas› ve özünden vazgeçmemesidir.

Mesle¤inize hangi yollardan geldi¤inizi bize anlat›r m›s›n›z? Futbolda da aktif oldunuz mu?

Tabii ki ben de aktif olarak futbol oynad›m, fakat baz› yaralanmalardan dolay› on sekiz yafl›nda futbol oynamay› b›rakmaya mecbur kald›m. Gençli¤imde birlik ve gençlik antrenörü olarak ilk baflar› deneyimlerim oldu. Leverkusen’de stadyum konuflmac›l›¤› bile yapt›m. Her türlü ifli ö¤rendim ve yapt›m ve tabandan yukar›ya kadar gelebildim. Hayat›m boyunca bir futbol delisi olmam tabii ki yarar›ma oldu. ‹flimi her zaman severek yap›yordum. ‹flletmecilik okurken gazeteci olarak da çal›flt›m. De¤iflik yerlerde çal›flmam ve zamanla edindi¤im bilgi Leverkusen’de menajer olmam› sa¤lad›. Hobimi meslek yapt›m.

Ulusal ve uluslararas› düzeyde birçok baflar›lar› olmas›na ra¤men Bayer 04 Leverkusen FC Bayern München’i yenemedi. Neden?

Birbirinden farkl› kategorilerden söz ediyoruz burada. FC Bayern München

‘Daum, yar› yar›ya
Türk bile oldu’

Rainer Calmund, eski bir kömür oca¤› tak›m›n›n profesyonelleflmesine ve say›s›z baflar›ya imza atmas›na büyük katk›da bulundu. Platform, Daum’un yak›n arkadafl› Calmund’la sizler için görüfltü...

Karizmatik bir spor adam›

Rainer Calmund, spor dünyas›nda renkli kiflili¤i ile dikkatleri çekiyor

Ö¤rencilik y›llar›mda param olmad›¤› için

Romanya üzerinden vapurla ‹stanbul’a gittim. fiehir gezisi, Sultanahmet Camii ve çarfl› gezileri hayat›m›n unutulmaz hat›ralar› aras›nda yer al›r. 35 sene önce idi o gezi. ‹nsanlar de¤erini bilmese de ‹stanbul dünyan›n en güzel flehirlerinden biri. Dünyan›n baflka hangi flehrinde bir bo¤az Asya ile Avrupa k›tas›n› birlefltirir?

baflka bir ligde oynuyor. Avrupa’da ilk befllerin aras›nda. Münih metropolünün 2,5 milyon nüfusu var, bizim ise yaln›z 150 bin. Bayern München gibi tarihi zengin bir tak›mla biz yar›flamay›z. Daha birkaç y›l öncelere kadar sadece “Bayerwerke” bize sponsorluk yaparken, FC Bayer München’in uzun zamandan beri büyük sponsorlar› vard›. Uluslararas› alanda da kendimizi gösterebildi¤imiz için, art›k RWE veya ADIDAS gibi dev sponsorlar kazanabildik. Ana sponsorumuz Bayerwerke’ye her fleyi geri ödeyebildik. Üç rakaml› milyon de¤erinde reklam geliri ile kendileri için dünya çap›nda güzel reklam yapabildiler, diye düflünüyorum. Üstelik Leverkusen Lucio, Kovac, Ballack vs. gibi birçok futbolcuyu FC Bayern München’e satt›.

Christoph Daum’la olan dostlu¤unuz ile tan›n›yorsunuz. Bu dostluk nas›l olufltu?

Kendisini gençli¤inden beri tan›r›m. Christoph Daum’un dünya çap›nda önde gelen üç büyük antrenörden biri oldu¤unu düflünüyorum. FC Bayern München Magath’i antrenör yapmasayd›, Christoph Daum orada antrenörlük yapacakt›. Her alanda ola¤anüstü yeteneklere sahip bir antrenör. Oyuncular› motive etme kabiliyeti, taktik gücü, ifl anlay›fl›, irade gücü, s›n›rs›z baflar› arzusu, itinas›, titiz çal›flma tarz› ve her fleyden önce kiflili¤i onu antrenör olarak eflsiz k›l›yor. Kokain olay›nda maalesef bir ç›kmaza düflmüfltü. Ama onu aflabildi. Dünyada birçok kulüp onu istiyor. Her biraraya gelip konufltu¤umuzda, Türkiye’den övgüyle bahsetti¤ini ve orada kendini ne kadar rahat hissetti¤ini fark ediyorum. Yar› yar›ya bir Türk oldu diyebilirim bile. Befliktafl ve Fenerbahçe’de oldu¤undan beri Türkiye’deki insanlarla özdeflleflti.

Christoph Daum bazen medyadan zor biri gibi sunuluyor. Acaba medya onu yanl›fl m› anl›yor?

Bak›n›z, e¤er bir kifli öyle radikal bir hayat yafl›yorsa, o kifli kolay olamaz. Sadece sonuna kadar giderseniz baflar›l› olabilirsiniz. Bunun için her zaman uyumu arayan insanlar bafl gösteremezler.

Rainer Calmund’ün baflar› formülü ne acaba?

Herkesin hem kuvvetli hem zay›f taraflar› var. Köln’de bir müzik grubunun “beni oldu¤um gibi kabul et” diye bir flar-

k›s› var. Hatalar›m›n oldu¤unu biliyorum, ama ne yapay›m, elimden geleni yap›yorum. Allah’a flükür kuvvetli taraflar›m a¤›r bas›yor ve böyle de gayet memnunum. Bir fleyler de¤ifltirmek istiyorsan›z, çok çal›flman›z gerekiyor. Çok çal›flan da tabii ki hata yapar. Sorumlulu¤u üstlenmek gerekiyor, hata yapma korkusuyla sorumlulu¤u baflkalar›na devretmek do¤ru de¤il. Zamanla edinilmifl bilgi, tecrübe, coflku ve optimizm olmas› önemli. Riske girmekten kaç›nmamal› ve daima gelece¤e do¤ru bakmal›.

Türkiye’ye hiç gittiniz mi? Ülkemizle ne gibi tecrübeler yapt›n›z?

Evet, çok gittim. Üniversite ö¤rencisiyken 20 yafl›nda Türkiye’ye ilk defa gittim. Benim için unutulmaz bir gezi idi. Ö¤rencilik y›llar›mda param olmad›¤› için Romanya üzerinden vapurla ‹stanbul’a gittim. fiehir gezisi, Sultanahmet Camii ve çarfl› gezileri hayat›m›n unutulmaz hat›ralar› aras›nda yer al›r. 35 sene önce idi o gezi. ‹nsanlar de¤erini bilmese de ‹stanbul dünyan›n en güzel flehirlerinden biri. Dünyan›n baflka hangi flehrinde bir bo¤az Asya ile Avrupa k›tas›n› birlefltirir?

Almanya’da yaflayan Türklerle Türkiye’de yaflayan Türkler aras›nda sizce bir fark var m›?

Ben fark göremiyorum do¤rusu. Fakat yurtd›fl›ndaki Almanlar›n yerine bazen utan›yorum, çünkü biz Almanlar genelde hep hakl›ym›fl›z gibi davran›yoruz. Biraz alçakgönüllülük olsa, hiç de fena olmaz. Ayn› flekilde bir zamanlar tan›d›¤›m, fakat bir daha karfl›laflmak istemedi¤im Türk de var. Ve karfl›laflmasam dedi¤im Alman da var. Kiflinin karakterine ba¤l›.

Sizce Türkiye’de futbol nas›l geliflti? Dünya Kupas›’nda Japonya / Güney Kore oyunlar›ndaki baflar›y› niçin sürdüremedik?

Türk futbolunun son y›llarda yavafl yavafl sa¤lam bir zemine yerleflti¤ini düflünüyorum. Özellikle Galatasaray UEFA Kupas›’ndaki baflar›s›ndan sonra uluslararas› ilgiyi Türk futboluna çekti. Tak›m taraftarlar›n›n coflku ve vefalar› buna önemli katk›da bulundu. fiampiyonlar Ligi’nde bu sene dokuz puanla elenen Fenerbahçe de çok baflar›l›yd›. Roma bile bir tek günde kurulmad›. Türk futbolu da ad›m ad›m Avrupa’daki ve dünyadaki yerini alacakt›r. fiunu da unutmayal›m: En yukar›lara gelmek istiyorsan, biraz da ol-

sun flans›n yaver gidecek. Dünyada bir milyar insan›n seyretti¤i 25 May›s’ta ‹stanbul’da oynanan fiampiyonlar Ligi’nin final oyunu Türk futbolundaki geliflmeyi gözler önüne serdi. Daha önceki stadyumlar uluslaras› düzeyde pek naml› de¤ildi biliyorsunuz. Dev bir geliflme bu. Gençlik alan›nda da önemli geliflmeler oldu. U21 tak›m› iki sene önce Almanya’ya karfl› k›l pay› kaybetmesine ve 60’a 40 bir oyun pay› olmas›na ra¤men, son maçta elendi. Türkiye önemli bir hata yap›yor. Her kazan›lan maçtan sonra s›n›r bilmez bir coflku kopuyor, fakat e¤er bir oyun kaybedilirse dünya sanki bafllar›na y›k›l›yor. Uluslararas› düzeyde bu olmamal›.

Hangi Türk oyuncu dünyan›n her tak›m›nda zorluksuz oynama kapasitesine sahip?

‹lk olarak akl›ma VFL Bochum’dan devrald›¤›m›z ve tak›m ve Dünya Kupas› maçlar›nda kendisini gösteren Y›ld›ray Bafltürk geliyor. Bizden ayr›ld›¤›nda Werder Bremen ve Hertha BSC sonuna kadar onu kendi tak›mlar›na almaya çal›flt›lar. O Marcelinho ile Berlin’deki gözde oyunculardan. Hertha onunla her oyunu kazan›yor. Bizde oynarken de her seferinde dünya çap›nda baflar›lar sa¤lamam›za önemli pay› oldu. Ola¤anüstü bir oyuncu. Çok sevimli ve mütevazi bir insan. Türkler Almanya’da Bafltürk’ten iyi bir temsilci bulamazlar. ‹lhan Mans›z’dan da çok fley

Türk futbolunun son y›llarda yavafl yavafl sa¤lam bir zemine yerleflti¤ini düflünüyorum.

Özellikle

Galatasaray UEFA

Kupas›’ndaki baflar›s›ndan sonra uluslararas› ilgiyi

Türk futboluna çekti. Tak›m taraftarlar›n›n coflku ve vefalar› buna önemli katk›da bulundu.

fiampiyonlar Ligi’nde bu sene dokuz puanla elenen

Fenerbahçe de çok baflar›l›yd›. Roma bile bir tek günde kurulmad›. Türk futbolu da ad›m ad›m Avrupa’daki ve dünyadaki yerini alacakt›r.

beklenebilir, fakat kendisi bugünlerde maalesef sakat.

Neden son Dünya Kupas›’ndan sonra baz› Türk oyuncular Avrupa’ya aç›lmay› baflaramad›lar?

Bana göre tek sebep, Türkiye’deki bir numaral› oyuncular›n oldukça iyi net kazançlar›n›n olmas›. Almanya’ya k›yasla Türkiye’de düflük bir vergileme var. Bilhassa Almanya’da yeterince Türk seyirci oldu¤u için, birçok Alman Federal Lig tak›mlar› Türkiye’den dev oyuncular› tak›mlar›na almak isterler. fiimdi ise Fenerbahçe, Galatasaray veya Befliktafl gibi büyük Türk kulüpleri bile Brezilya Milli Tak›m›’n›n ana oyuncusu Alex gibi genç oyuncular› oynat›yorlar. Eskiden ise kariyerlerinin sonunda çabucak çok para kazanmak isteyen ve bunun ötesinde tak›ma bir yarar› olmayan “kart” oyuncular büyük paralar karfl›l›¤›nda oynat›l›yordu. Türkiye’nin AB üyeli¤i konusunda ne düflünüyorsunuz?

Ben devlet adam› de¤ilim ve Avrupa hukuk sistemini tan›m›yorum, bu yüzden sadece flahsi görüflümü söyleyebilirim. Fakat flu kesin: Türkiye derhal AB’ye al›nmal›. Bütün yasalar›n Avrupa düzeyinde yürütülmesi gerekti¤i aç›k. Türk anlay›fl›, misafirperverlik ve Türklerin dini, AB’ye yeni dinamik bir hava getirir diye düflünüyorum.

Alman tak›mlar›nda oynayan genç Türk futbolcular profesyonel oyunculu¤a giderken niçin tak›l›p kal›yorlar?

Türk oyuncular teknik alanda oldukça iyiler. Bedensel olarak da Almanlardan daha erken olgunlafl›yorlar. Yaln›z yafl biraz ilerledikten sonra bu avantajlar› sürdürmekte zorlan›yorlar, çünkü Alman oyuncular da zamanla aradaki fark› kapatm›fl oluyorlar.

Sizce Türk Milli Tak›m› Almanya’da yap›lacak olan 2006 Dünya Kupas› Elemelerini geçebilecek mi?

Bu tabii ki baya¤› zor, çünkü Türkiye’nin Yunanistan antrenörü olan ve iflini iyi yapan dostumuz Otto Rehhagel ile do¤rudan ciddi bir rakibi var. Hakikaten zor bir grup; ola¤anüstü performans› olan Ukrayna’n›n yan›nda Danimarka da elemeye kat›lacak. Bakal›m sonunda kim galip gelecek.

Arjantinli ve Brezilyal› oyuncular›n Avrupal› oyunculardan hep bir ad›m önde olmas›n›n nedeni ne?

Bu oyuncular, herkesi hayran b›rakan bir futbol oynuyorlar. Fevkalade, güzel bir teknik futbol. Son 20 y›lda özellikle dayan›kl›l›k ve bedensel güç olmak üzere taktik alan›nda kendilerini gelifltirdiler. Bu, süreklilik ve oyun coflkusu konusunda belli bir kayba neden olsa da, tan›nm›fl süper oyunculardan oluflan milli tak›mlar›n› yenmek hemen hemen imkans›z. Bu ülkelerin özel kabiliyetleri var. Alman futbolunu nas›l de¤erlendiriyorsunuz?

En geç son Avrupa fiampiyonas›’nda elenmesinden sonra, ilk olarak gençlik sahas›nda bir fleylerin yap›lmas› gerekti¤i inanc›na var›ld›. Yani oyun lisanslar› alabilmek için yaln›z birlik liglerin de¤il, Federeal Lig tak›mlar›nda yetenekli gençler için özel antrenman merkezleri açmalar› laz›m. Ancak eken bir fleyler biçer.

Dünyan›n en iyi ligi hangisi sizce?

En iyi liglerin Avrupa’da oldu¤unu düflünüyorum. Dünya çap›nda en iyi oyuncular›n en iyi paray› kazand›¤›n› düflünürsek özellikle ‹spanya, ‹talya, ‹ngiltere, Fransa ve Almanya’y› sayabiliriz. Ligler o oyuncular sayesinde önem ve de¤er kazan›yor. Biz Almanlar dördüncü s›raday›z, ama her an üçüncü s›raya geçebiliriz, yeter ki star oyuncular› büyük paralarla Almanya’ya çekebilelim.

Mali imkanlar› olan üç büyük tak›mlar›m›z uluslaras› alanda kendilerini yeterince gösteremiyorlar. Neden?

En yukarlarda oynayabilmek için, ligde bir süreklilik olmal›. Tak›mlar e¤er ulusal alanda daha iyi performans gösterirlerse, uluslararas› baflar› da elbet gelir. Ulusal alanda daha çok rekabet olduktan sonra, uluslaras› düzeyde gerisi kendili¤inden geliflir. Geçmifle bakarak, elde ettiklerimizle de yetinebilmemiz laz›m.

Bayer 04 Leverkusen’deki menajerlik döneminizde yaflad›¤›n›z en kötü ve en iyi olay…?

En zor an› sa¤l›k nedenlerden dolay› menajerli¤i b›rakma karar›n› verirken yaflad›m. Bu olay›n güzel bir taraf› da vard› – o zamana kadar bana zor anlar yaflatan oyuncular ve ifl arkadafllar›m bile karar›mdan sonra hüngür hüngür a¤lad›lar.

Bu karardan piflmanl›k duydu¤unuz oldu mu?

Tam tersine, ayr›lma an› tam yerinde idi. Menajerlik ifli gitgide hayat›m› zorlaflt›r›yordu. Stresten son iki y›lda seyirci tribününden bir oyunu sonuna kadar seyredemiyordum. Her seferinde kabine koflturup ya kendi kendimle konufluyordum veya a¤lamaya bafll›yordum.

fiimdi neler yap›yorsunuz?

Geçen seneden beri Dünya Kupas› elçisiyim ve Almanya’n›n FUJI temsilcili¤ini yap›yorum. Dünya Kupas›’n›n spor redaksiyonunu da yap›yorum, RTL için baz› programlar haz›rlad›¤›m da oluyor (Big Boss). Bugünlerde O2 markas› için Franz Beckenbauer ve Veronika Ferres ile bir reklam filminde oynuyorum.

Son bir soru Say›n Calmund, Alman Futbol Federasyonu (DFB) ile Türkiye Futbol Federasyonu aras›nda bir iflbirli¤i var m›?

Fevkalade bir iflbirli¤i var. Özellikle antrenörlük e¤itimi ile yeni oyuncu yetifltirme alan›nda önemli çal›flmalar var.

Avukatlar ve ilgi alanlar›

Macit Karaahmeto¤lu

Bas›n Hukuku, ‹fl Hukuku, Ticaret Hukuku, Sözleflme Hukuku, Ceza Hukuku

Walter Richter

‹fl Hukuku, fiirketler Hukuku, Trafik Hukuku, ‹flas Hukuku, ‹nternet Hukuku

Dr. Altan Heper

Türk Özel Hukuku, Türk Ticaret Hukuku, Uluslararas› Hukuk

Thomas Maier

Kira Hukuku, Kat Mülkiyeti Hukuku, Gayrimenkul Hukuku, Sat›m Hukuku, Sigorta Hukuku

Frank Störmer

Aile Hukuku, Refakat Hukuku, Marka Hukuku, Nakliye Hukuku, Seyahat Hukuku

Peter Horrig

‹fl Hukuku, T›bbi Sorumluluk Hukuku, Miras Hukuku, ‹nflaat Hukuku, Yabanc›lar Hukuku

"Bir avukat›n faaliyeti daima müvekkiline hizmet etmektir. Biz bu hizmeti üç esasa dayand›rmaktay›z. Angaje olmak, titiz çal›flma, derin bilgi..." Av. Macit Karaahmeto¤lu

Gerlinger Str. 6 • 71254 Ditzingen Tel: 07156 / 43 59 - 0 www.karaahmetoglu.de

Kalitenin tarifi kolayd›r.

www.kia.de

Y eni K İ A Sportage. Özgürlüğünüz onu

ş ahlandırır.

KİAhızlı ve güvenli sürüşleriyle hem kent içinde hem de arazide tam bir sürüş keyfi yaratır. Şimdi 18.700,Euro’dan ba ş layan fiyatlarla. Bu fiyat üreticinin bağlayıcı olmayan önerisi olup nakil masrafı içermez.

Common-Rail-Diesel motoru arasından seçim olanağı sunar.

olan zengin standart donanımı size tarifi olmayan sınırsız bir özgürlük hissi verir.

KİASportage gerçek bir teknoloji ürünüdür. İki kuvvetli benzin modelinin yanısıra süratli

Bazı şeyler kelimelerle anlatılmaz, KİASportage’ın sürüşleri gibi sadece yaşanır. Içinde 6 hava yastığı gibi ekstraları

Y AŞANTINIZDA EKSİK BİR ŞEYLER

Mİ VAR?

Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.