Akıllı Şehirler

Page 1

AKILLI ŞEHİRLER

TEMMUZ - EYLÜL 2017

SAYI 77

Y. Müh. Lütfi Elvan Doç. Dr. Fatih Terzi/Prof. Dr. Mehmet Ocakçı Y. Erdal Kayapınar Y. Müh. Selçuk Özdil Arzu Tekir Berrin Benli/Melih Gezer Y. Mimar Mücella Doğan Prof. Dr. A. Zerrin Yılmaz Dr. Duygu Erten Dr. Hayri Baraçlı Prof. Dr. Sermin Onaygil/Burcu Büyükkınacı/Prof. Dr. Önder Güler/Dr. M. Berker Yurtseven Prof. Dr. Ayfer Erken

Prof. Dr. Kadir Güler



TEMMUZ-EYLÜL 2017 | SAYI 77 İmtiyaz Sahibi: İTÜ Vakfı adına Prof. Dr. Mehmet Karaca Yayın Kurulu: Prof. Dr. Sinan Mert Şener (Başkan) Prof. Dr. Şebnem Burnaz Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali Karaca Yrd. Doç. Dr. Gülsen Uçarkuş Birol Çetinkaya Şule Gökçe Enginarlar Kenan Mete Hatice Yazıcı Şahinli Yazı İşleri Müdürü /Editör: Hatice Yazıcı Şahinli Yayın Koordinatörü: Kenan Mete Grafik Uygulama: Murat Beşiktaş Gizem Çinik Katkıda Bulunanlar: Doç. Dr. Gülname Turan Osman Keskin, Erkan Mert Özoğul, Bartu Akın, Münevver Çakırtaş Fotoğraf: Altan Bal, Engin Yıldırım Yönetim Yeri: İTÜ Vakfı Merkezi İTÜ Maçka Yerleşkesi 80394 Teşvikiye / İSTANBUL Tel: 0212 291 34 75 – 230 73 71 Faks: 0212 231 46 33 Baskı: Azra Matbaacılık Maltepe Mahallesi Litrosyolu Sokak 2. Matbaacılar Sitesi No:2/4 1BE11 Zeytinburnu-İstanbul Tel: 0212 674 10 51 - 52 - 53 Yayın Türü: Yaygın, Süreli E-posta: basin@ituvakif.org.tr www.ituvakif.org.tr Bu dergide yayımlanan imzalı yazılar yazarlarının görüşünü yansıtmaktadır. Dergiyi ve Yayın Kurulu'nu bağlayıcı nitelik taşımaz. İTÜ Vakıf Dergisi’nde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan kaynak belirtilmek koşulu ile alıntı yapılabilir. Görsel kullanımı: shutterstock

................................................................................................................................................................................................................................................

VAKFI DERGİSİ

6

Akıllı Şehirler: Lüks Değil İhtiyaç

10

Kentlerin Geleceği: Akıllı Kentler

14

Akıllı Şehirler ve Uygulama Örnekleri

20

Şehirlerimiz Nasıl Akıllanır?

23

Neleri daha iyi yaparsak öne çıkabiliriz! ‘Akıllı Şehirler’e Yolculuğumuz

28

Akıllı Şehirlere Dönüşüm Yolunda Türkiye

32

Akıllı Şehirler ve Dünya Şehirlerinin Geleceği

36

Ekolojik Yerleşme İçin Binalarda Enerji Verimliliği Eskişehir Kocakır Örneği

40

Yeşil Bina ve Yerleşke Sertifikaları

44

İBB’nin Akıllı Şehir İstanbul Projesi Kapsamında Yürüttüğü Çalışma ve Uygulamalar

51

Akıllı Yol Aydınlatması Otomasyon Stratejisi

56

Deprem ve Yönetmelikler

58 66 98 102 110 114 123 127

Y. Müh. Lütfi Elvan

Doç. Dr. Fatih Terzi, Prof. Dr. Mehmet Ocakçı

Y. Erdal Kayapınar

Y. Müh. Selçuk Özdil

Arzu Tekir

Berrin Benli, Melih Gezer

Y. Mimar Mücella Doğan

Prof. Dr. A. Zerrin Yılmaz Dr. Duygu Erten

Dr. Hayri Baraçlı

Prof. Dr. Sermin Onaygil, Burcu Büyükkınacı, Prof. Dr. Önder Güler, Dr. M. Berker Yurtseven Prof. Dr. Ayfer Erken

Yurdumuzdaki Binalarda Deprem Tehlikesi ve Güçlendirme Prof. Dr. Kadir Güler

İTÜ' den Haberler Teknokent Dosyası Genç Başarı İTÜ Vakfı'ndan Haberler Yayınlar Spor Briç



BU SAYIDA

Değerli Okurlar, Dergimizin bu sayısında sayfalarımızı “Akıllı Şehirler” konusuna ayırdık. Her geçen gün boyut değiştiren, iletişim ve yaşam biçimimizi etkileyen teknolojik devrim, bu devrimi oluşturan kavram ve uygulamalar şimdi bir bütün halinde yeni bir konsepti oluşturuyor: Akıllı şehirler… Temel olarak internet altyapısı ile şekillenen akıllı şehirlerde, tüm nesnelerdeki sensörlerden alınan veriler internete aktarılıyor ve işlenen bu verilerle gerçekleştirilen uygulamalar hem şehirlerin yönetimini hem insanların hayatını kolaylaştırıyor. Teknolojik alanda yaşanan bu devrimin, bütünleşik bir yapıda insan ve şehir hayatına entegre edilmesi, ekonomik rekabet açısından kaçınılmaz bir sonuç olarak görünse de, dünyada pek çok akıllı şehir örneğinde gördüğümüz planlama yaklaşımları aslında ’sürdürülebilirlik’ ilkesi etrafında şekilleniyor. Küresel büyüme ve artan nüfusla birlikte ekolojik kaynakların hızla tüketilmesinin beraberinde getirdiği çok yönlü ‘çöküş’ endişesiyle; Barselona, Viyana, Londra, Singapur, Kopenhag gibi şehirler başta olmak üzere dünyada pek çok şehir, karbon ayak izini azaltmak, sürdürülebilirliği sağlamak için yapılan yatırımlar ve dijital uygulamalarla akıllı şehir kimliğini kazanıyor. Hindistan, Güney Kore, Çin gibi ülkelerde ise sıfırdan inşa edilen ve altyapısı sayısal network ile oluşturulmuş, kaynakları etkin kullanmaya odaklı akıllı şehir tasarımları sıfır karbon tüketimi yönünde çevrenin korunmasına katkı sağlıyor. Türkiye’de de akıllı şehir konsepti ile ilgili çalışmalar, araştırma ve yatırımlar bir zorunluluk olarak başlamış olsa da, hayata geçirilen kısmı şimdilik test ve pilot uygulamalardan ibaret. Bu uygulamaların daha ileri boyutlara taşınarak yaygınlaştırılması yönünde İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere yerel yönetimler çeşitli projeler yürütüyorlar; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırlamakta olduğu “Akıllı Şehir Stratejisi ve Eylem Planı” ise daha iyi bir yaşam ortamı sağlayan şehirleri oluşturacak önemli bir adım şeklinde nitelendiriliyor. Şehirlerin geleceğini akıllı çözümlerde gören teknoloji ve bilişim kuruluşlarının yürüttüğü çalışmalar akıllı şehirler için bir vizyon oluşturmanın yanısıra kamu politikalarına da katkı sağlıyor. Bu çerçevede yol haritası niteliğindeki bir çalışma Türkiye Bilişim Vakfı (TBV), MasterCard, Vodafone Türkiye, Intel, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve Novusens Akıllı Şehirler Enstitüsü iş birliği ile gerçekleştirildi ve yakın zamanda “Türkiye Akıllı Şehirler Hazırlık Değerlendirme Raporu” adı altında kamuoyu ile paylaşıldı. Kalkınma Bakanlığı da, “2015-2018 Bilgi Toplumu Stratejisi Eylem Planı”nda akıllı şehirlere dönüşüm için gerekli tedbirlerin alınacağını belirtiyor, metropol bölgelerinde ve kentsel dönüşüm kapsamındaki bölgelerde akıllı şehir uygulamalarına öncelik verileceğine ve buna ilişkin bir yol haritası oluşturulacağına dikkat çekiyor. Türkiye’de henüz stratejisi belirlenen ve lokal uygulamalarla hayata geçirilmeye başlanan “Akıllı Şehirler” konusuna odak-

4 itü vakfı dergisi

landığımız bu sayımızda, ilgi ile okuyacağınızı düşündüğümüz yazılar, konuya hem kavramsal açıdan hem de uygulama örnekleriyle ışık tutuyor. Bu çerçevede; Kalkınma Bakanı Y. Müh. Lütfi Elvan “Akıllı Şehirler: Lüks Değil İhtiyaç”; Doç. Dr. Fatih Terzi ve Prof. Dr. Mehmet Ocakçı “Kentlerin Geleceği: Akıllı Kentler”; Y. Erdal Kayapınar “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Akıllı Şehir Stratejisi ve Eylem Planı”; Y. Müh. Selçuk Özdil “Şehirlerimiz Nasıl Akıllanır?”; Arzu Tekir “Akıllı Şehirler’e Yolculuğumuz”; Berrin Benli ve Melih Gezer “Akıllı Şehirlere Dönüşüm Yolunda Türkiye”; Y. Mimar Mücella Doğan “Akıllı Şehirler ve Dünya Şehirlerinin Geleceği”; Prof. Dr. Zerrin Yılmaz “Ekolojik Yerleşme İçin Binalarda Enerji Verimliliği: Eskişehir Kocakır Örneği”; Dr. Duygu Erten “Yeşil Bina ve Yerleşke Sertifikaları”; Dr. Hayri Baraçlı “İBB’nin Akıllı Şehir İstanbul Projesi Kapsamında Yürüttüğü Çalışma ve Uygulamalar”; Prof. Dr. Sermin Onaygil, Burcu Büyükkınacı, Prof. Dr. Önder Güler ve Dr. M. Berker Yurtseven “Akıllı Yol Aydınlatması Otomasyon Stratejisi” başlıklı yazılarıyla “Akıllı Şehirler” dosyamıza katkıda bulundular. Deprem gerçeği ülkemizin en önemli sorunlarından biri. Bu konu ile ilgili güncel yazılara, projelere, gelişmelere dergimizde her zaman yer ayırmayı ilke edindik. Geçtiğimiz günlerde İTÜ’de Deprem Mühendisliği ve Afet Yönetimi Enstitüsü ve Japon Maeda Corporation iş birliği ile “Yapısal Güçlendirme ve Japon Yapı Güçlendirme Teknolojileri” konulu bir seminer düzenlendi. Afet Yönetimi Enstitüsü Müdür Vekili Prof. Dr. Ayfer Erken “Deprem ve Yönetmelikler” konusuna değindiği yazısında bu seminere ilişkin ayrıntıları da aktarıyor. Seminerde bir sunum yapan İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kadir Güler ise “Yurdumuzdaki Binalarda Deprem Tehlikesi ve Güçlendirme” başlıklı yazısında mevcut betonarme binaların klasik yöntemlerle güçlendirilmesi konusu ile riskli alan ve binalar için çıkarılan 6306 sayılı kanun ve uygulamalara dikkat çekiyor. Her sayımızda olduğu gibi İTÜ ARI Teknokent’in teknoloji firmalarına ve girişimcilerine sağladığı ortam ve olanakları, gelişmeleri içeren haberler; İTÜ’den haberler, İTÜ öğretim üyelerinin ve öğrencilerinin gurur verici bilimsel başarıları, işbirliği anlaşmaları, İTÜ Vakfı’ndan haberler, literatüre önemli katkı yaptığına inandığımız yayın haberlerimiz ve spor haberleri bu sayımızda siz okurlarımıza sunduklarımız… Önümüzdeki sayının konusu “Eğitim”. Eğitim-öğretim konusuna daha önce birkaç defa eğilmiş, uzmanların kaleminden kapsamlı dosyalar hazırlamıştık. Bu defa ağırlıklı olarak “Yabancı Dil Öğretimi” konusuna odaklanacağımız dosyamız için her zaman olduğu gibi İTÜ’lülerin katkılarını bekliyoruz. Saygılarımızla, Yayın Kurulu


D O S YA

AKILLI ŞEHİRLER


AKILLI ŞEHİRLER Y. Müh. Lütfi Elvan T.C. Kalkınma Bakanı

Bakanlığımız, dünyada ve ülkemizde yaşanan kentleşme ve teknoloji alanındaki gelişmeler doğrultusunda, akıllı şehir yaklaşımını önemli bir kalkınma aracı olarak ele almaktadır. Bu bağlamda, 2014-2018 yıllarını kapsayan ve ülkemizin temel politika belgesi olan Onuncu Kalkınma Planında; ‘Akıllı uygulamaların sağlık, ulaştır¬ma, bina, enerji ile afet ve su yönetimi gibi alanlar başta olmak üzere kullanımı yay¬gınlaştırılacaktır. Şehirlerin bilgi ve iletişim teknolojileri alanındaki altyapı, kapasite ve beceri düzeyleri artırılarak akıllı kentlere dönüşmesi desteklenecektir’ politikasına yer verilmektedir… 6 itü vakfı dergisi

Akıllı Şehirler: Lüks Değil İhtiyaç

S

on yıllarda yaşanan teknolojik gelişmeler, yaşamımızda da teknolojik bir dönüşümü beraberinde getirmektedir. Öyle ki, teknoloji yaşamımızın neredeyse tüm alanlarına sirayet etmekte, bilinçli olarak ya da farkında olmadan etrafımızı kuşatmaktadır. Bu dönüşümden şehirler ve şehir yönetimleri de payını almaktadır. Şehirler dinamik yapıları ile her zaman büyümeye, üretime, yeniliğe, akla ve bilgiye ev sahipliği yapmıştır. Bugün dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 55’i şehirlerde yaşarken toplam gayrisafi katma değerin yaklaşık yüzde 80’i kentlerde üretilmektedir. Ülkemizde ise bu oran yüzde 90 seviyesindedir. Dolayısıyla şehirleşme ve ekonomik gelişme ayrılmaz iki süreç olarak ilerlemektedir. Bugün geldiğimiz noktada;

üretim, yenilik ve teknoloji odaklı olarak gelişen şehirlerimiz, verimliliği artırmak ve yaşam kalitesini geliştirmek üzere akıllı arayışlar ve uygulamalar yolunda ilerlemektedir. Akıllı Şehirler Kavramı Mevcut literatüre ve uygulamalara bakıldığında, “Akıllı Kent” ya da “Akıllı Şehir” konusunda çok farklı tanımlamalar ve buna bağlı olarak da farklı uygulamalar görülmektedir. Ancak, bu konuda standart bir tanımlama olmasa da, bu ifadeden kentlerin kaynaklarını daha etkin kullanmaları ve kent sakinlerine daha iyi hizmet sunmalarını sağlayan bir “modernleşme” çabasını anlamalıyız. Kabul etmek gerekir ki, kentler ekonomik ve sosyal anlamda sağladığı olanaklarla in-


Akıllı şehir yaklaşımı, 2015-2018 Bilgi Toplumu Stratejisi’nde de önemli bir bileşen olarak ele alınmıştır. Bu konuda Bakanlığımız tarafından yapılan çalışmalarda; akıllı şehirler alanında ortaya konulacak çözümlerin, kentlerde ortaya çıkan toplumsal problemlerin çözümünde de büyük bir potansiyele sahip oldukları görülmüştür. sanlar için cazibe merkezi konumundadır. Bu durum, iş gücü hareketliliği konusunda, kentleri kırsal kesimlere göre daha başarılı kılmaktadır. Benzer bir durum, büyük ve küçük kentler arasında da görülmektedir. Diğer yandan, özellikle büyük kentlerdeki hızlı nüfus artışı pek çok sorunu da beraberinde getirmektedir. Bu sorunlar kentlerdeki ekonomik ve sosyal hayatı olumsuz yönde etkilediği gibi kent sakinlerinin yaşam kalitesini düşürmekte ve kentlerin marka ve rekabet gücünü azaltmaktadır. İşte bu noktada akıllı şehirler yaklaşımı, kentsel problemlere akılcı çözümler üretme potansiyeline sahip olması nedeniyle ülkelerin ve uluslararası kuruluşların politika metinlerinde ön plana çıkmaya başlamıştır. Başta ulaştırma ve enerji olmak üzere, kentsel altyapıların ve şebekelerin insan müdahalesine gerek duymadan kendi kendine yönetilebilmesi mantığına dayanan bu yaklaşımla, insanların yaşam standartlarında önemli ölçüde iyileşme sağlanması amaçlanmaktadır. Bu yaklaşımın merkezinde yer alan temel felsefe “dönüşüm” dür. Ancak, bu dönüşümün kentin dokusuna uygun bir şekilde ve kentin sahip olduğu mevcut sistem ve altyapıları aksatmadan adım adım yapılması esastır. Bu açıdan bakıldığında, bu dönüşüm hamlesinin kentlerin kendi içinden başlatılması ve kendi ihtiyaçlarına göre kurgulanması gözden kaçırılmaması gereken önemli bir husustur. Akıllı kent yaklaşımına bu perspektifle bakıldığında, salt bilgi ve iletişim teknolojilerinin kent ölçeğinde birer uygulamasından ziyade vatandaşların yaşam kalitesini artırmayı amaçlayan entegre bir yaklaşım olarak görülmelidir. Bu bağlamda, birbirlerini tamamlayan aşağıdaki kentsel gelişme eksenleri ön plana çıkmaktadır: Ulaşım ve enerji başta olmak üzere kentsel sistemlerin verimliliklerinin artırılması,

1.

2. 3. 4.

Yaşam alanlarında, hava ve gürültü kirliliğinin azaltılması gibi iyileşmelerin sağlanması, Vatandaşlara sunulan hizmetlerde etkinliğin artırılması, Yerel ekonomilerin geliştirilmesi ve kentlerin rekabet güçlerinin artırılması. Bu gelişme eksenlerinde akıllı kentlere dönüşüm sürecinin sağlanabilmesi için şehirlerin aşağıdaki işlevleri yerine getirebilmesi gerekmektedir: Ekonomik ve politik etkinliğin artırılması ve sosyal, kültürel ve kentsel gelişimin sağlanması için birbirleri ile iletişim halindeki altyapıların kullanılması. Kentlerde yeni iş imkânlarının yaratılması ve böylece kentlerin sosyoekonomik gelişmişliğinin artırılması. Kentlerde sosyal içermenin sağlanmasıyla farklı kesimler ve bölgelerdeki kent sakinlerinin kamu hizmetlerinden eşit şekilde faydalanması. Bilgi odaklı ve küreselleşen ekonomide nitelikli insan kaynağının kentlere çekilmesi ve yapıcı kültür ortamının oluşturulması. Kent sakinlerinin yeni teknolojileri benimsemesi ve öğrenmesi, vatandaşların yaşayan laboratuvarlar gibi yapılar vasıtasıyla kentler için yeni çözümler üretme konusunda katkılar sağlaması. Sosyal ve çevresel olarak sürdürülebilirliğin sağlanması ve kaynakların etkili kullanılması. Akıllı şehirler kavramının yukarıda tanımlanan kentsel gelişme eksenleri ve işlevleri arasındaki uyumu sağlamada sü-

1.

2. 3.

4. 5. 6.

reci hızlandırıcı ve etkinliği artırıcı bir rol oynaması beklenmektedir. Bu rolün etkili bir şekilde yerine getirilebilmesi için dönüşüm sürecinin net bir şekilde tanımlanması ve buna uygun metodolojilerin kullanılması gerekmektedir. Akıllı Şehirlerin Bileşenleri Akıllı şehirlere dönüşüm sürecinin planlanması ve bu dönüşüm sürecinin izlenmesi ile ilgili literatürde ve uygulamada çeşitli yaklaşımlar bulunmaktadır. Bu yaklaşımlardan Cohen’in “Akıllı Kentler Çarkı (Smart Cities Wheel - SCW)” metodolojisi ön plana çıkmaktadır. Avrupa Birliği (AB) tarafından da kabul edilen bu yaklaşıma göre, akıllı şehirler 6 bileşenden oluşmaktadır: Akıllı hareketlilik/ulaşım (Smart mobility): Bu bileşen, en geniş tabirle, bilgi ve iletişim teknolojileri destekli entegre ulaşım sistemlerini içermektedir. Öncelikli olarak çevre dostu ve özellikle dezavantajlı gruplar için kapsayıcı ulaşım çözümleri getirmeyi amaçlamaktadır. Bu bileşen kapsamında, gerçek zamanlı trafik bilgisinin üretilip yolcular, sürücüler ve operatörlerle paylaşılması öncelikli konuların başında gelmektedir. Akıllı yaşam (Smart living): Bilgi ve iletişim teknolojileriyle insanların yaşamları kolaylaştırılmakta ve kent sakinlerine daha sağlıklı ve güvenilir bir ortam sağlanmaktadır. Akıllı yönetişim (Smart governance): Bu bileşen kapsamında, birlikte çalışabilir bilgi ve iletişim tek-

1.

2.

3.

itü vakfı dergisi 7


AKILLI ŞEHİRLER

Yatırım Programında yer verdiğimiz Coğrafi Bilgi Stratejisi ve Eylem Planı, CBS sektöründe yapılacak yatırımlara yön vermesi nedeniyle önemli görülmektedir. Sözü edilen strateji sayesinde kamu kurumlarının kamu kaynaklarını kullanarak ürettiği verilerin uluslararası standartlara uygun biçimde ilgili tüm paydaşlarla açık bir şekilde paylaşılması hedeflenmektedir. nolojileri çözümleriyle farklı seviyedeki paydaşlar arasında etkin ve etkili bir iletişim, kamu yönetiminde şeffaflık ve katılımcı karar alma mekanizmalarının oluşturulması sağlanmaktadır. Ayrıca, açık veri politikalarıyla kamu kesimi tarafından üretilen verilerin açık ve ücretsiz bir şekilde tüm ilgili paydaşlarla paylaşılması, gerek kamu yönetiminde şeffaflığın sağlanması gerekse katma değeri yüksek ürün ve hizmetlerin üretilmesi açısından önemlidir. Akıllı çevre (Smart environment): Yenilenebilir enerji, akıllı şebekeler, mikro şebekeler, akıllı sayaçlar, ileri hava kirliliği izleme sistemleri, çevre dostu binalar ve kent planlaması, enerji verimli akıllı sokak aydınlatmaları, katı atık yönetimi, akıllı su yönetim ve drenaj sistemleri gibi çözümleri kapsamaktadır. Akıllı ekonomi (Smart economy): Bilgi ve iletişim teknolojileri kullanılarak verimlilik artışı, e-ticaret, ileri üretim ve tedarik sistemleri, akıllı kümelenmeler ve iş ekosistemleri ile yaşayan laboratuvarlar gibi uygulamalar, bu bileşen kapsamında değerlendirilmektedir. Akıllı insanlar (Smart people): Bu bileşen kapsamında, insanların bilgi ve iletişim teknolojileri kullanma ve üretme becerilerinin geliştirilerek yaratıcılığı ve inovasyonu özendiren kapsayıcı bir toplum oluşturulması amaçlanmaktadır. Yukarıda sayılan bu bileşenler birbirlerini besleyen ve geliştiren uygulamalar olduğundan, akıllı şehir tasarımında bu bileşenlerin bir sistem yaklaşımıyla, bütüncül bir şekilde ele alınması uygulamada etkinliği artıracaktır.

4.

5. 6.

Türkiye’de Akıllı Şehirler Bakanlığımız, dünyada ve ülkemizde yaşanan kentleşme ve teknoloji alanındaki gelişmeler doğrultusunda, akıllı şehir yak-

8 itü vakfı dergisi

laşımını önemli bir kalkınma aracı olarak ele almaktadır. Bu bağlamda, 2014-2018 yıllarını kapsayan ve ülkemizin temel politika belgesi olan Onuncu Kalkınma Planında; “Akıllı uygulamaların sağlık, ulaştır¬ma, bina, enerji ile afet ve su yönetimi gibi alanlar başta olmak üzere kullanımı yay¬gınlaştırılacaktır. Şehirlerin bilgi ve iletişim teknolojileri alanındaki altyapı, kapasite ve beceri düzeyleri artırılarak akıllı kentlere dönüşmesi desteklenecektir.” politikasına yer verilmektedir. Bu politika çerçevesinde, 2015, 2016 ve 2017 Yılı Programı’nda “Büyükşehir belediyelerinin akıllı kent uygulamalarına yönelik fizibilite çalışmaları

desteklenecektir.” tedbirine yer verilmiştir. Bu tedbirle, akıllı şehir uygulamalarının belirli bir plan çerçevesinde hayata geçirilmesinin teşvik edilmesi amaçlanmakta ve bu amaç çerçevesinde de kalkınma ajanslarınca mali ve teknik destek sağlanması planlanmaktadır. Ayrıca akıllı şehir yaklaşımı, 20152018 Bilgi Toplumu Stratejisi’nde de önemli bir bileşen olarak ele alınmıştır. Bu konuda Bakanlığımız tarafından yapılan çalışmalarda; akıllı şehirler alanında ortaya konulacak çözümlerin, kentlerde ortaya çıkan toplumsal problemlerin çözümünde de büyük bir potansiyele sahip oldukları


Vatandaşları yenilikçilik sürecine dâhil eden “yaşayan laboratuvar” yaklaşımı, şehirlerimizin akıllı kentlere dönüşümü aşamasında ihtiyaç duyulan bilgiye dayalı ve yaratıcı ürün ve hizmetlerin geliştirilmesinde kritik öneme sahiptir. görülmüştür. Ancak, kentlerde insan kaynakları yetersizliği ve akıllı uygulamaların potansiyeli konusundaki farkındalık eksikliği, bu çözümlerin yaygınlaşmasının önündeki önemli engeller olarak tespit edilmiştir. Bu konudaki bir başka tespitimiz ise, büyük kentlerin küçük kentlere göre daha fazla sayıda ve çeşitte akıllı uygulamalara sahip olduğudur. Bu tespitler dünyadaki akıllı şehirler konusundaki uygulamalarla benzerlik göstermektedir. Diğer yandan, akıllı uygulamalar için kritik önemde olan ve bu alandaki rekabet edebilirliğimizi önemli ölçüde zayıflatan coğrafi bilgi sistemleri (CBS) altyapısı ve açık veri konusundaki eksikliklerin de bir an önce ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu amaçla Yatırım Programında yer verdiğimiz Coğrafi Bilgi Stratejisi ve Eylem Planı, CBS sektöründe yapılacak yatırımlara yön vermesi nedeniyle önemli görülmektedir. Sözü edilen strateji sayesinde kamu kurumlarının kamu kaynaklarını kullanarak ürettiği verilerin uluslararası standartlara uygun biçimde ilgili tüm paydaşlarla açık bir şekilde paylaşılması hedeflenmektedir. Bu tespitlerden hareketle, şehirlerimizin akıllı şehirlere dönüşümünü desteklemek amacıyla, Bilgi Toplumu Stratejisi kapsamında “yukarıdan aşağı” ve “aşağıdan yukarı” politikalardan oluşan hibrit bir yaklaşım benimsenmiştir. Bu bağlamda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sorumluluğundaki “42. Akıllı Kentler

Programı Geliştirilmesi” eyleminde, akıllı şehirler konusunda yol gösterici nitelikte rehber dokümanlar ve örnek çalışmaların sunulması amaçlanırken, Bakanlığımız sorumluluğundaki “43. Akıllı Uygulamaların Desteklenmesi” eyleminde ise akıllı şehirler konusunda yerel düzeyde ortaya konulan çözümlerin kalkınma ajansları vasıtasıyla desteklenmesi planlanmaktadır. Böylece, bir yandan yerel yönetimler akıllı kentlere dönüşüm konusunda merkezi araçlarla yönlendirilirken diğer yandan yerel düzeydeki yaratıcılığın akıllı uygulamalara dönüşümü desteklenerek ekonomik ve sosyal faydanın oluşturulması amaçlanmaktadır. Vatandaşları yenilikçilik sürecine dâhil eden “yaşayan laboratuvar” yaklaşımı, şehirlerimizin akıllı kentlere dönüşümü aşamasında ihtiyaç duyulan bilgiye dayalı ve yaratıcı ürün ve hizmetlerin geliştirilmesinde kritik öneme sahiptir. Yaşayan laboratuvar uygulamaları; kentlerde yaşayan vatandaşların ihtiyaçlarının ortaya

konulmasına, ihtiyaçlara uygun ürünlerin tasarlanması ve geliştirilmesi ile bu ürünlerin gerçek hayatta test edilmesine imkân sağlayan oluşumlardır. Bu oluşumların desteklenmesi amacıyla, 2015-2018 Bilgi Toplumu Stratejisi’nde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının sorumluluğunda “44. Yaşayan Laboratuvar Programı Geliştirilmesi” adıyla da bir eylem tanımlanmıştır. Son olarak, akıllı şehirlere dönüşüm sürecinin başarılı bir şekilde yürütülmesi için 2015-2018 Bilgi Toplumu Stratejisi’nde tanımlanan bu üç eylem arasında gerek uygulama düzeyinde gerekse de çıktı düzeyinde eşgüdümün sağlanması önem arz etmektedir. Sonuç Akıllı şehir uygulamaları kent yaşamını sürekli dönüştüren ve gelecekte de sıklıkla karşılaşacağımız bir olgu olarak önümüzde durmaktadır. Bu dönüşümlerin kentlerimizin ve insanlarımızın gelişimine olumlu yönde katkı sağlaması ve dünyadaki gelişmelerin gerisinde kalınmaması için gerekli bütün unsurlar dikkate alınarak çalışmalar yapılmaktadır. Bu çerçevede dönüşüm sürecinin kent sakinleri ve yönetimlerince benimsenmesi ve katılımcı bir yaklaşımla hazırlanabilmesi önem arz etmektedir. Bu bilinç düzeyine erişilebilmesinde, gerek merkezi gerekse yerel yönetimlerimize önemli sorumluluklar düşmektedir.

itü vakfı dergisi 9


AKILLI ŞEHİRLER

Kentlerin Geleceği:

Akıllı Kentler Doç. Dr. Fatih Terzi* Prof. Dr. Mehmet Ocakçı* İTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü *

Kent planlamanın, akıllı kent stratejilerinin merkezinde yer alması, kentin ihtiyaç duyduğu konuların tespit edilmesi, çözüm üretilmesi beklenen her konunun (örneğin enerji, altyapı, ulaşım, bina vb.) bütünleşik bir biçimde planlanması ve organize edilmesi gerekmektedir. Burada amaç, işletme maliyetlerini azaltmak ve kenti teknolojik bir laboratuvara çevirmek olmamalı; mevcut uygulamalarda yetersiz kalınan noktalarda teknolojik yardımla kentsel yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, doğal kaynaklardan ve enerjiden tasarruf sağlanması, negatif çevresel dışsallıkların azaltılması olmalıdır…

10 itü vakfı dergisi

Sürdürülebilir gelişme için çözüm arayışları ünyada ilk defa 1972 yılında Meadows ve arkadaşları tarafından yazılan bir kitapta ortaya atılan “Sürdürülebilir Gelişme” kavramı bugün iki milyona yakın akademik yayının ve pek çok uluslararası projenin ana fikrini oluşturmuş, sonraki yıllarda ise ülkelerin kalkınma hedeflerinin farklı bir perspektif ile değerlendirilmesini sağlayacak ilkelerin oluşmasına ön ayak olmuştur: ‘The Limits to Growth (Büyümenin Sınırları)’ isimli bu kitapta, küresel büyüme ve ekolojik kaynakların tüketim eğilimlerinin aynı şekilde devam etmesi halinde, 21.yy’ın ortalarında küresel işleyişin ve doğal dengenin çökebileceğine işaret edilmiş ve mevcut gelişme eğilimlerinin değiştirilerek, sürdürülebilir ekolojik ve ekonomik denge şartlarının kurulmasının mümkün olduğu ve bunun gelecekte de sürdürülmesinin gerekliliği belirtilmiştir. Aksi taktirde, dünyadaki kaynakların aynı tüketim eğilimleri ile kullanılmasının devam etmesi halinde, 21.yy’ın ikinci yarısında

D


(2050’den sonra) dünyanın küresel işleyişinin çökeceği, söz konusu kitapta ifade edilmiştir (Meadows ve diğ., 1972). O zamandan bu yana ‘sürdürülebilirlik’ konusu uluslararası düzeyde düzenlenen pek çok konferansla, kamuoyunun gündeminde kalmış ve kent planlama ajandasının da en önemli konuları arasında yerini almıştır. Kentsel planlama, bir yandan ekonomik gelişmenin alternatiflerini ortaya koyarken, diğer yandan bu ekonomik gelişme ve yaşam biçimlerinin neden olduğu belirli sorunlara yönelik planlama yaklaşımlarını ve çözüm arayışlarına geliştirmeye çalışmaktadır. Ekolojik ayak izi etkilerinden, karbon salımı azaltma stratejilerine, enerjiyi etkin kullanmadan, su kaynakları tasarrufuna varana kadar insanın dünya üzerindeki negatif dışsallarını azaltmaya ve üzerinde yaşadığımız gezegenin ömrünü uzatmaya dönük çeşitli planlama ve kent konseptleri/ yaklaşımları geliştirilmiştir. Bu yaklaşımlardan Yeni Şehircilik (New Urbanism) akımı (Congress for the New Urbanism, 2000) ve bu akımın ortaya çıkardığı Akılcı Büyüme (smart growth); yeni yerleşme alanlarının sınırlandırılarak, yeni taleplerin daha az arazi tüketecek biçimde Amerikan standartlarına göre kısmen yoğun ve karma olarak planlanmasına, yolculuk süresinin kısaltılmasına böylece karbon azaltılmasına odaklanarak şehirsel saçaklanmanın azaltılmasına ve sürdürülebilir kentleşmenin bu yolla elde edilmesine vurgu yapmaktadır (Leccese ve McComick, 2000; Hall, 2000; Burchell ve diğ., 2000; Knaap, 2002; Oxley 2004). Benzer bir yaklaşım İngiltere’de Kentsel Rönesans (Urban Renaissance) akımında görülmektedir. Akılcı büyümeden (smart growth) farkı kentte var olan eski yerleşim veya sanayi alanlarının yeniden yoğunlaştırılarak kullanılmasını ve böylece kompakt bir yerleşme elde edilerek enerjinin daha etkin kullanılmasını desteklemektedir (UTF, 1999; Hall, 2000; Alker ve diğ., 2000; Greenberg ve diğ., 2001; DeSousa, 2000; Oxley, 2004). Yukarıdaki yaklaşımların ortak özelliği sürdürülebilir gelişmenin önündeki en büyük engellerden biri olarak görülen şehirsel saçaklanmanın olumsuz çevresel ve yüksek maliyetli etkilerinin, kompakt büyüme modeli ile azaltılabileceğini savunmalarıdır (Terzi, 2009; Terzi ve Bölen, 2012). Bu yaklaşımların hedeflediği kompakt kent modeli dışında, kentleşmenin neden olduğu negatif dışsallıklardan bazılarına daha

ayrıntıda odaklanarak stratejiler geliştiren konseptler de bulunmaktadır. Örneğin, Ekolojik Kentler, Yeşil Kentler, Düşük Karbonlu Kentler, Enerji Sakınımlı Kentler gibi. Her ne kadar farklı adlarla ifade edilse de temelde farkındalık yaratmak amacında olan bu yaklaşımların amacı, karbon salımı düşük, az enerji ve su tüketen, doğal ekosistemlerin işleyişini koruyan, yaşanabilir kentler planlamak ve böylece sürdürülebilir gelişmeyi sağlamaktır. Burada kritik olan konu, bu tür yaklaşımların ortaya koyduğu hedeflerin (karbon emisyonu-

Akıllı kent, kısaca, sürdürülebilir bir yaşam ve kentleşme için teknolojinin kentlere uygulanması olarak tanımlanabilir. Uygulanan teknolojik çözümlerden en çok vurgulananlar; su yönetimi, temiz ve yenilenebilir enerji, akıllı trafik kontrolü, e-devlet, şehir içi hareketlilik, kablosuz internet erişilebilirliği ve atık yönetimi ile ilgili çözümler olarak sayılabilir.

nu azaltmak, enerji kullanımını düşürmek, su kaynaklarını verimli kullanmak, etkin atık dönüşümünü sağlamak gibi) yeni bir yerleşmenin planlamasında veya mevcut olan bir kentin iyileştirilmesinde bir planlama/tasarım kararları dizisi ile başarılmaya çalışılmasıdır. Ancak gelinen noktada, mevcut kentlerdeki sürdürülebilirlik ve yaşam kalitesi eksenli sorunların çözümünde mevcut politika, planlama, tasarım ve uygulama araçlarının yeteri kadar başarıyı sağladıklarını söylemek oldukça zordur. Son yirmi yılda bilişim teknolojilerindeki ilerlemeler, özellikle mevcut kentlerde ortaya çıkan söz konusu kronik sorunların çözümünde teknolojinin kullanılabilirliğini gündeme getirmiştir. Akıllı Kent Kavramı Zaman içerisinde, kentlerde kaynakların kullanımında baş gösteren verimlilik ve sürdürülebilirlik problemi, yenilikçi çözümlere olan ihtiyacı giderek artırmaktadır. Bu bağlamda, kentsel sistemleri oluşturan ve insanların hayatını kolaylaştırıcı ve yaşam kalitesini artırıcı çözüm arayışlarının merkezine teknolojik uygulamaların gi-

itü vakfı dergisi 11


AKILLI ŞEHİRLER

derek yerleşmesiyle akıllı kent kavramı doğmuştur. Günümüzde kent planlama, bilişim teknolojilerindeki gelişmelerden faydalanarak kentlerin daha akıllı bir sistemler bütünü olarak planlanabilmesinin, izlenmesinin ve yönetilebilmesinin yolunu aramaktadır. Kuşkusuz, akıllı kentler; bilişim teknolojilerindeki gelişmeler ve bulut sistemlerindeki veri işleme kabiliyetleri arttırılabildiği oranda başarılı kabul edilmektedir. Akıllı Kent, yönetim, eğitim, sağlık, kamu güvenliği, emlak, ulaşım ve kamu hizmetleri gibi bir kentin kritik altyapı bileşenlerini ve hizmetlerini daha bilinçli ve etkileşimli hale getirmek için bilgi ve iletişim teknolojilerini verimli ve etkili bir biçimde kullanan kent olarak tanımlanır (aktaran, Bélissent, 2010). Hall ve diğ. (2009), akıllı kentleri; yollar, köprüler, tüneller, raylar, metrolar, havaalanları, deniz limanları, iletişim, su, güç ve hatta büyük binalar da dahil olmak üzere tüm kritik altyapılarının koşullarını izleyen ve bütünleştiren, kaynaklarını daha iyi optimize eden, önleyici bakım planını yapabilen ve güvenliğini temin edebilen kentler olarak tanımlar. Batty

Şekil 2. Akıllı Kent Örneği (Piro vd, 2014).

12 itü vakfı dergisi

Şekil 1. Akıllı Kent Bileşenleri (Dameri, 2014)

ve diğ. (2012) ise akıllı kenti, bilgi ve iletişim teknolojilerinin geleneksel altyapılarla birleştiği ve yeni dijital teknolojileri kullanarak koordine ettiği ve entegre ettiği kent olarak tanımlar. Literatürde daha pek çok tanımı bulanan akıllı kent, kısaca, sürdürülebilir bir yaşam ve kentleşme için tek-

nolojinin kentlere uygulanması olarak tanımlanabilir. Uygulanan teknolojik çözümlerden en çok vurgulananlar, su yönetimi, temiz ve yenilenebilir enerji, akıllı trafik kontrolü, e-devlet, şehir içi hareketlilik, kablosuz internet erişilebilirliği ve atık yönetimi ile ilgili çözümler olarak sayılabilir. Burada önemli olan teknolojinin kendisi değil, vatandaşların gerçek ihtiyaçları ve yararı için teknolojinin kullanılmasıdır (URL1). Akıllı kent tanımlamalarında kent ile ilgili pek çok hizmet ve altyapıya vurgu yapılmaktadır. Altyapı, yönetim, kentli ve arazi, akıllı kentlerin bileşenlerini oluşturmaktadır (Şekil 1). Bir kentin akıllılaştırma sürecinde en önemli konu nesnelerin internetidir. Nesnelerin internetini birlikte çalışabilir bilgi ve iletişim teknolojilerine dayanan fiziksel ve sanal şeyleri/nesneleri birbirine bağlayarak ileri düzeyde hizmetleri mümkün kılan altyapı olarak tanımlamak mümkündür (Internet of Things Global Standards Initiative, 2012). Daha basit bir tanımla nesnelerin birbirleriyle haberleşmesini mümkün kılan iletişim altyapısını nesnelerin interneti olarak tanımlamak mümkündür. Buradan hareketle kentlerin aksayan hizmetlerine yönelik bir dizi cihazlar, sensörler, iletişim network altyapıları, bulut sistemleri ve yazılımlar geliştirilerek sorunların çözülmesi hedeflenmektedir (Şekil 2). Teknolojik altyapının kurulması, verinin toplanması, verinin amaca dönük işlenmesi ve sunulan hizmetlerin geliştirilmesi akıllı kent sürecine yönelik en temel basamaklardır. Her bir basamağa yönelik belirli teknolojik ekipmanların kurulması, mevcut sistemlerin yeni duruma uyarlanması, halkın sürece duyarlılığının ve katılımının sağlanması, kentteki ilgili aktörler arasında bir organi-

Bir kentin akıllılaştırma sürecinde en önemli konu nesnelerin internetidir. Nesnelerin internetini birlikte çalışabilir bilgi ve iletişim teknolojilerine dayanan fiziksel ve sanal şeyleri/nesneleri birbirine bağlayarak ileri düzeyde hizmetleri mümkün kılan altyapı olarak tanımlamak mümkündür.


– Burchell, R.,W., Lowenstein, G., Dolphin, W.R, Galley, C.C.,Downs, A., Seskin, S., Still, K.G., and Moore, T., 2002. Costs of Sprawl – 2000, TRCP Report 74, Washington, DC: National Academy Press. – Cosgrave, E., Arbuthnot, K., & Tryfonas, T. (2013). Living labs, innovation districts and information marketplaces: A systems approach for smart cities. Procedia Computer Science, 16, 668-677. – Dameri, R. P. (2014). Comparing Smart and Digital City: Initiatives and Strategies in Amsterdam and Genoa. Are They Digital and/ or Smart?. In Smart city (pp. 45-88). Springer International Publishing. – De Sousa, C., 2000. Brownfield Redevelopment Versus Greenfield Development: A Private Sector Perspective On The Costs And Risks Associated With Brownfield Redevelopment In The Greater Toronto Area, Journal of Environmental Planning and Management, 43 (6), 1–53. Şekil 3. Bilgi Pazarı Değer Zinciri (Cosgrave ve diğ., 2013)

zasyon yönetiminin yapılması ve bilişim altyapısına yönelik yatırımların yapılması gereklidir. Kentlerin yeni ekonomisine göre, bilgi, iletişim ve teknoloji (BİT) yatırımlarından tam olarak nasıl değer alacağını anlamak isteyen kentlerin Akıllı Kent’in teknolojisini “toplam değer zinciri perspektifinden” ele almaları gerekmektedir. Bu bilgi ürünleri (örneğin kent hizmetleri için uygulamalar, kent gösterge tabloları veya optimizasyon algoritmaları gibi) aslında cihazlar, sensörler ve ham veriler gibi tanımlanabilir girdiler zincirinin sonunda oluşur. Eğer bu değer zinciri yeterince anlaşılabilir ve tanımlanabilirse, kentler pozitif ekonomik ve sosyal kalkınmayı desteklemek için bu değer zincirini yönetmeye başlayabilir (Cosgrave ve diğ., 2013) (Şekil 3). Bu değer zinciri, veriyi yeni hammadde olarak tasvir eder ve pazarın veriyi bilgiye, daha sonra bilgi ürünleri ve hizmetlerine dönüştürdüğünü gösterir. Ancak bu değer zincirini anlamak ve Akıllı Kent yatırımlarını tek başına BİT projeleri olarak ele almaktan vazgeçmek ilk adımdır (Cosgrave ve diğ, 2013). Karar vericiler şimdi, politika hedeflerine ulaşmak için bu değer zincirini hangi yatırım türlerinin geliştireceğini anlamalıdır. Ülkemizde akıllı kent uygulamalarına bakıldığında, teknoloji ve yazılım üreten şirketlerin mikro uygulamalarının süreci yönlendirdiği ve parçacı çözümlerle kentlerin akıllandırılmasına çalışıldığı izlenmektedir (URL-2). Kent planlamanın,

Teknolojik altyapının kurulması, verinin toplanması, verinin amaca dönük işlenmesi ve sunulan hizmetlerin geliştirilmesi akıllı kent sürecine yönelik en temel basamaklardır. akıllı kent stratejilerinin merkezinde yer alması, kentin ihtiyaç duyduğu konuların tespit edilmesi, çözüm üretilmesi beklenen her konunun (örneğin enerji, altyapı, ulaşım, bina vb.) bütünleşik bir biçimde planlanması ve organize edilmesi gerekmektedir. Burada amaç, işletme maliyetlerini azaltmak ve kenti teknolojik bir laboratuvara çevirmek olmamalı; mevcut uygulamalarda yetersiz kalınan noktalarda teknolojik yardımla kentsel yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, doğal kaynaklardan ve enerjiden tasarruf sağlanması, negatif çevresel dışsallıkların azaltılması olmalıdır. Kaynaklar – Alker, S., Joy, V., Roberts, P. and Smith, N., 2000. The Definition of Brownfield, Journal of Environmental Planning and Management, 43 (1), 49-69. – Batty, M., Axhausen, K. W., Giannotti, F., Pozdnoukhov, A., Bazzani, A., Wachowicz, M., ... & Portugali, Y. (2012). Smart cities of the future. The European Physical Journal Special Topics, 214(1), 481-518. – Bélissent, J. (2010). Getting clever about smart cities: New opportunities require new business models.

– Greenberg, M., Lowrıe, K., Mayer, H.,Mıller, K.T., and Solitare, L., 2001. Brownfield redevelopment as a smart growth option in the United States, The Environmentalist, 21, 129–143. – Hall, P., 2000. Urban Renaissance/New Urbanism, Journal of the American Planning Association, 66 (4), 359 — 360. – Hall, R. E., Bowerman, B., Braverman, J., Taylor, J., Todosow, H., & Von Wimmersperg, U. (2000). The vision of a smart city (No. BNL-67902; 04042). Brookhaven National Lab., Upton, NY (US). – Internet of Things Global Standards Initiative, 2012. http://www.itu.int/en/ITU T/gsi/iot/Pages/ default.aspx. – Knaap, G., 2002. Talking Smart in the United States. Gouda: International Meeting on Multiple Intensive Land Use, Habiform. – Leccese, M and McCormick, K (editor). 2000. Charter of the New Urbanism. New York: McGraw-Hill. – Meadows, D., Meadows, D., Randers, J., & Behrens, W. (1972). The limits to growth, A report for the Club of Romes. – Oxley, M., 2004. Economics, Planning and Housing, Palgrave McMillan. – Piro, G., Cianci, I., Grieco, L. A., Boggia, G., & Camarda, P. (2014). Information centric services in smart cities. Journal of Systems and Software, 88, 169-188. – Terzi, F. (2009). Mekânsal büyüme ve konut alanlarına yönelik gelişme stratejileri, Doktora Tezi, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü. – Terzi, F. ve Bölen, F. (2012). The Potential Effects of Spatial Strategies on Urban Sprawl in Istanbul, Urban Studies, 49 (6), 1229-1250. – Urban Task Force (UTF)., 1999. Towards an urban renaissance: Final report of the Urban Task Force. London: E & FN Spon.

itü vakfı dergisi 13


AKILLI ŞEHİRLER

Akıllı Şehirler ve Uygulama Örnekleri Bakanlığımız; teknoloji kullanımıyla, kaynaklarını etkin kullanan ve vatandaşlarımıza daha iyi bir yaşam ortamı sağlayan şehirleri oluşturmak üzere "Akıllı Kentler Stratejisi ve Eylem Planı"nı hazırlamaktadır. Akıllı şehirlere doğru uzanan bu yolda Türkiye bilişim, bilgi sistemleri, çevre, inşaat, şehir planlama ve yerleşme sektörlerinde geliştirdiği yasaları, yönetmelikleri, stratejileri ve eylem planları ile verimli, bilgiye dayalı, insan odaklı, adil ve kapsayıcı şehirleşme sürecini gerçekleştirmek üzere önemli adımlar atılmıştır. Bu noktada, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı şehirlerimizde çevresel sürdürülebilirliği ve ekonomik kalkınma politikalarını bütünleştirirken bilişim odaklı bütüncül bir yaklaşım getirmeyi hedefleyen bir kurum olarak öne çıkmaktadır… Y. Erdal Kayapınar

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekânsal Planlama Genel Müdürü

14 itü vakfı dergisi

Ü

lkemizde ve dünyada yapılan araştırma ve değerlendirmeler ve yaşanmakta olan gelişmeler, 21. yüzyılın şehirleşme yüzyılı olacağını ortaya koymaktadır. Birleşmiş Milletler Habitat Raporu’na göre dünyada 2014 yılında şehirlerde yaşayan nüfus oranı yaklaşık yüzde 54 iken, söz konusu oranın 2050 yılında yüzde 70’e yaklaşması beklenmektedir. Bu durumun mekâna yansıması ise şehirlerin sınırlı imkânlarının yoğun bir şekilde kullanılması ve tüketilmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bütün bu yansımalar, küresel ölçekte en

temel hedef olan sürdürülebilir kalkınma aracının “şehirleşme” olduğu ve bu şehirleşmenin de yeniden tanımlanması ve tasarımı şeklinde devam etmektedir. Bu kapsamda, “Sürdürülebilir Şehirler”, “Ekolojik Şehirler”, “Yavaş Şehirler”, “Düşük Karbon Şehirler” ve “Yaşanabilir Şehirler” olarak tanımlanan yeni planlama ve tasarım yaklaşımları, gelişen ve büyüyen şehirlerin ortak sorunlarına çözüm önerileri getirmektedir. Özellikle çevre bilincinin ve iklim değişikliği konusundaki farkındalığın artması ile gelişen bu yaklaşımlar, teknolojideki gelişmeler ile birlikte ele alınarak; ulaşım, iletişim, sağlık, güvenlik, enerji verimliliği, su kullanımı, atık yönetimi gibi pek çok alanda büyük yenilikler ve kolaylıklar getiren “Akıllı Şehirler-Smart Cities” kavramının ortaya çıkmasına neden olmuştur. “Akıllı Şehir” kavramı çok geniş bir tanımlama ile etkin ve yenilikçi teknoloji uygulamaları olarak açıklanabilir. Bu uygulamalar, özellikle şehirsel hizmet alanlarında kendini göstermektedir. “Akıllı Şehir” kavramı kaynakların sınırlı olduğu ve hızlı bir şehirleşmenin yaşandığı evrenimizde, şehir planlamasının gelişen şartlara ve günümüz ihtiyaçlarına uygun olarak tekrar ele alınmasıdır. Bu amaç doğrultusunda, uygulama ve tasarım alanında çalışan uzmanlar, var olan kaynakları etkin kullanan yenilikçi ve akıllı mekânlar içeren akıllı şehirleri geliştirmek için çalışmalarını sürdürmektedir. Günümüzde akıllı şehir sistemleri aynı zamanda akıllı altyapılara ve söz konusu altyapıları tam destekleyen sayısal sistemlere ihtiyaç duymaktadır. Bu kapsamda, şehirlerimizin yöneticileri, plancıları, tasarımcıları ve ilgili meslek grupları, küresel şehirlerin ve bu şehirlerde yaşayanların sürekli gelişen ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmalar yapmaktadır. Çalışmalarda "Akıllı Şehir" sistemleri özellikle enerji verimliliği ve sürdürülebilirliği, altyapı, ulaşım ve güvenlik vb. ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik şehirlerin yenilenmesine imkan sağlayan araçlar olarak değerlendirilmektedir. Çalışmada, “Akıllı Şehir” başlığı altında akıllı şehir bileşenleri olarak tanımlanan akıllı ulaşım, akıllı enerji, akıllı altyapı ve akıllı güvenlik vb. konular özetlenerek, Hindistan, Güney Kore gibi daha çok Asya ülkelerinde uygulama alanı bulan örneklere yer verilmiş ve yetkili kamu idaresi olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca gerçek-


leştirilen faaliyetler hakkında ana hatları ile bilgi verilmesi amaçlanmıştır. Giriş Akıllı şehir çözümleri, şehirlerin bilgi teknolojileri ile bütünleşerek gerçek zamanlı bilgiye dayalı karar almayı amaçlayan sistemler olarak ortaya çıkmaktadır. Planlama kuramındaki “Akıllı Şehir” kavramı ise dünyada ekonomik rekabeti sağlamak amacıyla küresel şehir altyapısının yeniden yapılanmasına yönelik zorunlu teknolojik önlemlerin alınması olarak tanımlanmaktadır. Küreselleşme süreci, “ağ şehirlerin” planlamasından başlayarak şehirsel hizmetler ve bilgi-iletişim teknolojileri arasındaki ilişkiyi vurgulamaktadır (Castells, 1996). Bu çerçevede, akıllı şehir yaklaşımı; şehirleşme sürecinin olumsuz ekonomik etkilerini önlemek üzere, ekosistemin bilişim teknolojileri tabanlı bilgi yönetimine odaklanmaktadır. “Dijital/Sayısal Şehir” ve “Zeki/ Akıllı Şehir” kavramlarına referans veren akıllı şehir; sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik kadar, altyapı mekanizmalarının akıllı işletimlerine odaklanan sanal bir varlık olarak da tanımlanmaktadır. Diğer bir ifade ile akıllı şehir, temelinde bilgi tabanlı bir şehri ifade etmektedir. Akıllı şehir iki önemli ölçüt üzerinde kurulmuştur. Bunlardan birincisi “Sürdürülebilirlik”; kaynakların etkin kullanıldığı, karbondioksit salımının azaltıldığı, çevresel etkilerin asgariye indirildiği ve kullanıcıların yaşam standardının iyileştirilebildiği bir ortamı ifade etmektedir. İkincisi ise “iletişim”; diğer bir ifade ile bilgi işlem sisteminin anlık veri toplama ve işletim altyapısının daha etkin işlemlere imkân sağladığı ve kullanıcılarına daha ayrıntılı bilgi edinme ve planlama yapma imkânı veren bir ortam olarak tanımlanmaktadır. Bir şehrin akıllı şehir olarak tanımlanması için çeşitli akademik çalışmalarda yer verilen tanımlamalara göre aşağıdaki alanlarda belirtilen akıllılık unsurlarını taşıması gerekmektedir: • Haberleşme, enerji dağıtımı ve ulaşım sistemlerinin akıllı altyapı sistemi ile desteklenmesi, • Eğitim hizmetlerinde bilgi işlem sistemlerinin yaygın olarak kullanılması, • Bireylerin bilgi işlem sistemi vasıtası ile yönetimin iş ve eylemleri hakkında ayrıntılı bilgi edinmesi,

Akıllı Şehir yaklaşımı; şehirleşme sürecinin olumsuz ekonomik etkilerini önlemek üzere, ekosistemin bilişim teknolojileri tabanlı bilgi yönetimine odaklanmaktadır. “Dijital/Sayısal Şehir” ve “Zeki/Akıllı Şehir” kavramlarına referans veren Akıllı Şehir; sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik kadar altyapı mekanizmalarının akıllı işletimlerine odaklanan sanal bir varlık olarak da tanımlanmaktadır. • Bina ve yapıların akıllı binaların bütün özelliklerini taşıması, • Şehirde güvenliğin anlık gözleme ve değerlendirme imkânı sağlayan akıllı güvenlik sistemleri ile desteklenmesi, • Sağlık hizmetlerinin en kısa sürede yerine ulaştırılması, • Enerji kullanımında etkinliğin ve verimliliğin akıllı şehir sistemleri vasıtası ile gerçekleştirilmesi, Yangın Algılama ve Bastırma Sistemi

• Konut/bina, sokak ve altyapı alanlarına ilişkin yapıların akıllı şehir unsurlarının akıllı planlama yöntemleri ile planlanması, • Şehir suyu dağıtımının ve atık suyun akıllı yöntemler ile toplanmasını ve tekrar kullanıma sunulmasını sağlayan sistemlerin oluşturulması, • Şehir ulaşım altyapısının akıllı sistemler ile gerçekleştirilmesi ve • Ulaşımda etkinlik ve verimliliğin en üst düzeyde olmasını ifade etmektedir. Akıllı Şehir Bileşenleri Akıllı şehir kavramının genel kabul gören sekiz unsuru; “Akıllı altyapı, akıllı güvenlik, akıllı enerji, akıllı yönetim, akıllı eğitim, akıllı sağlık hizmetleri, akıllı bina ve akıllı ulaşım/ hareketlilik” olarak sıralanmaktadır. Akıllı Altyapı Önümüzdeki yıllarda dünya nüfusunun şehirlerde yaşamaya başlayacağının öngörüldüğü bir ortamda şehirlerin artan nüfusun getireceği altyapı yükünü kaldırmakta yetersiz kalması beklenmektedir.

Görüntülü Telefonlar

Duman Algılama

Optik Fiber Kablo sistemi - Yüksek Hızlı İnternet, Akıllı Ev Telekomünikasyon Sistem

Katı Atık Atma Sistemleri, Ev Otomasyon Sistemi, Güneş Panelleri Sistemi

Kaynak: (https://www.envirotec.com.sa)

itü vakfı dergisi 15


AKILLI ŞEHİRLER

minde yeni yöntemlerin geliştirilmesi, şehir düzeyinde enerji üretiminin teşvik edilmesi veya iyileştirilmesi, enerji ihtiyacının ve çevresel etkilerinin azaltılmasına yönelik olarak yapılan yapılardır.

Akıllı Şehir Bileşenleri

Akıllı Yönetim Yerel yönetimler (Belediyeler, Özel İdareler) idari anlamda yönetiminde bulundukları alanlardaki vatandaşların sürekli artan taleplerini karşılamada ve çalışma programını uygulamaya koymada önemli görevler üstlenmektedir. Bu durum, ekonominin daraldığı ve şehir yönetim sistemlerinin paylaşımının değişikliğe uğradığı ortamlarda belirginleşmektedir. Benzeri durumlara teknolojinin dahil edilmesi açık yönetim, şeffaflık ve net verilerde kendisini göstermektedir.

Kaynak:http://www.brindleytech.com

Konuya ilişkin karar vericiler, yoğun bilgi teknolojilerinin şehirlerin altyapı ihtiyaçlarına nasıl cevap vereceğini tartışmaya başlamış ve özellikle elektrik, gaz ve suyun geniş ölçüde kullanımı gibi unsurların etkin kullanımı üzerine yoğunlaşmıştır. Bu noktada, akıllı şehir uygulamaları yenilikçi, akıllı ve sürdürülebilir çözümlerin yaratılmasında önemli görevler üstlenmektedir. Akıllı Şehir Güvenliği Vatandaşların sağlık ve güvenliğinden ayrı olarak şehir güvenliği ve sağlığı kavramları, şehirlerin tabii afetler ve kazalardan dolayı zarar gören şehir hizmetlerini ve taşıma altyapısını onarma kapasitesini ifade etmektedir. Sayısal bilgi altyapısı beklenmedik bu tür gelişmeleri yönetme, kavrama ve hassas durumları birbirinden ayırmada çok önemli görevler üstlenmektedir. Sağlıklı şehir güvenliği asayiş, kurtarma ve acil sağlık hizmetleri gibi unsurları kapsamaktadır. Örnek vermek gerekirse şehirdeki güvenlik kameraları akıllı yönetim ağında yer alan yönetim binasına bağlanmakta ve şehrin her noktasının kontrol edilmesi sağlanmaktadır. Böylece şehirlerde suç unsuru azalmaktadır. Akıllı Enerji Evrenimiz, şehirlerin ihtiyaç duyduğu enerji üretiminden ve tükettiği tabi kaynak-

16 itü vakfı dergisi

ların oluşturduğu sorunlar ile karşı karşıyadır. Günümüz şehircilik çalışmalarının hava, su ve toprak kaynaklarından oluşan çevresel unsurları göz önünde bulundurması ve çevresel alanlar, şehir hizmetleri ve şehirden yararlanma hedeflerine akıllı ve daha fazla sürdürülebilir şehir modellerinin dâhil edilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu noktada, akıllı enerji, enerjide sürdürülebilir yenilikçiliğin ifadesi olarak karşımıza çıkmakta olup, akıllı enerji kavramı çerçevesinde gerçekleştirilmesi amaçlanan hedefler beş ana başlık altında sınıflandırılmaktadır. Bunlar; enerji tüketiminde ve taşımacılığında etkinliğin geliştirilmesi, paylaştırılan ve yenilenebilen kaynaklarda verimliliğin artırılması, akıllı mekân yöneti-

Vatandaşların sağlık ve güvenliğinden ayrı olarak şehir güvenliği ve sağlığı kavramları, şehirlerin tabii afetler ve kazalardan dolayı zarar gören şehir hizmetlerini ve taşıma altyapısını onarma kapasitesini ifade etmektedir. Sayısal bilgi altyapısı beklenmedik bu tür gelişmeleri yönetme, kavrama ve hassas durumları birbirinden ayırmada çok önemli görevler üstlenmektedir.

Akıllı Binalar Konut yapımı ve konut iletişim sistemlerinde ileri düzeyde geliştirilmiş bilgi teknolojileri kullanılmaktadır. Akıllı bina ve akıllı mekânlar ile çevreye duyarlı binalar ortaya çıkmaktadır. Bu binalarda ortaya çıkan özellikler sıralandığında; izleme, değerlendirme ve raporlama esasları üzerine kurulu bilgi işlem altyapısı, binada giriş çıkış işlemleri, enerji akımı ve tüketimi, sürekli görsel kayıt sistemi, yangın haber sistemi, binaya izinsiz girişlerin denetimi, enerji akışının sürekli denetimi, sıcaklık ve soğuk sistemlerinin yönetimi v.b., birbiri ile bağlantılı bilgi işlem altyapısı, bilgi işlem sisteminde kayıt altına alınan verilerin sistem bileşenleri tarafından ortak paylaşımı ve işletim sisteminin bağımsız olarak işlem gerçekleştirebilmesi olarak sıralanabilir. Akıllı Ulaşım Artmakta olan nüfusun yatay ve düşey ölçüde tekrar şehirlere yerleştirilmesi, iklim değişiklikleri, fosil enerji kaynaklarının azalması gibi birçok etken akıllı şehir uygulamalarını etkilemektedir. Bu kapsamda, ulaşım konusu; akıllı trafik yönetimi, sür ve park et, anlık araç takipleri vb. başlıklar altında gündeme gelmekte ve özellikle elektrikli otobüs, yaya ve bisiklet kullanımı ile entegre olarak sıfır karbon tüketimi yönünde çevrenin korunmasına katkı sağlamaktadır. Akıllı Tasarım ve Şehir Örnekleri Akıllı şehir tasarımları genellikle, Hindistan, Güney Kore gibi daha çok Asya ülke-


Songdo Akıllı Şehir Örneği

Kochi Master Planı

Kaynak: http://smartcity.ae/Kochi/

lerinde uygulama alanı bulmaktadır. Bu örnekler arasında yer alan Songdo akıllı şehri Güney Kore’de başkent Seul’un 65 km güney batısında yer almaktadır. Songho akıllı şehir olarak Koreli ve uluslararası konsorsiyum şeklinde oluşan firmalar ile birlikte inşa edilmiştir. Şehirde sayısal coğrafi bilgi sistemleri kullanılmıştır. Diğer bir deyişle, yer altında sayısal network kurulmuş ve bu sisteme, akıllı binalar aracılığıyla herkes evinden ulaşabilmektedir. Örneğin, veliler çocuklarının öğretmeni ile evden konferans şeklinde görüşme; evden çıkmadan sağlık, devlet ile olan işlemler –vergi yatırma, bilgi sorgulama vb.– yapılabilmektedir. Akıllı binalardan ve/veya sokakta bulunan atık kutusuna atılan katı atıklar yer altında kurulan sistem aracılığıyla ayrıştırılarak, son katı atık toplama alanına gönderilmektedir. Akıllı şehir olarak ikinci sırada incelenen GIFT şehri Ahmedabad Uluslarası Havaalanı’nın 12 km kuzeyinde ve Gandhinagar şehrinin 8 km güneyinde yer almaktadır. (NH8) Ahmedabad ve Gandhinagar şehirlerini birleştiren karayolunun doğusunda ve Sabarmati Irmağı’nın ise batı kısmında kurulması planlanmaktadır. (Smart Cities Summit 2014, Hindistan). Yaklaşık 358 ha büyüklüğüne sahip olması planlanan şehirde toplam alanın yaklaşık yüzde 67’si ticari kullanımlara, yüzde 22’si konut kullanımına geriye kalan kısımlar ise sosyal donatı alanları kullanımına ayrılmıştır.

Hindistan’da inşa edilmesi planlanan Kochi akıllı şehri üçüncü sırada örnek verilmektedir. Kochi şehrinde dijital verilerin sisteme uyumlu bir şekilde dâhil edilmesi için Dijital Master Plan Tasarımı yapılmıştır. Şehirde verilecek hizmetler akıllı yönetim merkezi ile bağlantısı yapılarak izlenmektedir.

Akıllı şehirin yaklaşık yüz hektar alan büyüklüğüne sahip bir alan üzerine kurulması planlanmıştır. Şehirde akıllı binalarda enerjinin etkin kullanımı ve güvenlik çözümleri önerilmiş ve evlerde etkin enerji yönetiminin gerçekleştirilmesi planlanmıştır. Akıllı şehir altyapısına bağlantı sağlanmıştır.

Gujarat Uluslarararası Finans ve Teknoloji Şehri Master Planı

Kaynak:http://www.wtcgiftcity.org

itü vakfı dergisi 17


AKILLI ŞEHİRLER

Kochi Şehrinin Genel Görünüşü

Kaynak: http://smartcity.ae

Bu kapsamda "akıllılık" etkenliklerine aşağıda yer verilmektedir: • Akıllı kamu hizmetleri: Kamu güvenliğini sağlamak üzere kesintisiz görsel kayıt sisteminin kurulması. İlk yardım hizmetlerinin yönetiminin gerçekleştirilmesi. • Sayısal şehir hizmetleri olarak e-hükümet, eğitim, sağlık ve turizm gibi alanlarda sayısal şehir hizmetlerinin sunulması. • Şehir aydınlatma yönetiminin akıllı şehir sistemleri vasıtası ile gerçekleştirilmesi. • Akıllı enerji kullanımı: Enerjinin akıllı şehir şebekesi vasıtası ile dağıtımı ve enerjinin esnek kullanımı. Akıllı şehir sistemleri yardımı ile ihtiyaç ve taleplerin öngörülmesi ve arz ve talebin karşılanması. Yenilenebilir enerji yatırımları ve mikro düzeyde şebeke kurulumu. Anlık hizmet veren ve süreci kesintisiz takip eden akıllı şehir şebekesinin kurulması. • Akıllı su yönetimi: Suyun akıllı yöntemler ile dağıtımı ve su kaçaklarının tespit edilmesi. Su akım gücünün, suyun denetiminin ve güvenlik sisteminin uyumunun sağlanması. Su akışının akıllı yönetiminin gerçekleştirilmesi. • Akıllı ulaşım: Trafik akışının akıllı yönetimi. Şehir trafiği akışında kamu ulaşımı ile yolcu bilgilendirmesi arasında uyumun sağlanması.

18 itü vakfı dergisi

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca Yürütülen Çalışmalar Ülkemizde akıllı şehirlerle ilgili olarak merkezi ve yerel düzeyde sınırlı uygulamalar bulunmaktadır. Sınırlı sayıda belediyemizin, yaşayan laboratuvarlar ve akıllı şehir uygulamaları ile ilgili deneyimi vardır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, bina ve yerleşme ölçeğinde akıllı çevre uygulamalarını da içerecek şekilde projeleri ve düzenlemeleri bulunmaktadır. Yine diğer kurum ve kuruluşlarımızın da konu ile ilgili projeler yürütülmektedir. Bütün bu uygulamaların ortak bir akıl ile birleştirilmesi ve etkin kaynak kullanımını sağlayacak şekilde öncelikli olduğu kabulü yapılarak yaygınlaştırılması gerekmektedir.

Evrenimiz, şehirlerin ihtiyaç duyduğu enerji üretiminden ve tükettiği tabi kaynaklardan oluşan sorunlar ile karşı karşıyadır. Günümüz şehircilik çalışmalarının hava, su ve toprak kaynaklarından oluşan çevresel unsurları göz önünde bulundurması ve çevresel alanlar, şehir hizmetleri ve şehirden yararlanma hedeflerine akıllı ve daha fazla sürdürülebilir şehir modellerinin dâhil edilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

Bakanlığımız, teknoloji kullanımıyla, kaynaklarını etkin kullanan ve vatandaşlarımıza daha iyi bir yaşam ortamı sağlayan şehirleri oluşturmak üzere "Akıllı Kentler Stratejisi ve Eylem Planı"nı hazırlamaktadır. Akıllı şehirlere doğru uzanan bu yolda Türkiye bilişim, bilgi sistemleri, çevre, inşaat, şehir planlama ve yerleşme sektörlerinde geliştirdiği yasaları, yönetmelikleri, stratejileri ve eylem planları ile verimli, bilgiye dayalı, insan odaklı, adil ve kapsayıcı şehirleşme sürecini gerçekleştirmek üzere önemli adımlar atılmıştır. Bu noktada, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı şehirlerimizde çevresel sürdürülebilirliği ve ekonomik kalkınma politikalarını bütünleştirirken bilişim odaklı bütüncül bir yaklaşım getirmeyi hedefleyen bir kurum olarak öne çıkmaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca geliştirilen ve başta ulaştırma ile enerji olmak üzere, kentsel altyapıların ve şebekelerin insan müdahalesine gerek duyulmadan kendi kendine yönetilebilmesi esasına dayanan ve şehirlerin kaynaklarını daha etkin kullanmaları ve kent sakinlerine daha iyi hizmet sunmalarını sağlayan “TUCBS-Türkiye Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemleri” ve “Ulusal Kent Bilgi Sistem Standartları” gibi pek çok çalışma kamuya sunulmuştur. Bilgi güvenliği ve paylaşılan bilginin artması, kentleşme profilinin çıkarılması, mekânsal planlamanın şeffaflaşması, kentsel dönüşüm ile afet ve kriz yönetimi veri altyapısının oluşturulmasını hedefleyen “Akıllı Kentler-Bulut Kent Bilgi Sistemi” projesi son dönemde dikkat çekmektedir. Bu çalışmalar ile şehirlerimizde yaşam standartlarında önemli ölçüde iyileşme sağlanacaktır. Bakanlığımız Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü'nce yürütülen “Akıllı Şehirler-Bulut Şehir Bilgi Sistemi” ile belediyelerimizi bilgi teknolojilerini kullanır hale getirmek, şehir bilgi sistemleriyle 400 milyon liranın üzerinde bir tasarruf sağlanması amaçlanmaktadır. Söz konusu çalışma ile akıllı bilişim şehirlerinin temelinin atılması sağlanacaktır. Sürdürülebilir kentsel gelişme adına akıllı şehirlere yönelik olarak “KENTGES - Bütünleşik Kentsel Gelişme Stratejisi ve Eylem Planı 2010-2023”; ortak ülke mekânsal bilgi sistemlerini geliştiren, bütüncül kent formunu destekleyen, alt-


taşıt sahiplerinin ölçüm yaptırma periyotlarının elektronik ortamda anlık takibinin yapılması ve yapılan tüm bu iş ve işlemlerin envanterinin tutulmasının sağlanması beklenmektedir.

yapı ve ulaşımda bilgi teknolojilerini etkin kullanan stratejiler içeren çerçeve bir belge olarak yayınlanmıştır. KENTGES’deki stratejilerle de uyumlu olarak, bisiklet yollarının geliştirilmesi, binalarda enerji verimliliği, verimli atık yönetimi gibi çevre yönetimi ile denetimi ve altyapı hizmetlerinin geliştirilmesi, iklim değişikliğine uyum, afetlere dayanıklı şehirler oluşturulması gibi birçok alanda da çalışmalar hızla sürdürülmektedir. ATLAS Uygulaması ile Bakanlığımız bünyesinde çok çeşitli seviyelerde üretilen coğrafi veriler, web üzerinden iki ve üç boyutlu olarak sunulmaktadır. İşbirliği Protokolleri kapsamında diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait coğrafi veri servisleri de ATLAS uygulamasına katman olarak eklenebilmektedir. Bu uygulama http://www.atlas.gov.tr adresi üzerinden yayınlanmaktadır. Merkezi veri tabanına entegre edilen coğrafi veriler, uluslararası OGC standartlarındaki web servisleri aracılığıyla ATLAS üzerinden sunulmaktadır. ATLAS, tüm coğrafi veri servislerini bir arada gösterebilen açık kaynak kodlu bir web uygulaması olup, standart yapıda servis sunabilen tüm açık kaynaklı ve ticari CBS sunucuları ile uyumludur. Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü'nce yürütülen, 30.11.2013 tarih ve 28837 sayılı “Egzoz Gazı

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca geliştirilen ve başta ulaştırma ile enerji olmak üzere, kentsel altyapıların ve şebekelerin insan müdahalesine gerek duyulmadan kendi kendine yönetilebilmesi esasına dayanan ve şehirlerin kaynaklarını daha etkin kullanmaları ve kent sakinlerine daha iyi hizmet sunmalarını sağlayan “TUCBS-Türkiye Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemleri” ve “Ulusal Kent Bilgi Sistem Standartları” gibi pek çok çalışma kamuya sunulmuştur. Emisyonu Kontrolü ile Benzin ve Motorin Kalitesi Yönetmeliği” kapsamında, motorlu taşıt sahiplerinin yaptırmakla yükümlü oldukları egzoz gazı emisyon ölçüm işlemi için Bakanlıkça “Egzoz Gazı Emisyon Ölçümü Takip Sistemi Projesi” isimli yeni bir yazılım projesi başlatılmıştır. Elektronik ortamda anlık takip yapılarak Bakanlık tarafından projelendirilerek geliştirilmesi planlanan yazılım sistemi sayesinde, pul ve ruhsatların dijital ortamda oluşturulması, yetkili egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonlarına yapılacak denetimlerin etkinleştirilmesi,

Sonuç Mevcut gelişmeler ışığında şehirlerde nüfus baskısının artması kaçınılmazdır. Akıllı ve bilimsel şehircilik uygulamaları ile şehirleşmenin daha sağlıklı gelişmesinin sağlanması ve hızlı ve düzensiz şehirleşmenin önüne geçilmesi mümkündür. Bu kapsamda akıllı şehirler, küresel ölçekli şehirlerin çevreye duyarlı bir biçimde teknoloji vasıtasıyla kontrol altına alınması olarak yorumlanabilir. Şehirlerde yaşayan nüfusun ihtiyaçlarını akıllı altyapı ve sosyal donatısı ile birlikte çevreye uyumlu akıllı tasarımı ile sağlayan, çevre kalitesini yükselten, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin akıllı yönetim ile düzenli bir şekilde yürüten ve güvenli kentsel yaşam alanlarının bilgi teknolojileri yardımıyla karşılanmasıdır. Ülkemizde, sürdürülebilir gelişme temelli bir kavram olan ve teknoloji temelli bir yaklaşımla ele alınan akıllı şehirler, şehirleşmemiz için yeni bir bakış açısıdır. Bu kapsamda, e-belediyecilik hizmetleri ile başlayan ve önemli ilerleme kaydedilen akıllı şehirlere doğru uzanan yolda, kamu kurum ve kuruluşlarından teknoloji konusunda çalışan özel şirketlere, belediyelerden vatandaşa toplumun her kesiminin ortak çabası ile sağlıklı bir ilerleme sağlanacaktır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca akıllı şehir bileşenlerinin birbiri ile uyumunu sağlayacak ve adım adım hayata geçirecek şekilde yerleşme, çevre ve yapılaşmaya yönelik çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Kaynaklar – Castells. M, (1996 The Rise of the Network Society: The Information Age: Economy, Society, and Culture, Volume I. Oxford:, Blackwell Publishers. – http://smartcity.ae/Kochi/index. (ErişimTarihi:07.06.2017) – https://www.envirotec.com.sa (ErişimTarihi:07.06.2017) – http://www.brindleytech.com (ErişimTarihi:02.06.2017) – https://www.wtca.org (ErişimTarihi:02.06.2017) – http://www.wtcgiftcity.org (ErişimTarihi:02.06.2017) (Smart Cities Summit 2014, 22-23 Ağustos 2014, Mumbai, Hindistan).

itü vakfı dergisi 19


AKILLI ŞEHİRLER

Şehirlerimiz Nasıl Akıllanır?

Y. Müh. Selçuk Özdil ÇEDBİK Yönetim Kurulu Başkanı

Akıllı şehirler için öncelikle akıllı yönetimler ve akıllı insanlar gerekiyor. Şehirli insanların birlikte akıllı olabilmeleri ancak ortaklaşabildikleri bir gelecek hayali (vizyon) ile başarılı olabiliyor. Akıllı şehir yöneticileri böyle bir ortak hayali demokratik, kapsayıcı bir şekilde, yerelde hemşerileriyle paylaşarak geliştiriyorlar. Ancak bundan sonra şehrin geleceğine ilişkin hedefler ve politika önerileri ortak akıl haline gelebiliyor. Bilimsel yaklaşımla mevcut durum tespiti, kararlaştırılan hedeflere varılabilmesi için yapılması gereken çalışmalar bir yol haritasına bağlı olarak planlanıyor, tümüyle şeffaf, ölçülebilir ve raporlanabilir adımlarla yürütülüyor…

D

ünyada insan nüfusu hızla artıyor ve yine hızla şehirleşiyor. Bu olgu birşeyler yapılmadan kendi gelişimine bırakılırsa şehirleri -pek de yabancısı olmadığımız- içinden çıkılmaz sorunlar yumağını içine sürüklüyor. İklim değişikliğinin getireceği veya zaten getirmekte olduğu tehditler de eklenince bu sorunları ivedilikle çözmek ve şehirleri sürdürülebilir dayanıklı bir geleceğe hazırlamak bir zorunluluk

20 itü vakfı dergisi

halini alıyor. Son yıllarda şehirler bu sorunları çözmek için güncel teknolojik gelişmeleri de kullanarak pek çok çalışma yapıyor, akıllı şehir uygulama örneklerinin sayıları gün geçtikçe de artıyor. Nedir şehirleri akıllı yapan? Pek çok kaynakta anlatılan akıllı teknolojik gelişmelerin ve akıllı altyapıların sağladığı olanaklar önemli olsa da, akıllı şehirler için öncelikle akıllı yönetimler ve akıllı insanlar gerekiyor. Şehirli insanların birlikte akıllı olabilmeleri ancak ortaklaşabildikleri bir gelecek hayali (vizyon) ile başarılı olabiliyor. Akıllı şehir yöneticileri böyle bir ortak hayali demokratik, kapsayıcı bir şekilde, yerelde hemşerileriyle paylaşarak geliştiriyorlar. Ancak bundan sonra şehrin geleceğine ilişkin hedefler ve politika önerileri ortak akıl haline gelebiliyor. Bilimsel yaklaşımla mevcut durum tespiti, kararlaştırılan hedeflere varılabilmesi için yapılması gereken çalışmalar bir yol haritasına bağlı olarak planlanıyor, tümüyle şeffaf, ölçülebilir ve raporlanabilir adımlarla yürütülüyor. Araştırırsanız, bugüne kadar başarılı olmuş


tüm kentlerde çalışmalar böyle başlıyor ve ilerliyor. Kentliler genelde yaşadıkları şehrin sağlıklı, güvenilir, mutluluk veren ve kültürel olarak canlı yerler olmasını istiyorlar. Bunun için kentin çevresi, ulaşımı ve ekonomisiyle de akıllı olması gerekiyor. Akıllı çevre için yüksek verimli, sürdürülebilir yerleşimler ve binalar, yenilenebilir enerjinin verimli ve bölgesel ölçekte kullanıldığı ısıtma-soğutma sistemleri, hava, gürültü ve ışık kirliliğinin azaltılmasını sağlayacak akıllı, planlı kentsel tasarımlar gerekiyor. Kentin tüm bu gerekleri karşılayabilmesi için ekolojik servislerinin, yani yeşil ve mavi altyapısının çok iyi planlanmış ve güçlü olması gerekiyor. Yeşil altyapıda önem sırasına göre parklar, bahçeler, ağaçlı yollar, yeşil çatılar ve duvarlar geliyor. Mavi altyapıda kentin su ile olan ilişkisi, su kaynakları, yağmuru, deniz kıyıları, göller, akarsular, göletler ve havuzlar var. Özellikle parklarda yeşil ve mavi altyapının birlikte olması kentlileri hava kirliliği, gürültü, ısı adası etkilerine ve ısı stresine karşı koruduğu gibi, akıl sağlıklarını da olumlu yönde etkiliyor. Akıllı ulaşım için temiz, hızlı, tümleşik toplu taşıma ağı, yayaların güvenli olarak yürüyebileceği kaldırımlar, bisikletler için ayrılmış yollar şart. Ulaşım tercihlerinde lastik tekerlekli kişisel motorlu araçların en sonda yer alması, özendirilmemesi ve toplu taşıma araçları da dahil karbon salan, kirlilik yaratan araçların da kullanımdan kaldırılması gerekiyor. Akıllı ekonomi; sağlıklı bir kentte, birbirleriyle bağlantılı biçimde yaşayan sağlıklı bireylerin gereken üretkenliği, yaratıcılığı, girişimciliği ve döngüsel işbirliğini sağlamasıyla mümkün. Bu birlikteliği sağlayabilen kentlerin dünya çapında başarılı ve rekabetçi olabildiklerini görüyoruz. Bütün bu saydıklarımız birbirinden bağımsız konular değil, onun için ancak bütünsel tasarımla ve iyi planlamayla, yapılan planları bozmadan, delmeden, iyileştirerek ve özellikle de bilişim teknolojilerinin sağladığı olanakları kullanarak çözülebiliyor. Ancak bu şekilde şehirlerimizi akıllandırabilir, iklim değişikliklerine uyum sağlayabilecek dayanıklı şehirler haline getirebiliriz.

Akıllı çevre için yüksek verimli, sürdürülebilir yerleşimler ve binalar, yenilenebilir enerjinin verimli ve bölgesel ölçekte kullanıldığı ısıtma-soğutma sistemleri, hava, gürültü ve ışık kirliliğinin azaltılmasını sağlayacak akıllı, planlı kentsel tasarımlar gerekiyor. Kentin tüm bu gerekleri karşılayabilmesi için ekolojik servislerinin, yani yeşil ve mavi altyapısının çok iyi planlanmış ve güçlü olması gerekiyor.

ve başlattığı projeleri bir sabah kalktığınızda yolunuzu, parkınızı veya denizi kapatan, Orwellyen sloganlı inşaat perdelerinden öğreniyorsunuz. Elli yıl yaşadığım kentte, hatırladığım kadarıyla benim düşüncem sadece iki kez soruldu. Onu da kısmen uygulayıp yine bildiklerini yaptılar. Kısa bir süre için bile olsa hemşeri yerine konulmak güzel bir duyguydu! Her ne kadar yerel yönetimler birşeyler yapmak için çalışmalar yapıyor olsalar da, neyi niye yapacaklarını baştan kentlilerle paylaşmadıkları ve bu konuda oydaşma sağlamadan yola çıktıkları için beklenen sonuçların elde edilmesi şansa kalıyor. Ayrıca iklim değişikliği, deprem güvenliği konularında bırakın gerekenlerin yapılmasını, yapılmaması gereken ne varsa büyük bir aymazlıkla yapılıyor. Ondan sonra da şehire üstünde ağaç kalmamış tepelerden bakıp sonucu kendileri de beğenmiyorlar. Böyle yönetilen kentlere göçle gelen, kentli olmaktan çok, kabileler halinde toplulaşan mahallelerde yaşayan insanlar da kent yağmasına katılınca kent hızla bozunuyor. Eksik düşünülmüş, plansız, bilimsel olmayan kanun ve yönetmeliklerle yapılmaya çalışılan dönüşümler de aynı yönde gelişmelere yol açıyor. Hem de zaman, para harcayarak ve bol bol sera gazı üreterek…

Kısacası iyi eğitim almamış, kentli olamamış, demokrasiyi özümseyememiş, bilime, planlamaya değer vermeyen, uzun vadeli düşünemeyen toplumlarda neler olursa bizde de onlar oluyor ve şehirlerimizle birlikte bizlere de yazık oluyor. ÇEDBİK neler yapıyor? ÇEDBİK 2007 yılında çevre dostu sürdürülebilir binalar kültürünün oluşumunu, gelişimini, yaygınlaşmasını sağlamak, farkındalığı arttırmak ve belgelendirilmesini amaçlayarak 25 kurucu üye ile başladığı çalışmalarını bugün 130 üyeyle ilk günün heyecanı ve kararlılığı ile sürdürmektedir. Yurtiçinde olduğu kadar yurtdışında da güncel gelişmeleri de izlemekte olan ÇEDBİK Dünya Yeşil Binalar Konseyi (World Green Building Council -WGBC) tam üyesi olup diğer üye konseylerle ve konunun önde gelen uluslararası kuruluşlarıyla eğitim, teknoloji, belgeleme programları konularında işbirlikleri yapmaktadır. 2016 yılında her ölçekte yeni konut binaları için ÇEDBİK Konut tasarım ve belgelendirme programımızı yayınladık. İlk öncül

Bizde neler ol(m)uyor? İki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda ender güzel kentimizde yapılan tutarlı projeleri bu söylediklerimizin dışında tutarsak; bizde, yerel yönetimin aldığı kararları

itü vakfı dergisi 21


AKILLI ŞEHİRLER

Binaların sağlıklı ve konforlu olması sadece taşıyıcı yapı ve cephe tasarımıyla bitmemekte; iç ortamın sağlıklı olması için çevre koşullarına uygun tesisatın doğru tasarlanması ve işletilmesi, yanı sıra kullanılan yapı malzemeleri, donanım ve mobilyaların da sağlığa zararlı olmamaları gerekmektedir.

belgeleme çalışmalarımızı yaptık ve yeni projelerle bu çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Bu programla bütünsel tasarımla konutlarımızı doğru arazilerde doğru konumlamayla, çevre dostu malzeme ve teknikleri kullanarak üretmeyi; yüksek verimlilikte enerji, su kullanımı, aydınlatması, iç hava kalitesiyle sağlıklı ortamlarda yaşanan ve tasarlandığı şekilde işletilen binalar haline gelmesini sağlamayı hedefliyoruz. Konutların sera gazı salımlarında yaklaşık %40 gibi büyük bir paya sahip olmaları, ilk programı bu konuda yapmamızın temel nedenidir. Ancak tek tek konutları yüksek verimli hale getirmekle yerleşimlerimizi ada, mahalle veya kent ölçeğinde çevre ve yaşam dostu yerler haline getirmek olanaksız. Sosyal dokuyu güçlendirecek, bireylerin karşılıklı ilişkilerini, yaratıcılıklarını destekleyecek bilimsel planlama ve bütünsel tasarımla; bölgesel ölçekte enerji kullanımı, ısıtma soğutma çözümleri, çağdaş ulaşım, erişim, işletme ve atık yönetimi hedefleyerek yapılacak kentsel dönüşümler başarılı oluyor. Üstelik bu tür yerleşimler içinde ele alınacak binalar tekil çözümlere göre daha yüksek verimli ve ekonomik yapılabiliyorlar. Bu konuda ÇEDBİK Yerleşimler Komitesi yüksek verimli çevre dostu yerleşimler tasarım ve belgelendirme kılavuzu için çalışmalarını sürdürmektedir. Yeni binaların yanısıra, büyük bir yapılı bina stoğumuz olduğunu da gözardı etmemiz olanaksız. Bu nedenle ÇEDBİK Mevcut Bina Komitesi konunun tüm zorluğu ve istatistiksel veri yokluğuna karşın çalışmalarını sürdürmektedir. 14 Avrupa Yeşil Bina Konseyi ile birlikte yürüttüğümüz, çevre

22 itü vakfı dergisi

dostu yapılı çevre için mevcut binalarımızın iyileştirilebilmesi için gerekleri, sorunları ve çözüm yollarını araştırdığımız, sonuçlarını çok yeni raporladığımız H2020 Build Upon projesini Mayıs ayında tamamladık. Sağlıklı ve konforlu binaların yaşayan ve çalışanların verimliliğine yaptığı önemli katkılar nedeniyle son yıllarda birçok çalışma yapılmaktadır. Binaların sağlıklı ve konforlu olması sadece taşıyıcı yapı ve cephe tasarımıyla bitmemekte; iç ortamın sağlıklı olması için çevre koşullarına uygun tesisatın doğru tasarlanması ve işletilmesi, yanı sıra kullanılan yapı malzemeleri, donanım ve mobilyaların da sağlığa zararlı olmaması gerekmektedir. Yeni başlattığımız

ÇEDBİK Diyalog Günleri’nin ilkini bu konuya ayırdık. Konunun uzmanlarının sunumları katılımcılarla paylaşılarak tartışılmıştır. Bu toplantının çıktıları ÇEDBİK Binada Sağlık ve Konfor Komitesi çalışmalarına ışık tutmaktadır. Yapılı çevre tasarımlarının bütünsel ve tüm yaşam döngüsü düşünülerek yapılması, belgeleme programlarının ölçülebilir ve izlenebilir olması gerekmektedir. ÇEDBİK 2020 Yol Haritası’nda olan bu hedeflerin gerçekleşmesi için de komitelerimiz çalışmalarını sürdürmektedir. Yaptığımız çalışmaların hızla sonuçlanabilmesi, yaygınlaşabilmesi için sektörel ölçekte işbirliklerimiz sürmektedir. Burada bir kısmını anlattığımız komite çalışmalarımızı, üyelerimizin gönüllü katılımı ve özverili çalışmaları ile yürütmekteyiz. ÇEDBİK, alanında öncü bir sivil toplum kuruluşu olarak tüm sektörün öneri, görüş ve üyelik isteklerine açıktır. Geleceğin akıllı şehirlerine, çevre dostu, sağlıklı yapılı çevrelerinin oluşumuna gelin hep birlikte katkıda bulunalım!


Neleri daha iyi yaparsak öne çıkabiliriz!

‘Akıllı Şehirler’e Yolculuğumuz

Arzu Tekir

WRI Sürdürülebilir Şehirler Türkiye Direktörü

Akıllı şehirlerimizin artması için biraz özeleştiri yapmak ve ‘büyük’ projelerden ziyade pratik ve ekonomik çözümlere odaklanmak, teknolojiden yararlanarak, kaynaklarımızı etkin kullanmamız gerek. Hedefimiz kentlerimizde yaşam kalitesini yükseltmek olmalı…

A

kıllı şehirler üzerine yıllardır pek çok şey yazılıp çiziliyor. Hakikaten söylenegeldiği gibi artık ülkeler değil şehirler yarışıyor. Her şehir daha ‘akıllı’ olmak, projeleriyle öne çıkmak istiyor. Kent yönetimlerimiz senelerce “marka şehir” kavramına önem verdi, yıllarca marka şehir konferansları düzenlendi. Sonuçta her yerde, Robert Indiana’nın ikonik LOVE heykelinden esinlenildiğini düşündüğüm, büyük heykelimsi yazıları kent merkezlerine yerleştirdiler. Şirketlerde olduğu gibi şehirlerin marka değerini ölçen bir model - araç var mı bilmiyorum ancak her yıl şehirlerin yaşanabilirlik indekslerini görüyoruz. Liste başları hep aynı. Uzun uzun akıllı şehir nedir, nasıl olmalıdır, dünya örnekleri nelerdir üzerine yazmak yerine, trendler, kavramlar, hızla değişen teknolojinin yanında ‘akıllı şehirler’ e yolculuğumuzun hızını kesen unsurları anlatıp, neleri daha iyi yaparsak öne çıkacağımız konusunda naçizane önerilerimi paylaşacağım. 1. İklim değişikliği gözardı edilemez! Öncelikle iklim değişikliğinin farkında olmak ve sorumluluk duymak gerekiyor. Yaşadığımız, yönettiğimiz şehre, gelecek nesillere karşı sorumluluğumuz var. Bireyler olarak sorumluyuz; kent yöneticilerinin sorumluluğu var, ilgili bakanlıkların, kamu kuruluşlarının sorumluluğu var. İklim değişikliğinin en önemli sonucu dünyanın ortalama sıcaklığının artmasıdır. Sıcak hava dalgalarının artması ve denizlerdeki suyun buharlaşması sonucunda doğal afetlerin sıklığını ve etkisini artırdığına tanık oluyoruz. Etkilerden bahsediyoruz; yoksulluk, tarım alanlarının, su kaynaklarının yok olması, kuraklık, sel baskınları, rekor sıcaklık artışları, hava kirliliği, vb. İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için geliştirilen politikalar da hepimizin hayatını etkiliyor, etkileyecek. Öncelikle yerelde bu etkilerin doğru analiz edilmesi, eylem planlarının oluşturulması ve en önemlisi planların uygulanması gerek. Yerel yönetimlerin kapasitelerini iyileştirmeleri, gerçekçi hedefler belirleyip doğru çözümlere odaklanmaları gerek. Bunu sağlamak için de Compact of Mayors, Covenant of Mayors, Building Efficiency Accelarator ve yeni kurulan Global Parliament of Mayors gibi girişimleri yakından takip edebilirler. Dünya, çözümün birlikte çalışarak, birbirini bilgi ve deneyim paylaşımıyla kuvvetlendirerek iklim değişikliği ile mücadele edileceği konusunda birleşmiş. Bu ortaklıklar, girişimler sayesinde geliştirilen projelerin, planların uygulamalarının finansmanı konusunda aktif

itü vakfı dergisi 23


AKILLI ŞEHİRLER

Kocaeli Belediyesi’nin örnek bisiklet paylaşım sistemi ve bisiklet yolları.

çalışmalar yapılıyor, bunu da dikkate almak lazım. 1 Haziran’da Başkan Trump’ın Amerika’nın Paris Anlaşması’na taraf olmaktan çekileceğini bildirmesi sonrasında tekrar gündeme geldi, iklim değişikliği ve iklim değişikliği ile mücadele konusu. Nedir bu Paris Anlaşması? Yüzyılın ikinci yarısında, dünyadaki ısı artışını 1,5 C derece ile sınırlayabilmek için, tüm ülkelerin emisyonların azaltılmasını hedef koyacaklarını taahhüt ettikleri bir metin. Suriye, Nijerya ve Amerika hariç tüm ülkeler taahhütte bulundu. Paris Anlaşması sadece bir anlaşma değil. Ülkeler artık her beş yılda bir yaptıklarını olumlu ya da olumsuz olarak raporlamak zorunda. 2015 yılından bu yana taahhütleri yerine getirmede Hindistan, Çin ve Avrupa ülkeleri öne çıkıyor. Hindistan 2030’a kadar tüm araçların elektrikli olacağına karar verdi. Muazzam güneş enerjisi yatırımları yapılıyor, düşük karbonlu ulaşım çözümleri kalabalık şehirlerde artan bir hızla uygulanıyor. Gecen yıl Yaşanabilir Şehirler Sempozyumu’na ev sahipliği yapan Sakarya Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, Paris Anlaşması süreci ile birlikte yerel yönetimlere büyük görevler düştüğünün altını çizmişti. İklim değişikliğinin ortaya çıkardığı tehdidin, tüm insanlığın öncelikli sorunlarından biri haline gelmiş durumda olduğundan bahsetti. “Dünyamız, ülkemiz ve kentlerimiz küresel ısınma tehdidi ile yüz yüzedir. Ancak Paris Anlaşması, katılımlı şekilde hazırlanmış olması, süreçlerin daha şeffaf yürütülmesi ve bazı somut hedefler öngörmesi bakımından umut vaadetmektedir. Söz konusu anlaşma bütün ülkelere sorumluluk yüklemektedir. Bu sorumluluk, ortak fakat farklılaşmış sorumluluk anlayışı ile ülkelerin kendi kapasiteleri-

24 itü vakfı dergisi

Dünya, çözümün birlikte çalışarak, birbirini bilgi ve deneyim paylaşımıyla kuvvetlendirerek iklim değişikliği ile mücadele edileceği konusunda birleşmiş. Bu ortaklıklar, girişimler sayesinde, geliştirilen projelerin, planların uygulamalarının finansmanı konusunda aktif çalışmalar yapılıyor… ne göre olacaktır. Hızlı kentleşme olgusu ve sanayileşme baskısı, bu süreçte yerel yönetimleri zorlasa da ülkemiz, uluslararası taahhütleri karşılayabilecek niteliktedir. Yükümlülüklerimizi yerine getirme konusunda samimi olmak ve süreçleri şeffaf bir şekilde yürütmek zorundayız” cümleleri umut verici. Kentlerimizin iklim değişikliği eylem planlarını hazırlamaları gerekiyor. Enerji ve-

İstanbul’da ‘Akıllı Durak’ uygulaması.

rimliliği eylem planları, arazi kullanım planları, ulaşım ana planları… Tüm bu planların birbirleriyle uyumlu olması gerekiyor. 2. Belediye başkanları ve kent yöneticileri öğrenmeye ve kendilerini geliştirmeye daha çok zaman ayırmalı! Teknoloji hızla değişiyor. Yasal düzenlemeler üzerine tartışmalar yapılamadan, yenilikçi çözümleri şehirlerde görmeye başlıyoruz. Bu hıza, şehir yönetimine talip olan belediye başkanları ve ekiplerinin de ayak uydurması, yenilikçi çözümler hakkında fikir sahibi olurken, vatandaşın hayatını kolaylaştırıp kolaylaştırmayacağı, ekonomik kazanımları, taşıdıkları riskler... vb hakkında bilgiye dayalı fikir sahibi olmalarını bekliyorum, bir vatandaş olarak. Yıllardır ülke içinde ve dışında şehirlerin daha sürdürülebilir, akıllı ve yaşanılır olması için gerçekleştirilen pek çok konferansa konuşmacı ya da dinleyici olarak


katılıyorum. Her yıl Yaşanabilir Şehirler Sempozyumu’nu da düzenliyoruz. Bu etkinlikler bilgininin paylaşıldığı, iyi örneklerin, uygulamaların nasıl hayata geçtiğinin ve nasıl sonuçlandığının aktarıldığı yeni işbirliklerine imkan verecek ağ geliştirme faaliyetlerinin yapıldığı bir ya da iki gün süren etkinlikler. Türkiye’deki konferanslarda belediye başkanları muhakkak açılış konuşmasını genelde etkinlik teması ya da içeriği ile çok da örtüşmeyecek şekilde üç yüz, beş yüz bilemedim bin beş yüz kişilik dinleyici grubuna icraatlarını aktarıp, her şeyi aslında ne kadar iyi yaptıklarını anlatıp tamamlar. Konuşması biter bitmez de çok önemli programları için tüm üst yönetimi ve danışmanları ile birlikte, yaklaşık yirmi kişilik grup, bir anda gürültülü bir şekilde salonu terkeder. Tanık olduğum birkaç istisna dışında baştan sona bir çalıştaya veya konferansa katılıp görüş alan, soru soran, kendi projelerini anlatıp, konuşmacıları dikkatle dinleyip, işbirlikleri geliştirmeye uğrasan belediye başkanlarımızı ne Türkiye’de ne de yurt dışındaki toplantılarda gördüm. Oysa, bu tür uluslararası toplantılarda kalkınma bankalarından, uluslararası sivil toplum kuruluşları ve platformlara pek çok kaynak var. Hindistan, Meksika, Brezilya, Çin ve Avrupa Birliği ülkelerinden gelen başkanlar bu kaynaklara rahatlıkla erişip, kentlerini öne çıkaracak iş birliklerine imza atıyorlar. Şehircilik ile ilgili yurtdışındaki konferans ya da benzer toplantılara katılan, konuşma yapan belediye başkanı sayımız da son derece az. Bu toplantılara katılması için gönderilen yetkililerin çoğu da -istisnalar var ayrı tutuyorum- bir iki açılış konuşması, belki ilk oturumu üstünkörü dinleyip, turistik programlara katılmayı tercih ediyorlar. İs geliştirme, ağ geliştirme, proje ortakları bulma faaliyetleri ile ilgilenmiyorlar. Bakıldığında, her meslek grubundan isteyen herkes, bu mevkiye talip olup seçildiği takdirde belediye başkanı olabiliyor. Bir belediye başkanı, danışman ekibi ya da üst yöneticileri kendilerini geliştirmedikleri, kendi mevkidaşlarını dinlemedikleri, dünyanın başka şehirlerindeki iyi uygulamaları etraflıca incelemedikleri sürece, yönetmeye talip oldukları şehir için nasıl bir vizyon, akıllı şehir stratejisi geliştirebilir?

Paris Anlaşması sadece bir anlaşma değil. Ülkeler artık her beş yılda bir yaptıklarını olumlu ya da olumsuz olarak raporlamak zorunda. 2015 yılından bu yana taahhütleri yerine getirmede Hindistan, Çin ve Avrupa ülkeleri öne çıkıyor. 3. Verinin önemini hala anlayabilmiş değiliz… Araştırmalarımızda en yoğun yasadığımız sıkıntı veri eksikliği, verinin standart olmaması veya veri paylaşımı ile prosedürlerin veri paylaşımını destekler nitelikte olmaması. Şöyle bir örnek vereyim; yol güvenliği için beş şehirde araştırma yaptık ve geçmişe dönük trafik kaza verilerini inceledik. En çok zorlandığımız konu, kaza noktalarının

İstanbul’da yaygınlaşmaya başlayan ‘Akıllı Bisiklet” ve “Akıllı Park” uygulamaları.

tespitiydi. Bazı kazalar çatı üstlerinde, bazıları trafiğin olmadığı alanlarda görünüyordu. Neden? Veriyi toplayan memura doğru bir eğitim verilmemiş, kaza koordinatlarının neden önemli olduğu doğru aktarılmamış. Aynı belediyenin iştirakleri ile arasında dahi veri paylaşımı sorunlu. Ortak bir veri tabanı kullanılmıyor. “Ölçemediğiniz şeyi iyileştiremezsiniz’ sözünü hepimiz duymuşuz ama içselleştirmemişiz. Her belediye başkanının, kendisine doğrudan rapor vereceği bir Chief Information Officer’i olması gerektiğini düşünüyorum. Geliştirilen projelerin mevcut durumu ve sonrasında yapılan iyileştirmeleri doğru analiz edip başkana ve kent yönetimine sunacak bir ekibin olması, bilgiye ve veriye dayalı kararların alınması, yatırımların yapılması, önceliklendirilmesine katkıda bulunacaktır. Yerel yönetim seçimlerinden önce bir büyükşehir belediyemizde yaklaşık iki yıl boyunca veri toplama, analizi, proje ekibinin eğitimini de kapsayan yoğun bir çalışma ile kapsamlı bir ulaşım ana planı hazırlandı. Seçimlerden sonra göreve başlayan yeni belediye başkanı ve ekibi bu planı çöpe atıp, birkaç katı maliyetle yeni bir danışmanlık ihalesine çıktı ve bir önceki dönemde bu plan için çalışan uzmanları başka birimlere yönlendirdi. Bunu ciddi bir kaynak israfı olarak görüyorum. Hiçbir

itü vakfı dergisi 25


AKILLI ŞEHİRLER

İstanbul bisiklet paylaşım sistemi, Fotoğraf: Benoit Colin, WRI

plan kusursuz değildir. Üzerinde çalışıp iyileştirilebilir, yetişmiş insan kaynağı kullanılabilinirdi. Geçtiğimiz sene Portland eski Belediye Başkanı Sam Adams etkinliğimizde konuşmacıydı. Portland’daki başarı hikayesini anlatırken, geliştirdikleri projeler için performans hedefleri belirlediklerini ve proje performansını yakından takip ettiklerini anlatmıştı. Buradan Barcelona örneğine geçeceğim. Akıllı şehirler listesinde öne çıkan Barcelona’da 2014 yılında hava kirliliği halk sağlığını tehdit eden boyutlara varmış ve o dönemde yapılan araştırmalarda hava kirliliğinin her yıl 3500 kişinin erken ölümüne sebep olduğu tespit edilmiş. Bunun akabinde Barcelona yönetimi kapsamlı bir kentsel hareketlilik planı geliştirmiş. Trafiği %21 oranında azaltmayı hedeflemişler. Şehir merkezlerinde araç hareketliliğini en aza indirecek ‘superblocks’ konseptini uygulamaya koymuşlar. Basitçe 9 blokluk bölgelere toplu ulaşım ve araç ile ulaşımı sağlarken, bloklar arasında hızı 10 km/s’e indirmişler ve parklanmayı yer altına almışlar. Böylece alan, yayalara, bisikletlilere kalmış. 5 mahallede pilot uygulaması yapılmış. 2008’de yayalaştırılan bir bölge superblock uygulamasına dönüştürülmüş. Sonuçlar etkileyici! Yayalara ayrılan alan %45’ ten % 74’e yükselirken, bu bölgedeki gürültü 66,5 dba’den 61 dba’ye düşmüş, hava kalitesinin önemli göstergelerinden nitrojen oksit emisyonu %42 aza-

Bir belediye başkanı, danışman ekibi ya da üst yöneticileri kendilerini geliştirmedikleri, kendi mevkidaşlarını dinlemedikleri, dünyanın başka şehirlerindeki iyi uygulamaları etraflıca incelemedikleri sürece, yönetmeye talip oldukları şehir için nasıl bir vizyon, akıllı şehir stratejisi geliştirebilir? 26 itü vakfı dergisi

lırken, PM2 %38 azalmış. Ekonomik aktivite de bağlantılı olarak artmış. Benzer rakamları Tarihi Yarımada’nın yayalaştırılması sonrasında 2014 yılında gerçekleştirdiğimiz, yayalaştırmanın etkilerini analiz ettiğimiz çalışma sırasında da görmüştük. Yerel esnaf yaklaşık %80 oranında yayalaştırmadan memnundu. Laleli İş Adamları Derneği yayalaştırmanın ekonomik katkısını fark edince kendi bölgelerinin de yayalaştırılması için finansal katkıda bulunmuştu. 2011 yılında başlayan yayalaştırmanın ciroya etkisi %23 oranında artış olarak gözlemlenmişti. Bu veriler, araç değil insan odaklı uygulamaların etkilerini göstermek için önemli. 2014 yılındaki araştırmamızda da yayalaştırmanın başında mevcut durum neydi, hava kalitesi ne durumdaydı, sokakların yayalaştırılmasında öncelikli unsurlar nelerdi, ekonomik durum nasıldı, vb konulara ilişkin veri olmadığı için çalışmamızı anketler ve odak grup toplantıları ile gerçekleştirmiştik. Projenin maliyetine ilişkin net bilgiyi ise bölük pörçük edindiğimiz bilgilerle, UKOME karar yazıları ile toplayabilmiştik. Çok kıymetli ve dünyada ciddi ses getiren bir çalışma halbuki, İstanbul’un Tarihi Yarımada’sının yayalaştırılması. Tarihi Yarımada ile ilgili, yayımladığımız “Herkes İçin Erişilebilir İstanbul - Kamusal Alanlar ve Toplumsal Yaşam” başlıklı ilk raporumuz şu an Çince’ye çevriliyor. 4. Yeni is modellerini geliştirmek için iş birliklerine açık olmak lazım… Bunun için de iş geliştirme kabiliyeti olan uzman ve yöneticilerin bulunması yerel yönetimler için kritik unsur. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin çalışmalarını örnek verebilirim. Avrupa Komisyonu’nun 7. Çerçeve Programı kapsamında desteklediği SOLUTIONS (Düşük karbonlu ulaşım çözümleri) projesinin ortaklarından biri, ’takeup city’ olarak, Budapeşte ile eşleşerek, ’leading city’, otobüs sistemlerinin yenilenmesi üzerine çalışmalara başladı.

Budapeşte’nin tecrübelerinden faydalandı. Bu çalışmaları yürüten ekip, başka bir fon kaynağı ile Budapeşte’deki başarılı bisiklet paylaşım sistemlerini daha detaylı inceleyerek, Kocaeli’nde bir bisiklet paylaşım sistemi kurdu. Başka bir örnek vermek istiyorum, konumuz akıllı şehirler zira. Hindistan’da 2015 yılında akıllı şehirler programı geliştirildi. Program kapsamında 100 akıllı şehir oluşturma ve 500 şehirde iyileştirmelerin yapılması için 15 milyar dolarlık bütçe ayrıldı. Program kapsamında, Hindistan’daki çalışma arkadaşlarım bu projede çok aktif bir şekilde bakanlıklar ve şehirlerle çalışmalarını yürütüyor. 2015 yılındaki Paris İklim Zirvesi’nde (COP21), hedefleri tutturmak, birlikte çalışmak, sinerji yaratmak için 10.000 platform kuruldu. Son dönemde bilgi ve deneyim

WRI Türkiye’nin Tarihi Yarimda ile ilgili Herkes icin Erisilebilir Istanbul-Kamusal Alanlar ve Toplumsal Yasam baslikli raporu şu anda Çince’ye çevriliyor.


İzmir Kemeraltı bisiklet yolu. Fotoğraf: Gözde Çoban

paylaşımlarını sağlamak, belediye başkanlarının, kent yöneticilerinin aktif olarak katılımını gerektiren, deneyimlerden dersler çıkarılarak doğru projelerin geliştirilmesi, sinerjinin oluşturulmasını teşvik eden küresel ağlar, platformlar geliştiriliyor. Türkiye şehirlerinin de bu ağlara dahil olması gerektiğini düşünüyorum. Bunu hep vurgulamak gereği hissediyorum çünkü bu ağlara aktif olarak katılan şehirlerin kazanımlarına tanık oluyorum. 5. Kurumsal yönetişim ilkeleri yerel yönetimlere adapte edilmeli; şeffaf, hesap verebilir ve vatandaşını ‘dinleyen’ belediyecilik anlayışı geliştirilmeli… Yerel yönetimler de iletişim kanallarını açık tutmalı ve vatandaşların istek ve taleplerini değerlendirirken, başlatılan projelerin amacı, sonucu, maliyeti, kazanımları gibi detayları açıkça paylaşabilmeli. Bu sayede projelerine vatandaş desteğini almaları mümkün. Akıllı şehirler oluşturmakta hem yerel yönetime hem de vatandaşa sorumluluk düşüyor Mega kentlere baktığımızda Londra, Paris, New York gibi kentler; ekonomiye katkıda bulunma, iş verimliliğini artırma, hava kirliliğinin önüne geçme vb. amaçlar doğrultusunda, bisiklet paylaşım sistemleri ve bisikletli ulaşım projelerine yoğun yatırımlar yapıyor. Kamusal alanların önemi, kentlerin

Son dönemde bilgi ve deneyim paylaşımlarını sağlamak, belediye başkanlarının, kent yöneticilerinin aktif olarak katılımını gerektiren, deneyimlerden dersler çıkarılarak doğru projelerin geliştirilmesine, sinerjinin oluşturulmasını teşvik eden küresel ağlar, platformlar geliştiriliyor. Türkiye şehirlerinin de bu ağlara dahil olması gerektiğini düşünüyorum. yürünebilirliği, ulaşımın erişilebilirliği gibi konular; şehirlerde yaşayan bireylerin sosyal etkileşimini arttırmak, şehir dışına yerleşimin artması dolayısıyla kent merkezlerinin ıssızlaşması, suç oranlarının artmasının önüne geçmek, iş sahiplerini teşvik etmek katıldığım hemen her konferansta vurgulanan konular. Sanatla, sosyal yaşamın canlılığıyla iş sahiplerine, girişimcilere sunduğu fırsatlarla, iş arayışında olan gençleri, üniversite öğrencilerini kendilerine çekmek isteyen dünya kentleri, yaşam kalitesini yükseltmek için rekabet halinde. Geliştirilen planlara vatandaş katılımı çok önemseniyor. Başarılı projelerin arkasında da yerelde, planın-projenin geliştirildiği yerdeki halkın görüşünü, ihtiyacını doğru anlamak, doğru çözümler geliştirmek hem projelerin sahiplenilmesini hem de proje iletişimlerinin etkin yapılmasını sağlıyor. Katılımcılık konusuna vurgu da son senelerde giderek artıyor. Yukarıda yaptığım eleştirilerin yanında, başarılı bir şekilde yürütülen projeler, umut vadeden çalışmalar da yapılıyor: İzmir Büyükşehir Belediyesi hâlihazırda İzmir Tarih Projesi kapsamında, fonksiyonlarına göre on dokuz alt bölgeye ayrılmış

ve yaklaşık iki yüz elli futbol sahası büyüklüğünde alana sahip Tarihi Kemeraltı Bölgesi’ni yeniliyor; İzmirlililerin tarihle ilişkisini güçlendirirken, bölgede hızlı kentleşmeye bağlı gelişen olumsuzlukları gidermeye çalışıyor. Projede katılımcılığa önem veren, izleyen yetkililer, farklı paydaşların da görüşlerini alarak bölgeye kapsamlı, bütüncül ve sistematik bir yaklaşımla insan odaklı bir alan yaratmayı hedefliyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yürüttüğü ‘Akıllı İstanbul’ projesi kapsamında 170 iç paydaş, 100 dış paydaş belirlendi; projenin yönetimini üstlenen konsorsiyum lideri İSBAK tarafından paydaşların görüş ve önerilerini almak için çok yoğun zaman ayrıldı. Yine İstanbul’da "İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü Akıllı Ulaşım Sistemleri Ortak Akıl Konferansı" düzenlendi. Akıllı ulaşım stratejisi ve vizyonu belirlenmesi amacıyla düzenlenen bu toplantılara pek çok sektörden ilgili paydaş davet edildi. Bir sivil toplum kuruluşu olarak bu paydaş toplantılarına davet ediliyoruz ve katkıda bulunuyoruz. Ayrıca kendi projelerimizde de düzenlediğimiz bire bir görüşmeler ve çalıştaylar ile farklı sektörlerden kurum ve kişilerin görüşlerini topluyoruz. Bu görüşleri, analizlerimiz ve saha çalışmalarımızla birlikte bir rapor haline getirerek proje sonucunda ilgili mercilere sunuyoruz. Örneklerin çoğalması, ‘akıllı şehirler’imizin artması için biraz özeleştiri yapmak ve ‘büyük’ projelerden ziyade pratik ve ekonomik çözümlere odaklanmak, teknolojiden yararlanarak, kaynaklarımızı etkin kullanmamız gerek. Hedefimiz kentlerimizde yaşam kalitesini yükseltmek olmalı.

itü vakfı dergisi 27


AKILLI ŞEHİRLER

Akıllı Şehirlere Dönüşüm Yolunda

Türkiye Berrin Benli* Melih Gezer*

*NOVUSENS İnovasyon ve Girişimcilik Enstitüsü, Kurucu Ortak

Ulaşım, enerji ve su alanlarını kapsayan bu araştırma raporu, Türkiye’nin akıllı şehirler konusundaki mevcut resmini ortaya koyabilmeyi ve bu doğrultuda ülke çapında geliştirilecek akıllı şehirler yol haritasının ve stratejisinin oluşturulmasında yol gösterici olabilmeyi amaçlamıştır. Bu çalışma, Türkiye Bilişim Vakfı (TBV), İstanbul Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği işbirliğinde, Novusens’in Akıllı Şehirler Enstitüsü yürütücülüğünde, Mastercard ve Intel Türkiye sponsorluğunda, Türkiye’nin büyükşehir belediyelerinde, bu şehirlere bağlı idareler ile ilçe belediyelerinde, sular idarelerinde ve enerji dağıtım şirketlerinde gerçekleştirilmiştir…

28 itü vakfı dergisi

D

ünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, Türkiye’de de akıllı şehirler üzerine olan çalışmalar hız kazanıyor. 2015 yılında Brookings Institute tarafından yayımlanan ‘Global Metro Monitor’a göre dünyanın en hızlı büyüyen metropol bölgeleri Çin, Türkiye ve Orta Doğu’da bulunmaktadır. Raporda yayımlanan endekse göre dünyada en hızlı büyüyen 10 metropol şehir arasında Türkiye’den 4 şehir yer almakta olup bunlar İzmir, İstanbul, Bursa ve Ankara’dır. Bu bağlamda gerek ülkemizde, gerekse yurt dışında akıllı şehirler konusunda çalışan tüm kurum ve kuruluşlara referans olması planlanan bir çalışma yapılmıştır. Söz konusu çalışma, 2 aşamalı planlanmış olup, 1. aşaması tamamlanmıştır. İlk aşamanın çıktısı olan mevcut durum analizi niteliğindeki çalışma ulaşım, enerji ve su alanlarında ortaya çıkan çarpıcı sonuçlar ile önümüzdeki dönemde atılabilecek adımları ortaya koymaktadır. "Türkiye Akıllı Şehirler Değerlendirme Raporu" kapsamında ilgili kurum ve kuruluşlarla pek çok yüz yüze görüşmeler yapılmış olup, bu görüşmelerin yanı sıra akıllı şehirler konusundaki uygulamalar ve yaklaşımlar hakkında bilgi toplamak amacıyla çevrimiçi bir anket aracı hazırlanıp, uygulanmıştır. Bu çalışmada katılımcılardan odak alınan Ulaşım, enerji ve su alanlarında, vatandaşları doğrudan etkileyip fayda sağlayan ve aşağıdaki özelliklere sahip akıllı şehir uygulamalarının dikkate alınması istenmiştir: • Veri toplama – kent şartlarını ölçümleme ve izleme için kullanılan sistemler/

akıllı cihazlar/sensörler aracılığı ile söz konusu alan hakkında verilerin toplanması. • Veri iletişimi – toplanan verinin kablolu veya kablosuz ağlar aracılığı ile başka sistem / cihaz / merkezlere iletilmesi. • Veri analizi: İlgili alan hakkında kent verilerinin analiz edilerek vatandaşlara fayda sağlayacak gerçek zamanlı karar verme veya geleceğe yönelik çıkarımlar için kullanılması: ➢ Anlık verilerin sorumlular / vatandaşlar tarafından anlaşılabilecek şekilde paylaşımı,


➢ Verilerin optimize edilerek yük dengelemesi yapılması, ➢ Geleceğe dönük tahminlerde bulunulması gibi. Akıllı Şehir Tanımları Şehirler, yaratıcılığın ve inovasyonun merkezleridir. Ancak nüfus artışı, hızlı kentleşme, iklim değişikliği gibi etkenler, şehirlerin ulaşım, çevre ve sağlık gibi konularda artan baskılarla ve zorluklarla karşı karşıya kalmalarına neden olmaktadır.

‘Global Metro Monitor’a göre dünyanın en hızlı büyüyen metropol bölgeleri Çin, Türkiye ve Orta Doğu’da bulunmaktadır. Raporda yayınlanan endekse göre dünyada en hızlı büyüyen 10 metropol şehir arasında Türkiye’den 4 şehir yer almakta olup bunlar İzmir, İstanbul, Bursa ve Ankara’dır.

Şekil 1. Araştırmaya katılan

kurumların dağılımı

itü vakfı dergisi 29


AKILLI ŞEHİRLER

Akıllı şehirler, teknoloji yardımıyla pek çok çözümler sunmakla birlikte, odağının teknoloji değil, insan olması önem taşımaktadır. Teknolojinin, vatandaşların yaşam kalitesini arttırmaya destek olacak bir araç olarak kullanılması, akıllı şehir uygulamalarının başarıya ulaşması açısından kilit bir öneme sahiptir.

“Akıllı Şehir” kavramının Türkiye’de yaygın bir şekilde uygulanması için yol gösterici olacak çalışmalara İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi akademik destek veriyor. “Türkiye Akıllı Şehirler Değerlendirme Raporu” basın toplantısı (soldan sağa): İTÜ Bilgisayar Bilişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sema F. Oktuğ, MasterCard Genel Müdürü Yasemin Bedir, Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Engin Aksoy, Novusens Akıllı Şehirler Enstitüsü Kurucu Ortağı Berrin Benli, Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı, Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın.

Bu zorlukların aşılmasında ve hatta fırçalışılabilirliğini ve sürdürülebilirliğini sağsata dönüştürülmesi sürecinde, şehirlerin lamak için kullanan şehirlerdir (Akıllı Şeakıllı olmaları teşvik edilmektedir. Bununhirler Konseyi- Smart Cities Council) la birlikte, akıllı şehir kavramı son derece geniş ve karmaşık olup, üzerinde hemfikir Yaklaşım olunmuş bir tanım bulunmamaktadır. Akıllı Çalışma Türkiye’deki büyükşehir beşehirlerin tanımlarının bir kısmı geniş kaplediyelerinde, bu şehirlere bağlı idareler samlı iken, diğerleri teknoloji, veri veya vaile ilçe belediyelerinde, sular idarelerinde tandaş odaklıdır. ve enerji dağıtım şirketlerinde gerçekleşAkıllı şehirler tanımlarının çoğunun ortirilmiştir. Proje kapsamında, söz konusu tak yönü, şehirlerin ekonomik, sosyal ve kurumlarla pek çok yüz yüze görüşmeler çevresel sorunlarıyla ilgili sürdürülebilirlik yapılmış, ayrıca projeye özgü bir anket zorluklarını, akıllı teknolojilerin ve verinin kullanımı yoluyla çözmelerini içerŞekil 2. Akıllı şehir meleridir. Aşağıda söz konusu akıllı uygulamalarında kullanılan şehir tanımlarından bazılarını bulabilirteknoloji ögeleri siniz: 1. Akıllı şehir, vatandaşlarına sürdürülebilir, refah seviyesi yüksek ve katılımcı bir gelecek sunmak için etkin olarak entegre edilmiş sayısal ve beşeri sistemlerden oluşur (İngiliz Standartları Enstitüsü – BSI). 2. Akıllı şehirler, geleneksel hizmetlerin ve ağların sayısal ve telekomünikasyon teknolojileri kullanarak, yaşayanların ve işyerlerinin fayda sağlayacağı şekilde daha verimli hale getirildiği yerlerdir (Avrupa Birliği) 3. Akıllı şehir, ‘bilgi ve iletişim teknolojilerini şehrin yaşanabilirliğini,

30 itü vakfı dergisi

çalışması ile de akıllı şehirler uygulamaları hakkında çeşitli açılardan bilgi toplanmıştır. Daha sonra anket çalışmasının ortaya çıkardığı sonuçlar derinlemesine analiz edilerek mevcut yaklaşımlar, anlayışlar, karşılaşılan güçlükler, akıllı şehir projelerinin başarısına katkıda bulunan faktörler ortaya konmaya çalışılmıştır. Çalışmaya katılan 105 kurumun dağılımına bakıldığında beşte biri büyükşehir belediyesi (21 adet) olup, üçte ikisinin nüfusu 1 milyonun üzerindedir. Katılımcıların yarıdan fazlası ise büyükşehir ilçe belediyelerinden (60 adet) oluşmaktadır. Büyükşehir belediyelerine bağlı olan Sular İdareleri de (14 adet) katılımcı kurumların %13’ünü teşkil etmektedir. Diğer kategorisinde yer alan 4 kurum da benzer şekilde büyükşehir belediyelerine bağlı idarelerdir. Dolayısı ile büyükşehir belediyeleri ve bağlı idareleri, çalışmaya katılan kuruluşların yaklaşık %37’sini oluşturmaktadır. Enerji dağıtım şirketleri de katılımcıların yaklaşık %5’ini teşkil etmektedir (Şekil 1). Temel Bulgular Akıllı şehirler, teknoloji yardımıyla pek çok çözümler sunmakla birlikte, odağının teknoloji değil, insan olması önem taşımaktadır. Teknolojinin, vatandaşların yaşam kalitesini arttırmaya destek olacak bir araç olarak kullanılması, akıllı şehir uygulamalarının başarıya ulaşması açısından kilit bir öneme sahiptir. Söz konusu çalışmada, tespit edilen temel bulgular aşağıda listelenmiştir: Akıllı şehir uygulamalarında en önemli güçlük olarak finansal yetersizlik gösterilmiş olup, çalışmaya katılanların yaklaşık %60’ı bu konuda belediye kaynaklarının kullanımına işaret etmişlerdir. Kurumlar arası işbirliğinin eksikliği akıllı şehir uygulamalarının önün-

1.

2.


deki en önemli bir diğer engel olaŞekil 3. Elektronik ödeme sistemleri rak ortaya çıkarken, aynı zamanda projelerin başarılı olması için gerekli kritik başarı faktörleri arasında da başlarda yer almıştır. Özellikle sivil toplum kuruluşları (STK), üniversiteler ve diğer belediyelerle işbirliğinin daha da geliştirilebileceği gözlemlenmiştir. Akıllı şehir uygulamalarında yenilikçi yaklaşımlar katılımcıların kritik başarı faktörleri arasında ilk sırada yer almıştır. Kurumların akıllı şehir teknolojileri konusundaki gelişmeleri yakından takip ederek ve içselleştirerek, bunları şehrin ihtiyaçlarına göre hızlı bir şekilde adapte edebilmek için değişim ve yenilik Bilgi ve iletişim teknolojilerinde yönetimi gibi konulara önem vermeleri geuzmanlık, akıllı şehir rekmektedir. uygulamalarında en kritik başarı Bilgi ve iletişim teknolojilerinde uzfaktörleri arasında belirtilmiştir. Bu manlık, akıllı şehir uygulamalarında en durum, akıllı şehirler konusunda kritik başarı faktörleri arasında belirtilmiştir. bilgi ve deneyim eksikliği ile birlikte Bu durum, akıllı şehirler konusunda bilgi ele alındığında uygulamalarda ve deneyim eksikliği ile birlikte ele alındıyetkin insan kaynağı konusunun ğında, uygulamalarda yetkin insan kaynağı önemi ortaya çıkmaktadır. konusunun önemi ortaya çıkmaktadır. Vatandaşın sürece dahil olması akıllı şehir projelerinin başarısı açısından önemli olarak addedilmekte olup, akıllı şeÇalışmaya katılan her üç büyükşehir uygulamalarının amaçları arasında vahir belediyesinden ikisi ulaşım kotandaşın hayatının kolaylaştırılması ve hanusunda akıllı uygulamalar planlıyor, daha yat standartlarının iyileştirilmesi ilk sırada sonra sırasıyla enerji ve su alanlarında planlı yer almıştır. yatırımlar öne çıkmaktadır. Mevcut akıllı şehir uygulamalarının bekUlaşım alanında en çok görülen akıllı uygulamalar; trafik izleme sistemleri, lenildiği ölçüde bulut bilişim ve büyük elektronik ödeme sistemleri ve akıllı durakveri analitiğinden faydalanmadıkları gözlemlardır. lenmiştir. Mobil uygulamalar ise oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır (Şekil 2). Enerji alanındaki en yaygın akıllı uygulamalar akıllı sokak aydınlatması Akıllı şehir uygulamalarında Coğrafi sistemleridir; daha sonra elektrik dağıtımı, Bilgi Sistemi (CBS) altyapısı bir yandan akıllı şebekeler ve akıllı elektrik sayaçları söz konusu projelerin başarısı açısından en gelmektedir. önemli unsurlar arasında yer alırken, diğer yandan da bu projelerin gerçekleştirilmesi Su alanındaki akıllı uygulamalarda esnasındaki en önemli engellerden birisi en başta elektronik ödeme sistemolarak değerlendirilmektedir. leri yer alıyor, akıllı su sayaçları ve talep yönetimi ile otomatik su kalitesi izleme bunu Akıllı kart veya akıllı cihaz uygulamaları takip etmektedir. ile ödemeler, araştırmaya katılanların dörtte biri tarafından kullanılmakta olup, uygulamalar çoğunlukla ulaşım alanındadır Sonuç (Şekil 3). Akıllı şehir kavramı ve ilgili uygulamaları, ülkemizde henüz gelişmekte olduÇalışmaya katılanların yaklaşık %90’ı ğundan, doğası gereği bazı riskleri de akıllı şehir uygulamasının ürettiği yerel bünyesinde barındırmaktadır. Akıllı şehirler verilerin, bilgi güvenliği ve mahremiyet ilkekonusunda sorumluluk taşıyan tüm kurum leri dikkate alınarak, BİT destekli, yenilikçi ve kuruluşların, akıllı şehirlerin gelişimi sıraçözümler kazandırılması için kullanıma açılsında, mevcut risklerin farkında olup, planmasını faydalı bulmuşlardır.

3.

4.

5. 6. 7.

10. 11.

12. 13.

8. 9.

lı bir risk yönetimi ile akıllı şehirlerin gelişimine engel teşkil etmesini önleyebilirler. Bu da, yine, kurumlar arası işbirliğini gerektiren önemli bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. “Türkiye Akıllı Şehirler Değerlendirme Raporu”, Türkiye’nin akıllı şehirler konusunda mevcut durumunu ortaya koymaktadır. Çalışmanın devamında, akıllı şehirlere dönüşümü tercih eden şehirlere odaklı çalışmalar yapılacak olup, söz konusu çalışmaların aşağıdaki adımları içermesi öngörülmektedir: 1- Anlama: İhtiyaçların, sorunların ve önceliklerin belirlenmesi. 2- Vizyon: Akıllı şehir vizyonunun saptanması. 3- Strateji: Odak alanların saptanması. 4- Eylem Planı: Program ve projelerin önceliklendirilmesi. 5- Uygulama ve İzleme: Kritik başarı göstergelerinin tanımlanması ve sürekli değerlendirilmesi. Kaynaklar (*) [1] Bulut Bilişimin Kamuda Kullanımı, Dünya Örnekleri ve Türkiye İçin Öneriler, Uzmanlık Tezi, 2014, Muhammed Raşit Özdaş, Bilgi Toplumu Dairesi, Kalkınma Bakanlığı. [2] Karayolu Ulaşımında Akıllı Ulaştırma Sistemleri Uzmanlık Tezi Özhan Yılmaz, 2012, Bilgi Toplumu Dairesi, Kalkınma Bakanlığı. [3] Ulusal Akıllı Ulaşım Sistemleri Strateji Belgesi (2014-2023) ve Eylem Planı (2014-2016), Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, 2014. [4] Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kent Bilgi Sistemleri, www.csb.gov.tr/projeler/kbs [5] Smart Cities Readiness Guide, Smart Cities Council 2015. [6] Smart Cities Open University, Future Learn, 2015. [7] Stratejik Yönelimler: A.B.D. Su Endüstrisi Raporu, Black & Veatch, 2015. [8] Getting Smart About Smart Cities, Nutter Consulting and the Institute for Sustainable Communities, 2015. [9] David E. Boyle, David C. Yates, and Eric M. Yeatman, “Urban Sensor Data Streams: London 2013”, IEEE INTERNET COMPUTING 2013. *Söz konusu kaynaklar, aşağıda bağlantıları verilmiş olan “Türkiye Akıllı Şehirler Değerlendirme Raporu”nda kullanılan kaynaklardır. http://www.tbv.org.tr/sehrin-akilli-hali,DP-1102.html http://www.akillisehirenstitusu.com/tr/kaynaklar http://www.akillisehirenstitusu.com/resources

itü vakfı dergisi 31


AKILLI ŞEHİRLER

Palava, Hindistan

Akıllı Şehirler ve Dünya Şehirlerinin Geleceği Kentsel sorunların, gelişen teknolojiler vasıtasıyla insan sermayesinin doğru yönlendirilmesi ve çok paydaşlılık çerçevesinde akıllı çözümler üretilmesi ile çözülebilme potansiyeli vardır. Bu noktada şehirlerin sadece teknoloji odaklı olarak dönüştürülmesi akıllı şehir olması için yeterli değildir demek mümkündür. Bir başka deyişle akıllı şehir demek, en büyük yatırımların insani ve sosyal alanlarda yapıldığı, geleneksel ulaşım ve hareket biçimlerinin bilgi işlem teknolojileri ile desteklenerek gerçek zamanlı verilerin kullanıldığı, katılımcı yönetim yoluyla doğal kaynakların akıllıca yönetilmesi ve sürdürülebilir ekonomik büyümenin yanı sıra yüksek bir yaşam kalitesi sağlandığı oluşumlar demektir… Y. Mimar Mücella Doğan* İBB Planlama Müdür Yardımcısı

32 itü vakfı dergisi

K

entlerin, dünya topraklarının yüzde 2'sinden daha az bir kısmını kaplamasına rağmen, kent sakinleri dünyanın doğal kaynaklarının dörtte üçünden fazlasını tüketmektedirler. Ancak geleceğin şehirleri, kentleşme oranındaki hızlı artış ile birlikte özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren gelişen teknolojiler ve inovasyon kavramını bir araya getirerek yeni bir toplum yapısına öncülük etmenin sinyallerini vermeye başlamıştır. Teknoloji ile birlikte

farklılaşan bu yeni bilgi biçiminin sosyal ve çevresel boyutta ne gibi katkı ve öngörüleri olacağı hususu üzerinde durulmaya başlanmıştır [1]. Mevcut kentlerin gelişimi ve dönüşümü kapsamında öngördüğü uygulamaların yanı sıra, yeni kurulan yerleşmelerin birçoğunda; kapsayıcı olma ve bütüncüllük hedefi ile ‘Akıllı Şehir/ Smart City’ yaklaşımının öne çıktığı görülmektedir. Nüfus ve kentleşmenin artışı, doğal enerji kaynaklarının azalmaya başlaması, çevreyi aşırı kirleten kaynaklar ve devamında küresel iklim değişikliği, hizmet talebi artışı karşısında yerel yönetimlerin gerekli hizmet arzını sağlamakta zorlanması gibi sorunlar; ekonomik, sosyal ve çevresel açıdan sürdürülebilir kentler yaratmak için akıllı yaklaşımlar ortaya konulmasını zorunlu kılmıştır. Kentlerin akıllanması fikrine kaynaklık eden ‘Akıllı Şehir’ yaklaşımı; sınırlı olan kaynakları ve enerjiyi etkin kullanabilmek ve sürdürülebilir kaynak yönetimini sağlamak için akıllı çözümler, planlar ve stratejiler oluşturma hedefinde olan, bu bağlamda büyük bir hızla gelişen teknolojilerden destek alarak kentsel hizmet kalitesinin yükseltilmesinde en yüksek derecede verimlilik sağlamak için politika ve uygulamalar ortaya koyan, yerleşmeleri bütüncül bir mekânsal planlama süreci ile birlikte yeniden yapılandıran, karbon ayak


Farklı bir biçimde kavram; izinin azaltılması üzerine yoğunla‘akıllı ekonomi, akıllı insan, akıllı şan şehirleri ifade etmektedir. Şekil 1. AB Ülkelerinde Akıllı Şehirler [20] yönetişim, akıllı ulaşım, akıllı çevre, Peki akıllı şehir kavramının bir akıllı yaşam’ olarak altı ana başlık ‘trend’ haline gelmesinin arkasında altında toplanmış, akıllı şehirler bu ne var, akıllı şehirler nasıl bir tablo alanlarda kabiliyet gösteren ve farçiziyor ve şehirler akıllı olabilmek kındalığı yüksek olan vatandaşlar için kendilerini hangi alanlarda naile kentsel katmanların 'akıllı' komsıl geliştirmeliler? Tek bir alanda binasyonu olarak nitelendirilen bu yoğunlaşan ‘Dijital Şehir’ kavramıaltı özellik bağlamında, ileriye yönın düşüşe geçmesi, ‘Akıllı Şehir’ nelik performans gösteren şehirler kavramının ön plana çıkması ile olarak ifade edilmiştir. Bu sistedoğru orantılı olmuştur denilebilir. matik içerisinde oluşturulan akıllı Bunun sebepleri ise, kavramı orşehir piramidinde, altı temel biletaya çıkaran dinamiklerden olan şen, bunların uygulama alanındaki dijitalleşme ve bilgi işlem teknolodetaylandırılması sonucu elde jilerini temel olarak alması ancak [21] edilen 27 faktör ve bu faktörlerin bunun yanı sıra birçok yönden Tablo 1. Dünyada Akıllı Şehirler de 90 göstergesi yer almaktadır sürdürülebilirliği de hedef edin[7], [8] mesidir [2]. Günümüz şehirlerin. deki gelişmeler ve karmaşıklık, Çok katmanlı olmak ve kentakıllı şehre dönüşme süreci içesel bütünlük içerisinde sürdürisinde tüm aktörlerin koordineli rülebilirlik hedefine ulaşmak bir biçimde organize edilmesini hedefi ortaya koyan akıllı şehir zorunlu kılmaktadır. Bu noktada düşüncesi, zaman zaman da enerji, trafik, atık yönetimi, bilgi kullanıcıyı planlama sürecinin işlem teknolojileri gibi altyapı komerkezinde görmeyerek, onları nularının; yaşam kalitesi, çevre sadece gelişen teknolojik süve sosyal ar-ge alanlarının birbireçlerden faydalanan kullanıcılar rinden ayrı düşünülmemesi geolarak değerlendirmesi ve bu rektiğinin altının çizilmesi elzemçerçevede ortaya konulan polidir. Günümüzde ağırlıklı olarak tika ve uygulamalarda süreçleri teknoloji odaklı olarak algılanan daha çok teknoloji şirketlerinin kavram doğrultusundaki uygulayönetmesi, kentsel katılımın geri maların söz konusu olduğu yerplanda kalıyor olması bakımınleşmelerde, ancak tamamlayıcı dan eleştirilmiştir [9]. olarak toplumsal ve sosyal alanlarla bütünleştirildiği ve merkeze Dünyada Akıllı Şehirler insanı koyarak, kentlinin zihinsel Günümüzde birçok şehir dönüşümünün önemsendiği bir veya daha küçük ölçekli yerlestrateji bütünü ortaya konulabilşim alanları akıllı şehir vizyonu ile diği zaman sürdürülebilir bir akıldaha yaşanılabilir kentler oluşlı şehirden söz etmek mümkün turmak için çaba göstermekteolacaktır [3],[4]. dir. Bu örnekleri incelemek, yeni stratejiler geliştirmek bakımın‘Akıllı Şehir’ kavramının bir dan oldukça önemlidir. başka önemli boyutu ise kavramın Akıllı şehir yaklaşımı çerçeuygulanması ve bu çerçevede vesinde mevcut şehirlerin akıllı kentsel değerlendirmeye uygun şehir kavramı eksenindeki dönühale gelmesi için öne çıkan ‘Akıllı şümünde, çeşitli araştırmalarda Şehir Bileşenleri’dir. Bu çerçevede ortaya konulan bileşenler ve kentlerin strateyapılan deneysel çalışmaların büyük bir kısmı rülebilirlik düzeyini analiz etmek için kentsel jik planları kapsamında uygulamalar ortaya bütüncül bir tanım sağlamaktan uzak olmakla sermayenin altı tipolojisini tanımlayan Nijkamp konulmakta; kamuya ve özel aktörlere yöbirlikte, kentsel değerlendirmeler adına birçok (1993) ‘Ecoware: doğa/çevre boyutu’, ‘Harnelik iş birliğinin önemi ve en önemlisi sosboyutu ifade eden göstergeler seçilerek farklı dware: somut malzeme boyutu’, ‘Finware: yal olarak sürdürülebilir ve yaşanabilir akıllı sayıda bileşenler ortaya konmuş, araştırma ekonomik ve finansal boyut’, ‘Orgware: kuşehirler tasarlanması için kentlinin katılımı çerçeveleri oluşturulmuştur. Bu durumun ilk rumsal boyut’, ‘Software: insan boyutu’, ‘Civivurgulanmaktadır [10], [11]. Mevcut şehirlerde örneklerinden biri olarak, Birleşmiş Milletler cware: sosyal boyut’ şeklindeki bileşenleri ile [5], [6] adına yaptığı araştırmasında, kentsel sürdü‘Nijkamp Altıgeni’ ni ortaya koymuştur uygulanacak akıllı olan stratejilerle, kentin .

itü vakfı dergisi 33


AKILLI ŞEHİRLER

Tablo 2. Proje Kapsamında Belirlenen Pilot Şehirler AB Akıllı Şehirleri

Çin Akıllı Şehirleri

Amsterdam, Hollanda

Beijing Haidian Bölgesi

Barcelona, İspanya

Tianjin Binhai Yeni Bölgesi

Bristol, İngiltere

Shanghai Pudong Yeni Bölgesi

Kopenhag, Danimarka

Jiangsu Eyaleti, Yangzhou

Floransa/Prato, İtalya

Jiangsu Eyaleti, Nantong

Frankfurt, Almanya

Jiangsu Eyaleti, Huai'an

Issy-les-Moulineaux, Fransa

Zhejiang Eyaleti, Ningbo

Lyon, Fransa

Zhejiang Eyaleti, Jiaxing

Malmö, İsveç

Fujian Eyaleti, Zhangzhou

Manchester, İngiltere

Shandong Eyaleti, Yantai

Riga, Letonya

Guangdong Eyaleti, Guangzhou Nansha Bölgesi

akıllı şehir vizyonu doğrultusunda dönüştürülmesi; yeniliklere adaptasyon sürecini hızlandırmak için açık yenilik tekniklerinin kullanılmasını, gönüllü kentli kitle altyapısının sürece dâhil olmasını, yaşam laboratuvarları oluşumunu, açık veriler gibi kaynakların uygulanma ve sonuç alınma sürelerinin daha kısa olabilmesini sağlama potansiyeline sahiptir denilebilir [12], [13]. Avrupa Birliği’nin hazırladığı akıllı şehir araştırma raporuna göre, nüfusu en az 100 bin ile 500 bin ve üzerindeki 468 Avrupa Birliği şehrinde, çalışma kapsamında belirlenen dört olgunluk seviyesine göre belirlenen akıllı şehirlerin dağılımını Şekil 1'de yer alan grafikte görmek mümkündür. Akıllı şehir uygulamalarına dünya genelinde bakıldığında, ortaya çok daha geniş çaplı bir tablo çıkmaktadır. Tablo 1'de kategorilere ayrılan şehirlerde, akılı şehir vizyonu temel alınarak çok çeşitli alanlarda proje ve uygulamalar ortaya konmaktadır. "Kentlerin yüzyılı" olarak adlandırılan günümüz atmosferinde, dünya şehirlerinin 2,9 milyar insanı daha barındırması gerekeceğinin altı çizilmektedir. Bu durum, büyük bir hızla gelişen bilgi teknolojilerinin ciddi anlamda altyapısını oluşturduğu yeni şehirlerin de temelini oluşturmaktadır[14]. Böylesi projelerin arazi edinmek, altyapı oluşturmak ve büyük ölçekli yerleşim birimleri kurmak için ciddi yatırımları kapsayan projeler olduğunu söylemek mümkündür. Özellikle Çin ve Hindistan’da ön plana çıkan bu türden akıllı şehirlerin, artan nüfus kaynağı için ihtiyaç duyulan

34 itü vakfı dergisi

yeni yerleşim alanlarının oluşumunda temel bir yaklaşım ortaya çıkmaktadır. Kentleşme sürecinin özellikle son on yılda hız kazandığı Çin'de 2012 yılında bu oran %52,6’ya yükselmiştir. Bu kentleşme oranı Çin'in modernizasyon sürecinin bir parçası olarak görülmekte ve yerel ekonomiyi geliştirmek için ciddi potansiyele sahip olduğu değerlendirilmektedir. Bu potansiyelin akıllı şehir politikaları ortaya konulması bağlamında değerlendirilmesi hususu; Ulusal Kalkınma ve Reform Ko-

Şekil 2. Dönüşüm İçin Belirlenen

İlk 20 Şehir [18]

Nüfus ve kentleşmenin artışı, doğal enerji kaynaklarının azalmaya başlaması, çevreyi aşırı kirleten kaynaklar ve devamında küresel iklim değişikliği, hizmet talebi artışı karşısında yerel yönetimlerin gerekli hizmet arzını sağlamakta zorlanması gibi sorunlar; ekonomik, sosyal ve çevresel açıdan sürdürülebilir kentler yaratmak için akıllı yaklaşımlar ortaya konulmasını zorunlu kılmıştır. misyonu (NDRC), Bilim ve Teknoloji Bakanlığı (MOST), Konut ve Kentsel-Kırsal Kalkınma Bakanlığı (MOHURD), Ulusal Ölçme ve Değerlendirme Dairesi, Harita Oluşturma ve Coğrafi Bilgi Dairesi, Ulusal Turizm İdaresi gibi birçok birim tarafından desteklenmektedir. Ağustos 2013'te Çin Devlet Konseyi tarafından yayınlanan stratejik planda, koşulların izin verdiği durumlarda akıllı şehirler geliştirilmesi teşvik edilmiş ve bu yönde kaynak oluşturulması için çalışmalar başlatılmıştır[16]. Çin’de, Avrupa Birliği ile koordinasyon çerçevesinde Nisan 2013'te bir proje başlatılmıştır. Bu proje kapsamında AB ve Çin temsilcilerinden oluşan bir teknik uzman grubu kurulmuş, mevcut eğilimlerin belirlemesi, ele alınan kentlerde akıllı şehir stratejileri oluşturulması için öneriler sunulması, akıllı şehir gelişmeleri ve sorunlarıyla ilgili genel bir bakış sağlanması amaçlanmıştır. Proje çerçevesinde Avrupa ve Çin’den on beş olmak üzere toplam otuz pilot şehir seçilmiştir[15]. Çin’de birçok mevcut şehrin akıllı politikalar doğrultusunda dönüştürülmesi projelerinin yanı sıra, ‘Guangming’, ‘Meixi Lake’, ‘Tianjin Knowledge City’, ‘Lingang New City’ gibi nüfus artışı ve göçlere yönelik olarak 154 akıllı yeni şehir oluşturulması amaçlanmış ve 2050 yılına kadar bunların 81 tanesinin inşasının bitmesi öngörülmüştür [16] . Dünya Bankası’nın 2015 verilerine göre 2005 yılında 1,127 milyar olan Hindistan nüfusu 2013 yılında 1,252 milyara yükselmiştir. Bu artış ile doğru orantılı olarak artan kentleşme


Şekil 3. Dönüşümün 2. Etabı İçin

Belirlenen 13 Şehir [19]

beraberinde hizmet ve kaynak sorunlarını da getirmiş, Hint Hükümeti de bu noktada akıllı şehir vizyonu çerçevesinde stratejiler geliştirme çalışmaları başlatmıştır. Kentsel Gelişim Bakanlığı’nın yürüttüğü çalışmalarda, 2015 yılı verilerine göre ülkedeki toplam kentsel nüfusun%35'inden fazlasını oluşturan 100 şehrin akıllı şehir vizyonu doğrultusunda dönüştürüleceği ifade edilmiştir. Aşamalı olarak gerçekleştirilmesi planlanan dönüşüm uygulamaları için ilk olarak kaynak ayrılması planlanan ilk 20 şehrin netleştirilmesi çalışmaları yapılmıştır. Bir sonraki aşamada ise 13 şehir belirlenmiş, gelinen son noktada listeye 27 şehir daha eklenmiştir. Hindistan’da etaplar halinde belirlenerek akıllı şehir prensiplerinin uygulanması için stratejilerin planlanması ve kentsel

"Kentlerin yüzyılı" olarak adlandırılan günümüz atmosferinde, dünya şehirlerinin 2,9 milyar insanı daha barındırması gerekeceğinin altı çizilmektedir. Bu durum, büyük bir hızla gelişen bilgi teknolojilerinin ciddi anlamda altyapısını oluşturduğu yeni şehirlerin de temelini oluşturmaktadır.

yaşam kalitesinin arttırılması hedeflenen şehirlerin yanı sıra; ‘Naya Raipur’, ‘Gujarat Uluslararası Teknoloji Bölgesi’, ‘Delhi-Mumbai Endüstriyel Koridor’ ve ‘Palava’ gibi yeni yerleşim alanlarının da akıllı şehir kavramı ekseninde oluşturulması planlanmaktadır. Sonuç olarak kentsel alanların büyüdüğüne, kentlerin sınırlarındaki kaymaya tanık olduğumuz, böylelikle daha fazla nüfusa ev sahipliği yapabilmenin mümkün olduğu günümüzde, kentsel sorunların, gelişen teknolojiler vasıtasıyla insan sermayesinin doğru yönlendirilmesi ve çok paydaşlılık çerçevesinde akıllı çözümler üretilmesi ile çözülebilme potansiyeli vardır. Bu noktada şehirlerin sadece teknoloji odaklı olarak dönüştürülmesi akıllı şehir olması için yeterli değildir demek mümkündür. Bir başka deyişle akıllı şehir demek; en büyük yatırımların insani ve sosyal alanlarda yapıldığı, geleneksel ulaşım ve hareket biçimlerinin bilgi işlem teknolojileri ile desteklenerek gerçek zamanlı verilerin kullanıldığı, katılımcı yönetim yoluyla doğal kaynakların akıllıca yönetilmesi ve sürdürülebilir ekonomik büyümenin yanı sıra yüksek bir yaşam kalitesi sağlandığı oluşumlar demektir. Dolayısıyla akıllı şehirlerde niceliksel ve niteliksel verimliliğin birlikte düşünülmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır[17]. *(Görevlendirme: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Müdürlüğü) Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü Doktora Öğrencisi/ Akıllı Şehirler KAYNAKLAR [1] Komninos N., (2002). Intelligent cities: Innovation, knowledge systems and digital spaces, London and New York, 2-10. [2] Moir, E., Moonen, T., Clark, G., (2014). What Are Future Cities? Origins, Meanings and Uses., Government Office for Science, 14. [3] Mandl, B., Zimmerman-Janschitz, S., (2014). Smartes Cities-ein Modell Lebenswerter Städte, Real Corp Tagungsband, Wien, 2014, 611-618. [4] Chourabi, H., Nam, T., Walker, S., Gil-Garcia, J. R., Mellouli, S., Nahon, K., Pardo, T.A., Jochen,H. (2012). Understanding Smart Cities: An Integrative Framework, 45th Hawaii International Conference on System Sciences, 2289-2294. [5] Nijkamp P, Oirschot G, Oosterman A (1993). Regional Development and Engeneering Creativity: An Instrumental Comparison of Science Parks in a Knowledge Society, Free University, Research Memoranda, Amsterdam. [6] UN-Habitat (1996) An urbanizing world:

global report on human settlements. http:// mirror. unhabitat.org/pmss/listItemDetails. aspx? publicationID=1650. 08.06. 2017. [7] Giffinger, R. (2007). Smart Cities, Ranking of European Medium-Sized Cities, Wien: Centre of Regional Science, 10-13. [8] Giffinger, R., Kramar, H., Milanovic, N.P., Strohmayer, F. (2014). Smart City Profiles, 2-6. [9] Kaufmann, J., (2013). Smart Cities. Beispiele und mit der Umsetzung des Konzepts verbundene Problemlagen, Arbeiterkammer Steiermark, 102; Greenfield, A., (2014). The smartest cities rely on citizen cunning and unglamorous technology; Viyana. [10] Bria, F. (2012). New Governance Models Towards An Open Internet Ecosystem For Smart Connected European Cities And Regions. European Commission Open Innovation, Directorate-General For The Information Society And Media, Luxembourg 62–72. [11] Townsend A, Maguire R, Liebhold M, Crawford M. (2010). A Planet Of Civic Laboratories: The Future Of Cities, İnformation, And İnclusion, Institute For The Future And The Rockefeller Foundation. [12] Bakici, T. (2012). State of the art – Open Innovation in Smart Cities. In Open innovation Mechanisms in Smart Cities, 5-40. [13] Schaffers, H., Komninos, N., Pallot, M. (2012). Smart Cities As İnnovation Ecosystems, Sustained By The Future İnternet, Fireball White Paper, 46-50. [14] Hodgkinson, S. (2011). Is Your City Smart enough? Digitally Enabled Cities And Societies Will Enhance Economic, Social, And Environmental Sustainability İn The Urban Century. OVUM report, 8-30-https://www.ovum. com/research/is-your-city-smart-enoughstrategic-focus/ 25.05.2017. [15] Yanrong, K., Lei, Z., Cai, C., Li Hao, Y., Ying, C., Whyte, J., Hart, T., (2014). Comparative Study of Smart Cities in Europe and China, EU-China Smart and Green City Cooperation, 16-17. [16] Bélissent, J. (2010). Getting Clever About Smart Cities: New Opportunities Require New Business Models, Forrester For Vendor Strategy Professionals, 6-10. [17] Caragliu, A., Del Bo, C., Nijkamp, P., (2009). Smart Cities in Europa, 3rd Central European Conference in Regional Science – CERS, 45-58 [18] http://indianexpress.com/article/india/indianews-india/india-20-smart-cities-list/. [19] http://www.smartcitiesprojects.com/urbanministry-published-list-second-13-smart- citiesincluding-lucknow-chandigarh/#more-1832. [20] Europien Parliement, (2014). ‘Mapping Smart Cities in the EU’, Directorate General For Internal Policies Policy Department. [21] Taewoo Nam, T., A. Pardo, T., (2011). Conceptualizing Smart City With Dimensions Of Technology, People, And Institutions, 284-285.

itü vakfı dergisi 35


AKILLI ŞEHİRLER

Ekolojik Yerleşme İçin Binalarda Enerji Verimliliği

Eskişehir Kocakır Örneği

Ekolojik yerleşme birimi için standartların oluşturulmasına paralel olarak yürütülen örnek alanın planlanması çalışması, Eskişehir’de rezerv alan olarak ayrılmış Kocakır için tüm sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde gerçekleştirilmiş ve bu alanda sıfıra yakın enerjili ve sıfır atıklı yaklaşık 80,000 nüfuslu bir yerleşme tasarlanmıştır. Dört ana konu bileşeninden oluşan çalışmanın 2. bileşeni örnek yerleşmede yer alması öngörülen tüm binaların sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde tasarlanması ve özellikle enerji tüketimlerinin ve karbon salımlarının sıfıra yakın olmasını sağlayacak mimari, mekanik ve aydınlatma sistemi çözümlerinin önerilmesini kapsamaktadır… Prof. Dr. A. Zerrin Yılmaz İTÜ Mimarlık Fakültesi

36 itü vakfı dergisi

Ç

evre ve Şehircilik Bakanlığı (Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Genel Müdürlüğü) ile İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü (Döner Sermaye İşletmesi) arasında tanzim ve imza edilen “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Kapsamında Ortak Hizmet Uygulaması Protokolü”,“Ekolojik Yerleşme Birimi için Standart Belirlenmesi ve bu Standardın Bakanlığın Belirleyeceği Riskli ve/veya Rezerv Yapı Alanlarında Uygulamasının Yapılması” işini kapsamaktadır. Bu işin amacı; kanun çerçevesinde afet

riski altındaki alanların dönüşümünün sürdürülebilirlik ilkelerine göre yürütülmesi, uluslararası ve yerli finans kuruluşlarının sürdürülebilirlik temalı kredi olanaklarının kentsel dönüşümde değerlendirilebilmesi ve ülkemizin iklim değişikliği konusundaki ulusal yükümlülüklerinin karşılanabilmesi için kentsel dönüşümün bir araç olarak kullanılmasıdır. Örnek alan uygulaması kısaca “Eskişehir SÜPERKENT (Sürdürülebilir Performanslı Kent)” olarak anılan projede İTÜ’den Prof. Dr. A. Zerrin YILMAZ koordinatörlüğünde 30 kişinin üzerinde


Kocakır örnek yerleşmesinde, kapsamlı bina enerji verimliliği çalışmalarının yanısıra her bina için, malzeme, su ve atıklar başta olmak üzere sosyo-ekonomik sürdürülebilirlik dahil tüm sürdürülebilirlik ölçütlerinin yerine getirilmiş olması için de çalışmalar yapılmıştır.

“Eskişehir SÜPERKENT (Sürdürülebilir Performanslı Kent)” olarak anılan projede İTÜ’den Prof. Dr. A. Zerrin YILMAZ koordinatörlüğünde 30 kişinin üzerinde akademisyen ve Yüksek Lisansüstü araştırmacısı çalıştı.

bilirlik ilkeleri çerçevesinde tasarlanması ve özellikle enerji tüketimlerinin ve karbon salımlarının sıfıra yakın olmasını sağlayacak mimari, mekanik ve aydınlatma sistemi çözümlerinin önerilmesini kapsamaktadır.

Kocakır kent merkezindeki Kültür Merkezi Binası ve çevresinin üç boyutlu görseli.

akademisyen ve Yüksek Lisansüstü araştırmacısı çalışmıştır. Ekolojik yerleşme birimi için standartların oluşturulmasına paralel olarak yürütülen örnek alanın planlanması çalışması, Eskişehir’de rezerv alan olarak ayrılmış Kocakır için tüm sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde gerçekleştirilmiş ve bu alanda sıfıra yakın enerjili ve sıfır atıklı yaklaşık 80,000 nüfuslu bir yerleşme tasarlanmıştır. Dört ana konu bileşeninden oluşan çalışmanın 2. bileşeni örnek yerleşmede yer alması öngörülen tüm binaların sürdürüle-

Ekolojik Yerleşme İçin Binalarda Enerji Verimliliği ve Sürdürülebilirlik Bilindiği gibi binalar, kullanımları sırasında kullanıcıların konforunu sağlamak üzere ısıtma, soğutma, havalandırma ve aydınlatma ihtiyaçları nedenleriyle enerji tüketirler. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de binaların toplam enerji tüketimi içerisindeki payı %40 ve hatta bazı durumlarda %40‘tan fazladır. Bu yüksek enerji tüketimine bağlı olarak da binalar, dünyadaki sera gazı salımının 1/3 veya fazlasından sorumludurlar. Binaların enerji tüketimi ve sera gazı salımı içerisindeki payının bu kadar büyük olması nedeniyle, bir ekolojik yerleşme birimi içerisindeki binaların enerji verimli olması ekolojik yerleşme ölçütlerinin öncelikli konuları arasındadır. Bu çalışmadaki ekolojik yerleşme birimi standardının oluşturulmasında, binalarda enerji verimliliğini sağlamak üzere yapılan çalışmalar, bu alandaki uyulması zorunlu yasal düzenlemeler de dikkate alınarak gerçekleştirilmiştir. Binalarda enerji performansı ile ilgili AB direktifi yenilenmiş ve EPBD-Recast olarak 2010 yılında revize edilmiş hali ile yayınlanmıştır. Bu revize direktifin getirdiği en önemli yenilik binalarda “maliyet optimum enerji verimliliği” ve “yaklaşık sıfır enerjili bina” kavramlarını ortaya koymasıdır. Maliyet optimum enerji verim-

liliği seviyesi binalar için belirlenen ekonomik yaşam döneminde en düşük toplam maliyeti veren enerji verimliliği seviyesi olarak tanımlanmaktadır. Toplam maliyet ise, ilk yatırım, bakım, onarım ve enerji maliyetlerinin toplamıdır. Yaklaşık sıfır enerjili bina (nearly Zero Energy Building, nZEB) ise çok yüksek verimli bina olarak tanımlanmakta ve yaklaşık sıfır olan çok düşük enerji ihtiyacının önemli bir bölümünün yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanması beklenmektedir. Eskişehir Kocakır için örnek ekolojik yerleşme biriminde binalarda enerji verimliliği bu kavramlar kapsamında ele alınmıştır. Örnek olarak seçilen 5 adet konut ve birer adet eğitim, ofis, üretim, kültür merkezi binası olmak üzere toplam dokuz adet bina tipi için öncelikli olarak AB direktifinin de öngördüğü gibi, hem ülkemizdeki bina standartlarını ve hem de mevcut bina stoğunu temsil edebilecek referans binalar/değerler belirlenmiştir. Bu referans binalar üzerinden maliyet optimum enerji verimliliği ve yaklaşık sıfır enerji seviyelerinin belirlenmesi çalışmaları yapılmış ve her bina tipi için enerji verimliliği iyileştirme önlemleri belirlenmiştir. Eskişehir Kocakır örneğinde ele alınan dokuz bina tipi için mimari, mekanik ve aydınlatma sisteminde referans değerlere sahip olan binaların her biri için en etkin olabilecek en az 50 iyileştirme önlemi/önlem paketi önerilmiş ve bu önerilerle binaların enerji tüketimleri ve karbon salımları ayrı ayrı hesaplanmıştır. Bina bazında binaya özgün bireysel sistemleri kapsayan çalışmaların yanı sıra, bölge bazında bina gruplarını besleyebilecek yenilenebilir enerji sistemleri için potansiyel araştırması ve ayrıca bölgesel ısıtma ve soğutmada kullanılabilecek birleşik ıs-güç sistemleri için uygulanabilirlik ön analizleri de yapılmıştır. Eskişehir Kocakır yerleşmesindeki seçilen 9 bina tipi için bu binaların mimari, mekanik ve aydınlatma sistemlerinin;

itü vakfı dergisi 37


AKILLI ŞEHİRLER

Tablo 1. Katta Dört Daireli Apartman Binası Enerji Tüketim, Karbon Salım ve Maliyet Değerleri A. Referans Bina Durumu Birincil Enerji Tüketimi (kWh/m².yıl)

106.55

Karbon Salımı (Kg CO2/m2.yıl)

26.12

Yapım Maliyeti (TL/m )

700.00

Y.D. Toplam Maliyet (TL/m2)

913.88 (575.87* + 338.01**)

2

B. Maliyet Optimum Bina Durumu Birincil Enerji Tüketimi (kWh/m².yıl)

55.55

Karbon Salımı (Kg CO2/m2.yıl)

13.77

Yapım Maliyeti (TL/m2)

710.85

Y.D. Toplam Maliyet (TL/m2)

831.16 (575.87* + 255.29**)

C. Yaklaşık Sıfır Enerji Bina Durumu Birincil Enerji Tüketimi (kWh/m².yıl)

27.62

Karbon Salımı (Kg CO2/m2.yıl)

6.67

Yapım Maliyeti (TL/m2)

792.13

Y.D. Toplam Maliyet (TL/m2)

856.39 (575.87* + 280.52**)

Tablo 2. Eğitim Binası Enerji Tüketim, Karbon Salım ve Maliyet Değerleri A. Referans Bina Durumu Birincil Enerji Tüketimi (kWh/m².yıl)

92.31

Karbon Salımı (Kg CO2/m2.yıl)

23.68

Yapım Maliyeti (TL/m2)

750.00

Y.D. Toplam Maliyet (TL/m2)

919.37 (649.89* + 269.48**)

B. Maliyet Optimum Bina Durumu Birincil Enerji Tüketimi (kWh/m².yıl)

73.16

Karbon Salımı (Kg CO2/m2.yıl)

18.61

Yapım Maliyeti (TL/m2)

750.00

Y.D. Toplam Maliyet (TL/m2)

884.16 (649.89* + 234.27**)

C. Yaklaşık Sıfır Enerji Bina Durumu Birincil Enerji Tüketimi (kWh/m².yıl)

25.00

Karbon Salımı (Kg CO2/m .yıl)

6.01

Yapım Maliyeti (TL/m2)

750.00

Y.D. Toplam Maliyet (TL/m2)

898.65 (649.89* + 248.76**)

2

Tablo 3. Ofis Binası Enerji Tüketim, Karbon Salım ve Maliyet Değerleri A. Referans Bina Durumu Birincil Enerji Tüketimi (kWh/m².yıl)

172.65

Karbon Salımı (Kg CO2/m2.yıl)

44.39

Yapım Maliyeti (TL/m2)

700.00

Y.D. Toplam Maliyet (TL/m2)

1043.25 (561.22* + 482.03**)

B. Maliyet Optimum Bina Durumu Birincil Enerji Tüketimi (kWh/m².yıl)

96.65

Karbon Salımı (Kg CO2/m2.yıl)

24.89

Yapım Maliyeti (TL/m2)

681.50

Y.D. Toplam Maliyet (TL/m2)

877.72 (561.22* + 316.50**)

C. Yaklaşık Sıfır Enerji Bina Durumu Birincil Enerji Tüketimi (kWh/m².yıl)

72.45

Karbon Salımı (Kg CO2/m2.yıl)

18.57

Yapım Maliyeti (TL/m2)

729.78

Y.D. Toplam Maliyet (TL/m2)

928.83 (561.22* + 367.61**)

Bu tablolarda * işaretli değerler; * Bina enerji verimliliğini etkilemeyen inşaat kalemleri için sabit olan maliyet ve ** Bina enerji verimliliğini etkileyen inşaat kalemleri için yaşam dönemi toplam maliyettir.

38 itü vakfı dergisi

• mevcut bina standartlarına ve yapı geleneklerine uygun olarak yapılması (referans durum), • binanın ekonomik yaşam dönemi boyunda en düşük toplam maliyeti sağlayacak şekilde yapılması (maliyet optimum durum), • yaklaşık sıfır enerji seviyesini sağlayacak şekilde yapılması (yaklaşık sıfır enerji durumu) durumları için enerji tüketim seviyeleri, karbon salım miktarları, ilk yatırım ve toplam maliyetleri hesaplanmış ve örnek olarak bazı binaların sonuçları tablolarda verilmiştir. Tablolardan görüldüğü gibi binanın fonksiyonuna bağlı olarak birim alan başına enerji tüketim seviyeleri değişmektedir. Enerji verimliliği iyileştirme çalışmaları göstermektedir ki; her bina tipi için iyileştirme önlemleri de farklılık göstermektedir. Yaklaşık sıfır enerji seviyesi için diğer iyileştirme önlemlerinin yanı sıra bina entegre güneş enerjisi sistemleri de önerilmiştir. Konut binaları için termal güneş panelleri ve elektrik üreten PV paneller önerilmiş, konut dışı binalar için ise sadece PV panel kullanımı öngörülmüştür. Bunun nedeni, termal panellerin bu bina tiplerinde enerji/ekonomi dengesindeki katkısının yetersiz olmasıdır. Bu çalışmaların sonuçları göstermiştir ki; ekolojik yerleşme birimindeki binaların, şu an Türkiye’deki yapı gelenekleri ve standartlarına göre yapılması (referans bina) yerine, maliyet optimum ve yaklaşık sıfır enerji seviyelerini sağlayacak şekilde yapılmaları durumunda, yerleşme ölçeğinde bina kaynaklı karbon salımında çok önemli ölçüde azaltma yapılabilmektedir. Kentsel tasarım çalışmalarında belirlenmiş olan farklı bina tipolojileri için yaklaşık toplam inşaat alanının 3,350,000.- m2 olacağı düşünülerek, tüm Kocakır Mevkii yerleşmesinin bina kaynaklı karbon salımı miktarları detaylı, dinamik enerji simülasyonlarının sonuçları olarak aşağıda verilmiştir. • Binaların referans bina standardında yapılması durumunda yerleşmenin bina


Kocakır Kent Meydanı

Bu tür çalışmaların ülke bazında her iklim bölgesi için yapılması durumunda ülkenin enerjide dışarıya bağlı olmasından kaynaklanan cari açığın ciddi ölçüde azaltılması ve karbon salımındaki azalma nedeniyle de yerleşmelerdeki çevresel kalitenin de artması mümkün olacaktır. kaynaklı karbon salımı: 103,347,500.kgCO2/yıl olup m2 başına “30.85 kgCO2/m2-yıl”dır. • Binaların maliyet optimum enerji verimliliği seviyesini sağlayacak şekilde yapılması durumunda yerleşmenin bina kaynaklı karbon salımı: 66,363,500.kgCO2/yıl olup m2 başına “19.81 kgCO2/m2-yıl”dır. • Binaların yaklaşık sıfır enerji seviyesini sağlayacak şekilde yapılması durumunda yerleşmenin bina kaynaklı karbon salımı: 36,749,500.- kgCO2/yıl olup m2 başına “10.97 kgCO2/m2-yıl”dır. Bu sonuçlar göstermektedir ki; ilk yatırım maliyetini çok artırmadan binaların çok daha enerji verimli olması ve bölge bazında %35 ve %66 arası çok önemli ölçüde bina kaynaklı karbon salımı azaltılması yapılabilmektedir. Bu azaltma oranları, yerleşmenin tümünde sırasıyla yaklaşık olarak 36984 ton ve 66598 ton bina kaynaklı yıllık karbondioksit salımı azaltılmasına karşılık gelmektedir.

Kocakır örnek yerleşmesinde konutlar

Her bina için bina bazında yapılan bu enerji verimliliği çalışmalarından sonra, bölgesel ölçekte yenilenebilir enerji sistemlerinin kullanılması için olası potansiyel irdelenmiş ve bölgesel ısıtma soğutma sistemlerinin de uygulanabilirlik açışından ön analizleri yapılmıştır. Öngörülen uygun yenilenebilir enerji (PV tarlası) ve bölgesel sistemlerin (birleşik ısı-güç sistemleri) kullanılması durumundaki bina enerji tüketim ve karbon salım seviyeleri yeniden hesaplanmıştır. Bölgenin enerji ihtiyacının bölgesel enerji sistemler ile karşılanması durumunda, enerji verimliliğinin ciddi oranda artmasıyla birlikte bina bazındaki iyileştirme oranlarının en az %20 kadar daha iyileşebileceği öngörülmektedir. Ayrıca bölgesel sistemle-

rin yenilenebilir kaynaklı yakıt kullanması durumunda karbon salımlarını neredeyse sıfırlamak da mümkün olabilecektir. Bu tür çalışmaların ülke bazında her iklim bölgesi için yapılması durumunda ülkenin enerjide dışarıya bağlı olmasından kaynaklanan cari açığın ciddi ölçüde azaltılması ve karbon salımındaki azalma nedeniyle de yerleşmelerdeki çevresel kalitenin de artması mümkün olacaktır. Kocakır örnek yerleşmesinde, yukarıda özetlenen, kapsamlı bina enerji verimliliği çalışmalarının yanısıra her bina için, malzeme, su ve atıklar başta olmak üzere sosyo-ekonomik sürdürülebilirlik dahil tüm sürdürülebilirlik ölçütlerinin yerine getirilmiş olması için de çalışmalar yapılmıştır.

itü vakfı dergisi 39


AKILLI ŞEHİRLER

Dr. Duygu Erten* TURKECO Danışmanlık Dünya Yeşil Binalar Konseyi (WGBC) Danışmanı

B

ugünün binaları, yerleşimleri (mahalleleri) ve şehirleri boylarını aşan karbon ayak izleriyle geliyorlar. Küresel sera gazı emisyonlarının en büyük kaynağı yapı sektörü, global enerji tüketiminin 1/3’ünden ve kaynak tüketiminin 1/3’ünden sorumlu olup, temiz suyun %12’sini kullanmakta, katı atığın %40’ını üretmektedir(1). Yeni yapılan bina ve yerleşimleri sürdürülebilirlik kriterlerine uygun yapmak, varolan binaları yıkmak yerine iyileştirmek, tasarruf etmenin yanısıra karbon salımının düşürülmesine de katkıda bulunacaktır. İklim değişikliğinin yarattığı negatif etkiler ve insanların bu alanda bilinçlenmesi her sektörü sera gazı salımlarını düşürmek için yaratıcı çözümler üretmeye itiyor. İnşaat sektörü de iklim degisikliğinin önüne geçebilmek için küresel olarak yeşil dönüşümle ilerleme kaydediyor. Bu dönüşümde sosyal sorumluluk bilinciyle firmalar, binalarını çevresel standartlar kullanarak yapıyor(2). Tüm dünyada yapı malzemeleri, yapı bileşenleri, yapılar ve yerleşimler için çevresel değerlendirme sistemleri giderek önem kazanmakta ve ülkeler bu alanda çoğunlukla sivil toplum örgütleri liderliğinde çalışmalarını genişleterek yaymaktadır. Ortak hedef; giderek artan nüfus, kaynakların azalması ve artan iklim değişikliği problemlerine yapı sektörü olarak çare ararken aynı zamanda insanlar için daha sağlıklı mekanlar yaratma çabasıdır. Yapı malzemelerinin ekolojik dengeye en az zarar verecek şekilde üretilmesi ve

40 itü vakfı dergisi

Yeşil Bina ve Yerleşke Sertifikaları Herhangi bir yapı inşaatının doğrudan ve dolaylı olarak çevreye negatif etkileri vardır. Sürdürülebilirlik performansının teşvik edilmesi, ölçülmesi ve tanınması yoluyla bu etkilerin hafifletilmesine yardımcı olmak için bir çok yeşil/sürdürülebilir derecelendirme sistemi oluşturulmuştur. Şu anda dünyada yaygın olarak kullanılan, 50’nin üzerinde yeşil bina sertifikasyonu ve 600’ün üzerinde malzeme sertifikasyonu var. Bu sistemler ortak akılla oluşturulmuş uluslararası standartlara atıfda bulunarak bina ve yerleşimlerin bütüncül yaklaşımla bir değerlendirme almasını sağlarlar… yapının enerji verimliliğine olan etkilerinin çevresel değerlendirme sistemlerindeki puanlamalarla ödüllendirilmesi, pazarın dönüşümüne yol açmaktadır. Yeşil binalar ve yerleşimler (mahalleler) ve dolayısıyla yeşil kentler kaynak kullanımı alanında tasarrufa yol açar. İngiltere’de BREEAM’in ve ABD’de LEED’in liderlik ettiği ve daha sonra bir çok ülkede “Yeşil Bina Konseyleri” liderliğinde veya benzeri oluşumlarca, oluşturulan bazı ülkelerde devlet destekli yeşil bina ve

yerleşke sertifikaları ile tasarım ve inşaat sektörü epey yol kat etti. Bir çok ülkede sürdürülebilirlik norm haline geldi. Aynı zamanda, emlak geliştiriciler ve pazarlamacılar da sertifikalı binalar/yerleşkeler talep etmeye başladılar. Bu sertifikalar, sürdürülebilirlik konularında farkındalık söz konusu olduğunda paradigma değişikliği yaratmasından dolayı sektörün yeşil dönüşümüne büyük katkılarda bulunmuştur. Ancak en üst derecelendirmelerde bile yüzlerce bina


yapılmasına rağmen, bina sektörü için karbon emisyonlarını önemli ölçüde azaltmadığı son dönemlerde uluslararası konferanslarda sıkça dile getiriliyor(3). Sertifikalar alanında lider kurum Amerikan Yeşil Binalar Konseyi’nin (USGBC) iktisadi işletmesi (GBCI) oldu. Yapı sektöründe LEED başta olmak üzere, EDGE, PEER, WELL, SITES, GRESB, Parksmart ve Zero Waste gibi birbirinden farklı amaçlara hizmet eden lider sertifika sistemlerini aynı çatı altında toplamayı başardılar. Ve isimlerini Yeşil Bina Sertifikalama Enstütüsü’nden (GBCI), Yeşil İş Sertifikalama Enstitüsü olarak değiştirdiler. Uluslararası Yeşil Bina Değerlendirme Sistemleri Yeşil bina değerlendirme veya sertifikasyon sistemleri projeyi bir bütün olarak ele alarak değerlendiriyor. Bu sistemler belirli çevre hedefleri ve gereksinimleri ile göreceli uygunluk veya performans seviyelerini değerlendiren veya ödüllendiren bina onaylama sistemi türüdür. Değerlendirme sistemleri ve sertifikasyon sistemleri sıkça birbirinin yerine kullanılırlar. Üçüncü taraf sertifikaları, herhangi bir yeşil binaya, yerleşme veya malzemeye güvenilirlik katmanın harika bir yoludur. Sertifikaya ulaşma süreci, bina proje ekibi için bir hesap verebilirlik ve bütünlük (entegre tasarım) katmanı da ekler. Sertifikalı olmanın sayısız faydaları arasında en üste çıkan özellikler: • Daha yüksek kiralama veya satış değeri, • Daha yüksek evsahibi ve kiracı memnuniyeti, • Daha yüksek çalışan verimliliği, • Daha düşük işletme maliyeti, • Yerel ve uluslararası tanınma fırsatları, olarak sayılabilir. Üçüncü taraf sertifikası, sağlıklı ve yüksek performanslı bir binaya ulaşmanın tek yolu değildir ancak kesinlikle böyle bir binanız olmasının en garantili ve etkili yollarından biridir. Her proje, ekip ve bütçe, yüksek performanslı bina için farklı teslimat ve doğrulama yöntemlerini dikkate alacaktır. Bununla birlikte, yeşil bina projesinde çalışan herkes farklı sertifika seçeneklerini, avantajları, gereksinimleri, etkileri ve maliyetleri gözden geçirmelidir. Herhangi bir yapı inşaatının doğrudan ve dolaylı olarak çevreye negatif

etkileri vardır. Sonuç olarak, sürdürülebilirlik performansının teşvik edilmesi, ölçülmesi ve tanınması yoluyla bu etkilerin hafifletilmesine yardımcı olmak için birçok yeşil/sürdürülebilir derecelendirme sistemi oluşturulmuştur. Şu anda dünyada yaygın olarak kullanılan, 50’nin üzerinde yeşil bina sertifikasyonu ve 600’ün üzerinde malzeme sertifikasyonu var(4). Bu sistemler ortak akılla oluşturulmuş uluslararası standartlara atıfta bulunarak bina ve yerleşimlerin bütüncül yaklaşımla bir değerlendirme almasını sağlarlar. Kriterlerini milliyetçi bir odağın yanı sıra, yerel standartlar ve kodlar ile oluşturan pek çok uluslararası yeşil bina tasarım sistemi vardır. Bu yerel sistemler içinde en öne çıkanlar: Bina Araştırma Kuruluşu Çevresel Değerlendirme Yöntemi (BREEAM) - Birçok yeşil bina sertifikasyon sisteminin temelini oluşturdu. Kurulacak ilk bina

İklim değisikliğinin yarattığı negatif etkiler ve insanların bu alanda bilinçlenmesi her sektörü sera gazı salımlarını düşürmek icin yaratıcı çözümler üretmeye itiyor. İnşaat sektörü de iklim degisikliğinin önüne geçebilmek için küresel olarak yeşil dönüşümle ilerleme kaydediyor.

derecelendirme sistemiydi ve 1990 yılından beri Birleşik Krallık dışında da kullanılmaya başlandı. Uzun ömürlü olması nedeniyle, kullanımı yaygın ve sertifikası oldukça tanınmış durumda. BREEAM derecelendirmeleri, bu ülkelerdeki birçok devlet kuruluşu için gereklidir ve halen 100 bin'den fazla BREEAM dereceli bina bulunmaktadır. BREEAM, yönetim, enerji, ulaşım, malzeme ve atık kategorileri ve kirlilik için ödüller veren çok özellikli derecelendirme sistemidir. BREEAM uygulama ve sertifikasyon sistemi, sadece İngiltere'de 1000'den fazla değerlendirme şirketi yaratmış ve onay süreci boyunca ön değerlendirme, üçüncü taraf danışmanlık rehberliğinde tamamlanan çok katmanlı bir süreçtir. BREEAM, projelerin kayıt tarihinden itibaren beş yıl içinde belgelendirilmesini zorunlu kılar. Eğitimleri sadece BREEAM eğitimcileri aracılığıyla vererek, değerlemecileri akredite eder. BCA Yeşil Marka Programı - Singapur'da oluşturulan “Green Mark” inşaat ve gayrimenkul sektörlerinde çevresel farkındalığın artırılması amacıyla Ocak 2005'te “Yapı ve İnşaat Kurumu” (BCA) tarafından başlatılmıştır. BCA Green Marka Sistemi binaları; enerji verimliliği, su verimliliği, çevre koruma, iç mekan çevre kalitesi ve daha iyi bina performansına katkıda bulunan diğer yeşil ve yenilikçi özellikler dahil olmak üzere beş ana kritere göre değerlendirir. Program ayrıca

itü vakfı dergisi 41


AKILLI ŞEHİRLER

geliştiricilere nakit teşvikler sunan, özellikle enerji kullanımı azaltma ve materyal koruma gibi alanlarda mevcut yapının geliştirilmesine odaklanan altı aşamalı bir planın ana hatlarını çizer. BEAM - Hong Kong'da oluşturulan BEAM, mevcut ve yeni inşa edilen karışık kullanım kompleksleri dahil olmak üzere tüm bina türlerini kapsayan kapsamlı bir standart ve destek sürecidir. BEAM, binaların çevresel performansını değerlendiren, geliştiren, sertifikalandıran ve etiketleyen bir girişimdir. Bu, endüstri tarafından ortaklaşa geliştirilen ve benimsenen gönüllü bir programdır. BEAM'ın amacı Hong Kong ve diğer bölgelerdeki daha sürdürülebilir binalar için talebi teşvik etmek, performansı artırmak ve yeşil yıkamayı en aza indirmek; geliştiriciler, tasarımcılar, mimarlar, mühendisler, müteahhitler ve operatörler tarafından takip edilebilen ortak bir performans standartları seti sağlamak ve binaların planlama, tasarım, inşaat, yönetim ve yıkım ömrü boyunca çevresel etkilerini azaltmaktır. CASBEE - Japonya'da, bina yaşam dön-

42 itü vakfı dergisi

İngiltere’de BREEAM’in ve ABD’de LEED’in liderlik ettiği ve daha sonra bir çok ülkede “Yeşil Bina Konseyleri” liderliğinde veya benzeri oluşumlarca, oluşturulan bazı ülkelerde devlet destekli yeşil bina ve yerleşke sertifikaları ile tasarım ve inşaat sektörü epey yol kat etti.

güsüne karşılık gelen dört değerlendirme aracı oluşturuldu. "CASBEE Ailesi", bu dört aracın ortak adı ve belirli amaçlar için genişletilmiş araçlardır. CASBEE değerlendirme araçları; tasarım öncesi “tasarım için CASBEE”, “Yeni İnşaat için CASBEE”, “Mevcut Bina için CASBEE” ve “Yenileme için CASBEE”, olarak tasarım sürecinin her aşamasında hizmet vermektir. Her araç ayrı bir amaç ve he-

def kullanıcı için ve değerlendirilen binalarda geniş bir kullanım yelpazesine uyacak şekilde tasarlanmıştır. EDGE (Daha fazla Verimlilik İçin Tasarımda Mükemmellik) - Gelişmekte olan piyasalarda ilerlemeyi hedefleyen, öncelikle yeni konut ve ticaret binaları için kurgulanmış yeşil bina sertifikasyon sistemidir. Finansçıları, geliştiricileri, düzenleyicileri ve ev sahiplerini kapsayan program, mülk geliştiricilerine, kaynak verimli binaları inşa etmenin ne kadar hızlı ve uygun maliyetle olabileceğini belirterek, doğrudan bina sahiplerine ve kiracılara binalara değer katmalarını sağlıyor. EDGE, tasarım ekiplerinin ve proje sahiplerinin, binalara enerji ve su tasarrufu seçeneklerini dahil etmenin en uygun maliyetli yollarını değerlendirebilmelerini sağlar. Özel sektörün gelişimine odaklanan Dünya Bankası Grubu'nun bir üyesi olan International Finance Corporation'ın (IFC) bir yeniliği olan EDGE, web tabanlı bir yazılım uygulamasıdır. Green Star SA - Güney Afrika Yeşil Bina Konseyi tarafından geliştirildi. Emlak endüstrisine yeşil binalar için nesnel bir ölçüm sağlamak ve emlak sektöründe çevresel liderliği tanımak ve ödüllendirmek için “Avustralya Yeşil Bina Konseyi”nin geliştirdiği bir alt yapı üzerine kurulmuştur. Her derecelendirme aracı, farklı bir pazar sektörünü (ofis, perakende, çok birim konut vb.) yansıtır. Green Star SA derecelendirme araçlarının hedefleri; yeşil binalar için ortak bir dil ve ölçüm standardı oluşturmak, bütünleşik, bütün bina tasarımını teşvik etmek, yeşil bina faydalarının farkındalığını artırmak, çevre liderliğini tanımak ve kalkınmanın çevresel etkisini azaltmaktır. Green Star SA Sertifikasyonu, bir belgeye dayalı sunumun başarı kanıtı olarak sunulması gereken tasarım veya yapım sürecini yönlendirmek için bir Green Star SA derecelendirme aracını kullanan bir projeyi içeren resmi bir süreçtir. Projenin tasarım aşamasının sonunda bir 'Tasarım' sertifikası alınır. İnşaat bittikten sonra, bir proje, tüm yeşil bina stratejilerinin aslında son bina içine dahil edildiğini belgeleyen 'Yapılış' sertifikası için ödül verir. Estidama – Pearl (İNCİ), Abu Dhabi'yi sürdürülebilir bir kentleşme modeline dönüştüren bir girişim olarak tasarlandı. Amacı daha sürdürülebilir topluluklar,


Yeşil bina değerlendirme veya sertifikasyon sistemleri projeyi bir bütün olarak ele alarak değerlendiriyor. Bu sistemler belirli çevre hedefleri ve gereksinimleri ile göreceli uygunluk veya performans seviyelerini değerlendiren veya ödüllendiren bina onaylama sistemi türüdür.

şehirler ve küresel işletmeler yaratmak ve Estidama'nın dört temel direğini dengelemektir; çevresel, ekonomik, kültürel ve sosyal. Estidama'nın İNCİ Değerlendirme Sistemi, bir projenin sürdürülebilirliğini tasarımdan, inşaattan, işletime tüm ömrü boyunca ele almayı amaçlıyor. Buna göre, üç derecelendirme aşaması oluşturulmuştur: Tasarım, inşaat ve işletme. Her bölümde zorunlu ve isteğe bağlı krediler bulunur ve elde edilen her opsiyonel kredi için kredi puanı verilir. İNCİ derecelendirmesini elde etmek için, zorunlu tüm kredi koşullarının yerine getirilmesi gerekir. Daha yüksek bir İNCİ derecelendirmesi elde etmek için, tüm zorunlu kredi gereksinimlerinin en az sayıda kredi puanı ile karşılaştırılması gerekir. Türkiye’de Durum Milyonlarla artan nüfus için yapılaşmanın hızla devam ettiği dünyamızda ve kentsel dönüşümün son 10 yılda inşaat sektörüne yön vereceği, mültecilere konut sorununun kentlerin bir numaralı ajanda konusu olduğu ülkemizde, yeşil bina/yerleşke/kentleşme sertifikaları kullanımı, hedeflenen CO2 düşüşleri için henüz çok yavaş olsa da yapı sektörünün iklim değişikliğine karşı en güçlü silahı. Dünyada DÜNYA YEŞİL BİNA KONSEYLERİ (WGBC) çatısı altında kurulan ulusal yeşil bina konseyleri aracılığıyla hareket kabiliyeti sağlayan sertifikasyon pazarı, aslında uluslararası ve

ulusal pazardan aldığı bilgiler ve ortak akılla pazarın dönüşümüne öncülük ediyor. Bu yıl LEED’i veren kurum USGBC açıkladı; Türkiye dünyada LEED başvurularında dünya 8.si. Geçtiğimiz sene 9. sıraya yerleşmiş olmaya sevinirken bu yılki kayıt artışı umut verici(5). Türkiye’de 2007’de kurduğumuz Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK), konu kurullarıyla 2012’de Türkiye’nin ilk YEŞİL KONUT sertifika kılavuzunu hazırladı. 2009’da BREEAM kılavuzunu dünyada ilk yerel dile çeviren dernek olduk. 2012’de ÇEDBİK 2. Uluslararası Yeşil Binalar Zirvesi’nde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile, Bakanlığın ÇEDBİK sertifikasını destekleyeceğine dair bir iyi niyet anlaşması imzalandı. 2016 yılında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve İstanbul Teknik Üniversitesi arasında "Sürdürülebilir Yeşil Bina ve Yerleşim Alanlarının Temel Değerlendirme Kılavuzunun Hazırlanması ve Ulusal İşletim Sistemine Hazırlık Kapsamında Büyük Veri Yönetim Modelinin Oluşturulması” Protokolü, devletin artık bu konuyu benimsediğini ve konusunun önünün açılması için bir sayfa açtığını müjdeledi. Bu çalışmanın III. Etabı olan ‘Sürdürülebilir yeşil bina ve sürdürülebilir yerleşmelerin belgelendirme sisteminin on-line olarak işletilebilmesi için belgelendirme kuruluşunun veri girişimine açık yazılım programına altlık olacak ‘bigdata yönetimi’ ve ‘data yönetim planı’ raporu’ çalışmaları geçtiğimiz haziran ayında ta-

mamlandı. Bu çalışmada neredeyse 40’a yakın akademisyen (farklı üniversitelerden uzmanlık alanlarına göre seçilmiş), İTÜ liderliğinde devlete bir kılavuzun kılavuzu çalışması içindeyiz. Hedef, Türkiye’nin ortak akılla hazırlanmış tek bir sertifika sistemi olması ve Bakanlığın da bu çalışmaları hızlandıracak kaynakları kullanarak Türkiye’nin yapı sektöründe CO2 oranının düşürülmesi ve çevreci binalar yapılmasının önünü açmak. Gelecek beş yılda, Türkiye pazarında yeşil binalar/yerleşimler/kentlerle ilgili yerel sertifikanın kullanımının başlamasını ve yaygınlaşmasını diliyorum. *Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Danışmanı, HQE Sistemleri Danışma Kurulu Üyesi, ÇEDBİK Başkan Yardımcısı, USGBC Yönetim Kurulu Üyesi

Referanslar 1. Rode, Philippand Burdett, Rickyand Soares Gonçalves, Joana Carla (2011) Buildings: investing in energy and resource efficiency. In: Towards a Green Economy: Path ways to Sustainable Development and Poverty Eradication. United Nations Environment Programme,. ISBN 9789280731439. 2. Erten D.,Henderson K., Kobaş B. (2009) A Review of International Green Building Certification Methods: A Roadmap for a Certification System in Turkey. Fifth International Conference on Construction in the 21st Century (CITC-V) “Collaboration and Integration in Engineering, Management and Technology” May 20-22, 2009, Istanbul, Turkey. 3. Thomas Auer, CEO-Transsolar, KonuşmaWorld Sustainable Built Environment Conference 2017 Hong Kong (WSBE17 Hong Kong) 5-7 June 2017. 4. https://www.buildinggreen.com/ 5. http://www.cedbik.org/leed-yesil-binasertifikasi-alan-ilk-10-ulke-icinde-turkiye-8sirada_p3_tr_325_.aspx

itü vakfı dergisi 43


AKILLI ŞEHİRLER

İBB’nin Akıllı Şehir İstanbul Projesi Kapsamında Yürüttüğü Çalışma ve Uygulamalar Dr. Hayri Baraçlı İBB Genel Sekreteri

Bugün geldiğimiz noktada mevcut uygulama ve çalışmalar açısından İstanbul’da akıllı şehir uygulamaları çok önemli bir seviyeye ulaştı. Ulaşım alanında İstanbul’u canlı kameralarla takip ettiğimiz Trafik Kontrol Merkezi, Akıllı Sinyalizasyon, Araç Takip Sistemi, Coğrafi Bilgi Sistemi (GIS), Elektronik Denetleme Sistemi (EDS), atık yönetiminin yapıldığı Çevre Kontrol Merkezi ve toplu taşıma tarafına baktığımızda ‘İBB Cep Trafik’, ‘İBBNavi’, ‘İTaksi’ gibi mobil uygulamalar ve akıllı duraklar gibi birçok çalışmayı da bu kapsamda sayabiliriz…

44 itü vakfı dergisi

Y

aşadığımız çağ, kelimenin tam anlamıyla bir hız çağı... Dünyamız bu hızlı değişim karşısında hiç durmadan evriliyor… Artık şehirlerde veri üreten birçok kaynak var: İnsanlar, makineler, ortamlar gibi… Kullanılan kredi kartları, sosyal medya paylaşımları, su ve doğalgaz sayaçları, akıllı otobüslerde kullanılan elektronik biletler, hava durumu verileri, gürültü verileri, vs… Devasa boyutta bir veri ile karşı karşıyayız. "Ortaya çıkan verinin tamamını kontrol etmeli miyiz? Güvenliği nasıl sağlayabiliriz?" gibi şehir yönetimini ilgilendiren onlarca soru ile karşı karşıyayız. Bütün bunların sistematik bir şekilde yönetilmesi gerekiyor ama, ölçemediğini yönetemezsin! Tüm bu değişim ve teknolojik imkânlar karşısında ihtiyaçlarımız da her geçen gün değişim gösteriyor. Bundan 15 yıl önce cep telefonları sadece bir iletişim aracıydı. Oysa bugün yüklendiği donanımlar ve hayatımızdaki rollerini dikkate aldığımızda, değişimin ve yenileşmenin hızının ileriki yıllarda hangi noktaya geleceğini anlayabiliyorsunuz. Çünkü artık sanayi ekonomilerinden bilim, teknoloji ve inovasyon ekonomilerine doğru yönelen yeni bir dünya ile karşı karşıyayız. Ar-ge, inovasyon ve yenilik olmadan bir ilerleme kaydetmek artık mümkün gözükmüyor. Her şey o denli teknolojik hale geldi ki, bunun sonucunda artık her birimiz yüksek standartlar peşindeyiz. Değil 15-20 yıl öncesinin, dünün standartlarıyla yaşamak hiçbirimizin işine gelmiyor. O nedenle ülkemizi ve ülkemizin incisi İstanbul’u bu yeni dünyaya hazırlamak durumundayız. Klasik yöntemlerle yeni ihtiyaçlarımızı karşılaya-

bilmenin ve sorunlarımızı çözebilmenin imkânı yok ne yazık ki! Türkiye'nin son yıllarda gerçekleştirdiği önemli siyasi ve ekonomik atılımlara baktığınız zaman, ülkemizin dünyanın 18. ve Avrupa’nın 7. büyük ekonomisi haline geldiğini görebiliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu hedefler ölçüsünde ülkemiz bu çıtayı giderek daha da yükseltiyor. 2023, 2053, 2071 Türkiye’sinin temellerinin bugünden atıldığını ve bu ça-


lışmaların neticesinin daha şimdiden alınmaya başlandığını görebiliyoruz. Daha modern ve gelişmiş bir Türkiye’nin kapısı dünyaya açılmış durumda. Ulaşımdan başlayarak; çevrede, turizmde emlak ve kentsel tasarımda, enerjide ve sağlıkta gerçekleştirdiğimiz büyük yatırım hamleleri ile dünyanın da dikkatini çeken çok önemli başarılara imza atıyoruz. Yeni Türkiye, katma değer üreten bir ülke konumuna ulaştı. Ve elbette ki İstanbul, Türkiye’nin lokomotifi

olarak en fazla katma değer üreten, rekabet gücü en yüksek şehrimiz olarak çok daha fazla ön plana çıkıyor. 2023, 2053, 2071 Türkiye’sinin hedeflerine paralel olarak İstanbul Büyükşehir Belediyemizin 2023 vizyonunda insan odaklı hizmetlerin hayata geçirilmesi ve geleceğin daha yaşanabilir şehirlerinin planlanması önemli bir yer tutuyor. Bu doğrultuda İstanbul Büyükşehir Belediyemizin uzun bir süredir hazırlık çalışmalarını yürüttüğü akıllı şehir

konseptinin, şehrin en önemli vizyon projelerinden biri olduğunu söyleyebilirim. Akıllı Şehir Projesi kapsamında İstanbul'da yürüttüğümüz çalışmalara değinmeden önce dünyada böyle bir ihtiyaç neden ortaya çıktı ve yerel yönetimler bu projelerle esasen neyi amaçlıyorlar buna da bir miktar değinmek istiyorum. Çünkü bu noktayı açıkladığımızda zihinlerdeki 'akıllı şehir nedir, ne değildir ve akıllı şehir neleri kapsar?' gibi sorulara kısmen de olsa yanıt vermiş olacağız.

itü vakfı dergisi 45


AKILLI ŞEHİRLER

Dünya genelinde; Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü gibi birçok kuruluşun hazırlamış olduğu çeşitli raporları incelediğinizde dünya üzerinde şehir hayatını etkileyen en önemli konuların başında hızlı nüfus artışı olduğunu ve bu artışın şehirlerde oluşturduğu etkinin ön plana çıktığını görebilirsiniz. 2050 yılında dünyada toplam nüfusun 9 milyarı bulacağı ve bu nüfusun %70’inin şehirlerde yaşayacağı öngörülüyor. Yani bizim İstanbul'un durumunu göz önüne alarak ortaya koyduğumuz ve “Obe-city” olarak adlandırdığımız nüfusun kentlere yığıldığı obez şehirler ile karşı karşıya kalacağız. Bu öngörüler dünyayı harekete geçirdi ve özellikle son yıllarda sıkça telaffuz edilen “şehirleşme hızı” kavramı, ülkelerin çalışmalarını gelecek perspektifiyle sürdürmelerine neden oldu. Bu bağlamda şehir içerisinde yaşam kalitesinin artırılması, halka daha konforlu ve daha kaliteli bir şehir yaşamının sunulabilmesi amacıyla ortaya konulan akıllı şehir konsepti, artık bütün dünyada gündeme gelen başlıklar arasında yer almaya başladı. Akıllı şehir konsepti; kent yönetiminden ekonomiye, ulaşımdan enerji ve altyapı yönetimine, çevreden atığa ve su yönetimine, güvenlikten sağlığa ve erişilebilirlikten bilgi erişimine kadar birçok farklı konuyu bünyesinde barındırıyor. Tüm bu başlıkların ayrı ayrı İstanbul’da varlığını görmek mümkün. Şimdi başladığımız bu projeyle hepsini bir araya getirmeyi hedefliyoruz. O yüzden hiç tereddütsüz İstanbul’un dünyanın en akıllı şehri olmak için ideal bir aday olduğunu söyleyebilirim. Çünkü İstanbul hem bir finans şehri, hem bir sağlık merkezi, hem de bir turizm şehri… Ayrıca 3. havalimanıyla birlikte daha da güçlenecek bir lojistik merkezi olma yolunda hızla ilerliyor. Yani, akıllı şehirlerin tüm alanlarında güçlü şekilde var olan bir dünya şehri İstanbul’umuz... Tüm bu ayrıcalıkların İstanbul’u akıllı şehirler içinde çok daha ön plana çıkaracağına inanıyorum. 23 yılda akıllı şehir alanlarının tümünde çok önemli yatırımların yapıldığını görüyo-

Akıllı şehir konsepti; kent yönetiminden ekonomiye, ulaşımdan enerji ve altyapı yönetimine, çevreden atığa ve su yönetimine, güvenlikten sağlığa ve erişilebilirlikten bilgi erişimine kadar birçok farklı konuyu bünyesinde barındırıyor. 46 itü vakfı dergisi

Akıllı Şehirlerin Geleceği İstanbul’da Konuşuldu İBB Başkanı Dr. Kadir Topbaş’ın konferans konuşması.

İ

stanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Akıllı şehir kapsamında düzenlenen ve birincisi 1-3 Haziran 2016 tarihleri arasında gerçekleşen Smart City Expo’nun ikincisi Word Cities Expo’17, 15-18 Mayıs tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşti. World Cities Expo İstanbul’17’de günümüzün akıllı şehirlerini geleceğe taşıyan dünyanın öncü kurum, kuruluş ve uzmanların yanı sıra Teknoloji ve şehircilik entegrasyonunu metropollere taşıyarak geleceğin kent modeline yön verenler bir araya geldi. 6100 metrekarelik alanda, 50 katılımcı firma ve özel etkinlik alanını barındıran, farklı yapısıyla ziyaretçilere rahat bir fuar deneyimi yaşatan alana ilk gün yoğun bir katılım oldu. Birbirinden önemli oturum ve panellerin gerçekleştiği Dünya Akıllı Şehirler Fuarı’17, toplam 6500’den fazla ziyaretçiye ev sahipliği yaptı. 65 konuşmacı, 50 katılımcı firma, 12 oturum ve 3 keynote yerlerini aldı. Dünyaca ünlü konuşmacıların yer aldığı ve dört gün süren fuarda, teknoloji fütüristi, mucit ve hacker Pablos Holman, İngiltere siyasetinin efsane isimlerinden Londra eski belediye başkanı Ken Livingstone ve BTK Başkanı Ömer Fatih Sayan keynote olarak yer alırken, Türkiye

Teknoloji Takımı Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Kacır, IBM Türkiye Genel Müdürü Defne Tozan, Beyaz Saray Ulusal Ekonomi Konseyi Siyasi Danışmanı Karen Scott ve DATA-MANIA Kurucusu Lillian Pierson gibi bir çok önemli isim de bilgi ve birikimlerini aktardı. Fuarın ilk üç günü gerçekleşen oturum ve panellerde; teknoloji ve inovasyon,

Siber güvenlik oturumunda IBM Türkiye Genel Müdürü Defne Tozan konuşma yaparken.


İBB standından genel görünüş

dijital girişimcilik, Eğitim ve kültürel yaşam, ulaşım, çevre ve sağlıklı yaşam, akıllı araçlar, enerji, kentsel dönüşüm, yönetim ve toplumsal katılım, bigdata ve veri analitiği ile siber güvenlik konuları her biri alanında uzman konuşmacılarla ele alındı. Huawei sponsorluğunda gerçekleştirilen ‘Akıllı Şehir Stratejileri’ oturumunda dijital dönüşümle birlikte akıllı hale gelen şehirlerin

bugünü ve geleceği masaya yatırıldı. Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen yerli ve yabancı pek çok misafiri ağırlayan uluslararası organizasyonun açılışına İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş’ın yanı sıra İstanbul Valisi Vasip Şahin ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Dr. Hayri Baraçlı da katıldı.

Açılışta Konuşan Başkan Kadir Topbaş İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak teknolojiyi yakından takip ettiklerini ve pek çok konuda dünyada öncü olduklarını belirtti. Kendi yazılımlarını ürettiklerini ve bu yazılımları artık yurtdışına da verdiklerinin altını çizen Başkan Kadir Topbaş, “Bilgi insanlığın ortak malıdır ve çok değerlidir” ifadelerini kullandı. Coğrafi Bilgi Sistemler (CBS) Müdürlüğü'ne ait şehir haritası uygulaması hakkında katılımcılara bilgi verildi.

itü vakfı dergisi 47


AKILLI ŞEHİRLER

Akıllı şehir dediğimizde şehri sadece teknik yönleriyle ele almak da yanlış olacaktır. Bir taraftan master planlar, global optimizasyon, geometrik düzenleme, sirkülasyon çalışmaları gibi ulaşım ağındaki koordineli trafik sistemlerinin düzenlenmesi, öte yandan sıkışıklık yönetimi, talep yönetimi, esnek çalışma saati gibi yeni politikaların gerçekleştiği birçok uygulamayı bu proje başlığı altında değerlendirebiliriz.

ruz. Yoğun bir altyapı uygulaması sonucunda temiz bir havaya kavuşturan doğalgaz dönüşümü, zor ama Türkiye için başarılmış bir görev olarak not edilebilir. Tabi akıllı şehir dediğimizde şehri sadece teknik yönleriyle ele almak da yanlış olacaktır. Bir taraftan master planlar, global optimizasyon, geometrik düzenleme, sirkülasyon çalışmaları gibi ulaşım ağındaki koordineli trafik sistemlerinin düzenlenmesi, öte yandan; sıkışıklık yönetimi, talep yönetimi, esnek çalışma saati gibi yeni politikaların gerçekleştiği birçok uygulamayı bu proje başlığı altında değerlendirebiliriz. Tabi İstanbul’un akıllı şehircilik uygulamalarında önemli dönüm noktalarından biri 2004 yılı ile başlayan süreçtir. Buraya değinmeden geçemeyeceğim. Bu dönemde İstanbul’da başta raylı sistemler olmak üzere birçok yeni proje hayata geçirildi. Teknolojiye hızlı şekilde uyum sağlayan vatandaşımızın yeni oluşan ihtiyaçlarına anında cevap verebilme, günlük hayatı kolaylaştırma ve belediyenin birçok alanda yürüttüğü hizmetleri en kısa yoldan muhatabına ulaştırma amacıyla birçok teknoloji yatırımı yapıldı. Özellikle son 5-6 yıldır çok ciddi ilerlemeler var. Bunun sebebini, artan şehirleşme ile birlikte sosyal belediyeciliğin yeni bir boyut kazanması olarak açıklamak mümkün. Ayrıca yerel yönetimlerin, kurumsallaşma ve insana yatırım tarafında daha fazla inisiyatif almaları da etkili oldu. Bugün geldiğimiz noktada mevcut uygulama ve çalışmalar açısından İstanbul’da akıllı şehir uygulamaları çok önemli bir seviyeye ulaştı. Ulaşım alanında İstanbul’u canlı kameralarla takip ettiğimiz Trafik Kontrol Merkezi, Akıllı Sinyalizasyon, Araç Takip Sistemi, Coğrafi Bilgi Sistemi (GIS), Elektronik Denetleme Sistemi (EDS), atık

48 itü vakfı dergisi

İBB Genel Sekreteri Dr. Hayri Baraçlı İTAKSİ lansmanını gerçekleştirdi.

İBB’nin En Dikkat Çeken Ürünleri

İstanbul’da Çağır Gelsin ‘İTAKSİ’ Dönemi

İ

stanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “Akıllı Şehir” konseptine milli yazılımla yeni bir vizyon getiren “İTAKSİ” projesi, zamandan ve yakıttan tasarruf sağlayacak ve İstanbul kart ile otomatik ödeme imkanı sunacak. Toplu ulaşımı ve erişimi genişletme çalışmalarını hızla sürdüren İstanbul Büyükşehir Belediyesi İTAKSİ ile ulaşıma büyük kolaylık, en üst düzeyde güvenlik ve hizmet kalitesi getiriyor. İTAKSİ projesini Haliç Kongre Merkezi’nde basın mensuplarına tanıtan İBB Genel Sekreteri Dr. Hayri Baraçlı, projenin taksilerin yollarda boş dolaşmasını önleyerek zaman ve enerji tasarrufu sağlayacağını ve vatandaş memnuniyetini en üst düzeye çıkaracağını söyledi. Hayri Baraçlı, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak ilklere imza atmak bizim işimiz. Akıllı şehir uygulamalarıyla ilgili birçok projemiz var. Bugün de İstanbul ve Türkiye adına önemli bir proje olan İTAKSİ uygulamasını tanıtıyoruz. İstanbul taksiciler esnaf odasıyla beraber yaptığımız

çalıştaylarda belirlediğimiz en kullanılabilir projeyi hayata geçiriyoruz. İlk etapta 4 bin takside uygulanacak bu çalışmada tüm istek ve arzuları dikkate aldık. Vatandaşımızın taksi ihtiyacını daha hızlı bir şekilde karşılayabilecek, yollarda boşta giden taksi sayısını azaltabilecek, taksilerin etkin ve verimli kullanımını ortaya çıkaracak ve şoför arkadaşlarımızın hizmet kalitesini artıracak bir çalışmayı hayata geçiriyoruz” diye konuştu. Taksilerin bir merkezden takibinin ve kontrolünün yapılacağı sistemin kalitesinin teknolojik imkânlarla ölçülebilir olmasının da çok önemli olduğunu dile getiren Baraçlı, “İTAKSİ ile vatandaşımızın anında en yakın boş bir taksiye ulaşabilmesini sağlamış oluyoruz. Ülkemiz yılda 60 milyar lira üzerinde enerji ithalatı gerçekleştiriyor. Yollarda boş gezen araçların sayısını azaltarak hem enerji tasarrufu sağlayacağız, hem trafiği rahatlatacağız hem de İstanbul ulaşımını kolay erişilebilir kılacağız" dedi.

Bir Yere Ulaşmanın En Kısa Yolu

“İBB NAVİ”

İ

stanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Daire Başkanlığı, kent trafiğini etkin yönetmek amacıyla geliştirdiği uygulamalarına bir yenisi daha ekledi.


“İBB Navi” navigasyon uygulaması, İstanbul başta olmak üzere Marmara Bölgesi’nde, anlık trafik yoğunluk bilgileriyle sizi en kısa sürede hedefinize ulaştıracak. Cep telefonlarından; Android işletim sistemi için Google Play’den, iOS işletim sistemi için AppStore’dan uygulama indirilebiliyor. Yoldaki Yeni akıllı rehberiniz “İBB Navi” sizi hedefinize en kısa sürede ulaştırmak amacıyla alternatif rotaları, mesafe ve tahmini varış süreleri ile birlikte hizmet edecek. Sistem hem görsel hem de sesli olarak varış noktanıza kadar yönlendiriyor. Rotanızdan çıktığınızda veya belirlediğiniz rota üzerinde trafik kazası ya da trafik akışını etkileyen herhangi bir olumsuzluk olduğunda otomatik olarak yeni rota oluşturup, sizi en kısa sürede hedefinize ulaştırıyor. “İBB Navi” nin en önemli özelliklerinden biri de internet bağlantınız olmadığı durumda alternatif rotalar belirliyor. Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça ve İtalyanca dil seçenekleri sunan “İBB Navi” uygulaması ile rotanız

üzerindeki İstanbul Büyükşehir Belediyesi trafik kamera görüntülerini canlı olarak izleyebilirsiniz. İstanbul’daki otoparkları anlık doluluk bilgileri ile görüntüleyebilir ve otoparklara rota oluşturabilirsiniz. Seyahatiniz esnasında, “İBB Navi” uygulaması üzerinden, siz de yol çalışması, trafik sıkışıklığı, trafik kazası, yolda tehlike durumlarını bildirim menüsünden paylaşabilir, böylelikle diğer kullanıcıları uyarabilirsiniz.

İBB İstanbul Mobil Uygulama

İ

BB İstanbul; Akıllı şehir İstanbul’da herkesin tüm İBB hizmetlerine tek noktadan ulaşabilmesine imkân sağlıyor. Şehrin trafik durumundan toplu ulaşıma, beyaz masadan İBB Wifi noktalarına kadar günlük yaşamda rehberiniz olacak her şey bu uygulamada. Trafikten İstanbul’daki güncel trafik bilgisini gerçek zamanlı alabilir ve yolculuğunuzu buna göre planlayabilirsiniz.

Toplu ulaşımla otobüs, metro, metrobüs vapur ve diğer tüm olanakları kullanarak gideceğiniz yere ulaşacağınız rotanızı gerçek zamanlı planlayabilirsiniz. Beyaz Masa; Ulaşım altyapı, Çevre, İmar, Sağlık, Soysal destek ve diğer alanlarda şikâyet fikir ve önerilerinizi dinliyor, size en kısa zamanda çözüm sunuyor. İBB Wifi; size şehrin meydan park gibi birçok noktasında ve metrobüslerde kesintisiz internetin kapısını açarken güncel haberlerden İstanbul’u ve günü yakalayabiliyorsunuz. Şehir rehberi; Eczaneler, Sosyal tesisler, Spor tesisleri ve İletişim noktaları gibi birçok önemli noktayı size gösteriyor ve dilerseniz nasıl gidileceğini tarif ediyor. Şehrin farklı yerlerindeki turistik kameralar İstanbul’un güzelliklerini ziyaretçilerine anlatıyor. İBB İstanbul’da can dostlarımıza da yer var. Kayıp ve sahiplendirilebilir tüm hayvan dostlarımız uygulamanın Vetistanbul kısmında yer alıyor.

İSBAK Genel Müdürü Muhammed Alyürük İstanbul Mobil Uygulama sistemi hakkında bilgiler verdi.

itü vakfı dergisi 49


AKILLI ŞEHİRLER

İstanbul’a ve İstanbullulara en iyi hizmetleri sunarak şehirdeki yaşam kalitesini artıracak ve daha yaşanılabilir bir kent hayatını ortaya koyacak hızlı kazanım projelerimizi hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Bu sebeple önümüzdeki 6 aylık dönem içerisinde akıllı şehir uygulamalarımıza yeni örnekler ekleyerek çözüme yönelik çalışmalara devam edeceğiz. yönetiminin yapıldığı Çevre Kontrol Merkezi ve toplu taşıma tarafına baktığımızda ‘İBB Cep Trafik’, ‘İBBNavi’, ‘İTaksi’ gibi mobil uygulamalar ve akıllı duraklar gibi birçok çalışmayı da bu kapsamda sayabiliriz. Bütün bu çalışmaların devamı olarak Belediye Başkanımız Sayın Kadir Topbaş’ın vermiş olduğu vizyon doğrultusunda Bilgi İşlem Daire Başkanlığımız ve İBB’nin diğer birimleriyle birlikte Akıllı Şehir Projesi’ni başlattık. Akıllı Şehir İstanbul projesi şu anda İstanbul’un gelecek 2019 ve 2024 vizyonundaki stratejik hedeflerinin neler olacağı, İstanbul’da birçok hizmet ve uygulamanın ne şekilde hayata geçirileceği konusunda yol haritasının hazırlanması aşamasında. Örneğin; İstanbul’daki karbon emisyonunun hangi yıl hangi seviyeye düşürüleceği ve bunu gerçekleştirirken yapılan çalışmalarda alternatif enerjinin mi kullanılacağı yoksa ulaşım problemlerinin minimize edilerek buradan azaltılacak karbon emisyon salınımlarının mı değerlendirileceği netleştirilecek. Bunlara ilaveten İstanbul’daki mevcut ticari hızın ne şekilde artırılacağı, seyahat sürelerinin hangi seviyeye geleceği ve bunun hangi uygulamalarla gerçekleştirileceği gibi birçok konu da proje kapsamında yer alacak. Bizler “Big Smart İstanbul” projesiyle gerçekleştireceğimiz tüm bu çalışmaları geleceğin İstanbul’unu inşa etmek adına yapıyoruz. Çünkü akıllı şehir bizim için ‘proje’nin ötesinde bir yolculuk… Bu yolculukta orta ve uzun vadeli yol haritamızı hazırlarken İstanbul’a ve İstanbullulara en iyi hizmetleri sunarak şehirdeki yaşam kalitesini artıracak ve daha yaşanılabilir bir kent hayatını ortaya koyacak hızlı kazanım projelerimizi hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Bu sebeple önümüzdeki 6 aylık dönem içerisinde akıllı şehir uygulamalarımıza yeni örnekler ekleyerek çözüme yönelik çalışmalara devam edeceğiz.

50 itü vakfı dergisi

Akıllı şehirlerin olmazsa olmazlarından biri akıllı otopark sistemleri. Bulunduğunuz konuma en yakın kapalı ve açık otopark bilgilerine İspark noktalarından ulaşabilirsiniz. İBB ile ilgili şantiyeden sosyal tesislere, spor salonundan turistik alanlara kadar her yerde kullanılan Kare Kodlarla da güncel bilgiye hızlı bir şekilde ulaşabileceksiniz. İBB İstanbul uygulamasını akıllı cihazlarınıza indirip, İBB’nin öne çıkan hizmetlerine tek noktadan erişebilirsiniz.

Pablos Holman

W

orld Cities Expo İstanbul’17 kapsamında ilk kez Türkiye’ye gelen ve "Hacking the Future" oturumuyla dikkat çeken, Intellectual Ventures baş mucitlerinden teknoloji fütüristi Pablos Holman, teknolojinin geleceği ve hayatı değiştiren yeni icatlar hakkında küresel ipuçları verdi. Hacker’ların teknik olarak mümkün olan her şeyi anlayan kişiler olduğunu belirten Holman; gelecek için bu beyinlere ihtiyaç olduğunu ve ülkelerin, şirketlerin kendilerini savunmak için hacker’lara yatırım yapması gerektiğini böylece yeni savunma yöntemleri geliştirebileceklerini söyledi. Holman ayrıca endüstrideki birçok güvenlik açıklarına da örnekler vererek, hacker’lığın çok karmaşık gibi görünmesine rağmen aslında çok basit mekanizmalarla ve keşiflerle gerçekleştiğini, bu yüzden de şirketlerin sadece oturup başlarına kötü bir şeylerin gelmemesini beklemeleri yerine bu savunma yöntemleri üzerine çok ciddi düşünmeleri gerektiğini belirtti. Günümüzde artık her şeyin bir bilgisayar sistemi üzerine kurulu olduğuna dikkat çeken Holman, ekonomik değerlerin artık kurumlara ve onların bilgisayar sistemlerine taşındığından söz ederek, artık bu karmaşık, savunmasız ve sürekli değişen bilgisayar sistemlerin çok daha ilerisine gidilmesi gerektiğini vurguladı. "Sıtma taşıyan sivrisinekler yılda milyonlarca yaşama mal oluyor. İşe aldığımız hackerlardan ilk olarak

Pablos Holman

sıtma protokolünün önemli noktalarını hacklemelerini istiyoruz. Çünkü pratikte mücadele yöntemleri bulmamız gerekiyor. Kendi yolumuzu icat etmeliyiz. Biz de sinekleri lazerle buharlaştıran bir teknoloji geliştirdik. Geleceğimizi kurtarmak için geleceği hackliyoruz. Salgın hastalıklar için büyük bir mücadele yürütüyoruz. Bilgisayarlarla tüm modellemeler üzerinde çalışıyoruz. Nükleer atıkla çalışan bir nükleer reaktör geliştirdik. Teknolojilerin var olan durumları radikal olarak değiştirme imkânı var. Bunu geleceğimiz için kullanmalıyız." Ayrıca; siber güvenlik profesyonellerinin problem çözmedeki yaklaşımlarını değiştirmelerine ve artık bir mucit gibi düşünmeleri gerektiğine dikkat çeken Holman ” Bu sektörde, yaratıcılıklarını güvenlik problemlerini çözebilmeye harcayacak çalışanlara ihtiyaç var.” olarak vurguladı. Son olarak; başarılı bir endüstri ya da şirket olmanın en önemli parçasının, risklerle savaşan iyi bir bağışıklık sistemine sahip olunması demek olduğuna dikkat çeken Holman, şu sözleriyle sunumunu noktaladı; “Sahip olduğumuz bilgi ve deneyimden avantaj sağlamak, en iyi olduğumuz noktaları keşfetmek ve bunları daha büyük problemleri çözmek için kullanmak hepimiz için çok büyük öneme sahiptir.“


Akıllı Yol Aydınlatması Otomasyon Stratejisi İTÜ Ayazağa Kampüsü’nde, İTÜ ve İSBAK (İstanbul Bilişim ve Akıllı Kent Teknolojileri A.Ş.) ortak çalışması ile Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından desteklenen San-Tez projesi kapsamında, sürücülerin görme performansını ölçüp değerlendirmek için değişik koşul ve senaryoların yaratılabileceği bir test yolu kurulmuştur. Bu proje ile gerçekleştirilecek çalışmanın sonucunda, ilk yerli akıllı yol aydınlatması otomasyon sistemi üretilmiş, doğru senaryoların uygulanabileceği yazılım programı hazırlanmış olacaktır. Proje hedefi olan akıllı yol aydınlatma otomasyon sistemi, kullanacağı kontrol stratejileri yönü ile uluslararası arenada ilklerden olacaktır…

Prof. Dr. Sermin Onaygil1 Burcu Büyükkınacı2 Prof. Dr. Önder Güler1 Dr. M. Berker Yurtseven1 İstanbul Teknik Üniversitesi, Enerji Enstitüsü 2 İSBAK İstanbul Bilişim ve Akıllı Kent Teknolojileri A.Ş. 1

1. Giriş on yıllarda yalnızca Türkiye’de değil tüm dünyada bilgi ve iletişim teknolojisi alanlarındaki gelişmelerden faydalanılarak şehirleri akıllı şehirlere dönüştürme stratejileri uygulanmakta; yönetişim, mobilite, çevre, güvenlik, enerji ve daha pek çok alanda akıllı teknolojiler kullanılmaktadır. Temelde insan odaklı kurgulanması gereken bu teknolojiler uygulanarak verimliliğin ve yaşam kalitesinin yükseltilmesi amaçlanmaktadır. İnsan kullanıcılı bu teknolojilerden istenilen verimin elde edilebilmesi için ilk olarak geçmiş veri grubuna sahip olun-

S

ması, bu veriler değerlendirilerek uygun algoritmalar geliştirilip “akıllı sistemler” oluşturulması gerekmektedir. Akıllı sistemlerin uygulanabildiği önemli akıllı şehir odak alanlarından biri yol aydınlatması tesisatlarıdır. Özellikle LED teknolojisindeki gelişmeler sayesinde, LED’li armatürlerin hem etkinlik faktörlerinin yüksek, ömürlerinin uzun olması hem de ışık akılarına kolayca kumanda edilebilmesi akıllı yol aydınlatması sistemleri ile ilgili çalışmaları hızlandırmıştır. Standart yol aydınlatması sistemleri genellikle zaman ayarlı ya da foto elektrik kontrolörler ile anahtarlanmakta ve tesis edilmiş lambalar gün ışığı bulunmayan saatlerde sürekli aynı güçte çalışarak aynı ışık akısını vermektedir. Oysa ki, yoldaki trafik ya da meteorolojik durumlarda zamana bağlı oluşan değişimlerle farklı koşullar oluşabilmekte ve bu durumlarda yol üzerinde ihtiyaç duyulan aydınlatma kalite büyüklüklerinin değerleri değişebilmektedir. Yol üzerinde o anda ihtiyaç olmadığı halde, fazla aydınlatma gerçekleştirilmesi, enerjinin boşa harcanması anlamına gelmektedir. Dünyadaki uygulamalarda, çok basit sistemlerden, son teknolojinin kullanıldığı karmaşık sistemlere kadar çeşitlilik gösteren aydınlatma otomasyon sistemleri kullanılarak yolun değişen dinamik durumuna göre aydınlatma yapabilecek yol aydınlatma tesisatları kurulmaktadır. Teknik olarak LED ışık kaynaklı armatürlerin ışık akıları istenilen seviyelerde loşlaştırılabilmektedir. Diğer yandan yol aydınlatmalarında temel amaç sürücü ve yayaların güvenlik ve konforu için gerekli aydınlatma koşullarının oluşturulmasıdır. Can ve mal güvenliği açısından yeterli aydınlatma kriterlerinin sağlanması gereken yol aydınlatmalarında armatür ışık akısının gelişigüzel loşlaştırılması düşünülemez. Aydınlatma kalite kriterlerinden ödün vermeden ve görüş konforunu bozmadan gereksiz enerji tüketiminin önüne geçmek için doğru stratejiler uygulanmalıdır. Yol aydınlatma tesisatlarından beklenilen faydaların elde edilebilmesi için gerekli otomasyon strateji ve senaryolarının doğru ve güvenilir olarak belirlenmesi hem ulusal hem de uluslararası arenada beklenilen ve ihtiyaç duyulan araştırmalardır. Bu nedenle, sürüş güvenliği açısından, armatür ışık akısını azaltmanın sürücülerin görsel perfor-

itü vakfı dergisi 51


AKILLI ŞEHİRLER

Akıllı sistemlerin uygulanabildiği önemli Akıllı Şehir odak alanlarından biri yol aydınlatması tesisatlarıdır. Özellikle LED teknolojisindeki gelişmeler sayesinde, LED’li armatürlerin hem etkinlik faktörlerinin yüksek, ömürlerinin uzun olması hem de ışık akılarına kolayca kumanda edilebilmesi akıllı yol aydınlatması sistemleri ile ilgili çalışmaları hızlandırmıştır.

Şekil 1. İTÜ-İSBAK test yolu.

mansı üzerindeki etkisinin belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Ayazağa Kampüsü’nde, İTÜ ve İSBAK (İstanbul Bilişim ve Akıllı Kent Teknolojileri A.Ş.) ortak çalışması ile, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından desteklenen San-Tez projesi kapsamında, sürücülerin görme performansını ölçüp değerlendirmek için değişik koşul ve senaryoların yaratılabileceği bir test yolu kurulmuştur (Şekil.1) [1] . Projenin sonunda, trafik algılayıcılarından araç hız ve yoğunluk bilgilerini alan, yol üzerindeki mevcut koşullara uygun loşlaştırma oranına karar verebilen ve armatürleri bu yönde kumanda ederek, sürücü emniyet ve konforunu bozmadan enerji tasarrufu sağlayabilen akıllı bir yol aydınlatma otomasyon sisteminin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Geliştirilen “otomasyon sistemi ve kontrol yazılımı” şehir içi yollarda aydınlatma tesislerinde kurulması halinde, yol üzerinde değişen koşullara uygun şekilde armatür ışık akılarını ayarlayarak enerji tasarrufuna olanak sağlayan, ancak gerekli güvenlik ve konfor koşullarını bozmayan “akıllı bir sistem” olacaktır. 2. Test Yolu Akıllı yol aydınlatması sistemlerinde kullanılacak otomasyon stratejilerini belirlemeden ve uygulamadan önce mümkün olabildiğince test projeleri üzerinde çalışılması, gerçek yol kullanıcıları ile test ve anket çalışmaları gerçekleştirilmesi, sürüş güvenliği konusunda daha çok araştırma yapılması gerekmektedir. Sü-

52 itü vakfı dergisi

rücülerin görsel performansını etkileyen; yol aydınlatma kalite büyüklükleri (parıltı düzeyi, düzgünlük, kamaşma, vb.), tesisat özellikleri (ışık kaynağı, armatür, direk boyu, yol kaplaması, aydınlatma düzeni, vb.), sürücü kişisel özellikleri (yaş, cinsiyet, kültür, göz bozukluğu, vb.), çevresel faktörler (diğer araç farları, kamaşma kaynakları, görüş alanı karmaşıklığı, vb.) gibi çok sayıda parametre olduğu, bu parametrelerin hem tekil hem de karşılıklı etkilerinin dikkate alınması gerektiği için ihtiyaç duyulan deneysel çalışmalar çok karmaşıklaşmakta ve zorlaşmaktadır. Bu proje kapsamında sürücüler için gerekli güvenlik koşullarının göz ardı edilmemesi ve söz konusu gerekliliklerin belirlen-

mesi amacıyla, görülebilirlik deneylerinin gerçekleştirilebileceği bir test yolu kurulmuştur. 30 metre mesafeli direklerle soldan tek taraflı düzenekle aydınlatılmış test yolu, her birinin genişliği 3,5 metre olmak üzere iki şeritli, toplam 7 metre genişliğinde olup, 250 metre uzunluğundadır. Test yolunda farklı yol aydınlatma sınıflarına ait senaryoların gerçekleştirilebilmesi ve farklı ışık renk sıcaklıklarının etkisinin dikkate alınabilmesi amacıyla, sekiz adet direğin her birine 150W gücünde 4000K ve 6000K renk sıcaklıklarında iki adet LED’li armatür ile 100W ve 150W güçlerinde iki adet yüksek basınçlı sodyum buharlı (YBSB) lambalı armatür olmak üzere, toplam dört adet armatür yerleştirilmiştir. Armatürlerin ışık akıları kontrol sistemi ile istenilen seviyelere ayarlanabilmektedir. Böylece yol yüzeŞekil 2. İTÜ-İSBAK test yolu geometrisi


Şekil 3. Kameralı parıltı ölçer fotoğrafı

yinde farklı aydınlatma sınıflarına karşılık gelen parıltı değerleri elde edilebilmektedir. Değişik deneysel çalışmalarda esnek çözümler oluşturulabilmesi amacıyla test yolundaki direkler, ileri geri hareket düzeneği ile uzunlukları değiştirilebilen konsolların yükseklikleri 8, 9, 10, 11 ya da 12 metreye ayarlanabilecek şekilde özel olarak tasarlanmıştır (Şekil 2). Projenin şu ana kadar gerçekleştirilen aşamasında ölçüm ve deneysel çalışmalar LED’li armatürler ile yapılmıştır. Armatür ışık akıları İTÜ Enerji Enstitüsü Enerji Verimliliği ve Aydınlatma Tekniği Laboratuvarı’nda ölçülmüş, ışık dağılım eğrileri çıkarılmıştır. Bu ışık dağılım eğrileri ile, Dialux 4.11 yazılımı kullanılarak, EN 13201-2 [2] standardına uygun M2, M3, M4 ve M5 yol aydınlatma sınıflarını sağlayacak şekilde ön hesaplamalar yapılmış, armatürlerin loşlaştırılacağı seviyeler belirlenmiştir. Daha sonra bu hesap sonuçlarına göre 1-10 V kontrol sistemi ile donatılmış armatürler sahada gerekli aydınlatma sınıfına uygun olarak loşlaştırılmış, EN13201-3'e [3] uygun ölçüm yazılımı entegreli LMK Mobile Advanced kameralı parıltı ölçer ile 60 metreden sabit gözlemci konumu için parıltı ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Örnek bir ölçüm fotoğrafı Şekil 3’te verilmiştir. Böylece uluslararası standart ve önerilerde yolların fiziksel özellikleri ve trafik koşullarına göre belirlenen aydınlatma sınıfları için sağlanması gereken aydınlatma kalite kriterlerine uygun farklı

Yol aydınlatma tesisatlarından beklenilen faydaların elde edilebilmesi için gerekli otomasyon strateji ve senaryolarının doğru ve güvenilir olarak belirlenmesi hem ulusal hem de uluslararası arenada beklenilen ve ihtiyaç duyulan araştırmalardır.

aydınlatma senaryolarının oluşturulabildiği test alanı, deneyler için hazır hale getirilmiştir. 2.1 Görülebilirlik Seviyesi Ölçüm ve Deneyleri Yol üzerindeki bir cismin görülebilmesi için cisim ve cismin arka fonu arasında belli bir parıltı farkı olmalıdır. Sürücülerin görsel performansının değerlendirilmesi amacıyla, belirli büyüklük, şekil ve yansıtma katsayısına sahip bir cismin görülebilirlik değerinin, görme eşik değerinin ne kadar üstünde olduğunu gösteren bir ölçü olan Görülebilirlik Seviyesi (VL) yöntemi Adrian [4,5] tarafından önerilmiştir (Denklem 1,2). ∆Lgerçek VL= ∆Leşik

(1)

∆Lgerçek = | Lfon – Lcisim | (2)

Yol aydınlatması ile ilgili öneri ve standartlara temel teşkil eden, yol aydınlatması görülebilirlik testlerinde ve laboratuvar çalışmalarının birçoğunda kullanılan, kritik cisim olarak adlandırılan 20cmx20cm boyutunda, düz yüzeyli, kare şeklinde engeller yol üzerine yerleştirilerek cisim ve fon parıltıları ölçülmüş, ölçülen toplam 1920 nokta için VL değerleri hesaplanmıştır. Hesap alanının bir sırasına yerleştirilmiş olan kritik cisimlere ait fotoğraf Şekil 4’de verilmiştir. Daha sonra bu VL değerleri içinden farklı renk sıcaklıklarını (4000K-6000K), yol aydınlatma sınıflarını (M2-M3-M4-M5) ve yansıtma faktörlerini (0,20-0,30-0,400,50) temsil edecek şekilde seçilen 270 değere ait kameralı parıltı ölçer ile çekilen ölçüm fotoğrafları kullanılarak ekran görüntüleri hazırlanmıştır. Hazırlanan görüntüler, İTÜ Enerji Enstitüsü Enerji Verimliliği ve Aydınlatma Tekniği Laboratuvarı’nda oluşturulan düzenekte gözlemcilere gösterilmiştir (Şekil 5). Yaşları 25 ile 35 arasında değişen, 18 erkek 12 kadın olmak üzere, toplam 30 gözlemci ile deneyler gerçekleştirilmiş, hangi VL değerine sahip kritik cisimlerin rahatça görülebildiği, hangi VL değerlerinin ise görülmesinin zor olduğu belirlenmeye çalışılmıştır. Bu deneyler sonucunda kritik sınır VL değerleri elde edilmiştir. Sonuçlara göre, test yolunda cisimlerin tamamının tüm se-

Şekil 4. Hesap alanına yerleştirilmiş kritik cisimler

itü vakfı dergisi 53


AKILLI ŞEHİRLER

Şekil 5. Laboratuvar deney seti

naryolarda görülebilir olması için VL değerlerinin 7 ve üzerinde olması gerektiği görülmektedir. Bu sonuç literatürde çeşitli çalışmalarda elde edilen sonuçlarla da uyumludur [6,7,8,9]. Şu an sahada devam eden deneylerle, laboratuvarda belirlenen bu minimum VL değerlerinin gerçek yol koşullarında doğrulanması gerçekleştirilmektedir. Bu doğrulamadan sonra, güvenli durma mesafesindeki sürücüler için görülebilirlik hesap ve analizleri yapılarak, otomasyon strateji ve senaryolarının doğru ve güvenilir olarak belirlenmesi hedeflenmektedir. 2.2 Otomasyon Strateji ve Senaryolarının Oluşturulması Yol aydınlatmaları, sürücülerin hareket halinde iken önlerine çıkan engeli fark edip güvenli durma mesafesi içinde durmalarını sağlayacak şekilde yeterli aydınlatmayı sağlayabilmelidir. Aydınlatma otomasyon sistemi uygulandığında ise yolda araçlar belli bir hızda seyrederken, armatürlerin ışık akıları ayarlanarak aydınlatma sınıfı TSE CEN/TR 13201-1 numaralı teknik rapora [10] uygun olarak M1 ile M6 sınıfları arasında değiştirilebilmektedir. Çalışmaların gerçekleştirildiği test yolu M2 sınıfı bir yoldur ve araçlar M2 sınıfı yollar için yasal hız sınırı olarak kabul edilebilecek olan 90 km/saat ile hareket ederken, aydınlatma sınıfının M3 ya da M4 yapılmasının, diğer bir deyişle yol yüzeyi parıltısının 1,5 cd/m2’den 1 cd/ m2yada 0,75 cd/m2’ye düşürülmesinin sürücülerin görsel performansına etkilerinin araştırılması hedeflenmektedir. Sahada gerçekleştirilen hareketli gözlemci deneylerinin amacı, araçlar farklı hızlarda seyrederken yol yüzeyi parıltısı değiştiğinde

54 itü vakfı dergisi

Yapılacak test çalışmaları sonucunda belirlenecek doğru otomasyon stratejilerinin, öncelikle İstanbul şehir içi yollarından başlanmak üzere ülke bazında uygulanması ile, trafik emniyet ve konforunu bozmadan tüketilen elektrik enerjisi miktarının azaltılması, güvenli yol aydınlatması otomasyon sistemlerinin yaygınlaşması ile de önemli oranda enerji tasarrufu elde edileceği öngörülmektedir.

yoldaki cisimlerin VL değerlerindeki değişimi ortaya koymaktır. Hesap alanındaki VL değerleri farklı aydınlatma sınıfları için farklı güvenli durma mesafelerine göre değişmiyorsa, ya da değişim kabul edilebilir sınırlar içinde kalıyorsa, armatür ışık akılarının değiştirilmesinin sürücülerin görsel perfomansını değiştirmeyeceği sonucu ortaya çıkacaktır. Bu şekilde, trafik yoğunluğunun azaldığı, buna karşılık araç hızlarının düşmediği saatlerde yol parıltı düzeyinin azaltılmasının güvenlik açısından kritikliği de incelenmiş olacaktır. 3. Sonuç Armatür ışık akısını, dolayısıyla yoldaki aydınlatma miktarını azaltmanın sürücülerin görsel performansı üzerindeki etkilerinin belirlenmesi amacıyla tesis edilen test yolunda gerçekleştirilen çalışmalar ile; trafik yoğunluğu ve yol üzerindeki araçların seyir hızı bilgisini trafik kontrol merkezinden gerçek zamanlı olarak alan, bu bilgiyi kullanarak loşlaştırma seviyesine karar veren ve armatür ışık akılarını uygun

şekilde loşlaştıran, tüm bunları yaparken güvenlik koşullarını bozmayan, “akıllı bir yol aydınlatması otomasyon sistemi”nin oluşturulması planlanmaktadır. Bu proje ile gerçekleştirilecek çalışmanın sonucunda, ilk yerli akıllı yol aydınlatması otomasyon sistemi üretilmiş, doğru senaryoların uygulanabileceği yazılım programı hazırlanmış olacaktır. Proje hedefi olan akıllı yol aydınlatma otomasyon sistemi, kullanacağı kontrol stratejileri yönü ile uluslararası arenada ilklerden olacaktır. Yapılacak test çalışmaları sonucunda belirlenecek doğru otomasyon stratejilerinin, öncelikle İstanbul şehir içi yollarından başlanmak üzere ülke bazında uygulanması ile, trafik emniyet ve konforunu bozmadan tüketilen elektrik enerjisi miktarının azaltılması, güvenli yol aydınlatması otomasyon sistemlerinin yaygınlaşması ile de önemli oranda enerji tasarrufu elde edileceği öngörülmektedir. KAYNAKÇA 1) 0660.STZ.2014, “Yol Aydınlatması Otomasyon Sistemlerinde Enerji Verimliliği Kapsamında Kontrol Stratejilerinin Geliştirilmesi ve Görsel Performans Koşullarına Bağlı Loşlaştırma Senaryolarının Oluşturulması”, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. 2) European standard EN 13201-2Road Lighting Part 2: Performance Requirements,Brussels: CEN, (2015). 3) European standard EN 13201-3 Road Lighting Part 3: Calculation of Performance, Brussels: CEN, (2015). 4) Adrian W. Visibility levels under night-time driving conditions. Journal of the Illuminating Engineering Society 1987; 16: 3–12. 5) Adrian W. Visibility of targets: Model for calculation. Lighting Research and Technology 1989; 21: 181–188. 6) Dijon J. M., Justin, M., “Quality Criteria for Road Lighting: Luminance and Uniformity Levels? Or Visibility?”, 2. Ulusal Aydınlatma Kongresi, İstanbul, 1998. 7) Bacelar A, Cariou J, Hamard M, Calculated visibility model for road lighting installations. Lighting Research Technology, 31(4):177–180, 2000. 8) Lecocq, J., “Visibility in road Lighting correlation of Subjective Assessments With calculated Values”, Lux Europe, 1997. 9) CIE TC 4-36, “Visibility Design in Road Lighting”, 2016. 10) TSE CEN/TR 13201-1, “Yol aydınlatması Bölüm 1: Aydınlatma sınıflarının seçimiyle ilgili kılavuz bilgiler”, TÜRK Standartları Enstitüsü, 2015.


S

AN

84

E S İ VA KF I

İ S TA N B U L T E

Sİ T

KN

Ü Nİ V

ER

İK

9 - 1

yayınları

KEMAL AHMET ARÛ KENTSEL PLANLAMA VE TASARIM Editörler: Nuran Zeren Gülersoy / Turgay Kerem Koramaz Türkçe / İngilizce

UNESCO, 25 Ekim-10 Kasım 2011 tarihleri arasında Paris’te gerçekleştirdiği 36. Genel Konferansı’nda oybirliği ile 2012 yılında Mimar ve Şehir Plancısı Prof. Kemal Ahmet Arû’nun (1912-2005) doğumunun 100. yılının UNESCO’nun katılımı ile uluslararası düzeyde kutlanmasına karar vermiştir. Kutlama kararında, Şehir ve Bölge Planlama Bilim Alanının ülkemizdeki öncülerinden, mimar ve şehir plancısı Prof. Kemal Ahmet Arû’nun “bütün dünya mimarları ve şehircileri için de bir referans olduğu” vurgulanmıştır. Prof. Kemal Ahmet Arû’nun 1940-1982 yılları arasında 42 yıl kesintisiz görev yaptığı İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi de, bu anma ve kutlamalara, Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü ve Çevre ve Şehircilik Uygulama Araştırma Merkezi ile birlikte ulusal ve uluslararası düzeyde düzenleyeceği çeşitli etkinliklerle katılma kararı almıştır. Bu etkinliklerden biri de Prof. Kemal Ahmet Arû’nun mimarlık, planlama ve kentsel tasarım bilim alanına kuramsal ve uygulama alanındaki katkılarının çağdaş bir bakış açısı ile değerlendirildiği “Uluslararası Kentsel Planlama ve Kentsel Tasarım Sempozyumu”dur. Sempozyumda sunulan bildirilerin bir bölümü yeniden düzenlenerek bir kitapta toplanmış ve bu kitap İTÜ Vakfı yayını olarak basılmıştır. ISBN: 978-605-4778-99-7 Basım Yılı: 2016

Boyutlar: 29,7 x 21 cm

Sayfa Sayısı: 458 Fiyatı: 80 TL

İTÜ Vakfı Yayınları Satış Noktaları: İTÜ Vakfı (İTÜ Maçka Yerleşkesi)

www.1773itu.com (on-line ve perakende satış)

Mert Kırtasiye (İTÜ Ayazağa Kamp. Metro Girişi)

Seçkin Yayıncılık

Çantaylar Kitabevi (İTÜ Ayazağa Yerleşkesi)

Pandora Kitabevi

EDGE Akademi (Ankara)

YEM Kitabevi

Ayrıntılı bilgi için: www.ituyayinlari.com.tr Sipariş: ituvakif@ituvakif.org.tr Tel: 0212 230 73 71 - 232 57 62 - 291 34 75


DEPREM

Prof. Dr. Ayfer Erken "Yapısal Güçlendirme ve Japon Yapı Güçlendirme Teknolojileri" seminerinde açılış konuşmasını yaparken.

Deprem ve Yönetmelikler Prof. Dr. Ayfer Erken

Deprem Mühendisliği ve Afet Yönetimi Enstitüsü Müdür Vekili

1939 yılından 1999 yılına kadar geçen 60 yıllık sürede olan her büyük depremde nüfus artışına bağlı olarak artan yapı stoğunun kalitesinde önemli bir iyileşme sağlanamaması yapısal hasarın artışında önemli bir rol oynamıştır…

A

ktif bir deprem kuşağı üzerinde yer alan ülkemiz her büyük depremde oluşan yapı hasarları nedeni ile can kaybına ve maddi kayıplara uğramaktadır. Can ve mal kayıplarının azaltılması için hem ülkemizde hem de aktif deprem kuşağı üzerinde yer alan ülkelerde depreme karşı yönetmelikler geliştirilmiştir. 7.9 büyüklüğündeki 25 Aralık 1939 Erzincan Depremi ile Türkiye sarsılmış ve “1940 Zelzele Mıntıkalarında Yapılacak İnşaata Ait İtalyan Yapı Talimatnamesi” ile Türkiye’de 1937 yılında İtalya tarafından kendi ülkeleri için hazırlanmış İtalya Yönetmeliği kullanılmaya başlanmıştır. 1939 Erzincan depreminde meydana gelen can ve mal kaybı 1999 Kocaeli depremi karşılaştırıldığında neden deprem yönetmeliklerine ihtiyaç duyulduğu ortaya çıkmaktadır.

56 itü vakfı dergisi

1939 Erzincan depreminde yaklaşık 33 bin kişi hayatını kaybetmiş ve 2 milyondan fazla insan evsiz kalmıştır. 1939 yılından 1999 yılına kadar geçen 60 yıllık sürede olan her büyük depremde nüfus artışına bağlı olarak artan yapı stoğunun kalitesinde önemli bir iyileşme sağlanamaması yapısal hasarın artışında önemli bir rol oynamıştır. İlk kez 22 Temmuz 1944 “Yer Sarsıntılarından Önce ve Sonra Alınacak Tedbirler” isimli kanun TBMM tarafından kabul edilmiş ve kanun gereği merkezi idare ilk kez “resmi binalar, hastaneler, okullar, toplantı binaları ve otel binalarının kapasitelerinin tatkik edilmesi ve zayıf bulunanların takviye edilmesi ve bu yetkinin Bayındırlık Bakanlığı’na verilmesi” kararını almıştır.

1940’tan günümüze deprem yönetmelikler Ülkemizde olan her büyük deprem sonrası yapılan çalışmalarla yönetmeliklerimiz yenilenerek uygulanmaya başlanmıştır. Günümüze kadar ülkemizde kullanılan yönetmelik ve kanunlar aşağıda verilmektedir. 1944 yılından itibaren depreme karşı yapı güçlendirmeleri başlamış olup geniş kapsamlı güçlendirme çalışmaları 1992 Erzincan depremi sonrası İstanbul Teknik Üniversitesi’nin öncülüğünde Erzincan ilinde yapılmıştır. Bu çalışmalar ile İstanbul Teknik Üniversitesi Türkiye’de bir ilki başlatmış sadece Türkiye’ye değil diğer ülkelere de örnek olmuştur. Bu çalışma kapsamında deprem bölgesinin sismik özellikleri ve yerel zemin koşulları belirlenmiş yapı stoğu gözden geçi-

Tablo 1. 1999 Kocaeli Depremi ile 1939 Erzincan Depreminin karşılaştırılması

1999 Kocaeli

1939 Erzincan

Yıkılan Bina Sayısı

138 683

116 720

Hayatını Kaybeden İnsan Sayısı

17 480

32 962

Yaralanan İnsan Sayısı

28 781

100 Bin

Depremin Büyüklüğü ve Süresi

7.4/45 sn

7.9/53 sn

Derinlik

17 km

20 km


rilerek ağır hasarlı, orta hasarlı ve hafif hasarlı betonarme ve yığma binalar belirlenmiştir. Deprem bölgesinde bina özellikleri, sismik özellikler ve yerel zemin koşullarının incelenmesi sonucu ortaya çıkarılan bina malzeme kalitesi, proje hataları, yakın fay etkisi, büyütme, sıvılaşma, deprem kuvvetlerinin neden olduğu stabilite kayıpları ile taşıma gücü kayıpları belirlenmiştir. Ortaya çıkan parametrelere bağlı olarak orta hasarlı ve hafif hasarlı binalarda yapıların taşıyıcı sisteminde gereken güçlendirmeler için analizler yapılmış güçlendirme metodolojisi belirlenmiş ve İTÜ’nün kontrolünde firmalar tarafından güçlendirmeler yapılmıştır. Ağır hasarlı ve yıkılan binaların yerine, sismik özellikler ve yerel zemin koşulları dikkate alınarak, yönetmeliğe uygun taşıyıcı sistemi güçlü yeni binalar inşa edilmiştir. Benzer çalışmalar 1995 Dinar depremi sonrası Dinar ilçesinde, 1998 Ceyhan depremi sonrası Adana ve Ceyhan’da yapılmıştır. 1999 Kocaeli depremi sonrası deprem bölgesinde yapılan çalışmalara dayanarak 2007 Deprem yönetmeliği geliştirilmiş olup üç yıllık çalışmalar sonucu yapı güçlendirmelerini de içeren, henüz Resmi Gazetede yayınlanmamış 2016 deprem Yönetmeliği taslağı hazırlanarak inşaat mühendislerinin kullanımına sunulmuştur. Deprem kuvvetlerinin yapılara olan etkilerinin azaltılması için, ülkemizde ve sismik

İTÜ İnşaat Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kadir Güler seminerde “Türkiye’de Betonarme Binaların Klasik Yöntemle Güçlendirilmesi" başlıklı sunumu yaparken.

aktiviteye sahip diğer ülkelerde, yapı güçlendirmeleri ile ilgili bölgesel yapı özelliklerine bağlı olarak değişik metodlar geliştirilmekte ve yapılara uygulanmaktadır. Japonya’daki ileri yapı teknolojileri Bu çeşit çalışmalar konusunda bilgi aktarım amaçlı olmak üzere, GKMC İnşaat ve Danışmanlık Şirketi ile İTÜ Deprem Mühendisliği ve Afet Yönetimi Enstitüsü iş birliği kapsamında, Japon yapı güçlendirme teknolojilerini ülkemizde tanıtmak, bizim yöntemlerimiz ile karşılaştırmak amacıyla, 12

Tablo 2. Türkiye’de Uygulanan Deprem Yönetmelikleri 1940 – Zelzele Mıntıkalarında Yapılacak İnşaata Ait İtalyan Yapı Talimatnamesi 1944 – Zelzele Mıntıkaları Muvakkat Yapı Talimatnamesi 1949 – Türkiye Yersarsıntısı Bölgeleri Yapı Yönetmeliği 1953 – Yersarsıntısı Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik 1962 – Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (ABYYHY) 1968 - Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (ABYYHY) 1975 - Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (ABYYHY) 1998 - Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (ABYYHY) 2007 Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik 2016 Yeni Deprem Yönetmeliği

Haziran 2017 tarihinde Prof. Dr. Remzi Ülker Toplantı Salonu’nda bir seminer düzenlenmiştir. Maeda Corporation ile Türkiye’nin köklü inşaat firmalarından Garanti-Koza’nın, 2014 yılında %50 eşit ortaklıkla kurmuş olduğu GKMC İnşaat ve Danışmanlık şirketi, Japonya ileri yapı teknolojilerini üzerine araştırmalar yapmaktadır. GKMC İnşaat ve Danışmanlık Şirketi’nin, Japonya’daki ileri yapısal güçlendirme uygulamaları ve Maeda Corporation bünyesindeki Ar&Ge Enstisüsü’nde geliştirilmiş olan yapı güçlendirme teknolojisi ile ilgili bir seminer düzenleyerek, Japonya’daki ileri yapı teknolojilerini Türk inşaat sektörüne tanıtmayı istemiştir. Seminerde, Deprem Mühendisliği ve Afet Yönetimi Enstitüsü Müdür Vekili Prof.Dr.Ayfer Erken tarafından açılış konuşması yapılmış ve ardından İTÜ İnşaat Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kadir Güler “Türkiye’de Betonarme Binaların Klasik Yöntemle Güçlendirilmesi” ve Yrd.Doç. Fatih Sütçü tarafından “Binaların Dışarıdan Güçlendirme Uygulamalarında Japonya’daki Güncel Gelişmeler” adlı konuşmalar yapılmıştır. Seminerin ikinci bölümünde, GKMC Başkanı Ergül Hacım tarafından açılış konuşması yapılmış ve Maeda Corporation Disaster Prevention and Structure Lab, Technical Research Inst.’de Araştırmacı olan Narusa Tadashi tarafından “Mevcut Betonarme Binalarda Master Frame Sismik Güçlendirme Teknolojisi” adlı konuşma ve GKMC Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Tsukahara Kazuyuki tarafından “Maeda Corporation’in Tanıtımı ve Türkiye’de Potansiyel İş Modelleri” hakkında konuşmalar yapılmıştır. Seminer bilgi ve teknoloji aktarımı yönüyle çok yararlı olmuştur.

itü vakfı dergisi 57


DEPREM

Yurdumuzdaki Binalarda Deprem Tehlikesi ve Güçlendirme Prof. Dr. Kadir Güler

İTÜ İnşaat Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı

Mevcut bina stoğumuzda yeterli mühendislik hizmeti almamış betonarme binaların deprem bakımından önemli hasar görme ve toptan göçme potansiyeline sahip olduğu ifade edilebilir. Bu yazıda esas olarak mevcut betonarme binaların klasik yöntemlerle güçlendirilmesi konusu üzerinde durulacaktır. Ancak, bu konuya girmeden önce, mevcut yapı stoğunun oluşmasında, tasarım ve yapım (inşa) aşamasında yapılan hatalar ve yapı davranışına olumsuz etkileri üzerinde durulmuş; deprem yönetmelikleri ve standartlar, ülkemizde güçlendirme uygulamalarının gelişimi konusunda da kısa bilgi verilmiş, riskli alan ve binalar için 6306 sayılı kanun ve uygulamalarına kısaca değinilmiştir…

58 itü vakfı dergisi

Resim 1: Depremlerde toptan göçmeye örnek bazı betonarme binalardan görünüşler.

A

ktif bir deprem kuşağında bulunan ülkemizde nüfusun % 90’ından fazlasının deprem bakımından aktif olan bölgelerde yaşamakta olduğu bilinmektedir. Meydana gelen depremlerle, mühendislik hizmeti almış yapılar denenmekte, adeta özenli mühendislik hizmeti almış ve almamış olanlar ayırt edilmektedir. Ülkemizin mevcut bina stoğu genel olarak yığma ve betonarme binalardan oluşmakta, sınırlı oranda ahşap ve çelik binalar bulunmaktadır. Betonarme binaların azımsanmayacak bir oranının, gerek tasarım ve gerekse inşa aşamasında yeterli mühendislik hizmeti almamış olduğu belirtilebilir. Dolayısıyla, mevcut bina stoğumuzda yeterli mühendislik hizmeti almamış betonarme binaların, deprem bakımından önemli hasar görme ve toptan göçme potansi-

yeline sahip olduğu ifade edilebilir. Bu yazıda esas olarak mevcut betonarme binaların klasik yöntemlerle güçlendirilmesi konusu üzerinde durulacaktır. Ancak, bu konuya girmeden önce, mevcut yapı stoğunun oluşmasında, tasarım ve


yapım (inşa) aşamasında yapılan hatalar ve yapı davranışına olumsuz etkileri üzerinde durulmuş; deprem yönetmelikleri ve standartlar, ülkemizde güçlendirme uygulamalarının gelişimi konusunda da kısa bilgi verilmiş, riskli alan ve binalar için 6306 sayılı kanun ve uygulamalarına kısaca değinilmiştir. Ülkemizde son 50 yılda TDY 1975, TDY 1997 ve TDY 2007 olmak üzere üç adet deprem yönetmeliği yayınlanmıştır. Deprem yönetmeliğinin güncelleştirilmesi için yapılan çalışmaların sonuna gelinmiş olup, yeni "Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği"nin yakın bir zamanda Resmi Gazete’de yayınlanması beklenmektedir. Dünyadaki diğer ülkelerin deprem yönetmeliklerinde de olduğu gibi, yürürlükte bulunan Deprem Yönetmeliği’nde (TDY 2007) de tasarıma esas alınan üç durum tanımlanmıştır. Hafif şiddette depremlerde (Kullanım Depremi, 50 yılda aşılma olasılığı %50 olan deprem, dönüş periyodu 75 yıl) yapılarda hasar meydana gelmemesi, orta şiddetteki depremlerde (Tasarım Depremi, 50 yılda aşılma olasılığı %10 olan deprem, dönüş periyodu 475 yıl) taşıyıcı

Şekil 1: Kolonlara betonarme mantolama uygulaması için farklı seçenekler ve donatı düzeni.

sistemlerde onarılabilir hasar meydana gelebilir, şiddetli (Maksimum Deprem, 50 yılda aşılma olasılığı %2 olan deprem, dönüş periyodu 2475 yıl) depremlerde ise yapı taşıyıcı sistemi ağır hasar görebilir, ancak yapı göçmemeli, can kaybı olmamalıdır. Bu yaklaşımla deprem yönetmeliklerinde binaların taşıyıcı sistem tasarımında göz önüne alınacak deprem etkisi, deprem tehlikesine, dolayısıyla deprem bölgelerine bağlı olarak

Şekil 2: Çerçeve kolonları arasına perde ilavesi ve uçlardaki kolonların mantolanması, plan, kesitte donatı düzeni.

tanımlanan elastik tasarım spektrumları ile verilmiş olup, alışılagelen türden az katlı yapıların tasarımları bu çerçevede gerçekleştirilebilmektedir. Depreme dayanıklı yapı tasarımı bakımından, yapı ağırlığının sınırlı tutulması, yapısal düzensizlikler içermemesi vb. kurallar verilmiştir. Bu kurallar, ayrıntılı biçimde Deprem Yönetmeliği’nde (TDY 2007) bulunabilir. Beklenilen türden deprem davranışı için; yapıların yeterli süneklik, yeterli rijitlik ve yeterli dayanıma sahip olması son derece önemlidir. Yeterli süneklik için, betonarme taşıyıcı sistem elemanlarının elastik ötesi davranış gösterebilmesi, enerji tüketebilmesi gerekir. Sünek davranışın sağlanabilmesi; kolon, perde ve kiriş gibi taşıyıcı sistem elemanlarının boyutları yanında, donatı düzeni ve işçiliği ile doğrudan ilgilidir. Yeterli rijitlik için kolon ve perde gibi taşıyıcı sistem elemanlarının boyutları ve plandaki konumlarının iki doğrultuda da olabildiğince simetrik düzenlenmesi uygundur. Dolayısıyla, deprem etkisinde yapının yanal yerdeğiştirmesinin sınırlı tutulması ve ikinci mertebe etkilere (P-Delta) bağlı olarak yapının

Mevcut betonarme yapı stoğunun bir program dahilinde incelemeye tabi tutularak, toptan göçme ve hasar görme potansiyeli yüksek olan binaların yıkılarak yenilenmesi, güçlendirilmesi ekonomik olanların güçlendirilmesi, meydana gelecek depremlerde can ve mal kayıplarının azaltılması bakımından önemlidir. itü vakfı dergisi 59


DEPREM

Mevcut yapı stoğunda deprem bakımından riskli olan binaların yenilenmesi amacıyla, 2012 yılında 6306 sayılı ‘Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanun’ çıkarılmıştır. Bu kanun çerçevesinde ‘Riskli yapıların tespit edilmesine ilişkin esaslar’ 2013 yılında hazırlanarak uygulamaya konulmuştur.

Şekil 3: Çerçeveler arasına ve çerçeve dışına perde ilavesi ile güçlendirme yapılması.

toptan göçmesinin önlenmesi gerekir (Şekil 1). Bu amaçla yapının kat adedine bağlı olarak taşıyıcı sistemin sadece kolon ve kirişlerden oluşan çerçeve sistem değil, perdelerin de bulunmasıyla, perde-çerçeve taşıyıcı sistem olarak oluşturulması gerekli görülebilir. Ana hatları yukarıda ifade edilen doğrultuda yapılacak düzenlemeler ile, yapı taşıyıcı sisteminin hem yeterli sünekliğe ve hem de yeterli rijitliğe sahip olması sağlanabilir. Yeterli dayanım için ise, betonarme elemanlarda düşey ve yatay yük etkisinde oluşacak kesit etkilerinin karşılanması gerekir. Bu doğrultuda, örneğin bir kirişte eğilme etkisinde basınç bölgesinde betonun ezilmemesi, çekme bölgesinde ise donatının yeterli kenetlenmeye sahip olarak, sıyrılmaması, kesitte elastik ötesi davranışın (sünek davranışın) ortaya çıkmasının sağlanması beklenir. Mevcut betonarme yapı stoğunda binaların taşıyıcı sistemleri bakımından, yeterli mühendislik hizmeti almamalarına da bağlı olarak, gerek tasarım aşamasında ve gerekse yerinde inşa sırasında oluşan başlıca zayıflıklar için aşağıdaki genel hususlar belirtilebilir: • Bina taşıyıcı sistemlerinin planda ve/veya düşeyde düzensizlik içermesi, • Yanal rijitliğin yetersiz olması (kolon boyutlarının yetersizliği, taşıyıcı sistemde perde bulunmaması vb. gibi), • Beton mukavemetinin (dayanımının) projesinde öngörülenden düşük olması, hatta 8MPa~10MPa mertebesinde bulunması, TS500 ve son 50 yılda yayınlanmış olan Deprem Yö-

60 itü vakfı dergisi

netmelikleri’nde öngörülen minimum beton dayanımına uygun olamaması, • Taşıyıcı sistem elemanlarındaki donatıların TS708’de öngörülen özellikleri sağlamaması, • Donatı işçiliğinin yetersiz ve özensiz olması, kiriş ve kolon etriyelerinin sargı etkisi oluşturacak, dolayısıyla sünek davranışı ortaya çıkaracak şekilde kancalarının 135º düzenlenmemiş olması, kolon ve kiriş uçlarında sargı donatısı kullanılmamış olması, dolayısıyla kolon ve kirişlerde depremde en çok zorlanması beklenen kesitlerde betonun elastik ötesi şekil değiştirme özelliğinin artırılarak sınırlı da olsa sünek davranışın ortaya çıkmaması, kiriş ve özellikle kolon boyuna donatılarının bindirme eklerinin yeterli kenetlenme sağlanacak şekilde yapılmaması, özellikle kiriş alt boyuna donatılarının kolon-kiriş birleşim bölgelerinde kenetlenmesinin yeterli yapılmaması, dolayısıyla istenilmeyen türden gevrek güç tükenmelerinin ortaya çıkması, • İnşa sırasında taşıyıcı sistemde, proje müellifinin görüşü alınmadan de-

Şekil 4: Kirişlerde betonarme mantolama seçenekleri.

ğişikliğe gidilmesi, örneğin; döşeme sisteminin değiştirilmesi, kolon ve perde kaldırılması ve/veya konumlarının değiştirilmesi vb. gibi bilinçsiz olarak değişikliklerin yapılması, • Projesine aykırı olarak binaya kat ilavesi yapılması, gibi çok farklı olumsuz durumlarla karşılaşılabilmektedir. Yukarıda belirtilen hususlara bağlı olarak, mevcut yapı stoğundaki betonarme binaların deprem davranışlarının beklenilen türden olmayacağı, hasar görme potansiyelinin yüksek olabileceği söylenebilir. Dolayısıyla, bu tür binalarda süneklik düzeyi (enerji tüketme potansiyeli) düşük olacağından, meydana gelecek orta büyüklükte (aletsel büyüklüğü 5~7 arasındaki) depremlerde toptan göçme riski çok yüksek olacaktır. Binaların toptan göçmesi durumunda, can kayıplarının yüksek olacağı ortadadır. Bu nedenle, mevcut betonarme yapı stoğunun bir program dahilinde incelemeye tabi tutularak; toptan göçme ve hasar görme potansiyeli yüksek olan binaların yıkılarak yenilenmesi, güçlendirilmesi ekonomik olanların güçlendirilmesi, meydana gelecek depremlerde can ve mal kayıplarının azaltılması bakımından önemlidir. Yeni binaların inşasına büyük özen gösterilmesi, yapı stoğunda belirsizliklerin artırılmaması bakımından önemlidir.


Şekil 5: Döşemenin üstten güçlendirilmesi ve ankraj seçenekleri.

Ülkemizde betonarme yapılar için güçlendirme çalışmaları 1992 Erzincan Depremi sonrasında gündeme gelmiştir. Aletsel büyüklüğü 6.8 olan bu depremde çok sayıda betonarme binada orta ve ağır hasarlar meydana gelmiş, orta hasarlı kamu binaları ve konut türü binaların güçlendirilmesi gerçekleştirilmiştir. Bu çerçevede, üniversitemiz Yapı ve Deprem UYG-AR Merkezi müdürü merhum Prof. Dr. Remzi Ülker yöneticiliğinde, İnşaat Mühendisliği Bölümümüzün konuyla ilgili öğretim elemanları (Öğretim üyeleri ve Araştırma Görevlileri) konut türü binaların hasar tespit çalışmalarında bulunmuş, sonrasında hazırlanan güçlendirme projesi çalışmaları ve yerinde uygulamalar için danışmanlık hizmeti vermiştir. Benzer hasar tespit ve güçlendirme çalışmalarına üniversitemizin İnşaat Mühendisliği Bölümü mensupları yukarıda belirtilen çerçevede, 1995 Dinar ve 1998 Adana-Ceyhan Depremleri sonrasında da katılmış, betonarme ve yığma yapıların güçlendirilmesi için uygulanan yöntem ve tekniklerin geliştirilmesine çok önemli katkılarda bulunmuşlardır. Dolayısıyla, üniversitemizin ve ülkemizin en köklü İnşaat Mühendisliği Bölümü, böylesine önemli bir konuda kendisinden beklenilen hizmet ve katkıyı

İstanbul’da riskli bina tespitleri ve uygulamaları, seçilen yerleşim bölgelerinin özelliğinde dolayı, ancak tekil bina esasına göre yapılabilmektedir. Bir yerleşim bölgesinin riskli ilan edilip, kentsel dönüşüme tabi tutulması çok sınırlı kalmıştır.

vermiştir. Bu çalışmalara emek veren ve katkıda bulunan İTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü’nün çalışmakta olan ve emekli olan mensuplarımıza bu vesile ile teşekkür etmek, vefat etmiş olan mensuplarımızı da rahmetle anmak isterim. Mevcut yapı stoğunun incelenmesi kısa sürede gerçekleştirilebilecek bir iş değildir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Planlama ve İmar Dairesi, Zemin ve Deprem İnceleme Müdürlüğü, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nin katılımı ile 2003 yılında tamamlanan İstanbul Deprem Master Planı’nı hazırlatmıştır (İBB 2003). Bu master plan çerçevesinde mevcut yapı stoğunun incelenmesi için mevcut yöntemler ele alınarak değerlen-

dirilmiş ve bazı yöntemler önerilmiştir. Mevcut yapıların deprem güvenliğinin belirlenmesi için; i) sokak taraması yapılması, ii) bina kritik katının yaklaşık yöntemlerle incelenmesi, iii) ayrıntılı inceleme olmak üzere başlıca üç ana yöntem üzerinde durulmuştur. İlk yöntem hızlı incelemeye karşı gelirken, binaların içine girilmeksizin dıştan yapılan inceleme ile, mevcut düzensizlikler ve hasar potansiyeline bağlı olarak deprem güvenliğinin yaklaşımı çok hassas olmayan bir şekilde tespiti yapılmaktadır. Bu suretle hasar görme potansiyeli yüksek yerleşim bölgeleri belirlenirken, verilen puana bağlı olarak daha sonra yapılacak müdahalede insan ve mali güce bağlı olarak bir sıralama yapılmaktadır. İkinci yöntem ile binanın kritik katındaki taşıyıcı sistem incelenmektedir. Bu yöntemde; kritik katta bulunan kolonların (varsa perdelerin de) rölövesi çıkarılmakta, beton mukavemeti belirlenmesi ve donatı tespiti gibi malzeme incelemesi yapılmakta, çoğunlukla kritik kat konumundaki zemin katta bulunan düşey taşıyıcı (kolon ve perde gibi) boyutları kullanılarak, düşey yük ve eşdeğer deprem yükü etkisinde kolonların kapasitelerinin yeterli olup olmaması kontrol edilmekte, ya da kolon kesitlerinde oluşan ortalama kayma gerilmelerinin büyüklüğüne bağlı olarak deprem güvenliğine belirli bir yaklaşımla karar verilmesi öngörülmüştür.

Şekil 6: Bir konut binasının güçlendirilmesi amacıyla perde ilavesi ve kolon mantolanması.

itü vakfı dergisi 61


DEPREM

Şekil 7: Bir okul binasının güçlendirilmesi amacıyla perde ilavesi ve kolon mantolanması.

Üçüncü yöntem olan ayrıntılı incelemede ise, tüm bina taşıyıcı sistemi gözönüne alınmakta, proje mevcut değilse mimari ve taşıyıcı sistem rölövesi hazırlanması, tüm yapıda malzeme incelemesi (beton mukavemeti belirlenmesi ve donatı tespiti gibi) yapılması, bina taşıyıcı sisteminin üç boyutlu modeli oluşturularak deprem yönetmeliğinde verilen tasarım spektrumu (örneğin 2007 Deprem Yönetmeliği gibi) kullanılarak analiz yapılması ile deprem güvenliği ve deprem performansının belirlenmesi söz konusudur. Bu işlemlerin bir binada yapılması için, bina sayısına, insan ve mali kaynaklara bağlı olarak haftalar hatta bazan aylar gerekebileceği düşünülürse, üçüncü yöntem ile mevcut yapı stoğunun incelenmesinin pratik olmayacağı, inceleme süresi için uzun yıllar gerekeceği açıktır. İstanbul Deprem Master Planı (İBB 2003) çerçevesinde Zeytinburnu İlçesi pilot bölge seçilerek kat adetleri fark-

6306 sayılı kanun riskli alanlar ve binalar için çözüm anlamında önemli bir adımdır, ancak problemlerin çözümü için başka adımların da atılması, varsa aksayan hususlar için yeni bazı düzenlemelerin hayata geçirilmesi uygun olabilir. 62 itü vakfı dergisi

lı belirli sayıda bina, yukarıda belirtilen üç yöntem ile incelenmiştir. Fatih ve Küçükçekmece ilçelerinde birinci yöntem kullanılarak incelemeler yapılmıştır. İnceleme sonuçlarından, binaların deprem etkisindeki güvenlikleri hakkında tespitler yapılmıştır. Yürürlükte bulunan Deprem Yönetmeliği (TDY 2007), büyük ölçüde TDY 1997 kurallarını korumakla birlikte, ‘Mevcut Binaların Değerlendirilmesi ve Güçlendirilmesi’ başlığı ile yeni bir bölüm (7. Bölüm) eklenerek yayınlanmıştır. Bu yeni bölümde mevcut yapıların deprem performansının belirlenmesi ve güçlendirilmesine ilişkin kurallar yer almaktadır.

Konut türü yapılar için tasarım depremi etkisi sadece ‘can güvenliği’ performans seviyesinin sağlanması öngörülmüş; okul, hastane ve kamu binaları için ise tasarım depremi etkisinde ‘hemen kullanım’, maksimum deprem etkisinde ise ‘can güvenliği’ performans seviyelerinin sağlanması şartı getirilmiştir. TDY 2007’de verilen kuralların oluşturulmasında, yaşanmış tecrübeler yanında, benzer kurallari içeren, Amerika Birleşik Devletleri'nde yapıların güçlendirilmesi konusunda tavsiye edilen ATC ve FEMA belgeleri (örneğin ATC 40 ve FEMA 356 gibi) mevcut olup, Eurocode 8 (EC 8) gibi yönetmeliklerden de faydalanılmıştır. Mevcut yapı stoğunda deprem bakımından riskli olan binaların yenilenmesi amacıyla, 2012 yılında 6306 sayılı ‘Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanun’ çıkarılmıştır. Bu kanun çerçevesinde ‘Riskli yapıların tespit edilmesine ilişkin esaslar’ 2013 yılında hazırlanarak uygulamaya konulmuştur. Riskli bina tespit esaslarının kapsamı, kamu binaları dışındaki konut ve işyeri gibi alışılagelen binaları, kat adedi 8’i ve bina yüksekliği 25m’yi aşmayan binalar ile sınırlı tutulmuştur. Kamu binaları ile kat adedi 8’i ve bina yüksekliği 25m’yi aşan binalar için TDY 2007, 7. Bölüm doğrultusunda değerlendirme ve güçlendirme yapılması söz konusudur. Tekil binalar yanında, riskli bölgeler ilan edilmesi ile daha büyük ölçekte alanlarda bulunan yapıların incelenmesi ve yenilenmesinin önü açılmıştır. Yukarıda verilen esaslar kullanılarak riskli bina tespitleri yapıl-

Şekil 8: Bir okul binasının güçlendirilmesi amacıyla perde ilavesi ve kolon mantolanması.


Resim 2: Okul binası güçlendirmesinde mevcut çerçeve sisteme perde ilavesi

ması devam etmekte olup, bina stoğuna bağlı olarak,4 yıl içinde ülkemizde sınırlı sayıda riskli alan tanımlanmış, sınırlı sayıda bina riskli olarak tespit edilerek yenilenebilmiştir. İstanbul’da riskli bina tespitleri ve uygulamaları, seçilen yerleşim bölgelerinin özelliğinden dolayı, ancak tekil bina esasına göre yapılabilmektedir. Bir yerleşim bölgesinin riskli ilan edilip, kentsel dönüşüme tabi tutulması çok sınırlı kalmıştır. Mevcut yapı stoğunun makul sürelerde incelenerek hasar potansiyeli yüksek olanların belirlenmesi ve yıkılarak yenilenmesi sürecinin uzun yıllar alması kaçınılmaz bir durumdur. Dolayısıyla, mevcut yapı stoğunda adeta çürük elma olarak nitelenebilecek riskli binaların mevcut mevzuat ve düzenlemelerle ortadan kaldırılması kısa sürede mümkün olamayacağından, ülkemizde yapıların güçlendirilmesi ve bir deprem sırasında toptan göçmelerinin önlenmesine yönelik maliyeti yüksek olmayan türden güçlendirmeler yapılabilmesine ilişkin düzenlemeler yapılması ve konunun tartışılması gerektiği kanaatindeyim. Depremlerin ne zaman meydana geleceği bilinemediğinden, bu süre içinde mevcut yapı stoğunda taşıyıcı sistemi çok zayıf olan binaların yenilenmesi sürecinin yavaş ilerlemesi ve muhtemel depremlerde can kayıplarının azaltılması konusu, ülke olarak ihmal edilmemesi ve çözülmesi gereken önemli bir problemdir. Vurgulamak gerekirse, 6306 sayılı kanun riskli alanlar ve binalar için çözüm anlamında önemli bir adımdır, ancak problemlerin

çözümü için başka adımların da atılması, varsa aksayan hususlar için yeni bazı düzenlemelerin hayata geçirilmesi uygun olabilir. Mevcut binaların güçlendirilmesi, deprem sonrası hasar görmesine bağlı olarak yapılabileceği gibi, deprem öncesi yapılacak inceleme ile de gerekmesi durumunda güçlendirme yapılabilir. Hasar görmüş binalarda, hasarlı yerel taşıyıcı eleman güçlendirmesi ve sistem güçlendirmesi yapılması yanında, hasar görmemiş binalarda sistem güçlendirmesi ve taşıyıcı sistem iyileştirmesi yapılması (bazı taşıyıcı sistem düzensizliklerinin giderilmesi gibi) gerekli olmaktadır. Mevcut binaların güçlendirme çalışmalarında uygulanması gerekli hususlar TDY 2007, Bölüm 7’de verilmiştir. Bu hususlar; proje mevcut değilse rölöve çıkarılması (mimari ve taşıyıcı sistem), malzeme incelemesi (beton mukavemeti belirlenmesi, donatı tespit-

Çerçeve sistem binalarda en etkin ve ekonomik güçlendirme yöntemi, binanın iki doğrultusunda çerçeveler arasına, varsa çerçeve arasındaki yığma bölme duvarı kaldırılarak, yeterli sayıda betonarme perde duvar inşası, binada mevcut beton mukavemetine bağlı olarak perde ile birlikte, perde ucundaki kolonların mantolanması, kesit yetersizliği olan kolonların da mantolanması olarak belirtilebilir.

leri yapılması), geoteknik rapor hazırlanması, mevcut taşıyıcı sistemin modellenmesi ve elde edilen malzeme bilgileri ve zemin parametreleri kullanılarak yapının öngörülen deprem performansının belirlenmesi, TDY 2007’de öngörülen performans hedefinin sağlanmaması durumunda yapının güçlendirilmesine karar verilmesi şeklinde ifade edilebilir. Alışılagelen az katlı konut binaları genellikle çerçeve türü taşıyıcı sisteme sahiptir. Kat adedi arttıkça konut binalarında ve az katlı da olsa genellikle okul, hastane ve kamu binalarında perde-çerçeve taşıyıcı sistem bulunduğu belirtilebilir. Çerçeve sistem binalarda en etkin ve ekonomik güçlendirme yöntemi; binanın iki doğrultusunda çerçeveler arasına, varsa çerçeve arasındaki yığma bölme duvarı kaldırılarak, yeterli sayıda betonarme perde duvar (Şekil 2, 3) inşası, binada mevcut beton mukavemetine bağlı olarak perde ile birlikte, perde ucundaki kolonların mantolanması (Şekil 1), kesit yetersizliği olan kolonların da mantolanması olarak belirtilebilir. Mevcut taşıyıcı sisteme perde ilave edilmesinde, binanın iki doğrultusunda rijitliklerin birbirine yakın olmasına, dış merkezliğin artırılmamasına, toplam en az üç adet perde ilave edilmesine ve bu perdelerin eksenlerinin bir noktada kesişmemesine dikkat edilmelidir. Perde ilave edilmesinin güç olduğu durumlarda, yeterli sayıda kolonun mantolanması ile de güçlendirme yapılabilir. Ancak, bunun güçlendirme maliyetini artıracağı ortadadır. Güçlendirmenin

itü vakfı dergisi 63


DEPREM

a)

b)

Resim 3: Okul binası güçlendirmesinde a) kolon mantolanması, b) perde ilave edilmesi

Güçlendirme projesinin hazırlanmasında gösterilecek özenin, uygulama aşamasında da gösterilmesi, beklenilmeyen bir durumla karşılaşılması durumunda, güçlendirme projesinde gerekli tadilatın yapılması önemlidir. yapının fonksiyonel kullanımını etkilememesi önemlidir. Bu doğrultuda mantolanan kolonların örneğin koridor vb. mekanları daraltmaması önemlidir. Ayrıca, çerçeve kolonları arasına perde ilavesi durumunda ilave perde yerlerinin olabildiğince mutfak tezgahı ve banyo gibi ıslak hacimler dışında seçilmesi, toplam güçlendirme maliyetinin artırılmaması bakımından önemlidir. Mimari projeye bağlı olarak konut türü yapılarda düzenli taşıyıcı sistem oluşturulamamış olabilir. Dolayısıyla güçlendirme projesinde daha fazla güçlük olabilir. Konut türü yapılarda iki doğrultuda yeter sayıda ve uygun yerlere perde ilavesinde güçlükler olabilir. Özellikle zemin kat tavanından itibaren binanın çevresinde kapalı çıkmalar mevcutsa, bina çevresindeki çerçeveler arasına perde ilavesi mümkün olamamaktadır. Benzer şekilde, kolon mantolamasında da durum rahat olmayabilir. Mevcut yapı stoğunda yanal rijitliğin genel olarak zayıf olduğu yukarıda belirtilmişti. Mevcut taşıyıcı sisteme perde ilavesi ve kolon mantolanması ile, yapının iki doğrultusunda yanal rijitlik artırılmış olmaktadır (Şekil 6). Okul, hastane vb. kamu binalarında daha düzgün taşıyıcı sistem bulu-

64 itü vakfı dergisi

nabilir. Dolayısıyla güçlendirme işlemi okul vb. kamu binalarında daha kolay gerçekleştirilebilir (Şekil 7, 8). Yatay yükün önemli bir kısmının (~70 ya da daha fazlasının) ilave edilen perdelerle karşılanması önerilebilir (Resim 2, 3). Kolon mantolaması ile eğilme rijitliğinin artırılması yanında, kesme kuvveti kapasitesi, dolayısıyla sünek davranış sağlanması da mümkün olmaktadır. Kolonlarda etriyelerin seyrek kullanılmış olması ve kancalarının 135º düzenlenmemiş olması nedeniyle ortaya çıkabilecek gevrek davranış önlenmiş olmaktadır. Yeterli yanal rijitliğin sağlanması durumunda, alan kaybı olmaması bakımından, kesme kuvveti kapasitesini artırmak için kolonlara çelik manto uygulaması da yapılabilir. Benzer şekilde kolonlarda sargı etkisinin sağlanması ve kesme kuvveti kapasitesinin artırılması için lif takviyeli polimer (FRP) malzeme ile sarılarak müdahale yapılması da bir seçenektir. Güçlendirme maliyeti göz önünde tutularak uygun olanına karar verileceği açıktır. Beton mukavemetinin düşük olmadığı binalarda, yanal rijitlik ihtiyacına bağlı olarak, bina dışındaki çerçeveler arasına çelik çaprazlar tespit edilerek de güçlendirme yapılabilir. Bu tür güçlendirmenin ülkemizde fazla uygulaması mevcut değildir. Mevcut taşıyıcı sisteme betonarme perde ilavesi ve kolonlara betonarme mantolama yapılması durumunda, temel bağlantısı ve donatıların bina yüksekliğince sürekliliği önemlidir. Genellikle mevcut temellerin bütünleştirilmesi, mümkünse mevcut temellerin

üzerinde uygun kalınlıkta bir radye temel teşkil edilmesi, temelle ilgili pek çok belirsizliği ortadan kaldırmak bakımından uygun olmaktadır. Kiriş güçlendirmelerinin güçlendirme maliyeti ve süresini artırması nedeniyle, çok gerekmedikçe yapılmaması tercih edilebilir. Kesme kuvveti bakımından önemli yetersizlikler varsa, betonarme mantolama (Şekil 4), çelik mantolama ya da çelik şeritler kullanılması uygun olabilir. FRP türü malzeme ile kirişlerin mantolanması da çözüm olabilir. Nadiren de olsa, döşeme sisteminin güçlendirilmesi (Şekil 5) gerekli olabilir. Bu durumda mevcut döşeme kalınlığının döşeme altından ya da üstünden artırılması, mevcut ve ilave döşeme parçalarının birlikte çalışmalarının sağlanması gereklidir (Celep, 2015). Güçlendirme projesinin hazırlanmasında gösterilecek özenin, uygulama aşamasında da gösterilmesi, beklenilmeyen bir durumla karşılaşılması durumunda, güçlendirme projesinde gerekli tadilatın yapılması önemlidir.

KAYNAKLAR – ATC40, Applied Technology Council ‘Seismic Evaluation and Retrofit of Reinforced Concrete Buildings’, Report ATC 40 / SSC 96–01, Palo Alto, 1996. – Celep, Z., Deprem Mühendisliğine Giriş ve Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımı, 2015. – EC 8, Eurocode 8: ‘Design of structures for earthquake resistance - Part 3: Assessment and retrofitting of buildings’, 2005. – FEMA 356, ASCE (2000). ‘Prestandard and Commentary for the SeismicRehabilitation of Buildings’, ASCE for the Federal Emergency Management Agency, Washington, D.C., November 2000. – İBB 2003, İstanbul İçin Deprem Master Planı, İBB Planlama ve İmar Dairesi, Zemin ve Deprem İnceleme Müdürlüğü, 2003. – RBTE 2013, Riskli yapıların tespit edilmesine ilişkin esaslar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2013. – TDY 1975, Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik, Bayındırlık Bakanlığı. – TDY 1997, Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik. – TDY 2007, Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik. – TS 500, Betonarme Yapıların Hesap ve Yapım Kuralları,TSE, 2000. – TS 708, Çelik-Betonarme için Donatı Çeliği, TSE, 2010.


İÇERIK: İTÜ Vakfı Dergisi her sayıda özel bir "Dosya 5 kıtada 60 ülkeye yayılan ihracatı ve ABD’deki üretimiyle Konusu"nun yanısıra, özgün globalleşen bir yıldız bilimsel makale, araştırma yazıları ve derlemelere; İTÜ’deki tüm disiplinler ve disiplinlerarası konularda güncel bilimsel makalelere; bilimsel ve teknolojik gelişmeler ve yeniliklerle ilgili haberlere; İTÜ öğretim elemanlarının Bakır İhracatında Lideriz. akademik başarı, yenilikçi proje ve buluş, yayın haberlerine ilişkin metin ve görsel malzeme katkılarına açıktır. YAZI BOYUTU: İTÜ Vakfı Dergisi’ne gönderilecek makaleler 4 sayfa; 1850 sözcük Şirketler Topluluğumuz (15 bin karakter) sınırını aşmamalıdır. Dipnotlar ve kaynaklar bu sınırlamaya dahildir. METIN YAZIM ÖZELLIKLERI: Dergiye gönderilecek metin, Microsoft Word programıyla yazılmalı, yazıda 12 punto boyutu kullanılmalı, yazı karakteri olarak Times New Roman veya Arial tercih edilmelidir. GÖRSEL MALZEME: Gönderilen yazıda kullanılacak fotoğraf, şekil, tablo vb. görsel malzemenin sayısı makaleler için 5’i, haberler için 1’i aşmamalıdır. Görsel malzeme, kesinlikle metin içine yerleştirilmemeli, ayrıca iletilmelidir. Renkli, siyah-beyaz fotoğraf görsel gönderilebilir. Görsel malzemenin dijital imaj dosyası olarak JPG, TIFF, PSD formatlarında sunulmalı ve Sarkuysan, 2014 yılında da İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri tarafından verilen “İhracatın Yıldızları Ödülleri”nde “Bakır Teller ve Örme Halatlar İhracatı” kategorisinde 1. sırada yer aldı.

İstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı Yayını NİSAN - HAZİRAN 2015

www.sarkuysan.com

SAYI 68

çözünürlükleri 300 DPI’dan düşük olmamalıdır. YAZAR İSMI: Gönderilen makale, haber vb. metinlerde yazar ismi, unvanı ve çalıştığı kurum/görevi belirtilmelidir. METIN BAŞLIĞI: Makalelerde başlık bulunmalıdır. DIPNOT: Dipnotlar sayfa altında değil, metnin sonunda yer almalıdır. Metin içinde dipnot göndermeleri yer alacaksa, sıra numarası ile belirtilmeli ve metin sonunda da aynı sıra numarası ile yazılmalıdır. KAYNAKLAR: Metin sonunda yer almalı ve sıra numarası verilmelidir. Metin içinde kaynaklara gönderme varsa, parantez içinde gösterilmelidir. Kaynakça yazım düzeni; yazar soyadı, adı, basım tarihi, yayın adı, çevirmen adı-soyadı, yayınevi, basım yeri şeklinde olmalıdır. Metin ve görsel malzeme elektronik ortamda e-posta ile veya CD’ye kayıtlı olarak, aşağıdaki iletişim adresimize gönderilmelidir.

EĞİTİM Doç. Dr. Selçuk Şirin Prof. Dr. Emine Erktin Prof. Dr. Güngör Evren Prof. Dr. Gülsün Sağlamer Prof. Dr. Lerzan Özkale Prof. Dr. Mehmet Karaca Dr. Y. Müh. (Mimar) Doğan Hasol Prof. Dr. Erol Kulaksızoğlu Prof. Dr. Ergün Toğrol Prof. Dr. Ahmet Fahri Özok Bülent Yalazı Zeynep Afşeören Mevlude Bakır

hyazici@ituvakif.org.tr veya basin@ituvakif.org.tr Tel. 0212 291 34 75 – 230 73 71


İTÜ'DEN HABERLER

244. İTÜ Günü Buluşması İstanbul Teknik Üniversitesi kuruluşunun 244. yılını geleneksel İTÜ Günü etkinliklerinde mezunları ile birlikte kutladı. meslekte 40, 50, 60 yılı dolduran mezunlar, geleneksel İTÜ Günü’nde Ayazağa Yerleşkesi’nde düzenlenen bir dizi etkinlikte buluşarak, yıllar sonra sınıf arkadaşlarıyla üniversite ortamında yeniden bir araya gelmenin heyecanını paylaşıp, anılarını tazelediler. İTÜ ise 244. Yılını kutladığı bu özel günde büyük İTÜ ailesini bir defa daha buluşturmanın mutluluğunu ve gururunu yaşadı.

14

Mayıs günü düzenlenen etkinlikte mesleklerinde 40., 50. ve 60’ıncı yılını dolduran İTÜ mezunlarına plaketleri ve İTÜ rozetleri sunuldu, toplu anı fotoğrafları çekildi. Mezunlar, 244. İTÜ Günü etkinliklerinde yeniden üniversitelerinde bir araya gelmekten duydukları mutluluğu dile getirirken, mezunların aileleri ve çocukları ise bir bahar gününde gözalıcı Yeşil Kampüs’te olmanın mutluluğunu paylaştı. İTÜ Günü, Ayazağa Yerleşkesi’nde kahvaltı ile başladı. Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Telem Gök Sadıkoğlu’nun yürütülen projelerle ilgili bilgi aktardığı konuşmaların ardından mezunlar için Ayazağa Yerleşkesi'nde Yeşil Kampüs turları düzenlendi. İTÜ Günü etkinliklerinde mezunların çocukları da unutulmadı; çim alanlarda İTÜ Bilim Merkezi’nin Eğlen Bilim iş birliğiyle gerçekleştirdiği Roket Atölyesi ve Bilim Şov etkinlikleri, Gönüllülük Kulübü’nün gerçekleştirdiği yüz boyama, balon katlama faaliyetleri ve dans gösterisi ile Beden Eğitimi Bölümü’nün organize ettiği spor aktiviteleriyle çocuklar da unutamayacakları bir gün yaşadılar.

66 itü vakfı dergisi

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca: “İTÜ’lü olmanın ayrıcalığı hayat boyu sürüyor.” Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, İTÜ Günü’nün mezunları her yıl buluşturan ve üniversitemize duydukları aidiyet duygusunu güçlendiren önemli bir gün olduğunu belirtti. Rektör, “İTÜ’lü olma”nın hayat boyu süren bir duygu ve üniversitemiz için birleştirici güç olduğunu, daha iyiye ulaşmayı hedefleyen İTÜ için en büyük motivasyon kaynağı olduğunun da altını çizdi. Hâlihazırda birçok projenin devam ettiği ve birçoğunun planlandığı yerleşkelerimizde, daha iyi bir kampüs yaşamı sağlamayı amaçladıklarını söyleyen Rektör Karaca, başlatılmış olan 250. Yıl Hareketi için tüm mezunlardan destek istedi. Küreselleşen dünyanın en büyük çıktılarından biri olan 4. Sanayi Devrimi’ni yakalamak için “3. nesil üniversite” hedefine ulaşmak adına; sürekli üretken olmanın, Ar-Ge çalışmalarıyla öne çıkmanın, fiziksel ve sosyal olanakları geliştirmenin, çok yönlü bir üniversite kimliğini sağlam ve kalıcı bir temele oturtmanın son derece önemli olduğunu hatırlatan

Prof. Dr. Mehmet Karaca, İTÜ’nün teknik birikimini bu sayede geleceğe taşıyabileceğine dikkat çekti. Rektör ayrıca Yönetim Kurulu olarak temel amaçlarının, iki asırdan fazla bir süredir “ilklerin ve enlerin okulu” olma özelliğini taşıyan İTÜ’nün uluslararası iş birliklerini artırarak, eğitim kalitesini sürekli yükselterek ve teknoloji girişimciliğine hız vererek her alanda inovatif düşünebilen bir üniversite hâline gelmesi olduğunu vurguladı. 250. Yıl’a doğru planlanan projeler Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Telem Gök Sadıkoğlu ise konuşmasında, üniversitemizin altyapısını geliştirecek birçok proje için harekete geçildiğini ve bu amaçla İTÜ mezunlarından maddi ve manevi destek beklendiğini vurguladı. İTÜ Günü’nde mezunlardan destek istenen projeler: n Ağaçlı Yol’un yenilenmesi, n Gölet çevresinde rehabilitasyon ve rekreasyon çalışmaları, n Akademik Kapı ile Etiler Kapısı arasındaki yürüyüş ve bisiklet yolunun inşası ve çevre düzenlemesi.


Önümüzdeki dönemde gerçekleştirilmek üzere tanıtımı yapılan kaynak sağlanmış projeler: n Mustafa İnan Kütüphanesi Ek Bina: Kütüphaneyi Türkiye’nin en büyük kütüphanesi yapacak ek bina sayesinde, toplam 20 bin metrekarelik kapalı alan ve 250 araç kapasiteli kapalı otopark, n Öğrenci Merkezi: 1400 kişilik ve 500 kişilik olmak üzere iki konferans salonu, kulüp odaları ve çeşitli sosyal nitelikli mekânlarıyla 55 bin metrekarelik alana kurulacak Türkiye’nin en büyük ve en geniş donanımlı üniversite öğrenci merkezi, n İTÜ Stadyumu’nun iki tribününün kapatılması ve tartan pistinin yenilenmesi, n 500 kişi kapasiteli yeni yurt binası, n 1 kilometrelik yeni bisiklet yolu ve aynı uzunlukta tartan pist yürüyüş yolu projelerinin, yeni açık spor tesisleri ile peyzaj düzenlemelerinin de hayata geçirilmesi, n Köpekle Yaşam Merkezi.

Y. Mimar Levent Aksüt

itü vakfı dergisi 67


İTÜ'DEN HABERLER

İ Prof. Dr. Mehmet Toner

Prof. Dr. İbrahim Dinçer

Prof. Dr. Yusuf Altıntaş

Prof. Dr. Salim Çıracı

Prof. Dr. Mahmut Taylan Kandemir

Prof. Dr. Çetin Kaya Koç

Prof. Dr. Nihat Berker

Prof. Dr. Yusuf Yağcı

Prof. Dr. Celal Şengör

Prof. Dr. Ali Erdemir

Prof. Dr. Cengiz Kahraman

Prof. Dr. Derin Orhon

Prof. Dr. Özer Bekaroğlu

Prof. Dr. Aral Okay

Prof. Dr. Oğuz Okay

Prof. Dr. Derviş Karaboğa

Prof. Dr. Bahri Şahin

Prof. Dr. Gürkan Hızal

Prof. Dr. Murat Uysal

Prof. Dr. Ümit Tunca

“Bilime Yön Veren 100 Türk” Arasında

20 İTÜ’lü

68 itü vakfı dergisi

ş dünyası ve ekonomi dergisi Turkishtime’ın geçen ayki sayısında okurlarına sunduğu “Bilime Yön Veren 100 Türk” kitabında, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden 20 bilim insanı yer aldı. Araştırmaları ve buluşları dünyada yankı yapan Türk bilim insanlarının, uluslararası literatürde kabul edilen H-endeksine göre yaptığı araştırmaların değerlendirildiği listede, H-endeksi en yüksek 100 Türk bilim insanına yer verildi. Aralarında Nobel Kimya Ödülü sahibi Prof. Dr. Aziz Sancar'ın da bulunduğu sıralamada, öğrenim hayatında yolu İTÜ’den geçip akademik kariyerini sürdüren 20 bilim insanı yer alıyor. İşte sıralamaya girmeyi başaran bilim insanlarımızın puanları ve başlıca araştırma konuları: Makina Mühendisliği Bölümü ile Massachusetts Institute of Technology (MIT) Makine Mühendisliği bölümünden mezun olan Prof. Dr. Mehmet Toner, H-Endeksi’ne göre 92 puan alarak listenin üst sıralarında yer aldı. Toner, nanoteknoloji ve biyoteknoloji alanlarında yaptığı kanser tedavisi araştırmalarıyla tanınıyor. Doktora derecesini İTÜ’den alan; termodinamik sistemler, yenilenebilir enerji sistemleri ve hidrojen üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Prof. Dr. İbrahim Dinçer ise 84 puanla listede öne çıktı. Makina Mühendisliği Bölümü mezunu Prof. Dr. Yusuf Altıntaş listede 71 H-endeksi puanıyla dikkat çekti. Altıntaş’ın; talaş imalat, imâlat ve matlab (matrix laboratory) konularında çok sayıda makalesi bulunuyor. Sıralamada 71 H-Endeksi puanıyla yer alan Makina Fakültesi mezunu Prof. Dr. Salim Çıracı; nano malzemeler, nano aygıtlar, hidrojen depolama, kimyasal yutum kuramı alanlarındaki çalışmalarıyla biliniyor. Lisans ve yüksek lisans öğrenimini Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde tamamlayan Prof. Dr. Mahmut Taylan Kandemir sıralamada, 58 H-Endeksi puanıyla bulunuyor. Kandemir; veri depolama, derleyici ve bilişim mimarisi alanlarında çalışıyor. H-Endeksi sıralamasında 39 puana sahip Elektrik ve Elektronik Fakültesi mezunu Prof. Dr. Çetin Kaya Koç, kriptoloji alanında önemli araştırmalar yapıyor ve e-imza, siber güvenlik ve kriptografik donanımları hakkında çalışmalarıyla tanınıyor. Çalışmalarını 1999-2005 yılları arasında İTÜ’de yürüten, Fizik Mühendisliği Bölümü eski öğretim üyesi Prof. Dr. Nihat Berker de listeye adını yazdıranlardan. H-Endeksine


göre 38 puanı olan ünlü fizik profesörü Berker istatistik, mekanik ve faz geçişleri alanlarında araştırmalar yapıyor. 63 H-Endeksi puanıyla listede bulunan Kimya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Yusuf Yağcı, fotopolimerizasyon ve polimer kimyası üzerine odaklanıyor. H-Endeksi 59 ile listede yer alan bir diğer bilim insanı ise Prof. Dr. Celal Şengör oldu. İTÜ Maden Fakültesi ve Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü öğretim üyesi Şengör, yer bilimleri ve tektonik dallarında uluslararası çaptaki başarılarıyla dikkat çekiyor. Yüksek Lisansını Metalurji ve Malzeme Mühendisliği dalında İTÜ’de tamamlayan ve nanoteknoloji çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Ali Erdemir, listede 55 puanla yer aldı. Endüstri Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Cengiz Kahraman, H-Endeksi’ne göre aldığı 54 puanla, bilime yön verenlerden biri oldu. Kahraman, endüstri mühendisliğinin yanı sıra bulanık mantık (fuzzylogic) alanında da araştırmalar yapıyor.

48 H-endeksi puanlı İnşaat Fakültesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Derin Orhon, çevre biyoteknolojisi alanında çalışmalarıyla akademik kariyerini sürdürüyor. 46 H-endeksi puanıyla sıralamaya dâhil edilen Kimya Bölümü emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Özer Bekaroğlu’nun prasüpermoleküller, iletkenlik, elektrokimyasal özelliklerin incelenmesi vb. konularda önemli çalışmaları bulunuyor. H-endeksinde 45 puana ulaşan İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aral Okay, rejyonal jeoloji ve metamorfik petroloji üzerine araştırmalar yürütüyor. H -İndeksinde 45 puanı olan İTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Okay, polimerlerin fiziksel kimyası, hidrojeller ve mikrojeller üzerine çalışmaları ile tanınıyor. Yapay zekâ, bilişim sistemleri, algoritmalar ve hesaplama kuramı, veri madenciliği alanlarında çalışmalar yapan Prof. Dr. Derviş Karaboğa yüksek lisansını İTÜ Elektrik-E-

lektronik Fakültesi, Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği’nde yaptı. Karaboğa’nın, H-Endeks puanı 41. Yüksek lisans ve doktora öğrenimini İTÜ'de tamamlayan Prof. Dr. Bahri Şahin, 39 H-endeksi puanıyla listede yer aldı. Şahin, termodinamik, enerji dönüşümü, nükleer enerji ve enerji ekonomisi alanlarındaki araştırmalarıyla dikkat çekiyor. H-endeksinde 39 puana sahip Kimya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Gürkan Hızal ise polimerlerin organik kimyası, polimer sentez ve makromoleküler mühendislik konularındaki başarılı çalışmalarıyla adını duyuruyor. H-endeksinde 38 puanı olan, lisans ve yüksek lisans derecesini Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü’nde tamamlayan Prof. Dr. Murat Uysal bilimsel çalışmalarını, kablosuz iletişim üzerine sürdürüyor. Kimya Bölümü’nden bir diğer akademisyen Prof. Dr. Ümit Tunca ise polimer kimyası hakkındaki çalışmalarıyla tanınıyor ve H-Endeksi’nde aldığı 37 puanla sıralamada yer alıyor.

Prof. Dr. Melike Nikbay’a NATO’dan Uluslararası Görev Uzay Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Melike Nikbay, NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) Mekanik Sistemler, Yapılar ve Malzemeler Teknik Komitesi Başkanı olarak atandı. İki yıl boyunca bu önemli görevi sürdürecek olan Melike Nikbay, aynı zamanda bu göreve atanan ilk kadın ve en genç bilim insanı oldu. Nikbay bu başarısıyla birlikte, bugüne dek NATO’daki Türk delegelerin üstlendiği en yüksek dereceli sorumluluğu da üstlenmiş olacak. NATO Mekanik Sistemler, Yapılar ve Malzemeler Teknik Komitesi; NATO üyesi ülkeleri temsil eden akademisyenler, sanayi temsilcileri, araştırmacılar ve silahlı kuvvetlerden gelen uzmanlar ile yöneticilerden oluşuyor. 26 üyesi olan komitenin altında ise aralarında 55 kişilik ekipler olsa da genellikle her biri 15 ila 20 kişiden oluşan 22 teknik ekip çalışıyor. Ses üstü uçuş teknolojileri de dâhil olmak üzere havacılık alanında ulusal ve uluslararası çapta birçok bilimsel çalışmaya katkıda bulunan Nikbay ayrıca, 9

yıl boyunca NATO bünyesinde gerçekleştirdiği teknik projeler ve liderlik çalışmaları nedeniyle Kişisel Başarı Ödülü’ne de değer görüldü. Melike Nikbay, geçtiğimiz yılın Haziran ayında ise Ulusal Havacılık ve Uzay Enstitüsü (National Institute of Aerospace - NIA) araştırma kadrosunda da yer almıştı.

Prof. Dr. Melike Nikbay kimdir? Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’ndeki lisans öğrenimini 1996 yılında, yüksek lisans öğrenimini ise 1998 yılında tamamlayan Prof. Dr. Melike Nikbay, Colorado Üniversitesi Havacılık ve Uzay Mühendisliği Bölümü’nde 1999’da yüksek lisans, 2002 yılında ise doktora derecesini aldı. 1995-1998 yılları arasında Arçelik Ar-Ge Merkezi Isı Transferi ve Akışkanlar Dinamiği Grubu’nda Ar-Ge mühendisi olarak çalışan Nikbay, 1998-2002 yılları arasında Colorado Üniversitesi Hava - Uzay Yapıları Merkezi’nde araştırma asistanı olarak görev aldı. 2003 yılında İTÜ’ye ilk adımını atan Nikbay yaklaşık bir yıl boyunca Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi’nde yarı zamanlı misafir öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı ve aynı dönemde Kalekalıp Makine ve Kalıp Sanayi A.Ş.’nin Savunma ve Havacılık-Uzay Bölümü’nün Ar-Ge liderliğini üstlendi. İTÜ’de 2004’te yardımcı doçentliğe atanan, 2011’de ise doçent unvanını alan Melike Nikbay, Mart ayından bu yana ise "profesör" olarak çalışmalarını sürdürüyor.

itü vakfı dergisi 69


İTÜ'DEN HABERLER

İTÜ’den Zeynep Bodur Okyay’a “Fahri Doktor” Unvanı

25 yıllık iş yaşamında savunma sanayiinden kimya endüstrisine, seramik sektöründen havacılığa dek farklı alanlarda başarılara imza atan İTÜ mezunu, Kale Grubu Başkanı ve CEO’su Hatice Zeynep Bodur Okyay’a, Senato kararıyla ‘Fahri Doktor” unvanı verildi. İşletme Mühendisliği Bölümü 1989 yılı mezunu Hatice Zeynep Bodur Okyay İTÜ Senatosu tarafından, “Ülkemizde teknolojinin ilerlemesine katkıda bulunması, yerli teknolojilerin dışa açılması ve uluslararası düzeyde etkinlik kazanmasına katkıda bulunması, üniversitemizi ve ülkemizi uluslararası düzeyde başarıyla temsil etmesi, ekonomik ve toplumsal açıdan yaşam odaklı

hizmetler sunmuş olması” nedeniyle Fahri Doktora unvanına değer görüldü. Okyay’a unvanı, 25 Mayıs’ta Ayazağa yerleşkesinde düzenlenen törenle verildi. Süleyman Demirel Kültür Merkezi'ndeki törende Okyay’a fahri doktora beratını, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş tevcih etti ve cübbesini Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca giydirdi. Okyay'ın iş dünyasının en etkili isimlerinden biri olduğunu belirten Rektör, fahri doktoranın üniversite - sanayi iş birliği açısından önem taşıdığını ve Zeynep Bodur Okyay’ın ailesinden edindiği mirası başarıyla taşıdığını sözlerine ekledi. Rektör ayrıca, Zeynep Bodur Okyay’ın İşletme Mühendisliği Bölümü’nde aldığı eğitim ve

ardından Harvard Üniversitesi’ndeki öğrenimiyle birlikte profesyonel yaşamına sağlam adımlarla başladığını, yurt dışında edindiği deneyimleri yurda döndükten sonra Türkiye’nin daha da gelişmesi için kullandığını söyledi. Rektör, Okyay’ın bugün sadece Kale Grubu’nda değil, aralarında TÜSİAD ve TOBB’un da olduğu pek çok önemli sivil toplum kuruluşunda önemli görevler üstlendiğini de sözlerine ekledi. Üniversite-sanayi iş birliği önemli Törene katılan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ise Zeynep Bodur Okyay'ı kutladıktan sonra, ülkemizdeki sanayi üretimine katkıda bulunan bir grubun liderini fahri doktorayla ödüllendiren İTÜ Yönetim Kurulu'nu, Senatoyu ve Rektörü tebrik etti. Yükseköğrenimin günümüzde sadece amfi ve dersliklerden ibaret olmadığını, üniversitenin yalnızca akademik bilgilerin verildiği bir yer olmakla kalmadığını söyleyen Kurtulmuş, üniversitelerimizin kent, sanayi ve üretimle ilişkisi olmadan ülkemizin ve dünyanın gelişiminde rol oynamasının imkânsız olduğunu belirtti. Üniversite - sanayi iş birliği açısından bu törenin oldukça önemli olduğunu anlatan Numan Kurtulmuş, bu konudaki düşüncelerini: “Sanayinin sadece birtakım avantajlar ve çok yüksek kârlar üzerinden hareket etmesi ya da iş dünyasının yüksek kârlılığı ana hedef hâline getirmesi yeterli değil. Bu noktada üniversite - sanayi iş birliğinin kurulması, kuluçka merkezlerinin, teknoparkların ve hatta sosyoparkların oluşturulması üniversitelerin ve sanayinin gelişmesi için zorunludur.” Yeni teknolojiler geleceğin belirleyicisi olacak Fahri doktora unvanına değer görülen, Kale Grubu Başkanı ve CEO’su Zeynep

Zeynep Bodur Okyay kimdir? İşletme Mühendisliği 1989 yılı mezunumuz Zeynep Bodur Okyay, 1990-1992 arasında Harvard'da lisansüstü yönetici yetiştirme programına katıldı. Yurda döndükten sonra Kale Grubu'nun çeşitli birimlerinde görev aldı ve Temmuz 2012'de grubun başkanlığına atandı. Okyay, birçok sivil toplum kuruluşu, dernek, vakıf ve odanın yönetim kurullarında yaptığı çalışmalarla da öne çıktı. Okyay, Kale Grubu Başkanı ve CEO’su olmasının yanı sıra; İstanbul Sanayi odası (İSO) Meclis Başkanı, İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Başkan Vekili, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Yönetim Kurulu Üyesi, DEİK AB İş Konseyi Başkanı, Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) Üyesi, Türk Eğitim Vakfı (TEV) Mütevelli Heyeti Üyesi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Seramik ve Refrakter Meclisi Başkanı görevlerini sürdürüyor.

70 itü vakfı dergisi


Bodur Okyay ise konuşmasında, İTÜ tarafından fahri doktora unvanına lâyık görülmesinden ötürü yaşadığı büyük mutluluğu törene katılanlarla paylaştı. Kendisine verdiği emekler nedeniyle babası Hacı İbrahim Bodur’u anan Okyay, kendisini hayat boyu destekleyen annesine, eşine ve iş arkadaşlarına teşekkür etti. Zeynep Bodur Okyay, 28 yıl önce İTÜ’den mezun olduğunu hatırlatarak, bu sürede, özellikle insan-makine etkileşimi, yapay zekâ, büyük veri, sürücüsüz ulaşım gibi kavramların yaşamımıza girmeye başlamasıyla pek çok şeyin değiştiğini belirtti. Ülkemizin savunma ve havacılık sanayiinde söz sahibi ülkelerden olması adına bu alanlara yaptıkları yatırımları artırdıklarının vurgulayan Okyay amaçlarının, sade-

ce günümüz şartlarında rekabet edebilen değil, aynı zamanda rekabet oluşturan bir grup olarak büyümek olduğunu dile getirdi. Geçtiğimiz 60 yılda edindikleri deneyime 'Köklerden göklere' ilkesiyle katma değerli bir hâle getirdiklerine dikkat çeken Okyay, yaşamın her aşamasında "Ben nereye geldim?" sorusu yerine, "Hangi

konularda öncülük yaptım?", "Kaç kişinin hayatına dokundum?" sorularını sormak gerektiğini söyledi. Zeynep Bodur Okyay düşüncelerini: "İnsanın hayatta mutlaka bir iz bırakması lazım. Daha da önemlisi, bunu kendimizden sonraki nesillere aktarabilmemiz gerekir. Bir idealin peşinde koşmak, mücadele etmek, daha iyiyi aramak, eskinin esiri olmadan ülkemize hizmet etmek ve Türkiye’yi yeni bir yere taşımak, her zaman maddiyatın önünde geliyor. Bir toplumun vasfı, devletin ve milletin gücü; nitelikli, yetenekli, üretken ve her açıdan bilgili bir topluma sahip olmasından gelir." sözleriyle özetledi. Tören, İTÜ Konservatuarı mezunu Melihat Gülses’in konseriyle sona erdi.

Doç. Dr. Mustafa Bakkal’ın RECOTRANS Projesine Horizon 2020 Desteği

Makina Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Bakkal’ın yürütücüsü olduğu RECOTRANS - Taşıma Sektörü İçin Geri Dönüşebilir Hibrid Metal-termo Termoplastik Kompozitlerinin Entegre Üretimi (integrated manufacturing of REciclable hybrid metal thermoplastic COmposites for the TRANSportsector) adlı proje, Avrupa Birliği Ufuklar 2020 (European Union Horizon 2020) Industry

2020 in the Circular Economy” çağrısı kapsamında desteğe değer görüldü. Mayıs 2017’de başlaması ve üç buçuk yıl (42 ay) sürmesi planlanan projenin toplam bütçesi 4.525.000 Avro olarak belirlendi. 7 ülkeden 4 akademik ve 9 endüstriyel proje ortağının bulunduğu çalışmanın bütçesinden İTÜ’nün alacağı pay ise 230.000 Avro oldu. RECOTRANS proje ekibi, Makine Mühendisliği Bölümü

öğretim üyeleri Doç. Dr. Mustafa Bakkal, Doç. Dr. Turgut Gülmez, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Palabıyık, Yrd. Doç. Dr. Zeynep Parlar, Yrd. Doç. Dr. Canan Gamze Güleryüz Parasız ve aynı bölümden araştırma görevlisi Azmi Timur’dan oluşuyor. RECOTRANS, ulaşım sektörü için metal ve kompozit malzemelerin üretimi ve birleştirilmesinde yüksek üretim hızlarına ulaşmayı ve hafif tasarımlar elde etmeyi sağlayan, Mikro Dalga (MW), RTM, Lazer Kaynağı (LW) ve Pultrüzyon teknolojilerini de içeren yeni bir üretim yöntemi geliştirmeyi hedefliyor. Projede geliştirilecek teknoloji sayesinde otomobil, kamyon ve raylı taşımacılıkta üretim ve enerji maliyetlerinin azaltılması, karbondioksit salımının düşürülmesi ve ürünün pazara çıkış süresinin en erkene çekilmesini amaçlıyor.

itü vakfı dergisi 71


İTÜ'DEN HABERLER

Çevre Hizmet Ödülü Üç İTÜ’lünün Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Mühendislik Fakültesi tarafından verilen Çevre Hizmet Ödülleri’ni kazananlar arasında İTÜ’den üç akademisyen yer aldı; Prof. Dr. Derin Orhon, Doç. Dr. Çiğdem Yangın Gömeç ve Dr. Sevcan Aydın, 2016 Çevre Hizmet Ödülü’nün sahibi oldu. İlki 1996 yılında olmak üzere, bugüne kadar 135 kişi, kurum ve kuruluş temsilcisine verilen Çevre Hizmet Ödülleri, bu yıl 21 Nisan 2017 tarihinde Antalya’da Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Konferans Salonu’nda düzenlenen törende sahiplerine sunuldu. Türkiye’de sürdürülebilir çevre alanında yapılan çalışmaların ödüllendirildiği 2016

Çevre Hizmet Ödülleri’nde Bilim Onur Ödülü, Çevre Mühendisliği ve Çevre Bilimleri konusunda gerçekleştirdiği ulusal ve uluslararası ölçekte örnek çalışmaları ve ülkemizin bilim hayatına yaptığı katkılardan dolayı İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Derin Orhon’a verildi. Doç. Dr. Çiğdem Yangın Gömeç aynı kapsamda Bilim Hizmet Ödülü’ne değer görülürken; Dr. Sevcan Aydın da yine bu alandaki bilimsel çalışmaları nedeniyle Bilim Teşvik Ödülü’ne değer görüldü. Ulusal Danışma Kurulu’nda İTÜ emekli öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ahmet Samsunlu ile birlikte Prof. Dr. Osman Yaldız ve Prof. Dr. Mehmet Kitiş’ten oluşan Danışma Kurulu’nun

yanı sıra her iki birimin yönetim kurulları tarafından incelendi ve bu yıl 20.’si verilen ödüllerin sahipleri belirlendi. Akdeniz Üniversitesi Çevre Hizmet Ödülleri, çevre değerlerinin korunması ve kalitesinin yükseltilmesine katkı sağlayabilmek ve bu alanda çalışan kişi, kurum ve kuruluşları desteklemek amacıyla her yıl veriliyor. Çevre Hizmet Ödüllerini kazanan diğer kişi ve kurumlar; Antalya Muratpaşa Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü, TORKU, Yrd. Doç. Dr. Cem Oğuz ve Avukat Nizamettin Sağır, Antalya Orkidelerini ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Derneği, Antalya Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü, Yrd. Doç. Dr. Edip Bayram ve TÜÇEV (Türkiye Çevre Koruma Vakfı) de, çevrenin korunması, çevreci projeler ve çevre bilincinin gelişmesine yaptıkları katkılar nedeniyle ödüle değer görüldüler.

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Evren Erşahin’e Uluslararası Ödül Kentsel su çevrimi alanında iki yılda bir verilen "Waternet Watercycle Innovation Award" ödülünün bu yılki sahibi, Çevre Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Evren Erşahin oldu. Erşahin, dinamik membran teknolojisi ve atık suların yeniden kullanımı konusunda bilime yaptığı katkılardan ötürü bu ödüle değer görüldü. Dinamik membranların anaerobik

72 itü vakfı dergisi

membran biyoreaktörlerde kullanılabilmesine odaklanan Erşahin, özellikle atık suların arıtılarak yeniden kullanılmasına yaptığı katkılar ve arıtılmış atık suların tarımsal sulamada kullanımı üzerine yaptığı bilimsel çalışmalarla tanınıyor. Erşahin’in almaya hak kazandığı “Su Çevrimi İnovasyon Ödülü”, kentsel su çevrimi konusunda yüksek katkı sağlayan, nitelikli ve uygulanabilir bilimsel çalışmalara veriliyor.


Üç Bin Yeni Mezun Geleceğe Uğurlandı

den Utku Emre Ali ve Mimarlık Bölümü’nden Tayfun Saman, okulu dereceyle bitirmenin mutluluğunu yaşadı. Tayfun Sağlam, İTÜ ailesi olarak İTÜ’yü dünyanın en saygın kurumlarından biri haline getirmeyi görev bildiğini ifade etti. Utku Emre Ali ise başarısına katkı sağlayan herkese ayrı ayrı teşekkür etti.

İTÜ 2016-2017 Akademik Yılı Mezuniyet Töreni, 7 Temmuz Cuma günü İTÜ Stadyumu'nda gerçekleştirildi. Bu önemli ve duygu yüklü günde, yeni mezunların mutluluğunu akademisyenler ve aileler paylaştı. 3 bin İTÜ öğrencisinin geleceğe uğurlandığı törende, bu yıl katıldıkları her yarışmada ödülleri kucaklayan öğrencilerin spor, bilim alanında gösterdikleri başarılardan ve okuldaki anılarından kesitlerin yer aldığı film gösterildi. Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca: Türkiye’nin inşasında İTÜ’lüler önemli görevler üstleniyor Rektör Mehmet Karaca, konuşmasına öğrencileri tebrik ederek başladı. Karaca, “Türkiye’nin ilk teknik üniversitesi olarak köklü bir ekole sahibiz. 244 yıllık tarihimiz boyunca en iyi mühendisleri, mimarları, ta-

sarımcıları, iş adamlarını, sanatçıları ve bilim adamlarını yetiştirdik ve yetiştirmeye devam ediyoruz. Türkiye’nin inşasında İTÜ’lüler önemli görevler üstleniyor. Üstlenmeye de devam edecek. Bundan sonraki yaşamınızda da başarılar diliyorum” diye konuştu. Erol Bilecik: “Hayat boyu en büyük güvenceniz İTÜ Network’ü olacak” Mezunlar adına konuşmayı 1987 Bilgisayar Mühendisliği Bölümü mezunu ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik yaptı. Bilecik, “İTÜ diplomanız, sizlere meslek hayatınızda elbette önemli avantajlar sağlayacak. İTÜ’nün 100 bin’i aşkın mezun network’ü iş yaşamınızdaki en büyük güvencelerinizden biri olacak” dedi. En yüksek dereceyi iki öğrenci paylaştı 4.00 üzerinden 3.96 not ortalamasıyla en yüksek dereceyi iki öğrenci paylaştı. Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü’n-

Ekonomi bölümü ilk mezunlarını verdi İTÜ Ekonomi Bölümü ise bu yıl ilk mezunlarını verdi. Mezunlardan Yusuf Öğdük, “İTÜ’de kazandığım bu birikimle iş dünyasına rahatlıkla 1-0 önde başladığımızı söyleyebilirim. Ekonomi bölümünün ilk mezunları olarak iş dünyasına başarılarımızla biz de imza atacağız” diyerek duygularını dile getirdi. Mezuniyet belgelerini alan öğrenciler, tribünleri dolduran ailelerini selamladı. 244 yıllık tarihe sahip olan İTÜ’nün mezuniyet töreninde 244 öğrenci gönüllü olarak görev aldı. Tören, Mezuniyet Yeminini eden öğrencilerin coşkuyla keplerini havaya atmasıyla sona erdi. Bölüm birincilerine İTÜ Vakfı ödülü İTÜ Vakfı her yıl olduğu gibi bu yıl da mezuniyet töreninde tüm Fakültelerin ve İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'nın bölüm birincilerine cumhuriyet altını ile ödüllendirdi.

itü vakfı dergisi 73


İTÜ'DEN HABERLER

Doktora ve Lisansüstü Mezunlarının Gurur Günü

Doktora ve sanatta yeterlik öğrencilerinin ilk akademik unvanlarını aldıkları ve yüksek lisans öğrencilerinin diplomalarına kavuştuğu, Doktora ve Sanatta Yeterlik Diploma Töreni ile Yüksek Lisans Mezuniyet Töreni etkinlikleri 13 Haziran’da gerçekleşti. Ayazağa Yerleşkesi Merkez Spor Salonu’nda düzenlenen törende, doktora ve sanatta yeterlik düzeyindeki öğrenimlerini başarıyla tamamlayan öğrenciler unvanlarını aldı. Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca açılış konuşmasında, mezunların ülkemizi Ar-Ge alanında yeni başarılara ulaştıracağına dair inancını belirtti. Uluslararası çapta etkili bir Ar-Ge ve inovasyon üniversitesi olma yolundaki İTÜ’nün en büyük güç kaynağının vizyonu geniş ve çalışma heyecanı yüksek genç araştırmacılar olduğuna dikkat çeken Rektör, diplomalarına kavuşan doktora ve sanatta yeterlilik mezunlarına, dünyaya yeni pencerelerden bakmalarını tavsiye etti. Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca: “Doktora sonrası çalışmalarınız ülkemize büyük katkı yapacak.” Akademik gelişimin, farklı bakış açıları edinmekle ilerleyeceğini hatırlatan Prof. Dr. Mehmet Karaca, mezunların doktora sonrası çalışmalarıyla üniversitemize ve ülkemize büyük katkılarda bulunacağını ve Ar-Ge başarımızın bu çalışmaların sayısıyla doğru orantılı olarak yükseleceğini dile getirerek şunları söyledi: “Saygın, küresel şirketlere baktığımızda Ar-Ge birimlerini önemsediklerini ve doktoralı yöneticilerle yol almayı tercih ettiklerini görüyoruz. Bu

74 itü vakfı dergisi

da sizin üniversiteler için olduğunuz kadar özel sektör için de çok değerli olduğunuzu gösteriyor. Bu değerin zamanla somut ve olumlu çıktılara dönüşeceğine; ülkemize, bilime ve insanlığa hizmet olarak yansıyacağına şüphem yok.” Davetli konuşmacı olarak söz alan ve İTÜ’nün akademik kadrosuna yeni katılan, Avrupa Yerbilimleri Birliği (EGU) Başkanı Dr. Hans Thybo ise başarılı bir bilim insanının toplum yararına nasıl çalışabileceğini, uzmanlık alanı olan jeolojiden örnekler vererek mezunlarla paylaştı. Törende mezunlar adına konuşan Dr. Sedat Soybay ise 1974 yılında katıldığı İTÜ Ailesi’nde bitirdiği lisans ve yüksek lisans aşamalarından sonra, 1982 yılında tez aşamasında yarım bıraktığı doktorasını tamamlamanın mutluluğunu paylaştı. Doktora ve sanatta yeterlik diplomalarına kavuşan İTÜ’lülerin bu gurur gününde, enstitü müdürleri adına konuşan Bilişim Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ertuğrul Karaçuha ise çağa

ayak uydurmanın, doktora ve sanatta yeterlik mezunları gibi nitelikli insan kaynağı yetiştirmeden geçtiğini belirtti. Karaçuha, “bilim insanı” kavramının, bıkıp usanmadan uçsuz bucaksız derinliklere uzanmaya çalışan ve bununla da yetinmeyip hep daha fazlasını arayan bir insan modeli olduğunun altını çizdi. “Yüksek lisans mezunları geleceğe yön verecek.” Aynı gün düzenlenen 2016-2017 Akademik Yılı Yüksek Lisans Mezuniyet Töreni’nde de ilk konuşmayı, Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca yaptı. Lisans diplomasıyla yetinmeyip akademik kariyerlerini bir üst noktaya taşımanın, yüksek lisans mezunlarının potansiyelini gösterdiğine dikkat çeken Rektör, mezunların bugüne kadar verdikleri emeğin yarım kalmaması gerektiğini ifade etti ve doktora aşamasına geçmelerini diledi. Ülkemizin Ar-Ge’yle, bilimle, yerli ve milli teknolojiyle büyüyen bir ülke olması için nitelikli


lisansüstü mezun sayısının önemli olduğunda dikkat çeken Prof. Dr. Mehmet Karaca, yüksek lisans mezunlarının da bunun önemli bir parçası olduğunu belirtti. Yaklaşan Endüstri 4.0 süreciyle birlikte sadece üniversitelerin değil, iş dünyasının da nitelikli ve donanımlı insan kaynağı ihtiyacının arttığını hatırlatan Rektör, yüksek lisans derecesini, Türkiye’de teknolojik gelişimde ve akademik eğitimde yeniliklerin öncüsü olan İTÜ’den alan mezunların bu noktada geleceğe yön veren liderler arasında yer alacağına inandığını sözlerine ekledi. Törene davetli konuşmacı olarak katılan CISCO Türkiye Genel Müdürü ve Elektronik

ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü 1997 yılı mezunu Cenk Kıvılcım ise yüksek lisans mezunlarının kendilerine güvendiklerinde başaramayacakları bir şey olmadığını söyledi. Ölçülü riskler alındığında ve iletişimde süreklilik sağlandığında başarının geleceğine dikkat çeken Cenk Kıvılcım, yeri geldiğinde inat etmek ve hırsları törpülemek gerektiğini vurgulayarak, yüksek lisans mezunlarına, kendilerine ve çevrelerindekilere karşı dürüst olmalarını, kendilerini sevmelerini tavsiye etti. 2017 yılı yüksek lisans mezunları adına konuşan Ezgi Bora ise Fen Bilimleri Enstitüsü’ndeki öğrenimini; analitik düşünebilen, sorun

çözebilen, sorumluluklarının bilincinde, kültürel değerlere saygılı, sağduyulu, ülkesini seven ve onu geliştirmeyi amaçlayan üretken bireyler olmaları için gereken ortamı sağladığını belirtti. Enstitü müdürleri adına söz alan Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. İsmail Koyuncu, dünyanın birçok küresel ölçekli sorunla boğuştuğunu söyleyerek, yüksek lisans mezunlarının bu yolda sorumluluk almalarının beklendiğine vurgu yaptı. Koyuncu, başarıyı yakalamada doğru zamanda, doğru yerde, doğru kararı vermenin etkili olduğunu ve bunun için de iyi bir planlama ve yoğun çaba gerektiğini hatırlattı.

İki Akademisyene “Genç Bilim İnsanı Ödülü”

Doç. Dr. Hazım Kemal Ekenel (solda).

Bilim Kahramanları Derneği tarafından verilen Genç Bilim İnsanı Ödülleri’ni kazananlar arasında bu yıl, İTÜ Bilişim Enstitüsü’nden Doç. Dr. Behçet Uğur Töreyin ile Bilgisayar Mühendisliği Bölümünden Doç. Dr. Hazım Kemal Ekenel de yer aldı. Doç. Dr. Behçet Uğur Töreyin’in geliştirilmesinde pay sahibi olduğu Orman Yangını Erken Uyarı Sistemi, yurt genelinde 100, dünyada ise 250’den fazla bölgeye kuruldu. Bu yenilikçi sistem sayesinde, 2007- 2014 yılları arasında 40 Milyon

TL’den fazla tasarruf sağlandı. Doktora çalışmaları sırasında bu sistemin hayata geçmesine öncülük eden Töreyin’in başlıca araştırma konuları; işaret işleme ve örüntü tanıma, görüntü ve video sıkıştırma - çözümleme, haberleşme sistemleri ve veri işleme uygulamalarına yönelik çalışmalar olarak öne çıkıyor. Ödülü kazananlardan Doç. Dr Hazım Kemal Ekenel ise görüntü işleme, bilgisayarla örüntü ve nesne tanıma üzerine yaptığı çalışmalarla tanınıyor. Başta yüz tanıma olmak üzere yüz modelleme, kişilerin duygu durum, yaş, cinsiyet ve sağlık durumlarının yüz imgelerinden çıkarımı konularında yaptığı birçok araştırmaya atıf alan Ekenel’in, kurucusu olduğu İTÜ SİMİT Lab'da sürdürdüğü bilimsel araştırmalar, ulusal, uluslararası ve endüstriyel fonlar tarafından destekleniyor. Ekenel’in bu konulardaki çalışmalarının, kişilerin ruh sağlığı gözetimi ve hormonal bozukluklarının yüz görüntülerinden belirlenmesi ve takibini mümkün hâle getirmesi ve bunun özellikle de engelli bireylerin sosyal hayata uyumunu kolaylaştırması bekleniyor.

Doç. Dr. Behçet Uğur Töreyin (solda).

38 yaşını aşmamış genç bilim insanlarını çalışmalarında teşvik etmeyi ve desteklemeyi amaçlayan ödüller, temel bilimler ve mühendislik alanlarına uluslararası nitelikte katkılarda bulunmuş, bu alanlarda ülkemizin görünürlüğünü artırmış akademisyenlere veriliyor. Ödül; bilime, bilimin yayılmasına ve toplum yararına kullanılmasına aracılık eden genç bilim insanlarını, yeni başarılara ulaşmaları için cesaretlendirmeyi hedefliyor.

itü vakfı dergisi 75


İTÜ'DEN HABERLER

Denizcilik Fakültesi 25. Dönem Mezuniyet Töreni

Denizcilik Fakültesi’nin 2016 - 2017 Akademik Yılı mezunları, diplomalarını 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’nda düzenlenen törende aldı. Türk deniz taşımacılığına donanımlı bireyler yetiştirilmesine yönelik Türkiye’nin ilk eğitim-öğretim kurumu olan İTÜ Denizcilik Fakültesi 25. dönem mezunları diplomalarına, beyazla mavinin buluştuğu özel bir törende kavuştu. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’ın da katıldığı törende, 106 gencimiz mezuniyet sevinci yaşadı. Tuzla Yerleşkesi'ndeki törene, Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, İTÜ KKTC Rektörü Prof. Dr. Ercan Kahya, Nikola Vaptsarov Naval Academi Rektörü Prof. Dr. Admiral Boyan Mednikarov ve Piri Reis Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Oral Erdoğan’ın yanı sıra, denizcilik sektörü temsilcileri, akademisyenler ve yeni mezunların aileleri katıldı. Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Oğuz Salim Söğüt’ün milli mücadele ve deniz şehitleri anısına Tuzla sahilinden çelenk bırakmasıyla başlayan törende; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, İTÜ KKTC Rektörü Prof. Dr. Ercan Kahya, Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Oğuz Salim Söğüt, Denizcilik Fakültesi Mezunlar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Kaptan Ayşe Aslı Başak, Gemi Makineleri İşletme Mühendisleri Odası Başkanı Mühendis Feramuz Aşkın ve mezunlar adına söz alan dönem birincisi Yunus Gülen konuklara seslendi. Ahmet Arslan: “İTÜ Ailesi’nin bir üyesi olmaktan gurur duyuyorum.” Törende ilk konuşmayı yapan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan İTÜ mezunu Başbakan Bi-

76 itü vakfı dergisi

nali Yıldırım’ın tebriklerini ileterek başladı. İTÜ’nün 244 yıldır ülkemiz için çok şey yaptığını söyleyen Bakan, 133 yıllık bir geçmişe sahip, çok önemli bir fakülte olan İTÜ Denizcilik Fakültesi’nin ise Türkiye’nin kalkınmasındaki katkılarına vurgu yaparak, böyle bir ailenin üyesi olmaktan gurur duyduğunu dile getirdi.” “Fakülteye staj gemisi sözümüzün arkasındayız.” Konuşmasının devamında, Başbakan Binali Yıldırım’ın fakültedeki eğitimler için ihtiyaç duyulan staj gemisiyle ilgili verdiği sözü tutmaya hazır olduklarını belirten Arslan, Rektör, Denizcilik Fakültesi Dekanı ve denizcilik alanında faaliyet gösteren odalarla görüş alışverişinde bulunduğunu söyledi. Arslan bu noktadaki görüşünü: “Esas olan geminin işletme dönemidir. Çünkü gemi yapım döneminde teknenin, geminin maliyeti her ne olursa olsun biz Bakanlık olarak gemiyi yapıp işletme adına fakülteye veya sivil toplum kuruluşlarımızın oluşturacağı bir işletmeye vermeye hazırız. Maliyeti önemli değil. Oda başkanlarımıza, kaptanlarımıza, mühendislerimize, üniversitemize ve fakültemize düşen bu modeli oluşturun, beraber çalışalım ve sözümüzü yerine getirelim” sözleriyle paylaştı.

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca. “İTÜ’nün katkısını mezuniyetten sonra daha iyi göreceksiniz.” Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’nı kutlayarak başladığı konuşmasında, Fakültenin 25. dönem mezunlarının, bu törenle birlikte mesleki yetkinliklerini ve akademik başarılarını kanıtladığını, diploma ile birlikte hayatında yeni bir sayfa açıldığını belirtti. Prof. Karaca ayrıca, mezunların, yaşamlarının bundan sonraki dönemlerinde, 244 yıllık köklü bir geçmişi olan Teknik Üniversite’nin toplumsal ilişkiler, profesyonel bağlantılar, hatta sanatsal ve sportif açıdan kendilerine kattığı değerleri daha iyi anlayacaklarını da sözlerine ekledi. Rektör sözlerini: “Gele-


İTÜ, URAP Mimarlık Alanı Sıralamasında İlk 100’de

cek yaşantınızda size başarılar diliyor, bu süreçte üzerinizde emeği olan saygıdeğer akademisyenlerimize ve sevgili ailelerinize teşekkür ediyorum, yolunuz ve bahtınız açık olsun" diyerek tamamladı. Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Oğuz Salim Söğüt, Türkiye’nin lider denizcilik fakültelerinden birinin mezunları olarak gençlerimizin, fakültenin kültürünü aldıklarını ve değerlerini benimsediklerine dikkat çekti. Mezunların, Atatürk ilke ve inkîlaplarına bağlı, liderlik özellikleri taşıyan, yüksek etik değerlere sahip denizciler olarak yetiştiğini kaydeden Söğüt, gençlerimizin bundan sonra yeni dünyalara açılacağını söyledi. Dekan düşüncelerini “Küresel düzeyde yeteneklerle donanmış gemi adamları ve denizci mühendisler yetiştiren, denizcilikle ilgili araştırmalarıyla lider ve yararlı bir eğitim kurumu olan fakültemiz, başarılarınızla yeni bir ivme kazanacaktır, yolunuz açık olsun.” sözleriyle özetledi. Fakültenin 25. dönem birincisi Yunus Gülen ise şehitlerimizi anarak başladığı konuşmasında, öğrenciler olarak yıllardır verdikleri emeklerin meyvesini aldıkları bu önemli günün, yeni bir başlangıç olduğunu söyleyerek, 25. Dönem mezunları olarak ülkemize karşı görevlerini artık dünya denizlerine açılarak yerine getireceklerini belirtti. Yemin töreninin ardından, flama devir teslim merasimi düzenlendi ve fakülte birincisi Yunus Gülen yaş kütüğüne anı plaketini çaktı. Fakülteyi dereceyle bitiren diğer mezunlar ise belgelerini, Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan ve Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca’nın elinden aldı. Bu unutulmaz gün keplerin havaya fırlatılması ve mezunların birbirini denize atmasıyla, eğlenceli görüntüler eşliğinde sona erdi.

URAP Araştırma Laboratuvarı’nca yapılan sıralamada ülkemizden ilk 100’e giren üniversiteler İTÜ ve ODTÜ oldu. ODTÜ Enformatik Enstitüsü bünyesindeki Akademik Performansa Göre Üniversiteler Sıralaması (University Ranking by Academic Performance) laboratuvarının hazırladığı listede İTÜ mimarlık alanında 97’nci, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ise aynı alanda 100’üncü sırayı aldı. Böylece, URAP sıralamasının mimarlık alanındaki ilk 100 listesinde ülkemizden iki üniversite yer aldı. Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca: “Akademik hamlelerimizin sonuçlarını görüyoruz.” Sıralamayla ilgili düşüncelerini paylaşan Rektör Prof.Dr. Mehmet Karaca, İTÜ’nün URAP’taki başarısının ardında uluslararası bilinirliği yüksek akademik kadrosunun etkili olduğunu söyledi. Dünya genelinde üniversitelerin giderek uzmanlaştığını belirten Rektör, İTÜ’nün de bu sürece en iyi şekilde ayak uydurduğunu ifade ederek, “Akademik kararlarımızın sonuçlarını, 5-6 yıllık süreçte yaptığımız ciddi akademik hamlelerin, özellikle de insana yaptığımız yatırımların sonuçlarını görüyoruz.” dedi. URAP Koordinatörü Prof. Dr. Ural Akbulut ise yaptığı açıklamada, üniversitelerin güçlü ve gelişmeye açık yönlerini belirlemelerine yardımcı olmak amacıyla her yıl 20000 üniversiteyi genel ve bilimsel alan olarak iki kategoride sıraladıklarını hatırlattı. Akbulut ayrıca, sıralamanın temel amacının Türkiye’deki ve diğer ülkelerdeki üniversitelerin akademik performansları hakkında kamuoyunu bilgilendirmek olduğunu belirtti. 2016-2017 alan sıralamalarının dünya genelinde THE, QS, ARWU, NTU ve Leiden gibi kimi kuruluşlar tarafından da yapıldığına dikkat çeken Akbulut,

kendi sıralamalarında makale ve atıf konusunda güvenilir kaynaklardan InCites’e ait verilerin kullanıldığını, anket ve benzeri yöntemlerle elde edilen verilerin ise değerlendirmeye alınmadığını ifade etti. URAP değerlendirme ölçütleri ve İTÜ’nün sıralamadaki yeri URAP sıralaması, üniversitelerin son 5 yıldaki akademik performanslarını değerlendirmeye alıyor, ölçüt olarak ise üniversitelerin makale ve atıflarının ilgili alan içindeki etkisi ile uluslararası iş birliği oranını kabul ediyor. Sıralamada bu yıl, 1000 ve daha fazla yazarı olan CERN makaleleri ise kapsam dışı bırakıldı. Geçen yıla göre bu yıl daha fazla üniversitemizin değerlendirmeye girdiği sıralamada Türkiye’deki üniversiteler, 41 alanın 25'inde yer alma başarısını gösterdi. Bu üniversiteler arasında İTÜ 14, ODTÜ 17, Gazi Üniversitesi 13, Hacettepe Üniversitesi 12, İstanbul Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi 10, Ege Üniversitesi 9, Bilkent Üniversitesi 8, Erciyes Üniversitesi 7 alanda, Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi ile Marmara Üniversitesi ise 6 alanda sıralamaya girdi. Üniversitelerimiz genel olarak en iyi performansa mimarlık alanında ulaştı. URAP’ın en başarılı ülkeleri URAP’ta, ülke bazında akademik performans açısından en başarılı yer ise Amerika Birleşik Devletleri oldu. ABD üniversiteleri 41 alanın 17’sinde dünya birincisi olarak önemli bir başarıya imza attı. URAP’ta dikkat çeken bir başarı gösteren Hollanda, ABD ile birlikte 41 alanın tamamında en az bir üniversitesi yer alan iki ülkeden biri olarak öne çıktı. Sıralamada; Belçika, Avustralya, Birleşik Krallık ve Kanada'nın 40, Almanya, İsveç ve Danimarka'nın ise 39 alanda en az bir üniversitesi bulunuyor.

itü vakfı dergisi 77


İTÜ'DEN HABERLER

İTÜ Kampüsü’ne Otomotiv Ar-Ge Tesisi canlandırdığını ifade etti. Bu tür yatırımların yerli otomobil projesine güç katacağını belirten Özlü, bu konuya ilişkin düşüncelerini: "Dünya pazarlarına hitap edebilecek bir yerli otomobil markası oluşturmayı çok önemsiyoruz. Bunun, özel sektörün katkısıyla ve kamu sektörünün de desteğiyle gerçekleşeceğine inanıyorum.” Sözleriyle paylaştı.

İTÜ ve İTÜ ARI Teknokent girişimiyle düzenlenen Next Mobility Summit’e katılan Rektör Prof. Dr. Karaca, ARI 7 Otomotiv ve Hareketlilik Tematik Binası'nın açılış müjdesini verdi. Swissotel Bosphorus'ta düzenlenen etkinlikte, otomotiv alanındaki yeni eğilimler ve sektörün geleceği masaya yatırıldı. Toplantıya; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İbrahim Özkol, İTÜ ARI Teknokent CEO'su Kenan Çolpan, İTÜ ARI Teknokent Operasyon Direktörü (COO) Gökçe Tabak’ın da aralarında bulunduğu önemli isimler, sektör temsilcileri ve akademisyenler katıldı. Faruk Özlü: “Her dört Ar-Ge merkezimizden biri otomotiv üzerine çalışıyor.” Etkinlikte konuşan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Türkiye'de en çok Ar-Ge harcaması yapan sektörün otomotiv olduğunu ve neredeyse her dört Ar-Ge merkezinden birinin bu alanda faaliyet gösterdiğini belirtti. Bu noktanın sektör adına çok önemli bir gösterge olduğunu kaydeden Özlü, kaynakların daha doğru bir şekilde kullanılması, ana ve yan sanayi ilişkilerinin doğru şekilde kurulması durumunda bu çalışmaların niteliğinin artacağını vurguladı. Otomotivde kullanılan teknolojinin hızla geliştiğine

78 itü vakfı dergisi

dikkat çeken Bakan, bugün araçlarda kullanılan teknolojinin yarın yeterli olmayacağını ve günümüzde kullanılan parçaların %70’inin yakın gelecekte atıl duruma düşeceğini hatırlatarak, gelişimin sürekli olması gerektiğinin altını çizdi. 2030'lu yıllarla birlikte bir otomobilin maliyetinin yarısının elektronik ve yazılımdan oluşacağını söyleyen Özlü, İTÜ ARI Teknokent'te 85 milyon liralık yatırımla inşa edilecek ARI 7 Otomotiv ve Hareketlilik Tematik Binası'nın da kendisini heye-

Mehmet Karaca: “Geleceğin otomobillerini yapıyoruz.” Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca ise konuşmasında, 1982 yapımı Bıçak Sırtı (Blade Runner) filminin 2000'li yılların Los Angeles'ını anlattığına dikkat çekerek filmin hafızalara kazınan karelerini katılımcılara anımsattı. Filmde hem havada hem de karada gidebilen otonom araçlar olduğunu, senaryonun geçtiği yer olan ve normalde güneşli havasıyla bilinen California eyaletinin bu filmde puslu, kasvetli, yoğun hava kirliliği yaşanan bir alan şeklinde yansıtıldığını söyleyen Rektör, buradan hareketle geleceğin otomobilleri üretilirken çevre duyarlılığının da göz önüne alınması gerektiğini belirtti. İTÜ’nün, ülkemizin ilk tematik teknokenti olarak üç yıl önce hizmete sunduğu Enerji Teknokent'inden sonra, ARI 7 binasının da Otomotiv ve Hareketlilik Tematik Binası olarak açmalarının son derece önemli bir adım olduğuna vurgu yapan


Prof. Dr. Mehmet Karaca, bu projenin hayata geçmesinde büyük destek veren Kalkınma Bakanlığı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına teşekkür etti. Gökçe Tabak: "Tesis, 1000 ila 1200 kişi arası istihdam sağlayacak.” İTÜ ARI Teknokent Operasyon Direktörü (COO) Gökçe Tabak ise konuşmasına otomotiv sektörü paydaşlarının diğer mobil sektörlerle sürekli etkileşim hâlinde olması gerektiğini söyleyerek başladı. İTÜ ARI Teknokent bünyesinde kurulacak bu tesisin, Türkiye’deki otomotiv sektörü için bir buluşma noktası ve teknoloji geliştirme merkezi olacağını belirtti. Tabak bunun yanında, 85 milyon TL’lik bir yatırımın yapılacağı ve 32000 metrekarelik kapalı alana yayılacak tesisin, eğitim düzeyi giderek yükselen ve teknik bilgisi zamanla artan genç bir nüfusa sahip ülkemize 1000-1200 kişi arası yeni istihdam sağlayacağını da sözlerine ekledi. Tabak ayrıca, tesiste üniversitemize ait İleri Araç Teknolojileri Ar-Ge Merkezi'nin de bulu-

nacağı bilgisini katılımcılarla paylaştı ve 7000 metrekarelik alana kurulacak bu merkezin Türk otomotiv sanayisine hizmet vereceğini anlattı. ARI 7’de gerçekleşecek dönüşümle ilgili düşüncelerini: “Tesisin 2-3 yıl içinde bugünün değerleriyle yaklaşık olarak 500-600 milyon TL’lik bir Ar-Ge cirosuna ulaşmasını hedefliyoruz. Otomotiv ve Hareketlilik Tematik Binası sadece bir ofis alanı olmayacak. Aynı zamanda, İleri Araç Teknolojileri ArGe Merkezi sayesinde, tematik binadaki tüm firmalara da hizmet verecek. Burada, özellikle çeşitli motorların geliştirme testleri, araç güç aktarma organları test sistemleri gibi testler ve çeşitli elektrikli araç ile batarya geliştirmeleri yapılacak.” sözleriyle aktardı. Hareket Endüstrisinin Gelecek Dinamikleri Otomotiv sektöründe danışmanlık hizmeti veren şirketlerden Frost & Sullivan'ın Türkiye Ofisi Başdanışmanı Mine Özcan da "Hareket Endüstrisinin Gelecek Dina-

İTÜ ile HKÜ Arasında İklim Değişikliği Protokolü İmzalandı

İTÜ ile Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ) arasında "İklim Değişikliği Konusundaki Araştırma ve Geliştirme Projelerinde İş Birliği Protokolü"ü imzalandı. İTÜ ile Viyana Doğa Bilimleri Üniversitesi ve Hasan Kalyoncu Üniversi-

tesi’nin iş birliğiyle hayata geçen İklim Değişikliği İçin Sivil Diyalog Projesi (Civil Dialogue for Climate Change Project) kapsamında, Gaziantep’te ve Halfeti’de yapılan çevre kirliliğinin azaltılmasına yönelik çalışmaların sonunda İTÜ ve

mikleri" başlıklı sunumuyla katılımcılara seslendi. Özcan; araç paylaşım sistemleri, otomotiv endüstrisi ve otomotivde entegre mobilite sistemlerin dünya genelindeki kullanımlarıyla ilgili önemli bilgiler paylaştı. Sunumunda dünya otomotiv endüstrisinde yeni iş modellerinin ortaya çıktığını anlatan Özcan, mobil çözümlerin otomotiv sektörünü doğrudan etkilediğini vurguladı. Zirve kapsamında düzenlenen "Distrupters! Araçların Çevrimiçi Yolcuları" başlıklı panelde konuşan Turkcell Smart Places Ürün Ekibi Yöneticisi Onur Turan ise 5. nesil mobil teknoloji (5G) ile birlikte, akıllı araçlarda kullanılan mobil çözümlerin gecikme paylarının düşeceğini söyledi. Turan bu gelişmelerin geleceğe etkisine dair görüşünü: "2020'de gelmesi planlanan 5G teknolojisi, şu anda 4G'de kullandığımız internet hızını 100 kat artıracak ve gecikmeler milisaniyelerin 1000’de 1’ine kadar inecek. Bu da bize otomotivde “bağlantılı araç (connected car) bağlamında büyük faydalar sağlayacak." sözleriyle özetledi.

İTÜ Gaziantep Mezunlar Derneği ile HKÜ arasında bir iş birliği protokolü imzalandı. Bu üç kurumun ortak çalışması sonucu ortaya çıkan “Politika Analizi ve Tavsiyeler Raporu” sayesinde, iklim değişikliği konusunda ülkemizdeki ve AB ülkelerindeki mevzuatlar karşılaştırıldı. Bu kıyaslama sonucunda elde edilen veriler ışığında Türkiye’de uygulanabilecek politikalar geliştirildi. Ayrıntıları Avrupa Birliği ve Türkiye’deki mevzuatların incelenmesiyle belirlenen raporun Türkçe ve İngilizce metinlerine İTÜ, İTÜ Mezunlar Derneği’nin ve HKÜ’nün internet sitelerinden ulaşmak mümkün. Ülkemizde iklim değişikliği üzerine yürütülen akademik çalışmalar ve bu konuda bir ulusal stratejinin hazırlanması adına önemli bir adım olan protokolün imza törenine; Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ali Fuat Aydın, Prof. Dr. Telem Gök Sadıkoğlu, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz, İTÜ Gaziantep Mezunlar Derneği Başkanı Adnan Akyazıcı ve İTÜ Gaziantep Mezunlar Derneği Proje Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Şafak Hengirmen Tercan katıldı.

itü vakfı dergisi 79


İTÜ'DEN HABERLER

Peyzaj Mimarlığı Bölümü’ne Uluslararası Akreditasyon

İTÜ Peyzaj Mimarlığı Bölümü IFLA uluslararası akreditasyonu alan ilk ve tek bölüm olarak bu alandaki lider rolünü perçinlemiş oldu. 15 yıl önce kurulan ve ilk günden beri peyzaj mimarlığı alanında öncü bir ol oynamayı ve uluslararası standartlarda yüksek kaliteli eğitim vermeyi misyon edinen Peyzaj Mimarlığı Bölümü, Uluslararası Peyzaj Mimarları Fedarasyonu (International Fede-

ration of LandscapeArchitects - IFLA) tarafından tam akredite (fullrecognition / accreditation) edildi. Bölüm, 13 Nisan’da aldığı akreditasyonla eğitim kalitesini uluslararası ölçekte kanıtladı. Akreditasyon sürecinde üniversitenin, fakültenin ve bölümün eğitim ve öğretim açısından sağladığı fiziksel ve sosyal olanakların yanında; eğitimin içeriği, akademik kadronun bilimsel ve profesyonel

çalışmalarındaki nicelik ve nitelik, bölümün sunduğu eğitimin çıktıları ve mezunların performansları da değerlendiriliyor. İTÜ Peyzaj Mimarlığı Bölümü’ne, Akreditasyon Kurulu tarafından IFLA Tanınırlık ve Akreditasyon Kılavuzu’nda (IFLA Guidance Document for Recognition or Accreditation) belirtilen kriterleri iyi ve tam olarak karşılandığının saptanmasının ardından tam tanınırlık/akreditasyon (fullyrecognized/accreditated) verildi. Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hayriye Eşbah Tunçay ve akademisyenlerin önemli bir başarıya imza atarak uluslararası akreditasyon kazandırdıkları İTÜ Peyzaj Mimarlığı Bölümü Türkiye’de en yüksek puanla öğrenci alan bölüm olarak öne çıkıyor. Uluslararası Peyzaj Mimarları Fedarasyonu (IFLA): Afrika, Asya, Amerika ve Avrupa kıtalarından 76 ülkenin üyesi olduğu IFLA, peyzaj mimarlığı alanında dünyanın en büyük örgütü olarak biliniyor. Kuruluşun sunduğu akreditasyon programı, peyzaj mimarlığı eğitiminin dünya çapında gelişmesini sağlamak ve bu alanda verilen eğitimlerde kalite standartlarını kapsamlı bir şekilde belirlemek amacıyla yürütülüyor. IFLA akreditasyonuna başvuran üniversiteler, dünya çapında oluşturulmuş standartlar üzerinden değerlendiriliyor ve yalnızca bu standartları karşılayan peyzaj mimarlığı bölümleri akredite ediliyor.

İTÜ-Embato Teknik Üniversitesi İş Birliği İTÜ ve Ekvador Cumhuriyeti Ambato Teknik Üniversitesi arasında kurumlar arası iş birliği çerçeve anlaşması imzalandı. İTÜ Rektörlüğü Senato Odası’nda, 23 Mayıs’ta gerçekleşen imza törenine; Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca ve Ambato Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Galo Naranjo Lopez ile Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ali Fuat Aydın ve Prof. Dr. Telem Gök Sadıkoğlu katıldı.

80 itü vakfı dergisi

Anlaşma; akademik, bilimsel ve kültürel iş birliğinin yanı sıra iki kurum arasındaki iletişimin araştırmaya, öğretime, toplumla etkileşime ve kurumların yönetimine ilişkin etkinliklerle güçlendirilmesi, geliştirilmesi ve teşvik edilmesini kapsıyor. Ortak araştırma ve uluslararası kurumsal iş birliği projeleri için eş güdüm sağlanması, bilimsel bilgilerin, belgelerin ve yayınların paylaşılması, akademik kadroların ve idari çalışanların kısa ve uzun süreli

değişimi ile lisans ve lisansüstü öğrencilerinin değişimi gibi maddeler içeriyor. Bu önemli güç birliği bağlamında konferanslar, seminerler, sempozyumlar ve tarafların ihtiyaçlarına göre değişebilen nitelikte diğer etkinliklerin ortaklaşa düzenlenmesi planlanıyor. “Rektörlerden ortak açıklama” Hayata geçecek iş birliği hakkında ortak açıklama yapan rektörler, her iki kurumun da karşılıklı katkı sağlaması ve iyi niyetini sürdürmesi koşuluyla, birlikte yürütülen çalışmalardan elde edilen bilimsel, teknik ve ticari sonuçların, diğer tarafın açık izninin alınması şartıyla bağımsız olarak veya her kurumun dağıtım organları üzerinden birlikte yayımlanabileceği konusunda hemfikir olunduğunu belirtti. Ortak hareket etme gerekliliğinin altını çizen rektörler, iş birliğinin sağlıklı bir şekilde sürmesi için gereken çabayı göstereceklerini vurguladı.


Tekstil ve Konfeksiyonda Kalite, İTÜ’de Test Ediliyor Yaptığı analizler ve araştırmalarla ülkemizin tekstil sektöründeki başarısını artıran İTÜ Tekstil ve Konfeksiyon Kalite Kontrol Laboratuvarı, uzman ekibiyle çalışmalarını sürdürüyor. İleri teknolojilerin kullanıldığı laboratuvarda 60’ın üzerinde kategoride araştırma ve test yapılabiliyor. İTÜ Tekstil Mühendisliği Bölümü bünyesinde 30 yıldan fazla süredir hizmet veren laboratuvar, başta İstanbul ve yakın çevresinde yoğunlaşan tekstil ve hazır giyim firmaları olmak üzere, diğer kentlerden gelen taleplere de yanıt veriyor. Laboratuvar hem kamu ve özel sektör kuruluşlarına endüstriyel hizmet sunuyor hem de araştırma faaliyetlerini destekliyor. Laboratuvarlardan Sorumlu Rektör Danışmanı Prof. Dr. Emel Önder Karaoğlu, laboratuvarın ülke ekonomisine, üretime, ihracata

ve istihdama olan katkılarına dikkat çekiyor. Karaoğlu ayrıca, tekstil ve konfeksiyon sektöründeki hizmet kalitesini artırma, bilimsel ve endüstriyel Ar-Ge çalışmalarını desteklemede, üniversite - sanayi iş birliğine uygun bir zeminin sağlanmasında laboratuvarın önemli bir görev üstlendiğini belirtiyor. Prof. Dr. Emel Önder Karaoğlu, laboratuvarın akreditasyon süreci hakkında şu bilgileri verdi: ”Türk Akreditasyon Kurumu’na (TÜRKAK) başvurduk. Denetim süreçlerinden başarıyla çıkarak; tekstil fiziksel özellikleri, renk haslıklarının tayinleri ile kantitatif kimyasal lif analizlerini kapsayan 33 deney yöntemi üzerinden TS EN ISO/IEC 17025:2012-Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yeterliliği İçin Genel Şartlar Standardı’na göre, 27 Mayıs 2015 tarihi itibariyla 4 yıllık akreditasyona kavuştu. İlk akreditasyo-

nun alınmasını takiben, TÜRKAK tarafından 26 Mayıs 2016’da Birinci Gözetim Denetimi de gerçekleştirildi ve süreç başarıyla tamamlandı. Sonuç olarak, 23 Eylül 2016 tarihli sertifika ile akreditasyon süresi 26 Mayıs 2019 tarihine kadar, yani 3 yıl uzatıldı. Akreditasyonumuz, TSE/ISO 17025 standardına göre deney laboratuvarı statüsünde ve üniversi-

telerdeki tekstil laboratuvarları arasında en kapsamlı olan laboratuvar olmasıyla öne çıkıyor. Sağlanan bu akreditasyon; laboratuvarda yapılan deneylerin ölçme altyapısını, ölçüm güvenilirliğini, yapılan ölçümlerin izlenebilirliğini ve ölçüm çalışmalarının homojenliğini doğruluyor.” Tekstil ve hazır giyim sektörünün ülkemizde oldukça dinamik, gereksinimlere göre hızla değişip dönüşebilen, rekabet gücü yüksek bir yapıda olduğunu dile getiren Prof. Dr. Emel Önder Karaoğlu, Türkiye’yi; insan kaynakları, bilgi birikimi ve kurduğu güçlü uluslararası ilişkiler sayesinde gerek sanayi ve üretim gerekse ticari açıdan küresel ölçekte bir aktör olarak gördüğünü ifade etti. Uluslararası standartlarda analiz Laboratuvarda yürütülen analizler üzerine de önemli bilgiler paylaşan Prof. Dr. Emel Önder Karaoğlu, tekstil ve konfeksiyon ürün ve malzemelerinin kalite özellikleri, fiziksel ve kimyasal analizleri, haslık, yıkama, yanma testleri, bazı konfor testlerinin renk ve görünüm analizleriyle belirlendiğini söyledi. Laboratuvarımızda yapılan testlerin, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) gibi ulusal ve Amerikan Test ve Malzeme Derneği (American Society for Testing and Materials ASTM) gibi uluslararası standartlara göre uygulandığını vurgulayan Karaoğlu bu süreçte, tekstil ve konfeksiyon ürünlerinin son kullanım alanına yönelik özelliklerin de belirlendiğini kaydetti. Tekstil ve Konfeksiyon Kalite Kontrol Laboratuvarında bulunan; Fourier Dönüşümlü Infrared Spektrofotometre (FTIR), Ultraviyole Spektrofotometre, Diferansiyel Taramalı Kalorimetre (DSC) ve Dinamik Mekanik Analiz (DMA) vb. aletlere sahip sistemler sayesinde moleküler ölçekte yapısal, yüzeysel, termal ve termo-mekanik malzeme özelliklerinin karakterizasyonu yapılabiliyor. Elektriksel, elektromanyetik ve akustik özellikleri tayin eden sistemlerin de mevcut olduğu laboratuvarın yeni hedefi ise akreditasyonun söz konusu 33 deney yönteminin dışında kalan diğer deney yöntemlerini de kapsayacak şekilde genişlemesi ve aletli analiz tekniklerinin de bu yeni kapsama eklenmesi. Laboratuvar böylece, endüstriyel ve araştırma amaçlı hizmetlerde kaliteyi artırmayı amaçlıyor.

itü vakfı dergisi 81


İTÜ'DEN HABERLER

Gümüşsuyu Yerleşkesi’ne Yeni Laboratuvar İTÜ’nün Gümüşsuyu Yerleşkesi’ndeki eski spor salonu, Makine Fakültesi mezunu Dr. Y. Müh. Keskin Keser’in desteğiyle tam donanımlı bir laboratuvara dönüşüyor. Bugüne dek birçok kez çeşitli projelere katkıda bulunarak İTÜ’ye destek olan Makina Mühendisliği Bölümü 1963 yılı mezunu Dr. Y. Müh. Keskin Keser’in desteğiyle yenilenen eski spor salonu binası, yaklaşık 10 ayda yeni yüzüne kavuştu. Değişen ihtiyaçlar ve genişleyen altyapı olanaklarından ötürü uzun zamandır kullanılmayan spor salonu, laboratuvar olarak kullanılmak üzere Keskin Keser ve ekibinin çabalarıyla yepyeni bir görünüm kazandı. Keskin Keser Eğitim ve Araştırma Laboratuvarı adı verilen bu birimle

Dr. Y. Müh. Keskin Keser, Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca ve İTÜ Makine Fakültesi Dekanı Alaittin Arpacı

82 itü vakfı dergisi

Makine Fakültesi öğrencilerine bilimsel çalışmalarında önemli bir alan sağlanmış olacak. 19 Nisan’da düzenlenen açılış töreninde konuşan Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, Dr. Y. Müh. Keskin Keser’in İTÜ’ye bugüne dek verdiği desteğin takdirle karşılandığını belirterek, Keser’in İTÜ’ye olan bağlılığını ve aidiyet duygusunu vurguladı. Keser’in her zaman elini taşın altına koyan bir İTÜ’lü olduğunu da dikkat çeken Rektör Karaca, bu laboratuvarda araştırmalar yapacak öğrencilerin bilim dünyasında ses getirecek


başarılara imza atacaklarına inandığını söyledi. Açılışa İTÜ Rektör Yardımcısı, Dekanlar, öğretim üyeleri, mezunlar ve çok sayıda davetli katıldı. Dr. Y. Müh. Keskin Keser “Basketbol sevgimiz burada başladı” Verdiği destekle atıl bir alanı yepyeni ve modern bir araştırma ortamına dönüştüren Dr. Keskin Keser ise konuşmasında, binanın kendisi için öneminden bahsetti. İTÜ’de geçirdiği yıllardan bahsederken 1958-1959 Akademik Yılı açılışının bu binada gerçekleştiğini hatırlatan Keskin Keser: “Şu an açılışını yaptığımız bina, ben öğrenciyken üniversitemizin en popüler yeriydi. Basketbol antrenmanları ve törenler burada düzenleniyordu. Gümüşsuyu Yerleşkemiz yeni spor salonuna kavuştuğunda burası bir süre ikinci planda kaldı. Fakat ben

bu binanın uğuruna inanıyorum ve bize daha nice şampiyonlar yetiştireceğini ümit ediyorum” dedi. Dönüşüm süreci kısa zamanda yoğun bir çalışmanın ürünü Atıl durumdaki binanın laboratuvara dönüşüm süreci, geçtiğimiz yılın Haziran ayında başladı. Bakım, onarım, yenileme ve ilave çalışmalarla yoğun bir çalışma sonucu kısa zamanda yepyeni hâliyle, laboratuvar olarak öğrencilerin yararına sunulan binada; sıvama ve boyama çalışmaları yapıldı, tribünler düzleştirilerek asma kat hâline getirildi, zemin yenilendi, bina tesisatları yenilenip güçlendirildi, ısı pompaları ve iklimlendirme sistemleri kuruldu, teknolojik altyapı kurularak üniversitedeki internet ağıyla bütünleştirildi, tam donanımlı ve 100 kişilik iki derslik yapıldı, 5 bağımsız

laboratuvar odası oluşturuldu ve zemin katta farklı renklerle boyanarak özgün bir kimliğe kavuşan 12 çalışma alanı inşa edildi. Dr. Keskin Keser Eğitim ve Araştırma Laboratuvarı’nda Makine Fakültesi bünyesindeki lisans ve lisansüstü düzeyindeki birçok dersin ölçme, deney ve tasarım çalışmaları yürütülecek. Laboratuvarın asma katındaki açık hacimde MAK 312 kodlu Ölçme ve Değerlendirme, zemin katındaki büyük salonda MAK 401 kodlu Makine Mühendisliği Laboratuvarı - 1 ve MAK 402 Makine Mühendisliği Laboratuvarı - 2, zemin katında ve asma kattaki toplam 5 bağımsız bölmede ise Isı-akış sistemleri, MEMS, nano ve biyosistemler, sistem dinamiği, titreşim ve akustik, kontrol ve otomasyon ile güç ve enerji derslerine ilişkin deneysel çalışmalar yürütülecek.

itü vakfı dergisi 83


İTÜ'DEN HABERLER

Dünyamızın Geleceği, 4. İstanbul Karbon Zirvesi’nde Tartışıldı

İTÜ’nün ev sahipliğinde gerçekleştirilen 4. İstanbul Karbon Zirvesi’nde, bilim insanları ve iş dünyasının önemli isimleri bir araya gelerek iklim değişikliği ile mücadele yöntemlerini dile getirdi. Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) tarafından üniversitemizin ev sahipliğinde ve Uluslararası Emisyon Ticareti Derneği desteğiyle düzenlenen 4. İstanbul Karbon Zirvesi, 26 Nisan’da gerçekleştirildi. Ayazağa Yerleşkesi'nde düzenlenen zirvede, kamu sektöründen, yerel yönetimlerden, akademik çevrelerden, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarından temsilciler ile gençler; karbon yönetimi, karbon finansmanı ve Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele yolu konularında görüş alışverişinde bulundular. Zirvede, karbon ayak izini azaltarak iklim değişikliği ile mücadeleye destek olan 19 kuruluş, SÜT-D tarafından “Düşük Karbon Kahramanı” olarak ödüllendirildi. Zirvenin açılış konuşmasını yapan İTÜ Kimya Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi ve SÜT-D Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, “yeşil yakalı” bir dernek olarak, iklim değişikliğiyle ilgili çalışmalar yürüttüklerini ve karbon emisyonunu düşürmeyi başaran projeleri üç yıldır ödüllendiklerine dikkat çekti. Karosmanoğlu, "Karbon üretiminde cimri, çevreye duyarlılıkta cömert davranan kurum ve kuruluşlar ile kişileri “Düşük Karbon Kahramanı” olarak ödüllendiriyoruz. Sanayi kuruluşlarımızın sera gazı azaltımında ulaştığı başarılar kadar, çocuklarımızın sürdürülebilir yaşam kültürünü kazanmasını da önemsiyoruz.” dedi.

84 itü vakfı dergisi

Dr. Ender Aykut Yılmaz: “Sürdürülebilir kentler ekonomik büyüme sağlıyor.” Etkinlik kapsamındaki “Paris Anlaşması ve Sonrası” başlıklı oturumda konuşan İlbank Genel Müdür Yardımcısı Dr. Ender Aykut Yılmaz, ülkelerin ekonomik büyümesinde şehirlerin önemli rolü olduğunu belirterek, ülkelerin ekonomik büyümesinin çevresel, toplumsal ve ekonomik açıdan doğru ve sürdürülebilir kent sayısıyla doğru orantılı olduğunun altını çizdi. Yerel yönetimlerin kent yönetiminde ve proje finansmanında doğru yöntemleri seçmesini, ülkelerin konumunu güçlendirdiğini vurgulayarak, kamu sektöründeki enerji tasarruf potansiyelinin yüzde 32'ye ulaştığını sözlerine ekledi. Yılmaz son olarak, ülkemizin bir finansman modeli üzerinde hemfikir olması ve planlanan enerji verimliliği projelerini hayata geçirerek her yıl yarım milyar dolara yakın kaynağı tasarruf etmesi gerektiğini söyledi. Dr. Adonai Herrera-Martinez: "Türkiye, enerji politikasını güçlendiren adımlar atıyor.” Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (European Bank for Reconstruction and Development - EBRD) Enerji Verimliliği ve İklim Değişikliği Direktör Yardımcısı Dr. Adonai Herrera-Martinez ise Türkiye’nin, enerji politikalarının güçlendirilmesi konusunda önemli adımlar attığını söyleyerek, özellikle de düşük karbonlu ekonomiye geçişte ulusal yenilenebilir enerji eylem planı ve ulusal enerji verim-

liliği eylem planlarının öne çıktığını ifade etti. EBRD'nin Türkiye'ye bugüne dek toplam 9 milyar Avro tutarında yatırım sağladığını belirten Martinez, kurumun yeşil tahvil portfolyosuna sahip olduğunu ve sürdürülebilir enerji için birçok projeyi hayata geçirdiğini belirtti. Evrim Yangın Gül: “TSKB yenilenebilir enerji projelerine ağırlık veriyor” Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) Mühendislik ve Teknik Danışmanlık Yöneticisi Evrim Yangın Gül ise TSKB’nin dünyada “Sermaye Benzeri Sürdürülebilir Tahvil” ihraç eden ilk banka olduğunu belirtti. 300 milyon dolarlık bu tahvillere uluslararası piyasalarda 4 kat talep gelmesinin önemli bir gösterge olduğunu söyleyen Gül, yenilenebilir enerji projelerine ağırlık veren bir banka olarak, portföylerinin %57’sinin yenilenebilir enerji, enerji ve kaynak verimliliği ile çevre projelerini kapsayan sürdürülebilir yatırım projelerinden oluşmasının önemli bir başarı olduğunu aktardı. Dr. Oğuz Can: “Yenilenebilir Enerji, dışa bağımlılığımızı azaltacak.” Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Dr. Oğuz Can ise konuşmasında; Türkiye’nin yerli ve yenilenebilir enerji kullanımına odaklanarak dışa bağımlı kaynak kullanımını önemli ölçüde azaltacağını, bu nedenle yenilenebilir enerjinin düşük karbon ekonomisine geçişte etkili olacağını belirtti. Bakanlık olarak, Enerji Verimliliği Ulusal Eylem Planı hazırladıklarını anımsatan Can, hidrojen laboratuvarının Haziran ayında herkesin erişimine açılacağını söyledi. Türkiye’nin biyokütleden ve biyogazdan yararlanmak için yol alması gerektiğine değinen Can, bu nedenle teknolojideki gelişmelerin çok iyi analiz edilmesi gerektiğini, Bor Ensitüsü'nün bu konuda önemli çalışmalar yaptığını ve Bor’un kullanım alanlarını artırmamız gerektiğini sözlerine ekledi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İklim Dairesi Başkanı Mehrali Ecer, karbon piyasasında dünya çapında yeni gelişmeler yaşandığına işaret ederek, karbon fiyatlandırmasının dünyanın gündeminde olduğunu, kirliliğe neden olanın, karbon emisyonu maliyetinin bir kısmını üstlenmesi anlamına geldiğini belirtti ve Bakanlık olarak bu gidişatı izleyerek attıkları adımları aktardı.

‘Düşük Karbon Kahramanı’ Ödülü Alanlar

Akiş Grup, Bereket Enerji, Gama Enerji, EY Türkiye, Ege Tarımsal Enerji, Samsun Avdan, Kolza Geri Kazanım, Temiz Enerji Vakfı (TEMEV), Zorlu Enerji, Shell Türkiye, Vestel Beyaz Eşya, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Kartal Belediyesi, İETT, Halkbank, Sütaş, BD Türkiye, Organik Kimya, Tüm Atık ve Çevre Yönetimi Derneği (TAYÇED).


Kıymetli Metaller Laboratuvarı Yenilendi Müdürü Mustafa Aksoy, Maden Fakültesi’nden akademisyenler ve öğrenciler ile Çalık Holding çalışanları katıldı.

Maden Fakültesi bünyesindeki Cevher Hazırlama Mühendisliği Bölümü Kıymetli Metaller Laboratuvarı yenilendi. Maden Fakültesi Cevher Hazırlama Mühendisliği Bölümü Kıymetli Metaller Laboratuvarı, 18 Nisan’da düzenlenen törenle hizmete açıldı. Çalık Holding’in desteğiyle yenilenen laboratuvarın açılışı öncesinde; Lidya Madencilik Genel Müdürü Mustafa Aksoy, Kurumsal Gelişim Şefi Özgür Gül ve Kurumsal Gelişim Uzman Yardımcısı

Gökhan Bektaş; Cevher Hazırlama Mühendisliği ve Maden Mühendisliği Bölümü öğrencileriyle buluştu. Gençlere sektör deneyimlerini anlatan konuklar, yaptıkları çalışmalarla ilgili bilgileri öğrencilerle paylaştı. Açılışa, Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca’nın yanı sıra; Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Kuzu, Cevher Hazırlama Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ayhan Ali Sirkeci, Lidya Madencilik Genel

Prof. Dr. Fatma Aslan: “Öğrenciler daha iyi bir ortamda çalışacak.” Laboratuvarın sorumlusu Prof. Dr. Fatma Arslan, Kıymetli Metaller Laboratuvarı’nın yenilenmesiyle ilgili görüşlerini paylaştı. Altyapısı güçlenen laboratuvarda küpelasyon yöntemiyle altın ve gümüş analizleri, altın ve gümüş kazanımına yönelik siyanür liçi deneyleri, tüm baz metallerin değişik asidik ve bazik ortamlarda çözündürme deneyleri, çöktürme ve filtrasyon deneylerinin yanında, sülfürlü ve karbonatlı minerallerin kavurma ve kalsinasyon deneylerinin de yapılacağını belirtti. Arslan, laboratuvarın yeni haliyle, öğrencilerimize daha iyi ve nitelikli bir ortamda çalışma olanağı sunduğunu da sözlerine ekledi.

Afet Yönetiminde İTÜ - AFAD İş Birliği İTÜ, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ile imzaladığı iş birliği protokolüyle, sayısal hesaplamalardan dijitalleşmeye kadar uzanan geniş bir alanda AFAD’a destek verecek. İTÜ ve AFAD arasında yapılan iş birliği; afet öncesi, afet sırası ve sonrasındaki süreçlerin her türlü operasyonel, idari ve lojistik faaliyetlerini destekleyici erken uyarı ve ikaz mekanizmalarının oluşturulmasını öngörüyor. Protokol kapsamda algılayıcılar, iletişim altyapısı, veri toplama ve işleme altyapısı, her bir afet türü için referans veri ve modeller, risk değerlendirmesi, muhtemel zamanı ve etki analizini yapan yapay zekâ ile desteklenen yazılımlardan oluşan entegre sistemin kurulması planlanıyor. Olası afetlerde ihtiyaç duyulan mühendislik alanlarının desteklenmesi amacıyla yapılan protokol; Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alper Ünal, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanı Mehmet Halis Bilden, Başkan Yardımcısı Fatih Özer, Bilgi Sistemleri ve Haberleşme Daire Başkanı İrfan Keskin’in katıldığı törende imzalandı. İTÜ Rektörü ayrıca, Ayazağa Yerleşkesini ziyaret eden AFAD tırındaki deprem simülatörünü öğrencilerle birlikte inceledi ve sivil savunma gönüllüsü oldu.

Prof. Dr. Mehmet Karaca: “Günümüzde afetlerle ilgili çok sayıda veri elde ediliyor.” Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, törende yaptığı konuşmada İTÜ’nün 244 yıldır taşıdığı bilimsel mirasın ve bunun beraberinde getirdiği birikimin bir marka değer hâline geldiğini belirtti. Mühendislik alanlarında Türkiye’nin gelişmesine hizmet veren üniversitemizin, yüksek lisans ve doktora düzeylerinde 1999’da başlattığı afet yönetimi programının da bu doğrultuda başarılan ilklerden biri olduğunu sözlerine ekleyen Karaca, “Günümüzde, yaşanan afetlerle ilgili olarak çok sayıda veri elde edebiliyoruz. Bu verileri anlamlı hâle getirip geleceğe dair bir perspektif çizebilmek adına katkıda bulunuyoruz. Bu amaçla yapılan çalışmalar arasında sayısallaştırma önemli bir yer tutuyor. Dünyada

da bu noktaya doğru bir eğilim gözleniyor. Bu protokol sayesinde İTÜ olarak, sayısal hesaplamalardan dijitalleşme konusuna kadar geniş bir alanda AFAD’a yardımcı olacağız. Bu iki seçkin kurumun, özellikle afet yönetimi konusunda iş birliği yapmasını son derece önemli bir adım olarak görüyoruz“ dedi. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkan Vekili Mehmet Halis Bilden ise konuşmasında İstanbul Teknik Üniversitesi’ni 1773’te kurulan çok önemli bir bilim yuvası olarak tanımladı ve bu nedenle doğru adreste olduklarını söyledi. Bilden, bu iş birliğinin hem doğal afetlerde alınacak tedbirler noktasında AFAD’a ciddi ölçüde güç kazandıracağını hem de insan kaynaklı afetlerde alınacak önlemlerde kendilerine bilimsel açıdan destek olacağını vurguladı.

itü vakfı dergisi 85


İTÜ'DEN HABERLER

İTÜ’de Sağlıkta Endüstri Devrimi İçin Önemli Buluşma Uzmanlar, sağlık alanında Endüstri 4.0’a geçiş süreciyle ilgili strateji ve deneyimleri Sağlıkta Endüstri 4.0 Sempozyumu - USKAF II etkinliğinde paylaştılar. Ülkemizin bilişim ve endüstri alanındaki önemli isimleri, Endüstri 4.0 devriminin sağlık sistemini nasıl şekillendireceği üzerine görüş alışverişleri yapmak amacıyla Ayazağa Yerleşkesinde buluştu. Farklı sektörlerden gelen temsilciler, akademisyenler ve araştırmacılar, sağlık sektörünün Endüstri 4.0 aşamasına geçiş sürecinde ortaya çıkan uygulamalara, karşılaşılan zorluklara ve sürecin firmalara yansıyan yararlarına ilişkin yenilikçi yaklaşımları, stratejileri ve deneyimleri ele aldı. Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca: “Sağlıkta Endüstri 4.0 için katkılarımız sürecek.” Ulusal Sağlıkta Kalite Forumu - II’de konuşan Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, İTÜ’nün teknik bir üniversite olmasıyla birlikte, sağlık alanındaki konularla da kurduğu doğrudan ilişkiye dikkat çekti. Rektör bu konuda, İTÜ mezunları ABD Ulusal Mühendislik Akademisi’ne (NAE) seçilen Prof. Dr. Mehmet Toner ve ABD’de Oregon Sağlık ve Bilim Üniversitesi’nin erken kanser tanısına yönelik kurulan merkezinin başındaki isim Prof. Dr. Sadık Esener’i örnek gösterdi. Prof.

86 itü vakfı dergisi

Dr. Mehmet Karaca, İTÜ’nün Endüstri 4.0 devriminin sağlık alanındaki gelişimini yakından takip ettiğini belirtti ve Türkiye’nin sağlıkta Endüstri 4.0 sürecinde dünyaya ayak uydurması gerektiğinin, böylece ülkemizin bu alandaki etkisinin artacağının altını çizdi. Sempozyumda paylaşılacak görüşlerin ve aktarılacak bilgi ve deneyimlerin ülkemizin bu alandaki geleceğine yön vereceği üzerinde duran Rektör, “Teknik Üniversite olarak, Türkiye’nin geleceğine bir rota çizecek bu çalışmaların en etkili iş birlikleriyle gerçekleşmesi için katkıda bulunmaya devam edeceğiz” dedi. Doç. Dr. Hatice Camgöz Akdağ: “Günümüzde dijital bir dönüşüm yaşanıyor” Etkinliğin konuşmacılarından İşletme Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi ve USKAF - II Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Hatice Camgöz Akdağ, ikinci USKAF buluşmasının İTÜ’de düzenlenmesinden duyduğu mutluluğu dile getirdi. Akdağ, Endüstri 4.0 süreciyle birlikte, bilim ve teknoloji alanlarında yaşanan büyük değişimlerin sağlık alanında da yaşandığını, dijital dönüşümün geleneksel sağlık sistemlerini yeni bir yapıya kavuşturması nedeniyle önümüzdeki dönemlerde sağlık alanında hızlı değişimlerin kaçınılmaz olduğunu söyledi.

USKAF - II’de katılımcılara seslenen Kocaeli Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Nuh Zafer Cantürk ise 2002'de başlayan "Sağlıkta Dönüşüm" programı sayesinde sosyal güvenlik kapsamının genişlediğini ve böylece sağlık hizmetlerine erişimde önemli ölçüde yol alındığını anlattı. Cantürk, kalıcı ve sürdürülebilir bir sağlık sistemi için teknolojiden en yüksek düzeyde yararlanmanın son derece etkili olduğunu söyledi. Sağlıkta Endüstri 4.0 Sempozyumu’nda; akıllı enerji ve nesnelerin interneti üzerine odaklanan Silver Spring Networks’ün Doğu Avrupa ve Orta Doğu Pazarından (EMEA) Sorumlu Genel Müdürü Burak Aydın “Nesnelerin İnterneti”, Genomedis Biyoteknoloji şirketinde genetik ve biyoteknoloji üzerine çalışmalar yapan Sevgi Salman Ünver “Genomik Çağında Bireye Özgü Tedavi Uygulamaları”, Medipol Grubu Stratejik Yönetim ve İş Geliştirme Koordinatörü Mehmet Hızarcı “Akıllı Sağlık İçin Akıllı Çözümler”, Eczacıbaşı Bilgi Güvenliği Müdürü Kayıhan Altınöz “Sağlıkta Bilgi Güvenliği” ve GE Healthcare Direktörü Tolga Tuncer “Bilgi ve İletişim Teknolojileri” başlıklı konuşmalarıyla, bugüne kadarki deneyimlerini katılımcılarla paylaştılar.


Membran Teknolojilerindeki Yenilikler Konuşuldu Prof. Dr. Dincer Topacık Ulusal Membran Teknolojileri Uyg-Ar Merkezi (MEM-TEK) tarafından düzenlenen Membran Teknolojileri ve Uygulamaları Çalıştayı, 18 - 20 Nisan tarihleri arasında Deprem Mühendisliği ve Afet Yönetimi Enstitüsü konferans salonunda gerçekleştirildi. Her gününde farklı bir konuya odaklanan çalıştayda, membran teknolojisinin farklı noktalarında uzmanlaşan profesyoneller buluştu. Etkinliğin ilk gününde içme ve kullanma suyunda kullanılan membran teknolojileri, ikinci gününde bu teknolojinin endüstriyel uygulamalara yansımaları değerlendirildi. Son günün konusu ise membran biyoreaktör teknolojisinde günümüzde gelinen nokta oldu. Çalıştaya katılan araştırmacılar üç gün boyunca, projeleriyle ilgili son bulgularını paylaşırken aktardıkları bilgiler üzerine görüş alışverişlerinde de bulundu. Çalıştay kapsamında üniversite - sanayi iş birliği yönünde bir eş güdüm sağlanması amacıyla, özel sektör temsilcileri için planlanan oturumlarda özel sektörden temsilciler, uygulamalarını ve tecrübelerini membran alanında Ar-Ge’ye odaklanan uzmanlarla paylaştı.

Açılışa, Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca’nın yanı sıra; İSKİ Genel Müdürü Fatih Turan, TÜBİTAK Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İzzet Öztürk, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü ve MEM-TEK müdürü Prof. Dr. İsmail Koyuncu, Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Menceloğlu, İTÜ Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Toröz ve Gebze Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bülent Keskinler katıldı. Çalıştayın açılış oturumunda konuşan Prof. Dr. Mehmet Karaca, MEMTEK’in İTÜ’nün vizyonu doğrultusunda önemli işler yaptığını, gösterilen performanstan ve gelinen noktadan yönetim kademesi olarak memnun olduklarını belirtti. İSKİ Genel Müdürü Turan ise kuruma ait bütün tesislerin MEM-TEK’e açık olduğunu ve bu alanda yerli teknoloji üretme çabalarını desteklediklerini söyledi. Membran Teknolojileri ve Uygulamaları Çalıştayı aynı zamanda, MEMTEK’te yürütülen proje sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılması adına da önemli bir platform oldu. Özellikle yerli üretim membran teknolojilerinin katılımcıların ilgisini çektiği etkinlikte, MEM-TEK’in

tamamen yerli üretim ve ticarileştirilen ilk MBR modülü olan GEN MBR’nin ilk performans sonuçları paylaşıldı ve bu konuda sanayi temsilcileri bilgilendirildi. Her gün ortalama 150 katılımcının takip ettiği çalıştayda İTÜ’nün yanı sıra; TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM), İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ), Kocaeli Su ve Kanalizasyon İdaresi ile Sabancı, Yalova, Gebze Teknik, Fırat, Atatürk, Sakarya, İstanbul, Pamukkale, Selçuk, Ankara, Yıldız Teknik, Namık Kemal ve Uludağ Üniversitesi gibi kamu kurumları ve özel sektörden firmalar da yer aldı.

Donizetti Klasik Müzik Ödülleri’nde MIAM’a Çifte Ödül Ülkemizin önde gelen müzik dergilerinden Andante tarafından düzenlenen Donizetti Klasik Müzik Ödülleri'nde bu yıl, Müzik İleri Araştırmalar Merkezi (MIAM) iki ödül kazandı.

15 yıldır müzikseverlere seslenen, Türkiye’nin en uzun soluklu süreli müzik yayınlarından Andante dergisinin gerçekleştirdiği Donizetti Klasik Müzik Ödülleri’nin bu yıl yedincisi düzenlendi. MIAM ise aldığı iki ödülle öne çıktı. MIAM’da doktora eğitimini sürdüren Burak Onur Erdem'in yönetimindeki MIAM destekli Koro Rezonans, “Yılın Koro ve Vokal Topluluğu" olarak seçildi. Yüksek lisans ve doktora öğrenimlerini MIAM’da tamamlayan Aydın Karlıbel'in Lila Müzik etiketiyle çıkan Doğu Masalları adlı albü-

mü ise "Mikrop Gramofon Kayıt Ödülü’ne değer görüldü. Albümün miks ve mastering işlemleri İTÜ öğretim üyesi Doç. Dr. Can Karadoğan ve araştırma görevlisi Ozan Sarıer tarafından, MIAM stüdyolarında yapıldı.

itü vakfı dergisi 87


İTÜ'DEN HABERLER

27. İTÜ Petrol ve Doğal Gaz Semineri

laşıldığı seminerde, bölümün eski ve yeni mezunları görüş alışverişinde bulundu.

Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Bölümü’nün düzenlediği İTÜ Petrol ve Doğal Gaz Semineri, bu yıl 27. kez gerçekleştirildi. Alanın uzmanları, bu enerji kaynaklarının geleceğine dair düşüncelerini ve uzmanlıklarını geleceğin mühendisleriyle paylaştı. İTÜ Maden Fakültesi’ndeki İhsan Ketin Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen ve 22 konuşmacının yer aldığı seminere, Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Kuzu, Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gürşat Altun, Türkiye Doğal Gaz Dağıtıcıları Birliği Derneği (GAZBİR) Başkanı Yaşar Arslan, Türkiye Petrolleri Genel Müdürü Besim Şişman, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Petrol Mühendisleri Odası Başkan Yardımcısı Mehmet Çelik ile öğrenciler, mezunlar ve enerji alanında faaliyet gösteren kamu ve özel sektör kuruluşlarından temsilciler katıldı.

Sektördeki gelişmeler değerlendirildi Etkinlik kapsamında gerçekleşen panellerde; petrol, doğal gaz ve jeotermal enerjinin geleceği ile bu alanlarda sanayi - üniversite ilişkilerinin daha üst düzeye çıkarılması üzerine düşünceler aktarıldı. Sektördeki yeniliklerin ve üniversitelerde yürütülen Ar-Ge çalışmalarının da konuşulduğu seminerde beş oturum hâlinde düzenlenen paneller, sektörün önde gelen temsilcilerini bir araya getirdi. Başkanlığını Prof. Dr. Abdurrahman Satman’ın üstlendiği “Jeotermal Rezervuar Yönetim” başlıklı panelde; Zorlu Enerji Genel Müdürü Ali Kındap, MB Holding Genel Müdürü Muharrem Balat, MAREN Genel Müdürü Mehmet Şişman ve Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Niyazi Aksoy konuşmacı olarak yer aldı. Etkinliğin sergi alanında sektör firmalarının açtığı stantlarda ise öğrencilerin çalışma alanları ve staj olanakları hakkında bilgiler verildi. 15 farklı kuruluştan 22 konuşmacının katıldığı seminerde, yükseköğrenimine 27 yıl önce Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Bölümünde başlayan mezunlara anı plaketleri sunuldu.

Seminerler Prof. Dr. Abdurrahman Satman onuruna düzenlendi İki gün süren ve bu yıl emekli olan Petrol Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi

Prof. Dr. Abdurrahman Satman onuruna düzenlenen seminerde, petrol ve doğal gaz konuları, sanayi - üniversite iş birliği çerçevesinde ele alındı ve uzman görüşleri paylaşıldı. Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gürşat Altun yaptığı sunumda bölüm hakkında ayrıntılı bilgiler paylaştı. Bölümün kuruluş ve gelişim sürecinden bahseden Altun, 1965 yılından günümüze kadar 1232 lisans ve 194 lisansüstü öğrencisinin mezun olduğuna dikkat çekti. Satman’ın fotoğraf sunuları eşliğinde yaptığı konuşmada ise izleyiciler âdeta bir zaman yolculuğuna çıktı. Bölümde yürütülen araştırmaların ve birçok saygın araştırmacıya ait çalışmaların katılımcılarla pay-

İTÜ TMDK, İpek Yolu Müzik Eğitimi Anlaşması Açılış Konferansı’na Katıldı

Pekin’de 5-7 Mayıs 2017 tarihleri arasında düzenlenen İpek Yolu Müzik Eğitimi Anlaşması Konferansı’nda İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’nı Prof. Adnan Koç temsil etti.

88 itü vakfı dergisi

Tarihin en büyük ticaret yollarından biri olan İpek Yolu’nu kültürel açıdan yeniden canlandırmayı amaçlayan İpek Yolu Müzik Eğitimi Anlaşması Açılış Konferansı (Inaugural Conference of Music Education Alliance Acroos the “Silk Road”), Çin Halk Cumhuriyeti’nden Orta Asya ülkelerine ve Avrupa’ya uzanan geniş bir coğrafyadan gelen müzik eğitmenlerini ve konservatuvar yöneticilerini buluşturdu. Konuşmacıların, kendi ülkelerindeki müzikal birikimi ve ulusal kültürdeki yerini, halk müziklerinin özellikleri ve geleneksel çalgılar gibi pek çok konuda izleyicileri aydınlattığı etkinlikte İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı (İTÜ TMDK) Müdürü Adnan Koç

temsil etti. Koç sunumun ardından bağlama çalarak, geleneksel çalgımızı dinleyicilere daha yakından tanıttı. Etkinliğin “Rector’s forum” bölümünde, Anadolu coğrafyasının geleneksel çalgısı bağlamanın halk müziğimizdeki rolü üzerine bir sunum yapan Koç, bağlamanın geçmişi, bağlama çalma teknikleri, çalgının yapısal özellikleri ve Anadolu’da görülen çeşitleri hakkında ayrıntılı bilgileri katılımcılara aktardı. Bağlamanın ülkemizdeki Alevi - Bektaşi geleneğindeki önemli rolünden de bahseden Koç, halk müziğimizin ve ulusal kültürümüzün gelecek kuşaklara aktarılmasında bu çalgının taşıyıcı rol üstlendiğini belirtti. Özellikle Asya ülkeleri arasında müzik bağlamında bir iletişim köprüsü oluşturmayı ve etnomüzikal ve enstrümantal etkileşimlere dikkat çekmeyi hedefleyen bu etkinliğe ülkemizden katılan diğer isim ise Çankırı Karatekin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Emin Soydaş oldu.


İTÜ’lüler Engelleri Aşmada “Sesli Adımlar” Atıyor Ayazağa Yerleşkesi, Türk Telekom ve İTÜ iş birliğiyle, engellilerin hayatını kolaylaştıran kurumsal sosyal sorumluluk projesi Sesli Adımlar’ın açık ve kapalı alanlarda bir arada uygulandığı dünyadaki ilk kampüslerden oldu. Türk Telekom’un kurumsal sosyal sorumluluk projesi Sesli Adımlar uygulaması ile Ayazağa Yerleşkesi, açık ve kapalı alanlarda bu uygulamanın hayata geçtiği ilk üniversite kampüslerinden oldu. Geliştirilen uygulama sayesinde engelli öğrenciler, Rektörlük binasından dersliklere kadar binaların içinde ve dışında gitmek istedikleri yere yardıma ihtiyaç duymadan kolayca gidebilecek. Uygulama, kısa bir süre önce Barcelona’da düzenlenen Dünya Mobil Kongresi’nde (MWC) verilen GLOMO Ödülleri 2017’de “Erişilebilirlik ve Kapsayıcılık İçin En İyi Mobil Kullanım” kategorisinde birinciliğe değer görüldü. Türk Telekom’un, yön bulma ve haritalamaya odaklanan teknoloji şirketi Boni ile iş birliği yaparak 2014 yılında başlattığı Sesli Adımlar genişlemesini sürdürürken daha fazla engelli bireyin sosyalleşebilmesini sağlıyor. Görme ve işitme engellilerin iç ve dış mekânlarda kullanabildikleri uygulama, Türkiye’de bir ilk olma özelliğini taşıyor. Sesli Adımlar, Ayazağa Yerleşkesi’nin 247 hektarlık alanında bulunan Rektörlük ve yönetim binaları ile 8 fakülte, 4 enstitü binası, yurtlar ve İTÜ ARI Teknokent binalarını kapsıyor. Bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi olmasından ötürü, herhangi bir operatör sınırı olmadan tüm kullanıcılara hem IOS hem de Android işletim sistemleri üzerinden ücretsiz olarak sunuluyor. Paul Doany: “Sesli Adımlar, örnek bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi” Türk Telekom CEO’su Dr. Paul Doany, Sesli Adımlar uygulamasının; bölgesel,

daha atıldığını söyledi. Türkiye’de üniversitelerde ilk kez uygulanan açık ve kapalı alan yön bulma sistemiyle Ayazağa Yerleşkesinin dezavantajlı gruplar için erişilebilir fiziki mekânlara dönüştürüldüğünü vurgulayan Rektör, firmaya teşekkür ederek; “Hedefimiz bir yandan kampüsümüzü kullanan engellilere konforlu ve güvenli bir yaşam sağlamak, özgürlüklerini daha fazla hissettirmek, diğer yandan ise engelli bireylerin üniversitelere devamını sağlamak ve daha fazla engelli bireyi kampüs yaşamına teşvik etmek. Sesli Adımlar, yeni teknolojilerin ve dijitalleşmenin getirdiği olanaklarla fiziki mekânlardan sanal ders ortamlarımıza dek önemli bir dönüşümün yaşandığı kampüsümüze değer katacak” dedi.

ekonomik, toplumsal ve fiziksel eşitsizliklerin kaldırılmasında teknolojinin gücünü gösteren bir örnek olduğunu söyledi. “Herkes için erişilebilir iletişim” ilkesiyle hareket ettiklerini belirten Doany, bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi olarak gördükleri Sesli Adımlar’da 2014 yılından beri üstlendikleri öncü rolle birlikte, pek çok şirkete bu yönde bir model olduklarının altını çizdi. Projenin işitme engellileri kapsayacak şekilde geliştirilmesinin ve bunun Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden İTÜ’de başlamasının mutluluk verici olduğunu söyleyen Doany, üniversite ile yapılan iş birliklerinin devam edeceğini sözlerine ekledi. Engelsiz İTÜ’nün kapsamı Sesli Adımlar ile genişledi Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca ise projenin ilk uygulandığı üniversitenin İTÜ olduğuna dikkat çekti ve Engelsiz İTÜ çalışmaları kapsamında önemli bir adım

Bugüne dek yaklaşık 200 bin kez kullanıldı Engellilerin; alışveriş merkezi, kampüs, camii, kamu kuruluşları gibi büyük, karmaşık alanlarda özgürce, yardıma ihtiyaç duymadan hareket edebilmelerini sağlamak amacıyla geliştirilen uygulama, engelli bireylerin istedikleri yeri bulmalarını veya o an nerede olduklarını anlamalarını amaçlıyor. Bugüne dek yaklaşık 30 bin kişinin yüklediği ve 200 bine yakın kullanım sayısını yakalayan uygulamanın, önümüzdeki dönemde yeni mekânlarda hayata geçirilerek kapsamının genişletilmesi planlanıyor. İşitme Engelliler ve Aileleri Derneği’nin de katkılarıyla işitme engelli bireyleri de kapsayacak şekilde geliştirilen Sesli Adımlar’da, yönlendirmelerin daha anlaşılır olması amacıyla uygulamaya şekiller ve şemalar eklendi. Böylece engelli birey, gitmek istediği alana uygulama üzerindeki ikonlar, rakamlar ve yönlendirme işaretleri yardımıyla kolayca ulaşabiliyor. Sesli Adımlar ayrıca, acil durumlarda kullanıcıları acil çıkış kapılarına da yönlendiriyor.

itü vakfı dergisi 89


İTÜ'DEN HABERLER

İTÜ Ortaklığı ve Ev Sahipliğinde

UNDP İnsani Kalkınma Raporu Bölge Konferansı Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (United Nations Development Programme UNDP) Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi’nin İnsani Kalkınma Raporu 2016 Bölge Konferansı bu yıl İTÜ ortaklığı ve ev sahipliğinde gerçekleştirildi. İTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alper Ünal açılış konuşmasında.

karacan, Prof. Dr. Özgür Kayalıca, Doç. Dr. Derya Karakaş, Doç. Dr. Ahmet Aşıcı ve Yrd. Doç. Dr. Aylin Bayar, Ar.Gör. Sibel Balkaya ve Ar.Gör. Ali Eray Bulut yer alırken, İnsan ve Toplum Bilimleri, Şehir ve Bölge Planlama, Endüstri Mühendisliği gibi ilgili bölümlerden katılım oldu. Organizasyon Komitesi yürütücü üyesi Prof. Dr. İpek İlkkaracan, UNDP-İTÜ işbirliğinin başlangıcını, UNDP ile ortak araştırma projelerini ve İnsani Kalkınma Raporu 2016 Bölge Konferansı’nın önemini aşağıdaki şekilde değerlendirdi:

UNDP Avrupa ve Orta Asya Bölge Bürosu ile İTÜ arasında ortak bir araştırma projesiyle başlayan işbirliği yeni ortak çalışmalarla pekişiyor. 19-20 Haziran tarihlerinde İTÜ Maçka Yerleşkesi Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirilen UNDP İnsani Kalkınma Raporu Bölge Konferansı’nda, Avrupa ve Orta Asya Bölgesi ülkelerinden gelen katılımcılarla birlikte İnsani Kalkınma Raporu 2016’nın tanıtımı yapıldı. İnsani Kalkınma, Sürdürülebilir ve Kapsayıcı Büyüme üzerine araştırmaların sunulduğu beş oturum şeklinde gerçekleşen İTÜ-UNDP arasındaki bu ortak girişimle, Türkiye’de bu alanda çalışan araştırmacılar bölge ülkelerindeki akademisyen ve araştırmacılarla bir araya getirilmiş oldu. Uzun dönemli bölgesel bir araştırma ağının oluşması beklentisi içeren ve kritik önem taşıyan konferansın açılışı İTÜ adına Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alper Ünal ile Birleşmiş Milletler’in Avrupa ve Orta Asya bölgesi direktörü olan Mr. Rastislav Vrebensky tarafından yapıldı. BM İnsani Kalkınma Ofisi Baş İstatistikçisi Milorad Kovacevic İnsani Kalkınma Raporu’nun tanıtımını yapmak üzere konferansa

90 itü vakfı dergisi

New York’tan katıldı. Sırbistan eski Sosyal Politikalar Bakanı ve hali hazırda bölgede Sosyal Davos kurulması için çalışmalar yapan Ekonomi Profesörü Gordana Matkovic de konuşmacılardan biriydi. Türkiye’nin yanı sıra Arnavutluk, Belarus, Gürcistan, Özbekistan, Rusya ve Sırbistan’daki üniversitelerden ve düşünce kuruluşlarından iktisatçılar ile diğer sosyal bilimcilerin sunum yaptığı konferansta, Türkiye’den İTÜ’nün yanı sıra Ankara, Bahçeşehir, Galatasaray, İstanbul, Kadir Has, Özyeğin, Sabancı ve TOBB-ETU Üniversitelerinden iktisatçılar çalışmalarını sundular. Konferansın İTÜ'deki Organizasyon Komitesi’nde İşletme Fakültesi, İşletme Mühendisliği Bölümü, İktisat Çalışma Grubu’ndan Prof. Dr. İpek İlk-

UNDP-İTÜ ortak araştırma projesi ile başlayan işbirliği ve İnsani Kalkınma Raporu Bölge Konferansı’nın Önemi “UNDP Avrupa ve Orta Asya Bölge Bürosu ile ortaklaşa 2015-2016 yılında ortak bir araştırma projemiz olmuştu. ‘Sosyal Bakım Hizmetleri Sektörüne Kamu Yatırımlarının İstihdam ve Yoksulluk üzerine Etkileri: Türkiye Örneği’ başlıklı bir araştırma raporumuz yayınlanmıştı. Bu projenin diğer ortakları da UNDP Regional’ın yanı sıra UN Women Regional, ILO Türkiye ve Aydın Doğan Vakfı idi. Ekim 2015’te İTÜ Maçka’da İTÜ ev sahipliğinde rapor için büyük bir lansman toplantısı gerçekleştirmiştik. Haberleri medyada da yer almıştı. Bu rapor Türkçe, İngilizce ve Rusça (bölgede pek çok ülkede Rusça ikinci dil olarak kullanılmakta) olarak yayınlandı. Daha sonra 2016 Mayıs’ında da UNDP ve ILO Tür-


da birlikte düzenlemeyi teklif ettik. Zira Türkiye’li araştırmacılar olarak ABD, AB ülkeleri hatta Meksika, Güney Kore gibi OECD ekonomileri konusunda fikrimiz, karşılaştırmalı çalışmalarımız var ancak Balkanlar, Kafkas ve Orta Asya ülkeleri ile iletişim ve işbirlikleri çok kısıtlı. Bu toplantıda bir yandan İTÜ olarak UNDP ile işbirliğimizi pekiştirirken, diğer yandan Türkiye’de sürdürülebilir kalkınma üzerine çalışan araştırmacıları bölge ülkelerindeki akademisyen ve araştırmacılar ile bir araya getirmiş olduk.

Prof. Dr. İpek İlkkaracan

kiye ev sahipliğinde 7 Bakanlık temsilcilerine (Kalkınma Bakanlığı, ÇSGB, MEB, ASPB, Maliye Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı) yönelik araştırma raporu tanıtımı yapılmış ve orada araştırmamızı sunarak, Bakanlık temsilcileriyle politika çıktıları üzerine istişare olanağı bulmuştuk. Bu ortak çalışma, İTÜ’nün üniversite-kamu işbirliği açısından önemli bir gelişme. UNDP dünyanın en büyük - en çok ülkeyi kapsayan - hükümetler arası kuruluşu: 177 ülkede “ülke ofisi", 6 tane de bölge bürosu var. İstanbul’da Avrupa ve Orta Asya’daki 21 ülkeden sorumlu olan bölge ofisi bulunuyor. Ekonomik ve sosyal kalkınma açısından politika ve uygulamaların oluşmasında en etkin kurumlardan biri. 1990’dan beri her yıl yayınladığı İnsani Kalkınma Raporu kalkınma politikaları alanındaki en önemli yol gösterici yayınlardan biri. Bu rapor her yıl Mart ayında çıktığında önce global tanıtımı yapılıyor daha sonra da dünyadaki 6 UNDP bölge ofisinde bölgesel tanıtım yapılıyor. UNDP Avrupa ve Orta Asya ofisi İstanbul’a Bratislava’dan 3 yıl önce taşındı. 2015 ve 2016’da İnsani Kalkınma Raporu Bölge Tanıtım Toplantıları’nı Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’nün ev sahipliğinde yaptılar. 2017 için kendilerini İTÜ’ye davet ettik, kabul ettiler. Böylece İnsani Kalkınma Raporu 2016’nın Avrupa ve Orta Asya bölge tanıtım toplantısı 19-20 Haziran’da İTÜ Maçka Yerleşkesi’nde İTÜ ev sahipliği ve ortaklığında yapılmış oldu. UNDP’ye götürdüğümüz teklifte, rapor tanıtım toplantısına ek olarak, insani kalkınma, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme üzerine bölge ülkelerinden araştırmacılarla Türkiye’li araştırmacıları bir araya getireceğimiz 1,5 günlük bir konferansı

Konferansta öne çıkan konular Oturumlarda kapsayıcı büyüme için makroekonomik politika tasarımı, yoksullukla mücadele ve sosyal koruma politikaları, sosyal güvenlik sistemlerindeki sorunlar ve çözümleri, mülteci ve göçmen işçilerin işgücü piyasası ve ekonomik etkileri, bakım ekonomisi ve maliye politikaları, sosyal bakım hizmetlerine kamu yatırımlarının sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmadaki çarpan rolü gibi konular öne çıktı. Bölge ülkeleri arasında Türkiye’nin konumu Bölge ülkeleri ile karşılaştırıldığında Türkiye insani kalkınma endeksi açısından ilk 3 ülke arasında; ancak toplumsal cinsiyet kalkınma endeksi açısından en sondan ikinci ülke. Bu çok çarpıcıydı. Bunun arkasındaki temel neden de Türkiye’de işgücü piyasa-

sında kadın-erkek eşitsizlikleri, özellikle istihdam oranındaki uçurum ve bununla bağlantılı olarak kadın-erkek arasında kazançtaki büyük uçurum. İnsani kalkınma, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme için bölgesel bir araştırma ağı İnsani Kalkınma Raporu 2016 Bölge Konferansı son derece olumlu bir ilk deneyim oldu. UNDP Bölge Ofisi ile birlikte konferans katılımcılarına gönderilecek bir anket ile geri bildirimleri de alarak bir değerlendirme yapacağız. Konferansta yapılan sunumlar ve bildirilerin tam metinleri İTÜ Teknolojik ve Ekonomik Geliştirme ve Araştırma Merkezi (TEGAM) tarafından elektronik olarak yayımlanacak; ayrıca bölgesel bir akademik jurnalde de özel sayı olarak yayımlanmasına yönelik girişimlerimiz var. Bizim amacımız buradan İnsani Kalkınma, Sürdürülebilir ve Kapsayıcı Büyüme konuları üzerine bölgesel bir araştırma ağının ortaya çıkması. Bunun üzerinden Türkiye’li araştırmacılar olarak Balkanlar ve Orta Asya ülkelerinden araştırmacılar arasında ortak karşılaştırmalı bir araştırma gündemi ve işbirlikleri kurulabilir. Bu tip bölgesel işbirlikleri hem araştırmacılar için ufuk açıcı ve araştırma çalışmalarının kalitesini, etkinliğini arttırıcı bir sonuç doğuracaktır, hem de ülkelerarası ortaklıklar üzerinden uluslararası araştırma fonlarına (başta AB olmak üzere) başvurma olanakları ortaya çıkacaktır…”

itü vakfı dergisi 91


İTÜ'DEN HABERLER

Yaklaşımlar / Perspektifler (Interdisciplinary Perspectives for Future Building Envelopes) alt başlıklı konferansta, mimarlığın dünyada gittiği yön başta olmak üzere, mimarlık alanıyla ilgili birçok konu ele alındı. Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca’nın İTÜ’nün mimarlık alanındaki başarılarına odaklanan açılış konuşmasıyla başlayan etkinlik; konferanslar, paneller, özel oturumlar ve öğrenci çalıştaylarıyla devam etti.

Taşkışla’da ICBEST 2017 Konferansı İTÜ, 15-17 Mayıs’ta ICBEST 2017 Uluslararası Konferansı’nda çağdaş mimarinin önde gelen isimlerini ağırladı. Dünyanın en saygın üniversite sıralamalarından “QS World Rankings by Subject”in 2017 yılı sonuçlarına göre, bu yıl mimarlık alanında Türkiye’den listeye giren iki kurumdan biri olan İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde gerçekleştirilen ICBEST 2017 Uluslararası Konferansı’na İTÜ sponsor oldu. 1994’ten beri Singapur, Bath, Ottowa, Sydney, Vancouver, Aachen gibi dünyanın

dört bir yanındaki kentlerde düzenlenen konferans bu yıl Mimarlık Fakültesi’nde, öğretim üyeleri Prof. Dr. Aslıhan Tavil ve Prof. Dr. Oğuz Cem Çelik’in eş başkanlığında, Mimarlıkta Yapı ve Yapım Teknolojileri ile Yapı ve Deprem Mühendisliği çalışma gruplarındaki öğretim elemanlarının organizasyonuyla yapıldı. Uluslararası Bina Kabuğu Sistemleri ve Teknolojileri Konferansı (International Conference on Building Envelope Systems and Technologies) başlığı altında Geleceğin Bina Kabuklarına Yönelik Disiplinlerarası

ICBEST 2017 Beatrice Gianni’yi ağırladı Konferansa, Massimiliano Fuksas ile eşi Doriana Fuksas’ın liderliğini yaptıkları Studio Fuksas’tan mimar Beatrice Gianni de katıldı. Gianni, ekip olarak yaptıkları çalışmalar hakkında ayrıntıları izleyicilere aktardı. Kentsel düzenlemelerden havalimanlarına, müzelerden kültür merkezlerine ve konser salonlarına, kongre merkezlerinden ofislere, iç mekânlardan tasarım koleksiyonlarına dek bugüne kadar yaptıkları projelerden kesitler sunan Gianni, imzalarını taşıyan 600’den fazla projeye dair önemli bilgiler paylaştı. Avrupa’dan Avustralya’ya kadar dünyanın farklı kıtalardan çok sayıda uluslararası ödül aldıklarına dikkat çeken Gianni, başarılı çalışmalar ortaya çıkarmaya devam edeceklerine inandığını belirtti.

Dr. Robert Reilinger, Aykut Barka Konferansı’na Konuk oldu İTÜ, aktif fayların hareket hızlarını uydular aracılığıyla ölçen ünlü bilim insanı Dr. Robert Reilinger’i ağırladı. Deprem konusundaki araştırmalarıyla dünya çapında adını duyuran İTÜ öğretim üyesi merhum Prof. Dr. Aykut Barka’nın anısına 14 yıldır düzenlenen Aykut Barka Konferansı’nda bu yıl, jeodinamik, jeodezi ve tektonik alanlarında yaptığı önemli çalışmalarla tanınan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (Massachusetts Institute of Technology - MIT)

92 itü vakfı dergisi

akademisyeni Dr. Robert Reilinger konuk oldu. 10 Mayıs’ta, Ayazağa Yerleşkesi’nde, Aykut Barka'nın Ardından: “Kuzey Anadolu Fay Hattının Batısında Deprem Döngüsü” başlığıyla düzenlenen konferansta konuşan Reillinger, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın dünyanın en aktif fay hatlarından biri olduğunu hatırlattı. Teknoloji yeni veriler elde etmemizi sağlıyor Bu fay üzerine yapılan yüksek çözünürlüklü sismolojik çalışmaların sonuçlarını paylaşan ünlü akademisyen, Kuzey Anadolu Fay Hattı’na ilişkin görüşlerini: “Son verilere göre, fayın orta çukurluk ile Tekirdağ arasında kalan kısmında, bizim “kırık” olarak tanımladığımız kendi kendine oluşan bir kayma var. Bu kayma sadece deprem olduğunda değil, hâlen gerçekleştiği için beklenenden daha düşük bir şiddette deprem üretebilir ve hatta Adalar fayının kırılması hâlinde bu

fayı durduracak bir bariyer şeklinde davranabilir. Gelişmiş teknolojik olanaklar sayesinde yeni veriler elde edebiliyoruz ve bu veriler ortaya çıktıkça fayın deprem üretme karakteriyle ilgili yeni bilgilere ulaşıyoruz. Verilerin kalitesi arttıkça Kuzey Anadolu Fay Hattı’nı çok daha iyi anlıyoruz." sözleriyle paylaştı. Dünyada en kaliteli deprem verisinin toplandığı yerin Marmara Denizi olduğunu dile getiren Reilinger, hem Türkiye’nin hem de dünyanın en iyi yer bilimcilerinin bu bölgede çalıştıklarını, burada California ve Japonya’dan bile daha yüksek ölçekli veri toplandığını ifade etti. Reilinger, olası Marmara Depremi’nin zamanı ve büyüklüğü hakkında tahminlerde bulunmak için dikkatli olmak gerektiğini de sözlerine ekledi. Yeni veriler geldikçe bulguların da değiştiğinin altını çizen bilim insanı, bu noktalarda kesin bir şey söylenemeyeceğini, bu olası depreme kalan süre hakkında doğru tahminlerde bulunabilmek için gerekli analizlerin yeniden yapılıp incelenmesi gerektiğine dikkat çekti.


İTÜ, Bilimsel ve Teknik Birikimini Cibuti’ye Taşıyor

İTÜ Teknik eğitimde 250 yıla yaklaşan birikimini dünyanın farklı köşelerine de taşıyor. İTÜ ve Djibouti Üniversitesi arasında imzalanan “Eğitimde İkili İş Birliği Anlaşması” ile farklı bölümlerden öğretim üyeleri, Afrika ülkesi Cibuti’de ilk aşama eğitim programının zeminini hazırlamak ve ders vermek amacıyla ülkeyi ziyaret etti. Anlaşma çerçevesinde ülkede yürütülen İnşaat Mühendisliği ve Elektrik Mühendisliği lisans programlarının 1. dönemi başarıyla sona erdi. Ayrıca, Ekim-Aralık 2016 döneminde 3 kez Cibuti’ye giden öğretim üyeleri, birer haftalık sürelerle yoğunlaştırılmış bir ders programı uyguladı. 25-30 Aralık 2016’daki son programa ise Yabancı Diller Yüksek Okulu Müdürü Prof. Dr. Burçkin Dal ve İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kadir Güler de katıldı. Bu ziyaretlerde Prof. Dr. Burçkin Dal’ın girişimleri sonuç verdi ve Djibouti Üniversitesi’nin bir sonraki döneminde İTÜ desteğiyle İngilizce’nin yanında Türkçe eğitim de verilmesi noktasında anlaşma sağlandı. Elektrik Mühendisliği Bölümünden Prof. Dr. Serhat Şeker, Jeoloji Mühendisliği Bölümünden Yrd. Doç. Dr. Gülsen Uçarkuş ve Doç. Dr. Gürsel Sunal, Geomatik Mühendisliği Bölümünden Yrd. Doç. Dr. Serdar Bilgi, İnşaat Mühendisliği Bölümünden Yrd. Doç. Dr. Barış Erkuş'un verdiği mühendislik dersleri; İTÜ Yabancı Diller Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Burçkin Dal ve 17 kişilik okutmanlar grubunun verdiği İngilizce ve Türkçe derslerle Cibuti’de ilk dönem eğitim programı tamamlandı. Üniversitede ikinci dönemde uygulanacak yeni ders programları da oluşturuldu ve Djibouti Üniversitesi Rektörlüğüne sunuldu. Ayrıca İTÜ Kütüphanesi, Djibouti Üniversitesi’ne çok sayıda elektronik yayın ba-

ğışlayarak üniversitenin araştırma altyapısına da katkıda bulundu. İTÜ akademisyenleri Cibuti Bilim ve Yüksek Eğitim Bakanı Dr. Nabil Mohamed Ahmed’in konuğu olarak, bakanlıkta düzenlenen toplantıda yetkililere, Djibouti Üniversitesi için hazırladıkları eğitim programıyla ilgili bilgi verdi. Görüşmeyle ilgili düşüncelerini belirten Bakan Ahmed, İTÜ ile yapılan iş birliğinin son derece önemli olduğunu ve Türkiye’nin altyapısını inşa eden sayısız mühendisi yetiştiren deneyimli bir üniversitenin, Cibutili mühendisleri desteklemesinin kendileri için heyecan verici olduğunun altını çizdi. Toplantıya, Djibouti Üniversitesi Rektörü Dr. Djama Mohamed Hassan ve Mühendislik Fakültesi Dekanı Dr. Abdoulkader Ibrahim Idriss de katıldı. Türkiye’nin Cibuti Büyükelçisi Sadi Altınok ise kafileyi ağırlayarak gezi boyunca akademisyenlere eşlik etti.

Dr. Nabil Mohamed Ahmed: “İTÜ’nün verdiği destekten ötürü mutluyuz.” İTÜ’nün yurt dışında yürüttüğü en kapsamlı eğitim programlarından biri olan bu anlaşma, Cibuti Bilim ve Yüksek Eğitim Bakanlığı tarafından yakından takip ediliyor. İTÜ İletişim Ofisi’nin yaptığı röportajda Bilim ve Yüksek Eğitim Bakanı Dr. Nabil Mohamed Ahmed, Cibuti’nin en çok mühendislik alanında gelişme kaydetmesi gerektiğini belirterek; Türkiye’nin oldukça dinamik bir ülke olarak kendileri için bir rol model olduğunu ve İTÜ gibi Türkiye’nin büyük projeleri için sayısız nitelikli mühendis yetiştiren bir eğitim kurumunun kendilerini desteklemesinden ötürü mutluluk duyduğunu belirtti. İTÜ akademisyenlerinin iletişim ve eğitim tarzlarıyla fark yaratmasının kendileri için çok önemli bir deneyim olduğunu söyleyen Cibutili öğrenciler ise aldıkları derslerde öğrencilerin katılımını ön plana alan akademisyenlerin teknik bilgileri uygulama çalışmalarıyla güçlendirdiği üzerinde hemfikirler. Cibutili öğrencilerin sonsuz bir öğrenme isteğine sahip olmasının ve bu yönde gösterdikleri çabanın ülkenin kalkınmasında etkili olacağını vurgulayan İTÜ’lü akademisyenler ise öğrencilerin kendilerine gösterdiği ilgiden son derece memnun olduklarını belirtiyorlar. Ziyaret kapsamında Jeoloji mühendisliği öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Gülsen Uçarkuş’un girişimiyle Djibouti Üniversitesi Rektörlüğü tarafından Assal Gölü’ne bir arazi gezisi de düzenlendi. Yer bilimi açısından önemli yapılardan biri olarak kabul edilen ve deniz seviyesiden 156 metre alçakta bulunan göl, Afrika’nın en alçak noktası olma özelliğini de taşıyor. %35'lik tuz oranıyla dünyanın en tuzlu ikinci gölü olan Assal Gölü, tektonik olarak Doğu Afrika’ya açılma

itü vakfı dergisi 93


İTÜ'DEN HABERLER

merkezi rolü de oynuyor. Cibuti, dünyada İzlanda’dan sonra okyanus kabuğunun karadan göründüğü ikinci yer olması nedeniyle yer bilimleri alanının çekim merkezleri arasında yer alıyor. Cibuti: Doğu Afrika'nın en küçük ülkesi olan Cibuti’de nüfusun üçte ikisi, ülkeyle aynı adı taşıyan başkent Cibuti’de yaşıyor. Altyapı eksiklikleri bulunan Cibuti'de su sıkıntısı ve tarıma elverişsiz araziler, yabancı yatırım ihtiyacını artırıyor. 1977 yılından bu yana bağımsız bir cumhuriyet olarak yönetilen ülkede yaklaşık 1000 yıl önce Arap Yarımadası’ndan göçen Müslüman Somalililer ve Afarlar yaşıyor. Topraklarının yalnızca %1'i tarıma elverişli olan, yüzde 10'u ise otlak niteliğinde olan Cibuti’nin geri kalanı ise çöllerden ve kayalıklardan oluşuyor. Her ne kadar Türk nüfus çok az olsa da % 94'ü Müslüman olan halk, Türkiye'ye son derece sempatiyle bakıyor. Ülkeye Türkiye’den ulaşım, Türk Hava Yolları’nın haftada yedi gün yaptığı doğrudan uçuşlarla sağlanıyor. Bu doğrultuda Türkiye ve Cibuti arasında; siyasi, ekonomik ve ticari

ilişkiler de gün geçtikçe güçleniyor. Ülkenin, Doğu Afrika’nın serbest ticaret bölgesi olma hedefi ve buna elverişli coğrafî konumu sebebiyle, 2014 yılında imzalanan mutabakat zaptı sayesinde Cibuti’de, Özel Türk Ekonomik Bölgesi kurulması kararı da alındı. Sözkonusu özel ekonomik bölgenin kurulmasıyla birlikte, iş insanlarımızın Doğu Afrika pazarına Cibuti'den ulaşması öngörülüyor.

Tarihi Ölçme Aletleri Sürekli Sergisi Tarihi1684 yılına dek uzanan 100’e yakın ölçüm aletinden oluşan özel koleksiyon, İTÜ Geomatik Mühendisliği Bölümünde sergileniyor. Çalık Holding’in destekleriyle İTÜ’ye kazandırılan koleksiyonun sergisi, 15 Mayıs’ta açıldı. Ölçüm aletlerinin izini 17. yüzyıla kadar süren ve sürekli olan sergi İnşaat Fakültesi Geomatik Mühendisliği Bölümü koridorlarında özel olarak tasarlanan alanlarda ziyaretçilerini bekliyor. Sergi açılışında konuşan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Telem Gök Sadıkoğlu, sergilenen aletlerin yüzyıllardır özenle korunarak bugünlere getirilmesine dikkat çekerek ve İTÜ’ye bugüne dek emek vermiş herkese teşekkürlerinini sundu, 244. yılını kutlayan üniversitenin bu tür etkinliklerin artmasıyla ve el birliğiyle daha da gelişeceğine inandığını belirtti. İnşaat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ünal Aldemir ise sergi sayesinde İnşaat Fakültesi’nin oldukça önemli eserlere ev sahipliği yapacağını, sponsor firmalarla iş birliklerinin süreceğini söyledi.

94 itü vakfı dergisi

Geomatik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Yanalak, sergilenen aletlerin, ölçüm konusunda dünden bugüne kaydedilen gelişimi gösterdiğini belirtti. Çalık Holding’in GAP İnşaat Genel Müdürü Korhan Özbaysal ise böylesine önemli bir çalışmayı destekledikleri için mutlu olduklarını vurguladı ve İnşaat Fakültesi Konferans Salonu’nda yaptığı sunumda öğrencilere gelecekteki kariyerleri için önemli ipuçları verdi. Etkinlik sonrasında öğrenciler için hazırlanan seminer odasının açılışı da gerçekleştirildi.

Küçüklüğüne rağmen, jeostratejik konumu nedeniyle büyük bir öneme sahip Cibuti ile 2012’den beri hız kazanan ekonomik ilişkiler, ülkemizin Cibuti’ye sağladığı yükseköğrenim bursları sayesinde, eğitim alanındaki iş birliklerine de zemin oluşturacak. İTÜ, öncelikli olarak; makina, elektrik ve inşaat mühendisliği konularında nitelikli iş gücüne ihtiyaç duyan ülkede eğitim veren ilk Türk üniversitesi olarak bir ilke daha imza attı.


İTÜ’lü Zorlu Enerji Grubu Yöneticileri Öğrencilerle Buluştu

İTÜ İşletme Mühendisliği Bölümü öğrencilerine verilen ve içeriğinde enerji teknolojisinin de yer aldığı “Kimyasal Teknolojilere Giriş” dersinin öğretim elemanları Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, Doç. Dr. Alper Aydın ve Araş. Gör. Halil Dertli, 2016-2017 Akademik Yılı’nın son dersinde, Zorlu Enerji Grubu'nun İTÜ mezunu yöneticilerini öğrencilerle buluşturdu. Zorlu Enerji Grubu Başkanı, Sinan Ak, grubun Proje Finansman Müdürü İlkay Aydemir, Planlama ve Operasyon Müdür Yardımcısı Mehmet Ergin ile Kurumsal İletişim Müdürü Esra Çakır ve Kurumsal İletişim Yöneticisi Sevi Yüzbaşıoğlu’nun da katıldığı dersi, Kimya Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gülhayat Nasün Saygılı ile İşletme Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Lütfiak Alpkan da izledi. Sinan Ak: “İletişime açık olun ve kendinizi tanıyın” İşletme Mühendisliği Bölümü 1995 mezunu ve Zorlu Enerji Grubu Başkanı Sinan Ak, üniversite sıralarından başlayarak Zorlu Enerji Grubu Başkanlığına kadar uzanan başarı öyküsünü öğrencilerle paylaştı ve önerilerde bulundu. Sinan Ak, iletişime açık olmanın önemine değinerek şunları söyledi: “Güzel bir atasözümüz vardır, ‘Kişi kendin bilmek gibi irfan olmaz’ der büyüklerimiz. Bence de bir insanın kendini tanıması herşeyden önemli. Kişi kendi yeteneklerini iyi tanır, başarılı olamadığı yanlarını bilirse başarısızlıkları ortadan kaldırabilir. Örneğin ‘yabancı dil öğrenemiyorum’ deyip dile küsmemeli; öğrenme yöntemi, izlenen yol değiştirilmeli. Okulda hocalarımız bize hep ‘hayatınızı plan-

layın’ derlerdi. Bugün sizin yerinize düşünen aileniz, hocalarınız var ama yarın olmayacak. Siz kendinizi düşünmezseniz, kim sizi düşünecek? Kendinizi iyi konumlandırmanız gerekiyor. İş hayatında sadece size verilen işi değil daha fazlasını öğrenmeye, yapmaya çalışın. Sadece kendi işinizi bilmekle yetinmeyin, diğer bölümlerdeki insanların da neler yaptığını öğrenin. Dolaşın, şirket içini de dışını da dolaşın. İnsanlarla ilişki kurun, iletişime açık olun. İletişime ne kadar açık olursanız sorunlarınızı o kadar hızlı çözersiniz” Açık üniversite kavramını da öğrencilere anlatan Sinan Ak, özellikle güneş elektriğinin gelecekte yaşamımızda nasıl yer alacağını örneklerle anlattı. Öğrencilerin sorularını da yanıtlayan Sinan Ak, “Hayatta vardığınız noktadan mutlu musunuz?” sorusuna şöyle yanıt verdi:"Mutluluk kelimesini insanın nasıl yorumladığı önemli. İşte ‘başarılı’ olunur. İşte başarı, mutluluğu getirir, ancak hayatın diğer yanlarını ihmal etmemek ve dengeyi korumak kaydıyla olur.“ Geleceğin dünyasına hazırlanıyoruz İşletme Mühendisliği Bölümü 2009 yılı mezunu, Zorlu Enerji Grubu Planlama ve Operasyon Yöneticisi Mehmet Ergin, İTÜ yerleşkesindeki değişimi görünce içinde tekrar okula dönme isteği uyandığını belirterek başladığı konuşmasında; Grubun, dünyanın geleceğine katkıda bulunmak adına sorumluluk aldığını ve yatırımlarını bu doğrultuda, kararlı bir şekilde gerçekleştirdiğine vurgu yaptı. Ergin, çalışmalarını: “Zorlu Enerji Grubu sürdürülebilirliğe her yönüyle katkı sağlayan projeler gerçekleştirme ilkesiyle hareket ediyor. Üretim portföyünde başta jeotermal,

rüzgâr ve güneş olmak üzere yenilenebilir kaynak çeşitliliğini ve payını artırma hedefiyle ilerliyor. Yurt içinde ve yurt dışında oluşturduğumuz dengeli portföyümüz, deneyimimiz ve piyasadaki güçlü konumuyla sektörün önde gelen oyuncularından biri olarak Türkiye’de 7 hidroelektrik, 3 rüzgâr, 3 jeotermal ve 3 de doğalgaz santraline, yurt dışında ise Pakistan’da ve İsrail’de enerji santrallerine sahibiz.” sözleriyle değerlendirdi. İlkay Aydemir: “Yaptığınız işten tat almak gerçekten çok önemli İnşaat Mühendisliği ve İşletme Mühendisliği Bölümlerinden 2008 yılında mezun olan Zorlu Enerji Grubu Proje Finansman Müdürü İlkay Aydemir ise İTÜ’ye duyduğu özlemi öğrencilerle paylaştı. İşletme mühendisliğini “farklı beceriler öğrenmeyi öğreten bir alan” olarak tanımlayan Aydemir, dünyada her alanda yaşadığımız hızlı değişimin, yaşam boyu farklı şeyler öğrenmeyi gerektirdiğini belirtti. Yapılan işten keyif almanın üzerinde duran Aydemir, günümüzde yenilikçi ve yaratıcı fikirlere duyulan ihtiyacı vurgulayarak, çözüm odaklı olmanın ve yeni yollar geliştirmenin öğrencilere sağlayacağı katkıya dikkat çekti. Zorlu Enerji Grubu Kurumsal İletişim Müdürü Esra Çakır ise grubun sosyal sorumluluk projeleriyle ilgili ayrıntıları aktardı. Konuşmaların ardından Zorlu Enerji Grubu Başkanı Sinan Ak ve ekibine teşekkür eden Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, İTÜ mezunları ile öğrencileri samimi bir ortamda bir araya getirerek bir ilk’i gerçekleştirdiklerini ve bu işbirliğini sürekli kılmak istediklerini belirtti.

itü vakfı dergisi 95


İTÜ'DEN HABERLER

Uçak Mühendisliği Öğrencileri İçin Hem Burs Hem Kariyer Rehberliği

Can’ca Başarı Bursiyeri Sayısı 5’e Ulaştı "Can'ca Başarı Bursu" Öğrenci Değerlendirme Kurulu

"Can'ca Başarı Bursu" sahibi Sanem Çalış ve Can Erel

İTÜ mezunu Uçak Mühendisi Can Erel’in "Can'ca Türkiye'de, Endüstrinin Gelişiminde İz Bırakanlar" kitabının getirisi ile burs verilen ve İTÜ Uçak Mühendisliği Bölümü’nden seçilen bursiyerlerin sayısı 5’e ulaştı. İTÜ Uçak Mühendisliği öğrenimine 2014 - 2015 yılında başlayan bir kız öğrenciye lisans öğrenimi boyunca aylık, mesleki rehberlik/mentorluk desteği sunmak üzere İTÜ Rektörlüğü ve Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Dekanlığı ile Can Erel arasında yapılan protokole dayanan “Can’ca Başarı Bursu” gördüğü ilgi sayesinde, hızla genişleyen bir farkındalık etkisi yarattı. Öyle ki, zaman içinde Erel’in kitap projesi çabalarına şahit olan, benzer düşünce ve inanca sahip insanlar da, teknik yönetimi Erel tarafından yapılması şartı ile oluşturdukları maddi desteği bu tip başarı bursunun maddi kaynağına eklemek istediler. Bu kapsamda İTÜ Rektörlüğü ile yapılan yeni protokollerle Can’ca Başarı Bursu programına yeni öğrenciler de dahil edildi. Bugün itibarı ile, “Can’ca Başarı Bursu” sahibi Yağmur Gençoğlu ve “Can’ca Şimşek Başarı Bursu” sahipleri Ferit Nihat Adam, Mehmet Şahin ve Mehmet Can Şen öğrenim süreçlerine başarı ile devam ediyorlar ve gelecek mesleki kariyerlerini etkileyecek rehberlik/mentorluk destekleri Can Erel tarafından sağlanıyor. Zaman içinde oluşan kaynağın da benzer şekilde değerlendirilmesi için, bu defa 2017-2018 öğrenim yılı sonunda mezun

96 itü vakfı dergisi

olabilecek, belirlenen kriterlere uygun çalışma disiplini ve başarıya sahip beşinci bir öğrencinin daha, burs, kitap-kırtasiye desteği, mezuniyet hediyesi ve mesleki rehberlik/mentorluk hizmetini kapsayan “Can'ca Başarı Bursu” ile ödüllendirilmesine karar verildi. Uygulama duyurusu Mayıs ayında, İTÜ’nün 244’üncü yıl dönümünün de kutlandığı İTÜ Günü’nde yapılan burs ile ilgili protokol 21 Nisan 2017 günü imzalandı. Protokolde belirlenen şartlar kapsamında İTÜ Genel Sekreter Yardımcısı ve İTÜ Burs Ofisi Yöneticisi Yrd. Doç Dr. Serdar Bilgili, İTÜ UUBF Dekan Yardımcısı ve Burs Koordinatörü Doç. Dr. Sevinç Sırdaş ve Can Erel ile oluşan "Can'ca Başarı Bursu Aday Öğrenci Değerlendirme ve Bursiyer Seçim Kurulu” sonuç değerlendirmelerini ve aday öğrenciler ile yüzyüze görüşmelerini 12 Mayıs 2017 günü tamamladı. Yapılan çalışmalar sonucunda “Can’ca Başarı Bursu”nu kazanan beşinci uçak

mühendisliği öğrencisi olarak belirlenen Sanem Çalış ile sözleşme 12 Mayıs 2017 günü imzalandı.


daha kolay ve verimli kılınabilmesine yönelik geri dönüşler de değerlendirildi. Yeşil Kampüs İTÜ anlayışına uygun çevreci bir yapı olarak inşa edilecek yeni bina, Amerikan Yeşil Binalar Konseyi (USGBC) tarafından verilen LEED sertifikasını alacak biçimde tasarlandı.

İTÜ’de Yeni Çevreci Bina Bilgi İşlem Daire Başkanlığı ve Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü’nün ortak kullanımı için yapılacak yeni bina, uluslararası LEED sertifikasının gereklerine uygun olarak çevreci bir anlayışla tasarlandı. İTÜ’de zaman içinde işlevselliğini büyük ölçüde yitiren ve kullanıcıların çeşitli sorunlarla ya da yetersizliklerle karşı karşıya kaldığı binalara yönelik değişim sürüyor. Son dört yıla yayılan bu yenilenme atılımı, çok önemli bir adımla sürecek. İTÜ’nün bilgi güvenliği ve erişimi için stratejik öneme sahip Bilgi İşlem Daire Başkanlığı ile sadece ülkemizi değil bölgemizi ilgilendiren çalışmalarıyla uluslararası akademik prestije sahip Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü, Ayazağa Yerleşkesi'ne yapılacak yeni binaya taşınacak. Depreme Karşı Önlem İTÜ’deki tüm yeni bina çalışmaları; “ihtiyaç, riskler, kaynaklar ve İTÜ’lülere üst düzey fayda” ölçütleri değerlendirilerek yıllık olarak planlanıyor. Bu noktada gerek Bilgi İşlem Gaziantep İTÜ Mezunları Derneği, İTÜ’yü ziyaret ederek Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca ile bir araya geldi. Gaziantep İTÜ Mezunları Derneği Başkanı Adnan Akyazıcı ve derneğin 20 üyesinden oluşan heyet, Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca’yı makamında ziyaret etti. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Telem Gök Sadıkoğlu’nun da hazır bulunduğu ziyarette, Dernek Başkanı Akyazıcı, İTÜ mezunları arasındaki iletişimin kalıcı olması için dayanışmanın sürmesinin önemli olduğunu ifade etti ve İTÜ’lü olma ayrıcalığının mezuniyetten sonra da devam ettiğini belirtti. İTÜ Ailesi’nin bir parçası

Daire Başkanlığı gerekse Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü, halen kullanmakta olduğu fiziki mekanlarda birçok sorunla ve kapasite yetersizliği ile karşı karşıya kalıyor. Bilgi İşlem Daire Başkanlığı, 1980 yılında kullanıma alınan eski Rektörlük binasında hizmet veriyor. Sahip olduğu fiziki olanakların, yıllar içinde giderek büyüyen İTÜ’nün ihtiyaçlarını karşılamaktan giderek uzaklaşması ise birçok soruna kapı açıyor. İnşaat Fakültesi tarafından yapılan incelemeyle yapının deprem riski taşıdığı ve önlem alınması gerektiğinin bildirilmesi ise sürecin hızlanmasına neden oldu. Veri Güvenliği Üst Düzeyde Üniversiteye ait tüm verilerin işlendiği ve saklandığı merkez olan Bilgi İşlem Daire Başkanlığı, gerek teknik ekipmanının zenginliği gerekse çalışan kadrosunun genişliği nedeniyle ihtiyaç duyduğu daha nitelikli fiziki olanakların sunulduğu bir binada hizmet verecek. Hazırlanan projede, veri güvenliği üst düzeyde tutularak ve İTÜ’nün kalbi olan birimin işleyişinin

7 Yeni Laboratuvar Bodrum, zemin ve üzerinde yer alan 4 kattan oluşacak binanın 3. ve 4. katları da Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü tarafından kullanılacak. Yaptığı uluslararası çalışmalarla geniş bir akademik – bilimsel ağa sahip olan Enstitü, yıl içinde dünya çapında bilim insanlarını İTÜ’de konuk ediyor. Ayrıca ülkemizi yakından ilgilendiren konularda düzenlediği önemli bilimsel toplantılarla da dikkat çekiyor. Yeni proje sayesinde, Maden Fakültesi’nin bodrum katındaki çalışma alanından ayrılacak olan Enstitü, hem bilimsel toplantı ve çalışmaların hem de yüksek lisans ve doktora derslerinin yürütülmesi için gerekli niteliği sağlayan koşullara kavuşacak. Yeni bina ile İTÜ 7 laboratuvar daha kazanmış olacak. Ağaçlar İçin Peyzaj Mimarlığından Destek Çalışmaların Haziran ayı ile birlikte başlayacağı projenin hızla ilerlemesi ve binanın 2018’de hizmete açılması hedefleniyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan doğal dokuyu bozmadan işlem yapılabileceğine dair uygunluk onayı alındı. Bu doğrultuda inşaat için seçilen bölgede çevrenin zarar görmemesi adına özel bir çalışma yürütüldü. Bölgedeki ağaçlar kampüste yaşayabilecekleri en uygun alana zarar görmeden taşınacak ve Yeşil Kampüs’ün bir parçası olmaya devam edecek. Çalışmalar kapsamında, hem nakledilecek ağaçlar için uygun konumlar seçildi hem de dikkat edilmesi gereken tüm ayrıntılar belirlendi.

Gaziantep’teki Mezunların İTÜ Ziyareti

olmaktan duyduğu mutluluğu dile getiren Akyazıcı, Rektör Karaca’nın mezunların İTÜ’ye hissettiği aidiyet duygusunun artmasına yönelik çalışmalarına dikkat çekti. Belli aralıklarla bir araya gelerek görüş alışverişinde bulunmak istediklerini söyleyen Gaziantep İTÜ Mezunları Derneği Başkanı ve beraberindeki üyeler, Rektör Karaca’yı Gaziantep’e davet etti. Rektörlük binasının ardından Ayazağa Yerleşkesi’ndeki bölümleri ve yeni açılan laboratuvarları da gezen konuklar, kendileri için verilen özel yemekte akademisyenlerle de buluştu.

itü vakfı dergisi 97


TEKNOKENT DOSYASI

Silikon Vadisi’ne Açılan Türk Şirketleri için

Google ile İTÜ ARI Teknokent İşbirliği

İTÜ GATE Uluslararası Girişim Hızlandırma Programı, San Fransisco’da Google’ın girişim hızlandırıcısı Google Launchpad ile önemli bir işbirliğine imza attı…

seviyelerinden etkilendiğini belirterek, girişimcilerin dinlemeye ve öğrenmeye olan yüksek arzularının memnuniyet verici olduğunu söyledi. Feld, konuşmasına şöyle devam etti: “Görüştüğüm İTÜ GATE firmaları buraya yalnızca akıllarında bir fikir

İ

TÜ ARI Teknokent’in Türk girişimcilerini dünya pazarlarına hazırlamak üzere 2015’den bu yana yürüttüğü İTÜ GATE Uluslararası Girişim Hızlandırma Programı, San Fransisco’da Google’ın girişim hızlandırıcısı Google Launchpad ile önemli bir işbirliğine imza attı. Bu kapsamda, Google’ın girişimcileri desteklemek amacıyla oluşturduğu Google Launchpad Programı, İTÜ GATE tarafından San Francisco’ya götürülen Türk firmalarına mentorluk desteği vermeye başladı. İlk olarak, İTÜ GATE’in dördüncü dönemiyle Silikon Vadisi’ne ofis açmaya ve Türkiye’den teknoloji ihracatı yapmayı hedefleyen 9 firmaya mentorluk desteği verildi ve böylece Google’ın yanı sıra önde gelen teknoloji firmaları Cisco ve Intel Capital gibi kuruluşların yönetici ve uzmanlarından geri bildirim ve danışmanlık aldılar. Etkinlik sonrası görüşlerini belirten Google Launchpad İş Geliştirme Yöneticisi Dan Feld, görüştüğü İTÜ GATE firmalarının olgunluğundan ve teknolojik

98 itü vakfı dergisi

ve ürün prototipi ile gelmemişler. Aksine ürünlerinin hangi ihtiyacı karşılayacağı, hangi müşteri kitlesini hedeflediği, müşterilere hangi değeri katacağı ve bu kitleye nasıl ulaşacağı dahil olmak üzere tüm planlamalarını çok net bir şeklide yaparak gelmişler. Bu birikim ve algı girişimcilerde çok tanık olduğumuz bir durum değil. Ürettikleri değer ve pazara yaklaşımları gerçekten çok profesyonelce. Bununla birlikte dinlemeye ve öğrenmeye çok açıklar. Karşılaştığım bu yaklaşımdan çok etkilendiğimi söylemek isterim.”

San Francisco’nun girişimcilere fikirlerini test edebilmek için eşsiz fırsatlar sunduğunu belirten Dan Feld sözlerini şöyle sürdürdü: “ABD ve özellikle San Francisco; girişimcilerin fikirlerini doğru yatırımcılara sunmak, fikir ya da ürünlerini geliştirmek, en iyi insan kaynaklarına ulaşmak, üretmek ve pazarlamak, doğru ortaklıklar ve iş birlikleri kurmak açısından dünyanın en önemli merkezlerinden biri. Diğer taraftan Amerika pazarına girmek isteyen girişimcilere en önemli tavsiyem ise acele etmemeleri olur. Yeteri kadar olgunlaşmış fikirleri ya da satılabilir hayata geçmiş bir ürünleri yoksa böylesine kompleks bir pazarda işleri başlamadan bitebilir.” İTÜ ARI Teknokent Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Deniz Tunçalp, geçtiğimiz günlerde dördüncüsü gerçekleştirilen İTÜ GATE hızlandırma programının girişimciler için fark yaratmaya devam ettiğini söyledi. Dünya pazarlarına açılmaya hazır firmaları Amerika’da potansiyel yatırımcı, ortak ve müşterilerle buluşturduklarını belirten Tunçalp; “İTÜ ARI Teknokent olarak, öncelikli hedefimiz ülkemizin girişimcilik alanındaki gelişimine destek vermek ve başarılı girişimleri uluslararası platformlarda tanıtarak,


Türkiye’den teknoloji ihracatını artırmak. Bu kapsamda önemli iş birlikleri yaparak girişimcilerimize sunduğumuz olanakları da sürekli geliştiriyoruz. Google Launchpad de bu amaçla yaptığımız çok önemli bir işbirliği. Girişimciliğin merkezlerinden San Francisco’da dünya devlerinin takip ettiği Google Launchpad’de 9 firmamız katılma, kendini tanıtma ve öğrenme imkanı buldu. Bu deneyimi onlara yaşatmaktan çok memnunuz. İTÜ GATE olarak bugüne kadar toplam 27 firmayı ABD’ye götürdük, 13 firmanın da ticari faaliyetlerini ABD’ye taşımasını hızlandırdık. Yeni dönemdeki 9 firmamızın da

önemli iş birlikleri kuracağına inanıyoruz. Türkiye’nin örnek gösterilen destek programlarından biri haline gelen İTÜGATE Uluslararası Hızlandırma Programı’nı önümüzdeki yıllarda da sürdürerek, yüzlerce teknoloji firmamızın uluslararası arenada yer alması için çalışmalarımıza devam edeceğiz.” İTÜ GATE Programı İTÜ GATE Uluslararası Girişim Hızlandırma Programı süreci iki kısımdan oluşuyor. Öncelikle programa seçilen firmalar Türkiye’de özellikle ABD pazarına giriş stratejileri, pazar araştırması, ürü-

nün rekabetçi avantajlarını konumlandırma, fiyatlandırma ve iş modeli gibi pek çok konuyu kapsayan 2 aylık bir eğitim döneminin ardından 2 aylık ABD kampına alınıyor. Amerika’da Chicago 1871 ve San Francisco’da Galvanize kuluçka merkezlerinde firmalar uluslararası yatırımcılarla, potansiyel müşteriler, partnerler ve diğer girişimcilerle biraraya geliyor.Firmaların uluslararası bağlantılara açılmasını hızlandıran program, firmaların ürünleri için satış ve pazarlama merkezlerinin neresi olacağını belirlemelerinin ardından 6 ayı aşkın bir süre devam ediyor.

Türkiye’yi Otomotivde İleri Taşıyacak Girişimciler 5 milyon TL Yatırım Aldı catçıları Birliği olarak İTÜ Çekirdek ile işbirliğimiz bilinçli ve başarılı startup firmalarının kurulmasını sağlayacak, proje ve fikirden sanayiye giden yolda girişimcilere destek olacak, sektörümüze katkıda bulunabilecek bir çalışmadır. Bu iş birliği ile fikirlerin sanayileşip, üretime dönüşmesini ve endüstrimize birer çıktı olarak katkı sağlamasını amaçladık. Bu projelerin önümüzdeki dönemde de takipçisi olacağız" dedi.

İTÜ Çekirdek’te desteklenen Otomotiv Teknolojileri Kategorisi girişimleri IUGO, Enwair, Garajyeri, RePG ve Parkkolay bugüne kadar toplam 5 milyon TL değerinde yatırım aldı… İTÜ ARI Teknokent ve Otomotiv İhracatçıları Birliği (OİB) işbirliğiyle, 2015 yılında İTÜ Çekirdek bünyesinde ‘Otomotiv Teknolojileri Kategorisi’ açılmıştı. Bu kapsamda her yıl OİB Proje Pazarı Etkinliğinde başarılı bulunan otomotiv girişimcileri İTÜ Çekirdek’te kuluçka ve hızlandırma programına seçilip, projelerini hayata geçirmek ve sanayiye aktarmak üzere desteklenmeye başlamıştı. İTÜ Çekirdek’te desteklenen Otomotiv Teknolojileri Kategorisi girişimleri IUGO, Enwair, Garajyeri, RePG ve Parkkolay bugüne kadar toplam 5 milyon TL değerinde yatırım aldı. Konuyla ilgili açıklamada bulunan İTÜ ARI Teknokent Pazarlama ve İş Geliştirme

Direktörü Arzu Eryılmaz, “İTÜ ARI Teknokent olarak, 2015’te İTÜ Çekirdek’e ‘Otomotiv Teknolojileri Kategorisi’ni dahil ettik. OİB işbirliği ve desteği ile oluşturduğumuz bu kategorinin Türkiye'deki otomotiv sektörünün algısını değiştirmeye başladığına inanıyoruz. İki yıl gibi kısa bir sürede OİB Proje Pazarı’nda seçilerek İTÜ Çekirdek’e giriş hakkı kazanan 5 girişimcimiz 5 milyon TL değerinde yatırım aldı. Bu başarının, OİB’in kendi sektörüne sağladığı bu vizyoner desteğe ve İTÜ Çekirdek’in girişimci geliştirme yetkinliğine bağlı olduğunu söyleyebiliriz.” dedi. Otomotiv İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Ömer Burhanoğlu, "Otomotiv İhra-

Yatırımlarla büyüyen 5 girişim Sürücü davranışlarını inceleyen ve iyileştiren, ileri seviye sürücü destek sistemlerine yönelik otomotiv teknolojileri geliştiren iUGO Teknoloji, Keiretsu Forum Türkiye Melek Yatırımcıları’ndan 4.5 milyon dolar şirket değerlemesi ile 400 bin dolar melek yatırım aldı. Patentli yeni pil teknolojisi ile modern hayatın baş ağrısı çabuk eskiyen, çabuk biten pil sorununu çözüme kavuşturan Enwair ise 275 bin TL’lik yatırımın sahibi oldu. Boş duran aracını kiralayarak ek gelir elde etmek isteyen araç sahiplerinin paylaşım platformu Garajyeri ise sektörel dönüşüm yaratma potansiyeline sahip az sayıda sarsıcı yenilikten birisi olarak son bir yıl içinde 800 bin dolar yatırım aldı. Elektrikli araba ve şebeke dışı elektrik ihtiyaçları için devrimsel etkisi olabilecek RePGde son bir yılda 740 bin TL değerinde yatırım kazandı. Trafik sorunuyla birlikte otopark sorununun da günden güne büyümesiyle bu sorunu çözmek için mobil uygulama geliştiren Parkkolay ise 250 bin TL yatırım aldı.

itü vakfı dergisi 99


TEKNOKENT DOSYASI

İTÜ Çekirdek Girişimcisi ADGAGER Pazarlama Araştırmasına Yeni Bir Soluk Getiriyor

İTÜ Çekirdek firmalarından Adgager, istenilen zaman diliminde, kolay ve hızlı bir biçimde araştırmalar başlatılmasına ve şeffaf bir şekilde takip edilmesine imkan tanıyarak pazarlama araştırmalarının geleceğini şekillendiriyor. Yeni nesil bir araştırma servisi Adgager, kullanıcılarının markalara içerik üretebilmelerini ve fikir vermelerini sağlarken; satın alma alışkanlıkları, yeni konseptlerin test edilmesi veya marka gücünün ölçümü gibi araştırmalar yapılmasına olanak sağlıyor. Bunun yanı sıra ürün testleri, metaforik değerlendirmeler ve kalitatif yöntemler ile süreci destekleyen Adgager, tüm tüketici araştırmalarının çevrimiçi, hedefli, şeffaf

100 itü vakfı dergisi

ve çok hızlı şekilde gerçekleştirilmesine de yardımcı oluyor. Adgager kurucusu ve CEO'su Umut Vural, geleneksel araştırma yöntemlerinin, araştırma yapan kişilere ya da kurumlara ne derece doğru bilgiler verdiğinin sorgulanması gerektiğini belirtirken; Adgager'ın yenilikçi yapısını şu şekilde açıklıyor: “Yüklü maliyetleri ve uzun bir zamana yayılımı nedeniyle pek çok kişi ya da kurum pazarlama araştırması yapmaktan kaçınıyor. Geleneksel yöntemler, bu faktörleri göze alıp da araştırmayı yaptıranlara çoğu zaman anlamlı sonuçlar çıkartamıyor. Bunun nedeni ise esas olarak hedef kitleye ulaşamamaktan, ula-

şılsa bile araştırma yöntemleri sebebiyle doğru cevaplara ulaşılamama risklerinin mevcut olmasından kaynaklanıyor. Öte yandan manipülasyona açık fokus grup gibi teknikler de araştırma sürecinin kalitesini düşürüyor. Buna karşın Adgager, tamamen çevrimiçi olarak yürütülen bir sistem. Buna göre belli kriterlerden geçirdikten sonra ‘Gager’ adını verdiğimiz juri üyelerini ve son kullanıcıları bünyemizde topluyoruz. Kişiler ya da firmalar hedef kitlelerini Adgager üzerinden kendi panelleri aracılığıyla belirliyor; ucu açık, çoktan seçmeli veya puanlama sistemli sorularla hedef kitlenin tam olarak konuyla ilgili ne düşündüğünü birinci elden öğrenebiliyor. Gager’lar sistem içerisinde kullanabilecekleri “GAG” adını verdiğimiz kazançları elde ediyorlar. Gagerlar GAG’lerini nakit paraya, ödüle, bağışa veya eğitime dönüştürebiliyorlar. Böylelikle Adgager ile hem fikirlerini anlatmakta güçlük çeken, muhatap bulamayan yaratıcı ve nitelikli toplum bireylerine hem de araştırma yaptıranlara fayda sağlayan pazarlama araştırma yöntemini hayata geçirmiş bulunuyoruz.” İTÜ Çekirdek’in girişimcilik yarışması BigBang 2016’da dereceye girerek ödül kazanan ekipler arasında yer alan Adgager, 2017 itibarıyla 12 kişilik ekibiyle İTÜ MAGNET bünyesinde çalışmalarına devam ediyor.


İTÜ ARI Teknokent Firmalarının Başarısı Beetech ile Taçlandı İTÜ ARI Teknokent tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen ve Türkiye'nin girişimcilik alanında verilen en prestijli ödülleri arasında gösterilen BEETECH 2016 Ödülleri, 12 Temmuz Çarşamba günü Four Seasons İstanbul at the Bosphorus Otel’de sahiplerini buldu. Teknoloji ve girişimcilik ekosisteminde fikir liderlerinin de buluşma noktası haline gelen ödül töreninin konuşmacıları arasında bu yıl, TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik ve Türk Telekom CEO’su Paul Doany de yer aldı. “Çıtayı Yükseltenler” temalı etkinliğe ayrıca teknokent firmalarının üst düzey temsilcileri, tüm endüstriden teknoloji liderleri, yatırımcılar ve yöneticiler katıldı. BEETECH 2016 ödüllerinde bu sene İTÜ ARI Teknokent Performans Kriterleri'ne göre değerlendirilen İTÜ ARI Teknokent firmalarından 20'si 6 ayrı kategoride ödüle, 4 firma da özel ödüle layık görüldü. BEETECH 2016 Ödül Töreni’nde konuşma yapan İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca, Beetech ödüllerinin farklı ölçeklerdeki firmaları teşvik etmek amaçlı olarak düzenlendiğini belirtirken şu değerlendirmede bulundu: “İTÜ ARI Teknokent olarak bir üniversitenin AR-GE ve inovasyonu desteklemek amacıyla şirket kurmasının önemli bir örneğini teşkil ediyoruz. Girişimcilik, AR-GE ve inovasyon ekosistemine kazandırdıklarımızla sadece Türkiye’nin değil dünyanın da ciddi markalarından birine dönüşmüş durumdayız. Ülkemize katma değer yaratacak yeni projelerin destekçisi ve üreticisi olmaya devam edeceğiz.” Hedef: Küresel bir teknopark olmak İTÜ ARI Teknokent Genel Müdürü Kenan Çolpan ise törende yaptığı konuşmada birkaç sene önce teknoloji üretiminde “çıtayı yükseltme” fikrinden yola çıkılarak hazırlanan performans kriterlerinin etkisini göstermeye başladığını belirtti. Çolpan BEETECH ödüllerinin firmalar için bir ayna görevi gördüğünü belirterek, şöyle konuştu: “İTÜ ARI Teknokent olarak en büyük hedefimiz küresel bir teknoparka dönüşmek. Bu amaç doğrultusunda da çok önemli adımlar atıyoruz. 2016 sonunda metrekare başına AR-GE gelirimiz 2013’e göre yüzde 70, AR-GE personel gelirimiz yüzde 46 artış gösterdi. Her sene daha fazla firmanın sunduğumuz bu verimli iş ortamından yararlan-

BEETECH 2016’da İTÜ ARI Teknokent firmaları ödülle buluştu BEETECH 2016 Ödül Töreni’nde toplam 20 firma iş hacimlerine göre “Kuluçka”, “Küçük”, “Orta” ve “Büyük” ölçekli olmak üzere ayrı ayrı değerlendirilerek, 6 farklı kategoride ödül kazandı. “Küçük” ölçekli firmalardan Maxim, “Orta” ölçekli firmalardan Analog Device, “Büyük” ölçekli firmalardan da Ericsson ve Vodafone ayrı kategorilerde ikişer ödülün sahibi oldu. BEETECH 2016 Ödül Töreni’nde özel ödül kazanan 4 firma ve kategorileri ise şu şekilde sıralandı: Yönetimle Uyum Özel Ödülü – ATP Start-up Özel Ödülü- Buy Buddy Yılın Girişim Sermayecisi Ödülü – Revo Ar-Ge Öncüleri Özel Ödülü – Bülent Kaytaz Kuluçka Kategorisi Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları Birincisi: ICMS Ulusal Uluslararası Destekler Birincisi: TAZI AR-GE İhracat Birincisi: PANDORA AR-GE Gelir Birincisi: MISONE

masını istiyoruz. Bu doğrultudaki çalışmalarımız neticesinde 2015 ve 2016 yıl sonunu kıyasladığımızda firma sayısında yüzde 33 artış sağladığımızı görüyoruz.Personel sayımız 2016 yıl sonunda 6.183’e ulaşırken, çok önem verdiğimiz kadın istihdamında da yüzde 27’lik artış sağlamış durumdayız. Bugün bünyemizdeki firmalar 807 proje üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. Teknokentler AR-

Küçük Ölçekli Firma Kategorisi Ulusal Uluslararası Destekler Birincisi: EDS Üniversite Sanayi İşbirliği Birincisi: AIM ENERJİ Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları ile AR-GE İhracat Birincisi: MAXIM AR-GE Gelir Birincisi: MİKRO YAZILIMCI Orta Ölçekli Firma Kategorisi: Ulusal Uluslararası Destekler Birincisi: SESTEK Üniversite Sanayi İsbirligi Birincisi: DİALOG AR-GE İstihdam Oranı Birincisi: FOREKS Fikir ve Sınai Mülkiyet Hakları ile Arge İhracat Birincisi: ANALOG DEVİCE AR-GE Geliri Birincisi: KRON Büyük Ölçekli Firma Kategorisi Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları İle AR-GE İstihdam Oranı Birincisi: VODAFONE Ulusal Uluslararası Destekler Birincisi: İNNOVA Ulusal Sanayi İşbirliği Birincisi: ARGELA AR-GE İhracat ile AR-GE Geliri Birincisi: ERİCSSON

GE’nin ticari yüzü. AR-GE ciromuz 2015’e göre yüzde 22 artış göstermiş durumda. İhracat ise dalgalı döviz kuruna rağmen dolar bazında yüzde 9 arttı. Akademisyenler tarafından kurulan firma sayında da yüzde 24 oranında artış yaşandı. İTÜ ARI Teknokent olarak girişimciliğin ve teknoloji üretiminin üssü olmak adına çalışmaya devam ediyoruz.”

itü vakfı dergisi 101


GENÇ BAŞARI

Ü

niversiteler arasında düzenlenen uzay teknolojileri yarışmalarının en önemlisi olan CanSat Competition 2017'ye katılan İTÜ APİS Ar-Ge Uydu Takımı, kritik tasarım kategorisinde dünya birincisi seçildi. Sponsorları arasında, Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA)’nın da bulunduğu yarışmaya Corendon Airlines'ın desteğiyle katılan İTÜ takımı, kritik tasarım kategorisinde 100'den fazla takımla yarıştı ve zirvenin sahibi oldu. APİS Ar-Ge Uydu Takımı, 9-11 Haziran tarihlerinde düzenlenen yarışmada Princeton, Manchester, Virginia Tech vb. dünyanın önde gelen üniversiteleriyle yarıştı. Ekip aynı zamanda, genel klasmanda dünya dördüncüsü olmanın yanı sıra, Türkiye ve Avrupa

APİS Ar-Ge Uydu Takımı Kritik Tasarımda Dünya Birincisi birinciliğini de elde etti. CanSat Competition 2017 her yıl, Amerikan Uzay Topluluğu (AAS) ve Amerikan Havacılık ve Uzay Enstitüsü'nün (AIAA) iş birliğiyle düzenleniyor.

İTÜ APİS Ar-Ge Uydu Takımı: Günümüz teknolojilerini kavrayıp gelecek teknolojilere yön vermek ve teknoloji alanında ülkemize yarar sağlayacak bireyler yetiştirmek için 2015’te kurulan İTÜ APİS Ar-Ge Uydu

Sponsor Corendon Airlines'a Teşekkür... Geçen yıl da katıldığı yarışmadan dünya birinciliğiyle ayrılan ekip APİS’in CanSat Competition 2017 için çıktığı zirve yolculuğundaki en büyük destekçilerinden biri de ekibe sponsor olan Türk hava yolu şirketi Corendon Airlines oldu. Şirketin bu önemli desteği için 31 Mayıs’ta, Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesinde düzenlenen törenle bir teşekkür plaketi verildi. Törende konuşan Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Metin Orhan Kaya, sponsor firmaya teşekkür ede-

102 itü vakfı dergisi

rek, bu destek sayesinde APİS Ar-Ge Uydu Takımının daha büyük başarılara imza atacağına inandığını söyledi. Yıldıray Karaer: “Bir İTÜ mezunu olarak, APİS’i desteklemek gurur verici.” Corendon Airlines Yönetim Kurulu Başkanı ve Maden Mühendisliği Bölümü 1986 yılı mezunu Yıldıray Karaer, uzun süredir eğitim, havacılık ve çevre konularında sosyal sorumluluk pro-

jelerinde yer aldıklarını belirtti. Birçok yarışmadan birincilikle dönen ekibi ülkemizin gurur kaynağı

olarak tanımlayan Karaer, öğrencilere destek vermekten ötürü duyduğu mutluluğu paylaştı. Karaer “Bir İTÜ mezunu olarak, kendi okulumdan çıkan böylesine başarılı bir takımı desteklemekten ötürü gururluyum. Şirket olarak, bu yolculukta APİS Ar-Ge Uydu Takımı’nı sonuna kadar destekliyor ve kendilerine başarılar diliyoruz." dedi. Dekan Prof. Dr. Metin Orhan Kaya, Yıldıray Karaer'e (sağda) teşekkür plaketi verdi.


Takımı, farklı bölümlerde öğrenim gören 26 öğrenciden oluşuyor. APİS, geçmişten bugüne sürdürdüğü başarı yolculuğuyla biliniyor. Asya-Pasifik Uzay Ajansı İş birliği Örgütü (APSCO) tarafından düzenlenen ve her üye ülkeden sadece bir takımın katılabildiği minyatür uydu yarışması APSCO CanSat International Competition 2016'da, TÜBİTAK tarafından Türkiye'yi temsil etmek üzere görevlendirilen ekip, yarışmadan dünya birinciliğiyle ayrıldı. APİS Takımı ayrıca, NASA'nın sponsorluğunda düzenlenen model uydu yarışması AIAA CanSat Competition 2016'da genel klasmanda Türkiye birincisi ve Avrupa ikincisi olma başarısı gösterdi. Ülkemizi önemli uluslararası yarışmalarda temsil eden takım bu yıl ayrıca, Moğolistan'da düzenlenecek APSCO Cansat International Competition 2017 ile 25-27 Ağustos tarihlerinde, Ankara'da gerçekleştirilecek TÜRKSAT Model Uydu Yarışması’na da katılacak.

İTÜ Rover Takımı’na URC’de İki Kategoride Derece

İTÜ Rover Takımı, ABD'de düzenlenen Üniversitelerarası Robotik Araç Yarışması’nda, Altınay Mars Kâşifi ile iki kategoride üçüncü oldu. İTÜ Rover Takımı, ilk kez katıldığı Üniversitelerarası Robotik Araç Yarışması'nın (URC) finalinde, Science Cache ve Autonomous Tra-

versal görevlerinde üçüncü sırada yer alarak, önemli bir başarı elde etti. Takım, bilim kategorisinde ise kendi tasarlayıp ürettiği Altınay Mars Kâşifi isimli araçla dördüncü oldu. İlki 2007'de gerçekleştirilen yarışmaya bu yıl 13 ülkeden 82 takım başvurdu. McGill, Michigan ve Waterloo gibi saygın üniversite-

lerden gelen birçok rakibini geride bırakan İTÜ Rover Takımı böylece, 7 ülkeyi temsil eden ilk 13 takım arasına adını yazdırdı. Yarışlar, ABD'nin Utah eyaletinde "Mars Çölü" adıyla anılan ve Mars ile benzer zemine sahip olan, gelecekte uzayda kullanılacak yeni nesil araçların denemelerinin yapıldığı alanda gerçekleştirildi. Yarışların birincisi, Missouri Üniversitesi ekibi oldu. İTÜ Kontrol ve Otomasyon, Elektronik ve Haberleşme, Elektrik, Uçak, Uzay, Makina, Bilgisayar ve Jeoloji mühendisliği bölümlerinden 22 öğrencinin takım ruhuyla çalışarak geliştirdiği aracın proje danışmanlığını, Kontrol ve Otomasyon Bölümü öğretim üyeleri Dr. Serkan Türkeli ve Yrd. Doç. Dr. Tufan Kumbasar yaptı. Proje liderliğini ise Elektrik Mühendisliği Bölümü öğrencisi Tunç Türker üstlendi. Projenin danışmanlarından Dr. Serkan Türkeli, takımın URC yarışlarına katılıp kendini kanıtlamasının, kaliteli eğitim verilmesi hâlinde dünyayla yarışabilecek mühendisler yetiştirebileceğimizin işareti olduğunu söyleyerek, nitelikli üretim için İTÜ Rover Takımı kalitesinde mühendisler yetiştirmemiz gerektiğini vurguladı ve 13 yıldır düzenlenmekte olan yarışmaya ilk kez kabul almanın bir başarı olduğun ancak, bunun sürekliliğinin sağlanması gerektiğini belirtti.

itü vakfı dergisi 103


GENÇ BAŞARI

İTÜNOM Ekibinin ABD’deki Büyük Başarısı

İTÜNOM Otonom Hava Araçları Takımı, ABD'de düzenlenen İnsansız Hava Araçları (İHA) yarışmasına katılan 54 takım arasında dördüncü oldu. Uluslararası İnsansız Hava Araçları Derneği, öğrenciler arası İHA yarışmalarının 15'incisini, 14-17 Haziran tarihleri arasında, Patuxent River Askeri Hava Üssü’nde düzenledi. Üniversiteler bazında dünyanın en saygın insansız hava aracı yarışması olarak kabul edilen organizasyo-

na, aralarında Türkiye, ABD, Kanada, İsrail, Hindistan, Polonya başta olmak üzere 8 ülkeden 54 takım katıldı. Yarışmaya katılan Bilgisayar, Uçak, Kontrol ve Otomasyon, Elektrik, Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği öğrencilerinden oluşan İTÜNOM takımı, “En İyi Döner Kanatlı Araç” kategorisinde ödül kazandı. İstenen görevleri en iyi şekilde gerçekleştiren ikinci ekip olan İTÜNOM, genel sıralamada ise dördüncü sırada yer aldı.

İTÜNOM Otonom Hava Araçları Takımı: 2014 yılında, otonom uçuş teknolojileri geliştirmek ve bu teknolojilerle alakalı yarışmalarda Türkiye'yi temsil etmek amacıyla kurulan İTÜNOM Otonom Hava Araçları Takımı, aktif bir ekip olarak İTÜ adına birçok yarışmaya katılıyor. Takımdaki öğrenciler; otonom uçuş teknolojileri, görüntü işleme, uzun mesafe kablosuz ağ teknolojileri, gömülü sistemler, güç elektroniği sistemleri tasarımı ve testi konularında da çalışmalar yürütüyor. İTÜNOM ekip üyeleri: Mekanik Ekip: Mehmet Can Şen Enes Uçar –(Uçak Müh.) Otopilot ve Aviyonik Ekip: Ertuğrul Aksoy - Melih Sabri Boz, Oğuzhan Köse (Kontrol ve Otomasyon Müh.) Görüntü İşleme Ekip: Mutluhan Üzmez - Takım Kaptanı Ali Eren Çelik - Bilgisayar Müh. Ağ Sistemi ve Haberleşme Ekip: Furkan Bağcı - Resul Aydın (Elektronik ve Haberleşme Müh.), Sertan Sezgin Kutlu (Elektrik Müh.)

Betonu Sudan Yürütenlerin Keskin Rekabeti

Ayazağa Yerleşkesinde düzenlenen 2017 Beton Kano Yarışması’na farklı üniversitelerden katılan 14 takım, hız ve dayanıklılıkta en iyi olmak için yarıştı. Mühendisliğe Hazırlık Kulübü tarafından 21 Mayıs tarihinde, gölette düzenlenen yarışma, sağanak yağışın etkisiyle beklenilenden daha zor bir rekabete sahne oldu. Genel puanlamanın %30’unu iki kişilik dayanıklılık, iki kişilik ve dört kişilik sürat yarışları; %70’ini ise beton kanosunu yüzdüren ekiplerin, yaptıkları sunumlardan elde ettikleri akademik puan oluşturdu. İzleyenlerin heyecanla takip ettiği yarışlarda zirvenin sahibi Düzce Üniversitesi Konuralp takımı oldu.

104 itü vakfı dergisi

Ekip böylece, 7000 TL tutarındaki birincilik ödülüne değer görüldü. İkinciliği elde eden Dokuz Eylül Üniversitesi Co-Works takımı 4000 TL’lik para ödülüne hak kazanırken, dereceye giren son takım olan Balıkesir Üniversitesi Beton Kano Takımı, 2000 TL’lik para ödülünün sahibi oldu.

İTÜ’nün yanı sıra yarışmada: Süleyman Demirel Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, İnönü Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Gaziantep Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Bingöl Üniversitesi ve Özyeğin Üniversitesi’ni temsil eden takımlar yer aldı.


İTÜ ROV Takımı California Yolcusu

İTÜ ROV takımı geliştirdikleri su altı aracı ile, 29-30 Nisan tarihlerinde Yıldız Teknik Üniversitesi’nde düzenlenen yerel yarışma kapsamında verilen görevleri tamamlayarak yerel eleme turunu kazandı ve Kaliforniya’da uluslararası yarışmaya katılma hakkını kazandı. ROV yarışmasına katılan ekipler; fizik, matematik, elektronik ve mühendislik becerilerini deniz ortamında uygulamalı olarak gösterdi. Marine Advanced Technology Education (MATE) tarafından düzenlenen yarışmada katılımcılar bir yandan eğlenirken diğer yandan yeteneklerini sergileyerek kendilerini kanıtlamaya çalıştı. Her yıl farklı bir tema çerçevesinde belirlenen görevleri en iyi şekilde yerine getiren takımların zorlu bir rekabete girdiği etkinlikte, uzaktan kumandalı su altı

araçları (Remotely Operated Vehicle - ROV) birbiriyle yarışıyor. Bu araçlar özellikle su altı araştırmaları, insanların ulaşmasının mümkün olmadığı ve gerçekleştirmesi zor görevler için arama - kurtarma vb. su görevlerinde de kullanılabilmeleriyle öne çıkıyor. ROV’lar; açık deniz platformları, su altı boru hatları, habitat taraması gibi birçok su altı görevini su üzerinden yüksek çözünürlüklü kameralar ve robot kollar sayesinde tek operatör kumandası üzerinden gerçekleştirebiliyor. Bu yıl “Geleceğin Liman Şehirleri: Ticaret, Eğlence, Sağlık ve Güvenlik” temasıyla düzenlenecek yarışmada, temsili olarak kontrollü bir havuz içerisinde yerine getirilecek görevler ise; bir eğlence platformunun bakım ve tamir işlemlerinin gerçekleştirilmesi, kirlenmiş sedimentlerin tespiti ve

bunlardan örnek alınması, gemiden denize düşmüş olan konteynerlerin tespiti, konumlandırılması ve özel bir taşımacılık sistemi kurulması (hyperloop) olarak belirlendi. İTÜ ROV Takımı hakkında İTÜ bünyesindeki çeşitli fakültelerden (Uçak Uzay, Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri, Elektrik Elektronik) bir araya gelmiş öğrencilerden oluşan İTÜ ROV Takımı'nın, daha önce birçok başarılı projede de imzası bulunuyor. Yrd. Doç. Dr. Bilge TUTAK danışmanlığında Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi bünyesinde kurulan ekip, takım ruhu ve merak duygusuna sahip, oldukça aktif yönü ile biliniyor. İTÜ ROV Takımı, Arı Teknoloji Geliştirme Kulübü (ARIGE) olarak robotik alanındaki birçok öğrenci yarışmasına katılan ve üniversitemizi en iyi şekilde temsil eden üyelerden oluşuyor. ARISAT takımıyla Cansat Model Uydu yarışmasında dünya birinciliği, 2016 yılında düzenlenen Viyana Robot Yarışması’nda (Vienna Robot Challange) ilk üç dereceyi elde etti. Üyeleri Space-X Hyperloop yarışmasına da katılan İTÜ ROV’da, üniversitemizi bu yıl ABD’de temsil edecek Mars Rover ekibinden üyeler de yer alıyor. Ayrıca İTÜ ROV takımının geliştirdiği aracın ülkemizin Antarktika’da Aralık ayında gerçekleştirmeyi planladığı bilimsel araştırma seferine de İTÜ PolRec Ekibi ile birlikte gönderilmesi ve buzulların altında gerçekleştirilebilecek araştırma çalışmalarında kullanılarak gerçek bir uygulamada kullanımı amaçlanıyor. İTÜ ROV Takımı Sponsorluk desteğinizi bekliyor: iturov@itu.edu.tr

Enes DEMİRAĞ: +90 539 299 54 40

itü vakfı dergisi 105


GENÇ BAŞARI

İTÜ Fashion Show Podyumu Büyüledi Kimya Mühendisliği Öğrenci Tasarımları İTÜ’de Sergilendi

İTÜ - FIT (Fashion Institute of Technology) Moda Tasarımı Programının bu yılki mezunları, İTÜ Fashion Show’da tasarımlarını sergiledi. 4 Haziran’da The Ritz Carlton otelinde düzenlenen defilenin koreografisini Banu Noyan, sunuculuğunu Özge Ulusoy üstlendi. Yeni mezunlar, İTÜ Fashion Show 2017’de de hazır giyim ve moda alanlarının önde gelen temsilcilerinin karşısına özgün tasarımlarıyla çıktı. Önümüzdeki yılların modasını yaratmaya aday genç tasarımcılar, 2018 yılının ilkbahar - yaz kreasyonu için yaptıkları çalışmalarla yarıştı. Birbirinden çekici ve göz alıcı tasarımların ilgi topladığı gecede İTÜ-FIT Moda Tasarım Bölümü (UOLP) son sınıf öğrencisi Muhammed Ali Yıldız birinciliğe ulaştı. Yarışmanın ikincisi aynı bölümden Selda Palacı olurken, üçüncü sırayı ise yine bu İTÜ’den İlayda Damar aldı. LC Waikiki Kurumsal Akademi Direktörü Gülperi Savcı Tandar, Kiğılı Özel Ödülü

106 itü vakfı dergisi

ve LC Waikiki Özel Ödülü’nü de kazanan Muhammed Ali Yıldız’a ödülünü verdi ve İTÜ’nün nitelikli moda tasarımcıları yetiştirerek sektöre önemli bir katkıda bulunduğunu belirtti. KİPAŞ Özel Ödülü’ne değer görülen Mirel Okumuş’ a ise ödülü KİPAŞ Satış ve Pazarlama Grup Direktörü Murat Arıöz tarafından verildi. Arıöz, Rektörlüğe ve İTÜ-FIT Moda Tasarımı Bölümü’ne özel olarak teşekkürlerini ilettikten sonra, Okumuş’un Amsterdam’da düzenlenecek tasarım yarışmasında ülkemizi temsil edeceğinin müjdesini verdi. Defileyi izleyen Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Telem Gök Sadıkoğlu, Tekstil Teknolojileri ve Tasarımı Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Ömer Berk Berkalp ve Suny-Moda Tasarımı Program Koordinatörü öğretim üyesi Prof.Dr. Cevza Candan, bu önemli gecede yarışan mezunlara ve başta ana sponsorlar olan İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçılar Birliği (İHKİB) ile LC Waikiki olmak üzere, organizasyona katkıda bulunan kuruluşların temsilcilerine teşekkür plaketlerini sundu.

Kimya mühendisliği bölümü öğrencilerinin projeleri, Kimya Mühendisliği Tasarım Etkinliği’nde (KİMMTE) yarıştı. İTÜ Kimya Mühendisliği Bölümü ev sahipliğinde, 6 Mayıs’ta düzenlenen etkinliğe İTÜ’nün yanı sıra; Beykent, Boğaziçi, İstanbul, Koç, Marmara ve Yeditepe Üniversitelerinin kimya mühendisliği bölümü son sınıf öğrencileri katıldı. Gençler, hazırladıkları kimyasal tesis projeleriyle dereceye girmek için yarıştı. Yaklaşık 60 proje grubunun tasarımlarını sergilediği KİMMTE’de öğrencilere katılım sertifikası verilirken dereceye girenlere birincilik, ikincilik, üçüncülük ve üç de mansiyon ödülü sunuldu. KİMMTE sonuçlarına göre birinci sırayı Insulin Glargine Production başlıklı projeyle Koç Üniversitesi öğrencileri Melih Aris Çolakoğlu, Melis Karaahmetoğlu, Nazlıgül Sezen, Pelincan Sümen, Semih Bayraktar alırken, ikinciliği Production of Vinylchloride from Ethylene başlıklı projeleriyle Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Abdüssamet Koçak, Ege Erkmen, Eren Kuşhan, Uğurcan Esen elde etti. Yarışta üçüncü sırayı elde edenler ise Vinylbenzene Production adlı çalışmalarıyla İTÜ öğrencileri Nihal Olcay Doğan, Gökmen Yağız Topçu, Mehmet Serhat Aydın, Zeynep Cansu Senyelli, Özlem Ecem Kaynar, Melodi Özgüç oldu. Yarışmada; Aramid Production başlıklı projeyi hazırlayan İTÜ öğrencileri Cemre Balaban, Fulya Furat, Osman Berk Karaoğlan, Maral Merve Emir, Senih Kutluer; Ethanolamine Production adlı çalışmalarıyla; Harun Kulak, Zeynep Çengeloğlu, Sedat Beşli, Ceren Çelikbilek ve Asuman Küçük Styrene Production adlı çalışmalarıyla; Koç Üniversitesi öğrencileri Akın Can Saçak, Eda Jan Yılmaz, Gözde Sorgüven, İbrahim Melekoğlu ve Nilay Demiröz mansiyon ödülüne değer görüldü.


Londra’dan Mimarlık Öğrencilerine Tasarım Ödülü

İTÜ Mimarlık Bölümü ve Mimarlıkta Bilişim Lisansüstü öğrencileri, Londra’da, Westminster Üniversitesi Dijital Fabrikasyon Birimi’nin düzenlediği Uluslararası Tasarım Festivali’nden (FabFest 2017) ikincilik ödülüyle döndü. İTÜ öğrencileri, başta Türkiye olmak üzere dünyanın dört bir yanından başarı haberleriyle ülkemizin gururu olmaya devam

ediyor. Londra’da, Westminster Üniversitesi Dijital Fabrikasyon biriminin geleneksel Uluslararası Tasarım Festivali’ne Türkiye, ABD, Çin, İspanya, İtalya, Hong Kong, Romanya, Polonya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Avusturya, Hindistan, Danimarka ve Kıbrıs’tan 30’dan fazla üniversite katıldı. Teması Pop- up City olan festivalde, İTÜ Mimarlık Bölümü öğrencilerinin hazırladığı Big Crunch (Büyük Çatırtı) projesi ikincilik ödülüne değer görüldü. Küllerinden doğan bir organizma anlatılıyor Doç. Dr. Leman Figen Gül'ün danışmanlığında Mimarlık Fakültesi'nden takım kaptanlığını Süheyla Müge Halıcı’nın üstlendiği Aycan Yılmaz, Çağlan Çelebi,

İTÜ GİNOVA Çetin Ceviz Birincileri Berlin’deki Girişimcilik Ekosistemiyle Tanıştı

İTÜ GİNOVA Çetin Ceviz 2017 girişimcilik kampında birinci olarak Berlin Girişimcilik Ekosistemi Gezisi ile ödüllendirilen Mockingbird ekibi, 21-23 Haziran tarihleri arasında Berlin’deydi.

Kısa bir süre önce ABD’de düzenlenen Cansat Competition 2017 yarışmasından, kritik tasarım dalında birincilikle dönen APİS Ar-Ge Uydu Takımının da üyeleri olan Uzay Mühendisliği Bölümü öğrencileri Mert Menekşe, İbrahim Dipçik ve Arman Kayhan’dan oluşan Mockingbird üyeleri, Berlin’deki girişimcilik ekosistemini daha yakından tanıdı. Ekosistemdeki ortak çalışma alanlarını gezen öğrenciler burada Microsoft, Deutsche Bahn vb. şirketlerin bünyesindeki hızlandırıcıların etkinliklerine katıldı. Ayrıca kendileri için hazırlanan özel start-up sunum atölyesinde yer alan Mockingbird

İnanç Şencan, Ömer Can Bakan’dan oluşan ekibin projesi, büyük bir felaket sonrası yok olan bir şehirde neredeyse küllerinden doğan bir organizma fikrinden yola çıkıyor ve büyüyen, duruma göre biçim değiştirebilen ve dönüşen bir durumu temsil ediyor. “İTÜ'yü başarıyla temsil etmeye devam edeceğiz” Projenin danışmanlığını üstlenen Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nden Öğretim Üyesi Doç. Dr. Leman Figen Gül, öğrencilerin başarısından duyduğu mutluluğu dile getirerek, festivale ikinci kez katıldıklarını belirtti ve çalışma hakkında şu bilgileri verdi: Çalışılması oldukça zor bir malzeme olan mukavva ile çalışıldı. Malzemenin imkanlarını maksimize eden bir tasarımın ortaya çıkarıldığı bu pavilyon elliye yakın katılımcının yer aldığı bir festivalde ikincilik ödülüyle dönmesi ikinci kez katıldığımız bu etkinlikte bizi oldukça mutlu etti. Üç ay süre ile çalıştık bunun özellikle son bir ayı yoğun geçti. Önümüzdeki senelerde benzer yarışmalara katılarak yeni gelişmekte olan bu alanda okulumuzu temsil etmek istiyoruz.”

üyeleri, Betahaus'un geleneksel Betabreakfast etkinliğinde Berlin Girişimcilik Topluluğu karşısında sunumlarını yapıp geri bildirim aldılar. SAP ve Foodora’dan Mockingbird’e özel sunumlar SAP Nesnelerin İnterneti Startup Hızlandırıcı Operasyonları Müdürü Stephan Gilles, Mockingbird üyelerine özel olarak gezdirdi. Gilles, şirket bünyesindeki start-up’ları tanıtıp firmanın bu konuya yaklaşımını anlattıktan sonra, hızlandırıcı ve Berlin Girişimcilik Ekosistemi ile ilgili gelen soruları yanıtladı. Öğrenciler Foodora’yı ise şirketin Baş Teknoloji Sorumlusu’ndan (CTO) dinledi. Foodora’nın teknolojik altyapısını, şirketin iş modelleri ile organizasyon yapılarını anlatan Manuel Thurner sunumunda, büyüyen teknoloji şirketinin yönetimi ve inovatif yapısı üzerine odaklandı. Berlin Girişimcilik Ekosistemi Gezisi, Almanya’daki teknoloji şirketleri tarafından düzenlenen dijital dönüşümle ve inovasyonla ilgili konuşmalar ile atölye çalışmalarından oluşan Digital Future Summit ile sona erdi.

itü vakfı dergisi 107


GENÇ BAŞARI

Aslıhan Vuruşkan’a "Amelia Earhart” Burs Ödülü

Aslıhan Vuruşkan, doktora seviyesi öğrenimde üstün akademik başarısı ile dikkat çekenlere Zonta Uluslarara-

sı Vakfı (ZIF) tarafından verilen "Amelia Earhart” Burs Ödülü’nü kazandı. Vuruşkan, ABD'nin Missouri Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nde "Havacılık Mühendisliği" alanında sürdürdüğü doktora öğrenimi kapsamında bu saygın ödülün sahibi oldu. Lisans öğrenimini 2012 yılında İTÜ Uçak Mühendisliği Bölümü’nde, 2013 yılında da İTÜ Makine Mühendisliği Bölümü’nden tamamlayarak çift diploma alan Aslıhan Vuruşkan, mezuniyetinin ardından İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi’nde araştırma

Teknoloji Tüm Boyutlarıyla IEEE İTÜ Teknoloji Konferansı’ndaydı

Elektrik ve Elektronik Mühendisleri Enstitüsü İTÜ Kolu (ITU Institute of Electricand Electronic Engineers - IEEE ITU) Teknoloji Konferansı’nda öğrenciler, ülkemizde ve dünyada teknolojinin geldiği konumu ve gelecekteki yol haritasını sektör temsilcileriyle keşfetti. 13 Mayıs’ta, İşletme Fakültesinde gerçekleşen etkinlik, teknolojinin gelecekteki standartlarını belirleyecek mühendislerin Türkiye'den çıkması için inovasyonun gücüyle sınırları kaldırarak sıradışı bir deneyim sundu. IEEE ITU Teknoloji Konferansı’nda, günümüzde teknoloji alanında en

108 itü vakfı dergisi

çok konuşulan konular olan savunma teknolojileri, Endüstri 4.0, biyoteknoloji, büyük veri, bulut teknolojisi, ödeme teknolojisinde ortaya çıkan yenilikler, sosyal liderlik, artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik ve son olarak bu iki kavramın birleşiminden doğan birleşik gerçeklikten (mixedreality) bahsedildi. Konferansta, İTÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Alp Üstündağ, IEEE Teknoloji ve Mühendislik Yönetimi Topluluğu Başkan Yardımcısı Robert Bierwolf, GPay CEO’su Tuğberk Seçkin, Bosch Nesnelerin İnterneti ve Endüstri 4.0 Koordina-

görevlisi olarak göreve başladı. 20122014 döneminde Prof. Dr. Gökhan İNALHAN yürütücülüğünde "...dikine havalanıp / inen İnsansız Hava Aracı - TURAC aerodinamik modellemesi" konulu yüksek lisans çalışmasıyla 2014 yılında İTÜ Uçak ve Uzay Mühendisliği Yüksek Lisans programını tamalamıştır. Amelia Earhart burs programı, yetenekli ve başarılı doktora öğrencisi olan kadınları desteklemek ve özellikle erkeklerin yoğunlukta olduğu çalışma alanlarında kadın çalışanları teşvik etme amacı taşıyor. Her sene dünya genelinde 35 kişiye sağlanan bu burs programına başvuracak kadın adayların, havacılık ve uzay bilimleri alanlarında veya bu alanla ilgili olan mühendislik bölümlerinde doktora öğrencisi olmaları gerekiyor. Üstün başarı göstermiş olmaları da burs almaları açısından fazlasıyla önem taşıyor. Aslıhan Vuruşkan, bugüne kadar Amelia Earhart burs ödülünü kazanan ikinci İTÜ’lü oldu.

törü Mustafa Ayhan, Telenity CEO’su İlhan Bağören, ASELSAN'dan Kıdemli Tasarım Lideri Alper Gerçek, artırılmış ve sanal gerçeklik alanlarında dünyadaki en başarılı 10 kişi arasında yer alan Sanem Avcil, MEF Üniversitesi Veri Analizi Yüksek Lisans Programı Koordinatörü Özgür Özlük, Gelecekhane’den Almila Ceren Baykan, SAP’den Barhan Çelik ve profesyonel yaşamın sosyal ağı Linkedin’in Dublin ofisinden Kıdemli İlişki Yöneticisi (Senior Relationship Manager) Güçlü Bilgi, katılımcılara seslendi. Malezya, Yunanistan, Amerika Birleşik Devletleri gibi dünyanın dört bir köşesinden gelen uzmanlar ve öğrencilerin ağırlandığı konferans, interaktif katılım şekliyle teknoloji konusunda izleyicilerine yeni bir perspektif çizdi. Etkinlik kapsamında ayrıca, Gelecekhane tarafından Gelecek Senaryosu Atölyesi ve Webtures tarafından Kullanıcı Deneyimi ve arama motoru optimizasyonu (SEO) konularından oluşan Uygulamalı Dijital Pazarlama Atölyesi düzenlendi. Katılımcıların; sanal gerçeklik, ödeme teknolojileri, 3 boyutlu yazıcı konularında deneysel çalışmalara da katıldığı etkinlikte yapılan çekilişlerde; çeşitli armağanlar ve hediye çekleri verildi.


Öğrenci Projeleri YER 2017’de Sergilendi İTÜ Maden Fakültesi, Yerbilimlerinde Öğrenci Bitirme Tasarım ve Projeleri Sempozyumu Sergisi YER 2017’ye ev sahipliği yaptı. Maden Fakültesi öğrencilerinin akademik yıl içinde ortaya çıkardığı projelerin sergilendiği Yerbilimlerinde Öğrenci Bitirme Tasarım ve Projeleri Sempozyumu Sergisi - YER 2017, Ayazağa Yerleşkesinde düzenlendi. İhsan Ketin Konferans Salonu ve fuayesinde gerçekleşen serginin açılışına katılan Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, sergilenen projelerin zengin bir içerik sunduğuna dikkat çekerek etkinliği: “Bugün gençlerin günü. Öğrencilerimizin çalışmalarından gurur duydum” sözleriyle yorumlayarak, çalışmalarda büyük çaba harcandığını gördüğünü, aralarında makale hâline gelebilecek çalışmaların da bulunduğunu ve bu potansiyelin devam edeceğine inandığını be-

lirtti. Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Kuzu, ise sempozyumun 2004’ten beri düzenlendiğini hatırlattı ve YER 2017 sergisinin gençler için önemli bir motivasyon kaynağı olduğunu söyledi. Kuzu, etkinliğe uluslararası boyut katmayı planladıklarını sözlerine ekledi.

Madencilik alanına ilişkin ilgi çekici oturumlarla başlayan etkinlik programı kapsamında birinci oturumda; Eti Bakır Genel Müdürü Ahmet Tezcan, “Türkiye ile Dünyada Bakır ve Etibakır”, Gülsan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Gül, “Mühendislik Çalışmalarında Geoteknik Örneklemeler”, Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Ar-Ge Daire Başkanı Mustafa Ziypak, “Türkiye’de Kömür Madenciliğinin Bugünü ve Yarını” başlıklı konuşmalarını yaptı. Jeofizik Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Aysun Güney’in oturum başkanlığını üstlendiği, etkinliğin ikinci oturumunda ise öğrencilerin bitirme tasarım projeleri sunuldu. 32 öğrencinin poster, 5 öğrencinin sunum hazırlayarak katkıda bulunduğu YER 2017’nin sonunda, öğrencilere katılım belgeleri verildi.

Tekstil Sektörünün Temsilcileri İTÜ’de Buluştu Tekstil Mühendisliği öğrencileri 14.Ulusal Tekstil Mühendisliği Öğrenci Kongresi'nde (UTMÖK) İTÜ’de buluştu. 2004’ten beri gerçekleştirilmekte olan etkinlik, 5 - 7 Mayıs tarihleri arasında Maçka Yerleşkesi'nde düzenlendi. Kongreye katılan bilim insanları, araştırmacılar, iş dünyasından önemli isimler ve alanla ilgili eğitimlerini sürdüren üniversite öğrenciler, Mustafa Kemal Amfisi’nde bir araya geldi. Farklı üniversitelerden gelen tekstil mühendisliği öğrencilerini iş hayatına bugünden hazırlamak, sektör temsilcilerinin ise öğrencilere alanla ilgili yol gösterici bilgiler aktarmaları ve tekstil sektörüne yeni değerler katabilmeleri için gereken birikimi kazandırmayı amaçlayan etkinliğin organizatörlüğünü bu yıl, İTÜ Tekstil Mühendisliği Kulübü (İTÜTEK) üstlendi. Prof. Dr. Ömer Berk Berkalp: “Tekstil sektörünün geleceği aydınlık.” Kongrenin katılımcılardan Tekstil Teknolojileri ve Tasarımı Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ömer Berk Berkalp yaptığı konuşmada, tekstil sektörünün ekonomimiz için önemine

dikkat çekerek, tekstil mühendisliği bölümü öğrencilerinin geleceğinin aydınlık olduğunu söyledi ve gençlerin kişisel becerilerini artırmalarını tavsiye etti. Tekstil Teknolojileri ve Tasarımı Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nevin Çiğdem Gürsoy da etkinlikte gençlere seslendi. Gürsoy, bu yıl kongreyi düzenleyen öğrencileri kutladıktan sonra, tekstil alanında öğrenim gören öğrencilerin henüz üniversite döneminde bile farklı deneyimler edinebileceğini ve böylece mezuniyet sonrasında temel meslekî bilgileri öğrenebileceklerini belirtti. ÜTMÖK’te yer alan Sanko Holding Onursal Başkanı ve TOBB Türkiye Tekstil Sanayi Mec-

lisi Başkanı Abdulkadir Konukoğlu ise konuya özel sektör açısından baktı. Konukoğlu düşüncelerini: "Tekstilde bugün de Türkiye'nin bayrağı dalgalanıyor, Türkiye, bu alanda daha uzun yıllar var olacak.” sözleriyle ifade etti. Etkinlikteki diğer konuklar ise İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı İsmail Gülle, Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı Zeki Kıvanç ve ünlü moda tasarımcısı Ivana Sert’ti. Öğrencilerin de çalışmalarının sergilendiği etkinliğe çok sayıda çalışmayla katılan İTÜ Moda Tasarımı (Fashion in Industry - FIT) hazırlık sınıfı öğrencisi Şeyma Çayhan, kongrenin öğrencilerin bilgilerini paylaşmaları ve görüş alışverişi yapmaları açısından önemli olduğunu, tekstil sektöründen önemli isimlerle bir araya gelmenin oldukça öğretici olduğunu dile getirdi. İTÜ’nün yanı sıra etkinlikte; Çukurova, Uludağ, Dokuz Eylül, Ege, Erciyes, Gaziantep, İstanbul Aydın, Kahramanmaraş Sütçü İmam, Marmara, Namık Kemal, Pamukkale, Süleyman Demirel ve Uşak Üniversitesi’nden gelen tekstil mühendisliği bölümü öğrencileri ağırlandı.

itü vakfı dergisi 109


İTÜ VAKFI'NDAN HABERLER

İTÜ Mezunu Ege Öztürk’ün Eşi Türkan Öztürk’ten

İTÜ Vakfı’na Anlamlı Bağış İTÜ İnşaat Fakültesi 1966 yılı mezunu Ege Öztürk’ün eşi Türkan Öztürk, “Mezunu olmasam da İTÜ’ye çok şey borçluyum” diyerek büyük bir duyarlılık örneği gösterdi ve tüm mirasını İTÜ Vakfı’na bağışladı.

B

ağışlar, İTÜ Vakfı burs fonunun büyümesinde ve İTÜ’ye yapılan katkıların artarak sürdürebilmesinde önemli bir dayanak oluşturuyor. İTÜ mezun ve mensupları ile İTÜ dostlarının hassasiyetle yaptıkları bağışlarla İTÜ Vakfı yıllardır, geleceğimizi şekillendirecek binlerce gencimize karşılıksız eğitim bursu veriyor, Üniversitemizin bilimsel altyapısının güçlendirilmesine, akademik ve idari kadronun desteklenmesine katkıda bulunuyor. İTÜ İnşaat Fakültesi mezunu Ege Öztürk’ün eşi Türkan Öztürk de, geçtiğimiz ay İTÜ Vakfı’na anlamlı bir bağışta bulundu; tüm mirasını, mirasını oluşturan terekesinde bulunan tüm taşınır, taşınmaz malları ile hak ve alacaklarının tamamını Noter onayı ile İTÜ Vakfı’na bıraktı. Eşi Ege Öztürk iki yıl önce hayata veda etmiş olan Türkan Öztürk’ü ziyaret ederek, teşekkürlerimizi sunmak, hem hangi duygularla bu bağışı yapmaya karar verdiğini, hem de Ege Öztürk’ün üniversite yılları ile meslek yaşamına ilişkin bilgiler almak istedik. Bu sohbetin sonunda gördük ki, Ege Öztürk’ün İTÜ mezunu olmaktan ve İTÜ Rozeti’ni taşımaktan duyduğu gurur ve sevgi fazlasıyla Türkan Öztürk’e de yansımış. Yaptığı bağışla eşinin hatırasını yaşatmak istediğini belirten Öztürk, “Artık ben de bir İTÜ’lüyüm!” diyerek bu fikirden duyduğu mutluluğu dile getirdi…

lik mesleğine İller Bankası’nda başlamış. Emekliliğine kadar İller Bankası’nda çalışan Ege, Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’nde bir sınava girip kazandığını ve yüksek lisans çalışması yaptığından bahsederdi. Ege, aslında bu yıllara ilişkin hiç konuşmaz, fazla bir şey anlatmazdı. İTÜ mezunu olmaktan büyük bir gurur duyar, Arı Rozeti’ni de büyük gururla taşırdı. Bu rozete o kadar değer verirdi ki, evden dışarıya çıkarken mutlaka rozeti yakasına takardı. Üniversitesine duyduğu sevgi ve bağlılığı ben rozetine verdiği değerden çok iyi anlardım. Bu rozet beni de öylesine etkilemiş ki, arkadaşlarla buluştuğumuz zamanlar yakasında rozeti olmayanları görünce hemen uyarıyorum, “İTÜ rozetiniz nerede? O rozeti takacaksınız!” diyorum.

“Arı Rozeti’ni büyük gururla taşırdı” “Ege iki yıl önce hayata veda etti. Küçük yaştan itibaren çıtayı yüksek tutmuş ve hep İTÜ’de okumak istemiş. Kabataş Erkek Lisesini yatılı okuyup, iyi bir derece ile bitirdikten sonra Teknik Üniversite sınavlarına girmiş ve İnşaat Bölümü’nü kazanmış. Mühendis-

“Ege’nin bir vasiyeti yoktu, kendim karar verdim” Ege İTÜ’yü çok seviyor, adeta tapıyordu. Biz de bu olanakları Ege ile, onun mühendislik mesleği sayesinde sağladık. Ben İTÜ mezunu değilim. 30 yıl çalışma hayatım oldu. Bağışladığım evi birlikte aldık, bana ait olan

110 itü vakfı dergisi

Türkan Öztürk

kısmını ve bankadaki nakitlerimi İTÜ Vakfı’na bağışladım. Ege’nin böyle bir vasiyeti olmadı, kimse de beni zorlamadı, kendim karar verdim. Başka hiçbir yeri araştırmadım, gerek de duymadım. Egeciğim mutlu olsun, ruhu şad olsun diye… İTÜ’de Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Tayfun Kındap ve Prof. Dr. Telem Gök Sadıkoğlu ile görüşerek bağış fikrimi açıkladım. Beni İTÜ’ye konuk ettiler ve İTÜ Vakfı’na yönlendirdiler, işlemleri tamamladık. Bağışı yapmadan önce bu düşüncemi hem Ege’nin kardeşi hem de kendi kardeşlerimle paylaştım. “Ben de İTÜ’ye borçluyum” Bu bağışla ilgili bir şartım yok, yaptığım insani bir görev. Vakıf bu bağış ile öğrencileri okutacak; bilime, irfana yatırım yapacak, gerekirse üniversitenin bilimsel çalışmaları için alet, makina vs. alacak. İTÜ Vakfı’nın bu bağışı en iyi şekilde değerlendireceğine inanıyorum. Bu rozet ve Teknik Üniversite benim beynime öylesine kazınmış ki, İTÜ Vakfı’na bu bağışı yaptım. Ben de sonuçta İTÜ’ye borçluyum. Mezunu olmasam da kendimde o duyguyu


hissettim. Bu duyguyu içime öylesine sindirmişim ki, aklıma İTÜ’ye bağış yapmaktan başka bir şey gelmedi. Küçük veya büyük, herkes ufak da olsa katkıda bulunsa, üniversite için çok anlamlı olur. İTÜ iyi bir yerde ama isterim ki daha iyi yerlere gelsin. “Bu bağış mezunlar için emsal teşkil edebilir” Bu bağışın duyulmasını, bilinmesini istemezdim. Siz duyurmayı teklif ettiğiniz için kabul ettim.Düşündüm ki, yaptığım bağış etrafımdaki İTÜ mezunları için emsal teşkil edebilir… Belki birçok kişi bir şeyler yapmak istiyor ama nasıl yapacağını bilmiyor. Bu bağış onlara bir fikir verebilir. Geçtiğimiz günlerde İTÜ mezunu arkadaşlarla bir araya geldik, onlara konuyu anlattım “İTÜ’ye gittim, çok gurur duydum, göğsüm kabardı; Üniversite çok iyi arkadaşların, güvenilir kişilerin elinde” dedim. Duyduklarımı, hissettiklerimi arkadaşlarımla paylaştım, “Ben de artık İTÜ’lü oldum!” dedim. Yaptığım bağışı söyledim. Şaşırdılar ve böyle bir fikrin aklıma nasıl geldiğini sordular. Onların da bu fikri önemsediklerini gördüm. “Okul yılları, sınıf toplantıları” Ege, Kabataş Erkek Lisesi’nde öğrenim gördüğü yıllarda Behçet Necatigil Edebiyat öğretmeniymiş. Derste şiir okumalarını hep

Ege Öztürk İTÜ, 1966 Annem ve babam öğretmen olduğu için memuriyet icabı Ünye (Ordu)’de 25 Nisan 1941’de doğmuşum. İlk ve orta öğrenimimi Milas (Muğla)’da, liseyi İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’nde bitirdim. İTÜ İnşaat Fakültesi’nden 1965-1966 öğretim yılında mezun olup 1966-1968 yılları arasında yedek subaylığımı yaptım. 1968 yılında İller Bankası’nda memuriyete aşladım. 2000 yılında İller Bankası 1. Bölge Müdürlüğü’nden emekli oldum. Otuz yılı aşkın memuriyetim sırasında kontrol mühendisi ve baş mühendis

Türkan - Ege Öztürk

Ege’ye yaptırırmış. Ege de sık sık bana şiirler okurdu. Hafızasında kalan şiirleri, diksiyonuyla, vurgusuyla o kadar güzel okurdu ki, etkilenmemek mümkün değildi… Okul yıllarından, meslek yaşantısından fazla bahsetmezdi ama, biz her yıl sınıf toplantılarında arkadaşlarıyla bir araya gelirdik. Daha çok Kemer’de Phaselis Otel’de toplanırdık. Otelin sahibi dönem arkadaşları ve organizasyonu yapan İTÜ mezunu Mustafa Çalık’tı. Anıların tazelendiği bu toplantılara yurt dışındaki sınıf ar-

olarak kanalizasyon ve içmesuyu tesislerinin bitirilip hizmete açılmasında görev aldım. Emekliliğimi 20 yıllık eşimle birlikte müşterek hareket ederek geçiriyoruz. Eşim sayesinde emekliliğimi rahat ve mutli bir şekilde yaşıyorum. Yurtdışı ve yurtii gezilere katılmak, uzun yürüyüşler yapmak, TV’de her türlü spor karşılaşmalarını izlemek, klasik batı müziği dinlemek vs. gibi zevkleri paylaşıyoruz. Bütün arkadaşlara sağlık ve mutluluklar diliyorum. Ege Öztürk’ün Meslekte 40. Yıl nedeniyle 232. Yıl İTÜ Günü Anı Kitabı’na yazdığı yazı

kadaşları da katılır, sayı bazen 150 kişiyi aşardı. Sınıf arkadaşlarının birçoğu meslek yaşamında önemli görevler üstlendi; kimi kendi işini kurdu, kimi başka alanlara yöneldi, bazıları da üniversitede hoca oldu. Turizm sektörüne yönelip otel sahibi olanlar da var. Bodrum’da Mavi Otel İTÜ’lü arkadaşlarının, Anemon Otelleri de yine sınıf arkadaşları İsmail Akçura’nın. Kış aylarında bu toplantılar Bursa’da da yapılırdı. Kuştur, Onur Otel, Kemer Atelya Otel de sınıf buluşmalarının yapıldığı yerlerdi. Ramazan’da her yıl Büyük Kulüp’te düzenlenen iftar yemeği geleneksel toplantılardandır. Ege, Ülkü – Ersin Arıoğlu’ndan, Naci Endem ve eşi Puma Endem’den sık sık bahsederdi. Ege bir devre kaybettiği için, İTÜ’ye aynı yıl girdiği arkadaşlarından bir dönem sonra mezun olmuş. Bu sınıf taplantıları maalesef artık yaşımız gereği eskisi kadar sık yapılmıyor. Ege artık aramızda olmasa da bazen bu toplantılara katılıyorum. Yakın zamanda Çatana Restoran’da bir araya geldik. Bu sınıf toplantıları için gruptakiler beni mutlaka arayıp haber verirler…” Bağışlar daha güçlü bir İTÜ için İTÜ Vakfı, diğer tüm bağışlarda olduğu gibi Türkan Öztürk’ün yaptığı bağışı da Vakfa intikalinden sonra, burs ve İTÜ’ye destek çerçevesinde hassasiyetle değerlendirecek. Sayın Türkan Öztürk’e, büyük duyarlılık örneği gösterdiği için ve Üniversitemize güç katacak bu değerli bağışı nedeniyle sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.

itü vakfı dergisi 111


2016-2017 Akademik Yılı Burs Bağışçıları

Geleceğimizin Yapı Taşları Gençlerimize Katkı Geleceğimizin yapı taşları gençlerimizin büyük bir kısmı maddi imkânsızlıklar içinde öğrenimlerini sürdürüyorlar. İTÜ Vakfı, 32 yıldan bu yana gerek bütçesinden ayırdığı burs fonu, gerekse mezunlarımız, mensuplarımız ve İTÜ dostlarının verdiği desteklerle on binlerce öğrencimiz için umut oldu. İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler

İTÜ VAKFI BAĞIŞÇILARI AYNİ BAĞIŞÇILAR PWC YMM A.Ş. PWC Bağımsız Denetim SMMM A.Ş. LC WAIKIKI Ülkü ARIOĞLU / ŞİRK. GRUBU Freysaş Freyssinet Yapı Sist. A.Ş. Yapı Merkezi Prefabrikasyon A. Ş. Subor Boru Sanayi ve Ticaret A.Ş. Yapıray Demiryolu İnş.Sist.San. ve Tic.A.Ş. 1967 İTÜ İNŞAAT FAKÜLTESİ MEZUNLARI BURS GRUBU Altok KURŞUN Ali Suat BAŞER Hasan ÖZDEMİR Ersin TAKLA Hüseyin – Yıldız GÖNCÜ Haydar GÜRBÜZ Remzi KAYAHAN M. Nazif GÜRBÜZ İbrahim KAFALIER Gökçe GÜL MAKİNA FAKÜLTESİ 60 MEZUNLARI BURS GRUBU Prof. Dr. Mehmet ÇAPA Ataç SOYSAL Talha DİNİBÜTÜN Nahit Köksal KİTAPÇIOĞLU Önder HIZVER Şevket Sevgen YAĞLI Tuğrul ERSAVAŞ - Konsan Kontrol Cihazları Mehmet ÇAĞIL –Çağıl Makine Mahmut KURTOĞLU Sema Yazar Gençlik Vakfı Recep TORUNOĞLU Çıtak Sigorta DİĞER BAĞIŞÇILARIMIZ İTÜ VAKFI Sosyal ve Kültürel Hizmetler Komitesi 3M Arge A.Ş. ARI Teknokent A.Ş.

112 itü vakfı dergisi

Komitesi ise, gönüllü üyelerinin yıllardır sergilediği örnek dayanışma ile, düzenlediği etkinliklerden elde ettiği gelirin tümünü burs fonuna aktarıyor. 2016-2017 akademik yılında da yüzlerce İTÜ öğrencisine karşılıksız burs verilerek eğitim giderlerine katkı sağlandı. Geleceğimizi şekillendirecek öğrencilerimiz için yapılan küçük-

İTÜNova A.Ş. Odak Baskılı Devre San. Tic. Ltd.Şti. Okida Elektronik San. Tic. Ltd. Şti. BIGG İletişim Reklam Ltd. KUPFER İleri Malz. Ltd. FEV TR Otomobil ve Enrj.Araş.ve Müh. Ltd. Şti. Hewlett Packard Teknoloji Çözümleri Limited Şirketi Emas Elektronik San. Tic. A. Ş. İTÜ Mezunları Derneği Kanada Şb. Burçelik Bursa Çelik Döküm San. A.Ş. O. Kenan ÇOLPAN Damien Jade Duff Elif KAYA OK Suna ALTUĞ Şule GÜNDÜZ ÖĞÜDÜCÜ Fatma Sema OKTUĞ Aysel KARAS - İsmail KARAS Keskin KESER - Hatice KESER Ali-Esen BAYRAM Nuray GALATALI Şenol KARADAYI Cengiz KÖTEVOĞLU Metin ÇELİK Vecihi BAŞAR Naci ENDEM (ENDEM İNŞAAT SAN. ve TİC. A.Ş.) Murat İMERYUZ Lale TÜKENMEZ ERGENE Sevgi MERİÇLİ – Filiz MERİÇLİ Didem AKAY Taylan ÖNUÇAK Güneş KARABULUT KURT Ruhi KAFESÇİOĞLU Mehmet Hakan ÖZELGİN Merve Kolay KURTULUŞ Tolga KILIÇ Hande KENDİR Nazif Doğan SELÇUK Özden DEMİR (Merhum İsmail Demirci anısına) Emrullah TURANLI

büyük her katkı öğrencilerimiz bir dayanak oluyor, üniversitemize ise güç katıyor. Nakdi ve ayni bağışlarla, "Burs" çalışmalarımıza katkıda bulunan, destek veren tüm kişi ve kuruluşlara İTÜ Vakfı olarak en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Atilla ERTÜRK Hasan Cem GÖNÜLTAŞ İTÜ VAKFI SOSYAL VE KÜLTÜREL HİZMETLER KOMİTESİ BAĞIŞÇILARI Salim-Sacide Bilgün Emine Ağar Tüm Elektrik (Süha Çilmi) Elkon Elavatör A.Ş. Kamil-Nesrin Şatıroğlu Hüsniye Gülsün Gürsel Gönül Karagöz A. Erzen Onur İrem Vardar Bezen Hong Çiğdem Yenel Z. Ülkü Kalyon Latife Gürer Emel Uzcan Aslı Özkara Berrak Özcan Müberra Sandıkçı Esen Atlı Nezihe Özelgin Necla Bilge Reyyan Aksel Kamuran Aköz Ertan-Bülent Doğan Şerife Özkaynak Emine Yağcı İzgin Depolama (Ö.İzgin) Nebile Geygel Naci Koloğlu Filiz Bilen Birgül Aktay Ergin Elektrik San.Tic.AŞ Münevver İlgen Kevser Arsan Suna Atak Betül Erozan+ark. İnş.Fak.’61 li eşleri Mualla Çetinakman

Emirberki Baran Volkan Alkın(Canan Alk.) Leman Şengirgin Gülçin Güvensoy Zeliha Dilek (Ayşe Şillier) Sevim Ülgen Fisun İşlier Sevinç Irız Nazlı Özkara Bursu: Berna Oran, Üzeyir Ergün Akçalı Berna Zaimoğlu, Şeyma Aydınoğlu Elif Canfes, Hakan Kayaoğlu Kaneti Gidon Esin Etel Esra-Gökhan Gürakan Şule-Cem Enginarlar Ayşe Nihan Kaya, Özge Çağlar Duygu Akşen Cindoruk Cüneyt Gizer, Feyza Gökaliler Cevahir Meliha Kesemen Fulya Kama Özelkan Fatma Zehra Sunbay Müşerref Eserce, Yurdanur Toktaş Gayrimenkul Bağışçıları Fatma Nurten BOZER Mehmet Kaya KARAAHMET Ayşe Suna TEVRÜZ Gül REFİĞ Türkan ÖZTÜRK Kitap Telifi Bağışçıları Yrd. Doç. Dr. Ayşe PEKER DOBİE Y. Müh. Hüseyin İNAN (Prof. Dr. Mustafa İNAN adına) Prof. Dr. Mete TAPAN Prof. Dr. Mithat İDEMEN Prof. Dr. Nuran Zeren GÜLERSOY Doç. Dr. Turgay Kerem KORAMAZ Prof. Dr. Reşat BAYKAL Y. Müh. Aydın EKEN Prof. Dr. Suna ATAK Prof. Dr. Banu UYGUN NERGİS Prof. Dr. Gökhan UZGÖREN Prof. Dr. Ali ALKUMRU Prof. Dr. Alinur BÜYÜKAKSOY


Yazıları ve Rölöveleriyle

Sedat Çetintaş Yazar: Prof. Dr. Ayla Ödekan ISBN: 975-561-252-1 Basım Yılı: 2004 Boyutlar: 27 x 39 cm Cilbent kutu içinde 79 sayfa metin + 108 sayfa rölöve föyleri.

2005

“Yunus al sy Nadi So r Bilimle ı” as Araştırm

Ödülü

İTÜ Vakfı Yayınları Genel Dağıtım: İTÜ Vakfı Yayınları İtuyayinlari.com.tr Online Sipariş: www.1773itu.com Satış: 0212 230 73 71 – 246 64 05

Sedat Çetintaş, mimarlık tarihimizde sanatsal ve mimari değeri güçlü rölöve ve restitüsyonların yaratıcısı, 19. yüzyıl kültürü ile beslenmiş 20. yüzyılın ilk yarısında yaşayan bir Cumhuriyet aydını. O, Selçuklu dönemi ile Erken ve Klasik Dönem Osmanlı mimarlığı tutkunu bir ‘Ülkügüder’. Sedat Çetintaş, anıtsal yapıtları çizimleriyle günümüze taşımakla kalmamış, yazılarıyla da mimar olarak toplumsal duyarlılığı sürekli diri tutmuş bir aydın. Ülküsü bir ‘Corpus’ oluşturmak. Amacı doğrultusunda yaklaşık 200 adet rölöve ve restitüsyon üretmiş. Bu ürünlerden 108’i İTÜ Mimarlık Fakültesi Arşivi’nde bulunmaktadır. Bu kitap da, Sedat Çetintaş’ın bu arşivde yer alan yapıtlarını toplu olarak okuyucuya ulaştırmayı ve araştırmaya açmayı hedefliyor. Buna ek olarak, çizimleriyle tanıdığımız Sedat Çetintaş’ı yazılarından da okuyarak ‘ülkügider’liğinin insancıl boyutlarına da erişme olanağı veriyor. Bu nedenle, kitapta yazar sık sık Çetintaş’ın kendi anlatımlarına yer veriyor. Böylece kendi sözcük ve anlatım dilini okuyucuyla paylaşarak Çetintaş’ın özellikle eski yapıları koruma konusundaki savaşçı kişiliğini açığa çıkarıyor. ‘Sedat Çetintaş’ın inanılmaz rölöveleri karşısısnda insan şaşırıyor. Şaşırmamız rölövelerin insan emeğinin ürünleri oluşundan. Hele bilgisayara dayalı bir tasarım kuşağı içinde olduğumuz günümüzde, bu çizimler doğal olarak inanılmaz geliyor’ diyor, Prof. Dr. Ayla Ödekan.

ituvakif@ituvakif.org.tr

itü vakfı dergisi 113


YAYINLAR

1815 yılında Terane-i Amire'de kalyonun denize indirilmesi

Y

ayın faaliyetlerinde 30 yılı geride bırakan İTÜ Vakfı, bu süreçte farklı disiplinlerden çok sayıda akademik eseri literatüre kazandırdı. Lisans ve yüksek lisans düzeyindeki öğrenciler için temel eser, ileri düzeyde bilgilere gereksinim duyan araştırmacılar için başvuru kaynağı niteliği taşıyan bu yayınların her biri uluslararası saygınlığı olan İTÜ öğretim üyelerinin imzasını taşıyor. Pek çoğu temel kaynak niteliğinde ve dünyanın her yerinde, her dilde yayımlanabilme olanağı bulacak olan bu eserlerden biri de geçtiğimiz ay çıkan Prof. Dr. Reşat Baykal’ın “İstanbul’un Fethinden Günümüze Tersanelerimiz ve Denizcilik Kuruluşlarımız” adlı kitabı oldu. İlk kuruluşu sekiz asır öncesine dayanmasına karşın Tersanelerimiz konusunda yazılmış kapsamlı bir eser bulunmuyor. Prof. Dr. Reşat Baykal, tersanelerimiz ve denizcilik kuruluşlarımızın tarihi, teknolojisi ve geleneğini geleceğe aktarmak amacıyla hazırladığı yeni kitabında bu alandaki önemli bir eksikliği gideriyor. Baykal’ın, yarım asırlık mesleki birikimini aktardığı, uzun bir zaman dilimi ve

Eserleriyle İTÜ Vakfı Burs Fonu'na katkıda bulunan Prof. Dr. Reşat Baykal (solda) ve Tuğamiral Aydın Eken

114 itü vakfı dergisi

İstanbul’un Fethi'nden Günümüze

Tersanelerimiz ve Denizcilik Kuruluşlarımız Prof. Dr. Reşat Baykal yoğun bir emeğin ürünü olarak ortaya çıkan “İstanbul’un Fethinden Günümüze Tersanelerimiz ve Denizcilik Kuruluşlarımız” adlı eseri; kendi deyimi ile meslektaşlarının, dostlarının, arkadaşlarının ve eski öğrencilerinin de katkı ve önerileri ile kapsamlı bir çalışmaya dönüştü ve literatürdeki yerini aldı. Yazar, değişik kaynakları titizlikle inceleyip konuya ilgi duyan kişilerin özel arşivlerinden de yararlanarak elde ettiği bilgi ve belgeleri bu eserle günümüz gençlerine ve gelecek kuşaklara aktarıyor. Prof. Dr. Reşat Baykal kitabın Önsöz’ünde bu zor ve sabır isteyen işi girişme nedenini, tarihi sekiz asır öncesine Alanya’da Aliyye Tersanesi’ne dayanmasına rağmen bu alanla ilgili yazılı dokümanın yetersizliğine bağlıyor. Bu ko-

nuda yazılmış az sayıdaki esere ve yazarlarının isimlerine Önsöz’de yer veren Baykal, tersanelerimiz konusunda rahmetli Prof. Dr. Kemal Kafalı ve Prof. Dr. Teoman Özalp hocalarımızın Gemi Mecmuası’nda 1965 ve 1966 yıllarındaki yazılarının dışında, gemi inşaatı mühendislerinin yazdığı kapsamlı bir yayın ve kitap bulunmadığına dikkat çekerek bu esere girişme serüvenini şu cümlelerle aktarıyor: “Böyle bir eksikliği giderecek kapsamlı bir çalışmanın yapılmasının gerekli ve çok yararlı olacağını düşünüp, gerçekleşmesini hep hayal ettim. Fakat şimdiye kadar olumlu hiçbir girişim olmadı. Doğrusu çok yoğun bir çalışma gerektiren bu konuda kendimi de yeterli görmüyordum. Konuyu değişik ortamlarda defalarca dile getirmeme rağmen bir istekli de çıkmadı. Ancak ben böyle


Şirket-i Hayriye'nin Galata Fermeneciler Caddesi'ndeki idare merkezi

lerle İTÜ öğrencilerine karşılıksız eğitim bursu veriyor, geleceğimizin yapı taşları gençlerimizi destekliyor. Sponsor desteği ile basımı gerçekleştirilmiş olan bu kitabın da tüm geliri Prof. Dr. Reşat Baykal tarafından İTÜ öğrencilerine karşılıksız eğitim bursu verilmek üzere İTÜ Vakfı’na bağışlanmış bulunuyor.

Şirket-i Hayriye'nin kuruluşuna öncülük eden paşalar

bir işe girişirsem, bana destek verecek kişilerin sayısının artmasıyla ben de konuya daha olumlu bakmaya başladım. Sonuçta “Her nehir bir su damlası ile başlar” sözünden hareketle geçmişi ve geleneği geleceğe taşımak amacıyla yola çıkmaya karar verdim.” Dokuz bölümden oluşan kitabın ilk üç bölümünde İstanbul’un Fethi ile başlayan tersaneciliğimiz, Tersane-i Amire ve Osmanlı Tersaneleri ile Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi’nde Denizcilik Kuruluşlarımız başlıkları altında yazılı ve bol görsel belgeye dayalı olarak anlatılıyor. Dördüncü bölümde Haliç Bölgesi’nde Başlayan Tersanecilik Serüveni ve onu takip eden bölümlerde sırasıyla Cumhuriyet Dönemi’nde Denizyolu Taşımacılığımız, Denizcilik Bankası’nın Diğer Tersaneleri, Askeri Tersaneler, Özel Sektör Tersaneleri hakkında oldukça önemli bilgiler yer yer belgelere

dayalı olarak aktarılıyor. Kitabın dokuzuncu bölümü olan Ekler, kolayca bir arada bulunamayacak bilgiler ve belgelerle tersanelerimiz ve denizcilik kuruluşlarımıza ışık tutuyor. Bu bölümde başlangıçtan itibaren çeşitli dönemlerde filoda bulunan gemiler, protokoller, denizcilik kuruluşlarının yönetim kadroları, kararlar, tutanaklar, belirli dönemlerde inşa edilen gemiler, fotoğraflara yansıyan tersane anıları ve son olarak tersanelerimizin ve serbest gemi mühendisliği bürolarının adres ve iletişim bilgileri yer alıyor.

Prof. Dr. Reşat Baykal: 1938 yılında Ardahan’da doğan Prof. Dr. Reşat Baykal, ilk ve orta öğrenimini bu kentte tamamladıktan sonra, Ankara Atatürk Lisesi’nden 1956 yılında mezun oldu. Yükseköğrenimine ise aynı yıl İTÜ Makine Fakültesi Gemi Bölümü'nde başladı ve buradan 1961 yılında yüksek mühendis unvanıyla mezun oldu. İki yıl sonra aynı bölümde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başlayan Baykal, doktora derecesini 1968 yılında aldı. 1974’te doçentliğe, 1978'de profesörlüğe yükselen Baykal, Merkezi Antlaşma Teşkilatı (Central Treaty Organization - CENTO) Bursu’nu kazanarak gittiği Glasgow Strathclyde Üniversitesi’nde ve Hannover Teknik Üniversitesi’nde araştırmacı olarak görev yaptı. 1980

yılının Ağustos ayında atandığı Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi Dekanlık görevini 1992 yılının Ekim ayına dek sürdüren Prof. Dr. Reşat Baykal, 1992-1996 yılları arasında ise İTÜ Rektörlüğü görevini üstlendi. 1976-1984 yılları arasında Deniz Harp Okulu’nda dersler verdi.1992’den bu yana ABD Amerikan Loydu Avrupa Grubu ve 2008’den itibaren ABS Karadeniz Grubu Teknik Komite Üyeliği görevlerini sürdürüyor. 9’u telif, 3’ü çeviri ve 3’ü de konferans yayını olmak üzere toplam 15 kitabı okurlarla buluşan Baykal ayrıca; makale, tebliğ, araştırma ve uygulamalı çalışma gibi farklı niteliklerde 81 yayına imza attı. Baykal, emekli olarak İTÜ’de ders vermeye devam ediyor.

Kitabın geliri ile İTÜ öğrencilerine burs İTÜ Vakfı, yayıncılık hizmeti ile akademik alanda önemli bir ihtiyaca cevap verirken, diğer taraftan bu faaliyetinden sağladığı gelir ve kimi yazarların duyarlılıkla Haliç Tersanesi'nin bağışladıkları telif-

Şirket-i Hayriye Dönemi'nde bir öğrenci pasosu ve şirket bilet örnekleri

Azapkapı tarafına taşınan tarihi kapısı

8 numaralı Haliç Vapuru

İstanbul Tersanesi kuru havuzu

itü vakfı dergisi 115


YAYINLAR

Çağdaş Yapı Malzemesi Toprak ve Alker Prof. Ruhi Kafescioğlu İTÜ Vakfı Yayınları

çalışmaların kısıtlı kaldığını söyleyebiliriz.

1. Baskı 2017 300 sayfa

Bu kitap, gerek bireysel projeler bağla-

Doğal kaynakların sürdürülebilir yöntem-

dayalı, küçükölçekte ve yerel kaynaklara

lerle değerlendirilmesini amaçlayan ve

bağlı mimarlık pratiklerini önceleyen bir

günümüzün sağladığı olanaklarla des-

yapı modeli önermektedir. Çağdaş Yapı

teklenip geliştirilen toprağa dayalı yapım

Malzemesi Toprak ve Alker, toprak yapı

sistemleri, önemli ekolojik ve ekonomik

malzemesi ve teknolojisi konusundaki bil-

avantajlar sağlamaktadır. Yaşadığımız dö-

gi birikiminin kapsamlı bir sunumunu içeri-

nemde, bir yandan çevre sorunları, etkin

yor. Aynı zamanda, yapım aşamasında ve

enerji kullanımı gereksinimleri, sağlıklı ve

kullanım sürecinde olabildiğince az enerji

konforlu yaşam istekleri, diğer yandan

tüketen, çevre kirliliği yaratmayan, yapay

ekonomik açıdan sürdürülebilir inşaat

donatı gerektirmeden sağlıklı yaşam ko-

yöntemi arayışları toprak yapı konusunu

şullarını kendi bünyesinde gerçekleştiren

güncelleştirdi. Bugün dünyanın hemen

bir malzeme olan Alker’in (alçı ve kireçle

her ülkesinde toprak yapıları iyileştirme-

stabilize edilen toprak) mekanik ve fiziksel

yi ve geliştirmeyi amaçlayan çalışmalar

niteliklerini belirleyen deneylerin sonuçla-

yürütülmekte iken, çok ileri düzeyde ge-

rını sunuyor; üretimi ve inşaat süreci ko-

leneksel toprak yapı teknolojisine ve kül-

nusundaki araştırma ve deneyimlerimizi

türüne sahip olan Türkiye’de bu yöndeki

bütünlüklü olarak ortaya koyuyor.

mında, gerekse de ülkemizde konut sorununa bir çözüm yöntemi olarak, toprağa

Flotasyon Cevher Hazırlamada 100 Yıl Prof. Dr. Suna Atak

116 itü vakfı dergisi

İTÜ Vakfı Yayınları

yona örnek teşkil ettiğinden o kısım aynen

Genişletişmiş 2. Baskı 2017 232 sayfa

muhafaza edilmiştir.

Flotasyon, Cevher Hazırlamada Yüz Yıl

girişle başlayan kitap; Çeşitli Fazlar ve Flo-

kitabı, 1974’te İstanbul Teknik Üniversitesi

tasyon, Flotasyonda Yüzey Kimyası, Mineral

Matbaası, Gümüşsuyu’nda basılan Flo-

Süspansiyonlarında Denge, Flotasyon Reak-

tasyon İlkeleri ve Uygulaması kitabının ge-

tifleri, Flotasyon Tekniği, Flotasyonun Uygu-

nişletilmiş üçüncü baskısıdır. Bu kitapta,

lanması, Flotasyonda Yenilikler olmak üzere

ilk baskıda olan bölümler; yüzey kimyası,

sekiz bölümden oluşmaktadır.

reaktifler, flotasyon tekniği ve uygulaması

Öğrencilerin daha kolay algılayabilmesi için

aynen yer almaktadır. 1974’ten günümüze

kitabın dili sadeleştirilmiştir. Türkiye’de flo-

40 yılı aşkın sürede flotasyonda yapılan

tasyon konusunda ilk defa basılan kitabın bu

yeniliklere ayrı bir bölüm halinde yer ve-

üçüncü baskısından Maden bölümlerinde

rilmektedir. Uygulama kısmında örnek ve-

ders ve referans kitabı olarak yararlanılabilir.

rilen işletmelerin bir kısmı kapatılmış veya

Kitap, aynı zamanda maden işletmeleri için

yöntem değiştirmiş olabilir ancak, flotas-

de önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır.

Flotasyonun tarihçesi ve ekonomisini kapsayan Flotasyonun Önemi başlıklı geniş bir


Mimarlık Tarihi Dizisi 1 - Metin Ahunbay'ın İzinden

Ayatekla, Binbirkilise ve Dara/Anastasiopolis Araştırmalarından Özel Konular Prof. Dr. Turgut Saner, Yrd. Doç. Dr. Bilge Ar, Arş. Gör. Gizem Mater İTÜ Vakfı Yayınları 1. Baskı 2017 136 sayfa

İTÜ Vakfı Yayınları bünyesinde yayın yaşamına başlayan “Mimarlık Tarihi Araştırmaları” dizisi bu uzmanlık alanının İTÜ eğitim ve bilgi üretimi tarihi içindeki uzun geleneğine işaret ediyor. İlk sayı mimarlık tarihi araştırmalarının Türkiye’deki öncü isimlerinden Prof. Metin Ahunbay’ı anma içeriği taşıyor. 2014’te kaybettiğimiz Ahunbay için 28 Aralık 2015’te Taşkışla Binası’nda bir toplantı gerçekleştirilmiş, hocanın arkeolojik alan çalışmalarında yer almış öğrencileri, üstlendikleri bazı konularla ilgili derlediklerini tanıtma düzeyinde paylaşmışlardı. Ahunbay, Anadolu’nun Bizans dönemi yerleşmeleri arasında öncelikli yer tutan Dara/Anastasiopolis, Ayatekla

ve Binbirkilise ören alanlarında uzun yıllar boyunca kazı ve araştırmalar yürütmüştür. Katılımcıların konuları bu alanlardan seçilmiştir. Hem konuların mimarlık tarihi alanına önemli yeni bilgiler kazandırma potansiyeli hem de Ahunbay’ın yöntem ve yaklaşımlarının öğrencileri tarafından yaşatılmakta olduğunun ifade bulması bu yayının anafikirleri arasındadır. Yayın aynı zamanda, yine antik çağ mimarlık tarihi araştırma yöntemlerinin kararlı bir disiplinle uygulanmasında çok önemli yeri bulunan, Ahunbay öğrencisi MSGSÜ öğretim üyesi Arzu Öztürk’ü de hocasıyla birlikte anma vesilesi sunmakta. Ahunbay’ın, arazi çalışmaları sürecinde, incelemenin yanında anıtların korunması ve yaşatılmasına yönelik geliştirdiği çabaları da Prof. Dr. Zeynep Ahunbay tarafından aktarılmakta.

İplik Eğirme Teknolojileri Prof. Dr. Banu Uygun Nergis İTÜ Vakfı Yayınları

hedeflenen kitapta; yaygın olarak kulla-

1. Baskı 2017 136 sayfa

nılmakta olan iplik eğirme makinalarının

2008 senesinde yayınlanmış olan İp-

lardaki iplik özelliklerinin karşılaştırılması

lik Teknolojisine Giriş başlıklı ilk kitabın

konularında bilgiler verilmektedir.

devamı olma özelliği taşıyan ve İplik

Kitapta, ring iplik eğirme teknolojisi ile üreti-

Eğirme Teknolojileri adı altında sunulan

len konvansiyonel ring ipliklerinin, kompak-

bu kitabın içeriği, teknolojik gelişmeler

tipliklerin, siro ve solo ipliklerin, koripliklerin

çerçevesinde ve Tekstil Mühendisliği

üretim prensipleri ile rotor iplik ve havajetli/

Bölümü’ndeki lisans öğrencilerinin iplik

vorteks iplik eğirme teknolojisi üretim pren-

teknolojileri konusunda aldıkları derslere

sipleri detaylı şekilde yer almaktadır.

parallel olacak şekilde biçimlendirilmiştir.

Bunların yanı sıra, bu yöntemlerle üretilen

Öğrencilerin iplik eğirme teknolojileri

iplik özellikleri, iplik özelliklerini etkileyen

hakkındaki bilgilerine temel oluşturması-

lif ve makina parametreleri, iplik üretim

nın yanı sıra, sector çalışanlarıın eğirme

hesabı ve farklı yöntemlerle oluşturulmuş

teknolojileriyle ilgili mevcut bilgilerinin

iplik özelliklerinin karşılaştırılması da ki-

güncellenmesi hususunda faydalı olması

tap içeriğinde yer alan konulardır.

çalışma prensipleri, üretilen iplik yapı ve özellikleri, üretim hesapları, farklı yapı-

itü vakfı dergisi 117




Mühendislik “Best Seller’ı”

Cisimlerin Mukavemeti 9. Baskı Prof. Dr. Mustafa İnan İTÜ Vakfı Yayınları ISBN: 978-975-7463-05-4 618 sayfa, 16.5x23.5 cm Şubat 2015

İTÜ Vakfı, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin efsane hocalarından Prof. Dr. Mustafa İnan’ın İTÜ’ye ve Türkiye’de mühendislik dünyasına son armağanı olan CİSİMLERİN MUKAVEMETİ kitabının 9. Baskısını yayımlamaktan dolayı onur duymaktadır.

İTÜ Vakfı Yayınları Genel Dağıtım: İTÜ Vakfı Yayınları ituyayinlari.com.tr Online Sipariş: www.1773itu.com Satış: 0212 230 73 71 ituvakif@ituvakif.org.tr

İlk baskısı 1967 yılında yapılan ve tüm mühendislik dallarının temel dersleri arasında yer alan “mukavemet” konusundaki bu eserin, gerek öğrencilerin ve gerekse mühendislerin göstermiş olduğu ilgi ile aranılırlığı gün geçtikçe artmıştır. Konuları ele alışı ve işleyişi açısından alanındaki yeri tartışılmaz olan bu eserin, öğrenci açısından tek kullanım zorluğu yazım dili idi. Doğal olarak 1960’ların “Türkçesi” ile günümüz Türkçesi arasındaki farklar öğrenciyi zorlamaya başladığı için bu baskıda kitabın bütünlüğü bozulmadan diline günümüz Türkçesi uyarlandı ve buna ek olarak birim sistemi bugün uluslararası birim sistemi olarak kabul edilen (SI) sistemine çevrildi. Bundan sonraki baskılarında son yıllarda “mukavemet” dersi kapsamına alınan birkaç konuyu daha katarak ve uygulamaları çoğaltarak bu eseri iki cilt halinde basmayı tasarlıyoruz. Dileğimiz Mustafa Hoca’nın dileği olan, bu kitabın tüm mühendislere ve mühendislik öğrencilerine ışık tutması ve yol gösterici olmasıdır. Mustafa İnan, akademik hayatı boyunca yayınlamış olduğu makale, bildiri ve kitaplar ile birlikte İTÜ’de mühendislik alanında doktora çalışmalarını başlatmış ve çok sayıda doktora öğrencisi yetiştirmiştir. Bugün mekanik dalındaki çalışmaları ile tüm bilim dünyasında tanınan bilim insanları yetiştiren Mustafa İnan’a bu çalışmaları nedeniyle vefatının ardında TÜBİTAK tarafından “HİZMET ÖDÜLÜ” verilmiştir. Bilimsel yaşamının yanı sıra, edebiyattan sanat ve müziğe, tarihten dilbilgisine kadar geniş bir alanı kapsayan genel kültürü ve bu konuda verdiği çeşitli konferanslarla Prof.Dr. Mustafa İnan’ın ünü bilim alanının dışına da taşmıştır. Tüm yaşamı ve başarıları ile gençlere yüreklendirici örnek olması için TÜBİTAK, Mustafa İnan’ın vefatının ardından yaşamının roman şeklinde yazılması için bir proje önermiştir. Bu proje Prof. Dr. Mustafa İnan’ın eşi Prof.Dr Jale İnan’ın yürütücülüğünde, usta yazarımız Oğuz Atay’ın kalemi ile gerçekleştirilmiş ve “Bir Bilim Adamının Romanı, Mustafa İnan” adı altında basılarak yıllar boyu gençlere yol gösteren bir eser olmuştur.


itü vakfı dergisi 121


YAYINLAR

İTÜ VAKFI YAYINLARI

‹TÜ VAKFI, ‹TÜ Maçka Kampüsü, Sosyal Tesisler / Teşvikiye - ‹stanbul Bilgi ve ‹letişim: 0212 230 73 71 - 232 57 62 - 291 34 75 / basin@ituvakif.org.tr

Gemi İnşaatı ve Deniz Teknolojisi Mühendisliği Tarihi - 2015

Reşat Baykal

Otomatik Konteyner Terminalleri ve Terminal Yönetim Bilgi Sistemleri - 2015

Yavuz Keçeli Volkan Aydoğdu

18 TL

Cisimlerin Mukavemeti Yenilenmiş 9. Baskı - 2015

Mustafa İnan

45 TL

Lineer Sınır-Değer Prob. ve Özel Fonksiyonlar - 2015

Mithat İdemen

Enstrüman Yapım Eğit. Oransal Ölçeklendirme - 2015

Eren Özek

İstanbul İçin Öngörüler - Taarla İTÜ Mimari Tasarım Araştırma Laboratuvarı Çalışmaları - 2014

Editörler: Ayşe Şentürer Nurbin Paker - Özlem Berber Aslıhan Şenel

Teknik İngilizce 2014- 5. Baskı

Muallim İsmail Hakkı Bey ve Musiki Tekâmül Dersleri

Prof. Nermin Kaygusuz

15 TL

Genel Jeoloji- 9. Baskı, 2016

Prof. Dr. İhsan Ketin

35 TL

Planlamada Sayısal Yöntemler - 2. Baskı, 2015

Prof. Dr. Vedia Dökmeci

15 TL

Elektromagnetik Alan Teorisinin Temelleri Yenilenmiş 4.Baskı, 2015

Prof. Dr. Mithat İdemen

30 TL

Yaşamın Evrimi Fikrinin Darwin Döneminin Sonuna Kadarki Kısa Tarihi - 2.Baskı, 2015

Prof. Dr. Celâl Sengör

20 TL

25 TL

Yüzey Aktif Maddeler Kimyası ve Endüstriyel Uygulamaları 1.Baskı, 2016

Prof. Dr. Oya Galioğlu Atıcı

35 TL

Pamela Edis

30 TL

İstanbul'da Konut [binbir çeşit] 1.Baskı, 2016

45 TL

Theory and Practice of Ship Handling - 2014

Editörler: Prof. Dr. Yurdanur Dülgeroğlu Yüksel Doç. Dr. Elmira Gür, Yrd. Doç. Dr. Dilek Yıldız

Kinzo Inoue

50 TL

Birol Çetinkaya İTÜ öğrencilerine 35 TL!

55 TL

Müzikoloji ve Kay. 2014 2. Baskı

Yrd. Doç. Dr. Recep USLU

20 TL

Gear Up English Course Book for A1-A2 1.Baskı, 2016

ORFF Yaklaşımı, Elementer Müzik ve Hareket Eğ. Giriş - 2014

Atilla Coşkun Toksoy

15 TL

Speed Up Your Writing Skills- 1.Baskı, 2016

50 TL

Ebrunun Mermer Yüzü - 2014

Hikmet Barutçugil

70 TL

Semra Gönel, Menekşe Onbaşı Birol Çetinkaya, Emrah Çeken Editör:Shawn Farrell İTÜ öğrencilerine 30 TL!

İstanbul Teknik Üniversitesi ve Mühendislik Tarihimiz 2. baskı, 2013

Editör: Prof. Dr. Mehmet Karaca Mustafa Kaçar, Tuncay Zorlu, Burak Barutçu, Atilla Bir, C. Ozan Ceyhan, Aras Neftçi

40 TL

25 TL 15 TL

150 TL

Ord. Prof. Ata Nutku-Türk Gemi İnşaatı Endüstrisi ve Mühendislik Eğitiminin Önderi - 1.baskı, 2013

Aydın Eken

Matematik I Çözümlü Problemleri - 7. Baskı, 2013

Ayşe Peker Dobie

30 TL

Essentials Of Research Paper Writing - 3.baskı, 2015

Ed.: Dilek Vidana Tavaşoğlu, Süeda Albayrak, Suzan Arıman

Diferansiyel Denklemler 2010

50 TL

Sharpening Academic Skills 1.Baskı, 2016 Gear Up for Proficiency 1.Baskı, 2016

Dan Cupery, Semra Gönel İTÜ öğrencilerine 25 TL! Birol Çetinkaya İTÜ öğrencilerine 25 TL!

40 TL 45 TL

Elektrik Enerji Sistemlerinin Analiz ve Optimizasyona Dayalı İşletilmesi-1.Baskı, 2016

Prof. Dr. Nesrin Tarkan

45 TL

30 TL

Kemal Ahmet Arû Kentsel Planlama ve Tasarım

Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy Doç. Dr. Turgay Kerem Koramaz

80 TL

Faruk Güngör

25 TL

Analitik Mekaniğe Giriş 1.Baskı - 2016

Prof. Dr. Metin Gürgöze

55 TL

Dalga Kırınımında Analitik Yöntemler Cilt:I-II - 2011

Alinur Büyükaksoy, Gökhan Uzgören, Ali Alkumru

25 TL

Introduction to Academic Writing - 1.Baskı, 2016

50 TL

Elektromagnetik Alan Teorisi Çözümlü Problemleri Cilt:I-II - 2009

Aslı Akçalı Özkara, Fulya Kama Özelkan, S. Bahar Arıcı, Şule Gökçe Enginarlar İTÜ öğrencilerine 30 TL!

Gökhan Uzgören, Alinur Büyükaksoy, Ali Alkumru

45 TL

Türkiye Mutluluk Atlası 1. Baskı-2017

Ahmet Atıl Aşıcı Kâzım Anıl Eren Uğurcan Acar

35 TL

Lineer Cebir Çözümlü Problemleri - 2009

Mehmet Ali Karaca

20 TL

Çağdaş Yapı Malzemesi Toprak ve Alker, 1. Baskı-2017

Prof. Ruhi Kafescioğlu

35 TL

Matematik 1 Teoremler, İspatlar, Problemler - 2008

Mehmet Ali Karaca

25 TL

Flotasyon Cevher Hazırlamada 100 Yıl Genişletilmiş 2. Baskı-2017

Prof. Dr. Suna Atak

30 TL

Kompleks Değişkenli Fonksiyonlar Teorisi - 2008

Mithat İdemen

20 TL

İplik Eğirme Teknolojileri 1. Baskı-2017

Prof. Dr. Banu Uygun Nergis

25 TL

Uçuşun Yüzüncü Yılında Modern Aerodinamiğin Temelleri - 2006

Ülgen Gülçat

25 TL

Yazıları ve Rölöveleriyle Sedat Çetintaş - 2004

Prof. Dr. Ayla Ödekan

Mimarlıkta Değerlendirme Genişletilmiş 2. Baskı - 2016

Mete Tapan

122 itü vakfı dergisi

150 TL 15 TL

İstanbul'un Fethi'nden Günümüze Tersanelerimiz ve Denizcilik Kuruluşlarımız, 1. Baskı-2017

Prof. Dr. Reşat Baykal

Metin Ahunbay'ın İzinden Ayatekla, binbirkilise ve Dara/ Anastasiopolis Araştırmalarından Özel Konular

Prof. Dr. Turgut Saner Yrd. Doç. Dr. Bilge Ar Ar. Gör. Gizem Mater

İTÜ öğrencilerine 30 TL!

50 TL 30 TL


SPOR

İTÜ’lü Sultanlar 1. Lig’de

L

igde büyük bir başarı gösterip üçüncülük kupasını kaldıran İTÜ Kadın Voleybol Takımı, önümüzdeki sezonda Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu (TÜSF) Voleybol 1. Lig’inde mücadele etmeye hak kazandı. 2016-2017 sezonunu grubunda lider olarak tamamladıktan sonra yarı finale kadar gelen ve 2. Ligi üçüncü olarak bitiren İTÜ’lü sultanlar, bu başarıyla birlikte 2017-2018 sezonunda TÜSF Voleybol 1. Ligi’nde boy gösterecek. İTÜ Kadın Voleybol Takımı başarılar-

la geçen sezonda ayrıca, 20-23 Nisan tarihleri arasında Valencia kentinde düzenlenen Euro Valencia turnuvasına katılarak ülkemizi temsil etti. Takımın

bu önemli başarısında sporcuların yanısıra, başantrenör Nevzat Sönmez’ ve yardımcı antrenör İzzet Mutlu’nun büyük katkıları bulunuyor.

İTÜ Hornets, Kadınlar Bayrak Futbolunda Türkiye Şampiyonu

Ülkemizin ilk Bayrak Futbolu takımlarından olan İTÜ Hornets Kadın Takımı, şampiyonluğa ulaştı. 2. Türkiye Kadınlar Bayrak Futbolu Şampiyonası 20 - 21 Mayıs tarihlerinde, ev sahibi olarak İTÜ Stadyumu’nda düzenlendi. Turnuvanın sonunda zirvede yer alarak şampiyonluğa uzanan İTÜ Hornets Kadınlar Bayrak Futbolu Takımı böylece, bu yıl katıldığı 4 turnuvada da birinciliği

elde etti. İTÜ Hornets, bu kupayla birlikte geçen yılki şampiyon unvanını korudu. Bu yıl; İstanbul, Ankara, İzmir, Afyon ve Konya olmak üzere 5 şehirden 12 takımın yarıştığı şampiyonada, yaklaşık 400 kadın sporcu

mücadele etti. Türkiye Ragbi Federasyonu' na (TRF) Merkez Hakem Kurulu (MHK) üyesi profesyonel hakemlerin yönettiği karşılaşmaları izleyenler, heyecan verici ve keskin bir rekabete tanık oldu. 5 antrenör ve İTÜ mezunu olan 22 kadın sporcudan oluşan takımın performansını yorumlayan İTÜ Hornets başantrenörü ve Savunma Koçu Erkin Palaz takımın hedefini: “Takımımız, ülkemizde Bayrak Futbolu branşının öncüsü. Katıldığı turnuvaları üç yıldır yenilgisiz tamamlayan ekibimizin başarıları ve üniversitemizin bünyesinde her yıl düzenlenen turnuvalarla, Türkiye’deki diğer bayrak futbolu takımlarına örnek olacak bir düzeye geldik. Bu noktada ilk hedefimiz, kurulması planlanan milli takıma en çok sporcu gönderen takım olmak ve İTÜ olarak ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek” sözleriyle ifade ediyor.

itü vakfı dergisi 123


SPOR

Erkek Hentbol Takımı Yenilgisiz Şampiyon İTÜ Erkek Hentbol Takımı, İstanbul Üniversiteler Arası 2. Lig’de maçların tamamını kazanarak şampiyon oldu ve 1. Lig’e yükseldi. 7 - 27 Nisan tarihleri arasında Sabancı Üniversitesi Spor Salonu’nda düzenlenen ve 6 ekibin katıldığı karşılaşmalarda, İTÜ Erkek Hentbol Takımı, yenilgisiz şampiyon oldu ve bir üst lige çıktı. Ekip ayrıca, Boğaziçi Sports Fest kapsamında oynadığı maçlarda da bu unvanını korudu ve bir şampiyonluğa daha adını yazdırdı. Sezonu çifte kupayla kapatan takım, göz alıcı performansıyla yılın en dikkat çeken üniversite spor ekiplerinden biri oldu. Bu sezon yeni bir yapılanmayla yola çıkan sporcular, ağırlıklı olarak hazırlık ve 1. sınıf öğrencilerinden oluştu. Ekibin takım ruhu-

na dinamizm katan gençlerin uyum sürecini de zorlanmadan atlatmalarıyla gelen bu önemli başarıların ardından takım, Süper Lig yolunda antrenmanlara şimdiden

başladı. Takım önümüzdeki sezon, Ünilig müsabakalarında İstanbul elemelerini geçip yarı final ve final müsabakalarında başarılı olmayı hedefliyor.

Yelken Kulübü Campus Cup 2017’de Parladı

Minx teknesinden gelirken, diğeri ise IRC 2 kategorisinde boy gösteren Beril Çalışkan kaptanlığındaki Armador teknesi ekibinden geldi. Yelken Kulübündeki öğrencilerin bu başarıları, ülkemizin yelkencilik alanında yayın yapan en önemli haber platformlarından olan TürkSail adlı internet sitesinde de yer aldı.

İTÜ Yelken Kulübü 21 üniversiteden 32 takımın katıldığı Campus Cup yarışından derecelerle döndü. Marmaris’te bu yıl 9’uncusu düzenlenen yarışlarda Yelken Kulübü’nden Ege Kınalı kaptanlığındaki ekip, Victory adlı tekneyle

124 itü vakfı dergisi

IRC 0 ve genel klasmanlarda, Cihan Akın kaptanlığındaki takım ise Keyif 60 isimli tekneyle IRC 1 sınıfında şampiyonluğa ulaştı. Yarışta alınan iki ikincilikten biri IRC 3 sınıfında Ömer Faruk Şanlıtürk kaptanlığında turnuvaya katılan İTÜ öğrencilerinin yer aldığı

Şampiyon kaptanlardan rektör ziyareti Yarışlardan dereceyle dönen teknelerin kaptanları Cihan Akın, Ege Kınalı ve Beril Çalışkan, Rektör Prof.Dr. Mehmet Karaca'yı ziyaret etti. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Telem Gök Sadıkoğlu ve Rektör Danışmanı Doç. Dr. Gülname Turan’ın da katıldığı toplantıda, Takım kaptanları Rektörden yelken ekiplerine verilen desteğin sürmesini istedi.


MasterGames'17 Rekabeti İTÜ’de Yapıldı

Türkiye’nin en büyük üniversitelerarası spor karşılaşmalarından MasterGames'17’de üniversite mezunları Ayazağa Yerleşkesi’nde yarıştı. “Üniversite mezunlarının olimpiyatları” sayılan ve farklı spor dallarında gerçekleşen yarışlardan oluşan MasterGames'17, 6 - 7 Mayıs tarihlerinde Ayazağa Yerleşkesi’nde düzenlendi. Bu sene dördüncüsü gerçekleştirilen etkinliğe katılanlar, yine zorlu karşılaşmalara tanık olarak turnuvaların tadını çıkardı. Türkiye'nin önde gelen 14 üniversitesinden mezun çok sayıda yarışmacının katıldığı MasterGames'17’de; voleybol, basketbol, futbol, kürek ve briçten oluşan 5 takım sporunun

yanı sıra; tenis, yüzme, koşu, masa tenisi, satranç ve tavladan oluşan 6 bireysel spor dalındaki yetenekler sergilendi. Etkinliğin ilk günü Burgan Bank Mastergames'17 Koşusu ile başladı. 40 yaş altı ve 40 yaş üzeri olarak iki yaş grubunda gerçekleşen koşuda, her yaş grubu da kendi içinde erkek ve kadın olmak üzere ikiye ayrıldı. Ayrıca, gün boyunca İTÜ Mezunları Derneği Çamlık Lokali’nde yapılan satranç turnuvasında stratejik zekâlar “en iyi” olmak için yarıştı. Son yıllarda spor turnuvalarında kendine genişçe yer bulmaya

başlayan e-spor mücadeleleri de Mastergames'17’de unutulmadı. AXA Sigorta sponsorluğunda düzenlenen karşılaşmalarda yarışmacılar, 90'ların efsanevi oyunları Pro Evolution Soccer (PES) ve Street Fighter oyunlarında mücadele etti. MasterGames'17, ikinci günün sonundaki final maçlarının ardından dereceye girenler için düzenlenen madalya töreniyle sona erdi.

Frizbi Teknik Ödüle Doymuyor Frizbi Teknik Kulübü, katıldığı yarışmalardan aldığı çok sayıda ödülle başarısını taçlandırıyor. Ultimate frizbi sporunu öğretmeyi ve yaygınlaştırmayı amaçlayan Frizbi Teknik Kulübü, geçen yıl bahar aylarında katıldığı etkinliklerinden hepsinde şampiyonluğa ulaştı, bu yıl ise, aldığı derecelerin yanı sıra; ultimate frizbi sporunun en önemli yarışmalarından olan Oyunun Ruhu’nda da şampiyon oldu. İTÜ Ultimate Frizbi Kulüp Başkanı Mehmet Raşid Üçkardeşler, bu yıl 7 organizasyonun 5’inden ödülle dönen takımın başarılı performansını şu şekilde değerlendiriyor: “Yalnızca ulusal turnuvaları ve organizasyonları değil, yurt dışındaki yarışmaları da yakından takip ediyoruz. Geçtiğimiz Ocak ayın-

da Bubblepest Turnuvası’na katılmak üzere Macaristan’a gittik. Her yıl Budapeşte’de düzenlenen bu turnuvaya Türkiye’den katılan ilk ve tek takım olduk. Ülkemizi ve okulumuzu centilmence temsil ederek bu spor

dalının en saygın ödülü olan Oyunun Ruhu Ödülü’nü üniversitemize ve ülkemize getirdik. Her turnuva ve ligde Oyunun Ruhu sıralamasında ilk üç sıra içinde yer aldık. Takımımızın görünürlüğünü artıran bu gelişmeler, ultimate frizbiyi ne kadar önemsediğimizin ve kurallara bağlı olarak yaptığımızı kanıtlıyor.” sözleriyle değerlendirdi. Üçkardeşler, takım olarak son üç yılda üç uluslararası turnuvaya katılıp tamamından ödülle dönen takımın performansına dikkat çekti ve ülkemizin en başarılı spor kulüplerinden biri olduklarını kaydetti. Kulüp Başkanı ayrıca, Frizbi Teknik’in yüksek bir potansiyel taşıdığını ve gelecekte daha yüksek başarılar elde edeceğine inandığını belirtti.

itü vakfı dergisi 125


SPOR

İTÜ Takımları Bir Sezonda 25 Kupa Kazandı İTÜ sporcuları başarılarla dolu bir sezonu daha geride bıraktı. Atletizm, futbol, frizbi, basketbol, tenis, yüzme, Amerikan futbolu (korumalı futbol), hentbol ve yelken başta olmak üzere 50’ye yakın branşta yarışan takımlar, bu sezon 25 kez kupa kaldırdı. 2016- 2017 akademik yılında ulusal ve uluslararası statüde gerçekleşen spor karşılaşmalarında İTÜ’yü en iyi şekilde temsil eden, elde ettikleri şampiyonluklar ve derecelerle önemli başarılarla Teknik Üniversite’yi gururlandıran sporcular, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı öncesinde, Beden Eğitimi Bölümü kapalı spor salonunda düzenlenen törende verilen sertifikalarla ödüllendirildi. Bu yıl en dikkat çekici başarıları elde eden takımlar ise Üniversiteler 2. Ligi’nde yenilgisiz şampiyon olarak 1. lige yükselen İTÜ Hentbol Takımı, 2. Türkiye Kadın Bayrak Futbolu Turnuvası’nı şampiyon olarak tamamlayan İTÜ Hornets, sezon içerisinde üniversitemize en fazla kupayı getiren İTÜ Frizbi Takımı ile Marmaris Uluslararası Yat Kulübü’nün düzenlediği üniversitelerarası CampusCup yarışlarından 5 kupayla yuvaya dönen İTÜ Yelken Takımı oldu. Sporculara sertifikalarını veren Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tayfun Kındap, yaşattıkları büyük gururdan dolayı sporculara ve antrenörlerine teşekkür ettikten sonra: “İTÜ’de eğitiminize devam ederken aynı zamanda sporla ve sanatla uğraşıyor ve başarıdan başarıya koşuyorsunuz. Bu son derece önemli ama bunları İTÜ’de başarmak, emeğinizin değerini bir kat daha artırıyor” dedi.

İTÜ Stadyumu Yenileniyor İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından yaptırılan ve 2008’de açılarak Ayazağa Yerleşkesi'nde hizmete başlayan İTÜ Stadyumu’ndaki yenileme çalışmaları, 2016-2017 Akademik Yılı Lisans Mezuniyet Töreni’nin ardından başladı. Roger Waters ve Justin Timberlake gibi dünyaca ünlü isimleri ağırlayan İTÜ Stadyumu, yerli sanatçıların da konser vermek için seçtikleri ilk mekânlar arasında yer alıyor. İTÜ Stadyumu konserlerden festivallere, spor müsabakalarından yıl sonu

126 itü vakfı dergisi

gösterilene kadar sayısız etkinliğe ev sahipliği yaptı. Mezuniyet töreninin bu yıl da stadyumda gerçekleşmesi için ertelenen yenileme çalışmaları kapsamında yine İBB’nin desteğiyle yaklaşık 5000 kişilik kapasiteye sahip stadyumda tribünlerin üstü kapatılacak, tartan pist yenilenecek. Koltuklarla birlikte kapalı alanda restorasyon çalışmaları yapılacak. İTÜ Stadyumu, yenileme çalışmalarının ardından Türkiye’ye, yepyeni yüzüyle hizmet verecek.


BRIÇ Hazırlayan: Süleyman Kolata atalok55@hotmail.com

Federasyon Başkanı Nafiz ZORLU ve MHK Başkanı Nezih KUBAÇ İtalya'da yapılan Avrupa Açık İkiliden altın madalya ile döndüler.

BRIÇ TURNUVALARI Merhaba sevgili briçseverler, 2017 Türkiye Yaz Takımlar Şampiyonaları 6-11 Mayıs 2017 tarihlerinde 121 takımla (76 Swiss, 28 Nakavt ve 17 Kadın) Kuşadası Pine Bay Otel'de yapıldı. Dereceye giren takımlar ve kadroları şöyle:

Ayrıca bu yarışmada İtalyan ortağı Alfredo Versace ile bronz madalya alan Mustafa Cem TOKAY ve yedinci olan Süleyman KOLATA-İsmail KANDEMİR takdiri hak eden bir performans gösterdiler.

Nakavt 1. Fox: Namık Kökten, Mehmet Ali İnce, Sedat Aluf,

1

KUBAC Nezih

ZORLU Nafiz

TUR - TUR

58.33

2

MAHMOOD Zia

MECKSTROTH Jeff

USA - USA

56.59

3

VERSACE Alfredo

TOKAY Mustafa Cem

ITA - TUR

56.37

4

NANEV Ivan

STEFANOV Julian

BUL - BUL

54.98

5

FREDIN Peter

BERTHEAU Peter

SWE - SWE

54.24

6

BOMPIS Marc

VINCIGUERRA Herve

FRA - FRA

54.14

7

KOLATA Suleyman

KANDEMIR Ismail

TUR - TUR

54.13

8

VAN LANKVELD Joris

VAN DEN BOS Berend

NED - NED

53.79

9

CONTI Fabrizio

VILLANI Claudio

ITA - ITA

53.53

10

VANDERVORST Mike

BAHBOUT Sam

BEL - BEL

53.15

Adnan Musaoğlu, Ercan Kuru, Tayfun Özbey. 2. Halezer: İdris İrfan Doğan, Ahmet Kahraman, Okan Zabunoğlu, Özcan Pehlivan. 3. Yakında: Ali Uçar, Fikret Ak, Cengiz Şeker, Levent Özgül, Erdal Çalışkan. Açık Takımlar 1. Bumu: Erdinç Erbil, İlker Ayaz, Bülent Kaytaz, Sinan Tatlıcıoğlu, Mustafa Esener. 2. Aslında Briç: Nafiz Zorlu, Erhan Yamut, Turan Yavuz, Polat Erdemil, Hasan Güner, Zeki Uçum. 3. Alfa Romeo: Murat Kaya, Bora Ünver, Soner Çubukçu, İlker Çubukçu, Rıfat Vardar. 2017 Güven Erkaya Türkiye Açık İkili Şampiyonası 394 çiftin katılımı ile 12-14 Mayıs tarihleri arasında Kuşadası Efes Kongre Merkezinde yapıldı. 1. Zeki Uçum-Ömer Celal Umur

57.234

2. Turan Yavuz-Okay Gür

57.164

3. Ali Uçar-Salim Yılankıran

56.275

4. Mehmet Mihdi Işık-Selahattin Ayhan

55.633

5. Ali Seçkin Çelebi-Salih Bilgen

55.389

2017 Ankara İkili Şampiyonası 3-4 Haziran tarihleri arasında yapıldı. 1. İsmail Kandemir-Okay Gür 59.218 2. Aslı Acar-Ufuk Özer 57.732 3. Murat Kaya-Bora Ünver 57.650 4. Ata Özgür Göksel-Uğur Taşman 57.473 5. Nurettin Şen-Sabahattin Durgut 57.209 8. Avrupa Briç Şampiyonası İtalya'nın Montecatini şehrinde yapıldı.

Nafiz Zorlu-Nezih Kubaç, 2017 Avrupa açık ikili şampiyonları

itü vakfı dergisi 127


BRIÇ Nafiz Zorlu-Nezih Kubaç çiftinin, turnuvadaki 2 elini inceleyelim.

Dağıtan: N N-S Zonda

ZORLU

ARQJ 1095

(*): Majörlerden bir tanesi.

10732 K

AQ53 B -----

J102 ----- D

RQ7

62 A62 RJ964

Q85 G

Kuzey PAS PAS HERKES PAS

VINCIQUERRA

Batı PAS X X

K8

973

BOMPİS

Doğu 1 NT PAS

KUBAÇ

Güney 2 KARO(*) 2 PİK

Bompis 9'lu kör çıktı, Vinciquerra yerdeki Valeyi örtmedi, Kubaç pik çevirdi, Rua ile alan batı körünü oynadı, bunu elden damla kazanan Kubaç dam pikini oynadı, As ile alan Vinciquerra ortagına kör kupunu verdi ama iş işten geçmişti. Defans 3 pik ve 2 tref alıp 5 lövede kaldı. +670 Kubaç-Zorlu çifti için muhteşemdi.

9764 10854 J843 A ZORLU

Batı - PAS PAS 2 PİK

COMBESCURE

KUBAÇ

Kuzey 1 TREFL 1 KÖR PAS HERKES PAS

Doğu PAS PAS X

ROMBAUT

Güney 1 KARO 2 KÖR PAS

Eğer Tref çıkılmış olsaydı kontrat batabilecekti, fakat karo çıkışından sonra Zorlu karoyu As ile alıp Vale piki oynadı, defans tekrar karo dönünce 9 lövesini alıp 140 yazdı. Bu ikilide muteşem bir skor oldu.

Dağıtan: Batı Herkes Zonda 2017 Karadeniz İkili 1.leri Süleyman Kolata - Levent Özgül

3 J1072

2017 Karadeniz İkili Toplam 110 çift ile Ordu'da yapıldı. Sonuçlar aşağıdaki şekilde oluştu.

109743 AJ4 K

R852 94

B -----

----- D

AQJ5

R865 R862 RQ4

1093 G

QJ9764 AQ3 8652

128 itü vakfı dergisi

A10

1- Süleyman Kolata- Levent Özgül

% 59.851

2- Uğur Taş -İlker Çubukçu

% 57.957

3-Yalçın Özdamar-Zafer Bilgin

% 57.885

Karışık 1=Tuna Aluf-Namık Kökten

% 53.461

Senyör 1= Adnan Mısırlıoğlu-Halim Benekli

% 51.494

Kadın 1= Ferda Zorlu-Zeynep Seda Eren

% 49.993


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.