Ingilizce iv murat yayınları vize final

Page 1

ÜNİTE – 7 Relative clauses Who/which/that Bir cümlenin içinde bir insanı tanımlayan bir cümlecik (relative clause) “who” ya da “that”, Cansız bir nesneyi tanımlayan cümleciğin başında da “that” ya da “ which” kullanılır. *** ” who”, “that”ten daha fazla kullanılır. *** “that”, “which”ten daha fazla kullanılır. (Ancak aynı görevdedirler.) Nina is someone who is very shy. Nina is someone that is very shy. (Nina, çok utangaç birisidir.) She had a company that(which) planned weddings ( Onun düğünler planlayan bir şirketi vardı.) Company:şirket **Yukarıdaki örneklerde who/that/which kelimeleri ikinci cümleciğin öznesi gibi kullanılmıştır. ** Eğer nesne olarak kullanılacaksa bu kelimeler yazılmasa da olur. Örnekler; ‐ Charlie is someone who/that I can trust. Ya da Charlie is someone I can trust. (Charlie güvenebileceğim birisi.) ‐ Jane doesn’t talk about things that she’s doing Ya da Jane doesn’t talk about things she’s doing. Things:şeyler (Jane yaptığı şeyler hakkında konuşmaz.) Phrasal verbs Bu fiiller iki kelimeden oluşur. Bir fiilin yanına getirilen along,away,back,out,up gibi kelimeler, fiilin anlamını değiştirir. Örnekler: Grow up:büyümek,yetişmek Get along: anlaşmak,iyi geçinmek Go out: dışarı çıkmak Take off :çıkarmak Break up: ayrılmak,parçalanmak Settle down:yerleşmek,yuva kurmak Sign up:kaydolmak Work out: çözmek,hesaplamak

though Karşındakinin fikrine zıt bir fikir verirken kullanılır. “yine de”, “rağmen” “karşın” gibi anlamları vardır. CÜMLENİN EN SONUNDA KULLANILIR. Örnek: Mary: I enjoy making new friends all the time. (Her zaman yeni arkadaşlar edinmek hoşuma gider.) Jack: You shouldn’t forget about your old friends, though. (Yine de eski arkadaşlarını unutmamalısın.) both / neither *We’re both tennis fans. (İkimiz de tenis hayranıyız.) *Both of us are basketball fans. We both like to swim. Both of us like to swim. (İkimiz de yüzmeyi seviyoruz.) *Neither ile kurulan cümlelerde olumsuz anlam vardır. Neither of us was very good at tennis. (ikimiz de teniste iyi değildik.) ** Both, çoğul olarak; neither of us ise tekil olarak kullanılır. Bilinmesi gereken bazı kelimeler circle of friends:arkadaş çevresi convenient:uygun,elverişli other:diğer another:bir diğer band:grup rock band:rock grubu life:hayat different:farklı same:aynı still:hala call:aramak(tlf), adlandırmak share:paylaşmak clean:temiz clean freak: temizlik hastası live:yaşamak place:yer,mekan grow up:büyümek through:kesintisiz,arasından,içinden find:bulmak write:yazmak write back:cevap yazmak turn out:haline gelmek,dışarı çıkarmak get along:iyi geçinmek go out:dışarı çıkmak settle down:yerleşmek,yuva kurmak sign up:kaydolmak move away: uzaklaşmak,kaldırmak come back:geri gelmek fly back: Geri dönmek(uçakla) a little bit:bir nebze probably:galiba maybe:belki I guess:sanırım kind:tür,çeşit sort:tür,çeşit just:yalnızca,sadece in a way:bir bakıma ignore:önemsememek friendly:samimi alone:yalnız socialize:sosyalleşmek,kaynaşmak


ÜNİTE ‐ 8 If(eğer,keşke) / wish (keşke) “wish” geniş zaman veya gelecek zaman için kullanılırsa, “wish” ten sonra fiilin geçmiş zaman hali(2. Hali) kullanılır. I wish I had more free time. (Keşke daha fazla boş zamanım olsaydı.) *** “wish” ve “if” cümlelerinde I(ben) öznesinden sonra “were” kullanılır. I wish I weren’t so busy with my work. (keşke işimle bu kadar meşgul olmasaydım.) *He,she öznelerinde “wishes” olarak yazılır. She wishes she didn’t live so far away. (Bu kadar uzakta yaşamamayı dilerdi.) “If” ise geniş zaman veya gelecek için hayali durumlar ve olaylardan bahsederken kullanılırken; şu kalıp kullanılır; If + fiilin 2. Hali + would(could) + fiil Örnekler: If I had more free time, I’d go skiing (I would) (daha fazla zamanım olsaydı kayak yapmaya giderdim.) If I were less busy, I could go away on the weekends. (Daha az meşgul olsaydım, hafta sonlarında biyerlere giderdim.) Earn:kazanmak(para) If I earned more , I could buy a new car. (Daha fazla kazansaydım, yeni bir araba alabilirdim.) ***What would you do if you broke a friend’s camera? (Bir arkadaşının kamerasını kırsan ne yapardın?) I’d apologize for breaking it. (kırdığım için özür dilerdim.) I’d pay for the repairs. (zararı(tamiri) öderdim.) I wouldn’t say anything. (hiçbirşey demezdim.) Would you pay for a new one? (Yeni bir tane alması için öder miydin?) Yes,ı would./No, I wouldn’t. That’d be … That would be good. (İyi olurdu.) That would be bad. (kötü olurdu.) Nice/good :iyi Great / wonderful:harika cool:acayip Fun:komik interesting:ilginç hard:zor

Awesome:korkunç That would be fun….(komik olurdu) Definitely(kesinlikle) / probably (galiba,muhtemelen) Definitely, probably gibi zarfların olumlu ve olumsuz cümlede kullanımı farklıdır. Olumlu cümlede, would’dan sonra kullanılır. Olumsuz cümlede ise wouldn’t(would not)’dan önce kullanılır. Örnekler; I would definitely study English..(kesinlikle İngilizce çalışmalıydım.) I definitely wouldn’t watch so much TV (Kesinlikle çok fazla TV izlememeliydim.) I’d probably work out more at the gym. I probably would not give up ice cream. Bilinmesi gereken bazı kelimeler wish:dilek,dilemek life:hayat enough:yeterince time:zaman weekend:hafta sonu get married:evlenmek rent:kiralamak tiny:minik,küçücük place:yer stuff:eşya never:hiçbir zaman holiday:tatil exciting:heyecanlı choose:seçmek Egypt:Mısır pyramid:piramit I wish:keşke so far:şimdiye kadar family:aile miss:özlemek,kaçırmak close:kapalı,yakın closer:daha yakın help:yardım etmek afford:gücü yetmek live:yaşamak free time:boş vakit be able to: ‐ebilmek(yapabilmek) own:kendi my own car:kendi arabam commute:hafifletmek,çevirmek a job closer to home:eve yakın bir iş three hours:3 saat three hours a day:günde 3 saat for days a week:haftada 4 gün degree:derece,lisans,diploma find:bulmak waste:harcamak,boşa harcamak pay off:tamamını ödemek chance:şans exciting:heyecanlı loan:borç student loan:öğrenci harcı(borcu another:bir diğer country:ülke something:bir şey worry:endişelenmek worry about …. : ….. için endişelenmek buy….for… : …. için…. almak(birisi için bir şey satın almak) borrow:ödünç almak borrow …… from ……: birisinden bir şey ödünç almak apologize:özür dilemek apologize for ….: …. için özür dilemek pay :ödeme yapmak pay for…: … için ödeme yapmak Talk:konuşmak talk to…. : ….. ile konuşmak talk about …: …. hakkında konuşmak


say:söylemek,demek say …. to …. : ….’ya …. söylemek thank:teşekkür etmek thank …. for ……: …. için ….’sa teşekkür etmek share:paylaşmak share ….. with …..: …. ile ….’yı paylaşmak ask:istemek,sormak ask … for…. : …..’dan ……’yı istemek lend:ödünç vermek lend to …. : ….ya ödünç vermek think:düşünmek think about: …. için(hakkında) düşünmek remind:hatırlatmak remind about …. : …..’yı hatırlatmak forget:unutmak forget about ….. : ….yı unutmak accept:kabul etmek grad:mezun (olmak) congratulations:Tebrikler! scholarship:burs engineering:mühendislik tough:zorlu,zor,çetin decision:karar everybody:herkes boss:patron graduate:mezun olmak sweater:süveter(ince kazak) gift:hediye city:şehir wear:giymek,giyinmek mistake:hata limber up:yumuşatmak (flexible) moment: an daisy:papatya pick daisies:papatya toplamak

ÜNİTE – 9 Soru kelimelerinin cümle içinde kullanımı Örnekler; 1 – What is the problem? (Problem ne?) 2 ‐ Do you know what the problem is? (Problemin ne olduğunu biliyor musun?) 3 – I don’t know what the problem is. (Problemin ne olduğunu bilmiyorum.) Yukarıdaki 1 no’lu örnekte what kelimesi soru kelimesi olarak kullanılmıştır ve cümlenin en başındadır. Sonrasında da is, yani bir yardımcı fiil kullanılmıştır. 2 no’lu örnekte de bir soru var, ancak bu soru do you know…? (biliyor musun?) sorusudur. “what the problem is”, ise “problemin ne olduğu” anlamına gelmektedir. 3 no’lu örnekte ise soru yoktur, ancak what kelimesi bulunmaktadır. Aynı relative clauses’larda olduğu gibi burada soru anlamı katılmamış, “problemin ne olduğunu bilmiyorum” anlamında kullanılmıştır. Dikkat edilirse is(yani yardımcı fiil) cümleciğin sonunda kullanılmıştır. Örnek; What should we do? (Ne yapmalıyız – ne yapmamız gerekiyor?) I don’t know what we should do. (Ne yapmamız gerektiğini bilmiyorum.) Örnek; Why did he come? (O, niçin geldi?) I know why he came. (Onun niçin geldiğini biliyorum.) *** Örneklerde görüldüğü gibi what,when,why gibi kelimelerden sonra cümle sıralaması normaldir,yani yardımcı fiil başa geçmemektedir. Oysa sorularda yardımcı fiil başa, soru kelimelerinin yanına gelmekteydi. I don’t have any idea when they will come here. (onların ne zaman buraya gelecekleri hakkında hiçbir fikrim yok) How to / where to / what to ve ayrılabilen Phrasal verbs turn on: açmak(elektrikli bir aleti) turn on the DVD player = turn the DVD player on (Dvd player’ı aç) Görüldüğü gibi nesne araya yazılabilir.


Ya da “Turn it on.” Nesne yerine “it” yazılabilir. Ama “it” sona yazılmaz. Yani,”turn on it.” olmaz ***Yani nesnenin ismi verildiyse ortaya ya da sona gelir. Ama nesne yerine “it” kullanılırsa sadece ortaya yazılır. Turn down:kısmak (ses) Turn up: açmak (ses) How do you turn up the radio? (radyonun sesini nasıl açıyorsun?) How do you turn the radio up? (radyonun sesini nasıl açıyorsun?) Show me: bana göster how to turn it down. (nasıl kısılacağını) Show me how to turn it down. (Bana nasıl kısılacağını göster.) Plug it in: fişe tak. Do you know where to plug it in? (fişin nereye takılacağını biliyor musun?) Could you tell me how to get to the museum? (müzeye nasıl gidileceğini bana söyleyebilir misiniz?) You know what I mean? (ne demek istediğimi biliyor musun?) You know what I’m saying? (Ne söylediğimi biliyor musun?) Bilinmesi gereken kelimeler check:kontrol etmek battery:pil,batarya charged: şarj edilmiş software: yazılım call:aramak (tlf) remember:hatırlamak wrong:hata,sorun awful:kötü,berbat antivirus software: antivirüs programı run:çalıştırmak,koşmak delete:silmek (bilgisayarda dosya vs) temporary:geçici file: dosya go online:internete girmek(çevrim içi) use:kullanmak put … away: bir kenara bırakmak,ortadan kaldırmak hook it up: ….’yı bağlamak (bilgisayarı vs.) look up: …..yı aramak (rehberde,sözlükte)

pick up: toplamak,kaldırmak put down: (yere vs.) koymak print out: yazdırmak (yazıcı) Put on: giymek,yerleştirmek take off:çıkarmak take apart:koparmak,ayırmak throw away: atmak (çöp vs.) turn down:kısmak(ses) turn up:açmak(ses) volume:ses On the other hand:diğer yandan work:çalışmak opinion:fikir different:farklı cell phone:cep telefonu keep in touch: görüşmek,iletişimi koparmamak waste of time: zaman kaybı true:gerçek It’s true: doğru steal:çalmak(hırsızlık) permission:izin without permission:izinsiz rob:soymak,çalmak robber:soyguncu danger:tehlike in danger:tehlikede cut:kesmek piece:parça cut in very small pieces:çok küçük parçalara ayırmak(kesmek) search: araştırmak search quickly: hızlıca araştırmak(aramak) figure out: anlamak,çözmek,hesaplamak watch out for: dikkat etmek


ÜNİTE – 10 Present perfect continuous and present perfect tense Present perfect cont. tense kalıbı şöyledir: Özne + have/has been + fiil(‐ing) Bu yapı, geçmişte başlamış ve şu ana kadar devam eden olayları anlatırken kullanılır. I’ve been going to a pottery class. (çömlekçilik dersine gidiyordum.) Present perfect tense kalıbı ise şöyledir: Özne + have/has + fiilin 3. Hali Bu yapı da bir olayın sonuçlarını anlatmak ya da kaç kez gerçekleştiğini ifade etmek için kullanılır. I’ve made eight vases and two bowls. (8 vazo ve iki kase yaptım.) They’ve been out three or four times. (4 ya da 5 kez dışarıdaydılar.) Since / for / in Since, belirli zamanlar ile kullanılır. Since July: Temmuzdan beri Since Monday: Pazartesiden beri Since 1995: 1995’ten beri Since I saw you last: seni son gördüğümden beri For ve in zaman periyotlarında (aralıklarında) kullanılır. “in”, olumsuz cümlelerde kullanılır. I haven’t seen Mary in months: (aylardır Mary’i görmedim.) For three days: 3 günfür For two years:iki yıldır For a long time: uzun zamandır already(çoktan,zaten) / still (hala) / yet(henüz,daha) “yet” ; olumsuz veya soru cümlelerinde kullanılır. Cümlelerin en sonunda bulunur. Have you seen the movie yet? (Filmi izledin mi?) No,I haven’t seen yet. (Hayır henüz izlemedim.) Yes, I’ve seen it already. (Evet çoktan izledim.) No, I still haven’t seen. (Hayır hala izlemedim.)

Bilinmesi gereken bazı kelimeler ve yapılar: in months:aylardır late:geç work late:geçe kadar çalışmak in ages : asırlardır(.ok uzun süredir) believe:inanmak get serious : ciddileşmek recently:son zamanlarda pottery class: çömlekçilik dersi vase: vazo bowl: kase make: yapmak actually: aslında impressive: etkileyici have hobbies: hobileri olmak listen to music:müzik dinlemek neighborhood:çevre,komşular member: üye fall in love: aşık olmak love story : aşk hikayesi funny: eğlenceli set in : meydana gelmek,başlamak stunt: numara,hüner,gösteri uçusşu fight scenes: kavga sahneleri violent: şiddet monster: canavar scary: korkutucu take place : yer almak suspense: belirsizlik,endişe alien:yaratık special: özel true story: gerçek hikaye sad ending: hüzünlü biten tearjerker : acıklı hikaye hilarious : neşeli,eğlendirici cartoon character: çizgi karakter ticket: bilet movie: sinema,film theater: tiyatro All right / OK : Tamam, peki wild: vahşi preserve: korumak, konserve hijack : kaçırmak, gasp etmek solo: yalnız,tek başına blend : karışım, karıştırmak treat : tedavi etmek


Although (rağmen) / Even though (Olsa bile, rağmen) Even if (bile) Although the story may seem like it’s for children, adults can really enjoy it, too. (Hikaye çocuklar için gibi görünmesine rağmen, yetişkinler de gerçekten sevebilir. ) Even though I don’t usually enjoy eating fish, I loved this one. (Genellikle balık yemeyi sevmeme rağmen, bunu sevdim.) Even if you don’t know anything about African music, you’ll enjoy this CD. (Afrika müziği hakkında hiçbirşey bilmesen bile, bu CD’yi seveceksin.) detective movie: dedektif filmi documentary : belgesel fantasy film : fantastik film gangster movie : gangster filmi historical drama: tarihi drama martial – arts movie : dövüş sanatları filmi teen movie : gençlik filmi western : kovboy filmi animated film : animasyon film thriller : korku musical : müzikal romantic comedy : romantik komedi science – fiction movie : bilim kurgu filmi

ÜNİTE – 11 Tahminde bulunmak Birisi ya da bir olay hakkında tahminde nulunurken aşağıdaki “modal” kelimeler kullanılır. must:‐meli,‐malı, …. olmalı must be: olmalı can:‐ebilmek can’t be …. : … olamaz could be.. : … olabilir may be …. : ….. olabilir might be ….: olabilir Örnekler: She must be his girlfriend. (O, kız arkadaşı olmalı.) She must work pretty hard. (çok çalışıyor olmalı) He must not go out much. (fazla dışarı çıkmıyor olmalı) She can’t be more than 18. (O, 18 yaşından fazla olamaz.) He could be one of her friends. (O, onun arkadaşlarından biri olmalı He may be her dad. (O, babası olabilir) They might be feeling sad. (Onlar üzgün hissediyor olabilir.) She must be graduating today. (O, bugün mezun oluyor olmalı.) Sıfatlar (Adjectives) “‐ed” ve “‐ing” ekleri ‐ed ile biten sıfatlar birisi ya da bir şey hakkında kişinin kendinin ne hissettiğini söylerken kullanılır. Örnekler: I’m bored with my job. (İşimden sıkıldım.) I’m interested in astronomy. (Astronomi ile ilgiliyim.) I get annoyed with my sister. (Kızkardeşime kızgınım.)


‐ing ile biten sıfatlar ise birisini ya da bir şeyi tanımlarken kullanılır. Örnekler: My job is very boring. (İşim çok sıkıcı.) I think astronomy is interesting. (astronominin ilginç olduğunu düşünüyorum.) İstisna; Scary: korkunç I think spiders are scary. (Bence örümcekler korkunç.) I see …. : anlıyorum, anladım. “ I see ” daha önceden bilmediğiniz birşeyi yeni anladığınızı belirtmek için söylenir.) Mary: I was ill, so I couldn’t go to the party. (Hastaydım, o yüzden partiye gidemedim.) Jane: I see. “you see” ise cümlenin başında kullanılır. Sebebi karşındakine daha önceden bilemeyebileceği bir şeyi açıklamadan önce kullanılır. Bilinmesi gereken bazı kelime ve deyimler: graduate: mezun olmak Are you kidding? : Şaka mı yapıyorsun? (Dalga mı geçiyorsun?) wear: giymek cap: kep gown: cüppe genius : dahi, deha all the time: sürekli, her zaman close friend : yakın arkadaş best friend : en iyi arkadaş proud : gururlu smart : zeki,akıllı leave : ayrılmak graduation : mezuniyet college president : üniversite başkanı bored : sıkkın, canı sıkkın boring: sıkıcı interesting : ilginç fascinated : büyülenmiş interested in : ilgili embarrassed: utanmış embarrassing:utanç verici annoyed : kızgın pleased : memnun frustrating : sinir bozucu disappointed : hayal kırıklığına uğramış shocked : sarsılmış,şoka uğramış

scared : korkmuş surprised: şaşırmış surprising : şaşırtıcı excited : heyecanlı jealous : kıskanç anxious : endişeli,kaygılı worried : endişeli apply: başvurmak audience : izleyici feel hissetmek slouch:sarkmak(bir yerden) tired : yorgun credibility: güvenilirlik practice: pratik yapmak lose:kaybetmek motivate: motive etmek eligibility: üstünlük In fact : aslında,doğrusu avenue: cadde,bulvar band: grup(müzik) national:ulusal elevator : asansör blind date: tanımadığı biriyle buluşma read: okumak respect: saygı göstermek fun: eğlenceli allow: izin vermek nervous: sinirli attention: dikkat,ilgi motivated:motive create:yaratmak My impression is that …. : Benim izlenimim ….. It seems to me that : bana öyle geliyor ki I believe that … : inanıyorum ki…. I feel that …: hissediyorum ki….. I think that … : Düşünüyorum da ….. In my opinion(view): bana göre(bence)


ÜNİTE – 12 Simple Past Passive sentences (Geçmiş zaman edilgen cüm) Geçmiş zaman pasif cümlelerde yapı şöyledir: Nesne + was/were + fiil (3.hali) Aşağıdaki cümle normal(etken) bir geçmiş zaman cümlesidir: A student found a bag on a bus. (bir öğrenci otobüste bir çanta buldu.) Yukarıdaki cümlede işi yapan (bulan) bellidir… bir öğrenci… Find(bulmak) – found(2. Hali) – found (3.hali) Ancak aşağıdaki cümle pasif (edilgen) bir cümledir. A bag was found on a bus. (Otobüste bir çanta bulundu.) Yukarıdaki cümlede işi yapan belli değil ve cümle nesne ile başlamış.İşte böyle cümleler pasif cümledir. “was” olduğundan dolayı da geçmiş zaman pasif cümledir. Örnekler: Two men were seen in the park. (Parkta iki adam görüldü.) See(görmek) – saw – seen(3. Hali) The airport was closed. (havaalanı kapanmıştı.) Close (kapamak) – closed – closed (3. Hali) *** pasif cümlelerde yapan kişi önemliyse ve söylenecekse başına “by” getirilir. by:tarafından Örnekler: Kill: öldürmek He was killed by a young woman. (O, genç bir kadın tarafından öldürüldü.) rescue: kurtarmak fireman:itfaiyeci Three children were rescued by a fireman. (Üç çocuk, bir itfaiyeci tarafından kurtarıldı.) Zarflar (….ly) ve pasif cümleler ** Pasif cümlelerde zarflar (…..ly) kullanılırken, yardımcı fiilden(was/were) sonra yazılır. A man was seriously injured. (Bir adam ciddi şekilde yaralanmıştı.) The forest was completely destroyed. (Orman tamamen yok edildi.)

Bilinmesi gereken kelimeler The thing is…(doğrusu …) The other thing is ….(Bir diğer şey) The only thing is… (dahası…) The best thing is ….(en iyisi) The funny thing is…(komik olan şey…) The scary thing…. (korkunç olan şey..) news : haber paper :gazete, kağıt Let’s see : bir bakalım bag: çanta bear:ayı airport: havaalanı subway : metro throughout: hertarafında painting: tablo Hurricane:kasırga hit: vurmak, çarpmak disrupt:dağıtmak,parçalamak damage:zarar vermek severe:şiddetli thunderstorm:sağanak thunder: gök gürültüsü lightning:yıldırım,şimşek rescue:kurtarmak flash flood:sel destroy : yıkmak, mahvetmek catastrophic :felaket wildfire:büyük yangın(orman) tornado:kasırga freeak hailstorm: büyük fırtına hailstone:dolu tanesi earthquake: deprem minor:küçük 80% of the students : Öğrencilerin yüzde 80’i approximately 20% of us: yaklaşık yüzde 20’miz The majority of students: Öğrencilerin çoğunluğu About …. : yaklaşık about half of the class : sınıfın yaklaşık yarısı Four of ten students: 10 öğrencinin 4’ü newspaper:gazete magazine:dergi local:yerel national:ulusal international:uluslar arası current events: güncel olaylar celebrities: ünlüler sports: spor business: iş the weather: hava durumu science and technology : bilim ve teknoloji



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.