ARCH 511 Modern İmar Tarihi ve Mimarlık - 1

Page 1

ARCH 511 MODERN İMAR TARİHİ ve MİMARLIK Prof.Dr. İhsan Bilgin



İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİ MİMARLIKTA TARİH, TEORİ ve ELEŞTİRİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI 2013 - 2014 GÜZ YARIYILI

113823002 SELİN BİÇER



İçindekiler 1. Giriş 2. Endüstri Devrimi 3. Londra 4. Bath 5. Covent Garden ve Hanover Square 6. Paris 7. Viyana 8. Berlin 9. Barselona 10. New York 11. Şikago 12. Garden Cities 13. The Pullman 14. Sitte 15. Dünyada İmar Hareketleri 16. Hamburg Kaynakça

1 4 9 12 15 17 19 24 30 33 38 41 49 50 53 59



İmar, Türk Dil Kurumu’na göre Arapça kökenli bir kelime olup “bayındırlık” anlamına gelmektedir. İnsan eliyle bir bölgenin yerleşim alanına dönüştürülmesi olarak tanımlanabilir kısaca. Aslında imar dilimizde pek de tek başına kullanılmayan bir kelimedir. İmar planı, imar hukuku, imar yönetmeliği, imar süreci, imar tarihi vb. kullanımlarına sık sık rastlamaktayız. Günümüzde mimarlık ve kent ortamını huzursuz eden bir kelime haline gelmiştir belki de imar ve bağlamları… Türkiye’de mimarlığın parsel mimarisine indirgenmek zorunda kaldığı bu dönemde mimarın kimi zaman elini kolunu bağlayan bir sınırlamaya dönüştüğünü de söyleyebiliriz. Peki, “imar” nasıl ortaya çıktı? İmar terimini gerçekten anlamak için Endüstri Devrimi ile başlayan modernleşme sürecine bir defa daha bakmak gerekmektedir… Bu kitapçık İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde Prof.Dr. İhsan Bilgin tarafından yürütülen ARCH 511 Modern İmar Tarihi ve Mimarlık dersinin notlarını içermektedir.


GİRİŞ

1

Kaynak: www.havadankamera.com

Modern mimarlık pratiğinin, imar sürecini belirleyen aktörlerle, kurumlarla ve disiplinlerle girdiği tansiyonlu ilişki içerisinde ele alınmalıdır. “İmar bağlamları”nı ele almak içinse disipliner “reaksiyonlar” yorumlanmalıdır. Aynı zamanda bu süreç disipliner tutumun kendini yeniden-inşa etmesi, kurması anlamına da gelmektedir. Bir başka deyişle sabit bir disipliner angajman örüntüsünün değişen dünya karşısındaki reaksiyonlarından ziyade, kullandığı araç-gereci, etik öncelikleri, ruhsal ve zihinsel yatırımları da değiştirerek kendi disipliner yapısını yeniden-inşa eden bir süreç söz konusu olmalıdır. Dolayısıyla imar süreci ve mimarlık, modern dünyanın değişim hızı giderek artan koşulları içinde sürekli yeniden kurulup bozulan kararsız dengelerinin unsurları haline gelmiştir.1 Modern İmar Tarihi’ni anlamak için aşağıdaki ilişkileri iyi anlamak gerekmektedir: • Kuramsal tansiyon: bağlam/ortam - olay/olgu ilişkisi, • Yapılı çevre - tarih ilişkisi, • Determinasyon - irade ilişkisi. Kuramsal tansiyonu oluşturan kavramlar içinden “bağlam”ı ele almak gerekirse, toplumun refleksle ürettiği şeylere bakmak gerekmektedir. “Ortam – olay” yine toplumun verdiği reaksiyonlardır. Bu reaksiyonlara örnek olarak Ebenezer Howard’ın fikri olan The Garden Cities’i (Bahçe şehirleri) verebiliriz.


GİRİŞ

İngiliz Marksist tarihçi ve yazarlarından Eric Hobsbawn’a göre “uzun 19. yüzyıl”2 1814’te Viyana Anlaşması’nın imzalanmasıyla başlayıp 1. Dünya Savaşı’nın başlangıç tarihi olan 1914’te sona erer. 19. yüzyılda modern dünya stabil hale gelirken daha önceki asırda karşımıza çıkmayıp 20. yüzyılda kaybolmaya yüz tutan iki kavramla karşılaşmaktayız: çokluk ve kalabalık. Tıbbi gelişmeler sayesinde ölüm oranı azalırken doğurganlık artışı gözlemlenmiştir, bu da nüfus tırmanışa geçişi ile başa çıkma yöntemlerini beraberinde getirmiştir. Modern dünya aydınlanma ile başladı. Bu modern yeni yaşam tarzında üç olgu insanların genel davranış biçimlerini yorumlamakta bize yardımcı olmaktadır: • Düşünmek, • Yansıtmak, • Gidip gelişler. 19. yüzyılda ilerleme gösteren pamuklu ve yün dokuma ile madencilik sektörlerindeki yenilikler hiç umulmadık bir sonucu ortaya çıkarmıştır: ulus devletleri. Şehir devletlerinden ulus devletlere geçiş dönemindeki en önemli güç orduydu ve ordunun temel iki ihtiyacı olan giysi ve silah bu iki sektördeki yenilikler sayesinde giderilmiştir. Her daim göreve hazır ordularıyla ulus devletleri “kalabalık”lar için hazır duruma gelmiştir. Protomodern imar stratejisi olarak Barok Planlama, yüzünü ilk olarak Versay’da gösterdi ve bu ulus devletlerinin gelişini haber vermekteydi. Öte yandan Endüstri Devrimi’nin ilk olarak karşımıza çıktığı Büyük Britanya’da kitlesel üretim toplum yapısında pek çok değişime neden olmuştur. Bu değişimlerin imar tarihine yansımalarının ilk örneği Bath’ta görülmektedir.

2


GİRİŞ

3

İstanbul silüeti (Çizim: Selin Biçer)

Bath bir model teşkil ederken iki konuda çözümler önermiştir: yığılma (agglomeration) ve sınıfsal ayrışma (segregation). Ayrışma “büyük şehir” kavramını oluşturmuştur, zamanla bu kavramdan uzaklaşma amacıyla yeni fikirler gelişmiştir. Bu fikirlerin içinde ikisi öne çıkmaktadır: • Paternalizm (toplum veya aile yönetimlerinde kararların, rehber ve ideal kabul edilen kişi veya kişilerce alınmasını öngören yönetim sistemi)3 • Ütopyacılık (aslında olmayan, tasarlanmış olan ideal toplumculuk)4 Daha gerçekçi olarak modern imar normlarına mimari alternatif arayışları mevcuttur ki bu yönde çalışmış mimarların başında Karl Friedrich Schinkel, Otto Wagner ve Auguste Perret gelmektedir. Camillo Sitte ise radikal imar planları ve metropol eleştirileriyle imar tarihine katkıda bulunmuştur. Bu katkı ve etkiler kitapçığın ilerleyen sayfalarında detaylı olarak anlatılacaktır. _______________________________________________________________________________ 1 2 3 4

http://mimarlik.bilgi.edu.tr/pages/lessons.asp?id=17 E. Hobsbawn, Devrim Çağı, Sermaye Çağı ve İmparatorluk Çağı, Ankara: Dost Kitabevi Yayınları Vikipedi, Paternalizm, Son güncellenme tarihi: 4 Nisan 2013 http://tr.wikipedia.org/wiki/Paternalizm Vikipedi, Ütopya, Son güncellenme tarihi: 18 Ocak 2014 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%9Ctopya


ENDÜSTRİ DEVRİMİ

Endüstri Devrimi, Rönesans ile birlikte Yakın Çağ’ı başlatan olaydır. Bir çağ başlatmak tarihte hangi devrime nasip olmuştur? Endüstri Devrimi aynı zamanda modernitenin temellerinin atıldığı bir dönemdir. Kısacası günümüzün kökleri bu döneme dayanmaktadır. Endüstri Devrimi için her açıdan azim, tutarlılık ve ileri görüşlülüğün vücut bulmuş hali denebilir… 18. yüzyıl, dünyada büyük değişimlere tanıklık etmiştir. Sadece bir asırlık sürede toplum yapısında kalıcı yenilikler ve değişiklikler gözlenmiştir. Bu kadar kısa bir süre içinde bu değişimlerin (ekonomik, toplum yapısı, teknik gelişmeler, vb.) gerçekleşmesi bir devrim niteliği taşımasına neden olmuştur. Bu değişimler içinde belki de en önemlisi döneme adını veren Endüstri Devrimi’ydi. Endüstri Devrimi’nin öncülüğünü İngiltere yapmıştır. Deane, ilk Endüstri Devrimi’nin ortaya çıktığı ve modern ekonomik büyümenin etkin şekilde başladığı 1750 – 1850 döneminde İngiliz ekonomisinin gelişmesini bu kitapta değerlendirdiğini belirtmiştir.1 Başlangıç olarak İngiliz ekonomisi fazla üretebildiği halde hala yoksul ve durgundu. Temel ekonomik faaliyet açısından tarıma bağımlıydı. Rostow’un Stages of Economic Growth’ta (ss. 4) belirttiği üzere hala “geleneksel bir toplum” söz konusuydu.2 Sanayileşmenin, büyümenin ve yapısal değişimlerin temelleri 18. yüzyıl ortalarına rast gelmektedir. İşçilerin hayat standartları 1730’lardan başlayarak artmaya başladı. Bu durum nüfus artışını beraberinde getirmiştir. Her ne kadar tıp tarihçileri bunu kabul etmemiş olsalar da tıbbi yenilikler buna önayak olmuştur. Hayat standartlarındaki değişimler ise insanların salgınlara karşı dayanıklı olmasını sağlamıştır.

4


ENDÜSTRİ DEVRİMİ

5 Deane’e göre tarımdaki gelişmeler Endüstri Devrimi’ne 4 şekilde katkısı

bulunmaktadır: • Artan nüfus ve özellikle sanayi merkezlerinin nüfusu beslendi. • İngiliz sanayi ürünlerine olan satın alma gücü arttı. • Sanayileşme finanse edildi ve gerekli sermayenin önemli bir kısmı sağlandı. • Sanayi için istihdam edilebilecek emek fazlası serbest bırakıldı. Yine Deane dış ticaretin 6 biçimde Endüstri Devrimi’nin katalizörü haline geldiğini söylemektedir. • İngiliz sanayi ürünlerine talep arttı. • Uluslararası ticaret, İngiliz sanayi ürünlerinin sayısını arttıran ve ucuzlatan hammaddeleri elde etme imkanı sağladı. • Uluslararası ticaret yoksul ve azgelişmiş ülkelere İngiliz ürünlerini satın alma gücü sağladı. • Uluslararası ticaretin kazançları tarıma, madenciliğe ve imalata aktı. • Uluslararası ticaret, ülke içi ticarette etik ve kurumsal yapıların ortaya çıkmasını sağladı. • 18. yy’da uluslararası ticaretin genişlemesi büyük şehirlerin ve sanayi merkezlerinin gelişmesinin ana sebebiydi. 18. yy’ın ikinci yarısına girilen dönemde İngiliz ekonomisi öyle sınırlara ulaşmıştı ki kimi ülkeler bu başarıyı ancak 200 yıl sonra yakalayabilmiştir. Kanallar sayesinde taşıma konusunda da bir devrim gerçekleşmiştir. 18. yüzyılın ikinci yarısında geniş ölçüde girişilen kanal yapımı faaliyeti sonucunda, büyük endüstri şehirlerinin çoğu geniş bir kanal şebekesiyle birbirine bağlandı.2 Böylece taşımanın maliyetlerinin düşürülmesi sayesinde büyük tasarruflar sağlanmıştır ve üretkenlik artmıştır. Taşıma için geliştirilen yenilikler (demiryolu, buharlı gemiler, vb.) sadece


ENDÜSTRİ DEVRİMİ

ülke içindeki ticareti etkilemekle kalmayıp deniz aşırı ülkelere de ihracatı kolaylaştırmıştır ve İngiliz limanlarının önemi bir kat daha artmıştır. İngiltere, emekten tasarruf sağlayan makinelerin ortaya çıktığı ve yaygın olarak kullanıldığı ilk ülkelerden biri olmuştur. Aynı zamanda bu sayede uluslararası ticaret için üretim yapmayı da başarmıştır. Pamuklu sanayisindeki yenilikler Endüstri Devrimi’ni tetikleyen faktörlerden biriydi. Deane’e göre bu başarı zamanının hayallerini ateşlemiştir ve diğer sanayilerdeki gelişimin de önünü açmıştır. İngiltere, sanayi için gerekli en temel hammaddeler olan kömür ve demir yönünden zengin yeraltı kaynaklarına sahipti.3 Demir sanayi ucuz ve sağlam sınai mallarının arzını sağlamıştır, böylece İngiltere’nin diğer ülkelere göre Endüstri Devrimi’ni başarmasının en önemli nedenlerinden biri olmuştur. 1830–1860 arasında İngiltere’de daha etkili maden tasfiye yöntemlerinin geliştirilmesine paralel olarak kömür üretimi hızla artmıştır. Çünkü yüksek demir ve çelik talebi bu yöntemler sayesinde kolayca karşılanabiliyordu. Bu üretim sayesinde 1800–1830 arasında köprü, kanal, demiryolu vb. gibi inşaatlar hızla artmıştır.4 Deane’e göre Endüstri Devrimi’ni etkileyen pasif faktörler şunlardır: • 18. yüzyıl ortamı teknik değişime açıktı, yenilik yaygın bir kavramdı ve çoğu zaman karlıydı. • Bu durum üretim için yenilik arzusunu oluşturdu ve sanayiciler ile bilim insanları arasında işbirlikleri kurulmasını sağladı. • Üretimin artması için yapılan teşvikler sayesinde bunlar süratle yaygınlaştı ve diğer sektörlerde de kullanılmaya başlandı. İngiltere’de birikmiş olan kapitalin en iyi biçimde kullanılmasını sağlayan,

6


ENDÜSTRİ DEVRİMİ

7 gelişmiş bir bankacılık sistemi vardı. Bankalar genişleyen ekonomi içinde hayati rol oynamıştır. 1830’larda Nathan Rotschild, İngiltere’nin tüm dünya için bir yerleşme yeri olduğunu da bu nedenden ötürü söylemiştir.4

Ekonomik ve güç dengesi 19. yüzyılın son çeyreğinde tarımdan imalat sanayisine kaymıştır. Waterloo Savaşı’nın ardından tarımsal alanda sıkıntılar yaşanmıştır, fakat bu sıkıntılar sayesinde imalat, madencilik ve inşaat sektörleri öne çıkmıştır. Endüstri Devrimi beraberinde toplumsal yapılaşma farklarını da çıkarmıştır ve sınıflaşmalar ortaya çıkmıştır. Bunlardan orta sınıf sanayileşmeden en karlı çıkan çalışkan kesimdi. Bu durum beraberinde orta sınıflara politik tanınma ve oy hakkı getirmiştir. Endüstri Devrimi ile devlet yapısında da değişimler meydana gelmiştir. Denetim yasalarını uygulamak amacıyla yeni idari birimler oluşturulmuştur. Bu yürütme organı devletin sosyal ve ekonomik eylemlerde devlerin müdahalesinin daha etkin ve kendi kendini besler bir hal almasını sağlamıştır. Orta sınıf ve toprak sahipleri dalgalı ekonomi dönemlerinde birikimlerini kullanırken proletarya ya büyük zorluklar yaşadı ya da kendi başının çaresine bakmak zorunda kaldı. Buna rağmen proletarya mevsimlik çalışmaktan vardiyalı, makine destekli modern çalışma tipine geçti ki Deane’e göre bu Endüstri Devrimi’nin gerçek ruhunu ve özgünü teşkil etmiştir. İşçi sınıfının hayat standartlarındaki yükselişini Deane şu şekilde açıklamıştır: • Aile bireylerinin her biri için düzenli istihdam olanağı sağlandı. • Kalifiyelik oranına göre yevmiyeler arttı.


ENDÜSTRİ DEVRİMİ

Reel satın alma gücü yükseldi. Bu sayede hem Pazar genişledi hem de üretim ve işgücünde verimlilik arttı. İngiltere Endüstri Devrimi’ni başlatmakla kalmayıp bunu başarıyla kotardı. Bunu da 1851’de gerçekleşen Londra Expo’su ile dünya çapında ispatlamış oldu.

The Crystal Palaca, 1854 (Kaynak: www.sil.si.edu)

________________________________________________________________ 1 2 3 4

P. Deane (1988) İlk Sanayi İnkılabı, (T. Gürkan Çev.), Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. Endüstri Devrimi Sonuçları, Erişim tarihi: 7 Mayıs 2009 http://sosyolojik.wordpresss.com/2009/05/07/endstri-devrimi-sonulari/ Vikipedi, Sanayi Devrimi, Son güncellenme tarihi: 22 Ocak 2014 http://tr.wikipedia.org/wiki/Sanayi_Devrimi Report from the Comittee of Secrecy on the Bank of England Charter (1833)

8


LONDRA

9

Avrupa merkezli ticaret sirkülasyonunu 1500 ve 1775 tarihleri itibariyle karşılaştıran küresel harita (Kaynak: F.Braudel; Sozialgeschichte des 15.-18.Jh.; III. cilt: Aufbruch der Weltwirtschaft; s.26-27; Kindler Verlag, 1990; München)

Endüstri Devrimi’nin ilk ortaya çıktığı İngiltere’nin gözbebeğidir Londra. Londra’nın kendine has oluşunun ardında ticari ve politik nedenler yatmaktadır. Londra 18. asırda hızla kendini yenilemeye ve büyümeye başlamıştı. Londra’nın bu özgün tarzı elde etmesinin en önemli nedenlerinden biri İngiltere’nin coğrafi konumundan ileri gelmektedir. Bu sayede hem Kıta Avrupası’ndaki savaşlardan kendini korumayı bilmiş hem de sömürgeciliğin velinimetlerinden yararlanmıştır. Bu büyüme rüzgarı, Gerhard Fehl’in seminerlerinde anlattığı üzere, batıya ve kuzeybatıya doğru soylu ve orta sınıfları sürüklerken işçi sınıflarını ve işsizleri ise kuzeydoğuya ve güneye yönlendirmişti. Londra’nın atlattığı en büyük badirelerden biri ise kentleşme konusunda bir milat


LONDRA

sayılabilecek 1666’daki yangın olmuştur. Yangın sonrasında Christopher Wren tarafından geliştirilen ortagonal planın uygulanmamış olması da Londra’nın bir başka badiresidir.

The Great Fire of London, Walter George Bell, 1914 (Kaynak: www.thames.me.uk)

Bu badirelerin yanı sıra bir başka etken de Londra’nın özgünlüğünü elde etmesine neden olmuştur: toprak mülkiyeti. Bir şehrin imarını anlamak için toprak mülkiyetini anlamak yeterlidir. Toprak mülkiyeti için özel bir sistem geliştirilmiştir, toprak ailenin en büyük oğluna miras kalır. En büyük toprak sahibi olan kraliyet ailesinin park yaptırma gibi görevleri de bulunmaktadır Regents Park, Hyde Park, vb.). Toprak mülkiyetinden ötürü İngiltere’de parselleşmeye gerek duyulmamıştır, bunun yerine sokak sokak inşaatlar yapılır. 19. yüzyıla kadar parsel mimarisi Londra’da uygulanmamıştır. Londra her ne kadar plansız yapılaşmış olsa bile yapı inşa etmek için “building act” denilen kurallar konmuştur. Londra’ya göçü yasaklayan 3. Elizabeth bu kuralların konması için çalışmıştır.

10


LONDRA

11

Buildin act’in birkaç çok önemli temel kurallarını saymak gerekirse, inşa edilecek binaların yapım türü eşit olmalıdır (bir bina ahşap konstrüksiyon ile inşa edilmiş ise bitişiğindeki yapı da ahşap konstrüksiyona sahip olmalıdır).

The Building Act, 1774 (Kaynak: www.soane.org)

Ahşap bina yandığında kendi yüksekliği kadar bir devrilme yaşadığı için bina önündeki sokağın genişliği kadar yükselebilir. Yangından korunmak için iki bina arasında çift cidarlı duvar örülmelidir…

Sıra evlerin çok tipik planları vardır. Bu planlara göre su ve ateşin olduğu yerde banyo ve mutfaklar bir aradadırlar. Bir başka neden ise segregation (ayrışma) idi. Bu ayrışma hem toplumsal hem de işlevsel olarak görülür Londra’da. Sanayinin şehrin içinde olmadığı ve yamalı bohça da denilen Londra, 3 kısımdan oluşur: • City (Ortaçağ kenti, merkez) • Westminster (siyasi merkez) • Docklands (liman) Kendini belli etmeyen bir yapıda oluşan bulvarlar, meydanlar ve omurgalarıyla Londra’yı diğer şehirlerden ayırt eden başka bir etken ise sosyal katmanlaşmadır.


BATH

12

Kaynak: Google Maps


BATH

13 Tarihte hep ilkleri kendine özgülüğüyle birleştiren Londra için model olan bir yerleşim olan Bath üzerine özellikle eğilmek gerekir.

Eski yerleşmelerin hemen hepsi Roma merkezlidir. Bu yerleşmeler içinde özellikle hamamlar Romalılar’ın sosyalleşme yerlerinden biridir. İngiltere’de yer alan Bath, bir Roma koloni kenti olup ismini de bu sosyalleşme merkezlerinden biri olarak bahsettiğimiz hamamdan almıştır. Bath aynı zamanda Roma koloni yerleşkelerinin bir prototipi durumundadır. Eskiden şehirler genelde nehir kıyılarında kurulurdu ve yol olarak kullanılırdı. Nehir bir yerleşkeyi diğer şehirlere bağlayan en iyi yollardan biriydi. Bath hem bu açıdan bir önem teşkil ediyordu hem de gelen tüm mallar buradan dağıtılıyordu. Bath daha sonraları (18. yüzyılda) bir kent modeli haline gelmiştir. Bunun iki baş aktörü vardır; bir toprak ağası olan Robert Gay ve John Wood. Wood 1720’lerde ya tarım alanı ya da otlak olarak kullanılan topraklarda yapı yapma fikriyle Gay’in karşısına çıktı. Bir kaplıca kenti olan Bath’ın coğrafi avantajlarından birisi de Londra’ya olan yakınlığıdır. Belki de bu nedenden The Four Bath Worthies, 1735 ötürü Wood bu toprakların (Kaynak: www.bbc.co.uk) gayrimenkul yatırımları için uygun olduğunu düşündü ve Gay’i ikna ederek bu alanı spekülasyona açtı. Wood’un yaptığı ilk iş Queen Square olmuştur. Queen Square birçok ilki birden bünyesinde barındırır; sıra evler ve prestijli bir “square”. Hemen


BATH

14

18. yüzyılda Bath’ın planı (Kaynak: www.antique-maps-online.co.uk)

ardından sırasıyla King’s Circus ve Royal Crescent inşa edilmiştir. Bu üç merkez de isimlerini geometrik şekillerinden (kare, daire ve hilal) almıştır.

Buradaki aslı mesele ise üç odağa odaklanan yapılaşmanın tasarlanmasıdır. 100 yılda tamamlanan bu yapılaşma için Wood’un oğlu babasından kalan görevi üstlenmekle kalmayıp bir de “A Series of Plans for Cottages or Habitations of the Labourer”ı yayınlamıştır. Kitap geleneği rasyonelize ederek modern sanayi bölgelerine uyarlanması hakkındaydı. Bu projenin en önemli özelliklerinden biri ise müteahhidinin bulunmayışıdır. Buradaki yapılar neoklasik tarzda (özellikle Royal Crescent) inşa edilmiştir. Cephelerin taş duvar oluşu bir statü göstergesidir. Yapıların önünde bulunan geniş çim alanlar ise İngiltere’nin gururu haline gelmiş başka bir kavramdır. Royal Crescent’in aksine yerleşkenin arka taraflarına gidildikçe yapılar daha sadeleşir.


COVENT GARDEN ve HANOVER SQUARE

15

Balthazar Nebot, 1737 (Kaynak: www.tate.org.uk)

Bath’tan önce geliştirilen ilk proje ise Covent Garden’dır. King Street ile Henrietta Street arasında kalan bu alan “estate” kavramının babası olarak tarihe geçmiştir. 17. yüzyılda park halini almış bostanın etrafına kira konutlarını, parka değer katan anıtı ve eski Roma’ya özenen eklektik St. Paul’s Kilisesi’ni Inigo Jones tasarlamıştır. Bu alan modern Londra’nın planlaması açısından bir prototip olmuştur1. Daha sonraları 18. yüzyılda Charles Fowler tarafından bir pazar yeri tasarlanmıştır. Covent Garden’ın planlama açısından Bath’tan farkı, mevcut boşluğun değerlendirilmesi yönündedir. Londra’nın en çok tanınan girişimci ve müteahhitlerinden Thomas Cubitt’in birçok “square”de imzası vardır.


COVENT GARDEN ve HANOVER SQUARE

16

Covent Garden (Kaynak: Google Maps)

Bunun yanı sıra Hanover Square incelenmesi gereken bir alandır. Tek bir mülkiyet sahibi tarafından geliştirilmiş alandaki yapıların ön cepheleri düzenli ve tek bir dilin ifadesiyken arka cephelerin daha serbest bir plana sahip olduğu görülmektedir.

Hanover Square, 1750 (Kaynak: Vikipedia) ___________________________________________________________________________________________________________ 1 Wikipedia, Covent Garden, Son güncellenme tarihi: 23 Ocak 2014 http://en.wikipedia.org/wiki/Covent_Garden


PARİS

17

Kaynak: Vikipedia

Londra bir daha hiç tekrarlanmayacak bir istisnadır. Büyük toprak mülkiyetleri onu bir yamalı bohça haline getirmiştir. Endüstri Devrimi ile birlikte refaha kavuşan diğer bir başkent ise Paris olmuştur… Ancak her şehrin farklı bir kaderi vardır. Paris modern planlama için model olmuş şehirlerden biridir. Alışageldiğimiz Roma şehirlerinden tek farkı ise kentin büyüklüğüdür. 1789’da gerçekleşen Fransız İhtilali’nin ardından aristokratların yerini burjuvalar almıştır. Çalkantılı bu dönemde bir türlü ortam yatışamamıştır, çünkü devrimin devam etmesi istenmiştir. Ancak bu arzu yerini bulamamıştır. 3. Napolyon, zamanın devlet terörünü en iyi uygulayan devlet adamlarından biridir ve O’nu günümüzde Paris’in yeniden yapılandırılması nedeniyle hatırlamaktayız. İsyanlar nedeniyle Parisliler’e kızgınlığının acısını dar sokaklarıyla bir labirenti andıran kentten alma amacında olan 3. Napolyon, adeta pire için yorgan yaktı. Vali Haussmann’ı görevlendirerek şehri devletin simgesi olan Barok tarzda yeniden inşa etmiştir. Haussmann planı hem Paris’in merkezinde hem de çevresindeki yerleşimlerde uygulanmıştır. Planlama ile yeni sokak ve bulvarlar oluşturulmuş, bina cepheleri için yaptırımlara gidilmiş, kamusal parklar, kanalizasyon ve su sistemleri, tesisler ve anıtlar düzenlenmiştir1.


PARİS

18

Bu bulvarların anıtsal olması istenmiştir. Bulvarlar meydanlarda düğümlenmektedir. Bu düğüm noktalarından birer anıtsal yapı bulunmaktadır. Bu yeni plan 19. yüzyılın sonuna kadar sürmüştür. Bulvarlar inşa edilirken henüz otomobiller yaygın olarak kullanılmıyordu. İşlevsellikten gelen sokak – cadde ilişkisi mevcuttur. Arsa sahipleri teşvik edilerek arsalar birleştirilerek binalar inşa edilmiştir. İmar durumu yeniden düzenlenmiştir ve en fazla 6 kat yüksekliğinde binalar yapılmasına izin verilmiştir. Arsa sahipleri bulvarların açılmasıyla ranttan daha daha fazla kazanmaya başlamıştır. Bir sokağın köşesinden bakarken bina cephelerinin adeta sonsuza dek uzanıyormuş hissini verebilmek adına pencereler her yapıda aynı hizaya denk getirilmiştir. Paris’in merkezinde yaşayan aristokrat ve burjuvaların ikametgahlarının ardında kalan bölgelere 3. sınıf olarak tanımlanan halk yerleştirilmiştir. Paris Planı, 1850 - 1870 (Kaynak: Mark Jaroski, www.wikitravel.org) ___________________________________________________________________________________________________________ 1 Wikipedia, Georges-Eugène Haussmann, Son güncellenme tarihi: 17 Ocak 2014 http://en.wikipedia.org/wiki/GeorgesEug%C3%A8ne_Haussmann


VİYANA

19

Viyana (Kaynak: Google Maps)

Bir kıta imparatorluğu olan Avusturya – Macaristan İmparatorluğu’nun hükümdarlarından Franz Joseph, devlet eliyle modernleşmeyi gerçekleştirmiştir. Viyana’yı diğer Avrupa şehirlerinden ayıran 3 özellik oldukça dikkat çekicidir: • Modern imar ve mimari etkinliklerin hemen hepsine ev sahipliği yapmış tipik bir başkenttir. • Bu etkinlikleri kendine has bir biçimde yeniden üreterek bünyesine dahil etmiştir. • Bu süreci hala ayrıştırılabilir ve görünür halde ortaya koymaktadır. Viyana 3 ana bölgeden oluşmaktadır. Bu bölgeleri birbirinden ayıran fiziki ayırt edici özellik ise şehrin surlarıdır (Ring ve Gürtel). Bugünkü Ring, katedralin etrafında şekillenmiş ortaçağda şehrin sınırlarını oluştururken Osmanlı’ya karşı koruma amacıyla inşa edilmiştir bugünkü Gürtel.


VİYANA

Osmanlı tehdidi kalktıktan hemen sonra genelde zanaatkarların iki sur arasındaki sıkışmış oluşu Gürtel’i aşarak yapılan Barok saray ve bahçelerle hafiflemiş oldu. Karskirche Kilisesi 18. yüzyılın sonunda inşa edilmiş minare şeklindeki kuleleriyle çan kuleleriyle eklektik bir Barok yapıdır. 19. yüzyılın 2. yarısına kadar pek dokunulmamış şehir, hem modernleşen devletin hem de ticaret ve finans faaliyetlerinin odağı haline gelmiştir. Franz Joseph, “Es ist Mein Wille” (bu benim vasiyetimdir) diyerek surların yıkılmasını emretmiştir1. Bürokrasinin hüküm sürdüğü ülkede yıkıma daha önce gerek duyulmamıştır. Bu da bir modern şehir şeması ortaya çıkarırken Paris’ten farkını ortaya koymuştur. Şehrin görkemini arttırmak için bir imar yasası üretilmiştir. Ringstraβe, 1857’de yarışmayla yapılmaya başlanmıştır. Bu operasyon 30 yıl boyunca sürmüştür. Ringstraβe, tıpkı Paris’in bulvarları gibi bir gezinti yeri ve lineer bir park haline gelmiştir. Bir kültür merkezi olmasını opera ve tiyatro binaları ile müzelerine borçlu olan Ringstraβe üzerindeki kamusal yapılar devletin parasıyla inşa edilmiştir. Eski şehir finans ve ticaret merkezine dönüşürken surun dışındaki alan ise konutlarla dolmuştur. Bölge geniş bir bulvar ve onu saran devasa yapılardan oluşmasının yanı sıra, hemen arkasında yer alan ofis kuşağıyla da dikkat çekmektedir. Bu yüzden de mimari stilleri bir arada bulundurmuştur.

Karskirche Kilisesi, 2011 (Kaynak: Vikipedi)

20


VİYANA

21

Buna rağmen Ring hala Ortaçağ’ın izlerini taşımaktadır.

Bauzonenplan, 1893 (Kaynak: www.wien.gv.at)

Şehrin yoğunluğu dış çeperlere doğru azalırken imar yoğunluğu arttırılmıştır. Tüm tarım alanları inşaat parsellerine dönüştürülmüştür. Bu parsellerin bir kenarı mutlaka sokağa dayalıdır. Küçük toprak mülkiyetinin sonucu olarak bitişik nizam, seri pencereli, görkemli yüksek binalar inşa edilmiştir. Tek bir bulvara takılmış çift taraflı irileşen binalar homojenlik oluşturmaktadır.

İki sur arasında kalan bölge için iki farklı plan hazırlanmıştır: Generalbaulinienplan ve Bauzonenplan. Bir anda kenti kasıp kavuran Art Nouveau hareketi ortaya çıkmıştır. 1920’lerde Wagner’in öğrencilerinden Obrich’in tasarımı olan Secession bu hareketin simgesi haline gelmiştir. Aristokrasinin kabul edemediği en önemli kavram olan çoşkulu bu hareket mimari ile sınırlı kalmamıştır. Klimt, Kokoschka, Schiele, Mahler, Hofmannstahl, Strauss, Schönberg, Berg, Weber ve Freud, kenti bir entelektüel referans olarak konumlayacak dönemin en önemli isimleri arasında yer almışlardır. Bunun yanında Wagner, Obrich ve Hoffmann, Loos, Wittgenstein ve Kraus’un katkıları da yadsınamaz (Otto Wagner’in Postsparkasse’si, Loos’un Michaelerplatz’daki yapısı ve tabii ki Secession).


Ringstraβe Planı, 1848 (Kaynak: www.austrianphilately.com)

VİYANA

22


VİYANA

23 Hoffmann’ın Wiener Werkstätte’si dünyanın birçok şehrinde varlık göstermiştir. Duruma bir de proletaryanın maddi yaşam koşullarındaki sıkıntılarının kente etkisine bakmak gerekirse, bu etki şehri adeta domine etmiştir. 1. Dünya Savaşı’nda imparatorluğun yıkılmasının ardından sosyalist iktidar konut projelerine girişmiştir ve şehrin o dönemdeki konutlarının beşte biri inşa edilmiştir. Şehrin iki ana bölgesinin farklarından biri de bu hareketin Gürtel’i referans alarak öbekleşerek yeni bir yaşam çevresi yaratması olmuştur. En önemli farklardan biri ise yeni finans modelleriyle ortaya çıkan donatıların sosyal yaşam reformu olarak lanse edilmesiydi. Proletaryanın yaşam standartlarında önemli bir artış yaşanmıştır. Bunun mimari yansıması ise kendinden öncekilerden farklı bir kimlik oluşturma iddiası olmuştur. 2. Dünya Savaşı ve Nazi işgali kentin kaderini değiştirmiştir ve bir daha eski ortamını yaşayamamıştır, ancak bir “Viyana Kültü” oluşmuştur.

___________________________________________________________________________________________________________ 1 Wikipedia, Franz Joseph I of Austria, Son güncellenme tarihi: 28 Ocak 2014 http://en.wikipedia.org/wiki/Franz_Joseph_I_of_Austria


BERLİN

24

Berlin (Kaynak: Google Maps)


BERLİN

25 Berlin, az zamanda çok şey yaşamış talihsiz bir başkenttir. Berlin’i hem anlatmak hem de yaşamak zor olsa gerek…

Modern Berlin’i oluşturmak adına 17. yüzyıl sonlarında Kaiser Frederick I, Friedrichstadt’ı yapmıştır. Aralarında Johann Nering, Johann Behr ve Martin Grünberg’in bulunduğu çok sayıda mimar görevlendirilmiştir1. Barok grid planı ile yeni şehirde herhangi bir saray bulunmamaktadır. Ancak 18. yüzyılın başlarında ikiz kiliseler inşa edilmiştir. Daha sonra Karl Friedrich Schinkel, bu iki kilisenin arasına bir opera binası tasarlamıştır.

İkiz kiliseler ve Opera Binası, 2008 (Kaynak: Wikipedia)

1862’de Hobrecht Berlin için bir imar planı düzenlemiştir. Bu plan doğrultusunda yapı yapmayla ilgili kurallar koyulmuştur (kat yükseklikleri, bitişik nizam, vb.). Yeni imar yasalarına göre arsalar sahiplerine eşit şekilde pay edilmiştir. Şehir adeta ikiye ayrılmıştır beyaz ve siyah lekelerle. Beyaz lekeler arsaya dönüşen tarım alanlarını, siyahlar ise meydanları tanımlamaktadır. Bu planlama ile Berlin Londra, Paris ve Viyana’dan farklılaşmıştır. Bu şehirlerin içinde pencere hizalarının korunması kuralıyla Paris’i hatırlatmaktadır.


BERLİN

26

Kaynak: www.people.umass.edu


BERLİN

27 19. yüzyıldaki geliştirmeler sırasında inşaatların hızla ilerlediği görülmektedir.

Finans sermayesi olarak adlandırılan banka – kredi – sigorta üçlüsünün çiftçilere sağladığı kolaylıkların bu konudaki etkisi çok önemlidir. 20. yüzyılın başlarında konutların yanı sıra bu arsalarda küçük sanayinin de belirdiği görülmektedir. 1850 – 1980 yılları arasındaki bu inşaatların gelişme hikayesini Johann Friedrich Geist yazmıştır2. Berlin’in Paris ile bir başka ortak özelliği ise farklı sınıfların aynı çatı altında yaşamış olmasıdır. Berlin Werner Hegemann’ın deyişiyle “dünyanın en büyük kira kışlası şehri”dir. Her tip insanı içinde yan yana barındıran kışlalar zamanının en sorunlu yapı tiplerinden biriydi. Friedrich Kaiser’in Tempo der Gründerzeit (1875) tablosunda görüldüğü üzere, zemin ve çatı katları ile arka cepheye (avluya) bakan daireler ucuzdur. Genelde bina sahipleri ön cepheye bakan 1. katlarda yaşamıştır. Bitişik nizam olarak inşa edilen bu binalarda iki binanın ortak duvarına dayalı daireler daha ucuzdur.

Kaynak: Wikipedia


BERLİN

“Berlinerzimmer” adı verilen cepheye açılmayan tek pencereye sahip daireler ise içlerinde en ucuz olanlarıdır. Bu yapılar taş malzeme çok pahalı olduğu için ahşap konstrüksiyona sahiptir. Sıvanın içine mermer tozu karıştırılarak “taşmış” gibi gözüken cepheler ve prefabrike cephe süslemeleri dönemin yaygın kullanımlarıydı. Konuyla ilgili olarak J. A. Lux “Büyük şehrin yaşam şartlarının bu yapmacık mimarlığın arkasına saklanan sefaletini açıkça görmek için avlulara bir göz atmak yeterlidir”, demiştir. Kira kışlası planları (Kaynak: www.misfitsarchitecture.com)

Çok sonraları bu yapılar günümüzde normal olarak sayılacak konutlara dönüştürülmüştür.

Konut reformu Nasyonal Sosyalistler tarafından benimsenmiş ve Albert Speer, şehrin yeniden yapılanması için kollarını sıvamıştır. Bu amaç doğrultusunda kira kışlalarının çok olduğu Prenzlauer Berg, Wedding, Kreuzberg, vb. bölgelerde nüfus yoğunluğunu düşürmek için çalışılmıştır. Şehir dışında devasa yerleşimler inşa etme işi savaştan sonraya bırakıldığı için bu projeler gerçekleştirilmemiştir.

28


BERLİN

29

Fotoğraf: Selin Biçer

Dosya: Berlin - İhsan Bilgin, Max Welch Guerra, Harald Bodenschatz, Christopher S. Wilson, Hüseyin Alptekin ve Sabine Vogel Bu dosyada, yıllarca AKM’den bile daha çok tartışılmış bir yapı olan Reichstag Parlamento Binası’nın ayrıntılı tarihini Guerra tarafından yorumlanmıştır. Ülkenin en politik binalarından olan Reichstag 124 yılın çoğunu kullanılmadan ancak hakkında epey tartışılmış bir şekilde geçirmiştir. Yapı için defalarca mimari proje yarışmaları açılmıştır. Bugünkü hali Norman Foster’ın tasarımıdır… Christopher S. Wilson benim en iyi bildiğim iki bölge olan Mitte ve Prenzlauer Berg bölgelerinde geçmişin izlerini taşıyan el değmemiş kalıntılar üzerinden bölgelerdeki onarım ve yeni inşaatlara değinmiştir… Hüseyin Alptekin ve Sabine Vogel ise duvar yıkılmadan önce çekilmiş duvar fotoğrafları üzerinden uzaktan şehrin tadı, sesi, kokusu, ışıkları, varlığı, zamanı ve mekanlarını yorumlamıştır…

___________________________________________________________________________________________________________ 1 Wikipedia, Friedrichstadt, Son güncellenme tarihi: 3 Aralık 2013 http://en.wikipedia.org/wiki/Friedrichstadt_(Berlin) 2 Johann Friedrich Geist, Klaus Kürvers: Das Berliner Mietshaus


BARSELONA

30

Kaynak: Google Maps


BARSELONA

31 Barselona’nın kentsel planlaması Kıta Avrupası içinde en hümanist olan ve ürünü en ince biçimde düşünülmüş olandır.

Her Avrupa şehri gibi Barselona’nın da kökenleri eski Roma’ya dayanmaktadır. Ortaçağ şehri 2 parçadan oluşmaktadır: • Yönetim merkezi (kale), • Yerleşim alanları. 18. yüzyılın başında şehir surlarla çevriliydi. 19. yüzyılda şehrin içine sanayi girdi ve bölgede yoğunlaşma yaşandı. İşçiler için barınmak gittikçe pahalılaştı ve bu yüzden isyanlar çıkmaya başladı1. 19. yüzyılda hükümet tarafından surların yıkılması kararlaştırıldığında aslında bir inşaat mühendisi olan Ildefons Cerdà insanların daha iyi koşullarda yaşaması için şehrin büyümesi gerektiği fikrini ortaya atmıştır. Bunun üzerine Eixample’yi tasarlamıştır. Amerika’daki ızgara sistemi aynen uygulamıştır. Plana göre tüm gridler aynı ve sokaklar aynı genişliktedir. Küçük küçük bölünmüş tarım alanları gridlere bölünüp imara açılmıştır. Cerdà’nın planı hükümet tarafından iki kez değişikliğe uğratılmıştır. Zamanının mimarlarının itirazlarına rağmen uygulanan planın esasları şu şekildedir: • Her bir blok 113 m x 113 m’dir. • Bina yapılacak alan 60 m x 60 m’dir. • Her bir sokak 20 m genişliğindedir. Kaynak: Wikipedia


BARSELONA

32

Kaynak: Wikipedia

• •

Bloklar köşeleri pahlı ve kare şeklindedir. Ana yollar dik ya da diyagonaldir ve 50 m genişliğindedir.

Caddelerin geniş oluşu dar cephelere sahip yapıların bol ışık ve hava almasını sağlamaktadır. Bunun yanı sıra geniş sokak ve bulvarlar sürdürülebilir bir mobilite sağlamıştır. Eğer plan ilk tasarlandığı gibi uygulanabilseydi arka bahçeler birleşip şehri bir cennet haline getirebilirdi. Barselona’da 20. yüzyılın popüler stili olan Art Deco Streamline’a dönüşmüştür. Cerdà, planı tasarlarken bu yeni yerleşimin herkes için olmasını arzu etmiştir, ancak sadece yüksek gelir kesimi burada yaşamaktadır. _______________________________________________________________ 1 CERDÀ DE L’ORIGINE AU FUTUR DE L’URBANISME, UNESCO, 1-23 Aralık 1999 http://www.unesco.org/most/cerda2.htm#5


NEW YORK

33

New York (Kaynak: Google Maps)


NEW YORK

New York’un ilk ismi 17. yüzyılda Manhattan’a Hollandalılar’ın yerleşmesinden dolayı New Amsterdam olarak konmuştur. Daha sonra 1665’te York Dükü onuruna ismi değiştirilmiştir1. Amerika’da ilk iş olarak liman şehirleri kurulmuştur. Birleşik Krallık ve Kıta Avrupası’ndan farklı olarak Amerika’da tarım, aile ve geçmiş olmadığı için toprak mülkiyeti kavramı da yoktur. Toprak sahibi olmak için genel olarak görülen davranış, herhangi bir alanı çitlerle çevirmek ya da toprağı mevcut sahibinden zorbalıkla almaktır. Günümüzün müzik gruplarından The National, Manic Street Preachers ve The The’ye ilham olan Tennessee Williams’ın oyunları üzerinde bu konunun büyük etkisi vardır2. Cormac McCarty’nin All The Pretty Horses isimli romanı da aynı dönemlerde geçmektedir3. Yerleşmeler birleşerek eyaletler oluşturulmuştur. Karikatür, 1879 Kaynak: Wikipedia

Amerika’nın ilk gelişmelerinden biri ulaşımdır. Tren yolları 19. yüzyılın ilk yarısında İngiliz demiryolu teknolojileri izlenmiş ve uygulanmıştır4. Demiryolunu döşemek için sermayesi olmayan devlet, yatırımcılara tren yolu yanında kalan arsaların bir kısmını vermiştir. Geliştirilen bir başka ulaşım sistemi ise kanallardır. Açılan kanallarda İngiltere’de olduğu gibi yükler taşınmış hem de buhar gücüyle çalışan gemilerle ulaşım sağlanmıştır5.

34


NEW YORK

35

Amerika, özellikle Avrupa’dan büyük göçler almıştır. Gemiler doğudaki limanlara yanaşırlardı, bu yüzden de yer olarak çok değerliydiler. Batı Amerika ile Uzak Doğu arasında iyi ticaret ilişkileri varken bu ilişkilerin siyasi yönü olmamıştır. Şehir ilk kurulduğunda yerleşimi korumak için bir duvar yapılmıştır: Wall Street. 1811’de 14th Street ile Washington Heights arası için bir kent planlaması yapılmıştır. Boston’da başlayan ızgara planın en ünlü örneklerinden biridir. Eski yerleşimin yeniyle birleştiği alanlarda kısmi yıkımlar yapılmıştır, yeni yapılaşma eskisiyle uyumlu şekilde tasarlanmıştır. Kimi tarihçiler tarafından bu ızgara plan ileri görüşlü olarak değerlendirilmiştir6. İlk uygulandığı yıllarda monoton ve rijit olarak eleştirilmiştir. Rem Koolhaas, Delirious New York kitabında (ss. 9) manifestoların tek kötü yanının gerçekleşmemesinden geldiğini, Manhattan’ın ise manifestosuz bir uygulama dağı olduğunu söylemektedir. Central Park 1853’te geliştirilmiş, şehrin içinde bir orman yaratma çabasıdır. Tiyatrolarıyla ünlü Broadway, eskiden (yerlilerden) kalma bir kır yolunun izinden canlandırılmıştır. Özellikle göç dolasıyla şehirde yoğunluğun artması engellenemeyen bir büyümeyi de yanında getirmiştir. New York Haritası, 1800’ler (Kaynak: Wikipedia)


New York Haritası, 1807 (Kaynak: Wikipedia)

Her geçen gün daha da fazla ortaya çıkan barınma sorunu mimari çözümlerle sağlıklı hale getirilmeye çalışılmıştır defalarca. Alınan önlemler ne yangının ne de salgın hastalıkların çaresi olabilmiştir. Şehrin başına gelen her felaketin ardından yetkililerin gösterdikleri çaba ise takdire şayandır… Özellikle yaşadığımız ülkenin yüzsüz yöneticilerinin her durumda kayıtsız kalmasına alışkın bünyeler için özendirici bir durumdur bu. “Philanthrophy” dalgası ile mülk sahipleri daha iyi koşullarda yapı üretmeleri ya da mevcut hazin durum için iyileştirme yapmaları için teşvik edilse de pek az sonuç alınmıştır. Alınan önlemler, oluşturulan yönetmelikler ve yeni yapılanmalar hep bir önceki belaya çözüm olurken şehrin devinimi sürekli ama sürekli yenilerine gebe kalmıştır. İnsani olmayan koşullardaki yapılaşma şehirdeki konut yoğunluğunun artmasına çanak tutmuştur. Hijyen ve yangın gibi konulardaki tehlikeler bir yana dursun insanlar ışık ve hava almayan karanlık mekanlara balık istifi gibi yerleştirilmiştir. Bu kiralanan konutların bu durumundan da şehrin 100 bin nüfusa göre düzenlenmiş ızgara planı sorumlu tutulmuştur.

NEW YORK

36


NEW YORK

37

1867’de The First Tenement House Act ile yangına karşı önlemler (yangın merdivenleri) alınmıştır. Ancak bu önlemler yetersiz kalınca 1879’da Old Law Tenements (dumbbell tenements) geliştirilmiştir7. 19. yüzyılın sonlarına doğru bir mimari yarışma düzenlenmiştir ve James Ware’in tasarımı kazanmıştır8. 1901’de sadece hava ve ışık alan, içinde tuvalet olan ve yangın güvenliği sağlanmış binaların uygulanmasına izin veren New York State Tenement House Act hazırlanmıştır. Sıra evlerin ilk tasarlandığı halinden eser kalmamıştır. İçinde bol bol karanlık ve havalandırması neredeyse olmayan odalar sıra sıra dizilmiştir ki bunlara trajikomik bir biçimde “railroad flats” adı verilmiştir. Şehrin geçmişindeki kira konutları denemelerinin kötü versiyonları olan bu konutların birer fakirhane haline gelip içinde suç, hastalık ve sosyal bunalımlara yol açmıştır. Her geçen gün varlıklı sınıf ve fakir halk arasındaki hayat standartları farkları önlenemez bir boyut almıştır. Denenen binlerce önlemin ardından mimarlığın bu işin içinden çıkabilecek tek çözüm olduğu sonunda fark edilmiştir. Bünyesinde “Güzel Sanatlar”ı içeren ilk mimarlık okulu olan MIT kurulmuştur. ________________________________________________________________

1 Wikipedia, New Amsterdam, Son güncellenme tarihi: 7 Ocak 2014 http://en.wikipedia.org/wiki/New_Amsterdam 2 Wikipedia, Tennessee Williams, Son güncellenme tarihi: 19 Ekim 2013 http://tr.wikipedia.org/wiki/Tennessee_Williams 3 Cormac McCarty, O Güzel Atlar, İstanbul: Can Yayınları 4 Wikipedia, History of rail transport in the United States, Son güncellenme tarihi: 8 Ocak 2014 http://en.wikipedia.org/wiki/History_ of_rail_transport_in_the_United_States 5 Wikipedia, History of New York, Son güncellenme tarihi: 17 Ocak 2014 http://en.wikipedia.org/wiki/History_of_New_York 6 Wikipedia, Commissioners’ Plan of 1811, Son güncellenme tarihi: 17 Ocak 2014 http://en.wikipedia.org/wiki/Commissioners%27_ Plan_of_1811 7 Wikipedia, Old Law Tenement, Son güncellenme tarihi: 26 Ekim 2013 http://en.wikipedia.org/wiki/Old_Law_Tenement 8 Wikipedia, New York State Tenement House Act, Son güncellenme tarihi: 4 Ocak 2014 http://en.wikipedia.org/wiki/New_York_ State_Tenement_House_Act


ŞİKAGO

38

Şikago (Kaynak: Google Maps)


ŞİKAGO

39

Şikago’ya bakış, 1898 (Kaynak: Wikipedia) Şikago deniz ticaretinin yanı sıra demiryolu ağıyla da ticaretin merkezi haline gelmiştir. Kuzey ormanlarından kesilen tomruklar nehirde yüzdürülerek Şikago’ya getirilmiştir. Bu yüzden yapım türü olarak ahşap konstrüksiyon kullanımı yaygındır.


ŞİKAGO

Şehrin varlıklı oluşu burada ilk gökdelen tipolojisinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Betonarme kolon kiriş sistemiyle (Chicago frame) yapılan ilk binalar Şikago’da ortaya çıkmıştır. Şikago mimarlığın 3 büyükleri olan Richardson, Sullivan ve Wright’ın tasarımlarına ev sahipliği yapmaktadır. Şikago’da 3 kuşak gökdelen inşa edilmiştir: (soldan sağa) A. Stewart Walker (Fuller Building), Leonard Schultze (Waldorf-Astoria), Ely Jacques Kahn (Squibb Building), William Van Alen (Chrysler Building), Ralph Walker (1 Wall Street), D.E.Ward (Metropolitan Tower), Joseph H. Freelander (Museum of New York). (Kaynak: www.neatorama.com)

40


ŞİKAGO

39 •

Richardson’ın tasarladıkları,

• • •

Marshall Field’s Wholesale Store, 1887 (Kaynak: Wikipedia)


ŞİKAGO

Mies van der Rohe’nin tasarımları,

860-880 Lake Shore Apartments, 1951 (Kaynak: Wikipedia)

Yeniler

40


THE GARDEN CITIES“İnsanlar nereye gidecekler?” E. Howard’nin 3 mıknatıs şeması 41(Kaynak: Wikipedia)

E (


Londra, Bath, Paris, Berlin, Barselona, New York ve Şikago’daki yerleşimlerde hep ya bir yoğunluk ya da bir grid plan söz konusudur. Garden City kavramı bu konuda bir kırılma noktası, adeta bir devrimdir. Londra’nın gelişimi sancılı ancak üzerinde çok düşünülerek hazırlanmıştır.

Ebenezer Howard’ın Garden City şeması, 1902 (Kaynak: Wikipedia)

Ebenezer Howard’ın Garden City vizyonu (Kaynak: www.city-analysis.net)

Ebenezer Howard’ın şehir gelişimi şeması (Kaynak: Wikipedia)

THE GARDEN CITIES

42


THE GARDEN CITIES

43

Kötü imitasyonlarına bugün sık sık rastladığımız bu kavramın fikir babasıdır Ebenezer Howard. Bir şehir plancısı gibi davranmaktansa iyi ekip ve kurumlar (Howard, Raymond Unwin ve Barry Parker) ile işbirliği içinde çalışmıştır. 20. yüzyılda Hossmann ya da Cerdà’nın planlarının uygulamaları sona ermiştir, bunun yerine ışık, hava ve güneşin buluştuğu ayrı yerleşimler kurulmaya başlanmıştır. Modernizimle birlikte yeni burjuva sınıfının şehir merkezinden kaçışı söz konusu olmuştur. Tarihsel olarak bahçe şehir çalışmalarını şu şekilde sıralayabiliriz: • Letchworth (1904) • Hampstead (1909) • Welwyn (1919) Bahçe şehirler, şehrin doğayla buluştuğu uyduları olarak düşünülmüştür. Finansal kaynak, yerel yönetim yardımlarıyla birlikte göç nedeniyle kabından taşmaya başlayan şehir için çözümler üretilmiştir. Hatta bu uydular şehrin büyümesini de desteklemiştir. Grid sistemler (Kaynak: www.sheilapontis.wordpress.com)


THE GARDEN CITIES

44


THE GARDEN CITIES Hampstead planı

Bugün Londra’nın merkezi semtlerinden biri olan ve korunan Hampstead, bir mirasyedi olan Henrietta Barnett’in hayırseverlik aşından doğmuştur. Barnett bir rüyayı yaşatmak amacındaydı: her türden sınıfın birlikte eşit bir şekilde yaşadığı “ideal” toplum!

(Kaynak: www.archive.org)

45

Barnett bu konudaki çalışmalar için Unwin ve Parker’a başvurmuştur, bu sefer onlara danışman olarak Edwin Lutyens de katılmıştır. Modernizmin kökenlerinin bahçe şehirde Unwin bundan sonra aralarında en çok öne çıkacak isimdir. Bahçe şehiri diğer yerleşimlerden ayıran en önemli özelliklerden biri olan arka bahçeyi keşfeden Unwin’in prensipleri burada izlenmiştir ve sonunda ortaya yapıların yeşil ve yol ile iç içe geçtiği bir “picturesque” kataloğu çıkmıştır. The Swimmer film afişi (Kaynak: www.rogerebert.com)

Amerikan banliyölerindeki yaşama farklı bir bakış açısı sunan The Swimmer, evlerin arka bahçelerindeki havuzlarda yüzerek evine ulaşmaya çalışan bir adamın öyküsüdür.


Tüm iyi niyetlere rağmen finansal sorunlar nedeniyle Barnett’in hayali biraz sönük de olsa gerçekleşmiştir, hem de bir konut şehrine dönüşerek… Bu uydunun önemli alanlarından olan Heatgate aslında şehir ile parkın arasında bir sınır teşkil eden bir duvardı. Unwil’in kuramsallığının picturesque suretiyle hayat buluşuydu. Burada ilham alınan bir başka isim ise Camillo Sitte oldu. Planlamasında önemli kavramlar olan “çıkmazlar” ve “geçitler”in sayısız varyasyonları burada denenmiştir. Konutlarda cepheler hareketlendirilerek yaşama alanına daha fazla ışık alınması sağlanmıştır. Letchworth planı (Kaynak: www.archive.org)

THE GARDEN CITIES

46


THE GARDEN CITIES

47

Welwyn Garden City vaziyet plan覺, 1920 (Kaynak: www.myoops.org)


Welwyn, bir uydu zincirinin halkalarından biridir ve Howard bu proje için zamanının gelecek vaad eden mimarlarından Louis de Soissons’u görevlendirmiştir. “Mimarın alanda yürürken hayal kurup geleceğin toplumunun ihtiyaçları ve hedeflerine hizmet eden bir yerleşke” olarak tasarladığı Welwyn’de Soissons da Unwin’in kent üzerine geliştirdiği araçlardan faydalanmıştır. İyi ya da kötü! Bahçe şehirler kamusal ve özel alanların birbiri içine geçtiği ve toplumun çeşitli ihtiyaçlarına hizmet veren mahalleler haline gelmiştir ki bugünkü İngiliz kültürüne katkısı büyüktür. Doğa içinde yaşayan bir toplumun yaşam enerjisinin kapitalizmin kentleşme etkisine olan yansımalarıyla buluştuğu, kentsel büyümeye teknik açıdan çözümler ürettiği ve burjuvazinin kültürel modellerinin çoğalmasına sosyal bir yanıt olduğu alanlar halini almıştır bahçe şehirler…

Welwyn Garden City planları (Kaynak: www.rickmansworthherts.freeserve.co.uk)

THE GARDEN CITIES

48


THE PULLMANN

49

Pullmann (Kaynak: www.boiseplanning.wordpress.com)

İşgücünün yeniden üretimi (bir işçinin hayatının karşılanması) tanımıyla karşılarız burada. Fabrika çalışanları için lojman sağlayarak işgücünün yeniden üretimini arttırmıştır. Böylece işçiler daha sağlıklı ve iyi morallere sahip olmuştur. Buradaki lojman tipleri hiyerarşiye göre hizmet etmektedir (büyük konutlar usta başlarına verilmiştir). 1880’lerde Mimar Solon Spencer Beman, işçilerle görüşüp onların ihtiyaçlarına göre tasarım yapmıştır. Beman peyzaj mimarı Nathan Franklin Barrett ile birlikte park ve yolları tasarlamıştır1. _________________________________________________________________________________________________________ 1 The Pullman State Historic Site, Son güncellenme tarihi: Kasım 2013 http://www.pullman-museum.org/theTown/


SITTE

50

Camillo Sitte’nin meydan araştırmaları (Kaynak: www.grids-blog.com)


SITTE

51

Bir sanat tarihçisi ve mimar olan Camillo Sitte, Viyana’daki Ringstraße’ye alternatifler düşünmüştür. Sitte, her projenin aynı prensiplerle planlaması gerektiğini söylemiştir. Bu prensipler şunlardır1: • Şehircilik bugünün ihtiyaçları ve estetik anlayışına göre yapılmalıdır. • Ortaçağ şehirlerine özenen meydan planlamasını eleştirir, bir meydan aynı bir oda gibi kapalı bir mekan olmalıdır. • Kilise ve anıtların kent içinde izole edilmiş durumlarını eleştirir. • Simetri ve ortogonallik kavramlarını, çok geniş sokakları eleştirir, anıtların çevresiyle ilişkilerinin oranlarının psikolojik yönlerini araştırı ve antik çağdaki örneklere bakarak meydan tipolojisini tanımlar. • Şehirciliğin estetikten uzak salt bir teknik dsiplin olmasından korktuğunu söyler. Yeni bir Acropolis’in hem finansal açılardan hem de temel sanatçı düşüncesinin artık olmadığından dolayı inşa edilemeyeceğini söyler. • Bir plancının küçük ölçekli tasarımlarla uğraşmaması gerektiğini anlatır. • Ve kitabının sonunda tüm bu teorilere Viyana’daki Ringstraße’yi yeniden tasarlayarak örnek verir.

Meydan önerileri (Yanda - Kaynak: www.santacruzarchitect.wordpress.com) (Altta - çizim: Selin Biçer)


SITTE

Sitte organik gelişen şehirden kopmuş parçalara inanmaktadır. Şemalara karşıdır.

Eilenriede için plan önerisi, 1904 (Kaynak: www.boekentoren.be)

Bir meydanın grid planlamada olduğu gibi aksiyel olmamasını, Ortaçağ modellerinden türeyen, insanı ezmeyen, dar sokakların düğümlendiği ve ortagonal olmayan sürprizli olması gerektiğini söylemiştir. İnsan ölçeğin önemser. İnsanların kendi kendine yeterken aynı zamanda sosyalleşebildiği, kamusal bir hayat elde eğittiği yerler tasarlar. Sitte, tesadüfleri ve farklılıkları sever. Labirentte kaybolmak O’nun için çekicidir.

Ana caddelere yeşil bantlar tasarlamıştır. Meydan ne kadar büyükse onu saran yapıların (aralarında konut yoktur) o kadar yüksek olması gerektiğini savunur. Ara sokaklarda ise bu ölçek küçülerek mütevazi bir hale gelir. Parça parça bu tip yerleşimlerin bir araya gelip kenti oluşturmasından yanadır. Çağına karşı tepkili bir yaklaşımda bulunan Sitte tekrarlanabilir modelleri olan bir konut projesi geliştirmiştir. Konutu endüstriyel bir ürün olarak görmüştür. Stuttgart’ta tasarladığı bir yerleşke ile prefabrikasyon ödülünü kazanmıştır. Standardizasyona önem veren Sitte bir pencere tipolojisi de hazırlamıştır. Sitte’yi tanımlamak için Wiliam Moris’in kent ölçeğinde müdahale yapan versiyonu diyebiliriz… _______________________________________________________________________ 1 Wikipedia, Camillo Sitte, Son güncellenme tarihi: 16 Kasım 2013 http://en.wikipedia.org/wiki/Camillo_Sitte

52


DÜNYADA İMAR

HAREKETLERİ

Prens Albert zamanının çok ilerisinde düşünen bir kişiydi. Hyde Park’ta 1851’de düzenlenen Dünya Fuarı için “ideal işçi evi”ni Henry Roberts’a tasarlatmıştır. Bu konuta “Model Houses for Families” ismi verilmiş ve fuarın ardından yıkılmıştır.

53

4 birimden oluşan bu konut yapısında tuvalet ve duş zamanı için lüks sayılacak bir şekilde evin içinde tasarlanmıştır. Minimum alanda fonksiyon ayrımının olduğu konutlarda çocuk odaları da bulunmaktadır. Konutların en ilginç olan yanı ise hiçbir mekanın fazlaya kaçmamasıdır. Fonksiyonalizm bu sayede İngiltere’de zamanından 60 yıl önce ortaya çıkmıştır. Kaynaklar: Üstte - www.thelondonphile.com Altta - www.inha.revues.org

Daha sonra 1860’larda 6 birimli ve 3 katlı olarak yeniden tasarlanmıştır. Yapıda anıtsallık söz konusudur ve Klasizm yorumlaması vardır. Londra’da bulunan dar gelirli kesim için 1865’te tasarlanmış avlulu bloklardır Peabody Trustees.


DÜNYADA İMAR

HAREKETLERİ

54

Boundary Estate planı, 1938 (Kaynak: www.spitalfieldslife.com)

Londra’nın doğusunda bulunan Shoreditch ile komşu olan Boundary Estate, 19. yüzyılın başında yapılmıştır. Vergi indirimi almak için minimum alanda düşük fiyatlı kiralık konut yapmak gerekliydi. Büyük ferah bloklarla burjuva mahallerinin bir tekrarı yaratılmıştır. Tuğla cephelere sahip konutların hepsi eşit değerdedir.


DÜNYADA İMAR

HAREKETLERİ

55

1828’de anıt ve kilise mimarı olarak tanınan Schinkel, burjuva evleri için düşündüklerini yansıttığı Feilner House’u tasarlamıştır. Kira kışlalarına daha fazla ışık almak için özel bir çözüm olarak varsayılır bu yapı. Yapının avluya bakan cephesindeki köşeler diyagonal olarak yapılmıştır ki buradaki odalar daha fazla ışıktan yararlanabilsinler… Kaynak: www.tell.la


DÜNYADA İMAR

HAREKETLERİ

Otto Wagner, Viyana’da arsalar alıp inşaatlar yapmıştır. Tipik Art Nouveau tarzı “kleidung” cephenin kullanıldığı bina adını cephe süslemelerinden almıştır (Majolika Haus).

Majolika Haus (Fotoğraf: Rory Hyde)

Anker Haus’ta ise açık çalışma alanları bulunmaktadır.

56


DÜNYADA İMAR

HAREKETLERİ

57

Betonarme çerçeveyi kent içinde insanların günlük yaşamına sokan ilk mimar (betonun ustası) Auguste Perret, Immeuble du 25 bis apartmanında cepheyi katlayarak iç mekana daha fazla ışık almayı becermiştir. “Perret penceresi”nin Fransız balkonu ile birleştiği yapı çiçeklerle bezeli bir cepheye sahiptir.

Kaynak: Wikipedia


DÜNYADA İMAR

HAREKETLERİ

İspanyol mimarisinin gururu Gaudi, bir süslemeci asla değildir; bir strüktür dahisidir. Casa Mila’da 4 birim bulunmaktadır. Yapının ışık almak için iki tane avlusu vardır. Merdivenleri kenara çekerek ve koridorlara pencereler koyarak avluların bu amaca hizmet etmesi sağlanmıştır. Bina her ne kadar irrasyonel gözükse de merkezi kolonlarla taşınmaktadır.

Casa Batlló’da ise Cerdà planı içindeki bir parsele yerleşilmiştir…

Kaynaklar: Üstte - Geniuses of Art: Gaudi, Madrid: Susaeta Ediciones Altta - Fotoğraf: Selin Biçer

58


HAMBURG

59

Hamburg (Kaynak: Google Maps)


HAMBURG

Sınıfsal ayrışma (segregation) örneklerine Londra’da rastlamaktayız. Aynı durum Paris, Berlin ve Viyana’da da mevcut olduğunu daha önce gayrimenkullerin bulvara yakın oluşuna göre değerinin artışı konusuna değinmiştik. Buna ek olarak kentlerde işlev ayrımları da vardır. Kentleşme tarihinde planlama cebire eşittir. Hamburg, Londra ve Amerika’daki liman şehirlerine göre çok geride olduğu için cebri bir geliştirme gerçekleşmiştir. Bunda liman kentinin en güçlü kurumu olan ticaret odasının etkisi büyüktür. Bu geliştirme için Hamburg sokak sokak yıkılmıştır. 1883 – 1928 yılları arasında depo bölgesi olarak bilinen Speicherstadt yeniden inşa edilmiştir. Çoğunluğu Barok tarzda yapılmış binalar yerine kentin kimliğini gösteren ve şehrin zenginliğinin göstergesi olan taş işçiliğe sahip cepheleriyle 7 – 8 katlı binalar yapılmıştır. Bunun için hem nehir hem de kanallara kolayca ulaşılan Brookinsel seçilmiştir. Üstte - Das alte Kaufmannshaus: Raum für Raum (Kaynak: www.amazon.de) Altta - Hamburg Speicherstadt Kesidi, 1888 (Kaynak: Wikipedia)

60


HAMBURG

61 Yıkımlar sırasında ortaya çıkan toprak adanın topoğrafyasını düzenlemek için kullanılmıştır1.

Kamusal mülkiyete sahip bu depolar kiralanabiliyordu. Şehrin tüm malları aynı çatı altına toplanıyordu. Depolar sadece işlevine hizmet etmiştir (barınma işlevi söz konusu değildir).

Kaynak: Wikipedia

Buradaki yapılar arasında en ünlü olanlarından biri 1924’te tamamlanan, Fritz Höger tarafından tasarlanan Chilehaus olmuştur. Binanın ekspresyonist bir yönü vardır. İlk asansörlerin kullanılmaya başlandığı bir dönemde binanın birden fazla çekirdeğe sahip olması onu daha da ilginç kılmaktadır. Messberghof, Sprinkenhof, Mohlenhof, Karstadt Building, Haus Gülden Gerd, Miramar, Montanhof, Post Office Building, Rodewaldthaus, Haus Hubertus, Pressehaus ve Bartholomay-Haus bölgenin diğer önemli yapılarıdır2. Gölün çevresi zamanla konut bölgesi haline gelmiştir. Eski konutlara göre daha yüksek tavanlı, daha geniş, hatta bazen villa ölçeğinde evler inşa edilmiştir. Hamburg’da da kanaldan uzaklaştıkça sınıflaşma ortaya çıkar. İşçi sınıfı için yapılmış 2 katlı sıra evler vardır. Bu konutlar yapılırken arazinin optimum kullanımı amaçlandığı için az ışık almaktadır…


HAMBURG

Chilehaus Kaynak: Wikipedia

_______________________________________________________________________________ 1 Wikipedia, Speicherstadt, Son g端ncellenme tarihi: 24 Ocak 2014 2 UNESCO, whc.unesco.org/en/tentativelists/1367

60



Kaynakça • Endüstri Devrimi P. Deane (1988), İlk Sanayi İnkılabı, (T. Gürkan Çev.), Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. • Londra ve Bath İ. Bilgin (2009), Londra - Metropolve Mimarlık, İlklerin ve İstisnaların Şehri: Londra, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları • Viyana İ. Bilgin (2008), VIYANACHICAGO-Metropol ve Mimarlık, Modernin Vehçeleri: Viyana, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları • Berlin Dosya: Berlin, İhsan Bilgin, Max Welch Guerra, Harald Bodenschatz, Christopher S. Wilson, Hüseyin Alptekin ve Sabine Vogel, Arredamento Mimarlık, İstanbul: Boyut Yayıncılık • New York R. Plunz (1990), A History of Housing in NYC, Dwelling Type and Social Change in the American Metropolis, New York: Columbia University Press • Garden Cities P Panerai, J. Castex, J. C. Depaule (2004), hapter 2 London: The Garden Cities, 1905–25, Urban Forms - The Death And Life Of The Urban Block C, Architectural Press



ARCH 511 MODERN İMAR TARİHİ ve MİMARLIK Prof.Dr. İhsan Bilgin


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.