Serfiotoğraf
24.09.2017 Sayı:01
DRAMATİK PORTRELER
Andrzej Dragan Tekniği
BOYA KÜPÜ SANAT EVİ
Işık ÇUHACIOĞLU
RÖPORTAJLAR
SONBAHAR YAKLAŞTI! HADİ FOTOĞRAFA...
Mira ARGUN
Serfi Fotoğraf Dergisi bir e-Dergidir. Tüm Hakları Saklıdır.
DRAMATİK PORTRELER SAYFA 3 Andrej Dragan Tekniği Fotoğrafa Nasıl Uygulanır?
ANDRZEJ DRAGAN
RÖPORTAJLAR SAYFA 7 Usta Fotoğrafçı Mira ARGUN ile Fotoğraf Üzerine Tatlı Bir Söyleşi.
BOYA KÜPÜ SANAT EVİ SAYFA 17 Ressam Işık ÇUHACIOĞLU ve O Muhteşem Mekanı
SONBAHAR FOTOĞRAF MEKANLARI SAYFA 22 Türkiye’nin Sonbahar Fotoğrafları İçin En İyi 10 Mekan
2
BİYOGRAFİ 1978 Yılında Polanya’da doğan sanatçı, fotoğrafçı kimliğinin dışında ünlü bir fizikçidir aynı zamanda. öyle çok fazla bir fotoğraf geçmişi de yoktur, İlk fotoğrafla ilgilenmeye 2003 yılında başlamıştır. Ünlü Fotoğrafçının fotoğraflara yaptığı Ps müdaheleler kendi adını alacak kadar ileri düzeyde olmasının yanısıra, seçtiği modeller ile de hayli ünlenmiştir. otoğraf için modelin ne kadar önemli olduğunu da gösteriyor. sadece düzenleme ile bir yere kadar dedirtiyor. Photoshop un başına geçip iki layer, üç dodge beş burniki high pass ile yapılacak işler değil bir de. yanına yaklaşmanın yanına yaklaşılıyor sadece. dragan action veya draganizer adında bir çok atn dosyası nette mevcut. yine de iş sadece action ile bitmiyor. özellikle converse için yaptığı çalışmalar çok yaratıcı ve sıradışı. kısaca fotoğrafı çekerim photoshop un dibine vururum, alın size... diye bağıran dijitalize, düzenlemeci neslin görmesi gereken biri.
3
E
n büyük özelliği portrelerindeki yaşanmışlık hissi sanırım. portrelerini incelediğimiz zaman fotoğraftaki modellerin yüzündeki derin çizgilerden hikâyesini az çok çıkartabiliyorsunuz. Fotoğrafları sadece photoshopladık bitti gitti diye küçümsenemeyecek kadar başarılı. fotoğraflarında kendi özel tekniğini geliştirmiş ve bu da çektiği portreleri daha çarpıcı ve etkileyici bir hale getiriyor.
Photoshop olayının da başlı başına bir sanat ola-
bileceğini bizlere göstermiş marjinal bir fotoğrafçı. Kendisi fotoğraf çekmeyi sevmediğini ama zaman zaman bir ihtiyaç gibi eksikliğini duyduğu bir şey olarak çekmek zorunda kaldığını dile getirir.
4
D
ünyanın En İyi 200 Reklam Fotoğrafçığı’ ‘ (2006) da dahil olmak üzere 12 ülkede dergi ve kitaplarda eserleri yayınlandı. Altın ve gümüş madalya (2006), iki gümüş ve bronz (2007), iki altın iki gümüş ve iki bronz (2008) ile KTR reklam festivalinde ödüllendirildi. Cannes Festivali’ndeki Cannes Lion ödülüne aday gösterildi (2006). Corbis Fotoğraf Ödülleri’nde (2007) gümüş madalya, Altın Davul Festivali’nde altın madalya (2007), Epica Ödülleri’nde bronz madalya (2007). Pilsner Uruquell Yarışmasında Üçüncülük Ödülü (2007). 2007 Yılının Fotoğrafçısı (Digital Camera Magazine, İngiltere), Uluslararası Fotoğraf Masters Cup Londra’da (2010) gümüş madalya. Aria (Florence), Brain, DDB, Euro RSCG, Gray, JCT, McCann-Erickson, Ogilvy (Dubai), Ogilvy (Frankfurt), Kıyafet (Londra), Publicis (Brasil), Scholz & Friends ve TBWA ajanslarıyla çalıştı Uluslararası Af Örgütü, Arkadia, Axura, Kanal 4, Converse, Energizer, PETA, Playstation, Polis, Polpharma, Radyo Eska ve Xbox gibi markalar için Londra’da (Londra).
5
Andrzej Dragan, portre ça-
lışmalarının çoğunda EOS1D Mark III’ü kullanıyor Andrzej açıklıyor: ‘Bazen bir Hasselblad kullanıyorum, ancak çok kullanışlı değil ve otofokus yavaş, bu yüzden Mark III kullanmayı tercih ediyorum. Mark III’ün sevdiğim sözcükleri tanımlamak zor, ancak onun kalitesi ile ilgili. Tam çerçeve sensörü Tonda ve renklerin birbirlerinden nasıl değiştiği üzerine odaklanıyorum - Sanırım Mark III tarafından elde edilen cilt dokularındaki renk geçişleri mükemmel ve diğer kameralar da ayrıntılara baktığınızda ‘plastik görünüm’ üretiyor. , bu yüzden kişisel bir zevk meselesi ama Canon’u tercih ediyorum.
“Çok mütevazi aletler kullanıyorum - sadece bir beden
ve tek bir mercek’ dedi. ‘Vücut bana daha fazla özüm getirmek için farklı olabilir ancak bunun dışında mükemmel bir mutluluk duyuyorum Karşımdaki modelin ifadesiyle ilgileniyorum - en önemli şey bu, ilginç bir şey olursa çabuk hareket etmeye çalışıyorum. Üçayak benim için bir engel.
6
7
ile Röportaj
MİRA ARGUN
Fotoğraf bana ve yakın çevremdeki herkese de iyi geliyor. Profesyonel Fotoğrafçı olarak, aralarında uluslararası ödül kazananlar da olmak üzere; Mimari’den Ürün’e; Lifestyle’dan Sosyal Etkinlik fotoğrafçılığına kadar birçok farklı ticari branştan projeler gerçekleştirdim. Fotoğraf Eğitmeni olarak, İstanbul’da kişiye özel ve her yaş ve bilgi düzeyinden gruplara fotoğraf ve photoshop dersleri vermekteyim.
Fotoğraf çekmeye nasıl başladınız? İlk fotoğraf makineniz hangisiydi? Çocukluğumdan beri resim yapmayı severim. 15 yaşlarımda Hürriyet Gazetesi’nin düzenlediği bir karikatür yarışmasında ikincilik almıştım. Fotoğraf malum, eski yunanca ışıkla yazmak demektir. Çizmeyi, resim yapmayı çok seven biri olarak ışıkla yazmak bana çok cazip geldi. Babamın Kodak Instamatic bir fotoğraf makinesi vardı. Ortaokulda kendi harçlıklarımla Hanimex Tele 110 marka analog bir makine aldım.Şimdi e-bayde nostaljik ürün diye satılıyor bunlar. Flaşının üzerinde olması ve bir dokunuşta teleye geçmesi çok hoşuma gitmişti. Arkadaşlarımın fotoğraflarını çekip tab ettirdikten sonra kendilerine satardım. Askerliğimde bile, en zor şartlarda aynı işi farklı makinelerle sürdürdüm.
Öncelikle bize kendinizden biraz bahseder misiniz? Mira Argun kimdir? Profesyonel Fotoğrafçı ve Eğitmenim. Ekonomi eğitimine ve uluslararası ticaret kariyerine ek olarak, 1999 yılından bu yana fotoğrafla ilgileniyorum. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinden değerli Mustafa Bilge Satkın hocamızdan eğitim alarak başladım. Daha sonra Harvard Dijital Fotoğrafçılık Programını tamamladım. Sanatsal fotoğraflarım yurtiçi ve yurtdışında birçok özel ve kurumsal sanat koleksiyonunda yer alıyor. Son yıllarda, tüm zamanımı iddialı ticari projelerin fotoğraf çekimlerine ve çok çeşitli fotoğraf eğitim programlarına ayırıyorum. Şimdilerde, farklı branşlardan tanınmış profesyoneller ile işbirliği yaparak, fotoğraftaki uzmanlığımı insan kaynakları ve kişisel gelişim sektörüne taşımak üzere yoğun çalışmalar içerisindeyim. Kişisel olarak sanatın her dalına meraklıyım; özgün, marjinal sanatçıları ve işlerini takip etmeyi seviyorum. Bu yaklaşımım muhtemelen kendi fotoğraf tarzıma da yansıyor. Fotoğrafı salt fotoğraf üretmek için değil; an’ı yaşamak, insana ve hayata dair farkındalığı sürdürmek ve sevgi üretmek ve paylaşmak için kullanıyorum. 8
9
Sizi fotoğraf sanatında ilerlemeye yönelten etkenler nelerdi? Benim en büyük motivasyonum, belli bir fotoğraf eğitimi aldıktan hemen sonra ürettiğim fotoğrafların sanatseverlerin ilgisini çekmesi oldu. Sanat fotoğraflarım koleksiyonlara kabul edildikçe hevesim, eğitime ayırdığım zaman ve bütçe ve dolayısı ile üretimim arttı. İşim gereği yurtiçi ve yurtdışı çok fazla seyahat ediyordum. Yeni ortamlar, yeni insanlar, farklı sanat tarzları...bunlar sanatçı tarafımı besledi. Sosyal medyanın da yükselişe geçmesi ile birlikte yurtiçinde ve yurtdışında tanınırlığımız arttı ve etkileşimde olduğumuz çevre genişledi.
10
11
12
13
Anolog ve digital dönemleri yaşadınız, iki dönemin size katkıları nelerdir?
Herkesin hayatında ilham aldığı bir şey veya kişi vardır. Siz neyden veya kişiden ilham aldınız?
Çok güzel soru.. Her iki dönemi de tecrübe etmiş biri olarak şunu söylemem mümkün. Dijitale geçerek, amatör analog çekimin doğal zorluklarından kurtulduk belki...Örneğin; çok sayıda film tüketmenin zaman ve para maliyeti, tab etmek veya tab ettirmek, nasıl tab edileceğinden emin olamamak, ebat seçmek, kağıt seçmek, her ortama uygun ASA film taşımak, gidip bırakması, alması, gerektiğinde basılmış fotoğrafları masaüstüne aktarmak için taratmak vs. Bu zorlukları bilmek fotoğrafçıyı çekim yaparken dikkatli, titiz olamaya, planlı olmaya zorluyordu. Dijital çağ ile birlikte bir acelecilik, plansızlık hakim oldu. Beğenmediği çekimi hemen telafi edilebileceğini bilmek amatör arkadaşlarımızı planlı çekim yapmaktan uzak tutuyor. Bazen vizöre dahi bakmadan, poz değerlerini yeterince kontrol etmeden, kadrajı nasıl olsa ayarlarım, sonradan renklerle oynarım, hataları photoshoplarım diye düşündüklerini biliyorum. Oysaki biz bakmayı değil, görmeyi öğretiyoruz. Öğrebncilerime diyorum kiGörmek için bilinç lazım. Bilinç biraz düşünmeyi gerektiriyor. Mamafi, her zaman olumlu düşünen biriyim...Bunlar çağın gereği durumlar...Ancak amatör düzeyde fotoğraf çeken dostlar önce doğrusunu bilip, zoru deneyimledikten sonra bazı kolaylıklara başvururlarsa daha sağlam adımlarla yürürler diye düşünmekteyim. Dijitalin profesyonel fotoğrafa katkısına gelince, tabii ki harika bir dönemdeyiz. Teknikler, ekipmanlar gittikçe gelişiyor ve pazar ihtiyaçları çerçevesinde dijital imkanları sonuna kadar kullanıyorum. Ama belirttiğim üzere analog disiplinimi asla bozmadım. Dijital çalışıyorum; ama makaramda tek bir kare film kalmış, asla telafisi yokmuş gibi titizlikle, sabırla, planlı çekim yapıyorum.
Dedem Mehmet Ali Kuli, tarihi Hicaz demiryollarında mühendismiş.. Amatör olarak fotoğraf çeker, karanlık odada filmlerini banyo edermiş. 1920’lerden 1930’lardan bahsediyorum. Tanışamadık ama çektiği belgesel niteliğindeki fotoğrafları gördüm; hikayelerini aile büyüklerinden dinledim. Sorunuzda söz konusu olan fotoğraf ise, dedem en büyük ilham kaynağım. Sonra tabii birçok usta ile tanıştık, tanışamadıklarımızın çalışmalarını takip ettik, ediyoruz. Bilhassa bugün aramızda olmayan birçok fotoğraf sanatçısından çok etkileniyorum. Ustaların fotoğraflarının –mekandan ve zamandan bağımsız olarak- her zaman herkese bir şeyler anlatabiliyor olması beni çok etkiliyor. Tematik projeleriniz olduğunu biliyoruz. Aynı zamanda Fotoğrafçılık üzerine eğitmenlik te yapıyorsunuz. Bize bunlardan bahseder misiniz? Bahsettiğim gibi bireysel sanat çalışmalarım yanında bireysel ve grup fotoğraf ve photoshop dersleri veriyorum. Uzun zamandır grup çalışmalarını taçlandıracak bir arayış içerisindeydim. Çok bildik , klasik temalardan farklı, sıradışı ne yapabilirim diye düşünürken kıymetli bir dostumun da önerisi ile birkaç yıldır ajandamda demlenmeye bıraktığım “Bizim Balıkçı Sait” Tematik Fotoğraf Projesini hayata geçirdik. Kadıköy Belediyesi’nin desteği ile Kozyatağı Kültür Merkezi’nde gerçekleşen bir sergi ile neticelenen ve medyada epey ses getiren 6 aylık bir proje ile başlamak yeni projeler için sağlam temel oldu bana. Bugünlerde “Artalan İstanbul” projemiz devam ediyor; yenileri üzerinde de çalışmalarımı sürdürüyorum. Sosyal medya duyurularımıza olumlu dönüş yapan, ciddi, istekli, amacı yalnızca fotoğraf üretmek olan 8-10 kişilik gruplar kurarak işe başlıyoruz. Projeler sosyal medya üzerinden yönetiliyor. Proje başladıktan sonra çalışmalarımızı grup dışına kapalı olarak sürdürüyoruz. Bir nevi aile oluyoruz. Son derece sağlam dostluklarımız oluyor zamanla. Birbirimize ayna oluyoruz. Fotoğraf dışında, sanatın her dalında, felsefe gibi konularda paylaşımlarımız oluyor. Mesleki ipuçları da, tabiri caiz ise ödev de veriyorum. Açık havada ve derslikte biraraya gelmediğimiz günlerde grup üyelerimiz, ana temaya ve her ay değişen alt temalara ilişkin fotoğraf çekmekte serbestler. Bu fotoğraflar daha sonra tarafımdan değerlendirmeye alınıyor ve yorumlarım eğitim çalışmasının bir parçası olarak tüm katılımcılar ile paylaşılıyor. Her projenin belli bir zorluk derecesi var. İleri Seviye, ileri Seviyeye Hazırlık, Bütünleyici gibi bize özel derecelerimiz mevcut. İstanbul merkez olmak üzere günübirlik seyahatler de yapıyoruz. Biliyorsunuz bizim işlerde telif hakkı güncel bir sorun. Bu nedenle yeri gelmişken belirtmekte fayda var. Temalar, eğitim içerikleri, ve tanımlar adıma uluslararası tescillidir.
14
15
Sosyal medyayı aktif kullanıyor musunuz? İnsanların sizi takip edebileceği sosyal medya platformu var mı ? Bahsettiğim işlerden arda kalan zamanda bilhassa instagram üzerinden sanatsal paylaşımlar yapıyorum. Fotoğrafa gönül verenler instagram/miraargun heabım üzerinden beni takip edebilirler. Elden geldiğince fotoğrafla ilgili sorularını cevaplamaya çalışıyorum. Web sayfam miraargun.com daha çok ticari işlerimi paylaşmak üzere kullanıyorum. Facebook heasabım yine kendi adımla ve aktif.
Son olarak fotoğrafı hobi yada meslek olarak seçecek insanlara tavsiyeleriniz nelerdir? Herşeyde olduğu gibi sevmeden fotoğrafa devam etmek mümkün değil. Kaliteli üretim, emek, sabır ve eğitim gerektiriyor. Fotoğraf birçok temel bilimi içinde barındırdığı için pratik yanında teorik eğitim de çok önemlidir. Fotoğrafı meslek haline getirecek yada hobisinden gerçek tatmin almak isteyen dostlarımız için eğitim, eğitim, eğitim diyorum. Fotoğrafa basit bir makine ve en azından temel seviyede eğitim alarak başlayabilirler. Sonrası, bitmek bilmeyen bir heves ve araştırma arzusu ile dolu olmalı. Farklı fotoğrafçıların farklı stillerini, konu seçimlerini fotoğra konulu kitaplardan, dergilerden, özellikle internetten düzenli olarak incelemek, buna her gün zaman ayırmak, beğendiğiniz fotoğraflardan bir arşiv yapmak zamanla kendi stilnizi oluşturmak adına faydalıdır. Günümüzde bilgiye ulaşmak çok kolay. Ancak yalan yanlış, eksik, yetersiz bilgiler ile karşılaşmak riski de beraberinde geliyor. Tavsiyem, bir okuldan derece ile mezun olsanız bile, merak ettiğniz konularda her fırsatta olabildiğince farklı kaynaklardan okumak; fotoğrafta kendini ispat etmiş kişilerle fikir alışverişi yapmak. Her usta fotoğrafçının ruhunda amatörlük vardır. Bu kişilerle temas kurarak, bilgilerinden istifade edebileceğinize inanıyorum. Lisan engeli olmadığı taktirde, dünyanın farklı ülkelerinden amatör ve profesyonel fotoğrafçılarla temasta olmak birçok yarar sağlayacaktır. Bu vesile ile bir konuya daha değinmek isterim... Amatörlerin ekipmandan şikayet ettiklerini çok görüyoruz. İyi ekipmana sahip olamak avantajdır, ancak her zaman iyi fotoğraf üretebileceğiniz anlamına gelmez. Satınalma yaparken, kendinizi geliştirme yolunda kısa vadede beklentinizin altında kalmayacak ancak hiçbir zaman kullanmayacağınız kadar gelişmiş özellikleri de olmayan ekipmanları değerlendirmek doğrudur. Satınalma tercihleri konusunda işinin ehli, dürüst satıcılar ve profesyonellere danışmalarını tavsiye ederim. İkinci elde uygun fiyatlı ve garanti belgeli satış yapan firmalar olduğunu, hobi amaçlı ve az bütçe ile mesleğe başlayanlanlara hatırlatmakta fayda görüyorum. e-Derginize uzun başarılı bir yayım ömrü diliyorum. İlk sayınızda yeralmaktan ayrıca çok memnun oldum. Mira Argun – 26/08/2017
16
17
Ressam IŞIK ÇUHACIOĞLU 1967 Ankara’da doğdu. 1988 yılında girdiği Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünden 1992 yılında mezun oldu. Bugüne kadar yut içi ve yurt dışı 22 kişisel açtı, 81 karma sergiye eserleriyle katıldı. 2007 yılında kendi icadı olan özel spatula ile “SARKIT” adını verdiği kabartılı tekniği buldu. Buluşu konusunda davet edildiği okullarda sergi yapıp seminer verdi. 2008 yılında “SENDEN ÖNCE ANADOLU” çocuk eğitim setini resimledi. 2011 yılında “yedi rengin ışığı” facebook sanat oluşumunu kurdu. BRHD ve HEKDER üyesidir. 2002 yılından itibaren Hacıbektaş Veli törenlerine Karma Sergi organize etmektedir. Bugüne kadar Yurt içi ve Yurt dışında bir çok ödüle layık görüldü. 4 müzede eserleri sergilenmektedir. Halen Özel Bilimsel Kolejinde ve GAKAKADEMİ eğitim kurumlarında Resim Öğretmenliği yapmaktadır.
18
19
BOYA KÜPÜ SANAT EVİ Ankara Ulus semtinde kale içinde bulunan Boya Küpü Sanat Evi sanat severlerin uğrak yerlerinden biridir. Sanatsal faaliyetler dışında muhteşem atmosferi ve bahçesiyle konuklarına hoş sohbetler eşliğinde eğlenceli dakikalar yaşatan sanat evi mutlaka ziyaret edilmesi gereken mekanlardan birisidir. Boya Küpü Sanat Evi ünlü ressam Işık ÇUHACIOĞLU tarafından 2015 yılında kurulmuştur. Başlarda mekan yıkıntı molozlar içinde harabe bir bina idi. Büyük emekler çabalar sayesinde bugünki halini alan sanat evi, ziyaretçilerine ve kuriyerlerine muhteşem bir atmosfer sunuyor. Mekanda sanatsal anlamda Resim, Fotoğrafçılık, Camaltı ve Çini kursları verilmektedir. Harika bir atmosferde uzman kadrosuyla sanatsal kurs alan kursiyerler mekanın her anlamda tadını çıkarıyorlar.
Yüzlerce yıllık tarihi evlerin birinde bulunan BOYA KÜPÜ SANAT EVİ tarihi yapısıyla mistik bir hava vermesinin dışında kuriyer ve ziyaretçiler için ilham kaynağı oluyor.
20
21
Boya Küpü Sanat Evi bir çok sanatçı topluluğunu kendi bünyesinde barındıran, Türkiye genelinde bir çok sergi ve toplantılarda öncülük eden bir kuruluştur. Açılışından bu yana 1 Seramik sergisi 7 Karma sergisi yine bu muhteşem mekanda gerçekleşti.Özellikle ses getiren Beyaz Şapkalı Sanatçılar gurubu ilk tanışma ve sergi buluşmasını 2016 nın Aralık ayında yapmıştır. Bu topluluk Resim, Fotoğraf, Seramik, Heykel, Camaltı, Çini vb sanat dallarında faaliyet gösteren değerli sanatçıların bir araya gelmesi ile oluşmuştır. Aynı zamanda Ressam Işık ÇUHACIOĞLU bu yıl Hacıbektaş’da gerçekleşecek 15. Ulusal ve Uluslararası Karma Resim, Heykel, Seramik ve Fotoğraf Sergisinin Kurucusu ve Öncüsüdür.
GÜZ YAKLASTI . Sonbaharın eşsiz renk tonlarının birleştiği,
doğa harikası mekanlara gezintiye çıkıyoruz. 22
23
BOLU-YEDİGÖLLER MİLLİ PARKI
Bolu-Yedigöller Milli Parkı İstanbul’dan 302 km, Ankara’dan 2014 km mesafesi olan Bolu ilinin muhteşem göllere ve doğaya sahip Yedigöller mevkii, her yılın Ekim ayında özellikle fotoğrafçıların akın ettiği bir bölgemiz.
24
25
EDİTÖR YORUMU; Her yıl Ekim ayında fotoğraf adına ziyaret ettiğim Yedigöller Milli Parkı muhteşem tabiatı ve renkleriyle beni büyülemesini bilmiştir. Hafta içi yoğun mesailer sonucunda ancak hafta sonu ziyaret edebildiğimiz parkı ne yazık ki bizimle beraber binlerce kampçı ve fotoğrafçı ile paylaşmak zorunda kalıyoruz. Bunun sonucunda da park da adım atacak yer kalmıyor, kamp ateşlerinin dumanı, yanmış et kokusu eşliğinde o büyülü havadan çıkıp başka bir havaya bürünüyor. Ne bir kuş sesi duyabiliyoruz ne doğal bir görüntü alabiliyoruz. Geldiğimize geleceğimize bin pişman oluyoruz. Bunun önüne geçebilmek adına bizde çözümü bu doğa harikası parkımıza ziyareti, hafta içi bir gün yapmayı planlıyoruz. En azından parkın ziyaretçi sayısı binlerden belki yüzlü rakamlara düşebilir. Bu da bize o muhteşem doğayı en doğal haliyle fotoğraflama imkanı verir. Okuyucularımıza tavsiyemiz Ekim ayının son haftası hafta içine denk gelecek şekilde mümkünse geceden gidip, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte fotoğraf çekimine başlamalarıdır. Işığın bazı saatlerde yetersiz olduğu anlarda tripota fazlasıyla ihtiyaç duyacaksınız. Tripotunuzu unutmamanızı öneririz.
Batı Karadeniz Bölgesi’nin oldukça engebeli bir yöresinde bulunan milli parkta irili ufaklı göller, orman denizini andıran zengin bitki örtüsü, göllerde yaşayan alabalıklar ve ve bu değerlerin yarattığı rekreasyonel kullanım potansiyeli ana kaynak değerleri oluştururlar. Genellikle sahanın jeolojik yapısı serpantinlerinden ve volkanik kayaçlardan oluşmuştur. Böldedeki göller; yer hareketleri sonucu kayan kitlelerin vadilerin önlerini kapaması sonucu suların ardada birikmesi ile oluşmuş heyelan gölleridir. Bunlardan bazıları dip kaçakları ile birbirine bağlantılıdır. Milli parkta hakim bitki örtüsü kayın ağaçlarıdır. Ayrıca meşe, gürgen, kızılağaç, karaçam, sarıçam, göknar, karaağaç, ıhlamur ve porsuk gibi değişik tür ağaçlar da görülmektedir.
Ayrıca fotoğraf ekipmanlarınızın yanında renkli yağmurluk, renkli şemsiye gibi yardımcı malzemeler götürmeniz fotoğraflarınızı bir adım öne geçirecektir.
Etkili koruma ile milli parkın içerisinde ve yakın çevresindeki sahalarda sayıları artan geyik, karaca, ayı, domuz, kurt, tilki ve sincap gibi yaban hayvanı türleri bulunmaktadır. Ülkemizde ilk kültür alabalığı üretme istasyonu, 1969 yılında bu milli parkta kurulmuş olup, ülkemizde yayılmasında örnek teşkil etmiştir. Orman Bakanlığ ı’na ait misafirhane ve bungalovlarda konaklama imkanı olduğu gibi, ziyaretçiler çadır ve karavanlarda da konaklayabilirler. Ancak çadır ve karavanlar için alt yapı yetersizdir. Türkiye’nin zengin orman örtüsü ve doğal güzelliklere sahip yerlerinden biri olan Yedigöller yöresi, Orman Kanunu’nun 25. maddesine dayanarak 29 Nisan 1965 yılında Milli Park olarak ayrılmıştır. “Milli Park” oluşturma sebebi “karışık orman bitkilerinin topluca aynı yörede” bulunmasıdır. Bununla beraber parka adını veren ve yan yana dizili 7 adet küçük gölün varlığı buranın en dikkat çeken unsurlarıdır. Göller, vadiyi dolduran iki heyelanın teşkil ettiği setlenmeler sonucu meydana gelmiş olup, isimleri ormancılarımızın ince zevklerini yansıtmaktadır. Kuzeyden güneye doğru göllerin dizilişi şöyledir: Seringöl, Büyükgöl, Deringöl, Nazlıgöl, Kurugöl, İncegöl ve Sazlıgöl. Sahanın alanı 1642 Ha. dır. 26
27
DÜZCE ŞELALELER BÖLGESİ
İstanbul tarafından gelenler; Hendek çıkışından TEM’den ayrılın. Ankara tarafından gelenler için; Düzce çıkışından TEM’den ayrılarak Gölyaka’ya doğru gidin. Gölyaka’nın içinde “Güzeldere Şelalesi” tabelalarını takip edin. Güzeldere Şelalesine 10 km kaldığını gösteren tabelayı görünce, Güzeldere tabelasından devam edin.
28
29
Düzce, şelaleler yönünden oldukça zengin bir ilimiz. Ben dahil bir çoğumuz bilmesek de Türkiye’nin hatta Avrupa’nın en büyük ve güzel şelaleleri bu coğrafyada yer alıyor. Düzce‘nin önemli doğal alanları ve güzellikleri arasında yer alan Güzeldere Şelalesi bunlardan birisi. Şelaleye açılan alan, Batı Karadeniz’in sık orman dokusu içindeki ağaçların gölgelediği bir alan ve mesire yeri olarak düzenlenmiş. Burası kamp yapmak, sıcak yaz günlerinde şehrin bunaltıcı havasından kaçıp sığınmak için mükemmel yer. Yeşilin renkleri ve doğal zenginlik büyüleyici. Hafa sonları daha kalabalık burası. Etrafta bolca kamp çadırı ve piknik yapan insanlar vardı.
Mesire alanından geçilip, basamaklarla şelaleye iniliyor. İnmesi kolay, ancak çıkarken bir defada çıkmayı denerseniz yorucu olacağı kesin, ancak merdivenlerin hemen hemen her 20 metresinde dinlenmek için banklar yer alıyor. Güneşin altından zümrüt gibi parıldayan ağaçların gölgesinden geçilerek aşağı iniyorsunuz ve karşınızda Türkiye’nin en büyük şelalelerinden olan Güzeldere Şelalesi, 130 metre yukardan bir tül görüntüsüyle suyunu kayaların üzerine akıttığı nefis manzarayı görüyorsunuz. Dev kayın ve gürgen ağaçlarıyla çevrili vadide, kayaların üzerinden basamaklı bir şekilde akan şelaleyi ilkbaharda veya sonbaharda görmek daha güzel olur sanırım. Ziyaret ettiğim Eylül ayında suyu cılız akıyor olsa da, eminim yağış dönemlerinde kulakları uğuldatacak kadar gür akıyordur.
30
31
TÜRKİYE’DE SONBAHAR FOTOĞRAFLARI İÇİN EN İYİ 10 BÖLGE *Bolu-Yedigöller *Düzce-Şelaleler Bölgesi *Ankara-Çubuk Karagöl *Kastamonu-Kayabaşı Kanyonu *İstanbul-Belgrad Ormanları *Rize-Ayder *Hatay-Amanos Dağları *Niğde-Aladağlar *Erzincan-Refahiye *Ardahan-Posof
32
33
OKUYUCULARIMIZA SONSUZ TEŞEKKÜRLERİMİZLE
SERFİ FOTOĞRAFÇILIK