DÜNYAYI GERÇEKTEN KiM YÖNETiYOR? Ben, David Icke, Illuminati isimli (kendilerini “aydınlanmış”- “illuminated” şahıslar olarak görmelerinden gelen bir isim) gizli bir global topluluğun eski çağlardan beri nasıl kontrol gücünü ve hakimiyetini elinde tuttuğunu, güçlerini Orta ve Yakın Doğu’dan (ve diğer merkezlerden) başlayarak önce Avrupa’yı ve, -İngiliz Krallığı ve diğer Avrupa imparatorlukları sağolsun-, Amerika kıtasını, Afrika’yı, Avustralya’yı, Yeni Zelanda’yı, Asya’yı ve kısacası bütün dünyayı yönetmek ve kontrol etmek için nasıl genişlettiğini açığa çıkarmakla uğraşmaktayım ve araştırmalarımı sürdürmekteyim. Ne zaman ki, bu imparatorluklar önceden işgal etmiş oldukları yerlerden çekildiler, Illuminati bu bölgelerde gizli topluluk şebekelerini ve Illuminati kanbağlarına sahip soyları arkasında bıraktı. İşte o zamandan beri, bu imparatorluktan kurtulmuş sözde “özgür” ülkelerde bunlar kontrolü elinde tutmaya ve olayların gelişimini orkestra şefi misali yönetmeye devam ettiler. İki çeşit diktatörlük ve hapishane vardır. Birincisi, açık şekilde, göz önünde yapılan, net diktatörlüklerdir (komunizm, faşizm, vs.) ve ikincisi de tümünün içinde en etkili tür olan – üstü örtülü, gizli diktatörlüktür – özgürlük maskesi altına saklanmış diktatörlük. İnsanlar, eğer özgür olduklarını düşünürlerse, özgür olmamak adına isyan etmezler. Illuminati, uzun zamandır hazırlanmış ve düzenlenmiş bir planı yürürlülüğe koymak için çalışıyor. Bu Plan, bir dünya hükümeti, dünya bankası, dünya ordusu ve global bir bilgisayara bağlı mikroçiplenmiş bir insanlık yaratmaktır. Kullanılmaya hazır bir beyine sahip herkes, tüm bu yukarıda sayılan şeylerin, her geçen gün daha da hız kazanarak, gerçekleşmekte ve yüzeye çıkmakta olduğunu görebilir. Global gücün bu yapısı altında, Avrupa Birliği (Avrupa Ekonomik Topluluğu serbest ticaret alanından evrimleşmiş olan), Amerikan Birliği (Kuzey Amerika serbest ticaret alanından evrimleş mekte olan), ve Pasifik Birliği (Asya Pasifik Ekonomik Topluluğu serbest ticaret alanından evrimleş mekte olan) gibi süper devletler dizayn edilmiş olacak. NATO (BM Barış Kuvvetleri ile birleşmekte olan), Birleşmiş Milletler’in evrimleşmesi ile ortaya çıkacak olan Illuminati dünya hükümetine egemenliğini vermek istemeyen ülkeleri hizaya sokmak için, planın bir parçası olarak dünya ordusu ve dünya polis gücü olma yolunda ilerlemektedir. Global kontrolün yapısı, piramitler içerisinde piramitlerdir. Tıpkı Rus kuklaları gibi, bir kukla diğer kuklanın içerisinde. Eğer günümüzün organizasyonlarına bakarsanız, görürsünüz ki her biri bir piramit şeklinde yapılanmıştır. Piramitin alt seviyelerinde bulunanlar, çalıştıkları organizasyonun gerçekte nerden ibaret olduğunu bilmezler. Onlar yalnızca her gün işlerini yaparlar ve evlerine dönerler. Onlar, yaptıklarının, aslında çok belirgin ve kötü bir düzen ile gidişat yaratmakta olan diğer kişilerin çıkarları ile nasıl bağlantılı olduğunu bilmezler. Sadece, piratimin en üstündeki birkaç kişi bunu bilir. Böylece, bir organizasyon içerisinde, birkaç kişi binleri yönetip sömürerek, yine binlercesinin varlığından dahi haberdar olmadığı Illuminati Planı’nın gelişmesini sağlarlar. Bu yapının, ayni şekilde milyarları yönetip sömüren global bir versiyonu vardır. Bu “tek-bireysel” organizasyonlar, mesela; bankalar, ülkeler-arası şirketler, medya imparatorlukları, NATO, vs., sonrasında daha da büyük piramitlere bağlanırlar. Böylece bulursunuz ki, örneğin, global bankacılık piramitinin en tepesinde, tüm bankalar eninde sonunda ayni insanlar tarafından yönetilmektedir – yani Illuminati tarafından. Bu durum, ülkeler-arası şirketler, medya vs. için de aynen geçerlidir. Tüm bankacılık, iş dünyası, medya, ordu, politika ve gezegeni kontrol altında tutan diğer kuruluşlar piramit lerini kapsayan dev bir global piramit vardır. Bu piramitin tepesinde ise, global kontrol için Planlarını, görünüşte bağlantısız olan tüm kuruluş ve organizasyonlar aracılığı ile, ilerletip geliştirmekte olan Illuminati’nin en seçkin birkaçı bulunur. Bu, neden hayatımızın tüm alanlarında, -bankacılık, iş dünyası, medya, politika, ve diğerleri- sürekli ve ardı arkası kesilmeyen global güç için merkezileştirme hareketlerinin gerçekleşmekte olduğunu açıklar. Tüm bunlar, AYNİ insanlar tarafından AYNİ planın düzenine göre yürütülmektedir. Websitemde bu Plan hakkında ayrıntılı bilgi veren makalelerimi ve yine site üzerinden sipariş edebileceğiniz kitaplarda muazzam enginlikteki bilgileri bulabilirsiniz. Illuminati, insanlığı zihin ve duygular aracılığı ile idare etmekte ve köleleştirmektedir. Dünyada birçok insan vardır, fakat onları fiziksel olarak kontrol altında tutacak bir kaç Illuminati vardır –küçük bir ölçü haricinde. Onlar, kitlelerin düşündüğü ve hissettiği yolu idare etmek zorundadır ki böylece hayatlarımızı Illuminati’nin istediği şekilde yaşar ve etrafımızdaki dünyayı Illuminati’ nin istediği şekilde görürüz. Örneğin; en güçlü idare etme tekniği, benim “Problem – Reaksiyon – Çözüm” adını verdiğim tekniktir. Şu şekilde
çalışır: İnsanların hoşuna gitmeyeceğini bildiğiniz birşeyi sunmak istiyorsunuz. Bu, polise daha fazla yetki vermek, esas özgürlüklerin daha fazla zedelenmesi, ve hatta bir savaş bile olabilir. Bilirsiniz ki, eğer bu siyasetleri insanlara açıkca sunarsanız, onlar tarafından aşırı bir reaksiyon alacaksınız. Bu nedenle, önceden bir PROBLEM yaratırsınız, suç oranında bir artış, daha fazla şiddet, bir terörist bombası, bir hükümet çöküntüsü, veya savaş gitmesi için Saddam Hüseyin gibi Illuminati kuklalarınızdan birini alırsınız Bu problem için, sizin, yani aslında herşeyin arkasında olan gerçek kişinin değil de, başka birinin suçlandığını garanti altına alırsınız. Böylece, Amerika’da söyledikleri gibi, bir “avanak” yaratırsınız; bir sözde Oklahoma bombacısı Timothy McVeigh gibi, bir sözde Kennedy suikastcisi Lee Harvey Oswald gibi. Sonra medyanı kullanırsın ve insanlara, senin imal edilmiş olayın hakkında ne düşünmeleri gerektiğini ve o olay için kimi suçlamaları gerektiğini söylersin. Ve bu da bizi ikinci bölüme getirir, insanlardan gelecek REAKSİYON’a – “Bu daha fazla devam edemez ! Buna karşılık ne yapacak ONLAR, ha? Bu da ONLARa rahatca ve açıkca, kendi yarattıkları problemlere ÇÖZÜMLER sunmaları iznini verir – Planlarını geliştirecek olan, global gücün daha fazla merkezileştirilmesi veya daha fazla esas özgürlüklerin zedelenmesi için yeni yasama getirilmesi. Bu teknik, tüm zamanlarda, insan zihni ve duyguları üzerinde kullanılmıştır, tıpkı beyni yıkanmış genç ve yetişkinlerin silahlarla çılgına dönmesi ve hemen arkasına acil silah kontrol yasalarının getirilmesi gibi. Bunu, silah bulundurmayan ve tutkulu bir şekilde şiddetsizliğe inanan biri olarak söylüyorum. Ama sokakstili yaşayacaksak kendi inançlarımızın ötesine bakmalı ve farketmeliyiz ki Illuminati kendilerine karşı silah KULLANABİLECEK herkesi sistematik olarak silahsızlandırmayı hedeflemektedir. Tıpkı Adolf Hitler toplama kamplarını doldurmaya başlamadan evvel, ayni silah-karşıtı yasama kampanyasını başlattığı gibi, aynisini günümüz dünyasında görmekteyiz. Şimdi, bu Planın tarihinde çok önemli bir dönüm noktasında bulunmaktayız. Önümüzdeki aylar ve yıllarda, Illuminati tarafından oynanacak birçok kart beklemededir. İnsanlık tarihinde bir kavşak üzerindeyiz. Özgürlüğü seçebilir veya Nazi Almanya’sının global bir versiyonu olan global faşist devletin kontrolü altına düşebiliriz. Bu, böyle olmak zorunda değil, ama bunu durdurmak için de birçok koltuktan birçok kıç kaldırılmak durumunda. Websitem ve kitaplarım, size, bilinçli seçimler yapabileceğiniz, detaylı bilgi verecektir. Bu makalede okuduğunuz, bilinmesi gereken şeylerin yalnızca ufacık bir bölümü ve bu küçük özetin anlattığının tersine, resim aslında çok daha büyük ve çok daha olağanüstü. Websitemde ve kitaplarımda herhangi bir yere bakın, ne demek istediğimi anlayacaksınız! KARAR VERME ZAMANI İnanılmaz bir global değişikliğin eşiğinde bulunmaktayız. Dünya’daki hayatın (zaman diye adlandırdığımız kavrama göre) geleceğini etkileyecek bazı kararları vereceğimiz bir dönüm noktasındayız. İnsanlığı binlerce yıldır hapsetmiş zihinsel ve duygusal zindanların kapılarını sonuna kadar açıp fırlatabiliriz. Ya da bu zindanları kontrol edenlerin, global bir hükümet, ordu, banka, para birimi ve de mikroçiplenmiş bir nufüs ile gezegenimiz üzerindeki bütün erkek, kadın ve çocuğun zihinsel, duygusal, ruhsal ve fiziksel köleliğini içeren planlarını tamamlamalarına izin veririz. Kulağa inanılmaz geldiğini biliyorum, fakat eğer insanoğlu gözünü en son oynamakta olan pembe diziden ve talk-show’dan kaldırıp, yeterince uzun bir süre için beyniyle konsantre olsa, bu olayların “gelecekte olacağını” değil, şu anda olmakta olduğunu görebilir. Global politikanın, iş dünyasının, bankacılığın, orduların ve medyanın merkezi kontrol altına girmesi saat başı hız kazanmakta. İnsanların mikroçiplenmesi şimdiden önerildi ve birçok açıdan yoluna girmiş durumda. Gizli bir planın uygulamaya konulacağı her durumda, her zaman gizlenmiş şeyleri insanlığın fiziksel gerçekliğine yerleştirmek için son bir darbe vardır. Şimdi de global banka ve iş imparatorluklarının hızla birleşmeleri ve politik ve ekonomik kontrolün Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü, Çok Milletli Yatırım Antlaşması, ve Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu ve G-7/G-8 Zirveleri gibi daha birçok globalleşen kurumlar ve örgütler ile merkezileştirilmesini, bahsettiğim “son darbe” olarak görmekteyiz. Bütün bu sabit ve koordine merkezileşme ve globalleşmenin arkasında kökleri Orta ve Yakın Doğu’ya dayanan, bir çok türün üremesinden oluşmuş bir ırk (kabile) yatmaktadır. Orta ve Yakın Doğu’dan çıkıp Avrupa’daki kraliyet, aristokrasi ve papazlık olan bu ırk, daha sonra, özellikle de Büyük Britanya (Birleşik Krallık) sayesinde, gücünü dünyanın dört bir yanına yaydı. Bu durum da “kabile”ye soyunu, İngiliz ve Avrupa güçlerinin
girdiği her ülkede, devam ettirme ve yaygınlaştırma fırsatı verdi. Bu ülkeler arasında, ırkın planını gerçekleştirme amacıyla oynadığı oyunun önemli bir bölümünün oynandığı, Amerika Birleşik Devletler’i de bulunmaktadır. Şimdiye kadar 40 üzerinde başkan edinen ABD’de, başkanların 33 tanesi genetik olarak iki kişiye bağlı: İngiltere Kralı Alfred the Great ve 9. yüzyıl Fransa’sının meşhur hükümdarı Charlemagne. Bütün bu geçen zaman süresince, bu ırkın planı yavaşca uygulanmış ve “merkezi global kontrolün” mümkün olduğu bugüne gelmiştir. Eğer çarçabuk uyanmazsak, dünyadaki hayatın ne olacağını bilmek istiyorsanız, Nazi Almanya’sına bir göz atın. “Illuminati” (kendilerini aydınlanmış saymalarından geliyor) adını verdiğim bu ırkın planı 2000 yılı ve yeni yüzyılın ilk 12 yılı çerçevesinde göz önüne serilirken, bütün dünya insanlarını bekleyen hayat Nazi Almanya’sının ta kendisi. Özellikle 2012 tartışacağımız nedenlerden dolayı çok kritik bir yıl olacak. İnsanlar, içine girmekte olduğumuz cehennemin ve çocuklarımızın refah ve huzur içinde yaşaması için bıraktığımız dünyanın doğasının nasıl olduğu hakkında hiçbir fikre sahip değiller ve de hiç de endişelenmemekteler. Belirgin olanı umursamazlıktan gelip gözlerinin önündeki gerçeği reddetmeyi tercih ediyorlar. Kendimi tarlada telaşla koşuşturup bağıran inek gibi görmekteyim : “Hey ! Biliyor musunuz? Her ay arkadaşlarımızı alıp götüren o kamyon var ya? Düşündüğümüz gibi o kamyon dostlarımızı başka bir tarlaya götürmüyormuş! Onları kafalarından vurup, kuruyana kadar kanlarını döküp, kesip sonra da küçük parçalara bölüp paketlere koyuyorlarmış. Sonra da insanlar onları satın alıp yiyorlarmış !”.. Sürünün geriye kalanının reaksiyonunu düşünsenize : “Sen kafayı yemişsin ahbap! İnsanlar hiçbir zaman böyle şeyler yapmaz ! Zaten, o kamyon şirketinde hisselerim var ve bundan iyi bir kazanç sağlıyorum.. Kapa çeneni ! Boş yere spekülasyon ve panik yaratıyorsun !” Açıklamakta olduğum plan binlerce yıldır hazırlanmakta ve şu anki durumu olan tamamlanmaya doğru ilerliyor. Bunun nedeni ise insanoğlunun şuurunu, zihnini ve sorumluluklarını elinden çıkarmasıdır. İnsanlık şu anda sadece kendi için doğru olanı yapmayı tercih etmekte ve davranışının daha geniş alandaki etkilerinin, insanoğlunun varlığı için ne olacağını düşünmemektedir. “Umursamazlıktan gelme” saadettir denir.. Bu doğrudur ama sadece kısa bir süre için. “Umursamazlıktan gelme”nin tam anlamıyla saadet ve mutluluk olabilmesi demek, gelmekte olan bir kasırgayı görmemezlikten gelip böylece endişelenmemek ve korunmak için hiçbir önlem almaya ihtiyaç duymamaktır. Fakat kafanız kumda ve kıçınız havada olduğunda, kasırga hala daha geliyor olacaktır. Eğer kafanızı kaldırarak baksaydınız ve “kasırga” gerçeğiyle yüzleşseydiniz, felaketi önleyebilir durumda olacaktınız. Fakat “umursamazlıktan gelerek” ve “gerçeği reddederek” büyük bir güçle ve en aşırı durumlarda savunmanızı şimdi rahatca yapabilirsiniz, çünkü kasırga “görmemezlikten geldiğiniz” için en hazırlıksız ve en beklenilmedik zamanda vurmuştur. Dediğim gibi “umursamazlıktan gelme” mutluluktur ama sadece kısa vadede. Kendi gerçeğimizi, kendi düşüncelerimiz ve davranışlarımız ile yaratırız. Her hareketimiz veya hareketsizliğimizin bir önemi vardır. Şuurumuzu (zihnimizi) ve sorumluluklarımızı elden çıkarmamız, yaşamımızı elden çıkarmamız demektir. Eğer yeterli sayıda kişi bunu yaparsa, dünyamızı elden çıkarmış oluruz ve bu da bilinen insan tarihi boyunca yaptığımız tek şey ! Birkaç kişinin, büyük toplulukları kontrol edebilmesinin de nedeni budur. Günümüzdeki tek fark, şu anda birkaç kişinin, iş dünyasında, bankacılıkta ve iletişimdeki globalleşme sayesinde, bütün gezegeni idare altında bulunduruyor olmasıdır. Bu idarenin temeli her zaman ayni olmuştur : “İnsanların “umursamazlık” içinde olmalarını sağla, korku içinde olmalarını sağla, birbirleriyle savaşıyor olmalarını sağla. Ve en önemli bilgiyi kendine saklarken, insanları bölerek, kontrol altında tut ve onlara hükmet.” Ve bu kitapta göreceğimiz gibi, insanlığı kontrol etmek için bu yöntemleri kullanan şahıslar, ayni gücün, ayni üreyen kabilenin üyeleri ve günümüzde yolculuğunda zirve noktasına ulaşmakta olan uzun vadeli bir planın takipçileridir. Global faşist devlet burnumuzun dibinde ! Halbuki, durumun düzeltilmesi olası...Gerçek güç, çoğunluğun elindedir, birkaç kişinin değil..Aslında sonsuz güç her bireyin içinde mevcuttur. Birkaç kişi tarafından kontrol edilebilmemizin sebebi, kendi kaderimizi çizebilme gücüne sahip olmadığımızdan kaynaklanmıyor, o gücün hayatımızı n her saniyesi elimizden uçup gitmesine seyirci kalmamızdan kaynaklanıyor. Hiç hoşumuza gitmeyen birşey olduğunda, daima olay için suçlanacak başka birini ararız. Dünyada bir problem olduğunda, “Bu probleme karşılık ne yapacak “onlar”?” diye sorarız. İşte bu noktada, “onlar”,-ki problemi en başında gizlice kendileri yaratmıştır- bizim bu isteğimiz, bu reaksiyonumuz üzerine, istedikleri çözümü sunarlar; gücün, kontrolün ve iktidarın daha fazla merkezileştirilmesi ve özgürlüğün gitgide daha da fazla zedelenmesi... Eğer polise, güvenlik kurumlarına ve orduya daha fazla güç ve kontrol vermek ve halkın bunu sizden istemesini, sizin yapmanızı beklemesini istiyorsanız, daha fazla suç, şiddet ve terrorizm olmasını garantilemeniz, sizi amacınıza çok kolay bir şekilde ulaştırır. İnsanların soyulmaktan, bombalanmaktan, saldırıya uğramaktan
dolayı “korku” içindelerse, sizin, onları “korkmaya programlandıkları şeylerden” korumanız için, size özgürlüklerini vermeye hazır olacaklardır. Bu tekniğin adı, “Problem – Reaksiyon – Çözüm”dür. Problemi yarat, “birşeyler yapılması lazım” reaksiyonunun ortaya çıkmasını sağla, ve en başından beri sunmak istediğiniz çözümü hiç karşı çıkma görmeden sun. “Kaos”u sen yarat ve sonra “düzeni” sen sağla.. Kendi “düzen”ini.. Kitleler, bir çok duygusal ve zihinsel kontrol çeşitleriyle, sürü halinde götürülüp yönlendirilmektedir. Bunu başarmanın tek yolu budur. Birkaç kişi, milyarları fiziksel olarak kontrol altında tutamaz, nasıl ki çiftlik hayvanları, eğer birçok insan onları çiftlikte tutabilmek için çalışmıyorsa, kontrol edilemez. İngiltere’de bir mezbahadan iki domuzun kaçması bir haber olmuştu ve birçok insanın onları yakalamak için çabasına rağmen yakalanmamışlardı. Olaydan hemen sonra iki domuz da ulusal şöhret olmuştu. Global nüfusun fiziksel kontrol edilmesi işlemez. Fakat ayrıca, eğer insanların senin yapmalarını istediğin şeyi yapmaya karar vermelerini ve senin sunmak istediğin yasalara ihtiyaç duymalarını sağlamak için, onların nasıl düşünmeleri ve hissetmeleri gerektiğini idare altına alabilirsen, zaten fiziksel kontrole ihtiyacın kalmaz. Bu çok eski bir atasözüdür: “Eğer birinin birşey yapmasını istiyorsan, onu, yapmak istediği şeyin kendi fikri olduğuna inandır.”. İnsanlık zihinsel olarak kontrol altında bulunmaktadır ve filmlerde gördüğümüz “zombi”lerle tıpatıp aynidir -sadece çok az farkla birazcık daha bilinçlidir. Zihinsel kontrolün tanımı, bir insanın zihninin idare edilmesi ve böylece sizin istediğiniz şekilde düşünmesinin ve böylece davranışta bulunmasının sağlanmasıdır. Bu tanım altında, sorulması gereken soru, kaç kişinin zihinsel olarak kontrol altında olduğu değil, kaç kişinin zihinsel olarak kontrol altında olmadığıdır. Aslında herkes, az veya çok, belli bir kapsamda zihinsel kontrol altında bulunmakta.. Eğer ihtiyacınız olmayan veya istemediğiniz birşeyi, bir reklam veya teşvik edici ilanla almaya ikna olursanız, zihinsel kontrol altındasınız demektir. Eğer bir kişi veya bir olay hakkında gerçeğin çarptırılmış bir şekilde yazıldığı bir yazıyı okuyup, o kişi ve olay hakkındaki kendi görüşleriniz değişmesine izin verirseniz, yine zihinsel kontrol altındasınız. Silahlı kuvvetlerdeki eğitime bir göz atın: Kusursuz bir zihinsel kontrol göreceksiniz. İlk gününüzde, “soru sormadan emirlere uyma”yı öğretildikten sonra, eğer ucu sivri bir şapka giymiş ayının biri, size hiç tanımadığınız ve bilmediğiniz birini vurmanızı söylerse, onu vurmak zorundasınız. Bu “Emredersiniz, efendim” mentalitesidir ve ordu dışındaki hayatta da yaygındır. “Evet.. Doğru olmadığını biliyorum.. Ama patronum bana öyle yapmamı söyledi ve başka seçeneğim yok.” Başka seçeneğin yok ? Her zaman başka seçenekler vardır. Her zaman, seçmek istediğimiz ve daha az seçmek istediğimiz, bir çok seçeneklerimiz vardır. Her zaman seçme şansımız vardır. Kısacası bu da bir başka “sorumluluktan kaçma” yolu.. Zihin kontrol etme tekniklerinin sayısı sonsuzdur. Zihninizi isterler, çünkü eğer ona sahip olurlarsa, size sahiptirler demektir. Cevabı zihinlerimizi geri kazanmakta, kendimiz için düşünmekte ve diğer insanları da farklı olma ‘suçuyla’ aşağılamayıp ve yargılamayıp onların da ayni şekilde kendileri için düşünmelerine izin vermekte aramalıyız. Eğer bunu yapmazsak, bahsedeceğim plan uygulanmaya konulacaktır. Eğer zihinlerimizin kontrolünü tekrar kazanıp, zihinsel egemenliğimize sahip olursak, Plan gerçekleşemez çünkü varlığının temeli ortadan kalkmış olacaktır. 20’den fazla ülkede konuşup araştırma yaptım ve her birinde de ayni gelişmeyi görmekteyim. Benzer siyasetler ve yapılar, global plan ile paralel bir şekilde duymakta, zihinsel ve duygusal uykularından yani dünyevî büyüden kurtulmakta ve global uyanış hız kazanmakta..2012’ye ilerleyen milenyum yıllarında hangi güç galip gelecek ? Bu bize bağlı.. Düşünce ve davranışlarımızla kendi gerçekliğimizi yaratırız.. Ve düşünce ve davranışlarımızı değiştirmekle de dünyayı değiştiririz.. Bu kadar basit. Bu kitapta bu üreyen genetik ırkın tarihini ve Global Plan’ın esas doğasını sunup açıklayacağım. Ve vurgulamalıyım ki, Bir Global Planı açığa çıkarmaktayım, herhangi bir komployu falan değil.. Bu planın ‘komplo’ kısmı insanları zihinsel olarak kontrol etmekte ve planın uygulmaya konulmasını kesinleştirmekte kullanılıyor.. Bu komplolar üç ana biçimde bulunur: Planı tehdit etmekte olan insanları ve organizasyonları silmek ve ortadan kaldırmak için komplo kurmak (örneğin; Galler Prensesi Diana’nın suikasti); Planı yürürlülüğe koyacak insanları iktidar pozisyonlarına sokmak (örneğin; George Bush, Henry Kissinger, Tony Blair,......); toplumun Planın yürürlülüğe girmesine ihtiyaç duymasını sağlayacak olan olayları yaratıp “Problem-Reaksiyon-Çözüm” metodu ile Planı sunmak için komplo kurmak (savaşlar, terörist bombaları, ekonomik krizler).. Böylece tüm bu ‘görünüşte alakasız’ olaylar ve idare etme yolları, Ayni Planı sunmak için kurulmuş Ayni Komplo’nun bölümleri olurlar. Önümüzdeki aylarda ve bunu takip eden yıllarda, her bir gazeteyi eline aldığınızda, televizyonu açtığınızda ve politik veya iş dünyası liderlerinin konuşmalarını duyduğunuzda, sizlere kitaplarımda sunduğum bilgiyi göreceksiniz. Şimdiden de görebilirsiniz, eğer büyük örtbası anlamışsanız.. Bu yaptığım ‘kehanet’ değil, sadece Planın öncelikli bilgisi.. O zaman bir iki yıl
içerisinde global faşist devlet realize olacak mı? Bu soru, ancak bir başka soruyla cevaplandırılabilir: İnsan mı olacağız yoksa ‘koyun’ mu kalacağız ? Plan ikinci seçeneğe ihtiyaç duymakta.. Korkusuzca... Hayat sonsuzdur... Ve herşey aydınlanma yolunda birer deneyimdir... Anlayışın en yüksek seviyelerinden bakıldığında, İyilik veya kötülük - İyi veya Kötü yoktur.. Yalnızca BİLİNÇ vardır; Seçimler yapan ve tüm yaşanılabilecek deneyimleri yaşayan.. ALICE HARİKALAR DİYARINDA ve DÜNYA TİCARET MERKEZİ FELAKETİ EĞER ABD GADDARLIKLARININ ARKASINDAKİ GÜCÜ ARIYORSANIZ, YALNIZCA ŞU SORUYU SORUN: KİM FAYDALANIYOR? “Hiç bir şey olduğu gibi olmayacak, çünkü her şey olmadığı gibi olacak. Ve tam tersine; olan şey, olmadığı gibi olandır. Ve olmadığı gibi olan da, olacak olandır. Anladınız mı?” Alice Harikalar Diyarında. Dünyayı kontrol etmeye çalışan ve kendi global faşist devletini sunmayı bekleyen güç, yani benim “Illuminati” adını verdiğim şebeke, eğer önceden tahmin edilemezse koskoca bir hiçtir. New York ve Washington şehirlerinde yaratılmış olan inanılmaz korku, tüm insanlığın genel zihninde, bir “Problem – Reaksiyon – Çözüm” zinciridir ve bu büyüklükte bir olayın gerçekleşmesini -geçmiş yazılarımda da okuduğunuz gibi- birkaç yıldır bekliyordum. Bir savaş veya nükleer bir terörist aracı olabileceğini düşünmüştüm, ama görevine başlama gününde de yazdığım gibi, global planın hız kazanarak öne sürüleceği Bush başkanlığı döneminde muazzam birşeyler olacaktı. Dünyanın global merkezi faşizme hızla itilmekte olduğu süre de bile, olaylar Illuminati planının öngördüğü zaman takvimine uyacak hızda gelişmiyordu. Ve globalleşme planlarına ve özgürlüğe yaptıkları tecavüzlere karşı çıkan kesim, gün boyu artmakta. Planın birdenbire, muazzam bir sıçrayışla, gelişmesini ve sunulmasını sağlayacak “çözümler”in sunulması için, insanlığın toplu olarak zihinlerini korku, panik ve güvensizlik duygularıyla sarsacak ve dağıtacak, devasa büyüklükte etkisi olan birşeylerin yaratılmakta ve yapılanmakta olduğu açıktı. Bu, ayinsel olarak oldukça önemli 9. ayın 11. gününde Amerika’da gördüklerimizdir – 911 Birleşik Devletler’deki acil durumlar için kullanıla n numaradır. Ayinsel ve gizli kodlar, Illuminati’nin yüklendiği herşeyin altında var. Ve, bu zihni felç eden gaddarlıklar, Illuminati planının, insanoğlunun zihinsel, duygusal, ruhsal ve fiziksel kölelikleri için başlattığı dönemin sonu değil, tam tersine başlangıcıdır. Terörizm tehdidini (“kendi” terörizmleri!!), “özgür ve demokratik” dünyanın, (etki olarak) bir dünya ordusu ve dünya hükümeti oluşturması ile suçlu gördükleri güçlerin - ki gerçek suçlu güçler bu “özgür” dünyanın güçlerinden başkası değil - bulunduğu ülkelere ve ülkelerin insanlarına savaş açma hakkı olarak kullanarak, daha fazla ölüm ve yıkım yaratılacaktır. Müslüman insanlar ile olası bir savaş da son olmayacak ve esas son için bir araç olacak – yine ayni güçlerin yönettiği, geriye kalan komunizm güçleri ile bir çatışma. Unutmayın ki, Illuminati her ülke, her “terörist” grup ve bu terörizme “karşı” olan her kuruluş içerisinde işlev görmektedir. Yalnızca, her “taraf” içerisinde temsilciye sahip olarak, Illuminati oyunu kontrol edebilir ve oyunun sonucunu başlamasından evvel bilebilir. Illuminati’nin İslam dünyasında yöneticileri var, tıpkı sözde “özgür dünya”da (yakında göreceğimiz gibi) olduğu gibi. Örneğin; Saddam Hüseyin, bilinçli bir Illuminati piyonunun - baba George ve oğul George Bush gibi - her özelliğine sahiptir. (bak...kitap: and the truth shall set you free) Bu ayinci, duygusuz, sürüngen zihnin tahmin edilebilirliği, ABD felaketini takip eden haberler dünyasında çok rahat görülebilir.Bu tür durumlarda her zaman ne olduğuna bir göz atın ve göreceksiniz ki, plan hemen hemen her olayda hep aynidir. Olay gerçekleşmeden önce, başkasının cezasını çekecek, kurban edilecek avanak daima suçu üstlenmeye hazırlandırılmıştır. Böylece halkın düşünceleri ve zihni tehlikeli spekülasyonlar yaratmaktan uzaklaştırılmış ve önceden belirlenmiş bir hedefe yönlendirilmiş olur. Kennedy süikastinden sonra, bu hedef Lee Harvey Oswald idi; Oklahoma olayından sonra Timothy McVeigh; ve şimdi de karşımızda Osama Bin Laden. Bin Laden, çok fazla yanlış bir yola sevkedilmiş olabileceği gibi, bu hafta olanlardan benim sorumlu
olduğum kadar sorumludur. Başkan Kennedy ölmeden de ÖNCE, nasıl Lee Harvey Oswald’ın geçmiş bilgileri açığa çıkarılmışsa, şimdi de felaketin gerçekleşmesinden hemen sonra en kesin bir düzen ve ahenk ile Bin Laden ismi tanıtılmış durumda. Elle tutulur birşey değil de daha çok ağızla, bu adamın Afganistan dağlarından, muazzam büyüklükteki bu operasyonu gerçekleştirmiş “Dev Adam” olduğu fikri, normal zeka seviyesine sahip herkesle dalga geçmekten başka bir şey değil ve saçmalıktan ibarettir. (bak...Bin Laden ile görüşmüş gazeteci Robert Fisk’in makalesi) Burada, bir bomba paketinden veya zihni kontrol edilmiş herhangi bir fanatiğin bombalı arabasını Kudüs’teki bir restaurant içerisine sürmesinden bahsetmiyoruz. Dört ticari dev uçak ayni anda Amerikan hava boşluğunda Amerikan havaalanları üzerinden kaçırılmalı ve de yüksek derecede spesifik hedeflere 45 dakika içerisinde uçurulmalıdır. Bu nasıl olabilmişti? Çünkü içeriden yapılan bir işti, nedeni bu.. Amerika Birleşik Devletleri’nin içerisinden yönetilip yönlendirilmiş ve dünya boyunca bulunan Illuminati örümcek ağının diğer bölümleri ile birlikte A.B.D. “İstihbaratı”nın yüksek mertebeleri tarafından planlanmış bir işti. Şimdi, emrine amade zihni kontrol edilmiş servete sahip bir ordu ile, zihinin programlanması ve onu aktif hale getirecek tetiğin çekilmesi ile, Illuminati bu insanlara herhangi birşeyi yaptırabilir. Bu uçakları kaçırıp onları binalara doğru uçurmadan sorumlu olan kişiler, bilinçli zihinlerinde, inanmaya programlanmış oldukları “neden”e inanmışlardı. Ama gerçekte, onlar bu uçakları kaçırıp uçurmuyorlardı, onların programları bunu yapıyordu. Zihin kontrolü, şimdi o kadar ileri ki, böyle bir programlama neredeyse çocuk oyuncağıdır. Tanrı aşkına, bu terör A.B.D. İstihbaratı’nın bir başarısızlığı değildi. Planı ortaya çıkarmakla yükümlü değildiler ve uçaklara silahlar sokmak, eğer sistemi kontrol edenlerden destek alıyorsan, düşünüldüğünden çok daha kolaydır. Duydum ki, bu bir başka “Pearl Harbor” olayı imiş, evet öyledir. ..And The Truth Shall Set You Free kitabında, diğer kitaplarda ve çalışmalarda okuyabilirsiniz ki Amerikan hükümeti Japonlar’ın Pearl Harbor’a saldıracağını önceden bilmekteydi, ve buna rağmen hiçbir önlem almadılar, hiçbir şey yapmadılar. Niçin ? Çünkü bunun olmasını spesifik bir neden için istiyorlardı – Başkan Roosevelt’in (Bush’lara kan bağından akraba olan) daha önce, -yalnızca seçilmek uğruna-, “Amerika bir savaşa karışmayacak” demesinin tam tersine, Amerika’nın 2. Dünya Savaşı’na girişini garanti altına almak için Pearl Harbor olayına gereksinim duyuyorlardı. Problem – reaksiyon – çözüm. – ve bu haftanın korkunç olaylarında da gerçekleşen aynen bu. Saldırıların kötü sonuçlarından hemen sonra, “Suçu bin Laden’e atın” kampanyası, daha önceden hazırlanmış bir plan gibi, sunuldu. Cumhuriyetçi Senatör ve Illuminati yardakçısı, Orrin Hatch, örneğin, CNN’e, FBI’dan yüksek rütbeli bir bilgi aldığını ve bin Laden’in benzeri görülmemiş saldırıların arkasında olduğunu söyledi. FBI’da yapmış olduğu kısa toplantıya dayanaraktan, Hatch “Biraz bilgim var” dedi. “FBI’dakiler, bu olanların arkasında Osama bin Laden’in bulunabileceği ve bu dehşetlerin onun imzası olabileceği sonucuna vardılar”. Tamam, daha fazla devam etmene gerek yok Orrin, mesajı aldık ve sen de görevini yaptın. Daha sonra, çok uygun bir şekilde, iki uçağın kaçırıldığı Boston havaalanı’nda bulunan şu kiralık arabanın hikayesi elimize ulaştı ki bu araba... evet... hazır olun... Kuran’ın bir kopyasını ve ticari uçakları nasıl uçuracağımızı gösteren bir kılavuz video kasetini içermekteydi!!! Periler ülkesinde miyim, harikalar diyarında mı ? Arabada, Bin Laden’den teröristlere görevlerinde şans ve başarı dileyen bir mektup bulduklarını iddia etmediklerine çok şaşırdım. Belki de bunu yarın “bulmayı” planlıyorlardır, ha? İnanılmaz bir saçmalık, tabii ki öyle, ama birçoğu buna inanacak. Ve, önümüzdeki günlerde ve haftalarda, “bin Laden bağlantısı”nın, daha birçok imal edilmiş “kanıt”larının, sistematik olarak ortaya çıkarıldığını göreceğiz. Ve işte soru: Kim faydalanıyor ? Illuminati bir dünya hükümeti ve ordusu, bir dünya para birimi ve sistemi ile merkezi global finans diktatörlüğü ve kontrolü istiyor. Mikroçiplenmiş insanlar ve sürekli, her an her türden gözaltında bulunacak bir topluluk ve medeniyet istiyor. Ve kendilerini, korkmaya inandırılıp programlanmış oldukları şeylerden kurtarabilecek yetkililere gücünü ve sorumluluğunu veren korku dolu, yumuşak başlı, boyun eğen, köle gibi itaat ve hizmet eden bir insalık istiyor. Yeterince komik ve ilginç olaraktan, “Amerika’da gerçekleşmiş bu korkunç olaylardan kim faydalanıyor?” sorusunun yanıtı çok basit: Yukarıda sayılan isteklerini sunmak isteyen herhangi biri. 9-11 felaketi şu anlama gelir: * Illuminati, şimdi, kendi propaganda makinesinin halkı suçlu olarak görmeye inandıracağı herhangi birine misilleme yapma ve ondan intikam alma mazaretini elinde bulunduruyor. Müslüman hedeflere
karşılık yapılacak saldırılar,dünya üzerinde, özellikle de Orta ve Yakın Doğu’da muazzam tesirli anlaşmazlıklar, çarpışmalar, zıtlıklar ve karışıklıklar çıkarabilecek potansiyele sahiptir ve Illuminati’nin çekebileceği olası bir tetiktir. Bu olasılığın sonrasında, çarpışmaları ve anlaşmazlıkları artırıp genişleterek, Rusya ve Çin’in de karışmasını sağlayabilecek fırsatlar sayısız olabilecek derecede fazladır. Bir Üçüncü Dünya Savaşı, Illuminati planının bir parçasıdır ve şimdi yaşadığımız olaylar, domino taşları düştükce, bunu gerçekleştirmeye yetecek yolu açabilir. * Blair ve diğer “dünya liderleri”nden gelen “Amerika ile birleşmiş özgür dünya” deyimi, “terörizme karşı savaş”ı savaşmak için bir dünya ordusu ve polis gücü kurmak için bir araya gelmenin kodudur. Şimdiden, Bilderberg kontrolü altındaki NATO (beklemede olan dünya ordusu) bu tür bir destek için söz vermiş durumda ve toplu bilincin o kadar anlaşılabilecek bir şekilde beyni yıkanmış ki şu anda birçok insan, asılsız ve katı olarak kanıtlanmamış hedeflere karşılık yapılacak Amerikan ve NATO terörist saldırılarını, sırf terörizme karşı savaşmak adına, destekleme durumunda ve hevesindedir. Bu siyasetteki hayret verici çelişki, A.B.D. şehirlerindeki zulümleri takip eden, böğürmekte ve şiddetini artırmakta olan beyin yıkama sayesinde, kör olmuş çoğunluğun bakış açılarından kaybolacaktır. * Böylesine dikkatlice hesaplanmış bir “intikam alma ve misilleme” planı sonucunda, anlaşmazlık ve çarpışmalar artarken ve kızışırken, askeri gücün merkezileşmesi için baskı ve Amerikan ile dünya nüfusunun gücünü teslim etmeye hevesliliği ve istekliliği, Illuminati propaganda makinesinin şeytani etkisi altına girmiş her ülkeye istenilen anda saldırı ve işgal yapabilecek bir dünya ordusu yapılanıp oluşana dek hızla artacaktır. * İnsanlığın bütünsel zihni, özellikle de Amerikalı halkınki, şu anda anlaşılabilir bir şekilde derin bir travma altındadır. Bu insanlar, bütünsel bir travma-temelli zihin kontrolüne tabi tutulmuşlar ve bunun tesiri altına girmişlerdir ki hernagi bir zihin kontrol edicinin veya araştırmacısının size söyleyebileceği gibi, travma geçirmiş bir zihin, öneriye açık bir zihinle eş anlamdadır. Bu nedenle, travma sonrası atılacak olan adım, olayları istenilen modelde görüp algılamak için halkın beynini yıkayacak programlamadır. * “Yeni Dünya Düzeni”nin, yani merkezi kontrole sahip faşist global devletin, karılaştığı ve karşılaşmakta olduğu en büyük engellerden biri de, birçok Amerikan insanın sahip olduğu ruhtur. Self-determinasyon (kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesi hakkı) haklarının global askeri, politik ve ekonomik kontrole verildiği gerçeğiyle yüzleştikleri anda, birçoğu buna hiddetle karşı çıkacaktı. Ülkelerinin ve sistemler inin getirdiği bütünsel emniyet, güven ve gurur anlayışı, muazzam büyük askeri ve ekonomik güçlerinin oluşturduğu temeller üzerine kurulmuştu. Bu, aslında, John Wayne mentalitesinin bütünsel bir versiyonu – “bize bulaşmayın, bizimle uğraşmayın – burası Amerika”.. Bu mentaliteden doğan şey, bir millet ve ülke olarak kendilerine duydukları bütünsel güvendir. Ve şimdi, hep beraber gördüğümüz gibi, kendi güven anlayışları, bu güçlü kimlikleri ve tek başına ayakta durabilecek kuvvete sahip oldukları inançları, yıkılıp yokolma tehlikesi altına girmiş bulunmaktadır. * İlginç olan da, kaçırılan uçakların hedeflerinin, Amerika’nın güçlü kimliği ve güvenliğinin en büyük simgeleri olmasının –yani Pentagon; askeri kudretlerinin simgesi, ve Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz kuleleri; ekonomik kudretlerinin simgesi – hiç bir şekilde tesadüf olmamasıdır. Bu, esas olarak Amerika’ya yapılmış bir saldırı değildir, Amerika’nın imajına ve hayaline yapılmış bir saldırının ta kendisidir. Ruhlarını ve inançlarını kır, “Amerikalı” olma ayrıcalıklı anlayışlarını kır,; Amerika’nın kendine olan güvenini kır; onları muazzam bir korku ve esaslı bir güvensizliğin içine bırak; ve Amerika’nı n Illuminati global ve merkezi diktatörlüğü altına girmesine izin vermeyecek en büyük ve belirgin engeli aşmışsın demektir. Şimdi, bu bahsettiğimiz Amerikan ruhu, güçlü kimliğinin ve güvenliğinin sarsılması ile daha da fazla zedelenmiştir – tıpkı geçmişte Oklahoma olayında ve okullardaki silahlı saldırılarda olduğu gibi -. Ama, buna ek olarak da, her şey çarpıcı olarak artacaktır. Bu noktada, Amerikalıların bu oyunların bir kuklası olmayı reddetmeleri ve terörizmi kınayan yetkililerin ayni terörizmden sorumlu olduklarını farketmeleri yaşamsaldır. * Amerika’yı 1996’da ilk kez ziyaret ettiğimde, “Özgürlük Ülkesi”nin gerçekte nasıl kontrol altında bir topluluk olduğunu gördüğümde (hâlâ daha Kanada kadar kötü değil) sersemlemiştim. Şimdi, bu trajedinin
arkasından, Amerika Birleşik Devletleri ve diğer ülkeler, işgal ve saldırı tesiri altında gözaltında tutulabilecek kaleler olma yolunda emin adımlarla ilerlerken, Amerikan insanının ağzından “Biri Bizi Gözetliyor” toplumunun hızlı genişlemesine karşılık tek bir aksi söz çıkmayacağı kesinlik kazanmıştır. Problem – Reaksiyon – Çözüm... “Teröristleri durdurmak” için insanların mikroçiplenmesi kampanyasının sunulmasını ilerleyen zamanda dikkatle izleyin lütfen. * Bir ekonomik felaket, Illuminati’yi ve planını açığa çıkarıp üzerinde araştırma yapanlar tarafından, çok önceden tahmin edilmişti. Tek para birimine ve global ekonominin merkezi kontrolüne karşı çıkanlar engelini aşmak için, Illuminati’nin ihtiyacı olan şey şu anki sistemi yokedecek büyük bir küresel ekonomik çöküntü yaratmak ve çöküntünün üstesinden gelmek için tek yolun merkezi global kontrolden geçtiği düzmecesini insanlara kabul ettirmektir. Problem – Reaksiyon – Çözüm... Bu, saldırıların neden Amerika’nın ekonomik sisteminin kalbinde patlak verdiğinin bir başka sebebi ve göstergesidir – ve bu, ayni zamanda, niçin katliamdan günler önce global ekonomik durgunluğun dünya medyasında sıvalandığını açıklamaktadır. Şimdi, böyle bir çöküntüyü dilediklerince yaratmak için ellerinde bomboş bir kağıda sahiptirler ve yakında global ekonomik kuruluşların “ekonomik krize bir yanıt bulmak ve çare düzenlemek” için biraraya geldiklerini göreceğiz. Aslında, ülkelerin G7 toplantıları bu işlemi çoktan başlatmıştır. Bu, yukarıda sayılanlar, New York ve Washington şehirlerindeki ölüm ve yıkımın, Illuminati planına sağladığı avantajlardan sadece bir kaçıdır – ki üstüne basa basa vurguluyorum, bu Amerikan felaketi, A.B.D. sınırları içerisindeki güçler tarafından bizzat düzenlenmiştir. Bu felaketlerden sorumlular ve onların kişilikleri, insan olmayan varlıklar tarafından sahiplenilmiştir ve birçok insanın bir ineğin ölümüne ve kesilip acı çekmesine duyduğu saygı ve acıma duygusu, bu sorumluların insan hayatına duyduğu saygı ve acıma duygusu ile eşdeğerdedir. Sürüngen zihni, gelişmemiş bir duygusal seviyeye sahiptir ve bundan dolayı da ne kadar korku ve ahlâksızlık içine batarsa batsın, bu durumun sürüngen zihninde hiç bir duygusal karşılığı yoktur. Bunun örneklerini görebilmek için, yalnızca, bu kadar muazzam acılarla dolu görüntüler sonrasında, duygusuz, belli başlı hareketlere dayalı, önceden yazılmış konuşmaları yapan George W. Bush ve İngiltere Başbakanı Tony Blair’i izlemek yeterlidir. Ayni klasmana, Prenses Diana’nın cinayetinden sonra ekranlara yansıyan İngiltere Kraliçesi de girmektedir. Reagan, en azından profesyonel bir aktördü. Bush ve Blair bir okul müsamelesinde bile yer alamaz. Acaba George W. Bush bu yokedici katliamların o gün gerçekleşeceğini biliyor muydu? Ne sanıyorsunuz ?? Peki ya Tony Blair? Ne sanıyorsunuz ?? Fakat, buna rağmen, onlar da, çok daha kuvvetli güçler tarafından kontrol edilmekte olan bu oyundaki piyonlardır ve de amaçlarına ulaştıktan ve rollerini oynadıktan sonra, onlar da katliamlara maruz kalanlar kadar kolay harcanabilecek şahıslardır. Kendi görüşümce; ben, “global terörizm” senaryosunu sağlamlaştırmak maksadı ile Bush’un veya Blair’e çok yakın birinin kurban edilmesine, bir saniyeliğine bile şaşırmam. Ve, muhakkak ki, eğer Bush giderse, yeni başkan seri katil Dick Cheney olacaktır. (bak...The Biggest Secret). Bulunduğumuz noktada, kazıklar çok derine saplanacaktır, çünkü global faşizme geçiş için son darbe, son itiş başlamıştır. Dünya artık eskisi gibi olmayacak, bu doğru, fakat her tehlike içerisinde bir fırsat vardır. Ve savaşı değil barışı, ‘birkaçın diktatörlüğünü’ değil ‘herkes için özgürlüğü’ arayan bizler, bu büyük çoğunluk... şimdi yapmamız gereken şey aynanın karşısına geçip kendimize bakmak ve bu delilerin tımarhanelerini yaratmalarını nasıl durduracağımızı kendimize sormak. Şikayet etmek artık yeterli değil. Kaçmak da artık bir seçenek değil, çünkü yakında kaçabilecek hiç bir yer kalmayacak. Zaman, bazı kıçları bazı sandalyelerden kaldırma ve oturup onları boklarını yemeyi durdurma zamanıdır. Medyadaki telefon katılımlarını bombardımana tutup başka bir gerçeklik versiyonu sunma şansını elde edebilir ve ne zaman sizi hattan koparırlarsa, tekrar tekrar bağlanabilirsiniz; herkese, gerçekte ne olduğunu görebilmelerini sağlayan yeni bir bakış açısına hangi kaynaklardan ulaşabileceklerini söyleyebilirsiniz; bu veya diğer konulardaki makaleleri bildiğiniz herkese e-mail, fax, posta aracılığı ile yollayabilirsiniz; özgürlükler tehdit edildiği anda faşist devlete karşı BARIŞCIL protestolar organize edebilirsiniz; insanları belirli toplantılarla biraraya getirebilir ve medyanın size sunmayacağı bilgiyi tartışma ve özümseme imkanı yaratabilirsiniz;KORKULARINIZI KAYBEDİN VE BU KÜSTAH DİKTATÖRLÜĞÜN YÜZÜNE KARŞI TAHAMMÜLSÜZ OLUN. UNUTMAYIN; BU DİKTATÖRLÜK YALNIZCA ONDAN KORKTUĞUMUZDA VE ONUN TARAFINDAN YILDIRILDIĞIMIZDA KURTULUP YAŞAYABİLİR.
Eğer yalnızca, ilk olarak, hayatımızı bu yönde adamaya, mükemmel bir kararlılıkla, karar verirsek ve hiç bir yıldırma ve göz korkutma seviyesi ve sonuçlarından etkilenmeyip o muazzam kararlılığımızı kırmazsak, yapılabilecek çok ama çok şey vardır. Ejderha, hiç bir zaman, inanmamızı istedikleri kadar güçlü olmadı ve olamaz.Haydi, niçin bekliyoruz? -İLERLEYİN ! Unutmayın: KORKU YOK !! AMERİKAN FELAKETİ HAKKINDA SUSTURULAMAYACAK BİR KAYNAKTAN, BAŞKA BİR BOYUTTAN GÖRÜŞ: BUSH VE BLAIR NASIL “BİLİYORDU”; ÇİN SENARYOSU; VE ZİHİNLERİ KONTROL ALTINDAKİ “ÜNLÜLER”DEN GELECEK OLAN BEYİN-YIKAMA Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi, inanılmaz derecede doğru bir bilgi kaynağı kanalı ile karşılaştım. Aslında, şimdi anlıyorum ki, bu kanaldaki bilinç, global komployu açığa çıkarmamda bana hep rehberlik ediyor ve bunu yapmam için de tüm hayatım boyunca beni hazırlıyordu. Bu kaynak ile çok iyi bir kanal kullanarak konuşmayı, ABD gaddarlıklarından iki hafta evvel denemiştim, fakat randevu trajediden bir sonraki gün gerçekleşti. Bana söylenilen benim “bu dünyadaki” araştırmamı destekledi ve buna ek olarak, planın, bir dünya hükümeti, merkezi bankası, para birimi ve ordusu oluşturmaya neden olacak, Çin’in katılacağı bir çatışma çıkarmak ve gezegeni yörüngesi etrafında dönen bir hapishane kampına dönüştürmek olduğunu söyledi. Bir başka gerçekleşmesi gayet olası senaryo ise, birçok kez ABD iç kaynaklarından duyduğum gibi, İslam dünyası ile anlaşmazlığı ve çatışmayı artırmak amacı ile, Kudüs’teki bir Müslüman kutsal yerine bir saldırı yapılmasıdır. Ayrıca, kendi görüşümce, “terörizme karşı savaş” mentalitesinin birçok beyini yıkadığı olayları daha da fazla kızıştırmak için Başkan Bush veya Tony Blair’e çok yakın biri bir suikaste kurban gidebilir. 11 Eylül olaylarının dehşet verici ve korkunç olması ile birlikte, bu olaylar Illuminati-sürüngenimsi planının bu aşamasının sonu değil, yalnızca başlangıcıdır. Bu başka boyuttan olan kaynağa, New York ve Washington’da olanlardan gerçekten kimin sorumlu olduğunu sordum ve bana verdiği yanıt aşağıda bulunmaktadır. Bu konuşma 12 Eylül’de gerçekleşmiştir. Bakın bakalım ne düşünüyorsunuz: -Sanırım, sizin zamanınızda etkili olan bu trajik ve tâlihsiz olaylar için savaşlarda kullanılan “duman perdesi” terimini kullanıyorsunuz. Yani, bir birliğin güçleri, başkasına karşı olan güçlere karşı gelir. Siz ve insanlık aldatılmaktasınız. Kendilerini suçlu ilân edenler olacak...[ya da başkaları tarafından suçlu gösterilenler]...ve bunlar belki Jihad (Kutsal Savaş) gibi hissi terimler kullanacak. Ve kendilerini kurban olarak niteleyenler de olacak ve tabii ki, sorumluluğu üstlenenlere karşı karşılıklı şikayetler ve yavaş yavaş saldırılar başlayacaktır. Bu, zihni ve ilgiyi yanlış yöne saptıran iğrenç bir yanılgıdır. Zihnin ve ilginin, gerçekten neler olup bittiği konusunda, yanlış yöne saptırılmasıdır. Olayların nasıl gelişip açığa çıkacağı konusunda, bir tahminde bulunmak istiyoruz. Tahminde bulunmak diyorum çünkü bu olayların değiştirilmesi için bir olasılık var. Ben samimi olarak umuyorum ki olaylar karşısında yeterince pozitif düşünce açığa çıkacaktır ve olaylar bizim tahmin ettiğimiz şekilde gelişmeyecektir... Bu olanlar için İslami güçler sorumluluğu yüklenecek ve eline alacaktır. Farketmiş olmalısınız ki, medyanızda bahsedildiği gibi, bu saldırıdan günler önce, stokların, hisselerin ve ekonominin bir gerileme durumuna girmesi aslında büyük bir oyun oynandığının göstergesiydi... Sanırım, buna “iktisâdi durgunluk” ismi veriliyor, değil mi? Şimdi, dünyanız üzerindeki milletlerin ekonomik gerilemeye maruz kalmasına neden olan çok büyük bir felaketten bir gün önce bu durumun halkın bilgisine sunulması, ne kadar da büyük bir tesadüf. Anladığınız gibi, bir kamuoyu açıklaması, tahmin edilmiş bir iktisâdi durgunluk, kodlanmış bir mesajdı. Kara günün vardığını söyleyen gizli bir mesajdı. Böylece, televizyon ve medya aracılığı ile yapılmış bir kamuoyu açıklaması.. Gerçekleşmesi yakın iktisâdi durgunluk, kodlanmış mesajdı. Sizin dünyanızda karanlık güçlerin kölesi olan ve onların kontrolü altına girmeye zorlanmışlar vardır. Bu, onların talimatıydı. Bu onların, gruplar halinde toplanmak ve çok karanlık bir bütün için kendi parçalarını yerleştirmek için verdikleri talimattı. Arkalarında bulunan gerçek sinsiliğin hayalinden ibaret olan bazı ayinler gerçekleştirildi. Gerçek, tabii ki, kendilerini ve ülkelerini kurban olarak niteleyenlerin (politikacılar),
aslında kendi topraklarında yapılan facianın sorumlularından olduklarıdır. Bu çok eski zamanlara dayanmaktadır. Kendi modern tarih anlayışınızla çok iyi anlayabileceğiniz üzere, Sovyetler Birliği tarafından işgal edildiği dönemlerde Afganistan ülkesine büyük ekonomik yardımlarda bulunmuştu. Ama, tabii ki, bu, bütünü oluşturmak için, yalnızca yerine konulan bir parçaydı. Şimdiki kriz bir süreliğine patlayacak, kızgınlaşacak ve artacak ve kendilerini Muhammed’in takipçileri olarak niteleyenler, kutsal savaşı, Jihadı, öne sürüp, ortaya çıkaracaklar. Amerika Birleşik Devletleri ve onun müttefiklerinin güçleri de dünyanın özgürlüğünü korumak amacıyla ortaya çıkacaklar. Zihnin ve ilginin yanlış yola saptırılması devam ederken, ordu güçlerini biraraya toplayacak ve bir durgunluk süreci başladığında, ABD, Kızıl Ordu ile gerçek yıkım ve yoketme çarpışmasına girecek. Tüm bunların arkasında, belli başlı baylar ve bayanlar bulunmaktadır... Aslında, onları istemeden böyle tanımlıyorum... onlar tüm hükümetleri, ticareti, sanayiyi kontrol altına alırlar ve size daha önce de bahsettiğim gibi, böylece hayatlarının, boyutsal olarak sizin dünyanızın dışında olanların etkisi altına girmesine izin verirler. Bunlar, ne sizin boyutunuzdandır, ne de bizimkinden, ama ikisi arasındaki sahte bir boşluktandırlar.[Benim sürüngenimsiler adını verdiklerim. D.I] EKONOMİNİN VE ALTININ KONTROL EDİLMESİ -Bundesbank’ın önümüzdeki aylar sırasındaki aktivitelerini dikkatle izle, dostum. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Fort Knox’un aktivitelerini dikkatle izle. Bu kuruluştan, çok büyük ekonomik kaynakların alınıp, nakledildiğini göreceksin. Aslında nereye nakledildiklerini saptamak neredeyse imkansız olacaktır. Kıtalar, ülkeler depolarından altın stoklarını aldıracaklar ve Bundesbank, Fort Knox ve diğer altın depolarına nakledeceklerdir. Ama, sonrasında, bunlar da alınıp uzaklaştırılacaktır. Hiç kimse bunların tam olarak nereye nakledildiğini kesin olarak bulamayacaktır. SOYLU AİLELER -Vanderbilt’ler, Rockefeller’ler, Getty’ler gibi belirgin ailelerin halkın gözünden uzaklaştığını ve sessizleştiğini farkedeceksin. Aniden, onların dünya bağışına büyük katkılar koymak istediklerini belirttiklerini göreceksin. Sizin, eğlence sanayisi olarak algıladığınız alandan, bazı belli insanların, insanlığa faydalı bağış kampanyalarında etkin roller kazandıklarını göreceksiniz. Evet... Bunu yapmaktan hoşlandığımdan değil ama bazı belli başlı İncil yazıtlarını hatırlamakta fayda var... “Sahte kurtarıcılara dikkat et”. BEYİNLERİ YIKANMIŞ “ÜNLÜLER” -Bazı belli başlı insanların görünüşleri muazzam bir şekilde değişecek. Görünüşlerini değiştirmek için gerekli cerrahi operasyonlara girecekler. Ve sizin eğlence sanayinizde, belli başlı insanların bu vücut diktatörlüğünün bir parçası olduklarını eminim ki biliyorsunuzdur. Sanırım siz buna kozmetik cerrahi ismini veriyorsunuz. Evet, maalesef bu üstü kapalı olay, kendi içinde bir başka sinsi aldatmacadır. Bunlar, kibirli nedenlerden dolayı yapılırlar. Görünüş değiştirilmelidir, çünkü ayni anda yapılmakta olan bir çok sinsi işlemler vardır. Sizin ünlüler olarak bildiğiniz kişilerin belli başlı olanları, genetik olarak kontrol altında bulunmaktadırlar, ve bu olay kozmetik cerrahi yaptırdıkları iddiaları ile örtbas edilmektedir. Kozmetik cerrahi, onlara biyolojik ve genetik seviyelerde tamamen neler yapıldığını gizlemek için gereklidir. Ve kendilerinin dünya insanlığı, dünya barışı, dünya bağışı için büyük katkılar koymaya başladıklarını iddia edecek olan bu ünlüler, insanların beyinlerini, sahte bir barış ve huzurun gelmekte olduğu konusunda, yıkayacaklar. ... Halkları ve insanları popülerliklerini kullanarak etkileri altına alacak bu ünlüler, belli başlı politik ve sosyal değişiklikleri insanlara kabul ettirmek için bazı davranışlarda bulunacaklardır.[Michael Jackson, bu konuyla ilgili, ismi geçenlerden biridir].Ünlü kimlikleri ve statüleri, her zaman sıkça, çok sayıda insanı bir politik sisteme karşı yakın olması konusunda ikna etmek için kullanılmıştır. Tabii, bazıları bunu geçmişte büyük içgüdülerden dolayı yapmışlardır. Ama bunun adı hâlen beyin-yıkamadır. David Icke:Onlara genetik bakımdan neler olmakta? Kozmetik cerrahi ile neler gizlenilmeye çalışılmakta ve neden? -Beynin yapısı içerisindeki değişiklikler. Beyin, ruhun ve zihnin daha doğru ve daha uygun işlevlerinin, yapay etle uyuşmasını engellemektedir. David Icke:Buna, bir başka deyişle, zombiler yaratmak diyebilir miyiz?
-Evet, evet. Ve eğer bunun üstesinden gelmeye, bunu reddetmeye çalışırlarsa, hayatlarında kendilerine büyük huzursuzluk getiren şeyler yapılacaktır.[Bu şekilde acılara maruz kalmış ve yukarıda bahsedilen Illuminati propagandasında kullanılacak olan bir ünlü hakkında ayrıntılı bilgi edindim, fakat şimdilik bu detaylardan bahsetmemem rica edildi. D.I] -Özellikle de ABD’deki eğlence sanayisi içerisinde, göreceksiniz ki itaat etmeyi kabıl eden ünlülerin, popülaritesi ve ünü belirgin bir şekilde artacaktır. Onlar dünya insanlarını etkilemek için kullanılan araçlardır. Anlayabilirsiniz ki, artık politikacılara olan güven ve inanç azalmaktadır. [İnsanlar] politikacı paltosunu giyenlerin, büyük çoğunlukla, güvenilmez oldukları bilincine erişmektedirler. Ama teknoloji; beyin-yıkama teknolojisi sayesinde, insanlar ünlüleri sevmeyi ve onlara hayranlık duymayı kabullenmiştir. Bu yüzden, [zihinlerinin] kontrollerine sahip olmayanların büyük ordusu, insanlar ın hayranlık duymaya ikna edildikleri tarafından oluşturulacaktır. BUSH VE BLAIR “BİLİYORDU” David Icke:Başkan George W. Bush’un ve benim ülkemdeki, İngiltere’deki Başbakan Tony Blair’in, Amerika’daki gaddarlıkların gerçekleşeceğini bildiklerini doğrulayabilir misiniz? -Tabii ki biliyorlardı. Tabii ki biliyorlardı. Eğer birisi, başkasının sorumluluğuna yüklenebilecek bir olayın planlanmasında önemli bir rol oynamışsa, tabii ki bu biri o olayı bilir. Eğer planlayan kişi isen, planı bilmek zorundasın değil mi? Bay Bush, Bay Blair, Bay Hussein ve Bay Fayed (Prenses Diana ile ölen Dodi’nin babası) arasındaki zıtlıklar, bunların hepsi yalancı görünüşlerdir, bir tiyatro oyunudur. Bu insanlar birbirleri ile sürekli bağlantı içerisindedir. Büyük ihtimalle de, bu bağlantıları bizim günümüz teknolojisi aracılığı ile gerçekleşen bir şey değildir. Her biri, aslında diğerinin ne düşündüğünü bilebilmektedir. Bu bilinçli bir şekilde olmasa bile, uyku süreci içerisinde de gerçekleşebilir. Birbirleriyle sürekli iletişim halinde bulunarak ortaya planlar çıkarmaktadırlar. David Icke:Bunun nedeni, bizim Bush’un, Blair’in, Hussein’in ve Fayed’in fiziksel formları içerisinde, daha önce bahsettiğimiz “ara bölge” boyutundan gelen ayni gücün bulunması mıdır? -Evet, burada dağınık genetik materiyal bulunmaktadır. İnsanların, dünya liderlerinin ve politika, ekonomi ve medya alanlarındaki yöneticilerin, düşünce ve duyguları ile, fiziksel olan (sizin boyutunuz) ve fiziksel olmayan boyutlar arasındaki varoluşun frekans alanından (yani bu ara-bölgeden) gelen varlıklar tarafından, tamamen kontrol altına alınmış ve beyinlerinin yıkanmış olduklarını bilmeleri yaşamsaldır. Bu, oyunun, illüzyonun, gündelik filmin medya tarafından insanlara kabul ettirildiği ve ayni zamanda, bunun arkasında çok farklı, sinsi ve muazzam düzenli bir planın bulunduğu gerçeğini anlamanıza yarayacak bağlayıcı güçtür. İllüzyon- hayal, bize Bush ve Hussein’in, Rusya’nın, Çin’in, Amerika’nın ve İslami dünya’nın vs vs vs.. farklı “taraflarda” olduğunu söylerken, aslında tüm bu ülkeleri ve inanış sistemlerini kontrol eden fiziksel kabuklarda (insan vücudu) bulunan AYNİ güçtür. Bu, neden kanbağına sahip soyların (bu varlıklar için DNA-gen bağlantısı teşkil eder), tüm dünya üzerinde, güç ve iktidar koltuklarında oturarak, her ülkede yönetmeye ve kitlelerin beynini yıkamaya devam ettiğini açıklar. Amaçları, kitlelerin beyinlerini yıkamaktır ki böylece kitleler kendi aralarında savaşırken, onlar tüm “tarafların” iplerini ortak bir çıkar ve plana ulaşmak için çekerler. Bunun kulağa çok inanılmaz ve fantastik geldiğini biliyorum ve bazı insanlara bununla başa çıkmak fazla geliyorsa, bundan vazgeçmeleri lazımdır. Ama yüzleşmekte olduğumuzun ne olduğu ve onun arkasında neyin, kimin, nasıl bulunduğu anlayışına sahip olmaksızın, bu diktatörlük ve beyin-yıkama yapısını çökertmemizin herhangi bir yolu yoktur. Eğer uygun olduğunu düşünüyorsanız, lütfen tüm bu bilgileri iletmeye ve yaymaya çalışın. Teşekkürler, David Icke
YENİ DÜNYA DÜZENİ Sayıları artmakta olan bir insan kitlesi, günümüz dünyasının tırmanmakta olan problemlerini sorguluyor. İnsanlığın daha bilinçli, daha duyarlı üyeleri, büyümekte olan huzursuzluk ve düzensizliğin gerçek nedenlerini aramaya başladıkça; modern toplulukların zedelenmiş düzenlerindeki evsizlik, kıtlık, hastalık,
depresyon, intihar, savaş gibi koşulların ve tüm diğer belirtilerin kök-sebeplerini aramaya başlıyor. Ciddi araştırmacılar, global ayrılığın, anlaşmazlıkların, çatışmaların ve diğer ilgili huzursuzlukların, nasıl ve niçin insanoğlu içerisinde kasıtlı bir şekilde, gücü elinde tutan birkaçlar tarafından yaratıldığını ve onların kötü amaçlarına hizmet ettiğini açıklayan, rahatsız edici kanıtları ortaya çıkarıyorlar. Şimdi gerçek yeryüzünde yaygınlaşıyor, ve bugün kitlesel bir zihin-kontrol ve beyin-yıkama olarak gelişmiş bir salgın, sonunda günün ışığı ve aydınlığına çıkartılıyor. İnsan zihnini kapatmanın ve onun kendi anlayış ve varlığını beyin-yıkama ile idare altına almanın en etkili yolu, onu bir çeşit dogmanın içine programlamaktır. Bir dogma, başka bilgilere karşı kendisini daima şiddetle savunur ve onun dar, katılaşmış bakış açısı ile uyuşmayan herhangi bir alternatif görüşü de hemen reddeder. Dogmalar, bir insanın güvenlik anlayışı ve gücü elinde bulundurma aracı olur, ve insanlık parmak eklemleri bembeyaz kesilene dek, dogmaların getirdiği bu iki şeye sımsıkı tutunur. Dogmalar, sayısız şekiller alırlar ve farklı insanları, birbirine karşı çıkan dogmaların taraftarı olmaya ikna ettiğin anda, anlaşmazlık-çatışma yolu ile beyin-yıkama ve “böl-yönet” ile onları kontrol etme çok kolay olur. Bu, günümüzde de ayni şekilde olmaktadır – hatta, insanlık tarihi boyunca, her geçen gün daha şiddetli ve büyük bir ölçüde yer alarak. Bir beyin-yıkayıcı için Musevilik, Hristiyanlık ve İslam kadar yararlıdır; politik “Sol”, politik “Sağ” kadar önemlidir. Birbirine karşı zıtlaşacak ve oyun misali çarpışacak iki dogmaya ihtiyacınız vardır. Binlerce yıldır, en etkili dogmalar dinler olmuştur. Bir nesil, hayatın ve kendilerinin çok dar bir bakış açısını sahiplenir ve bunu çocuklarına zorla kabul ettirirler, ki bu çocuklar aynisini kendi çocuklarına da yapar ve bu modern dünyaya dek ulaşır. Bütün dini ve politik dogmalar, çağlardır tüm insanlığın zihinlerini kontrol etmekte olan Illuminati isimli şeytani bir bilinç* tarafından idare edilmiş, ayartılmış ve kirletilmiştir. *Illuminati Şeytani Bilinci– İnsan ırkını, dünya üzerinde, binlerce yıldır esaret altında tutmuş bencillik ve kötülüğün toplamı. Dinler tarafından kullanılmakta olan önde gelen iki silah şu kanserli duygulardır: korku ve suç. Bu iki duygu, insan zihnini baskı altında tutmak ve insanın öz-değerinin anlayışını yoketmek, böylece bunlara eşdeğer fiziksel bir gerçeklik yaratmak için kullanılmaktadır. Dinler, kendilerini farklı isimler altında gösteren ayni düzendir – kontrol isimli düzen. Dünyadaki beyin-yıkamanın temelini her zaman bilginin kontrol altında tutulması oluşturmuştur. Dinler korku, suç ve baskı kullanarak, insanlara insanlıkları ve hayatları hakkında daracık bir bakış açısı satarken, ileri-gelişmiş bilgiyi ayrıcalıklı birkaçın eline bırakan ve bu bilgiyi çoğunluktaki birçok insandan saklayan gizli bir şebeke gelişti. Eğer insanların beynini yıkamak istiyor san, onların sahip olmadığı bilgiye sahip olman çok önemlidir. Kontrol ve beyin-yıkamanın ilk kurallarından biri de şudur: “Kurbanlarının senin bildiklerini bilmelerine izin verme”. Bu tür bir bilgi, geçmiş zamanlar boyunca, bencil çıkar ve nedenler için, insanlardan gizli tutulmuştu. Buna rağmen, bugün, dünya üzerinde, bu saklanmış anlayışların, duymayı arzulayan herkese sunulduğu, yaygınlaşmakta ve gelişmekte olan global bir uyanışın eşiğindeyiz. Ve insanlığı karanlıkta tutmayı amaçlayan komplo düşüp parçalanacaktır. Aslında, bu kaçınılmaz olay başlamış durumdadır. Bu tarihi olayın, şu anda gerçekleşmekte olan ana noktası, aldatmacanın doğasını ve neden-nasıl kötü amaçlara hizmet ettiğini ortaya çıkarmaktır. Belli bir bilgiyi halk meydanından gizli tutma aracı, eskiden çoğunluğun iyiliği için gizli ayin okullarına üyelik sistemi olarak kullanılmıştı, fakat günümüzün Illuminati isimli, dünya üzerine yayılmış, muazzam büyük gizli örgüt şebekesi tarafından son olarak kullanılmıştır – ki Illuminati’nin kendisi de “sürüngenimsi bir ırk”ın* temsil ettiği Şeytani Bilinç tarafından yönetilmektedir. Illuminati içerisinde, her daha yüksek rütbeli üye, altından daha fazla bilgiye sahiptir. Bu durum, bir piramit yapısı ortaya çıkarır ve en üst seviyedeki üyelerin, merdiven aşağı indikçe sayısı artan çoğunluktan çok daha fazla bilgiye sahip olmasını getirir. Böylece, birkaçın, geriye kalan birçoğu kontrol etmesi çok kolay bir hal alır. Illuminati’nin elinde bulundurduğu gizli bilginin içeriği, günün “bilim”inin halk meydanında algılamamıza izin verdiğinden çok daha gelişmiş ve öte olarak, tüm Varoluş’un potansiyeli ve O’nun yasalarının anlayışı ile insan bilincinin, ruhunun, aklının, onun doğasının ve nasıl programlanabilip, kontrol edilebildiği ile ilgilidir. *Sürüngenimsi Irk – Büyük çoğunluğu Dördüncü Boyutta bulunan ve Dünya üzerindeki en güçlü ve en kötü insan zihinlerini kontrolü altında bulundurup beyinlerini yıkayan genellikle ruhsal varlıklar. Bu tür bilginin saklanması ve birikmesi her zaman negatif amaçlar için yapılmaz. Örneğin; Hristiyanlığın,
yönlendirilmiş ve beyin-yıkayıcı dogması, o zamanlarda bilinen dünyanın çoğuna baskı ile kabul ettirildiğinde, halk arasında herhangi bir alternatif ve özel, ruhsal bir inanç hakkında konuşmak ölümcüldü. Şaşırtıcı olmayaraktan, bu tür özel, ruhsal bilgiler gizlice, efsaneler ve sembolik hikayeler içerisinde saklanmış olarak tutuldu. Herşeye rağmen, bilgi nötr ve tarafsızdır. Onun nasıl kullanıldığı, negatif veya pozitif amaçlarını getirir. Gizli, özel ruhsal bilgiler ya kullanılır ya da tacize uğrar, tıpkı birçoğa reddetilmiş olan ruhsal gerçeklikleri bilen yeraltı teşkilatlarının –özellikle de yüksek mevkilerinin- tabiatlarında bulunan gizlilik gibi. Ayni şekilde, gizli örgütlerin içerisindeki üyeliklerin her yüksek seviyesi, kendilerinden aşağıda bulunanlardan daha fazla bilgiye sahiptirler, böylece sürüngenimsi ırk, global beyin-yıkama piramitinin yükseğindeki insan araçlarından daha fazla bildiğini garanti altına alır. Bugün, en gelişmiş halinde olan gizli örgütler şebekesi ve onun varisi olduğu ve miras aldığı bilgi, en yüksekteki idare merkezi Global Seçkin Sınıfı’nın (kısaca Seçkin Sınıf) yönetimi altında, hemen hemen, tamamen negatif (bencil) çıkarlar için kullanılmaktadır. Bu Seçkin Sınıf’ın üyeleri ya dördüncü boyutsal sürüngenimsi ırkın insan vücudunda direk hayat bulmuş varlıkları ya da ayni ırk tarafından zihinleri kontrol altına alınmış şahıslarıdır. Illuminati’nin ve onun boyutlararası yöneticilerinin hedefi, gücü birkaçın eline merkezileştirmektir. Bu hedef, şu anda çok ilerlemiştir ve modern teknoloji sayesinde de global bir boyutta gerçekleşmektedir. Bu oyun-plan, Tüm Çağların Büyük Eseri veya Yeni Dünya Düzeni olarak bilinmektedir, ve şimdi, milletlerin koloniler olacağı bir dünya hükümetini; bir dünya merkez bankası ve global para birimini; bir dünya ordusunu; global bir bilgisayara bağlı mikroçiplenmiş nüfusları ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bugün gerçekleşmekte olanlar, binlerce yıldır süregelen beyin-yıkamanın neticeleridir. Illuminati yapısının amacı, kitlelerin herhangi bir eski saçmalığa inanmasını sağlamak ve ayni zamanda hayatın ve varoluşun doğasını, zihnin gücünün nasıl kullanılacağını, Dünya’nın enerji alanlarını ve global enerji ağını içeren büyük bilgiyi, beyin-yıkayıcıların eline bırakmaktır. (Global enerji ağı, farklı kültürler tarafından meridyenler, ejder çizgileri vs olarak bilinen enerji çizgileri şebekesidir). Yine de, ayrıcalıklı üyeler bile, böylesine büyük bir bilginin saflığını ve temizliğini yüzyıllardır anlayamamışlardır. Bugüne dek, bahsedilen üyeler, bu bilginin değiştirilmiş bir versiyonu ile çalışmaktadırlar, ki buna rağmen, bu özel bilgi, biz geriye kalan çoğunlukların kabul etmeye zorlandığı dinler ve kurulmuş bilimlerde de bulamayacağımız, evrensel kanunların anlayışında çok gelişmiş bir bakış açısı sunmaktadır. Illuminati’nin en büyük yanılgısı, sevginin gücü ile ilgilidir. Dünya’daki Illuminati’ nin zihinlerini kontrol eden Şeytani Bilinç sevgiyi algılayamaz. Negatif enerji yaratır ve negatif enerji ile beslenir. Ne kadar fazla negatif enerji yaratır ve insalığı negatif enerji yaratmaya teşvik ederse, o kadar fazla güçlü olur. Bu bilinç için sevgi, vampir için sarmısak gibidir, ve sevgi olmadan – ki sevgi Evren’in yaratıldığı ve dengeye konulduğu temeli oluşturan enerjidir – bilgi her zaman kötüye kullanılacaktır. Sevgisiz bilgi, Seçkin Sınıf tarafından kontrol edilen Illuminati şebekesinin yüksek mevkilerindeki ve böylece dünyadaki varlığın ve bilincin göstergesidir. Bu bilinç, kalpsiz akıldır, kadınsılığı olmayan erkeksiliktir. Vurgulamalıyım ki, Illuminati içerisindeki herkes negatif amaçlı değildir. Birçoğu, piramitin en üstündekiler tarafından Büyük Plan’ın tüm insanların iyiliği için olduğu konusunda ikna edilmiş ve inandırılmıştır. Birçok Illuminati üyesi, yalnızca çok az sayıdaki birkaçın bildiği, gerçek planın arkasında yatan diktatörlük hakkında hiçbir fikre sahip değildir. Aslında, gerçek plan yalnızca, binlerce yıllık komplodaki esas bağlantıyı oluşturan, Dördüncü Boyutun sürüngenimsi ırkı tarafından bilinmektedir. Yeni Atlantis isimli eserinde, Francis Bacon, güç ve iktidarın gizli bir örgüt olan Solomon’un Tapınağı elinde bulunduğu yeni bir dünya vizyonu sunmuştu. Bacon’un vizyonunda, ayrıcalıklı seçkinler gizli bilimleri çalışır ve görünmeyen bir hükümet işlevi görerek insanlara neyin söylenip neyin söylenmeyeceğine karar verirlerdi. Tüm bunlar, günümüzdeki olayların ve bilginin nasıl beyin-yıkama ile kontrol edildiğini gösteren belirgin benzerlikler sunmaktadır. Fakat, aslında bu o kadar da belirgin değildir, çünkü Bacon’un 16. Ve 17. yüzyıllar sırasında üstünde çalıştığı plan, şimdiki-zaman Illuminati’sinin takip ettiği ayni plandır. Bazı üyeleri, Illuminati planının dünyayı yönetmek için en iyi yol olduğuna gerçekten inanmaktadır, ama, kuvvetle öne sürmeliyim ki, onlar esaslı bir şekilde yanlış yola saptırılmışlardır, çünkü planın öngördüğü türdeki bir dünyanın, nasıl kolayca birkaç kişinin monarşisi ve geriye kalan herkesin cehennemi olabileceğini ayırt edememektedirler.
Illuminati planının geçmişteki bir parçası da, bağımsız bir Amerika Birleşik Devletleri’nin kurulması olmuştur – bu, İngiliz hükümetinden bağımsız, Illuminati’den bağımsız olmayan anlamındad ır. Mason teşkilatlarının önemli bir parçası olan Londra’daki Mother Grand Lodge tarafından teşvik edilen Amerika’daki kolonilerdeki Mason locaları, İngiliz yönetimine karşı gizli planlar yapmaya ve ayaklanmaya başladı. Yalnızca İngiliz ve Fransızlar arasındaki savaşa bağlı olmayaraktan, bir ekonomik kriz yaratıldı. Gelir elde etme ümitsizliklerinin getirdiği endişe ile İngiliz Hükümeti, Amerikan kolonilerinde yüksek vergiler ve ağır işler yaptırımına başladı. Bu, eskiden de defalarca kullanılmış, Seçkin Sınıf tarafından yaratılıp düzenlenen bir operasyondu. İngiltere’deki şebeke, her diğer ülkede olduğu gibi, önde gelen bankacıları, politikacıları ve en önemlisi, politik danışmanları içermekteydi. Bu şahıslar, İngiltere’de ekonomik krize sebep olacak olayları gizlice inşa ettiler. Sonrasında da, İngiliz Hükümeti’ne bu beladan tek çıkış yolunun Amerikan kolonilerinden zorla yüksek vergi toplamaktan geçtiğini önerdiler. Ayni zamanda, Illuminati’nin Amerika kolu, bu harekete karşılık düşmanlık göstermeye ve sonrasında kızgınlığını İngiltere’den bağımsızlık istemlerine dönüştürmeye itilmişti. Yüzeyde –ve tarih kitaplarında – görülen, İngiltere ve Amerikan kolonileri birbirlerine karşıdır. Gerçek olan ise, ayni şebekenin iki tarafı da idare ettiğidir. Tüm büyük savaşlar ve devrimler bu şekilde yaratılmıştır. Bu strateji, P.Sedir’in “Historie et doctrine des Rose-Croix” isimli, Paris’te 1910’da yayınlanan kitabında çok iyi tanımlanmış tır: “Hükümetlerin karşı koyacağı bilinerekten, Dünya’daki kaderler açıkca kontrol edilemediğinde, bu gizli ittifak yalnızca gizli örgütler aracılığı ile çalışabilir. Bunlar – ki kendilerine ihtiyaç artarken, yavaşca yaratılırlar – ayrı gruplara bölünürler. Bu gruplar görünüşte birbirlerine karşıdırlar, ve bazen en fazla çatışan ve en zıt dini, politik, ekonomik ve edebi siyasetleri güderler. Ama bunların hepsi birbirlerine bağlıdır, hepsi gücünü saklayan ve bir taraftan da Dünya’daki bütün saltanatı sürmeyi hedefleyen, ayni görünmeyen merkez tarafından yönetilir.” ABD’de, Masonlar, Bağımsızlık Savaşı’nı yaratıp, kontrol edip kazandılar ve yeni Amerika Birleşik Devletleri’nin kontrolünü ellerine aldılar. Bu Masonlar ve diğer Illuminati grupları kontrolü bugüne kadar hiç durdurmadılar. ABD’nin kurucu babaları Birleşik Devletler’in Resmi Devlet Mühürü’nü dizayn etmeleri için komisyon kurduklarında, eski Mısır ve ötesine giden, piramit ve herşeyi-gören- gözü içeren klasik Illuminati (sürüngenimsi) sembollerini resmi damgalarında yansıtmaları ne kadar da uygundu. Bu sembolün altında ve üstünde iki Latin cümlesi, Annuit Coeptis ve Novus Ordo Seclorum bulunmaktaydı. Bunlar, “Doğumu, yaratılışı ve varışı bildiren” ve “Çağların Yeni Düzeni” şeklinde tercüme edilmekted irler. Yani topluca şu anlamı içerirler; “Yeni Dünya Düzeni’nin yaratılışını bildirir”. ABD’nin kuruluşu, merkezi global güç ve iktidar için olan planda çok büyük bir adım teşkil etmektedir. Bugün, resmi mühürün yukarıda bahsettiğim kısmı, her bir Amerikan doları banknotunda bulunabilir, ve yine söylemeliyim ki bu çok uygundur, çünkü Seçkin Sınıf Amerika’nın ve diğer herkesin ekonomisini kontrol etmektedir anlamı gelir. Piramit/Yeni Dünya Düzeni sembolünü dolar üzerine koyma kararı 1935’te 33üncü Derece Masonu Franklin D. Roosevelt tarafından alınmıştır ve bu karar, diğer bir 33üncü Derece Masonu Henry Wallace tarafından tamamen desteklenmiştir. Yıldızlar ve şeritlerden oluşan Amerikan bayrağı da Illuminati sembolizmini yansıtmak amacıyla dizayn edilmişti ve Özgürlük Anıtı, French Grand Orient Masonic Order (Fransız Yüce Doğu Masonik Düzeni) tarafından Amerikan Masonlarına verilmişti. İngiltere ve Birleşik Devletler arasındaki savaştan sonra, iki taraf arasındaki bağlar “resmen” zedelenmiş olmasına rağmen, gizli şebeke aracılığı ile Amerikan Illuminati toplulukları ve yönetici aileleri ile onların İngiltere ve Avrupa’daki kardeşleri arasındaki bağlar daha da sağlamlaştı. Amerika’nın bir İngiliz monarşisi tarafından kontrolü, Amerika’nın, insan özgürlüğünü hiç ilerletmeyen, gizli bir örgüt tarafından kontrolü ile yer değişir, ama, buna ek olarak, – hatırlanması gereken nokta – böyle bir güç ve kontrol transferinin, insan özgürlüğünü yüceltme başlığı altında gerçekleştirilmesi de yapılabilir (ve günümüzde de bu mütemadiyen yapılmakta). Amerikan Bağımsızlık Savaşı, Illuminati tarafından yaratılıp finanse edilen “halkın devrimleri” serisinin ilkiydi. Plan, monarşinin gücü ve iktidarına son vermekti. Ama, “insanları n gücü ve iktidarı”nı başlatmak yerine, monarşi, yerini devrimci komiteler, komunistler, faşistler adı altındaki başka diktatörlüklere bıraktı veya -aslında Seçkinler tarafından kontrol edilmekte olan- bir “demokrasi” hayali altına saklandı. Özet olarak: Dördüncü Boyuttaki sürüngenimsi ırkın negatif beyin-yıkayıcılarının etkisi ve kontrolü altında, tüm insan ırkı bir piramit yapısı içerisinde hapsedilmiştir. Bunlar, piramitin en tepesindeki, benim Seçkin Sınıf ismini verdiğim insan komitesini kontrol etmektedirler. Bunlar da, politikada, bankacılıkta,
sanayide, ticarette, medyada, orduda vs esas ulusal ve global kararları veren, şebekenin alt seviyelerinde bulunanları kontrol ederler. Sürüngenimsi ırk Seçkin Sınıf’ı, Seçkin Sınıf Illuminati şebekesini, Illuminati şebekesi de dünyayı kontrol eder. Her alt seviye, üst seviyedekinin bildiğini bilmez, ve hiç bir seviye de sürüngenimsi ırkın bildiğini bilmez. İşte, çoğu insanın neyin parçası olduğunu ve esas hedefinin ne olduğunu bilmediği bir beyin-yıkayıcı/kontrol-edici cenneti.. Sembolik olarak bunu, net görüntüye sahip olanın (Sürüngenimsi ırk), bulanık görüntüye sahip olanı (Seçkin Sınıf / Illuminati) kontrol etmesi ve bulanık görüntüye sahip olanın da körü (insanlık) kontrol etmesi diye tanımlayabiliriz. Amerika Birleşik Devletleri’nin de yaratılması ve Illuminati’nin eline düşmesi ile, dünyanın kontrolü ve zindana dönüşmesi daha fazla ilerlemiş ve hız kazanmıştır. YUVARLAK MASA-BILDERBERG ŞEBEKESİ Yeni araştırmacıların, Illuminati şebekesinin ilk bölümlerinden biri olarak keşfettiği kısmı da, Yuvarlak Masa isimli İngiliz-asıllı gizli örgüte bağlanan organizasyonlar grubudur. Bu grup, Bilderberg Grubu, Kraliyet Uluslararası İlişkiler Kuruluşu, Dış İlişkiler Konseyi, Üçlü Komisyon, ve Roma Klubü isimli organizasyonlardan oluşmaktadır. Bak. resim: >>> Bu şebeke, Illuminati’yi en güçlü şekilde ifade edebilecek olan şebeke değildir. Illuminati ağı içerisinde birçok seçkin grup vardır, fakat bu “Yuvarlak Masa” organizasyonları, Illuminati Planı’nın gündelik politik, ekonomik, iş dünyası, ordu (özellikle NATO), eğitim ve diğer tüm alanlardaki beyin yıkamalarında anahtar rolü oynamaktadır. Bunlarla ilgili birçok ayrıntıyı, “En Büyük Sır” ve “..ve gerçek seni özgür kılacak” isimli kitaplarımda okuyabilirsiniz. Ama kısaca açıklamak gerekirse, bu şebeke, Dünya gezegeninin merkezi kontrolünü içeren Illuminati Planı’nı, 20. yüzyıl geçerken daha da ileriye ve öteye taşımak için yaratılmıştı. Yuvarlak Masa, 19. yüzyılın son zamanlarında Londra’da (Illuminati’nin faal merkezi) yaratılmıştı. İlk resmi lideri, Güney Amerika’yı acımasızca idare etmiş olan ve bu toprakları siyah insanların elinden alan, Cecil Rhodes idi. Teoriye göre, şu anda siyah insanlar Afrika’daki politik kontrolü ellerinde bulundurmalarına rağmen, esas kararlar, hâlâ daha, siyah başkan ve lider kuklaları aracılığı ile Avrupalı ve Amerikalı seçkinler tarafından verilmektedir. “Bağımsızlık” bir hayaldir. Rhodes, bir kabileyi diğer kabileye karşı oynatmıştı ta ki tümü birbirlerini savaşta yokedene ve böylece Rhodes ve İngiliz’in yönetimi devralmasını sağlayana dek. Bu, hâlâ daha, günümüzde Afrika’da sürmekte olan çatışmalarda aynen olmaktadır (bunlarla ilgili detaylı yazıları websitesinde bulabilirsiniz). Rhodes,Yuvarlak Masa’nın amacının İngiltere tarafından (İngiltere merkezli Illuminati tarafından) kontrol edilen bir Dünya Hükümeti kurmak olduğunu söylemişti. 1902’de öldüğünde, parasını, kendi vasiyeti üzerine, “Rhodes Bursları” parasal kaynağını oluşturmaya bırakmıştı. “Rhodes Bursları”, dış ülkelerden gelen öğrencilerin Oxford Üniversitesi’nde -Illuminati’nin “eğitimsel” beyin-yıkama merkezinde- eğitim görebilmeleri için onların masraflarını karşılayan bir programdır.Ülkelerine dönüp de politika, ekonomi ve medya gücünü elinde tutan konumlara yerleşen “Rhodes Mezunları” ile diğer genel öğrenci nüfusu arasında dağlar kadar fark vardır. Onlar, Illuminati temsilcileri olarak görev yaparlar. Bugün, dünyadaki en meşhur Rhodes Mezunu, iki-defalık Amerika Başkanı Bill Clinton’dur. Fakat, Rhodes Yuvarlak Masa’nın resmi öncüsü olmasına rağmen, esas sermayeyi sağlayan ve kontrol edenler, birçok global komplonun merkezinde yer almış olan bankacılık hanedanı Rothschild Ailesi idi. Bu Yahudi-karşıtı bir işaret değildir çünkü Rothschildlar Yahudi olduklarını iddia etmektedirler. Yahudi insanları herkesten fazla sömüren ve onların beynini yıkayan da Rothschildlar’dan başkası değildir!! (Bak: Hitler bir Rothschild mıydı? Makalesi.) Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sırasında, Yuvarlak Masa’nın ABD ve İngiltere’deki gizli seçkinleri, kendi hükümetlerinin savaş konseylerindeki başrole sahip kişilerdi.. Belgelerle de ispatlanabileceği gibi, bu kişiler global çatışmaya yol açacak olayları yaratmak için beraber çalışmışlardı. Problemi-yarat-sonra-çözümü-sun teknikleri sayesinde, global statükoyu bu savaşla yoketmek ve böylece dünyayı, savaş bittikten sonra, kendi Planlarının öngördüğü imaja göre yeniden çizme şansını yakalamak istiyorlardı. Ve bunu da aynen yaptılar.
Savaştan sonra, dünyadaki güç, savaştan öncesine göre, daha da az birkaç kişinin eline verilmiş ve indirgenmişti, ve bunu yine kendilerinin yarattığı İkinci Dünya Savaşı ile de daha öteye götürüp geliştirdiler. Bu durum, bugüne dek sürdü, ve aslında, her geçen dakika daha da hız kazanmaktadır. 1919 yılında, Paris yakınlarında, Versailles Barış Konferansı’nda biraraya gelen Amerika ve İngiltere’de n Yuvarlak Masa’nın seçkinleri, Alfred Milner, Edward Mandel House, ve Bernard Baruch gibi şahıslar, kendi ülkelerini temsilen toplantılara atandılar ve aslında kendilerinin yarattığı savaşın sonucu olarak, dünyanın nasıl değişeceğini karar vermeye başladılar. Almanya’yı ödenilmesi imkansız tazminatlara tabi tuttular, ve böylece savaş-öncesi Weimar Cumhuriyeti’nin, inanılmaz bir ekonomik çöküntü arasında, kalıp yıkılmasını garanti altına aldılar. Tüm bunların getirdiği sonuç ise “gayet rastlantısal” olarak Hitler’in gücü eline geçirmesi oldu. (Bak…’Hitler bir Rotschild mıydı?’ Makalesi) Ayrıca, Illuminati’nin Yuvarlak Masa üyeleri, Paris’te Hotel Majestic’teyken, Bilderberg(Bil)-Dış İlişkiler Konseyi(DİK)-Kraliyet Uluslararası İlişkiler Kuruluşu(KUİK)-Üçlü Komisyon(ÜK) şebekesini oluşturma işlemlerine başladılar. Buna ek olarak, Versailles’da karar verdiler ki Filistin’de bir Yahudi anavatanının yaratılmasını destekleyeceklerdi. Kitaplarımda da gösterdiğim gibi, bu üyelerin her biri ya Rothschild soyundan gelmekteydi ya da onlar tarafından kontrol edilmekteydi. Versailles Barış Konferansı’ndaki, Amerikan Başkanı Woodrow Wilson, Rothschild klonları ve ABD Yuvarlak Masa öncüleri Colonel House ve Bernard Baruch tarafından “önerilmişti”; İngiltere Başbakanı Lloyd George, Rothschild çalışanı ve Yuvarlak Masa lideri Alfred Milner ve Rothschild hanedanının kurucusu Mayer Amschel Rothschild’ın torunu Sir Phillip Sassoon tarafından “önerilmişti”; Fransız lider Georges Clemenceau, gerçek ismi Jeroboam Rothschild olan kendi İçişleri Bakanı Georges Mandel tarafından “önerilmişti”. Burada kararları kimin verdiğini sanıyorsunuz ?? Hotel Majestic’teki gizli toplantılarının sonucu olarak, Kraliyet Uluslararası İlişkiler Kuruluşu Londra’da 1920 yılında, Dış İlişkiler Konseyi 1921 yılında, ve bunları takip eden Bilderberg Grubu (1954), Roma Klubü (1968) ve Üçlü Komisyon (1973) kuruldu. Tüm bu organizasyonlar, Rothschild’lar, Rockefeller’ler ve Illuminati’nin daha yüksek güçlerine çalışan Henry Kissinger gibi önde gelen beyin-yıkayıcılar tarafından idare edildi ve edilmektedir. Bu organizasyonların, üyeleri arasında global politika, iş dünyası, bankacılık, medya, “eğitim” ve diğer alanlardaki en yüksek mevkili insanlar bulunmaktadır. Bunlar, görünüşte bağlantısız ülkeler, politik partiler ve kuruluşlar aracılığı ile, halkların bilgisi dışında, ayni global siyasetleri, planlı bir şekilde düzenleyen kanallardır. Malta Şövalyeleri, Masonlar gibi diğer gizli örgütlerin yüksek konumları da, bu Yuvarlak Masa ağına bağlanır. Compton’un Online Ansiklopedisi’nden alınmıştır: HOUSE, Edward Mandell(1858-1938), ABD siyasi lideri. Houston, Texas’ta doğdu; Başkan Wilson’un gizli dış temsilcisi; 1919 Amerikan Barış Komisyonu üyesi. Milner, Alfred, Viscount (1854-1925), İngiliz devlet adamı ve koloni idarecisi; Güney Afrika’da 1897-1905 arasında, İngiliz yönetiminin temellerini kurduğu dönemde, yaptığı Yüksek Komiserlik görevi ile ün yaptı; Muhafazakâr ve Emperyalist, 1909’daki ünlü Lloyd George bütçesine karşı çıktı, ama 1916’da Koalisyon Bakanlar Kurulu’na katıldı ve Lloyd George haricinde, iç savaş aktivitelerinden en büyük kârı elde etti; 1919’da koloniler için Dışişleri Bakanı oldu. BARUCH, Bernard (1807-1965). Kamuoyuna fazla yansıtılmasa da, Bernard Baruch 40 yılı aşkın bir süredir ekonomik konularda Amerikan başkanlarına danışmanlık yapmıştır. Genç yaşta yatırımlardan para yapma yeteneği belirginleşmiştir. Bernard Mannes Baruch 19 Ağustos 1870’de, Camden, Güney Karolina’da doğdu. Ailesi 1881’de New York kentine taşındı, ve orada City College’e kaydoldu ve 19 yaşında mezun oldu. 1890’da küçük bir büro çalışanı olarak küçük bir New York kenti komisyonculuk işyerinde iş aldı. 1897’de bir şirkettin hisselerinin 1/8’ini satın aldı. Annie Griffin ile evlendi; üç çocukları oldu.
Baruch, New York Borsası’nda yer edindi ve birkaç yıl içerisinde bir milyo ner oldu. 1903’te kendi şirketini kurdu. Başka herhangi bir ekonomik grupla işbirliği yapmayı sürekli reddetmesi ile “Wall Street’in yalnız kurdu” ünvanını kazandı. Baruch, 1912’deki Başkanlık seçimlerinde Woodrow Wilson’u destekledi. 1916’da Wilson tarafından, Ulusal Savunma Konseyi’nin danışmanlık kuruluna atandı. 1918’te Savaş Endüstrileri Kurumu’nun başkanı oldu. Cecil Rhodes (1853-1902). Güney Afrika her zaman zenginlik ve güç arayan insanları kendine çekmiştir. 1880ler ve 1890larda Cecil Rhodes ikisini de buldu. Elmaslar ve altınlar üzerinden bir servet kazandı. İngiliz kolonisi Ümit Burnu başbakanı olduğu gibi, ayrıca tüm Güney Afrika’nın sanal diktatörü idi. Rhodes’un hedefleri kendi için değil yurdu İngiltere içindi. Kuzey ve Güney Rhodesia’yı (şimdiki Zambia ve Zimbabwe) İngiliz Krallığı’na kattı. Cecil John Rhodes, 5 Temmuz 1853’te, Bishop’s Stortford, İngiltere’de doğdu. 17 yaşında, verem nedeni ile Oxford Üniversitesi’ne kaydolması engellendi. Güney Afrika’ya gitti ve yeni keşfedilmiş Kimberley elmas tarlalarının getirdiği heyecana katıldı. Birkaç ay içerisinde, bir servet kazandı. Aktif hayat, yeniden sağlığa kavuşmasını sağladı ve eğitimine devam etti. 8 yıl boyunca, Oxford’daki eğitimi ve Güney Afrika’daki işi arasında mekik dokudu. 1881’de, mezun olmadan hemen önce, Cape Kolonisi’ndeki meclise seçildi ve üye oldu. 1890’da ayni koloninin başbakanı oldu. Rhodes, ayrıca altın ve elmas tarlalarına sahip birçok büyük şirketin kontrolünü de elinde bulundurdu.1893’de, Matabele kabilesine karşı verdiği savaşta, kabileyi ve kral Lobengula’yı mağlup etti. Bu arada siyasi rakibi, Boers isimli Hollandalı yerlilerin lideri ve Transval Cumhuriyeti başkanı olan P aul Kruger’e karşı entrikalar çevirdi. 1895’te, Rhodes’un arkadaşı Leander Jameson, Boer hükümetini devirmek amacıyla Transval’a saldırdı. Saldırı başarısız sonuçlandı. Rhodes, başbakanlıktan ve İngiliz Güney Afrika Şirketi’nin yöneticiliğinden istifa edilmeye zorlandı. Rhodes, Matabeleland’a döndü ve oranın doğal kaynaklarını geliştirmeyi amaçladı. Kısa bir süre içerisinde, devlet adamlığı özelliğini gösterebilme şansını yakaladı. Bölgede yaşayan kabile halkı ayaklandı ve bu ayaklanma bastırılamadı. Rhodes kabile şefleri ile konuştu, onların sıkıntılarını dinledi ve huzur sözü verdi. 1898’de Rhodes yine Cape Koloni meclisine seçildi. 1899-1902 arasında gerçekleşen Boer Savaşı başladığından itibaren tekrar eski gücünü kazanmaya başladı. Kimberley bölgesinin savunmasında yer aldı, ama sağlığı hasar gördü ve 26 Mart 1902’de Muizenberg’de öldü. Rhodes’un Güney Afrika Birliği rüyası 1910’da gerçek oldu. Kap Şehri’ndeki ikametgâhını Groote Schuur’a devretti, ve bu ikametgâh, şimdi Cumhuriyet olan o zamanın Birliği’nde görev alan başbakanların evi oldu. Kap Şehri Üniversitesi de ayni zamanda Rhodes’un Groote Schuur yerleşkesinde bulunmaktadır. Rhodes Bursları Rhodes, servetinin büyük bir bölümünü, Oxford Universitesi’ne, burs programı kurmaları için bıraktı. Yaklaşık olarak her sene 70 burs verilmektedir. Her burs 2 yıllıktır. Bursun önceleri sağladığı maddi kaynak olan 300 sterling, senede 2600 sterling’e artırılmıştır. Rhodes burslarına seçilenler Almanya, ABD ve İngiliz Milletler Topluluğu’ndan öğrencilerdir. 1976 yılına dek yalnızca erkekler başvurabilirdi. ABD’de her yıl 32 burs verilmektedir. Her 8 bölgeye 4er tane burs gitmektedir. Başvuranlar 18-24 yaş arasında olmalı ve tanınmış bir kolej veya üniversiteden bir dereceye sahip olmalıdır. Her okul 5 kadar öğrenci atayabilir. Ve bu okullardan eyalet seçim komiteleri 2 aday seçer. Burslar, liderlik, okul başarısı, açık hava sporsal faaliyetlerinde başarı ve mülakatlara göre verilmektedir. Burs kazananlar Oxford’a herhangi bir çalışma programını seçebilir. Bazı durumlarda, mezuniyet-sonrası programlar için burslar bir üçüncü sene süresince uzatılabilir. ROTHSCHILD FAMILY 19. yüzyılın büyük bir çoğunluğunda, Rothschild Ailesi, bir Yahudi bankacılar ailesi, Avrupa’nın para marketlerini yönetti. Birçok Avrupa milleti, borçlarını, savaş tazminatlarını ödemek veya barış projelerini finanse etmek için Rothschild’lardan para borçlandı. Ailenin ismi, yani Rothschild ismi, bir atalarının dükkanının işareti olarak kullandığı kırmızı bir kalkandan (a red shield) (almancada rothen schilde) gelmektedir.
Mayer Amschel Rothschild (1744-1812) aile servetinin kurucularından olmuştur. Almanya’nın Frankfurt-am-Main’deki Yahudi bölgesinde doğmuştur. Bir tüccar oldu ve dövizcilik gibi birkaç bankacılık servisinde bulundu. Nadir madeni para uzmanı olan Mayer Amschel Rothschild pek çok zengin eve katılabilme şerefine erişti, özellikle de seçme hakkına sahip olan William of Hesse-Kassel’in evine girebilecek ayrıcalığa sahip olması önemliydi. Kısa sürede, seçme hakkına sahip bu şahısın başlıca ekonomik işleri ile uğraşmaya başladı. Mayer Amschel Rothschild 5 oğlunu da aile işinde çalışmak üzere yetiştirdi. Rothschild’lar uluslararası bankacılar olarak ün kazanmalarını, Napolyon Savaşları’na borçludurlar. Mayer Amschel’in üçüncü oğlu, Nathan Mayer (1777-1836), 1800 civarlarında İngiltere’ye gitti ve Napolyon’un kuşatması sırasında İngiltere için eşyalar kaçırdı. Kardeşlerinin yardımı ile, Nathan Mayer ayrıca İspanya’daki İngiliz ordusunu finanse etmek amacıyla Fransa’dan altın da taşıdı. Bu çabaları, Nathan’a İngiliz Hazinesi’nin temsilcisi ünvanını kazandırdı. Savaşın sonunda, Rothschild Ailesi Fransa ve Avusturya’ya borç vermekle yükümlüydü. Nathan’ın erkek kardeşi Jacob, ya da James (1792-1868), Paris, Fransa’da bir banka kurdu, ve onun kardeşi Salomon Mayer ise (1774-1855) Viyana, Avusturya’da bir banka kurdu. Naples, İtalya’daki bir diğer banka, başka bir erkek kardeş Karl Mayer (1788-1855) tarafından kuruldu, tutunamadı ve 1861 civarında kapatıldı. En yaşlı kardeş, Amschel Mayer (1773-1855), Frankfurt’taki ekonomik işlerden sorumlu olarak kaldı. Rothschild Ailesi, Avrupa ve Amerika’da trenyolları finanse etti ve ABD’de isteyenlere borç alma imkanı sağladı. Nathan Mayer’in oğlu Lionel Nathan (1808-79) 1875’te Süveyş Kanalı’nın kontrolünü satın alması için Başbakan Benjamin Disraeli tarafından kullanılmak üzere İngiltere’ye borç verdi. Lionel Nathan İngiliz meclisi’ne seçilen ilk Yahudiydi, ve onun oğlu Nathan Mayer (1840-1915) ilk Baron Rothschild oldu. Rothschild’lar birçok onur ve ünvan elde ettiler. İngiliz ve Fransız ailelerinin üyeleri olanlar ise –şimdi kalan tek üyeler Nazilerin Avusturya evini işgal etmesinden sonra bankacılıkla uğraşmakta olanlardır – kendilerini bilimadamı ve hayırsever olarak tanıtmışlardır. LLOYD GEORGE, David (1863-1945). 17 yaşındayken, sıska güçsüz bir Galli, İngiliz Parlamentosu’nu ziyaret etti. Ondan sonra, günlüğüne politik bir kariyer yapmak için sahip olduğu umutlarını yazdı. Galli, David Lloyd George, zamanla, İngiltere’ye 1.Dünya Savaşı sırasında Almanya’ya karşı aldığı zaferi getiren başbakan oldu. David George, Galli babası William George’un öğretmenlik yaptığı, Manchester, İngiltere’de 17 Ocak 1863’te doğdu. Babası 1864 Haziran’ında öldü. Kısa süre sonra, aile Galler ülkesine geri döndü. David, köy ayakkabı tamircisi olan amcası Richard Lloyd tarafından eğitildi. Onun sorumluluğu altında, çocuk David, Lloyd ismini aldı. 14 yaşında hukuk çalışmaya başlamıştı bile ve 21 yaşında müşavir olarak stajerlik yapmaya kabul olundu. 1890’da bir Liberal olarak, Galler’in Caernarvon kasabasından, Parlamento’ya seçildi. “Küçük Harika Galli” Parlamento’da 55 yıl sürecek olan yerini aldı. CLEMENCEAU, Georges (1841-1929). 1917’de, Birinci Dünya Savaşı sona ermek üzereyken, Georges Clemenceau Fransa’nın başbakanı olmayı kabul etti. Ülkesi savaşı kaybetmekteydi; ama 77 yaşındaki başbakan, halkını zafer ile tanıştırdı. Savaştan sonra barış konferansı’nda da yerini aldı. Clemenceau, Fransız askeri sırlarını Almanya’ya satmakla suçlanan Kaptan Alfred Dreyfus’a yardım etmek amacıyla, L’Aurore isimli günlük gazeteyi çıkardı. Ve Emile Zola’nın, Dreyfus’u savunan, ünlü ‘J’Accuse’ (I Accuse: Suçlarım) makalesi bu gazetede, 1898 yılında, yayınlandı. 1913 yılında Clemenceau L’Homme libre’yi (Özgür İnsan) kurdu ve Almanya ile çıkması olası bir savaş konusunda insanları uyardı. 1914 yılında bu gazete yavaşca sömürülmeye başladı ama tekrardan L’Homme enchaine (Zincire Vurulmuş İnsan) olarak yeniden ortaya çıktı. 1919’da, barış konferansı’nda bulunduğu sıralarda, Clemenceau bir anarşist tarafından yaralandı. 1922’de ABD’yi turladı ve Avrupa ile işbirliğinin gerekli olduğu mesajını verdi. 24 Kasım 1929’da Paris’te ölene dek yazmaya devam etti.