1
SOSYAL PSİKOLOJİYE GİRİŞ I 8-14 BÖLÜM SADELEŞTİRİLMİŞ SUNUMLAR 8. TUTUMLAR I : Tutum Nedir? 8.1.Tutum Nedir? • davranıştan önce gelen, • doğrudan gözlenemeyen, • hareketlerimize yol gösteren, • bilişsel bir yapı, • psikolojik bir eğilimdir (Eagly ve Chaiken, 1993). • Tutum sergilenen bir davranış değildir, • davranışa hazırlayıcı bir eğilim. • Gözlenen davranış her zaman • ona yol gösteren bir tutuma atfedilir. Üç ögesi vardır 1. Bilişsel 2. Duygusal 3.Davranışsal 8.2.Tutumların İşlevleri • Tutum nesnesinin niteliğinin işlevi • Araçsal işlevi • Sosyal Kimlik işlevi • Benlik saygısı işlevi 8.3.Tutum ve Davranış • Tutumlar ile gözlenen davranış basit bir şekilde birebir bir ilişki halinde değildir.
SP 2015
• LaPierre ‘nin klasik araştırması: • Yüzyüze ilişkide gösterilen olumlu tutum daha sonra gösterilen olumsuz tutum, arada açıklanması güç bir çelişki ortaya çıkarmaktadır Tutumun davranışa yansımasını etkileyebilecek dört faktör
2
1. Davranışla tutum aynı düzeyde özelleşmiş olmalı 2. Tutumun Ulaşılabilirliği 3. Tutumun Gücü 4. Doğrudan Yaşantı 8.4. Beklenti Değeri Modelleri: Mantıksal Eylem Teorisi ve Planlanmış Davranış Teorisi Tutumlar davranışı nasıl etkiler? Mantıksal Eylem Teorisine göre tutum davranışı başlatır (Ajzen ve Fishbein, 1970) Planlanmış Davranış Modeli (Ajzen, 1991) Tutumu davranışa hazırlayan dört belirleyici değişken 1. Niyet, 2. Öznel kural (subjective norm). 3. Davranışa yönelik tutum 4. Algılanan davranışsal kontrol değişkeni 8.5. Planlanmış davranış teorisi
9. TUTUMLAR II : Tutum Değiştirme 9.1.Tutumların Ölçülmesi Tutumlar tutum nesnesine dair fikir ve inançları vasıtasıyla ölçülür. Tutum ölçeklerinde tutum, değerlendirici boyutu üzerine kuruludur. 9.1.1. Likert Ölçeği 1.Tutum cümleleri toplanır 2.Beş kategori üzerinden değerlendirmeleri istenir 3.Her katılımcı için toplam puan hesaplanır. Her katılımcının bütün itemlere verdiği cevaplar toplanarak toplam bir puan elde edilir.
SP 2015
4.Bütün itemlerin sorgulanan o tek tutumu yansıttığından emin olmak için item analizi yapılır. 5.Düşük korelasyonlu itemler kaldırılır. 6. Artık ölçtüğü düşünülen tutumu ölçüyor kabul edilir
3
9.1.2. Düzmece İletişim Kurma Tekniği (Boguspipeline) Düzmece İletişim Kurma Tekniği-Boguspipeline Katılımcıların doğruyu söylememe ihtimaline karşılık katılımcıların yalan ya da doğru söylediklerinde, araştırmacıların bunu bileceğini düşündürtmek üzerine kuruludur. (Jones ve Sigall 1971) 9.2.Tutumların Değişmesi • Reklamlar, kampanyalar, sağlık sayfaları vs tutumunuzu değiştirmeyi amaçlar. • Tutumun değişmesi kolay ve hızlı gerçekleşmez • Bunun için öncelikle temelde işleyen süreçleri yakından tanımak gerekir. • Bilişsel tutarlılık ve bilişsel çelişki yaklaşımları bu süreçleri açıklamakta en çok bilinen iki modeldir. 9.3.Bilişsel Tutarlılık Tutumunuza ait bilişlerde tutarlılık ararsınız bunu sağlamak ve korumak için de tutarlılığı bozan tutumlarınızı değiştirirsiniz. Heider(1946) öne sürdüğü Denge Teorisinde insanların tutumları arasında bir denge aradıklarını öne sürmüştür. 9.4. Bilişsel Çelişki Teorisi • Size ters gelen bir hareketi zorla yaptıramazlar ama mecbur kalıp yaptığınızda sebep olarak bu baskıyı gösterir ve kendinizi aklarsınız • Tutumlarınızla yaptığınız davranış arasındaki bu çelişkiyi, sizi bu hareketi yapmaya zorlayan kişiye, ortama yada duruma yükleyerek gerginliğinizden kurtulursunuz. Yaptığınız şeyle inandığınız şey çeliştiğinde ve ortada sizi zorlayan da olmadığında ne yaparsınız? Çelişkiyi açıklayacak dışarıda bir sebep bulmanız da güçleştiğinde ne yaparsınız? 1950’lerde Festinger Bilişsel Çelişki Teorisinde tutumunuzu değiştireceğinizi öne sürüyordu. İnsanlar tutumlarına ters davrandıklarında ortaya çıkan gerginliklerini azaltacak yegane şey tutumlarını değiştirmek olacaktır.
SP 2015
(Festinger,1957) • Tutumlarına ters düşen bir işi yapıp yapmamak noktasında kendini serbest hisseden biri en yüksek tutum değişimi düzeyini, davranışlarının olumsuz sonuçlarını yaşadığı ve aldığı teşvik ediciler az olduğunda yaşamaktadır. • Teşvik ediciler
4
para, menfaat, fayda gibi mükâfatlar olabildiği gibi, sosyal kurallar, yasal yaptırımlar gibi cezalar da olabilir. • Bilişsel çelişki evrensel midir?. • Her hareketimizi çelişkiden kaçınacak şekilde mi yaparız? 9.5. Benlik Algısı Teorisi İnsanlar yaptıkları davranışlarda kendi tutumlarını hatırlar. Yaptıkları davranışlar için tutumlarına bağlı olmayan, apaçık (dış) sebepler göstermedikleri sürece tutumlarını kendi geçmiş yaşantılarına bakarak hatırlarlar. Tutuma ters düşen davranış neticesinde ortaya çıkan tutum değişimini: • Bilişsel çelişki teorisi daha iyi açıklamaktadır, • Benlik algısı teorisi bu noktayı pek açıklayamamaktadır. Bilişsel çelişki teorisi de tutuma çok da ters düşmeyen davranışlar neticesinde meydana gelen tutum değişimini pek açıklayamamaktadır (Fazio, Zanna ve Cooper,1977)
10. TUTUMLAR III: İkna ve Tutum Değişimi 10.1. Otomatik Prosesleme ve İkna Etme • Tutumlar genellikle bilinçsiz ve otomatik şekilde tetiklenir (Bargh ve ark.1992). • Otomatik prosesleme ile kişiler malumatı alır ve fazla da farkında olmadan yada bilişsel bir çaba harcamaksızın tepki verir. • Klasik ve operant şartlanma • Doğrudan yaşantı • Heuristic prosesleme 10.2.İkna Süreçleri: Yale Modeli • İkna sürecinde dört basamak tanımlanır: dikkat,
SP 2015
anlama, kabul ve akılda tutma. Hovland ve arkadaşları (1953) • İkna edici bir iletişimde
5
• dinleyici kaynağın mesajına dikkat etmeli, • mesajın içeriğini anlamalı • anlatılanı aklında tutulabilmeli Reklamlar ve sloganlar bu kuralları uygularlar 10.3. İkna Süreçleri: Ayrıntılandırma Olasılığı Modeli • Yale modelinin genişletilmiş halidir • Bilişsel faktörlere odaklanış burada da devam eder. ayrıca • Motivasyonel faktörler ile sezgisel kısa yolların (heuristics) kullanışına ağırlık verilmiştir. Bu modele göre ikna edici bir iletişimi nasıl anladığımız ve ondan nasıl etkilendiğimiz • bu iletişime bağlanmaya ne kadar motive olduğumuza bağlıdır. • ayrıca bu iletişimin ne kadarını anlayabileceğimize bağlıdır. İkna olma sürecinde Çevresel rota Mesaja fazla odaklanmadan kenarından dolanmak. Bu rota kullanıldığında mesajın bilinçli bilişsel bir proseslemesi yapılmaz mesajın dışında kalan ikna edici güçler işin içine dahil olur. İkna olma sürecinde: Merkezi rotayı kullanma eğilimi • mesajın içeriği kişiyi yakından ilgilendiriyorsa, • motivasyonu yüksek ve kapasitesi (zeka, yaş, eğitim) yeterli olduğu durumlarda Mesaj ayrıntılarıyla incelenmeye başlar Konu ile ilgili önceden öğrenilen hatırlamaya çalışılıp mesajın argümanlarıyla ilişkilendirilmeye çalışır. Ayrıntılandırma olasılığı modelindeki üç değişkenin: Kaynak Değişkenleri
SP 2015
Mesaj Değişkenleri Dinleyici Değişkenleri alıcının malumatı analiz etme motivasyonuna göre farklı sonuçlar ortaya çıkarır (Petty ve Wegner, 1998).
6
10.4. Yale Modeli ve Ayrıntılandırma Olasılığı Modeli Hakkındaki Eleştiriler Bu modellerin temelinde yatan bilişsel modele göre ikna olmak bir tür algısal süreçlerin özelliğidir kaynağı nasıl algıladığımız, mesajı nasıl okuduğumuz ne anladığımız, kendimizi nasıl anladığımız vs. Bu derece herşeyi hesap ederek mi ikna olmaktayız??? • Bu modeller her bilişsel esaslı modelde olduğu gibi zihnin içinde var olduğu sosyal alanı hesaba katmaz • İnsana dair olmakla birlikte insanı sosyalliği içinde ele almazlar. • Hsiung ve Bagozzi (2003) ise çoğu sosyal etki ve ikna oluşların kişiler arası alanda gerçekleştiğini öne sürerler. • İkna oluş zihnin dışında sosyal etkileşim alanındaki karmaşık etkileşimler yoluyla müzakere edilen dinamik ve etkin bir süreçtir.
11. TUTUM ÇALIŞMALARINA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ 11.1 Tutum Çalışmalarına Getirilen Eleştiriler • Kişi ile tutum nesnesi arasındaki etkileşim ve ilişkinin nasıl kurulduğu araştırmacıların konusu dışında kalmıştır. • Tutumların hipotetik bir kurgu olduğu unutulmuştur. • ‘Diğerleri’, ‘sosyal olan’ çoğu zaman bu teorilerde öne sürülen ilişkileri belirleyen olmaktan çok ilave edilen açıklama güçleridir. 11.2.Tutumu Bir Söylem Olarak Ele Almak Potter ve Wetherell(1987) Yeni Zelanda’daki ırk ilişkileri üzerine çalışmaları • Tutumun tutarlı olduğu düşünülür yani her seferinde aynı şekilde kendini davranışa yansıtır. • Halbuki Avrupa asıllı olan beyaz Yeni Zelandalı katılımcılar adanın yerlisi olan Maori’liler hakkındaki konuşmalarının bir yerinde son derece ırkçı ve tarafgir diğer bir yerinde bu düşünceleri kınayan açıklamalar yapmışlardır. • Maorililerle ilgili tutumlarında değişken bir tavır göstermişlerdir.
SP 2015
Kişi konuşması sırasında, o sıradaki bağlama göre bir önceki bağlama göre farklı etkide bulunmak isteyebilir. Dolayısıyla konuşmasında değişkenlik gösterecektir.
7
Bu değişkenlikler çeşitlenmeler konuşmada gördüğü işe göre (alttan almak, kafa tutmak, ikna etmeye çalışmak,vs) konuşmayı tutarsızlaştırabilir, birbiri ile zıtlaşan kısımlar halinde bölebilir. Konuşmadaki bu dağınıklık soru varakalarında ya da tutum ölçeklerinde ortaya çıkmaz .çünkü burada katılımcılardan bu zıtlaşmalarını ya da tutarsızlıklarını düzeltmeleri istenir. ‘Yani onlara hiç de anti (karşı) değilim.’ Bir tutum skalasında bu katılımcı ‘olumlu’ ya da ‘hoşlandım’ ya da ‘hemfikirim’ kutucuğunu işaretleyebilir. Ama cümlenin devamı çok daha karmaşıktır, olumlu gibi de görünmemektedir. ‘Yani onlara hiç de anti (karşı) değilim. Eğer iyi geçinmek ve bizim gibi olmak istiyorlarsa ben hiç karşı değilim; ama öylece gelmiş, sadece bizim sosyal yardımımızdan faydalanabilmek ve bunun gibi şeyler içinse neden evlerinde kalmıyorlar?’ Ölçeklerdeki ifadelerde katılımcıya fazla şans tanınmaz hem fikir olma, nötr kalmak, karşı olduğunun dışında bir şans sunulmaz. Halbuki katılımcı gündelik hayatta bundan çok daha fazlası olduğunu bilir ve zaten öyle de yaşar. (tartışır, pazarlık eder, alttan alır, üstünü örter vs vs) Söylem yaklaşımı ‘tutumlar’ diyebileceğimiz kişinin içsel yapılarının varlığını reddeder. Bunun yerine insanın söylediklerine belli işlevleri yerine getiren, kasıtlı olarak yönlendirilmiş sosyal eylemler olarak bakar. 11.3. Sosyal Bir Temsil Olarak Tutumlar Sosyal Temsiller Teorisi • İnsanın sosyalliğini açıklamaya çalışan ilk etkili teori. • Bir grubun kendine has içeriğini ya da o grubun sosyal temsillerini esas alır. • Diğer örneklerine genellemek, kurallar ortaya çıkarmak gibi bir çabası yoktur. • Bir başka grupta ya da bir diğer kültürde bu temsiller farklı olabilir. • Bunun neticesinde de tutumlar ve tepkiler değişebilir Tutum teorileri tutum nesnesine yönelik tek bir tutumumuz olduğu düşüncesi ile hareket eder. Sosyal temsiller teorisi ise sistematik bir şekilde tutumlarımızın birbiri ile nasıl ilişkili olduğunu açıklayabilmektedir.
SP 2015
O grup ya da kültür ya da toplululuk içinde ilişkili tutumların nasıl biçimlendiğini açıklayabilmektedir.
12. SOSYAL ETKİ-I Çoğunluğun ve Azınlığın Etkisi
8
12.1. Sosyal Etki Sınırlı bir sosyal etki tarifi: Bir insanın başka insanların sosyal yargı, tutum ve fikirlerine maruz kalması sonucunda kendi tutum, fikir ve yargılarında ortaya çıkan değişikliklerdir İnsanlar dahil oldukları topluluk veya grupların kendilerinden farklı düşündüklerini öğrendiklerinde bu fikirlerini gerçekten değiştirirler mi? Fikirlerini mi değiştirirler? Davranışlarını mı değiştirirler? Uyma davranışı kişinin kendi görüşünü grubunun görüşü doğrultusunda değiştirmesidir. Bu değişmenin niteliği önemli? Kişi grubunun etkisinde mi kaldı? yoksa fikri gerçekten mi değişti ? Bu ikisi arasında nitelik farkı vardır. Kişi tek başına kaldığında da değiştirdiği fikri ile mi hareket edecektir? Çoğunluğun baskısı kalktığında ne olur? Gerçek tutum değişmesinde : Görüş benimsenmiştir Tek başına olduğunuzda da çizginiz değişmez Çoğunluğun görüşü çok güçlü olduğunda itirazlarınızın hoş karşılanmayacağını düşünüp fikrinizi ifade etmekten çekindiğiniz zamanlar, tek başınıza kaldığınızda çoğunluğun çizgisinden ayrılır, kendi görüşlerinizi devam ettirirsiniz. 12.2.Normların ve Sosyal Etkinin Şekillenmesi Kurallar ne zaman ortaya çıkar? Belirsizliğin yaşandığı şartlarda davranışa yol göstermek için ortaya çıkar. Otokinetik Deneyi ve Muzaffer Şerif (1936) Diğerleriyle ortak bir referans çerçevesi oluşturmak
SP 2015
Bu çerçeveye tek başına olunduğu zamanlarda da uymak. 12.3. Çoğunluğa Uyma yada Çoğunluğun Etkisi Asch’in (1951) Çoğunluğa Uyma Deneyi
9
Araştırma sorusu şuydu: Başkalarının görüşlerinin, yargılarının yanlış olduğundan emin olduğumuzda, bütün düşünce ve duygularınız size bunun yanlış olduğunu söylediği sırada bu yanlışa uyulur mu? Denemelerin %37’inde çoğunluğun cevabına uyulmuş yanlış cevap verilmiş Katılımcıların %76 sı yanlış olduğunu gördüğü halde en az bir kere çoğunluğun verdiği cevaba vermiş NEDEN? Uyma davranışı gösterenler: • Büyük bir kısmı, diğerlerinin hepsinin hemfikir olması karşısında kendi yargılarından şüphelenmeye başladıklarını söylemişler. • Diğer bir kısmı grubun algısının yanlış olduğunu bildiğini ama dışarıda kalmamak için grupla aynı kararı verdiğini ifade etmiştir. • Çok az sayıda katılımcı da grupla aynı şeyi gördüğünü söylemiştir. 12.4. Uyma Davranışını Etkileyen Ortamsal Etkenler Çoğunluğun etki gücünü belirleyenler: • çoğunluğun sayısı (üç kişi) • grup içinde farklı fikir alt gruplarının da aynı tepkiyi verdiğinin algılanması (Wilder, 1977) • sözbirliği içinde olmaları • tek bir kişinin bile uymaması bozmaya yeter • kültürel normlar 12.5.1. Malumat Sağlayıcı Etki Malumat sağlayıcı sosyal etki Gerçeğin ne olduğunu öğrenmek için diğerlerinin yargısına ve görüşlerine uymak Gerçek bir sosyal etkidir. Kişi diğerlerinin görüşüne uyma kararını, benimseme kararını tek başına almıştır. Grup baskısı olmadığı ortamlarda da bu karar doğrultusunda hareket etmektedir. 12.5.2. Kuralsal-Normatif Etki
SP 2015
Kuralsal Etki: Kişi • kendisi hakkında olumsuz düşünülmesinden sakınır
10
• diğer kişiler üzerinde iyi bir izlenim bırakmak ister. • başkaları tarafından kabul görmek, onaylanmak ister • onlardan gelecek olan cezalardan, dışlanmaktan kaçınmak ister bu sebeple diğerlerinin görüşlerine uyar. 12.5.3. Başvurulan Bilginin Etkisi Başvurulan bilginin etkisi (Referent information influence) • Grup üyelerinin normlara uygun davranışlar göstermesinden sorumludur. • Grup içindeki anlaşmaları ortaya çıkarır • Kişi grup normunun kendi grup üyeliği imajındaki (bilişsel) temsiline uyum gösterir, bu temsile uygun davranır. • Diğerlerinin davranışları belirleyici değildir, 12.6. Uyma Davranışı Çalışmalarına Getirilen Eleştiriler Toplumu • durağan ve dengeli bir yapı ve • çoğunluk fikrinin değiştirelemediği bir yapı olarak düşündüler • sosyal etki süreci bireylerin ve azınlığın sayıca üstün olan çoğunluğa uyması anlamına geldi. • Halbuki toplum durağan ve homojen değildir (çoğunluğun en güçlü olduğu hallerde bile!)
13. SOSYAL ETKİ - II Azınlığın Etkisi ve Otoriteye İtaat Giriş • Etkinin çıktığı kaynak ile bu kaynağın ulaşmak istediği hedef arasında mevki farkı yoksa: simetrik ilişki Etki kaynağının yaydığı baskı gücü aleni değildir.
SP 2015
Kendisine gösterilen direnmeyi doğrudan kontrol etme teşebbüsünde bulunmaz. • Etkinin çıktığı kaynak ile bu kaynağın ulaşmak istediği hedef arasında mevki farkı varsa: asimetrik ilişki Yüksek bir mevkide bulunan bir otoritenin (etki kaynağının) emrine doğrudan itaat ederek davranışını değiştirir.
11
Kaynak hedefinin boyun eğişini denetler. 13.1. Azınlığın Etkisi Azınlıkta kalan fikirlerin çoğunluğu etkilemesi mümkündür, Çünkü hiçbir grup tam anlamıyla homojen değildir. Her zaman potansiyel bölünmeleri bünyesinde taşır. Moscovici, 1976 Moscovici, Lage ve Naffrechoux, 1969 • Katılımcılar altışar kişilik gruplar halinde bir araya getirilmiş (2 işbirlikçi katılımcı 4 gerçek katılımcı) • Hepsine gösterilen rengin ne olduğu sorulmuştur(mavi tonları) • İşbirlikçi iki katılımcıların tutarlı cevap verdikleri deney şartı • İşbirlikçi iki katılımcıların tutarsız cevap verdikleri deney şartı İncelenen etki, gerçek katılımcıların ne kadar sıklıkta mavi slaytlara yeşil tepkisi verdikleridir. Kontrol grubunda tüm katılımcılar ‘mavi’ cevabını vermiş Ama deney grubunda • İşbirlikçi katılımcıların olduğu durumlarda • Tutarlılık şartında ise katılımcıların %32’si en az bir defa yeşil tepkisini vermiştir. • Bu katılımcıların tepkilerinin %8’den fazlası, yeşildi. • Asch’ın deney sonuçlarına göre bu oran hiç birşey Ama… Katılımcılar hemen ikinci bir deneye sokulup gördükleri rengin ne olduğu bu sefer tek başlarına oldukları durumda sorulduğunda cevapları genellikle ‘yeşilimsi mavi’ olmuştur. İnsanların azınlıkta kalan düşüncelerden bilişsel düzeyde etkilendiği görülüyor (bir şekilde fikirleri bulanmaktadır) Ama çoğunluğun fikrine göre davranmaya devam ediyorlar.
SP 2015
Nereye kadar? Azınlıkta kalan fikir sahiplerinin ya da alt grupların • tutarlı ve istikrarlı kaldıkları görülürse, • görecekleri zararı göğüsleyebildikleri görülürse,
12
• gizli saklı işleri olmadığı yani özerk oldukları görülürse, • tartışmalarda esnek davrandıkları görülürse, bulundukları grubu / toplumu etkiledikleri görülmektedir. 13.2. Çoğunluğun Etkisi:Baş Eğme/Azınlığın Etkisi: Dönme Diyelim ki bulunduğunuz grubun içinden fikirlerinizi pek benimsenmeyen kişilerle karşı karşıya kaldınız. • Başa çıkmanız gereken iki grup var: Ait olduğunuz çoğunluk grubu ile grubunuzdaki azınlık alt grubu. • Üzerinizde çoğunluğun kuralsal-normatif kontrolü daha fazla olacaktır. • Üzerinizde azınlığın kuralsal-normatif kontrolü ise çok daha az olacaktır. • Azınlık görüşler kişiyi eski fikirlerinden döndürmeye • Çoğunluktaki görüşler, kişinin fikirlerinden dönmeksizin baş eğmesine yol açar. • Azınlıktaki görüşlerin etkisiyle kişinin kendi fikirlerinden dönmenin etkisi çok fazla zaman alır. • Çoğunluktaki görüşlerin etkisi ile kişinin boyun eğmesi çok az zaman alır. 13.3. Otoritenin Etkisi : İtaat Milgram (1974) Otorite ve Emir ve Siz ? • Katılımcılara cezanın öğrenme üzerindeki etkilerini araştıran bir deney düzenlendiği söylenmiştir. • Öğretmen ve öğrenci rollerine ayrılmış • (öğrenci her seferinde işbirlikçi katılımcıdır) • Öğrencinin her hata yapışında (miktarını araştırmacının belirlediği) elektrik şoku vermesi istenmiş. • 15 volttan 450 volta kadar 15’er voltluk 30 düğme bulunmaktadır. 13.4. İtaat Etmeyi Etkileyen Faktörler • Fiziksel yakınlık
SP 2015
Aldığı emrin kurban üzerindeki etkisine şahit olmayan katılımcılar (birinci deney şartında), bunu bizzat görüp yaşayanlara göre en fazla itaat edenlerden olmuştur. • Otoritenin kişi üzerinde kurduğu kontrol • Otoritenin inanılırlığı, güvenirliliği
13
13.5. Siz Ne Yapardınız? Başkalarının ve bizim ne yapacağımız konusunda düşündüklerimiz ile gerçekte ne yaptığımız arasında çok fark olması şaşırtıcıdır 13.6. İtaatin Dinamikleri Otorite sizden üst mevkide bulunandır. Otorite onaylamadığınız bir emri yerine getirmenizi istediğinde iki psikolojik durum içinde hareket edebilirsiniz: 1. Özerklik : kendinizi sorumlu tutup, o ortamda yapılacak doğru davranışı bulmada yegane rehber olarak kendinizi alabilirsiniz. 2. Görevli olma: Sorumluluğu otoriteye yükleyip emri yerine getirirsiniz. 13.7. Sosyal Roller ve Sosyal Etki Sosyal roller • belirli sosyal konumlarla birleştirilen davranış kalıplarıdır öğrenci-öğretmen rolleri gibi. • İnsanlar, girdikleri ortamlarda belirli pozisyonlara girerler ya da sokulurlar. Bu konumlarda onlardan beklenen rolleri ifa etmekleri beklenir: belli davranışları yapmaları ve yapmamaları beklenir. • İçine girdiğimiz ortam bize, o sırada bizden sosyal olarak ne beklendiğine dair anlayışlarımıza yol gösterir. Zimbardo ve arkadaşları, girilen rollerin etkisini özellikle de sıradan insanların kötü şeyler yapmalarına yol açacak sosyal etkinin ne gibi ortamlarda ortaya çıktığı ile ilgileniyorlardı. İnsanların atandıkları sosyal rollere ve davranışlarını dikte eden ortamlara bir şekilde uyacak tarzda davrandıklarını öne sürdüler. 1973’de meşhur hapishane deneyini (Stanford Prison Experiment) düzenledi. • Mahkum rolündeki katılımcılar çoğu zaman hapishane görevlilerine üst düzeyde uydular ve abartılı şekilde itaat ettiler. • Bu davranışlar araştırmacılar tarafından kimliksizleşmenin (de-individuation) işaretleri sayıldı • kişisel kimliğin kaybolduğu duygusu, kontrol duygusunun kaybı ve mahkum rolü ile özdeşleşme. • Hapishane görevlisi rolünde olan katılımcılar araştırmacıların güç patolojisi dedikleri şeyi gösterdiler
SP 2015
13.8. Sosyal Etki Fenomenine Getirilen Eleştiriler Sosyal psikoloji sosyal etki araştırmalarında yürüttüğü analizlerine, birey için • ortamın ne anlam ifade ettiğini,
14
• nasıl tanımladığını, • yaşadığı şeyden onun ne anladığını ve • bunlarla ilgili bilgiyi dahil etmek zorundadır.
14. IRKÇI, AYIRIMCI, ÖNYARGILI DÜŞÜNCE VE DAVRANIŞLAR 14.1. Irkçı Ayırımcı Davranış Irkçılık bir üstünlük ideolojisidir, Irksal bir grubun diğeri üzerinde siyasi hükümranlığını meşrulaştırma işlevi görür. Modern ırkçılık modern eşitlikçi değerlerle (bütün insanlara eşit davranmak veırkçı önyargıların mağdurlarına sempati ile yaklaşmak), olumsuz azınlık grubu imajını sürekli kılan önyargı biçimleri arasındaki çatışmadır. Gaertner ve Dovidio (1986) modern ırkçılığı en iyi anlatanın; modern eşitlikçi değerlerle (yani bütün insanlara eşit davranmak ve ırkçı önyargıların mağdurlarına sempati ile yaklaşmak), olumsuz azınlık grubu imajını sürekli kılan önyargı biçimleri arasındaki çatışma olduğunu ifade ederler. 14.2. Seksizim Seksizim birini cinsiyeti üzerinden ikinci konuma itmek ve üzerinde üstünlük kurmaktır. Tıpkı modern ırkçılıkta olduğu gibi burada da olumlu ve olumsuz tutum ve değerlerin çatışması yaşanır. Cinsel roller üzerinden ayırımcılık, bu hayatın içinden olan biz sosyal bilimciler ve ürettiğimiz bilgilerin nitelikleri için de geçerlidir. 14.3. Önyargı • Önyargı bir sosyal gruba karşı herhangi bir olumsuz tutum için kullanılan genel bir terimdir. • Kadınlara, Gaylere Kürtlere,Türklere,Romanlara, Yahudilere vs vs önyargılarımız vardır, • Olumsuz tutumumuzun olumsuz bilişsel duygu ögeleri, olumsuz bilişsel şemaları vardır (‘hepsi öyledir’). • Önyargılı tutumumuzun yani önyargımızın davranışsal boyutu vardır: Önyargılı davranma Etrafımızı anlamakta kategorileri kullanma eğilimimiz vardır.
SP 2015
İnsanlar bu kısayolları bir yardımcı olarak kullanırlar, onların yardımı ile daha etkili yargılarda bulunabilmektedirler, Ama bu yargıları çarpıtma gibi yan etkileri vardır: önyargılar, ırkçılık vs.
15
14.3.1. Önyargının Açık ya da Gizli Olması Açık tutum : bilinçli, kasıtlı, kontrol edilebilir tutumlardır. Ölçeklerde bu tutumlarının ne derece olumlu/olumsuz olduğu incelenir. Gizil ya da gizli tutumlar : ilgili tutum nesnesinin sadece varlığıyla bile tetiklenen kasti ya da bilinçli olmayan tutumlardır. Açık bir önyargı, bilinçli ve kasıtlı davranışlara yol açabilmektedir. aşikar bir biçimde hoşlanılmayan gruptan bir kişiye kasıtlı ve bilinçli ters davranışlar sergilenir. Gizli tutum ya da önyargı daha dolaylı , üstü kapalı hemen göze çarpmayan genelde sözel olmayan davranışlar halinde sergilenir: araya fiziki mesafe koymak, gözgöze gelmekten kaçınma, konuşmaya çekinmek ya da duraksamak gibi 14.4. Stereotipler Stereotipler dünyamızı anlamlandırmada kullandığımız malumat kategorileridir. Stereotipleri bilişsel şemalar olarak da düşünebiliriz: bu şemalar belirli gruplar hakkında paylaşılan varsayımlar hakkında malumatları kapsar; o grupların özellikleri, sosyal roller vs gibi varsayımları kapsar. Stereotiplemeyi alttan destekleyen mekanizma, sosyal kategorizasyondur. Stereotipleme ne işe yarar ? Etrafımızdaki karmaşık sosyal dünyayı basitleştirip anlamakta kullandığımız sağduyusal kuralları ya da kısayolları biçimlendirmeyi kolaylaştırır. Stereotipler genellikle bir arada kümelenir Aynı zamanda hiyerarşik şekilde yapılandırılabilir ve düzenlenebilir: genel bir stereotipik kategoriden oldukça spesifik bir kategoriye doğru düzenlenebilir. • Stereotipler dünyamızı anlamlandırmada kullandığımız malumat kategorileridir • Öyleyse yeni bir malumat geldiğinde n’olur? • Benzer nitelikte yeni bir malumat herhangi birşeyi değiştirmez ve etkilemez. • Ama gelen malumat, kategorideki malumata meydan okuyacak nitelikte bir içerik taşıyorsa n’olur? • Stereotipleme süreçlerinin kategorileri revize etme esnekliği vardır.
SP 2015
• Ama bu revizyon, malumatı proseslerken var olan kurulu inancın pek de ötesine geçirmez 14.5. Irkçılık ve Otoriter Kişilik Modeli Adorno ve arkadaşlarının (Adorno,Frenkel-Brunswick,Levinson;1950) otoriterlik ya da otoriter kişilik terimi ile işaretledikleri, belli kişilik tiplerinin faşist ideolojiye yatkın olduklarıdır.
16
Buna göre katı disiplin ve dogmatik fikirlerle karakterize edebileceğimiz belli tip ailelerden gelen kişiler, diğerlerine göre daha önyargılı olabilmektedirler. Otoriter kişilik teorisine göre otoriter kişilik, aşırı savunmacı bir tepkinin çıktısıdır; Aşırı disiplin ve katılık içinde yetiştirilen çocukların büyüdüklerinde saldırgan davranmaları ve hedeflerinde kolay ve zayıf hedeflerin olmasıdır Otoriteryenizm etnosentrizmle ile bağdaştırılır. Kendi etnik ve kültürel grubunun üstünlüğüne duyulan inanç ve diğer etnik ve kültürel grupların üyelerini sevmeme, iğrenme Otoriteryen eğilimler F skalası üzerinden ölçülür. • Bu model ırkçılığı ve önyargılı davranış ve düşünceleri açıklar • Ama özellikle ırkçılığı kavramlaştırma ve ölçme metodolojisi çok eleştirilir. • Irkçılığı bir çeşit kişilik bozukluğu ya da kişilik sapması olarak tarif ediyordu. • Ama bir çeşit kişilik sapması ya da bozukluğu olarak açıklanamayacak kadar yaygın gözlenen bir ırkçılık var. • Modern ırkçılık: ırkçılık sağcı düşüncelerden daha fazla birşeydir. 14.6. Önyargıyı Azaltmak: Temas Hipotezi • Temas hipotezine göre farklı sosyal gruplardan insanların uygun şartlar altında teması, ayırdedici davranışların azalmasına yol açabilir. • Buna göre çatışan iki grup arasında kurulacak temas genel bilişsel bir sürecin parçası olarak kategori üyelerinin kategori atıflarını modifiye edecektir.
SP 2015
• Ama temas, bazen son derece etkili olmakla birlikte başka bağlamlarda etkisiz kalabilmektedir.