Nlpilesagliklihamilelik

Page 1

Kendi kendinize yapabileceğiniz basit uygulamalarla hamileliği keyifli bir yolculuğa dönüştürün!

Sibel Çavuş Yeğin

NLP İLE SAĞLIKLI HAMİLELİK

2012

1


İÇİNDEKİLER 1. Teşekkürler

BÖLÜM 2: HAZIRLIK AŞAMASI

2. Başlarken

Deneme: Bizim Evde Bir Hareket Var

3. Kitabın Doğuş Hikayesi

8. Henüz Hamile Değilim, Ama Her An Olabilirim! a. Hamilelikle İlgili Düşünceler / Beklentiler

BÖLÜM 1: NLP NEDİR? 4. NLP’nin Doğuş Hikayesi 5. NLP’nin Dört Temel İlkesi a. Başkalarıyla Uyum & İçsel Uyum (Rapport) b. Hedefler c. Duyusal Keskinlik i. Egzersiz: Duyularınız Ne Kadar Keskin? d. Esneklik 6. NLP’nin Varsayımları 7. NLP Gebelikte Nasıl Yardımcı Olabilir?

i. Egzersiz: Sağlık Deyince... ii. Egzersiz: Mükemmel Hamileliği Modelleyin b. Ruhsal Durum / Ruh Hali Kontrolü i. Egzersiz: Ne “Durum”dasınız? c. Zararlı Alışkanlıklardan / Bağımlılıklardan

Uzaklaşma i. Egzersiz: Parçaları Birleştirelim d. Kaygı ve Stresi Yönetme i. Egzersiz: Kızgın Kumlardan Serin Sulara ii. Egzersiz: İçsel Dönüşüm e. Dengeli Bir Beslenme Alışkanlığı Edinme 2


i. Egzersiz: Hedefimiz Sağlıklı Hamilelik f.

Hamilelik Öncesi İdeal Kiloya Ulaşma

10. Hamilelik Bana Çok Yakıştı! k. Hedefler

i. Egzersiz: Zihnimize Alarm Takıyoruz

i. Egzersiz: Cezbedici Gelecek Uygulaması l.

BÖLÜM 3: İLK ÜÇ AY Deneme: Bekleyiş

Çapalar i. Egzersiz: Çapaların Gücü Adına... ii. Egzersiz: Çapa Eritme

9. Hamileyim, Yeni Biriyim! g. Doktorumuzla İlişkimiz

m. Mentör Tekniği i. Egzersiz: Akıl Hocalarına Soralım

h. Vücudumuza Kulak Vermek ve Ayak Uydurmak i.

Yeniden Çerçeveleme

j.

İnançlar i. Egzersiz: Eski İnanca Elveda, Yenisine

Merhaba

BÖLÜM 5: SON ÜÇ AY Deneme: Bir Dokun, Bin Ah İşit 11. Çoğu Gitti Azı Kaldı! n. Temsil Sistemleri ve Alt Modaliteler (Alt Sistemler) i. Egzersiz: Ağrının Alt Modaliteleri

BÖLÜM 4: İKİNCİ ÜÇ AY

o. Beden Algımız

Deneme: Gözlerini Açmadan 3


p. İlişkiler ve Empati i. Egzersiz: İlişkilere “Üçlü” Bakış

14. Bitirirken...

Deneme: Hayatımın Erkekleri Teşekkürler

q. Değerler i. Egzersiz: Değerler Yarışıyor

Öncelikle bana içimdeki sese inanma cesaretini, o sese uyup hayal etme becerisini, hayalini kurduklarımı gerçekleştirmek için adım

ii. Egzersiz: İkilemden İçsel Uzlaşmaya...

atma cesaretini ve bana inanıp tüm bunları destekleyen sevdiklerimi veren Allah’a şükürler olsun...

BÖLÜM 6: DOĞUM Deneme: Gözlerini Açtığında

Yol arkadaşım, can yoldaşım, dostum, sırdaşım, tek aşkım... El ele tutuşurken bile kendi istediğimiz yollarda sevgi ve huzurla yürüyebileceğimizi kanıtladığın, benim kitaplarda öğrendiğim şeyleri hiç okumadan bildiğin ve sadece kendin olarak bana kendim olmayı

12. Mutlu Son Ya Da Mutlu Başlangıç: Doğum! r.

Meta Model

s. Metaforlar t.

Doğuma Dair i. Egzersiz: Zihinsel Doğum Antrenmanı

öğrettiğin için... Bebeğimiz, Allah’ın bize en büyük lütfu oğlumuz, Kayra’mız... Varlığını öğrendiğim andan itibaren insan olmanın, kadın olmanın gücünü ve onurunu hissettirdiğin, beni “Anne” yaptığın, varlığıma anlam kattığın için... Annem ve babam... Beni dünyaya getirdiğiniz, koskoca bir kadın olsam da hala isteyince minik bebeğiniz olma lüksünü yaşattığınız, sevginiz ve ilginiz dahil tüm kaynaklarınızı cömertçe benle

13. Kayra’nın Doğuş Hikayesi

paylaştığınız ve her koşulda yanımda olacağınızı bilmenin güvenini yaşattığınız için...

4


Hocam Taşkın Köksalan...NLP’yi öğrenmek için en doğru adres olduğunuza olan inancımı hep haklı çıkardığınız, NLPAT çatısı altında bildiklerinizi birbirinden farklı onca insanın hepsine dokunacak şekilde anlatarak bizleri dönüştürdüğünüz ve NLP’ye

Başlarken...

gereken ciddiyetle yaklaşıp bize de bunun çok ciddi bir iş olduğunu

Hamilelik, Allah’ın kadına sunduğu en kutsal hediyelerden biri

hep hatırlattığınız için... Uygulayıcı ve uzman uygulayıcı eğitimlerinde iç dünyalarını samimiyetle paylaşan “yol”daşlarım... Uzun NLP eğitim günlerinin her

birini

muhteşem

anılara

ve

farkındalık

anlarına

dönüştürdüğünüz, olumlu geri bildirimlerinizle beni bu yolda

olan doğurganlık ve üretkenlik gücünün bedenimizde hayata geçtiği dönem. Bu yüzden çok özel ve her anı değerli. Bu dönemin zaman zaman kadını kendine yabancılaştıracak şekilde kutsandığını, zaman zaman olduğundan daha zor ve

ilerlemeye teşvik ettiğiniz ve “Dünyada harika insanlar var!”

“çileli” anlatıldığını gözlemliyoruz. Oysa her hamilelik öznel

inancımı pekiştirdiğiniz için...

bir deneyimdir ve nasıl yaşanacağına çevresel, toplumsal pek

Kitabın taslak halini okuyan ve şimdi güzel bir anne olan arkadaşım Filiz Tunçer... Değerli yorumlarını benimle paylaştığın için...

çok koşul kadar bireysel unsurlar de etki eder. İnançlarımız, değerlerimiz, toplumsal rollerimize, bedenimize, varoluşumuza ilişkin düşünce kalıplarımız, geçmişimiz... Kısacası sadece

Önce iş arkadaşım, yöneticimken, sonra dostum oluveren, güzel anne

biyolojik ve fizyolojik yapımız değil, bizi biz yapan tüm

Seçil Varal Kılıçoğlu... Kitapla ilgili geribildirimlerin ve beni

psikososyal etmenler bu dönemi şekillendirmede etkili. Peki,

harekete geçiren melek dokunuşun için... Ailemin diğer üyeleri, dostlarım, arkadaşlarım... Hatırlattıklarınız ve öğrettiklerinizle yaşamda bana ayna tuttuğunuz için... Sizi seviyorum ve hepinize teşekkür ediyorum. Bu kitap size ve tüm annelere küçük bir hediyedir...

tüm bu etmenleri şekillendirmede biz ne kadar etkiliyiz? Bu

soruların

cevabını

hamileyken

arayıp

bulmadım.

Cevaplarım hazırdı çünkü çok daha öncesinde farklı alanlarda sorduğum soruların cevabını ararken tanışmıştım NLP ile. Bana sadece NLP’nin öğrettiklerini, daha doğrusu hatırlattıklarını, hamileyken uygulamak kaldı. Hayalimdekinden daha sağlıklı 5


ve huzurlu bir hamilelik dönemini yaşadığım sırada insanların

NLP’nin kişisel kaynaklarımızı kullanma prensibinden yola

“Ne kadar güzel, hiç hamile gibi değilsin, nasıl bu kadar canlı

çıkarak kendi hikayenizi dilediğiniz gibi yazma ilhamını

ve keyifli olabiliyorsun?” sorularına cevap verirken “Sence

verebilmek. Bu kitapta kendi hikayemden parçaları

hamile bir kadın nasıl olmalı?” diye sorarak başladığımı ve

paylaşacağım için yaşamadığım hiç bir şey hakkında ahkam

aslında cevaben anlattıklarımın hepsinin NLP’de bir karşılığı

kesmeyeceğim. Bu da demek oluyor ki aktaracağım düşünceler,

olduğunu

deneyim

teknikler ve uygulamalar benim tarafımda sonuç vermiş ve

kazandığınızda önceleri düşünerek ve bilinç düzeyinde çaba

bana yardımcı olmuş. Ve NLP der ki “bir şeyi bir kişi bile

harcayarak yaptığınız her hareketi otomatik olarak ve çoğu

başardıysa, sen de başarabilirsin.”

farkettim.

Araba

kullanmakta

zaman başka şeylerle uğraşarak yapmaya başlamak gibi, ben de farkında bile olmadan NLP’yi hayatıma uyguluyordum. Demek ki artık “bilinçsiz yeterlilik” aşamasına yaklaşıyordum. Bildiklerimi çevremdeki insanlarla paylaşırken, benim için çok içselleşmiş olan bu bilgilerin başka insanların gözlerinde nasıl ışıklar yaktığını ve hayatlarına farklı bir bakış açısı kattığını farkettiğimde, benim için de bir ışık yandı. İki vazgeçilmez tutkumu birleştirmeye karar verdim: Öğrendiklerimi paylaşmak ve yazı. Elinizdeki bu kitabın doğum hikayesi de budur kısacası...

sizinle

Bu kitabın, NLP bilgilerinin gebelikte uygulanmasına yönelik kendi kişisel vizyonumu paylaştığım samimi bir çalışma olmasını amaçladım. NLP disiplininin insana sunduğu geniş bakış açısını özel bir dönemde nasıl kullanabileceğimizi sizlerle birlikte yeniden keşfetmek istedim. Amacım NLP’yi tüm detaylarıyla öğretmek değilse de, daha önce NLP ile tanışmamış olma ihtimalinizi göz önünde bulundurarak, bu disiplinin temel bilgilerini, özgün terimlerini ve yapılandırılmış bazı egzersizleri gündelik ve yalın bir dille paylaşmayı uygun buldum. Bu yönüyle, elinizdeki çalışma aynı zamanda bir

Bu kitabın amacı size hamilelik döneminde yapılacaklar ve

NLP’ye giriş kaynağı olarak değerlendirilebilir. Öte yandan,

yapılmayacaklar

önerilerde

odaktan uzaklaşmamak adına, tüm NLP konularının üzerinde

bulunmak, ideal olan herhangi bir şablonu sunmak kesinlikle

durmaktansa hamilelikte yaşanan ortak deneyimlere hitap

değil. Aksine, yapmaya çalıştığım şey kendi deneyimimden ve

edebilecek anlaşılması ve uygulanması nispeten daha kolay

listesi

vermek,

kalıplaşmış

6


olan kavram ve egzersizlere değinmeyi tercih ettiğimi

Bebeğiniz şu an sadece hayallerinizde, karnınızda ya da

eklemeliyim. Hamileliğin öncesini ve üç aylık dönemlerini

kucağınızda olabilir. Hiç farketmez... Onunla yaşayacağınız,

kitapta ayrı birer bölüm olarak ele aldım ve NLP konularını bu

yaşamakta ya da yaşamış olduğunuz muhteşem serüveni daha

başlıklar altında incelemeyi tercih ettim. Ayrıca her bölümün

doyurucu kılabilecek bilgiler size, çevrenizdekilere ve tabii ki

başında, hamileliğimin o döneminde yazmış olduğum bir

bebeğinize faydalı olursa, hayallerim ve emeğim karşılığını

yazıyı, ortak duygularımızı yansıtacağı düşüncesiyle sizinle

bulmuş olacak.

paylaşmak istedim.

Kafamda bir kitap yazma fikrinin oluştuğu, hazırlık ve

Beni bu kitabı yazmaya yönelten en önemli güdülerden biri

bilgilerimi derleme aşamasını tamamladığım ve ilk satırları

anne adaylarına olduğu kadar, annelerinin karnında dünyayla

yazmaya başladığım günlerin hiçbirinde yalnız değildim.

ilk tanışmalarını yaşayan bebeklere de bir faydası olacağına

Karnımdaki bebeğim bana varlığıyla ilham ve amaç veriyordu.

olan derin inancımdı. Artık biliyoruz ki, ilk hücrenin

Siz bu kitabı okurken bebeğim artık kucağımda ve bana neşe

oluşumundan itibaren bu yaşamdaki deneyimimiz başlıyor ve

vermeye devam ediyor.

ana rahminde, annenin tüm ruhsal, duygusal, fizyolojik yaşantısından birebir etkileniyoruz. Bu nedenle annelerin mutlu ve sağlıklı olması, bebeğin de ilk deneyimlerini sağlıklı ve huzurlu kılıyor. Bunu bilmek ve bu amaçla emek veriyor olmak, beni de besledi ve heyecanımı arttırdı. Bu heyecanla, size içinizdeki gülücükler saçan kız çocuğuna ulaşmanın

Ben bebeğime canımdan can kattım, o bana anlam kattı. Bu kitap, onun yaşattıklarıyla yazıldı. Ve şu anda bu kitabı elinizde tuttuğunuza göre, ben bir yerine iki varlığı yaşama sunuyorum: Biri kucağıma aldığım oğlum, diğerini de sizin avuçlarınıza bırakıyorum...

yollarını hatırlatmaya çalıştım. İzin verin o kız çocuğu ortaya

Sibel Çavuş Yeğin

çıksın, bebeğinize karnınızda olduğu süre boyunca ve

İstanbul

sonrasında arkadaşlık etsin...

7


insanın yaşadığı bazı ortak sıkıntıları yaşamadığımı ya da çok hafifçe atlattığımı farkettim. Benimle birlikte çevremdekiler de farketti doğal olarak. Yüksek lisans derslerime devam ediyor, çalışmalarımı

Kitabın Doğuş Hikayesi

verimle

ve

keyifle

sürdürüyor,

sosyal

ortamlardan geri durmuyor, eşimle eskisi kadar kaliteli vakit

Dünyaya gelen canlı-cansız herşeyin bir doğum ve varoluş

geçiriyor ve gelişimime, ilgi alanlarıma zaman ayırıyordum.

hikayesi var bana göre. NLP hikaye gibi metaforların çok güçlü

“Hamileliğin

birer farkındalık ve dönüşüm aracı olduğunu savunur. O yüzden

dediklerinde, neden aksi olması bekleniyor ve neden herkes bu

kitabımızın ve NLP’nin doğum hikayesini kısaca anlatarak

dönemi farklı yaşıyor diye düşünmeye başladım. Keyifli bir

başlayalım...

hamileliğin

2011 yılının Kasım ayında bebeğimin olacağını öğrendiğim

ne

ne

kadar

kadarı

kolay

“şans

geçiyor,

eseri”,

ne

çok

şanslısın!”

kadarı

bizim

kontrolümüzdeydi?

günden 2012 yılının Temmuz ayında bebeğimi kucağıma

Elbette yaşamımız boyunca bizi zorlayan, içimizdeki gücü

aldığım güne kadar olan zaman dilimi, hayatımın en güzel

açığa çıkarmak için türlü vesileler sunan zamanlar yaşıyoruz.

dönemlerinden biriydi. Hamilelik tüm kadınlar için keyifli bir

Hamilelik de kimimiz için bu zamanlardan biri. Çevresel

süreç

takım

değişimler, maddi darboğazlar, yakınlarımızın ya da bizim

değişimlere maruz kaldığı ve bu değişimler sırasında zaman

yaşadığımız psikolojik / fiziksel travmalar gibi kendi

zaman zorlandığı, her ay başka sürprizlerle ortaya çıkan ve

kontrolümüz dışında gelişebilecek olaylar nedeniyle bazı

bolca şikayet edilebilen bir olgudur aynı zamanda. Benim ilk

hamilelikler gerçekten zorlu bir süreç haline gelebiliyor. Bazı

hamileliğim olması sebebiyle geçmiş deneyimlerle şekillenmiş

gebeliklerde ise her şey yolunda giderken, çevresel ve sosyal

koşullanmalarım yoktu ve başkalarının deneyimlerini dinlesem

şartlar destekleyici, anne adayının sağlığı gayet elverişli iken

de onların beni etkilemesine izin vermemeye, kendi sürecimi

bile çok fazla sıkıntı yaşandığı gözleniyor. Kimi hamilelikler

yaşamaya kararlıydım. Günler ve haftalar geçtikçe, çoğu

ise tüm koşullardan bağımsız şekilde daha dengeli ve sağlıklı.

olma

potansiyeline

rağmen,

vücudun

bir

8


Peki neden deneyimler bu kadar çeşitli? Verdiğimiz psikolojik

Yaşadığım olayların üzerimdeki etkisini olumlu hale

ve biyolojik tepkiler dış dünyaya mı, onun içimizdeki

getirebilmek için anlamını ve bağlamı değiştirip

yansımalarına mı?

yeniden yorumluyorum. •

Bizler, yaşadığımız olayları ya da içinde bulunduğumuz şartları

Kullandığım sözcüklere, ifadelere dikkat ediyor, dili

değiştiremediğimiz durumlarda dahi aslında çok ciddi bir güce sahibiz:

Olaylara

yüklediğimiz

anlamı

ve

stratejik kullanmaya çalışıyorum.

dolayısıyla

verdiğimiz tepkileri değiştirme gücüne! Bu gücün verdiği

...

esnekliği farkettiğimiz an, farklı bakmaya, farklı davranmaya

Bir

başlıyoruz ve kontrol alanımız genişliyor. NLP’nin bize

uyguluyorum!

öğrettiği en temel dönüştürücü yaklaşımlardan biri bence bu. “Peki ben neyi farklı yaparak rahat bir hamilelik yaşamaya katkıda bulunuyorum?” diye kendi deneyimim üzerinde düşünürken farkettim ki: •

Çevremi,

davranışlarımı,

baktım

ki

NLP

tekniklerini

ve

kavramlarını

Bunu fark etmek ikinci bir soruyu zihnime taşıdı: “NLP’yi bilmeyenlere de bunları anlayabilecekleri şekilde anlatsam uygulamaları mümkün olur mu?” Cevap beklediğim gibi geldi: “Neden olmasın, en azından deneyebilirim!”

becerilerimi,

inançlarımı

hedeflerim doğrultusunda “hizalıyorum”. •

de

Şimdi

birlikte

denemeye

başlayacağız...

Teknikleri

ve

hamilelikte nasıl kullanılabileceğini paylaşmadan önce önemli

Bende olumlu duygular ortaya çıkaran “çapa”ları

bir noktayı vurgulamak istiyorum. NLP teknikleri pratik

kullanarak enerjimi ve moralimi yüksek tutuyorum.

uygulamalardan oluşuyor olsa da, kendi içinde oldukça

Bana ve yaşamak istediğim ruh haline hizmet etmeyen inanç kalıplarımı, daha faydalı olan ve beni destekleyen yeni inanç kalıplarıyla değiştiriyorum.

incelikli, pek çok farklı yöntemin ve bilginin harmanlandığı, uzmanlık isteyen tekniklerdir. NLP uygulayıcıları yoğun ve kapsamlı bir eğitim aldıktan sonra bu teknikleri uygulayacak mahareti kazanırlar ve her bir uygulamada ciddi bir psikolojik

9


süreci yönetirler. Burada oldukça sadeleştirilmiş uygulama örnekleri vermeye ve bunları tek başınıza uygulayabileceğiniz şekilde sunmaya çalıştım. Bu örnekleri, sizi kafanızdaki soru ve sorunlar hakkında daha derinlemesine ve farklı açılardan düşünmeye yönlendirebileceği inancıyla paylaşmış olsam da, en sağlıklı yolun güvenilir bir kurumdan NLP eğitimi almış uzman

bir

uygulayıcıyla

birebir

çalışmak

olduğunu

BÖLÜM 1: NLP NEDİR?

belirtmeliyim. NLP’nin Doğuş Hikayesi 1970’li yılların başında California Üniversitesi’nde matematik ve bilgisayar eğitimi alan Richard Bandler, aynı zamanda psikoloji alanına ilgi duymaya başladı. Aynı üniversitede yardımcı doçent olarak görev yapan dilbilimci John Grinder ile birlikte alanlarında çok başarılı olan üç psikoterapistin çalışmalarını incelemeye karar verdiler. Gestalt terapisinin kurucusu

Fritz

Perls,

aile

terapisti Virginia

Satir

ve

hipnoterapist Milton Erickson’u alanlarında böylesine başarılı yapan neydi? Bandler ve Grinder, bu üç terapistin iletişim, bireysel değişimi sağlama, hızlı ve etkin öğretme gibi başarılarının altında bir takım kalıpların olduğunu ve bunların kopyalanabileceğini

farkettiler.

Onlar,

bu

terapistlerin

yöntemlerinin teorik tarafıyla ilgilenmiyor ya da yeni bir terapi

10


yöntemi ortaya atmaya çalışmıyorlardı. Yapmaya çalıştıkları,

Programming, sinir sistemimiz ve duyularımız aracılığıyla

bu insanların kullandıkları yöntemlerin kalıplarını çıkarmak ve

gelen bilgileri ve dili kullanarak davranış, duygu ve

başkalarına da öğretilebilir hale getirmekti. “Başarının ve

düşüncelerimizi istediğimiz değişimleri gerçekleştirmek üzere

mükemmelliğin modellenmesi” kavramına dayalı teknikler bu

yeniden biçimlendirebileceğimizi vurgular.

çabanın sonucunda ortaya çıktı. Bu bakış açısıyla yaptıkları çalışmaları

içeren

keşiflerine

NLP

(Neuro

Linguistic

Programming - Zihinsel ve Dilsel Programlama, Zihin Dili Programlaması

gibi

Türkçe

çevirileri

yaygın

olarak

kullanılıyor.) adını verdiler.

NLP, psikoterapide uygulama alanına sahip olduğu kadar, bugün iş dünyasında, reklam, satış, halkla ilişkiler ve siyasette, eğitimde, sağlık ve spor alanında, psikolojik danışmanlık ve koçlukta da yaygın şekilde uygulanıyor ve başarılı sonuçlar veriyor.

Verdikleri bu isimdeki üç kelime, NLP’nin beslendiği ve kavramlarını dayandırdığı üç alanı temsil ediyor:

Bu kadar farklı dallarda kullanım alanı bulmuş, kısa ve pratik uygulamalarıyla çağımızın hızlı değişim süreçlerine oldukça

Neuro, duyu organlarımız aracılığıyla dış dünyadan bize ulaşan

uygun

mesajları

sürecinin sağlıklı ve “başarılı” yaşanması konusunda da

ve

bilgileri

almamızı,

işlememizi,

tepkiye

dönüştürmemizi ve bu süreçte gerçekleşen fizyolojik ve nörolojik faaliyetleri ifade eder. Sinir sistemimiz ve bu sistemin çalışma prensiplerini baz alır. Linguistic,

düşüncelerimizin,

çözümler sunan NLP, neden hamilelik ve doğum

kullanılmasın? NLP’nin davranışçı terapi, hipnoterapi, aile terapisi, Gestalt terapisi, sistematik dizilim gibi farklı alanlardan beslenmesi ve

davranışlarımızın

ve

bu alanlardaki bilgi birikiminden faydalanması onu hem içerik

deneyimlerinizin dil aracılığıyla kodlanmasını, ifade edilmesini

açısından zengin hale getiriyor hem de ona farklı insanlara ve

ve dilin deneyim edinme ve bunları aktarmadaki stratejik

durumlara

rolünü temsil eder.

tekniklerinin insanların özgün dünya görüşlerine saygılı olması,

hitap

edecek

esnekliği

kazandırıyor.

NLP

belli bir dogmatik düşünceyi ya da bakış açısını dayatmaması

11


ve öznel deneyimlere hassasiyetle yaklaşması nedeniyle

destek sürecin kalitesini de belirliyor. Karşılıklı güven ve

danışanlar iç ve dış bütünlüklerine en uyumlu çözümleri yine

sevginin hakim olduğu uyum içindeki ilişkiler, kimliğimizin

kendileri buluyorlar.

önemli bir parçasını oluşturuyor ve kendimizle olan ilişkimizi

Peki NLP, bu esnekliği ve kişiselliği nasıl başarabiliyor? Bunu

de olumlu etkiliyor.

anlamak için NLP’nin temel prensiplerine ve varsayımlarına

Kendi içimizde uyumun farklı boyutları var. İlki bedenimizle

göz atmakta fayda var:

uyum içerisinde olmak. Bedenimizi ne kadar tanıyoruz? Ne kadar seviyoruz ve onunla ne kadar barışığız? Günümüzde,

NLP’nin Dört Temel İlkesi

görüntümüze ve imajımıza gereğinden fazla önem vermemizi

NLP’nin başarılı iletişimcileri modelleyerek ortaya çıktığından

teşvik eden söylemler hakim olsa da, bu bedenimize gereken

bahsetmiştik.

başkalarıyla

özeni gösterdiğimiz anlamına gelmiyor. Vücudumuzdan gelen

kurduğumuz ilişkileri kastediyor olsak da, hamilelik gibi öznel

sinyalleri, mesajları ne kadar dikkate alıyoruz? Dikkate

bir deneyimde, kendimizle olan iletişimimiz de ön plana

aldığımızda

çıkıyor. NLP’nin dört temel ilkesini kendimizle ve başkalarıyla

önlemleri alıp uyguluyor muyuz? Hamileliğimin ilk aylarında

olan ilişkimiz çerçevesinde ele alalım:

doktoruma sürekli uykumun geldiğinden ve buna engel

İletişim

dediğimizde

genelde

Başkalarıyla Uyum & İç Uyum (Rapport)

dahi,

vücudumuzun

ihtiyaçlarıyla

uyumlu

olamadığımdan bahsetmiş, ne yapabileceğimi sormuştum. Cevabı basit olsa da beni şaşırtmıştı: “Bir şey yapmayacaksın,

Bilimsel çalışmalar, kaliteli ilişkilerin bedensel ve ruhsal

uykun geldiğinde uyuyacaksın!” O ana kadar ben uykum

sağlığımız üzerindeki olumlu etkisini ispatlamaya devam

geldiğinde elimdeki akademik makaleleri okumaya devam

ediyor. Kaliteden kasıt, ilişkilerimizin karşılıklı güven ve saygı

ediyor, uykumu açacak şeyler yapmaya çalışıyor, bir anlamda

zeminine oturması. Özellikle hamilelik gibi kişinin desteğe ve

vücudumun bu haklı isteğine direniyordum. Biraz araştırınca,

paylaşıma daha çok ihtiyaç duyduğu dönemlerde, güven veren

vücudumun bu aylarda gebeliğe alışmaya çalıştığını, enerjimin

yakınlıklar ve eşin, ailenin, dostların, yakınların verdiği sosyal

büyük kısmının içimde oluşmakta olan canlı için kullanıldığını

12


ve bu sebeple dinlenmeye ihtiyaç duyduğumu öğrendim. Ve

önemli kararlar almayı denediğinizde sonuç ne oluyor? Ya da

direnmeyi bıraktım. Aynı şekilde doktorum canımın istemediği

ruhsal

ya da hoşlanmadığım yiyecekleri yemek için kendimi

aktivitelere ne kadar istekli oluyorsunuz?

zorlamamamı önerdi. Bedenim neye ihtiyacım olduğunu zaten bana bir şekilde hissettirecekti. Ben bu şekilde bedenimin mesajlarına kulak vermeye başlamasaydım, muhtemelen o bana kendisini zorla dinletmenin bir yolunu bulacak ve bu iş bir savaşa dönüşecekti!

sağlığınız

açısından

sorunlar

yaşarken

bedensel

Son olarak, ruhsal boyuttaki uyumdan bahsedelim. Bizler kainatta birbirinden kopuk bireyler olarak varolmuyoruz. Sınırlarımızı belirleyen fiziksel varlıklarımız olsa da, daha büyük ve kapsayıcı bir bütünün parçalarıyız ve diğer canlıcansız varlıklarla etkileşim halindeyiz. Ruhsal boyutta aidiyet,

Zihinsel uyum diğer bir boyut. Kendimizle iletişimde olmak,

varoluş, birlik-bütünlük gibi ihtiyaçlarımız var. Dini, spiritüel,

pek çok farklı insanla iletişimde olmakla eş değer kimi zaman.

manevi

Hepimiz

isteklerde

doğrultusunda ruhumuzu beslemek bizi kendi benliğimizin

bulunduğu ve bunlar arasında uzlaşma sağlamamız gereken

ötesinde bir uyuma taşıyor. Hamilelik, belki de bu düzeydeki

durumlar yaşıyoruz. Bir tarafımız gece geç saatlere kadar

uyumun en çok hissedilebileceği dönemlerden biri. Dünyaya

eğlenmek

dinlenmemiz

bir can getirebilmek, onu kendi bedenimizde şekillendirip yine

gerektiğinde ısrarcı. Bir parçamız iş kadını kimliğimize sıkı

kendi bedenimizden besleyebilmek, ilk insandan günümüze

sıkıya bağlıyken, diğer parçamız harika bir anne olmamız

uzanan varoluş zincirinde bir halka olduğumuzu ve yeni

gerektiğini söyleyip duruyor. Bu durumlarda uzlaşma ve

halkalarla bütüne katıldığımızı derinden hissettiren kutsal bir

dengeyi

olgu. İnanç sistemimiz ne olursa olsun, onunla uyum içerisinde

içimizdeki

istiyor,

nasıl

farklı

diğer

tarafların

tarafımız

sağladığımız,

zihinsel

çelişen

gidip

uyum

düzeyimizi

belirliyor. NLP’nin temel varsayımlarından biri beden ve zihnin bir bütün

ihtiyaçlarımızın

farkında

olmak,

bu

ihtiyaçlar

bir hamilelik dönemi geçirmek diğer tüm alanlarda uyumu gerçekleştirmemizi kolaylaştıracaktır.

olduğudur. O halde bu bütünün ayrılmaz iki parçası arasındaki

Farklı parçalarımız ahenkle var olmayı başarabildiğinde

uyumu sağlamak önemli. Bedensel sağlığınız yerinde değilken

özümüz, sözümüz, davranışlarımız birbiriyle “tutarlı” hale 13


geliyor.

Tutarlılık

seviyemiz,

insanlarla

örneğin, beslenme alışkanlıklarınızı dengeli ve sağlıklı biçimde

ilişkilerimizde yansımalarını buluyor. Kendisiyle sorunları

düzenlemek, uygun bir egzersiz programını başlatmak ve

olan, uyumu yakalayamamış insanların benzer sorunları

sürdürmek gibi eylemleri düşünmek ve hayata geçirmek

çevrelerindeki

zaman

kolaylaşır. Kısacası, nasıl bir hamilelik ve doğum yaşamak

farketmişsinizdir. Diğerleriyle ilişkimiz, kendimizle ilişkimizin

istediğinize odaklandığınızda zihniniz de buna ulaşmanın

yansımasıdır.

yollarını aramaya başlar. Bununla ilgili tekniklere ilerleyen

insanlarla

da

genelde

diğer

yaşadıklarını

çoğu

bölümlerde değineceğiz. Hedefler NLP hedef odaklı bir yaklaşıma sahiptir çünkü neyi

Duyusal Keskinlik

istemediğinizi bilmek, sizi istediğiniz noktaya taşımaz. Bu

NLP’nin “Neuro” kısmında duyu organlarımızın da yer

taksiye binip “Ben Beşiktaş’a gitmek istemiyorum!” demeye

aldığından bahsetmiştik. Duyularımız, dış dünyayla bağlantı

benzer. Taksicinin sorusu doğal olarak “İyi de, nereye gitmek

kurmamızı ve iç temsiller oluşturmamızı sağladığı için

istiyorsunuz?”

sonuçları

deneyimlerimizi oluşturmada önemli bir yere sahip. Görme,

şekilde

işitme, dokunma, tat alma ve koklama duyularının her birini

canlandırabildiğinizde zihniniz onu gerçekleştirebileceği yolları

kullanıyor olsak da bazılarını “tercihen” daha yoğun kullanırız.

daha kolay bulacak ve ona ulaştığınızda daha net geribildirim

NLP’de buna “tercihli temsil sistemi” diyoruz, çünkü dış

sağlayacaktır.

dünyayı içimizde temsil ederken bazı duyu organlarımızı

mümkün

olacaktır.

olduğunca

Bazen

Ulaşmak detaylı

duyuyorum:

istediğiniz ve

canlı

“Hamileliğimde

sorun

yaşamak istemiyorum!” diyenler oluyor. Ben de taksici gibi soruyorum: “İyi de ne yaşamak istiyorsun?” “Fiziksel olarak zinde kalacağım, normal gündelik yaşantımı aksatmadan devam ettireceğim bir süreç olsun istiyorum.” dediğinizde

tercihen daha aktif kullanıyoruz. Yoğun olarak kullandığımız duyularımızın daha etkin ve “keskin” olduğunu farketmişsinizdir. Görsel olanlarımız için canlı resimler ya da görüntüler hayal etmek, işitsel olanlarımız 14


için içsel konuşmalar yapmak, kinestetik olanlarımız için

Duyusal

dokunmak, deneyimlemek ve duygularla iletişime geçmek çok

geliştirmemiz gereken becerilerimizden biri. Hamilelik bu

daha kolay. Duyularımızı keskinleştirmek, dış dünyadaki

zenginliği kazanmamızda bizi destekliyor neyse ki. Hamileliğin

detayları yakalamayı kolaylaştırdığı kadar, iç dünyamıza

özellikle ilk aylarında başta koku duyusu olmak üzere tüm

dikkatimizi

duyularımız daha iyi çalışır. Amaç bebeğimizi olası tehlikelere

yönlendirmemizi

ve

deneyimlerimizi

zenginleştirmemizi de mümkün kılıyor. Hamilelikte

yaşanan

fiziksel

ve

ruhsal

değişimleri

değişimlerin bizi taşıdığı mutlu sonu canlı şekilde hayal edebilmemiz, görsel sistemimizi etkin şekilde kullanmamıza Bebeğinizi

kucağınıza

yaşamımızı

zenginleştirmek

için

karşı daha iyi koruyabilmektir. İşitme duyusunda da benzer bir

kabullenebilmek ve yeni durumlara adapte olabilmek için bu

bağlı.

keskinlik,

aldığınızı

gelişme yaşanır. Doğum sonrası anneler ayrı odada olsalar bile bebeklerinin nefeslerini ya da ağlamalarını anında duyacak kadar hassas bir işitme duyusuna sahip olurlar. Bebeğimiz, annesine hediyelerle geliyor gördüğünüz gibi...

gözünüzde

NLP, algılarımızı ne zaman içimize ne zaman dış dünyaya

canlandırdığınızda duygu durumunuzun anında değiştiğini ve

odaklayacağımız konusunda bizi bir ayırım yapmaya davet

fiziksel sıkıntılarınızın hafiflediğini farkedebilirsiniz. Benzer

ediyor, çünkü her ikisinin de gerekli olduğu anlar var. İçimize

şekilde, gün içinde farkında olmadan kendimizle yaptığımız

döndüğümüz,

onlarca olumsuz konuşmayı farketmek ve takip edebilmek,

odaklandığımız duruma “içe odaklı hal” (downtime) diyoruz.

işitsel sistemimizi etkin şekilde kullanmakla mümkün. Birinin

İçe

size durmadan “Şimdiden geceleri uyuyamıyorsun, daha iki ay

duygularımızın ve düşüncelerimizin farkına varmamız ve

var, sıcak havalarda nasıl dayanacaksın bakalım!” gibi

bunları

yüreklendirici (!) sözleri durmadan fısıldadığını düşünsenize.

özümserken ve yaratıcı bir çalışma yaparken, kısacası

Ne sinir bozucu... Dikkat, bunu kendinize her an yapıyor

kendimizle iletişime geçerken oldukça verimli. Uyanık/dışa

olabilirsiniz!

odaklı hal (uptime) ise sadece duyularımızı kullanarak dış

odaklı

kendi hal,

analiz

duygusal

trans etmemiz

ve

durumuna

içsel

dünyamıza

geçtiğimizde,

gerektiğinde,

kendi

öğrendiklerimizi

dünyayı deneyimlediğimiz zamanları, yani düşüncelerimizi

15


geçmişe-geleceğe

duygulara

bilmeden kendime “Dışa odaklı hale geç, içsel dialoglarını

dünyayı

şimdilik durdur.” diyormuşum meğer. Sezgilerimiz aslında bize

algıladığımız zamanı ifade ediyor. Başkalarıyla iletişim

her zaman doğru olanı söylüyor ve ruhsal, bedensel sağlığımızı

kurarken, yeni bir şey öğrenirken, tehlikeli bir işi yürütürken

korumanın yollarını gösteriyor. Öğretiler ise sadece içimizdeki

dışa odaklı halde kalmak etkinliğimizi arttırıyor.

bilgenin bize fısıldadığı bu yöntemlere isimler veriyor.

Bizler farkında olmasak da zamanımızın çoğunu içe odaklı

Şimdi birlikte küçük bir deneme yapalım...

kapılmadan,

kaydırmadan,

“anda

ve

burada”

yargılamadan, kalarak

dış

halde geçiriyoruz. Dikkatimizi dış dünyaya yönelttiğimizi sandığımuzda dahi, içsel dialoglarımız sürüyor, geçmişle gelecekle ilgili pişmanlık, kaygı gibi duygular kafamızı meşgul ediyor, düşünceler durmadan zihnimizde akıyor. Oysa ki gerçek bir dışa odaklı hal deneyimi, içsel dialogların yokluğunu gerektirir.

Bir

arkadaşım

ilk

defa

dışa

odaklı

hali

deneyimlediğinde yaşadığı hisleri şu şekilde anlatmıştı: “...Resmen dünyam değişti! Algı kapılarım sonuna kadar

Egzersiz: Duyularınız Ne Kadar Keskin? Çevrenize dikkatlice bakın. Etraftaki insanlara ve eşyalara dikkat edin. Renklerini ve biçimlerini farkedin. Seslere kulak verin, ortamda müzik varsa dinleyin. Hislerinize odaklanın. Aldığınız tatlar var mı? Peki burnunuza gelen kokular?..

açılmış gibi hissediyorum ve sürekli olarak kendi üstüme

Vücudunuz ne kadar rahat? Tam şu anda hangi duyguyu

kapanmış gibi yaşamaktan ne kadar çok sıkılmış olduğumu fark

yaşıyorsunuz? Duruşunuzun ve fizyolojinizin farkına varın.

ediyorum!”

Vücudunuz dengede mi?

NLP ile ilgilenmediğim dönemlerde, kafamın çok karıştığı,

Sadece

beynimdeki seslerin durmadığı anlarda “Düşünme, yaşa!”

takılmadan anda kalın ve bırakın düşünceler zihninizden akıp

derdim kendi kendime. Bu, “Kafanda kurup duracağına,

gitsinler...

duyularınıza

odaklanın,

düşüncelerinizin

peşine

hayatın getirdiklerine odaklan ve sadece o anı yaşa, gerisine karışma.” cümlesinin kısa versiyonuydu. O zamanlarda dahi, 16


Şimdi gözlerinizi kapatın. Az önceki anı zihninizde tekrar

muyuz yoksa gittikçe uzaklaşıyor muyuz? Bu geribildirimler

yaşamaya çalışın. Etrafınızdaki nesnelerin, kişilerin yerlerini,

bir davranışın bizi ulaşmak istediğimiz noktaya taşımadığını

renkleri, biçimleri gözünüzde canlandırın. Burnunuza gelen

gösteriyorsa, farklı bir davranış seçeneğine geçiş yapabilmemiz

kokuları ve ağzınızdaki tadı görüntülere ekleyin. Duyduğunuz

gerekiyor ve bu geçişi yapabilmek bizim ne kadar davranışsal

sesleri hatırlayın...

esneklik gösterebildiğimize bağlı.

Notlar:..........................................................................................

Bizler hava durumunu, trafiği, küresel krizleri, doğal afetleri

......................................................................................................

kontrol

......................................................................................................

tepkilerimizi ve tutumumuzu kontrol etmek gibi büyük bir güce

......................................................................................................

sahibiz. Dış dünyada tek ve somut bir gerçeklik olduğunu

......................................................................................................

varsayıyoruz, oysa aynı olayı yaşayan insanların her birinin

Duyularınızı dış dünyada ne kadar etkin kullandığınız, içsel temsilinizi ve deneyimlerinizi etkiliyor değil mi? Uygulamanın ilk kısmında duyularınız aracılığıyla ne kadar detaylı veriler aldıysanız, ikinci kısmında yarattığınız içsel temsil de o kadar canlı olacaktır. Yaşadıklarınızın kalitesini arttırmak için, duyularınızın ince ayarlarını yapmayı unutmayın!

davranış

ama

bunlar

karşısındaki

içsel

farklı şeyler hissetmesi, farklı tutumlar ve davranışlar sergilemesi bunun bir yanılsama olduğunu düşündürüyor. Asıl gerçeklik dışarıda değil, onun içimizdeki yansımasında, çünkü biz bu yansımaya tepki veriyoruz. NLP, tepkilerimizin kontrolünü bize veriyor ve kontrolü ele almak gönlümüzce bir yaşamın kapılarını açıyor. NLP’nin Varsayımları

Esneklik NLP,

edemeyebiliriz

repertuarımız

genişledikçe

esneklik

kazanacağımızı savunur. Bu ne demektir? Belirlediğimiz bir hedefe doğru yol alırken, duyularımız aracılığıyla sürekli geri

NLP’nin temel varsayımları mutlak, sorgulanamaz gerçekler değildir. Sadece istediğimiz değişimi gerçekleştirme sürecinde davranışlarımızı ve tepkilerimizi etkin kullanabilmek için bakış

bildirim alırız. Hedefin neresindeyiz, hedefe doğru ilerliyor 17


açımızı değiştirebilecek ve bize fayda sağlayacak düşünme

anlattıklarımızdan

biçimleridir.

“Anlattıkların karşındakinin anladığı kadardır.” diyenler doğru

görmeyiz. Bize ulaşan bilgileri duyularımız, algılarımız, deneyimlerimiz ve diğer filtrelerimizle süzerek kendi dünya belirleriz. Kısacası, araziyi olduğu gibi ve tümüyle görerek değil, çizdiğimiz haritalara göre ilerleriz. Ve hepimizin haritası birbirinden farklıdır. Algıda seçicilik gibi bazı mekanizmalar da Gündemimiz

ve

-

ihtiyaçlarımız

algıladıklarımız değişir. Hamileyken etrafta daha çok bebekli anne görmeye, daha önce görmediğiniz bebek malzemeleri satan mağazaları farketmeye başladınız değil mi? İletişimin anlamı karşımızdakinden aldığımız yanıtta

Ben sana demiştim ya yavrum böyle yapıyorum haberin olsun diye.

-

Ne zaman demiştin anne?

-

Dün dedim ya.

-

Dün mü? Peki ben ne cevap vermiştim? Tamam ya da hayır dedim mi?

doğrultusunda çevremiz değişmese dahi o çevreden seçip -

Yooo.

-

E, cevap vermediysem duymamışımdır anne. Sen cevap verdiğimi varsaymışsın...

Annemin farkında olmadan yaptığı hata, bana yapacağı şeyi

saklıdır. İletişim, bir tarafın diğer tarafa mesajını ilettiği tek yönlü bir süreç değildir. Etkili iletişimciler, aktarmak istediklerini söyledikleri zaman iletişim sorumluluklarının bitmediğinin farkındadır.

belirler.

bakmalıyız. Annemle kimi zaman şöyle bir dialog yaşarız:

modelimizi oluşturur ve eylemlerimizi bu modele göre

destekler.

anladıkları

ulaşıp ulaşmadığını anlamak için aldığımız geribildirime

Hiçbirimiz dışarıdaki dünyayı olduğu gibi, tüm gerçekliğiyle

varsayımı

onun

söylemiş. Dolayısıyla, mesajımızın karşı tarafa doğru şekilde

Harita bölgenin (arazinin) kendisi değildir.

bu

ziyade,

Karşımızdaki

kişinin

tepkisini,

bizim

ilettiği zaman iletişimin bittiğini kabul etmesi. Oysa ki o sırada başka bir işe odaklanmış olan ya da gerçekten duymamış olan ben, mesajı almadığımdan iletişim başlamamış bile! Siz de iletişim kurarken “Duyduk duymadık demeyin!...” diyerek

18


sorumluluğunuzun bittiğini düşünmeyin, karşınızdakilerin ne

Ne kadar çok davranış seçeneğin varsa o kadar iyi. Bir şey

duyduklarından emin olun!

istenilen sonucu vermiyorsa yeni bir şey denemek gerekir.

Kişi, sahip olduğu seçenekler içerisinden kendisi için en

Esneklik ilkesiyle paralel bir varsayım. Kişi bir durum

uygun gördüğünü seçer. Her davranışın altında olumlu bir

karşısında birden fazla tepki arasında seçim yapabileceğinin

niyet yatar.

farkında olduğunda seçme özgürlüğü var demektir. Ve bu

Mevcut bilgilerimiz, duygusal ihtiyaçlarımız ve şartlarımız çerçevesinde her an kendimiz için en doğru gördüğümüz davranışı uygularız. Bu davranış bize zarar veriyor olsa da, dışarıdan olumsuz görünse de her davranışın altında kişi için bir kazanım amacı, olumlu bir niyet söz konusudur. Hamilelikte besin değeri düşük, kalorisi yüksek gıdaları bebeğimiz için hiçbir fayda sağlamayacağını üstelik fazla kilo olarak bize geri döneceğini bildiğimiz halde yemeye devam edebiliyoruz. Bunun dışarıdan en iyi davranış seçeneği olarak görünmediği açık. Ancak, bu gıdalar kendimizi berbat hissettiğimiz bir anda geçici süre iyi hissetmemizi, enerji düzeyimizin yükselmesini sağladıysa bu faydayı tekrar sağlamak için aynı davranışı tekrarlıyor olabiliriz. Böyle durumlarda, davranışın altında yatan iyi niyeti tespit edip bu niyete hizmet eden farklı davranış alternatifleri üretmek bizi kısır döngüden kurtaracaktır. Bunu nasıl yapabileceğimize ileride değineceğiz.

özgürlük, esnekliği beraberinde getirir. Bir davranış bizi belirlediğimiz

hedefe

götürmüyorsa,

farklı

davranış

alternatiflerini devreye sokup yeniden denemek, her seferinde aynı davranışı sergileyip sonucun değişmesini beklemekten daha akılcıdır. Einstein, deliliğin tanımını tam da böyle yapıyor: “Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı bir sonuç beklemektir”. Başarısızlık diye bir şey yoktur, sadece geri bildirim vardır. Deneyimleri başarı-başarısızlık çerçevesi yerine “öğrenme fırsatı” olarak değerlendirmek çok daha sağlıklı sonuçlar almayı sağlar. Kişi, hedefine yönelik gerçekleştirdiği bir davranış sonucunda istediği sonucu sağlayamadıysa, bu davranışını değiştirmesi yolunda önemli bir geri bildirimdir ve kişi bu geri bildirim sayesinde hedefe yönelik yeni bir davranış benimseyebilir. Bu düşünce tarzı, aynı zamanda geçmişe saplanıp kalmaktan bizi kurtarak geleceğe yönelik sonuç odaklı

19


bir

yaklaşıma

yönelmemizi

sağlar.

“Yanlış

yaptım,

kaynaklarla nasıl irtibata geçeceğimizi öğrenmek, bunları

hatalıydım...” diyerek geçip gitmiş bir olayın üzerinden bugünü

aktifleştirmek ve ihtiyaç duyduğumuz alana transfer etmek.

de karartmak yerine, “Evet, istemediğim bir sonuçla karşılaştım

Yani daha önce, panik yapılabilecek bir durum karşısında sakin

Bu sonucu bir daha almamak için neler yapabilirim?” diye

kalmayı başardıysanız ve yapılması gerekenleri soğuk kanlı bir

sormak olumlu bir düşünsel süreci başlatır. Hamileyken pek

şekilde yapabildiyseniz, doğuma giderken de ortalığı ayağa

çok blogu okuyor, diğer anne adaylarının ne gibi deneyimler

kaldırmak yerine sakin olmayı ve sürece yardımcı olmayı

yaşadığını takip ediyordum. Bir blogda “Şimdiki aklım olsa...”

başarabilirsiniz demektir

minvalinde bir yazı gördüm. İlk hamileliğinde ve doğum sonrasında neler yaptığını, ikinci bir gebelik yaşadığında neleri

Dil deneyimin ikinci derece temsilidir.

farklı yaşamak istediğini ve bunları nasıl yapacağını yazmıştı

İnsanlar deneyimlerini birbirlerine aktarırken, dil üzerinden

anne adayı. Sızlanmaya, geçmiş için ah etmeye kaçmadan,

iletişim kurarlar. Nasıl ki içsel deneyimimiz somut yaşantının

geçmiş deneyimi ışığında gelecekte neleri farklı yapabileceğine

birebir

odaklanıyordu. Oldukça akılcı, ne dersiniz?

deneyimimizi birebir yansıtmayabilir. İletişim kuran insanlar

İnsanlar değişim için ihtiyaç duydukları tüm kaynaklara kendi içinde sahiptir.

aynısı

değilse,

seçtiğimiz

kelimeler

de

içsel

arasında kelime kullanımı farklılık gösterebileceği gibi, aynı kelimeler kullanıldığında dahi farklı anlamlar yüklendiğinden dilin deneyimi birebir aktarmadığı, sadece belli oranda temsil

NLP’nin en özgürleştirici varsayımlarından biri!.. İstediğimiz

ettiği hatırlanmalıdır. İleride Metamodel konusunu incelerken

değişimi gerçekleştirmek için, hedefimize ulaşmak için

konunun detaylarına ineceğiz.

kimseye muhtaç değiliz, tüm içsel kaynaklara sahibiz! Cesaret, özgüven, huzur, coşku... “Bende yok, ne yapalım!” NLP’nin kabul edeceği bir ifade değil. Hayatımızda bu kaynakları bir

Zihin ve beden aynı sistemin ayrılmaz parçalarıdır ve birbirlerini etkilerler.

kere bile deneyimleyip kullanabildiysek, ihtiyacımız olan

Zihin ve beden birbirinden bağımsız çalışmaz, ikisi “bütün”ün

anlarda yine onlara ulaşabiliriz. Yapmamız gereken bu

içiçe geçmiş parçalarıdır. Birindeki değişiklik diğerini de 20


kaçınılmaz olarak etkileyecektir. Düşünce ve duygularımız

bu beceriler mevcutken denemenizi engelleyen güç, o işin

fizyolojimizi, bedenimizi etkilediği gibi, bedensel duruşumuz

imkansız olduğunu düşünmektir. Hamileliğim anne olmanın

ve sağlık durumumuz da ruh halimizi etkiler. Bu nedenle NLP,

moda olduğu, ünlülerin en güzel ve bakımlı anne olmak için

zihnimizde

bedenimizin

yarıştığı bir döneme denk geldiği için bu obsesyona sık sık

yapabileceğini savunur. Aynı şekilde, nasıl ki düşünce ve

gülsem de, bir taraftan kadının hamileyken normal halinden

duygularımız seçtiğimiz kelimeleri belirliyorsa, kullandığımız

daha güzel ve çekici olabileceğine inanmaya başlamıştım.

kelimeler de ruh halimiz üzerinde etki sahibidir. Kendinizi

Onlar parlayabiliyorsa, ben de parlayabilirdim. Bir keresinde

keyifsiz, bitkin hissettiğinizde bilinçli olarak yüzünüze bir

otobüste

gülümseme oturtup “Harika hissediyorum!” deyin, omuzlarınızı

arkadaşım, “Böyle bakımlı bakımlı gezmeye devam edersen

dikleştirip büyümüş göbeğinizi ileri doğru gururla çıkararak

tabii ki sana yer vermezler, hamileye benzemiyorsun ki!” diye

yürümeye başlayın. İnanmanız şart değil, bir kaç dakika sonra

espri yapmıştı. Devam ettim, çünkü anne olmak için kadın

daha iyi hissetmeye başladığınızı göreceksiniz.

olmaktan vazgeçmeye niyetim yoktu!

Eğer bir insan belli bir davranış sergileyebiliyorsa, diğerleri

Kişilik ve davranışlar arasında ayrım yapılmalıdır.

canlandırabildiğimiz

şeyleri

için de bunu yapmak mümkündür.

bana

yer

vermediklerinden

bahsettiğimde

bir

Davranışlarımızı kim olduğumuzla eş tutmak sıkça yapılan bir

Bir şeyin imkansız olduğuna dair geliştirilen inanç o işin

hata... Oysa “Ben” dediğimiz, kişiliğimizin, davranışlarımızın,

yapılmasının önündeki en büyük engeldir. Bir kişi bile

inançlarımızın, değerlerimizin toplamından da ötedir. Bir hata

gerçekleştirdiyse o iş artık imkansız olmaktan çıktığı için

yaptığımızda “Ben aptalım!” demek, bir şey yolunda

zihindeki engelleri yıkmak daha kolaylaşır. Genelde aklımıza

gitmediğinde “Beceriksizim!” demek, davranışımızı kimliğimiz

şu soru geliyor: Ben de istersem dünyaca ünlü bir sanatçı, çok

haline getirmek demek. Oysa ki kim olduğumuz nispeten kalıcı

başarılı bir iş adamı olabilir miyim? Cevabım şu, en azından

iken, davranışlar değiştirilebilir. Bu yüzden kendimizi ya da

denemek için kendinize izin verebilirsiniz. Her başarının

başkalarını eleştirirken, davranış düzeyinde kalmak ve kişinin

altında o alanla ilgili yetenek ve beceri olduğu muhakkak, ama

kimliğini mahkum etmemek değişim için çok daha sağlıklı bir 21


yaklaşımdır. Çok basit bir örnek vermek gerekirse, doktorumun

darlandığımızda, bildiklerimizin ve söylediklerimizin çok da

önerdiği demir haplarının her gün düzenli olarak alınması

etkisi kalmıyor.

gerekiyordu. “Her gün yapılan şeyleri aksatırım.” inancım

...

doğrultusunda, ilaçları ilk almaya başladığım zaman gerçekten de atladığım günler oldu. Bebeğin gelişimine zarar veriyorum

Bir sonraki aşamada hamilelik sürecimize odaklanacağız.

düşüncesiyle ilk tepkim kendime “Sorumsuz bir anne mi

Yukarıda bahsettiğimiz ilkelere dayanan teknikleri bu süreçte

olacaksın?” demek olmuştu. Neyse ki farkedip hemen

nasıl uygulayabileceğimize değinmeden önce bir hatırlatmada

düzelttim: “Henüz alışkanlık haline gelmediği için ilacı almayı

bulunmak istiyorum. NLP, sağlık dahil pek çok alanda başarılı

unutuyorum, şimdilik saat kurabilirim ya da başucuma suyun

ve pratik uygulamalar sunsa da gebelik gibi anne ve bebek

yanına koyarsam her gece yatmadan görebilirim.” diyerek

sağlığını

davranışta kalmayı sürdürdüm, bu da kendimi suçlamaktansa

uygulamalarını destekler nitelikte tamamlayıcı kullanımı en

çözüm geliştirmemi sağladı.

sağlıklı yoldur. Her gebelik sürecinde, tıbbi müdahale

Başkaları hakkında en yararlı bilgiler davranışlardan elde edilir.

özel

durumlarda

modern

tıp

gerektiren bir takım komplikasyonların gerçekleşme ihtimali vardır. Bu ihtimaller karşısında doktorların önerilerine kulak vermek ve bunlara uygun davranmak esas elbette. Ama bu işin

“Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” sözünün NLP’deki karşılığıdır. Kişilerin sözleri ve eylemleri arasında bir fark olduğu zaman hangisini dikkate alıyoruz sizce? Bir şey anlatmaya çalıştığınızda “Seni dinliyorum!” deyip önündeki işle uğraşmaya devam eden eşiniz çok da inandırıcı olmuyor değil mi?.. Kendimiz için de bu geçerli. “Bebek annenin ruh halinden doğrudan etkileniyormuş, biliyor musun?” deyip sonra televizyondaki

ilgilendiren

bol

acılı

dizileri,

filmleri

izleyip

sadece bir boyutu. Sağlığımız

konusunda

ters

giden

durumlar

olduğunda,

sorumluluğu kendi üzerimize alarak sorunu tamamıyla kendi zihnimizle yarattığımızı düşünmek ve suçluluk duymak ne kadar hatalı bir yaklaşımsa, sağlığımızla ilgili hiç bir kişisel sorumluluk almadan ve zihinsel çaba sarfetmeden en ufak durumda ilaçlardan ve tıptan medet ummak da en az o kadar

22


hatalı... Zihin ve bedenin ayrılmaz bir bütün oluşturduğunu

Biz stres altında olduğumuzda, kanımıza kortizon ve adrenalin

modern yöntemlerin hemen hepsi kabul ettiğine göre, zihinsel

salgılanıyor. Bu hormonlar plasenta aracılığıyla bebeğimizin de

potansiyelimizi aktive edip lehimize kullanıyor olmamız

kanına geçiyor ve bizdeki duygu durumu aynen bebeğimizde de

bedenimize de yarar sağlayacaktır. NLP’nin pozitif, hedef

oluşuyor. Mutluluk hormonları salgıladığımızda da durum aynı.

odaklı yaklaşımı bunu oldukça kolaylaştırıyor ve sorunlar

Salgıladığımız hormonlar bebeğimize ulaşıyor ve anne-bebek

karşısında edilgen değil, etkin olmamıza yardım ediyor..

mutlu mutlu yaşıyoruz. İşin ilginci, son zamanlardaki bilimsel

Hamilelikte de sağlıklı kalmak için proaktif olmak şart, ne de

çalışmaların da desteklediği şu ki, bebek bu ruh halini doğum

olsa en iyi tedavi hastalanmamaktır!

sonrasına da taşıyor.

NLP Gebelikte Nasıl Yardımcı Olabilir?

Ruh halimizin bebeğimizi doğrudan etkilediğini bildiğimiz

NLP, hayatın akışı içerisinde karşılaştığımız olaylara tepki verirken seçim şansımız olduğunu anlamamızı ve bu bilgiyi hayata geçirmemizi sağlayan bir çok beceriyi kazandırıyor. Bu beceriler, ruhsal ve onunla bağlantılı biçimde bedensel olarak daha sağlıklı bir yaşam sürmemizi mümkün kılıyor. Ve artık bir anne adayı olduğumuza göre, bizim sağlığımızdan doğrudan etkilenecek bir canlının daha sorumluluğunu taşıyoruz: Minik bebeğimizin! Bizim bedenimizde misafir olduğu sürece, tükettiğimiz gıdalardan tutun da o gıdalardan aldığımız tada kadar hepsini cömertçe bu küçük misafirle paylaşıyoruz. Bazen farketmediğimiz kadar çok şeyi bebeğimizle paylaşıyoruz hem de: Keyiflerimizi ve keyifsizliğimizi mesela...

zaman, iyi hissederek bebeğimizin duygusal açıdan sağlıklı gelişmesini

sağlamanın,

iyi

beslenerek

onun

sağlıklı

büyümesini sağlamak gibi bir sorumluluk olduğunu kavrıyoruz. Bu da demek oluyor ki, daha öncesinde yaşama karamsar, kasvetli bir bakış açımız varsa, hamilelik bunu değişitrmenin tam zamanı! (Zaten her an doğru andır.) Doktorların da belirttiği gibi, bebek rahimdeki ilk aylarından itibaren bizim temel duygu, düşünce ve olayları yorumlama alışkanlıklarımızı hissediyor ve benimsiyor. Bu yüzden, hayata bakışımızı olumlu yönde şekillendirmek, olayları yorumlama ve davranışlarımızı seçme konusunda büyük bir özgürlüğe sahip olduğumuzun farkına varıp hayatı keyfe dönüştürmek bir anne olarak kendimiz,

bebeğimiz

ve

tüm

sevdiklerimiz

için

23


yapabileceğimiz en büyük yatırım. Üstelik bu yatırımın riski

elbette. İşte NLP bu noktada hiç bir zorluk yaşamayacağımız

yok, getirisi ise paha biçilemeyecek kadar çok...

halisünasyonunu dayatmak yerine, insan olmanın doğası gereği

Ruhsal

ve

psikolojik

sağlığımıza

yönelik

tüm

diğer

uygulamalar gibi, NLP de bir daha hiç olumsuz duygular yaşamayacağınızı,

her

zaman

bulutların

yaşadığımız sıkıntıları birer gelişim aracı ve dönüşüm fırsatı olarak değerlendirmemize olanak tanıyor.

üzerinde

hissedeceğinizi vaad etmez. Bedensel ve ruhsal sağlık, sürekli ve kalıcı bir iyi olma durumu değil, daha ziyade bir denge halidir. Ve dengede kalabilmek için, ipin üzerinde yürüyen bir cambaz gibi, sağa sola eğilmemiz gerekiyor bazen. Hayatın içerisinde hepimiz inişler, çıkışlar yaşıyor ve bunlarla baş edebilmek için kendimizce yöntemler geliştiriyoruz. NLP, özkaynaklarımızı

farketmemiz

ve

kendi

öznel

gelişim

BÖLÜM 2: HAZIRLIK AŞAMASI

araçlarımızı geliştirmemiz konusunda bize yol gösteriyor ve ruhsal “denge” noktamıza hızlıca dönebilmemiz konusunda

Bizim Evde Bir Hareket Var

yardımcı oluyor.

Aceleciliğim hayat boyu zorlasa da beni, erkenden yollara

NLP hocam, “Elinizde araç olarak sadece çekiç varsa, bir süre sonra herşeyi çivi gibi görmeye başlarsınız.” demişti bir keresinde. Sorunlarla başsedebilmek için tek bir yönteme sahipsek, tüm sorunları aynı sanmaya başlarız ve bazen uygun olmayan yollarla çözmeye kalkar, başarısız oluruz. Hayatın tüm alanlarında olduğu gibi, hamilelik ve doğumda da bazı zorluklar,

değişimler

deneyimliyoruz,

deneyimleyeceğiz

düşürse de, aslında her zaman işime yaradı. Hep önden keşfettim bazı şeyleri. Aklıma koyduğumu yaşayamamış olmanın

pişmanlığını

tanımıyorum

o

yüzden.

Hayatı

kaçırıyorum sanrısı gözümü karartmayı her seferinde başardığı için, göze aldığım en büyük riskler kaçırmış değil yaşamış olduklarımdan pişman olma olasılıklarıydı. Hiç bir şeyden pişman olmadım neyse ki... Ama olmayı göze aldım, o ayrı...

24


Erken kurcalamak, erken sorgulamak ve tam da bu sebeple

takla makla atmıyor insan. Aksine hız kestiğin an bulanık

kendi yolumu (önümde örnek bulamadığım için belki) kendim

görüntüler netlik kazanıyor, renkler canlanıyor, kokular

çizmek sevdiğim bir macera oyununa dönüştü zamanla. Kolay

birbirinden ayrışıyor, zaman ve uzam genişliyor... Meğer

oldu mu?.. Olmadı, olmuyor elbette. Ama yüksekten atlayınca

manzaralı bir yolda ilerliyormuşum, meğer duyularım,

ölmediğini gördüyse hep atlamaya gönüllü oluyor işte insan.

sezgilerim, algılarım hala yerindeymiş de haberim yokmuş...

Bir tür adrenalin bağımlılığı olsa gerek...

Meğer dünya bana rağmen değil benle birlikte dönüyormuş. Ve

Saçma sapan, bir hayli robotik ve birbirinin fotokopisi

aslında acelesi olan, çılgınca dönen dünyanın kendisi değil,

hayatlarımızı

benmişim...

sorgulamaya

başladığımda

herkes

“erken

başlamışsın şikayete” demişti. Oysa şikayet değildi biliyordum,

Bir durup, atladığım neler var diye etrafıma bakındım...

içimdeki erken alarm sistemi çalışıyordu ve ben iç sesine

Yaşamak, canlı olmak ne demek diye düşündüm ardından...

yabancılaşmamış şanslı azınlıktan olduğum için kulaklarımı

Hayatı daha önce yaşamadığım yerinden yaşamaya başladım...

dikmiş o sesi dinliyordum pür dikkat. Her gün aynı saatte

Rengarenk çiçeklerim oldu önce... Her birinin ayrı huyu suyu

uyanmak, her gün aynı yüzleri görmek, aynı sözleri

olduğunu şaşırarak keşfettim. Biri suyu seviyordu, biri güneşi

tekrarlamak, kafese girer gibi geçtiğimiz kapılarda kartlarla iz

mesela... Zamanla ben onları tanıdım, sanırım onlar da benim

bırakmak, adım adım takip edilmek, kolunda saati olmayınca

“Günaydın kocakafalar!” diye onları selamlamama alıştılar.

tüpsüz dalış yapmış gibi bocalamak... Dayatılan, öğretilen

Ne zamandır açmayan küçük gül ağacım bir sabah ilk

hayat

olmayacaktı,

tomurcuğunu verdiğinde zıp zıp zıpladım... Her sabah hangisi

hissediyordum... Ama ne, nasıl gelişecek orası hayatın işiydi

çiçek açmış, hangisi boynunu bükmüş diye merakla uyandım.

işte, henüz bilmiyordum... Hala da bilmiyorum...

Ellerimi toprağa sokup mıncıkladım, tırnaklarımın içi kapkara

Bir gün saatte 120 kilometreyle giderken, hayatın frenine tüm

oldu diye hayıflanmamayı öğrendim, küçük solucanlar da eskisi

gücümle yüklendim. Gözlerimi sımsıkı kapadım takla atma

gibi korkutucu gelmemeye başladı nedense. Zamanla canlılık

korkusuyla, ama hayret, tek gözümü hafif aralayınca gördüm ki

başka bir yüzüyle kendini göstermeye başladı...

buydu

evet

ama

seçeceğim

bu

25


İnsanlardan ibaretmiş gibi algıladığım dünyanın diğer

bozmak, kalabalığa karışmak ve yeni keyifler mi keşfetmek

sakinlerine de dünyamda yer açmaya karar verdim sonra...

istiyor ne...

Hayvanlarla aramda platonik tabir edilebilecek bir ilişki vardı.

Bütün sorumluluklarını anarşist bir başkaldırıyla reddettikten

Onları sadece uzaktan sevebiliyordum. Belli bir “güvenlik”

kısa bir süre sonra, alışmış kudurmuştan beterdir misali yeni

mesafesinden yani. (Ona da sevmek denirse...) Hayvanlardan

sorumluluklar mı almak istiyor ne...

sakınmak gerektiği fikrini kaç yaşımda ve hangi saçmasapan

Evde başka bir canın, yeni bir insanın varlığı fikrine ufaktan

deneyimle edindim bilmiyorum. Bildiğim tek şey artık onlara

alıştırmalar mı yapıyor ne...

yakın olmak istediğim... Benim gibi biri için küçükten başlamak

Başta da söyledim ya, aceleciliğim başıma hep güzel işler açtı.

en iyisidir diye düşündük. Ve yavru kanaryamız aramıza böyle

Yeni şeyler yaşamak aklıma her düştüğünde yaş, imkan, mekan,

katıldı. Yani... Şimdilik sadece “viyykk” diye ses çıkarabilse de

zaman ve benzeri engel teşkil edebilecek kriterleri “ihmal

benim garip sohbetlerime viykleyerek cevap vermeye başladı

edilebilir” kıldı... Önce yaşa, sonra düşünürsün diye inceden

bile, daha ne olsun! Yeni bir can, yeni bir ses... Her tarafa yem

beni kandırdı...

saçmasını ve (nasıl beceriyorsa) duvarlara tuvalet muamelesi

Bakalım şimdi neler yaptıracak...

yapmasını saymazsak evde bizden başka bir canlı olması

Bekleyip göreceğiz…

oldukça keyifli...

Sibel Çavuş Yeğin – Temmuz 2011

Ve bu keyfin devamı gelecek gibi görünüyor... Üç kişilik bir çekirdek ailede yetişmiş Sibel için kalabalık hep renkli, cazip ve keyifliydi. Çünkü istediği zaman kalabalığa karışabiliyor, istediği zaman az nüfuslu, bol yalnız kalabilme lükslü dünyasına çekilebiliyordu. Şimdi kendi iki kişili ailesini kurmuş Sibel, yavaş yavaş iki kişilik keyfini sesle, gürültüyle, hareketle, başka nefeslerle

26


Hamilelikle İlgili Düşünceler / Beklentiler Hamile kalmak ve bir çocuk dünyaya getirmek, tüm Henüz Hamile Değilim, Ama Her An Olabilirim! Bir bebeğin ailenize katılmasına karar verdiniz, tebrikler! Şu an hamile değilsiniz, ama kararı verdiğinize göre her an olabilirsiniz. Bu evreyi planlı gebeliklerde bebek sahibi olma kararını takip eden, ruhsal, çevresel, maddi hazırlıkların yapılmaya başlandığı evre olarak tanımlayabiliriz.

evrenselliğine rağmen, her kadın için farklı bir anlam taşır. Ve her kadın, bu olguya verdiği anlam doğrultusunda pek çok inanç geliştirir, farklı tepkiler verir. Bir bebek sahibi olma kararını hayata geçirmeden önce, sizi bu sonuca taşıyacak süreci zihninizde nasıl tanımladığınızı ve onunla

ilgili

çağrışımlarınızı

netleştirmekte

fayda

var.

Böylelikle, hangi noktalarda size huzur ve mutluluk verdiğini,

Bu dönemde anne olma isteğini netleştiren bir kadın genelde şu

hangi noktalarda kaygı ve endişe uyandırdığını tespit edebilir

başlıklarda bir dizi eylem planı yapar:

ve enerjinizi yoğunlaştıracağınız alanları belirleyebilirsiniz.

Hamilelikle İlgili Düşünceler / Beklentiler

Hamilelikle ilgili düşüncelerinizi, yargılarınızı ve inançlarınızı

Ruhsal Durum / Ruh Hali Kontrolü

Zararlı Alışkanlıklardan / Bağımlılıklardan Uzaklaşma

Kaygı ve Stresi Yönetme

Dengeli Bir Beslenme Alışkanlığı Edinme

Hamilelik Öncesi İdeal Kiloya Kavuşma

Bu başlıkları sırasıyla ele alalım:

netleştirmek için kendinize sorular sormakla işe başlayın. Sorular, kendimizi tanımak ve kaynaklarımızı keşfetmek için çok güçlü araçlardır. Bazen bir soruyu sorup cevabını vermeden peşini bırakmak bile beyninizde o sorunun cevabına yönelik bir süreç başlatır. Size yöneltilen bir soruya sırf hatırlayamadığınız için cevap veremediğiniz durumlar olmuştur mutlaka. Böyle anlarda genellikle “Dilimin ucunda ama söyleyemiyorum!” diye çırpınarak düşünmeye devam ederiz. Tuhaf şekilde, cevap hiç ummadığımız bir anda ve düşünmeyi bırakmışken hatta

27


konu gündemden düşmüşken geliverir. Çünkü, bilinçli olarak

Mutlu ve sağlıklı bir hamilelik mümkün / imkansız

cevabı aramayı bırakmışken bile beynimiz konu üzerinde

çünkü ....................

çalışmaya devam eder.

Aşağıda yaygın olarak rastlanan olumsuz düşünceler/inançlar

Aşağıdaki cümleleri tamamlamak için kendinize sorular sormak

yer alıyor. Siz bunların hangilerine katılıyor, hangilerine

başlangıç

katılmıyorsunuz? Aralarında hemfikir olduğunuz kısıtlayıcı

aşamasında

size

yardımcı

olacaktır.

Kendi

sorularınızı yaratmaktan da çekinmeyin...

inançlar var mı?

Hamilelik benim için .................... anlamına gelir.

Hamileyken hastalanırsam iyileşmem çok zor olur.

Hamile bir kadın .................... olur.

Doktorlara güvenmiyorum.

Hamileyken.................... yapabilirim.

Vücudumun yeterince güçlü olduğuna inanmıyorum.

Hamileyken .................... yapamam.

Hamilelik güzelliğimi ve çekiciliğimi yitirmeme yol açar.

Hamile olmak hayatımda .................... değiştirir.

Hamileyken

Hamileyken .................... yapmak sağlığımı bozar. Hamileyken .................... yapmak sağlığımı güçlendirir. Sağlıklı bir hamileliği hak ediyorum / hak etmiyorum çünkü.................... Hamilelikten sonra eskisinden daha sağlıklı, daha güzel, daha üretken olabilirim / olamam çünkü ....................

ilaç

kullanamamak

beni

hastalıklara

karşı

savunmasız bırakır. Hamileyken vücudum üzerindeki kontrolümü kaybederim. Genetik olarak şanslı değilim. Annemin/halamın vb. hamileyken yaşadığı zorlukları ben de yaşayacağım. Sağlığım ve vücudum hakkında yeterince bilgi sahibi değilim.

28


Hamilelik

beni

eğlendiren

ve

mutlu

eden

şeylerden

vazgeçmemi gerektirir.

veriyor.) Bu katmanları birbiri ile uyumlu hale getirmek, yani bir anlamda “hizalamak” bize gerçekten ne istediğimizi,

Hamileyken bir sıkıntı yaşadığımda bana kimse yardımcı olamaz.

isteğimize ulaşmak için ne tür davranışlar sergileyeceğimizi, bu davranışları destekleyecek kaldıraç noktalarını ve hangi katmanlarda

Hamile kalmak için yaşım uygun değil.

dengeye

ihtiyaç

duyduğumuzu

anlamak

konusunda yardımcı olur. Bir anlamda, her hangi bir hedefimizi

Hamilelik, duygusal kontrolümü yitirmeme neden olur. Hamilelik ve doğumun acı verici olduğuna inanıyorum.

gerçekleştirmeye çalışırken içinde bulunduğumuz bağlamı bütünsel bir bakış açısıyla görebilmemizi sağlar. Peki bu katmanlar nelerdir?

Doğum tehlikeli ve zorlayıcı bir olaydır. Artık karnınızda minik bir bebeği misafir edecek olmanın size neler

düşündürdüğü,

sürecin

getirecekleri

hakkındaki

fikirleriniz biraz daha netlik kazanmaya başladı. Olgulara yüklediğimiz anlamlar ve bu anlam kapsamında yüklendiğimiz

Çevre: Yer, zaman ve insanları kapsar. Nerede? Ne zaman? Etrafta kimler var? Çevresel koşullar neler? Ortam nasıl? sorularına verdiğimiz cevaplar çevre düzeyiyle ilgilidir.

inançlar konusuna ilerleyen bölümlerde tekrar değineceğiz.

Davranış: Hareket, eylem ve düşüncelerimizi kapsar. Ne

Ama önce belli konuları (hamilelik gibi) yaşam bütünlüğümüz

yapıyorum? sorusunun cevabıdır.

içerisinde değerlendirirken geniş açıdan bakmamızı sağlayacak bir çerçevden bahsedelim...

Yetenek ve Beceri: Bu seviyede düşünme stratejileri, zihinsel ve fiziksel beceriler yer alır. Hangi becerilere sahibim? Nasıl

...

yapıyorum? gibi sorulara cevap verir.

Deneyimlerimizi oluşturan bazı katmanlar olduğunu düşünelim.

İnanç ve Değerler: İnançlar, davranışlarımızın temelinde yer

(Robert Dilts bunlara nörolojik / mantıksal düzeyler adını

alan, doğru kabul ettiğimiz düşünceler ve genellemelerdir. 29


Değerler ise sağlık, mutluluk, başarı gibi bizim için nelerin

Bu bilgileri hamilelikte nasıl kullanabileceğimize bakalım

önemli olduğunu belirleyen kavramlardır. Neye inanıyorum?

dilerseniz. Öncelikle sağlıklı bir hamileliği nasıl tanımladığınızı

Benim için önemli olan ne? sorularına cevap verir.

farketmek için, “sağlıklı olma” halini tüm düzeylerde nasıl

Kimlik:

Davranışlarımız,

beceri

ve

yeteneklerimiz,

inançlarımız ve değerlerimizin toplamından daha fazlası olan ve kendimizi, yaşamdaki rolümüzü ifade eden düzeydir. Ben kimim?

Kendimi

nasıl

tanımlıyorum?

Rollerim

neler?

sorularının cevabıdır. Ruhsal Boyut / Kimlik Ötesi: Ait olma, din, ahlak ve maneviyata ilişkin düzeydir. Dünyadaki amacımızı, varoluş nedenimizi bu düzeyde tanımladığımız için diğer tüm düzeyleri derinlemesine etkiler ve olduğumuz, yaptığımız her şeyi kapsar. Diğer canlılarla olan bağım nedir? Yaşama amacım nedir? gibi soruları cevapladığımız düzeydir. Genelde gündelik yaşamdaki analizlerimizi ve yorumlarımızı çevre ve davranış boyutuyla sınırlandırır, daha üst boyutları düşünmeye nadiren vakit ayırırız. Oysa ki üst düzeylerde yapılan değişim ve sorgulamalar, diğer düzeylerde çok daha etkili ve kalıcı değişimler yaratabilir ve içinde bulunduğumuz durumu daha bütünsel görmemizi sağlayabilir.

yaşadığınıza bakalım: Egzersiz: Sağlık Deyince... Kendinizi gerçekten çok sağlıklı hissettiğiniz bir zamanınızı düşünün. Çok sağlıklı bir insan olarak... Çevre: Neredeydiniz? Çevrenizde kimler ve neler vardı? Çevrenizdeki kişilerle ilişkileriniz nasıldı? Hangi mevsim, hangi aydı? Davranış: Neler yapıyordunuz? Nelerle ilgileniyordunuz? Yetenek ve Beceri: Sağlığınızı destekleyen ne tür becerilere sahiptiniz?

Hangi

yeteneklerinizi

sağlıklı

olmak

için

kullanıyordunuz? Neleri yapabiliyordunuz? İnanç ve Değerler: Sağlığınızla ilgili sahip olduğunuz inançlar nelerdi? Sağlıklı kalmak zor mu, yoksa kolay mıydı? Sağlıklı olmanın sizin için anlamı ve değeri neydi? Sizin için faydası neydi? Neden önemliydi?

30


Kimlik: Sağlıklı bir insan olmak ne demekti? Bu kimliğe sahip

yazılara ilişiyor. Her birini defalarca okuduğum için artık

olmak nasıl bir duyguydu? Kimlik algınızı destekleyen hangi

okumasam da sadece gözüme çarpmaları bile olumlu birer çapa

işleri başarmanıza yardımcı oluyordu?

etkisi yaratıyor, kendimi iyi hissetmemi sağlıyor. Uzun zaman

Ruhsal Boyut / Kimlik Ötesi: Evrendeki tüm canlılarla ilişkinizi ve bu bütüne duyduğunuz aidiyet hissini düşünün. Dini, manevi, spiritüel dünyanıza yoğunlaşın. Sağlıklı bir insan olmak bu boyutta sizin için ne anlama geliyordu? Sağlıklı olmak, kendinizden öteye geçmenizi ve bu bütüne aidiyetinizi nasıl destekliyordu?

önce bir gazeteden kesip sakladığım “Sağlıklı Hayatın Anayasası” yazısı da sakladıklarımdan biri. Bu yazıyı çok kısa ve basit bir sağlık formülü sunduğu için sevmiştim ve her gördüğümde maddelerine hızlıca göz atar, hangilerini yapıp hangilerini ihmal ettiğimi değerlendiririm. Çoğu maddede, NLP bakış açısıyla anlatacaklarıma paralel yaklaşımlar göreceksiniz. Ne de olsa “Aklın yolu bir”! Sizin de faydalanacağınızı ve

Notlar:..........................................................................................

kontrol listesi olarak kullanacağınızı düşünerek bu yazıyı

......................................................................................................

paylaşmak istedim:

...................................................................................................... ......................................................................................................

Sağlıklı Hayatın Anayasası:

......................................................................................................

Genetik Ağacınızı Oluşturun

Artık sizin için “sağlıklı olmak” her boyutta nasıl tanımlanıyor

*Beden ve ruh sağlığınızı dikkatle izleyin. Sağlıksızlık

biliyorsunuz. Sağlıkla ilgili derinlemesine düşünmüşken çok

işaretlerini önemseyin. Gerektiğinde tıbbi yardım istemekte geç

sevdiğim bir yazıya yer vermek istiyorum.

kalmayın.

Mutfağımdaki masanın üzerinde şeffaf bir kaplama var. Bu

*Sağlık kontrollerinizi ihmal etmeyin.

kaplamanın altına sevdiğim sözleri, yazıları, resimleri hatta karikatürleri

koyuyorum.

Böylelikle

yemek

yerken,

yakınlarımla keyifli çay sohbetleri yaparken gözüm hep bu 31


*Tıbbi önerileri güvenilir kaynaklardan almaya bakın ve bu

*Sağlıklı bir kilo aralığında kalmaya çalışın. Fazla kilolu

önerileri

olmayın, fazla kilolarınızı verin.

dikkatle

uygulayın.

Her

öneriyi

doktorunuza

onaylatın.

*Uykunuza özen gösterin. Yeterli süre ve iyi kalitede bir uyku

*Ailenizin sağlık geçmişi hakkında bilgi edinin. Doğru bir genetik ağaç oluşturup, genetik mirasınızı öğrenin.

her yaşta önemlidir. *Hareketli ve aktif bir hayat sürmeyi, düzenli egzersiz yapmayı

*Kişisel sağlık bilgilerinizi dikkatle ve düzenli olarak kaydedin. Düzenli bir sağlık dosyanız olsun.

özellikle de yürümeyi ihmal etmeyin. *Ruhsal durumunuzu dikkatle izleyin. Öfkeden, endişeden,

Eczacınızdan Yardım İsteyin

korkudan, yoğun stresten, depresif ve hüzünlü ruh halinden

*Kullanacağınız ilaç konusunda mutlaka bilgi isteyin. Dozu,

uzak kalmaya çalışın. Baş edemediğinizde yardım alın.

kullanım süresi, yan ve toksik etkileri, diğer ilaçlarınız, vitamin

*Yavaşlayın! Dinlenin! Zaman zaman tatil yapmayı ihmal

ve benzeri desteklerle o ilacın etkileşimi hakkında bilgi edinin.

etmeyin.

Doktorunuzun önermediği hiçbir ilacı kullanmayın. İlaç bilgisi için eczacınızdan yardım isteyin.

*Gülmeyi, eğlenmeyi, keyifli zamanlarınızı çoğaltmayı, hayatın

*Koruyucu aşılarınızı yaptırmayı ihmal etmeyin.

haz veren yanlarını daha çok ve sık yaşamayı unutmayın.

*Temel hijyen kurallarına uyun. Temiz bir ortamda yaşamaya, kişisel temizlik kurallarına uymaya özen gösterin. *Doğru

beslenin.

Besin

seçimleriniz

yaşınıza,

durumunuza ve sağlık risklerinize uygun olsun.

Küs Kalmayın Barışın

*İyimser olun. Olan bitene olumlu bakın. Gerektiğinde “Bu da geçer.” Demeyi öğrenin.

sağlık

*Affedici, bağışlayıcı, hoşgörülü olmaya çalışın. Küs kalmayın, barışın.

Tatil Yapmayı İhmal Etmeyin 32


*Yardım edin, sosyal yardım organizasyonlarında görev

Adım 1: Hamilelik sürecini çok sağlıklı ve keyifli yaşayan

üstlenin. Bilginizi, varlığınızı, gücünüzü ya da etkinizi ihtiyacı

birini tanıyor musunuz? Bu kişi çevrenizden, yakınen

olanlara da vermeye çalışın.

tanıdığınız birisi olabileceği gibi, bir film kahramanı gibi

*Sosyal

ilişkilerinizi

güçlendirin.

Toplumsal

bağlarınızı

iyileştirip sağlamlaştırın. Aile, iş, meslek, hemşehrilik, inanç aidiyetinizi güçlendirin. *Maneviyatınızı güçlendirin, inanç dünyanızı zenginleştirin. Geleceğe Yatırım Yapın *Okuyun, öğrenin, gezin, seyredin, aktif bir zihinsel yaşam sürmeye gayret edin. Entelektüel zenginliğinizi arttırın. *İyi yaşayın. Kendinizi, ailenizi, çevrenizi ödüllendirmeyi ihmal etmeyin. *Mali durumunuzu dikkatle izleyin, geleceğe yatırım yapmayı ihmal etmeyin.

kurgusal bir karakter bile olabilir. Bulunduğunuz alanda ileriye doğru bir kaç adım atabileceğiniz bir noktada durun ve bu kişiyi gözünüzde canlandırın... Adım 2: Şimdi ileriye doğru bir adım atın ve şu soruları cevaplayın: Bu kişi nasıl bir çevrede yaşıyor? Etrafında neler ve kimler var? İlişkileri nasıl? Görüntüler, sesler, kokular... Çevresindeki tüm detayları zihninizde canlandırmaya çalışın. Hazır olduğunuzda ileri doğru bir adım atın. Adım 3: Şimdi bu kişinin hamileyken neler yaptığına odaklanın. Neler yiyor ve içiyor? Bir gününü nasıl geçiriyor? Nasıl hareket ediyor? Somut davranışlarına odaklanmaya devam edin. Hazır olduğunuzda bir adım daha atın. Adım 4: Bu kişinin yukarıdaki davranışlarını sergilemesine

*Temiz bir çevrede yaşamaya çalışın. Alkol, sigara ve benzeri

yardımcı olan yetenekleri neler? Hamileliğini etkileyen hangi

kötü alışkanlıklardan uzak durun.

konularda beceri sahibi?

Egzersiz: Mükemmel Hamileliği Modelleyin

Adım 5: Bir sonraki adımdayız. Bu kişinin yaşadığı süreci destekleyen ne gibi inançları var? Nelerin doğru olduğuna inanıyor? Onun için önemli olan kavramlar, değerler neler? 33


Adım 6: Bir adım daha atarak kimlik boyutuna geçtik. Bu kişi,

......................................................................................................

hamileyken kendisini nasıl biri olarak, yani “kim” olarak

......................................................................................................

tanımlıyor? Kelimelerle ifade etmek zor ise bir obje, görsel bir

......................................................................................................

imge ya da sembolik bir ifade de kullanabilirsiniz. Hazır olduğunuzda aidiyet boyutuna doğru bir adım atın. Adım 7: Daha önceki adımlarda bahsedilen davranışları sergileyen, belli bazı yeteneklere, inançlara, değerlere ve kimlik algısına sahip bu kişi kendisinden daha büyük ve kapsayıcı bir bütüne ait olduğunu düşünse, bu ne olurdu? Kendisini neye / nereye ait hissediyor olabilir? Bu birlik ve bütünlüğün ona kattıkları neler olabilir? Adım 8: Son olarak, bulunduğunuz mekanda farklı bir noktaya geçerek az önce üzerinden geçtiğiniz yolu ve o yolda konuştuklarınızı tekrar hatırlayın. Genel bir değerlendirme yapmaya çalışın. Daha önce farketmediğiniz, şu anda aklınıza gelen şeyler var mı? Modellediğiniz kişi hamileliğinde neyi / neleri sizden daha farklı yapıyor? Siz bu yeni farkındalık doğrultusunda neleri değiştirebilirsiniz? Bundan sonrasında uygulamaya geçirmeyi düşündüğünüz yenilikler var mı? Notlar:.......................................................................................... ......................................................................................................

Ruhsal Durum / Ruh Hali Kontrolü Birlikte en çok vakit geçirdiğiniz insan kim? Elbette kendiniz! Peki kendinizle yaşamak nasıl hissettiriyor? İyi bir yol arkadaşı mısınız, eğlenceli, destekleyici?.. Yoksa aksi, eleştirel ve sıkıcı mısınız? Bu sorunun cevabı önemli, çünkü sizin hakim olan ruhsal durumunuzu belirliyor. Günlük hayatın getirdiği duygusal iniş çıkışları saymazsak, hepimizin hakim bir ruhsal durumu var. Kimimiz neşeli, kimimiz hüzünlü olarak tanınırız dostlar arasında. Bu tanımlamaların sağlığımızı, mutluluğumuzu kısacası yaşam kalitemizi de belirlediğini ise göz ardı ederiz çoğunlukla. Ruhsal durum ya da ruh hali olarak çevirsek de, NLP terminolojisinde “state” belli bir anda içinde bulunduğumuz ruhsal & bedensel genel durumdur ve nasıl nefes aldığımızı, nasıl durduğumuzu, kendimizi nasıl ifade ettiğinizi yani bir anlamda o anda nasıl “ol”duğumuzu belirler. Etrafımızı çevreleyen havayı sürekli algılamamamız gibi, kronik olarak içinde bulunduğumuz ruh halinin de farkında 34


olmuyoruz çoğu zaman. Farkına varmamız için ya dışarıdan

Yaşadıklarınız duygu durumunuzu derinden mi etkiler yoksa

gerçekçi bir geribildirim almaya ihtiyacımız var ya da

olaylara duygusal bir mesafe koyarak mı yaklaşırsınız?

dikkatimizi kendimize yönlendirmeye. Bir kaç dakikanızı ruhsal durumunuzu fark etmek için ayırmaya ne dersiniz? Egzersiz: Ne “Durum”dasınız?

Etrafınızdaki insanlar sevdiğiniz, birlikte olmaktan keyif aldığınız insanlar mı? Sizde nasıl duygular uyandırıyorlar? Mevcut ruhsal durumunuzu bir kaç yönden tanımlamaya

Sakin ve rahat olabileceğiniz bir mekan seçin ve dikkatinizi

başladınız... Peki bu hakim ruh halinin ne zaman ve nasıl

kendinize yönlendirin.

başladığını hatırlıyor musunuz? Çok eski mi, sizin için yeni bir

Şu anda nasıl duruyorsunuz? Bu duruş, genel duruşunuzu

ruh hali mi?

yansıtıyor mu? Bedeniniz rahat mı? Nasıl hissediyorsunuz?

Başlatan belirli bir olay ya da karar var mı? Bu olay ya da karar

Ağır? Hafif?

halen geçerli mi?

Dışarıdan bakan biri sizi nasıl görüyor olabilir? Nasıl yürüyor,

Bu ruh halini birini gözlemleyerek ya da modelleyerek edinmiş

nasıl oturuyor, nasıl konuşuyorsunuz?

olabilir misiniz?

Kullandığınız baskın bir mimik / yüz ifadesi var mı?

Notlar:..........................................................................................

Nasıl nefes alıyorsunuz? Ciğerlerinizden mi, diyaframınızdan mı? Kesik kesik ve yüzeysel mi yoksa derin ve aralıksız mı? Hakim olan duygunuz ne? Kendinizi sürekli aynı duyguyla sarılmış hissediyor musunuz? Sürekli düşündüğünüz bir konu var mı?

...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... Yukarıdaki sorulara verdiğiniz cevaplara göre, NLP’de tanımlanan üç

temel durumdan

hangisine

daha yakın

olduğunuzu görebilirsiniz: 35


Tutuk, Çökkün Ruhsal Durum: Bu durumdaki kişinin, sahip

Şaşırmasına gerek yok, özgüveni ve özsaygıyı ifade eden br

olduğu özkaynaklara ulaşması zordur. Kendisini kötü hisseder,

duruş bu kaynaklara erişimini kolaylaştırmıştı o kadar!

bedensel duruşu de bunu doğrular niteliktedir. Kendisini çaresiz görür, motivasyonu ve enerjisi düşüktür.

Hakim ruhsal durumumuz yaşamımızı ve hedeflerimizi destekler nitelikte değilse ne yapacağız? Elbette istediğimiz

Ayırıcı / Ara Durum: Kişinin içinde bulunduğu nötr ruhsal

hale getirmek mümkün. Ancak, bunun zaman alacağını ve sebat

durumdur. Kişi, kendisini ne iyi ne de kötü hisseder, diğer

gerektireceğini baştan kabul etmeliyiz. Aşağıdaki bir kaç adım

ifadeyle negatif ya da pozitif bir duygulanım söz konusu

değişim sürecini kolaylaştıracaktır:

değildir. Beden duruşu ve dikkati normaldir.

Kaynak Dolu Ruhsal Durum: Kişi, ruhsal ve bedensel özkaynaklarına kolayca ulaşabilir durumdadır. Motivasyonu ve enerjisi yüksektir. Kendisini iyi hisseder ve olumlu duygular

bu konuda yardımcı olacaktır.) •

Hedef ruh haline ulaşırken mevcut ruh halimizdeki hangi öğeleri koruyacağımızı, hangilerini değiştireceğimize karar

içerdiğinden, sadece duruşunuzu değiştirmek bile ruhsal

vermek

durumunuzu etkileyecektir. Omuzları çökük ya da kambur duran birilerini gördüğümde gayriihtiyari uyarırım. Dik

Nasıl bir ruh halinin yaşamımızı ve hedeflerimizi destekleyeceğini belirlemek

içindedir. Ruhsal durumunuz, beden ve ruh halinizi bir bütün olarak

Mevcut ruh halimizin farkına varmak (Bir önceki egzersiz

Değişim kararımızı ve değiştireceğimiz alanları bize

durması için sıklıkla uyardığım bir arkadaşım, omuzlarını ve

hatırlatacak bir takım uyaranlardan faydalanmak (Bkz.

sırtını dik tutmaya başladığından beri eskisinden daha kolay

çapalar), örnek alabileceğimiz rol modeller belirlemek ve

“Hayır!”

çevremizdekilerden geri bildirim almak.

diyebildiğini,

önceliklerini

gözetebildiğini

ve

dolayısıyla daha özgüvenli hissettiğini şaşırarak farketmişti.

NLP, insanların tüm çözümleri özkaynaklarını kullanarak bulabileceğini savunur. Dolayısıyla, kaynak dolu ruhsal durum 36


içerisinde kalmak, çözüme ve hedeflerimize açılan kapının

ederken” de haliyle içimizde anlam veremediğimiz bir dirençle

anahtarıdır demek yanlış olmaz. Bu anahtara en çok ihtiyaç

karşılaşıyoruz. Gelin konuyu biraz açalım...

duyacağımız dönemlerden biri olan hamilelikte, ne zaman kendinizi verimsiz bir ruhsal durum içerisinde bulsanız, o an ne yapıyorsanız farklı bir şey yapmaya başlayın. Nefes alışverişinizi, duruşunuzu değiştirin. Egzersiz yapın, hareket edin. Negatif duyguları tetikleyen kişileri, görüntüleri, sesleri ya da düşünceleri farkedip onlardan uzaklaşın. Kahkahanın gücünden yararlanın, sizi güldüren kişilere, filmlere, aktivitelere daha çok zaman ayırın. Siz gülünce bebeğinizin de güldüğünü aklınızdan çıkarmayın...

hiç değinmiyorum, artık herkesçe malum çünkü. Bunu bildiğiniz halde devam ediyor olmanızın birden fazla sebebi olabilir. Sigarayı stresle baş etme, keyif alma aracı olarak görüyor

olabilirsiniz.

Bırakırsanız

kilo

alacağınızdan

korktuğunuz için kilo kontrol aracı olarak bile görüyor olmanız mümkün. Sigara içerek “yetişkin” olduğunuzu kanıtladığınızı da düşünebilirsiniz... Arkada yatan nedenin farkında olmasanız bile, her davranışınızı o an var olan en iyi seçenek olarak

Zararlı Alışkanlıklardan / Bağımlılıklardan Uzaklaşma Hamilelikte

Diyelim sigara içiyorsunuz. Sağlığınız için zararları konusuna

bazı

alışkanlıklarınızı

terk

etmek

zorunda

gördüğünüz için sergiliyorsunuz. Daha iyi seçenekler mevcut olsa bile...

kalacağınızı müjdeleyerek başlayalım. Terk etmek, bırakmak kelimelerini kullanmanın ne kadar sevimsiz olduğunu ve daha şimdiden sizde bir direnç oluşturduğunu biliyorum. Gerçekten, NLP’nin “Her davranışın altında olumlu bir niyet yatar.” varsayımını hatırtlarsanız, bizim için olumsuz sonuçlar yaratan, dışarıdan bakıldığında “Bunun neresinde olumlu bir niyet olabilir ki?” dediğimiz pek çok davranışımızı ve alışkanlığımızı aslında iyi bir niyet gözeterek yapıyoruz. “Bırakırken, terk

... Bir davranışı sizin için daha faydalı sonuçlar yaratacak başka bir davranışla değiştirmenin yolu, altında yatan iyi niyeti tespit etmektir. Davranışın ardındaki iyi niyeti tespit etmeye çalışırken “Bu davranışla ben hangi ihtiyacımı karşılıyorum?” sorusunu sorduğumuzda bazen cevap alamayabiliriz çünkü cevabı bilinç seviyesinde bulmaya çalışırız. Oysa çoğu cevap, bilinçaltımızda gizlidir.

37


Hem bilinç hem bilinçaltı seviyede yapabileceğimiz bir

masrafların ve önceliklerin değişeceği konusunda hemfikiriz

uygulamayla, zararlı alışkanlıklardan uzaklaşma yolunda

sanırım!) gibi alışkanlıkların bırakılmasında kullanılabilecek

önemli adımlar atabiliriz. Uygulamaları yaparken, içimize

yöntemler mevcut. Sigara içmek gibi birden fazla psikolojik

yönelmek ve sorular sormak bizi şaşırtan cevaplar duymamızı

motivasyonun işin içerisinde olabileceği alışkanlıklarda, tek

sağlayabilir. Bunu yaparken şöyle düşünelim. Nasıl ki fiziksel

başına bir uygulama sizi doğrudan sonuca taşımayabilir. Bu

bütünlüğümüzü oluşturan bir takım organlarımız varsa ve

gibi durumlarda, birden fazla tekniği bir arada kullanmak daha

bunlar bir araya geldiğinde vücudumuzu oluşturuyorsa, bizi biz

etkili sonuçlar verir.

yapan kişiliğimizin de bir çok alt kişilikten ya da “parça”dan meydana geldiğini varsayalım. Bu parçalara kendimizce rollerimizi yansıtan (örn; “anne” parçam), kişiliğimizi ifade eden (örn; sinirli parçam, merhametli parçam) birer isim verebiliriz. Düşünme kolaylığı açısından, bu parçaların belli davranışlarımızı

yönlendirdiğini

varsayıyoruz.

Birazdan

bahsedeceğimiz uygulama, bu parçalarla iletişime geçme konusunda bize yardımcı olacak. Uygulamaya

geçmeden

önce

Gelin içimizdeki parçalarla iletişime geçmeyi deneyelim... Egzersiz: Parçaları Birleştirelim Adım 1: Farklı davranmak isterken kendinizi belli bir davranışı sergilerken buluyorsunuz. / Bir davranışı terketmek istediğiniz halde

bir

şeylerin

size

aynı

davranışı

tekrarlattığını

hissediyorsunuz. / Uygun bulmadığınız halde vazgeçmekte zorlandığınız bir alışkanlığınız var. Bu kalıplardan birine uyan

önemli

bir

iki

noktaya

değinmemiz gerekli. Bağımlılık, zararlı alışkanlık dediğimiz zaman uyuşturucu maddeler, yoğun alkol kullanımı gibi ağır bağımlılıklardan behsetmiyorum. Bunlar, bu kitabın kapsamı dışında kalan ve farklı uzmanlık alanlarını gerektiren konular.

bir sorununuzu düşünün. Adım 2: Sizin psikolojik bütünlüğünüzü oluşturan, sizi siz yapan kişiliğinizin pek çok “parça” dan oluştuğunu düşünelim. Bunlar neler olabilir, bir kaçını adlandırabilir misiniz?

NLP’de sigara kullanımı, “abur cubur” diye tabir edilen

Söz konusu davranıştan sorumlu olan, yani sizi bu davranışı

gıdaların tüketimi, gereksiz alışveriş yapma (bebek doğunca

sergilemeye yönelten parçanız hangisi olurdu? Bu parçayı tarif

38


etmek isteseniz... Neye benziyor? Bir insan mı? Nasıl biri?

Nasıl biri? Cisim mi? Rengi, şekli nasıl? Kokusu var mı? Ses

Cisim mi? Rengi, şekli nasıl? Kokusu var mı? Ses çıkarıyor

çıkarıyor mu? Ağırlığı, dokusu nasıl? Bir ismi olsa ne olurdu?

mu? Bedeninizin hangi bölgesinde hissediyorsunuz? Ağırlığı, dokusu nasıl? Bir ismi olsa ne olurdu? Onunla temasa geçerek bizimle iletişim kurmaya davet edebilir misiniz? Bizimle sohbet etmeye açık mı? (Cevap olumlu ise devam ediyoruz.)

Bir önceki parçanın sizin için iyi bir niyetle yaptırdığı davranışın yerine, aynı amaca hizmet eden ve daha olumlu sonuçlar almamızı sağlayacak yeni davranışlar üretmesi konusunda iş birliğine açık olup olmadığını yaratıcı parçaya

Adım 3: Şimdi tekrar içinize dönmenizi ve bu parçanıza, size

sorun. En az 3 yeni davranış seçeneği geliştirmesi konusunda

yaptırdığı davranışın altında yatan olumlu niyetin ne olduğunu

yardımını isteyin. İş birliği için parçanıza teşekkür etmeyi

sormanızı istiyorum. Bu tutum ve davranışıyla, sizin yararınıza

unutmayın.

ne yapmak istediğini bizimle bilinç düzeyinde paylaşabilir mi?

Adım 5: Şimdi bir önceki parçanıza geri dönün ve tekrar sorun.

Parçanıza, sizin için gerçekleştirmeye çalıştığı iyi niyeti için

Niyetini eskisinden daha etkili bir şekilde gerçekleştirebilmek

teşekkür edin ve bu olumlu niyetine hizmet edecek farklı ve

için yaratıcı parçanın sunduğu yeni davranış seçeneklerini bir

daha olumlu sonuçlar yaratan yeni davranışları öğrenmek için

süreliğine uygulama sorumluluğunu almaya gönüllü mü?

işbirliğine açık olup olmadığını sorun. (Bu sırada gerçekten

Örneğin, 3 hafta? İş birliği için kendinize özgü bir yolla

içinize yöneldiğinizden emin olun ve gelen cevaplara güvenin.)

teşekkür edin.

Adım 4: Daha önce pek çok durumda yaratıcı çözümler

Adım 6: Yine içinize odaklanarak, var olan tüm parçalarınızı

üretmişsinizdir. Hepimizin içinde, sorunlar karşısında alternatif

düşünmeye çalışın. Size rahatsızlık hissettiren, yeni davranış

çözümler bulmamızı sağlayan, değişik bakış açıları sunan

seçeneklerinin uygulanmasına itirazı olan herhangi bir parçanız

“yaratıcı” bir parçamız var. Şimdi, içinizdeki yaratıcı parçayla

var mı? Varsa, 4. Adıma geri dönerek, yeni davranışlar

iletişime geçebilirsiniz. Bu parça neye benziyor? Bir insan mı?

geliştirmeye devam edin. (Bu son adım, yeni davranışları

39


hayata geçirmenizi engelleyecek olası iç dirençleri önceden

Evdeki her iş zaten gözünüze bakıyor, peki bir de bebeğin

farketmeyi ve ortadan kaldırmayı sağlar.)

sorumluluğu gelince hangisine yetişeceksiniz?

Bu çalışmadan sonra, yaratıcı parçanızdan gelen önerileri

Çok biçimli bir vücudunuz var, ya hamilelik bu güzelliği

anlaştığınız süre kadar uygulayın. Bu süre içerisinde eskisi

bozarsa?

kadar zorlanmadığınızı, içinizden gelen itiraz seslerinin kısıldığını hatta kesildiğini deneyimleyince yeni davranışları kalıcı hale getirmek için daha motive hissedeceksiniz. Notlar:.......................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... Kaygı ve Stresi Yönetme Çalışan bir kadınsınız ve çalışmaya devam etmek istiyorsunuz ama bebeğinize kim bakacak? Bakan birini buldunuz diyelim, rollerinizi nasıl dengeleyeceksiniz? Sosyal ortamların vazgeçilmez ismisiniz, her ay bir geziye gidiyorsunuz, peki bebeğiniz olduğunda ne olacak?

Ailenizin yeni üyesi diğer çocuklarınızla ilişkinize nasıl etki edecek, nasıl tepki çekecek? Eşinizle ilişkinizde neler değişecek? Nasıl, aklınızdan geçen çoğu soruyu tahmin edebildim değil mi? Bunların bir kısmı benim de aklımdan geçti çünkü. Sağlıklı olan bunların hepsini gerek anne olma kararını vermeden gerekse sizi anneliğe taşıyan süreci yaşarken sormak zaten. Ama dikkat! Bu soruları soran kişiyi bekleyen tuzak, kaygının ahtapot gibi saran kollarına yakalanmaktır! Bu soruları sormaya başladığınızda pek çok olası felaket senaryosunu zihninizde yaratmanız ve gerçekleşmemiş (belki de hiç gerçekleşmeyecek) pek çok durum için gayet gerçek bir stres yaşamanız mümkün. Kaygı yaratan bazı durumlar “acemilik” kaynaklı olabilir. Özellikle gebeliğin ilk haftalarında bilgi yetersizliğinden kaynaklanan evhamlar işimizi zorlaştırır. Örneğin, hamile

Yaşınızın geçkin olduğunu düşünüyorsunuz. Acaba enerjiniz bir

olduğumuzu öğrendiğimizde genelde sevinmekten sonra ilk

bebeği büyütmeye yetecek mi?

yaptığımız şey zihnimizde son zamanları tarayıp “Acaba 40


yakınlarda bebeğe zarar verecek bir şey yaptım mı?” diye

Diğer bir endişe kaynağı, ilk günlerde mide bulantıları,

kaygılanmak olabilir.

Anne adayı, bebeğinin olacağını

iştahsızlık, kokulara karşı hassasiyet gibi belirtiler yaşayan

öğrenmeden kısa süre önce gerçekten de ilaç kullanmış,

annenin eskisi gibi yiyememesi ve bebeğini yeterince

röntgen çektirmiş, vücudunu zorlamış, bol sigara dumanına

besleyemediği düşüncesiyle suçluluk duymasıdır. Uzmanlar,

maruz kalmış ve hatta bizzat alkol-sigara kullanmış olabilir. Bu

gebeliğin başlarında bebeğin ihtiyaç duyduğu maddeleri

da hamileliğe endişeyle başlamaya sebep olacaktır. Oysa

anneden temin edebildiğini ve henüz çok küçük olduğu için bu

uzmanlar bu konuda rahat olmamız gerektiğini söylüyor.

maddelerin ona yettiğini, dolayısıyla rahat olabileceğimizi

Gebeliğin ilk günlerinde, yani biz büyük ihtimalle müjdeli

söylüyorlar. Yaşadığınız suçluluk, evham gibi duyguların

haberi henüz almamışken, yapılan işler henüz bir kaç hücreden

bebeğinize verebileceği zarar daha fazla olabilir unutmayın. Bu

oluşan bebeğimize korktuğumuz zararı vermiyor. Ama ilk

dönemde eskisi gibi yiyememekten şikayetçi olan anneler

sinyalleri aldıktan sonra (adetin gecikmesi gibi) dikkatli

telaşlanmasınlar, eski iştahlarının çok yakında muhteşem bir

olmamız için doğanın bir uyarı sistemi var. (Midemizi

dönüş yapma ihtimali oldukça yüksek...

bulandırmak, duyularımızı daha hassas hale getirmek gibi...) Kısacası,

hamileliğin

farkında

olmadığımız

dönemde

yapacağımız ve bebeğe ciddi anlamda zarar vermesinden endişe ettiğimiz bir hareket bebeğin gelişimini sekteye uğratmaz. Dolayısıyla, halihazırda devam eden bir gebeliğiniz varsa bu, yüksek ihtimalle bebeğe bir zarar gelmediğini ve gelişiminin devam ettiğini gösterir. Ama yine de böyle hassas konularda dikkatli olmak, doktorumuza danışmak ve içimizi ferah tutmak esastır!

“Bebeğim yaşayacak mı, sağlıklı olacak mı?” sorusu da pek çok anne adayının uykularını kaçırabilir. “Ağır kaldırdım, eşimle birlikte oldum, kendimi yordum, yüksek bir yere uzandım... Ya düşük yaparsam?” gibi sorular beyninizi kemiriyorsa, önce bir durun ve düşünün. Bunlar gerçekten de sağlıklı giden bir gebeliği sonlandırabilecek ciddi sebepler olmayabilir. Doğuma hazırlık kursuna gittiğim günlerde katılımcı anne adaylarının sorduğu bazı sorular karşısında şaşkınlığa düştüğümü hatırlıyorum. Ben mi çok rahat bir anne adayıydım, onlar mı çok abartıyorlardı bilemedim bir süre.

41


“Araba yolculuğu sırasında araba tümseklerden geçerken ya da

yapmaya

bozuk yollarda sarsılırken bebeğime bir şey olur mu?”, “Kışın

yaratıcılığımızı epey arttırıyor! Bu durumda en doğrusu bu kısır

odamızı yeterince nemlendirmezsek bebeğimiz ne gibi sorunlar

döngüyü farketmek ve hemen durdurmaktır. Hatırlarsanız, NLP

yaşar?”, “Odasındaki halının tüyleri kaç milimetre olmalıdır?”,

ne istemediğinize değil ne istediğinize odaklanmanızı önerir.

“Şu kadar metrede değil bu kadar metrede yaşayan bir balık

Bu da kaygının tersi bir psikoloji yaratmak anlamına gelir.

yersek kritik bir şey başımıza gelir mi?”... Bu ve benzeri

Olumsuz ihtimalleri sadece düşünerek bile kendinizde kaygı,

sorularla geçen dokuz aylık bir süre, sizi bilmem ama, beni

endişe, korku yaratabileceğinizi kabul ediyorsanız, aynı

gerçekten yorardı ve olayın güzelliğinden, muhteşemliğinden

beceriyi olumlu bir duygulanım oluşturma konusunda da

uzaklaştırırdı

kullanabileceğinize itiraz etmezsiniz sanırım.

düşünmeyi

doğruyu seçtim:

söylemek Doğanın

gerekirse.

Ben

sorumluluğunu

şöyle almaya

çalışmadan, Yaratıcıya, doğaya, bedenimize ve bebeğimize güvenebiliriz. Doğum ve öncesi zaten çok doğal fizyolojik bir süreç ve doğa bizim yanımızda. Bir sorun olduğunda bizi uyarmak için pek çok sinyal veriyor ve bizim yapmamız gereken vücudumuzla iletişimde kalıp bu sinyallere duyarlı olmak. Hepsi bu! Gördüğünüz gibi, kaygı yaratan pek çok durum bilgi sahibi

başlıyoruz

ve

bu

da

felaketler

konusunda

Kaygının oltasına yakalanmış olanlarımız için küçük bir uygulama yapalım: Egzersiz: Kızgın Kumlardan Serin Sulara Adım 1: Sizde kaygı uyandıran durumu düşünün. Ve bununla ilgili içsel bir dialog başlatın: Eğer ....... olursa / başıma gelirse ne yapacağım?

olduğumuzda olumsuz etkisini kaybediyor. Yine de bazen

Adım 2: Yukarıda belirlediğiniz duruma uygun her bir ihtimal

doğru bilgiye ulaşmak için harcayabileceğimiz enerjiyi,

için zihninizde ayrı görüntüler oluşturmaya başlayın. Bunlar

olumsuz içsel konuşmalar yaparak tüketebiliyoruz. İşin kötüsü

hareketli filmler şeklinde olsun ve siz bunları uzaktan izleyin,

bu olumsuz konuşmalarla başlayan felaket senaryoları bizi

filmin içinde kendinizi gördüğünüzden emin olun.

içine çektikçe kendimizle daha da olumsuz konuşmalar

42


Adım 3: Bir önceki adımda oluşturduğunuz filmlerden size en

olduğu gibi kabullenin. Zaman geçtikçe, durumla ilgili daha

iyi hissettireni seçin. (Eğer hiç biri iyi hissettirmiyorsa olumlu

çok bilgiye ve veriye ulaştıkça bakış açınız değişebilir. Bundan

ihtimalleri düşünmeyi atladınız demektir. Olumlu senaryolar

da şüphe duyuyorsanız, “En kötü ne olabilir ki?” diye kendinize

yazmayı ihmal etmeyin!)

sorun. Paradoks gibi gözükse de, en kötü ihtimali düşünmek

Adım 4: Zihninizde seçtiğiniz olumlu filmi tekrar oynatın. Bu

bazen insanı gerçekten rahatlatır ve kaygı seviyesini düşürür.

kez, yaptığınız planı, eylemlerinizi ve istediğiniz sonuca

Sizde kaygı uyandıran pek çok konu için bu şekilde zihinsel

ulaştığınızı detaylı şekilde gösteren hareketli filminizin içinde

egzersizler yapmak önceleri bilinçli bir çaba gerektirse de kısa

yer aldığınızdan emin olun. Yani bu kez kendinizi dışarıdan

sürede otomatik hale gelecek, sizi karamsarlığın kızgın

izlemek yerine filmin içinde kalın.

kumlarından iyimserliğin serin sularına taşıyacaktır.

Adım 5: Bu filmin içinde nasıl hissediyorsunuz? Rahatsız mı?

Notlar:..........................................................................................

O zaman Adım 2’ye geri dönüp daha çok alternatif üretmeye

......................................................................................................

devam edin. Filmin içerisinde olmaktan keyif aldıysanız

......................................................................................................

keyfinize yoğunlaşın. Bir müddet tadını çıkardıktan sonra

......................................................................................................

dikkatinizi

......................................................................................................

içinde

bulunduğunuz

ortama

yönlendirerek

zihninizdeki filmden ayrılın.

Kaygının üstesinden gelmek için önce kaygılandığınızın farkına

Ne kadar uğraşsanız da olumlu bir senrayo üretemiyorsunuz

varmak gerekiyor. Çoğumuz karamsar senaryolar üreten bir

diyelim. Bu o an içsel kaynaklarınızla irtibata geçemediğiniz

düşüncenin

için olabilir. Bir müddet ara verip tekrar deneyebilirsiniz. İkinci

olduğumuzun farkına varmıyoruz. Gerçekçi olduğumuzu,

bir ihtimal, gerçekten yapılacak hiç bir şeyin olmadığı bir

ihtimalleri gözden geçirdiğimizi düşünüyor, ama yarattığı

durumu düşünüyor olabilirsiniz. (Ki çözümsüz sorunlar esasen

negatif duygulanımın adını koyamıyoruz. Öncelikle kaygı

çok ender rastlanan bir durumdur.) O zaman şimdilik olanı

duyduğumuzu

peşine

kabul

takılıp

edip,

gittiğimizde

bunu

elle

kaygı

tutulur,

üretiyor

arttırılıp

43


azaltılabilir somut bir hale getirmemiz gerek. Bir tanıdığım

düşünce kalıplarının doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmak

hamileliği sırasında bebeğinin sakat doğacağına dair yersiz bir

yerine, bu inançların sizin yaşam tarzınıza hizmet edip

endişeye kapıldığını ve her gün bunu düşünüp üzüldüğünü,

etmediğini değerlendirmenizi önerir. Peki stres sizin için ne

kaygılandığını anlatmıştı. Daha sonra destek aldığı bir uzman

demek? Hayatınızın mutlak bir parçası mı? Yönetebildiğiniz bir

kendisine şu tavsiyede bulunmuş: “Her gün belirli bir saatte dur

kavram mı? Yoksa sizi çoktan esir aldı da, o mu sizi yönetiyor?

ve kendine bu konuyu düşünmek için yarım saat ver. Bu yarım saatte istediğin gibi endişelenebilir, karamsar düşünceler üretebilirsin. Ama yarım saatin bittiğinde bu düşünceleri geride bırakacak ve günlük işlerine devam edecek, bu konuyu o gün boyunca düşünmeyeceksin.” İlk başta yarım saat olan kaygı sürelerini zamanla kısaltmışlar ve bir süre sonra kaygının ortadan kalktığını görmüşler. Bu da farklı bir bakış açısı, farklı bir çözüm. Kaygıyla başetmede önemli olan, öncelikle kaygılı olduğunuzun farkına varmak ve bunun yönetilebilir bir durum olduğunu kabul etmek.

Strese yol açan etmenler kişiden kişiye değişeceğinden, neyin sizde ne kadar strese sebep olacağı konusunda net bir şey söyleyemem. Ancak, vücudunuz söyleyebilir. Başağrısı, boyun ve omuzlarda gerginlik, sırt ağrısı, uykusuzluk, ülser, reflü, hazımsızlık gibi sindirim sistemi sorunları ve sıkça tekrarlayan grip, soğuk algınlığı gibi rahatsızlıklar kronik stres temelli olabilir. Bunların tekrarlama paternlerine dikkat edin. Hangi koşullarda, hangi durumlar üzerine bu sıkıntıları daha sık yaşıyorsunuz? İşte bunlar sizin stres kaynaklarınız, diğer ifadeyle stresörleriniz!

... Kaygıyla çok ilintili bir kavram da modern çağın epidemisi kabul edilen stres. Stresi hayatımızdan çıkarmamız mümkün değil, onunla yaşamayı öğrenmeliyiz diyenler olduğu kadar, stresle mücadele etmek yerine stresi yönetmeliyiz diyenler de var. Kimileri ise stresin tümüyle yok edilebileceğine ve bir tür

Stres oluşturan bir anda üç şey gerçekleşir: •

Olay

Olaya yüklediğiniz anlam

Yüklediğiniz anlama verdiğiniz tepki

kalıcı iç huzura ulaşılabileceğine inanıyor. NLP, inançların ve 44


Fark ettiyseniz, verdiğiniz tepki olayın kendisine değil, ona

anlamadıklarını ve yeterince sosyal destek görmediğinizi

yüklemiş olduğunuz anlama yönelik. Bu mekanizma, asıl

düşündüğünüzü varsayalım. Sevilmediğinize, dostlarınızın

haliyle stres yaratma gibi bir “kabiliyeti” olmayan olaylara bile

vefasız olduğuna ve yalnızlaştığınıza inanmaya başladınız

negatif anlam yükleyerek gerilmemize yol açabilir dikkat

(Duruma

ettiyseniz.

Haklısınız, ama tam tersini de kabul etmek

terkedilmişlik, mutsuzluk, kendine acıma, diğerlerine öfke gibi

durumundasınız, ki tam tersi oldukça özgürleştirici bir düşünce:

bir takım duygusal tepkiler oluşturdu. Ve bu duyguların

Olayları kontrol edemesek de, onları yorumlama biçimimizi

etkisiyle, yakınlarınıza sitem ettiniz, onlarla tartıştınız, küserek

kontrol ederek ruh halimizi dengede tutabiliriz. Olayın

pasif agresif bir tepki verdiniz (Duygusal ve davranışsal tepki).

başaçıkabileceğimizden

dair

Bu zincirde, hangi halkaya müdahale etmek sizin stres

düşüncemizi bile kontrol etsek, stres seviyemiz muazzam

yaşamanızı engellerdi sizce? Çoğu insan, olayı büyütmemek ve

ölçüde farklı olacaktır.

insanlarla ilişkilerini zedelememek ve daha büyük bir stres

büyük

olup

olmadığına

Burada yanlış anlaşılabilecek bir noktanın üzerinde durmak istiyorum. Çoğu insan, olaya verdiği anlamı ve yorumlama şeklini değiştirmek yerine, verdiği tepkiyi kontrol etmeye çalışarak kendince bir stres yönetimi tekniği uyguluyor. Bu da çoğunlukla anlamın yarattığı duygunun değil davranışın yönetiliyor olması demek, ki bu uzun vadede istenmeyen sonuçlar doğurur. Şöyle bir örnek verebiliriz: Gebeliğiniz süresince yakınlarınız sizi çok arayıp sormadı, buluşma isteklerinize bir nedenle olumlu yanıt veremediler ve yakınlarınızla çok vakit geçiremediniz (Olay). Bu durum karşısında yakınlarınızın size çok yardımcı olmadığını, sizi

yüklediğiniz

anlam).

Bu

düşünceler,

sizde

yumağıyla boğuşmamak için davranışlarını kontrol altında tutmayı seçebiliyor. Bir şey yokmuş gibi davranıyor, olayı güneme getirip tartışmamak için kendini tutmaya çalışıyor ya da ince imalarla, göndermelerle yetiniyor. Ve takdir edersiniz ki bnların hiç biri stresi ortadan kaldıracak çözümler değil. Davranışsal tepkimize geçmeden önce duygusal tepkilerimize odaklanmak gerek. Bu durum karşısında ne hissettiniz? Terkedilmişlik ve kendine acımayı ele alalım. Bu duyguların daha da çoğalmaması için durumla yüzleşmekten kaçınma ve bir şey olmamış gibi davranmaya yönelmiş olabilirsiniz. Davranışınızı önemli ölçüde içinde bulunduğunuz hakim duygu belirler. O halde, öncelikle duygulanımınıza odaklanmanız 45


gerekli. Terkedilmişlik duygusunu ortadan kaldırabilirseniz,

ki, kral at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif

davranışınız ortadan kalkacak ya da uygun şekilde değişecektir.

etmiş ama adam atını satmaya yanaşmamış. “Bu at, sadece bir

Duyguyu kontrol etmenin yolu ise duruma yüklediğiniz anlamı

at değil benim için, bir dost... İnsan dostunu hiç satar mı?”

sorgulamayı gerektirir. Neden terkedilmiş hissettiniz? Çünkü

dermiş hep.

arkadaşlarınızın sizinle buluşmamasını, sizi sevmemelerine ve vefasız olmalarına bağladınız. Oysa durum sadece “sizi aramamış ve sizinle buluşmamış olmaları.” Bu durumun nedeni çok yoğun çalışıyor olmaları, kişisel sorunları ya da çok daha basit günlük şeyler olabilir. Diğer olası gerekçeler, sizin kafanıza ürettiğiniz senaryolardan ibaret. Ama bu senaryoları temel alıp üzerine davranışlarınızı inşa ettiğinizde, yıkılan ilişkilerin enkazının daha büyük stres yaratması oldukça muhtemel. Bu gibi durumlarda en güzeli, durumu net olarak

Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylüler ihtiyarın başına toplanıp: “Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler. İhtiyar: “Karar vermek için acele etmeyin” demiş. Sadece ´At kayıp´ deyin. Çünkü gerçek bu, ondan ötesi sizin yorumunuz. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz…

ortaya koymak, herhangi bir anlam yüklemeden önce

Köylüler ihtiyara gülmüşler. Ama aradan 15 gün geçmeden, at

muhatabınıza sormak ve durumun “gerçek” nedenlerini

bir gece dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi

öğrenmektir. Pek çok ilişkinin stresli bir hal alması, olay-

kendine. Dönerken de, peşine 12 vahşi at takıp getirmiş. Bunu

anlam-duygu-davranış

gören

zincirinde

yanlış

halkaya

odaklanmamızın sonucu. Bunun örneklerini hiç yaşadınız mı? Olay ve anlam ayrımını çok güzel ifade eden bir hikaye vardır. Derler ki: Köyün birinde çok fakir ve yaşlı bir adam varmış. Ama Kral

köylüler

toplanıp

ihtiyardan

özür

dilemişler.

“Sen haklı çıktın.” demişler. Atının kaybolması bir talihsizlik değil şans oldu senin için. Artık bir at sürün var.” “Karar vermek için yine acele ediyorsunuz…” demiş adam. Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen tek gerçek bu. Ondan ötesinin ne getirecegini henüz bilmiyoruz.”

bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış 46


Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden

“Siz erken karar vermeye devam edin” demiş ihtiyar. “Bilinen

“Bu adam deli!” diye geçirmişler. Bir hafta geçmeden, vahşi

bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkilerse askerde.

atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve

Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu

ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun

kim bilebilir?..

zaman yatakta kalacakmış. Köylüler yine gelmişler ihtiyara: “Bir kez daha haklı çıktın” demişler. “Bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler. İhtiyar: “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş. “O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin yorumunuz. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı bildirilmez.”

Strese yol açan etmenlerden biri de aşırı kontrol ihtiyacı. Herkesi, herşeyi kontrol etmek, ve doğal olarak başaramamak, olaylar karşısında çaresiz ve gergin hissetmemize yol açıyor. Oysa ki hepimizin bir ilgi ve etki alanı var ve bunlar aynı büyüklükte değil. Bizi ve hayatımızı ilgilendiren herşeye etki etme gücüne sahip değiliz. Etki alanımız dışındaki konuları yönetmeye

çalıştığımızda,

gereğinden

fazla

sorumluluk

yüklenmiş oluyoruz, sonuç alamıyoruz ve haliyle yetersiz hissediyoruz. Bu da beraberinde stres, ve onun tetiklediği

Birkaç hafta sonra, düşmanlar büyük bir ordu ile ülkeye

sindirim ve dolaşım sistemi rahatsızlıklarını getiriyor. Örneğin,

saldırmış. Kral, eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış.

sağlığınızı bozan bir durum söz konusu olduğunda, farklı

Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün

uzmanlık alanlarından destek talep etmeyip tamamıyla kendi

gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış, çünkü savaşın

kendinize iyileşme çabasına girişmek, gereğinden fazla

kazanılmasına imkan yokmuş. Köylüler, bir kez daha ihtiyara

sorumluluk almak demektir. Bu sorumluluğun altında ezilmek

gelmişler: “Yine haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun

stres ve onun tetikleyeceği daha büyük sorunlar için çok

bacağı kırık, ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki

elverişli bir ortam yaratır.

asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması talihsizlik değil, şansmış meğer.”

Bir tanıdığım, hamileyken bebeğin gelişimi ile ilgili her bilgiyi yutarcasına okuyor, bebek söz gelimi ultrason muayenesinde 47


beklenen kilo aralığının bir kaç gram altında çıksa adeta

testi yaptırmamak bile, yeri geldiğinde büyük kaygılara ve

suçluluktan kahroluyordu. “Daha doğru beslenmeliydim, daha

strese yol açabilir. Sizde stres yaratan şeyleri düşünün.

çok uyumalıydım...” diye neyi yanlış yaptığını sorgulayıp

Hangileri

duruyordu. Ta ki başka bir arkadaşımız ona: “Bebeğin

edebilecekleriniz ve değiştirebileceklerinizle ilgili eyleme

gelişimine bir yere kadar etki edebilirsin. O şu anda içinde diye

geçmek için beklemeye gerek var mı?

her

şeyini

kontrol

edebileceğini

sanma

ve

Tanrı’nın

sorumluluğunu almaya kalkışma!” diyene kadar... “Tanrı’nın sorumluluğunu alma” ifadesi onu çok etkilemişti. “Hayattaki en ince ayrıntıya kadar kontrol edebilmek, o ayrıntıları tasarlayan Tanrı’nın gücünün yeteceği birşey olmalı, benim değil.” diye düşünmeye başlamış ve eskiye oranla epey rahatlamıştı. İlgi alanımızda olan ve üzerinde etkimizin olabileceği durumlar karşısında pasif davranmak da başka bir stres kaynağı olabilir. Hiçbirşey yapmamak, çaresiz veya basiretsiz hissetmeyi ve beraberinde depresif duyguları getireceğinden

farklı sağlık

sorunlarına da davetiye çıkarır. Örneğin, hastalandığınızda elinizden hiçbirşey gelmediğini ve tamamen bir doktorun ya da uzmanın yardımına muhtaç olduğunuzu düşündüğünüzde kendi etki alanınızda olan ve doktorun tedavisini destekleyebilecek bir çok davranışı gerçekleştirmekten uzaklaşırsınız. Bu da sağlığınız konusunda sizi edilgen ve kimi zaman çaresiz kılabilir. Gebeliğinizde yaptırmanız gereken bir tetkiki ya da

etki

alanınızda,

hangileri

değil?

Kontrol

Kısacası, hayatın her alanında etki gücümüze göre doğru eylem seviyesini belirlemek, gereksiz strese maruz kalmamızı önleyebilir. Şu söz konuyu ne güzel özetliyor: “Tanrım, bana değiştirebileceğim

şeyleri

değiştirmek

için

cesaret,

değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır ve ikisi arasındaki farkı bilmek için akıl ver.” Gebelik, hem bedensel hem ruhsal pek çok değişimin yaşandığı ve hemen ardından da büyük değişimlerin devam edeceği başka bir dönemi müjdeleyen bir süreç. Tüm bu değişimler planlı ve beklenen değişimler olsa bile strese sebep olmaları doğal, çünkü bir canlıyı dünyaya getirme ve onun sorumluluğunu alma fikri çoğu kadın için bazen sanıldığından daha zor. Hamileliğe ve anne olmanın yaşamınıza getireceklerine psikolojik olarak hazır olmak yaşanan stresi minimuma indirmek için önemli. Siz stresi kendinizin ve bebeğinizin sağlığı için azalttığınızda bebeğiniz de karşılığını veriyor. Araştırmalar, başkalarını sevmenin ve onlarla ilgilenmenin stres 48


hormonlarının seviyesini düşürdüğünü ve bağışıklık sistemini

oluşturan parçalardan yola çıkarak farklı bir teknikten

kuvvetlendirdiğini ortaya koyuyor. Bebeğiniz size sevgi ve ilgi

bahsedeceğiz.

bolluğu yaşatacağından, sağlığınıza büyük katkıda bulunacağı kesin! Kim demiş stres her zaman kötüdür diye? Stres, makul ve kontrollü seviyedeyken oldukça faydalı bir kaynak olabilir.

Egzersiz: İçsel Dönüşüm Diyelim ki belirli bir durum ya da olay karşısında stres yaşıyor ve gerginleşiyorsunuz.

Massachussets Üniversitesi’nde fareler üzerinde yapılan bir

Adım 1: Psikolojik bütünlüğünüzü oluşturan, sizi siz yapan

araştırmada, stresin cildin bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve

kişiliğinizin pek çok “parça” dan oluştuğunu düşünelim. Bunlar

enfeksiyonlarla mücadeleyi kolaylaştırdığı, küçük yaraların

neler olabilir, bir kaçını adlandırabilir misiniz?

daha hızlı iyileşmesini sağladığı kaydedilmiş. Deneyde strese tabi tutulan farelerin bağışıklık sisteminin kontrol grubundaki farelere göre 2-4 kat daha güçlü tepki verdiği ortaya koyulmuş. Olumlu bir amaç doğrultusunda bizde bir güdülenme yaratan ve içsel kaynaklarımızla dengeleyebildiğimiz pozitif stresin sağlığımıza faydası var görüldüğü gibi. Asıl sorunu, stres yaratan

durum karşısında

olmadığını

düşündüğümüz

herhangi

bir özkaynağımızın

zamanlarda

yaşıyoruz.

Özkaynaklarımıza her durumda ulaşabileceğimizi bilseydik

Bu durum karşısında stres yaşamanızdan sorumlu olan parçanız bunlardan hangisi olurdu? Bu parçayı tarif etmek isteseniz... Neye benziyor? Bir insan mı? Nasıl biri? Cisim mi? Rengi, şekli nasıl? Kokusu var mı? Ses çıkarıyor mu? Bedeninizin hangi bölgesinde hissediyorsunuz? Ağırlığı, dokusu nasıl? Bir ismi olsa ne olurdu? Onunla temasa geçerek bizimle iletişim kurmaya davet edebilir misiniz? Bizimle sohbet etmeye açık mı? (Cevap olumlu ise devam ediyoruz.)

yine aynı oranda stres yaşar mıydık dersiniz? Gelin

Adım 2: Şimdi tekrar içinize dönün ve bu parçanıza, size

deneyelim...

gerginlik ve stres yaşatıyor olmasının altında yatan olumlu

Zararlı alışkanlıklardan uzaklaşmaktan bahsettiğimiz bölümde

niyetin ne olduğunu sorun. Bu tutumuyla sizin yararınıza ne

parçalar metaforuna değinmiştik. Bu bölümde, yine bizi 49


yapmak istediğini bilinç düzeyinde paylaşmasını isteyin ve

ulaştırmaktır. Bu durum, NLP’de özkaynak -core-state- olarak

içinizden gelecek cevaba kulak verin.

tanımlanır, maddeden ve şartlardan bağımsız bir içsel kaynağı

Adım 3: Parçanıza, size ilettiği olumlu niyeti ve amacı (n1)

ifade eder.)

için teşekkür edebilirsiniz. Bu parçanın niyetini bir kağıda

Adım 4: Şu anda olduğunuz yerde ve olduğunuz anda bu

yazarak olduğunuz yere bırakın. Parçanızın bu amacını

özkaynağı, bu üstün varoluş halini deneyimleyebilirsiniz. Bu

gerçekleştirmesi size ne kazandırıyor? Neler hissettiriyor?

kaynağa özünüzde zaten sahipsiniz. Onu hissedin, bu kaynağın

Parçanız, bu amacını gerçekleştirerek sizi belki de daha önemli olan bir üst amaca (n2) ulaştırmak istiyor. Bu üst amacın ne

yarattığı duyguyu derin nefesler alarak yavaşça tüm bedeninize yaymaya başlayın. Bırakın bu güçlü duygu benliğinizi sarsın.

olduğunu kendisine sorabilir misiniz? (n2 amacını bir kağıda

Kaynaklarla dolu bu ruh halini deneyimlerken, parçanıza size

yazın ve iİleri doğru bir adım atarak kağıdı şimdi durduğunuz

bu ruh halini yaşatmayı amaçladığı için teşekkür edebilirsiniz.

yere bırakın.)

Bu kaynağa ulaşabilmek için çok uzun yollar katetmeniz şart

n2 neden önemli? Parçanız, bu amaç gerçekleştiğinde sizi hangi üst amaca ulaştırıyor olacak? (n3 amacını bir kağıda yazın ve ileri doğru bir adım atarak kağıdı durduğunuz yeni noktaya bırakın.)

Doğuştan sahip olduğunuz ve her zaman ulaşabileceğiniz bu kaynağa kolayca ulaşmanızı sağlayacak bir sembol olsa, bu ne olurdu?

En üst amaca ulaşana kadar bu sorgulamaya devam edin. Böylelikle, parçanızın sizin içi gerçekleştirmeye çalıştığı ilk amacından yola çıkarak adım adım ilerleyin ve nihai amacını ortaya çıkarın. (Nihai amaç genellikle sizi içsel barış, sevgi, tam ve bütün olmak, evrenle bir olmak, huzur gibi daha ötesinin

değil, istediğiniz an bu duyguları yaşayabilirsiniz.

tanımlanamadığı

bir

ruh

haline,

bir

Adım 5: Yaşamda sizi strese sokan durumlarda ve diğer ihtiyaç duyduğunuz

anlarda

özünüzde

var

olan

bu

kaynağa

erişebileceğinizi bilmek nasıl bir duygu? Bunu deneyimlemek ister misiniz?

duruma 50


Bunun için, özkaynağınızı tekrar hissetmeye odaklanın ve tüm

değişeceğini ve tepkinizin nasıl olacağını somut bir şekilde

alt amaçların üzerinden adım adım geçerken, bilinçaltınızın size

hayal edin. Nasıl düşünüyor, nasıl davranıyor, neleri farklı

sunduğu sembolü de düşünerek, bu kaynağı parçanızın alt

yapıyor olacaksınız?

amaçlarına yaymaya başlayın. (Somutlaştırmak için yere bıraktığınız ve amaçların yazılı olduğu kağıtların üzerinden yürüyün. Yer çapaları işe yarayacaktır!) Bu zengin kaynağın alt amaçları zenginleştirmesine, aydınlatmasına izin verin ve nelerin farklılaştığına dikkat edin.

Notlar:.......................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................

Son olarak özkaynağınızı sizde stres yaratan duruma transfer ederek, onu dönüştürmesine izin verin. Stres yaratan durum karşısında özünüzde sahip olduğunuz kaynakları hissetmek

Tebrikler,

kaygılanmaktan

vazgeçtiniz,

stresi

yönetme

konusunda kararlısınız. O halde ilerleyebiliriz...

neleri farklılaştırıyor? Bu dönüşüm size neler hissettiriyor?

Dengeli Bir Beslenme Alışkanlığı Edinme

Adım 6: Yaşamda sizi strese sokan, gerginleşmenize yol açan

Bu alanda söylenenler, yazılıp çizilenler o kadar fazla ki,

her durumda ihtiyaç duyabileceğiniz, özünüzde var olan bu

eminim yüzlerce kez duyduğunuz dengeli beslenme tüyolarını

kaynağa

olarak

bir kez de benden okumak istemezsiniz. Günümüzde bilgiye

ulaşabileceğinizi artık biliyorsunuz. Bilinçaltınızın size sunmuş

ulaşmak çok kolay, ancak bilgiye ulaşmak yeterli olsaydı

olduğu sembol, bu kaynağın içinizde olduğunu size hep

hepimiz inanılmaz derecede sağlıklı olurduk. Asıl mesele,

hatırlatacaktır.

bildiklerimizi uygulamaya koymak. Bunun için de nasıl

her

zaman

ve

koşullardan

bağımsız

Özkaynağınızın sizde stres yaratan durumu ve buna karşı içsel tepkilerinizi nasıl dönüştüreceğini hayal edebiliyor musunuz? Stres yaratan bu durumla bir sonraki karşılaşmanızda nelerin

yapabileceğimizi bilmemiz (yetenek ve beceri düzeyi) ve yapabileceğimize inanmamız (inanç ve değerler düzeyi) gerekiyor. O halde, beslenme alışkanlıklarınıza olduğu kadar

51


hamilelikle ilgili tüm hedeflerinize uygulayabileceğiniz bir

Adım 3: Şimdi öne doğru bir adım daha atarak davranış

egzersize doğrudan geçelim.

boyutuna geçin. Hedefini gerçekleştirmiş biri olarak, az önce tanımladığınız

Egzersiz: Hedefimiz Sağlıklı Hamilelik

çevrede

neler

yapıyorsunuz?

Somut

davranışlarınızı fark etmeye çalışın.

Adım 1: Sağlıklı bir hamilelik geçirmek istiyorsunuz. Önce bu hedefi netleştirmekle başlayalım. Sizin için sağlıklı hamilelik ne demek? Sağlıklı ve huzurlu bir süreç geçirdiğinizi tam olarak ne yaşadığınızda, neler olduğunda anlayacaksınız? (Burada hamileliğe ilişkin somut bir hedefiniz varsa onu da düşünebilirsiniz. Birazdan bahsedeceğim üzere, içecekleri şekersiz tüketmeye başlamak gibi basit bir hedef bile olabilir.)

Adım 4: Bir adım daha atarak yetenek ve beceriler düzeyine geçebilirsiniz.

Az

gerçekleştirirken

hangi

önce

bahsettiğiniz

becerilerinizi

ve

davranışları yeteneklerinizi

kullanıyorsunuz? (Çok karmaşık kavramlar bulmak için zorlanmayın. İrade, kararlılık, düşünme becerisi gibi beceriler olabilir.)

Şimdi bulunduğunuz mekanda bir kaç adım atabilecek şekilde

Adım 5: İnançlar ve değerler boyutuna doğru bir adım daha

bir yer belirleyin ve durduğunuz nokta başlangıç noktanız

atabilirsiniz. Bahsettiğiniz hedefi gerçekleştirmiş bir insan

olsun.

olarak, ne tür inançlarınız var? Sizin için önemli olan neler var?

Adım 2: Şimdi bulunduğunuz mekanda ileriye doğru bir adım atın.

Burası

çevre

boyutunu

temsil

ediyor. Az

önce

Becerilerinizi kullanırken size yardımcı olan inanç ve değerleriniz neler?

belirlediğiniz hedefi gerçekleştirdiğinizi düşünün. Bu hedefi

Adım 6: Bir adım daha atın. Bu değer ve inançlara dayanarak,

gerçekleştirmiş biri olarak etrafınızda neler görüyorsunuz?

bu yetenek ve becerileri kullanan bir insan kendini nasıl ifade

Nasıl bir çevredesiniz? Kimler var? Mümkün olduğunca çok

eder? Bu kişi kendini kim olarak tanıtır? Kelimelerle ifade

detay görmeye gayret edin, Görüntülere odaklanın, sesleri,

etmekte zorlanırsanız bu kimliği tanımlamak için bir imge,

konuşmaları duymaya, kokuları hissetmeye çalışın. Kendinizi o

sembol ya da obje kullanabilirsiniz. (Kenidinizi ulu bir çınar

çevrede hissedene kadar devam edin.

olarak tanımlayabilirsiniz örneğin.)

52


Adım 7: Son bir adım atarak ruhsal boyuta ilerleyin ve

Adım 9: Tüm basamakların üzerinden geçerek başlangıç

kendinize şu soruyu sorun: “Kendimi ait hissettiğim daha

noktasına geldiğinizde, dilerseniz bir kaç kez daha boyutlar

büyük bir bütün olsa, bu ne olurdu?” Kendinizi ait hissettiğiniz

üzerinde

bu bütünün size neler hissettirdiğine odaklanın. Bu aidiyetin

edebilirsiniz. Her tekrarınız bir öncekinden daha hızlı ve daha

size hissettirdiği manevi gücü, enerjiyi içinizde derinlemesine

keyifli olacaktır.

hissetmek için kendinize izin verin. Bu güç bedeninizi sararken siz yaşamdaki amacınız üzerine düşünmek isteyebilirsiniz. Bu anı yaşarken, bilinçaltınızdan tüm düzeylerde deneyimlediğiniz içsel kaynakları temsil eden ve size hatırlatacak olan bir resim, ses, koku ya da hareketi sizinle paylaşmasını isteyebilir ve bu değerli armağanı kendinize özgü biçimde kabul edebilirsiniz. Adım 8: Şimdi geriye dönün, az önce deneyimlediğiniz gücü ve bilinçaltınızın size sunduğu temsili içinizde hissetmeye devam ederek, boyutların üzerinden tek tek geçmeye başlayın. (Ruhsal boyut, kimlik boyutu, inanç ve değer boyutu...) Sahip olduğunuz güç, yeni bakış açısı ve kaynaklarla her boyutta

yukarı-aşağı

ilerleyerek

bu

deneyimi

tekrar

Adım 10: Hedefinizi tanımladığınız noktaya geri dönün. Hedefinizden ilk bahsettiğiniz anla şu an arasında ne gibi farklar var? Neler hissediyorsunuz? Önünüzdeki dönemde neleri

farklı

yapmayı

düşünüyorsunuz?

Bu

hedefinizi

gerçekleştirme yolunda ilk adımınız ne olacak? Notlar:.......................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................

nelerin dönüştüğünü ve farklılaştığını hissetmek için kendinize

Bu uygulama umduğunuzdan çok daha derin bir değişimi

zaman verin. Her boyutta bahsettiğiniz şeyleri yeniden

tetikleyebiliyor. Kendimden biliyorum! İçeceklerle aram çok

hatırlayın, aklınıza gelen yeni şeyler olup olmadığına dikkat

iyi değildir. Su ve çay dışında... Su içmek zaten çok faydalı

edin. Yukarıda yer alan düzeylerden taşıdığınız bakış açısının

olduğu için bir sıkıntı yok, ama söz konusu çay olunca şekerli

daha alt boyutları nasıl zenginleştirdiğini deneyimlemek için

içtiğim için gereksiz şekilde işlenmiş şeker kullanıyor ve

her basamakta zaman geçirin.

bundan rahatsızlık duyuyordum. Etrafımdaki insanların – hatta

53


eşimin bile- şeker kullanımını bırakması beni denemeye

denemelerden farkı neydi bu son denemenin? Yukarıdaki

yöneltse de “Zaten severek içtiğim bir çay var, onu da

satırları dikkatle okuduysanız farkı görmüşsünüzdür. Daha önce

dilediğim

başlayan

sadece çevre ve davranış düzeyinde bir hedef tanımlaması

cümlelerim derinden bir motivasyonum olmadığını ortaya

yapıyordum: “Çevremdeki herkes bıraktı, ben de artık

koymaya yetiyordu. Bir eğitim sırasında, yukarıdaki çalışmayı

kullanmayacağım!” Bu davranışı destekleyecek beceriler,

gündelik ve davranış bazında tanımlanabilecek bir hedefimize

inançlar, kimlik konusunda hiç derinlemesine düşünmemiştim.

uygulamamız istendi. O gün öğle yemeğinde şeker konusuna

Ne zaman ki bu düzeyleri işin içine katarak bilinçaltımı da

değindiğimiz için ben de bu konuyu seçtim ve çayımı şekersiz

devreye soktum, sonuç beni bile şaşırtacak kadar hızlı geldi.

içmek gibi basit bir hedef koydum. Bakmayın şimdi basit

Başta da söylediğim gibi, kendimde deneyip sonuç almadığım

dediğime, önceki denemelerimde (“Bugün şekeri bırakıyorum!"

bir şeyi size aktarmayacağımdan emin olabilirsiniz...

gibi

içemeyeceksem

artık...”

diye

deyip başladığım ve aynı gün içinde hüsranla sonlanan denemelerimden bahsediyorum) hiç de basit değildi. Şekersiz

Hamilelik Öncesi İdeal Kiloya Kavuşma

çaydan bir yudum aldığımda hayatın bütün keyfi, tadı kaçmış

Pek çok kadın hayatının bir döneminde kilo almaya / kilo

gibi bir duyguya kapılıyordum Bu çalışmayı yaptıktan sonra

vermeye çalışmıştır. Nedir bizim kilolardan çektiğimiz?..

ilginç bir şey oldu. Çayı şekersiz içmeye başladım! “Nesi ilginç

Hamile kalmayı planlıyorsanız, muhtemelen siz de önünüzde

bunun, amaç da bu değil miydi?” diye soracaksınız. İlginç olan,

kaçınılmaz olarak kilo alacağınız bir dönem olduğunu göz

çayı şekersiz haliyle hala sevmiyor ve hiç tat almıyordum. Ama

önünde bulundurarak biraz kilo vermeyi düşünüyor olablirsiniz.

ilginçtir ki, masaya şekerliği koyduğum halde elim şekere de

(Normalden düşük kilodaysanız tam tersi bir durum söz konusu

gitmiyor

tabi.)

ve

atsam

atmasam

çelişkisini

dahi

yaşamıyordum. Şekere duyduğum psikolojik ihtiyaç ortadan kalkıvermişti ki benim için asıl başarı bu çelişkiyi yaşamamaktı zaten. Peki nasıl oldu? Daha önce “Bu sefer kesin bırakıyorum, benim bırakanlardan ne eksiğim var?” diye başladığım

Kilo

vermek

için,

yanlış

beslenme

alışkanlıklarından

vazgeçilmesi, sağlıklı alışkanlıkların benimsenmesi gerekiyor bildiğiniz gibi. Bu durumlarda, daha önceki bölümlerde

54


değindiğimiz egzersizleri konuya uygulamak size farklı

yarın içerim!” diyerek uyuyordum. Önceleri, telefonun

davranış alternatifleri üretme konusunda yardımcı olacaktır. Ek

hatırlatıcısını kurmayı düşündüm. Ama böyle bir hatırlatıcıyı

olarak, destekleyici farklı bir yaklaşımdan bahsedelim...

zihnimde de kurabileceğimi bir NLP uygulayıcısı olarak

Bazen, bir davranışımızdan vazgeçmeye karar verir, ama bu kararımızı nedense hep aynı davranışı sergiledikten sonra hatırlarız. Bu tıpkı, araç kullanırken bir trafik uyarı levhasının viraja girmeden değil, virajı geçtikten sonra karşımıza çıkması gibi bir durum. Tercihimiz, bir işaret görüp ona göre davranışımızı (hızımızı) ayarlamak oysa ki, değil mi? Eşiniz asitli içecekleri sevdiği için buzdolabınızda hep bulunduruyor diyelim. Tabii kendisi için, zaten siz içmemeniz gerektiğini biliyorsunuz. Ama yine de bazen dolabı açıp bir kutu içeceği lıkır lıkır içiyor, bitirdikten sonra da “Hay Allah,

biliyordum... Egzersiz 5: Zihnimize Alarm Takıyoruz Bu egzersizde vazgeçmek istediğiniz bir davranış üzerinde çalışacağız. Ancak, aynı egzersizi alışkanlığa dönüştürmek istediğiniz

bir

davranış

için

de

hatırlatıcı

olarak

kullanabilirsiniz. Adım 1: Terk etmek istediğiniz bir alışkanlığınızı veya olumsuz bir davranış biçiminizi düşünün ve net olarak ifade etmeye çalışın.

benim bunu içmemem gerekiyordu. Neden hep sonradan aklım

Adım 2: İstenmeyen davranışı her defasında tetikleyen görsel

başıma

bir uyarıcı var mı? Davranışı gerçekleştirmeden önce her

geliyor?”

diye

elinizde

kutuyla

düşüncelere

dalıyorsunuz. Bazen de bir davranışı alışkanlığa dönüştürmek ister ama o davranışı her sergilememiz gerektiğinde unutur, iş işten geçince

defasında

ne

görüyorsunuz?

(Asitli

içecek

örneğinde,

buzdolabının kapağı olabilir.) Bu resmi kendi gözlerinizle görüyor gibi tüm detaylarıyla zihninizde canlandırın. (Resim 1)

hatırlarız. Örneğin, ben süt içmeyi pek sevmem. Sevmediğim

Adım 3: Şimdi kendinizi istemediğiniz davranış biçiminden

için, hamileliğim sırasında her gün süt içmeye karar versem de

kurtulmuş

gece yatağa yattığımda “Bugün yine süt içmeyi unuttum, neyse

gerçekleştirirken hayal edebilir misiniz? Kendinizi dışarıdan

şekilde

ve

arzuladığınız

davranış

biçimini

55


izlediğinizi düşünün. Neler görüyorsunuz? Kendinizi resmin

Adım 7: Son olarak, istenmeyen davranışı tetikleyen Resim 1’i

içinde gördüğünüzden emin olun. (Resim 2)

tekrar düşünün. Zihninizde neler canlanıyor? Neler değişti? Şu

Adım 4: Şimdi biraz görselleştirme yapacağız. Zihninizde

an ne hissediyorsunuz?

büyük bir ekran hayal edin. Birinci resmi bütün ekranı

Notlar:..........................................................................................

kaplayacak şekilde, renkli ve parlak olarak karşınızda

......................................................................................................

canlandırın.

......................................................................................................

Hedef davranışı temsil eden ikinci resmi ise, ekranın sağ alt köşesine karartılmış, küçük ve siyah-beyaz olarak yerleştirin. Adım 5: Bu aşamada her iki resim birbiriyle yer değiştirecek. Ekranı kaplayan birinci resim kararıp ekranın sağ alt köşesine doğru küçülerek yok olurken, diğer taraftan hedef resim (Resim 2) büyüyerek, renkli ve parlak bir resim olarak bütün ekranı kaplasın. Bunun sonuncunda ilk resimden hiç bir iz kalmayacak. Bu işlemi yaptıktan sonra gözlerinizi kısa bir süre açıp kapatarak tüm ekranı ve görüntüleri silin.

...................................................................................................... ...................................................................................................... Bu uygulama otomatik süreçleri kesmek için kullanılabilir. Tetikleyici resmi gördüğümüzde hedef davranışı temsil eden resmi hatırlayarak, otomatik tepkimiz yerine bilinçli bir tepkiyi seçebiliriz. NLP’nin varsayımlarını hatırladınız mı? Ne kadar çok davranış seçeneğimiz varsa o kadar iyi! İdeal kiloya değinmişken küçük bir hatırlatmada bulunmayı faydalı buluyorum. Günümüzde, tüketim odaklarının ve medyanın empoze ettiği “ideal” kavramının ne kadar sağlıklı olduğu tartışılır. Vücut yapınızı, genetik mirasınızı ve yaşam

Adım 6: Adım 5’i en az yedi kez tekrar edin. Her tekrarda biraz

koşullarınızı göz önünde bulundurmadan 34 beden olmaya

daha hızlandırarak resimlerin yerini ve niteliklerini birbiriyle

çabalarsanız büyük ihtimalle sonuç hayal kırıklığı ve sağlık

değiştirin ve işlem sonunda ekranı silmek için gözünüzü açıp

sorunları olacaktır. Benzer şekilde, bazı ünlü isimleri örnek

kapatın.

alarak hamilelik boyunca sadece bebeğin kilo alması, annenin

56


ekstra kilo almaması gibi beklentilere girmek de pek gerçekçi değildir ve yarardan çok zarar getirebilir. Bir arkadaşımdan dinlediğime göre, bir yakını hamileliğinin ortalarında 25 kilo almış ve buna çok üzülüyormuş. Bir gün televizyonda, ünlü bir bayanın hamileliği boyunca toplam yedi kilo aldığını açıkladığı ropörtajı izledikten sonra eşini aramış ve “Kadın toplamda yedi

BÖLÜM 3: İLK ÜÇ AY Bekleyiş Bin yıldır seni bekler gibiyim Ve bin yıl daha sürecek sanki bekleyişim. Oysa ne gözlerinin rengini bilirim, ne teninin kokusunu...

kilo almış, ben daha şimdiden onun dört katı kilo aldım!”

Bir kalp atışına aşinayım, bir de hafifçe kımıldanışına...

diyerek ağlamaya başlamış. Yirmibeş kilo elbette normal

Ve giderek daha da alışıyorum

aralığın (9-13 kilo) oldukça üstünde ama kişinin kendisini

Bazen yoran, bazen şaşırtan, çokça gülümseten varlığına.

kıyaslayıp üzüldüğü referans değer de çok makul değil gibi

Bir küçük kız çocuğuydum gelişini müjdelediğin gün,

görünüyor. Kendinizi kimseyle kıyaslamadan, yaşamınıza ve

Kalbinin sesini duydum, büyüdüm...

yapınıza uygun bir ideal kilo tanımı yapmanız en doğrusu...

Heyecanla kalktım her sabah yatağımdan, Kahvaltı sofralarım birden şenlendi, iki kişilik hazırladım her şeyi. Peynirin en güzeli, yanında mutlaka çıtır çıtır olacak ekmeği... Çayı azalttım sen istemiyorsun diye, sütü mecburen çoğalttım. Gözlerime dolan ışıltılar bana yakıştı diye, Daha çok aynaya baktım.. Senden, hatta kendimden bile haberim yokken Geleceğin günü bilirmişim meğer ben. Bundandır belki bu derviş dinginliği, Bir tebessüme sığdırmam aşkı, heyecanı, merakı... 57


Bundandır hiç acelemin olmayışı...

sürecek ilginç bir deneyim olarak görmeye başladığınızda işler

Ne gözlerine baktım daha ben, ne de tuttum pamuk ellerini...

değişecek.

Tek bir şey biliyorum,

Bu dönemde fiziksel görünümünüzde ciddi bir değişiklik

Ben seni doğuracağım

olmadığından siz söylemediğiniz sürece pek çok kişi hamile

Sen de beni...

olduğunuzu bile anlamayacaktır. Öte yandan mide bulantısı,

Sibel Çavuş Yeğin – Şubat 2012

kusma, kokulara karşı duyarlılık ve uykuya eğilim gibi bir takım semptomlar hamileliğinizi dolaylı yollardan ilan etmeye başlayabilir. Ben ilk üç ayımda mide bulantısı ve kusma gibi problemler

Hamileyim, Yeni Biriyim!

yaşamadım. Ancak, daha önce hiç yaşamadığım bir uyku isteği (isteğin de ötesinde, bir nevi uykuya teslimiyet) ve kokulara

Yeni biri değilsiniz, ama farklı deneyimler yaşayıp bu süreçten

karşı aşırı hassasiyet geliştirdim. Öyle ki, elimdeki otuz

değişerek, yenilenerek çıkacaksınız. Gebeliğin ilk üç ayına

sayfalık makaleleri yüzüme kapatıp koltukta uyuyakaldığım

tekabül eden birinci trimester’da hamile olduğunuz gerçeğine

çok gün oldu. Eşimle en sevdiğimiz şeylerden biri evde

uyum sağlamaya çalışacaksınız. Bu dönemde mutluluk, haz,

geçirdiğimiz akşamlarda birlikte uzanıp film izlemektir. O

endişe gibi duyguları içiçe yaşayabilirsiniz. Mide bulantısı,

aylarda hiç bir filmin sonunu getiremediğimi söylememe gerek

kusma, halsizlik, uykuya meyil ve iştah değişikliği gibi

yok herhalde. İlk on dakikadan sonra ekrana arkamı dönüp

durumlara duygu ve mizaç değişimleri eşlik edebilir. Kısacası,

mışıl mışıl bir uykuya teslim olmam eşimi sinema akşamlarında

ilk üç ayda vücudunuzun daha önce hiç vermediği tepkileri

yalnız bırakmak demek olsa da, neyse ki o bunu olgunlukla

görerek şaşıracak, bunları anlamaya ve yeni koşullara uyum

karşıladı.

sağlamaya çalışacaksınız. Böyle söyleyince bu dönemi yaşamamış olanlara korkutucu gelmiş olabilir, oysa bunu kısa 58


Kokular konusunda da vücudum beni hayretler içinde bırakıyordu. Sabah eve sıkılan oda spreyinin kokusunu akşam eve girerken o kadar yoğun alabiliyordum ki, bir müddet eve

Evet, tadını çıkarmak! Doktorumuzla İlişkimiz

girmeye direniyordum! Uzaktan gelen yemek kokuları, bir evin

Öncelikle, bilgi sahibi olmak ve güvenle ilerlemek için bu

o akşamki menüsünü tahmin etmeme yetiyordu. Ve olası tüm

dönemde bir uzman desteği almak çok önemli. O yüzden işe,

kokuları düşündüğünüzde, bu her zaman çok hoş bir durum

düzenli kontrollerimizi ve takibimizi gerçekleştirecek bir kadın

değil takdir edersiniz ki...

hastalıkları

Yeme içme zevkim de değişime uğradı. Etin her türlüsüne bayılan ben, “et” kelimesini bile söyletmiyordum, ki sanırım beni yakından tanıyanların en çok şaşırdığı nokta bu oldu! Her yemekten sonra, “Bu yediğimiz acı mıydı sence de?” diye yanımdakilere

sorup

“Yoo!”

cevabını

alınca

gerçekten

şaşırıyordum. Bence her şey acıydı! Ağzımın tadının kaçtığını kabul etmiyordum nedense...

ve

doğum

uzmanı

belirlemekle

başlıyoruz.

Doktorumuzun yaklaşımı, iletişim tarzı ve bakış açısı hamilelik dönemimizin kalitesini belirleyen çok önemli detaylardan biri. Doktorumuzla aramızda “rapport” üzerine kurulu, karşılıklı güven ve açık iletişime dayalı bir işbirliği geliştiğinde, kendimizi daha güvende hissediyoruz doğal olarak. Kafamızı kurcalayanları rahatlıkla sorabilmemiz ve doyurucu cevaplar almamız

bu

güvenin

gelişmesine

yardımcı

oluyor.

Doktorumuzun söylediklerinden emin olamıyor, başka birine

Bütün bu gelişmeler şimdi anlatırken çok eğlenceli, ama

teyit ettirme ihtiyacı duyuyorsak bu aramızdaki ilişkinin sağlam

yaşayanlar aslında günlük hayatın içinde ne kadar zorlayıcı

bir zemine oturmadığının göstergesi. Bu durum, hem

olabileceğini de bilirler. Bu durumda iki seçeneğimiz var: 1)

hamileliğimizin kalitesini gölgeleyebiliyor hem de gereksiz bir

Gerçekten

kuruntu, evham ve güvensizlik ortamı yaratabiliyor.

zorlanmak,

şikayet

etmek

ve

dolayısıyla

etrafımızdakileri de zorlamak! 2) Bu dönemle ilgili bilgi sahibi olmak, vücudumuzun ne anlatmaya çalıştığını anlamak ve bu geçici dönemi bir deneyim olarak görüp tadını çıkarmak.

Doktorumuzun daha zor farkedilen etkileri de var. Esasında söylediği her söz bizim kaygılarımızı, inançlarımızı ve sağlık gidişatımızı dolaylı olarak etkiliyor. Doktorun elinde tuttuğu

59


uzmanlık bilgisine dayalı güç ve otorite, onu gözümüzde çoğu

Kısacası doktorumuzla aramızdaki bağ, en az muayeneler ve

zaman sorgulanamaz kılıyor ve dediklerini düşünmeden kabul

tedavinin kendisi kadar önemli. “Peki, bunun için NLP bilen

ediyor, inanıyoruz. Bu durumda doktorun bizzat kendisi sağlık

jinekologu nereden bulacağız?” diyor olabilirsiniz. Bulursanız

durumumuzu etkileyerek “plasebo etkisi” yaratabiliyor. Bu

harika olur elbette ama kastettiğim bu değil. Doktorunuz

sebeple, doktorumuzun rahat, kendinden emin ve kontrollü

ifadelerinin ve bakış açısının sizin üzerinizde bu kadar etkili

olması, kaygılı ve kaygısını size yansıtan biri olmasına tercih

olduğunun farkında olmayabilir, ama siz farkında olursanız ruh

edilir bir durum, ne dersiniz? Doktorumuzun söyledikleri çok

durumunuz üzerindeki etkisini lehinize olacak şekilde kontrol

önemli, o yüzden NLP bilgisi olan biri olarak, onun

edebilirsiniz.

söylediklerini

özenle

seçmesini

ve

bilinçaltınızı

doğru

yönlendiren ifadeler kullanmasını bekleyecek, en azından aksi olduğunda siz devreye girip zihninizi doğru kelimelerle programlayabileceksiniz.

Basit

bir

örnekle

anlatırsak,

doktorunuzun bir müdahale sırasında “Canın acırsa bana söyle.” dediğini farzedelim. Sizin hissettiklerinizle ilgilendiğini gösteren olumlu bir ifade, değil mi? Ancak beynimiz “acımak” yüklemini duyduğu anda acıya odaklanıyor ve sürekli acı duyacağı anı beklemeye başlıyor. Bu da her uyarıya karşı bizi daha duyarlı hale getiriyor. Öte yandan, “Rahat ol, rahatını bozan bir şey olursa bana haber ver.” dediğinde içerik olarak aynı şeyi söylemiş olsa da, odağımız rahatlık üzerinde olacağından beynimiz acı dedektörü gibi çalışmayacaktır.

Sağlığımızın

bütün

sorumluluğunu

sadece

doktorumuza

bırakmak ve bu süreçte pasif rol almak doğru değil elbette. Doktorumuz, bu dönemi yaşarken bize destek olacak, bizi yönlendirecek ve olağan dışı bir durumda müdahale edecektir. Ancak, kendimizin ve bebeğimizin sağlığı konusunda esas sorumluluk bize ait. Bunun için, vücudumuzla tanışmak, barışmak,

ihtiyaçlarına

karşı

duyarlı

olmak

ve

bazı

semptomlarla bize ne demeye çalıştığını anlamakla işe başlayabiliriz. Normalde, modern insan vücudunu dinlemeye, ne yazık ki, zaman ve emek harcamıyor. Başımız mı ağrıdı? Bir ağrı kesici alıyoruz. Midemiz mi bulandı? Onun da ilacı var... Bence hamileliğin en güzel taraflarından biri, bebeğe zarar geleceği endişesiyle ilaç kullanımını minimuma indirmesi. Bu dönem, en ufak şikayette ilaca sarılmak gibi sorgulanabilir bir

60


alışkanlığı olanlar için, ilaçsız yaşamı deneyimleme fırsatı

Biriyle

sunuyor. (Kronik, ilaç kullanımını gerçekten zorunlu kılan

yapıyorsunuz? Adımlarınızı ve hızınızı yanınızdakine göre

rahatsızlıklarda doktorunuzun önerilerini dinleyin tabi.) Ben,

ayarlıyorsunuz

günlük yaşantımda çok sık ilaca başvuran bir insan değilim.

karşımızdakine ayak uydurmaktır. Başka bir kişinin dünya

Hamileliğim süresince iki defa grip olduğum için doktora

görüşünün farklı olabileceğini göz önünde bulundurmak,

göründüm ve her seferinde birer reçeteyle karşılaştım.

eleştirmeden ya da onu ikna etmeye çalışmadan sadece kabul

Doktoruma yaşadığım geçici sağlık sorununun bebeğe bir

edebilmek... Bu sizi yanıltmasın, kişinin farklı bir fikrinin

zararı olup olmayacağını sorduğumda, olmayacağını söyledi.

olabileceğini kabul etmek, o kişiyle aynı fikri kabul etmek

Sadece ilaç almadığım için gribi atlatmam daha uzun

anlamına

sürebilirdi. “Uzun sürmek zorunda değil!” diyerek dinlenme,

karşımızdakinin haritasına saygı duymak, kendimizin de bir

meyve-sebze gibi vücudumu destekleyici çözümlere yöneldim

haritayla hareket ettiğini bize hatırlatır.

ve ilaçları ikincil çözüm olarak beklemeye aldım. Sonuç gösterdi ki, bedenimiz iyileşmek için ilaç dışında yollar da biliyor! Yeter ki, onun kendini şifalandırma ve iyileştirme gücüne güvenelim. Vücudumuza Kulak Vermek ve Ayak Uydurmak Başkalarıyla ve kendimizle güvene dayalı, uyumlu (rapport temelli) bir ilişki kurmanın hayatımızın tüm alanlarına olduğu gibi sağlığımıza da olumlu etkileri var. Bu türden bir ilişkiyi kurmak için öncelikle karşımızdakini (karşımızdaki bazen kendimiz oluyoruz.) anlamamız, ona ayak uydurmamız gerekiyor. Buna NLP dilinde ayak uydurma (pacing) diyoruz.

birlikte

yürürken değil

gelmez.

mi?

Aksine,

konuşmaya İletişimin

farklı

çalıştığınızda öncellerinden

görüşlerdeyken

ne biri,

bile

Ayak uydurma, kendimizle ilişkimizde de önemli bir husus. Hele hamilelik gibi bir dönemde... Peki bu nasıl yapılır? Öncelikle vücudunuzda neler olup bittiğine dikkat edin. Başınız mı ağrıyor? Bitkin mi hissediyorsunuz? Ruh halinizde bir değişim mi var? Vücudunuzun hangi bölümlerini daha fazla farkediyorsunuz? Değiştirmeye çalışmadan, sadece kulak verin. NLP’de buna kalibrasyon diyoruz ve bu ifadeyle algılarımızı keskinleştirip gözlemleyebilme

dikkatimizi yeteneğini

yoğunlaştırarak kastediyoruz.

değişimleri Bu

beceri,

vücudunuzun mesajlarına açık olmanızı sağlayacaktır. Genelde yaptığımız bu mesajları görmezden gelmek ya da nasıl

61


hissettiğimizden çok nasıl hissetmemiz gerektiğine odaklanmak

sürüklenip isteklerimize yetişmeye çalışıyor ya da “Beni şimdi

olduğundan, bu çaba vücudumuzla iletişime geçmemizi

de dinleme de görelim bakalım!” diyerek hastalanıyor. İşte o

kolaylaştırır. Ayrıca, nasıl hissettiğimizi tam olarak anlamadan,

zaman ne dediğine kulak vermek zorunda kalıyoruz! Biraz önce

vücudumuzu nasıl hissetmek istiyorsak o konuma getirmemiz

bahsettiğim gibi, ilaç almak da bu mesajlara kulak tıkamanın

çok mümkün değil. Şuna benzer bir durumu yaşamışsınızdır:

bir yolu. Başımız ağrıdığında bunun bir nedeni ve bize

Kendinizi halsiz ve bitkin hissettiğiniz için evde yatıyorsunuz.

anlatmak istediği bir meramı var. Biz de “Nedir acaba?”

Kapı çalıyor ve bir arkadaşınız geliyor. Yattığınızı görünce

diyerek dinlemek yerine, “Hı hı” deyip, bir ilaç alıyoruz,

perdeleri, camları açıyor, müzikçaların düğmesine basıyor,

başımız derdini anlatmaya devam ederken biz sesini kısıp başka

“Ohooo bu güzelim havada ne yatması? Haydi kalk kahvaltıya

şeylerle meşgul olmaya devam ediyoruz. Ve bu yolla bize

gidiyoruz, arkasından da uzun bir yürüyüş yaparız!” diye

derdini anlatamadığı sürece vücudumuz, kendini dinletecek

planlarını sıralıyor. O sırada siz, “Ama iyi hissetmiyorum,

başka ve daha etkili yollar bulma konusunda oldukça başarılı!

enerjim yok...” diye durumunuzu anlatmaya çalışıyorsunuz. Arkadaşınız dediklerinizi duymayıp (ya da duymazdan gelip) sizi çekiştirerek kaldırmaya çalıştığında ya “Beni anlamıyor, ne dediğimle ilgilenmiyor...” diye düşünüyor ama gönülsüzce dediklerini yapmaya çalışıyorsunuz, ya da “Sus ve beni dinle, iyi değilim ve sen beni anlamak zorundasın!” diye sesinizi yükseltiyorsunuz. İşte o iyi niyetli ama biraz duyarsız arkadaşın yaptığını, bizler sık sık vücudumuza yapıyoruz bilmem farkında mısınız? Uykumuz geldiği halde, gözlerimizi açık tutmak için biraz daha direniyoruz. Şişmiş ayaklarımızı biraz yukarı kaldırıp dinlenmek yerine, onlara bedenimizi taşıtmaya devam ediyoruz. Vücudumuz da ya süklüm püklüm peşimizden

İşte bu noktaya gelmeden bedenimizin mesajlarını dinleme becerisini kazandığımızda, yani iyi bir kalibrasyon sonrasında ona

ayak

uydurduğumuzda,

istediğimiz

noktaya

yönlendirmemiz mümkün hale geliyor ancak. Bir eğitim sırasında eğitmenimiz bize Samurai ilkelerinden bahsetmişti. Bunlardan ilki “Neyse odur!” dediğinde bir süre katılımcı arkadaşlarımla bakıştığımızı hatırlıyorum. O da ne demekti? Basit görünüyor, ama belli ki derin... Bir durumu, olguyu önce olduğu gibi görmek ve kabul etmek anlamındaydı. Yani bir Samurai, karşısında kendisiyle savaşmaya hazır başka bir Samurai gördüğünde, önce tehditi görür ve varlığını kabul eder.

62


Sonra vereceği tepkiyi düşünür. Kendimizle olan ilişkimizde de

kez uyuma-uyanma şeklinde yerini uykusuzluk döngülerine

ilke aynı: Önce gör, kulak ver, hisset! Ve olanı olduğu gibi

bırakıyor. Bunun da bir amacı var: Kısa süre sonra iki-üç saatte

anlamaya

bir emzireceğiniz bebeğiniz için sizi bu yeni uyku ritmine

çalış. Ancak ondan sonra durumu istediğin

doğrultuda yönlendirme ihtimalin olur. Vücudumuza ayak uydurduk, mesajlarını dinledik... Her mesajın bir anlamı olduğu konusunda ona güvenmeyi de öğrenmemiz gerekiyor. İnanın vücudunuzun verdiği hiç bir tepki boşuna değil. İçimizde o kadar muazzam bir sistem var ki, durduk yerde arızalanmıyor. Hamilelikte yaşadığımız ve adına “sıkıntı” dediğimiz olguların bile arkasında muhteşem bir savunma mekanizması var. Vücudumuz bizim iyiliğimiz için sandığımızdan daha çok çalışıyor!

hazırlamak! Sabah bulantısı da çoğu kadının şikayetidir. Oysa bunun da bizim için sağlamaya çalıştığı bir fayda var: Gebeliğin erken döneminde olduğu için hala bu yeni duruma adapte olamamış, eski alışkanlıklarını yineleme eğiliminde olan biz hanımlara sabah kalkar kalkmaz hamile olduğumuzu hatırlatıyor! Ve yaşam tarzımızı gebeliğe uygun şekilde sürdürmeye devam etmemizi sağlıyor. Ayrıca, bulantılar gebelik hormonlarının göreve başladığını ve gebeliğin devam ettiğini gösteren en önemli belirtilerinden birisi. (Hamileliğimin ilk aylarında bebek hareketlerini henüz hissedemediğimden ve

Bulantı, tiksinme, kokulara aşırı duyarlılık, iştahsızlık gibi bazı

her an ultrasona girmek de mümkün ve mantıklı olmadığından,

belirtilerin altında yatan “iyi niyet”in (artık NLP’de iyi niyet

bebeğimin

kavramını biliyorsunuz) ne olduğunu öğrendiğimde, gözüme

gebeliğin bu belirtileriydi ve ben bunları bebeğimin benimle

çok sevimli gözükmüşlerdi. İlk üç ayda yoğun yaşanan bu

iletişim

olguların temel amacı, aslında bizi toksik maddelerden

bildiğinizde, öncesinde “sorun” olarak adlandırdığınız pek çok

korumakmış meğer! Benzer şekilde, dinlenme ve uykuya

belirtiyi “mesaj” olarak görmeye ve vücudunuzun sizi

eğilim, vücudumuzda gebelik öncesinden biriken yorgunluğu

korumak,

üzerimizden atmaya ve bizi ileriki aylarda enerjik tutmaya

hissetmeye başlayacaksınız. Ve mucizevi biçimde, tüm bu

yönelik çalışan belirtiler... Hamileliğin başında rastlanan

belirtilerin eski şiddetini kaybettiğini, sizi önceki kadar rahatsız

uykuya eğilim, hamileliğin son zamanlarında gecede bir kaç

etmediğini göreceksiniz.

bedenimdeki kurması

sağlıklı

varlığını

olarak

olmanızı

farketmenin

nitelendiriyordum.)

sağlamak

üzere

tek

yolu

Bunları

çalıştığını

63


Bilinmezlik genelde korkuya yol açar, bu korku da bizim olanı

Sabah bulantıları, bana hamile olduğumu hatırlatıyor

olduğu gibi görmemizi engeller, algılamamızda ciddi filtreleme

ve bu şekilde gün içinde kendime dikkat etmemi

ve çarpıtmalara neden olur. Öncelikle, hamilelikte kendimiz

sağlıyor.

için yapabileceğimiz en büyük iyiliklerden biri, önümüze gelen herkese birşeyler sormak yerine bilimsel gerçekleri öğrenmeye

aksatmama yol açıyor!

çalışmak ve kaynaklara güvenilirliklerine göre itibar etmek. Bilgi, çoğu durumda rahatlamayı da getirecektir.

Durmadan uykum geliyor ve bu evdeki işlerimi

Durmadan

uykumun

gelmesi

beni

dinlenmeye

yönlendiriyor, bu da önümüzdeki aylarda bebeğim için koştururken enerjik olmamı sağlayacak! Yeniden Çerçeveleme Bazen, bilmek de kendi başına yeterli olmayabilir. Bilgi teorisine göre, olayların kendi özünde bir anlamı olmak

Çok iştahsızım, eskisi gibi her yemeği yiyemiyorum.

Vücudum bu dönemde seçici olmaya çalışarak, zararlı maddelere karşı beni korumak istiyor.

zorunda değildir. Daha önce de değindiğimiz gibi, bir şey sadece “olur”. O oluşa yorumlarımızla biz anlam yükleriz.

İlk cümleler mi, ikinci cümleler mi size daha iyi hissettirdi?

Yüklediğimiz anlam, o olayın içeriğini nasıl ve hangi

Oysa ki iki cümlede de, aynı durumu içeriğini değiştirmeden,

koşullarda değerlendirdiğimize göre değişir. Sahip olduğumuz

sadece anlamı ya da bağlamı değiştirerek ifade ediyoruz. Ama

bir bilginin anlamını ya da içinde bulunduğu bağlamı, bilginin

gördüğünüz gibi bizde yarattığı etki ve bakış açımız ciddi

özünü bozmadan biraz değiştirdiğimizde üzerimizdeki etkisinin

ölçüde

de değiştiğine tanık oluruz. İlk üç ayın yaygın belirtilerinden

(refraiming) diyoruz. Bu, resim aynı kalsa da çerçeveyi

yola çıkarak şu örneklere bir bakalım:

değiştirdiğimizde bizde uyandırdığı duygunun, dolayısıyla

Sabah bulantıları güne berbat şekilde başlamama yol açıyor!

değişiyor.

NLP’de

buna

yeniden

çerçeveleme

verdiğimiz tepkinin değişmesine benziyor. İfadelerimizin zihinsel süreçlerimiz ve duygu dünyamız üzerindeki etki

64


gücünü bildiğimizde, kendi lehimize kullanmamız kolaylaşıyor.

İnançlar herşeyden önce algılarımızı ve dolayısıyla tepki ve

Ve ne mutlu ki bu şekilde kullanmaya devam ettikçe, çerçeve

davranışlarımızı yönlendiren güçlü mekanizmalardır. Dış

değiştirmek keyifli bir alışkanlık haline geliyor.

dünyada hangi detayları algılayacağımızı ve bunlara nasıl

Bir olaya anlam atfederken de, o anlamı değiştirirken de arka planda çalışan bir program var: Neye inandığımız ya da neye inanmayı tercih ettiğimiz. Kısacası inançlarımız...

tepkiler vereceğimizi altta çalışan inanç programlarına göre belirleriz. Zihin ve bedenin bir bütün oluşturduğundan ve daimi bir etkileşimde olduklarından bahsetmiştik. İnançlar, bu etkileşime aracılık eden güçlü nörolojik mesajlardır. Bir şeyin

İnançlar

doğruluğuna inandığınız zaman, sinir sisteminize, bu inanç

Bu sayfaya kadar pek çok satırda “inanç” kelimesinin geçtiğini farketmişsinizdir sanırım. İnanç derken neyi kastediyoruz ve nedir inançları önemli yapan?

doğrultusunda bedensel ve psikolojik tepkiler üretmesi için doğrudan mesajlar yolladığınızı biliyor muydunuz? Plasebo etkisini yaratan da inançların bu özelliğidir. Plasebolar, tıbbi herhangi bir etkisi olmayan, hiç bir etken madde içermeyen

İnançlar, dünya, insanlar, kavramlar ve kendimiz hakkında

ancak hastalara ilaç olduğu söylenen maddelerdir. Plasebo

doğru kabul ettiğimiz varsayımlar ve ön kabullerdir. Çoğu

verilerek çok güçlü ilaçlarla tedavi edildiklerine inandırılan

zaman varlıklarının bilinçli olarak farkında olmadığımız için de

hastaların hızla iyileştiği pek çok vakadan bilimsel çalışmalarda

sorgulamak pek aklımıza gelmez. Ancak bir konuda bizden

bahsedilir. Plasebo etkisi, sadece ilaç tedavilerinde değil, çok

farklı

daha geniş bir alanda kendisini gösterebiliyor üstelik. Ameliyat

düşünen

ve

farklı

inançlara

sahip

olan

birini

gördüğümüzde inançlarımızın farkına varmaya başlamamız

edildiğine

daha kolay olur. Sıklıkla bu noktada, inandığımız şeylerin

edilenlerden

tartışılmaz doğrular olduğunu varsaymak ve karşımızdakini

çalışmalar var örneğin. İyileşeceğimize inandırıldığımızda,

yanlış düşündüğüne ikna etmek gibi tuzaklara düşeriz.

inancın kendisi tedavi kadar etkili olabiliyor anladığımız

inandırılan daha

hastaların,

yüksek

iyileşme

gerçekten

ameliyat

oranları

gösterdiği

kadarıyla.

65


Ne kadar sağlıklı olduğunuza inanıyorsunuz? Çok sağlıklı

etrafında

olduğunuza inanıyorsanız, bu iyi, çünkü sağlığımızla ilgili

İnançlarımızın

inançlar yaşam süremizi ve kalitemizi tahmin edebilen önemli

değildir. Çoğunlukla, aile, okul, sosyal çevre ve kitle iletişim

göstergeler. 1983 yılında yapılan bir araştırmada, insanlardan

kanalları neyin doğru ya da yanlış olduğuna ilişkin yönlendirici

sağlık

etkiye

durumlarını

harika,

iyi,

orta

ve

kötü

olarak

derecelendirmeleri istendi ve dokuz yıl boyunca bu kişiler izlendi. Çalışma sonunda, insanların kendi sağlık durumları hakkındaki görüşlerinin ne kadar uzun yaşadıkları ve yaşam kaliteleri ile doğru orantılı olduğu sonucuna varıldı. Demek ki sağlığımızla ilgili inançlarımızın olumlu olması faydalı. Olumlu inançlara sahip olabilmek için sağlık tanımımızın da makul olması gerek. Sağlıktan anladığınız hiç hastalanmamak, gık demeden maraton koşmak ya da hamileyken hiç fiziksel zorluk yaşamamak ise sağlığınızı harika olarak tanımlamanız çok düşük bir ihtimal doğal olarak. Kitabın başında sağlık hakkında kendi tanımlamanızı yapmıştınız. Bu tanımı yeniden gözden geçirmeniz gerekiyor mu, yoksa makul bir sağlık tanımı mı?

şekillendirerek

genelleme

kaynağı,

sahiptir.

Bir

sadece

anlamda,

yoluna

yaşadığımız

gideriz. deneyimler

inandıklarımız

sadece

deneyimlerimizin değil, sosyal öğrenmenin de eseridir. Mantıksal düzeylere daha önceki bölümlerde değinmiştik hatırlarsanız. İnanç ve değerler, üst düzeydeki katmanlardır ve davranışları değiştirme konusunda güçlü kaldıraç etkisine sahiptirler. öncelikle

Bir bu

değişimi seviyelerde

gerçekleştirmek çalışmalar

istediğimizde,

yapmak,

davranış

değişikliğini daha tutarlı kılacaktır. İnançlar aynı zamanda güçlü motivasyon unsurlarıdır. Başarı kazanabileceğimize inandığımız alanlarda daha fazla emek ve çaba harcamaya meylederiz. Başaracağımıza inancımız olmadığında ise çoğu zaman bir şeyi denemeye teşebbüs bile etmeyiz. Bu anlamda inançlarımızın destekleyici ya da tam tersi sınırlayıcı olma özellikleri vardır. Ve biz inançlarımızın bilinç düzeyinde

İnançlar deneyimlerimizle oluşmuş ve sabitleşmiş olabileceği

farkında olmadığımız sürece, davranışlarımızı oldukça güçlü

gibi,

biçimde destekler ya da sınırlandırırlar. Bir arkadaşımla

bazen

tek

bir

olaydan

yola

çıkarak

yaptığımız

genellemelere dayanıyor da olabilir. Çoğunlukla, bir şeye

konuşurken,

normal

doğum

yapmak

istediğimden

inandığımızda benzer pek çok olay ve kavramı da bu inanç

bahsetmiştim. Kendisi de normal doğum yapmış olan

66


arkadaşım, “Ben dünyada normal doğum yapabilecek son

doğru ya da yanlış olmadığını, sadece bir inancı temsil ettiğini

kadınım herhalde. Ama ben bile yaptıysam, sen de yaparsın

akıldan çıkarmamaktır. Çünkü, inançlarınızın mutlak doğrular

merak etme.” dedi. Bu cümle bir inancın aksi bir deneyimle

olduğuna inanmaya başladığınız anda, doğruluklarına kendinizi

bile sarsılamayacağına çok ciddi bir örnek olarak aklımda yer

ve başkalarını inandırmak için deliller toplamaya başlarsınız ve

etmişti. Arkadaşım normal doğum gerçekleştirmiş biri olduğu

seçici algı, bu delilleri toplarken size oldukça yardımcı bir

halde, kendisini hala “normal doğum yapabilecek son kadın”

mekanizma olduğundan inandıklarınız “kendini gerçekleştiren

olarak

doğum

kehanet”lere dönüşür. Bu yüzden “İster yapabileceğinize, ister

yapamayacağına o kadar inanıyordu ki, doğumunu bu şekilde

yapamayacağınıza inanın, her iki durumda da haklısınız.” diyen

gerçekleştirmiş olması bile kendisiyle ilgili kuvvetli inancını

Henry Ford haksız sayılmaz.

tanımlıyor,

çünkü

öncesinde

normal

değiştirmemişe benziyor.

Peki

sınırlandırıcı

inançlarımızla

ne

yapacağız?

Bizi

İnançlar mutlak doğru ve yanlışlar değildir. Bu sebeple,

hapsettikleri dar alanı kabul mü edeceğiz? Yoksa bir gün

yaşamımızı destekledikleri sürece, inançlarımızı sorgulama

değişirler umuduyla işi zamana mı bırakacağız? Onları tersine

ihtiyacı hissetmeyiz. Asıl sıkıntı, inandığımız şeylerin bizi

çevirecek deneyimler yaşamak için zaman kaybettirici çabalara

sınırlandırıyor

ve

zayıflatıyor

olmasıdır.

“Bir

bebeğin

gireceğiz?

Tüm

bunlara

neyse

ki

gerek

yok.

sorumluluğunu almak, dünyanın en zor işidir.” cümlesini bin

Davranışlarımızın arka planında çalışan inanç yazılımlarını

kişiden duyduğunuz için doğru kabul edip inanmakta

farkettiğimizde, bunları yaşamımızı destekleyecek şekilde

özgürsünüz. Bu da eğer zorluklardan hoşlanmayan biriyseniz,

yeniden programlayabileceğimiz yöntemlere sahibiz. NLP’nin

çocuk sahibi olup olmama seçiminizi ciddi şekilde etkileyecek

de bu alanda söyleyeceği sözler var...

bir inançtır. Ama bu durumda, bebek sahibi olup bunu “Dünyanın

en

tanımlayanların

keyifli

ve

inançlarının

iyi

hissettiren

yanlış

olduğunu

işi” mu

olarak iddia

edeceğiz? Aslında, yapılması gereken tek şey bu tür ifadelerin

Çok temel inançlarımızda olduğu kadar, gündelik yaşantımızın içindeki kararlarımızda da inançların gücünü deneyimliyoruz. Geçen yaz, Bodrum’dan İstanbul’a dönüşte otobüsle bir gece yolculuğu yaptık. Yolculuk boyunca klima açıktı. Ben kendi 67


tarafımdaki düğmeyi kapatsam da arkada oturan yolcuların

kabul etseydim, harika anılarla dolu bir tatil yerine evde acıyla

serinleme hakkını elinden almamak için onlardan kapatmalarını

geçen bir hafta (hatta bir ay) yaşayacaktım.

talep etmedim. Haliyle, bütün gece sol omzum üzerinden klimanın etkisine maruz kaldım. Tatil dönüşü, ömrümde hiç yaşamadığım bir sol kaburga ağrısı yaşadım. Önce bir iki günde geçer diye düşündüm ama nefes almamı dahi engelleyecek boyuta ulaştığında bir doktora görünmeye karar verdim. Doktor, sol taraftaki kaburgaların arasındaki kasların klimanın etkisiyle gerildiğini ve bunun bir aydan önce iyileşmeyeceğini, yatıp dinlenmemi söyledi. Bazı ilaçlar da tavsiye etti. Bu benim için kabul edilemezdi, çünkü çok önceden bir hafta sonrası için

Hamileliğimi ilk öğrendiğim günlerde, doktorum toplamda 1213 kilo almamın ideal olduğunu söyledi. Ben zaten kilo sorunu yaşayan biri olmadığım ve yemek yemekten çok keyif aldığım için, kilo konusunda o kadar katı davranmak zorunda olmadığıma, 15-16 kiloya kadar çıkmanın bana bir zararı olmayacağına inanıyordum. Gerçekten de hamileliğimi 16 kilo alarak bitirdim. İyi ki kendime 20-25 kiloya kadar izin vermemişim!

Antalya tatili planlamıştık. O an “Bir ay süren kas gerilmesi mi

İnançlarımız ve kararlarımız, adeta vücudumuza verdiğimiz

olur?! Ben bir haftaya düzelirim!” dedim içimden. Tıp bilgim

emirler gibi kendimize çizdiğimiz alanı belirliyor, buna benim

olduğundan değil, sadece öyle inanmak istedim çünkü ucunda

gibi siz de kendi hayatınızda da tanık olmuşsunuzdur eminim.

ne zamandır istediğim bir tatil vardı. Gerçekten de bir hafta sonra Antalya’ya hareket eden bir arabanın içinde civa gibi

Şimdi lütfen kendinize bir kaç dakika verip düşünün:

hareketliydim. Doktorumun elbette hakkı vardı, nefes almak

Daha önce inandığınız ama şu anda o kadar da emin

bile işkence gibiydi ona göründüğüm sırada. Ama o kadar hayal

olmadığınız, hatta inanmadığınız bir şey var mı?

ettiğim güzel bir tatil bana göz kırparken, bu soğuk gerçeğe inanmak istemedim. Gerçekten de bir hafta içinde vücudum

Daha önce inanmadığınız ama şu an inandığınız bir şey var mı?

kendisini onardı, çünkü bir haftanın yeterli olacağına gerçekten

Bu sorulara evet deyip hayatınızdan örnekler bulabildiyseniz,

inanmıştım. O an doktorun söylediğini mutlak doğru olarak

inançlarımızın değişebileceğini biliyorsunuz demektir.

68


“Hamilelik zordur ve günlük yaşantımı zorlaştırır.” gibi bir

Kuşku

inancınız olduğunu düşünelim. Buna inandığınız sürece, yaşadığınız değişimlere yaklaşımınız negatif olacak, kendinizi engellenmiş

hissedecek

ve

inandığınız

şeyi

Birinci Tur

deneyimleyeceksiniz. Peki bunun yerine neye inansanız hayat

Adım 1: Bulunduğunuz mekanda yukarıdakine benzer bir

daha kolay olurdu? “Hamilelik gündelik yaşantımı etkilemez,

çember hayal edin. Dilerseniz bir ip yardımıyla ya da çizerek

eskisinden daha sağlıklı beslendiğim ve yaşantıma dikkat

bu çemberi zeminde oluşturabilirsiniz. Çemberin dışında

ettiğim için enerji seviyem her zamankinden daha yüksek

durarak, sizi engellediğini / kısıtladığını düşündüğünüz bir

olur!” gibi bir inanç, sürecinizin kalitesini arttıracaktır. Bizi

yargınızı hatırlayın. Bunu nasıl bir yargıyla değiştirmek

sınırlayan inancımızı geride bırakıp destekleyici bir inancı nasıl

istersiniz?

benimseyebiliriz? Hem de zamana bırakmadan ya

da

deneyimlemeyi beklemeden...

Adım 2: “Güncel inanç” noktasına geçin. Şimdi doğruluğundan emin olduğunuz herhangi bir şeyi düşünün. (Örneğin, güneş doğudan doğar!) Bir şeyden emin olmak nasıl bir duygu, neye benziyor? Her hangi bir jestle, hareketle duruşla anlatmak isteseniz nasıl anlatırsınız? Rengi, kokusu, ağırlığı olsa nasıl olur? Konumu nasıldır?

Egzersiz: Eski İnanca Elveda, Yenisine Merhaba

Adım 3: Kuşku noktasına geçin. Eskiden inandığınız ancak şu

Güncel İnanç Güçlü İnanç İnanmaya Açık Yeni İnanç Müze

anda kuşkuyla yaklaştığınız, doğruluğundan şüphe ettiğiniz bir şey var mı? (Örneğin, doktorların her dediği doğrudur!) Bir şeyden emin olamamak, kuşku duymak, nasıl bir duygu? Nasıl bir hareketle ifade edilebilir? Rengi, kokusu, ağırlığı nasıl? Aklınıza getirdiği resimler / görüntüler var mı? 69


Adım 4: Müze noktasına geçin. Burasının eski inançlarınızı

Adım 7: Güçlü inanç konumuna geçin. Sizin için kutsal olan,

sakladığınız bir müze olduğunu hayal edin ve bu noktada,

sarsılmaz ve her koşulda geçerliliğini koruyan bir inancınızı

eskiden

artık

düşünün. (Örneğin, Allah’ın varlığı) Bu inanç size ne

inamadığınız bir şeyi düşünün. (Örneğin, Noel Baba:) Bir şeyin

hissettiriyor? Bir şeyin doğruluğundan emin olmak, hiç şüphe

artık güncel olmadığına dair bu duyguyu nasıl tanımlarsınız.

duymamak nasıl bir duygu? Zihninizde canlanan detaylara

Önceki

odaklanın.

doğruluğundan

adımlarda

hissettirdiklerini

emin

olduğu

olduğunuz

gibi

somutlaştırmaya

bu

ancak

duygunun

çalışın.

size

Detaylarıyla

zihninizde canlandırın.

Adım

8:

Çemberin

dışına

çıkın.

Söylediklerinizi,

hissettiklerinizi gözden geçirin. Hazır olduğunuzda tekrar

Adım 5: Yeni inanç noktasına geçin. Şimdi benimsemek

güncel

istediğiniz yeni inancınızı düşünün. Bu inanç hayatınıza yeni

üzerinden geçin ve jestlerinizi, beden duruşunuzu, gözünüzün

neler getirir? Nasıl bir katkı, avantaj sağlar? Bunlar üzerine

önünde canlanan görüntüleri, resimleri, koku, tat, renk gibi

düşündüğünüzde neler hissediyorsunuz, yaşadığınız duyguya

duyusal mesajları hatırlayarak, her konumdaki farklı duyguları

odaklanın ve detaylandırın.

tekrar

Adım

6:

İnanmaya

açık

noktasına

geçin.

Eskiden

inanmamanıza rağmen artık sizin için inanılabilirliği bulunan herhangi bir şeyi düşünün. (Örneğin, bedenim çok güçlü ve kendini

iyileştirme

becerisine

sahip!)

Zihninizde

neler

canlanıyor? Yeni bir inancın hayatınıza giriyor olması nasıl bir duygu? Rangi, kokusu, ağırlığı, tadı var mı? Konumu, canlandırdığı resimler, görüntüler neler?

inanç

noktasından

yaşamaya

çalışın.

başlayarak

Turu

bütün

noktaların

tamamladığınızda

tekrar

çemberin dışına çıkın. İkinci tur Adım 9: Çemberin dışındayken, değiştirmek istediğiniz güncel inancınızı ve benimsemek istediğiniz yeni inancı temsil eden birer nesne ya da imge düşünün. Şimdi eski inancınızı temsil eden objeyi kendinize özgü bir yolla yanınıza alın, bunu önce kuşku noktasına

ardından

da eski inançlar

müzesinin

bulunduğu noktaya taşıyın. Bu yürüyüş sırasında acele etmeyin

70


ve önceki turda yaşadığınız duyguların sizi sarmasına izin

dışına çıkarak yeni inancınızın size katacaklarını düşünün.

verin. Eski inancınızı simgeleyen objeyi müzeye teslim

Hayatınıza ilk yansımaları nasıl olacak hayal edin. Bundan

ettiğinizi hissedin. Geçmişte bıraktığınız pek çok inancınızla

sonrasında neler farklı yapıyor ve yaşıyor olacaksınız?

birlike o da burada emin ellerde ve dilediğiniz zaman onu ziyaret edebilirsiniz...

Notlar:.......................................................................................... ......................................................................................................

Adım 10: Çemberin dışına çıkın. Müzeye dışarıdan bir bakın.

......................................................................................................

Bu inancı terketmemenin neye mal olacağını ve yeni inancın

......................................................................................................

hayatınıza katacaklarını düşünün. Eski inancınıza bu güne

......................................................................................................

kadar yapmış olduğu hizmetler için teşekkür edin ve “hoşçakal” deyin. Adım 11: Çember üzerindeki yeni inanç noktasına dönün. Yeni inancınızı temsil eden obje / imgeyi buradan alarak inanmaya açık

ve

güçlü

inanç

noktalarına

taşımaya

başlayın.

Yürüyüşünüz sırasında ilk turda zihninizde canlananları ve yaşattıkları duyguları hatırlayın. Güçlü inanç noktasındaki eminliği ve gücü yaşamak için kendinize zaman verin. Bu gücü yanınıza alarak, yeni inancınızı ilk noktaya yani güncel inanç noktasına taşıyarak yolculuğunuzu sonlandırın. Son turlar ve final

BÖLÜM 4: İKİNCİ ÜÇ AY Gözlerini Açmadan... Bir perdenin arkasındasın şimdi. Merak ettiğin dünyayla aranda zamandan yapılmış kalın bir perde var. Gün geçtikçe inceliyor neyse ki... Hatta epey inceldi bile, gözlerin ışıkla her

Adım 12: İkinci turu her seferinde daha hızlı olacak şekilde

gün biraz daha tanışıyor. Bir şey görebilecekmiş gibi

istediğiniz kadar tekrar edin. Turlarınız bittiğinde, çemberin

kırpıştırıyorsun arada bir göz kapaklarını. Hiç acele etme... 71


Seslerini duyduğun dünyanın renklerini de ben anlatayım

Bu dünyanın sana sunduğu her hediyeyi tüm duyularınla

şimdilik sana, ister misin? Şimdi senin bilmediğini farzetmenin

keşfetmeyi, hissetmeyi bilerek geleceksin sen zaten, zamanla

ukalağıyla ben anlatıyorum ya hani, kim bilir belki çıkıp

unutma, unutturmalarına izin verme yeter!

geldiğinde sen bana öğreteceksin dünyaya merak ve istekle bakmayı, baktığını gerçekten görmeyi, gördüğünü içine çekmeyi...

Sonra sahile ineriz seninle. Denizi göreceksin ya geldiğinde, şimdiden sesine alış diye... Martıları gösteririm, simitlerimizde bizim olduğu kadar onların da hakkı olduğunu anlatırım.

Nisan’ın son günü bugün, yarın Mayıs’ı karşılıyor olacağız.

Onların da balıkları bizimle paylaştığını anlatmayı unutursam

Mayıs baharın son ayı diyecekler sana, sakın inanma! Baharın

sen hatırlat bana olur mu? Biz bu dünyayı göre göre alıştıkça

asıl müjdecisidir o. Mart’ın sağı solu belli olmaz, huysuzdur,

ne kadar basit gerçekleri unutuyoruz, bir bilsen...

Nisan’ın, gözü yaşlı, neye ne zaman ağlayacağını tahmin edemezsin. Ama Mayıs adımını attığı yere çiçeklerin kokusunu, rengini bırakır, sürpriz yapmaz, önü yazdır. İstersen yarın yürürüz Mayıs’ı karşılamak için çiçeklerin arasında, ben kokusunu içime çekerim. Kırmızıyı, beyazı, pembeyi o

Ağaçlara da bakarız tabi! Hepsinin yaprakları biçim biçim, yeşilin tonları hepsinde başka. Kahverengiyi de anlatırım hem, sarılıp

kollarımızla

Haziran akşamında tene sıcacık bir dokunuşu vardır ki, o an gözünü kapadın mı yan balkondaki çiçeklerin pembesini de, deniz tuzunun beyazını da getirir, sarıverir insanın boynuna. İnsanları da anlatmak lazım elbette. Martılar, çiçeklerden

kokularla tarif ederim sana.

gövdelerine

Rüzgarı da anlatmasam olmaz. Bak onun rengi yok ama bir

sarmaya

çalışırken...

Meyvelerin sadece renklerini anlatırsam olmaz ama. Bir elmaya önce bakıp, şöyle bir koklayıp sonra tam ortasından kocaman bir ısırık alacaksın ki yerken rengi dilinde erisin. Renkleri görmek için göz yetmez bazen, tat almak için de dil...

sonra anlatıldıkları için pek üzülmezler de, insanlar sona kalırlarsa epey gocunurlar. “Niye ki?” diye sorma bana. Senin dünyana yabancı –ve hep de yabancı kalsın istediğim- bir sürü kelime gerek sana bunu anlatabilmem için. Sana insanı anlatmak en zoru olacak belki. Hayvanların renklerinden, gökyüzünün beyaz pamuklarından bahsetmek kolay. Ama insanları anlatırken hiç renklerinden bahsetmeyeceğim sana,

72


boy-pos, şekil ve şemallerinden de... Bunlar çok önemsiz olduğu halde nasıl olup da insanlar tarafından en önemli şey haline getirildiklerini sen nasıl olsa bu dünyayı tanıdıkça görüp şaşıracaksın. (Şaşırma yeteneğimizi nasıl kaybettiğimize de şaşıracaksın büyük ihtimalle!) İnsanları anlatacaksam ilk bakışta

görünmeyenleri

anlatmalıyım

sana.

Oysa

sen

görünmeyeni görme gücüne sahip olarak geliyorsundur belki. Vazgeçiyorum o yüzden... Daha ne boyanmış duvarlardan bahsettim sana, ne rengarenk kumaşlardan ne de boya kalemlerinden... Etmeme de gerek yok. Anlayacaksın ki herşeyin aslı doğada ve geri kalan her şey onun beceriksizce bir taklidi. O yüzden ne zaman bir şeyi

Hamilelik Bana Çok Yakıştı!

merak etsen, aslını öğrenmek için doğaya bak sen. Bozulmamış olana, kiminin “ilkel” dediği, oysa ki “ilk-el”in hadsiz-

İkinci üç aylık döneme girdiniz, ilk üç ayı geride bıraktığınıza

hudutsuz maharetiyle yaratılmış olana bak önce...

göre artık deneyimli bile sayılırsınız. Hem tebrik edelim hem de bir müjde verelim: Büyük çoğunluğun hemfikir olacağı

Sibel Çavuş Yeğin – Nisan 2012

üzere, hamileliğin en rahat üç ayını yaşayacaksınız! Bu dönemde hem vücudunuz hamileliğe alıştığı için ilk aylarda yaşadığınız bazı fizyolojik sıkıntıları yaşamıyor olacaksınız, hem de karnınız çok büyümediği için hareketlerinizde hala rahat

davranabilmenin

lüksünü

yaşayacaksınız.

Ayrıca,

bebğinizle olan bağınız kuvvetlenecek, çünkü bebeğinizin ilk

73


hareketlerini ve tepkilerini hissedecek, bedeninizdeki küçük

sunuyor. Hedeflerimizi belirlememize yardımcı olarak, sahip

misafirle iletişim kurduğunuzu hissedeceksiniz. O yüzden bu

olduğumuz

dönemin keyfini çıkarma konusunda kendinize izin verin!

yatırabileceğimiz konusunda sistematik düşünmemizi sağlıyor.

Bu dönemin nispeten daha rahat olacağını söylemişken, bu

Sizin hedefleriniz neler? Gelecekten ne bekliyor, neyi hayal

rahatlıktan yararlanalım ve sizinle güzel gelecek planlarınıza,

ediyorsunuz? Kendiniz, eşiniz ve tabi bebeğiniz için neleri

hedeflerinize odaklanalım, ne dersiniz?

gerçekleştirmek

istiyorsunuz?

Şimdiye

düşünmediyseniz,

kendinize

kaç

Hedefler

ve

dış

kaynakları

bir

hangi

alanlara

kadar

dakika

verin

hiç ve

hedeflerinizi, hayallerinizi bir kağıda yazmaya başlayın.

Hayatı bir nehre benzetelim. Hepimiz bu nehrin içinde,

Hayalleriniz yeterince çekiciyse bir kaç dakika yeterli

akıntıyla beraber yolculuk yapıyoruz. Bu akıntı, minimum

olmayacaktır, acele etmeyin, zaman sizin!

enerjiyi sarf ettiğimizde dahi ilerlememizi sağlıyor ve biz nehirdeki yolculuğumuza devam edebiliyoruz. Bazen nereye doğru gittiğimizi pek de düşünmeden bu ilerleyiş illüzyonuna kapılıyoruz. Ta ki şelalenin başladığı noktaya kadar! Ancak o zaman, gelmek istediğimiz nokta burası mıydı, bundan sonrasında ne yapacağız, aslında nereye gitmek istiyoruz diye düşünmeye başlıyor ve akıntının aksi yönünde kulaç atmaya çabalıyoruz. Çoğunlukla bu, geriye dönüp kulaç atmak için geç

Yazdınız mı? Neler hissettiniz? Eğer hedef tanımlamalarını sağlıklı yaptıysanız kendinizi şu an çok enerjik, motive ve heyecanlı hissediyor olmanız gerekiyor. Kendinizi gerilmiş, baskı altında ya da gergin hissediyor da olabilirsiniz bu küçük çalışmadan sonra. Dert etmeyin, hedef tanımlamalarınızı biraz değiştirdiğimizde

olumlu

duygular

içine

girdiğinizi

göreceksiniz.

kalınmış bir çabadır ve şelaleden düştüğümüzde kaderi, hayatı,

Doğru bir hedef tanımlaması nasıl olmalı? Çok mutlu olmak

başkalarını suçlamak –ne yazık ki- adettendir. NLP ve benzeri

istiyorum sizce bir “hedef” midir? Ya da eşim daha çok para

araçlar, neyse ki bu sendroma karşı bize farkındalık kazandıran

kazansın?.. Çocuğum büyüyünce cerrah olsun?.. İlk bakışta

ve önceden hazırlık yapabilmemizi sağlayan yöntemler

“Mis gibi hedef işte!” diyenler olabilir, oysa biraz yakından

74


bakınca, üzerinde çalışmamız gerektiğini görüyoruz. Doğru

hedefe iyi bir örnektir. Böyle bir temenniniz olabilir ancak bu

tanımlanmış bir hedefin bazı kriterleri karşılıyor olması gerekli.

sizin dışınızda pek çok faktörden etkilenebilecek, sizin denetim

Peki nedir bu kriterler?

alanınızın dışında bir olgu. Ve çocuğunuz da olsa, başka bir

insanın seçimleri sizin hedefiniz olmamalı.

Hedefin olumlu biçimde ifade edilmiş olması:

Zihnimiz olumsuz komutları anlamaz. Bir şeyi düşünmemek

Hedefin uygun büyüklükte olması:

istediğimizde, önce neyi düşünmeyeceğimizi düşünmemiz

Mevcut beceri, yetenek ve kaynaklarıyla başarabileceklerinin

gerekir. Karmaşık mı geldi? Gelmesin... Siz neyi düşünmek

çok altında bir hedef, kişiyi motive etmek için yeterli

istediğinize odaklanın yeter, beyninizdeki harika sistem

olmayacağı gibi, çok büyük hedefler de ümitsizlik, korku gibi

böylelikle daha doğru çalıştıracaktır.

olumsuz duyguları tetikleyecektir. Her iki durumda da, hedef

NLP’de

sorunlara

değil

çözümlere

ve

sonuçlara

odaklandığımızdan daha önce bahsetmiştik. “Kilo almak istemiyorum!” diye bir hedef tanımladıysanız, zihniniz kilo almayla ilgili işlemeye başlamıştır bile. İlk adım neyi gerçekleştirmek

istediğimize

odaklanmaktır,

neyi

istemediğimize değil. •

Hedefin kendi denetimimiz altında olması:

Belirlediğimiz hedef başkalarının kontrolü ve inisiyatifinde mi? Yoksa

kendi

çabamız

ve

kaynaklarımızla

gerçekleştirebileceğimiz bir hedef mi? Yukarıda verdiğimiz “Çocuğum büyüyünce cerrah olsun.” örneği özdenetimsiz

için çaba sarfetmek güçleşir. Bu yüzden hedeflerimizi belirlerken, mevcut öz kaynaklarımızı maksimum derecede kullanmamızı

ve

geliştirmemizi

tanımlamaya

dikkat

etmeliyiz.

sağlayacak Çok

büyük

şekilde hedefler

koyduğumuzda ise, bunları alt hedeflere bölerek ulaşılabilir hale getirebiliriz. •

Hedefin somut ve net olması:

Günlük hayatta hedeflerimizden bahsederken genel ifadeler kullanabiliyoruz. Başarılı olmak istiyorum, huzuru bulmak istiyorum gibi... Oysa bunlar ancak net ve somut ifade edildiğinde zihinsel kaynaklarımızı aktive edecek niteliği kazanırlar. Bu yüzden bir hedef belirlediğinizde, örneğin 75


“başarılı olmak istiyorum” dediğinizde, kendinize şu soruları

soruları sorarak bu uyumu analiz edebilirsiniz: “Bu hedefime

sorun: “Tam olarak hangi alanda başarılı olmak istiyorum?

ulaşmam çevremde kimleri ya da neleri etkileyebilir?”,

Başarıdan kastım nedir? Başarılı olduğumu nasıl anlayacağım?

“Hedefime ulaştığımda, bu başka ne tür değişimleri beraberinde

Başarılı olduğumda etrafımda neler, kimler olacak, ne yapıyor,

getirebilir?” Bunları sormak, önceliklerinizi değerlendirmenizi

ne görüyor olacağım?”

ve

Hedefimiz için çalışırken beynimiz sürekli hedefe yakınlaşıp yakınlaşmadığımızı,

gerçekleştirip

hedefinizi hayatınızın geneline

en uyumlu

şekilde

tanımlamanızı sağlar.

gerçekleştirmediğimizi

Doğru bir hedef hangi özelliklere sahip olmalı artık

anlamamıza yarayan deliller arar. Hedefi bu kadar net

biliyorsunuz. “Kilo vermek istiyorum.” temennisini “Şu anda

tanımladığımızda, beynimiz bu somut delilleri mevcut durumla

70 kiloyum. İki ay sonra 63 kilo olmayı hedefliyorum.” olarak

karşılaştırabilir ve “Devam et, doğru yoldasın!”, “Hedefine

ifade ettiğinizde kriterlere uygun bir hedef olarak tanımlamaya

ulaştın!” ya da “Yöntem değiştir, hedeften uzaklaşıyorsun!”

başladınız demektir.

geri bildirimini bize doğru şekilde verebilir. NLP’de buna TOTE (Test-operate-test-exit) modeli diyoruz. •

Şimdi hamilelikte hayalini kurduğunuz bir hedefinizi düşünün. Önce aklınıza geldiği gibi söyleyin. Nasıl, yukarıdaki

Hedefin ekolojik (hayatınızın diğer alanlarıyla uyumlu)

özellikleri taşıyan, doğru ifade edilmiş bir hedef mi? Henüz

olması:

değilse, üzerinde biraz daha düşünün. Olumlu, net, somut,

Bir hedefimizi gerçekleştirdiğimizde sadece kendi hayatımızı ya da hedefi koyduğumuz alanı etkilemeyecektir. Hedefin gerçekleşmesinin yaratacağı değişimin hayatımızın diğer alanlarına ve çevremizdeki insanlara da yansımaları olur. Bu sebeple, hedeflerimizi tanımlarken hayatımızın tüm alanlarıyla da uyum içerisinde olmasına özen göstermek önemli. Şu

kendi denetiminizde, uygun büyüklükte ve ekolojik bir hedef haline geldiğinden eminseniz, sıra geldi bu hedefi nasıl gerçekleştireceğinize... Egzersiz: Cezbedici Gelecek Uygulaması Adım 1: Bulunduğunuz odanın içerisinde hayatınız temsil eden bir çizginin uzandığını düşünün. İsterseniz yere temsili olarak 76


bir ip uzatabilir ya da bir çizgi çizebilirsiniz. Bu çizgi hayatınızı

görüyorsunuz, kimler var? Tam olarak neler yapıyorsunuz? Bu

temsil ettiğine göre, hangi yön geçmişi, hangi yön geleceği

noktada durup hayalinizin gerçekleştiği anı tüm detaylarıyla

gösterir? Bu çizgi üzerinde “Şu an” hangi noktaya denk gelir?

düşünün, o anın ve başarmış olmanın tadını çıkarın. Bırakın

Burada tarih tam olarak ne? (Dilerseniz küçük kağıtlara not alıp

hedefini gerçekleştirmiş bir insanın mutluluğu bütün bedeninizi

birazdan

sarsın.

duracağınız

noktalara

hatırlatıcı

olarak

bırakabilirsiniz.)

Burada olmak ve bu anı yaşamak için atılması gereken bir

Adım 2: Daha önce tanımladığınız hedefinizi düşünün. Bu

önceki adım neydi? Yaptığınız hangi iş sizi bu ana taşıdı

hedefi ne zaman gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz? Hedefiniz

düşünün. Şimdi bunu gerçekleştirdiğiniz zamana doğru çizginin

gerçekleştiğinde tarih ne olacak? Bu noktanın da çizgi üzerinde

üzerinde geriye doğru gidin. (Böylelikle geçmişte hangi

denk geleceği yeri belirleyerek o noktaya bir not yazıp

adımları atarak bu başarıya ulaştığınızı görmeye çalışacağız.

bırakabilirsiniz.

Bu, sizin hedefe ulaşmak için sırasıyla neler yapmanız

Adım 3: Çizginin dışına çıkarak belirlediğiniz noktalara

gerektiğini ortaya çıkarmamızı sağlayacak.)

uzaktan bakın. Hedef tanımlamanız gerçekçi mi, bu zaman

Adım 5: Başarıdan önce attığınız bir önceki adımdasınız.

hedefinizin gerçekleştirilebilmesi için yeterli mi, halledilmesi

Burada

gereken işler bu zaman aralığına yayılabilir mi? gibi sorularla

hallediyorsunuz? Bu dönemin zorlukları nelerdir? (Her noktada

akılcı bir değerlendirme yapın. Daha sonra çizginin üzerinde

kağıda notlar almaya devam edin, çalışmanın devamında

hedefinizin gerçekleşmesini planladığınız tarihi gösteren

hatırlatıcı olacaktır.)

noktaya ilerleyin.

tam

olarak

ne

yapıyorsunuz?

Hangi

işleri

Burada olmak ve bu anı yaşamak için atılması gereken bir

Adım 4: Şu anda hedefinizin gerçekleştiği tarihtesiniz.

önceki adım neydi? Yaptığınız hangi şey sizi bu ana taşıdı

Hedefini gerçekleştirmiş biri olarak, neler hissedyorsunuz?

düşünün. Aynı şekilde, bir önceki adımı gerçekleştirdiğiniz

Bunu başarmış olmak nasıl bir duygu? Etrafınızda neler

zamana doğru çizginin üzerinde geriye doğru gidin.

77


Geriye doğru gidip hallettiğiniz işleri, aştığınız engellerin her

Bu gidiş ve gelişleri bir kaç kez tekrar edin. Her seferinde daha

birini zaman çizginiz üzerinde işaretleyin ve bu aşamalarda

da hızlanabilirsiniz.

neler yaptığınızı detaylıca gözden geçirin. Aldığınız notları bu noktalara hatırlatıcı olarak bırakın. Şimdiki zamana ulaşana kadar geri gelmeye devam edin.

Notlar:.......................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................

Adım 6: Şimdiki zamanı temsil eden noktaya geldiğinizde,

......................................................................................................

çizginin dışına çıkın. Ve bugünle hedefinizin gerçekleştiği tarih

......................................................................................................

arasında attığınız adımlara bakın. Araya başka bir adım eklenmesi

gerekiyor

mu?

Zaman

aralıklarını

gerçekçi

belirlediniz mi? Yer değiştirmesi gereken adımlar var mı? Gerekli düzenlemeleri yaptıktan sonra tekrar zaman çizginiz üzerinde şimdiki zamanı temsil eden noktaya dönün. Adım 7: Şimdiki zamandan geleceğe doğru adım adım ilerliyor olacaksınız.

Her

adımda

biraz

durup

yaptıklarınızı,

gerçekleştirdiğiniz şeyleri düşünün. Eylemlerinizi gözden geçirin. Bunu her adımda yapıp, hedefinizi gerçekleştirdiğiniz ana gelin. Burada başarmış olmanın keyfine, gururuna odaklanın ve bu güzel hislerin sizi sarmasına izin verin. Hazır olduğunuzda şimdiki zamana doğru her bir adımın üzerinden geçerek geri gelin.

Bizler zaman zaman hedeflerimiz için planlama yaparken, atacağımız

adımların

zorluğunu

düşünmeye

başlar,

bu

zorluklara takılıp motivasyonumuzu kaybederiz. Bu çalışma, hedefi gerçekleştirmenin hazzını duygusal boyutta yaşatarak, attığımız adımları ve çabalarınızı zihinsel düzeyde bu hazla ilişkilendirmemizi sağladığı için oldukça motive edici. Katıldığım bir eğitimde, hocamız hedeflerimizle ilgili bir çalışma yaptırmış ve akabinde hedefimizi somutlaştırmak için enteresan bir uygulama denemişti. Uzakdoğu dövüş sanatlarıyla ilgilenenlerin elleriyle tuğla gibi oldukça sert ve kalın cisimleri kırdıklarını görmüşsünüzdür, biz de ortadan geçmeli kalınca bir tahtayı hedefimizi düşünerek kırmaya çalışacaktık. Hocamız tahtayı karşımızda tutuyor ve bizden şunu istiyordu.

78


Hazırlık yap. Öncelikle hedefini hazır hale getir.

olacaktı. Şimdi de durum aynıydı. Önümde tahtadan bir hedef

Boyuna posuna, duruşuna, sağ-sol el kullanımına göre

ve karnımda bebeğim vardı. Şimdi başarmayı denemezsem

tahtanın konumunu ayarlamazsan ne kadar kuvvetli

daha sonra da yapamam diye düşündüm. Hocamdan izin

vurursan vur, sonuç alamazsın. Aynı şekilde kendini

isteyip, bu düşüncemi grupla da paylaştım ve denemeye karar

hazır hale getir. Nasıl duracaksın, ağırlığını nasıl

verdim. Yoğun bir tezahüratla ayağa kalktığımda arkadaşlarım

dağıtacaksın, hangi elini kullanacak ve zamanlamanı

sadece deneme cesaretimi kutluyorlardı muhtemelen. Oysa ben

nasıl yapacaksın, karar ver.

o an bir denemeden öte, kendim için güçlü bir inanç oluşturma

Hedefi gözünde somutlaştır ve odaklan. Karşındaki tahta senin hedefini sembolize ediyor. Onu kırabilmek, hedefini gerçekleştirmek demek. Hedefini somut olarak o tahtada gör, hisset ve gücünü ona konsantre et.

Enerji sarfet. Hazırlandın, odaklandın ve artık VUR!

Bu üç adım, o tahtayı kırmak da dahil, yaşamımızdaki tüm hedefleri gerçekleştirirken izleyeceğimiz yolu özetliyordu. Bütün arkadaşlarımız sırayla denedi, ben o sırada hamileliğimin son dönemlerinde olduğum için beni muaf tuttular, ters bir hareket tehlike yaratabilirdi. Ben de geri durdum açıkçası. Ancak, arkadaşlarım birer ikişer deneyip tahtayı kırmayı başarınca, içimden bir düşünce geçti. Benim hedefim profesyonel gelişimimle ilgiliydi. Ve ben bu hedefimi gerçekleştirme

yolunda

çabalarken,

hayatımda

bebeğim

fırsatı görüyordum: “Bahanelerin arkasına saklanmadan, her koşulda başarabilirdim!” Hocamın karşımda tuttuğu tahtayı elime aldım, ona bakarken önce hedefimi düşündüm, bir iki saniyede başarmış olmanın mutluluğu sardı bedenimi. Ardından dua ettim Allah’a, hedeflerim için çalışma şevkini ve cesaretini her zaman benimle kılmasını istedim. Bir de karnımda sert tekmeleriyle kendini hissettiren oğluma seslendim içimden: “Güçlü tekmelerin gibi bir vuruş yapabilmem için annene destek ol bebeğim, bunu birlikte başaracağız.” dedim. Tüm bunlar bir kaç saniye içinde oldu, sonrasında tahtayı hocaya geri verdim ve bir an sonra elim tahtanın ortasından geçip gitmişti. Arkadaşlarımın alkışları arasında, kendime “Oldu işte!”

dedim

kocaman

gülümseyerek.

Çok

basit

bir

somutlaştırma, eğlenceli bir egzersizden ibaret gibi görünen bu uygulama kafamdaki engelleri söküp attı. Mazeretlerin arkasına sığınmadan (Ama ben hamileyim, karnım burnumda!), 79


başaramazsam rezil olurum diye korkmadan (Bu kadar insan

oluşturan deneyimle birlikte paketlenip kaydedilir. Yani

bana güler, en iyisi hiç kalkışmayayım ben bu işe!), ne

deneyim ve o deneyimle ilintili bir uyaranın zihinde tetiklediği

geçmişteki hatalara (Daha önce yapamamıştım!), ne gelecekle

nörolojik yollar birbiriyle bağlantılı hale gelir. Bu sebeple, o

ilgili

olmazsa!)

uyarıcıya tekrar maruz kalmak, deneyimi ve ona eşlik eden

kapılmadan, sadece yaşamak istediklerime odaklanmayı hiç bir

duyguyu tüm canlılığıyla yeniden yaşamamızı sağlayabilir.

teorik ders böylesine kalıcı şekilde öğretmemişti bana.

NLP’de herhangi bir duygu durumunu tetikleyen uyarıcı

Öğrenmekle denemek arasındaki fark büyüktü! O kadar

niteliğindeki bu tür sembollere “çapa” denir.

kaygılara

(Nasıl

gerçekleşecek

ki,

ya

büyüktü ki, öncesinde sadece hayallerimde olan bu kitap o çalışma sayesinde şu an sizin elinizde!

semboller, şarkılar, mekanlar var mı?

Çapalar

Gündelik hayatta ruh halimizi etkileyen sayısız çapaya maruz

Neden masamızın üzerine sevdiklerimizin resimlerini koyarız?

kalsak da bunların büyük çoğunluğunu farketmiyoruz bile. Bu nedenle, bunlara gizli çapalar diyoruz. Yani uyaranı bilinç

Neden pek çoğumuzun uğurlu objeleri vardır?

düzeyinde algılamasak da bizde bir duygu değişimi yaratıyor.

Neden bir koku bizi alıp bir anda geçmişe götürür?

Çoğumuz içimizin birden kararması ya da durup dururken çok

Neden sevdiğimiz bir melodi bizi sıkıntılıyken gülümsetmeyi başarır?

neşeli hissetmek gibi nedenini tam da bilemediğimiz duygu değişimleri yaşıyoruz. Ben de NLP’den önce bu tür değişimleri gün içinde sık sık yaşar, ancak bunu “moody” bir insan olmama

Daha da önemlisi, nasıl?.. Yaşadığımız

Sizde belirli bir duygu durumunu ortaya çıkaran özel objeler,

durumlar,

bağlardım. (Bakın kendime nasıl da kimlik düzeyinde olumsuz olaylar

bizde

bir

duygulanım

oluşturular. Duygulanımın oluştuğu sırada duyu organlarımız tarafından algılanan her türlü uyaran bu duygu ve duyguyu

bir etiketleme yapmışım!)

NLP’yle birlikte bunların pek

çoğunun arkasında bilinçaltımızda tetiklenen çapalar olduğunu farkettim ve çapaları bilinçli biçimde kullanarak olumlu duygu durumları yaratabileceğimi öğrendiğimde ruh halim üzerindeki 80


kontrolüm arttı. Bir uyaran karşısında otomatik olarak gelen bir

bilinen bu tekniği adını bilmeseniz de günlük yaşamınızda bol

ruh halini yaşamak zorunda değildim artık. NLP tepki

bol kullanıyorsunuz zaten. Tatil fotoğraflarınıza bakarken,

seçeneklerim

özgürleşeceğimi

sevdiğinizle “ikinizin şarkısı”nı dinlerken, annenizin pişirdiği

söylüyor ve eski etkilere yeni tepkiler geliştirebilmek için

kurabiyenin kokusunu içinize çekerken... Şimdi dilerseniz basit

yöntemler öneriyordu. Bunu öğrendikten sonra, pek çok insanın

bir egzersizle çapaların gücünü hissedelim.

arttıkça

davranışlarımda

bilerek veya bilmeyerek çapaların etkisinden yararlandıklarını farketmeye başladım. Bir arkadaşım telefonuna zil sesi olarak çocuğunun kahkahasını kaydetmişti. Telefon her çaldığında onun da yüzü gülüyor ve

Egzersiz: Çapaların Gücü Adına... Bu egzersizle arzu ettiğiniz bir duyguya, kaynağa ihtiyacınız olduğunda ulaşabilmeniz amaçlanıyor. Adım 1: İhtiyaç duyduğunuz anda ulaşmak istediğiniz kaynak

mutlu oluyordu haliyle. Bazılarımız iş yerimizdeki masalarımıza sevdiklerimizin resimlerini, tatil fotoğraflarımızı, sevdiğimiz bir sözü, bir

dolu bir duygu durumunu tespit edin. Örneğin mutluluk, cesaret, huzur, özgüven...

yakınımızın verdiği hediyeyi koyuyoruz. Farkında olsak da

Adım 2: Bu duyguyu yoğun olarak yaşadığınız bir deneyimi

olmasak da sebebi aynı: Tüm bunlar, keyif verici deneyimleri

hatırlayın. Dışarıdan bir izleyici gibi değil, kendi gözlerinizle

hatırlatarak bizde olumlu duygular uyandırıyor.

görerek yani deneyimin içinde yer alarak tüm detaylarıyla o anı

Uğurlu

takılarımız,

kıyafetlerimiz

var,

şansa,

cesarete,

özgüvene ihtiyacımız olduğunda onları kullanıyor bazılarımız... Çapalar, görsel, işitsel uyarıcılar, kokular, tatlar olabileceği gibi dokunsal (kinestetik) de olabilir. Tüm bu kanallardan gelen uyaranlardan, bilinçli olarak bir duygu durumunu oluşturma konusunda yararlanabiliriz. NLP dilinde “çapa atma” olarak

yaşayın. Tüm algı kanallarını kullanarak görsel, işitsel detayları, dokuları, tat ve kokuları hatırlayın. Adım 3: Deneyimin en yoğun yaşandığı, duygunun zirveye yaklaştığını hissettiğiniz anda dokunsal bir çapa atın. (Örneğin kulağınıza ya da dizinize dokunun. Sık sık tetikleneceği için çapa etkisini kaybedebilecek avuç içi gibi yerleri tercih

81


etmeyin.) Duygu yoğunluğu azalmadan önce teması keserek

durumuna has bir çapa noktası seçin. Bir uyarıcının çapa haline

çapayı bırakın.

gelmesi için iki yol vardır: Duygulanımın yüksek seviyede

Adım 4: Kendinizi az önceki deneyim ve ona eşlik eden duygudan soyutlamak için dikkatinizi odadaki farklı bir objeye yönlendirin ya da bir gün önce yediğiniz yemeği, izlediğiniz filmi vb. hatırlamaya çalışın. (Deneyimden kopuş)

olması ya da bol tekrar yapılması. Reklamlarda bu iki yolun da kullanıldığına dikkat edin. Reklamcılar ya yoğun bir duygu yaratacak içerikler hazırlar, ya da bol tekrarla markanın hedef ruh halini tetikleyecek bir uyarana dönüşmesini sağlarlar. Siz de çapanızı hedef duygu durumunu yaşadığınız tüm durumlarda

Adım 5: Çapayı yeniden tetikleyerek (Çapa attığınız yere

tetikleyerek

tekrar aynı şekilde dokunarak) sizde hedef duygu durumunu

Çapayı atmadan, duygulanımın yüksek olduğundan emin olun.

yaratıp yaratmadığını test edin.

Deneyimi, orijinal haline en yakın şekilde, canlı detaylarla

Notlar:.......................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... Bu egzersizi yaparken dikkat etmeniz gereken bir iki nokta var: Çapanın ilk atılma biçimiyle daha sonraki tetiklenme biçimi aynı olmalı. Örneğin, dizinize dokunarak bir çapa attıysanız,

duygu-çapa

bağlantısını

güçlendirebilirsiniz.

zihninizde yaşayın ve hedef duyguyu bedeninizde hissedin.. Araya

başka

duyguların

karışmadığından

emin

olun.

Çapalanacak duygu saf ve yoğun olmalı. Cesaret dolu bir anınızı deneyimlemeye çalışırken araya korku, kaygı gibi duygular karıştığında çapa etkisini yitirecektir. Son olarak, duygulanım zirveye ulaşmadan önce çapayı atmalı ve duygunun yoğunluğu azalmadan önce bırakmış olmalısınız. Bu da hedef duyguyu iyi tanımlamanızı ve

egzersiz süresince

duygulanım seviyenizi iyi takip etmenizi önemli kılıyor.

tetiklerken dizinize aynı yoğunlukta, aynı şekilde dokunmanız

Ben bu egzersizi mekanik şekilde yapmaktansa, gündelik

gerekir. Çapanız sık sık tetiklenecek bir yerde olursa

yaşantıma dikkatimi yönlendirerek bana özel çapaları tespit

özgünlüğünü yitirecektir. Bu sebeple, istediğiniz duygu

etmeyi tercih ediyorum. Sevindiğim zaman ne yapıyorum,

82


cesur hissettiğimde ya da başarılı olduğumda yaptığım bir jest,

Anneniz size beceriksiz olduğunuzu söylerken fonda çalan

vücut hareketi ya da kullandığım bir mimik var mı? Bunları

müziği her duyduğunuzda kendinizi sakar ve beceriksiz

tespit ettikten sonra, diyelim ki cesarete ihtiyaç duyduğum

hissediyorsanız...

zaman o özel hareketi yapıyorum. Bu dokunsal (kinestetik) çapa, doğrudan fizyolojimi etkileyerek istediğim ruh haline hızlıca ulaşmamı sağlıyor. Doğumun gerçekleşeceği gün sakinliğe, huzura ya da cesarete mi ihtiyacınız olacak? O halde, bu çapalama egzersizini büyük güne kadar istediğiniz sıklıkta tekrarlayın. O gün geldiğinde çapanız etkisini göstersin ve ihtiyaç duyduğunuz özkaynaklara erişiminizi kolaylaştırsın.

Hastaneye girdiğinizde panik yaşıyorsanız, mideniz bulanıyor, başınız dönüyorsa... Yazı tahtası, tavuk eti, müzik ve hastane olumsuz birer çapa haline gelmiş demektir. Onları nötrleştirmek, hatta olumlu hale getirmek de imkan dahilinde. Gelin, şu çapaları eritelim... Egzersiz: Çapa Eritme Adım 1: Çalışmaya başlamadan önce sizde olumsuz duygular

Buraya kadar paylaştıklarımız, arzu ettiğimiz bir duyguya

tetikleyen bir uyaran düşünün. Daha sonra bulunduğunuz

erişimi bilinçli olarak ve istediğimiz anda gerçekleştirmeye

mekanda bir nokta tespit edip o noktaya geçin. Bu noktada söz

yönelikti. Bazı durumlarda ise, bir uyarıcının bizde yarattığı

konusu uyaranı düşünün (Örneğin, hastane). Bu uyaranı

olumsuz

zihninizde canlandırın. Sizde oluşturduğu duyguya odaklanın.

bir

duygudan

kurtulmak,

bir

anlamda

onu

nötrleştirmek isteriz. Yıllar önce tahtaya kalkıp sözlüde başarısız olduğunuz için her yazı tahtası gördüğünüzde utanç ve sıkıntı yaşıyorsanız... Tavuktan zehirlendiğiniz için tavuk eti gördüğünüzde dahi başınız dönmeye ve elleriniz terlemeye başlıyorsa...

(Örneğin, panik, boğuluyor hissi) Uyaranla ilişkili kokuları, renkleri, tatları hissetmeye çalışın. Deneyimin içerisinde kalmaya özen gösterin. Adım 2: Farklı bir noktaya geçin. Bu uyarana maruz kaldığınızda nasıl hissetmek istediğinizi düşünün (Örneğin; sakinlik, soğukkanlılık). Hayatınızda bu duyguyu uyandıran

83


neler, hangi deneyimler var? Birden fazla deneyim aklınıza

Daha sonra diğer kaynaklar için de aynısını tekrar edin. Her

gelebilir, her biri için bir kağıda not alıp ayrı ayrı yerlere

seferinde ilk

bırakabilirsiniz. Bu deneyimler, ihtiyaç duyduğunuz duyguyu

hissederken, bir ayağınızı kaynak dolu deneyimi not ettiğiniz

size sağlayacak olan “kaynak” ları içeriyor.

kağıda koyun. Bu deneyimi ve beraberindeki olumlu duyguyu

Adım 3: İlk not kağıdının yanında durun. Bu deneyime odaklanın. Neler yapıyordunuz, çevrenizde kimler vardı, sesler, görüntüler, kokular nasıldı? Nasıl bir duygu deneyime eşlik ediyordu? Beden duruşunuz nasıldı? Deneyimi tüm detaylarıyla

deneyimi

ve yarattığı olumsuz

duyguyu

hatırlayın ve bu duyguyu ilk deneyime transfer ettiğinizi düşünürken sembolik olarak ayağınızı geri çekin. Her seferinde yeni ve istenen duygunun olumsuz duygunun yerini aldığını hissedin.

hatırlayın, sizde yarattığı duyguyu tekrar yoğun şekilde

Adım 5: Son olarak, yakın gelecekte olumsuz duyguyu

yaşadığınızdan emin olun. Sırayla her bir deneyim için ilgili

tetikleyen uyaranla tekrar karşılaştığınızı düşünün. Bu uyaranın

notun yanında durup o deneyimi ve eşlik eden duyguyu

sizde artık yeni ve arzuladığınız duyguyu ortaya çıkardığını

hatırlayın. Duygunun tüm bedeninize yayılmasına izin verin.

hayal edin. Yeni duygusal tepkinizin hayatınıza ne gibi

Adım

4:

Şimdi

düşündüğünüz

olumsuz

duyguyu

tetikleyen

uyaranı

avantajlar katacağını düşünün.

ilk noktaya dönün. (Bkz. Adım 1) Burada

Notlar:..........................................................................................

yaşadığınız deneyim ve duyguyu tekrar hatırlayın. Aynı anda,

......................................................................................................

bir ayağınızı ilk kaynağın yazılı olduğu kağıda koyun ve bu

......................................................................................................

kaynağın size yaşattığı olumlu duyguları hatırlamaya başlayın.

......................................................................................................

Bu kaynağı ve yarattığı olumlu duyguyu kendinize özgü

......................................................................................................

biçimde

(sesle,

renkle,

sembolle)

olumsuz

deneyime

taşıdığınızı düşünün ve bu sırada ayağınızı ilk noktaya geri çekin. Bu yeni duyguyla, ilk deneyiminizin nasıl farklılaştığına dikkat edin.

Çapaların duygu dünyamız üzerindeki etkisi büyük. Ve bu etki sadece biz yetişkinler için geçerli değil. Yapılan araştırmalar, anne karnındaki bebekler için de benzer etkilerden bahsediyor.

84


Örneğin, bebeğe anne karnında sürekli dinletilen bir melodinin,

O halde, ihtiyaç duyduğumuz her kaynağa zaten sahibiz, ancak

bebek doğduktan sonra dinletildiğinde bebeği sakinleştirdiği

kendi gözlüklerimiz bazen bu kaynakları bulup çıkarmamıza

gözleniyor. Yani işitsel bir uyaran, bebeğe anne rahmindeki

yetmiyor.

güvenli ortamı hatırlatarak ona huzur verebiliyor!

gözlüklerini takıp içimize bir de böyle bakmamız, durumu ele

Çapaların gücünü hem kendiniz hem de bebeğiniz için kullanmaya ne dersiniz? Bunun için kural basit: Sizde olumlu duygular oluşturanları arttırın, olumsuz duygular uyandıranları ise hayatınızdan çıkarın ya da “eritin”.

Bu

durumda

fikrine

güvendiğimiz

kişilerin

alma biçimimizi önemli ölçüde değiştirebilir. Gözlüklerinizi çıkarmaya başlayın... Egzersiz: Akıl Hocalarına Soralım Adım 1: Desteğe, öneriye ya da farklı bakış açıları duymaya

Mentör Tekniği

ihtiyaç duyduğunuz bir konu var mı? Oda içerisinde bu konuyu

NLP’nin en önemli varsayımlarından biri “Kişi ihtiyaç

ya da durumu temsil edecek bir nokta belirleyin. (Konuyu

duyduğu özkaynaklara kendi içinde sahiptir.” varsayımıdır.

tanımlarken bu noktada duracaksınız.)

Değişim için, isteklerimizi hayata geçirmek için gerekli olan içsel kaynaklara sahip olsak da zaman zaman bunlara erişmekte zorlanıyoruz.

Böyle

durumlarda

olaylara,

sorunlara

başkalarının gözünden bakmak kendi haritamızın dışına çıkarak

Adım 2: Oda içerisinde ihtiyaç duyduğunuz kaynakları karşılamak istediğiniz farklı bir nokta daha seçin. Burası kaynak karşılama (K) noktamız olacak.

görüş açımızı genişletmemizi sağlıyor. Genelde yaşadığımız

Adım 3: Bahsettiğiniz konuyla ilgili örnek alabileceğiniz, size

duruma benzer bir süreci başarıyla yönetmiş kişilere neleri

önerilerde bulunup destek verebilecek üç kişi belirleyin. Bu

farklı yaptıklarını soruyoruz, onlardan değerli tavsiyeler,

kişiler tanıdığınız, paylaşımda bulunduğunuz kişiler olabileceği

öneriler alıyoruz. Bazen de böyle kişilere hemen ulaşabilmek

gibi, hayali karakterler, film kahramanları, ünlü kişilikler ya da

mümkün olmuyor. Bu durumda kendi kendimize soruyoruz: O

geçmişte tanımış olduğunuz kişiler de olabilir. Bu üç kişi

benim yerimde olsaydı nasıl düşünür, nasıl davranırdı?

odanın hangi köşelerinde duruyor olabilirdi? Üçü için de ayrı

85


noktalar belirleyin. (Her belirlediğiniz noktaya not kağıtları

Adım 7: Bu aşamada diğerlerinden farklı bir nokta daha

bırakmanız hatırlamanızı kolaylaştıracaktır.)

belirleyip, o noktada tüm süreci dışarıdan seyreden bir izleyici

Adım 4: İlk olarak birinci mentör için belirlediğiniz yere geçin. Bu aşamada drama yöntemlerine başvuracağız. Kendinizi tamamen birinci mentörün yerine koyun, siz artık O’sunuz. Onun gibi durup, onun gibi konuşmaya, onun bakış açısıyla konuya

bakmaya

başlayın.

Ve

birinci

mentör

olarak

olduğunuzu düşünün ve şu soruların yanıtını arayın: Üç mentörün de ilettiği kaynakların ve mesajların ortak bir yönü var mı? Üçünün de soruna bakış açısında kişinin (yani sizin) göremediği neler var? Kişiye kazandırdığı farkındalıklar neler? Bunları nasıl hayata geçirebilir?

durduğunuz noktadan, K noktasında duran kendinize fikir,

Adım 8: Tekrar K konumuna geçin ve üç mentörün ortak

nasihat, cesaret, özgüven gibi kaynaklar gönderin.

mesajlarını ve ilettikleri kaynakları karşılayın. Tüm bunların

Adım 5: Şimdi K noktasına geçin. Bu noktada kendiniz olarak bulunuyorsunuz. Birinci mentörün size yolladığı kaynakları kendinize özgü biçimde (hediye paketi olarak, ışık, ses, renk transferi gibi soyutlaştırarak vb...) kabul edin ve içselleştirmeye çalışın. Adım 6: Adım 5’i ikinci ve üçüncü mentör için de uygulayın. Önce ikinci mentör için belirlediğiniz noktada durarak ikinci mentörün kimliğine bürünün ve kendinize onun bakış açısıyla fikirlerinizi ve yardımcı olabilecek duygusal kaynakları iletin.

aslında kendi içinizde olduğunu bilmek nasıl bir his? Tüm bu mesajlar ışığında sahip olduğunuz yeni bakış açısını ve farkındalığı

artık

konuya

transfer

edebilirsiniz.

Hazır

olduğunuzda konuyu temsil eden ilk noktaya dönün. Adım 9: Şu anda konuyu ilk tanımladığınız noktadasınız ama artık yepyeni bir bakış açısına sahipsiniz ve sahip olduğunuz içsel kaynakların farkındasınız. Bu yeni farkındalıkla birlikte nelerin değiştiğine dikkat edin. Konuyu ele alışınızda ne gibi farklılıklar var?

Ve K noktasına geçerek size iletilen kaynakları kabul edin.

Gelecekte benzeri bir durumla ilk karşılaşmanızı hayal edin.

Daha sonra da üçüncü mentör için bunu tekrarlayın.

Mentörlerden

aldığınız

kaynak

ve

tavsiyeleri

nasıl

86


kullanıyorsunuz,

neleri

farklı

yapıyorsunuz?

Bu

yeni

davranışların hayatınıza katacağı avantajlar neler?

sonra eşiyle ilişkisinin ne kadar zorlaştığını hatta koptuğunu anlatanlar, kilo veremeyenler, doğum sonrası depresyonlar,

Notlar:.......................................................................................... ......................................................................................................

kişilik bölünmeleri, rol çatışmaları.... Korku filmi senaryosu gibi anlatılıyor hepsi.

......................................................................................................

Sanal olanı böyle de, gerçek alemde durum farklı mı?

......................................................................................................

Farkettim de karnım büyüdüğünden beri beni görenler “Allah

......................................................................................................

kurtarsın!” hatta “Allah bir avazda kurtarsın!” (“Çaresi yok avaz avaz bağıracaksın!” iması seziliyor burda) gibi güzel(!) temennilerde bulunuyorlar. Ben de eşime dönüp “Çok mu acıklı görünüyorum sence? Bebek taşımak ne zamandan beri kurtulunası bir şey?” diye soruyorum. (Gebeliği fizyolojik nedenlerle zor geçenleri, türlü sağlık sorunları yaşayanları tenzih ediyorum. Onlar gerçekten takdir edilesi bir emek ve mücadele veriyorlar.) Hamile olduğumu öğrendiklerinde de bazıları şöyle söylemişti: “Şimdi kusacaksın, mecburen elinde

BÖLÜM 5: SON ÜÇ AY

torbayla dolaşacaksın, yatamayacaksın, hadi yattın tek başına kalkamayacaksın, serseme döneceksin, serseme dönmezsen

Bir Dokun, Bin Ah İşit

ineğe döneceksin bak o garanti, eğilme şöyle olur, hoplama

Bir kaç gündür internetten ne okusam gözlerim fal taşı gibi

böyle olur!..” Hepsi iyi niyetli anlıyorum ve sevgilerinden

açılıyor.

blogları

dolayı uyardıklarını aklımda tutmaya çalışıyorum. Ama

geziyorum ve bir süre sonra hiç adetim olmadığı üzere sağ

ilginçtir ki “Hayatta yaşayabileceğin en güzel deneyimlerden

işaret parmağımı kemirirken buluyorum kendimi. Çocuktan

birini yaşıyorsun, her anın tadını çıkar, Allah’ın sana

Yenidoğan

bakımı,

annelik

sitelerini,

87


bahşettiği bu güzelliğin değerini bil!” gibi şeyler söyleyenler

insanlarımıza saygılar!) Benim eleştirim yapılan yorumların

bir elin parmaklarını geçmedi. (Onların da çoğu bebek

doğru ya da yanlış olması değil, %90’ının bu doğrultuda

ürünlerinin reklamlarındaki dış seslerdi ya sahi!) Peki bunların

olması! Bu bana iki şey düşündürüyor: 1) Zaten keyfi yerinde

doğruluk payı yok mu? Var, olmaz mı! Ama bizim coğrafyada

olanlar hiç yorum paylaşmakla, akıl dağıtmakla zaman

kötülüklerin, zorlukların, acıların daha doğru olmasını istiyor

kaybetmeyip anneliğin ya da akademik çalışmalarının tadını

galiba

çıkarmakla meşguller. 2) Hadi annelik toplum baskısı ve

insanlar

içten

içe,

sıkıntılardan,

dertlerden

besleniyorlar... Yakın dönemde bir tez yazacağım, onunla ilgili yorumlar da benzer... “Bebekle zor olur, hele bebeğin gaz sorunu olursa çok zor!”, “İki saatte bir uyanacağın için adını sorduklarında bile söyleyemeyeceksin, ne akademik çalışması?”, “Ben tez

normlarla teşvik edilen bir sosyal rol, iç güdüler de dürtüyor insanı.. Ama yüksek lisans ya da doktora yapmak zorunlu mu bu ülkede, bu kadar zorluyorsa yapmamak da bir seçim... Statü kazanma, kolay iş bulma, yükselme gibi gerekçeleriniz varsa da kazanımınıza odaklanın, ne güzel...

hazırlarken bunalıma girdim.”, “Zordur, yorar!”... Tamam,

Bizde bitmek bilmeyen bir şikayet hali mevcut nedense. Bile

doğrudur bunlar. Ama motivasyon gurusu toplumumuzun

isteye gönüllü olduğumuz şeylerde dahi sürekli mutsuzuz.

bunaltmaya motive olmuş insanları, doğmamış çocuğun gaz

Mümkündür, merak edip denediğimiz bir şey bizi gerçekten

sorunu yaşaması konusunda neredeyse toplu enerji seansları

mutsuz etmiş olabilir. Neticede her girişim bir risk demektir.

düzenliyorlar farkında olmadan. Evet bunların hepsini

Mutsuz olduysanız alternatif üretin, işi daha zevkli kılmaya

yaşanacak olabilir, ama yaşanmayacak da olabilir. Ne diye bir

çalışın, en azından başkalarına bunu yayıp durmayın, yapıcı

gaz ve toz bulutu oluşturuyorsunuz kafalarda şimdiden?

hareketlerde bulunun. Ama sürekli söylendiğinizde işler iyiye

Sonucunda bir kazanç olan her iş türlü zorluğu beraberinde getirir elbet- ki bu işleri başarmanın da keyfini yaratan budur zaten. Yani kendiliğinden zevkli, kolay şeyler zaten yapılır!

gitmeyecek inanın ve siz sürecin sonunda muhtemelen mutsuz ve yorgun olacak ama “haklı” çıkmış olmanın gururuyla yetineceksiniz: “Ben baştan demiştim, yapılacak iş değil bu!”

(Bunlarda bile şikayet edecek taraf bulan “ruhu arabesk” 88


NLP ile ilgilenirken öğrendiğim en faydalı şeylerden biri

dilemesini öğütlüyor.

şuydu: Nasıl ki düşüncelerimiz, duygularımız, deneyimlerimiz

söyleyecek,

ifade

karışamam, ben hakikatin tek olduğuna ve teklikten geldiğine

ve

sözcük

seçimimizi

etkiliyorsa,

sözcüklerimiz,

ifadelerimiz de düşünce ve deneyimlerimizi etkiler. Kısacası mekanizma çift taraflıdır. Bedensel ifadelerimiz de bunlara dahil. Vücut duruşumuz, jest ve mimiklerimiz sinir sistemimize o an nasıl hissedeceğimize, düşüneceğimize dair kuvvetli sinyaller gönderir. NLP’de “Refraiming” yani yeniden çerçeveleme diye basit bir teknik vardır. Olumsuz görünen bir durumu,

bağlamını

ya

da

anlamını

değiştirecek

yeni

kelimelerle ifade ettiğinizde -içeriği hiç bozmadan üstelikdurumun algılanması ve yorumlanması üzerinde radikal bir dönüşüm sağlayabilirsiniz. Bunu öğrendiğimden beri yaşamak istemediğim bir duyguya dair kelimeler kullanmamaya özen gösteriyorum, söylemek istediklerimi olumlu kalıplarla dile getiriyorum. Ve bunu sadece bir dönem moda olduğu için değil, incelediğim, okuduğum, araştırdığım her öğretide bu şekilde öğütlendiği için, faydasını defalarca gördüğüm için yapıyorum. Örnek vermek gerekirse, Hz. Muhammed’in, “Ya Rabbi, senden sabır istiyorum!” diye dua eden birini işittiğinde ona: “Sen Allah’tan bela istedin, onun yerine afiyet iste!” dediğini naklediyor Tirmizi. Yani sabır isterken aslında sabredilecek bir

Buda’ya

Osho’ya da baksanız aynı şeyi da...

Hangisini

takip

edeceğinize

inanırım! Sözün özü, sürekli felaket tellallığı yapmanın prim yaptığı, şikayet etmenin adetten olduğu, “Çok yoğunum!” diye dert yanmadığınızda boş oturduğunuzun sanıldığı bu ülkede rasyonel-iyimser olarak yaşamak gayret istiyor. Şuursuz bir iyimserlikten bahsetmediğimin bir kez daha altını çizeyim. Benim sağlıklı bulduğum, daha gerçekleşmemiş olaylar için bile en kötü senaryoları yazmak, vehim-vesvese tuzağına düşmek, içinde bulunduğumuz bir süreci “Hayatın sonu”, “Çile dolu!” diye tanımlamak yerine, yapıcı çözümler aramak, “YAP”maya, inşa etmeye devam etmek... Aksi kendimizi ve etrafımızdakileri

baltalamaktan,

sabote

etmekten

öteye

gitmiyor zira. Orhan Veli’nin bir şiiriyle bağlayalım sözü: Şu kavga bir bitse dersin, Acıkmasam dersin, Yorulmasam dersin;

belayı da istediğini farkettiriyor o kişiye, güzel şeyler 89


Çişim gelmese dersin,

refleksler dışında da tepki verebildiğini söylüyorlar, harika

Uykum gelmese dersin;

değil mi?

Ölsem desene!

Konuştuğum çoğu anne adayı için bu dönem hem “tanışma” günü için heyecanlanıp sabırsızlandıkları, hem de bebekleriyle

Sibel Çavuş Yeğin – Haziran 2012

bir bütün oldukları, onları bedenlerinde taşıdıkları bir evrenin biteceğinden dolayı buruk hissettikleri bir zaman dilimi. Doğum yaptıktan sonra zaman zaman bebeklerinin karınlarında yaşadığı günleri özlediklerini söyleyenlere rastlıyorum. Bizler anın güzelliğini, büyüsünü yaşamak yerine geçmişin özlemi, ve geleceğin hevesi ya da kaygısıyla meşgul olabiliyoruz çoğu zaman. Oysa her gün ve o günün getirdikleri çok özel, yerini yine özel yaşanmışlıklara bırakmaya gebe. Bu sebeple, hamileliğin son aşamasını da her anın hakkını vererek, keyfini Çoğu Gitti, Azı Kaldı

sürerek yaşamak doğanın bu güzel hediyesi için en güzel

Genelde sonu gelsin diye beklenen zorlu süreçlerin sonunda

teşekkür olsa gerek...

derler “Çoğu gitti, azı kaldı.” diye. Ben hem bitsin ve

Bu dönemde, bebek sizin bütün sistemlerinizi etkilemiş

bebeğimize

hem

durumda. Muhtemelen nefes almada zorluk çekiyorsunuz, sık

özleyeceğimizi şimdiden hissettiğimiz bu güzel dönem için de

sık tuvalete gidiyorsunuz, geceleri rahatça yatmak ve kesintisiz

uygun olduğunu düşündüm... Uzun ve keyifli bir yolculuğun

uyumak

son dönemecine girdik: Son üç ay! Bu dönem hem siz hem de

gerçekleşeceğini, bebeğin sağlığını, doğum sonrasının nasıl

bebeğiniz için çok önemli. Uzmanlar bebeğinizin yedinci aydan

olacağını

itibaren öğrenebildiğini, bilgileri hafızasına kaydedebildiğini ve

anlatınca biraz ürkütücü gelse de, bebeğinizin sizinle her

kavuşalım

diye

sabırsızlandığımız,

zorlaşıyor. merak

Bir

ediyor

yandan ve

da,

doğumun

sabırsızlanıyorsunuz.

nasıl Böyle

90


konuda işbirliği yaptığından emin olabilirsiniz. Örneğin,

Son üç ayda kasılmalar, kramplar, kasıklarda ve bel

hamileliğin son ayında sol tarafınıza yattığınızda daha rahat

bölgesindeki ağrılar genelde şikayet edilenler arasında yer

hissettiğinizi

alıyor. Daha önceki bölümlerde vücudumuzun sinyallerini

farkederek

o

tarafa

yatmaya

başlarsınız.

Bebeklerin çoğu da anne karnındayken sola dönerek yatarlar.

dinlemenin,

Annenin vücudunun sağ tarafında büyük toplardamarlar yer alır

vücudumuzla uyum içinde kalmanın öneminden bahsetmiştik.

ve bebeğiniz sola yatarak bu damarlara baskı yapmamaya

Bu dönemde, vücudumuzu dinlemek her zamanki önemini

çalışır, yani size yardımcı olur. Gördüğünüz gibi ikiniz iyi bir

koruyor, ancak sürecin doğası gereği fiziksel belirtilerin

takımsınız! Ve artık beklenen güne o kadar az kaldı ki, kavuşma

yoğunluk kazandığı bu dönemde, bizi zorlayabilecek ağrı gibi

heyecanı ve mutluluğu sizi saracağından tek vücuttaki son

hisleri sadece izleme değil kontrol edebilme konusunda da

günlerinizin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.

yapabileceğimiz şeyler var. Bunun için önce temsil sistemleri

Bu dönemde de değişimler devam ediyor, vücudumuz ve

bu

sinyallerin

nedenlerini

anlamanın

ve

ve alt sistemlerden bahsedelim...

ruhumuz bu değişimlere uyum sağlama konusunda oldukça gayretli. Örneğin, hızla büyüyen karnımız eskisi gibi rahat hareket edebilmemizi engelliyor. Ben gebeliğimin son üç

Temsil Sistemleri ve Alt Modaliteler (Alt Sistemler)

ayında en çok yüz üstü yatmayı, sağımdan soluma bir kerede

Duyusal

dönmeyi özlemiştim mesela!

Hareketlerim iyiden iyiye

değinmiştik. Duyu organlarımız, NLP’de temsil sistemleri

yavaşladığı için, biraz hızlı yürüyen ya da koşan birini görsem

olarak adlandırılıyor, çünkü dışarıdaki dünyayı zihnimizde

istemsiz olarak “Dikkat et!” diye uyarıyordum. Benimle birlikte

temsillere dönüştürürken bu organlar aracılığıyla gelen verileri

bütün insanlık hamileymiş gibi, koşmak, zıplamak herkes için

kullanıyoruz.

riskli hareketler grubuna girmişti zihnimde. Yine de son güne kadar mümkün olduğunca dinamik ve hareketli kalmanın yollarını bulmam gerektiğini biliyordum.

keskinlikten

bahsederken

temsil

sistemlerine

Temsil sistemleri görsel, işitsel, dokunsal (kinestetik), kokusal ve tatsal olarak beş duyumuz üzerinden tanımlanır ve bizler genelde bu beş duyudan bazılarını daha çok kullanmaya 91


eğilimliyiz. Örneğin, bazılarımız görsel detaylara çok önem

değişmesiyle birlikte tamamen değişmişti. Ve NLP sayesinde

veriyoruz, anıları zihnimizde depolarken resimler, hareketli

biliyordum ki, tersi de mümkündü. Yani duyularımıza ilişkin bu

görüntülerle kaydediyoruz. Kimimiz için ise sesler çok önemli,

detayları değiştirerek bir nesneye, kavrama karşı tutumumuz,

deneyimlerimizi kimin, neyi, hangi ses tonuyla söylediğine

duygulanım durumumuz değiştirilebilirdi!

kadar varabilen detaylarda hafızamıza kaydediyor, bir sesle o ana kolayca dönebiliyoruz. Yoğun olarak kullanma eğilimi gösterdiğimiz algı kanalı “tercihli temsil sistemi” olarak adlandırılıyor.

Temsil sistemlerimiz aracılığıyla gelen bilgilerin detaylarına alt modaliteler (alt sistemler) diyoruz. Her temsil sisteminden gelen mesajların kendine özgü detayları var. Aşağıda bununla ilgili bir liste bulabilirsiniz:

Beynimiz deneyimleri kaydederken farklı kategorilere ayırır. Her kategorinin olumlu ya da olumsuz duygusal çağrışımları vardır. Bu yüzden bize acı veren ya da hoşlanmadığımız deneyimler, farklı temsil sistemi detaylarıyla kodlanırken,

Görsel Kanal

sevdiğimiz, bize güzel duygular yaşatanlar farklı detaylara sahiptir. Örneğin, hamilelikten önce “et” dediğinizde benim

Görüntü...

tam gözümün önünde ve bana yakın duran, iyi kızarmış, rengi

Hareketli (film) / hareketsiz (resim)

canlı ve parlak, üzerinde dumanlar tüten, mis gibi kokular

Renkli / siyah-beyaz

yayan, cızz cızz sesleri eşliğinde bir parça biftek görüntüsü canlanırdı. Hamileliğin ilk üç ayında ne olduysa oldu artık “et” kelimesini dahi söyletmiyordum, çünkü artık gözümün önüne mat, koyu kahve, bozbulanık bir et resmi ve burnuma ağır bir

Parlak / loş / karanlık Net / bulanık Normal boyda / normalden küçük ya da büyük

koku geliyordu. Et aynı etti, ama sadece adını söylediğimde

Sağda / solda / ortada / aşağıda / yukarıda

bile zihnimin çağrıştırdıkları benim ete olan yaklaşımımın

Yakın / uzak

92


-hareketliyse- Hızlı / yavaş / orta hızlı Odaklı

Kinestetik Kanal (Dokunma duyusu)

Üç boyutlu / iki boyutlu

Yoğunluk ( güçlü / zayıf)

Çerçeveli / sınırsız

Sıcaklık, soğukluk, nem

Deneyime bağlı / deneyimden kopuk (-deki) Baskın renk

Ağırlık, hafiflik Boy veya biçimde değişiklik Sertlik / yumuşaklık

İşitsel Kanal

Pürüzlü / pürüzsüz doku Basınç yeri ve şiddeti

Ses(in)... Stereo / mono

Duygular sürekli / kesintili Hareketin (varsa) yönü ve hızı

Yakın / uzak Yüksek / alçak Tınısı

Peki bunları bilmek bize ne kazandırır? Deneyimlerin,

Temposu (hızlı / yavaş)

hatıraların, içsel dialogların bizde yarattığı duygusal etkiyi

Konumu (arkadan / önden / yandan)

ciddi ölçüde değiştirme becerisi! Nasıl mı?

Düzenli-sürekli / düzensiz-kesik kesik

Çok mutsuz hissettiğiniz bir anı düşünün. O anı hatırladığınızda

Bazı kelimeleri vurgulu

zihninizde neler canlanıyor? Yukarıdaki listeden faydalanarak

Süresi

alt modaliteleri tespit edin. Görüntü mü, film mi? Görüntünün özellikleri nasıl? Görüntüye eşlik eden sesler var mı, yoksa

93


sessiz mi? Vücudunuzda bir ağırlık, sıcaklık, sertlik vb. hisler

gözetmeksizin aynı duygusal tepkileri veriyor, öyleyse neden

uyandırıyor mu? Sırayla bu detayları tespit edin. Şimdi yine

bu

aynı görüntüyü tekrar canlandırın. Bu kez tek tek alt

kullanmayalım?

modaliteleri değiştirin. Bir önceki görüntü size mutsuz hissettirebildiğine

göre

muhtemelen

deneyime

bağlı

(associated) durumda idiniz. Yani görüntünün içindeydiniz ve kendi gözlerinizle görüyordunuz. Şimdi görüntüye dışarıdan bakarak deneyimden kopuk (dissociated) hale geçin. Yani görüntüye uzaktan bakarak, kendinizi görüntünün içerisinde ayrı bir kişi olarak görmeye çalışın. (Deneyime bağlı olmak, duygunun etkisini arttıracağı gibi, deneyimden kopuk kalmak, olaya duygusal bir mesafe koyarak etkisini azaltacaktır.) Diğer detaylarla oynamaya devam edin. Resmi/filmi yakınlaştırıp uzaklaştırın, siyah-beyazdan renkliye çevirin, sesler varsa yükseltip alçaltın. Ve her seferinde içinde bulunduğunuz duyguya dikkat edin. Bazı değişiklikler duygusal olarak büyük fark yaratacaktır. Bu basit tekniği olumlu anıların, düşüncelerin etkisini arttırmak için de kullanabilirsiniz. Diyelim çok huzurlu, mutlu hissettiğiniz bir anı düşündünüz. Duygunun sizi sarması, o anı tekrar yaşıyormuşcasına hissettirmesi için görüntünün içine girin, o anın tüm detaylarını dışarıdan kendinizi izliyor gibi değil de, tekrar içindeymiş ve yaşıyormuş gibi görmeye çalışın.

Beynimiz

gerçek

ve

hayal

arasındaki

ayrımı

özelliğini

olumlu

duyguları

çoğaltarak

lehimize

Bir de iç sesimizin bize hoş olmayan şeyler söylediği anlar var. Kafamızın

içinde

bir

ses

durmadan

dır

dır

eder,

yapamayacağımız şeyleri söyler, bazen bizi yargılar, bazen acımasızca eleştirir, keyfimizi kaçırır. Böyle zamanlarda alt modalitelerin ayarlarıyla birazcık oynamayı deneyebilirsiniz. Diyelim içinizdeki eleştirmen “Yetersizsin, asla iyi anne olamazsın, bu hamilelik hiç bitmeyecek sanki, of çok zor...” gibi “hoş” ifadeleri ardı ardına sıralıyor. Böyle bir iç konuşmanın başladığını farkettiğinizde (işitsel olmayanlar için bu diyaloğu farketmek o kadar kolay olmayabilir.) biraz eğlenmeye ne dersiniz? Önce sese odaklanın, tok bir ses mi? Yakından mı geliyor uzaktan mı? Temposu nasıl? Düzenli mi kesintili mi? Yukarıdaki listeden faydalanarak önce sesin alt modalitelerini keşfedin. Sonra sesi bozmaya başlayın. Bir cadı aynı şeyleri söylese nasıl söylerdi, ya da bir palyaço? Çok sevdiğiniz bir komedyen?.. Sesi olabildiğince komik hale getirin ve bırakın aynı şeyleri bir de bu şekilde söylesin: “Asla iyi anne olamazsın böö böbö böööö!” Bu küçük uygulamayı kalabalık yerlerde yapmanın yan etkisi insanların durup

94


dururken gülmenize anlam verememesidir, önceden uyarayım. Ben bu tekniği, insanlar olumsuz konuşmalar yaptığında kullanıyorum

genelde.

“Bebek

doğunca

ilk

bir

ay

Vücudunuzun neresinde? Bir rengi olsa bu ne olurdu? Parlak mı mat mı?

uyuyamayacaksın, hele gazı varsa yandın, sarılık olursa şöyle,

Bir basıncı, ağırlığı var mı? Sert mi yumuşak mı? Sıcak mı

üşütürse böyle...” diye başlayan cümleleri duyduğumda o sesler

soğuk mu?

kendiliğinden uzaklaşıyor, kısılıyor, sadece oynayan bir çift dudak kalıyor. Bunu gerçeklere kulak tıkamak olarak

Bir ses ya da titreşim ona eşlik ediyor mu?

algılayabilirsiniz. Oysa değil... Tüm söylediklerinde haklılık

Bu şekilde bütün alt sistem detaylarını (listeden yararlanarak)

payı var elbette; bebeğin gazı olabilir, gece uykusuz kalmak

ortaya çıkarın. Daha sonra bunlarla oynamaya başlayın.

zordur, çoğu yenidoğan sarılık olur... Ama bunları hamileyken düşünmek bize ne kazandıracak kaygı ve endişeden başka? Gereksiz bir psikolojik yük bu bana göre. O yükü almamak için basit ve eğlenceli formülüm her zaman işe yarıyor, siz de deneyin! Alt

modaliteleri

Önce rengi değiştirin. Ağrının mevcut rengini hoşunuza giden, canlı, parlak bir renge dönüştürün. Derin nefesler alıp, her nefeste sevdiğiniz rengi vücudunuza çektiğinizi, ağrıyı bu rengin sardığını ve eski rengin yerini aldığını zihninizde canlandırın. Nefesinizi verirken eski rengini bir duman gibi

ağrı,

acı

ve

benzeri

durumlarda

da

kullanabiliriz. Bir dahaki sefere başınız ya da beliniz ağrıdığında şunu deneyin:

dışarı attığınızı hayal edin. Daha

sonra

Bulunduğu

ağrıyı yerden

vücudunuzda vücudunuza

dağıtmaya

dağılırken

başlayın.

yoğunluğunu

kaybettiğini, seyreldiğini ve hafiflediğini hissedin. Sıcaklığını Egzersiz: Ağrının Alt Modaliteleri

azaltarak serin ve ferah bir hisse dönüşmeye başladığını düşünün.

Önce ağrı ya da acı hissine odaklanın.

95


Bütün detaylarla tek tek bu şekilde oynayın. Ağrı hissinin nasıl

ortamlardan uzak kalacağımızı önemli ölçüde belirler. Ağrılar

değiştiğine dikkat edin.

da aynı şekilde... Çevremizdekilerin bizim için endişelenmesi

Bu çalışmayı tüm vücudunuz için de yapabilirsiniz. Sakin bir yer belirleyip uzanın ve rahatlayın. Dikkatinizi bedeninize yönlendirin. Ayak parmaklarınızdan başlayarak başınıza doğru vücudunuzudaki her noktanın üzerinden oldukça yavaş şekilde, dikkatinizi yoğunlaştırarak ilerleyin. Ağrı ya da rahatsızlık hissettiğiniz bölgelerde yukarıdaki egzersizi yapın. Ağrının hafiflediğini ve yok olduğunu hissettikçe ilerleyin. Bu şekilde vücudunuzun

genelinde

bir

rahatlama

ve

gevşeme

sağlayabilirsiniz. Rahatlatıcı, meditatif bir müzik ve hoş kokular da size yardımcı olacaktır.

ve bizimle ilgilenmeleri için zemin hazırlayabilirler örneğin. Bu gibi gizli kazanımlarımızın farkına varmadığımız ve bunlardan vazgeçmeye razı olmadığımız sürece hastalıkların ve ağrıların son

bulması

zor

olacaktır.

Bu

sebeple,

herhangi

bir

rahatsızlığınız, sıkıntınız için tıbbi tedaviye başladığınızda ya da NLP gibi destekleyici yöntemlere başvurduğunuzda kendinize önce şunu sorun: Bu rahatsızlığın dolaylı olarak gidermeme vesile olduğu .......... alanlarındaki ihtiyaçlarımı, daha uygun yollardan tatmin etmeye ve bu rahatsızlıktan vazgeçmeye gönüllü müyüm? Eğer cevabınız kuşkusuz ve gönülden bir “Evet” ise, rahatsızlığınızdan kurtulmanız için

Notlar:..........................................................................................

önünüzdeki büyük bir engeli aştınız demektir: Bilinçaltı

......................................................................................................

direncini!

...................................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................

Alt modalitelere dönecek olursak... Ağrılar için yaptığımıza benzer bir çalışmayı lisenin son yılında üniversiteye giriş sınavına hazırlanırken yapmıştım. O zaman bunun NLP’de

Ağrı konusunu geçmeden önce bir noktaya daha değinmekte

kullanılan bir yöntem olduğunu bilmiyordum, ama bir yerde

fayda var. Hastalıkların, ağrıların arkasında genelde gizli

okuyup denemeye değer olduğunu düşünmüştüm. Kaygı ve

(ikincil) kazanımlarımız vardır. Bir hastalık ne yiyeceğimizi,

stres, sınav performansını olumsuz etkileyen en önemli

nerelere gidebileceğimizi, kimlerle görüşeceğimizi ve hangi

faktörlerden malum. Ne kadar iyi hazırlanmış olursanız olun,

96


stres anında salgılanan hormonlar beyindeki kimyasal süreçleri,

Son dönemin kafanızı en çok meşgul edebilecek konularından

nöron bağlantılarını etkilediği için performansı düşürüyor.

biri de estetik kaygılardır. Artık göbeğiniz iyice irileşmiş, ciltte

Bununla başetmek için, heyecanımı ve kaygımı bir buz küpü

lekelenmeler bariz hale gelmiş, çatlaklar oluşmaya başlamış ve

olarak düşündüm. Mavi bir zemin üzerinde, şeffaf, doğal olarak

vücudunuz ağırlaşmış olabilir. Öte yandan, pek çok hamile

soğuk ve sert, epey büyük bir buz küpüydü bu. Sonra yavaş

kadın, saçlarının parlaklaştığını ve gürleştiğini, cildinin gerilip

yavaş buzun ısındığını, ısındıkça büyüklüğünü yitirdiğini,

her zamankinden daha canlı ve parlak göründüğünü, kendisini

yumuşadığını ve sertliğini akışkanlığa, hatta uçuculuğa

eskisinden daha dişi ve cazibeli hissettiğini söyler. Bu fiziksel

bıraktığını en ince detayına kadar hayal ettim. Buz tamamen

etkiler, her hamilede değişebileceği gibi aynı kişinin farklı

eriyip yerini suya bırakana kadar bu imgelemeye devam

hamileliklerinde de farklılık gösterebilir. Beslenme tarzımız,

ediyordum. Bir süre sonra bu alışkanlık oldu, artık her sınavdan

genetik yapımız, psikolojik sağlığımız ve pek çok etken bu

önce hızlıca bu zihinsel egzersizi yapabiliyordum. Büyük sınav

farklılıklarda önemli ölçüde etkilidir.

günü herkes tırnaklarını yerken ben keyifle en sevdiğim çikolatayı yiyerek gözümün önünde kendiliğinden beliriveren

Beden Algımız

buz küplerini sakince eritmekle meşguldüm. İşe yaramıştı, nasıl

Hamilelik boyunca fiziksel özelliklerimizin değişime uğradığı

olduğunu bilmesem de... O gün sınava telaşsız, kaygısız girdim,

tartışılmaz, ancak bu değişimlere anlam yüklemek ve bu

üç saat boyunca da çok sakindim. Ve sonuçlar geldiğinde

anlamın üzerimizde olumlu ya da olumsuz etkiler yaratmasına

Boğaziçi Üniversitesi’ni kazandığımı görünce sakinliğimin o

izin vermek bize bağlı. Vücudumuzun -yaygın tabirle-

güne kadar olan emeğimi, çabamı nasıl desteklediğini farkedip

bozulmasını bebek sahibi olmak için ödenen bir “bedel” olarak

bu yöntemi her alanda kullanmaya başladım. Halen çoğu insanı

da değerlendirebilirsiniz, dünyaya bir can getiriyor olmak gibi

heyecanlandıran sınav, sunum gibi durumlar benim için normal

büyük bir olgunun küçük bir detayı olarak da... Günümüzde her

hatta eğlencelidir. Ne de olsa yılların zihinsel antrenmanı var...

konuda olduğu gibi güzellik ve bakım konusunda da çok hızlı ve etkili sonuçlar veren araçlar, yöntemler mevcut. O yüzden siz bu gibi konularla bebeğinizin ve kendinizin keyfini 97


kaçırmayın,

tekvücut

olacağınız

sayılı

günlerin

tadını

görüyordum. Ve şaşırtıcı olan, etrafımdaki insanlar da hala

çıkarmaya devam edin. Ben hızla kilo aldığım son üç ayda,

zayıf olduğumu düşünüyorlardı. Ben de itiraz etmeyip, kibarca

doğumdan sonra saçlarımda farklı bir model denemek,

teşekkür ediyordum, Ne de olsa etrafta bir tartı olmadığı sürece

başlangıç kilomdan iki kilo daha zayıf olmak, yepyeni

sorun yoktu...

kıyafetler almak ve içlerinde harika durmak gibi cezbedici hedefler belirlemiş, doğum sonrasını kendim için bir yeniden doğuş olarak ilan etmiştim. Siz de basit ama çekici hedefler koyarak can sıkıcı olabilecek bir zaman dilimini, oldukça motive edici hale getirebilirsiniz.

Bu özel durumla gelen ve çok da hoşlanmadığımız değişimlerin -kilo almak gibi-, aslında bizi ve bebeğimizi korumaya yönelik olduğunu bildiğimiz sürece rahatsız olmamak mümkün. Kilo alıyoruz çünkü doğa tedbiri elden bırakmıyor; bizi kötü koşullarda doğum yapacak ve bebek emzirecekmişiz gibi

Bedenimizle ilgili algımızın mevcut durumumuzla doğrudan

hazırlıyor. Yediklerimize ne kadar dikkat edersek edelim

ilişkili olmadığını iddia eden araştırmalar söz konusu. Örneğin,

vücudumuz

doktorlar anorexia nervosa ya da blumia gibi patolojik

hamileyken yağlarımızı sevmeniz için çok kutsal bir sebebimiz

durumlarda kişilerin ne kadar zayıf olurlarsa olsunlar

var!

kendilerini aşırı kilolu algıladıklarını ifade ediyorlar. Benzer şekilde bazı kadınların hamilelikte ne kadar kilo alırlarsa

bu

dönemde

ekstra

yağ

depoluyor.

Yani

İlişkiler ve Empati

alsınlar kendilerini zayıf algıladıklarını biliyor muydunuz?

Hamileliğin sonuna yaklaşıyoruz... Ve yaklaştıkça, hamilelik

Demek ki bizim bedenimizle ilgili algımız, koşullardan

sürecini değil sonrasını düşünmeye başladığımızı farkediyoruz.

bağımsız

kadınlardandım.

İlk aylarda hamilelikle ilgili yazılar okurken, etrafımızdaki

Hamileliğim boyunca 16 kilo aldım, ama bunu bir tek tartı

hamilelere “Sende de böyle oluyor mu?” türünde sorular

üzerindeyken ve fotoğraflarımı eski fotoğraflarımla yan yana

sorarken, artık bu alanda kıdem kazandığımız ve bir sürü adımı

koyduğumda farkediyordum. Aynaya baktığımda ise yüzü ve

geride

şekillenebiliyor.

Ben

de

bu

bıraktığımız

için

gözümüzü

bir

sonraki

adıma

hatları biraz yuvarlaklaşmış ama -ne hikmetse- zayıf bir kadın

98


kaydırabiliyoruz: Bebeğimizin karnımızda değil kucağımızda

olmayacakmış) gibi davranabiliyorlar. Tabii her erkeğin bu

olacağı günlere...

süreçte tepkisi farklı, bazıları çok daha sağlıklı baş etme

Bu dönemde anne ve baba adaylarının ortak soruları

yöntemleri geliştirip eşlerinin işini kolaylaştırıyor.

hayatlarının bundan sonraki döneminin nasıl olacağıyla ilgili.

Bir keresinde eşim de evdeyken oturmuş karnımı okşuyor bir

Şanslı olanlar, bu soruları birbirlerine sorup paylaşımda

yandan

bulunabiliyor ve ortak bir vizyon yaratabiliyorlar. Bazı

konuşuyordum. Eşim şakayla karışık: “Bak oğlum, annen artık

durumlarda ise konuşmaya

gerek kalmadan birbirimizi

bana değil sana aşkım diyor!” dedi. Gülüştük ama şakasını göz

anlamamız ve bu anlayış doğrultusunda birbirimiz için hayatı

ardı etmedim. Erkekler, anneyle bebeğin derin bağlılığı içinde

kolaylaştırmamız

kendisine bir alan yaratabilme kaygısını az ya da çok yaşıyor,

hem

zamandan

hem

enerjiden

kazandırabiliyor. Hamilelik dönemi boyunca anne adayının yaşadığı fiziksel ve ruhsal sürece odaklanırken, baba adaylarını genelde unuturuz. Oysa, baba adaylarının fiziksel bir değişim yaşamıyor olmaları

“Kayra,

aşkım

benim...”

diye

bebeğimle

bu yeni ilişkide eski önemli konumunu kaybetme endişesi taşıyabiliyor. O andan sonra, eşimin duygularını daha iyi anlamak

için

yeni

hayatımıza

zaman

zaman

onun

penceresinden bakmaya karar verdim.

psikolojik olarak etkilenmedikleri anlamına gelmiyor. Onlar da

Sizin de buna ihtiyaç duyduğunuz anlar oluyordur ve “empati”

endişe, kaygı, korku gibi duygularla boğuşabiliyorlar. Bu

kelimesinin dillere sakız olduğu günümüzde empatik yaklaşım

duygular, kadın ve erkek tarafından farklı tepkilerle dışarıya

sergilemek için çaba da harcıyorsunuzdur eminim. Kendimizi

yansıtılıyor çoğunlukla. Kadınlar anlatarak, ifade ederek dışa

başkasının yerine koyabilmek, kendi gözlüklerimizi bir kenara

vurabiliyorken, toplumsal koşullanmalar erkeklerin çoğu için

atıp o kişinin gözlükleriyle dünyaya bakabilmeyi gerektiriyor

bunu daha zor kılıyor. Erkekler, bunun yerine agresif ve öfkeli

demiştik. NLP diliyle konuşacak olursak, kendi haritamızı bir

davranışlar içine girebiliyor, aşırı evham yaparak durumu

kenara bırakıp o kişinin haritasını elimize alarak kendimizce

zorlaştırabiliyor ya da bir savunma mekanizması geliştirerek

tanıdığımızı sandığımız bir arazide dolaşabilmeyi becermemiz

hamileliği ve bebeği yok sayarak hiç bir şey olmamış (ve

şart. Bu söylemesi kolay, uygulaması zor bir iş elbette. O 99


yüzden bir kişiyi anlamak istiyorsak, kısa bir süreliğine “O”

ihtiyacınız var mı? Sizin için bu kişi ne kadar önemli? Bu

olmayı denemek hiç fena fikir değil...

ilişkinin sürmesinin sizin için anlamı nedir? Bu ilişkiye zaman ayırarak yatırım yapmaya değer mi? (Söz konusu ikinci kişi

Egzersiz: İlişkilere “Üçlü” Bakış

eşinizse, bu soruları sormak size garip gelebilir, ama unutmayın bu egzersizi tüm ilişkilerinizde uygulayabilirsiniz ve ele aldığınız ilişkinin sizin için ciddi bir değeri yoksa, çalışma

Ben

amacına ulaşmayacaktır.)

O Daha sonra mekanda ikinci bir nokta belirleyip o noktada

3. Kişi

durun. Burada “ikinci kişi” (SEN pozisyonu) olacaksınız, yani

Meta

ilişkinizdeki karşı taraf. Artık tamamen o kişisiniz. Onun gibi durun, onun gibi bakın, onun kullandığı kelimeleri kullanarak

Adım 1: Daha farklı açılardan bakarak analiz etmek istediğiniz,

onun gibi konuşun. Ve bırakın o, bu ilişkinin önemini kendi

sizin için önem taşıyan bir ilişkinizde yaşadığınız durumu ve

açısından anlatsın. (Konuşan siz olsanız da, kendinizi daha

-varsa- bu ilişkideki somut bir iletişim sorununu hatırlayın.

önce hiç aklınıza gelmeyen şeyleri söylerken farkedince şaşırabilirsiniz!) Şimdi mekanda bir nokta daha belirleyin. Bu noktada durduğunuzda ilişkinizi -tercihen- yakından bilen, her iki tarafı da tanıyan ve bu ilişki hakkında size yapıcı geribildirimler,

Birinci Tur

bakış açıları sunabilecek bir kişi olduğunuzu düşünün. Hatta Adım 2: Önce içinde bulunduğunuz mekanda bir nokta seçip orada durun ve “kendiniz” (BEN pozisyonu) olarak ilişkinizi düşünmeye

başlayın.

İlişkideki

diğer

insana

herşeyiyle o olun. (Böyle bir kişi yoksa, az önce anlattıklarınızı dinlemiş hayali bir ilişki uzmanı bile düşünebilirsiniz.) Şimdi

gerçekten

100


uzmanımız kendi gözüyle bu ilişkiyi değerlendiriyor ve

Geçen turda dışarıdan bakarak değerlendirme yaptığınız

gerekliliğini sorguluyor olacak.

noktaya geçin ve yorumsuz şekilde -adeta bir kamera gibi- bu

Son olarak, farklı bir noktaya geçip tüm konuşulanları dışarıdan akılcı bir gözle değerlendirin (Meta Pozisyonu). Üç kişinin de

turda konuşulanları özetleyin. Ortak ve ayrılan noktaları tespit edin.

söylediği ortak şeyler neler? Görüş ayrılıkları var mı?

Üçüncü Tur

İkinci Tur

Adım 4: Kendiniz olarak durduğunuz noktaya dönün ve bu

Adım 3: İlk turda kendiniz olarak durduğunuz noktaya geri dönün. Bu noktada kendiniz olarak ilişkinin ya da spesifik olarak ilişkide yaşanan sorunun size hissettirdiği duygulara yoğunlaşın. Sadece duygularınızdan konuşuyor olduğunuzdan emin olun. Ardından, ilişkideki diğer taraf için belirlediğiniz noktaya geçin. (Dikkat! Bu noktada yine onun yerine geçiyorsunuz, hatta o oluyorsunuz.) Neler hissediyorsunuz? Olayları değil duygularınızı düşünün, onları anlatın. Şimdi ilişkinizi dışarıdan izleyen ve yorumlayan 3. kişi oluyorsunuz. Bu kişi için seçtiğiniz noktaya geçin ve iki tarafın

ilişkide irdelediğiniz durumu yaratan davranışın altındaki amacı düşünün. Neyi amaçlayarak böyle bir davranış sergiliyorsunuz? Davranışın altında yatan iyi niyet ne? (Düşünmek için kendinize zaman verin ve samimi olun.) İkinci pozisyon için belirlediğiniz noktaya geçerek, diğer turlarda olduğu gibi “O” olun. Siz bu durumu ya da sorunu yaratan

davranışı

sergilerken

esasında

ne

yapmaya

çalışıyorsunuz? Amacınız, iyi niyetiniz nedir? Üçüncü pozisyona geçerek, dışarıdan uzman olarak bu iki kişinin amaçlarını değerlendirin. Onların farketmediği, sizin dışarıdan değerlendirdiğinizde fark ettiğiniz noktalar var mı?

duygularını değerlendirmeye alın. Benzer duygular içindeler

Son olarak, dışarıdaki noktadan, tarafsız olarak bu turda

mi? Ayrıldıkları noktalar var mı? Onların farketmediği, sizin

konuşulanları özetleyin. Dikkate değer noktaları vurgulayın.

dışarıdan farkettiğiniz detaylar neler?

Final 101


Adım 5: Kendiniz olarak durduğunuz noktaya son kez geçin.

gücü olan değerler, yaşam tecrübelerimiz yoluyla oluşabileceği

Tüm tarafları ve konuşulanları dinlediniz... Neleri farkettiniz,

gibi, içinde bulunduğumuz sosyal çevreden, kültürden de

neler değişti? Peki şu andan sonra, bu ilişki için neleri farklı

etkilenir.

yapmaya başlayacaksınız? Şimdi gözünüzü kapatıp, bu yeni farkındalıkla ne tür yeni davranışlar geliştireceğinizi ve bu davranışların ilişkinize katacaklarını tüm detaylarıyla hayal edin.

Hepimiz hayatımızı şekillendiren pek çok değere sahibiz. Başarı, bağlılık, dostluk, inanç, özgürlük... Ve her bir değer, bizce neyin öncelikli olduğunu, neye daha çok yatırım yapmamız gerektiğini ortaya koyuyor. Bağlılık, yakınlarımızla,

Notlar:..........................................................................................

sevdiklerimizle, dostlarımızla daha çok vakit geçirmemizi,

......................................................................................................

onlarla olan ilişkimize emek vermemizi gerektirirken, özgürlük

......................................................................................................

bağlarımızdan zaman zaman kopmayı, içimizden gelen sese

......................................................................................................

göre hareket etmeyi, yeri geldiğinde bireysel seçimler yapmayı

......................................................................................................

gerektirebiliyor. Aile ve kariyer gibi iki değeri düşünün. Pek çok insan bu iki değeri kendi değerler sisteminin birer unsuru olarak sayıyor ve bu ikisi arasında ciddi bir çelişki yaşıyor. Peki bu çelişkinin kaynağı nedir? Değerlerimiz kendi içlerinde bir öncelik sıralamasına sahiptir.

Değerler

Zaman, maddi kaynaklar, enerji gibi kişisel kaynaklarımız

Hayatımızda neyin önemli neyin önemsiz olduğunu değerler

sonsuz değil. Bu sebeple, hayatımızdaki öncelikleri belirlemede

sistemimiz

üzerine

bazı değerlerimiz ön plana çıkarken bazıları daha geride

kurduğumuz, neye ne kadar enerji ve zaman harcayacağımızı

kalabiliyor. Her biri çok önemli olan değerlerimizden bazıları,

belirleyen

kendi içlerinde kıyaslandığında görece “daha önemli” hale

belirler. önemli

Değerlerimiz, kriterlerdir.

hayatımızı Tıpkı

inançlar

gibi

davranışlarımız ve seçimlerimiz üzerinde önemli bir belirleyici

geliyor.

102


Hamilelik değerler listemizde değişikliklere yol açabilecek bir

listede kariyer bir numaraya otururken, sağlık sıralamaya bile

dönemin gelişini müjdeliyor bir bakıma. İlgimizi, sevgimizi,

giremeyebilir. Bu çalışmayı kendi hayatım için yaptığımda,

kaynaklarımızı cömertçe sunacağımız bir can bazen bütün

listem beni oldukça şaşırtmıştı. Önemli dediğim değerlerim ve

dengeleri baştan kurmamızı gerektirebiliyor. Aile değeri sizin

yaşattığım değerler birbirinden ne kadar da farklıydı!

için ne kadar öncelikliydi önceden? Ya da sorumluluk, sadakat

Yaşadığım

gibi değerler? İlk sırada macera ya da özgürlük mü vardı?

kaynaklandığını o zaman farketmiştim ama o an çok üzerinde

Bebeğiniz yaşamınıza katıldığında neler değişecek, neler aynı

durmamıştım. Sadece sordum, “Değerlerimle tam uyumlu bir

kalacak?

üst

hayat sürmek nasıl olurdu?..” Eğitim sonunda eğitmen

basamaklarına tırmanacak? Sorular sorular... Soruların olumlu

listelerimizi birer zarfa koyup üzerine adresimizi yazmamızı

ve dönüştürücü gücünden her fırsatta yararlanmayı ihmal

istedi ve bir gün bunları bize postalayacağını söyledi.

etmeyin. Bakın kendi sorularımı sormak, benim hayatımda

Aylar sonra, çok da ihtiyacım olan bir dönemde unutup gittiğim

nasıl bir değişim süreci başlattı:

bu listenin içinde olduğu zarfı kapımda buldum. Eğitmen

Bir kaç yıl önce katıldığım kurumsal bir eğitimde eğitmen bize

sözünü tutmuştu. Kafamın karışık olduğu, bir seçim yapmam

bir değerler listesi vermiş ve öncelikle en önemli beş

gereken bir zamanda değerler listem çıkıp gelivermişti karşıma.

değerimizi sıralamamızı istemişti. İkinci adımda ise o andaki

Açıp baktığımda hayatın mucizelerine bir kez daha inandım.

mevcut yaşam tarzımız itibariyle öncelik vermek zorunda

Kendi kendime sorduğum “Tercihimi neye göre yapacağım?”

olduğumuz beş değeri önem sırasına göre sıralamamızı

sorusunun cevabını o listeye bakarken buldum. Mutlu olmak

istemişti. Bu iki sıralama birbiriyle aynı olabileceği gibi

için önem verdiğim değerler listesinin yaşattığım değerler

oldukça farklı da olabilir. Örneğin, sağlık sizin için birincil

listesiyle tutarlı olması gerekiyordu. Ve ben tercihimi buna göre

öneme sahip değerken, o anki yaşam koşullarınız itibariyle

yapacaktım. Bir karar verdim, değerlerim ekseninde hayatımı

kariyere odaklanmış ve altı aydır ağrıyan dişiniz için daha dişçi

yeniden düzenledim, yeni planlar yaptım, yeni hayaller

ziyaretine gidememiş bile olabilirsiniz. Bu durumda, ikinci

kurdum… Sevdiğim ve “değerli” gördüğüm uğraşlar hayatımı

Hangi

değerleriniz

öncelik

listenizin

bazı

çelişkilerin

de

bu

uyumsuzluktan

103


kaplamaya başladı. Artık zamanımı, enerjimi bunlara rahatlıkla

Tablo nasıl? İkisi arasında dağlar kadar fark mı var, yoksa gayet

yönlendirebiliyordum. Sevdiğim şeylerle uğraşmak hayallerimi

tutarlı ve uyumlular mı? Uyum yüksekse sorun yok demektir,

daha ulaşılabilir kıldı, hatta hayal olmaktan çıkardı. Bu kitap, o

hayatınızdaki ahengin ve iç uyumunuzun tadını çıkarın. Ama

hayallerden biriydi işte. O günden bu yana ne zaman ikilemde

fark büyükse, ikilemlerinizi ve çelişkilerinizi bebeğiniz aranıza

kalsam döner değerlerime bakarım.

katılmadan çözmek için kolları sıvayın. Sonuç buna değecek...

Şimdi sıra sizde! Siz hiç değerleriniz hakkında düşündünüz

Başarı (Başarma hissi, hedeflere ulaşma, zorluklarla başetme) Macera (Yeni, farklı ve heyecan verici deneyimler) Kariyer (İş yerinde başarı, terfi, mevki) Merhamet (Diğerlerinin istek ve ihtiyaçlarına duyarlı olmak) Dürüstlük (Adalet duygusu, prensiplere bağlılık) İnanç (Büyük bir güçle ilişkisi olmak, dini inanç) Aile (Sizinle bağı olanlarla yakın ilişkide olmak) Özgürlük (Bağımsızlık, özerklik, seçim yapabilirlik) Dostluk (Yakın, pozitif, diğer insanlarla kişisel ilişkiler) Mutluluk (Duygusal, eğlence, kendisiyle barışık olmak) Sağlık (Fiziksel ve ruhsal iyi olma) İçtenlik (Doğruluk, samimiyet, inançların arkasında durma) Sadakat (Görevler, bağlılık, amaca odaklılık) Güç (Otorite, kaynak kontrolü, kişiler üzerinde etkileyicilik) Sorumluluk (Davranışlarının sorumluluğunu üzerine almak) Kendine saygı (Gurur, kişisel farkındalık) İstikrar (Düzen, devamlılık, değişmezlik) Statü (Prestij ve diğerlerinin hayranlığı) Varlık (Para biriktirmek ve finansal kaynaklar)

mü? Çoğu zaman, kendi değerlerimizin farkında olmadığımız gibi yakınlarımızın, temasta olduğumuz kişilerin değer sistemleri hakkında da bilgi sahibi değilizdir. Böyle olunca, iletişim ve karşılıklı anlayışı oturtacağımız sağlam bir zeminden mahrum kalırız. O halde işe kendi değerlerimizle ilgili bir farkındalık oluşturarak başlayalım.

Egzersiz: Değerler Yarışıyor Aşağıda bir değerler listesi yer alıyor. Tıpkı benim yıllar önce yaptığım gibi listeden sizin için en önemli olan beş değeri seçip önem sırasına göre yazın. Daha

sonra,

şu

anda

hayatınızdaki

uğraşlarınız,

sorumluluklarınız nedeniyle en çok öneme sahip beş değeri yazın. Ve son olarak bu iki kısa listeyi karşılaştırın.

104


Notlar:..........................................................................................

maddi güvence öncelikliyken, sağlık ya da aile gibi bir değeri

......................................................................................................

ön plana çıkmaya başladığı için izne çıkması gerektiğini

......................................................................................................

hissetmeye başlıyor. Bir diğeri, sağlık ve dostluk değerleri

......................................................................................................

arasında kalıyor. İkilemlerimizi daha iyi anlamak ve içsel bir

......................................................................................................

uzlaşı ortamı sağlamak için daha önce değindiğimiz parçalar

Davranışlarımız inançlarımıza, değerlerimize dayanır. Bu

metaforunu tekrar ele alalım. Görüyorsunuz değil mi,

sebeple değerlerimizdeki bazı önceliklendirme sorunları,

içimizdeki parçalar başımıza neler açıyor... Ama neyse ki

davranış boyutuna yansıdığında ikilemde kalırız. Arada derede

çözümü de yine onlar buluyor...

kaldığımızı hissettiğimiz anlar yaşarız, seçim yapamayız bir

Egzersiz: İkilemden İçsel Uzlaşmaya...

türlü. İki şeyi birden yapmak da her zaman mümkün olmaz ne

Adım 1: Sürekli içinizdeki iki isteğin arasında kaldığınızı ve

yazık ki...

her iki tarafın birbirini engellediğini düşündüğünüz oluyor mu?

Artık doğum iznine çıkmak istiyorum ama işimi de bırakıp

a ve b gibi iki davranış arasında ikilemde kaldığınız bir konuyu

gidemiyorum.

düşünün.

Hamileliğimin son günlerinde daha çok dinlenmek istiyorum

Adım 2: Sizin psikolojik bütünlüğünüzü oluşturan, sizi siz

ama sosyal aktivitelere de katılmazsam kötü hissediyorum.

yapan kişiliğinizin pek çok “parça” dan oluştuğunu düşünecek

Zamanımın çoğunu bebeğime ayırmayı hayal ediyorum ama

olursak, söz konusu a davranışından sorumlu olan parçanız

seyahatlerimi azaltmak zorunda olma fikri beni mutsuz ediyor.

hangisi olurdu? a parçanızı bir avucunuzun içinde canlandırın.

Buna benzer sayısız cümle geçer aklımızdan. Bu cümlelerde

Neye benziyor? Rengi, şekli nasıl? Kokusu var mı? Ses

birbiriyle çelişmesi muhtemel olan birden fazla istek var.

çıkarıyor mu? Ağırlığı, dokusu nasıl? Bir ismi olsa ne olurdu?

Hangisine yönelsek, aklımız bir diğerinde kalıyor öyle değil mi? Dikkat ettiyseniz, her bir isteğin altında bir değer yatıyor. İşini bırakıp gidemeyen biri için büyük olasılıkla kariyer ya da

Şimdi diğer avucunuzda b parçasını canlandırın. Aynı şekilde, bu parçanızın neye benzediğini detaylarıyla tarif edin.

105


Adım 3: Sırayla a ve b parçalarını sizinle iletişime geçmeye

bir renk ya da ışık transferi şeklinde olabilir, elektrik akımı gibi

davet edin. Bu sırada içinize yönelin ve sezgilerinize güvenin.

olabilir… Bırakın bilinçaltınız kendi sembollerini size iletsin.

Her iki tarafın da sizin için olumlu birer niyeti var. Bunun ne

Adım 5: Parçalar arasındaki dialog sürerken, her iki parçanın

olduğunu ve bu parçaların sizin için ne yapmaya çalıştıklarını

da birbiriyle yakınlaşmaya başlamasının bir ifadesi olarak

sorun. İçinizden gelen cevaba güvenin. Bu amaçlarına

ellerinizi yavaşça birbirine yaklaştırın. Bu esnada şu sözleri

ulaşmaları onlara ne sağlayacak? (Burada her iki parçanın

söyleyin:

-tarafın- üst niyetleri sorgulanır. Niyetlerinin arkalarında yatan üst niyetlere ilerledikçe ortak bir “iyi niyet”e ulaşılır.)

(ellerinizi yaklaştırırken) “Her iki parçam… amaçlarını bundan böyle… birbirinden

Her iki parçaya sırayla sorun:

destek alarak ve uyum içerisinde geçekleştirebilecekleri bir yol

Benzer veya kısmen ortak amaçlarına ulaşmak için hareket

bulmak üzere… bilinçdışı yolculuklarına devam ederken…

ederken bazen birbirlerine engel olduklarının farkındalar mı?

biraraya gelmeye başlamalarının bir ifadesi olarak… ellerim

Diğer tarafla daha uyumlu olmak, niyetlerini daha kolay ve uygun şekilde gerçekleştirebilmelerini sağlayacak olsa, diğer tarafla anlaşmaya varmayı ve uzlaşmayı kabul ederler mi? (Cevap olumlu ise sürece devam edilir.)

yavaşça birbirine doğru yaklaşmaya başlayabilir…” (ellerinizin birleşmesine yakın) “ve ellerim birbirine kavuştuğu anda… bu birlikteliğin bana sağlayacağı yeni kaynakların farkına varabilir… ve sahip

Adım 4: Parçalar amaçları doğrultusunda daha verimli

olduğum

çalışabilmeleri

başlayabilirim…”

için

birbirlerinin

desteğine

de

ihtiyaç

duyabilirler. Her parça, diğer parçaya kendi kaynak ve becerilerinden bir şeyler sunarak zenginlik katabilir. Sırayla bir parçanızın diğerine bir hediye paketi sunduğunu düşünün. Bu

davranış

seçeneklerini

hayata

geçirmeye

Elleriniz birbirine değdiğinde, taraflar arasındaki uzlaşmanın gerçekleştiğini anlayabilir ve bu uzlaşma ile yeni bir dönemin başladığına tanık olabilirsiniz. 106


Tekrar içinize yönelerek, parçalarınıza ileriki dönemlerde

tutarsızlık baş gösterir. Değerlerimizin farkında olmak,

üzerlerine düşecek sorumlulukları üstlenmeye hazır olup

parçalarımızı uzlaştırmanın yolunu açar, neyi istediğimizi,

olmadıklarını sorun.

neyin bizim için önemli olduğunu bilerek hedeflerimize uygun

Adım 6: İçinize yönelerek, uzlaşmaya itirazı olan herhangi bir parçanız olup olmadığını değerlendirin.

yoldan ulaşmamızı mümkün kılar. Tutarlılık, iç ve dış dünyamızın uyumu demek olduğundan, sağlıklı olmanın temel taşlarından biri!

Adım 7: Gözünüzü kapatıp gelecekte bu uzlaşma sonucu yeni davranışlar sergilediğinizi ve parçalarınızın uyum içerisinde size hizmet ettiklerini hayal edin. Bu size nasıl hissettiriyor? Notlar:.......................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... Bize zarar veren alışkanlıklardan vazgeçmek genelde zordur çünkü zararlı olsalar da her davranışımız bir değerimize BÖLÜM 6: DOĞUM

dayanır. Aynı değer yargımızı tatmin edecek daha faydalı davranış alternatifleri geliştirmek bize çok önemli bir vasıf katar: Tutarlılık! Tutarlılık, NLP’de kişinin inanç, strateji ve davranışlarının tamamen uyumlu ve istenen hedefe ulaşmaya yönelik olması halidir. Farklı parçalarımız farklı hedefler doğrultusunda farklı davranışlar sergilemeye

Gözlerini Açtığında... Perde açıldı ve ilk kez gördüm başka bir alemin ışıltılarını taşıyan gözlerini...

kalktığında 107


Yeni doğmuş bir bebeğin gözleri kapalı olur zannederdim senin kocaman bakışlarını görene dek!

Yaşamaya aç gözlerin

yaşama açılmıştı hevesle. Senin gibi bakınca dünya başka göründü gözüme. O an bir karar verdim... Bir kez daha üzerinden geçeceğim seninle günlerin. Sen bembeyaz bir sayfaya sıfırdan yazmaya başla hayatı, ben yaşadıklarımı temize çekeyim. Seninle birlikte ben de... Bebek olayım bir kez daha... Olayım ki

istediklerim

olmadığında gözyaşlarımdan utanmadan ağlayabileyim... Çocuk olayım... Ama kollarını açıp yokuş aşağı koşarken kahkahalar atan, düşmekten hiç korkmayan bir çocuk... Düşersem de kanayan dizimi anneme korkuyla değil, gururla göstereyim... İlk gençliğime döneyim... Hep bir şeylere geç kalır gibi değil de, önümde uzun yıllar

olduğunu bilmenin

güveniyle

Mutlu Son ya da Mutlu Başlangıç: Doğum! Gözünüzü

kapatıp

“Doğum”

kelimesini

söyleyin.

Ve

yürüyeyim...

zihninizden geçenlere odaklanın. Müdahale etmeye çalışmadan,

Sana dünyayı ve üzerindekileri öğreteceğimi söylemiştim hani,

sadece düşüncelerinizin akmasına izin verin. Gözünüzün

laf ü güzaf! Sen bana anlat! Anlat ki, büyümenin aslında

önünden

“küçülmek” olduğunu iyice öğreneyim...

Burnunuza gelen kokular var mı?.. Vücudunuzda yarattığı bir

geçen

görüntülere

bakın...

Sesleri

dinleyin...

Sibel Çavuş Yeğin – Temmuz 2012 108


baskı?... Tüm bunlar sizde nasıl duygular uyandırıyor, korku,

Kullandığımız kelimeler neden bu kadar önemli? Hatırlarsanız,

kaygı, huzur, sevinç, heyecan?... Ya da hepsi içiçe...

dil deneyimin ikinci dereceden ifadesidir demiştik. Yani biz

Daha önce hiç doğum yapmamış olsanız dahi, sadece adını söylemenin sizde bu kadar hissi canlandırabilmesi ilginç değil mi?

deneyimlerimizi dil vasıtasıyla ifade ediyor ve başkalarına aktarıyoruz. Diğer anlamda, içsel ve öznel bir yaşantıyı dil aracılığıyla aktarılabilir hale getiriyoruz. Seçtiğimiz kelimeler aktardığımız deneyimin içeriğini önemli ölçüde değiştiriyor.

Gördüğünüz gibi, deneyim yaşamadığımız alanlarda bile

Kısacası, dil ve deneyim arasındaki etkileşim iki yönlü.

zihnimizde ne çok “girdi” var. Bu girdilerin büyük kısmı

Yaşadıklarımız

inançlarımızı şekillendiriyor. Diğer deyişle, inançlarımız birinci

kelimelerimiz

elden

içeriğini ve kalitesini etkiliyor.

yani

kendi

deneyimimizle

edinilmediyse,

dinlediklerimizden, izlediklerimizden, öğretilenlerden geliyor. Ve doğum bu anlamda çok verimli bir alan. Erkeklerin askerlik anıları misali, kadınların doğum hikayeleri de anlatıla anlatıla efsaneleşiyor. Nedense insanlar gebeleri doğum konusunda “uyarmayı”

çok

seviyorlar.

Zamanında

kendilerini

endişelendiren insanlar gibi onlar da başka gebeleri iyi niyetle bu olayın “zorluklarına, acılarına, sıkıntılarına” hazırlamaya çalışıyorlar. (Ben bu sözcükleri kullanmayı tercih etmiyorum, ama genel kullanım bu yönde.) Doğum

deyince

aklınıza

gelen

Bizim

seçtiğimiz de

kelimeleri

yaşadıklarımızın

kültürümüzde

doğum

gibi

/

nasıl

etkiliyorsa,

yaşayacaklarımızın

mucizevi

bir

olayı

tanımlarken kullanılan kelimelere hiç dikkat ettiniz mi? Benim en çok duyduklarım “Allah kurtarsın!”, “Sezaryen şöyle zor...”, “Normal doğum böyle zor...”, Bizim bir arkadaş vardı...” diye başlayan olumsuz monologlardı. (Monolog diyorum çünkü genelde bu tarz konuşmalara cevap vermemeyi tercih ettim.) Biliyor muydunuz Türkçe’deki doğum sancısının İngilizce’deki karşılığı “Labor”, Fransıca’da ise “Travaille”. Yabancı dillerde “iş, emek, eylem” gibi anlamları olan bu kelimelerin bizdeki

sözcükler

neler?

Çok

karşılığının acı, sancı, ağrı gibi kelimelerle ifade edilmesi olaya

düşünmeden aklınıza gelen ilk 20 kelimeyi yazın. Birazdan

bakışımızdaki

lazım olacak...

kelimeleri kullanmaya devam ettiğimiz sürece, deneyimlerimiz

farklılığı

anlatmaya

yetiyor

sanırım.

Bu

109


de

bizi

haklı

çıkaracak,

çünkü

artık

biliyorsunuz

ki

manipüle

edebildiklerini...

Bu

durum

genelde

yanlış

düşüncelerimiz, sözcüklerimiz algılarımızı yönlendiriyor.

anlaşıldığımız hissiyle sonuçlanır.

Şimdi gelin NLP’nin kurucuları Bandler ve Grinder’ın ilk

Daha önce profesyonel bir koçla çalıştıysanız, sadece soru

ortaya koyduğu modellerden birini bu bağlamda birlikte ele

sorarak

alalım. Ama bu bilgiyi (diğer hepsi gibi) sadece doğumla ilgili

yönlendirebildiklerini

değil, hamilelik sürecinin genelinde -ve tabi hayatınızın her

yüzeysel yapı dediğimiz düzeyde iletişim kurduğumuzu bilirler

alanında- kullanabileceğinizin altını çizelim. Dudaklarınızdan

ve isabetli sorular sorarak söylediklerimizin altında gizlenen

dökülenleri bilinçli olarak algılamaya başladığınız andan

kök sorunlara kolaylıkla inebilirler. Yüzeysel yapının altında

itibaren bu konudaki farkındalığınız gelişecek ve bir süre sonra

derin yapı denilen, deneyimlerin, duygu ve düşüncelerin

ifadelerinizde çok seçici olmaya başladığınızı farkedeceksiniz.

detaylarıyla yer aldığı bir katman vardır. Biz deneyimleri bu

sizi

söylediklerinizi

derinlemesine

farketmişsinizdir.

düşünmeye

Koçlar,

genelde

derin yapıda kaydeder ancak derin yapıdaki tüm detayları

Meta Model

organize

edip

ifadelendirmek

mümkün

olmadığından,

Günlük hayatta başkalarına ya da kendimize söylediklerimizi

aktarırken yüzeysel yapıya çıkarırız. Ve yüzeysel yapıya

mercek altına alsak nelerle karşılaşırız? Sorgulamaya çok açık

geçerken, bu deneyimleri eksilterek, çarpıtarak, bozarak yeni

cümlelerle... Deneyimlerimizi dil ile doğru paketleyebilmemiz,

bir formata büründürürüz. Bu sebeple, “Nasılsın?” diyen birine

daha doğru ifadelendirmemiz kelime dağarcığımıza önemli

“İyiyim.” dediğimizde dahi pek çok detayı ve bilgiyi bir tek

ölçüde bağlıdır.

kelimenin altında paketlemiş oluruz.

Bu dağarcık genişledikçe daha esnek

düşünebiliriz. Kelimelerin yetmediği durumlarda ağzınızdan çıkanlara bilinçli dikkatinizi yönlendirirseniz, ifade etmek istediklerinizle dile getirdiklerinizin birebir örtüşmeyebildiğini görürsünüz. Ya da dile getirdiklerinizin düşüncelerinizi nasıl

NLP’de dili kullanarak ifade edilenlere açıklık katabilme ve bunları anlaşılır hale getirme sanatına Meta Model denir. Diğer ifadeyle, meta model başkalarıyla iletişim kurarken yerinde soru sorarak stratejik bilgi toplama ve kendimizle ilgili bilgiyi

110


soru sormaya gerek bırakmayacak şekilde net ifade etme

endişelenmiyor olması olarak yorumlayan bendim ve dikkat

tekniğidir.

ederseniz cümlemi arada doğrudan mantıksal bir bağ var gibi

Günlük hayatta iletişim kurarken ve kendimizle olan içsel diyaloğumuzda üç meta model ihlalini sıklıkla yaparız. Bu ihlallere ve bunları nasıl yaptığımıza değinirken siz de lütfen kendi örneklerinizin farkına varmaya çalışın. Hatırladıklarınızı not etmek üzere her bölümün altındaki boş satırları kullanabilirsiniz. Buraya alacağınız notlar, iletişimde en sık yaptığınız meta model ihlallerini görmenizi sağlayacak ve bunları değiştirmenizi kolaylaştıracak. Çarpıtma: Bilgiyi aktarırken çarpıtır, bozarız ve bunu pek çok farklı yoldan yaparız.

kuruyordum. Bu şekilde aktardığım bir bilgiyi sorgulamadan kabul ederseniz muhtemelen benim dünya iyisi, düşünceli eşimi, hamile karısı için endişelenmeyen, duyarsız bir adam sanabilirsiniz. Böyle bir cümle karşısında şunları sormak yerinde olacaktır: “Heyecanlı görünmemesi gerçekten heyecan duymadığını gösterir mi?”, “Heyecanını göstermemesinin başka bir nedeni olabilir mi?” “Senin için endişelendiğini gösterecek farklı davranışlar sergiliyor mu?” Örnekler:..................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................

Bu yollardan biri, bir olguyu kişisel bir yorum ya da anlama

......................................................................................................

doğrudan bağlamak ve arada zorunlu bir bağlantı olduğunu

......................................................................................................

varsaymaktır. Eşim soğukkanlı yapısı nedeniyle hamileliğim süresince ve doğuma sayılı günler kaldığında bile her hangi bir endişe, heyecan belirtisi göstermeden sakinlikle yanımda yer aldı. Yakınlarımız “Ee, baba heyecanlı mısın bakalım?” diye sorduğunda ben: “Hiç heyecanlı görünmüyor, demek ki benim için endişelenmiyor!” diye şakayla karışık devreye giriyordum. Burada

heyecanını

dışa

vurmamasını

benim

için

Bazen, iki olay ya da durum arasında zorunlu bir etki-tepki, neden-sonuç ilişkisi kurarız ve bu ilişkiyi mutlak sayarız. Örneğin, birine “Beni deli ediyor!” dediğimizde “delirmemiz” sonucuna karşımızdaki kişinin neden olduğunu belirtiyoruz. “Bunu nasıl yapıyor / başarıyor? Tam olarak hangi davranışı böyle hissetmene yol açıyor?” gibi sorularla arada var sayılan etki-tepki ilişkisi sorgulanabilir. Bu tip ifadeler karşımızdakinin 111


etkisi karşısında bize edilgen ve çaresiz hissettirir. O yüzden

varsayımlarınızı mutlak kabullere dönüştürüp bu doğrultuda

daha yerinde ve etkili bir soru sormak gerekli: “Bana böyle

tepkiler vermeden konunun muhatabı kişiyle yüzyüze konuşun.

hissettirmesine ben tam olarak nasıl katkıda bulunuyorum?” Bu

“Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış.” gibi ata sözleri

cümle, ruhsal durumumuz üzerinde karşımızdakinden çok

bu iletişim hatasına milletçe sıklıkla düştüğümüzü doğruluyor

bizim kontrolümüz olduğunu hissetmemizi sağlayacaktır.

ne de olsa...

Örnekler:.....................................................................................

Örnekler:.....................................................................................

......................................................................................................

......................................................................................................

......................................................................................................

......................................................................................................

......................................................................................................

......................................................................................................

......................................................................................................

......................................................................................................

Zihin okuma beceriniz var mı? Büyük ihtimalle yoktur. Ama

Bir şeyi peşinen kabul edip, bu önkabul üzerine görüş

nedense hepimiz zaman zaman böyle bir yeteneğe sahipmiş

bildirdiğimiz durumlar da söz konusu. “Artık baba olma fikrine

gibi davranırız. Çevrenizdekilerin davranışlarından yola çıkarak

alışmalısın!” dediğiniz eşiniz, haklı olarak “Şimdiye kadar

ne düşündüğünü, ne hissettiğini bildiğinizi var saydığınızda

alışmadığımı nereden biliyorsun?” diyebilir. Çünkü “artık”

zihin okuduğunuzu iddia ediyorsunuz, farkında mısınız? “Kilo

kelimesini kullanmanız, o ana kadar baba olma fikrini

aldığım için artık beni beğenmiyor.”, “Bebeği büyütürken bana

benimsemediği ve buna alışmadığı varsayımını belirtiyor.

yardımcı olmayacağını biliyorum.”, “İyi bir anne olacağıma

Benzer şekilde, “Epiduralle mi genel anesteziyle mi doğum

inanmadıklarını hissediyorum.” gibi cümleler ya zihin okuma

yapacaksın?” gibi bir soru, kişinin müdahalesiz doğum yapma

gibi üstün bir yeteneğe sahip olduğunuzu gösteriyor ya da tipik

ihtimalinin tamamıyla göz ardı ediyor.

bir iletişim hatası yaptığınızı. Kendinize “Bunu nerden biliyorum?”,

Nasıl

bu

kanıya

vardım?”

“Bu

kanımı

desteklemeyen örnekler yok mu? gibi sorular sorun. Ve lütfen

Örnekler:..................................................................................... ......................................................................................................

112


......................................................................................................

hastalıklarla yapmaya başladım. Her tatil dönüşü hastalanma

......................................................................................................

gerçeğini söyleye söyleye kendime kabul ettirmiştim. Bu

......................................................................................................

patern, hamileliğimde de bozulmadı. Hamileyken çıktığım iki

Genelleme: İletişimde yaptığımız bir diğer meta model ihlali genellemelerdir.

kısa tatilin de ardından kısa süreli sıkıntılar yaşadım. Çok sağlıklı olduğuma inandığım ve gerçekten de muhteşem hissettiğim bu dönemde bile “Ben her tatil dönüşünde

Asla, daima, her, tüm, hiç, her zaman, hiç bir zaman gibi

hastalanırım.”

kelimeler kullandığımızda istisnalara yer bırakmıyoruz. Oysa ki

konuşurken “Her tatil dönüşünde kendimi çok sağlıklı ve

istisnalar her zaman olur. (Kendi içinde çelişkili bir cümle

enerjik

oldu.) “Kimse beni anlamıyor!”, “Bana hiç kimse yardımcı

inanıyorsanız o gerçektir dedik ya, söylediklerinize kulak verin;

olamaz.” gibi cümleleri sıklıkla kuruyorsanız kendinize şöyle

onlar da gerçek!

sormayı deneyin: “Daha önce beni anladıklarını hissettiğim anlar yaşamadım mı?”, “Birinin yardımını gördüğüm bir durum hiç mi olmadı?”, “Bu durumların istisnası yok mu?”

kalıbım

hissediyorum!”

başındaydı!

demeye

karar

Artık

insanlarla

verdim.

Neye

Örnekler:..................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................

Geçtiğimiz yıllarda iki defa üstüste tatil dönüşü rahatsızlandım.

......................................................................................................

Bunlar muhtemelen deniz-kum-güneş üçlüsünün yarattığı tatlı

......................................................................................................

yorgunluktan ve sıcağın etkisiyle klimalara sığınmayı abartıyor olmamızdan kaynaklı basit rahatsızlıklardı. Bu iki deneyimden sonra, insanlarla sohbetlerimde konu ne zaman tatile gelse “Ben her tatil dönüşünde hastalanırım.” demeye başladım. İki deneyim üzerine koca bir genelleme yapıyordum. Ve ne oldu dersiniz? Ondan sonraki tatillerimin finalini de birer günlük

Engellendiğinizi hissettiğiniz oluyor mu? Peki bu engeller gerçekten mevcut mu, yoksa siz sözlerinizle kendinize koyduğunuz engellerden mi yakınıyorsunuz hiç farkında olmadan? “Hamileyken sigarayı bırakamam.”, “İyi bir anne olamam.” gibi cümleler kurduğunuz, “-emez, -amaz, -emem, -amam, imkansız, olanaksız” takı ve kelimelerinden birini 113


kullandığınız her an, kendi haritanızdaki bir kısıtlamadan

- “Her şeye yetişmek zorundayım!” / - “Yetişemezsem ne

bahsediyorsunuz.

olur?”

Seçeneklerin

sınırlı

olduğu

sonucuna

haritanıza bakarak karar veriyor olabilirsiniz, ama bildiğiniz gibi harita arazinin kendisi değil. O yüzden, araziden emin olmak için şu soruları sormanızda fayda var: “Beni engelleyen

- “Ben hamileyken eşim tüm zamanını bana ayırmalı.”/ “Ayırmazsa ne olur? Eşim yanımda olmadığında ne olur?”

şey tam olarak nedir?, “Yaparsam ne olur, yapamayacağımı

Örnekler:.....................................................................................

neye dayanarak söylüyorum?”

......................................................................................................

Örnekler:..................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................

...................................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................

......................................................................................................

Eksiltme, silme: Aktarmak istediğimiz bilginin tamamını karşı

......................................................................................................

tarafa olduğu gibi iletmek çok da ekonomik bir insan davranışı

Benzer şekilde bazen zorunluluklarımızdan bahsediyoruz. Yapılması gerekli olanlardan... “-meli, -malı, -mamalı, gerek, zorunda, gerekli, şart” gibi takı ve kelimeler, bazı durumlarda davranış seçeneklerinin sınırlı olduğunu gösteriyor ancak, derin

değil. Bu sebeple çoğu kez içerikte eksiltmeler yapıyoruz. Bazı kavramları siliyoruz. Herhangi bir detayı sildiğimizde içerik bazen o kadar değişiyor ki, farkında olmadan yeni bir gerçeklik yaratıp buna inanmaya başlıyoruz.

yapıya doğru biraz yol aldığımızda, bu zorunlulukların

“Reflüm var!” – “Bu sıralar midemle ilgili bir sorun

sarsıldığını ve ağırlığını yitirdiğini görebiliriz. “Aksi durumda

yaşıyorum.”

ne olurdu?” sorusu zorunlulukların ağırlığını azaltan sihirli bir sorudur.

“Hastayım!” – “Bir rahatsızlık geçiriyorum.” “Yetersizim!” – “Şu anda yeterli bilgiye / deneyime sahip değilim.” 114


“Eşimle

ilişkimiz

kötü.”

“Eşimle

iletişim

sıkıntısı

yaşadığımız bir dönemden geçiyoruz.” Yukarıda, aynı durumu anlatmak için her seferinde iki farklı cümle kullandık. Birinci cümleler, donmuş, değiştirilmesi zor, statik bir durumu işaret ederken, ikinci cümleler dinamik, dönüşebilir bir süreçten bahsediyor. Sizce hangisi bize daha çok

heyecanlı anlattıklarımdan ibaret olan eşim bana dönüp: “Senin belin problemli değil, sadece yanlış bir hareket yaptığında kısa süreli sıkıntı yaşıyorsun.” deyiverdi. NLP bilen bendim ama benim belim için yaptığım hatalı etiketlemeyi fark edip düzelten eşimdi! Boynuz kulağı geçer diye boşuna demiyorlar demek ki...

davranış esnekliği tanıyor? Bir durumu isimleştirdiğimizde

Siz de kendinizi tanımlarken kullandığınız etiketleri (hastayım,

farkında olmadan onu etiketliyor ve kalıcı hale getiriyoruz.

beceriksizim, yetersizim.. gibi) bir düşünün...

Zihnimize bir durumun kalıcı olduğu mesajını verdiğimiz an, bu durumu sahipleniyor ve dış dünyadan gelen her veriyi bu durumu destekleyecek bir kanıt olarak kullanıyoruz. Fiiller ise bize devinim kazandırıyor. Bir halden başka bir hale geçiş imkanı sağlıyor diğer bir ifadeyle. Sağlığımızı olumsuz etkileyen en önemli faktörlerden biri olan stresi yönetebilmek

Örnekler:..................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................

için, ne yaptığımız (davranışlarımız) ile kim olduğumuz

Kimi zaman öyle cümleler kuruyoruz ki, boşluklarla dolu...

(kimliğimiz) arasındaki ayrımı iyi yapabilmeli ve olumlu

Kendi zihnimizde bu boşlukların karşılıkları var elbette, ama

kimlik algımızı sahiplenmeliyiz.

unuttuğumuz şu ki, karşımızdakiler de bu boşlukları kendilerine

Küçükken yaptığım ters bir hareketten ötürü, belimi zorlayacak ağır bir fiziksel aktiviteye giriştiğimde yürümekte bir müddet zorluk çekerim ve dinlenmem gerekir. Bir gün eşimle bu konuyla ilgili konuşurken “Benim belim problemli biliyorsun.” dedim. NLP’yle ilgili bilgisi benim kendisine heyecanlı

göre dolduruyorlar. Hamileyken değişen hormonların etkisiyle ruh halimizde farklılıklar yaşamamız doğal. Böyle durumlarda anlaşılmaya daha çok ihtiyaç duysak da, cümlelerimiz genelde belirsizliğe daha yakın oluyor. Şanslıysak karşımızdaki kişi, aşağıdaki soruları kullanarak tam olarak ne demek istediğimizi

115


anlamaya çalışıyor. Ama biz yine de işi şansa bırakmadan,

......................................................................................................

belirsiz cümlelerimizi kendimiz daha net hale getirirsek

......................................................................................................

iletişimde

önemli

Anlaşılmadığınızı

bir

avantaj

hissettiğiniz

kazanmış

durumlarda,

oluyoruz. kurduğunuz

cümlelerde şu sorulardan bazılarının cevabının olup olmadığını kontrol edin: “Kim, kime, kimden, ne, ne zaman, neye, nasıl, kaç...” “Beni çok üzdün.” dediğinizde “Tam olarak hangi davranışı beni üzdü? Beni nasıl ve ne zaman üzdü? “Seninle anlaşamıyorum.” dediğinizde

Bazı durumlarda kendi bakış açımıza göre değerlendirmeler yapıp yargılara varıyoruz. Bu yargıların kendi dünya modelimiz dahilinde oluştuğunu gözden kaçırdığımızda, bunların somut doğrular olduğu yanılgısına düşmemiz de kaçınılmaz oluyor. “Yeterince olgun bir anne olamam.” / “Kime göre? Sence olgunluğun tanımı nedir?, Nasıl ölçülür? Yeterli olgunluk seviyesi nasıl anlaşılır?” “Fedakarlık iyidir.” / “Kime ve neye göre?, Hangi ölçüde?” Örnekler:.....................................................................................

“Hangi konuda anlaşamadığımızı düşünüyorum?” Tam olarak

......................................................................................................

ne zaman, hangi konularda anlaşamıyoruz?”

......................................................................................................

“Benimle ilgilenmiyorsun!” dediğinizde “Böyle düşünmeme sebep olan tam olarak hangi davranıştı?” diye kendinize sormayı deneyin... Örnekler:..................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................

...................................................................................................... ...................................................................................................... Son olarak, kıyaslamalara değinelim. Genelde kendimizi, sahip olduklarımızı çevremizde belirlediğimiz referans noktalarıyla karşılaştırır ve bir yargıya varırız. Ancak bazen, kıyaslamayı neye göre yaptığımız belli değildir. “O benden daha iyi durumda.” / “Neye göre? Hangi konuda?” 116


“Onun doktoru en iyisi.” / Kimlere kıyasla? Hangi alanda?” Örnekler:..................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................

gibi, metaforlar da mutlak doğrular veya yanlışlar değillerdir. ama tepkilerimizi, deneyimlerimizin kalitesini belirlemekte etkindirler. Şimdi bir dakika ara verin. “Yaşam sürekli bir mücadeledir.” ve “Yaşam keyifli bir maceradır.” cümlelerini söyleyin. Her iki durumda gözünüzde canlanan görüntüler ve zihninizde oluşan çağrışımları birbiriyle kıyaslayın. Oldukça farklı değil mi? Öyleyse yaşamınızın nasıl olmasını hayal

Metaforlar

ediyorsanız, ona uygun metaforlar kullanmaya özen gösterin.

NLP’nin en güçlü araçlarından biri olan metafor, bir kavramı

Halk arasında gebeler için “yüklü” denir. Dokuz ay boyunca

diğer kavramların yardımıyla dolaylı olarak anlatmaktır.

sürekli büyüyen bir yük taşıdığınız fikrini tek bir kelimeye

Metafor deyince NLP’de aklımıza hikayeler, benzetmeler,

paketleyen insanlarımız, elbette size gereksiz bir yük

karşılaştırmalar, deyimler ve benzeri kalıplaşmış söz öbekleri

yüklediklerinin farkında değiller. Hamilelere “Allah kurtarsın!”

gelir.

demek de oldukça iyi niyetli bir temenninin yanlış dile

Pazartesilerimiz

sendromdur,

sorumluluklarımızdan

omzumuzdaki yükler diye bahsederiz, çocuklar tatlı beladır, evlilik demirden leblebi... Ne çok şeyi benzetme yoluyla anlatıyoruz farkında mısınız? Günlük hayatınızda hiç durup dikkatinizi yönlendirmediğiniz için fark etmemiş olabilirsiniz.

getirilmesi bana göre. Hamilelik, bu deyişle bir an önce atlatılması gereken bir badireye benzetiliyor. Aynı iyi dileği, “Allah bebeğini sağlıkla kucağına almayı kısmet etsin.” ya da benzeri bir biçimde dile getirmek, her iki tarafa daha iyi hissettirmez mi?

Fark etmediğimiz bir şey daha var ki, metaforlar çok güçlü

Sizin kullandığınız metaforlar nasıl? Aşağıdaki boşlukları

imgelemelerdir. Gözümüzde canlı resimler oluştururlar ve

üzerinde birkaç saniyeden fazla düşünmeden doldurun.

beynimiz iyi canlandırılmış bir kurguyla gerçek arasında ayrım yapmadan her ikisine de benzer tepkiler verir. Tıpkı inançlar

Hamile olmak ................... gibi / ...................’a benzer.

117


Doğum yapmak ................... gibi / ...................’a benzer.

Sinirlerimi bozuyor.

Çocuk sahibi olmak ................... gibi /...................’a benzer.

Beni öldürüyor.

Bu metaforlar size hizmet ediyor mu?

Kanımı dondurdu.

Bu metaforlar sizi hangi alanlarda engelliyor, hangi alanlarda

İliğimi kemiğimi kuruttu.

motive ediyor? Hepsinin ortak noktaları var mı? Sizi engelleyenler varsa, yerlerine ne koymak istersiniz? Yeniden ifade etseniz nasıl edersiniz? Bu yeni metaforları benimsediğinizde hayatınızda neler

Tam bir karın ağrısı. Bağrım / ciğerim / yüreğim yanıyor. Sırtımda kambur / yük gibi. Ayak bağı oluyor.

değişecek? Neleri farklı yapıyor olacaksınız?

Ayağıma dolanıyor.

Aşağıda günlük hayatta bolca kullanılan, vücudunuz ve

Yenilir yutulur gibi değil.

sağlığınızla ilintili kelimelerden oluşan deyimler ve benzeri metaforlar sıralanıyor. Hangilerini sıkça kullanıyorsunuz? Tam bir baş ağrısı. Beni yiyip bitiriyor. Kafayı yiyorum. Beni hasta ediyor.

Hazmedemiyorum. Nefes aldırmıyor. Göz açtırmıyor. Kalbimi kırdı. Kanımı emdi / kanımı kuruttu.

118


Bu

gibi

olumsuz

metaforları

sözlüğümüzden

tamamen

çıkarmak gerektiğin savunmuyorum, neticede bunlar dilimizin kullanıma sunduğu yaygın ifadeler. Ancak bunlar dilimize yerleştikçe ve yaşadığımız her deneyimi bu deyimlerle ifade

duyguları tetikleyen, kaygı ve endişe uyandıran hurafeleri birer gerçek gibi kabul etmektir. *Lohusanın mezarı 40 gün açık kalır. (Korku filmi gibi!!!)

etmekte ısrar ettikçe vücudumuzda yansımalarını görmeye

*Aynı günlerde doğum yapmış iki annenin karşılaşması

başlıyoruz. Borçlarını, işini ya da doğacak bebeğini sırtında

uğursuzluk getirir. Karşılaşırlarsa kırkları karışır.

kambur olarak gören birinin duruşunun dimdik ve güvenli olması düşük bir ihtimal. Kendisine yapılan bir davranışı

* Hamileyken yumurta yiyen kadının çocuğu haylaz olur.

kabullenemeyen, haksızlığa uğradığını düşünen ve yapılanları

*Çocuğun kırkı çıkmadan tırnağı kesilirse ya arsız ya da hırsız

“hazmedemediğini” söyleyip duran birinin sindirim ve boşaltım

olur.

sorunları yaşadığına tanık olmuşsunuzdur belki de... Özellikle hamilelik gibi yaşamımızın büyük ölçüde değiştiği, önemli kararların alındığı dönemlerde, duygusal ve ruhsal yaşantımızı fiziksel rahatsızlıklar olarak dışa yansıtmaya (somatize etmeye) daha meyilli oluyoruz. Bu sebeple, gebeliğiniz boyunca duygularınızı ve deneyimlerinizi aktarırken neye benzettiğinize özen gösterin, yoksa aynı kelimelerle bir doktora fiziksel sıkıntılarınızı tarif ettiğinizi görüp şaşırabilirsiniz! Hurafeler de halk arasında kuşaklar boyu aktarılarak güçlü birer metafor olma özelliği kazanabilirler. Hurafeler, bilimsel ya da kanıtlanmış gerçeklere dayanmasalar da çoğu insan için oldukça güçlü inançlara dönüşür. Tehlikeli olan, negatif

*Bebek ayakları altından öpülürse talihsiz olur. *Çocuğun boyu metre ile ölçülürse ömrü kısa olur. Bunlar gibi pek çok deyiş var halk arasında kabul gören. Bunların doğruluğuna inanmak, inanmasanız bile “Acaba?” diyerek etki altında kalmak kaygılanmanıza yol açabilir. Bunların batıl inanışlar olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Hikayeler de çok güçlü metaforlardır. Bir kavramı sayfalarca anlatmaktansa bir kıssayla, küçük bir öyküyle anlatmak çok daha vurucu ve akılda kalıcıdır. Yaşamı, sağlığı, hamileliği, doğumu ve anneliği ilham verici, yüreklendirici öykülerle ifade etmek, sizi böyle bir öykünün başkahramanı olmak için motive 119


eder. Siz gönlünüzce bir öykü yazsanız, bu nasıl bir öykü

koruyacak.

olurdu?.. Hazır hikayelerden bahsederken, gelin annelikle ilgili

-Fakat ben, seni bir daha göremeyeceğim için çok üzgünüm.

güzel

-Meleğin sana sürekli benden söz edecek ve bana gelmenin

bir

hikayeye

kulak

verdikten

sonra,

doğumdan

bahsederek devam edelim.

yollarını

Bir zamanlar dünyaya gelmeye hazırlanan bir bebek varmış. Bir gün Tanrı'ya sormuş:

sana

öğretecek.

O sırada Cennette bir sessizlik olur ve dünyanın sesleri cennete kadar ulaşır. Bebek gitmek üzere olduğunu anlar ve son bir soru

sorar:

- Tanrım, beni yakında dünyaya göndereceğini söylediler, fakat

-Tanrım eğer şimdi gitmek üzereysem lütfen çabuk söyle, benim

ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki, orada nasıl yaşayacağım?

meleğimin

-Tüm meleklerin arasından senin için bir tanesini seçtim. O

-Meleğinin adının önemi yok yavrum, sen onu ANNE diye

seni bekliyor olacak ve seni koruyacak. Meleğin sana hergün

çağıracaksın…

adı

ne?

şarkı söyleyecek ve gülümseyecek. Böylece sen onun sevgisini hissedecek

ve

mutlu

olacaksın.

-Peki insanlar bana birşeyler söylediklerinde, dillerini bilmeden

söylenenleri

nasıl

anlayacağım?

-Meleğin sana dünyada duyabilecegin en güzel ve tatlı sözcükleri söyleyecek, sana konuşmayı dikkatle ve sevgiyle öğretecek -Peki Tanrım, ben seninle konuşmak istersem ne yapacağım? -Meleğin sana ellerini açarak bana dua etmeyi de öğretecek. -Dünyada

kötü

adamlar

olduğunu

duydum,

beni

kim

koruyacak? -Meleğin seni kendi hayatı pahasına dahi olsa daima

Doğuma Dair Doğum denince ağrı ve sancı geliyor çoğunluğun aklına. Oysa ağrı canlı olmanın en önemli göstergelerinden biri. Tırnağımızı, saçımızı rahatlıkla kesebiliyoruz çünkü ölü dokulardan oluşuyorlar, canlı değiller. Canlı olduğumuz sürece ağrı, bizi tehlikelerden koruyan, vücudumuza zarar veren eylemleri durdurmamızı hatırlatan önemli bir elçi. Nasıl ki yeni doğmuş bebekler tüm ihtiyaçlarını anlatmak için tek bir “dil”e sahiplerse, acıktıklarında, altlarını ıslattıklarında, sevilmek

120


istediklerinde hep ağlıyorlarsa; vücudumuz da ihtiyaçlarını bize

Hamilelik ve doğum birer doğa olayıdır, doğal sürecine uygun

ifade edebilmek için sözcükleri kullanamayacağından bir sorun

hareket edildiğinde müdahaleye gerek bırakmazlar. Ancak bu

olduğunda “ağrı ve acı” dilini kullanıyor. Gördüğünüz gibi,

sürecin doğal yürümesi biraz da bizim elimizde. Bu konuda

ağrının ve acının da bizim için olumlu bir niyeti var ve

zihnimizi ve bedenimizi desteklemek üzere yapabileceğimiz

kocaman bir teşekkürü hak ediyorlar. Öte yandan, ağrı herkes

çok şey olduğu konusunda, buraya kadar paylaştıklarımızdan

için aynı ve mutlak bir his değil. Herkesin ağrı eşiğinin ve ağrı

sonra hemfikirizdir sanırım. Doğanın işleyişine müdahale

toleransının farklı olabileceğini biliyoruz. Kimimiz için

etmenin nelere mal olduğunu ve sonuçlarını son yıllarda somut

dayanılmaz olabilecek bir acı, bazılarımız için çok az

şekilde görmeye başladık. Doğaya ve doğal olana dönüş

rahatsızlık veriyor. Acı oldukça öznel bir deneyimdir ve

konusunda artık daha istekli olsak da, bazen kontrolü

sözcüklere birebir dökülmesi oldukça zordur. Bu sebeple, ne

bırakmakta zorlanabiliyoruz. Oysa ki, bir sorun olduğunda

yaşadığınızı bir tek siz bilirsiniz. Tam da bu yüzden,

müdahale etmemek ne kadar riskliyse, normal sürecinde giden

başkalarının doğumu tarif etmeye çalışması, kendi öznel

bir hamileliği sırf korkularımız, kaygılarımız, beklentilerimiz

deneyimini aktarmaya yönelik sonuçsuz bir çabadır. Bununla

nedeniyle yönlendirmeye çalışmak da o kadar gereksizdir.

birlikte, korku, çaresizlik, panik gibi duyguların fiziksel acıyı

Doktorlar da artık normal bir hamilelik ve doğum sürecinde

daha yoğun hissetmemize yol açtığını; olumlu duygularla

anne adaylarının yanında olup destekleyici konumunda

salgılanan hormonların ve nörotransmitterlerin ise doğal ağrı

kalmaktan ve gerekmedikçe müdahale etmemekten yana görüş

kesiciler

bildiriyorlar.

olduğunu

biliyoruz.

Doğum

sırasında

negatif

duygulardan uzak kalmak, doğuma eşlik eden heyecan ve mutluluğu

derinlemesine

yaşamak

için

öncesinde

yapabileceğimiz çok şey mevcut. Bu kitabı okumak önemli bir zihinsel hazırlık örneğin...

Bedenimiz muazzam sistemlerden oluşan çok gelişmiş bir yapı ve bebeğimiz de sandığımızın aksine ne zaman ne yapacağını oldukça

iyi

bilerek

dünyaya

geliyor.

Düşünsenize,

karnınızdayken ne zaman baş aşağı döneceğini, ne zaman doğum kanalına gireceğini ve daha pek çok şeyi biliyor.

121


Bedenimiz de öyle... İhtiyaç duyduğumuz tüm “ilaç”lar

Gözünüzü kapatın ve zihninizde doğum sürecini yaşamaya

bünyemizde mevcut. Ürettiğimiz endorfin ve enkefalin gibi

hazırlanın. Hastaneye gidişinizi, doğum için hazırlanışınızı,

doğal ağrı kesicilerin morfinden 100 kat daha güçlü olduğunu

sağlık ekibinin yardımlarını ve destekleyici yaklaşımını

biliyor muydunuz?

gözünüzde canlandırın. Bu esnada sizi kaygılandıracak

Rahat ve güvenli bir doğum yapabilmek için aylar boyunca elimizden geleni yapmış, doğru beslenmiş, stresten uzak durmuş,

okumuş,

öğrenmiş,

uygulamışsak...

Gerisini

olumsuz düşünceler aklınıza gelirse, kaygı sarmalına girmemek için gözlerinizi açın ve duyularınızın tümünü kullanarak içinde bulunduğunuz mekana ve ana odaklanın.

Yaratıcı’nın himayesine, doğanın muhteşem dengesine ve

Hazır olduğunuzda tekrar gözlerinizi kapatıp imgelemeye

uzmanların maharetli ellerine bırakıyor ve güvende olacağımızı

devam edin. Yaşamayı arzu ettiğiniz süreci tüm detaylarıyla

biliyoruz. Son olarak, zihinsel bir antrenman yapalım ve

hayal edin. Bu sırada hakim duygunuzun huzur, mutluluk gibi

hazırlıklarımızı tamamlayalım:

olumlu duygular olduğundan emin olun. Son olarak bebeğinizi kucağınıza aldığınızı, kokusunu içine çektiğinizi, minik ellerinden öptüğünüzü hayal edin. Notlar:..........................................................................................

Egzersiz: Zihinsel Doğum Antrenmanı Doğumdan

önce

gerçekleştireceğiniz

mümkünse hastaneyi,

...................................................................................................... eşinizle

kalacağınız

doğumu odayı

ve

doğumhanelerini görün. Mekan, doğum öncesinde gözünüzde

...................................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................

somutlaşsın. Daha sonra uygun bir zamanınızda rahatlamak için

Doğumunuz gerçekleşene kadar sık sık bu zihinsel çalışmayı

kendinize bir süre ayırın.

tekrar edebilirsiniz. Zihniniz, sonucunda yoğun bir olumlu duygulanımın olduğu bu süreci defalarca tekrarladığında,

122


süreçte yaşananları olumlu sonuç ile eşleştirecektir. Zamanı

16 Temmuz Pazartesi günü sabah 09:00 civarında Kayra

gelip de doğum başladığında bu olumlu sonuç, bebeğinize

gelişinin işaretlerini vermeye başladı. Ne şans ki, eşim de o

kavuştuğunuz an, zihninizde otomatik olarak canlanacak ve ona

sırada yanımdaydı. Hemen doktorumuzu aradık, bizi kontrol

uzanan tüm süreci kolaylaştıracaktır.

için muayenehanesine davet etti. İçimde sadece heyecan vardı, bir de uzun süren bir yolculuğun sonunda varmak istediği yeri karşısında hayal meyal görmeye başlayan bir yolcunun sabırsızlığı... Sakince duş alıp hazırlandım. Saçlarımı her zamanki gibi şekillendirdim, rujumu sürmeyi ihmal etmedim. Bugünü hep bir kavuşma günü gibi hayal etmiştim. Oğlum doğduğunda beni güzel bulsun istedim. Muayenehanesine vardığımızda doktorum doğumun başladığını müjdeledi ve ekledi: “Normal doğum sabır işidir, yedi-sekiz saat kadar sancın olacaktır, yarı yolda caymak yok!” “Güzel!” dedim içimden,

“Yedi-sekiz

saat

sonra

oğluma

kavuşacağım

demektir”. (Yeniden çerçeveleme yapıyorum, dikkatinizi çekerim) Saat iki civarında hastaneye geçebileceğimi, Kayra’nın Doğuş Hikayesi

kendisinin de dört buçuk-beş civarında hastanede olacağını söyledi ve biz hastaneye yakın olduğu için annemin evine

Kitabın başında NLP’nin ve bu çalışmanın doğuş hikayelerine

geçtik. Sakin ve mutluydum. Sancılarım henüz hafifti. Eşimle

yer vermiştik. Sanırım kitabımızın baş kahramanı Kayra’nın

birlikte yakınlarımıza haber vermeye başladık.

doğum serüvenini paylaşmazsam hikayelerimiz eksik kalır... Zaman ilerledikçe sancıların sıklığı ve şiddeti artmaya başladı. Daha önce yaşamadığım, benzersiz bir deneyimdi. Elbette,

123


sancı ve acı normal koşullarda yaşamak isteyeceğimiz hisler

için dua ettim. O saniyeler, ömrüm boyunca Yaradan’a en yakın

değil. Ancak, kutsal bir amaca hizmet ettiklerini, her bir

hissettiğim anlardandı. Ondan destek, yardım, şefkat ve

kasılmanın beni bebeğime bir adım daha yaklaştırdığını

iyilikler istedim. Bana verdiği her şey için şükürler ettim. Bu

düşünerek bu deneyimi sonuna kadar yaşamaya kararlıydım.

anlara eşlik eden duygular o kadar yoğun ve büyülüydü ki,

Saat 13:45’de doğum yapacağım hastaneye ulaştık ve 14:00’de sancı odasındaki uzun ve heyecanlı bekleyişim başladı. Annem

çektiğim zorluğu beni arındıran ve Allah’a yaklaştıran bir süreç olarak yaşamaya başladım.

sürecin her anında yanımdaydı, eşim de izin verilen her an

Sancılar arasındaki zaman aralıklarında ise dinleniyor ve

yanıma gelerek bana destek oldu. Babam odanın hemen

hamileliğimi hatırlamaya çalışıyordum. Kayra karnımdayken

dışında, yakınlarım telefonlarının başında bana dualarını ve

ne de güzel günler geçirmiştim. Dostlarımla gülüp eğlendiğim

güzel dileklerini yolladılar. Sevdiklerimizin varlığı ve desteği

günler, gezdiğimiz yerler, sularına kendimizi bıraktığımız

bu süreçte müthiş bir güç verdi. Ama asıl gücü ben kendi içime

denizler,

dönerek hissettim o zorlu saatlerde...

kurduğumuz hayaller... Hepsini aklımdan tek tek geçirdim

Nörolojik düzeylerin en üst basamağını hatırlarsınız. Bu basamakta dini, manevi inançlarımız, aidiyet hisssimiz, varoluşa yüklediğimiz anlam bulunur. Ben doğuma uzanan saatlerde bu basamağa çıkmayı ve orada muazzam bir deneyim yaşamayı istedim. Beni yakından tanıyan bir arkadaşım hamileyken

bana

şöyle

demişti:

“Doğum

sancıların

başladığında bol bol dua et, o kadar kutsal bir amaç için emek

izlediğim

filmler,

eşimle

paylaştıklarımız,

kısacık dinlenme aralarında. Başka bir NLP uygulayıcısı arkadaşımın bir eğitim sırasında bizimle paylaştığı sözü hatırlatıyordum arada bir kendime: “Feel the pain, but do not be in pain.” yani “Acıyı hisset ama acının içinde kalma.” Zihnimi sürekli olumlu düşüncelerle meşgul etmek, acının içine çekilmemi engelliyor ve zaman algımı bulanıklaştırıyordu. Ve o an ihtiyacım olan tam da buydu!

veriyor olacaksın ki, her duan yerini bulacaktır.” Bunu hiç

Saat dört sularında yan taraftaki doğumhanelerin birinden bir

aklımdan çıkarmadım. Her sancı dalgasında, sessizce gözlerimi

bebek

kapayıp kendim, sevdiklerim, tanıdıklarım ve tanımadıklarım

hemşireden o sırada bir doğum gerçekleştiğini öğrenmiştim. O

çığlığı

yükseldiğini

duydum.

Benimle

ilgilenen

124


bebek çığlığı, bende çok kuvvetli bir çapa etkisi yarattı.

yollar bulabileceğinizden eminim. Artık duygusal tepkilerimizi

Verdiğim emeğin sonucunu somutlaştırdı adeta. “Kısa süre

seçebileceğimizi,

sonra ben de kendi bebeğimin sesini duyacağım!” dedim. Bu,

deneyimlerimizin kalitesini arttırabileceğimizi biliyorsunuz.

artık yorulduğum sırada taze bir güç verdi bana. Yaklaşık yarım

Kendinize böyle bir mucizeyi en güzel biçimde yaşamak için

saat sonra doktorum, yanımdaydı. Kısa süre sonra beni

izin verin yeter, size uygun yöntemi zaten bulacaksınız...

doğumhaneye

alacaklarını

söyledi

ve

kavuşmanın

düşüncelerimizi

olumlu

hale

getirerek

son

dönemecine girdim, yorgun ama güzel duygularla dolu... Saat 17:20’ydi Kayra ve ben birbirimize ilk baktığımızda. Kumral bir bebek bana bakıyordu, gözleri yenidoğan bir bebekten beklemediğim kadar açık... O da beni görmek için sabırsızlanmış sanırım diye düşünmeden edemedim. Bana verdiklerinde dudaklarını, burnunu öptüm, kokusunu içime çektim ve “Bitti!” dedim, “Yorulduk ama çok şükür kavuştuk!” Sadece Kayra değil, ben de doğdum. Yepyeni bir hayata, daha önce tatmadığım duygulara... Doğum kutsal bir olay, bu dünyaya bir can getirebilmek çok büyük bir lütuf. Bunu zorluğuyla, mutluluğuyla an be an hissetmeyi seçtim ve çok şükür ki her şey yolunda gitti. Yöntemi ne olursa olsun, her annenin doğum sürecini ona yakışan bir kutsiyette yaşaması gerektiğine inanıyorum. Ne mutlu ki bunun için yapabileceğimiz çok şey var. Ben kendime özgü bir yolla bunu yapmaya çalıştım. Sizin de kendinize özgü

Bitirirken... Bu kitapta sağlıklı ve keyifli bir hamilelik süreci yaşamak için NLP’nin bize nasıl yardımcı olabileceğini kendi deneyimimden yola çıkarak anlatmaya çalıştım. Bunu yaparken hayalinizdeki gibi bir hamileliğin aslında hayal olmadığını, NLP’nin önkabulüyle paralel biçimde, bir kişi bile yapabildiyse o şeyi

125


sizin de yapabileceğinizi hep aklımda tuttum. Elbette ki,

kaygılanmadan, sadece varolmanın zevkini hissetmeye çalışın.

hayattaki her süreç gibi hamilelik de dikensiz gül bahçesi değil.

Modern

Vücudunuzun alışık olmadığı pek çok şeyle tanıştığınız,

dinlemekten çok uzağız, çünkü duyacaklarımızdan korkuyoruz.

adaptasyonun getirdiği zorlukları yaşadığınız bir dönem. Bu

Bu yüzden dikkatimizi sürekli kendimizden uzağa, dışarıya

yüzden, hiç sorunsuz, saf beyaz bir sürecin hayalini kurmak en

yönlendiriyoruz. Oysa ki varolduğumuzu anca “an”da kalarak

baştan hayal kırıklığını kabul etmektir. “Denge” kuralı burada

hissedebiliriz ve varolmak en büyük lütuftur. (Siz de

da iş başında. Bedensel ve ruhsal sağlığınız dengede

varolmasına vesile olarak bebeğinize en değerli armağanı

olduğunda, zorluklara karşı kaynaklarınızın yeterli olduğunu

veriyorsunuz!) Sahip olduğumuz tek şey içinde bulunduğumuz

hissettiğinizde ve bunları etkin olarak kullanabildiğinizde ideal

“şimdi”, onunla önünüzdeki tüm “şimdi”leri şekillendirdiğinizi

hamileliği yaşıyorsunuz demektir. Sahip olmadıklarınıza,

hep hatırlayın.

yetersizliklere, zorluklara odaklanıp birşeyler eksik gibi hissetmektense, “burada ve bu anda” bebeğinizle birlikte ne kadar sağlıklı, mutlu ve huzurlu olduğunuzu / olacağınızı fark edin ve bunun tadını çıkarın.

toplumların

insanları

olarak

bizler

kendimizi

Gelecekte de kutlamaya değer anlar yaratmak için, her zaman olduğu gibi hamileyken de cezbedici hayaller kurun, bunlarla ilgili kendinize hedefler koyun ve her hedefinize ulaştığınızda kendinizi onurlandırın. Artık çabalarınız ve başarılarınız daha

Hamilelik, mide bulantıları, bel ağrıları, kramplar gibi kısa

anlamlı, çünkü mutluluğunuzla besleyeceğiniz biri daha

süreli yakınmaları beraberinde getirse de, tüm bunları süregelen

katılıyor yaşamınıza. Buna inandığım için, ben de hamileliğim

hayatınıza verilmiş bir aradan çok, yaşamınızı daha coşkulu,

süresince neredeyse hiç boş durmadım. Son güne kadar

enerjik ve anlamlı hale getirebilecek bir dopingin yan etkileri

planlarım, hayal ettiklerim, yapılacaklar listelerim vardı.

olarak görün. Size sunulan bu armağanı tüm doğallığıyla

Sadece eşim ve bebeğimle ilgili değil üstelik, akademik

yaşayın, her anını kutlayın ve hakkını verin...

uğraşlarım,

İçinde bulunduğunuz her an geçmişteki çabalarınızın bir ürünü ve kutlanmaya değer. Geçmişe hapsolmadan, gelecek için

araştırma

hedeflerim,

sosyal

aktivitelerim,

hobilerim, evle ilgili sorumluluklarım, profesyonel gelişimim için

katıldığım

eğitimler,

okumaya,

öğrenmeye,

derin

126


düşünmeye ve tabii ki yazmaya ayrılmış zamanlar... Hepsi bu

durmadan ilerlemeli. Yeni keşifler, deneyimler hep sevgiyle

dönemi verimli ve dolu dolu yaşamamı sağlayan tatlı

yaşanmalı...

koşturmalar kattı hayatıma. Eskaza boş boş durduğum günler kendimi en yorgun ve keyifsiz hissettiğim günler oldu. O yüzden durmayı hiç sevmedim. Bebeğim yol arkadaşlığı yaptı

Yolunuz açık olsun... Sevgiyle ilerleyin... Doğumdan sonra yazdığım ilk yazı, bu kitabın son sözü olsun...

bana, birlikte hep ilerledik. Doğum sancılarımın başladığı günün gecesinde bile, sabah kalkıp metamodelle ilgili bölümü yazmayı

planlamıştım.

Metamodeli

anlatmak

Kayra’nın

kucağımda olduğu günlere kısmetmiş meğer. Şimdi son sözleri yazarken, canım oğlum karşımda uyuyor, ben ona içimden teşekkür ediyorum sizlerle paylaştığım bu deneyimi bana yaşattığı için. Sabırsızlıkla beklediğiniz için kimi zaman bitmeyecekmiş gibi gelen uzun bir yolculuğun ardından bebeğinizi kucağınıza aldığınızda önce kendinizi emeğiniz ve başarınız için kutlayın ve ne kadar değerli olduğunuzu bir kez daha hatırlayın.

Hayatımın Erkekleri

Sevdikleriniz, eşiniz ve yavrunuzla (belki de yavrularınızla) hak ettiğiniz mutlu günlerin tadını çıkarın.

“Doğumdan sonraki ilk yazım sadece bebeğime özel olacak.” diyordum. Yanılmışım...

Bir keresinde televizyon programlarından birindeki bayan konuğun, ““Sevgiyle kal.” ne demek, asıl “Sevgiyle ilerle.”

Onu yazmak için oturdum. Aklım bana oyun etti, bir zaman

demektir doğru olan.” dediğini duymuştum. Ne kadar doğru...

tünelinde geriye doğru savruldum. Her şeyi başlatan o günlere,

Sevgi gibi besleyici bir güçle yerinde kalamaz ki zaten insan, 127


beni ona kavuşturan iki erkeğe döndü ibre ... Dayanamadım,

Biri var ki kendisi küçük, yaşattıkları büyük. Bir geldi ki,

bir sayfa açtım önüme.

bohçasında adı konmamış duygular var... Önce acıdan, sonra

Üç erkek var hayatımda, üç mihenk taşı... Beni en çok onlar güldürdü. Ama ağlatmayı da bir tek onlar başardı.

mutluluktan döküldü damlalar. Yok, hiç de öyle sırayla değildi... Cümle duyguyu tek bir kelimeye sığdırayım derken, taşanlar gözyaşı oluverdi.... Hiç biri mutsuzluktan değildi gözyaşlarımın. Ciğerleri açılsın

Biri beni kötülüklerden korumak, sakınmak, esirgemek için

diye ağlatılan bebekler gibi, ruhumu açtı, gücümü, değerimi

“Hayır!” dedi pek çok şeye, “Olmaz” dedi, “İzin vermem!”

hissettirdi, yetiştirdi beni yaşattıkları. Üçü de bana var

dedi. Bunların beni durdurmak yerine gözümü karartacağını,

olduğumu, ben olduğumu sonuna kadar hissettiren erkeklerdi.

hırsımdan ağlatacağını ama asla “Pes!” dedirtmeyeceğini o da zaman zaman ağlayarak öğrendi... Seviyorsam kanıtlamam gerektiğini o öğretti bana, bir kez inandıktan sonra en çok yine o destekledi.

Babam, aşkım, oğlum... Üçünün de dönüşümünü izliyorum şimdi keyifle. Babam “Sibel’in babasıyım.” demiyor artık, “Kayra’nın

Diğeri yanımda yokken ağladım, özlediğimde ağladım, beni

dedesiyim!” diyor. Beni Hakan’a teslim ettiğinde bırakmıştı

özlüyor diye ağladım, kah onun için savaşlara girdim. Yenildim

zaten

ağladım, yendim yine ağladım... Onun için yaşardı gözlerim,

rahatlamıştı. Onun deyimiyle “Askerlik arkadaşı” kıvamına

ama onun yüzünden değil bir kere bile. Üzüntüden değil,

gelmişti benle ilişkisi. Bir şey olacak diye korkmadan sevmek

kurduğum düşlere bir an önce kavuşma hevesiyle... Sabırla

ne güzeldi! Şimdi dede olmanın sorumluluğu seyreltilmiş, tüy

dinleyen, kedi gibi saçımı okşayan, güldürmeden bırakmayan

gibi hafif coşkusuna, keyfine alıştırıyor kendini. Benle

hep oydu. Onun için ağlayıp, onun sayesinde güldüm...

yapamadığı şeylerin hayalini onunla kuruyor. Yaşı arttıkça,

baba

olmanın

kaygılı,

gergin

sorumluluğunu,

“Dede oldum.” dedikçe, ruhu oyuncak bulmuş bir çocuğa dönüyor. 128


Sevgilim gözümün önünde aniden “ baba” ya dönüşüyor. İlk defa kucağına aldığında o minik bedeni, bakışları değişti. Herşeye “Hallederiz, acelesi yok, yapılır, edilir...” diyebildiği için, ruhunda bir eski zaman bilgesi yaşattığı için aşık olduğum adam, suyun sıcaklığı 38’den 37’ye düşmeden bebeği banyoya sokmayı kesinlikle reddeden biri oldu. Bir gecede “bez değiştirme gurusu”!.. “Çocuk seni annesi sanacak, bırak artık kucağından.” diye takılırken, bir baktım bu haline de aşık oluyorum. Sevmeye bahane mi yok... Oğluma farkında olmadan “Aşkım!” derken buldum kendimi, ilk kucağıma aldığımda. “Aşkım!” dedim, “Efendim!” dedi Hakan. “Şey, yani küçük aşkım!” diye ayırdım aşklarımı, içiçe geçtiklerini

de

ayırmaya

çalışınca

farkettim.

Ellerini

uzattığında tuttum incecik parmaklarını, ama hayatı boyunca gücüm yettiği kadar elinden değil, yüreğinden tutacağıma söz verdim. Koskocaman bir taht yaptı kendine, kuruldu oğlum minik gövdesiyle. Ne çok yer varmış meğer gönlümde... Herkes değişti de sen aynı mı kaldın derseniz?.. Bilmem... Onu da hayatımın erkekleri söylesin... Sibel Çavuş Yeğin – Temmuz 2012

129


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.