Kendi kendinize yapabileceğiniz basit uygulamalarla hamileliği keyifli bir yolculuğa dönüştürün!
Sibel Çavuş Yeğin
NLP İLE SAĞLIKLI HAMİLELİK
2012
1
İÇİNDEKİLER 1. Teşekkürler
BÖLÜM 2: HAZIRLIK AŞAMASI
2. Başlarken
Deneme: Bizim Evde Bir Hareket Var
3. Kitabın Doğuş Hikayesi
8. Henüz Hamile Değilim, Ama Her An Olabilirim! a. Hamilelikle İlgili Düşünceler / Beklentiler
BÖLÜM 1: NLP NEDİR? 4. NLP’nin Doğuş Hikayesi 5. NLP’nin Dört Temel İlkesi a. Başkalarıyla Uyum & İçsel Uyum (Rapport) b. Hedefler c. Duyusal Keskinlik i. Egzersiz: Duyularınız Ne Kadar Keskin? d. Esneklik 6. NLP’nin Varsayımları 7. NLP Gebelikte Nasıl Yardımcı Olabilir?
i. Egzersiz: Sağlık Deyince... ii. Egzersiz: Mükemmel Hamileliği Modelleyin b. Ruhsal Durum / Ruh Hali Kontrolü i. Egzersiz: Ne “Durum”dasınız? c. Zararlı Alışkanlıklardan / Bağımlılıklardan
Uzaklaşma i. Egzersiz: Parçaları Birleştirelim d. Kaygı ve Stresi Yönetme i. Egzersiz: Kızgın Kumlardan Serin Sulara ii. Egzersiz: İçsel Dönüşüm e. Dengeli Bir Beslenme Alışkanlığı Edinme 2
i. Egzersiz: Hedefimiz Sağlıklı Hamilelik f.
Hamilelik Öncesi İdeal Kiloya Ulaşma
10. Hamilelik Bana Çok Yakıştı! k. Hedefler
i. Egzersiz: Zihnimize Alarm Takıyoruz
i. Egzersiz: Cezbedici Gelecek Uygulaması l.
BÖLÜM 3: İLK ÜÇ AY Deneme: Bekleyiş
Çapalar i. Egzersiz: Çapaların Gücü Adına... ii. Egzersiz: Çapa Eritme
9. Hamileyim, Yeni Biriyim! g. Doktorumuzla İlişkimiz
m. Mentör Tekniği i. Egzersiz: Akıl Hocalarına Soralım
h. Vücudumuza Kulak Vermek ve Ayak Uydurmak i.
Yeniden Çerçeveleme
j.
İnançlar i. Egzersiz: Eski İnanca Elveda, Yenisine
Merhaba
BÖLÜM 5: SON ÜÇ AY Deneme: Bir Dokun, Bin Ah İşit 11. Çoğu Gitti Azı Kaldı! n. Temsil Sistemleri ve Alt Modaliteler (Alt Sistemler) i. Egzersiz: Ağrının Alt Modaliteleri
BÖLÜM 4: İKİNCİ ÜÇ AY
o. Beden Algımız
Deneme: Gözlerini Açmadan 3
p. İlişkiler ve Empati i. Egzersiz: İlişkilere “Üçlü” Bakış
14. Bitirirken...
Deneme: Hayatımın Erkekleri Teşekkürler
q. Değerler i. Egzersiz: Değerler Yarışıyor
Öncelikle bana içimdeki sese inanma cesaretini, o sese uyup hayal etme becerisini, hayalini kurduklarımı gerçekleştirmek için adım
ii. Egzersiz: İkilemden İçsel Uzlaşmaya...
atma cesaretini ve bana inanıp tüm bunları destekleyen sevdiklerimi veren Allah’a şükürler olsun...
BÖLÜM 6: DOĞUM Deneme: Gözlerini Açtığında
Yol arkadaşım, can yoldaşım, dostum, sırdaşım, tek aşkım... El ele tutuşurken bile kendi istediğimiz yollarda sevgi ve huzurla yürüyebileceğimizi kanıtladığın, benim kitaplarda öğrendiğim şeyleri hiç okumadan bildiğin ve sadece kendin olarak bana kendim olmayı
12. Mutlu Son Ya Da Mutlu Başlangıç: Doğum! r.
Meta Model
s. Metaforlar t.
Doğuma Dair i. Egzersiz: Zihinsel Doğum Antrenmanı
öğrettiğin için... Bebeğimiz, Allah’ın bize en büyük lütfu oğlumuz, Kayra’mız... Varlığını öğrendiğim andan itibaren insan olmanın, kadın olmanın gücünü ve onurunu hissettirdiğin, beni “Anne” yaptığın, varlığıma anlam kattığın için... Annem ve babam... Beni dünyaya getirdiğiniz, koskoca bir kadın olsam da hala isteyince minik bebeğiniz olma lüksünü yaşattığınız, sevginiz ve ilginiz dahil tüm kaynaklarınızı cömertçe benle
13. Kayra’nın Doğuş Hikayesi
paylaştığınız ve her koşulda yanımda olacağınızı bilmenin güvenini yaşattığınız için...
4
Hocam Taşkın Köksalan...NLP’yi öğrenmek için en doğru adres olduğunuza olan inancımı hep haklı çıkardığınız, NLPAT çatısı altında bildiklerinizi birbirinden farklı onca insanın hepsine dokunacak şekilde anlatarak bizleri dönüştürdüğünüz ve NLP’ye
Başlarken...
gereken ciddiyetle yaklaşıp bize de bunun çok ciddi bir iş olduğunu
Hamilelik, Allah’ın kadına sunduğu en kutsal hediyelerden biri
hep hatırlattığınız için... Uygulayıcı ve uzman uygulayıcı eğitimlerinde iç dünyalarını samimiyetle paylaşan “yol”daşlarım... Uzun NLP eğitim günlerinin her
birini
muhteşem
anılara
ve
farkındalık
anlarına
dönüştürdüğünüz, olumlu geri bildirimlerinizle beni bu yolda
olan doğurganlık ve üretkenlik gücünün bedenimizde hayata geçtiği dönem. Bu yüzden çok özel ve her anı değerli. Bu dönemin zaman zaman kadını kendine yabancılaştıracak şekilde kutsandığını, zaman zaman olduğundan daha zor ve
ilerlemeye teşvik ettiğiniz ve “Dünyada harika insanlar var!”
“çileli” anlatıldığını gözlemliyoruz. Oysa her hamilelik öznel
inancımı pekiştirdiğiniz için...
bir deneyimdir ve nasıl yaşanacağına çevresel, toplumsal pek
Kitabın taslak halini okuyan ve şimdi güzel bir anne olan arkadaşım Filiz Tunçer... Değerli yorumlarını benimle paylaştığın için...
çok koşul kadar bireysel unsurlar de etki eder. İnançlarımız, değerlerimiz, toplumsal rollerimize, bedenimize, varoluşumuza ilişkin düşünce kalıplarımız, geçmişimiz... Kısacası sadece
Önce iş arkadaşım, yöneticimken, sonra dostum oluveren, güzel anne
biyolojik ve fizyolojik yapımız değil, bizi biz yapan tüm
Seçil Varal Kılıçoğlu... Kitapla ilgili geribildirimlerin ve beni
psikososyal etmenler bu dönemi şekillendirmede etkili. Peki,
harekete geçiren melek dokunuşun için... Ailemin diğer üyeleri, dostlarım, arkadaşlarım... Hatırlattıklarınız ve öğrettiklerinizle yaşamda bana ayna tuttuğunuz için... Sizi seviyorum ve hepinize teşekkür ediyorum. Bu kitap size ve tüm annelere küçük bir hediyedir...
tüm bu etmenleri şekillendirmede biz ne kadar etkiliyiz? Bu
soruların
cevabını
hamileyken
arayıp
bulmadım.
Cevaplarım hazırdı çünkü çok daha öncesinde farklı alanlarda sorduğum soruların cevabını ararken tanışmıştım NLP ile. Bana sadece NLP’nin öğrettiklerini, daha doğrusu hatırlattıklarını, hamileyken uygulamak kaldı. Hayalimdekinden daha sağlıklı 5
ve huzurlu bir hamilelik dönemini yaşadığım sırada insanların
NLP’nin kişisel kaynaklarımızı kullanma prensibinden yola
“Ne kadar güzel, hiç hamile gibi değilsin, nasıl bu kadar canlı
çıkarak kendi hikayenizi dilediğiniz gibi yazma ilhamını
ve keyifli olabiliyorsun?” sorularına cevap verirken “Sence
verebilmek. Bu kitapta kendi hikayemden parçaları
hamile bir kadın nasıl olmalı?” diye sorarak başladığımı ve
paylaşacağım için yaşamadığım hiç bir şey hakkında ahkam
aslında cevaben anlattıklarımın hepsinin NLP’de bir karşılığı
kesmeyeceğim. Bu da demek oluyor ki aktaracağım düşünceler,
olduğunu
deneyim
teknikler ve uygulamalar benim tarafımda sonuç vermiş ve
kazandığınızda önceleri düşünerek ve bilinç düzeyinde çaba
bana yardımcı olmuş. Ve NLP der ki “bir şeyi bir kişi bile
harcayarak yaptığınız her hareketi otomatik olarak ve çoğu
başardıysa, sen de başarabilirsin.”
farkettim.
Araba
kullanmakta
zaman başka şeylerle uğraşarak yapmaya başlamak gibi, ben de farkında bile olmadan NLP’yi hayatıma uyguluyordum. Demek ki artık “bilinçsiz yeterlilik” aşamasına yaklaşıyordum. Bildiklerimi çevremdeki insanlarla paylaşırken, benim için çok içselleşmiş olan bu bilgilerin başka insanların gözlerinde nasıl ışıklar yaktığını ve hayatlarına farklı bir bakış açısı kattığını farkettiğimde, benim için de bir ışık yandı. İki vazgeçilmez tutkumu birleştirmeye karar verdim: Öğrendiklerimi paylaşmak ve yazı. Elinizdeki bu kitabın doğum hikayesi de budur kısacası...
sizinle
Bu kitabın, NLP bilgilerinin gebelikte uygulanmasına yönelik kendi kişisel vizyonumu paylaştığım samimi bir çalışma olmasını amaçladım. NLP disiplininin insana sunduğu geniş bakış açısını özel bir dönemde nasıl kullanabileceğimizi sizlerle birlikte yeniden keşfetmek istedim. Amacım NLP’yi tüm detaylarıyla öğretmek değilse de, daha önce NLP ile tanışmamış olma ihtimalinizi göz önünde bulundurarak, bu disiplinin temel bilgilerini, özgün terimlerini ve yapılandırılmış bazı egzersizleri gündelik ve yalın bir dille paylaşmayı uygun buldum. Bu yönüyle, elinizdeki çalışma aynı zamanda bir
Bu kitabın amacı size hamilelik döneminde yapılacaklar ve
NLP’ye giriş kaynağı olarak değerlendirilebilir. Öte yandan,
yapılmayacaklar
önerilerde
odaktan uzaklaşmamak adına, tüm NLP konularının üzerinde
bulunmak, ideal olan herhangi bir şablonu sunmak kesinlikle
durmaktansa hamilelikte yaşanan ortak deneyimlere hitap
değil. Aksine, yapmaya çalıştığım şey kendi deneyimimden ve
edebilecek anlaşılması ve uygulanması nispeten daha kolay
listesi
vermek,
kalıplaşmış
6
olan kavram ve egzersizlere değinmeyi tercih ettiğimi
Bebeğiniz şu an sadece hayallerinizde, karnınızda ya da
eklemeliyim. Hamileliğin öncesini ve üç aylık dönemlerini
kucağınızda olabilir. Hiç farketmez... Onunla yaşayacağınız,
kitapta ayrı birer bölüm olarak ele aldım ve NLP konularını bu
yaşamakta ya da yaşamış olduğunuz muhteşem serüveni daha
başlıklar altında incelemeyi tercih ettim. Ayrıca her bölümün
doyurucu kılabilecek bilgiler size, çevrenizdekilere ve tabii ki
başında, hamileliğimin o döneminde yazmış olduğum bir
bebeğinize faydalı olursa, hayallerim ve emeğim karşılığını
yazıyı, ortak duygularımızı yansıtacağı düşüncesiyle sizinle
bulmuş olacak.
paylaşmak istedim.
Kafamda bir kitap yazma fikrinin oluştuğu, hazırlık ve
Beni bu kitabı yazmaya yönelten en önemli güdülerden biri
bilgilerimi derleme aşamasını tamamladığım ve ilk satırları
anne adaylarına olduğu kadar, annelerinin karnında dünyayla
yazmaya başladığım günlerin hiçbirinde yalnız değildim.
ilk tanışmalarını yaşayan bebeklere de bir faydası olacağına
Karnımdaki bebeğim bana varlığıyla ilham ve amaç veriyordu.
olan derin inancımdı. Artık biliyoruz ki, ilk hücrenin
Siz bu kitabı okurken bebeğim artık kucağımda ve bana neşe
oluşumundan itibaren bu yaşamdaki deneyimimiz başlıyor ve
vermeye devam ediyor.
ana rahminde, annenin tüm ruhsal, duygusal, fizyolojik yaşantısından birebir etkileniyoruz. Bu nedenle annelerin mutlu ve sağlıklı olması, bebeğin de ilk deneyimlerini sağlıklı ve huzurlu kılıyor. Bunu bilmek ve bu amaçla emek veriyor olmak, beni de besledi ve heyecanımı arttırdı. Bu heyecanla, size içinizdeki gülücükler saçan kız çocuğuna ulaşmanın
Ben bebeğime canımdan can kattım, o bana anlam kattı. Bu kitap, onun yaşattıklarıyla yazıldı. Ve şu anda bu kitabı elinizde tuttuğunuza göre, ben bir yerine iki varlığı yaşama sunuyorum: Biri kucağıma aldığım oğlum, diğerini de sizin avuçlarınıza bırakıyorum...
yollarını hatırlatmaya çalıştım. İzin verin o kız çocuğu ortaya
Sibel Çavuş Yeğin
çıksın, bebeğinize karnınızda olduğu süre boyunca ve
İstanbul
sonrasında arkadaşlık etsin...
7
insanın yaşadığı bazı ortak sıkıntıları yaşamadığımı ya da çok hafifçe atlattığımı farkettim. Benimle birlikte çevremdekiler de farketti doğal olarak. Yüksek lisans derslerime devam ediyor, çalışmalarımı
Kitabın Doğuş Hikayesi
verimle
ve
keyifle
sürdürüyor,
sosyal
ortamlardan geri durmuyor, eşimle eskisi kadar kaliteli vakit
Dünyaya gelen canlı-cansız herşeyin bir doğum ve varoluş
geçiriyor ve gelişimime, ilgi alanlarıma zaman ayırıyordum.
hikayesi var bana göre. NLP hikaye gibi metaforların çok güçlü
“Hamileliğin
birer farkındalık ve dönüşüm aracı olduğunu savunur. O yüzden
dediklerinde, neden aksi olması bekleniyor ve neden herkes bu
kitabımızın ve NLP’nin doğum hikayesini kısaca anlatarak
dönemi farklı yaşıyor diye düşünmeye başladım. Keyifli bir
başlayalım...
hamileliğin
2011 yılının Kasım ayında bebeğimin olacağını öğrendiğim
ne
ne
kadar
kadarı
kolay
“şans
geçiyor,
eseri”,
ne
çok
şanslısın!”
kadarı
bizim
kontrolümüzdeydi?
günden 2012 yılının Temmuz ayında bebeğimi kucağıma
Elbette yaşamımız boyunca bizi zorlayan, içimizdeki gücü
aldığım güne kadar olan zaman dilimi, hayatımın en güzel
açığa çıkarmak için türlü vesileler sunan zamanlar yaşıyoruz.
dönemlerinden biriydi. Hamilelik tüm kadınlar için keyifli bir
Hamilelik de kimimiz için bu zamanlardan biri. Çevresel
süreç
takım
değişimler, maddi darboğazlar, yakınlarımızın ya da bizim
değişimlere maruz kaldığı ve bu değişimler sırasında zaman
yaşadığımız psikolojik / fiziksel travmalar gibi kendi
zaman zorlandığı, her ay başka sürprizlerle ortaya çıkan ve
kontrolümüz dışında gelişebilecek olaylar nedeniyle bazı
bolca şikayet edilebilen bir olgudur aynı zamanda. Benim ilk
hamilelikler gerçekten zorlu bir süreç haline gelebiliyor. Bazı
hamileliğim olması sebebiyle geçmiş deneyimlerle şekillenmiş
gebeliklerde ise her şey yolunda giderken, çevresel ve sosyal
koşullanmalarım yoktu ve başkalarının deneyimlerini dinlesem
şartlar destekleyici, anne adayının sağlığı gayet elverişli iken
de onların beni etkilemesine izin vermemeye, kendi sürecimi
bile çok fazla sıkıntı yaşandığı gözleniyor. Kimi hamilelikler
yaşamaya kararlıydım. Günler ve haftalar geçtikçe, çoğu
ise tüm koşullardan bağımsız şekilde daha dengeli ve sağlıklı.
olma
potansiyeline
rağmen,
vücudun
bir
8
•
Peki neden deneyimler bu kadar çeşitli? Verdiğimiz psikolojik
Yaşadığım olayların üzerimdeki etkisini olumlu hale
ve biyolojik tepkiler dış dünyaya mı, onun içimizdeki
getirebilmek için anlamını ve bağlamı değiştirip
yansımalarına mı?
yeniden yorumluyorum. •
Bizler, yaşadığımız olayları ya da içinde bulunduğumuz şartları
Kullandığım sözcüklere, ifadelere dikkat ediyor, dili
değiştiremediğimiz durumlarda dahi aslında çok ciddi bir güce sahibiz:
Olaylara
yüklediğimiz
anlamı
ve
stratejik kullanmaya çalışıyorum.
dolayısıyla
•
verdiğimiz tepkileri değiştirme gücüne! Bu gücün verdiği
...
esnekliği farkettiğimiz an, farklı bakmaya, farklı davranmaya
Bir
başlıyoruz ve kontrol alanımız genişliyor. NLP’nin bize
uyguluyorum!
öğrettiği en temel dönüştürücü yaklaşımlardan biri bence bu. “Peki ben neyi farklı yaparak rahat bir hamilelik yaşamaya katkıda bulunuyorum?” diye kendi deneyimim üzerinde düşünürken farkettim ki: •
Çevremi,
davranışlarımı,
•
baktım
ki
NLP
tekniklerini
ve
kavramlarını
Bunu fark etmek ikinci bir soruyu zihnime taşıdı: “NLP’yi bilmeyenlere de bunları anlayabilecekleri şekilde anlatsam uygulamaları mümkün olur mu?” Cevap beklediğim gibi geldi: “Neden olmasın, en azından deneyebilirim!”
becerilerimi,
inançlarımı
hedeflerim doğrultusunda “hizalıyorum”. •
de
Şimdi
birlikte
denemeye
başlayacağız...
Teknikleri
ve
hamilelikte nasıl kullanılabileceğini paylaşmadan önce önemli
Bende olumlu duygular ortaya çıkaran “çapa”ları
bir noktayı vurgulamak istiyorum. NLP teknikleri pratik
kullanarak enerjimi ve moralimi yüksek tutuyorum.
uygulamalardan oluşuyor olsa da, kendi içinde oldukça
Bana ve yaşamak istediğim ruh haline hizmet etmeyen inanç kalıplarımı, daha faydalı olan ve beni destekleyen yeni inanç kalıplarıyla değiştiriyorum.
incelikli, pek çok farklı yöntemin ve bilginin harmanlandığı, uzmanlık isteyen tekniklerdir. NLP uygulayıcıları yoğun ve kapsamlı bir eğitim aldıktan sonra bu teknikleri uygulayacak mahareti kazanırlar ve her bir uygulamada ciddi bir psikolojik
9
süreci yönetirler. Burada oldukça sadeleştirilmiş uygulama örnekleri vermeye ve bunları tek başınıza uygulayabileceğiniz şekilde sunmaya çalıştım. Bu örnekleri, sizi kafanızdaki soru ve sorunlar hakkında daha derinlemesine ve farklı açılardan düşünmeye yönlendirebileceği inancıyla paylaşmış olsam da, en sağlıklı yolun güvenilir bir kurumdan NLP eğitimi almış uzman
bir
uygulayıcıyla
birebir
çalışmak
olduğunu
BÖLÜM 1: NLP NEDİR?
belirtmeliyim. NLP’nin Doğuş Hikayesi 1970’li yılların başında California Üniversitesi’nde matematik ve bilgisayar eğitimi alan Richard Bandler, aynı zamanda psikoloji alanına ilgi duymaya başladı. Aynı üniversitede yardımcı doçent olarak görev yapan dilbilimci John Grinder ile birlikte alanlarında çok başarılı olan üç psikoterapistin çalışmalarını incelemeye karar verdiler. Gestalt terapisinin kurucusu
Fritz
Perls,
aile
terapisti Virginia
Satir
ve
hipnoterapist Milton Erickson’u alanlarında böylesine başarılı yapan neydi? Bandler ve Grinder, bu üç terapistin iletişim, bireysel değişimi sağlama, hızlı ve etkin öğretme gibi başarılarının altında bir takım kalıpların olduğunu ve bunların kopyalanabileceğini
farkettiler.
Onlar,
bu
terapistlerin
yöntemlerinin teorik tarafıyla ilgilenmiyor ya da yeni bir terapi
10
yöntemi ortaya atmaya çalışmıyorlardı. Yapmaya çalıştıkları,
Programming, sinir sistemimiz ve duyularımız aracılığıyla
bu insanların kullandıkları yöntemlerin kalıplarını çıkarmak ve
gelen bilgileri ve dili kullanarak davranış, duygu ve
başkalarına da öğretilebilir hale getirmekti. “Başarının ve
düşüncelerimizi istediğimiz değişimleri gerçekleştirmek üzere
mükemmelliğin modellenmesi” kavramına dayalı teknikler bu
yeniden biçimlendirebileceğimizi vurgular.
çabanın sonucunda ortaya çıktı. Bu bakış açısıyla yaptıkları çalışmaları
içeren
keşiflerine
NLP
(Neuro
Linguistic
Programming - Zihinsel ve Dilsel Programlama, Zihin Dili Programlaması
gibi
Türkçe
çevirileri
yaygın
olarak
kullanılıyor.) adını verdiler.
NLP, psikoterapide uygulama alanına sahip olduğu kadar, bugün iş dünyasında, reklam, satış, halkla ilişkiler ve siyasette, eğitimde, sağlık ve spor alanında, psikolojik danışmanlık ve koçlukta da yaygın şekilde uygulanıyor ve başarılı sonuçlar veriyor.
Verdikleri bu isimdeki üç kelime, NLP’nin beslendiği ve kavramlarını dayandırdığı üç alanı temsil ediyor:
Bu kadar farklı dallarda kullanım alanı bulmuş, kısa ve pratik uygulamalarıyla çağımızın hızlı değişim süreçlerine oldukça
Neuro, duyu organlarımız aracılığıyla dış dünyadan bize ulaşan
uygun
mesajları
sürecinin sağlıklı ve “başarılı” yaşanması konusunda da
ve
bilgileri
almamızı,
işlememizi,
tepkiye
dönüştürmemizi ve bu süreçte gerçekleşen fizyolojik ve nörolojik faaliyetleri ifade eder. Sinir sistemimiz ve bu sistemin çalışma prensiplerini baz alır. Linguistic,
düşüncelerimizin,
çözümler sunan NLP, neden hamilelik ve doğum
kullanılmasın? NLP’nin davranışçı terapi, hipnoterapi, aile terapisi, Gestalt terapisi, sistematik dizilim gibi farklı alanlardan beslenmesi ve
davranışlarımızın
ve
bu alanlardaki bilgi birikiminden faydalanması onu hem içerik
deneyimlerinizin dil aracılığıyla kodlanmasını, ifade edilmesini
açısından zengin hale getiriyor hem de ona farklı insanlara ve
ve dilin deneyim edinme ve bunları aktarmadaki stratejik
durumlara
rolünü temsil eder.
tekniklerinin insanların özgün dünya görüşlerine saygılı olması,
hitap
edecek
esnekliği
kazandırıyor.
NLP
belli bir dogmatik düşünceyi ya da bakış açısını dayatmaması
11
ve öznel deneyimlere hassasiyetle yaklaşması nedeniyle
destek sürecin kalitesini de belirliyor. Karşılıklı güven ve
danışanlar iç ve dış bütünlüklerine en uyumlu çözümleri yine
sevginin hakim olduğu uyum içindeki ilişkiler, kimliğimizin
kendileri buluyorlar.
önemli bir parçasını oluşturuyor ve kendimizle olan ilişkimizi
Peki NLP, bu esnekliği ve kişiselliği nasıl başarabiliyor? Bunu
de olumlu etkiliyor.
anlamak için NLP’nin temel prensiplerine ve varsayımlarına
Kendi içimizde uyumun farklı boyutları var. İlki bedenimizle
göz atmakta fayda var:
uyum içerisinde olmak. Bedenimizi ne kadar tanıyoruz? Ne kadar seviyoruz ve onunla ne kadar barışığız? Günümüzde,
NLP’nin Dört Temel İlkesi
görüntümüze ve imajımıza gereğinden fazla önem vermemizi
NLP’nin başarılı iletişimcileri modelleyerek ortaya çıktığından
teşvik eden söylemler hakim olsa da, bu bedenimize gereken
bahsetmiştik.
başkalarıyla
özeni gösterdiğimiz anlamına gelmiyor. Vücudumuzdan gelen
kurduğumuz ilişkileri kastediyor olsak da, hamilelik gibi öznel
sinyalleri, mesajları ne kadar dikkate alıyoruz? Dikkate
bir deneyimde, kendimizle olan iletişimimiz de ön plana
aldığımızda
çıkıyor. NLP’nin dört temel ilkesini kendimizle ve başkalarıyla
önlemleri alıp uyguluyor muyuz? Hamileliğimin ilk aylarında
olan ilişkimiz çerçevesinde ele alalım:
doktoruma sürekli uykumun geldiğinden ve buna engel
İletişim
dediğimizde
genelde
Başkalarıyla Uyum & İç Uyum (Rapport)
dahi,
vücudumuzun
ihtiyaçlarıyla
uyumlu
olamadığımdan bahsetmiş, ne yapabileceğimi sormuştum. Cevabı basit olsa da beni şaşırtmıştı: “Bir şey yapmayacaksın,
Bilimsel çalışmalar, kaliteli ilişkilerin bedensel ve ruhsal
uykun geldiğinde uyuyacaksın!” O ana kadar ben uykum
sağlığımız üzerindeki olumlu etkisini ispatlamaya devam
geldiğinde elimdeki akademik makaleleri okumaya devam
ediyor. Kaliteden kasıt, ilişkilerimizin karşılıklı güven ve saygı
ediyor, uykumu açacak şeyler yapmaya çalışıyor, bir anlamda
zeminine oturması. Özellikle hamilelik gibi kişinin desteğe ve
vücudumun bu haklı isteğine direniyordum. Biraz araştırınca,
paylaşıma daha çok ihtiyaç duyduğu dönemlerde, güven veren
vücudumun bu aylarda gebeliğe alışmaya çalıştığını, enerjimin
yakınlıklar ve eşin, ailenin, dostların, yakınların verdiği sosyal
büyük kısmının içimde oluşmakta olan canlı için kullanıldığını
12
ve bu sebeple dinlenmeye ihtiyaç duyduğumu öğrendim. Ve
önemli kararlar almayı denediğinizde sonuç ne oluyor? Ya da
direnmeyi bıraktım. Aynı şekilde doktorum canımın istemediği
ruhsal
ya da hoşlanmadığım yiyecekleri yemek için kendimi
aktivitelere ne kadar istekli oluyorsunuz?
zorlamamamı önerdi. Bedenim neye ihtiyacım olduğunu zaten bana bir şekilde hissettirecekti. Ben bu şekilde bedenimin mesajlarına kulak vermeye başlamasaydım, muhtemelen o bana kendisini zorla dinletmenin bir yolunu bulacak ve bu iş bir savaşa dönüşecekti!
sağlığınız
açısından
sorunlar
yaşarken
bedensel
Son olarak, ruhsal boyuttaki uyumdan bahsedelim. Bizler kainatta birbirinden kopuk bireyler olarak varolmuyoruz. Sınırlarımızı belirleyen fiziksel varlıklarımız olsa da, daha büyük ve kapsayıcı bir bütünün parçalarıyız ve diğer canlıcansız varlıklarla etkileşim halindeyiz. Ruhsal boyutta aidiyet,
Zihinsel uyum diğer bir boyut. Kendimizle iletişimde olmak,
varoluş, birlik-bütünlük gibi ihtiyaçlarımız var. Dini, spiritüel,
pek çok farklı insanla iletişimde olmakla eş değer kimi zaman.
manevi
Hepimiz
isteklerde
doğrultusunda ruhumuzu beslemek bizi kendi benliğimizin
bulunduğu ve bunlar arasında uzlaşma sağlamamız gereken
ötesinde bir uyuma taşıyor. Hamilelik, belki de bu düzeydeki
durumlar yaşıyoruz. Bir tarafımız gece geç saatlere kadar
uyumun en çok hissedilebileceği dönemlerden biri. Dünyaya
eğlenmek
dinlenmemiz
bir can getirebilmek, onu kendi bedenimizde şekillendirip yine
gerektiğinde ısrarcı. Bir parçamız iş kadını kimliğimize sıkı
kendi bedenimizden besleyebilmek, ilk insandan günümüze
sıkıya bağlıyken, diğer parçamız harika bir anne olmamız
uzanan varoluş zincirinde bir halka olduğumuzu ve yeni
gerektiğini söyleyip duruyor. Bu durumlarda uzlaşma ve
halkalarla bütüne katıldığımızı derinden hissettiren kutsal bir
dengeyi
olgu. İnanç sistemimiz ne olursa olsun, onunla uyum içerisinde
içimizdeki
istiyor,
nasıl
farklı
diğer
tarafların
tarafımız
sağladığımız,
zihinsel
çelişen
gidip
uyum
düzeyimizi
belirliyor. NLP’nin temel varsayımlarından biri beden ve zihnin bir bütün
ihtiyaçlarımızın
farkında
olmak,
bu
ihtiyaçlar
bir hamilelik dönemi geçirmek diğer tüm alanlarda uyumu gerçekleştirmemizi kolaylaştıracaktır.
olduğudur. O halde bu bütünün ayrılmaz iki parçası arasındaki
Farklı parçalarımız ahenkle var olmayı başarabildiğinde
uyumu sağlamak önemli. Bedensel sağlığınız yerinde değilken
özümüz, sözümüz, davranışlarımız birbiriyle “tutarlı” hale 13
geliyor.
Tutarlılık
seviyemiz,
insanlarla
örneğin, beslenme alışkanlıklarınızı dengeli ve sağlıklı biçimde
ilişkilerimizde yansımalarını buluyor. Kendisiyle sorunları
düzenlemek, uygun bir egzersiz programını başlatmak ve
olan, uyumu yakalayamamış insanların benzer sorunları
sürdürmek gibi eylemleri düşünmek ve hayata geçirmek
çevrelerindeki
zaman
kolaylaşır. Kısacası, nasıl bir hamilelik ve doğum yaşamak
farketmişsinizdir. Diğerleriyle ilişkimiz, kendimizle ilişkimizin
istediğinize odaklandığınızda zihniniz de buna ulaşmanın
yansımasıdır.
yollarını aramaya başlar. Bununla ilgili tekniklere ilerleyen
insanlarla
da
genelde
diğer
yaşadıklarını
çoğu
bölümlerde değineceğiz. Hedefler NLP hedef odaklı bir yaklaşıma sahiptir çünkü neyi
Duyusal Keskinlik
istemediğinizi bilmek, sizi istediğiniz noktaya taşımaz. Bu
NLP’nin “Neuro” kısmında duyu organlarımızın da yer
taksiye binip “Ben Beşiktaş’a gitmek istemiyorum!” demeye
aldığından bahsetmiştik. Duyularımız, dış dünyayla bağlantı
benzer. Taksicinin sorusu doğal olarak “İyi de, nereye gitmek
kurmamızı ve iç temsiller oluşturmamızı sağladığı için
istiyorsunuz?”
sonuçları
deneyimlerimizi oluşturmada önemli bir yere sahip. Görme,
şekilde
işitme, dokunma, tat alma ve koklama duyularının her birini
canlandırabildiğinizde zihniniz onu gerçekleştirebileceği yolları
kullanıyor olsak da bazılarını “tercihen” daha yoğun kullanırız.
daha kolay bulacak ve ona ulaştığınızda daha net geribildirim
NLP’de buna “tercihli temsil sistemi” diyoruz, çünkü dış
sağlayacaktır.
dünyayı içimizde temsil ederken bazı duyu organlarımızı
mümkün
olacaktır.
olduğunca
Bazen
Ulaşmak detaylı
duyuyorum:
istediğiniz ve
canlı
“Hamileliğimde
sorun
yaşamak istemiyorum!” diyenler oluyor. Ben de taksici gibi soruyorum: “İyi de ne yaşamak istiyorsun?” “Fiziksel olarak zinde kalacağım, normal gündelik yaşantımı aksatmadan devam ettireceğim bir süreç olsun istiyorum.” dediğinizde
tercihen daha aktif kullanıyoruz. Yoğun olarak kullandığımız duyularımızın daha etkin ve “keskin” olduğunu farketmişsinizdir. Görsel olanlarımız için canlı resimler ya da görüntüler hayal etmek, işitsel olanlarımız 14
için içsel konuşmalar yapmak, kinestetik olanlarımız için
Duyusal
dokunmak, deneyimlemek ve duygularla iletişime geçmek çok
geliştirmemiz gereken becerilerimizden biri. Hamilelik bu
daha kolay. Duyularımızı keskinleştirmek, dış dünyadaki
zenginliği kazanmamızda bizi destekliyor neyse ki. Hamileliğin
detayları yakalamayı kolaylaştırdığı kadar, iç dünyamıza
özellikle ilk aylarında başta koku duyusu olmak üzere tüm
dikkatimizi
duyularımız daha iyi çalışır. Amaç bebeğimizi olası tehlikelere
yönlendirmemizi
ve
deneyimlerimizi
zenginleştirmemizi de mümkün kılıyor. Hamilelikte
yaşanan
fiziksel
ve
ruhsal
değişimleri
değişimlerin bizi taşıdığı mutlu sonu canlı şekilde hayal edebilmemiz, görsel sistemimizi etkin şekilde kullanmamıza Bebeğinizi
kucağınıza
yaşamımızı
zenginleştirmek
için
karşı daha iyi koruyabilmektir. İşitme duyusunda da benzer bir
kabullenebilmek ve yeni durumlara adapte olabilmek için bu
bağlı.
keskinlik,
aldığınızı
gelişme yaşanır. Doğum sonrası anneler ayrı odada olsalar bile bebeklerinin nefeslerini ya da ağlamalarını anında duyacak kadar hassas bir işitme duyusuna sahip olurlar. Bebeğimiz, annesine hediyelerle geliyor gördüğünüz gibi...
gözünüzde
NLP, algılarımızı ne zaman içimize ne zaman dış dünyaya
canlandırdığınızda duygu durumunuzun anında değiştiğini ve
odaklayacağımız konusunda bizi bir ayırım yapmaya davet
fiziksel sıkıntılarınızın hafiflediğini farkedebilirsiniz. Benzer
ediyor, çünkü her ikisinin de gerekli olduğu anlar var. İçimize
şekilde, gün içinde farkında olmadan kendimizle yaptığımız
döndüğümüz,
onlarca olumsuz konuşmayı farketmek ve takip edebilmek,
odaklandığımız duruma “içe odaklı hal” (downtime) diyoruz.
işitsel sistemimizi etkin şekilde kullanmakla mümkün. Birinin
İçe
size durmadan “Şimdiden geceleri uyuyamıyorsun, daha iki ay
duygularımızın ve düşüncelerimizin farkına varmamız ve
var, sıcak havalarda nasıl dayanacaksın bakalım!” gibi
bunları
yüreklendirici (!) sözleri durmadan fısıldadığını düşünsenize.
özümserken ve yaratıcı bir çalışma yaparken, kısacası
Ne sinir bozucu... Dikkat, bunu kendinize her an yapıyor
kendimizle iletişime geçerken oldukça verimli. Uyanık/dışa
olabilirsiniz!
odaklı hal (uptime) ise sadece duyularımızı kullanarak dış
odaklı
kendi hal,
analiz
duygusal
trans etmemiz
ve
durumuna
içsel
dünyamıza
geçtiğimizde,
gerektiğinde,
kendi
öğrendiklerimizi
dünyayı deneyimlediğimiz zamanları, yani düşüncelerimizi
15
geçmişe-geleceğe
duygulara
bilmeden kendime “Dışa odaklı hale geç, içsel dialoglarını
dünyayı
şimdilik durdur.” diyormuşum meğer. Sezgilerimiz aslında bize
algıladığımız zamanı ifade ediyor. Başkalarıyla iletişim
her zaman doğru olanı söylüyor ve ruhsal, bedensel sağlığımızı
kurarken, yeni bir şey öğrenirken, tehlikeli bir işi yürütürken
korumanın yollarını gösteriyor. Öğretiler ise sadece içimizdeki
dışa odaklı halde kalmak etkinliğimizi arttırıyor.
bilgenin bize fısıldadığı bu yöntemlere isimler veriyor.
Bizler farkında olmasak da zamanımızın çoğunu içe odaklı
Şimdi birlikte küçük bir deneme yapalım...
kapılmadan,
kaydırmadan,
“anda
ve
burada”
yargılamadan, kalarak
dış
halde geçiriyoruz. Dikkatimizi dış dünyaya yönelttiğimizi sandığımuzda dahi, içsel dialoglarımız sürüyor, geçmişle gelecekle ilgili pişmanlık, kaygı gibi duygular kafamızı meşgul ediyor, düşünceler durmadan zihnimizde akıyor. Oysa ki gerçek bir dışa odaklı hal deneyimi, içsel dialogların yokluğunu gerektirir.
Bir
arkadaşım
ilk
defa
dışa
odaklı
hali
deneyimlediğinde yaşadığı hisleri şu şekilde anlatmıştı: “...Resmen dünyam değişti! Algı kapılarım sonuna kadar
Egzersiz: Duyularınız Ne Kadar Keskin? Çevrenize dikkatlice bakın. Etraftaki insanlara ve eşyalara dikkat edin. Renklerini ve biçimlerini farkedin. Seslere kulak verin, ortamda müzik varsa dinleyin. Hislerinize odaklanın. Aldığınız tatlar var mı? Peki burnunuza gelen kokular?..
açılmış gibi hissediyorum ve sürekli olarak kendi üstüme
Vücudunuz ne kadar rahat? Tam şu anda hangi duyguyu
kapanmış gibi yaşamaktan ne kadar çok sıkılmış olduğumu fark
yaşıyorsunuz? Duruşunuzun ve fizyolojinizin farkına varın.
ediyorum!”
Vücudunuz dengede mi?
NLP ile ilgilenmediğim dönemlerde, kafamın çok karıştığı,
Sadece
beynimdeki seslerin durmadığı anlarda “Düşünme, yaşa!”
takılmadan anda kalın ve bırakın düşünceler zihninizden akıp
derdim kendi kendime. Bu, “Kafanda kurup duracağına,
gitsinler...
duyularınıza
odaklanın,
düşüncelerinizin
peşine
hayatın getirdiklerine odaklan ve sadece o anı yaşa, gerisine karışma.” cümlesinin kısa versiyonuydu. O zamanlarda dahi, 16
Şimdi gözlerinizi kapatın. Az önceki anı zihninizde tekrar
muyuz yoksa gittikçe uzaklaşıyor muyuz? Bu geribildirimler
yaşamaya çalışın. Etrafınızdaki nesnelerin, kişilerin yerlerini,
bir davranışın bizi ulaşmak istediğimiz noktaya taşımadığını
renkleri, biçimleri gözünüzde canlandırın. Burnunuza gelen
gösteriyorsa, farklı bir davranış seçeneğine geçiş yapabilmemiz
kokuları ve ağzınızdaki tadı görüntülere ekleyin. Duyduğunuz
gerekiyor ve bu geçişi yapabilmek bizim ne kadar davranışsal
sesleri hatırlayın...
esneklik gösterebildiğimize bağlı.
Notlar:..........................................................................................
Bizler hava durumunu, trafiği, küresel krizleri, doğal afetleri
......................................................................................................
kontrol
......................................................................................................
tepkilerimizi ve tutumumuzu kontrol etmek gibi büyük bir güce
......................................................................................................
sahibiz. Dış dünyada tek ve somut bir gerçeklik olduğunu
......................................................................................................
varsayıyoruz, oysa aynı olayı yaşayan insanların her birinin
Duyularınızı dış dünyada ne kadar etkin kullandığınız, içsel temsilinizi ve deneyimlerinizi etkiliyor değil mi? Uygulamanın ilk kısmında duyularınız aracılığıyla ne kadar detaylı veriler aldıysanız, ikinci kısmında yarattığınız içsel temsil de o kadar canlı olacaktır. Yaşadıklarınızın kalitesini arttırmak için, duyularınızın ince ayarlarını yapmayı unutmayın!
davranış
ama
bunlar
karşısındaki
içsel
farklı şeyler hissetmesi, farklı tutumlar ve davranışlar sergilemesi bunun bir yanılsama olduğunu düşündürüyor. Asıl gerçeklik dışarıda değil, onun içimizdeki yansımasında, çünkü biz bu yansımaya tepki veriyoruz. NLP, tepkilerimizin kontrolünü bize veriyor ve kontrolü ele almak gönlümüzce bir yaşamın kapılarını açıyor. NLP’nin Varsayımları
Esneklik NLP,
edemeyebiliriz
repertuarımız
genişledikçe
esneklik
kazanacağımızı savunur. Bu ne demektir? Belirlediğimiz bir hedefe doğru yol alırken, duyularımız aracılığıyla sürekli geri
NLP’nin temel varsayımları mutlak, sorgulanamaz gerçekler değildir. Sadece istediğimiz değişimi gerçekleştirme sürecinde davranışlarımızı ve tepkilerimizi etkin kullanabilmek için bakış
bildirim alırız. Hedefin neresindeyiz, hedefe doğru ilerliyor 17
açımızı değiştirebilecek ve bize fayda sağlayacak düşünme
anlattıklarımızdan
biçimleridir.
“Anlattıkların karşındakinin anladığı kadardır.” diyenler doğru
görmeyiz. Bize ulaşan bilgileri duyularımız, algılarımız, deneyimlerimiz ve diğer filtrelerimizle süzerek kendi dünya belirleriz. Kısacası, araziyi olduğu gibi ve tümüyle görerek değil, çizdiğimiz haritalara göre ilerleriz. Ve hepimizin haritası birbirinden farklıdır. Algıda seçicilik gibi bazı mekanizmalar da Gündemimiz
ve
-
ihtiyaçlarımız
algıladıklarımız değişir. Hamileyken etrafta daha çok bebekli anne görmeye, daha önce görmediğiniz bebek malzemeleri satan mağazaları farketmeye başladınız değil mi? İletişimin anlamı karşımızdakinden aldığımız yanıtta
Ben sana demiştim ya yavrum böyle yapıyorum haberin olsun diye.
-
Ne zaman demiştin anne?
-
Dün dedim ya.
-
Dün mü? Peki ben ne cevap vermiştim? Tamam ya da hayır dedim mi?
doğrultusunda çevremiz değişmese dahi o çevreden seçip -
Yooo.
-
E, cevap vermediysem duymamışımdır anne. Sen cevap verdiğimi varsaymışsın...
Annemin farkında olmadan yaptığı hata, bana yapacağı şeyi
saklıdır. İletişim, bir tarafın diğer tarafa mesajını ilettiği tek yönlü bir süreç değildir. Etkili iletişimciler, aktarmak istediklerini söyledikleri zaman iletişim sorumluluklarının bitmediğinin farkındadır.
belirler.
bakmalıyız. Annemle kimi zaman şöyle bir dialog yaşarız:
modelimizi oluşturur ve eylemlerimizi bu modele göre
destekler.
anladıkları
ulaşıp ulaşmadığını anlamak için aldığımız geribildirime
Hiçbirimiz dışarıdaki dünyayı olduğu gibi, tüm gerçekliğiyle
varsayımı
onun
söylemiş. Dolayısıyla, mesajımızın karşı tarafa doğru şekilde
Harita bölgenin (arazinin) kendisi değildir.
bu
ziyade,
Karşımızdaki
kişinin
tepkisini,
bizim
ilettiği zaman iletişimin bittiğini kabul etmesi. Oysa ki o sırada başka bir işe odaklanmış olan ya da gerçekten duymamış olan ben, mesajı almadığımdan iletişim başlamamış bile! Siz de iletişim kurarken “Duyduk duymadık demeyin!...” diyerek
18
sorumluluğunuzun bittiğini düşünmeyin, karşınızdakilerin ne
Ne kadar çok davranış seçeneğin varsa o kadar iyi. Bir şey
duyduklarından emin olun!
istenilen sonucu vermiyorsa yeni bir şey denemek gerekir.
Kişi, sahip olduğu seçenekler içerisinden kendisi için en
Esneklik ilkesiyle paralel bir varsayım. Kişi bir durum
uygun gördüğünü seçer. Her davranışın altında olumlu bir
karşısında birden fazla tepki arasında seçim yapabileceğinin
niyet yatar.
farkında olduğunda seçme özgürlüğü var demektir. Ve bu
Mevcut bilgilerimiz, duygusal ihtiyaçlarımız ve şartlarımız çerçevesinde her an kendimiz için en doğru gördüğümüz davranışı uygularız. Bu davranış bize zarar veriyor olsa da, dışarıdan olumsuz görünse de her davranışın altında kişi için bir kazanım amacı, olumlu bir niyet söz konusudur. Hamilelikte besin değeri düşük, kalorisi yüksek gıdaları bebeğimiz için hiçbir fayda sağlamayacağını üstelik fazla kilo olarak bize geri döneceğini bildiğimiz halde yemeye devam edebiliyoruz. Bunun dışarıdan en iyi davranış seçeneği olarak görünmediği açık. Ancak, bu gıdalar kendimizi berbat hissettiğimiz bir anda geçici süre iyi hissetmemizi, enerji düzeyimizin yükselmesini sağladıysa bu faydayı tekrar sağlamak için aynı davranışı tekrarlıyor olabiliriz. Böyle durumlarda, davranışın altında yatan iyi niyeti tespit edip bu niyete hizmet eden farklı davranış alternatifleri üretmek bizi kısır döngüden kurtaracaktır. Bunu nasıl yapabileceğimize ileride değineceğiz.
özgürlük, esnekliği beraberinde getirir. Bir davranış bizi belirlediğimiz
hedefe
götürmüyorsa,
farklı
davranış
alternatiflerini devreye sokup yeniden denemek, her seferinde aynı davranışı sergileyip sonucun değişmesini beklemekten daha akılcıdır. Einstein, deliliğin tanımını tam da böyle yapıyor: “Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı bir sonuç beklemektir”. Başarısızlık diye bir şey yoktur, sadece geri bildirim vardır. Deneyimleri başarı-başarısızlık çerçevesi yerine “öğrenme fırsatı” olarak değerlendirmek çok daha sağlıklı sonuçlar almayı sağlar. Kişi, hedefine yönelik gerçekleştirdiği bir davranış sonucunda istediği sonucu sağlayamadıysa, bu davranışını değiştirmesi yolunda önemli bir geri bildirimdir ve kişi bu geri bildirim sayesinde hedefe yönelik yeni bir davranış benimseyebilir. Bu düşünce tarzı, aynı zamanda geçmişe saplanıp kalmaktan bizi kurtarak geleceğe yönelik sonuç odaklı
19
bir
yaklaşıma
yönelmemizi
sağlar.
“Yanlış
yaptım,
kaynaklarla nasıl irtibata geçeceğimizi öğrenmek, bunları
hatalıydım...” diyerek geçip gitmiş bir olayın üzerinden bugünü
aktifleştirmek ve ihtiyaç duyduğumuz alana transfer etmek.
de karartmak yerine, “Evet, istemediğim bir sonuçla karşılaştım
Yani daha önce, panik yapılabilecek bir durum karşısında sakin
Bu sonucu bir daha almamak için neler yapabilirim?” diye
kalmayı başardıysanız ve yapılması gerekenleri soğuk kanlı bir
sormak olumlu bir düşünsel süreci başlatır. Hamileyken pek
şekilde yapabildiyseniz, doğuma giderken de ortalığı ayağa
çok blogu okuyor, diğer anne adaylarının ne gibi deneyimler
kaldırmak yerine sakin olmayı ve sürece yardımcı olmayı
yaşadığını takip ediyordum. Bir blogda “Şimdiki aklım olsa...”
başarabilirsiniz demektir
minvalinde bir yazı gördüm. İlk hamileliğinde ve doğum sonrasında neler yaptığını, ikinci bir gebelik yaşadığında neleri
Dil deneyimin ikinci derece temsilidir.
farklı yaşamak istediğini ve bunları nasıl yapacağını yazmıştı
İnsanlar deneyimlerini birbirlerine aktarırken, dil üzerinden
anne adayı. Sızlanmaya, geçmiş için ah etmeye kaçmadan,
iletişim kurarlar. Nasıl ki içsel deneyimimiz somut yaşantının
geçmiş deneyimi ışığında gelecekte neleri farklı yapabileceğine
birebir
odaklanıyordu. Oldukça akılcı, ne dersiniz?
deneyimimizi birebir yansıtmayabilir. İletişim kuran insanlar
İnsanlar değişim için ihtiyaç duydukları tüm kaynaklara kendi içinde sahiptir.
aynısı
değilse,
seçtiğimiz
kelimeler
de
içsel
arasında kelime kullanımı farklılık gösterebileceği gibi, aynı kelimeler kullanıldığında dahi farklı anlamlar yüklendiğinden dilin deneyimi birebir aktarmadığı, sadece belli oranda temsil
NLP’nin en özgürleştirici varsayımlarından biri!.. İstediğimiz
ettiği hatırlanmalıdır. İleride Metamodel konusunu incelerken
değişimi gerçekleştirmek için, hedefimize ulaşmak için
konunun detaylarına ineceğiz.
kimseye muhtaç değiliz, tüm içsel kaynaklara sahibiz! Cesaret, özgüven, huzur, coşku... “Bende yok, ne yapalım!” NLP’nin kabul edeceği bir ifade değil. Hayatımızda bu kaynakları bir
Zihin ve beden aynı sistemin ayrılmaz parçalarıdır ve birbirlerini etkilerler.
kere bile deneyimleyip kullanabildiysek, ihtiyacımız olan
Zihin ve beden birbirinden bağımsız çalışmaz, ikisi “bütün”ün
anlarda yine onlara ulaşabiliriz. Yapmamız gereken bu
içiçe geçmiş parçalarıdır. Birindeki değişiklik diğerini de 20
kaçınılmaz olarak etkileyecektir. Düşünce ve duygularımız
bu beceriler mevcutken denemenizi engelleyen güç, o işin
fizyolojimizi, bedenimizi etkilediği gibi, bedensel duruşumuz
imkansız olduğunu düşünmektir. Hamileliğim anne olmanın
ve sağlık durumumuz da ruh halimizi etkiler. Bu nedenle NLP,
moda olduğu, ünlülerin en güzel ve bakımlı anne olmak için
zihnimizde
bedenimizin
yarıştığı bir döneme denk geldiği için bu obsesyona sık sık
yapabileceğini savunur. Aynı şekilde, nasıl ki düşünce ve
gülsem de, bir taraftan kadının hamileyken normal halinden
duygularımız seçtiğimiz kelimeleri belirliyorsa, kullandığımız
daha güzel ve çekici olabileceğine inanmaya başlamıştım.
kelimeler de ruh halimiz üzerinde etki sahibidir. Kendinizi
Onlar parlayabiliyorsa, ben de parlayabilirdim. Bir keresinde
keyifsiz, bitkin hissettiğinizde bilinçli olarak yüzünüze bir
otobüste
gülümseme oturtup “Harika hissediyorum!” deyin, omuzlarınızı
arkadaşım, “Böyle bakımlı bakımlı gezmeye devam edersen
dikleştirip büyümüş göbeğinizi ileri doğru gururla çıkararak
tabii ki sana yer vermezler, hamileye benzemiyorsun ki!” diye
yürümeye başlayın. İnanmanız şart değil, bir kaç dakika sonra
espri yapmıştı. Devam ettim, çünkü anne olmak için kadın
daha iyi hissetmeye başladığınızı göreceksiniz.
olmaktan vazgeçmeye niyetim yoktu!
Eğer bir insan belli bir davranış sergileyebiliyorsa, diğerleri
Kişilik ve davranışlar arasında ayrım yapılmalıdır.
canlandırabildiğimiz
şeyleri
için de bunu yapmak mümkündür.
bana
yer
vermediklerinden
bahsettiğimde
bir
Davranışlarımızı kim olduğumuzla eş tutmak sıkça yapılan bir
Bir şeyin imkansız olduğuna dair geliştirilen inanç o işin
hata... Oysa “Ben” dediğimiz, kişiliğimizin, davranışlarımızın,
yapılmasının önündeki en büyük engeldir. Bir kişi bile
inançlarımızın, değerlerimizin toplamından da ötedir. Bir hata
gerçekleştirdiyse o iş artık imkansız olmaktan çıktığı için
yaptığımızda “Ben aptalım!” demek, bir şey yolunda
zihindeki engelleri yıkmak daha kolaylaşır. Genelde aklımıza
gitmediğinde “Beceriksizim!” demek, davranışımızı kimliğimiz
şu soru geliyor: Ben de istersem dünyaca ünlü bir sanatçı, çok
haline getirmek demek. Oysa ki kim olduğumuz nispeten kalıcı
başarılı bir iş adamı olabilir miyim? Cevabım şu, en azından
iken, davranışlar değiştirilebilir. Bu yüzden kendimizi ya da
denemek için kendinize izin verebilirsiniz. Her başarının
başkalarını eleştirirken, davranış düzeyinde kalmak ve kişinin
altında o alanla ilgili yetenek ve beceri olduğu muhakkak, ama
kimliğini mahkum etmemek değişim için çok daha sağlıklı bir 21
yaklaşımdır. Çok basit bir örnek vermek gerekirse, doktorumun
darlandığımızda, bildiklerimizin ve söylediklerimizin çok da
önerdiği demir haplarının her gün düzenli olarak alınması
etkisi kalmıyor.
gerekiyordu. “Her gün yapılan şeyleri aksatırım.” inancım
...
doğrultusunda, ilaçları ilk almaya başladığım zaman gerçekten de atladığım günler oldu. Bebeğin gelişimine zarar veriyorum
Bir sonraki aşamada hamilelik sürecimize odaklanacağız.
düşüncesiyle ilk tepkim kendime “Sorumsuz bir anne mi
Yukarıda bahsettiğimiz ilkelere dayanan teknikleri bu süreçte
olacaksın?” demek olmuştu. Neyse ki farkedip hemen
nasıl uygulayabileceğimize değinmeden önce bir hatırlatmada
düzelttim: “Henüz alışkanlık haline gelmediği için ilacı almayı
bulunmak istiyorum. NLP, sağlık dahil pek çok alanda başarılı
unutuyorum, şimdilik saat kurabilirim ya da başucuma suyun
ve pratik uygulamalar sunsa da gebelik gibi anne ve bebek
yanına koyarsam her gece yatmadan görebilirim.” diyerek
sağlığını
davranışta kalmayı sürdürdüm, bu da kendimi suçlamaktansa
uygulamalarını destekler nitelikte tamamlayıcı kullanımı en
çözüm geliştirmemi sağladı.
sağlıklı yoldur. Her gebelik sürecinde, tıbbi müdahale
Başkaları hakkında en yararlı bilgiler davranışlardan elde edilir.
özel
durumlarda
modern
tıp
gerektiren bir takım komplikasyonların gerçekleşme ihtimali vardır. Bu ihtimaller karşısında doktorların önerilerine kulak vermek ve bunlara uygun davranmak esas elbette. Ama bu işin
“Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” sözünün NLP’deki karşılığıdır. Kişilerin sözleri ve eylemleri arasında bir fark olduğu zaman hangisini dikkate alıyoruz sizce? Bir şey anlatmaya çalıştığınızda “Seni dinliyorum!” deyip önündeki işle uğraşmaya devam eden eşiniz çok da inandırıcı olmuyor değil mi?.. Kendimiz için de bu geçerli. “Bebek annenin ruh halinden doğrudan etkileniyormuş, biliyor musun?” deyip sonra televizyondaki
ilgilendiren
bol
acılı
dizileri,
filmleri
izleyip
sadece bir boyutu. Sağlığımız
konusunda
ters
giden
durumlar
olduğunda,
sorumluluğu kendi üzerimize alarak sorunu tamamıyla kendi zihnimizle yarattığımızı düşünmek ve suçluluk duymak ne kadar hatalı bir yaklaşımsa, sağlığımızla ilgili hiç bir kişisel sorumluluk almadan ve zihinsel çaba sarfetmeden en ufak durumda ilaçlardan ve tıptan medet ummak da en az o kadar
22
hatalı... Zihin ve bedenin ayrılmaz bir bütün oluşturduğunu
Biz stres altında olduğumuzda, kanımıza kortizon ve adrenalin
modern yöntemlerin hemen hepsi kabul ettiğine göre, zihinsel
salgılanıyor. Bu hormonlar plasenta aracılığıyla bebeğimizin de
potansiyelimizi aktive edip lehimize kullanıyor olmamız
kanına geçiyor ve bizdeki duygu durumu aynen bebeğimizde de
bedenimize de yarar sağlayacaktır. NLP’nin pozitif, hedef
oluşuyor. Mutluluk hormonları salgıladığımızda da durum aynı.
odaklı yaklaşımı bunu oldukça kolaylaştırıyor ve sorunlar
Salgıladığımız hormonlar bebeğimize ulaşıyor ve anne-bebek
karşısında edilgen değil, etkin olmamıza yardım ediyor..
mutlu mutlu yaşıyoruz. İşin ilginci, son zamanlardaki bilimsel
Hamilelikte de sağlıklı kalmak için proaktif olmak şart, ne de
çalışmaların da desteklediği şu ki, bebek bu ruh halini doğum
olsa en iyi tedavi hastalanmamaktır!
sonrasına da taşıyor.
NLP Gebelikte Nasıl Yardımcı Olabilir?
Ruh halimizin bebeğimizi doğrudan etkilediğini bildiğimiz
NLP, hayatın akışı içerisinde karşılaştığımız olaylara tepki verirken seçim şansımız olduğunu anlamamızı ve bu bilgiyi hayata geçirmemizi sağlayan bir çok beceriyi kazandırıyor. Bu beceriler, ruhsal ve onunla bağlantılı biçimde bedensel olarak daha sağlıklı bir yaşam sürmemizi mümkün kılıyor. Ve artık bir anne adayı olduğumuza göre, bizim sağlığımızdan doğrudan etkilenecek bir canlının daha sorumluluğunu taşıyoruz: Minik bebeğimizin! Bizim bedenimizde misafir olduğu sürece, tükettiğimiz gıdalardan tutun da o gıdalardan aldığımız tada kadar hepsini cömertçe bu küçük misafirle paylaşıyoruz. Bazen farketmediğimiz kadar çok şeyi bebeğimizle paylaşıyoruz hem de: Keyiflerimizi ve keyifsizliğimizi mesela...
zaman, iyi hissederek bebeğimizin duygusal açıdan sağlıklı gelişmesini
sağlamanın,
iyi
beslenerek
onun
sağlıklı
büyümesini sağlamak gibi bir sorumluluk olduğunu kavrıyoruz. Bu da demek oluyor ki, daha öncesinde yaşama karamsar, kasvetli bir bakış açımız varsa, hamilelik bunu değişitrmenin tam zamanı! (Zaten her an doğru andır.) Doktorların da belirttiği gibi, bebek rahimdeki ilk aylarından itibaren bizim temel duygu, düşünce ve olayları yorumlama alışkanlıklarımızı hissediyor ve benimsiyor. Bu yüzden, hayata bakışımızı olumlu yönde şekillendirmek, olayları yorumlama ve davranışlarımızı seçme konusunda büyük bir özgürlüğe sahip olduğumuzun farkına varıp hayatı keyfe dönüştürmek bir anne olarak kendimiz,
bebeğimiz
ve
tüm
sevdiklerimiz
için
23
yapabileceğimiz en büyük yatırım. Üstelik bu yatırımın riski
elbette. İşte NLP bu noktada hiç bir zorluk yaşamayacağımız
yok, getirisi ise paha biçilemeyecek kadar çok...
halisünasyonunu dayatmak yerine, insan olmanın doğası gereği
Ruhsal
ve
psikolojik
sağlığımıza
yönelik
tüm
diğer
uygulamalar gibi, NLP de bir daha hiç olumsuz duygular yaşamayacağınızı,
her
zaman
bulutların
yaşadığımız sıkıntıları birer gelişim aracı ve dönüşüm fırsatı olarak değerlendirmemize olanak tanıyor.
üzerinde
hissedeceğinizi vaad etmez. Bedensel ve ruhsal sağlık, sürekli ve kalıcı bir iyi olma durumu değil, daha ziyade bir denge halidir. Ve dengede kalabilmek için, ipin üzerinde yürüyen bir cambaz gibi, sağa sola eğilmemiz gerekiyor bazen. Hayatın içerisinde hepimiz inişler, çıkışlar yaşıyor ve bunlarla baş edebilmek için kendimizce yöntemler geliştiriyoruz. NLP, özkaynaklarımızı
farketmemiz
ve
kendi
öznel
gelişim
BÖLÜM 2: HAZIRLIK AŞAMASI
araçlarımızı geliştirmemiz konusunda bize yol gösteriyor ve ruhsal “denge” noktamıza hızlıca dönebilmemiz konusunda
Bizim Evde Bir Hareket Var
yardımcı oluyor.
Aceleciliğim hayat boyu zorlasa da beni, erkenden yollara
NLP hocam, “Elinizde araç olarak sadece çekiç varsa, bir süre sonra herşeyi çivi gibi görmeye başlarsınız.” demişti bir keresinde. Sorunlarla başsedebilmek için tek bir yönteme sahipsek, tüm sorunları aynı sanmaya başlarız ve bazen uygun olmayan yollarla çözmeye kalkar, başarısız oluruz. Hayatın tüm alanlarında olduğu gibi, hamilelik ve doğumda da bazı zorluklar,
değişimler
deneyimliyoruz,
deneyimleyeceğiz
düşürse de, aslında her zaman işime yaradı. Hep önden keşfettim bazı şeyleri. Aklıma koyduğumu yaşayamamış olmanın
pişmanlığını
tanımıyorum
o
yüzden.
Hayatı
kaçırıyorum sanrısı gözümü karartmayı her seferinde başardığı için, göze aldığım en büyük riskler kaçırmış değil yaşamış olduklarımdan pişman olma olasılıklarıydı. Hiç bir şeyden pişman olmadım neyse ki... Ama olmayı göze aldım, o ayrı...
24
Erken kurcalamak, erken sorgulamak ve tam da bu sebeple
takla makla atmıyor insan. Aksine hız kestiğin an bulanık
kendi yolumu (önümde örnek bulamadığım için belki) kendim
görüntüler netlik kazanıyor, renkler canlanıyor, kokular
çizmek sevdiğim bir macera oyununa dönüştü zamanla. Kolay
birbirinden ayrışıyor, zaman ve uzam genişliyor... Meğer
oldu mu?.. Olmadı, olmuyor elbette. Ama yüksekten atlayınca
manzaralı bir yolda ilerliyormuşum, meğer duyularım,
ölmediğini gördüyse hep atlamaya gönüllü oluyor işte insan.
sezgilerim, algılarım hala yerindeymiş de haberim yokmuş...
Bir tür adrenalin bağımlılığı olsa gerek...
Meğer dünya bana rağmen değil benle birlikte dönüyormuş. Ve
Saçma sapan, bir hayli robotik ve birbirinin fotokopisi
aslında acelesi olan, çılgınca dönen dünyanın kendisi değil,
hayatlarımızı
benmişim...
sorgulamaya
başladığımda
herkes
“erken
başlamışsın şikayete” demişti. Oysa şikayet değildi biliyordum,
Bir durup, atladığım neler var diye etrafıma bakındım...
içimdeki erken alarm sistemi çalışıyordu ve ben iç sesine
Yaşamak, canlı olmak ne demek diye düşündüm ardından...
yabancılaşmamış şanslı azınlıktan olduğum için kulaklarımı
Hayatı daha önce yaşamadığım yerinden yaşamaya başladım...
dikmiş o sesi dinliyordum pür dikkat. Her gün aynı saatte
Rengarenk çiçeklerim oldu önce... Her birinin ayrı huyu suyu
uyanmak, her gün aynı yüzleri görmek, aynı sözleri
olduğunu şaşırarak keşfettim. Biri suyu seviyordu, biri güneşi
tekrarlamak, kafese girer gibi geçtiğimiz kapılarda kartlarla iz
mesela... Zamanla ben onları tanıdım, sanırım onlar da benim
bırakmak, adım adım takip edilmek, kolunda saati olmayınca
“Günaydın kocakafalar!” diye onları selamlamama alıştılar.
tüpsüz dalış yapmış gibi bocalamak... Dayatılan, öğretilen
Ne zamandır açmayan küçük gül ağacım bir sabah ilk
hayat
olmayacaktı,
tomurcuğunu verdiğinde zıp zıp zıpladım... Her sabah hangisi
hissediyordum... Ama ne, nasıl gelişecek orası hayatın işiydi
çiçek açmış, hangisi boynunu bükmüş diye merakla uyandım.
işte, henüz bilmiyordum... Hala da bilmiyorum...
Ellerimi toprağa sokup mıncıkladım, tırnaklarımın içi kapkara
Bir gün saatte 120 kilometreyle giderken, hayatın frenine tüm
oldu diye hayıflanmamayı öğrendim, küçük solucanlar da eskisi
gücümle yüklendim. Gözlerimi sımsıkı kapadım takla atma
gibi korkutucu gelmemeye başladı nedense. Zamanla canlılık
korkusuyla, ama hayret, tek gözümü hafif aralayınca gördüm ki
başka bir yüzüyle kendini göstermeye başladı...
buydu
evet
ama
seçeceğim
bu
25
İnsanlardan ibaretmiş gibi algıladığım dünyanın diğer
bozmak, kalabalığa karışmak ve yeni keyifler mi keşfetmek
sakinlerine de dünyamda yer açmaya karar verdim sonra...
istiyor ne...
Hayvanlarla aramda platonik tabir edilebilecek bir ilişki vardı.
Bütün sorumluluklarını anarşist bir başkaldırıyla reddettikten
Onları sadece uzaktan sevebiliyordum. Belli bir “güvenlik”
kısa bir süre sonra, alışmış kudurmuştan beterdir misali yeni
mesafesinden yani. (Ona da sevmek denirse...) Hayvanlardan
sorumluluklar mı almak istiyor ne...
sakınmak gerektiği fikrini kaç yaşımda ve hangi saçmasapan
Evde başka bir canın, yeni bir insanın varlığı fikrine ufaktan
deneyimle edindim bilmiyorum. Bildiğim tek şey artık onlara
alıştırmalar mı yapıyor ne...
yakın olmak istediğim... Benim gibi biri için küçükten başlamak
Başta da söyledim ya, aceleciliğim başıma hep güzel işler açtı.
en iyisidir diye düşündük. Ve yavru kanaryamız aramıza böyle
Yeni şeyler yaşamak aklıma her düştüğünde yaş, imkan, mekan,
katıldı. Yani... Şimdilik sadece “viyykk” diye ses çıkarabilse de
zaman ve benzeri engel teşkil edebilecek kriterleri “ihmal
benim garip sohbetlerime viykleyerek cevap vermeye başladı
edilebilir” kıldı... Önce yaşa, sonra düşünürsün diye inceden
bile, daha ne olsun! Yeni bir can, yeni bir ses... Her tarafa yem
beni kandırdı...
saçmasını ve (nasıl beceriyorsa) duvarlara tuvalet muamelesi
Bakalım şimdi neler yaptıracak...
yapmasını saymazsak evde bizden başka bir canlı olması
Bekleyip göreceğiz…
oldukça keyifli...
Sibel Çavuş Yeğin – Temmuz 2011
Ve bu keyfin devamı gelecek gibi görünüyor... Üç kişilik bir çekirdek ailede yetişmiş Sibel için kalabalık hep renkli, cazip ve keyifliydi. Çünkü istediği zaman kalabalığa karışabiliyor, istediği zaman az nüfuslu, bol yalnız kalabilme lükslü dünyasına çekilebiliyordu. Şimdi kendi iki kişili ailesini kurmuş Sibel, yavaş yavaş iki kişilik keyfini sesle, gürültüyle, hareketle, başka nefeslerle
26
Hamilelikle İlgili Düşünceler / Beklentiler Hamile kalmak ve bir çocuk dünyaya getirmek, tüm Henüz Hamile Değilim, Ama Her An Olabilirim! Bir bebeğin ailenize katılmasına karar verdiniz, tebrikler! Şu an hamile değilsiniz, ama kararı verdiğinize göre her an olabilirsiniz. Bu evreyi planlı gebeliklerde bebek sahibi olma kararını takip eden, ruhsal, çevresel, maddi hazırlıkların yapılmaya başlandığı evre olarak tanımlayabiliriz.
evrenselliğine rağmen, her kadın için farklı bir anlam taşır. Ve her kadın, bu olguya verdiği anlam doğrultusunda pek çok inanç geliştirir, farklı tepkiler verir. Bir bebek sahibi olma kararını hayata geçirmeden önce, sizi bu sonuca taşıyacak süreci zihninizde nasıl tanımladığınızı ve onunla
ilgili
çağrışımlarınızı
netleştirmekte
fayda
var.
Böylelikle, hangi noktalarda size huzur ve mutluluk verdiğini,
Bu dönemde anne olma isteğini netleştiren bir kadın genelde şu
hangi noktalarda kaygı ve endişe uyandırdığını tespit edebilir
başlıklarda bir dizi eylem planı yapar:
ve enerjinizi yoğunlaştıracağınız alanları belirleyebilirsiniz.
•
Hamilelikle İlgili Düşünceler / Beklentiler
Hamilelikle ilgili düşüncelerinizi, yargılarınızı ve inançlarınızı
•
Ruhsal Durum / Ruh Hali Kontrolü
•
Zararlı Alışkanlıklardan / Bağımlılıklardan Uzaklaşma
•
Kaygı ve Stresi Yönetme
•
Dengeli Bir Beslenme Alışkanlığı Edinme
•
Hamilelik Öncesi İdeal Kiloya Kavuşma
Bu başlıkları sırasıyla ele alalım:
netleştirmek için kendinize sorular sormakla işe başlayın. Sorular, kendimizi tanımak ve kaynaklarımızı keşfetmek için çok güçlü araçlardır. Bazen bir soruyu sorup cevabını vermeden peşini bırakmak bile beyninizde o sorunun cevabına yönelik bir süreç başlatır. Size yöneltilen bir soruya sırf hatırlayamadığınız için cevap veremediğiniz durumlar olmuştur mutlaka. Böyle anlarda genellikle “Dilimin ucunda ama söyleyemiyorum!” diye çırpınarak düşünmeye devam ederiz. Tuhaf şekilde, cevap hiç ummadığımız bir anda ve düşünmeyi bırakmışken hatta
27
konu gündemden düşmüşken geliverir. Çünkü, bilinçli olarak
Mutlu ve sağlıklı bir hamilelik mümkün / imkansız
cevabı aramayı bırakmışken bile beynimiz konu üzerinde
çünkü ....................
çalışmaya devam eder.
Aşağıda yaygın olarak rastlanan olumsuz düşünceler/inançlar
Aşağıdaki cümleleri tamamlamak için kendinize sorular sormak
yer alıyor. Siz bunların hangilerine katılıyor, hangilerine
başlangıç
katılmıyorsunuz? Aralarında hemfikir olduğunuz kısıtlayıcı
aşamasında
size
yardımcı
olacaktır.
Kendi
sorularınızı yaratmaktan da çekinmeyin...
inançlar var mı?
Hamilelik benim için .................... anlamına gelir.
Hamileyken hastalanırsam iyileşmem çok zor olur.
Hamile bir kadın .................... olur.
Doktorlara güvenmiyorum.
Hamileyken.................... yapabilirim.
Vücudumun yeterince güçlü olduğuna inanmıyorum.
Hamileyken .................... yapamam.
Hamilelik güzelliğimi ve çekiciliğimi yitirmeme yol açar.
Hamile olmak hayatımda .................... değiştirir.
Hamileyken
Hamileyken .................... yapmak sağlığımı bozar. Hamileyken .................... yapmak sağlığımı güçlendirir. Sağlıklı bir hamileliği hak ediyorum / hak etmiyorum çünkü.................... Hamilelikten sonra eskisinden daha sağlıklı, daha güzel, daha üretken olabilirim / olamam çünkü ....................
ilaç
kullanamamak
beni
hastalıklara
karşı
savunmasız bırakır. Hamileyken vücudum üzerindeki kontrolümü kaybederim. Genetik olarak şanslı değilim. Annemin/halamın vb. hamileyken yaşadığı zorlukları ben de yaşayacağım. Sağlığım ve vücudum hakkında yeterince bilgi sahibi değilim.
28
Hamilelik
beni
eğlendiren
ve
mutlu
eden
şeylerden
vazgeçmemi gerektirir.
veriyor.) Bu katmanları birbiri ile uyumlu hale getirmek, yani bir anlamda “hizalamak” bize gerçekten ne istediğimizi,
Hamileyken bir sıkıntı yaşadığımda bana kimse yardımcı olamaz.
isteğimize ulaşmak için ne tür davranışlar sergileyeceğimizi, bu davranışları destekleyecek kaldıraç noktalarını ve hangi katmanlarda
Hamile kalmak için yaşım uygun değil.
dengeye
ihtiyaç
duyduğumuzu
anlamak
konusunda yardımcı olur. Bir anlamda, her hangi bir hedefimizi
Hamilelik, duygusal kontrolümü yitirmeme neden olur. Hamilelik ve doğumun acı verici olduğuna inanıyorum.
gerçekleştirmeye çalışırken içinde bulunduğumuz bağlamı bütünsel bir bakış açısıyla görebilmemizi sağlar. Peki bu katmanlar nelerdir?
Doğum tehlikeli ve zorlayıcı bir olaydır. Artık karnınızda minik bir bebeği misafir edecek olmanın size neler
düşündürdüğü,
sürecin
getirecekleri
hakkındaki
fikirleriniz biraz daha netlik kazanmaya başladı. Olgulara yüklediğimiz anlamlar ve bu anlam kapsamında yüklendiğimiz
Çevre: Yer, zaman ve insanları kapsar. Nerede? Ne zaman? Etrafta kimler var? Çevresel koşullar neler? Ortam nasıl? sorularına verdiğimiz cevaplar çevre düzeyiyle ilgilidir.
inançlar konusuna ilerleyen bölümlerde tekrar değineceğiz.
Davranış: Hareket, eylem ve düşüncelerimizi kapsar. Ne
Ama önce belli konuları (hamilelik gibi) yaşam bütünlüğümüz
yapıyorum? sorusunun cevabıdır.
içerisinde değerlendirirken geniş açıdan bakmamızı sağlayacak bir çerçevden bahsedelim...
Yetenek ve Beceri: Bu seviyede düşünme stratejileri, zihinsel ve fiziksel beceriler yer alır. Hangi becerilere sahibim? Nasıl
...
yapıyorum? gibi sorulara cevap verir.
Deneyimlerimizi oluşturan bazı katmanlar olduğunu düşünelim.
İnanç ve Değerler: İnançlar, davranışlarımızın temelinde yer
(Robert Dilts bunlara nörolojik / mantıksal düzeyler adını
alan, doğru kabul ettiğimiz düşünceler ve genellemelerdir. 29
Değerler ise sağlık, mutluluk, başarı gibi bizim için nelerin
Bu bilgileri hamilelikte nasıl kullanabileceğimize bakalım
önemli olduğunu belirleyen kavramlardır. Neye inanıyorum?
dilerseniz. Öncelikle sağlıklı bir hamileliği nasıl tanımladığınızı
Benim için önemli olan ne? sorularına cevap verir.
farketmek için, “sağlıklı olma” halini tüm düzeylerde nasıl
Kimlik:
Davranışlarımız,
beceri
ve
yeteneklerimiz,
inançlarımız ve değerlerimizin toplamından daha fazlası olan ve kendimizi, yaşamdaki rolümüzü ifade eden düzeydir. Ben kimim?
Kendimi
nasıl
tanımlıyorum?
Rollerim
neler?
sorularının cevabıdır. Ruhsal Boyut / Kimlik Ötesi: Ait olma, din, ahlak ve maneviyata ilişkin düzeydir. Dünyadaki amacımızı, varoluş nedenimizi bu düzeyde tanımladığımız için diğer tüm düzeyleri derinlemesine etkiler ve olduğumuz, yaptığımız her şeyi kapsar. Diğer canlılarla olan bağım nedir? Yaşama amacım nedir? gibi soruları cevapladığımız düzeydir. Genelde gündelik yaşamdaki analizlerimizi ve yorumlarımızı çevre ve davranış boyutuyla sınırlandırır, daha üst boyutları düşünmeye nadiren vakit ayırırız. Oysa ki üst düzeylerde yapılan değişim ve sorgulamalar, diğer düzeylerde çok daha etkili ve kalıcı değişimler yaratabilir ve içinde bulunduğumuz durumu daha bütünsel görmemizi sağlayabilir.
yaşadığınıza bakalım: Egzersiz: Sağlık Deyince... Kendinizi gerçekten çok sağlıklı hissettiğiniz bir zamanınızı düşünün. Çok sağlıklı bir insan olarak... Çevre: Neredeydiniz? Çevrenizde kimler ve neler vardı? Çevrenizdeki kişilerle ilişkileriniz nasıldı? Hangi mevsim, hangi aydı? Davranış: Neler yapıyordunuz? Nelerle ilgileniyordunuz? Yetenek ve Beceri: Sağlığınızı destekleyen ne tür becerilere sahiptiniz?
Hangi
yeteneklerinizi
sağlıklı
olmak
için
kullanıyordunuz? Neleri yapabiliyordunuz? İnanç ve Değerler: Sağlığınızla ilgili sahip olduğunuz inançlar nelerdi? Sağlıklı kalmak zor mu, yoksa kolay mıydı? Sağlıklı olmanın sizin için anlamı ve değeri neydi? Sizin için faydası neydi? Neden önemliydi?
30
Kimlik: Sağlıklı bir insan olmak ne demekti? Bu kimliğe sahip
yazılara ilişiyor. Her birini defalarca okuduğum için artık
olmak nasıl bir duyguydu? Kimlik algınızı destekleyen hangi
okumasam da sadece gözüme çarpmaları bile olumlu birer çapa
işleri başarmanıza yardımcı oluyordu?
etkisi yaratıyor, kendimi iyi hissetmemi sağlıyor. Uzun zaman
Ruhsal Boyut / Kimlik Ötesi: Evrendeki tüm canlılarla ilişkinizi ve bu bütüne duyduğunuz aidiyet hissini düşünün. Dini, manevi, spiritüel dünyanıza yoğunlaşın. Sağlıklı bir insan olmak bu boyutta sizin için ne anlama geliyordu? Sağlıklı olmak, kendinizden öteye geçmenizi ve bu bütüne aidiyetinizi nasıl destekliyordu?
önce bir gazeteden kesip sakladığım “Sağlıklı Hayatın Anayasası” yazısı da sakladıklarımdan biri. Bu yazıyı çok kısa ve basit bir sağlık formülü sunduğu için sevmiştim ve her gördüğümde maddelerine hızlıca göz atar, hangilerini yapıp hangilerini ihmal ettiğimi değerlendiririm. Çoğu maddede, NLP bakış açısıyla anlatacaklarıma paralel yaklaşımlar göreceksiniz. Ne de olsa “Aklın yolu bir”! Sizin de faydalanacağınızı ve
Notlar:..........................................................................................
kontrol listesi olarak kullanacağınızı düşünerek bu yazıyı
......................................................................................................
paylaşmak istedim:
...................................................................................................... ......................................................................................................
Sağlıklı Hayatın Anayasası:
......................................................................................................
Genetik Ağacınızı Oluşturun
Artık sizin için “sağlıklı olmak” her boyutta nasıl tanımlanıyor
*Beden ve ruh sağlığınızı dikkatle izleyin. Sağlıksızlık
biliyorsunuz. Sağlıkla ilgili derinlemesine düşünmüşken çok
işaretlerini önemseyin. Gerektiğinde tıbbi yardım istemekte geç
sevdiğim bir yazıya yer vermek istiyorum.
kalmayın.
Mutfağımdaki masanın üzerinde şeffaf bir kaplama var. Bu
*Sağlık kontrollerinizi ihmal etmeyin.
kaplamanın altına sevdiğim sözleri, yazıları, resimleri hatta karikatürleri
koyuyorum.
Böylelikle
yemek
yerken,
yakınlarımla keyifli çay sohbetleri yaparken gözüm hep bu 31
*Tıbbi önerileri güvenilir kaynaklardan almaya bakın ve bu
*Sağlıklı bir kilo aralığında kalmaya çalışın. Fazla kilolu
önerileri
olmayın, fazla kilolarınızı verin.
dikkatle
uygulayın.
Her
öneriyi
doktorunuza
onaylatın.
*Uykunuza özen gösterin. Yeterli süre ve iyi kalitede bir uyku
*Ailenizin sağlık geçmişi hakkında bilgi edinin. Doğru bir genetik ağaç oluşturup, genetik mirasınızı öğrenin.
her yaşta önemlidir. *Hareketli ve aktif bir hayat sürmeyi, düzenli egzersiz yapmayı
*Kişisel sağlık bilgilerinizi dikkatle ve düzenli olarak kaydedin. Düzenli bir sağlık dosyanız olsun.
özellikle de yürümeyi ihmal etmeyin. *Ruhsal durumunuzu dikkatle izleyin. Öfkeden, endişeden,
Eczacınızdan Yardım İsteyin
korkudan, yoğun stresten, depresif ve hüzünlü ruh halinden
*Kullanacağınız ilaç konusunda mutlaka bilgi isteyin. Dozu,
uzak kalmaya çalışın. Baş edemediğinizde yardım alın.
kullanım süresi, yan ve toksik etkileri, diğer ilaçlarınız, vitamin
*Yavaşlayın! Dinlenin! Zaman zaman tatil yapmayı ihmal
ve benzeri desteklerle o ilacın etkileşimi hakkında bilgi edinin.
etmeyin.
Doktorunuzun önermediği hiçbir ilacı kullanmayın. İlaç bilgisi için eczacınızdan yardım isteyin.
*Gülmeyi, eğlenmeyi, keyifli zamanlarınızı çoğaltmayı, hayatın
*Koruyucu aşılarınızı yaptırmayı ihmal etmeyin.
haz veren yanlarını daha çok ve sık yaşamayı unutmayın.
*Temel hijyen kurallarına uyun. Temiz bir ortamda yaşamaya, kişisel temizlik kurallarına uymaya özen gösterin. *Doğru
beslenin.
Besin
seçimleriniz
yaşınıza,
durumunuza ve sağlık risklerinize uygun olsun.
Küs Kalmayın Barışın
*İyimser olun. Olan bitene olumlu bakın. Gerektiğinde “Bu da geçer.” Demeyi öğrenin.
sağlık
*Affedici, bağışlayıcı, hoşgörülü olmaya çalışın. Küs kalmayın, barışın.
Tatil Yapmayı İhmal Etmeyin 32
*Yardım edin, sosyal yardım organizasyonlarında görev
Adım 1: Hamilelik sürecini çok sağlıklı ve keyifli yaşayan
üstlenin. Bilginizi, varlığınızı, gücünüzü ya da etkinizi ihtiyacı
birini tanıyor musunuz? Bu kişi çevrenizden, yakınen
olanlara da vermeye çalışın.
tanıdığınız birisi olabileceği gibi, bir film kahramanı gibi
*Sosyal
ilişkilerinizi
güçlendirin.
Toplumsal
bağlarınızı
iyileştirip sağlamlaştırın. Aile, iş, meslek, hemşehrilik, inanç aidiyetinizi güçlendirin. *Maneviyatınızı güçlendirin, inanç dünyanızı zenginleştirin. Geleceğe Yatırım Yapın *Okuyun, öğrenin, gezin, seyredin, aktif bir zihinsel yaşam sürmeye gayret edin. Entelektüel zenginliğinizi arttırın. *İyi yaşayın. Kendinizi, ailenizi, çevrenizi ödüllendirmeyi ihmal etmeyin. *Mali durumunuzu dikkatle izleyin, geleceğe yatırım yapmayı ihmal etmeyin.
kurgusal bir karakter bile olabilir. Bulunduğunuz alanda ileriye doğru bir kaç adım atabileceğiniz bir noktada durun ve bu kişiyi gözünüzde canlandırın... Adım 2: Şimdi ileriye doğru bir adım atın ve şu soruları cevaplayın: Bu kişi nasıl bir çevrede yaşıyor? Etrafında neler ve kimler var? İlişkileri nasıl? Görüntüler, sesler, kokular... Çevresindeki tüm detayları zihninizde canlandırmaya çalışın. Hazır olduğunuzda ileri doğru bir adım atın. Adım 3: Şimdi bu kişinin hamileyken neler yaptığına odaklanın. Neler yiyor ve içiyor? Bir gününü nasıl geçiriyor? Nasıl hareket ediyor? Somut davranışlarına odaklanmaya devam edin. Hazır olduğunuzda bir adım daha atın. Adım 4: Bu kişinin yukarıdaki davranışlarını sergilemesine
*Temiz bir çevrede yaşamaya çalışın. Alkol, sigara ve benzeri
yardımcı olan yetenekleri neler? Hamileliğini etkileyen hangi
kötü alışkanlıklardan uzak durun.
konularda beceri sahibi?
Egzersiz: Mükemmel Hamileliği Modelleyin
Adım 5: Bir sonraki adımdayız. Bu kişinin yaşadığı süreci destekleyen ne gibi inançları var? Nelerin doğru olduğuna inanıyor? Onun için önemli olan kavramlar, değerler neler? 33
Adım 6: Bir adım daha atarak kimlik boyutuna geçtik. Bu kişi,
......................................................................................................
hamileyken kendisini nasıl biri olarak, yani “kim” olarak
......................................................................................................
tanımlıyor? Kelimelerle ifade etmek zor ise bir obje, görsel bir
......................................................................................................
imge ya da sembolik bir ifade de kullanabilirsiniz. Hazır olduğunuzda aidiyet boyutuna doğru bir adım atın. Adım 7: Daha önceki adımlarda bahsedilen davranışları sergileyen, belli bazı yeteneklere, inançlara, değerlere ve kimlik algısına sahip bu kişi kendisinden daha büyük ve kapsayıcı bir bütüne ait olduğunu düşünse, bu ne olurdu? Kendisini neye / nereye ait hissediyor olabilir? Bu birlik ve bütünlüğün ona kattıkları neler olabilir? Adım 8: Son olarak, bulunduğunuz mekanda farklı bir noktaya geçerek az önce üzerinden geçtiğiniz yolu ve o yolda konuştuklarınızı tekrar hatırlayın. Genel bir değerlendirme yapmaya çalışın. Daha önce farketmediğiniz, şu anda aklınıza gelen şeyler var mı? Modellediğiniz kişi hamileliğinde neyi / neleri sizden daha farklı yapıyor? Siz bu yeni farkındalık doğrultusunda neleri değiştirebilirsiniz? Bundan sonrasında uygulamaya geçirmeyi düşündüğünüz yenilikler var mı? Notlar:.......................................................................................... ......................................................................................................
Ruhsal Durum / Ruh Hali Kontrolü Birlikte en çok vakit geçirdiğiniz insan kim? Elbette kendiniz! Peki kendinizle yaşamak nasıl hissettiriyor? İyi bir yol arkadaşı mısınız, eğlenceli, destekleyici?.. Yoksa aksi, eleştirel ve sıkıcı mısınız? Bu sorunun cevabı önemli, çünkü sizin hakim olan ruhsal durumunuzu belirliyor. Günlük hayatın getirdiği duygusal iniş çıkışları saymazsak, hepimizin hakim bir ruhsal durumu var. Kimimiz neşeli, kimimiz hüzünlü olarak tanınırız dostlar arasında. Bu tanımlamaların sağlığımızı, mutluluğumuzu kısacası yaşam kalitemizi de belirlediğini ise göz ardı ederiz çoğunlukla. Ruhsal durum ya da ruh hali olarak çevirsek de, NLP terminolojisinde “state” belli bir anda içinde bulunduğumuz ruhsal & bedensel genel durumdur ve nasıl nefes aldığımızı, nasıl durduğumuzu, kendimizi nasıl ifade ettiğinizi yani bir anlamda o anda nasıl “ol”duğumuzu belirler. Etrafımızı çevreleyen havayı sürekli algılamamamız gibi, kronik olarak içinde bulunduğumuz ruh halinin de farkında 34
olmuyoruz çoğu zaman. Farkına varmamız için ya dışarıdan
Yaşadıklarınız duygu durumunuzu derinden mi etkiler yoksa
gerçekçi bir geribildirim almaya ihtiyacımız var ya da
olaylara duygusal bir mesafe koyarak mı yaklaşırsınız?
dikkatimizi kendimize yönlendirmeye. Bir kaç dakikanızı ruhsal durumunuzu fark etmek için ayırmaya ne dersiniz? Egzersiz: Ne “Durum”dasınız?
Etrafınızdaki insanlar sevdiğiniz, birlikte olmaktan keyif aldığınız insanlar mı? Sizde nasıl duygular uyandırıyorlar? Mevcut ruhsal durumunuzu bir kaç yönden tanımlamaya
Sakin ve rahat olabileceğiniz bir mekan seçin ve dikkatinizi
başladınız... Peki bu hakim ruh halinin ne zaman ve nasıl
kendinize yönlendirin.
başladığını hatırlıyor musunuz? Çok eski mi, sizin için yeni bir
Şu anda nasıl duruyorsunuz? Bu duruş, genel duruşunuzu
ruh hali mi?
yansıtıyor mu? Bedeniniz rahat mı? Nasıl hissediyorsunuz?
Başlatan belirli bir olay ya da karar var mı? Bu olay ya da karar
Ağır? Hafif?
halen geçerli mi?
Dışarıdan bakan biri sizi nasıl görüyor olabilir? Nasıl yürüyor,
Bu ruh halini birini gözlemleyerek ya da modelleyerek edinmiş
nasıl oturuyor, nasıl konuşuyorsunuz?
olabilir misiniz?
Kullandığınız baskın bir mimik / yüz ifadesi var mı?
Notlar:..........................................................................................
Nasıl nefes alıyorsunuz? Ciğerlerinizden mi, diyaframınızdan mı? Kesik kesik ve yüzeysel mi yoksa derin ve aralıksız mı? Hakim olan duygunuz ne? Kendinizi sürekli aynı duyguyla sarılmış hissediyor musunuz? Sürekli düşündüğünüz bir konu var mı?
...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... Yukarıdaki sorulara verdiğiniz cevaplara göre, NLP’de tanımlanan üç
temel durumdan
hangisine
daha yakın
olduğunuzu görebilirsiniz: 35
Tutuk, Çökkün Ruhsal Durum: Bu durumdaki kişinin, sahip
Şaşırmasına gerek yok, özgüveni ve özsaygıyı ifade eden br
olduğu özkaynaklara ulaşması zordur. Kendisini kötü hisseder,
duruş bu kaynaklara erişimini kolaylaştırmıştı o kadar!
bedensel duruşu de bunu doğrular niteliktedir. Kendisini çaresiz görür, motivasyonu ve enerjisi düşüktür.
Hakim ruhsal durumumuz yaşamımızı ve hedeflerimizi destekler nitelikte değilse ne yapacağız? Elbette istediğimiz
Ayırıcı / Ara Durum: Kişinin içinde bulunduğu nötr ruhsal
hale getirmek mümkün. Ancak, bunun zaman alacağını ve sebat
durumdur. Kişi, kendisini ne iyi ne de kötü hisseder, diğer
gerektireceğini baştan kabul etmeliyiz. Aşağıdaki bir kaç adım
ifadeyle negatif ya da pozitif bir duygulanım söz konusu
değişim sürecini kolaylaştıracaktır:
değildir. Beden duruşu ve dikkati normaldir.
•
Kaynak Dolu Ruhsal Durum: Kişi, ruhsal ve bedensel özkaynaklarına kolayca ulaşabilir durumdadır. Motivasyonu ve enerjisi yüksektir. Kendisini iyi hisseder ve olumlu duygular
bu konuda yardımcı olacaktır.) •
•
Hedef ruh haline ulaşırken mevcut ruh halimizdeki hangi öğeleri koruyacağımızı, hangilerini değiştireceğimize karar
içerdiğinden, sadece duruşunuzu değiştirmek bile ruhsal
vermek
durumunuzu etkileyecektir. Omuzları çökük ya da kambur duran birilerini gördüğümde gayriihtiyari uyarırım. Dik
Nasıl bir ruh halinin yaşamımızı ve hedeflerimizi destekleyeceğini belirlemek
içindedir. Ruhsal durumunuz, beden ve ruh halinizi bir bütün olarak
Mevcut ruh halimizin farkına varmak (Bir önceki egzersiz
•
Değişim kararımızı ve değiştireceğimiz alanları bize
durması için sıklıkla uyardığım bir arkadaşım, omuzlarını ve
hatırlatacak bir takım uyaranlardan faydalanmak (Bkz.
sırtını dik tutmaya başladığından beri eskisinden daha kolay
çapalar), örnek alabileceğimiz rol modeller belirlemek ve
“Hayır!”
çevremizdekilerden geri bildirim almak.
diyebildiğini,
önceliklerini
gözetebildiğini
ve
dolayısıyla daha özgüvenli hissettiğini şaşırarak farketmişti.
NLP, insanların tüm çözümleri özkaynaklarını kullanarak bulabileceğini savunur. Dolayısıyla, kaynak dolu ruhsal durum 36
içerisinde kalmak, çözüme ve hedeflerimize açılan kapının
ederken” de haliyle içimizde anlam veremediğimiz bir dirençle
anahtarıdır demek yanlış olmaz. Bu anahtara en çok ihtiyaç
karşılaşıyoruz. Gelin konuyu biraz açalım...
duyacağımız dönemlerden biri olan hamilelikte, ne zaman kendinizi verimsiz bir ruhsal durum içerisinde bulsanız, o an ne yapıyorsanız farklı bir şey yapmaya başlayın. Nefes alışverişinizi, duruşunuzu değiştirin. Egzersiz yapın, hareket edin. Negatif duyguları tetikleyen kişileri, görüntüleri, sesleri ya da düşünceleri farkedip onlardan uzaklaşın. Kahkahanın gücünden yararlanın, sizi güldüren kişilere, filmlere, aktivitelere daha çok zaman ayırın. Siz gülünce bebeğinizin de güldüğünü aklınızdan çıkarmayın...
hiç değinmiyorum, artık herkesçe malum çünkü. Bunu bildiğiniz halde devam ediyor olmanızın birden fazla sebebi olabilir. Sigarayı stresle baş etme, keyif alma aracı olarak görüyor
olabilirsiniz.
Bırakırsanız
kilo
alacağınızdan
korktuğunuz için kilo kontrol aracı olarak bile görüyor olmanız mümkün. Sigara içerek “yetişkin” olduğunuzu kanıtladığınızı da düşünebilirsiniz... Arkada yatan nedenin farkında olmasanız bile, her davranışınızı o an var olan en iyi seçenek olarak
Zararlı Alışkanlıklardan / Bağımlılıklardan Uzaklaşma Hamilelikte
Diyelim sigara içiyorsunuz. Sağlığınız için zararları konusuna
bazı
alışkanlıklarınızı
terk
etmek
zorunda
gördüğünüz için sergiliyorsunuz. Daha iyi seçenekler mevcut olsa bile...
kalacağınızı müjdeleyerek başlayalım. Terk etmek, bırakmak kelimelerini kullanmanın ne kadar sevimsiz olduğunu ve daha şimdiden sizde bir direnç oluşturduğunu biliyorum. Gerçekten, NLP’nin “Her davranışın altında olumlu bir niyet yatar.” varsayımını hatırtlarsanız, bizim için olumsuz sonuçlar yaratan, dışarıdan bakıldığında “Bunun neresinde olumlu bir niyet olabilir ki?” dediğimiz pek çok davranışımızı ve alışkanlığımızı aslında iyi bir niyet gözeterek yapıyoruz. “Bırakırken, terk
... Bir davranışı sizin için daha faydalı sonuçlar yaratacak başka bir davranışla değiştirmenin yolu, altında yatan iyi niyeti tespit etmektir. Davranışın ardındaki iyi niyeti tespit etmeye çalışırken “Bu davranışla ben hangi ihtiyacımı karşılıyorum?” sorusunu sorduğumuzda bazen cevap alamayabiliriz çünkü cevabı bilinç seviyesinde bulmaya çalışırız. Oysa çoğu cevap, bilinçaltımızda gizlidir.
37
Hem bilinç hem bilinçaltı seviyede yapabileceğimiz bir
masrafların ve önceliklerin değişeceği konusunda hemfikiriz
uygulamayla, zararlı alışkanlıklardan uzaklaşma yolunda
sanırım!) gibi alışkanlıkların bırakılmasında kullanılabilecek
önemli adımlar atabiliriz. Uygulamaları yaparken, içimize
yöntemler mevcut. Sigara içmek gibi birden fazla psikolojik
yönelmek ve sorular sormak bizi şaşırtan cevaplar duymamızı
motivasyonun işin içerisinde olabileceği alışkanlıklarda, tek
sağlayabilir. Bunu yaparken şöyle düşünelim. Nasıl ki fiziksel
başına bir uygulama sizi doğrudan sonuca taşımayabilir. Bu
bütünlüğümüzü oluşturan bir takım organlarımız varsa ve
gibi durumlarda, birden fazla tekniği bir arada kullanmak daha
bunlar bir araya geldiğinde vücudumuzu oluşturuyorsa, bizi biz
etkili sonuçlar verir.
yapan kişiliğimizin de bir çok alt kişilikten ya da “parça”dan meydana geldiğini varsayalım. Bu parçalara kendimizce rollerimizi yansıtan (örn; “anne” parçam), kişiliğimizi ifade eden (örn; sinirli parçam, merhametli parçam) birer isim verebiliriz. Düşünme kolaylığı açısından, bu parçaların belli davranışlarımızı
yönlendirdiğini
varsayıyoruz.
Birazdan
bahsedeceğimiz uygulama, bu parçalarla iletişime geçme konusunda bize yardımcı olacak. Uygulamaya
geçmeden
önce
Gelin içimizdeki parçalarla iletişime geçmeyi deneyelim... Egzersiz: Parçaları Birleştirelim Adım 1: Farklı davranmak isterken kendinizi belli bir davranışı sergilerken buluyorsunuz. / Bir davranışı terketmek istediğiniz halde
bir
şeylerin
size
aynı
davranışı
tekrarlattığını
hissediyorsunuz. / Uygun bulmadığınız halde vazgeçmekte zorlandığınız bir alışkanlığınız var. Bu kalıplardan birine uyan
önemli
bir
iki
noktaya
değinmemiz gerekli. Bağımlılık, zararlı alışkanlık dediğimiz zaman uyuşturucu maddeler, yoğun alkol kullanımı gibi ağır bağımlılıklardan behsetmiyorum. Bunlar, bu kitabın kapsamı dışında kalan ve farklı uzmanlık alanlarını gerektiren konular.
bir sorununuzu düşünün. Adım 2: Sizin psikolojik bütünlüğünüzü oluşturan, sizi siz yapan kişiliğinizin pek çok “parça” dan oluştuğunu düşünelim. Bunlar neler olabilir, bir kaçını adlandırabilir misiniz?
NLP’de sigara kullanımı, “abur cubur” diye tabir edilen
Söz konusu davranıştan sorumlu olan, yani sizi bu davranışı
gıdaların tüketimi, gereksiz alışveriş yapma (bebek doğunca
sergilemeye yönelten parçanız hangisi olurdu? Bu parçayı tarif
38
etmek isteseniz... Neye benziyor? Bir insan mı? Nasıl biri?
Nasıl biri? Cisim mi? Rengi, şekli nasıl? Kokusu var mı? Ses
Cisim mi? Rengi, şekli nasıl? Kokusu var mı? Ses çıkarıyor
çıkarıyor mu? Ağırlığı, dokusu nasıl? Bir ismi olsa ne olurdu?
mu? Bedeninizin hangi bölgesinde hissediyorsunuz? Ağırlığı, dokusu nasıl? Bir ismi olsa ne olurdu? Onunla temasa geçerek bizimle iletişim kurmaya davet edebilir misiniz? Bizimle sohbet etmeye açık mı? (Cevap olumlu ise devam ediyoruz.)
Bir önceki parçanın sizin için iyi bir niyetle yaptırdığı davranışın yerine, aynı amaca hizmet eden ve daha olumlu sonuçlar almamızı sağlayacak yeni davranışlar üretmesi konusunda iş birliğine açık olup olmadığını yaratıcı parçaya
Adım 3: Şimdi tekrar içinize dönmenizi ve bu parçanıza, size
sorun. En az 3 yeni davranış seçeneği geliştirmesi konusunda
yaptırdığı davranışın altında yatan olumlu niyetin ne olduğunu
yardımını isteyin. İş birliği için parçanıza teşekkür etmeyi
sormanızı istiyorum. Bu tutum ve davranışıyla, sizin yararınıza
unutmayın.
ne yapmak istediğini bizimle bilinç düzeyinde paylaşabilir mi?
Adım 5: Şimdi bir önceki parçanıza geri dönün ve tekrar sorun.
Parçanıza, sizin için gerçekleştirmeye çalıştığı iyi niyeti için
Niyetini eskisinden daha etkili bir şekilde gerçekleştirebilmek
teşekkür edin ve bu olumlu niyetine hizmet edecek farklı ve
için yaratıcı parçanın sunduğu yeni davranış seçeneklerini bir
daha olumlu sonuçlar yaratan yeni davranışları öğrenmek için
süreliğine uygulama sorumluluğunu almaya gönüllü mü?
işbirliğine açık olup olmadığını sorun. (Bu sırada gerçekten
Örneğin, 3 hafta? İş birliği için kendinize özgü bir yolla
içinize yöneldiğinizden emin olun ve gelen cevaplara güvenin.)
teşekkür edin.
Adım 4: Daha önce pek çok durumda yaratıcı çözümler
Adım 6: Yine içinize odaklanarak, var olan tüm parçalarınızı
üretmişsinizdir. Hepimizin içinde, sorunlar karşısında alternatif
düşünmeye çalışın. Size rahatsızlık hissettiren, yeni davranış
çözümler bulmamızı sağlayan, değişik bakış açıları sunan
seçeneklerinin uygulanmasına itirazı olan herhangi bir parçanız
“yaratıcı” bir parçamız var. Şimdi, içinizdeki yaratıcı parçayla
var mı? Varsa, 4. Adıma geri dönerek, yeni davranışlar
iletişime geçebilirsiniz. Bu parça neye benziyor? Bir insan mı?
geliştirmeye devam edin. (Bu son adım, yeni davranışları
39
hayata geçirmenizi engelleyecek olası iç dirençleri önceden
Evdeki her iş zaten gözünüze bakıyor, peki bir de bebeğin
farketmeyi ve ortadan kaldırmayı sağlar.)
sorumluluğu gelince hangisine yetişeceksiniz?
Bu çalışmadan sonra, yaratıcı parçanızdan gelen önerileri
Çok biçimli bir vücudunuz var, ya hamilelik bu güzelliği
anlaştığınız süre kadar uygulayın. Bu süre içerisinde eskisi
bozarsa?
kadar zorlanmadığınızı, içinizden gelen itiraz seslerinin kısıldığını hatta kesildiğini deneyimleyince yeni davranışları kalıcı hale getirmek için daha motive hissedeceksiniz. Notlar:.......................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... Kaygı ve Stresi Yönetme Çalışan bir kadınsınız ve çalışmaya devam etmek istiyorsunuz ama bebeğinize kim bakacak? Bakan birini buldunuz diyelim, rollerinizi nasıl dengeleyeceksiniz? Sosyal ortamların vazgeçilmez ismisiniz, her ay bir geziye gidiyorsunuz, peki bebeğiniz olduğunda ne olacak?
Ailenizin yeni üyesi diğer çocuklarınızla ilişkinize nasıl etki edecek, nasıl tepki çekecek? Eşinizle ilişkinizde neler değişecek? Nasıl, aklınızdan geçen çoğu soruyu tahmin edebildim değil mi? Bunların bir kısmı benim de aklımdan geçti çünkü. Sağlıklı olan bunların hepsini gerek anne olma kararını vermeden gerekse sizi anneliğe taşıyan süreci yaşarken sormak zaten. Ama dikkat! Bu soruları soran kişiyi bekleyen tuzak, kaygının ahtapot gibi saran kollarına yakalanmaktır! Bu soruları sormaya başladığınızda pek çok olası felaket senaryosunu zihninizde yaratmanız ve gerçekleşmemiş (belki de hiç gerçekleşmeyecek) pek çok durum için gayet gerçek bir stres yaşamanız mümkün. Kaygı yaratan bazı durumlar “acemilik” kaynaklı olabilir. Özellikle gebeliğin ilk haftalarında bilgi yetersizliğinden kaynaklanan evhamlar işimizi zorlaştırır. Örneğin, hamile
Yaşınızın geçkin olduğunu düşünüyorsunuz. Acaba enerjiniz bir
olduğumuzu öğrendiğimizde genelde sevinmekten sonra ilk
bebeği büyütmeye yetecek mi?
yaptığımız şey zihnimizde son zamanları tarayıp “Acaba 40
yakınlarda bebeğe zarar verecek bir şey yaptım mı?” diye
Diğer bir endişe kaynağı, ilk günlerde mide bulantıları,
kaygılanmak olabilir.
Anne adayı, bebeğinin olacağını
iştahsızlık, kokulara karşı hassasiyet gibi belirtiler yaşayan
öğrenmeden kısa süre önce gerçekten de ilaç kullanmış,
annenin eskisi gibi yiyememesi ve bebeğini yeterince
röntgen çektirmiş, vücudunu zorlamış, bol sigara dumanına
besleyemediği düşüncesiyle suçluluk duymasıdır. Uzmanlar,
maruz kalmış ve hatta bizzat alkol-sigara kullanmış olabilir. Bu
gebeliğin başlarında bebeğin ihtiyaç duyduğu maddeleri
da hamileliğe endişeyle başlamaya sebep olacaktır. Oysa
anneden temin edebildiğini ve henüz çok küçük olduğu için bu
uzmanlar bu konuda rahat olmamız gerektiğini söylüyor.
maddelerin ona yettiğini, dolayısıyla rahat olabileceğimizi
Gebeliğin ilk günlerinde, yani biz büyük ihtimalle müjdeli
söylüyorlar. Yaşadığınız suçluluk, evham gibi duyguların
haberi henüz almamışken, yapılan işler henüz bir kaç hücreden
bebeğinize verebileceği zarar daha fazla olabilir unutmayın. Bu
oluşan bebeğimize korktuğumuz zararı vermiyor. Ama ilk
dönemde eskisi gibi yiyememekten şikayetçi olan anneler
sinyalleri aldıktan sonra (adetin gecikmesi gibi) dikkatli
telaşlanmasınlar, eski iştahlarının çok yakında muhteşem bir
olmamız için doğanın bir uyarı sistemi var. (Midemizi
dönüş yapma ihtimali oldukça yüksek...
bulandırmak, duyularımızı daha hassas hale getirmek gibi...) Kısacası,
hamileliğin
farkında
olmadığımız
dönemde
yapacağımız ve bebeğe ciddi anlamda zarar vermesinden endişe ettiğimiz bir hareket bebeğin gelişimini sekteye uğratmaz. Dolayısıyla, halihazırda devam eden bir gebeliğiniz varsa bu, yüksek ihtimalle bebeğe bir zarar gelmediğini ve gelişiminin devam ettiğini gösterir. Ama yine de böyle hassas konularda dikkatli olmak, doktorumuza danışmak ve içimizi ferah tutmak esastır!
“Bebeğim yaşayacak mı, sağlıklı olacak mı?” sorusu da pek çok anne adayının uykularını kaçırabilir. “Ağır kaldırdım, eşimle birlikte oldum, kendimi yordum, yüksek bir yere uzandım... Ya düşük yaparsam?” gibi sorular beyninizi kemiriyorsa, önce bir durun ve düşünün. Bunlar gerçekten de sağlıklı giden bir gebeliği sonlandırabilecek ciddi sebepler olmayabilir. Doğuma hazırlık kursuna gittiğim günlerde katılımcı anne adaylarının sorduğu bazı sorular karşısında şaşkınlığa düştüğümü hatırlıyorum. Ben mi çok rahat bir anne adayıydım, onlar mı çok abartıyorlardı bilemedim bir süre.
41
“Araba yolculuğu sırasında araba tümseklerden geçerken ya da
yapmaya
bozuk yollarda sarsılırken bebeğime bir şey olur mu?”, “Kışın
yaratıcılığımızı epey arttırıyor! Bu durumda en doğrusu bu kısır
odamızı yeterince nemlendirmezsek bebeğimiz ne gibi sorunlar
döngüyü farketmek ve hemen durdurmaktır. Hatırlarsanız, NLP
yaşar?”, “Odasındaki halının tüyleri kaç milimetre olmalıdır?”,
ne istemediğinize değil ne istediğinize odaklanmanızı önerir.
“Şu kadar metrede değil bu kadar metrede yaşayan bir balık
Bu da kaygının tersi bir psikoloji yaratmak anlamına gelir.
yersek kritik bir şey başımıza gelir mi?”... Bu ve benzeri
Olumsuz ihtimalleri sadece düşünerek bile kendinizde kaygı,
sorularla geçen dokuz aylık bir süre, sizi bilmem ama, beni
endişe, korku yaratabileceğinizi kabul ediyorsanız, aynı
gerçekten yorardı ve olayın güzelliğinden, muhteşemliğinden
beceriyi olumlu bir duygulanım oluşturma konusunda da
uzaklaştırırdı
kullanabileceğinize itiraz etmezsiniz sanırım.
düşünmeyi
doğruyu seçtim:
söylemek Doğanın
gerekirse.
Ben
sorumluluğunu
şöyle almaya
çalışmadan, Yaratıcıya, doğaya, bedenimize ve bebeğimize güvenebiliriz. Doğum ve öncesi zaten çok doğal fizyolojik bir süreç ve doğa bizim yanımızda. Bir sorun olduğunda bizi uyarmak için pek çok sinyal veriyor ve bizim yapmamız gereken vücudumuzla iletişimde kalıp bu sinyallere duyarlı olmak. Hepsi bu! Gördüğünüz gibi, kaygı yaratan pek çok durum bilgi sahibi
başlıyoruz
ve
bu
da
felaketler
konusunda
Kaygının oltasına yakalanmış olanlarımız için küçük bir uygulama yapalım: Egzersiz: Kızgın Kumlardan Serin Sulara Adım 1: Sizde kaygı uyandıran durumu düşünün. Ve bununla ilgili içsel bir dialog başlatın: Eğer ....... olursa / başıma gelirse ne yapacağım?
olduğumuzda olumsuz etkisini kaybediyor. Yine de bazen
Adım 2: Yukarıda belirlediğiniz duruma uygun her bir ihtimal
doğru bilgiye ulaşmak için harcayabileceğimiz enerjiyi,
için zihninizde ayrı görüntüler oluşturmaya başlayın. Bunlar
olumsuz içsel konuşmalar yaparak tüketebiliyoruz. İşin kötüsü
hareketli filmler şeklinde olsun ve siz bunları uzaktan izleyin,
bu olumsuz konuşmalarla başlayan felaket senaryoları bizi
filmin içinde kendinizi gördüğünüzden emin olun.
içine çektikçe kendimizle daha da olumsuz konuşmalar
42
Adım 3: Bir önceki adımda oluşturduğunuz filmlerden size en
olduğu gibi kabullenin. Zaman geçtikçe, durumla ilgili daha
iyi hissettireni seçin. (Eğer hiç biri iyi hissettirmiyorsa olumlu
çok bilgiye ve veriye ulaştıkça bakış açınız değişebilir. Bundan
ihtimalleri düşünmeyi atladınız demektir. Olumlu senaryolar
da şüphe duyuyorsanız, “En kötü ne olabilir ki?” diye kendinize
yazmayı ihmal etmeyin!)
sorun. Paradoks gibi gözükse de, en kötü ihtimali düşünmek
Adım 4: Zihninizde seçtiğiniz olumlu filmi tekrar oynatın. Bu
bazen insanı gerçekten rahatlatır ve kaygı seviyesini düşürür.
kez, yaptığınız planı, eylemlerinizi ve istediğiniz sonuca
Sizde kaygı uyandıran pek çok konu için bu şekilde zihinsel
ulaştığınızı detaylı şekilde gösteren hareketli filminizin içinde
egzersizler yapmak önceleri bilinçli bir çaba gerektirse de kısa
yer aldığınızdan emin olun. Yani bu kez kendinizi dışarıdan
sürede otomatik hale gelecek, sizi karamsarlığın kızgın
izlemek yerine filmin içinde kalın.
kumlarından iyimserliğin serin sularına taşıyacaktır.
Adım 5: Bu filmin içinde nasıl hissediyorsunuz? Rahatsız mı?
Notlar:..........................................................................................
O zaman Adım 2’ye geri dönüp daha çok alternatif üretmeye
......................................................................................................
devam edin. Filmin içerisinde olmaktan keyif aldıysanız
......................................................................................................
keyfinize yoğunlaşın. Bir müddet tadını çıkardıktan sonra
......................................................................................................
dikkatinizi
......................................................................................................
içinde
bulunduğunuz
ortama
yönlendirerek
zihninizdeki filmden ayrılın.
Kaygının üstesinden gelmek için önce kaygılandığınızın farkına
Ne kadar uğraşsanız da olumlu bir senrayo üretemiyorsunuz
varmak gerekiyor. Çoğumuz karamsar senaryolar üreten bir
diyelim. Bu o an içsel kaynaklarınızla irtibata geçemediğiniz
düşüncenin
için olabilir. Bir müddet ara verip tekrar deneyebilirsiniz. İkinci
olduğumuzun farkına varmıyoruz. Gerçekçi olduğumuzu,
bir ihtimal, gerçekten yapılacak hiç bir şeyin olmadığı bir
ihtimalleri gözden geçirdiğimizi düşünüyor, ama yarattığı
durumu düşünüyor olabilirsiniz. (Ki çözümsüz sorunlar esasen
negatif duygulanımın adını koyamıyoruz. Öncelikle kaygı
çok ender rastlanan bir durumdur.) O zaman şimdilik olanı
duyduğumuzu
peşine
kabul
takılıp
edip,
gittiğimizde
bunu
elle
kaygı
tutulur,
üretiyor
arttırılıp
43
azaltılabilir somut bir hale getirmemiz gerek. Bir tanıdığım
düşünce kalıplarının doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmak
hamileliği sırasında bebeğinin sakat doğacağına dair yersiz bir
yerine, bu inançların sizin yaşam tarzınıza hizmet edip
endişeye kapıldığını ve her gün bunu düşünüp üzüldüğünü,
etmediğini değerlendirmenizi önerir. Peki stres sizin için ne
kaygılandığını anlatmıştı. Daha sonra destek aldığı bir uzman
demek? Hayatınızın mutlak bir parçası mı? Yönetebildiğiniz bir
kendisine şu tavsiyede bulunmuş: “Her gün belirli bir saatte dur
kavram mı? Yoksa sizi çoktan esir aldı da, o mu sizi yönetiyor?
ve kendine bu konuyu düşünmek için yarım saat ver. Bu yarım saatte istediğin gibi endişelenebilir, karamsar düşünceler üretebilirsin. Ama yarım saatin bittiğinde bu düşünceleri geride bırakacak ve günlük işlerine devam edecek, bu konuyu o gün boyunca düşünmeyeceksin.” İlk başta yarım saat olan kaygı sürelerini zamanla kısaltmışlar ve bir süre sonra kaygının ortadan kalktığını görmüşler. Bu da farklı bir bakış açısı, farklı bir çözüm. Kaygıyla başetmede önemli olan, öncelikle kaygılı olduğunuzun farkına varmak ve bunun yönetilebilir bir durum olduğunu kabul etmek.
Strese yol açan etmenler kişiden kişiye değişeceğinden, neyin sizde ne kadar strese sebep olacağı konusunda net bir şey söyleyemem. Ancak, vücudunuz söyleyebilir. Başağrısı, boyun ve omuzlarda gerginlik, sırt ağrısı, uykusuzluk, ülser, reflü, hazımsızlık gibi sindirim sistemi sorunları ve sıkça tekrarlayan grip, soğuk algınlığı gibi rahatsızlıklar kronik stres temelli olabilir. Bunların tekrarlama paternlerine dikkat edin. Hangi koşullarda, hangi durumlar üzerine bu sıkıntıları daha sık yaşıyorsunuz? İşte bunlar sizin stres kaynaklarınız, diğer ifadeyle stresörleriniz!
... Kaygıyla çok ilintili bir kavram da modern çağın epidemisi kabul edilen stres. Stresi hayatımızdan çıkarmamız mümkün değil, onunla yaşamayı öğrenmeliyiz diyenler olduğu kadar, stresle mücadele etmek yerine stresi yönetmeliyiz diyenler de var. Kimileri ise stresin tümüyle yok edilebileceğine ve bir tür
Stres oluşturan bir anda üç şey gerçekleşir: •
Olay
•
Olaya yüklediğiniz anlam
•
Yüklediğiniz anlama verdiğiniz tepki
kalıcı iç huzura ulaşılabileceğine inanıyor. NLP, inançların ve 44
Fark ettiyseniz, verdiğiniz tepki olayın kendisine değil, ona
anlamadıklarını ve yeterince sosyal destek görmediğinizi
yüklemiş olduğunuz anlama yönelik. Bu mekanizma, asıl
düşündüğünüzü varsayalım. Sevilmediğinize, dostlarınızın
haliyle stres yaratma gibi bir “kabiliyeti” olmayan olaylara bile
vefasız olduğuna ve yalnızlaştığınıza inanmaya başladınız
negatif anlam yükleyerek gerilmemize yol açabilir dikkat
(Duruma
ettiyseniz.
Haklısınız, ama tam tersini de kabul etmek
terkedilmişlik, mutsuzluk, kendine acıma, diğerlerine öfke gibi
durumundasınız, ki tam tersi oldukça özgürleştirici bir düşünce:
bir takım duygusal tepkiler oluşturdu. Ve bu duyguların
Olayları kontrol edemesek de, onları yorumlama biçimimizi
etkisiyle, yakınlarınıza sitem ettiniz, onlarla tartıştınız, küserek
kontrol ederek ruh halimizi dengede tutabiliriz. Olayın
pasif agresif bir tepki verdiniz (Duygusal ve davranışsal tepki).
başaçıkabileceğimizden
dair
Bu zincirde, hangi halkaya müdahale etmek sizin stres
düşüncemizi bile kontrol etsek, stres seviyemiz muazzam
yaşamanızı engellerdi sizce? Çoğu insan, olayı büyütmemek ve
ölçüde farklı olacaktır.
insanlarla ilişkilerini zedelememek ve daha büyük bir stres
büyük
olup
olmadığına
Burada yanlış anlaşılabilecek bir noktanın üzerinde durmak istiyorum. Çoğu insan, olaya verdiği anlamı ve yorumlama şeklini değiştirmek yerine, verdiği tepkiyi kontrol etmeye çalışarak kendince bir stres yönetimi tekniği uyguluyor. Bu da çoğunlukla anlamın yarattığı duygunun değil davranışın yönetiliyor olması demek, ki bu uzun vadede istenmeyen sonuçlar doğurur. Şöyle bir örnek verebiliriz: Gebeliğiniz süresince yakınlarınız sizi çok arayıp sormadı, buluşma isteklerinize bir nedenle olumlu yanıt veremediler ve yakınlarınızla çok vakit geçiremediniz (Olay). Bu durum karşısında yakınlarınızın size çok yardımcı olmadığını, sizi
yüklediğiniz
anlam).
Bu
düşünceler,
sizde
yumağıyla boğuşmamak için davranışlarını kontrol altında tutmayı seçebiliyor. Bir şey yokmuş gibi davranıyor, olayı güneme getirip tartışmamak için kendini tutmaya çalışıyor ya da ince imalarla, göndermelerle yetiniyor. Ve takdir edersiniz ki bnların hiç biri stresi ortadan kaldıracak çözümler değil. Davranışsal tepkimize geçmeden önce duygusal tepkilerimize odaklanmak gerek. Bu durum karşısında ne hissettiniz? Terkedilmişlik ve kendine acımayı ele alalım. Bu duyguların daha da çoğalmaması için durumla yüzleşmekten kaçınma ve bir şey olmamış gibi davranmaya yönelmiş olabilirsiniz. Davranışınızı önemli ölçüde içinde bulunduğunuz hakim duygu belirler. O halde, öncelikle duygulanımınıza odaklanmanız 45
gerekli. Terkedilmişlik duygusunu ortadan kaldırabilirseniz,
ki, kral at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif
davranışınız ortadan kalkacak ya da uygun şekilde değişecektir.
etmiş ama adam atını satmaya yanaşmamış. “Bu at, sadece bir
Duyguyu kontrol etmenin yolu ise duruma yüklediğiniz anlamı
at değil benim için, bir dost... İnsan dostunu hiç satar mı?”
sorgulamayı gerektirir. Neden terkedilmiş hissettiniz? Çünkü
dermiş hep.
arkadaşlarınızın sizinle buluşmamasını, sizi sevmemelerine ve vefasız olmalarına bağladınız. Oysa durum sadece “sizi aramamış ve sizinle buluşmamış olmaları.” Bu durumun nedeni çok yoğun çalışıyor olmaları, kişisel sorunları ya da çok daha basit günlük şeyler olabilir. Diğer olası gerekçeler, sizin kafanıza ürettiğiniz senaryolardan ibaret. Ama bu senaryoları temel alıp üzerine davranışlarınızı inşa ettiğinizde, yıkılan ilişkilerin enkazının daha büyük stres yaratması oldukça muhtemel. Bu gibi durumlarda en güzeli, durumu net olarak
Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylüler ihtiyarın başına toplanıp: “Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler. İhtiyar: “Karar vermek için acele etmeyin” demiş. Sadece ´At kayıp´ deyin. Çünkü gerçek bu, ondan ötesi sizin yorumunuz. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz…
ortaya koymak, herhangi bir anlam yüklemeden önce
Köylüler ihtiyara gülmüşler. Ama aradan 15 gün geçmeden, at
muhatabınıza sormak ve durumun “gerçek” nedenlerini
bir gece dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi
öğrenmektir. Pek çok ilişkinin stresli bir hal alması, olay-
kendine. Dönerken de, peşine 12 vahşi at takıp getirmiş. Bunu
anlam-duygu-davranış
gören
zincirinde
yanlış
halkaya
odaklanmamızın sonucu. Bunun örneklerini hiç yaşadınız mı? Olay ve anlam ayrımını çok güzel ifade eden bir hikaye vardır. Derler ki: Köyün birinde çok fakir ve yaşlı bir adam varmış. Ama Kral
köylüler
toplanıp
ihtiyardan
özür
dilemişler.
“Sen haklı çıktın.” demişler. Atının kaybolması bir talihsizlik değil şans oldu senin için. Artık bir at sürün var.” “Karar vermek için yine acele ediyorsunuz…” demiş adam. Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen tek gerçek bu. Ondan ötesinin ne getirecegini henüz bilmiyoruz.”
bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış 46
Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden
“Siz erken karar vermeye devam edin” demiş ihtiyar. “Bilinen
“Bu adam deli!” diye geçirmişler. Bir hafta geçmeden, vahşi
bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkilerse askerde.
atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve
Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu
ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun
kim bilebilir?..
zaman yatakta kalacakmış. Köylüler yine gelmişler ihtiyara: “Bir kez daha haklı çıktın” demişler. “Bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler. İhtiyar: “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş. “O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin yorumunuz. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı bildirilmez.”
Strese yol açan etmenlerden biri de aşırı kontrol ihtiyacı. Herkesi, herşeyi kontrol etmek, ve doğal olarak başaramamak, olaylar karşısında çaresiz ve gergin hissetmemize yol açıyor. Oysa ki hepimizin bir ilgi ve etki alanı var ve bunlar aynı büyüklükte değil. Bizi ve hayatımızı ilgilendiren herşeye etki etme gücüne sahip değiliz. Etki alanımız dışındaki konuları yönetmeye
çalıştığımızda,
gereğinden
fazla
sorumluluk
yüklenmiş oluyoruz, sonuç alamıyoruz ve haliyle yetersiz hissediyoruz. Bu da beraberinde stres, ve onun tetiklediği
Birkaç hafta sonra, düşmanlar büyük bir ordu ile ülkeye
sindirim ve dolaşım sistemi rahatsızlıklarını getiriyor. Örneğin,
saldırmış. Kral, eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış.
sağlığınızı bozan bir durum söz konusu olduğunda, farklı
Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün
uzmanlık alanlarından destek talep etmeyip tamamıyla kendi
gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış, çünkü savaşın
kendinize iyileşme çabasına girişmek, gereğinden fazla
kazanılmasına imkan yokmuş. Köylüler, bir kez daha ihtiyara
sorumluluk almak demektir. Bu sorumluluğun altında ezilmek
gelmişler: “Yine haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun
stres ve onun tetikleyeceği daha büyük sorunlar için çok
bacağı kırık, ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki
elverişli bir ortam yaratır.
asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması talihsizlik değil, şansmış meğer.”
Bir tanıdığım, hamileyken bebeğin gelişimi ile ilgili her bilgiyi yutarcasına okuyor, bebek söz gelimi ultrason muayenesinde 47
beklenen kilo aralığının bir kaç gram altında çıksa adeta
testi yaptırmamak bile, yeri geldiğinde büyük kaygılara ve
suçluluktan kahroluyordu. “Daha doğru beslenmeliydim, daha
strese yol açabilir. Sizde stres yaratan şeyleri düşünün.
çok uyumalıydım...” diye neyi yanlış yaptığını sorgulayıp
Hangileri
duruyordu. Ta ki başka bir arkadaşımız ona: “Bebeğin
edebilecekleriniz ve değiştirebileceklerinizle ilgili eyleme
gelişimine bir yere kadar etki edebilirsin. O şu anda içinde diye
geçmek için beklemeye gerek var mı?
her
şeyini
kontrol
edebileceğini
sanma
ve
Tanrı’nın
sorumluluğunu almaya kalkışma!” diyene kadar... “Tanrı’nın sorumluluğunu alma” ifadesi onu çok etkilemişti. “Hayattaki en ince ayrıntıya kadar kontrol edebilmek, o ayrıntıları tasarlayan Tanrı’nın gücünün yeteceği birşey olmalı, benim değil.” diye düşünmeye başlamış ve eskiye oranla epey rahatlamıştı. İlgi alanımızda olan ve üzerinde etkimizin olabileceği durumlar karşısında pasif davranmak da başka bir stres kaynağı olabilir. Hiçbirşey yapmamak, çaresiz veya basiretsiz hissetmeyi ve beraberinde depresif duyguları getireceğinden
farklı sağlık
sorunlarına da davetiye çıkarır. Örneğin, hastalandığınızda elinizden hiçbirşey gelmediğini ve tamamen bir doktorun ya da uzmanın yardımına muhtaç olduğunuzu düşündüğünüzde kendi etki alanınızda olan ve doktorun tedavisini destekleyebilecek bir çok davranışı gerçekleştirmekten uzaklaşırsınız. Bu da sağlığınız konusunda sizi edilgen ve kimi zaman çaresiz kılabilir. Gebeliğinizde yaptırmanız gereken bir tetkiki ya da
etki
alanınızda,
hangileri
değil?
Kontrol
Kısacası, hayatın her alanında etki gücümüze göre doğru eylem seviyesini belirlemek, gereksiz strese maruz kalmamızı önleyebilir. Şu söz konuyu ne güzel özetliyor: “Tanrım, bana değiştirebileceğim
şeyleri
değiştirmek
için
cesaret,
değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır ve ikisi arasındaki farkı bilmek için akıl ver.” Gebelik, hem bedensel hem ruhsal pek çok değişimin yaşandığı ve hemen ardından da büyük değişimlerin devam edeceği başka bir dönemi müjdeleyen bir süreç. Tüm bu değişimler planlı ve beklenen değişimler olsa bile strese sebep olmaları doğal, çünkü bir canlıyı dünyaya getirme ve onun sorumluluğunu alma fikri çoğu kadın için bazen sanıldığından daha zor. Hamileliğe ve anne olmanın yaşamınıza getireceklerine psikolojik olarak hazır olmak yaşanan stresi minimuma indirmek için önemli. Siz stresi kendinizin ve bebeğinizin sağlığı için azalttığınızda bebeğiniz de karşılığını veriyor. Araştırmalar, başkalarını sevmenin ve onlarla ilgilenmenin stres 48
hormonlarının seviyesini düşürdüğünü ve bağışıklık sistemini
oluşturan parçalardan yola çıkarak farklı bir teknikten
kuvvetlendirdiğini ortaya koyuyor. Bebeğiniz size sevgi ve ilgi
bahsedeceğiz.
bolluğu yaşatacağından, sağlığınıza büyük katkıda bulunacağı kesin! Kim demiş stres her zaman kötüdür diye? Stres, makul ve kontrollü seviyedeyken oldukça faydalı bir kaynak olabilir.
Egzersiz: İçsel Dönüşüm Diyelim ki belirli bir durum ya da olay karşısında stres yaşıyor ve gerginleşiyorsunuz.
Massachussets Üniversitesi’nde fareler üzerinde yapılan bir
Adım 1: Psikolojik bütünlüğünüzü oluşturan, sizi siz yapan
araştırmada, stresin cildin bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve
kişiliğinizin pek çok “parça” dan oluştuğunu düşünelim. Bunlar
enfeksiyonlarla mücadeleyi kolaylaştırdığı, küçük yaraların
neler olabilir, bir kaçını adlandırabilir misiniz?
daha hızlı iyileşmesini sağladığı kaydedilmiş. Deneyde strese tabi tutulan farelerin bağışıklık sisteminin kontrol grubundaki farelere göre 2-4 kat daha güçlü tepki verdiği ortaya koyulmuş. Olumlu bir amaç doğrultusunda bizde bir güdülenme yaratan ve içsel kaynaklarımızla dengeleyebildiğimiz pozitif stresin sağlığımıza faydası var görüldüğü gibi. Asıl sorunu, stres yaratan
durum karşısında
olmadığını
düşündüğümüz
herhangi
bir özkaynağımızın
zamanlarda
yaşıyoruz.
Özkaynaklarımıza her durumda ulaşabileceğimizi bilseydik
Bu durum karşısında stres yaşamanızdan sorumlu olan parçanız bunlardan hangisi olurdu? Bu parçayı tarif etmek isteseniz... Neye benziyor? Bir insan mı? Nasıl biri? Cisim mi? Rengi, şekli nasıl? Kokusu var mı? Ses çıkarıyor mu? Bedeninizin hangi bölgesinde hissediyorsunuz? Ağırlığı, dokusu nasıl? Bir ismi olsa ne olurdu? Onunla temasa geçerek bizimle iletişim kurmaya davet edebilir misiniz? Bizimle sohbet etmeye açık mı? (Cevap olumlu ise devam ediyoruz.)
yine aynı oranda stres yaşar mıydık dersiniz? Gelin
Adım 2: Şimdi tekrar içinize dönün ve bu parçanıza, size
deneyelim...
gerginlik ve stres yaşatıyor olmasının altında yatan olumlu
Zararlı alışkanlıklardan uzaklaşmaktan bahsettiğimiz bölümde
niyetin ne olduğunu sorun. Bu tutumuyla sizin yararınıza ne
parçalar metaforuna değinmiştik. Bu bölümde, yine bizi 49
yapmak istediğini bilinç düzeyinde paylaşmasını isteyin ve
ulaştırmaktır. Bu durum, NLP’de özkaynak -core-state- olarak
içinizden gelecek cevaba kulak verin.
tanımlanır, maddeden ve şartlardan bağımsız bir içsel kaynağı
Adım 3: Parçanıza, size ilettiği olumlu niyeti ve amacı (n1)
ifade eder.)
için teşekkür edebilirsiniz. Bu parçanın niyetini bir kağıda
Adım 4: Şu anda olduğunuz yerde ve olduğunuz anda bu
yazarak olduğunuz yere bırakın. Parçanızın bu amacını
özkaynağı, bu üstün varoluş halini deneyimleyebilirsiniz. Bu
gerçekleştirmesi size ne kazandırıyor? Neler hissettiriyor?
kaynağa özünüzde zaten sahipsiniz. Onu hissedin, bu kaynağın
Parçanız, bu amacını gerçekleştirerek sizi belki de daha önemli olan bir üst amaca (n2) ulaştırmak istiyor. Bu üst amacın ne
yarattığı duyguyu derin nefesler alarak yavaşça tüm bedeninize yaymaya başlayın. Bırakın bu güçlü duygu benliğinizi sarsın.
olduğunu kendisine sorabilir misiniz? (n2 amacını bir kağıda
Kaynaklarla dolu bu ruh halini deneyimlerken, parçanıza size
yazın ve iİleri doğru bir adım atarak kağıdı şimdi durduğunuz
bu ruh halini yaşatmayı amaçladığı için teşekkür edebilirsiniz.
yere bırakın.)
Bu kaynağa ulaşabilmek için çok uzun yollar katetmeniz şart
n2 neden önemli? Parçanız, bu amaç gerçekleştiğinde sizi hangi üst amaca ulaştırıyor olacak? (n3 amacını bir kağıda yazın ve ileri doğru bir adım atarak kağıdı durduğunuz yeni noktaya bırakın.)
Doğuştan sahip olduğunuz ve her zaman ulaşabileceğiniz bu kaynağa kolayca ulaşmanızı sağlayacak bir sembol olsa, bu ne olurdu?
En üst amaca ulaşana kadar bu sorgulamaya devam edin. Böylelikle, parçanızın sizin içi gerçekleştirmeye çalıştığı ilk amacından yola çıkarak adım adım ilerleyin ve nihai amacını ortaya çıkarın. (Nihai amaç genellikle sizi içsel barış, sevgi, tam ve bütün olmak, evrenle bir olmak, huzur gibi daha ötesinin
değil, istediğiniz an bu duyguları yaşayabilirsiniz.
tanımlanamadığı
bir
ruh
haline,
bir
Adım 5: Yaşamda sizi strese sokan durumlarda ve diğer ihtiyaç duyduğunuz
anlarda
özünüzde
var
olan
bu
kaynağa
erişebileceğinizi bilmek nasıl bir duygu? Bunu deneyimlemek ister misiniz?
duruma 50
Bunun için, özkaynağınızı tekrar hissetmeye odaklanın ve tüm
değişeceğini ve tepkinizin nasıl olacağını somut bir şekilde
alt amaçların üzerinden adım adım geçerken, bilinçaltınızın size
hayal edin. Nasıl düşünüyor, nasıl davranıyor, neleri farklı
sunduğu sembolü de düşünerek, bu kaynağı parçanızın alt
yapıyor olacaksınız?
amaçlarına yaymaya başlayın. (Somutlaştırmak için yere bıraktığınız ve amaçların yazılı olduğu kağıtların üzerinden yürüyün. Yer çapaları işe yarayacaktır!) Bu zengin kaynağın alt amaçları zenginleştirmesine, aydınlatmasına izin verin ve nelerin farklılaştığına dikkat edin.
Notlar:.......................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................
Son olarak özkaynağınızı sizde stres yaratan duruma transfer ederek, onu dönüştürmesine izin verin. Stres yaratan durum karşısında özünüzde sahip olduğunuz kaynakları hissetmek
Tebrikler,
kaygılanmaktan
vazgeçtiniz,
stresi
yönetme
konusunda kararlısınız. O halde ilerleyebiliriz...
neleri farklılaştırıyor? Bu dönüşüm size neler hissettiriyor?
Dengeli Bir Beslenme Alışkanlığı Edinme
Adım 6: Yaşamda sizi strese sokan, gerginleşmenize yol açan
Bu alanda söylenenler, yazılıp çizilenler o kadar fazla ki,
her durumda ihtiyaç duyabileceğiniz, özünüzde var olan bu
eminim yüzlerce kez duyduğunuz dengeli beslenme tüyolarını
kaynağa
olarak
bir kez de benden okumak istemezsiniz. Günümüzde bilgiye
ulaşabileceğinizi artık biliyorsunuz. Bilinçaltınızın size sunmuş
ulaşmak çok kolay, ancak bilgiye ulaşmak yeterli olsaydı
olduğu sembol, bu kaynağın içinizde olduğunu size hep
hepimiz inanılmaz derecede sağlıklı olurduk. Asıl mesele,
hatırlatacaktır.
bildiklerimizi uygulamaya koymak. Bunun için de nasıl
her
zaman
ve
koşullardan
bağımsız
Özkaynağınızın sizde stres yaratan durumu ve buna karşı içsel tepkilerinizi nasıl dönüştüreceğini hayal edebiliyor musunuz? Stres yaratan bu durumla bir sonraki karşılaşmanızda nelerin
yapabileceğimizi bilmemiz (yetenek ve beceri düzeyi) ve yapabileceğimize inanmamız (inanç ve değerler düzeyi) gerekiyor. O halde, beslenme alışkanlıklarınıza olduğu kadar
51
hamilelikle ilgili tüm hedeflerinize uygulayabileceğiniz bir
Adım 3: Şimdi öne doğru bir adım daha atarak davranış
egzersize doğrudan geçelim.
boyutuna geçin. Hedefini gerçekleştirmiş biri olarak, az önce tanımladığınız
Egzersiz: Hedefimiz Sağlıklı Hamilelik
çevrede
neler
yapıyorsunuz?
Somut
davranışlarınızı fark etmeye çalışın.
Adım 1: Sağlıklı bir hamilelik geçirmek istiyorsunuz. Önce bu hedefi netleştirmekle başlayalım. Sizin için sağlıklı hamilelik ne demek? Sağlıklı ve huzurlu bir süreç geçirdiğinizi tam olarak ne yaşadığınızda, neler olduğunda anlayacaksınız? (Burada hamileliğe ilişkin somut bir hedefiniz varsa onu da düşünebilirsiniz. Birazdan bahsedeceğim üzere, içecekleri şekersiz tüketmeye başlamak gibi basit bir hedef bile olabilir.)
Adım 4: Bir adım daha atarak yetenek ve beceriler düzeyine geçebilirsiniz.
Az
gerçekleştirirken
hangi
önce
bahsettiğiniz
becerilerinizi
ve
davranışları yeteneklerinizi
kullanıyorsunuz? (Çok karmaşık kavramlar bulmak için zorlanmayın. İrade, kararlılık, düşünme becerisi gibi beceriler olabilir.)
Şimdi bulunduğunuz mekanda bir kaç adım atabilecek şekilde
Adım 5: İnançlar ve değerler boyutuna doğru bir adım daha
bir yer belirleyin ve durduğunuz nokta başlangıç noktanız
atabilirsiniz. Bahsettiğiniz hedefi gerçekleştirmiş bir insan
olsun.
olarak, ne tür inançlarınız var? Sizin için önemli olan neler var?
Adım 2: Şimdi bulunduğunuz mekanda ileriye doğru bir adım atın.
Burası
çevre
boyutunu
temsil
ediyor. Az
önce
Becerilerinizi kullanırken size yardımcı olan inanç ve değerleriniz neler?
belirlediğiniz hedefi gerçekleştirdiğinizi düşünün. Bu hedefi
Adım 6: Bir adım daha atın. Bu değer ve inançlara dayanarak,
gerçekleştirmiş biri olarak etrafınızda neler görüyorsunuz?
bu yetenek ve becerileri kullanan bir insan kendini nasıl ifade
Nasıl bir çevredesiniz? Kimler var? Mümkün olduğunca çok
eder? Bu kişi kendini kim olarak tanıtır? Kelimelerle ifade
detay görmeye gayret edin, Görüntülere odaklanın, sesleri,
etmekte zorlanırsanız bu kimliği tanımlamak için bir imge,
konuşmaları duymaya, kokuları hissetmeye çalışın. Kendinizi o
sembol ya da obje kullanabilirsiniz. (Kenidinizi ulu bir çınar
çevrede hissedene kadar devam edin.
olarak tanımlayabilirsiniz örneğin.)
52
Adım 7: Son bir adım atarak ruhsal boyuta ilerleyin ve
Adım 9: Tüm basamakların üzerinden geçerek başlangıç
kendinize şu soruyu sorun: “Kendimi ait hissettiğim daha
noktasına geldiğinizde, dilerseniz bir kaç kez daha boyutlar
büyük bir bütün olsa, bu ne olurdu?” Kendinizi ait hissettiğiniz
üzerinde
bu bütünün size neler hissettirdiğine odaklanın. Bu aidiyetin
edebilirsiniz. Her tekrarınız bir öncekinden daha hızlı ve daha
size hissettirdiği manevi gücü, enerjiyi içinizde derinlemesine
keyifli olacaktır.
hissetmek için kendinize izin verin. Bu güç bedeninizi sararken siz yaşamdaki amacınız üzerine düşünmek isteyebilirsiniz. Bu anı yaşarken, bilinçaltınızdan tüm düzeylerde deneyimlediğiniz içsel kaynakları temsil eden ve size hatırlatacak olan bir resim, ses, koku ya da hareketi sizinle paylaşmasını isteyebilir ve bu değerli armağanı kendinize özgü biçimde kabul edebilirsiniz. Adım 8: Şimdi geriye dönün, az önce deneyimlediğiniz gücü ve bilinçaltınızın size sunduğu temsili içinizde hissetmeye devam ederek, boyutların üzerinden tek tek geçmeye başlayın. (Ruhsal boyut, kimlik boyutu, inanç ve değer boyutu...) Sahip olduğunuz güç, yeni bakış açısı ve kaynaklarla her boyutta
yukarı-aşağı
ilerleyerek
bu
deneyimi
tekrar
Adım 10: Hedefinizi tanımladığınız noktaya geri dönün. Hedefinizden ilk bahsettiğiniz anla şu an arasında ne gibi farklar var? Neler hissediyorsunuz? Önünüzdeki dönemde neleri
farklı
yapmayı
düşünüyorsunuz?
Bu
hedefinizi
gerçekleştirme yolunda ilk adımınız ne olacak? Notlar:.......................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................
nelerin dönüştüğünü ve farklılaştığını hissetmek için kendinize
Bu uygulama umduğunuzdan çok daha derin bir değişimi
zaman verin. Her boyutta bahsettiğiniz şeyleri yeniden
tetikleyebiliyor. Kendimden biliyorum! İçeceklerle aram çok
hatırlayın, aklınıza gelen yeni şeyler olup olmadığına dikkat
iyi değildir. Su ve çay dışında... Su içmek zaten çok faydalı
edin. Yukarıda yer alan düzeylerden taşıdığınız bakış açısının
olduğu için bir sıkıntı yok, ama söz konusu çay olunca şekerli
daha alt boyutları nasıl zenginleştirdiğini deneyimlemek için
içtiğim için gereksiz şekilde işlenmiş şeker kullanıyor ve
her basamakta zaman geçirin.
bundan rahatsızlık duyuyordum. Etrafımdaki insanların – hatta
53
eşimin bile- şeker kullanımını bırakması beni denemeye
denemelerden farkı neydi bu son denemenin? Yukarıdaki
yöneltse de “Zaten severek içtiğim bir çay var, onu da
satırları dikkatle okuduysanız farkı görmüşsünüzdür. Daha önce
dilediğim
başlayan
sadece çevre ve davranış düzeyinde bir hedef tanımlaması
cümlelerim derinden bir motivasyonum olmadığını ortaya
yapıyordum: “Çevremdeki herkes bıraktı, ben de artık
koymaya yetiyordu. Bir eğitim sırasında, yukarıdaki çalışmayı
kullanmayacağım!” Bu davranışı destekleyecek beceriler,
gündelik ve davranış bazında tanımlanabilecek bir hedefimize
inançlar, kimlik konusunda hiç derinlemesine düşünmemiştim.
uygulamamız istendi. O gün öğle yemeğinde şeker konusuna
Ne zaman ki bu düzeyleri işin içine katarak bilinçaltımı da
değindiğimiz için ben de bu konuyu seçtim ve çayımı şekersiz
devreye soktum, sonuç beni bile şaşırtacak kadar hızlı geldi.
içmek gibi basit bir hedef koydum. Bakmayın şimdi basit
Başta da söylediğim gibi, kendimde deneyip sonuç almadığım
dediğime, önceki denemelerimde (“Bugün şekeri bırakıyorum!"
bir şeyi size aktarmayacağımdan emin olabilirsiniz...
gibi
içemeyeceksem
artık...”
diye
deyip başladığım ve aynı gün içinde hüsranla sonlanan denemelerimden bahsediyorum) hiç de basit değildi. Şekersiz
Hamilelik Öncesi İdeal Kiloya Kavuşma
çaydan bir yudum aldığımda hayatın bütün keyfi, tadı kaçmış
Pek çok kadın hayatının bir döneminde kilo almaya / kilo
gibi bir duyguya kapılıyordum Bu çalışmayı yaptıktan sonra
vermeye çalışmıştır. Nedir bizim kilolardan çektiğimiz?..
ilginç bir şey oldu. Çayı şekersiz içmeye başladım! “Nesi ilginç
Hamile kalmayı planlıyorsanız, muhtemelen siz de önünüzde
bunun, amaç da bu değil miydi?” diye soracaksınız. İlginç olan,
kaçınılmaz olarak kilo alacağınız bir dönem olduğunu göz
çayı şekersiz haliyle hala sevmiyor ve hiç tat almıyordum. Ama
önünde bulundurarak biraz kilo vermeyi düşünüyor olablirsiniz.
ilginçtir ki, masaya şekerliği koyduğum halde elim şekere de
(Normalden düşük kilodaysanız tam tersi bir durum söz konusu
gitmiyor
tabi.)
ve
atsam
mı
atmasam
mı
çelişkisini
dahi
yaşamıyordum. Şekere duyduğum psikolojik ihtiyaç ortadan kalkıvermişti ki benim için asıl başarı bu çelişkiyi yaşamamaktı zaten. Peki nasıl oldu? Daha önce “Bu sefer kesin bırakıyorum, benim bırakanlardan ne eksiğim var?” diye başladığım
Kilo
vermek
için,
yanlış
beslenme
alışkanlıklarından
vazgeçilmesi, sağlıklı alışkanlıkların benimsenmesi gerekiyor bildiğiniz gibi. Bu durumlarda, daha önceki bölümlerde
54
değindiğimiz egzersizleri konuya uygulamak size farklı
yarın içerim!” diyerek uyuyordum. Önceleri, telefonun
davranış alternatifleri üretme konusunda yardımcı olacaktır. Ek
hatırlatıcısını kurmayı düşündüm. Ama böyle bir hatırlatıcıyı
olarak, destekleyici farklı bir yaklaşımdan bahsedelim...
zihnimde de kurabileceğimi bir NLP uygulayıcısı olarak
Bazen, bir davranışımızdan vazgeçmeye karar verir, ama bu kararımızı nedense hep aynı davranışı sergiledikten sonra hatırlarız. Bu tıpkı, araç kullanırken bir trafik uyarı levhasının viraja girmeden değil, virajı geçtikten sonra karşımıza çıkması gibi bir durum. Tercihimiz, bir işaret görüp ona göre davranışımızı (hızımızı) ayarlamak oysa ki, değil mi? Eşiniz asitli içecekleri sevdiği için buzdolabınızda hep bulunduruyor diyelim. Tabii kendisi için, zaten siz içmemeniz gerektiğini biliyorsunuz. Ama yine de bazen dolabı açıp bir kutu içeceği lıkır lıkır içiyor, bitirdikten sonra da “Hay Allah,
biliyordum... Egzersiz 5: Zihnimize Alarm Takıyoruz Bu egzersizde vazgeçmek istediğiniz bir davranış üzerinde çalışacağız. Ancak, aynı egzersizi alışkanlığa dönüştürmek istediğiniz
bir
davranış
için
de
hatırlatıcı
olarak
kullanabilirsiniz. Adım 1: Terk etmek istediğiniz bir alışkanlığınızı veya olumsuz bir davranış biçiminizi düşünün ve net olarak ifade etmeye çalışın.
benim bunu içmemem gerekiyordu. Neden hep sonradan aklım
Adım 2: İstenmeyen davranışı her defasında tetikleyen görsel
başıma
bir uyarıcı var mı? Davranışı gerçekleştirmeden önce her
geliyor?”
diye
elinizde
kutuyla
düşüncelere
dalıyorsunuz. Bazen de bir davranışı alışkanlığa dönüştürmek ister ama o davranışı her sergilememiz gerektiğinde unutur, iş işten geçince
defasında
ne
görüyorsunuz?
(Asitli
içecek
örneğinde,
buzdolabının kapağı olabilir.) Bu resmi kendi gözlerinizle görüyor gibi tüm detaylarıyla zihninizde canlandırın. (Resim 1)
hatırlarız. Örneğin, ben süt içmeyi pek sevmem. Sevmediğim
Adım 3: Şimdi kendinizi istemediğiniz davranış biçiminden
için, hamileliğim sırasında her gün süt içmeye karar versem de
kurtulmuş
gece yatağa yattığımda “Bugün yine süt içmeyi unuttum, neyse
gerçekleştirirken hayal edebilir misiniz? Kendinizi dışarıdan
şekilde
ve
arzuladığınız
davranış
biçimini
55
izlediğinizi düşünün. Neler görüyorsunuz? Kendinizi resmin
Adım 7: Son olarak, istenmeyen davranışı tetikleyen Resim 1’i
içinde gördüğünüzden emin olun. (Resim 2)
tekrar düşünün. Zihninizde neler canlanıyor? Neler değişti? Şu
Adım 4: Şimdi biraz görselleştirme yapacağız. Zihninizde
an ne hissediyorsunuz?
büyük bir ekran hayal edin. Birinci resmi bütün ekranı
Notlar:..........................................................................................
kaplayacak şekilde, renkli ve parlak olarak karşınızda
......................................................................................................
canlandırın.
......................................................................................................
Hedef davranışı temsil eden ikinci resmi ise, ekranın sağ alt köşesine karartılmış, küçük ve siyah-beyaz olarak yerleştirin. Adım 5: Bu aşamada her iki resim birbiriyle yer değiştirecek. Ekranı kaplayan birinci resim kararıp ekranın sağ alt köşesine doğru küçülerek yok olurken, diğer taraftan hedef resim (Resim 2) büyüyerek, renkli ve parlak bir resim olarak bütün ekranı kaplasın. Bunun sonuncunda ilk resimden hiç bir iz kalmayacak. Bu işlemi yaptıktan sonra gözlerinizi kısa bir süre açıp kapatarak tüm ekranı ve görüntüleri silin.
...................................................................................................... ...................................................................................................... Bu uygulama otomatik süreçleri kesmek için kullanılabilir. Tetikleyici resmi gördüğümüzde hedef davranışı temsil eden resmi hatırlayarak, otomatik tepkimiz yerine bilinçli bir tepkiyi seçebiliriz. NLP’nin varsayımlarını hatırladınız mı? Ne kadar çok davranış seçeneğimiz varsa o kadar iyi! İdeal kiloya değinmişken küçük bir hatırlatmada bulunmayı faydalı buluyorum. Günümüzde, tüketim odaklarının ve medyanın empoze ettiği “ideal” kavramının ne kadar sağlıklı olduğu tartışılır. Vücut yapınızı, genetik mirasınızı ve yaşam
Adım 6: Adım 5’i en az yedi kez tekrar edin. Her tekrarda biraz
koşullarınızı göz önünde bulundurmadan 34 beden olmaya
daha hızlandırarak resimlerin yerini ve niteliklerini birbiriyle
çabalarsanız büyük ihtimalle sonuç hayal kırıklığı ve sağlık
değiştirin ve işlem sonunda ekranı silmek için gözünüzü açıp
sorunları olacaktır. Benzer şekilde, bazı ünlü isimleri örnek
kapatın.
alarak hamilelik boyunca sadece bebeğin kilo alması, annenin
56
ekstra kilo almaması gibi beklentilere girmek de pek gerçekçi değildir ve yarardan çok zarar getirebilir. Bir arkadaşımdan dinlediğime göre, bir yakını hamileliğinin ortalarında 25 kilo almış ve buna çok üzülüyormuş. Bir gün televizyonda, ünlü bir bayanın hamileliği boyunca toplam yedi kilo aldığını açıkladığı ropörtajı izledikten sonra eşini aramış ve “Kadın toplamda yedi
BÖLÜM 3: İLK ÜÇ AY Bekleyiş Bin yıldır seni bekler gibiyim Ve bin yıl daha sürecek sanki bekleyişim. Oysa ne gözlerinin rengini bilirim, ne teninin kokusunu...
kilo almış, ben daha şimdiden onun dört katı kilo aldım!”
Bir kalp atışına aşinayım, bir de hafifçe kımıldanışına...
diyerek ağlamaya başlamış. Yirmibeş kilo elbette normal
Ve giderek daha da alışıyorum
aralığın (9-13 kilo) oldukça üstünde ama kişinin kendisini
Bazen yoran, bazen şaşırtan, çokça gülümseten varlığına.
kıyaslayıp üzüldüğü referans değer de çok makul değil gibi
Bir küçük kız çocuğuydum gelişini müjdelediğin gün,
görünüyor. Kendinizi kimseyle kıyaslamadan, yaşamınıza ve
Kalbinin sesini duydum, büyüdüm...
yapınıza uygun bir ideal kilo tanımı yapmanız en doğrusu...
Heyecanla kalktım her sabah yatağımdan, Kahvaltı sofralarım birden şenlendi, iki kişilik hazırladım her şeyi. Peynirin en güzeli, yanında mutlaka çıtır çıtır olacak ekmeği... Çayı azalttım sen istemiyorsun diye, sütü mecburen çoğalttım. Gözlerime dolan ışıltılar bana yakıştı diye, Daha çok aynaya baktım.. Senden, hatta kendimden bile haberim yokken Geleceğin günü bilirmişim meğer ben. Bundandır belki bu derviş dinginliği, Bir tebessüme sığdırmam aşkı, heyecanı, merakı... 57
Bundandır hiç acelemin olmayışı...
sürecek ilginç bir deneyim olarak görmeye başladığınızda işler
Ne gözlerine baktım daha ben, ne de tuttum pamuk ellerini...
değişecek.
Tek bir şey biliyorum,
Bu dönemde fiziksel görünümünüzde ciddi bir değişiklik
Ben seni doğuracağım
olmadığından siz söylemediğiniz sürece pek çok kişi hamile
Sen de beni...
olduğunuzu bile anlamayacaktır. Öte yandan mide bulantısı,
Sibel Çavuş Yeğin – Şubat 2012
kusma, kokulara karşı duyarlılık ve uykuya eğilim gibi bir takım semptomlar hamileliğinizi dolaylı yollardan ilan etmeye başlayabilir. Ben ilk üç ayımda mide bulantısı ve kusma gibi problemler
Hamileyim, Yeni Biriyim!
yaşamadım. Ancak, daha önce hiç yaşamadığım bir uyku isteği (isteğin de ötesinde, bir nevi uykuya teslimiyet) ve kokulara
Yeni biri değilsiniz, ama farklı deneyimler yaşayıp bu süreçten
karşı aşırı hassasiyet geliştirdim. Öyle ki, elimdeki otuz
değişerek, yenilenerek çıkacaksınız. Gebeliğin ilk üç ayına
sayfalık makaleleri yüzüme kapatıp koltukta uyuyakaldığım
tekabül eden birinci trimester’da hamile olduğunuz gerçeğine
çok gün oldu. Eşimle en sevdiğimiz şeylerden biri evde
uyum sağlamaya çalışacaksınız. Bu dönemde mutluluk, haz,
geçirdiğimiz akşamlarda birlikte uzanıp film izlemektir. O
endişe gibi duyguları içiçe yaşayabilirsiniz. Mide bulantısı,
aylarda hiç bir filmin sonunu getiremediğimi söylememe gerek
kusma, halsizlik, uykuya meyil ve iştah değişikliği gibi
yok herhalde. İlk on dakikadan sonra ekrana arkamı dönüp
durumlara duygu ve mizaç değişimleri eşlik edebilir. Kısacası,
mışıl mışıl bir uykuya teslim olmam eşimi sinema akşamlarında
ilk üç ayda vücudunuzun daha önce hiç vermediği tepkileri
yalnız bırakmak demek olsa da, neyse ki o bunu olgunlukla
görerek şaşıracak, bunları anlamaya ve yeni koşullara uyum
karşıladı.
sağlamaya çalışacaksınız. Böyle söyleyince bu dönemi yaşamamış olanlara korkutucu gelmiş olabilir, oysa bunu kısa 58
Kokular konusunda da vücudum beni hayretler içinde bırakıyordu. Sabah eve sıkılan oda spreyinin kokusunu akşam eve girerken o kadar yoğun alabiliyordum ki, bir müddet eve
Evet, tadını çıkarmak! Doktorumuzla İlişkimiz
girmeye direniyordum! Uzaktan gelen yemek kokuları, bir evin
Öncelikle, bilgi sahibi olmak ve güvenle ilerlemek için bu
o akşamki menüsünü tahmin etmeme yetiyordu. Ve olası tüm
dönemde bir uzman desteği almak çok önemli. O yüzden işe,
kokuları düşündüğünüzde, bu her zaman çok hoş bir durum
düzenli kontrollerimizi ve takibimizi gerçekleştirecek bir kadın
değil takdir edersiniz ki...
hastalıkları
Yeme içme zevkim de değişime uğradı. Etin her türlüsüne bayılan ben, “et” kelimesini bile söyletmiyordum, ki sanırım beni yakından tanıyanların en çok şaşırdığı nokta bu oldu! Her yemekten sonra, “Bu yediğimiz acı mıydı sence de?” diye yanımdakilere
sorup
“Yoo!”
cevabını
alınca
gerçekten
şaşırıyordum. Bence her şey acıydı! Ağzımın tadının kaçtığını kabul etmiyordum nedense...
ve
doğum
uzmanı
belirlemekle
başlıyoruz.
Doktorumuzun yaklaşımı, iletişim tarzı ve bakış açısı hamilelik dönemimizin kalitesini belirleyen çok önemli detaylardan biri. Doktorumuzla aramızda “rapport” üzerine kurulu, karşılıklı güven ve açık iletişime dayalı bir işbirliği geliştiğinde, kendimizi daha güvende hissediyoruz doğal olarak. Kafamızı kurcalayanları rahatlıkla sorabilmemiz ve doyurucu cevaplar almamız
bu
güvenin
gelişmesine
yardımcı
oluyor.
Doktorumuzun söylediklerinden emin olamıyor, başka birine
Bütün bu gelişmeler şimdi anlatırken çok eğlenceli, ama
teyit ettirme ihtiyacı duyuyorsak bu aramızdaki ilişkinin sağlam
yaşayanlar aslında günlük hayatın içinde ne kadar zorlayıcı
bir zemine oturmadığının göstergesi. Bu durum, hem
olabileceğini de bilirler. Bu durumda iki seçeneğimiz var: 1)
hamileliğimizin kalitesini gölgeleyebiliyor hem de gereksiz bir
Gerçekten
kuruntu, evham ve güvensizlik ortamı yaratabiliyor.
zorlanmak,
şikayet
etmek
ve
dolayısıyla
etrafımızdakileri de zorlamak! 2) Bu dönemle ilgili bilgi sahibi olmak, vücudumuzun ne anlatmaya çalıştığını anlamak ve bu geçici dönemi bir deneyim olarak görüp tadını çıkarmak.
Doktorumuzun daha zor farkedilen etkileri de var. Esasında söylediği her söz bizim kaygılarımızı, inançlarımızı ve sağlık gidişatımızı dolaylı olarak etkiliyor. Doktorun elinde tuttuğu
59
uzmanlık bilgisine dayalı güç ve otorite, onu gözümüzde çoğu
Kısacası doktorumuzla aramızdaki bağ, en az muayeneler ve
zaman sorgulanamaz kılıyor ve dediklerini düşünmeden kabul
tedavinin kendisi kadar önemli. “Peki, bunun için NLP bilen
ediyor, inanıyoruz. Bu durumda doktorun bizzat kendisi sağlık
jinekologu nereden bulacağız?” diyor olabilirsiniz. Bulursanız
durumumuzu etkileyerek “plasebo etkisi” yaratabiliyor. Bu
harika olur elbette ama kastettiğim bu değil. Doktorunuz
sebeple, doktorumuzun rahat, kendinden emin ve kontrollü
ifadelerinin ve bakış açısının sizin üzerinizde bu kadar etkili
olması, kaygılı ve kaygısını size yansıtan biri olmasına tercih
olduğunun farkında olmayabilir, ama siz farkında olursanız ruh
edilir bir durum, ne dersiniz? Doktorumuzun söyledikleri çok
durumunuz üzerindeki etkisini lehinize olacak şekilde kontrol
önemli, o yüzden NLP bilgisi olan biri olarak, onun
edebilirsiniz.
söylediklerini
özenle
seçmesini
ve
bilinçaltınızı
doğru
yönlendiren ifadeler kullanmasını bekleyecek, en azından aksi olduğunda siz devreye girip zihninizi doğru kelimelerle programlayabileceksiniz.
Basit
bir
örnekle
anlatırsak,
doktorunuzun bir müdahale sırasında “Canın acırsa bana söyle.” dediğini farzedelim. Sizin hissettiklerinizle ilgilendiğini gösteren olumlu bir ifade, değil mi? Ancak beynimiz “acımak” yüklemini duyduğu anda acıya odaklanıyor ve sürekli acı duyacağı anı beklemeye başlıyor. Bu da her uyarıya karşı bizi daha duyarlı hale getiriyor. Öte yandan, “Rahat ol, rahatını bozan bir şey olursa bana haber ver.” dediğinde içerik olarak aynı şeyi söylemiş olsa da, odağımız rahatlık üzerinde olacağından beynimiz acı dedektörü gibi çalışmayacaktır.
Sağlığımızın
bütün
sorumluluğunu
sadece
doktorumuza
bırakmak ve bu süreçte pasif rol almak doğru değil elbette. Doktorumuz, bu dönemi yaşarken bize destek olacak, bizi yönlendirecek ve olağan dışı bir durumda müdahale edecektir. Ancak, kendimizin ve bebeğimizin sağlığı konusunda esas sorumluluk bize ait. Bunun için, vücudumuzla tanışmak, barışmak,
ihtiyaçlarına
karşı
duyarlı
olmak
ve
bazı
semptomlarla bize ne demeye çalıştığını anlamakla işe başlayabiliriz. Normalde, modern insan vücudunu dinlemeye, ne yazık ki, zaman ve emek harcamıyor. Başımız mı ağrıdı? Bir ağrı kesici alıyoruz. Midemiz mi bulandı? Onun da ilacı var... Bence hamileliğin en güzel taraflarından biri, bebeğe zarar geleceği endişesiyle ilaç kullanımını minimuma indirmesi. Bu dönem, en ufak şikayette ilaca sarılmak gibi sorgulanabilir bir
60
alışkanlığı olanlar için, ilaçsız yaşamı deneyimleme fırsatı
Biriyle
sunuyor. (Kronik, ilaç kullanımını gerçekten zorunlu kılan
yapıyorsunuz? Adımlarınızı ve hızınızı yanınızdakine göre
rahatsızlıklarda doktorunuzun önerilerini dinleyin tabi.) Ben,
ayarlıyorsunuz
günlük yaşantımda çok sık ilaca başvuran bir insan değilim.
karşımızdakine ayak uydurmaktır. Başka bir kişinin dünya
Hamileliğim süresince iki defa grip olduğum için doktora
görüşünün farklı olabileceğini göz önünde bulundurmak,
göründüm ve her seferinde birer reçeteyle karşılaştım.
eleştirmeden ya da onu ikna etmeye çalışmadan sadece kabul
Doktoruma yaşadığım geçici sağlık sorununun bebeğe bir
edebilmek... Bu sizi yanıltmasın, kişinin farklı bir fikrinin
zararı olup olmayacağını sorduğumda, olmayacağını söyledi.
olabileceğini kabul etmek, o kişiyle aynı fikri kabul etmek
Sadece ilaç almadığım için gribi atlatmam daha uzun
anlamına
sürebilirdi. “Uzun sürmek zorunda değil!” diyerek dinlenme,
karşımızdakinin haritasına saygı duymak, kendimizin de bir
meyve-sebze gibi vücudumu destekleyici çözümlere yöneldim
haritayla hareket ettiğini bize hatırlatır.
ve ilaçları ikincil çözüm olarak beklemeye aldım. Sonuç gösterdi ki, bedenimiz iyileşmek için ilaç dışında yollar da biliyor! Yeter ki, onun kendini şifalandırma ve iyileştirme gücüne güvenelim. Vücudumuza Kulak Vermek ve Ayak Uydurmak Başkalarıyla ve kendimizle güvene dayalı, uyumlu (rapport temelli) bir ilişki kurmanın hayatımızın tüm alanlarına olduğu gibi sağlığımıza da olumlu etkileri var. Bu türden bir ilişkiyi kurmak için öncelikle karşımızdakini (karşımızdaki bazen kendimiz oluyoruz.) anlamamız, ona ayak uydurmamız gerekiyor. Buna NLP dilinde ayak uydurma (pacing) diyoruz.
birlikte
yürürken değil
gelmez.
mi?
Aksine,
konuşmaya İletişimin
farklı
çalıştığınızda öncellerinden
görüşlerdeyken
ne biri,
bile
Ayak uydurma, kendimizle ilişkimizde de önemli bir husus. Hele hamilelik gibi bir dönemde... Peki bu nasıl yapılır? Öncelikle vücudunuzda neler olup bittiğine dikkat edin. Başınız mı ağrıyor? Bitkin mi hissediyorsunuz? Ruh halinizde bir değişim mi var? Vücudunuzun hangi bölümlerini daha fazla farkediyorsunuz? Değiştirmeye çalışmadan, sadece kulak verin. NLP’de buna kalibrasyon diyoruz ve bu ifadeyle algılarımızı keskinleştirip gözlemleyebilme
dikkatimizi yeteneğini
yoğunlaştırarak kastediyoruz.
değişimleri Bu
beceri,
vücudunuzun mesajlarına açık olmanızı sağlayacaktır. Genelde yaptığımız bu mesajları görmezden gelmek ya da nasıl
61
hissettiğimizden çok nasıl hissetmemiz gerektiğine odaklanmak
sürüklenip isteklerimize yetişmeye çalışıyor ya da “Beni şimdi
olduğundan, bu çaba vücudumuzla iletişime geçmemizi
de dinleme de görelim bakalım!” diyerek hastalanıyor. İşte o
kolaylaştırır. Ayrıca, nasıl hissettiğimizi tam olarak anlamadan,
zaman ne dediğine kulak vermek zorunda kalıyoruz! Biraz önce
vücudumuzu nasıl hissetmek istiyorsak o konuma getirmemiz
bahsettiğim gibi, ilaç almak da bu mesajlara kulak tıkamanın
çok mümkün değil. Şuna benzer bir durumu yaşamışsınızdır:
bir yolu. Başımız ağrıdığında bunun bir nedeni ve bize
Kendinizi halsiz ve bitkin hissettiğiniz için evde yatıyorsunuz.
anlatmak istediği bir meramı var. Biz de “Nedir acaba?”
Kapı çalıyor ve bir arkadaşınız geliyor. Yattığınızı görünce
diyerek dinlemek yerine, “Hı hı” deyip, bir ilaç alıyoruz,
perdeleri, camları açıyor, müzikçaların düğmesine basıyor,
başımız derdini anlatmaya devam ederken biz sesini kısıp başka
“Ohooo bu güzelim havada ne yatması? Haydi kalk kahvaltıya
şeylerle meşgul olmaya devam ediyoruz. Ve bu yolla bize
gidiyoruz, arkasından da uzun bir yürüyüş yaparız!” diye
derdini anlatamadığı sürece vücudumuz, kendini dinletecek
planlarını sıralıyor. O sırada siz, “Ama iyi hissetmiyorum,
başka ve daha etkili yollar bulma konusunda oldukça başarılı!
enerjim yok...” diye durumunuzu anlatmaya çalışıyorsunuz. Arkadaşınız dediklerinizi duymayıp (ya da duymazdan gelip) sizi çekiştirerek kaldırmaya çalıştığında ya “Beni anlamıyor, ne dediğimle ilgilenmiyor...” diye düşünüyor ama gönülsüzce dediklerini yapmaya çalışıyorsunuz, ya da “Sus ve beni dinle, iyi değilim ve sen beni anlamak zorundasın!” diye sesinizi yükseltiyorsunuz. İşte o iyi niyetli ama biraz duyarsız arkadaşın yaptığını, bizler sık sık vücudumuza yapıyoruz bilmem farkında mısınız? Uykumuz geldiği halde, gözlerimizi açık tutmak için biraz daha direniyoruz. Şişmiş ayaklarımızı biraz yukarı kaldırıp dinlenmek yerine, onlara bedenimizi taşıtmaya devam ediyoruz. Vücudumuz da ya süklüm püklüm peşimizden
İşte bu noktaya gelmeden bedenimizin mesajlarını dinleme becerisini kazandığımızda, yani iyi bir kalibrasyon sonrasında ona
ayak
uydurduğumuzda,
istediğimiz
noktaya
yönlendirmemiz mümkün hale geliyor ancak. Bir eğitim sırasında eğitmenimiz bize Samurai ilkelerinden bahsetmişti. Bunlardan ilki “Neyse odur!” dediğinde bir süre katılımcı arkadaşlarımla bakıştığımızı hatırlıyorum. O da ne demekti? Basit görünüyor, ama belli ki derin... Bir durumu, olguyu önce olduğu gibi görmek ve kabul etmek anlamındaydı. Yani bir Samurai, karşısında kendisiyle savaşmaya hazır başka bir Samurai gördüğünde, önce tehditi görür ve varlığını kabul eder.
62
Sonra vereceği tepkiyi düşünür. Kendimizle olan ilişkimizde de
kez uyuma-uyanma şeklinde yerini uykusuzluk döngülerine
ilke aynı: Önce gör, kulak ver, hisset! Ve olanı olduğu gibi
bırakıyor. Bunun da bir amacı var: Kısa süre sonra iki-üç saatte
anlamaya
bir emzireceğiniz bebeğiniz için sizi bu yeni uyku ritmine
çalış. Ancak ondan sonra durumu istediğin
doğrultuda yönlendirme ihtimalin olur. Vücudumuza ayak uydurduk, mesajlarını dinledik... Her mesajın bir anlamı olduğu konusunda ona güvenmeyi de öğrenmemiz gerekiyor. İnanın vücudunuzun verdiği hiç bir tepki boşuna değil. İçimizde o kadar muazzam bir sistem var ki, durduk yerde arızalanmıyor. Hamilelikte yaşadığımız ve adına “sıkıntı” dediğimiz olguların bile arkasında muhteşem bir savunma mekanizması var. Vücudumuz bizim iyiliğimiz için sandığımızdan daha çok çalışıyor!
hazırlamak! Sabah bulantısı da çoğu kadının şikayetidir. Oysa bunun da bizim için sağlamaya çalıştığı bir fayda var: Gebeliğin erken döneminde olduğu için hala bu yeni duruma adapte olamamış, eski alışkanlıklarını yineleme eğiliminde olan biz hanımlara sabah kalkar kalkmaz hamile olduğumuzu hatırlatıyor! Ve yaşam tarzımızı gebeliğe uygun şekilde sürdürmeye devam etmemizi sağlıyor. Ayrıca, bulantılar gebelik hormonlarının göreve başladığını ve gebeliğin devam ettiğini gösteren en önemli belirtilerinden birisi. (Hamileliğimin ilk aylarında bebek hareketlerini henüz hissedemediğimden ve
Bulantı, tiksinme, kokulara aşırı duyarlılık, iştahsızlık gibi bazı
her an ultrasona girmek de mümkün ve mantıklı olmadığından,
belirtilerin altında yatan “iyi niyet”in (artık NLP’de iyi niyet
bebeğimin
kavramını biliyorsunuz) ne olduğunu öğrendiğimde, gözüme
gebeliğin bu belirtileriydi ve ben bunları bebeğimin benimle
çok sevimli gözükmüşlerdi. İlk üç ayda yoğun yaşanan bu
iletişim
olguların temel amacı, aslında bizi toksik maddelerden
bildiğinizde, öncesinde “sorun” olarak adlandırdığınız pek çok
korumakmış meğer! Benzer şekilde, dinlenme ve uykuya
belirtiyi “mesaj” olarak görmeye ve vücudunuzun sizi
eğilim, vücudumuzda gebelik öncesinden biriken yorgunluğu
korumak,
üzerimizden atmaya ve bizi ileriki aylarda enerjik tutmaya
hissetmeye başlayacaksınız. Ve mucizevi biçimde, tüm bu
yönelik çalışan belirtiler... Hamileliğin başında rastlanan
belirtilerin eski şiddetini kaybettiğini, sizi önceki kadar rahatsız
uykuya eğilim, hamileliğin son zamanlarında gecede bir kaç
etmediğini göreceksiniz.
bedenimdeki kurması
sağlıklı
varlığını
olarak
olmanızı
farketmenin
nitelendiriyordum.)
sağlamak
üzere
tek
yolu
Bunları
çalıştığını
63
Bilinmezlik genelde korkuya yol açar, bu korku da bizim olanı
•
Sabah bulantıları, bana hamile olduğumu hatırlatıyor
olduğu gibi görmemizi engeller, algılamamızda ciddi filtreleme
ve bu şekilde gün içinde kendime dikkat etmemi
ve çarpıtmalara neden olur. Öncelikle, hamilelikte kendimiz
sağlıyor.
için yapabileceğimiz en büyük iyiliklerden biri, önümüze gelen herkese birşeyler sormak yerine bilimsel gerçekleri öğrenmeye
•
aksatmama yol açıyor!
çalışmak ve kaynaklara güvenilirliklerine göre itibar etmek. Bilgi, çoğu durumda rahatlamayı da getirecektir.
Durmadan uykum geliyor ve bu evdeki işlerimi
•
Durmadan
uykumun
gelmesi
beni
dinlenmeye
yönlendiriyor, bu da önümüzdeki aylarda bebeğim için koştururken enerjik olmamı sağlayacak! Yeniden Çerçeveleme Bazen, bilmek de kendi başına yeterli olmayabilir. Bilgi teorisine göre, olayların kendi özünde bir anlamı olmak
•
Çok iştahsızım, eskisi gibi her yemeği yiyemiyorum.
•
Vücudum bu dönemde seçici olmaya çalışarak, zararlı maddelere karşı beni korumak istiyor.
zorunda değildir. Daha önce de değindiğimiz gibi, bir şey sadece “olur”. O oluşa yorumlarımızla biz anlam yükleriz.
İlk cümleler mi, ikinci cümleler mi size daha iyi hissettirdi?
Yüklediğimiz anlam, o olayın içeriğini nasıl ve hangi
Oysa ki iki cümlede de, aynı durumu içeriğini değiştirmeden,
koşullarda değerlendirdiğimize göre değişir. Sahip olduğumuz
sadece anlamı ya da bağlamı değiştirerek ifade ediyoruz. Ama
bir bilginin anlamını ya da içinde bulunduğu bağlamı, bilginin
gördüğünüz gibi bizde yarattığı etki ve bakış açımız ciddi
özünü bozmadan biraz değiştirdiğimizde üzerimizdeki etkisinin
ölçüde
de değiştiğine tanık oluruz. İlk üç ayın yaygın belirtilerinden
(refraiming) diyoruz. Bu, resim aynı kalsa da çerçeveyi
yola çıkarak şu örneklere bir bakalım:
değiştirdiğimizde bizde uyandırdığı duygunun, dolayısıyla
•
Sabah bulantıları güne berbat şekilde başlamama yol açıyor!
değişiyor.
NLP’de
buna
yeniden
çerçeveleme
verdiğimiz tepkinin değişmesine benziyor. İfadelerimizin zihinsel süreçlerimiz ve duygu dünyamız üzerindeki etki
64
gücünü bildiğimizde, kendi lehimize kullanmamız kolaylaşıyor.
İnançlar herşeyden önce algılarımızı ve dolayısıyla tepki ve
Ve ne mutlu ki bu şekilde kullanmaya devam ettikçe, çerçeve
davranışlarımızı yönlendiren güçlü mekanizmalardır. Dış
değiştirmek keyifli bir alışkanlık haline geliyor.
dünyada hangi detayları algılayacağımızı ve bunlara nasıl
Bir olaya anlam atfederken de, o anlamı değiştirirken de arka planda çalışan bir program var: Neye inandığımız ya da neye inanmayı tercih ettiğimiz. Kısacası inançlarımız...
tepkiler vereceğimizi altta çalışan inanç programlarına göre belirleriz. Zihin ve bedenin bir bütün oluşturduğundan ve daimi bir etkileşimde olduklarından bahsetmiştik. İnançlar, bu etkileşime aracılık eden güçlü nörolojik mesajlardır. Bir şeyin
İnançlar
doğruluğuna inandığınız zaman, sinir sisteminize, bu inanç
Bu sayfaya kadar pek çok satırda “inanç” kelimesinin geçtiğini farketmişsinizdir sanırım. İnanç derken neyi kastediyoruz ve nedir inançları önemli yapan?
doğrultusunda bedensel ve psikolojik tepkiler üretmesi için doğrudan mesajlar yolladığınızı biliyor muydunuz? Plasebo etkisini yaratan da inançların bu özelliğidir. Plasebolar, tıbbi herhangi bir etkisi olmayan, hiç bir etken madde içermeyen
İnançlar, dünya, insanlar, kavramlar ve kendimiz hakkında
ancak hastalara ilaç olduğu söylenen maddelerdir. Plasebo
doğru kabul ettiğimiz varsayımlar ve ön kabullerdir. Çoğu
verilerek çok güçlü ilaçlarla tedavi edildiklerine inandırılan
zaman varlıklarının bilinçli olarak farkında olmadığımız için de
hastaların hızla iyileştiği pek çok vakadan bilimsel çalışmalarda
sorgulamak pek aklımıza gelmez. Ancak bir konuda bizden
bahsedilir. Plasebo etkisi, sadece ilaç tedavilerinde değil, çok
farklı
daha geniş bir alanda kendisini gösterebiliyor üstelik. Ameliyat
düşünen
ve
farklı
inançlara
sahip
olan
birini
gördüğümüzde inançlarımızın farkına varmaya başlamamız
edildiğine
daha kolay olur. Sıklıkla bu noktada, inandığımız şeylerin
edilenlerden
tartışılmaz doğrular olduğunu varsaymak ve karşımızdakini
çalışmalar var örneğin. İyileşeceğimize inandırıldığımızda,
yanlış düşündüğüne ikna etmek gibi tuzaklara düşeriz.
inancın kendisi tedavi kadar etkili olabiliyor anladığımız
inandırılan daha
hastaların,
yüksek
iyileşme
gerçekten
ameliyat
oranları
gösterdiği
kadarıyla.
65
Ne kadar sağlıklı olduğunuza inanıyorsunuz? Çok sağlıklı
etrafında
olduğunuza inanıyorsanız, bu iyi, çünkü sağlığımızla ilgili
İnançlarımızın
inançlar yaşam süremizi ve kalitemizi tahmin edebilen önemli
değildir. Çoğunlukla, aile, okul, sosyal çevre ve kitle iletişim
göstergeler. 1983 yılında yapılan bir araştırmada, insanlardan
kanalları neyin doğru ya da yanlış olduğuna ilişkin yönlendirici
sağlık
etkiye
durumlarını
harika,
iyi,
orta
ve
kötü
olarak
derecelendirmeleri istendi ve dokuz yıl boyunca bu kişiler izlendi. Çalışma sonunda, insanların kendi sağlık durumları hakkındaki görüşlerinin ne kadar uzun yaşadıkları ve yaşam kaliteleri ile doğru orantılı olduğu sonucuna varıldı. Demek ki sağlığımızla ilgili inançlarımızın olumlu olması faydalı. Olumlu inançlara sahip olabilmek için sağlık tanımımızın da makul olması gerek. Sağlıktan anladığınız hiç hastalanmamak, gık demeden maraton koşmak ya da hamileyken hiç fiziksel zorluk yaşamamak ise sağlığınızı harika olarak tanımlamanız çok düşük bir ihtimal doğal olarak. Kitabın başında sağlık hakkında kendi tanımlamanızı yapmıştınız. Bu tanımı yeniden gözden geçirmeniz gerekiyor mu, yoksa makul bir sağlık tanımı mı?
şekillendirerek
genelleme
kaynağı,
sahiptir.
Bir
sadece
anlamda,
yoluna
yaşadığımız
gideriz. deneyimler
inandıklarımız
sadece
deneyimlerimizin değil, sosyal öğrenmenin de eseridir. Mantıksal düzeylere daha önceki bölümlerde değinmiştik hatırlarsanız. İnanç ve değerler, üst düzeydeki katmanlardır ve davranışları değiştirme konusunda güçlü kaldıraç etkisine sahiptirler. öncelikle
Bir bu
değişimi seviyelerde
gerçekleştirmek çalışmalar
istediğimizde,
yapmak,
davranış
değişikliğini daha tutarlı kılacaktır. İnançlar aynı zamanda güçlü motivasyon unsurlarıdır. Başarı kazanabileceğimize inandığımız alanlarda daha fazla emek ve çaba harcamaya meylederiz. Başaracağımıza inancımız olmadığında ise çoğu zaman bir şeyi denemeye teşebbüs bile etmeyiz. Bu anlamda inançlarımızın destekleyici ya da tam tersi sınırlayıcı olma özellikleri vardır. Ve biz inançlarımızın bilinç düzeyinde
İnançlar deneyimlerimizle oluşmuş ve sabitleşmiş olabileceği
farkında olmadığımız sürece, davranışlarımızı oldukça güçlü
gibi,
biçimde destekler ya da sınırlandırırlar. Bir arkadaşımla
bazen
tek
bir
olaydan
yola
çıkarak
yaptığımız
genellemelere dayanıyor da olabilir. Çoğunlukla, bir şeye
konuşurken,
normal
doğum
yapmak
istediğimden
inandığımızda benzer pek çok olay ve kavramı da bu inanç
bahsetmiştim. Kendisi de normal doğum yapmış olan
66
arkadaşım, “Ben dünyada normal doğum yapabilecek son
doğru ya da yanlış olmadığını, sadece bir inancı temsil ettiğini
kadınım herhalde. Ama ben bile yaptıysam, sen de yaparsın
akıldan çıkarmamaktır. Çünkü, inançlarınızın mutlak doğrular
merak etme.” dedi. Bu cümle bir inancın aksi bir deneyimle
olduğuna inanmaya başladığınız anda, doğruluklarına kendinizi
bile sarsılamayacağına çok ciddi bir örnek olarak aklımda yer
ve başkalarını inandırmak için deliller toplamaya başlarsınız ve
etmişti. Arkadaşım normal doğum gerçekleştirmiş biri olduğu
seçici algı, bu delilleri toplarken size oldukça yardımcı bir
halde, kendisini hala “normal doğum yapabilecek son kadın”
mekanizma olduğundan inandıklarınız “kendini gerçekleştiren
olarak
doğum
kehanet”lere dönüşür. Bu yüzden “İster yapabileceğinize, ister
yapamayacağına o kadar inanıyordu ki, doğumunu bu şekilde
yapamayacağınıza inanın, her iki durumda da haklısınız.” diyen
gerçekleştirmiş olması bile kendisiyle ilgili kuvvetli inancını
Henry Ford haksız sayılmaz.
tanımlıyor,
çünkü
öncesinde
normal
değiştirmemişe benziyor.
Peki
sınırlandırıcı
inançlarımızla
ne
yapacağız?
Bizi
İnançlar mutlak doğru ve yanlışlar değildir. Bu sebeple,
hapsettikleri dar alanı kabul mü edeceğiz? Yoksa bir gün
yaşamımızı destekledikleri sürece, inançlarımızı sorgulama
değişirler umuduyla işi zamana mı bırakacağız? Onları tersine
ihtiyacı hissetmeyiz. Asıl sıkıntı, inandığımız şeylerin bizi
çevirecek deneyimler yaşamak için zaman kaybettirici çabalara
sınırlandırıyor
mı
ve
zayıflatıyor
olmasıdır.
“Bir
bebeğin
gireceğiz?
Tüm
bunlara
neyse
ki
gerek
yok.
sorumluluğunu almak, dünyanın en zor işidir.” cümlesini bin
Davranışlarımızın arka planında çalışan inanç yazılımlarını
kişiden duyduğunuz için doğru kabul edip inanmakta
farkettiğimizde, bunları yaşamımızı destekleyecek şekilde
özgürsünüz. Bu da eğer zorluklardan hoşlanmayan biriyseniz,
yeniden programlayabileceğimiz yöntemlere sahibiz. NLP’nin
çocuk sahibi olup olmama seçiminizi ciddi şekilde etkileyecek
de bu alanda söyleyeceği sözler var...
bir inançtır. Ama bu durumda, bebek sahibi olup bunu “Dünyanın
en
tanımlayanların
keyifli
ve
inançlarının
iyi
hissettiren
yanlış
olduğunu
işi” mu
olarak iddia
edeceğiz? Aslında, yapılması gereken tek şey bu tür ifadelerin
Çok temel inançlarımızda olduğu kadar, gündelik yaşantımızın içindeki kararlarımızda da inançların gücünü deneyimliyoruz. Geçen yaz, Bodrum’dan İstanbul’a dönüşte otobüsle bir gece yolculuğu yaptık. Yolculuk boyunca klima açıktı. Ben kendi 67
tarafımdaki düğmeyi kapatsam da arkada oturan yolcuların
kabul etseydim, harika anılarla dolu bir tatil yerine evde acıyla
serinleme hakkını elinden almamak için onlardan kapatmalarını
geçen bir hafta (hatta bir ay) yaşayacaktım.
talep etmedim. Haliyle, bütün gece sol omzum üzerinden klimanın etkisine maruz kaldım. Tatil dönüşü, ömrümde hiç yaşamadığım bir sol kaburga ağrısı yaşadım. Önce bir iki günde geçer diye düşündüm ama nefes almamı dahi engelleyecek boyuta ulaştığında bir doktora görünmeye karar verdim. Doktor, sol taraftaki kaburgaların arasındaki kasların klimanın etkisiyle gerildiğini ve bunun bir aydan önce iyileşmeyeceğini, yatıp dinlenmemi söyledi. Bazı ilaçlar da tavsiye etti. Bu benim için kabul edilemezdi, çünkü çok önceden bir hafta sonrası için
Hamileliğimi ilk öğrendiğim günlerde, doktorum toplamda 1213 kilo almamın ideal olduğunu söyledi. Ben zaten kilo sorunu yaşayan biri olmadığım ve yemek yemekten çok keyif aldığım için, kilo konusunda o kadar katı davranmak zorunda olmadığıma, 15-16 kiloya kadar çıkmanın bana bir zararı olmayacağına inanıyordum. Gerçekten de hamileliğimi 16 kilo alarak bitirdim. İyi ki kendime 20-25 kiloya kadar izin vermemişim!
Antalya tatili planlamıştık. O an “Bir ay süren kas gerilmesi mi
İnançlarımız ve kararlarımız, adeta vücudumuza verdiğimiz
olur?! Ben bir haftaya düzelirim!” dedim içimden. Tıp bilgim
emirler gibi kendimize çizdiğimiz alanı belirliyor, buna benim
olduğundan değil, sadece öyle inanmak istedim çünkü ucunda
gibi siz de kendi hayatınızda da tanık olmuşsunuzdur eminim.
ne zamandır istediğim bir tatil vardı. Gerçekten de bir hafta sonra Antalya’ya hareket eden bir arabanın içinde civa gibi
Şimdi lütfen kendinize bir kaç dakika verip düşünün:
hareketliydim. Doktorumun elbette hakkı vardı, nefes almak
Daha önce inandığınız ama şu anda o kadar da emin
bile işkence gibiydi ona göründüğüm sırada. Ama o kadar hayal
olmadığınız, hatta inanmadığınız bir şey var mı?
ettiğim güzel bir tatil bana göz kırparken, bu soğuk gerçeğe inanmak istemedim. Gerçekten de bir hafta içinde vücudum
Daha önce inanmadığınız ama şu an inandığınız bir şey var mı?
kendisini onardı, çünkü bir haftanın yeterli olacağına gerçekten
Bu sorulara evet deyip hayatınızdan örnekler bulabildiyseniz,
inanmıştım. O an doktorun söylediğini mutlak doğru olarak
inançlarımızın değişebileceğini biliyorsunuz demektir.
68
“Hamilelik zordur ve günlük yaşantımı zorlaştırır.” gibi bir
Kuşku
inancınız olduğunu düşünelim. Buna inandığınız sürece, yaşadığınız değişimlere yaklaşımınız negatif olacak, kendinizi engellenmiş
hissedecek
ve
inandığınız
şeyi
Birinci Tur
deneyimleyeceksiniz. Peki bunun yerine neye inansanız hayat
Adım 1: Bulunduğunuz mekanda yukarıdakine benzer bir
daha kolay olurdu? “Hamilelik gündelik yaşantımı etkilemez,
çember hayal edin. Dilerseniz bir ip yardımıyla ya da çizerek
eskisinden daha sağlıklı beslendiğim ve yaşantıma dikkat
bu çemberi zeminde oluşturabilirsiniz. Çemberin dışında
ettiğim için enerji seviyem her zamankinden daha yüksek
durarak, sizi engellediğini / kısıtladığını düşündüğünüz bir
olur!” gibi bir inanç, sürecinizin kalitesini arttıracaktır. Bizi
yargınızı hatırlayın. Bunu nasıl bir yargıyla değiştirmek
sınırlayan inancımızı geride bırakıp destekleyici bir inancı nasıl
istersiniz?
benimseyebiliriz? Hem de zamana bırakmadan ya
da
deneyimlemeyi beklemeden...
Adım 2: “Güncel inanç” noktasına geçin. Şimdi doğruluğundan emin olduğunuz herhangi bir şeyi düşünün. (Örneğin, güneş doğudan doğar!) Bir şeyden emin olmak nasıl bir duygu, neye benziyor? Her hangi bir jestle, hareketle duruşla anlatmak isteseniz nasıl anlatırsınız? Rengi, kokusu, ağırlığı olsa nasıl olur? Konumu nasıldır?
Egzersiz: Eski İnanca Elveda, Yenisine Merhaba
Adım 3: Kuşku noktasına geçin. Eskiden inandığınız ancak şu
Güncel İnanç Güçlü İnanç İnanmaya Açık Yeni İnanç Müze
anda kuşkuyla yaklaştığınız, doğruluğundan şüphe ettiğiniz bir şey var mı? (Örneğin, doktorların her dediği doğrudur!) Bir şeyden emin olamamak, kuşku duymak, nasıl bir duygu? Nasıl bir hareketle ifade edilebilir? Rengi, kokusu, ağırlığı nasıl? Aklınıza getirdiği resimler / görüntüler var mı? 69
Adım 4: Müze noktasına geçin. Burasının eski inançlarınızı
Adım 7: Güçlü inanç konumuna geçin. Sizin için kutsal olan,
sakladığınız bir müze olduğunu hayal edin ve bu noktada,
sarsılmaz ve her koşulda geçerliliğini koruyan bir inancınızı
eskiden
artık
düşünün. (Örneğin, Allah’ın varlığı) Bu inanç size ne
inamadığınız bir şeyi düşünün. (Örneğin, Noel Baba:) Bir şeyin
hissettiriyor? Bir şeyin doğruluğundan emin olmak, hiç şüphe
artık güncel olmadığına dair bu duyguyu nasıl tanımlarsınız.
duymamak nasıl bir duygu? Zihninizde canlanan detaylara
Önceki
odaklanın.
doğruluğundan
adımlarda
hissettirdiklerini
emin
olduğu
olduğunuz
gibi
somutlaştırmaya
bu
ancak
duygunun
çalışın.
size
Detaylarıyla
zihninizde canlandırın.
Adım
8:
Çemberin
dışına
çıkın.
Söylediklerinizi,
hissettiklerinizi gözden geçirin. Hazır olduğunuzda tekrar
Adım 5: Yeni inanç noktasına geçin. Şimdi benimsemek
güncel
istediğiniz yeni inancınızı düşünün. Bu inanç hayatınıza yeni
üzerinden geçin ve jestlerinizi, beden duruşunuzu, gözünüzün
neler getirir? Nasıl bir katkı, avantaj sağlar? Bunlar üzerine
önünde canlanan görüntüleri, resimleri, koku, tat, renk gibi
düşündüğünüzde neler hissediyorsunuz, yaşadığınız duyguya
duyusal mesajları hatırlayarak, her konumdaki farklı duyguları
odaklanın ve detaylandırın.
tekrar
Adım
6:
İnanmaya
açık
noktasına
geçin.
Eskiden
inanmamanıza rağmen artık sizin için inanılabilirliği bulunan herhangi bir şeyi düşünün. (Örneğin, bedenim çok güçlü ve kendini
iyileştirme
becerisine
sahip!)
Zihninizde
neler
canlanıyor? Yeni bir inancın hayatınıza giriyor olması nasıl bir duygu? Rangi, kokusu, ağırlığı, tadı var mı? Konumu, canlandırdığı resimler, görüntüler neler?
inanç
noktasından
yaşamaya
çalışın.
başlayarak
Turu
bütün
noktaların
tamamladığınızda
tekrar
çemberin dışına çıkın. İkinci tur Adım 9: Çemberin dışındayken, değiştirmek istediğiniz güncel inancınızı ve benimsemek istediğiniz yeni inancı temsil eden birer nesne ya da imge düşünün. Şimdi eski inancınızı temsil eden objeyi kendinize özgü bir yolla yanınıza alın, bunu önce kuşku noktasına
ardından
da eski inançlar
müzesinin
bulunduğu noktaya taşıyın. Bu yürüyüş sırasında acele etmeyin
70
ve önceki turda yaşadığınız duyguların sizi sarmasına izin
dışına çıkarak yeni inancınızın size katacaklarını düşünün.
verin. Eski inancınızı simgeleyen objeyi müzeye teslim
Hayatınıza ilk yansımaları nasıl olacak hayal edin. Bundan
ettiğinizi hissedin. Geçmişte bıraktığınız pek çok inancınızla
sonrasında neler farklı yapıyor ve yaşıyor olacaksınız?
birlike o da burada emin ellerde ve dilediğiniz zaman onu ziyaret edebilirsiniz...
Notlar:.......................................................................................... ......................................................................................................
Adım 10: Çemberin dışına çıkın. Müzeye dışarıdan bir bakın.
......................................................................................................
Bu inancı terketmemenin neye mal olacağını ve yeni inancın
......................................................................................................
hayatınıza katacaklarını düşünün. Eski inancınıza bu güne
......................................................................................................
kadar yapmış olduğu hizmetler için teşekkür edin ve “hoşçakal” deyin. Adım 11: Çember üzerindeki yeni inanç noktasına dönün. Yeni inancınızı temsil eden obje / imgeyi buradan alarak inanmaya açık
ve
güçlü
inanç
noktalarına
taşımaya
başlayın.
Yürüyüşünüz sırasında ilk turda zihninizde canlananları ve yaşattıkları duyguları hatırlayın. Güçlü inanç noktasındaki eminliği ve gücü yaşamak için kendinize zaman verin. Bu gücü yanınıza alarak, yeni inancınızı ilk noktaya yani güncel inanç noktasına taşıyarak yolculuğunuzu sonlandırın. Son turlar ve final
BÖLÜM 4: İKİNCİ ÜÇ AY Gözlerini Açmadan... Bir perdenin arkasındasın şimdi. Merak ettiğin dünyayla aranda zamandan yapılmış kalın bir perde var. Gün geçtikçe inceliyor neyse ki... Hatta epey inceldi bile, gözlerin ışıkla her
Adım 12: İkinci turu her seferinde daha hızlı olacak şekilde
gün biraz daha tanışıyor. Bir şey görebilecekmiş gibi
istediğiniz kadar tekrar edin. Turlarınız bittiğinde, çemberin
kırpıştırıyorsun arada bir göz kapaklarını. Hiç acele etme... 71
Seslerini duyduğun dünyanın renklerini de ben anlatayım
Bu dünyanın sana sunduğu her hediyeyi tüm duyularınla
şimdilik sana, ister misin? Şimdi senin bilmediğini farzetmenin
keşfetmeyi, hissetmeyi bilerek geleceksin sen zaten, zamanla
ukalağıyla ben anlatıyorum ya hani, kim bilir belki çıkıp
unutma, unutturmalarına izin verme yeter!
geldiğinde sen bana öğreteceksin dünyaya merak ve istekle bakmayı, baktığını gerçekten görmeyi, gördüğünü içine çekmeyi...
Sonra sahile ineriz seninle. Denizi göreceksin ya geldiğinde, şimdiden sesine alış diye... Martıları gösteririm, simitlerimizde bizim olduğu kadar onların da hakkı olduğunu anlatırım.
Nisan’ın son günü bugün, yarın Mayıs’ı karşılıyor olacağız.
Onların da balıkları bizimle paylaştığını anlatmayı unutursam
Mayıs baharın son ayı diyecekler sana, sakın inanma! Baharın
sen hatırlat bana olur mu? Biz bu dünyayı göre göre alıştıkça
asıl müjdecisidir o. Mart’ın sağı solu belli olmaz, huysuzdur,
ne kadar basit gerçekleri unutuyoruz, bir bilsen...
Nisan’ın, gözü yaşlı, neye ne zaman ağlayacağını tahmin edemezsin. Ama Mayıs adımını attığı yere çiçeklerin kokusunu, rengini bırakır, sürpriz yapmaz, önü yazdır. İstersen yarın yürürüz Mayıs’ı karşılamak için çiçeklerin arasında, ben kokusunu içime çekerim. Kırmızıyı, beyazı, pembeyi o
Ağaçlara da bakarız tabi! Hepsinin yaprakları biçim biçim, yeşilin tonları hepsinde başka. Kahverengiyi de anlatırım hem, sarılıp
kollarımızla
Haziran akşamında tene sıcacık bir dokunuşu vardır ki, o an gözünü kapadın mı yan balkondaki çiçeklerin pembesini de, deniz tuzunun beyazını da getirir, sarıverir insanın boynuna. İnsanları da anlatmak lazım elbette. Martılar, çiçeklerden
kokularla tarif ederim sana.
gövdelerine
Rüzgarı da anlatmasam olmaz. Bak onun rengi yok ama bir
sarmaya
çalışırken...
Meyvelerin sadece renklerini anlatırsam olmaz ama. Bir elmaya önce bakıp, şöyle bir koklayıp sonra tam ortasından kocaman bir ısırık alacaksın ki yerken rengi dilinde erisin. Renkleri görmek için göz yetmez bazen, tat almak için de dil...
sonra anlatıldıkları için pek üzülmezler de, insanlar sona kalırlarsa epey gocunurlar. “Niye ki?” diye sorma bana. Senin dünyana yabancı –ve hep de yabancı kalsın istediğim- bir sürü kelime gerek sana bunu anlatabilmem için. Sana insanı anlatmak en zoru olacak belki. Hayvanların renklerinden, gökyüzünün beyaz pamuklarından bahsetmek kolay. Ama insanları anlatırken hiç renklerinden bahsetmeyeceğim sana,
72
boy-pos, şekil ve şemallerinden de... Bunlar çok önemsiz olduğu halde nasıl olup da insanlar tarafından en önemli şey haline getirildiklerini sen nasıl olsa bu dünyayı tanıdıkça görüp şaşıracaksın. (Şaşırma yeteneğimizi nasıl kaybettiğimize de şaşıracaksın büyük ihtimalle!) İnsanları anlatacaksam ilk bakışta
görünmeyenleri
anlatmalıyım
sana.
Oysa
sen
görünmeyeni görme gücüne sahip olarak geliyorsundur belki. Vazgeçiyorum o yüzden... Daha ne boyanmış duvarlardan bahsettim sana, ne rengarenk kumaşlardan ne de boya kalemlerinden... Etmeme de gerek yok. Anlayacaksın ki herşeyin aslı doğada ve geri kalan her şey onun beceriksizce bir taklidi. O yüzden ne zaman bir şeyi
Hamilelik Bana Çok Yakıştı!
merak etsen, aslını öğrenmek için doğaya bak sen. Bozulmamış olana, kiminin “ilkel” dediği, oysa ki “ilk-el”in hadsiz-
İkinci üç aylık döneme girdiniz, ilk üç ayı geride bıraktığınıza
hudutsuz maharetiyle yaratılmış olana bak önce...
göre artık deneyimli bile sayılırsınız. Hem tebrik edelim hem de bir müjde verelim: Büyük çoğunluğun hemfikir olacağı
Sibel Çavuş Yeğin – Nisan 2012
üzere, hamileliğin en rahat üç ayını yaşayacaksınız! Bu dönemde hem vücudunuz hamileliğe alıştığı için ilk aylarda yaşadığınız bazı fizyolojik sıkıntıları yaşamıyor olacaksınız, hem de karnınız çok büyümediği için hareketlerinizde hala rahat
davranabilmenin
lüksünü
yaşayacaksınız.
Ayrıca,
bebğinizle olan bağınız kuvvetlenecek, çünkü bebeğinizin ilk
73
hareketlerini ve tepkilerini hissedecek, bedeninizdeki küçük
sunuyor. Hedeflerimizi belirlememize yardımcı olarak, sahip
misafirle iletişim kurduğunuzu hissedeceksiniz. O yüzden bu
olduğumuz
dönemin keyfini çıkarma konusunda kendinize izin verin!
yatırabileceğimiz konusunda sistematik düşünmemizi sağlıyor.
Bu dönemin nispeten daha rahat olacağını söylemişken, bu
Sizin hedefleriniz neler? Gelecekten ne bekliyor, neyi hayal
rahatlıktan yararlanalım ve sizinle güzel gelecek planlarınıza,
ediyorsunuz? Kendiniz, eşiniz ve tabi bebeğiniz için neleri
hedeflerinize odaklanalım, ne dersiniz?
gerçekleştirmek
istiyorsunuz?
Şimdiye
düşünmediyseniz,
kendinize
kaç
Hedefler
iç
ve
dış
kaynakları
bir
hangi
alanlara
kadar
dakika
verin
hiç ve
hedeflerinizi, hayallerinizi bir kağıda yazmaya başlayın.
Hayatı bir nehre benzetelim. Hepimiz bu nehrin içinde,
Hayalleriniz yeterince çekiciyse bir kaç dakika yeterli
akıntıyla beraber yolculuk yapıyoruz. Bu akıntı, minimum
olmayacaktır, acele etmeyin, zaman sizin!
enerjiyi sarf ettiğimizde dahi ilerlememizi sağlıyor ve biz nehirdeki yolculuğumuza devam edebiliyoruz. Bazen nereye doğru gittiğimizi pek de düşünmeden bu ilerleyiş illüzyonuna kapılıyoruz. Ta ki şelalenin başladığı noktaya kadar! Ancak o zaman, gelmek istediğimiz nokta burası mıydı, bundan sonrasında ne yapacağız, aslında nereye gitmek istiyoruz diye düşünmeye başlıyor ve akıntının aksi yönünde kulaç atmaya çabalıyoruz. Çoğunlukla bu, geriye dönüp kulaç atmak için geç
Yazdınız mı? Neler hissettiniz? Eğer hedef tanımlamalarını sağlıklı yaptıysanız kendinizi şu an çok enerjik, motive ve heyecanlı hissediyor olmanız gerekiyor. Kendinizi gerilmiş, baskı altında ya da gergin hissediyor da olabilirsiniz bu küçük çalışmadan sonra. Dert etmeyin, hedef tanımlamalarınızı biraz değiştirdiğimizde
olumlu
duygular
içine
girdiğinizi
göreceksiniz.
kalınmış bir çabadır ve şelaleden düştüğümüzde kaderi, hayatı,
Doğru bir hedef tanımlaması nasıl olmalı? Çok mutlu olmak
başkalarını suçlamak –ne yazık ki- adettendir. NLP ve benzeri
istiyorum sizce bir “hedef” midir? Ya da eşim daha çok para
araçlar, neyse ki bu sendroma karşı bize farkındalık kazandıran
kazansın?.. Çocuğum büyüyünce cerrah olsun?.. İlk bakışta
ve önceden hazırlık yapabilmemizi sağlayan yöntemler
“Mis gibi hedef işte!” diyenler olabilir, oysa biraz yakından
74
bakınca, üzerinde çalışmamız gerektiğini görüyoruz. Doğru
hedefe iyi bir örnektir. Böyle bir temenniniz olabilir ancak bu
tanımlanmış bir hedefin bazı kriterleri karşılıyor olması gerekli.
sizin dışınızda pek çok faktörden etkilenebilecek, sizin denetim
Peki nedir bu kriterler?
alanınızın dışında bir olgu. Ve çocuğunuz da olsa, başka bir
•
insanın seçimleri sizin hedefiniz olmamalı.
Hedefin olumlu biçimde ifade edilmiş olması:
Zihnimiz olumsuz komutları anlamaz. Bir şeyi düşünmemek
•
Hedefin uygun büyüklükte olması:
istediğimizde, önce neyi düşünmeyeceğimizi düşünmemiz
Mevcut beceri, yetenek ve kaynaklarıyla başarabileceklerinin
gerekir. Karmaşık mı geldi? Gelmesin... Siz neyi düşünmek
çok altında bir hedef, kişiyi motive etmek için yeterli
istediğinize odaklanın yeter, beyninizdeki harika sistem
olmayacağı gibi, çok büyük hedefler de ümitsizlik, korku gibi
böylelikle daha doğru çalıştıracaktır.
olumsuz duyguları tetikleyecektir. Her iki durumda da, hedef
NLP’de
sorunlara
değil
çözümlere
ve
sonuçlara
odaklandığımızdan daha önce bahsetmiştik. “Kilo almak istemiyorum!” diye bir hedef tanımladıysanız, zihniniz kilo almayla ilgili işlemeye başlamıştır bile. İlk adım neyi gerçekleştirmek
istediğimize
odaklanmaktır,
neyi
istemediğimize değil. •
Hedefin kendi denetimimiz altında olması:
Belirlediğimiz hedef başkalarının kontrolü ve inisiyatifinde mi? Yoksa
kendi
çabamız
ve
kaynaklarımızla
gerçekleştirebileceğimiz bir hedef mi? Yukarıda verdiğimiz “Çocuğum büyüyünce cerrah olsun.” örneği özdenetimsiz
için çaba sarfetmek güçleşir. Bu yüzden hedeflerimizi belirlerken, mevcut öz kaynaklarımızı maksimum derecede kullanmamızı
ve
geliştirmemizi
tanımlamaya
dikkat
etmeliyiz.
sağlayacak Çok
büyük
şekilde hedefler
koyduğumuzda ise, bunları alt hedeflere bölerek ulaşılabilir hale getirebiliriz. •
Hedefin somut ve net olması:
Günlük hayatta hedeflerimizden bahsederken genel ifadeler kullanabiliyoruz. Başarılı olmak istiyorum, huzuru bulmak istiyorum gibi... Oysa bunlar ancak net ve somut ifade edildiğinde zihinsel kaynaklarımızı aktive edecek niteliği kazanırlar. Bu yüzden bir hedef belirlediğinizde, örneğin 75
“başarılı olmak istiyorum” dediğinizde, kendinize şu soruları
soruları sorarak bu uyumu analiz edebilirsiniz: “Bu hedefime
sorun: “Tam olarak hangi alanda başarılı olmak istiyorum?
ulaşmam çevremde kimleri ya da neleri etkileyebilir?”,
Başarıdan kastım nedir? Başarılı olduğumu nasıl anlayacağım?
“Hedefime ulaştığımda, bu başka ne tür değişimleri beraberinde
Başarılı olduğumda etrafımda neler, kimler olacak, ne yapıyor,
getirebilir?” Bunları sormak, önceliklerinizi değerlendirmenizi
ne görüyor olacağım?”
ve
Hedefimiz için çalışırken beynimiz sürekli hedefe yakınlaşıp yakınlaşmadığımızı,
gerçekleştirip
hedefinizi hayatınızın geneline
en uyumlu
şekilde
tanımlamanızı sağlar.
gerçekleştirmediğimizi
Doğru bir hedef hangi özelliklere sahip olmalı artık
anlamamıza yarayan deliller arar. Hedefi bu kadar net
biliyorsunuz. “Kilo vermek istiyorum.” temennisini “Şu anda
tanımladığımızda, beynimiz bu somut delilleri mevcut durumla
70 kiloyum. İki ay sonra 63 kilo olmayı hedefliyorum.” olarak
karşılaştırabilir ve “Devam et, doğru yoldasın!”, “Hedefine
ifade ettiğinizde kriterlere uygun bir hedef olarak tanımlamaya
ulaştın!” ya da “Yöntem değiştir, hedeften uzaklaşıyorsun!”
başladınız demektir.
geri bildirimini bize doğru şekilde verebilir. NLP’de buna TOTE (Test-operate-test-exit) modeli diyoruz. •
Şimdi hamilelikte hayalini kurduğunuz bir hedefinizi düşünün. Önce aklınıza geldiği gibi söyleyin. Nasıl, yukarıdaki
Hedefin ekolojik (hayatınızın diğer alanlarıyla uyumlu)
özellikleri taşıyan, doğru ifade edilmiş bir hedef mi? Henüz
olması:
değilse, üzerinde biraz daha düşünün. Olumlu, net, somut,
Bir hedefimizi gerçekleştirdiğimizde sadece kendi hayatımızı ya da hedefi koyduğumuz alanı etkilemeyecektir. Hedefin gerçekleşmesinin yaratacağı değişimin hayatımızın diğer alanlarına ve çevremizdeki insanlara da yansımaları olur. Bu sebeple, hedeflerimizi tanımlarken hayatımızın tüm alanlarıyla da uyum içerisinde olmasına özen göstermek önemli. Şu
kendi denetiminizde, uygun büyüklükte ve ekolojik bir hedef haline geldiğinden eminseniz, sıra geldi bu hedefi nasıl gerçekleştireceğinize... Egzersiz: Cezbedici Gelecek Uygulaması Adım 1: Bulunduğunuz odanın içerisinde hayatınız temsil eden bir çizginin uzandığını düşünün. İsterseniz yere temsili olarak 76
bir ip uzatabilir ya da bir çizgi çizebilirsiniz. Bu çizgi hayatınızı
görüyorsunuz, kimler var? Tam olarak neler yapıyorsunuz? Bu
temsil ettiğine göre, hangi yön geçmişi, hangi yön geleceği
noktada durup hayalinizin gerçekleştiği anı tüm detaylarıyla
gösterir? Bu çizgi üzerinde “Şu an” hangi noktaya denk gelir?
düşünün, o anın ve başarmış olmanın tadını çıkarın. Bırakın
Burada tarih tam olarak ne? (Dilerseniz küçük kağıtlara not alıp
hedefini gerçekleştirmiş bir insanın mutluluğu bütün bedeninizi
birazdan
sarsın.
duracağınız
noktalara
hatırlatıcı
olarak
bırakabilirsiniz.)
Burada olmak ve bu anı yaşamak için atılması gereken bir
Adım 2: Daha önce tanımladığınız hedefinizi düşünün. Bu
önceki adım neydi? Yaptığınız hangi iş sizi bu ana taşıdı
hedefi ne zaman gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz? Hedefiniz
düşünün. Şimdi bunu gerçekleştirdiğiniz zamana doğru çizginin
gerçekleştiğinde tarih ne olacak? Bu noktanın da çizgi üzerinde
üzerinde geriye doğru gidin. (Böylelikle geçmişte hangi
denk geleceği yeri belirleyerek o noktaya bir not yazıp
adımları atarak bu başarıya ulaştığınızı görmeye çalışacağız.
bırakabilirsiniz.
Bu, sizin hedefe ulaşmak için sırasıyla neler yapmanız
Adım 3: Çizginin dışına çıkarak belirlediğiniz noktalara
gerektiğini ortaya çıkarmamızı sağlayacak.)
uzaktan bakın. Hedef tanımlamanız gerçekçi mi, bu zaman
Adım 5: Başarıdan önce attığınız bir önceki adımdasınız.
hedefinizin gerçekleştirilebilmesi için yeterli mi, halledilmesi
Burada
gereken işler bu zaman aralığına yayılabilir mi? gibi sorularla
hallediyorsunuz? Bu dönemin zorlukları nelerdir? (Her noktada
akılcı bir değerlendirme yapın. Daha sonra çizginin üzerinde
kağıda notlar almaya devam edin, çalışmanın devamında
hedefinizin gerçekleşmesini planladığınız tarihi gösteren
hatırlatıcı olacaktır.)
noktaya ilerleyin.
tam
olarak
ne
yapıyorsunuz?
Hangi
işleri
Burada olmak ve bu anı yaşamak için atılması gereken bir
Adım 4: Şu anda hedefinizin gerçekleştiği tarihtesiniz.
önceki adım neydi? Yaptığınız hangi şey sizi bu ana taşıdı
Hedefini gerçekleştirmiş biri olarak, neler hissedyorsunuz?
düşünün. Aynı şekilde, bir önceki adımı gerçekleştirdiğiniz
Bunu başarmış olmak nasıl bir duygu? Etrafınızda neler
zamana doğru çizginin üzerinde geriye doğru gidin.
77
Geriye doğru gidip hallettiğiniz işleri, aştığınız engellerin her
Bu gidiş ve gelişleri bir kaç kez tekrar edin. Her seferinde daha
birini zaman çizginiz üzerinde işaretleyin ve bu aşamalarda
da hızlanabilirsiniz.
neler yaptığınızı detaylıca gözden geçirin. Aldığınız notları bu noktalara hatırlatıcı olarak bırakın. Şimdiki zamana ulaşana kadar geri gelmeye devam edin.
Notlar:.......................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................
Adım 6: Şimdiki zamanı temsil eden noktaya geldiğinizde,
......................................................................................................
çizginin dışına çıkın. Ve bugünle hedefinizin gerçekleştiği tarih
......................................................................................................
arasında attığınız adımlara bakın. Araya başka bir adım eklenmesi
gerekiyor
mu?
Zaman
aralıklarını
gerçekçi
belirlediniz mi? Yer değiştirmesi gereken adımlar var mı? Gerekli düzenlemeleri yaptıktan sonra tekrar zaman çizginiz üzerinde şimdiki zamanı temsil eden noktaya dönün. Adım 7: Şimdiki zamandan geleceğe doğru adım adım ilerliyor olacaksınız.
Her
adımda
biraz
durup
yaptıklarınızı,
gerçekleştirdiğiniz şeyleri düşünün. Eylemlerinizi gözden geçirin. Bunu her adımda yapıp, hedefinizi gerçekleştirdiğiniz ana gelin. Burada başarmış olmanın keyfine, gururuna odaklanın ve bu güzel hislerin sizi sarmasına izin verin. Hazır olduğunuzda şimdiki zamana doğru her bir adımın üzerinden geçerek geri gelin.
Bizler zaman zaman hedeflerimiz için planlama yaparken, atacağımız
adımların
zorluğunu
düşünmeye
başlar,
bu
zorluklara takılıp motivasyonumuzu kaybederiz. Bu çalışma, hedefi gerçekleştirmenin hazzını duygusal boyutta yaşatarak, attığımız adımları ve çabalarınızı zihinsel düzeyde bu hazla ilişkilendirmemizi sağladığı için oldukça motive edici. Katıldığım bir eğitimde, hocamız hedeflerimizle ilgili bir çalışma yaptırmış ve akabinde hedefimizi somutlaştırmak için enteresan bir uygulama denemişti. Uzakdoğu dövüş sanatlarıyla ilgilenenlerin elleriyle tuğla gibi oldukça sert ve kalın cisimleri kırdıklarını görmüşsünüzdür, biz de ortadan geçmeli kalınca bir tahtayı hedefimizi düşünerek kırmaya çalışacaktık. Hocamız tahtayı karşımızda tutuyor ve bizden şunu istiyordu.
78
•
•
Hazırlık yap. Öncelikle hedefini hazır hale getir.
olacaktı. Şimdi de durum aynıydı. Önümde tahtadan bir hedef
Boyuna posuna, duruşuna, sağ-sol el kullanımına göre
ve karnımda bebeğim vardı. Şimdi başarmayı denemezsem
tahtanın konumunu ayarlamazsan ne kadar kuvvetli
daha sonra da yapamam diye düşündüm. Hocamdan izin
vurursan vur, sonuç alamazsın. Aynı şekilde kendini
isteyip, bu düşüncemi grupla da paylaştım ve denemeye karar
hazır hale getir. Nasıl duracaksın, ağırlığını nasıl
verdim. Yoğun bir tezahüratla ayağa kalktığımda arkadaşlarım
dağıtacaksın, hangi elini kullanacak ve zamanlamanı
sadece deneme cesaretimi kutluyorlardı muhtemelen. Oysa ben
nasıl yapacaksın, karar ver.
o an bir denemeden öte, kendim için güçlü bir inanç oluşturma
Hedefi gözünde somutlaştır ve odaklan. Karşındaki tahta senin hedefini sembolize ediyor. Onu kırabilmek, hedefini gerçekleştirmek demek. Hedefini somut olarak o tahtada gör, hisset ve gücünü ona konsantre et.
•
Enerji sarfet. Hazırlandın, odaklandın ve artık VUR!
Bu üç adım, o tahtayı kırmak da dahil, yaşamımızdaki tüm hedefleri gerçekleştirirken izleyeceğimiz yolu özetliyordu. Bütün arkadaşlarımız sırayla denedi, ben o sırada hamileliğimin son dönemlerinde olduğum için beni muaf tuttular, ters bir hareket tehlike yaratabilirdi. Ben de geri durdum açıkçası. Ancak, arkadaşlarım birer ikişer deneyip tahtayı kırmayı başarınca, içimden bir düşünce geçti. Benim hedefim profesyonel gelişimimle ilgiliydi. Ve ben bu hedefimi gerçekleştirme
yolunda
çabalarken,
hayatımda
bebeğim
fırsatı görüyordum: “Bahanelerin arkasına saklanmadan, her koşulda başarabilirdim!” Hocamın karşımda tuttuğu tahtayı elime aldım, ona bakarken önce hedefimi düşündüm, bir iki saniyede başarmış olmanın mutluluğu sardı bedenimi. Ardından dua ettim Allah’a, hedeflerim için çalışma şevkini ve cesaretini her zaman benimle kılmasını istedim. Bir de karnımda sert tekmeleriyle kendini hissettiren oğluma seslendim içimden: “Güçlü tekmelerin gibi bir vuruş yapabilmem için annene destek ol bebeğim, bunu birlikte başaracağız.” dedim. Tüm bunlar bir kaç saniye içinde oldu, sonrasında tahtayı hocaya geri verdim ve bir an sonra elim tahtanın ortasından geçip gitmişti. Arkadaşlarımın alkışları arasında, kendime “Oldu işte!”
dedim
kocaman
gülümseyerek.
Çok
basit
bir
somutlaştırma, eğlenceli bir egzersizden ibaret gibi görünen bu uygulama kafamdaki engelleri söküp attı. Mazeretlerin arkasına sığınmadan (Ama ben hamileyim, karnım burnumda!), 79
başaramazsam rezil olurum diye korkmadan (Bu kadar insan
oluşturan deneyimle birlikte paketlenip kaydedilir. Yani
bana güler, en iyisi hiç kalkışmayayım ben bu işe!), ne
deneyim ve o deneyimle ilintili bir uyaranın zihinde tetiklediği
geçmişteki hatalara (Daha önce yapamamıştım!), ne gelecekle
nörolojik yollar birbiriyle bağlantılı hale gelir. Bu sebeple, o
ilgili
olmazsa!)
uyarıcıya tekrar maruz kalmak, deneyimi ve ona eşlik eden
kapılmadan, sadece yaşamak istediklerime odaklanmayı hiç bir
duyguyu tüm canlılığıyla yeniden yaşamamızı sağlayabilir.
teorik ders böylesine kalıcı şekilde öğretmemişti bana.
NLP’de herhangi bir duygu durumunu tetikleyen uyarıcı
Öğrenmekle denemek arasındaki fark büyüktü! O kadar
niteliğindeki bu tür sembollere “çapa” denir.
kaygılara
(Nasıl
gerçekleşecek
ki,
ya
büyüktü ki, öncesinde sadece hayallerimde olan bu kitap o çalışma sayesinde şu an sizin elinizde!
semboller, şarkılar, mekanlar var mı?
Çapalar
Gündelik hayatta ruh halimizi etkileyen sayısız çapaya maruz
Neden masamızın üzerine sevdiklerimizin resimlerini koyarız?
kalsak da bunların büyük çoğunluğunu farketmiyoruz bile. Bu nedenle, bunlara gizli çapalar diyoruz. Yani uyaranı bilinç
Neden pek çoğumuzun uğurlu objeleri vardır?
düzeyinde algılamasak da bizde bir duygu değişimi yaratıyor.
Neden bir koku bizi alıp bir anda geçmişe götürür?
Çoğumuz içimizin birden kararması ya da durup dururken çok
Neden sevdiğimiz bir melodi bizi sıkıntılıyken gülümsetmeyi başarır?
neşeli hissetmek gibi nedenini tam da bilemediğimiz duygu değişimleri yaşıyoruz. Ben de NLP’den önce bu tür değişimleri gün içinde sık sık yaşar, ancak bunu “moody” bir insan olmama
Daha da önemlisi, nasıl?.. Yaşadığımız
Sizde belirli bir duygu durumunu ortaya çıkaran özel objeler,
durumlar,
bağlardım. (Bakın kendime nasıl da kimlik düzeyinde olumsuz olaylar
bizde
bir
duygulanım
oluşturular. Duygulanımın oluştuğu sırada duyu organlarımız tarafından algılanan her türlü uyaran bu duygu ve duyguyu
bir etiketleme yapmışım!)
NLP’yle birlikte bunların pek
çoğunun arkasında bilinçaltımızda tetiklenen çapalar olduğunu farkettim ve çapaları bilinçli biçimde kullanarak olumlu duygu durumları yaratabileceğimi öğrendiğimde ruh halim üzerindeki 80
kontrolüm arttı. Bir uyaran karşısında otomatik olarak gelen bir
bilinen bu tekniği adını bilmeseniz de günlük yaşamınızda bol
ruh halini yaşamak zorunda değildim artık. NLP tepki
bol kullanıyorsunuz zaten. Tatil fotoğraflarınıza bakarken,
seçeneklerim
özgürleşeceğimi
sevdiğinizle “ikinizin şarkısı”nı dinlerken, annenizin pişirdiği
söylüyor ve eski etkilere yeni tepkiler geliştirebilmek için
kurabiyenin kokusunu içinize çekerken... Şimdi dilerseniz basit
yöntemler öneriyordu. Bunu öğrendikten sonra, pek çok insanın
bir egzersizle çapaların gücünü hissedelim.
arttıkça
davranışlarımda
bilerek veya bilmeyerek çapaların etkisinden yararlandıklarını farketmeye başladım. Bir arkadaşım telefonuna zil sesi olarak çocuğunun kahkahasını kaydetmişti. Telefon her çaldığında onun da yüzü gülüyor ve
Egzersiz: Çapaların Gücü Adına... Bu egzersizle arzu ettiğiniz bir duyguya, kaynağa ihtiyacınız olduğunda ulaşabilmeniz amaçlanıyor. Adım 1: İhtiyaç duyduğunuz anda ulaşmak istediğiniz kaynak
mutlu oluyordu haliyle. Bazılarımız iş yerimizdeki masalarımıza sevdiklerimizin resimlerini, tatil fotoğraflarımızı, sevdiğimiz bir sözü, bir
dolu bir duygu durumunu tespit edin. Örneğin mutluluk, cesaret, huzur, özgüven...
yakınımızın verdiği hediyeyi koyuyoruz. Farkında olsak da
Adım 2: Bu duyguyu yoğun olarak yaşadığınız bir deneyimi
olmasak da sebebi aynı: Tüm bunlar, keyif verici deneyimleri
hatırlayın. Dışarıdan bir izleyici gibi değil, kendi gözlerinizle
hatırlatarak bizde olumlu duygular uyandırıyor.
görerek yani deneyimin içinde yer alarak tüm detaylarıyla o anı
Uğurlu
takılarımız,
kıyafetlerimiz
var,
şansa,
cesarete,
özgüvene ihtiyacımız olduğunda onları kullanıyor bazılarımız... Çapalar, görsel, işitsel uyarıcılar, kokular, tatlar olabileceği gibi dokunsal (kinestetik) de olabilir. Tüm bu kanallardan gelen uyaranlardan, bilinçli olarak bir duygu durumunu oluşturma konusunda yararlanabiliriz. NLP dilinde “çapa atma” olarak
yaşayın. Tüm algı kanallarını kullanarak görsel, işitsel detayları, dokuları, tat ve kokuları hatırlayın. Adım 3: Deneyimin en yoğun yaşandığı, duygunun zirveye yaklaştığını hissettiğiniz anda dokunsal bir çapa atın. (Örneğin kulağınıza ya da dizinize dokunun. Sık sık tetikleneceği için çapa etkisini kaybedebilecek avuç içi gibi yerleri tercih
81
etmeyin.) Duygu yoğunluğu azalmadan önce teması keserek
durumuna has bir çapa noktası seçin. Bir uyarıcının çapa haline
çapayı bırakın.
gelmesi için iki yol vardır: Duygulanımın yüksek seviyede
Adım 4: Kendinizi az önceki deneyim ve ona eşlik eden duygudan soyutlamak için dikkatinizi odadaki farklı bir objeye yönlendirin ya da bir gün önce yediğiniz yemeği, izlediğiniz filmi vb. hatırlamaya çalışın. (Deneyimden kopuş)
olması ya da bol tekrar yapılması. Reklamlarda bu iki yolun da kullanıldığına dikkat edin. Reklamcılar ya yoğun bir duygu yaratacak içerikler hazırlar, ya da bol tekrarla markanın hedef ruh halini tetikleyecek bir uyarana dönüşmesini sağlarlar. Siz de çapanızı hedef duygu durumunu yaşadığınız tüm durumlarda
Adım 5: Çapayı yeniden tetikleyerek (Çapa attığınız yere
tetikleyerek
tekrar aynı şekilde dokunarak) sizde hedef duygu durumunu
Çapayı atmadan, duygulanımın yüksek olduğundan emin olun.
yaratıp yaratmadığını test edin.
Deneyimi, orijinal haline en yakın şekilde, canlı detaylarla
Notlar:.......................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... Bu egzersizi yaparken dikkat etmeniz gereken bir iki nokta var: Çapanın ilk atılma biçimiyle daha sonraki tetiklenme biçimi aynı olmalı. Örneğin, dizinize dokunarak bir çapa attıysanız,
duygu-çapa
bağlantısını
güçlendirebilirsiniz.
zihninizde yaşayın ve hedef duyguyu bedeninizde hissedin.. Araya
başka
duyguların
karışmadığından
emin
olun.
Çapalanacak duygu saf ve yoğun olmalı. Cesaret dolu bir anınızı deneyimlemeye çalışırken araya korku, kaygı gibi duygular karıştığında çapa etkisini yitirecektir. Son olarak, duygulanım zirveye ulaşmadan önce çapayı atmalı ve duygunun yoğunluğu azalmadan önce bırakmış olmalısınız. Bu da hedef duyguyu iyi tanımlamanızı ve
egzersiz süresince
duygulanım seviyenizi iyi takip etmenizi önemli kılıyor.
tetiklerken dizinize aynı yoğunlukta, aynı şekilde dokunmanız
Ben bu egzersizi mekanik şekilde yapmaktansa, gündelik
gerekir. Çapanız sık sık tetiklenecek bir yerde olursa
yaşantıma dikkatimi yönlendirerek bana özel çapaları tespit
özgünlüğünü yitirecektir. Bu sebeple, istediğiniz duygu
etmeyi tercih ediyorum. Sevindiğim zaman ne yapıyorum,
82
cesur hissettiğimde ya da başarılı olduğumda yaptığım bir jest,
Anneniz size beceriksiz olduğunuzu söylerken fonda çalan
vücut hareketi ya da kullandığım bir mimik var mı? Bunları
müziği her duyduğunuzda kendinizi sakar ve beceriksiz
tespit ettikten sonra, diyelim ki cesarete ihtiyaç duyduğum
hissediyorsanız...
zaman o özel hareketi yapıyorum. Bu dokunsal (kinestetik) çapa, doğrudan fizyolojimi etkileyerek istediğim ruh haline hızlıca ulaşmamı sağlıyor. Doğumun gerçekleşeceği gün sakinliğe, huzura ya da cesarete mi ihtiyacınız olacak? O halde, bu çapalama egzersizini büyük güne kadar istediğiniz sıklıkta tekrarlayın. O gün geldiğinde çapanız etkisini göstersin ve ihtiyaç duyduğunuz özkaynaklara erişiminizi kolaylaştırsın.
Hastaneye girdiğinizde panik yaşıyorsanız, mideniz bulanıyor, başınız dönüyorsa... Yazı tahtası, tavuk eti, müzik ve hastane olumsuz birer çapa haline gelmiş demektir. Onları nötrleştirmek, hatta olumlu hale getirmek de imkan dahilinde. Gelin, şu çapaları eritelim... Egzersiz: Çapa Eritme Adım 1: Çalışmaya başlamadan önce sizde olumsuz duygular
Buraya kadar paylaştıklarımız, arzu ettiğimiz bir duyguya
tetikleyen bir uyaran düşünün. Daha sonra bulunduğunuz
erişimi bilinçli olarak ve istediğimiz anda gerçekleştirmeye
mekanda bir nokta tespit edip o noktaya geçin. Bu noktada söz
yönelikti. Bazı durumlarda ise, bir uyarıcının bizde yarattığı
konusu uyaranı düşünün (Örneğin, hastane). Bu uyaranı
olumsuz
zihninizde canlandırın. Sizde oluşturduğu duyguya odaklanın.
bir
duygudan
kurtulmak,
bir
anlamda
onu
nötrleştirmek isteriz. Yıllar önce tahtaya kalkıp sözlüde başarısız olduğunuz için her yazı tahtası gördüğünüzde utanç ve sıkıntı yaşıyorsanız... Tavuktan zehirlendiğiniz için tavuk eti gördüğünüzde dahi başınız dönmeye ve elleriniz terlemeye başlıyorsa...
(Örneğin, panik, boğuluyor hissi) Uyaranla ilişkili kokuları, renkleri, tatları hissetmeye çalışın. Deneyimin içerisinde kalmaya özen gösterin. Adım 2: Farklı bir noktaya geçin. Bu uyarana maruz kaldığınızda nasıl hissetmek istediğinizi düşünün (Örneğin; sakinlik, soğukkanlılık). Hayatınızda bu duyguyu uyandıran
83
neler, hangi deneyimler var? Birden fazla deneyim aklınıza
Daha sonra diğer kaynaklar için de aynısını tekrar edin. Her
gelebilir, her biri için bir kağıda not alıp ayrı ayrı yerlere
seferinde ilk
bırakabilirsiniz. Bu deneyimler, ihtiyaç duyduğunuz duyguyu
hissederken, bir ayağınızı kaynak dolu deneyimi not ettiğiniz
size sağlayacak olan “kaynak” ları içeriyor.
kağıda koyun. Bu deneyimi ve beraberindeki olumlu duyguyu
Adım 3: İlk not kağıdının yanında durun. Bu deneyime odaklanın. Neler yapıyordunuz, çevrenizde kimler vardı, sesler, görüntüler, kokular nasıldı? Nasıl bir duygu deneyime eşlik ediyordu? Beden duruşunuz nasıldı? Deneyimi tüm detaylarıyla
deneyimi
ve yarattığı olumsuz
duyguyu
hatırlayın ve bu duyguyu ilk deneyime transfer ettiğinizi düşünürken sembolik olarak ayağınızı geri çekin. Her seferinde yeni ve istenen duygunun olumsuz duygunun yerini aldığını hissedin.
hatırlayın, sizde yarattığı duyguyu tekrar yoğun şekilde
Adım 5: Son olarak, yakın gelecekte olumsuz duyguyu
yaşadığınızdan emin olun. Sırayla her bir deneyim için ilgili
tetikleyen uyaranla tekrar karşılaştığınızı düşünün. Bu uyaranın
notun yanında durup o deneyimi ve eşlik eden duyguyu
sizde artık yeni ve arzuladığınız duyguyu ortaya çıkardığını
hatırlayın. Duygunun tüm bedeninize yayılmasına izin verin.
hayal edin. Yeni duygusal tepkinizin hayatınıza ne gibi
Adım
4:
Şimdi
düşündüğünüz
olumsuz
duyguyu
tetikleyen
uyaranı
avantajlar katacağını düşünün.
ilk noktaya dönün. (Bkz. Adım 1) Burada
Notlar:..........................................................................................
yaşadığınız deneyim ve duyguyu tekrar hatırlayın. Aynı anda,
......................................................................................................
bir ayağınızı ilk kaynağın yazılı olduğu kağıda koyun ve bu
......................................................................................................
kaynağın size yaşattığı olumlu duyguları hatırlamaya başlayın.
......................................................................................................
Bu kaynağı ve yarattığı olumlu duyguyu kendinize özgü
......................................................................................................
biçimde
(sesle,
renkle,
sembolle)
olumsuz
deneyime
taşıdığınızı düşünün ve bu sırada ayağınızı ilk noktaya geri çekin. Bu yeni duyguyla, ilk deneyiminizin nasıl farklılaştığına dikkat edin.
Çapaların duygu dünyamız üzerindeki etkisi büyük. Ve bu etki sadece biz yetişkinler için geçerli değil. Yapılan araştırmalar, anne karnındaki bebekler için de benzer etkilerden bahsediyor.
84
Örneğin, bebeğe anne karnında sürekli dinletilen bir melodinin,
O halde, ihtiyaç duyduğumuz her kaynağa zaten sahibiz, ancak
bebek doğduktan sonra dinletildiğinde bebeği sakinleştirdiği
kendi gözlüklerimiz bazen bu kaynakları bulup çıkarmamıza
gözleniyor. Yani işitsel bir uyaran, bebeğe anne rahmindeki
yetmiyor.
güvenli ortamı hatırlatarak ona huzur verebiliyor!
gözlüklerini takıp içimize bir de böyle bakmamız, durumu ele
Çapaların gücünü hem kendiniz hem de bebeğiniz için kullanmaya ne dersiniz? Bunun için kural basit: Sizde olumlu duygular oluşturanları arttırın, olumsuz duygular uyandıranları ise hayatınızdan çıkarın ya da “eritin”.
Bu
durumda
fikrine
güvendiğimiz
kişilerin
alma biçimimizi önemli ölçüde değiştirebilir. Gözlüklerinizi çıkarmaya başlayın... Egzersiz: Akıl Hocalarına Soralım Adım 1: Desteğe, öneriye ya da farklı bakış açıları duymaya
Mentör Tekniği
ihtiyaç duyduğunuz bir konu var mı? Oda içerisinde bu konuyu
NLP’nin en önemli varsayımlarından biri “Kişi ihtiyaç
ya da durumu temsil edecek bir nokta belirleyin. (Konuyu
duyduğu özkaynaklara kendi içinde sahiptir.” varsayımıdır.
tanımlarken bu noktada duracaksınız.)
Değişim için, isteklerimizi hayata geçirmek için gerekli olan içsel kaynaklara sahip olsak da zaman zaman bunlara erişmekte zorlanıyoruz.
Böyle
durumlarda
olaylara,
sorunlara
başkalarının gözünden bakmak kendi haritamızın dışına çıkarak
Adım 2: Oda içerisinde ihtiyaç duyduğunuz kaynakları karşılamak istediğiniz farklı bir nokta daha seçin. Burası kaynak karşılama (K) noktamız olacak.
görüş açımızı genişletmemizi sağlıyor. Genelde yaşadığımız
Adım 3: Bahsettiğiniz konuyla ilgili örnek alabileceğiniz, size
duruma benzer bir süreci başarıyla yönetmiş kişilere neleri
önerilerde bulunup destek verebilecek üç kişi belirleyin. Bu
farklı yaptıklarını soruyoruz, onlardan değerli tavsiyeler,
kişiler tanıdığınız, paylaşımda bulunduğunuz kişiler olabileceği
öneriler alıyoruz. Bazen de böyle kişilere hemen ulaşabilmek
gibi, hayali karakterler, film kahramanları, ünlü kişilikler ya da
mümkün olmuyor. Bu durumda kendi kendimize soruyoruz: O
geçmişte tanımış olduğunuz kişiler de olabilir. Bu üç kişi
benim yerimde olsaydı nasıl düşünür, nasıl davranırdı?
odanın hangi köşelerinde duruyor olabilirdi? Üçü için de ayrı
85
noktalar belirleyin. (Her belirlediğiniz noktaya not kağıtları
Adım 7: Bu aşamada diğerlerinden farklı bir nokta daha
bırakmanız hatırlamanızı kolaylaştıracaktır.)
belirleyip, o noktada tüm süreci dışarıdan seyreden bir izleyici
Adım 4: İlk olarak birinci mentör için belirlediğiniz yere geçin. Bu aşamada drama yöntemlerine başvuracağız. Kendinizi tamamen birinci mentörün yerine koyun, siz artık O’sunuz. Onun gibi durup, onun gibi konuşmaya, onun bakış açısıyla konuya
bakmaya
başlayın.
Ve
birinci
mentör
olarak
olduğunuzu düşünün ve şu soruların yanıtını arayın: Üç mentörün de ilettiği kaynakların ve mesajların ortak bir yönü var mı? Üçünün de soruna bakış açısında kişinin (yani sizin) göremediği neler var? Kişiye kazandırdığı farkındalıklar neler? Bunları nasıl hayata geçirebilir?
durduğunuz noktadan, K noktasında duran kendinize fikir,
Adım 8: Tekrar K konumuna geçin ve üç mentörün ortak
nasihat, cesaret, özgüven gibi kaynaklar gönderin.
mesajlarını ve ilettikleri kaynakları karşılayın. Tüm bunların
Adım 5: Şimdi K noktasına geçin. Bu noktada kendiniz olarak bulunuyorsunuz. Birinci mentörün size yolladığı kaynakları kendinize özgü biçimde (hediye paketi olarak, ışık, ses, renk transferi gibi soyutlaştırarak vb...) kabul edin ve içselleştirmeye çalışın. Adım 6: Adım 5’i ikinci ve üçüncü mentör için de uygulayın. Önce ikinci mentör için belirlediğiniz noktada durarak ikinci mentörün kimliğine bürünün ve kendinize onun bakış açısıyla fikirlerinizi ve yardımcı olabilecek duygusal kaynakları iletin.
aslında kendi içinizde olduğunu bilmek nasıl bir his? Tüm bu mesajlar ışığında sahip olduğunuz yeni bakış açısını ve farkındalığı
artık
konuya
transfer
edebilirsiniz.
Hazır
olduğunuzda konuyu temsil eden ilk noktaya dönün. Adım 9: Şu anda konuyu ilk tanımladığınız noktadasınız ama artık yepyeni bir bakış açısına sahipsiniz ve sahip olduğunuz içsel kaynakların farkındasınız. Bu yeni farkındalıkla birlikte nelerin değiştiğine dikkat edin. Konuyu ele alışınızda ne gibi farklılıklar var?
Ve K noktasına geçerek size iletilen kaynakları kabul edin.
Gelecekte benzeri bir durumla ilk karşılaşmanızı hayal edin.
Daha sonra da üçüncü mentör için bunu tekrarlayın.
Mentörlerden
aldığınız
kaynak
ve
tavsiyeleri
nasıl
86
kullanıyorsunuz,
neleri
farklı
yapıyorsunuz?
Bu
yeni
davranışların hayatınıza katacağı avantajlar neler?
sonra eşiyle ilişkisinin ne kadar zorlaştığını hatta koptuğunu anlatanlar, kilo veremeyenler, doğum sonrası depresyonlar,
Notlar:.......................................................................................... ......................................................................................................
kişilik bölünmeleri, rol çatışmaları.... Korku filmi senaryosu gibi anlatılıyor hepsi.
......................................................................................................
Sanal olanı böyle de, gerçek alemde durum farklı mı?
......................................................................................................
Farkettim de karnım büyüdüğünden beri beni görenler “Allah
......................................................................................................
kurtarsın!” hatta “Allah bir avazda kurtarsın!” (“Çaresi yok avaz avaz bağıracaksın!” iması seziliyor burda) gibi güzel(!) temennilerde bulunuyorlar. Ben de eşime dönüp “Çok mu acıklı görünüyorum sence? Bebek taşımak ne zamandan beri kurtulunası bir şey?” diye soruyorum. (Gebeliği fizyolojik nedenlerle zor geçenleri, türlü sağlık sorunları yaşayanları tenzih ediyorum. Onlar gerçekten takdir edilesi bir emek ve mücadele veriyorlar.) Hamile olduğumu öğrendiklerinde de bazıları şöyle söylemişti: “Şimdi kusacaksın, mecburen elinde
BÖLÜM 5: SON ÜÇ AY
torbayla dolaşacaksın, yatamayacaksın, hadi yattın tek başına kalkamayacaksın, serseme döneceksin, serseme dönmezsen
Bir Dokun, Bin Ah İşit
ineğe döneceksin bak o garanti, eğilme şöyle olur, hoplama
Bir kaç gündür internetten ne okusam gözlerim fal taşı gibi
böyle olur!..” Hepsi iyi niyetli anlıyorum ve sevgilerinden
açılıyor.
blogları
dolayı uyardıklarını aklımda tutmaya çalışıyorum. Ama
geziyorum ve bir süre sonra hiç adetim olmadığı üzere sağ
ilginçtir ki “Hayatta yaşayabileceğin en güzel deneyimlerden
işaret parmağımı kemirirken buluyorum kendimi. Çocuktan
birini yaşıyorsun, her anın tadını çıkar, Allah’ın sana
Yenidoğan
bakımı,
annelik
sitelerini,
87
bahşettiği bu güzelliğin değerini bil!” gibi şeyler söyleyenler
insanlarımıza saygılar!) Benim eleştirim yapılan yorumların
bir elin parmaklarını geçmedi. (Onların da çoğu bebek
doğru ya da yanlış olması değil, %90’ının bu doğrultuda
ürünlerinin reklamlarındaki dış seslerdi ya sahi!) Peki bunların
olması! Bu bana iki şey düşündürüyor: 1) Zaten keyfi yerinde
doğruluk payı yok mu? Var, olmaz mı! Ama bizim coğrafyada
olanlar hiç yorum paylaşmakla, akıl dağıtmakla zaman
kötülüklerin, zorlukların, acıların daha doğru olmasını istiyor
kaybetmeyip anneliğin ya da akademik çalışmalarının tadını
galiba
çıkarmakla meşguller. 2) Hadi annelik toplum baskısı ve
insanlar
içten
içe,
sıkıntılardan,
dertlerden
besleniyorlar... Yakın dönemde bir tez yazacağım, onunla ilgili yorumlar da benzer... “Bebekle zor olur, hele bebeğin gaz sorunu olursa çok zor!”, “İki saatte bir uyanacağın için adını sorduklarında bile söyleyemeyeceksin, ne akademik çalışması?”, “Ben tez
normlarla teşvik edilen bir sosyal rol, iç güdüler de dürtüyor insanı.. Ama yüksek lisans ya da doktora yapmak zorunlu mu bu ülkede, bu kadar zorluyorsa yapmamak da bir seçim... Statü kazanma, kolay iş bulma, yükselme gibi gerekçeleriniz varsa da kazanımınıza odaklanın, ne güzel...
hazırlarken bunalıma girdim.”, “Zordur, yorar!”... Tamam,
Bizde bitmek bilmeyen bir şikayet hali mevcut nedense. Bile
doğrudur bunlar. Ama motivasyon gurusu toplumumuzun
isteye gönüllü olduğumuz şeylerde dahi sürekli mutsuzuz.
bunaltmaya motive olmuş insanları, doğmamış çocuğun gaz
Mümkündür, merak edip denediğimiz bir şey bizi gerçekten
sorunu yaşaması konusunda neredeyse toplu enerji seansları
mutsuz etmiş olabilir. Neticede her girişim bir risk demektir.
düzenliyorlar farkında olmadan. Evet bunların hepsini
Mutsuz olduysanız alternatif üretin, işi daha zevkli kılmaya
yaşanacak olabilir, ama yaşanmayacak da olabilir. Ne diye bir
çalışın, en azından başkalarına bunu yayıp durmayın, yapıcı
gaz ve toz bulutu oluşturuyorsunuz kafalarda şimdiden?
hareketlerde bulunun. Ama sürekli söylendiğinizde işler iyiye
Sonucunda bir kazanç olan her iş türlü zorluğu beraberinde getirir elbet- ki bu işleri başarmanın da keyfini yaratan budur zaten. Yani kendiliğinden zevkli, kolay şeyler zaten yapılır!
gitmeyecek inanın ve siz sürecin sonunda muhtemelen mutsuz ve yorgun olacak ama “haklı” çıkmış olmanın gururuyla yetineceksiniz: “Ben baştan demiştim, yapılacak iş değil bu!”
(Bunlarda bile şikayet edecek taraf bulan “ruhu arabesk” 88
NLP ile ilgilenirken öğrendiğim en faydalı şeylerden biri
dilemesini öğütlüyor.
şuydu: Nasıl ki düşüncelerimiz, duygularımız, deneyimlerimiz
söyleyecek,
ifade
karışamam, ben hakikatin tek olduğuna ve teklikten geldiğine
ve
sözcük
seçimimizi
etkiliyorsa,
sözcüklerimiz,
ifadelerimiz de düşünce ve deneyimlerimizi etkiler. Kısacası mekanizma çift taraflıdır. Bedensel ifadelerimiz de bunlara dahil. Vücut duruşumuz, jest ve mimiklerimiz sinir sistemimize o an nasıl hissedeceğimize, düşüneceğimize dair kuvvetli sinyaller gönderir. NLP’de “Refraiming” yani yeniden çerçeveleme diye basit bir teknik vardır. Olumsuz görünen bir durumu,
bağlamını
ya
da
anlamını
değiştirecek
yeni
kelimelerle ifade ettiğinizde -içeriği hiç bozmadan üstelikdurumun algılanması ve yorumlanması üzerinde radikal bir dönüşüm sağlayabilirsiniz. Bunu öğrendiğimden beri yaşamak istemediğim bir duyguya dair kelimeler kullanmamaya özen gösteriyorum, söylemek istediklerimi olumlu kalıplarla dile getiriyorum. Ve bunu sadece bir dönem moda olduğu için değil, incelediğim, okuduğum, araştırdığım her öğretide bu şekilde öğütlendiği için, faydasını defalarca gördüğüm için yapıyorum. Örnek vermek gerekirse, Hz. Muhammed’in, “Ya Rabbi, senden sabır istiyorum!” diye dua eden birini işittiğinde ona: “Sen Allah’tan bela istedin, onun yerine afiyet iste!” dediğini naklediyor Tirmizi. Yani sabır isterken aslında sabredilecek bir
Buda’ya
Osho’ya da baksanız aynı şeyi da...
Hangisini
takip
edeceğinize
inanırım! Sözün özü, sürekli felaket tellallığı yapmanın prim yaptığı, şikayet etmenin adetten olduğu, “Çok yoğunum!” diye dert yanmadığınızda boş oturduğunuzun sanıldığı bu ülkede rasyonel-iyimser olarak yaşamak gayret istiyor. Şuursuz bir iyimserlikten bahsetmediğimin bir kez daha altını çizeyim. Benim sağlıklı bulduğum, daha gerçekleşmemiş olaylar için bile en kötü senaryoları yazmak, vehim-vesvese tuzağına düşmek, içinde bulunduğumuz bir süreci “Hayatın sonu”, “Çile dolu!” diye tanımlamak yerine, yapıcı çözümler aramak, “YAP”maya, inşa etmeye devam etmek... Aksi kendimizi ve etrafımızdakileri
baltalamaktan,
sabote
etmekten
öteye
gitmiyor zira. Orhan Veli’nin bir şiiriyle bağlayalım sözü: Şu kavga bir bitse dersin, Acıkmasam dersin, Yorulmasam dersin;
belayı da istediğini farkettiriyor o kişiye, güzel şeyler 89
Çişim gelmese dersin,
refleksler dışında da tepki verebildiğini söylüyorlar, harika
Uykum gelmese dersin;
değil mi?
Ölsem desene!
Konuştuğum çoğu anne adayı için bu dönem hem “tanışma” günü için heyecanlanıp sabırsızlandıkları, hem de bebekleriyle
Sibel Çavuş Yeğin – Haziran 2012
bir bütün oldukları, onları bedenlerinde taşıdıkları bir evrenin biteceğinden dolayı buruk hissettikleri bir zaman dilimi. Doğum yaptıktan sonra zaman zaman bebeklerinin karınlarında yaşadığı günleri özlediklerini söyleyenlere rastlıyorum. Bizler anın güzelliğini, büyüsünü yaşamak yerine geçmişin özlemi, ve geleceğin hevesi ya da kaygısıyla meşgul olabiliyoruz çoğu zaman. Oysa her gün ve o günün getirdikleri çok özel, yerini yine özel yaşanmışlıklara bırakmaya gebe. Bu sebeple, hamileliğin son aşamasını da her anın hakkını vererek, keyfini Çoğu Gitti, Azı Kaldı
sürerek yaşamak doğanın bu güzel hediyesi için en güzel
Genelde sonu gelsin diye beklenen zorlu süreçlerin sonunda
teşekkür olsa gerek...
derler “Çoğu gitti, azı kaldı.” diye. Ben hem bitsin ve
Bu dönemde, bebek sizin bütün sistemlerinizi etkilemiş
bebeğimize
hem
durumda. Muhtemelen nefes almada zorluk çekiyorsunuz, sık
özleyeceğimizi şimdiden hissettiğimiz bu güzel dönem için de
sık tuvalete gidiyorsunuz, geceleri rahatça yatmak ve kesintisiz
uygun olduğunu düşündüm... Uzun ve keyifli bir yolculuğun
uyumak
son dönemecine girdik: Son üç ay! Bu dönem hem siz hem de
gerçekleşeceğini, bebeğin sağlığını, doğum sonrasının nasıl
bebeğiniz için çok önemli. Uzmanlar bebeğinizin yedinci aydan
olacağını
itibaren öğrenebildiğini, bilgileri hafızasına kaydedebildiğini ve
anlatınca biraz ürkütücü gelse de, bebeğinizin sizinle her
kavuşalım
diye
sabırsızlandığımız,
zorlaşıyor. merak
Bir
ediyor
yandan ve
da,
doğumun
sabırsızlanıyorsunuz.
nasıl Böyle
90
konuda işbirliği yaptığından emin olabilirsiniz. Örneğin,
Son üç ayda kasılmalar, kramplar, kasıklarda ve bel
hamileliğin son ayında sol tarafınıza yattığınızda daha rahat
bölgesindeki ağrılar genelde şikayet edilenler arasında yer
hissettiğinizi
alıyor. Daha önceki bölümlerde vücudumuzun sinyallerini
farkederek
o
tarafa
yatmaya
başlarsınız.
Bebeklerin çoğu da anne karnındayken sola dönerek yatarlar.
dinlemenin,
Annenin vücudunun sağ tarafında büyük toplardamarlar yer alır
vücudumuzla uyum içinde kalmanın öneminden bahsetmiştik.
ve bebeğiniz sola yatarak bu damarlara baskı yapmamaya
Bu dönemde, vücudumuzu dinlemek her zamanki önemini
çalışır, yani size yardımcı olur. Gördüğünüz gibi ikiniz iyi bir
koruyor, ancak sürecin doğası gereği fiziksel belirtilerin
takımsınız! Ve artık beklenen güne o kadar az kaldı ki, kavuşma
yoğunluk kazandığı bu dönemde, bizi zorlayabilecek ağrı gibi
heyecanı ve mutluluğu sizi saracağından tek vücuttaki son
hisleri sadece izleme değil kontrol edebilme konusunda da
günlerinizin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.
yapabileceğimiz şeyler var. Bunun için önce temsil sistemleri
Bu dönemde de değişimler devam ediyor, vücudumuz ve
bu
sinyallerin
nedenlerini
anlamanın
ve
ve alt sistemlerden bahsedelim...
ruhumuz bu değişimlere uyum sağlama konusunda oldukça gayretli. Örneğin, hızla büyüyen karnımız eskisi gibi rahat hareket edebilmemizi engelliyor. Ben gebeliğimin son üç
Temsil Sistemleri ve Alt Modaliteler (Alt Sistemler)
ayında en çok yüz üstü yatmayı, sağımdan soluma bir kerede
Duyusal
dönmeyi özlemiştim mesela!
Hareketlerim iyiden iyiye
değinmiştik. Duyu organlarımız, NLP’de temsil sistemleri
yavaşladığı için, biraz hızlı yürüyen ya da koşan birini görsem
olarak adlandırılıyor, çünkü dışarıdaki dünyayı zihnimizde
istemsiz olarak “Dikkat et!” diye uyarıyordum. Benimle birlikte
temsillere dönüştürürken bu organlar aracılığıyla gelen verileri
bütün insanlık hamileymiş gibi, koşmak, zıplamak herkes için
kullanıyoruz.
riskli hareketler grubuna girmişti zihnimde. Yine de son güne kadar mümkün olduğunca dinamik ve hareketli kalmanın yollarını bulmam gerektiğini biliyordum.
keskinlikten
bahsederken
temsil
sistemlerine
Temsil sistemleri görsel, işitsel, dokunsal (kinestetik), kokusal ve tatsal olarak beş duyumuz üzerinden tanımlanır ve bizler genelde bu beş duyudan bazılarını daha çok kullanmaya 91
eğilimliyiz. Örneğin, bazılarımız görsel detaylara çok önem
değişmesiyle birlikte tamamen değişmişti. Ve NLP sayesinde
veriyoruz, anıları zihnimizde depolarken resimler, hareketli
biliyordum ki, tersi de mümkündü. Yani duyularımıza ilişkin bu
görüntülerle kaydediyoruz. Kimimiz için ise sesler çok önemli,
detayları değiştirerek bir nesneye, kavrama karşı tutumumuz,
deneyimlerimizi kimin, neyi, hangi ses tonuyla söylediğine
duygulanım durumumuz değiştirilebilirdi!
kadar varabilen detaylarda hafızamıza kaydediyor, bir sesle o ana kolayca dönebiliyoruz. Yoğun olarak kullanma eğilimi gösterdiğimiz algı kanalı “tercihli temsil sistemi” olarak adlandırılıyor.
Temsil sistemlerimiz aracılığıyla gelen bilgilerin detaylarına alt modaliteler (alt sistemler) diyoruz. Her temsil sisteminden gelen mesajların kendine özgü detayları var. Aşağıda bununla ilgili bir liste bulabilirsiniz:
Beynimiz deneyimleri kaydederken farklı kategorilere ayırır. Her kategorinin olumlu ya da olumsuz duygusal çağrışımları vardır. Bu yüzden bize acı veren ya da hoşlanmadığımız deneyimler, farklı temsil sistemi detaylarıyla kodlanırken,
Görsel Kanal
sevdiğimiz, bize güzel duygular yaşatanlar farklı detaylara sahiptir. Örneğin, hamilelikten önce “et” dediğinizde benim
Görüntü...
tam gözümün önünde ve bana yakın duran, iyi kızarmış, rengi
Hareketli (film) / hareketsiz (resim)
canlı ve parlak, üzerinde dumanlar tüten, mis gibi kokular
Renkli / siyah-beyaz
yayan, cızz cızz sesleri eşliğinde bir parça biftek görüntüsü canlanırdı. Hamileliğin ilk üç ayında ne olduysa oldu artık “et” kelimesini dahi söyletmiyordum, çünkü artık gözümün önüne mat, koyu kahve, bozbulanık bir et resmi ve burnuma ağır bir
Parlak / loş / karanlık Net / bulanık Normal boyda / normalden küçük ya da büyük
koku geliyordu. Et aynı etti, ama sadece adını söylediğimde
Sağda / solda / ortada / aşağıda / yukarıda
bile zihnimin çağrıştırdıkları benim ete olan yaklaşımımın
Yakın / uzak
92
-hareketliyse- Hızlı / yavaş / orta hızlı Odaklı
Kinestetik Kanal (Dokunma duyusu)
Üç boyutlu / iki boyutlu
Yoğunluk ( güçlü / zayıf)
Çerçeveli / sınırsız
Sıcaklık, soğukluk, nem
Deneyime bağlı / deneyimden kopuk (-deki) Baskın renk
Ağırlık, hafiflik Boy veya biçimde değişiklik Sertlik / yumuşaklık
İşitsel Kanal
Pürüzlü / pürüzsüz doku Basınç yeri ve şiddeti
Ses(in)... Stereo / mono
Duygular sürekli / kesintili Hareketin (varsa) yönü ve hızı
Yakın / uzak Yüksek / alçak Tınısı
Peki bunları bilmek bize ne kazandırır? Deneyimlerin,
Temposu (hızlı / yavaş)
hatıraların, içsel dialogların bizde yarattığı duygusal etkiyi
Konumu (arkadan / önden / yandan)
ciddi ölçüde değiştirme becerisi! Nasıl mı?
Düzenli-sürekli / düzensiz-kesik kesik
Çok mutsuz hissettiğiniz bir anı düşünün. O anı hatırladığınızda
Bazı kelimeleri vurgulu
zihninizde neler canlanıyor? Yukarıdaki listeden faydalanarak
Süresi
alt modaliteleri tespit edin. Görüntü mü, film mi? Görüntünün özellikleri nasıl? Görüntüye eşlik eden sesler var mı, yoksa
93
sessiz mi? Vücudunuzda bir ağırlık, sıcaklık, sertlik vb. hisler
gözetmeksizin aynı duygusal tepkileri veriyor, öyleyse neden
uyandırıyor mu? Sırayla bu detayları tespit edin. Şimdi yine
bu
aynı görüntüyü tekrar canlandırın. Bu kez tek tek alt
kullanmayalım?
modaliteleri değiştirin. Bir önceki görüntü size mutsuz hissettirebildiğine
göre
muhtemelen
deneyime
bağlı
(associated) durumda idiniz. Yani görüntünün içindeydiniz ve kendi gözlerinizle görüyordunuz. Şimdi görüntüye dışarıdan bakarak deneyimden kopuk (dissociated) hale geçin. Yani görüntüye uzaktan bakarak, kendinizi görüntünün içerisinde ayrı bir kişi olarak görmeye çalışın. (Deneyime bağlı olmak, duygunun etkisini arttıracağı gibi, deneyimden kopuk kalmak, olaya duygusal bir mesafe koyarak etkisini azaltacaktır.) Diğer detaylarla oynamaya devam edin. Resmi/filmi yakınlaştırıp uzaklaştırın, siyah-beyazdan renkliye çevirin, sesler varsa yükseltip alçaltın. Ve her seferinde içinde bulunduğunuz duyguya dikkat edin. Bazı değişiklikler duygusal olarak büyük fark yaratacaktır. Bu basit tekniği olumlu anıların, düşüncelerin etkisini arttırmak için de kullanabilirsiniz. Diyelim çok huzurlu, mutlu hissettiğiniz bir anı düşündünüz. Duygunun sizi sarması, o anı tekrar yaşıyormuşcasına hissettirmesi için görüntünün içine girin, o anın tüm detaylarını dışarıdan kendinizi izliyor gibi değil de, tekrar içindeymiş ve yaşıyormuş gibi görmeye çalışın.
Beynimiz
gerçek
ve
hayal
arasındaki
ayrımı
özelliğini
olumlu
duyguları
çoğaltarak
lehimize
Bir de iç sesimizin bize hoş olmayan şeyler söylediği anlar var. Kafamızın
içinde
bir
ses
durmadan
dır
dır
eder,
yapamayacağımız şeyleri söyler, bazen bizi yargılar, bazen acımasızca eleştirir, keyfimizi kaçırır. Böyle zamanlarda alt modalitelerin ayarlarıyla birazcık oynamayı deneyebilirsiniz. Diyelim içinizdeki eleştirmen “Yetersizsin, asla iyi anne olamazsın, bu hamilelik hiç bitmeyecek sanki, of çok zor...” gibi “hoş” ifadeleri ardı ardına sıralıyor. Böyle bir iç konuşmanın başladığını farkettiğinizde (işitsel olmayanlar için bu diyaloğu farketmek o kadar kolay olmayabilir.) biraz eğlenmeye ne dersiniz? Önce sese odaklanın, tok bir ses mi? Yakından mı geliyor uzaktan mı? Temposu nasıl? Düzenli mi kesintili mi? Yukarıdaki listeden faydalanarak önce sesin alt modalitelerini keşfedin. Sonra sesi bozmaya başlayın. Bir cadı aynı şeyleri söylese nasıl söylerdi, ya da bir palyaço? Çok sevdiğiniz bir komedyen?.. Sesi olabildiğince komik hale getirin ve bırakın aynı şeyleri bir de bu şekilde söylesin: “Asla iyi anne olamazsın böö böbö böööö!” Bu küçük uygulamayı kalabalık yerlerde yapmanın yan etkisi insanların durup
94
dururken gülmenize anlam verememesidir, önceden uyarayım. Ben bu tekniği, insanlar olumsuz konuşmalar yaptığında kullanıyorum
genelde.
“Bebek
doğunca
ilk
bir
ay
Vücudunuzun neresinde? Bir rengi olsa bu ne olurdu? Parlak mı mat mı?
uyuyamayacaksın, hele gazı varsa yandın, sarılık olursa şöyle,
Bir basıncı, ağırlığı var mı? Sert mi yumuşak mı? Sıcak mı
üşütürse böyle...” diye başlayan cümleleri duyduğumda o sesler
soğuk mu?
kendiliğinden uzaklaşıyor, kısılıyor, sadece oynayan bir çift dudak kalıyor. Bunu gerçeklere kulak tıkamak olarak
Bir ses ya da titreşim ona eşlik ediyor mu?
algılayabilirsiniz. Oysa değil... Tüm söylediklerinde haklılık
Bu şekilde bütün alt sistem detaylarını (listeden yararlanarak)
payı var elbette; bebeğin gazı olabilir, gece uykusuz kalmak
ortaya çıkarın. Daha sonra bunlarla oynamaya başlayın.
zordur, çoğu yenidoğan sarılık olur... Ama bunları hamileyken düşünmek bize ne kazandıracak kaygı ve endişeden başka? Gereksiz bir psikolojik yük bu bana göre. O yükü almamak için basit ve eğlenceli formülüm her zaman işe yarıyor, siz de deneyin! Alt
modaliteleri
Önce rengi değiştirin. Ağrının mevcut rengini hoşunuza giden, canlı, parlak bir renge dönüştürün. Derin nefesler alıp, her nefeste sevdiğiniz rengi vücudunuza çektiğinizi, ağrıyı bu rengin sardığını ve eski rengin yerini aldığını zihninizde canlandırın. Nefesinizi verirken eski rengini bir duman gibi
ağrı,
acı
ve
benzeri
durumlarda
da
kullanabiliriz. Bir dahaki sefere başınız ya da beliniz ağrıdığında şunu deneyin:
dışarı attığınızı hayal edin. Daha
sonra
Bulunduğu
ağrıyı yerden
vücudunuzda vücudunuza
dağıtmaya
dağılırken
başlayın.
yoğunluğunu
kaybettiğini, seyreldiğini ve hafiflediğini hissedin. Sıcaklığını Egzersiz: Ağrının Alt Modaliteleri
azaltarak serin ve ferah bir hisse dönüşmeye başladığını düşünün.
Önce ağrı ya da acı hissine odaklanın.
95
Bütün detaylarla tek tek bu şekilde oynayın. Ağrı hissinin nasıl
ortamlardan uzak kalacağımızı önemli ölçüde belirler. Ağrılar
değiştiğine dikkat edin.
da aynı şekilde... Çevremizdekilerin bizim için endişelenmesi
Bu çalışmayı tüm vücudunuz için de yapabilirsiniz. Sakin bir yer belirleyip uzanın ve rahatlayın. Dikkatinizi bedeninize yönlendirin. Ayak parmaklarınızdan başlayarak başınıza doğru vücudunuzudaki her noktanın üzerinden oldukça yavaş şekilde, dikkatinizi yoğunlaştırarak ilerleyin. Ağrı ya da rahatsızlık hissettiğiniz bölgelerde yukarıdaki egzersizi yapın. Ağrının hafiflediğini ve yok olduğunu hissettikçe ilerleyin. Bu şekilde vücudunuzun
genelinde
bir
rahatlama
ve
gevşeme
sağlayabilirsiniz. Rahatlatıcı, meditatif bir müzik ve hoş kokular da size yardımcı olacaktır.
ve bizimle ilgilenmeleri için zemin hazırlayabilirler örneğin. Bu gibi gizli kazanımlarımızın farkına varmadığımız ve bunlardan vazgeçmeye razı olmadığımız sürece hastalıkların ve ağrıların son
bulması
zor
olacaktır.
Bu
sebeple,
herhangi
bir
rahatsızlığınız, sıkıntınız için tıbbi tedaviye başladığınızda ya da NLP gibi destekleyici yöntemlere başvurduğunuzda kendinize önce şunu sorun: Bu rahatsızlığın dolaylı olarak gidermeme vesile olduğu .......... alanlarındaki ihtiyaçlarımı, daha uygun yollardan tatmin etmeye ve bu rahatsızlıktan vazgeçmeye gönüllü müyüm? Eğer cevabınız kuşkusuz ve gönülden bir “Evet” ise, rahatsızlığınızdan kurtulmanız için
Notlar:..........................................................................................
önünüzdeki büyük bir engeli aştınız demektir: Bilinçaltı
......................................................................................................
direncini!
...................................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................
Alt modalitelere dönecek olursak... Ağrılar için yaptığımıza benzer bir çalışmayı lisenin son yılında üniversiteye giriş sınavına hazırlanırken yapmıştım. O zaman bunun NLP’de
Ağrı konusunu geçmeden önce bir noktaya daha değinmekte
kullanılan bir yöntem olduğunu bilmiyordum, ama bir yerde
fayda var. Hastalıkların, ağrıların arkasında genelde gizli
okuyup denemeye değer olduğunu düşünmüştüm. Kaygı ve
(ikincil) kazanımlarımız vardır. Bir hastalık ne yiyeceğimizi,
stres, sınav performansını olumsuz etkileyen en önemli
nerelere gidebileceğimizi, kimlerle görüşeceğimizi ve hangi
faktörlerden malum. Ne kadar iyi hazırlanmış olursanız olun,
96
stres anında salgılanan hormonlar beyindeki kimyasal süreçleri,
Son dönemin kafanızı en çok meşgul edebilecek konularından
nöron bağlantılarını etkilediği için performansı düşürüyor.
biri de estetik kaygılardır. Artık göbeğiniz iyice irileşmiş, ciltte
Bununla başetmek için, heyecanımı ve kaygımı bir buz küpü
lekelenmeler bariz hale gelmiş, çatlaklar oluşmaya başlamış ve
olarak düşündüm. Mavi bir zemin üzerinde, şeffaf, doğal olarak
vücudunuz ağırlaşmış olabilir. Öte yandan, pek çok hamile
soğuk ve sert, epey büyük bir buz küpüydü bu. Sonra yavaş
kadın, saçlarının parlaklaştığını ve gürleştiğini, cildinin gerilip
yavaş buzun ısındığını, ısındıkça büyüklüğünü yitirdiğini,
her zamankinden daha canlı ve parlak göründüğünü, kendisini
yumuşadığını ve sertliğini akışkanlığa, hatta uçuculuğa
eskisinden daha dişi ve cazibeli hissettiğini söyler. Bu fiziksel
bıraktığını en ince detayına kadar hayal ettim. Buz tamamen
etkiler, her hamilede değişebileceği gibi aynı kişinin farklı
eriyip yerini suya bırakana kadar bu imgelemeye devam
hamileliklerinde de farklılık gösterebilir. Beslenme tarzımız,
ediyordum. Bir süre sonra bu alışkanlık oldu, artık her sınavdan
genetik yapımız, psikolojik sağlığımız ve pek çok etken bu
önce hızlıca bu zihinsel egzersizi yapabiliyordum. Büyük sınav
farklılıklarda önemli ölçüde etkilidir.
günü herkes tırnaklarını yerken ben keyifle en sevdiğim çikolatayı yiyerek gözümün önünde kendiliğinden beliriveren
Beden Algımız
buz küplerini sakince eritmekle meşguldüm. İşe yaramıştı, nasıl
Hamilelik boyunca fiziksel özelliklerimizin değişime uğradığı
olduğunu bilmesem de... O gün sınava telaşsız, kaygısız girdim,
tartışılmaz, ancak bu değişimlere anlam yüklemek ve bu
üç saat boyunca da çok sakindim. Ve sonuçlar geldiğinde
anlamın üzerimizde olumlu ya da olumsuz etkiler yaratmasına
Boğaziçi Üniversitesi’ni kazandığımı görünce sakinliğimin o
izin vermek bize bağlı. Vücudumuzun -yaygın tabirle-
güne kadar olan emeğimi, çabamı nasıl desteklediğini farkedip
bozulmasını bebek sahibi olmak için ödenen bir “bedel” olarak
bu yöntemi her alanda kullanmaya başladım. Halen çoğu insanı
da değerlendirebilirsiniz, dünyaya bir can getiriyor olmak gibi
heyecanlandıran sınav, sunum gibi durumlar benim için normal
büyük bir olgunun küçük bir detayı olarak da... Günümüzde her
hatta eğlencelidir. Ne de olsa yılların zihinsel antrenmanı var...
konuda olduğu gibi güzellik ve bakım konusunda da çok hızlı ve etkili sonuçlar veren araçlar, yöntemler mevcut. O yüzden siz bu gibi konularla bebeğinizin ve kendinizin keyfini 97
kaçırmayın,
tekvücut
olacağınız
sayılı
günlerin
tadını
görüyordum. Ve şaşırtıcı olan, etrafımdaki insanlar da hala
çıkarmaya devam edin. Ben hızla kilo aldığım son üç ayda,
zayıf olduğumu düşünüyorlardı. Ben de itiraz etmeyip, kibarca
doğumdan sonra saçlarımda farklı bir model denemek,
teşekkür ediyordum, Ne de olsa etrafta bir tartı olmadığı sürece
başlangıç kilomdan iki kilo daha zayıf olmak, yepyeni
sorun yoktu...
kıyafetler almak ve içlerinde harika durmak gibi cezbedici hedefler belirlemiş, doğum sonrasını kendim için bir yeniden doğuş olarak ilan etmiştim. Siz de basit ama çekici hedefler koyarak can sıkıcı olabilecek bir zaman dilimini, oldukça motive edici hale getirebilirsiniz.
Bu özel durumla gelen ve çok da hoşlanmadığımız değişimlerin -kilo almak gibi-, aslında bizi ve bebeğimizi korumaya yönelik olduğunu bildiğimiz sürece rahatsız olmamak mümkün. Kilo alıyoruz çünkü doğa tedbiri elden bırakmıyor; bizi kötü koşullarda doğum yapacak ve bebek emzirecekmişiz gibi
Bedenimizle ilgili algımızın mevcut durumumuzla doğrudan
hazırlıyor. Yediklerimize ne kadar dikkat edersek edelim
ilişkili olmadığını iddia eden araştırmalar söz konusu. Örneğin,
vücudumuz
doktorlar anorexia nervosa ya da blumia gibi patolojik
hamileyken yağlarımızı sevmeniz için çok kutsal bir sebebimiz
durumlarda kişilerin ne kadar zayıf olurlarsa olsunlar
var!
kendilerini aşırı kilolu algıladıklarını ifade ediyorlar. Benzer şekilde bazı kadınların hamilelikte ne kadar kilo alırlarsa
bu
dönemde
ekstra
yağ
depoluyor.
Yani
İlişkiler ve Empati
alsınlar kendilerini zayıf algıladıklarını biliyor muydunuz?
Hamileliğin sonuna yaklaşıyoruz... Ve yaklaştıkça, hamilelik
Demek ki bizim bedenimizle ilgili algımız, koşullardan
sürecini değil sonrasını düşünmeye başladığımızı farkediyoruz.
bağımsız
kadınlardandım.
İlk aylarda hamilelikle ilgili yazılar okurken, etrafımızdaki
Hamileliğim boyunca 16 kilo aldım, ama bunu bir tek tartı
hamilelere “Sende de böyle oluyor mu?” türünde sorular
üzerindeyken ve fotoğraflarımı eski fotoğraflarımla yan yana
sorarken, artık bu alanda kıdem kazandığımız ve bir sürü adımı
koyduğumda farkediyordum. Aynaya baktığımda ise yüzü ve
geride
şekillenebiliyor.
Ben
de
bu
bıraktığımız
için
gözümüzü
bir
sonraki
adıma
hatları biraz yuvarlaklaşmış ama -ne hikmetse- zayıf bir kadın
98
kaydırabiliyoruz: Bebeğimizin karnımızda değil kucağımızda
olmayacakmış) gibi davranabiliyorlar. Tabii her erkeğin bu
olacağı günlere...
süreçte tepkisi farklı, bazıları çok daha sağlıklı baş etme
Bu dönemde anne ve baba adaylarının ortak soruları
yöntemleri geliştirip eşlerinin işini kolaylaştırıyor.
hayatlarının bundan sonraki döneminin nasıl olacağıyla ilgili.
Bir keresinde eşim de evdeyken oturmuş karnımı okşuyor bir
Şanslı olanlar, bu soruları birbirlerine sorup paylaşımda
yandan
bulunabiliyor ve ortak bir vizyon yaratabiliyorlar. Bazı
konuşuyordum. Eşim şakayla karışık: “Bak oğlum, annen artık
durumlarda ise konuşmaya
gerek kalmadan birbirimizi
bana değil sana aşkım diyor!” dedi. Gülüştük ama şakasını göz
anlamamız ve bu anlayış doğrultusunda birbirimiz için hayatı
ardı etmedim. Erkekler, anneyle bebeğin derin bağlılığı içinde
kolaylaştırmamız
kendisine bir alan yaratabilme kaygısını az ya da çok yaşıyor,
hem
zamandan
hem
enerjiden
kazandırabiliyor. Hamilelik dönemi boyunca anne adayının yaşadığı fiziksel ve ruhsal sürece odaklanırken, baba adaylarını genelde unuturuz. Oysa, baba adaylarının fiziksel bir değişim yaşamıyor olmaları
“Kayra,
aşkım
benim...”
diye
bebeğimle
bu yeni ilişkide eski önemli konumunu kaybetme endişesi taşıyabiliyor. O andan sonra, eşimin duygularını daha iyi anlamak
için
yeni
hayatımıza
zaman
zaman
onun
penceresinden bakmaya karar verdim.
psikolojik olarak etkilenmedikleri anlamına gelmiyor. Onlar da
Sizin de buna ihtiyaç duyduğunuz anlar oluyordur ve “empati”
endişe, kaygı, korku gibi duygularla boğuşabiliyorlar. Bu
kelimesinin dillere sakız olduğu günümüzde empatik yaklaşım
duygular, kadın ve erkek tarafından farklı tepkilerle dışarıya
sergilemek için çaba da harcıyorsunuzdur eminim. Kendimizi
yansıtılıyor çoğunlukla. Kadınlar anlatarak, ifade ederek dışa
başkasının yerine koyabilmek, kendi gözlüklerimizi bir kenara
vurabiliyorken, toplumsal koşullanmalar erkeklerin çoğu için
atıp o kişinin gözlükleriyle dünyaya bakabilmeyi gerektiriyor
bunu daha zor kılıyor. Erkekler, bunun yerine agresif ve öfkeli
demiştik. NLP diliyle konuşacak olursak, kendi haritamızı bir
davranışlar içine girebiliyor, aşırı evham yaparak durumu
kenara bırakıp o kişinin haritasını elimize alarak kendimizce
zorlaştırabiliyor ya da bir savunma mekanizması geliştirerek
tanıdığımızı sandığımız bir arazide dolaşabilmeyi becermemiz
hamileliği ve bebeği yok sayarak hiç bir şey olmamış (ve
şart. Bu söylemesi kolay, uygulaması zor bir iş elbette. O 99
yüzden bir kişiyi anlamak istiyorsak, kısa bir süreliğine “O”
ihtiyacınız var mı? Sizin için bu kişi ne kadar önemli? Bu
olmayı denemek hiç fena fikir değil...
ilişkinin sürmesinin sizin için anlamı nedir? Bu ilişkiye zaman ayırarak yatırım yapmaya değer mi? (Söz konusu ikinci kişi
Egzersiz: İlişkilere “Üçlü” Bakış
eşinizse, bu soruları sormak size garip gelebilir, ama unutmayın bu egzersizi tüm ilişkilerinizde uygulayabilirsiniz ve ele aldığınız ilişkinin sizin için ciddi bir değeri yoksa, çalışma
Ben
amacına ulaşmayacaktır.)
O Daha sonra mekanda ikinci bir nokta belirleyip o noktada
3. Kişi
durun. Burada “ikinci kişi” (SEN pozisyonu) olacaksınız, yani
Meta
ilişkinizdeki karşı taraf. Artık tamamen o kişisiniz. Onun gibi durun, onun gibi bakın, onun kullandığı kelimeleri kullanarak
Adım 1: Daha farklı açılardan bakarak analiz etmek istediğiniz,
onun gibi konuşun. Ve bırakın o, bu ilişkinin önemini kendi
sizin için önem taşıyan bir ilişkinizde yaşadığınız durumu ve
açısından anlatsın. (Konuşan siz olsanız da, kendinizi daha
-varsa- bu ilişkideki somut bir iletişim sorununu hatırlayın.
önce hiç aklınıza gelmeyen şeyleri söylerken farkedince şaşırabilirsiniz!) Şimdi mekanda bir nokta daha belirleyin. Bu noktada durduğunuzda ilişkinizi -tercihen- yakından bilen, her iki tarafı da tanıyan ve bu ilişki hakkında size yapıcı geribildirimler,
Birinci Tur
bakış açıları sunabilecek bir kişi olduğunuzu düşünün. Hatta Adım 2: Önce içinde bulunduğunuz mekanda bir nokta seçip orada durun ve “kendiniz” (BEN pozisyonu) olarak ilişkinizi düşünmeye
başlayın.
İlişkideki
diğer
insana
herşeyiyle o olun. (Böyle bir kişi yoksa, az önce anlattıklarınızı dinlemiş hayali bir ilişki uzmanı bile düşünebilirsiniz.) Şimdi
gerçekten
100
uzmanımız kendi gözüyle bu ilişkiyi değerlendiriyor ve
Geçen turda dışarıdan bakarak değerlendirme yaptığınız
gerekliliğini sorguluyor olacak.
noktaya geçin ve yorumsuz şekilde -adeta bir kamera gibi- bu
Son olarak, farklı bir noktaya geçip tüm konuşulanları dışarıdan akılcı bir gözle değerlendirin (Meta Pozisyonu). Üç kişinin de
turda konuşulanları özetleyin. Ortak ve ayrılan noktaları tespit edin.
söylediği ortak şeyler neler? Görüş ayrılıkları var mı?
Üçüncü Tur
İkinci Tur
Adım 4: Kendiniz olarak durduğunuz noktaya dönün ve bu
Adım 3: İlk turda kendiniz olarak durduğunuz noktaya geri dönün. Bu noktada kendiniz olarak ilişkinin ya da spesifik olarak ilişkide yaşanan sorunun size hissettirdiği duygulara yoğunlaşın. Sadece duygularınızdan konuşuyor olduğunuzdan emin olun. Ardından, ilişkideki diğer taraf için belirlediğiniz noktaya geçin. (Dikkat! Bu noktada yine onun yerine geçiyorsunuz, hatta o oluyorsunuz.) Neler hissediyorsunuz? Olayları değil duygularınızı düşünün, onları anlatın. Şimdi ilişkinizi dışarıdan izleyen ve yorumlayan 3. kişi oluyorsunuz. Bu kişi için seçtiğiniz noktaya geçin ve iki tarafın
ilişkide irdelediğiniz durumu yaratan davranışın altındaki amacı düşünün. Neyi amaçlayarak böyle bir davranış sergiliyorsunuz? Davranışın altında yatan iyi niyet ne? (Düşünmek için kendinize zaman verin ve samimi olun.) İkinci pozisyon için belirlediğiniz noktaya geçerek, diğer turlarda olduğu gibi “O” olun. Siz bu durumu ya da sorunu yaratan
davranışı
sergilerken
esasında
ne
yapmaya
çalışıyorsunuz? Amacınız, iyi niyetiniz nedir? Üçüncü pozisyona geçerek, dışarıdan uzman olarak bu iki kişinin amaçlarını değerlendirin. Onların farketmediği, sizin dışarıdan değerlendirdiğinizde fark ettiğiniz noktalar var mı?
duygularını değerlendirmeye alın. Benzer duygular içindeler
Son olarak, dışarıdaki noktadan, tarafsız olarak bu turda
mi? Ayrıldıkları noktalar var mı? Onların farketmediği, sizin
konuşulanları özetleyin. Dikkate değer noktaları vurgulayın.
dışarıdan farkettiğiniz detaylar neler?
Final 101
Adım 5: Kendiniz olarak durduğunuz noktaya son kez geçin.
gücü olan değerler, yaşam tecrübelerimiz yoluyla oluşabileceği
Tüm tarafları ve konuşulanları dinlediniz... Neleri farkettiniz,
gibi, içinde bulunduğumuz sosyal çevreden, kültürden de
neler değişti? Peki şu andan sonra, bu ilişki için neleri farklı
etkilenir.
yapmaya başlayacaksınız? Şimdi gözünüzü kapatıp, bu yeni farkındalıkla ne tür yeni davranışlar geliştireceğinizi ve bu davranışların ilişkinize katacaklarını tüm detaylarıyla hayal edin.
Hepimiz hayatımızı şekillendiren pek çok değere sahibiz. Başarı, bağlılık, dostluk, inanç, özgürlük... Ve her bir değer, bizce neyin öncelikli olduğunu, neye daha çok yatırım yapmamız gerektiğini ortaya koyuyor. Bağlılık, yakınlarımızla,
Notlar:..........................................................................................
sevdiklerimizle, dostlarımızla daha çok vakit geçirmemizi,
......................................................................................................
onlarla olan ilişkimize emek vermemizi gerektirirken, özgürlük
......................................................................................................
bağlarımızdan zaman zaman kopmayı, içimizden gelen sese
......................................................................................................
göre hareket etmeyi, yeri geldiğinde bireysel seçimler yapmayı
......................................................................................................
gerektirebiliyor. Aile ve kariyer gibi iki değeri düşünün. Pek çok insan bu iki değeri kendi değerler sisteminin birer unsuru olarak sayıyor ve bu ikisi arasında ciddi bir çelişki yaşıyor. Peki bu çelişkinin kaynağı nedir? Değerlerimiz kendi içlerinde bir öncelik sıralamasına sahiptir.
Değerler
Zaman, maddi kaynaklar, enerji gibi kişisel kaynaklarımız
Hayatımızda neyin önemli neyin önemsiz olduğunu değerler
sonsuz değil. Bu sebeple, hayatımızdaki öncelikleri belirlemede
sistemimiz
üzerine
bazı değerlerimiz ön plana çıkarken bazıları daha geride
kurduğumuz, neye ne kadar enerji ve zaman harcayacağımızı
kalabiliyor. Her biri çok önemli olan değerlerimizden bazıları,
belirleyen
kendi içlerinde kıyaslandığında görece “daha önemli” hale
belirler. önemli
Değerlerimiz, kriterlerdir.
hayatımızı Tıpkı
inançlar
gibi
davranışlarımız ve seçimlerimiz üzerinde önemli bir belirleyici
geliyor.
102
Hamilelik değerler listemizde değişikliklere yol açabilecek bir
listede kariyer bir numaraya otururken, sağlık sıralamaya bile
dönemin gelişini müjdeliyor bir bakıma. İlgimizi, sevgimizi,
giremeyebilir. Bu çalışmayı kendi hayatım için yaptığımda,
kaynaklarımızı cömertçe sunacağımız bir can bazen bütün
listem beni oldukça şaşırtmıştı. Önemli dediğim değerlerim ve
dengeleri baştan kurmamızı gerektirebiliyor. Aile değeri sizin
yaşattığım değerler birbirinden ne kadar da farklıydı!
için ne kadar öncelikliydi önceden? Ya da sorumluluk, sadakat
Yaşadığım
gibi değerler? İlk sırada macera ya da özgürlük mü vardı?
kaynaklandığını o zaman farketmiştim ama o an çok üzerinde
Bebeğiniz yaşamınıza katıldığında neler değişecek, neler aynı
durmamıştım. Sadece sordum, “Değerlerimle tam uyumlu bir
kalacak?
üst
hayat sürmek nasıl olurdu?..” Eğitim sonunda eğitmen
basamaklarına tırmanacak? Sorular sorular... Soruların olumlu
listelerimizi birer zarfa koyup üzerine adresimizi yazmamızı
ve dönüştürücü gücünden her fırsatta yararlanmayı ihmal
istedi ve bir gün bunları bize postalayacağını söyledi.
etmeyin. Bakın kendi sorularımı sormak, benim hayatımda
Aylar sonra, çok da ihtiyacım olan bir dönemde unutup gittiğim
nasıl bir değişim süreci başlattı:
bu listenin içinde olduğu zarfı kapımda buldum. Eğitmen
Bir kaç yıl önce katıldığım kurumsal bir eğitimde eğitmen bize
sözünü tutmuştu. Kafamın karışık olduğu, bir seçim yapmam
bir değerler listesi vermiş ve öncelikle en önemli beş
gereken bir zamanda değerler listem çıkıp gelivermişti karşıma.
değerimizi sıralamamızı istemişti. İkinci adımda ise o andaki
Açıp baktığımda hayatın mucizelerine bir kez daha inandım.
mevcut yaşam tarzımız itibariyle öncelik vermek zorunda
Kendi kendime sorduğum “Tercihimi neye göre yapacağım?”
olduğumuz beş değeri önem sırasına göre sıralamamızı
sorusunun cevabını o listeye bakarken buldum. Mutlu olmak
istemişti. Bu iki sıralama birbiriyle aynı olabileceği gibi
için önem verdiğim değerler listesinin yaşattığım değerler
oldukça farklı da olabilir. Örneğin, sağlık sizin için birincil
listesiyle tutarlı olması gerekiyordu. Ve ben tercihimi buna göre
öneme sahip değerken, o anki yaşam koşullarınız itibariyle
yapacaktım. Bir karar verdim, değerlerim ekseninde hayatımı
kariyere odaklanmış ve altı aydır ağrıyan dişiniz için daha dişçi
yeniden düzenledim, yeni planlar yaptım, yeni hayaller
ziyaretine gidememiş bile olabilirsiniz. Bu durumda, ikinci
kurdum… Sevdiğim ve “değerli” gördüğüm uğraşlar hayatımı
Hangi
değerleriniz
öncelik
listenizin
bazı
çelişkilerin
de
bu
uyumsuzluktan
103
kaplamaya başladı. Artık zamanımı, enerjimi bunlara rahatlıkla
Tablo nasıl? İkisi arasında dağlar kadar fark mı var, yoksa gayet
yönlendirebiliyordum. Sevdiğim şeylerle uğraşmak hayallerimi
tutarlı ve uyumlular mı? Uyum yüksekse sorun yok demektir,
daha ulaşılabilir kıldı, hatta hayal olmaktan çıkardı. Bu kitap, o
hayatınızdaki ahengin ve iç uyumunuzun tadını çıkarın. Ama
hayallerden biriydi işte. O günden bu yana ne zaman ikilemde
fark büyükse, ikilemlerinizi ve çelişkilerinizi bebeğiniz aranıza
kalsam döner değerlerime bakarım.
katılmadan çözmek için kolları sıvayın. Sonuç buna değecek...
Şimdi sıra sizde! Siz hiç değerleriniz hakkında düşündünüz
Başarı (Başarma hissi, hedeflere ulaşma, zorluklarla başetme) Macera (Yeni, farklı ve heyecan verici deneyimler) Kariyer (İş yerinde başarı, terfi, mevki) Merhamet (Diğerlerinin istek ve ihtiyaçlarına duyarlı olmak) Dürüstlük (Adalet duygusu, prensiplere bağlılık) İnanç (Büyük bir güçle ilişkisi olmak, dini inanç) Aile (Sizinle bağı olanlarla yakın ilişkide olmak) Özgürlük (Bağımsızlık, özerklik, seçim yapabilirlik) Dostluk (Yakın, pozitif, diğer insanlarla kişisel ilişkiler) Mutluluk (Duygusal, eğlence, kendisiyle barışık olmak) Sağlık (Fiziksel ve ruhsal iyi olma) İçtenlik (Doğruluk, samimiyet, inançların arkasında durma) Sadakat (Görevler, bağlılık, amaca odaklılık) Güç (Otorite, kaynak kontrolü, kişiler üzerinde etkileyicilik) Sorumluluk (Davranışlarının sorumluluğunu üzerine almak) Kendine saygı (Gurur, kişisel farkındalık) İstikrar (Düzen, devamlılık, değişmezlik) Statü (Prestij ve diğerlerinin hayranlığı) Varlık (Para biriktirmek ve finansal kaynaklar)
mü? Çoğu zaman, kendi değerlerimizin farkında olmadığımız gibi yakınlarımızın, temasta olduğumuz kişilerin değer sistemleri hakkında da bilgi sahibi değilizdir. Böyle olunca, iletişim ve karşılıklı anlayışı oturtacağımız sağlam bir zeminden mahrum kalırız. O halde işe kendi değerlerimizle ilgili bir farkındalık oluşturarak başlayalım.
Egzersiz: Değerler Yarışıyor Aşağıda bir değerler listesi yer alıyor. Tıpkı benim yıllar önce yaptığım gibi listeden sizin için en önemli olan beş değeri seçip önem sırasına göre yazın. Daha
sonra,
şu
anda
hayatınızdaki
uğraşlarınız,
sorumluluklarınız nedeniyle en çok öneme sahip beş değeri yazın. Ve son olarak bu iki kısa listeyi karşılaştırın.
104
Notlar:..........................................................................................
maddi güvence öncelikliyken, sağlık ya da aile gibi bir değeri
......................................................................................................
ön plana çıkmaya başladığı için izne çıkması gerektiğini
......................................................................................................
hissetmeye başlıyor. Bir diğeri, sağlık ve dostluk değerleri
......................................................................................................
arasında kalıyor. İkilemlerimizi daha iyi anlamak ve içsel bir
......................................................................................................
uzlaşı ortamı sağlamak için daha önce değindiğimiz parçalar
Davranışlarımız inançlarımıza, değerlerimize dayanır. Bu
metaforunu tekrar ele alalım. Görüyorsunuz değil mi,
sebeple değerlerimizdeki bazı önceliklendirme sorunları,
içimizdeki parçalar başımıza neler açıyor... Ama neyse ki
davranış boyutuna yansıdığında ikilemde kalırız. Arada derede
çözümü de yine onlar buluyor...
kaldığımızı hissettiğimiz anlar yaşarız, seçim yapamayız bir
Egzersiz: İkilemden İçsel Uzlaşmaya...
türlü. İki şeyi birden yapmak da her zaman mümkün olmaz ne
Adım 1: Sürekli içinizdeki iki isteğin arasında kaldığınızı ve
yazık ki...
her iki tarafın birbirini engellediğini düşündüğünüz oluyor mu?
Artık doğum iznine çıkmak istiyorum ama işimi de bırakıp
a ve b gibi iki davranış arasında ikilemde kaldığınız bir konuyu
gidemiyorum.
düşünün.
Hamileliğimin son günlerinde daha çok dinlenmek istiyorum
Adım 2: Sizin psikolojik bütünlüğünüzü oluşturan, sizi siz
ama sosyal aktivitelere de katılmazsam kötü hissediyorum.
yapan kişiliğinizin pek çok “parça” dan oluştuğunu düşünecek
Zamanımın çoğunu bebeğime ayırmayı hayal ediyorum ama
olursak, söz konusu a davranışından sorumlu olan parçanız
seyahatlerimi azaltmak zorunda olma fikri beni mutsuz ediyor.
hangisi olurdu? a parçanızı bir avucunuzun içinde canlandırın.
Buna benzer sayısız cümle geçer aklımızdan. Bu cümlelerde
Neye benziyor? Rengi, şekli nasıl? Kokusu var mı? Ses
birbiriyle çelişmesi muhtemel olan birden fazla istek var.
çıkarıyor mu? Ağırlığı, dokusu nasıl? Bir ismi olsa ne olurdu?
Hangisine yönelsek, aklımız bir diğerinde kalıyor öyle değil mi? Dikkat ettiyseniz, her bir isteğin altında bir değer yatıyor. İşini bırakıp gidemeyen biri için büyük olasılıkla kariyer ya da
Şimdi diğer avucunuzda b parçasını canlandırın. Aynı şekilde, bu parçanızın neye benzediğini detaylarıyla tarif edin.
105
Adım 3: Sırayla a ve b parçalarını sizinle iletişime geçmeye
bir renk ya da ışık transferi şeklinde olabilir, elektrik akımı gibi
davet edin. Bu sırada içinize yönelin ve sezgilerinize güvenin.
olabilir… Bırakın bilinçaltınız kendi sembollerini size iletsin.
Her iki tarafın da sizin için olumlu birer niyeti var. Bunun ne
Adım 5: Parçalar arasındaki dialog sürerken, her iki parçanın
olduğunu ve bu parçaların sizin için ne yapmaya çalıştıklarını
da birbiriyle yakınlaşmaya başlamasının bir ifadesi olarak
sorun. İçinizden gelen cevaba güvenin. Bu amaçlarına
ellerinizi yavaşça birbirine yaklaştırın. Bu esnada şu sözleri
ulaşmaları onlara ne sağlayacak? (Burada her iki parçanın
söyleyin:
-tarafın- üst niyetleri sorgulanır. Niyetlerinin arkalarında yatan üst niyetlere ilerledikçe ortak bir “iyi niyet”e ulaşılır.)
(ellerinizi yaklaştırırken) “Her iki parçam… amaçlarını bundan böyle… birbirinden
Her iki parçaya sırayla sorun:
destek alarak ve uyum içerisinde geçekleştirebilecekleri bir yol
Benzer veya kısmen ortak amaçlarına ulaşmak için hareket
bulmak üzere… bilinçdışı yolculuklarına devam ederken…
ederken bazen birbirlerine engel olduklarının farkındalar mı?
biraraya gelmeye başlamalarının bir ifadesi olarak… ellerim
Diğer tarafla daha uyumlu olmak, niyetlerini daha kolay ve uygun şekilde gerçekleştirebilmelerini sağlayacak olsa, diğer tarafla anlaşmaya varmayı ve uzlaşmayı kabul ederler mi? (Cevap olumlu ise sürece devam edilir.)
yavaşça birbirine doğru yaklaşmaya başlayabilir…” (ellerinizin birleşmesine yakın) “ve ellerim birbirine kavuştuğu anda… bu birlikteliğin bana sağlayacağı yeni kaynakların farkına varabilir… ve sahip
Adım 4: Parçalar amaçları doğrultusunda daha verimli
olduğum
çalışabilmeleri
başlayabilirim…”
için
birbirlerinin
desteğine
de
ihtiyaç
duyabilirler. Her parça, diğer parçaya kendi kaynak ve becerilerinden bir şeyler sunarak zenginlik katabilir. Sırayla bir parçanızın diğerine bir hediye paketi sunduğunu düşünün. Bu
davranış
seçeneklerini
hayata
geçirmeye
Elleriniz birbirine değdiğinde, taraflar arasındaki uzlaşmanın gerçekleştiğini anlayabilir ve bu uzlaşma ile yeni bir dönemin başladığına tanık olabilirsiniz. 106
Tekrar içinize yönelerek, parçalarınıza ileriki dönemlerde
tutarsızlık baş gösterir. Değerlerimizin farkında olmak,
üzerlerine düşecek sorumlulukları üstlenmeye hazır olup
parçalarımızı uzlaştırmanın yolunu açar, neyi istediğimizi,
olmadıklarını sorun.
neyin bizim için önemli olduğunu bilerek hedeflerimize uygun
Adım 6: İçinize yönelerek, uzlaşmaya itirazı olan herhangi bir parçanız olup olmadığını değerlendirin.
yoldan ulaşmamızı mümkün kılar. Tutarlılık, iç ve dış dünyamızın uyumu demek olduğundan, sağlıklı olmanın temel taşlarından biri!
Adım 7: Gözünüzü kapatıp gelecekte bu uzlaşma sonucu yeni davranışlar sergilediğinizi ve parçalarınızın uyum içerisinde size hizmet ettiklerini hayal edin. Bu size nasıl hissettiriyor? Notlar:.......................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... Bize zarar veren alışkanlıklardan vazgeçmek genelde zordur çünkü zararlı olsalar da her davranışımız bir değerimize BÖLÜM 6: DOĞUM
dayanır. Aynı değer yargımızı tatmin edecek daha faydalı davranış alternatifleri geliştirmek bize çok önemli bir vasıf katar: Tutarlılık! Tutarlılık, NLP’de kişinin inanç, strateji ve davranışlarının tamamen uyumlu ve istenen hedefe ulaşmaya yönelik olması halidir. Farklı parçalarımız farklı hedefler doğrultusunda farklı davranışlar sergilemeye
Gözlerini Açtığında... Perde açıldı ve ilk kez gördüm başka bir alemin ışıltılarını taşıyan gözlerini...
kalktığında 107
Yeni doğmuş bir bebeğin gözleri kapalı olur zannederdim senin kocaman bakışlarını görene dek!
Yaşamaya aç gözlerin
yaşama açılmıştı hevesle. Senin gibi bakınca dünya başka göründü gözüme. O an bir karar verdim... Bir kez daha üzerinden geçeceğim seninle günlerin. Sen bembeyaz bir sayfaya sıfırdan yazmaya başla hayatı, ben yaşadıklarımı temize çekeyim. Seninle birlikte ben de... Bebek olayım bir kez daha... Olayım ki
istediklerim
olmadığında gözyaşlarımdan utanmadan ağlayabileyim... Çocuk olayım... Ama kollarını açıp yokuş aşağı koşarken kahkahalar atan, düşmekten hiç korkmayan bir çocuk... Düşersem de kanayan dizimi anneme korkuyla değil, gururla göstereyim... İlk gençliğime döneyim... Hep bir şeylere geç kalır gibi değil de, önümde uzun yıllar
olduğunu bilmenin
güveniyle
Mutlu Son ya da Mutlu Başlangıç: Doğum! Gözünüzü
kapatıp
“Doğum”
kelimesini
söyleyin.
Ve
yürüyeyim...
zihninizden geçenlere odaklanın. Müdahale etmeye çalışmadan,
Sana dünyayı ve üzerindekileri öğreteceğimi söylemiştim hani,
sadece düşüncelerinizin akmasına izin verin. Gözünüzün
laf ü güzaf! Sen bana anlat! Anlat ki, büyümenin aslında
önünden
“küçülmek” olduğunu iyice öğreneyim...
Burnunuza gelen kokular var mı?.. Vücudunuzda yarattığı bir
geçen
görüntülere
bakın...
Sesleri
dinleyin...
Sibel Çavuş Yeğin – Temmuz 2012 108
baskı?... Tüm bunlar sizde nasıl duygular uyandırıyor, korku,
Kullandığımız kelimeler neden bu kadar önemli? Hatırlarsanız,
kaygı, huzur, sevinç, heyecan?... Ya da hepsi içiçe...
dil deneyimin ikinci dereceden ifadesidir demiştik. Yani biz
Daha önce hiç doğum yapmamış olsanız dahi, sadece adını söylemenin sizde bu kadar hissi canlandırabilmesi ilginç değil mi?
deneyimlerimizi dil vasıtasıyla ifade ediyor ve başkalarına aktarıyoruz. Diğer anlamda, içsel ve öznel bir yaşantıyı dil aracılığıyla aktarılabilir hale getiriyoruz. Seçtiğimiz kelimeler aktardığımız deneyimin içeriğini önemli ölçüde değiştiriyor.
Gördüğünüz gibi, deneyim yaşamadığımız alanlarda bile
Kısacası, dil ve deneyim arasındaki etkileşim iki yönlü.
zihnimizde ne çok “girdi” var. Bu girdilerin büyük kısmı
Yaşadıklarımız
inançlarımızı şekillendiriyor. Diğer deyişle, inançlarımız birinci
kelimelerimiz
elden
içeriğini ve kalitesini etkiliyor.
yani
kendi
deneyimimizle
edinilmediyse,
dinlediklerimizden, izlediklerimizden, öğretilenlerden geliyor. Ve doğum bu anlamda çok verimli bir alan. Erkeklerin askerlik anıları misali, kadınların doğum hikayeleri de anlatıla anlatıla efsaneleşiyor. Nedense insanlar gebeleri doğum konusunda “uyarmayı”
çok
seviyorlar.
Zamanında
kendilerini
endişelendiren insanlar gibi onlar da başka gebeleri iyi niyetle bu olayın “zorluklarına, acılarına, sıkıntılarına” hazırlamaya çalışıyorlar. (Ben bu sözcükleri kullanmayı tercih etmiyorum, ama genel kullanım bu yönde.) Doğum
deyince
aklınıza
gelen
Bizim
seçtiğimiz de
kelimeleri
yaşadıklarımızın
kültürümüzde
doğum
gibi
/
nasıl
etkiliyorsa,
yaşayacaklarımızın
mucizevi
bir
olayı
tanımlarken kullanılan kelimelere hiç dikkat ettiniz mi? Benim en çok duyduklarım “Allah kurtarsın!”, “Sezaryen şöyle zor...”, “Normal doğum böyle zor...”, Bizim bir arkadaş vardı...” diye başlayan olumsuz monologlardı. (Monolog diyorum çünkü genelde bu tarz konuşmalara cevap vermemeyi tercih ettim.) Biliyor muydunuz Türkçe’deki doğum sancısının İngilizce’deki karşılığı “Labor”, Fransıca’da ise “Travaille”. Yabancı dillerde “iş, emek, eylem” gibi anlamları olan bu kelimelerin bizdeki
sözcükler
neler?
Çok
karşılığının acı, sancı, ağrı gibi kelimelerle ifade edilmesi olaya
düşünmeden aklınıza gelen ilk 20 kelimeyi yazın. Birazdan
bakışımızdaki
lazım olacak...
kelimeleri kullanmaya devam ettiğimiz sürece, deneyimlerimiz
farklılığı
anlatmaya
yetiyor
sanırım.
Bu
109
de
bizi
haklı
çıkaracak,
çünkü
artık
biliyorsunuz
ki
manipüle
edebildiklerini...
Bu
durum
genelde
yanlış
düşüncelerimiz, sözcüklerimiz algılarımızı yönlendiriyor.
anlaşıldığımız hissiyle sonuçlanır.
Şimdi gelin NLP’nin kurucuları Bandler ve Grinder’ın ilk
Daha önce profesyonel bir koçla çalıştıysanız, sadece soru
ortaya koyduğu modellerden birini bu bağlamda birlikte ele
sorarak
alalım. Ama bu bilgiyi (diğer hepsi gibi) sadece doğumla ilgili
yönlendirebildiklerini
değil, hamilelik sürecinin genelinde -ve tabi hayatınızın her
yüzeysel yapı dediğimiz düzeyde iletişim kurduğumuzu bilirler
alanında- kullanabileceğinizin altını çizelim. Dudaklarınızdan
ve isabetli sorular sorarak söylediklerimizin altında gizlenen
dökülenleri bilinçli olarak algılamaya başladığınız andan
kök sorunlara kolaylıkla inebilirler. Yüzeysel yapının altında
itibaren bu konudaki farkındalığınız gelişecek ve bir süre sonra
derin yapı denilen, deneyimlerin, duygu ve düşüncelerin
ifadelerinizde çok seçici olmaya başladığınızı farkedeceksiniz.
detaylarıyla yer aldığı bir katman vardır. Biz deneyimleri bu
sizi
söylediklerinizi
derinlemesine
farketmişsinizdir.
düşünmeye
Koçlar,
genelde
derin yapıda kaydeder ancak derin yapıdaki tüm detayları
Meta Model
organize
edip
ifadelendirmek
mümkün
olmadığından,
Günlük hayatta başkalarına ya da kendimize söylediklerimizi
aktarırken yüzeysel yapıya çıkarırız. Ve yüzeysel yapıya
mercek altına alsak nelerle karşılaşırız? Sorgulamaya çok açık
geçerken, bu deneyimleri eksilterek, çarpıtarak, bozarak yeni
cümlelerle... Deneyimlerimizi dil ile doğru paketleyebilmemiz,
bir formata büründürürüz. Bu sebeple, “Nasılsın?” diyen birine
daha doğru ifadelendirmemiz kelime dağarcığımıza önemli
“İyiyim.” dediğimizde dahi pek çok detayı ve bilgiyi bir tek
ölçüde bağlıdır.
kelimenin altında paketlemiş oluruz.
Bu dağarcık genişledikçe daha esnek
düşünebiliriz. Kelimelerin yetmediği durumlarda ağzınızdan çıkanlara bilinçli dikkatinizi yönlendirirseniz, ifade etmek istediklerinizle dile getirdiklerinizin birebir örtüşmeyebildiğini görürsünüz. Ya da dile getirdiklerinizin düşüncelerinizi nasıl
NLP’de dili kullanarak ifade edilenlere açıklık katabilme ve bunları anlaşılır hale getirme sanatına Meta Model denir. Diğer ifadeyle, meta model başkalarıyla iletişim kurarken yerinde soru sorarak stratejik bilgi toplama ve kendimizle ilgili bilgiyi
110
soru sormaya gerek bırakmayacak şekilde net ifade etme
endişelenmiyor olması olarak yorumlayan bendim ve dikkat
tekniğidir.
ederseniz cümlemi arada doğrudan mantıksal bir bağ var gibi
Günlük hayatta iletişim kurarken ve kendimizle olan içsel diyaloğumuzda üç meta model ihlalini sıklıkla yaparız. Bu ihlallere ve bunları nasıl yaptığımıza değinirken siz de lütfen kendi örneklerinizin farkına varmaya çalışın. Hatırladıklarınızı not etmek üzere her bölümün altındaki boş satırları kullanabilirsiniz. Buraya alacağınız notlar, iletişimde en sık yaptığınız meta model ihlallerini görmenizi sağlayacak ve bunları değiştirmenizi kolaylaştıracak. Çarpıtma: Bilgiyi aktarırken çarpıtır, bozarız ve bunu pek çok farklı yoldan yaparız.
kuruyordum. Bu şekilde aktardığım bir bilgiyi sorgulamadan kabul ederseniz muhtemelen benim dünya iyisi, düşünceli eşimi, hamile karısı için endişelenmeyen, duyarsız bir adam sanabilirsiniz. Böyle bir cümle karşısında şunları sormak yerinde olacaktır: “Heyecanlı görünmemesi gerçekten heyecan duymadığını gösterir mi?”, “Heyecanını göstermemesinin başka bir nedeni olabilir mi?” “Senin için endişelendiğini gösterecek farklı davranışlar sergiliyor mu?” Örnekler:..................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................
Bu yollardan biri, bir olguyu kişisel bir yorum ya da anlama
......................................................................................................
doğrudan bağlamak ve arada zorunlu bir bağlantı olduğunu
......................................................................................................
varsaymaktır. Eşim soğukkanlı yapısı nedeniyle hamileliğim süresince ve doğuma sayılı günler kaldığında bile her hangi bir endişe, heyecan belirtisi göstermeden sakinlikle yanımda yer aldı. Yakınlarımız “Ee, baba heyecanlı mısın bakalım?” diye sorduğunda ben: “Hiç heyecanlı görünmüyor, demek ki benim için endişelenmiyor!” diye şakayla karışık devreye giriyordum. Burada
heyecanını
dışa
vurmamasını
benim
için
Bazen, iki olay ya da durum arasında zorunlu bir etki-tepki, neden-sonuç ilişkisi kurarız ve bu ilişkiyi mutlak sayarız. Örneğin, birine “Beni deli ediyor!” dediğimizde “delirmemiz” sonucuna karşımızdaki kişinin neden olduğunu belirtiyoruz. “Bunu nasıl yapıyor / başarıyor? Tam olarak hangi davranışı böyle hissetmene yol açıyor?” gibi sorularla arada var sayılan etki-tepki ilişkisi sorgulanabilir. Bu tip ifadeler karşımızdakinin 111
etkisi karşısında bize edilgen ve çaresiz hissettirir. O yüzden
varsayımlarınızı mutlak kabullere dönüştürüp bu doğrultuda
daha yerinde ve etkili bir soru sormak gerekli: “Bana böyle
tepkiler vermeden konunun muhatabı kişiyle yüzyüze konuşun.
hissettirmesine ben tam olarak nasıl katkıda bulunuyorum?” Bu
“Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış.” gibi ata sözleri
cümle, ruhsal durumumuz üzerinde karşımızdakinden çok
bu iletişim hatasına milletçe sıklıkla düştüğümüzü doğruluyor
bizim kontrolümüz olduğunu hissetmemizi sağlayacaktır.
ne de olsa...
Örnekler:.....................................................................................
Örnekler:.....................................................................................
......................................................................................................
......................................................................................................
......................................................................................................
......................................................................................................
......................................................................................................
......................................................................................................
......................................................................................................
......................................................................................................
Zihin okuma beceriniz var mı? Büyük ihtimalle yoktur. Ama
Bir şeyi peşinen kabul edip, bu önkabul üzerine görüş
nedense hepimiz zaman zaman böyle bir yeteneğe sahipmiş
bildirdiğimiz durumlar da söz konusu. “Artık baba olma fikrine
gibi davranırız. Çevrenizdekilerin davranışlarından yola çıkarak
alışmalısın!” dediğiniz eşiniz, haklı olarak “Şimdiye kadar
ne düşündüğünü, ne hissettiğini bildiğinizi var saydığınızda
alışmadığımı nereden biliyorsun?” diyebilir. Çünkü “artık”
zihin okuduğunuzu iddia ediyorsunuz, farkında mısınız? “Kilo
kelimesini kullanmanız, o ana kadar baba olma fikrini
aldığım için artık beni beğenmiyor.”, “Bebeği büyütürken bana
benimsemediği ve buna alışmadığı varsayımını belirtiyor.
yardımcı olmayacağını biliyorum.”, “İyi bir anne olacağıma
Benzer şekilde, “Epiduralle mi genel anesteziyle mi doğum
inanmadıklarını hissediyorum.” gibi cümleler ya zihin okuma
yapacaksın?” gibi bir soru, kişinin müdahalesiz doğum yapma
gibi üstün bir yeteneğe sahip olduğunuzu gösteriyor ya da tipik
ihtimalinin tamamıyla göz ardı ediyor.
bir iletişim hatası yaptığınızı. Kendinize “Bunu nerden biliyorum?”,
Nasıl
bu
kanıya
vardım?”
“Bu
kanımı
desteklemeyen örnekler yok mu? gibi sorular sorun. Ve lütfen
Örnekler:..................................................................................... ......................................................................................................
112
......................................................................................................
hastalıklarla yapmaya başladım. Her tatil dönüşü hastalanma
......................................................................................................
gerçeğini söyleye söyleye kendime kabul ettirmiştim. Bu
......................................................................................................
patern, hamileliğimde de bozulmadı. Hamileyken çıktığım iki
Genelleme: İletişimde yaptığımız bir diğer meta model ihlali genellemelerdir.
kısa tatilin de ardından kısa süreli sıkıntılar yaşadım. Çok sağlıklı olduğuma inandığım ve gerçekten de muhteşem hissettiğim bu dönemde bile “Ben her tatil dönüşünde
Asla, daima, her, tüm, hiç, her zaman, hiç bir zaman gibi
hastalanırım.”
kelimeler kullandığımızda istisnalara yer bırakmıyoruz. Oysa ki
konuşurken “Her tatil dönüşünde kendimi çok sağlıklı ve
istisnalar her zaman olur. (Kendi içinde çelişkili bir cümle
enerjik
oldu.) “Kimse beni anlamıyor!”, “Bana hiç kimse yardımcı
inanıyorsanız o gerçektir dedik ya, söylediklerinize kulak verin;
olamaz.” gibi cümleleri sıklıkla kuruyorsanız kendinize şöyle
onlar da gerçek!
sormayı deneyin: “Daha önce beni anladıklarını hissettiğim anlar yaşamadım mı?”, “Birinin yardımını gördüğüm bir durum hiç mi olmadı?”, “Bu durumların istisnası yok mu?”
kalıbım
hissediyorum!”
iş
başındaydı!
demeye
karar
Artık
insanlarla
verdim.
Neye
Örnekler:..................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................
Geçtiğimiz yıllarda iki defa üstüste tatil dönüşü rahatsızlandım.
......................................................................................................
Bunlar muhtemelen deniz-kum-güneş üçlüsünün yarattığı tatlı
......................................................................................................
yorgunluktan ve sıcağın etkisiyle klimalara sığınmayı abartıyor olmamızdan kaynaklı basit rahatsızlıklardı. Bu iki deneyimden sonra, insanlarla sohbetlerimde konu ne zaman tatile gelse “Ben her tatil dönüşünde hastalanırım.” demeye başladım. İki deneyim üzerine koca bir genelleme yapıyordum. Ve ne oldu dersiniz? Ondan sonraki tatillerimin finalini de birer günlük
Engellendiğinizi hissettiğiniz oluyor mu? Peki bu engeller gerçekten mevcut mu, yoksa siz sözlerinizle kendinize koyduğunuz engellerden mi yakınıyorsunuz hiç farkında olmadan? “Hamileyken sigarayı bırakamam.”, “İyi bir anne olamam.” gibi cümleler kurduğunuz, “-emez, -amaz, -emem, -amam, imkansız, olanaksız” takı ve kelimelerinden birini 113
kullandığınız her an, kendi haritanızdaki bir kısıtlamadan
- “Her şeye yetişmek zorundayım!” / - “Yetişemezsem ne
bahsediyorsunuz.
olur?”
Seçeneklerin
sınırlı
olduğu
sonucuna
haritanıza bakarak karar veriyor olabilirsiniz, ama bildiğiniz gibi harita arazinin kendisi değil. O yüzden, araziden emin olmak için şu soruları sormanızda fayda var: “Beni engelleyen
- “Ben hamileyken eşim tüm zamanını bana ayırmalı.”/ “Ayırmazsa ne olur? Eşim yanımda olmadığında ne olur?”
şey tam olarak nedir?, “Yaparsam ne olur, yapamayacağımı
Örnekler:.....................................................................................
neye dayanarak söylüyorum?”
......................................................................................................
Örnekler:..................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................
...................................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................
......................................................................................................
Eksiltme, silme: Aktarmak istediğimiz bilginin tamamını karşı
......................................................................................................
tarafa olduğu gibi iletmek çok da ekonomik bir insan davranışı
Benzer şekilde bazen zorunluluklarımızdan bahsediyoruz. Yapılması gerekli olanlardan... “-meli, -malı, -mamalı, gerek, zorunda, gerekli, şart” gibi takı ve kelimeler, bazı durumlarda davranış seçeneklerinin sınırlı olduğunu gösteriyor ancak, derin
değil. Bu sebeple çoğu kez içerikte eksiltmeler yapıyoruz. Bazı kavramları siliyoruz. Herhangi bir detayı sildiğimizde içerik bazen o kadar değişiyor ki, farkında olmadan yeni bir gerçeklik yaratıp buna inanmaya başlıyoruz.
yapıya doğru biraz yol aldığımızda, bu zorunlulukların
“Reflüm var!” – “Bu sıralar midemle ilgili bir sorun
sarsıldığını ve ağırlığını yitirdiğini görebiliriz. “Aksi durumda
yaşıyorum.”
ne olurdu?” sorusu zorunlulukların ağırlığını azaltan sihirli bir sorudur.
“Hastayım!” – “Bir rahatsızlık geçiriyorum.” “Yetersizim!” – “Şu anda yeterli bilgiye / deneyime sahip değilim.” 114
“Eşimle
ilişkimiz
kötü.”
–
“Eşimle
iletişim
sıkıntısı
yaşadığımız bir dönemden geçiyoruz.” Yukarıda, aynı durumu anlatmak için her seferinde iki farklı cümle kullandık. Birinci cümleler, donmuş, değiştirilmesi zor, statik bir durumu işaret ederken, ikinci cümleler dinamik, dönüşebilir bir süreçten bahsediyor. Sizce hangisi bize daha çok
heyecanlı anlattıklarımdan ibaret olan eşim bana dönüp: “Senin belin problemli değil, sadece yanlış bir hareket yaptığında kısa süreli sıkıntı yaşıyorsun.” deyiverdi. NLP bilen bendim ama benim belim için yaptığım hatalı etiketlemeyi fark edip düzelten eşimdi! Boynuz kulağı geçer diye boşuna demiyorlar demek ki...
davranış esnekliği tanıyor? Bir durumu isimleştirdiğimizde
Siz de kendinizi tanımlarken kullandığınız etiketleri (hastayım,
farkında olmadan onu etiketliyor ve kalıcı hale getiriyoruz.
beceriksizim, yetersizim.. gibi) bir düşünün...
Zihnimize bir durumun kalıcı olduğu mesajını verdiğimiz an, bu durumu sahipleniyor ve dış dünyadan gelen her veriyi bu durumu destekleyecek bir kanıt olarak kullanıyoruz. Fiiller ise bize devinim kazandırıyor. Bir halden başka bir hale geçiş imkanı sağlıyor diğer bir ifadeyle. Sağlığımızı olumsuz etkileyen en önemli faktörlerden biri olan stresi yönetebilmek
Örnekler:..................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................
için, ne yaptığımız (davranışlarımız) ile kim olduğumuz
Kimi zaman öyle cümleler kuruyoruz ki, boşluklarla dolu...
(kimliğimiz) arasındaki ayrımı iyi yapabilmeli ve olumlu
Kendi zihnimizde bu boşlukların karşılıkları var elbette, ama
kimlik algımızı sahiplenmeliyiz.
unuttuğumuz şu ki, karşımızdakiler de bu boşlukları kendilerine
Küçükken yaptığım ters bir hareketten ötürü, belimi zorlayacak ağır bir fiziksel aktiviteye giriştiğimde yürümekte bir müddet zorluk çekerim ve dinlenmem gerekir. Bir gün eşimle bu konuyla ilgili konuşurken “Benim belim problemli biliyorsun.” dedim. NLP’yle ilgili bilgisi benim kendisine heyecanlı
göre dolduruyorlar. Hamileyken değişen hormonların etkisiyle ruh halimizde farklılıklar yaşamamız doğal. Böyle durumlarda anlaşılmaya daha çok ihtiyaç duysak da, cümlelerimiz genelde belirsizliğe daha yakın oluyor. Şanslıysak karşımızdaki kişi, aşağıdaki soruları kullanarak tam olarak ne demek istediğimizi
115
anlamaya çalışıyor. Ama biz yine de işi şansa bırakmadan,
......................................................................................................
belirsiz cümlelerimizi kendimiz daha net hale getirirsek
......................................................................................................
iletişimde
önemli
Anlaşılmadığınızı
bir
avantaj
hissettiğiniz
kazanmış
durumlarda,
oluyoruz. kurduğunuz
cümlelerde şu sorulardan bazılarının cevabının olup olmadığını kontrol edin: “Kim, kime, kimden, ne, ne zaman, neye, nasıl, kaç...” “Beni çok üzdün.” dediğinizde “Tam olarak hangi davranışı beni üzdü? Beni nasıl ve ne zaman üzdü? “Seninle anlaşamıyorum.” dediğinizde
Bazı durumlarda kendi bakış açımıza göre değerlendirmeler yapıp yargılara varıyoruz. Bu yargıların kendi dünya modelimiz dahilinde oluştuğunu gözden kaçırdığımızda, bunların somut doğrular olduğu yanılgısına düşmemiz de kaçınılmaz oluyor. “Yeterince olgun bir anne olamam.” / “Kime göre? Sence olgunluğun tanımı nedir?, Nasıl ölçülür? Yeterli olgunluk seviyesi nasıl anlaşılır?” “Fedakarlık iyidir.” / “Kime ve neye göre?, Hangi ölçüde?” Örnekler:.....................................................................................
“Hangi konuda anlaşamadığımızı düşünüyorum?” Tam olarak
......................................................................................................
ne zaman, hangi konularda anlaşamıyoruz?”
......................................................................................................
“Benimle ilgilenmiyorsun!” dediğinizde “Böyle düşünmeme sebep olan tam olarak hangi davranıştı?” diye kendinize sormayı deneyin... Örnekler:..................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................
...................................................................................................... ...................................................................................................... Son olarak, kıyaslamalara değinelim. Genelde kendimizi, sahip olduklarımızı çevremizde belirlediğimiz referans noktalarıyla karşılaştırır ve bir yargıya varırız. Ancak bazen, kıyaslamayı neye göre yaptığımız belli değildir. “O benden daha iyi durumda.” / “Neye göre? Hangi konuda?” 116
“Onun doktoru en iyisi.” / Kimlere kıyasla? Hangi alanda?” Örnekler:..................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................
gibi, metaforlar da mutlak doğrular veya yanlışlar değillerdir. ama tepkilerimizi, deneyimlerimizin kalitesini belirlemekte etkindirler. Şimdi bir dakika ara verin. “Yaşam sürekli bir mücadeledir.” ve “Yaşam keyifli bir maceradır.” cümlelerini söyleyin. Her iki durumda gözünüzde canlanan görüntüler ve zihninizde oluşan çağrışımları birbiriyle kıyaslayın. Oldukça farklı değil mi? Öyleyse yaşamınızın nasıl olmasını hayal
Metaforlar
ediyorsanız, ona uygun metaforlar kullanmaya özen gösterin.
NLP’nin en güçlü araçlarından biri olan metafor, bir kavramı
Halk arasında gebeler için “yüklü” denir. Dokuz ay boyunca
diğer kavramların yardımıyla dolaylı olarak anlatmaktır.
sürekli büyüyen bir yük taşıdığınız fikrini tek bir kelimeye
Metafor deyince NLP’de aklımıza hikayeler, benzetmeler,
paketleyen insanlarımız, elbette size gereksiz bir yük
karşılaştırmalar, deyimler ve benzeri kalıplaşmış söz öbekleri
yüklediklerinin farkında değiller. Hamilelere “Allah kurtarsın!”
gelir.
demek de oldukça iyi niyetli bir temenninin yanlış dile
Pazartesilerimiz
sendromdur,
sorumluluklarımızdan
omzumuzdaki yükler diye bahsederiz, çocuklar tatlı beladır, evlilik demirden leblebi... Ne çok şeyi benzetme yoluyla anlatıyoruz farkında mısınız? Günlük hayatınızda hiç durup dikkatinizi yönlendirmediğiniz için fark etmemiş olabilirsiniz.
getirilmesi bana göre. Hamilelik, bu deyişle bir an önce atlatılması gereken bir badireye benzetiliyor. Aynı iyi dileği, “Allah bebeğini sağlıkla kucağına almayı kısmet etsin.” ya da benzeri bir biçimde dile getirmek, her iki tarafa daha iyi hissettirmez mi?
Fark etmediğimiz bir şey daha var ki, metaforlar çok güçlü
Sizin kullandığınız metaforlar nasıl? Aşağıdaki boşlukları
imgelemelerdir. Gözümüzde canlı resimler oluştururlar ve
üzerinde birkaç saniyeden fazla düşünmeden doldurun.
beynimiz iyi canlandırılmış bir kurguyla gerçek arasında ayrım yapmadan her ikisine de benzer tepkiler verir. Tıpkı inançlar
Hamile olmak ................... gibi / ...................’a benzer.
117
Doğum yapmak ................... gibi / ...................’a benzer.
Sinirlerimi bozuyor.
Çocuk sahibi olmak ................... gibi /...................’a benzer.
Beni öldürüyor.
Bu metaforlar size hizmet ediyor mu?
Kanımı dondurdu.
Bu metaforlar sizi hangi alanlarda engelliyor, hangi alanlarda
İliğimi kemiğimi kuruttu.
motive ediyor? Hepsinin ortak noktaları var mı? Sizi engelleyenler varsa, yerlerine ne koymak istersiniz? Yeniden ifade etseniz nasıl edersiniz? Bu yeni metaforları benimsediğinizde hayatınızda neler
Tam bir karın ağrısı. Bağrım / ciğerim / yüreğim yanıyor. Sırtımda kambur / yük gibi. Ayak bağı oluyor.
değişecek? Neleri farklı yapıyor olacaksınız?
Ayağıma dolanıyor.
Aşağıda günlük hayatta bolca kullanılan, vücudunuz ve
Yenilir yutulur gibi değil.
sağlığınızla ilintili kelimelerden oluşan deyimler ve benzeri metaforlar sıralanıyor. Hangilerini sıkça kullanıyorsunuz? Tam bir baş ağrısı. Beni yiyip bitiriyor. Kafayı yiyorum. Beni hasta ediyor.
Hazmedemiyorum. Nefes aldırmıyor. Göz açtırmıyor. Kalbimi kırdı. Kanımı emdi / kanımı kuruttu.
118
Bu
gibi
olumsuz
metaforları
sözlüğümüzden
tamamen
çıkarmak gerektiğin savunmuyorum, neticede bunlar dilimizin kullanıma sunduğu yaygın ifadeler. Ancak bunlar dilimize yerleştikçe ve yaşadığımız her deneyimi bu deyimlerle ifade
duyguları tetikleyen, kaygı ve endişe uyandıran hurafeleri birer gerçek gibi kabul etmektir. *Lohusanın mezarı 40 gün açık kalır. (Korku filmi gibi!!!)
etmekte ısrar ettikçe vücudumuzda yansımalarını görmeye
*Aynı günlerde doğum yapmış iki annenin karşılaşması
başlıyoruz. Borçlarını, işini ya da doğacak bebeğini sırtında
uğursuzluk getirir. Karşılaşırlarsa kırkları karışır.
kambur olarak gören birinin duruşunun dimdik ve güvenli olması düşük bir ihtimal. Kendisine yapılan bir davranışı
* Hamileyken yumurta yiyen kadının çocuğu haylaz olur.
kabullenemeyen, haksızlığa uğradığını düşünen ve yapılanları
*Çocuğun kırkı çıkmadan tırnağı kesilirse ya arsız ya da hırsız
“hazmedemediğini” söyleyip duran birinin sindirim ve boşaltım
olur.
sorunları yaşadığına tanık olmuşsunuzdur belki de... Özellikle hamilelik gibi yaşamımızın büyük ölçüde değiştiği, önemli kararların alındığı dönemlerde, duygusal ve ruhsal yaşantımızı fiziksel rahatsızlıklar olarak dışa yansıtmaya (somatize etmeye) daha meyilli oluyoruz. Bu sebeple, gebeliğiniz boyunca duygularınızı ve deneyimlerinizi aktarırken neye benzettiğinize özen gösterin, yoksa aynı kelimelerle bir doktora fiziksel sıkıntılarınızı tarif ettiğinizi görüp şaşırabilirsiniz! Hurafeler de halk arasında kuşaklar boyu aktarılarak güçlü birer metafor olma özelliği kazanabilirler. Hurafeler, bilimsel ya da kanıtlanmış gerçeklere dayanmasalar da çoğu insan için oldukça güçlü inançlara dönüşür. Tehlikeli olan, negatif
*Bebek ayakları altından öpülürse talihsiz olur. *Çocuğun boyu metre ile ölçülürse ömrü kısa olur. Bunlar gibi pek çok deyiş var halk arasında kabul gören. Bunların doğruluğuna inanmak, inanmasanız bile “Acaba?” diyerek etki altında kalmak kaygılanmanıza yol açabilir. Bunların batıl inanışlar olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Hikayeler de çok güçlü metaforlardır. Bir kavramı sayfalarca anlatmaktansa bir kıssayla, küçük bir öyküyle anlatmak çok daha vurucu ve akılda kalıcıdır. Yaşamı, sağlığı, hamileliği, doğumu ve anneliği ilham verici, yüreklendirici öykülerle ifade etmek, sizi böyle bir öykünün başkahramanı olmak için motive 119
eder. Siz gönlünüzce bir öykü yazsanız, bu nasıl bir öykü
koruyacak.
olurdu?.. Hazır hikayelerden bahsederken, gelin annelikle ilgili
-Fakat ben, seni bir daha göremeyeceğim için çok üzgünüm.
güzel
-Meleğin sana sürekli benden söz edecek ve bana gelmenin
bir
hikayeye
kulak
verdikten
sonra,
doğumdan
bahsederek devam edelim.
yollarını
Bir zamanlar dünyaya gelmeye hazırlanan bir bebek varmış. Bir gün Tanrı'ya sormuş:
sana
öğretecek.
O sırada Cennette bir sessizlik olur ve dünyanın sesleri cennete kadar ulaşır. Bebek gitmek üzere olduğunu anlar ve son bir soru
sorar:
- Tanrım, beni yakında dünyaya göndereceğini söylediler, fakat
-Tanrım eğer şimdi gitmek üzereysem lütfen çabuk söyle, benim
ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki, orada nasıl yaşayacağım?
meleğimin
-Tüm meleklerin arasından senin için bir tanesini seçtim. O
-Meleğinin adının önemi yok yavrum, sen onu ANNE diye
seni bekliyor olacak ve seni koruyacak. Meleğin sana hergün
çağıracaksın…
adı
ne?
şarkı söyleyecek ve gülümseyecek. Böylece sen onun sevgisini hissedecek
ve
mutlu
olacaksın.
-Peki insanlar bana birşeyler söylediklerinde, dillerini bilmeden
söylenenleri
nasıl
anlayacağım?
-Meleğin sana dünyada duyabilecegin en güzel ve tatlı sözcükleri söyleyecek, sana konuşmayı dikkatle ve sevgiyle öğretecek -Peki Tanrım, ben seninle konuşmak istersem ne yapacağım? -Meleğin sana ellerini açarak bana dua etmeyi de öğretecek. -Dünyada
kötü
adamlar
olduğunu
duydum,
beni
kim
koruyacak? -Meleğin seni kendi hayatı pahasına dahi olsa daima
Doğuma Dair Doğum denince ağrı ve sancı geliyor çoğunluğun aklına. Oysa ağrı canlı olmanın en önemli göstergelerinden biri. Tırnağımızı, saçımızı rahatlıkla kesebiliyoruz çünkü ölü dokulardan oluşuyorlar, canlı değiller. Canlı olduğumuz sürece ağrı, bizi tehlikelerden koruyan, vücudumuza zarar veren eylemleri durdurmamızı hatırlatan önemli bir elçi. Nasıl ki yeni doğmuş bebekler tüm ihtiyaçlarını anlatmak için tek bir “dil”e sahiplerse, acıktıklarında, altlarını ıslattıklarında, sevilmek
120
istediklerinde hep ağlıyorlarsa; vücudumuz da ihtiyaçlarını bize
Hamilelik ve doğum birer doğa olayıdır, doğal sürecine uygun
ifade edebilmek için sözcükleri kullanamayacağından bir sorun
hareket edildiğinde müdahaleye gerek bırakmazlar. Ancak bu
olduğunda “ağrı ve acı” dilini kullanıyor. Gördüğünüz gibi,
sürecin doğal yürümesi biraz da bizim elimizde. Bu konuda
ağrının ve acının da bizim için olumlu bir niyeti var ve
zihnimizi ve bedenimizi desteklemek üzere yapabileceğimiz
kocaman bir teşekkürü hak ediyorlar. Öte yandan, ağrı herkes
çok şey olduğu konusunda, buraya kadar paylaştıklarımızdan
için aynı ve mutlak bir his değil. Herkesin ağrı eşiğinin ve ağrı
sonra hemfikirizdir sanırım. Doğanın işleyişine müdahale
toleransının farklı olabileceğini biliyoruz. Kimimiz için
etmenin nelere mal olduğunu ve sonuçlarını son yıllarda somut
dayanılmaz olabilecek bir acı, bazılarımız için çok az
şekilde görmeye başladık. Doğaya ve doğal olana dönüş
rahatsızlık veriyor. Acı oldukça öznel bir deneyimdir ve
konusunda artık daha istekli olsak da, bazen kontrolü
sözcüklere birebir dökülmesi oldukça zordur. Bu sebeple, ne
bırakmakta zorlanabiliyoruz. Oysa ki, bir sorun olduğunda
yaşadığınızı bir tek siz bilirsiniz. Tam da bu yüzden,
müdahale etmemek ne kadar riskliyse, normal sürecinde giden
başkalarının doğumu tarif etmeye çalışması, kendi öznel
bir hamileliği sırf korkularımız, kaygılarımız, beklentilerimiz
deneyimini aktarmaya yönelik sonuçsuz bir çabadır. Bununla
nedeniyle yönlendirmeye çalışmak da o kadar gereksizdir.
birlikte, korku, çaresizlik, panik gibi duyguların fiziksel acıyı
Doktorlar da artık normal bir hamilelik ve doğum sürecinde
daha yoğun hissetmemize yol açtığını; olumlu duygularla
anne adaylarının yanında olup destekleyici konumunda
salgılanan hormonların ve nörotransmitterlerin ise doğal ağrı
kalmaktan ve gerekmedikçe müdahale etmemekten yana görüş
kesiciler
bildiriyorlar.
olduğunu
biliyoruz.
Doğum
sırasında
negatif
duygulardan uzak kalmak, doğuma eşlik eden heyecan ve mutluluğu
derinlemesine
yaşamak
için
öncesinde
yapabileceğimiz çok şey mevcut. Bu kitabı okumak önemli bir zihinsel hazırlık örneğin...
Bedenimiz muazzam sistemlerden oluşan çok gelişmiş bir yapı ve bebeğimiz de sandığımızın aksine ne zaman ne yapacağını oldukça
iyi
bilerek
dünyaya
geliyor.
Düşünsenize,
karnınızdayken ne zaman baş aşağı döneceğini, ne zaman doğum kanalına gireceğini ve daha pek çok şeyi biliyor.
121
Bedenimiz de öyle... İhtiyaç duyduğumuz tüm “ilaç”lar
Gözünüzü kapatın ve zihninizde doğum sürecini yaşamaya
bünyemizde mevcut. Ürettiğimiz endorfin ve enkefalin gibi
hazırlanın. Hastaneye gidişinizi, doğum için hazırlanışınızı,
doğal ağrı kesicilerin morfinden 100 kat daha güçlü olduğunu
sağlık ekibinin yardımlarını ve destekleyici yaklaşımını
biliyor muydunuz?
gözünüzde canlandırın. Bu esnada sizi kaygılandıracak
Rahat ve güvenli bir doğum yapabilmek için aylar boyunca elimizden geleni yapmış, doğru beslenmiş, stresten uzak durmuş,
okumuş,
öğrenmiş,
uygulamışsak...
Gerisini
olumsuz düşünceler aklınıza gelirse, kaygı sarmalına girmemek için gözlerinizi açın ve duyularınızın tümünü kullanarak içinde bulunduğunuz mekana ve ana odaklanın.
Yaratıcı’nın himayesine, doğanın muhteşem dengesine ve
Hazır olduğunuzda tekrar gözlerinizi kapatıp imgelemeye
uzmanların maharetli ellerine bırakıyor ve güvende olacağımızı
devam edin. Yaşamayı arzu ettiğiniz süreci tüm detaylarıyla
biliyoruz. Son olarak, zihinsel bir antrenman yapalım ve
hayal edin. Bu sırada hakim duygunuzun huzur, mutluluk gibi
hazırlıklarımızı tamamlayalım:
olumlu duygular olduğundan emin olun. Son olarak bebeğinizi kucağınıza aldığınızı, kokusunu içine çektiğinizi, minik ellerinden öptüğünüzü hayal edin. Notlar:..........................................................................................
Egzersiz: Zihinsel Doğum Antrenmanı Doğumdan
önce
gerçekleştireceğiniz
mümkünse hastaneyi,
...................................................................................................... eşinizle
kalacağınız
doğumu odayı
ve
doğumhanelerini görün. Mekan, doğum öncesinde gözünüzde
...................................................................................................... ...................................................................................................... ......................................................................................................
somutlaşsın. Daha sonra uygun bir zamanınızda rahatlamak için
Doğumunuz gerçekleşene kadar sık sık bu zihinsel çalışmayı
kendinize bir süre ayırın.
tekrar edebilirsiniz. Zihniniz, sonucunda yoğun bir olumlu duygulanımın olduğu bu süreci defalarca tekrarladığında,
122
süreçte yaşananları olumlu sonuç ile eşleştirecektir. Zamanı
16 Temmuz Pazartesi günü sabah 09:00 civarında Kayra
gelip de doğum başladığında bu olumlu sonuç, bebeğinize
gelişinin işaretlerini vermeye başladı. Ne şans ki, eşim de o
kavuştuğunuz an, zihninizde otomatik olarak canlanacak ve ona
sırada yanımdaydı. Hemen doktorumuzu aradık, bizi kontrol
uzanan tüm süreci kolaylaştıracaktır.
için muayenehanesine davet etti. İçimde sadece heyecan vardı, bir de uzun süren bir yolculuğun sonunda varmak istediği yeri karşısında hayal meyal görmeye başlayan bir yolcunun sabırsızlığı... Sakince duş alıp hazırlandım. Saçlarımı her zamanki gibi şekillendirdim, rujumu sürmeyi ihmal etmedim. Bugünü hep bir kavuşma günü gibi hayal etmiştim. Oğlum doğduğunda beni güzel bulsun istedim. Muayenehanesine vardığımızda doktorum doğumun başladığını müjdeledi ve ekledi: “Normal doğum sabır işidir, yedi-sekiz saat kadar sancın olacaktır, yarı yolda caymak yok!” “Güzel!” dedim içimden,
“Yedi-sekiz
saat
sonra
oğluma
kavuşacağım
demektir”. (Yeniden çerçeveleme yapıyorum, dikkatinizi çekerim) Saat iki civarında hastaneye geçebileceğimi, Kayra’nın Doğuş Hikayesi
kendisinin de dört buçuk-beş civarında hastanede olacağını söyledi ve biz hastaneye yakın olduğu için annemin evine
Kitabın başında NLP’nin ve bu çalışmanın doğuş hikayelerine
geçtik. Sakin ve mutluydum. Sancılarım henüz hafifti. Eşimle
yer vermiştik. Sanırım kitabımızın baş kahramanı Kayra’nın
birlikte yakınlarımıza haber vermeye başladık.
doğum serüvenini paylaşmazsam hikayelerimiz eksik kalır... Zaman ilerledikçe sancıların sıklığı ve şiddeti artmaya başladı. Daha önce yaşamadığım, benzersiz bir deneyimdi. Elbette,
123
sancı ve acı normal koşullarda yaşamak isteyeceğimiz hisler
için dua ettim. O saniyeler, ömrüm boyunca Yaradan’a en yakın
değil. Ancak, kutsal bir amaca hizmet ettiklerini, her bir
hissettiğim anlardandı. Ondan destek, yardım, şefkat ve
kasılmanın beni bebeğime bir adım daha yaklaştırdığını
iyilikler istedim. Bana verdiği her şey için şükürler ettim. Bu
düşünerek bu deneyimi sonuna kadar yaşamaya kararlıydım.
anlara eşlik eden duygular o kadar yoğun ve büyülüydü ki,
Saat 13:45’de doğum yapacağım hastaneye ulaştık ve 14:00’de sancı odasındaki uzun ve heyecanlı bekleyişim başladı. Annem
çektiğim zorluğu beni arındıran ve Allah’a yaklaştıran bir süreç olarak yaşamaya başladım.
sürecin her anında yanımdaydı, eşim de izin verilen her an
Sancılar arasındaki zaman aralıklarında ise dinleniyor ve
yanıma gelerek bana destek oldu. Babam odanın hemen
hamileliğimi hatırlamaya çalışıyordum. Kayra karnımdayken
dışında, yakınlarım telefonlarının başında bana dualarını ve
ne de güzel günler geçirmiştim. Dostlarımla gülüp eğlendiğim
güzel dileklerini yolladılar. Sevdiklerimizin varlığı ve desteği
günler, gezdiğimiz yerler, sularına kendimizi bıraktığımız
bu süreçte müthiş bir güç verdi. Ama asıl gücü ben kendi içime
denizler,
dönerek hissettim o zorlu saatlerde...
kurduğumuz hayaller... Hepsini aklımdan tek tek geçirdim
Nörolojik düzeylerin en üst basamağını hatırlarsınız. Bu basamakta dini, manevi inançlarımız, aidiyet hisssimiz, varoluşa yüklediğimiz anlam bulunur. Ben doğuma uzanan saatlerde bu basamağa çıkmayı ve orada muazzam bir deneyim yaşamayı istedim. Beni yakından tanıyan bir arkadaşım hamileyken
bana
şöyle
demişti:
“Doğum
sancıların
başladığında bol bol dua et, o kadar kutsal bir amaç için emek
izlediğim
filmler,
eşimle
paylaştıklarımız,
kısacık dinlenme aralarında. Başka bir NLP uygulayıcısı arkadaşımın bir eğitim sırasında bizimle paylaştığı sözü hatırlatıyordum arada bir kendime: “Feel the pain, but do not be in pain.” yani “Acıyı hisset ama acının içinde kalma.” Zihnimi sürekli olumlu düşüncelerle meşgul etmek, acının içine çekilmemi engelliyor ve zaman algımı bulanıklaştırıyordu. Ve o an ihtiyacım olan tam da buydu!
veriyor olacaksın ki, her duan yerini bulacaktır.” Bunu hiç
Saat dört sularında yan taraftaki doğumhanelerin birinden bir
aklımdan çıkarmadım. Her sancı dalgasında, sessizce gözlerimi
bebek
kapayıp kendim, sevdiklerim, tanıdıklarım ve tanımadıklarım
hemşireden o sırada bir doğum gerçekleştiğini öğrenmiştim. O
çığlığı
yükseldiğini
duydum.
Benimle
ilgilenen
124
bebek çığlığı, bende çok kuvvetli bir çapa etkisi yarattı.
yollar bulabileceğinizden eminim. Artık duygusal tepkilerimizi
Verdiğim emeğin sonucunu somutlaştırdı adeta. “Kısa süre
seçebileceğimizi,
sonra ben de kendi bebeğimin sesini duyacağım!” dedim. Bu,
deneyimlerimizin kalitesini arttırabileceğimizi biliyorsunuz.
artık yorulduğum sırada taze bir güç verdi bana. Yaklaşık yarım
Kendinize böyle bir mucizeyi en güzel biçimde yaşamak için
saat sonra doktorum, yanımdaydı. Kısa süre sonra beni
izin verin yeter, size uygun yöntemi zaten bulacaksınız...
doğumhaneye
alacaklarını
söyledi
ve
kavuşmanın
düşüncelerimizi
olumlu
hale
getirerek
son
dönemecine girdim, yorgun ama güzel duygularla dolu... Saat 17:20’ydi Kayra ve ben birbirimize ilk baktığımızda. Kumral bir bebek bana bakıyordu, gözleri yenidoğan bir bebekten beklemediğim kadar açık... O da beni görmek için sabırsızlanmış sanırım diye düşünmeden edemedim. Bana verdiklerinde dudaklarını, burnunu öptüm, kokusunu içime çektim ve “Bitti!” dedim, “Yorulduk ama çok şükür kavuştuk!” Sadece Kayra değil, ben de doğdum. Yepyeni bir hayata, daha önce tatmadığım duygulara... Doğum kutsal bir olay, bu dünyaya bir can getirebilmek çok büyük bir lütuf. Bunu zorluğuyla, mutluluğuyla an be an hissetmeyi seçtim ve çok şükür ki her şey yolunda gitti. Yöntemi ne olursa olsun, her annenin doğum sürecini ona yakışan bir kutsiyette yaşaması gerektiğine inanıyorum. Ne mutlu ki bunun için yapabileceğimiz çok şey var. Ben kendime özgü bir yolla bunu yapmaya çalıştım. Sizin de kendinize özgü
Bitirirken... Bu kitapta sağlıklı ve keyifli bir hamilelik süreci yaşamak için NLP’nin bize nasıl yardımcı olabileceğini kendi deneyimimden yola çıkarak anlatmaya çalıştım. Bunu yaparken hayalinizdeki gibi bir hamileliğin aslında hayal olmadığını, NLP’nin önkabulüyle paralel biçimde, bir kişi bile yapabildiyse o şeyi
125
sizin de yapabileceğinizi hep aklımda tuttum. Elbette ki,
kaygılanmadan, sadece varolmanın zevkini hissetmeye çalışın.
hayattaki her süreç gibi hamilelik de dikensiz gül bahçesi değil.
Modern
Vücudunuzun alışık olmadığı pek çok şeyle tanıştığınız,
dinlemekten çok uzağız, çünkü duyacaklarımızdan korkuyoruz.
adaptasyonun getirdiği zorlukları yaşadığınız bir dönem. Bu
Bu yüzden dikkatimizi sürekli kendimizden uzağa, dışarıya
yüzden, hiç sorunsuz, saf beyaz bir sürecin hayalini kurmak en
yönlendiriyoruz. Oysa ki varolduğumuzu anca “an”da kalarak
baştan hayal kırıklığını kabul etmektir. “Denge” kuralı burada
hissedebiliriz ve varolmak en büyük lütuftur. (Siz de
da iş başında. Bedensel ve ruhsal sağlığınız dengede
varolmasına vesile olarak bebeğinize en değerli armağanı
olduğunda, zorluklara karşı kaynaklarınızın yeterli olduğunu
veriyorsunuz!) Sahip olduğumuz tek şey içinde bulunduğumuz
hissettiğinizde ve bunları etkin olarak kullanabildiğinizde ideal
“şimdi”, onunla önünüzdeki tüm “şimdi”leri şekillendirdiğinizi
hamileliği yaşıyorsunuz demektir. Sahip olmadıklarınıza,
hep hatırlayın.
yetersizliklere, zorluklara odaklanıp birşeyler eksik gibi hissetmektense, “burada ve bu anda” bebeğinizle birlikte ne kadar sağlıklı, mutlu ve huzurlu olduğunuzu / olacağınızı fark edin ve bunun tadını çıkarın.
toplumların
insanları
olarak
bizler
kendimizi
Gelecekte de kutlamaya değer anlar yaratmak için, her zaman olduğu gibi hamileyken de cezbedici hayaller kurun, bunlarla ilgili kendinize hedefler koyun ve her hedefinize ulaştığınızda kendinizi onurlandırın. Artık çabalarınız ve başarılarınız daha
Hamilelik, mide bulantıları, bel ağrıları, kramplar gibi kısa
anlamlı, çünkü mutluluğunuzla besleyeceğiniz biri daha
süreli yakınmaları beraberinde getirse de, tüm bunları süregelen
katılıyor yaşamınıza. Buna inandığım için, ben de hamileliğim
hayatınıza verilmiş bir aradan çok, yaşamınızı daha coşkulu,
süresince neredeyse hiç boş durmadım. Son güne kadar
enerjik ve anlamlı hale getirebilecek bir dopingin yan etkileri
planlarım, hayal ettiklerim, yapılacaklar listelerim vardı.
olarak görün. Size sunulan bu armağanı tüm doğallığıyla
Sadece eşim ve bebeğimle ilgili değil üstelik, akademik
yaşayın, her anını kutlayın ve hakkını verin...
uğraşlarım,
İçinde bulunduğunuz her an geçmişteki çabalarınızın bir ürünü ve kutlanmaya değer. Geçmişe hapsolmadan, gelecek için
araştırma
hedeflerim,
sosyal
aktivitelerim,
hobilerim, evle ilgili sorumluluklarım, profesyonel gelişimim için
katıldığım
eğitimler,
okumaya,
öğrenmeye,
derin
126
düşünmeye ve tabii ki yazmaya ayrılmış zamanlar... Hepsi bu
durmadan ilerlemeli. Yeni keşifler, deneyimler hep sevgiyle
dönemi verimli ve dolu dolu yaşamamı sağlayan tatlı
yaşanmalı...
koşturmalar kattı hayatıma. Eskaza boş boş durduğum günler kendimi en yorgun ve keyifsiz hissettiğim günler oldu. O yüzden durmayı hiç sevmedim. Bebeğim yol arkadaşlığı yaptı
Yolunuz açık olsun... Sevgiyle ilerleyin... Doğumdan sonra yazdığım ilk yazı, bu kitabın son sözü olsun...
bana, birlikte hep ilerledik. Doğum sancılarımın başladığı günün gecesinde bile, sabah kalkıp metamodelle ilgili bölümü yazmayı
planlamıştım.
Metamodeli
anlatmak
Kayra’nın
kucağımda olduğu günlere kısmetmiş meğer. Şimdi son sözleri yazarken, canım oğlum karşımda uyuyor, ben ona içimden teşekkür ediyorum sizlerle paylaştığım bu deneyimi bana yaşattığı için. Sabırsızlıkla beklediğiniz için kimi zaman bitmeyecekmiş gibi gelen uzun bir yolculuğun ardından bebeğinizi kucağınıza aldığınızda önce kendinizi emeğiniz ve başarınız için kutlayın ve ne kadar değerli olduğunuzu bir kez daha hatırlayın.
Hayatımın Erkekleri
Sevdikleriniz, eşiniz ve yavrunuzla (belki de yavrularınızla) hak ettiğiniz mutlu günlerin tadını çıkarın.
“Doğumdan sonraki ilk yazım sadece bebeğime özel olacak.” diyordum. Yanılmışım...
Bir keresinde televizyon programlarından birindeki bayan konuğun, ““Sevgiyle kal.” ne demek, asıl “Sevgiyle ilerle.”
Onu yazmak için oturdum. Aklım bana oyun etti, bir zaman
demektir doğru olan.” dediğini duymuştum. Ne kadar doğru...
tünelinde geriye doğru savruldum. Her şeyi başlatan o günlere,
Sevgi gibi besleyici bir güçle yerinde kalamaz ki zaten insan, 127
beni ona kavuşturan iki erkeğe döndü ibre ... Dayanamadım,
Biri var ki kendisi küçük, yaşattıkları büyük. Bir geldi ki,
bir sayfa açtım önüme.
bohçasında adı konmamış duygular var... Önce acıdan, sonra
Üç erkek var hayatımda, üç mihenk taşı... Beni en çok onlar güldürdü. Ama ağlatmayı da bir tek onlar başardı.
mutluluktan döküldü damlalar. Yok, hiç de öyle sırayla değildi... Cümle duyguyu tek bir kelimeye sığdırayım derken, taşanlar gözyaşı oluverdi.... Hiç biri mutsuzluktan değildi gözyaşlarımın. Ciğerleri açılsın
Biri beni kötülüklerden korumak, sakınmak, esirgemek için
diye ağlatılan bebekler gibi, ruhumu açtı, gücümü, değerimi
“Hayır!” dedi pek çok şeye, “Olmaz” dedi, “İzin vermem!”
hissettirdi, yetiştirdi beni yaşattıkları. Üçü de bana var
dedi. Bunların beni durdurmak yerine gözümü karartacağını,
olduğumu, ben olduğumu sonuna kadar hissettiren erkeklerdi.
hırsımdan ağlatacağını ama asla “Pes!” dedirtmeyeceğini o da zaman zaman ağlayarak öğrendi... Seviyorsam kanıtlamam gerektiğini o öğretti bana, bir kez inandıktan sonra en çok yine o destekledi.
Babam, aşkım, oğlum... Üçünün de dönüşümünü izliyorum şimdi keyifle. Babam “Sibel’in babasıyım.” demiyor artık, “Kayra’nın
Diğeri yanımda yokken ağladım, özlediğimde ağladım, beni
dedesiyim!” diyor. Beni Hakan’a teslim ettiğinde bırakmıştı
özlüyor diye ağladım, kah onun için savaşlara girdim. Yenildim
zaten
ağladım, yendim yine ağladım... Onun için yaşardı gözlerim,
rahatlamıştı. Onun deyimiyle “Askerlik arkadaşı” kıvamına
ama onun yüzünden değil bir kere bile. Üzüntüden değil,
gelmişti benle ilişkisi. Bir şey olacak diye korkmadan sevmek
kurduğum düşlere bir an önce kavuşma hevesiyle... Sabırla
ne güzeldi! Şimdi dede olmanın sorumluluğu seyreltilmiş, tüy
dinleyen, kedi gibi saçımı okşayan, güldürmeden bırakmayan
gibi hafif coşkusuna, keyfine alıştırıyor kendini. Benle
hep oydu. Onun için ağlayıp, onun sayesinde güldüm...
yapamadığı şeylerin hayalini onunla kuruyor. Yaşı arttıkça,
baba
olmanın
kaygılı,
gergin
sorumluluğunu,
“Dede oldum.” dedikçe, ruhu oyuncak bulmuş bir çocuğa dönüyor. 128
Sevgilim gözümün önünde aniden “ baba” ya dönüşüyor. İlk defa kucağına aldığında o minik bedeni, bakışları değişti. Herşeye “Hallederiz, acelesi yok, yapılır, edilir...” diyebildiği için, ruhunda bir eski zaman bilgesi yaşattığı için aşık olduğum adam, suyun sıcaklığı 38’den 37’ye düşmeden bebeği banyoya sokmayı kesinlikle reddeden biri oldu. Bir gecede “bez değiştirme gurusu”!.. “Çocuk seni annesi sanacak, bırak artık kucağından.” diye takılırken, bir baktım bu haline de aşık oluyorum. Sevmeye bahane mi yok... Oğluma farkında olmadan “Aşkım!” derken buldum kendimi, ilk kucağıma aldığımda. “Aşkım!” dedim, “Efendim!” dedi Hakan. “Şey, yani küçük aşkım!” diye ayırdım aşklarımı, içiçe geçtiklerini
de
ayırmaya
çalışınca
farkettim.
Ellerini
uzattığında tuttum incecik parmaklarını, ama hayatı boyunca gücüm yettiği kadar elinden değil, yüreğinden tutacağıma söz verdim. Koskocaman bir taht yaptı kendine, kuruldu oğlum minik gövdesiyle. Ne çok yer varmış meğer gönlümde... Herkes değişti de sen aynı mı kaldın derseniz?.. Bilmem... Onu da hayatımın erkekleri söylesin... Sibel Çavuş Yeğin – Temmuz 2012
129