MERHABA Merhaba! Siyasi iktidar, yüzünü de i tirdi.Süreç içinde demokratla an (!) merkez sa bir partiyle, muhalefet gücünü bile yitirmi merkez sol bir partinin payla tı ı hükümet, reformlar pe inde ko uyor. Ekonomiden, insan haklarına, dı politikadan sanata de in bir çok de i im vaadindeler Yeni sömürge bir ülkede reform ve uzla ma dü ü kurmanın nesnelli i AT hülyalarıdır ancak. Dü leri ne kadar sürer bilinmez, ancak yeni yüzün de çok çabuk eskiyece i ortada. Bir zincir daha kırıldı 12 Eylül'lerden, Metris'lerden. Diyarbakır'lardan geçerek gelenekle mi direni hattı. Eski ehir'de insansızla tırma ve teslim alma politikalarını bo a çıkarttı. Analar, yine çocuklarının yanı ba ında en öndeydiler. Hep birlikte direnildi. Kararlılık, boyun e mezlik, zinciri, duvarı, yasayı kırdı. Bu duvar daha önce de dikilmi ti kar ımıza. Zulalar, duvarlara yapı tırılan resimler, haberle me yöntemleri ve anmalarla, parmak parmak i lenmi ti duvarlar "Duvarların Dili" bir sürecin direni ini ve duvarlarda olu an özel bir dili anlatıyor. Tiyatro Araç, tiyatroyu, hayatın içinde olmanın, mücadelenin, direni in bir parçası olmanın aracı olarak görüyor. Bu yeni grup. sokak tiyatrosunu bir yöntem olarak benimseyerek. Eski ehir tabutluklarını protesto ve tutsaklarla dayanı ma gösterilerinin içinde, oyunlarıyla yer aldı. Cezaevi önüne sokak tiyatrosunu ta ıdılar: "Boyu ki Adım Hücrenin"... Bu iki yazıyı. Eski ehir direni çilerini selamlayarak yayınlıyoruz. Grup Yorum, ilkeli, tutarlı tavrıyla, halktan yana sanat anlayı ıyla, çıkardı ı alTAVIR
u kasetle kurumsalla tı. kendisini dosta dü mana kabul ettirdi. "Bu Ses Hiç Susmayacak' adlı yazımız devrimci sanatçıların tavrını, yakla ımını yaygınla tıracak Grup Yorum, yazarımız sinemacı Ahmet Yüzüak ve di er sanatçılarla birlikte, 31 ki ilik bir çalı ma grubuyla türkülere klipler hazırlıyoruz. Bu çalı manın bir yansısı: Senaryoyu Yazıyoruz. Bir yıldır oyunu soka a ta ıyan Orta-köy Halk Sahnesi. "Devrim çin Sokak Tiyatrosu' adlı yazıyla mücadele eden tiyatroyu yaratırken, deneyimlerini de aktarıyor. Ö renci Gençlik, TÖDEF'in organize etti i Gençlik Kurultayında "bizim de sözümüz var!"dedi. Ku atma altında gerçekle en kurultay, dostluk ve dayanı ma havasını peki tirdi Hiçbir ko ukla dinamiz-mini co kusunu yitirmeyen gençli in son kurultayından edindi imiz izlenimleri ak-tarıyoruz ili'li müzik grubu Ortiga ile H. Eren Çelik'in yaptı ı ve 1988 yılında Almanya'da Tohum dergisi'nin yayınladı ı söyle iyi ülkemiz açısından güncelli ini yitirmedi i için yeniden yayınlıyoruz. Bu sayıyla birlikte. 12 sayımızı çıkardık Adnan Yücel. Çetin Bo a. Hayatı Azım. brahim Karaca Asım Gönen'e yeni halkalar ekleniyor . Eksiklerimizi gideriyor, yenilikler, atılımlar hedefliyoruz. Kollektif u ra . Kültür ve Sanatta Tavır'ı biçim olarak da yenileyecek Emekçi yı ınları, sanatsal faaliyetler içine katmanın araçlarından biri olan Tavır için 5000"ler, yüksek bir tiraj sayılamaz. Hepimize daha fazla duyarlı ve özverili olmak dü üyor… Dostlukla 1
BU SES H Ç SUSMAYACAK TAVIR Sınıf mücadelesi geli tikçe sanatı ve devrimci sanatçı tavrıyla bu mücadelenin sesi solu u olma yolunda önemli mesafeler kaydeden Grup Yorum'la ilgili çe itli spekülasyonlar yayılıyor. Bu spekülasyonlarda en çok "da ıldı", "bitti", 'tükendi" sözcükleri kullanılıyor. Sübjektivizm bazılarının gözlerini öylesine köreltmi ki. ne arka arkaya çıkarılan kasetleri, ne her türlü yasa a ra men pikenin dört bir yanında verilen konserleri, ne de co kulu Avrupa turnelerini görebiliyorlar. Egemen sınıfların Grup Yorum üzerinde yo unla tırarak sürdürdü ü baskıların da onlar için bir anlamı yok. Valilerin, kaymakamların ve di er güvenlik amirlerinin Grup Yorum'u yasaklamayı, önlerine gelen izin listelerinden Grup Yorum adını çizmeyi önemli bir görev saymaları da onları dü ündürmeye yetmiyor. Haftalık Nokta Dergisi Grup Yorum için bir sayısında "Grup Yorum gerçekten bir fenomen. Müziklerini sevin ya da sevmeyin, görü lerine katılın ya da katılmayın kayıtsız kalınamıyor onlara kar ıdiyor. Çe itli spekülasyonları yayanlar da bu fenomeni, bu gerçekli i kabul etmek zorundalar. " Bitmek, tükenmek" söyleyecek sözün kalmadı ı anlamına gelir. Ancak Grup Yorumun toplumsal ve siyasal gerçekli i yorumlayıcı, ülkesini ve dünyayı de i tirme mücadelesinde duydu u sorumluluk, devrimci sanatçı tavırları, türküleri, halayları onların hiç susmayaca ı-
TAVIR
nı gösteriyor. Yükselen mücadele kendi kültürünü de yaratıyor, geli tiriyor, zenginle tiriyor. Halkın hak arama ve alma mücadelesi, demokrasi bilinci hayat içinde eyleme dönü ürken edebiyatını da, resmini, sinemasını, müzi ini de yaratıyor Grup Yorum hayatın her alanında bu mücadeleyi omuzlayan kollektif yapının içerisinde, mücadelenin acılarını, sevinçlerini, umutlarını ve öfkelerini iliklerinde duyarak ya ıyor, türküle tiriyor. Emekçi halkın söyleyecek sözü oldukça, mücadelesi sürdükçe, bu mücadelenin kültürü tükenmedi i sürece Grup Yorum susmayacak. Grup Yorum'un ya ayarak yarattı ı türküler halkı direnmeye ça ırıyor, motive ediyor, halka moral ve güç veriyor. Bir grup onları bir arada tutan harçların çözülüp erimesiyle da ılır, ya da popülizmin egemen olup ba lan döndürmesi ve ticari kaygıların, para kazanma hırsının neden oldu u anla mazlıklarla. Grup Yorum için bunların hangisinden söz edilebilir? Grup Yorum'u salt müzikal düzeydeki ortak bakı bir arada tutmuyor. "Dünya görü ü"dür onları bir arada tutan harç, ortak dü ünce ve davranı tır, sanatın ve müzi in yeni bir dünya kurma mücadelesindeki i levine ortak bakı tır. Giderek geli en, kitleselle en, hayatın her alanında sürdürülen mücadeleye önderlik etmeye çalı an kolektif yapının kopmaz parçasıdır Grup Yorum, onunla soluk alır, onun de erlerini savunur, kollektivizmiyle zen-
2
ginle ir. Grup Yorum'u besleyen kaynak halktır, halkın duygu ve dü ünceleridir, mücadelesidir, bu mücadelenin do ru bir bakı la ileriye akmasıdır Bu yapının harcı inançsızlık, karamsarlık, yılgınlık delili, inanç, cesaret ve kararlılıktır. Grup Yorum'un elemanları önlerine isimsiz nefer olmayı koymu lardır. Devrimci sanatçıya dü en sorumlulukları yerine getirmek, halkın, haklının sesi olmak, onun türkülerini söylemektir önemli olan. sim. resim, popülarite de il, kolektif çabayla yükseltilen yapıya kültür ve sanat emekçileri olarak tu la koyabilmektir önemli olan. Grup Yorum bunun için çizgisinin netle ti i süreçten ba layarak üretimlerinin altına ki i adları koymamaktadır, sadece "Grup Yorum" demekle yetinmektedir. Grup Yorum küçük burjuva sanatçıların ya am tarzlarıyla, ahlaklarıyla, kültürleriyle, halka yabancıla mı , megolomanlık derecesinde kendini be enmi popülist, bencil tavırlarıyla arasına net ve kalın çizgiler çekmektedir. Devrimci sanatçı halkın içinde ya ar, onlardan biridir. Grup Yorum müzi i maddi bir zenginle me aracı olarak görmez, daha iyi bir ya am standardı saklayacak maddi kaygılarla hareket etmez. Gecekondu direni lerinde, fabrika i gallerinde, memur grevlerinde, yürüyü lerde, mitinglerde, üniversite kantinlerinde konser vermenin ne gibi bir maddi kar ılı ı olabilir? Devrimcilik fedakarlıktır. Yaratılan türkülerin, verilen konserlerin daha güzel bir dünya kurma mücadelesine katılmasıdır ödül. kitlelerin dilinde olmak, insanlara ya am sevinci, umut. mücadele azmi verebilmektir, bunun yarattı ı bazdır ödül. Böylesi bir bilinçle hareket edenler ilerici, devrimci geçinen küçük burjuva sanatçılar gibi para yüzünden olay çıkarmazlar, konser salonlarını terketmez-
TAVIR
Ier, uçak için, yemek için, otel için olmadık kaprisler yapmazlar Sanatı meta olarak görmezler ve meta olarak pazarlamak isteyenlere izin vermezler Grup Yorum sadece egemen sınıfların yasak çemberini kırarak varlı ını sürdürebilmek, daha iyi ve nitelikli ürünler verebilmek için parayı gündeme getirmi ve sembolik denebilecek düzeyi hiç bir zaman a mamı tır Hu konudaki devrimci anlayı ı, dayanı macı tavrı hep sömürülmü , iyi niyeti suistimal edilmi tir. Grup Yorum buraya kadar büyük özveriyle gelmi , bundan sonra da büyük fedakarlıklarla yoluna devam edecektir Grup Yorum'un zenginli i kollektivizmidir.Mücadelenin soluk alıp verdi i her alan. mücadeleyi yüre inde duyan her insan, iirleriyle, ezgileriyle, ele tirileriyle ve önerileriyle bu kollektivizmin içerisindedir. Bir türkü belirli bir duygu ve dü üncenin müzik diliyle örgütlenmi biçimidir. Her türkü bir ya am parçasıdır. çinde a klar, sevgiler, umutlar, hüzünler, sevinçler vardır.Zenginlik bunları duyumsamak, bu malzemeye sahip olmaktır Duyargaları mücadelenin halkın içinde olan Grup Yorum böylesi bir zenginli e sahiptir, hayatın aktı ı bir potadır. Gelen malzemeyi kollektif ve yaratıcı bir biçimde i leyip, ekillendiren ve tekrar en geni kitlenin ele tiri ve öneri süzgecinden geçirip son biçimini veren bir potadır Grup Yorum Yanı Zonguldak'taki madencinin ve Armutluda gecekondusunda direnen kadının ya amı, mücadelesi, duygu ve dü ünceleri de iirle, ezgiyle ya da ba ka biçimlerde bu potaya akmakta Kamplardaki Kürt'lerin dramları da, cezaevlerindeki devrimci tutsakların direni leri de. Bu zenginlik geni bir tartı ma, ele tiri, öneri sürecinden geçerek ürüne dönü mektedir Grup Yorum ba ta genç-
3
tik olmak üzere, mücadelenin içindeki politik yı ınları kucaklamı tır Türküleri bu kitle tarafından dinlenmekte, söylenmektedir. Grup Yorum yasak çemberini kırabildi i oranda, türkülerini halka ula tıra-bildi i oranda, kitleleri kucaklamaktadır Ancak bu kitleselle me yeterli sayılamaz. Grup Yorum'un türküleri emekçi halkın ya amına daha çok girebilmelidir Müzi iyle sokaktaki adamı yakalayabilmek kahvehanelerde, minibüslerde, mutfaklarda dinlenebilmelidir. "Dünden Yarına Seçmeler" kaseti kitleselle menin adımlarından biridir Altı yılda yapılan en seçkin parçalardan olu an kasetin her türlü yöntemi yaratıcı bir biçimde kullanarak, en geni kitlelere bugüne kadar kasetlerimizin ula amadı ı, Grup Yorum'u tanımayan en ücra yerlere kadar ula tırılması amaçlanmı tır. Gerekti inde maddi kar ılık beklemeksizin, daha önce ula ılamayan yerlere ula mak dü ünülmü tür, dü ünülmektedir. Yani bu kaseti çıkarmaktaki tek kaygı kitleselle mektir. Küçük burjuva sanatçılar yeni bir ey üretemedikleri ve ticari kaygılar ta ıdıkları için bu tür kasetler çıkarırlar. Bu yer yer insanların Yo-rum'un Seçmeler kasetine de so uk bakmalarına neden olmu tur. Ticaret mi yapılıyor'diye dü ünenler oldu. Bu yakla ımların yukarıda sözünü etti imiz belirli bir nesnelli i olsa da do rulu u kabul edile-ıııcz. Grup Yorum küçük burjuva sanatçılarla karı tırılmamalıdır. Grup Yorum inatla ve cesaretle do ru bildi i yolda ilerleyen, yasaklara, gözaltılara, tutuklamalara ra men türkülerini söylemekten vazgeçmeyen, tutarlı ve ilkeli tavırlarıyla kendini dosta da, dü mana da kabul ettiren, her türlü ticari hesaptan uzak bir gruptur. Bu gerçekler gözardı edilmemeli, grup haksız bir biçimde ele tirilmemelidir. Kaldı ki maddi bir sıkıntı da söz konusu oldu unTAVIR
da, devrimci bir grubun sorunlarını a mak için en seçkin parçalarını biraraya getirerek bir kaset çıkarması ve sorununu a ması ancak sevinilecek bir olay olabilir. Grup Yorum'u sevenlere, "Dünden Yarına Seçmeler" kasetini en geni kitlelere ula tırmak konusunda büyük sorumluluklar dü üyor. Grup Yorum'un en çok kar ıla tı ı sorulardan biri de elemanlarının neden sürekli de i ti idir. Sorunun yanıtı buraya kadar anlatılanlar içinde vardır aslında. Grup Yorum daha güzel bir dünya kurma mücadelesinde hayatın her alanını kucaklayan kollektif bir yapının sanat cephesindeki parçasıdır. Yani bu uzun soluklu maratonda Grup Yorum'cular da ko maktadır. Kültür ve sanat alanında da ba ka alanlarda oldu u gibi bazılarının solukları yetmemekte, yorulmaktadırlar. Menzile ula mak için sarp ve dikenli yollardan geçmek gerekiyor. Bu yollardan geçerken yalpalayanlar, tökezleyenler ve mücadelenin dı ına dü enler oluyor ve olacaktır. Yorum'cular da bu gerçekli in dı ında de ildir Ama daha önce de belirtildi i gibi Grup Yorum bir anlayı tır, bir misyondur. Grup Yorum mücadelenin sesidir. Elemanları içinden yorulanlar olsa da, onların yerini alacak insanları yaratan bir zenginli e sahiptir Bunun için diyoruz ki Yorumlar tükenmez Grup Yorum bir fenomendir. Öyle bir fenomendir ki "tükendi", "bitti", "da ıldı" spekülasyonlarını yapanların evlerinde bile Grup Yorum dinle nilmektedir. Grup Yorum her türlü sübjektivizmi ve spekülasyonu bo a çıkararak ilerliyor. Türkülerini mücadelenin ate hattına sürmeye devam ediyor, ederek Bu ses hiç susmayacak .
4
KÜLTÜR ÜRET M ÜRET M KÜLTÜRÜ BRAH M KARACA nsano lu, ya amsal faaliyetlerini sürdürmek amacıyla ilk araç, gereç yapmaya ba ladı ında, ku kusuz ki, estetik bir kaygı ta ımıyordu Ma ara duvarlarına, katıldı ı ya da katılaca ı geyik avını resimlerken de öyle. Araç gereç yapmaktan avlanma ekli ve yöntemlerine kadar, bir kültürü de ya ama geçirdi inin, yerle tirdi inin de farkımla de ildi. Do ayı de i tirmeye yönelik her eylem onun birikimini artırdı, kendini yeniden üretip, yeni bilgilerle silahlandırıp tekrar do anın kar ısına çıkardı. Ya adı, ya adı ının bilincine vardı Ya amdan edindi i bilgiyi tekrar ya ama uyguladı. Yeni ve daha ileri bilgiler elde etti. Yani, insanla ma sürecini kültür üreterek tamamladı, tamamlıyor. Böyle bakınca, insan aynı zamanda kendi kültürünün ürünü olmakladır Peki, nedir kuttur' Kültür, do anın verdiklerinden ayrı olarak, insanın yarattı ı üretti i her eydir. Onu belirleyen ey, en ba ta, üretim biçimidir. Her üretim biçimine uygun yeni kültürel de erler üretilmi , her eyle birlikte o da de i mi , geli mi tir. Kimi de erler tamamıyla yok olmu , kimi de i erek ya amını sürdürmü tür. De i irken onu do uran üretim hiçimi dc etkilemi , kimi yerde dönü ümünü hızlandırmı tır Kesiksiz, düz bir çizgi halinde mi oldu bu dönü üm? Hayır. Ne öyle oldu. ne de öyle olacaktır. nsan toplulukları geli im sürecinin belli bir a amasında homojenli ini yitirdi inden, kültür de buna uygun olarak ikili bir karakter ta ımaya ba ladı ve hep öyle devam etti. Artık, do ayı de i tirenler bu i i ba kaları için yapacaktı. Çünkü toplumda sınıflar ortaya çıkmı tı. Bu konuda Marx öyle diyordu. " nsanın eme i ile geçinen türünün, geçimini ba kasının eme i ile sürdüren türüne olan ba ımlılı ı nedeni ile. insanın do a ile ili kisi de bozulur.." Bu bozulma, kültürü de egemen
TAVIR
kültür ve halk kültürü olarak ayrı tırdı. Ki mi yerde bu iki kültür birbirine yakınla tı, ço u yerde çatı tı, birbirini etkiledi. Bu çatı ma ve etkilenme sonunda ban de erler yok oldu, bazısı da baskın gelerek bir sonraki döneme damgasını vurdu. Bu baskın gelme olayı dönemden döneme de i iklikler gösterdi, ço u kez bazı kültür kalıntıları zorla baskın duruma getirildi, getirilmek istendi. Çünkü bu baskın getirilme i inden medet umanlar vardı. Kültür üzerine, toplum bilimci G.Osipov öyle yazıyor: "Kültürün temelini maddi de erler olu turmaktadır. Manevi de erler, ancak belirli bir asgari düzeyde bunların maddi de eri varsa bir kullanıma kavu maktadırlar. Maddi kültür, toplumun geli mesinin belirli bir a amasındaki teknik ilerlemenin düzeyini, maddi servetin üretiminde insanların teknik becerilerini, deneyimlerini ve üretimini yansıtmakta; insanın do a üstündeki egemenli inin derecesini ifade etmektedir. Maddi kültür, toplumsal geli menin gidi inde insan eme inin maddele tirdi i her eydir. Marksizm-Leninizm, son tahlilde, kültürün ya amın maddi ko ullannca belirlendi i görü ündedir. Ama kültürün de toplumsal üretim üzerinde kar ı etkide bulundu u gerçe ini yadsımamaktadır. Ekonomik geli me için de belirli bir kültür düzeyinin varlı ı gerekmektedir." KÜLTÜR-SANAT PAZARI Üretim araç-gereçlerinin pazara sunulması ilk toplumsal i bölümü ile ba lantılandırılsa da, dü ünce ürünü de erlerin alınıp satılması daha sonralara denk dü er. Bunu, kol ve kafa eme inin ayrı ması süreciyle ba lantılandırsak da, ço u kez bir iç içe geçmeden söz etmemiz gerekir Çünkü sonucu, maddi de erlerin kendisi
5
de cisimle mi emek ve bilgiden ba ka bir ey de ildir Ama burada sözü edilen ey. kültürel-sanatsal üretimlerdir. Üretim pazar için ve toplumda bir yönelenler bir de yönetilenler olunca, hitap edilen kitle de farklıla ır. Çünkü, pazar ko ullarında en fazla parayı kim verir-
NASIL B R ÇEL K ? Bu çeli ki, çözülmesiyle daha ileri bir toptum düzenine sıçratacak çeli ki ya da çeli kiler bütünüdür. Bu çeli kilerin çözümünden çıkan olan kitle halkın Bundan çıkan sonuç, yukarıda sözünü etti imiz ikinci tür sanatçının halkın sanatçı-
se ya da en fazla çıkar sı oldu u, yaydı ı ve nerede belirirse oraya örneklerini sundu u yonelinir. lk sanatçıla- nsan, ya am kar ısında varolma kültüründe yerle en ve rın varlıklı kesim, yani kavgası verirken bu kavgaya daha zaman çinde baskın yönetenler etrafında duruma geçecek olan önceki deneyimlerden edinilen kümelenmeleri de bunhalk kültürünün debilinci de katacaktır. mokratik unsurları oldandır. du udur. Sanatçı, görüBizim ye ledi inürde sanatını, ama miz sanat, dünyayı emegerçekte kendini sunuyordu (yani satıyordu). Sanat adına üretti i ey gibi kendisi de hır maldır artık. Sarayların, atoların dı ındaki halk onun sanatının konusu de ildir. Olamazdı da. Ba- dü üncesi tıpkı bir pusula ibresi gibi hep tıda soytarıla an sanatçı, do uda dalka- halkın çıkartan yönüne dönendir. " (1) vuklu a soyunuyordu. Peki bu sanatçılar Bütün sınıflı toplumlarda, egemen halka yönelik ürünler sunmadılar mı?Sun- sınıf ile halk arasındaki çatı ma ve çeli kidular elbet. Halka yönelik ama sarayın di- ler, kültür ve sanata yansıdı ında, insanın liyle. Uykuyu sürdürmek için veya uyanı ı kavgasını en duru ve dolaysız olarak kavgeciktirmek, saptırmak için. Böylelerine rarız. Özellikle bugünkü kapitalist topbugün de rastlamıyor muyuz? lumlarda, kültür ve sanat, mücadelenin Halkın halk oldu u bilincine var- ayrı bir cephesi olarak algılanabilir. Bu maya ba ladı ından sonra ise zaten ok bir bakıma, do al bir süreçtir. Çünkü inyaydan çıkmı tır... Saray dı ından, yani ya- san, ya am kar ısında var olma kavgası ve amın içinden, halkın kendi sanatçıları ye- rirken bu kavgaya daha önceki deneyimserdi. Ürettiklerini belli bir pazara de il, lerden edinilen bilinci de katacaktır. insanların beynine sunuyordu bu yeni sa- Toplum sınıflı bir toplum oldu una göre. natçı tipi Bunlar, ya amın çeli kilerini or- edinilen bilinç sınıfsal özellikler taya döktükleri için ister istemez yönetime ta ıyacaktır •Sanatçının kendi yapıtında muhalif sayılacaklardı. Burada sözü anlatımını bulan görü leri, sadece kendi Gülten Akın'a bırakalım: 'Peki, bir muha- ki isel konumuna, kendi bireysel de er lif rüzgar gibi hayata giren öteki halk yönlendirmene de il, ama aynı zamanda, ozanlarının, yeni pazara meta üretme kendi bilinci dı ında var olan ideolojik amacı gütmeyenlerin, tersine pazarı da ıt- sistemin görü-görünü biçimi ile mayı amaçlayanların yeri nedir? Ki, iir yansıyı ına da tanıklık eder" onların ya amlarının, kavgalarının bir (2) yüzü, yani kendisi olmu tur..." Sınıfsal düzlemdeki mücadele kenOnların yeri neresi olacak? Elbette ki soytarıya ve dalkavu a kapalı olan yer disini kültürel alanda da ortaya koyar. Yani ya amı devindiren. üreten, yaratan Egemen ideoloji, geli mekte olan demokinsanların, kısaca, düzenle çeli kisi olan ratik halk kültürü ö elerini yozla tırmak, etkiszile tirmek için bütün yolları dener. insanların yeri.. Yapabilece i tek ey budur çünkü. Sınıf olarak gerici konumda olan egemenler,
iyle de i tirenlerin onsuz edemeyece i kültürel olarak da gericidirler.Özellikle sanattır. Yoksa, yozla mı , duruk, donuk ürünler de il. Ye ledi imiz sanatçı ise, TAVIR
6
kapitalist toplumlardan bu özellik daha KÜLTÜREL M RAS VE ALINACAK da belirgindir.Bu sınıf, kendi kültürel miTAVIR "Gelecek kaygısı, tarih bilinci rasına bile yabancıdır. edinmeyi gerektirir, tarih bilinci de, "Bütün sınıflı toplumlarda her sınıgelecek kaygısının dü üncede biçimlenmesini sa lar Kültür mirasına fın kendine özgü bir siyasal ölçütü ve sasahip çıkmak, her ey-den önce bir tavır natsal ölçütü vardır. Ama bütün sınıflı topalı tır ve bu. gelece e yönelik bir tavır lumlardaki bütün sınıflar sanatsal ölçüte alı tır. Bu konuda iki yanlı e ilime dikkat de il, siyasal ölçüte öncelik verirler Buredilmelidir. Birincisi, mirasın sekter bir juvazi sanat de eri ne kadar yüksek biçimde reddedilmesidir. kinciolursa olsun, toplumcu Kültürel mirasa bakı ve si ise, ideolojik temele dayalı sanat ve edebiyatı her ele tirel bir tavır almadan zaman görmezlikten anıt algılayı eklinin, mirasın oldu u gibi gelir" ele tirel ve devrimci olması benimsenmesi(3) dir.."(4) Kuleleri pasifle - zorunludur. Çünkü günü tirmek, yozla tırmak müzde insandan yana saygın kültürel deiçin feodal kültürün en
erler yaratamayan burjuvazi, kültürel mirası gerici çıkarları için kullanmak ister. gerici yönlerini allayıp pullayıp, kendi i Kuleleri pasifle tirmede ve onları kendi birlikçileriyle birlikte ırınga eder. (Bu, kültürlerine yabancıla tırmada her zaburjuvazinin iktidara tek ba ına sahip olaman, kitleye yabancı olmayan kültürel bimadı ı topluluklarda veya ülkelerde daha rikimlerden yararlanır. Bu birikimi alır. iddetle gündeme gelir. ) Bundan amaç, en demokratik olmayan unsurlarını on halkı kendi kültürüne ve toplumuna kar ı plana çıkarır ya da en has kültürel de eryabancıla tırmaktır. Çünkü, yabancıla tırleri bozar,içeri ini bo altır. Bunu yaparma, burjuvazi için ya amsal bir öneme saken mükemmeI biçimler üretir. Çünkü en hiptir. Yabancıla mayı felsefe sözlü ü öyle gerici bir öz, mükemmel bir biçim altında tanımlıyor: "Kendinden ba ka'da beliresunuldu unda kitleleri etkileyebilir. Mao rek kendine kar ıt bir duruma geçme. ." Zedung'un bu konuda söyledikleri de aynı Yabancıla ma konusunda Roger do rultudadır: "Siyasal bakımdan açıkça Garaudy, Sosyalizm ve Ahlak adlı kitabında gerici olan bazı yapıtlar belli bir sanat öyle yazıyor: "Yabancıla mayı a mak için, niteli i ta ıyabilir. Ne var ki, bunların özü onun farkına varmak, yani yabancıne kadar gerici ve sanat niteli i ne kadar la manın bilincine ula mak yetmez. Yayüksekse, halk için o kadar zararlıdırlar bancıla mayı a mak için. onu do uran ve reddedilmeleri de o kadar zorunludünyayı de i ikli e u ratmak gerekir. dur." Bundan ötürü, i çi sınıfının mücadelesi, "Burjuvazinin kültür mirasını kulaslında, felsefenin özledi i eyin, yani yalanmasına kar ı mücadele etmek gerekir. bancıla manın a ılmasının sorumlulu unu Çünkü ta ıyan bir mücadeledir.." 1- Günümüzde burjuva ideolojisi, Bu mücadelede ilk adım, kitlelerde kültür mirasını açıklamaya \e geli tirmeye sa lıklı bir tarih bilincinin uyandırılması yetmeyecek kadar güçsüzdür olmaktadır. Ba vurulacak kaynak ise. geç2- Burjuvazi, geni kitlelerin görünmi ten bize kalan kültürel mirasımızdır. gülerle oyalanmalarını sürdürmek için, Kültürel mirasa bakı ve onu algılayı ekkültür mirasını tahrif edecek ve imdiki zalinin, ele tirel ve devrimci olması zorunluman için etkisiz duruma getirecek kadar, dur. güçlüdür." (5)
TAVIR
7
Güçsüzdür, çünkü ileriye do ru atacak barutu kalmamı tır. Kendi demokratik devrimini bile yapamamı tır. Burjuva demokrasisinden yana tavır koyacak bir burjuvamız bile yoktur. Güçlüdür, çünkü kendi demokratik devrimini bile yapamayan burjuvazi, ekme ini, bir açık fa izmi her an yede inde tuttu u mevcut "demokrasi'den sa la-maktadır. "Bugün 1789 Fransız Devrimi'nin sloganı olan "özgürlük, e itlik, karde lik" ilkesinin pratik hayata geçirildi i bir burjuva toplumu yoktur. Zaten burjuvazi, söz konusu ilkeyi gerçekle tirecek tarihi misyona sahip de ildir. Ama bir de buna ek olarak, 19.yy'ın sonunda ekonomik bakımdan geli mi burjuvazi tekelci a amaya girdi inde, bu geli me, onun aydınlanma ça ında savundu u ideallerin kar ısına dü manca bir tavırla çıkması ve onları inkar etmesi anlamına gelmi tir. Emperyalist a amaya gelmi burjuvazinin, do ası gere i varlı ını sürdürebilmek için, sömürüden ve sava tan yana olarak insanlı ın o zamana kadar elde etti i kazanımlara ve de erlere ka ı çıkması, kendi açısından bir zorunluluk olarak belirmi ti. Bu zorunluluk, burjuvaziyi fa izme kadar götürdü. Emperyalist a amayla kendi ilerici kültür gelene ini yadsıyan burjuvazi, fa izmle bu yadsımayı barbarlık düzeyinde onaylamı tır. Ça da edebiyat bilimi, hem burjuva ideolojisiyle uyu maz, hem de burjuva edebiyatına (belli ko ullarda) sahip çıkar. Bu sahip çıkma, tarihi nedensellik ve zorunluluk ko ullarına ba lı olarak diyalektik bir anlayı la gerçekle ir. " (6) B Z YAZARIZ. ONLAR OKUR Aydın kılı ına girmi bazı kalem sahiplerinin beyinlerindeki dü üncedir bu Sanki kendilerine yüksek duvarlı atolar in a etmi ler, bu duvarlar arkasında kalem oynatıyorlar. Sonra da okumaları için duvarların dı ındaki kalabalı a atıyorlar yazdıklarını. TAVIR
Dı arının ruh haline uyarak (onlardan iyice kopmamı görünmek için) bazen güzel bir dünyaya olan özlemi isteseler de özünde statükocudurlar. Çünkü besinlerini statükodan sa lamaktadırlar. Amaçlan, uzla maz nitelikli çeli kilerin üstünü örtmeye çalı maktır Sava a (sınıf sava lan dahil) kar ıdırlar. Onlar için barı , sadece sava mıyor olma halidir. "Aydınların kafası soyutlamaya yatkındır. Ayrıca, toplumsal bir ara tabaka olarak daha çok küçük burjuva niteli i ta ıyan bu bürokrat çevreler devrimlerde daima kaypak bir tavır içindedirler. Devrimlerin yükselme döneminde, genellikle devrimci sınıfların yanında yer alırlar. Baskı dönemlerinde ise, ya siner, ya egemen sınıfların yanında do rudan do ruya yer alır ya da dolaylı yollardan kar ı devrimcili e, gericili e alet olurlar. Egemen sınıflar da, aydınların bu gibi sapmalarına arka çıkar, sanatta ve felsefede pasifist akımların geli ip güçlenmesini desteklerler." (7) Oysa bilinir ki, "pasifistin durumu sıkı sıkıya burjuva yalanına dayanır" (8) Söyleyeceklerimizi Gülten Akın'la noktalayalım: "Gerçek sanatçı, ülkemizde bu iki sava ımı vererek ilerlemek zorundadır. Adımlan için önce önünü açmak, itip geni letmek. Bu, bir yerde, onların do rudan siyasal alanlarda niye göründüklerini de açıklar.." D PNOTLAR 1- iiri Düzde Ku atmak: Gülten Akın 2- Estetik ve Sanat: M. Ka an 3- Mao Zedung'dan (aktaran: G. Thomson) 4- Tanh Bilinci Ve Edebiyat Bilimi: Sargut ölçün 5-Aynı eser 6-Aynı eser 7- Ya ayan Bir iir: Ataol Behra-ıno lu 8- Ölen Bir Kültür Üstüne ncelemeler: C. Caudwell
8
ÖZER ÇET N
ÖLÜM DE KORKAR Vay lımın vay Say Say ki Sayrılı bir ölüm günü ay Yürür vurulmu bir gül gibi yaralı bir kırlangıç kanadında yorgun Durur Karlı a açların i de yapraklarına takılır yüzü yırtılır sanki acısı süzülür dallarından ı ık gibi Durur masum mazlum ve mahzundur Ya lı asırlık çamların gölgesi suya vurur su uyur uyusun su Susun Suyun sesi karlı yapraklarda ay gibi karlı yaprakların hı ırtısına dolansın gitsin sesi serin rüzgârlarda azıcık eylerisin Eylensin oy balam Sırılsık la m a aç gövdesine yaslı sırılsıklam bir adam Sermi ömrünü bu da ların sinesine oturur Gözleri çakmak çakmak tetikte bir parmak durur Bakar dalların arasından karlı aya hayran Sular dolar postallarına so uk buz gibi ok ayarak vay kurban Canı akar yaralarından A ırdan usulca korkarak Ey hevalo hevalo Ölüm bu ölüm de korkar can Böyle bir çift göz Betikte böyle bir elin kar ısında durmaktan Ölüm de korkar kurban
TAVIR
9
HAZALTUNÇ
PUSU Da lar yorgun birer at gibi uzanmı tı vadilerin koynuna; sıra, sıra... ba ları köpüklü, etekleri duman. Birden bire onaya çıkıyorlar; yalnızca rüzgarın so u u, nefesleri kesen sesi duyulurken onaya çıkıyorlar. Gökten inmi gibi, yerden bitmi gibi, yorgun bir tepeyi, solgun bir sırtı dönüyorlar. Dereler usul usul akıyordu; derinlerden, uzun ve karanlık tünellerden geçip de geliyordu yeryüzünün kızıllı ına. Otlar, yapraklar; ak tepelerin altı yangın yeriydi. Rüzgârın sesi kadar heyecanlı, dü ünerek yürür gibi sakinler. Ta lardan sekerek, karla-ra basarak ilerliyorlar. Beyazlı ın altında, hüznün içinde san ye il parıltılarıyla kınalı ta lar uzanıyor, göz alıyordu. So uk karartmı ellerini, yüzlerini, perçemleri uçu uyor. Parmaklan ok ar gibi sarıyor çeli i Çelik buza kesmi , parmaklan mora. Yine de sıcaklık hissi var ellerinde. Fırtınalar habercisiydiler. Bir ku kanadıyla süzülüyorlar a a ılara; gürleyecekleri yere. Dü lerini anlamak mümkün müdür, umuda do ru yola çıkan bu genç kızın. Dal gibi bir kadın... Sararmı tepelerde fı kıran bahar çiçe i. Bu ular yayılıyor a zından. Kaya dipleri, kuytuluklar ı ıksız ve korunaklı Gözlen atmacalar gibi tarıyor yeri gö ü. keskin bakı tan içinde beyaz ya lar ta ıyorlar. Ba akların doyurucu kokusundan, çay fidanlarının ye iline akıyor ince bıyıklı delikanlının gönlü. Belki de mısır saplarını kesen ora ının ıslı ım duyuyor bir di eri mevzilendi i yerden. Kıvanca dönecekti, bahara sürecekti hayat. Yürüyeceklerdi bu ate hattında. Bunca yorgunluktan ve acıdan, so uktan, kardan ılık ılık bir aydınlı a.. Tutuyorlar nefeslerini yürekleri çarpmıyormu gibi haykırarak türküler söylemek için, kollarının olanca gücüyle sarılacakları günler için.
TAVIR
10
SENARYOYU YAZIYORUZ AHMET YÜZÜAK
Merhabayı, ilk kez senaryo yazmanları grubuna yansıttı ımda o cin gibi ama kaygılı gözlerle kar ıla tım. Galiba bu normaldi. Çünkü; Türkiye'de ilk kez 31 ki ilik bir grup çalı masıyla senaryo olu turuluyordu. Grup, bir çok anlamda YEN YD . Tanı maların, senaryo tekni inin, bakı açısının, hatta bir anlamda bu konuda birliktenli in yenileriydi. Zaman, yazarları pusatlarıyla donatınca cin gibilik öne çıkmı , kaygu yeni ala-
me soktu, yazım grubu durakladı, sonra yeniden yol almaya ha ladı. Yıllarını özgürlü ü gasp edilerek mapusanede tutsaklıkla geçirmi tecrübeli dostumuz bir öneriye nasıl? neden? diyerek soru bombardımanına tutuyordu. Çünkü atlanacak bir detay, yapılacak bir küçük yanlı lık, alternatif çalı maya gölge getirebilirdi. Dı arıdan yapılacak her ele tirinin, içeride fırtınalara neden olaca ı gün gibi a ikardı. Yıl 1991'di. Türkiye sosyalistleri, devrimcileri, demokratları fe-
na kaymı tı. Bu alan üretimdi. Ça da lık nasıl yakalanmalıydı? Dil-renk-anlatım frekansları soru i aretli kaygularıyla doluydu. Ama o güzelim devinim, o güzelim ça da lık, alternatifi yaratan eller-beyinler, 3Dünya'nın Sosyalistleri çoktaan yol almaya ba lamı lardı. Bu arada SANSÜRÜ DO AL OLARAK
PTAL ETM LERD . Duygular, görü ler yalın dile geliyor. Tartı ılıyor, yazılıp çiziliyordu.
le in bin bir deneyinden geçmi , hat boylarında ve tüm birimlerde can vermi , diyet ödemi ti. Ve, Ben yanmasam Sen yanmasan
Genç mimar renklerle oynanması gerekti ini fantastik bir öneriyle günde-
yılıyordu. Sadece senaryo ekipmanının çalı masının erek de erini hesap-
TAVIR
Biz yanmasak Nasıl çıkar,3 Dünya Ülkeleri/Türkiye/ve tüm insanlık...Nasıl çıkar aydınlı a sloganı dalga dalga dalgalanıyordu. F LM Prodüksiyonu/üretimi/100 ila 500 milyon TL'sına çıkaca ı varsa-
12
(attı ımda, bu öngörülen rakkamın gerçe in asla maddi ifadesi olabilece ine inanmıyorum. Afi çalı masında benzeri örneklerinin izlenerek-Tekrardan kaçınma-özgün üretime dikkat ediliyordu. 500 saatlik görsel malzeme Video kaset olarak önlerine yı ılmı Aralıksız izleniyordu. I IK oyunlarına, kamera titrekli ine, kadra) hatalarına, co kun görüntülerle-dura anlı a, fluluktan-ses kayıtlarına kadar her ey 31 elemeci tarafından titizlikle elekten geçirme operasyonuna tabi tutuluyordu. Acıkanlar peynir-zeytinekmek-çay-mandalin yemeye ba lamı lardı. Bir yandan da öngörülen çalı ma saatinin neredeyse iki misli a ılması nedeniyle özür göstererek giden arkada larına bir mesaj iletmeye çalı an arkada ın tavrı gündeme getiriliyordu. Çalı ma disiplini bozuluyor muydu yoksa? T T ZL K, SORUMLULUK ve YO UNLA MA çok sevindiriciydi. Her ey açıkça gündeme geliyor, tanı ılıyor, sonuç alınıyor, yola devam ediliyordu. Çalı ma bir ayı doldurdu. Geriye baktı ımda kararlılı ın/yaratıcılı ın/bulu sayısının gitgide arttı ını görüyordum. Bu geçmi le günümüz arasındaki çalı malarda en önemli
TAVIR
farktı. H Ç B R ÇALI MA YARIDA BlRAKILMAMALIYDI VE BIRAKILMIYORDU. Kasting, bir çalı ma a amasında gündeme geldi. Tiplemelerin ça ı yakalayacak, öyküyü anlatacak, alıp götürecek önemde oldu u hemen kavranmı tı. Sonraki seansta ellerinde foto raflarla gelen arkada larla T P üzerinde görü alı veri i yapılıyordu. Tatminsizlik bu üretimin karakterinde kendini hissettiriyordu. Hırçın bir ekilde yeniyi en iyi ta ıyabilecek, alternatifi en güzel aktarabilece in pe inde oldu umuzu hissediyordum. Grubun kendine güveninin görünmez dalgalan yüreklerimizi sarıyordu. SENARYO Yazımı Patenti çürümü lük denizine atılarak kınlıyor, hayatlarında ilk kez senaryo yazanların da bulundu u grupta ça ın bilimsel solu u ile yeniden üretiliyordu. REKLAM dünyasının kalpazan dansözlerinin kıymetleri kendilerince takdir edilen ablon ürünlerinin dı ında senaryolar dizini üretiliyordu. Hem de klasi i özümlemi -dönek olmayan-dürüst ve bilimsel kafalarca, ça ın tanı ı olan ve alternatif dünya için üretiliyordu. Evet senaryo yazıyoruz ve devamediyoruz.ACELE ETMEDEN, OLGUNLA TIRARAK DEVAM EDECE Z..
13
B R YARANIN ÇI LI I!...
Yaramızın hiç susmayan çı lı ıydın, ki öyle kanardın en korkunç acılarla! Bir kin, bir öfke ve kabaran bir isyan; çakılıp kalırdı en yoksul bakı larında! Kıvrılıp da aman vermez da lardan, o hırçın ırmaklarla ço alıp akardın! Koskoca bir çınarın sayısız kollarınca, uzanıp ko ardın yüz binlerce can olup! Akıl almaz kıyımlardı seni böyle ku atan, her yanı paramparça bu yanan topraklarda! Bombalar, mayınlar ve kovalayan tanklarla; aç, hasta, sürgün, tutsak, ölen ve yaralanan! Binlerce selam sana ey direnen karde halk; özgürlü üne ko an, ayaklanan insanlar! unu bilin ki kurtulu umuz sizinledir, sizinledir ey ezilen bütün uluslar!...
ÖYKÜ
KÖSTEBEK AL TURAN ALTUNTA
Havadan, sudan konu an esnaf birden sustu. Ya ı geçkin Musa Dayı, suyun sütten pahalı oldu u açıklamasına, hararetle devam ediyordu ki Ho afçı dürterek, "Köstebek Ali geliyor," dedi. Musa Dayı da sesini kesti. Tra sız yüzündeki sakalını karı tırarak; dü ük pantolon paçasını yerlerde sürüyerek gelen Köstebek Ali. kurnazca gülümsedi. Yarı akıllı yarı deli tavrıyla, yarı aka yarı ciddi biçimde topluluktaki ki ilere takıldı. Kimseden yanıt alamayınca, gözünü fırının önündeki kalabalı a dikti. Yarım pabucunu sürüye sürüye, caddeyi boydan boya geçti Sessizli i Musa Dayı bozdu "Bu o lan ne i yapar? Ne yer? Nerde yatar? "diye, sordu. Herkes, söz gümü se- sükut altındır, der gibi bu soruya sükût geçti. Bu üpheli susu a. Ho afçı dayanamadı: "Köstebek Ali'yi soruyorsun herhalde. Bu o lan bizim caddenin ispiyonu. Topladı ı bilgileri bir yerlere satar. Ben stanbul'dayken böyle polisin adamlarına Köstebek" diyorlardı. Bu biçim adamlar tehlikeli yaratıklardır. Yanılıp da yanında susût, bu day-ekmek kar ıla tırması yapayım demeyin. Bu tür konu malarınız devletin ve milletin bölünmez bütünlü üne kar ı oldu unuzu gösterir. kence, açlık grevi, i çi hakları konularını Köstebek'in yanında konu manız da oldukça tehlikeli olup, bölücülükle suçlanırsınız. Hakkınızda dosya dahi açarlar..." Esnaftan ki iler, Ho afçı'nın anlat-
TAVIR
tıklarını ürpere ürpere dinlediler. Kimisi duda ını pıttırarak, bazısı da "Çok do ru... çok do ru!" der gibi ba ını sallaya sallaya oradan uzakla maya ha ladılar Köstebek Ali, fırıncıların arasına oturdu. Rizeli Hamurkar, Trabzonspor'u övüyor iki yamak o lan e ek akası yapıyorlardı. Remzi, her iki yama a da a za alınmadık küfürler savuruyordu. Kimisi ekmek sayıyor, kimisi türkü söylüyor. Herkes kendi aleminde Köstebek'e dikkat eden bile yok. Burada da yüz bulamayınca, kapıdan dı arı usulca sıvı tı. Arkasından uzun uzun bakan Rizeli Hamurkar "Köstebek bizim tarlayı sermedi" diye, söylendi. Taksi dura ının orada dikilen eli telsizli iki polisin yanlarına vardı. Konu malarını tatlı sohbete dönü türdüler. Çevreden ilgi ile izleyenlere, merakla bakanlara aldırdıktan yoktu Polisler yürümeye ba layınca, Köstebek de takıldı yanlarına. Caddeyi ûç-dört kez dola tılar. Ne söyleyip, neye gülü tüklerini kimse bilmiyordu Esnaf, "Aramızda Köstebek var"dizisini seyreder gibi, ispiyon Ali ile iki polisi izliyordu. Bizim cadde, her ırktan insanın ya adı ı, Birle mi Milletler Caddesi gibidir: Arap, Kürt, Türk esnafı bir arada gül gibi ya arlar. Kimse kimsenin politik görü üne karı maz... bunu konu yapıp konu ana da rastlanmaz. Musa Dayı'nın su-süt kar ıla tırmalı muhalefetini de pek ciddiye almazlar.
15
Dizim caddenin ispiyonu oldu u kadar, delisi de boldur. Deli Halil'in delili i sıtma nöbeti gibi, sabah saat on'a kadar, ö leden sonra gözü gözlüklü, boynu kravatlı Efendi Halil A adır Her sabah piliççinin kaldırımına dikilir. Ba lar eliyle koluyla nutuk almaya. Tam zembere inin bo andı ı sıra, genç esnaftan toplanırlar çevresine, kimisi apkasını eyer, kimisi zort çeker. Etraftan da, "Kes lan...yeter!" diye, ba ırmaya ba lanınca, Halil'in söylevi gürültüye gider. Ve susar. Kalabalı a karı arak kaybolur. Derken, Deli zzet görünür. Avrat mantosuyla yaylana, sallana esnafı dola maya ba layan zzet, her girdi i dükkândan bir sigara ister. Aldı ı sigaraları, kibritten kir etmek için, ucu ucuna yakar. Tekel bakanıyla ortak gibi sigara içer. Bir yerde fazla durmaz, nerelere gitti ini de kimse bilmez. Bir üçüncü delimiz daha var. otuz ya larında olup atletik bir vücuda sahiptir. Her sabah caddeyi ko arak geçer. Arkadan çalınan korna seslerine, eliyle 'geç' i areti yapar. Caddenin ortasındaki çizgiyi izleyerek gözden kaybolur Dükkânların kapanaca ı ak am üzeri, ko arak geri döner Renkli bir caddedir bizimkisi. Dilencisi de pek çoktur. Sayısına bereket. O denli çok ki tasnif dahi edilemez Yalnız, her esnafın bir dilencisi vardır. Hepsine de il de herkes kendi dilencisine sadaka verir. Arada bir de, saçı örgülü o lan çocu unun elinden tutmu , Kıpti iveli kadınlar da dikilir kar ına: "Efendi abici im. yanlı anla ılmasın, o lum adaklidir de... ne veriyorsanız onu topluyorum..." diye, ba layan duygu sömürücülerine de avanta vermek zorunda kalırsınız. Hava parçalı bulutlu, gökyüzünün yüzü ek i. Sinsi bir rüzgar insanın iliklerine i liyor. Herkes dükkânına çekilmi . araba gürültüsünden ba ka ses i itilmi-
TAVIR
yor Kaldırımdan geçen birkaç yaya da ilgiyi pek çekmiyordu Caddemiz bugün, burnundan soluyan dev gibi uykuda. Dingin ve dura an bu günün ortasından, bomba gibi bir nara patladı. Ardından sunturlu küfürler devam etti.Üzerine ölü topra ı serpilmi esnaf, bu denli sessizli e dayanamazdı. Herkes kendini kapı önüne attı. Kahvenin önünde biriken kalabalı a do ru yürümeye ba ladı. Köstebek Ali, iki polisle tartı ıyordu. Kalabalı ı görünce daha da irretle ti. Ayakkabılarını eline aldı. Caddenin ortasına do ru ko tu. Memur Beylere en a ır küfürleri ya dırmaya ba ladı Etrafından vızır vızır arabalar geçiyor. Köstebek, sövmeye devam ediyor. Ne yapılmasının a kınlı ı içeninde, suratları kıpkırmızı kesilen polisler biri sa ına di eri soluna geçti caddenin Kurnaz Köstebek durumu anladı. Birden ara soka a saptı ve ko maya ba ladı. Antremanlı genç polis, fazla uzakla masına fırsat vermedi. Köstebe in tepesine çöktü. Tutup kaldırdılar aya a, küfür ve amatayla karakola do ru götürdüler Esnafa laf gerek, Biri: 'Köstebek, bu küfürleri memur beylere de il de, bir sivile etseydi çeker vururdu..." Di eri: 'Karakolda Onu parpılayıp terbiye ederler." Bir Di eri: "Azgınlı ı ba ına çıktı. Bunda hapısi boylar." Daha sözünü bitirmemi ti ki... Köstebek Alı caddede uz uz geçmeye ba ladı. Ne yüzünde morartı var... Ne de aksı-
16
yarak yürüyordu. Davranı larında bir kahraman edası vardı Herkes, bu olaydan sonra, Köstebe in dokunulmazlı ının oldu una inandı ve iman getirdi. Görünmeyen gizli güçler koruyordu onu. Yalnız Köstebek bu dokunulmazlık gücünü, halkın ortasında Memur Beylere küfrederek ne zamana kadar koruyabilecekti? u üp-he imi kafalara takıldı kaldı. Son olay onu de ifre etmi muhbirlik gizini orta yere sermi ti Köstebe in içyüzü, herkes tarafından anla ılmı , kullanma niteli ini kaybetmi ti Portakal mevsimindeyiz. Bahçe amelesi, gurbet ku ları gibi, kaldırımlara dizilmi cıvıl cıvıl konu uyorlar. Kadın-erkek, gençihtiyar tüm caddeyi kaplamı durumda. ki kadın, ayrı ayrı amele öbeklerinin içine girip çıkıyor. Arada da birbirleriyle atı ıyorlar. Ameleba ı (Elci) olduktan tüm tela larından belli oluyordu. Elci kadının biri arapça, di eri kürtçe ba ırıyor, ça ırıyor. Birbirinden i çi çalmaya gayret gösteriyorlar. Kararsız bahçe amelesi, toplu halde yer de i tirip duruyorlardı. Bu sırada pikaplar, traktörler geldi. Ameleler i e gitmek için, birbirini ezerce-sine, arabalara binmeye ba ladılar. Bahçe A asının, arabaya fazla i çi bindi inin... Ya lıları götüremeyece inin itirazlarına. Elci kadınların yalvaran yanıtları devam edip duruyor. Bu arada pikaba binen ameleler, ya lılara çökmelerini söyler. Önlerine durarak onları gizlemeye çalı ırlar. Bu itirazlar, kamufle olayları her-gün devam eden ola an durumlardandır... Bugünkü dönen dolap, her günküne benzemeden döndü. Kırmızı pikabın üzeri amele milletiyle bir iyice dolmu tu.
Hareket etmeyi bekliyorlardı. Bahçe sı,Elci Kadının kula ına bir eyler fısıldadı. Pikabın yanına gelen Elci Kadın, amelelere kürtçe ne söylediyse, binenler tek tek arabadan inmeye ba ladılar. Arabanın üzerinde, tek ba ına Köstebek Ali kaldı. Yarım ekme ini naylon po ete saran Ali. arabanın içinde gidip-gelmeye ba ladı. Kırmızı suratı al al olmu , mahsun bir halı vardı Çevrenin suçlayıcı bakı ları altında kalakaldı bir süre. neyim mi? Kalayım mı? Kararsızlı ı içerisinde gezinmesine davam ediyordu Pikabın sahibi A a, yakla tı yanına, a a ı inmesini i aret etti. Nedenini, niçinini sormadı bile. ndi a a ı. Ameleler birden dolu tular pikaba. Ali, po etteki yarım ekme ini sallayarak dola tı durdu fırının önünde. Amele dolu pikaplar, traktörler harhar i leyip hareket etti. Cadde bo aldı, hüzün dolu bir sessizlik çöktü üstüne. Uyuz, zayıf bir kedi, kar ıdan kar ıya geçti. nsanlar kent merkezine do ru, akın akın ivedice yürümeye ba ladılar. Güne ı ınları kar ı duvara vansıdı. Sabah oluyor... Dükkânların darabaları madeni bir gürültüyle açılmaya ba ladı. Günün tek düzeli i oturdu caddemize. Kar ı kaldırımda dikilen Deli Halil, mafya babası örne i siyah gözlüklerini takmı gözüne... Eliyle-koluyla yukarıya bir eyler anlatmaya çalı ıyor .Kö eden hızla çıkan Avrat Mantolu Deli zzet, sigarasından bir nefes çekti, dumanını alman loko-rnatifi gibi bıraktı bo lu a. Deli Maratoncu, caddeden yel gibi geçti... Irının önünde çaresiz gezinen Köstebek Ali ya amın gürültülü girdabında kayboldu Arayan da olmadı.
TAVIR 17
BRAH M KARACA SI INAKTA
Geldin demek. hiç gitmedin ki Tek ki ilik hücremde bu sabah Beni benden bile sakındı ın günleri dü ündüm ilk kez. Gelip de dört nala Ba da kurup sabahımıza Oturmu tu kurak. Dayanır mı demi tin Dayanır mı bu sızıya Bu yürek Silah arkada ımdın En son, bir sı ınakla kar ıla mı tık bir gece Havai fi eklerin ı ı ında göz göze gelmi tik Hatırlarsın Ne güzeldin Sokulurdun yanıma ıslak, yaralı bir serçe gibi Sımsıkı sarılıp otururduk Gülerdin. Verecek ba ka bir eyim yokmu gibi sana Bo kovanlardan taç yapmı tım saçlarına Gezgin ressamlar gibiydik Bir gün orada, bir gün burada Dolanır dururduk. Geldin demek. hiç gitmedin ki-
TAVIR
18
Hani, Bir kadın vardı ya Filistin'li, Yeni do an bebe'sini Golan'da Vurulan bir gerilla'nın gocu una sarmı emziriyordu Onu gördüm rüyamda dün gece, Seni sordular, Yanımdaydın Sımsıkı yumdum gözlerimi bilmiyorum, niye-Sıyırıp gocu unu senin Çocu a verdim Karde ine sarsın diye. Geldin demek hiç gitmedin ki-
TAVIR
19
ASIM GÖNEN ARTLAR VE HT YAÇLARIN KAR ILA MASI tanrı yaratmadan önce vardı bu gökyüzü bu yeryüzü bu sonsuz ve sınırsız akı ilahi bir emir de ildi var olan ne de yok olandı hayatın sarkacında sararmı bir armut gibi sallanan ebedi olan ya amdı ve taptaze do mak içindi ölüm ve bütün canlıların rahmi olan topraktan bütün canlıların rahmi gibi do du insan yetmedi en vah i ulumaları hükmüne almak en saf gülücükleri bo mak yetmedi bir yamyamın kendi neslini yiyen deh eti gibi yetmedi kırbaç izlerinden saltanatlar kurmak bilindi mülke sahip olmaktan ötürü bilindi sahibi olunaca ı ne varsa yaratılan sanki yoktu bu evren bu insanı sa ılan memeler yoktu sanki yoktan var etmi ti onu bo azlayan artık bir canavarın en kudurmu a zıydı artlar ve bir canavarın en kudurmu a zını haklılık bentlerde sular gibi tanımaklaydı artık tanrınındır denildi bu gidi biz onun yeryüzündeki üstünlü üyüz denildi ve u ultular geldi bir lohusalık sancısından ve yasalar ve kan emicilerin ordusu ayı ı ına ve parıltısına suların artık bir kılıcı saplamak gibi gerekliydi ey kemi e kadar inen yaradan fırlayan yıkılan bentlerden afatlar gibi akan ey döküklü ün her kalıpta bir de i mezlik vaad ettiler sana oysa urbalardan ta an asi bir ergenlik gibi geli iyordu ya am haramı helal diye ku anmı paraya tutsaklı ı parayla üstün olmanın ve iflas borsalarında alnına intihar vuran bele nasıl da güçsüzsün kopunca damarlarımızdan nasıl da ölümü halk olmaktan üstün tutan buhranların en kudurmu artlarında a zından kemiklerimizi tükürdü sava la doyan bildi yüre ini yeryüzüne lalelerle dokuyan tarihe sınıfsızlık i areti koyan bildi yelesi ate ten afaklar diriltti ufuklarda volkanlarla lav aktı üstüne sömürünün
TAVIR
20
ÖYKÜ
DUVARLARIN D L ÖZER ÇET N Romanlarda. çizgi romanlarda, filmlerde mapushane duvarları çizgiler, resimlerle doludur. Onları anlamak için özel bir bilgiye, özel bir yetene e gerek yoktur. Kimi sevdasını, kimi özlemini,derdini dile getirmi , kimi de zamanı, duvarlara attı ı çentiklerle iterek geçirmeye çalı mı tır. u mapushane duvarlarında öyle eylere rastlayamazsınız. Herhangi biri bu duvarlarda bir bo luk, bir sıradanlık görür.Onun sırlarını çözebilmek için onunla ya amı olmak gerekir. Tersi de do rudur. Burada yasayanların sırlarını en iyi bu duvarlar bilir. Siyah, kalın ve kısa izler görürsünüz; herhangi bir leke gibidir, anlam veremezsiniz. Tutukluların tepesine çılgınca, gözü kara inen coplar hızını alamayıp duvarlara da çarpmı , sürtünmü tür. Saldırılardan duvarların payına da bu izler dü mü tür Kırık, kalınca, kesik izler vardır. tanımakla güçlük çekmezsiniz; ancak burada ne i i var acaba, diye dü ünürsünüz, asker postallarının izleri için. Coplardan payını alan duvarlar, postallardan payını almamazlık edememi tir. Kimi yerlerinde lekeler görülür; koyu-açık, de i ik renklerde Arama adı verilen talanda yiyecekler, di er e yalar gibi sa a sola atılmı tır, duvara rastlayanların ni anıdır onlar. Duvarlar yalnız zindan bekçilerin den çekmedi, bizden de çok çekti... Bizlere ocak vermezler, içinde bir ö ünlük çorba kaynataca ımız yahut öyle bir mapus çayı demleyece imiz kap falan da vermezler. Pi irme ve ısıtma faaliyeti yasaklanmı -
TAVIR
tır. Ve elbette, yasak kâr etmez; di macunu, tra kremi tüplerinden tava yaparız, altına süt kutusu, ya lı bez, gazete, ne bulursak yakarız. Ne kadar engellemeye çalı ırsak çalı alım gene de duman çıkar. -te ko u un banyotuvalet bölümünde gördü ünüz karalık o dumanın hatırası-dır, ci erlerimiz mi yoksa duvarlar mı daha dayanıklıdır, orası bilinmez, sigara dumanı dahi çekip gitme konusunda oldukça nazlıdır Kıyısında, kenarında hafif çukurlar dikkatinizi çeker. Badanası dökülmü , sıvası oyulmu Arka ko u taki can dostu-nuza bir selam göndermenizi, hal hatır sormanı/ı engellerler ya, sız yaratıcı olmak zorundasınız Duvarlara vurursunuz Tık-tık sesleriyle selamlar, haberler gider gider; duvar sanki keyfiyle katlanır bu acıya, o çukurluk bu acının dile geli i-dır.O, hem acımız hem keyfimizdir. Operasyon yapılır, mazgal diplerinde, koridorlarda, yan ko u u, üst ko u ta dostlar dövülür, kıyasıya. Tutuklular, ellerinde ne varsa kapılara, mazgallara vurur Kapı-mazgal sesleri tutukluların öfkesi, protestosudur. Öfkenin hatırası olarak kapı-mazgal kıyısındaki sıvalar dökülür. Duvarlara yakınlarınızın foto rafını ya da sevdi iniz bir resmi yapı tırırsınız, ekmek içinden yapılmı tutkalla Operasyonda onları yırtarak sökerler, küçük parçalarla tutkal izi kalır, size o foto rafları hatırlatır Çok dikkatli bakarsanız, kıyıda kö ede belli belirsiz bir farklılık görürsünüz. Duvarlara oyulu zulamızdır; kamuflesi ka-
22
liteli cinsten. Orada silah falan sakladı ımın dü ünmeyin; büyüteçle okumayı gerektirecek kadar küçük yazılmı yazılar saklıdır. Aralarında Ekonomi Politi in Ele tirisine Katkı'nın önsözünü, yahut ki Taktik' i bulabilirsiniz. Duvar bizim sırda ımızdır. Hasılı, okumasını bilenler, duvarın dilinden anlayanlar için her iz ayrı bir eyi anlatır. Öte yandan herhangi bir ize de gerek yoktur Duvarlarda öfkemiz, sloganlarımız, haykırı lanmız, küfürlerimiz de var-dır, ne emiz, kahkahalarımız, halayları-mız-türkülerimiz de. Kar ımdaki duvar sararmı . Uzun zamandır badana için kireç vermiyorlar. Vermedikleri o kadar çok ey var ki saymakla bitmiyor. Neredeyse yasaklar ormanında yönümüzü kaybedece iz. Bazen bir eyin yasak mı yoksa serbest mi oklu unu karı tırdı ımız oluyor; o zaman yasaktır herhalde deyip kestirip atıyoruz Tek tip elbiseyi giymeyi kabul etmiyoruz diye elbise yasak, pijamalarımızla rengarenk dola ıyoruz. Kitap yok, gazetelere bile yasak koydular; "Tercüman" yasa ı aklımıza gelir miydi» Kimi zaman sigara, kimi zaman çay yasak. Kalem-defter, tırnak makasının törpüsü yasak. Görü e, havalandırmaya çıkmak da yasaklar listesini u/un süre i gal edenlerden Daha niceleri... Yasaklar ve duvar. Belki de duvar yasakların en anlamlı ifadesi oluyor. 'Gözünü tavana dikip sabahlamak tatlıdır ama tehlikelidir" diyorsa bile ozan bu yasaklar içersinde bir mahpusun ara sıra böyle dalıp gitmesini ho görmek gerek. Kendime kar ı bu konuda ho görülü olmam yanlı mı? Kestirmek zor. u an kar ımdaki duvar o günü ça rı tırıyor bana 30 Mart Kızıldere Katliam ı n ı n yıldönümü; her yandan bo alan
TAVIR
tazyikli su. Sa a sola kaçı ıyoruz, bir eyler yapmaya çalı ıyoruz. Sanki hepsi bu duvarda resim edilmi gibi. Çok zaman geçmedi aradan. Kava kapalıydı o gün. dare gibi, bizim gibi hava da ak ama hazırlanıyordu sanki. Bulutlar öbek öbek gelip tepemize yı ılmı tı Saate bakarsan ikindiydi. Ancak cam kenarına oturarak bir eyler okumak mümkün oluyordu. "I ıkları yakamam. Yassah!" diyor nöbetçi asker Arkada lardan bin laf atıyor: "Pencereler açık" Asker anlamıyor. Ne diyece ini bilemedi inden mazgalı çarpar gibi kapıyor. Ko u un gamlı bayku u öngörüde bulunmadan duramaz "Ak ama elektirik yok demekiır" "O niye o" "Baksana adam mazgalı ne biçim kapattı" cevabı gülü melere yol iç Sinan ters ters: " om a ızlı sen de" "Görürüz" Gerçektende görece iz. Çünkü ak ama "anma" var ve elektrikleri kesecekler. Ne zaman keserler orası belli olmaz. Ancak, her zamanki gibi hazırlıklıyız. Çiçek ya ını ip fitillerle yakaca ız kandillerimizde. Vedat, "Anma için hazırlık yapalım. Toplanıp, söyleyece imiz mar ları çalı alım* diyor. "Zaten bildi imiz mar lar, tekrar çalı maya ne gerek var". steksiz mırıldanmalar üzerine Kazım, araya giriyor. "Hepsini bilsek bile gene de daha iyisini yapmaya çalı malıyız" diyor. Kazım'a itiraz eden yok, onun bu haliyle çalı alım demesi isteksizli i kırı-yor. Kazım hasta, üstelik a ır hasta, me-
23
nenjit gibi bir ey. Ne kadar a ır kestiremiyorum. Bazen hemen ölecekmi gibi geliyor bize, o zaman bizde bir tela alıp yürüyor; mazgallara vurup doktor ça ırıyoruz, gelmeyince sloganlarla doktor istiyoruz. Revire çıkarmıyorlar, doktor gebe bile mazgaldan bakıp gidiyor. O, yalakta yan kendinde, yarı sayıklar halde bir süre sonra düzelir gibi olur, biz de biraz rahatlarız. Kimi zaman oldukça iyi görünür; a ı-Rı zayıf hali olmasa sa lam biri sanılacak. Bu halde bile moralinin yüksek olması a mıyor insanı Siyası ubede haftalarca süren i kence sonucunda öldü-ölecek ekilde hastaneye kaldırmı lar. Tedavisi için yeterli ciddiyet gösterilmemi . Polisler i lemleri alelacele tamamlayıp cezaevine sevkedilmi olarak gösteriyor. Hastahanede yarım yamalak bir tedaviden sonra cezaevine gönderiyorlar. Burada ise a ırla masına neden olacak her tûrlû ko ul var. Tedavi derseniz hak getire, revire bile çıkarmıyorlar. Vedat iki ki iyle birlikte mar ları kur un kalemle sigara kapılarına yazıyor. En çok çalı kanlı ı ho uma gidiyor Ufak i diye bir kavramı silip atmı da arcı ından. Eh, sesi de fena de il, koromuzun maestrosu olacak. Espirilerle karı ık etrafını çevreliyoruz .Masanın etrafı enleniyor, iki ki iye bir sigara ka ıdı dü üyor. gerçi ka ıtları okumak güç ama nasıl olsa mar ları biliyoruz. Kazım'ın çalı mak için masa kenarına ili mesine Mehmet'in itirazı var; sa lık durumundan endi eli: "Sen bo ver katılma" "Daha emekliye ayrılmadık babam" "Kendi durumunu kendisi daha iyi diyor Vedat, Mehmet'e do ru. Sesi hepten karga gibi olanlar, "nasıl olsa biz
size uyarız" kavlinden voltadalar. Çalı ma Çalı ma ele tirilerinden mahrum etmiyorlar bizi. Ak ama do ru hava hepten bozu-yor. Rüzgar orta pencereye gerdi imiz naylonu bir dı arıya çekiyor, bir içeri sa-vuruyor, naylon neredeyse patlayacak Mazgallardan rüzgarın u ultusu doluyor içeri. Oldukça rahatsız edici. Koridorlar "sayım" diye ba ıran askerlerin sesiyle çınlıyor. Ardından rap-rap toplu yürüyü leri ayak ritmine uygun ba ırı ları duyuluyor "Her Türk asker do ar!" Nereden çıkardılar böyle eyleri bilinmez ama psikolojik baskı yöntemlerinden biri bu. Yeni gelen bir arkada , bu ba ırı ları anlamayıp, saf saf sormu tu: "Her türlü asker var ne demek?" Kahkahadan kırılmı tık O da sorup soraca ına pi man olmu tu ya, bir kere vakayı kaptırmı tı; olur olmaz vesilelerle aynı soru ona yöneltiliyordu Sayım için içeri girip çift sıra dizildiler. Havaları her zamankinden de i ik Daha cüretkâr bakıyorlar. Subayların özel olarak dolduruldukları belli. Gerçi bize yönelik kı kırtıcı e itimleri düzenli olarak yapıyorlar, ancak bugünün özel bir önemi var. Ba tan beri. önemli günlerde, 1 Mayıs, 30 Mart, 6 Mayıs, 18 Mayıs, 15-16 Haziran, 24 Aralık gibi günlerde yaptı ımız anma ve kutlamaları engellemeye çalı ıyorlar.Engelleyemediklerinden fiili bir durum olarak kabul etmek zorunda kalıyorlar. E er, özel bir saldırıyı dü ünüyorlarsa bu günleri bahane olarak kullanmaları kolaylarına geliyor. Havanın gerginli i açıkça ortada. Askerlerle göz göze gelindi inde bakı larını kaçırmıyorlar: bazıları daha da arsız, açıkça kafa sallayanlar oluyor. Serde delikanlılık: Dik dik bakı malar komik bir durum yaratıyor.
TAVIR 24
Sayımdan sonra Mehmet, Sinan'a takılıyor: "Sen yandın aslanım .E er anmada içeri girerlerse, ekmek da ıtan asker var ya. seni mahvedecek. Sana kafa sallayıp durdu* "Sana çiçek mi sunacak sanıyorsun?" Vedat dayanamadı: "Nedir bu felaket tellallı ı be!" "Gelirler, gelmezler, canları ne istiyorsa onu yapsınlar" deyip kestirip attı "Dı arıda fırtına, içerde elektrikli hava. Cereyan yapıyor, arada kalmayalım arkada lar" eklinde espiri yapıyoruz. Ne espiri, ama, hiç kimse itibar etmiyor. Sinan: "Size ne oluyor yahu? urada iki çift laf edece iz, karı tırmasanız olmaz." Bir süre daha kar ılıklı konu tuktan sonra herkes kendi i ine dalıyor. Pencerenin önünde, ranzadayım. Havalandırmayı aydınlatan projektörün ı ı ında ya murun bardaktan bo anırcası-na ini i ba ka yer, ba ka zaman olsa romantik gelebilir insana ama imdi roman-tizmin sırası de il, hiç kimsenin de buna iste i yok. Ya murun yönü bizim pencereler. Birdenbire öyle süratleniyor, camlar üzerinde öyle garip sesler çıkarıyor ki sanki bizleri sınır etmek istiyor "Anma" sırasında pencereleri açaca ız, bütün ya mur içeri dolacak, ya acak ba ka zaman bulamamı mıydı sanki. Pencere önündeki e yaların ıslanmaması için bazı basit tedbirler alıyoruz. Hem. her halde butun camlan açmayız, bazıları da yarım açılır Anma için son hazırlıklar tamamlandı. Üst kattan "arkada lar camlara" eklinde ça rı yapılıyor. Bütün ko u lara soruluyor, herkes hazır. 'Arkada lar sizleri 30 Mart 1972'de
TAVIR
Kızıldere'de ehit dü en Onlar ve tüm devrim ehitleri için bir dakikalık saygı duru una davet ediyorum!". Havaya kalkan kollar sessizli i i aret ediyor gibiler. Yalnızca ya murun sesi duyuluyor. Havalandırma zemininde küçük gölcükler ve derecikler olu mu durumda ve projektör ı ı ı altında garip pırıl-tılar var. Ya mur kâh kar ı duvarı dövüyor, kâh savrulup dönerek bize yöneliyor, bütün bu oyunu görüp i itmemizi yeterli bulmuyormu gibi damlaları be er-o-nar yüzümüze vuruyor. Herkes karı ık duygular içersinde. Tok bir ses patlıyor; "Merdivenlerimizin çengelini yıldız-lara asarak Ölülerimizin ba larına basarak, Yükseliyoruz güne e do ru Ölenler dö ü erek öldüler Güne e gömüldüler Vaktimiz yok onların matemini tutmaya Akın var akın güne e akın Güne i zaptedece iz Güne in zaptı yakın" "Anıları mücadelemize önder olsun" Herkes yapılacak konu mayı dinlemek için oturacak bir yer ararken ko u la-rın elektri i kesiliyor: "Geç kaldılar" "Yok canım her zamanki gibi." "Bo ver böylesi daha romantik" 'Oooo, aramızda romantikler varmı da haberimiz yok. " Gülü üyoruz. Aslında havada belli bir gerginlik var, bir tür heyecan denilebilir Bu duyguyu seviyorum Ta, okul yıllarında ilk fo-rumlarda tattı ım bu duyguyu. Böyle anların sıranda la masına kar ıyım; bazı ey-
25
ler her zaman diri tutulmalıdır. imdilerde bu tür görevlere basit bir i ya da külfetmi gibi yakla anlara rastlıyorum; üzülmemek elde de il. Kandillerimiz geliyor, cam kenarına sigaralar yanıyor. " ... '72 Mart'ında fa izmin idam etmek istedi i üç devrimcinin, Deniz Gezmi , Hüseyin nan, Yusuf Aslan'ın idamlarını engellemek, suskunla tırılmı toplumda halkın sesini duyurabilmek için . " Sesi kar ı duvara çarparak yankıla-nı ı ya murun sesiyle birle iyor. Mistik bir hal alıyor. Nöbetçi askerin koridor penceresinden garip sesler çıkarması, alaycı sözler söylemesi bu havayı bozuyor. Mehmet dayanamayıp araya girince konu an arkada durmak zorunda kalıyor: "Nöbetçi! Kessene u zırıltıyı" Asker keyifli, anla ılmaz bir eyler söylüyor. Üst kattan Mehmet'i uyarıyorlar: "Arkada lar, askerlerle tartı mayalım " Konu ma yeniden devam etmeye ba ladı. Kazım'a bakıyorum ya murdan ve so uktan etkilenmemek için alt ranzanın birine oturmu , battaniyeye sarılı vaziyette dinliyor. Konu ma biliyor Hepimiz pencerelere yana ıyoruz. Havalandırma çınlıyor;
"KIZILDERE KATL AMININ HESABI SORULACAK!" Slogan bitmi ti ki havalandırma kapısı açıldı ve askerler sıra sıra kar ımıza dizilmeye ba ladılar, ellerinde coplar var Slogan atmaya devam ediyoruz, daha öfkeli ve daha sert. Herkesin kafasında, ne yapacaklar acaba sorusu var. Çavu lardan biri:
TAVIR
"Ba ırın ba ırın daha çok ba ırın" diyor. Ya murun altında ıslanı lannı izliyoruz. Bazıları ya mura aldırmıyor, biraz sonra yapacaklarının keyfini ya ıyor sanki. Ço u ya murdan korunmaya çalı ıyor. Sloganları bitirip mar a ba ladı ımızda yan taraftan cam ıngırtıları geliyor. "Camlan kırıyorlar arkada lar". Biz pencere önünden uzakla maya ba ladı ımız anda askerler de saldırıya geçiyor. Gür bir sesle ba layan mar tavsıyor ve karı ık bir tarzda atılan "Kahrolsun Fa izm" sloganına dönü üyor. Bazıları askerlere ba ırıp ça ırıyor. Kandiller söndürüldü, ko u u askerlerin tuttuktarı el fenerleri aydınlatıyor Coplarla, tekmelerle kırılan, içeri dolan camlan bir iki arkada tekrar dı arı atmaya çalı ıyor. Büyük bir kısmı parmaklık demirlerine çarpıp parçalanarak geri dönüyor: gene de askerlerden kaçı anlar oluyor. "Arkada lar yangın hortumlarıyla su sıkıyorlar*. Sular duvar kenarını yalayıp, üstümüze fı kırıyor birden. Geli igüzel kaçı malar oluyor. Birkaç arkada Kazım'ın bulundu u tarafa ko up, onu emniyete almaya çalı ıyorlar. Sinan ko u un orta yerinde durup askerlere ba ırıyor, küfrediyor. Ko u un içinde gezinen tazyikli su çarparak onu alt ranzalardan birine itmese hep öyle duracak sanki. Her taraf su içinde. Bir-ikiı arkada bir battaniye kapıp W fı kırtılan pencereye geriyoruz. u lanet olası eyin ko u içersinde dola masını durdurduk hiç olmazsa. Bu kez di er pencereye geçiyorlar, oraya da bir battaniye. Slogan atıyoruz, kapılara ve mazgallara vuruyoruz artık. Ba rı malar, kar ılıklı küfürler. Bu arada nasıl oldu unu anlayamadan elimizdeki battaniyeyi av kerterden bin çekip almı . Savunmasız durumdayız yine; yeni bir battaniye bula26
na kadar epey ıslanıyoruz. Yemekhane bölümü zaten savunmasız, oraya istedikleri gibi sıkıyorlar suyu. Sonunda hortumun yönü üst katlara dönüyor. Tam biraz rahatladık derken, arka tarafımızdan bu kez mazgaldan fı kıran tazyikli su gelip Kazım'ı buluyor. Devriliyor hemen. Mazgal tarafından sıkılan suya karsı savunmasız. Hakan hemen suyun önüne geçerek Kazım'ı korumaya çalı ırken, Mehmet'le Kazım'ı kaptı ımız gibi kuytu bir yere ta ıyoruz. Kendinde mi de il mi belli de il. Islak battaniyeyi üzerinden aklık. Kuru bir battaniye bulmak lazım ama nerde? Bu karanlıkta, karga alıkla nasıl bulaca ız? O anda yanımda Selam! beliriyor. Elinde bir battaniye var, kuru. Ko u ya antısında varlı ıyla yoklu u belli olmayan bu arkada böyle anlarda nasıl bu kadar becerikli oluyor a ıyorum. Üzerine örtüyorum, battaniyeyi yanında bekliyorum; nabzı düzensiz. Selamı bu kez elinde yastıkla mazgalı kapıyor. Ba ka bir arkada plastik le enle yemekhane mazgalını tıkıyor. Yine bir ton su yedikten sonra önlemini alabildik. Bir süre sonra su sıkmaktan vazgeçiyorlar zaten. Yeterli buldular herhalde. Sloganlar tekrar ba lıyor. " nsanlık Onuru kenceyi Yenecek" "i kencecilerden Hesap Soraca ız' " kence Yapmak erefsizliktir" Ko u tan bir kısım arkada pencere Önünde sloganlara katılıyor. Ya murun hızı kesildi. Ço umuz titremeye ba ladık bile. Birkaç arkada kıyıda kö ede buldukları kuru bir havluyla yüzünü, saçlarını kurularken, bazıları naylon torbalarından çıkardıkları elbiselerle ıslak giysilerini de i tiriyor. Her ey karanlıkta el yorda-
TAVIR
mıyla yapılıyor. Yerler göl olmu durumda, bastıkça ap- up sesleri geliyor ıslanmadık pek az ey var. Vedat, Hakan ve bir kaç arkada Kazım'ın yanındayız, durumu oldukça a ır Doktor için mazgallara vuruyoruz. Ses seda çıkmıyor Biliyoruz, mazgalların arkasındalar ama ilgilenmiyorlar. Havalandırmadaki arkada lar Kazım'ın durumunu soruyor. Mehmet: "Durumu a ır, zor nefes alıyor. Doktor ça ırıyoruz, gelmiyorlar. Slogan atalım " Slogan patlıyor: "Doktor steriz!... Doktor isteriz!..." "Tutuklular Ölüme Terkedilemez!" "Katil dare Yeni Kurban stiyor!" Sloganlar uzun sûre aralıksız devam ediyor, gelen giden yok. Bir sûre ara veriyoruz. Ko u lar birbirlerinin durumunu soruyor. Üst katlarda pek hasar yok. Açık pencerelerden biraz su girmi o kadar; o da yemekhane bölümüne. Yan ko u un durumu ise bizimki gibi. ki ki i ellerindeki süpürgelerle um kırıklarını toplamaya, ko u taki suyu bo altmaya çalı ıyorlar. Paspasla suyun alınması; yemekhanede masa ve sandalyelerin, dolabın iyice kurulanması, ekmeklerin ve yiyeceklerin gözden geçirilmesi gerekiyor. Yataklardan bir-iki tanesi kuru.Bazıları çar afları çıkarıp ters çevrilerek kullanılabilir. imdiden serip kurutmaya ba lamak gerek. Üst ko u tan bir kaç parça battaniye ve nevresim alırsak bu gecelik idare edebiliriz herhalde. 5-6 arkada bu i lerle u ra ıyor. Tekrar sloganlarla doktor istemeye ba lıyoruz. dare sa ır, kulaklarını tıkamı sesimize. Kapılar, mazgallar vurulmaya ba lıyor. Bütün cezaevi demirlerin tok sesiyle inliyor.
27
Nihayet mazgal açılıyor, karanlıkta seçebildi imiz kadarıyla kar ımızdaki kat subaylarından biri: "Niye vuruyorsunuz?" Mehmet'in öfkeli sesi duyuluyor: "Niye vurdu umuzu bilmiyor musunuz? Arkada kaç saattir komada. Onu öldürmek mi istiyorsunuz?" "Madem arkada ınız hasta, efendi gibi doktor ça ırmasını bilmiyor musunuz?" Hakan araya girip: "Ça ırdı ımızda cevap mı verdiniz?" "Bizim haberimiz, yok" diye demogoji yapıyor. "Her neyse imdi arkada a hemen müdahale edilmesi gerekiyor." 'Doktora haber yolladım gelecek" "Kendin gelece ine doktoru yolla-sana" "Doktor yalnız size bakmıyor, burada sekiz yüz ki i var. Me gul oldu undan her istedi inizde burada olamaz." "Sen ne biçim.." Mazgal kapanıyor, sözün gerisi bizde kalıyor. Bekliyoruz. Büyük bir olasılıkla doktor yanında. imdi ona ne yapması gerekti ini söylüyordur. Bu arada kendine gelir gibi olan Kazım: "Ben iyiyim, bırakın o alçakları ne yaparlarsa yapsınlar" diyor. Bir kaç dakika sonra doktor mazgalı açıp kimin hasta oldu unu soruyor. Oysa Kazım'ın durumunu çok iyi bilmekte. Anlatıyoruz; "Buraya gelebilir mi" diye soruyor. "Bu karanlıkta bir ey göremezsiniz. Ayrıca gelmek istese bile gelecek durumda de il. Revire ya da hastaneye kaldırılması gerekiyor."
TAVIR
"Ben revire ça ırırım gelirse muayene
ederim.
Ötesine
imdilik
yapamam.
bu
bir ey ilaçları
kullansın" dedikten sonra içinde bir iki çe it hap olan küçük ka ıt paketler veriyor. "Siz
eyden
her
doktorsunuz
Hastanın
önce
durumunu
biliyorsunuz ve sahip çıkmalısınız" diyor Vedat. O, gömle inin altından resmi elbisesini i aret edip, kafa sallıyor Mehmet araya girip, "Arkada ölürse sorumlusu kim olacak"? diyor. Doktor "bilemem" türünden bir hareket yaparken Vedat Mehmet'i dürtüyor ne söylüyorsun gibilerinden. Kaygısı doktora yönelik de il.
Konu ulanları
Kazım'ın
duydu unu biliyor. Mehmet'i uyarmak ihtiyacını hissediyor. Doktor
mazgalı
kapattı.
U ra ılarımızdan sonuç alamıyoruz. Kazım a ır ama "bo verin" diyor. Kazım'a hiçbir müdahale yapılmadı. Birinci ve ikinci gün nispeten iyiydi. Sonra
birden
a ırla tı,
gelip
götürdüler. Söylediklerine göre hemen hastaneye
yollamı lar.
Uzun
süre
haber alamadık. Sonra kara haber geldi: "ÖLDÜ" imdi u kar ımdaki duvarda onun sıkça kullandı ı bir sözü görüyorum: ALÇAKLAR!
28
DEVR M Ç N SOKAK T YATROSU ORTAKÖY HALK SAHNES
1 yıldır gecekondu mahallelerinde, pazar yerlerinde, fabrika önlerinde, sendika lokallerinde, grevlerde, direni lerde, üniversite anfilerinde oyunlar sergiliyoruz. On oyunu yüze yakın yerde yakla ık otuz bin ki iye oynadık. Bu süre içinde kar ıla tı ımız olayları anlatmak, kazandı ımız deneyimleri aktarmak istiyoruz. Daha önce yayınlanan yazılarımızda da ifade etti imiz gibi ülkemizin ekonomik ve toplumsal ko ullarını de erlendirerek emekçi yı ınlara oyunla ula abilmek için sokak tiyatrosuna yöneldik. "Eylemci Tiyatro' nun gerektirdi i aydınlatma, e ilme ve oyun esteti iyle dönü türme kaygı-sını ta ıyoruz. Oyunlarımızın konusu emekçi sınıfların ya amı ve mücadelesiydi. Sömürü ve yoksulluk, baskı ve terör, i kence ve tutsaklık vs. ve bunun kar ısında direni , örgütlülük ve zafer. .Oyunlarımız temelde bu temalar üzerine kuruludur Medya imparatorlukları emperyalist kültürü ve arabeski yaygınla tırıyor. Kendi kültür ve sanatına yabancıla tırılmasının önüne geçmek için halkın sanatsal etkinliklere katılabilmesi gerekir. Oyunu, devrimci sanatı halka götürebilmek için sokak tiyatrosu yapıyoruz. Oyunlarımız halkın örgütlü mücadelesinin bir parçasıdır. Oyunumuzun her hareketi, her repli i, ekonomik, demokratik mücadeleyi, siyasi mücadeleyi bütünlemeye yönelir. "Devrimci tiyatro soka a çıkmalıdır" sözünü böyle anlıyor ve ifade ediyoruz. OHS, bütün sanat dallarında yürütülen mücadeleye destek veriyor. Geli -
TAVIR
mi organizasyonlara, sanatsal etkinliklere katılıyor. Devrimci müzik gruplarıyla, foto raf-sinema emekçileriyle, halktan yana sanat atölyeleriyle omuz omuzayız. Kollektif çabayla (ko ullar uygun oldu u zaman) sokak tiyatrosunun da bir parçası oldu u daha geni sanatsal organizasyonları örgütleyebiliyoruz. Oyun öncesi ya da sonrası gerçekle en slayt gösterileri, sokak konserleri ilgiyi arttırıyor. lk oyunumuz "Çıkarlarınız çin Kefen Giymeyece iz" adını ta ıyordu. ABD Irak'ın Kuveyt'i i galini bahane ederek Ortado u petrolünü fiilen kontrol altına almak istiyor. Türkiye halkları haksız bir sava a sürükleniyordu. Siyasi iktidarın, emperyalizmin Ortado u'daki hesaplarına yönelik o göz. ya artıcı(!) gayretlerinin faturasını halkımız ödeyecekti. ten atılmalar, açlık, artan yoksulluk, ücretsiz fazla mesailer ve, sava la gelecek olan ölüm... Bu gerçekler üzerine hazırladı ımız oyun ba langıçta istedi imiz etkiyi yaratamadı. Bunu heyecanlı olmamıza yorduk ve zamanla oyuna hakim olaca ımızı dü ündük. Ayrıca oyun içindeki bazı tiplemeleri (sam amca, ton ton vb ) daha da abartılı oynayıp mizahi ö eleri artırma yoluna gittik. zleyici e leniyordu, gülüyordu. Yine de hedefledi imiz etkiye ula amamı tık, co ku ve katılım yetersizdi. Bir gün belediyeye ba lı bir i yerinde oyunu sergilerken Ortado u ve Türkiye halklarını temsil eden oyuncu "Grevler yasaklanır/Dernekler kapatılır/Gecekondular yıkılır/Cezaevleri yapılır/Sizin demokrasi anlayı ınız i te bu" sözünden sonra izleyicilere dönüp "öyle de il mi arka-
30
da lar?" diye sordu. Önce sessizlik, sonra birkaç isçiden "Evet...do ru...öyle" gibi mırıldanmalar ve ardından patlama. Artık oyunu her yerde izleyicileri de oyunun içine katmaya çalı arak oynuyorduk. Bu çabamız bo a gitmiyor, i çi ve memurlar sorularıyla oyunu daha da renklendiriyorlardı. Tabii Ton ton ve Sam amcayı oynayan arkada lar da oldukça zor anlar ya ıyordu O kısacık oyundaki karikatür tipler bir sonra gerçek yüzlerine dönü üyorlardı izleyenlerin gözünde. Oyun sonunda hedefledi imiz co kuya ula maya ba lamı tık. Alkı lar yer yer sloganlara dönü üyordu. Oyunu ikinci defa oynamamızı istiyorlardı. Sık sık ba ka i yerlerinden de ça ırıyorlardı. Bu süre içerisinde ilginç olaylar da ya adık Ka ıthane Belediyesi'nde bir i çinin oyundan önce kimi kumpanya sanatçılarının Anadolu'ya tiyatro götürme adına gerçekle tirdikleri turnelerin yarattı ı alı kanlıktan olsa gerek 'dansöz de var mı?" diye sormasına do rusu çok bozulmu fakat aynı i çinin oyunu izlemesine ve heyecanını bizimle payla masına da sevinmi tik "Savulun Barı Ku u Geliyor" adlı oyundan sonra "Adı Yasak Ülke, 1 Mayıs, 15-16 Haziran" vb. oyunları sergiledik. Oyunları ço unlukla kendimiz yazdık Çünkü güncele ili kin, ya anılan sorunlara yönelik sokak oyunları bulmak hemen hemen olanaksızdı. lerici, demokrat yazarların bu eksikli e kar ı duyarlı olmaları gerekiyor.Eksik yanları bulunsa bile yazdı ımız oyunlar yurdun çe itli yerlerinde. Kıbrıs'ta, Almanya'da birçok tiyatro grubunca sergilendi Oyun metnini olu tururken geni bir ara tırmayla konuyla ilgili belge ve doküman toplamak ve bunları de erlendirmek gerekiyor. Gazete haberleri, dergiler, kitaplar, i yerlerinde ve çevremizdeki insanlarca anlatılanlar ve gözlemlerimiz oyun metinlerimizin materyalini olu turuyor. Bu ara tırmalar kollektif çabayı gerektiriyor.
TAVIR
Aynı çaba oyunun yazım ve sahnelenme a amasında da sürdürülmeli.Sahneleme sırasında mizansenlere ili kin görü ler de de erlendirilerek bir kaç yazımdan sonra oyun ekilleniyor. Tüm bu a amalarda sokak tiyatrosunun kendine özgü esteti i gözönünde bulundurulmalıdır. Hızla de i en gündemi izlemek, bu gündeme ili kin söyleyeceklerimizi sokak tiyatrosuyla kitlelere ta ımak, ister istemez yo un bir tempoyu ve ko u turmayı zorunlu kılıyor Bu zorunluluk giderek estetik açıdan zayıflamaya, sergiledi imiz oyunların sanatsal gücünün giderek dü mesine yol açabiliyor. Bu tehlikenin bilincinde olmalıyız. Deneyimimiz arttıkça izleyiciyle ili ki kurma ve onları oyuna katma kolayla ıyordu. Oyunculuk konusunda kazandı ımız rahatlık do açlama yapmamızı sa lıyordu. Zaman zaman izleyenlerin oyuna ilgisizli i hatta uyuklamaları gibi olumsuz durumlarla da kar ıla ıyorduk. Habipler Belediyesi yol bakım i çilerine "1 Mayıs" oyununu oynuyorduk. Oyun sırasında bir i çinin uyudu unu fark ettik. Bir kaç i çi de pencereden dı arıyı seyrediyordu. Bir oyuncu u sözleri söyleyecekti. "Sen i çi karde im/üreten ki sensin/yönetende sen olabilmek/yarını bugünden kurabilmek/adını kanla yazdı ın alanını/dü man i galinden kurtarabilmek için..." Oyuncu bu sözlere sıra geldi inde uyuyan i çinin yanına gitti, bu sözleri ona söylemeye ba ladı. çi ne olup bitti ini anlamaya çalı ıyordu. Oyuncu devam etti. "Uyan arlık bakma öyle a kın gözlerle, bugüne kadar uyutuldu unun farkına var, uyan". Sonra yerine döndü ve "sen i çi karde imle ba layan sözlerini bütün i çilere tekrar söyledi. Oyun sonundaki co ku görülmeye de erdi. zleyenlerdeki de i imi gözlerindeki parıltılarda görebiliyorduk. Bunun en somut örne ini Belpa grevindeki "1 Ma-
31
yıs" oyununda ya adık. Ba lamadan önce i çilerin yüzlerindeki tedirginlik ve huzursuzlu u fark etmi tik. Grev süresince polis denetimi yo unla mı tı. Bazı i çi arkada ların "isterseniz oynamayın, ba ınız derde girebilir" sözleri üzerine oynayabilece imizi ve kar ıla aca ımız sorunların çok önemli olmadı ını söyledik. Ve oyun ba ladı. Her ey gözlerinden okunuyordu. Bir an önce, kazasız belasız bitsin iste iydi o bakı ların ta ıdı ı anlam. Oyunda geçen 1876'da ikago'daki i çi önderlerinden Persons'un "Bizi cani oldu umuz için de il, sosyalist oldu umuz için asıyorsunuz" sözleri polisi hareketlendirmeye yetmi ti. Bu da tedirginli in bir kat daha artmasına neden oldu, ancak kısa sûre için. Çünkü i çiler oyuna katılmaya ba lamı lardı. Bir oyuncunun i çilerin arasında dola arak ve onların omuzlarını tutarak söyledi i sözler güven sa lamaya yetmi ti. Gözlerindeki tedirginlik haklılıklarının verdi i güçle sevinç parıltılarına dönü mü tü. Oyunun sonunda bizlerle birlikte "yeter artık" diye ba ırmaları, co kulu alkı lamaları oyundan sonra da da ılmak yerine etrafımızı sarıp bizleri korumaya alarak oradan uzakla tırmaları, haklı olmanın verdi i bilincin korkuları yendi ini gösteriyordu. Benzer tavrı Pa abahçe- i ecam i -çilerinin grevinde oynadı ımız "1516" Haziran" oyununda da gördük. Oyun sona ermi . Özgürlük Türküsü grubunun türküleriyle halaylara dönü en bir co ku ya anıyordu. çiler ve aileleri bütünle mi ti. Uzun yıllardan sonra böylesine kitlesel bir olay ya anıyordu. Pa abahçe'de. Co kunun ve payla ımın olanca güzelli iyle ya andı ı anda birden sazlar sustu. Bir sessizlik kapladı ortalı ı. Polis kolon ba lantılarını kesmi ti. Sesleri duyuldu ardından. "Bu oyuncular Pa abahçe'li de il, dı arıdan geldiler." Bizleri alıp götürmek istiyorlardı. O anda yanımıza ço un-
TAVIR
lu unu kadınların olu turdu u i çi aileleri geldi. Etrafımızda bir kalabalık olu turdular, kurulmu sofralardan birine götürdüler. Saklıyorlardı bizi.Bu tavırlarında fabrika i galine do ru evrilen sürecin ha-zırlı ı vardı. Oyunlarımıza gidece imiz yerlere ili kin eklemeler yapıyorduk. Bu de i ik-likler oyuna duyulan ilgiyi daha da artırıyordu "15-16 Haziran" oyununda direni lerin ba ladı ı fabrika isimlerini sayarken, o dönemi ya amı i çilerin kendi çalı tıkları fabrika ve atelyeleri sevinçle eklemeleri, "1 Mayıs" oyununda 1977'deki katliamı ya amı i çilerin kimi zaman duygularını dile getirmeleri ve anılarını anlatmaları hem izleyicilerle daha sıkı ili kiler kurmamızı sa lıyor, hem de oyunlarımızı daha da güçlendirecek konuları olu turuyordu. Belediye Temizlik 'e ba lı bir bölgede, i bırakma eylemi sırasında gerçekle tirdi imiz "1 Mayıs" oyunundan sonra bir i çi yanımıza gelip, unları söylemi ti: Çok duygulandım. 77 Mayıs'ında ben de alandaydım. Ezilen bir hem ireyi gördüm." Sesi titriyordu. Oyunumuzun kendisini o günlere geri götürdü ünü, 1 Mayıs'ı 1 Mayıs Alanı'nda kutlama iste inin arttı ını söyledi. Anılan yarına uzanan köprüye dönü mü tü. Toplumsal, siyasal, ekonomik de i imleri izlemek ve geli meye katkıda bulunacak ürünleri emekçi kitlelere ula tırmak devrimci sanatçının görevidir. zle-yenlerle kayna mamız ve ürünlerimize olan katkıları da bu görev anlayı ının sonucudur. 1 yıldır sokak tiyatrosu yapıyoruz. Oynadı ımız her oyunla yeni bir deneyim kazandık. Mücadeleye inancımız peki ti. Haklı oldu umuzu biliyoruz, mücadele alanları kazanaca ımızı kanıtlıyor. Eksikliklerimizi gidermeliyiz. Estetik geli meyi yet-kinle tirmeliyiz.
32
ANKARA'DA SOKAK T YATROSU DENEY MLER HALK TÜKET M KOOPERAT FLER ÇALI MA KOM SYONU Tiyatro Araç adından da anla ılaca ı gibi tiyatroyu, toplumların de i im ve dönü ümlerinde, haklı olan kitlelerin mücadelesinde, onların özlem ve çıkarlarına, iyiye ve güzele yönlendirilmesinde bir araç olarak görüyor ve üretimlerini bu bakı açısıyla gerçekle tiriyor. Tiyatro Araç çalı anları bu bakı açısını ya ama geçirirken, tiyatronun tüm olanaklarından yararlanmaya çalı ıyor ve buldan sistemli bir ekilde ya ama geçirmeyi hedefliyor. Bu sistemli çalı ma içerisinde savundu u amaç do rultusunda yürümeyi ve kulelerle kucakla mayı ilke edinmi tir. Hu kucakla ma ise sokakta, fabrikada, gecekonduda yanı halkın bulundu u her yerde mücadele eden tiyatroyu örgütlemekten geçiyor. Bu do rultuda Tiyatro Araç kendi dinami i ile kitlelere ula mayı arzularken, kitlelerin kendi öz dinamiklerini ortaya çıkartacak tiyatro çalı malarının olumlu yönde ilerletici çabalar oldu unu dü ünüyor ve destekliyor. Bu çalı malardan biri Halk Tüketim Kooperatifi Çalı ma Kornis-yonu'nun düzenledi i sokak oyununda somutlanmı tır. Bu çalı malar sonucunda Halk Tüketim Kooperatifleri Çalı ma Komisyonunun çe itli giri im toplantılarında sergiledi i sokak oyunu deneyimlerini anlatan a a ıdaki yazıyı aynen yayınlıyoruz. Sınıflı toplumlarda egemenler, her alanda oldu u gibi insanların kültürel ve sanatsal çalı malarını da kendi amaçlan do rultusunda kullanmak ve yaymak için çe itli yöntemlere ba vururlar. Egemen kültüre alternatif olan, halktan yana tavrını alan sanatçılar ve ürünleri gözaltı, tutuklama i kence uygulamalarıyla yok edilmeye çalı ıldı Takat salon sahiplerinin tehdit edilmesinden kitap imhasına kadar getirilen engeller devrimci sanatı geriletemedi.
TAVIR
Sokaklarda, alanlarda, gecekondu mahallelerinde ekonomik, siyasal sosyal olayları devrimci bilinçle kitlelere aktararak onları bilgilendirebilmenin. tavır aldırabilmenin araçlarından biri olan sos-yal-kültürel çalı maların önemli bir aya ını sokak tiyatroları olu turur. Bu özelli i göz önünde bulundurarak, Halk Tüketim Kooperatifleri Giri im Toplantılarında sokak tiyatrolarına yer verdik. Yoksul ve dar-gelirli halkın ekonomik sorunlarını hafifletmeyi, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını kıs-mende olsa giderebilmeyi hedefleyerek ba layan Halk Tüketim Kooperatifleri giri iminde bir basamak olu turan bu toplantılar Ankara'nın pek çok semtinde yapıldı. Toplantı programı içerisindeki sokak tiyatrosunda görev alan arkada lar, kısıtlı olanaklarına ra men devrimci ya am biçiminin getirdi i özveri ile çalı malarına ba ladılar. Halk Tüketim Kooperatiflerinin kurulu amacındaki payla ma ve dayanı manın önemi ve "Örgütsüz Hak Alma Mücadelesi Verilemez" iarını tema olarak seren oyun büyük ilgi ve co ku ile izlendi. Bilindi i gibi sokak oyunlarında oyunculuk ve sahneleme teknikleri di er oyunlardan farklı Oyunun her ö esinde gereken yalınlık kendisini gösteriyordu, bu da oyunun ve oyuncuların seyredenlerle çok çabuk kayna masını sa ladı Oyunun sonunda dayanı manın bir ifadesi olan halaylarımız vardı. Seyircilerle kayna an oyuncular halaylar çekerek oyunu noktaladılar. Daha sonra oyunu izleyen insanlarla yapılan görü melerde, kendilerini sanki oyunun içinde bir oyuncuymu gibi hissettikleri ve Halk Tüketim Kooperatiflerinin i levini daha iyi kavramı oldukları gözlendi Böylece sokak tiyatrolarının, halkın ya antısından çıkıp tekrar halka dönme özelli i bir kez daha ifadesini buldu.
33
LAT N AMER KA MÜZ ÜZER NE L MÜZ K GRUBU "ORT GA" LE B R SÖYLE
HIDIR EREN ÇEL K ORT GA'nın enfes büyüleyici sesleriyle 6 genç müzisyeni ili halk müzi ini yurt-dı ında ba arıyla temsil ediyorlar. ORT GA'nın bu genç müzisyenleri çıktıkları her turnede, ili cuntasının baskı ve terörünü te hir ederek, ülkelerinde geli en özgürlük mücadelesine ses ve sanatlarıyla büyük destek sa lıyorlar. Onlarıın müzi i, ili Halkı'nın sesidir. Onlar türkülerinde karde li i, acıyı, sevdayı ve umudu dile getiriyorlar. Umut ki, daha güzel yarınlar için! Onların müzi i, ili Halkı'nın ba rından ye eren bir güldür. Onların müzi i ili Halkı'nın kendisidir. ili Halkı onları türkülerinden, daha güzel, mutlu yarınlar için sava mayı ö reniyor. Onların Türkülerinde ili Halkı'nın anlayaca ı gizli mesajlar saklıdır. Bugün ili'de kullanılması yasaklanan, yasalarla sınırlanan müzik çalgıları; quena, zampona, cbarango nasıl ki özgürlük sembolüyse, ORT GA'nın ismi de ba lı ba ına bir semboldür. Elbette birgün gelecek özlenen umut, acılar son bulacak! Umut k , birgün ili Halkı'nın ba rında kızıl bir gül gibi ye erecek! ili'ye özgürlük! 1974'ün sonu, 75'in ba ında Santiago'da Chile Üniversitesinde müzik ö renimi gören genç müzisyenler bir araya gelerek ORT GA'nın kurulu u için giri imlerde bulunurlar. Bu giri imleri sonunda ili'de müzi e yeni bir atılım kazandıran, müzikle folkloru birle tirerek yeni bir müzik türü yaratan "Nueva Cancion Chilena" (Yeni ili Müzi i) hareketinin müzik anlayı ını kendilerine temel olarak alırlar Yeni il Müzi i, Violeta Parra, Victor
Bu müzik türü üzerinde görü birli ine varan genç müzisyenler ORTIGA'yı kurarlar. Kurulu un ba ında yeni ili müzi i üyesi bestecilerin bestelerini çalıp söylerler. Kısa bir dönem sonra ORT GA'nın kendisi beste yapmaya ba lar. lk üç orkestral besteleri "Tic Tac", "Cristal" ve "Semilla" dır. ORT GA ilk konserlerini ili'nin üniversitelerinde ö renci gençlik arasında verir. Bu dönem bir yerde, ili'de cunta'nın i ba ına geli inden sonraki dönemde toparlanmaya ba layan ö renci hareketleri-
Jara, nti-illımani. Quilapayun ve ötekiler... ile tanınır.
TAVIR
34
nin de ba langıç dönemlerine rastlar. çıkan güçlü halk muhalefetiyle Fakat her eye ra men ö renci birlikte kültür alanında da yeniden hareketleri daha henüz örgütsüz ve bir yükselme dönemi ba latılmı da ınık. Bu artlarda ORT GA, olur. Bu donemde ili'ye özgü, müzik faaliyetlerini ili'nin tüm kayna ını Latin Amerika kültüründen üniversitelerini tek tek dola arak yarı- alan yeni kültürel etkinlikler boy legal, yarı-illegal bir tarzda sürdürür. verir. ORT GA bu dönemi öyle Ö renci gençlik içinde edindikleri de erlendirir: tecrübe ve deneylerden sonra, ili'nin " ili'ye özgü tarihi, kültürel, sanatsal ta ra-larında bir dizi konserler öge ve etkinliklerin tohumlarının düzenlerler. Bu konserlerle birlikte topra a ekildi i günlerdir bu günler. ORT GA adını i çi kesimi içinde Bu günlerin ye ertti i tohumlar ili duyurmaya ba lar. 'de tüm kültür, sanat Bu, giderek ili'nin Bize göre kendi kültürüne ve edebiyatın geli ip köylerine kadar sahip çıkamayan ve koru- güçlenmesinde etkin masını bilmeyen bir halk, rol oynadı. Bu dönem ula ır. ORT GA ilk en de erli manevi varlı ını, Kültür, sanat ve edebiplak'ını ili'de 1975'in her eyden önce kendi yatın ili Halkına mal sonunda, ikincisini kendini yitirmi demektir. edildi i bir dönem 1977 ve üçüncüsünü oldu." 1980 yılında yapar. Kanlı 1973 Eylül darbesiyle birlikte ORT GA'nın giderek yurt içinde tüm sosyal, siyasal alanlarda oldu u ve yurt dı ında popüler olması, gibi kültür cephesinde koyu karanlık eserlerinin tutulması üzerine. bir ça yeniden ba latılmı olur. BirORT GA üyelerine yönelik baskılar da çok sanatçı öldürülür, sanat eserleri giderek yo unla ır. 1980 yılından yakılır. Sanat ve edebiyat alanında sonra ili Radyo-Televizyon koyu bir sansür uygulanmaya programlarından plakları çıkarılarak, sokulur. eserleri sansür edilir. Konserleri 1973 Eylül darbesinin hemen yasaklanır. 1980 yılından beri ardından kültüre yönelen yo un ORT GA üzerindeki politik ve sosyal saldırılara paralel olarak Amerikan baskılar her geçen gün daha da yo- Emperyalizmi yoz, koku mu , Coca
unla arak devam eder. Cola kültürünü piyasaya sürer. ( ili'de halk Amerikan EmperyalizORT GA'NIN KURULU AMACI! minin yoz kültürü için, Coca-Cola kültürü diye hitap eder.) 1960'lı yılların ortalarında mevcut Ardarda Amerikan diskoları, olan düzene yönelen ho nutsuzluklar barları, filmleri, müzi i, bilardo giderek 60'lı yılların sonuna do ru salonları ve her türlü uyu turucu güçlü bir halk hareketine dönü ür. ili'yi bir ba tan bir ba a sarar. Politik, sosyal vb. alanlarda onaya Amerikan televizyon dizileri birbirini çıkan hareketler giderek kültür izler. atanına da yansır. Ortaya TAVIR
35
ili cuntasının tüm baskı ve saldırılarısürdürdü ü asimilasyoncu baskıya kar ı kendi na ra men ülke içinde katan, gizlenebilen müzi ini bir silah olarak kullanaca ız sanat ve edebiyatçılar, yeni yeni ortaya çıkan genç sanatçılar 1974-75 yılları arasında unu da belirtelim ki, Amebir arayı içine girer. rika'nın ili'de ve öteki Latin SÖYLE Yeniden bir eyler Amerika ülkelerinde politik, yaratma, yeniden bir ekonomik ve kültürel her SORU: Son turnelearaya gelme e ilimi alanda sürdürdü ü asirinizi de sayarsak bugüne genç sanatçılar arasın- milasyoncu baskıya kar ı kadar Avrupa ül-kelerine kendi müzi ini bir silah olada giderek yayılır. iüç kez turne düzenlediniz. rak kullanaca ız. li'de genç sanat ve edeAskeri yönetimin oldu u biyatçıların arayı içinde oldu u bu bir ülkeden sık sık Avrudönemde ORT GA kurulur. 1975 yılı sonlarında ORT GA da içlerinde olmak üzere bir çok kültür, sanat edebiyat grubu bir araya gelerek Askeri dikta-törluk artları altında sürdürülecek kültürel faaliyetler üzerine tartı tık. Bu tartı ma, toplantıya katılan gruplara, Askeri diktatörlük altında bile kültürel de erlerimizi koruyabilece imizi, onlara sahip çıkarak geli tirebilece imizi gösterdi. Biçim için her art altında geçerli olan tek kural, kendi kültürümüzü, (Örne in Indios) ya atma ve korumaktır. Bize göre kendi kültürüne sahip çıkamayan ve korumasını bilmeyen bir halk. en de erli manevi varlı ını, her eyden önce kendi kendini yitirmi demektir. Bu nedenden dolayı ORT GA olarak her art altında kendi kültürel de erlerimize sahip çıkaca ız. Bununla da yetinmeyip bize kalan kültürel mirası daha da geli tirece iz. unu da belirtelim ki, Amerika'nın ili'de ve öteki Latin Amerika ülkelerinde politik, ekonomik ve kültürel her alanda
TAVIR
pa ülkelerine turneye çıkmanız kolay ol-masa gerek? YANIT: Tabii ki, zorluklarla kar ıla ıyoruz. Zannediyor musunuz ki istedi imiz an elimizi kolumuzu sallayarak geçip geliyoruz. Hele bizim gibi kültür cephesinde politik bir mücadele sürdüren bir grubun yurtdı ına çıkması kolay de ildir Ama u var ki; ORT GA gerek ili'de gerekse Avrupa ülkelerinde tanınan ve büyük destek gören bir grup. Yurtdı ına çıkı ımıza izin vermedikleri taktirde Avrupa kamuoyu içinde ve basında kendilerine yönetecek saldırıları ve te hir kampanyalarını göze alamıyorlar. Bundan korktuktan içindir la, yurtdı ına çıkı ımıza izin veriyorlar, ikinci bir neden ise ili'de kalmamızı onlar da istemiyorlar. Hele son bir iki seneden beri yeniden kabaran halk muhalefeti kar ısında her istediklerini açık açık yapamıyorlar. Bizim gibi popüler olmu bir gruba kar ı daha çok temkinli davranmayı ye liyorlar. Eskiden oldu u gibi yok etme verine, politik ve sosyal sal36
dırılarla kültür gruplarını sindirme ve psikolojik etkileri altına alarak da ıtmayı daha uygun görüyorlar. Bu nedenden dolayı da, ülke içinde turne yapmamıza izin vermiyor, eserlerimizi sansür ediyor, çalı mamıza izin vermiyorlar. Yurtdı ına çıkı ımıza izin vermelerinde etkin rol oynayan di er bir neden ise, yurtdı ından birçok kültür ve sanat kurumunun bizi davet ederek, ili yönetimiyle direk ili kiye geçerek, bizim için izin istemelerinin de önemli rolü var. Ayrıca yurtdı ında bulunan birçok i-li'li ve Latin Amerikalı sanatçının da yurtdı ına çıkı ımızda payı büyüktür. Her seferinde oldu u gibi bu kez ki çıkı ımızda da "Yeni ili Müzi i" hareketinin ustalarından nti- llimani'nin büyük deste i oldu. Bizi sık sık yurtdı ında turneye zorlayan nedenlerin ba ında ise bu ülkelerde dünyadaki geli meler hakkında bolca bilgi ve informasyon elde etmek, istedi imiz sanat kurulu u ve ki i ile oturup özgürce tartı abilmek içindir. Bir yerde, Avrupa turnelerimiz yeni çalı malarımız için bir kaynaktır. Bunun yanında ili'de ve Latin Amerika ülkelerindeki çalı malarımıza getirilen kısıtlamalardan dolayı ekonomik olarak da çe itli zorluklarla kar ı kar ıya bırakılıyoruz. Avrupa turnelerimiz aynı zamanda yeni çalı malarımız için maddi kaynak da demektir. Ülkemizde kısıtlı
çalı malarımızla ya amımızı sürdürmemiz zaten olanaksız. Üçüncü bir neden ise, Avrupa ülkelerinde Latin Amerika ve ülkemizin kültürünü kitlelere tanıtmak gayesini ta ıyor. SORU : ili'de askeri bir yönetimin büküm sürdü ü artlarda ne tür politik, sosyal ve kültürel faaliyetler sürdürme olanaklarına sahipsiniz? YANIT : Bir sistemde her eyden önce insan haklan ve ya amı güvence altında de ilse, o sistemde her türlü politik, sosyal ve kültürel de erler de çi neniyor demektir. Tipik, klasik politik bir sistemde insan haklarının güvence altında oldu u söylenebilir mi? ili'de de insan hak ve özgürlükleri çi neniyor. Bu nedenle de biz her eyden önce insan haklarının ve ya amının güvence altına alınmasını istiyor ve s; vunuyoruz. Her eyden önce politik, so yal alanlarda özgürce serbest ya ama hal ki istiyoruz. Bugün onbinlerce ili'li sokaklara dökülüyorsa özgür, demokrat: bir düzen istedikleri içindir. SORU : Latin Atnerika kültürü hakkındaki dü üncelerinizi açıklar mısınız?
37 TAVIR
YANIT: Latin Amerika kültürü çok eskilere dayanır. Latin Amerika kültürü batı kültürüne göre çok daha güçlü, sa lam bir yapıya sahip. Latin Amerika kültürü toprakla içiçe geçmi , gökyüzüyle bütünle mi , do ayla kucak kuca a bir kültürdür. Ama bu asla idealist bir kültür de il» dir. Kültürümüz ya amın bir biçimi, do ayla bütünle mi bir ahenktir. Do a uyandırıcı, iticidir. stismar edici de ildir. Do ayla uyum içinde bir kültür birikimi demek, insanlarla do a arasında güçlü bir uyum demektir. te Latin Amerika kültürü, Latin Amerika halklarının do ayla bütünle mi ya amının kendisi demektir. Batı kültürüne gelince her geçen gün giderek ya amdan kopmakta, sunile mek-tedir. Amerikancı Coca-Cola kültürü batı kültürü üzerinde çok daha etkili olabiliyor. Amerikanın ihraç malı Coca-Cola kültürü, diskosuyla, Breack dansıyla, televiz-yon dizisiyle anında Avrupa'da yayılabilı-yor, taraftar bulabilıyorsa bunda Batı kültürünün zayıflamasının. giderek ya amdan kopmasının da rolü vardır. Bizde ise insanlar baskı ve zorla Amerikan emperyalizminin söz konusu CocaCola kültürünün etkisi altına sokulmaya çalı ılıyor. 1973 Eylül darbesinden ben ili'nin ve La-tin Amerika ülkelerinin her kö esine ihraç edilen Coca-Cola kültürü Latin Ameri-ka halklarının kültürü üzerinde de çe itli etkilerde bulundu Fakat bu etkilenme kesinlikle kültürel etkinliklerimizi yok edecek boyuta de ildir. Latin Amerika kültürü de
TAVIR
Latin Amerika insanı gibidir. Bir patladı mı önü alınmaz. SORU: Latin Amerika halklarının kültür defterlerinden dünya halktarı yararlanabilir mi? YANIT: Tabii ki evet. Biz, bir çok batılı filozoftan, onların dünya halklarına bıraktıkları mirastan yaradandık Fakat bu demek de ildir ki, kendimize özgü filolojimiz geli medi. nsanlık tarihine baktı ımızda en eski, en büyük kültürel de erler, ortaya çıktıkları ülkeyle sınırlı kalmamı , sürekli dünyanın di er ülkelerine yayılmaya çalı mı lardır. Örne in Uzakdo u, Mısır ve Roma uygarlı ının yarattı ı kültürel zenginlik yalnızca bu ülke halklarının yararlandı ı kültürel de erler olmamı , aynı yamanda tüm dünya halktan da bu de erlerden payına dü eni almı tır. Fakat Latin Amerika halklarının yarattı ı kültürel de erler bugüne kadar dünya için önemli bir yer tutmuyordu. Ama bizim dü üncemize göre Latin Amerika halklarının yarattı ı kültürel de erler sadece Latin Amerika halktan için de il, bütün dünya halklarının yararlanması gereken bir kültür olmalıdır. Bir çiçe i göz önüne alın. Herkes yararlanmak ister. Çiçe i dalından koparıp kendi bahçesine diker. Dalları koparılan çiçek yeniden dallanır. Çiçe in kökü toprakta oldu u sürece yeniden ye erir. Topra ı zayıf olan çiçek, pek geli mez, zayıf kalır, i te biz, kültürü bir çiçe e benzetiyoruz. Bu nedenledir ki, kültür yalnız ba ına bir halkın yararlanaca ı bir bilim olamaz.
38
Bu otu ayaklanmanın bir sembolü Latin Amerika kültürüne gelince, olarak görüyoruz. Onu ayaklanmaya verimli toprakta ye eren bir çiçek gibidir. Birçok insan da biliyor ki, Latin benzetiyoruz. Hem inatçı, hem sert. Amerika halkları yalnız ba ına de ildir, Bir yönüyle zehirleyici, öteki yönüyle Latin Amerika kültürüyle bütün dünya iyile tiricidir. dayanı ma içindedir. Yüzyıllardan beri Isırgan otu ilkbahardan sonbahara süre gelen tek bir ey varsa, o da Latin kadar hep ye erir. Onun rengi ye il. Amerika halklarının baskı ve sömürüye Tıpkı do a gibi, ya am gibi. O, en kar ı kendi kültürel özelliklerini kötü ya am ko ullarına kar ı yitirmedi idir. Latin Amerika'da çok ey tazeli ini ve ye illi ini korumak için direnir. O, öyle bir ottur ki, ya andı, ispanyollar, I O öyle bir ottur Ortiga (ısırgan) ki, umut gibi ye il. Öteki Avrupa öyle bir ottur ki, en kötü iklim ülkeleri ve son Tıpta insanların bir olarak Amerikan ko ularında bile ye erir. Onu gün kendi ayaklanmaya benzetiyoruz. Hem do alarına Emperyalizmi Latin dönecekleri Amerika ülkelerini inatçı, hem sert. Bir yönüyle zehirleyici, öteki yönüyle gün gibi özlem dolu. istila ettiler. Kültürel iyile tiricidir. Isırgan otu te Ortiga de erlerimizi yok ilkbahardan son-bahara kadar (ısırgan) otu' nun bu etmek için yo un hep ye erir. Onun rengi ye il. özelliklerinden saldırılar Tıpkı do a gibi. O, en kötü ya am dolayı grubumuza düzenlediler. Buna ko ullarına kar ı tazeli ini ve isim olarak seçtik. ra men bizim ye illi ini korumak için direnir. topra ımız, Latin O, öyle bir ottur ki, yenilmeyi, SORU : ORT GA' Amerika topra ı ma lup olmayı asla kabul etmez. nın Latin Amerika ve koparılan her çiçe e ili Halk müzi ine ili yeniden can verdi. kin dü ünceleri Koparılan çiçeklerin nelerdir? yerlerini yenileri aldı. SORU : ORT GA' nın Türkçe anlamı Isırgan demektir. Grubunuza niçin bu ismi seçtiniz, açıklar mısınız? YANIT: lk önce grubumuza Do adan (Çiçekler, hayvanlar, ta lar) bir isim aradık. Tüm arkada lar Ortiga (ısırgan) üzerinde birle tik. Isırgan otu'nun dünyaya yayılan binlerce çe idi vardır. Sadece bu ottan 60'ın üzerinde çe it ili'de yeti mektedir. Ortiga (ısırgan) öyle bir ottur ki, en kötü iklim ko ullarında bile ye erir. TAVIR
YANIT : Ortiga' nın bu alana ili kin ana dü ünceleri, Latin Amerika müzi inin bir sunu udur. Latin Amerika müzi i karı ık, çok çe itli unsur ve stilden olu ur. Bu müzik türü pra Kolombia India, Afrika, spanya-Avrupa ritmini içinde ta ır. ili' li müzik ele tirmenleri Essay, Bernardo Subercascaux ve ötekiler bu müzik türü üzerine dü üncelerini öyle açıklıyorlar: "Karma ık birbirine ba lı olan bir mü-
SEMA GÖKÇEN
TÜRKÜ Ben bir türküyüm Hasat türküsü Takın bir yabanın ucuna Savurun do u batı demeden demet demet Ba aklarla ba layın beni Ben bir türküyüm Sevda türküsü Bir halayın ba ında mendil Bir yi it bedende ibri im ku ak çiçek çiçek Duvaklarla süsleyin beni Ben bir türküyüm Hasret türküsü Katar katar kara trenlerde Turna kanadında yol yol, ova, da da Telefon tellerinde ırlayın beni Ben bir türküyüm Direni türküsü Hücrelerde, mazgallarda Dirençli yüreklerde Kelepçeli bileklerde Haykırın beni... Sema GÖKÇEN
TAVIR
40
zik
türü
(meso
müzik).
Bununla
lenen, biraraya gelen insanlar, yeni Latin
udur,
Latin
Amerika
Amerika insanını olu turmaktadır.
kastedilen
müzi inin kendisine özgü özelli i yanında,
"Yeni
Latin
Amerika”
insanı,
yüzyıllarca Latin Amerika halklarını
dünyanın mirası ve yerli (öz) kültür. Bu
sömürgele tiren
dü ünceler
dı
güçlerin
müzik
ili'li
besteci
Luis
Advis
etkinliklerinde ili ve Latin Amerika
tarafından bir türküsünde (der Mestize)
müzi ini etkiledi i ve bir yerde içiçe
söylenmektedir.
geçti idir.
Bütün
bu
etkilenmelere
Bugün
Ortiga
bu
türküyü
çalıp
ra men hiçbir zaman Latin Amerika
söylemektedir. Türkü'de Latin Amerika
müzi i kendi özelli ini kaybetmedi.
insanı, do ayla içiçe geçmi insan ili kileri
Latin Amerika müzi inin en belirgin
ve
ya amın
getirdi i
zorluklardan
özelliklerinden biri ise, folklorik bir stile
bahsedilmektedir.
sahip olmasıdır.
Latin Amerika müzi i
kültür alanında birçok de i ik kültür
folklorik ö elerle birle en en güçlü müzik
anlayı ı, Amerika'nın etkisi altında olan
türlerinin ba ında gelir. "Rahat, aynı
ülkelere göre daha da ileri düzeydedir.
zamanda folklorun gösterildi i, u anda
Kim ki Afrika müzi i-
Güney
Amerika'nın
geli im a amasında olan co turucu, bir müzik türü,
(Demir
Serçe
Dergisi Temmuz 1981. Sy.9) unu
ORT GA açıkça
vurguluyor:
Latin
Amerika'da
yalnızca müzik de il, insanlar da
karı ık
içiçe geçmi . Birçok renk ve ırktan insan bunu
açıkça
Ortiga olarak bizim kar ı çıktı ımız asimilasyoncu, ırkçı, sömürücü "Kültür" etkinlikleridir. Biz, asla halkların kültürüne kar ı çıkamayız. Latin Amerika'ya yerle en birçok kıtadan insanın kendi halk kültürlerini birlikte getirmeleri saygıyla kar ılanabilir bir durumdur. Fakat burada dikkat edilmesi gereken nokta, de i ik insanların sahip oldu u bu farklı kültürel etkinlikleri halkların yararına iyi bir ekilde kullanmaktır.
vurgulamaktadır.
ni ö renmek istiyorsa, Güney
Amerika'ya
gitmeli. Orada büyük barok kültürü en açık bir biçimde kendisini kiliselerin mimarisine kadar Buna
yansıtmı tır. neden
olan
temel etken ise dı ülkelerden Amerika'ya yerle en
insanların
beraberlerinde kültürel
kendi
etkinliklerini
de getirmi olmalarıdır. Kültürel alanda
spanyol efendileri,
or-
Batı Afrika'nın sürgün köleleri ve Avrupa'nın birçok ülkesinden
taya çıkan bu durum müzik akınına da
gelmi insanlar ili'nin ve öteki Latin
yansımı tır.
Amerika
kullandı ı müzik aletleri en açık ekilde
kayna mı
ülkelerinin
Kızılderilileriyle
durumdadırlar.
Bu
kayna mayı öyle izah edebiliriz; günden
Bugün
ORT GA'nın
bu gerçe i yansıtmaktadır. Ortiga olarak bizim kar ı çıktı ınız asi-
güne giderek güçTAVIR
41
milasyoncu, ırkçı, sömürücü rak enfes ses tonu ve melodiye "Kültür" etkinlikleridir. Biz, asla sahip OR-T GA Quena'yı belirli halkların kültürüne kar ı parçalarda koroda kullanıyor. çıkamayız. Latin Amerika'ya Güney Amerika'da en çok yerle- en birçok kıtadan insanın kullanılan çalgı aletlerinden biri kendi halk kül-türlerini birlikte de Zampona'dır. getirmeleri saygıyla kar ılanabilir Zampona; Bu çalgı aleti, iki sıra bir durumdur. Fakat burada dikhalin-de birbirine parelel olarak kat edilmesi gereken nokta, de i ik yerle tirilmi çubuklardan olu ur. insanların sahip oldu u bu farklı Önden ba lamak üzere çubuklar kültürel etkinlikleri halkların arkaya do ru uzunca bir ekil alır. yararına iyi bir ekilde Ba sıradan ba lamak üzere kullanmaktır. Zaten yüzyıllardan mümkün oldu u kadar en hızlı bir beri içiçe geçmi durumda olan bu tarzda arka sıraya do ru çalınıyor. farklı kültürel et-kinlikler bugün Bu aletin yapısal seklinden bizim tarafımızdan da sahip daha da önemlisi, çalgının çıkılıp savunulan kültürel çalınmasında daha çok teknik bir de erlerdir. çalgı yetene ini gerektirmesidir. unu söyleyebiliriz ki; müzik Zampona flütünde en iyi ses aletlerimiz, bu melez müzik tonu G Majör veya G Minör'dür. karı ımının bir ifade-sidir. ORT GA bu aleti daha da geli tirerek koroda kullanılır bir hale En son olarak müzik Quena, zampona, charango getirdi. Zampona'nın ses aletlerimize ekledi imiz ili Halkı için halk tonu yumu ak ve gunneli Quena, Zampona ve müzi inin temel çalgıları (hım hım) dır. Charango çalgı aletleri olmu lardır. ili tarihinde oldu. bu çalgılar (Kolombia tarihi Charango; gitarın öncesinde de) sürekli küçü ü olup 5-6 SORU: Kullandı ınız Özgürlü ün, e itli in ve çift tellidir. Bu alet bu aletlerin özellikleri ayaklanmanın sem-bolü plastik veya hakkında kısaca bilgi olmu lardır. 1973 verir misiniz? darbesinden sonra da bu metalden yapılıyor. Bu alet, i aret YANIT: Quena; aletler cunta tarafından parma ının katolik flütü. Bugün birsürtünmesiyle çalınıyor. Bu aletin çok Güney Amerika, sesi"Cembala'nıntutsak, büyüleyici bölgesinde kullanılmaksesi" gibidir. H. W. Henzel tadır. Bu flüt türü en eski Cembala Latin Amerika müzik aletidir. gitarın bir çe idi olup, i aret parma ının sürtünmesiyle çalınan Kemik, a aç, eker kamı ı, Hint bir çalgı. kamı ı ve boynuzdan yapılır. Basit Quena, zampona, charango ili yapılı ına ra men, çalınması Halkı için halk müzi inin temel oldukça güç bir alet. Qu-ena her çalgıları olmu lardır. ili tarihinde gün ba ka yeni eyler çalıyor. bu çalgılar (Kolombia Ortiga'dan Marcello. Quena müzik aleti olaTAVIR
42
tarihi öncesinde de) sürekli özgürlü ün, e itli in ve ayaklanmanın sembollü olmu lardır. 1973 darbesinden sonra da bu aletler cunta tarafından yasaklandı. Bu aletlerin kullanımı belirli bir yasaya ba landıktan sonra serbest bırakıldı. Bu aletlerin kitlelere gösterilmesi ve kitle önünde çalınması politik bir ayaklanmanın propaganda araçları olarak görüldü ünden, bu aletleri çalanlar siyasi faaliyet sürdürüyor gerekçesiyle tutuklanıyorlar. Geçmi te ORT GA bu aletlerin
kullanmayı tasarladı ınız yeni elektronik
yasaklanmasına ili kin görü lerini öyle
kadar ileri oldu u-nu yakından gördük.
açıklamı tı: "Bu aletlerin çalınmasına
Bugün ili'de bu tür-den müzik giderek
getirilen
yasaklamalarla,
ncil’in
halkı,
zampona,
özellikle
de
charango'nun
metodundan
dü ünmeyi,
müzikte kullanılan çalgıları kullanmayı dü ünmüyor musunuz? YANIT: Ülkemizde bugün etkili olma-ya ba layan müzik türünden biri de Rock müziktir (Örne in Beatles müzi i)
Kuzey
ili'de
katıldı ımız
büyük bir festival'de Beatles müzi inde kullanılan çalgıların teknik olarak ne
yaygınla ıyor. çalınan
yakılmasının arasında bir fark yok. ili
müzik aletleri var mı? Örne in, Rock
Radyolarda
müzik
türü
de
en
çok
bu.
Bir
quena,
müzisyen arkada ımın verdi i bilgiye
çalgı
göre, bugün Bolivya'da ve Güney
eyleme
Peru'da da Mozart'ın ünlü senfonisi 9
geçmeyi ö rendiler. Charango' nun yalnız ba ına ses
çalınıyor.
Bunun
Mozart'ın
senfonisi
ardından
ise
Zampona
ile
tonu bile, alet görülmeden de anında
tekrarlanıyor. Ayrıca kuzey ili'de bir
insanı etkisi altına alarak eyleme,
müzik profesörü Zampona ve quena
harekete geçirebiliyorsa, bu aletin ili
müzik aletlerini daha da geli tirerek,
halkı için ne kadar de erli oldu unu
uluslararası
ifade etmez mi? Her eyden önce bu
melodiyi ili ritmiyle birle tirerek yeni
aletle ifade edilen en de erli eyin
bir müzik türü ortaya çıkarmı .
alanda
çalınan
birçok
Niçin olmasın, ayet bizde rock
özgürlük oldu udur. Santiago'da
müzikte kullanılan birçok elektronik
ili Radyosunun 7 programında en
çalgı aletini, kendi yerli çalgılarımızla
çok
charango'nun
birle tirerek
daha
canlı,
insanı
tutsak, büyüleyici çalgısıydı. Bu çalgı
dinlendirici
bir
müzik
türü
güçlü ses tonuna sahip olup, tokmakla
yaratacaksak.
Allende çalınan
döneminde melodi,
çalınıyor. Bunların dı ında çe itli boylarda gitar, querflütü, bas ve ritim de
SORU: imdi siz tam tersi bir dönü e mi hazırlanıyorsunuz?
kullanılan ufak tefek çalgılar. YANIT: Hayır, onu demek SORU : ORT GA'yı öteki ili'li müzik gruplarıyla
kar ıla tırdı ımızda,
Ortiga daba çok yerli-ulusal çalgılar
istemedim. Ama niçin elektronik aletler kullanmıyalım? Bizde ihtiyaç duyulan teknik bir so-
kullanıyor. Sizin TAVIR
43
run. htiyaç duydu umuz ses tonunu el-de etmek için her türden ses cihazını kullanmak zorundayız. Elektronik Bas'la istenilen güçte ses tonuyla çalgı yapılabiliniyor. Kullanmadı ımız aletlerden biri keman'dır. Aslında bu çalgı aletine çok ihtiyacımız var. htiyaç duydu umuz basınçlı ses tonunu elde etmek için gerekli bir alet. Bütün bunlardan hedefimiz, birçok müzik türünü, ili ritmiyle birle tirerek daha berrak, etkileyici ve co turucu, insanın ruhunu ok ayan bir müzik yapmaktır. SORU : Bu do rultuda herhangi bir giri imde bulundunuz mu? YANIT : Evet örnek bir eser olması için "rin" besteledik. Bu bestede ili halk dansları, folklor, Peru oyun ritmini ve Afrika ritmini bir arada kullandık. Son derece dinleyiciyi co turan ve dinlendiren bir müzik ortaya çıkardık. Bu çalı malarımız u anda sürmektedir. Yeni çalı malarımız için ndian, Afrika ve spanyol ritimleri en önemli kaynaktır. Geli meye açık olan müzik türü, dans arkısı ve dansla folklorik ö elerin birle ti i ritimlerdir. Bunun yanında klasik müzikten de faydalanarak, daha hareketli, folklorik ritmin a ır bastı ı bir müzik türü üzerinde çalı malarımız var. SORU : Bu çalı malarınızda dayandı ınız temel kaynak var mı? YANIT : Elbette. Ama elimizde yazılı kayraktan ziyade, kendi pratik deneyimiz var. Bu alana yönelik çalı malarımızı ö re-
TAVIR
nim döneminde ba latmı tık. Bugüne kadar da teori çalı madan çok pratik çalı maya a ırlık verdik. Elde etti imiz ritmi ve müzik bilgisinin büyük bir kısmını yazılı olmayan, bizzat pratik "ya amın kendisin-den" topladık. Bunun için de bizzat halkın içine karı arak, birçok Latin Amerika ve Afrika müzik ve danslarını yakından izleyerek deney birikimi elde ettik. SORU : Çok sesli müzik üzerinde çalı malarınız oldu mu? YANIT : Evet. Belirtti imiz gibi. ORT GA olarak hangi türden olursa olsun ortaya çıkan her kültürel etkinli i de erlendirmek bizim ba lıca hedefimiz. Ritmik müzikte önemli olan aynı anda çalınan birçok çalgıdan birbirlerini tamamlayan çok sesli bir müzik ortaya çıkarmaktır. Bugüne kadar birçok de i ik form'da batı avrupa müzi ini kompozisyon de i ikli ine giderek sahneledik. Bu müzik türünde kompozisyon de i ikli ine ra men yabancı ses tonu kendisini gösteriyor. SORU : Söyle imizi burada bitirmek isterken, okuyucularımız adına sizlere çok te ekkürler eder, gerek sanatsal ve kültürel çalı malarınızda, ve gerekse politik çalı malarınızda özgür, ba ımsız bir ili için verdi iniz mücadelede ba arı dolu aydınlık günler dilerim. Okuyucularımıza iletmek istedi iniz bir iste iniz var mı? YANIT : Bizim de dile imiz özgür ba ımsız bir Türkiye olsun.
44
ÖYKÜ
SALKIM SAÇAK TRENLER HAYAT AZ M
Ak amın alaca vakti vapurlar yana ır Haydarpa a'ya. Bo uk bo uk ba ıran vapurların sesine, çı lık çı lı a uzayıp giden tren düdükleri karı ır. Yine o saatlerde, kurunun yanına pilav, patlıcanın yanına makarna, zeytin ekme e çay... sofralar kurulur stanbul'un ta rasında. Bir bekleyi tir her ak am ya anıp hiç tükenmeyen. Kulaklar kapının zilinde, gözler kolunda asılı. Bir çocuk iç çeki i, iki damla gözya ıdır baba özlemi dolu. Vapur bo alır. Bir baba ko ar vagonlar boyu, oturacak bir bo kol-tuk kapma dü üncesiyle dolu, Kızıltoprak'a varmadan tıka basa dolan vagonlara, Fenerbahçe'deSuadiye'de binmeye çabalar temizlikçi kadınlarla tezgahtarlar. te o zaman cepçilere gün do ar. Biletsiz yolculardan ö renci Haydar'la, seyyar satıcı Cemal, kondüktörün düdü üyle bir vagondan inip di erine geçer. Bostancı'da kalabalı ın arasından sıyrılıp inerim salkım saçak vagonların birinden. Ayakkabı boyacısı inen yolculardan bilet dilenirken, trenin uzun çı lı ı köprü altındaki çorapçıların ba ırtılarını böler. Bu ak am inmedim. Varsın kapının koluna
TAVIR
asılı kalsın Sevgi kızın üzüm gözleri. Varsın zilin sesine dü kırıklı ıyla aç-sın kapıyı. Onun iç çeki leri sürerken ardından küçümeni emeklesin a kın bakı larıyla. Gelece im demi tim Cam Ambalaj Sanayii'ndeki emekçi arkada larıma. Birileri iniyor, birileri biniyor her istasyonda. Vagonlar yine salkım saçak. Arada bir bu ulu camdan dı arı bakıyorum, Tuzla'ya ne kadar kaldı diye. Ve oradaki arkada larım, sevinçleri, hüzünleriyle gelip oturmu lar dü üncelerime. Yeni yapılmı tı toplu sözle meleri. Yeni yeni alır olmu lardı insanca denebilecek ücretleri. Hallerinden ho nutlardı. Yedi, sekiz derken yetmi ikisine kapandı fabrikanın kapısı. Önceleri kimse sesini çıkarmadı. Birkaçı bunun farkındaydı. Baktılar ki kendilerine de gelecek sıra, i te o zaman dediler hep birden: • Direni -Açlık Grevi-Önce Güvencesi... alteri indirelim diyenler de oldu. Yasalar diyenler de. Yasalar ellerini kollarını ba lasa da üretim yava ladı. Cama ambalaj yapan eller fabrika bahçesinin bir kö esinde günler
45
sürecek direni için mukavvadan, naylondan bir köy kurmaya durdular. Öylesine pratiktiler ki, bir saat içinde bir ka ıt kondu kuruveriyorlar elbirli iyle. Topra ın üstüne be e-on tahtalar konuyor önce. Pe inden mukavvalar ipleniyor adam boyu. Çok geçmeden de yapı kanlı naylon bobinleri çözülüp sarıveriyor mukavvaları. lk ka ıtkondu Ahmet'in. Kapısında "Direni Sokak" yazılı. Küçük bir ok di er evleri gösteriyor. Hemen yanında Engin'in ka ıt kondusu. On yedinci maddenin ikinci fırkasından i ten atmayla korkutmu patron onu. Bu korkuya inat, on yedi bölü iki kapı numarası. Kapı numarası böyle olsa da umutla umutsuzluk yarı ıyor gözlerinde. Umut kısa aralıklarla uçup giderken, karamsarlık tüm gerginli i ve tüm hüznüyle çöküveriyor bir anda. Ve beynini kemiriyor bin bir soru: • Ba ka çözüm yok. Direni e ba koyduk. Kazanaca ız. Ama kazansak da atarlar beni i yerinden. Kaderimiz bir diyorlar ama buradan aldı ı ücretle dört çocuk bakan da var, babasının yanında kalıp ücretini cep harçlı ı yapan da. Ka ıt konduların orta yerinde, beyaz kartondan yapılmı olanı di erlerinden daha gösteri li, daha yüksek. Sekiz, on ki i yatabiliyor içinde. Adı da "Beyaz Saray”. Saraylarla
TAVIR
villalar sadece patronlara ve onların temsilcilerine mi özgü diye ba ırıyor sanki. Meral ka ıt kondusunu naylonlarken, üreten biz yöneten de biz olaca ız diyen umudunu gözlerinin derinli ine saklamı : • Sattı. Sattı bizi Selüloz- Sendikası. Ürettikçe varız biz. ama kendimize çevirdik silahımızı, diyor. Tuzla'da iniyorum. Az sonra el sallayacaklar bana. Merhaba, i te geldim. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için diyece im. Biz olmasak topraktan fı kırır mı pamukla bu day? Biz olmasak bu day una, pamuk ipli e dönü ebilir mi? ekillenebilir mi cam, güne i görebilir mi kömür? Ellerim cebimde, yürüyorum bir ba ıma. Gecenin ayazı yakıyor yüzümü. Tren düdükleriyle çınlıyor kulaklarım. Alnıma bir yıldız dü üyor geceden. Trenleri görüyorum o sıra. Vagonlar dizilmi raylar boyunca uçsuz bucaksız ve salkım saçak. Kalabalıktan sıyrılıp gelen gökten bir yıldız koparıp koyuyor alnına. Yıldızlar ne çabuk tükendi. - Ho geldin, diyor Meral. rkiliyorum. Alnına bakıyorum, yıldız yok. Ona yıldız kalmamı . • Bizim için de bir eyler yazdın mı diye soruyor. Gözlerim yıldızsız gecede: - Yazaca ız bir gün bizim öykümüzü.
46
SANAT B LD R S YUSUF DO AR - KASIM 1991
YILLAR DA GEÇSE NSANLIK SUÇLARI YARGILANACAKTIR zmir sergim dolayısıyla yine sizlerle birlikteyim. Bu. 2 zmir Sergim. Çalı malarımı zmir nsan Hakları Deme i'nin düzenledi i 12 Eylül Kurultayı çerçevesin-de sergilemem benim için ayrı bir onur kayna ıdır. Ülkemiz için 12 Eylül, takvimlerde bir gün olmaktan çıkmı 1980'den günümüze dek uzayan bir diktatoryayı anlatır terim olmu tur. Bu dönemde insanlar ekonomik ve siyasi alanda maddi i kenceden geçirilirken; kültür ve sanatta da manevi i kenceye tabi tutulmu lardır. Beyinler kemirilip, yürekler sızlatılarak. Ama u unutulmamalıdır: Yıllar geçse de bu insanlık suçları gerek siyasi alanda, gerekse de sanatsal alanda yargılanacaktır. Sanatsal üretimimde bunu yerine getirebiliyorsam ne mutlu bana. Emperyalist tekelci burjuvazinin temsilcili ini üstlenen burjuvazi, kültür ve sanatta da onun çöplük kültürünün üretilmesine aracılık etmektedir. Emek nasıl sömürülüp, a a ılanmı , sömürgen rantiyeler ba kö eye oturtulup el üstünBu dönemde insanlar, ekonomik ve siyasi alanda maddi i kenceden geçirilirken; kültür ve sanatta da manevi i kenceye tabi tutulmu lardır. Beyinler kemirilip, yürekler sızlatılarak.
TAVIR
de tutulmu sa; sanatta da emekten yana, halkın çıkarları do rultusunda sanat çalı maları yapanlar baskı altında tutulmu re-sim sergileri geceyarıları basılmı , müzik konserleri, tiyatro oyunları yasaklanmı , kitaplar yakılmı , çalı maları engellenirken, emeksiz yaratmalar, tesadüfi olu umlara dayanan çalı malar ba kö eye oturtulmu , ödüller verilip desteklenmi tir. Tüm bu çalı malar yaratıcı eksikli ini gizleyen anlık etkileme dı ında bir etkisi olmayan, kendisinden ba kasıyla ileti im kuramayan bireysel iç dünyalarının yansımasından ba ka bir ey de ildi. Emperyalizm en yüce de er olarak sunuldu. Sömürgecili i insan vücudunun her santiminde hissettirilme e çalı ıldı. Amerika ve Avrupa'yı kabe, o yönü de kıble yaptılar. Eylül'ün burjuva ve feodalleri gibi "New York'ta kazık yemek bile ereftir." (Gergedan Sayı 19 S. 47 Eylül 1988) diyebilecek ressamlar çıkardılar. Burjuvazi itibarsızlı ını giderme yollarından biri olarak sanatı metala tırmakta gördü. Satın aldı ı resimlerle itibar kazanaca ını sanıp yapay yükseklik göste-
47
risinde bulunan burjuvazi gibi, milyarlar vererek aldıkları tabloları yatırım aracı olarak gören bankacılar da ço almaktadır (Milliyet 21 Aralık 1990) Yaratıcı gücü olmayan burjuvazi para gücüyle, bu çalı maları sahiplenme duygusuna kapılıyordu. Sanat, onlar için para getiren kullanım de erli, psikolojik rahatlama sa layan bir e yaydı. Ban zaman da çöpe atılacak nesnelerdi sanat, onlar için. Atmak için dizdikleri arap gi elerini sergi diye izlettiren (Milliyet Sanat Dergisi Sayı 159 S. 64) galercileri de olacaktı tabi. Bo vakitlerini geçirmek, ya da ba ka mesleklerde ba arısız kalıp da galericili e yönelen ki ilerdi bunlar Tüm çabalarına ve de devletin deste ine ra men yine de beceremeyeceklerdi. Bir avuç kalınanın ezikli ini daima duyacaklardı, kalın duvarlar arasında. Kendini 15 yıllık galerici, koleksiyoncu olarak tanıtan resim piyasasında etkili bir ki i de, bu gerçe i açıklamak zorunda kalıyor-
TAVIR
du. 'Önce unu söyleyeyim : Sanat = Para'dır. Büyük bir paranın döndü ü, çok New York'ta kazık yemek bile ereftir" diyebilecek ressamlar çıkardılar. yüksek bir kesimin alıcısı oldu u bir alandır sanat. Aslında galericili i bırakmam gerekti ini dü ünecek kadar ümitsizim. Bir yandan da devam etmeliyim diyorum. U ra ıyorsunuz, çabalıyorsunuz bir sergi açıyorsunuz onbe ki i ancak ilgileniyor." (Argos Sayı 35 S. 74 Temmuz 1991) Sözün kısası Eylül'ün resmi sanat anlayı ını öyle özetleyebiliriz: Amerikan kazı ını eref saymak, çöpe atılacak bo i eleri sanat sergisi diye izlettirmek, halkla aralarına kalın duvarlar ördürerek yapılan sergilere de ancak 15-20 ki inin gelme-sini sa lamak.
48
KURULTAY NOTLARI Ç DEM AKDEN ZL Gün ilerliyor. Geç kalma endi esiyle tez adımlarla yürüyorum. Gözlerim bir yandan Küçükçekmece HEP lçe binasını ararken, di er yandan etraftaki polisleri kolluyor. Uzun, ince eskice bir bina HEP binası. Kapıya yakın bir yerlerde tanıdık yüzleri seçiyorum. Yüze yakın insan var içeride. Gittikçe ço alıyoruz. Anadolu'dan gelenlerde ayrı bir merak, ayrı bir heyecan. Dostlukların sevecen havası kaplıyor salonu. "Ya- asın TÖDEF" sloganlarının yazılı oldu u pankartların altında, koyula an tanı malarda gençlik TÖDEF'i ya atıyor, ya atacak. Yerlerimize oturuyoruz yava yava . Haber alamadı ımız arkada larımız var. Oldukça uzun gelen bir bekleyi bu. Kurultayı yapıp yapamayaca ımız konusundaki endi elerim artıyor. Arkada larımızı gözaltına alıyorlar. Yumruklar sıkılıyor, bakı lar keskinle iyor. Öfke yayılıyor, kabarıyor. Artık saniyelerle de il yürek vurulu larıyla ilerliyor zaman. Hepimiz bir anda kapıya do ru yöneliyoruz. Hiç bir ku ku, endi e, korku ifadesi yok yüzlerde. Tek bir dü ünce ile hareket ediyoruz: Arkada larımızı vermemek.
TAVIR
Arkada lar, bizler her ko ulda kurultay'mızı yapmaya kararlıyız. Hiç bir baskı, gözaltı bizi bundan alıkoymamalı. Lütfen sakin olalım ve yerlerimize otura lım. Bu ko ullarda sakin olmak, öfkemizi dizinlemek çok zor. Ama zoru ba arı-Biraz buruk fakat do ru tavır almanın bilinciyle dönüyoruz yerlerimize. Ve kurultay ba lıyor. Otuzaltı ilden gelen delegeler var aramızda. Kurultay'a sunmak için bildirgeler hazırlamı lar. Her biri oylanıyor ve tartı maya geçiliyor. Okunan bildirgelerde dikkatimi çok fazla yo unla tıramıyorum. Kesik kesik cümleler geliyor kula ıma: Ö renci gençlik örgütlülü ünün bilinciyle demokratik hak alma mücadelesini sürdürüyor. Bizler kitlesel ö renci hareketini yaratmak için mücadele ediyoruz, edece iz. Birden ı ıklar kesiliyor. Hiç birimizin kafasında soru i areti yok. Bunu kimin, niçin yaptı ını biliyoruz. Tanı ma yine de devam ediyor. Türkiye ö renci gençli inin nabzı hızlanarak atıyor Küçükçekmece'de. Dı kapının önünde olası bir saldı-
49
rıya kar ı grup grup bekle iliyor. leyi te dokuma tezgahını andıran ritmik bir dü-zen var. Su istiyor nöbetçiler, bulabildi ini bir kaba doldurup indiriyorum.Su da ıtma i lemi ara ara mar larla, türkülerle k e s ili y o r . G e r i dönerken ben de bir ucundan katılıyorum bu co kuya ve se-
Polis copları ardarda inip kalkıyor. Kolkola girip etten bir duvar örüyoruz. Arada dü enlerde oluyor. Genç bir kız saçlarından sürükleniyor, slogan atıyor tüm bedeniyle. Hepimiz ayaktayız imdi, hep bir a ızdan gö üs geriyoruz baskıya. sömürüye. Bir yandan tiyatrocu arkada -
larımızı alkı lıyor, bir yandan slogan sim kısılıncaya kadar söylüyorum atıyoruz. türkülerimizi. - Diyarbakır oyunlarını bilen var mı Saat altıyı geçiyor. Artık Kurulacaba aramızda? tay'ın sonlarına yakla ıyoruz. - Arkada lar, kapımızda polisler - Anons edip sorsak ne iyi olur var.. Tüm baskılara ra men sabaha dek sü- Belki hemen burada bir ekip olu recek enli imiz. turabiliriz. Duvarları ö renci gençli in ehitle- Anons ediliyor, yakla ık on ki ilik bu rinin resimlen süslüyor Kenan, Kahra- ekip be dakika içinde hazırlanıyorlar. man, Birtan, Seher ve di erleri. Onlar Hepimiz a ırıyoruz bu iste e, bu kararlılıya ama sevdalı birer direnç çiçe iydiler. ı, bu çocuksu sevince. Oyunların, Direnmeyi, ya amayı bir kez de onlardan iirlerin ardı arkası kesilmiyor sabaha dek. ö reniyoruz, öykü öykü, iir iir. Bir çok ilden gelenler var bu grupların için-
TAVIR
50
de Gençlik, payla ımın, dayanı manın ne oldu unu biliyor.
na resmi polisler binanın çevresinden
IYÖ-DER'in hazırladı ı kumanya-
arada tele-fonlarımız kesiliyor.
çekiliyorlar. Bütün arkada larımızın serbest bırakıldı ını ö reniyoruz. Bu
lardan yiyoruz acıktıkça. Hatla bir ara çay içme olana ımız bile oluyor. çimizi titreten so ukta gece yarısı içilen çaylar hepimiz için sürpriz.
• Bizleri
yalnız
bırakmak,
direni imizi kırmak istiyorlar. • Bunu sanıyorlar.
Gözaltındaki arkada larımızdan
ba arabileceklerini
• Biz her ko ulda direndik,
geIen haberler sık sık duyuruluyor.
imdi-
ki yüzü a kın arkada ımız
de direnece iz.
gözaltında. Gece ilerli-yor, yoldan gelmenin de yorgunlu u ile vücutlu
salonda
yava yava a ırla ıyor. Sandalye-
susmayaca ımızı
lerin üstü, yerler uyuyan insanlarla
susturulamayaca ımızı. Gözler umut
dolu. Ben de bu arada kendime bir
yüklü, güzler ı ıl ı ıl.
Ve türküler yumruk gibi patlıyor
yer bulup yarım saat uyuyorum.
Haykırıyoruz
Saat ö leyi geçti, artık hepimiz
Ne eli bir a ızdan söylenen Kürtçe
binadan
türlülerle sıçrıyoruz yerlerimizden. Kürtler kendi türkülerini daha bir güzel,
Aileler, analar da var aramızda, tedirgin ama meraklılar. çlerinden
daha bir duyarlı söylüyorlar sanki.
biri avukatımıza yakla ıyor usulca
Halaylar
zılgıt
sesleriyle
süslü,
çıkmaya
hazırlanıyoruz
- Bir ey olmayacak de il mi?
halaylar omuz omuza. HEP lçe
- Meraklanmayın hiç bir ey
te kilatındaki dostlarımız tüm direni boyunca destek oluyorlar bizlere.
olmaz.
Varlıkları ile güçleniyoruz.
ar
Yava yava yükselen güne , ı ık oyunlarıyla
aydınlatıyor
Görüntüler
ke ke
bir
salonu.
Birazcık rahatlamı gibi. Sanki tık yalnızca kızı için de il, bizler için de endi eleniyor.
foto raf
Binadan
çıkı
için
kordon
makinası olsaydı dedirtecek kadar
olu turuyoruz. Otobüslerimiz kapıda
canlı. Gazetelerdeki haberler okunuyor mikrofondan. Yer yer alkı sesleri
içimizden bir ki iyi bile vermemeye kararlıyız. Gözlerim dün geceden bu
yükseliyor.
yana
Kamuoyunun
dikkati
bizi
izleyen
sivil
polislere
üzerimizde.Gözaltındaki
takılıyor. Yorgun ve öfkeliler. Daha
arkada larımız serbest bırakılıncaya
bir kararlı kaldırıyorum elimi. Zafer
ve polis ku atması kalkıncaya dek burada, bu binadayız hepimiz.
i aretleriyle
biniyoruz
otobüslere.
Gençlik onurlu, güvenli stanbul'a ve
Sabahın erken saatlerinden bu
tüm Türkiye'ye do ru yol alıyor,
ya-
ardında mar larının ve türkülerinin sesini bırakarak.
TAVIR
51
BOYU K ADIM HÜCREN N T YATRO ARAÇ Oyun 4 ki i ile oynanmaktadır. 1 Politikacı ve jandarma (Bu tiplemeler için poliitkacı apkası, mi fer ve cop kullanılır.) 1. Devrimci 1. Ana (Beyaz ba örtü ve alnındaki kırmızı bant ile simgelenir.) 1.Anlatıcı (Devrimci sahnenin ortasında,elleri arkada diz çökmü durumdadır. Ama yan tarafta, ellerini devrimciye do ru uzatarak durur. Anlatıcı sahnenin bir kö esindedir. ) ANLATICI: Yer Eski ehir L Tipi Cezaevi Korkunun eseri.. Korkuyorlar yılgınlı a kar ı direnci çiçekleyen yüreklerden. Korkuyorlar yıllardır sürdürdükleri baskıya kar ı inançlarından soyunmayan beyinlerden. So usun diye yürekler, yıkılsın diye bedenler örüldü bu duvarlar. Ama... DEVR MC : Ama onurumuzu savunaca ız. Devrimci onurumuzu, siyasal kimli imizi teslim etmeyece iz. Ne zor günler bize yabancı, Ne de biz zor günlere. nsanın zalime, (Bu sözlerle aya a kalkar.) Bu day ba a ının zulüm rüzgarına kar ı Dö ü üdür ya anan. (Sahnenin bir kö esinden ko arak jandarma girer. Copuyla vurur, Devrimci dü er, sonra do rulur, Jandarma tekrar vurur,devrimci aynı ekilde dü er ve do rulur.Bu mizansen bir süre devam eder. Jandarma her seferinde daha azgın ve seri bir ekilde vurur. Devrimci ise her dü meden sonra kalka-ken ba ı dik olmalıdır. Bir süre sonra sahne donar.) ANLATICI: Bu daylar büyüye,gö ere Ba aklar sarara ,sarara Sular çarkı çevire, çevire un olur Eller yo urur. fırınlar pi irir, ekmek olur Ama kimin sofrasına? (Anlatıcının sözleriyle birlikte jandarmayı oynayan ki i,ba ına politikacı apkasını giyer ve bir yükseltiye çıkarak, boynuna üzerinde parmaklık çizili ve "Eski ehir L Tipi Cezaevi" yazan bir tabloyu asar.) POL T KACI: Bizim için döner bu de irmen Su azgınsa durulmalı Bu day boyun e meli Ya boyun e ilir, ya dü er boyunlar öne. Eksilirse zengin sofrasındaki ekmekler. Karga a egemen olur düzene Herkes yerini bilmeli. Dengeler bozulacak diyenin beyni de i meli. Koymalı direneni zindana, sıvamalı bütün bo lukları Ne ı ık girsin içeriye ne de ı ık dı arıya.
TAVIR
52
Dengeyi bozmak isteyen, önce yenik dü meli kendine. (Politikacı bu sözlerle birlikte devrimcilerin etrafını hücre görüntüsü vermek amacıyla kapatır. Bunun için arkadan yere destekli kartonlar kullanılabilir.)
DEVR MC : "Boyu iki adım hücrenin Eni de Kolumu uzatınca duvar Ba ımı kaldırınca tavan Buzdan so uk Ama ...(Geriye do ru gerilir ve omuzuyla bir duvarı yıkar gibi ileriye atılır.) Engin kırlar var az ötemde Derin nehirler, da dizileri, deniz kıyıları, yollar... Yurdum yani Arkada lar var di er hücrelerde Direnen arkada lar Savunaca ız tüm bunları iki adımlık u alanda" ANLATICI: Ve analar, babalar, aynı inancı ta ıyan yürekler var dı arıda. Sesleniyorlar zulüm duvarlarını kanla örenlere. Sesleniyorlar yi itçe ANA: Ne yol bitimindeyiz, ne de ba ında Yorgun de iliz, bitkin de iliz Gönlümüze dü en sevdanın Yankısı döner durur ço alarak. lk rastla mamız de il zulümle Aç çocukların çı lı ına Bitmez tükenmez yoksullu a Ya ma edilmi sofralara "DURUN" diyen sesler Evlatlarımızın sesidir Biliriz hiç çıkmayacak, alınlarımızdan Öfkeyle doladı ımız kızıl bantlar Bilinizhiç bitmeyecek Topra a dü en canların içimizdeki sevinçli hüznü Ta ki... Bu duvarlar yıkılana Ülkemde özgürlük çiçekleri açana kadar. (Devrimciye döner)
O ul, menzildeyiz Gidece imiz yere kadar tereddütsüz pe inizdeyiz. ANLATICI: ( Devrimcinin yanını gelir ve elini tutar) Nasıl söndürecekler yürekteki bu ate i ANA: (Aynı ekilde) Nasıl karartacaklar do maya durmu güne i? DEVR MC : Nasıl tutacaklar namludan çıkmı kur unu? ANLATIC lANA DEVR MC : (Ellerini kaldırırlar)
TAVIR
53
DEVLET SANATÇILI I Kapitalizmin hayatı belirmeye ba lamasından önce kimi sanatçılar soyluların himayesi altındaydı. Onlara yeni tadlar sunabildikleri sürece onurlandırılıyorlardı. Ülkemizde de Osmanlı padi ahları ya danlıklarının dı ında bazı yabancı ressamları da besleyebilme inceli i gösterebilmi lerdi. Tanzimat'ın ilanından bu yana aydınlar batı taklitçisi bir yakla ım bekleyerek devlet himayesini arzuladıklarını sık sık dile getirirler. Kapitalizmin görece zenginli i, ileti im araçlarındaki geli me, medyanın endüstrile mesi i tahlarını kabartmaktadır. TV ve yeni basın yayın teknolojisi, ya lanmaları ve onurlandırılmaları için bulunmaz olanaklar sunmaktadır. 1980 fa ist cuntası her türlü demokratik ve ça da e ilimi bastırırken kanun kuvvetinde bir kararnameyle kendine devlet sanatçılı ı adlı koltuk de nekleri de atamı tı. Toplum bütün, nefes boruları dü ümlenmi ken renklendirilen TV kanallarında yeni bir cins sanatçı grubunu tanıyabilirle olana ına kavu mu tu.
Aynı uygulamalar cunta uzantısı hükümetler tarafından da sürdürülürken Temmuz 1991 sonlarına do ru ba rı yanık bir aydının Adam Sanat Dergisi'ndeki yakarı ını ("Bir Ya ar Kemal'in, bir Aziz Nesin'in Çankaya doruklarında bir çay toplantısında boy göstermelerine olanak sa lanmaması utanılası bir ey bence", sayı 70, Eylül 1991) gören "Son Türk büyükleri" bu kurumda da hızlı reformlar gerçekle tirdiler. Tabii ki Adam Sanat Dergisi yazan 36 ki ilik cicili bicili bir liste ummuyordu. Yine de herkes kabul etseydi Mitterand vari ça rı ım yaratılabilinirdi. Sanat çevrelerinde yo un tartı malar ya andı. Kültür Bakanı'nın gelece i, maa ve ödenek iste i gibi önemli konularda görü ler belirtildi. Ya ar Kemal, Fazıl Hüsnü Da larca vb.leri ödülü reddederek "kurum" hakkında tutarlı açıklamalar yaptılar. Kimi sanatçılarsa kendilerine göre nedenler öne sürerek ince kapris örnekleri sergilediler. • Tavır Okuru, Ahmet Gün
TAVIR
54
HABERLER - YORUMLAR
SÜLEYMAN DANI MAN SERG S MKM'deKürt ressamların çalı maları- anların çalı malarının sergilenmesi için bir sergi salonu açıldı. Sanata toplumcu geçekçi bir bakı açısıyla bakıyoruz. Günün ko ullarında ulusal sorun ön plana çıkıyor. Bundan kaynaklı Kürt ulusuna yönelik baskıları, i kenceleri yapıtlarımda yansıtmaya, dile getirmeye çalı ıyorum. Sanatı politikada, felsefede ya amın her alanında gösterilen çaba olarak dü ünüyorum. MKM, Kürt kültür ve sanatına yönelik bir alan. Bu nedenle Kürt sanatçıları bu
TAVIR
bünyede yapıtlarını sergiliyorlar. Bu a amada ulusal sanatın öne çıkarılması da tanınmaya acıtmı tır. Bize göre her ulusun devrimci aydınının, sanatçısının kendi ulusal sorununu sınıfsal bir temekte ele alarak i lemesi gerekir " diyen sanatçının eserleri Yukarı Mezopotamya Kültür Merkezi'nde 16 Kasım - 12 Aralık tarihleri arasında sergileniyor. Sergi, Tarlaba ı Cad. No 128 Beyo lu/ STANBUL adresinde izlenilebilir
55
H A B E R L E R OKM DAYANI MA GECES Egemen sınıfların yaymaya çalı tı ı yoz, dejenere kültüre kar ı alternatif kültür yaratma amacıyla etkinliklerini yürüten Ortaköy Kültür Merkezi, 11 Ekim günü kapatılmı , 11 OKM emekçisi gözaltına alınmı tı. 1 haftalık bir kapanma süreci ya ayan OKM'nin maddi kaybı (yer kirası, film kirası..) milyonları bulmu tu. Hem bu maddi kaybı giderme, hem de kapatılmanın üzerinden "B Z VARIZ" mesajını iletmek amacıyla, 21 Kasım Per embe günü "Ortaköy Kültür Merkezi'yle Dayanı ma Gecesi" düzenlendi. Gerek zaman azlı ı, gerekse de gazete ilanı verememe gibi sınırlı bir kampanyaya ra men 1200 ki ilik co kulu bir katılım sa landı. Eski ehir Cezaevi'nin tabutluklarında ölüme yatanlar için, Özgür-Der'li aileler adına bir tutuklu annesi konu ma yaptı. Gece, Özgürlük Türküsü grubunun kendi bestelerinden olu turdu u repertuarıyla açıldı. Grup Ekin, Grup Yorum, Ortaköy Halk Sahnesi Oyuncuları, KÜFAD (Küçük-köy Folklor Ara tırma Derne i)'nin etkinliklerinin yanısıra, brahim Karaca, Hayati Azim, Senar Turgut ve Ahmet Yüzüak geceye destek veren sanatçılar arasındaydı. Aynı gecede iki OKM emekçisinin de ni anı gerçekle ti. "Dalı dala e ler gibi, ayrılı ı ta lar gibi, halk u runa a klar gibi el tutu up yeni bir türküye ba layan," alternatif bir sevgiyi yaratma çabasıyla hareket eden arkada larına Grup Yorum, Nazım Hikmet'in; " nsanların içindeyim Seviyorum insanları Hareketi seviyorum Dü ünceyi seviyorum Kavgamı seviyorum Sen kavgamın içinde Bir insansın sevgilim Seni seviyorum" iirini besteleyerek arma an etti. • Grup Yorum'un 2. Avrupa turnesi, "Yılmaz Güney'i Ya atalım" geceleriyle ba ladı. "Sinemamıza devrimci de erler kazandırması ve bıraktı ı miras yani sava-
TAVIR
an sinemayı yaratması, onun gecelerine katılmamızın en önemli nedenleridir. Yılmaz Güney gecelerinde bulunmak bizim için devrimci sanatçı duyarlılı ı ve sorumlulu uydu." diyen Grup Yorum, Hamburg, Stutgart, Köln, Berlin, Paris, Zürih, Viyana, Amsterdam, Duisburg ve Frankfurt'ta verdi i konserlerde yakla ık 20.000 ki iye seslendi. Radyo, TV ve gazete röportajlarıyla da geni bir kitleye ula an Grup, acılı, kahırlı ama umut yüklü ülkenin türkülerini, uzak da köylerini, savrulan tozlarını, harman yerlerini geride bırakıp el kapılarında ter dökenlere söyledi. • Geçti imiz ay Kürt sinemasının ilk örne ini olu turan Hece ile Siyabend'in yapımcısı Senar Turgut'un tutuklanması nın ardından, Mirzali Çimen'in "Dünü ve Bugünü ile Gerikalmı lık Sorunu" ve Meh met Bayrak'ın "Kürt Halk Türküleri" adlı kitapları taplatıldı. Demokratikle iliyor, dü ünceye konan yasaklar kaldırılıyor nutukları arasında, sessizce geçi tirilmeye çalı ılan tüm bu uygulamalar de i imin yalnızca biçimde oldu unu gösteriyor. Özde ise halâ, "Halk adına bilim, kültür ve sanat" iarını yükseltenlerden korkuyorlar. • Grup Özgürlük Türküsü, Ba cı lar'da Eski ehir'deki uygulamaların pro testo edildi i bir etkinlik sırasında gözaltı na alındı. Özgür bir dünyayı savunanların ya amın her alanında baskılarla kar ıla tı
ı Dünya'nın Türkiye'sinde, Cezaevlerine ölüm hücreleri in a eden, karakolları i kencehanelere dönü türen, halkın türkü lerini söyleyenleri gözaltılar ve tutuklama larla yıldırmaya çalı an hep aynı mantık. Özgürlük Türküsü bu mantı ın kar ısına Eski ehir Cezaevi'ndeki açlık grevlerine destek vermek için düzenlenen bir dinle tiyle çıktı. • Aydın ve yazar smail Be ikçi yazdı
ı kitaplar ve bilimsel ara tırmaları baha ne edilerek yeniden tutuklandı. smail Be ikçi tüm bu baskılara kar ın gösterdi i tu tarlı aydın tavrıyla ve dü üncelerini her ko ulda tavizsiz savunmasıyla bütün ay dınlara örnek olu turuyor.
56
HAYKIRACA IM Bana bir karı toprak kalana kadar, bir tek zeytin a acı kalana kadar, bir tek portakal a acı, bir ufak kuyu, bir ufak koru kalana kadar, anılar kalana kadar. bir küçük kitaplık, ölmü dedemin resmi, bir duvar kalana kadar, arapça sözlükler, halk türküleri, iirler, el yazmaları kalana kadar, Antar Al Absi masalları, bu gözler, bu kitaplar, bu eller kalana kadar, bir de bu soluk, bendeki bu soluk... Haykırara ım dünyanın suratına özgür insanlar adına sava ı. Doysun varsın utancın ekme iyle alçak domuzlar, güne in dü manları, Solu um kesilene kadar kalacak solu um. Ekmek olacak, silah olarak sava an ellerde solu um. SAM H EL KASIM