MERHABA Umut, somunu sıkan, demiri döven,
ra
kar ı
en
geni
yı ınları
talepler
bulu turabilmeliyiz.
Dünü
yoksul sofralarda ekme i bölen, çamurlu
çevresinde
sokaklarda gece yarısı duvar ören ellerden
bugüne, bugünü yarına ba layacak olan
koparılıp
kendi ellerimizdir. Bizim de taleplerimiz var.
alınmaya
tanelerinde
iz
çalı ılıyor. bırakan,
Ba ak üniversite
koridorlarında, duvarlarında "söz" bırakan, Temmuz meydanlarında kapıkullu unu kırıp
ST YORUZ-VER-MEZSEN Z
ALACA IZ:
"Dün Bugünü, Bugün Yarını Hazırlar". YEN NSAN, kavga insanıdır. Kendisini
greve uzanan ellerden çalınmaya çalı ılıyor.
yeniden
Siyasi
engel tanımayan insandır. Hiçbir ko ulda
iktidar,
geçmi inin
in-karcılı ıyla,
yaratabilen,
iradesinin
önünde
gelece in mu tucusu gibi gösterip kendini,
yüre indeki
umuda el koymaya çalı ıyor. Eylül iktidarının
yitirmeyen insandır. Bir yeni insan: Nikolai
tükenmi li i, geli ip derinle en hak alma
Ostrovski ...14 ya ında partili, iç sava ta
mücadelesi, i kence ve infazlar kar ısında
nefer. "Ve Çeli e Su Verildi" ve "Fırtına
büyüyen öfke, iktidarı kendinden büyük
Çocukları"nın
vaadlere
mühendisleri
itiyor.
Oysa
geli tirilen
ilk
co kuyu,
yazarı.
umudu,
" nsan
taburu"ndan.
öfkeyi
ruhunun
Erken
ya ta
politikalar, gerçek yüzünü açı a çıkartıyor.
gelen ve yata a tutsak eden felç ve "Bir
Eylül iktidarıyla uzla ma, insan avcılı ı ve
insanın fiziksel olarak kaybedebilece i her
kırpılıp
demokratik
eyi kaybetmesi" onu mücadele azminden
haklar...Halka verilen mesaj gerçek yüzünü
alıkoyamıyor. Kavgasını yazarak sürdürüyor.
açı a çıkartıyor: "Biz vermesini biliriz. Ama
Yeni insanı, "Yalnızca
siz asla istemeyin." Hayır! Umut emekçi
yürüyen, mücadelenin ate iyle tutu an, her
yı ınların
yenilgide
adaletin
ku a
döndürülen
ellerindedir. simgesi,
Halkın
yeni
bir
umudu,
dünya
için
kalbi
tanımlıyor.
kurmak,
dilimize
sahip
çıkmaktan
ge-
çiyor...Prometeus, ate i tanrılardan çaldı. imdi
topra a,
havaya
suya
cemre
kanayan,
ön her
saflarda zaferde
halkımızla birlikte mutlu olan birisi" diye
sava anlardan ba kası olamaz. Ve gelece i bugüne
en
Ostrovs-ki'yi
yeni
çevi-rilen
selamlayarak mektuplarından
bölümler yayınlıyoruz: Selam Ya am Ate i! YEN
NSAN,
ölüme
tereddütsüz
dü ürmenin zamanı. "Dünü dünde, bugünü
yürüyebilen, co kuyla gülebilen ve isimsiz
bugünde" bırakanla-
ölebilendir. aban en, Ölüm
TAVIR
1
orucu direni çilerindendi. Haziranlarda ate hattında
la tırılırken sanatı siyasetten kopararak bu diyalektik
sınadı iradesini. Ölümü yüre imizde bir sancıdır. Ya-
ili kiye küçümseyici bir gözle bakan küçük burjuva an-
amı bilincimize ı ık, yüre imize ate , yumruklarımıza
layı , giderek solu da etkisi altına alıyor. "Devrim çin
güçtür. Bir yeni insan örne i olarak duruyor önümüzde.
Sanat, Sanatta Devrim" yazısını, yaratılan kavram
YEN NSAN, kavgaya do ru attı ı adımlarda iiri
karga asına
yitirmeyen, insan sevgisini büyütendir. Pınar Arda
yayınlıyoruz.
kavganın
derinliklerine
do ru
ilerlerken,
"Kavga
Dostlarına" sesleniyor.
açıklık
getirece ini
Adnan Yücel, yayınlanmamı bir iiriyle katılıyor sayımıza. Yine destansı bir dil...Ölümün içinden, ölüm-
YEN NSAN, yeni bir dünyanın habercisidir. Yeni
süzlü ü çekip sesleniyor: "Aç güne tufanı kuralsız
bir dünyanın in ası, yeni insanlarla mümkündür. Sos-
gözlerini".
yalizmin in ası, özen ve direnç gerektirir. Latin halkı,
Çe itlemesi" adlı uzunca bir iirden.
sosyalizmin in asında önemli örnekler yarattı. Küba hal-
Yayınladı ımız
mücadeleden
in ayı sürdürüyor, kurdu u düzeni koruyor, Nikaragualı
yenileye-meyen,
ressam Leonel Cerrato'nun bir çalı masıyla Küba
mahkumiyetinin öyküsü.
yıldönümünde,
Küba
halkının
onurlu
direni ini selamlıyoruz.
Lenin,
"Çukurova
örneklerle
dolu.
zaaflarında
"Ferahi"
direnen
bir
kendini insanın
Çürüyen öz, kendini devasa boyutlarla, a aalı biçimlerle gizliyor. Devrimci sanat, yeni bir özün haber-
Sovyet revizyonizmi çöktü. Ancak sosyalizmin önderi
bölümler,
Özer Çetin'den bir öykü yayınlıyoruz. Devrimci
kı, tüm geri dönü rüzgarlarına kar ın, özen ve dirençle
devriminin
dü ünerek
yaratılan
de er
ve
deneyimlerle
cisidir.
Ancak
yalnızca
sosyalizm
dü üncesinin
savunucusu olarak kalmaz. Söz konusu sanatsa,
mücadelemize yön veriyor. Arka kapa ımızı ona
estetik
ayırıyoruz.
Yorum'un video klip çalı maları sürüyor. Kollektif u ra ,
Kürt
halkının
üzerindeki
baskılar
de erlerde
de
"yeni" yaratılmalıdır. Grup
de i en
senaryo yazımında da alternatifler yaratıyor. Ça da
biçimlerde, de i meyen özde sürüyor. ki ayrı kesitte, iki
Halk Müzi inin ta ıdı ı öz, ça ın gerektirdi i görsellikle
ayrı vah etin kar ısına dikilen iki direni öyküsü. Biri
bulu turuluyor. "Dü leri Gerçe e Dönü türmek"..
Asım Öztürfc'â|ı "Ölüm Tarlası", di eri Hayati Azim'in yayına hazırlanmakta olan kitabından; "Ku Kırımı". Sanat-sınıf-siyaset ili kisi bulanık-
Atılım çabası Tavır'da da yo unla ıyor. Gelecek sayılarda daha dinamik, daha hareketli, daha renkli sayfalarda bulu mak dile iyle. Dostlukla
TAVIR
2
SELÂM, YA AM ATE ! N KOLA OSTROVSK
. Ülkemizin devrimci hükümeti bana büyük bir ödül
ma ruhuyla bizi e itebilirdi. Her genç i çi için arzum,
vermeyi kararla tırdı. Cevap olarak ne söyleyebilirim?
kahraman bir sava çı olmak için çaba harcaması-dır;
Her zaman, o mükemmel insanların, kahramanca
çünkü bir ki i için i çi sınıfının, Parti'nin gerçek bir
sava ım yılları sonrasında bize Sosyalizm'in Vatanı'nda
evlâdı oldu unu bilmekten daha büyük bir mutluluk
ya ama zevkini tattıran Eski Bol evikler'in ya amlarım
olamaz. unu söyleyebilirim; ba ka türlü olmazdı.
kendi ya amlarımıza örnek almak için çaba harcadık.
Vatanımızdaki genç insanlar ba ka türlü olamazlar;
Biz, gençlik, her zaman onlara benzemeye çalı tık.
çünkü onların arkasında on sekiz ya ındaki ülkemiz
Onlara saygı duyduk. Komutanlarımıza, liderlerimize
duruyor, genç ve güzel, sa lıklı ve güçlü. Ülkemiz-onu
kalp ve ruhlarımızla ba landık. Ve hastalık beni yata a
dü manlara kar ı savunduk; onun, bugün oldu u hale
ba ladı ında, sınıfımızın yeni ku a ının, ko ullar ne
getirilmesine yardım ettik. Ve imdi mutluluk dolu bir
olursa olsun asla teslim olmayaca ını ö retmenlerime,
hayata giriyoruz. Ve önümüzde daha parlak bir gelecek
Eski Bol evikler'e göstermek için sahip oldu um her
uzanıyor.-O denli parlak bir gelecek ki, hiç kimse onu el-
eyi verdim. Hastalı ımla sava tım. Beni saflardan
de etmek için mücadele etmemizi engelleyemez. Ve
ayırmak, koparmak istedi, ama ben, "Teslim olmaya-
böylece, Pravda nın yazmı oldu u gibi, kör sava çı,
ca ım!" dedim. Zaferden emindim. Devam ettim, çünkü
halkının büyük yürüyü üyle, uygun adım ilerliyor.
Parti'mizin hassas ilgisini gördüm. Ve bugün hayatı mutlulukla
kar ılıyorum,
çünkü
beni
saflara
döndürdü. Ancak Leninist-Komünist parti, kendimizi
geri
Selam ya am, dünya devriminin bayra ını açmı olan vatanda! Selam mücadele! leri, anlı ülkemizin genç insanları!
Devrim'e fedakârca adaTAVIR
3
Her insanın bir yazar olabilece ini size
lar,
hızlı,
muzaffer
ilerlemede
Silahlan
hiç
söylemeliyim, genç yolda larım. Ancak bu
kalmıyorlar.
inatçı çaba ve yorulmak bilmez inceleme
belirtisi göstermiyor. Aleksander Fadeyev,
gerektirir; yeni bilgi için durmayan bir arayı ,
Kızıl
insan kültürünün zirvesine ula mak için
olohov, Kazak Bol evikleri'ni durgun Don
sarsılmaz bir arzu gerektirir. Bunu anlamalı
boyunca
ve her zaman hatırlamalısınız. Bu olmadan,
devrimci Baltık denizcilerini sava ın içine sok-
urada burada parlak yetenekle dikkat çeken
tu. Yanoski, Atlılar'ıyla birlikte saflarımızdaki
kitaplar yazabilirsiniz; ancak gerçek boyut ve
yerini almaya geldi. Evet, ve yakla ık bir
kapsamlarda eserler asla yaratamazsınız.
düzine daha iyi sava an adam. Bütün
partizanlarını
ate
topluyor;
bir
geride
paslanma
hatana
Vsevolod
getirdi;
Vi nevski,
müfreze bu. Peki, ya gerisi nerede? Çünkü Yazar,
hayattan,
duramaz-laboratuarında
mücadeleden tek
uzak
ba ına,
ne de olsa taburumuzun mevcudu hemen hemen üç bini buluyor!
yazmanın kimyası ve anatomi-siyle oyalanan bir burjuva bilim adamı gibi. lgisiz bir seyirci
Hayattaki en mükemmel eyi kay-bettimhayatı görme yetene ini. Buna, beni bir an
olamaz. yürüyen,
için bile bırakmayan sınırsız a rıyı da
mücadelenin ate iyle tutu an, her yenilgide
ekleyin. Müthi bir irade sınaması halini aldı,
kalbi kanayan, her zaferde halkımızla birlikte
çünkü inanın bana, e er a rımı dü ünmeme
mutlu olan birisi ancak o, heyecanlandırıcı
izin verseydim pekâlâ delirebilirdim. Ve
ve gerçekçi bir kitap yazabilir, ça rı niteli i ta-
zihnimde u soru uyandı: Elimden gelenin
ıyan bir kitap. Bizim edebiyatımız gerçe in
tamamım yaptım mı? Ama vicdânım rahat.
edebiyatıdır, insano lunun bugününün ve
Hayatımı dürüstçe ya adım, mücadelede her
gelece inin sosyalist gerçe inin.
eyimi ortaya koydum. Önümde karanlık gece
Yalnızca
en
ön
saflarda
uzanıyor, ve aralıksız a rı. Her türlü fiziksel " nsan ruhunun mühendisleri" taburu,
zevkten yoksunum. Gıda alma eylemi bile acı
kendisine verilen hayati derecede önemli
veriyor. Bir adam böyle bir durumda ne
görevlerde tökezliyor. Ne görüyoruz? Ate
yapabilir?
hattında, bir müfreze; ileri, cesaretli sava çı.
Ancak
BunTAVIR
parti
bizde
kutsal
bir
görev
duygusu geli tiriyor: Ya amın bir kı4
vılcımı dahi bulundu u sürece, mücadeleyi
dı. Bunu anlamanızı istiyorum. E er yarın
sürdürmek. Örne in bir taarruzu alalım.
kendimi yeniden, çalı mamın ba ladı ı sade
Bir sava çı darbe yer-ve tek acısı, artık mücadelede
yolda larına
yardım
edemedi ini
dü ünmesinden
kaynaklanır.
Bizim yanımızda, hafif yaralanan adamlar hiç
küçük odada bulsaydım, bunun benim için hiç önemi olmazdı.
Bugün bile air yazarların yalnızca ilham
bir zaman saflarından ayrılmadılar. lerleyen
geldi i
bir taburu görebilirdiniz ve bunun adam-
yaygın bir kanı var. Belki de, bazı yazarların
larından yakla ık yirmisinin ba ı bandajlı.
yıllarca hiçbir ey yapmamalarının ilham
Mücadelemizde geli en gelenek böyleydi,
beklemelerinin nedeni budur!
içinde e itildi imiz gurur duygusu. Dı arıda,
zaman
lham,
çalı abilecekleri
emek
sürecinde
yolunda
gelir.
Buna
her çe it kontlar ve baronlar köklü soytarıyla
kesinlikle inanıyorum. Bir yazar, ülkemizi
gurur duyarlar.
in a eden bütün di erleri gibi çalı malıdır, dürüstçe çalı malıdır. Hava durumu ne
Hayatımın sonuna yakla tı ımı biliyorum, ve elimde kalan her dakikadan maksimal yararlanmalıyım-kal-bim
halen
ate li,
ve
zihnim halen berrakken: Ölüm bana gizlice yakla ıyor, ve benim ya ama iste imi id-
olursa olsun, ve ruh hali ne olursa olsun çalı malıdır. Çünkü emek hastalıkların ilacıdır. Emekten daha mutluluk verici bir ey olamaz.
detlendiriyor. Bu kısa, bir anlık kahramanlık meselesi de ildir. Hayatın bana getirdi i bir
Ülkemizde,
kahraman
olmak
insanın
hareket
kutsal görevidir. Ülkemizde, herkes yetenekli,
edememe, inanılmaz fiziksel a rı. Ve ben,
kabiliyetlidir tembeller, aylaklar haricinde
her eye ra men, çok mutlu bir adamım. Ha-
herkes. Onlar yetenekli olmak istemiyorlar. Ve
yır
Hükümetimiz
hiç-ten yalnız hiç çıkar. Su, ta ın altından
tarafından ödüllendirildi ini anlamında de il.
akmaz. E er ate i körüklemezse-niz, duman
Tüm bunlardan önce de daha az mutlu
içinde bo ulur gidersiniz. Bu her zaman
de ildim.
do rudur. Selâm ya am ate i!
trajediyi
sırf
fethettim:
ba arılı
Körlük,
oldu um,
Çalı mamda
elde
etmek
için
çabaladı ım ey hiç bir zaman maddi ba arı olmaTAVIR
5
"senin adını duyacak insanlar kıyamete dek, sabahlar gibi taze, bal gibi tatlı, ve yorgun ve sevdalı ve yi it." Sen yolculuklara yeniden ba la.
ADNAN YÜCEL
ÇUKUROVA ÇE TLEMES -6Aç güne tufanı kuralsız gözlerini Bırak Seyhan kıyılarından Bakı ların havalansın bu ak am Çukurova göklerinde Hiç konu madan ölümsüz bir kartalı söyle çi gecelerinde Fabrika önlerinde Alınterine gül dü üren o yüre i söyle
Aç güne tufanı kuralsız gözlerini Gökte pamuk tarlası bir bulut Ya da i çi sofrasında tuz ol bir tabakta Ye il so anla bütünle ölümlere kar ı Bütünle ki süzülüp insin o kartal Konsun yanıba ımıza Anlatsın direncin ı ıltılı sularını Bir anda ufuk yangınlarına dönsün yüre in Tutu tursun bilincin bütün kıyılarını
Sen ki bir imgesin kar altında toprak diliyle Karakı içinde koklanmamı bir ilkbahar gülüyle Akıp gidensin içimde renk renk Co up ta ansın dilimde bembeyaz kar seliyle
Her özlemi ya murla ba latan bu yerde Mutlaka bilmen gerekir o kartalı Toroslar tokala ırken Akdeniz'le
,
Karanfil kıvrımlarına yazılmı tır adı Zakkumlar dereler boyu nehirle irken Ve her geceyansı Vardiyalar uykusuzlu u de i irken yazılmı tır
TAVIR
7
Aç güne tufanı kuralsız gözlerini Çukurova emek yangını bir yerdir Mutlaka bilmen gerekir O kartal ki Kazancılar çar ısında çekiç Sesidir imdi Sayacılar çar ısında diki sesidir Bir eli Kiremithane Mahallesi'ndedir Ki yer yerinden oynar Tu lalar iner-binalar kalkar Bir eli i çi gecelerindedir Her kanat çırpı ı bin ya amı kucaklar
-2Her özlemi ya murla ba latan bu yerde Bir kartal havalanır gökyüzüne Adını yıldızların en görkemlisine yazar Bütün yanlı lara gözucuyla bakar Dü er sulara Seyhan olur akar Ceyhan olur akar A ar da lan denizleri ve kentleri Ba cılar'da bahçeleri nakleder güne e Metris'te ölümü gül diye yüre ine takar
Aç güne tufanı kuralsız gözlerini Aç ki silinsin ihanetin i renç yüzü Görülsün o kartalın uçtu u yerler Rüzgâr olup esti i Tohum olup serpildi i yerler Renk renk grev bahçeleri Sel sel Ankara yürüyü leri Dö eme Mahallesi ve Sümer Evler yerleri-fabrikalar ve bütün i çiler Bulvarlarsokaklar ve bütün caddeler Bir bir gelip onun yüre inden geçer
TAV I R
8
Her özlemi ya murla ba latan bu yerde O kartal ki Adı hem yürekte sızı Hem gökyüzünde Kutup Yıldızı Bakar bulutların üstünden yerin ta derinliklerine Sorar en kuytudaki çaresiz yalnızı
Aç güne tufanı kuralsız gözlerini Aç ki çı lıkla sın toroslar Tahtalılar-Binbo alar-Alada lar Yol versinler kar üstünde çiçekleni ine O kartalı bakı larında bulsunlar Pamuk tarlalarından yangın yüzlü ırgatlar Açlık denizlerinden a larla çekilmi nasırlar Ve ilk komünden beri geçen yüzyıllar Bırak ki bakı larında O kartalın uçu una vurulsunlar Ve sorsunlar Anlamı nedir diye ya amanın Ölüme giderken ölümsüzlü ü ku anmanın Ya da her yerde bitti i bir anda umudun Umudu çelik çelik donanmanın Bırak ki sorsunlar Mutlaka bir anlamı vardır böyle ya amanın
TAVIR
9
DÜNDEN LER - YARINDAN GER brahim KARACA Di er canlılar do anın bir parçasıdırlar, do a ile birlikte dü ünülürler. nsanı onlardan ayıran temel fark, en açık ekliyle, onun do a ile girdi i ili kide belirginle ir. nsan ya ar, ya adı ının bilincine varır, edindi i bu bilinçle silahlanarak yeniden çıkar do anın kar ısına. Do a kar ısındaki konumu her zaman "Dünden leri Yarından Geri"dir. Bu ili kide kendini yeniler, bir anlamda yeniden üretir. Toplumsal ili kilerde de böyle. Ya adı ı toplumu ve ça ı "geçmi bugün-gelecek" ekseninde algılar, yorumlar, tavır alır. Bu tavır alı bir bakıma, onun insanla ma (veya insanile me) surecinin kilometre ta larını olu turur. Günümüzde bu algılama, yorumlama ve tavır alma düz bir çizgi izlemez, karma ıktır. Bu karma a en ba ta, ya anan toplumu algılamada gösterir kendini. Kitlelerin kurulu düzen tarafından kültürel erezyona u ratılması, onların toplumu ve ça ı bir bütün olarak algılamalarına engeldir. Kitleler düzen tarafından görüngülerle oyalanır, çe itli ileti im organlarıyla ve yoz, gerici, kültürel rüzgarlarla düzene tehlike yaratmayacak düzeyde tutulurlar. Çünkü toplumu ve ça ı algılama-
Tepkinin, direni in, iirine, müzi ine, tiyatrosuna, estetik de er ta ıyan bütün kültürel üretimlerine evet. Kendini sadece bununla sınırlayana ise hayır. ya ba layan insan, bunun arifesinde sınıfsal bir bakı açısına yönelecek ve algıladıklarını bu bakı açısıyla yeniden gözden geçirecektir. Bu düzenin sürüp gitmeTAVIR
sinden çıkan olan egemenlerin bakı ları zaten sınıfsaldır. Demokrasiden söz ederken de, fa izmi yönetim ekli olarak kurumla tırırken de bakı ları sınıfsaldır. Ama bu dayatmaya u rayan halkın sınıfsal bakı a yönelmemesi için ellerinden geleni yaparlar. Bu amaçla yo un bir yabancıla tırma ve terör uygulanır. Bu uygulama, ileri unsurlar için açık baskı ve iddeti de içerdi i halde (Burada hedef, ileri unsurlar özelinde yine halktır.), halk kitleleri için kültürel asimilasyon, sürüle tirme ve kimliksizle tirme eklinde devam eder. Burada, ileri unsurlardan kastımız, "dünbugün-yarın" süreklili i içinde toplumda demokratik dönü ümleri sa layacak kültürel, toplumsal, politik birikimleri kitlelere ta ıyan, yönlendiren, örgütleyen öncülerdir. Günümüzde halkın bilim adamları, sanatçıları, devrimcileri, yani halkın aydınları...Onlar, sürü içinde iki aya ı üstünde do rulan ilk insan gibidirler. Onlara uygulanan iddet, toplumun sürü bilinciyle hareket etmesini sürdürmek içindir. Bu, sistem dı ına çıkmı olmanın veya buna e ilim göstermenin bedelidir. Ve bütün sınıflı toplumlar için geçerlidir. Bugünkü emperyalizm ko ullarında ise aynı öz altında de i ik biçimlerle çıkar kar ımıza. Eski kaba biçimlerinden yer yer sıyrılmı , incelmi ama yetkinle mi tir. En ba ta, kitle pasifikasyonu ve yabancıla tırma yöntemleriyle ortalı ı bulanıkla tırır, kitleyi hedef alsa da kitle çıkarlarını gözetiyor gibi sunar kendini. Ba arılı olamayınca yada zorlanınca açık teröre ba vurur, terör iktidarları olu turur. Düzen, böylelikle kendi sonunu geciktirmek için en insancıl görüneninden en 10
baskıcısına kadar her yolu dener. Bilimi, sanatı, teknolojiyi, dini, sporu her eyi kullanır. Çünkü bilimi, kültürü ve sanatı geli tirecek ne gücü kalmı tır ne de yetene i. Bilimden anladı ı ey teknolojidir. Onu da, besinini sa ladı ı tüketim toplumunda pazarı sürekli kılmak için kullanır. Çünkü onun için tek de er kavramı vardır gerçekte: Mübadele de eri. nsanın toplumu ve ça ı algılaması, yorumlamaya ve kitlesel olarak tavır almaya ba laması bu yüzden egemen sınıflar için ya amsal önem ta ır. Halk için de öyle, ama ters yönlerde. ster az geli mi , ister "demokrasi" ile birlikte anılan ileri kapitalist bir ülke olsun, öz olarak hiçbir ey de i miyor. Tek fark vardır aralarında: Birinde devlet güçsüzdür, bu yüzden örgütlenmesi kaba bir militarizme dayalıdır, en do al demokratik talepler kar ısında bile olur olmaz bu militer güce ba vurur. Di erinde ise devlet, kurum ve kurulu larıyla örgütlenmesini daha güçlü bir temele dayandırmı tır, bazı burjuva demokratik de erler korunur, toplum bu yönde örgütlüdür. Onun için militarizme her zaman ba vurulmaz. Bu güç sürekli yedektedir ama kullanılmaz. Her ikisi de demokrasi bayra ını sallar, ama gizli yüzleri daima "Gladio"dur. 1789 arifesindeki burjuva idealleri ve hümanizmden eser yoktur. Çünkü ege men güç haline gelen burjuvazi, yükseli devrindeki burjuvazi de ildir. Aslında bu, onun için do al bir süreçtir. Sorun yeni ve ilerici olanı temsil edip etmeme soru nuydu. Dün burjuvazi idi, bugün i çi sını fı... Evet, bunları biliyoruz. Bunlar ya amın gerçe idir. Var olan bir eyi yok saymak, onun varlı ını ortadan kaldırmıyor. Bu yazıda bizim yaptı ımız, var olanı söyTAVIR
lemek, ya anan gerçekli in adını koymaktır. Algılama ve yorumlamadır yani... Bundan sonrası, ya anan gerçeklik kar ısında tavır almaktır. Burada konumuzu ilgilendiren kültürel bir tavır alı tır. Kültürel-sanatsal tavır, yer yer politik söylemler içerse de, bir bütün olarak onun yerim alamaz, onun yerine geçemez. Bizim anladı ımız sanat ve kültür; kin, korku ve yabancıla tırmanın temel alındı ı bir toplumda kar ıt bir faaliyet olarak filizlense de bunların hiçbirini ta ımaz. Bir toplumsal düzenin terörle ayakta durdu unu söylemek ayrı, bu düzeni a mak için verilen kültürel mücadeleyi "Kar ı kin"e oturtmak ba kadır. Farklı yöntem, sanatın estetik boyutunu zayıflatır. Bu zayıflık ise sanatı sıradanla tırır. Oysa "Sanat sıradanlı a dayanmaz. Sanat sıradanlı ı bilmez, sıradanlıktan bir ey istemez. Sıradanlık diye bir ey yoktur sanat için: Sanat koltuk de nekleri de il, kanat verir" (I) Sanat bir serikanlılık i idir, öyle olmasaydı onca koku mu luk içinde o kadar güzel de erler yaratılamazdı. Yeni kültür ve yeni insan, yeni bakı açısıyla yaratılacaktır. Bu yeni bakı açısı, bilimsel bir dünya görü üyle, yani bilimsel sosyalizm dü üncesiyle mayalanmı tır. Bugün üretilen demokratik, kültürel, sanatsal de erler yarınki kültürün köklerini olu turacaktır. Tepki ve direni in sanatı, toplumu algılayıp, yorumladıktan sonraki bir tavır alı tır; insanın algılama, yorumlama ve tavır alma sürecine etkide bulunur. Tepkinin, direni in, iirine, müzi ine, tiyatrosuna, estetik de er ta ıyan bütün kültürel üretimlerine evet. Kendini sadece bununla sınırlayana ise hayır. Amaç her eyden önce sosyalist insanı yaratabilmektir. Sosyalist insan ise sadece politik bildiriler okuyan, politik arkılar dinleyen
11
insan demek de ildir. Önemli olan sadece tepkiyi örgütlemek de il, insanların tepki duyma noktasına gelene kadarki geli im seyrine onları ürkütmeden sanatsal olarak müdahalede bulunmaktır. Yakın bir zamana kadar gitara dudak bükülürdü. Piyano ise halkın giremedi i salonların müzik aleti olarak görülüp dı lanırdı Kültür ve sanata feodal bir bakı tı bu. Bizde ba lama ne ise, Latin Amerika'da gitar aynı eydir. Elbette ba lamanın yeri bizim için her zaman ba kö edir, o bizim "telli kuran"ımızdır. Müzik ihtiyacımızı devrimci mar lar yada mar a yakın arkılar türkülerle kar ılardık. çinde muhalif sözler varsa yeterliydi. Bugün özgün müzik adı altında ortaya konulan arabesk o dönemlerde türeseydi, müzik adına ne verdi ine bakmadan belki de hep onu dinleyecektik. Kısa vadede amaç olan eyler uzun vadede araçtırlar. Müzik yapıyorsak müzik, tiyatro yapıyorsak tiyatro, iir yazıyorsak iir adına, zevkimizi ve be enimizi geli tiren eyler de yo un olarak var olmalı içinde...Uzun vadeli amaçlarımıza yönelirken, bize yardımcı olacak araçların etkisini ve gücünü arttırmak, bizim kısa vadeli amaçlarımızdan biri olmak unu hemen belirtelim: Sanat yeri geldi inde parka da giyer, postalda. Yeri geldi inde en yakası açılmadık sloganlar da atar. Bunu, atılacak slogandan ba ka her- eyin yetersiz kaldı ı yerde yapar. Ama, öyle bir yapar ki kuru sıkı de il, sosyalist gerçekçilik adına en güzel esteti i de yakalar. Bu estetik ve sanatsal emek, onun etkisini daha da vurucu kılar. Bir çok örne i vardır. yi bir özü, kötü bir biçimle ifade etmek ise özü bitirmektir. Bunun da örnekleri vardır. Kültür ve sanat konularını, aydınlanmayı, rönesansı, müzi i, tiyatroyu, edebiyatı, kendine insanı özne alan her eyi tar-
tı malı, sonuçlar çıkarmak, bunu insan aklı ve bilincinin insandan yana kullanıldı ı bir dünya özlemiyle yo urmalıyız... Yeni insan ve yeni dünya, sevgi temelinde yükselecektir. En büyük hümaniz-ma Marksizm'de vardır. Çünkü, temelinde insan ve onun kurtulu mücadelesi yatar. Sosyalist kültürü bugünden yaratırken, insani olan her eyi alaca ız. ster feodalizmden kalsın, ister burjuvazinin eseri olsun. Önemli olan, onu yorumlayı ımızdır. Olaya gelece i elinde tutan ve bugünü geli tiren sınıf açısından bakıyoruz.
Sanat yeri geldi inde parka da giyer, postalda. Yeri geldi inde en yakası açılmadık sloganlar da atar. Bunu, atılacak slogandan ba ka her eyin yetersiz kaldı ı yerde yapar. Ama, öyle bir yapar ki kuru sıkı de il, sosyalist gerçekçilik adına en güzel esteti i de yakalar. Bu estetik ve sanatsal emek, onun etkisini daha da vurucu kılar. yi bir özü, kötü bir biçimle ifade etmek ise özü bitirmektir.
Geçmi teki ilerici sınıfların mirasını, bugünkü ilerici sınıflar devralmı tır. Dün burjuvazi, bugün i çi sınıfı... Lenin, duygular olmaksızın, co kular olmaksızın, gerçe i arayı ın da olanaksız olaca ını söyler. Kültür ve sanat, ya amın örgütlenmesinde ilk sıralardadır. Dü ünen, yorumlayan, tavır alan, insani olan her eye sahip çıkan, geli tiren, duygulanan, sevdalanan, yeri geldi inde "Omuz omuza verip dü mana kur un da atan" insandır sosyalist insan... • (I) Victor Hugo - Bir Dehanın Romanı: Server Tanilli, S: 142 12
TAVIR
PINAR ARDA
Ozan Pınar Arda ate çisidir hayatın/O heyecanlı solu u/sarıp da gitti yüre ine/ Gitti önderin eline/Karı acak seline/Esen bir rüzgâr için yücesinde da ların/Tutu up yangınlarla dü ürdü de gitti gönlünü/bir teti in seyrine/Atılgandır, sevecendir, yi ittir/Gitti sürülüp namlulara/bizi de ta ır gibi. Pınar'ın kavga dostlarına sesleni ini yayınlamanın onuruyla...
KAVGA DOSTLARINA çimde bir tela bir kıpırtı Tıpkı topra ın uyanı ı gibi Kızımın adı kardelen olacaktı Kavga oldu ya amımın adı Ço alttım sevdamı sı madı yüre ime Ço alttım öfkemi sı madı ta tı yüre imden ço aldım ırmaklar gibi sular tersine akmaz dedim vurdum kendimi ta lara ça layanlara Ço aldım aktıkça Aktıkça sevdalandım Ula tım karde lik denizine Sen dostum Kavgamın güzeli sevdalısı Sen o denizde bir damla Ben o denizde bir damla biliyorum bir gün farklı gülecek güne türküler yakacak rüzgârı da da çiçek dalda yaprak halaya duracak su bakı lı su akı lı kavga dostlarına, Elin omzumda sıca ın tenimde Sen o denizde bir damla Ben o denizde bir damla
TAVIR
13
SONER KAYNAR
O'NUN TÜRKÜSÜ En co kun türkülerini söyleyece im halkımın ayrılık denli sevdanın zulüm denli direncin ölüm denli ya amın dinginli in ve sabahın türküsünü ya amı ölesiye sevmenin türküsünü söyleyece im onurun ve bilgeli in ovaların ve da ların nehirlerin ve ça layanların denizlerin ve okyanusların aydınlı ın ve güne in türküsünü O'nun türküsünü söyleyece im SEHER'in türküsünü.
TAVIR
14
DEVR M Ç N SANAT VE SANATTA DEVR M HAZAL TUNÇ Sanatsal geli meyi içeren "Sanatta dev-
mücadelenin nihai hedefleriyle, bu hedeflere
rim" kavramıyla, onu da kapsamasına kar ın
ula ırken geçilecek evreler hesaba katılarak
esas olarak sanatın toplumsal dönü ümdeki
de erlendirilmelidir.
yerini belirleyen "Devrim için sanat" ya da
yönelmeyle nihai hedefler arasında bütünlük
"Devrimci
aranmalıdır.
sanat"
kavramları
sıkça
Çe itli
evrelerdeki
birbirlerinin yerine kullanılır. Farklı olguları
Siyasi mücadelenin geli imiyle biçimle-
anlatan bu iki kavramı karı tıranlar pratikte
nen eserlerin, yapısal özellikleri açısından
de farklı yollan izler.
tutucu olaca ını sanmak yanılgıdır. Yalın bir
Sanat ayrıcalıklı ki ilerin gerici düzeni
üslubu
olan
bu
sanat
eserleri
günlük
savunma aracı olmaktan kurtarılarak emekçi
propagandayı yürütmenin ötesinde kitleleri
yı ınların,
e itir, estetik geli meyi yönlendirir.
sosyalizmin
yapı
ta larını
kurarken yararlanabilece i bir harç haline getirilmelidir.
Sanatı politikaya kurban etmeyerek sak "sanatsal" üretimi amaçladıklarını iddia eden
Devrimci hareketin savundu u siyasi sanatçıların eserleri de kendi istemlerinden programı hayata geçirmek için sa lanabi- ba ımsız olarak taraflıdır. Her sanat eserinin lecek bütün araçlar seferber edilmelidir. ideolojik bir tavrı vardır. nsanın do aya Ancak bu anlayı sanatın i levini gündelik
hükmetmeye yönelik en önemli, en karma ık eyleminin sosyalist biçimi olan yeni dünya
Sanat ayrıcalıklı ki ilerin gerici düzeni savunma aracı olmaktan kurtarılarak emekçi yı ınların, sosyalizmin yapı ta larını kurarken yararlanabilece i bir harç haline getirilmelidir.
kurma mücadelesi dura an, tek yanlı ve bir örnek olabilir mi? Eski ve alı ılmı biçimler böyle bir mücadeleyi ifade etmek için yeterli olabilir mi? Kitlelerin e itimsiz olu u, kültürel düzeylerinin dü üklü ü onlara sadece alı-
ajitasyon ve propagandayla, ivedi ve geçici ılmı , sıradan biçimlerle ula ılınabilinece i anlamına gelmez. "Sanatın kökleri, emekçi görevleri yerine getirme faydacılı ıyla kitlelerin derinliklerine uzanmalıdır. Sanat bu sınırlamaz. Uzun soluklu bir süreç olan kitleler tarafından anla ılmalı ve sevilmelidir. toplumsal dönü üm çe itli evrelerden geSanat bu kitleleri birle çerken sanatçı, toplumu nitelik olarak de i tirecek hareketin safında yeralacaktır. Sanatçının görevi sanatın özgül yapısı ve TAVIR
15
tirmeli, duygularını, dü üncelerini ve is-
rın, gelece i proletaryanın zaferine ba la-
teklerini
yanların korkacak neyi var ki?
yüceltmelidir.
Onları
harekete
geçirmeli, içlerindeki sanatsal itileri uyandırıp
Sanat hareketinde merkezile me sanatı
geli tirmelidir." (I) "Emekçi halkın sanatsal
bir örnek hale getirmez, ölçüler ve yargılar
faaliyete katılması sa lanmalı ancak estetik
belirlemez.
geli menin yönlendirilmesi görevi de gözardı
süreciyle sosyalizmin kesintisiz devrimler
edilmemelidir. Devrimci sanatçılar sanatsal
yoluyla adım adım in a edildi i süreçler dar
düzeyi
kitlelere
kalıplara sıkı tırılamadı ı gibi dura an ve
yabancıla maz, mücadeleye omuz vererek,
düz bir hat olarak da görülemez. Toplumsal
içselle tirerek sanatsal üretimlerini geli me
gerçekli in bu bilimsel ifadesi gerçekli in
dinamikleriyle uygunluk içinde sürdürürler.
sanatsal
Sanatçı "Kehanetçi"li i de bilimsel ölçütlerle
de i meyen
sürer.
gösterir.
koruma
adına
Devrimci sanat yeni insanın yaratıcı ve de i tirici
eyleminin
iktidarı
yansısınında ölçülere
ele
geçirme
kalıplara,
sı dırılamayaca ını
Yeni devlet de "Artık sözcü ün gerçek
Burjuva
anlamıyla devlet de ildir". Proletarya üretim
sanatı gibi bir azınlı ın tarihsel ve toplumsal
araçlarını devletle tirirken süreç içerisinde
geli meye
biçimini
kendisine de son vererek bütün sınıfların
sürdürmesi temeline dayanmadı ı için her
farklarını ve çeli kilerini ortadan kaldırır.
bakımdan zengindir, alınıp satılan bir mal da
Sadece "ki isel ya am için mücadele ve
de ildir. Devrimcilerin sanatı hedeflerine
bundan do acak ta kınlıklar" baskı altında
ula mak için yararlandıkları sıradan bir araç
tutulacaktır. Küçük burjuva sanatçıların kar ı
gibi görmediklerini söylemi tik. Sanat ancak
çıktıkları gerçek de bu ku-
engel
ürünüdür.
Siyasi
olan
kendi özellikleriyle
üretim
kavranabildi i ölçüde
gerçek bir silah olabilir. Devrimci anlayı siyasi iktidar ele geçirildikten sonra sanata "Devlet (Proletarya diktatörlü ü) siyasetine uygun bir biçimde" yön
vermeyi
öngörür.
Küçük
burjuva
Sanatı politikaya kurban etmeyerek salt "Sanatsal" üretimi amaçladıklarını iddia eden sanatçıların eserleri de kendi istemlerinden ba ımsız olarak taraflıdır.
sanatçılar buna iddetle kar ı çıkarlar. Bu kar ı çıkı entellektüel ayrıcalı ı, hastalıklı yalnızlı ı savunmaktır. Çünkü "Sosyalizm tepeden verilen emirlerle" kurulmayacaktır. "Resmi,
bürokratik
mekaniklik
ona
yabancıdır. Canlı, yaratıcı sosyalizm halk yı ınlarının
ürünüdür."
(II)
Çıkarları
proletaryanın çıkarlarıyla çatı mayanla-
rumu ve koku mu dünyanın yerine yeni bir dünya kurulmasıdır. sizli e, yoksullu a, e itimsizli e kar ı; yoksul mahallelerin ortadan kaldırılması için; e itim ve sa lık olanaklarından herkesin yararlanabilmesi için milyonlarca emekçiyle birlikte sanatçılar da mücadele etmelidir. Tarım ve hayvancılı ı geli -
TAVIR
16
tirmek, sanayi devrimini gerçekle tirebilmek
luluk getirecek bir ça ın habercisiydi. Bu
için yürütülen mücadele küttür ve sanat
yakla ım sosyalizmi in a edebilmek için
alanındaki
proletaryanın
sanayi devriminden önce NEP (Yeni ekonomi
uluslararası zaferine dönü ebilir. Kültür ve
politikası) programını uygulamaya koyan bir
sanat alanındaki mücadeleyle
ülkenin gerçe ine uyar mı?
ba arılarla
kapitalizmin
insan üzerindeki etkileri yok edilebilir.
20. yüzyıl sanatında bir devrim hareketi olarak nitelenen Kübizm'e de de inmek
SANATTA DEVR M
istiyorum. Kübistler duygunun yerine aklı
Küçük burjuva sanatçılar tek yanlı de-
hakim kılmak için dü ünsel hacmi, hacim
erlendirmelerle siyasi özü gözardı edip
kavramını vermeye çalı ıyorlardı. Kübistler
devrimci sanatçı kavramını sanatta biçimsel
hacmi soyut bir dü ünce planına aktararak
yeniliklerle sınırlamaya gayret eder. Oysa
yeniden kuruyorlardı. Do anın buyru undan
toplumsal gerçekli in geli en yanının yansısı
kurtardıkları sanatı özerkli e kavu turmu lardı.
olan devrimci sanat, içeri i ve biçimi açısından
Kübizmin kurucusu Picasso için "O yeni
hayatın
insandır, bu dünya onun tasarısıdır." diyen
geli mesine
ko ut olarak sürekli
yenilecektir. Sanatı biçime indirgeyerek biçimsel
Apollinaire
Kübizm'le
yenilikler pe inde ko mak objektif olarak mevcut
biçimde
toplumsal statüyü savunmaktır.
kaçılıyordu. Picasso sanıldı ı gibi Kübist akımın
piyasaya
idealizmin sürüldü ünü
yeni
bir
gözden
Sovyetler Birli i'nde devrimin ilk yıllarında
yaratıcısı oldu u için devrimci/sosyalist bir
etkin olan ve savundukları sanat anlayı ını
sanatçı de ildir. Picasso sanatıyla fa izme
yeni toplumun sanatı sanan Suprematistler'i
kar ı verilen mücadelede yer aldı ı için
(Maleviç'i)
ilericidir.
çarpıcı
bir
örnek
olarak
Devrimciler için sanat yeryüzü cennetini
de erlendirebiliriz. Maleviç'e göre
kurmanın, özgürlü e, e itli e ve insana özgü bütün de erlere ula manın üstün bir aracıdır."
Devrimciler için sanat yeryüzü cennetini kurmanın, özgürlü e, e itli e ve insana özgü bütün de erlere ula manın üstün bir aracıdır.
Devrimci
eylemde
ko ulları
de i tirmek,
kendini de de i tirmektir." (3) Sosyalizm insanlık
için
bilinçlenme
yeniden ve
ciddi
bir
e itim,
örgütlenme
süreci
ba latacaktır, de i im sanat ve edebiyatta da "Suprematizm-nesnesiz
dünya"
insanlık
görülmelidir.
tarihinde nesnelerin, mal ve mülk hırsının
(I) Lenin; Bütün Eserler
yok olaca ı yeni bir ça ın, her türlü çıkarın,
(II) Lenin; Bütün Eserler
bencilli in ötesinde insanlara mut-
(III) Marks, Engels; Alman deolojisi
TAVIR
17
SENARYOYU YAZIYORUZ DÜ LER GERÇE E DÖNÜ TÜRME AHMET SER "Grup Yorum Klipleri" çalı masını yürüten senaryo grubundan Ahmet Ser ile yaptı ımız söyle iyi yayınlıyoruz. TAVIR : Video klip Grup Yorum için yeni bir deneyim. Nasıl ba ladınız bu çalı maya? A.SER: Bu çalı ma bizim dü lerimizden biriydi. Müzi imizde anlattı ımız mücadeleyi sinemanın güçlü diliyle birle tirmek, duygularımızı ve dü üncelerimizi görsel olarak da ifade etmek istiyorduk. Bu en çok ba armak istedi imiz eylerden biriydi. Bu çalı maya ba layabilme dü üncesi bile heyecan vericiydi. Heyecanlıydık, istekliydik ancak biraz da çeki-niyorduk. Çünkü sinema konusunda deneyimimiz yoktu. Birikimimiz yetersizdi. Çekiniyorduk ama kolektivizmimizin yarataca ı zenginli e ve dü lerimizi gerçe e dönü türme konusundaki azmimize güveniyorduk. Ülkemizin ovalarına, da larına yayılan türküyü, mahpushane duvarlarını delen umudu, üniversite anfilerini tutu turan, gecekondu sokaklarını çiçekleyen ate i ekrana getirecektik. Bir tarihi getirecektik ekrana, sadece Grup Yorum'la de il, mücadeleyi savunan bütün sanatçılarımızla birlikte. TAVIR: Niçin görsel bir çalı maya yöneldiniz? A.SER: Kültür ve sanatı dünyayı de i tirme mücadelesinde etkili bir araç olarak görüyoruz. Bütün sanat dallarını içeren, ça ımızın en etkili sanatı sinema da hayatı kavramalı, mücadelemizin güçlü bir silahı olmalıdır. Bu çalı ma ba langıçtır, bir adımdır. Grup Yorum Klip'iyle sinema
TAVIR
dünyasına "Merhaba" diyoruz. Önemli olan adım atmaktır, bir yerinden ba lamaktır. Ba armamamız için bir neden yok. Tam tersi, en iyisini ba armalıyız, ba arabiliriz de. Ya amı en do ru kavrayan ve bu kavrayı la ya ayan biziz. Ya amın sinemaya konu olabilecek gerçek zenginlikleri bizim; bizim dü lerimizde ko uyor ekvator boyunca, ko uyor en yılmaz atletler güne i zaptetmeye. Bizim sevincimizdir ye erten en kıraç toprakları, bereketle donatan. Tu la pi iren fırınların ate ini tutu turan da, dumanını durdurabilen de biziz. Yaratılan en yüce de erler, en büyük kahramanlıklar bizim; biz ya amı ız yaratmı ız. Bütünsel olarak da en iyi biz Bütün sanat dallarını içeren, ça ımızın en etkili sanatı sinema da hayatı kavramalı, mücadelemizin güçlü bir silahı olmalıdır. ifade edebiliriz. Ayrıca bugüne kadar bizi hep ba kaları, hep ya amayanlar anlattı. Küçük burjuva sanatçılar, bunalımlı kafalarını bize yamayarak yaptılar bunu. O co kun türküyü burada da, sinemada da söylemeliydik. Bekleyin haykırı ımızı... TAVIR: Video Klip sizin için neden bu kadar önemli? A.SER: öyle dü ünüyorduk: Örne in, evde oturaca ız, televizyona kasetimizi koyaca ız, bir tarih, bir mücadele, yaratılan en güzel de erler, bunun duygusu, bunun dü üncesi müzi imizin gücüyle bütünle erek estetik içerisinde akmaya ba layacak ve bu kaset bütün evlere gire18
cek, bütün insanlara ula acak. Emekçiler görecek; görerek, duyarak ya ayacak. Bu önemli bir olay. Dünyayı birlikte de i tirece imiz insanların evlerine konuk olmak, onlara kendimizi en çarpıcı ekilde ifade edebilmek, müzi in ve sinemanın gücünün bütünle ti i bir yaratımla onlara seslenebilmek gerçekten önemli, insana heyecan veriyor. Bu bilinç, sorumluluk ve co kuyla ba ladık senaryo çalı masına. TAVIR Senaryoları kolektif çalı mayı öne çıkaran bir grupla yazıyorsunuz. Bu çalı maları anlatır mısınız? A.SER: Fiilen 31 ki iyiz. Ancak senaryo-yu, aynı duygu ve dü ünceleri payla an pek çok insanın önerilerini de bu zenginli e katarak yazıyoruz. Alternatif bir çalı ma yürütüyoruz. Yapılabilecek olanın en iyisini hedefliyoruz. Müzi imize layık bir görsellik üretebilmeliyiz. Disiplinli, titiz ve yaratıcı olmamız gerekiyor. Bu aynı zamanda bir konsantrasyon olayıdır. Yaptı ımız pek çok i arasında kafamızın ve yüre imizin bir yanı hep bu çalı mada. YolDünyayı birlikte de i tirece imiz insanların evlerine konuk olmak, onlara kendimizi en çarpıcı ekilde ifade edebilmek, müzi in ve sinemanın gücünün bütünle ti i bir yaratımla onlara seslenebilmek gerçekten önemli, insana heyecan veriyor. da, evde, konserlerde, dinlenirken, çalı ırken hep küplerimizi dü ünmekteyiz. Bir ey daha ö rensek, yeni bir ey yakalayabilsek diye. Ticari anlamda bir hesabımız yok, olamazda. Piyasa bizi belirleyemez. Ancak son teknikleri kullanabilmeliyiz. Bu da çok açık ki finansman sorunudur. Bunu a mak zorundaydık. Ne yapabilirdik? Özü
TAVIR
fedakârlık olan bir çok yöntemle bu sorunu çözmeye koyulduk. Bir çok örnek arasında ilginç olan bir tanesini söylemeliyim. ki güzel dostun ni anı bir dayanı ma toplantısına dönü türülerek ni an gelirleri klip çalı masına aktarıldı. Bu çalı ma bir çok bakımdan ufkumuzu geni letiyor, daha profesyonelce bakmamızı sa lıyor. Sanatımızın gücünü arttırmak, onu daha etkili kılmak için bu güne kadar yeterince ba aramadı ımız konuları da bir bir gündeme getirdik. Kare-ograf deste iyle yeni bir sahne tavrı, kostüm sorunu ya da çok kapsamlı bir ar iv; parçalarımızı ifade edebilecek, parçalarımıza ili kin her konuda belgenin' derlenmesi. .. Hayata sinemacı gözüyle bakma yanımız geli iyor, bu da çok önemli. TAVIR: Senaryoyu yazma ve yapımı gerçekle tirme ite ilgili a amalardan sözeder misiniz? A.SER: Dı arıdan bakıldı ında kolektif çalı ma grubumuz arı kovanı gibi. Ciddi bir rezerv olu turduk. Yönetmenimiz yüzlerce saatlik dökümanter filmi, belgeseli tarıyor. Kareograflarla, stilistlerle çalı aca ız. Afi ler, amblemler hazırlamaya koyulduk. Dostlarımızdan da de erli yardımlar alıyoruz. Halktan yana resim atöl-yesi bir seri tablo hazırlayacak. Foto rafçımızın bir eli hep deklan örde. Sinem-Ko-op'la ili kilerimiz geli ecek. Prodüksiyon için yo un çaba harcıyoruz. Jenerik için, atan yapay bir kalbe ihtiyacımız vardı. Günlerce ara tırdık. Mimar Sinan Üniversitesi'nde ö retim görevlisi bir heykeltra tan söz aldık. Artık, atan slikon bir kalbimiz olacak. "Haklıyız Kazanaca ız" bir sava türküsü olacak. "Haziranda Ölmek Zor" zulmün klibi ve Nazım belgeseli. Sa-miye Yaltırım'dan, Sowexport'tan, Paris Sinematek'inden rezerv topluyoruz. 19
ASIM GÖNEN
K TAP onlar ki bizimkilerdi zulme ba kaldırdılar cani bir suretle duvarlara afi lendiler vur emri verildi onlar için onlar ki tepeden tırna a yurtsever tepeden tırna a insandılar muhbirler ize dü ürüldü onlar artık ba ına ödül konmu yalnızlıktılar soruldu aç ve kör bırakılana karanlıkta yarasalar gibi ya ayana soruldu günahsız ve tra sız yakalandılar ya mur yüklü bir afakta kederli bir alev gibi patladı bulutlar oysa demi ti ki ba sayfada air hep beraber a ılamak kısır bir a acı hep beraber doldurmak balla petekleri yarin yana ından gayrı hep beraber ya amak bütün güzellikleri onlar ki en kutsal hasretleri adına onlar ki asker buyru uyla yargılandılar bir afak vakti önceden verilmi bir kararla asıldılar oysa suç ortada suç do uruyordu oysa sıtmalı bir gömükte çırılçıplak ya anıyordu ya mur ya ıyordu küf kokan bir pi manlı a ve irin gibi duruyordu yüzlerinde suçluluk
TAVIR
20
FERAH ÖZER ÇET N Bana "anlat" diyorlar, "nasıl oluyor, nedeni neymi " vs. diye. Uzun süredir tanıyormu um, epeyce beraber çalı mı ız. Gidenin ardından, kaybedilenin ardından konu mak kolaymı gibi. Hayır, hayır öyle de il. Ölen bir yolda ın ardından kofla mak insana heyecan verir, onun co kusunu ya arsın, öfkeni ve sevgini payla ırsın arkada larınla. Konu tukça hissedersin, elle tutar gibi görürsün bir kürek daha karıyorsun devrim harcına, bir tu layı daha yerine yerle tiriyorsun. Ama bu o türden de il; ne anlatılır çekip gidenin ardından? Bir de tanıyorsan bir dolu sıkıntı. Bunun delili de önümdeki ka ıt. Yazıdan çok karalama var sayfada. Kargacık burgacık yazıların arasında bir yı ın geli igüzel çizgi, yazıların üzerinden geçip gitme konusunda hiç de tereddüdü davranmamı lar. Demiryolu hattı gibi düz do ru yürüyüp gitmi ; önünde bir engelle kar ıla ınca da zahmet edip dolanmaya gerek görmemi , tünelden geçer gibi altından geçi-vermi ler. Neden mi? Bir bakıyorsun sonraki cümlede birdenbire yine kar ına çıkmı lar da ondan. Neyse fazla, uzatmadan ba layalım. Ferahi ile oldukça eski bir arkada lı ımız var; Ferahi gidenin adı. Bu ne tuhaf ad diyeceksiniz. Bizi o kadar çok terkedip giden oldu ki, alelâde bir ad, bu a a ıda anlatacaklarımı üzerine alınacakların sayısını arttırabilir; kiminin asıl adı, kiminin göbek adı, kiminin örgüt adı benzer; alı-nacaksa alınsın fazla dert de il ya, yine de biz memlekette fazlaca kullanılmayan bir adı tercih edelim. TAVIR
Ferahı ile ilkokulda birkaç ders yılım aynı sınıfta geçirmi tik. Pek samimi oldu umuz söylenemezdi. Uzak dururduk birbirimizden. Nedendir bilinmez. O bildik çocuk oyunlarında hep kar ı saflarda olurduk. Aramızdaki bu so ukluk ve gizli rekabet belki onun yukarı, benim a a ı mahalleden olu umuzdan geliyordu. Malum bilirsiniz, çocukların mahalle kavgaları çok olur, bizde de, yukarı mahalle, a a ı mahalle çocuktan olur olmaz durduk yerde birbirleriyle kavga ederlerdi. En çok futbol maçlarında tabii. Öyle bir hale gelirdik ki, uzunca bir süre maç yapamaz olurduk. Çocuklar birbirlerinin mahallesinden geçerken sa a sola bakmaya cesaret edemezlerdi. Çünkü, öbür türlü, o mahallenin çocuklarından, "Vay, sen bizim mahallenin kızlarına bakıyorsun ha" deyip, dayak yemesi i ten bile de ildi. Her-neyse. Sonra ortaokul sıralarıydı, Ferahi ile bir ortak yanımızı ke fettik: Her ikimiz de ku çuyduk. Bir gün çok güzel bir paçalı mardin çekmi tim, arap cinsinden, onun için on ku unu bile veren olur; öyle bir ku . Tabii Ferahi mardini benim çekti imi ö renmi , ertesi gün bizim kapıya geldi. Böyle olunca ku unu vermek icabederdi, verdim. O vesileyle birbirimizin kümesine gide gele sıkı fıkı arkada olduk. Günlerimiz bu iki kümeste geçiyordu neredeyse. Dersler yatmı tı zaten. Ferahi'nin bir ba ka takıntısı daha vardı: Süreyya. O da bizim okuldandı. Allah için birbirlerini seviyorlardı ama dedikodu öyle almı yürümü tü ki, bizim gözümüzde Ferahi azılı 21
bir çapkın, Süreyya ise afedersiniz, orospu idi. Durum böyle olunca, Ferahi'nin babası, Ferahi'yi kurtarma planları yapmaya ba ladı. Mahalleden ayrıldılar, neredeyse gittiklerini dahi kimseye söylemeden ta ındılar. O ayrılık sırasında tuhaf dramatik durumlar ya andı. Özellikle Süreyya ile Ferahi arasında. imdi tam hatırlamıyorum, üniversitenin ilk yılları idi. Ferahi ile yeniden kar ıla tık. Bir cenaze yürüyü üydü, epey uzun bir kortej olu mu tu, bir ucundan öbür ucunu görmenin olana ı yoktu. Kortejin yanında bir sa a bir sola ko turup dururken Ferahi ile burun buruna gelmi tim. Sevincimizi görmeliydiniz. Daha sonra Ferahi ile sık sık bulu maya ba ladık. Mahalleden ayrıldıktan bir süre sonra, babası garanti olsun diye 1-2 yıllı ına yurtdı ına, halasının yanına yollamı , ta sveç'e. Anlattı ına göre ilk günler epeyce zorluk çekmi . Ne diye bizi aramadı ını sormu tum da "Ne bileyim, ba langıçta bir ey yapamazdım zaten. Sonrası ise... nsan bazı eylere çabuk alı ıyor herhalde." demi ti. Bu onun tabiatıydı zaten. Herhangi bir eyin, herhangi bir olayın üzerinden bir ay geçsin, seneler geçmi gibi ondan uzakla ır, öyle hatırlar, çok eski bir ani gibi; yahut yer de i tirsin, mesela bir sınıftan ba ka bir sınıfa geçsin, eski sınıfını neredeyse bir çırpıda unutuverir. Kolay de i ir, çabuk unutur. Bazen dü ünüyorum, bir devrimcide, de i me ve de i tirme ile tutuculuk arasındaki sınır nerede diye. "Böyle bir sınır yok" demek bana do ru gelmiyor. Bilinen sözler vardır hani, "Bir devrimci hayatın her alanında yenile tirici, dönü türücüdür", "Her an kendini yenilemelidir" gibi. Bana her zaman her yerde do ru gibi gelmiyor. Ya da ne anladı ımız önemli. Deneylerimizi unutamayız, geleneklerimizi, TAVIR
de erlerimizi sahiplenmeliyiz. Esen her rüzgara göre de i emeyiz. Hem kendimizi hızla yenilememiz, hem de akan nehrin önünde kocaman bir kaya gibi durmamız gerekebilir. De i me ve de i tirme, ama yönü önemli, nereye do ru? Kolay de i me ve kolay unutma istikrarsızlı a neden oluyor. Kimseyi suçlamıyorum, Ferahi bu nedenle saflarımızdan ayrıldı da demiyorum, saflarımızda hala bu nitelikle e ilimlere sahip insanlar var ve mücadele ediyorlar. Neyse... Ferahi ile daha çok bizde bulu urduk; arasıra da onlara giderdik. Annesi babası ses çıkarmazlardı ama suratları bir karı olur, gözleri ile "Niye geldin" derlerdi. Sanki onların yanında kendimi daracık bir elbise giymi gibi hissederdim. Ailesine bizi anlatmak, onlara niçin mücadele etti imizi göstermek vardı ya. Ba arılı olur muyduk olamaz mıydık bilemem ancak bizde herhangi bir çaba için e ilim dahi yoktu, açıkçası çekmiyorduk. Ferahi onların yanında hiç rahat de ildi. Sanıyorum bu baskıyı sonraki yıllarda da hissetti; onlara kar ı e itici bir tutum içerisinde olmadı. Arasıra Süreyya da katılırdı bize. Küllenmi bir a k yeniden alev alır gibiydi. Temiz ve dürüst bir ili kiydi; bu nedenle hep saygı duymu umdur. Ferahi ile bo az bo aza tartı ırken, Süreyya "Ne acaip adamlarsınız" der gibi bize bakardı. Ferahi Kurtulu 'çuydu, ben Dev-Genç'li; tartı maların sonu gelmezdi. Biraz politik aktivite, biraz gençlik gevezeli i ve dostluk muhabbeti ve aynı çizgide bulu ma çabası idi tartı malarımız aslında. Belki bir bölümü bo eylerdi tartı malarımızın belki bo eyler öne sürüyorduk ama bu günden baktı ımda beni hayran bırakan çok güzel bir yanı vardı: Ya amı, devrimci aktiviteyi yakalayı tarzı. Nerede söylendi ini hatırlamıyorum ama, 22
"Söylediklerine ve yaptıklarına sonuna dek inanmı
mevkii de ildir. Kendimize öyle bir ya am dü ünelim:
gençlerin co kulu, keskin, atılgan üslubu" diye bir söz
3 çocuk, 1 e , ana-baba, evden i e, i ten eve gidip
var. te tam da öyleydi bizim tartı malarımız. Her fikir,
gelen, e inin ailesinin sorunları ile didinen, amiri kar ı-
kalenin burcuna dikilmesi gereken bir bayraktı sanki,
sında evet efendim-sepet efendimci kesilen, kahvede
öyle çatı ıyorduk.
tavla oynarken pul çalma meselesi yüzünden kavga
Kanımca devrimcinin, hayata ve hayatın her anına kar ı
tutumu
böyle
olmalıdır.
eden biri. Bu bizim tüylerimizi diken diken etmez mi? Et-
Söylediklerine,
miyorsa, kendimizi yeniden sorgulamamız gerekmez
yaptıklarına ve yapacaklarına inanıp, onu kendinin
mi? Tutun ki dünyanın en güzel kadını veya en yakı ıklı
do rudan bir parçası olarak görüp, atılgan, co kulu bir
erke i ile evliyiz; bu yeter mi bize?
ruhla ya amını ve faaliyetlerini yürütmelidir. ini, birisi
Ya amı ve devrimi, devrime kar ı görevlerimizi
ona " öyle yap" dedi i için de il, sanki bütün dünya
böyle kavramazsak, "Görev verilmi , onu yapalım bari"
kar ısında yalnız ba ına savunuyormu gibi ısrarla,
dersek, "Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım" tavrı için-
sonuna kadar sarılarak yapmak...
de olursak, devrimin memurundan ba ka bir ey
Tartı malarımızın bir ba ka güzel tarafı da vardı:
olamayız.
Yabancıla ma
bu
noktadan
ba lar.
Zevk alıyorduk, bo az bo aza tartı maktan keyif
Yabancıla ma ve çürüme ile i verimi dü er; i ler yürür
duyuyorduk. Tıpkı bir cenaze merasiminde (Hatta orada
gibi görünür, hatta mekanizmalar tıkır tıkır i ler görüntü-
bile) binlerce insanla slogan atarkenki; gece ya mur
sündedir ama kapasitenin çok altında sonuç elde edilir.
altında boya kutusu karı tırırken-ki gibi. Bir i i zevk
Dü man bizi vurarak, öldürerek; hapise atarak yok
alarak, ho lanarak yapmak çok de erlidir. Zevk almak,
edemez.
ho lanmak yürütülen faaliyetin amacı de il fakat onu
tutumumuzda devrimci olmayı bilmezsek...Yok oluruz
benimseyerek, isteyerek, içselle tire-rek yapmanın bir
demesek de, büyük ölçüde yava larız.
Ama
biz
devrime,
i e,
hayata
kar ı
sonucudur. Ben böyle kavrıyorum. Ya am tarzımızdan
Ferahi'nin hikayesinden uzakla tık gibi geliyor, biz
devrimcili i kavrayı biçimimizden gelen bir ho nutluk
yine ona dönelim. Ferahi ile birbirimizi ikna etmemiz
duygusuna sahibiz; her eye ra men, her art altında
gerekmiyordu, ancak sonunda pes eden o oldu. imdi
kendi ya amımızı kendimiz kurmu uz, özgürlü ümüzü
yanyanaydık. Süreyya memnun olmu tu. "Hiç olmazsa
kendimiz yaratmı ız, böyle nefes alıyoruz biz. Fedakarlık
o saçma tartı malarınızdan kurtuldum" diyordu. O öyle
deniyor sık sık, "Devrimci fedakar olmalıdır". Hayır, bence
sanıyordu.
yanlı . Biz fedakarlık yapmıyoruz, yaptı ımız her ey
O dönemde siyaset de i tirmeler sık sık olurdu
bizim ya am biçimimizden geliyor, dü ünü ve kavrayı
ama yine de, siyasetler arası her geçi kendi çapında
tarzımızdan geliyor.
bir olaydı. Hatta,
memleketin
u
yöresinde,
u
Maa lı yüksek bir mevkiiden devrimcili imizden
te kilattan, u isimli, u kadar vatanda bizim siyaseti-
dolayı vazgeçmi sek bu bizim için fedakarlık de ildir;
mizi benimsemi tir diye dergilerinde yazanlar, bir de
hatta düzenin böyle bir hizmet zorunlulu undan kurtul-
üstelik "A a ıda toplu foto raflarını görüyorsunuz" deyip
du umuz için sevinç duyarız. Çünkü bizim için ya amı
foto rafları-
anlamlı kılan ey para ve TAVIR
23
m basanlar vardı. Hani "Yöremiz ANAP
heba ediliyor demektir. Bu tarz davranı ta
te kilatı topluca DYP'ye geçti, bir de anlı anlı
di er önemli bir sakınca, yönetici unsurun i leri
tören düzenlendi" gibi bir ey. Memleketin hali
tekeline alması, yeni insanların, geli me
i te, biz de bu memleketin insanlarıyız,
yolundaki imanların yürüyü lerini engellemi
hariçten gelmedik ya, biz de hava atıyorduk.
olması, onlara fırsat tanıma-masıdır.
Do rusu Ferahi yetenekli bir adamdı.
Ferahi kısa bir süre sonra mahalli çalı maya
Ferahi'nin sevdi im bir tarafı vardı: Bitmek tükenmek
bilmeyen
çalı kanlı ı.
büyük bir adım olarak görürdük. Amatör
Herhangi bir i i yaparkenki konsantrasyonu
çalı madan profesyonel çalı maya geçi gibi.
bazen insana a kınlık verirdi. Örne in bir
Tuhaf bir ey ama o zamanki kafamızla böyle
duvar gazetesi hazırlayacak de il mi. Ona
kavrardık. Ho , olayın biraz da gerçekli i
kendini kaptırır, etrafı ile bütün ili kisini
vardı hani Ferahi'nin adaptasyon yetene i
koparırdı sanki. Süreyya ile ikimiz bir olup
orada da kendini gösterdi. Ö renci Ferahi
onun
gitmi , yerine tam bir gecekondu delikanlısı
çalı masını
enerjisi,
geçti. O zaman mahalli çalı maya geçmeyi
izlerdik, biz orada hiç
yokmu uz gibi çalı ırdı. Hadi ben neyse de,
gelmi ti.
ona
hayret
Belli ba lı iki sorun vardı: lki aile ba ları ve
soru
sorsan
onlarla ili kileri, di eri Süreyya meselesi. Ailesi
otomatik olarak cevap verir, yine i ine devam
devamlı engelleyici idi, bir de Ferahi'ye a ırı
ederdi. Bir dakika bo durmazdı; küçük i
dü kündüler, tabii bana da dü man. Zaten
büyük i ayırımı yapmadan bir bakmı sın
bir
okulda
ile
olmu tum. Ferahi'nin okula pek gitmedi ini
u ra ıyor, bir bakmı sın okul hademesinin
ö renmi ler, durmadan okulu bitirmesi için
çocu unun hastalı ı ile. Bir yandan da forum
baskı yapıyorlardı. O da "Tamam bitirece im,
organize eder, konu masını hazırlar, öyle
siz merak etmeyin" yollu kaçak savunma
biriydi. Bu çalı kanlık, kendini i e verme güzel
yapıyordu. Eve gitmedi i günler kesin cıngar
bir eydi ancak bazı sakıncalar ta ıyordu.
kopuyordu. Bir gün dananın kuyru u kopar
Birincisi çok yıpratıcıydı, her i e kendisinin
gibi göründü. Hatırladı ım kadarıyla, ya para
ko turması, bir çok i e birden el atması ister
toplama ya da bildiri da ıtma
istemez bir kısım i lerin aksamasına neden
yüzünden iki gün poliste gözaltında kalmı tı.
oluyordu. Bir ki inin o kadar i in altından
Annesi ile babası iki gün kara-kol- ube,
kalkması mümkün de ildi zaten. Enerjisini ve
pe inden dola tı Ferahi'nin. Buraya kadar iyi
çalı kanlı ını kontrol edemiyordu, yada bu
de serbest kaldıktan sonra eve gidince
onun davranı tarzıydı. Oysa kendini ve
tantana orada kopuyor. Ferahi en sonunda
çevresini organize etmeliydi; organize olmamı ,
dayanamayıp ba ımsızlık ilân ediyor, eve
örgütlenmemi güç, ne olursa olsun enerji
gelmeyece ini, ayrılaca ını söylüyor. Annesi,
kaybeder, çabaların önemli bir bölümü bo a
babası
gider. stendi i kadar iyi niyetli ve enerjik
Ferahi'nin bu sözlerini blöf sanıyorlar, "Git bir
çalı ılsın organize olunmamı sa emekler
daha adımını atamazsın bu eve" diye blöfünü
Süreyya'yı ederdim.
nasıl Tuhaf
görmezdi tarafı,
bir ö rencinin
bir
paso
sorunu
noktadan
nasıl
sonra
bir
onlara
gaflette
gidemez
meselesi
bulunmu larsa,
görüyorlar. TAVIR
24
SEMA GÖKÇEN
BEN MK LER O benim o lum Ayazlı kı günlerimin sıca ı Do du bir afak vakti afak koydum adını Daha dün göbe ini gömmü gibiyim topra a Bugün i kence tezgahında... O benim kızım Bir güne gibi do du Kara mahzen gecelerime Güne koydum adını Ba ak saçlarına taktı ım kurdeleler solmadan Yatırdılar i kence tezgahına... O benim e im Uçsuz çöllerimin serin esintisi Gelin ellerimin kınası kurumadan Ayırdı bizi . kara kottu, kara elli kapılar Yıkılası yapılar... O benim yolda ım Güzel günler Dikenli sarp yolların sonunda diyerek El ele; omuz omuza yürüyerek Devrim antları içti imiz... Onlar benim O lum, kızım, e im, yolda ım Kanayan yaram, tuzlu a ım Onlara inanarak, onları severek Dirençli yüre im Dimdik ba ım...
TAVIR
25
Evden ayrılı ı da tam bir komedi. Hani
Ferahi ortalıklarda yok, görünmüyor; gidip
filmlerde dramatik ayrılı lar olur ya, onun gibi.
bizimkileri arıyorlar "Ferahi nerde" diye,ne
Bu güzel güzel gidiyor, bavulunu alıyor,
yapsın istihbarat faaliyeti (!) Ferahi'nin orada
e yalarını,
kullandı ı
kitaplarını,
çorabından
di
ismi
tesbit
etmeye
yetmemi .
fırçasına kadar topluyor. O sıra evde çıt yok
Bizimkiler, "Ferahi kim, sen kimsin" diye,
tabii,
bavulunu
soruyorlar. "Ben babasıyım, bu da anası, hani
hazırladıktan sonra gayet resmi bir ekilde
gelip size bir eyler anlatan uzun boylu çocuk
"Ho çakalın" diyor anasına ve babasına,
var ya, onu arıyoruz" deyince, eh hamdolsun
karde ini
sessizlik
hakim.
öpüyor.
Bu
suratla
bizde ters adam bollu u vardır, "Polis misin
gitmeyece inden gayet emin bir ekilde "Defol"
Babası
asık
nesin be, çek git urdan" diye terslemi ler.
diyor; annesi, acaba gerçekten gidiyor mu
Adamca ız, i in içine polislik ku kusu girince
ku kusuyla sessizce bakıyor, karde i ise
korkuyor, ne olur ne olmaz deyip, bir daha
a lıyor. Ferahi kapıyı çekip çıkıyor.
soru sormadan çıkıp do ruca Ferahi'nin
Baktık Ferahi elinde bavulu, suratı asık,
bulundu u eve gidiyorlar. Evde kimse yok.
morali bozuk çıktı geldi. "Ne oldu yahu" dedik,
Ba lıyorlar sokakta beklemeye, çevredekiler
"Evden kaçan kızlar gibisin". "Evet evden
merak ediyor tabii. O da ayrı bir komedi.
kaçtım" deyince do rusu a ırdık. Onu birkaç
Memleketten o lunu ziyarete gelmi havasını
ki inin bildi i eve yerle tirdik. Anası-babası o
veriyorlar. Çevre sakinleri eve davet ediyor,
ak am hiçbir ey yapmadan yatmı lar, sabahı
ikramlar oluyor... Evde kalan gençlerin üzerine
zor etmi ler tabii. Ertesi gün atladıkları gibi
konu malar malum: "Senin o lun hangisi", "U-
taksiye, do ru bizim eve. Ferahi nerede falan,
zun boylu olanı mı?", "Esmer olanı", "Yok be
tantana gürültü, teskin etmeye çalı san teskine
Ay e hanım, o hiç bu karde lere benziyor mu?
gelmezler, ba ırıp ça ırsan altta kalmaz,
Hafif kumral olanı var ya, odur", "Ay çok efendi
onlar iki misli ba ırırlar, misafirlik de bilmezler.
çocuklar";
"Yüzlerini
Kolay mı, evlat meselesi. Bana inanmadılar, eh
"Ba kaları
olsa
haksız da sayılmazlardı. Sonunda babası,
açamazsın, öyle gözlerini diker bakarlar, ama
"Biz buluruz onu, sen hiç merak etme" dedi,
bunlar Allah seni inandırsın, kendileri kendi
ben de " yi, gidin nerede ararsanız arayın"
perdelerini kapıyorlar, bir gün dönüp burdan
dedim,
aklıma
hiçbir
ey
gelmedi,
ne
yapabilirlerdi ki? Kazın aya ı hiç de öyle de ilmi . Me er nerelerde siyasi çalı ma yaptı ını, hangi
perdeyi
iki
dakika
içeri baktıklarını görmedim", "Senin o lun var
kimlerle
ö rendim staj meselesi için ba ka bir yere gitmi galiba"...Daha neler neler. Sonunda pencereden Ferahi'yi görüyor
sohbet
annesi, Ferahi daha binadan girmeden
etti ini tespit etmi . Hatta birkaç ki inin
yakalıyorlar. Görü me tartı madan sonra eve
bildi i, Ferahi'yi yerle tirdi imiz evi ö reniyor.
giriyorlar, orada al takke ver külah sıkı bir
Pes do rusu. Önce kahveyi öyle bir gözden
pazarlık sonucu Ferahi'nin tabiriyle "2.Kade
geçiriyorlar, bakıyorlar
Antla ması" imzalanıyor
TAVIR
oturdu unu,
göremiyoruz",
ya, o kaç gündür gelmiyor, kapıcıdan
babası daha önce Ferahi'yi takip edip, kahvelerde
u
bile
26
ve evlat eve dönüyor. "Happy End" de il
yı ın siyasal problem vardır önünde onunla
elbette. Aile içi problemler kendi içerisinde
u ra ırsın, hangisine el ataca ını a ırırsın.
devam edip gidiyor.
Hapse dü ersin kimbilir ne zaman çıkarsın
Süreyya meselesine gelince, Süreyya
belli olmaz, seni bekler mi beklemez mi o da
ortaokuldan sonra okula devam etmedi.
belli olmaz. Çocuk ister, sen olmaz dersin, al
Sanıyorum sebep annesinin hastalı ı idi.
ba ına bela. Bir kadın bütün bunların
Sonra bir satı ma azasına tezgahtar olarak
altından yalnızca bir kutu sevgi ile kalkabilir
girdi, bu hengamenin sürdü ü dönem hala
mi? Anladın mı a salak karde im deli misin,
orada çalı ıyordu. yi biriydi ama politikayla
divane misin?"
ilgisi yoktu. Gel gör ki Ferahi'yle ikisi
O kadar dil dök, bir yı ın ey anlat, binbir
birbirine sırılsıklam a ıktılar ve bu a kları
dereden su getir nafile. Süreyya ba kaymı ,
gün
o
geçtikçe
büyüyordu.
Ferahi'nin,
kendisine
çok
ba lıymı ,
her eye
Süreyya'nın politikle tirilmesi diye bir derdi
dayanırmı , zaten bütün bunları onunla
yoktu
konu mu mu ,
ma allah.
konu mu tum, devrimcilerin
Onunla bu
evlilik
bir
çok
böyle ili kilerine
kez
o
kendi
ba ına
neler
yürümez,
gelebilece ini çok iyi biliyormu . Sevginin
bakı ı
gücünü hafifsiyormu uz. Çocuk meselesine
farklıdır, sonunda sıkıntı çekersin diye.
gelince,
Tuhaf bir mantı ı vardı, bu konuda deli-
devrimci çocuk yapmaz diye bir kural olur
kanlılı ı tutuyordu herhalde: "Ben, bana a ık
muymu ,
birini,
onun
bu
duygularını
bizim bu
gibi
dü ünmüyor-mu ,
nasıl
kuralmı
öyle,
kullanarak
devrimcilerin çocuk sevmeye hakları yok
devrimci yapamam" diyordu. Burjuva basını
muymu , falan filan. "Ulan yarabbim, dev-
her gün bu tür eyleri kullanıyor-mu . Ulan
rimcinin çocuk bakmaya zamanı mı var,
o lum asıl devrimcile tiremez-sen kullanır,
parası mı yar, yeri mi var? Kim bakacak, kim
e ek kafalım. Ama yok, Nuh der peygamber
büyütecek. Bu memlekette sırf babasından
demez, kafası bir türlü almaz. "Karde im
dolayı
bak, devrimcilikte adamın ba ına her ey
yapıyorlar. Haberin var mı? Onu geçelim,
gelir. Örne in kaça a dü ersin gelir karını
polis evinizi sardı ında "Valla çocuk vardı"
alırlar, i kence ederler, seni bulmak için. Bu
deyip pa a pa a teslim mi olacaksın, yoksa
a ır bir eydir, herkes ta ıyamaz, evlenirsin
polise çocu u gösterip "Bu yavruya acıyın"
seni ta allahın bir yerine siyasi çalı ma için
mı diyeceksin? Çocu un gözünün ya ına
gönderirler, karın burada kalır, sen hasretini
bakacaklarını mı sanıyorsun?
çekersin, o kocam der sızlanıp durur. Konu
kna
5
ya ındaki
etmek
çocuklara
mümkün
i kence
de il
tabii.
kom u dedikodu eder, annesi kaynanası
Ferahi'nin bu kadar ta kafalı, sekter, kendi
ba ına vurur durur, bu hayata tahammül
ba ına gidi ine ilk kez tanık oluyorum. n-
edemez. Bakarsın polis pe inde, sen karınla
sanın sinirlerini tam tepesine çıkartacak bir
üç gün orada, be gün burada dolanır
tavır içerisindeydi. Baktık olmadı meseleyi
durursun,
sorumlu arkada lara götürdük. Nihayetinde
sürekli
polis
korkusundan
psikolojik sorun bile çıkabilir, ne biçim hayat
Ferahi
bu der, ikide bir önüne çıkar. Sen bir karınla
görünüyordu. li kinin yeniden sorgulan-
ikna
olmu tu,
ya
da
öyle
u ra ırsın, bir taraftan da bir TAVIR
27
ması, dönü türme yolunda çaba için bir süre
arısızlıklar söz konusu oluyordu. Güzel
verildi; bu süre içerisinde ili kinin seyri de
tarafı u: Ben kendi deneyimlerime daya-
gözlenecekti. Ayrıca Süreyya ile ilgilenmesi
narak söyleyebilirim ki, devrimci mücade-
için, bir kız arkada da görevlendirilecekti.
lede ince hesapçılık, her eyi önceden planlı
Do rusu bizimkilerin aklında böyle bir ey
ve düzenli hale getirme iste i pek iyi bir ey
yoktu ama Ferahi'ye güven olmaz diye bunu
de il. Bu tutum üretmekten vazgeçmenin
ben istemi tim.
yolunu açıyor aynı zamanda. Bahanecili in,
Aslında ona da ihtiyaç kalmadı, o süreçte
tereddüdün, " unlar unlar olmazsa bu i
patronu ile arasında geçen bir mesele
olmaz"cılı ın,
yüzünden Süreyya i ten ayrıldı, bir fabrikaya
hesapçılı ının ve benzer tutumların bize
girdi. Orada bizimkiler sendikal çalı ma
verece i zarar daha çoktur. Fütursuzlu u,
yürütüyorlardı; Süreyya çalı malara katıldı,
cüretkârlı ı,
bir
eydir; bu güzellik de bir devrimciye yakı ır
taraftan
bizim
u ra ılarımız,
di er
taraftan sendikal çalı ma Süreyya'ya önemli mesafeler katettirdi.
kendini
garantiye
atılganlı ı
alma
ya amak
güzel
ancak. O süreçte cunta geldi. Hareket kendini
Sonuçta evlenebilmeleri için izin çıktı.
ba tan sona bu yeni ko ullara adapte
Dü ünleri de güzel olmu tu. Seveni çok ya,
etmeliydi. Ama ilk önce insanların kafala-
dü ününe katılan da öyle çok olmu tu.
rında ve davranı larında gerçekle tirmeliydi.
Evlenmelerine
razı
Her eye ve her yeni ortama kolay adapte
gelmemi ti. Tartı ma, konu ma, araya adam
her
olabilen Ferahi nedense bu yeni ko ullara
sokma, ikna falan kâr etmedi, sonunda ikisi
adapte olmada güçlük çekiyordu. Belki
de
tehlikeyi somut olarak hissetmiyordu. Gerçi
ailelerine
ikisinin
resti
çektiler.
ailesi
Anla ıldı ı
kadarıyla i gönül meselesine gelince resti çekmek
daha
de
Sonunda olan oldu. Ailesinin evine git-
mecburen kabul etti, evlili e razı oldular,
memesi gerekiyordu. Polis tarafından bilinen
gönülsüz.
bir yerdi. Ferahi kuralı çi nedi, yılba ını,
Ferahi
kolay
ba arılı
oluyor.Aile-ler
pek ço umuzda vardı bu duyarsızlık.
yöneticilerimizdendi.
senenin
bir
gününü
ailesi
ile
birlikte
Ku kusuz çok ba arılı demek yanlı olurdu
geçirmek istedi. Polis nereden bilecekti ki,
ama emsallerine göre iyi idi. Çalı tı ı birimi
hem onlar da bu gece e lenmek isterlerdi.
belli bir dinamizmle sürüklüyordu. Herhangi
Ama öyle olmadı, gece saat üç sıraları
bir i çıktı ında yapabilir miyiz, yapamaz
kapıyı polisler çaldı, Ferahi'nin yapacak bir
mıyız, diye dü ünmezdi, yapılması gerekli
eyi yoktu, kıskıvrak yakalanmı tı, Süreyya'
ise
kendine
da onunla birlikte... Sonradan ö rendi imize
güvenliydi. nce hesaplarla, ölçerek biçerek,
yaparız
derdi; o
düzeyde
göre Süreyya' nın bütün itirazlarına ra men
hassas terazilerde tartarak hareket etmezdi.
olmu bu ziyaret.
Görevi ilk kavradı ı anda yola çıkardı,
Uzun bir süre haber alınamadı ikisinden.
problemleri bu yolda giderken çözerdi. Bu
Ba larına
bir ey
gelir
diye
tarzı sakıncılıydı ama güzel tarafları da
Birbirlerine
yaslanıp
vardı. Belli bir da ınıklı a neden oluyordu,
kadar direnmi ler. Bu bizim gö sümüzü
arada sırada önce-den hesap yapmamı
kabartıyordu. Süreyya'yı savcılıktan bırak-
i kencede
korktuk. sonuna
olmanın getirdi i baTAVIR
28
tılar. Ferahi 2 ya da 3 yıl içeride kaldı, direni çilerle
Bir karar vermesi istenildi ondan. Uzun süre iki
birlikte oldu hep. Süreyya bir süre tutuklu ailelerinin
arada bir derede kaldı. Artık siyasi olarak bitmi ti ama
direni inin örgütlenmesi için u ra verdi; hareketin kan
ne Süreyya'dan vazgeçebiliyordu, ne de devrimcili i
kaybı arttıkça farklı yerlerde görevlendirildi. ikayet
sürdürebiliyordu. Süreyya gerçekte taktir edilecek bir
etmeden en zor görevlerin altından kalkmayı bildi.
davranı içerisindeydi. Kendisinden umulmadık bir
Ferahi çıktı ında Süreyya ile görü meleri
en
tarzda hareket ediyordu demek zor, dahası haksızlık
azından belli bir süre için olanaksızdı. Bir süre
olacak. Çünkü zaten
Süreyya'yı aradı, bulamadı. Kendisine bundan sonrası
gereken bir tavır sergiliyordu ama hele öyle bir
için ne dü ündü ü soruldu. Görev istedi. Ama görevin
zamanda, taktir edersiniz ki, herkesin öyle kolay kolay
hep bir ucundan tuttu, tam sarılmadı. "Hiç bir ey eskisi
becerebilece i i de ildi. Ferahi ile arasındaki sevgi çok
gibi de il ve olmayacak" diyordu. Sanki ba kası ona,
eskilere dayanıyordu ve çok da köklüydü ama devrimci
"Her ey eskisi gibi olacak" demi ti. Oysa olmayaca ını,
ili kiler içerisinde, devrimci çalı ma içerisinde ki ilik
bunun zaten nesnelli e aykırı oldu unu O da biliyordu.
olarak geli tikçe, daha istikrarlı, daha kararlı bir yapıya
Hatalar büyüyordu gözünde. Hareket çok zayıflamı tı
oturdukça Ferahi ile arasındaki sevgiyi daha nesnel ve
ve onu omuzlayacak insanlar arıyordu. Oysa böyle bir
tutarlı bir zemine oturtuyordu. Ferahi onun gözünde
zamanda O, hareketi korunacak bir liman gibi görüyordu
giderek eski de erini kaybediyor, küçülüyordu. Ferahi'yi
sanki. Yanında yöresinde yakalanmalar oldukça yeniden
kahreden eylerden biri de buydu. O zavallıla tıkça
ele geçme korkusu arttı. O sırada Süreyya ile bir araya
Süreyya ondan daha fazla uzakla ıyordu. Sonunda
gelmeleri onun bu korkusunu biraz dindirdiyse de
Süreyya
ortadan kaldırmadı. Polisin özel olarak onun pe inde
Ferahi'ye yapacak bir ey bırakmadı, Ferahi kendine
oldu unu, bu nedenle en azından bir süre yurtdı ına
yeni bir hayat kurmaya çıktı.
giderse
iyi
bulundu. çalı ılıyor,
olaca ını
Zaten bir
de
yurtdı ına
bitirilmesi
yönünde
göstermesi
karar
verdi;
talebinde
O süreçte ne Ferahi ile ne de Süreyya ile görü üp,
adam
getirtilmeye
tartı ma,konu ma olana ım oldu. Örgütsel ili kiler,
nasıl
gönderilsin,
kurallar buna engeldi. Daha sonra Süreyya ile bir
söyleyerek,
yurtdı ından
ili kinin
her devrimcinin
gitme
gönderilmedi.
otobüs dura ında kar ıla tık. Konu madık, birbirimize
O sıralarda Süreyya ile tartı maları arttı. Aslında
bir merhaba bile diyemedik. Allah kahretsin böyle bir
asıl problem Ferahi'nin giderek kendini geri çekmesi,
zamanda, böyle bir olaydan sonra, böyle bir insanla
i leri yarım yamalak yapması. Daha ötesi devrimcili i
konu amıyorsun, kurallar i te. Fakat yine de, Sü-
terk edecek ama ortada Süreyya var, bu meseleyi
reyya'nın gözlerinde pi manlık ve tereddütten eser
halletmesi gerekiyor; Süreyya'dan vazgeçemiyor, onu
yoktu.
da götürmesi lazım, u ra ısı bu yönde.
gözlerindeki.
Biraz
hüzün
ve
gülümsemeydi
yalnız
TAVIR
29
BAK ALTIN
KAYIP ANALARINA Korkuyum ben katillerin gözlerinde Kaybolmadım Kaybolmadım Gözbebeklerinde arayın beni Kısık kalle bakı ların ardındayım Titremeyim ben katillerin ellerinde Kaybolmadım Kaybolmadım Cansızlı ında arayın beni Saklı, buz parmakların kıvrımındayım Suskuyum ben katillerin dillerinde Kaybolmadım Kaybolmadım Ahrazlıklarında arayın beni Paslı bo uk dillerin hırıltısındayım Kabusum ben katillerin rüyalarında Kaybolmadım Kaybolmadım Uykusuz gecelerinde arayın beni Kör kütük sarho sabahlarındayım Ben sevdaların en güzel yarınındayım Kaybolmadım Yüreklerinde arayın beni dostlarımın En büyük fırtınalar orada kopar Bir gün afak vakti kopar gelirim
TAVIR
30
TABUTLUK GÜNCES T YATRO ARAÇ Eski ehir Toplama Kampı...Bu ad ona çok yakı ıyordu. Geni bir alana kurulmu , ıssız bir çölü andırırcasına kar ımız-daydı...
le, omuz omuza kurulan halaylar ve bu ruhla atan yürekler... Eski ehir Direni i...Tel örgüler, duvarlar,
Üç saatlik yol boyunca, otobüste tür-
silahlarını
ku anmı
jandarmalar
bu
külerimizle tek vücut kar ılamı tık sabahı.
güzelli in lekesiydi. Kırmak istercesine direni i,
Ankara'dan, stanbul'dan, zmir'den, yurdun
dizilmi lerdi halkın önüne; ama direni ruhu
dört bir yanından gelen insanlar aynı yürekle
artıyordu, yükseliyordu.
söylüyordu direni türküsünü. Etrafımızda
Analar parçalamak istercesine tutmu lardı
köpek balı ını andıran sinsi sinsi takipler olsa
demir
da, bir taraftan insanları "kimliksizle tirmeye"
i kencecilerden hesap sorulaca ını, yüzüne
çalı tıkları gibi di er yandan sık sık kimlik
tükürüyorlar
kontrolü
yapmayan
yapsalar
da,
cezaevine
onların
kapılan.
Haykırıyorlar
celladın. tutuklu
suratlarına
Yalnızca
açlık
ailelerinin
grevi görü
gözetiminde ula ılsa da; ı ıl ı ıl yanan gözler
yapabilece inin
cevap veriyordu bu günün sayfasına.
de ildi. te yayılmı tı dört bir yana direni .
Bugün 20 Kasım 1991. Tabutluklarda-ki direni in
ondokuzuncu
kararlılıkla,
bilinçle,
günü...Adımlarımızı mücadele
açıklanması
bile
çözüm
Alınlarında kızıl bantlar, halaylarda, türkülerde öpüyorlardı
direni
çiçeklerini.
"Kimse
sesleri
koparamaz çiçe imizi; kimse alamaz elimizden."
yükseltmek için atıyorduk. Mücadele sesi,
diyordu tek yürek. Yeni gelen insanlarla yeniden
imdi hücrelerle birlikte, tel örgüler arkasında,
halaylar kuruluyor, türkülerle co uyor, türkülerle
bütün yurtta aynı yürekle yükseliyordu.
inliyordu Eski ehir Toplama Kampı. Bu inançla
Ve cezaevi kapısı...Analar, babalar; ço-
yayılıyordu dalga dalga sesi kavganın. Direni in
cuklarını görmek, mücadelelerinden onur
tek bir yumruk halindeki sesi ve bu sesin içinde
duyduklarını söylemek için sıralanmı lardı.
anaların
Hayır, izin verilmiyor, çünkü korkuyorlar
silahlara jandarmaların, çarpıyordu renksiz,,
yaptıkları i rençliklerden. Bir süre sonra,
utanmaz, anlamsız yüzlerine i kencecilerin.
yalnızca
açlık
çarpıyordu
ellerindeki
katılmayanlarla
Mücadelenin içinde filizlenen tiyatromuz,
görü ülece ini söylediklerinde; e ilen ba lar
nasıl gecekonduda, okullarda, fabrikalarda,
de il,
hakkımız
kitlelerle omuz omuza, yürek yü-re eyse;
vardı
halkımızın onuru olan siyasi tutsakların
tek
engellenemez"
grevine
haykırı ları,
yumruk diyen
"Görü yürekler
kar ılarında.
direni ine de aynı bilinçle katıldı. Bu bilinçle
20 Kasım 1991...Bir tarafta 20. gününe
hazırladı ımız, yüre imizden kopardı ımız,
gelinmi açlık grevindeki tutsaklar hücrelerde
beynimizle güzelledi i miz "Tabutluk" adlı
bugünü yazarken, di er tarafta ele-
oyunumuzla siyasi tutsaklara yapılan i kenceyi, baskıyı anlatma-
TAVIR
31
ya çalı tık. kenceci rolünü oynayan ar-
söylüyordu; tertemiz yüzü ı ıl ı ıldı. Tel
kada larımıza "Kefen giy, kefen!" diye ba-
örgülere sarıldı sonra. Bir ey duyuyor;
ırarak nefretini anlattı analarımız. Bir ba ka
evet, evet; herkes tel örgülere sarıldı. Bir
arkada ımız
sessizlik, hücrelerden sesler geliyor; anla-
i kence
cezaevinin
yapılmadı ını
sözcü ünde
iyi
oldu unu,
anlattı ında,
yuhalamalarla,
her
ta larla
kar ıla tı. Ama biliyorduk ki, i kencecilerin i renç
yüzlerini
sergileyebilmi tik
yamıyoruz tam, yükseliyor gözler, yürekler, beyinler
hep
birlikte:
" nsanlık
Onuru
kenceyi Yenecek!!!"...
oyu-
Çölün ortasında ne cezaevi, ne duvarlar,
numuzda; atılan ta lar, yuhalamalar bunun
ne tel örgüler...Orada tek yürek olan direni
göstergesiydi, ve biz bu ta lardan, bu
mar ları,
yuhalamalardan
bütünle en
onur
duymu tuk.
Oyunumuzun sonunda tutsakların direni ini anlattık:
dı arda
birbiriyle
vardı.
Duvarlar
türküler
engelleyemiyordu ça layanın sesini. Gitme zamanı gelmi ti. Direni Anka-
"Ana, baba karde im, balkım Nasıl
içerde,
tutacaklar
namludan
ra'da devam edecekti. Sürecekti kararlılıçıkmı
kur unu
ımız, mücadelemiz. Analar hâlâ dimdik ve onurluydu.
Nasıl karartacaklar do maya durmu güne i
Otobüsler
hareket
etti.
An
kara'ya do ru, yine aynı güzellik, aynı sevdayla.
Nasıl söndürecekler yürekteki bu ate-
Yolumuz bu co kuyla karı ıyordu da lara, ovalara, ormanlara. Ama direncimizi
Nasıl? Nasıl? Nasıl?
kırmak için ellerinden geleni yapanlar; imdi
Ben burda sen orda tutsak, öyle de-
de otobüsümüzü durdurmu lardı. Ankara
ilmisin
dı ından olan araçları sokmak istemediler
Seyretmiyor musun onun TV sini, okumuyor musun gazetesini
giren polislerle ve aracımızın önünde ve
Sömürülmüyor musun fabrikasında, dairesinde, tarlasında
arkasında
polis
arabaları
gözetiminde
Ankara'ya getirildik. Amaçları eylemimizi
Unutma baba, unutma ana, unutma halkım unutma
sürdürmemizi
engellemekti.
Aracımız
hareket etmeye ba ladı; ama bu durum
Ya amanın bir ba ka adı direnmektir!" Sarılıyorlardı
Ankara'ya. Bizse ellerinde silahlarla içeriye
bizleri ne yıldırabilir, ne de susturabilirdi. Yine devam ediyordu hep bir a ızdan
analar
birbirlerine;
ku-
mar larımız
ve
türkülerimiz.
Alnımızda
cakla ıyordu yürekler yeniden. Direni imiz
bugünün direni çizgisi vardı, siline-mezdi
sürüyordu. Devrimci mücadeledeki sakat
ve silinmeyecekti.
arkada larımız,
fa izme
benzeterek
Sonunda, kulaklarımızda yankılanan;
parçaladıkları tekerlekli sandalyeyi cezaevi
türkülerimiz, mar larımız, sloganlarımızda;
kapısına atıyorlardı, utansınlar diye.'
ve adımlarımız hergün daha sert ve kararlı
Bir ana, elinde kızıl e arp, a ıt yaktı güne in dimdik indi i zaman. Ne güzel
TAVIR
olacaktı. Direni sürecek ve yankıla-nacaktı yurdun dört bir yanında .
32
SONER KAYNAR
KU KIRIMI HAYAT AZ M Hava sıcak ve nemli. Çınar yapraklan
la, taklalar atarak döne döne gelirler geri-
hı ırdıyor oysa. Ben mi sıkıntıdayım yoksa?
singeri.
Kurba alıdere'nin
sularına
Parkı'nın güvercinleri aklabanlık yapmıyor.
Parkı'nın
Daha çok dilenci güvercinlere benziyor. Bir
gözlerimi
simsiyah
yumdum.
Yo urtçu
yemye il çimlerine boylu boyunca uzan-
aklabanlık
yaparlar.
Yo urtçu
güvercin ne kadar bu day yiyor?
manın dü üyle yürüyorum. Ani bir patlama
Korucuların maa ları arttırıldı...
oldu um yere çiviliyor beni. Bu bir araba
Güvercinlerin arasına bir o kadar da
egzozu olmalı. Ah i te! Yine aynı ses. Hem
serçe geldi imdi Hep birlikte gagalıyorlar
de pe pe e!
çimleri. Güvercinler ve serçeler! kisini bir
Van'ın
Gürbulak
ilçesinden
Do ube-
arada
dü ünemiyorum
nedense.
imdi
yazıt'a giden bir taksinin taranması sonucu
diyorum,
smail Efe adlı ki i öldü.
koparıverecekler serçelerden birinin ba ını.
Kuruyup topra a yapı mı otların için-
Kopardı
imdi:
Bir
koparacak
gaga
vuru uyla
dü üncesiyle
dop-
den cılızca boynunu uzatan çimler, kahveye
doluyum. Ko up ürkütmek ve kaçırmak is-
kesilmi çınar yaprakları arasında kay-
tiyorum güvercinleri. ımak'ın Da konak köyünde Mehmet
bolmu lar nerdeyse. Topraksa ıslak. Güvercinler hep birden kanat çırpıyor ve
Kılıç adlı köylü ile misafiri gerilla kılı ındaki
az sonra tekrar konuyorlar aynı yere. Cami
ki ilerce evinden alınarak öldürüldü. Daha
meydanlarından gelip geçenlerin kendilerine
sonra TV'den "teröristler öldürüldü" diye
yem
açıklama yapıldı.
atmalarını
gördükçe;
bekleyen
güvercinleri ya-
Yo urtçu Parkı'nın her iki yanınca sıra-
kı tıramamı ımdır özgürlü ü ve barı ı on-
lanan banklara uzanıyor gözlerim. u iler-
lara. Bu halleriyle güvercinleri, cami çev-
deki bankta oturan genç adamı tanıyorum
resini mekan tutan dilencilere benzetmi-
artık. Az ötedeki tünel in aatında çalı ıyor.
imdir. Hep birden yemciye saldırıp tüm
Onun tam kar ısında bir çocuk kay-kaya
yemleri yemelerini bekleyerek durup izle-
biniyor.
di im de olur. Güvercinlerse birbirini ite
çocukta...Arada
kaka, aç gözlülükle atılırlar serpilen bu day
özlem ve Öfke yüklenip, az ötesindeki
tanelerine. Bazen de kom umun o lunun
banklarda sarma dola sevgililere, kaça-
güvercinlerine
mak buselere uzam veriyor.
gökyüzüne
hep
ili ir
yadırgamı ,
gözlerim.
bırakıverir
onları.
Çatıdan Çekip
gitmezler, çocu un el çırpmasına uyumTAVIR
Tünelcinin
gözleri
bir de
daha
çok
suçluluk, utanç,
Gecenin bir yerinde olsaydı, üçü-be i bir olup döverlerdi bu sevgililerden biri33
ni. Ben görmezden gelir geçerim. Kime ne
manıyor.
zararı var ki bir küçücük busenin.
sonra durup, yaptı ının onuruyla a a ıya
2000'e Do ru dergisi Diyarbakır ubesi çalı anları ölümle tehdit edildi.
bakıyor.
Bir-iki
merdiven
Tedirgin.
Tüm
tırmandıktan
dikkatim
onda.
Dü ecek gibi olsa ko up tutaca ım. Yeti-
Tünelcinin bir bank ötesindeki iki gencin
ebilir miyim ki? Tepeye kadar tırmandı,
bakı ları tek bir noktada dü ümlenmi .
yüzünde gülücükler açtı ve kendini kay-
Erkek arada bir kıza dönüp el hareketleriyle
kaydan a a ıya bıraktı. u tela lı kadın,
birlikte bir eyler anlatıyor. Olmadı, önüne
kaykaydaki çocu u mu arıyor?
e di yine ba ını. Kızın gözlerinden ya lar süzülüyor imdi yanaklarına... Ne zaman
HEP Lice lçe Ba kanı gözaltına alındıktan sonra hiçbir açıklama yapılmadı.
a layan bir kadın görsem, yıllar öncesine
Güvercinler öyle bir havalanıp az öteye
gidiverir dü üncelerim. Çı lık çı lı a bir Kürt
kondular. Bir o kadar da serçe. Simsiyah bir
gelini
gözbebeklerime.
kedi yakla ıyor onlara. Öyle kuyru unu
Tırnaklarını geçirip çizgi çizgi kan derecikleri
sallaya sallaya de il; çenesini ileri uzatmı ,
açar yüzünde. Duyanların yüre ini delen
bakı ları keskin. Güvercin mi, serçe mi, diye
a ıtlar
sonra
soruyorum. Bunun yanıtı yok. "Sana ne"
gözlerinin ya muru tükenir de suskunla ıp
diyorum yakla ıyorsa. Hem bu güvercinler
kalır bir kö ede.
barı ın,
gelip
dökülür
oturur
dilinden.
Nice
Parkın orta yerinde, basket sahasında-ki
özgürlü ün
güvercinler
beyaz
simgesi olur,
de il.
bunlar
O
kara.
iki gencin ba ırtıları Kürt gelininden çekip
Serçeleri de hiç sevmem. Sahi! Neden
alıyor beni. Topu bir biri kapıyor, bir di eri.
sevmiyorum serçeleri? Serçeler çingene
Top potaya çarptıkça "Bom" diye bir ürperti
ku uydu ben çocukken. Köyde herkes
geziniyor içimde.
bu day ekerken babam pirinç ekerdi. Ekim
HD Diyarbakır ubesi ile Özgür Halk
için
tarla
önce
küçük
küçük
göletlere
Dergisi Diyarbakır bürosu bombalandı. HD
bölünür,
Batman ube yöneticilerinden M. Sıddık
bulandırılır ve cücüklemi kavuzlu pirinçler
Tan'ın
bulanık suyun içine serpilirdi. Suyun tortusu
arabasına
konan
bombanın
patlaması...
bu
göletlere
doldurulan
sular
pirinçlerin üzerine çöktükten sonra göletlerin
Basketçüerin beri tarafında genç bir
suyu çekilir ve pirinçler çimlenene de in su
anne çocu unu Sallıyor. Çocu un yüzün-de
verilmezdi, yirmi gün kadar. Bu süre içinde-,
ileri geri uçmanın
aç kalmı çingene ku ları kara bulutlar gibi
gülücü ü
birbirine
korkusuyla, mutluluk karı mı .
Saçları
çökerdi öteberi gömülmü pirinçlerin üstüne.
salınca ın rüzgarıyla oyna ıyor. Yüzündeki
Gün boyunca ba ırmaktan sesim kısılır,
o korkuya ra men güvenli. Annesi yanında
dört dönerdim göletlerin arasında. Ku-ru-sıkı
ya!
doldurulmu Ba ka bir çocuk kırmızı boyalı demir
tüfekler
bile
kâr
et-mezdi
sürülerle çingene ku una. Kilolar-
merdivenden küçük elleri, çırpı bacaklarıyla bir buçuk adam boyu bir kuleye tırTAVIR
34
ca barut, kilolarca saçma harcamı tık, yine
yoksa ben bir çingene ku u ku kırımında?
de
Ba ırıyorum çı lık çı lı a:
kurtaramamı tık
tarlamızın
yarısını,
yeniden ekim yapmı tık bir defasında.
- Uç çingene ku u, uç! Pist pist, ho t—
Siyah kedi iyiden iyiye yakla tı. Sezin-
pist!
leyebiliyorum artık, hedefi bir serçe. Kedinin
ırnak'ın Uludere lçesi Hilâl Kasabası
ayakları yoklara karı mı , topra ın içinden
Belediye Ba kanı Yakup Kara ile dört
içinden yürüyor sanki.
arkada ı taksiden indirilerek kur una dizildi.
Babama çok kızardım herkes gibi biz de
Çocukların kulesinden kaykaya mı bı-
neden bu day ekmiyoruz diye. Çingene
raktım kendimi yoksa bir trenin kompartı-
ku ları ekili bu daya zarar veremez. Bütün
manında mıyım? Sö ütlüçe me'nin yürüyen
tarlaların bu dayları aynı zamanda ba a a
merdivenleri,
durdu undan, çingene ku larının zararı da
apartmanları
payla ılmı olurdu. Buna kar ın zararın fazla
Hiçbirini
olaca ı dü ünülürse köycek ku kırımına
Diyarlar a tım ve bir ehre vardım. Kula-
çıkılırdı. Ku kırımında kimi davul çalarken,
ımda hep aynı bateri: Tak-tı-kı-tak, tak-tak-
kimi tüfek atar, kimi de bö ürtlenlere, a aç
tak...
yapraklarına
tırpan
sallardı.
Tarlalardan
uzak dere tepe kenarlarındaki çalı çırpı ate lere
verilirdi.
Çocuklar
a açlara
tırmanarak ku yuvalarını bozar, bu i lerden arta
kalanlarsa
avaz
avaz
ba ırırlardı.
Suadiye'nin, çok
Bostancı'nın
gerilerde
görmedim
imdi?
mi
oradan
geçerken.
Bölücü teröristlerle çıkan çatı mada... nsanlar yoklara karı mı , her bir yanım korku kokuyor, korku soluyorum. Yakalayıp kolundan bir korkuyu: - Ne oluyor bu ehirde, diye soruyorum. - Bana sorma, ba ımı belaya sokmak is-
Böylece ku lar ürkütülüp kaçırılırdı.
temem, diyor. Bir ba ka korkuya sokulu-
Mardin'in Kızıltepe ilçesinde kepenk
yorum yava ça:
kapama olaylarından sonra ilçedeki dükkânlar gece de açık tutulmaya zor
- Ben bilmem, ben anlamam, diyor o da.
landı.
Sırtüstü uzanıyorum bir banka. Çınar
Bu daylar ba a a durdu unda pirinç-
yaprakları arasından kirli beyaza çalan
lerimiz çoktan boy atmı olurdu, ama daha
gökyüzüne uzanıyorum. Gözlerim kapanı-
önceki hıncımla, ben de katılırdım ku
yor, kıldan ince ipliklerle birbirine ba lanmı
kırımına.
noktalar
Çingene
ku larından
birini
uçu uyor
yakalayabilseydim e er;diri diri yolmaz mıy-
geçmeden
bir
dım tüm tüylerini, kolsuz kanatsız, asabil
yüzünden
a rı.
bırakmaz mıydım onu? Yakalamı mıydım
omzuna.
yoksa ben bir çingene ku u? Siyah kedi yürümüyor artık. Yay gibi
oradan
kadın
oraya.
Çok
çıkageliyor
gök-
Gökku a ı
toplamı
- Kırmızı, diyorum, - Kanım, diyor,
gerilmi . imdi sıçrayacak serçenin üstüne. Çingene ku ları aç kalmasa yine de saldırır mıydı pirinçlere? Yakalamı mıydım
TAVIR
35
-Ye il, diyorum,
sesinden, tüfeklerin minik güllesinden, pırpır
- Mezapotamya, diyor,
atan korkulu yürekleriyle kanat çırparken
- Sarı, diyorum,
barut bulutlu, barut kokulu gökyüzüne,
- Umudum, diyor,
vurulup dü er üçü-be i. Uçmayı bilmez bir
- Beyaz, diyorum,
yavru çingene ku unun yolunur tüm tüyleri
- Öldürdüler, diyor.
birer birer. Gelme!
Bu kadını tanıyorum sanki bir yerlerden.
- Yarın bırakaca ız dediler de karanlı a
büzgülü, dallı güllü, allı ye illi
karı tılar yüre imin yarısıyla. Yarın bı-
fistanlarıyla, ba larını örten beyaz men-
rakaca ız dediler de alıp götürdüler bir
dilleriyle hep birbirine benzemez mi Kürt
yastı a, bir yola ba koydu umu. Geceler
gelinleri? Taze gelinler saygıya durur, ko-
güne döndü, günler geceye. Maden yo-
nu mazlar atalarıyla. Bir yıl, iki yıl, bazen de
lunda,
bir ömür sürer gelinlikleri. Belik saçlarım
Aydın'ımı: Sırtında kur un yarası, ba ında
örten mendilin içinden kara ka ları, kara
ezik... Sarıp sarmaladım gökku a ına.
Belden
gözleriyle, yüzyılların öfkesiyle bakarlar kara yazgılarına; öylesine
mahsun. Ama
bu
bir
köprünün
altında
buldum
Gökku a ı toplayan kadın büyük bir meydanın
ortasına
bıraktı
gökku a ını.
kadın; ba ı mendilli, yüzü mahsun de il.
Gözlerini yumdu, elini a zına koydu. Bir tilili
Yüklenmi tüm gezegenlerin acısını da sanki
çekti gökyüzüne. Da dan da a vurarak
bunun farkında de il. Okuyamıyorum yüz
yankılanıp ço aldı aynı ses. -Tililililili!!!
çizgilerini. Ellerimi kaldırıp gö e: - Gelme, gelme! diye sesleniyorum. Duymuyor.
Gökku a ı
omuzlamı ,
tüm korkuları, nasıl da alay edersin ölümle.
a ıtlarla geliyor: -Geldiler geldiler, sessizli in Geldiler
Gökku a ı toplayan kadın, ku lar gibi çı ırırsın ku kırımında. Nasıl da hiçlersin
geldiler,
börtü-böcek
içinden. uyurken.
Nasıl sı dırdın yüzyılların öfkesini tek bir sözcü e.
Geldiler geldiler, gecenin kara yerinden. Uzun namlulu silahlarıyla geldiler. Senin
Gökku a ı toplayan kadın tek ki ilik
benim gibi giyimli, dört ki iydiler. Korkulara,
halaya durdu. Bir tilili sa a bir tilili sola, üç
endi elere karı mı yüre imi duydular da:
tilili de ileri. Sonra yine bir sa a, bir sola,
- Korkma bacı biz polisiz, bilgisine ba -
dönüm
dönüm
dönüyor
gökku a ının
etrafında.
vurup yarın bırakaca ız, dediler. - Gökku a ı toplayan kadın, n'olur gelme
Duyan geldi, duyan geldi, tililiye tilili
ku kırımı var. Bilir misin ku kırımında yuvaların
paramparça
bö ürtlenlerin,
karaçalıların
savruldu unu, yangınlara
tırpanlara vuruldu unu. Ak amın alaca vakti sürülerle çingene ku u; davulun top
ekledi. O meydana sı mayıp sokaklara ta tı tilili. Ta lar mermilerle çarpı ıyor. Elimde bir ta ;
ko uyorum.
Kurba alıdere!
Kurba alıdere kırmızı akıyor. Kırmızı.
TAVIR
36
OLCAY YARAYICI
SÖNDÜRÜNCE YILDIZLAR I IKLARINI Pencereden bakan çocukların ate e kenetlidir gözleri çiçe e hazır büyür yürekleri Köyüm ne güzelsin topla ırdık mermilerin yuva kurdu u duvar kenarlarında sevdayla konu urduk mahpuslu u, direnci, ölümü Tarladan dönen ırgatların dizilirdi türküleri rüzgârın ıslı ına Çocuk çı lıkları katılır pe isıra umutlar ye erirdi koyaklarda Pusuya yatınca soylular söndürünce yıldızlar ı ıklarını Köyüm ölüme soyunurdu sanki Kızgın avuçlarında direndik baharın zincirlerini kırdık suskun bekleyi lerin da lara sevdalandı yüreklerimiz
TAVIR
37
H. EREN ÇEL K
HASRET MDEN KES TLER I.
Hasretlik kanayan gül çiçe inin hüzünlü gözya larıdır a ırca bir inme gibi iner yüre ime Sevdanın getirdi i ayrılık ise geceleri uzayan saatlerin sabaha eri ilmezli ini içinde ta ıyarak uykusuz günlerime yolda tır...
II.
Hasretlik sınır boylarına çekilmi tel örgülerle sarar yüre imi uzak ülkelerde -sürgündebir ba kadır ana özlemi yâr özlemi hele sevda yüklüyse yüre in dayanılmaz çekilmez ayrılı ın getirdi i acılar Sürgünde Hasretlik stanbul ayrılı ı de ildir amele pazarlarında ülkemin... Gurbet olmaktan çıkalı çok oldu stanbul'un amele pazarları Burası ne stanbul'un amele pazarlarına ne Bursa'nın dokuma fabrikalarına ne de Adana' nın pamuk tarlalarına benzer...
TAVIR
38
III.
Burda gökyüzünün mavili i görünmez yüksek bacaların saçtı ı toz ve dumandan. çi eyleri bizim gurbetçi evleri Mannesman'ın Thyssen'in gölgesinde kara bir da gibi büzülerek terkedilmi kaderine...
Hasretlik bir ba kadır el kapılarında bir ba kadır beni çepeçevre saran insanlık Sokaklarda gözler hep üzerime dikilir bakı lar bir ba kadır fabrikalarda, ocaklarda Dökümde.... Bir ba kadır dostluk hava so uk ve so uk bir dostluk yüre imin içine i ledi i leyecek alıp götürecek yüre imin sıcak sevgisini Avrupa'nın sanayii kentlerinde yolları tıklım tıklım dolduran otomobillerde terimdir maddele en... Ocaklarda grizu patlamalarında ölen fırınlarda kızgın demirim, ate saçarak eriyen benim
TAVIR
39
ÖLÜM TARLASI ASIM ÖZTÜRK
Çı lıklarla parçalanmı gecenin sabahı sis bulutlarıyla örülmü tü. Aralıksız süren hava akımlarıyla füzeler, depremleri aratırcasına, ehri tir tir titretiyor; kana, acıya, çı lıklara, ölümlere gömüyordu. Evleri ba larına çökertilen binlerce insanın çı lıkları, diri diri gömülmeler, suskular, öfkeler, özlemler, ayrılıklar ya amın dayattı ı bir gerçekti yine. Bir kez daha ihanete u ramı tı Med kütü ü, bir kez daha abanmı tı zulüm ate in çocukları üstüne. Asırlardır ya anılan vah et bir kez daha ya anıyordu. Hava alanları boyunca günlerdir evinde hapisti Havar. Evde yiyecekler tükenmi ; ne dı arı çıkabiliyor ne de uyuyabiliyordu. Evdeki her ey tedirginlik rüzgârları üfürüyordu dört bir yandan. Uzun bir süre, hüzünleri yüklenmi gözleriyle kızı Cane'ye baktı: - Geceler hiç olmasa Cane, karanlıklar sevgilerle ı ısa, öpüp koklasaydım seni, tüm sıcaklı ımla büyütebilseydim. Daha yedi ya ındasın Cane. Hiçbir ey dü ünmeden bir süre daha baktı Cane'ye. Tedirgindiler, üzgündüler, a kındılar, yaralı ve buruktular. Öfkeyle acı yüklüydüler. Evinden köyünden, yerinden yurdundan kopup gitmek bir yerlere...Ve üstelik yeterince direnmeden. Omuzlanası bir yük de ildi bu. Dizlerine tutunarak do ruldu. Sanki tüm kemikleri çatırdıyordu: - Kalk! Gidiyoruz Cane, dedi. TAVIR
Yorgun ve bitkindi Cane. tirazsız, elini annesinin avucuna bıraktı. Soka ın ba ında yanmı , paramparça olmu insan ölüleriyle kar ıla tılar. Hava akınları bitecek gibi de ildi. Napalm bombalarıyla, top sesleriyle yırtılıyordu gün. Tanıdık sokaklar tanınmaz olmu lardı artık. Havar, her akında Cane'yi gö süne bastırarak kartal gibi üzerine kapanıyor, akın durdu unda yeniden yola koyuluyordu. Her adım, evlerinden, kasabalarından biraz daha koparıyordu onları. Bunu dü ündükçe, "Böyle olmamalıydı" diyor, siperi direni siz terketmenin acısı yüre ini darlıyor, dü üm dü üm olup bo azına çörekleniyordu. Birçok insan kaçmayı reddetmi , dövü mek için da lara, sipere ko mu tu. Bunlardan biri de karde i Evin'di. "Dövü meden teslim olmam, köle gibi ya amaktansa ölmeyi ye lerim" diyerek pe merge müfrezesine katılmı tı. Havar bir yandan yürüyor, bir yandan da karde inin tavrını dü ünüyordu. Ayrılırken sıkıca sarılmı lardı birbirlerine. Omuzları ısla-nana de in öylece kalakalmı lardı. Havar nereye gitti ini bilmeden yürüyor; da lara yürüyen karde i Evin'le, yıllar önce i galcilerle öldürülen kocası gözlerinin önünde dönüp duruyorlardı. Cane'nin yüzü so uktan kızarmı , gözleri ya armı tı. Durmaksızın titriyor, di leri takırdıyordu. - Ü üyorum anne, dedi. 40
Havar, ate lerin, alevlerin içinde yürüyordu sanki. Kemiklerine i leyen so u u hissetmemi ti o ana de in. Titreyen kızına sarıldı: - Yürümemiz gerek Cane. Belki sıcak bir yer buluruz. Bakı ları, hemen önlerinde yürüyen kadının so uktan mosmor olmu çıplak ayaklarına takıldı. Yan taraflarındaysa güçlükle yürüyebilen hamile bir kadınla ihtiyar bir adam vardı. Nereye gidiyorlardı, nelerle kar ıla acaklardı? Bunu o an için kimse dü ünmüyordu. ehirler, kasabalar ölüm tarlasıydı artık. Yüreklerinde isyan kıvılcımları...Yürüyorlardı. - Nereye gidiyoruz, diye sordu Cane. Havar bir süre sustu, yutkundu, yanıt aradı. Yürüyen binlerce insana baktı. Yanıtı yoktu bu sorunun. - Bilmiyorum Cane. Bu insanlar nere ye giderlerse biz de oraya gidiyoruz. Sonra, da ların doruklarında gezindi bakı ları. Bir giz, bir dost ça rısı, gelin diyen bir eyler vardı oralarda. Tutkundular. .. Kızgındılar... Sevdalıydılar... Ba ları her sıkı tı ında da lara sı ın' mı , en zorlu çarpı maları oralarda vermi , en güzel a kları oralarda tatmı , en güzel çiçekleri oralarda koklamı lardı. Dosttular...Tanıktılar...Meskendiler... Onlarla söyle ir, onlarla dertle irlerdi. Bu bazen sitem olurdu, bazen dilek, yakınma, soru. Bazen de ikâyet. Ate tiler...A ktılar... Siperdiler... Bir köprüye gelmi lerdi. Köprüyü tutan pe mergelerden biri "Durun" diye ba ırdı. Sonra yüksekçe bir yere çıkarak konu maya ba ladı: - Evlerinizi, sokaklarınızı, sokak ortasında yatan cesedinizi bırakıp nereye gidiyorsunuz? - Yetmiyor mu çektikleriniz? Bu kaçı , bu korku, bu bozgun niye? Bugüne kadar TAVIR
kaçıldı da ne oldu? Zulüm bitti mi? Sizler gibi çocuklarınızın da ezilmesini, horlanmasını mı istiyorsunuz? - Hiç olmazsa onları dü ünün. Kendi niz için bir eyler yapmak istemiyorsanız da onlar için yapın! Bu sözler kalabalı ın arasında bir dalgalanma yarattı. Herkes birbirine bakmaya ba ladı. Pe mcrge konu masına zaman zaman ara verip, tepkilere bakıyor, sonra yeniden devam ediyordu. - Kaçmak do ru de il. Dövü ün, dire nin, sizler için dövü enlere, sizler için di renenlere, topraklarımız için ölümü ku caklayanlara sahip çıkın. Ölün, öldürün ama kaçmayın! Bu güzel topraklarımızın, da larımızın, yaylalarımızın size, direnen, dövü en insanlara ihtiyacı var. Zulüm kaç makla de il, direnmekle yenilir. Biz dö vü meye kararlı ve gönüllüyüz. steyen bi ze katılabilir. Aramızda olmaya, silahsız olup da silahlı mücadele içinde yer almak isteyenlere silah vermeye hazırız. Bizimle olmak isteyen bu tarafa geçsin. Kalabalı ın arasında kısa bir bocalama ve durgunluk anı ya andı. stenilen tarafa geçmeler ba ladı. Havar'sa geçip geçmemekte tereddüt ediyordu. Havar'ın bocaladı ını gören bir pe merge: - Gö sünüze bastırdı ınız kızınız mı? Merak etmeyin, onu imdikinden daha gü venli bir yere götürürüz, dedi. Havar'ın bekledi i bir yanıttı bu. Birden içinin ferahladı ını duyumsadı: - O zaman ben de bu kavgada varım, ben de zalimlerle dövü ece im, diyerek kavgadan yana olanların safına geçti. - Silah kullanmayı biliyor musun? - Biliyorum, dedi Havar. Silahlarla birarada büyüdüm ben. Artık biliyordu nereye yürüdü ünü. "Kavga" dedi ve yürüdü. "Kavga" dediler ve yürüdüler. 42
DÜN BUGÜNÜ, BUGÜN YARINI HAZIRLAR TAVIR Bugün herkes 12 Eylü 'e her zaman-
da aynı vaadlerde bulunuyor. Büyük sözler veriliyor. Somut eylerden söz ediliyor.
kinden daha çok kar ı çıkmaktadır. Çünkü 12 Eylül, gözaltına alınan binlerce
Ancak somut adımlar atılmıyor.
sakat
Her eyden önemlisi kitlelere iktidarın
bırakılan yüzlerce insanın, yargısız infazla-
gerçek yüzünü açı a çıkaran bir mesaj ve-
rın, onlarca idamın, on yılı a kın hukuksuz
riliyor.
insanın,
gözaltında
katledilen,
"Biz verece iz ama istedi imiz zaman,
tutukluluk hallerinin tarihidir. 12 Eylül'ün tarihinde ba ka eyler de
istedi imiz ölçülerde verece iz." "Biz vadediyoruz ama, siz talep etme-
var. 12 Eylül'ün tarihinde toplatılan, yakılan, Seka'ya hamur yapmak için gönderilen Eylül'ün
ASLA! Bizim ihtiyaçlarımızı bir ba kasının keyfi belirlemesine bırakmamalıyız.
yüzbinlerce kitap var. 12
yin. Hele örgütlü bir biçimde...ASLA!"
tarihinde,
kitaplarından,
dergilerinden, yazılarından dolayı tutuklanan, yüzlerce yıl cezaya çarptırılan yazarlar, aydınlar var.
Yarın kuraca ımız yeni dünyanın adımlarını bugüne sahip çıkarak atabiliriz. Bugün her zamankinden daha fazla örgütlü hak alma mücadelesini savunmalıyız.
12 Eylül'ün tarihinde, salt ürünlerinden
Bugün her zamankinden daha fazla
dolayı yasaklanan, baskılanan, pasaport
"Gelece imizi belirleyecek olan biziz" de-
verilmeyen, kamu haklarından yararlanması
meliyiz.
engellenen sanatçılar var. 12
Eylül,
basın-yayın, topluma
yoz
Amerikan
kültürünün,
radyo-televizyon
aracılı ıyla
nüfuz
de erlerinin,
Bugün her zamankinden daha fazla ge-
öz
ettirilerek
halkın
kültürünün
lece e ve kaderimize sahip çıkmalıyız. 1) Örgütlenme en me ru haktır. Ör-
öz
gütlenme, insanlı ın ya amdan elde et-
dejenere
ti i en ileri, en temel kazananlardan
edilmesinin tarihidir.
birisidir. Ortak ya am ko ullarını pay-
Bugün 12 Eylül'ün savunulacak, sahip-
la an insanların ortak dü ünme, ortak
lenilecek hiçbir yanı kalmamı tır. Gayrı-
hareket etme, ortak konu ma hakları
me ru yanı tümüyle açı a çıkmı , adeta kirli
vardır. ktidar örgütlü bir güçtür. Halk da
çama ırlar ortaya dökülmü tür.
örgütlü bir güç olmalıdır. Sosyal re-
Belki de bu yüzden, koalisyon hükümeti
formları ve köklü dönü ümleri halkın
seçimlere, 12 Eylül'ün yargılanaca ı, tüm
örgütlü gücü belirlemelidir. Sanatçı ve
kurum ve kurulu larıyla tasfiye edilece i
aydınlar sosyal bir kesittir ve tüm sos-
vaadleriylc geldi. Ve bugün iktidar
TAVIR
46
yal kesitler gibi örgütlenme hak ve öz-
rol" uygulamasının bir sansür aracı haline
gürlü üne sahiptir.
getirilmesine son verilmelidir.
a) Sanatçı ve aydınların kurdu u sen-
f) Sanatın kitlelere ula masında en do
dika, kooperatif, dernek, enstitü vb. olu-
laysız yollardan biri "Sokak gösterileri"-
umlar desteklenmeli ve yasal güvence al-
dir. "Sokak gösterileri" me ru bir kültür-
tına alınmalıdır.
sanat etkinli i olarak kabul edilmeli, her
b) Bu olu umların uluslararası ili ki ve etkinliklere katılımları sa lanmalı, önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
hangi bir sınırlama getirilmemelidir. g) Çe idi "gerekçeler"le kitap, kaset vb. yayınların toplatılmasına son verilme
c) Bu olu umlar, ülkedeki kültürel at-
li, yasalardaki sanatçı ve aydınların ürün
mosferi belirleyecek olan resmi kültür-sa-nat
lerinden dolayı cezalandırılmasını öngö
politikalarında söz hakkına sahip olmalı,
ren maddeler iptal edilmelidir.
denetleyebilmelidir.
3) Amatör sanatçılık, özünde bir ka
d) Bu olu umların di er sosyal kesitlerin örgütlenmeleriyle
kurulacak
ili kileri
engellenmemelidir. kendini ifade edi i, halkın kendini ifade edi idir. Bilim ve sanat ürünlerinin halka ve
faaliyetlerine
halkın katılımı
sanat onu
üretimi
bu
amaca
yakınla tırır, halkın kendini ifade edi inin bir
aracı
haline
getirir.
Bu
eylemin
önündeki her engel, halkı kültürsüzlü e, emperyalist, yoz kültüre mahkum etmek ve dü ünceyi cezalandırmak anlamına gelir. a) Bilim ve sanat ürünlerine konan sınırlamalar tümüyle kaldırılmalıdır. b) Ön denetim (sansür) e son verilmeli, sanatçı
ve
olumsuzluklara kar ın dı tan gelen bu zorlama olmaksızın salt sanatın gerek
2) Bilim adamı, sanatçı ve aydının
sunumu
mu hizmetidir. Maddi ve manevi tüm
aydının
kitlelere
do rudan
ula ması sa lanmalıdır. c) Kültür ve sanat etkinliklerinde önceden izin alma zorunlulu una son verilmelidir. d) Kültür ve sanata ili kin birçok kısıtlama ve yasaklamayı da kapsayan polis vazife ve selahiyetleri yasası kaldırılmalıdır. e) Video ve ses kasetlerindeki "Band-
lili inden yola çıkılıp kar ılıksız üreti lir. Tek destekçisi kitlelerdir. a) Amatör etkinliklerin potansiyel suç olarak görülmesine son verilmelidir. Üzer lerindeki tüm denetim mekanizması kaldı rılmalıdır. b) Sanatçılara çalı ma ve gösteri yeri konusunda olanaklar sa lanmalı, destek lenmelidir. c) Kültür-sanat üretimleri vergi dı ı tutulmalıdır. d) Kültür-sanat dünyasının yeni adayları desteklenmeli,
ürünlerinin
kitlelere
ula masına katkıda bulunulmalıdır. e) Kültür merkezleri ve benzeri kurulu lar tanınmalı, desteklenmeli ve yasal statüye kavu turulmalıdır. 4) Türkiye halkları zengin, geli me» ye açık, ilerici ö eler ta ıyan bir kül tür mirasına sahiptir. Sanatın görevi halkların ya am mücadelesi içinde ya rattı ı, kendi do asıyla uyum içinde olan bu kültür mirasını olumlu gele-
TAVIR
47
nekleriyle sahiplenerek ileriye ta ı
ma, yayın ve e itim yapma özgürlü üne
maktır.
sahiptir.
Ça da lık, kültürel gelene in hayatın gerektirdi i
yeniliklerle
ve
evrensel
kültürle kayna tırılmasında aranmalıdır.
a) Dil, dü üncenin aracıdır. Bütün dillerin kendini ifade etme ve geli tirme hakları tanınmalıdır.
Emperyalizmin dejenere olmu , halklara
b) Kürt halkının kendi kültür-sanat or-
dü manlık a ılayan de erlerine kapıları
ganlarını kurmaları, ürün vermeleri önündeki
sonuna kadar açmakta, halk kültürünü
engeller kaldırılmalı, sansür, toplatma ve
bo makta de-
cezalandırma
uygulamalarına
son
verilmelidir. a) lerici sinema, Amerikan sineması
c) Kürt halkı yüzyıllardır kültürel ku-
kar ısında savunulmak, yeterli fon ayrıl-
rumlarından yoksun ya amaktadır. Kültürel
malıdır.
geli imini sa lamak, asimilasyonu kırmak
b) Warner Bross, UIP ve benzeri sinema tekelleri ile yapılan anla malar a ır yükümlülükler ta ımaktadır. Sinemalar Amerikan filmi oynatmaya mahkum edilmektedir. Bu anla malar feshedilerek ilerici sinema c) Emperyalist kültür hegemonyasının halkların kültürü- üzerindeki baskısına son Bunun
adamlarının
için
sanatçı
olu turdu u
ve
bilim
ilerici-demokrat
kurum ve kurulu lar, radyo, TV, sinema ve basın-yayın aracılı ıyla giren kültür-sanat ürünleri üzerinde denetim hakkına sahip olmalı. 5) Kürt halkı bir gerçektir. Bizim irademize ve kabul edip etmememize ba lı
olmaksızın
bir
gerçektir,
Kürt
halkının dili de öyle. Gelene i, ya am tarzı ve kavrayı ları da. Kürt halkının kültürü bir gerçektir. "Kürt realitesini kabul etmek" tek ba ına bir anlam ta ımaz. Kürt halkı özelinde tüm halklar, ulusal organlarını kurma, ulusal kültürünü geli tirme, kendi diliyle konu -
TAVIR
kurumlar; okul, enstitü, yayın ve kitle ileti im araçları tanınmalı, desteklenmeli ve yasal güvence altına alınmalıdır. d) Kürtçe resmen kabul edilmelidir. 6) Özgürlük ve demokrasi vaadleri
lehine yeniden düzenlenmelidir.
verilmeli.
için kurumlara ihtiyacı vardır. Olu turulacak
dola ıyor ülkede. 12 Eylül'ün yargılanaca ı
vadediliyor.
12
Eylül
yargılanacaksa tüm kurum, kurulu ve ürünleriyle yargılanmalıdır. Ya anan hak gaspları, anti-demokratik uygulamalar ve maddi-manevi
zararlar
küllenmeye
bırakılamaz. Atılacak ilk adım, geçmi e sünger çekmek de il sonuçlarıyla birlikte bir süreci mahkum etmektir. a) Yasaklanan, yarıda kesilen konser ve di er etkinlikler, yeniden yapılmalı, u ranılan zararlar tazmin edilmelidir. c) Yurtta lıktan çıkarılan sanatçı ve ay dınlara yurtta lık hakkı tanınmalı, maddi ve manevi tazminatları ödenmelidir. d) Bugüne de in tüm bu hukuk dı ı uygulamalardan dolayı zarara u rayan sa natçı, aydın ve bilim adamlarının maddi ve manevi zararları tazmin edilmelidir. 49
Söz
: Dara Azadî/Dılgern Müzik :
Grup Ekin
EV N Tu
evin
Tu
hevi
Tu
evin
Tu hesret Tu Bir û baweriyam'ın û jiyan Ez tem te hem hez bıkım Ez j'ite hez dıkım
SEVDA Sen sevda Sen umut Sen sevda Sen hasret Sen inancım, güvenim ve ya am Seni kucaklamaya geliyorum Seviyorum seni Seviyorum seni ülkem
TAVIR
,
50
TAVIR
HABERLER - YORUMLAR
B R SALON KALEM ÖRÜ: GÜRBÜZ AZAK Bu yazı, 19.12.91 tarihli Türkiye gaze-
mak" bilinciyle yo rulmu devrimci sanatçı
tesinde çıkan Gürbüz Azak imzalı yazıya
duyarlılı ının
yanıt olmaktan çok, kö esine "Dürbün" gibi
ramsarlık, yılgınlıkla de il, cesaret ve ka-
iddialı bir ba lı ı uygun gören yazarın ve
rarlılıkla...
onun
gibilerin
dürbünlerinin
ürünüdür.
nançsızlık,
ka-
tersinden
Evet, dünlerden bu günlere çıkıp gel-mi
bakarak, ya amı ne denli tek taraflı ve
Gürbüz Azak. Alnına baktı ınızda yorgunluk
küçücük
izleri görürsünüz.Neden yorgun oldu una
gördüklerini
anlatabilmek
için
yazılmı tır.
gelince, ne de olsa tüm cihana hükmetmi ,
Haber-yorum'da
objektif
bakabilen,
yüzyıllardır her yeri inim inim inleten zat-ı âli
gerçekleri kabul edip halka yaymaya çalı an
Osmanlı
bir aydın olması gerekirken Gürbüz Azak
Gürbüz Azak.
tam tersini yapıyor. "TVye çıkıp, her eyi söylüyorlar,
hem
de
mparatorlu u
torunlarından
Malumatınız, u fani dünyada ataları
sakınmadan,
gizlemeden" diyor. Evet, biz bugüne kadar yaptıklarımızı
hep
savunduk,
hem
de
gizlenmeden. Biz umudu, ya amı ve onuru savunuyoruz. Ama asıl saklanan, kendi gölgesinden bile korkan sizsiniz. Bugüne kadar neyi savundunuz? Gericili i, kültürsüzlü ü, ahlaksızlı ı... Bütün alanlarda oldu u gibi,müzikte de olması gerekene ula abilmenin yolu, halkın gerçeklerini
anlatmaktır.
Politikayı
insan
ya amından ve sanattan ayrı dü ünmek mümkün de ildir. Sanatçılar, çok do al olarak, kendi dünya görü lerini, ya am biçimlerini yapıtlarına da yansıtırlar. Grup Yorum'un türküsüne gelince, bizim türkümüz a kın,
sevginin,
umudun,
hüznün
bir
harmanı, "Halkın, haklının sesi ol-
TAVIR 52
HABERLER - YORUMLAR hep saraylarda ya amı . Kendisi de saray
mak isteyenler çıkıyor. Ö rencilerin, i çilerin
kültürüyle
hak alma mücadelelerine, sanata, "Sanat
yo rulmu ,
Avrupa
görmü
"sosyal kültür" adı altında zevk-ü sefa sür-
halk
mü ataları. Hele müzik icrası, tek kelimeyle
kalemleriyle saldırarak.
harikulade. Saray müzi i e li inde sefa
içindir"
anlayı ını
savunanlara
Bizim türkü söylerken sizin gibi arkasına
sürmek. Evet, Azak Bey, sizin "sosyal
saklanaca ımız
içeri iniz" i te o kadar kokmu , basit, ah-
mimiz yok. Çünkü saraylardan günümüze
laksızlı ın boy attı ı tarihselli inizde de
uzanmı kültürümüz yok Bizim kültürümüz
kendini göstermekte.
Pir
20. yy'da olmamıza ra men mehter mar larınızla bir adım ileri, iki adım geri atıp
Sultan'lardan,
Sürekli ça atlamaktasınız, halkımıza da atlatmaktasınız.
Binlerce
i siz
soka a
yazacak
ey
kale-
Bedrettin'lerden
bugünlere, halkların yüreklerinde ye eren, haykıran kültürlerle yo rulmu tur.
ne kadar yol aldı ınızı hesap etmek istiyorsanız sürekli geriledi inizi göreceksiniz.
yalanları
Evet,
vatana,
millete
kar ı
tarafsız
olunmaz. Biz halkın tarafındanız. Onların acılarını,
sevinçlerini,
duygularını,
türkü-
lerimize ta ıyarak geldik bugüne. Ya siz,
atılırken, ö renciler özerk-demokratik bir
Gürbüz
üniversitede ö renim göremezken, baskılara
herkes görmekte. Halktan yana olmadı ınıza
maruz
kayıplar
göre koskocaman bir soru i areti kullanmak
me rula tırılırken dünyada sayılı ülkelerden
gerekiyor. Siz kimsiniz? Biz söyle- yelim: Bir
olmamız bundan olsa gerek.
hiç.
kalmı ken,
i kenceler,
Azak,
halktan
Gerçekleri görece iniz yere, ninenizin
Halkın
be i ini sallamanızdan, her sallayı ınızda
Yorum'un
televizyona
yalanlarınızı
bölmekse,
milleti
dökmenizden
bizde
bıktık,
usandık.
istemlerini
yalayıcılı ı
yana
dile
olmadı ını
getiren
Grup
çıkması
ülkeyi
sömürenlerin
çanak
mertebesine
ula mı
Evet, anar i kapılarda bekliyor.
olmaktasınız. Sizin mertli iniz (!) kendini
Okula girdi mi?....Evet, girdi. Özerk
burada da göstermekte.
Demokratik bir üniversite mücadelesi verenler pencerelerden atılıp, öldürülerek. iire, resme girdi mi?....Evet girdi. Ser-
Evet, biz Grup Yorum olarak sürekli barı tan, halkların kurtulu undan yana tavır takındık.
Ve
biz
halkımızı
karanlıktan,
gilerde resimlerin üzerine sprey boya sıkı-
afakları türkülerimize yardırarak aydınlı a
larak.
çıkarmak
E itimi, ticareti, sokakları, meydanları, geceleri zedeledi mi? Hem de koskocaman bir EVET. Evet sürekli ortalı ı huzursuzlu a bo -
için
Pa abahçe'lerde,
varız.
Zonguldak'larda,
üniversitelerde,
Der-
sim'lerde olduk, olmaya devam edece iz. Tarih hep yargılamakta. Hele bu halkların tarihiyse.
53 TAVIR
HABERLER - YORUMLAR
SANA MEMLEKET M ANLATMAK ST YORUM Ankara ÖZGÜR-DER "Sana memleketimi anlatmak istiyorum" adlı bir gece düzenledi. Gecede Da arcık Halkbilim Ara tırma E itim Derne i'nin Diyarbakır hal- koyunları ekibi bir gösteri sundu. Ankara ÖZGÜR-DER tarafından Av. Murat Demir ve Av. Bedii Yarayıcı adına Ankara Halkın Hukuk Bürosu emekçilerinden Gülten Ak-ta 'a bir plaket verildi. Hasan Eliuygun'un annesi Bakiye Eliuygun, gazeteci Deniz Teztel ve Fatma Gülten e en için hazırlanan plaketlerin ise kendilerine ayrıca ula tırılaca ı bildirildi. Geceye iirleriyle Soner Kaynar'da katıldı. AFOG'dan Mehmet Özer'in foto rafları yine ya amın türküsünü söyledi. Da arcık Ça da Halk Müzi i Grubu ve "Mu gibi" adlı oyununu sergileyen Tiyatro Araç geceyi renklendirdi. Gecenin sonunda kavganın türkülerini söyleyen Grup Ekin her zaman oldu u gibi yine "Da lan delmenin zamanıdır" diyordu.
HD ANKARA UBES GECES HD Ankara ubesi " nsan Haklan" . haftasında bir gece düzenledi. Geceye air Emir Ali Ya an, Gece Tutu tu iir grubu, AFOG'dan Mehmet Özer, Da arcık Halkbilim Ara tırmaE itim Derne i, Grup Botan, Grup Kutup Yıldızı ve Grup Ekin katıldı. AFOG'dan Mehmet Özer'in dialan "12 Eylül karanlı ından yeryüzüne a kı ve direnci ta ıyanları" selamlıyordu. Da arcık Halkbilim Ara tırma-E itim Derne i'nin Diyarbakır halkoyunları ekibi ise kitlenin co kusunu arttırıyordu. Da ar-cık'lı arkada lar " nsan haklan ihlalleri- nin bu denli yo un ya andı ı ko ullarda, insan haklan haftasını kutlamak de il, inTAVIR
san hakları ihlallerine kar ı mücadeleyi yükseltmek gerekiyor. Gün insan haklan ihlalleriyle doluysa gündem mücadele etmektir." dediler. Gecenin sonuna do ru Grup Ekin sahneye çıktı. Salonun çok dar olmasına kar ın yüzlerce insan co kularını halaylarıyla ve iarlarıyla dile getirdiler.
TÜRKÜLER SUSMAZ, HALAYLAR SÜRER Da arcık Halkbilim Ara tırma-E itim Derne i geleneksel "Dostluk ve Dayanı ma Günü" gerçekle tirildi. Dayanı ma gününde iirleriyle Haydar Ünal ve Soner Kaynar, dia sunusuyla Mehmet Özer, türküleriyle Da arcık Ça da Halk Müzi i Toplulu u yer alıyordu. Kır ehir halkoyunları ekibinin gösterisinden sonra Diyarbakır oyunlarıyla hep birlikte halaya duruldu. Ankara ÖZGÜR-DER'li analardan bir temsilcinin çocuklarını mücadeleye ça ıran konu ması co kuyla alkı landı. Dayanı ma gününde son olarak Grup Ekin sahneye çıktı.
D A GÖSTER LER nsan Haklan Evrensel Bildirgesinin yayınlanı ının 43yıldönümüne rastlayan 10 Aralık 1991 günleri arasında Beledi-ye- sendikası salonunda nsan Hakları Haftası Saydam (Dia) gösterileri gerçekle tirildi. "Madenci", "Zonguldak grevi" adlı gösteriler Zonguldak maden i çilerinin yı ınsal ve co kulu grevini anlatıyordu. "Pa abahçe Türküsü" ise cama can katanları, "Direni Tepesi" Çorum madencilerini, "Kadın" gösterisi ise her yönüyle ülkemiz kadınlarını konu alıyordu. Bitlis foto rafları, 1988 yılında AFSADBUF-SAD- FSAK üyelerinin Bitlis ve çevresinde yaptıktan gezinin izlenimlerini anlatıyordu. 54
HABERLER - YORUMLAR
GRUP YORUM KONSERLER • MERZ FON KONSER : Merzifon Belediyesi etkinli i kapsamında düzenlenen konsere yakla ık 1500 ki i katıldı. Uzun bir aradan sonra Karadeniz'de bir konser gerçekle tiriliyordu. Konser sonrası aileler Grup Yorum'u konuk ederek, sahiplenmenin güzel bir örne ini sundular. • MU LA KONSER : Grup Yorum 28 Kasım'da Mu la'ya konser için ikinci kez gitti. Mu la letme Fak.Ö r.Der.'in düzenledi i konserde yakla ık 1200 ki i bulunuyordu. Konser öncesi fakülte kantininde ö rencilerle yapılan söyle iler ve yaratılan sıcak atmosfer konser salonuna da ta ındı. • MALATYA KONSER : ARK ÖZGÜR-DER'in giri im ve katkılarıyla Grup Yorum Malatya'da iki konser verdi. Konser öncesi 5000 ki ilik bilet basıldı ı haberi Emniyet'i pani e sürüklemeye yetmi ti. Bu nedenle spor salonunda daha geni katılımla yapılması dü ünülen konser, iki seansa bölünse de, hiç bir yasak a ızdan a ıza haykırılan türkülerin önünde duramadı. • GÜNE GAZETES ONUR ÇADIRI D REN LER N N GECES : Basında ya anan tekelle me ve beraberinde getirdi i kriz, Güne gazetesi emekçilerini i ten atılmalara kar ı greve ve direni e yöneltti. Grevin 100. gününde düzenlenen geceye katılan Grup Yorum türküleriyle anlamlı bir dayanı ma örne i sergiledi. • HD GECES : " nsan Hakları Haftası" kapsamında gerçekle tirilen gecede bir çok grup ve sanatçı yeraldı. Grup Yo-rum'un da parçalarıyla katıldı ı geceye 3000 dolayında izleyici katıldı. • D YARBAKIR KONSER : Grup Yorum'un konser yasakları zincirine bir yenisi daha eklendi. Konserin yasaklanma gerekçesi olarak; Grup Yorum'un durumu (sanatı halk için yapması ve ezilen halkların yanında olması), konserin "Ola- anüstü Hal Bölgesi'nde olması, konsere
TAVIR
büyük bir kitlenin katılaca ı ve güvenlik yönünden sakıncalı olaca ı gösterildi. Yasaklama ark Özgür-Der'liler, Diyarbakır Sa lık-Sen ve çe itli kitle örgütleri tarafından protesto edildi. u bilinmelidir ki, Grup Yorum yasaklansa da türküleri Kür-distan da larında yankılanacaktır. • ZM R KONSER : Bir yıllık aradan sonra tüm engellemelere ve keyfi yasaklamalara ra men Grup Yorum- zmir'de iki konser verdi. Daha salona giri te hep bir a ızdan söylenen "Çav Bella" mar ıyla ba ladı konser. Bu katılım ve co ku konser sonuna dek sürdü. • SÖKE HALKEV ENL : Grup Yorum Söke'de düzenlenen "Halkevi enli i"ne katıldı ve 1200 ki iye seslendi. Grup Yorum elemanlarının Seher a-hin'in ailesine çiçek sunması, "Bize ölüm Yok" parçasının hep bir a ızdan söylenmesiyle anlam kazandı. • TEK RDA KONSER : Diyarbakır'dan hemen sonra Grup Yorum'un Tekirda konseri de yasaklandı. Emniyet'in "Biz size Grup Yorum'u getirmeyin demedik mi?" demesi, yasaklamanın ve keyfili in ülkemizde hangi boyutlarda oldu unun göstergesidir. • ÖZGÜR-DER YEME VE DÜ ÜN: Özgür-Der'li ailelerin verdi i ye mek kapsamında düzenlenen dü ün töre ninin emniyet görevlilerince engellenme çabası aileler tarafından bo a çıkarıldı. Grup Yorum'un da katıldı ı dü ün töre ni, emniyet görevlilerinin üpheci yakla ımları nedeniyle 2 saat gecikmeyle ba la dı. • ZONGULDAK KONSER : Grev ate inin yakıldı ı günden, barikatlara kadar türküleri ve halaylarıyla maden i çilerinin yanında olan Grup Yorum, "3-4 Ocak Bü yük Ankara Yürüyü ü"nün yıldönümünde yine madencileri yalnız bırakmadı. "Müca delemiz Onurumuzdur" gecesine, " çi Sa natçı Omuz Omuza" iarıyla dayanı ma nın ate ini ta ıdı.
55
HABERLER - YORUMLAR
GRUP EK N KONSERLER Grup Ekin Aralık ayı içinde stanbul Belediye- I.Nolu ube'nin gecesinde, U ak, Karaman, Ankara HD ubelerinin gecelerinde ve Sivas SHP l Gençlik Komisyonu'nun düzenledi i gecede konser verdi. stanbul'da aylardır ba vurusu yapılan ve defalarca izin yerilmeyen Belediye- 1. Nolu ube'nin gecesi nihayet 12 Aralık'ta yapıldı. "Demokrasi" rüzgarlarının esmeye ba ladı ı koalisyon hükümeti döneminin de etkisiyle izin verilen gecede, yeni hükümetin icraatlarının öteki yüzü de çok net bir ekilde görüldü. "Demokrasi" söylemlerini dilinden dü ürmeyenler aba altından sopa göstermeyi ihmal etmediler. stanbul Valisi Hayri Ko-zakçıo lu'nun talimatıyla tertip komitesine "Grup Yorum sahneye çıkmayacak, aksı taktirde..." deniliyordu. Fakat bu taktiklerinin sökmeyece ini anlayamıyorlardı, halkın sesi solu u susturulâmazdı. "Türküler susmaz, halaylar sürer", "Yorum sus-turulamaz" sloganlarıyla sahneye çıkan Grup Ekin, Grup Yorum'ların, halkın sesi solu u olanların susturulamayaca ını gösterdi. Sivas SHP l Gençlik Komisyonu'nun düzenlemi oldu u konsere 15 gün kala düzen yanlılarının ve oportünizmin Grup Ekin hakkında çıkarttı ı spekülasyonlar almı yürümü tü. "Grup Ekin, Grup Yorum'dan ayrılanların olu turdu u bir toplulukmu , Grup Ekin ticari kaygılarla konser veriyormu , bu da SHP'nin düzenledi i bir geceye katılmasından belliymi ..." Grup Ekin konser öncesi yapılan tartı malarda ve geceye ili kin "Burası Türkiye" diye ba layan mesajında:" ...Evet burası Türkiye, biliyor ve inanıyoruz ki böyle gelTAVIR
mi böyle gitmeyecek ve bizler bütün mesele 'teslim olmamakta' deyip Eski ehir Cezaevi'nin kapattırılması örne inde oldu u gibi cezaevi direni lerinde, özerk-demokratik üniversite mücadelesinde, Pa- abahçe i ecam i çilerinin arasında, halkın adaletiyle serpilip büyüyen devrimcilerin ve emekçi halkın içindeyiz. Onların sesi solu u olmaya çalı ıyor ve bunun için arkılar, türküler söylüyor, halaylar çekiyoruz. Bizim müzi imiz, sanatımız kayna ını, devrimci özünü halkımızın ba rından alıyor. Bizim müzi imizin Ahmet Kaya'ların, piyasacıların, arabeskçilerin müzikleri gibi alınır satılır bir yanı olamaz. Çünkü bizler devrimci de erleri sahiplenmeye çalı an devrimci sanatçılarız ve her ko ulda sesimizi yükseltmeye devam edece iz..." diyerek i de il laf üretenlerin suratına haykırıyordu gerçekleri. 4 Eylül kapalı spor salonunda 5000 ki ilik bir katılımla gerçekle en gecede 300 tane resmi ve sivil onlarca sivil polis görevlendirilmi ti. Daha konser ba lamadan polisin konseri provake etmeye yönelik tavırları kendini gösterdi. Her eye ra men Grup Ekin'in, izleyicilerin ve görevlilerin kararlı tavırlarıyla gece ba ladı. Devrim ehitleri için yapılan saygı duru unda-ilginç-tirsalonda bulunan 300 resmi poliste aya a kalkınca ba ta kalkmayan ve 5000 ki inin içinde oturan tek ki i olan Sivas Emniyet Müdürü seri adımlarla salonu terketti. Gecenin di er bir ilginç yanı da Ba bakan Demirel'in "Grup Ekin'in de erli elemanlarına" gönderdi i kutlama mesajıydı. Üyelerine pasaport verilmeyen "zararlı" bir gruba kutlama mesajı yollamak ve ba arılar dilemek niyeydi acaba?
56
SAMAN SARISI ........
Otuz ya ındaydı el ve Havananın 150 kilometre do usunda deniz kıyısında bir duvarın üstünde gördüm onu ok uyordu duvarı sen el resimleri yaparsın Abidin bizin ırgatların demircilerin ellerini Kübalı balıkçı Nikolasında elini yap karakalem kooperatiften aldı ı pırıl pırıl duvarında ok amaya kavu an ve ok amayı bir daha yitirmeyecek Kübalı balıkçı Nikolasın elini kocaman bir el denizkaplumba ası bir el ferah bir duvarı ok ayabildi ine inanmayan bir el artık bütün sevinçlere inanan bir el güne li denizli kutsal bir el Fidelin sözleri gibi bereketli topraklarda ekerkamı ı hızıyla fı kınp ye erip ballanan umutların eli 1961 de Kübada çok renkli serin a açlar gibi evler ve çok rahat evler gibi a açlar diken ellerden biri
çelik
dökmeye hazırlanan ellerden biri
mitralyözü
türküle tiren türküleri mitralyözle tiren el hürriyetin eli
yalansız
Fidelin sıktı ı el
ömrünün ilk kur un kalemiyle ömrünün ilk kâadına hürriyet söz cü ünü yazan el hürriyet sözcü ünü söylerken sulanıyor a ızları Kübalıların balkutusu bir karpuzu kesiyorlarmı gibi ve gözleri parlıyor erkeklerinin ve kızların eziliyor içi dokununca dudakları Hürriyet sözcü üne ve kocaki ileri en tatlı anılarını çekip kuyudan yudum yudum içiyor mutlulu un resmini yapabilir misin Abidin hürriyet sözcü ünün resmini ama yalansızının .......
NAZIM H KMET TAVIR