ISSN 126362
2002/6
Say›:6 1.000.000 TL(KDV’li)
15 Günlük Sanat Dergisi
Sahibi: ‹dil Kültür Yay›n Org. Rek. Film. Tic. ad›na MUHARREM CENG‹Z Genel Yay›n Yönetmeni GAMZE M‹MARO⁄LU Yaz›iflleri Müdürü: AHU ZEYNEP GÖRGÜN Yaz›flma Adresi: ‹D‹L KÜLTÜR MERKEZ‹ KULO⁄LU MH. TURNACIBAfiI CD. A⁄AKÜLHAN‹ SK. A⁄A HAMAM APT. 13/8 BEYO⁄LU/‹STANBUL TEL/FAX:(212) 245 00 70 (212) 244 31 60 e-mail adresi:tavir@grupyorum.net ‹zmir: YAREN KÜLTÜR SANAT MERKEZ‹ ‹SMA‹L S‹VR‹ CAD NO: 23 ÜÇKUYULAR- BUCA /‹ZM‹R TEL:(232) 442 27 38 Ankara ‹D‹L CAN KÜLTÜR MERKEZ‹ 7. SOK NO: 21/C TUZLUÇAYIR/ANKARA TEL: (312) 370 22 09 Hesap No: (TL): 1042- 30000 596147 GAMZE M‹MARO⁄LU ‹fiBANKASI PARMAKKAPI/‹STANBUL (DM): 1042- 3010000 129062 GAMZE M‹MARO⁄LU ‹fiBANKASI PARMAKKAPI/‹STANBUL Ofset Haz›rl›k TAVIR YAYINLARI Bask› ASPAfi Da¤›t›m D-B-R
Merhaba Alt›nc› say›m›zla sizlerle tekrar buluflman›n mutlulu¤unu yafl›yoruz. Ülkemizin gündeminde olan konularla haz›rlad›¤›m›z yeni say›m›z› be¤enize sunuyoruz. Bütün dünya soluksuz izliyor Filistin Halk›n›n onurlu direniflini. Filistin’in fedakar evlatlar› Ortado¤u’dan kat›l›yorlar ezilen halklar›n feda gelene¤ine. El Aksa fiehitleri ‹ntifadas›’n›n Savaflç›lar› Filistinden, ülkemiz topraklar›nda ölüm oruçlar›nda kendini feda eden direniflçilerle bulufluyor. Tülay Korkmaz , Tuncay Y›ld›r›m, Do¤an Tokmak, Meryem Altun ‘un yürekleri Filistinli yurtseverlerle bulufluyor. Farkl› co¤rafyalarda ayn› feda gelene¤ini yaflat›yorlar. Da¤lar›n ise bafl› dikti yine. Adalet için savaflanlara açt› ba¤r›n›. Halk›n fedakar evlatlar› ses verdiler Karadeniz Da¤lar›’ndan. Eflsiz bir güzelli¤e sahip olan ülkemiz, topra¤›m›z, vatan›m›z her geçen gün daha da kirletiliyor. Her geçen gün artan bask› terör ve yoksullukla yaflad›¤› hayat zehir ediliyor insanlar›m›za. Bütün bu yaflananlara karfl› tav›rs›z kalmak egemenlerden taraf olmakt›r. Hücreler egemenler gibi düflünmeyen herkes içindir. ‹kinci y›l›na yaklaflan ölüm orucu direnifli sürüyor. Hücrelerde s›nanan insanl›k onuru bu s›nav› baflar›yla vermeyi sürdürüyor. Tan›d›k bir isim, bildik bir yüz konuk oluyor sayfalar›m›za. Ölüm orucunun 250’ li günlerini deviren arkadafl›m›z Latif Tiftikçi bir an› yaz›s›yla kat›l›yor Tav›r’›n alt›nc› say›s›na. O’nun flahs›nda tüm direniflçileri selaml›yoruz... Tav›r’dan sana ve tüm direnenlere Merhaba Latif! Korkuyorlar... Korku bütün hücrelerini sarm›fl durumda. Düflünen üreten, hakl›dan yana olan insana düflmand›lar, düflmanl›klar›n› gizlemiyorlar. Düflüncenin onurunu koruyanlar bu bedeli ödeyenler tarihin ayd›nl›k sayfalar›nda yerlerini al›yorlar. Medya... Kültürümüze düflman olanlar›n silah›. Beynimize, düflünmemize düflman olanlar yine medyay› kullan›yor. Her gün televizyon ekranlar›ndan evimize kadar gelen yozluk ve dejenerasyon hayatta da yans›malar›n› buluyor. Bu kültürel dejenerasyona izin vermemeliyiz. Bu konuya sayfalar›m›zda bolca yer verdik. Emperyalizm ve siyonizm iflbirli¤i içinde tekellerin ç›karlar› için Filistin Halk›’n›n kan›n› dökerek emperyalizme direnen dünya halklar›na gözda¤› veriyor. Dünyan›n pek çok yerinde yap›lan kitlesel gösterilerle Amerika ve emperyalizmin politikalar› ve Filistin’de bir vahflet uygulayan ‹srail siyonizmi protesto ediliyor. En büyük silahlar› yoksullaflt›rma olan emperyalizm yoksulllaflt›r›rak halklar› teslim almak böyle teslim alamad›¤›n› ise terörist ilan ederek sald›rarak yoketmeyi planl›yor, uyguluyor. Dünyan›n ezilen halklar› emperyalizme boyun e¤meyecek... Filistin Halk› kazanacak! Yedinci say›m›zda buluflmak üzere... Dostlukla...
deneme
inceleme
an›
Vatan Sevgisini Kuflanm›fl Bir Halk Yenilmez Güzin Karaduman..................................................3-4
fiehit Olmak Tav›r........................................................................5-6
Gülsüman, fienay......ve Sevginin Tarifi Latif Tiftikçi.......................................................21-24
Yüre¤im Seninle Filistin Ali Atefl.........................................................................7
öykü
Gül ve Geç Sak›n düflünme Tuncay Karademir............................................13-15
“Yeni Bir Tehdit mi?” Satanizm Levent Karakaya..............................................16-18
makale
Hücremden An›lar Ümit Zafer..........................................................25-28
haber-yorum 74. Akademi Ödülleri Sahiplerini buldu............29 Hüseyin Karabey’in “Sessiz Ölüm” Kitab› Ç›kt›................................................................29 ‹stanbul Film Festivali Bafllad›............................29
Biri Bizi Uyutuyor Do¤an K›vanç.....................................................19-20
Bir de Ruhi Su Geçti...............................................30 Tiyatro Sanatç›s› Erdo¤an Dikmen Öldü..........30
izlenim
Savafl Yurttafl Hayat›n› Kaybetti........................30 Yüzümüze Çarpan Yoksullu¤umuz Bit Pazar› Deniz Engin..........................................................8-10
Celal Bafllang›ç Beraat Etti..................................30 ‹dil Kültür Merkezi Çal›flanlar›’n›n Davalar› ‹stanbul DGM’de Görüldü..................................31 Dava Tarihi 6 May›s.............................................31 Grup Yorum Eleman› Hakan Alak’a Dava...........31 Sanatç›lar Beraat Etti...........................................31 Tatl› Çocuk Ol, Popüler Olmay› Haket Tav›r.......................................................................11-12
Yeniler......................................................................32
deneme deneme güzin karaduman
vatan sevgisini kuflanm›fl bir halk
YEN‹LMEZ!
tefl alt›nda Filistin...Topraklar› kan ve barut kokuyor. Dünya Halklar› günlerdir öfke ile izliyor ‹srail Siyonizminin vahfletini ve ah-
A
laks›zl›¤›n›. Direniyor Filistin... Gö¤sünü aç›p kurflunlara yi¤it bir arap delikanl›s› gibi dimdik ayakta... Gözlerinde bin k›v›lc›m. Ya özgür olacak vatanlar›, ya da ölecekler. Bir tek Filistinli kara çocuk kalana kadar hepsinin dilinde ayn› slogan olacak! Thavra Hatt› Nasr! (1) Siyonizm ise k›vr›la k›vr›la ilerleyen bir y›lan gibi iflgal ediyor Filistin’in topraklar›n›. Filistinlilere helal olan topraklar›, bedelini ödedi¤i topraklar› sinsi sinsi iflgal etmeye devam ediyor zehrini her gitti¤i yere ak›tarak... Ahlaks›zl›¤›n› ve namussuzlu¤unu kat›k ediyor zulmüne, ilerliyor. Ramallah, El Halil, Kalkilya, Tulkarem, Beytüllahim, Cenin, Nablus, Refah kentleri iflgal alt›nda... Ayak bast›¤› topraklara kan s›çrat›yor y›llard›r. Ve y›llard›r siyonizme, emperyalizmin oyunlar›na direniyor Filistin Halk›. Bebeler intifada flark›lar›yla özgürlük ninnileriyle büyüyor Filistinde y›llard›r. Bebeler flehit düflüyor. Bebelerin gözlerinde ayn› k›v›lc›m yan›yor.
‹flgal alt›ndaki topraklara düflüyor bir bir Filistin’in fedakar evlatlar›. fiimdi Filistinde “her yürek bir feda, her feda bir özgürlük” diyerek. Gencecik bedenlerini feda ederek selaml›yorlar direnen halklar›n›... Her can düfltü¤ünde topra¤a bir ad›m daha at›yor Filistin özgürlü¤e. Tarih onlar›n dökülen kanlar›yla yaz›l›yor. Geleceklerini kuruyor Filistin Halk›. Vura öle, öle vura... Çocuklar›n daha bir aç›l›yor kara gözleri. Ölülerinin ard›ndan a¤›t yakmamay› çoktan ö¤rendi Filistinli analar. O¤ullar› ne kadar kahramansa o kadar gurur duydular o¤ullar›yla. Aln›ndan öperek u¤urluyorlar feda savaflç›lar›n›. Ve yine a¤›t yerine dillerinden düflmeyen söz oldu gür bir sesle hayk›rd›klar›; ‹ntifada... “Bizi biz eden, özgür k›lan...” dediler intifadaya. ‹ntifada özgürlük, ‹ntifada ba¤›ms›zl›k, ‹ntifada bafl› dik durmakt›. ‹ntifada o¤luydu analar›n, ‹ntifada özgür vatanlar›n›n teminat›, zaferlerinin müjdesiydi. ‹ntifada sürdükçe özgürdü Filistin Halk›. fiimdi direniyor... Siyonist iflgalin tav›r / filistin / nisan 2002 / say›: 6
3
en vahflisine karfl› bütün dünyan›n gözleri önünde can›ndan geçip, onurundan vatan›ndan geçmeyerek direniyor. Yaralar›n› sararak, düfltü¤ü yerden do¤rularak direniyor. Filistindeki direnifl her gün televizyon kanallar›na, yaz›l› medyan›n sayfalar›na yans›yor. ‹çimiz ürperiyor görüntüleri izlerken. Yerlerde sürüklenen ölüler, kaç›r›lan ve öldürülen gazeteciler, kanl› görüntüler. Her bir karesi siyonizmin vahfletini gözler önüne seriyor. Gazeteleri açt›¤›m›zda Ramallah’taki karargah›nda ‹srail taraf›ndan tecrit edilen FKÖ Lideri Arafat›n demeçleri, Baflkan Bush’un timsah gözyafllar›, bar›fl ça¤r›lar›, Filistin’deki feda eylemleri yer al›yor... ‹flgal alt›ndaki Filistin tek vücut direniyor, direnme hakk›n› koruyor... Zulmün oldu¤u yerde direnmek en meflru hakt›r. Ve iflgal edilmifl topraklarda y›llard›r zulüm gören Filistin Halk›’n›n en meflru hakk›d›r direnmek... Feda eylemleri nedeniyle terörist ilan edilen fley, bir halk›n ba¤›ms›zl›k özlemidir. Yüreklerinde zerre kadar vatan sevgisi tafl›mayanlar halk› ve vatan topraklar› için kendini feda etmenin ne anlama geldi¤ini anlayamazlar. Vatanlar›n›n ba¤›ms›zl›¤› ne demek bunu anlayamazlar. Onlar de¤il vatan için; eflleri, çocuklar›, en sevdikleri için
olsun parmaklar›n› bile kesemezler. Pis ç›karlar› için mazlum halklar›n kan›na girenler verdikleri demeçlerde iki ülke yönetimini hatta Filistin’i k›nayarak yüzsüzleflmenin üst boyutlar›na ulaflarak, i¤renç yüzlerini bir kez daha gösteriyorlar. ABD Baflkan› Bush ‹srail’in kendini savunma hakk› oldu¤unu belirtip eylemlerin bar›fl›n önüne geçmemesi gerekti¤ini vurgularken, ABD D›fliflleri Bakan› Colin Powell, operasyonu önceden bildiklerini, ve Arafat’a zarar vermemek kayd›yla ‹srail’e kar›flmad›klar›n› bildirirken Filistin’in Terör(!) sald›r›lar›n› k›nayarak, ‹srail operasyonuna göstermelik bile olsa bir elefltiri yöneltmiyor. Bu elbette bizi, bu derginin okurlar›n› flafl›rtm›yor ‹srail’in Amerikan›n Ortado¤u’daki jandarmas› oldu¤unu herkes biliyor. Ama onlar› da flafl›rtmayan bir fleyler olsa gerek. Bir halk›n ba¤›ms›zl›k için neler yapaca¤› gibi mesela. Bunu çok iyi bilirler Amerikal›lar. Tarihlerini hat›rlamalar› yeterli olur. Vietnam’da, Küba’ da u¤rad›¤› hezimetlerden bilirler bunu.. Vatan sevgisini, ba¤›ms›zl›k özlemini kuflanm›fl bir halk yenilmez. Üzerlerine tonlarca bomba ya¤sada yokedilseler de bir gün küllerinden do¤ar yeni bir hayat. Yokedilemeyen onurlar› kal›r çünkü geride. Korku bütün bedenlerini sarm›fl durumda. T›pk› egemenlerin tipik ruh halini tafl›yor ‹srail yönetimi. Bir paranoya halinde hareket eden her nesneye kurflunlar ya¤d›r›yor. Vatan topraklar› kutsald›r. Amerikan beslemesi ‹srail piçlerinin çizmeleriyle kirletemeyece¤i kadar da kutsald›r Filistin topraklar›. Kutsald›r çünkü u¤runa bedel ödenmifltir. 1989 Y›l›nda ‹ntifadan›n ilk y›llar›nda Bat› fieria’y› ziyaret edip Filistinli kad›nlarla röportaj yapan Amerikal› Gazeteci Eileen Mac Donald; tafl atan yeni yürüyen bebeklerden sekiz yafl›ndaki çocuklara, genç k›zlara kad›nlara rastlad›¤›nda flafl›r›yor. ‹ntifada’n›n sadece bir ayaklanma de¤il orada iflgal edilmifl topraklarda yaflayan Filistinliler için bir yaflam biçimi haline geldi¤ini kavr›yor. “Önce Kad›nlar› Vurun” isimli kita-
b›nda ‹lk flaflk›nl›¤›n› flöyle aktar›yor: “Bu ‹ntifada Filistinlilerin Bat› fieria ve Gazze fieridi’nde Ekim 1987’ de bafllatt›¤› bir ayaklanma. Savaflç›lar›n bafll›ca cephanesi olan tafl ve kaya parçalar›na- özellikle silahl› ve e¤itimli bir orduya karfl›- nitelenmeyece¤ini düflündü¤üm için beni ba¤›fllayabilirsiniz. Fakat ‹srailli yetkililer, ‹srailli bir askere tafl atan herkesin devletin güvenli¤ini tehdit etti¤ini ilan ettiler.” (2) diyor Amerikal› gazeteci Eileen Mac Donald. Amerikal› gazeteciye garip gelen anlayamad›¤› fleyin ne oldu¤unu biz biliyoruz. ‹srail’in güvenli¤ini tehdit eden fley tepeden t›rna¤a inançl› ve zafere kilitlenmifl bir halkt›r. Öfkeli ve vatanlar›n›n ba¤›ms›z olmas›n› yek vücut savunan bir halk. Yeni yürüyen bir bebenin elindeki tafl donan›ml› bir ‹srail askerinin silah›ndan daha güçlüdür. “‹ntifada olmazsa biz ölürüz... ‹ntifada savafltan öte bir fley. Savafllar günler ya da aylar sürer, fakat bizim için ‹ntifada bir yaflam biçimi, ‹ntifada bizim herfleyimiz” deyip flehit olmay› bir ulusal görev gören Filistin halk›n›n direnifli bitirilemez. Küçücük bebelerin elindeki tafllar bile onlar› korkutmaya yetti¤i sürece Filistinlilerin dökülen kanlar› ço¤ald›kça Siyonizmden ve Emperyalizmden soracaklar› hesapta ço¤al›yor. Beklemeden, bugünden soruyorlar hesab›n›. Tafllar›yla, molotoflar›yla, sopalar›yla feda ettikleri bedenleriyle soruyorlar y›llard›r çektikleri ac›n›n, gaspedilen haklar›n›n, k›r›lan gururlar›n›n hesab›n›...J (1) (Zafere Kadar Devrim) (2) (Önce Kad›nlar› Vurun Sy f: 96 E Yay›nlar›) tav›r / filistin / nisan 2002 / say›: 6
4
Zal›m! Hemi de kötü dinli gavur, Nas›l da ba¤dafl kurmufl topra¤›ma Gülümü harman›m› savurur! Kara gözlerini Sevdi¤im o¤lan, Bize oldu olan Topla Antep'i, Çukurova'y› ‹zmir'i, Urfa'y›, Konya'y›, Haydi ha! Ne durursun Munzur! Engini de deli gönül engini Kutluyal›m flol kurtulufl cengini Hay›n›, Kompradoru, pezevengini, Vur Kara ye¤enim vur! ENVER GÖKÇE
inceleme inceleme tav›r
fiEH‹T OLMAK o¤mak, ço¤almak gibi ölmek de yaflam›n bir parças›d›r. ‹lk insan topluluklar›ndan bugüne kadar insanlar aralar›na yeni kat›lanlar› karfl›lad›¤› gibi aralar›ndan ayr›lanlar› da özel törenlerle u¤urlam›flt›r. Ölülerine özel bir önem vermifl, onlar›n ruhlar›n›n yaflad›¤›na inanm›fl ve an›lar›na sayg› göstermifltir. Bu önem ve sayg›, ölülerin ait olduklar› toplulu¤un yaflam›ndaki önemine ve hayattayken toplulu¤a kazand›rd›¤›, katt›¤› de¤erlere göre farkl›l›klar göstermifltir. Dünya halklar›n›n tarihine bak›ld›¤›nda bugüne kadar en fazla önem verilen, de¤er biçilen ve halklar›n bilincinde yer edenlerin, savafllarda kahramanl›klar gösterenler, halk› için savafl›rken ölenler oldu¤u görülecektir. Vatan› ve halk› için savaflan, kendini feda ederek flehit düflenler için destanlar yap›lm›fl, fliirler, masallar, yaz›tlar arac›l›¤›yla an›lar›n›n canl› tutulmas›na özel önem gösterilmifltir. G›lgam›fl Destan›, Dede Korkut Masallar› halk› ve kahramanl›klar gösteren yi¤itleri anlat›r. Demirci Kawa efsanesi, ülkesinin gençlerini, gelece¤ini kurtarmak için ölümü göze alan, kendini feda eden kahraman›n flahs›nda, isyan› simgeler. Kerbela’da Hz. Hüseyin ve yandafllar› ölüm pahas›na Yezid’in ordusu karfl›-
D
s›nda dönmez inanc›ndan... Baba ‹shak’lar, fieyh Bedreddin’ler, Pir Sultan’lar zulme ve sömürüye karfl› yoksul halk›n davas›na bafl›n› koyar, halklar›m›z›n isyan bilinci olurlar. fieyh fiamil, Kafkas Halklar›n›n Çarl›¤a karfl› özgürlük mücadelesinin simgesi olarak ölümsüzleflir. Ve unutulmaz, yaflat›l›rlar. Kuflaktan kufla¤a aktar›l›r efsaneleri... Yerlerini doldursun diye yeni do¤anlara verilir adlar›. Hatta an›lar›n› yaflatmak için türbeler, camiler, an›tmezarlar, kaleler, köprüler yapt›r›l›r. Tüm bunlar halklar›m›z›n kurtuluflu için savafl›rken flehit düflenlere özel bir tav›r / flehitlik / nisan 2002 / say›: 6
5
önem ve de¤er verdi¤inin göstergeleridir. fiehitlik, kavram olarak ‹slamiyetle birlikte ortaya ç›ksa da, dünya halklar› çok daha önceden halk› ve vatan› için savafl›rken ölenlere özel bir de¤er vermifltir. fiehitlik kavram olarak ‹slamiyetle ç›km›fl olmas›na ra¤men, kökeni tarihin derinliklerinde aranmal›d›r. Halklar›m›z vatan› ve halk› için savafl›rken öldü¤ünü düflündüklerini “flehit” kabul etmifltir. Ama halklar›n bilincinde yer eden, bugüne kadar da çeflitli biçimlerde yaflat›lanlar gerçekten halklar› için
savaflanlar, kahramanl›k gösterenler olmufltur. Bugün ba¤›ms›zl›k demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde düflenler flehitlik mertebesine ulaflanlard›r. Her biri devrimin de¤erleridir. Marksist-Leninistler, devrimciler materyalisttir. Onlar›n, ölümü zafer naralar›yla karfl›lamalar›n› sa¤layan güç ideolojilerine olan ba¤l›l›klar›, zafere olan inançlar›d›r. Devrimciler için önemli olan tek fley; emekçi halklar›n her zaman daha özgür, sömürüsüz ve paylafl›mc› bir düzende yaflamas›d›r. Bunun için mücadele ederler. Bu hedefe ulaflmak için ölüm de dahil tüm ac›lara, yokluklara katlan›rlar. Bu davaya bireysel de¤il, tüm halk›n sorunu olarak bakarlar. Halk kurtulufl mücadelesinin bilimsel temelleri üzerine oturdu¤u henüz ilk y›llarda MARX bunu flu sloganla somutlam›flt›r: “Devrimciler Öldü Yaflas›n Devrim”... fiehitlik, bugün de Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkes, Alevi, Sünni gibi farkl› milliyet ve mezheplerden halklar›m›z›n kültüründe yaflayan önemli bir olgudur. Halklar›m›z›n emperyalizme ve yerli iflbirlikçilerine karfl› mücadelesinin geliflimine paralel olarak, “flehitlik” kavram› da devrimci bir içerik kazanm›flt›r. Art›k halk için, vatan için savafl, ülkeyi iflgal eden, iflbirlikçileri arac›l›¤›yla yeni-sömürgesi haline getiren emperyalizm ve onunla iflbirli¤i yaparak halklar›m›za her türlü zulmü ve sömürüyü uygulayan oligarfliye karfl› verilmektedir. Ve bu savafl halklar›m›z›n bugüne kadar egemenlere karfl› verdi¤i ilk de¤il, ama, son savaflt›r.
fiehitlik Ço¤almakt›r Devrimci mücadelede ölümsüzleflmek, halklar›n kurtuluflu için ölümü yenmektir. Binlerin, milyonlar›n savafl›nda inanc›, kavgay› yeni filizlerle büyütmektir. Devrimciler aç›s›ndan, halklar›n kurtuluflu için, sosyalizm için, bedel ödemek, kendini feda etmek kaç›n›lmaz bir görevdir. “Yaflamla sözlü, ölümle niflanl›” olmakt›r devrimcilik. fiehitlerimiz bu bilinçle; mücadelenin de¤iflik alanlar›nda verdikleri irade savafl›nda teslim olmam›fllar son ana kadar davalar›na sad›k kalm›fllard›r. Ölümü sloganlarla, halaylarla, dü¤üne gider gibi tilililerle karfl›lay›p bir ölüp bin do¤man›n kararl›l›¤›yla kendilerini feda etmifllerdir. Onlar›n destans› direnifllerinin etkisiyle pek çok insan devrim saflar›na kat›lm›fl, silahlar›n› kuflanarak yerlerini doldurmufllard›r. “Halk›z Biz, Yeniden Do¤ar›z Ölümlerde” fliar›n›n esprisi budur. Ve bu yüzden “flehitlik ço¤almakt›r”, hem de binlerle... fiehitlerimiz yaratt›klar› gelenek ve de¤erlerle gelece¤imizdir. Onlar, kiflisel kayg›lardan, bencillikten uzak, halk›n ve vatan›n ç›karlar›n› kendi ç›karlar›ndan önde tutan, yoldafllar›na ve ideolojisine ba¤l› kiflilikleriyle “yeni insan”d›rlar. Sosyalist toplumun, sosyalist kültürün bugünden yarat›c›s›d›rlar. Onlar gelece¤imizin garantisidir. Onlar›n yaratt›klar› kahramanl›klar, kuflaktan kufla¤a aktar›larak, yeni kahramanl›klar›n, direnifllerin de kayna¤› olmufltur, olacakt›r. Gelecek, flehitlerimizin yaratt›¤› de¤erlerle örülecek, zafer flehitlerle kazan›lacakt›r. fiehitlerimizin yaratt›¤› gelenekler halklar›m›z›n bilintav›r / flehitlik / nisan 2002 / say›: 6
6
cine kaz›nm›flt›r. Halklar›m›z taraf›ndan çok iyi bilinir ki; hiçbir kiflisel ç›kar gözetmeksizin vatan, halk, hak, onur, adalet gibi ortak de¤erler için ölen insanlara flehit denir. Bu, yaln›zca bizim halklar›m›z›n de¤il, tüm dünya halklar›n›n de¤eridir. Bunu elbette ki, her halk kendi geleneklerigörenekleri, de¤erleri içinde farkl› kavram ve duygularla tan›mlar, ifade eder. Halklar›m›z flehitlerine en baflta, “canlar›n› halklar› için feda eden büyük kahramanlar” olarak de¤er verir. Onlar› kendilerinden kopan bir parça olarak görüp hat›ralar›n›n en nadide yerlerinde onlar›, onlar›n an›lar›n› yaflat›r. fiehitleri için destanlar yaz›p türküler yakm›fllar, flehitlerin an›lar›n› sürekli canl› tutmufllard›r. fiehitlerimizi sahiplenmek; onlara lay›k olmak, onlar›n an›s›na ba¤l› kalmak, onlar› yaflatmak demektir. Onlar, onurumuz, ahlak›m›z, namusumuz, kültürümüzdür. Onlar› yaflatmak, her an onlar› yan›bafl›m›zda hissetmekle, ideallerini yaflatmakla, onlar›n mücadelesini sürdürmek ve ilerleterek zafere ulaflt›rmakla mümkündür. Onlar› yaflatmak; b›rakt›klar› mirasa, yaratt›klar› de¤erlere onlar gibi ölümüne ba¤l› olmakla, onlar›n onurla tafl›d›klar› bayra¤› zafere kadar elden ele tafl›makla mümkündür. O bayrak ki, binlerce y›ld›r egemenlere karfl› ezilenlerin onurla tafl›d›¤› isyan bayra¤›d›r ve savafl meydanlar›nda dalgaland›r›larak bugünlere gelmifltir. fiehitlere olan ba¤l›l›k onlar›n mücadelelerini sürdürmekle mümkündür. Bu, flehitlerimize devrim sözümüzdür, vefa borcumuzdur... J
deneme deneme ali atefl
Yollara, sokaklara ç›k›p avaz›m ç›kt›¤› kadar ba¤›rmak istiyorum... Otobanlarda tam gaz gidenler, ifline yetiflmek için ç›lg›nca koflturanlar duysun seni istiyorum. Yüre¤im seninle Filistin... En çok da minik elleri, küçük yürekleri, s›cac›k gözleriyle ölümü kucaklayanlar›na üzülüyorum. Onlar savaflç›, onlar gözü pek birer kahraman. Onlar yaflamay› en çok hak edenlerimiz. Oysa daha hayatlar›n›n bahar›nda bile de¤ilken Siyonist kurflunlar buldu bedenlerini. Onlar yaflamal›yd›. Özgür Filistin topraklar› onlar›n flen kahkahalar›yla ç›nlamal›yd›. Daha çok genciz yaflamal›y›z demediler. Ufak bedenlerinde tafl›d›klar› dev yürekleriyle at›ld›lar kavgan›n en önüne. Anadolu topraklar›nda dört duvar aras›nday›m. Belki de sokaklarda meydanlarda ismini hayk›ramayaca¤›m. Silahlar›m› bir siyoniste do¤rultamayaca¤›m. Bir emperyalistin bo¤az›na sar›l›p dökülen kanlar›n›z›n hesab›n› soramayaca¤›m. Ama yüre¤im seninle Filistin... Açl›¤a yat›rd›¤›m›z bedenlerimiz senin için de. Filistin, en s›cak dostluklar› sana ulaflt›ran flehitlerimiz senin de özgürlü¤ün için. Ölülerimiz daha yaflan›las› bir dünya için Filistin. 12 Ekim 2000 (Ali Atefl, Ölüm Orucu direniflçisiyken, bu yaz›y› yazd›ktan yaklafl›k iki ay sonra 19 Aral›k 2000’de Bayrampafla Hapishanesinde katledildi)
tav›r / filistin / nisan 2002 / say›: 6
7
izizlenim lenim deniz engin
yüzümüze çarpan yoksullu¤umuz:
B‹T PAZARI ani evlerimizin bafl köflelerinde y›llanm›fl, sararm›fl siyah beyaz foto¤raflar vard›r. Ya da albümlere, kutulara kald›rd›¤›m›z dedelerimizin, babalar›m›z›n dü¤ün foto¤raflar›, aile foto¤raflar›... O y›llar öncesinde kalm›fl siyah beyaz eski anlar, an›lar... Bir daha geri gelmeyecek olan, bir daha yaflanmayacak olan... Bizler için ne kadar de¤erlidir de¤il mi? Elbette de¤erlidir diyorsunuzdur ama bir düflünün "ne kadar" de¤erlidir? Günün birinde onlar› ekmek paran›z› ç›kartabilmek için pazarlarda sat›l›¤a ç›kartabilece¤inizi düflünebiliyor
H
musunuz hiç? Yoksa onlar her koflulda sizin en de¤erli hat›ralar›n›z olarak m› kalacakt›r! Ama inan›n ki gezdi¤imiz pazarlarda o aile yadigar› foto¤raflar›n› bile sat›l›¤a ç›kartmak zorunda kalan insanlar da en az sizler kadar de¤er veriyorlard› o foto¤raflara... Evet sergilerde yerlere serilmifl çamurlu naylonlarda eski siyah-beyaz yüzler. Kimi gülüyor, kimi gayet ma¤rur, kiminin ‹stanbul hat›ras›, kiminin telli duvakl› gelinli¤i... Ama hepsi bir hüzün sal›yor içinize. O eski yüzler, gözler, bak›fllar... Art›k günümüz insan›n›n yüzünde, gözünde kendisine bir türlü yer ve anlam bulamayan o kara bak›fllar. Çünkü sat›l›¤a ç›km›fllar...Ederi elli bin lira, yüz bin lira... Ederi bir ekmek, bir so¤an, bir yumurta... Ederi bir aspirin ya da bir okul defteri. Ederi hayat›n bir köflesinden daha iyi tutup, bir günü daha "yaflamak, varolmak" Topkap› bit patav›r / ekonomik kriz / nisan 2002 / say›: 6
8
zar›na bir pazar günü yolunuzu düflürürseniz yaflanan ekonomik krizle birlikte yaflanan trajedilerinde nas›l çeflitlendi¤ini ve boyutland›¤›n› daha iyi görürsünüz. ‹flte biz de bir pazar günü bit pazar›na do¤ru yol al›yoruz. Yavafl yavafl ilerliyoruz, hava so¤uk. Burada pazar geceden kurulur ve insanlar geceleri el fenerleriyle al›flverifl ederlermifl. Eski ‹stanbul Otogar›’n›n bulundu¤u bofl alana pazar günleri kurulan eski eflya, kullan›lm›fl eflya ya da bit pazar›, yoklu¤un insanlar›m›z› ne hale düflürdü¤ünü çok iyi gözler önüne seriyor. Eminönü, Kas›mpafla, Kad›köy gibi semtlerde de kurulan bu tür pazarlar y›llard›r var. Ama en büyük olan› ve en çeflitli eflyan›n bulundu¤u pazar Topkap›'da kurulan›. Bit pazarlar› dar gelirli (ya da gelirsiz) insanlar›m›z için her zaman bir can simidi gibi olmufltur. Buralarda sat›lan kullan›lm›fl eflyalar aras›ndan ihtiyac› olan› çok ucuza bulup kullanan pek çok insan var. Çocu¤una ayakkab› alacaklar, s›rt›na bir ceket alacaklar, eskimifl pantolonunu de¤ifltiremeyenler, bir parça arayanlar hep buraya u¤ruyor. Çünkü
ma¤azadan alaca¤› bir mala verece¤i parayla kullan›lm›fl eflya pazarlar›ndan 3-4 parça eflya alabiliyorlar. Zaten bayram arifelerinde ya da okullar aç›laca¤› zaman buralar t›kl›m t›kl›m doluyor. Neler yok ki sergilerde, tezgahlarda... Gözlük, kaset, saat, k›r›k lambalar, bilgisayar parçalar›, kazak, manto, iç çamafl›r›, ayakkab›, makas, kalem, tencere, parfüm vs. Akl›n›za gelebilecek her fley var. Hatta hiç akl›n›zdan bile geçiremeyece¤iniz fleyler bile var (Diflçilerin kulland›¤› muayene aletleri, ameliyat setleri) Ama o siyah-beyaz foto¤raflar kadar düflündürmeyecektir hiçbiri sizi. Çünkü buras› Türkiye. S›cak s›rça köflklerde, flamdanl›, ak örtülü ziyafet masalar›nda yemek be¤enirken birileri, birileri de dede yadigar› foto¤raflar›n›, -bir yan›yla hat›ralar›n›- bol gelen pantolonunu, dar gelen ayakkab›s›n› sat›p o gün için karn›n› doyurabilecek paray› ç›kartman›n telafl›nda. Ya da çocu¤unun beslenme çantas›na bir fleyler koyabilmenin derdinde. Ya da kaç gündür yakamad›¤› sobas›na bir kaç kucak odun alabilmenin hesab›nda... Yo¤un karlar›n eriyip bir çamur deryas›na dönüfltürdü¤ü Topkap› Bit Pazar› buna ra¤men yine t›kl›m t›kl›m. Yere serilmifl naylonlara rastgele yay›lm›fl kullan›lm›fl eflyalar; piller, oyuncaklar, CD’ler, bofl çerçeveler, daha bir ton eflya. Kimisi k›r›k, bozuk, kimisi sa¤lam, yeni... Asl›nda kimse memnun
de¤il orada bulunmaktan. ‹nsanlarda o çamurlu naylonlara da¤›t›lm›fl eflyalar gibi boynu bükük, kederli, çamura bulanm›fl çaresiz... (Belki de böyle bir pazardan hiç eflya al›p kullanaca¤›n›z akl›n›za bile gelmedi. Hijyenik, temiz de¤ildir diyorsunuzdur. Ama oradan al›flverifl yapmak zorunda kalan insanlarda eminiz ki bu konu da sizinle hemfikirlerdi...) Sergi sahipleri, ellerinde mal› üç befl de¤erinde satman›n, müflteriler ise alacaklar›n› en ucuza alman›n derdinde. Sergi açanlar ve müflteriler aras›nda her yafltan insan var. 50-60 yafl›nda bir dede torunuyla birlikte yere bir naylon sermifl, eski bir gaz lambas›, iki b›çak, 2 magazin dergisi, bir çift spor ayakkab› ve bir tek ayakkab› koymufl tezgah›na. Bunun nedenini sordu¤umuzda "Elbette ç›kar bir k›smetlisi, elbette vard›r sa¤ ayakkab›s› delinen, y›rt›lan; tek aya¤› olmayan" diyor. Biraz sonra gerçekten dedi¤i gibi oluyor ve koltuk de¤nekli bir adam yanafl›yor tezgaha. Aya¤›n›n bir teki yok... Pantolonu k›vr›lm›fl ve çatal i¤ne ile tutturulmufl. Yere e¤ilmeye çal›flarak kendine uygun bir tek ayakkab›y› seçmeye çal›fl›yor. Bo¤az›m›za bir fleyler dü¤ümleniyor... Ayn› tezgahta ise yine baflka bir adam elindeki ayakkab›y› bize göstererek üzüntüsünü paylafl›yor. "Teki olsayd›... teki yok ki..." bir ayakkab› be¤enmifl ama teki oltav›r / ekonomik kriz / nisan 2002 / say›: 6
9
mad›¤› için buna çok üzülüyor ve üzüntüsünü bizimle paylafl›yor. Amcan›n derdini anlamaya çal›fl›yoruz, anl›yoruz. Art›k benim iyice gözlerim doluyor. Arkadafl ne oldu çok mu üflüdün diyor. Gözümden yafl geliyor so¤uktan diyorum... Buralarda bir lokma ekmek için so¤ukta bekleflen ama öylesine güleç yüzleriyle bak›yorlar hayata. Bu s›ralar bit pazar›na nur ya¤›yormufl. Krizden dolay› insanlar eski eflyalar›n› teker teker elden ç›kartmaya bafllam›fllar. Ta ki ellerinde satacak hiçbir fley kalmay›ncaya kadar. Öyle bir günü düflünmek bile istemiyorlar, sonras› allah kerim diyorlar. Küçücük çocuklar da çamurlara bulanm›fl vaziyette koflufluyorlar sergilerin aras›nda. "Abi yüz bine olur mu?!” Yüz bin lira için s›k› pazarl›klar yap›l›yor burada. Yanl›fl duymad›n›z, bir sak›z alabildi¤iniz yüz bin lira... Bir tuvalete bile girmenize yetmeyecek yüz bin lira...Bir ekmek almaya yetmeyecek yüz bin lira... Ama burada bu yüzbin liralar birikip bir ö¤ün yemek masraf›n› karfl›layacak para oluyor. Çünkü buras› Türkiye. Arabesk ezgiler aras›nda yan›k sesli flark›c›n›n bafl›ndan afla¤› dolarlar boflalt›l›rken, Topkap›'n›n çamurlar› aras›nda insanlar yüz binleri ço¤alt›p günlerini kurtarabilmenin s›k›nt›s›yla yafl›yorlar. Akflam karanl›¤› yavafl yavafl in-
meye bafllay›nca sergilerdeki fiyatlarda inmeye bafll›yor. "Ne al›rsan yüz bin, üç parça iki yüz elli" sesleri art›yor meydanda. Herkes elindeki mal› tüketmenin derdinde. Onlarla eve dönmektense onlar› yok pahas›na da olsa sat›p paraya çevirmek daha büyük bir önem tafl›yor o an için. Beyaz foto¤raflar havan›n kararmas›yla daha bir karar›yor, görünmez oluyor. ‹çlerinden birkaç› baz› merakl›lar›n elinde ya da f›rsatlar› de¤erlendiren "kolleksiyoncular" taraf›ndan yeni mekanlar›na do¤ru yola ç›k›yorlar. O baba yadigar› an›lar› satanlar utan›yorlar, belki de kahroluyorlar ama açl›k ve yoksulluk insanlardaki "de¤er ve an›" kavram›n› böyle altüst ediyor iflte. Sergilerde müflteri bekleyenler büyük bir tevekkül içinde hep ayn› fleyi söylüyorlar "ço¤unda gözümüz yok, ekmek param›z ç›ks›n yeter". ‹s kokusu sar›yor etraf›. Atefle do¤ru yaklafl›yoruz. Bütün gün so¤ukta rüzgarda ayakta dikilmekten yorgun düflmüfl bir kad›n›n dikkatini çekiyoruz. Birbirlerine bizi iflaret ediyor gülmeye bafll›yorlar. Birazda utan›yorlar. Ateflin foto¤raf›n› çekiyoruz. Ama esas amac›m›z onlar›n foto¤raf›n› çekmek. Gazeteci misiniz diyorlar. Ben kafam› evet anlam›nda sallarken arkadafl tam da tezat biçimde "yok hay›r, kendimiz için çekiyoruz" diyor. Bu durumda birimiz do¤ru söylemiyor. Hemen durumu aç›klamaya çal›fl›yoruz. Asl›nda dergimiz var orada çal›fl›yoruz ama kötü bir fley yazmayaca¤›z. Yoksullu¤u
yaz›yoruz. Sizin yan›n›zda olmasak burada iflimiz ne? Artistlerin peflinde kofltururduk diyoruz. Hak veriyorlar. Do¤ru do¤ru.. diyorlar. Sat›c› kad›na "Sizinde resminizi çekebilir miyiz?" diye soruyoruz. "Yok ben istemem gastelere ç›kmak istemem" diyor. Yan›na yanafl›yoruz. ‹fllerin nas›l gitti¤ini soruyoruz. Üç befl laftan sonra buzlar eriyor, aram›zdaki siz-biz kalk›yor. Art›k o "abla"m›z. "Hürmüz Abla" derdini anlatmaya bafll›yor. Oraya gelirken onbirbuçuk milyon lira yol paras› vermifl. Baflka pazarlara da gidecekmifl. "Yoksuluz" diyor "k›z›m›n çeyiz paras› için sat›yorum, cuma günü de Kas›mpafla'da aç›yoruz. Asl›nda dantel de yap›yorum ama burada de¤erini bulmaz” diyor. Bir yandanda satamad›¤› eski ayakkab›larla ateflini harl›yor. Tam gidecekken arkam›zdan sesleniyor. Baksana can›m sana bir fley söyleyece¤im ama bunu mutlaka yaz. Ne? diye soruyorum. "Bak can›m ben çok güzel fliir yazar›m. Hepsinin fotokopyalar› bende. Bir tane fliir yazd›m, radyoya gönderdim oradan nas›l olduysa Aliflan alm›fl ve bestelemifl. Ben tazminat›m› alamad›m. Bunu yaz olur mu? Bak telefon numaram› da veriyorum sana...” "Olur Hürmüz Abla yazar›z" diyoruz. Bir baflka sat›c› gece yeterince erken gelemedi¤i için hay›flan›yor ama çorba paras›n› da ç›kartt›¤› için tav›r / ekonomik kriz / nisan 2002 / say›: 6
10
bunu pek de kafas›na takm›yor. Tezgah›n› geceden kuran pek çok sat›c› var. Art›k iyice akflam olmufl müflteriler azalm›fl, tezgahlar toplanmaya bafllanm›flt›r... Alan alaca¤›n› alm›fl, satan da sataca¤›n› satm›flt›r... Gün boyu mallar›n iyileri sat›lm›fl, akflam olupta yüz bin liraya bile sat›lamayan mallar› eve geri götürmek için araba paras› vermeye, u¤raflmaya de¤meyece¤inden elde kalan mallar yak›lan atefllere at›l›yor... Akflam karanl›¤› iyice çökünce meydanda kalan mallarla yak›lan atefller ço¤al›p büyüyor. T›pk› bir fleyleri protesto eder gibi. T›pk› boynumuzda a¤›r bir zincir gibi tafl›d›¤›m›z yoksullu¤umuza bir isyan gibi, t›pk› düzene isyan eder gibi; kocaman dumanlar yükseliyor gö¤e... Az önce onlar için ekmek paras› olan mallar flimdi cay›r cay›r yan›yor... Atefllerin etraf›n› üflüyen eller çevreliyor. Çamura, toza bulanm›fl insanlar bu sefer de ise, dumana bulan›yor. Meydan› saran dumanlarla bir ifl günü daha bitiyor. Kafan›zdaki ucuzluk pahal›l›k kavram›, yaflam, varolma, sab›r, kanaatkarl›k gibi kavramlarla bu ortam› ve insanlar› görünce bir hesaplaflmaya girme olas›l›¤›n›z yüksek. Burada kazan›lanlarla nas›l bir hayat kurulabilece¤i sorusuna "Millennium ‹stanbul'unda" bir karfl›l›k bulam›yorsunuz...J
makale makale tav›r
a¤›m›z›n çare bulunmaz ve yeni hastal›klar›ndan biri "popüler olmak". Popüler olmak ad›na denenmedik yol b›rakmayan onlarca insan›, her gün televizyon ekranlar›ndan f›flk›r›rcas›na görmek zorunda kal›yoruz. Her geçen gün bir evvelkini arat›r duruma gelen medya bir ahtapot gibi evlerimizi, ifl yerlerimizi, okullar›m›z› sard›. Bunu kendi lehine kullanan tekelci medya en çokta sanat› ve sanatç›y› oyuncak haline getirdi. Para-pul, flan-flöhret vaatleriyle, flartlar›n› kabul edenlere sonsuz bir f›rsatlar dünyas›n›n da kap›lar› ard›na dek aç›ld›. Ürünler sat›l›r, reklamlar yay›nlan›r oldu. Art›k onlar birer "Popülerdi"... Kendileri ve eserleri herkes taraf›ndan tan›n›r, bilinir, klasiklere girmeye neredeyse adayd›r. Bizim hayat›m›z›n klasikleri aras›na girmifllerdir bile. Onlarla yatar kalkar hatta onlarla yürür, otobüs duraklar›nda onlarla bekleriz. Onlar flark›c›, yazar, flair, ressamd›r. Hayat›m›zda ki her fley h›zla deje-
Ç
nere edilmeye ve yozlaflt›r›lmaya bafllanm›flt›r. Bir k›sm›m›z bunun fark›nda olsak da alternatif bulmam›z çok zordur. Alternatifleri sustur; olmad›, yok et, kendi yaratt›klar›n› kabullendir mant›¤› yaflad›¤›m›z sistemin mant›¤›d›r. Bunu yapmak için sistemin birincil görevi kendi biçimlendirdi¤i ve seçti¤i kiflilikler yaratmakt›r. Bu kifliler eserlerinde y›lg›nl›k, karamsarl›k, tükenmifllik, korku ve inançs›zl›¤› beyinlere ve yüreklere afl›lamal› kendi vazgeçmiflliklerini, yenilgilerini korkular›n› eserlerinde göstermelidirler. ‘80’ cuntas› ve sonras›nda sistemle bar›fl›k kalmay› tercih eden bu yeni ayd›n tablosu her alanda mikrobu yayacak tafl›y›c› rolünü üstlenmifltir. Onlar bat›y› eserleri ve yaflamlar›yla örnek alan tafl›y›c›lard›r. Onlar Anadolu topraklar›na yabanc› ve kopuktur. Varsa yoksa bat› kültürü, bat› ayd›nlanmac›l›¤› fikirleri vard›r düflüncelerde ve üretimlerde. Tüm bunlar ayd›n› halktan da koparm›fl, onu savurmufltur. tav›r / popüler kültür / nisan 2002 / say›: 6
11
Orhan Pamuk
Günümüz ayd›n›n di¤er bir hastal›¤› ise kendini s›n›flar üstü görme hastal›¤›d›r. Onlar toplumsal dinamikleri fitilleyen, yeni bir kültür ve yeni bir insan tipi yaratma görevini en önce üstlenmifl kifliler olmas› gerekti¤inden sistemle çat›flma içinde olmal›, ezilen halklar›n yan›nda olmal›d›r. Bu noktada sanatç› dünyay› de¤ifltiremez ama sanat›yla kimli¤inin ona yükledi¤i ayd›n sorumlulu¤uyla, o de¤iflimin bir parças› olabilir. Bu sanatç›n›n dünyaya bak›fl› ile ilgilidir. Kimisi s›rça köflklerinde bütün sorunlardan uzak, kendi dünyas›nda yaflar. Kimisi de ruhunu satar, zulüm çark›n›n bir difllisi oluverir. Orhan Pamuk, Zülfü Livaneli, Ahmet Altan, Latife Tekin, Sinan Çetin Can Dündar bunun en somut örnek-
Latife Tekin
lerdir. Onlar yeni düzenin insan› ve solcular›d›r. Kimliklerini inkar etmifller, yeni düzeninin savunucular› olmufllard›r art›k. Yaratt›klar› kiflilerde yok olan sosyalizm düflüncesinin yerine yeni bir felsefe yaratmaya çal›fl›rlar. (Popüler olmalar›n›n nedeni ise eski düflüncelerini tamamen hiçe say›p yeni dünyay› yaratacak fikri yaymalar›d›r!) ‹flte sistem bunun için her türlü olana¤› sunar onlara. Binlerce dolara mal olan reklamlar, röportajlar, televizyon programlar›nda günümüz popçular› ve topçular› kadar yerlerini al›rlar... Son dönemde Orhan Pamuk ad›n› gazetelerde, televizyonlarda, sokaklarda çok s›k görür olduk. Yeni kitab› "Kar"da türban, intiharlar, faili meçhuller, siyasal ‹slam, jakobenizm gibi konular› sorgulayan Pamuk neden aylard›r süren ve ülkemiz için yak›c› bir sorun olan hapishaneleri ve ölüm oruçlar›n›, yoksullu¤u, iflsizli¤i halk›m›z›n çekti¤i ac›lar› de¤ilde sözünü etti¤imiz konular› bunlar› sorguluyor? Ülke gündemini takip etmekten bu kadar uzak m›d›r kendisi? Bir fleylerin üstü tamamen kapat›ld›ktan sonra raflardan indirmek bilinçli bir tercih midir? Belki bundan bir on y›l sonra romanlar›nda olma flans›na eriflebilir konulard›r bunlar. Kitap, bu kadarla da yetinmeyip aflk›, ba¤l›l›¤›, aidiyeti, tutkuyu anlat›yor. Bunlara
hakk›nda zaten yorum yapmaya gerek yoktur.(!) Orhan Pamuk Niflantafl›’nda do¤up büyümüfl, Robert Kolejini bitirmifl. Amerika’da bir dönem yaflam›fl bir yazard›r. Onun bu denli halktan uzak ve bat› kafal› olmas›n›n nedenlerini anlamak bir muamma de¤ildir. O kendi topraklar›nda olup biten olaylara böylesine duyars›z kalabilirken, 11 Eylül’de A.B.D.’ de yaflanan olaylarda ölenler için üzülebilir ve hatta uzun uzun röportajlar yapabilir. Hiçte flafl›rt›c› de¤ildir. Onun gibilerinin daha çok Amerikal› olmalar› niceliksel bir fark de¤ildir. Dedi¤imiz gibi onlar›n ki bilinçli bir tercihtir. Bat› de¤erlerini benimserler. "Do¤ulu" olmaktan s›k›l›rlar; bu ülkede yaflarlar ama ayaklar› emperyalist ülkelere basar; kendi gövdeleri üstünde tafl›d›klar› kendi bafllar› de¤ildir. Adeta halklar› sürü, emperyalizmi de çoban olarak görürler. Devflirilmifllerdir. Bu yüzden devflirildikleri kültüre körü körüne ba¤l›l›k gösterirler. Emperyalist ülkelerdeki ayd›nlar›n görüp söyledi¤i ço¤u fleyi görmemeleri, söyleyememeleri bundand›r. Kimlik karmaflas› içinde k›vran›r dururlar. Orhan Pamuk ve benzerleri Amerikal› olmay› seçiyor ama Amerikal› olmak kolay de¤il. Hele kendini Amerika'da kabul ettirmek daha zor. Bunu biliyor; yazd›klar›yla Amerika'ya aç›l›p arada da çok satar olmak istiyor. Kendine bunu k›stas al›yor. The New Yorker Dergisine kapak oluyor; reklam› yap›l›yor. Oda bir "Popüler" oluyor. Emperyalizmin; din, sanat, teknik, hukuk v.b. her cepheden sald›r›ya geçti¤i bir süreçte gerçekten de "ya onunlas›nd›r ya da onun karfl›s›ndas›nd›r". Orta yol yok. Biz karfl›s›nday›z. De¤erlendirmelerimizi de buna göre yap›yoruz. Kal›c› olan, insan›n zihinsel, kültürel geliflimine katk› sunan, ona sorular sordurtup cevap aray›fl›na iten ürünleri sanat ürünleri olarak görüyoruz. Her fleyden önce insan›n ve dünyan›n de¤iflebilece¤ine inan›yoruz. Bunu yapmayanlar›n tav›r / popüler kültür / nisan 2002 / say›: 6
12
Bedri Baykam
sanatç›l›¤›n›; emperyalizme karfl› ç›kmayanlar›n ayd›nl›¤›n› tart›fl›yoruz. Orhan Pamuklar, Latife Tekinler, Ahmet Altanlar, Ayfle Kulinler, Bedri Baykamlar ve de onlar gibiler her ne kadar "özgürlükçü", "demokrat" oldu¤unu söylüyorsa da bugün Amerikal›d›r, yani emperyalizmin saf›ndad›r. Romanlar›nda Türkiye halklar›n› anlatmaz, hatta betimlemez. K›staslar›, Avrupal› yada Amerikal› okurun be¤eni k›staslar›d›r. Yazarken onlar› düflünür. Sistem onu besler ve büyütür. Bilir ki varl›¤›n› tehlikeye düflürmez. Onlar sistemin tatl› çocuklar›d›r. Büyütülmeyi ve semirtilmeyi hak etmifllerdir art›k...J
Ahmet Altan
deneme tuncay karademir
GÜL VE GEÇ... SAKIN DÜfiÜNME! limde kumanda o kanaldan o kanala gezerken tatl› bir uyku bast›rm›flt›. Göz kapaklar›m benim olmaktan ç›km›fl, ne kadar zorlasamda kapanmamalar› talimat›na boyun e¤miyor ve yavafl yavafl kapan›yorlard›. Günün ilk ›fl›klar› göz kapaklar›mdan içeri ars›zca s›z›yorlard›. Halbuki bugün uyuyacakt›m, günlerin, uykusuzlu¤unun intikam›n› al›rcas›na. Ama münasebetsizin biri perdeleri açm›fl ve uykumun en tatl› yerini gaspetmiflti. Tepemde birinin sab›rs›zca durdu¤unu farkediyordum, gözlerimi açam›yordum. Bu olsa olsa k›zkardeflim diyecektim ki onun beni uyand›racak kadar cesaretli olmad›¤›n› hat›rlad›m. Art›k merak ve k›zg›nl›k uyku diye birfley b›rakmam›flt›. Ne var diye ba¤›rarak kalkt›m. -Art›k kalkman›z laz›m küçük bey! -Sen kimsin ya? Yüzü bir yerden tan›d›k gelen ama bizim eve ait olmayan, rüküfl giyimli kad›n surat›ma anormal anormal bak›p, sanki ola¤an bir durummufl gibi kalkmam için talimatlar›na devam etti. fiaflk›nl›¤›mdan ne yapt›¤›m› bil-
E
meden içeri do¤ru kofltum, bir gecede evimiz büyümüfl mü ne, zar zor birine rastlad›m. Üzerinde sabahl›k, elinde viski barda¤› ve garip fular›yla karfl›mda duran adam babam olmas›na babamd› da bu hal neydi? -Baba bu halin ne? Her flafl›rmamda kahkahalar kopuyordu. Kopuyordu da evde gülen kimse yoktu. Tam bu s›rada k›z kardeflim girdi içeri. Üzerinde anormal bir k›yafetle... -Günayd›n babifl! Babifl mi? Herkese bir haller olmufltu. Babam› anlayabilirdim. ‹flten at›lm›fl, haftalard›r iflsizdi. Pekala depresyona girmifl olabilirdi. Peki ya k›z kardeflim, odamdaki kad›n? Ben ç›ld›r›yorum galiba. -Dad›n bir saattir seni kald›rmaya çal›fl›yor o¤lum. -Dad›m m›? Yine o sinir bozucu kahkahalar yükseliyordu. tav›r / medya ve yozlaflma / nisan 2002/ say›: 6
13
-Ne dad›s› baba? -O¤lum sende bir anormallik var. Aile doktorumuza gözüksen iyi olur. Aile doktoru mu? -Baba ailemizde toplasan çarpsan iki kere doktora gittik. ‹laç almak için toplad›¤›m›z borçlar› da hala ödüyoruz. Ne aile doktoru? Konuflmam›n aras›na kahkahalar girmiflti. Art›k iyice kendimi mi kaybettim ? -Buyrun portakal suyunuz. -Sen kimsin? Ne portakal›, ne suyu? Hizmetçi gibi giyinmifl olan ama yüzündeki a¤›r makyaj›yla bir artiste benzeyen kad›n surat›ma ifadesiz ifadesiz bak›yordu. Babam aç›klamalarda bulundu; -Hizmetçi o¤lum, onuda m› tan›-
mad›n? Tan›mad›m, tan›m›yorum. Ne hizmetçisi, ne dad›s›, ne oluyor ya? -Böyle biri nas›l unutulur? diyerek hizmetçi gibi giyinmifl kad›na yanafl›yordu ki babam, annem geldi. Babam annemi görür görmez, aflk›m aflk›m diyerek anneme do¤ru gitmeye bafllad› bu sefer. Annemle babam› elele tutuflurken bile görmemifltim. Bir s›rnafl›kl›k, babam sahte bir seni seviyorum, annemin ise saf bir inanma ifadesi ve çapk›n diye tan›mlayabilece¤im bir bak›flla; -Bugün ay›n kaç›? deyifli. Ter bas›yordu beni, bafl›m dönmeye bafllad›, ba¤›ras›m var ba¤›ram›yorum. Sinir bozucu kahkahalar beynimin içine iflliyor. Annem babam›n peflinde, babam hizmetçinin. Tam bir curcuna bo¤uluyorum sanki, ter boflal›yor vücudumdan ba¤›rarak uyan›veriyorum. Babaannem bafl›mda. -Ne say›kl›yon yavr›m kötü ürüya m› gördün? Babanneme sar›l›yorum. -Can›m babannem! Sen benim normal babannemsin, gerçeksin. Çok kötü bir rüya gördüm, çok... - Vah yavr›m kurban olurum sana!...
Beni okuyup üflemeye bafllad› bile. *** Böyle bir düfl gördüm, ya da görmedim. Ama en az›ndan böyle bir düfl görmüfl oldu¤umu farzettim bir an için. Sabahtan akflama kadar ekranlarda yay›nlanan dizilerdeki gibi yaflamaya kalksak ne olurdu diye düflününce akl›ma böyle bir yaflam geldi. Ve bu olsa olsa bir kabus olabilirdi diye düflündüm. Evet evet o televizyonda seyretti¤imiz ve belki de güldü¤ümüz dizilerdeki hayat bizim için ancak bir kabus olabilirdi. Herhalde bu kadar olmasada hepimizin hayat›nda biraz da olsa yerini alm›flt›r yeni moda dizilerimiz! Jeneri¤inden, senaryosuna ve sahte kahkahalar›na kadar komedi tarzda ki Amerikan dizilerinin ayn›s›. Cosby Ailesi, Jefferson Ailesi gibi içimizden biri olan dizilerin Türkiye versiyonlar› de¤iflik kanallarda gösterimlerine bafllad›lar. Her kanal kendi dizisinin ilgi çekmesi için Türkiye'nin starlar›yla anlafl›p dizilerine oyuncu yapt›lar. M.Ali Erbil, Emel Say›n, Gülben Ergen, Kenan Ifl›k, Haldun Dormen, Türkan fioray, Haluk Bilginer art›k Amerikan tarz› komedilerimizin bafltaçlar›. Bütav›r / medya ve yozlaflma / nisan 2002 / say›: 6
14
yük bir furya halinde bütün kanallar›m›z› iflgal ettiler. ‹zliyor muyuz? Yalan› yok, izliyoruz. Gülüyor muyuz? E, ona da do¤ru söyleyelim bari, gülüyoruz. Gülmüyoruz dersek kendimizi kand›rm›fl oluruz. ‹zlenip izlenmemesi, yada niye güldü¤ümüz belki ayr› bir yaz›n›n konusu ama bu yaz›danda bu dizilerin hayat›m›zda çok olumlu etkilerinin olmad›¤› sonucu ç›kacakt›r mutlaka. Ekonomik krizin bafl gösterdi¤i ve sosyal patlama fobisinin yayg›nlaflt›¤› günlerde ülkemizde insanlar›n gülmeye ihtiyac› var slogan›yla, Cem Y›lmaz'a bilet bulamayanlara bir imkan tan›narak birbirinden komik(!) dizilerimiz ekranlara tafl›nd›. Evlerinde kendi yaflant›lar›yla alakalar› olmayan, bu dizileri halk›m›z izleyecek, bolca gülecek, stresini atacakt›. Hem yaflad›¤› hayat› unutaca¤› her fley vard› o dizilerde. Para hayali kuruyorsa vard›, lüks yaflamsa o da vard›. Süslü püslü k›yafetler, son model otomobiller, sevgili, iyi bir ifl, kariyer ne ararsan›z hepsi var-
d› o dizilerde. Yani yaflad›¤› hayat›
k›rkbefl dakikal›¤›na da olsa unutaca¤› her fley vard› orada. Yar›n ne yiyece¤iz, fleker bitti, un bitti, tüp bitti, elektrik faturas›n› yat›ramad›k, kredi kart›n›n borcunu ödeyemedik korkusu yoktu. Lüks evlerinde yaflayan, salonunda sürekli haz›r bekleyen viski fliflesinden arada bir bardak al›p yudumlayan, o¤lunun sömestr tatilini ‹sviçre’de mi, yoksa Uluda¤'da m› geçirece¤ine karar veremeyen, eflini heyecan olsun diye aldatan, bir eli ya¤da, bir eli baldayken s›k›ld›¤› için bir fleylerle u¤raflmak isteyen, yani bizim yaflad›klar›m›zla alakalar› olmayan baflka sorunlar› olan insanlar vard›r orada. Birde, size düflünme ve gülme flans› vermeyen kahkaha efektleri. Gül ve geç, sak›n düflünme, kurcalama, yorum yapma. Düflünmene gerek yok biz sizin yerinize de düflünürüz, ve hatta güleriz. Bu dizilerle gelen yozluk ne bugüne özgü bir fley, ne de sadece geçmiflte yafland›. Bugün elbette daha yozlaflm›fl, baya¤›laflm›fl biçimiyle sunuluyor. Asl›nda geçmifle bir
bakacak olursak bu sald›r›lar›n sis-
temli biçimde 80' li y›llardan itibaren bafllad›¤›n› görürüz. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra cunta ayn› zamanda kültürel bir sald›r› program› da bafllatt›. Hatta en büyük sald›r› kültürel alanda yaflanmaya baflland›. Her gün yeni bir yozlaflt›rma arac› devreye sokulurken her gün yeni yöntemler deneniyordu. Sinema, müzik, en ifller iki kol olarak sald›r›n›n iki aya¤›n› temsil etmifllerdir. Özel televizyonlarla birlikte bu sald›r›n›n yeni arac› devreye girmifltir. Özgürlük sloganlar›yla yola ç›karak, birey özgürlü¤ünü keflfeden y›lg›n , kafas› bulanm›fl, dönek solcu yazar çizerleriyle bu kültür alabildi¤ine yay›lm›fl, bu kiflilikler arac›l›¤›yla yayg›nlaflt›r›lm›flt›r. Yozlaflt›rma harekat› bir ölçüde baflar›l› olmufl ve dozun art›r›lma zaman› gelmiflti. Yeni bir keflif, medya size hayat›n›z boyunca yapamayacaklar›n›z›, önünden bile geçemeyece¤iniz yerleri aya¤›n›za getiriyor. Kameraya bak›n ve gülümseyin: MERHABA TELEVOLE! Bu selamlama yeni bir furyan›n bafl› oluyor ve doz art›r›l›yor. Kimin eli kimin cebinde belli olmayan sosyetemiz evinizde izleyin rahatlay›n, izleyin özenin, izleyin yozlafl›n... Her fley yolunda gidiyor derken bir ekonomik kriz peydahlan›yor. Esnaf, memur, iflçi sokakta, ekranlar bu setav›r / medya ve yozlaflma / nisan 2002 / say›: 6
15
fer isyan edenlere tan›k oluyor. Yazarkasay› baflbakan›n önüne f›rlatan esnaf, meclisin arka bahçesinde kendini asan simitçi çocuk, açl›ktan ölen Berivan ve kulaktan kula¤a yay›lan f›s›lt›: SOSYAL PATLAMA! “Halk magazin programlar›na bu fakirlikte tepkili. Biraz geriye çekmek laz›m bu magazin programlar›n›. Halk›m›z›n gülmeye ihtiyac› var.” Hemen senaryolar yaz›l›r ve en sevilen kifliler bulunur ve operasyon bafllar. Komedi dizileri ardarda patlar. Ac› yok bu dizilerde, para s›k›nt›s› yok, açl›k yok aksine afl›r› bir zenginlik var. Gülen insanlar sulu kahramanlar, aptal sar›fl›nlar ve üçka¤›tç› olarak gösterilen dar gelirliler var. ‹zleyin gülün, izleyin rahatlay›n. Bak›n bizim starlara, Amerikal›lar gibi giyinip, Amerikan esprileri yap›p onlar gibi konuflup onlar gibi yafl›yorlar. Ne güzel bir yaflant›, Amerikal› gibi, hadi izleyin ama unutmay›n o dizilerde yüzümüze bir tokat gibi çarpan yoksullu¤umuz, yar›n yine devam etmek zorunda kald›¤›m›z hayat›m›z yok... O hayat bizim de¤ildir, o dizilerde bize sunulan ise hiç bir zaman olmayacak olan, olmamas› gereken bir hayatt›r... Yani yaln›zca onlar›n olan, onlara yak›flan...o
inceleme inceleme levent karakaya
“yeni bir tehdit”mi?
SATAN‹ZM s›l olarak 1999 y›l›nda ‹stanbul-Ortaköy'de fiehriban Coflkunf›rat adl› lise ö¤rencisinin mezarl›ktaki ölümüyle gündemimize girdi satanizm. Son dönemlerde artan intiharlarla ve geçmifl dönemde Üsküdar Özel Amerikan Koleji ö¤rencisi Lara Falay'›n intihar›yla haftalar boyunca yo¤un bir flekilde tart›fl(t›r)›ld›. En son olarak da “Antalya’da toplu intihar etmeye çal›flan satanistler yakaland›.” bafll›¤›yla tekrar gündemimize girdi. Bu defa gündem o kadar yo¤undu ki bir-iki günle geçifltiriliverdi. Gündemde bir fley olmasayd› Lara ola-
A
y›ndaki gibi haftalarca sürerdi. Filistin, binbafl›n›n öldürülmesi ve di¤er olaylar bunun önüne geçti. Uzunca bir zamand›r profesörler, psikiyatristler, uzmanlar, bakanlar, bas›n, televizyonlar, kamuoyu; yani herkes satanizm ve intiharlar konusunda bir fleyler söyledi. ‹ntiharlar›n nedenleri ergenlik dönemi bunal›m›d›r, inanç eksikli¤idir, FRP* adl› bilgisayar oyunlar›d›r dendi ve benzeri birçok aç›klama yap›ld›. En son noktay› da Lara’n›n intihar› döneminde Emniyet Genel Müdürlü¤ü koymufltu. Emniyet Genel Müdürlü¤ü, Sata-
tav›r / satanizm / nisan 2002 / say›: 6
16
nizmi "terör örgütü" ilan etti ve operasyonlar sonucunda ilgili-ilgisiz onlarca genci gözalt›na ald›. Sürekli biraraya geldikleri mekanlara bask›nlar düzenledi, y›llard›r tüm dünyada dinlenen baz› rock ve metal müzik gruplar›n›n albümlerine örgütsel döküman oldu¤u gerekçesiyle el koydu. Ne kadar uzun saçl›, siyah renk k›yafetler giyinen metal müzik dinleyen ve kendini metalci diye tan›mlayan genç varsa toplad›. Derken, Satanizmle ilgili önemli incelemelerinin (!) sonuçlar›n› kamuoyuna duyurdular. Satanizm Dosyas›(!) Satanizm örgütü.... Yay›n Organ›: fieytan ‹ncili adl› kitap Taraftar Say›s›: Yaklafl›k 3.500 kifli Bulunduklar› mekanlar: Cafeler, Rockbarlar, Özellikle ‹stanbul, Ankara, ‹zmir, Bursa gibi flehirlerde örgütsel faaliyetler yürütüyorlar. (Antalya olay›yla beraber say›lan bu flehirler geniflletildi, taraftar say›s› da daha fazlad›r tahmini yap›ld›.) Özellikleri: Uzun saçl›, siyah giyimli, metalci v.b Panzehiri: En büyük önlemi bol bol dini e¤itim verip, beyinlerine Allah inanc›n› sokarak fleytana tapmalar›n› engellemek.
Not: fieytana kurban etme ayinleri düzenliyorlar. Uyuflturucu partileri yap›yorlar. Kedi kesip kanlar›n› içiyorlar. Her konuda uygun bir çözüm fikri olan kurumlar harekete geçti. Önerilerini kamuoyundan esirgemediler. Emniyetin, Satanizmi terör örgütü ilan etmesinin ard›ndan, Diyanet de bu konudaki düflüncesini aç›klad›: "Satanizme bulaflanlar›n beyinlerinde Allah inanc› olmad›¤› için bu tür sapk›n gruplara kay›yorlar, tek çözüm Allah inanc›yla onlar› yo¤urarak beyinlerindeki sapk›nl›¤› atmakt›r gibi bir aç›klama yapt›. Aç›klamalar›n ard› arkas› kesilmedi. Bir milletvekili ç›kt›; “Okullardaki din e¤itiminin güçlendirilmesini istedi ve Allah sevgisiyle doldurulmayan kalplere, fleytanlar›n musallat olaca¤›n›” söyledi. Bir baflka milletvekili de; "‹rtica ad› alt›nda milletin inanc›yla mücadele edilen bir ortamda gençlerin intihar etmesi do¤al. Gençler inançs›z yetifliyor ve fleytana tap›yor. Do¤ru yolu bulmalar› için inançl› yetiflmeleri laz›m." diyordu.
Onlarca aç›klama, olaylar›n, intiharlar›n ard›nda gizemli, esrarengiz fleyler bulma çabalar› ve s›ralan›p giden yüzlerce sebep... Gençlik bunal›m›d›r, ergenlik ça¤› sorunudur, denilerek gerçekler geçifltirilmeye çal›fl›ld›. Burada sorulmas› gereken birkaç soru var: ‹ntiharlar›n as›l nedeni gerçekten de bilgisayar oyunu, gençlik bunal›m›, dini inanç eksikli¤i ve di¤er nedenler mi? Satanizmi ve di¤er ak›mlar› ortaya ç›karan zemin nedir? Medyan›n bu kadar üzerinde durdu¤u nokta, neden sadece Lara'n›n, di¤er kolejlilerin intihar› ve gösterilen sebep satanizm veya di¤er gerekçeler? ‹flin Di¤er Yüzü Siyah giyinen, uzun saçl›, metalci herkesi toplamalar› m›, Pink Floyd, Eric Clapton, Pentagram gibi flark›c› ve gruplar›n albümlerine "örgütsel döküman" diye el koymalar› m›, Satanizmi an›nda "devletin karfl›s›nda duran bir terör örgütü" olarak ilan etmeleri mi, hatta karambolden olsa gerek, Kad›köy Akmar Pasaji esnaf›n›n söyledi¤ine göre kitap almaya gelen müflterileri bile gözalt›na almalar› m›, hepsi ayr› bir olay zaten, ayn› zamanda hiç yabanc›l›k çekmedi¤imiz fleyler. Biri satanizme, devleti, milleti tehdit ediyor diyor; biri gençlerin beyinlerini dini inançla doldurmaktan bahsediyor; biri gençlik bunal›m› diyor. Birileri ç›k›yor esrarengiz ve gizemli fleylerle kafalar› iyice buland›r›yor. Hepsi de as›l sorundan kaçmak için elinden geleni yap›yor. Bunca tatminsizli¤in, umutsuzlu¤un, aray›fl içerisinde tükenip kaybolman›n oldu¤u bir düzende, sizce öküzün alt›ndakinin ne oldu¤u belli de¤il mi? Geçmifl dönemde; Lara'lar, Ceytav›r / satanizm / nisan 2002 / say›: 6
17
lan'lar, Nedimler’in haberleri haftalarca gündemde tutuldu, tart›fl›ld›. Fakat, sorun bunlardan ibaret de¤ildi. ‹ntiharlar, Laralar, Nedimler’den ve Satanizm’den önce de vard›, sonra da varolacakt›. Bu insanlar›n intiharlar›ndan k›sa bir süre önce, intihar eden bir genç daha vard›. O gencin di¤erlerinden fark›, hayat›n› simitçilik yaparak kazanmas›yd›. Ankara’n›n yoksul bir gecekondusunda yaflayan genç, yine yeni bir umutla yola ç›km›flt› ve yine umutlar› ellerinde kalm›flt›. Kurtuluflu, meclisin karfl›s›ndaki parka gelerek kendini a¤aca asmakta bulmufltu. Elindeki tek sermayesi olan simit tezgah›, idam sehpas› olmufltu art›k ayaklar›n›n alt›nda. Onun pay›na düflen gazetelerde birkaç cümlelik yaz›, TV’lerde ufak bir haberdi. O, kolejlerde okumuyordu, FRP denilen bilgisayar oyunlar›n› oynam›yordu. Hayat›nda kafelere sadece simit satmak için girmiflti. Belki ölüme giderken herhangi bir mesaj yazmam›flt› ama onun vermek istedi¤i as›l mesaj belleklerimize çok iyi kaz›nm›flt›. Bir di¤er nokta da flu ki; her konuda yap›lan yoksul-zengin ayr›m› bu konuda da yap›l›yor. ‹ntihar eden simitçi çocuklar, ailesinden, sorunlardan kaç›p kendini sokaklarda bulan çocuklar, açl›ktan ölen insanlar, bu memlekette onlarca yoksul insan intihar ediyor. Ama onlar, ya iki-üç sat›r yaz›, ya da ufak bir haber olarak TV'lerde geçiyor. Ya da o bile çok görülüyor. Yoksul insanlar›n intiharlar›na al›flt›k nas›l olsa; iflsizlik, hayat pahal›l›¤›, geçinememe v.s v.s...Ama intihar eden bir zengin çocu¤u ise ifller de¤iflir. Çünkü onun intihar edecek ne sebebi olabilir ki? ‹stedi¤i her fleye sahip. ‹flte bu nedenle hemen alt›nda gizemli fleyler aran›r. Bunun ad› satanizm olur veya baflka bir fley. Lara'lar, Nedim'lerin intiharlar› da araflt›r›lmal›, üzerinde durulmal› ama; üzerlerinde durulmas›, toplumun tart›flmas› gereken intiharlar sadece onlar de¤il ki; onlarla birlikte tüm intihar ve bunal›mlar›n kökenine inip, nedenlerini tart›flmak gerekmez mi sizce?
Acaba o simitçi çocuk da m› Satanizme bulaflm›flt›, ya da onun yaflad›¤› sadece bir gençlik bunal›m› m›yd›? Ya da hergün gazetelerin üçüncü sayfalar›nda a¤z›na kadar dolu cinayet, intihar, bunal›m haberlerinin sebebi nas›l aç›klanacak? Kar›s›n› çocu¤unu dilim dilim do¤rayan babalar, çocuklar›na tecavüz edenler... Yine geçti¤imiz aylarda yaflan›lan intihar ve ölüm olaylar› da bir fleyleri anlatmas› yan›yla çarp›c›yd›. Ocak ay› içerisinde meydana gelen bir intihar olay› vard›. Kartal'da bir çocuk annesi genç kad›n; eflini, anne ve babas›n› telefonla eve ça¤›r›yor ve onlar›n gözleri önünde onuncu kat›na ç›kt›¤› binadan afla¤› atlayarak ölümünü ailesine izlettiriyor. Belki konumuz d›fl›nda olacak ama, di¤er bir olay da yine ‹stanbul'da yaflan›yor. Beraber çal›flt›¤› ifl orta¤›n› para yüzünden b›çakla dilim dilim do¤ruyor. Sonra ailesinin de yard›m›yla et parçalar›n› evdeki çiçek saks›lar›na gömüyorlar. Bir anne hamile k›z›n› b›çaklayarak öldürüyor. ‹nsanlar›n bu denli çürümesinin, canavarlaflmas›n›n nedeni nedir? Ya da her f›rsatta çocuklar›n saf oldu¤unu, beyinlerinin temiz oldu¤unu, yozlaflmay› az yaflam›fl olduklar›n› söylemiyor muyuz? Peki bu dehflet verici fleyleri(kedi kesme, birbirlerinin vücutlar›n› kesip kanlar›n› içme v.b) onlara yaflatan, onlar› bu flekilde canavarlaflt›ran fley nedir? Bu h›rs›n, cinayetlerin, doyumsuzlu¤un, tatminsizli¤in, ruh bozuklu¤unun alt›nda yatan fley ne? Bütün bu ve benzeri olaylarda tabii ki sorgulamam›z gereken içinde yaflad›¤›m›z düzen, düzenin getirdi¤i yabanc›laflma, yozlaflma, yaln›zl›k duygusu, sevgisizliktir. Sorunlardan elbette ki; ailelerin çocuklar›yla bir fleyler paylaflmamas›, okullarda verilen e¤itim, arkadafl çevresinden etkilenme olarak bahsedebiliriz ama, bunlar› da yaratan, insanlar› ailelerinin içerisinde bile yaln›zl›¤a iten, o kötü dedi¤imiz 'arkadafl çevrelerini' oluflturan fley de bu düzen, kapitalizmin yaratt›¤› üretici yerine tüketici kiflilik, çarp›k bir ruhsal geliflme, topluma, de¤erlerimize yabanc›laflmad›r. Toplumun, kamuoyunun da günlerce
haftalarca üzerinde durup tart›flmas›, sorgulamas› gereken konular da bunlard›r. Ülkemize özgü olarak yaflad›¤›m›z geliflme sürecine k›smen dönüp bakt›¤›m›zda bu tip sorunlar›n çözümünde daha da netleflece¤iz. 12 Eylül sonras›n›n yaratt›¤› bir tüketim toplumu ile karfl› karfl›yay›z. Sadece tüketmekten baflka bir ifllevi olmayan milyonlar var ülkemizde. Düflünen, üreten, sorgulayan, gerçekleri, oyunlar› görüp dile getiren insanlar›n pay›na gözalt›n›n, tutuklaman›n, F Tipi'nin, iflkencenin düfltü¤ü, bunlar›n "suç", "terör" ilan edildi¤i bir düzende insanlara bofl, düflünmeden yaflayan, bencil paylaflmayan, güvensiz bir kiflilik dayat›l›yor. ‹nsanlar› hayata ba¤layan de¤erleri bir bir de¤ersizlefliyor, yozlafl›yor... Devlet, bir yan›yla gençlerin toplumsal olaylara kafa yormas›n› istemiyor. “Siyaset yapma, düflünme; ne yaparsan yap.” mant›¤›yla hareket ediyor. Gençlerin bu tip ak›mlara bulaflmas›n› bir yandan destekliyor. Çünkü kendisine olan zararlar›n› aza indiriyor. Sonra bunlara operasyonlar düzenliyor. Terör örgütü diyor. Satanizmi fliflirdikçe flifliriyor. Simitçi çocu¤un intihar›n› geçifltiriyor, satanistlerin intiharlar›n› flifliriyor. ‹nsanlar›n, bunal›mlar›ndan, intihar edifllerinin gerçek nedenlerinden öte, iflin “Satanizm” boyutunu ön plana ç›kar›yor. Satanizmin ortaya ç›kmas› dini e¤itimin eksikli¤ine dayand›r›l›yor. Diyanet arac›l›¤›yla bunu destekliyor. Yani k›sacas› bu tip ak›mlar›n, ortaya ç›kmas›n›n, gençlerin herhangi bir sapk›nl›¤a bulaflmas›n›n alt›nda yatan ekonomik, toplumsal nedenlerin üzeri kapat›larak, dikkatler gerçekte olmayan bir boyuta çekilmek isteniyor. Hatta bunlar Reha Muhtar tarz› “‹tiraf Ediyotav›r / satanizm / nisan 2002 / say›: 6
18
rum” adl› programlarla pazarlan›yor. Devlet bu tip fleylerle, birincisi gündemi de¤ifltiriyor. ‹kincisi kendinden kaynaklanan problemleri çarp›tarak baflka tarafa yönlendiriyor. Üçüncüsü, her zaman haz›rda bekletti¤i “sanki her an devletimiz, milletimiz tehdit alt›ndaym›fl” korkusuna yenilerini ekleyerek sald›r›lar›n›, yapt›klar›n› meflrulaflt›r›yor. Dördüncüsü, yapt›¤› operasyonlarla, di¤er ifllerle kendi reklam›n› ve propagandas›n› yap›yor. Ama bütün çabalar› “sorun sistem sorunudur, kapitalizmin sorunudur” gerçe¤ini de¤ifltirmiyor.J *(Fantasy Role Playing-Yöneticinin verdi¤i rolü yafl›yormufl gibi canland›r ma)
deneme deneme do¤an k›vanç
eyretmeyenin kalmad›¤› bir yar›flma program› “Biri Bizi Gözetliyor”. ‹nsanlar›n birbirlerinin s›rt›na basarak hiçbir fley yapmadan sadece gözetlenerek ve popüler e¤ilimlere göre karakterler yaratarak birinci olduklar›, birinci olmasalar bile flöhrete ad›m att›klar› bir yar›flma program› olarak be¤enimize sunuluyor. Yar›flma bafllad›¤›ndan bugüne kadar hep tart›fl›ld›. Gazete, dergi ve televizyonlara s›kça konu oldu. Kimi yar›flmay› kötüledi, kimi yar›flmac›lar›, kimi de toplumu röntgencilik ve dedikoduculukla suçlad›. Kimse yar›flmay› tasvip etmiyor, kendine ve toplumuna böyle bir anlay›fl› yak›flt›ram›yordu. Ama yar›flma izlenme rekorlar› k›rarak büyük bir ilgi topluyor, Ediler, Eraylar, Kaanlar Gayeler ,Coflkunlar, Azizcanlar evimizden, ailemizden biri oluveriyor... Hatta Elif’ten nefret ediyor, Coflkun Bey’e sorunlar› çözmesi gerekti¤ini belirtip, Gaye ile Kaan ne zaman kap›flacak diye merakla izler oluyoruz. Yar›flman›n mant›¤› s›radan insanlar›n bir evin içinde ailelerinden ve ar-
S
kadafllar›ndan yal›t›lm›fl olarak, kamera takibinde gözetlenerek kendilerini be¤endirebildikleri ölçüde ve rakiplerini ezebildikleri kadar›yla baflar›l› olmalar› üzerine kurulu. ‹zlendi¤i ve oylamaya tabi tutuldu¤unu bilerek gerçe¤e en yak›n hallerini yans›tt›klar› bir "gerçek gibi" oyunu. Bölgelerden kiflilere gelen puanlarla, her hafta bir birinci seçiliyor o da baraj puan›n›n alt›ndakilerden birini eliyor. Yar›flman›n sonunda evde kalan kifli yani en çok puan alan birinci oluyor ve muazzam bir para ödülü al›yor. Bu ödülü almak yani kendini be¤endirebilmek için herkes bir rol al›yor. Biri abi, biri düflünen adam, biri dans eden ç›lg›n çocuk, biri masum yak›fl›kl›, biri seven, biri aldat›lan, biri flark› söyleyen herkesin bir rolü var. Bu telafl içerisinde rol kapamayanlar k›sa sürede evden ayr›l›yorlar. Kapitalizmin komün anlay›fl›; vah fli komün! Evde mant›k olarak bir komün yaflam› kurulu. Ortak bir yaflam. Her gün birisinin eve para kazanmaya ç›kmas›, ev ifllerinin bölüflümü, ortak yemek içmek görünüflte paylafl›mc› bir yaflam tav›r / medya ve yozlaflma / nisan 2002 / say›: 6
19
örne¤i olsa da tam bir kurtlar sofras› görünümünü almas› uzun sürmüyor. ‹flin içine rekabet, kazanma h›rs› girince dost yüzlerin, fleytana dönüflmesi uzun sürmüyor ve komün gözüken yaflam vahfli kapitalizmin emretti¤i kurallar çevresinde dönmeye bafll›yor. Herkes rakip, herkes hedefe varmada bir engel. Ahlak›n olmad›¤› bir komün. Yar›flma gençlerimize kapitalizmin kurallar›na göre ayakta kalman›n yollar›n› ö¤retiyor. Her fleyden önce ezilmemek için ezeceksin, yak›n görünüp arkadan vuracak, herkesin kuyusunu kazacaks›n. Çünkü onlar senin rakibin herhangi bir flirkette, üniversite s›nav›nda, okulda, otobüse binerken her yerde olacaklar ve sen ezebildi¤in sürece ayakta kalabileceksin. Ac›rsan kaybedersin ya rolünü oynars›n ya da silinirsin. Bu çocuklar sadece yar›flman›n d›fl›nda kal›yorlar ama sen kaybedersen hayat›n d›fl›nda kalacaks›n... Farkl›y›m, farkl›s›n, farkl› Çünkü günümüz dünyas›nda son y›llar›n popüler kültür içinde geliflmifl en moda kavram›d›r farkl›l›k. Günümüz dünyas›nda farkl› olmak bir ayr›-
cal›kt›r. Biri Bizi Gözetliyor da tam da bundan iflaretle farkl› olma sevdal›lar›n›n egolar›n› oldukça tatmin eden bir yar›flma oldu. Kimi izlemedi¤i için kendini farkl› hissetti. Kimileri farkl› olarak birilerini tasvir etti ve farkl›n›n hayran saflar›na geçti. Yar›flman›n içine farkl› tan›mlamas› kimi zaman sinirli asabi tiplemeler çizilerek ilgi gördü. Bunlardan biride k›saca Edi denen ve yar›flman›n galibi olan Ermeni as›ll› ya¤›z Türk! delikanl›s›yd›. O farkl›yd›. En sert, en sinirli, en fenerli ve hatta en Ermeniydi o. Hatta onun birinci olmas› Coflkun K›rca’y› bile heyecanland›rm›flt›: "Ermenistan’la ve Ermeni diasporas›yla bilinen anlaflmazl›klar›m›za ra¤men, Türk kamuoyu bir Ermeni kökenli gence, s›k s›k hac ç›karmas›na ra¤men, tam bir hoflgörüyle bakmaktan öte, coflkulu sempati gösterilerinde bulunabiliyor.” (7 Ocak 2002 Radikal) Coflkun K›rca coflkusunu böyle dile getiriyordu du farkl› olan neydi bu gençte? Aç›kças› hiçbir fley. Zaten kazanmas›n›n nedeni de buydu:Farkl› olmad›¤›n› gösterebilmek! Sonra yeniden bafllayan yar›flmada Kaan, Gaye ve Azizcan belirdi ekranlar›m›zda i¤rençli¤in ve yozlaflman›n yeni simgeleri oldular her gün kavga ederek birbirlerini afla¤›layarak farkl›l›klar›n› koydular ortaya! Her gün tart›flan, sorun ç›karan birbirlerini yiyen h›z›n› alamay›p evdeki kedinin bafl›n›da yiyen, evin içinde günefl gözlü¤üyle dolaflan farkl›lar. Ki bunlar hangi memleketin insanlar›? Hangimiz evde günefl gözlükleriyle flapkalarla deri ceketlerle dolafl›r›z. Kim bunlar hangi oyunun figüranlar›? Bizlerden farkl› olduklar› çok aç›k..Peki neleri farkl›? Hepsi evde, sokakta, okulda karfl›laflt›¤›m›z, kapitalizmin kendilerine sundu¤u büyülü dünyan›n hayallerini kuran -ama yaflam standard› aç›s›ndan birbirinden fark› olmayan- insanlar de¤iller mi? Farkl› bir yaflant›lar› yok. Çünkü kendi yaflant›lar› da yok, bilinçsizlik deryas›nda üç kelimeyi bir araya getirip cümle kuranlara ne bilgili adam, tam bir felsefeci diye bakanlar, hak, hukuk, adalet, halktan, halk›n konufltu¤u dili terminolojilerinde hiç bar›n-
d›rmam›fl kifliler. Yirmi dört saatlerini kamera karfl›s›nda geçirebiliyor olmalar›n›n sebebi de bunlar olsa gerek. Biri Bizi Gözetliyor yar›flmac›lar›na, yar›flman›n en zor k›sm› olarak aileleri ve sevdiklerinden ayr› kalmak geliyormufl. Saray gibi bir evde bir çok insanla beraber, yeme, içme, uyuma, y›kanma gibi sorunlar› olmadan yaflamak. Her fleyleri var ama hiçbiri ailelerinin ve dostlar›n›n yerini tutmuyor. Tutmamas› gayet do¤al. Ama bu yar›flmaya da onlar› kimse silah zoruyla sokmad›. O zaman a¤lan›p s›zlanmak niye? Yar›flmadan elendiklerinde gözyafllar›yla aileleriyle kucaklaflmalar›, biraz daha kalsam ç›ld›r›rd›m demeleri, ilk ç›k›fllar›nda insanlara tuhaf tuhaf bakmalar› (ki... bu insanlar haftada en az bir gün taksiyle d›flar›ya ç›kabiliyorlar.) Aileleriyle kucaklaflma a¤lama sahneleri herkesi ekran bafl›nda duyguland›rm›fl herkes bu analar›ndan, babalar›ndan ayr› kalanlar için gözyafl› dökmüfltür. ‹nsan›n akl›na hemen beton duvarlar›n aras›nda hem de tek bafl›na insan sesine bile hasret yaflayanlar geliyor. Biri Bizi Gözetliyor’u seyrederken bir an için F Tipi Hapishanelerdeki hiçbir ihtiyac› karfl›lanmayan ço¤u hasta olan tutsaklar› düflünün... Aileyi, arkadafl› b›rak›n günefl ›fl›¤›n› bile göremeyenleri yani. 8 metrekare hücresinde aylarca y›llarca kalacak olanlar›... Bir ay böyle bir lüks yaflant›da, onlarca kifliyle yaflayanlar size trilyonlar verilse o hücrede bir hafta yaflayabilir misiniz? Yaflayabilirler mi, yaflayamazlar m› bilinmez. Ayr›ca konumuz bu de¤il. Belki kapitalizm insana para için her fleyi yapt›r›r da diyebiliriz. Ama birileri para, flöhret için böyle iyi flartlarda yaflay›p, sevdiklerinden ayr› kalman›n s›k›nt›s›n› duyarken, birileri ise hayat›n› b›çak s›rt›nda yaflayarak herkesten ve herfleyden yal›t›lm›fl hücrelerde ömür geçiriyor. Böyle bir yaflam› reddederek direniyor; bedeli ölüm bile olsa. Bunlardan uza¤›z çünkü flu anda hapishanelerde yaflanan tecriti göremiyoruz, çünkü oradaki tecrit show ya da e¤lence amac›yla yap›lm›yor, insanlar› devrimci kimliklerinden kotav›r / medya ve yozlaflma / nisan 2002 / say›: 6
20
parmak için yap›l›yor. Tecritin insan› ne hale getirdi¤ini BBG evini izlerken bir yan›ylada olsa görüyoruz. Bat›l›lafl›yoruz! Gittikçe bat›l›lafl›yoruz. Bat›l›laflmam›z isteniyor. Giyimimizle, kuflam›m›zla, yememizle, içmemizle hatta hapishanelerimizle bile Avrupal› olal›m isteniyor. Televizyonlar›m›z› da Avrupa’dan, Amerika’dan ithal diziler programlar dolduruyor. ‹thal medya ürünlerinin ülkemizde izleyici çekti¤i bir gerçek. Kimileri suçluluk psikolojisiyle de olsa yar›flmay› izliyor. Peki sebebi ne bu yo¤un ilginin? Bir kere merak uyand›ran reklamlar›yla, her gün bir olay›n ç›kmas›yla merak güdüsünü harekete geçiriyor, insanlar›n do¤al olma ad›na do¤all›ktan tamamen uzaklaflt›¤› yar›flma ayr› bir çekicilik kazand›r›yor. Malum TV kanal›n›n raitingleride art›yor haliyle! Röntgencilik anlay›fl›n›n ars›zca ve ahlak d›fl› bir flekilde k›flk›rt›lmas› ve kapitalizmin peri masal›, kolay yoldan zengin olma veya yoktan bir y›ld›z yaratma da iflin içine girince izleme fikri caziplefliyor. Ekonomik krizden bunalan, akflama kadar çal›flt›¤› ifl yerinden veya bildik sohbetlerden b›kan, yar›na dair bir umudu kalmayan, hatta yar›n ne olacak diye düflünenler için tam bir "izne ayr›l›yorum" durumu oluflturuyor. Ne o evde olmaya cesaret edecek, ne izlenecek ne de rezil olacaks›n sadece onlar› izleyecek kimi zaman k›zacak, kimi zaman seveceksiniz ve bu evin içinde birbirlerini yiyenleri görerek hayat bu diyeceksiniz güçlü olan kazan›r. E¤er bu yar›flman›n sürekli bir izleyiciyseniz hiç kimseye güvenmemek laz›m diyeceksiniz, sorunlar›n›za yabanc›laflacaks›n›z, oradakilerin hayallerine ortak olacaks›n›z en az›ndan onlar›n gerçekleflme umudu var. Ta ki sabah olup kendi eviniz içerisinde, kendi hayat›n›z› yaflarken, birikmifl faturalar› masan›n üstünde yeniden gördü¤ünüzde ve her sabah yüzünüzü y›karken ç›plak ve kameras›z gerçekli¤iniz yüzünüze vurdu¤unda birilerinin akflam sizi fena halde uyuttu¤unu anlayacaks›n›z...J
an› an› latif tiftikçi
Gülsüman, fienay.... Ve Sevginin Tarifi güzel mahallede ilk tan›flt›¤›m insand› fienay. Bugün art›k kendisiyle bir sembol haline gelen evine ilk ad›m›m› att›¤›mda öyle heyecanl›yd›m ki... Y›llard›r ad›n› duydu¤um o mahallenin bir parças› olacak olman›n; baflka mahallelere pek benzemeyen, kendine has pek çok farkl› özelliklere sahip o yere bir an önce "adapte" olmak gereklili¤inin heyecan›yd› bu. Evet, farkl›yd› oras›. 8586'lara kadar neredeyse insan eli de¤memifl aya¤› basmam›fl bir ormanl›k tepe. Önce Karadenizliler gelmiflti, Büyük Armutlu denen yerde a¤açlar› kesip evlik yerler açm›fllar kendilerine. Ard›ndan da "Bizimkiler". Bo¤az› gören yakaya kimse dokunam›yormufl. Öyle ya, oralar de¤erli parça! Günü gelir villalar dikilir. Oraya yerleflmek, orada bar›nmak hayal! Ama hayal gerçek edilmedikten sonra hayal midir ki? Baltaliman›'n›n tepesinde geceyi y›rtan sesler. A¤açlar
O
devriliyor, tafllar dikiliyor, çiviler çak›l›yor. Her gündüz, yeflil yerine sar›l› k›rm›z›l› yoksul renklere b›rak›yor. Köyündeki evinden, evle¤inden, harman yerinden yoksun b›rak›lan insanlar bir gecede konuveriyorlar, bo¤az'›n en ifltah kabart›c› tepesine. Ha köyde yoksulsun ha flehirde. Ama flehirde bir ikametin olursa ne ifl olsa yapar doyurursun karn›n›. K.Armuttav›r / armutlu / nisan 2002 / say›:6
21
lu’da bir imkan oluyor pek çok aileye. Tokat'tan, Sivas'tan, Marafl'tan, Dersim’den ak›p geliyor aileler, çoluk-çocuk, yorgan döflek ne varsa. K›sa sürede 800 hane oluveriyor "Bizimkiler". Her aile bir kondu sahibi de¤il, her aile K.Armutlu'nun sahibi. Ev örerken yard›mlaflmay› ö¤reniyorlar. Paylaflmay› birbirini kollamay›. Kollanacak fley o kadar çok ki. ‹lk y›k›m ekibi gel-
di¤inde bilmiyorlar diretmeyi. Y›k›l›veriyor bafllar›na onca emek. Bir daha yap›yorlar ayn› gecesinde, bir daha y›k›l›yor. Bir daha...bir daha... Ama her seferinde korunmay› da ö¤reniyorlar. Bir evin sahibi herkes oluyor. Greyder kimin evinin önünde, ahali orada. Oras› herkesin. Kendi dam› gibi koruyor. Evi y›k›m görmemifl yoktur orada. Hem de kaç sefer. ‹nflaat›n, pratik yap›n›n ustas›d›r her biri. Ama öyle bir ustal›k de¤il bu. Üst üste konulan her tu¤layla birlikte, örülen kolektivizm olmufl asl›nda. Aç›lan yollar, önce kaçak sonra yasal ba¤lanan elektrikler, döflenen su borular›yla birlikte paylaflma, dayan›flma, yard›mlaflma, birbirini kollama da geliflmifl, yerleflmifl mahallenin temeline. Etraf›ndaki binlerce hanenin tersine, herbir arsan›n büyüklü¤ü ayn› olmufl. Biri di¤erinden ayr› görülmemifl, kimseye özellik ayr›cal›k tan›nmam›fl. Ortak ihtiyaçlar›n› birlikte edinmifller. Bakkallar›n› elbirli¤iyle açm›fllar, f›r›nlar›n›, kumçak›l depolar›n› birlikte kurup birbirlerini görevlendirmifller. Aralar›nda ki sorunlar›n çözümünü birlikte kurduklar› komitelerle çözmeye çal›flm›fllar. U¤rafl›lar›, dertleri öyle çok olmufl ki, sadece y›k›m m›; mafyas›, muhbiri de girmifl içlerine. Yumrukla, topla, sopayla diretmifller. Yeri gelmifl silah alm›fllar ellerine. Çoluk-çocuk, kad›n-
yafll› demeden, karak›fl-yaz demeden gece gündüz nöbete durmufllar al›c› kufllara karfl›. Mafyas›n› da ›rz› k›r›¤› da kovmas›n› bilmifller. Böyle bir yerde dert biter mi? Komflular›n› topra¤a gömmüfller gözü yafll›. Hüsnü ‹fleri kalplerinde yaflar olmufl bir gece bask›n› sonras›. Yedi yafl›nda Sevcan panzer alt›nda kalm›fl da, tüm çocuklara Sevcan diye bakm›fllar. Mapus damlar›na göndermifller onlarca evlatlar›n›, adres bellemifller hapishaneleri. Dert bitmez ama umudu da hiç tükenmemifller. O yüzden hep ad› umut olmufl, umudun ad› olmufl ya oras›. ‹flte heyecan›m bu nedenleydi. Ama dedim ya, ilk tan›flt›¤›m kifli de fienay'd› ve sanki daha önce onlarca kez o eve gitmiflim gibi bir do¤all›kla, içtenlikle, s›cac›k bir karfl›lay›flla ilk heyecan›m›, ilk yabanc›l›¤›m› gideren de o oldu. Hemen akflam›nda Gülsüman'la tan›flt›m. fienay flirin, yaramaz çocuklar› P›nar'la Erdem... K›sa sürede yaflamlar›n›n bir parças› oldum; yaflam›m›n bir parças› oldular. Efli gelmiyordu eve. Ciddi ekonomik s›k›nt›lar› vard›. Yar›m gün çal›flacak ifl ar›yordu. K›sa bir süre evlere temizli¤e gitti. Gülsüman bulmufltu o ifli de. Her ikisi de ifle giderken çocuklar›n› Asuman ablaya b›rak›rlard›. fienay her ifl dönüflü hasretle sar›l›rd› P›tav›r / armutlu / nisan 2002 / say›:6
22
nar'la Erdem'e. O kucaklaflmalara s›k s›k tan›k olurdum. Ayr›l›klar›na da... Bazen temizlik ifli için, bazen birkaç saatli¤ine; örne¤in dergi da¤›t›m› için, bazen cezaevi ziyareti için tüm gün, bazen de günlerce... Kimi zaman P›nar'la Erdem'i yan›nda tafl›mas›na karfl›n çok s›k ayr›lmak zorunda kal›rlard› birbirlerinden. Hemen her ayr›l›fl da çocuklar›n gözyafllar›, "gitme anne!" deyiflleri. Bazen P›nar'›n isyankar hayk›r›fllar›; "Bizi sevseydin gitmezdin" dedi birgün. O an gülümsemesi hüzün doluydu fienay'›n; "O nas›l söz yavrum, ben sizi herfleyden çok seviyorum" Sonra da sar›lm›flt› çocuklar›na uzun uzun, gözyafllar›n› saklamadan. Kolaycac›k a¤lard› fienay, saklayamazd› duygusall›¤›n›. Ama k›zg›nl›¤›n› da öyle. Tersine gidiyorsa birfley laf› a¤z›nda b›rakmazd›. ‹çine atmazd› duygusunu. ‹çi d›fl› bir olman›n güzelli¤ini görür insan O’nda. Çocuklar›yla aralar›nda ki ba¤›n güçlülü¤ü de her an gösterirdi kendini. Kanepenin üzerinde birbirlerine s›k› s›k› sar›lm›fl, kenetlenmifl, tek beden olmufl hallerine tan›k olurdum s›k s›k. Ne yalan söyleyeyim, zaman zaman onlara anlatt›¤› masal› bende dinlerdim zevkle. Ama araya girip hikayenin ak›fl›n› bozmak daha çok hofluma giderdi:"Çocuklar, kötü kalpli cad›y› görür görmez çok sevmifller ve onunla iflbirli¤i yapm›fllar". At›l›verirdi P›nar;"Dur ya Latif amca, hem öyle de¤il ki, tam tersi" fienay'da gülmekten devam edemezdi. Bazen P›nar'la dersine beraber çal›fl›rd›k. Onunla s›k s›k toplama ç›karma çal›flmalar› yapt›¤›m›z› hat›rl›yorum. Zaman zaman dergiyi birlikte okurduk fienay'la. Dizlerinin üzerinde P›nar'la Erdem uyuklarken dinler, sorular sorard›. Kimi sorunlar›m›z› konuflurken, tart›fl›rken, çözümler ararkende öyle. Bazen kendi evinde, bazen baflka bir yerde P›nar'la Erdem'de o ortamlar›n vazgeçilmez kiflileriydiler. Öylesine de do¤al! "Anne tuvaletim geldi", "Anne uykum geldi", "Anne ya, flu Erdem'e birfley söylesene, ikide bir kalemleri
al›yor", "Anne s›k›ld›m, hadi gidelim"... Yani kendileri gibi küçük, kendileri gibi tatl› kesintiler, k›sa molalar... Ama bazen hele ki P›nar'dan, umulmad›k bir biçimde araya girmeler; "Anne ben tan›yorum o abiyi!" fienay'dan sert bir cevap;"Sus! Sen önünde ki ifline bak! Hem nereden tan›yor muflsun bakiim onu?" "Hani bir keresinde..." P›nar bafllar anlatmaya... "Kont" vard›. Kont ad› gibi asil durufllu, yafll› bir köpekti. Mahallede bafl› bofl dolaflan onca köpekten farkl›yd› o. Bir kurt köpe¤iydi, gururluydu. Öyle herkese sevdirmez kendini, kolay kolay yan›na yaklaflt›rmazd› kimseyi. Bir sahipleri dokunabilirdi ona, birde P›nar'la Erdem. fienay'lar›n iki kondu afla¤›lar›ndaki evin köpe¤iydi Kont. Uzunca bir yokufl üzerinde ya fienay'lar›n kondusu, afla¤› taraftan eve do¤ru her geliflimde günün hangi saati olursa olsun, daha uzaktan Kont'un dik dik bak›fllar›yla karfl›lafl›rd›m. Hele ki gecenin bir yar›s›ysa, aç›kças› ürperirdim. Her sald›rmaya haz›r h›rlayan bir gölge, eve girene kadar b›rakmazd› peflimi. Tabi herkes için bu böyleydi. Bir türlü yaranam›yordum ona. Sesimin en tatl› haliyle "Kont Kont gel o¤lum!" diye seslensem de ald›¤›m cevap ya umursamazl›k ya da h›r›lt›yd›. Oysa onun sevgisine ihtiyac›m vard›!!! Yani düflünsenize hergün defalarca geçmek zorundaysan o evin önünden, her seferinde tehditkar bak›fllar ve h›r›lt›lar baya¤› stres yarat›r insanda de¤il mi? Bir gün P›nar'la Erdem'i Kont'la oynarken gördüm. Nefle içinde ona sar›l›yorlar, Kont ayaklar›n› onlar›n omuzlar›na, boyunlar›na atl›yor birlikte koflturuyorlar. Etraflar›ndaki çocuklar kaç›fl›rken P›nar'la Erdem flen flakrak oynuyorlard› Kont'la. "Korkmuyor musunuz?" diye sordum, "Yoo, bize birfley yapm›yor ki" dediler. Birkaç gün sonra art›k gece gündüz fienay'lar›n evin önündeki dikilmeye, geceleri kap›lar›n önünde yatmaya bafllad›. Dedim ya, yafll›yd› ve art›k sahipleri bakm›yordu ona. Tüm ilgilerini kesmifllerdi.
Ya sokak köpe¤i olacakt› Kont yada belki de tüm hayat› boyunca yapt›¤› ifli, bir ev, bir insan koruma görevini sürdürecekti. Asil ve gururlu oldu¤u kadar ak›ll›yd› da. Önce çocuklara sevdirdi kendini sonra da teklifsiz fienay'lar›n evin bir parças› oldu. Art›k oradan h›rl›yor, sald›rgan bak›fllar›n› hiç tavizsiz oradan yöneltiyordu gelip geçenlere. Tabi olanda bize olmufltu! Kont bana al›flana kadar uzaktan seslenip durdum;"P›naar... Erdeeem! Kap›y› açar m›s›n›z? Kont! aslan o¤lum benim, tan›d›n de¤il mi?"... Neyse ki, bir süre sonra kan›ksad›k birbirimizi. Hatta sevdik bile. O kap›n›n efli¤ine uzanm›fl yatarken ben hiç korkusuzca onun üzerinden atlayarak girip ç›k›yordum eve. Yani Kont'un "ayr›cal›k" tan›d›¤› insanlardan biriydim. Bazen eve birlikte vard›¤›m insanlara hava atmay› da ihmal etmiyordum: "›s›rmaz de¤il mi?" "Vallla asl›nda çok kötü ›s›r›r ama merak etmeyin, ben varken size dokunmaz!"... fienay'da kolayca kabullenmifldi Kont'u. Aile yaflamlar›na kabulü için, çocuklar›n fazla ›srar etmesine gerek kalmam›flt›. Ama fienay'›n düflüncesi biraz daha fark›lyd› ve çok yerindeydi; "Öyle ak›ll›, öyle e¤itimli bir köpek ki, kim dost kim düflman hemen hissediyor, daha uzaktan uyar›yor havlamas›yla. Bu da bizim iflimize gelir öyle de¤il mi?" demiflti. Yaflam›n›n son günlerini onlara adam›flt› Kont. P›nar'la, Erdem’de gösterdikleri saf sevgiyle onun beklentisini fazlas›yla karfl›l›yorlard›. Son an›na kadar da onlar›n sevgisiyle yaflad›. Orada ki "Baba ‹shak Kültür Merkezi"nin oluflturulman›da en çok eme¤i geçenlerin bafl›ndayd› fienay. ‹çinin temizli¤inden eflyalar›n düzenine, aç›l›fl çal›flmas›na, servisine kadar herfleyiyle ilgileniyordu. Mahallenin kad›nlar›n› tutup kolundan getirirdi; "Buras› sadece gençlerin yeri de¤il, sizin de yeriniz" diyerek, onlar›nda sahiplenmesi için çabalar dururdu. Birçok kez mahallenin di¤er kad›nlar› yada genç k›zlar› da olurdu tav›r / armutlu / nisan 2002 / say›:6
23
servis yapan. O zaman daha bir sevinçli olurdu, sahiplenmenin artmas›ndan dolay›. Ama bazen de kayg›yla dolard› yüzü; "Bakkala yine borçland›k bu gidiflle iflas edece¤iz valla!" Yokluk, yoksulluk, çocuklar›na bakabilme, onlar› okutabilme telafl› ve tüm bunlar›n ortas›nda hayat›n bütününe karfl› bir sorumluluk duygusu. Durmaks›z›n, dinlenmeksizin bir koflturmayd› yaflam›. Bunal›rd› bazen, paylafl›rd›k duygular›n›. Sinirlenirdi haks›zl›klara, kimi duyars›zl›klara; h›rs›ndan a¤layacak kadar hem de. Ama o küçücük ad›mlar›yla sürekli kofluflturmaktan hiç vazgeçmezdi. Sevginin, ba¤l›l›¤›n, özverinin ne demek oldu¤unu en iyi bilenlerden oldu. Bunu da gösterdi insanl›¤a. Kas›m ya da Aral›k ay›yd› 98'in. K›fl›n so¤u¤unu iliklerine kadar hissediyorlard›. Kömür getirmifltik evlerine, ihtiyac› olan baflka ailelerle birlikte. Ama k›fl ortalar›n› bulmufltu mevsim. Her yoksul, aç b›rak›lm›fl insan gibi so¤uk, iki üç misli fazladan iflliyordu onlara da. Evleri gibi bedenleri de korunmas›zd›. Önce Erdem hastaland›, grip sand›k. Bildik yöntemler, sa¤dan soladan buldu¤umuz ilaçlar... Ama bir türlü iyileflmiyordu. Tam tersi öksürü¤ü giderek fliddetleniyor, nefes almas› her geçen gün zorlafl›yordu. Rengi iyice solmufltu. Mahallenin hemen ç›k›fl›ndaki sa¤l›k oca¤›na götürdük. (Kont hiç b›rakmam›flt› peflimizi. Oda kayg›l›yd› sanki.) Birkaç gün içerisinde iki kez tafl›d›k Erdem'i oraya. Zavall› çocuk çekti¤i ac›dan do¤ruca a¤layam›yordu bile. Uyduruk bir d›fl muayene d›fl›nda birfley yapmad›lar. O günlerde gazetelerde Bo¤maca salg›n›ndan bahsediliyor. Belirtileri de uyuyordu. Eczaneden hastal›¤a uygun ilaçlar ald›k, etkisini de gösterdi. Ama bu bir salg›nd› ve en çok da çocuklar etkileniyordu. Tabi Erdem hastal›¤›n› P›nar'a aktarmay› da ihmal etmedi. Ayn› fliddetli s›k›nt›lar onda da bafllad›. P›nar'› Okmeydan›’nda ki özel bir hastaneye götürmek için dördümüz yola ç›kt›k. (Oto-
büs dura¤›na kadar Kont bizi yine u¤urlam›flt›.) Otobüsün içinin d›fl›ndan fark› yoktu. P›nar benim kuca¤›mdayd›, Erdem'de iki koltuk ötede fienay'›n kuca¤›nda. P›nar'› iyice sar›p sarmalam›flt›k ama hem so¤u¤un etkisiyle, hemde hastal›¤›n›n getirdi¤i bitkinlikle titreyip duruyordu. Kollar›mla iyice sard›m onu. Yol uzun, hava karl›, trafik berbat. A¤›r a¤›r ilerliyoruz. Otobüs iyice dolmaya bafllad›, P›nar'da bunalmaya. Bir ara kula¤›na e¤ildim; "Hadi flark› söyleyelim". Alt› iyice morarm›fl gözleriyle bakt›, bunalmaktan iyice sarkt›¤› dudaklar›yla m›r›ldand›; "Ne söyleyelim" diye sordu. "Sen ne istersen onu" dedim. "‹dil Abla’n›n flark›s›n› söyleyelim " dedi. "Önce sen baflla" dedim, utand›, bafllayamad›. Israr ettim. Elini a¤z›na götürüp utana utana, sanki say›klar gibi söylemeye bafllad›:" Halk›m›z›n gelini/ K›nalam›fl elini/ Haydi halay çekelim/ Z›lg›tlar sars›n bizi..." "Duyam›yorum sesini biraz daha yüksek sesle söyle" dedim, sonra bende kat›ld›m ona; "‹dilcan çiçek olmufl/ Toprak ona tutunmufl/ Hasreti vatan olmufl/A¤-
layan zalim olmufl..." Söyledikçe yükseldi sesimiz, söyledikçe can geldi P›nar'a. Etraf›m›zdakiler bize bak›yordu. Kimilerinin gülümseyen yüzleriyle göz göze geldik. Bizde gülümsedik onlara. P›nar utand› ama söylemeyi de sürdürdü. fiark›n›n ritmine uyarak sa¤a sola sallan›yorduk; "Mitralyöz Mitralyöz/Halay bafl› Mitralyöz/ Halk›m›z kazanacak/Can yoldafl›m sana söz..." Ne so¤uk, ne hastal›k... Kovmufltuk yan›bafl›m›zdan. O so¤uk bunalt›c›, uzun yolculukta ‹dil'imiz, flark›s›yla gelmiflti yan›m›za ve s›cac›k can›n› katm›flt› P›nar'a. ‹yi bir muayene, röntgen, tüm hastaneyi aya¤a kald›ran a¤lamalar› aras›nda afl›lar ve ilaçlarla ikisi de atlatt›lar Bo¤maca'y›. Açl›¤›n ve yoksullu¤un bin türlü s›k›nt›s› aras›nda, herfleye ra¤men çocukca safl›klar› ve güzellikleriyle devam eden yaflamlar›nda ac›lar›nda en büyü¤ünü, anne ac›s›n› yaflad› onlar; P›nar, Erdem ve Gülsüman'›n o¤lu Sinan. Hepimizin, analar›m›z›n, babalar›m›z›n aylard›r defalarca duyumsad›¤›m›z ac›lar›, onlarda en de-
tav›r / armutlu / nisan 2002 / say›:6
24
rinden duyumsad›lar. Hem de hiç içlerinden ç›kmamacas›na. Biricik annelerini yitirifllerini, günden güne yüzlerinden hiç eksik olmayan bir tebessümle, yaflamlar› boyu hergün gördükleri o anacan flefkati ve bak›fllar›, giderek solan yüzlerinden görmeye devam ederek. An be an tan›kl›k ederek onlar›n direnifllerine, beyinlerinin en ince k›vr›mlar›na kadar onlar da yaflad›lar. Zaman unutturamayacak bu tan›kl›klar›n›. Zaman gideremeyecek ac›lar›n›. Ama geçen her zamandan geriye, biricik annelerinin sevgi ve inanç dolu sözcükleri kalacak onlara; s›k› s›k›ya sar›lacaklar› bir miras gibi: "Sizi can›mdan çok seviyorum", "Onurunuzu asla kaybetmeyin", "Sizin gibi milyonlarca çocuk var, herfley sizler ve onlar için"... Ve ‹dil'imiz nas›l ki o otobüste P›nar'› sar›p sarmalad›ysa, Gülsüman ve fienay'da hergün, her an gelip sarmalayacak onlar›. Sevginin tarifini annelerinin sözleriyle ve yaflamlar›yla yapacaklar. Onur ve gurur duygusu, anneleriyle birlikte hep yan›bafllar›nda olacak...J
öykü öykü ümit zafer
Hücremden An›lar... alk, hadi kalk! Bak saat sekize çeyrek var. Hadi Ahmet çabuk ol!”
“K
-Tamam, tamam befl dakika daha.. *** Hasan’›n beni uyand›rmas›yla biraz zor da olsa kalkt›m. Yata¤›m› toplad›m ve üzerimi de¤ifltirdim. Sekiz de say›m almaya gelecekler. Yine cenk var yani. Bir süredir böyle. Say›m al›rken zorla aya¤a kalkmam›z› istiyorlar. Alt› üstü üç kifliyiz, neyimizi sayam›yorlarsa. Ama maksatlar› bizi y›ld›rmak. “Tüm tutuklu ve hükümlülerin dikkatine. Say›m yap›lacakt›r. Bütün odalar say›ma haz›r olsun” anonsundan bir süre sonra slogan sesleri duyulmaya bafll›yor. Kap›lar yumruklan›yor ayn› zamanda. Güüüüm! Güüüüm! Ses yan hücreden duyuluyor. Bu demektir ki flimdi bize gelecekler. Kilit sesi... kap›m›z aç›ld›. -Aya¤a kalk›n! Hiç istifimizi bozmuyor ve kalkm›yoruz. Üç kiflilik hücremize gelen yirmi kiflilik personel, tekme tokat kald›rmaya çal›fl›yor bizi. Bizde slogan at›yoruz. Say›m› bu flekilde al›p gidi-
yorlar. K›sa bir süre sonra, kendi içtimam›z› al›yoruz. Bir yoldafl›n “Günayd›n Yoldafllar” ça¤r›s›na sloganla cevap veriyoruz. Ard›ndan hücrelerimize, günlük ifllerimize dönüyoruz. Sabahlar› hava güzel oldu¤unda günefl hücremizde kendini iyi hissettiriyor. Bugünde bahar› an›msatan bir hava var. Kardan sonra ›s›nmaya bafllad› hava. Günefl yüzümüzü ›s›t›r oldu. Ölüm Orucu’ndakiler için seviniyoruz. Vücut ›s›lar› düfltü¤ü için üflüyorlar. Havan›n ›s›nmas› bu anlamda iyi olacak. Nedense, sever oldum kar› bu kez. Kar ya¤d›¤› zaman yan hücrelerle kartopu oynad›k, müthifl zevkli oldu. Çocukken evimizin karfl›s›ndaki bahçede kartopu oynard›k. Akflam olunca anneme bakkala gidiyorum deyip evden kaçard›m ve yan komflumuzun k›z›n› da ça¤›r›r, alelacele, deli gibi kartopu oynard›k. Ama flimdi daha güzel oluyor. Kahkahalar tav›r / hapishane / nisan 2002 / say›: 6
25
susmuyor. Düflünsenize görmüyorsunuz ve kar at›yorsunuz... Yandaki arkadafllar da özel bir çaba gösteriyor olmal› ki, hep isabet ettiriyoruz. Sonra da bize “Ya siz kaç kiflisiniz orada?” diyorlar. Haberleri yok biz önceden zulalam›fl›z kartoplar›n›, bombard›man yap›yoruz!.. Biz gülüyoruz diye, iyice inada bindiriyorlar. Bizde ”Biz burada ko¤ufl hayat› yafl›yoruz sizin haberiniz yok mu?” diyoruz. Ne diyelim daha? Birde onlar›n ikisi bizden yaflça epey büyükler. Birine abi, di¤erine amca diyoruz. Ama gel bunu onlara anlat “Biz sizden daha genciz, flu toplar› bile do¤ru dürüst atam›yorsunuz. Hey hey
gençlik size kald›ysa...” diyorlar. Hüseyin amca tam ihtiyar ama. K›rk küsür yafl›nda ve neredeyse saçlar kafas›nda bitti bitecek. Hani önceden beraber olmasak, görmesek kendini s›rma saçl›, toy delikanl› diye tan›tacak. Dedim ya tam bir bahar havas›. Bu havalarda insan son bir y›l› düflününce yaflad›klar›m›z daha bir güzel, daha bir anlaml› oluyor. ‹lk boran›m›z baharda uçmufltu gökyüzüne. Yani bugün. Bugün Cengiz’imizin Newroz ateflini harlad›¤› gün. Hele o büyük günde, baharda gelirse, bahar gerçekten bahar olacak yani. Hani heyecanlar, mutluluklar, güzellikler baharda yaflan›rm›fl ya, o gün daha bir güzellik katacak bahara o zaman. Tabi ben bunlara dald›m ama oca¤a çayda koymam laz›m. Bugün nöbetçiyim. Bu bir yana, Hasan’›n dilinden kurtulmak zor. Hepimiz çaykolik olduk ama Hasan daha beter. Yar›m saat çays›z kals›n etmedi¤ini b›rakm›yor. Onun çaya bu kadar düflkün oldu¤unu bilmiyordum. Hasan yan›m›za geleli on gün kadar oluyor. Önceden Umut vard›. O gittikten bir hafta sonra Hasan geldi. Gelmesi müthifl oldu. Böyle yer de¤ifliklilkleri çok iyi oluyor. Görmediklerini de görmüfl oluyoruz. Ama ben buraya temeli att›m ki, gidece¤e benzemiyorum. Hasan’›n geldi¤inin ikinci günü yeni bir fley icat etmifl gibi olduk. Ö¤len olmufltu ve ben mektup yaz›yordum. Hasan indi afla¤›ya “Ç›karsana flu masay› d›flar›da yazal›m” dedi. Bende kendimden müthifl emin “Kolaysa ç›karda görelim” dedim. “Ne var ki..” dedi ve bir hareketle masa havaland›rmada. “Kolay m›ym›fl”dedi. Pes do¤rusu ! Ak›l ak›ldan üstündür demifller ya do¤ruymufl. Biz kaç ay boyunca olmad›k yöntemler denedikte ç›karamad›k. Tabi zor olan bir yan› yokmufl ama neyse iflte can›m, ç›karamad›k ne var ki! Art›k havaland›rmada yaz› yazman›n tad›n› ç›karabiliyoruz ya önemli olan bu. Üst koridoru-
muzda tek kiflilikler var. Bir arkadafla birgün “Sende masan› ç›kar d›flar›da yazsana”dedim. Hani biz art›k ç›karabiliyoruz ya... O’da “Yok sa¤ol. Bugün birey olman›n tad›n› duyumsayaca¤›m!”dedi. Hasan’da hemen “Boflver. Ahmet’ler duyumsad›da ne oldu. Masay› ç›kar›nca kap›lar kapanana kadar içeriye sokam›yorum”dedi. O arada laf bize geliyor tabi. Birde, flöyle güzelce günefl görsek hiç dert olmayacak, Yasin Abide ç›kabilecek ama nerdeee... Yaz›, çizi ifllerine bafllayaca¤›z birazdan. Yada tahminimce yine oraya buraya yetiflmekten bafllayamayaca¤›m. Burada ç›kard›¤›m›z dergiler var. Kültür sanat, politik, mizah ve haftal›k haber dergisi ÖTP (Özgür Tutsak Postas›). Tabii do¤all›¤›nda bu dergilerin çal›flanlar›, müdürleri, matbaas› yani ço¤alt›c›lar› var. Mizah en tutulan dergi. S›rayla hücreleri dolafl›yor. Dergiler aras› rekabet, müdürlerin dergi çal›flanlar›n› iflten atmas› da oluyor. Herfley usulünce yani. Tabi mizahç›lar bofl durmay›p bu tür fleyleri de dergilerine ç›kar›yorlar. Geçenlerde bir arkadafl mizah dergisinden at›lm›flt›. Oda kültür dergisinde çal›flmaya bafllay›p mizahç›lara nisbet yap›yordu. Çok u¤raflt› sonunda geri al›nd›. Eee, deymeyin keyfine art›k. Asl›nda Ölüm Orucunda oldu¤u için ç›kar›lm›flt›, hani günleri ilerledikçe yoruldu¤u için ama kendi ›srar edince geri al›nd›. Birde Yusuf varki aman aman. Bazen yaz› falan gönderiyor ço¤altmam›z için. Ama onun yanl›fll›klar›n› düzelmekten ço¤altma ifli gecikiyor. Yaz› güzel ama düzgün yazaca¤›m diye hem fazla bast›r›yor hem bu yüzden yavafl yaz›yor. Ka¤›t kabartma gibi oluyor. Kelimelerin orjinalli¤i ayr› bir olay zaten. Yaz›y› ço¤alt›rken gülmekten yazam›yorum bile. “Biz Anadolu çocu¤uyuz, asl›m›z neyse öyle konuflur ve yazar›z” diye de savunmas› yok mu? Öldürüyor adam›. Mizah dergisinin çizeri bir abi miz var. ‹flinin ehli valla. Birde di¤er cezaevlerindeki arkatav›r / hapishane / nisan 2002 / say›: 6
26
dafllara misilleme yapmak için onlar› çizip yolluyorlar ki, olay yarat›yor gerçekten. Radyo’da da a¤›r bir parça çal›yor. fiu depresyonlu k›zdan kurtulamad›k zaten. fiimdi bir Karadeniz havas› çalsa. Hasan’da Kürt, anlamaz horon oynamaktan. Ya da halay türküsü ç›ksa “tey tey tey” sesleriyle; birde z›lg›t atard›k “tilililili”. Ahh, ah! Tabi biz kendimiz söyleyip çekiyoruz halay›m›z›. Hasan Kürtçe bir türküye bafllad› m› “Newroze newroze, sibe ye newroze”... Ya da “Geçti dost kervan› eyleme beni” türküsü ç›ksa. Ah Veli day› ah! Nas›l da coflkuyla söylerdi. Hele o elini sallay›fl› yok mu? Art›k bizde bile al›flkanl›k oldu. O türküyü söylerken elimizi sall›yoruz. Hüseyin amca ba¤›r›yor. Hay›rd›r ne oldu acaba. -Ahmeettt! At›yoruumm, tuut! ‹yi tut bak düflmesin. K›r›labilir. -Tamam bekliyorum. (ne acaba merak ediyorum. K›r›lmas›n dedi ya, yere düflürmeyece¤im... düflürmeyece¤im... düflflfl....) fi››laaappp! -Ahmet, can›m, nas›ls›n? -Ya Hüseyin amca ya, sabah sabah olur mu ama? - Amaan sen de Ahmet. Bu ifllerin sabah› akflam› m› olur allah aflk›na! Hüseyin amca tongaya düflürdü beni. Naylon pofletin içine su doldurup att›. Bunu çok yapar›z ama genelde yaz›n yapard›k. Havay› güzel buldu ya, kaç›rmad› f›rsat›. Tut dedi ama bu durumda tutman pek birfley ifade etmiyor ya. Asl›nda böyle tepki veriyorum ama hofluma da gidiyor aç›kças›. Zaten bu tür muzipliklerle neflemizi sa¤lam tutuyoruz ya da neflemiz hep oldu¤u için bu tür muziplikler yap›yoruz. Anlafl›lan onunda neflesi yerinde. Ama bu ona karfl› cephe almam›n önünde engel de¤il. Hasan’da k›s k›s gülüyor bu arada. ‹htiyar diyoruz ya, bize kendini kan›tlayacak. Ah Hüseyin amca ah! Kartopu oynarken altettik ya onlar›, ac›s›n› ç›karacak güya.
Hasan’la volta att›k havaland›rmada. Her voltada bir yerlere ziyarete gidiyoruz. Bu kez o bana “flimdi nerede olmak isterdin” diye sordu. Hiç düflünmeden “Kartal sahilinde olmak, o ac› çaylar› yudumlamak” isterdim dedim. O’da “Sar›yer sahilinde olup oradan yürüyerek Armutlu’ya ç›kmay› isterdim... Ve biraz turlay›p Armutlu sokaklar›nda, “.....” ablalara gitmek... Çay› haz›rd›r kesin. Yemek yemeden de b›rakmaz hani. Ufakl›kla didiflmeden edemezdik ama hep ben bulafl›rd›m önce. Sonra fienay Abla’n›n evinin önünden geçerdik. Önceden olsa fienay Abla’y› görmeden geçmezdim oradan. Ama flimdi... Gözün ç›ks›n mapusluk.. Nerelere gitmiyoruz ki böyle voltalarla. Kimleri ziyaret etmiyoruz ki hergün! Art›k mektup yazmaya bafllamal›y›m. Geçen haftadan kalma mektuplar›m var, onlar› cevapland›raca¤›m. Sigara (Samsun içiyorum) ve yan›ma bir bardak çay da ald›m m› tamamd›r! Mektup geldi¤i gün, görmeye de¤er bir hale giriyoruz. Yukar›daysam uçarak iniyorum afla¤›. Hele de pefl pefle “Ahmet, Ahmet...” denilince deymeyin keyfime. Öyle güzel mektuplar geliyor ki. Hele d›flar›dan gelen mektuplar... D›flar›n›n havas›n› soluyoruz o mektuplarla. O ba¤l›l›¤›, o s›cakl›¤› yafl›yoruz, unutuyoruz hücrede oldu¤umuzu. Tan›mad›¤›m›z insanlar›n mektuplar›n› almak ayr› bir tat. O samimiyetleri, o sadakatleri, o sayg›lar›... Morallerini, coflkular›n› ölçüyoruz. Ee, bizde moral, coflku alabildi¤ine, bizde onlara yans›t›yoruz. Ve öyle güzel sohbetler gelifliyor ki, yeni iliflkiler kurmufl oluyor ve bir anlamda tecriti k›r›yoruz. Gelen mektuplardan biri Serkan abinin kart›. Operasyondan sonra baflka cezaevine götürüldü o. Hele buradaki arkadafllar, yak›n›nda ama sanki aram›zda kilometreler var. Orada biliyorsun, en fazla 20-30 ad›m ötende ama göremiyor, dokunam›yor, sar›lam›yorsun. Oysa ki onca fley
yaflam›fl, onca fley paylaflm›fl›z flimdi bir nefes kadar yak›n ama aram›za kilometreler girmifl gibi uza¤›z. Ama bu bizi daha çok heyecanland›r›yor, coflkulu k›l›yor. Yeni y›la girdikten sonra da tohum olup topra¤a düflenlerimiz eksilmedi. Yusuf, Yeter, Do¤an’› da u¤urlad›k yüre¤imiz kanayarak. Hey Do¤an hey! Buradan kald›r›ld› hastaneye. Müdahale edip ölüm orucunu b›rakt›racaklar›n› sananlar›n yüzüne tokat gibi çarpt›. Do¤an için güzel bir anma program› yapt›k. En sevdi¤i türkü Kozano¤lu’ydu ve ilk olarak hep bir a¤›zdan bunu söyledik. Sonra herkes istedi¤i türküyü Do¤an’a hediye etti. Do¤an’› u¤urlad›ktan iki gün sonra yan›nda kalan arkadafl›n notu geldi. Do¤an’›n yüzüncü gün kutlamas›nda anlatt›¤› bir an›s›n› anlatm›fl ve sormufl; “-Mant› sever misin?” Do¤an d›flar›da bir arkadafl›yla mant›c›ya gitmifl. Önce dürüm yemifller. Do¤an tam mant› isteyecekken arkadafl› “doydum” demifl. Do¤an’da mant› yemekten vazgeçmifl. Do¤an bunu anlatm›fl arkadafla ve “ O büyük gün geldi¤inde kalanlar mant› da yesinler” demifl. Yan›ndaki arkadafl hüzünlenip “Hep birlikte yeriz Do¤an. Sende olursun” demifl. Do¤an ise “biz o günü göremeyiz. Direniflimiz uzun sürecek. Ama kalanlar yesin” demifl. Arkadafl bunu anlatm›fl ve sormufl mant› sever misin diye. Severim ama yiyemem ki art›k. Öyle tuhaf bir duygu ki, hem Do¤an istedi¤i için yemek isterim hem de o yiyemedi¤i için zoruma gider yemek. Ama kesin olan flu ki, hiç birimiz kalmasak dahi, bir gün o mant› yenecek. Duydu¤umuza göre güzel geçmifl cenaze töreni. Tahliye olan ölüm orucu gazileri de kat›lm›fllar. Dalm›fl›m bunlar› düflünmeye de havaland›rmaya bir paket sigara düfltü. Ooo, Yavuz abi yine Camel sigaras› yollam›fl. Abimizin böyle jestleri oluyor bazen. Tabi genelde direniflçitav›r / hapishane / nisan 2002 / say›: 6
27
lere oluyor. Yavuz abi çok sessiz. Hatta bazen “Ç›kt› m› ne yapt› ?“ diyoruz ama hükümlü oldu¤u için bu imkans›z. Her yere bulaflmaz ama bulaflt›m› da tam bulafl›r. Milleti birbirine düflürür. Blo¤umuzun nefle kayna¤› resmen. Öyle muziplikler yap›yor ki. “Ya otur oturdu¤un yerde, zaten idaml›ks›n” diyoruz bazen, (böyle dedi¤imizde kendini kurbanl›k koyun gibi hissediyormufl). Ama onun bu neflesi hepimizi çok mutlu ediyor. Yaflam sevgisi, ümidi hala ayakta. Böyle insanlar›m›z›n olmas› gerçekten onur verici bizler için. Bugünün telafl› dünden bafllam›flt›.Cengizimizin anmas›n› ve newroz kutlamas›n› yapaca¤›z. Havaland›rma kap›lar› kapanmadan yapaca¤›z ve daha sonra türkülerimizi söyleyece¤iz. D›flar› da olaylar oldu¤u haberini ald›k. Ve Karadeniz ses verdi üç yi¤idiyle. Bak flimdi cofltum yine. Ah Karadeniz ah! Ayr›d›r Karadeniz’in yeri. O zümrüt yeflili, deli deli k›y›lar›n› döven dalgalar›, o da¤lar› hele. Ya ba¤r›ndan kopar›p sundu¤u yi¤itleri... Nicemizin sevdas›na düfltü¤ü, yan›p yan›p tutuflturan özlemi, gözüm kapal› yollar›na düflebilece¤im Karadeniz. Ne destanlar yaratt›n kuca¤›nda ne türküler söylendi ad›na. fiimdi ç›k›p bir yamac›na horon tutmak vard›; uuuyy uuuyy uy! diye. Sonra çömelip, tütününü içmek, birde çay› olacak ki. Bir dama serili f›nd›klar›n içine atmak kendini. Her köflesi ayr› güzellik, her güzelli¤i kendine has, tutkunlu¤um Karadeniz. Ahh ah! Bende gelece¤im be! Sen doymad›n bize, bizde doymay›z sana. Ald›n yi¤itlerimizi ald›n da daha da büyüdü sevdan yüre¤imizde. Uzun zamand›r da¤lardan haber yoktu. Tükettik, bar›nd›rmay›z denilen nokta da iyi bir cevap oldu onlara. Acaba nas›l ç›kt› çat›flma? Sesler nas›lda yank›lanm›flt›r. Kim bilir nereye gidiyorlard›. Bir köye inmifllerdi belki. Hasan bugün bu haber geldi¤inde onlar›n köye inen gerillalar› anlatt›. Küçükmüfl o zaman ama hat›rl›yor
herfleyi. O zaman en çok dikkatini çeken fley k›rda olmalar›na ra¤men elbiselerinin temiz ve düzenli olmas›ym›fl. Kaç kez pefllerinden gitmek istemiflte, zorla vazgeçirmifller. Sadece bir kere iki köy öteye kadar erzak tafl›mas›na yard›m için izin vermifller. Döndü¤ünde annesine “biliyorum beni kand›rd›lar. ‹fl yapt›¤›m› düflünece¤imi sand›lar ama onlar daha büyük ifller yap›yor. Bende gidece¤im” diye a¤lamaya bafllam›fl. Bugün anlat›rken gülüyor o haline ama keflkede götürseymifller diyor. Gerillalar›n içinde birde kad›n gerilla yoldafl›n› görünce flafl›rm›fl, Bir süre konuflmam›fl ve sonra gidip yan›na “Sen abilere yemek yapmak için mi onlarlas›n” demifl. Gülmüfl “Tabi yemeklerini de yap›yorum” deyince Hasan baflka neler yapabilece¤ini düflünüp “Benim ablam olsa sadece yemek yapabilir baflka birfley yapamaz” demifl. ‹ki sene sonra yak›nlar›nda ç›kan bir çat›flma da o kad›n gerilla yoldafl›m›z flehit düflmüfl. ‹flte ondan sonra gelenlere “Bende sizinle gelece¤im” demeye bafllam›fl. Ama bugün gelen haber üçümüzü de coflturdu ki hele beni ... Yan›m›zdaki Yasin Abi’de Marafll›. O’da Nurhak’a sevdal›. Vasiyeti, oraya gömülmek. 200’lü günlerinde. Onunla sohbet etti¤imizde hep memleketini anlat›yor. Yürümesi yavafl yavafl a¤›rlaflt›. Ama her sabah bir süre yürüyor. 8 metre karelik yerde ne kadar yürüyebiliyorsa yada yürümenin zevkine ne kadar varabiliyorsa. O haline ra¤men hala bize ifl yapt›rmamaya çal›fl›yor ama izin vermiyoruz. Gün gün eriyor yan›m›zda. Gözüm hep üzerinde. kimi zaman gazeteyle kendimi kamufle edip göz ucumla bak›yorum. Herfleyim ona göre programl›. Bugün ne kadar s›v› ald›, düne göre de¤iflim ne vs. Üzerine titriyoruz ama bundan çok rahats›z oluyor. Birgün müthifl bir mide a¤r›s› tutmufl ve gece de devam etmiflti. Bafl›nday›m ama etmedi¤ini b›rakmad› yatmam için. Yata¤a gir-
dim ama gözüm üzerinde. Sonra geçmiflim ve onun seslenmesiyle uyand›m. Çömeldim yan›na, bo¤az›ma birfleyler dü¤ümleniyor, çözemiyorum. Gözü baflucundaki flehitlerimizin foto¤raflar›na tak›l›yor ama en çokta Ali R›za’n›n foto¤raf›na. Neyse ki ertesi gün geçti sanc›s›. Ama kal›c› bir iyileflme de¤il günler ilerledikçe durumu a¤›rlafl›yor. Yine de coflkusu morali yerinde ve bize de olumlu flekilde yans›yor, tabiki bu hali içimize de oturuyor. Günefl gideli çok oldu ve so¤uk. Kalorifere yap›flt›m ve s›ca¤› düfllüyorum. Ancak kendini ›s›t›yor zaten. S›cak...Bundan bile s›cak olacak o gün. O gün günefle u¤urlad›klar›m›z, indirecekler o atefli. fiimdi yüre¤imizdeki atefli harl›yorlar. Tek tek geliyorlar akl›ma. Düflünüyorum ›s›n›yorum, düflünüyorum daha bir yan›yor yüre¤im, düflünüyorum, yüzümdeki gülümseme art›yor, cofltukça cofluyorum, cofltukça cofluyor... Bu halaylar›m›z sizin için, bu türküler sizin için. Söz vermifltik, sizin gibi yaflayacak ve hayallerinizi gerçeklefltirecektik. Eyüp’ümüz nas›l da hayk›rm›flt› sevgisini, nas›lda delikanl›ca sundu sevgisini halk›na. O hayk›r›fl›, o sesi... Sizlere s›rt dönmek olur mu? Umutlar›n›z›, hayallerinizi y›kmak olur mu be kardefl? Hele onca beraber yaflad›klar›m›zdan sonra. Nas›l da mutluymufl atefle kesti¤inde, nas›lda heyecanl›ym›fl bir parças›n› bizim yüreklerimize sald›¤› atefle döndü¤ünde. O öyle mutluyken bize a¤lay›p s›zlanmak düfler mi hiç, hakk›m›z m›? Ah Eyüp ah! Uzat›p tutabilsem elini, uzan›p yakalasan sende. Yine halaya dursak “Omuzlar›n› salla, omuzlar›n› salla” desen. fiimdi siz halaydas›n›z, ne güzel. Acaba bizde o halaya durabilecek miyiz dersin? Yine gülümsüyorum. Ne zaman böyle bir can›m›z› düflünsem, kendime geldi¤imde bir gülümseme oluyor yüzümde. Bazen bir iki damla gözyafl› da oluyor tabi. Ah Ah! Onlar› tan›mak ne büyük bir onur gerçekten. Kenditav›r / hapishane / nisan 2002 / say›: 6
28
mi flansl› hissediyorum o yüzden. Bu güzelliklere sahip olmak, bu direniflin bir parças› olmak en büyük mutluluk benim için. Saat baya¤› ilerlemifl. Havaland›rma kap›m›z çoktan kapand›. Az önce Newroz kutlamam›z bitti. Hemde hiçbir fleyden kendimizi mahrum b›rakmad›k. Her havaland›rmada gazetelerden küçük atefller yakt›k. Hem ateflin üzerinden atlad›k hem etraf›nda halay çektik. Yani F Tipi koflullar›na uyarlanm›fl bir kutlama oldu. Hasan yan›k sesiyle Kürtçe türküler söyledi yine. Bende “Karadeniz yine yelin savrulur” türküsünü söyledim “solo”. Ve Tuncay Cengiz’in omuzbafl›na kat›ld› Newroz halay›na. fiimdi yavafl yavafl yatmaya haz›rlan›yoruz. Yasin Abi önceden yatt› ama uyuyam›yor bir süredir. Gece kalk›p sohbet ediyoruz bazen. Sonra beni zorla yat›r›yor. Yar›n yine aylard›r yaflad›¤›m›z günlerin kopyas› olacak olan bir gün daha yaflayaca¤›z. Hapishane bu, nas›l olur ki baflka demeyin... Birbirimizin yüzüne hasret kald›k F Tipinde. Hep bir aradayken böyle miydi... Mapusta oldu¤umuzu hissetmezdik bile. Buradaki yaflam sanki bir filmi bafla sar›p sar›p seyrediyormuflsun gibi. Ama hergün o büyük günün heyecan›, umudu biraz daha art›yor. Ve hayaller. Hayal dünyam›z hiç bu kadar genifl olmam›flt› gerçekten. Neler hayal edilmiyor ki? Hele de birazdan yapaca¤›m gibi, uykuya dalana kadar olan hayaller. Bir de az önce yapt›¤›m gibi camdan gökyüzünü seyrederek kurdu¤um hayaller. Gökyüzünde sadece befl y›ld›z görüyoruz her gece. Di¤erleri belli belirsiz. Ama net befl y›ld›z. Bu dubleks hücrelerin otel gibi olmas› burdan m› geliyor acaba. BEfi YILDIZLI OTEL! Kapanmak üzere gözlerim. ‹yi geceler halk›m›z, umudumuz, iyi geceler yoldafllar. O güne kadar buradan kaç›nc› size söyleyiflim bilmiyorum ama tekrar iyi geceler hepinize!!!...J
AKADEMİ ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU:
Grup Yorum 16 Aralık 2001 Frankfurt Darmstad'ta TAYAD Komi te tarafından düzenlenen ölüm orucu dayanışma gecesinde yaklaşık 800 ki şiye seslendi. 6 Ocak 2002 Almanya'nın Neukirchen şehrinde düzenlenen "Feda Türküleri Gece s i n d e yaklaşık 500 kişiye seslendi. 10 Ocak 2002 İstanbul Üniversitesi Öğrenci Kültür Merkezi Binası'nda verilen konserde yaklaşık 800 kişiye seslendi. 12 Ocak 2002 Almanya'nın Berlin şehrinde "Irkçılı ğa ve Savaşa Hayır" gecesinde yakla şık 900 kişiye seslendi. 9 Şubat 2002 Ruhi Su Kültür Sanat Vakfı'nda dü zenlenen ve yaklaşık 100 kişinin katıl dığı bir söyleşi-dinleti gerçekleştirdi. 17 Şubat 2002 Esenyurt Tuncelililer Derneği'nde dü zenlenen ve yaklaşık 60 kişinin katıldı ğı bir söyleşi-dinleti gerçekleştirdi. 2 Nisan 2002 Maraş'ın Elbistan ilçesinde, Umut Radyo'nun düzenlediği konserde yak laşık 1200 kişiye seslendi. Aynı gün bir kafede imza gününe katıldı.
2. yılının Akademi Ödülleri'nin listesinin bir şöyle: Film: "Akıl Oyunları" - Brian Grazer, Ron Hovvard Belgesel: "Murder on a Sunday Morning" - Jean Xavier Lestrade, Denis Poncet Kısa Film: "The Accountant" - Ray MacKinnon, Lisa Bloun Kısa Belgesel: "Thoth" - Sarah Kernochan, Lynn Apeli Yönetmen: Ron Howard "Akıl Oyunları" Kadın Oyuncu: Halle Berry "Kesişen Yollar" Erkek Oyuncu: Denzel Was hington "İlk Gün"Yardımcı Kadın Oyuncu: Jennifer Connely "Akıl Oyunları" Yardımcı Erkek Oyuncu: Jim Broadbent "lris"Orjinal Senaryo: Julian Fellowes "Gosford Park" Gö rüntü: Andrevv Lesnie "Yüzük Kardeşliği"Kurgu: Pietro Scalia "Kara Şahin Düştü"Müzik: Howard Shore "Yüzük Kardeşliği".
HÜSEYİN KARABEY'İN "SESSİZ ÖLÜM" KİTABI ÇIKTI: Hüseyin Karabey, 2000 yılında başladığı bu çalışmasında, F Tiplerinin tekrar gündeme gelmesinden yola çıktı. Çeşitli Avrupa ülkelerindeki siyasi tutuklularla yapılan röportajlara yer verilen ki tapta, Hüseyin Karabey'in Almanya, İspanya, K.İrlanda, İtalya ve A.B.D.' deki araştırmalarının sonucundaki izlenimleride yer alıyor. Kitapta F Tiplerinin insan üzerindeki büyük etkisini vurgu luyor. Yıllarca hücrelerde yaşayan canlı tanıkların anlanmı gerçekten bugünkü Türkiye'deki tutsak ların neden bu kadar direndiğini çok iyi gözler önüne seriyor. "Bu sistem: İnsanın duyusal algılarının uyarı cılardan, yani dış dünyadan ve doğal olan herşeyden yoksun bırakılarak kişiliğinin yok edilme si ve yerine istenilen uyarıcılardan, yani dış dün yadan ve doğal olan her şeyden yoksun bırakılarak kişiliğinin yok edilmesi ve yerine istenilen başka normların empoze edilmesi olarak özetlenebilir. Bu uygulama, süreç içinde kişinin kendini yok etmesine izin vermeyi de içeri yor." Bir diğer ilginç nokta da şu; sadece kitabın hazırlanmaya başladığı 2000 yılında Almanya'daki hücrelerde 70 kişi, Fransa'dakilerde ise tam 125 kişi in tihar etmiş. Kitap, Metis Yayınları'ndan Şubat ayında çıktı.
İSTANBUL FİLM FESTİVALİ BAŞLADI! Bu sene 21.si düzenlenen Uluslararası İstanbul Film Festivali 13 Nisan'da başla yan festival 28 Nisan'a kadar sürecek. İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın düzen lediği festivalde yerli ve yabancı filmlerin bulunduğu yaklaşık 180 film gösterilecek. Filmlerin gösterildiği sinemalar ise şunlar: Emek, Atlas, Sinepop, Beyoğlu ile Anado lu yakasında Rexx sinemaları. tavır / haber yorum / nisan 2002 / sayı:6
Ruhi Su Kültür Sanat Vakfı, ölümünün 16. yıldönümünde Ruhi Su ansına bir CD - Kitap hazırladı. Füsun Akatlı'nın kaleme aldığı "...bir de Ruhi Su Geçti.." adlı kitap Ruhi Su'nun yaşam öyküsüne, Ruhi Su üzerine yapılan değerlendirmelere yer veri yor. Kitap, aynı zamanda çok zengin fotoğraf albümü yönüyle de dikkat çeki yor. Ruhi Su'nun bugüne dek hiçbir yerde yayınlanmamış fotoğraflarıyla, Ru hi Su'nun tanımadığınız yönleriyle tanışıyoruz. Kitapla birlikte Ruhi Su'nun şimdiye dek yayımlanmamış eserlerinden olu şan "Gülüm Dermişler" isimli CD'si de veriliyor. Arşiv niteliğinde kütüphanemizde değerli bir yeri olacak bu kaynağı her kese tavsiye ediyoruz.
Bir Demet Tiyatro Dizisi'nde Yılmaz Erdoğan'ın babasını canlandıran Er doğan Dikmen mart ayı içerisinde Kadıköy'deki evinde geçirdiği kalp krizi sonucu 64 yaşında hayatını kaybetti. Sanatçının, evde tek başına yaşa masından dolayı, dizinin çekimlerine gelmemesi ve telefonlara cevap verme mesi yüzünden şüphelenilerek evine gidilmesi sonucu öldüğü anlaşıldı. Se venlerine başsağlığı diliyoruz.
Bizimkiler dizisindeki "Hurdacı Halil" rolüyle tanınan Tiyatro ve sinema sanatçısı Savaş Yurttaş tedavi gördüğü Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakül tesinde 8 Nisan 2002 Tarihinde yaşamını yitirdi. Tiyatroya gençlik yıllarında başlayan yurttaş Daha sonra Ulvi Uraz Tiyatrosu, Türk Öğretmenler Sendikası Tiyatrosu, Ankara Halk OYuncuları Tiyatrosu, Ankara Sanat Tiyatrosu, Ankara Birlik Tiyatrosu ve Ankara Ekin Tiyatrosunda çalıştı. İlk olarak 1970'li yıllarda TRT' de yayınlanan "5 Dakika" isimli filmiy le izleyicilerinin beğenisini kazanmıştı. Sanatçı başta "SÜRÜ" , "Yılanların Öcü" ve "72. Koğuş olmak üzee kırk kadar sinema filminde rol aldı.
Celal Başlangıç'ın İletişim Yayınları'ndan çıkan "Korku Tapınağı" adlı kitabı nedeniyle hakkında açılan dava beraatle sonuçlandı. Duruşma 15 Şubat 2002 tarihinde İstanbul DGM'de gerçekleşti. İstanbul DGM tarafından açılan davada kitapta kullanılan bazı ifadelerin TCK'nın 159/11 maddesine aykırı olduğu, "askeri kuvvetleri küçük düşürdüğü" iddia ediliyordu. Kitap hakkında verilen toplatma kararı da kaldırıldı. Mahkeme yine aynı suçtan yargılanan A l i Bayramoğlu'nun da beraatine karar verdi. Bayramoğlu Sabah Gazetesi'nde yayınlanan "Ankara'da Kaos" ve "Toplum Tasavvuru" başlıklı yazıları nedeniyle yargılanıyordu.
tavır / haber yorum / nisan 2002 / sayı:6
IKM ÇALIŞANLARI'NIN DAVALARI DGM'DE GÖRÜLDÜ!
Grup Özgürlük Türküsü 14 Mart 2002 Akdeniz Üniversitesi'nde "Gençlik Etkinlikleri" kapsa mında Tıp Fakültesi'nde dü zenlenen konserde yaklaşık 400 kişiye seslendi. 16 Mart 2002 İstanbul Üniversitesi Ede biyat Fakültesi'nde "16 Mart 78 katliamını anma etkinli ğ i n d e öğrencilere seslendi. 21 Mart 2002 Okmeydanı Fatma Girik Parkı'nda düzenlenen Newroz şenliğine katıldı. FOSEM 8 Mart 2002 Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde İstanbul üniversi tesi'nde yaklaşık 200 kişinin izlediği dia gösterimi yapıldı.
7 Şubat 2002 tarihinde Beşiktaş DGM'de yapılan duruşmaya Grup Yorum elemanları Cihan Keşkek, Serdar Güven ve Özgürlük Türkü sü elemanı ve Yazı İşleri Müdürümüz Ahu Zeynep Görgün katıldı. 3 Ocak 2001 tarihinde Şişli Emniyet Müdürlüğü'nde feda eylemi yapan Gültekin Koç'un anmasına katılan arkadaşlarımız hakkında 'Örgüt üyeliği'nden dava açılmıştı. Arkadaşlarımızın ifadelerinin alındığı mahkeme Mart ayına ertelendi. Diğer mahkeme de tazminat davasıyla ilgili olarak yapıldı. 2000 yılında İstanbul Karacaahmet Mezarlığı'nda yapılan 16-17 Nisan Kat liamı anmasında gözaltına alınan arkadaşlarımız Özgürlük Türküsü elemanı Muharrem Cengiz, Grup Yorum elemanı A l i Aracı, FOSEM çalışanı ve muhabirimiz Canan Özel hakkında açılan davanın beraatle sonuçlanmasından bir süre sonra, ardından kitleye saldıran polisin elinin yaralanması sebebiyle eklenen K.D.V'yle birlikte 4 milyarın üzerinde bir masraf çıkarıldı.
DAVA TARİHİ 6 MAYIS! Tavır Yayınları'ndan çıkan, Ahmet Kulaksız'ın yazdığı "İki Kardeşin Hayatı Canan ve Zehra" adlı kitabına daha önce çı kan toplatma kararının ardın dan , kitabın yazarı Ahmet ku laksız ve Tavır Yayınları'nın Sa hibi Muharrem Cengiz'e yasa dışı örgüte yardım ve yataklık etmek suçundan dava açıldı. Bununla ilgili dava, 6 Mayıs 2002 tari hinde İstanbul 4 No'lu İstanbul DGM'de görülecek.
GRUP YORUM ELEMANI HAKAN ALAK'A DAVA! Grup Yorum elemanı Hakan Alak sahibi olduğu arabayı TAYAD'lı ailelere verdiği gerekçesiyle TCK' nın 169. maddesi gereğince yasadışı örgüte yardım yataklık etmek suçundan yargılanıyor. Daha önce yapılan sorgusunda yargılanmasına gerek görülmeyen Hakan Alak'a açılan bu dava İstanbul Beşiktaş 5. nolu DGM' de görülüyor. uruşmal8 Haziran 2002 tarihinde görülecek.
SANATÇILAR BERAAT ETTİ! Devlet politikalarına karşı çıkmanın hatta eleştirmenin bile suç sa yıldığı ülkemizde aydın sorumluluğunu yerine getiren aydın ve sanat çıların da sesi susturulmak isteniyor. Aralarında Şükrü Erbaş, Ahmet Telli, Aydın Çubukçu, Ali Balkız, Zerrin Taşpınar, Mehmet Özer'inde aralarında bulunduğu Aydın Sanatçı girişiminden pek çok sanatçı F Tipi Hapishanelere karşı olduk ları ve bu konuda kamuoyuna açıklama yaptıklarından dolayı yasadışı örgüte yardım yataklık etmek suçundan Ankara 2 Nolu DGM' de hatlarında açılan davadan beraat ettiler.
tavır / haber yorum / nisan 2002 / sayı:6
HABER YORUM Aşık Veysel "Arşiv Serisi" - Kalan Müzik Melih Duygulu'nun, Aşık Veysel'i anlatan titiz araştırma ve çalışmaların sonucu 2 CD ve bir kitapçık. Aşık Veysel'in yaşamı, yaşadığı çevre ve yetişme koşulları, aşıklık geleneği anlatan "kitapçık" İngilizce ve Türkçe olmak üzere iki dilde hazırlanmış. Ayrıca çok güzel ve görülmemiş fotoğraflarla da zenginleştirilmiş. CD'lerden birincisi "Dostlar Beni Hatırlasın", "Uzun İnce Bir Yoldayım" gibi bilinen eserlerinin temiz kayıtlarından oluşuyor, ikinci CD ise bazı taş plaklarda yer alan ve bugüne kadar hiçbir yerde yayınlanmamış deyişleriyle, kaydedilmemiş türkü icrala rından oluşuyor. CD'ler şimdiye kadar yayımlanan en temiz kayıtlar olma özelliğini taşıyor.
Şexo- "Denge Axe" - Kalan Müzik Şexo'nun "Denge axe" isimli albümü Kalan Müzik tarafından piyasaya sürüldü. Kasette bu lunan 10 parçanın genellikle söz, müzik, ve düzenlemesi kendisine ait. Albümde Aşık Veysel'e ait "Yeni Mektup Aldım" ve bir anonim türkü olan "Dile Betnal" olmak üzere iki uzun hava yer alıyor. Yönetmenliğini Ömer Avcı'nın yaptığı albümde Erol Parlak, Ertan Tekin, ve Osman Aktaş gibi daha bir çok müzisyen eşlik etmiş. Yönetmenliğini Ömer Avcı'nın yaptığı albüm kürtçe sevenler için önerilebilecek bir albüm.
Suavi "çığlık Çığlığa" -Prestij Uzun bir aradan sonra Suavi' nin oniki şarkıdan oluşan albümü Prestij Müzik'ten çıktı. Al bümde iki tanede eski şarkı var. Bunlardan biri "Arkadaş" diğeri ise "Yıllar Sonra". Şarkıların büyük bir bölümünün sözü ve müziğinin kendisine ait olmasının yanı sıra albümde Menderes Samancılar, Yasemin Göksu, Mazlum Çimen, Şanar Yurdatapan gibi tanıdık isimlere de rastlıyo ruz. Albümde "Bilmelisin" adlı şarkı Ahmet Kaya'ya, "Yolculuk" isimli şarkı ise Eşber Yağmurdereli'ye yazılmış. Albümdeki "Eyvah" şarkısı ise "gidenlere" ithaf edilmiş...
Zeynel Aba "Hasret" - Türküola Kasette söz-müziği Zeynel Aba'ya ait olan beş çalışmanın yanısıra sözü Haydar Öztoprak'a ve yine sözü Zeynel Aba-Muzaffer Polat'a ait olup müziğini Zeynel Aba'nın yaptığı iki çalışma da yer alıyor. Bunlann yanısıra dört anomim türkü, söz- müziği Neşet Ertaş'a ait "Kaşların Karasına"adb türkü, söz-müziği Ömer Akpınar 'a ait "Ağasarın Balı" adlı türküler yer alıyor. Al büm kullanılan enstürumanların zenginliğiyle ve iyi kullanılmasıyla dikkat çekiyor.
Ninova "Journey" - AresMüzik Geleneksel ve yeninin birlikteliği "Ninova Journey".Ülkemizdeki en iyi örneklerinin yer aldığı bir albüm çok yalan bir zamanda müzikseverlerle buluştu. Ares müzik tarafından yayınlanan "Ninova Journey" adlı albüm, sade ce "nev age" türünden hoşlanan dinleyicilere hitab etmekle kalmıyor, enstrümantal müzikte ye ni soluklar bulma çabasında olan bir çok kişiyi de kendi evrenine çekebilecek bir nitelik taşıyor. •
Aysun Yıldız "Göçmen Kızı" - TMC Aysun Yıldız'ın çoğu anonim türkülerden oluşan eserleri seslendirdiği "Göçmen Kızı"adlı ça lışması TMC Film Müzik'den yayımlandı. Halk türkülerini, halk müziğinin temel soundundan kopmadan ama değişik enstüramanların özgün bir şekilde kullanılması ve Aysun Yıldız'ın da kendine has yorumuyla farklı bir çalışma oluşmuş. 12 parçadan oluşan kaset 45 dakikalık
Işığın Yansıması "Nerede Ellerin" - Seyhan Müzik Işığın Yansıması grubunun "Nerede Ellerin" adlı albümü Seyhan Müzik Tarafından çıkarıldı. Albümdeki sözlerde değişik şairlerin sözlerine yer verilirken bir parçanın sözü Ali Erenus'a bir parçanında Murat Özyüksel'e ait. Bestelerin hepsi grup elemanlarına ait. Düzenlemeler ise Serdar Yalçın'ın katkılarıyla yine grubun kendisine ait. tavır / haber yorum / nisan 2002 / sayı: 6