merhaba
kültür sanat yaflam›nda
Sahibi: İdil Kültür Yayın Org. Rek. Film. Tic. Adına: Muharrem Cengiz Genel Yayın Yönetmeni: Gamze Mimaroğlu Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Ahu Zeynep Görgün Yazışma Adresi: İdil Kültür Merkezi İstiklal Cad. Aznavur Psj. No: 212 Kat: 6 Beyoğlu/İstanbul Tel: (212) 245 00 70 - 244 31 60 Faks: 244 81 02 e-posta: tavir@grupyorum.net Ankara: İdilcan Kültür Merkezi Şirintepe Mah. 8.Cad. No:222 / B Mamak – Ankara Tel: (312) 390 38 05 Hesap No: (TL): 1042- 30000 596147 Gamze Mimaroğlu İş Bankası Parmakkapı/İST. (EURO): 1042- 3010000 129062 Gamze Mimaroğlu İş Bankası Parmakkapı/İST. Ofset Hazırlık: TAVIR YAYINLARI Baskı: ASPAŞ Dağıtım: D-B-R
tavır
tavır
Nisan ayında yine birlikteyiz. Grup Yorum elemanı İhsan Cibelik'ten sonra, dergimizin sahibi ve aynı zamanda Grup Yorum elemanı olan Muharrem Cengiz de tutuklandı! İhsan ile ilgili başlatılan "Grup Yorum'a Özgürlük" kampanyası, Muharrem Cengiz'in de özgürlüğünün elinden alınmasıyla sürüyor. Bütün bu uygulamalar Grup Yorum'a yönelik baskıların tipik birer örneği. Devrimci sanatçılar, dünyanın her yerinde çağlar boyu yönetenler tarafından baskı gördü. Yaşadığımız bu sürecin devamıdır. Hangi gerekçelerle tutuklanmış olurlarsa olsunlar, yapılanlar egemenlerin gerçek yüzlerini ve Grup Yorum gerçeğini bir kez daha seriyor gözler önüne. Bu gerçek değişmeyecek. Grup Yorum, ezilen halkların türkülerini yapmaya devam edecek. Muharrem Cengiz aynı zamanda dergimizin de sahibidir. Özgürlüğünün elinden alınması aynı zamanda dergimize de uygulanan baskıların bir parçasıdır. Muharrem'e özgürlük istiyoruz. 109 ölümün son haykırışıydı Günay, beyinlerimizde yankılanan. Vasiyeti yüreğimize işledi. "Suda hayat var" diyordu Günay, "hayatın içinde, su da var." Ölüm bir son değil, bir yok oluş hiç değil. Direnerek ölüme yürüyenler bunu ispatlıyorlar bir kez daha tarih önünde. Günay bir tohumdu Anadolu topraklarına serpilen. İhsan; "Sizlere, sümüklü çocuklara, abileri, ablaları, anne babalarına ulaştırmak için 109 kez öldük, bulutlara yükselip yürüdük diyar diyar" diyerek Günay'ın ardından bize gönderdiği mektupla tamamlıyor Günay'ın sözlerini: "Saçları Karadeniz dalgalı can ortağım İlk çığlığımda gördüm Akdeniz'i Ege'de silinmez ayağımın izi Saçlarımı götürün en hırçın yerine Dalga dalga tarasın Karadeniz'i" Grup Yorum, Karadeniz'e İhsan ve Muharrem olmadan gitti ama onların özlemlerini götürdü. Grup Yorum Karadeniz turnesini bizimle paylaştı. Sanatçıların korsan yayınlarla ilgili Ankara ziyareti, Sibel Kekilli üzerinden tartıştığımız medya, İspanya Madrit'te gelişen eylemlerle ilgili aydınların mantığı bu sayımızın tartışma konuları. Yine bu sayımızda da okurlarımızın ürünlerini yayınlamaya devam ediyoruz. Bir sonraki sayımızda buluşmak üzere...
Dostlukla...
tavır ISSN 1303-9113
tohum
14
kozalak yansa bile...
18
yeflilçama dikilecek heykel
23
vurun kahpeye
1 9 karadeniz h›rç›n k›z...
asl›nda ölüm bir son de¤il
hoflbulduk demir kap›, kör pencere
Ayl›k Sanat Dergisi
5
11
8
16
benden selam olsun bolu beyine
25
halka ne kadar önem ve de¤er verirsen...
tart›flma
spanyada 11 Mart günü trenlere yap›lan bombal› sald›r›da 201 insan yaflam›n›yitirdi. Halk› hedef alan bir bombal› sald›r› sonras›nda yine onlar-ca komploteorisi üretildi, herkes bir fleyler söyledi. Köfle yaz›lar›n› okudu-¤umuzda yap›lan de¤erlendirmelerde teröre lanet ya¤d›r›ld›¤›n› gördük. Bu sald›r›lara iliflkin Taha Akyol da 13 Mart'taki köfle yaz›s›nda flöyle diyor "19. yüzy›l Avrupa için 'Anarflist terör' ça¤› idi, 20. yüzy›l›n ilk yar›s›nda dün-yada Bolflevik türü ayaklanmalar, ikin-ci yar›s›nda 'gerilla' türü terör moda oldu. fiimdi korkuyorum ki, 'El Kaide ti-pi terör' modalaflmak üzere! Terör metodu olarak 'intihar eylemi'ni ilk kul-lananlar 'Tamil gerillalar›' oldu. Sonra Filistin geldi...?!" Taha Akyol, ‹spanya'da 201 kiflinin öldü¤ü katliama iliflkin de¤erlendirme-lerinde, flimdiye kadar emperyalizme karfl› yap›lm›fl olan bütün devrimci flid-det eylemlerini de ayn› kefeye koyuyor. Bu bak›fl aç›s› tek bafl›na Taha Ak-yol'un de¤il, hemen hemen bütün ay-d›nlar›n düflüncesidir. 19. yüzy›l için "anarflist terör" di-yor. Terör dedi¤i fley, iflçi grevlerinin soka¤a taflmas› sonucu kurulan bari-katlar, Paris Komünü ve bütün Avru-pa'y› saran grev dalgas›. Bolflevik türü ayaklanmalar ve ge-rilla türü terör "moda" oldu diyor. Sanki ‹nsanlar ç›km›fl defile yap›yor. ‹ki çapraz fifleklik tak›p, gerilla elbisesi gi-yip keyif çat›yor. Bunlar› Taha Akyol da biliyor. Yazd›klar›n›n bilimsel ger-çeklikle yak›ndan uzaktan hiçbir alaka-s› yok. Latin Amerika'da ve dünyan›n bir-çok bölgesinde emperyalizme karfl› savafl yürüten gerillalara terörist di-yor emperyalizm. Filistinde, ‹srail siyo-nizmine karfl› savaflan gerillalara "te-rörist" diyor. Ayd›nlar›m›z da bunlar-dan farkl› bir fley söylemiyor. Emperyalizm, Afrika'dan Latin Amerika'ya, Asya'dan Ortado¤u'ya
‹
halklar›n g›rtla¤›na çökmüfl sömürdük-çe sömürüyor. Milyonlarca insan açl›k-tan ölüyor ve bunun tek sorumlusu "emperyalizm"dir, ayd›nlar›n çok sevdi-¤i AB'dir, Bat›ya öyle hayrand›r ki ayd›nlar›-m›z, fliddeti uygulayanlar Avrupal›lar, Amerikal›lar oldu¤u zaman bunu gör-mezlikten gelirler. Korku saçan, y›ld›-ran, cana kayan, terörü a盤a ç›karan kimdir bilirler. Do¤udan gelen herfley kötüdür onlar için, ezilen halklar›n ya-rar›na olan hiçbirfley de¤erli de¤ildir. Hayallerinde Avrupa'n›n ödülleri, "aferin"leri vard›r. Fransa'da kitaplar› okutulsun isterler, Tunus'ta de¤il, çün-kü do¤ulular gericidir, ülkemizin yoksul halklar› da gericidir, cahildir. Bat› insa-n› ayd›nd›r. Bütün yaz›lar›nda Avrupa'y› överler. Avrupa'da trenlerde, otobüs-lerde herkesin kitap okudu¤unu, bilgili oldu¤unu anlat›rlar. S›k›fl›nca "keflke Ba¤dat'› bombalamadan, çocuklar öl-meden olsayd›" derler, ama kendileriy-le çelifltiklerini anlay›nca da "Saddam diktatördü, zalimdi, kendisi bunu iste-di" derler. Bekir Coflkun, bu konuya iliflkin 11 Mart ve 16 Mart tarihlerinde, iki ma-kale yazm›flt› gazetedeki köflesinde. ‹lk yaz›s›nda, "‹nsan nas›l canl› bomba olabilir?" diye soruyor. "Birazdan bede-ne sar›l› bomban›n patlayaca¤›n›, elle-rinin, kollar›n›n, yüzünün, gözünün, ku-laklar›n›n küçük küçük parçalara ayr›l›p duvarlara yap›flaca¤›n› bile bile" Evet bedeninin parça parça olaca¤›n› bile bile bir kifli nas› "Canl› bomba" olabilir? Cevab›n› kendince bulmufl Bekir Cofl-kun, 16 Mart'taki köfle yaz›s›nda da flöyle diyor; "Bildi¤imiz tek fley: Bu canl› bombalar›n bu ülkede yetifltikleri. Ve canl› bombalar›n istisnas›z tümü-nün, yobazlar›n ça¤d›fl› e¤itimlerinden geçti¤i. Hurafelerle, sahtekar din adamlar›n›n uyduruk fetvalar› ile o ilkel e¤itimle beyinlerinin y›kand›¤›..." ‹span-ya katliam›na atfen, eylemi yapanlara "beyni y›kanm›fl islamc›lar" diyor. ‹s--
tav›r
ayd›nlar ve terör
lamc›lar beyinlerini y›k›yor "canl› bom-balar›n". Sen kime beynini y›katt›n? Ya Amerika? Ya Avrupa? Irak'› iflgal ederken, tonlarca bom-ba ya¤d›r›rken neden Amerikan terö-rüne karfl› ç›kmad›n›z? Haiti'de, Afga-nistan'da, Irak'ta, Venezuella'da CI-A'›n yapt›¤› Operasyonlar, katliamlar terör de¤il mi? Vatan› iflgal edilmifl, çocuklar›, ak-rabalar› konu komflusu Amerika tara-f›ndan öldürülmüfl bir kifli ne yapar? 11 Eylül sald›r›s›ndan sonra bir Ame-rikal› genç bir k›z flöyle diyordu ekran-larda "Biz bu insanlar› ç›ld›rtmak için ne yapt›k, ö¤renmek istiyorum." Bekir Coflkun ve onun gibiler son 50 y›lda Amerika'n›n yapt›¤› katliamla-ra, ‹flkencelere, kimyasal-nükleer bomlara baks›n yeter. O zaman anla-yacakt›r. Amerikaya karfl› savaflan bir halk, bir ulus terörist olabilir mi? fiiddet binlerce y›ld›r var ve bu fliddeti do¤u-ran yoksullar de¤il, bizzat egemenler olmufltur. Binlerce y›ll›k insanl›k tarihi kanl› fetihler, katliamlar, köle savaflla-r›n› gördü. Bugün fliddetin bizzat uy-gulay›c›s› planlay›c›s› burjuvazidir. Na-s›l ki, köleci Roma imparatorlu¤unu karfl› köleler Spartaküs önderli¤inde savaflt›, bu gün de emperyalizmin sal-d›r›s›na karfl› halklar direnme haklar›-n› kullan›yorlar. Tarih bilmek bir ayd›-n›n en büyük görevi olmal›. Ortado¤u halklar› en büyük düfl-man olarak gördükleri Amerika ve ifl-birlikçilerine karfl› direniyor. Bu ey-lemlerin halka yönelmesini, halk› he-def almas›n› kimse istemiyor. ‹flgalci-lere karfl› direnme hakk› kutsald›r. Sevgili ayd›nlar›m›z e¤er terörist ar›yorsan›z, yüzünüzü, Avrupa ve Amerika'ya dönün, hiç bir flüpheye yer b›rakmadan orada bulacaks›n›z.❏
3
grup yorum’a özgürlük istiyoruz!
grup yorum
güncel
ARKADAfiLARIMIZIN SERBEST BIRAKILMASINI ‹ST‹YORUZ! GRUP YORUM’A ÖZGÜRLÜK ‹ST‹YORUZ!
AKP iktidar›, kendinden öncekiler gibi, halk› demokrasi yalan›yla kand›rmaya çal›fl›yor. Her gün kulaklar›m›z› sa¤›r edercesine duyurulan demokratikleflme söylemleri yaland›r. Bunun en büyük kan›t› Grup Yorum’un yaflad›klar›d›r. Bir buçuk ayl›k bir dönem içinde, iki Grup Yorum eleman›; düzmece iddialarla, hukuk kurallar› ayaklar alt›na al›narak tutuklanm›flt›r. Grup Yorum eleman› ‹hsan Cibelik, 22 Ocak tarihinde tutukland›. ‹hsan Cibelik, 253 gün sürdürdü¤ü ölüm orucu s›ras›nda, hapishanede kalmas›n›n hayati tehlike teflkil etti¤i gerekçesiyle tahliye edildi. ‹hsan Cibelik, ölüm orucu s›ras›nda, Wernicke Korsakoff hastal›¤›na yakalanm›flt›. Bu, bizim de¤il Adli T›p Kurumu’nun tespit etti¤i bir fleydi. Ancak, bir buçuk y›ld›r süren hastal›¤›, bu y›l›n bafl›nda birdenbire Adli T›p Kurumu’na göre iyileflmiflti. T›p biliminin hala iyileflemez olarak kabul etti¤i hastal›k; ülkemizde, Adli T›p’ta görev alan doktorlar taraf›ndan “iyileflebilir bir hastal›k” olarak de¤erlendirilmifl ve ‹hsan Cibelik’in raporu iptal edilmifltir. ‹hsan, 22 Ocak’tan bu yana tutukludur. Bu, suçtur. Hapishanede kalmas› mümkün olmayan bir kifliyi bu uygulamaya maruz b›rakman›n, hukuki ve bilimsel bir aç›klamas› olamaz. Bu, olsa olsa politik bir karar olabilir. Çünkü, ‹hsan bu durumu yaflayan tek kifli de¤ildir. ‹hsan’la ayn› hastal›¤› paylaflan bir çok kifli, raporlar› iptal edilerek hapishaneye konmufltur. Bu konuda yürüttü¤ümüz kampanyay›, 10 fiubat’ta, Adli T›p Kurumu önünde yapt›¤›m›z bas›n aç›klamas›yla duyurmufltuk. Bu süreç boyunca yapt›¤›m›z çal›flmalar boyunca, bir çok gazeteci köflesinde bu duruma de¤inmifltir. Gösterdikleri ilgiden ötürü bu yazarlara teflekkür ediyoruz. Bunun yan›s›ra, hukuki giriflimlerimiz de sürmektedir. Durum, Meclis ‹nsan Haklar› Komisyonu’nun gündemine getirilmifl, Adalet Bakan› ve ‹çiflleri Bakanl›¤› haberdar edilmifltir. Ancak, flu ana dek hiçbir geliflme olmam›flt›r. Cumhurbaflkanl›¤›’n›n da tavr› benzerdir. Cumhurbaflkanl›¤› da fianar Yurdatapan taraf›ndan kendilerine iletilen mektuba tamamen prosedürle ilgili cevaplar sunmufltur. Bu konudaki kampanyam›z, sonuç alana dek sürecektir! Bu geliflmeler yaflan›rken, 3 Mart Çarflamba günü Grup Yorum eleman›, ‹dil Kültür Merkezi ve Tav›r Dergisi’nin sahibi Muharrem Cengiz, yeminli tan›k olarak kat›ld›¤› mahkemenin sonunda, polis taraf›ndan gözalt›na al›nm›fl ve 5 Mart Cuma günü ç›kar›ld›¤› mahkeme taraf›ndan tutuklanm›flt›r. Türkiye’de, tutuklanmak iflte bu kadar kola yd›r. Tan›kken bir anda san›k konumuna getirilebilir ve F Tipi gerçe¤iyle tan›flabilirsiniz. Muharrem Cengiz’in durumu da, ‹hsan Cibelik’in yaflad›klar› kadar hukuksuzdur. Tüm demokrasi söylemlerinin arkas›nda yo¤un bir terör yaflan›yor. Ve tüm bu yaflananlar, tecrit ve sansürle gizleniyor. 19 y›ld›r, tüm bu bask›lara karfl› yürüdük. Özgürlü¤ümüzü savunduk. Bizim gibi düflünenlerin ve yaflayanlar›n, bask›ya maruz kalanlar›n özgürlü¤ünü savunduk. Kuflkusuz, her dönem bunun bedellerini ödedik. Bugün de özgürlü¤ümüzü savunuyoruz. Bugün de yine bunun bedelini ödüyoruz. Özgürlük istemenin ve kazanman›n ne kadar zor oldu¤unu biliyoruz. Bunu yaflayarak ö¤rendik. Bunu tüm hücrelerimize kadar hissettik. Bunun için mücadele etmekten bir an bile vazgeçmeyece¤iz. Bu, Grup Yorum gerçe¤idir! Bu gerçe¤i de¤ifltiremeyecekler! De¤iflmesi gereken, bu bask›lard›r. Grup Yorum elemanlar› serbest b›rak›lmal›d›r. Hak ve hukuktan yana olan herkes bu talebimizin yan›nda olmal›d›r. Bu hukuksuzlu¤a son verilmelidir. AKP iktidar›, demokrasi yalanlar›na son vermelidir. Powell’›n elinden, ABD onayl› ikiyüzlü demokrasiyi de¤il, halk›n talepleriyle flekillenen bir demokrasiyi istiyoruz. GRUP YORUM’A ÖZGÜRLÜK ‹ST‹YORUZ!
Grup YORUM Özgürlük Türküsü Foto€raf ve Sinema Emekçileri (FOSEM) Tav›r Dergisi 4
özgür şen
deneme
saçları karadeniz dalgası "Görmek istersen denizi / yukar›ya çevir yüzü / Deniz gibidir gökyüzü...." Bu¤day rengi saçlar› rüzgarda dalgalan›rd›. Deniz rengi gözlerini yukar›ya çevirip bakard›. Belki de bundand› gözlerinin mavili¤i. Eskiden ne kadar çok bakard› gökyüzüne. Belki saatlerce, neredeyse bütün bir havaland›rma zaman›. Bedeni iyice zay›flam›flt›. Bir deri bir kemik misali. Bu yüzden en sevdi¤i fleyi "denizi" bile doyas›ya seyredemiyordu. Yoldafllar› yard›mc› olmasa belki bu kadar›n› bile yapamazd›. Gözleri de eskisi gibi bakam›yordu. ‹ki mavi, eskisi kadar s›k ve uzun buluflam›yordu. Gününün ço¤unu "dört duvar aras›nda" genellikle yatarak geçiriyordu. Yatmak ona çok zor geliyordu, ama flimdi... Kendisi kitap okumak istiyor fakat yapam›yordu. Onun yerine yoldafllar› okuyordu. Hassaslaflan kulaklar›n› fazla zorlamadan. Mektuplar›n› da eskisi gibi kendisi okuyup yazam›yordu. Yoldafllar› vard›, onlar eli, aya¤›, gözü, kula¤› olmufllard›. Hiç bir duyusu eskisi gibi çal›flm›yordu. Uzun bir zamandan beri böyleydi. Bunun böyle olaca¤›n› bilmiflti. Bunu, kendinden önceki yoldafllar›n›n yaflad›klar›ndan biliyordu. Kendisi de yüz günü devireli bir ay kadar olmufltu. Biliyordu ölece¤ini de... Ama önemli olan nas›l yaflad›¤›yd›, ne kadar yaflad›¤› de¤il. Yani "Yaflamaksa böyle, ölmekse böyle..." Ölünce nereye gömülmeliydi? Bir da¤ bafl›na, güzel manzaras› olan bir yere mi? Yoksa Anadolu'da bir köy mezarl›¤›na m›? Kendisi her zaman ziyaretine gelenleri en iyi flekilde karfl›lamak isterdi. Kendisi gibi hayran oldu¤u bir fleyle karfl›lafls›nlar istiyordu. Deniz olmal›yd› gömülece¤i yer. Ziyaretine gelenler kendisi gibi saatlerce bu güzelli¤i seyredebilirlerdi. Hem böylelikle ziyaret saati uzar gelenlerden daha fazla havadis alabilirdi belki. Sonra denize gömülürse bal›klar yerdi onu. "Ne güzel bir fley olurdu onlarda yaflamak." Belki onlar sayesinde çok sevdi¤i denizin daha farkl› güzelliklerini de görebilirdi. Uzunca bir süre daha hayal etti. Bast›ran uykuyla a¤›rlaflan göz kapaklar›na daha fazla hakim olamad›. Uyand›¤›nda hayallerini ve düflündüklerini
hat›rlamaya çal›flt›. Kafas›nda flöyle bir toparlad›. Mektup yazmal›yd›. Belki de son defa... Yoldafllar› baflucundayd›, her zaman oldu¤u gibi. Selamlarla bafllad› önce kardefline, yoldafllar›na... F›kralarla süsledi mektubunu. Ama biliyordu bir daha yazamayacak. Onun için vasiyetini de ekledi mektubuna. "Akdenizde do¤dum" diyordu. "‹lk 盤l›¤›m› orada att›m. Sonra Ege'ye gittim orada çal›flt›m ve tutuklanana kadar, hatta tutuklulu¤um Ege'de geçti. Hep deniz kenar›nda oldum. Bir Karadeniz'i göremedim. Beni oraya gömerseniz Anadolu'nun bir çok yerini gezdi¤imi söyleyebilirim. Ama hukuksal olarak oraya gömülmem mümkün de¤il. Burdur'da aile mezarl›¤›m›z var. Gördü¤üm en güzel mezarl›klardan birisi. Hem ailem de onlarla olmam› ister. Hiç olmazsa kemiklerim onlarla olsun. Ama saçlar›m› mutlaka kesip Karadeniz’e b›rak›n. En az›ndan saçlar›m Karadeniz'i görsün. Benden bir parça oraya gitsin. Sonra topra¤›m›n üstüne k›rm›z› gül isterim. Berrin sar›y› severdi, onun için sar› gül de serpin mezar›m›n üstüne. Sonra kendisine gönderilen yele¤i, kardefliyle eskiden kurduklar› hayalleri anlatt›. Son olarak da sevgi ve sayg›lar›n› ekledi. Mektubu b›rakt›, yavaflça aya¤a kalkt›. Yoldafllar›yla kucaklaflt›. Küçük ad›mlarla kap›ya do¤ru yürüdü. Yürürken yine denizi düflündü. Denize gömülmenin güzelli¤ini... 8 Mart yaklaflm›flt›. Dünya Emekçi Kad›nlar Günü kutlanacakt›. Hapishanelerinde kad›nlar› diri diri yak›lan bu ülkede. Sonra ad› akl›na geldi. Niye Günay koydularki ad›n›? Gün ve Ay... ‹kisi de insanl›k için ayd›nl›k demek, ›fl›k demek... Belki böyle düflünmemifllerdi ama öyle olmas› gerekirdi. Naz›m'›n dizeleri geldi akl›na "Ben yanmazsam / Sen yanmazsan / Nas›l ç›kar / Karanl›klar ayd›nl›¤a..." 108, 109 olacakt›. Elinde tuttu¤u kibriti çakt›. Deniz gözleri alevin k›z›ll›¤›na tak›ld›. O an yoldafllar› hayk›r›yordu:"DEVR‹ME MEfiALE B‹Z‹M KADINLARIMIZ!" Kendine geldi¤inde "azrailleri" bafl›nda, bir
hastanedeydi. Onu sözde iyilefltirmeye çal›fl›yorlard›. Yüzlerce yoldafl›na yapt›klar› gibi zorla müdahale iflkencesi yap›yorlard›. Direnme hakk›n› elinden almak istiyorlard›. Direnmeliydi... Zaten 133 gündür damla damla eriyen bedeni yeni ac›lar› daha fazla tafl›yamad›. Açl›¤›n›n 136’nc›, bedenini atefle vermesinin 3’cü gününde ölümü yendi. Ölümsüzlü¤e gözlerini, o deniz gözlerini kapad›. Bir yoldafl›, elindeki o önemli emanetle Karadeniz'e gidiyordu. Günay'› tafl›rm›fl gibi özen gösteriyordu. Korkuyordu... “Bir fley olur da ulaflt›ramam.” diye Bunlar mutlaka Karadeniz'e ulaflmal›yd›. Ulaflt› da... Bir aç›klama ve son mektubu okundu önce, sonra o ana kadar özenle saklan›lan bir tutam saç Karadeniz’in sular›na b›rak›ld›. "Karadeniz h›rç›n k›z..." o gün hiç olmad›¤› kadar sakindi. Kuca¤›na b›rak›lan saçlar› kabul edip etmemek aras›nda bocalad›. O gün utangaç bir çocuk gibiydi Karadeniz. Ne yapaca¤›n› bilemiyordu... Neredeyse bu¤day sar›s› olmufltu rengi. Yoldafllar›n›n gitmesini bekledi. Sonra öpüp koklad› bir ana gibi ve ald› ba¤r›na Günay'›. Ege'deydi bedeni Günay'›n. Vasiyeti üzere... ‹zmir'de Alt›nmart› gölünün bafl›nda bir tören yap›ld› önce. Sevdi¤i türküler okundu. "E¤ilmez Bafl›n Gibi”, “Umudun Zeybe¤i”, “Kahramanlar Ölmez" Bir kifli de bafl›nda zeybek oynuyordu. Sonra Anadolu'nun bir köy mezarl›¤›na, Burdur'daki aile mezarl›¤›na tafl›nd›. Yoldafllar› vard› burada da. Sadece Günay'› de¤il, düflüncelerinin sorumlulu¤unu da tafl›yorlard› art›k omuzlar›nda. Topra¤›n›n üzerine gül yapraklar› serpildi. Sloganlarla, marfllarla u¤urland› son yolculu¤una. O gün, ayn› zamanda Burdur'un kurtulufl günüydü. Burdur'un, Anadolu'nun gerçek kurtuluflunu göremedi Günay. Ama umuduyla gömüldü¤ü toprakta, umudu yeflertmek için bir tohum olmufltu. Üstelik tohumlar ço¤al›yordu.o
5
“bulutlara yükselip yürüdük diyar diyar...”
ihsan cibelik
mektup
"Saçlar› Karadeniz dalgal› can orta¤›m. ‹lk 盤l›¤›mda gördüm Akdeniz'i Ege'de silinmez aya¤›m›n izi Saçlar›m› götürün en h›rç›n yerine Dalga dalga taras›n Karadeniz'i" Merhaba Arkadafllar, Hasretle, umudun, onurun, yar›n›n ›fl›¤› olmak için meflaleye dönen yi¤itlerimizin coflku ve öfkesi ile, yüre¤imle, hepinizi s›ms›k› kucakl›yorum. 18 fiubat tarihli mektubunuzu ve gül yanaklar›na doyamayaca¤›m, çakmak gözlü Zehra Canan'›n foto¤raf›n› ald›m. Darac›k mekana kocaman dünyalar› getiriverdi Zehra Canan. Gülüflüne kurban olurum. Bir bilse bizleri hangi duygulara, hangi dalgalara, hangi f›rt›nalara savurup götürdü¤ünü... Hay ellerinize, yüre¤inize sa¤l›k e mi? Genel gündemi olabildi¤ince yak›ndan izlemeye çal›fl›yorum. Tabi ki özel gündemi de. Bu mevzudaki hukuksuzluk öyle boyuttaki, neresini eline alsan elinde kal›yor. Ankara'da Ulucanlar flehitlerinin mezarlar›n›n bafl›nda, konuflup türkü söyledi¤imi gözlemleyen muh(a)bir, benimle ilgili Vakit gazetesinde haber yapm›flt›. "Oldukça sa¤l›kl› oldu¤u gözlendi". Yani hamuru yo¤urmufl, sac›n üzerine koymufl, "gözleme" yap›yor sanki. Bu ilginç haber üzerine Vakit'i telefonla aray›p, haberlerle ilgili yetkiliyle görüflmek istedi¤imi söylemifltim. Konufltu¤um kifli, bütün söyledi¤imi onaylam›flt›! Ben de suç duyurusu ve bas›n aç›klamas›na davet edip onu da haber yapmas›n› istemifltim, gelmiflti. Bir örnek bas›n aç›klamas›n› alm›flt›. Milliyet'teki -sizin de bas›n aç›klamas›yla protesto etti¤iniz- haber ile ilgili olarak, Fikret Bila'y› defalarca aramama ra¤men ba¤latamam›flt›m. Bekir'in ailesi "tarafs›z rapor" için, ‹stanbul Üniversitesi Nöroloji Anabilim dal›
6
Baflkanl›¤›na baflvurmufl. ‹lginç; Adli T›p Kurumu da beni "Organize Psikolojik Test" için oraya sevk etmifl, benim raporumun bu bölümünü de oras› vermiflti. Ve tam bilemiyorum, ama k›smi baz› bozukluklar› kaydetmiflti. Görüyor musunuz "hafiye"ye çevirdiler bizi. Toplam 32 saniyedir, üçüncü ihtisas kurulundaki girifl ç›k›fl sürem. Bunun ak›fl›n› tam olarak yazay›m: - Buyrun... Eee ‹hsan nas›ls›n bakal›m. (Eskiden de muayeneler s›ras›nda uzun uzun sohbet etti¤im Prof.) - Hiç iyi de¤ilim, tam bir y›l olmufl, kati rapor vermiflsiniz. Birileri bir yerlerden dü¤meye mi basm›fl? Tam yedi
saattir bekliyorum. Ne için? Raporda “Organik ak›l hastal›¤›d›r, ‘104/b’yle belirtilen sürekli hastal›k kapsam›ndad›r" demiflsiniz ve politik bir karar›n do¤rultusunda yine ça¤›rm›fls›n›z. Sizler profesörsünüz, bilimsel ünvan›n›z var. fiimdi gözden geçirmeniz isteniyor karar›. Yani sizinle de benimle de oynuyorlar. Sizin bilimsel kimli¤inizle, benim yaflam›mla... "‹yileflme" diyorlar. "‹yileflmek" için ne yapabilirim. Bu hangi akla mant›¤a, hangi yasaya, yaflama, do¤aya uyar? - Bir saniye ‹hsan, neler yap›yorsun, okuyor musun? (hala ekonomi okudu¤unu ö¤renip, ekonomi üzerine sohbet etti¤imizi notlar›ndan görüp, soruyor.)
- Elbette okuyorum, yaz›yorum, üretiyorum, kurs veriyorum, ö¤reniyorum, türkü söylüyorum, yürüyorum, konufluyorum, su içiyorum. Yani yaflamaya çal›fl›yor, yaflama sar›lmaya, yetmeye, yetiflmeye çal›fl›yorum. Ama sizler bir türlü ak›ll› m› deli mi oldu¤umu belirleyemediniz. Bu arada siyah saçl›, daha genç, k›rkl› yafllar›nda biri içeri giriyor. - fiimdi belirleriz, elini burnuna de¤dir h›zl› h›zl›. Söyledi¤ini iki kez yavafl yavafl yap›yorum. - Di¤erini de. Bunu da bir kez yap›yorum. - Denge sorunun var m›yd›? - Var. Öncelikle yorgun oldu¤um... - Tamam ç›kabilirsin... ‹flte budur. Aya¤a kalkt›m, bir kaç saniye öylece kalm›fl›m. fiimdi ben burada bütün delili¤imle içimi ç›kar›vereyim mi ortaya? Size anlatmaya de¤er mi yeniden? Daha bir sürü fley h›zla geçti, çok zor kontrol edebiliyorum ama edebiliyorum art›k. "Ajitasyon, Agresivite..." filan diyorlard› bu ifle... "Unutmamak" için elbette her zaman oldu¤u gibi gayret ediyorum. Not defterim biterdi hafta geçmeden. Ve büyük oranla atlanmam›fl olurdu ifller. Tabi onlara yo¤unlafl›rken, tam dört kez ‹dil Can Kültür Merkezi'nden ç›k›p geri geldi¤im zamanlar vard›. En son "valla bu kez dönmeyece¤im, haydi son kez görüflürüz" deyip ç›km›fl olurdum ya da dönmezdim. Unutmamam gereken en önemli fleyler, insan›n ömrünün orta yerinden geçen, orta damar› insan› insan yapan her fleyin anahtarlar›n› hiçbir güç, hiçbir zulüm... Hiçbir hastal›k unuturamad›, unutturabilemedi ve biliyor musunuz, asl›nda flöyle içime dönüp de derinlere, taaa derinlere sorsam, hapishanede ya da d›flar›da olmak aras›nda tercih yapma zorunlulu¤u falan benim uza¤›mdan bile geçemez. Yani aslolan yaflam› savunmak ya, inan ki umurumda de¤il. Dahas›, "hoflgeldin" dediklerinde can yoldafllar, neyin "hofl" oldu¤unu çok iyi biliyorlar. Hayat›n nabz› at›yor bu duvarlar›n ard›ndan. Tekirda¤ savc›s› üçüncü kez muayeneye sevkedecekken, sohbet aras›nda, ileride sorun ç›karsa falan diye sormufltum... Ona anlatt›¤›m da ayn›s›yd›. Tecrit... D›flar›da inceden, ilerlemifl ve duvarlar oluflturmufltu. ‹nsanlar aras›nda, kurumlar aras›nda, kurumlar›n kendi üyeleri aras›nda... En ac›s› da her insan›n beyninde düflünceleri aras›nda duvarlar... Tutarl› olmak "out" olmufltu. De¤er... Bir davran›fl ilkesi olarak
flekillenir, somutlan›rd›. De¤er, parçalanm›fl duvarlarla... Örne¤in; söz vermek ve yapmamak. Neden sorusuna flaflk›n flaflk›n bakmak. Yani "ne var ki, niye soruyorsun? Gayet normal"... ‹nsan yapmayaca¤› sözü neden verir? fiafl›rd›k... fiaflk›n bak›fllara daha çok flafl›rd›k... ‹flte bu yüzden, s›rf bu yüzden d›flar›da olup, gerçek yaflam›n bir ucundan tutmay›, sar›lmay›, olan› anlamay›, anlay›p müdahale etmeyi, bildi¤imi ö¤retmeyi, bilmedi¤imi ö¤renmeyi, insan yaflam› "onur, namus, ekmek, adalet, özgürlük" üzeredir ya, böyle yaflamay›, bunun türkülerini birlikte söylemeyi istiyorum. Bunlar› burada da yap›yor, yafl›yoruz. Sizlere, sümüklü çocuklara, abileri, ablalar›, anne babalar›na ulaflt›rmak için, duvarlar› aflmak için, 109 kez öldük. Bulutlara yükselip, yürüdük diyar diyar... Hani önceki mektubumda yok edilmek istenen en insani de¤erlerin, umudun ve zulme karfl› olman›n, her fleye ra¤men, yok edilebilmesi mümkün müdür? diye sormufltum. Tav›r'› görünce öyle güçlü bir cevap oldu¤unu gördüm. Yüre¤imdeki bütün duygularla birlikte Tav›r da hayk›r›yordu: "Mümkün de¤il!" Duygular›m› anlatmaya çal›flmayaca¤›m. Ne kadar "sanatç›" olsak da, bazen durur kal›rs›n, sözcüklere yer kalmaz. ‹flte böyle bir haldir bafl›ma açt›¤›n›z... Dostlar›m›za; diliyle kalemiyle, imzas›yla, çabalar›yla adaletsizli¤e karfl›
duran bütün sanatç› ayd›n dostlar›m›za, mesajlar›yla "villa!"m›z› ço¤altan, kalabal›klaflt›ran her kesimden umutlu insanlar›m›za, kardeflten yak›n, anababadan öte saçlar›n›n teline can feda edilesi "insan gibi insan"lar›m›za sevgilerinin yüceli¤i alt›nda ezilerek, yürek coflkunlu¤umla teflekkür etmek istiyorum. Sizi, oradakileri s›ms›k›, s›ms›k› kucakl›yor ve halis muhlis el yap›m› kaval›mla Anadolu'ya gezmeye ç›k›yorum.
"Geceye çalay›m ezgileri Bir ses olsun gökyüzüne Al›p götürsün bulutlar Ya¤d›rs›n halk denizine"
‹hsan Cibelik 7
hoflbulduk(!) demir kap›, kör pencere...
muharrem cengiz
mektup
Merhaba Sevgili Arkadafllar Nas›ls›n›z? Umar›m iyisinizdir. Ben gayet iyiyim. Bir süre fiziken ayr› kalaca¤›z herhalde. Bu zaman süresi içinde sizleri çok özleyece¤im. Görüflmeyeli neler yaflad›m, anlatay›m. Gözalt› süresi boyunca bildi¤iniz karfl›lamalardan geçtim. ‹ki gün boyunca uykusuz b›rakt›lar ve ayakta beklettiler. Cuma günü mahkemeye getirdiler. Ve sizleri orada görmek moralimi hayli yükseltti, buna çok sevindim. Terslik olacak ya konser öncesi hep bunlar bafl›ma geliyor. Umar›m bundan sonra kavufluruz. Mahkemede ifade ald›lar, herfley önceden haz›rlanm›flt›, "delil"ler tutuklanmama yetti de artt› bile. Ve bizlere yol gözüktü. O günden sonra bizi Bayrampafla'ya götürdüler. S›cak bir karfl›lama sonras› Sami Türk'lerin otel diye tan›mlad›¤› hücreye konduk. Burada Cuma gününe kadar tutulduk. Sonra yine k›sa bir yolculuk bafllad›. Ben ve Ercan Göko¤lu birlikte yolculu¤a bafllad›k. S›cak(!) bir karfl›lama da arabaya bindirilmeden önce oldu. Sonra Tekirda¤'a do¤ru yola ç›kt›k... ‹ki saat boyunca yoldayd›k. Yol boyunca elleri kelepçeli olarak götürüldük. D›flar›ya doyas›ya bakamad›k. Bir süre denizi ve havay› özleyecektik. Birbirimize espiriler yaparak türkü söyleyerek yol boyunca moralimizi yüksek tuttuk. Yol bitmiflti ve yeniden o "s›cak" karfl›lama için haz›rlan›yorduk. Devletin o yüksek güvenlikli oteline gelmifltik. Hep bahsediyorlard› ya "size otel gibi yerler yapt›k" diye. Tabi ya sanatç›lar› ve halk›n türkülerini söyleyenler böyle yerlerde a¤›rlanmal›yd›. Arabadan indik, karfl›m›zda beton y›¤›nlar› duruyordu. Eee ne de olsa betonun yüzü so¤uktur, insanlar› birbirinden uzak tutar. Konuflmak yasak, türkü söylemek yasak ama buna engel olam›yorlar. Kap›dan içeri girdik. Her yerde arama ve bu türden iflkenceler bittikten sonra Ercan'la birlikte ikimiz ayn› hücreye konulduk. Hoflbulduk demir kap›, kör pencere... Burada flu anda üç kifliyiz. Yan›m›zda Kemal Y›ld›r›m var. Arkadafllar›n da sizlere çok çok selamlar› var. Arkadafllar›m daha ilk günden tutturdular "bize yeni kasetten flark›lar söyle" diye. K›rar m›y›z onlar›? Hep birlikte söyledik flark›lar›m›z›. fiimdilik sa¤l›¤›m gayet iyi. Bir yandan "Grup Yorum'a Özgürlük" kampanyas› için koflturuyorsunuz, bir yandan da konserler bafllad›. Herhalde Karadeniz'e gidersiniz. Benim yerime de bol bol havas›n› soluyun Karadeniz'in. Sonra mektuplarla gönderin bana, ben de o havay› koklar›m. ‹zmit Konseri nas›l geçti? Bana yazarsan›z sevinirim. ‹dil'de konser olmufl kampanya için, gazeteden okudum. fiimdilik bu kadar. Hepinizi en s›cak duygular›mla kucakl›yorum. Hepinizi çok çok seviyorum. Benden bu kadar, hoflçakal›n. Cevap yazarsan›z sevinirim. Ne de olsa burada insan›n tek dert orta¤› mektuptur. ‹hsan Abi'ye de çok selam söyleyin. Herhalde girerken aya¤›n› sürüdü baksana bizi de peflinden götürdü. Hoflçakal›n.❏
8
ümit zafer
hapishaneden
kerbeladan ç›kt›m yola Merhaba! fiimdi benden naz›m m› bekliyorsun, dize mi? Sat›r m› bekliyorsun, nesir mi? Bunlar› bekleme benden. Sonunda nokta olan cümlelere ve biten dizelere s›¤d›ramam öfkemi. S›¤d›ramayaca¤›m da. Öfkem yüre¤imde kabar›p yumru¤umdan tafl›yor. Vurmadan duramam, vurmadan durmayaca¤›m... Bilirim, durdurmaya kalkmazs›n ve benimle birlikte gelirsin. Gel o zaman. Öfkemizi sokaklarda dolaflt›r›p, meydanlara ç›kartal›m. Dindirmek için de¤il, bileylemek için... Benden ateflli cümleler bekleme. Atefl, o cümlelerin içinde sadece dört harftir. O dört harf, insan bedenine düfltü¤ünde karanl›k tutuflur, ayd›nlan›r gelecek. "Atefl" dört harftir, "umut" da öyle... Ve unutma, “Muharrem“ sekiz harftir. Yani umut ve ateflin toplam›d›r. Bir tarihin ve gelece¤e uzanan bir gelene¤in toplam›d›r Muharrem. Ki böylesine, umudun atefli denir. Hay›r güzel dostum, ka¤›tlarda ve bir de laflarda kalan cümleler kesmiyor beni. Art›k de¤il, bafltan beri yetmiyor zaten. Kelimeler sokaklarda toplan›p, cümleler meydanlarda kurulmal›. Sen o kelimeyi getir, ben bu kelimeyi, baflkas› baflka kelimeler getirsin. Cümlemizi; cümlemiz beraber meydanlarda kural›m. Ve o cümlenin sonuna nokta koyulmas›n. Koyulacaksa üç nokta koyulsun. Anlam› güçlendirir, devaml›l›¤a iflaret eder ve anlamayan›n ve anlamazdan gelenin yüzüne tükürür. Bir ömrün sonuna ateflli üç nokta koyan Muharrem gibi... Sen de hakl›s›n dostum, bir yaman ça¤day›z. ‹çinde insan tutuflur. Alev alev yanar, içli içli tüter. Közü yürekleri harlar. Kökü savrulup Zümrüd-ü Anka misali. O kül nereye uçar-
sa; oraya kadar inanç, umut ve öfkeden oluflan cümlemizi uzatmal›y›z. Bunun yolu yollardan geçiyor. fiimdi her zamankinden çok sokaklara ç›kmal›, caddeleri doldurmal›. Ve yürek dedi¤in, Muharrem gibi kafesini parçalay›p bayrak bayrak caddelerde dolaflmal›. Ki yüreksizler kendi kafeslerinin içinde yok olsun... Hayatta herkesin cümleleri vard›r. Ama aslolan son cümlenin ne oldu¤udur. Ve flimdi Muharrem'in son cümlesini duyman›n vaktidir. "... Hepinizi seviyorum. Sonuna kadar, zafere kadar. Bu yürek daima size, bize ait olacak..." Kan kardeflim, can arkadafl›m, sana ait olan o yüre¤i iyi tafl› ve sokaklara tafl›r. Çünkü flimdi her zamankinden çok s›ras›d›r... S›¤maz bu öfke cümlelere ama yüre¤e s›¤ar, sokaklara ve da¤lara da. Gördüm Muharrem'i. Söyledi¤i gibi yüzü aç›kt›. Bir flark› söylüyordu. Bir flark› söylüyordu, belki de söyledi¤i flark› buydu; "Kerbela'dan ç›kt›m ç›kal› yola Yanyana sinenizde bir közüm Muharrem ay›nda vard›m Gazi'ye Umudun bayra¤› verilmifl sözüm... Büyüdüm inançla, erdim murada fiu Gazi yollar› suskun durur mu Umdu¤um hayalim gerçe¤im olmufl fiu Gazi topra¤› bensiz olur mu... Bir gittim meflale olup bin döndüm Gece tutufltu flavk›m Gazi'ye vurdu Bindim aflkla yand›m bin oldum Yüzüm aç›k olsun Gazi'ye do¤ru...❏
FERHATTIR GÖNÜL.. Kuzeye bak›yor hücrem; Mevsim sonbahar dedi mi ‹nmez havaland›rmaya günefl Öyle, as›l› kal›r duvarda O bize, biz ona hasret Ve ben voltaya vururum kendimi Üstümde hasret, içimde umut Gider gelirim duvar›n dibinde Bir o yana, bir bu yana Ferhat't›r gönül fiu da¤lar› delmeli mi delmeli Zulüm gelmifl onur ister Pir Sultan gibi ölmeli mi, ölmeli De¤il Düflünsel gel-gitler de¤il benimkisi Eriyen hücrelerimdir, Ferhat'›n deldi¤i da¤lar Is›nan aln›md›r Pir Sultan Kuzeye bak›yor hücrem Mevsim sonbahar dedi mi Bafllar sar› s›cak hasret Bahara ne kald› ki flurada Yak›nda inecek al›nlara günefl Ömrü günefle sunmal› m›, Sunmal›... 10 Ocak 2004 Muharrem Karademir 9
öykü
oy verdirme makineleri u gün ne güzel bir hava var de¤il mi arkadafllar? Deniz kenar›na inip, ›l›k güneflin al-t›nda demli birer çay içelim." dedim bizimkilere. Günefli kaç›rmamak için, indik sahile. Önce yürüdük biraz. De-nizin tuzlu kokusu ve mart› sesleri. Çay bahçesinde yak›n bir masaya azoturup çay söyledik sonra. Gökyüzünde mart›lar ve güvercin-lerden baflka siyah karart›lar beliri-yordu. Gözlerimi gün ›fl›¤›ndan k›s-m›fl ne olduklar›n› anlamaya çal›fl›r-ken, kardeflim heyecanla ba¤›rarak denizi gösterdi. - Bak abla, bir sürü tekne geliyor buraya do¤ru. Ellerinde bayraklar var. Onlarca. Hay›r, hay›r yüzlerce! - Evet dedi Baflak. Bak›n park›n oradan da kalabal›k bir grup geliyor. Kitle ba¤›r›yordu: "Sen bizim gü-lümüz, can›m›z, baflkan›m›z..." “Belediye seçimleri için herhal-de.” dedim. Garson çaylar› b›rakt› masaya. Çaylar›n içinde minik parti bayraklar› vard›. Bardaklar›n üstünde, "Oy ver" yaz›yordu. Aya¤a kalkt›m öfkeyle. Çaylar›n paras›n› b›rakt›m ve uzak-laflmak için bir hamle yapt›m, K›p›r-dayam›yordum. Yan›mdakiler de ha-reket edemiyordu. Ayaklar›m›z beto-na yap›flm›flt›. Kimse oldu¤u yerden ayr›lam›yordu. Kalabal›k denizden ve k›y›dan üstümüze geliyordu. "Bir ha-vadan e..." dedim sözüm yar›m kal-d›. Gökyüzünden küçük paraflütlerin içinde oy pusulalar› ya¤›yordu. Kar-deflim ba¤›rmaya bafllad›; - Kaçal›m abla, lütfen kaçal›m! Bi-ze do¤ru geliyorlar! Birbirimizi tüm gücümüzle çeki-yorduk fakat, kurtulam›yorduk. Kala-bal›k ba¤›rt›larla yaklaflt›, yaklaflt›... Etraf›m›z› sard›. Sandaldakiler k›y›ya inerek yan›m›za geliyorlard›. Alk›fllar yükselmeye bafllad›. Gökyüzü ilginç bir flekilde karar›yordu. Kalabal›k uzaktan yaklaflan birine yol açmaya bafllad›. Uzaktan kel kafal›, k›sa boy-lu bir adam göründü. Adam, ad›m ad›m bize yaklaflt›kça; kalabal›k co-fluyordu. Gülümsemeye bafllad›
"B
10
adam, a¤z› öyle büyüktü ki, kulak memeleri, dudaklar›na deyiyordu. Sivri diflleri d›flar› do¤ru ç›k›kt›. Kalabal›k ç›lg›nlar gibi sevinç gösterileri yap›yordu. Adam yaklaflt› ve to-kalaflmak için Baflak'›n elini tuttu birden. Flafllar patlamaya bafllad›. Bir grup gazete-ci ba¤›r›yordu. "Baflkan, gençlerle bera-ber!", "Baflkan gençleri sapland›klar› yerden kurtar›yor!" Baflak'la adam›n elleri birbirine yap›flm›flt›. Baflak, avaz› ç›kt›¤› kadar ba¤›r›-yordu. Ben konuflmaya çal›fl›yordum ama sesim ç›km›yordu. Bu s›rada uzaktan davul sesleri duyuldu. Baflka bir kalabal›k kitle, öf-keyle bize do¤ru geliyordu. Yaklaflt›klar›nda ellerindeki pankart› okuyabildim. "Bu seçim bizden geçer." yaz›yordu. Yaklaflan kalabal›k ba¤›r›yordu. "O gençler bizim!" Bu arada ayaklar›m›z›n betondan kurtuldu¤unu farket-tim. Yaklaflan kalabal›k, bizim etraf›m›z› sa-ran kalabal›¤a sald›rd› . - Gençler bizim! Hepsi bizim! - Hay›r bizim! Bizi, aralar›nda çekifltiriyorlard›. Baflak, adam›n elinden kurtuldu. Parka do¤ru kofl-maya bafllad›. Biz de arkas›ndan kofluyor-duk. Her taraf baflkan›n tan›t›m broflürleri, bildiriler, oy pusulalar›yla doluydu. Manav›n, bakkal›n, apartmanlar›n önünde, halk›n üs-tüne sald›ran, cepelerindeki paralar› ç›kar›p alan, bo¤az›n› s›kan sand›klar vard›. Evet yü-rüyen, konuflan hatta sald›ran oy sand›klar›. Binalar›n üstünde, duvarlarda, korkunç kah-kahalar atan baflkan adaylar›n›n genç, sportmen resimleri. Bir tane sand›kla karfl› karfl›ya geldik kaçarken. - Oy verecek misin? Cevap veremeden flaflk›n flaflk›n bakar-ken. "Ama bir sand›k nas›l konuflur?" diye geveledi kardeflim. "Biz sand›k de¤iliz, oy verdirme makine-leriyiz" diye ba¤›rd› sand›k. Baflka sand›klar da koflmaya bafllad›. "Oy ver!", "Oy ver!" di-ye ba¤›r›yorlard›. Caddeden afla¤› do¤ru koflmaya bafllad›k. Kavflakta nereye döne-ce¤imize tereddüt ederken dört taraftan, kocaman gözleri olan seçim arabalar› ç›kt›. Arabalar›n her yerinden eller sark›yordu. Bi-zi çekifltiren eller. Otobüsler etraf›m›zda dö-nüyordu. Yukar›dan öfkeli kalabal›k h›zla ini-yordu. Afla¤›dan oy sand›klar›, yani kendi deyimleriyle “oy verdirme makineleri.” Gök-ten ka¤›t parçalar› ya¤›yordu. Korkunç kah-kahalar aras›nda, halk›n 盤l›klar› duyuluyor--
du. Kan ter içinde apartmana girdik. Apart-man›n kap›s›n› kapatt›k. Kap› yok oldu. Her taraf ahflap korkuluklu merdivenlerle doldu. ‹çerisi lofltu birbirimizin ellerini b›rakm›yor-duk. Çok k›s›k bir müzik vard› sanki. Yavafl-ça yoklayarak otomati¤i buldum ve ›fl›¤› aç-t›m. Hepimiz a¤z›m›z aç›k, kalakald›k. An-nem merdivenlerde oturmufl gitar çal›yor ve flark› söylüyordu. "Oyunu verme anne, seni de kand›r›yorlar". Merdivenlerden yavafl yavafl bir kad›n in-di. Nereden tan›yordum bu kad›n›? Nere-den? Kad›n üstüme do¤ru geldi. Burun bu-runa durduk. Arkas›ndan h›zl› bir hamleyle kald›rd› ve aln›ma vurdu damgay›. Oy müh-rü! So¤uk bir fley hissettim ve s›kt›m gözle-rimi. Terlemiflti aln›m ve okurken yüzüme kapatt›¤›m aday tan›t›m ka¤›d› terden aln›-ma yap›flm›flt›. Kanepede uyuyakalm›flt›m okurken. O kad›n, yüzüme mührü vuran ka-d›n getirmiflti bu broflürü. Anneme bir fley-ler anlat›yordu. Ben müdahele edip; “Verme anne oy, kand›r›yorlar seni. Birde ev han›m-lar›na, kad›nlar› gönderirler. Bak biz kad›n-larn› da siyasette olmas›n› istiyoruz derler. Eflitlikçiyiz, demokratikiz biz derler. Ama bi-liyorsun anne, bu ülkede kad›nlar›n bafl›na gelenleri. Bu ülkede siyaset yapan kad›nlar yak›l›yor anne.“ demifltim. Kad›n söyleyecek bir fley bulamam›fl k›z›p gitmiflti. Annem gü-lümsemiflti kad›n›n arkas›ndan ve “dört bir yandan üstümüze geliyorlar, oy verdirme makineleri gibi çal›fl›yorlar” demiflti. Epey gülmüfltük beraber. fiekil flekil oy verdirme makineleri düfllemifltik. Rüyama girmiflti ifl-te. Kalk›p annemin yan›na gittim ve rüyam› anlatmaya bafllad›m. Ben anlatt›kça annem gülüyordu. O s›rada kap› çald›. Açt›m kap›-y›. Annem odadan kafas›n› uzatt›. ‹ki üç kifli-lik bir grup, ortalar›nda kel kafal›, kocaman gülüfllü, yap›fl yap›fl, y›l›fl›k bir adam dikili-yordu. “Merhaba ben Mak Partiden Belediye Baflkan Aday› Ali Nebi. Hal hat›r›n›z› sora-y›m, tan›flay›m istedim. Nas›ls›n›z?” K›p›rda-man duruyordum. Elimi kavrad›. Bir flafl pat-lad›. “BAfiKAN ADAYIMIZ HALKLA BERA-BER”❏
röportaj
t›m. Tabii bu onlar› çok etkiliyor. ‹çerinden vuruyor. Yüreklerini vuruyor bütün bu dramlar.
cezmi ersöz: Kitap okuyucular›n›z taraf›ndan nas›l karfl›land›? Gelen tepkiler nas›l? Benim çok farkl› çevrelerden okurlar›m var. Hem politize olan okurlar›m var, hem de duyarl› belli tepkileri olan ama çok da politize olmayan okurlar›m var. Tek tek yaflayan bu ülkedeki adaletsizlikten, çeliflkilerden, haks›zl›klardan rahats›z olan ama bunu politik bir mecraya aktarmayan okurlar›m da var. Bu okurlar›m daha çok yaln›z yaflayan tek bafl›na yaflayan, tepkilerini tek bafl›na dile getiren insanlar. Bu kitap onlar› çok sarst›. Bir ço¤u bu süreci bilmiyordu. Yani cezaevlerinden, '96'lardan, '92'lerden bu güne kadar gelen süreci çok fazla bilmiyorlard›. Ço¤u gazete bile okumuyor. "Gazetelerde ne var?" diyeceksiniz. Ço¤u zaman bir fley yok. Bu konularla ilgili güvendikleri bir yazardan, bu süreci ö¤rendiklerinde çok büyük bir tepki duydular. Bir ço¤u bunlar› bilmiyor. "Hakikaten bunlar yaflan›yor mu?" diye tepkiler verdiler. Ben bu kitapta daha çok insani temelde yaklaflt›m olaylara. Yani politik bir angajman yapmad›m. Cezaevindeki insanlar›n öykülerine yer verdim. Hayatlar›na yer verdim. D›flar›daki annelerin, babalar›n çekti¤i s›k›nt›lara, yoksulluklara, çaresizliklere, öfkelerine, dirençlerine yer verdim ve bunlar› bir edebi temelde yap-
Yani genel olarak okuyucular› etkiledi ve be¤enildi diyebiliriz kitap için. Be¤enildi, çok ac›tt› insanlar› yani. Bu kadar›n› beklemiyorlard›. Çünkü uyuflturuluyor insanlar, güllük gülistanl›k gibi bir hava sunuluyor. Narkotik etki yap›yor TV'ler. Bu uyuflturucu süreçte insanlar›n duygular› al›nm›fl gibi. Türkiye insan› çok garip bir dönemden geçiyor. Hiçbir fley göründü¤ü gibi de¤il ve gerçek görünmeyenin arkas›nda. Çok müthifl bir tecrit var, maniplasyon var. Türkiyenin en büyük sorunlar›ndan biri medya iflgali. Bu yüzden bir çok gerçek görünmüyor. ‹nsanlar bu ülkenin "arka bahçe"sini gördüklerinde tepki veriyorlar. Nedir bu arka bahçe? ‹flkence, tecrit, hücreler, hücrelerde intihar eden ‹nsanlar, ölüm oruçlar›nda ölen insanlar, çaresiz anneler, periflan babalar, büyük yoksulluklar, adaletsizlikler bütün bunlar "arka bahçe". Arka bahçeyi insanlar›n büyük bir ço¤unlu¤u göremiyor. Burada bizim yapmam›z gereken o arka bahçeye ›fl›k tutup insanlara göstermek. Bunun için çok fazla imkan›m›z yok. TV'lerimiz yok, büyük medya yok, gazeteler, dergiler yok, param›z yok, pulumuz yok. Sadece kalemimiz ka¤›d›m›z var ve bir de öfkemiz... Baflka bir fleyimiz yok. Enerjimizin büyük bölümünü tecriti k›rmaya harc›yoruz. Yani b›rak›n bir fleyler üretmek için düflünmeyi, zaman› kullanmay›, bu lüksümüz yok. Yani enerjimizin büyük bir ço¤unlu¤u, bu tecriti, ablukay› k›rmak için harcan›yor. fiimdi baflka bir ülke olsa, bu kitap o ülkeyi yerinden oynat›rd›. Yani sarsard›. Baflka ülkede bu kitap ç›ksayd›, Adalet Bakan› ve ‹çiflleri Bakan› istifa ederdi. Bu olmad›, örne¤in
tavır
“asl›nda ölüm bir son de¤il”
Y›ld›z Ercan'la yapt›¤›m röportaj çok çarp›c› bir röportajd›r. Dünyan›n neresinde olursa olsun bu röportaj o ülkeyi derinden sarsabilirdi. Ama sarsmad›. Bir gün sarsacak, bunu bekliyorum. Kitab›n tan›t›m›n›n ve sat›fl›n›n baz› yerlerden geri çevrildi¤ini duyduk. Bu yerler nereleri, kimler bu kitab› geri yollad› ve bunun aç›klamas› sizce nedir? Çok aç›k asl›nda, yay›nevinden bilgi geldi. Benim kitaplar›m›n sat›ld›¤› yerler olan Carrefour'lar, Gross Market'ler, Migros'lar, al›flverifl merkezleri. fiimdi buralarda biliyorsunuz kitap stantlar› var. Kitaplar orada sat›l›yor. Feribotlar›n kalkt›¤› iskeleler, kitabevleri falan ifllek yerlerdeki al›flverifl merkezlerinin kitap stantlar›ndan kitaplar›m geri döndü. "Afl›r› politik" bulunmufl! Bu çok aç›k anlafl›lan bir fley ama üzüldüm. Kitapla u¤raflan insanlar› baz› kitaplar› afl›r› politik veya de¤il diye ay›rdetmeleri de bu ülkedeki insanlar›n kafa yap›s›n› gösteriyor. Sonuçta bu bir tarihsel anlat› ve bu ülkede yaflanm›fl bir olay ve bunu yazan da bu ülkeye mal olmufl bir yazar. Bu yazar›n bütün kitaplar›n› al ama ölüm oruçlar›yla, açl›k grevleriyle, hapishane gerçekleriyle ilgili yazd›¤› kitab› geri gönder. Burada ben tepkimi dile getirmek istiyorum. Bu konuda sizlerden destek bekliyorum. Bu kitap benden ç›km›fl bir kitapt›r. Tarihsel bir anlat›d›r. Bir belgedir. Dünya politik tarihinde böyle bir direnifl görülmedi. Di¤er yerlerdeki baz› kurtulufl mücadeleleri var ama, bu anlamdaki bir direnifl, siyasi anlamda bu boyutuyla bir direnifl olmad›. Bu tart›fl›l›r. Tart›flma boyutunu bir kenara b›rak›yorum. Yani siyasi analiz boyutunu. Boyut aç›s›ndan dünya direnifl tarihindeki en büyük direnifllerden biri ve en büyü¤ü say›labilir. Dolay›s›yla bu kitap benden ç›km›flt›r. Bu kitap kamuoyuna
11
malolmufltur. Bu kitapla ilgili sevgili Erdo¤an Ayd›n –araflt›rmac›,yazar, tarihçiRadikal kitap ekine çok anlaml› bir yaz› yazd›. Kanayan bir yara oldu¤unu söyledi cezaevlerinin. Ve benim bu kitab›m›n da bu kanayan yaraya ›fl›k tuttu¤unu söyledi ve tarihsel bir belge oldu¤unu belirtti. Büyük bir cesaret örne¤i sergiledi¤imi söyledi. Ben bu kitab› yazarak risk de ald›m. Bu riskten çekindi¤imi söyleyemem, çünkü bunu bile bile ald›m. Radikal Kitap ekinin yöneticilerinden Tu¤rul Ery›lmaz yaz›y› önce basaca¤›n› söylüyor. Sonra biraz k›saltaca¤›n› söylüyor. Erdo¤an Ayd›n kabul ediyor. Sonra Tu¤rul Ery›lmaz –ki Do¤an Grubu'nun dergilerinde bafl aktördür kendisi- en yetkili isimlerden biridir. "Benim ona karfl› kiflisel bir husumetim var" diyor. Beni kastediyor ve "bu yaz›y› yay›nlamayaca¤›m" diyor. Ben beyaz süt lobisi dedi¤imde aylar önce insanlar›n kimileri tepki verdi, kimileri hakl› buldu. Ama iflte bu net bir örne¤idir ambargonun. "Beyaz süt lobisi görevde!" Ve Tu¤rul Ery›lmaz da, Erdo¤an Ayd›n'›n gönderdi¤i yaz›y› yay›nlamad› ve sansür uygulad› bir nevi. Dergiler ve gazeteler insanlara kin duyamazlar. Objektif olmal›d›rlar. Ben falanca yaz› iflleri müdürüyle anlaflamayabilirim. Ya da falanca dergi yöneticisi beni sevmeyebilir kiflisel olarak. Ama olay kamuya intikal etmifl bir olay ki bu kamuya intikal etmifl bir olayd›r. Bir dramd›r. Cezaevlerinde insanlar ölüyor. Aileler periflan, korkunç fleyler yaflan›yor. Bu bir olayd›r, yani bir haberdir. Burada üslubu veya edebi de¤eri falan tart›flm›-
12
yoruz. Bu edebiyat kitab› de¤il. Bu tarihsel bir anlat›. Dolay›s›yla bu kifli bir ambargo uyguluyor. Ve yaz›y› yay›nlam›yor. Bunu da Tav›r dergisi okuyucular›n›n ve demokratik kamuoyunun bilmesini istiyorum ama sonuçta bu kitap dünyada tart›fl›lacak diye düflünüyorum. De¤iflik dillere çevrilecek. Her gitti¤im yerde, Anadolu'daki etkinliklerimde ben bu deflifrasyonu yap›yorum. Anadolu'nun büyük üniversitelerinde, kitabevlerinde bu konuyu anlat›yorum. Daha yeni ç›kt› bu kitap. Bir-bir buçuk ay oldu. Tüm ambargolara ra¤men kitaplar›n iadesine ra¤men Do¤an Grubu ve medyadaki tecrite ra¤men, bu kitap flimdi 6. bask›ya giriyor ve san›yorum her ay 1-2 bask› daha yap›cak. O di¤er alanlardaki tan›t›mlar›na da ba¤l›. Kolay de¤il böyle bir kitap ç›kar›p kitlelere bir anda ulaflt›rabilmek. Ve ben bekliyordum zaten ve bunu uluslararas› kamuoyuna tafl›mak gerekir. Sadece Türkiye de¤il, art›k evrensel bir dünyada yafl›yoruz. Dünyada çok büyük Sivil Toplum Örgütleri var. Demokratik kamuoyu var. S›n›r tan›mayan gazetecilik var. ‹nsan Haklar› Dernekleri var. Bu meseleyi Türkiye'den ç›kart›p art›k uluslarars› kamuoyuna duyurmak laz›m. Derdimiz bu olmal› öncelikle. O süreçte sizden baflka ayd›nlar da vard› Küçükarmutlu'da. Onlar›n flimdiki düflünceleri nelerdir? Onlar›n da bu olay› herhangi bir flekilde kamuoyuna yans›tmak gibi çal›flmalar› var m›? Çok net bilmiyorum. Bilgesu Erenus'un yaz›lar› var. Çok güzel bir yaz›s› Yeni Harman'da yay›nland›. Arif Damar gelmiflti sa¤olsun. Onun bir çal›flmas› var m› bilmiyorum. Ayfle Önal’›n uluslararas› tecritle ilgili, cezaevleriyle ilgili uzun bir araflt›rma çal›flmas› oldu¤unu biliyorum. Telos'tan ç›kacak, ama o sadece Türkiye de¤il tüm dünyadaki F Tiplerini konu alan bir çal›flma. "Hayat ölüme, ölüm hayata kar›fl›yor. Hayat ölümü aln›ndan öpüyor" diyorsunuz kitab›n›zda. Hayat ölümü nas›l aln›ndan öpüyor? Tabii edebi bir cümle bu. Ben Küçükarmutlu'da imza gününe geldi¤imde, çok çarp›c› bir manzara ile karfl›laflt›m. Bu insan›n hayat›nda çok s›k karfl›laflaca¤› bir görüntü de¤il. Ölüm Orucunda olan arkadafl vard›. Aln› bantl› ve dördüncü veya beflinci ay›ndayd› direniflin yan›lm›yorsam. Çok bitkindi ve çok zay›flam›flt›.
Onu ziyarete gelen bir arkadafl› vard›. Birbirlerine sar›ld›lar. Çok anlaml› ve duygusal bir sar›lmayd›. Arkadafl› belki birkaç saat, belki birkaç hafta sonra ölecek... Onun aln›ndan öptü. Onu kutlad›. Ve bu beni çok etkiledi. Ben bir edebiyatç›y›m, bir yazar›m. Ölüm beni çok ilgilendiriyor, yaflam kadar. Bu insan›n ölmeye karar vermesi çok anlaml› bir fley benim için. O kiflinin, ölecek olan arkadafl›n› aln›ndan öpmesi beni çok çarpt›, çok etkiledi. ‹flte o an düflündüm o kelimeyi. "Hayat, ölümü aln›ndan öpüyor" dedim. Bundan sonra bir sonsuzluk düflündüm. Asl›nda ölüm bir son de¤il. Çünkü böylesi, dostlar›, yak›nlar›, yoldafllar› için bedel ödeyerek ölen insanlar bu ölümleriyle bu vedalar›yla çok büyük anlamlar b›rak›yor geride kalanlara. Mesela ölümü sorgulat›yorlar insanlara mücadeleyi sorgulat›yorlar, yaflam› sorgulat›yorlar ve geride anlaml› an›lar b›rak›yorlar. Asl›nda, bütün bu ölümler yaflam için anlaml› ölümler. Yaflama gönderilen her ölüm, 109 ölüm, asl›nda yaflama gönderilen mesajlar. Anlaml› mesajlar. ‹nsan nas›l yaflarsa öyle ölür bence. Kimi sürünerek, kimi el etek öperek, kimi ç›karlar›n›n peflinde, kimi teslimiyetle, kimi de direnerek ayakta. Ödün vermeyerek, y›lmadan, cesurca ölüme gider. Asl›nda nas›l yaflad›¤›m›z nas›l öldü¤ümüze ba¤l› ya da nas›l öldü¤ümüz, nas›l yaflad›¤›m›za ba¤l›. Bir sonsuzluk, bu mesela uzakdo¤u topluluklar›nda Aztek, Maya uygarl›klar›nda, K›z›lderililer'de, bilge uygarl›klarda ölüm bir son de¤il. Mesela Budistler'de olsun, Hindular'da olsun ölüm bir son de¤il. Ölüm yeniden do¤ufl anlam›na geliyor. Bir çember düflünün, ölen yeniden do¤uyor. Do¤an yeniden ölüyor ve sonsuzluk tükenmiyor. Her ölen hayata anlamlar kat›yor. Her do¤an asl›nda ölmeye bafll›yor. Yine o gün sünnet edilecek çocuklar cemevinde birkaç hafta yada birkaç saat sonra ölecek direniflçilerin yan›nda saklambaç oynuyorlard›. Ölüm oruççular›n› sedyelerle getirdiler ve yat›rd›lar, konser vard›. Belki birkaç hafta ya da birkaç saat sonra ölecek direniflçilerin yan›nda saklambaç oynuyorlard›. Bu beni çok çarpt› ve çocuklar› seyrettim. Çocuklar fark›nda de¤ildi etraf›nda döndükleri insanlar›n belki birkaç saat sonra ölece¤inin. Ancak o foto¤rafta yaflam ve ölümün içiçeli¤i vard›. Bir hüzün de yoktu ortada bir döngü vard›. Hayat›n ritmik bir döngüsü vard›. Bütün bunlar bana asl›nda zaman›n bir düz çiz-
gisi olmad›¤›n› gösteriyor. Ayn› zamanda kitab›n›zda siz kendinizi de sorguluyorsunuz. Sizi kendinizi sorgulamaya iten sebep neydi orada? Kendimi sorgulad›m. Birileri hayata veda ediyor. Çok ac›lar çekerek veda ediyorlar. Kimileri bedel ödüyor kimileri cezaevinde yat›yor. "Ben bu mücadelenin neresindeyim?" diye düflündüm. Bu kadar büyük bedel ödeyebilir miydim. Mesela çok sevdi¤im bir arkadafl›m için, dostum için, yoldafl›m için bir açl›k grevine girebilir miydim? Ya da ölüm orucuna girebilir miydim? Bu kadar a¤›r bedelleri göze alabilir miydim diye düflündüm. Sonuçta ben bir küçük burjuvay›m, küçük burjuva bir yaflam sürüyorum. Bir devrimciyim tabi ki, bir sosyalistim ama yaflam tarz›m küçük burjuva yaflam tarz›. Ben de bedel ödüyorum. Kitaplar›mdan dolay› yarg›lan›yorum. Ambargo uygulan›yor bana, sansür uygulan›yor. Tehdit al›yorum. Ama bütün bunlar gördüklerim karfl›s›nda hafif fleyler. Birileri veda ediyor hayata ve çok iflkence çekiyor, iflkence görüyor, tek bir kelime konuflmuyorlar. Bunlar beni çok çarp›yor, ben bir romanc›y›m ayn› zamanda. ‹flkencede hiç konuflmayan bir insan beni çeker ve o insan›n roman›n› da yazmak isterim. Ölümüne birkaç saat kalm›fl bir insan›n neler düflündü¤ü beni çok ilgilendirir. Akl›ndan neler geçirdi¤i, ölüme giderken gönlünden neler geçti¤i. Ölüme birkaç saat kala rüyalar› nedir. Mesela bunlar beni çok çeker. Benim meselem insan zaten. Bunlar› düflünürken de kendimi sorguluyorum. Ne kadar direnebilirim iflkenceye, ölüm orucuna... Ne kadar direnebilirim? Kendimi ne kadar s›nayabilirim. Bunlar hep kafamdan geçen fleyler. Bu süreçte kendimi sorgulad›m eksiklerimi gördüm. Dostlu¤un ne kadar önemli oldu¤unu, devrimci mücadelede dayan›flman›n ne kadar önemli oldu¤unu gördüm. ‹nsanlar›n üç kurufl para için, basit ç›karlar için birbirini satt›¤› bir ülkede. Basit ticari iliflki yüzünden, eski solcular›n birbirine kaz›k att›¤› bir ülkede ki bunlar› nefretle izliyorum, görüyorum, bu insanlar›n cezaevinde yak›nlar› için mücadele ederek, hayatlar›n› yitirmeleri bana çok anlaml› geliyor. Romaneks geliyor, büyülü geliyor. fiu var, keflke hayatta olsalard› o insanlar. Keflke flu an yan›m›zda olsalard›. Ben hep sakl› tutuyorum bu duygumu. Hepsi p›r›l p›r›l insanlar bir daha böyle insanlar kolay kolay gelmeye-
cek, üzüntüm bu. Ölen insanlar bu mücadele içinde asl›nda en de¤erli insanlar. Bir daha kolay de¤il bu insanlar›n yetiflmesi bu insanlar zor yetifliyor. Bak›n gerçekten bu insanlar›n verdi¤i bu mücadele, ölüm orucu, açl›k grevi, hapishanedeki direnifller olsun. Dünya e¤er de¤iflecekse. Yeni bir dünya kurulacaksa, sosyalist bir dünya kurulacaksa bu yeni dünya ile ilgili ipuçlar› veriyorlar bu insanlar. Bu anlamda devrimci mücadeleyi izleyen izlemek isteyen bu mücadelenin gidifl hatt› hakk›nda kafa yormak isteyen araflt›rma yapmak isteyen insanlar, bir defa bakmal›. Bence bu insalanr›n psikolojisini incelemeli, bu insanlar›n direncini gözlemlemeli. Bu konuda ben ayd›n›m›z› çok yetersiz buluyorum. Küçükarmutlu'da ya da flurada ya da burada üç befl kifli vard›. Oysa hakikaten hem ayd›n için bir araflt›rmac› için, bir sosyolog için, politik angajmanl› insanlar için ya da tiyatrocu, ressamlar, flairler, öykücüler için inan›lmaz hazineler bar›nd›ran bir yerdi oras›. Bunlar› nas›l görmezden gelirler? B›rak›n politik angajman› bir edebiyatç› olarak, bir sanatç› olarak nas›l olur da ilgisini çekmez. ‹lla destek olsunlar diye söylemiyorum. Merak etsinler bu insanlar bunu nas›l baflar›yor. Ya da nas›l bunu göze al›yorlar. Bunun arkas›nda hangi insani, psikolojik motivasyonlar var. Bunu b›rak›n yani, bu bile yok ama. Bu kitaptan sonra yapmak istedi¤iniz bir fley var m›? fiimdi bu süreçte, kitab›n tan›t›m› için ambargoyu k›rmak. Ben günafl›r› Anadolu'day›m, son yirmi günde on befl kentte konuflma yapt›m. Bütün enerjimi buna harc›yorum. Bu olay› dillendirmek, kamuoyuna mal etmek. Tabii büyük medyadaki ambargoyu k›ram›yorum. Ama yerel bas›nda bu konuflmalar, sohbetler yeral›yor. Yerel kanallara ç›k›yorum. Geçen STAR TV verdi iki kere. Belki de bir rastlant› m› oldu ne oldu ama iki kez uzun uzun kitab› tan›tt›lar. ‹nflallah kitab› tan›tanlar hala o ifltedir, çal›fl›yorlard›r. Ama beni ça¤›r›rken bilindik kitaplar›mdan biri sand›lar bu kitab›. Sonra "son kitab›n›zda ne anlat›yorsunuz?" diye sordu birisi. Herhalde öykü ya da insan psikolojisiyle ilgili bir kitap sand›lar. Ben de birdenbire ölüm oruçlar›n›, 109 insan›n hayat›n› yitirmesini anlat›nca bir anda ortal›k kar›flt›. 1-2 saat için ça¤›rm›fllard› beni, 10
dk'da bitirdiler program›. Ama ben o 10 dk'da söyleyece¤imi söyledim. fiu anda üstünde düflündü¤üm kitapta orayla ilgili gözlemlerim olacak. Bir küçük burjuva ayd›n›n yaflad›¤› çeliflkiler anlat›lacak. Ben Küçükarmutlu'dan geldikten sonra bir yeme¤e davetliydim. Pahal› bir yere gittik. Mesela romanda bu olacak, çok lüks bir yere gittim. Gece bir fley yiyemedim, arkadafllar bana sordular. Ancak ben çevremdeki insanlara hiçbir fley anlatamad›m. Yani o geceki dram›m› anlatamam. Orada üç kifli hayat›n› kaybetmek üzereydi bulundu¤um evdeki o insanlar› hiç göremedim. Mesela o yeme¤e davet edilme esnas›ndaki duygular›m› yazaca¤›m. Oradaki insanlar›n hiç haberi yoktu bundan ve ben kendime flaflt›m. Sabah Armutlu'dayd›m, insanlar› gördüm. Onlarla konufltum korkunç bir ac› vard›. Hüzün, direnifl vard›. Akflam bambaflka bir ortamda, bir yemektesin. Kendimden utand›m ve yemek yiyemedim. Eve geldim ve kendimi sorgulad›m. Bu sorgulamalar› yazmay› düflünüyorum. Bunlar benim için çok anlaml› fleyler. Bir koku vard›, direniflçilerin vücudundan yay›lan bir koku. O koku mesela bana çok fley yazd›rabilir. Aseton kokusu gibi. Ölen insanlar›n bedeninden ç›kan a¤›r bir koku. Bu koku benim günlerce burnumdan gitmedi mesela. A¤›r bir depresyona girdim sonra. Bir tutufluk duygusu. Teflekkür ediyoruz röportaj için, eklemek istedi¤iniz baflka bir fley var m›? Sibirya'da hücredeyken idam mahkumu Dostoyevski'nin hapishaneden Mikail'e yazd›¤› mektuplar›n sonunda söyledi¤i söz. Yani idama mahkum olan bir insan›n yazd›¤› her mektubun sonunda, "Suçtur Umutsuzlu¤a Kap›lmak" sözü. Buradan tekrar söylüyorum ve flöyle diyor kardefline Dostoyevski. "Buradaki cezaevindeki insanlar vahfli hayvanlar de¤il, tersine onlar insan Mikail, ve içlerinde çok yararl› insanlar var. Tan›mak laz›m ve hayat her yerdedir" diyor. Dostoyevski idama mahkumken, pek yak›nda idam edilece¤ini bildi¤i halde kardefline; "Hayat her yerdedir." diyor. Evet ben de "Hayat her yerdedir." diyorum. F Tiplerinde de, d›flar›da da, yollarda da, meydanlarda da, hayat her yerdedir... Teflekkürler.
13
öykü
kozalak yansa bile çam büyür izim oralarda, eflatun çiçeklerin aras›nda, diken saklayan çal›lar vard›r. Çal›lar›n ve ›s›rgan otlar›n›n aras›nda korumadad›r k›rm›z› gelincikler. Sonra sapsar› papatyalar... Hani flu kocaman olanlar›ndan. Uzaktan bakt›¤›nda k›rm›z›, eflatun, sar› ve yeflil çiçeklerle dokunmufl bir hal›d›r toprak. Dere yata¤›na kadar bay›r afla¤› yuvarlanmak ister insan›n can›... Ama deneseniz bunu, ezseniz çiçekleri, epey bir yanar can›n›z. Dokundu¤unuz güzelli¤in bedelini ödersiniz ac› kafl›nt›larla, irili ufakl› diken yaralar›yla. Anl›yor musunuz beni? Do¤a bile korur çiçe¤ini... Sonra domates tarlalar› bafllar k›rm›z›-yeflil. Ayçiçekleri günefllenmeyi bekler do¤an günle. Ifl›k fulyalar› rengarenk dökülürken da¤lara, vakitli horozlar gerile gerile uyan›r. Basarlar yaygaray› mor-turuncu gö¤ün alt›nda. Beyaz bulutlar›n gölgesi düfler tarlalara ve kuzeye süzülen kapkara bir kartal gölgesi gibi ak›p gider bulutlar h›zla.
B
Sonra birden k›z›la boyan›r ve eflatuna. Uyufluk bir sar› k›m›ldan›r mavinin içinde. Mavi-beyaza ve sar›ya uyan›r gök. Ay yavafl yavafl, yitik bir hasret gibi silinir gider. Sar› bu¤day saplar›n›n içinde, boyundan epeyce büyük bir balyay› sürüklemeye çal›flan gürbüz çocu¤u izlersiniz keyifle. Havayla beslenirsiniz bir yandan. Nefes ald›n›z m›, ci¤erlerinize s›¤d›ramazs›n›z havay›. Evrenin en renkli köflesidir sanki buras›. ‹nan›n, kavaklar›n aras›nda oynaflan kufl sesleri; dere kenar›nda çal›flan su motorlar›n›n, traktörlerin ve patpatlar›n h›r›lt›lar›n› bast›r›r. Sonra al yanakl› kad›nlar›n kahkahalar›, dil kardeflidir kufllarla. Kimisi karfl› tepede ot biçer, kimisi domates toplar. Günefl kavurmas›n diye derilerini, yüzleri elleri alabildi¤ine sar›l›d›r. Bu s›cakta dersin, ne kadar serindir gözleri... ‹flte, bu renkli cümbüflün içinde bir çiçektir Derya. Ben bütün gelinciklere
14
Derya derim, Derya'ya gelincik. Tam, tepeden Ankara treni geçtikten sonra, elinde ç›k›n›yla görünür yolun bafl›nda. Ben su almaya inerim iflte tam o vakit, bir kez bakmak için yeflil gözlerine. Hemen e¤er bak›fllar›n›. H›zl› h›zl› geçerim yan›ndan. Kavaklar›n alt›na var›r›m. ‹zlerim gizliden, ta ki minarenin ›fl›klar› yanana kadar. Bilirim ›fl›k yand› m› toplayacak yemek ç›k›n›n› ve elinden tutup kardeflinin, aceleyle dönecektir eve. Bir fley al›r›m yerden. Herhangi bir fley. Büyük bir ciddiyetle tafl›r›m elimdekini, keserim yine yolunu gölgemle. Bekler yüzümü utanarak ve usulca gösterir gözlerinin yeflilini. Saçlar› omuzlar›na dökülen kara köpüklü dalgad›r. Saçlar› üfül üfül. Kafllar› yüzüne konmufl bir çift mart›. Ben, küçük kardeflinin kömür saçlar›n› okflar›m. Hiç usanmadan her gün. Her gün Ankara treninden, minare ›fl›¤›na kadar gönlüme açan bir çiçektir Derya. Derya, diyorum memur bey. ‹flte flimdi sizin korumaya ald›¤›n›z çiçe¤in ismi: "Derya". Bir de bizim oralarda, korkunç k›fl-
lar ve karanl›klar vard›r. Daha da korkunç olan, töreler vard›r memur bey. A¤alar, beyler, töreler. Sevdalar pazarl›kl›d›r. Benim umudum bir trenden, minareye kadarsa; bütün s›n›rlar a¤a o¤lunundur. Köprüden, mezarl›¤a, kavaklardan dereye, her toprak parças›nda, her evde, odada, yürekte zorla haklar› vard›r. Dedim ya, Derya bir gelinciktir. A¤a o¤lu R›za da ona "gelincik" der. "Küçük gelincik, alaca¤›m seni!" der.
Her gördü¤ü yerde der, der! Onun sesini duydukça Derya’n›n gönlü kabar›r öfkeyle. Yolunu de¤ifltirir; karart›r yüzünü, ya¤mura kesmifl bulut gibi. Tren, hani flu Ankara Treni, tam tepeye gelir memur bey. Tren kapkara, uzun gövdesiyle akar akar... Minare yanar, tutuflur minare. Derya, gelmez o gün. ‹flte flu karfl›n›zda yatan, Derya. O yine her zaman ki gibi, yemek ç›k›n›yla ç›km›flt›r yola. R›za ç›kar önüne. O, kald›rmaz bafl›n›. R›za kolunu tutar. O, çeker elini. R›za belinden tutar. O, tükürür yüzüne. Bunlar› bana o akflam, ‹stanbul'a kaçaca¤› akflam, kavaklar›n alt›nda anlatt› f›s›lt›yla. Gözbebekleri bile titriyordu korkudan. "Öldürecekler beni. Öldürecekler. Kaçaca¤›m. Sonra sen de gelirsin." diyordu. Ben de geldim iflte, geldim memur bey. Sonra R›za tokatlar Derya'y›. Derya, bir daha tükürür. R›za bu sefer öyle sert vurur ki, Derya kendinden geçer. Sürükler onu a¤açlar›n aras›na. Sonra Derya kendine gelir, direnir. Kurtulamaz tecavüzden. fiaflk›nd›r. Çaresiz. Korku dolu. Eve döner koflarak. Annesine, onu anlayacak tek kad›na sar›l›r; a¤lar, a¤lar, a¤lar... O akflam kavaklar›n alt›nda sar›ld› bana, a¤lad› a¤lad›. Anas› ittirir, yere atar ö¤renince. Ben sar›ld›m a¤lad›m, sevdi¤imin yaras›na. O akflam kavaklar›n alt›nda a¤lad›k tarih dolusu, töre dolusu. Bir otobüs müydü, asfalt m›yd› kurtaracak bizi bu zulümden bilinmez ama, cam›n arkas›nda daha bir parlakt› gözlerinin yeflili. El sallad›m gülümseyerek ve döndüm y›ld›zl› gecenin alt›nda köye. fiu gece gibi çökmüfltür Derya'n›n üstüne hayat. "Hayat bu de¤il, böyle de¤il Derya!" diye ba¤›rd›m geceye. Baykufllar cevap verdi sesime. Sulama borular› köyün içindeki oluklardan geçer. Suyun içten içe akt›¤›n› duyuyordum. Köpekler haberlefliyordu yine. Her evin bahçesinde bir köpek vard›r. Derya'lar›n evi kahveden iki s›ra önceki evdir. Duvar›na sokak lambas› dayal›d›r. Lamban›n ›fl›¤›n›n alt›nda kelebek ve sivrisinekler dönüp ötüflüyordu o akflam yine. Ifl›¤›n daha alt›nda, sedirlerde, aile meclisi toplanm›fl kanl› bir ferman› imzal›yordu. R›za da oradayd›. O yapt›¤› hatay› malla ödeyecekti, Derya ölümle. Derya, R›za'n›n hatas›n›, zulmünü, pisli¤ini can›yla ödeyecekti. Amcao¤ullar› kuflanm›fl silahlar›n› haz›rd›lar. Bir kelebek yand› ampül-
de, düfltü ortaya. Tutup att› onu annesi, bir yandan da öfkeli a¤›tlar yak›yordu. "‹stanbul’a gitmifl" diyordu. "Arkadafl› Nermin'e söylemifl. Babas› döve döve konuflturmufl Nermin'i. Gidin bir an önce bitirin iflinizi." diyordu. Gelmeliydim memur bey, onlardan önce bulmal›yd›m Derya'y›. ‹stanbul büyük flehirdi; hak vard›, hukuk vard›... Devlete s›¤›n›rd›k. Polise s›¤›n›rd›k. Bizim a¤alar›n a¤al›¤› buralarda geçmez san›rd›k. Amcao¤ullar› benden önce buldu Derya'y›. S›¤›nd›¤› akrabas›n›n soka¤›nda pusuya yatm›fllar. Saatlerce beklemifller ç›kmas›n›. Derya nazl› bir gelinciktir memur bey. Beton binalar›n aras›ndan ç›km›fl usul usul. Elinde bofl süt flifleleri. ‹ki el silah sesi duyulmufl. Parçalanan flifleler... Sokak gelincik k›rm›z›s›na kesmifl. Çevredekiler hastaneye kald›rm›fllar hemen. Yafl›yormufl hala. Hala ve daha yaflayacakm›fl. ‹lk müdahaleyi yapm›fl doktorlar. Bir odaya yerlefltirmifller. Polise ve akrabalar›na haber vermifller. Saatler geçmifl kimseler gelmemifl. Yavafl yavafl kendine gelmifl. Yaflad›¤›na sevinmifl ve gözlerini aralam›fl Derya. Namluyla göz göze gelmifl. Namlunun ard›nda amcao¤luyla. "Kabustay›m demifl, kabusta..." Kapatm›fl gözlerini, açm›fl; namlu. Kapatm›fl, açm›fl; namlu. ‹nanamam›fl. Cellat çekmifl teti¤i. Susturucu, bo¤mufl bütün sesleri. Bütün sesler önceden bo¤ukmufl zaten. Çünkü kimseler gelmemifl memur bey. Ne polis, ne akrabalar›, ne görevliler... Katiller tak›p bellerine silahlar›n›, ç›km›fllar odadan. Hastane odas›na yaprak dökmüfl gelincik. Bunlar› da akrabalar› söyledi bana. Ben onu bulmaya gelmifltim. Hani o akflam; ‹stanbul'a kaçaca¤› akflam, demifltim ya gelirim diye; geldim iflte memur bey. Buldum akrabalar›n›, ö¤rendim çiçe¤imin soldu¤unu. Hastaneye gideyim, bir de ben soray›m dedim. Tam caddeden geçecektim, Derya'n›n amcao¤ullar›ndan Seyid'i gördüm. Benim sedef ifllemeli bir çak›m vard›r memur bey. Dede yadigar›. fiimdiye kadar onunla tarlada karpuz kesmifltim. Ya da domates dal›, ayçiçe¤i kafas›. Ç›kard›m çak›y› yavaflça. Tak›ld›m arkas›na. Bir araya girdi h›zl› h›zl›. Seslendim arkas›ndan. Beni görünce sevindi. Tabii, kocaman flehirde yaln›zl›k ürkütmüfltü onu. Karanl›kt› sokak. Egzost kokuyordu hava. Caddedeki otomobillerin sesi dolduruyordu soka¤›. Gülümseyerek yaklaflt›m. Sar›ld›k. Bir elimle
tutup ensesinden, saplad›m çak›y› karn›na. Bir daha, bir daha... ‹nleyerek dizlerinin üstüne çöktü ve yüz üstü kapakland› yere. Her suçun bir cezas› olmal› memur bey. Bize ifllenen suçun da. Koflarak ç›kt›m aradan. Atacakt›m çak›y›. K›yamad›m. Dedim ya dede yadigar›. Hem daha iflim var onunla. Sonra hastaneye geldim. Giriflteki bir hemflirenin yan›na yaklaflt›m. "Derya" dedim, "gelincik" dedim, anlamad›. "Bizim köyün en güzel k›z›d›r." dedim. Belki de evrenin... "Yeflil gözleri, dalga dalga kara saçlar› var" dedim, anlamad›. Vurmufllar onu yol ortas›nda dedim. "Evet vurulan k›z, onu morga indirdiler ama oraya inemezsiniz. Çünkü onu polis koruyor." dedi. "Polis mi koruyor? Ölmedi mi?" dedim. "Öldü." dedi. "Ölüyü kimden koruyorlar?" diyecektim, burun k›v›r›p uzaklaflt›. Bir ölüyü polis niye korur memur bey? Yanm›fl bir gelincik tarlas›n› niye bekler bekçi, susuz dereyi, kurumufl meyvas›z a¤ac›... Söyler misiniz bana? Bir köfleye oturdum sonra. Bafllad›m morgun kap›s›ndaki polisleri izlemeye. Bir süre sonra kantine do¤ru yöneldiler. H›zla girdim içeri ve gördüm Derya'm›... Edal›, nazl› gelincik. Öylece yat›yor sedyede. Ve bafl›nda siz, memur bey. ‹flte anlat›yorum hikayemi. Anl›yor musunuz beni? Do¤a bile korur çiçe¤ini solmas›n diye. Çiçek solduysa, ›s›rgan da, çal› da ezilmifltir zaten. Gülü dikeninden mi koruyorsunuz memur bey? Daha önce neredeydiniz? Burada da sat›l›k m›d›r sevdalar? A¤as› kimdir buran›n? Kimdir bu töreleri besleyen? Kimdir sevdal›y› kurflunlatan? Korkmay›n memur bey. A¤alar›n›za sormak gerek bunlar›. Ben flimdi ç›kaca¤›m buradan. Kaçaca¤›m. Çünkü a¤ao¤luna mal›n›n yetmedi¤ini gösterece¤im. Alaca¤›m can›n›. Biliyorum, gelinci¤imi, gözünüzün önünde göremezken, bulacaks›n›z beni. Ama önce hesap soraca¤›m. Görecekler, a¤alardan da hesap sorulur. Bizim oralarda kor çamlar vard›r bilir misiniz memur bey? Bir kozalak düfler. En büyü¤ü. Çürümeye b›rak›r kendini. Çürüyüp kurudukça, çekirdekteki tohumlar› beslenir, büyür. Kozalak biter gider, tohumlar› erer topra¤a. Kozalak yansa bile, çam büyür memur bey...❏
15
“benden selam olsun bolu beyine” Benden selam olsun Bolu Beyi'ne Ç›k›p flu da€lara yaslanmal›d›r Ok g›c›rt›s›ndan kalkan sesinden Da€lar seda verip seslenmelidir Köro€lu düfler mi yine flan›ndan Ay›r›r ço€unu er meydan›ndan K›rat köpü€ünden düflman kan›ndan Çevrem dolup flalvar ›slanmal›d›r
Köro¤lu, 16-17. yüzy›llarda Bolu-Gerede bölgesinde yaflam›fl, sonradan ünü bütün Anadolu'ya yay›lm›fl bir ozan-savaflç›d›r. Babas› Bolu Beyi'nin seyisidir. Zalim Bey taraf›ndan gözlerine mil çektirilerek cezaland›r›lm›fl, bu yüzden kahraman›m›za Köro¤lu denmifltir. As›l ad› Ruflen Ali'dir. Köro¤lu, Bolu Beyi'nin nezdinde zulme karfl› ayaklanmas›, halk›n hakk›n› korumas›, adaletiyle destans› bir kahraman haline gelmifltir. Köro¤lu'nun yaflad›¤› devir, Osmanl› ‹mparatorlu¤u'nun zulmünün iyice ortaya ç›kt›¤› bir devirdir. ‹flte böyle bir devirde yöneticilik yapan Bolu Beyi Süleyman Bey, at merakl›s› bir beydir. Atç›l›kta usta olan seyisi Yusuf'u, güzel ve cins at aramak üzere baflka yerlere gönderir. Yusuf günlerce gezdikten sonra, oban›n birinde istedi¤i gibi bir tay bulur. Bu tay› do¤uran k›srak, F›rat k›y›s›nda otlarken, ›rmaktan ç›kan bir ayg›r k›sra¤a aflm›fl, tay ondan olmufltur. Irmak ve göllerin dibinde yaflayan ayg›rlardan olan taylar çok makbuldür, iyi cins at olur. Yusuf, tay› sahiplerinden sat›n al›r. Yavrunun flimdilik gösterifli yoktur. Hatta, çirkindir bile. Ama ileride mükemmel bir küheylan olacakt›r. Yusuf bunu bilmektedir. Sevinerek geri döner. Bey, bu çirkin ve sevimsiz tay› görünce çok k›zar, kendisiyle alay edildi¤ini san›r. Yusuf'un gözlerine mil çektirir. Tay› da ona verir, yan›ndan kovar. Kör Yusuf köyüne döner. Olan› biteni o¤luna anlat›r. Baba O¤ul, bafllarlar tay› terbiye etmeye. Y›llar geçer. Tay art›k mükemmel bir küheylan olmufltur. Rüzgar gibi koflmakta, ceylan gibi s›çramakta, türlü savafl oyunu bilmektedir. Bu arada Kör Yu-
16
suf'un o¤lu Ruflen Ali de büyümüfl, güçlü kuvvetli bir delikanl› olmufltur. O da her türlü flövalyelik oyunlar›n› ö¤renmifl bir babayi¤ittir. Bir gece Yusuf, düflünde H›z›r'› görür. H›z›r ona yapaca¤› ifli söyler. H›z›r'›n önerisiyle baba o¤ul yola ç›karlar. Bingöl Da¤lar›'ndan gelecek üç sihirli köpü¤ü Aras Irma¤›'nda beklerler. Bu üç sihirli köpükle Yusuf'un hem gözleri aç›lacak, hem intikam almak için gereken kuvvet ve gençli¤i elde edecektir. Bunu bilen o¤lu Ruflen Ali, köpükler gelince, babas›na haber vermeden, kendisi içer. Yusuf, durumu ö¤renince üzülür, ama bir yandan da sevinir. Kendi yerine o¤lu, öcünü alacak bir bahad›r olacakt›r. Bu sihirli köpüklerden biri körün o¤luna sonsuz yaflama gücü, biri yi¤itlik, öteki de flairlik ba¤›fllam›flt›r. Bir süre sonra Yusuf, o¤luna öç almas›n› vasiyet ederek ölür. Körün o¤lu Ruflen Ali da¤a ç›kar. Zengini soyar. Ünü yay›lmaya bafllar. Kendisi gibi kanun kaçaklar› yan›nda toplanmaya bafllarlar. Art›k ad› Köro¤lu olmufltur. Bolu flehrinin karfl›s›nda, Çaml›bel'de, bir kale yapt›r›r. Küçük bir ordusu vard›r. Çaml›bel'de geçen kervanlardan vergi al›r. Vermeyen kervanlar› soyar. Üzerine gönderilen ordular› bozguna u¤rat›r. Bir gün, güzelli¤ini duydu¤u Üsküdar Kasapbafl›s›'n›n o¤lu Ayvaz'› kaç›r›r, Çaml›bel'e getirir, evlat edinir. Baflka bir gün, Bolu Beyi'nin k›zkardefli Döne Han›m'› kaç›r›r, evlenirler. Aradan y›llar geçer, Bolu'yu basar, yakar. Bolu Beyi'nden babas›n›n öcünü al›r. Bolu Beyi de Köro¤lu'na karfl› düzenler kurar. Bir defas›nda Köro¤lu'nu, baflka bir seferde de Ayvaz'› yakalat›r. Zindana atar. Ama, Köro¤lu ve adamlar› her zaman hile ve cenkle kurtulurlar. Köro¤lu, ara s›ra Gürcistan, Çin gibi uzak ülkelere de seferler açar. Yeni yeni serüvenlere at›l›r, büyük vurgunlar yapar. Bu arada küçük, fakat heyecanl› birçok olay da geçer. Sonunda delikli demir (tüfek) ortaya ç›k›nca eski bahad›rl›k gelene-
ibrahim mert
inceleme
¤i bozulur, dünyan›n tad› kalmaz. Ve bir gün Köro¤lu, beylerine da¤›lmalar›n› söyleyerek K›rklara kar›fl›r, kaybolur. Daha önceden K›rat da s›r olmufltur. O K›rat ki, nice y›llar, ola¤anüstü bir güçle Köro¤lu'na hizmet etmifltir. Baflka bir söylentiye göre, bir Yahudi bezirgan›n getirdi¤i tüfekle oynayan yoldafllar›, birbirlerini öldürürler. Köro¤lu, buna üzülerek kay›plara kar›fl›r. Yine bir baflka söylentiye göre de, Köro¤lu da¤da rastlad›¤› çobanda bu tüfe¤i görür. Sorar, ne oldu¤unu. Ald›¤› karfl›l›¤a inanmaz. Denemek için kendine çevirir, teti¤e dokunur. Ve yaralanarak ölür. Sonra yoldafllar› da¤›l›rlar. "Benden selam olsun Bolu Beyi'ne" deyifliyle gönüllerimize taht kuran, halk fliirimizde kavgan›n ve coflkunun en büyük flairi olan Köro¤lu, araflt›rd›¤›m›zda karfl›m›za iki farkl› kiflilik olarak ortaya ç›k›yor. ‹lki çokça bilinen "eflk›ya" Köro¤lu, di¤eriyse fliirlerinden tan›d›¤›m›z ozan-flair Köro¤lu'dur. Biz öncelikle en bilineni, her ikisinin zihinlerde yerleflti¤i, bizim olan Köro¤lu'nun hikayesini anlatt›k yukar›da. Yüreklerde yer eden Köro¤lu'nun en bilinen hikayesi böyle. Saz›yla, sözüyle, k›l›c›yla, adaletiyle bizden biri olan, bizim olan Köro¤lu. Nerede yaflad›¤›ndan emin olmak mümkün de¤il. Azerbaycan, Antep, Marafl, Erzurum, Bolu, Kars, Halep, Gürcistan, Özbekistan, Da¤›stan, Silistre, Buhara, M›s›r gibi birçok yerde ad› geçer Köro¤lu'nun. En kesin bilgiler ve tarihi belgeler 16-17. yüzy›llarda Bolu-Gerede bölgesinde böyle bir kiflinin yaflad›¤›n› bildiriyor. Önce küçük bir grupla servet sahiplerine ve daha çok kad›larla "ehl-i örf"e sald›rmakla ifle bafll›yor ve nam› art›nca kendisine kat›lanlar art›yor. Bu tan›nm›fl kiflili¤in, bütün Celali isyanlar›n›n mahiyetini ve karakterini aksettiren "Köro¤lu" ad›ndaki halk destan›n›n tek kahraman› olarak ebedileflmesinin nedeni, Celali isyanlar›n›n ilk bayraktar› olmas›d›r. Yaflad›¤› bölgenin ‹stanbul‹ran askeri yolu üzerine rastlamas›,
ayaklanmas›n› ayr›ca popüler k›lm›flt›r, denilebilir. Köro¤lu, muhtemelen hükümet kuvvetlerinin s›k›flt›rmas› sonucu Tokat-S›vas ana yolu üzerindeki Çaml›bel da¤›na yerleflip burada kervan soygunculu¤una giriflmifl, tabi bu yolun dönemin en ifllek ticari yol oldu¤u düflünüldü¤ünde soygunlar›n "verimlili¤i" de artm›fl olmal›. Bu verimlilikten Köro¤lu'nun kervanc›dan al›p da¤›tt›¤› yoksul-fukara zümresi de hoflnud olmal›yd›. Bir flöhret bofluna yay›lmaz. Örneklerini çok sonralar› Çak›rcal› Efe'de görece¤imiz bu davran›fl biçimi yoksullu¤un kol gezdi¤i ülkemizin en belirgin özelliklerindendir. Ayr›ca Tokat-Sivas bölgesinin Alevi-Bektafli merkezi olmas›n›n rolü de etken olmufltur bu ç›k›flta. Köro¤lu'nun böyle bir ortamdan destek bulmas› kaç›n›lmazd›r. Köro¤lu destanlar›nda geçen maceralar›n yaflan›p yaflanmad›¤›, gerçeklere dayan›p dayanmad›¤› da belirgin de¤ildir. Anadolu halklar›, kahramanl›¤›, adaleti onunla özdeflleflmifltir her yerde. Zalim de Bolu Beyi kiflili¤inde karfl›m›za ç›kar. fiiirlerinde öne ç›kard›¤› kahramanl›k, savafl, yi¤itlik gibi konular flair olan Köro¤lu ile eflk›ya Köro¤lu'nu halk›n zihninde kaynaflt›rm›flt›r. Halk hikayesinde göze çarpan en önemli özellik, anlatan›n olay› yer yer fliirlerle süslemesidir. Hikayeyi düzen afl›k, konunun gidifline uygun olarak serpifltirir bu fliirleri. Hikayenin en az de¤iflen yan› da fliir bölümleridir. Genellikle bu fliirler, hikayeye konu olan kiflinin fliirleridir. Gözleri kör edilmifl bir adam›n o¤lunun öç almas› ve kahramanl›klar›na iliflkin hikayeler de binlerce y›l öncesinde ‹skitler'den bafllayarak özellikle Kafkasya'da yaflayan kavimlerin folklorunda de¤iflik biçimlerde ifllenen bir motiftir. Halk kültürü araflt›rmac›s› Pertev Naili Boratav, Anadolu ve Anadolu d›fl› bütün anlat›mlar›yla otuzdört ayr› Köro¤lu'dan bahseder. Hatta hikaye Göktürkler'e kadar gider. Bunlar›n hepsini ortak özelli¤i, Köro¤lu'nun haks›zl›¤a baflkald›ran bir kahraman olufludur. Böyle olunca Köro¤lu destan›'n›n günümüze de¤in bu denli tutulmas›n›n nedeni anlafl›l›yor: "halk›n ruhuna tercüman olmak". Halk›n düflgücü, Köro¤lu ister bir Celali beyi, ister bir saz flairi olsun, halkla yönetici s›n›f farkl›laflmas›n› do¤uran feodal iliflkilerin belirginleflti¤i, zulmün, haks›zl›¤›n kol gezdi¤i, toplumsal kargaflal›¤›n egemen oldu¤u bir dönemde, sözlü gelenekten de yararlanarak onun kiflili¤inde eflitli¤i, adaleti sa¤layan, ezilenlerden yana destans› bir kahraman yaratm›flt›r. Yaz›m›z› Ruhi Su'nun bu konudaki de¤erli görüfllerine yer vererek bitiriyoruz: "Onalt›nc› yüzy›ll›n sonlar›na do¤ru, Kafkas'lardan Rumeli'ye kadar, ünü bütün Osmanl› ülkesine yay›lan Köro¤lu, bir edebiyat tarihçisine göre hem eflkiya, hem
de hece vezniyle fliirler söyleyen bir halk ozan›. Osmanl› toplumunu inceleyen bir bilimadam›na göre sadece bir 'Celali'. Ben Köro¤lu'ndan kalanlar›, yaln›z kalanlar› de¤il, bugün yaflay›p gidenleri de halk›m›zdan, hikayeci halk ozanlar›m›zdan ö¤rendim. Halk›m›z, hikayeci halk ozanlar›m›z gibi yaflad›m Köro¤lu'nu. Bu nedenlerle de Köro¤lu olay›na yaklafl›m›m, bir edebiyat tarihçisi ya da bir bilimadam›n›n yaklafl›m›ndan farkl› oldu. Türkü metinlerinden, anlat›lan hikayelerden ve bu türkülü hikayeleri dinleyen halk›n davran›fllar›ndan edindi¤im izlenim flu: Halk›m›za göre Köro¤lu, zalime baflkald›ran, yafll›lara zay›flara dokunmamay›, tamahkar zenginlerle u¤raflmay›, dertlilerin derdine bakmay› ö¤ütleyen yi¤it bir kifli. Bir destan kahraman›. Kavuflturan, kurtaran esirgeyen k›rat motifi ile, kökleri çok daha gerilere giden baz› efsanelerle, ''Celali Köro¤lu Ruflen'' ve ''Celali Kiziro¤lu Mustafa Bey'' gibi baz› gerçeklerin, daha da Allah bilir nelerin, ne özlemlerin kar›flarak oluflturdu¤u bir destan. Bütün destanlarda oldu¤u gibi de, her fley olumlu ya da olumsuz yönde abartmal›. Halk bu Köro¤lu türkülerini, Köro¤lu hikayelerini dinlerken yürekleniyor. Bir kurtar›c› bulmuflças›na rahatl›yor. Dü¤ünlerde derneklerde Köro¤lu havalar›, marfllar›n gördü¤ü ifli görüyor. Köro¤lu'nun kimli¤inden de, kiflili¤inden de ben bu toplum olay›n› anl›yorum. As›l Köro¤lu gerçe¤i bu bence. Yunus Beyin ya da seyis Yusuf'un o¤lu Ruflen Ali'nin bireysel kiflili¤i de, bireysel kimli¤i de beni ilgilendirmiyor. Halk gibi, hikayeci halk ozanlar› gibi, Köro¤lu'na ben de kendimi, kendi özlemlerimi katarak söyledim. Yi¤it, duyarl› insan bir Köro¤lu düflündüm." KAYNAKÇA: 1- Türk Halk Düflüncesi ve Hareketlerinin ‹deolojik Kökenleri / Burhan O¤uz / Simurg / 1997. 2- Köro¤lu ve Dadalo¤lu Hayat› Sanat› fiiirleri / Cahit Öztelli / Varl›k Yay›nevi / 1962. 2- Üç Kahraman fiair Köro¤lu Dadalo¤lu Kulo¤lu / Cahit Öztelli / Milliyet Yay›nlar› / 1974. 3- Resimli Türk Edebiyat› Tarihi I / Nihat Sami Banarl› / Milli E¤itim Bakanl›¤› Yay›nlar› / ‹stanbul / 1990. 4- Üç Anadolu Efsanesi / Yaflar Kemal / Yap› Kredi Yay›nlar› / 2004. 5- Celali ‹syanlar› / Mustafa Akda¤ / 1963. 6- Köro¤lu Ayaklanmas› / A. Haydar Avc› / Ortado¤u. 7- Halk fiiiri Antolojisi / Burhan Günefl / ‹lke Kitabevi Yay›nlar› / 1996.
DÜZELTME Yürüyüfl isimli albümümüzde yeralan "Da¤lar Koynunda" isimli flark›ya iliflkin, albüm kapa¤›nda verdi¤imiz bilgilerde bir yanl›fll›k olmufltur. Kapakta (Söz: Gürsel Akmaz, Müzik: Gürsel AkmazGrup Yorum) fleklinde yeralan bilgi yanl›flt›r. Do¤rusu, (Söz: Köro¤lu, Müzik: Gürsel Akmaz-Grup Yorum) fleklinde olacakt›r. Düzeltir, dinleyicilerimizden ve bütün kamuoyundan özür dileriz. Köro¤lu'ya ait olan bu fliirin tamam›n› yay›nl›yoruz:
Grup Yorum
DA⁄LAR KOYNUNDA
Nice yi¤itler beslenir Da¤lar koynunda koynunda Al›c› kufllar seslenir Da¤lar koynunda koynunda Doland›m da¤lar bafl›na Düflmanlar ç›kt› karfl›ma Kim dayan›r savafl›ma Da¤lar koynunda koynunda Gahi durdum gahi estim Beylerin yolunu kestim Zalimlere benim kast›m Da¤lar koynunda koynunda Yola durdum vurdum kervan Çekip ald›m çok bezirgan Zalimlere yutturdum kan Da¤lar koynunda koynunda Sefer eyledim her yana Beyleri getirdim cana K›rat'›m benzer ceylana Da¤lar koynunda koynunda Da¤a ç›kt›m serden geçtim Meclis kurdum bade içtim Çaml›bel'e konup göçtüm Da¤lar koynunda koynunda Han ayvaz benimle bile Esir çektim Çaml›bel'e Koç Köro¤lu düfltü dile Da¤lar koynunda koynunda
KÖRO⁄LU
17
yeflilçam’a dikilecek heykel orsan yay›nla mücadele için baz› önlemleri içeren yasa tasar›s› mecliste kabul edildi.Y›lmaz Erdo¤an, Sinan Çetin Bey'ler; yanlar›na baz› sanatç›lar› da alarak bilcümle; giderek bi güzel; ilgili makamlar› ziyaret ederek; teflekkür minnet hasret, vefa, sadakat duygular›n› dile getirdiler. “Yok can›m o kadar da de¤il!” mi? O kadar, belki de daha bile fazla. Erkan Mumcu Bey'ler sözünü tutmufllar, sanatç›lara övgüler düzmüfller; Tayyip Erdo¤an Bey'ler, sanatç›n›n arkas›nda durmufllar ve yasay› meclisten geçirmifller. Art›k korsan morsan olmayacakm›fl, korsan sat›fl yapanlara a¤›r cezalar getirilecekmifl. Korsan nedir? Orjinal olmayand›r. Sahtesidir, ucuzudur. Sanatç›n›n sahtesi ucuzu olur mu peki? Olur. T›pk› Ankara'lara kadar gidip; el etek öpen, teflekkür eden gibidir sahtesi. Bu yaz›n›n konusu tam da budur! Sanat nedir? Sanatç› kimdir? Bunlar› uzun uzun tart›flmak istemiyoruz. Bu derginin sayfalar›nda belki de onlarca kez tart›fl›ld› bu. Gerekirse, bin defa daha tart›fl›r›z. Ancak bu sefer öyle derin bir tart›flmaya gerek duymuyoruz. Korsan yay›nlara elbette ki karfl›y›z. Bir eserin korsan›n› yay›nlay›p, bundan ç›kar sa¤lamak, emek h›rs›zl›¤›d›r. Ancak, korsanla mücadele etmek; arkana devleti, yasalar› alarak mümkün olacak bir fley de¤ildir. Bu sosyolojik bir sorundur. Gidip Ankara'larda el etek öpenler, bunun böyle oldu¤unu bizden ö¤renmiyorlar muhakkak. Bu konuda derin çözümlemeler bile yaparlar. Ancak yine de birinci yol tercih edilmifltir. Baflbakanla yap›lan görüflme s›ras›nda Sinan Çetin söz alarak; ''Biz devletten bir fley istemiyoruz, bizden ald›klar›n›z›n yar›s›n› al›n yeter. Türk sinemas› flaha kalkacakt›r.'' demifl. Sonra da belediyelerin kesti¤i rüsum pay›n›n yeniden sinema sektörüne da¤›t›lmas› önerisine karfl› oldu¤unu
K
18
belirterek ''Sinema Kurumu'' ad›nda yeni bir kurum, yeni bir K‹T oluflturarak yeni bir masraf kap›s› açman›n yersiz oldu¤unu dile getirmifl ve ''Say›n baflbakan›m, belediyelerin rüsum kesintisini kald›r›n, vergileri yar› yar›ya indirin, Yeflilçam'a sizin heykelinizi dikece¤iz.'' demiiiifl! Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤an da sanatç›lar› dinledikten sonra onlar›n bu ziyaretinden memnuniyetini flu sözlerle dile getirmifl: ''Samimiyetle ifade etmeliyim ki, böyle nezih bir toplulukla birlikte olmak, bize ayr› bir güven vermektedir. Gelece¤e olan umudumuzu da art›rmaktad›r.'' Bizimde derdimiz bu. Erdo¤an'›n bu sözleri ve gelece¤e olan umudu. Gururu olan bir sanatç› bu sözlerden utanç duymal›d›r. Çünkü bu sözlerle sanatç›, politika malzemesi yap›lmaktad›r. Sanat ve sanatç› nedir tart›flmas›na girmek istemesek de k›saca özetlemekte yarar var. Sanatç› sisteme muhaliftir. Sanat ve edebiyat, çürüyen toplumsal sistemin sürdürülmesine hizmet eden ifllevinden kurtar›l›p toplumsal dönüflümün hizmetine verildi¤i ölçüde sanatt›r. Sanat kiflisel bir ifl olmad›¤› gibi maddi bir zenginleflme arac› da de¤ildir. Ça¤lar boyu egemen s›n›flar sanat› ve sanatç›y› kendilerine düflman olarak görmüfllerdir. Ezilenden yana tav›r aland›r gerçek bir sanatç›, ayd›n. Yukar›daki sat›rlar›n alt›n› bir kez daha çizmekte yarar var. "Ezilenden yana tav›r aland›r". Ezenden yana de¤il yani. Egemenlerle bir sanatç›n›n ç›karlar› hiç bir zaman uyuflmaz, uyuflmamal›d›r. Do¤as› gere¤i böyle olmal›d›r. fiimdi ç›karlar›n›z uyuflmufltur ama yar›n hiç ummad›¤›n›z bir anda devlet tokad› iniverir yüzünüze. Dengeler hep böyle de¤ildir. Kendilerinden yana olman›z› isteyeceklerdir. Daha fazlas›n›... Verdikleriniz yetmeyecektir. Korsanc›l›k iyi bir fley de¤il. Yap›lmamal›. Do¤ru olan bu. Ancak yap›yorlar.
tav›r
tart›flma
Yanl›fl oldu¤unu bile bile yap›yorlar bunu. Ald›klar› a¤›r cezalarla m› vazgeçecekler bundan, yoksa yaflad›klar› sosyal koflullar›n de¤iflmesiyle mi? Bu ne zaman de¤iflecek? Yasalarla m› de¤iflecek? Korsan yay›n, kaset, film vs sorunu sadece Türkiye'ye özgü bir sorun de¤il. Bütün dünyada varolan bir sorundur. Bu eserin yarat›c›s› da emperyalizmdir. "Sanatç›y›z." diyerek meclise gitti¤inize göre, sanatç› olma misyonunu tafl›d›¤›n›za inan›yorsunuz. Bir sanatç› her fleyden önce onurlu olmal›d›r. Gidip egemenlerden medet dilememelidir. Utanmal›d›r! "Vay eme¤im çal›n›yor!", "Vay bilmem ne!" Sonra da zafer kazanm›fl gibi yasay› meclisten geçirenlere tebrik dileklerini teflekkürlerini sunmalar... Biz umutlu de¤iliz ama, baflbakan sizlerden umutlu. Gelece¤e umutla bak›yor. Alan memnun, satan memnun bu durumda. Geriye ise size Tayyip Erdo¤an'›n heykelini dikip karfl›s›nda esas duruflta bulunmak kal›yor. Yak›fl›r. Hadi bakal›m s›vay›n kollar›. Onlar sözünü tuttu, s›ra sizde!❏
grup yorum
an›
karadeniz h›rç›n k›z... Mart gecesi Karadeniz'e do¤ru yola ç›k›yoruz. Uzun y›llar oldu gitmeyeli Karadeniz'e. Turne, 17'sinde Samsun'la bafllay›p Ordu, Rize, Zonguldak'la devam edecek. Turne kapsam›nda olan Trabzon konseri, iptal edildi. Organizasyonu yapan arkadafllar Trabzon'da toplam befl defa salon de¤ifltirmek zorunda kalm›fl. Beflinin de salon sahipleri polis taraf›ndan tehdit edilerek konser iptal edilmifl. Yola ç›kmadan önce bizimle beraber Karadeniz'e gelmeyi çok isteyen iki arkadafl›m›z daha vard›. Ne ac› ki gelemezlerdi. Çünkü biri Ankara Sincan F Tipi'nde, biri Tekirda¤ F Tipi'ndeydi. Tesadüfen, ikisinin de mektuplar› ayn› gün ulaflt› elimize. Sanki bugün yola ç›kaca¤›m›z› biliyorlarm›fl gibi. ‹hsan Samsun'lu; "Siz bunun özellikle mi yap›yorsunuz? Ben d›flar›dayken orada konser yapmad›n›z. Tam içeri girdik, benim memleketime gidiyorsunuz." diyor. Muharrem de; "Karadeniz'in havas›n› zarfa koyup yollars›n›z." demifl. Evet, iki kifli yok aram›zda, bizimle birlikte ç›kam›yorlar turneye belki ama; düflünceleri, gönüllerinden geçenler, yine bizimle. Bunu kimse engelleyemiyor. Bu, onlar olmadan ç›kt›¤›m›z ilk turne ayn› zamanda. Onlar› simgeleyen ve her konserde sahneye asaca¤›m›z "Grup Yorum'a Özgürlük" pankart›m›z da arabam›zda. Yolda ‹hsan'la Muharrem'i an›yoruz. Yaflad›klar›m›z, an›lar›m›z... Sabah, erken saatlerde Samsun'a vard›k. Samsun Cumhuriyet Meydan›'nda arkadafllarla buluflup konserin organizasyonunu üstlenen Temel Haklar ve Özgürlükler Derne¤i'ne gittik. Dinlenme ve yemekten sonra konser salonuna geçtik. Haz›rl›klar›m›z› yapt›k, provam›z› da bitirdik. Konser saati yaklaflt›kça Samsunlular salonu doldurmaya bafllad›. Yap›lan konuflmalarla konser bafllad›. Konsere "K›z›lc›k fierbeti"yle bafllad›k. "Kapatm›fllar seni beyaz hücreye / konuflmak
16
gülüflmek uzakt›r sana / bir direncin kalm›fl bir de inanc›n / demir bir dolap silaht›r sana" Üç sene önce yazm›flt›k bu sözleri, flimdi arkadafllar›m›z da o hücrelerde. Söylediklerimiz bize uzak fleyler de¤il. Arkam›zdaki "Grup Yorum'a Özgürlük" pankart›n› gösteriyoruz dinleyicilerimize. ‹hsan'dan, Muharrem'den bahsediyor, neden tutukland›klar›n› anlat›yoruz. Grup Yorum gerçe¤ini. Ard›ndan, arkadafllar›m›z için bafllatt›¤›m›z imza kampanyas› için imza topluyoruz. Büyük bir özlemi giderdik orada. Salonun so¤uklu¤unu, türkülerle, kolkola çekilen halaylar›m›zla ›s›tt›k. O gece, Samsun'da kald›k. Samsun konserinin ard›ndan, önümüzde Ünye konseri var. Ertesi gün Temel Haklar Derne¤i'ndeki arkadafllarla vedalaflt›k. Yola ç›kmaya haz›r›z. Arabam›z›n oldu¤u yere yürüdük. Dernek önünde bir gün öncesinden bu yana bizi bekleyen polisler de peflimizde... Gülüyoruz. Bir süre yürüyüp araban›n bulundu¤u otoparka geldik ve arabaya yerlefltik. Onlar da kendi arkadafllar›yla bulufltular ve peflimize tak›ld›lar. Biz onlar›n eskortlu¤u eflli¤inde Samsun d›fl›na ç›kt›k. Çok geçmeden arabay› durdurdular ve kimlik kontrolü yapt›lar. Arabadan; "Hayda, yine mi?" sesleri yükseldi. Daha önce de konser organizasyonunda yeralan birisini gözalt›na alm›fllard›. Konser bittikten sonraki saatlerde arabam›z yine durdurulmufl ve kimlik kontrolü yap›lm›flt›. "Daha dün bakt›n›z!" diyoruz. Onlar bir daha bakmak istiyorlar. Israrla bir fley bulmaya çal›fl›yorlar. Kimlik kontrolünden sonra kimliklerimizi al›p yola koyuluyoruz. Polisler de bir fley yapamam›fl olman›n verdi¤i bir stres, h›rs vard› adeta. Acele bir flekilde Ünye Konserine yetiflmeye çal›fl›yoruz. Nihayet Ünye'deyiz. "Hayrola dü¤ün mü var?" Ünye'nin merkezine var›r varmaz bizi bir sivil polis arac› karfl›lad› ve bize bu soruyu sordu. Konser olaca¤›n› biliyordu ama, o dü¤ün olup olmad›¤›n› ö¤renmek istiyordu. Konser salonunun önüne geliyoruz.
Saatler öncesinden binan›n etraf›n› sarm›fllar, girifle y›¤›nak yapm›fllar. Eflyalar›m›z› indiriyoruz. Arkadafllar›m›z›n bir k›sm› yukar› ç›k›yor. Biz de arkalar›ndan, kurulan arama noktas›na do¤ru ilerliyoruz. Polisler, eflya çantas›na ve stant bavuluna bakmak istiyorlar. Biz de izin vermiyoruz. Onlar, ›srarla bakmak istiyorlar. Tart›flma bafll›yor. - Çok bakmak istiyorsan›z, gelin yukar›da bak›n. Burada, kap›n›n giriflinde olmaz. Israr ediyorlar. Bayan arkadafl›n çantas›na da bakmak için ›srar ediyorlar. - Hay›r, bakamazs›n›z. - Bakaca¤›z. Zorluk ç›karmay›n. Sizin güvenli¤iniz için ar›yoruz. ‹çinde ne oldu¤unu nereden bilelim? - Kendi güvenli¤imiz için çantam›zda nas›l bir fley tafl›yabiliriz? Sahnenin oldu¤u yere, di¤er arkadafllar›n yan›na ulaflt›k sonunda. Polis-
19
ler de peflimizdeler. Bayan arkadafl›m›z çantay› sahnenin oldu¤u yere koyuyor. Polisler de çantan›n etraf›na toplan›yor. Gözlerini bir an bile çantadan ay›rm›yorlar. - Alo, komiserim bunlar olay ç›kar›yorlar. Çantas›n› aratmayan bir bayan var, bayan memur gönderebilir misiniz? Kad›n polis geldi. Arkadafl, çantas›n› al›p kad›n polisle uygun bir yere geçti. Arkalar›ndan erkek polisler de gitti. Arkadafl›m›z, "D›flar› ç›k›n!" demifl. Sonra arama tarama ifllemi bafllam›fl. Di¤erleri de kap›n›n arkas›nda durmufllar, "‹yice ara, bayrak bulaca¤›z." diyorlar. Bu arada biz sahneyi haz›rlamaya devam ediyoruz. Arkadafl›m›z da sonunda onlara: "Yuh art›k! Bayrak de¤il bomba var. ‹yice bak›n." demifl. Bu arada biz de sahneyi haz›rlamayadevam ediyoruz. Haz›rl›klardan sonra; bir fleyler içmek için d›flar› ç›k›p geri geldi¤imizde yine ayn› aramalar devam ediyor. Polislere; "Buras›, dünyan›n en güvenlikli konser salonu herhalde." diyoruz. Bir ara konser görevlileri salona ek sandalye takviyesi yapmak için d›flar›dan sandalye getirmifller. Arama noktas›ndan geçerken, orada bulunan rütbeli bir polis flöyle sesleniyor: - Evet, bir dakika, bir dakika. Bu sandalyeler nereden geliyor ve nereye gidiyorlar? Bunu duyunca, art›k dayanamay›p kahkahay› patlat›yoruz. Sandalyelerden bile hesap soruyor. "Niye salona giriyorsunuz?" dercesine. Anlafl›lan, konsere kat›l›m›n yüksek olmas›ndan rahats›z oluyorlar. Konser saati gittikçe yaklafl›yor. Konsere gelenlerden, kimlikleri olmayanlar geri gönderiliyor. Tan›d›k manzaralar. Konser binas›n›n içi-d›fl› sivil ve resmi polislerle dolu. D›flar›y› adeta, çat›flma bölgesi gibi sarm›fllar. Dinleyicilerimizi korkutmaya çal›fl›yorlar. Koridorlardan, kulise kadar nöbet tutuyorlar. Her türlü fleyi bahane göstererek sorun ç›kar›yorlar. Konser salonunda ayn› zamanda balkon bölümü var. Alt kat dolunca dinleyicilerimiz yukar›ya, balkona ç›kmak istiyorlar ama polis, yine garip bir yaklafl›m sergiliyor! Yukar›ya yaln›zca bayanlar›n ç›kabilece¤ini söylüyor ve erkeklerin afla¤›da oturmas›n› istiyor. Görevli arkadafllar yan›m›za gelip bunlar› bize anlat›yor ve ne yap›lmas› gerekti¤ini soruyorlar. Biz de bu durumun mikrofondan anons yap›lmas›n› uygun görüyoruz, dinleyicilerin tepkisi önemli çünkü. Anons yap›l›yor: - Say›n misafirlerimiz, bunlar ifli iyice haremlik-selaml›k usülüne çevirdi. Erkekler afla¤›da bayanlar yukar›da oturacak diyorlar. Salon hareketleniyor, tepkiler, itiraz-
20
lar... K›sa bir süre sonra balkonun aç›ld›¤›n› ve erkek-kad›n kar›fl›k bir flekilde oturuldu¤unu görüyoruz. Bu gerginlik ve karfl›l›kl› at›flmalardan sonra sonunda konserimize bafllad›k. Dinleyicilerimiz salonu tek bir yer kalmamacas›na doldurmufllard›. Bunca engellemeye ra¤men salona girebilenler sevinç içerisindeydi. Konser, büyük bir coflkuyla bafllad›. ‹lk flark›m›z yine "K›z›lc›k fierbeti"ydi. Bu uzun geceyi, sonunda bitirdik. Konserden sonra bir eve gittik misafir olarak, tabi polisler de peflimizden eve geldiler. Gece orada kal›p kalmayaca¤›m›z› ö¤renmek istiyorlar. Kalaca¤›m›z› söyleyince dönüp gidiyorlar, pusuya yatmak için! Ertesi gün k›sa bir Ünye gezisi yapt›k. Ünye, Ordu'nun güzel bir ilçesiydi. Önünde Suphi'lerin can verdi¤i Karadeniz'i, arkas›nda ise Bahattin'lerin, ‹pek'lerin, Gökçe'lerin “aln›nda y›ld›zl› bereleriyle türküler söyledi¤i“ Canik Da¤lar›. Çak›rtepe'den, Ünye'ye bak›ld›¤›nda arkas›ndaki Canikler yine ayn› heybetiyle bize bak›yor. Nice yi¤itler, karfl›m›zda duran Canik Da¤lar›'nda topra¤a düfltü. Ünyeliler bize onlar› anlat›yor, tepelikte oturmufl hep beraber dinliyoruz. Ünye Kalesi'ne ç›k›yoruz. T›rmanmas›ndan inmesine kadar, riskli ve heyecanl› bir gezi yap›yoruz. Kale, bir da¤›n tepesinde... Rize'ye do¤ru yola ç›k›yoruz. Yolda, Zonguldak konserinin de Trabzon konseri gibi iptal edildi¤ini ö¤rendik. Uzun bir yolculu¤un ard›ndan Rize'nin Ardeflen ilçesine vard›k. Gece burada konaklayaca¤›z, konser de hemen on dakikal›k mesafedeki Pazar ilçesinde olacak. Daha önceden Ardeflen'de olmas› düflünülen konser, benzer problemler nedeniyle Pazar'a tafl›nd›. Rize, Karadeniz'in birçok özelli¤ini tafl›yordu. Bulundu¤umuz ilçenin arkas›nda Kaçkar Da¤lar› bulunuyordu. Konser saatinde Karadenizliler’in konsere olan ilgisini görüyoruz yine. Salon t›ka basa dolmufl, dinleyicilerimiz konseri bekliyor. Trabzon'dan, Artvin'den gelenler olmufl. O gün çok güzel bir konser oldu Pazar'da. Konserde, dinleyicilerimiz hep bir a¤›zdan "Grup Yorum'a Özgürlük!" slogan›n› hayk›r›yor. Konser bitti¤inde bile dinleyicilerimiz marfllara devam ediyor. Ard›ndan, biri tulum getirmifl ve yaklafl›k k›rk befl dakika horon tepmifllerdi. Müthifl enerji dolu insanlard›. Turne kapsam›ndaki konserler, ayn› zamanda arkadafllar›m›z için bafllatt›¤›m›z kampanyan›n bir aya¤› gibiydi. Gitti¤imiz yerlerde, bulundu¤umuz sahnenin arkas›na "Grup Yorum'a Özgürlük" pankart›n› da asm›flt›k. Konserlerimiz art›k bitmiflti. ‹stan-
bul'a do¤ru a¤›r a¤›r ilerlemeliydik. Ayr›lmak zordu. Yola ç›kt›k... Dönüfl yolunda, Trabzon'dan geçecektik. Sümela Manast›r›'n› ziyaret etmeyi kararlaflt›rm›flt›k. Sümela'ya vard›¤›m›zda dondurucu bir so¤ukla karfl›laflt›k. Da¤lar›n aras›nda bir yere gelmifltik. Sümela Manast›r› da tepedeydi. Çok görkemli bir yap›. Sümela'n›n bulundu¤u da¤›n tepesine 1200 metre t›rman›larak var›l›yor. Patika fleklinde, karl› ve dar bir yol var. O yol, da¤›n zirvesine kadar zikzakla gidiyor. Oldukça dik bir da¤. Sümela ziyaretimizin ard›ndan yolumuza devam ettik. Trabzon'un Sürmene ilçesine geldik. Sad›k Mamati' nin memleketi. Burada biraz Sürmeneliler'le sohbet ettikten sonra tekrar yola ç›kt›k. Art›k ‹stanbul yolunday›z. Uzun bir yolculuk bizi bekliyor. Arkadafllar›m›za; f›nd›k, Sürmene ürünü kivi, da¤lardan toplad›¤›m›z çiçekler ve deniz kenar›ndan toplad›¤›m›z midye kabuklar›n› getirdik. Çiçekleri ‹hsan ve Muharrem'e gönderece¤iz. Geldi¤imizde bir fley ö¤rendik: F Tipi'ne çiçek al›nm›yormufl! ‹dil'den bir arkadafl›n daha önce Muharrem'e gönderdi¤i kurutulmufl çiçekleri vermemifl hapishane idaresi. Muharrem de bunun için savc›l›¤a suç duyurusunda bulunacakm›fl... Karadeniz'in havas›n› koyar›z biz de mektuplara. Karadenizliler'in neflesini coflkusunu, sevincini, umudunu. Bir de hasretimizi koyar›z da¤ gibi.Canik gibi, Kaçkar gibi... Karadeniz da¤lar› kadar kocaman hasretimizi. Bunlar ne yapar eder ulafl›r arkadafllar›m›za. Bunlar› da yasaklayamazlar ya... Arkas›nda, onlarca anlat›lacak an›lar b›rakarak bir turne daha bitti. Oradaki insanlar›n, misafirperverli¤ini, s›cakl›¤›n›, samimiyetini b›rakarak. Ve türkülerimiz, Karadeniz'in h›rç›n dalgalar›yla birleflti. Her türlü engellemeye ra¤men, dinleyicilerimizle buluflmam›z engellenemedi. Muharrem'in ve ‹hsan'›n hasretini de götürdük Karadeniz'e. Özlemlerini tafl›d›k kucak kucak. ‹kisi de bizimleydi. Bakt›¤›m›z yerlere onlar›n gözleriyle de bakt›k. Onlar için daha da gür bir sesle hayk›rd›k türkülerimizi. Bizimleydiler... Onlarla dolaflt›k Karadeniz'i da¤ da¤, yayla yayla. Bizimleydiler...❏
röportaj “bu albüm bar›fl, kardefllik, dostluk mesaj›...”
tav›r
gülbahar uluer:
De€iflik bir albüm olmufl. ‹çinde onbir ayr› dilde onbir de€iflik flark› var. Neden böyle bir albüm? Bu birdenbire oluflan bir fley de¤il. Üç albümüm de bu projeden beslendi asl›nda. Takip ettiyseniz üç albümde de az›nl›klar›n flark›lar›ndan, birer ikifler örnek var. Bu, dedi¤im gibi on befl y›l önceden düflündü¤üm bir fley. Hatta ilk albümümde Ermenice, Türkistan Türklerinden, Azerice, Zazaca dillerinde araflt›rmalar yapm›flt›m. Ama melodiler ne kadar tan›d›k, ne kadar bizden olsa da dil sorunu da çok büyük bir faktördü. Yani o dönem haz›r de¤ildim buna. Cesaret olarak, birikim olarak haz›r de¤ildim. Bu, zaman içinde demlendi, on befl y›l içinde ve flu anda ak›p geldi.
Yeni albümünüze geçmeden önce bizlere daha önceki çal›flmalar›n›zdan bahsedebilir misiniz? 70'lerde Yeni Dünya Müzik Toplulu¤u, Ruhi Su Dostlar Korosu, Timur Selçuk, Ça¤dafl Müzik Merkezi, Türk Folklor Kurumu'nda çal›flmalar›m oldu. Ard›ndan Grup Yorum'un ilk oluflum aflamas›nda yerald›m. Daha sonra kendim üç albüm ç›kard›m. Bu da dördüncü albümüm oldu.
Tekrar Musikar'a dönelim dilerseniz. Albümdeki çal›flmalar› nas›l seçtiniz? Her flark›n›n bir hikayesi var dinledi€imiz kadar›yla. Asl›nda evet. Türküler zaten müzikli hikayelerdir. Hepsinin bir hikayesi var. Ama ben hikayelerine göre seçmekten ziyade; dedi¤im gibi dil sorunu vard›, sadece dil de¤il; g›rtlak, yorum telaffuz... Söyleyebilece¤im, en yak›n hissetti¤im, yani telaf-
fuz edebilece¤im parçalar› seçtim. Duygu olarak daha etkilendi¤im flark›lar seçtim. En çok bunlara dikkat ettim. Konu olarak her biri aflk flark›s› olarak geçse de genelde ayr›l›¤›, göçü, sürgünü, buradaki ayr›l›klar›, buradaki sürgünleri, buradaki aflklar›
anlat›yor. Mümkün oldu¤u kadar kombine bir konusu olmas›na dikkat ettim. Biraz hüzünlü parçalar seçtim. Bu, biraz da benim yap›mla ilgili bir fley. ‹kincisi de o kadar çok ac›, sürgün yaflam›fl insanlar›n müzikleri çok da böyle oyun havalar› olmuyor.
21
Oyun havas›nda olanlar da çok fazla tarihi anlatm›yor. Yani sadece e¤lencelerini anlat›yor. Beni fazla çekmiyor bunlar. Belki ondan. Yani böyle hüzünlü bir yap›s› var albümün.
Bu albümde onbir ayr› dilde onbir ayr› flark› var ve bunlar sizin bilmedi€iniz diller. Peki bu dil, telaffuz sorununu nas›l hallettiniz? ‹ki faktör var san›r›m bunda. Biri aileden gelen tiyatral bir taklit yetene¤i. Annemde, anneannemde hep vard›. Hem sesleri çok güzeldi, hem de taklit yetenekleri vard›. Belki onun etkisi de oldu. ‹kincisi çok emek verdim. Dedi¤im gibi iki günde olan bir fley de¤il. Bir ayda bir senede olan bir fley de¤il. Y›llarca küçük küçük damlalarla birikti. Önce iliflkileri dostluklar› oluflturdum. Sonra yavafl yavafl arfliv çal›flmalar›na girdim. Daha sonra da teker teker onlar›n diline o insanlarla çal›flarak Türkçe'ye çevirdim. Türkçe'ye çevrilmifl halleri farkl› onlar›n. Okunufllar› apayr›. Baya¤› bir zorland›m. Ama çok güzel bir çal›flmayd›, güzel bir birikimdi. Ben zoru böyle bekleyerek, demleyerek üretmeyi seviyorum zaten.
Her flark›n›n bir hikayesi var ama albümün genel anlamda iflledi€i bir tema var m›? Albümde de genel olarak bir hüzün duygusu da hakim. Daha çok, dedi¤im gibi tarihleri inceledim. Sadece sözlerle u¤raflmad›m, bu arada onlar›n tarihlerini okudum. Süryaniler'in köklerine kadar; Çerkesler'in o mübadele y›llar›n›, Ermeniler'in, Rumlar'›n tehcil olaylar›n›, hepsini flöyle bir inceledim ve gerçekten insanlar çok ac› çekmifller bunu anlad›m. Çerkes parças› Kuzey Kafkasya'dan Osmanl›'ya göç eden halk› anlat›yor. ‹nsanlar o gemileri beklerken aylarca sahillerde kal›yor. Ço¤u ölüyor zaten açl›ktan ve k›tl›ktan. Bir k›sm› da gemilerde ölüyor. O yolculuklara o sürgünlerde yak›lan a¤›tlardan biri de bu. San›yorum o tarihte onlar›n göçleri, zorla kopar›l›fllar› beni çok etkiledi. Biraz da benim ruhumda böyle bir gerçeklik var. Hiçbir yere ait olmama duygusundan kaynakl› bir fley. Beni onlarla buluflturan. Özellikle san›yorum o parçalar› seçtim.
fiu s›ralar birçok sanatç› albümlerinde böyle etnik çal›flmala22
ra yer veriyorlar. Peki siz buradan bakarak kendi albümünüzü nereye koyuyorsunuz? fiu anda bir moda var. 1990'dan beri böyle bir moda rüzgar› esiyor Türkiye'de. Yaln›z az›nl›k kültürüyle ilgili de¤il. 90'l› y›llardan bu yana sosyal, siyasal, psikolojik olarak bir çok konuda de¤iflim yaflan›yor. Toplum birçok yönden kendini tan›maya, sorgulamaya bafll›yor. Az›nl›klara olan ilgi de bu sürecin bir uzant›s› da olabilir. Kendi kimli¤iyle, kendi kültürüyle birlikte çevresindeki kimlikleri, kültürleri de tan›maya anlamaya çal›fl›yor. Dünyada da etnik kökenli kültürlere karfl› bir ilginin olmas›n›n etkisi var tabi. Önemli olan konuya nas›l yaklafl›ld›¤› ve ne kadar samimi olundu¤udur bence. Bu ilginin yaln›zca moda s›n›r›nda kalmamas› için o kültürlere yaln›z güzellikleriyle ve yaln›z bugünleriyle de¤il, bütün gerçekleriyle bakabilmek ve onlar› daha iyi anlayabilmek için geçmifl bütün tarihleriyle birlikte bak›lmas› gerekir. Çünkü onlar› öteki saymak, d›fllamak ne kadar onlar›n gerçeklerini görmemekle, onlar› bir bütün olarak tan›mamakla ilintiliyse ideallefltirmenin de ayn› eksik bak›fl aç›s›ndan kaynakland›¤›n› düflünüyorum. Bu topraklar›n insanlar› yüzy›llard›r göçler ve savafllar yaflam›fl. Kimlikleri dilleri ellerinden al›nm›fl. fiimdi siz bu insanlar›n bütün o yaflad›klar›na arkan›z› dönüp nostaljik bir rüzgara kap›larak, yüzeysel bir ilgi ve içi bofl bir sevecenlikle s›rf duygular›n›z› ve hayat›n›z› güzellefltirmeleri için onlar›n yaln›z güzel yüzlerine bakarsan›z, o insanlarla alay etmifl olursunuz. Onlar›n ne bizim hoflgörümüze, ne de küçültücü flefkatimize ihtiyac› var. Onlar sadece dillerini, dinlerini, kültürlerini, de¤erlerini yaflatabilmek ve ayn› topraklarda yaflad›klar› insanlarla eflit haklara sahip olmay›, sayg›y› ve insanca muameleyi görmek istiyorlar. Evet, bir ilgi var az›nl›klara dair. Ama bu konuya sadece bir moda olarak yaklafl›lmas› ne kadar yanl›flsa o kültüre mensup insanlar›n da her ilgiye, her yaklafl›ma ve her tan›ma, anlama çabas›na tepkiyle ve önyarg›yla bakmalar› da o kadar do¤ru olmasa gerek. Toplad›¤›m bu ebruli demette herkesten bir renk var. Herkes kendi rengini buldu. Yüzy›llard›r “öteki” dedikleri bir baflka rengi o ebruli demekte gelip kendi renkleriyle kucaklaflt›¤›n› görmek onlara müthifl haz
saç›yor.
Albümde bir çok sanatç›n›n da ismi göze çarp›yor. Hem vokallerde hem de enstrumanlarda... Bu iflin emektarlar›ndan bahsedebilir misiniz? Uyumu nas›l sa€lad›n›z? Dedi¤im gibi kombine bir çal›flma oldu. Bu iliflkileri, müzisyen olmayanlarla da kurdum mesela. Repertuar aflamas›nda, stüdyo çal›flmas› öncesinde yavafl yavafl müzisyenlerle görüflmeye bafllad›m. Özellikle vokal bölümlerinde kiminle görüfltüysem seve seve kat›ld›. Hatta onlar›n d›fl›nda, normalde piyasadan gelen, enstrüman çalan insanlar vard›. Onlara bile, oturup o flark›n›n tarihini anlat›p, o insanlar›n yaflad›klar›n› anlat›p, “Ben size b›rak›yorum, nas›l isterseniz?” dedim. Onlarda kendilerinden bir fley katt›¤› için çok keyifli bir çal›flma oldu.
Bundan sonras› için neler var? Ben birkaç y›ld›r yaz› yaz›yorum. fiu anda hayat›m›n gündeminde, ortas›nda duran fley yaz›. Belki yaz›ya a¤›rl›k verece¤im. Bir kitap düflünüyorum, denemeler türünde... Bunun d›fl›nda belki yine müzikle ilgili bir proje ç›kar.
Son olarak okurlar›m›za söylemek istedikleriniz var m›? Bu albüm dedi¤im gibi birçok insan› birlefltirdi. Bir defa bu albüm tüm halklara bar›fl, kardefllik, dostluk mesaj›. Sadece bu topraklar›n insanlar›na de¤il, tüm dünya halklar›na. Bu yüzden Yahudice ve Arapça flark›lar› da arka arkaya koydum. Mevlana'n›n fliirini kulland›m. Onun dünyaya bak›fl› ve yeryüzündeki insanlar› sevgiyle kucaklay›fl›yla biraz daha güçlendirmek istedim mesaj›. Ben asl›nda çok fley yapmad›m. Sadece ayna oldum. ‹nsanlar›n yaflad›klar›na ve onlar›n varl›¤›na ayna oldum. Bu, müzi¤in gücüydü, evrenselli¤iydi. ‹nan›lmaz gücü. Hiçbir dil, din, ›rk, yasak, s›n›r tan›maks›z›n kalplerin içine ayn› s›cakl›kta akan, bizi birbirimize kardefl k›lan. Dile¤im, bu küçük dokunufllar›n ço¤almas› ve o kucaklaflman›n dalga dalga büyüyerek bütün dünyay› sevgiyle içine almas›d›r.❏
vurun kahpeye! öre kurban› Güldünya Tören'in ard›ndan, kamuoyunun gündemini meflgul eden baflka bir kad›n daha vard› geçti¤imiz günlerde: Sibel Kekilli. Dünyan›n önemli sanat festivallerinden biri olan ve her y›l Berlin'de yap›lan Alt›n Ay› Film Festivali'nde, birincilik yani Alt›n Ay› ödülüne lay›k görülen "Duvara Karfl›" isimli filmde baflrol oynam›flt›. Alk›fllar, flafllar ve ard›ndan bir de bomba gibi haber düfltü ortaya, iri puntolarla yaz›ld›, manfletlere ç›kar›ld›: "Sibel Pornocu Ç›kt›!" Öyleydi, do¤ruydu, medya için bundan iyisi de can sa¤l›¤›yd› zaten. Aile,ac›l› baba, örf adet, biraz milliyetçilik sosu, Türk k›z› böyle olamaz, iki dünyada yeri olmas›n, namussuz, veeeee... "Vurun Kahpeye!" Hep birlikte vural›m, didik didik edelim, parçalara ay›ral›m, yapt›¤›ndan utanal›m. Bir Türk k›z› bunu nas›l yapar? Bafl›m›z› tafllara vural›m, utanal›m, ezilelim alt›nda bu utanc›n, Türklü¤ün gururunu yere düflürmeyelim, bu namusu temizleyelim. Tek meselemiz budur, gayr›s› yoktur! Önce ailesine soruldu fikirleri, sonra herkese. Sahip ç›kanlar, nefret edenler... Filmin galas› için Türkiye'ye gelen yönetmenin, di¤er oyuncular›n yüzüne bile bak›lmad›. Bütün kameralar Sibel'e dönüktü, mikrofonlar, flafllar... fiaflk›n flaflk›n bakan bir k›zd› ortada dikilen. Skandal patlar patlamaz Sibel'in bir zamanlar çekti¤i porno filmleri de yok satar oldu. Sibel bir kez daha pazarland›. Bir kez daha vücudundan paralar kazan›ld›. Düzen, Sibel'in etini yemeye devam etti. Türklü¤ünden utand› kimileri. Ahlak ve namus düflkünü en pespaye faflist-
T
ler,intikam ve ölüm naralar› atmaya bafllad›. Sibel ölmeli, Türk kad›n›n›n namusu kurtar›lmal›yd›. Batakl›ktan kafan› ç›kartma hakk›n yoktur bu düzende. Biraz kafas›n› uzatt› Sibel, yüzlerce el yüklendi daha afla¤›ya itmek için. Çünkü Sibel, batakl›ktayken de¤erliydi, batakl›¤›n yüzünde bir k›ymeti yoktu. Peki film nas›l bir fleydi bu arada? Güzeldi, baflar›l›yd›.Ancak kimse bunu konuflmuyordu. Film, Avrupa'daki gençlerimizin sorunlar›n›, iki kültür aras›ndakiyaflama savafllar›n› m› anlat›yormufl, ayr› bir dünyada büyüyüp ayr› bir dili mikonufluyorlarm›fl, Türk olmakla Alman olmak aras›nda m› kalm›fllar, kime ne? Herkes can›n› difline takm›fl Sibel'in kaç pornoda oynad›¤›n› araflt›r›yordu. Almanya'daki gurbetçiler soka¤a ç›kamaz olmufllar, utanm›fllar, ezilmifller bu yükün alt›nda. Düzenin bir kurban› de¤il miydi tart›fl›lan Sibel? Özel hayat›, ailesi,sosyolojisiyle, psikolojisiyle ortaya serildi, çözümlemeler yap›ld›. Kimi ailesini suçlad›, kimi kendisini, kimi arkadafllar›n›. Nereden bakarsak bakal›m, Sibel, bir genç k›z›n düflebilece¤i en kötü yere düflmüfltür, bu durum Sibel'in düzenin yuttu¤u binlerce insandan birisi oldu¤u gerçe¤ini güçlendirir yaln›zca. Do¤rudur, namusunu, de¤erlerini, her fleyini kaybetmifltir ama tek ve ilk de¤ildir. Bu düzen ayakta durmak için Sibel'ler yarat›r. Medya, bu düzenin tetikçisidir. Vurulmas› gereken kim varsa medya vurur. Vur emrini düzen ç›kar›r, onun pis çocu¤u medya ise istenileni yapar. Kiral›k bir katildir medya. Özel e¤itilmifl kiral›k bir katil. Her fley düzenin kazanmas› için. Sibel'in pornosundan da kazan›r, tart›flt›rd›¤›, gündemi meflgul etti¤i be-
sema özden
güncel
yinleri,kitleleri uyuflturdu¤u kadar›yla da kazan›r. Yeni yeni Sibeller yaratarak da. Bireylerin durumu bu bahiste talidir. Devlet eliyle oynanan oyunun zavall› birer figüranlar›d›r Sibel gibileri. Binlerce Sibel var hayat›n içinde ve Sibel'le ayn› kaderi paylaflacak onbinlercesi daha var geride, s›ras›n› bekliyor. Popstarlar›yla, medya flovlar›yla,polis eliyle satt›klar› uyuflturucular›yla, Sibel örne¤inde oldu¤u gibi göçle,düzen yeni yeni Sibel'lere oynuyor. "Duvara Karfl›" da güzel oynuyor Sibel. Rolünün hakk›n› veriyor ve diyor ki "bilmiyordum, bir gün gelip ödül kaza-
23
naca¤›m›, piflman›m". Ard›ndan ekliyor,ayakta durmaya çal›flarak "kad›n satmad›m uyuflturucu kullanmad›m, ben neyapt›ysan kendime yapt›m olan bana oldu" Do¤ru bu. Sibel kendine yapm›flt›r zaten en büyük kötülü¤ü. Kendi kafas›na s›km›flt›r. Kendi geçmiflinde belki de hiçbir zaman telafi edilemeyecek olan yanl›fllar› yapm›flt›r. Bir daha yapmak istemiyor. "Olmaz" diyor sistem, "bak›n Sibel'in o biçim filmleri var elimizde, b›rak›n 'Duvara Karfl›'y›". A¤z›ndan salyalar saçarak ba¤›r›yor manfletlerden "sen bizim sermayemizsin henüz son kullanma tarihin geçmedi. B›rak›n sanatsal baflar›s›n› bilmem neyi, nefes kesen filmler burada. Bu filmlerde, iflte gördü¤ünüz bu fahifle oynam›flt›r, iflte bu küçük fleytan, üstelik Türk bu, yaz›klar olsun senin Türklü¤üne, flerefimizi iki paral›k ettin dünyaya karfl› ama istersen b›rak bu sanat ifllerini, yeni bölümler çekelim seninle porno için." Neden filmi tart›flmaz medya? Sanki Sibel Kekilli ile bafllay›p onunla biten bir filmdir gibi. Bu film neyi anlat›r? Almanya'daki Türkleri. Bir aflk hikayesi. Konusu güçlüdür, belki gurbetçi olmayanlar›n zor anlayaca¤› bir filmdir ama en fazla "Türk bir yönetmen çekmifltir" diye bununla da övünebilir medya. ‹lle kazan›nca bir fleylerle övünmek gerekir ya her zaman! Yapmaz medya, çünkü bu ödül, düzenin izni al›nmadan kazan›lm›flt›r. Sertab'› otobüslerin üzerinde, anl› flanl› Türk bayra¤› ile gezdiren medya, bu film için izin vermemifl-
24
tir. ‹zin isteyen olmam›flt›r, o ayr› konu. Yönetmen Fatih Ak›n'›n böyle bir düflüncesi de olmam›flt›r. fiimdiye kadar kaç ödül alm›flt›r bu ülkenin genç yönetmenleri? Y›lmaz Güney'in Cannes'da ald›¤› ödülü sindiremeyen ve her f›rsatta içindekileri kusan, Nuri Bilgi Ceylan'dan utangaçca bahseden ayn› medyad›r. Fatih Ak›n'dan niye bahsetsin ki? Onun Sinan Çetin'leri var Tayyip Erdo¤an'›n heykelini dikecek. Fatih Ak›n'dan ona ne? Bir de Sibel var iflte, pornocu Sibel! Bizim k›z›m›z, yozluk bata¤›nda ç›rp›nan yüzbinlerce gencimizden yaln›zca birisi. Tepe tepe kullan›n. Her gün ç›plak bir foto¤raf›n› bas›n gazetelerinize. Kim gönderdi Sibel'in annesiyle babas›n› gurbete? Kim ay›rd› vatan›ndan? Kim Sibel'i iki kültür aras›nda b›rakt›? Kim yozlaflt›rd›. Babas› m›? Senin göklere ç›kard›¤›n, "iflte gençler, bunlar gibi olun" diye özendirdi¤in Gülben Ergen'inden, Hülya Avflar'›ndan, Seda Sayan'›ndan daha m› alçak Sibel? Amerikan askerleri gelecek diye flehirlerimizin genelevlerini boyatan, genç k›zlar›m›z› peflkefl çeken Sibel'in babas› m›d›r? Uzak de¤il, daha geçti¤imiz y›l Amerikal›lar için Mardin'e, do¤uya genelevleri kim kurdu, genç k›zlar›m›z› Adana'da, Mersin'de,‹zmir'de iflgalcilerin alt›na kim itti? Yoksa bu k›zlar Türk de¤il miydi? 8 Mart Emekçi Kad›nlar› Günü'nü Sibel
Can'la kutlayan AKP gibi iktidarlar m› koruyor kad›nlar›m›z›n namusunu? Görünenin namusunu tartmak seyredene düflmez. Sibeller’i yaratan düzendir. Sibel'leri yaratan ve ipini çeken de medya. Bo¤az›na kadar bata¤a saplayan. Onun gibilere büyülü dünyalar› sunan medya. Bata¤a sürükleyen, haraç-mezat satan, hayaller kurduran. Özendiren, aldatan, kand›ran medya. Kim ö¤retti Sibel'lere ahlaks›z olmay›? Kim ö¤retti de¤erlerle yaflaman›n anlams›zl›¤›n›? Ar›nmak, temiz ve namuslu olman›n bofl oldu¤unu? Kim unutturdu bu üstüne titredi¤imiz de¤erleri Sibel'e? Düzen kendisi pazarlamad› m› Sibel'lerin etini? Bundan rant yemedi mi? Ailesinin utanc›ndan da para kazand›n›z, ekmeklerinizi bafl› öne e¤ik ailesinin gözyafl›na bat›rd›n›z. Raiting yapt› Sibel. Sizin cebiniz doldu. "Keflke" diyorsunuz, "yeni yeni Sibel'ler ç›ksa da yine rant yapsak". Çünkü Sibel de tükeniyor. Daha fazla kullanamazs›n›z. Siz bat›rd›n›z o ç›kmak istiyor ve siz bunu görünce daha çok bat›r›yorsunuz. Her gün tecavüz ediyorsunuz Sibel'lere. Cinayet haberlerini bile bir cinsellik katarak veren medya, cesetlerin bile ç›plakl›¤›ndan medet uman medya, tecavüz haberlerini bile cinsel fantazilere malzeme olacak flekilde sunan medya, Sibel Kekilli sizden daha ahlaks›z de¤il.❏
€›nda pekiflmesiyle mi olufltu?
reis çelik:
fiöyle bir yola ç›k›fl oldu; orada yöresel gelenek olan do¤açlama öykü anlat›c›l›¤›, Kürtler'de dengbej dedikleri, bizlerde mesel, Azeriler'de afl›klama dedikleri gelene¤in bir benzerini acaba sinemaya tafl›yabilir miyim diye hep düflünürdüm. Bu tür anlat›mlarda hep bir ayak verilir anlat›c›ya. Ayak; bir sözcüktür, bir dörtlüktür. Oradan yola ç›kar ve öyküyü anlatmaya bafllar. Ben de inat temas›n› kendime ald›m ama sinema daha çetin bir ifl oldu¤u için, yazmadan sadece birçok öyküyü kafamda kurup bir iskelet yap› üzerine oturttum. Ve oraya gidip bunlar› flekillendirmeye bafllad›m. Yani kafamdaki öykülerin renkleri oraya gitti¤imde de¤iflmeye bafllad›.
Filmi do€up büyüdü€ünüz yerde, Akçakale köyü ve Ç›ld›r gölü üzerinde çekmiflsiniz. Oralardan, Oyuncular› da buna göre mi begeçmiflinizden birçok ö€eyi tafl›ya- lirlediniz ? bilirdiniz filme. Ancak inat ö€esini Tabi. Sadece Tuncel Kurtiz vard› kullanm›fls›n›z. Niçin inat, kime karfl› inat?
tav›r
“halka ne kadar önem ve de¤er verirsen, halk da seni o kadar kucakl›yor!”
zaten. Ona anlat›yordum flöyle olacak, böyle olacak diye. Gitti¤imizde de köylüleri toparlay›p onlaraenlatt›k öyküyü. Siz bafllay›n konuflmaya, konuflmaya bafll›yorlar zaten. Onlar›n açt›klar› yoldan öyküyü de¤ifltirebiliyor, yeni bir yol katabiliyordum. Bunu yaparken hem onlar›n kendi dilini kullanarak dil zenginli¤ini gelifltirmeyi planlad›m, hem de öykünün insanlar›n kendi yorumuna göre geliflmesine ortam sa¤lad›m ki, kendi gerçe¤i ortaya ç›km›fl olsun.
Peki onlar›n karfl›s›na kamerayla ç›kmak -ki televizyona bile çok al›fl›k de€iller-, o diyalogu kurmak zor olmad› m› sizin için? Böyle bir sinema yapmak çok zor bir fley asl›nda. Önceden kabullenmifltim, haz›rl›kl›yd›m bu tür zorluklara. Ön aflamalar› biraz zor oldu; onlar› yönlendirmek, onlar› hikayeye sokmak. Bir de onlar›n rahat olmala-
‹nat asl›nda iki yönüyle ele al›nabilir. Biri bildi¤iniz anlamdaki inat; içindeki cahilli¤iyle, körü körüne. Di¤eri ise ayakta durufltur, direnmektir. Bana göre inad›n foto¤raf›n› çekmek bir ayakta durufltur. Ben yaflayan kültürlerin, bu kültür emperyalizminin her fleyi silip götürdü¤ü bir ortamda, ayakta kalanlar›n› resmetmeyi bir inat olarak kabul ettim. ‹nad›n daha çok o yönünü ele ald›m.
Senaryoyu ana bir tema etraf›nda, o yörede geliflen öykülerle beslemiflsiniz. Ana tema, bir minibüs floförüyle, bir k›zakç›n›n inatlaflmas›. Yan öyküler ise oyörede yaflanan ve anlat›lan inat hikayeleri. Senaryo nas›l geliflti? Önceden her fley haz›rd› ve filme öyle mi baflland›? Yoksa bir taslak üzerinden bafllanan çekimlerle, öykülerin do€all›25
do€uruyor. Anlatabilece€iniz bir fleyler var m›? Ayr›ca so€uk ve sert bir do€as› var. Ne gibi zorluklarla karfl›laflt›n›z?
r› için, ekip götürmemifltim, tek bafl›ma gitmifltim. Ama iflin içine girince bir de bakt›k ki, hepsi bizden daha profesyonel.
Bir yanda do€açlama, bir yanda Tuncel Kurtiz profesyonelli€i. Çeliflir diye bir kayg› duydunuz mu? O bölgenin insanlar›n› çok iyi tan›d›¤›m için o konuda pek korkum yoktu. Bizim orada hemen herkes do¤al oyuncu. Yeter ki "Hadi bir fley anlat" de, bafllar oynamaya. Bunca öykünün, roman›n, destan›n, hikayenin, türkünün kahraman› da halk de¤il mi? Zaten onlar yarat›yorlar bunu. Yeter ki onlar›n dilinden ve anlad›klar› biçimden yola ç›kal›m, kap›s›n› aç›yor size. Bunun riski vard›r elbette. Her zaman vard›r. Çünkü köylüye "fiu olmad›", "Kald›¤›n yerden devam et" dedi¤inizde çok farkl› bir oyun ç›karmaya bafll›yor. Halkta flöyle bir fley var; kendisini canland›rmaya bafllad›¤› zaman önce bir s›k›lgan oluyor. ‹flin çok ciddi bir boyuta geldi¤ini görünce de, bu sefer çok ciddi bir flekilde kendini kapt›r›yor, kendini yaflat›yor. Biz zaten orada rol alan köylülerin hiç birisine kendi mesle¤inin d›fl›nda bir fley yapt›rmad›k. K›zakç›ysa, k›zakç›, tafl iflçisiyse, tafl iflçisi oldu. Kürt a¤as›ysa zaten Kürt a¤as› rolünü oynad›. Herkes kendini canland›rd›. E¤er baflka bir görev yükleseydik zorlan›rlard› tabii. O baflka görevlerin hepsini, Kurtiz üstlendi zaten. Befl tane karakteri canland›r›yor.
Çekim yapt›€›n›z alan, ilginç an›lar için çok müsait bir ortam. Teknik diyaloglar komik olaylar 26
fiimdiye kadar çal›flt›¤›m en zor projeydi. Zor olan yan› bu sefer ilk iki filmde gördü¤ümüz türden bask›lar de¤ildi. ‹lginç olan fluydu; kalabal›k bir ekip oluflturmufltuk köylülerden, fakat hep bizim içimizde bizimle dolaflan baflkalar› da vard›. M‹T görevlisi ve ayr›ca bir Jitem görevlisi vard›.Kaymakam›n bir adam› vard›. Yani flöyle befl-alt› kiflilik bir devlet kadrosuna sahiptik. Onlar da biliyordu, onlar›n fark›nda oldu¤umuzu. En son ayr›lmam›za üç gün varken, M‹T görevlisi bana dedi ki; -hafif de çak›rkeyfti- "Yahu Reis Bey, biz neredeyse bir buçuk ayd›r sizinle beraberiz, her gün rapor veriyoruz ama hiç siyasi bir fleye rastlayamad›k. fiefler de f›rça at›yor; ‘Nas›l ifl, bu adam gelmifl film çekiyor, siz çakm›yorsunuz herhalde’ ‹llegal bir fley ar›yor. Ben de dedim ki; ‘Vallahi sen görevini iyi yapamam›fls›n; yapt›¤›m›z çok ciddi, siyasi bir film. fiaka götürür yan› yok. Siz atlam›fls›n›z.’ Bu biraz telaflland›. "Nas›l olur, her gün ciddiyetle takip ediyoruz" falan. Dedim ki "Bak, dünyada en a¤›r siyasi tav›r, bazen bak›fl olabilir. Bir halk›n gerçek yüzünü foto¤raflamak da bir siyasettir. Onun için çekti¤imiz her karede çok a¤›r politika var." ‹lk gitti¤imiz günler, bir ekip kurmam gerekiyordu. Köyde dolaflan gençleri toplad›m. Bir tanesine "Sen art›k benim asistan›ms›n, seni bum operatörü yap›yorum." dedim. Çocuk k›zard› bozard›. "Abi ben bomba falan atmak istemiyorum." dedi. ‹zah ettim: "Bomba de¤il, ses mikrofonunu kullanacaks›n; bum operatörü o." diye. Bir türlü bu sesi denk getiremiyor. Mikrofon uzant›s›n›n ucundaki bumu yerinde tutam›yor. Bakt›k ki mikrofonu tam hizaya getirirsek, niflan alma flans› olur. Tuttuk mikrofon aya¤›na ba¤lad›k. Dedim ki; "Bunu Kalaflnikof gibi kullanacaks›n, adam›n a¤z›na atefl edecek gibi" tutacaks›n. O zaman do¤ru sesleri çekmeye bafllad›k. Öyle fleyler oluyordu ki; Mesela Tuncel Kurtiz'i köylülerden biri san›yorlard›. Sohbet ediyorlar, "Hangi köyden geldin? fiunu tan›r m›s›n?" gibi sorular soruyorlard›. O da uyduruyor, at›yor bir fleyler. "Allah Allah; biz o köyde hiç öyle birilerini tan›mad›k." diyorlar. Soruyor Kurtiz "Sen Tuncel Kurtiz'i tan›r m›s›n?". "Ooo tan›maz m›y›m!” diyor. "Benim gençli¤imde, Y›lmaz Güney'le beraber en çok izledi¤im adamlar-
dan birisi. Ben onu yak›ndan tan›r›m” diyor, bizimkisi. "Yapma yav!" diyor, bafll›yor filmlerini anlatmaya Tuncel Kurtiz'e. Zaten bizim oralarda hangi eve girerseniz girin, mutlaka bir Y›lmaz Güney, Deniz Gezmifl, Mahir Çayan foto¤raf›yla karfl›lafl›rs›n›z. O köyler hep öyledir. '60'l› '70'li y›llarda solun en yayg›n, en geliflti¤i bölgelerdir o bölgeler. Bir gün kahvede oturuyoruz. Avrupa Birli¤i’yle ilgili bir konu açmaya çal›fl›yor, zorluyor Kurtiz onlar›. "Bu Avrupa Birli¤i ne olacak." “Biraz kendinize çekidüzen verin, flu k›l›¤›n›z› k›yafetinizi düzeltin." diye üstlerine gidiyor. Köylünün bir tanesi diyor ki; "Efendi belli ki sen yaman e¤itim de görmüflsün. Bizim durumumuz belli, biz yoksuluz. Biz size ayak ba¤› olmayal›m, siz buyurun girin Avrupa Birli¤ine, biz arkadan geliriz" Halk kültürünün, yaklafl›m›n›n çok ilginç örnekleri bu tür fleyler. E¤er mikrofonumuzu, kameram›z› halka yöneltirsek, biraz kulak verirsek, bunca kültürleri, bunca desenleri yaratan, türküleri yaratan halk›, bu kadar kenarda koymay›p da onlara yönelirsek, onun yine bizi besleyece¤ine ve yeni fleyler do¤uraca¤›na inan›yorum.Bu kültür emperyalizminin her fleyi silip süpürüp, televole kültürüne insanlar› angaje etti¤i ve insanlar›n televizyonun bafl›nda bu kültürle ahlaklar›n› belirledi¤i bir ortamda halk kültürüne yönelik çal›flmalar›m›za çok önem vermemiz gerekti¤ine inan›yorum.
Zaten bir baflka röportaj›n›zda "Bu filmi flimdiki ayd›nlara inat, çektim” demiflsiniz. Film bir yönüyle de halktan uzak sanata karfl› da bir tavr› teflkil ediyor de€il mi? Evet. Tabi ki ayd›n dediklerimiz, daha kültürlü, daha çok bilen ve halk›n önünde olanlard›r. Yeryüzünde bütün halk hareketleri, ayd›nlar önderli¤inde gerçekleflmifltir. Çok okuyup, çok gelifltirdi¤i için kendisini, tabi ki halktan biraz daha önde yürüyor. Ama biz bafl›m›z› öyle bir al›p gitmifliz ki, geri dönüp bakt›¤›m›zda halk› göremez olmufluz. O kadar uzaklaflm›fl›z. Halkla da bir ba¤›m›z yok, neyin ve kimin ayd›n› oldu¤umuz da belli de¤il. Onun için ayd›n›n elini uzatt›¤›nda halkla temas edecek bir uzakl›kta olmas› gerekti¤ine inan›yorum. Bu anlamda tavr›m biraz da bu ayd›n kavram›na. Çünkü, halktan uzaklaflm›fl bir kültür kavram› oluflmufl flu an. Aziz Nesin derdi ki: "Ba-
na ayd›n demeyin, ayd›nl›¤›m karar›yor". Biraz öyle olmufl. Hem bu televole kültürüne emperyalist yay›lmac› kültüre karfl› bir inat bizimkisi, hem de bizim ayd›nlar›n flehirden, köflkten bak›p halk› yönlendirme tarzlar›na bir inat. Bunlar›n hepsini toplay›p, yal›n bir film koyduk ortaya. ‹çinde keskin politikalar yapmaya gerek duymad›k. Zaten filmin kendisi aç›k ve anlafl›labilir bir politikad›r. Çünkü halkla dalga geçen, özellikle pop-star yar›flmalar›nda insanlar› karfl›lar›na geçirip afla¤›layanlar›n karfl›s›na; halk›n gerçek foto¤raf›n› koyman›n bile onlar› korkutmaya yetece¤ini düflündüm.
kültürümüz köklü kültürdür, bu kadar zengin kültürler üstünde oturuyoruz.” diyor ama arkas›ndan da üzerimize sald›¤› argümanlarla bizim kültürümüzü yok ederek, bizi dolayl› olarak esir ediyor. Oysa ayn› devlete karfl› “Benim kültürüm var, dilim var.” dedi¤im zaman da, ben tutuklan›yorum." Bunun karfl›s›nda durman›n bir biçimi de sanat. Kimisi fliiriyle, kimisi saz›yla duracak. Saz›yla duran arkadafllar›m›z›n da bafl›na neler geldi¤ini görüyoruz.
Filmin galas› da bu tepkiyi besleyen bir gala olmufl. Biraz galadan bahseder misiniz?
Evet; havay› yoklayal›m diye, afl›klar kahvesine gidiyorduk Kurtiz’le. Çal›p söylüyor, at›fl›yorduk. Ben flehirden bakar gibi söylüyordum, onlar köyden. Bu afl›k nereden gelmifl diye iyide s›k›flt›r›yorlard› beni. Çünkü do¤açlamada çok iyiler. O kadar derin fleyler söylüyorlard› ki onlara yetiflmek söz konusu de¤il. Kendilerine yak›n, kendilerinden biri gibi oldu¤umuz için açt›lar kap›lar›n› bize. Yoksa o kadar sindirilmifl o kadar ürkütülmüfl ki bu insanlar, art›k kime kap›s›n› açaca¤›n› da bilmiyor. Bir türkü söyledi¤i için senelerce içerde yat›yor. Kültürler ve renkler var oldu¤u sürece de, onlar› yok etmek isteyenlerin bask›s› devam edecek. ‹flte onu k›rd›k ve çok komün bir ifl baflard›k orada.
Evet; iflte bunu da inat ettim. K›rm›z› hal›larda, Holywood partilerine benzeyen galalara inat. “Sinema kültürünü oralara tafl›mam›fl, ay›p etmiflsek, biz gider galam›z› orada yapar›z.” dedik. ‹lk önce halkla bölüflmeyi çok istedim. Sinema yeri bulamad›k, inat ettim. Kardan beyaz perdeyi yap›p, filmi çekti¤imiz gölün üstünde izledik. Ve beraber üretti¤imiz fleyi beraberce paylaflt›k.
Tepkileri nas›ld›?
Çok iyiydi, inan›lmaz bir tepki vard›. ‹nsanlara bir fley götürmenin onlarla bölüflmenin keyfini yaflad›m. Onlar da flunu dediler; “Siz bizimle paylafl›rsan›z biz de bütün görkemimizi size açar›z.” O kadar özendiler ki her fleyin iyi olmas› için. Demek ki halka ne kadar önem ve de¤er verirsen, halk da seni o kadar kucakl›yor.
¤açlamad›r. Filmi izleyerek içinden gelen bir a¤›t yakt›. Anadolu'da yapt›¤›m filmlerde dil çeflitlili¤ine de önem gösteriyorum, o çok renklili¤in üstüne. O a¤›d› da Kürtçe yapt›k. Filmde de zaman zaman Kürtçe, Azerice, Gürcüce laflar geçer.
Bir de ödülünüz var...
Filmin nas›l çekildi¤ini anlatan bir belgesel var. Buradan gidiflimden, dönüflüme kadar, filmin bütün çekim aflamalar›n› sürekli kaydettim. Filmden daha ilginç olan yan› da o oldu.
Saz demiflken, ilk diyaloglar› Peki o belgeseli gösterime koyafl›klarla at›flarak kurmuflsunuz... may› düflünüyor musunuz?
Film müzi€i kime ait?
Filmin gösterimi bittikten sonra onu da birkaç sinemada göstermek istiyorum. Çünkü belgesel, hem böyle bir filmin nas›l çekildi¤ine dair ciddi bir deneyim; hem de halk kültürünü, davran›fl biçimini biraz daha derinden izleme ortam› sa¤l›yor insanlara. Strazburg'da düzenlenen Avrupa Belgesel Filmler festivalinde bir yar›flma vard›. Orada yar›flmaya göndermifltik, birinci oldu bu belgesel.
Teflekkür ediyoruz sohbetiniz için. Sizin eklemek iste€iniz bir fley var m›? Söylemek istedi¤im fley, bu kadar her fleyin yok edildi¤i, y›prat›ld›¤›, ezilip geçildi¤i bir dönemde dünyada bana göre en onurlu fley dik durmak. Hangi düflüncede, hangi mant›kta olursan›z olun, taviz vermeden, mant›kl›ca inat etmektir düflüncede.❏
Müzi¤i de do¤açlamad›r. Melodilerini zaten kendim ba¤lamayla yapt›m. Orada bir a¤›t söyleniyor, onu da Nilüifer Akbal söyledi. O da do-
Halk da kültürünün tüketildi€inin fark›nda de€il mi? Hatta size flikayetleri olmufl. Bir amca, galada afl›k gelene€inin yerini televizyonlar›n ald›€›ndan yak›nm›fl size. Elbette ki. Kapitalizm bütün kültürleri, renkleri, dilleri yok eder ki, tek dil konuflulabilsin. O da, para dilidir. Hele hele günümüzde yaflanan, kapitalizmin de üst aflamas› olan kartel yaklafl›m, emperyalizm yani vahfli kapitalizm, insanlar›n kültürlerini adeta a¤›zlar›ndan çalan, yok eden bir kavram özelli¤ini tafl›yor. Orada yaflayan insanlar da bunun az çok fark›nda. Yani nelerinin çal›nd›¤›n›n fark›na varm›fllar. Sindirmeci, talanc› politikalar›n fark›na çoktan varm›fllar asl›nda. Ki onlar›n söyledi¤ini söylüyorum, diyorlar ki; "Bir yandan politikac›lar televizyona ç›k›p, “Bizim
27
gere¤inden önce... gere¤inden sonra... ve flimdi. upkuru bir hava... Sinsi bir yaln›zl›k içine girmifl. Kendi ellerimle besledim. Günefllerimi toplay›p önüne serdim. Ve en karanl›k günlerimde bir misafir gibi ömrüme yaln›zl›¤›m› ikram ettim. Ey dünden kalan art›klar, bu sefer son. Hiç ilk olmad›¤› gibi, bu son. Konuflmama hakk›na sahip oldu¤um yerde çöktüm duvar›n dibine ve düflünmeye bafllad›m yapt›klar›m›. Bu dört duvar hangimizin, hangi gecikmifl ömrün sonuna ait? Kaç arkadafl›m› yitirdim bu yolda? K›rm›z› akflamlarda, bembeyaz ömrün en çingene hali bu. Bu beden benim. Bütün insanl›¤›n yaln›zl›klar›na sahip bedenim. Ey akflamlar›m, bu sözlerim size! Bir da¤ bafl›nda kaçamak içti¤im sigaran›n hat›r›na, gelece¤imi bilmedi¤im tavr›mla... Duyun beni. En önemlisi ayd›nl›klar›m› vermekti halk›ma. Bütün kurflunlar›m bitene kadar çat›flmada olmakt›; tüm inanc›mla ölmekti bir vakit. Silah seslerinden sonra kula¤›mdaki ç›nlamalard› bitiflim. En kuytu yerde savurmakt› küllerini yoldafllar›m›n. Ve ard›ndan göz yafllar›m› biriktirmekti onlar için, ölenler için. Ey ömrüm, ben neden var›m? So¤uk bir k›fl akflam›nda bütün dertlerimi ald›m ve oturdum bir kayan›n dibine. Karars›zl›¤›m›n son anlar› gibi bitiflini izledim y›ld›zlar›n. Sanki, y›ld›zlar kayarken karars›zl›¤›m› götürüyorlard›. Ben, sizin için var›m y›ld›zlar, sizin özgürlü¤ünüz için... Kapatmay›n ›fl›klar›n›z› bana. Ya¤murun topra¤a b›rakt›¤› koku gibisiniz bitmiflliklerim; en gerilla halimsiniz benim. Nelerin ne oldu¤unu anlad›¤›n›z anda özgür gibisiniz iflte. Hiç tutmad›¤›m yemin gibisiniz, hat›rlayamad›¤›m geçmiflim ve sözcüklerim gibisiniz. Gere¤inden önce çeliflti¤im benli¤im gibisiniz... Sizler bensiniz. En önemlisi, halk›m için att›¤›m yalans›n›z. Hiç yalana
K
28
benzemedi¤iniz kadar hem de! ‹nand›klar›m için çeliflkisiniz; hep düflündüklerimsiniz. Ya¤murlar›n ya¤d›¤› yere bakt›m; a¤l›yordu gökyüzü. Asl›nda a¤layan yurdumdu benim. Duygular›n sömürülmesine daha fazla dayanamam›fl gökyüzü ve b›rakm›fl ya¤murlar›n› yurdumun üstüne. Y›kan›yor çocuklar›m›z, bak neler bekliyor bizi. Bir damla suyuna muhtac›z eme¤in. Eme¤inde y›kan›yor çocuklar ve ard›ndan kendilerince halaya duruyorlar. Oyun gibi gelse de, bu savafl›m›z onlar için. ‹flte ya¤murlar bu yüzden ya¤›yor. Haberin var m› ya¤murlardan çeliflkilerim? Bu da¤lar senin varoluflun için, bu yaflam senin için. Aç ellerini gökyüzüne; kurtar kendini bu sömürülerden. Buna çocuklar kadar senin de ihtiyac›n var. Sen bu varoluflun bencilli¤isin kederim, toparla kendini. Bu çekti¤im zulüm, sana düflman olsun ölümüm. Hiç gere¤in yokken bitiverdin yan›mda. Ne kadar çok eksi¤im var ölmeye, biliyor musun? Benim daha gurura ihtiyac›m var. Haketmedim seni. Git bu da¤›n bafl›ndan. Ç›¤l›¤›md›r, sessiz kalmam bu kainata. En bereketli halimdir ömrümün flu saati. Al›n beni ve eme¤in topra¤›nda iflleyin. Bana, olanlar›n, yaflananlar›n ihtiyac› var. Ey katledilmifl yar›n›m! Yak›n›mda bir yerdesiniz, belki de yan› bafl›mda... Biliyorum fakat bulam›yorum... Bu da¤›n bafl›na ya¤an ya¤murlar! Yard›m edin bana, di¤er çat›flanlara etti¤iniz gibi." ... Yang›nlar›n ortas›nda kald›¤›m zaman; su olup, toprak olup söndürdü ellerim bedenimi. Yanan benim bedenimdi en susuz, topraks›z yerlerde. Etlerim yand› ve iskeleti kald› bedenimin. Yanan bendim, yang›n›m› söndüren olmad›¤› vakit... Bazen, ellerim yoktu. Yan›yordum... Sönemiyordum... ‹flte tam o anda damla damla ya¤mur olup düfltün sevdi¤im. Sana da¤›n bafl›nda
ahmet yapar
öykü
da, dört duvar aras›nda da, yang›nlarda da ihtiyac›m var. Bak bu yaflanm›fll›klar›m senin. Söndürebiliyor musun beni? Sesimi, yang›n›m› duyuyor musun? Kalbim iflgal alt›nda, ateflli aflklara kapal›. E¤ilmem aflklara, umudum izin vermiyor. Kalbim iflgal alt›nda, savaflmas› laz›m sevgi için... Umudumla beraber. Korkuyorum ölmekten, e¤er ben ölürsem hem bu dünya bensiz, yaln›z kalacak hem düflmanlar›m varl›¤›n› sürdürecek. Ben olmasam neye yarar çat›flma, en güzel direniflim, söylesene... K›saca benim ölmemem gerek. Buna gururumun o kadar ihtiyac› var ki. Benim gururuma o kadar ihtiyac›m var ki. Ellerim tetikte, gururumu bekliyorum. Var m› gururlu olmak isteyen, özgürlü¤ünü halka adamak için. Ömrünün bahar›nda yatanlar için, yananlar için. Bu bir ça¤r› de¤il. ‹steyen ya¤murlara tutunsun, anlamak isteyen zaten anlayaca¤›n› anl›yor. Asl›nda anlatacaklar›ma harfler yetmiyor, cümlelerimi kuram›yorum. Benim ölmemem gerekiyor, anlatamad›klar›m için ölmemem gerekiyor. Hava kupkuru. Görünmüyor dumandan d›flar›s›. Ellerim tutmuyor, gözlerim görmüyor. Kalbim seni sevdi¤imi hissediyor fakat söyleyemiyor. Yürümekte zorlan›yorum ve geçmiflim hat›r›mda de¤il. Ne söyledi¤imi, ne anlatt›¤›m› bilmiyorum. ‹›flte bu yüzden çelifliyorum kendimle. Beni ben eden ömrüme lanetler olsun ki bu halimle var›m ve yafl›yorum... Buna her ne kadar ihtiyac›m›z olsa da. Bütün bu söylediklerim sana en güzel yar›n›m. Seni yüre¤imin en ayd›nl›k yeri kadar seviyorum. Geçmiflimde seni tan›masam ve
önce analar düfler
grup yorum
nota
29
haber-yorum 23. İstanbul Uluslararası Film Festivali Yakında Başlıyor! İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın (İKSV) düzenleyeceği Uluslararası İstnbul Film Festivali’nin 23.sü, bu yıl 10-25 Nisan tarihleri arasında yapılacak. Festivalde 62 ülkeden, 200’ü aşkın film gösterilecek. Festivalde aynı zamanda, müzikli özel film gösterimleri, konserler ve film afişleri sergisi de yapılacak. "Mayınlı Bölge", "Dünya Sinemasının Genç Yıldızları”, "Dünya Festivallerinden”, "Çağımızın Aynası Sinema", "Umuda Yolculuk: Göçmenler" gibi bölüm başlıklarının olduğu festivalin uluslararası bölümünde, toplam 14 yerli ve yabancı film yarışacak. Yarışma, Altın Lale başlığı altında yapılacak. Yarışacak filmler şunlar; Yeniden Sev Beni" (Reconstruction), "Düşüncelerdeki Aşk" (Was nütz die Liebe in Gedanken / Love in Thoughts), "Elveda Sinema" (Bu San / Goodbye), "Tahta Kamera" (The Wooden Camera), "Bir Şarkı Yetmez" (Ena Tragoudi de Ftani / A Song Is Not Enough), "Genç Tanrılar" (Hymypoika / Young Gods), "Alila", "Pupendo", "Kaçak" (L'esquive), "Profesyonel" (Profesionalac / The Professional), "Şeytana Karşı" (Ondskan / Evil), "Bekleme Odası", "Güneşe Suikast" (Le soleil assassiné / The Sun Assassinated), "Kasım" (Noviembre / November), "Dragon Inn". Ulusal bölümde ise 12 film yarışacak. Bu filmler; "Bulutları Beklerken", "Neredesin Firuze?", "Bekleme Odası", "Vizontele Tuuba", "Metropol Kâbusu", "İnat Hikâyeleri", "İnşaat", "İnsan Nedir ki?", "Küçük Özgürlük", "Okul", "Çamur", "Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak". Bu seneki festivalde; Yılmaz Güney de anılacak. Ölümünün yirminci yıldönümüne hitafen Yılmaz Güney’in "Acı" adlı filmi gösterilecek Gösterimler; Atlas Sinepop, Beyoğlu Emek, Beyoğlu ve Atlas 2 Sinemaları ile Kadıköy Rexx Sineması'nda gerçekleştirilecek.❏
KISA... KISA... KISA... Emekçi kadınlar birliği çalışanı kaçırıldı! Emekçi Kadınlar Birliği çalışanı Derya Aksakal, 4 Mart 2004 tarihinde öğle saatlerinde gittiği hastane çıkışında yüzü maskeli kişilerce kaçırıldı. Derya Aksakal'ın işkenceye ve cinsel tacize mağruz kaldığı bildirildi. Emekçi kadınlar birliği, yaptığı açıklamada; “Derya Aksakal'ın kaçırılma sebebi, 8 mart dünya Emekçi kadınlar günü çalışmalarını yapmasıdır.” denildi.❏ İmam Boztaş Katledildi! 8 Mart 2004 tarihinde, İmam Boztaş adlı Devrimci Demokrasi okuru, Dersim’in Mazgirt ilçesinde özel tim tarafından evinin önünde katledildi. Gerillalara yardım ettiği gerekçesiyle daha önce de yöredeki Bulgurcular Jandarma Karakol Komutanı tarafından tehdit edilmesinin ardından, köyündeki evine gelen maskeli özel timciler tarafından taranarak katledildi.❏ Gazi Katliamının Yıldönümü’nde Anma! 12 Mart 1995 tarihinde İstanbul Gazi Mahallesi’nde yaşanan katliamda 23 kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi de yaralanmıştı. 12 Mart 2004 tarihinde yapılan anmada yaklaşık 2500 kişi yer aldı. Gazi Cemevi’nde yapılan etkinliğin ardından, mezarlığa doğru yürüyüşe geçen kitleye, yol boyunca katılımlar oldu. Mezarlık önünde yapılan basın açıklamasının ardından tekrar Cemevi’ne doğru yürüyen kitle burada dağıldı.❏ 16 Mart ’78 ve Halepçe Katliamları Anıldı! 16 Mart 2004 tarihinde, Halepçe Katliamı ve Beyazıt’taki öğrenci katliamının anması yapıldı. Anmayı yapan kitleye polis saldırdı.❏
İki Haber Muhabiri Hayatını Kaybetti! 19 Mart 2004 tarihinde; Evrensel Gazetesi MuhabiGrup Yorum elemanları, tutuklanan arkadaşları İhsan Cibelik ve Muharrem Cengiz için, İdil Kültür Merke- ri Hasan İşler ve Dicle Haber Ajansı Muhabiri Volkan Erzi’nde bir basın toplantısı düzenledi. yiğit, Adana’daki seçim çalışmalarını seçim otobüsleri Yaptıkları açıklamada; üzerlerindeki baskıların bitmediğini, aksine yenilerinin eklendiğini, AKP’nin demokra- üzerinden izlerken üst geçide çarpmaları sonucu hayatsisinin sahte olduğunu belirttiler. "Her gün kulaklarımızı sa- larını kaybetti.❏ ğır edercesine duyurulan demokratikleşme söylemleri yalandır, bunun kanıtı Grup Yorum'un yaşadıklarıdır. 1,5 ayHamas Lideri Şeyh Ahmet Yasin Katledildi! lık bir dönem içinde iki Grup Yorum elemanı düzmece idHamas Lideri Şeyh Ahmet Yasin, İsrail tarafından dialarla hukuk kuralları ayaklar altına alınarak tutuklanmış- katledildi. 22 Mart 2004 tarihinde İsrail devleti, bir sutır. Grup Yorum'a Özgürlük İstiyoruz." ikast düzenleyerek Şeyh Ahmet Yasin’i ve yanındaki yeAçıklamaya katılanlar arasında; Bilgesu Erenus, Ata- di kişiyi helikopterlerden gönderdiği füzelerle katletti. On ol Behramoğlu, Vedat Sakman, Metin Kahraman, Efkan civarında Filistinli’nin yaralandığı saldırıda, yaralılar araŞeşen, Serdar Keskin, Nurettin Güleç, Hüseyin Karabey sında Şeyh Yasin’in iki oğlu da vardı. Katliamın ardınde vardı.❏ dan, Filistin’de 3 günlük yas ilan edildi. İsrail, yaptığı açıklamada; “Bu suikastlerin devam edeceğini” söyledi. HAMAS lideri ise; “Şaron’a cehennemin kapıları açıldı.” diye bir açıklama yaptı.❏
Grup Yorum Basın Toplantısı Düzenledi!
Yurtdışı Pen Yazarları Türkiye’ye Geldi! Avrupalı ve Amerikalı PEN Yazarları, Türkiye’de “Anti Terör Yasalarının İfade Özgürlüğüne Etkisi” konulu panele katıldı. 13 Mart 2004 tarihinde İstanbul’da Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü’nde düzenlenen etkinliğe; Jiri Grusave (Uluslararası PEN Başkanı) Eugene Schoulgin (Uluslararası PEN Hapisteki Yazarlar Komitesi Başkanı) Carles Torner Piffare (Katalan PEN Başkanı) Larry Siems (PEN Amerika Temsilciliği) katıldı. Etkinliğe katılan konuklar, ABD’nin Anti – Terör konusunda hazırladığı raporu da açıkladılar.❏
30
nokta haber habe
Barış Manço Kültür Merkezi’nde Karagöz Oyunu! Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde, Karagöz oyunları canlandırılacak. 3 – 24 Nisan 2004 tarihleri arasında sergilenecek olan Karagöz oyunlarının giriş ücreti; 5.000.000 Mart ayında başlayan bu etkinliklerde, araştırmacı Ünver Oral yönetiminde ücretsiz atölye çalışmaları yapılmış ve Karagöz Oyunu ile ilgili bir konferans düzenlenmişti. TEL: 0216 418 16 46❏
Grup Yorum 5 Mart 2004; Kocaeli Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği’nin düzenlediği gecede yaklaşık 3000 kişiye seslendi. Ayrıca Fuat Saka da gecede yer aldı. 6-7 Mart 2004; İdil Kültür Merkezi’nde, tutuklanan Grup Yorum elemanları, İhsan ve Muharrem’e destek için dinletiler verdi. 17 Mart 2004; Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği’nin Samsun’da, Neco Düğün Salonu’nda düzenlediği konserde yaklaşık 1500 kişiye seslendi. 18 Mart 2004; Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği’nin Ordu’nun Ünye ilçesinde düzenlediği konserde yaklaşık 1000 kişiye seslendi. 20 Mart 2004; Rize’nin Pazar ilçesinde, Ekmek ve Adalet Dergisi’nin düzenlediği konserde yaklaşık 1500 kişiye seslendi. Özgürlük Türküsü 9 Mart 2004; İstanbul Gazi Mahallesi’nde düzenlenen “Gazi Katliamı Anması”na katıldı. 10 Mart 2004; “13 Mart Gençlik İnsiyitafi”nin düzenlediği şenlikte, 150 kişiye seslendi. 16 Mart 2004; ÇHD’nin düzenlediği yemekli geceye katıldı. 21 Mart 2004; İstanbul Gazi Mahallesi’nde düzenlenen Newroz şenliği’nde yaklaşık 600 kişiye seslendi.
Ali Suat Ertosun’a Madalya Verildi! F Tipi Hapishane sisteminin başrol oyuncularından ve 19 Aralık 2000 “Hayata Dönüş Operasyonu” adlı hapishaneler katliamının yöneticilerinden Ali Suat Ertosun’a; Adalet Bakanlığı tarafından 10 Mart 2004 tarihinde ödül verildi. F tiplerine geçiş döneminde, onlarca tutsağın ölümünün sorumlularından olan Ali Suat Ertosun, o dönem gösterdiği sadakat ve bağlılığından dolayı, T.C Adalet Bakanlığı tarafından “Devlet Üstün Hizmet Madalyası”na layık görüldü.❏
İstanbul’da Dünya Şiir Günü Kutlandı! 21 Mart 2004 tarihinde düzenlenen “Dünya Şiir Günü” etkinlikleri, İtalyan Kültür Merkezi’nde düzenlendi. Bu yılki Dünya Şiir Günü Büyük Ödülü, şair Ülkü Tamer’e verildi. Etkinlikte; Yeşim Ağaoğlu, Nihat Ateş, Salih Aydemir gibi şairlerin şiirleri okundu. Ayrıca; “Birkaç Şiir – Birkaç Şarkı” başlıklı performansta, Vedat Sakman ve Selçuk Yöntem bir müzik dinletisi sundular.❏
TAYAD Bayrampaşa Hapishanesi Önüne Karanfil Bıraktı! TAYAD, 8 Mart 2004 tarihinde Bayrampaşa Hapishanesi önünde bir anma gerçekleştirdi. 19 Aralık 2000 katliamında diri diri yakılan; Yazgülü Güder Öztürk, Nilüfer Alcan, Özlem Ercan, Gülser Tuzcu, Seyhan Doğan ve Şefinur Tezgel’i andı. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla yapılan anmada; basın açıklaması okundu. Basın açıklamasının ardından anmaya katılan Grup Yorum da, diri diri yakılan 6 kadın için bestelediği “Diri Diri Yaktılar” adlı şarkısını söyledi. Bayrampaşa Hapishanesi’nin kapısına, hayatını kaybedenlerin anısına karanfil bırakıldı. Yapılan anmada, “Ülkemizde, Kadınları Diri Diri Yakarlar” yazılı bir pankart açıldı.❏
Önder Babat Katledildi! Devrimci Hareket Dergisi okuru Önder Babat Katledildi! Devrimci Hareket Dergisi okuru Önder Babat; 3 Mart 2004 tarihinde saat 19.00 civarında, İstanbul Beyoğlu İstiklal Cad. İmam Adnan sokaktaki dergi bürosunun önünde susturucu bir silahla katledildi. Babat, olay sonrası hastaneye kaldırıldı fakat, hayatını kaybetmişti. Polis ise ilk önce, olayı basit bir taş düşmesi olayı gibi göstermeye çalıştı. Bir taşı kana bulayıp, ambalajlayıp Önder’in ailesine vermiş ve işte Önder’i öldüren taş denilmiştir. Ardından, Hürriyet ve Sabah gibi kontra gazetelere “taraftarların sıktığı bir kurşun sekti”, tarzında haber yaptırmıştır. Fakat, tanıklar ve otopsi raporları ise, kurşunun susturucu bir tabancadan çıktığını, bir yerden sekerek değil, direkt geldiğini gösteriyordu. 11 mart 2004 tarihinde de Önder Babat için, vurulduğu yerde bir anma düzenlendi. Anmaya yaklaşık 400 kişi katıldı.❏
31
Grup Yorum’dan Baskılara Protesto! Grup Yorum, AKP önünde protesto gerçekleştirdi Grup Yorum ve İdil Kültür Merkezi çalışanları, tutuklanan arkadaşları Muharrem Cengiz ve İhsan Cibelik için AKP Çağlayan İl Binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdiler. 11 Mart 2004 tarihinde AKP önüne gelen Grup Yorum elemanları ve İdil Kültür Merkezi çalışanları, yaptıkları basın açıklamasının ardından, tutuklamalara ilişkin hazırladıkları dosyayı AKP temsilciliğine verdiler. AKP temsilcisi teşekkür ederek; “ilgileneceklerini ve AKP hükümetinin insan haklarına saygı gösterdiğini” belirtti. Grup Yorum elemanları da; “Sonuç alana kadar eylemlerimizi, etkinliklerimizi sürdüreceğiz.” dediler. Ayrıca Adana’da faaliyetlerini sürdüren Grup Nisan Güneşi de, Grup Yorum üzerindeki baskıları kınamak için bir basın açıklaması düzenledi. Yapılan açıklamada, “Grup Yorum’a Özgürlük” pankartı açıldı.❏
dvd... vcd... albüm...
Kazım Koyuncu Hayde Metropol Müzik
32
Hüseyin Turan Hoşgeldin Seyhan Müzik
Hakan Yeşilyurt Çökertme Metropol Müzik
KıraçDemircioğlu Kayıp Şehir TMC