merhaba
tavır
kültür sanat yaflam›nda
Sahibi: ‹dil Kültür Yay›n Org. Rek. Film. Tic. Ad›na: Muharrem Cengiz Genel Yay›n Yönetmeni: Gamze Mimaro¤lu Sorumlu Yaz›iflleri Müdürü: Ahu Zeynep Görgün Yaz›flma Adresi: ‹dil Kültür Merkezi ‹stiklal Cad. Aznavur Psj. No: 212 Kat: 6 Beyo¤lu/‹stanbul Tel: (212) 245 00 70 244 31 60 Faks: 244 81 02 e-posta: tavir@grupyorum.net Ankara: ‹dilcan Kültür Merkezi fiirintepe Mah. 8.Cad. No:222 / B Mamak – Ankara Tel: (312) 390 38 05 Hesap No: (TL): 1042- 30000 596147 Gamze Mimaro¤lu ‹fl Bankas› Parmakkap›/‹ST. (EURO): 1042- 3010000 129062 Gamze Mimaro¤lu ‹fl Bankas› Parmakkap›/‹ST. Ofset Haz›rl›k: TAVIR YAYINLARI Bask›: ASPAfi Da¤›t›m: D-B-R
tavır
Umutla, inançla, May›s’›n coflkusuyla Merhaba! Nisan say›m›z›n kapa€›nda, Grup Yorum selaml›yordu sizleri “Özgürlük!” diyerek. Grup Yorum özgür de€ilse, Grup Yorum’a özgürlük yok say›l›yorsa, Tav›r da hayk›racakt› en gür sesiyle. Sadece ruhu köle olmayanlar hayk›rabilir özgürlü€ü! “Grup Yorum’a Özgürlük!” Dergimizin sizlerle bulufltu€u ilk gün, yani 1 Nisan sabah›, ‹dil Kültür Merkezi bir grup polis taraf›ndan bas›ld›. Sabah uykular›m›z›n kirli düflleri gibiydiler. Bas›lan, aranan, yasad›fl› gösterilen, darmada€›n edilen yer ise bir kültür merkeziydi. Dergimizin Genel Yay›n Yönetmeni Gamze Mimaro€lu, Grup Yorum eleman› Ali Arac› ve Beril Güzel, ‹dil Kültür Merkezi’nin kafetarya çal›flan› Eylem Yerli ve Anadolunun Sesi Radyosu çal›flan› Devrim Koç gözalt›na al›nd›. Kültür merkezi ve dergimizin bürosu darmada€›n edildi. Bize gelen mektuplarda, foto€raflarda, fliirlerde bir “örgüt delili” arand›. Yaz› ve foto€raf arflivimize, Grup Yorum’un notalar›n›n kay›tl› oldu€u müzik bilgisayar›na ve ‹dil Yap›m’›n kurgu bilgisayar›na el konuldu. Medya fahiflelerinin dilinden; çal›flanlar›m›z birer terörist, kurumumuz ise hücre evi olarak anlat›ld› halka. Çürümüfl bir yalan gibi kokuyorlard›. Tetikçi medya yine iflbafl›ndayd›. Fiflleme operasyonunu baflar›yla yerine getirdi. Grup Yorum eleman› Ali Arac›’n›n d›fl›ndakiler iki gün sonra serbest b›rak›l›rken Ali de bu operasyon s›ras›nda gözalt›na al›nan 38 kifli gibi tutuklanarak hapishanenin tecrit hücrelerine konuldu. Grup Yorum eleman› Ali Arac›’ya özgürlük istiyoruz! ‹ki ay içinde üç eleman› tutuklanan, do€u turnesinde polisin her türlü bask›s›na maruz kalan, dört eleman› gözalt›na al›nan Grup Yorum’a özgürlük diyor; oynanan pis oyuna bir son verilmesini istiyoruz. Bu ülkede devrimci sanat yapmak zordur. Zor oldu€u kadar da onurludur. Bu ülkenin nice bafle€meyen devrimci sanatç›lar›, egemenlerin kendilerinden istedikleri diyeti ödediler. ‹dil Kültür Merkezi bas›ld›€›nda yaflad›€›m›z duygular›, duvarlar›m›zda resimleri bulunan devrimci sanatç›lar›n dilinden aktard›k sizlere “Suçumuz ‹nsan Olmak” isimli yaz›m›zda. Kapa€›m›zda yer alan foto€raf ise mühürlenmifl salonumuzdur, bir kara mizah örne€idir. Bu foto€raflar ülkemiz tarihinin önemli belgeleridir. Okurlar›m›zdan bu belgeleri iyi saklamalar›n› istiyoruz... Emperyalizmin Irak’ta süngüleri düflmüfl askerlerinin tabutlar› befler onar ülkelerine dönüyor. Ba€›ms›zl›k için direnen bir halk›n karfl›s›nda kimse duramaz. 1 May›s yaklafl›yor. 1 May›s’ta alanlarday›z en güçlü sesimizle. Devrimcileri ve halk› yok edemeyeceklerini hayk›raca€›z emperyalizmin ve iflbirlikçilerin yüzlerine. Binlerle omuz omuza yürüyece€iz alanlarda. 1 May›s’ta alanlarda görüflmek üzere...
Dostlukla...
tavır Ayl›k Sanat Dergisi
ISSN 1303-9113
3
suçumuz insan olmak
10
araz
18
sanat›n ve sanatç›n›n dostu...
2 7 kendi sorusunu cevaplayan itiraflar
8
idil hücre evine hoflgeldiniz!
12
edebiyatta metalaflma
9
yalanc› korkak olur
13
iskanbul’dan do¤uya uzanan hayk›r›fl...
25
hayata karfl› söyleyecek...
an›
imse davet etmemiflti onlar›. 1 Nisan sabah›, ellerinde silah ve telsiz olan adamlar bir anda dolufluverdiler içeri. ‹lk geliflleri olmad›¤› gibi, bizim de onlar› ilk görüflümüz de¤ildi. Silahl› ve telsizli adamlar, kültür merkezimizden içeri girdi. Dolaflt›lar yavafl yavafl, gezdiler, ad›mlad›lar. Eller uzand›, üstümüze bafl›m›za, ceplerimize, çantalar›m›za, çekmecelere, dolaplara, kütüphaneye... Kitaplar dizildi s›ra s›ra. ‹ncelendi bir bir; Komünist Manifesto, Marks, Engels, Lenin Tolstoy, Gorki, Dostoyevski, Gogol, Sheakspeare, Neruda, Mayakovski, Orhan Kemal, Naz›m Hikmet, Sabahattin Ali... S›ra s›ra raflardan indirilip, gözden geçirildi. Belki; o kitaplar› indirenler, bir sat›r›n› bile okumam›fllard› hiç birinin. Sanki, bütün hepsi bir duvara s›ralanm›flt› ve birazdan kurfluna dizilecekti. Yine, birer birer indirildi klasörler. fiiirler incelendi m›sra m›sra... Tiyatro oyunlar›, ki-
K
taplar, dergiler birer birer döküldü ortaya. Notalara bak›ld›. Akorlara, solfej kitaplar›na... Müzik kasetleri döküldü yerlere. Foto¤raflara bak›ld› birer birer. Bir yerlerde sergilenmifl foto¤raflar, insan yüzleri... Gülen, a¤layan çocuklar; çöp toplayan kad›n ve erkekler... ka¤›t mendil satan çocuklar, ›rgatlar, maden iflçileri, miting meydanlar›, grev çad›rlar›... ‹flkencede çarm›ha gerilmifl bir beden, evlad›n›n mezar›na yüzüstü kapanm›fl bir ana... Bir de flehitler... Ölüm orucu flehitleri ve k›nal› elleri... “zafer” diyen elleri... Hepsi döküldü ortaya. Biz hepsini gördük. Göz göze geldik hepsiyle. Onlar bize, biz onlara bakt›k. Korumak, kollamak istedik. Hepsinin üzerine titredik, incinmesinler diye. “Dokunmay›n! K›r›flt›rmay›n! Kirletmeyin!” Bilgisayarlar söküldü yavafl yavafl. Tav›r’›n emektar bilgisayar› gidiyordu... Ne emeklerle alm›flt›k o bilgisayar›, diflimizden t›rna¤›m›zdan art›rarak. Al›p getirdi¤imizde, çocuklar gibi sevinmifltik! Tav›r’›m›z› daha h›zl›, daha
tav›r
suçumuz insan olmak...
güzel haz›rlayacakt›k art›k. Bir nazar boncu¤u bile takmay› düflünmüfltük bilgisayara! Gidiyordu flimdi iflte... Bir daha asla gelmezdi. ‹dil Yap›m’›n filmlerini kurgulad›¤›m›z bilgisayar, Grup Yorum’un bütün flark› notalar›n›n kay›tl› oldu¤u bilgisayar... Hepsi birer birer söküldü. Arflivler kurcaland›. Tav›r’›n mutfa¤› darmada¤›n edildi... Tav›r, “incelenmeye” al›nd›. Tav›r Dergisi toplat›lm›fl m›yd› acaba? Tav›r, falanca say›s›... Balyalar indirildi usul usul... Bilgi gitti, bilgi geldi telsizin bir ucundan di¤er ucuna.. Birilerinin boyas›n› döken, h›rç›n çocu¤umuz, Tav›r’›m›z; olan biteni bir köfleden izliyor, k›s k›s gülüyor ve göz k›rp›yordu bize. “Beni merak etmeyin!” Tepeden bak›yordu hepsine. Bu çocuk asla uslanmayacakt›! Ne kadar cici bici bir çocuk yapmaya çal›flsalar da, Tav›r; yine öyle h›rç›n, asi, yaramaz olacakt›. Konaklarda yal›larda de¤il, ellerimizde büyüdü Tav›r. Genç-
3
tir ama cuntalar görmüfltür. Bask›lar, kara günler... Gençtir ama bilgedir. Yoksul mahalleleri gezer her ay. Kap› kap› girer yoksul kondulara. Her birinin evine konuk olur; derdine ortak... Hapishaneleri gezer dolafl›r her ay. Ne zaman varsa hapishaneye, hemen tecrit hücresine al›n›r. Günler, geceler boyu bekletilir; ziyaretçisiyle haftalarca görüfltürülmez. Bazen de hiç... Dolafl›r bize gelir, bir defa daha göndeririz. P›r›l p›r›l bir günefl gibi do¤ar tecrit hücrelerine Tav›r. Gökyüzünün mavisini götürür onlara, çimenlerin yeflilini. Yoksullu¤u götürür, öfkesini... Muzip gülüflünü götürür Anadolu insan›n›n. fiark›, türkü notas›, bildik tan›d›k bir insan yüzünü götürür onlara. Haberler götürür sevdiklerinden. Her ay giydirip, süsleyip, göndeririz sevenlerine Tav›r’›; bir bayram çocu¤u gibi. Girdi¤i yerde, bayram sevinci yaflan›r çünkü. Bunu en iyi, o an›
4
yaflayanlar bilir. Büyük grossmarketlerin vitrinlerini sevmez Tav›r. Zengin semtlerini de. Yald›zl› ekranlarda tan›t›lmaz, bilboardlarda resimleri ç›kmaz, büyük gazetelerde ilanlar› yoktur. Bir yoksul halk bilir Tav›r’›, bir de onu halk›na yasak edenler. Anadolu’yu dolafl›r, köylere bile gider. Mahallelere, ilçelere... Plazalarda do¤mad› ellerimize... Tekellere dayamad› s›rt›n›. Ba¤›ms›zd›r. Özgürdür, bir sokak çocu¤u gibi. Serttir dili, keskindir. Konuflunca, a¤›r konuflur. Ço¤u zaman, bu yüzden bafl›na gelmedik kalmaz. Biz onu böyle oldu¤u için severiz. Sesimizdir her yere ulaflan... ‹flte o gün, her zamankinden huysuz, öyle bir tepeden bak›yordu ki onlara! Görmeliydiniz o bak›fllar›... H›rpalanm›flt› biraz, darmada¤›nd› ama gözleri çakmak çakmakt›. Her an sapan›n› ç›kar›p bir tafl atacak gibi duruyordu. Tutup çe-
kifltirerek, Tav›r’› da koydular Marks’›n, Engels’in, Lenin’in yan›na. Yirmibefl yafl›n›n en gururlu haliyle selamlad› usulca onlar› Tav›r. Yanyana durmal›yd›lar zaten... Hep yanyana. Birazdan götürüleceklerdi. Kolkola kenetlendiler, sakindiler. Tav›r bürosunun hemen yan›ndaki ahflap kap›dan içeri girdi sonra, telsizli adamlar. Odan›n kap›s›nda “Grup Yorum” yaz›yordu. “Grup Yoruuuuuuuum... H›mmm... buras› Yorum’un odas› demek. Küçücük bir yer. Binlerce kifliye ulaflan ses buradan m› ç›k›yormufl? Bu küçücük odadan m›?” Duvarda as›l› duran ba¤lamalar, cevaplad› onlar›: “Demek yine geldiniz H›z›r Pafla’lar. Daha usanmad›n›z m›? Kaç kez çektiniz bizi dara¤ac›na? Kaç kez att›n›z f›r›nlara? kaç kez paramparça ettiniz gövdemizi? Biz; Pir Sultan’›n, Karacao¤lan’›n, Kaygusuz Abdal’›n, Ruhi Su’nun ellerinden süzülüp geldik buralara. Peki ya siz? Siz nereden gelirsiniz? Hangi konaklardan, saraylardan gelirsiniz? Biliriz; bizim kadar eskidir soyunuz. Tiranlar, tanr›lar kadar eskisiniz. Ancak, hep yenildiniz. Demek bir kez daha yenilmeye geldiniz. Hofl gelmediniz H›z›r Pafla’lar, safalar getirmediniz. ” Hemen köflede duran gitar devam etti. “Ooooo... Pinochetler! Demek burada da buldunuz beni! Nerelerden gelirsiniz? Hangi plazalardan? Yüksek güvenlikli binalardan? Ben k›talar ötesinden geldim buralara. Tan›d›n›z m›? fiilili Violeta Parra’n›n, Arjantinli Atahualpa Yupanqui’nin, Kübal› Carlos Puebla’n›n ellerindeyken söyledim dünya devrim flark›lar›n›. 11 Eylül 1973 size neyi hat›rlat›yor? Hiç bir fley hat›rlamad›n›z m›? Biraz daha düflünün... 11 Eylül gününün fiili’sini. Victor Jara’y› nas›l unutursunuz?... “Ölümsüz fiark›”y›?.. O gün fiili’de, Santiago Stadyumu’nda kesmifltiniz parmaklar›n›. Hat›rlad›n›z m› flimdi? Ben onun gitar›y›m. ‹yi bak›n tellerime, durur hala kan lekesi. Latin Amerika’n›n bütün da¤lar›n› gezdim de geldim. Sierra Ma-
estra’da patikalar› dolaflt›m; Fidel’in, Che’nin ve yoldafllar›n›n omzunda. “Matarada su”ydum, “torbada ekmek”, yürekte umut... fiimdi buraday›m; bir kez daha, karfl›n›zda. Bir kez daha parçalasan›z tellerimi; bir ›sl›k olur ulafl›r yine sesim k›talar ötesine, And Da¤lar›’ndan Anadolu’ya...” Gitar, sözlerini tamamlamak üzereydi ki bir köflede dimdik duran kavallar teker teker konuflmaya bafllad›. Kavallar, mey, duduk, davul bütün Anadolu’yu anlat›yordu hep bir a¤›zdan! Sesleri birbirine kar›fl›yordu. Kavallar dolafl›yordu Anadolu’yu diyar diyar. Yan›k yan›k söylüyorlard› türküleri. Türkülerle Anadolu kokuyordu oda, c›v›l c›v›l, dertli dertli Anadolu. Erzurum’dan, Arguvan’dan, Malatya’dan, Marafl’tan, Sivas’tan, Kerkük’ten, Erzincan’dan, Trabzon’dan, Ayd›n’dan geliyordu türkülerimiz: “Akdeniz yakas› Ayd›n illeri /Kufllar gider bizim Dede Sultan’a /Cemalin görünce yürüdü da¤lar /Tafllar gider bizim Dede Sultan’a Baba Musa’m›zdan alm›fl cehdini /Gördün mü Kaygusuz, zulmün vaktini /Padiflahlar tac› ile taht›n› /Yoklar gider bizim Dede Sultan’a...” Grup Yorum’un odas› talan edilirken, türkülerin biri bitiyor, biri bafll›yordu. En son yine Grup Yorum’un sesi: “Hakl›y›z Kazanaca¤›z” diyordu k›r›k bir ezgi... Tam Grup Yorum odas›ndan ç›karlarken, karfl› duvardaki Ayfle Gülen’in gözleri geldi, delip geçti gö¤üslerini. Ayfle Gülen, devrimci bir sanatç›... Hemen yan›nda Ayfle Nil. Bu kurumun emekçileri. 1992 y›l›nda katledildiler. Hep gülen gözleriyle seyrederler bizi o duvardan. ‹dil, hemen yanlar›nda oturur. Üçü yan yana, omuz omuzad›r. Gelip geçerken selamlafl›r›z onlarla, konufluruz bazen. Hep üzerimizdedir gözleri. Devrimci sanatç›lar’›n resimleri yanyanad›r tiyatro sahnemizin duvar›nda. ‹flte hepsi o gün yaflananlara tan›kt›lar. Hepsi bir bir söyledi bize o gün yaflad›klar›m›z›n ne anlama geldi¤ini. Hepsinin diyecek bir çift laf› vard›, kurflun gibi a¤›r. Sakindiler. Duvardakilerin hepsi görmüfl geçirmiflli¤iyle seyrediyorlard›. Kimi katledilmifl, kimi sürgüne gönderilmifl, mahpus dam›nda ömür tüketmiflti. ‹flkence görüp dost ve memleket hasreti çekmifllerdi. Kitaplar› toplat›lm›fl, kendi dilinde yasaklanm›flt›. Filmleri yak›lm›flt› kiminin, kiminin söyledi¤i türküler yasaklanm›flt›. Bizimdiler, bizdendiler. Ö¤retendiler. Her gün o duvardan izlerlerdi bizi. Y›lmaz Güney çatm›flt› kafllar›n› o gün. O kadar öfkeliydi ki kafllar›n› çat›p olanlar› izliyor ve bize bir fleyler söylüyordu. ‹flitmek zordu söylediklerini. ‹yice yan›na vard›k ve dinledik Y›lmaz Güney’i: “Biz.” dedi “Biz saz›m›z› çok iyi, çok iyi çalmal›y›z. Biz; iyi, çok iyi türküler söylemeliyiz... Da¤lar›m›z, ovalar›m›z, ormanlar›m›z bizi bekliyor. Biz yi¤itlikleriyle destanlar yazm›fl bir halk›z. Ve önümüzde duran bütün güçlükleri yenecek azme ve güce sahibiz... Dost ve düflman herkes bilsin ki, kazanaca¤›z... Mutlaka kazanaca¤›z!..” Bunlar› söylerken Y›lmaz Güney, sol yumru¤unu havaya kald›r›p güçlüce s›km›flt›. Söy-
lediklerini duymamalar›na imkan yoktu ama duymam›fl gibi davran›yorlard›. Duvar boyunca geziniyorlard›. Naz›m’›n yan›na var›p sordular: Kim bu? Naz›m cevaplad› soruyu:
“Ben bir insan, ben bir Türk flairi Naz›m Hikmet ben tepeden t›rna¤a insan tepeden t›rna¤a kavga, hasret ve ümitten ibaret...” Naz›m’›n söylediklerinden hiç bir fley anlamad›klar›n› düflündük bir an. Naz›m kurnazca gülüyordu! Tam dönüp gidiyorlard› ki, Naz›m devam etti yüksek sesle:
“...Vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim. Vatan çiftliklerinizse, kasalar›n›z›n ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, flose boylar›nda gebermekse açl›ktan, vatan, so¤ukta it gibi titremek ve s›tmadan k›vranmaksa yaz›n, fabrikalar›n›zda al kan›m›z› içmekse vatan, vatan t›rnaklar›ysa a¤alar›n›z›n, vatan, m›zrakl› ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maafllar›n›zsa vatan, vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombas›, Amerikan donanmas› topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmufl karanl›¤›m›zdan, ben vatan hainiyim!” “Vatan haini” Naz›m Hikmet’in yan›ndan h›zl› ad›mlarla uzaklaflt›lar. Sonra “mühürler” getirildi!.. K›rm›z› mumlu mühürler. Tiyatro salonunun kap›s›na var›ld›. Tiyatro kap›s›nda bulunan maskelerden biri a¤l›yor biri gülüyordu bu duruma... Bertolt Brecht, a¤z›nda purosuyla tiyatro salonunun mühürlenmesini bütün ayr›nt›lar›na kadar izledi. Bir bir not ald› her an›n›. Elini çenesine koymufl, derin derin düflünüyordu, tiyatro salonu mühürlenirken... Sonra üç ad›m öteye gitti telsizli adamlar. Duvardan seyrediyordu onlar›, kocaman mahsun gözleriyle fiarlo. Tam fiarlo’nun önünde durdular. Bir süre bak›flt›lar. ‹yice yaklaflt›lar ve bir çekiç darbesiyle fiarlo’nun bafl›na bir çivi çakt›lar! Sonra bir çivi de dizlerine! Biraz k›st› gözlerini. S›kt› yumruklar›n› ve difllerini. O kocaman mahsun gözleri biraz c›k doldu yalan yok... Göz göze geldik o anda. fiarlo sakindi... Yi¤idi öldür de hakk›n› yeme demifller, onca iflkenceye ra¤men g›k›n› ç›karmad›... “Bunlar ne ki!..” der gibi bakt› bize. Öyle ya, “Büyük Diktatör”ler görmüfltü Charlie Chaplin! Büyük diktatörleri bir böcek
5
gibi ezerek aktarm›flt› beyaz perdeye. Hasan Hüseyin derin derin dalm›flt› ama gülümsüyordu. “Girdiler” diyordu.
“girdiler kap›lardan girdiler pencerelerden mektuplardan, kitaplardan, telefonlardan girdiler kirlettiler ve gecemizi girdiler a¤r›tt›lar ve gündüzümüzü iflimize sayg›m›z› ölümüze ac›m›z› sayr› yata¤›m›z› özlemlere, sevgilere, sular gibi ak›fl›m›z› k›y›mlara, k›ranlara türkü türkü bak›fl›m›z› göz gözelik diz dizelik flu hanc› dünyam›z› girdiler kirlettiler insan onurumuzu insan yüzü güzeldir çirkindi bunlar›nki insan yüzü s›cakt›r so¤uktu bunlar›nki elleri el de¤ildi eli and›r›yordu gözleri göz gibiydi bak›fls›zd›lar gö¤se benzer bir kafesti tafl›d›klar› içinde yürek yoktu kap›lar›n arkas›nda emeklememifl befliklere belenmemifllerdi karda tipide” Hasan Hüseyin daha fliirini bitirmemiflti ki, bir örümcek nas›l a¤ örerse öyle ördüler kap› olmayan yeri. O çividen di¤er çiviye sonra çapraz, sonra düz. ‹ri, siyah elli bir adam yap›yordu bu ifli. Hasan Hüseyin, düflünüyor, Enver Gökçe ise bize dikiyordu gözlerini. Her zamankinden daha dikkatli bak›yordu. Usulca yan›na ça¤›rd› bizi. “Sizlere kan›m kayn›yor, yabanc› de¤ilsiniz bana!” dedi birden. Sonra kula¤›m›za der gibi konuflmaya bafllad›:
“Anam›z birdir, ayn› memeden emmifliz dostlar Kan kardefliz Sizlere kan›m kayn›yor... Sizlerle beraber terkettik topra¤› Beraber yatt›k hapiste Beraber teskere ald›k .... Daha da yatar›z dostlar›m daha da Gün gelirse e¤er Halay çeker Türkü söyler gibi yan yana Mavzer mevzere verip de Düflmana kurflun da atar›z” Sözlerini bitirir bitirmez tam çivinin çak›ld›¤› yere dikti gözlerini “Ah len Ah!” dedi yüksek sesle. Art›k ba¤›ra ba¤›ra konufluyordu:
“Halk›n Üstüne Böyle Kalksa da Faflist Namlular /Namert Ellerdir /En Sonda /Bir Bir K›r›lacak!..” A¤›r konufluyordu usta. Bir bir s›k›yordu dizeleri kurflun gibi...
6
Neden tiyatro salonumuzu mühürlediklerini sorduk. Neden? Neden kültür merkezimizi mühürlüyorsunuz? Neden? Neden her yeri da¤›t›yorsunuz? Neden? Neden bizi gözalt›na al›yorsunuz? NEDEN? Bir cevap alamad›k. Sorular bofllukta as›l› kal›yordu. Bütün bu sessizlikte sadece bizim sesimiz duyulurken Ahmed Arif veriyordu cevaplanmayan sorular›m›z›n cevab›n›:
“Ne aln›m›zda bir ay›p Ne koltuk alt›nda Sakl› haç›m›z Biz bu halk› sevdik Ve bu ülkeyi. ‹flte ba¤›fllanmaz Korkunç suçumuz...” Bütün bunlar›n hiçbirini duymad› elleri silahl› ve telsizli adamlar. Birer birer toplad›lar eflyalar›m›z›. Yorum’un “Cemo”sunu koydular önce torbaya. Cemo bu... Yi¤it, ya¤›z delikanl›. Da¤lar›n flahan›... S›¤ar m› o küçücük torbaya? Peki ya yi¤itlik midir Cemo’yu elleri kollar› ba¤l› kurfluna dizmek? Olsa olsa kurt ulumalar›d›r sinsice, da¤›n ard›ndan duyulan. Cemo bu, korkusudur hainin, iflbirlikçinin. Kimin gücü yeter Cemo’yu vurmaya? Sonra Berivan’› koydular yan›na, Berivan, delikanl› Kürt k›z›. Direndi, bafl›n› e¤medi. “da¤lara ç›kam dedim, dosta ulaflam dedim, dost ben senin derdinden, da¤lara mekan dedim...” diyordu kürt k›z› Berivan, sesi yetti¤ince... Yürek Ça¤r›s›’n›, Feda’y›... koydular sonra o siyah torbaya. Bir ses gelip çarp›yordu Kültür Merkezinin duvarlar›na:
“Türküler Susmaz. Halaylar Sürer...” Biz bu sesi dinlerken, Naz›m seslendi o duvar›n en sonundan:
“Güzel günler görece¤iz çocuklar, Güneflli günler görece¤iz Motorlar› maviliklere sürece¤iz çocuklar, Ifl›kl› maviliklere sürece¤iz “ Zab›t tutuldu. Tutulur zaten ezelden beri. Kaç bin y›l›n zapt›n› tuttular. Koskoca tarih bu hepsini yaz›yor zaten. Tarihi biz yaz›yoruz bin y›ld›r dökülen kanlar›m›zla. Tarihe yaz›lanlar›n de¤il, tarih yazanlar›n soyundan geliyoruz. Onlar ise H›z›r Paflalar›n, Kuyucu Murat’lar›n... Bütün deliller zapta geçirilmiflti. “Söylenen her fley aleyhimize bir delil” olacakt›. Söyledi¤imiz türküler, okudu¤umuz fliirler hepsi aleyhimize bir delildi. Suç (!) dosyam›z kabar›kt›. Bütün suçlar›m›z› bir bir üstlendik. Bizimdi “Cemo”, bizimdi “Feda”, bizimdi bu “Cesaret”, “Yürek Ça¤r›s›” bizimdi hepsi. Biz yapt›k, piflman de¤ildik! 1 Nisan sabah› geldiler, bizi götürdüler. Bizimle birlikte Tav›r’›m›z›, kitaplar›m›z› ve türkülerimizi de götürdüler. Ellerimize kelepçe vurdular itifl kak›fl indirildik. Ruhi Su hayk›r›yordu arkam›zdan gür sesiyle:
“Gidiyor kalkt› göçümüz Gülmez a¤lamaz içimiz ‹nsan olmakt› suçumuz Hasan Da¤› insan olmak!”❏
grup yorum
güncel
sadece ruhu köle olmayanlar hayk›rabilir özgürlü¤ü aklafl›k üç ay önce, uzun soluklu bir kampanyay› bafllatt›¤›m›z› duyurmufltuk. Grubumuz eleman› ‹hsan Cibelik'in tutuklanmas›yla bafllatt›¤›m›z bu kampanyan›n öncelikli talebi, ‹hsan’›n serbest b›rak›lmas› yönündeydi. Fakat, kampanyam›z›n ana gündemi, üzerimizdeki bask›lar›n son bulmas›yd›. Bu yüzden de kampanyam›z›n slogan›n›, “Grup Yorum’a Özgürlük” olarak belirlemifltik. ‹hsan, Wernicke-Korsakoff hastal›¤›n› tafl›yordu. Bu hastal›¤a yakalananlar›n bir daha iyileflemeyece¤i; hele de F Tipi gibi bir hücre hapishanesinde yaflayamayaca¤› gerçe¤i önümüzde duruyordu. ‹hsan'›n iyileflti¤ine dair rapor verilerek tekrar tutuklanmas›n sebebi, onun hastal›¤› ya da sa¤l›¤›yla ilgili de¤ildi. Tutuklama karar›, onun devrimci kimli¤inden ötürüydü. Hastal›¤›na ra¤men, birlikte türküler söyledi¤imiz içindi. Düzen, insanlar›m›z› yaln›zl›¤a itmek istiyor. Hapishanelerde ve d›flarda bu yaln›zl›¤› yaflatmak istiyor. ‹hsan bu kimli¤i reddetmifltir. Haf›zas›n› kaybetmesi, kimli¤ini ve kiflili¤ini de kaybetti¤i anlam›na gelmez. ‹hsan, bu kimli¤iyle tekrar aram›zdayd›. Düzen aç›s›ndan temel problem budur; F Tipi politikas›n›n iflas›d›r. Politika iflas etse de F Tipleri duruyor ve insanlar›m›z yine ve hala bu tecrit gerçe¤ini yafl›yor. Kampanyam›za yo¤unlaflt›¤›m›z dönemde, grubumuzun bir baflka eleman› Muharrem Cengiz'in tutuklanmas›, bu iflin ‹hsan'la s›n›rl› tutulmayaca¤›n›; konserlerimizin, üretimlerimizin, çal›flmalar›m›z›n fiili olarak yap›lamaz hale getirilmek istendi¤ini gösteriyordu. Muharrem, t›pk› ‹hsan'da oldu¤u gibi, hukuk kurallar› ihlal edilerek tutukland›. Yeminli tan›k olarak kat›ld›¤› bir mahkemede, bir anda san›k durumuna getirildi ve apar topar tutukland›. Grubumuz, yasalarla de¤il; yasad›fl›l›kla, hukuksuzlukla, keyfiliklerle susturulmaya çal›fl›l›yor. Bugüne kadar, susturmak için yüzlerce yöntem denendi. Tüm Yorumcular topluca tutukland›, olmad›. Çünkü d›flar›da, yeni bir Grup Yorum; konserleri sürdürdü. Konserlerimiz yasakland›, olmad›. Çünkü kasetlerimiz evden eve dolaflt›. Meflru yollarla ev ev dolaflarak konserler verdik. Her türlü kontrgerilla yöntemiyle karfl› karfl›ya kald›k. Olmad›, olmad›, olmad›... Bugün, üzerimizdeki bask›lar› yeni bir boyutuyla yafl›yoruz. Bir yandan, kampanyam›zla ilgili faaliyet
Y
lerimizi örgütlerken, bir yandan da konser çal›flmalar›m›z›, turne haz›rl›klar›m›z› sürdürüyorduk. Ç›kaca¤›m›z befl konserlik Karadeniz turnesi için, grupta oluflan boflluklar› tamaml›yor; yeni arkadafllarla, konserlere haz›rlan›yorduk. Bir yandan, elemanlar›m›z tutuklan›yor, bir yandan da hemen yeni elemanlar kazanarak, bu tutuklamalara cevab›m›z› veriyorduk. Turnemizin böyle bir dönemde olmas›, bizim için önemliydi. Bu yüzden, konserimizin herhangi bir keyfili¤e dayan›larak yasaklanmamas› için, büyük özen gösteriyorduk. Yasal sorumluluklar›m›z› harfiyen uyguluyorduk. Ancak, dedik ya karfl›m›zda yasa yoktu. Grup elemanlar›m›z›n tutuklanmas›nda boy gösteren hukuksuzluk, bu kez Trabzon ve Zonguldak'ta çok daha farkl› bir boyutta ç›kt› karfl›m›za. Bu iki flehirde de konserlerimize izin verilmiflti. Bu konuda hiçbir s›k›nt› yaflanmad›. Ancak, bu defa da konserlerin yap›laca¤› salonlar›n sahipleri, kontrgerilla yöntemleriyle tehdit edildi. Trabzon'da, befl ayr› salonla anlaflma yap›ld› ve tüm salon sahipleri, bir gün içinde salonlar›n› kiralamaktan “vazgeçti”. Neden olarak, 'tehdit ald›klar›n›', 'bask› alt›nda olduklar›n›' gayr› resmi bir flekilde belirttiler. Kendileriyle yapt›¤›m›z ve a¤›r yapt›r›mlar› olan sözleflmeler de bir ifle yaram›yordu. 'Ne yaparsan›z yap›n, ben bu konseri yapamam.' cevab›n› al›yorduk. Bu nas›l bir gözda¤›yd› ki, bu kifliler bu sözleflmelerdeki yapt›r›mlar›n bedelini karfl›lamaya raz› oluyordu da konseri yapmak istemiyorlard›. Zonguldak'ta da üç ayr› salon, üç ayr› tehdit, üç ayr› iptal... Elimizde izin belgemizle, konser yapacak bir salon bulam›yorduk. 1 Nisan: fiaka de¤il, Efl Zamanl› Operasyon! Befl ülkede, efl zamanl› olarak yap›lan ve kamuoyuna cilal› bir biçimde yans›yan, DHKP-C’nin beyin tak›m›n›n ele geçirildi¤i iddia edilen, 1 Nisan Operasyonu’nda; birçok demokratik kurumla birlikte, çal›flmalar›m›z› sürdürdü¤ümüz ‹dil Kültür Merkezi de bas›ld›. 'Teröre karfl› operasyon'da, bir çok kurum gibi biz de hedef seçilmifltik. Kültür merkezimize yap›lan bask›nda, müzik bilgisayar›m›za el konuldu. Bütün arflivimiz, düzenlemelerimiz, beste çal›flmalar›m›z bu bilgisayarla birlikte götürülmüfl oldu. Muhtemelen 'Belki!' diye düflünmüfllerdi; 'Belki, bu flekilde sustururuz.': Y›llard›r, tüm tutukla-
malar›na ra¤men, konser yasaklamalar›na ra¤men, ördükleri sansür duvar›na ra¤men, defalarca arflivlerimize el koymalar›na, çal›flma alan›m›z› darmada¤›n etmelerine ra¤men susturamad›klar› sesimizi, bu flekilde susturmay› ummufllard›. Bunun için haz›rl›kl› olduklar› anlafl›l›yordu. Müzik bilgisayar›m›z› almalar›n›n d›fl›nda, kültür merkezimizin etkinlik salonu ve kafeteryas›n› mühürleyerek, bizi, darac›k iki odadan oluflan bir alana hapsetmifllerdi. Tüm bunlar›n yan›nda, bask›n s›ras›nda kültür merkezinde bulunan grup eleman› arkadafllar›m›z Ali Arac›’y› ve Beril Güzel’i gözalt›na ald›lar. Ali, ç›kar›ld›¤› mahkeme taraf›ndan, örgüt üyesi oldu¤u gerekçesiyle tutukland›. Böylelikle iki ay içinde, üç Grup Yorum eleman› tutuklanm›fl oldu. ‹flte, istedikleri 'büyük darbe’yi' vurmufllard›! “Siz misiniz, ‘Susmayaca¤›z!’ diyen?”, “Siz misiniz hala, ‘Grup Yorum'a Özgürlük!’ diyen?” Henüz tutuklanmayan Grup Yorum elemanlar› olarak, bu “büyük operasyon”un ard›ndan konserlerimize devam ediyorduk ki Elaz›¤'da; konser bitiminde, grup olarak gözalt›na al›nd›k. Sebep; ‹stanbul DGM Savc›l›¤› taraf›ndan, hakk›m›zda ç›kar›lan arama karar›yd›. Arama gerekçesi ise “örgüt dökümanlar›nda geçen isimlerin Grup Yorum üyesi oldu¤u tespit edildi” fleklinde geçen ciddiyetsiz polis fezlekesiydi. Bundan böyle, konser veremez durumda olaca¤›m›zdan eminlerdi. Oldu ya; konser verebiliyorsak, arama karar›n› göstererek her yerde gözalt›na alabileceklerdi. Bu flekilde; 'komple' bir komploya, art›k da¤ dayanmaz deyip, özgürlü¤ümüzü elimizden almaya çal›fl›yorlar. Sald›r›y›, elemanlar›m›zdan üretimlerimize, çal›flma mekan›m›zdan konserlerimize kadar bir bütünlük içinde sürdürüyorlar. Bu topyekün sald›r›, bizi bitirecek diye umuyorlar. “Grup Yorum’a Özgürlük!” diyoruz. B›kmadan, usanmadan hayk›r›yoruz. Çünkü, sadece ruhu köle olmayanlar hayk›rabilir, özgürlü¤ü. Özgürlük hakk›m›z için kufland›k silahlar›m›z›. Her gözalt›nda, iflkencecilerin tekrarlad›¤› bir cümle vard›r. “Karfl›m›za silahla ç›k›n!” ‹yi de biz, 19 y›ld›r zaten silahl› geziyoruz. ‹flkencehanelerde bile alamad›klar› bir silahla karfl›lar›nday›z. Türkülerimiz, marfllar›m›z, halaylar›m›z. Her dizesi barut yüklü, yetmez mi? Öyleyse, “Ateeefl! devrimci birliklerimiz...”❏
7
idil hücre evine hoflgeldiniz! 1 Nisan Perflembe günü, kültür merkezimizin de dahil oldu¤u birçok demokratik kitle örgütü, Avrupa ile "eflzamanl›" olarak, polis taraf›ndan bas›ld›. Bu bask›nlar s›ras›nda onlarca kifli gözalt›na al›nd›. Polis, bu operasyonu kamuoyuna, DHKP-C örgütüne vurulmufl büyük bir darbe olarak yans›t›yor. Koskoca bir yalan! Gözalt›na al›nanlar›n operasyonla hiçbir ilgisinin olmad›¤›n›n en büyük kan›t›, polisin konuya yaklafl›m biçimidir. Her aflamas› yalan kokan aç›klamalarla, büyük bir ifl baflard›¤›n› ispatlamaya çal›flan polis; operasyon diye adland›r›lan bu gözalt› furyas›n›n her aflamas›nda yalan bata¤›na batm›flt›r. Emniyet Genel Müdür Yard›mc›s› Ramazan Er, dün bas›n› bilgilendirmek üzere düzenledi¤i toplant›da, gözalt›na al›nanlar›n örgüt üyeleri, al›nd›klar› yerlerin ise hücre evleri oldu¤u yönünde aç›klamalarda bulundu. Tamamen yasal olarak çal›flan kurumlar, polis müdürünün demeciyle, hücre evlerine dönüfltürüldü. Bas›n; ilk elden yalan haber yazmaya teflvik edilmektedir. ‹flte, kurumumuz bu hücre evlerinden biridir! Bask›n s›ras›nda kültür merkezimizde bulunan, Grup Yorum elemanlar› Ali Arac› ve Beril Güzel; Tav›r Dergisi Genel Yay›n Yönetmeni Gamze Mimaro¤lu, Anadolu'nun Sesi radyosu çal›flan› Devrim Koç ve kafeterya çal›flan›m›z Eylem Yerli gözalt›na al›nd›. Bu büyük operasyonda ele geçen örgüt üyeleri iflte bu insanlard›. Her nas›lsa, gözalt›na al›nan bu arkadafllar›m›zdan Gamze Mimaro¤lu, Beril Güzel, Devrim Koç ve Eylem Yerli mahkemeye bile ç›kar›lma gere¤i duyulmadan, dün gece serbest b›rak›ld›. ‹ki gündür süren tarihi operasyonun ilk sonuçlar› bunlar. Dün gece, Temel Haklar ve Özgürlükler derne¤i ve TAYAD'dan gözalt›na al›nanlardan da baz›lar› serbest b›rak›lm›flt›r. Grup Yorum eleman› arkadafl›m›z Ali Arac› ise hala serbest b›rak›lmam›flt›r. Kendisi keyfi bir flekilde hala gözalt›nda tutulmaktad›r. Belli ki Ali ve onun gibi gözalt›nda tutulanlar, bu operasyonun günah keçileri olarak seçilmifllerdir. Emniyet Müdürlü¤ü, dün yapt›¤› aç›klamada, bu operasyon için bir y›ld›r haz›rl›k içinde oldu¤unu aç›klad›. Bu kuruma herkes elini kolunu sallayarak giriyor. ‹steyen herkes buraya çok rahat girebiliyor. Polis de buraya çok rahat girmifltir. O zaman, bir y›ld›r neye haz›rland›lar? Günledir okudu¤umuz komplo senaryolar›na m›? Görünen o ki bu konuda da baflar›l› de¤iller. Bu senaryoyu yazmak için
8
bir y›l bekleyen bir ülkeyi, AB'ye almazlar. Önerimiz fludur: Profesyonel destek al›n, daha yarat›c› olun! Gördü¤ünüz gibi, bu bask›n s›ras›nda, kültür merkezimin kafeteryas› ve sinema salonu mühürlenmifl, kurum çal›flmalar›m›z, iki odaya hapsedilmifltir. Mühürleme gerekçesi, ruhsat›m›z olmad›¤› fleklindedir. Ancak, ruhsat›m›zla ilgili tüm ifllemler belediye taraf›ndan yürütülmekte ve bu konuyla ilgili yasal süreç ifllemektedir. Yasal olmayan, polisin mühürlemesidir. Polisin bu oyunu da art›k kabak tad› vermeye bafllam›fl hukuki(!) atraksiyonlardan baflka bir fley de¤ildir. Ancak, bu kez sadece keyfilik de¤il, ayn› zamanda cehalet de sözkonusudur. Grup Yorum müzi¤ini yapamaz hale gelsin istiyorlar! Ocak ay›n›n ilk günlerinden bu yana, Grup Yorum üzerinde, iktidar taraf›ndan uygulanan bir bask›y› anlat›yoruz size. 22 Ocak'ta; grubumuz eleman› ‹hsan Cibelik, Wernicke-Korsakoff hastal›¤›na ra¤men tutukland›. 5 Mart'ta ise yine grubumuz eleman› Muharrem Cengiz, tan›k olarak kat›ld›¤› bir durufl-
idil kültür merkezi
güncel
man›n ard›ndan, san›k durumuna getirilerek tutukland›. ‹ki eleman›m›z, hukuksuz bir flekilde tutuklu bulunmaktad›r. Grup Yorum; elemanlar› tutuklanarak, çal›flma mekan› daralt›l›p, kullan›lamaz hale getirilerek, müzik yapamaz hale getirilmeye çal›fl›l›yor. Bunlar ucuz numaralard›r. Grup Yorum üzerinde defalarca denenmifl ama asla sonuç al›namam›flt›r. Biz, bu bask› a¤›n› k›raca¤›z. Bugüne kadar nas›l k›rd›ysak, öyle k›raca¤›z! Bu konuda bütün Avrupa'y› karfl›m›za almam›z gerekse de bu bask›y› k›raca¤›z. ‹ktidar, demokrasi mücadelesi verenleri suçlu gibi göstererek, anti demokratik ve ba¤›ml› kimli¤ini belgeliyor. AB demokrasisinden medet umanlara sunulur; iflte size ilk AB icraat›. Art›k, AB üyesi say›labiliriz, art›k efl zamanl› iflkence görecek ve tutuklanaca¤›z! GRUP YORUM ELEMANI AL‹ ARACI SERBEST BIRAKILMALIDIR GRUP YORUM'A ÖZGÜRLÜK! 3 Nisan 2004
güzin karaduman
güncel
yalanc› korkak olur u derginin sayfalar›nda medyay›, onun ne oldu¤unu defalarca yazd›k ve görünen o ki yazmaya devam edece¤iz. 1 Nisan’da befl ayr› ülkede “efl zamanl›” onlarca kurum bas›ld›. Demokratik mücadele yürüten onlarca devrimci gözalt›na al›nd›, gözalt›na al›nanlar›n büyük bir k›sm› tutukland›. F Tipi hücrelere at›ld›. Bir önceki say›m›zda da yazd›¤›m›z gibi ,medya, düzenin tetikçisi olma görevini eksiksiz yerine getirdi ve getirmeye de devam ediyor. Ülkemizde medya art›k yalanc›l›kla eflde¤er hale geldi, aksini söylemek yaflananlardan sonra çok zor. Gelin öncelikle en genel hatlar›yla bir haberin nas›l oluflturuldu¤uyla ilgili bilgilerimizi gözden geçirelim: Haber; araflt›rma, seçim ve biçimlendirmenin bütünüyle do¤ar. Ancak okura bir konuyu en iyi flekilde aktarabilmenin temel unsuru da, "5N 1K" formülünde yatar. Yaklafl›k yirmi yüzy›l önce Quintilien'in formüle etti¤i ve Türkçesiyle "5N 1K" olarak ifade edilen soru dizisinde; K‹M, NE, NEREDE, NE ZAMAN, NASIL, NEDEN (N‹Ç‹N) sorular› yeral›r. Bu sorulara verilen yan›tlar, bir haberin gerekti¤i flekilde yans›t›lmas›n›n temellerini oluflturur. Haberin; bütünsellik aç›s›ndan, bu sorulara yan›t verilebilmifl olmas› gerekir. Okudu¤umuz ya da izledi¤imiz her haberde, bu sorulara ikna edici cevaplar bulmufl olmam›z gerekir. Haberin bafllang›c›n›, muhabirlerle beraber kaynaklar› da oluflturur. Haber kayna¤›n›n bildirdi¤i bir konunun üzerine giden muhabir, eldeki bilgi ve belgelerle yetinebilir ya da araflt›rmaya da girerek, haberin hem zenginli¤ini sa¤lar hem de etkisini ve güvenilirli¤ini güçlendirir. fiimdi önümüze “1 Nisan Operasyonu” ile ilgili medyada yeralm›fl bütün haberleri koyal›m ve bu haberleri yukar›da yaz›lanlarla birlikte bir kez daha de¤erlendirelim. Kabaca bir de¤erlendirmede bile fazla söze gerek olmad›¤›n› ve yay›nlanan haberlerin as›ls›z, asparagas oldu¤unu görece¤iz. Yaz›n›n tam bu yerinde bir kaç örnek iyi olacak: “‹stanbul'da yakalanan iki canl› bomban›n yerel seçimleri kana bulamay› planlad›klar› ileri sürüldü.” (Akflam, 2 Nisan 2004) Operasyonun ilk günlerinde canl› bombalar›n yakaland›¤› yönündeki haberler, “flafl haber” olarak sunulmufltu. Daha sonra ise bu iki canl› bombadan bir daha hiç söz eden olmad›. Canl› bombalar unutuldu. Gözalt›na al›nanlardan hiç kimse canl› bomba olarak suçlan-
B
mad›, mahkemelerin önüne ç›kart›lmad›. Haberin kayna¤› kimdir? Yakalanan iki canl› bomba kimdir? Bu iki kiflinin seçimleri kana bulayaca¤›n› “ileri süren” kimdir?... Cevap m› ar›yorsunuz? Bofluna u¤raflmay›n. Haber yapma kurallar› formüle edileli 20 yüzy›l m› olmufl, çok önemli de¤il. Bizim medyan›n kendi kurallar› vard›r. “Örgütün tespit edilen 3 banka hesab› da bloke edildi.” (Akflam, 2 Nisan 2004) Ad› geçen üç hesap hangi bankada ya da bankalardad›r? Hangi kararla bloke edilmifltir? Kim bloke etmifltir? Hesaplar kime yada kimlere aittir? Oysa hakimlerin, savc›lar›n hiçbir soruflturma belgesinde, iddianamesinde böyle bir fleye rastlanmam›flt›r. Kim uydurmufltur bu haberi? Halk aras›nda bir laf vard›r; iflte “ispatlamayan flerefsizdir” denilir. ‹spatlayabilecekler midir? Sanm›yoruz. “‹stihbarat birimleriyle koordineli olarak 'yasad›fl› sol bir örgütün sözde legal kurumlar›na yönelik' 1 Nisan 2004 tarihinde ‹talya, Almanya, Hollanda ve Belçika ülkelerinin güvenlik birimleriyle efl zamanl› olarak operasyon bafllat›ld›¤› belirtildi.” (Yeni fiafak, 6 Nisan 2004) fiimdi bir de “sözde legal kurumlar” ç›kt›. Yani diyor ki asl›nda legal kurum de¤il ama kendileri öyle diyorlar. Elinizde tuttu¤unuz bu derginin bulundu¤u ‹dil Kültür Merkezi de bask›nlardan nasibini alm›fl bir “sözde legal kurum”dur. fiimdi aç›n derginin ilk sayfas›n›, sol tarafta bir künye göreceksiniz. “‹dil Kültür Yay›n Org. Rek. Film. Tic.” diye bafllayan bir künye. ‹flte o “sözde legal kurum” olan bir flirkettir. Sahibi, tüzü¤ü, yöneticileri, genel kurul toplant›lar› vard›r. Valili¤e, ticaret odas›na, belediyeye, vergi dairesine baflvurular›n› yapm›fl, bir kurum olabilmek ve faaliyet sürdürebilmek için bütün “legal”li¤ini sa¤lam›fl, gereken bü-
tün izinleri alm›flt›r. Soral›m, ‹dil Kültür Merkezi’nin yada TAYAD’›n legal olup olmad›¤› yönünde Yeni fiafak hangi araflt›rmay› yapm›flt›r? Kime ne sormufltur? Buyrun, ‹dil Kültür Merkezi yetkilileri bu kurumun yasal - legal oldu¤unu belgeleriyle ispatl›yor. Peki medya iddialar›n› ispatlayacak m›? ‹spatlamayan...? 1 Nisan Operasyonu üzerine onlarca yalan haber medyada yeralm›flt›r. Bunlar› tek tek çözümleyebiliriz. Her habere 5N 1K formülünü uygulayabiliriz. Sonuç de¤iflmeyecektir. Gerçe¤in ne oldu¤unun onlar için bir önemi yoktur. Bask›nlar› yapanlar›n, bask›n yapma emri verenlerin böyle bir derdi yoktur. Kifliliksiz medya da bu operasyonun gönüllü tetikçisi olarak Türkiye halk›n› yanl›fl ve yalan bilgilerle yönlendirme rolünü üstlenmifltir. 1 Nisan Operasyonu medyan›n uluslararas› soytar›l›k operasyonu olarak geçmifltir tarihe. Medya soytar›l›¤›n› ispatlam›flt›r. Yalanc›n›n mumu yats›ya kadar yanacakt›r.❏
9
araz
ahar yağmurları kenti kuşatmış, sağanaklar halinde, betonun yorgun sırtına düşüyor. Rüzgarın yönünü değiştirmesiyle, evlerin pencerelerini, davetsiz bir misafir gibi tıklatıyordu. Mayıs yağmurları; sessizce gelir, yaprakların yeşilini okşar, toprağın kokusunu duyumsatır, ıslak bir hüzünle çekip gider, Araz’ın yüreğine bırakırdı bu ıslak hüzünleri. Yağmur diner, betonlardaki ıslaklık kurur, toprağın, insanın içini coşturan kokusu yavaş yavaş çekilir ama Araz’ın yüreğindeki ıslaklık ve hüzün kokusu hiç gitmezdi. Mayıs ayı gelip yağmuru bıraktığında, Araz’ın da içine otururdu gitmemek üzere... Kimbilir, kimlerin yarasına düşerdi sağanaklar? Kimleri kanatırdı, kimbilir, kaç kişi bahar olmayan bir
B
10
mayısı avuçlarında armağan diye tutuyordur? Mayıs ayı da sağanaklarıyla gelip çatmıştı. Camı tıklatan yağmurları, bir süre pencerenin önünden seyretti, yüzündeki yorgunluk ve endişeyle. Sonra penceresini açıp yağmurun sesini dinledi. Başını buğulanmış cama yasladı. Penceresinden akıp giden ve herbiri ayrılık olan tramvaylara baktı. Camdan ayrıldı; açtığı pencereden, kendi yansımasına baktı ve “her şey iyi olacak” ezgisini mırıldandı. Yavaşça pencereyi kapadı. Yağmur dinecek gibi değildi. Küçük işlemeli çantasını boynundan dolayarak çapraz taktı. Saçlarını omuzlarına döktü. Unuttuğu bir şey olup olmadığını düşünerek odasına baktı ve yatağının üzerindeki fularını gördü. Onun için çok değerliydi bu fular.
gülşen işeri
öykü
Hemen fuları alıp boynuna taktı. Çok seviyordu bu fuları. Malatya’dan gelmişti, doğu kokuyordu. Aslında, fular da değil, küçük Malatya motiflerinden işlenmiş bir puşiydi bu. İnce boynuna dolar, aynanın karşısına geçip bir süre okşardı. Her okşayışında, her sevişinde anılarla dolu iri gözleri dolardı. Yumsa gözlerini, mayıs sağanaklarına karışıp giderdi, ama o yummazdı gözlerini. Yutkunurdu. Damla damla çürütürdü içini. Her mayıs böyle olurdu. Fakat, bu kez boynuna dolarken fularını, aynanın karşısına geçmedi, ağır adımlarla evden çıktı. Kapıyı çekmeden önce, çantasındaki kimliğine baktı. Kimliğini unutmamalıydı. Kapıyı kilitledi. Beşinci kattan, merdivenleri birer ikişer atlayarak hızla indi. Yağmur, hızını
kesmemişti henüz. Evi tramvay durağına yakındı. Çapa’da bir öğrenci evinde kalıyordu. Fazla ıslanmamak için, koşar adım tramvay durağına geldi. Durağa gelmesiyle, tramvayın gelmeside bir oldu. Eminönü-Kadıköy iskelesine geldiğinde, vapur kalkmak üzereydi, vapura da yetişmişti. Vapurun denizi yararak oluşturduğu beyaz köpüklere dalarak ve ıslanarak gelmişti Kadıköy’e. Belirlenen saatten erken gelmişti. Arkadaşları da gelmemişti henüz. Saatine baktı. “O saate kadar gelirim.” deyip Haydarpaşa garına doğru yürüdü. Bir yandan da kendi kendine söyleniyordu: “Nasıl anlayamadım o gün, beni burada bırakacağını nasıl düşünemedim!”. Haydarpaşa Garı’na geldiğinde, boş bir banka ilişti. Yağmur yüzüne vurdukça, sanki yaralarına bıçak saplanıyordu. Tren raylarına dalıp gitmişti ki elli yaşlarında, kısa boylu, zayıf ve başörtülü bir kadın oturdu yanına. Doğu şivesiyle, “Tren gelmedi herhalde.” diye sordu Araz’a. “Hayır!” anlamında, başını iki yana salladı Araz. Kadın içindeki coşkuyu birine anlatmak istercesine, “Torunum gelecek de onu bekliyorum.” diyerek söze girdi. Araz, susmayı tercih ediyordu ama kadının bu sözleri üzerine, yüzüne bakıp gülümsedi. En azından bunu yapabildi. Kadın, Araz’a “Sen kimi bekliyorsun?” diye sordu. Uzun süre sustu Araz, kadına ne diyecek? Kadın sorusunun cevabı için Araz’ın gözlerinin içine bakıyordu. Araz, gözlerini kadının yüzünden alıp tren raylarına odakladı. Dudaklarını belli belirsiz oynatarak “Ben mi?” diye yineledi. Tam birşeyler söyleyecekti ki trenin sesi duyuldu. Kadın, oturduğu yerden ayağa kalktı. Yerinde duramıyordu, tren durduğunda. Araz da ayağa kalktı; birini bekliyormuşçasına, trenden inanan insanların yüzüne bakıyordu. İki adım ötesinde de kadın ve torunu duruyordu. Kadın, Araz’a dönüp “Beklediğin kişi gelmedi mi?” diye sordu. Araz hiç bir şey söylemedi. Kadın teselli etmek istercesine, “Üzülme, bir sonraki trenle gelir belki.” diyerek, oradan uzaklaştı. Araz, gözleri dolu kadının ardından baktı. “Kimbilir, belki de.” deyip Kadıköy Meydanı’na doğru ilerledi. Zaten saat de gelmişti. İçinde anı yüklü trenlerle meydana geldi. Garip bir sessizlik... Meydandaki herkes, grup grup bir yerlerde bekleşiyordu. Özellikle de iskele önü fazlasıyla kalabalıktı. Sağanağa rağmen, kimsede şemsiye yoktu. Herkesin yüzünde bir ışıltı, bir heyecan vardı. Bir şeyler bekliyorlardı. Bir ıslık, bir alkış ya da bir slogan. Birbirlerinin gözlerini içine bakıyorlardı. Küçük bir sesle, binler olacaklardı. Hep böyle olmaz mıydı? Her defasında, bir başka heyecan olurdu. Araz okul arkadaşlarını da gördü, oldukça kalabalıklardı. Yüzünde anlaşılmaz bir mutluluk belirdi. Artık zamanı gelmiş, boynuna bağladığı fuları, burnunu da kapatacak şekilde yüzüne bağladı. Yalnızca anı yüklü iri gözleri görünüyordu. Hüzünlü, sitemkar ve acı, inatçı gözleri. Meydanın tam ortasında bir alkış kopardı ve o alkışlar birden binler oldu. Çevresini saran kalabalığın alkış sesi, dur durak bilmiyordu. Bir yandan yağmur, bir yandan alkış sesleri, bu coşku, bu his. Yaşamayan bu tadı, bu heyecanı anlayamazdı. Araz, kalabalığın ortasında var gücüyle sloganlarını sıralı-
yordu. Acısını, çoktan kin rengine bürümüştü. Yağmur sularına vermişti gözyaşlarını. Yüreğine oturttuğu bunca acıyı nasıl aşabilirdi ki? Koşmalıydı meydanlara; zulme isyan etmeliydi. Bu savaşın gerisinde değil, yanında, içinde yer almalıydı. Unutmamalıydı geçmişin karanlık izlerini, unutmamalıydı. Kalabalık yürümeye başlayınca, bir gerginlik yaşandı. Araz ortalardan kalabalığı yara yara ön tarafa geldi. Polis yürümelerine izin vermiyordu. Kalkanlarıyla önlerine barikat kurmuşlardı. Geçit yoktu ama, grup yürümekte kararlıydı. Kalabalık, polis barikatlarını aşmaya çalışınca, polis gaz bombaları atmaya başladı. Önüne gelen kim olursa olsun, kırıp geçiriyorlardı coplarıyla. Alan, sanki savaş alanına dönmüştü. Kalabalık, ara sokaklara karışırken bir yandan kaldırım taşlarını sökerek polise karşılık veriyordu. Araz, arkadaşlarından kopmuştu. Çevresine bakındı ama kimseyi göremedi. Ortalık sis doluydu, gaz bombaları her yanı kaplamıştı. Araz’ın yüzündeki fular boynuna inmişti. Boğazında dayanılmaz bir yakıcılık vardı. Nefes almada zorlanıyor, nefes aldığında ise midesi bulanıyordu. Yüzü sanki ayaza kesmişti, yanıyordu. Yüzünü yakan biber gazıydı. İyi ki yağmur yağıyordu. Yoksa, bu biber gazı gözleri kör ederdi. Araz, ıslanmış fularını yüzünde gezdiriyor; nefes alırken ise burnuna tutuyordu. Böylece daha az etkileniyordu. Kovalamacalar dur durak bilmiyordu. Araz bir grup arkadaşıyla iskeleye doğru koşmaya başladı. Sağanak hızını arttırmıştı. Yüzü tekrar yanmaya başlayınca Araz boynundaki fulara el attı, aniden duraksadı. Fuları boynunda yoktu. Yanından akıp giden arkadaşları şaşkın şaşkın Araz’a bakıyorlardı. Araz başını yavaşça geriye çevirdi. Oradaydı. Birkaç metre uzağında. Ne yapacak şimdi? Onu oradan almalıydı. Kanlı postalların altında bırakamazdı. Hem ondan kalan tek değer değil miydi? Birkaç adım attı geriye doğru. O ara arkadaşı kolundan tuttu:
- Fularım! - Görmüyor musun geliyorlar! Hızla kolunu çekti, arkadaşının elinden, - Anlamıyorsun, onu almalıyım. “Sen git!”, dedi arkadaşına. Sana yetişirim... Bir kaç metre daha ilerleyerek, fularına uzattı elini. Tam alacakken, başından aldığı darbeyle yığılıp kaldı. Ayağa kalkamıyordu. Fularını sıkı sıkı tuttu elinde. Yüzükoyun yerdeydi. Islak saçları, yüzünü örtmüş, kımıltısız betona değiyordu uçları. Kafasında, dayanılmaz ince bir sızı ve sol şakağından yüzüne akan sıcak bir sızıntı yere damlıyordu. Yağmur sularının betondaki birikintisi, kırmızı renge bürünmüştü artık. Yağmur giymiş saçlarınının altından, kanı caddeye aktı. İki arkadaşı koşarak yanına geldi Araz’ın. İki kolundan tutup ayaklarını yerde sürünerek, arka sokakların birine götürdüler. Bir müzik marketin arka kapısının merdivenlerine oturttular. Yarasını, elinde tuttuğu fularla temizlemeye çalıştılar. Yarası, ağır değildi ama darbe sert geldiği için baş ağrısı yapıyordu. Kovalamacalar durulmuştu. arkadaşları çevreye bakmak için yanından ayrıldılar. Araz, yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı. Sanki beyninde deprem oluyordu, sarsıntılar bir türlü geçmiyordu. Elini, sol şakağına götürdü, kurumuş kan lekeleri duruyordu. İliklerine kadar ıslanmıştı. Yine yapacağını yapmıştı mayıs yağmurları. Fularına baktı. Kanlıydı ama yanındaydı. “Küstürmedim seni kendime.” dedi. Başını, oturduğu merdivenin trabzanlarına dayayarak...❏
- Nereye !!! Yakalanacaksın...
11
edebiyat ta metalaflma lkemiz edebiyat›nda giderek yo¤unlaflan metalaflma olgusu, küreselleflme, robotlaflma ve sürüleflmeyi dayatan emperyalist çaban›n sonucudur. Kast örgütü gibi, edebiyat tekellerinin oluflmas›, sanatç›lar aras›nda yabanc›laflmay› do¤urmufl yay›n ve da¤›t›m›n tekelleflmesi, edebiyat alan›ndaki; muhalif çevreleri görünmez bir çemberin içine alm›flt›r. Ayn› ba¤lamda, bu çevreler; yay›nlanmas› gerçeklefltirilmifl yap›tlar içinde kendi ç›kar ve mantalitelerine uymayanlar›n, kitlelere ulaflmas›n› da olanaks›z k›lmak için, tan›t›m köflelerinin kitap eklerinin çal›flmalar›n› etkilemifl; özgürlü¤ünü ve özgünlü¤ünü korumak isteyen sanatç›lar›, egemenlerin ''eleyici ve silici'' sanat anlay›fl›na tutsak etmek gibi bir savafl›ma girmifltir. ''Kafa-kol'' iliflkileriyle ç›kar›lan antolojiler, duyunç, bilinç ve estetik çal›flman›n bütünleflti¤i pek çok iyi yap›t› d›fltalamaktad›r. Sisteme karfl› görevlerini yerine getirerek, kapitalist mantaliteye ve onun sundu¤u yaflam biçimlerine uyum sa¤lamay› reddeden sanatç›y› cezaland›rmaktad›r. Bankalar›n kültür merkezleri ve bunlara paralel çal›flan televizyon kanallar›n›n ''yok say ve yok et'' politikalar›n›n en büyük ad›m› oldu¤u rahatl›kla söylenebilir. Bir so¤uk savafl› ça¤r›flt›ran bu döngü içinde, sanatç›n›n ekonomik aç›dan güçsüz ve sosyal haklardan yoksun olmas›, metalaflmaya karfl› tepkisiz kalmas›na yol açmaktad›r. Bu tepkiyi gösterenlerin sesi, kitlelere duyurulmamaktad›r. fiiirlerin bozularak, baflar›s›z flark› sözlerine dönüfltürülmesi; ekonomik getirisi nedeniyle baflar›l› olma sanat›, yemek kitaplar›, falc›l›k gibi yap›tlar›n piyasada giderek daha fazla görülmesi, bu dayatman›n sonucudur. Ayn› flekilde, toplumcu görüfllerini, ekmek ve adalet kavgas›n›, bask›lara karfl› halklar›n duyarl›l›¤›n› dile getirmekten al›koyma, yani rengini soldurma... “Tehlikesiz muhalefet yap!” slogan›, sanatç› tepkiselli¤inin çok önemli boyutlar›n› yok edip, sistemin izin verdi¤i ölçüde muhalefet yapmas› için dayat›lmaktad›r. Örne¤in; siyasi, etnik, ekonomik bask›lara de¤il de sosyal ve cinsel bask›lara karfl› olup, bunlar›n yaz›labildi¤i bir sanat anlay›fl›... Örne¤in, “fiiir, ideoloji içermez; kendisi bir baflkald›r›d›r.” gibi, ''yan çizmeci'' bir mant›k... fiiir, salt ''imgedir'' diyerek, soyutlama sanat›n› hiç bilmeyen sanatç›lara anlafl›lmaz di-
Ü
12
zeler yazd›ran yaklafl›m... Hay›r! fiiir, yaln›zca imge demek de¤ildir. Utkumuz, yenilgimiz, yaln›zl›¤›m›z, ço¤ullu¤umuz, tutkular›m›zdan geçe geçe ulaflt›¤›m›z erdemdir. fiiir, özveridir; çöller boyu bedevi olmakt›r gerekirse. fiiiri satmamak için, fliiri b›rakabilmektir günü geldi¤inde. Ya da yabanc›laflman›n bir parças› olmak ve “yay›lmac› kötülü¤ü”, suçsuz insanlara yavafl yavafl fl›r›nga etmektense, tüm yazd›klar›n› bir bavula koyup, fitili atefllemektir fliir. fiiir, yaflam›n gerçeklerine yan çizmez. Yaflam›n gerçekli¤ini, estetik gerçekli¤e dönüfltürecek teknik özellikleri içerir. Yaflam›n; harf, dize, sözcük boyutlar›na emek vermektir k›sacas›... Bu döngünün içindeysek, onu k›rmak için neler yapabiliriz? Edebiyatç›lar›n, tekelcilik, metalaflt›rma ve yaln›zlaflt›rma gibi olgular› karfl›s›nda, tek tek bireyler olarak dayanma güçleri yok denecek kadar az. Ard›nda bütünsel bir güç tafl›yan, yay›lmac› dayatmaya karfl› muhalif yap›lar›n ortak faydakar ba¤lam›nda birleflmesi gerekir. Sanat›n metalaflmas›na karfl› verilecek kavga, belki de en zorlu savafl›m olacakt›r. ‹natç› ve özverili bir süreci gerektirir. Muhalif sanatç›, araflt›rmac› yönünü zorlayan her türlü bask›ya dayatmal›d›r. Bilimsiz sanat, sanats›z kültür, kültürsüz özgürlük olmaz. Çözüm aray›fllar›n›n yarat›c›l›¤›n› s›n›rlamas›na izin vermemeli.
Sanat›n Düflmanlar›n› ‹yi Tan›mal›.
Bunlar, egemenlerdir. Dolay›s›yla, sansür
ruhan mavruk
tart›flma
‹lya Ehrenburg
veya ödüllendirme (bir çeflit tretman diyebiliriz bu yaklafl›ma), taklitçilik ve içtensizliktir. Taklitçilik kavram› flimdilik anlafl›l›yor san›r›m. Kuramsal olarak ve tarihi süreci içinde ise baflka bir yaz› konusu olcak kadar derindir. ‹çtenlik deyince de az önceki “çölde bedevi olmak” tan›mlamas›n› an›msamam›z gerekiyor. Sanatç›, estetik kuramlar› iyi inceleyip; güncelin koflullar›n› da göz önüne al›p, yaflam›n her an›n› yeniden yaratmal›d›r. Yaflam›n içinde onurlu ve ödünsüz bir tavr› olmal›: Victor Jara gibi... Fuçik, Vapstarov, Lorca, Ehrenburg, Pir Sultan Abdal gibi... Devrimci ve romantik, ayn› CHE gibi.. Kendisi olmal›; duru bir su gibi aç›k. Küçük bir bebek gibi maskesiz.... Kal›c› olmak gibi bir tutkuya, fliiri de¤ifltirmeyecek kadar yürekli olmal› ve yaflama ba¤l› olmal› . Ölümüne sevdalanmak kadar, ayn› Günay gibi...❏
an› grup yorum
istanbul’dan, do¤uya uzanan hayk›r›fl
GRUP YORUM’A ÖZGÜRLÜK! Nisan’›n akflam› yola ç›k›yoruz. Yolumuz uzun. ‹lk konserimiz, ertesi gün Erzincan’da olacak. Yaklafl›k dört y›ld›r gidemiyorduk Erzincan’a. Grup, bu sefer biraz farkl›. Yeni yüzlerle gidiyoruz turneye. Daha önceki Karadeniz turnesinde iki eleman›m›z tutukluydu. Bu turnede ise tutuklu say›s› üçe ç›kt›. Ayr›ca, son “büyük ve efl zamanl› operasyon”dan sonra bütün bilgisayarlar›m›z ve dökümanlar›m›z al›nd›¤›ndan elimizde hiçbir fley kalmad›. Oysa, 15 May›s’ta Harbiye’de konser verece¤iz ve elimizde hiçbir nota, düzenleme kayd› yok. Bu nedenle, ‹ki arkadafl›m›z da bu iflleri toparlamak için turneye gelemiyor. Sabah saatlerinde Erzincan’day›z. Konseri düzenleyen arkadafllarla buluflup bir eve gidiyoruz. Organizasyonu Erzincan Gençlik Derne¤i yap›yor. Bu yüzden, gitti¤imiz ev ö¤renci evi. Burada, haz›rl›klar›m›z› tamamlay›p konser salonuna geçiyoruz. Konser salonunda her fley normal görünüyor. Provalarla geçen zaman›n ard›ndan, konser saati geliyor. Yaklafl›k 800 kifli var. Konserimizi büyük bir coflkuyla gerçeklefltiriyoruz. Konser bitti¤inde herkes memnun. Bu bizi sevindiriyor. Ayn› gece yola ç›k›yoruz. ‹kinci konserimiz Elaz›¤’da ama üç gün sonra. Bunun için yolumuz üzerinde olan Dersim’e geçmek istiyoruz. Dersim konserimiz ay›n 18’inde ama öncesi ve sonras›ndaki günlerde konserler var. Bunun için de Dersim’de kalma flans›m›z pek yok. Bu aray› Dersim’de geçirmek istiyoruz. Gece yar›s›, Dersim yolunday›z. Dersim il s›n›r›nda her zamanki gibi jandarma taraf›ndan çevriliyoruz. Askerlerden biri floförümüzü “Komutan›m ça¤›r›yor.” diyerek yan›na al›p götürüyor. Neyse ki ciddi bir fley de¤il. Sadece soy ismi benzeyen birisini tan›y›p tan›mad›¤› soruluyor. Gece geç saatlerde yola devam ediyoruz. Yollar gerçekten çok kötü. Zaten toprak olan yol, eriyen kar sular›yla iyice geçilmez olmufl. Bir de yola düflen büyük kayalar› da düflünürseniz yolun durumunu tahmin edebilirsiniz. Yine de gece bile olsa, do¤a çok güzel görünüyor. Yol kenar›nda hala kal›n kar tabakalar› var. Yollar›n bozuk ve virajl› olmas› bizi iyice geciktiriyor. Sabahtan haber verdi¤imiz için bekleniyoruz. Kalaca¤›m›z evlere vard›¤›m›zda özlemle kucaklafl›yoruz. Ne de olsa yaklafl›k bir y›ld›r görüflmüyoruz. Bizim için epey bir haz›rl›k yap›lm›fl. Bir süre, flehidimiz Gülseren Beyaz’›n
9
babas› Hasan amcam›zla, özledi¤imiz sohbeti yap›p, ertesi gün için program ç›kar›yoruz. Sabah, özlemifl oldu¤umuz yerde, Munzur kenar›nda güzel bir kahvalt› yap›yoruz. Ö¤le saatlerinde ise aileler, mezarl›¤a gidece¤i için biz de ailelerle birlikte olmak, flehitlerimizi ziyaret etmek istiyoruz. Oradan ayr›ld›ktan sonra geçen sene de ziyaretl etti¤imiz baz› flehit ailelerini görmeye gidiyoruz. Bu sefer, ziyarette yan›m›zda aileler de var. ‹lk önce, Veli amcalara gidiyoruz. Veli amca, flehidimiz Veli Günefl’in babas›. Veli amcay›, geçen sene b›rakt›¤›m›z a¤ac›n alt›nda buluyoruz. Bafl›nda bir flapka, kal›n bir gözlük ve a¤z›ndan hiç düflürmedi¤i sigaras›yla. Etraf geçen seneye göre biraz de¤iflmifl. Biz de oturuyoruz yan›na, manzaray› karfl›m›za al›p. Yine koyu bir sohbete bafll›yoruz Veli amcayla. Bir yandan yine sofra kuruluyor, torak ç›kart›l›yor. Karn›m›z› doyurmuyoruz çünkü gidece¤imiz yerlerde yine sofra kurulacak biliyoruz. Veli amcalardan ayr›l›p tekrar yola ç›k›yoruz. ‹kinci olarak Fidan Kalflen’in ailesini ziyarete gidiyoruz. Fidan’›n babas› Kekil amcaya “Geçmifl olsun!” diyoruz, geçirmifl oldu¤u rahats›zl›ktan dolay›. Elinde bastonu, s›rt›nda ceketi, gözlüklerinin alt›ndan gülerek karfl›l›-
yor bizi. Evlerini yapt›rd›klar› için geçici olarak yan tarafta, iki göz eve tafl›nm›fllar. Evin önüne oturuyoruz. Manzara burada da çok güzel. Yüksekçe bir tepeden, bütün çevreyi görebiliyoruz. Ne yaz›k ki bu güzellikler yak›nda sular alt›nda kalacak. Çünkü flimdiden baraj çal›flmalar› epey bir yol alm›fl. Buradan da ayr›l›yoruz. Önce aileleri b›rak›yoruz. Sonra biz devam ediyoruz ve flehidimiz Serpil Y›lmaz’›n ailesini ziyaret ediyoruz. Evde annesi, babas› ve a¤abeyi var. Her yerde oldu¤u gibi burada da s›cak bir flekilde karfl›lan›yoruz. S›cak bir de sohbet ediyoruz. Ne çabuk akflam oluyor. Zaman nas›l geçti anlamad›k... Gece, yine Munzur’un sesinde uyuyoruz. Sabah ise tekrar yollarday›z. Elaz›¤’a gidiyoruz. Elaz›¤’da fiaml›lar Pastanesi’nde imza günümüz var. ‹mzada düflünülenden biraz daha az insan var. Nedeni ise Suriye’de kendini yakan arkadafl›n cenazesinin ayn› saatlere denk gelmesi. Yine de güzel geçiyor imza günü. ‹mzadan sonra, Elaz›¤’da konseri organize eden Temel Haklar ve Özgürlükler Derne¤i’ne u¤ruyoruz. Ard›ndan küçük bir söylefli yapaca¤›m›z Radyo Fon’da... Akflam evlere da¤›l›yoruz. Kalacak ev meselesi bir problem. Çünkü, birine gidince, di¤eri üzülüyor. Olabildi¤ince, kimseyi k›rma-
13
dan halletmeye çal›fl›yoruz meseleyi. Bunun için bazen, neredeyse teker teker da¤›l›yoruz evlere. Sabah ise hepimiz haz›rl›klar›m›z› yapt›ktan sonra, tekrar toplan›p konser salonuna geçiyoruz. Konser salonu, flehrin biraz d›fl›nda. Bu da kat›l›m› etkiliyor. Ancak salon dolu. Bu konserlerde de, daha öncekilerde de oldu¤u gibi konuflma yap›yoruz. Ama bu sefer konuflmalar›m›z kampanyam›za yönelik. Karadeniz turnesinde oldu¤u gibi... ‹hsan’›n tutuklanmas›yla bafllayan ve sonras›nda Muharrem’in, Ali’nin tutuklanmas›yla geliflen kampanyam›z› anlat›p, herkesten kampanyam›zla ilgili olarak bir de imza istiyoruz, zaten konsere gelerek bizimle dayan›flan dinleyicilerimizden. Konser bitimiyle birlikte polislere kay›yor gözümüz. Polislerin tavr› dikkatimizi çekiyor. Normalde konser biter bitmez da¤›lan polis, bu sefer bekliyor. “Var bunda bir ifl!” diye konufluyoruz. Neredeyse bizden baflka kimse kalm›yor. Arabam›za binip yola koyuldu¤umuzda, arkam›zdan adeta bir polis ordusu geliyor. Geçebilece¤imiz bütün yollar tutulmufl oysa. Bir kavflakta durduruluyoruz. Etraf gerçekten görülesi. Çevikler, siviller, kameralar... Ne ararsan›z var. Tam bir “operasyon” havas›ndalar. fioförümüz, durur durmaz indirilip arabaya dayand›r›l›yor, elleri ve ayaklar› aç›larak. Buna tepki gösteriyoruz. Amirlerine bunun anlam›n› soruyoruz. Savc›l›ktan talimat ald›klar›n›, baz›lar›m›z›n ‹stanbul DGM’ce aranmam›z oldu¤unu belirtiyor. Gerekli yaz›lar› ve talimatlar› gösterip sadece bir, birbuçuk saatlik iflimiz oldu¤unu söylüyor. ‹nanm›yoruz. Bu kadar “büyük” haz›rl›ktan sonra... Gözalt›na al›nmadan hemen önce, baflka bir hareketlilik oluyor. Biraz ilerimizde, bir grup dinleyicimiz polisle tart›fl›yor. Ve gözalt›na al›n›rken alk›fllar, ›sl›klar, z›lg›tlar... Elaz›¤’›n, ünlü 1800 Evler’ine götürülüyoruz. Avukatlar›m›z› ar›yoruz. Elaz›¤’da tan›d›klar› avukat oldu¤unu ö¤reniyoruz. Bir süre avukat bekliyoruz. Bu arada, d›flar›daki arkadafllar›m›zla ve Elaz›¤ ‹HD baflkan› Cafer Demir’le görüflüyor. Polislerse, “Burada zaten az avukat var.
14
Onlar da bu saatte gelmek istemez. ‹fliniz çok uzar.” diyerek, bir an önce ifllem yapmak niyetindeler. Bekliyoruz. Elaz›¤ Barosu’na ba¤l› bir avukat geliyor gecenin ilerleyen saatine bakmadan. Tan›fl›yoruz avukat›m›zla. Ali Cemal Zülfikar. Hepimizin, “büyük ve efl zamanl› operasyonlarla” ba¤lant›s› kurulmaya çal›fl›l›yor. Kabul etmiyoruz. Sabaha karfl›, Adli T›ptan sal›veriliyoruz. Düflündü¤ümüzden çok geç olsa da kalaca¤›m›z evlere gidiyoruz. Birfleyler at›flt›r›p bir kaç saat uyuyoruz. Her fleye ra¤men, erken kalkmak zorunday›z. Malatya’ya geçece¤iz ama konser için de¤il. Çünkü konser 16’s›nda. 14’ünde Kürecik’e gidiyoruz. Kürecik Merkez’de bir kahvedeyiz. ‹nsanlar bizi bekliyor. Sonradan ö¤rendi¤imize göre: “Bir köy kahvesine Yorumcular niye gelsin?” diye düflünüp gelmeyen insanlar varm›fl. Bu yüzden onlar dinletimizin sonlar›na ancak yetifliyor. Burada da Jandarma Karakol Komutan›, yan›m›zda getirdi¤imiz Tav›r Dergisi’ni incelemeye al›yor. Sonra da dergileri gönderip bizden imza istiyor. Sonradan anlad›k ki Kayserili bu komutan tam bir Kayserili kurnazl›¤› yapm›fl. Dergiye att›¤›m›z imzalardan, isimlerimizi almaya çal›flm›fl. Hepsini okuyamay›nca da bayan arkadafllar›m›z›n kald›¤› evi ö¤renip isimlerimizi almaya çal›flm›fl. ‹mza, söylefli ve dinletiden sonra, kalaca¤›m›z evlere gitmek için, üç kilometre daha gitmemiz gerekiyor. Her bir taraf› kay›s› a¤açlar›yla dolu bir köy evine geliyoruz. Evin sahipleri bizi kap›da karfl›l›yor. Evin o¤luyla, az önce kahvede tan›flm›flt›k. Köye, tek konser afiflini asm›fl olan ‹lhan’la. Buralarda herkes hem Kürtçe, hem de Türkçe konuflabiliyor ama tercih ettikleri dil Kürtçe. Köyün ad› Bekirufla¤›. Kald›¤›m›z evin yan›ndan bir dere geçiyor. Munzur kenar› gibi. fi›r›l fl›r›l su sesi... Evde küçük bir istirahat ve yemekten sonra, biraz gezmeye ç›k›yoruz. Burada bir kanyonla karfl›lafl›yoruz. Çok büyük bir kaya, yolun üzerinde... ‹nsan›n üzerine düflecekmifl gibi. ‹nsan ürperiyor. Buraya “Diflkaya” diyorlar. Anlat›labilir mi bilmiyoruz.
Bol bol foto¤raf almaya çal›fl›yoruz. Niyetimiz, bu güzellikleri dinleyicilerimizle ve okuyucular›m›zla paylaflmak. Biraz olsun, hissettiklerimizi hissettirebilmek. Hava karard›¤› için dönmek zorunda kal›yoruz. Akflam, evde neredeyse bütün köyün erkekleri toplan›yor. Ço¤u genç... Sohbet koyu. Buralarda nas›l zaman geçirdiklerini, akflamlar› neler yapt›klar›n› soruyoruz. Hemen her akflam, bir aileinin evinde bir araya geldiklerini, sohbetlerle geçirdiklerini, gündüzleri ise çal›flt›klar›n› ö¤reniyoruz. Biz gördüklerimizden etkilendi¤imizi anlat›nca; “Bir de Ak Çeflme’miz var.” diyorlar. Üstelik yemekten sonra gitmek konusunda biraz ›srar ediyorlar. Bu sefer yürümek yerine arabay› tercih ediyoruz, vakitten kazanmak için. Buras› da baflka bir güzel. Kayal›k bir tepenin alt›nda, buz gibi akan bir çeflme. Onun afla¤›s›nda ise bahçeleri sulama amaçl› yap›lm›fl olan büyük bir havuz. Burada da türküler söylüyoruz. Bir de oradaki gençlerden, Cengiz’den dinliyoruz. Bize Kürtçe türküler de söylüyor. Orada bir de “pili” ile tan›fl›yoruz. “Bitmeyen pil” demekmifl. O’na bu lakab› çok enerjik oldu¤u için takm›fllar. Sabah yine yola ç›k›yoruz. Bu sefer Hekimhan’a geliyoruz. Bural› olan bir rehber arkadafl›m›z var: Cevdet. Tan›fl›yoruz. Her zaman her fleye laf› olanlardan birine benziyor. Giriflken ve bir o kadar s›cak, nefle dolu. Gözleri parl›yor bizimle konuflurken. Önce onunla bulufluyoruz. Hekimhan’da veterinerlik yapan Kaya A¤abey’i ziyaret ediyoruz. Kaya A¤abey ile ilk defa görüflüyoruz. Konuflma uslübu bize bir komedi dizisinden birini an›msat›yor. Hofl uslübuyla “Düzen partilerinden hay›r yok! Çare devrim!” diyen sesi hala kulaklar›m›zda. Sonra Hekimhan Belediye Baflkan›’n› ziyaret ediyoruz. Burada, belediye olarak yapmak istedikleri konserin neden yap›lmad›¤›n› ö¤renmek istiyoruz. Rehberimiz öncülü¤ünde “Taflhan”› geziyoruz. Ara sokaklarda, eski evleri görüyoruz. Bu arada bural› arkadafllarla tan›fl›yoruz. K›sa sürede kaynafl›yoruz. Hep birlikte, bir de Güzelyurt’a gidiyoruz. Nereye gitsek ayr› bir güzel.
Buradaki bir dü¤ün salonunda olacak konser. Salon tamamen doluyor. Polisle baz› gerginlikler yaflan›yor. Maliyecileri kolundan tutup üstümüze getiriyor, sanki bir fley ç›kacakm›fl gibi. En son Tertip Komitesi’ni gözalt›na al›yor. Sahneden gözalt›n› duyuruyoruz ve tepki gösteriyoruz. Neyse ki çabuk b›rak›l›yor tertip komitesi. Akflam› sorunsuz geçiriyoruz, Elaz›¤’›n aksine... Bir kez daha yola düflüyoruz. Ad›yaman’a gidiyoruz. Ö¤leyin Ad›yaman’day›z. Önce Temel Haklar ve Özgürlükler Derne¤i’ne gidiyoruz. Ad›yaman’a ilk defa geldi¤imiz için, arkadafllarla tan›fl›yoruz. Haz›rl›klar› ve çal›flmalar› gözden geçiriyoruz, çaylar›m›z› yudumlarken. Anlam veremedi¤imiz bir fleyle karfl›lafl›yoruz. Organizasyondaki arkadafllar DEHAP’›n tav›r ald›¤›n› söylüyor. Konsere gelmedikleri gibi, bilet satm›yor, konsere gelmek isteyenleri de engelliyorlarm›fl. Hatta bilet alanlara da biletlerini iade ettirmifller. Neden diye sordu¤umuzda, verilen cevap karfl›s›nda daha da flafl›r›yoruz. Me¤er yerel seçimler zaman›nda Temel Haklar ve Özgürlükler Derne¤i ve çevresinin seçimlerde oy kullanmama tavr›n› protesto ediyorlarm›fl. Biz buna pek anlam veremedik, konserle ba¤›n› da kuramad›k. Bu tav›r daha sonra Dersim ve Diyarbak›r konserlerinde de sürüyor... Dernekteki iflimiz bitince, salona geçiyoruz. Salon, Hac› Bektafl Vakf›’na ait. Salonun akusti¤i çok kötü. Bu yüzden ses ayarlar› bir türlü olmuyor. Var olan ‘tav›r’a ra¤men, salon doluyor. Ses düzeni çok iyi olmasa da coflkulu bir konser veriyoruz. Gece ise yine ‹stanbul’dan tan›d›¤›m›z bir ablam›z›n evine gidiyoruz. Ev, Ad›yaman’›n bir ilçesi olan Besni’de. Geceyi, Besni’de geçiriyoruz. Sabah erkenden bir kez daha yola ç›k›yoruz. Dersim’deyiz... Konser Kapal› Spor Salonu’nda. Geçen y›l, burada bir konser vermifltik. Heyecanl›y›z... Bir an önce haz›rl›klar›m›z› tamamlay›p, konsere bafllamak istiyoruz. Burada da var olan ‘tav›r’a ra¤men salon doluyor. Bu, bizi mutlu ediyor. Konserde herkes halaylar için afla¤› ini-
yor. Salon görevlisi, konser s›ras›nda s›k s›k yan›m›za geliyor, “Anons yap›n, herkes yukar› ç›ks›n. Yoksa tahtalar k›r›labilir.” diyor. Dinleyicilerimizin coflkusu, heyecan› dorukta. D›flar›da baz› kifliler, ücretsiz girmeye çal›fl›yor. Bu yüzden camlar› k›r›yorlar. Kendilerince ‘tepki’ gösteriyorlar! Tabi bizde onlara ‘tepki’ gösteriyoruz: “Bu tavr› sizlere yak›flt›ram›yoruz.” içerikli bir konuflma yap›yoruz sahneden. Konserden sonra, salon görevlisi ile biraz sohbet ediyoruz. Polisin burada konserimizi engellemeye çal›flt›¤›n› ö¤reniyoruz. ‹zin veriliyor fakat polis, salon sahiplerini tehdit ediyor. Salon görevlisi arkadafl, salonun kenar›ndaki sökülmüfl tahtalar› göstererek: “Salonun tahtalar›n› sökmüfller. Bize de ‘tadilat var diye vermeyin’ dediler.” diye anlat›yor. Her fleye ra¤men, konser gerçekten coflkulu ve güzel geçiyor. Dersim’den mutlu ayr›l›yoruz. S›rada Diyarbak›r var. Y›llard›r uygulanan yasak zincirini k›r›yoruz. Gruptaki herkes Diyarbak›r’a ilk kez geliyor. Yorum’un ikinci gelifli. Diyarbak›r’a ö¤len gibi giriyoruz. Do¤rudan salona geçiyoruz. Polis burada da karfl›m›za ç›k›yor. Ald›¤› hakim karar›yla, arama yapmak için herkesi salondan ç›kart›yor. Bir de elektrik voltaj› düflünce ses ayarlar›n› yapmam›z iyice gecikiyor. Polis bu sefer de stand›m›zdaki baz› kasetlerin toplat›lm›fl oldu¤unu söyleyerek, tutanak tutup kasetlerimizi al›yor. Tabii ‘ifade’mizi de: “Bunlar›n Diyarbak›r’da toplat›ld›klar›n› bilmiyormuydunuz? Bu kasetleri ne amaçla sat›yorsunuz?”... Buradaki konser iki seans olacak. Akflam seans›n›n biletleri çoktan bitmifl durumda. ‹lk
seansta, hem hafta içi olmas› hem de erken bir saatte olmas› nedeniyle dinleyici say›s› biraz az. Bunda biraz organizasyonu yapanlar›n da etkisi var. Organizasyonu, Dicle Gençlik Derne¤i yap›yor. ‹lk defa bir organizasyon yapt›klar› için baz› acemilikler var. Akflam seans›nda, salon tamamen doluyor. Ayakta bile yer yok. Belki de bu yüzden konser bafllamadan hemen önce polis “Bomba ihbar› var. Salonu boflalt›n!” diyor. Tabi ki boflalt›lm›yor. Konser, bir daha bu kadar uzun beklememek temennisiyle bitiyor. Geceyi, yine ö¤renci arkadafllar›n evinde geçiriyoruz. Sonraki gün ö¤leyin, Dicle Gençlik Derne¤i’nde imza günümüz var. Derne¤e gidiyoruz. Hem sohbet ediyor hem de imza veriyoruz. ‹mza verirken, imza toplamay› da unutmuyoruz. Turne boyunca kampanyam›z için toplad›¤›m›z imza; baz› konserlerde engellenmesine ra¤men tam 141 sayfay› buluyor. ‹mza ve sohbetten sonra biraz gezmek istiyoruz Diyarbak›r’›. Önce çarfl›s›ndan bafll›yoruz. Sonra Ulu Cami’yi geziyoruz. Dört Ayakl› Minare’yi, Keldani Kilisesi’ni, arkas›ndan Cahit S›tk› Taranc›’n›n müze evini. Tabi ki Diyarbak›r surlar›n›. Mardin Kap› taraf›ndan ç›k›yoruz surlara. Hevsel Bahçeleri’ni, Dicle’yi, On Gözlü Köprü’yü hepsini rahatça izliyoruz surlardan. Surlar›n üzerinden Dicle Gençlik Derne¤i’nin oldu¤u yere kadar yürüyoruz. Oradan, hep birlikte Sanat Soka¤›’na gidiyoruz. Soka¤a girdi¤imizde, ya¤mur bafll›yor. Bir kafenin önüne, saça¤›n alt›na oturuyoruz. Oraya gelece¤imizi bilenler ya da tesadüfen geçipte görenler geliyor yan›m›za. Ço¤al›yoruz. Sonra gitar›m›z› ve ba¤lamam›z› ç›kart›p orada da küçük bir konser veriyoruz. Ya¤murda ›slanmalar›na ra¤men, dinliyorlar bizi. Akflam üzeri ayr›l›yoruz arkadafllar›m›zdan. Gençlikten kimilerinin gözleri yafll›. “Tekrar görüflmek üzere.” diye uzun bir yolculu¤a daha ç›k›yoruz. Bu, dönüfl yolculu¤u art›k... Bir turneyi daha bitiriyoruz. Gerginlikleriyle, gözalt›lar›yla ama en önemlisi dostluklar›yla, mücadeleye katt›klar›yla... ‹stanbul’dan Diyarbak›r’a, Karadeniz’den Ege’ye, Akdeniz’den Do¤u Anadolu’ya, ülkemizin her yerinde, türkülerimizle var›z ve olaca¤›z. Sesimizi kimse bo¤amayacak. Turnelere ve yolculuklara devam edece¤iz. Her yerden bir kez daha hayk›raca¤›z: “Grup Yorum’a Özgürlük!”❏
15
1 may›s
devrimin flanl› yolunda ilerleyen halklar›n bayram› 1 May›s, bir k›v›lc›m... Bu k›v›lc›m yaklafl›k yüzy›l önce, fiikago’lu dört maden iflçisi taraf›ndan çak›lm›flt›. O günden bu güne 1 May›s bayra¤›n› daha da yükseltmek için emekçiler kan, can pahas›na direndiler. 1 May›s bayra¤› emekçilerin dökülen kanlar›yla k›z›llaflt›. 1 May›s bayra¤›, ödenen bedellerle devrime yürüyüflün, kurtuluflun, sosyalizmin simgesi haline geldi. 1 May›s... Kavga günü. Ezilenlerin, sömürülenlerin zalimlerden hesap sordu¤u gün. Ülkemizde 1 May›s ilk olarak 1921’de kutlanmaya baflland›. ‹stanbul sokaklar›nda, iflçi tulumlar› ve k›rm›z› atk›lar›yla 1 May›s’› kutlayan emekçiler; egemenler üzerinde bir flok etkisi yaratt›lar. Bu gelenek 1922’de Ankara ve ‹stanbul sokaklar›nda devam etti. Ancak “1923 tevkifat›” ile iflçi s›n›f›n›n bu gelifliminin önüne bir set çekildi. ‹flçi önderlerinin tutuklanmas›, devletin art›k ony›llarca sürdürece¤i sistemli sald›r›lar›n›n bafllang›c› olacakt›. ‹flçi önderleri tutuklan›rken di¤er yandan da “‹zmir 1. ‹ktisat Kongresi”nde 1 May›s’›n ‹flçi Bayram› olarak kutlanmas› karar alt›na al›nd›. 1 May›s yasal olarak Türkiye Amele Birli¤i Genel Merkezi önünde kutland›. 1 May›s’›n yasal olarak kutlanmas›na tahammül yaln›zca bir y›l sürdü ve "Takrir-i Sükun" yasas›yla birlikte bütün sendika ve iflçi örgütleri yasakland›. Bu dönemden sonra yaklafl›k yar›m as›r 1 May›s sadece bildiri da¤›t›m› ve s›n›rl› toplant›lar düzeyinde kutla-
16
nacakt›. Dönemin egemenleri 1960 y›l›nda 1 May›s’›n içini boflaltmak, devrimci özünü unutturmak amac›yla bu defa "Bahar Bayram›" demagojisine sar›ld›. Sonraki y›llarda da 1 May›s’› unutturma çabalar› devam etti. 1964 y›l›nda Türk-‹fl’in yard›m›yla tamamen tarihten silinmek istendi 1 May›s. Türk-‹fl, 24 Temmuz 1963 tarihinde kabul edilen "Toplu ‹fl Sözleflmesi, Grev ve Lokavt Yasas›"ndan yola ç›karak 24 Temmuz’u "‹flçi Bayram›" ilan etti. Ancak emekçiler tüm bu çabalara, aldatmacalara, 1 May›s’› sahiplenerek cevap veriyorlard›. Sahiplenmenin 50 y›l aradan sonraki görkemli ifadesi 1976 1 May›s’› oldu. Faflist Milliyetçi Cephe iktidar›n›n bask›lar›na karfl›, yüzbine yak›n emekçi o gün Taksim Meydan›’nda toplanm›flt›. 1 May›s 1976, faflizme karfl› kitlesel bir gösteri olmufltu. Tarihler 1977 1 May›s’›n› gösterdi¤inde, Türkiye bir kitle katliam›n›n tan›¤› olacakt›. 36 emekçi binlerce insan›n gözleri önünde katledildi. Korku ve tedirginlik yaratma düflüncesi ters tepmifl, ertesi y›l katliama inat yüzbinler yine 1 May›s alan›n› doldurmufltu. Halk, faflizmin katliam›na cevab› yine alanlarda vermifl, katliamlarla y›lmayacaklar›n› göstermiflti. Sonraki y›llar 1 May›s’›n yasaklarla engellenme çabalar›na sahne oldu. 1979’da ilan edilen s›k›yönetimle 1 May›s’›n ‹stanbul’da kutlanmas› yasakland›. Sokaklar, alanlar iflgal alt›ndayd›. 12 Eylül
ismail ar›kan
güncel
cuntas›n›n arifesindeki 1 May›s’ta ‹stanbul’da soka¤a ç›kma yasa¤› ilan edildi... ‹flgal, cunta y›llar› boyunca, cuntan›n sivil devam› olan dönemler boyunca devam etti. ‹flgal seksenli y›llar›n sonuna do¤ru k›r›ld›. Binlerce devrimci Taksim’e aç›lan her sokak bafl›nda çat›flarak, yaral›lar, flehitler vererek 1 May›s’› tekrar gerçek anlam›na kavuflturdular. 1 May›s alanlar› art›k çat›flmalarla özgürlefliyordu. 90-91’de de tehditlerle, terör demagojileriyle, alanlar yine yasaklanmak istendi. Buna ra¤men 1 May›s’›n sahiplenilmesini engellenmiyordu. Egemenler 1992 y›l›nda 1 May›s’›, resmi olarak tekrar kabul etmek zorunda kald›. Doksanl› y›llar›n ortalar›ndan bafllayarak 1 May›s, alanlarda art›k onbinlerle, yüzbinlerle kutlan›yor. Her türlü provokasyon, katliam ve gözda¤› oyunlar› içerisinde alanlara akan onbinler her y›l daha güçlü bir sesle eme¤in, emekçinin bayram›n› selaml›yor. 2004 1 May›s’›, Amerikanc›, katliamc› AKP iktidar›na karfl› mücadelenin büyüdü¤ü bir gün olacak. “da¤lardan tarladan kondulardan hey nehir gibi cofl da gel fabrikadan okullardan ç›k yola meydanlara kofl da gel umut yeflerdi iflte büyüyor direniflte davetliyiz günefle al yüre¤ini öfkeni kuflan da gel kavga seni ça¤›r›yor”❏
tan›t›m 15 may›s’ta harbiye’de
a15 May›s gecesi, Harbiye Aç›k Hava Tiyatrosu, bir kez daha Grup Yorum'u a¤›rlayacak. Masal ne, gerçek ne? Bizi aflan güçlere meydan okumaksa, Ar›nmaksa masallar; Gerçekten de, Gerçek olamazlar m›? Grup Yorum, 15 May›s gecesi, bu sorunun cevab›n› soracak. Cevab› içinde tafl›yanlarla, dinleyicileriyle masallara hayat verecek. Üç bin y›l öncesinden bafllayacak yolculuk. Harbiye Aç›k Hava Tiyatrosu, Eski Yunan'›n amfi tiyatrosuna dönüflecek. Tragedyalar›n efli¤inden atlan›p Spartaküs'ün savafl alanlar›na inilecek. Üç yüz Spartal›'n›n Atefl Geçitleri'nde destanlaflan savafllar› canlanacak.
Karg›lar, kalkanlar, temrenler, mi€ferler, Savrulan m›zraklar, Ve çekilen k›l›çlarla, K›l›çlar› boyayan kan. Persler ki oklar›n› savurduklar›nda, Güneflin yüzü kapan›r ‘Öyleyse gölgede savafl›r›z’ dedi Lakonyal›lar. Grup Yorum, 15 May›s gecesi verece¤i konseri, ezilenlerin tarihsel direnifli ile bezeyecek. fiark›lar›, tüm bu tarihsel direniflleri özetleyecek. 15 May›s'ta, gerçe¤e dönüflecek masallar› dillendirecek Grup Yorum.
Roma nerede yeflerirse, Arenas›nda bir Spartaküs'ü dö¤üfltürür
tav›r
grup yorum’la bir masal gecesi
Tüm ça¤lar›n Spartaküsler'i, arenada yerini alacak. Bedreddin ortaklar›, Börklüce Mustafa, Torlak Kemal ve ismi bile bilinmeyenler, Süleymaniyeli fioför Ahmet’ler... Grup Yorum, 15 May›s gecesi, dinleyenlerini masal dinlemeye de¤il; masallar› yaflamaya davet ediyor. Masallar ki, içinde gerçe¤e özlemi tafl›r. Deniz üstüne büyümüfl hayalleri tafl›r masallar. Teatral gösterilerle bezenmifl bu konserde, Ayfle Emel Mesci, Metin Coflkun, Toktam›fl Atefl, Bilgesu Erenus, Vedat Sakman, Ufuk Karakoç, ‹smail Y›ld›z, Bora Sivri, Deniz fien gibi tiyatro sanatç›lar› ve müzisyenler, Grup Yorum'a efllik edecek. ‘Bir Masal Gecesi'nin yönetmenli¤ini Tiyatro Sanatç›s› Murat fien üstleniyor. Grup Yorum, 15 May›s Cumartesi gecesi dinleyicileriyle tarih yolculu¤una ç›k›yor.❏
17
S A NATIN ve
S A NATÇININ DOSTU
SAKIP SABANCI ÖLDÜ! evenleri” karalar ba¤lad› ölümünün ard›ndan. Onlar, “Sak›p A¤a”lar›n› kaybetmiflti. Yanl›fl anlafl›lmas›n; Sabanc›’n›n, Türkiye’nin en zengin, en güçlü kiflisi olmas›ndan dolay› de¤il onlar›n üzüntüsü. Hele, ya¤c›l›k hiç de¤il. Onlar›n derdi; Sabanc›’n›n zenginli¤inden öte, onun “halktan biri” gibi yaflam›fl olmas›, esprileriyle, flivesiyle, yaklafl›mlar›yla, sanata, kültüre verdi¤i de¤erle nam salm›fl birine duyulan “minnet” borcuydu. Sa¤l›¤›nda o Televole senin bu magazin program› benim dolaflan, gündemden hiç düflürmedikleri Sak›p A¤a kiflili¤ini, ölümünde de yaflatma arzusuydu. Ne kadar ‘hay›rsever’, ‘fakir fukara düflkünü’, ne kadar ‘iyi’ birisi oldu¤unu yazd› gazeteler. Televizyonlar›n bafl haberi oldu Sak›p A¤a... Bafl döndüren servetine ra¤men, bo¤az›na haram para girmeyen Sak›p Sabanc›’y› cilalad› bas›n. Öyle hortumcu, vurguncu tak›m›ndan de¤ildi. Ne yapt›ysa, ne kazand›ysa al›nteriyle kazanm›flt›. Her fleyi çal›flkanl›¤›na ve zekas›na borçluydu. Zaten zengin olunca da okullar yapt›rmaktan, hay›r kurumlar›, vak›flar yapt›rmaktan, müzeler yapt›rmaktan hiç çekinmemiflti. Bir nevi halktan ald›¤›n› yine halka geri veriyor, flükran borcunu ödüyordu... Cenazesi naklen verildi. Halk›n; zengin, fakir ayr›m› yapmadan, sa¤-sol ayr›mc›l›¤›na düflmeden nas›l tek yürek olup onu sahiplendi¤ini yazd› gazeteler. Görüntüye, söylenenlere bak›l›rsa Türkiye’nin en büyük tekelci patronu de¤il; bir ermifl, peygamber soyundan bir kifli ölmüfltü. Hiçbiri, o ve onun gibiler yüzünden borç bata¤›nda kar›nlar›n› doyuramayan, açl›kla savaflan, hastal›klardan k›r›lanlar›n oldu¤unu yazmad›. Kendi düzeni, refah›, mutlulu¤u baki kals›n diye, devletin s›rt›na y›kt›¤› borcun halka dayat›lan a¤›r vergilerle ödendi¤ini de yazmad›. Hiçbiri devletin askerinin, polisinin zulmünün, iflkencelerinin Sabanc› ve onun gibilerinin düzenini korumak için uygulad›¤›n›, Sabanc›’lar›n bunun için özel ödenekler ay›rd›¤›n›, teflvik etti¤ini, yönlendirdi¤ini, yasalar› istedikleri gibi ç›kartt›rd›klar›n›, memleketi çiftliklerine çevirdiklerini, zenginliklerini ya¤malad›klar›n›, besledikleri faflist güruhlar›, mafyac›lar›
“S
18
gerekti¤inde yoksul halk›n üzerine nas›l sald›klar›n› yazmad›. Kanla beslendiklerini, halk› birbirine k›rd›rd›klar›n›, çocuk yaflta ölenlerin sorumlusu olduklar›n› yazmad›. Bunlar›n hepsi es geçildi. Sanki mutluluk denizinde yüzen, açl›k, zulüm gibi bir sorunu olmayan bir ülkenin, kendi halinde, varl›kl›, “mizahi”, sempatik bir abisi ölmüfltü. “Hay›r iflleri” ve vak›flar› için, okullar›n yap›m› ve masraf› için ödedi¤i paralar servetinin çok küçük bir ayr›nt›s›n› teflkil ediyor, ama sanki bütün servetini bu ifller için harc›yormufl havas› veriliyordu. Yapt›¤› bu harcamalar›nda zaten vergiden düflülerek, onun hanesine yeniden art› olarak döndü¤ü, asl›nda bunlar› yaparak bir taflla iki kufl vurdu¤u görmezden geliniyordu.
SAnat›n ve SAnatç›n›n dostu!
Sabanc› hakk›nda söylenenlerden bir di¤eri de sanata, kültüre ve sanatç›ya ne kadar önem verdi¤iydi. Öyle ki o bir sanat afl›¤›yd›. Bunun için hiçbir teflvikten kaç›nmaz, karfl›l›k beklemeden birçok kültür sanat organizasyonuna imza atard›. Sabanc›’n›n, Türkiye’ye kazand›rd›¤› SA patenti gerçe¤i, ülkemizde bütün yaflananlar›n da bir simgesiydi adeta. Neredeyse, sonu SA’yla bitmeyen hiç bir ürün kalmad› denilebilir. Hayat›n her alan›na yay›lmas›n›n, aç gözlülü¤ünün, doyumsuzlu¤unun simgesiydi SA patenti. Nerede SA logosu varsa, orada Sabanc›’lar›n ait oldu¤u toplumsal s›n›f›n de¤erleri, anlay›fl›, ahlak› vard›. Bu gerçek sanatta da böyle oldu kuflkusuz. Sabanc›’n›n istedi¤i, onun dünyas›n›n kutsand›¤› ya da halk›n yaflam›ndan, çilelerinden kopuk, güncel hiçbir meseleye de¤inmeyen, elitist sanatlar yer buluyordu Sabanc›’n›n dünyas›nda. Her yerde oldu¤› gibi burada da kendi ç›karlar›n› gözeten bir anlay›flla, in-
sinan gümüfl
güncel
ce eleyip s›k dokuyarak bir dostluk kuruyordu sanatla ve sanatç›yla. Böylelikle hem “zengin ama flivesiyle ve be¤enileriyle halktan biri”, hem “fabrikatör antipatisini sanayici sempatisine çevirmifl esprili bir”, hem “yard›msever, servetini halk›yla paylaflan biri”, hem “sanat ve kültüre büyük önem veren biri” olarak bütün yanlar›yla s›cak, samimi pozlar› vererek daha fazla çal›p ç›rpma ortam› sa¤l›yordu. Bunun için de bütün bu de¤erleri kullanmaktan asla çekinmiyordu. Sahte flive flovlar›, kültür sanat etkinlikleri hep bu amaca hizmet etmek içindi. Bütün bu yanlar›yla birlikte o da toprak oldu. Yüzbinlerce kiflinin açl›¤›ndan, bu ülkede yaflanan adaletsizli¤in, zulmün bafl sorumlular›ndan biri olman›n “flerefiyle”. Ve aldatmacan›n, poz kesmenin bir üstad› olarak. Daha k›rk› ç›kmadan destekleyenleri taraf›ndan unutulmaya yüz tuttu. Sahte sahiplenme flovlar›n›n etkisi de bir yere kadard›. O, bu ülkedeki zulmü kurumlaflt›rman›n bafl sorumlular›ndan biri olarak, açl›¤›n sefaletin yayg›nlaflmas›n›n “duayeni” olarak hat›rlanacak. Herfleyi serveti için yapt›. Ama serveti onu ölümsüz k›lamad›. Baflka bir deyiflle, bu dünya Sabanc›’ya bile kalmad›...❏
ibrahim karaca
deneme
fliir unutmamakt›r nutmak, ölümüdür kiflinin. fiiir, unutmamakt›r. Belki de en çok bunun için seviyorum fliiri. E¤er vefal› bir fliir dostu iseniz, zaman zaman benzer duygular yaflars›n›z. Yaflad›¤›n›z günler, ömrünüzde bir tortu b›rakmaya bafllad›¤›nda; hayat karfl›s›nda kendinizin ne kadar yaln›z oldu¤unu düflündü¤ünüz de olur bazen. Hele bu tortuyu anlamak, çözmek, aflmak gibi bir derdiniz varsa, onu oluflturan ayr›nt›lar tak›l›r beyninize. Yaflad›klar›n›z ve tan›k olduklar›n›z, sizin bir anlamda kendinizi yeniden oluflturman›za yard›m eder. S›rt›n›zda, bilincinizde bu a¤›rl›¤› hissedersiniz; ancak, ad›n› koymakta zorlan›rs›n›z. Hayata yabanc› kalman›z için her düzenek haz›rd›r çünkü etraf›n›zda. Siz, bu düzene¤i baflka bir dünyaya, kendi özel dünyan›za girerek çözebilece¤inizi hissedersiniz. Orada fliir vard›r. Oras›, kötü olana kapal›d›r. Bilincinizin orada yinelenmedi¤inin, yenilendi¤inin fark›ndas›n›z. Oras› iflgal edilememifl bir aland›r, siz o alan› hayat ile birlikte savunursunuz. Çünkü fark›ndas›n›z art›k: Biz ad›n› nas›l koyarsak koyal›m; sonuçta, birilerine göre düzenlenmifl bir hayat› yaflamak zorunda kal›yoruz. Biz... Yani, hayat›n tokat›n› her gün yiyenler... Buna lay›k görülenler, böyle kalmas› istenenler. Toplumsal bilinç dumura u¤rat›lm›flsa, kabul etmesek bile bu kurgulanm›fl hayat, bizim yazg›m›z olmaktad›r. Beylik deyimle, “Bizim buna elimiz mahkum”. Verili hayat›n d›fl›ndan bihaber olan veya bu dayatma hayat›n gayri insanili¤ini kavramaktan uzak kald›¤› için, topluma “uyumlu” say›lan insan tipi, yabanc›laflt›r›lm›fl bu sahte dünyan›n taban› olmaktad›r. Kurulu düzen, kendi de¤er yarg›lar›n› hakim k›larak; kimileri için cennet, kimileri için cehennem demek olan bu iliflkileri sürdürmektedir. Çünkü o da biliyor: Bu dayatma hayat›n de¤er yarg›lar›yla beslenen, onlar› referans alan insan, istese bile daha insani bir dünyaya varamaz. Bunlar› düflünürken kafan allak bullak olur belki. Kendinle söyleflmeye bafllars›n. fiiirde bu kadar diretmenin ne anlama geldi¤ini sorars›n kendine. fiiir yazmak için beynini zonklat›rcas›na sözcük ve dize avc›l›¤› yapmak yerine, miskin miskin oturup duygulu bir film müzi¤i dinlemek gelir içinden. Ama, bir fliire ait ilk sinyaller seni kendine do¤ru çekmeye bafllad›¤›nda, ondan kurtuluflun yoktur art›k. O fliiri do¤uruncaya kadar, beynin meflgul-
U
dür. O fliir yaz›lmal›d›r. Sonra tekrar düflünmeye bafllars›n... Kimin için yazacaks›n? Kaç kifliye ulaflacaks›n, kaç kiflinin duygular›nda bir k›p›rt› yaratacaks›n? Oluflturulan kitle kültürüyle, düfl gücü daha do¤arken bo¤ulan insanlar›n umurunda m› senin yazd›klar›n? Dahas›, dünyan›n bir kenar mahallesi say›lan ülkemizde, senin yazd›klar›na “Yaz›lmasa da olurdu.” mu diyecekler... Ya da sen, “Bu insanlara fliir yaz›lmaz.” m› diyeceksin? Bütün bu düflüncelerden s›yr›lmak da yine fliirle mümkün oluyor. Eline ald›¤›n bir fliir kitab›, seni kendine ait o t›ls›ml› dünyaya çekmeye bafllad›¤›nda anlars›n bunu. “Hayat› bir fliirden ö¤rendik.” diyen Zapatist önder Marcos do¤ru söylüyor. Çünkü, orada y›lg›ya yer yok. Duygular›n›n onar›ld›¤›n›, yenilendi¤ini hissedersin. fiiir gibi bir fliir okudu¤unda, içinde bir depreflme duyars›n. ‹flte o zaman anlars›n fliirin bofluna yaz›lm›fl olmad›¤›n›. O fliirler, ister milyonlara ulafls›n, ister çok dar bir alanda s›n›rl› kals›n... ‹sterse bir tek senin için olsun. Önemi yok. ‹nsana yaz›lm›fl ya, o yeter. Art›k, o fliir hayat›n fliiridir bir anlamda. Dünsüz, bugünsüz, yar›ns›z bir moloz y›¤›n› yerine sahte olmayan bir hayattan sinyaller göndermektedir çünkü sana. Kay›p çocuktan bir mektup gibi, ‹hsan’dan bir selam gibi, bir kova kül içine saklanm›fl köz gibi. Kim ne derse desin; flairler, ac›l› evlatlar›d›r hayat›n. Baflkalar›n›n flöyle bir bak›p geçti¤i, dikkate almad›¤›, do¤al sayd›¤› birçok küçük ayr›nt› onu yaralar, öfkelendirir, mutlu eder. O, bak›p da görülmeyen... Duyulmayan, gözden kaçan ayr›nt›lardan etkilenir. Ayr›nt›lar ona çok fley f›s›ldar. Hayat bir yönüyle orada atar. fiair, o ayr›nt›lardan süzerek al›r fliirini. Önyarg›l›, içten pazarl›kl›, misillemeci de¤ildir. Hayat bilincinde nas›l bir tablo oluflturuyorsa ona göre yazar. O flairdir. fiiirini “hiç kimseden hiç bir fley beklemeden” yazar. Yazd›klar›n›, kutsal ya da öcü say›lan hiç bir fleye tahvil etmez. Umut edebiyat›d›r bu. O, hayata ve insana müdahaledir. E¤er, toplum bir asgari müflterekte buluflturulmak isteniyorsa ve bu asgari müflterek (bazen, askeri müflterek), “en kötü” nün ifadesi oluyorsa; yaz›lan her fliir, bu müdahaleyi yapmak zorundad›r. Hayat›n emridir bu. ‹nsan›n insana yabanc›laflmas›, giderek insan›n insana kullu¤una kap› aral›yorsa, onu perçinliyorsa; fliirin görevi, ters rüzgarlar› ço¤altmakt›r.❏
YABANCI DE⁄‹LS‹N BANA Soludu¤um flu havada senin kirin var ‹çti¤im suda zehirin Etime sald›r›yorsun, Kan›m doluyor avuçlar›na T›rnaklar›n var senin Banknotlar›n Bankalar›n Çok uluslu tap›naklar›n Bayra¤›n› Sidikli bir kovboy tafl›yor Üstünde k›rkl› y›llardan bir onbafl›n›n parmak izi yafl›yor Ey ‹pek yollar›nda sürten havari Bir uygarl›¤› kül ile örten küstah süvari Seni diflinden Seni t›rna¤›ndan Kalbime süzülen kan ›rma¤›ndan tan›yorum Yabanc› de¤ilsin bana. ‹stanbul, 04 May›s 2003 (Ba¤dat yerlebir edildikten sonra)
19
yüzünde bir hayat›n tasviri
Parkta oturuyorum. Her türden insana rastlamak mümkün. Hava biraz serin ama Mart ay›nda böylesi bir günefl yine de umut kat›yor düfllere. Önümde, bütün heybetiyle Akdeniz uzan›yor. Uzan›p, suya dokunuyorum, ›slanan parmaklar›m üflüyor. Biraz kederli, biraz ›fl›lt›l› bir çocuk yanafl›yor. Elindeki sak›zlar› uzat›yor bana: - Abi, sak›z al. Okul harçl›¤› abi. Susuyorum, çocu¤un yüzündeki derin yara izlerini izliyorum. - Okul harçl›¤› abi, bir tane al abi. Ayakkab›lar›n›n y›rt›lan yerinden, parmaklar› görünecek neredeyse. Kaza¤› da epeyce eskimifl. K›fl aylar›nda nas›l üflüdü¤ü canlan›yor gözümde. - Okul harçl›¤› abi. Anlatacak ne çok fleyi vard›r kimbilir. Her gün sokaklarda binlerce insana yalvaran gözlerle bak›yor, onlardan gelecek az›c›k parayla mutlu oluyordur. Yan›ma ça¤›r›yorum onu. - Gel otur, biraz konuflal›m. Hiç düflünmeden, sanki bu teklifi bekliyormufl gibi gelip oturuyor. - Çok yoruluyor musun? Yüzündeki izler daha da derinlefliyor, bafl›yla “evet” anlam›nda iflaret yap›yor. Sonra da uzaklara bak›p, dal›p gidiyor. Sigara uzat›yorum; - ‹çmem ben onu abi . - Neden? - Bir de ona m› para vereyim abi? - Paran çok olsa içer miydin? - Belki... Gözü hep denizin uzak yerlerinde. Denizi çok seviyor belli ki. Bazen bafl›n› çevirip bana hafifçe bak›yor, sonra yine ayn› yere bak›yor da bak›yor. - Ne olmak istiyorsun? - Memur olay›m yeter abi. - Neden? - ‹yi para var abi. Hiç yoksa bile, sak›z satmaktan iyidir. - Çok paran olsa ne yapmak isterdin? - Ev al›rd›m, araba al›rd›m. Daha sayacak belli ki ama biraz durakl›-
a
20
yor. Özlem duydu¤u onca fleyin hepsine kavuflmufl da önce hangisini seçece¤ini flafl›rm›fl gibi karars›z kal›yor ama bir söz ki biraz utanarak söylüyor. - Kad›n da al›r›m abi... Utanc› daha çok art›yor. Söyledi¤i fleyin yanl›fl ya da ay›p oldu¤unu düflünüyor. Yaflad›¤› toplumda her gün dövülen, sövülen, inciltilen kad›nlar iflte böyle hassast›lar. Onlar için söylenecek sözler bazen utand›r›yor, piflmanl›klara dönüflebiliyor. Bu sözden sonra kafas›n› omuzlar›n›n aras›na gömüyor iyice. Bir an gözlerime bak›yor, sonra uzaklara do¤ru dal›p gidiyor yine. Garip bir hali var. Bir fley sormazsan konuflmuyor; cümle aralar›nda hemen o uzak yere bak›yor, sanki o ufuk çizgisinde bir hayat› izliyor, çocuklu¤unu yafl›yor. Ordan al›p yine hayata döndü¤ünde, sak›z satmak zorunda oldu¤unu hat›rl›yor; bu kat› gerçekli¤in karfl›s›nda s›k›l›yor, terliyor yine o uzak yere gitmek için, her an sab›rs›zlan›yor. - Bir fley kazanabiliyor musun sak›zlardan? - Ne kadar olursa olsun abi, mecburum. - Saat kaçtan beri burdas›n? - Dokuzdan beri sokaktay›m, evim çok uzak... - Neden daha kalabal›k yerlerde dolaflm›yorsun, çarfl›da mesela? - Orda polis çok abi. Bizi hep koval›yorlar. Kaçarsak, daha çok dövüyorlar. Sonra karakola götürüp akflama kadar bekletiyorlar. Yemek de vermiyorlar, çok ac›k›yoruz. Zaten evde de bir fley yedi¤imiz yok. O yüzden burada dolafl›yorum. Burada polis yok. - Ne istiyorlar senden? - Sevmiyorlar bizi abi, “Sak›z satma!” diyorlar. Tabi sevmezler... - Neden sevmesinler ki? - Sevmezler abi, kendileri gibi olanlar› severler ancak. Kürt oldu¤unu söylemeye çekiniyor. Bana da güvenemedi daha. “Sevmezler onlar.” derken nas›l da yaflad›¤› s›k›nt›lar› gizlemiflti o cümleye. Kimli¤inden dolay› sürekli y›prat›lan, resmi kurumlarda afla¤›lanan bir hayat›, o k›sac›k cümleyle anlat›vermiflti. - Nerelisin? - Bitlis. - Neden buraya geldiniz? - Köyümüzü yakt›lar. - Kim yakt› köyünüzü? - Bizi sevmeyenler. Onlar her yerdedir. - Köyde olmak ister miydin?
ali r›za dürü
öykü
- Ooo hem de nas›l. Orada atlar vard›, danalar, inekler, koyunlar... Orada çocuklu¤um vard›. Para kazanmak zorunda de¤ildim. Orada insanlar yard›m ederdi birbirine. Orada polisler yoktu. Bütün özlemlerini dillendiriyor bir anda. Sonra, gözlerini yüzümde gezdiriyor; güvenmek istiyor bana. Bafl›n› okfluyorum, kafas›nda dü¤üm dü¤üm yara izleri. - Kaç yafl›ndas›n? - On üç. - Hayat için ne düflünüyorsun? Yine o bak›flla yüzüme bak›yor, bana hala güvenmiyor. Sonra biraz ilerideki apartmanlar› iflaret ederek; -fiu binalar var ya abi, iflte orada zenginler oturur. Zenginler hep denize yak›n olmak ister. Biz, da¤ taraf›nda otururuz. Da¤lar köyümüzü hat›rlat›r bize. ‹flte bu hayatta biz ve onlar ayr›y›z. Onlar, denizi sever ve deniz kenar›nda ev al›r. Biz ise denizi severiz ama onu hep özleriz. Yaklaflt›rmazlar bizi denize. Bunlar› söylerken, gözü yine o uzak yerdeydi. Oraya bakt›¤›nda özlemleriyle gerçek hayat›n nas›l da ayr› oldu¤unu farkediyor ve yine oraya bak›yor. Oradan hiç ç›kmak istemiyor sanki. Hep orada kalmak istiyor ama hayat›n gerçekleri, onu buraya ba¤l›yor.Yorgun bir sesle “Ben gideyim abi.” diyor. Yüzüme bir daha bak›yor, hala güven duymak istedi¤ini anlat›yor sanki. Gülümsüyorum. O yüzünü hiç de¤ifltirmiyor. Arkas›n› dönüp gidiyor. Yol boyunca oturmufl, bir kaç kifliye elindeki sak›zlar› uzat›yor, yine yola koyuluyor. Çocu¤un gidifliyle düflünceler kuflat›yor beni. Hayat›n o ç›plak gerçekli¤iyle yüzyüze kal›yorum. Bir yanda, deniz kenar›nda oturanlar; bir yanda, denizi özleyenler. Hayat bu iki grubu b›çak gibi kesip birbirinden ay›rm›flt›. Çocuk, çok uzaktan dönüp bana bak›yor, sanki hala güveni ar›yor. El sall›yorum, o da sall›yor. Kaybolup gidiyor. Karanl›k da çökmüfl usul usul. Çocu¤un gösterdi¤i o yüksek apartmanlar› izliyorum biraz. Denize bak›yorum. “O uzak yer”e do¤ru koflan çocuk canlan›yor gözümde. Denize parma¤›m› sokuyorum, üflüyorum yine. Yavaflça yola koyuluyorum. Ben de hep denizi özledim. O uzak yerlerdeki güzellikler yaflanacak bir gün. Özlemlerimiz, özlem olmaktan ç›k›p, yaflam›m›z› de¤ifltirecek. O uzak yere gidece¤iz bir gün.❏
yüzümdeki kuyuda gizlenen ir insanda; insanl›¤›n tüm halleri vard›r” demifl Montaigne. Ben bu önermeyi kendime uygun bulmam; daha çok insanl›¤›n bir bölü¤ünün hallerini bulurum kendimde. Ard›mda gördü¤ünüz karanl›ktan ilham alan yüzümde, tarihin yaras› vard›r; bazen o izlere bakarken buluflurum insan soyunun dram›yla. Bende topland›¤›n› düflünürüm bütün ma¤luplar›n ve galiplerin. Troya’da savaflan ad› yüce kahramanlardan m›yd›m, savaflç›lara su tafl›yan ads›zlardan m›? Siperde silahlar› ya¤layan m›yd›m, oklar›n önüne f›rlayacak olan ilk tak›mdan m›? Koçbafl›n› koflar ad›m çarpan m›yd›m kale kap›s›na; kalesini can havliyle savunan m›? Bizans s›n›rlar›ndan bir su gibi süzülüp gece, halk›n koynuna girip isyan ateflini tutuflturan alperenlerden miydim; yoksa fleriat›n z›nd›k diye ast›klar›ndan m›? Unuttum kendi öykümü; flimdi ben hepsiyim sanki. Av da benmiflim avc› da. Ölen miydim savaflta, ölüleri meydandan toplayan m›? Zaferim oldu mu hiç benim? ‹çimdeki bozgunu hangi zafer taçland›r›p yat›flt›rd›? Öldürücü yaras›n› ömrünce bir niflan gibi tafl›yanlardan›m belki. Onbinlerin yürüyüflünde bir at m› tafl›yordu beni, ben mi bir at›n seyisiydim? Beni nas›l ünlüyorlard›; bir s›fat›m var m›yd› savafllarda? Roma’ya yürümek için toplanm›flken, Alplerin ba¤r›nda kurulu çaputtan çad›r›mda bir niflan olmad›¤›m› hat›rlar›m. “Niflan bozan, düzen y›kan bir kölenin niflan› dövmesidir” derdik, isyandan önceki o zalim y›llardan kalma. Bize ayn› damgay›, “‹rifl Dede Sultan!” 盤r›fl›yla kalk›flt›¤›m›z Babal› günlerden sonra da vurmufllard›, Celali kaçgununda da... Kaçgundum, evet ama yüzümde binlerce kaç›fl›n izleri varsa, bu izler tutsakl›¤›m›n da kan›t› olmal›. Görünmez; her kaç›fltan sonra bir daha silinir dö¤meler. Bu kuyularda sakland›m, bin anlam›n birbirini gizledi¤i kuytular›mda. C›l›z bir çal› bile gizleyebilirdi beni; bir kuzgun kanad› da; do¤an›n ta kendisiydim, öylece. fiimdi ben nas›l›m? Unutamam ya¤mur damlalar›n›. fieyhim efendim Bedreddin, Serez’de bizi b›rak›p da gö¤e a¤arken, gözyafl›m› görmesinler diye durdum, uzun bir a¤›t gibi ya¤an ya¤murdu. Ar›n›fl›m›, yunuflumu, beleniflimi buldum topra¤a kar›flan o ya¤murda. Padiflah›n yada kral›n adamlar›, tekfurlar, çavufllar demir nallarla geçti ba¤r›mdan. Leydi Godiva, bana benzeyenle-
mahmut temizyürek
an›
”B
re merhamet etsin. Kral diye ç›plak bindiydi ata. Merhamet dilenmek zulmü art›rd› daha da. Sonra bir bölü¤ümüz bafl›n› al›p gitti Deliorman taraf›na; bir bölük arkadafl tekkelerde sakland›. Esmer bu¤day tenlere sar›l›p ço¤ald›k o yakada, bu yakada. Bir bölü¤ümüz Toroslar’a vurdu, ›ss›z yaylalara; uzun flelfeler omuzlar›nda, yol isteyip da¤lardan, nefes nefes yürüdüler. Dadalo¤lugil’in toplaflt›¤› doru¤a do¤ru. O günden sonra ›ss›z kalmad› da¤lar›m›z bir daha. Ömrüm er meydanlar›nda geçti Köro¤lu’yla. Ayvaz’›m ben, Seydo benim, Mehmet ben. Y›llar sonra tiranlar›n soyundan gelenler toplad› bizi Auswitsz’de, Treblinka’da,
Metris’te, Mamak’ta, Diyarbak›r’da... Zulmün kal’alar›nda mapus yatt›k bi zaman... Bu yüzüm oradand›r... fiimdi nerede miyim? Gençli¤imin peflindeyim; kay›plar›m›n, korsakofflar›m›n, ölenlerimin peflinde. Direnenlerin içindeyim, somutta soyutta hücreleri parçalamak isteyenlerin içinde. Filistinde’yim, Bosna’da, Afganistan’da. Seatle’day›m, Cenevre’de. Filipinler’deyim, Meksika’da... Söylemesi ay›p de¤il onur; her ça¤da oldu¤u gibi ekme¤imin ve özgürlü¤ümün peflindeyim... Zaman bulunca hayat›n açt›¤› yaralar›m› t›mar etmekteyim... Gah kondumda, gah ruhumda...❏
21
mehmet özer
şiir
eskimişlere
Bir zamanlar diye başlayıp söze Düşlerini meze yapanlar Düşleriniz bağışlamayacak sizi Durup köşe başlarında Yürüyüş kollarına alkış tutanlar Elleriniz bağışlamayacak sizi Kaçıp ışıklı sulardan 22
Çorlu sularda göllenenler Korkularınız bağışlamayacak sizi Şarkılar sizden yürekli Kendinize kırın kalemleri Şarkılar bağışlamayacak sizi
uysal himmet
öykü
ir saat önce bir kitabevindeydim ve edebiyat dergilerini kar›flt›r›yordum. Çok pahal›lar. Eski paral› günlerimde olsam fiyatlar›na bile bakmazd›m ama flimdi dikkatle bak›yorum ve pahal› geliyorlar. Yine de sigara için yapmad›¤›m fedakarl›klar›n bir k›sm›n› onlar için yapt›m ve hesap kitap edip ikisini ald›m. Bir flair dostum (Zaten bir tane var) bunlardan biri için ‘’K›çlar› bir kar›fl havada’’ demiflti. O birini havada k›ç görmek için ald›m. Di¤erini de s›rf yard›m ve yatakl›k olsun diye ald›m, hatta biraz da ac›d›¤›mdan. Galiba yard›m yatakl›k duygular› bende klasik olmufl, kurtulamayaca¤›m diye düflünüyorum. Yüreklerinin bafl›m›n üstünde yeri var tabi ama sanat!...Tanr›m beni kötü bir silahla savafla gitmekten koru. Yenilmekten korkmuyorum, düflmanlar›ma madara olmaktan, dostlar›m›n ise benim yüzümden kendilerini yenik hissetmesinden korkuyorum. Bunlar› düflünerek, bir yandan da öykümü arayarak Karfl›yaka sahiline geldim. Vapur iskelesinden Bostanl› taraf›na yürüdüm. Alt›na oturup denize naz›r öykü yazabilece¤im bir a¤aç buldum. Baflka a¤açlar da vard› ama bu aç›dan ifle yaramazlard›. Orada, belki denizin mavisi ça¤r›flt›rd› bu öyküyü belki de bir baflka a¤ac›n alt›nda, has›r bir tabure üzerinde oturup denize bakan (ama denizi izlemedi¤ine eminim) ve akl›ndan geçen öykünün
B
her öykümden daha güzel oldu¤unu sanmaktan kendimi alamad›¤›m o orta yafll› adam. Bir iflçinin k›rç›l b›y›¤›n›n alt›ndan görünen sapsar› difllerinin aras›ndan dinlemifltim bu öyküyü. Öykünün kahraman›yla ayn› fabrikada çal›flt›m ama hiç bu öyküdeki kadar birlikte olmad›k. Tavan› çelik profillerden örülmüfl bir fabrikayd›. fiimdi üstünün neyle kapl› oldu¤unu tam an›msam›yorum ama oluklu alüminyum levhalar döfleliydi gibi geliyor. Asma vinçlere, havaland›rma motorlar›na, ark oca¤› çevresindeki kireç, magnezyum ve benzeri çelik bileflenlerinin bulundu¤u küçük bilgisayar kontrollü depolara ulaflmak için bütün duvarlar boyunca uzanan, bir üsttekine dar merdivenlerle ç›k›lan ince, upuzun balkonlarda ilerlerdiniz. Tabanlar›n›z›n alt›ndaki baklava saçlar ad›mlar›n›za karfl›l›k verdikleri tok sesle sa¤lam olduklar›n› anlat›rlard›. Yine de ta afla¤›da, erimifl k›pk›z›l çelik yüklerini boflaltmakta olan potalara, hemen arkas›nda s›ras›n› bekleyen bir baflka potaya, kimi yerlerde bir parlay›p bir sönen kaynak noktalar›ndan ve tafllama makinelerinden ç›kan k›v›lc›mlara, sa¤dan soldan yükselen kimi yo¤un kimi hafif dumanlara, çok üstten bakt›¤›n›z için ayaklar› omuzlar›na yak›n bir yerlerden ç›k›yormufl gibi görünen, belli çal›flma noktalar›na yaklaflt›kça artan say›lar›yla k›m›ldafl›p duran arkadafllar›n›za bakarken ürpermekten ala-
mazd›n›z kendinizi. ‹ki insan boyundaki dev potalar›n iç yüzeyi özel bir atefl tu¤las›yla örülürdü. Yar› yar›ya k›salt›lm›fl bir elektrik dire¤ini and›ran iki karbon elektrottan verilen elektrik ak›m› potan›n içindeki hurda demiri kulaklar› sa¤›r eden bir gürültüyle parçalay›p eritirdi. Bilgisayar kontrollü küçük depolardan istenen çeli¤in niteli¤ine uygun oranlarda karbon, magnezyum, kireç, çinko... akard›. Çelik, f›flk›rmak için alttaki olu¤un aç›lmas›n› bekler, oluk aç›lmaya bafllay›nca içi yine tu¤la döfleli dörtgen bir kanala f›flk›r›rd›. Potalar›n çevresinde ›s›nan hava, yüzeyine rüzgar vuran bir su gibi nesnelerin görüntüsünü titretip dalgaland›r›rd›. S›v›laflm›fl çeli¤e kazara de¤ecek su bir bomba gibi patlard›. K›zg›n nehir, d›flar›dan suyla so¤utulan kanaldan ç›karken kat›laflmaya yüz tutar, a¤daya yak›n bir k›vama gelirdi. Kanaldan bir dörtgen prizma olarak ç›kan çelik, uzun bir hat boyunca, makaralar üzerinde k›z›l bir y›lan gibi ilerlerken, toz parçac›klar›n›n parlay›p söndü¤ü yüzü gittikçe sakinleflir, so¤ur ve bildi¤imiz demir rengini almaya bafllard›. Makaral› hatt›n üzerindeki giyotin makaslar, henüz tam sertli¤ini bulmam›fl çeli¤i istenen uzunluktaki bölümü ilerleyince tek bir tak sesiyle keserlerdi. Sonra elektrom›knat›sl› tafl›y›c›lar devreye girer; çelik istiflenir; oradan o upuzun kamyonlara yüklenir yollara ç›kard›.
23
Fabrikan›n üç yan› aç›kt›. Hem bu aç›kl›klar›n hem de afl›r› ›s› farklar›n›n yaratt›¤› bir rüzgar burgaçlanarak eser durur, tüm fabrikay› ve terli s›rtlar› h›zla dolafl›rd›. Yüzünü çeli¤e dönmüfl iflçiler so¤uk havalarda üflümekle yanmak aras›nda çal›fl›rlard›. Çok rahats›z edici bir ortamd›; üflümekten kurtulmak için yanmak, yanmaktan kurtulmak için üflümek gerekiyordu. Is›nmak ve serinlemek... Seçenekler aras›nda bunlar yok gibiydi. ‹flte o gün de her gün gibiydi. Fabrika u¤uldayarak ak›p gidiyordu. A¤›r metallerin; elektrik motorlar›n›n; yürüyen, dönen metal aksamlar›n sesleri, bir potadaki demir y›¤›n›n› eritmekte olan ark oca¤›n›n b›kt›r›c› bir süreklilik içindeki gök gürültüsünü and›ran sesine kar›fl›yordu. Tüm bu sesler yerdeki bir potan›n çevresinden gelen telafll›, a¤lamakl›, korkmufl ba¤›r›fl ça¤›r›fllar› bast›rarak baflka seslere kar›fl›p fliddetli bir u¤ultuya dönüflmekteydi. Ba¤›r›fl ça¤›r›fllar, yanan bir ürpertinin gittikçe tükenmekte olan sesleriydi. “Art›k çeli¤e kar›flt›!” “Yaz›k ki ne yaz›k!” “Çok yaz›k!” “Yetifltik, yetifltik iflte! Yetifltik de ne!?” “‹nanm›yorum, inanm›yorum!” “Masmaviydi, masmaviydi! Allah›m!” “Mavi bir duman yükseldi sade!” “Yanamad› bile!” “O ne ba¤›r›flt› yarabbim, bin y›l geçse kulaklar›mdan gitmez!” “Yetifliiiiiiiiiin! Yetiflin!” Orada, k›zg›n potadaki s›v› k›z›ll›¤›n içine bir iflçi düflmüfltü. O 盤l›¤›n, o mavinin ve o flaflk›nl›¤›n ard›ndan herkes potaya do¤ru koflmufltu. Çeli¤in içine gömülürken, potadan mavi bir duman patlam›fl, f›rlayan birkaç damla çelik lofl bofllukta k›z›l bir iz b›rakarak beton zemine düflmüfltü. Diyeti buydu. Ertesi gün bir tabutta k›z›la boyanm›fl birkaç çelik parças› tafl›nacakt›. Mavi gökyüzünün alt›nda, herkesten bir parça renk alarak topra¤a u¤urlanacakt›. O bunlar›n hiçbirini bilemedi. Eriyip k›pk›z›l bir ölüme kar›flt›. Ölüm k›pk›z›l bir bulut gibi doldu içine ve bunu hissetti¤inde ölmekten baflka hiçbir fleye zaman yoktu. Demirin erime s›cakl›¤›na varmadan hemen önce bütün deri katmanlar› kavrulmufltu. Hepsinden önce göz kapaklar› ve daha da önce saçlar›. Düflünceleri ise bedeninden az önce k›z›llafl›p potaya akm›flt›. Bilinci “Neden?!” sorusuyla yanarken henüz gözlerindeki pencereyi yang›n kaplamam›flt›. H›zla yaklaflmakta oldu¤u pota, yirmi metrelik bir yükseklikten sarkan çelik kancalar›n ucunda her an düflecekmifl gibi as›l› duruyordu. Potan›n on metre kadar afla¤›s›nda ve sol taraf›nda örmeciler iç yüzeyine yeni tu¤la döflenen baflka bir potan›n çevresinde, eski tu¤la y›¤›n›n›n yan›nda ayakta bir fleyler konu-
24
fluyorlard›. Baflka bir iflçi elindeki ince, uzun demir parças›yla onlara do¤ru yürümekteydi. Potan›n içinde iki örmeci vard›. Birini tan›yabildi. Bir eli önündeki tu¤la duvara dayal›, di¤er eli arkas›ndaki iflçiye uzanan arkadafl›n›, belle¤inin son alg›s› olarak kaydetti. Havay› yararak düflerken kulaklar›na çarpan havan›n u¤ultusunu duyuyordu. Bu sabah servis otobüsünde, yan›ndaki arkadafl›na bir ka¤›t uzatt›¤›n› görmüfltü. Arkadafl› da hemen ceketinin alt›na sokmufl, bir eliyle ceketini üstüne gererken di¤er eliyle katlayarak iç cebine yerlefltirmiflti. Ne vermifl olabilece¤ini biliyordu. Güya sakl›yorlard›, oysa daha birkaç hafta önce kendisine de böyle bir fley vermek istemifl ama o “Bu taraklarda bezim olmaz” demiflti. Arkadafl›n›n sonuna kadar aç›lm›fl çocuk gözlerinde donup kalan hayal k›r›kl›¤›n› an›msad›. Yeni iflçiler servis otobüsüyle sendikaya üye olmaya gönderilirken, muhasebe müdürüyle sendika temsilcisinin aralar›nda gülüfltüklerini görüp, sendika temsilcisine “Bunlar›n tüyünden sana da bir fleyler düflüyor mu” diye laf atm›fl, bafl›n› çevirince, biraz önünde yürüyen iflçinin kendisine hoflnutlukla bakan gözlerini görmüfltü. Tan›fl›p konuflmalar› bu rastlant›dan sonrayd›. fiimdi, flu anda, kendisi düflerken hiç fark›na varmadan çal›flmaktayd›. Üstündeki tulum ince bedenine bol gelmekteydi ve bu da onu daha cana yak›n göstermekteydi. Ona her fley için güvenebilirdi. Kendisi için dehfletli bir üzüntüye düflece¤ine ve yüzündeki hiçbir ifadenin rol gere¤i olmayaca¤›na güvenebilirdi. Düfltü¤ünü görseydi imkans›z olsa bile kurtarmak için kollar›n› uzataca¤›na emindi. Belki kendisi de onu sevindirmek için geçmiflte verdi¤i ka¤›tlar› alabilirdi. Baz› arkadafllar›n›n s›rf sevgilerinden bunu yapt›klar›n› biliyordu. Baz›lar›n›n da s›rf korkular›ndan almad›klar›n› biliyordu. Kendisiyse sevgiyi ya da korkuyu bir neden olarak duymam›flt›. Bunlardan bir fley ç›kaca¤›na inanm›yordu sadece. Üstelik arkadafl›n›n da bu bofl inanç için kendini att›¤›n› hissetti¤i tehlikelerden uzak durmas›n› ancak onun inanc›n› k›rarak, onu hayal k›r›kl›¤›na u¤ratarak sa¤layabilirdi. Kendine ve ona iyilik etti¤ine inan›yordu. Umutsuzdu. Ellerini, kollar›n›, ayaklar›n› durmadan ç›rp›yordu. Bofllukta kendini bir türlü döndüremiyor, baflafla¤› duruflundan kurtulam›yordu. Yeterince ç›rpam›yor muydu acaba? Bunun için bir yerden destek almak m› gerekiyordu? Ayaklar› önde olsayd› ölüm bir an da olsa gecikir miydi? Daha birkaç saniye önce içinde oldu¤u dünya bildik devinimleri içindeydi, ama art›k ulafl›lmaz, kendinden kopmufl bir dünyayd›. Bu dünya bir 盤l›kla kopmufltu kendisinden. Bir 盤l›k apartman›n önündeki akasya a¤ac›ndan koparak, görünmez metal tozlar›yla a¤›rlaflm›fl havada parçaland›. Bir 盤l›kla kopmufl bir dünya. Kendi 盤l›¤›n› tan›yamad›. Kendisinin de¤ildi, belki çocuklu¤unundu. Belki akasya a¤ac›ndaki çocu¤un. Söz dinlemez saçlar› aln›ndan
ileriye dümdüz uzan›yordu. Yedi yafllar›ndayd›. A¤ac›n üst dallar›ndan atlamak üzereydi. Gülerek “Bak atl›ycam baba!” dedi ve kendini ileri f›rlatt›. Ne kadar çocukça! Afla¤›da, yan durdu¤u için kendisini görmeyen baba sanki her koflulda onu yakalamak üzere vard›. E¤er baba orada olmasayd› çocuk belki de korkudan a¤lay›p duracakt› a¤ac›n tepesinde. Çocu¤a do¤ru döndü¤ünde söz çoktan bitmiflti, çocuk havadayd›. Kollar› h›zla gelen a¤›rl›¤›n bask›s›yla afla¤› inerken çocu¤u yakalamak için ç›rp›nd›. Önce bir kolunun sonra da çocu¤un topra¤a temas›n› duydu. “Uvvv!” dedi çocuk yüzünü buruflturarak “Tutamad›n baba!”. Serzenerek aya¤a kalkarken poposunu ovuflturuyordu. Bütün gücüyle poposuna att›¤› flaplak çocu¤u yerden kesti. Hayal k›r›kl›¤› geçmiflti. fiapla¤›n ac›s›ndan a¤l›yordu. Gözyafllar› ak›p geçti akl›ndan. Çelik iskeleler, vinçler, betonlar, birbirini kesen profillerle örülmüfl tavan, sesler ve hareketler ak›p geçti. Otuz y›ll›k yaflam› üst üste sar›l›rken baz› yerleri dü¤üm noktalar› gibi bir an tak›l›p yuma¤›n içinde kayboldular. Düflece¤i yerden emin olana kadar ucundan tuttu¤u yaflam yuma¤›, potadan emin olmas›yla birlikte savrulan ucuyla uzaklaflt›. Örgü kemerin tiftiklenmifl ucu hava ak›m›yla titreflerek h›zla geçti. Avuçlar›n›n içinde flerit gibi bir yang› vard›. ‹nanmak istemese de kopma sesinin belindeki kemerden geldi¤ini biliyordu. ‹çinden kopan bofllukla bir bafl›na, yirmi metre yükseklikte, havadayd›. Ayak parmaklar› s›zlad›, bedeninde dolaflan tüm kan bir an için durdu ve küçük titremelerle çarp›fl›p damarlar›n› zorlayarak akmaya bafllad›. Yapmamal›yd›. Tek eliyle yapmas› gereken ifli iki eliyle yapmamal›yd›. Hatta hiç de¤ifltirmemeliydi. Kim de¤ifltirirse de¤ifltirsin, ama o de¤ifltirmemeliydi. Oraya t›rmanmamal›yd›. Birileri onu oraya monte etmifl olabilirlerdi. Ama bu saçmal›kt›. Belki de küçük bir makaral› sistemle tavana ulaflt›r›lmal›yd›. Bir gün o ampulün patlayaca¤›, de¤ifltirilmesi gerekece¤i kesindi. Belki di¤erlerinin de ömrü dolmak üzereydi. ‹flte flu ilerdeki de zaman zaman sönüyordu. Her biri için bu tehlikeyi göze almak zorunda olmamal›yd›lar. Di¤erlerinin yükseklik korkusu oldu¤una göre ifl hep ona düflecek demekti. Emniyet kemerinin kopma olas›l›¤› milyonda birmifl! ‹yi ama kopma olas›l›¤› gerçekleflince ölme olas›l›¤› yüzde yüzdü! Yirmi metre afla¤›daki beton kimseye yumuflak bir karfl›lama töreni yapmazd›. ‹flin ucunda ifl olmasa bu ifl yap›lmazd›. Öykü bitti... Bafllad›¤› yerde bitti... Geriye o potadaki çeli¤in öyküsü kald›.❏
röportaj
“hayata karfl› söyleyecek fleylerim var” Kaz›m Koyuncu'nun "Hayde" isimli albümü, geçti¤imiz haftalarda Metropol Müzik'ten ç›kt›. Albümde Lazca, Hemflince, Gürcüce, Megrelce ve Türkçe 15 de¤iflik çal›flma yeral›yor. Anlayaca¤›n›z; Koyuncu, Tiflis'ten Trabzon'a tüm Karadeniz'i evimize getirmeyi amaçlam›fl. Bunda da baflar›l› oldu¤unu söylebiliriz. Albümde “Gülbeyaz” ve “Sultan Makam›” adl› diziler için, Koyuncu taraf›ndan yap›lan çal›flmalar da bulunuyor. Kaz›m Koyuncu’yu 1993’te dünyan›n ilk Laz rock grubu diyebilece¤imiz, Zu¤afli Berepe'yle tan›d›k. Laz müzi¤i ile rock müzi¤ini bir araya getiren grupla olan birlikteli¤inden “Va Miflkunan” adl› albüm ç›km›flt›. 1998'de yay›nlanan “‹gzas” albümünden sonra grup da¤›ld› ve Kaz›m Koyuncu ilk solo albümü olan “Viya” ile müzik hayat›na devam etti. Bu albümde de geleneksel Karadeniz müzi¤i ile rock biraraya getirilmiflti. “Hayde”, Kaz›m Koyuncu’nun ikinci solo albümü. Gülbeyaz dizisinde rol alan fievval Sam da söyledi¤i türkülerle Kaz›m Koyuncu'ya efllik ediyor albümde. Ayr›ca Selim Bölükbafl›, Gökhan Birben ve Hilmi Yaray›c› gibi sanatç›lar da albümde vokalleriyle yer al›yor.
Albümün repertuar›ndan bahsedebilir misiniz? Repertuardaki flark›lar, bizim daha önceki konserlerimizde söyledi¤imiz, dinleyenlerden olumlu tepkiler ald›¤›m›z flark›lard›r. Sevilen flark›lar›n yan›nda, flu zamana kadar duyulmam›fl, kimsenin bilmedi¤i flark›lar da var. Ayr›ca, Gülbeyaz dizisi için yapt›¤›m›z flark›lar da yer al›yor albümde. Asl›nda, Gülbeyaz dizisi için yapt›¤›m›z flark›lar› albüme koymak gibi bir düflüncemiz yoktu. Fakat, çok be¤enildi bu flark›lar. Bu dizideki flark›lar›n bulundu¤u bir albüm için çok istek vard›. Fakat dizi çok erken bitti. Dizideki flark›lar›n bulundu¤u bir albüm de olmal›yd›. Bunu elefltirenler de oldu. Sonuçta o flark›lar› da ben yapt›m yani. ‹brahim Tatl›ses mi yapt› onlar› ki albüme koymam›zda birfley olsun? Hay›r.
selma tunç
kaz›m koyuncu:
Karadeniz'deki halklara iliflkin da- tepkileri nas›ld›? Albümde, neredeyse ha önce herhangi çal›flman›z ya da on- tüm Karadeniz halklar›n›n müzikleri lara iliflkin bilginiz var m›yd›? Yoksa, var. Lazca'dan Gürcüce'ye... müzik çal›flmalar›n›zla birlikte mi böyAlbüm ç›kt›ktan sonra gitmedim. Gerle bir araflt›rma içine girdiniz? ‹stanbul'a gelince, müzik yapmaya bafllad›¤›mda, böyle bir haz›rl›¤›m oldu. Yani, Karadeniz flark›lar›n›n üzerine düflünmeye bafllad›m. Biraz geç oldu asl›nda. Onun öncesinde, derdi kitap okumak olan, hayat› anlamaya çal›flan bir insand›m. Ha bu milliyetçilik mi derseniz; bu baflka birfley derim. Milliyetçili¤in her türlüsüne karfl›y›m ama babaannemin kulland›¤› dilin yeryüzünden silinmesine karfl› durma duyarl›l›¤›na da sahibim. Verece¤im, verdi¤im çaban›n karfl›l›¤› milliyetçilik olamaz. Olsayd›m; K›z›lderililer'in milliyetçisi olurdum. Ezilen tüm halklar›n milliyetçisi olurdum. Yani, Laz olmam bir tesadüftür. fiunu da biliyorum; Laz olmam bir marifet de¤il ya da Lazlar daha üstün de¤il. Yani, insan›n özü her yerde ayn›d›r.
Albüm ç›kt›ktan sonra, hiç Karadeniz'e gittiniz mi? Oradaki insanlar›n
çi, son iki y›ld›r Karadeniz'de daha s›cak iliflkiler kurabildim. Gülbeyaz dizisinden sonra, daha sa¤lam iliflkiler kurduk. San›r›m "Hayde", Karadeniz insan›n›n daha sahiplendi¤i bir çal›flma oldu. Kendilerinden çok fley bulabildiler bu albümde.
Karadeniz müzi€inin bu kadar sevilmesinin bir sebebi de dizi olabilir mi? Bu dizi olmasayd› Karadeniz flark›lar› bu kadar sevilebilir miydi? ‹nsanlar›n yapt›¤› fleyleri, en genifl kitlelere duyurmak için bir çabas› var. Klip mesela bunlardan biri. Klibi çekersiniz; para karfl›l›¤›nda televizyonlara satars›n›z. fiu kadar yay›nlans›n dersiniz. Klip sadece üç dakika sürer, üstelik di¤er flark›larla birlikte dinlersiniz. Etkisi çabuk geçer. Gülbeyaz dizisi farkl› bir yoldu. Gülbeyaz, güzel bir diziydi. Bazen müzikal bir tarza dönüflüyordu. Orada yapt›¤›m›z müzikler Karadeniz müzi¤ini iyi ifade
25
eden müziklerdi. Her hafta tekrar›yla birlikte iki gün ikifler saat dinletme flans›m›z oldu. Yani kliple en fazla befl dakika dinlenen flark›, bir saat dinlenmifl oldu. Dizinin konsepti de çok sevildi. Dizinin kendisi de sevilen bir dizi oldu. ‹nsanlar› etkileyen bir hikayesi vard›. Etkisi oldu tabi.
Bir röportaj›n›zda, yeni çal›flmalar›n›zda bilgisayar destekli, otantik çalg›lar›n a€›rl›kta olaca€›n› söylemiflsiniz. Mesela, böylece befl notas› bulunan kemençeden, on ses alabilmeyi düflünüyormuflsunuz. Nedir bunlar, anlatabilir misiniz? Böyle de€iflik fikirler daha var m›? Yani, ne yapmaya çal›fl›yorsunuz? Benim yapmak istedi¤im, sadece Karadeniz kökenli müzik de¤il. fiu ana kadar yapt›klar›ma bakt›¤›m›zda, bunlar yapmak istediklerimin yan›nda yetersiz kal›yor. Bilgisayar destekli enstrümanlarla, bir senfoni orkestras›yla birfleyler yapabilirim. ‹çimde, müzi¤e dair ne varsa yanyana getirmek istiyorum. Karadeniz müzi¤i olabilir, flark› olabilir. Klasik müzi¤e kadar hatta... ‹çimden geçen ne varsa yapmak isterim. Buna da cesaretim var. Güvenim var. Arkadafllar›mla birlikte yapar›m.
Arkadafllar›m demiflken; konserlerinizde görüyoruz, grubunuzla çok s›cak bir iliflkiniz var. Sahnedeki iletifliminizi, dinleyicilere de çok iyi yans›t›yorsunuz. Çok güzel birfley bu. Uzun y›llard›r birlikteyiz biz. Ayr›ca, bizim sahnede yapt›¤›m›z flu de¤il: Kaz›m Koyuncu bir sanatç›, onlar da ona parayla çalan kifliler. Böyle bir fley yok aram›zda. Ben onlar›, onlar beni hayat›n her yerinde savunabiliriz. Bir ifli hep beraber yapmad›¤›m›zda, hepimizi mutlu eden birfley yapmad›¤›m›zda bu iletiflimin olmas› söz konusu olamaz. Tabi ki profesyonel bir müzik yaflam›m›z var ama bu birbirimizi sevmemize engel de¤il. Bizi birarada tutan dostlu¤umuzdur.
Karadeniz müzi€i yapan kiflilerin say›s› art›yor flu günlerde. Bu çal›flmalar› nas›l de€erlendiriyorsunuz? Volkan Konak, Fuat Saka, Birol Topalo¤lu iyi müzik yapt›¤›na inand›¤›m kifliler. ‹lla ben do¤rusunu yap›yorum demiyorum. Bu yanl›fl olur zaten. Sadece müzik aç›s›ndan bakt›¤›mda benim amac›m dünyan›n her yerinde dinlenebilecek müzik yapmak. Çünkü ben de öyleyim. Evrensel düflünen bir insan›m, müzi¤im de böyle olmal›. Ayr›ca müzi¤e sadece müzik olarak bakm›yorum. Hangi ak›lla, hangi duyguyla yap›ld›¤› da önemli. Benim hayata karfl› söyleyecek fleylerim var. Ben de onlar› anlatabilece¤im müzikler yapmak istiyorum.❏
26
d i s k od i s k od i s k od i s k od i s k od i s k od i s k oHayde / Beyo¤lu Metropol Müzik d i s k od i s k od i s k oViya ‹gzas / Zu¤afli Berepe d i s k Beyo¤lu Metropol Müzik AdaoMüzik d i s k od i s k od i s k oVa Miflkunan/Zu¤afli Berepe Salk›m Sö¤üt Anadolu Müzik Beyo¤lu Metropol Müzik d i s k o-
ibrahim köro¤lu
sinema
kendi sorusunu cevaplayan itiraflar chopenhauer; hayat üzerine yapt›¤› betimlemelerde, yaflam› sürekli silah bafl›nda tutulan bir nöbete benzetir. Schopenhauer; hayat›n güzel bir fley olmad›¤›n› ancak, hayat üzerine yap›lm›fl betimlemelerin güzel oldu¤unu ekler baflka bir yerde. Bunlar›n içinde en çarp›c› olan görüflünde, bir dilenciye verilen sadakan›n onun çileli yaflam›n› uzatmaktan baflka bir ifllevi olmayaca¤›n› savunur. Schopenhauer birçoklar› için hayran olunas› bir düflünürdür. ‹çine karamsarl›k ifllemifl bu betimlemelerde, Schopenhauer'in hayatla yo¤un problemlerinin oldu¤u sezilebilir. Ancak, hayattan bekledi¤inin karfl›l›¤›n› alamayanlar, hayat› böyle karamsar yorumlayabilir. Bu olas› bir durumdur. Ancak, biz biliyoruz ki düflünürümüz hayata, konformist bir flekilde yaflayacak kadar s›k› s›k›ya ba¤l›d›r. Bunlar› besleyecek nice spekülatif bilgiye sahibiz; ancak, burada bunlara girecek bir sebep yok. Schopenhauer'e niye de¤indi¤imize gelince; Errol Morris'in bu y›l Oscar kazanan belgeseli, “Yüzy›l›n ‹tiraflar›”n› izleyince, birden akl›m›za düflüverdi iflte bu düflünür. Schopenhauer'in dilenciye yaklafl›m› nas›lsa, Mc Namara'n›n dünya halklar›na bak›fl› da ayn›s›d›r. Onlar›n daha fazla yaflamas›, çileli yaflamlar›n›n sürme-
S
sinden baflka bir fley de¤ildir. Öyleyse bu problemi kald›racak k›sa ve kesin çözümler üretilmelidir. Mesela, ölüm. Amerika'dan bak›ld›¤›nda üretilebilecek en kesin ve köklü çözüm! Robert S. Mc Namara Kimdir? Do¤umu, Birinci Paylafl›m Savafl›'na (1916) denk düflen Mc Namara'n›n gençli¤i, Amerika'n›n Büyük Bunal›m y›llar›na denk düflmektedir. Akademiyi bitirmesinin ard›ndan patlayan ‹kinci Paylafl›m Savafl›’n›n bitimiyle birlikte üç y›l orduda görev alan Mc Namara, Ford firmas›nda görev al›r ve burada baflkanl›¤a kadar yükselir. Baflkanl›k görevini sadece befl hafta sürdüren Mc Nama-
ra, Kennedy'nin Savunma Bakanl›¤› teklifiyle bu görevi üstlenir. Kennedy ve ard›ndan gelen Johnson Hükümeti'nde Savunma Bakanl›¤› görevini yürüten Mc Namara; 1968 y›l›nda, Nixon iktidar›yla birlikte görevi b›rak›r. 1981 y›l›na kadar da Dünya Bankas›'n›n baflkanl›¤›n› görevini yürütmüfltür. Mc Namara hakk›ndaki tüm bu bilgileri, belgeselde Mc Namara vas›tas›yla ö¤reniyoruz; bilenlerimiz de bilgilerini tazeliyor. Yüzy›l›n ‹tiraflar› -filmin orijinal ad› "Savafl›n Sisi"dir- bize Mc Namara'n›n 85 yafl›na varan tecrübesiyle sundu¤u, on bir dersi aktar›yor. Yoksa, filmin Türkçe'lefltirilmifl ad›ndan anlafl›laca¤› gibi bir itiraf içermiyor. Aksine, film boyunca Mc Namara'n›n tüm yaflad›¤› dönemler içindeki rolüne iliflkin kendisini nas›l aklad›¤›na iliflkin çabas›n› izliyoruz. Art›k a盤a ç›km›fl olan ve mahkum edilen politikalar› yorumlarken, a¤›rl›kla bu yöntemi benimseyen kahraman›m›z, özünde Amerikan politikalar›n› s›k› s›k›ya savunuyor. Mc Namara ismi, bir ç›rp›da hecelenip geçilebilecek bir isim de¤ildir. Amerikan politikalar›na; k›y›s›ndan köflesinden de¤il, tam da merkezden bulaflm›fl
27
bir isimdir kahraman›m›z. Belgesel boyunca bu durum, yönetmen arac›l›¤›yla bize gayet iyi hissetiriliyor. Asker Mc Namara ‹kinci Paylafl›m Savafl› s›ras›nda, orduda görev alan Mc Namara; özellikle Japonya'n›n bombalanmas› s›ras›ndaki hizmetlerini anlat›rken, daha verimli B29 uçaklar›n› nas›l gelifltirdiklerini anlat›yor. Ö¤reniyoruz ki bu uçaklar›n yang›n bombalar›n› yollad›klar› Tokyo ve di¤er Japon flehirlerinde yüz binden fazla Japon sivil ölmüfltür. “Herkes, atom bombas›nda ölenleri söylüyor ama bu da var.” diyor kahraman›m›z ve bizi Amerikan katliamc›l›¤› konusunda ayd›nlat›yor. Tabi aklama pay› sakl› kalarak. Savafl›n dünyan›n en karmafl›k süreci oldu¤unu vurgularken, teorik aç›l›m›n› en iyi komutan›n bile hata yapabilece¤i tezine dayand›r›yor. Hatta bir komutan›n baflar›s›n›n; “hatalar› oldu¤unu kabul eden yap›s›nda” sakl› oldu¤unu vurguluyor. Fakat bu, Mc Namara'n›n penceresinde teorik ya da felsefi bir aç›l›m olmaktan öteye gitmiyor. Prati¤i çözümlemeye gelince hep ayn› teraneye baflvuruyor. Biz yapmasak onlar yapacakt›. Savafltaki komutan› Curtis Le May'i anlat›rken, onun ne kadar s›cak kanl› ve agresif oldu¤unu vurguluyor. Özellikle Küba Krizi s›ras›nda Genel Kurmay Baflkanl›¤›'n› üstlenen bu kiflinin istilac› tavr›n› elefltiriyor. Fakat eklemeden edemiyor. Le May çok iyi bir askerdi. Çok iyi bir komutand›. Ulusunu koruyordu. Belgeselin ana temalar›ndan biri de bu: Amerikan ulusunun ç›karlar›. Ulusunu korumak ad›na baflka bir ulusu yoketmek, savafl›n kesin ve kati kural›d›r. Silahl› güçler aras›nda yürütülen bir siyaset biçimidir. Ancak, Mc Namara’n›n gölgeledi¤i gerçek fludur ki; sözünü etti¤i savafl, bu s›n›rlar› çoktan aflm›flt›r. Kald› ki ulusal ç›karlar içine, tekeller, ne zamandan beri dahil edilmifltir? Mc Namara'n›n onbir dersinden ç›kabilecek tek sonuç, nükleer savafla iliflkin olan› diyebiliriz. Tüm savafllar›n hata kald›rabilece¤ini ileri süren Mc Namara; nükleer bir savafl›n geri dönülemez bir hata oldu¤unu; çünkü, bir ulusu yokedece¤ini vurguluyor. Anl›yoruz ki yaflama iliflkin ç›kard›¤› tek do¤ru dürüst ders bu olmufl. Sivil Mc Namara Savafl›n ard›ndan, Ford firmas›, zeki insanlara ihtiyaç duymaktad›r ki bu noktada Mc Namara imdada yetiflmektedir. Bu zekas›n›, baflvuru s›ras›ndaki testlerde de en iyi flekilde kullanmaktad›r. “Çiçekçi mi, maden iflçisi mi olmak istersiniz?” sorusuna çiçekçili¤i tercih etmesine ra¤men madencilik cevab›n› verir. Kapitalizm ve onun anlay›fl›, daha bu noktada kendini ele verirken, ilerde Mc Namara'n›n bizzat gelifltirdi¤i emniyet kemeri fikrinde insanl›¤›n yarar› gibi bir noktaya inanmam›z isteniyor bizden. Her y›l, trafik kazalar›nda ölen insanlar›n
28
çoklu¤u rakamlarla önümüze serilirken, buna çare olarak gelifltiriliyor emniyet kemeri. Hani flu bildi¤imiz emniyet kemeri. Dedik ya bir ç›rp›da söylenip geçilecek bir isim de¤il Mc Namara. Öyle ya her gün emniyet kemerleriyle muhatap olmuyor muyuz? Var›n hesaplay›n iflte. Vietnam Savafl›'nda ölenlerin say›s› ve trafikte kurtar›lan hayatlar... Birbiriyle çeliflen fleyler gibi görünse de emperyalizmin ç›karlar›yla özdefl noktalarda rahatl›kla buluflturulabilir. Komplo teorisyenli¤i mi olur? Sanm›yoruz. Ölüme davetiye ç›karan arabalar› kim al›r? Ya onu güvenlikle ambalajlarsan›z, ne kadar artar sat›fllar›n›z? ‹nsanlar tabutlar›na binmek istemezler kuflkusuz. Buradan hesaplarsak ne sonuca var›r›z? Bakan Mc Namara Bakan Mc Namara bafll›¤› alt›nda söylenebilecek fleylerimiz çok daha fazlayken, biz buray› daha k›sa tutmak istiyoruz. Çünkü Bakan Mc Namara, Amerikan politikas›d›r ki bu konudaki yaklafl›m›m›z bu derginin her sayfas›na sinmifltir. Vietnam politikalar› için söylenebile-
cek fleyler, bugün Bush'un Ortado¤u politikalar›ndan hiçbir flekilde farkl› de¤ildir. Özellikle Mc Namara ve Johnson'›n aras›ndaki anlaflmazl›klar konusunda bizden bar›flç› bir yanda oldunu hissetmemiz isteniyor. Oysa düflülen anlaflmazl›klar nüanslara iliflkindir, ötesi yoktur. Belgeselde kahraman›m›z›n Dünya Bankas› Baflkanl›¤›’na iliflkin bir dönemi göremiyoruz. Belgeseli izledikten sonra buna pek ihtiyaç da duymuyoruz aç›kças›. Ne de olsa, orada da bundan öte bir anlay›fl sözkonusu olmayacak. Ancak belgeselin sonunda, yönetmenin sundu¤u bir sürpriz sözkonusu. Mc Namara'n›n on birinci ve en önemli dersi, politika yaflam› boyunca ö¤rendi¤i en önemli ders: “Asla sana sorulan sorulara cevap verme. Sana sorulmas›n› istedi¤in soruyu cevapla.“ Görüyoruz ki Mc Namara bafl›ndan sonuna, bizimle oynam›fl. O kendi sorular›n› cevaplam›fl. Belki de Errol Morris'in itiraf›d›r bu. Sevgili izleyicilerim, siz de ben de kand›r›ld›k.❏
haber-yorum
TAYAD ile Temel Haklar ve Özgürlükler Derne€i Kapat›ld›!
1 Nisan 2004 tarihinde birçok kurumla birlikte ayn› zamanda bas›lan TAYAD ile Temel Haklar ve Özgürlükler Derne¤i, 21 Nisan 2004 tarihinde Dernekler Masas›, Güvenlik fiube ve Terörle Mücadele fiubesi'ne ba¤l› polisler taraf›ndan bas›larak kapat›ld›. Derneklerin kapat›lmas›yla ilgili aç›klama yapan Halk›n Hukuk Bürosu Avukatlar›'ndan Taylan Tanay; TAYAD hakk›nda 2911 say›l› "Toplant› ve Gösteri Yürüyüflleri Kanunu'na muhalefet etmek" ve 2908 say›l› Kanun'un 37. 53. ve 76. maddeleri gere¤ince "Dernek Kanunu'na muhalefet etmek" suçlar›ndan dava aç›ld›¤›n› hat›rlatarak, kapatma karar›n›n bu davan›n görüldü¤ü Beyo¤lu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi taraf›ndan al›nd›¤›n› belirtti. Tanay, Temel Haklar ve Özgürlükler Derne¤i'nin kapat›lmas›na iliflkin de; "Temel Haklar ve Özgürlükler Derne¤i hakk›nda aç›lm›fl herhangi bir dava yok. Ancak dernek, ‹stanbul Emniyet Müdürlü¤ü'nün istemi ve ‹stanbul Valili¤i'nin oluru üzerine fiiflli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin verdi¤i karar do¤rultusunda kapat›lm›flt›r." dedi. Derneklerin kapat›lmas›na iliflkin olarak; 24 Nisan 2004 tarihinde, birçok kurum, kurulufl, kültür merkezi, dernek temsilcisi, kapat›lan TAYAD'›n önünde destek bas›n aç›klamas› yapt› ve dernek etraf›nda insan zinciri oluflturdu.❏
Hamas Önderi Abdullaziz Rantissi, ‹srail "Oyuncu" Kuklalar Geliyor Bu y›l yedincisi düzenlenen Uluslararas› ‹stanbul Ülker Sald›r›s›nda Yaflam›n› Kaybetti Kukla Festivali, 5 ile 12 May›s tarihleri aras›nda gerçek-
Abdülaziz Rantissi'
Hamas'›n önderi Abdülaziz Rantissi, 16 Nisan 2004 tarihinde, ‹srail'in düzenledi¤i füze sald›r›s› sonucu yaflam›n› kaybetti. Sald›r›da Rantissi ile o¤lu Muhammed ve korumas› Ekrem Nas›r'›n da öldü¤ü belirtildi. Hamas, liderleri Abdülaziz Rantissi'nin ‹srail helikopterlerinin füze sald›r›s›nda ölmesi üzerine intikam alaca¤›n› aç›klad›. Hamas'›n önde gelenlerinden ‹smail Haniya, yapt›¤› aç›klamada, ''‹srail, buna piflman olacak. ‹ntikam geliyor. Bu kan, bo-
fluna akmayacak'' dedi. ‹srail'in sald›r›s›n› de¤erlendiren Filistin Baflbakan› Ahmed Kurey de, Hamas lideri Abdülaziz Rantissi'nin öldürülmesinin, ''ABD'nin yüreklendirmesinin do¤rudan sonucu'' oldu¤unu söyledi. "‹srail Baflbakan› Ariel fiaron sevinmemeli, doktor (Abdülaziz Rantissi) flehit olarak ölmek istedi" dediler.❏
‹dil Kültür Merkezi Pikni€i’nde Binlerce Kifli Halaya Durdu! ‹dil Kültür Merkezi’nin düzenledi¤i “Bahara Türkülerle Merhaba” pikni¤i 25 Nisan pazar günü Kemerburgaz, Fatih Çeflmesi piknik alan›nda gerçeklefltirildi. Pikni¤e 5000 kifli kat›ld›. Sabah erken saatlerde insanlar›n piknik alan›nda toplanmas›n›n ard›ndan K›smet Y›ld›z, Grup S›lam, Ümraniye Temel Haklar ve Özgürlükler Derne¤i Halk Oyunlar› Ekibi’nin gösterisinin ard›ndan Grup Yorum eleman› Hakan Alak, TAYAD’l› Aileler’den Naime Kara ve Ahmet Kulaks›z birer konuflma yapt›. Konuflmalarda 1 Nisan Operasyonuna yer verildi. “ ‘1 Nisan Operasyonu’ çerçevesinde gözalt›na al›nan onlarca kiflinin; sadece bilgisayar disketlerinin delil olarak gösterilerek tutukland›¤›n›” ifade ederek, “disketlerin delil olarak kabul edilemeyece¤ini ve ayr›ca söylenildi¤i gibi bir durumun söz konusu olmad›¤›n›” belirttiler. Yine yap›lan konuflmalarda 1 May›s’a ça¤r› yap›ld›. Konuflmalar›n ard›ndan Grup Yorum Korosu ve Grup Yorum’la program sürdü. Programa Nurettin Güleç’in türküleriyle son verilirken. Pikni¤e sürpriz sanatç› olarak Hilmi Yaray›c› ve Kaz›m Koyuncu da kat›ld›.❏
lefliyor. Festival, yurt d›fl›ndan ve Türkiye’den kat›lacak topluluklar›n de¤iflik kukla ve gölge teknikleriyle haz›rlanan gösterilerine ev sahipli¤i yapacak. Cengiz Özek'in genel sanat yönetmenli¤inde düzenlenen Festivale bu y›l 14 yabanc›, 4 yerli grup kat›l›yor. Festivalin bu y›lki Onur Ödülü’ne ise kukla sanat›na yapt›¤› katk›lardan ötürü tiyatro yönetmeni Ifl›l Kasapo¤lu de¤er görüldü. Festivalin aç›l›fl›, dünyan›n en büyük kukla operas› topluluklar›ndan ‹talyan Carlo Colla a Figli’nin sahneleyece¤i “Il Trovatore” ile yap›lacak. 4 May›s’ta Ses Tiyatrosu’nda gerçekleflecek aç›l›flta, Verdi’nin ölümüz klasi¤i “Il Trovatore” bu kez boylar› 1.40’a varan, ‹talyan klasik kukla (Pupi) gelene¤i tekni¤iyle haz›rlanm›fl 200 kuklan›n yer ald›¤› muhteflem bir gösteri halinde ‹stanbullu sanat severlerle buluflacak. Festival gösterileri Ses Tiyatrosu, ‹talyan Kültür Merkezi, Frans›z Kültür Merkezi, Profilo Kültür Merkezi, Cervantes Kültür Merkezi, Kültür 2000 ‹lkö¤retim Okulu Tiyatro Salonu, Özel Sezin Okullar›, Çorlu Belediyesi Tamer Levent Sahnesi ve ‹zmit fiehir Tiyatrolar› Süleyman Demirel Kültür Merkezi'nde izlenebilecek.❏
Verdi’nin II Travotore operas› bu kez kuklalarla canlan›yor
29
14. Uluslararas› ‹stanbul Tiyatro Alternatif Filmler Festivali Bafll›yor Festivali Ankara Ekin ‹stanbul Kültür Sanat Vakf›’n›n düzenledi¤i Tiyatro Festivali, 17 May›s – 4 Haziran 2004 tarihleri aras›nda çeflitli salonlarda izleyiciyle buluflacak. Festival oyunlar›; AKM Büyük Salon, Harbiye Muhsin Ertu¤rul Sahnesi, Taksim Sahnesi, Aziz Nesin Sahnesi, Oda Tiyatrosu, Kenter Tiyatrosu, ENKA Sahnesi’nde sahnelenecek.❏
10. Alt›n Portakal Uluslararas› K›sa Film – Video Yar›flmas›’n›n Baflvurular› Bafllad› Antalya Alt›n Portakal Film Festivali kapsam›nda düzenlenen “Alt›n Portakal Uluslararas› K›sa Film – Video Yar›flmas›”na baflvurular bafllad›. Antalya Büyükflehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakf›’n›n birlikte düzenledi¤i yar›flmaya; 12 Temmuz 2004 tarihine kadar, baflvurular yap›labilecek. Festivale kat›lman›n koflullar›; - 1 Ocak 2003 tarihinden sonra yap›lm›fl olmas› - 30 dakikay› aflmamas› olarak duyuruldu. Filmler; dramatik, deneysel, canland›rma ve belgesel dallar›nda ödüllendirilecek. Birinciye, Alt›n Portakal ve 1,5 Milyar para ödülü verilecek. ❏ 30
Sanat Merkezi’nde Yap›ld›
B‹L EK‹N taraf›ndan düzenlenen Alternatif Film Festivali 20 Nisan-2 May›s tarihleri aras›nda Ankara'da gerçekleflti. Film gösterimlerinin yan›s›ra söyleflilerle de zenginlefltirilen festivalin film gösterimleri, Ekin Sanat Merkezi'nde yap›ld›. 20 Nisan akflam› düzenlenen bir kokteylle aç›l›fl› yap›lan festivalin aç›l›fl filmi, yönetmenli¤ini Ayd›n Sayman ve Ümit Cin Güven'in birlikte üstlendi¤i "S›r Çocuklar›" oldu. Festivalde a¤›rl›kl› olarak k›sa metrajl› filmler yer bulurken Arjantin, Filistin ve Küba sinemas›na ait örnekler de yer buldu. Festivalde hapishanelerde 2000 y›l›ndan bu yana süren ölüm orucu direnifli ve tecrit üzerine yap›lm›fl kurmaca ve belgesel filmler de a¤›rl›kl› olarak yer buldu. Yap›mc›l›¤›n› ‹dil Yap›m'›n üstlendi¤i ve Hakan Alak'›n yönetti¤i “Kuflatma”, Dilek Çolak'tan “Görüflece¤iz Lale”, Metin Ye¤in’den “Sonra”, Hüseyin Karabey'den “Sessiz Ölüm”, Orhan Eskiköy ve Özgür Do¤an'dan “Sanc›“ bu filmlerden baz›lar›. Bunun yan›s›ra Vedat Özdemir'in bol ödüllü filmi Pardon ve bu y›l çekti¤i “Eceba” ile Hakan Alak'›n çekti¤i “Yaban” da festival de gösterilen filmler aras›ndayd›. Nuri Bilge Ceylan'›n Koza isimli k›sa filmi festivalin dikkat çeken filmlerindfen olurken, Ebru ceylan'›n K›y›da isimli filmi de festivalin konuklar› aras›ndayd›.festivalin söylefli bölümlerinde ise Genç Yönetmenlerle Alternatif Sinema bafll›¤› alt›nda düzenlenen söyleflilere Hakan Alak, Vedat Özdemir, Hüseyin Karabey, Dilek Çolak ve Metin Ye¤in kat›ld›. Fikret Baflkaya'n›n kat›ld›¤› Küreselleflme ve Yozlaflma konulu bir söylefli de festivalin önemli bölümlerindendi. “Hayat K›sa” Adapazar› Büyükflehir Belediyesi'nin de destekledi¤i, Hayat K›sa slogan›yla yola ç›kan Ada K›sa Film Festivali, 1-6 Nisan tarihleri aras›nda yap›ld›. Adapazar› ve ‹stanbul Bilgi Üniversitesi'nde gerçekleflen gösterimlerde “Kuflatma”, “Pardon” ve “Boran” da izleyiciye sunuldu.❏
nokta haber habe Grup Yorum 10 Nisan 2004; Erzincan’da, Erzincan Gençlik Derne¤i’nin düzenledi¤i konserde yaklafl›k 800 kifliye seslendi.
13 Nisan 2004; Elaz›¤ Temel Haklar ve Özgürlükler Derne¤i’nin düzenledi¤i konserde 700 kifliyle bulufltu.
16 Nisan 2004; Malat’ya da Temel Haklar ve özgürlükler Derne¤i’nin düzenledi¤i konserde yaklafl›k 800 kifliye seslendi.
17 Nisan 2004; Ad›yaman’da Temel Haklar ve Özgürlükler Derne¤i’nin düzenledi¤i konsere yaklafl›k 750 kifli kat›ld›.
18 Nisan 2004; Dersim’de, Temel Haklar ve Özgürlükler Derne¤i’nin düzenledi¤i konsere kat›ld›. Kapal› Spor Salonu’ndai konsere yaklafl›k 2000 kifli kat›ld›.
19 Nisan 2004; Diyarbak›r’da, Dicle Gençlik Derne¤i’nin düzenledi¤i konser iki seans olarak yap›ld›. Konsere iki seansta yaklafl›k 2000 kifli kat›ld›.
25 Nisan 2004; ‹stanbul’da ‹dil Kültür Merkezi’nin düzenledi¤i piknikte yaklafl›k 5000 kifliye seslendi.
‹stanbul ve Ankara’da, Terezin Toplama Kamp›, Portekiz Filmleri Haftas› Resim Sergisi 29 Nisan - 6 May›s tarihleri aras›nda Ankara Ankapol Sinemas›’nda, 14 - 20 May›s tarihleri aras›nda ise ‹stanbul Alkazar Sinemas›’nda, Portekiz yap›m› filmler seyirciyle buluflacak. Festival Program› fiöyle; Ankara 29 Nisan Perflembe 19.00 - Eve Dönüyorum 30 Nisan Cuma 19.00 - Bir Tanr› Komedisi 1 May›s Cumartesi 19.00 - Varis/21.15-Portekiz Usulü Elveda 2 May›s Pazar 19.00 - Solgun Y›llar/21.15-Pencere 3 May›s Pazartesi 19.00 - Üç Kardefl 4 May›s Sal› 19.00 - Bedenler 5 May›s Çarflamba 19.00 - Eve Dönüyorum 6 May›s Perflembe 19.00 - Yas
Terezin Toplama Kamp›’nda yaflanan Nazi katliam›n› ve faflizmini anlatan resim sergisi; 18 Nisan – 18 Haziran 2004 tarihleri aras›nda Scheneidertemple Galata sergi salonunda gerçekleflecek. Prag’a ba¤l› Terezin Toplama Kamp›’nda; 1941 – 1945 y›llar› aras›nda yaklafl›k 15 bin çocuk hayat›n› kaybetmiflti. Sergilenecek olan bu resimler, kamplarda ö¤retmenlerin yapt›¤› gizli e¤itim çal›flmalar› s›ras›nda yap›lm›fl.Bu kampta toplam 140 bin tutuklu, Sovyet Ordular›’n›n Naziler’e karfl› kazand›¤› zafere kadar tutulmufltur. Scheneidertemple Galata: Felek Sok. No. 1/ Karaköy Tel: 252 21 57❏
‹stanbul 14 May›s Cuma 12.00 - Solgun Y›llar / 14.00 - Pencere 16.00 - Üç Kardefl / 19.00 - Varis 21.15 - Bir Tanr› Komedisil 15 May›s Cumartesi 12.00 - Bedenler / 14.00 - Üç Kardefl 16.00 - Portekiz Usulü Elveda 19.00 - Eve Dönüyorum 21.15 - Pencere 16 May›s Pazar 12.00 - Yas / 14.00 - Eve Dönüyorum 16.00 - Varis / 19.00 - Solgun Y›llar 21.15 - Bir Tanr› Komedisi 17 May›s Pazartesi 12.00 - Pencere / 14.00 - Varis 16.00 - Solgun Y›llar 19.00 - Bedenler 21.15 - Eve Dönüyorum 18 May›s Sal› 12.00 - Portekiz Usulü Elveda 14.00 - Yas / 16.00 - Bir Tanr› Komedisi 19.00 - Üç Kardefl / 21.15 - Solgun Y›llar 19 May›s Çarflamba 12.00 - Varis / 14.00 - Bedenler 16.00 - Eve Dönüyorum / 19.00 Pencere 21.15 - Portekiz Usulü Elveda 20 May›s Perflembe 12.00 - Bedenler / 14.00 - Portekiz Usulü Elveda 16.00 - Bir Tanr› Komedisi / 19.00 Üç Kardefl 21.15 - Yas❏
23 Nisan’da Çocuklar›n Bas›n Aç›klamas›na ‹zin Verilmedi! 23 Nisan dolay›s›yla, alternatif kutlama yapmak isteyen ‹HD Çocuk Haklar› Komisyonu üyesi çocuklar, ‹stiklal Caddesi boyunca, haz›rlad›klar› çocuk haklar› bildirgesini da¤›tmak istedi. Çocuklara müdahale eden polis, yürümelerine engel oldu.❏
31
MAH‹R ÇAYAN - BÜTÜN YAZILAR
THKP-C Önderi Mahir Çayan’›n Türkiye ‹htilali’nin Yolunu anlatt›¤› Bütün Yaz›lar Boran Yay›nevi taraf›ndan piyasaya ç›kar›ld›. Toplam befl bölümden oluflan kitab›n üçüncü bask›ya önsözünde kitab›n daha önceki bask›lar›na iliflkin aç›klamaya ve THKP-C’nin tarihsel geliflimine yer veriliyor. Kitab›n önsözüde ayr›ca “Mahir Çayan ad› bu ülkede sadece K›z›ldere’de öldürülen bir devrimcinin ad›n› de¤il; onunla birlikte b›rakt›¤› teorik miras olan Bütün Yaz›lar’› ve o yaz›lardan ayr› düflünülemeyecek 34 y›ll›k bir gelene¤i hat›rlat›r” diyerek Mahir Çayan’›n “Bütün Yaz›lar”›n› bir kez daha okuyucuyla buluflturuyor Boran Yay›nevi. Kitap, “Bütün Yaz›lar’› yaratan, ona 1971- 72’nin zulüm koflullar›nda kanlar›yla, canlar›yla hayak veren ve onu 34 y›ld›r kanlar›yla, canlar›yla bugüne kadar savunan tüm devrimcilere ithaf edilmifl...❏
dvd... vcd... albüm...
Yeninur Ada Kufllar Gibiyim ‹ber Müzik
32
Ayd›n Öztürk Tutku Ya da Aflk ‹ber Müzik
K›v›rc›k Ali Üçüncü Gurbet ‹ber Müzik
Mo¤ollar Yürüdük Durmadan Emre Müzik
Ebru Leyli Leyli Elit Müzik