tavır
tavır
Eylül say›m›zla yine sizlerleyiz.
kültür sanat yaflam›nda
Sahibi: ‹dil Kültür Yay›n Org. Rek. Film. Tic. Ad›na: Muharrem Cengiz Genel Yay›n Yönetmeni: Gamze Mimaro¤lu Sorumlu Yaz›iflleri Müdürü: Ahu Zeynep Görgün Yaz›flma Adresi: ‹dil Kültür Merkezi ‹stiklal Cad. Aznavur Psj. No: 212 Kat: 6 Beyo¤lu/‹stanbul Tel: (212) 245 00 70 244 31 60 Faks: 244 81 02 e-posta: tavir@grupyorum.net Ankara: ‹dilcan Kültür Merkezi fiirintepe Mah. 8.Cad. No:222 / B Mamak – Ankara Tel: (312) 390 38 05 Hesap No: (TL): 1042- 30000 596147 Gamze Mimaro¤lu ‹fl Bankas› Parmakkap›/‹ST. (EURO): 1042- 3010000 129062 Gamze Mimaro¤lu ‹fl Bankas› Parmakkap›/‹ST. Ofset Haz›rl›k: TAVIR YAYINLARI Bask›: ASPAfi Da¤›t›m: D-B-R
merhaba
A¤ustos’un sonunda dergimizin sahibi ve Grup Yorum eleman› Muharrem Cengiz’in duruflmas› görüldü. ‹stanbul 11. A¤›r Ceza Mahkemesi’nde görülen davaya Muharrem Cengiz getirilmeyerek hukuksuzlu¤a devam edildi. Muharrem, savunma hakk› engellenerek bu duruflmas›nda da tahliye edilmedi. Grup Yorum eleman› Selma K›l, 24 A¤ustos 2004 tarihinde gece yar›s› evi bas›larak bir bas›n davas› nedeniyle gözalt›na al›nd›. Bir gün sonra ilgili savc›l›¤a ifade verip serbest b›rak›lan Selma, bu kez de Terörle Mücadele fiubesi ekipleri taraf›ndan gözalt›na al›nd› ve bir gün daha gözalt›nda kald›. Selma’n›n da flu anda hapishane de bulunan di¤er Grup Yorum elemanlar› gibi suçu sabitti: “halk› için türkü söylemek...” Bu “suç” gece yar›s› evi bas›larak gözalt›na al›nmas› için yeterliydi bu ülkede. Her ay devrimci sanata yönelik yeni bir gündemi sizlere aktar›yoruz. Bütün bunlar bize 50’li y›lar›n McCarthy’li Cad› Kazan›’n› hat›rlatt›. Bir yaz›m›zla sizlerle paylaflmak istedik düflüncelerimizi. Tav›r’›n sayfalar› bir kez daha hayk›r›yor: Grup Yorum’a Özgürlük! Özgürlü¤e sevdal›lar uzun yürüyüfllerine devam ediyor. Selami Kurnaz bu direniflin 117. flehidi oldu... Ve yeni yürüyüflçüler düfltü yine yollara. Kapa¤›m›z› onlara ay›rd›k. Sevgi Erdo¤an’›n diliyle “yaflamay› çok sevenlere” ithaf ettik ayn› bafll›kta sizlere sundu¤umuz yaz›m›z›... Ekim say›m›zda tekrar buluflmak dile¤iyle...
Dostlukla...
tavır Ayl›k Sanat Dergisi ISSN 1303-9113
yaflamay› çok 9 koyunun olmad›¤› yerde sevenlere
8
5
bir yan›m›z yine tutsak
10
16 kufllar› sever misiniz?
2 0 cad› kazan›
11
rock, rock’a karfl›...
13
23
röportaj
köylü k›z› süreyya...
grup yorum
güncel
Hiç yabanc›s› de¤ildik tutsakl›¤›n ve tutsaklar›n. ‹lk türkülerimizden biriydi “mahpushane çeflmesi, yandan ak›yor”. Sömürüye, zulme, adaletsizli¤e ve onursuzlu¤a karfl›, halk›n›n özlemlerini gerçek k›lmaya, ömrünü adayanlar›n ö¤rencileriydik. Bilimin ve hayat›n ö¤rencileriydik. Ö¤rendiklerimizi saz›m›zla, gitar›m›zla, davulumuzla, kaval›m›zla türkü türkü söylemeye çal›flt›k. Sesimize ezilen halk›n her kesiminden sesler kat›l›rken; duvarlar›, sansürü, keyfilikleri aflarak önce içeridekiler s›ms›cak sard›lar yürekleriyle, bilinçleriyle bizleri. 12 Eylül buldozerinin izleri evlerde, sokaklarda, okullarda, iflyerlerinde, insanlar›n yüzlerinde, bak›fllar›nda korkuya, tedirginli¤e, güvensizli¤e, inançs›zl›¤a ve yozlu¤a dönüflmüflken, bizler türkülere sar›lm›flt›k. En iyiyi, en do¤ruyu yapmaya çal›fl›rken bizi de kuflatan bu izlerin etkisini tafl›yorduk elbette. Onlar, y›llarca süren iflkencelerden geçtiler, bedenlerini açl›¤a sürdüler, canlar verdiler. En zor koflullarda kirletmediler hayata ve insana, bilime ve halka dair inançlar›n› ve düfllerini… Tutsakt›lar ama hepimizden daha özgürdüler o yüzden. ‹flkence 盤l›klar› aras›nda bir plastik bidon, bozuk bir akordeonla türküler ürettiler üstelik. Yazd›lar düflüncelerini bizlere, düflüncelerimizin s›n›rlar›n› büyüttüler. Onlar direnmenin ustas›yd›lar, bizler direnifl türkülerinin ç›raklar›… Demokrasicilik oyununun pespayeli¤ini gördük türkülerimizden dolay› gözalt›na al›nd›¤›m›zda. Sanat›n ve sanatç›n›n hak ve özgürlü¤ünü savunmak, anl› flanl› sanat erbab›n›n suskunlu¤unda biz ç›raklara düflmüfltü. Sözümüzü esirgemedik dilimiz döndü¤ünce. Mahkemelerde hukuk ad›na hukuksuzlu¤un en kötü, en kaba örneklerini, hakl› ve halktan yana olana tahammülsüzlü¤ü ile tan›flt›k. Hiç uzak de¤ildik tutsakl›kta özgürlü¤ü yaflatanlara. Gün geldi duvarlar›n ard›n› da tan›d›k. Gördük ki duvarlar›n ard›ndakiler türkülerimizin de ustas›yd›lar. Sesleri sesimiz, sözleri sözü-
müz, yürekleri yüreklerimiz. Her bir türkümüzde yüzlercesinin eme¤i, düflüncesi, ezgileri, elefltiriler… K›saca bilinci ve yüre¤i vard›. Türkülerimiz iflçinin, yoksul köylünün, gecekondulunun, ö¤rencilerin, gençli¤in oldu¤u kadar özgür tutsaklar›nd›r da. Ve bizler sanatç› oldu¤umuz kadar iflçi, yoksul köylü, gecekondulu, ö¤renci, genç… ve özgür tutsa¤›z. 19 y›l boyunca kaç kez sak›ncal› ilan edildik, kaç kez gözalt›na al›n›p iflkencelerden geçirildik. Kaç kez mahkeme kürsülerinde do¤ruyu ve hakl›y› savunduk. Kaç yüz kez yasak ilan edildi konserlerimiz. Kaç kez kasetlerimiz, yaz›lar›m›z, konserlerimiz kendi yasalar›n› hiçe sayanlarca mahkûm edildi, hükümler giydi. Ve kaç kez o duvarlar›n ard›na, demir kap›lara, maltalara, mazgallara hapsedildi türkülerimiz. Kimi türkülerimizi voltalarda m›r›ldand›k ilk. Bir yoldafl›n bak›fl›nda, di¤erinin yüre¤i kabartan öfkesinde bulduk ezgilerimizi. Barikat bafllar›nda söyledik marfllar›m›z›. Ölümün koynunda eriyen kahramanlar›n vedas›z gidifllerindeydi türkülerimiz. Teröriste ç›kt› ad›m›z. Bürolar›m›z bas›ld›, tutsak edildik, hükümler giydik, mahpuslardayd›k. Gecekondu y›k›mlar›na karfl› direnifllerdeydik, soka¤a at›lan iflçilerin yürüyüfllerinde, grev çad›rlar›nda, hak arama eylemlerinde, May›s’larda… Bask› ve zulmün oldu¤u her yerde direnen sesimizi de katt›k direnifllerin kavgas›na. Susmad›k hiç. Daha yola ç›karken koymufltuk ad›n›: “Bu ses hiç susmayacak!” 16-17 Nisan 1992’ de Ayfle Nil’imizi, Ayfle Gülen’imizi de ald›lar aram›zdan, on yi¤it devrimciyi kuflat›p katlettiklerinde. Sonra ‹dil’imizi çalm›fllard› kültür merkezimizden. Tutsak etmifllerdi ve de ilk celsede teröristli¤ine hükmetmifllerdi. ‘96’ da içerideki yüreklerimiz tabutluklara konulmak istendi. Bir yan›m›z mitralyöz oldu, her yan›m›z boran f›rt›nas›. 19 Aral›k’ta içeride barikat bafllar›nda, gaz bombalar›, kurflunlar alt›nda halaydayd›k, d›flar›da meydanlarda… Sözümüz oldu, birbiri ard›na giden yi¤itler.
“Feda”y› ö¤rettiler bize, türkümüz oldular. Boran kanatl›lar birbiri ard›na kervanlar dizdiler; 117’ye vard› say›lar›. Ömürlerinin en güzel y›llar› çal›n›p sakat b›rak›lanlar, 600’ü aflt›. Her fleyi unuttular belki ama nereyle ve neden yürüdüklerini asla unutmad›lar. Umutsuzlu¤u yasak edip umudun yürüyüflünün türküsünü söyledik “yürüyüfl” koyduk ad›n›. fiimdi bir yan›m›z yine tutsak. Önce ‹hsan’› ald›lar, “iyileflemez” raporunu iptal edip. 28 insan›n can›n› alan, alt› kad›n› diri diri yakan operasyonun ad›na “hayata dönüfl” diyebilenlerin iyileflemez raporunu bir anda “iyileflti” ye çevirip ‹hsan’› tutsak etmeleri flafl›rtmad› bizi. Ard›ndan Muharrem’i ald›lar. Tan›k olarak ifade vermek üzere ça¤r›ld›¤› mahkemeden ç›k›flta bir anda san›k olup tutuklan›verdi. Bunca “sak›ncal›” üretimin yap›ld›¤› kültür merkezimizin sahibinin, üstelik de Grup Yorum’un gitaristinin iflledi¤i “suç”lar için tutuklanmas›na da flafl›rmad›k… Sonra “efl zamanl› büyük operasyon” un bir parças› oldu kültür merkezimiz. “hücre kültür merkezi”miz bas›ld›, bir terörist yakalan›verdi. Ali, me¤erse çoktan beri aranmakta imifl! Düzmece senaryolarla onlarca insan›n tutukland›¤› hukuksuzluk örne¤ine bir de kültür merkezimizden Yorumcu Ali’yi kurban ettiler, flafl›rt›c› de¤il… Ve flimdi üç yorumcu tutsak. Art›k güvenlik içinde uyuyabilirler. Art›k türkülerden f›rlayan “kurflunlar” onlara de¤mez diye düflünüyorlar. Ezgilerden “bombalar” ya¤amaz bu pervas›z zulmün bafl›na. Üç Yorumcu tutsak art›k. Birileri onlara hat›rlatmal›: Üç Yorumcu’yu de¤il, bütün Yorumcular’› tutsak edebilirler. Yorumcular’›n türkülerinin söylendi¤i bütün dernekleri, dergileri, bürolar›, okullar›, meydanlar›, iflyerlerini, da¤lar›-tafllar› talan edip, insanlar› tutsak edebilirler ama türküler… Birileri onlara söylemeli: Türküler susmaz, halaylar sürer…❏
3
kelimeler kanat›r yaray›... “Kelimeler bir silah gibi yaralar ve düflman›n silahlar›na sahip olan, onu ma¤lup edebilir. Dil bilmek silah kullanmay› bilmektir.” Ernst W. Heine Alamut’a Dönüfl
‹nsan akl›n›n, düflüncelerinin vücuda gelmesinde, dilin ve cümlelerin ne kadar yeri varsa; sistemler için de dil ayn› önemini korur. Her düflünce kendi dilini, kendi cümlelerini kurar ve öyle konuflur. Aksi kaç›n›lmazd›r. En basitinden en zoruna dek hayat›n bir gerçe¤idir bu. Dil deyip geçemeyiz. Dil dedi¤imiz fleyin arkas›nda, düflünce sistemi vard›r. Dil dedi¤imiz fleyin arkas›nda dünyaya, hayata bak›fl vard›r. Dil dedi¤imiz fleyin arkas›nda, kültür vard›r. Var olman›n temel etkenlerindendir dil. Uzun uzad›ya anlatmayal›m, akademik çözümlemelere de fazla yer vermeyelim; en az›ndan bu yaz›da. Ancak, flöyle durup bir bakal›m. Herkes kendi düflünce sisteminden kendine bir ifade biçimi yarat›rken, biz bunun neresinde duruyoruz. Yay›n hayat›na bafllad›¤› günden bu yana, Tav›r’› benzerlerinden ay›ran temel özelliklerden biri de dili olmufltur. Dergimizi takip edenler taraf›ndan zaman zaman elefltirilse de bu bizim bafl›ndan beri oturtmaya çal›flt›¤›m›z bir tavr›m›zd›. Bu derginin yazarlar›, bir fleyi söyleyecekse eveleyip gevelemediler. Onu derin akademik tahliller k›l›f› içine sokmad›lar. Dosdo¤ru söylediler. Bunu yaparken de akademik birikimi yads›mad›lar, ona tümden yüz çevirmediler. Ancak belirli bir dönemden sonra oluflan seçkinci bir anlay›fla karfl› her fleyi yerli yerine oturtma, bilgiyi ihtiyac› olana sunma kayg›s›yla hareket ettiler. Bilenlerin, birbirlerine defalarca anlatt›¤› bir hikaye olmad› Tav›r. Bilmeyenlere sunulan bir hayat felsefesi olma gayreti içinde oldu. Tav›r’›n sahip oldu¤u dünya görüflü, bu ülkede kurulacak sosyalist kültürün, ancak bu ülkenin birikiminden, onun ilerici öz tafl›yan da-
4
marlar›ndan hareket edece¤ini bilerek düflünmekte ve konuflmakta. Bu sadece devrimci hareketin de¤il, bu ülkenin sosyalist birikimine katk›da bulunmufl, mücadele etmifl tüm solun diliydi. Bizimle ayn› cümleleri kurmasalar da ayn› fleyi konufluyorduk. Fakat bu, bir dönem sürdü. Üzerinden 12 Eylül buldozer gibi geçti cümlelerin. Paletlerin alt›ndan do¤rulanlar, kelimelerini de toplad›lar beraberlerinde. Sa¤ kalan kelimelerini s›rtlad›lar. Sonra di¤erlerinin de yaralar›n› temizlediler. Yürüyüfl sürüyordu. 12 Eylül’ün erozyonlar›n› daha kaç y›l yazaca¤›z bilemeyiz ama 12 Eylül bu ülkenin solunun sesini de¤il, dilini de kesti. Sonra da vantrologlar gibi ona baflka bir ses verip konuflturdu. Sol, konuflmaya bafllam›flt› ama durum fluydu: Hani hep bildi¤iniz bir oyuncuyu baflka biri seslendirir de flafl›r›r kal›rs›n›z ya ekran bafl›nda. ‹flte öyle flaflk›n bir durum yaflan›yordu. Hep bildi¤imiz insanlar, baflka seslerden, baflka cümleler kuruyordu. Bu, böyle gidemezdi. Gitmedi de. Bu doku uyuflmazl›¤›n› giderecek iki yol vard›. Ya sol eski haline, özüne dönecekti ya da yeni sesine ve cümlelerine uygun bir akl› tafl›yacakt› kafas›n›n içinde. ‹flte o zaman bafllad› kirlenme. Masum çözüm aray›fllar›, düzenin içinde kurumlaflan kafalar yaratt›. O zaman, onlar gibi konuflmaya bafllad› sol. Bir yanda devrimciler, beylik kelimelerle bildik fleyleri anlat›yordu. Bir yanda da yepyeni g›c›r g›c›r cümlelerle konuflulanlar vard›. Risksiz, bedelsiz ama ayn› etiket. Ucuza yan sanayi elektronik eflya sat›n almak gibi bir fleydi. Ucuzlu¤uyla göz kamaflt›r›r ama prize tak›nca elde mi patlar yoksa nerede bilinmez bir durum. Demifl ya flair, “Kelimeler kanat›r yaray›” diye. ‹flte öyle kanad›k biz, onlar konufltukça. Ad›m ad›m, damla damla kanatt›lar bizi. Ne kendileri bildi kanad›¤›m›z› ne de söyledi¤imizde dinleyip anlad›lar. En eski sözdür, “Bu sizin tuttu¤unuz yol, yol de¤ildir.” Eski ya, kulak asan olmad›. Ak›llar›na fleytan girmiflti bir kez. Dilin kabahati yok ki, ak›l ne buyurursa onu söyler dil. “Dil bilmek, silah kullanmay› bilmektir.” demifl ya yazar. Be hey adam, o si-
tav›r
tart›flma
lah bize mi? ‹lk bizi mi vurmak geldi içinden? Gencecik bir k›z. Parça parça olmufl bedeni. Faks makinelerinden ak›yor ka¤›tlar. “‹flte bizimkiler!” diyoruz. Belki bu sefer anlam›fllard›r. Yok o¤lu yok. Bir kere de mi anlamazs›n›z ac›dan? Bir kere bile mi içinizden bir fleyler kopmaz? K⤛tlardan bildik cümleler ak›yor. Bildik ama düflmandan duydu¤umuz cümleler. Nerelerde ö¤rendiniz ki bunlar›? Mamak’ta m›? Tek s›ra halinde koflarken mi ezberlettiler size bunlar›? Gencecik bir k›z. Belki de k›z›n›z yafl›nda. Anlad›k! Tabutunda omzunuz yoktu. Anlad›k, mezar›na bir avuç toprak atmad›n›z ama bu neyin zehri? Nerede böldünüz de çatal ettiniz dilinizi? Biz de gördük o y›kand›¤›n›z dereleri ama pis kokma pahas›na bas›p geçtik yan›ndan. Bir kazan suyu odun ateflinde ›s›t›p temizlenmek yetti bize. Siz nas›l buland›n›z bunca çamura? Gencecik bir k›z, Semiran. Ad› belki kalmam›flt›r akl›n›zda. Komplolardan yer kalm›flsa, belki tutmuflsunuzdur akl›n›zda. Semiran’d› ad›. Biz bilir, biz tan›rd›k onu. Hangi yoksulun can›n› yakmak isterdi ki? Biz bilir biz tan›rd›k. Siz belki tan›mazd›n›z ama nas›l da unuttunuz binlerce Semiran’›. Nas›l da bast›n›z kemiklerine? Dilinize dolad›klar›n›z, en sevdiklerinizi de yaralard›, akl›n›za bile gelmedi. Semiran ve onun düflünceleri. Bir vuruflta karalamak hangi ahlakta var ki solun ahlak›nda olsun. Düzende bu var kabul ama onun ahlak› bize k›stas m›? Elini vicdan›na koyan hangi kifli der ki bu düzende ahlak var diye. Me¤er yüzümüzü kara ç›kard›lar. Onlar bile, bizim dürüstlü¤ümüze kara çalamayacaklar›n› bilip, “Bu bomba yanl›fl yerde patlad›.” dedi. Do¤ru, bomba yanl›fl yerde patlad›. Amiyane tabirle, sizin demeçlerinizde patlad›. Sizin akl›n›zda patlad›. Ondan sonra etrafa da¤›lan Semiran’›n etleri de¤ildi. Etrafa, kirlenmifl düflünceler da¤›ld›. Birimizin bile e¤ilip yüzüne bakmayaca¤› düflünceler... K›s›tl› alg›lar›m›zla kavrad›¤›m›z› düflündü¤ümüz fleylerin, gerçek yap›lar› hakk›nda acaba ne biliyoruz? Gerçe¤in tümünü anlad›¤›m›za emin miyiz? (a.g.e)❏
“Bu, k›rm›z› karanfillerin öyküsüdür...”
Y›l 1984, 8 Haziran Cuma. Anlat›yor karanfiller, açl›¤›n türküsüyle 57. günlerini; “Metris’ten getirilen ve 50. günde b›rakan arkadafllar taburcu edildiler. Bir nevi cezaland›rma. De¤il asker karavanas›, perhiz yeme¤i dahi yiyemeyecek durumdalar. Moralleri iyi. Gittikten 5–6 gün sonra destek açl›k grevine bafllayacaklar. Ayr›l›rken biri a¤l›yor. Hofl bir durum de¤il. Duygular› duygusall›¤a dönüfltürmemek gerek. Ö¤lene do¤ru gittiler. Koridor penceresinden Tayfun Özkök’ü gördük. Yürüyerek geldi¤i için sinirlendik. ‘Hiç bir düflman bu kadar alçak olamaz’ diyen yoldafllar var. Tayfun pürnefle. Tüm neflesini ko¤ufla yay›yor. Ko¤ufl dü¤ün evi havas›na giriyor. Morali çok yüksek. Kendisi gelmek istememifl, ‘60. günlerde ölüm olur’ diye tutuflan cezaevi idaresi getirmifl. ‘Sedyeye ben yatmak istemedim, son enerjim kalana kadar yata¤a düflmemeye kararl›y›m’ diyor. Moral dopingimiz oluyor. Akflam ko¤ufla saks› içinde yap›lm›fl büyükçe bir çiçek geldi, bugünkü ziyaretçiden. Kartuflunda “Yaflamay› çok sevenlere sevgi ve sayg›lar›mla.” yaz›yor. Duygular›m›z dalgalan›yor... Uzaklara gidip çarp›yor, duygular topluyor, getiriyor
bize... Evet, ilginç bir paradoks... Hep yaflam› en çok sevenler ölüme rahat, kolay gidiyor. Nice direniflçi, özgürlük savaflç›s›n›n ölüme giderken yaflam için söyledikleri bilincimizi dolduruyor. Evet, onlar da bizim gibi yaflamay› seviyordu.” Bu, insanlar›n ölüme direniflinin türküsüdür... Saks› içinde çiçek. Karanfil kan k›rm›z›s›. Yaflamay› çok sevenlere, sevgi. Yaflamay› çok seven Sevgi. Sevgi Erdo¤an. Yaflamay› çok seviyorum,u¤runa ölecek kadar... Nefes al›fl› zorlaflm›flt›. Gözleri yar› aç›k, derin derin nefes al›yordu. Bilinci çoktan kapanm›flt›. Düfller görüyordu. An›lardan parça parça görüntüler geliyordu gözlerinin önüne. Uzun dalgal› saçlar›n› örmüfltü. Güneflli bir haziran günüydü. Elinde saks› içinde bir demet karanfil vard›. Hastaneye yaklafl›yordu heyecanla. Birden alevler kaplad› gözünün önünü, gözler... Gözler atefl y›rtan. Berrin ve Yasemin... ‹stem d›fl› h›r›lt›l› sesler ç›kard›. Bir ana, ›slak bir bezle dudaklar›n› sildi Sevgi Abla’n›n. Hastanenin önünde dikiliyordu. Elinde karanfil, kap›ya yaklaflt›. Ziyarete girecek analar sab›rs›zl›kla o¤ullar›n› görmek için bekliyorlard›. Bir ana yak›n›yordu; “Çok zay›flam›flt› son gördü¤ümde, aha fluncac›k kalm›flt›” dedi Sevgi Abla’n›n elindeki karanfilin bir dal›n› gösterip, gülümsedi. Siren sesi böldü görüntüleri. Temmuz’un 12’si, ambulansa kanlar içinde tafl›yorlar efli, yoldafl›, ‹brahim Erdo¤an’›. Öfke, ac› kol geziyor damarlar›nda. “Hay›r bir tek yafl göremeyecekler gözümde.” ‹brahim. S›rayla giriyorlard› ziyaretçiler hastane kap›s›ndan. O giremedi. Efline ve tüm direniflçilere selam gönderecekti karanfillerle. Bir kartufla “Yaflamay› çok se-
denef demiray
deneme
venlere sevgi ve sayg›lar›mla.” yazd›, çiçeklerin aras›na yerlefltirdi. Analardan birine verdi iletmesi için. Analar... Taksim an›t› kapkara dikildi karfl›s›na. Analar hayk›r›yordu; “Yaflas›n Ölüm Orucu Eylemimiz!” Cuntaya ra¤men, bask›ya, zulme ra¤men hayk›r›yordu analar. Siyah bir çelenk b›rak›yorlard› meydana. Dalgalan›yordu duygular›... Uzaklara gidip çarp›yor, duygular toplay›p getiriyordu. ‹lginç bir paradoks... Hep yaflam› en çok sevenler ölüme rahat, kolay gidiyordu. Nice direniflçinin, özgürlük savaflç›s›n›n ölüme giderken yaflam için söyledikleri bilincini dolduruyordu. Onlar da bizim gibi yaflamay› seviyordu. Saks› içinde bir buket karanfil tak›ld› gözüne. “Yaflamay› çok sevenlere sevgi ve sayg›lar›mla.” Uzand› yavaflça. Gö¤sünün üzerindeki eli, yata¤›n›n yan›na düfltü. Gün karanfile kesti. Önce anlamad›lar. Önce nefesini, sonra nabz›n› kontrol ettiler. Art›k durmufltu nefes al›fl›. “Bafl›m›z sa¤ olsun; Sevgi Abla flehit düfltü.” “Direnifl, ölüm ve yaflam” diye m›r›ldand› hafifçe Sergül. 19 Aral›k... Ve sald›r›n›n ilk saatleri. Fidan sar›l›yor, vedalafl›yor Sergül Albayrak’la. Fidan’›n gözleri gözlerinde, ‹bo’nun, Apo’lar›n, Haydar’lar›n... Ölüme yatt›lar yine tak›p Sevgi Erdo¤an ismini yakalar›na k›pk›rm›z›... Ölüme yatt› bizimkiler. Saks› içinde bir buket karanfil getirdiler bafluçlar›na. Kartuflunda “Yaflamay› çok sevenlere sevgi ve sayg›lar›mla.” yaz›yordu. Duygular› dalgalan›yordu... Uzaklara gidip çarp›yor, duygular topluyor, getiriyordu... ‹lginç bir paradoks... Hep yaflam› en çok sevenler ölüme rahat, kolay gidiyor. Nice direniflçi, özgürlük savaflç›s›n›n ölüme giderken yaflam için söyledikleri bilinçlerini dolduruyordu. Evet, onlar da bizim gibi yaflamay› seviyordu...❏
5
köfleli ve yuvarlak uvarlak de¤il, köfleli olmak gerek. Köflelerimiz, köfle tafllar›m›z olmal›. Ve hatta bugünün dünyas›nda köflelerimizin uçlar› sivri, hassas ve keskin olmal›. Yoksa… Yuvarlanmak ve yuvarlak olmak kaç›n›lmaz olur, oluyor… Soka¤›n dili, yuvarlak olmaya kötü anlamlar yükler. Anlafl›l›r; zira hem öyle, hem böyle olmak iyi de¤ildir. Köfleli olmak ise küçük burjuva reformist çevrelerde negatif bir anlam tafl›r. Öyle ki bir tür k›nama ve hakir görme deyimidir bu. Bu deyime negatif bir anlam yükleyenlere ve baflkalar›n› bu deyimle elefltirilenlerin gerçe¤ine bakt›¤›m›zda, bir kez daha köfleli olman›n gereklili¤i görülür. Köfleli olmak, en özet ifadeyle ilkeli olmakt›r. ‹lkeleriniz,köflelerinizdir. Yoksa, zaten yuvarlan›rs›n›z. Giderek yuvarlakl›k hayat biçiminiz olur ve el att›¤›n›z her konuya, karaktere dönüflen yuvarlakl›¤›n›z› tafl›rs›n›z. Böylece do¤ru olabilecek bir ifli dahi yanl›fl yapars›n›z. 8 A¤ustos tarihli Radikal ‹ki’ deki Aytekin Y›lmaz imzal› yaz›y› okudu¤umuzda, böyle bir yuvarlakl›¤a daha tan›k olduk. ‹lgili yaz›dan ö¤rendi¤imize göre, kimi yay›nevleri (Belge, Metis) Sezai Sar›o¤lu, Aytekin Y›lmaz, Müge ‹plikçi’nin editörlü¤ünde bir “proje”ye bafll›yor. Projenin amac›, Aytekin Y›lmaz’›n aktar›m›yla “Cezaevlerindeki entellektüel alan›n kap›s›n› biraz daha açmak, duvarlar›n aras›na s›k›flm›fl birikimi d›flar›ya tafl›mak.” ‹flte bu amaçla, tutsaklardan fliir, öykü vb. çal›flmalar›n› istiyorlar ki bunlar› bir antoloji olarak yay›nlayacaklarm›fl… Yuvarlakl›k bunun neresinde de¤il mi? ‹lkesizlik ve ahlaks›zl›k, bu projenin neresinde?
Y
6
Öyle ya, “duvarlar›n aras›na s›k›flm›fl” oldu¤u söylenen birikimi d›flar›ya tafl›ma çabas› takdire flayan! Keflke bu kadar masum ve do¤ru olsayd›. Dedik ya, ilkeleriniz yoksa do¤ru olabilecek bir konuda bile yanl›fla yuvarlan›rs›n›z. E¤er yuvarlakl›k tercihinizse, bunu bilinçli yapars›n›z. Yukar›da bahsedilen proje sahiplerinin, bunu bilinçli yapt›¤› malum. Zira, herhangi bir fleyi bilinçsiz yapamayacak kadar kula¤› kesiktirler… O halde sormak gerekiyor; bayram de¤il seyran de¤il, bu yuvarlak reformist-
ler, tutsaklar› niye öpmeye çal›fl›r? Halbuki, Sezai Sar›o¤lu’nun deyimiyle çoktand›r “ayr› mahallenin çocuklar›yla” ya da Aytekin Y›lmaz’›n, küfür edebiyat› içindeki müstesna yerini bulan “Labirent’in Sonu” isimli kitab›nda karalad›¤› devrimci, yurtsever tutsaklarla art›k ne hebas›, ne ifli, ilgisi olabilir ki? Elbette, devrimci tutsaklar›n entelektüel üretimleri tecrit alt›nda da sürüyor.
ümit zafer
elefltiri
Tüm engellemelere ra¤men ve can bedeli hem de. Kuflkusuz, söz konusu projenin sahipleri bunlarla alakadar de¤ildir. Oysa dört y›ld›r süren ölüm orucu, yok edilmek istenen düflünce ve idealler içindir. Böyle oldu¤u içindir ki “duvarlar›n aras›na s›k›flm›fl” say›lan üretim, can bedeli sürüyor ve savunuluyor. Fakat, bunu de¤erlendirmek, ayr› mahallenin çocuklar› olduklar›n› ilan edenlere ve “Labirent’in Sonu”ndaki düzene kapa¤› atanlara m› kal›yor? Belki kaba olacak ama bu tiplerin idrar› ilaç olsa, hiçbir yaraya iflemezler. O halde nereden ç›kt› bu içerdeki entellektüel birikime kap› aralamalar falan?.. Sorunun cevab›n›, Aytekin Y›lmaz’›n ayn› yaz›s›nda buluyoruz asl›nda: “… Projeye, Avrupa Kültür Fonu’ndan ve Avrupa ‹nsan Haklar› ve Demokrasi Program›’ndan maddi destek sa¤land›…” Konu anlafl›lm›flt›r! Ne kadar fonland›klar›n› flimdilik bilmiyoruz. Nedense yazmam›fllar bunu! Anlafl›lan esas dert, duvarlar›n aras›na s›k›flm›fl entellektüel birikimden çok, AB fonlar›na s›k›flm›fl bir miktar euro… O entellektüel birikimi, “F Tipi duvarlar›n›n aras›nda ezmeye çal›flanlar›n ak›l hocas› ve hamisi AB’den - ki o AB, 117 insan›n kan›na girmifltir- fonlan›p, böyle bir proje alt›na imza atmak, ahlaks›zl›¤›n dik alas›d›r. Böyle bir ahlaks›zl›k için yusyuvarlak olmak gerekir. Ne diyelim çukurun dibi, yuvarlakl›¤›n da sonu yok. Ve lakin özgür tutsaklar›n köfleleri sivri ve keskindir. Öyle ya da iflte böyle törpülemeye çal›fl›lanlara batar. Ve dahas›, “Labirent’in Sonu”ndaki düzeni keflfedenlerin harc› de¤ildir o birikimi tafl›mak. Çaplar›, projeleri ve yürekleri yetmez, 117 kez d›flar› ç›kan o birikime…❏
nurcan y›ld›r›m
elefltiri
r eklamlar ve cola turka aklafl›k bir y›ld›r televizyon ekranlar›nda Cola Turka reklamlar›ndan geçilmiyor. Elbette bir mal›n reklam›n›n yap›lmas›nda flafl›rt›c› bir durum yok. Pazar ekonomisinin bir sonucu olarak, reklam art›k her gün, her yerde karfl›m›za ç›k›yor. Bütün bunlara ra¤men, bu reklam› yapt›ran flirket Ülker; reklam›n slogan› “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ve reklam›n yönetmeni de Sinan Çetin olunca, bu reklam üzerine birkaç söz söylemek de kaç›n›lmaz oluyor. Reklamlar›n neyi hedefledi¤ini anlatmaya gerek yok. Tüketim kültürünü yaratman›n ve bir mal› pazarlaman›n en önemli araçlar›ndan biri olan reklam, art›k bütün ülkelerde bir sektör olarak karfl›m›za ç›k›yor. Emperyalist ülkelerdeki reklam pazar›n›n gücü ve büyüklü¤ü ile k›yasland›¤›nda Türkiye’deki reklam sektörünün çok yeni ve geri oldu¤u görülüyor. Buna ra¤men son y›llarda büyük bir pazar yarat›ld›¤› da ortaya ç›k›yor. ‘90’l› y›llar›n bafl›nda, özel televizyonlar›n bir mantar gibi yay›lmas›yla reklam sektörü de geliflti. Bu gün bu alanda çal›flan birçok ajans-flirket var. Her gün yeni bir reklamla karfl›m›za ç›k›yorlar. Baz›lar›na gülüp geçiyoruz, baz›lar›na bakm›yoruz bile ama Cola Turka reklam›nda oldu¤u gibi baz›lar›na da “bu kadar da olmaz ki!” diyoruz. Ülkemizde, kafalarda yer etmifl boykotlar Coca Cola boykotlar›d›r. 1960’lar›n sonunda, gençli¤in ba¤›ms›zl›k, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde en çok ses getiren eylemi 6.Filo’ya karfl› yürüttü¤ü kampanya ve Coca Cola boykotu olmufltu. Coca Cola, sömürgecili¤i, iflbirlikçili¤i ifade eden en önemli araçlardan biri haline geldi. Daha sonraki y›llarda da emperyalizme, sömürgecili¤e karfl› mücadelede, dönem dönem Coca Cola boykotlar› gündeme geldi. Coca Cola boykotlar› henüz haf›zalardan silinmedi¤i için, Cola Turka piyasaya sürüldü¤ünde, kampanyas›n› bunun üzerine oturttu. “Coca Cola insanlar› Amerikan’laflt›r›yorsa, biz de yüzde yüz Türk kolas›yla, Amerikal›lar’› Türklefltiririz” dercesine insanlar›n milliyetçilik duygular›n› sömürerek piyasaya girdi. Hat›rlanaca¤› üzere, Cola Turka’n›n ilk reklam› Amerika’da çekilmiflti. Cola Turka içen Amerikal›lar, bir anda Türklefliyordu. Amerikal› oyuncularla çekilen bu ilk reklam kampanyas›nda, Cola Turka içen Amerikal› ailede baz› de¤ifliklikler oluyor, baba b›y›k b›rak›yor, anne dolma yap›yor, sokaktan sat›c›lar geçiyor, seyahate gidenin ard›ndan su dökülüyordu. K›sacas› Amerikan ailesi evrimleflerek Türk geleneklerine, yaflam biçimine uygun bir aile durumuna geliyordu. Hatta ifl biraz daha ileri götürüldü ve
Y
Amerikal› aile, Onuncu Y›l Marfl›’n› da söyleyerek sonunda Türkleflmeyi baflard›! Asl›nda, “Yüzde Yüz Türk Ürünü” slogan›yla yola ç›k›p, Amerikal›lar’› Türklefltirme iddialar›yla piyasaya sürülen Cola Turka, hammaddesi Amerika’dan getirilip Türkiye’de suland›r›l›p, fliflelenerek piyasaya sunulan bir Amerikan kolas›ndan baflka bir fley de¤ildi. Reklamda önemli olan, gerçekler de¤ildir; mal› nas›l pazarlayaca¤›d›r. Bunun için, her türlü yalan, manipülasyon mübaht›r. Cola Turka’y› piyasaya süren islami sermayenin önemli temsilcilerinden olan Ülker grubudur. Bu islamc› çevrelerin büyük ço¤unlu¤unda kendisini gösteren takiyyeci anlay›fl, islami sermayenin mal›n› pazarlama yöntemlerinde de kendisini gösteriyor. ‹slami sermayenin sömürgecili¤e karfl› oldu¤u, yalandan baflka bir fley de¤ildir. K›sa sürede, ABD ile iflbirli¤ini, IMF politikalar›n› en az TÜS‹AD kadar savunur duruma gelmifllerdir. Bu nedenle reklamlar›ndaki milliyetçilik vurgusu, takiyyeci anlay›fllar›n›n bir sonucu olarak ortaya ç›kan, insanlar›n milliyetçilik duygular›n› sömürmekten baflka bir fley de¤ildir. Cola Turka’n›n son reklam kampanyas›n›n slogan› ise yaz›n›n bafl›nda da belirtti¤imiz gibi “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”. Reklamda savafl tatbikat›n›n tam ortas›nda olan bir asker Cola Turka içince silahlar›n› oldu¤u yerde b›rak›p bar›fl› seçiyor. Reklamda Irak’ta iflgalci Amerikal› askerlere Cola Turka içirtip, bar›fl› seçmesini istemifller. Herhalde tek dostlar›, vazgeçilmez müttefikleri Amerika’y› fazla k›zd›rmak istememifl olmal›lar. Reklamda tatbikat yapan bir askere Cola Turka içirilip bar›fl› seçmesi sa¤lan›yor ama çöl görüntüleri ve askerin üniformas›n›n Amerika askerlerinin elbiselerine benzetilmesi, yine askerin silah›, donan›m›ndaki benzerliklerle bilinçli bir tercihin ürünü olmal›. Bu defa da takiyyecili¤in farkl› bir biçimi görülüyor reklamda. Halk›n yüzde doksan beflinin emperyalist savafla ve Irak’taki iflgale karfl› oldu¤u bir ülkede, halk›n bu duygular› yine sömürülmek isteniyor. Cola Turka’n›n da¤›t›m flirketinin ortaklar›ndan biri Tayyip Erdo¤an’d›r. AKP hükümetinin Irak iflgali öncesinde bu iflgale kat›lmak için meclisten savafl teskeresi ç›karma çabalar›n›, Irak’ta ölecek askerlerin kan› karfl›l›¤›nda yap›lan dolar pazarl›klar›n› herkes biliyor. Mecliste kendi milletvekillerine bile zorla savafl karar› ald›rmak için ç›rp›n›p duran, iflgale kat›lmak için Amerika’ya yalvaran bir hükümetin ne kadar savafla karfl› oldu¤u, ne kadar bar›fl istedi¤i ortadad›r. ‹flgal sonras›nda da Irak’a asker göndermek için Amerikan yönetimine yalvar›p durmaktan
geri durmad›klar› da s›r de¤ildir. Ülker grubu ile hükümetin farkl› kulvarlarda olmad›¤›, sadece Baflbakan’›n Cola Turka’n›n da¤›t›m flirketine ortakl›¤› ile s›n›rl› de¤il. AKP’ yi seçimlerde en çok destekleyen, finanse eden Ülker’dir. Yine aralar›nda düflünce, inanç, para, ç›kar iliflkileri gibi kader ortakl›¤› yapmalar›n› gerektiren ortakl›klar vard›r. Bu nedenle hükümetin yapt›¤› iflgal 盤›rtkanl›klar›nda, Müslüman olduklar›n› söylemelerine ra¤men, Müslüman Irak halk›n›n Amerika’n›n ç›karlar› için katledilmesinde, Ülker grubunun da iste¤i ve çabas› vard›r. Bu nedenle reklamdaki “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” slogan› takiyyeden baflka bir fley de¤ildir. Sinan Çetin mi? 12 Eylül sonras› bir ara çekti¤i “Prenses” filmiyle devrimcilere küfrederek burjuvazinin, 12 Eylülcüler’in kendisinden beklediklerini bofla ç›karmayarak, rüfltünü ispat etti. fiimdilerde ara s›ra film çekse de daha çok reklam filmlerinde hünerini gösterip, burjuvazinin mal›n› daha iyi pazarlama telafl›nda. Amerikal› ama Türk gibi yaflayan, konuflan aile tiplemesini Leman çizerlerinden Soner Günday’dan çald›¤› da ortaya ç›kt›. Elle tutulan hiçbir yan› kalmam›fl bu adam, bundan sonra da -Cola Turka reklam›nda oldu¤u gibi- paray› veren oldu¤unda (zaten para için kiflili¤ini çoktan satm›flt›r) islami sermayeye hizmet etmek için elinden ne gelirse yapmaktan çekinmeyecektir.❏
7
koyunun olmad›¤› yerde keçiye michael moore demek... ichael Moore’un, Cannes’da Alt›n Palmiye kazanan belgesel filmi “Fahrenheit 9/11”, henüz ülkemize gelmedi ama izleyenlerin övgüye bo¤mas› burada da filme beklentiyi epey artt›rm›fl durumda. Michael Moore’un muhalif kiflili¤i, bir önceki filmi “Bowling For Columbine” ile ald›¤› Oscar, törende yapt›¤› savafl karfl›t› konuflma, bu film üzerindeki merak› da artt›ran faktörlerden. Filmin yap›m aflamas›nda duyduklar›m›z, Amerikan yönetiminin filmi dolayl› olarak engelleme çabalar›, tüm bunlar filmi bir anda efsanevi bir havaya soktu. Hal böyleyken biz de merakla bekledik filmi. Kabul etmek gerekir ki karfl›m›zda etkileyici bir film var. Fakat karfl›m›zda, sözünü tamamen Bush’a söylemek üzere kurgulanm›fl, böyle olunca da ekseni konusunda s›k›nt› yaflayan bir film duruyor. Geçti¤imiz ay, konser vermek için ülkemize gelen ünlü flark›c› Joan Baez, Michael Moore’u günümüzün Bob Dylan’› ilan etmiflti. Filmi izledikten sonra ilk akl›m›za gelen bu de¤erlendirme oldu. Bu de¤erlendirme karfl›s›na filmi koyunca, orada biraz durmak gerekti¤ine kanaat getirdik. fiöyle ki karfl›m›zda “hofl” bir film var. Hofl... Bu tabir flöyle zamanlarda çok kullan›l›r. Fikriniz sorulur da diyecek söz bulamazs›n›z ya hemen bu söze sar›l›rs›n›z. ‹flte öyle bir an vard›r. Bizim “hofl”, birebir böyle olmasa da benzer yanlar tafl›yor. “Fahrenheit 9/11”, özellikle birinci yar›s›nda, 11 Eylül’e bak›fl›yla neredeyse sa¤c›, elefltirdi¤i Bush politikalar›yla paralel bir politika yap›yor. 11 Eylül’ü yaratan sebepler sorgulanm›yor. Aksine, 11 Eylül’e komplocu bir bak›fl at›l›yor. Bush, Bin Ladin ailesini neden kaç›rd›? Babas› onlarla ne gibi iliflkiler içindeydi? Taliban he-
M
8
yeti olaydan birkaç ay önce Amerika’da nas›l a¤›rland›? Bunlar neredeyse filmin bir saatini al›yor. Bunlardan geriye, koyu bir Bush karfl›tl›¤›, s›k› bir Demokratç›l›k kal›yor. Yukar›da de¤inilen noktalar, de¤inilmesinde bir problem olmayan noktalard›r kuflkusuz ama burada saplan›p kalmak, Bush bir asker kaça¤› m› de¤il mi buna s›k›flmak, filme yüklenen misyonla uyuflmuyor. Hele ki son günlerde Cumhuriyetçiler’in Kerry’e karfl› yürüttü¤ü kampanyadaki Vietnam Sendromu düflünüldü¤ünde binin bir Amerikan tarz› oldu¤una kanaat getiriyoruz. ‹ktidar veya muhalif olsun farketmiyor, amerikan elefltiri tarz› bu. Araflt›r, kar›flt›r, karala... Filmin ikinci bölümü ise k›smen daha genifl bir pencereden bakan bir perspektife sahip. Özellikle Irak iflgali, Amerikan ordusunun yap›s› gibi konularda çarp›c› noktalara de¤iniyor. Yaln›z, bugün gelinen noktada muhalefet olman›n da dili oldukça de¤iflti¤i için k›staslar oldukça geriye çekilmifl durumda. Gerek Amerika gerekse Avrupa’dan ç›kan sert muhalif filmleri izleyebilecek döneme yetifltik. Belki yeni kuflaklara oranla biraz daha flansl›y›z. fiimdi daha yumuflak bir dönem yaflan›yor. Emperyalistlerin politikalar› ve sald›r›lar› sertlefltikçe muhalefet edenler yumuflama e¤iliminde. Böyle olunca da zaman›nda “kendi halinde” diye tabir edilecek üretimler, flimdi el üstünde tutuluyor. “Fahrenheit 9/11” asla kötü bir film de¤il ama hayranlar›n›n yaklaflt›¤› gibi, keskin bir Amerikan politikalar› karfl›t› da de¤il. Bush karfl›t›? Evet. Yer yer Amerikan politikalar›na dokunsa da bunu ne yap›p edip Bush’a ba¤l›yor. Güncel olmas› yan›yla dikkatleri üzerinde yo¤unlaflt›rabiliyor ama bir yandan da büyük bir f›rsat› kaç›r›yor. 11 Eylül ve Irak iflgali gibi iki büyük
ibrahim köro¤lu
sinema
olay› sadece Bush üzerinden anlatarak kal›c› bir film olma flans›n› yitiriyor. Diyelim ki Bush seçimi kaybetti. Ne olacak? Ne Amerikan politikalar› de¤iflecek, ne iflgal sona erecek. O zaman Michael Moore yeni süreci nas›l anlatacak? Bir söz de Fahrenheit’in afili hayranlar›na! Anlafl›lan yeni süreçlerine yeni idoller arayan köfle yazarlar› ve bir sürü yorulmufl, kendilerine Michael Moore’u bafltac› yapm›fl. Biliriz. Bunlar her dönem bir idol yarat›r. Sonra da ya o idol beklentilerine cevap vermedi diye onu alafla¤› eder ya da kendilerine yeni bir yörünge tutturup yeni hayatlar›n›n idollerini yarat›rlar. Eskisi mi? Eskisi e¤er kendini bu övgülere kapt›rm›flsa “lök” gibi kal›r orta yerde. Biz mesafeli bir yerden söylüyoruz. Maalesef koyun yok. Olmay›nca ne yapal›m keçiye Michael Moore diyor, filminden tat almaya bak›yoruz.❏
mustafa do¤ru
an›
hac› bektafl flenlikleri ve 117 insan...
Bu y›l 41.si düzenlenen geleneksel Hac› bektafl Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri’ne kat›lmak üzere, aralar›nda Temel Haklar ve Özgürlükler Derne¤i, Grup Yorum, ‹dil Kültür Merkezi, Ekmek ve Adalet Dergisi, Gençlik Dernekleri Federasyonu, TAYAD ve ‹stanbul’un de¤iflik mahallelerinden arkadafllar›m›zla birlikte ‹stanbul’la yola ç›kt›k. Çocuklarla birlikte 54 kifliden oluflan kafilemiz, Anadolu’nun dört bir yan›ndan Hac›bektafl’a gelecek olanlarla kavuflman›n sab›rs›zl›¤› içerisindeydi. Coflkumuzu, k›sa molalarda çekti¤imiz halaylara da apaç›k görebiliyorduk. Sabaha do¤ru Hac›bektafl’a ulaflt›k. Etkinliklere kat›l›m›n, önceki y›llara oranla düflük oldu¤unu gözlemledik. Bunda baz› alevi derneklerinin, kendilerine platformda söz hakk› tan›nmamas›n› protesto ederek, flenliklere kat›lmama karar› almas›n›n da pay› var. Baz› sanatç›lar da bu tavr› destekleyerek Hac›bektafl’a gelmedi. Yapt›¤›m›z ilk ifl; sol yay›nlar ve dergiler için haz›rlanm›fl standlar›n bulundu¤u yere giderek kendi haz›rl›¤›m›z› yapmak oldu. Önceki y›llara göre çok daha geride ve gözlerden ›rak bir yer ay›rm›fllar bize. Hac›bektafl flenliklerinde, ilk gün sabah erken “devlet erkân›” gelir, konuflmas›n› yapar ve Hac›bektafl’tan kaçarcas›na ayr›l›r. Bu al›fl›ld›k bir durumdur. Her y›l kendilerini gösterir, propaganda yapar ve çeker giderler. Bu y›l, Ahmet Necdet Sezer ve Tayyip Erdo¤an’›n gelmeyece-
¤ini aç›klad›¤› flenliklere, yaln›zca Kültür Bakan› Erkan Mumcu kat›ld›. Erkan Mumcu’nun gelifli ve gidifli o kadar h›zl› oldu ki, bunu takip etmek neredeyse imkans›zd›. ‹flini bitirdikten sonra kaçarcas›na kasabadan ayr›ld›. Öncesinde resmi programa al›nmayan Grup Yorum, daha sonra belediye taraf›ndan davet edilmifl, Belediye Meydan›’nda konser vermek üzere programa al›nm›flt›. Belediye Baflkan›, flenliklere boykotlar›n ard›ndan oluflan bofllu¤u bir anlamda Grup Yorum’u kullanarak doldurmaya çal›fl›yor. Görünen o ki Grup Yorum da buna izin vermek istemiyor. Belediye Baflkan›, Grup Yorum’la yapt›¤› görüflmelerde bu düflüncesini “Ç›kaca¤›m televizyon kanallar›na ve röportaj yapaca¤›m gazetelere, ‘flenlikleri kendi ç›karlar› için boykot edenler de var, fakat bizi sahiplenen Grup Yorum gibi topluluklar da var’ diyebilir miyim?” diyerek aç›kça ifade etmifl. Grup Yorum, orada oldu¤u sürece dikkatli davranarak bu amaçla kullan›lmaktan kaç›nd›. Gün içerisinde TAYAD’l› analar “Bu ülkede 117 insan öldü, duydunuz mu?” yaz›l› önlükler giyerek, Hac›bektafl’› dolaflt›. Ölüm orucunda hayat›n› kaybeden evlatlar›n› anlatt›lar. Kampanyan›n çeflitli faaliyetlerine ilgi büyük. Tan›flmak, sohbet etmek isteyenler var. Özellikle TAYAD’l› Ailelerin hapishane katliamlar›yla ilgili haz›rlam›fl oldu¤u bülten insanlar› etkiliyor. Dergi sayfalar›nda gördükleri foto¤raflar, ne Irak’a
ne de bir Afrika ülkesine ait. Bu katliam görüntüleri kendi ülkesinin hapishanelerinden çekilmiflti. Grup Yorum, konserine K›z›lc›k fierbeti’yle bafll›yor. F Tipleri’ne, ölüm oruçlar›na iliflkin bir konuflma yapan grup, konuflmas›n› Hac› Bektafl Veli’nin bir sözüyle noktal›yor: “Bir olal›m, iri olal›m, diri olal›m.” Bu konserin ard›ndan belediye görevlileri, Grup Yorum’u ›srarla spor salonuna davet etti. fienliklerin baflka bir bölümünün devam etti¤i spor salonu izleyicisi de Yorum’u istemifl. Yorum bir konser de burada veriyor. Biri Hac›bektafl’ta kalmak üzere grubu ikiye bölen Yorum, kalanlarla birlikte Ege turnesi kapsam›nda Datça, Didim, Gümüldür ve Alt›noluk’ta yapaca¤› konserler için gece yar›s› kasabadan ayr›ld›. Hac›bektafl’ta kalan gruba Yorum kolektiflerinden Adana’da müzik yapan Grup Nisan Günefli’nin üç eleman› kat›ld› Çad›rlar›n haz›rlanmas›nda yaflanan sorunlar yüzünden geceyi geçirme konusunda sorunlar yaflan›yor. Ailelerin bir k›sm› evlere yerlefltirilerek en az›ndan onlar›n durumuna çözüm bulunuyor. Biz ise standlar›n etraf›nda, yerlere serdi¤imiz bezlerin, battaniyelerin üzerinde geceyi geçiriyoruz. ‹kinci gün… Gün boyu, AKP’yi, F tiplerini protesto etmek için yap›lacak tabut b›rakma eyleminin haz›rl›klar› sürüyor. Tabut haz›rland›, üzerine k›rm›z› bir bez çekildi ve 117. Ölüm
9
Orucu fiehidi Selami Kurnaz’›n foto¤raf› as›ld› tabutun önüne. Karanfiller, dövizler ve pankart da haz›r. Analar, baflörtüleriyle ve al›nlar›nda k›z›l bantlar›, üzerlerindeki önlükleriyle haz›rland› akflamki eyleme. Bas›n aç›klamas› metni de yaz›ld›ktan sonra, eylem saatini beklemeye geçildi. Standlara ilgi, her türlü engellemeye ra¤men yo¤un. Gelen insanlar ne yap›p edip standlar› bulmay› baflar›yor. Yabanc› konuklar›m›z da s›k s›k ziyaret ediyor standlar›m›z›. Merak ettikleri fleyleri ö¤renmeye çal›fl›yorlar. Eylem saati... Standlar›n oldu¤u yerde toplan›larak harekete geçiliyor. Standlar›n bulundu¤u soka¤›n bafl›nda bir polis noktas› var. Polisler telaflla geliyor. Ne yapaca¤›m›z› soruyorlar. Yürüyüfl yapaca¤›z, tabutu b›rakaca¤›m›z› ve ard›ndan bir bas›n aç›klamas› yapaca¤›z. Uzunca bir tart›flman›n ard›ndan yürüyüfl bafll›yor. Pankart, tabut ve sloganlarla meydan›n önüne kadar gelip tabutu b›rak›yoruz. Karanfilleri de tabutun üzerine koyuyoruz. Bas›n aç›klamas›n›n ard›ndan sloganlarla stantlar›m›za geri döndük. Eylemin ard›ndan, sokak konseri için haz›rl›klar yap›ld› ve konser stantlar›n bulundu¤u yerde bafllad›. Bu alan k›sa sürede doldu taflt›, kalabal›k soka¤›n bafl›ndaki alana geniflledi, polis rahats›z oldu. Konseri engellemek için minibüsler çal›flt›r›ld›, bir davulcu, davul çalarak gürültü yapmas› konusunda zorland›. Davulcu, “amirim dedi” diyerek aç›klad› durumunu! Konser yaklafl›k iki saat sürdü ve coflku, meydan konserlerinde yaflanan coflkuyu aratmad›. Gece... Yatacak yer konusunda bu kez haz›rl›kl› olman›n getirdi¤i rahatl›k var. Birçok aile ve genç evlere yerlefltirildi. Geriye kalanlar da yine bir gün önceden haz›rlanan kaba çad›rlarda geceyi geçirdi. Üçüncü gün… AKP önüne tabut b›rakma ve tekrar eylem yapma konusunda karar al›nm›flt›. De¤iflik kollardan ayn› anda AKP önünde bulufluldu ve tabut b›rak›ld›. Ard›ndan bas›n aç›klamas› yap›ld›. “Bu ülkede 117 insan öldü,
10
duydunuz mu?” yaz›l› pankart yine en önde. “Ölümlerin Sorumlusu AKP ‹ktidar›d›r”, “Yaflas›n Ölüm Orucu Direniflimiz”, “Kahramanlar Ölmez Halk Yenilmez”, “Katil ABD ‹flbirlikçi AKP”, “Sonuna Sonsuza Sonuncumuza Kadar Direnece¤iz” , “Tecriti Kald›r›n Ölümleri Durdurun” sloganlar› hayk›r›ld›. Polis, bu sefer geç kalman›n telafl›n› yaflad›. Eylemin sona ermifl olmas› gerginli¤i bitirmiyor. Polis, provoke etmek için u¤rafl›yor. Karfl›l›kl› itifl-kak›fl ve laflaflmalar… Polis eflli¤inde stantlar›n bulundu¤u yere dönüyoruz. Burada bir saat boyunca halaylar çektik, türküler söyledik. Tekrar toplu bir flekilde dergi da¤›t›m›na ç›kt›k. Daha sonra gruplar halinde Hac›bektafl’›n de¤iflik yerlerine geziler yapt›k. Deliklitafl’›, Çilehane’yi gezdik. Anadolu’da yüzy›llar boyunca analar›m›z›n yaflad›¤› ac›lar, ak›tt›klar› gözyafllar› sanki bu çile yerinde birikmifl. Bu kez ac›l› yürekli analar›m›z› karfl›lad› Bektafli topraklar›. Grup Yorum ve Ruhan Mavruk, akflam saatlerinde Mahzuni fierif Park›’nda bir fliir ve müzik dinletisi verdi. fienlikler sona erdi. Yola ç›kma vakti… Polis’in, Hac›bektafl’ta yapt›klar›m›z› içine sindirmedi¤i kesin. Kasaba ç›k›fl›nda otobüsümüzün önünü kestiler. Sonras› bildik bir senaryonun sahneye konmas›ndan baflka bir fley de¤ildi. Kimlik kontrolü yapacaklar›n› söylediler. Yap›lan kimlik kontrolü sonucunda ›srarla, verilen kimliklerin eksik oldu¤unu iddia ettiler. Herkesin oturmas› gerekti¤ini, ayakta kalanlar›n da rahat bir say›m yapmak için afla¤›ya inmesini istediler. Ayakta olup afla¤› inenler toplam 14 kifli. Toplam say›m›z ise geliflten daha fazla, 69 kifliydik. Afla¤› inen arkadafllar›n, yüzlerini otobüse dönmeleri istendi ama arkadafllar buna karfl› ç›kt›. Gazla, copla sald›r› bafllad›. Otobüsün kap›lar› aniden kapand›. D›flar› ç›kmak mümkün de¤il. D›flar›daki iki kifli gaz›n ve ald›klar› darbelerin etkisiyle bayg›nl›k geçirdi. Di¤er arkadafllar yaraland›. Yafll› aileler, küçük çocuklar ve ast›m rahats›zl›¤› olanlar var. Durumdan do¤al olarak etki-
lendiler. Polis bir süre sonra duruldu! Gözalt› olmayaca¤›n›, yaflad›¤›m›z bu olaylar›n ard›ndan bizleri topluca hastaneye götüreceklerini söylediler. Herhangi bir rapor, flikâyet ihtimaline karfl› yapt›lar bunu. Biz çevik otobüsüyle de¤il, kendi otobüsümüzle gidece¤imizi söyledik. Otobüste de teknik bir ar›za ç›kt›. Uzun bir bekleyifl bafllad›. Hava almak için d›flar› ç›kt›k. Çevik kordonu alt›ndaki bu bekleyifl esnas›nda yavafl yavafl türkü m›r›ldanmalar bafllad›. Sesler yükseldi, hep birlikte söylemeye bafllad›k. Otobüsün bagaj›ndan davul da ç›kt› geldi, bir arkadafl bafllad› davulu çalmaya. De¤iflik gruplar halinde her tarafta halaylar çektik. Çevik kordonu geniflletilmek zorunda kald›. Bir anda kendimizi yolun kenar›ndaki tarlada bulduk! Halay çeke çeke, türkülerimizi hayk›rd›k. Foto¤raflar çektik. Polis, “arkay› çekmeyin” dedi. Görünmek istemediler. Kimlik fotokopilerimizi istemifller, GBT kontrolü henüz yap›lmam›fl. Kabul etmedik ve onlar da vazgeçtiler. “Siz yolunuza biz yolumuza” deyip ayr›ld›lar. Çevre köylerden ve Hac›bektafl’tan destek için gelen arkadafllar›m›z yan›m›za ancak o zaman gelebildiler. Bölge tamamen kapat›ld›¤› için içeri girememifllerdi. Araçlarla bizleri parça parça köye götüreceklerini söylediler. “Gidelim bir fleyler yiyelim, dinlenin, yaral›lar dinlensin” diyorlar. ‹stanbul’a dönüfl yolunda köylüleri düflündük. Fedakar, vefal›, misafirperver... Yetmifl kiflilik bir kalabal›¤a hiç üflenmeden yemek haz›rlamalar› ve ellerindeki bütün yiyecekleri paylaflmalar›... Anadolu... ‹stanbul’a dönünce topluca Sultanahmet Adliyesi’ne gittik. Orada bizi bekleyen aileler ve avukatlar›m›zla birlikte yolda yaflad›¤›m›z sald›r›yla ilgili bir bas›n aç›klamas› yapt›k. Hac›bektafl flenlikleri de, Munzur festivalinde oldu¤u gibi analar›n hayk›r›fllar›yla yank›land›. Sansür duvar›n› bu hayk›r›fllarla parçalamak için çal›flt›k. Bedenler yok oluyor, hapishanelerde zulüm sürüyor. Daha ne kadar insan›n ölmesini bekleyece¤iz?❏
özgür flen
elefltiri
rock, rocka karfl›...
üzik dünyas›nda “rock” ve “festival” kelimelerini çok s›k duymaya bafllad›k. K›sa aral›klarla büyük konserler düzenleniyor, festivaller yap›l›yor. Bu s›ra d›fl› geliflmenin öncülü¤ünü yapanlar aras›nda “Rock’n Coke” da var. Rock’un Coke’un yan› s›ra alternatif olma ya da ‘yeni’ keflfedilen bu piyasadan pay kapma mant›¤›yla baflka baflka rock festivalleri de düzenleniyor. Bu festivallere, özellikle Avrupa’da bira flirketleri sponsor olurken, ülkemizde “bira”n›n “kola”ya dönüfltü¤ünü görüyoruz. Coca Cola, Pepsi Cola, Mekke Cola, Cola Turka... Tabi kola flirketleri ço¤ald›kça isim ve dolay›s›yla piyasadan pay kapma yar›fl› da art›yor. Coca Cola daha fazla para kazanmak için rock festivaline sponsor olarak bu yar›fl›n en önünde olmak istiyor. Marjinalleflme tehlikesindeki rock da bu festivallerle büyümeye çal›fl›yor. Festivaller, müzik ve içecek endüstrilerinin aç›k bir iflbirli¤i sonucu karfl›m›za ç›k›yor. Rock’n Coke’un mant›¤› bu flekilde bak›ld›¤›nda anlamak zor de¤il. Bir emperyalist flirketin kasas›na daha fazla para ak›tmak için yap›lan bir faaliyet diye özetlene-
M
bilir bir durum var. Garip olan yan ise Rock’›n asi yan› ve Coca Cola gibi büyük bir emperyalist kuruluflun yan yana gelmesinde gizli. Kim ne derse desin Rock’n Coke, bunu baflarm›fl görünüyor. Asl›nda buna “afl›r›” uçlar› törpülenen Rock demek daha do¤ru olacakt›r. Dünya genelinde eski prestijini kaybeden bu müzik türü marjinalleflme tehlikesi ile yüz yüze kalmak üzere. Rock, dünya genelinde emperyalizmin ve müzik endüstrisinin büyük çabalar›yla asi, direnen görünümünden h›zla uzaklafl›yor. Dünyadaki bu geliflim do¤al olarak ülkemize de yans›yor. Durum böyle olunca da bu tür festivallere destek olanlar içinde valilerin, kaymakamlar›n, belediyelerin, il emni-
yet müdürlerinin, jandarma komutanlar›n›n ad›n› görmek flafl›rt›c› olmuyor. “Saçlar›n› uzat›p, kafas›n› deli gibi sallayan serseri” imaj›, yerini –gerçekte de¤iflen bir fley olmad›¤› halde- kimseye zarar› olmayan, “kola içip müzik dinleyen efendi çocuklar”a b›rak›yor. “Rock’n Coke”u anlamak kolay ama bizi rahats›z eden baflka bir festival var. Daha marjinal ve asl›n›n alternatifi olmak istese de onun etkisinden kopamayan bir festival, “Bar›fla Rock”. Özünde olumlanabilecek bir tepki var. Alternatif olma çabas›nda ve Rock’a gerçek kimli¤ini kazand›rma çabas› peflinde. Rock’› emperyalizmin boyunduru¤undan kurtarma çabas›nda. Rock’› hiç bir yere endekslemeden sunmak istiyor. Bar›fl ve Adalet Koalisyonu (BAK) iflin içine girin-
ceye kadar. BAK, festivalle ilgili olarak, Türkiye’deki ve yurtd›fl›ndaki yaz›flmalar›, diyaloglar› bir isim alt›nda yapma ihtiyac›ndan do¤mufltu. Buna ra¤men BAK festivali sahiplenmeye çal›flm›fl, o zamana kadar bu ifle gönül vermifl, koflturmufl kifli ve kurumlar› bir yana iterek kendine maletmeye çal›flm›flt›. Yine de bir çok sanatç›y› birlikte hareket ettirmek ve bir tepki örgütlemek mümkün olmufltu. Büyük flirketlerin sponsorlu¤u olmadan yap›lan bu festival olanaks›zl›klar› yenmesini de bilmiflti. Bu y›l, BAK yerine Akan Prodüksiyon ve Dilek Dündar’la yeni bir süreç bafllad›. Festivalin öncülü¤ünü yapan bu gruba Mo¤ollar, Mor ve Ötesi, Kaz›m Koyuncu’nun da kat›l›mlar›yla çal›flmalar bafllad›. Bunun için fiile Belediyesi ile anlafl›ld›. Belediye, festival için yer, teknik ihtiyaçlar ve sanatç›lar›n konaklamalar›n› gibi konular› üstlendi. Afifl anlaflmalar›, yurt d›fl›ndan gelmesi düflünülen sanatç›lar›n an-
11
laflmalar› yap›ld›. Filistin’den Rimbanna, ABD’den Jeam Peach, Irak’tan ve ‹ran’dan müzik gruplar›yla görüflmeler yap›ld›. Rus turizm flirketleriyle görüflüldü. En az bin kiflilik bir Rus grubun gelmesi hedeflendi. ‹nternette tan›t›m yap›ld›. Bütün bu çal›flmalarla en az 20 bin kiflinin festivali izlemesi hedefleniyordu. Tarih olarak da 13-14-15 A¤ustos belirlendi. Festivalin alt bafll›¤› ise “Ortado¤u’da Bar›fl” olacakt›. Geçti¤imiz y›l –Coca Cola’ya atfen“Rock fiiflede Durmaz” olan slogan, bu y›l “Savafla Rock De¤il Bar›fla Rock” diye de¤iflmiflti. Bundan sonraki festivallerde de güncellik korunacak, böylece Rock’›n ve sanat›n gere¤i yerine getirilmifl olacakt›. BAK’la görüflüldü. BAK, önce bu çal›flmaya kat›lmayaca¤›n› aç›klad›. Bir süre sonra, bu kez BAK’›n ça¤r›s›yla yeniden toplan›ld›. BAK, önceden aç›klad›¤› kat›lmama karar›n›n kiflisel olarak de¤erlendirilmesini, BAK’› ba¤lamad›¤›n› savunarak kendilerinin olmas› gerekti¤ini hatta, bu festivalin kendileri olmadan olamayaca¤›n› anlatt›. Tart›flmalar meyvesini verdi ve ilk çal›flmalar›n yükünü tafl›yan kifli ve kurumlar organizasyondan çekildi! Bar›fla Rock, art›k BAK’la yürüyecekti. Örgütsüzlü¤ü örgütleyen, örgütlenmeleri da¤›tan bu oluflum art›k, kendilerini var edebilecek bir alan bulmufl oluyordu. ‹lk tepki çeflitli üniversitelerin Rock kulüplerinden geldi. ‹Ü Rock Kulübü, ‹TÜ Rock Kulübü, YTÜ Rock Kulübü, MÜ Rock Kulübü, MSÜ Rock Kulübü, Afyon Kocatepe Üniversitesi Rock Kulübü yapt›klar› ortak aç›klamada organizasyonun siyasi bir rant haline getirildi¤ini, bu man-
12
t›kla yaklafl›ld›¤›nda içeri¤ine uygun do¤ru bir rock organizasyonunun yap›lmas›n›n mümkün olmad›¤›n› dile getirerek, BAK’a olan tepkilerini dile getirdi. “Böyle olacaksa neden festivalin ismi ‘Bar›fl’a BAK’ de¤il” sorusunu sorarak flunlar› söylüyorlard›: “Biz ‘Üniversite Rock Kulüpleri’; tüzü¤ümüzde bulunan ‘Rock Felsefesini Korumak’ ilkesine ba¤l› kalarak, bu zihniyetteki festivalleri fliddetle k›n›yor, karfl›s›nda durmay›, bizi izleyen ve destekleyen tüm rockçular önünde borç biliyoruz.”. Geçti¤imiz y›l, birçok sanatç›n›n bir araya gelmesi, sanatç›larda kendine güven duygusu yaratm›flt›. Hatta baz› sanatç›lar birli¤in, kolektivizmin gücünü görmüfl, bir sonraki ad›m›n hak arama eylemleri, grevler, yürüyüfller olmas› gerekti¤ini savunmufltu. Geçti¤imiz y›l Bar›fl’a Rock’ta yeralan baz› sanatç›lar, bu y›l Rock’n Coke’dan teklif alm›fl ama Cola’ya karfl› kendilerini bir taraf olarak görmeye
bafllad›klar›ndan dolay› bu ça¤r›y› reddettiler. Geçen y›l “birilerine de¤il bir bütüne mal olan” festival düflüncesi bütün kat›l›mc›larda bir umut yaratm›flt›. Ancak geçti¤imiz y›lki organizasyonun vard›¤› noktay› da unutmamak gerekir. Bu y›l, fiebnem Ferah, Deniz Arcak, Demir Demirkan gibi sanatç›larla da görüflüldü fakat BAK’›n devreye girmesiyle bu iliflkiler geliflemedi. BAK kendi reklam›n›, kendi ç›karlar›n› düflünerek, festivalin özünü geri plana itti. Bu yüzden sonuç bir fiyasko oldu. Geçen y›l› aflamad›. Festivalin sanatç›lara, izleyenlere, hatta kendilerine bile faydas› olmad›. Rock’n Coke, sistemle bar›fl›k bir asili¤i örgütleyip kendisine endeksledi. Coca Cola ismini daha da meflrulaflt›rd›. Bar›fla Rock ise sonuçtan bak›ld›¤›nda herhangi bir somut gerçe¤in alt›na imza atamad›. BAK’›n festival öncesi tart›flmalarda “Ben yaparsam politik olur, ben yapmazsam apolitik olur.” söylemleri ne yaz›k ki havada kald› ve durum “bundan sonra nas›l yapmamal›” konusunda canl› bir örne¤e dönüfltü. Bar›fl’a Rock kime seslendi¤ini unutarak, maddi gerekçeler alt›nda insanlar›n festival alan›na getirdi¤i yiyecekleri bile ellerinden ald›. Sözde politik olma gerekçesiyle, “aktivist kazanaca¤›z” sözleri alt›nda apolitik ya da en çok Rock’n Coke kadar politik, sönük, bir festival yafland›. Alternatif olmak ad›na ç›k›lan yolda gülünç duruma düflüldü. ‹çerdi¤i olumlu yanlara ra¤men sakat do¤an bir festival fikri sakat yürümeye devam ediyor.❏
röportaj
almanya’da anadolu federasyonu’nun kamp›nda gözalt›na al›nan yazar cezmi ersöz:
Bundan yaklafl›k iki hafta önce Almanya'da Anadolu Federasyonu'nun düzenledi¤i yaz kamp›na polisler taraf›ndan bask›n düzenlendi ve siz de orada bulundu¤unuz için gözalt›na al›nd›n›z. Bize yaflad›klar›n›z› anlat›r m›s›n›z? Anadolu Federasyonu’nun davetlisi olarak, 3 A¤ustos akflam› bir arkadafl›mla beraber Frankfurt’a ulaflt›k. Sonra federasyondan iki arkadafl bizi havaalan›ndan ald› ve Heidelberg kentinin Erbach kasabas›na geldik. Kampa kat›ld›k ve oradaki arkadafllarla tan›flt›k, tan›d›¤›m dostlar da vard›; çok hofl bir ortamd›, çad›rlar kurulmufltu, aileler vard›, yemekler haz›rlanm›flt›. Bildi¤imiz bir yaz kamp›yd› ve nehrin kenar›na kurulmufltu. Sonra, akflamüstü film izlendi ve yat›ld›, ertesi gün herkes dinlendi ve pedagoji üzerine, çocuklar›n ruh sa¤l›¤› üzerine ertesi akflam konuflma yap›ld›. 4 A¤ustos’u 5 A¤ustos’a ba¤layan gece ben bir konuflma yapt›m ve konuflmam kitaplar›m üzerineydi. Edebiyat üzerine, Türkiye’deki sosyal yaflam üzerineydi. Yatt›k, 5 A¤ustos sabah› alt›da telsiz sesleri ve “polizei”
sesleriyle uyand›k. Çad›rlar›m›z sar›ld› ve bize d›flar› ç›kmam›z söylendi, baz› arkadafllar›n çad›r›na ise uyar› yapmadan direk girilmifl. O an tabi ki dehflet verici bir and›. Uyku sersemi, herkes pijamalar›yla, flortlar›yla çad›rlar›ndan d›flar› ç›kt›. Çocuklar›n 盤l›klar›n› hala unutam›yorum; çünkü çok korktular. Kaba ve sertçe bizleri d›flar› ç›kartt›lar. Ben k›z arkadafl›mla beraberdim. Pasaportlar›m›z› al›p incelediler.150’ye yak›n polis vard›, herkese afla¤›-yukar› iki ya da üç polis düflüyordu, sivil ve resmi. Bizim kamp alan›n› bantlarla hemen çevirdiler, ayr›ca dehflet bir görüntü daha vard›; polis nehirden de hücum botlar›yla bizi sarm›flt›, sanki bir çat›flmaya gelmifllerdi ve çelik yelekleri vard›. Polisler çok gergin görünüyordu, bana birkaç belge uzatt›lar, k›z arkadafl›m› da ayr› yere götürdüler. Ben hemen cep telefonuma sar›l›p; avukat›mla görüflmek istedi¤imi söyledim. Sertçe telefonumu elimden çekip ald›lar ve “bu art›k bizim” dediler. Ben Almanca bilmedi¤im için ‹ngilizce konuflmaya bafllad›m fakat bir türlü anlaflamad›k, ben istemedi¤im fleyleri imzalamayaca¤›m› söyledim. O s›rada bir polis; belgeyi önüme koyarak, bana zorla imzalamam› söyledi. Ben flafl›rd›m ve Almanca bilen arkadafllardan yard›m istedim, bir k›z arkadafl bana yard›m etmek üzere davrand› ama onun da önünü keserek engellediler. Kimsenin kimseyle irtibat kurmas›n› istemiyorlard›. Bu kargaflalar yafland›¤› s›rada; Almanya’da çok izlenen bir televizyon kanal› olan RTL de bizi çekiyordu, bu da bir insan hakk› ihlali bence. Polis kameralar› da vard›. Saat dörtten itibaren operasyon haz›rl›¤› yapm›fllar. Almanca bilen baz› arkadafllar›m›z›n çocuklar› polise “Defolun gidin buradan, babalar›m›z›, annelerimizi alamazs›n›z.” dediler ve bu beni çok etkiledi. Yafllar› 3 ila 10 aras›nda 17 çocuk vard› kampta. Onlar› aileleri ile birlikte yak›n bir karako-
tav›r
“kimse AB sevdas›na kap›lmas›n”
la götürdüler, bizleri de (yaklafl›k 30 kifliydik) Heidelberg Emniyet Müdürlü¤ü’ne götürdüler. Emniyet’te bizleri ayr› ayr› odalara koydular, orada çok incindim. Parmak izlerim al›nd› ve bu esnada çok kaba, ayn› zamanda alayc›yd›lar. Olay›n nereye varaca¤›n› bilemiyordum, hesaplayam›yordum. Yurtd›fl›nda ilk kez karfl›laflt›¤›m bir fleydi bu. Türkiye’de olsayd› kendimi savunabilirdim. Türkiye’de bana bunu yapmalar› kolay de¤il ama Avrupa’da kurallar› bilmedi¤im bir yerde, dil problemi ortaya ç›k›nca, aç›kças› di¤er arkadafllar›n da durumlar›n› düflünerek, bir sertlik göstermedim, yap›lan ve söylenenlere az çok uymaya çal›flt›m ama parmak izlerimin al›nmas› beni gerçekten çok rencide etti. Sonra foto¤raflar›m çekildi. K›z arkadafl›ma ‹ngilizce “Sen terörist misin?”dediklerini duydum. O benim çok a¤r›ma gitti. Sonra bana ayr› muamele yapt›lar. Çünkü Türkiye’den gelmifl birisiydim. Kitaplar›m bavulumdayd›, bir k›sm›n› da arkadafllar›ma imzalam›flt›m, bavulumdan ç›kartt›lar. Ölüm oruçlar›n› anlatan kitab›m çok dikkatlerini çekti, sayfa sayfa incelediler, foto¤raflar›na bakt›lar ve bana bir yönetici gözüyle bakt›lar, hem yafl›m itibariyle, hem de kitaplar›m itibariyle. Birçok arkadafla orada ne iflleri oldu¤unu sormufllar, onlar da “Cezmi Ersöz’ü dinlemeye geldik. Kendisi konu¤umuzdur” demifller. “Siz 200 kilometre ileriden bir yazar› dinlemeye mi gelirsiniz?” diye sormufllar. Onlar›n pek anlayamayaca¤› bir fley tabi ki! Çünkü onlar için bir fley ifade etmiyor. Arkadafl, “Evet, ben 200 kilometre uzaktan dinlemeye geldim, bir sak›ncas› var m›?”diye sormufl. Tabi ki orada yaflayan mülteci (Türkiyeli) arkadafllar daha sertti, haklar›n› daha iyi savunuyorlard›, çünkü kurallar› az çok biliyorlard›. Biz ikimiz ne olup bitece¤ini bilmedi¤imiz için onlar kadar müdahaleci olamad›k. Sonra
13
ben gazeteci-yazar oldu¤umu söyledim, bas›n kart›m› gösterdim, bütün bunlar onlara daha da ilginç geldi, flüpheleri daha da artt›. “Bu kitaplar› siz mi yazd›n›z? Bu kitaplarda neler anlat›l›yor?” dediler. Bilgisayarlara kay›tlar girildi, sorgular›m›z iki saate kadar sürdü. Su bile vermediler. “Avukat istiyorum!”dedim, avukat talebim geri çevrildi. “Tercüman istiyorum!” dedim, bu talebim de geri çevrildi. “Tamam.” dediler hiçbir fley bulamad›lar, “Tamam.” dediler. Yani bir t›rnak makas› dahi bulamad›lar, onun verdi¤i bir hayal k›r›kl›¤› vard›, çok fley bulacaklar›n› tahmin ediyorlard›; bomba, pankart… Baz› arkadafllar›m›za yolda, “Ya kusura bakmay›n, rahats›z ettik.” demifller. Onlar da “Evet rahats›z ettiniz…” diye cevaplam›fllar polisleri. Yasal bir derne¤in, yasal bir yaz kamp› oluyor ve internetten aylar öncesinden duyurular yap›lm›fl bu kamp›n yap›laca¤›na dair, izin al›nm›fl, ilanlar yap›lm›fl… Heidelberg Savc›s›’n›n raporuyla, tutana¤›yla giriflilen bir operasyon bu. Sonra ç›karken cep telefonumu istedim “Vermeyece¤im.” dedi. “Niye?” dedim. “‹nceleme yapaca¤›z, size en geç dört hafta içinde göndeririz.” dedi. Ben, “Türkiye’ye dönüyorum, cep telefonum benim için çok önemli” diye ›srar ettim. “Hay›r!” dediler. Ayr›ca disketlerime, özel yaz›lar›ma, her kitab›mdan bir tanesine, dergilerime, k›z arkadafl›m›n CD’lerine ve özel eflyalar›na el koydular. Ç›kt›k, di¤er arkadafllar› bekledik. Otobüslerle bizi ald›klar› yere b›rakt›lar ama orada hala birkaç polis bekliyor-
14
du. Sonra biz ‹stanbul’a dönmek üzere arkadafllardan ayr›ld›k. Arkadafllar, kalacaklar›n›, tatile, kampa devam edeceklerini söylediler. Vedalaflt›k, Köln üzerinden tekrar Türkiye’ye dönerken Heidelberg Emniyeti’ne bir kez daha u¤rad›k. Almanca bilen bir arkadafl›m›z ve benim arkadafl›m içeriye girip cep telefonlar›m›z› bir kez daha istediler. Onlara da “fiu an mesai bitti (biraz da lakayt ve küstahça) belki veririz, belki vermeyiz…” gibi, mu¤lak bir ifade kullanarak, bizi geri gönderdiler. Biz de mecburen cep telefonlar›m›z› ve evraklar›m›z› orada b›rakarak geri döndük. Biz dönerken, kampa tekrar bask›n olmufl, bu defa 180 polis varm›fl. Arkadafllar›m›z direnmifl ve polis de fliddet kullanm›fl. K›z arkadafllar› saçlar›ndan tutarak yerlerde sürüklemifller, bir arkadafl›n ald›¤› cop darbeleri sonucu a¤›r yaraland›¤›n› ö¤rendim, hatta çocuklar›n kafalar›n› otobüslerde camlara ve öndeki koltuklara vurmufllar. Aç›kças› olay kabaca böyle geliflti. Ben de olay›n üzerine Almanya’da bulunan arkadafllar›m arac›l›¤›yla itirazda bulundum ve olay›n hukuki boyutunu inceletmeye bafllad›m. Bir Alman avukat ve bir Türk avukat devreye girdi. Türkiye’ye geldim Türkiye’de de Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi’ne baflvuru koflullar›n› ö¤rendim. Ancak, Almanya’daki hukuki süreç t›kand›ktan sonra Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi süreci bafllayacak. Tabi A‹HM’deki süreç için de yüz binlerce euro vermem gerekiyormufl, bu da olay›n bir baflka boyutu. Orada ne gördük, bize devaml› göklere ç›kart›lan Avrupa Birli¤i’nin öbür yüzü-
nü ve Almanya demokrasisinin sahteli¤ini gördük, Alman demokrasisinin maskesi düflmüfltür bence. Yabanc›lara, az›nl›klara, üçüncü dünya ülkesinden gelen insanlara, Türkler’e, Kürtler’e dönük ayr›mc›, floven, bask›c› tutumlar›n› çok net gösterdiler. Ben bunlar› gözümle gördüm. Tamamen ›rkç› bir toplum... Almanca, bizlerle alay ediyor ve gülüyorlard›. Küçümseme ve afla¤›lama vard›. Konufltu¤um Alman avukatlar olsun, Türk avukatlar olsun dehflete düfltü. fiöyle ki cep telefonlar›na el koymak, tercüman getirmemek, avukat ile görüfltürmemek tamam›yla yasalara ayk›r› ve suçmufl. Ve “Ben avukat istiyorum.” diye bir madde vard›, onu imzalam›flt›m. Yani, üç dört kez suç iflledi Alman hükümeti. Bu da son zamanlarda Almanya’da geliflen yabanc› düflmanl›¤›n›n bence en aç›k kan›t›yd›. Otto Schilly, Alman hükümetinin içiflleri bakan›; mültecileri, siyasi mültecileri, s›¤›nmac›lar› yavafl yavafl ülkeden atmak için planlar yap›yormufl. Bence, bu yap›lanlar plan›n bir parças›, y›ld›rma politikas›. Hani Avrupa Birli¤i’nde düflünce özgürlü¤ü vard›? Hani insanlar›n dernek kurma, örgütlenme özgürlü¤ü vard›. Bütün bunlar›n bir anda yok say›ld›¤›n› gördük. Ben ve k›z arkadafl›mla beraber 30’a yak›n insan›n cep telefonuna el konuldu. Yani oradaki insanlar›n haberleflme özgürlükleri ellerinden al›nd›. Ben sonuna kadar gidece¤im, hukuki mücadelemi vermeye çal›flaca¤›m, Alman hükümetine tepkimi dile getirece¤im. K›sacas›, elimdeki tüm imkânlar› kullanaca¤›m. Çünkü, bu tip y›ld›rma politikalar›n›n ve bask›lar›n giderek artaca¤›n› sezdim ve bire bir buna tan›k oldum. Sizi gözalt›na alma sebepleri neydi? Gözalt›na almalar›n›n sebebi, Savc›’n›n tutana¤›na ba¤l›. DHKP-C ile ba¤lant› kurmufllar. Onlara göre, Anadolu Federasyonu bu örgütün yan kuruluflu ve kamp da bir e¤itim kamp› olarak gösteriliyor. Nas›l bir örgüt e¤itim kamp›ysa, ben de anlam veremedim, 17 tane çocuk var, onlar›n aileleri var, insanlar top oynuyor, denize giriyorlar. Maflallah! Ben böyle örgüt e¤itim kamp› görmedim vallahi. Ne güzel örgütmüfl bu! Biz de tam o konuya de¤inecektik. Yaflad›¤›n›z olumsuzluklarla kampa ve ortam›na iliflkin gözlemleriniz nedir? Nas›l vakit geçiriyordunuz?
Polisler gelene kadar, kamptaki her fley ola¤anüstüydü. Fakat polisleri sabah›n erken saatlerinde karfl›m›zda görünce, düfl bitti yani. Her fley çok keyifliydi, dostaneydi, çok güzel düflünce al›flveriflleri oluyordu, Seminerler çok doyurucuydu. Hatta benim d›fl›mda siyasi konuflma yapan dahi olmad› diyebilirim. Pedagoji, çocuklar›n geliflimi, anne-baba iliflkisi, uyum sorunu, Avrupa toplumu üzerine genel konuflmalar yap›ld›. Hitler’in hayat›, nas›l bafla geçtiklerine iliflkin, faflizmin Dünya’ya nas›l yay›ld›¤›na iliflkin film izledik. Bu bile sorun oldu, oysaki izledi¤imiz film Almanya’da gösterimde olan ve ünlü kiflilerin rol ald›¤› bir filmdi. Ayr›ca çok komi¤ime giden bir fley daha oldu. Yemek, bar›nma vb. ihtiyaçlar› karfl›layacak arkadafllar, kendi aralar›nda bir görev da¤›l›m› yapm›fllard› ve görev yapacak kiflilerin isimleri bir listeye yaz›lm›flt›. Liste de a¤aca as›lm›flt›. Bu listeyi uzun bir süre kamerayla çektiler. O listeyi kamptaki silahl› e¤itim alacak kiflilerin listesi oldu¤unu düflündüler herhalde ama bütün arkadafllar o gerginlikte bile buna çok gülmüfllerdi. Bir de polislerin çok heyecanl› olduklar›n› gördüm. Hemen hepsi sigara yakt›lar bir anda, çocuklar› karfl›lar›nda görünce tuhaflaflt›lar. Bizi öyle uyku sersemi masum çoluk çocukla görünce, sinirlendiler: “Ulan ne oldu! Biz saat dörtten beri operasyon için haz›rl›k yapt›k!” demifllerdir herhalde. Afl›r› bir paranoya geliflmifl bu polislerde, onu gördüm. En ufak bir fley, ilaç, özel fleyler hemen dikkatlerini çekiyor. Benim “Aflk Hikayeleri” diye bir felsefe kitab›m vard›, ondan flüphelenip el koydular mesela. Türkiye’de yasal olarak yay›nlanan dergilerime el koydular. Çantamdan “Ekmek ve Adalet” dergisi ç›kt› onu b›rakt›lar, “Leman” dergisi ç›kt›, onu hemen ald›lar yani, böyle de bir garip bilgisizlikleri var. “Turkish magazine” diyorum.“Yoo biz buna el koyaca¤›z!” diyorlar. Tabi ki çok büyük bir s›k›nt›ya u¤rad›m cep telefonumdaki kay›tlar, numaralar, orada kald›. Birçok kifliye bu sebepten ulaflamad›m. Ben ayn› zamanda toplumsal görevi olan bir insan›m, bir sürü insanla iliflki halindeyim, telefonumun bana ne zaman geri gelece¤ini dahi bilmiyorum. K›z arkadafl›m bir televizyon kanal›nda haber müdürü. Onun telefon kay›tlar› ifli ile ilgili oldu¤u için çok önemli ama bunun d›fl›nda en önemli olan fley manevi olarak afla¤›lanmam›z, haklar›m›z›n gasp edilmesi bizi çok rencide etti. Oradaki arkadafllar da
bas›n toplant›s› yapm›fllar, Alman bas›n›nda bu olay genifl yer ald›, tabi sa¤ gazetelerde “terör kamp› bas›ld›” fleklinde haberler vard›, ben kendim de gördüm, “Tercüman”da okudum. Oradaki arkadafllar da kararl›yd›lar, daha sonra bir toplant› yap›ld›. “Biz bu kamplar› her sene iki defa düzenleyece¤iz, y›lmayaca¤›z!” dediler. Onlar orada mücadele verirken, biz de burada her türlü hukuki yolu deneyip bas›n› kullanarak oraya destek vermek zorunday›z. Bugün bu arkadafllara, yar›n baflka bir gruba yine ayn› sald›r›lar yap›labilir, amaç sindirmek; çünkü Alman ekonomisi gittikçe kötülefliyor, iflsizlik yayg›nlafl›yor, maafllar giderek azal›yor, sendikalar çok pasif durumda, sa¤c› hükümetler göreve geliyor, oradaki arkadafllar›m›z›n durumu giderek kötülefliyor, dolay›s›yla oradaki muhalefete destek vermek zorunday›z. Baz› arkadafllar›m›z›n durumlar› gerçekten iyi de¤il. Mültecilik haklar›n› kazanamayan arkadafllar var, onlar›n haklar›na el koyabilirler, birço¤unun yine ifl sorunu var aç›kças› bunlar beni çok kayg›land›rd›. Bahsettiklerinizden anlafl›ld›¤› kadar›yla, asl›nda ülkemizdeki koflullardan, hak ihlallerinden, bask›lardan bir fark› yok. Örne¤in ülkemizde de 1 Nisan 2004 tarihinde birçok demokratik kuruma bask›n yap›lm›fl, dernek çal›flanlar›, hatta hukuk bürosunda çal›flan avukatlar dahi tutuklanm›flt›... Evet, bir ara kendimi Türkiye'de hissettim. Alman polisiyle Türk polisi aras›nda bir fark olmad›¤›n› gördüm. Dedi¤iniz gibi ülkemizdeki demokratik kurumlarda birçok insan gözalt›na al›nd› ve düzmece iddialarla tutukland›, avukatlar›yla görüflmelerine engel olundu. Avrupa demokrasisi nas›l oluyor anlam›fl de¤ilim o fark› göremedim.
konuda suskun olan meslektafllar›n›za mesaj›n›z nedir? Bu olay bas›nda pek ç›kmad›. Sadece Ekmek ve Adalet Dergisi’nde ç›kt›. Bir de Birgün gazetesinde k›sa bir haber olarak ç›kt›. Ayr›ca Birgün’de genifl bir röportaj›m ç›kacak, birçok dostum ve meslektafl›m olay› bilmiyor. Çünkü herkes tatilde ya da konser için turnede. Yapaca¤›m bas›n toplant›s›nda bunu görece¤iz, henüz bu konuda bir fley söylemek için erken. Çok fazla büyük bir destek de beklemiyorum ama bu gün bana yar›n da onlara, birço¤u yurt d›fl›nda konser veriyor ve do¤al olarak onlar›n da bafl›na gelecektir böyle fleyler. Bir de flunu gördüm, gazeteciler derne¤ine üye olmak, bas›n kart›n›z›n olmas›, sanatç›-yazar olmak Alman hükümeti için hiç bir fley ifade etmiyor. Hatta bir yazar dostum bas›n kart›n› göstermifl Moskova'da, polis de kart›n› y›rtm›fl, yani onlar için nereden gelirseniz gelin, hangi iflle u¤rafl›rsan›z u¤rafl›n hiç fark etmiyor. "Vur abal›ya" diyorlar. Gerçi her fleyde bir hay›r vard›r, bu sayede birçok gerçe¤i kendi gözlerimle görmüfl oldum. Kafamda baz› soru iflaretleri vard› örne¤in, ama flimdi her fley benim için daha net.
Peki kamp› tercih etme sebebiniz neydi? O insanlar benim okurlar›m, baz›lar›n› da baflka flehirlerde tan›m›flt›m. Beni ça¤›rd›lar, “Gelir misiniz?” dediler, ben de “Seve seve gelirim.” dedim, gittim. Bundan sonra da gidece¤im.
Yaflad›¤›n›z her fleyi ayr›nt›lar›yla bizimle paylaflt›n›z. Son olarak yaflad›klar›n›zdan da yola ç›karak, Avrupa Birli¤i sevdal›lar›na, AB'ye bel ba¤layanlara iletmek istedi¤iniz bir mesaj var m›? fiunu gördüm; bask› her yerde bask›, polis her yerde polis, ezilen her yerde ezilendir, onu gördüm. Hiç kimse öyle AB sevdas›na kap›lmas›n, yok bu süreci de¤erlendirmemiz laz›m, ya da bir tak›m haklar kazan›ld› hepsi hikâye, aldatmaca. Topyekûn bir mücadele tüm dünya emekçilerinin, sosyalistlerin dünyan›n her yerinde birleflmesi gerekiyor. Yani; enternasyonalizmin tam zaman› bence, kapitalizm gittikçe çöküyor, Alman vatandafllar›n›n bile sosyal güvencesi yok, önce üçüncü dünya insanlar› saf d›fl› edilecek, ard›ndan s›ra Alman vatandafllar›na gelecek ve böylece yay›lacak bu bask›lar diye düflünüyorum. Yeni bir döneme bafll›yoruz bence; o Avrupa rüyas› bitti!
Biliyoruz ki, ülkemizde kendine ayd›n demokrat diyen insanlar›n bir ço¤u, bu ve bunun gibi olaylara tepkisiz. Bugün sizin bafl›n›za gelen, asl›nda bir gün onlar›n da bafl›na gelecek. Peki bu
Bize zaman ay›rd›¤›n›z ve düflüncelerinizi paylaflt›¤›n›z için teflekkür ediyoruz. Sa¤olun, ben de size teflekkür ediyor ve çal›flmalar›n›zda baflar›lar diliyorum.❏
15
muharrem karademir
hapishaneden
em de çok de¤il mi? Kufllar özgürlük demek. Mavi gökyüzünde, kanatlar›nda bazen dosta selam sal›nan bir selam tafl›r, bazen hasret, bazen özlem… Ulaflmas›n diye kirli eller, düflmesin diye suya düfller, hep yüksekte, hep mavide tafl›rlar onlar›. Yaz geldi iflte. Her yanda saksa¤an, b›ld›rc›n, s›¤›rc›k, isteke kufllar›. Ne de güzel ötüyorlar. Duyuyorsunuz de¤il mi? Kand›ra’da da yaz onlarla bir baflka güzel oluyor. Hele sabahlar› bir ötüflleri var ki… Sizleri bilmiyorum ama güne kufl sesleriyle bafllaman›n güzelli¤ini burada fark ettim ben. Her sabah saksa¤anlar›, b›ld›rc›nlar›, istekeleri dinliyorum. Bir ben miyim sabah›n alt›s›nda kalk›p kufl seslerini dinleyen? Bir ben miyim kufllarla buluflman›n güzelli¤ini burada fark eden?
H
16
Yaln›z olmad›¤›m› biliyorum. Hakan, Yunus A¤abey, Sezgin Amca, Rasim Dede… hemen akl›ma geliveren ilk isimler ama eminim ki hemen inkâr edecekler bunu. Ya a¤abeyler, amcalar, dedeler sabah kalk›p kufl sesi dinlemekte ne var ki? Neyse tekrar dönelim bafltaki sorumuza en iyisi. Kufllar› sever misiniz? Diyelim seversiniz. Orhan kadar sevebilir misiniz peki? Yani 19 Aral›k’ta hapishanelere o büyük operasyon düzenlendi¤inde, gaz bombalar› ve kurflunlar alt›nda bile kufllar› düflünebilir, onlar için kayg›lanabilir misiniz? Peki, onlar için tereddütsüz kan›n›z› ak›tabilir misiniz? Evet evet. Yanl›fl okumad›n›z. Ümraniye Hapishanesi’ndeyken Orhan’›n kufllar›na dönüp de bakmayan, bakanlara tak›lan Muhar-
rem, Levent ve Kaya’dan bahsediyorum. Ne kan› m›? Sahi hala söylemedim de¤il mi? Yahu b›rak Kaya’y›, Levent’i, Muharrem’i de flu kan hikâyesini bir anlat hele diyorsunuz… Bunu bilmeye hakk›n›z var. Duyuyorum yükselen “Evet, evet!” seslerini… Peki, anlat›yorum o zaman. Kulaklar›n›z› dört aç›n… Her fley bir istekenin Kaya, Levent ve Muharrem’in havaland›rma duvar›n›n köflesine yuva yapmas›yla bafllad›. Yüreklerindeki kufl sevgisi daha yeflermemiflti. ‹stekenin yuva kurmas›nda hiçbir heyecan duymad›lar. Dönüp bakmad›lar bile. “S›n›f savafl›nda kufllara ay›racak zaman yoktu!” ‹steke bin bir emekle yuvas›n› yapm›flt› ki, bir rüzgâr gelip yuvay› savurup da¤›tt›. Yuvan›n bir parças› onlar›n havaland›rmas›na düfltü bir ö¤len vakti. Nas›l oldu bilmiyorum. Belki de Cenab-› Allah’›n bir takdiriydi. Havaland›rmadaki kufl yuvas›n›n parças›n› gören Kaya, Levent ve Muharrem’in yüre¤ine bir hüzün çöktü ve bu hüzünden yavafl yavafl kufl sevgisi yeflermeye bafllad›. Kufl, savrulan yuvas›n› yeniden yapmaya bafllayacak m›yd›? Biraz hüzün, biraz da heyecanla bu sorunun cevab›n›n ne olaca¤›n› beklemeye koyuldular. Neredeyse her saat bafl› kaçamak bak›fllar art›yordu kuflun yuva kurdu¤u yere do¤ru… Fazla uzun sürmedi bekleyifl. Birkaç saat sonra isteke, a¤z›nda bir çöple göründü. Levent, Kaya ve Muharrem ne kadar sevinmifllerdi anlatamam. Çöpler, çöplerin üzerine y›¤›ld› ve istekenin yuvas› olufltu. Kuluçkaya yatt› isteke. Onlar da merakla ve heyecanla istekenin do¤acak yavrular›n› beklemeye bafllad›lar. Tam 14. gündü. Gün daha yeni yeni ›s›n-
maya bafllam›flt›. Rasim Dede Muharrem’e; Irak’la ilgili yazd›¤› öykü üzerine, “Tamam, oradakiler için yufka yüre¤in s›zlas›n ama o insanlar›n öykülerini b›rak oran›n insanlar› yazs›n.” demiflti. Daha huzurlu huzurlu yat›yordu Muharrem. Birden ortal›¤› “cik cik” sesleri kaplad›. Evet, yavrular yumurtay› k›rm›fl, hayata “merhaba” demifllerdi. Sabah›n alt›s›nda pencere demirlerine yap›fl›p, uzun uzun yavrular› izlemeye koyuldular. Bir hafta boyunca üçü de birbirlerine çakt›rmadan izlediler yavrular›. Annelerinin onlar› beslemesini… Bir sabah havaland›rmaya ç›kt›lar ki ne görsünler! Yavrunun biri yuvadan düflmüfltü! Önce telafltan ne yapacaklar›n› flafl›rd›lar. Yavrucak elden ele dolaflt›. ‹nan›n bu anlarda ne Kaya’y›, ne Levent’i ne de Muharrem’i tan›yamazd›n›z. ‹çlerindeki çocu¤u a盤a ç›karm›flt› isteke yavrusu. ‹lk andaki telafl geride kald›ktan sonra anas› gelip yavruyu alacak m› heyecan› sard›. Almazsa yavrucak ölürdü. Yavruyu tekrar yuvaya yerlefltirmek için bir beyin f›rt›nas› yaratt›lar hemen. Masalar›, sandalyeleri üst üste koymaktan, karfl› tarafa ip at›p t›rmanmaya kadar bir dolu düflünce ortaya ç›kt›. Önce annesinin gelip al›p almayaca¤›n›n beklenmesine karar verildi. Annesinin rahatça havaland›rmaya inmesi için de bir süre havaland›rmaya ç›k›lmad›. Top al›flverifli yap›lmad›. Her fley kufl ve onun yaflamas› içindi… O da ne? Annesi yiyecekle havaland›rmaya indi. Görecek mi yavrusunu? ‹flte gördü ve ona do¤ru hareketlendi. Aman Allah’›m! Annesini gören yavru nas›l da ötmeye bafllad›… Nas›l da hareketlendi, canland›! Kaya, Levent ve Muharrem de böyle bir fleye ilk defa tan›kl›k ediyorlard›. Bu sahneden müthifl etkilenmifllerdi. Kaya’n›n dudaklar›ndan “Kardeflim iflte anne sevgisi ve bir annenin yavrusunu koruyup kollamas› bu.” diye bir fleyler döküldü. Levent ve Muharrem gözlerini yavru ve annesinden ay›rmadan Kaya’y› onaylad›lar hemen. Anlafl›lm›flt›. Anne kufl, yavrusunu almayacakt›. Onu düfltü¤ü yerde, havaland›rmada besleyecekti. Ancak bu yavru, geceleri d›flar›da üflürdü. Onu, akflamlar› içeri almaya karar verdiler. K›sa bir süre “Benim yata¤›m›n baflucunda olsun, yok benim baflucumda olsun…” tart›flmas›ndan sonra yast›klardan elyaflar› ç›kar›p kufla, afla¤›da güzel bir yatak yap›ld›. Geceleri k›sa aral›klarla afla¤› do¤ru inen ayak sesleri duyulmaya baflland›. Önce Levent afla¤› iniyor, sandalyeyi çekip uzun uzun kuflu izleyip düflüncelere dal›yor; ard›ndan, Kaya ve Muharrem ayn› fleyi yap›yordu. Böyle anlarda birbirlerine yakaland›klar› olsa da ne ses ettiler birbirlerine ne de tak›ld›lar… Sabah alt› dedi mi yavru yavru ortal›¤› y›kmaya bafll›yordu. Muharrem hemen kalk›p,
çek çekli bir operasyonla her sabah yavruyu pencereden annesine kavuflturuyordu. Sonra da anne ile yavrunun kavuflmas›n› izliyordu uzun uzun. Kaya da üst kat›n penceresinden izliyordu olan biteni ama Muharrem bunun fark›nda de¤ildi… Kuflla geçirilen bir hafta boyunca havaland›rma 08:OO-09:OO ve 19:OO-20:OO saatleri d›fl›nda gün boyu yavru ve anneye b›rak›l›yordu. Top al›flverifli, not trafi¤i durmufltu. Bunlar› bir kenara b›rak da flu kan ak›tma mevzusuna gel bir an evvel diyorsunuz de¤il mi? “Hay›r” demeyin bofluna, hepiniz bal gibi bunu merak ediyorsunuz. O zaman sizi daha fazla merakta b›rakmayay›m. Efendim, kufla o kadar dikkatle bak›p, onunla o kadar bütünleflmifllerdi ki, birkaç gün sonra yavrunun aya¤›nda bir sorun oldu¤unu fark ettiler hemen. Kufl, yürürken aks›yordu hafiften… Belliydi ki yuvadan düflerken olmufltu bu. Üçü çekaptan geçirdiler kuflu ve aya¤›nda oluflan s›yr›¤› ve fliflli¤i gördüler. Yaray› mikrop kapmamas› için selpakla temizlediler. Peflinden de antibiyotik içirdiler. Ancak yara bir türlü iyileflmiyordu. Aksine daha belirgin hale geliyordu. Onun böyle aksayarak yürümesi, iyileflmemesi derin bir ›zd›raba yol aç›yordu onlarda. Öyle bir ›zd›rapt› ki yemeden içmeden kesilmifllerdi. Ne mektup, ne not ne de baflka bir fley yazabiliyorlard›. Durmadan yavru kuflu düflünüyorlard›. Art›k çekilen ›zd›rap dayan›lmaz boyutlara gelmiflti. Kaya, “Zile bas›p tendürdiyotlu pamuk isteyelim ve yaray› bununla temizleyip saral›m, iyileflir...” dedi. Bu teklifi tereddütsüzce kabul etti Muhar-
rem ve Levent. Ancak nas›l isteyeceklerdi tendürdiyot ve pamu¤u? “Arkadafl›n eli kesildi de bir parça tendürdiyotlu pamuk laz›m da getirebilir misiniz?” deriz dedi Kaya ve zile bast›lar. Gardiyanlar geldi. “Arkadafl›n eli kesildi bir parça tendürdiyotlu pamuk laz›m da getirebilir misiniz?” dediler. “Revire bir bakal›m” deyip gitti gardiyanlar. Peki ama ya yaray› görmek isterlerse dediler birbirlerine bakarak. Kaya “Elimizi jiletle keseriz” dedi. Levent ve Muharrem tekrar etti: “Elimizi jiletle keseriz”… O da ne? Hücrenin kap›s› aç›l›yordu. Açmadan önce mazgaldan “Eli kesilen arkadafl› n›z› revire ç›karaca¤›z” dedi gardiyan. Muharrem gardiyanla konufluyordu. Kaya ise elinde jiletle, havaland›rmada kuflun baflucundayd›. “eli kesilen arkadafl› revire ç›karaca¤›z” laf›n› duyan Levent Kaya’ya “kes!” talimat›n› verdi. Kaya kufla bak›p “Her fley senin için.” dedi ve avuç içini kesti… Dönüflte elinde tendürdiyotlu pamuk vard›! Tendürdiyotlu pamuk da kuflun aya¤›n› kurtaramad›… Çünkü yuvadan düflerken aya¤› k›r›lm›flt›… Bunu Kaya, Levent ve Muharrem fark edememifllerdi. Bir gün sonra bacak koptu ve kufl sakat kald›. Çok hazin bir sahneydi gerçekten. Kaya, Levent ve Muharrem daha fazla dayanamad›lar ve kuflu çat›ya att›lar... Size bu yaz›y› okuyanlara bir kez daha soray›m: “Kufllar› sever misiniz?” Ama Kaya Levent ve Muharrem gibi… Yani gerekti¤inde jileti vurup kan›n›z› ak›tabilir misiniz onlar için?❏
17
yaflas›n paranoya! ilmezlikten de¤ildir suskunlu¤umuzun büyük ço¤unlu¤u. Yaln›zl›kt›r dilimize kilit. Bir zaman kilit vurabiliriz dilimize, elimize kelepçe. Gözümüzü bir k›rp›flta engelleyebiliriz gördü¤ünü görmemifl kabul etsin diye. Kendimizi kirli sulara vurabiliriz susuzlu¤umuzdan kaçmak için. ‹nsan kimli¤ine karfl› sorumluluklar›m›zdan kaçmak için etiketlere, apoletlere s›¤›nabiliriz. Bir el iflaretiyle, tek bir sözümüzle istedi¤imizi yapt›rabilece¤imiz birileri varsa, kendi can s›k›nt›s›ndan kurtulmak ad›na canlar›n› ç›kartabiliriz onlar›n. Yine de b›rakmaz ne yapsak b›rakmaz bizi, bir daha dirilmemek üzere öldürmemiflsek içimizdekini. Vicdand›r o. Sol kaburgan›n aras›nda derler yeri, yata¤›. Bin y›ll›k gelenekle beslenir. Anam›z›n ak sütünü emerken dinledi¤imiz ninnilerle, a¤›tlarla ilk nak›fllar› at›l›r. Eme¤iyle yaflam›n› sürdürmek zorunda olanlar›n yoklu¤a, yoksullu¤a, ayr›l›klara, hasrete, ac›lara, ölümlere bile direnerek yaratt›klar› bir kültürden beslenir. ‹yiyi, do¤ruyu kötüden yanl›fltan ay›rman›n insana özgü ölçüsüdür o. ‹yiyle kötü, do¤ruyla yanl›fl tarihin hiçbir döneminde bu kadar belirsiz, bu kadar karmakar›fl›k edilmemiflti. Toplumun yaflam›n› kendi ç›karlar›na uygun flekilde düzenleyenler halk›n iyi, do¤ru dedikleri ne varsa, bunlara uyuyor görerek sunarlard› politikalar›n›. Bunlara uygun cümlelerle kurarlard› kurumlar›n›. Yalan söylerlerdi elbette ama yine de vazgeçemezlerdi böyle ifade etmekten. Yalan›n a盤a ç›kt›¤› her olay “münferit vaka”yd›. Genellefltirmek yanl›flt›. Gerçe¤in yüzü böyle süslü ka¤›tlarla örtülüydü. Ka¤›tlar inceldi, y›prand›, süsleri döküldü pul pul. Halk›n yaflam› daha a¤›r bir karabasana dönüflürken, hak ve özgürlük isteyenlerin ölümcül inad› yala-
B
18
n›n-çirkefin süsünü parçal›yordu. ‹flleyifliyle kurallar›yla, çark›n görünen ve gizlenen resmi her geçen gün daha aç›k serilmekteydi orta yere. Tehlikeli olmaktan ç›kar›labildi¤i oranda ahlaks›zl›k, “her yol mübah”ç›l›k, ç›karc›l›k aç›kça savunulur, normal, hofl gösterilir olmufltu. Hala var olan de¤erlere karfl› salvo at›fllar en tepedekilerden yap›l›yordu. “Benim memurum iflini bilir.” diyordu en tepedeki. Memur maafllar›n›n kufla çevrildi¤i ve tepkilerin yükseldi¤i dönemde rüflvet böyle meflrulaflt›r›l›yordu. Soygunun yasallaflt›r›lmas›yla her kentte “türedi zenginler” ço¤alm›flt›. Krediler, ihaleler en büyükleri çark›n bafl›ndakilerin en yak›nlar›na ayr›larak, rüflvet, tehdit, flantajla ifllemekteydi. Dürüstlük, onur, namus da neydi ki? Birey yarat›c› olmal›, iliflkilerini gelifltirmeli ve karfl›l›kl› ç›karlar›n belirledi¤i iliflkileriyle punduna getirebilmeli, köfleyi dönmeliydi. Al›flanlar çoktu belki. Çark›n iflleyifline uyum sa¤lay›p köfle dönenler… Çocuklar›n harçl›¤›n› rüflvetle sa¤layanlar… Mesle¤i ne olursa olsun as›l kazanc›n› bu çarka uyum yetene¤iyle elde edenler… En tepede deveyi hamuduyla yutanlar vard›. En alt düzeyde ise ad› “bir çorba, bir sigara paras›”yd›. Yaln›zl›k, dilinde kilitti O’nun. Mesle¤i trafik polisli¤iydi. Biliyordu. “Ehliyet, ruhsat...” dedi¤inde defter gibi ruhsat›n içine s›k›flt›r›lan “bir çorba, bir sigara paras›”n›. Bu bir fley de¤ildi k›sac›k meslek yaflam›nda göreceklerinin yan›nda. ‹fli, trafi¤i düzenlemekti belki ama nerede görev yap›yorsa oras› bir “bölge”ydi. “Bölge” de gündüzleri gün ›fl›¤›yla örtülen her türden kirli iliflkiler geceleri neon ›fl›klar›yla apaç›k meydandayd›. “Arkadafl” demiflti yan›ndakilere.
murat demirci
öykü
Her birinin ailesi, çolu¤u, çocu¤u vard›. Trafik polisli¤i meslekleri d›fl›nda nice yetenekleri geliflmiflti arkadafllar›n›n. Ama o (Reyhan Emre) nin her gecenin sonunda evine dönerken sol kaburgas›n›n aras›nda s›z›yd› hissetti¤i. Gözlerini bir k›rp›flta kapat›yordu görmemifl kabul etmek için. Bir el iflaretiyle yüzlece otoyu sa¤a çektirebiliyor, ne derse yapt›rabiliyordu. Yapmak istemediklerine bugüne dek al›flm›fl olan oto sahipleri zorluyordu. Sol kaburgas›ndaki s›z› az›yordu. Öyle zamanlarda, k›zarak sinirlenerek ama yine de sab›rla çamurlu sulara dolmaya karfl› direniyordu. “arkadafl” dediklerini sapland›klar› çamurun k›y›s›nda her geçen gün içindekinin biraz daha ölmekte oldu¤unu da biliyor, hissediyordu. Nereye kadar? Birey de¤il miydi o da ve yaln›z? Bir tek kendisiyle savaflabilirdi. “Ben” diyordu en az›ndan. “Ben bulaflmayaca¤›m”. Tek mevzisi buydu. Bu mevziiyi yitirirse kendisi kalmayacakt›, al›flam›yordu bu düflünceye. Her seferinde öfkeyle yeniden yeniden yeminle “ben bulaflmayaca¤›m” diyordu. Bir gece yar›s› silahlar patlad›. Bir gece yar›s› kuflat›lm›fl mevziiden f›rlad›
mermiler kararl›l›kla ve isyanla hedefini buldu. ‹kisi kanlar içindeydi, Reyhan revan… Yürüdü otoya, telsizi açt› elleri titreyerek. Sesi titremiyordu, kükrer gibiydi: “Beni rüflvete, pisli¤e zorlad›lar. Ölümle tehdit ettiler. Arkadafllar›m› vurdum, gelin al›n beni!” Bir anda flafllar patlad›, kameralar›n spotlar› yand›. Reyhan ayn› sözcükleri s›ral›yordu: “Rüflvet… Tehdit… Zorla beni…” A¤z› kapat›larak bindirildi otoya. TV’lerde görüntüler, anlat›mlar aras›nda ne kadar çarp›kl›k varsa hepsini ay›klad›. Yoksul evlerde izleyenler. “Helal olsun” dedi biraz flaflk›n, içten içe gururlu… fiaflk›nd›lar, mesle¤in ad›n›n ilk anda ça¤r›flt›rd›¤› “rüflvet” e o meslekte biri öfkeyle karfl› koymufltu. Hem de öfkesi elini kana bulayacak denli boyutluydu. Gururluydular, kendilerinden biriydi Reyhan. Yoklu¤a, yoksullu¤a, ayr›l›klara-hasrete, ac›lara-ölüme bile direnerek yarat›lan onur, namus, ahlak gibi erdemlerin sözcüsüydü. “Münferit” de¤ildi bu kez. Öyle söylenip, geçifltirilemezdi. “Halk›n can ve mal güvenli¤inin emanet edildi¤i bir kurumda Reyhan “rüflvet, flantaj, tehdit” ten söz ediyordu. Üstelik isyan ile kan dökmüfltü. Geçifltirilemezdi ama, bir biçimde unutturulmal›yd›. Pul pul dökülse de süsleri, iyice y›pransa da hala vard› iflte o süslü ka¤›ttan perde. Reyhan’›n kurflunlar› iki delik daha açm›flt›. Bütünüyle y›rt›l›p at›lmadan delikler kapat›lmal›yd›. Aylarca hiç gündem yapmad›lar. Reyhan’› uzman doktorlara muayene ettirdiler. Ve raporu aylar sonra mahkemeye aç›klad›lar. Reyhan’›n son mevziisinden, sol kaburgas›n›n aras›ndan f›rlayan iki mermi bir “paranoyak”a aitti. Reyhan’› içten içe gururla izlemifl olanlar sol kaburgas›n›n aras›nda s›zlayacak bir fleyleri olan milyonlar… Hepsinin ad› konulmufltu: Paranoyak. Dilimizdeki kilidi söküp atmak, elimizdeki kelepçeyi parçalamak, gördü¤ümüzü unutmamak, kirli sulara bulaflmamak, etiketlere-apoletlere s›¤›nmadan insan kimli¤imizi ve sorumlulu¤umuzu bilmek… Her fleyiyle çürümüfl bir çark›n, iflleyiflin sahiplerinin iflah olmaz paranoyas› budur iflte. O yüzden; Yaflas›n Paranoya!❏
Sevgili, Gazze, 20.08.2004 Cuma Ac› içindeyim, can›m çok yan›yor. Yüre¤imi hissetmiyorum. Sanki etlerim yanm›fl da iskeletimle dolafl›yorum ortada. Bazen yal›n ayak yürüyorum gibi geliyor tozlu yollarda. Ç›plak gibiyim... Gözlerim kan içinde, bir çöplü¤ün dibinde ölüyorum ve kimse fark etmiyor beni... Ölüler fark edilmez de¤il mi? Yaflamak a¤›r geliyor bana art›k. Üzerimdeki yükü kald›ram›yorum. Sorumluluk, a¤›rl›¤› belli bir kavram ama benimle boy ölçüflen bir yabanc› gibi geliyor. Avuçlar›ma bir ya¤mur damlas› düflüyor, sisler içinde ve kurflun kokular› aras›nda. Yaflamak güzel fley ama de¤er biçmiyor kan›m›za... Benden önce öldürüldün ama ben öldü¤üm zaman da yan›mdayd›n. Görüyordum seni, gülümsüyordun bana. Ben ise ac› içinde can›m› veriyordum. Kan kokular› içinde ve halk›m›n intikam 盤l›klar› aras›nda. fiehrimden kalmad› art›k. Yan›p söndü tarihimiz, külü kald› an›lar›n. Bir de içinde gülüfltü¤ümüz ahflap nemli odalar. Katran gibi her fley, geceler de öyle. Ölüyorum, cesedim eller üstünde tafl›n›yor 盤l›klar aras›nda. Yaflamak istiyorum... Kendi haklar›ma ba¤l› kalarak, sömürü topraklar› üzerinde yaflamadan. Özgürce... Yaflamak istiyorum, anamla, babamla, kardefllerimle, halk›mla iç içe ve de seninle... Ömrünle. Yaralar›m›z› sarmadan, ölmeden yani. ... Filistin'de katliam devam ediyor. Bu flehirden baflka yer de yok. Topraklar› yok... Sanki yahudi katliam›n›n intikam›n› can›m›zdan ç›kart›yorlar. Elveda dünya, sömürmeden, katletmeden, yaflamadan, ömrümüzden kan›m›z ç›kart›larak, tecavüz sesleri aras›nda ç›r›lç›plak... Ahmet YAPAR
19
umut engin
inceleme
cad› kazan› vunacaklar ve ayn›s›n› yapmaya çal›flacaklard›r. ‹kinci Paylafl›m Savafl›’n›n hemen ard›ndan Amerika’da geliflen komünizm karfl›t› propagandan›n merkezine oturan Mc Carthy de kuflaklar boyunca ezenlerin örnek alaca¤› tipik bir “kahraman”d›r böyle. “Amerika Birleflik DevletleriSovyetler Birli¤i”, “iki kutup”, “so¤uk savafl” propagandas›n›n temelinde de ad›n› görebilece¤imiz bu adam, yapt›klar›yla kendinden sonra gelenlere büyük bir miras b›rakünya tarihinde kendisinden sonra gelenleri etkileyen, onlara örnek olan pek çok kifliye rastlan›r. Bu kifliler ezilenlerin taraf›ndaysa onlar›n gözünde kahramanlar olarak karfl›m›za ç›kar. Bu kahramanlar hakk›nda romanlar yaz›l›r, türküler yak›l›r, filmler çekilir. Onlar› kendine örnek alan bir insan toplulu¤u ortaya ç›kar. Bir de ezenlerin yaratt›¤› kifliler vard›r. Onlar›n da örnek ald›¤›, yolunda yürüdü¤ü kahramanlar› olmal›. Orta yerde Hitler’i, Pinochet’ yi savunmazlar, savunmayacaklard›r da ama onlar› kendilerine örnek almay› sürdüren bir yap›lar› her zaman olacakt›r. Onlar›n yapt›klar›n› sa-
D
20
m›flt›r. Mc Carthy, Hitler’i destekleyen bir baban›n o¤lu olarak do¤mufltur. 1939’da yarg›ç olmufl, 1942’de ‹kinci Paylafl›m Savafl›’na kat›lm›flt›r. 1946’da yüksek bir çaba sonucu senatoya girmifl, 1947’de öncelikli görevinin “komünizmin yay›lmas›n› durdurmak” oldu¤unu aç›klam›flt›r ve ilk ifl olarak Temsilciler Meclisi’nde “HUAC Amerika Karfl›t› Faaliyetleri Soruflturma Komitesi”ni kurmufltur. Tarihe geçen ünlü sorgulamalar burada yap›lm›fl, hatta ünlü isimlerin sorgulamalar› anayasaya ayk›r› olmas›na ra¤men televizyondan tüm Amerika’ya izlettirilmifltir.
Asl›nda o günlerde herkes al›fl›ld›k bir flekilde bu kampanyan›n d›fl politika ile s›n›rl› kalaca¤›n› düflünüyordu ama Mc Carthy en s›radan Amerikan vatandafl›ndan Hollywood y›ld›z›na kadar herkesi bu kampanyaya dahil etmeyi baflard›. Kendinden olmayan› ajan, komünist ilan eden bu propaganda sayesinde k›sa süre içerisinde Amerikan toplumu, Amerika’n›n gizli ajanlar taraf›ndan içten çökertilece¤ine ve komünizme teslim edilece¤ine inanmaya bafllad›. Komflular bile birbirini komünist olmakla suçlad›. Yüz binlerce insan, “Komünist Parti üyesi misin, ya da flimdiye kadar üyesi oldun mu?” sorusuna muhatap oldu. Öyle ki herkes gizli düflman olabilirdi, öyleyse herkes soruflturulmal›yd›. K›sa sürede Mc Carthy’nin gücü ola¤anüstü boyutlara ulaflt›. Küçük bir örnek vermek gerekirse; Mc Carthy, 1950 y›l›nda D›fliflleri Bakanl›¤› kadrolar› aras›nda 250 komünist bulundu¤unu aç›klad›. ‹ddialar›n hiçbiri kan›tlanmad› ama bu görevlilerin hepsi iflten at›ld›. Mc Carthysizm art›k Mc Carthy ve baz› arkadafllar›yla s›n›rl› bir hareket olmaktan ç›karak Amerikan kültürüne iflledi. Sosyalizme ve komünizme olan sempati k›sa sürede toplumun üstüne kas›rga gibi gelen büyük bir korkuya dönüfltü. O günlerde yaflanan flu örnek insanlar›n içinde bulundu¤u ruh halini anlatmak için güzel bir örnek olacakt›r: Bir gazeteci, flehrin sokaklar›nda gezip röportaj yaparken bir kad›na “Komünist nedir?” diye sorar, kad›n›n cevab› basit ve çarp›c›d›r: “Söyledi¤inizin ne oldu¤unu bilmiyorum ama umar›m ondan buralarda yoktur.” Mc Carthy bir süre sonra s›radan Amerikal›lar’›n d›fl›nda Roosevelt, Truman ve Eisenhower hükümetleri hakk›nda da komünistlere yeterli tavr› almad›klar› gerekçesiyle suçlamalar getirmifl, ard›ndan da orduya karfl› her türlü flantaj, sahtecilik yöntemlerini denedi¤i iktidar savafl›nda kaybetmifltir. 1954 y›l›nda senatodan uzaklaflt›r›lan Mc Carthy, birkaç y›l sonra da ölmüfltür. Ölü-
münden sonra da Mc Carthysizm ad›n› ald›¤› Mc Carthy’i aflm›fl, art›k tüm dünyada egemenlerin “kendinden olmayan› bitirme” politikalar›na yard›mc› olmak için kulland›klar› bir araç olarak yaflamaya bafllam›flt›. Yöntem oldukça basittir. Muhalif oldu¤u bilinen bir insan önce kara listeye al›n›r, sonra hakk›nda soruflturma yap›l›r, komiteye ifade vermek için ça¤r›l›r ve sonuç ne olursa olsun iflinden at›l›r, daha önce sahip oldu¤u sosyal haklar›n› kaybeder, d›fllan›r. Komite, dünya tarihinde önemli bir yer bulacak bir sanat düflmanl›¤› da sergilemifltir. Özellikle sinema ve tiyatro alan›nda komünistleri ortaya ç›kartmak için genifl çapl› soruflturmalar yürütülmüfltü. Komite, Amerikan tarz›na uymayan eserleri, filmleri, televizyon programlar›n› yapan senaristinden oyuncusuna bütün herkesi komünizm sempatizan› olmakla suçluyor, Amerikal›lar’›n beynini y›kamakla itham ediyordu. Yazar, sanatç›, profesör, devlet memuru; art›k hedefin kim oldu¤u belli de¤ildi. Bu soruflturma komisyonlar›; ayd›nlar›, sanatç›lar›, kara listeye ald›, iflsiz b›rakt›, baflka ifllerde çal›flmalar›n› engelledi, yoksulluk çekmeye mahkum etti. Senaristlerin ço¤u takma isimlerle senaryo yazmaya devam etti ama eskisi gibi baflar›l› olamad›lar. Tan›kl›k etmemekte direnenler, komiteyi afla¤›lamak suçuyla hapse at›ld›. Alger Hiss, idam cezas›na çarpt›r›ld›. Rosenberg’ler, Amerika’n›n planlar›n› Sovyetler Birli¤i’ne verdikleri gerekçesiyle bu cad› kazan›nda öldürüldüler. Listede ad› bulunan pek çok sanatç›ya ülkeden ç›k›fl cezas› verildi. Komiteye ifade vermeyi reddeden pek çok sanatç› Amerika’dan ayr›lmak zorunda kald›. Charlie Chaplin, 1952 y›l›nda komiteye ifade vermeyi reddederek ‹sviçre’ye yerleflti. Bertolt Brecht ayn› nedenle Amerika’dan ayr›ld›. “Hollywood On’lar›” diye bilinen ünsüz sinema emekçisi on kifli hapishaneye konuldu. Hainler de vard›: “… (Komitede…) Gary Cooper, John Garfield, Marlon Brando, Kim Hunter, Bertolt Brecht, Arthur Miller, Elia Kazan gibi ünlü sanatç›lar sorgulanm›flt›. Tiyatro ve film yönetmeni ‹stanbul do¤umlu Elia Kazan, 14 Ocak 1952’de gizli bir oturumda ilk kez komiteye konuflmufl ve çeflitli ihbarlarda bulunmufltu. Sinema sektöründen onlarca oyuncu, senarist, kameraman emekçinin ismini polise veren Kazan, verdi¤i ifadelerin yeterli olmad›¤›n› düflünmüfl olmal› ki bir süre sonra tekrar komiteye baflvurmufl ve daha çok bilgi vermek istedi¤ini belirtmiflti. Hainli¤i dünya çap›nda tescillenmifl Kazan kendisini flu flekilde savunmufltu: “Komünist felsefeden ve yöntemlerden tiksi-
niyorum. Ben, düflünce ve çal›flma özgürlü¤ünden, birey haklar›ndan yanay›m. Bu de¤erli kazan›mlar için tüm gücümüzle çal›flmal›y›z. Çal›flmalar›mda da bafl›ndan beri daima bu amac› güttüm”. O dönemde onlarca sinema emekçisi ifllerinden ç›kart›lm›fl, bir daha hiçbir yerde ifl bulamam›flt›. Fakat Hollywood, Kazan’a bonkör davranm›flt›. ‹stedi¤i filmleri çekmesine izin verilmiflti. Hatta kendini korumas› için bu filmlerde “afl›r›”ya gitmesine izin verilmifl, önü aç›lm›flt›. Brando, Kazan’›n arkadafllar›n› ihbar etmesini hakl› ç›karmak için çekti¤i bu filmlerde rol al›p kand›r›lanlar aras›ndayd›. Brando, y›llar sonra Kazan’›n kendilerini kand›rd›¤›n› ifade etmekten çekinmemiflti. Kazan, y›llar sonra Ömür Boyu Sanat Oscar’› ald›¤›nda salonda bulunan davetlilerin büyük bir ço¤unlu¤u aya¤a kalk›p s›rt dönerek onu protesto edecekti.” (1) Bütün bunlara ra¤men Mc Carthy dönemi tarihe, ilericiler, devrimciler aç›s›ndan direnifl miras› da arma¤an etmifltir. Siyah fiark›c› Paul Robeson da Mc Carthy döneminde komünist oldu¤u gerekçesiyle ad› kara listeye eklenmifl bir sanatç›yd›. Robeson, anayasan›n tan›d›¤› haklara s›¤›n›p, ifade vermeyi reddetmiflti. ‘Afla¤›land›¤›n›’ düflünen komite, onun yurtd›fl›na ç›kmas›n› yasaklam›flt›. Robeson, komite üyelerine “As›l Amerika’ya karfl› çal›flanlar sizlersiniz. Ben kendi halk›m›n, bu ülkede haklar›na kavuflmas›n› istedi¤im için buraday›m” diyordu. Daha önce Sovyetler Birli¤i’nde, Fransa’da, ‹ngiltere’de, dünyan›n birçok ülkesinde flark›lar›n› söylemifl olan Robeson, art›k ABD s›n›rlar› içinde kalmak zorundayd›. Bu duruma ilk tepki ‹ngiliz maden iflçilerinden geldi. Sendika, Robeson’un telefonda söyledi¤i flark›lar›, hoparlörler arac›l›¤›yla iflçilere dinletti. Ayn› iflçiler ABD-Kanada s›n›r›nda (ama ABD topraklar› içinde) bir yer saptad›. Bir aç›k hava konseri için gereken bütün düzenlemeler yap›ld›. Belirlenen tarih, dünyaya aç›kland›. O tarihte, sadece Avrupa’dan de¤il, Asya’dan, Afrika’dan, Güney Amerika’dan binlerce dinleyici Kanada’ya gelip s›n›rdaki ‘konser yeri’ne gitti. Robeson, 50 metre kadar ötede ABD topraklar› içerisindeki sahneye ç›kt› ve s›n›r›n öbür yan›ndaki ABD’ye girmeyi reddeden dinleyicilerine flar-
k›lar›n› söyledi. Robeson’un flark›lar›n› bütün dünya plaklardan dinliyordu zaten. Fakat, bu konserin anlam› baflkayd›. Son derece etkili bir sessiz protestoydu bu. Akademi (hani flu Oscar ödüllerini da¤›tan kurum) son y›llarda, 1950’lerde Mc Carthy ile yapt›¤› iflbirli¤i için özür üzerine özür diliyor. Bu özrü desteklemek için sergiler aç›yor, ma¤durlar “iade-i itibar”la ödüllendiriliyor. Akademi, o dönemin, o ac›, karanl›k günlerin art›k bir daha geri gelmemek üzere kapand›¤›n› söylüyor. Çok dramatize etmifller. Öyle mi acaba? Mc Carthysizm ne yaz›k ki Amerika ile s›n›rl› kalmad›. Emperyalizm, ülkemiz baflta olmak üzere dünyan›n pek çok ülkesinde kendinden, kendi dilinden, kendi dininden yeni Mc Carthyler yaratt›. Milyonlarca insan soruflturuldu, fifllendi, iflkenceden geçirildi, katledildi. Akademi kendini aklayadursun, uygulamalar dünya’n›n her yerinde devam ediyor. Mc Cartysizm insanl›k tarihinde kara bir leke olarak an›lacak. Ona ve onun gibi onlarca harekete karfl› dik duracak ayd›nlar her zaman var olacak. Senarist John Harward Lason’un o y›llarda sorgulama s›ras›nda komiteye söyledi¤i flu onurlu sözlerle bitirelim: “Düflüncelere s›n›r çizmek ve haberleflmeye sansür koymak amac›n› güden, bu amac›n› tutanaklarda da belirten kimselerin sald›r›s›na u¤ramaktan onur duyuyorum…”❏ (1) ‹brahim Köro¤lu, Kültür Sanat Yaflam›nda Tav›r, A¤ustos 2004, Say›: 30, Sayfa: 24
21
düşleri de yakarlar Yakt›lar uçurtmalar› Ve kelebeklerin kanatlar›n›. Yakt›lar baflaklar› Açken insanlar bir ekmek kokusuna Bozuldu saatlerin ayar› Sermayenin h›z›na ayarland› yelkovan Yetiflmiyordu makineler Milyonlar eklenirken ‹nsan pazarlar›na III Ve art›k tarih Çocuklar›n kara gözlerindeydi Yemifli çal›nm›fl küçücük ellerinde Yasaklanm›fl türkülerdi tarih Köylüyü topra¤a, iflçiyi makineye
I Gök maviydi, günefl p›r›l p›r›l Burcu burcu toprak kokusu Bahara gülümseyen baflaklar Gelincikler, papatyalar Maviliklerde oynaflan uçurtmalar A¤ustos böcekleri türkülerde Halaylarda kelebekler Dere boylar›nda sevdal›lar Coflkularda ezgiler Düfller ötesindeydi hayat...
II Çald› rüzgârlar Çocuklar›n uçurtmalar›n› Oksitlendi topraklar Devrildi birer birer ç›narlar Kufllar kaç›flt›lar Ç›¤l›k 盤l›¤a Gökyüzü k›z›l Bulutlar yang›n Ya¤murlar atefl.
22
‹nsan› insana düflman edendi. Pusularda bekleyen, Apans›z ölümlerdi Aç›lmam›fl yumruklar, Ve aç›k giden gözlerdi tarih IV “Ald›lar ellerinden k›l›çlar›n› Artemis’lerin Çarm›ha gerdiler Spartaküs’leri” Ölmeliydi onur, Tükenmeliydi direncin soyu Duygular sömürge, Umutlar tutsak Gökyüzü yasakl› Ç›¤l›klar sessiz. Yakt›lar flafaklar› Ve kar damlas› sevdalar›. Yakt›lar gökkufla¤› ezgilerini. Ve gelin tac› köpüklerini. Düflleri de yakarlar. Gelin tac› köpüklerinde Düflleri de yakarlar
hasan biber
şiir
köylü k›z› süreyya
u ülkede medyadan icazet almadan hiçbir fleyi beceremezsiniz. Kendi bafl›n›za becerseniz de er ya da geç sizi bitirecekler; destek olmad›klar› gibi köstek olacaklard›r, emin olun. Bu derginin sayfalar›nda, medyan›n bu bildik tavr› konusunda defalarca yazd›k ve görünen o ki yazmaya devam edece¤iz. Medya flöyle dursun ülkemizin pek sayg›de¤er yöneticileri de kimseye sporda, bilimde baflar›l› olma flans› tan›m›yor. Kendi flovenizmine hizmet ediyorsa kullan›p etmedi¤inde de bir köfleye f›rlatmaktan çekinmiyor. fiimdi ezberledi¤imiz bir oyunu bu kez farkl› oyuncularla perde perde izliyoruz. Oyunun ad›: Köylü K›z› Süreyya. Kim peki bu köylü k›z? Süreyya, milli
B
atletimiz. Bu ülkenin gelmifl geçmifl en baflar›l› sporcusu. Türkiye spor tarihinde bireysel anlamda Süreyya’n›n eriflti¤i baflar›lara eriflebilen baflka bir sporcu yok. Süreyya Ayhan, k›saca baflar› demek. Peki, bu kadar baflar›l› bir sporcuya egemenler neden düflman olur, medya neden düflman olur? Bu Süreyya’y› neden çekemezler? Neden her gün hakk›nda flaibeler yarat›rlar, onu yerden yere vururlar? Bütün bu haz›ms›zl›¤›n nedeni, asl›nda Süreyya’n›n yaflam öyküsünde gizli. Süreyya Ayhan, 1978 y›l›nda Çank›r›’da yoksul bir ailenin çocu¤u olarak dünyaya geldi. Köy yollar›nda koflarak büyüdü. Hiçbir spor malzemesi olmadan koflmaya bafllad›. Okul y›llar›nda Türkiye birincilikleri elde etti. ‹lk alt›n›n› babaannesinden ald›: Bir yar›flmadan birinci olarak eve dönen Süreyya’ya; baflka bir fleyi olmad›¤› için, kendisine ait tek Reflat alt›n›n› takan babaanne, torununa flöyle diyecekti: “Sen bir gün çok iyi bir sporcu olacaks›n. Ben belki o y›llar› göremem ama benim dualar›m hep senin üzerinde...”. Süreyya’y› bizden yapan gerçek iflte burada bafllar. Küçük yaflta, önce hocas› sonra da efli olacak Yücel Kop’la tan›flt›. Ard›ndan Kahramanmarafl’ta Spor Akademisi’nde
kayhan demir
güncel
okumaya bafllad›. Okulda antrenman yapma olanaklar› k›s›tland›. Ailesinin yap›s› nedeniyle, faflist yöneticiler taraf›ndan Beden Terbiyesi Müdürlükleri’ne ba¤l› spor salonlar›na sokulmad›. Okulun olanaklar›ndan yararlanmas›na izin verilmedi. Birkaç gazeteci ve ö¤retim üyesi, profesör dostun yard›m›yla kendisine ayakkab›, malzeme al›nd› ve yoksulluk içindeki bu k›z h›rsla koflmaya devam etti. Kendisine Kahramanmarafl’ta sunulmayan olanaklar› Gaziantep’te bulan Süreyya, aylarca bu iki kent aras›nda mekik dokudu. Ard›ndan bu çabalar›n›n, bu ›srar›n›n sonuçlar›n› almaya bafllad›. Arka arkaya gelen Türkiye birincilikleri ve Türkiye rekorlar›n›n ard›ndan medyada az da olsa yer almaya bafllad›. Yan›lmay›n, baflar›lar›yla de¤il. Bireysel sponsorluklarla yar›flan ve kendine güvenenlerin deste¤iyle Avrupa flampiyonlu¤una koflan Süreyya, gazete sayfalar›na ilk kez antrenörüyle yaflad›¤› aflk öyküsüyle yans›d›. “Ben buraday›m!” diye hayk›rana kadar, kimse Süreyya’n›n varl›¤›ndan haberdar de¤ildi. Kimse ne kendisini tan›yordu, ne spor yaflam›n› biliyor ne de derecelerini... Ve al›fl›ld›k bir flekilde Süreyya’n›n özel yaflam›yd› manfletlere tafl›nan. Oturdu¤u yerden kalem oynatan köfle yazar› beyefendiler, han›mefendiler Süreyya’n›n baflar›s›n› hazmedemedi. Süreyya’n›n fahifle oldu¤u bile yaz›ld›. Süreyya, yaln›zca kendisini ilgilendiren bir karar alm›fl, antrenörünü sevmifl ve sonra da onunla evlenmiflti. Medya, ayn› bildik medya. Sayg›de¤er yöneticiler ise kendisine sahip ç›kmad›¤› Süreyya’n›n uluslararas› baflar›lar›na sahip ç›kt›. Bir baflka deyiflle, hiçbir fley vermedi¤i bir sporcudan dünyay› alt etmesini, tüm geçmiflin intikam›n› almas›n› bekledi. Futbola milyon dolarlar›n ak›t›lmas›na göz yuman bu kafa yap›s›, küçük bir köylü k›z›na ayakkab› bile almad›. Zirveye ç›karken hiç destek olmad›¤› bir insan›n baflar›lar›-
23
n› sahiplenen Federasyon, Beden Terbiyesi Müdürlü¤ü gibi kurumlar, Süreyya’ya “Biz sana yard›m edelim de zirvede kal.” bile diyemedi, yard›m etmedi. Bu ülkede milli formay› giyen, baflar›l› olan her sporcunun, bir gün “Beni elefltirenlere en iyi yan›t› verdim...” demek zorunda kalmas› ne kadar garip de¤il mi? Süreyya, her madalya tak›fl›nda, yoksul Anadolu halk› gururlan›rken medya ve iktidar onu afla¤›layacak bir fleyler ar›yordu. Paris’te birinci oldu¤unda, gö¤sünde neden ay y›ld›z yok diye yazd›lar günlerce. Hain ilan edildi. Kimse “Ayy›ld›zl› hükümetlerin ne pay› var ki bu baflar›da, kalk›p hesab›n› soruyor?” demedi. Süreyya’n›n birincili¤ini konuflmad›lar. “Bugüne kadar bu baflar›y› yakalam›fl bir baflka sporcu olmufl mu hiç tarihimizde?” diye sormad›lar. Ayy›ld›za takt›lar. Dünya ikincisi oldu, bu baflar›y› görmediler; ahlaks›zca Süreyya’n›n kad›n olufluna, adet günlerine, fiziksel rahats›zl›klar›na tak›ld›lar, kald›lar. Antrenman yapmaya gitti; sahay› kilitlediler. Süreyya sustu ve koflmaya devam etti. Nihat Genç bir yaz›s›nda flöyle soruyordu: “…Anadolu’da tuhaf fleyler oluyor. Süreyya ekranda göründü¤ünde ve bir de koflmaya bafllad›¤›nda, Türkiye halk› kahveler, esnaf, çocuklar, nineler çeflmeler gibi a¤l›yor. Süreyya’n›n koflusu neden bu halk› a¤lat›yor? Süreyya’n›n koflusunda bilmedi¤imiz ne anlamlar var ki Türkiye halk› onun kofltu¤unu gördükçe z›r›l z›r›l a¤l›yor. Süreyya, atletizmi bu ülkenin en hüzünlü sporu yapt›. Türkiye halk›n›n, yoksul gençlerin, Anadolu’nun, aflk›n, çaban›n, sevginin sembolü yapt›. Ve önümüzde bu büyük soru hala duruyor, y›llar boyu üzerinde tart›flaca¤›m›z dev bir soru: Süreyya koflarken halk›m›z neden a¤l›yor?” Süreyya’n›n öyküsü, yoksul Anadolu gençli¤inin, olanaks›zl›klar›n, ilgisizli¤in öyküsüdür. Süreyya’n›n öyküsü, insan›n› her fleyden mahrum b›rakan, onu kendi haline terk eden, ac›mayan, bulundu¤u yerden kafas›n› kald›rmas›na izin vermeyen, kald›rabilirse de elinden geleni ard›na koymayarak onu tekrar yerin dibine sokan iktidarlar›n öyküsüdür. Süreyya’n›n öyküsü, baflar›ya hasret kalm›fl, yenilmifl, ezilmifl bir halk›n öyküsüdür. Süreyya hiçbir zaman rakipleriyle eflit flartlarda koflmad›. Rakipleri düz koflarken o hep engelli kofltu. Faflist bir federasyon, afla¤›l›k bir medya engeliydi bu.
24
Süreyya’n›n baflar›lar› karfl›s›nda sevinmediler. Baflbakan’dan bütün yöneticilerine kadar, “Süreyya’y› kutluyoruz” mesajlar› hep ikiyüzlülü¤ün göstergesiydi. fiimdi doping tart›flmalar›yla birlikte, bir y›ld›z›n yavafl yavafl sönmesini izliyoruz.Bakan›ndan medyas›na hepsinin, dünya çap›nda baflar› sahibi olmufl bir sporcuyu nas›l bitirdiklerini izliyoruz. Köylü k›z› fazla büyüdü art›k; onu tekrar geldi¤i yere göndermek gerek. Mant›klar›n›n özü budur. Peki, efli ve antrenörü Yücel Kop’un suçu yok mu? Elbette var. Olur, böyle her fleyi çarp›k yürüyen bir ülkede bu da olur. Olmufltur, antrenörü de çarp›k bir flekilde sahiplenmifltir Süreyya’y›. ‹çgüdüsüyle korumaya çal›flm›fl ve hedef tahtas›na konmufltur. Zaten her fley bu noktaya geldikten sonra akla ilk gelen suçlu Yücel Kop’tan baflkas› olamaz. Televizyonlarda Yücel Kop’u karfl›lar›na al›p hesap soranlar›n kulland›¤› çok tan›d›k bir dil. Mahremiyet denen fleyin ne oldu¤unu bilmeyen bu ahlak düflkünleri, Süreyya’n›n gizli tutulmas› gereken kontrol öyküsünü a¤›zlar›ndan salyalar ak›tarak anlat›yorlar. Dikkat edin, Yücel Kop’u sürekli azarl›yorlar. Süreyya ve Yücel Kop onlara göre birer köylü, cahil. Peki, neden y›llard›r bu ikiliye destek olunmad›¤›n›n cevab›ndan kaç›yorlar? Bu ikili kimsenin aya¤›na kapanmad› bugüne kadar. Birkaç dostlar› d›fl›nda kimseden yard›m almad›lar ama olmaz, vurun abal›ya. Herkes biliyor ki Süreyya’n›n baflar›s›ndaki en büyük pay, Yücel Kop’undur. Federasyonundan medyas›na herkes, Süreyya karfl›s›nda ald›¤› yenilginin rövanfl›n› almaya çal›fl›yor. Her fleyiyle gizli kalmas› gereken bir doping kontrolünü çarflaf çarflaf bas›na s›zd›rarak sald›r›y› bafllatan federasyondur. Yetkili yetkisiz herkes konuflmufl, aç›klama yapm›flt›r. Sonras›n› biliyorsunuz. Süreyya ve antrenörünün profesyonelce davranmas›-
n›n önündeki engel de iflte bu çarp›k iflleyifltir. Süreyya doping kontrolünden kaçm›flt›r ve kimsenin elinde Süreyya’n›n doping kulland›¤›n› ispatlayacak bilimsel bir veri yoktur. Süreyya nedeni bilinmeyen bir flekilde kontrolden kaç›nm›fl, sonra da olimpiyatlardan çekilmifltir. Bir sporcu olimpiyatlardan çekilebilir, bir sonraki yar›flmaya kat›labilir. Bunlar›n hepsi profesyonellik ve ekip çal›flmas› ile ilgilidir. Sorun bu de¤ildir. Çok aç›k ki bu konuda Atletizm Federasyonu s›n›fta kalm›flt›r. Spor bir ekip iflidir. Bir kurumlaflma iflidir. Biz soral›m: Süreyya, dünyan›n baflka ülkelerinde oldu¤u gibi doktoru, birkaç dil bilen menajeri, antrenörü, ambulans› gibi profesyonel bir kadro ile 24 saat boyunca desteklenmifl midir? Baflar›l› sporcusunun aya¤›na diken batsa her yeri, her fleyi harekete geçirenlerin yan›nda bizimkiler bugüne kadar ne yapm›flt›r? Bu sorular›n cevab› ortadad›r. Kocaman bir hiç! Her fleyde oldu¤u gibi bu olayda da suçlu bulunmufltur ve Süreyya’n›n ferman› imzalanm›flt›r. fiimdi Süreyya’y› bitirmeye oynuyorlar. Süreyya, bu engeli de aflarak aya¤a kalk›p baflar›l› olabilirse merak etmeyin, onu yine göklere ç›kartacaklar, baflaramazsa daha da derine itmek için bast›racaklar. Son perdeye henüz gelinmedi. Köylü k›z› Süreyya’n›n öyküsü devam ediyor.❏
“munzur do¤a festivali” ve yaflananlar
sedat tafler
de¤erlendirme
belediye yetkililerinden oluflan bu grup, festivale iliflkin as›l kararlar› alan, uygulayan güç durumunda. Bir de Tunceli Dernekleri Federasyonu ad› alt›nda örgütlenmifl, de¤iflik flehirlerdeki Dersimliler’in oluflturdu¤u bir federasyon bulunuyor. Bu federasyonda, federasyonu oluflturan derneklerin yöneticileri söz sahibi. ‹flte festivali as›l olarak yönlendiren, kafas›na göre kararlar al›p bu kararlar› uygulayan, istedi¤i zaman de¤ifltiren, her fleyi kendi grup menfaatleri çerçevesinde de¤erlendiren bu iki kesimdir. Bu y›l yap›lan festival için aylar önce sinde bafllayan tart›flmalar, tüm fliddetiyle son güne kadar sürmüfltür. Festival döneminde de durum ayn›d›r, hatta Dünyan›n neresinde olursa olsun;
li” döneminde Dersim’e ak›n ederler. Bu
bu sefer ipin ucu iyice kaç›r›lm›flt›r. Tar-
memleketine, topra¤›na duydu¤u ba¤l›l›k
vesileyle hem Dersim d›fl›nda olup da
t›fl›lan konular halk›n ihtiyaçlar›ndan
hep çok yo¤un olmufltur Dersimliler’in.
birbirini göremeyenler, hem Dersim’de
çok, herkesin kendi grupsal ç›karlar›-
F›rsat bulduklar›nda solu¤u Dersim’de
yaflayanlar hep birlikte özlem giderebil-
d›r... Daha önceki y›llarda oldu¤u gibi bu
al›rlar. Vatan›ndan, topra¤›ndan, oca-
mektedir. Festival boyunca yap›lan kon-
y›l da festival organizasyonu ile ilgili bir
¤›ndan ayr› b›rak›lm›fl; sürgün edilmifl ol-
serlerde halaylar çekilir, türküler hep
tertip komitesi oluflturulmufltur. Bu ko-
man›n ac›s› onlar›n birbirine ve toprakla-
birlikte söylenir. Söyleflilerde, paneller-
mitede Tunceli Belediyesi, TDF ve Der-
r›na daha bir s›k› sar›lmalar›n› sa¤lar.
de Dersim’in sorunlar› birlikte tart›fl›l›r.
sim Temel Haklar ve Özgürlükler Derne-
Avrupa’n›n herhangi bir flehrinde, ‹stan-
Hem memleket hasreti, hem insanlar›n
¤i’nin de içinde bulundu¤u çeflitli demok-
bul’da, ‹zmir’de de yaflasa, akl›n›n bir ya-
birbirine duydu¤u özlem, ikisi bir arada
ratik kitle örgütleri vard›r. Belediye, fes-
r›s› hep Dersim’dedir. Nerede olursa ol-
giderilmifl olur. Bu yüzden festival, tüm
tivalin tüm biçimini bu komiteyle birlikte
sun hep oray› yaflar ve oran›n havas›n›
Dersimliler aç›s›ndan çok önemli bir fes-
çizece¤ini aç›klam›flt›r ama daha ilk top-
solur. Herkes için memleketi, do¤up bü-
tival olup ç›km›flt›r k›sa bir sürede.
lant›ya festivalin ana temas› olarak belir-
yüdü¤ü topraklar de¤erlidir ama Der-
Bu anlatt›klar›m›z madalyonun bir yü-
ledi¤i “bar›fl”› dayatmak üzere gelmifltir.
simli’nin sevgisini özel k›lan; akan göz-
zü. Bu yüzden Dersim halk›n›n duygular›
Baflka bir fleyi tart›flmamakta, “Bu kara-
yafllar›yla, kaybedilen canlarla, yak›lan
ve festivalin onlar aç›s›ndan ifade etti¤i
ra herkes uyacak.” demektedir. Slogan
köylerle örülmüfl bir sevgi olmas›d›r. ‹fl-
gerçekler var. Bu gerçek, festivalin as›l
“Munzur Baraja De¤il Bar›fla Akacak”
te bu yüzden tatiller, bofl zamanlar, uy-
varl›k nedeni olarak karfl›m›za ç›k›yor…
fleklinde belirlenir. Yani belediye bir öne-
gun anlar hep Dersim’de geçirilir.
Madalyonun di¤er yüzünde ise festivali
riyle de¤il, kendince kesinlefltirdi¤i bir
Bir de festivali var Dersimliler’in.
bu insanlar için organize etme görevini
karar› aç›klamak, bunun hakk›nda bilgi-
Dersimliler, son befl y›ld›r düzenli olarak
üstlenmifl olan flehir yöneticileri var.
lendirmek amac›yla toplant›ya gelmifltir.
yap›lan “Munzur Kültür ve Do¤a Festiva-
Belediye Baflkan›’n›n da içinde oldu¤u,
Ald›¤› bir kararla festivalin içeri¤inde de-
25
¤ifliklik yapmak istedi¤ini belirtmifl, daha
n› uygulaman›n hesab›n› gütmektedir.
yolunu terk edebilmifltir. Hem merkezde
önce kat›lan sanatç›lar›n bu sene kat›la-
Daha önceden ismi belirlenen sanat-
hem ilçede ç›kman›n kime ne zarar›n›n
mayaca¤›n›; Sezen Aksu, Y›ld›z Tilbe gi-
ç›lara gidildikçe, dökülmeler bafllar.
olaca¤› tart›fl›lmam›flt›r bile. Temel dert
bi isimler ça¤›r›larak festivali “popüler”
Çünkü o “büyük”, “popüler” isimler ya
merkezdeki program›n garantiye al›n-
bir hale getirmek istedi¤ini vurgulam›fl-
büyük paralar istemekte ya da kat›lama-
mas›d›r. “‹lçedekiler dinlemese de olur”.
t›r. Grup Yorum, o tarihlerde konserleri
yaca¤›n› belirtmektedir. Oluflturulan
Çünkü as›l kitle merkezdeki stada gele-
oldu¤u halde bu festivalin kendileri için
program darald›kça daral›r. Bunun üze-
cektir...
önemli oldu¤unu belirterek kat›labilece-
rine belediye, daha önce ald›¤› karar›
Sonuç olarak, tertip komitesi tart›fl-
¤ini belirtmifltir. Dersim halk›n›n da fes-
çi¤neyerek, Ferhat Tunç’u da programa
malar›nda herkes “gemisini kurtar-
tivalde görmek, dinlemek istedi¤i sanat-
dahil etmek istedi¤ini söyler. Kimi der-
ma”n›n pefline düflmüfltür. Güçlü, moral
ç›lar aras›nda Grup Yorum’un en bafllar-
nekler buna itiraz ederek “bunun al›nan
veren, halk›n taleplerini dikkate alan,
da oldu¤u bilinen bir gerçektir. Tüm bu
ilke karar›n› çi¤nemek” olaca¤›n› söyler.
Dersim halk›n›n tarihine ve yaflam biçi-
gerçekleri göz ard› eden belediye; daha
Durum bu noktaya gelince itiraz eden
mine yak›flan bir program ç›karma çal›fl-
önceki y›llarda festivale kat›lan Grup Yo-
kesimlere kendi gruplar›n› ç›karabilecek-
mas› olmam›flt›r. Yöneticiler, Dersim
rum, Grup Munzur, Ferhat Tunç gibi
leri söylenir. Böylece “ilkesizlik” ortadan
halk›n›n kendilerine verdi¤i temsil ve ka-
isimlerin bu sene kat›lamayaca¤›n› söy-
kalkar, herkes bu anlaflmadan memnun
rar yetkisini suistimal etmifltir. Panelle-
lemifltir. As›l olan›n Dersim halk›n›n ta-
olarak masadan ayr›l›r. Oradaki herkese
rin, söyleflilerin, etkinliklerin içeri¤i ola-
lepleri oldu¤u ve en çok bu isimlerin ta-
kendi grubunu ç›karma izni de verilmifl-
bildi¤ince apolitiklefltirilmifltir. Güncel
lep edildi¤i dile getirilmesine ra¤men be-
tir. Kimse “Madem daha önceki sanat-
konulardan özel olarak kaç›n›lm›flt›r. Su-
lediyenin tavr› de¤iflmemifltir. Belediye-
ç›lar›n kat›lmamas› kural› kald›r›ld›, hep-
ya sabuna dokunmayan, Dersim ruhuy-
nin; komitenin kararlar›ndan çok kendi
sini ça¤›r›yoruz; o halde Grup Yorum’u
la uzaktan yak›ndan ilgisi olmayan bir
kararlar›n› dayatmas›, kararlar›nda hal-
da ça¤›ral›m.” demez. Çünkü kimsenin
tarz belirleyici olmufltur. Tüm bunlar›n
k›n de¤il kendi grupsal ç›karlar›n› koru-
böyle bir derdi yoktur. Herkes kendi mü-
sonucu olarak da bu durumu kabul et-
mas›, birçok kurumun bu kararlara ye-
zik grubunu, sanatç›s›n› programa ekle-
meyenler d›fllanmaya çal›fl›lm›flt›r. Yine
deklenmesi ve ses ç›karmamas› üzerine
mifltir nas›l olsa. Bununla da bitmez.
çok istenildi¤i halde Grup Yorum ve Der-
Dersim Temel Haklar ve Özgürlükler
Belediye, kimi müzik gruplar›ndan, ilçe-
sim halk› buluflamam›flt›r.
Derne¤i komiteden çekilme karar›n›
lerdeki programlar›n› iptal etmelerini,
Ne olursa olsun, kim ne derse desin;
aç›klam›flt›r.
nas›l olsa merkezi programa al›nd›klar›-
tertip komitesinde olanlar, dernek ve
Bu süreçten sonra yaflananlar, tam
n›, merkeze alternatif olabilecek bir tar-
belediye yöneticileri ne kadar yok say-
bir pazarl›k sürecidir. Herkes birbirine
za yönelmemelerini ister. Bu da mer-
maya çal›fl›rsa çal›fls›n, bu festivale sa-
tavizler vererek kendi program›n› garan-
kezde ç›kabilmenin bir baflka flart›d›r.
mimi olanlar, halk›n duygular›na, düflün-
tilemektedir. Kimsenin halk›n ihtiyaçlar›-
Bu gruplar da merkezdeki programda
celerine tercüman olabilenler damgas›-
na cevap verme gibi bir derdi yoktur.
olabilmek ad›na, daha önce ilan ettikleri
n› vurmufltur. Belki sahne alarak, prog-
Herkes, kendi grubunu, sanatç›s›n›, ko-
ilçelerdeki programlar›n› iptal ederek
ramlarda, söz alarak yapamam›fllard›r
nuflmac›s›n› ç›karman›n; kendi politikas›-
halkla bütünleflme, onlara hitap etme
ama Dersimliler’le bütünleflerek her etkinlikte söz sahibi olmufllard›r. Yap›lan her eyleme büyük bir kat›l›m göstererek onlar› sahiplenen Dersim halk›; eylemleri “bunlar teröristtir” diye ba¤›rarak bölmeye çal›flan, eylemlere kat›lanlara da¤›lmalar› telkininde bulunarak polislik görevine soyunan tertip komitesi üyelerine yine ›sl›klar›yla, yuhalamalar›yla, onlar› yanlar›ndan kovarak gereken cevab› vermifltir. Hiç kimsenin, hiçbir gücün Dersim’in direngenli¤ini k›rmaya gücü yetmedi. Buna; onu pasifize etmeye, apolitiklefltirmeye çal›flan tertip komitesinin de, yöre derne¤i yöneticilerinin de gücünün yetmeyece¤i ortadad›r...❏
26
gülflen ifleri
öykü
sözüm yüre¤imdekidir!
Mor akflamlar iniyor düfllerime, günün en gri an›nda yola koyuluyorum. Gün ›fl›¤› flimdilik uzak, biliyorum. Bir da¤ yolunday›m, yürüyorum. Ne zaman ayr› düfltüm dostlar›mdan hat›rlayam›yorum. Ç›nar a¤ac› demifllerdi… Tek hat›rlad›¤›m bu. Bir de ç›nara hayat veren dere… Nefesimi topluyorum. “Gitmeliyim.” diyorum. “Gitmeliyim.” Yapraklar›n h›fl›rt›s› melodik bir ezgi söylüyor, bir dram de¤il, hayat ak›yor dallar›ndan. Ben bir ç›nar ar›yorum. Önünden dere akan, hayat›n maskesini y›rt›¤› bir ç›nar, köküne hayat suyu veren bir dere… Yürüyorum kuru topra¤› yara yara yürüyorum. Bazen kan›m›n çekildi¤ini hissediyorum. Bast›¤›m yer bir uçurum gibi büyüyor. Bir bofllu¤a düfler gibiyim. Hay›r, korku de¤il, içime ak›tt›¤›m nefesimin bo¤az›mda dü¤ümlenmesi. Korku de¤il, var›lacak bir yer var, akacak dere… Bir ses u¤ulduyor kulaklar›mda. Yönünü kestiremiyorum. Bir ses… Yaban-
c›… Kan kokusu hissediyorum. Ad›mlar›m› h›zland›r›yorum. Nas›r ba¤lam›fl ayaklar›mdan s›cak bir kan›n akt›¤›n› hissederek duraks›yorum. Ayaklar›ma bak›yorum. Paramparça olmufl postallar›mdan kan s›z›yor topra¤a. Rüzgâr suskun. Gecenin so¤u¤u etimi diflliyor. “Gün a¤armadan varmal›y›m.” diyorum. Ayaklar›ma yap›flm›fl kanl› postallar›m› ç›kar›yorum. Kuytu bir yerde t›rnaklar›m› kanat›rcas›na, kurumufl topra¤› kaz›yorum. Bo¤az›ma dü¤ümlenmifl nefesimi yutarak, kazd›¤›m çukura postallar›m› gömüyorum. Ayaklar›m ç›plak, kan revan içinde. Bast›kça topra¤a, içime ak›yor kan. Nefesim kesiliyor ama “Gün a¤armadan varmal›y›m.” diyorum. Gün ›fl›¤› flimdilik yasak, biliyorum. Sesler daha yak›nda, zulüm ›sl›k çal›yor. Anl›yorum; zulüm, zehirli bir y›lan gibi sokuluyor gecenin sessizli¤ine. Ayaklar›m kan revan içinde kofluyorum. Kofluyorum, kofluyorum… Kanayan bir yara oluyor
toprak, ben kofluyorum. Kekremsi bir ac› bo¤az›m› yak›yor. Unutuyorum ayaklar›ma batm›fl p›trak dikenlerini. Befl kifli oldu¤umuzu an›ms›yorum. Bir bir say›yorum adlar›n›… Befl kifliydik. O ac›y› da yutuyorum. “Varmal›y›m.” Diyorum. “Gün a¤armadan varmal›y›m.” Küçük, içimi ferahlatan bir ses kulaklar›ma ak›yor. Bir dere p›r›lt›s› ve bir ç›nar›n gökyüzüne boylu boyunca uzan›fl›n› görüyorum. Yaprak bile k›p›rdam›yor… Nefes bile alm›yordu ç›nar. F›rt›na öncesi sessizli¤i an›msat›r gibi gökyüzüne bak›yor. Dere y›ld›zlar›, gecenin korkulu yüzlerinden koruyor. Ama kimse yok. Gelirler mi? Kesik kesik nefes al›yorum. Art›k ayaklar›ma batm›fl dikenlerin ac›s›n› hissetmiyorum. Yeni u¤ultular geliyor… Biz mi, onlar m›? Depremin ilk sars›nt›lar› gibi u¤ultulu, derinden… Yavafl yavafl dereye yaklafl›yorum. Zulmün ›sl›¤›n› duyuyorum. “Oradalar!” Yank›lan›yor sesler dört bir yandan. Boz bulan›k akan dereden görünüyorlar. Befl kifliydik, an›ms›yorum. “Pusuya düfltük.” diyor biri. “Gün a¤ard›. Burada kalaca¤›z.” diyor. fiaflk›n›m. Ayaklar›m›n yerden kesildi¤ini, a¤z›mda bir kan birikintisi oldu¤unu hissediyorum. Dört kifli karfl›da, ikisi yerde sürünüyor. Bulan›k görüyorum ya da göremiyorum. Boynumda dayan›lmaz bir s›z› ve s›cak bir s›z›nt›… “Vuruldu” sözleri ci¤erime bir yanarda¤ gibi oturuyor. Bir yapra¤›n yere düflüflü gibi ak›yorum dereye… Dere kan, hayat veriyor ç›nara. Biraz daha yaklafl›yor gökyüzüne. Solu¤um kesiliyor ama bir yolcuya en çok o ›sl›¤› yak›fl›r diyerek isyan›m› körüklüyor. Dudaklar›mdan suya ak›tt›¤›m bir cümle... “Sözüm yüre¤imdir.” Biliyorum ki; düfltü¤ümüz her toprakta çi¤demler açacak, derede nergisler boy verecek…❏
27
iflte buraday›z
grup yorum
nota
28
haber-yorum Grup Yorum Eleman› Selma K›l Gözalt›na Al›nd›! Grup Yorum eleman› Selma K›l, 24 A¤ustos 2004 gece saat 24.00 civar›nda polisler taraf›ndan Ümraniye’deki evi bas›larak gözalt›na al›nd›. ‹lk önce bir bas›n davas›yla ilgili Savc›l›k’a ifade veren Selma K›l, Savc›l›k taraf›ndan serbest b›rak›ld›. Mahkeme ç›k›fl›nda bu kez de Terörle Mücadele fiubesi polisleri taraf›ndan gözalt›na al›nan K›l, Vatan Caddesi’ndeki Terörle Mücadele fiubesi’ne götürüldü. Bu gözalt›n›n sebebi ise, Erdo¤an Kaldi ifadesinde ad› geçen 147 kifliden birisi oldu¤u gösterildi. Burada bir gün gözalt›nda kald›ktan sonra, 26 A¤ustos 2004 tarihinde ç›kar›ld›¤› Befliktafl A¤›r Ceza Mahkemesi’nden serbest b›rak›ld›. Konuya iliflkin, Grup Yorum da yaz›l› bir bas›n aç›klamas› yapt›. Aç›klamada; “Son befl ayd›r üç Grup Yorum eleman› tutukland›. Arkadafllar›m›zdan Muharrem Cengiz ve Ali Arac› flu anda Tekirda¤ F Tipi Hapishanesi’nde, ‹hsan Cibelik ise Sincan F Tipi Hapishanesi’nde… Grup Yorum üzerinde dönen bu terör, bask› politikas› nedir? Çak›c›’lar, Eken’ler elini kolunu sallaya sallaya diyar diyar dolaflmakta, bir emirle hapishaneden ç›kar›lmakta. Sahte belgelerle insanlar› gözalt›na alman›z, tutuklaman›z nereye kadar sürecek? Hiçbir bask› politikas› türkülerimizin önünde engel olamayacak. Grup Yorum türküleri söylenmeye devam edecek.” dendi.❏
Karanfiller Kültür Merkezi’nde Anma Yap›ld› 4 A¤ustos 1994 tarihinde, Ba¤c›lar Atefltu¤la’da kald›klar› evde polisler taraf›ndan katledilen Güner fiar, Hüseyin Aslan ve Özlem K›l›ç, ölümlerinin 10. y›ldönümünde Karanfiller Kültür Merkezi’nde düzenlenen bir etkinlikle an›ld›. Yap›lan konuflmada; “Özlem, Güner ve Hüseyin Ba¤c›lar halk› için üç sevdal› yürek, üç karanfildir. Onlar, ‘Devrim için savaflmayana sosyalist denmez.’ diyerek kurtuluflun yolunu gösteren öncülerdendir. Kuflat›ld›klar› evde, sekiz saat direndikten sonra mermileri bitti¤i halde teslim olmad›klar› için öldürüldüler. Onlar›n yaratt›¤› de¤erlerin her ortamda tafl›y›c›s› olmakla ve ne pahas›na olursa olsun daha yükseklere tafl›makla yükümlüyüz.” dendi. Anma etkinli¤i yap›lan müzik dinletisinin ard›ndan sona erdi.❏
Munzur Festivali’ndeki Polis Sald›r›s› ‹ncelemeye Al›nd›
5. Munzur Kültür ve Do¤a Festivali’nde, TAYAD’l› Aileler’in ölüm oruçlar›yla ilgili yapt›¤› eyleme, polis vahflice sald›rm›fl; kad›n, yafll›, çocuk ay›rmadan insanlar› uçurumun efli¤inde ölümle burun buruna getirmiflti. Yap›lan bu sald›r›da birçok insan uçurumdan afla¤› Munzur Nehri’ne ve kayal›klara düflmüfl, birço¤unun da kafa ve kollar›nda k›r›klar meydana gelmiflti. Olaylar›n ard›ndan Temel Haklar ve Özgürlükler Derne¤i Baflkan› Murat Kaymaz ve Baflkan Yard›mc›s› Derya Ula¤ tutuklanm›flt›. Yaflanan bu geliflmelerin üzerine, olaylar› incelemek ve yasad›fl› tutuklamay› protesto etmek için ‹stanbul’dan alt› kiflilik bir heyet oluflturuldu. Heyette; Ça¤dafl Hukukçular Derne¤i’nden Av. Hüdai Berber, Halk›n Hukuk Bürosu avukatlar›ndan Behiç Aflç›, Grup Yorum eleman› Cihan Keflkek, Temel Haklar ve Özgürlükler Derne¤i Üyesi Gülsüm Y›ld›z, TAYAD Üyesi Fahrettin Keskin ve Gençlik Dernekleri Federasyonu Üyesi Ali Özlek yer ald›. Alt› kiflilik ‹nceleme Heyeti, Dersim’de, çeflitli parti ve kitle örgütleri, Belediye Baflkanl›¤›, Savc›l›k ve Valilikle görüflmeler gerçeklefltirdi. Valili¤e, yaflanan tutuklamalar ve sald›r›larla ilgili bir flikâyette bulunan heyet, ard›ndan Tunceli Cumhuriyet Baflsavc›l›¤›’nda polisler hakk›nda suç duyurusunda bulundu. ‹ncelemeler sonucu haz›rlanan rapor, flu sonuca ba¤land›; “Dersim halk›, Dersim Temel Haklar ve Özgürlükler Derne¤i’nin bir faaliyeti olarak meflru, hukuki, yasal aç›klama yapma, ifade özgürlü¤ünü kullanmak istemifl, polis taraf›ndan önceden planlanan sald›r›ya maruz kalm›flt›r. Onlarca insan yaralanm›flt›r. Polis bu tavr› ile befl y›ld›r yap›lan geleneksel Munzur Do¤a Kültür Festivali’ne gölge düflürmeye çal›flarak festivale kat›l›m› da engellemeye çal›flm›flt›r. Suçlu olan polistir. Polis yarg›lanmal›, cezaland›r›lmal›d›r.”❏
29
Datça’da 5. Can fienli¤i Yap›ld› Her y›l Datça’da, fiair Can Yücel ad›na yap›lan flenliklerin bu y›l beflincisi gerçekleflti. Sanat yönetmenli¤ini Vecdi Sayar’›n düzenledi¤i flenli¤in bu y›lki ana temas› Ömer Hayyam’d›. 21–22 A¤ustos 2004 tarihleri aras›nda, çeflitli müzik ve fliir dinletileri, paneller, sergiler gerçeklefltirildi. “Do¤u fiiiri – Bat› fiiiri” bafll›¤› alt›nda yap›lan panelde, Ömer Hayyam’›n fliiri üzerine konufluldu.❏
Canflenli¤i Oyuncular›’na Dava Aç›ld›! 2002 y›l›nda Ad›yaman’da oynad›klar› “Gençlik Hiçbir Zaman Yafllanm›yor” adl› oyunda 1968 gençlik hareketinin karakterlerini canland›rd›klar› için haklar›nda örgüt üyeli¤inden dava aç›ld›. O dönemin karakterleri aras›nda geçen tart›flmalar› konu alan oyunda; silahl› mücadeleyi savunan bir gençle sendikal mücadeleyi savunan bir genç aras›nda yaflanan tart›flman›n aktar›ld›¤› sahne, davaya gerekçe gösterildi. Tiyatro oyuncular›; Ertan Ya¤›z, Y›lmaz Angay, Vedat Kurtulufltepe ve Ömer Ulafl DHKPC’ye üyelik iddias›yla yarg›lanacak.❏
Irak’l› Futbolculardan Bush’a Tepki Amerika’daki seçim kampanyalar› döneminde, kendi tak›mlar›n› seçim malzemesi olarak kullanan George Bush’a, Irak futbol tak›m› tepki gösterdi. Bush, seçimler döneminde Irak’a özgürlük geldi¤ini söylemifl, bunun göstergesinin de Atina Olimpiyatlar›’nda Irak futbol tak›m›n›n yer almas›n› göstermiflti. ABD’deki televizyonlarda; Atina Olimpiyat Oyunlar›’ndan görüntülerin hemen ard›ndan Afganistan ve Irak’›n bayraklar› ekrana yans›t›l›yor ve bir anlat›c›n›n “Bu olimpiyatlarda iki özgür ülke daha olacak ve iki terörist rejim daha eksilecek” fleklindeki konuflmas› duyuluyordu. Irak futbol tak›m›ndan bir oyuncu: “Bu kadar çok insan› katlettikten sonra Tanr›’s›yla nas›l hesaplaflacak? Çok fazla suç iflledi” diye konufltu. Irak futbol tak›m›n›n Teknik direktörü Adnan Hamad ise oyuncular›na destek vererek: “Sorunumuz Amerikan halk›yla de¤il, Amerika’n›n Irak’ta yapt›klar›yla. Her fleyi yok etti. Amerikan ordusu Irak’ta pek çok insan› öldürdü. Ben stadyuma giderken yolda yatan ölüler varsa özgürlük ne anlama gelir ki?” diye konufltu. ❏
Ölüm Orucunda 117. Ölüm! Tekirda¤ F Tipi Hapishanesi’nde Ölüm Orucu eylemini sürdüren DHKP-C davas›ndan Selami Kurnaz, flehit düfltü. 1964 Trabzon do¤umlu olan Selami Kurnaz, 20 Ekim 2003’te ölüm orucuna bafllam›flt›. Ölüm orucu eyleminin 296. gününde hayat›n› kaybeden Kurnaz’›n cenazesi ailesi ve mücadele arkadafllar›n›n kat›l›m›yla Trabzon’da defnedildi.❏
30
Atina Olimpiyatlar›’nda Theodorakis fiark›lar› Albüm Yap›l›yor 2004 Atina Olimpiyatlar› için yap›lan albümlerden birisi de Mikis Theodorakis’in bestelerinden oluflan “Phos” (Ifl›k) adl› albüm. Bu albümde; Haris Alexiou, Yiannis Kotsiras, George Dalaras, Yannis Parios, Maria Farandouri gibi müzisyenler Theodorakis’in bestelerini yorumluyorlar. Bu albümlerin gelirlerinin bir k›sm›n›n AIDS ile ilgili projelerde de¤erlendirilmek üzere UNICEF’e verilece¤i belirtildi.❏
nokta haber habe Grup Yorum 31 Temmuz 2004; Büyükçekmece’de Kültürpark Anfi Tiyatro’da düzenlenen konserde yaklafl›k 3000 kifliye seslendi.
16 Ağustos 2004; 41.Uluslararas› Hac›bektafl fienlikleri’nde Belediye Meydan›’nda ve Kapal› Spor Salonu’nda birer konser gerçeklefltirerek, toplam 8000 kifliye seslendi.
17 Ağustos 2004; Hac›bektafl flenliklerinde dergi stantlar›n›n bulundu¤u yerde bir sokak konseri gerçeklefltirdi. Dinletiyi yaklafl›k 150 kifli izledi.
Ay›fl›¤› Sanat Merkezi Çal›flanlar›ndan Protesto! Ay›fl›¤› Sanat Merkezi çal›flanlar›, polisin çal›flma izin belgelerinin olmamas›n› gerekçe göstererek kültür merkezlerine bask›n düzenlemesini protesto etti Sar›gazi’deki merkez binalar›n›n önünde toplanan Ay›fl›¤› Sanat Merkezi çal›flanlar›; “Bask›lar bizi y›ld›ramaz”, “Devrimci sanat engellenemez”, “Umudumuz kavgada, kavgam›z sanatla” yaz›l› dövizler tafl›d›. Burada yap›lan bas›n aç›klamas›nda, son aylarda jandarma ve polisin sanat merkezi üzerinde bask› kurdu¤unu ve sanat merkezine bir ayda 4 kez bask›n yap›ld›¤›n› söyledi. Bu bask›nlarda kültür merkezlerine gelen misafirlerin de rahats›z edildi¤ini belirtti. Yap›lan aç›klamada; “Bizler sistemin önümüze koydu¤u yaflam ve sanat›n insanlar› yoz bir topluma itece¤ini çok iyi biliyoruz. Onun için varolan sisteme karfl› devrimci sanat› icra etmeye çal›fl›yoruz. Polisin çal›flma izin belgesinin olmamas›n› gerekçe göstererek, bask›n düzenleyip bizi y›ld›rmas›na izin vermeyece¤iz” denildi.❏
“Ay›fl›¤› Belgesel Film Günleri” Kad›köy’de Yap›ld› Belgesel Sinemacılar Birliği ve Kadıköy Belediyesi Gençlik Merkezi’nin birlikte düzenlediği “Ayışığı Belgesel Film Günleri” kapsamında değişik ülkelerden 17 belgesel izleyiciyle buluştu. Ağustos ayının ilk yarısında yapılan film gösterimlerinde; Amerika, Arjantin, Belarusya, Bulgaristan, Fransa, İspanya, Japonya, Rusya ve Türkiye’den toplam 17 belgesel izleyiciyle buluştu.❏
17 ağustos 2004; Datça Anfi Tiyatrosu’nda düzenlenen konserde yaklafl›k 500 kifliye seslendi.
18 Ağustos 2004; Hac›bektafl’ta Mahsuni fierif Park›’nda, Ruhan Mavruk’la birlikte fliir - müzik dinletisi gerçeklefltirdi. Dinletiyi yaklafl›k 300 kifli izledi.
18 Ağustos 2004; Didim’de Apollon Tap›na¤›’nda düzenlenen konserde yaklafl›k 700 kifliye seslendi.
20 Ağustos 2004; Gümüldür’de Aç›khava’da gerçekleflen konserde yaklafl›k 400 kifliye seslendi.
21 Ağustos 2004;
NATO Gözalt›lar›n›n ‹lk Mahkemesi Görüldü 28-29 Haziran 2004 tarihlerinde ‹stanbul’da gerçeklefltirilen NATO karfl›t› gösterilerde gözalt›na al›nan ve haklar›nda 2911 say›l› “Toplant› ve Gösteri Yürüyüflleri Kanununa Muhalefet”ten dava aç›lan 35 kiflinin yarg›lanmas›na baflland›. Irak’ta ‹flgale Hay›r Koordinasyonu üyeleri mahkeme önünde destek için eylem gerçeklefltirdi. “Üsler kapat›ls›n iflgale hay›r” yaz›l› pankart tafl›yan grup, Beyo¤lu Adliyesi C Blok önünde alk›fllar eflli¤inde topland›. Polislerin NATO karfl›t› gösterilere gaz bombalar› ile yapt›¤› müdahaleyi gösteren foto¤raflar tafl›yan grup, s›k s›k “Katiller halka hesap verecek”, “Katil ABD iflbirlikçi MGK”, “NATO’ya hay›r üsler kapat›ls›n” sloganlar› att›. Yap›lan aç›klamada: “Bu zirvede dünya halklar›na dönük kanl› planlar yap›ld›, kararlar al›nd›. Buna karfl› ç›kan, demokratik hakk›n› kullanan bizlere panzerlerle, coplarla, gazlarla sald›r›lm›fl, onlarca arkadafl›m›z yaralanm›fl ve 35 arkadafl›m›z gözalt›na al›nm›flt›r. Bize yap›lan sald›r›n›n tan›¤› medyadaki dehflet görüntüleridir. Dün oldu¤u gibi ne sizin kurdu¤unuz barikatlar ne s›kt›¤›n›z gazlar ne de coplar›n›z bizi y›ld›rmad›, y›ld›rmayacak. Kurdu¤unuz mahkemeleriniz de bizi y›ld›ramaz. Bizler o mahkemeleri NATO karfl›tlar›n›, onurlu insanlar› de¤il, üzerimize ölümcül gazlar› s›kanlar›, kafam›z› ve kollar›m›z› k›ranlar› yarg›layan mahkemelere dönüfltürece¤iz” denildi. Haklar›nda dava aç›lan kiflilerin avukatlar›; polislerin dinlenmesine - nas›l olsa sonucu etkilemeyece¤i düflüncesiyle - gerek olmad›¤› hususunda talepte bulundular. Beyo¤lu 1.Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruflma, dosyalardaki eksikliklerin tamamlanmas› için ve polislerin dinlenip dinlenmemesi konusunu görüflmek üzere ileri bir tarihe ertelendi.❏
Alt›noluk’ta Aç›khava’da düzenlenen konserde yaklafl›k 650 kifliye seslendi.
31
MUHARREM CENG‹Z HALA TUTUKLU! Dergimizin sahibi ve Grup Yorum eleman› Muharrem Cengiz’in duruflmas› 27 A¤ustos tarihinde ‹stanbul 11. A¤›r Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruflmas›na, bulundu¤u Tekirda¤ F Tipi Hapishanesi’nden keyfi bir flekilde getirilmeyen Muharrem Cengiz’in savunma hakk› engellenerek yine tahliye edilmedi. Dergimizin sahibi ve Grup Yorum eleman› Muharrem Cengiz, alt› ayd›r tutuklu olarak bulunmakta ve görüfl ve mektup yasa¤›yla tecrit koflullar›nda tutuluyor. Muharrem Cengiz, 5 Mart'ta yeminli tan›k olarak kabul edildi¤i mahkemede san›k durumuna getirilmifl ve tutuklanm›flt›. 27 A¤ustos’ta görülen duruflmas›n›n ard›ndan dava, 1 Aral›k’a 2004 tarihine ertelendi. Grup Yorum 27 A¤ustos’ta konu ile ilgili yapt›¤› aç›klamada flunlara de¤indi: “Grubumuz eleman› Muharrem, o günden bu güne ayn› hukuksuzlu¤un devam›yla F Tipi hapishanesinde tecrit koflullar›nda yatmaktad›r. Kendisine iki ay mektup ve görüfl yasa¤› verilerek alt› ayd›r tecrit koflullar›nda tutulmaktad›r. 20. yafl›m›za sadece birkaç ay kala üç eleman›m›z tutuklu. Bir eleman›m›z da gözalt›ndayken dün savc›l›k taraf›ndan serbest b›rak›ld›. 20 y›ld›r politik müzik yapman›n bedelini ödüyoruz. Hakl› oldu¤umuzu hayk›r›yoruz. E¤er onlar da hakl›l›klar›na güveniyorlarsa aç›klas›nlar. Bütün belgeleri ve gerekçeleriyle arkadafllar›m›z›n niye tutukland›klar›n› aç›klas›nlar.” ❏
dvd... vcd... albüm...
Akın Eldes Türlü Kalan Müzik
32
Enver Demirbağ Tutku ya da Aşk Kalan Müzik
Eyhok Geleneksel Hakkari Müziği Kalan Müzik
Mecaz Yalelli Seyhan Müzik
Lilith Göğün Yarısı Lizge Müzik