tavır a y l › k
s a n a t
d e r g i s i
merhaba Sahibi ‹dil Kültür Yay›n Org. Rek. Film. Tic. Ad›na:
Muharrem Cengiz Genel Yay›n Yönetmeni Gamze Mimaro¤lu Sorumlu Yaz›iflleri Müdürü Ahu Zeynep Görgün Yaz›flma Adresi ‹stanbul ‹dil Kültür Merkezi ‹stiklal Cad. Aznavur Psj. No: 212 Kat: 6 Beyo¤lu/‹stanbul Tel: (212) 245 00 70 - 244 31 60 Faks: 244 81 02 e-posta: info@grupyorum.net Ankara ‹dilcan Kültür Merkezi fiirintepe Mah. 8.Cad. No:222 / B Mamak – Ankara Tel: (312) 390 38 05 Hesap no (YTL) 1042- 30000 596147 Gamze Mimaro¤lu ‹fl Bankas› Parmakkap›/‹ST. Hesap no (EURO) 1042- 3010000 129062 Gamze Mimaro¤lu ‹fl Bankas› Parmakkap›/‹ST. Ofset haz›rl›k TAVIR YAYINLARI Bask› ASPAfi Da¤›t›m D-R Yerel süreli yay›n
‹lkler hep heyecanla bafllar. Biz de heyecanla bafllad›k 2006’ya. Ayn› heyecan› bu y›l›n tüm aylar›nda yaflayaca¤›m›za eminiz. fiemdinli’ye gittik, gözlerimizi orada b›rak›p geldik. Umut Kitabevi’nin kap›s›nda durup gerçeklerin bütün ayr›nt›lar›n› görsün diye. Kanlar içinde b›rak›lan ekme¤imizi, sayfalar› kanlar içinde kalan kitaplar›m›z›... Bu kez kitaplar yak›lmam›flt›, kana bulanm›flt›. Çocuklar›n kuflatma içinde nas›l büyüdü¤ünü görmek için... Annelerin evlatlar›n›n tabutlar›na sar›l›rken duyduklar› öfkeyi ve ac›y› görmek için gittik fiemdinliye. fiemdinli’deydik. Bombalarla parçalanan yaral› yüreklerini sarmak, her daim yanlar›nda oldu¤umuzu anlatmak için fiemdinli halk›yla beraberdik. Ayr› tutulmaya çal›fl›lan yüreklerimizin kopmaz ba¤larla birbirine ba¤land›¤›n› bir kez daha gördük. Mem Û Zîn’in gözlerine tak›ld› gözlerimiz. Gözlerinden akan bir damla yafla... Orada kald› gözlerimiz. fiemdinli’de. Mem’ de, Zîn’ de... “Gözlerimiz sizde kals›n” dedik onlara. Yüre¤imiz sizde... Bazen bir sanat icra etmek için küçücük bir alet yeter de artar bile. ‹flte bir i¤neyle insan›n yüre¤ine iflleyen desenleri saten üzerine, çeflit çeflit kumafllar üzerine nakfledenlere, yorganc›lara konuk olduk. Yitip giden zenginliklerimiz aras›na kat›lmak üzere olan yorganc›l›k mesle¤ini sorduk ustaya. Bir dokunduk, hüzün dolu bin ah iflittik. K›fltan, so¤uktan de¤il mesleklerinin tüketilmesinden dolay› üflüyen yorganc›lar› sayfalar›m›za konuk ettik. Gerçek anlam›yla meydan okuman›n gülüflü... Hayat›, kimli¤i ve düflünceleriyle büyük bir ayd›n: Politzer. Nedir o binlerce insan› kara, so¤u¤a, polis daya¤›na ald›rmadan tribünlere çeken fley? Futbolcu, afl›-ekme¤i-sevdas› olarak görmek, taraftarl›k ne demek? Bunlar› ve asla sadece futbol olmayan futbolu sorduk tribün liderlerine... Yeni bir y›la girerken umutlar›n büyümesi dile¤iyle Merhaba... Dostlukla.
tavır
‹Ç‹NDEK‹LER
01/2006
3 düfllerimiz s›ms›cak 3 yeni y›l
3
YEN‹ YIL düfllerimiz s›ms›cak
4
PANORAMA bir y›l›n hat›rlatt›klar›
8
MEKTUP da¤lar›n çocuklar›na
9
‹ZLEN‹M gözlerim sende kals›n flemdinli
15
34 3 alen markaryan ve yücel aslan’la futbol üzerine...
RÖPORTAJ seferi y›lmaz
16
fi‹‹R mayakovski
17
ELEfiT‹R‹ e¤itim ve sorunlar›-ll
20
RÖPORTAJ nazmiye korkmazlar
23
DE⁄ERLEND‹RME türkülerimiz onurludur yar›flt›r›lamaz
25
ARAfiTIRMA sanat ak›mlar› ve sosyalist sanat-lll
28
fi‹‹R hasan hüseyin
29
ÖYKÜ ellerimi tut
31
‹ZLEN‹M yorganc›l›k
34
RÖPORTAJ alen markaryan - yücel aslan
41
B‹YOGRAF‹ georges politzer
röportaj
16 flair iflçidir 3 mayakovski
25 3
araflt›rma
9 kapak 3 gözlerim sende kals›n flemdinli
43
S‹NEMA organize ifller
45
HABERLER
sanat ak›mlar› ve sosyalist sanat
yeni y›l
düfllerimiz s›ms›cak... tav›r
Yeni y›l, yüreklerde yeni k›v›lc›mlar demek. K›fl ortas›nda s›ms›cak duygularla coflmak demek. Umut demek, sevda demek, düfl demek, yeni beklentilerin yüre¤imizi sarmas› demek... Yeni y›l, sadece bir rakam›n de¤iflmesi midir flu yafll› dünyan›n tarihinde? Kim bilir, belki de öyle... Bizler için de öyle belki. Ama bu asla, yeni bir y›la girmenin coflkusuna engel de¤il. 2005 bitti. Ac›s›, tatl›s›yla üç yüz altm›fl befl gündü tüketti¤imiz. Hüzün de oldu yaflam›m›zda, coflku da, sevinç de... Bir tek fley de¤iflmedi ama... 2005’e girerken de yeni dileklerle doldurmufltuk yüre¤imizi. O dilekler için koflturduk, çabalad›k, elimizden gelenin en iyisini yapmaya çal›flt›k. Ne derece baflard›k tart›fl›l›r elbette. Önemli olan yürek ferahl›¤›... fiükür 2005’te öyleydik, vicdan›m›z rahat diyebiliyoruz. Biz de kendi penceremizden bakt›k 2005’e. fiark›lar›m›zda, yaz›lar›m›zda, öykülerimizde, masallar›m›zda anlatt›k 2005’i... Yorum’ca söyledik, Tav›r’ca yazd›k-çizdik... Kültürün ve sanat›n bin rengini tafl›d›k ürünlerimize. 2006’da da öyle yapaca¤›z! Kültürün ve sanat›n bin rengine yeni renkler ekleyece¤iz. Kökboyas›ndan hem de... Köklerimiz belli: Koca bir
derya olan halk›m›z... Asl›n› inkâr edenlerden olmad›k hiçbir zaman. Olmayaca¤›z da! Onlardan ald›klar›m›za yeni fleyler, gelece¤e dair, düfllerine dair, umutlar›na dair güzellikler ekleyip, tekrar onlara sunaca¤›z... Yüz yirmi karanfil diktik 5 y›lda umut bahçemize. Belki daha da dikece¤iz. Bizi F harfine düflman edenleri de unutmayaca¤›z tabi. 2006’da da hep akl›m›zda olacaklar. Yitirdiklerimizin omuzlar›m›za yükledikleriyle, yar›n›n güzel günlerine olan inanc›m›zla, sevdalar›m›zla, o insana has en güzel duygu olan UMUT’la yürüyece¤iz 2006’n›n yollar›nda. Haz›r›z engebelere, çukurlara, zorlu dönemeçlere, flarampollere... Zorlu yollarda yürümeye çoktan al›flt›k. Dileklerimiz de var yeni y›la dair. S›ralamaya sayfalar yetmez. Hepsini bu y›lda gerçeklefltirecekmifl gibi çabalayaca¤›z ama... Gerçekçi olup da imkâns›z› isteyenlerin, umudun yarat›c›lar›n›n soyundan›z biz... ‹nsan›n oldu¤u her yerde, halk›n oldu¤u her yerde olacak, oralara tüm dillerden UMUT yazaca¤›z. Düfllerimiz s›ms›cak. 2006 da bizim olacak!J
OCAK 2006 | TAVIR | 3
panorama
bir y›l›n hat›rlatt›klar›... tav›r
Her y›l oldu¤u gibi umutlar›m›z› daha da büyüterek girdi¤imiz bir y›l›; 2005’i geride b›rak›yoruz. Dergimizin sayfalar›na mutlu haberleri nakfletmeyi ne çok isterdik, ama afla¤›da okuyaca¤›n›z tabloda da göreceksiniz ki onlar yok bu sayfalarda. Çürüyen bu düzenin yerine ancak düflledi¤imiz o güzel günler geldi¤inde, hem de alt›n harflerle yazaca¤›z sevincimizi, düfllerimizi, umutlar›m›z›... 2006 umutlar›m›z› daha da büyüttü¤ümüz bir y›l olsun....
¤›’na devrine iliflkin yasa tasar›s›, AKP milletvekillerinin verdi¤i oylarla TBMM’de onayland›. 27 Ocak 2005- Özellefltirme ‹daresi, ‹zmit’te bulunan SEKA K⤛t Fabrikas› için “zarar ediyor” gerekçesiyle kapat›lmas›na karar verdi. SEKA’l› iflçiler ise aileleriyle birlikte fabrikay› iflgal ederek direnifle bafllad›. 2 fiubat 2005- Emektar tiyatro ve sinema oyuncusu ‹smail Hakk› fien, rahats›zlanmas› üzerine kald›r›ld›¤› Gülhane Askeri T›p Akademisi’nde yaflam›n› yitirdi. Her y›l oldu¤u gibi umutlar›m›z› daha da büyüterek girdi¤imiz bir y›l›, 2005’i geride b›rak›yoruz. Dergimizin sayfalar›na mutlu haberleri nakfletmeyi ne çok isterdik, ama ne mümkün? Çürüyen bu düzenin yerine ancak düflledi¤imiz o güzel günler geldi¤inde, hem de alt›n harflerle yazaca¤›z sevincimizi, düfllerimizi, umutlar›m›z›... 2006 umutlar›m›z› daha da büyüttü¤ümüz bir y›l olsun.
11 fiubat 2005- Ça¤dafl dünya tiyatrosunun en önemli yazarlar›ndan Arthur Miller, geçirdi¤i zatürre ve kalp rahats›zl›¤› nedeniyle yaflam›n› yitirdi.
eden polis, 65 kifliyi döverek gözalt›na ald›. Gözalt›na al›nanlar aras›nda, Grup Yorum elemanlar› ve Anadolu’nun Sesi Radyosu çal›flanlar› da vard›.
15 fiubat 2005- Mersin’de, Abdullah Öcalan’›n tutuklan›fl›n›n beflinci y›ldönümünde protesto eylemi yapan kitlenin üzerine atefl açan polis, 19 yafl›ndaki bir genci öldürdü.
24 Mart 2005- Baflbakan Tayyip Erdo¤an, Penguen Dergisi’ne “Tayyipler Alemi” konulu karikatürden dolay› 40 bin YTL’lik dava açt›.
8 Mart 2005- 8 Mart Dünya Emekçi Kad›nlar Günü’nü kutlamak için, Saraçhane Park›’nda yap›lmak istenen mitinge müdahale
7 Nisan 2005- Gaziosmanpafla’ya ba¤l› Sultançiftli¤i Mahallesi’nde, askeri bir alanda bulduklar› mermilerle oynayan çocuklardan, mermilerin patlamas› sonucu, bir çocuk ölürken yedisi de a¤›r yaraland›.
7 Ocak 2005- Mersin’in Akdeniz Belediyesi’nin temizlik ve park hizmetlerini yürüten firma, 80 civar›nda iflçiyi iflten ç›kard›.
16 Nisan 2005- Trabzon’da “Hapishanelerde Neler Oluyor? Bilmek Hakk›n›z!” yaz›l› bildirileri da¤›tmak isteyen dört TAYAD’l›, polis ve sivil faflistlerin deste¤iyle toplanan yaklafl›k bin kifli taraf›ndan linç edilmek istendi. Linç girifliminde bulunanlar›n tutuklanmad›¤› mahkemede, dört TAYAD’l› “Suçlu bulunarak” tutukland›.
7 Ocak 2005- TBMM Genel Kurulu’nda görüflülen, SSK hastanelerinin Sa¤l›k Bakanl›-
28 Nisan 2005- 2004 y›l›nda, fianl›urfa’da bir panelde yapt›klar› konuflmadan dolay›
1 Ocak 2005- Tecritin kald›r›lmas› için 473 gündür Ankara Abdi ‹pekçi Park›’nda açl›k grevi yapan TAYAD’l› ailelerin çad›r›na sald›ran polis, 2 kifliyi gözalt›na ald›.
4 | TAVIR | OCAK 2006
panorama
taraf›ndan “sak›ncal› bulundu¤u gerekçesiyle” yasakland›. 4 Haziran 2005- Grup Yorum elemanlar› Muharrem Cengiz, Selma K›l ve Öznur Turan’a, Almanya Baflkonsoloslu¤u’ndan talep edilen vize istemine ret cevab› geldi. Ret cevab› verilen Grup Yorum elemanlar›, Almanya’n›n Dortmund kentinde yap›lan konsere kat›lamad›. 6 Haziran 2005- Aziz Nesin’in yazd›¤› “Yobaz” adl› oyun “‹nanc› istismar etti¤i, müstehcen oldu¤u ve bölge insan›n› rencide etti¤i” gerekçesiyle yasakland›. Yasak, fi›rnak’›n Cizre ‹lçesinde gerçekleflti. haklar›nda dava aç›lan Agos Gazetesi genel yay›n yönetmeni Hrant Dink ve MazlumDer Genel Baflkan Yard›mc›s› fiehmus Ülek hakk›nda, “cumhuriyeti tahkir etmek” iddias›yla aç›lan davan›n görülmesine devam edildi.
7 Haziran 2005- Tiyatrocu Mehmet Ulusoy, akci¤er kanseri teflhisiyle tedavi gördü¤ü Paris’te, kalp krizi geçirerek yaflam›n› yitirdi. 18 Haziran 2005- 6 bine yak›n esere imza
13 May›s 2005- Türk sinemas›nda birçok filme imza atan yönetmen Ömer Kavur, yakaland›¤› lenf kanseri sonucu yaflam›n› yitirdi. 14 May›s 2005- Konser vermek için Kanada’ya gitmek isteyen müzisyen Selda Ba¤can’›n pasaportuna el konularak, yurt d›fl›na ç›k›fl› engellendi. 25 May›s 2005- DHKP-C davas›ndan Tekirda¤ F Tipi Hapishanesi’nde tutuklu bulunan ve “Fidan Kalflen 12.Ölüm Orucu Ekibi” içinde yer alan Faruk Kad›o¤lu, 1 Haziran’da ç›kar›lmas› planlanan yeni Ceza ‹nfaz Yasas›’n› ve befl y›ld›r F tipi hapishanelerde devam eden tecriti protesto etmek için bulundu¤u hücrede kendini yakarak yaflam›n› yitirdi. Faruk Kad›o¤lu’nun ölümüyle birlikte ölüm orucunda yaflam›n› yitirenlerin say›s› 119’a yükseldi. 1 Haziran 2005- 5. y›l›nda devam eden ölüm oruçlar›nda ölümlerin durdurulmas› ve hapishanelerdeki tecridin kald›r›lmas› için Ankara’da bulunan Adalet Bakanl›¤› binas›na vücuduna ba¤lad›¤› bombalarla giren DHKP-C’li Eyüp Beyaz, polis taraf›ndan bafl›ndan nokta at›fl›yla vurularak öldürüldü. 3 Haziran 2005- Kand›ra F Tipi Hapishanesi’nde bulunan tutuklular taraf›ndan üretilen “MASALA” dergisi, hapishane idaresi
atan ressam Nuri ‹yem, 90 yafl›nda yaflam›n› yitirdi. 19 Haziran 2005- Dersim’in Ovac›k ‹lçesi, Mercan Vadisi’nde gerçeklefltirilen askeri operasyon sonucu; 17 MKP gerillas› yaflam›n› yitirdi. Cesetler üzerinde yap›lan otopsi sonucu, gerillalar›n vücutlar›n›n büyük bir bölümünde a¤›r yan›klar ve kesikler bulundu¤u ortaya ç›kt›.
sonucu, tedavi gördü¤ü Amerikan Hastanesi’nde yaflam›n› yitirdi. Koyuncu’nun cenazesi ‹stanbul’da ve Hopa’da binlerce seveninin kat›ld›¤› cenaze töreninin ard›ndan topra¤a verildi. 26 Haziran 2005- ‹zmir’in Karfl›yaka ‹lçesinde erik, koparmak için a¤aca ç›kan Mehmet Arif Yasintemur isimli çocuk, av tüfe¤iyle vurularak öldürüldü. 1 Temmuz 2005- Kentsel dönüflüm projesi çerçevesinde Haziran ay›n›n sonlar›ndan itibaren ‹stanbul’da Kurtköy, Alibeyköy, Okmeydan›, Eyüp ve di¤er ilçelerde ve daha birçok flehirde Büyük fiehir Belediyeleri taraf›ndan binlerce gecekondu y›k›lmaya baflland›. Yaklafl›k üç y›ld›r tutuklu bulunan Grup Yorum eleman› ‹hsan Cibelik’e, A‹HM taraf›ndan ret karar› verildi. Tekirda¤ F Tipi Hapishanesi’nde tutukluyken, ölüm orucu eyleminin 253. gününde Wernicke Korsakof hastal›¤› teflhisi konularak tahliye edilen ve daha sonra iyileflebilir karar› verilerek tekrar tutuklanan Grup Yorum eleman› ‹hsan Cibelik ve ayn› durumda olan birçok tutukluyu muayene etmek için Türkiye’ye gelen AiHM heyeti, haz›rlad›klar› raporu aç›klad›. Aç›klanan raporda A‹HM, ‹hsan Cibelik’in hapishanede kalmas›n›n hiçbir sorun teflkil etmeyece¤ine karar verdi. 14 Temmuz 2005- Hakk›nda dava aç›lmad›k kurum ve yay›n b›rakmayan Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤an’› örnek alan Kültür ve Turizm Bakan› Atilla Koç, aray› so¤utmamak için Penguen dergisine bir dava da kendisi açt›. Dava, bu kez de Bakan Atilla Koç’a “Uyuyan Bakan” bafll›kl› yaz›yla “Kiflilik haklar›na hakaret edildi¤i” gerekçesiyle aç›ld›.
22 Haziran 2005- Gazeteci-yazar Emin Karaca hakk›nda, “askeri tahkir ve tezyif etti¤i” iddias›yla ‹stanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi taraf›ndan aç›lan davada, yazar›n 2 y›la kadar hapsi istendi. 25 Haziran 2005- Çernobil kazas› kurbanlar›ndan, Karadeniz müzi¤inin sevilen sesi Kaz›m Koyuncu, yakaland›¤› lenf kanseri
faruk kad›o¤lu
OCAK 2006 | TAVIR | 5
panorama
piknik yapan halk› afla¤›layarak, “gerçek” ayd›nl›¤›n› gösterdi. 3 A¤ustos 2005- ‹stanbul fiehir Tiyatrosu emekli sanatç›lar›ndan biri olan Mete Sezer, karaci¤er yetmezli¤i nedeniyle tedavi gördü¤ü Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi ‹bn-i Sina Hastanesi’nde yaflam›n› yitirdi. 6 A¤ustos 2005- Küba müzi¤ini dünyaya sevdiren Buena Vista Social Club grubunun usta vokalisti ‹brahim Ferrer, 78 yafl›nda hayat›n› kaybetti.
23 Temmuz 2005- ABD ile yapt›¤› kanl› pazarl›klar ve ‹flledi¤i suçlarla tescillenen ‹ngiliz hükümeti, katliamlar›na aral›ks›z devam etti. ‹ngiltere metro istasyonlar›nda ard› ard›na yaflanan patlamalardan sonra, Stockwell metro istasyonunda “flüpheli” görülen bir kifli “feda eylemcisi” oldu¤u iddias›yla bafl›ndan vurularak öldürüldü. Daha sonra olayda bir yanl›fll›k oldu¤u aç›kland›. 27 Temmuz 2005- Radikal Gazetesi yazarlar›ndan Mine K›r›kkanat “Halk›m›z E¤leniyor” bafll›kl› yaz›s›yla, plajlarda e¤lenen ve
12 A¤ustos 2005- Can Yücel an›s›na, Datça’da befl y›ld›r aral›ks›z düzenlenen “Can fienli¤i”nin 6.’s›, Datça Emniyet Müdürlü¤ü taraf›ndan “olay ç›kabilir” gerekçesiyle iptal edildi. 20 A¤ustos 2005- Devlet Tiyatrolar› Genel Müdürü Lemi Bilgin, hakk›nda “idari soruflturma” oldu¤u gerekçesiyle görevinden al›nd›. 29 A¤ustos 2005- Amerika’n›n New Orleans flehri ve k›y›lar›n› vuran “Katrina Kas›rgas›” sonras›, onbinlerce yoksul insan öldü, 20 bin ev ise y›k›ld›. 1 Eylül 2005- Yazar Orhan Pamuk’a, Ermeni meselesi hakk›nda yapt›¤› aç›klamalar›ndan dolay›, 3 y›l hapis cezas›na çarpt›r›lmas› istemiyle dava aç›ld›. 6 Eylül 2005- 6–7 Eylül 1955’te meydana gelen olaylar›n 50. y›ldönümünde, ‹stanbul Karfl› Sanat Galerisi’nde aç›lan foto¤raf sergisine MHP’li faflistlerce sald›r› düzenlendi. Sald›r› s›ras›nda sergide bulunan foto¤raflar parçalanarak, sanat galerisi tahrip edildi. 23 Eylül 2005- 1995 y›l›ndan beri Ankara’da yay›n yapan ‹maj Radyo’ya “yay›n izni olmad›¤›” gerekçesiyle” kapatma cezas› verildi. 28 Eylül 2005- Adana Kürkçüler F Tipi Hapishanesi’nde bulunan tutuklular›n yapt›¤› bisküvi pastas› “amaç d›fl›” oldu¤u gerekçesiyle parçaland› ve tutuklulara bu konuda yasaklar getirildi.
ibrahim ferrer
6 | TAVIR | OCAK 2006
7 Ekim 2005- 1991 y›l›nda, Ankara’da gözalt›na al›nd›ktan sonra iflkenceyle katledi-
nuri iyem len Birtan Altunbafl’›n yeniden görülen davas›nda ilk kez hâkim karfl›s›na ç›kan polisler Süleyman Sinkil ve Ahmet Bafltan, Altunbafl’a iflkence yapt›klar›n› itiraf etti. 17 Ekim 2005- Temel Haklar ve Özgürlükler Federasyonu’nun Saraçhane Park›’nda gecekondu y›k›mlar›na karfl› gerçeklefltirdi¤i bas›n aç›klamas› sonras›nda kitleye müdahale eden polis Grup Yorum üyelerinin de içinde bulundu¤u 9 kifliyi gözalt›na ald›. 25 Ekim 2005- ‹smail Beflikçi’ye ait 20 adet kitap hakk›nda TMY’nin yürürlükten kald›r›lan 8. maddesi gerekçe gösterilerek “bölücülük” iddias›yla aç›lan davan›n görülmesine devam edildi. Bir hukuksuzluk örne¤i olan dava, 22 Kas›m tarihine ertelendi. 30 Ekim 2005- Malatya’da bulunan çocuk yuvas›nda kalan çocuklara görevli personel taraf›ndan iflkence yap›ld›¤› ortaya ç›kt›. ‹flkence olaylar›n›n ortaya ç›kmas›n›n ard›ndan muayene edilen çocuklar›n vücutlar›nda a¤›r darp izleri ve yan›klar oldu¤u görüldü. 3 Kas›m 2005- Fransa’n›n baflkenti Paris’te bulunan banliyölerde yaflayan iki göçmen genç, polislerden kaçarken metro istasyonundaki elektrik ak›m›na kap›larak yaflam›n› yitirdi. Yaflanan bu olay›n ard›ndan Frans›z devleti ve polisine tepki gösteren göç-
panorama
lerce tafll› sopal› sald›r›da bulunuldu. Kültür merkezine sald›r›da bulunanlar daha sonra, yapt›klar›ndan dolay› özür dileyerek, polisle hiçbir ba¤lant›lar›n›n olmad›¤›n› söylediler.
birtan altunbafl menler, banliyölerdeki araçlar› atefle vererek, Paris sokaklar›nda barikatlar kurdu. 7 Kas›m 2005- Ünlü senarist-yazar Sulhi Dölek, tedavi gördü¤ü GATA Haydarpafla E¤itim Hastanesi Beyin Cerrahisi Bölümü’nde yaflam›n› yitirdi. 9 Kas›m 2005- Hakkari’nin fiemdinli ‹lçesinde bulunan Umut Kitabevi’nde “Susurluk”u and›ran bir patlama meydana geldi. Patlama sonras› bombay› koyanlar› yakalan fiemdinli halk›, yakalanan kiflilerin J‹TEM’ci olduklar›n› ortaya ç›kard›. Jandarma astsubay› Ali Kaya’n›n olay günü kulland›¤› araçta 105 kiflilik ölüm listesi, kalaflnikof silahlar ve patlay›c›lar bulundu. 16 Kas›m 2005- Ankara’da bulunan ‹dilcan Kültür Merkezi’ne çevrede bulunan serseri-
25 Kas›m 2005- E¤itim- Sen’in “Herkese paras›z, nitelikli e¤itim hakk›” talebiyle Türkiye genelinde ifl b›rakmas›n›n ard›ndan, Ankara’da yap›lmak istenen bas›n aç›klamas›na müdahale eden polis, birçok kifliyi gözalt›na ald›. Gözalt›na al›nanlar›n birço¤u ald›klar› darbeler sonucunda yaraland›. 1 Aral›k 2005- Dergimizin “Aral›k” say›s›n› matbaadan alarak, Taksim ‹stiklal Caddesi’nde bulunan ‹dil Kültür Merkezi’ne tafl›mak isteyen Grup Yorum elemanlar› Muharrem Cengiz, Selma K›l, Grup Yorum Korosu elemanlar› Yusuf Fatih Ifl›k, Ahmet Denizel ve Anadolu’nun Sesi Radyosu çal›flan› Ali fienol; polis taraf›ndan hiçbir gerekçe gösterilmeden dövülerek gözalt›na al›nd›. Beyo¤lu Ekipler Amirli¤i’nde bir gün gözalt›nda kalan Grup Yorum ve Grup Yorum Korosu elemanlar› ertesi gün serbest b›rak›l›rken, Anadolu’nun Sesi Radyosu çal›flan› Ali fienol Terörle Mücadele fiubesi Polisleri taraf›ndan “Aramas› oldu¤u gerekçesiyle” tekrar gözalt›na al›nd›. Ali fienol, Terörle Mücadele fiubesinde bir gün kald›ktan sonra serbest b›rak›ld›. 21 Aral›k 2005- Mardin’e ba¤l› Derik ‹lçesinde, Belediye Baflkan› Ramazan Kapar taraf›ndan bir parka “Ahmet Kaya Sanat Park›” isminin verilmesine Kaymakaml›k taraf›ndan “Ahmet Kaya’n›n kamu düzenine ayk›r›, toplumda ayr›mc›l›¤a yol açabilecek yönü” oldu¤u gerekçe gösterilerek itiraz edildi. 12 Aral›k 2005- ‹kitelli Ekin Sanat Merkezi çal›flan› Sevda Ayd›n, Aksaray’da bulunan Yusufpafla dura¤›ndan kaç›r›larak, polisler taraf›ndan tecavüze u¤rad›. 16 Aral›k 2005- Yazar Orhan Pamuk’un fiiflli Adliyesinde yarg›lanmas›na baflland›. Pamuk, yerli ve yabanc› gözlemciler, Adliye ç›k›fl›nda faflistler taraf›ndan sald›r›ya u¤rad›. 18 Aral›k 2005- Sincan F Tipi Hapishane-
si’nde tutuklu bulunan ve Fidan Kalflen 12. Ölüm Orucu ekibinde yer alan Serdar Demirel, 19 Aral›k Hapishaneler katliam›n› protesto etmek ve Tecridin kald›r›lmas› talebiyle tutuklu bulundu¤u hücrede kendini yakt›. Serdar Demirel’e daha sonra zorla müdahale edildi. 22 Aral›k 2005- Belge yay›nlar›ndan ç›kar›lan “Yitik Köyler- Bin Y›llar›n Miras› Nas›l Yak›ld›?” kitab›n›n yazar› Zülküf K›flanak’a, “Devleti alenen afla¤›lad›¤›” gerekçesiyle 6 ay hapis cezas› verildi. Yine ayl›k yay›nlanan “Yeni Dünya ‹çin Ça¤r›” gazetesi sahibi ve yaz› iflleri müdürü Aziz Özer ve dergi okuru Erkan Akay’a “Cumhuriyeti ve Hükümeti afla¤›lad›¤›” gerekçesiyle 9 YTL para cezas› verildi. 24 Aral›k 2005- Agos gazetesi Genel Yay›n yönetmeni Hrant Dink ve Ayd›n Engin’in de bulundu¤u dört kifliye, Bo¤aziçi Üniversitesi’nde düzenlenecek Ermeni Konferans›’n›n iptal edilmesine iliflkin yaz›lar› nedeniyle dava aç›ld›. Savc›l›k ad› geçen kiflilerin 4,5 y›la kadar hapis cezas›yla yarg›lanmalar›n› talep etti. 28 Aral›k 2005- Özgür Gündem Gazetesi’nde yay›nlanan bir yaz› nedeniyle 3 y›la kadar hapis istemiyle yarg›lanan Ferhat Tunç’un yarg›lanmas›na baflland›. J
OCAK 2006 | TAVIR | 7
mektup
da¤lar›n çocuklar›na... diyar kömürcü
ka bir fley olmam›, Kürtlü¤ümü unutmam› isteyenler... Yan›p y›k›lm›fl, harabeye çevirdikleri köyümüze dönmemiz için dönüfl projeleri düzenleyen ikiyüzlüler… Ve onlara duydu¤um öfke çöreklendi yeniden yüre¤ime. “Unutmufl muydum acaba?” diye sordum kendime. Hay›r, unutmam›flt›m onlar› hiç! Ama biraz kül mü serpilmiflti üzerine bilmiyorum.
Yan›n›za geliyordum. ‹çimde bir acayip duygu. Ad›n› bile koyamad›¤›m… Kendime bile anlatamad›¤›m, yo¤un, çok yo¤un bir fley bu. Özlem miydi, hüzün müydü, sevinç miydi? Belki hepsi, belki de hiçbiri… Dal›mdan kopmufl, avare bir rüzgâr›n uzaklara, çok uzaklara f›rlat›p att›¤› bir yaprak gibiydim. Hala da öyleydim ya. “fiemdinli” dediler arkadafllar, “Oraya gidiyoruz, gelir misin?” Gelmez miyim? Oras› benim memleketim. O sarp, dik yamaçl›, zirvelerinde dört mevsim kar olan da¤lar›nda do¤dum. ‹lk 盤l›¤›m o da¤lar›n doruklar›nda yank›land›. Konuflmay› orada ö¤rendim, gülmeyi, a¤lamay›, okumay›, yazmay›... Kendi dilimden de¤ildi tabi bu. Evde konuflmad›¤›m›z bir dilden. Çocuk safl›¤›yla nedenini sormam›flt›m bunun. Çok sonralar›, eflyalar›m›z› toplay›p uzaklara sürgün edilirken sorabildim ancak. Gözlerimin önünde köyümüz yak›ld›¤›nda sorabildim. Komflular›m›z›n parçalanm›fl cesetleri kamyonlar›n arkas›na ba¤lan›p sürüklenerek, köyün ortas›na at›ld›¤›n-
8 | TAVIR | OCAK 2006
da; amcam›n bir gece götürülüp, bir daha geri gelmedi¤inde sorabildim. Babam› a¤larken ilk kez gördü¤ümde… Komflumuzun evi bas›l›p da, kar›s›na tecavüz edildi¤inde sorabildim... Cevaplar› belliydi. Biliyordum. Bilmek yetmiyordu tabi. Bunlara karfl› koyamaman›n, elikolu ba¤l› kalman›n, daha da kötüsü, bunlara teslim olup, oralar› terk etmenin sanc›s› hiçbir fleye benzemiyor. Bu sanc›, yol boyunca gördü¤üm her tabelada biraz daha artt›. Duydu¤um koku, s›zlatt› burnumun dire¤ini. Otobüsün verdi¤i her molada, art›k zihnimden silinmifl sesleri, mesela koyunlar›n melemelerini duydu¤umda, kabuk ba¤lam›fl yaralar›m kanad›. Jilet kesi¤i bir s›z›yd› hissetti¤im. Dengbej sesleri geldi kula¤›ma sonra. O yan›k sesi ilk duydu¤um anda yanaklar›mdan süzülen damlalar›n tuzlu tad›n› duydum dilimde. Cigerxwin’in dizeleri, o insana dair tüm güzellikleri anlatan fliirleri tak›ld› birden usuma. Kürt’tüm ve bundan dolay› utanmam gerekti¤ini hissettirenler tak›ld› akl›ma sonra. Bafl-
fiemdinli’deyim. Beni bana anlat›yorsunuz. Bombalar›, kurflunlar›, kitaplar›n üzerine dökülen kanlar›, kay›plar›… Benim üzerimde patlayan bombalar›, beni yaralayan kurflunlar›, kitaplar› k›z›la boyayan kan›m›, yitirilmifl hayat›m›… Gitsem köyüme diyorum flimdi. Bulabilir miyim kaybetti¤im çocuklu¤umu? Amcam›, evimizi… Çok öldük. Çok yaraland›k. Ac›n›n en katmerlisini yaflad›k. Kurflunland› düfllerimiz. Bombalar ya¤d› umutlar›m›z›n üstüne. “B›ra”lar ,”Ça wani”ler, “Heval”ler çal›n›yor ya flimdi kula¤›ma, anadilimizi unutturmaya çal›flanlara olan kinim daha da büyüyor flu anda. Nas›l da özlemiflim… Beni ancak siz anlars›n›z. Sizi de en iyi ben anlar›m kardefllerim. Daha nice ölümler, infazlar, kay›plar, sürgünler bekliyor bizi. Ama bir fley daha bekliyor: Omuz omuza duraca¤›m›z, bir ucu Edirne’de, bir ucu fiemdinli’de, all›, yeflilli, sar›l› koca bir halay! Bizi ay›ranlara lanet olsun! Umudumu sürgün edenlere… Oralara dönüyoruz art›k. Sürgün diyar›na... Sa¤l›cakla kal›n! Unutmay›n buradaki kardeflinizi. Ben sizi hiç unutmayaca¤›m. Sizleri, memleketimi, düfllerimi hep yüre¤imde tafl›yaca¤›m... J
izlenim
havarlar›n, halaya durdu¤u güne dek
gözlerim sende kals›n flemdinli... tav›r
Yola ç›kaca¤›m›z 3 Aral›k günü son haz›rl›klar›m›z› da yap›yoruz. Bizi u¤urlamaya gelen pek çok arkadafl›m›z da bu haz›rl›klar›n içinde. Herkes bir ifl yap›yor. O kalabal›k içinde kimin gidece¤ini, kimin kalaca¤›n› da bilmiyoruz. Herkes birbirine soruyor; “Sen gidiyor musun?” “Evet!”. “Aaa... Ne güzel... Beraber yolculuk yapaca¤›z ha!”. Gelemeyenlerin yüzünde ise bir burukluk... Saatler ilerliyor. Çantam›za bir-iki yedek k›yafet daha al›yoruz. Malum oralar so¤uktur, diye düflünüyoruz ama daha sonra fena halde yan›ld›¤›m›z› anlayaca¤›z... Seksen iki kifli ç›k›yoruz yola. Yüzde doksan›m›z daha önce o topraklara hiç ayak basmam›fl. Seksen iki devrimci fiemdinli’ye gidiyor. Dökülen kanlara bakacaklar. Kanl› kitaplara... Bir bir anlatacaklar bu ülkede kana bulanm›fl kitaplar›.
Yolculuk. Günlerdir bu yolculu¤un haz›rl›¤› içindeyiz. “fiemdinli’ye gidece¤iz!”. Düflüncesi bile heyecan verici! Günler öncesinde gördü¤ümüz o görüntüler akl›m›za geliyor. Patlayan bombalar. Öldürülen insanlar. Ülkemiz... Halk›m›z... fiemdinli’de katile suçüstü yapan halk... Katilin arabas›n›n üzerinde tepinen insanlar. Adalet isteyen halk... Suçluyu kendi elleriyle yakalad›lar. Ve sonras›... Cenaze törenleri, katledilen gencecik insanlar... Bunlar› duyduktan sonra ‹stanbul’da daha fazla duramazd›k. Oraya gitmeliydik. fiemdinli halk›n›n zor gününde destek olmal›, omuzlar›na dokunan el olmal›yd›k. Yaralar›n› sarmal›yd›k...
Gelece¤imizi duyan fiemdinli ve Yüksekova halk› ise bizi gözü yollarda bekliyor. Telafll›, tedirgin bir anne gibi. Yolda bafl›m›za geleceklerin tedirginli¤ini duyarak bekliyor. Y›llard›r görmedi¤i o¤ullar›n› ve k›zlar›n› bekler gibi bekliyor. Bu endiflelerini ve tedirginliklerini yol boyunca bizi defalarca kez cep telefonlar›m›zdan arayarak gösteriyorlar. Yolculu¤a ç›kmadan önce, Galatasaray Lisesi önünde bir bas›n aç›klamas› yap›yoruz. Sonra ‹stiklal Caddesi boyunca TRT’ye kadar polis ordusu eflli¤inde yürüyüp, fiemdinli ve Yüksekova halk›n›n yan›nda oldu¤umuzu ifade eden sloganlar at›yoruz. TRT binas› önünde otobüslerimiz bizi bekliyor. Burada yine sloganlar›m›za devam ediyoruz. Bas›n foto¤rafl›yor bizi. O s›rada polis müdürlerinden biri gerginlik yarat›yor. Çevik kuvveti y›¤arak bize gözda¤› vermeye çal›fl›yor. Aralarda konuflmalara tan›k oluyoruz. Bas›n mensuplar› kendi aralar›nda konufluyor: “Daha burada bunu yaparlarsa fiemdinli’ ye kadar neler yapmazlar...” Sloganlar›m›za devam ediyoruz ve hareket saatimiz geliyor. Otobüslere biniyoruz heyecanla. Herkes bofl buldu¤u yere oturuyor.
OCAK 2006 | TAVIR | 9
izlenim
Yan›mdaki arkadafl›m “Abla çantanda yer varsa bunlar› koyar m›s›n?” diyor. “Onlar ne?” diyorum... Çantas›ndan üç tane oyuncak ç›kar›yor... Ay›c›klar, filler... fiafl›r›p kal›yorum. Bir fley söylemeden o aç›klama yap›yor “Abim ve yengem verdi. Biz gelemiyoruz sen bunlar› götür, fiemdinli’de çocuklara verirsin.” dediler... ‹stanbul’dan ç›k›yoruz art›k. Ancak nas›l bir ayr›l›kt›r ki bu, bizi u¤urlayan arkadafllar›m›z arkalar›n› dönüp gidemiyorlar bir türlü. Otobüsün pefli s›ra koflup el sall›yorlar. Daha önce çok düfltük yollara böyle. Defalarca gittik Ankara’ya, Trabzon’a, Rize’ye... Anadolu’nun pek çok iline u¤urlad›k ve u¤urland›k... Ancak bu hiç birine benzemiyor. Hani “Olur ya...” diye bafllayan cümleler akl›m›zdan geçiyor. Gidip de dönmemek var, dönüp de bulmamak var. Bu yüzden iflte u¤urlayanlar›m›z›n otobüsün ard›ndan koflmalar›. Biz de art›k onlar görünmez olana kadar el sall›yoruz. “Bekleyin bizi yoldafllar... Gidece¤iz ve dönece¤iz yine. Gidip yaralar›n› saraca¤›z fiemdinli halk›n›n. Bu yara kapan›r m› bilinmez ama biz yine de varaca¤›z yanlar›na. Onlara sevgi ve selamlar›n›z› götürece¤iz. Yükümüz a¤›r. Bu kadar büyük bir sevgiyi tafl›mak zor. Ama tafl›yaca¤›z. Cizre’den, Botan’dan geçip, Gabar Da¤lar›’n› afl›p fiemdinli’ye... ‹stanbul size emanet olsun.” fiemdinli... Türkiye’nin bir ucu... ‹nsan haritada bakarken bile yoruluyor. Acaba bu kadar yol biter mi? Kaç saatte var›r›z oraya? Normal koflullarda bir buçuk günde var›lan bir yermifl Hakkari. Bizim yolumuzun bundan daha uzun sürece¤ini kestirmek zor de¤il... Yola ç›kt›¤›m›z andan itibaren sohbet etmeye bafll›yoruz. Heyecanl›y›z. Bir an evvel varmak istiyoruz o da¤lar›n ard›na, Kürt illerine, ad› yasaklanm›fl memlekete. Dilimize dolan›yor o türkü; “Ad› yasak bir çiçektir da¤larda Arar yurdunu tarihsiz ça¤larda...” M›sri K›z’›n, Cemo’nun da¤lar›na gidiyoruz. Berivan’›n yurduna... Bizi selamlayacak da¤lardan M›sri K›z. Sevdas› yasaklanan, düflmana aflk›n› satmayan M›sri K›z’›n gözlerinden öpece¤iz. Ve Berivan ve Cemo selam uçuracak bize da¤lardan. Yüre¤imize basaca¤›z selam›n›. Çünkü “Da¤lar bizimdir.” Hakk›m›zda onlarca ferman yazsa da padiflahlar iflte o “da¤lar bizimdir...” Yolda, Yürüyüfl dergisi ellerimizde. Bizden önce fiemdinli’ye giden heyetle yap›lan röportaj yay›nlanm›fl Yürüyüfl’te. Hepimiz merak ve heyecanla okuyoruz. ‹lk mola yerimiz Kocaeli’ne ba¤l› Köseköy benzin istasyonu. ‹htiyaç molas› veriyoruz. Saat:23.40. Daha sonra onlarca kez mola verece¤iz ve mola sürelerimiz en az›ndan bir saati bulacak. Ne kadar acele etmeye çal›flsak da bu zaman› k›saltam›yoruz. Yolculu¤un etkisiyle uyku düzenimiz de bozulmaya bafll›yor. Çok flükür ki sa¤l›¤› bozulan bir arkadafl›m›z yok henüz. Aram›zda TAYAD’l› anne-babalar da var. Yolculu¤un biz de yaratt›¤› moral etkiyle uzun yolculu¤a ra¤men hepimiz dinç görünüyoruz. Sabaha karfl›, günün ilk ›fl›klar›yla tekrar yola ç›k›yoruz.
10 | TAVIR | OCAK 2006
Ankara’dan ç›k›p K›rflehir’e yaklaflt›¤›m›zda boflalt›lm›fl bir görünümü olan Çak›r Tesisleri’nde yine mola verip kahvalt› ediyoruz. Art›k “Anadolu”day›z. Anadolu’da oldu¤umuzu daha fazla hissediyoruz çünkü her taraf uçsuz bucaks›z bozk›rlarla dolu. Sabah erken ve ortal›kta kimsecikler yok. Mola verdi¤imiz yerlerde bizi bir-iki bafl›bofl köpek karfl›l›yor. Onlar›n da karn›n› doyuruyoruz. Ö¤lene do¤ru Kayseri’ye var›yoruz. Akflam dokuzda bir günümüzü dolduraca¤›z yolculukta. Gün içinde üç dört yerde daha yemek ve ihtiyaç molas› verdikten sonra akflam oluyor art›k. Tam 24 saatimizi doldurduk derken, yolda patlama sesine benzer bir sesle s›çr›yoruz yerimizden. Bu ses ikinci otobüste oluyor. Arac›n balatas›n›n ar›zaland›¤›n› ö¤reniyoruz. Tamir için acilen mola vermemiz gerekiyor. Bir konaklama tesisinde araban›n lasti¤ini tamir ettiriyoruz. Daha sonra iflimiz biter bitmez hareket ediyoruz, art›k hiç mola vermeyece¤iz.
‹lk arama noktas› Saatler gece yar›s›n› gösterirken Elaz›¤ Maden Gazi Jandarma Karakolu’nda durduruluyoruz. Hep gece mi olur böyle durdurmalar, yol kesmeler? Filmlerde olsa olaya bir esrarengiz hava katmak için olur, derdim. Gece, karanl›k, tehlike iflareti olan o gerilimli müzik... Aynen böyle oluyor, bir müzi¤imiz eksik. Durduruluyoruz Elaz›¤’ da, saat tam 12’ye befl varken. “Haramiler kesmifl yolun bafl›n›...”. Tam da bu türküyü söylemenin zaman›. Buras› durduruldu¤umuz ilk arama noktas›. Karakol, askerler falan var. Yollara flâflör gibi yan›p sönen lambalardan yerlefltirilmifl. Ne oldu¤unu ve niye yerlefltirildi¤ini bilmiyorum. Atatürk büstü falan var karakolun hemen yan›nda. Atatürk büstünün hemen alt›nda bir yaz› var. Daha do¤rusu Atatürk’ün bir sözü; “Edirneli, Trakyal›, Sakaryal›, Vanl›, Mufllu, hepsi ayn› vatan›n evlad› hepsi ayn› cevherin damarlar›d›r.” Neden böyle bir söz yaz›lm›fl Elaz›¤’›n Maden ilçesindeki bir jandarma karakoluna? Bu söz çok çeflitli flekillerde yorumlanabilir. Ulusal ba¤›ms›zl›k savafl›nda emperyalist iflgale karfl› bu memleketin bütün evlatlar› savaflt›. Edirneli de, Trakyal› da; Vanl› da, Mufllu da ayn› siperde vuruldular ve flehit düfltüler. ‹flgale karfl› topraklar›m›z› savundular. Ba¤›ms›zl›k u¤runa savaflt›lar. Kimse onlara demedi sen Türksün buyur savafl, ancak sen Kürtsün bu Türkiye’nin mücadelesi, sen savaflamazs›n! Ya da Kürt illerinden cepheye gidenler, ben Kürdüm niye öleyim bu topraklar için, demedi. Hepsi savaflt›, hepsi öldü. fiimdi bu topraklar u¤runa ayn› bedelleri ödeyen bir halk›n kafas›na sokulmak isteniyor bu söz. Yani “Siz Kürt de olsan›z üst kimli¤iniz Türk’tür. Yoksa bölücüsünüzdür, deniyor. “Alt kimlik Kürt” bu ne demektir? Bu insanlar Kürt olarak do¤mufl. Böyle yaflamak istiyor. Baflbakan ç›k›p “Herkes elbette ki alt kimli¤iyle övünebilir” diyor. Ba¤›ms›zl›k istemek de bir halk›n hakk›d›r. Hele zulüm görüyorsa, varl›¤› inkâr ediliyorsa, yok say›l›yorsa; kendi gelenekleriyle, yaflamak kendi dilinde konuflmak hakk›d›r. Bu halk kimsenin ekme¤ine göz dikmiyor. Sadece insan gibi yaflamak istiyor ve asimilasyona karfl› direniyor. Maden Karakolu’nda bekleyiflimiz sürüyor. Kimliklerimiz topland›. Buras› ilk kontrol noktas›. Daha bafl›m›za neler gelecek kim bilir...
izlenim
Ah bir varabilsek fiemdinli’ye. En büyük kayg›m›z oraya girememek... Giremesek de dönmeyece¤iz. Oralar› görmek hakk›m›z. Biz de bu ülkenin vatandafl›ysak, seyahat özgürlü¤ümüz de vard›r. Bizler tan›kl›k edece¤iz tarihe. Yaz bunlar› ey tarih diyece¤iz. Bizler tan›¤›y›z. Halk›n üzerine çevrilmifl namlular. ‹flte fiemdinli halk› yakalad› suçluyu. Çoluk-çocuk, genç, yafll› herkesin hayat›na kasteden bomba iflte bak tam da buraya konuldu, yaz bunlar›. Burada katledildi Zahir Korkmaz, Ali Y›lmaz. Tarih Baba soracak, biz anlataca¤›z. Ah bir varabilsek fiemdinli’ye, bir varabilsek... Ne kadar da uzun sürüyor kimlik kontrolü. Ad›na GBT denilen kay›tlar›m›za bak›yorlar. 82 kiflinin ad›n› bir bir soruyorlar. Ve Gençlik Federasyonu üyesi Hasibe Çoban, aramas› oldu¤u gerekçesiyle arabadan indiriliyor. Hasibe yan›nda avukat› ve refakatçisi ile birlikte o gece jandarma karakolunda kalacak, yar›n savc›l›¤a ifade verecek. Hasibe’yi orada b›rak›p yolumuza devam etmek zorunday›z. Yaklafl›k iki saatlik bekleyiflin ard›ndan yola ç›k›yoruz ve Maden’de Aycan Restaurant’ta tekrar mola veriyoruz. 5–10 dakikal›k molan›n ard›ndan h›zla yolumuza devam ediyoruz çünkü kaybedecek zaman›m›z yok. Sabaha karfl› Diyarbak›r Da¤kap›’da mola veriyoruz tekrar. Saat 03.15... ‹ner inmez bizi yoldafllar›m›z karfl›l›yor. Dicle Gençlik Derne¤i üyesi arkadafllar›m›z. Çok büyük sevinç içindeler. Biz de onlar› gördü¤ümüze çok seviniyoruz. Gecenin o saatine kadar göz k›rpmadan beklemifller bizi. Yiyeceklerimizi haz›rlam›fllar. S›cak çaylar›m›zla birlikte yiyoruz yemeklerimizi. Bir saat kadar sonra tekrar hareket ediyoruz. Sabah gözümüzü açt›¤›m›zda Siirt’te oldu¤umuzu ö¤reniyoruz. Uçsuz bucaks›z bir yer buras›. Buradaki mola verme sebebimiz sadece benzin almak. Z›rhl› bir araç bizi burada takibe al›yor. Ve art›k nerede oldu¤umuzu daha iyi hissetmeye bafll›yoruz. Buras› Türkiye’nin bir ucu... Buras› ‹dil... Acayip bir sessizlik hâkim. Fazla da¤›lmamaya dikkat ediyoruz. Z›rhl› araçtakilerin gözleri bizim üzerimizde. Bizim gözlerimiz de onlar›n... Yola devam ederken tekrar bir jandarma karakolu önünde durduruluyoruz. Allah Allah yine mi? Evet yine... Ve “yine”ler ileride art›k bizim için s›radanlaflacak. Durduruldu¤umuz her noktada arac›n bagaj›n› ar›yorlar. Patatesleri ve yumurtalar› inceliyorlar. Sonra bagaj›n kap›s› kapan›yor. Bazen kimliklerimize GBT kontrolü yap›yorlar, bazen kimliklerdeki foto¤raflar›m›za bak›p sonra yüzümüze bak›yorlar. Otobüse girdiklerinde gülümsüyorlar. “‹yi akflamlar arkadafllar, iyi yolculuklar.” diyorlar. Hatta bir jandarma karakolunda bir subayla yaflad›¤›m›z bir gerginlik sonras› bize sarf etti¤i sözler ilgi çekici: “Sosyal statünüz, üslubunuzu bozman›z› gerektirmez, çok üzüldüm, k›r›ld›m...”
Yavafl yavafl fi›rnak’a yaklafl›yoruz. Cizre’den geçiyoruz önce. Otobüs o kadar h›zl› gidiyor ki herhangi bir foto¤raf çekmenin imkân› yok. ‹lerliyoruz ancak bir sessizlik hâkim. Bu sessizlik bir heyecan yarat›yor. Foto¤raf çekmeye çal›fl›yoruz. Tam da bu s›rada bir karakolun foto¤raf›n› çekmek üzereyken asker beni fark ediyor. Bir telafl ve kofluflturmaca içindeler... Makineye el koyabilirler. Asker otobüse giriyor ve bana do¤ru geliyor. Afla¤›ya inmemi istiyor. Benden önce arkadafllar müdahale ediyorlar. “Elinde her makine olan sizin foto¤raf›n›z› çekmifl olmuyor” diyorlar. Asker otobüsten afla¤›ya iniyor. Daha sonra avukatlar›m›z geliyor. Foto¤raflar›n› çekmedi¤imizi anlat›yoruz. ‹kna olmufl gibi davran›yorlar ancak hala tedirginler. Bu ne korkudur böyle... fi›rnak Uludere’de bir mola veriyoruz. Art›k ad› yasak ülkenin kalbine do¤ru ilerliyoruz. Ve da¤lar selaml›yor bizi. Türkülerde duydum ad›n› en çok böyle da¤lar›n. Gerçekten de geçit vermeyen, yüce da¤lar. Saklar ve kimseyi ele vermez bu da¤lar... Buna emin olabilirsiniz. O kadar çok ki... O kadar yüce ki... Ve uçurumlar... Uçurumlar ürpertiyor insan›... Bat› da do¤up büyümek ne demek, o zaman daha iyi anl›yorum... Yüksekova’ya yaklafl›yoruz. Hakkari’nin giriflinde bir kontrol noktas›nda daha durduruluyoruz. Otobüste uyuyan arkadafllar telsiz sesleriyle uyan›yorlar. Bunlar polis... Daha do¤rusu biz polis oldu¤unu düflünüyoruz. Çünkü üzerlerindeki yeleklerde böyle yaz›yor: “Polis”. Ellerinde uzun namlulu silahlarla etraf›m›zda turluyorlar. Otobüsün cam›ndan göz göze geliyoruz. Bak›fllar› düflmanca. Kimliklerimizi istiyorlar ama kimliklerimize bakm›yorlar bile. Daha çok yüzümüze bak›yorlar. Bafllar›nda kar maskeleri var... Buras› acayip karanl›k ve sessiz bir bölge. Yan tarafta, inflaat m›, fabrika m› ne oldu¤unu anlayamad›¤›m›z bir yer var. Garip bir sessizlik ve ürkütücü bir hava hâkim. Burada bizi sadece bekletiyorlar... Beklemek... ‹nsan niye bekler? Beklemek... Neyi bekledi¤ine ba¤l› bu. Sevdi¤in birinin gelmesini beklersin. Heyecan içindesindir, saatler geçmek bilmez. Bir haber beklersin; iyi mi, kötü mü oldu¤unu bilmedi¤in bir haberdir. Telafll› ve gerginsindir. Biz niye bekliyoruz bilmiyorum. Ne yapacaklar bize burada? Saatlerce neden bekliyoruz? Bilmiyoruz... Yüksekova’ya vard›¤›m›zda, buran›n çok tehlikeli bir arama noktas› oldu¤unu ö¤reniyoruz. Çünkü buras› bir iflkence merkezi. Biz burada beklerken, Yüksekova’daki dostlar›m›z çok endiflelenmifller. Polis sand›¤›m›z kiflilerin, asl›nda polis bile olmad›¤›n› ö¤renece¤iz gidince. Orada insanlar›n durdurulup, dövüldü¤ünü ö¤reniyoruz. Bizim için endifle etmeleri de normal. Akflam, hava karard›ktan sonra bile, sokaklarda dolaflman›n tehlikeli oldu¤u Yüksekova’ya gece yar›s› var›yoruz. Otobüslerden iner inmez güleç insan yüzleri karfl›l›yor bizi. S›cak insan yüzleri bunlar. DTP’liler ve halk karfl›l›yor bizi. Buralarda geceleri insanlar soka¤a ç›km›yor. Hiçbir dükkân aç›k de¤il burada geceleri. Çünkü burada gecenin karanl›¤›nda devlet, sa-
OCAK 2006 | TAVIR | 11
izlenim
yatt›¤›m›z odaya geliyor evin han›m›. Çoraplar›m›z› istiyor y›kamak için. Hay›r, art›k bu kadar›na da müsaade edemeyiz... Çoraplar›m›z› sakl›yoruz. Ancak o kadar üzülüyor ki... Neredeyse zorla al›yor TAYAD’l› bir anan›n çorab›n›...
bah›n ayd›nl›¤›nda halk var. Bunu kendileri ifade ediyorlar. Geceleri kar maskeli, siyah pardösülü adamlar köfle bafllar›n› tutuyor. Karanl›kta gizleniyorlar. Geceye ölü sessizli¤i çöküyor. Gecenin bir yar›s› orada olmam›z flafl›rt›yor halk›. Bu koflullarda ›srarla yolculu¤umuzu sürdürmemiz onlar› da etkiledi. “Bu saatte Yüksekova’ya girmeseniz iyi olurdu” diyerek tedirginliklerini ifade ederken, bir yandan da devrimci olmam›z›n getirdi¤i sorumluluk gere¤i her koflulda onlara sahip ç›kaca¤›m›z› bildiklerini de ifade ediyorlar. Hepsi s›raya girmifl bize ellerini uzat›yorlar. Tokalafl›yoruz, merhabalafl›yoruz. Bir lokantan›n önündeyiz. Yemeklerimiz çoktan haz›rlanm›fl. Bizi evlerine götürmek için bekleyen halk da orada. Ayr›ca evlerinde bekliyor bizi insanlar. Dinlenebilmemiz için her haz›rl›k yap›lm›fl. Garip ama kendimizi yorgun hissetmiyoruz. Öyle s›cak bir ortama giriyoruz ki insan açl›¤›n›, uykusuzlu¤unu, yorgunlu¤unu unutuyor. Sanki teyzemizi, day›m›z›, amcam›z›, akrabalar›m›z› görmüfl gibiyiz... Yemeklerimizi yedikten sonra kalaca¤›m›z evlere gidiyoruz. Evlerde ise ayr›ca haz›rl›k yap›lm›fl. Burada bütün evler çok genifl. Her oda bir salon büyüklü¤ünde neredeyse. Bunun sebebi ise s›k s›k misafir a¤›rlamalar› imifl. 50–60 kiflilik misafirler gelirmifl evlerine. Hatta iki evi olanlar, birini misafir için ay›r›yorlar. Kald›¤›m›z ev, bir DTP üyesinin evi. Orada yaflanan olaylara iliflkin konufluyoruz. Duvarda bir resim as›l›. fiehit resmi oldu¤unu düflünüyor, soruyoruz ve yan›lm›yoruz. Ev sahibinin a¤abeyi bu. Gözalt›nda öldürülmüfl... Söze ne gerek var ki bundan sonra. Bu ac›y› biliyoruz... Burada her evde bir flehit var... Çaylar›m›z› yudumlarken kendimizi tan›t›yoruz ev sahibine. Evin han›m› bize hizmet ediyor ama biz bundan oldukça rahats›z oluyoruz. Kalk›p yard›m etmek istiyoruz ancak buna müsaade etmiyor. Çay da¤›t›rken, yatak yorgan getirirken, peflinden dolaflan bir çocuk gibi komik durumda oldu¤umu fark edip art›k oturuyorum. .. Oralarda bizden farkl› gelenekler var. Bizim yard›m etme iste¤imiz ev sahibi taraf›ndan farkl› yorumlanabiliyor. “Hizmette bir kusur mu ettim ki...” diye düflünmesine sebep olabiliyor. Yataca¤›m›z zaman,
12 | TAVIR | OCAK 2006
Yüksekova’ya, fiemdinli’ye gelifl amac›m›z› anlat›yoruz. fiemdinli’de ve Yüksekova’da geliflen olaylar›n nas›l oldu¤unu anlat›yor bize. Ve ne istediklerini... Sabah, DTP ilçe binas› önünde buluflaca¤›z. Oradan fiemdinli’ye gidece¤iz. Bafl›m›z› yast›klar›m›za koyar koymaz uyuyaca¤›m›zdan eminiz. Hele flükür varabildik ya... Bir de fiemdinli’yi görebilsek... Sabah hepimiz erken saatlerde ayaktay›z...Kahvalt› ediyoruz. Sofrada bir “a¤a” var. Bu evin “a¤a”s› 5 yafl›ndaki Mervan. Oturufluyla, kalk›fl›yla sert bak›fllar›yla o tam bir a¤a. Yan›m›zda getirdi¤imiz oyuncaklardan birini ona veriyoruz. Be¤enmiyor. Be¤enmedi¤ini “Na Xaze Na Xaze!” diyerek ifade ediyor. Sonra ablas› Esra, aç›klama yap›yor. “Sizin yan›n›zda utan›yor ay›c›kla oynamaya... Siz gidince oynar...”. Mervan bize hiç yüz vermiyor. Kaçamak bak›fllar›n› yakal›yoruz. Anaokuluna gitmek için haz›rlan›yor. Anaokuluna gidiyor. Hiç Türkçe bilmiyor. Biraz olsun Türkçe ö¤rensin diye okula gönderiyorlar burada çocuklar›... Genifl odaya genifl, bir yer sofras› kurulmufl. Güneflli bir Yüksekova sabah›nda kahvalt›m›z› ediyoruz. fiemdinli’den ne zaman dönece¤imizi soruyorlar. Bize tand›r ekme¤i yapmak istiyorlar. Yüksekova’da fazla kalmayaca¤›m›z› söylüyoruz. Yemifl kadar olduk sa¤ olun, diyoruz. Kahvalt›’dan sonra Gever Kültür Merkezi’ne gidiyoruz. Burada bize çay ikram ediyorlar. Program›m›z, buradan fiemdinli’ye gitmek. fiemdinli’de bombalanan yerleri inceleyip, röportaj yapaca¤›z ayn› zamanda. fiemdinli’ye gitmek bir hayaldi ve iflte o hayalimiz flimdi gerçek oluyor. Yol bitmek bilmiyor. “fiemdinli” yazan tabelay› görünce art›k bir rüyada olmad›¤›m›z› anl›yoruz. fiemdinli giriflinde bizi belediye yetkilileri, DTP’liler ve halk karfl›l›yor. Otobüslerden iner inmez sessizlik bozuluyor. Böyle bir an› yaflamak kaç kifliye nasip olur acaba... Y›llard›r görmedi¤in kardeflini görür gibi. Susayana bir tas su verir gibi, ac›kana ekmek verir gibi... Oradas›n, onlarlas›n... Sloganlar›nla, marfllar›nla, s›k›l› yumruklar›nla oradas›n. Gelece¤e dair güzel düfllerinle oradas›n. Özgürlü¤e sevdal› yüre¤inle oradas›n. Ömrünle, hayat›nla, can›nla, devrimcili¤inle, bilincinle seni güzel k›lan bütün duygular›nla oradas›n. Ve sunmaya haz›rs›n sende olan ne varsa... Dünyan›n o bilmedi¤in yerinde birinin yüzünde haks›z yere patlayan o tokad›n ac›s›n›, kendi yüzünde hissetti¤in için oradas›n. Hep bir a¤›zdan hayk›r›yoruz “fiem din liii Haaal k› Yal n›z de ¤il dir!” Bir anda flaflk›nl›k... Gelece¤imizi bilmeyenler de var aralar›nda. ‹flyerlerinden, evlerinden ç›k›p, merakla sokaklara dökülenler var... Alk›fl tutuyorlar ilk flaflk›nl›klar›n› at›nca. Okullu çocuklar, okul duvarlar›n›n üzerine ç›k›p alk›fll›yorlar.
izlenim
Birden slogan›m›z kesiliyor... Bu sefer flaflk›nl›k s›ras› bizde. Hiç de al›flk›n olmad›¤›m›z bir slogan: “fiem din liii si zin le gu rur duyuyoooor!” Sevginin, güvenin ne güzel ifadesi bu... Kimseyi karfl›lamad›lar böyle. Ne ayd›nlar›, ne sanatç›lar›, ne de ikiyüzlü burjuva politikac›lar›n›. Kime güveneceklerini çok iyi biliyorlar. Ve onlara kimse att›rm›yor bu slogan›. Kendileri do¤al bir refleks gibi at›yor bu slogan›. Ortal›k bayram yeri. Z›lg›tlar alk›fllar... Yüz kifliyiz ama yüzler oluyoruz. Baz› arkadafllar›m›z kortejin güvenli¤ini al›yorlar. Ancak onlar buna izin vermiyor. Bizim de ilerlememizi söyleyerek, güvenli¤imizi al›yorlar. Kortejin belli noktalar›nda temkinli ve dikkatli yürüyorlar. Kürt halk›n›n geleneksel misafirperverli¤inin ötesinde, hepsinin gözlerinden okuyoruz hissettiklerini. “Hofl geldiniz, bafl›m›z üstünesiniz...” Oturup dertlefliyoruz. Belki sadece gözlerimizin içine bakarak, belki ellerimizi s›karak. Hiç b›rakmayacakm›flças›na s›karak. Bizler fiemdinli halk›y›z. Bizler uzaklardan gelen bir yabanc› de¤iliz. Bizler kardefliz... Hani Enver Gökçe diyor ya; “Anam›z birdir, ayn› memeden emmifliz dostlar. Kan kardefliz, sizlere kan›m kayn›yor…” Hemen akl›ma geliveriyor bu dizeler. Ozan bunu böylesi anlar için yazm›fl iflte. Hepsine s›k› s›k› sar›lmak istiyorum. Hangi memlekette vard›r ki bu? Tan›mad›¤›n insanlar, tan›mad›klar› bir flehre ayak bas›yor. Ancak hiçbir yabanc›l›k çekmeden sar›l›yorsunuz birbirinize. O topraklara ayak basar basmaz dönüp de namlulara, “Hadi bizi de vurun!” diyesiniz geliyor. Onlar bizim kardefllerimiz, onlar bizim halk›m›z. Düflündükçe geliyor o fliir akl›ma… “… Beraber herk ettik topra¤›, Beraber yatt›k hapiste, beraber teskere ald›k Ve maniler yakt›k hasret için; Gülemediysek de bofl verdik beraber... Halay m› çekmedik kol kola, Horon mu tepmedik diz dize, Cepken mi vermedik rüzgâra? Koyun koyuna yatt›k toprak duvarlarda S›tmayla, s›¤›rla, davarlarla... Daha da yatar›z dostlar›m daha da... Gün gelirse e¤er Halay çeker, türkü söyler gibi yan yana Mavzer mavzere verip de Düflmana kurflun da atar›z… Sizlere kan›m kayn›yor, yabanc› de¤ilsiniz bana...” Kardefl olmak ne demek hissediyorsunuz. Ve bo¤az›m›z y›rt›l›rcas›na, a¤›z dolusu, yüre¤imizden koparcas›na, hep bir a¤›zdan ba¤›r›yoruz: “Ya flaaa s›››››n halk la r›n kar defl liii ¤iiiiiiii!” Bir de Kürtçe söylüyoruz: “B›››› ji b› ra ti ya gee laaaan!” Duymayan kalmas›n dostlar, bizler kardefliz... Ölümde de, yaflamda da kardefliz. Ac›da da, sevinçte de kardefliz. Bas›p geçti¤imiz sokaklar... ‹yi belle bizi. Bizim ad›mlar›m›z› iyi tan›. Biz ayn› yolun yolcusuyuz. Ayn› düfllerin esiriyiz. Ekmek istiyoruz. Ve adalet... Ekme¤imize
göz dikenin gözünü oyaca¤›z. Afl›m›za el uzatan›n elini k›raca¤›z. Bizi yok sayan› yok edece¤iz. Dilimizi yok sayan›, bizi insan yerine koymayan›, hor göreni yok edece¤iz. Analar›m›z› böyle gözü yafll› koyanlardan bir gün hesap soraca¤›z. Ve ant olsun ve flart olsun ki yerde kalmayacak ah›m›z... Kol kola yürüyoruz fiemdinli’nin Cumhuriyet Caddesi’nde. Yürüyoruz ve birazdan görece¤iz katilin parmak izlerini. Yaran›n kanad›¤› yere gidiyoruz. Yol boyunca yumruklar›m›z, difllerimiz s›k›l›. Var›yoruz toz dumana bürünmüfl, harabeye dönmüfl, bir zamanlar bu yoksul insanlara ekmek teknesi olan dükkânlar›na, harabelere... Önce Umut Kitabevi’nin önünde bir bas›n aç›klamas› yap›yoruz. Bas›n yok! Ama ant olsun ki tan›kt›r halk›m›z. Böyle yaln›z b›rak›lman›n hesab›n› da soracakt›r, böyle hor görülmenin. Kendi kaderine terk edilmenin de görülecek bir hesab› vard›r. ‹stanbul’da görmeye hiç de al›fl›k olmad›¤›m›z bir manzara yine. Halk t›kl›m t›kl›m dolduruyor caddeyi. Hepsinin yüzünde bir tebessüm. A¤z›m›zdan ç›kan her kelimeyi pür dikkat dinliyorlar. Çoluk çocuk bizi dinlemeye gelmifl. Niyazi A¤›rman konufluyor. Evlatlar›n› nas›l kaybetti¤ini anlat›yor. Kaç kez anlatt›n Niyazi A¤abey... Kaç kez konufltun mezar bafl›nda, anmada, toplant›da, bas›n aç›klamalar›nda. Anlatt›n ama yüre¤in so¤umad›. Ölüne bile sayg› duymayanlar oldu. Ama flimdi... Ayn› ac›y› duyan bir halk var karfl›nda. Bu ac›y› iliklerine kadar hisseden bir halk var. “Evlad›m›n cesedini parça parça ettiler” diyor. Sesi çatallafl›yor. A¤lamakl› oluyor Niyazi A¤abey. O s›rada fiemdinli Halk› siliyor gözyafllar›n› Niyazi A¤abeyin. Hep bir a¤›zdan hayk›r›yorlar: “fieeeee hit na m›r›n! fieeeee hit na m›r›n!” Ürperiyoruz. Bu söz ne kadar çok fleyi anlat›yor bir anda... Sesi çatallaflan Niyazi A¤abey, dimdik duruyor... Bas›n aç›klamam›z› okuyoruz. Neden fiemdinli’deyiz? Katil kim? Ne istedi? Düflüncelerimizi belirtiyor, fiemdinli halk›n› sayg›yla selaml›yoruz. fiehitler için sayg› durufluna geçiyoruz. Ve “Bize Ölüm Yok”u söylüyoruz hep bir a¤›zdan. “Kim demifl ölüm var diye bize? Kardefl kardefl atan bu yürek bizim...” Hep dimdik durmufltur zulme karfl› Grup Yorum’un türküleri. ‹flkencede, mahpusta, zulmün oldu¤u her yerde silahtan f›rlayan mermidir... fiimdi fiemdinli sokaklar›nda zulme karfl› “Bize Ölüm Yok” diyor, Grup Yorum. Berivan’›n, Cemo’nun, M›sri K›z’›n diyar›nda. ‹flte tam da burada “Sak›n a¤lama!” diyoruz. Bir gün havarlar, halaylara dönüflecek. Bir gün senin 盤l›¤›n o da¤lar› delecek. Ama bir gün... fiimdi yüzlerce y›l›n ezilmiflli¤iyle, binlerce y›l›n a¤›rl›¤›yla öyle bir kalkmal›s›n ki aya¤a, vurulup düflen her evlad›n, seni gururla seyretmeli gökyüzünden. O “bir gün” Mem ile Zin’in kavufltu¤u gün olacak. O “bir gün” elimizde bayraklarla gelece¤iz. Ve kurtulufl gününde yine beraber halaya duraca¤›z. O günler gelecek bir gün... O günleri biz kendi ellerimizle getirece¤iz. Vura öle, öle vura... Daha çekilecek çok ac› var. Görülecek hesap. Dürülecek defter var. O
OCAK 2006 | TAVIR | 13
izlenim
günler k›z›l elbisesiyle sal›na sal›na gelmeyecek. Biz kendi ellerimizle giydirece¤iz k›z›l gelinli¤i yurdumuza. Kürdüyle, Türküyle, Laz›yla, Çerkesiyle... Ve Umut Kitabevi’ndeyiz. Seferi Y›lmaz bize arkadafllar›n›n kitaplar üzerine dökülen kanlar›n› gösteriyor. Bomban›n düfltü¤ü yeri. “‹flte burada flehit düfltü arkadafl” diyor. Oraya karanfiller b›rak›yoruz. Kuruyup kalm›fl ekmekler. Ekmeklere de s›çram›fl kanlar. Bo¤aza dizilen lokmalar... Zahir Korkmaz ve geride yetim kalan üç çocuk. “Nas›l yapt›n bunu katil!” diyorsunuz içinizden. Ve dolafl›yoruz Filistin Soka¤›’nda. Halk buraya bu ismi vermifl. T›pk› Filistin. ‹flte halklar›n sokaklar› da, ac›lar› da benzer böyle birbirine. Sokaklar ha Filistin, ha fiemdinli ne fark eder, zulüm ayn› zulüm. Her yerde ayn› katilin parmak izlerini görüyoruz. Hepsi ayn› oyunun figüranlar›... Dertlefliyoruz daha çok. Foto¤raf çektiriyoruz dostlar›m›zla. Dostlar›m›z... ‹simleri J‹TEM’in haz›rlad›¤› ölüm listesinde olan dostlar›m›z... Yüz üç kiflinin ismi ç›kt› o listede. Yüz üç insan... Yüz üç baba, yüz üç o¤ul... Ve biz onlar› tan›d›k. Ellerini s›kt›k. Gözlerinin ta içine bakt›k. O gözler art›k bizi b›rakmaz. Birlikte foto¤raf çektirmek istiyoruz. “Seve seve” diyorlar. Bir hat›ra kals›n istiyoruz. O kelime yine yüre¤imize gelip çöküyor, “Hani olur ya bir gün”... Dertleniyor insan.... Gözlerinde korkunun zerresini göremedik. Onlardan ayr›lmak zorunda kalmak o kadar ac› bir duygu ki... S›rayla bombalanacak yerlerin aras›nda bir lise ve bir camiinin de oldu¤unu ö¤reniyoruz. Çocuklar... Yar›n›m›z, gelece¤imiz olan çocuklar. “Sizin kan›n›za susam›fllar...” Nas›l dersiniz bir çocu¤a bunu? Diliniz var›r m› böyle bir fleyi söylemeye? Yok yok... Öyle fleyler yok çocu¤um. Hadi gel oyunlar oynayal›m flimdi. Saklambaç, körebe, sek sek... Sal›ncaklar kural›m... Oysa ne çok isterdim bunlar› söyleyebilmeyi. Ama burada ne yemyeflil çay›rlar, ne de sal›ncaklar kuraca¤›m›z a¤açlar var. Burada ölüm var... Çocuklar›n o kara gözleri çok ölüm, çok zulüm gördü bu topraklarda. Nas›l bakaca¤›n› biliyor çocuklar›n gözleri. Dostuna ve düflman›na nas›l bakaca¤›n› çok iyi biliyor. Okullu çocuklar geliyor yan›m›za. “Bugün okul yok mu?” diyoruz. “Sizi görmek için kaçt›k” diyor. Ve ekliyor hemen ard›ndan: “Ben zaten on beflime gelince gerillaya gidece¤im...” Ayr›l›k vakti geliyor yavafl yavafl. Ne kadar kalsak doyamay›z. Ayr›lmak da çok zor geliyor iflte. Yolculu¤un en zor yan› bu olsa gerek... ‹simleri ölüm listesinde olan dostlar›n›z› b›rak›p gidiyorsunuz. Belki bir daha görememek de var. Ki bunu çok aç›k ifade ediyorlar: Bunlar intikamc›d›r, yar›n hepimizi öldürürler... Gerçe¤i gören gözlerimizi ard›m›zda b›rakarak yola düflüyoruz.
14 | TAVIR | OCAK 2006
“Ölsem de gam yemem gayri”nin resmini yaparak... Gözlerim seninle kals›n fiemdinli. Yüre¤im seninle. Da¤lar dosttur adama. Bafl›na bir hal gelirse iflte bu da¤lar senindir... Sak›n unutma... Alk›fllarla z›lg›tlarla yol al›yoruz. Yollara atefller yakm›fl çocuklar ille de zafer diyorlar.Güzel günler ad›na öpüyoruz çocuklar›n gözlerinden... Ve söz veriyoruz o zafer isteyen küçük yürekleri için... O güneflli güzel günler için dilinizi hiç unutmay›n çocuklar. Kim oldu¤unuzu... Annenizi, baban›z›, day›n›z›, amcan›z›, ablalar›n›z› ve a¤abeylerinizi kimin öldürdü¤ünü hiç unutmay›n. “Hoflça kal›n dostlar›m benim, hoflça kal›n sizi can›mda can›m›n içinde, kavgam› kafamda götürüyorum. Görüflürüz yine görüflürüz dostlar›m. Beraber günefle güler, beraber dövüflürüz...” fiemdinli’den ç›ksak da u¤urlama bitmiyor. Da¤ köylerinde yollarda bizi gören herkes aya¤a f›rl›yor. Elindeki çay›, piflirdi¤i ekme¤i alelacele b›rak›p zafer iflareti yap›p, el sall›yorlar bize. S›rt›ndaki odunu indiren bir ana bize el sall›yor. Hoflça kal Yüksekova.. Hoflça kal fiemdinli... Hoflça kal Muhammed, Burhanettin, Mervan... Hoflça kal›n çocuklar. Hoflça kal›n halk›m›z. Bir gün yine görüflece¤iz. Ve hiç unutmayaca¤›z sizi. ‹stanbul il s›n›rlar›na yaklafl›yoruz art›k. Ne yani rüya bitti mi flimdi? Ellerinde karanfillerle karfl›l›yor bizi yoldafllar›m›z ‹stanbul’da. Aya¤›m›z›n tozuyla AKP önünde bas›n aç›klamas› yap›yoruz. Yüre¤imiz fiemdinli’de kald›. Günlerdir ne zaman oralara iliflkin bir kelime duysak pür dikkat kesiliyoruz hepimiz. Ne zaman onlara iliflkin bir haber geçse yüre¤imiz k›p›r k›p›r. Acaba bir fley mi oldu onlara, yine bir fley mi yapt›lar kayg›s›n› duyuyoruz. Dal›yoruz tekrar fiemdinli’nin yoksul, gariban sokaklar›na... Dedim ya o gözler b›rakmaz art›k bizi... O kara gözler ki bizlere düfllerini emanet etti. Kurtulufla tafl›yaca¤›m›z düfllerini...J
röportaj
umut kitabevi’nin sahibi
seferi y›lmaz: tav›r
“umar›m buraya gelifliniz ileride daha sa¤lam, devrimci ad›mlar›n at›lmas›na vesile olur” du¤u 1 Eylül Dünya Bar›fl Günü etkinlikleri vard›. Oras› da bombaland›. Tabi bombalamadan daha önce befl askerin öldü¤ü bir olay vard›. Bomba konmufl ve bu askerler bu bombay› kurcalamalar› sonucu ölmüfltü. 1 Eylül gecesi “Befl askerin kan› yerde kalmayacak” fleklinde sokaklara bildiri at›lm›flt› ve sabah da bar›fl çad›r›na bomba at›lmas› sonucu 15 kifli a¤›r yaralanm›flt›. Halen de bu olay›n failleri bulunmufl de¤il. Mahkemelerde davac› olmam›za ra¤men sonuçsuz kald›. En son bu olaya kadar iflte... Hedef olarak seçilmiflti fiemdinli. Kendinizi tan›t›r m›s›n›z bize biraz? 1962 fiemdinli do¤umluyum. Uzun y›llar devrimci mücadele içerisinde yeri ald›m. 12 Eylül’den önce ve yine 12 Eylül’den sonra bir çekilme dönemi yaflamas›na ra¤men devrimci güçlerle tekrar bir toparlanma içerisine girdim. 12 Eylül sonras› 1984 Eruh-fiemdinli eylemlerinden dolay› yakaland›m, yarg›land›m. 15 y›l cezaevinde yatt›m. Diyarbak›r Askeri Cezaevi’nde, Ayd›n, Bursa, Buca, Bayrampafla Özel Tip cezaevlerinde kald›m. Hemen hemen tüm devrimci yaflam›m boyunca, zindan yaflam›m boyunca, tüm eylemliliklerde yerimi ald›m. Açl›k grevleri ve ölüm oruçlar›nda yerimi ald›m. 2000 May›s’›nda Bursa Cezaevi’nden tahliye oldum. Befl y›ld›r fiemdinli’de demokratik anlamda devrimci kimli¤imi koruyarak burada yaflam›m› sürdürdüm. Çeflitli demokratik kitle örgütlerinde yer ald›m. Demokratik Toplum Partisi’nin bir delegesiyim ayn› zamanda. fiemdinli’de neler oldu? Tabi uzun zamand›r fiemdinli’de birtak›m bombalama olaylar› yafland›. En son büyük patlama yafland› 1 Kas›m’da. Yüzün üzerinde iflyeri tahrip oldu, evler tahrip oldu. Fakat bu bombalamada yine DEHAP’›n düzenlemifl ol-
Sebebi nedir? ‹ntikamc› bir tutum var. Devrimcilere karfl› mutlaka her zaman intikamc› yaklafl›ld›. Tabi bu süre içerisinde takip ediliyorduk, izleniyorduk, bunun fark›ndayd›k. Bunu biliyorduk. Son olaylarda evimin krokisi, nerede kald›¤›m, iflyerimin krokileri, hepsi o arabada yakaland›. O günü anlat›r m›s›n›z? Neler oldu o gün? O gün ifl yerinde üç arkadafl içeride bulunuyordu. ‹ki arkadafl yemek yap›yordu. Tabi genelde her gün burada devrimci, yurtsever, demokrat olan arkadafllar sürekli yemek yerlerdi. Sürekli gelinen bir yerdi iflyerim. Zaten buran›n seçilmesinin sebebi buydu, yani benle birlikte en az›ndan 5–6 devrimci yurtsever insan da katledilmek istendi. Her fleyi kendilerine göre haz›rlam›fllar yani. Bomba patlat›lacak. Tabi devlet bu olaya el koyacak. Ve sonuçta sürekli yapt›¤› gibi bunlar içeride bomba imal ediyorlar diye daha önceki tüm olaylar› bizim üzerimize y›kacak, kendilerini bu iflin içinden s›y›rmaya çal›flacaklard›. Bu bir komploydu yani. Bombay› att›klar›n› gördüm ve kendimi d›flar› att›m. Ve “Bomba att› yakalay›n!” diye seslendim. Bomba at›ld›¤› zaman
içerideki arkadafllar da fark edince onlar da d›flar› ç›kmaya çal›flm›fllar ve ç›karken Mehmet Zahir Korkmaz arkadafl›m›z flehit düfltü. Onun amcas›n›n o¤lu Metin Korkmaz yaraland›. Tabi bu anda so¤ukkanl›l›¤›m› yitirmedim. Halka bomba atan› gösterdim. Yaral›lar› almaya geri döndüm. Sonra d›flar›da bomba atanlar› halk yakalam›flt› ve arabalar›na el koymufltu. Özcan ‹ldeniz, belki k›demli baflçavufl, astsubay olabilirler ama direk Genelkurmay’dan emir alan kifliler bunlar. Çünkü görüyoruz, Büyükan›t’›n “iyi çocuklar›” bunlar. Y›llard›r devrimciler faili meçhulleri söylüyor, katliamlar› anlat›yorlard›. Arabada ortaya ç›kan krokiler, adreslerle her fley çok net olarak ortaya döküldü. fiemdinli’de devlet yakaland›. Ele geçirilen belgelerin hepsi zamanla bütün kamuoyuna aç›klanacakt›r. Bu yaflananlar sistemle alakal› olan bir sorun. Sistem de¤iflmeli. Yoksa bu tarz fleyler sürekli olacak, geçmiflten beri oluyordu, bugün de oldu. Yar›n da olacak. Bunun sona ermesi için sistemin de¤iflmesi laz›m. Devrimci demokrat insanlara, kamuoyuna önemli görevler düflüyor. Bu olay› bütün kamuoyunun ve devrimci mücadelenin gündemine sokmak gerekiyor. Bunun takipçisi olmak gerekiyor. Her yönüyle, hukukuyla, sanat›yla, müzi¤iyle mutlaka üstlenilmelidir. Bu sadece fiemdinli, Yüksekova ile ilgili bir olay de¤ildir, bütün ülkeyi ilgilendiren bir olayd›r. Türkiye’de devletin gerçek yüzü ortaya ç›km›flt›r. Türkiye’de bir fleyler de¤iflecekse bu üst bir noktadan yakalanmal›d›r. Bunun için de bir de¤iflim ve dönüflüm olmas› gerekir. Bu da devrimle mümkündür. Bu 20 y›ll›k savaflta çok çarp›c› sonuçlar var. Tav›r Dergisi’nden arkadafllar›n burada olmas› önemlidir. Umar›m buraya gelifliniz ilerde daha sa¤lam, devrimci ad›mlar›n at›lmas›na vesile olur. Baflar›lar diliyorum.J
OCAK 2006 | TAVIR | 15
fliir
flair iflçidir vladimir mayakovski
Ba¤›r›rlar flaire: "Bir de torna tezgâh› bafl›nda göreydik seni. fiiir de ne? Bofl ifl. Çal›flmak, harc›n›z de¤il demek ki..." Do¤rusu bizler için de en yüce de¤erdir çal›flmak. Ve kendimi bir fabrika saymaktay›m ben de. Ve e¤er bacam yoksa ‹flim daha zor demektir bu. Bilirim hofllanmazs›n›z bofl lâftan kütük yontars›n›z kan ter içinde, Fakat bizim iflimiz farkl› m› san›rs›n›z bundan: Kütükten kafalar› yontar›z biz de. Ve hiç kuflkusuz sayg›de¤er bir ifltir bal›k avlamak çekip ç›karmak a¤›. Ve doyum olmaz tad›na bal›kla doluysa hele. Fakat daha da sayg›de¤erdir flairin ifli bal›k de¤il, canl› insan yakalamaday›z çünkü. Ve do¤rusu ifllerin en zorlusu
16 | TAVIR | OCAK 2006
yan›p kavrularak demir oca¤›n›n a¤z›nda su vermektir k›zg›n demire. Fakat kim aylak oldu¤umuzu söyleyerek sitem edebilir bize; Beyinleri perdahl›yorsak e¤er dilimizin e¤esiyle... Kim daha üstün, flair mi? yoksa insanlara Pratik yarar sa¤layan teknisyen mi? ‹kisi de. Yürek de bir motordur çünkü ve ruh, onun çal›flt›r›c›s›. Eflitiz bizler flairler ve teknisyenler. Vücut ve ruh emekçileriyiz ayn› kavgan›n içindeVe ancak ortak eme¤imizle bezeriz evreni marfllar›m›z› gümbürdeterek Haydi! laf f›rt›nalar›ndan ay›ral›m kendimizi bir dalgak›ranla. ‹fl bafl›na! Canl› ve yepyeni bir çal›flmad›r bu. Ve a¤z›kalabal›k söylevci tak›m› de¤irmene yollans›n dosdo¤ru! Unculu¤a! De¤irmen tafl› döndürmeye laf suyuyla!
elefltiri
e¤itim ve sorunlar› -ll mehmet püremifl
Bir önceki say›m›zda e¤itimin genel sorunlar›na de¤inmifl, bu durumu ayr›nt›lar›yla incelemifltik. Bu say›da, e¤itimin asli unsurlar›ndan “ö¤retmen”i ele ald›k. “Nas›l bir ö¤retmen?” sorusuna cevap arad›k...
Nas›l bir Ö¤retmen? ‹nsanl›k tarihi ayn› zamanda bir e¤itim-ö¤retim tarihidir. Ateflin bulunmas›, tekerlek, yaz› vs, tüm bunlar›n keflfi daha sonraki birçok bilimsel geliflmenin temeli oluyordu. Ö¤renme kurals›z bir flekilde usta-ç›rak biçimiyle geliflirken; e¤itimö¤retim sürecinin, planl- programl› flekilde, kurall› bir bilim olarak ortaya ç›k›fl›na flahit olundu. E¤itimin planlamas›ndan ö¤retim yöntemlerine, psikolojisinden pedagojiye kadar bütünüyle bilimsel yöntemlere, deney ve gözlemlere dayal› bir süreç ifllemeye bafllad›. Tüm bu geliflmelerin e¤itim-siyaset iliflkisi ile tamamlanmas› da, aidiyet noktas›nda e¤itimi belirleyen bir s›n›f›n olmas› gereklili¤i olarak ç›k›yor karfl›m›za. E¤itim-ö¤retim, ekonomik, siyasi ve teknik ayr›nt›lar› ile planlan›rken, bilgi ile donat›lacak ve bu bilgileri halklara aktaracak kiflilere yani ö¤retmenlere de ihtiyaç duyulacakt›. Evet, bafllang›çta sadece bilgi aktaran, daha sonraki süreçlerde toplumsal baflka görevler edinip,
egemenlerin bafl›na dert olacak ö¤retmenlerin serüveni genel olarak böyle bafll›yor, diyebiliriz. Asl›nda bir ülkede e¤itim ve ö¤retime verilen de¤er, genel olarak halka verilen de¤er konusunda ipuçlar› verebilir. Yaz›m›z›n birinci bölümünde buna de¤inmifltik. Toplumsal olumsuzluklardan ö¤retmenler de önemli ölçüde nasibini alm›flt›r. T›pk› di¤er ifl kollar› gibi ö¤retmenli¤in de bir meslek olarak ortaya ç›k›fl›yla birlikte, ö¤retmenlerin hak ve özgürlük aray›fllar›, adalet aray›fllar› bafllar. Nas›l bafllamas›n ki? Köleler bir mal olarak al›n›p sat›l›rken, e¤itim orta ça¤ karanl›¤›nda kiliseye ve feodal beylere, yine kapitalizmde hâkim s›n›fa ait bir ayr›cal›kken, ö¤retmenlerin önder ö¤retmenlerinin öncülü¤ünde karfl› koymamas›, direnmemesi, gidiflat› de¤ifltirmeyi istememesi düflünülebilir mi? Ö¤retmenler mesleki özelliklerinden dolay› halkla sürekli iç içedir. fiehirlerde, yoksul gecekondu bölgelerinde, köylerdedirler. Bu durum, buralardaki insanlara bilgi-bilinç tafl›ma, örgütleme konusunda ö¤retmenlere önemli f›rsatlar tan›maktad›r. Egemenlere karfl› daima halktan yana tav›r koyan ö¤retmenler, tarihin her döneminde siyasi iktidarlar›n bafl hedefi haline gelmifltir. Dünya ölçe¤inde s›n›flar mücadelesinde çok önemli yeri olan ö¤retmenler, ülkemiz tarihinde de emperyalizme karfl› ba¤›ms›zl›k, faflizme karfl› demokrasi mücadelesinde önemli bir yere sahiptir. Ö¤retmen mücadelesinde on y›llard›r birçok badirelerin atlat›ld›¤›, bedelin ödendi¤i bilinmektedir. Verilen mücadelenin meflrulu¤u d›fl›nda, mesleki sayg›nl›¤›n halk nazar›ndaki kabulü; ö¤retmenlerin ayd›n olma görev ve sorumlulu¤una sahip ç›k›p, halk› bilgi ve bilinçle donatmalar›, egemenlerin her türlü yalan ve çarp›tmalar›n› bofla ç›kartarak verilen mücadeleyi bugünlere tafl›m›flt›r.
Ö¤retmen vatanseverdir! “Memurlar siyaset yapamaz!” sözüne inat, ö¤retmenleri 1900’lü y›llar›n ilk çeyre¤inden itibaren anti-emperyalist tutumlar›yla ba¤›ms›zl›k mücadelesinde; e¤itim hakk›n›n halka ulaflt›r›lmas› mücadelesinde ve özellikle 1970 ve 80 aras› ülkemizin ABD emperyalizmi, CIA ve iflbirlikçileri arac›l›¤›yla yukar›dan afla¤›ya faflistlefltirilmesine karfl› anti-faflist mücadele içinde görüyoruz.
OCAK 2006 | TAVIR | 17
elefltiri
Ülkemizde bu onurlu mücadeleyi veren ö¤retmenler oldu¤u gibi 1970 ve 80’li y›llarda ABD’nin yeflil kuflak projesiyle iflbirlikçilik halinde oldu¤u ‹slamc› çevrelerle ve yine CIA deste¤iyle oluflturulan Komünizmle Mücadele Dernekleri, Ülkü Ocaklar›’yla iliflki içerisinde bulunan ö¤retmenler de vard›r. Ve bu “ö¤retmenler” Marafl, Çorum katliamlar›nda yüzlerce devrimci-demokrat ö¤retmenin katledilmesinde bire-bir görev alm›fllard›r. Bu dönemde Milli ‹stihbarat Teflkilat›’n›n ajanlar›n›n maafllar›n› bile CIA’n›n verdi¤ini düflündü¤ümüzde iflbirlikçili¤in ulaflt›¤› boyut daha iyi anlafl›labilir. Bütün bunlara karfl› ç›kmayan, emperyalizme her türlü ba¤›ml›l›¤› reddetmeyenlerin vatanseverli¤i inand›r›c› olabilir mi? Hem ABD’ye “dostumuz ve müttefikimiz” diyeceksiniz hem de vatansever olacaks›n›z! Dün oldu¤u gibi bugün de bu onur devrimci, vatansever ö¤retmenlerindir. ABD Irak’› iflgal etti¤inde bu iflbirlikçilik, baz› ö¤retmenler ve ö¤retmen sendikalar› taraf›ndan da dile getirildi. ‹flgal ahlaks›zl›¤›na karfl› ç›kmak yerine “Musul ve Kerkük petrolleri bizimdir”, “ Ordu Musul’a, Kerkük’e” sloganlar› atan devlet güdümlü kontra sendikalar “Vatan, Millet, Sakarya” mant›¤›yla bir kez daha iflbirlikçiliklerini gizlemeye çal›flt›lar. CIA uçaklar›n›n günümüzde de ülkemiz hava sahas›n› geçip iflkence yapmas›na, FBI ve CIA baflkanlar›n›n en üst düzeyde a¤›rlanmas›na ses ç›karmayan bu “ö¤retmenler”, ABD üslerinin kapat›lmas›n› isteyen ö¤retmenlere sald›rmay› büyük bir vatanseverlik olarak görebiliyor.
Ö¤retmenlik sayg›n bir meslektir 1990’l› y›llar emperyalist e¤itim politikalar›n›n özellikle bizim gibi yeni sömürge (baflka bir deyiflle geri b›rakt›r›lm›fl) ülkelerde yo¤un bir flekilde uyguland›¤›n› görmekteyiz. E¤itim politikalar› ulusal ve uluslararas› sermaye çevrelerinin ç›karlar›na göre planlanmaktad›r. E¤itim, üretim süreçlerinin en önemli belirleyeni oldu¤undan, sermayenin bu ideolojik sald›rganl›¤›n› tafl›ma görevi ise ö¤retmenlere yüklenmek istenmektedir. Toplam kalite yönetimi, personel yasas›, e¤itime katk› pay›, tebeflir paras›, fotokopi makinesi ar›za paras› vb. gibi uygulamalarla ö¤retmenler bir taraftan tahsilâtç›l›¤a zorlanmakta, di¤er taraftan halk taraf›ndan hala önemli bir sayg›nl›¤a sahip olan ö¤retmenlik mesle¤i gözden düflürülmeye çal›fl›lmaktad›r. Ne yapal›m devlet ödenek ay›rm›yor, diyenler oldu¤u gibi bu durumun ideolojik ve ahlaks›zca bir sald›r› oldu¤unu bilen ve bu konuda mücadele edenler de yok de¤ildir. fiu kesinlikle bilinmelidir. Halk›m›z yard›mseverdir. Halk›m›z dayan›flmac›d›r. Ama bu halk ayn› zamanda ödedi¤i her kurufl verginin yol-su-elektrik gibi hizmetler olarak kendisine geri dönmedi¤ini art›k kavram›flt›r.
Ö¤retmen ayd›nd›r Milli piyangodan, spor toto, tekel ürünlerinden vb. kesilen milyonlarca dolarl›k verginin nerelere aktar›ld›¤› da halk›m›z›n malumudur. Yap›lan kamuoyu araflt›rmalar›nda ö¤retmenler, ordudan sonra en çok güvenilen kiflileridir. Son y›llarda bu güven belli ölçülerde
18 | TAVIR | OCAK 2006
erozyona u¤ram›fl bile olsa, gerçek budur. Bu durumdan rahats›z olan çevreler, e¤itimin asli unsurlar› olan ö¤retmen, ö¤renci, veli aras›nda bu güveni ortadan kald›racak politika üretme çabas›ndalar. E¤itime katk› pay›, özel kurs, vs gibi uygulamalarla, ö¤retmenle veli aras›na para iliflkisi girmekte, bu da iliflkileri olumsuz etkilemektedir. Ülkenin ayd›nlar› olan ve kendilerinden mesleklerinin ötesinde görevler beklenen ö¤retmenler, özellikle Turgut Özal dönemiyle birlikte müthifl bir depolitizasyon politikas›na tabi tutuldu. Politikleflmifl kitleleri kolayl›kla güdemeyece¤inin bilincinde olan egemenler, bu yolla ayn› zamanda örgütlülüklere de zarar vermeyi düflünüyordu. Bu politika 90’lar›n bafl›nda sonuç vermeye, ö¤retmenlerde de örgütlülü¤e olan inanç, kendine olan güven azalmaya bafllad›. Örgüt yerine birey, kolektivizm yerine bireysel kurtuluflçuluk yerlefltirilmeye çal›fl›ld›. Etkileri hala k›r›lamayan bu olumsuzluklardan cesaret alan gericiler, örgütlü ö¤retmenlere bugün de sald›rabilmekte, zarar verebilmekte, hatta evrim teorisinden bahsetti¤i için kimi ö¤retmenleri sürgün vb. uygulamalarla cezaland›rabilmektedir. Yine bu dönem itibariyle yap›lan araflt›rmalarda; ö¤retmenlerin kitap, dergi ve bilimsel yay›n takip etme, okuma gibi çok önemli ifllevleri yerine getirmedikleri görülmektedir. Toplumun yukar›dan afla¤›ya yoz kültüre bo¤ulmaya çal›fl›ld›¤›n› düflündü¤ümüzde “tele vole” kültüründen ö¤retmenlerin de nasiplendikleri görülür. Yozlaflt›rma politikas› karfl›s›nda dimdik durmay› ve halka bu konuda bilinç tafl›ma gibi bir ayd›n sorumlulu¤una sahip ö¤retmenler “bana ne can›m” diyerek, “biz örgütlü mücadele verdik bir fley olmad›” diyerek, zaman zaman genç ö¤retmenler üzerinde de olumsuz etkiler yapabilmekte, toplumda umutsuzlu¤a neden olabilmektedir. E¤itim politikalar›n›n belirlenmesinde, müfredat programlar›n›n
elefltiri
DÜNYANIN BÜTÜN Ç‹ÇEKLER‹ "Bana çiçek getirin, dünyan›n bütün çiçeklerini buraya getirin!" ( Köy ö¤retmeni fiefik S›n›¤'›n son sözleri )
Dünyan›n bütün çiçeklerini diyorum Bütün çiçeklerini getirin buraya, Ö¤rencilerimi getirin, getirin buraya,
oluflturulmas›nda ö¤retmen örgütlülüklerine yer verilmeyifli de meydan›n ›rkç›lara, flovenistlere ve faflistlere kalmas›n› sa¤lamaktad›r. Bugün ö¤retmenlerimiz ö¤rencilerine ba¤›ms›zl›k, demokrasi ve sosyalizm düflüncesinin ayd›nl›¤›n› tafl›yam›yor. Ö¤retmenler ülkemizin en ücra köflelerinde halk› e¤iten birlefltiren bir sorumluluktan uzak. K›smi çabalar ise genel görüntüyü de¤ifltiremiyor. Bugün ö¤retmenlerimiz ö¤rencilerinden adeta kopmufllar, onlar›n sorunlar›ndan, mücadelelerinden uzaklar. Bunda sendikalar›n ve DKÖ’lerin halk için görev üstlenmekten uzak durmalar› ve toplumun tüm kesimlerini etkileyen burjuva kültürün, köfle dönmecili¤in etkileri vard›r. Ö¤retmenler mutlaka bu olumsuzluklar› afl›p halk›n dayan›flmas›n› örgütleyen, onlar› bilinçlendiren, düzeni teflhir eden “birlikten güç do¤aca¤›n›” halka gösteren kifliler olmal›d›r. Art›k günümüzde böyle olunamayaca¤›na dair ya da bunun önündeki engellere dair çokça gerekçe s›ralanabilir. Ve bunlar yanl›fl da olmayabilir. Fakat biz de bunun karfl›l›¤›nda neden böyle olunmas› gerekti¤ini ve böyle olunabilece¤ine dair yüzlerce gerekçe ve kan›t s›ralayabiliriz. Ö¤retmenin kendisini yaln›zca ö¤retmen olarak görmesi, bu ülkenin ayd›nlar› olduklar›n› unutmalar›ndand›r. Bu sadece ayd›n olma sorumlulu¤undan uzaklaflmak de¤il, ayn› zamanda mesleki bir yozlaflmad›r. Çünkü bu toplumsal konumunu, görevini unutan ö¤retmen, ö¤retmenli¤ini yapamaz. O, sadece para kazanmaya çal›flan s›radan bir memura döner. Ö¤retmenler yoksulluk bölgelerine, koflullar›n zor ve yetersiz oldu¤u bölgelere gitmek istemiyor. O bölgenin ö¤retmensiz kalmas›n› hükümetler dert etmese bile sendikalar dert etmeli, gerekirse hükümetler d›fl›nda o eksi¤i asgari ölçüde gidermeye çal›flmal›d›r. Ö¤retmenlerin yapmas› gereken, koflullar›n yetersiz oldu¤u yerlere gitmeyi reddetmek de¤il, oraya gidip orada halkla birlikte koflullar›n yeterli hale getirilmesi mücadelesini vermektir. Halk›n do¤al önderleri, ayd›nlar› olan ö¤retmenler, halktan yana halkla birlikte, halk›n önünde olmal›d›r. (sürecek)
Kaya diplerinde açm›fl çi¤demlere benzer Bütün köy çocuklar›n› getirin buraya, Son bir ders verece¤im onlara, Son flark›m› söyleyece¤im, Getirin, getirin.. Ve sonra ölece¤im.
Dünyan›n bütün çiçeklerini diyorum, Ben köy ö¤retmeniyim, bir bahç›van›m, Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden, Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,
Ne güller f›flk›r›r çilelerimden, Kand›r, hayatt›r, emektir benim güllerim, Korkmad›m, korkmuyorum ölümden, Siz çiçek getirin yaln›z, çiçek getirin.
Dünyan›n bütün çiçeklerini diyorum, Okulun duvar› çöktü alt›nda kald›m, Ama ben dünya üstündeyim, toprakta, Yaz k›fl bir fley söyleyen toprakta,
Çile çektim, yaln›z kald›m, ama yaflad›m, Yurdumun çiçeklenmesi için daima yaflad›m, Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir. fiimdi sustum, örtün beni, yat›r›n buraya, Dünyan›n bütün çiçeklerini getirin buraya...
Ceyhun Atuf KANSU
OCAK 2006 | TAVIR | 19
röportaj
hisar’›n bin y›ll›k ç›nar›: muhtar anne... tav›r
Hisar’da muhtarl›¤›n yerini soruyoruz bir esnafa. Herkes tan›yor onu. “Muhtar Anne’yi mi görecektiniz?” diyorlar. Muhtarl›kta k›z›na rastl›yoruz. Bizim gelece¤imizi bilen k›z›na... “Gelin yan›na götüreyim sizi” diyor ve tak›yor pefline bizi. Bir kulübenin önünde buluyoruz koca ç›nar›. Beli bükülmüfl biraz sanki ama hala dinç. Koca koca k⤛t-gazete balyalar›n› çok zorlanmadan kald›r›yor hala. “Yard›m edelim size” diyoruz, kabul etmiyor. Her iflini kendi görmeye al›flm›fl besbelli. Ayaküstü sohbete dal›yoruz bir anda. Merak ediyoruz bu yaflta o k⤛t balyalar›n›n alt›nda ne arad›¤›n›; bunca zahmete, eziyete bu yaflta neden katland›¤›n› vesaire. Ya¤mur çiseliyor bir yandan. Sorular›m›z›, rahat rahat sohbet edece¤imiz bir yere gidene kadar erteliyoruz ve k⤛tlar›n ›slanmamas› için hemen kulübeye tafl›yoruz annemizle birlikte. Soka¤›n bafl›ndaki kahvede konuflabilece¤imizi söylüyor bize ama bunun mümkün olmad›¤›n› a¤z›na kadar dolu kahveyi görünce anl›yoruz. Bu kez bizi evine davet ediyor. Evi sahilde. ‹ki göz, minicik bir ev. Üçümüz birden yola aç›lan kap›dan giriyoruz evin içine. Evin ilk “göz”üne yani. Duvarlarda çeflitli resimleri var Muhtar Anne’nin. Kay›t cihaz›n›n dü¤mesine basmadan önce hemen bu resimleri çekiyoruz foto¤raf makinemizle. Maazallah unuturuz sonra diye. Haz›r›z art›k. Biz sormaya, Muhtar Anne de cevaplamaya...
Anadoluhisar›’na gidiyoruz. Nazmiye Korkmazlar’la söylefliye... Hani baz› insanlar vard›r, hayat›n içinden s›yr›l›r, öne ç›kar, hepimizi flaflk›nl›¤a u¤rat›rlar ya, iflte Nazmiye Korkmazlar da böyle biri... Ad› Nazmiye Korkmazlar ama Anadoluhisar›’nda ona herkes “Muhtar Anne” dedi¤i için bundan sonra biz de ona böyle hitap edece¤iz yaz›m›z boyunca. Sar›yer’den motora binip Beykoz’a do¤ru yol al›rken, nas›l biriyle karfl›laflaca¤›m›z›, bizi nas›l karfl›layaca¤›n› merak ediyoruz. Bizi tan›m›yor onun için nas›l bir tepki gösterecek bilmiyoruz. Bir yandan da bo¤az›n eflsiz manzaras›n›n keyfini sürüyoruz. Yok yok, bu güzellik dünyan›n hiçbir yerinde yoktur, eminiz. Heyecan›m›z, motor Beykoz’a yanafl›rken bile dinmifl de¤il. Dolmuflla Hisar’a do¤ru yol al›yoruz hemen.
20 | TAVIR | OCAK 2006
Karfl›m›zda koca bir ç›nar olarak duruyorsunuz. Biz sizin yaflam›n›z› ö¤renmek için buraday›z. Neler anlatacaks›n›z bize? Nerede do¤dunuz nas›l yaflad›n›z, neler yaflad›n›z? Biz Sar›yer’e, Kuruçeflme’ye gelmifliz Sürmene’den. Senelerce orada oturduk. Orda makinist Salih Efendi’nin -nur içinde yats›n- evinde dünyaya geldim. Sar›yer’de epey oturduk. Ablam evlendi, benim büyü¤üm. “Buraya gelin” geldi. Gelin gelince, o küçü¤üyle evlendi, ben büyü¤üyle evlendim. Büyü¤ü verem hastas›yd›. Verem o zaman›n en kötü hastal›¤›yd›, kurtulmak çok zordu. Verem geçirdi¤i için doktor “35 yafl›na kadar evlenemezsin” demifl. Kardefli evlenince, bir de çocu¤u olunca, evlenmeye kalkt›. Hastal›kl› oldu¤u, hastal›kl› yetiflti¤i için, yabanc›y› al›rsak, beraber oturmazlar, bunlar aç kal›r, s›k›nt› çekerler diye ablam› yapan kad›na -Allah raz› olsun- bunun kardeflini de buna yap da bunlar iki kardefl geçinir demifller. Kardefli olursa yan›nda birlikte otururlar mecburen demifller. K›smetmifl iflte oldu. Ne kadar üsteledimse de, “Ben ona baba m› diycem” dedimse de kabul ettiremedim, ablam›n kay›nbiraderiyle de ben evlendim. Aslen nerelisiniz Muhtar Anne? Sürmene, Trabzon Sürmene; baba topra¤›. Ama oralar› da güzel, git-
röportaj
tim gördüm. ‘62’de annemi götürdüm. Hele babam›n evi deniz kenar›nda, kumsalda gayet güzel. Öyle iflte geldi geçti, geldim buraya, evlendim. O seneden beri de Hisar’day›m. Orada evimiz vard›, yand›. Yan›nca ben buraya geldim. Muhtar da olunca, buray› hem ev olarak hem de muhtarl›k olarak kulland›m.
‹flte bal›kç›l›k olmay›nca... Çocuklar ekmek ister. Adamdan hay›r yok. N’apcaz? Dedim ki, git borç al k›fl›n bal›k olunca verirsin. Nas›l kasaba, bakkala veriyorsak ona da veririz. Bana vermezler. Ben gider isterim ama adam bana baflka fley derse ben ne derim dedim. Anlat›lacak gibi de¤il evlad›m. Eski günler gelince akla kafa da kar›fl›yor. Hakkaten kar›fl›yor yani.
Bir dokun bin ah iflit derler ya, daha ilk sorular›m›za verdi¤i cevaplardan belli anam›z›n çok cefalar çekti¤i. Ama yaflama hevesini yitirmedi¤i de... Yüzündeki her bir k›r›fl›kl›kta ac› da var, hüzün de, sevinç de... Bakal›m daha neler ö¤renece¤iz onun bir roman› and›ran yaflam›na dair.
Amcayla mutlu muydunuz? ‹flte kah kavga ediyorduk kah bar›fl›yorduk. ‹çiyordu çok. Çocuklar›n ekme¤i yok bunu nas›l içersin derdim. Oradan kavga ç›kard› art›k.
Evlendim. Bir sene rahat oturdum. Ondan sonra yoksulluk bafllad›. Kaynatam ve kaynanam öldü. Ve ben sabahleyin Küçüksu Plaj›’nda voli çeviriyordum. Kay›klar›m›z vard›. Ne demek voli? A¤. Bal›k çevriliyo ve çekiyosun, torban›n üstüne bal›klar ç›k›yor. K›fl›n onu yap›yorduk. Beyim yatar uyurdu ben giderdim kayn›mla beraber. Yani çal›flmay› sevdi¤im için hiç yüksünmedim, a¤›r gelmedi. Çocuklar›m da oldu¤u için mecburen gidip geldim. Öyle zaman geldi ki bal›k olmad›, s›k›nt› çekmeye bafllad›k. Burada tan›d›k komflular›n inflaatlar› olunca oraya giderdim, çal›flan kalfaya yard›mc› olurdum; harç karard›m, tafl tafl›rd›m, yevmiyemi al›rd›m. O zaman yevmiye 100 lirayd›. 200 lira verirlerdi bana ac›y›p da; çocuklar› için çal›fl›yor diye. Ben hiç yüksünmedim. Yani yard›mc› olurdu halk da. Gece lüfere ç›kard›k, arkadafl, komflu, halk.Kay›klar›m›z vard›. Yani orada plajda 50–100 kifli olurdu an geldi¤inde, voliyi çevirirken. Sizin iflçileriniz miydi onlar? Tayfa olaraktan gelirlerdi; bal›k sat›l›rd› paylafl›rd›k. Mal pay› ç›kard› iflte, tayfa pay›. Ben de pay›m› al›rd›m, hakk›m› al›rd›m. Peki, amca ölünce ne oldu kay›klar? Sat›ld› hepsi. Zaten ço¤u zaman bal›k olmad›. Kayn›m, ablam hastalan›p ölünce genç ikinci bir kad›n› ald›. Yani baz› fleyler böyle oluyor. Bir anda eskiyen günlerine gidip an›lar›n› yeniden yafl›yor ve onlardan ayr›lmak istemiyor. Yüzünde o günlerin direngenli¤iyle bugünlerin ac›s› iç içe geçiyor. Ad›na bela denilen fley üst üste geliyor iflte... Evet, üst üste. Ama Allah sab›r veriyor; her fleye de tahammül ediyorsun. Uykuyu sevmezdim. Her sabah aynen böyle kalkard›m. Saat üç dedi mi kalkar›m. Otururum burada biraz. Saat dört oldu mu ç›kar›m dolafl›r›m etraf›, ne var ne yok. Bu kahveyi gider açar›m sabahleyin, 25 sene çal›flt›rd›¤›m o kahveyi. Kahveci uyur evinde. Ben çay› demlerim, otururum, müflteriler gelir, komflunun gazetesi gelir, onlar› açar haz›rlar›m. Yani vakit geçirmek için, böyle oturup kendini dinlemektense bir fleyle meflgul olmak çok iyi. Kahve ifline nas›l bafllad›¤›n›, neler yaflad›¤›n› anlat›nca yaflam›ndaki ayr›nt›lar› daha iyi anl›yoruz. Yaflama kayg›s› as›l›nca insan›n boynuna yapamayaca¤› ifl, ödemeyece¤i bedel kalm›yormufl. Muhtar Anne’nin yaflam›ndan bir kez daha ö¤reniyoruz bunu.
Bal›kç›lar›n ortak özelli¤i galiba içmek... Burada hepsi öyle evlad›m. Yani içki dedi¤in zaman, bir yer var, akflamüzeri yirmi kifli belki toplan›yor. Oras›, bu yan taraf. Gece üçlere kadar oturuyorlar. Ne anl›yorsunuz? Çolu¤u çocu¤u olan var, kar›s› olan var; evde yat›yor, kocas› gelecek diye bekliyor. Adam sabahleyin eve gidiyor. Yani bekar› da var, evlisi de var. Yani eski günler böyleydi. fiimdi büsbütün berbat oldu. Eskiden bir sayg›, sevgi vard›. fiimdi o sayg›, sevgi kalkt›. Ama sizi seviyorlar, say›yorlar gördü¤ümüz kadar›yla. Sayarlar hakikaten ama ben de onlar› evlat gibi görürüm; bir fley olsa giderim yapar›m, yard›mlar›na koflar›m. Yolda ben bir hasta görsem al›p hastaneye götürürüm, Çapa’ya. Oran›n baflhekimi, buran›n K›br›sl›lar›ndan Süleyman vard› ki, hocayd›. Hemen ona götürürdüm kim olursa olsun, tan›y›m tan›may›m. Ve hastanede gitti¤im zaman kap›da bekletmezlerdi. Do¤ru odas›na giderdim. Beni kap›da görse, “ne bekletiyorsunuz burada, size tembih etmedim mi, Muhtar Anne geldi mi do¤ru odama getireceksiniz” derdi. O kadar da ilgiliydi. Yani o da beni çal›flt›¤›m bölgeye yard›mc› oldu¤um için. Çok fakiri ameliyat ettirmiflimdir. Çok kurtlanm›fl ölüleri bulup da haber vermiflimdir, çenazelerini kald›rm›fl›md›r. 25 y›l kahve çal›flt›rm›fl Muhtar Anne. Bafl›ndan geçen ilginç olaylar da çok do¤al olarak. Onlardan bahsediyor bize. Belediye gelirdi. “Ceza yazcaz abla” derdi. “N’apcan›z?” derdim. “Ceza yazcaz”. “Utan›n be” derdim; “Siz bana maafl verin maafl. Bir sürü mikrobu toplam›fl›m buraya bu yaflta, bu bunaklarla u¤rafl›yorum, siz benden ceza alcaks›n›z. Benden para almayacaks›n›z üstelik para vereceksiniz bana. Do¤ru söylüyorum.” Yalan m›? Sizle u¤rafl›yorum; kiminiz iflersiniz kiminiz o..rursunuz. (Gülüflüyoruz) Sizden b›kt›m yav derdim. Hayat böyle iflte. Onca ac›n›n ortas›nda bile insan› gülümsetiveriyor baz› fleyler. Ac› bir gülümseyifl olsa da... “Erkek” bir halk›n, feodal bir kültürün egemen oldu¤u yerde kad›n bafl›na kahve iflletmek! Her babayi¤idin harc› de¤il öyle. Muhtar anne iflte öylesi babayi¤itlerden... Muhtarl›k nereden akl›n›za geldi peki? Ben 25 sene azal›k yapt›m. fiu karfl›da bakkal var. O çocu¤un babas› muhtard›, dedesi de muhtard›. O zamanlarda 25 sene azal›k yapt›m. Sonra ona belediyeden kadro ç›kacakt›. Baflkas›n› getireceklerdi. Bakt›m, “Muammer sen çekil, ben geçicem” dedim. “Tamam” dedi, zaten maafla giriyor, ayl›k da ba¤lanacak. “Sen oradan emekli de olursun” dedi. “Olur” dedim, “kazan›rsam ne ala!” Ama dedim, ya-
OCAK 2006 | TAVIR | 21
röportaj
lemifl. Ben aza olarak giriyordum. Böyle yazd›klar› için girmeye karar verdim. O yüzden. Ben girince tabi onlar bir hofl oldular. Benim girmeyece¤imi biliyorlard›. “A niye girdim bast›rd›m k⤛tlar› bir sürü para harcad›m” diye yanmaya bafllad›. ‹ki milyar harcam›fl, broflürlere bilmem nelere. Hisar nas›l bir mahalle muhtar anne? Valla evlad›m Hisar, çok güzel, yani bulunmayacak bir yer. Tarihi bir yer. Hakikaten her yeri tarih. ‹nsanlar›m›z eski insanlar. Biz gelin geldi¤imiz zaman kap›lar›m›z aç›k yatard›k. fiimdi maazallah, yani soka¤a ç›karken tereddütlü ç›k›yorsun. Nas›l neyle karfl›laflacaks›n, bilmiyorsun korkuyorsun. Gayri Müslimler var m›yd› eskiden? Yok, bir Ermeniler vard› burada yaln›z. O Ermenilerle de babam ortak çal›fl›rlard›. Onlar da m› bal›kç›l›k yap›yordu? Evet, hepsi bal›kç›l›k yap›yordu ama hani Ermeni demezdin. Besmelesiz, fleysiz, adam ne kap›s›ndan ç›kard›, ne bir fley yapard›. Öylece bir adam. pabilecek miyim, onu da bilmiyorum... “Ya, yapars›n” dedi. Onlar da öldü, nur içinde yats›nlar. Girdim ordan ve ald›m. Sabahattin çekildi ben girince. Ona dediler ki “Niye çekildin?”. “S›k›yosa siz girin be, onun elinden kim al›r, deli misiniz?” dedi. “Bütün millete rezil olucam, onun için ben girmem” dedi. Sizi, gazeteleri koli haline getirirken gördük; neden yap›yorsunuz, niye topluyorsunuz o gazeteleri, ka¤›tlar›? fiimdi onlar› toplay›p her ay, 25–30 kilo k›yma al›yorum. Onla beraber, otuz parçada dörder tane tavuk al›yorum. Hepsini yoksullara veriyorum. Onlar›, ça¤›r›p da¤›t›yorum. Biliyorum s›k›nt› çekenleri. Zenginlerden kömür istedim. Üç ton kömür al›n, dört befl kifli bir olun derim zenginlere. Eksik olmas›nlar al›rlar. Ramazanda erzak isterim, verirler. Böyle kocaman bir yüre¤i var annemizin. Herkese yetecek kadar sevgi tafl›yor içinde. Kendi ad›na bir beklentisi yok art›k hayattan. Akl›nda, gönlünde baflkalar› var. Ac› çekenler, açlar, yoksullar, bir lokma ekme¤e bir kaç kilo kömüre muhtaç olanlar... Yaln›zl›k koymuyor ona. Hofl bizce hiç de yaln›z de¤il. Hisar’›n tüm sakinleri yan›nda, yöresinde her daim. Bir çocu¤un annesinin ete¤ine yap›flmas› gibi tutunuyorlar 35 y›ll›k muhtarlar›na. Ne kadard›r yaln›z yafl›yorsunuz? 83’ten beri yaln›z›m. Maflallah bütün ifllerinizi kendiniz yap›yorsunuz... Kendim çocu¤um... Ama yeme¤imi piflirir getirir küçük k›z›m. Yemek de arad›¤›m yok ya.. Ö¤len kahvede yerim, ordan ekmek aras› yapar›m. Akflamüstü zaten yemek yemem. Hafif meyve yerim, yo¤urt al›r yerim rahat yatay›m diye. Ömür yetti¤ince muhtarl›k sürecek mi? Valla ben bu devre girmiyodum, çekilecektim. K›z›m girecekti seçime. ‹ki delikanl› girdi, bir tanesi h›rs›z diye broflürlerinde beni kötü-
22 | TAVIR | OCAK 2006
Ne oldu onlara? Hepsi burada öldü çocu¤um. K›zlar kald›. ‹ki k›z, iki o¤lan da hepsi burada öldüler. Rumelihisar›’nda mezarlar›, oraya götürdük. Do¤ma büyüme bural› oldu¤u için hiç kimse bir fley yapmad›, sataflmad›. Peki, o günden bugüne ne de¤iflti? Böyle insanlar hani diyorsunuz ya, o dönemde insanlar kap›lar aç›k yatarlard› da... fiimdi evlad›m, o zaman birbirine karfl› bir sevgi-sayg›, ba¤l›l›k vard›. Yani herkes böyle h›s›m akrabaym›fl gibi tan›yorduk burada birbirimizi. fiimdi öyle de¤il ki... fiu yukar›daki evler, ormand›. Ev diye bir fley yoktu. fiimdi da¤- tafl her taraf ev oldu. Yeflillik kalmad› ki. Biz ç›kard›k yeflillik toplard›k. Ispanaklara su vermezdik ki. Ot toplard›k ne güzel. Hemen y›kard›k ederdik, piflirirdik korduk yerdik... fiimdi bir fley yok.
Maflallah üniversite bitirmifl torunlar›n›z var... fiöyle bir geriye dönüp bakt›¤›n›zda, iyi yaflad›m, diyor musunuz peki? Yaflad›m. S›k›nt› da çektimse rahat da yaflad›m. Bir üzüntü görmedim. Herkesten iyiydim evlad›m. Çocuklu¤umdan beri... Yani oynarken birisi bir fley istese ona verir, gider baflka bir fley al›p gelirdim onunla oynard›m. Yani k›yamazd›m. “Yok” diyemezdim. Hala kaz›k kadar›m, flimdi yine biri bir fley söylese yapabilece¤imi yapar›m. Hiç yok demem. Hiç bitmesin dedi¤imiz sohbetimizin son dakikalar›na gelmifltik art›k. Dünya ayaktaysa, böyle alt› üstü birbirine kar›flm›yorsa, yerle bir olmuyorsa iflte Muhtar Anne gibilerinin yüzü suyu hürmetine olsa gerek... Yok, hay›r, bu batas›ca düzen, bu her fleyi maddiyata göre belirleyen hayat teslim alam›yor iflte herkesi. Kan›t› karfl›m›zda duruyor. Muhtar Anne belki bin yafl›nda. Bu yaflta umut afl›l›yor hala etraf›na. “Ömrün uzun olsun Muhtar Anne... Bin y›l daha yafla emi!” J
de¤erlendirme
türkülerimiz onurludur, yar›flt›r›lamaz volkan önder
mak… Bunu isteyen binlerce “sanatç›” da var. O kolayca ç›kt›klar› zirveden nas›l indikleri umurlar›nda bile de¤il, yeter ki oraya ulafls›n. ‹ster bir gün, isterse bir saat kals›nlar ama yeter ki o ekranda görünsünler. Program›n düzeyi vb. önemli de¤il onlar için. Belki de medyan›n onlar üzerinde ne hedefledi¤inden birço¤unun haberi yok. Kendilerinin bir an önce tüketilmek istenilen birer “kahraman” olduklar›n›n fark›nda de¤iller. Bu kahramanlar›n görevi, programlar›n ekrana geldi¤i süre içinde izleyiciyi ekrana ba¤lamakt›r. Her kahraman›n belli bir görev süresi vard›r elbette… Bu süre, seyircinin programa olan ilgisiyle do¤ru orant›l›d›r… Yetene¤i, baflar›s› veya çabas›, gelece¤i hiç önemli de¤ildir.
Yaflanacak bir olay›n sonuçlar›n› biliyorsan›z, ona göre hareket edersiniz. Yok, e¤er bilmiyorsan›z ö¤rendi¤inizde yine ona göre bir tav›r belirlersiniz. Televizyon dünyas›, önüne gelen her fleyi ö¤üten bir de¤irmene dönüflmüfl durumda. Bunu hiç kimse inkâr etmiyor, edemiyor. Her gün yeni yeni yüzlerle karfl›lafl›rken, bir önceki yüz eskimeye bafllar. Biri tüketilir, tükenenin yerine tüketilmek üzere bir baflkas› haz›r bekletilir. Bir hafta önce ekranlardan inmeyen insan›, bir hafta sonra art›k ekranda göremeyiz. B›rak›n görmeyi, ismini dahi hat›rlayamay›z. Bu durum günümüz medyas›n›n hedefledi¤i bir sonuçtur asl›nda. ‹nsanlar›n haf›zas›nda kal›c› hiçbir fley b›rakmamak, tam tersi sürekli “yeni” fleyler eklemek ve bir öncekinin yerine “yenisini” koymak... Bu sonuç herkes taraf›ndan biliniyor olmas›na ancak o ekranlarda boy gösterebilmek için yar›flanlar da ne yaz›k ki oldukça fazla. Televizyon ekranlar›na program üreten yap›mc› firmalar›n görevi, öncelikle milyonlar›n önüne ç›karacaklar›, seyredilebilir, dikkat çekici özellikleri olan kahramanlar› üretmektir. Yani yüklendi¤i görev ve sorumluluk budur. K›sa yoldan flöhret olmak ve emek harcamadan zirveye ulafl-
Yap›mc› firma, seyircinin ilgisini çekmek, dikkatini diri tutmak zorunda olan kahraman›, bir gün ifli bittikten sonra gözünün yafl›na bakmaks›z›n çöpe gönderiverir… Bunu son y›llarda daha s›k görmeye bafllad›k. Televizyon programlar›nda ald›klar› rollerle geçinen sanatç›lar›n birço¤unun, zaman zaman “Yüzüm eskidi, bir müddet dinlenmek istiyorum.” diyerek ortadan kaybolmalar›n›n nedeni asl›nda, ekranlar›n insan ö¤üten çark›ndan kaçmalar› gerekti¤indendir. Yoksa gerçekten dinlenmek istediklerinden de¤il. Tabii di¤er bir sebebi de flov dünyas›n›n sahiplerinin öyle uygun görmesidir. Onlar›n sürekli yeni yüzlere ihtiyac› var çünkü.
Kapitalizmin Mant›¤› Kapitalizmin mant›¤› oldukça net bir biçimde ortaya koyuluyor asl›nda. “Her fley tüketilmek için vard›r ve tüketilmelidir.” diye düflünür kapitalizm. ‹nsan›n da bir metadan baflka herhangi bir de¤eri yoktur onlar için. fiu gerçe¤i de göz ard› etmiyoruz; her mesle¤in, her sektörün kendisine göre kurallar› var… Bu kurallar yapaca¤›n ifli daha iyi kavramana, daha güzel yapma ve ileriye tafl›mana yard›mc› olurlar. Kurallar, mesle¤inde kal›c› olman› da sa¤lar. Hiç kimse, bu kurallar› kendisine göre de¤ifltirerek, tepeden inme, bir yerlere gelemiyor… Bu konuda herkes hemfikir. Arif Sa¤ da, Beyaz›t Öztürk de bilir bu gerçekleri.
OCAK 2006| TAVIR | 23
de¤erlendirme
zin dinlenilmesini istedikleri için de¤il, tam tersi onlar›n s›rt›na basarak reyting rekorlar› k›r›p, izleyenlerin cep telefonlar›ndan gelecek SMS’lerle elde edece¤i paralara bakanlar, medya dünyas›nda da hükümranl›klar›n› kurmak istiyorlar. Son bir ayd›r da reyting düfltü¤ü için bir an önce bitirmenin telafl›ndalar. Bu nedenle bu tür yar›flmalar s›radan birer yar›flma program› de¤ildir. Bu yar›flma program›n› organize edenler, istedikleri kadar yapt›klar› iflin kültürel boyutunu gündeme getirsinler, yukar›da da belirtti¤imiz gibi as›l amaçlanan, türkülerimizin s›rt›ndan reyting ve para kazanmakt›r.
Pop-starlardan sonra Türkü-starlar› oluflturmak için çabalamak, halk müzi¤ine gönül veren insanlar›n hiçbir koflulda düflmemeleri gereken bir durum olmas›na ra¤men iki y›ld›r hem türküleri dinleyenler, hem de türkü söylemek için çaba sarf eden genç insanlar bu hataya düflürülmüfltür. ‹ki y›ld›r televizyon ekranlar›nda yar›flan genç türkü severlerin yaflad›klar› budur. Bu yar›flmalarla, türküleri ve kendilerini medya pazar›na sunup tüketim kültürüne büyük bir kaynak sa¤lam›fllard›r.
Türkülerle uzaktan yak›ndan ilgisi olmayan insanlar›n jüri üyesi yap›lmas›, bu kiflilerin türküler ve türkücüler hakk›nda karar vermesi bafll› bafl›na bir de¤ersizliktir. Levent K›rca iyi bir tiyatrocu ve gösteri sanatç›s› olabilir, ama hiçbir zaman türkücüler ve türküler hakk›nda karar veren bir otorite olamaz. Keza Pakize Suda bir köfle yazar›d›r ve iyi bir bar sanatç›s›d›r... Böyle bir jüri tabii ki yar›flmac›n›n türküleri nas›l okudu¤unu de¤il de sahnedeki hareketlerini, k›yafetinin ne kadar kaliteli oldu¤unu tart›fl›r. Türkülerde neler anlat›ld›¤›n›, türkülerin hangi koflullarda, neden ve niçin ortaya ç›kt›¤›n› tart›flmaz. Anadolu Atefli’nde belirli bir düzey tutturulmaya çal›fl›larak, yar›flma sonuna kadar götürülmüfltü.
fiov dünyas›na sokulan her fley, metalaflt›r›l›p piyasaya sunulmak üzere haz›rlan›r. Türküler de piyasaya sunulan birer meta haline getirilmifl durumdad›r.
Bu ne ATV’nin baflar›s›ndan ne de program›n büyük bir kalitesinin olmas›ndand›r, tamamen türkülerin o büyük gücünden gelmektedir. Bir de Arif Sa¤’›n orada oluflundand›r.
Türkü yar›flmalar›nda medya, istedi¤i fleyleri elde etti. Yar›flmada türküleri seslendirenler ise hem türkülerini hem de kendi geleceklerini tükettiler. Y›llara varan anlaflmalara imza atarak kendileri ipotek alt›na sokup, medyaya ba¤›ml› hale getirdiler.
Arif Sa¤, bugüne kadar hep türkülerle ve ba¤lama ustal›¤›yla an›ld›. Türkülere de¤er veren ve türkülerin günümüze tafl›nmas›n› sa¤lamak için u¤raflan bir sanatç›d›r Sa¤.
Kaç›lmaz bir gerçe¤in parças› olarak bundan sonraki yaflamlar›n› medya belirleyecek. Her yar›flmac›, flöhret kap›lar›n›n aç›laca¤›n› düflünerek hareket etti¤i için, sözleflmelere tereddütsüz imza atm›flt›r. Bugün hiçbirinin kendi istedi¤i flekilde hareket edemedi¤i bir gerçek. Ve hiçbir koflulda sözleflmeyi imzalad›¤› kiflilerin onay› olmadan konser düzenleyemiyor, albüm ç›karam›yorlar. Bu konuda flöyle düflünenler de var: “Bu yar›flmalarda Türk Halk Müzi¤i’ne yetenekli gençler yetifltiriliyor. Bu gençler türküleri daha iyi okuyacak ve türküler bu yar›flmalarla daha da canlanacak, sevilecek. Bu yar›flmalar›n türkülerimizin sevdirilmesi noktas›nda yarar› olacakt›r.” Bugüne kadar televizyon ekranlar›n›n türkülere kapat›ld›¤› bilinirken, yar›flmalar›n bu anlay›fl› k›rarak hiç türkü dinlemeyen insanlara bile bu vesileyle türkü dinletti¤i hatta türkülere uzak duran genç bir dinleyici kitlesine de ulafl›ld›¤› ortadad›r. Yar›flmalar›n tüm olumsuzluklar›na karfl›n bu görüfl, belli noktalarda bir do¤ruyu ifade ediyor. Kanal D ekranlar›nda yay›nlanan türkü yar›flma program› bitirilmek için h›zland›r›lmaya baflland›, günleri azalt›ld›. Türkülerimi-
24 | TAVIR | OCAK 2006
Türkülere bu kadar yak›n olan bir sanatç›n›n flov dünyas›na gerekli tavr› almamas›, medyan›n her fleyi tüketim malzemesi olarak kulland›¤› bilinirken onlara yard›mc› olmas›, gerçekten anlafl›lmas› güç bir durum. Arif Sa¤, fark›nda olarak ya da olmayarak türküleri flov dünyas›na kurban etmifltir. Bu, Arif Sa¤ için büyük bir olumsuzluktur. fiunu biliyoruz ki Arif Sa¤ orada olmasayd› bu programlar bu kadar izlenilmeyecekti. Halk kendi kültürüne sahip ç›kanlar› korur, zarar verenleri de bir ç›rp›da silip atmas›n› bilir. Yani hem vezir eder, hem de rezil. Son türkü yar›flmas› program›na ilgi oldukça az. Bu durum, Arif Sa¤ ve medyan›n, üzerinde düflünmesi gereken bir konudur. 12 Eylül sonras› uzun süre türkülerin arabesklefltirilmesi için verilen çabalar nas›l bofla ç›kar›ld›ysa, bundan sonra da türkülerin bozulmas›na ve kullan›lmas›na yönelik sald›r›lar›n bofla ç›kar›laca¤›na eminiz. Türküler; Anadolu insan›n›n yaflam›, ac›s›, sevgisi, de¤erleri, özlemleridir. Türküler hepimizin. J
araflt›rma
sanat ak›mlar› ve sosyalist sanat-››› mesut caner
Sosyalist-gerçekçi sanat Hayat›, içinde bulundu¤u toplumsal yap›y›, do¤ru ve tarihsel bak›mdan somut bir biçimde yans›tmay› öngören bir sanat anlay›fl›d›r. Sosyalist- gerçekçi sanat, 20. yüzy›lda kapitalizmin geçirdi¤i bunal›m sonucu proletarya mücadelesinin geliflti¤i ve Rusya'da sosyalist devrim yapmak için haz›rlan›ld›¤› y›llarda ortaya ç›kt›. O güne kadar ifllenmeyen bir çok konu art›k sanat dünyas›nda ifllenmeye bafllanm›flt›. ‹lk kez, Gorki taraf›ndan iflçiler, sanatsal eserlerin kahramanlar› olarak ifllenmifltir. Sosyalist gerçeklik, geçmiflteki sanat›n en sa¤lam gerçekçi geleneklerinin mant›ksal bir devam› ve geliflmesi olarak sanat sürecinde yeni bir ça¤ meydana getirir. Ne derece kat› olursa olsun hayat›n gerçeklerine ba¤l›l›k, sosyalist-gerçekli¤in özüdür. Bu öz, gerçekleri estetik ve abart›s›z bak›fl aç›s›yla ifade eder. Sosyalist gerçekçilik, sosyalist ideolojiye ba¤l›d›r. Ve halka hizmet etmek en temel görevlerindendir. ‹syankar ve bafl kald›rand›r. Ezilen halklar›n mücadelesine s›k› s›k›ya ba¤l›d›r. Halk›n sosyalist bilinçle e¤itilmesinin en güçlü araçlar›ndan biridir
ayn› zamanda. Sanatç›n›n gücünü, kendine güvenini ve yarat›c›l›¤›na s›n›r koymadan üretmesini- yaratmas›n› sa¤lar. Temelinde ise de¤ifltirmek ve dönüfltürmek vard›r sosyalist- gerçekçi sanat›n. Alternatif bir kültür olmas› yan›yla kapitalizme karfl› büyük bir bafl kald›r›y› da içinde tafl›r. Kapitalizme karfl› mücadele, siyasi ve iktisadi alanda sürdürülse de; bu hiç bir zaman sosyalist-gerçekçi sanat›n, o mücadele boyunca bir rol oynamayaca¤› anlam›na gelmez. Nas›l ki felsefe alan›nda burjuvazi a¤›r bir yenilgi alm›flt›r, sanat alan›nda da alacakt›r. fiu gerçe¤i tabi ki göz ard› etmiyoruz: Sosyalist-gerçekçi sanat, uzun bir geçmifli olan bir sanat de¤ildir. Kendini var edebilecek alanlar›n da s›n›rl› olmas›ndan dolay›, baz› sorunlar ve s›k›nt›lar yaflayabilir. Bunu reddetmiyoruz. Marx, "Bizim dünyay› kavramak de¤il, de¤ifltirmek zorunda oldu¤umuzun" alt›n› say›s›z kez çizmifltir. Bu nedenle sanat anlay›fl›m›z da bu temelde olmak zorundad›r. Sanat›n misyonunu ve s›n›flarla aras›ndaki iliflkiyi önceki yaz›lar›m›zda vurgulam›flt›k. Sosyalist sanat› savunan da, sadece onu görmek ve göstermekle yükümlü olmad›¤›n›n, onu de¤ifltirmek gibi asli bir görevi oldu¤unun bilincinde olmal›d›r. Lunacarski, “Gerçekten devrimci sosyalist-gerçekçi, gerilimli heyecanlar›n insan›d›r ve bu durum onun sanat›na renklerin atefl ve ›fl›k gücünü katar. Sosyalist-gerçekçi statikçi olamaz, kaderci olamaz, o tamamen tutkulu, mücadeleci olmal›d›r.” derken, sosyalist-gerçekçili¤in dura¤an ve kaderci de¤il tam tersi hareketli, gelifltirme halinde olmas› gereken bir sanat anlay›fl› oldu¤unu belirtiyor. Bu düflünceyle sanata ve sanatç›ya; de¤ifltiren-dönüfltüren olma, halk›n bilinçlenmesini sa¤lama ve dinamik-hareketli olma gibi bir çok sorumluluk yüklemifl oluyor. Bunlar› yaparken M-L biliminden, diyalektik materyalizmden kopmadan, bunda ›srarc› ve özenli olmalar›n› da flart kofluyor.
OCAK 2006 | TAVIR | 25
araflt›rma
meye kalk›flmad›. Biz, herhangi bir flekilde flimdi, teorik olarak proleter biçimin ne oldu¤unu belirleyecek, bunun ard›ndan ona sad›k kalmaya çal›flacak, ona uymayanlar› kesecek veya cezaland›racak durumda de¤iliz. Biz, tiyatro yazarlar›m›za (ve yazarlar›n hepsine) biçim aramada en genifl özgürlü¤ü tan›mak ve onlar›n bu aray›fl›ndan, onlar›n baflar› ve baflar›s›zl›klar›ndan, sosyalist sanat yarat›m›n›n ana biçimleri için örnekler türetmek zorunday›z.” Sosyalist-gerçekçi sanat›n tart›fl›ld›¤› dönemde, oldukça farkl› düflünceler de ortaya ç›km›fl ama bunlar o gün mahkum edilip, nas›l bir sanat anlay›fl› olmas› gerekti¤inin üzerinde durulmufl ve bir çok yönüyle netlefltirilmifltir. Sanat›n sadece hayat›n bir yerinden tutmakla s›n›rl› bir ifllevinin olmad›¤›, insanla dünya aras›nda köklü bir iliflkiyi a盤a vurdu¤u, sanat›n tek bir tan›mla özetlenemeyece¤i vurgulanm›flt›r. Bu nedenle sanat›n bir çok de¤iflik gereksinmeyi karfl›lamak zorunda oldu¤u da a盤a ç›km›flt›r. Sanat›n kökeninin üstünde durup düflündükçe, bafllang›çtaki görevinin de de¤iflti¤ini, ortaya yeni görevler ç›kt›¤›n› görürüz. Elbette s›n›flara bölünmüfl, bir çat›flman›n, ideolojik çat›flman›n var oldu¤u toplumlarda sanat›n bafllang›çtaki misyonunun bugün aç›s›ndan farkl›laflmas› da do¤ald›r.
maksim gorki Sosyalist sanat›n belirli bir biçimi yoktur. Sanata belirli bir biçim çizip onunla s›n›rlamaz. Lunacarski oldukça aç›klay›c› bir düflünce ile anlatm›fl bu konuyu da: “‘Biçim’ kelimesi, hem esasen Avrupa sanat›n›n bilim yaz›n› içinde, hem de bizde, kesin olarak tespit edilmifl bir anlama sahip de¤ildir. Buna ra¤men ben, ‘sosyalist-gerçekçilik’ slogan›n›n biçim belirlenmesi olarak görülmesine karfl›y›m. ‘Sosyalist-gerçekçilik’, belli bir ça¤ boyunca egemen olacak olan (ve belki de sosyalist insanl›¤›n, yani insanl›k sanat›n›n nihai, en yüksek biçimlerini karakterize edecek olan) bir ö¤retinin tamam›d›r. Fakat gerçekçilik, klasisizm, romantizm gibi ö¤retiler de çok çeflitli biçimlere sahiptiler.”
Sosyalist-gerçekçi sanat›n temellerini atan, onu anlafl›l›r k›lan Lunacarski, 1918 y›l›nda “ 1. Proleter Kültür ve Ayd›nlanma Örgütlerinin Tüm Rusya Konferans›”na dokuz tezden oluflan bir rapor sunuyor. Lunacarski’nin bu tezleri flöyledir; “1- ‹nsanl›¤›n genel hazinesinin tamamlay›c› ö¤eleri olarak belli ça¤larda halklar taraf›ndan yarat›lan sanat eserlerindeki de¤erli olan her fley, tüm insanl›¤a ait sanat eserleri olarak adland›r›labilirler. 2- Bununla birlikte, tek tek ça¤lar›n ve halklar›n sanat›nda göze batan de¤ifliklikler, kimse taraf›ndan reddedilemez. 3- Biz Marksistler bu de¤iflikliklerin, ulusal ruh, dönem gibi berrak olamayan kavramlarla de¤il, s›n›flar aras›ndaki karfl›l›kl› iliflkiyle belirlenen toplumsal düzene bak›larak aç›klanabilece¤ini biliriz. 4- Sanat flu veya bu s›n›f›n ideolojisinin saf ifadesi olabilece¤i gibi, bir dizi s›n›f›n karfl›l›kl› etkisi alt›nda da durabilir; fakat sanat eserlerinin incelenmesinin en verimli yöntemi s›n›fsal analizdir. 5- Ayn› s›n›f›n sanat›, sürekli ayn› kalmaz. S›n›f sanat›n›n evriminin klasik örne¤i flöyledir: ‹lk bafllang›ç, çabalama dönemi, klasisizm, realizm, karars›zl›¤›n romantizmi, mistisizm.
Lunacarski kendi düflüncesini aç›klad›ktan sonra Marksist-Leninistlerin yaklafl›m›n› da ortaya koyuyor:
6- Belli bir s›n›f›n tüm evrim basamaklar›, hiç de az olmayan bir flekilde bu s›n›f›n psikolojisi taraf›ndan renklendirilirler.
“Parti, proletarya edebiyat› sorununu ele ald›¤› yerlerde, hiçbir zaman proleter edebiyat›n biçiminin ne olmas› gerekti¤ini belirle-
7- Gelecekteki proleter sanat›n karakterini oluflturma denemeleri bu önermelerden yola ç›kmal›d›r.
26 | TAVIR | OCAK 2006
araflt›rma
kendi bafl›na b›rak›ld›¤›nda çeflitli olumsuzluklarla karfl›lafl›lmas› da olas› bir durumdur. Tam tersi de mümkün olmakla birlikte, sanatç› da toplumdan kopmadan, kendini üstün görmeden, onlar›n içinde olmay› baflard›¤› ölçüde sanat›n›n hakk›n› verebilir. Hiçbir toplum sanats›z ve sanatç›s›z kalmad›¤› gibi, hiçbir sanatç› da halk olmadan var olamaz. Sanat, her zaman do¤ru sözlü olmak zorundad›r. Do¤ru sözlü sanat, her zaman yeniyi üretir. Çürümeyi de, geliflmeyi de, gerilemeyi de, ilerlemeyi de anlatmak- yans›tmak zorundad›r. Ve toplumsal görevinden kaçmad›¤› sürece sanat dünyan›n de¤iflebilece¤ini göstermeli, de¤iflmesine yard›m etmelidir. Sosyalist sanat›n ortak bir bilinç, ortak bir ruhla donanmas› gerekir ki yaflamas›n› sa¤layabilsin. 8- Proleter yarat›c›l›¤›n ba¤›ms›zl›¤›, kendini hiçbir flekilde sanatsal olmayan orijinalliklerde göstermez ve geçmifl kültürlerin tüm meyvelerinin tan›nmas›n› bir ön flart olarak kabul eder. 9- ‹lerici karakterde bir dizi eser yaratarak ayd›nlar, proleter sanat›n oluflmas›nda daha flimdiden belli bir rol oynamaktad›rlar.” Lunaçarski bu dokuz tezle birlikte, sosyalist sanat›n nas›l bir yol izleyece¤ini de göstermiflir. Özellikle o gün çokça tart›fl›lan kültür miras›n› reddeden yepyeni bir kültür yaratma, bu yeni kültürün sadece iflçiler taraf›ndan yarat›labilece¤ini kabul etme gibi düflüncelerin karfl›s›na, halk›n kültüründen, toplumlar›n tarihinden bugüne kadar gelen bir çok sanat ak›m›ndan da yararlanarak, yeniyi bu flekilde yaratabileceklerini vurgulam›flt›r. Ve ayr›ca sosyalist-gerçekçi sanat›n hiçbir zaman halk kültüründen kopar›lamayaca¤›n› ve onunla da kendini s›n›rlamayaca¤›n› ortaya koymufltur. Sanat, insan› parçalanm›fl bir durumdan birleflmifl bir bütüne dönüfltürebilir. Bu denli büyük bir güce sahiptir sanat. ‹nsan›n gerçekleri anlamas›n› sa¤lar. Onlar› dayan›l›r bir biçime sokmas›nda insana yard›mc› olmakla kalmaz, gerçekleri daha insanca, insanl›¤a daha lay›k k›lma kararl›l›¤›n› da artt›r›r. Sanat›n kendisi yaz›m›zda s›kça de¤indi¤imiz gibi toplumsal bir gerçekliktir. Sanatç› denilen o üstün büyücü, her topluma gerekli oldu¤u gibi; sosyalist topluma da sosyalist bilinçle donanm›fl sanatç›lar gereklidir. Toplumsal görevini unutmamas› için sanatç›y› uyarmak ve kendi ilke ve ba¤l› bulundu¤u de¤erlere sahip ç›kmas›n› sa¤lamak da toplumun görevi ve hakk›d›r.
Kapitalist sistemde kolektivizm Kolektivizm, ortak sosyal yaflay›fl ve ortak faaliyetin bir ilkesidir. Bireycilikle taban tabana z›tt›r. Kolektivizmin en sad›k tafl›y›c›lar› proleterler ve onun kültürünü alan, onun kültürüyle donanm›fl di¤er katmanlard›r. Kolektivizm, üretimin sosyal niteli¤i ve genifl gruplar halinde çal›flma, ayn› dünya görüflü ile birbirini var etme, bunu üretime yans›tma ve üretilen her ne olursa olsun bunun sonucuna da birlikte katlanma durumudur. Bu anlay›fl, yaflam›n her yerinde geçerli oldu¤u gibi, sanatsal alana da yans›mal›d›r. Bu anlay›fl›n sanatsal faaliyetlere yans›mas› san›ld›¤› kadar zor de¤ildir. Elbette bireysel üretimi reddetmiyoruz ama bireysel üretimi kolektiflefltirmeyi savunuyoruz. Bireyselli¤i amentü belleyenlerin üretti¤i teorileri bir kenara iterek, kolektif yaflam›, kolektif üretimi savunmak ve bunu yaflama yans›tmak, sosyalist sanat›n yarat›c›lar›na has bir özelliktir. Kapitalizmde bir çok sanatç› kendisini özgür hissetti¤ini vurgular. Kimsenin onun üretimine kar›flmad›¤›n›, diledi¤ini yazd›¤›n›-çizdi¤ini ve diledi¤ini üretti¤ini söyler. Bu düflünce kapitalist sistemde ne kadar mümkün olabilir? Gerçekten görünüflte böyle alg›lanabilir ama asl›nda kapitalist sistemde sanatç›, bir çok yönüyle kuflatma alt›ndad›r ve burjuvazinin ona izin verdi¤i ölçüde üretebildi¤i çok aç›kt›r. Gerçek özgürlük sosyalizmdedir. Her alanda, tabii sanat alan›nda da, gerçek anlamda özgür üretim, ancak ve ancak sosyalist düzende mümkündür. Çünkü sosyalizm, maddeye de¤il insana de¤er verir. Sanata ve sanatç›ya vurulan kelepçeler, sosyalizmde çözülecektir. (Bitti) J
Bu düflünce ile hareket edilmedi¤i müddetçe ve sanatç› sürekli
OCAK 2006 | TAVIR | 27
fliir
sen ne zaman büyüdün? hasan hüseyin
eski duvar diplerinde karanl›k sular y vurmufl gölgelenmifl kuytular an›m o¤ul güzel yi¤it l gel kanl› gömle¤ini, sana nas›l k›yd›lar?
taze peynir gibi taze, sar› yabangülü selam ya nas›l yads›yay›m ishakl› selvilerde ay›fl›¤›n› ya bu kanl› gömle¤i ben kime giydireyim? ben bu yürek yaras›n› bir gece elbistan’da duymufltum
en bu yürek yaras›n› bir gece elbistan’da duymufltum ir külüstür mapusane zindanlar›n en kötüsü özlerinin moru vurmufl ak mendillere ir kelepçe sabah› ki türkülerin en ac›s› en bu yürek yaras›n› bir gece elbistan’da duymufltum
sen ne zaman büyüdün de ne zaman kapt›rd›n gönlünü o nurhaklar’a?
kflamlar bir karakufl gibi sa¤›l›p inerdi tenha yollara ›ld›zlar dut kokard›, i¤deler ay kokard› flez ›fl›klar›, yol boylar›nda osmanl› karakollar›n ilkiler üflüflünce akflam y›ld›z›yla ba¤lara elepçemin karas›na bir ak güvercin azl› nazl›, can›m yi¤it, süzüm süzüm can›m o¤ul, gelip konard› en bu yürek yaras›n› bir gece elbistan’da duymufltum kmek yedim, su içtim ben nas›l yads›yay›m urhak da¤lar›n›n hemencecik ete¤inde o yerde oprak k›na gibidir etlidir damarl›d›r an›rs›n balla yo¤rulmufltur kehribar üzümleri ütükleri Hititlerden, kan gütmesi Osmanl›dan kmek yedim, su içtim ben nas›l yads›yay›m
28 | TAVIR | OCAK 2006
sen daha bebek bebek, sen daha baba baba can›m o¤ul, o k›raç topraklar›m›n yabangülü, yi¤idim sen ne zaman büyüdün de düfltün yollara yolunu mavi kargalardan, toylardan sorar oldun? hala duruyur mu tellerinde o mavi kargalar› marafl topraklar›n›n? o karamuk çal›lar›, o çoban döflekleri, o müslüman kayalar? beni sordun mu gözüm, o kanl› topraklar›n menekfleli sabahlar›ndan? ç›k›n›mda kara zeytin bile yok, kara alman kelepçesi bileklerimde ben bu yürek yaras›n› bir gece elbistan’da duymufltum bileklerim can›m o¤ul yeni yeni bafllad› s›zlamaya sen büyüdün de demek, düfltün de demek o damar damar k›nal› topraklara tüketmiflim yirmi y›l›, can›m yi¤it, bir salk›m üzüm gibi can›m o¤ul, güzel yi¤it al gel kanl› gömle¤ini, sana nas›l k›yd›lar! ben bu yürek yaras›n› bir gece elbistan’da duymufltum
öykü
ellerimi tut! denef demiray
Oturduk mu flimdi beraber Galata Kulesi’nin tepesine. Diyelim ki mis gibi bir bahar havas›. Ama sonbahar. Eylül olsun. Bir taraftan Taksim’in iç içe binalar›n›n çat›s›. Unkapan› t›kl›m t›kl›m yine. Balat da gözüküyor buradan, Sarayburnu da, hatta daha ilerisi. Haliç biraz solgun ve h›rç›n. Rüzgârdan olsa gerek. Karaköy grimsi bir mavili¤e bo¤ulmufl. Motorlar›n t›rt›rlar›n› dinliyor usulca. Sanki flu iskeleye koflturan kad›n›n topuk sesi buraya kadar geliyor gibi de¤il mi? Hatta çekilen halatlar›n demire sürtünürken ç›kard›¤› ses, bak içini çekti bir mart›, oltas›n›n bafl›ndaki adam bir türkü m›r›ldan›yor. Adam›n aya¤›n›n dibinde ayn› heyecanla bal›k bekleyen kedi yutkundu. Bir taksi patinaj yapt› fiiflhane’ye dönen yolda. Köfledeki evin penceresinden bak›nan çocuk irkildi. Fark›na varmad› annesi… Atlad›k afla¤›, b›rakt›k kendimizi esen yele. Uçuyoruz bak! Alçal›yoruz denize, yüzümüzü köpükler y›k›yor. Burun burunay›z flimdi mart›larla. Çarp›flt›k, çarp›flaca¤›z. Yüreklerimiz son h›zla çarp›yor, gö¤üs kafesim y›rt›lacak sanki! Bir apartman›n en üst kat›ndan s›rt üstü düfler gibiyim! Tamam, sen benim gibi kapt›ramad›n kendini. Peki, biraz daha gerçekçi olsun. Bir uçakta uçmak yeterince gerçekçi olur san›r›m. ‹lk yükselirken heyecanlan›yoruz. Akl›m›z alm›yor asl›nda. Nas›l uçaca¤›z, nas›l yükseliverir flimdi bu koskoca fley diye soruyorsun; biraz hayret, biraz endifleyle yüzüme bak›yorsun. Elini tutuyorum. Bir güzelli¤in en ac›mas›z yan›n› görmeye haz›r m›s›n? Bu tahmin etti¤in gibi bir fley de¤il. Hani flu mutlu öykülerin içindeki kederli sahnelerden biri de¤il bahsetti¤im fley.
Korkma, sadece d›flar› bak. Kanatlar›n alt›ndaki motorlar› görmezden gel. Hissetme midene saplanan isimsiz duyguyu, kulaklar›ndaki küçük ç›t›rt›lar›. Ya da tad›n› ç›kar. Korkma.
Evet, bizim hikâyemizde de var o kötü adamlardan. Zalim, gözünü kan, para bürümüfl. fiimdi insano¤lunun en çok düflledi¤i fleylerden birini düflleyelim beraber. Ben birçok fley sayabilirim sana. Ama gel “uçmak” diyelim. Kufllar gibi uçmak ne güzel olurdu de¤il mi?
Bulut tarlalar›na bak. Pamuk denizine. Üstüne yans›yan günefl yine de uzak de¤il mi? Dumanlar aras›ndan sivrilen karl› da¤ zirvelerini görüyor musun? Sanki d›fl›ndas›n evrenin. Evrenin müzi¤ini arka bahçesinde dinler gibi. Süzülür gibi dünyalar üzeri.
OCAK 2006 | TAVIR | 29
öykü
Bir yandan son bir darbe vurma iste¤i düflman›na. Bazen bafl›n› dayarlar lavaboya, a¤z›na bir tahta parças› tuttururlar. Yüzünü ›slak bir bezle örterler. Suyu yüzüne dökerler yavafl yavafl. Yavafl yavafl bo¤ulursun. Sevdiklerini getirirsin gözünün önüne, dindirmek için can a¤r›n›. Üstüne ç›plak, ›slak vücudunla daha çok yanar can›n diye bay›l›ncaya kadar döverler seni. Bay›l›nca ay›lt›rlar. Tekrar döverler. K›r›lmas›n diye difllerin titreten elektrikten, a¤z›na bir kay›fl tutufltururlar zorla. Arkadafllar›na iflkence yaparlar gözünün önünde, tecavüz ederler, üstüne iflerler, d›flk› yedirirler… Hem de bir suçu iflleme ihtimalinden dolay›. Ki suç de¤il yapt›klar›n›n, yapacaklar›n›n hiç biri. Yap›lmas› gereken hatta. Sen kan kusuyorsun. Gözlerin dehflete kesmifl ac›dan. Öfke zaten sensin. Yüzüme bak›yorsun. Aln›mdan yüzüme dökülen kan yak›yor gözlerimi. Ac›dan çok kafl›n›yor aln›m. Silmek istiyorum elimle. Ba¤l› ellerim. Yüzümü yüzüne yaklaflt›rabiliyorum sadece. Sesim f›s›lt› gibi ç›k›yor. Gel inelim flimdi yeryüzüne. Çam kozalaklar› ellerimizde, murttan kazand›¤›m›z flekerli çikletleri s›k› s›k› tutuyoruz avuçlar›m›zda. Senin terden saçlar›n aln›na yap›flm›fl. Sümükleri sürekli akan ben olay›m bu kez. Annemin verdi¤i mendili ar›yorum telaflla. Bahar olsun. Sonbahar ama. Eylül. Annem tarhana çorbas› ›s›tm›fl bize. ‹çiyoruz alelacele.
Düfllerine uzan›r da ellerin kocaman, engebeler minicik kal›r gibi. F›rt›nal› bir havadan eve gelip, annenin koynunda uyumak, çocuk gibi. Savafllar›, k›yamlar› hiç duymam›fl, açl›¤› anlamland›ramam›fl, sömürü düflmemifl hiç da¤arc›¤›na, çocuk gibi. Coflkuyla koflarken düflüp kanatan dizlerini, yinede bilmeden ac›y› koflan, kucaklayan bulutlar›, günefli tombul yanaklar›ndan öpen, gece ay ›fl›¤›yla sohbet edip gömülen yata¤›na, çocuk gibi. Tutuyorum elini. Korkma. Biz kazanaca¤›z. Bir tanesi a¤z›ma bast›r›yor ellerini. Afla¤› atmakla tehdit ediyor beni. Sen tekmeliyorsun. Ellerini kullanam›yorsun uzun süredir. Kollar›n› asl›nda. Y›rt›lm›fl koltuk alt› liflerin. Benim kafatas›mda k›r›klar oldu¤una eminiz. Bu uçak, yolcu uçaklar›na benzemiyor hiç. Dufllar› bile var, tazyikli so¤uk sular› da. Bazen bafl afla¤› as›p döküyorlar suyu. Nefesi kesiliyor insan›n, iflte flimdi ölüyorum diyorsun. Ç›rp›n›yorsun tabii ki. Ölmek istese de ç›rp›n›r insan, tam o an geldi¤inde korkar yine de. Bafl afla¤› as›l›ysan, ayak bileklerinden yakalamaya çal›fl›rs›n katilini. Ellerin ba¤l›ysa e¤er, suyu d›flar› püskürtmeye çal›fl›rs›n do¤al bir mekanizma gibi.
30 | TAVIR | OCAK 2006
Koflarak ç›k›yoruz bahçeye. Top oynuyoruz biraz. Çimenlerin üzerinde bo¤ufluyoruz, yuvarlan›yoruz nefleyle. Yoruluyoruz. Hava karar›yor. S›rtüstü uzan›yoruz yere. Y›ld›zlar beliriyor yavafl yavafl. Sessizce izliyoruz gökyüzünü. Biliyor musun her y›ld›z kayd›¤›nda biri ölürmüfl, diye soruyorsun. Susuyorum. Bak y›ld›z kayd›, diye hayk›r›yorsun heyecanla sonra. Y›ld›z de¤il o diyorum. Uçak. Uçaklar nas›l uçar, nas›l düflmez? Bilmem. Büyüyünce binelim mi uça¤a? Ben binmem, korkar›m ben binmekten. Tutuyorsun elimi, korkma, diyorsun. Gülümsüyorum. fiehir usulca uyku yoluna süzülüyor. S›cak yata¤›ma giriyorum. Penceremden önüme diziliyor y›ld›zlar. Her y›ld›z kayd›¤›nda m› bilmem ama her y›ld›z kay›yor heyecan›nda bir çocu¤un, bir insan ölür bu memlekette. Ölüm uçaklar›na gö¤sünü açan, y›ld›zlaflan ölüler diyar› bir ülkenin çocuklar›y›z biz. Tut elimi s›k›ca. Uçuyoruz bak! Alçal›yoruz denize, yüzümüzü köpükler y›k›yor. Burun burunay›z flimdi mart›larla. Çarp›flt›k, çarp›flaca¤›z. Yüreklerimiz son h›zla çarp›yor, gö¤üs kafesim y›rt›lacak sanki! Bir apartman›n en üst kat›ndan s›rt üstü düfler gibiyim!J
izlenim
sanc›lar içinde bir meslek...
yorganc›l›k tav›r
‹nsano¤lunun geliflim sürecini inceledi¤imizde, ortaya ç›kart›lan el sanatlar›n›n hep bir ihtiyac› karfl›lamak üzere üretildi¤i sonucuna var›l›r. Hayat›n karmafl›klaflmas›, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte, tekeller hayat›n her alan›na oldu¤u gibi el ürünlerine de pazarlanacak birer meta olarak bakmaya bafllar. Tekellerin fabrikasyon üretimlere yo¤unlaflarak bu alan›n zenginliklerini de talan etmesiyle yok olmaya yüz tutan el sanatlar›n›n yaflamas›, her geçen gün daha da zorlafl›yor. Yok olanlar›n say›s›n› ise bilmiyoruz bile. Bu ac› durum ne yaz›k ki Anadolu topraklar›nda hayat bulan el sanatlar› için de geçerlidir. Anadolu insan› da, bar›nma, korunma, giysi, yiyecek vb. ihtiyaçlar›n› karfl›larken iflin estetik yönünü es geçmemifl ve do¤ada görebildi¤i tüm güzellikleri usta elleriyle hayat›m›z›n birer parças› olan bu ürünlere ifllemifltir. Yün, pamuk gibi hammaddelerden giysisini; keten gibi maddelerden çad›r›n›, çuval›n›; ahflap, maden, cam, deri, toprak vb. maddeleri de beceriyle flekillendirip mutfak araçlar›n›, ifl aletlerini, mobilyas›n› üreterek ve üretti¤ini kullanarak yaflam›n› sürdürmüfltür ve hala da sürdürmektedir. Tüm bunlar›n yan›nda el sanatlar›, Anadolu’nun kültür de¤erlerini en iyi yans›tan unsurlar aras›nda da her zaman yerini korumufltur. Bu el sanatlar› günümüze kadar toplumlar›n yaflam tarzlar›, e¤itim, bilim, sanat alanlar›ndaki geliflmeleriyle paralellik göstermifl ve bu
geliflmeleri bu zamana aktarmada etkin bir rol üstlenmifllerdir. Kendileri birer gelenek ve görene¤in ürünüyken bir yandan da kendi dönemlerine ait gelenek ve göreneklerin günümüze tafl›nmas›nda birer köprü olma görevini baflar›yla yerine getirmifllerdir. ‹nsano¤lu bu kültürlerin yarat›lmas› kadar gelecek nesillere aktar›lmas› görevi ve sorumlulu¤unu da do¤as› gere¤i üstlenmifltir. Fakat yine de a¤aç iflleri oymac›l›¤›, kafl›kç›l›k, tarakç›l›k, süpürgecilik, sepetçilik, has›rc›l›k, çömlekçilik, bak›rc›l›k, kumafl dokumac›l›¤›, kilim dokumac›l›¤›, hal›c›l›k, dericilik ve bunlar gibi daha birçok zanaat; tarihin tozlu raflar›nda yerini almak üzere. Yorganc›l›k da bunlardan bir tanesi. Yaklafl›k 30 y›ld›r bu ifli yapan Abdullah Usta, çocuk yaflta bafllad›¤› ifline sad›k birisi... “Bu yorganlar yaklafl›k 8–10 günlük bir çal›flman›n ürünü. Biz eskiden bir yorgan› bitirdi¤imizde onda kendimiz hatalar arard›k veya gelen kifli bilinçliydi, bize hatam›z› söyleyebilirdi. Ama flimdi hiçbir taraf›na bak›lmadan al›n›yor. ‹sterseniz yar›s›n› dikip yar›s›n› dikmeden de verirsiniz. Vicdan›n›za kalm›flt›r. Ama meslek aflk› olan bir insan için, verdi¤i iflin karfl›l›¤›n› da ald›¤› zaman baflkad›r. Yani siz iflinizin de¤erini bildi¤iniz sürece karfl›n›zdaki de¤erini her zaman bilir. Ben flu ana kadar zevkle yap›yorum. ‹nsanlar›n kullanabilece¤i biçimde do¤rular› yans›tmaya çal›fl›yorum ifllerime. Tabi bunu derken herkes hata yapabilir, biz de insan›z sonuçta. Ama bak›ld›¤› zaman yeterince ya anlat›lamad› ya anlayamad›lar. Yani bir flekilde her geçen gün mesle¤imiz kötüye gidiyor.” Abdullah Usta iflini gerçekten seven ve buna de¤er veren bir yorgan ustas› ama tüm yorganc›lar gibi talep olmay›nca o da ürünlerini ortaya koyamayanlardan. Bu sayfalarda anlatman›n, yaflatmak için yeterli olmad›¤›n› bilmemize ra¤men ustalar›n sözlerini dinlememek, sanc›lar içinde olan ustalar›n sözlerine kulak vermemek imkâns›z... “Ben aç›k konuflmak istiyorum. Bir giyimimize, bir cebimizdeki sigaraya veya bir çakma¤a verdi¤imiz de¤eri akflamleyin yatacak oldu¤umuz, istirahat edece¤imiz bir yata¤a, bir yorgana vermiyoruz. K›saca özü budur.” Kendince böyle belirliyor sorunu Abdullah Usta. Tahta bir yükseltinin üzerinde, ellerinde bir i¤ne, bir iplik b›kmadan usanmadan çeflit çeflit modelleri yorgana iflleyen ustalar saatlerini,
OCAK 2006 | TAVIR | 31
izlenim
hatta neredeyse ömürlerini bu ifle verirken nesillerini devam ettirememenin, zanaatlar›n› aktaracak birilerini bulamaman›n s›k›nt›s›n› yafl›yorlar. “Benim dede mesle¤idir. A¤abeyimden ö¤rendim. Ama benden sonras›na… fiimdi bir o¤lum var. Geliyor yan›ma, biraz tak›l›yor ama benim duydu¤um o aflk› o iste¤i ayn› flekilde duymas› mümkün de¤il. Gençler bu mesle¤i yapmak istemiyor. Yani o aç›dan, gerçekten her geçen gün yok olup gidiyor yani.” Laf› döndürüp dolaflt›r›p mesleklerinin yok olufluna getiren Abdullah Usta, her ne kadar istemese de, sadece yorganc›l›kla geçinemeyece¤ini görünce, yorganc›l›¤›n d›fl›nda çeflitli ifller alm›fl dükkân›na. Perdecilik de yapmaya bafllam›fl. Di¤er yorganc›lara bak›ld›¤›nda kendini flansl› say›yor bu nedenle. “E¤er beceriniz varsa her dalda oynayabilirisiniz. Ama bizim temelimiz yorganc›l›k. ‹flimiz el verdi¤ince, insanlar›n talebi oldu¤unca mesle¤imizi yaflatmaya çal›fl›yoruz. Mesela bir tavus kuflunu bir hafta u¤rafl›p da buraya ast›¤›n›z zaman, görünüflü hofl ama masraf›n› söyledi¤iniz zaman ürkütücü oluyor. Sizin ona verdi¤iniz eme¤e iliflkin, karfl› taraf›n mesleki aç›dan sizi onore etmesi gerekiyor. 20 milyon alman›z gerekirken o size 5 milyon teklifte bulunuyor. Vermeniz mümkün de¤il. O zaman giden fleyleri yapmaya çal›fl›yorsunuz. Gündelik bu yorgan› yap›yorsunuz. Bir günde biten baklava yorgan› yap›yorsunuz. Görünüflü hofl, farkl› desenlerde yorgan› biz eskiden dükkânda bulunduruyorduk ama bugünün flartlar›nda 4–5 tane bulundurdu¤unuzda çok çok iyisiniz. fiu anda gördü¤ünüz, bunlar›n içinde biri müflterinin. Her geçen gün yok olmak derecesinde.” Yorganc›l›k da di¤er meslekler gibi çeflitli de¤iflimlere u¤ram›fl. “Eskiden daha özveriyle çal›fl›l›rd›. Tamam› elde yap›l›rd›. Pamuk bile elde aç›l›rd›. Günümüzün flartlar›nda makine ç›kt›. Yüzünü de makinede dikiyorsunuz, pamu¤unu da makinede aç›yorsunuz. Asl›nda o zaman›n iflleri flimdi olsa belki de daha güzel fleyler ortaya ç›kard›. Bunlar› günümüze ulaflt›ran her insana teflekkür etmek laz›m. Ne zaman dara düflersek o zaman bir fleylerin k›ymetini anl›yoruz.” Zor bir ifl istedik Abdullah Usta’dan. Otuz y›l›n ard›ndan olgunlaflan meyvelerin s›rr›n› anlat, dedik. Hayat›m›z›n vazgeçilmez bir parças› olan, so¤uk k›fl gecelerinde sar›nd›¤›m›z, sokakta kalanlar›n hayalini kurdu¤u yumuflac›k yataklar›n, s›cac›k yorganlar›n s›rr›n› bize vermesini istedik. “Kumafl› bizden de olabiliyor, kiflinin elindeki malzeme uygunsa da oluyor. Tabi eskiye nazaran flimdi böyle bir saten yorgan› istemeleri çok zor. Maliyet aç›s›ndan yükse¤e ç›k›yor. Böyle bir yorgan›n iflçili¤i yaklafl›k üç gün sürüyor. Üç günlük bir k›ymeti ona iletti¤imizde buna ‘çok lüks’ diyebiliyor. Ama böyle mitil tarz›nda bir fley dedi¤imiz zaman flimdiki yeni nesil böyle ucuz bir yorgan› tercih ediyor. Mesle¤imizin k›ymetinin bilinmedi¤i bir ifl istiyor. Sa¤l›k aç›s›ndan yün ve pamuk tercih edilmeli. Yeni ç›kan mamullerde silikon denen bir madde var ama sa¤l›k aç›s›ndan hiç de iyi de¤il. Neden? Sa¤l›kl› de¤il, ter yapar. Haz›r yorganlar; elyaf, sünger gibi teri emmeyen, nefes almayan maddelerden yap›l›yor. Terlemeye neden olup da teri emmeyen maddeden yap›lan yorganlar, romatizma gibi rahats›zl›klara neden oluyor. Ama pamuk öyle de¤il. Pamuk insan›n vücudundaki teri al›r hava yoluyla d›flar› verir. Biz birçok fleyi karfl›m›zdaki insanlara anlata-
32 | TAVIR | OCAK 2006
m›yoruz. Keflke anlatabilsek. Sadece, mesle¤imiz ölüyor, de¤il yani s›k›nt›. Ama do¤rular› yapmak gerekiyorsa yün ve pamu¤u tercih etmeliyiz. fiimdi yün veya pamuk iflçilik gerektirir. Kullanmas› zordur. Mesela elyaf› aç›p bir tane torban›n içine doldurup y›kama flans›n›z var. Ama pamuk ve yün de böyle bir flans›n›z yok. Yün y›kanabilir ama onu da kurutmas› çok zor oluyor. Yani bunlar biraz zahmetli oldu¤u için flimdiki gençlik pek tercih etmiyor. Onlar› da do¤al karfl›lamak laz›m ama. fiimdi insanlar çal›fl›yor. Çal›flan insan eskiye nazaran fazla. Geçim zor çünkü. Ev han›mlar› da flimdi çal›fl›yorlar, çal›flmak zorundalar. Her geçen gün geçim zorlafl›yor.” Abdullah Usta iflini anlat›rken öyle ince ayr›nt›lara giriyor ve gerekli bilgiler veriyor ki soluksuz dinliyoruz. “Satenin alt›na koydu¤unuz alt tarafa gelen beze ‘astar’ denir. Pamuklu bir kumafl. Bizim çal›flmalar›m›z genelde pamuk tarz› fleylerdir. ‹nsana sa¤l›k aç›s›ndan etki yapmayacak fleyler olmal›. Önce kumafl›m›z›n e¤ri olan yerlerini toparl›yoruz. Ölçüp düzeltiyoruz kenarlar›n›. Sonra da a¤›z b›rakmak flart›yla dört taraf›n› kapat›yoruz. Genelde müflterinin getirdi¤i beze göre yap›l›r. Yoksa standart bir ölçü vard›r. 1,90x2,15 çift kifliliktir, 1,60x2,15 tek kifliliktir. Ortalamas› budur. Bir kenar›n yar›s›ndan fazlas› a¤›z olarak b›rak›l›yor. Eskiden yay denilen bir ifl aleti vard›. Uç k›sm›nda ba¤›rsakla yap›lan bir ip vard›. Onu flimdi ben bile yapam›yorum. O ayr› bir beceri isteyen sanatt›r. Biz flimdi makine ile yap›yoruz. Daha pratik oluyor. Herhangi bir sak›ncas› yok. Sonra bezin içine 4–5 kilo pamuk düzgün bir flekilde yerlefltirilir. O bezin üzerine ters flekilde çeviririz. A¤z›n› dikeriz. Çubuklar›m›z var özel olarak. Onunla beraber düzeltiriz. Sonra dikeriz. Birkaç yerini sabit tuttururuz. Daha sonra dikimine geçilir. Model olursa satenlerde daha s›k ilinir. Ama günlük düz yorgan oldu¤unda daha seyrek flekilde ilinir ki, pot gelmemesi aç›s›ndan.” Her iflin ayr›nt›lar›na indikçe karfl›n›za ç›kan zorluklar vard›r. Usta olman›n erdemine kavuflman›z› sa¤layacak ayr›nt›lar ve zorluklard›r asl›nda tüm bunlar. “Yorgan› dikme iflini alt›n› görmeden yap›yoruz. El al›flkanl›¤›. Kim ki bir flekilde bunun ustas›ysa yapmak zorundad›r. Her iflin zorlu¤u vard›r. Sanat dedi¤imiz budur iflte. E¤er sanat ö¤renebiliyorsan›z, beceriniz varsa burada ortaya ç›k›yor. Zor bir meslek gerçekten. Tabi insanlar istedi¤inde zoru baflar›r. E¤er istemezsek zorla güzellik olmaz. Ç›kan özel modellerimiz varsa, onlar›n kataloglar› vard›r. Nas›l bir elbisenin özel kal›b› varsa, bunun da taksimatla kal›b› vard›r. Yoksa kendinize güvenebiliyorsan›z, kendiniz de model ç›kartabiliyorsunuz. Bu modelin say›sal olarak bir taksimat› vard›r. Ama çal›flmayla olur. ‘K⤛t üzerindeki gibi bir model çizerim’ derseniz yapamazs›n›z.” Mesle¤i küçümsemek olarak alg›lanmas›n ama yorganc›l›¤›n bir iplik bir i¤neyle görülen bir ifl oldu¤u söylenir. O güzelim atlas yorganlar için ustan›n ihtiyac› olan aletler bunlar. Bir i¤ne, bir iplik... “Genelde küçüktür bizim i¤nelerimiz. Bir numarayla üç numara aras›nda. Normal bildi¤imiz i¤ne. Bazen elimizde mal oluyor, bazen olmuyor. Her fley sermayeye dayan›yor. Bakt›¤›n›zda çok yüklü bir para isteyemiyorsunuz. Sonuçta insanlar sizin eme¤inizin ne oldu¤unu ancak emekçi olmas› gerekiyor ki- ve bunun de¤erini bilsin. Haz›r ald›¤›n›z bir yorgan› diyelim ki bir senede y›pratabileceksiniz. ‹ddia ediyo-
izlenim
rum ki, bizim size dikti¤imiz yorgan› 25–30 sene kullanabilirsiniz. Ancak üstündeki bezin y›rt›lmas›yla olur. fiimdi yap›lan yorganlar sadece makine ifli ama bizim u¤rafl›m›z elde. Tek i¤ne ve iplikle görülen bir ifltir.” Her meslek kendi içinde geliflir ve büyür ve zamanla. Hayat›n de¤iflen koflullar›, insano¤lunun geliflen be¤enisiyle birlikte ustalardan talep edilenler de bir o kadar gelifliminde etkendir. “Oldukça zengin motifler bulunmaktad›r. Örne¤in; fiyonk, ‹zmir gö¬be¤i, orta baklava, selvi, çift badem, badem, orta yaprak, kalp, defne, kare, has›r ve dört yaprak gibi adlarla an›lan yorgan çeflitleri üretilmektedir. Ama talep yok. O yüzden genelde olmuyor. Bir fleyde araflt›rmac› olman›z gerekiyor. E¤itici bir güç olmal›. Yönlendirici bir güç olmad›¤› zaman, sizin de bir yere yönelmenize gerek kalm›yor.” Ustaya “sab›r” dedik. “Gerekir de¤il mi?”. “Tabi ki. Size söylesem ki, bu yorgan›n üzerindeki dikiflleri say›n, ben size bu yorgan› hediye edece¤im... Her i¤nenin bat›p ç›kt›¤› noktaya fiske denir. Bunun her birini saymaya kalksan›z, saatlerinizi, günlerinizi al›r. Dikifl yaklafl›k üç gün gibi bir zamanda bitiyor.” “Y›kan›yor mu peki bunlar?” diye soruyoruz saf bir merakla. “‹çinde pamuk oldu¤u için y›kanmas› do¤ru de¤il. Bu parlakl›k da bunda kalmaz. Bunlar satendir. Normal polyester satene de yap›yoruz flimdi ama bu yorganlar›n verdi¤i güzelli¤i hoflnutlu¤u vermez. Bunun dört taraf›na dü¤me dikmemiz gerekiyor saten yorganlarda. Ya da göbe¤i aç›k k›sm› üçgen bir flekilde olmal› ki, motif görünsün. Eme¤inizin bir anlam› kalmaz yoksa. Asl›nda hofl bir fley. Eskiden kendileri istemese bile anneleri falan hediye bab›nda bir tane yapt›r›p ‘çeyizinde bulunsun’ diyor. Ama flimdi hepimiz bir flekilde her fleyden uzaklafl›yoruz. Ne yapsan›z makine bunu bu flekilde yapmaz. Haz›r olarak da var. Tabi bizim yap›p satabilece¤imizin, diyebilirim yar› fiyat›na uyduruk bir flekilde yap›labilir. Dikifl fiyat›na burada da satabiliyorlar. Ama bir çöküfltür bu. Bunu böyle belirtmek laz›m. Arkadan nesil gelmedi¤i sürece, her meslek dal›nda böyledir. Özveriyle olabilecek bir ifltir. ‹stekle, aflkla yapabilece¤iniz bir ifl ise, buna yönelmelisiniz. Yoksa olmaz.” Yorganc›lar›n ‹stanbul Kapal› Çarfl›’da bulunan bir de odas› var. Yorganc›lar Odas›. Her ne kadar yorganc›l›¤›n gelifltirilmesi, yayg›nlaflt›r›lmas› ve tan›t›lmas› gibi amaçlarla kurulmufl olsa da, maddi imkâns›zl›klar nedeniyle büyük ad›mlar atamaz durumda. “Dernek bizim mesleki aç›dan ba¤l› bulundu¤umuz kurulufltur. Bizlere bir katk›da bulunacak bir konumu yok. Sadece biz aidat yat›r›yoruz. Farkl› bir kazanc› olmad›¤› için bize ›fl›k tutam›yorlar. Kendi çal›flmalar› oluyor elbette. Biz yaln›z çal›flt›¤›m›zdan, ç›ra¤›m›z olmad›¤›ndan onlarla olma durumumuz olmuyor pek. ‹fl faal olsa, yo¤un olsa neden olmas›n. Bu da genel bütçeyle oluyor. Evden ç›kt›¤›n›zda, cüzdan›n›za göre hareket edersiniz. Onlar›n da öyle. Mesleki aç›dan tan›tmaya çal›fl›yorlar ama belirli güçleri olmad›¤› için yeterli olmuyor. ‹nsanlar›n talebi olmas› gerekiyor.” Ustaya ustas›n› sorduk. “Ekmek paras› olmayan insanlar var. Biz onlara göre iyiyiz. Bizim ustalar›m›z var. Mesela 70 yafl›nda 50 yafl›nda olan ustalar›m›z var. Hala daha yorgan dikiyor. Maddi olarak hiçbir
yere gelememifl. Elinde iflçisi yok. 50 yafl›nda 60 yafl›nda ne kadar istekli de olsa bir tezgâhta yorgan dikip ondan ekmek paras› kazanmaya çal›flmas› kadar zor bir fley yok. Maddi aç›dan zor durumda. Onu üreten insanlar›n karn›n›n doyup üretti¤i kadar, sosyal aç›dan da bir yerlere gelmesi gerekiyor ki, o meslekte bir yerlere gelinebilsin. En az›ndan bir sigortas›n›n olmas› gerekmez mi? Sonuçta her fley maddiyata dayan›yor. Bir çiçe¤in yaflamas› için bile su döküyorsunuz. Bugün insanlar›n yaflamas› için bir fleyler olmal›. Olmayan bir ifl için buraya iki tane üç tane ustay› al›p bekletmenin anlam› yok. Ç›rak için bile zor durum. Eskiden ifl teslim etti¤imiz zaman, bahflifl verilirdi. fiimdi ald›¤›n›z eme¤in karfl›l›¤› bile kesiliyor. Siz dilenci de¤ilsiniz, bir fleyler üretiyorsunuz ve hakk›n›z› istiyorsunuz.” Biz söylemeden Abdullah Usta kendisi ba¤l›yor sözlerini. “Ben kendimi bir doktor gibi hissediyorum, bir hekim, bir ressam gibi. O aflkla çal›fl›yorum. 11 yafl›nda ben bu ifle girdim hala daha de¤ifliklikler yapmaya çal›fl›yorum. E¤er herkes mesle¤ine de¤erini veriyorsa, bunu her yaflatana teflekkür ediyorum. Çok fazla söz de söylemenin bir anlam› yok bence. Hayata tutunmak istiyorsan›z yarat›c›, üretici olman›z gerekiyor. Bu mesle¤e sizler kadar herkesin de¤er verip, en az›ndan, sa¤l›¤› aç›s›ndan kendilerini düflünüp, biraz gösterifli olmasa bile, daha düzgün daha çok fazla lüks olmadan yataca¤› yata¤a, yast›¤a dikkat etmesi gerekir. Elbisesine verdi¤i de¤er kadar, ya da lüks olmayan bir fleye verdi¤i de¤er kadar da olsa yataca¤› yata¤a sahip ç›kmal›, özen göstermeli. Bizim için de¤il kendileri için, sa¤l›klar› için. Yoksa bizim bir flekilde ekme¤imiz ç›kar. Çok almay›z, az al›r›z. Sonuçta ömrümüz yetti¤i süre içerisinde çekece¤imiz çile varsa çekeriz.” Abdullah Usta ile sohbetimiz daha saatlerce sürebilirdi. ‹flini seven, büyük bir flevkle iflini yapan ustalar› izlemek ve onlar›n varl›¤›n› hissetmek, bizlere gelece¤e yönelik bir umut kap›s› açsa da, el sanatlar›n›n yok olaca¤› ac› gerçe¤ini duymam›za engel olam›yor. O, Anadolu kültürünün en eski ö¤elerinden olan ve geleneksel el sanatlar› içinde özel bir yeri bulunan yorganc›l›¤› inatla sürdüren çok az ustadan yaln›zca bir tanesi. Her y›l ortalama 5–10 esnaf›n dükkân›n› kapat›p mesle¤ine son verdi¤i günümüzde, zor da olsa ayakta kalmaya çal›flan ustalardan... Yorganc›l›, gelece¤i olmayan bir mesle¤in ustas› olman›n ismi... Çeyizlerdeki atlas, yün ya da pamuk yorganlar›n yerini hafif, renkli, kir tutmayan ve makinede y›kanabilen, ev tekstili yorganlar almaya bafllad›. El yap›m› yorganlara olan ra¤betin azalmas›, say›lar› iyice azalan yorgan ustalar›n› da kayg›land›r›yor. Say›lar› birkaç yüzü geçmeyen yorgan ustalar›, nostaljik de olsa eskiye bir dönüfl oldu¤unda hemfikirler ama zanaat›n gelece¤ini hiç parlak görmüyorlar. Çeyiz düzen gelinlik k›zlar›n bir zamanlar u¤rak yeri olan yorganc›lar, flimdilerde kap›lar›na tek tek kilit vurur haldeler. Yorgan ustalar›n›n el eme¤i ve göz nuru ile renkli satenlere iflledi¤i çeflit çeflit modeller, bugün motif kataloglar›n›n sayfalar›nda yer al›yor yaln›zca. Y›llarca yorgan dikmekten elleri delik delik olmufl yorgan ustalar› da, dükkânlar›n› siftahs›z kapat›r hale gelmifller. Dükkândan ayr›l›rken Abdullah Usta, sanki son ilmekleri at›yor, son yorgan›n› dikiyor gibiydi. O güzelim desenler buruktu, usta buruktu... Tabi bizler de...J
OCAK 2006 | TAVIR | 33
röportaj
alen markaryan ve yücel aslan ile söylefli tav›r
kirletilen futbolu ve taraftarl›¤›, taraftar›n nabz›n› tutan tribün liderlerine sorduk. befliktafl çarfl›’n›n amigosu alen, ve genç fenerbahçelilerin amigosu yücel, sorular›m›z› cevaplad›:
“Çarfl›”n›n kurucular›ndan, Befliktafl’›n tribün lidererinden, ‹nönü Kapal› Amigosu: Alen Markayan “Futbol, asla sadece futbol de¤ildir” diyor Simon Kuper... Sence nedir futbol? Bence futbolu, iki dilimde incelememiz gerekiyor. ‘85 y›l›na kadar insanlar sadece futbol oynamak için topun peflinden kofluyordu. Saf bir kültür vard›. Tak›mlar› küme düflmeye bile oynasa 35- 40 bin kifli tribünlere dolabiliyordu. Bu da kan›tlardan bir tanesi. Yani futbolun futbol için oynand›¤› ve insanlar›n da futbol seyretmeye geldiklerinin bir göstergesi. ‘79 y›l›ndaki Befliktafl-Rize maç› -10 derecede 43 bin biletliye oynand›. Befliktafl- Fenerbahçe maç› yine 43 bin kifliye oynand› ‘78’ de. Zonguldak-Befliktafl maç› var, Befliktafl’›n berabere bile kalsa küme düflece¤i maçt›. ‘78’di zannediyorsam, 45 bin 600 biletliye oynand›. fiimdi bunlar›n hepsini yan yana koyarsan, öte yandan dünyan›n en büyük derbisi diye lanse edilen Galatasaray- Fenerbahçe maç›n› Ali Sami Yen’de 16 bin kifli seyrediyor. fiimdi aradaki bu fark okyanus kadar, yani çok büyük. Nedeni; ‘90 y›l›ndan sonra dünyada futbolun, endüstride en büyük kaynaklardan birini oluflturmas›d›r. Medya patronlar› di¤er baflka davalardan, vakalardan sonra futbola da el att›lar. Futbolu kirlettiler. Bugün bana derseniz ki futbolun patronu kimdir? Ben medya derim... Medyan›n tekelindeki bir futbol nereye kadar düzgün iflleyebilir? Hatta futbolu bir kenara koyun, spor nereye kadar düzgün iflleyebilir? Görüyoruz ki 20 -25 branfl içinde bütün ülkenin milli tak›mlar› baz›nda her fley s›n›fta kalm›fl. Demek ki olaya profesyonel bak›lm›yor, ya da ultra profesyonel bak›l›yor. ‹nsan gücünden kaynaklanan baflar›lar de¤il de medya gücünden kaynaklanan maddi baflar›lara bak›l›yor. Para giriyor iflin içine... Para giriyor, sponsorlar giriyor. Amaçs›z futbol 430 küsur graml›k bir toptan baflka hiçbir fley de¤il. Ona bile hükmedecek insan say›s› azald›. Üç-befl adam›n futbol topuna hükmedebildi¤ini di¤erlerinin tamamen insanlarla, medya güçleriyle top oynad›¤›n› görebiliyoruz. Göze hofl gelen, hiç bir varyasyon yok... Türkiye’de futbol topuna hükmedebilen kim derseniz, ben Sergen derim. O da kendine ihanet ediyor. O yüzden futbol benim gözümde hiçbir fley. Kald› ki ben size daha ilerisini söyleyeyim. Bana “Befliktafl’ta hangi futbolcuyu seviyorsun?” derseniz, “Hiç birisini sevmiyorum” derim. Düflünebiliyor musun, tak›m›na bu kadar ba¤l› bir adam›n, her maç›na ko-
34 | TAVIR | OCAK 2006
flan; basketbol, hentbol oraya buraya koflturan bir adam›n hiçbir futbolcuyu sevmemesini neyle ba¤daflt›r›yorsunuz? Befliktafl’ta oynayan bir futbolcu futbol topuyla oynamak için forma giymiyor. Sadece üzerindeki forman›n flan›-flöhreti, reklâm› ve nam›ndan yararlanarak bir yerlere gelmeye çal›fl›yor, cebini doldurmaya bak›yor. Beynini ayaklar›na, kalbine, ruhuna vermiyor. O yüzden de futbol hiç bir fley. ‹nönü’yü anlat›r m›s›n? Kapal›, eski aç›k, yeni aç›k tribünleri... Oradaki atmosferi biraz anlatsan... ‹nönü anlatmakla bitmez. ‹nönü Stad›’n›n kapal›s› çok ayr›d›r, bunu Galatasarayl›lar da, Fenerliler de kabul eder. Oras› için çok mücadele verilmifltir. Oradaki mücadelenin en çok galip gelen taraf› Befliktafl oldu¤u için de, kapal› tribün Befliktafl’la özdeflleflmifltir. Oradan ayr›lmak, yuvadan ayr›lmak gibi bir fley manevi felsefe olarak. ‹nönü stad›ndaki kapal› kültürü, ‘77’nin sonlar›ndan bafllay›p da bugüne kadar devam eden ve Fenerliler’in de, Galatasarayl›lar’›n da g›pta ettikleri, imrendikleri bir kültür. Kapal›’n›n Türkiye’de hiçbir stada benzemeyen bir kültürü vard›. Daha sonra ‘83’te Kad›köy aç›ld›, yan›lm›yorsam ondan bir sene evvel Ali Sami Yen aç›ld›. ‹nsanlar kendi stadlar›na gitmeye bafllad›. ‘88 civarlar›nda H›ncal Uluç numaral› sistemi koydu Türkiye’ye. Tutmad›. Hemen akabinde Adnan Polat’›n olay› kombine sistemine çevirmeye çal›flmas›, her-
röportaj
kesin kendi tribününde yer hakk› edinmesine neden oldu ve art›k tribün mücadeleleri çok c›l›z kald›. Yani akflamdan gidip de Fenerliler ve Galatasarayl›lar’la tribün kapma mücadelesi yok oldu ama o kültür kald›. O kültürü de yaflatmaya çal›fl›yor hala taraftar. 2003 y›l›nda Serdar Bilgili’nin ve Hüsnü Güreli’nin, mevcut yönetimin Kapal›’y› localaflt›rmaya çal›flmas› ve idealist bir kaç kiflinin buna izin vermemesi, -ben de onlardan birisiyim - baz› planlar› suya düflürdü tabi. Bu salt yönetimin bir karar› de¤il bence. FIFA’n›n ve UEFA’n›n ülkenin Futbol Federasyonlar›na gönderdi¤i tebligatlarda yaz›yor bu: “Zengin taraftar profili”. Befliktafl’ta da böyle bir fley denenmeye çal›fl›ld›. Zenginlere, aristokrasiye kayd›rarak orada baflka bir kültür yaratmak istediler paradan yararlanarak. Ama tabi her zaman diyoruz, Befliktafl halk›n tak›m›... Pascal Nouma, kap›c› R›za... Bir hakemin Pascal’› zenci diye afla¤›lamas› ve R›za’ya yönelik afla¤›lamalar sizde ne gibi duygular uyand›rd›? Buna itiraz›n›z›n temelleri ne? Ortak bir ruh hali var burada. Bu nas›l gelifliyor? Bu tepkiler nas›l do¤uyor, nas›l flekilleniyor? Çarfl› grubunun ve di¤er gruplar›n üyelerinin esnaf olmas›, halk›n içinde soluk almas› hayat› birebir kendisi yaflamas›, t›rnaklar›yla mücadele etmesi, halktan yana tav›r almas›n› getiriyor. Yani güçten yana de¤il de, hakl›dan yana tav›r alarak... Pascal Nouma’n›n olay› asl›nda çok baflka. Biz Pascal’la oturup çok konufltuk. Konufltu¤umuzda da Leeds United maç›nda 20 metre depar at›p da Miles’e yumruk atmas›n›n sebebini sporun d›fl›nda Miles’in, ›rkç›l›k yapan bir kifli oldu¤unu bildi¤i için, önceden ona garez ba¤lad›¤› için, ›rkç›l›¤a karfl› bir savafl açt›¤› için bunu yapt›¤›n› söyledi. Sonra insanlar› etkiledi. Devam›nda Bayrampafla’da ‹stanbulspor’la yap›lan maçtan sonra, Ali Ayd›n’›n “Zenci bir adam girdi sahaya” demesinden sonra tribünde ayaklanma oldu “Hepimiz Zenciyiz” diye. Bunun örnekleri çok. Befliktafl tribünleri Türkiye’yi ilgilendiren olaylarda gündemi takip eden, yaratan ve evrensel bir kimli¤e sahip. O yüzden olaylara çabuk adapte olabiliyor. Halk›n içinde yaflad›¤›ndan dolay›. Bu tür olaylar taraftar› rahats›z ediyor mu? Kesinlikle rahats›z ediyor, bizim zaten böyle bir ilkemiz var. Biz hiçbir zaman fliddetten yana olmad›k ama etkiye de tepkiyle cevap verilece¤ini herkes bilmeli. Bugün hiç kimsenin “güçlüyüm” diye karfl›m›za çeflitli nedenlerle ç›kmamas› laz›m. Befliktafl tribünleri çok güçlü. Befliktafl tribünleri gücünü tamamen halktan al›yor. Bugün çeflitli olaylar duyuyoruz. Bu olaylar›n yüzde sekseni halk›n günlük yaflant›s›nda s›k›ld›¤›ndan ya da bezmiflli¤inden kaynaklanan, yan yana geldi¤inde patlamaya çanak tutmufl bir halden kaynaklan›yor. O yüzden Befliktafl tribünleri hiç kimseden icazet alm›yor. Hiç kimsenin boyunduru¤u alt›nda de¤il. Tamamen kendi kaburgas› var, kendi beyni var, kendi bildikleri ve gelenekleriyle hareket ediyor. O yüzden bence ulafl›lam›yoruz, yani çok de¤iflik bir kimli¤imiz var. Mesela size canl› bir örnek vereyim, dün akflam Beykoz’da basket maç›m›z vard› bizim. Maç›n ikinci periyodundan sonra Beykoz semtinden iki otobüs adam geldi. Dedim ki bizimkilere “Onlar küfür etmeden, onlar size sataflmadan siz onlara ba¤›rmayacaks›n›z.” Çocuklar da hakikaten bir tek terbiyesizlik yapmad›lar. Geldiler “Beykoz” diye ba¤›rd›lar, kendi tak›mlar›n› desteklediler. Onlara tek bir küfür edilmedi. Demek ki kalk›p da adam az›nl›¤›n verdi¤i psikolojiyle Befliktafl’a
küfür etse, sen de ço¤unlu¤un verdi¤i psikolojiyle onu ezmeye kalksan, küfür ediyor diye orada yine senin ad›n ç›kacakt› gazetelerde. Yani küfür bir tepki olarak do¤uyor diyorsun... fiimdi diyelim Aziz Y›ld›r›m bir demeç veriyor Befliktafl’›n aleyhine. Aziz Y›ld›r›m’›n muhatab› kim? Y›ld›r›m Demirören. fiimdi Y›ld›r›m Demirören cevap vermedi¤i zaman Befliktafll› bas›n, Befliktafll› medya Aziz Y›ld›r›m’a cevap vermedi¤i zaman, ifl kime düflüyor? Taraftara düflüyor. Taraftar›n cevap verme yeri neresi? Tribünler... Taraftar›n sesinden baflka sermayesi var m›? Yok! Sesini kullan›yor. Nas›l kullan›yor? Negatif kullan›yor. Cevap illa küfür mü olmal› peki? Tabi küfür olmamal› ama senin kültürel yozlaflmanda bugüne gelene kadar bütün tarihlerinde küfür var. Küfür bence Amerika’daki ile efl orant›da, bugün sevdi¤in insana küfür etmezsen, ertesi gün “Ya, dün bana niye so¤uk davrand›n?” diyor. Türkiye’de böyle sevdi¤in insana küfürle yaklafl›yorsun. Tamam, kültürümüzde var o ayr› mesele ama... Ama sen kültüründe var olan bir fleyi kendinden soyutlayamazs›n. Mesela diyorlar ki neden ‹ngiltere’deki gibi maç seyredilmiyor? ‹ngiltere futbolun neresinde? Neden ‹ngiltere’den örnek veriyorlar da Sicilya’dan Palermo’dan örnek vermiyorlar. Lazio’dan örnek vermiyorlar. Neden ‹spanya’dan Atleticho Bilbao’dan örnek vermiyorlar. Yunanistan’dan örnek vermiyorlar? O da Avrupa ülkesi... Meflaleler havada uçufluyor bilmem ne... ‹ngiltere bu iflin alt zeminini 40 sene önce yapm›fl. Barcelona, Real Madrid bu iflin zeminini 40 sene evvel yapm›fl. ‹nönü’yü gözünüzün önüne getirin, Yeni Aç›k’ta maç seyreden bir adam ancak 20 sene sonra Kapal›’da maç seyredebilir. S›ras› ancak o zaman geliyor. S›rayla, numarayla... Bütün kongre üyeleri s›rayla bilet al›yor. fiimdi adam›n biri kalkt› dedi ki “merdiven boflluklar› olmas› laz›m yoksa hiyerarfli olmaz, güvenlik olmaz”. fiimdi merdiven bofllu¤u olsun, insanlar yerlerine otursun. Kayseri stad›n› hepimiz biliyoruz, Akçaabat stad›n› hepimiz biliyoruz. Buralar›n üstleri aç›k. Merdiven bile yok. Kar ya¤d›¤› zaman adamlar nerede oturacak? Sen kanun koyuyorsun da nereye göre koyuyorsun kanunu? Bugün Türkiye’de en genç stadyum elli yafl›ndad›r. Olimpiyat stad›n› sayma. E flimdi elli yafl›ndaki adama 15 yafl›ndaki kültür verebilir misin? Böyle bir mant›k yok. O yüzden ilerleme kaydedemiyoruz. Hep Avrupa’n›n en tepesinden örnek veriyoruz. Hâlbuki o adam oraya 45 senede gelmifl. Sen birinci senede nas›l ç›kars›n oraya ya? Bu mant›k, bu izan... Yani bunu insanlar›n görmemesi, ifline gelmemesi bundan mütevellit. Onun için de Türk sporu hep bir ad›m geride. Türk sporu iki sene hit oluyor, Galatasaray’dan Avrupa flampiyonu ç›kar›yor. Türkiye’den milli tak›mlar baz›nda dünya üçüncüsü ç›kar›yor ama ç›kt›¤› gibi iki sene içersinde lap diye en dibe düflüyor. Hiç bir fley insanlar›n gördü¤ü gibi de¤il. Futbol, çok ayr› bir kulvarda. Tribünler bile bence hem etki, hem tepki derecesinde en sonlar›ndaki halkalar›ndan bir tanesi. “Vurun abal›ya” derler ya... Aynen o. Her fleyde taraftara sorun ç›kart›yorlar. Bugün polis kay›tlar›na bakt›¤›n›zda, resmi gazetelere yans›yan 230’a yak›n Befliktafl taraftar› son alt› ay içerisinde 1 milyar 112 milyon para cezas›, alt› ayda müsabakalardan men cezas›na çarpt›r›lm›fl. Düflündürücü, bu Fenerbahçe’de onda biri bile de¤il, 30 kifli; Galatasaray’da 20 kifli, Trabzon’da
OCAK 2006| TAVIR | 35
röportaj
3 kifli... Bunlar düflündürücü. Bugün acaba diyoruz ki olaylara çok müdahil olan Befliktafl taraftar› bir fleylerden kesintiye mi u¤ruyor? Ya da o Portekizliler’in o faflist lideri Salazar’›n dedi¤i gibi… O dönem 72’ de maliye bakan›yken devlet baflkan› oluyor, gazeteciler bir bas›n toplant›s›nda kendisine bir soru soruyor, “Siz bu gelifliminizi neye borçlusunuz?” O da “3 F Formülü” diyor. Nedir bu formül diyorlar? Diyor ki Futbol, Fado, Fiesta... “Yani ben ald›m Müslüm Gürses’i, Emrah’›, Kibariye’yi, Orhan Gencebay’›, ‹brahim Tatl›ses’i bütün millet a¤lad›, flark›larla kasetler yok satt›. Futbol’da ise iflte Sergen gol att›, bu birinci oldu, flu sonuncu oldu. Millet bunlarla uyurken, ben de devlet ifllerini kenardan kenardan götürdüm, kimsenin ruhu bile duymad›” diyor. “E¤er politikayla ilgili bir halk›m›z olsayd›.” diyor, “Her fleye müdahale edeceklerdi, ifllerimi rahat yapamayacakt›m”. fiu anda Türkiye de geliflmekte olan bir ülke oldu¤undan bütün dikkatler futbola itiliyor. Reyting rekorlar› k›ran bir kanal›m›z, “Biraz sonra seyredece¤iniz görüntüleri 18 yafl›nda küçüklere seyrettirmeyin” diyor. Verilen görüntüler ise, 50 kifli bir otobüsten iniyor kavga ediyorlar, biri düflüyor, birine vuruyorlar bu kadar. Hemen akabinde Amerikan filmini görüyoruz televizyonda. Adam k›l›c› çekiyor adam›n kelleye vuruyor, hop kelle bir tarafta, omuz bir tarafta. Sonra adam›n kan›n› içiyor. fiimdi bunu seyrettiriyorsun, sonra di¤erini seyretmek “sak›ncal›” diyorsun. Forma aflk› diye bir fley kald› m› sence? Forma aflk› dendi¤i zaman yani bana göre en son kahraman Feyyaz’d›. Y›rt›n›rd› top oynarken... O da gitti Fenerbahçe’ye. Yani flunu demek istiyorum. Bask bölgesinin tak›mlar› ayr› olabilir onlar flehirlerinden baflka yerden adam alm›yorlar. Onlar› ayr› tutuyorum ama dünyada forma aflk›yla oynayacak adam kalmad›. Herkesin aflk› para. Ve o, “profesyonellik” diye adland›r›l›yor... Ama bunu FIFA istiyor. “Ben” diyor “fakir taraftar istemiyorum, ben kulübe para kazand›racak taraftar istiyorum.” Gelecek sosisli sandviç yiyecek, bayrak alacak, flapka alacak, kola içecek, puro alacak... Bu taraftar stada geldi¤i zaman da tezahürat olamayacak. fiimdi stada gelen, ekonomik özgürlü¤ünü sa¤layan çocuk kaç tane? Yüzde bir. E o zengin taraftar kaç yafl›nda: K›rk. Eee k›rk yafl›nda adam hoplay›p z›plar m›? Z›plamaz. Yani ‹ngiltere’deki sistem gelecek. Top neredeyse kafa oraya gidecek, yani tenis maç› seyreder gibi. F‹FA bunu istiyor. ‹nsanlar› maddecili¤e itiyorlar. Yani sinemaya gider gibi gel maç izle. Paran›n egemenli¤ini yafl›yoruz yani... Evet öyle. Yani ben 25 senedir yaflad›klar›ma dair flunu söyleyebilirim, piyon gibi hissediyorum kendimi. Kullanm›fllar bizi. Kim kullanm›fl? Sistem kullanm›fl. Orada haybeye ba¤›r›p ça¤›rm›fl›z. Ha, belki o günün mücadelesinde bunlar gerekliydi o ayr›. 1990’dan 2005 y›l›na kadar bakt›¤›m›zda 15 sene içinde Befliktafl befl defa, Galatasaray alt› defa, Fenerbahçe dört defa... Herkes s›rayla flampiyon olmufl. Bu sene de Fenerbahçe flampiyon olursa hepsi eflit oluyor. Bir flablona oturtmufllar. Paralar harcan›yor, sponsorlar oluyor, forma reklâmlar› al›n›yor, o oluyor, bu oluyor bir bak›yorsun sen ba¤›rsan da, ba¤›rmasan da, gitsen de gitmesen de, sistem seni flampiyon ediyor.
36 | TAVIR | OCAK 2006
Peki, bunlar taraftar›n o aidiyet duygusunu y›pratan fleyler de¤il mi? fiimdi benim gibi düflünen kaç tane var ama? Biz art›k olaylar› koklaya koklaya midemize yerleflti. Her nefes al›fl›m›zda o koku geliyor burnumuza. Ama bizim gibi 250-300 kifli var hadi diyelim 500 olsun. Türkiye 75 milyon. 75 milyonun 40 milyonu futbolla ilgileniyor. Bu adamlar bunlar› bilmez ki... Siz de bas›ns›n›z. 200 tane ç›kan haberin 190’› yalan olur mu? 190’› yalan, 9 tanesi kenar›ndan geçmifl, bir tanesi yakalam›fl. Neden bir sürü grup var? Befliktafl taraftar› içinde de, baflka tak›mlarda da gruplar kuruluyor... Taraftar niye örgütleniyor? Ben size bir fley söyleyeyim mi? Taraftar örgütlenmiyor. On kifli bir araya geliyor kendine bir isim veriyor. Bir arkadafl grubu yani. D›flar›ya yans›d›¤› gibi de¤il. Befliktafl taraftar› örgütlenmez... Örgütlenmesi gerekir mi? Zaten bir oluflumun içerisinde. fiimdi Befliktafl’›n armas›n›n oldu¤u her yere insanlar kurulmufl bir flekilde geliyor. Bunlar›n hepsi otomatik, kendi kendine oluflan fleyler. Yani örgütlenmek... Nas›l bir fley biliyor musun örgütlenmek, Befliktafl’›n olmad›¤› bir yerde, Befliktafl’la ilgili bir fleye koflarsan örgütlenmek olur. Bugün Befliktafl’›n bir maç› varsa, oraya toplu olarak gitmek örgütlenmek de¤ildir. Zaten insan oraya gitmek için geliyor yani. Örgütlenmek, Befliktafl maç›n›n olmad›¤› bir yerde federasyona bir yürüyüfltür mesela. Bu örgütlenmektir evet. Bunu da zaten telefon a¤›yla yap›yorsun. ‹nsanlara ulafl›yorsun, derneklere ulafl›yorsun. Bir zincir halkas› oluflturuyorsun. Federasyona yürüdük 500 kifli, aleyhimize verilen kararlardan dolay›. Sessizce çelenk koyuldu, siyah kurdele tak›ld›, kalk›ld› gelindi. Yani öyle d›flar›ya yans›d›¤› gibi bir örgütlenme biçimi yok. Herkesin adresi belli yani: Kapal› Dernek niye kapal›? Kapatt›k. Dernek üzerinden rant sa¤lamak isteyenler ç›k›yor. Elli bin tane prosedürü var. Bu ifllerle u¤raflacak adam az bizim camiada. Çarfl› zaten kendine de karfl›! Çarfl›’n›n bir düzenlili¤i olmamas› laz›m bence. Nerede yanl›fl bir fley görürse oraya karfl› durmas› gereken bir zihniyet. Ben “Çarfl›, sabaha karfl›” diyorum k›z›yorlar bana. Her fleye karfl› olan kendine de karfl› olan bir adam, yani sabaha da karfl›...
röportaj
Anarflist ruhunuza ayk›r› yani... Anarflist ruh nereden kaynaklan›yor biliyor musunuz? Çok ezilmifllikten kaynaklan›yor. Çok ezilmifl Befliktafl, camia olarak. Bu, tribünlere de yans›yor. Yans›y›nca anarflist, çok agresif olarak lanse ediliyor. Çok haks›zl›¤a u¤ram›fl, flampiyonluklar elinden al›nm›fl... fiimdi ben 15 sene flampiyonluk görmemifl bir tak›m›n taraftar›y›m. 66 y›l›nda do¤muflum, ‘82 y›l›nda flampiyon olmufl Befliktafl. Yani tam 16 yafl›ma geldi¤im zaman...
ç› seyretmeye giden insanlar gibi taraftar gelecek. Yani ne zevk alacak insanlar bunlardan?
‹syanc›l›k oradan m› kaynaklan›yor dersin? Tabii. Her yerde k›zd›r›yorlar seni. Okulda k›zd›r›yorlar, mahallede k›zd›r›yorlar. Sen hep doluyorsun, doluyorsun bir yerde patlayacaks›n. Grizu patlamas› neden oluyor, gazlar s›k›fl›yor s›k›fl›yor, bir yerde patl›yor. O yüzden ezilmeye çal›fl›lan ve bir türlü sindirilemeyen bir toplumun d›fla vurumu iflte. Halbuki adalet olsayd›, insanlar bu kadar sinirli, bu kadar agresif olmazd›. ‹flte bütün travman›n sebebi adaletsizlik. Di¤er tak›mlarda da var adaletsizlik. “Bofluna h›rlaflmay›n” diyorlar. Bu h›rlaflmalar›n hepsi bence dümen suyu. Herkes birbirini kand›r›yor, herkes maske ile ç›k›yor televizyona. Biz de kuklalar, piyonlar... Onlar› dinliyoruz, onlara k›z›yoruz, onlar›n ad›n› a¤z›m›za al›yoruz, maalesef çok kirli bir dünyan›n içindeyiz.
Tezahüratlar›n›z, pankartlar›n›z çok zekice ve yarat›c›. Ayn› zamanda duygusal... Bizim tribünde duygusall›k inan›lmaz çoktur. Duygusall›k çok büyük raddeye ulaflm›fl durumda. Melankoli hatta... Taraftar›n tak›m›na olan aflk›, sevgilisiyle yaflad›¤› duygular› hissettiriyor insana. Bu böyle olunca bu bestelere yans›yor.
Tribünlerdeki fliddete nas›l bak›yorsunuz? Medya’n›n rolü ne bunda? Befliktafl taraftar› ne diyor bu fliddet konusunda? Taraftar›n fliddetle ayn› platform içinde konuflulmas› bence taraftara haks›zl›k. Neden çünkü dönen bir dünya var devaml›. Döndükçe de kirlenen bir dünya var. Kirlenmiflli¤i her dakika iliklerimizde hissetti¤imiz bir ortamda, Befliktafl taraftar›n›n ya da baflka bir taraftar›n fliddete dayal› e¤ilimin içinde olmas› yad›rganmamal›. Bütün dünya fliddete e¤ilimli. Bugün Fransa’da flehirler alevler içinde. Kanada’da okul bas›l›yor, 10 yafl›nda çocuklar› vuruyorlar. Almanya’da, ‹spanya’da her yerde fliddet oluyor. Bugün Almanya’da, Danimarka’da ›rkç›l›k hortlam›fl. Nazi yanl›s› insanlar gösteriler yap›yorlar. Yaln›zca Befliktafl tribünlerinde olan bir fley de¤il ki fliddet. Oraya gelen insanlar da bu toplumun bir parças›. X galaksiden gelmiyor bu insanlar. Kald› ki Befliktafl tribünlerindeki yafl ortalamas›n› 21 olarak kabul edersek çocuklar›n beyinlerinin en çok bir fleyi çekebilme yafl›. Nas›l diyeyim yani bir olay› benimseme ça¤›. Ondan örnek alarak onu kendine bir kahraman kabul ederek yapt›¤› bir yafl. 17–25 yafl aras›. Amerikan filmlerinin devaml› fliddete, hiddete dayal› olmas›, intikam, kan, sap›k iliflkilerin filmlerde olmas›, buradaki insanlar› bir flekilde etkiliyor. Zaten insan›n beyni travmal›, flu dünyada yaflayan normal sa¤l›kl› bir beyin yok. Bu beyinler o yüzden, bulundu¤u ortamda hoflgörüsünü kaybetmifl olarak dolaflmakta. Gençlerimizden öte hoflgörüsünü gençli¤e enjekte edebilecek yaflta diyebilece¤imiz insanlar da hoflgörüsünü kaybetmifl. Gazeteleri okudu¤umuz zaman a¤z›m›z bir kar›fl aç›k kal›yor. Yani çok de¤iflken sebeplerden dolay›, maddiyata dayal›, ranta dayal› inan›lmaz derecede insanlar› kötüye sürükleyen bir mekanizma var flu anda. Bu fliddet de bunun bir parças›. Yani fliddet, tribünlerde gördü¤ümüz fliddet, bu kadar olaya ra¤men fiam’da kay›s›. Taraftar maçlara gelmezse bütün maçlar çöker, futbola ba¤l› bütün endüstriler çöker. Bunun bilincinde de¤iller. Zannediyorlar ki canl›, hoplayan, z›playan taraftar statdlardan çekilince normal taraftar gelecek oraya. Normal taraftar gelince ne olacak yani demin dedi¤im gibi milli ma-
Gündemi yaflamadan, maç› yaflamadan, futbolcuya zaten ne verebilir ki bu insanlar? O yüzden baz› fleylerin çok ince düflünülüp, s›k dokunmas› gerekiyor. Hem öyle denildi¤i gibi fliddet falan da yok. Futbol terörü diye bir fley de yok. Tribün terörü de yok.
Yani halkla devaml› iç içeyiz. Ben bu dükkânda, yüz tane adamla konufluyorum her gün. Dün yedi semte gittim. Her insan›n nefesini al›yorsun. Her insan›n düflüncesini kokluyorsun. Böyle olunca da, içindekini yans›tmak kiflilere göre oluyor. Onlar›n kafas›ndakini konufluyorsun. Onlar›n be¤enisine göre hareket ediyorsun. Yönetimlerden bahsetmiflken... Kulüp yönetimlerine eski politikac›lar, ifladamlar›, kalburüstü adamlar niye bu kadar sevdal›? Çünkü bulunduklar› mevkide çok fazla para kazan›yorlar ama flöhreti yakalayam›yorlar. Bugün kendi iflinde baflar›l› olmufl ama ismini kimsenin duymad›¤› insanlar bu ifllere kalk›fl›yor. ‹ki sene baflkanl›k yap›yor, iki sene yapt›ktan sonra bulundu¤u mevkide, flehirde belediyelerden, oradan-buradan çok büyük rantlar sa¤layabiliyor. Bence sanayiciden, ticaret adam›ndan baflkan olmamal›. Tamamen bürokrat, halk›n içinden gelmifl, gedi¤i yamas› olmayan, bir fley yapt›r›laca¤› zaman, “Bak senin flu kirli çamafl›r›n var bunu yaparsan bunu da bütün kamuoyuna aç›klar›m” kozunu insanlara vermeyecek insanlardan oluflmas› laz›m ki kirlilik önlenebilsin. Mesela bir y›rt›¤›n var, flampiyonlu¤a oynuyorsun adam da y›rt›¤›n› biliyor, diyor ki “Söylerim bak!” Ticari unvan›n gidecek, karizman gidecek...” Ne yap›yorsun, veriyorsun iki tane maç. Yani flike de, var mafya da var... Var tabi bana m› soruyorsun? Meclis komisyonuna bofluna m› ça¤›r›yorlar adamlar› iki senedir? Al iflte Cafer demedi mi, flike teklif ediliyor dedi. Ersun Yanal böyle dedi, flöyle dedi. Var da, bunun üzerine gidilecek mekanizma yok... Neyle gideceksin? Silahla gidecek halin yok flikenin üzerine. fiikenin üzerine dürüstlükle gideceksin, altyap›nla gideceksin. Alt yap›n› oluflturacaks›n ki, tertemiz insanlardan yapacaks›n altyap›y›. Üniversiteli olmayan adam hakem olamayacak, çok zengin olmayan adam hakem olmayacak, ne bileyim yani çok önemli yerlere çok önemli insanlar› koyacaks›n. Aç insan koymayacaks›n bafla, tok insan koyacaks›n. Futbol denen fley dünyan›n bir numaral› endüstrisi. Sen bu endüstrinin bafl›na iki kelimeyi yan yana getiremeyen adam› koyuyorsun. Irkç› adam› koyuyorsun. fiimdi FIFA’n›n bafl›ndaki adam›n Türkiye için söyledi¤i laflar neyle alakal›? Hasta beyin. O adam bilmiyor mu Türk futbolunda dönen olaylar›? Herkes biliyor. Ama ç›k›p da konuflacak cesarette adam yok. Bunlar› ben biliyorum ya. Ben neyim? Zurnan›n son deli¤iyim. Bunlar› üst kademedeki adamlar bilmiyor mu? Herkes biliyor. Da¤lar› bafl-
OCAK 2006| TAVIR | 37
röportaj
tan yaratmaya gerek yok. Ç›k tepesine da¤›n, her fleyi sana söylüyor. De¤ersizleflme mi diyorsun... De¤ersizleflme, kültürünü kaybetme, özünü bitirme... Bu herhalde bütün dünya genelinde böyle. Dünya kendi özünü bitirmifl durumda. Paraya dayal›. Paran›n olmad›¤› bir yerde sen hiçbir fleysin. ‹stedi¤in kadar iyi ol, büyük ol... Fark etmiyor, paran olacak. O yüzden de baz› fleyleri bence bofla konufluyoruz. Baz› fleyler konuflmayla de¤il, iyice üstüne giderek halledilir. Alen, bu güzel sohbet için teflekkür ederiz...
“Genç Fenerbahçeliler”in tribün liderlerinden Migros Kale Arkas› Amigosu: YÜCEL ASLAN Yücel, seninle sohbetimize de ayn› soruyla bafllayal›m istersen. Sence nedir futbol? Vallahi futbol bundan 12–13 sene evvel gerçekten futboldu. Dünya geneline bakt›¤›m›z zaman futbol denilince akla bir hobi olarak, bir zevk olarak gündeme geliyordu. Öyle bir birlefltirici özelli¤i vard› ki; savaflan iki ülkeyi bile birlefltirebiliyordu tribünlerde veya saha içerisinde. Bunlar 12–13 sene evvel oluyordu. Ama futbol art›k parasal, maddi aç›ya döküldü. Endüstriyel olmaya bafllad›. Yani futbol günümüzde bir hobiden çok maddi kazanç, imkân haline gelmeye bafllad›. Bu da futbolun yap›s›n› o zamanlara oranla biraz çirkinlefltirdi. Futbol akla geldi¤i zaman, taraftar›n sevmifl oldu¤u, gönül vermifl, tutmufl oldu¤u tak›m›na ba¤›ml›l›¤›yd›. Ama kulüpler baz›nda, bas›n baz›nda, medya baz›nda, bunlar endüstriye dökülünce, futbol art›k günümüzde so¤uk imaj vermeye bafllad›. Niye kirletildi futbol? Para m› girdi iflin içine? Para tabi. O art›k hayat›n vazgeçilmez unsuru ama çok ön planda olmamas› gerekirdi. Ben bunu savunuyorum. Baflka ne kirletir? Futbolda flike, mafya unsuru, bunlar da kirletir. Olmamas› gerekir. Bunlar› da tasvip etmiyorum ben bir taraftar olarak. Kesinlikle tavsiye etmiyoruz. Medyan›n yalan haberler yazmas› kirletir. En baflta budur. Temiz futbol istiyorsak. Birebir yetkili a¤›zdan flu anda sizlerin bizlerle yapm›fl oldu¤u gibi, taraftarlar›n yetkili a¤z›ndan yapm›fl oldu¤u gibi sözleri yans›tmalar› daha iyi olurdu. Gecikmifl sözlerin daha sonra söylenmesi anlam teflkil etmiyor. Alen, “Hiçbir futbolcuyu sevmiyorum. Art›k forma aflk› diye bir fley kalmad›.” dedi. Eskiden oyuncular forma aflk›yla futbol oynuyordu. Hissedilebiliyordu. Sen böyle bir fley görüyor musun flu anda? Forma aflk›yla oynayan kaç kifli var? Futbolcular nezdinde de kirlenme var m›? Baflar› sevgiyi ve aflk› getirir. Baflar› oldu¤u sürece baflar›l› olan biri tak›m›n› ister istemez zaten sever ve afl›k olur. Baflar›s›z oldu¤u için flu an Befliktafl Alen size öyle söylemifltir. Geçmifl y›llarda bu bizde de vard›. Baz› tak›mlardan kendi saham›zda 6 yedi¤imiz dönemlerde, 4–5 yedi¤imiz dönemlerde. O zaman bizde bu nefret yönü vard›. Hiçbir futbolcumuzu sevmeme yönü vard›. Çünkü baflar›s›zd› tak›m. Baflar› motive ediyor yani… Bizi de¤il herkesi motive eder. Bugün bizim, üç büyüklerin amac› ne Türkiye ligine bafllarken? fiampiyon olmak. Çünkü Türkiye liginde sen ikinci üçüncü olursan baflar›s›z olmufl anlam›na geliyorsun. Baflar› bu yöndedir Türkiye ligi için. O zaman flampiyon olan bir tak›m var. Fenerbahçe son
38 | TAVIR | OCAK 2006
üç senenin flampiyonu. Üçüncü flampiyonlu¤una kofluyor. Bu bir baflar›d›r. Tabii ki ister istemez bizi motive edecek. fiöyle bir fley desek, son on befl y›la bakt›¤›m›zda Fenerbahçe, Galatasaray, Befliktafl d›fl›nda flampiyon olan tak›m yok. Üç büyüklerin hâkimiyeti nereden kaynaklan›yor? Sonuçta taraftar say›s›, kendilerine verilen gelirler, reklâmlar, imkânlar. Yani bu dünya genelinde de böyledir asl›nda. Buna Türkiye olarak bakmamak laz›m. ‹spanya’da akla gelen kim var? Real Madrid, Barcelona; ‹ngiltere’de kim var? Chelsea var. Önceden Manchester United, Arsenal ikilisi vard›. E ‹talya’da akla gelen yine Milan, Juventus’tur. Yani bu dünya genelinde, dünya futbol yap›s›nda ikidir, üçtür. Yani büyükler diye nitelendirdi¤imiz. Ve Türkiye’mizde de Befliktafl, Fener, Galatasaray var. Bunlar da gayet normaldir. Biz isteriz ki di¤er Anadolu tak›mlar› da olsun, Malatya olsun, Gençlerbirli¤i olsun Antep olsun. Bunlar da flampiyonlu¤a koflsun ama onlar›n kafa yap›s› çok de¤iflik. Tamam, ama flöyle bir fley yok mu peki; maçlarda tesadüf gibi görünüyor, Fener’in, Befliktafl’›n, Galatasaray’›n, Anadolu tak›mlar›na karfl› yenilgisi. Türkiye’de de futbolda bir maç›n sonucunun sadece sahada de¤il, baflka yerlerde de al›nd›¤›n› bildi¤imizden, bu hâkimiyet birazda belirleniyor gibi, yani birileri taraf›ndan belirleniyor. Onlar›n d›fl›nda tak›mlar›n flampiyon olmas› engelleniyor gibi. Çünkü futbol büyük bir sektör, para getirmesi isteniyor. ‹nsanlar›n para yat›rmas› isteniyor. Gençlerbirli¤i’nin ya da ne bileyim Kayseri Erciyesspor’un flampiyon olmas›n› istemez burada kimse. “Olmaz, çünkü futbolun zevki kalmaz, ligin zevki kalmaz” diye düflünülmüyor mu sence? Ama flimdi az evvel örnek verdim. 12–13 sene evvel para yap›s› yoktu. Para yap›s› flimdi flimdi ortaya ç›kt›. Havuz sistemi, özel kanallar, digitürk bunlar önceden yoktu. Maçlar TRT’de yay›nlan›rd›. Bir-iki gazete vard›. Sizin dedi¤iniz gibi, iflte Gençlerbirli¤i veya Gaziantep flampiyon olursa bir tak›m imkânlar oraya kayacak veya daha fazla gelir hakk› verilecek düflüncesine kat›lm›yorum. O zamanlarda bile yoktu ayn› fley, Veya kollanma durumu… Üç büyükler kollan›yor diye bir fley de yok… Ama kimsenin de Alex’e 20 milyon 25 milyon dolar verecek bütçesi yok Fenerbahçe gibi. Fenerin, Galatasaray’›n, Befliktafl’›n bütçesiyle Anadolu tak›mlar›n›n bütçesini bir karfl›laflt›rsana. Mümkün mü? Bütçeye bakarsak tabii ki böyle. Ama dünya genelinde de öyledir. Türki-
röportaj
ye bu konuda tek de¤il ki, Büyüklerin hâkimiyeti söz konusudur. Onlar da kendi imkânlar› do¤rultusunda altyap›dan adam yetifltirip, üç büyüklere y›llarca satt›. Kasalar›n› öyle doldurdular. Bugün Gençlerbirli¤i’nin mal varl›¤›n› veya kasas›ndaki paray› niye kimse araflt›rm›yor? ‹lhan Cavcav ç›k›yor, bizim maddi aç›dan hiçbir s›k›nt›m›z yok, Fenerbahçe’yle yar›flabiliriz diyebiliyor. O zaman, o gelen paralarla güzel futbolcular al. Almad›n, hay›r ifline gelmedi. Niye ifline gelmedi? fiampiyon olmay› istemez mi yani Gençlerbirli¤i veya baflka bir Anadolu tak›m›? ‹stemez de¤il. Güvenemiyorlar, Sonunu getirebileceklerine inanam›yorlar. Tak›m olarak o sezonu flampiyonlukla tamamlayaca¤›na güvenemiyorlar. Anadolu tak›mlar› zaten kafa olarak bafllarken, hedefleri orta s›ralar. UEFA’ya kat›lmak veya küme düflmemek bunlardan üçü oluyor genel olarak. fiampiyon oluruz diye hiç bir Anadolu kulübü baflkan› ç›k›p deklare etmiyor. Taraftarl›¤a gelelim, taraftarl›k nedir? fiimdi biz Fenerbahçe taraftar› olarak hep 12. güç oldu¤umuzu söyleriz. Hep de söylemeye devam edece¤iz. Yani birileri as›l 12. güç biziz veya baflka tak›mlar kendilerinin 12. güç oldu¤unu söyleyebilirler. Ama bir gerçek var. Türkiye’nin en büyük taraftar kitlesi Fenerbahçe’dedir. Fenerbahçe’nin taraftar yap›s›, di¤er tak›mlar›n taraftarlar›na oranla daha de¤iflik bir boyuttad›r diyebilirim. Bileflenleri nelerdir Fenerbahçe taraftar›n›n? Yenilgiler, galibiyetler onlar› nas›l etkiler? fiimdi Fenerbahçe taraftarlar›n›n isim olarak adland›r›lm›fl gruplar› vard›r. Genç Fenerbahçeliler tribünün hâkimidir. Di¤erleri, Kill For You, UniFeb, 1907 Gençlik gibi gruplard›r. Bütün bu gruplar›n birlefltirici tek özelli¤i Fenerbahçe’dir. Tek amaç Fenerbahçe’dir. Gruplar›n tek amac›, gönül vermifl oldu¤u Fenerbahçe’nin baflar›s›d›r. Grup isimleri fark etmez. Neye tepki gösterir taraftar›n›z sadece yenilgiye mi? Mesela deminden beri konufltu¤umuz fleylere tepki gösteriyor mu, toplumsal olaylar›n bir yans›mas› oluyor mu tribünlerde? Tepkiler genelde bizdeki o baflar›y› k›skananlar›n diyeyim ben aç›kças›, bizlere karfl› söylemifl oldu¤u sözlere karfl› gelebiliyor. Mesela, bir Galatasaray’›n, Befliktafl’›n, rakiplerimizin bizlerle ilgili, kulüple ilgili söylemifl oldu¤u sözlere karfl› o gün, maç zaman› statta pankartlarla veya sözlü sloganlarla, tezahüratlarla tepkimizi veriyoruz. Mesela Çarfl› grubunda flöyle fleyler ç›k›yor, Kaz›m Koyuncu’nun kanserden ölmesi... Böyle bir olaya tepki var. Kaz›m Koyuncu’yla ilgili “Yeter Art›k, Kanserden Kimse Ölmesin” diye pankart açt›lar. Ya da baflka bir toplumsal olaya karfl› tepki olufluyor. Mesela Alen, Befliktafl’a yönelik haks›zl›klara karfl› Futbol Federasyonu’na siyah çelenk b›rakt›k demiflti. Bu tip fleyler gelifliyor mu Fenerbahçe tribünlerinde de? Zaman zaman da olsa gelifliyor. Bak›n mesela sürekli Federasyonun Fenerbahçe’yi kolland›¤› söylenir. Ama biz böyle bir fleye kat›lm›yoruz. Tepki verme aç›s›ndan söyleyecek olursam, bizim tepkimiz de onlar›n söyledikleri sözlere kat›lmamak fleklinde gelifliyor. Mesela sezon bafl› itibariyle olimpiyat stad›nda oynad›¤›m›z bir Everton maç› öncesi, özel bir maçt›, kim oldu¤u belirsiz kifli veya kiflilerce atefl mi ne aç›lm›fl, birisi aya¤›ndan vurulmufl. Ama nereden ne flekilde ne oldu¤u belli de¤il. Ve Fenerbahçe’ye ceza verildi özel maçta. Biz lig maç›n›, Diyarbak›rspor’la
kendi saham›zda seyircisiz oynay›p, 2–2 berabere kald›k 2. hafta. Biz tepkimizi o an verdik zaten Federasyona. Az önceki röportajda onu söyledim. Medyan›n haks›z yalan haberine karfl›, futbol kirlendi diye. Bunlardan birisi, etken bu diye. Sizlerin yapm›fl oldu¤u gibi bilirkiflinin a¤z›ndan yazm›yor. Onlar uyduruk sözlerle yaz›yorlar. Yafl ortalamas› kaç peki tribünlerin? fiu an genç, 18–20 yafl grubu. Liseye giden kesim var üniversiteye giden kesim var. Nas›l bir taraftar isteniyor? Tezahürat etmeyen bir taraftar m›, para b›rakan taraftar m›? Ve flu an nas›l bir taraftar var? ‹flte bunlar› isteyenler medyadaki baz› kifliler. O sizin söyledi¤iniz gibi, oturan kesim, çekirdek yiyen kesim -bizim ifademiz öyledir, taraftar›n a¤›z yap›s› itibariyle konufluyorum- isteyenler, bas›n›n içinde bulunan baz› kiflilerdir. Onlar bu hale getirdiler. Sürekli at›lan bir tafl›, büyük bir kaya parças› gibi, da¤lar gibi gösterdiler televizyonlarda, gazetelerde. Biz de zaten böyle bir fleyi tasvip etmiyoruz. Biz, “Tak›m›n› seven insan tezahürat yapmal›” diyoruz belirli ölçülerde. Taraftar›n görevi odur yani... Yunanistan maç› vard› ‹nönü stad›nda. Oradaki seyirci profilini bütün gazeteler televizyonlar elefltirmiflti. Bizim rakibimiz Yunanistan’d› ve tribünler elefltirilmiflti. Uyuyan taraftar oldu, ba¤›r›lmad› ça¤›r›lmad› diye. Aynen böyle yani. Siz bunu istediniz... ‹stedi¤iniz fley bu de¤il miydi? Ondan sonra da elefltiriyorsunuz. Oturan taraftar olur mu sence? Avrupal› gibi oturup çekirdek yiyen taraftar olur mu bizde? Tabii ki olmaz. Oturan taraftar nedir yani. Olmayaca¤› gibi, sen bana sürekli dersen oturan taraftar istiyoruz, ben de sana derim ki ne verdin ki ne istiyorsun? Hangi kültürü verdin? Sürekli ‹ngiltere örne¤ini veriyorlar. ‹ngiltere vermifl ki istiyor... Taraftar sadece stat m› ister? Baflka ne ister? Taraftar ister ki bize karfl› haks›z elefltiri yap›lmas›n. En büyük iste¤imiz bu. Reyting u¤runa bizi kullanmas›nlar. Onlar orada stüdyoda, koltu¤unda, televizyon bafl›nda oturup, kendi ç›karlar› u¤runa yalan haber yap›p bize iftira atmas›nlar. Bizi dinlemelerini istiyoruz. fiu andaki stat yap›s›n›, taraftar profilini anlatan röportajlar› -sizin bizimle yapt›¤›n›z gibi- onlar›n da yapmas›n› istiyoruz. Televizyon öyle bir etken ki, maça gitmeyen evinden haberleri izleyen kesim ister istemez etkileniyor. Ben maça gitti¤im halde bak›yorum televizyonda spor yorumcular› yorumlar›n› dile getiriyorlar, “Allah allah ben acaba baflka bir maça m› gittim ya, bunlar ne zaman olmufl?” diyorum. Küfür olay›na nas›l bak›yorsunuz? Tabii ki karfl›y›z. ‹yi bakt›¤›m›z söylenemez. Hatta ve hatta Fenerbahçe, Futbol Federasyonu’ndan bu konuda Mavi Bayrak ödülünü alm›flt›r. Taraftarlara yönelik centilmenlere vermifl oldu¤u ödülü alm›flt›r. ‹ki olay var son süreçte Fenerbahçe taraftar›n›n elefltirildi¤i, birincisi Rüfltü’nün dayak yemesi, ikincisi tribünlere ast›¤›n›z “R›za Efendi iki ekmek bir süt” pankart›... Bunlar› nas›l de¤erlendiriyorsunuz? Rüfltü’nün dövülmesi olay› talihsiz bir and›. Taraftarlarla ilgili zannedersem talihsiz bir söz söylemifl. Kendisi aç›s›ndan da talihsiz bir olay, a¤›z
OCAK 2006| TAVIR | 39
röportaj
dan da öte insani bir fleydir... Dünya genelinde bakt›¤›n›zda, Müslümanlara yönelik bir sald›r› oldu¤u zaman falan, Amerika’ya karfl› sözlü slogan olduysa da, çok fazla ön plana ç›kmad›. Biz bunun ön plana ç›kmas›n› istemedik. Kesinlikle bizim tribünlerimizde bugüne kadar yans›mad›, yans›mayacak da. Peki, politikac›lar, ifladamlar›yla birlikte, neden o kadar hevesliler kulüp yönetimlerinin bafl›na geçmeye? Nedir onlar› çeken? Herkes bir tak›m› tutabilir, bir gönül aflk›d›r, bir renk aflk›d›r. ‹talya’n›n Milan klübünün baflkan› bile Berlusconi... Hem kulüp baflkan› hem ‹talya’n›n baflbakan›. ‹kisini bir arada götürebiliyor. ‹nsan zaman› gelir, yeri gelir, dünyada istedi¤i fleyleri alm›flt›r, koltuk, para pul, ondan sonra bunu bir göreyim. Bir hobi olarak görmek laz›m, öküzün alt›nda buza¤› aramak gibi olmamal› bu. kabaday›l›¤› yapm›fl Rüfltü. Tabi taraftar tepkisi bir anl›k olmufl, bir anl›k geliflmifl. Tabi ki hofl olmayan bir olay. Rüfltü de y›llarca Fenerbahçe formas› giyen bir oyuncumuzdur. Üzüldük aç›kças› duydu¤umuz zaman. R›za’ya ilgili aç›lan pankarta gelince, o kifliler zaten gerekli cezay› ald›lar. Onlar› da tasvip etmedik. Zaten biz de¤il, Maraton diye tabir edilen tribünde aç›lm›flt›. Yani böyle tahrik edici pankartlar hofl de¤il. Biz de ‹nönü Stadyumu’na gitti¤imiz zaman, imal› bir flekilde bile de¤il, resmen aç›kça küfür yaz›lm›flt›. “‹ki ekmek” imal›d›r, ama aç›kça yaz›lan küfürle ilgili bir pankartla karfl›laflm›flt›k. Bizim imal› sözümüze karfl› onlar aç›kça yazm›fllard›. Hangisi daha kötü? Tabi ki onlar›n yapt›¤›d›r kötü olan. Onlar böyle yapt›, biz de karfl›l›k verelim demiyoruz elbette... Sizin grubunuzda da böyle fleyler ç›kmaz m› hiç? Yani böle bir fleyin garantisini kimse veremez. Niye oluyor bunlar ve nas›l engellenebilir? fiimdi statlar›n içerisinde bir anda birisi ç›kar, ayda y›lda bir maça gelmifltir, ona o anda hâkim olamazs›n›z. Önlemini alamazs›n yani. Birisi bir laf atar ortaya, bütün gruba mal olur. Pankart ç›kar ortaya, o an ne oldu¤unu anlayam›yorsun, bir anda oluyor zaten. Tabi medyaya malzeme laz›m. Nas›l önlenir, biz maç öncesi toplant›lar yaparak, flöyle sloganlar›m›z olsun, hiçbir flekilde rakiplerimize cevap vermeyelim, küfür etmeyelim, zaten biz bunlar› söylüyoruz. Bir de ben flunu söylemek istiyorum, Federasyon böyle, yap›c› olarak teflviklendirme amac›yla baz› ödüller veriyor, fair play çerçevesinde. Gruplarla ilgili, ne bileyim bireysel olarak amigolarla ilgili, taraftar liderleri ile ilgili ödüllendirmeye de gidilirse iyi olaca¤›n› düflünüyorum. fiu grup bu hafta centilmen olmufltur, amigosu ça¤r›ls›n ödül verilsin, hangi yönde ödül verilmeyi zaten federasyon kendi içinde yapaca¤› toplant›larla belirleyebilir. Bunlara da bir böyle centilmenlik yönünde, fair play yönünde bir ödül verilebilir teflvik etmek amac›yla...
fiike olay›yla birlikte düflünürsek, mafyan›n yönetimlerde ve en genelde futbolda etkisi var m›? Müthifl paralar›n döndü¤ünü de düflünürsek... Biz de takip ediyoruz bas›ndan ama ortaya bir somut delil ç›kmad›. Bir mafyad›r ortaya at›lm›fl gidiyor ama ben de anlayamad›m. Bizde öyle bir fley olmad›¤› için flafl›r›yoruz, bizi de Fenerbahçe olarak olay›n içine katt›lar ama o söyledikleri sözlere karfl› somut delil ç›karamad›lar. Bizim Fenerbahçe’de böyle bir fley olmam›flt›r, olmayacakt›r da. Tribünde fliddete nas›l bak›yorsunuz? Kim körüklüyor, nereden ç›kt›? Birçok yasa ç›kmaya bafllad›, yasal ifllemler yap›lmaya bafllad›. Hiçbir flekilde affetmemiz mümkün de¤il. Tabi ki biz karfl›y›z. Ben Fenerbahçe amigosu olarak konufluyorum, bizim içimizde kesinlikle böyle bir fley söz konusu olamaz. Zaman zaman fliddet oluyor, ama fliddeti tetikleyen etkileyici güç bas›nd›r. Orada fliddet zaman zaman oluyorsa, bas›ndaki baz› insanlard›r bunun sorumlusu. Tiraj u¤runa, iflte “Fenerbahçe Ali Sami Yen’den ç›kamayacak”, “Kartal ‹nönü’de Feneri Bo¤acak”, “Fenerbahçe Kad›köy’de Cim Bom’u Ezecek” gibi tahrik edici unsurlar› manfletten verirsen; köfle yazarlar› yaz› içinde i¤neleyici laflar ederse; kulüp baflkanlar› ateflleyici, tahrik edici söylemlerde bulurlarsa, o zaman taraftar ne yaps›n ya! B›rak›n da o k›v›lc›m›n birazc›k alevlenmesi taraftara yans›s›n. “Buras› Kad›köy Buradan Ç›k›fl Yok!” söyleminin alt›nda bu nedenler var diyorsun. Kesinlikle bas›nd›r. Bas›n tahrik edici unsurlar› hep yap›yor, yapmaya da devam edecektir. Bunun önlemini alamazs›n›z, bas›n inan›lmaz güçlü.
Taraftarlar üzerinde politikac›lar›n ya da politik görüfllerin etkisi var m›? Bizim Fenerbahçe taraftarlar› aras›nda hiçbir politik görüfl birli¤i yoktur. Bizim siyasi görüflümüz Fenerbahçe’dir, Fenerbahçe Cumhuriyeti’dir. Biz Fenerbahçe’mizi seviyoruz. Herkesin bir siyasi görüflü vard›r ama kendi içindedir. Biz bunu stadlarda yans›tm›yoruz. Bugüne kadar da yans›mad› hiç.
Biz taraftarlar olarak bas›n›n haks›z suçlamalar› karfl›s›nda ma¤dur durumday›z. Kendimizi yeteri kadar savunam›yoruz, yeterince ifade edemiyoruz. Bu hakk› bana vermiyorlar. Bu hakk›n da verilmesi için federasyona sesleniyorum, taraftarlara hak verilmesi için. Sizlerin bizlerle yapm›fl oldu¤u röportajlar›n, baflka unsurlarda da yap›lmas›n› istiyorum. Biraz da biz kendimizi ifade edelim. Bizim amac›m›z her zaman centilmenlik ve futbolda fair play yönündedir. fiiddete kesinlikle karfl›y›z. Yapmak isteyenleri de durdurmas›n› biliyoruz.
Mesela Irak’›n iflgaline, savafla karfl› bir tepkiniz olmad› m›? Bu politika-
Güzel sohbet için teflekkür ediyoruz, Yücel...J
40 | TAVIR | OCAK 2006
biyografi
meydan okuman›n gülüflü...
georges politzer ümit zafer
"...Entellektüel ba¤›ms›zl›k, elefltirel zeka, tepkiye boyun e¤mek de¤il, tersine boyun e¤memek demektir..." Georges Politzer
mifl bilgilerden gelece¤e dair do¤ru öngörüleri ç›kar›p ayd›nlanmakt›r. Ve bu sayede, ait oldu¤u halk› ayd›nlatma çabas›d›r. Ki halk›, halk›n ç›karlar› ve kurtuluflu çerçevesinde ayd›nlatmak, bu u¤urda mücadele etmek, hayat› de¤ifltirmenin de prati¤idir... Ayd›n olgusunun yani, ayd›n olman›n-say›lman›n ç›tas› san›ld›¤› kadar alçak de¤ildir. Bu ç›ta bilinçli ya da de¤il, ama afla¤› çekildi¤inde küçük-burjuva akademisyen, sanatç›, gazeteci vb. birer “ayd›n” olarak meydan› doldurmaktad›r. Oysa meydan bofl de¤ildir. Ki kelimenin gerçek anlam›yla ayd›n olman›n ne ve nas›l oldu¤unu gösterenlerden biri de Georges Politzer’dir, bildi¤imiz Politzer yani. Bildi¤imiz diyoruz zira bu ülkede devrimcilik yapan hemen herkes Politzer’i tan›r. Onun “Felsefenin Bafllang›ç-Temel ‹lkeleri” kitab›n› en az bir kez okumayana rastlanamaz herhalde sol saflarda. Ekim 1966’dan beri onlarca kez yay›nlanan kitaplar›yla, Politzer yaflamaya devam ediyor ülkemizde... Politzer, 1903 y›l›nda Macaristan’da do¤du. Ancak 1920 y›l›nda do¤du¤u ülkeyi terk etmek zorunda kald›. Zira dönemin gerici iktidar› babas›n› katletmiflti. Henüz 17 yafl›nda bir göçmen olarak geldi¤i Fransa’da ö¤renimine devam etti ve genç bir felsefe hocas› oldu. O dönemlerde ald›¤› e¤itimin sonucu olarak hayat› henüz idealist felsefenin bak›fl aç›s›yla yorumluyordu.
Ayd›n› “ayd›n” yapan sadece flu ya da bu konuda bilgi sahibi olmas› de¤ildir. Elbette, bu flartt›r. Ancak, bu temelin üzerinde esas olan bilgeliktir. Belli bir bilgiye sahip olmakla bilgelik aras›ndaki fark› Marks’›n meflhur 11. tezinde özetledi¤ini söyleyebiliriz: Düflünürler dünyay› bugüne de¤in çeflitli biçimlerde sadece yorumlad›lar. Ama as›l sorun onu de¤ifltirmektir.” Bu anlamda, bilgelik, edinil-
Ancak, idealizmin dünyay› ve insan› aç›klamadaki bilinen yetersizli¤i ve geliflen s›n›f mücadelesinin etkisiyle k›sa zamanda Marksizm-Leninizm’i keflfetti. ‹flte bu noktadan sonrad›r ki, proleter ayd›n›n kim oldu¤u sorusuna, Politzer’in hayat›na bakarak cevap verilebilir... Politzer, sosyalist bir ayd›n ve örgütlü bir militand›. Frans›z Komünist Partisi üyesiydi ve hayat›n›n sonuna kadar da öyle kald›. 1932 y›l›nda 29 yafl›nda olan Politzer, Paris ‹flçi Üniversitesi’nin kuruluflunda yer ald›. Burada Felsefe dersleri vermeye bafllad›.
OCAK 2006 | TAVIR | 41
biyografi
emekçilerin kurtuluflu davas›na adam›fl proleter ayd›n›n yapmas› gerekenler, onun hayat prati¤ini oluflturur... ‹flçi üniversitesi 1939 y›l›nda da¤›t›ld›. Ki bu arada ‹kinci Paylafl›m Savafl› da bafllam›flt› ve Naziler, Avrupa’y› kan gölüne çeviriyorlard› ac›mas›zca. Politzer, faflizme karfl› her yurtseverin yapmas› gerekeni yaparak direnifl içinde yer ald›. Böylece hem üniversiteler içerisindeki direniflin örgütlenmesini, hem de farkl› illegal faaliyetlerini sürdürdü. 1942’nin fiubat ay›nda Gestapo taraf›ndan tutsak al›nd›. fiubat’tan May›s’a kadar süren onca iflkenceye direnerek onurunu korudu. Faflistler Politzer’e iki seçenek sundular: Teslimiyet ya da onur... Yaflamak ya da ölmek... Düflüncelerini de¤ifltirip teslim olursa yaflayacakt›, yoksa öldürülecekti.
“‹flçi Üniversitesi” klasik bir üniversite de¤ildi: “... beden iflçilerine Marksist bilimi ö¤retmek ve onlara zaman›m›z› anlama ve teknik anlamda oldu¤u kadar siyasal ve toplumsal alanda da eylemlerini yürütme olana¤›n› sa¤layacak bir düflünme yöntemi ö¤retmek için kurulmufltu.” Politzer’in felsefe ö¤rencileri her yafl ve meslekten emekçilerdi. Hemen hepsinin felsefe konusunda bir alt yap›s› yoktur. Haliyle böyle bir kitleye felsefe ö¤retmek “zor” görünüyor. Kuflkusuz zorluk ya da kolayl›k görecelidir ve esas olarak da bu ifli yerine getirecek kifliye ba¤l›d›r. Politzer, emekçileri kendi felsefeleri olan diyalektik ve tarihsel materyalizmle silahland›rman›n önemini bildi¤inden, bu ifl ona hiç zor gelmemifltir. Sorun, bir yöntem sorunudur ve Politzer, kitle e¤itiminde devrimci bir yönteme sahiptir. Ö¤rencilerin y›llar sonra aktard›klar› izlenimler, Politzer’in e¤itim yöntemini gösterir:
Politzer’in tercihi, bir ayd›n›n yapmas› gereken tercihten farkl› olmad›. Kar›s› daha sonra yazd›¤› bir mektupta Politzer’in tavr›n› aktar›r: “... Gestapo subaylar› birçok kez, hemen sal›verilece¤imizi söyleyerek, tüm ailemize mutlu bir yaflam sa¤layaca¤› konusunda güvence vererek, bunun karfl›l›¤›nda onun Frans›z gençli¤ini de¤ifltirme çal›flmalar›na kat›lmay› kabul etmesini istediler. Düflünmek için kendisine 8 gün süre verdiler. Bir gün ça¤r›ld› ve tutumunu de¤ifltirmedi¤i ö¤renilince, kendisine bir kaç gün sonra kurfluna dizilece¤i söylendi...” “Kurfluna dizilmeden önce, benim hücremde yirmi dakika geçirmesine izin verildi. Bir yücelik vard› halinde. Yüzü hiç bu kadar ayd›nl›k olmam›flt›. Ifl›lt›l› bir sükûnet içindeydi ve her hareketi cellâtlar›n› bile duyguland›r›yordu. Partisi u¤runda ve Fransa u¤runda ölmekten ne kadar mutluluk duydu¤unu söyledi bana...”
... Politzer daha iyi anlafl›lmas› için, her fleyden önce ancak konu ile daha önce karfl›laflm›fl olanlar›n kavrayabilece¤i felsefeye özgü bütün özel deyimleri bütün teknik terimleri sözlü¤ünden ç›kar›rd›. Yaln›zca herkesin bildi¤i yal›n sözcükleri kullanmak isterdi...”
Politzer’in bu son anlar›na tan›kl›k eden efli de daha sonra bir Nazi toplama kamp›nda katledildi. Otuz dokuz yafl›nda faflistlerce katledilen Politzer, “Entellektüel ba¤›ms›zl›k... Boyun e¤memektir.” ilkesini hayat›yla da savundu. Böyle oldu¤u içindir ki, hala hayatta ve hala ö¤retiyor ve hala gülümsüyor:
“... O, yal›n ve aç›k olmak isterdi ve her zaman sa¤duyuya seslenirdi ama bunu yaparken aç›klamakta oldu¤u fikirlerin ve teorilerin do¤rulu¤undan ve gereklili¤inden, hiçbir zaman, hiçbir fley feda etmezdi...”
“... Georges Politzer her fleyden önce gülüfltür. Meydan okuman›n gülüflü... Gestapo’nun iflkenceleri içinde bile galip gelenin gülüflü; infaz mangas›n›n karfl›s›nda galip gelenin gülüflü...”
“...Georges Politzer, materyalist filozofun ülküden yoksun olmad›¤›n› ve bu ülküyü zafere ulaflt›rmak için savaflmaya haz›r oldu¤unu var gücü ile yinelerdi. Sonradan, bunu kendisini feda ederek tamamlamas›n› bildi...”
‹flte bu gülüfle sahip olmayan ve olamayanlar, kelimenin gerçek anlam›yla ayd›n da say›lmazlar.
Politzer bir yandan emekçilere devrimci felsefeyi ö¤retirken ayn› zamanda parti içindeki görevlerini yerine getirir. Kendisini
42 | TAVIR | OCAK 2006
Not: Al›nt›lar›n hepsi “Felsefenin Bafllang›ç ‹lkeleri” kitab›ndan al›nd›. J
sinema
istanbul’u kim kurtar›r? sevgi duman
Ünlü doland›r›c›lar› vard› bu ülkenin bir zamanlar. Sülün Osman gibi... Hani Galata Köprüsü’nü, Haydarpafla Tren ‹stasyonu’nu bile saf garibanlara satma “becerisini” gösteren flu meflhur doland›r›c›... Doland›r›c›l›k (ve elbette doland›r›c›lar) iyi bir fley de¤il tabii ki. Galata’n›n, Haydarpafla’n›n saf birine sat›lmas› komik gelebilir insana ama garibanlar›n safl›¤›ndan yararlanmak, düflkünce, alçakça bir davran›fl de¤il midir? Organize ‹fller, doland›r›c›lar› “tatl›” ve “sevimli” gösteren bir film. Bir-iki yerde i¤renç tipler doland›r›l›yor, ceplerindeki kara paralar al›n›yor As›m Noyan (Y›lmaz Erdo¤an) ve çetesi taraf›ndan. “Tamam, o tipleri soysun so¤ana çevirsin” diyorsun izlerken... Ama kald›rd›klar› (yok hay›r “çald›klar›” diyelim) arabalar› (senin, benim gibilerinin, s›radan insanlar›n arabalar›n› çal›yorlar) saf insanlara satt›klar›n› görünce de, As›m Noyan’a da, çetesine de lanet okuyabiliyorsun.
rahatl›kla söyleyebiliriz. “Bir Demet Tiyatro” dizisindeki saf Mükremin de¤il art›k o. Eli yüzü düzgün, koca bir flirket sahibi, milyon dolarlarla konuflan, s›n›f atlam›fl bir Y›lmaz Erdo¤an var önümüzde bugün. Yoksul geçen günlerinden intikam al›yor bugünkü yaflam› ve filmleriyle adeta. Çünkü para, her türden safl›¤›n katilidir. ‹flte bu yüzden Organize ‹fller’de, ‹stanbul’un suç cennetine dönüflmesinin gerçek sebeplerine, en baflta sisteme do¤ru-dürüst bir elefltirisi yok. S›n›fsall›ktan uzak, yüzeysel de¤inmelerin filmlerini yap›yor Y›lmaz Erdo¤an. Tiyatrolar›nda ve filmlerinde düzenden, sistemden çok devrimcilere vuruyor, karikatürize ediyor, onlar› elefltiriyor. Hadi devrimciler bilmiyor bu ifli, karikatür tipler hepsi; peki Y›lmaz’›n alternatif mücadele biçimi nedir? Neyi savunuyor onlar›n karfl›s›nda? Organize ‹fller’in “organizatörü” olarak canland›rd›¤› As›m Noyan’›n yaflam› m›?
Asl›n› ‹nkâr Eden Y›lmaz Erdo¤an Filmini kategorize etmemifl Y›lmaz Erdo¤an ama komedi ya da suç-mafya komedisi (Var m› böyle bir kategori?) diyebiliriz Organize ‹fller’e. Film komedi kulvar›nda oldu¤u için haliyle gülüp geçiliyor suça ve suç flebekesine… “Çözümün var m›; ‹stanbul’u kim kurtar›r?” diye soruluyor bir röportajda Y›lmaz Erdo¤an’a. “Biz kurtar›r›z! ‹stanbul’un ve birbirimizin k›ymetini bilirsek biz kurtarabiliriz” diyor cevaben. ‹yi ama filmden hiç de öyle dedi¤i anlafl›lm›yor, aksine “Ya araklayanlar›n ya da araklananlar›n içinde olacaks›n!” diyor Y›lmaz Erdo¤an. Ve bu iki “bilinenli” denklemin çözümünü “araklayanlar” olarak veriyor.
Vizontele’nin s›cakl›¤›, Bir Demet Tiyatro’nun sahicili¤i yok Organize ‹fller’de. Çünkü oralarda, Y›lmaz Erdo¤an’›n bire-bir içinde oldu¤u bir halk vard›. Seviyordu Y›lmaz Erdo¤an o dönemleri çünkü. Art›k sevmiyor. Hatta belki nefret ediyor. Kürt kökenli mafya flefi Müslüm Duralmaz (Cem Y›lmaz) ve onun yine Kürtlerden oluflan çetesi, filmin komedi oran›n› artt›rmak için konulmufl besbelli. Ama cahil, iki laf› bir araya getiremeyen ve aksanl› konuflmalar›na gülünen bu insanlar kimdir? Y›lmaz
“Apolitik” Y›lmaz Erdo¤an “Valla benim hangi yan›m politik onu da bilmiyorum! Politik, politika yapana denir. Bir fikir için taraftar toplama ifline politika denir. Ben böyle yapmam! Ben sosyal sorumluluk duygusu olan her insan›n ister istemez, politik söylemlere girip ç›kmas› gerekti¤ini düflünüyorum.” Böyle söylüyor Y›lmaz Erdo¤an, filminde politik yan›n› konuflturup konuflturmad›¤›yla ilgili bir soruya cevap verirken... Politik söylemlere üç filminde de (Vizontele, Vizontele Tuuba, Organize ‹fller) yer verdi¤ini söyleyen Y›lmaz Erdo¤an’›n, giderek de¤iflen ve marjinalleflen/ popüler kültür nesnesine dönüflen yaflam›n› dikkate ald›¤›m›zda, asl›nda apolitik oldu¤unu
OCAK 2006 | TAVIR | 43
sinema
Y›lmaz Erdo¤an stili... Cem Y›lmaz’a gifledeki hâs›lat› artt›rmak için yer verilmifl besbelli. Atlan Erkekli ve Demet Akba¤ bu filme fazla geliyorlar oyunculuklar›yla. K›sa rolüne ra¤men, daha önce Günefle Yolculuk, Foto¤raf ve Küçük Özgürlük’ten tan›d›¤›m›z Nazmi K›r›k, filmin öne ç›kan karakterlerinden H›d›r’› canland›r›yor. Filmin kad›n karakterleri olarak boy gösteren Özgü Namal, Baflak Köklükaya, Ebru Akel, Berrak Tüzünataç ve ‹clal Ayd›n, filme çeflni olmufllar, bundan öte bir “rolleri” yok. Cebinden yemeye devam ediyor Y›lmaz Erdo¤an. “Türk sinemas›nda bir Y›lmaz Erdo¤an Sinemas› do¤mufltur art›k.” diyemiyoruz bu yüzden, ne yaz›k ki. Hadi k›yaslama yapal›m, bize göre Y›lmaz Erdo¤an giderek geriliyor Vizontele’den bu yana. Bu kadar büyük paralar harcan›p da insan›n karfl›s›na Organize ‹fller gibi patlam›fl m›s›r tad›nda filmler ç›k›nca, bunu çok daha iyi anl›yor insan. Senaryo güçsüz ve derinlikten yoksun. Sevgilisinin kocas›na yakalanan bir organize suç flebekesinin lideri As›m Noyan’›n can havliyle kaçarken, insanlar› güldüremedi¤i için intihar etmek üzere olan, sahne ad› olarak Süpermen’i kullan›p, Süpermen kostümü giyen Samet’in evine dalmas›, (Bu arada Samet’i canland›ran Tolga Çevik’in, filmin oyun kalitesi en yüksek oyuncular›ndan biri oldu¤unu belirtelim) As›m’›n Samet’i himayesin almas›yla bafllayan Organize ‹fller; çeflitli organize doland›r›c›l›klarla, gaglarla, kelime oyunlar›yla sürüp gidiyor. Çoktan kirlenmifl As›m, saf ve tertemiz Samet’e “Çok temizsin. Dikkat et kendine, bu yüzden çok kirletirler seni.” diyor, bu suç flebekesinden feragatini istemesi üzerine. Kan uyuflmazl›¤› olmufltur aralar›nda çünkü. Samet istese de As›m’laflamaz...
Erdo¤an neden o insanlar› kurbanl›k koyun gibi, kahkaha nesnesi olarak sunuyor herkesin önüne? Cevab›n› kendi versin diyece¤iz ama cevab› zaten filmlerinden apaç›k belli oluyor. Kent kökenli, burnu büyük bir yönetmen yapsayd› bunu laf›m›z olmazd› belki. Çünkü s›n›fsal olarak görevini yerine getirmifltir o. Ama bunu yapan Kürt Y›lmaz olunca ifl de¤ifliyor elbette. Elimizde de¤il, midemiz bulan›veriyor bunu düflününce...
Organize ‹fller’e Dair Filmin baflrolünde ‹stanbul var. “‹lk”leri uygulama saplant›s›na sahip olan Y›lmaz Erdo¤an, yine bir “ilk”i hayata geçirip Amerikan sinemas›nda kullan›lan genifl aç› kameray› (Moviecam) ve yine bir “ilk” olan helikoptere tak›l› kameray› kullanarak, ‹stanbul’un eflsiz görüntülerini filme ekleyip, ‹stanbul’a baflrol oynatm›fl. Türkiye’yi/ ‹stanbul’u tan›tan bir belgesele gerçekten cuk oturacak görüntüler bunlar ama Organize ‹fller’e sinematografik aç›dan hiçbir fley katm›yor desek yeridir. Yurtd›fl›nda gösterildi¤i yerlerde, turizme biraz katk› sa¤layacakt›r, o kadar. Oyunculuklara gelince; Y›lmaz Erdo¤an bildi¤imiz Y›lmaz Erdo¤an. Üslup ayn› üslup, jestler-mimikler al›flageldi¤imiz
44 | TAVIR | OCAK 2006
Sonuç olarak, Vizontele s›cakl›¤›ndan eser yok bu filmde. Çok da güldürdü¤ü söylenemez. Spielberg’in bile kötü filmleri oluyormufl zaman zaman. Bunu biz de¤il, Y›lmaz Erdo¤an söylüyor bizzat...J F‹LM‹N KÜNYES‹: Oyuncular Y›lmaz ERDO⁄AN Tolga ÇEV‹K Demet AKBA⁄ Altan ERKEKL‹ Özgü NAMAL Erdal TOSUN Tuncer SALMAN Öner ERKAN Ebru AKEL Baflak KÖKLÜKAYA Berfin ERDO⁄AN Cem YILMAZ Salih KALYON Cezmi BASKIN Nazmi KIRIK Yazan & Yöneten Y›lmaz ERDO⁄AN Yap›mc› Necati AKPINAR Görüntü Yönetmeni-U¤ur ‹ÇBAK Sanat Yönetmeni-Yaflar KARTO⁄LU Kurgu- Mustafa PREfiEVA Ses- Alan O'DUFFY Müzik - Jenerik :Y›ld›ray GÜRGEN Deniz ERDO⁄AN Müzik - Film Score Ozan ÇOLAKO⁄LU Saç & Makyaj - Suzan KARDEfi Kostüm-Canan GÖKN‹L
haberler
Hapishanelerdeki el ürünleri sergileniyor... F ve M tipi hapishanelerde üretilen el ürünleri sergilenmeye devam ediliyor.
mas› söz konusu olmuyor.
19–22 Aral›k tarihlerinde TAYAD’›n giriflimleriyle Ankara Ekin Sanat Merkezi’nde aç›lan sergide, tutuklular›n yaratt›klar› eserler yer al›yor.
Sergide sigara k⤛tlar›ndan yap›lan foto¤raf çerçeveleri, ›slat›l›p flekil verildikten sonra kurutularak elde edilen satranç tafllar›, gazete k⤛tlar›ndan yap›lan kaval ve bunun gibi daha birçok fley bulunuyor.
Hapishane yönetiminin kullan›lmas›na izin verdi¤i bofl sigara paketleri, eski gazete parçalar› ve k⤛t mendil kullanarak yarat›lan eserler; sadece göstermelik amaçl› olarak sergilenirken sat›l-
TAYAD’l› aileler serginin amac›n›n tecrit alt›nda tutulan evlatlar›n›n bütün olumsuz koflullara ra¤men üretimden vazgeçmediklerini göstermek oldu¤unu belirtiyorlar.
“Hayata dönüfl” Naz›m Hikmet davas› karara sergisine bask›n! ba¤lanamad› TAYAD taraf›ndan 19 Aral›k 2000’de gerçeklefltirilen katliam›n y›ldönümü nedeniyle Diyarbak›r Belediyesi Konukevi Sergi Salonu’nda 19 Aral›k tarihinde aç›lan sergi ikinci gününde polis taraf›ndan bas›ld›. Diyarbak›r, Buca, Bayrampafla ve Çanakkale hapishanelerinde düzenlenen operasyonlarda ölen tutuklular›n foto¤raf ve gazete kupürlerinin yer ald›¤› sergiye yap›lan bask›nda polis, 44 foto¤raf ve gazete kupürüne “suç teflkil edebilecekleri” gerekçesiyle mahkeme karar›yla el koydu.
Yazar Kemal ‹nebolu, fiair Naz›m Hikmet Ran’›n Türkiye Cumhuriyeti vatandafll›¤›ndan ç›kar›lmas›na iliflkin 25 Temmuz 1951 tarihinde al›nan Bakanlar Kurulu karar›n›n geçersiz kald›¤› ve uygulanamayaca¤› gerekçesiyle, 8 Mart 2002 tarihinde Dan›fltay’da dava açm›flt›. Dan›fltay 10. dairesi, vatandafll›k hakk›n›n flahsa ba¤l› haklardan oldu¤u gerekçesiyle davay› reddetti. Daha sonra temyize baflvuran ‹nebolu’nun yapt›¤› ikinci baflvuru için 24 Aral›k 2005 tarihinde tekrar görülen davada Dan›fltay ‹dari Dava Daireleri Genel Kurulu, Dan›fltay 10. Dairesi’nin karar›n› oyçoklu¤uyla bozdu. Kurulun karar› ba¤lay›c› oldu¤u için Dan›fltay 10. Dairesi davay› tekrar esastan görüflerek karara ba¤layacak.
Ça¤dafl Hukukçular Derne¤i’nden etkinlikler Ça¤dafl Hukukçular Derne¤i 19 Ara-
yaln›z kal›r” olarak belirlenen filmler
l›k 2000’de gerçekleflen hapishane-
‹dil Kültür Merkezi’nde ücretsiz ola-
ler operasyonuna iliflkin paneller ve
rak gösterildi.
film gösterimleri düzenledi. Program kapsam›nda 15 – 24 Aral›k Ça¤dafl Hukukçular Derne¤i, 19 Ara-
tarihleri aras›nda “O Da Bir Ana”,
l›k 2000 tarihinde tüm hapishane-
“Carandiru” ve “Deney” filmlerinin
lerde düzenlenen operasyonlar›n
gösterimi yap›ld›. 24 Aral›k tarihin-
y›ldönümü olmas› nedeniyle film
de ise Zafer Diper’in oynad›¤› “Yar-
gösterimleri ve paneller düzenledi.
g›” adl› oyun izleyicilere sunuldu.
Ana temas› “insan ancak mezarda
KASIM 2005 | TAVIR | 45
haberler GRUP YORUM g ü n c e
Aziz Nesin emek ödülü At›f Y›lmaz’a verildi Ankara Uluslararas› Film Festivali kapsam›nda verilen geleneksel Aziz Nesin Emek Ödülü’ne yönetmen At›f Y›lmaz lay›k görüldü.
3 6 Aral›k 2005 Temel Haklar Dernekleri Federasyonu’nun Hakkari’nin fiemdinli ilçesinde yaflanan olaylar› protesto etmek için 6 Aral›k’ta gerçeklefltirdi¤i yürüyüfle kat›larak burada bir dinleti verdi.
3 26 Aral›k 2005 E¤itim-Sen’in Ankara’da düzenlemek istedi¤i eyleme polis müdahalesini, 27 Aral›k günü ‹stanbul Taksim Gezi Park›’nda oturma eylemi yaparak protesto eden E¤itim-Sen’lilere destek sunarak bir dinleti verdi.
3 11 Aral›k 2005 Eskiflehir’de Gençlik Derne¤i taraf›ndan düzenlenen konserde 1000 kifliye seslendi.
3 17-18 Aral›k 2005 Fransa’n›n baflkenti Paris’te düzenlenen “4. Uluslararas› Tecritle Mücadele Sempozyumu” program›’nda 17- 18 Aral›k tarihlerinde yaklafl›k 600 kifliye seslendi.
3 19 Aral›k 2005 19 Aral›k tarihinde Bayrampafla Hapishanesi önünde yap›lan anmaya kat›larak, yaklafl›k 500 kifliye seslendi.
3 31 Aral›k 2005 Temel Haklar Feredasyonunun La bella dü¤ün salonunda düzenledi¤i yeni y›l kutlama etkinli¤ine kat›larak 1200 kifliye seslendi.
Dünya Kitle ‹letiflimi Araflt›rma Vakf› taraf›ndan 16–26 Mart 2006 tarihleri aras›nda düzenlenecek olan festivalde verilen üç ödül 16 Mart 2006 gecesi sahiplerini bulacak. Vak›f taraf›ndan yap›lan aç›klamaya göre, “Türkiye’de sinema serüvenini bafllatan, bütün bu tarihe tan›kl›k eden ve hemen her dönemde sinema yapmay› ö¤reten birkaç isim aras›nda yer almas›” nedeniyle Aziz Nesin Emek Ödülü, At›f Y›lmaz’a lay›k görüldü. Kitle ‹letiflim Ödülü’ne ise Türk ve Alman sinemas›n› bütünlük içerisinden sunan, Türk filmleri ve sanatç›lar›n›n Avrupa’da tan›nmas›n› sa¤layan Nürnberg Türkiye / Almanya Film Festivali lay›k görüldü.
Ahmet Kaya isminin parka verilmesi engellendi! Mardin’e ba¤l› Derik ‹lçesinde, Belediye Baflkan› Ramazan Kapar taraf›ndan bir parka “Ahmet Kaya Sanat Park›” isminin verilmesine Kaymakaml›k taraf›ndan “Ahmet Kaya’n›n kamu düzenine ayk›r›, toplumda ayr›mc›l›¤a yol açabilecek yönü” oldu¤u gerekçe gösterilerek itiraz edildi. Ahmet Kaya’n›n milyonlarca seveni olan bir sanatç› oldu¤unu
belirten Belediye Baflkan› Kapar yapt›¤› aç›klamada: “Ahmet Kaya saz›yla sözüyle halk›m›z›n sorunlar›n› dile getiren biriydi. Halk›m›z bu ismi istiyor. Biz bu isimde kararl›y›z. Bu karar› bundan sonraki meclis toplant›s›nda geçirece¤iz. Hatta parka Ahmet Kaya’n›n bir büstünü de dikece¤iz” dedi.
Vedat Türkali ve arkadafllar›n›n söyleflileri belgesellefliyor Sinema yazarl›¤› ve yönetmenlik yapan Mesut Kara, geçmifl y›llarda Milliyet gazetesinde “Eski Tüfeklerin Sonbahar›” bafll›¤›yla yay›mlanan ve Emin Karaca’n›n haz›rlad›¤› yaz› dizisini belgesellefltirdi. Yaz› dizisinin kitap olarak da yay›nland›¤›n› belirten Kara, kendisinin bu yaz› dizisinden esinle-
46 | TAVIR | OCAK 2006
nerek bir belgesel çekti¤ini söyledi. Belgeselde, Boz Mehmet (Mehmet Boz›fl›k), Rasih Nuri ‹leri, fioför ‹dris (‹dris Erdinç), fiaban Ormanlar, Hüsamettin Dinç, “Komsomol” Hasan (Hasan Kaflarc›), fiahap Bak›rsan, Mihri Belli, Sevim Tar› (Belli), Tacettin Karan ve Vedat Türkali’yle yap›lan röportajlar yer al›yor.
haberler
Marsel El Khalife’ye yasak konuldu! Ürdün Radyo ve Televizyon Kurulu Ünlü Lübnan'l› sanatç› Marsel El Khalife'yle, canl› yay›nda röportaj yap›lmas›n› ve flark›lar›n›n radyo ve televizyonlarda çal›nmas›n› yasaklad›. Kurul yasa¤›n sebebi olarak, Khalife’nin geçen yaz yap›lan 8. Uluslararas› Çocuk Tiyatrosu Günleri program› çerçevesinde ‹srail ve Arap devletleri'nde bulunan siyasi tutsaklara destek veren konuflmas›n› gösterdi.
Nobel ödüllü Pinter, Bush ve Blair’in yarg›lanmas›n› istedi
Bu y›lki Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan yazar
Marsel Khalife karara iliflkin yapt›¤› aç›klamada: "Tüm kalbimle sevdi¤im ülkenize giriflim yasak, ancak yasaklanan salt benim geliflim olmad›. Yasaklanan ayn› zamanda nesilden nesile aktar›lan tecrübelerle yarat›lm›fl büyük bir mirast›r. Söz veriyorum ki; Uzun y›llar önce bafllad›¤›m yürüyüflümü tamamlayaca¤›m. Müzi¤imi, sesimi, marfllar›m› her türlü zorbal›¤›n kurbanlar›na arma¤an edece¤im." dedi.
‹flkence aletleri sergileniyor ‹nsan Haklar› Derne¤i Mu¤la fiubesi, ‹nsan Haklar› Haftas› etkinlikleri çerçevesinde Avrupa müzelerinde sergilenen iflkence aletlerine ait foto¤raflardan oluflan bir sergi açt›. Mu¤la Belediyesi Konak Alt› Kültür Merkezi’nde aç›lan sergide, Mu¤la Tabip Odas› Baflkan› Dr. Naki Bulut’un Avrupa ülkelerinde kullan›lan iflkence aletlerinin sergilendi¤i müzelerde çekti¤i 18 kare foto¤raf yer al›yor. Sergide yer alan foto¤raflardaki iflkence aletlerinin dehflet verici olmas› nedeniyle 16 yafl›ndan küçüklerin sergi salonuna girmelerine izin verilmiyor.
Harold Pinter, ödül töreni öncesi Stockholm’deki
‹sveç
Bilimler
Akademisi’nde
yapt›¤› konuflmada; ABD Baflkan› George Bush ve ‹ngiltere Baflbakan› Tony Blair’in Irak’› iflgal etmesini “Küstahça ve gaddarca
‹stanbul Uluslararas› Sinema Tarih Buluflmas›’n›n 8’incisi yap›ld›
bir devlet terörü” olarak de¤erlendirdi¤ini belirtti.J
Avrupa Film Ödülü’nü “Cache” ald› Avrupa Film Akademisi taraf›ndan bu y›l 18’incisi düzenlenen “Avrupa Film Ödülü”ne Michael Haneke’nin Cache (Sakl›) adl› filmi lay›k görüldü. Ayr›ca filmin yönetmeni Michael Haneke en iyi yönetmen, baflrol oyuncular›ndan Daniel Auteuil ise en iyi erkek oyuncu ödülüne lay›k görüldü.J
TÜRSAK Vakf› taraf›ndan bu y›l 8’incisi düzenlenen ‹stanbul Uluslararas› Sinema Tarih Buluflmas›’n›n temas›, bu kez “Avrupa Avrupa”yd›.
10 Aral›k tarihinde Lütfi K›rdar Kongre Merkezi’nde gerçeklefltirilen aç›l›fl töreninde “Ifl›k Saçan Apollon Ödülü” Türkan fioray’a, “Onur Ödülü” ise Sümer-Hitit tarihçisi Muazzez ‹lmiye Ç›¤’a verildi.
8. Uluslararas› Sinema Tarih Film Festivalinde, "Avrupa" tart›flmalar›n›n oldukça s›cak oldu¤u bir ortamda izleyicilerine farkl› bir bak›fl aç›s› sunan filmler, afla¤›daki bafll›klar alt›nda izleyicilere sunuldu:
9-16 Aral›k tarihleri aras›nda gerçeklefltirilen Sinema Tarih Buluflmas›’nda toplam 70 film Beyo¤lu Alkazar, Frans›z Kültür Merkezi ve Atlas Sinemas›’nda gösterildi. Frans›z Kültür Merkezi’ndeki gösterimler ücretsiz olurken, di¤er sinemalarda ücretli olarak izleyiciye sunuldu.
1-Avrupa Avrupa 2-Avrupa Kültürünün D›fl›nda 3-Hangi Avrupa? 4-Siyahlar, Beyazlar ve Renkliler5-Avrupa'n›n Ayr›ks› Filmleri 6-Avrupa ve ‹nsan Haklar› Etkinlik kapsam›nda ayr›ca Avrupa Medeniyetindeki Osmanl› Kültürünün ‹zleri'' konulu bir de panel düzenlendi.
OCAK 2006 | TAVIR | 47
haberler sa... k›sa... k›sa... k›sa.. k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›s
3 Diyarbak›r Seyrantepe’de öldürülen gazeteci Musa Anter için Diyarbak›r Belediyesi taraf›ndan an›t yap›ld›. Silvan yolu üzerine yap›lan an›t›n aç›l›fl›nda yap›lan konuflmalarda Anter’in devrimci kimli¤inden bahsedildi. 3 Yapt›¤› çeviriler ve yazarl›¤›yla tan›nan Aziz Çal›fllar ölümünün 10. y›l›nda an›ld›. fiair Ataol Behramo¤lu, Özdemir ‹nce ve birçok seveninin kat›ld›¤› anma program›nda konuflmalar yap›larak, Çal›fllar’›n Türk Edebiyat›’na yapt›¤› katk›lardan bahsedildi. Aziz Çal›fllar, 1942 y›l›nda do¤mufl, 60’lardan itibaren oyun, çeviri ve yaz›lar›yla tan›nan biri olmufltu. Yeni Dergi, Ant, Papirüs gibi pek çok dergide yaz›lar›
yay›mlanan Çal›fllar, felsefe, tiyatro, estetik üzerine ansiklopediler, deneme kitaplar› ve incelemeler haz›rlam›flt›.
3 Çizdi¤i karikatürlere verilen cezalarla tan›nan karikatürist Sefer Selvi’nin Baflbakan Tayyip Erdo¤an’›n dan›flman› ve AKP MKYK üyesi Cüneyd Zapsu’yu “at”a benzeterek çizdi¤i iddia edilen karikatüründen dolay› verilen tazminat cezas› Yarg›tay taraf›ndan bozuldu. 3 De¤erli halk ozanlar›m›zdan Muharrem Ertafl, 5 Aral›k tarihinde 11. ölüm y›ldönümü olmas› nedeniyle, K›rflehir’de bulunan mezar› bafl›nda an›ld›. ‹l Kültür ve Turizm Müdürlü¤ü ile Gazi
Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Müdürlü¤ü taraf›ndan düzenlenen anma program›nda; Ertafl’›n Ba¤larbafl› Mahallesi’nde bulunan mezar› ziyaret edildikten sonra Gazi Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu konferans salonunda Ertafl’›n türküleri eflli¤inde etkinlikler düzenlendi.
3 Temel Haklar Federasyonu’nun düzenledi¤i Yeni Y›l Kutlamas› 31 Aral›k gecesi La Bella Dü¤ün Salonu’nda yap›ld›. Yaklafl›k 1200 kiflinin kat›ld›¤› gecede, halkoyunlar› ve skeç gösterileri yap›ld›, çekilifller düzenlendi. Ayr›ca Grup Yorum hareketli halk türkülerinden oluflan bir repertuarla sahneye ç›kt›.
DVD... CD... ALBÜM... DVD... CD... ALBÜM... DVD... CD... ALBÜM... DVD... CD... 3 fahir atako¤lu If Taxim Ed›t›on Atefl Da¤›t›m
48 | TAVIR | OCAK 2006
3ihsan mendefl efkar KALAN
3 yasemin göksu atefl oldum seyhan müzik
3 servet kocakaya pencere seyhan müzik