B05 1

Page 1



Birikim

5

Aylzk sosyalist kultur dergisi

EYLUL 1989

3 GEQEN

AYIN

BiRiKiMi

A<=lrk grevleri ve tarihsel hesapla$ma Cudi 'den cudaya dogru! ..

11 i9Qi

SINIFI

VE

SOSYALiZM

13 OMER L<\(:iNER i~c;:i sm1fi.nm kendinde devrim bilinci

20 ERIC HOBSBAWM i~c;:i

Klasik

hareketine elveda m1?

24 ERNESTO LACLAU S1mf sava~1 ve sonras1

28 RALPH MILIBAND

S1mf siyaseti

32 SEMiH A YTA(LAR

Marksizm: "Cognitive"

(bili~sel)

ya da "iitopik" talepler

38 AHMET iNSEL

Frans1z Devrimi'nde "devrimci teror" donemi

47 AHMET iNSEL

jakoben diinyasmda devrim ve

~iddet

56 ATA SOYER

Ac;:hk grevi ve hekim sorumlulugu

59 MURAT TASDEMiR

Turkiye'de cezaevi

67 SOSYALiZM

TARiHiNDEN

BELGELER

METE TUN(:AY

Vazife'den iki yaz1

71 RESiMLi

GAYRIRESMi

TARiH

istiklal Mahkemeleri ve devlet terora

76 DEGiNMELER METE TUN(:AY

Popper'in demokrasi anlayl$1 11stl1ne • ERCAN YASA Ulkucu-islamct bildiriler sava$t MURAT TASDEMiR Bulgaristan'tn yapttgz


I I I

·I

Birikim Yaymc1hk Lid Sirketi adma sahibi: Yaz1i~leri

Miidiirii :

Gorsel Tasanm :

Murat Beige Abdullah Onay Omit K1van~

Gorsel Diizenleme ve Bilgisayar Uygulama :

Hiisnii Abbas Perka A.$. $efik Matbaasi Hurriyet Holding A.$

Yap1m : Baski: Dag111m:

Abo n e olmak ic;in, a~ag1da bel1rtlien abone bedelini, Birikim Limited $irketi 'nin Pamukbank TUrbe $ubesi 210233 No.'lu hesab1, na yat1rman1z ve banka dekontu fotokopisini, Birikim Yaymlan, KOc;OkayasofyaCaddesi, No:17-191A, Sultanahmet 34400 istanbul adresine gondermeniz ye· terlidir . Ad1mz1, adresinizi, posta kodunu· zu ve abone

i~leminizin

ba~layacag1m

hangi say1dan lutfen bildiriniz.

Abone bedelleri: Yurt1c;1 Avrupa , Ortadogu:

36.000 TL. 25 $

Amerika :

30 $

Avustralya :

30$

Birikim Yay1nlan Kuc;ukayasofya Cad. No.17·19/A Sultanah· met 34400 istanbul

Tel. 512 17 34


G

26

E

Q

E

N

A

y

N

B

Man'tan Temmuz sonlanna nedeniyle Adalet Bakanhgmm f.mlii 1 Agustos Genelgesi'ni ek kadar iilkemizin giindemini i~gal "onlem"lerle takviye ederek, daha eden erken secim ve cumhurba~­ s1k1 uygulama talirnan vermesi kanhg1 secimi konulan, siyasal diizenimizin zirvesini ilgilendiren, iizerine bu cezaevinde ba~lad1. Oteki E tipi cezaevlerindeki siyaburadaki rahats1zhg1, yap1sal sal mahkurn ve tutuklulann da bozuklugu i~a eder nitelikteydisiiresiz achk grevine kaulmas1 ya ler. Gecen say1daki Birikim'de de da destek achk grevlerine girmebelirtildigi iizre "demokratik" siyle yayild1 ve ilk grevler, 20-25 s1fat1 ta~1yan bir slyasal diizenin, giinii a~uktan soma ozellikle sol bu diizeyiyle ilgili olagan kural ve teamiiller Tiirkiye'de heniiz kamuoyundan yOkselen protestogecerli degildir. Varhk nedenleri lann itkisiyle iilke giindeminin geregi bu sorunun iistiine gitmeoniine c1kt1. leri beklenen ba~hca siyasal partiAdalet bakanmm ve hiikiimetin gerekcesi "tiinel kaz1yorlard1, kaclerimiz ise dokundurmalarla maya cah~1yorlard1" idi. yetinmekte, sorunun kokenine Alman "onlem"lerin ve gene] inmeye cesaret edememektedirler. olarak 1 Agustos Genelgesi'nin <;:unkii sorunun kokeninde, siyasal panilerden ve dahas1 "ulus"yans1tug1 anlay1~m mahiyeti ve tan 6zerk ve Ost bir iradeyi temamact ile bunun ezeli devlet sil eden "devlet" ve onun koysorunumuzla ili~kisini birazdan dugu birtak1m "temel devlet gorecegiz. Arna once ~u gerekcenin savunulur yam olup olrnad1politikalan" vard1r. gma bakahrn: Temmuz sonlanndan itibaren Bir mahkOrnun, hele siyasal iilke giindeminin ba~ s1ralanna rnahkurnun kacmay1 dii~iinmesi, c1kan hapishanelerdeki achk grevleri ve Kurt sorunuyla ilgili bunun icin te~ebbiiste bulunrnas1 cezaevi kurumunun dogasmda geli~rneler , Tiirkiye siyasal diizeninin ternelindeki bu rahats1zhk ;(.~ vafolan, ongoriilen bir ~eydir. Devlet de zaten biiyiik cogunlugu kaynagm1 bu kez dogrudan ve yerinde gozler oniine serdi. ile kacrnayi dii~iindiigiinii bildigi mahkurnlan orada tutmak ii;:in Once achk grevleri olay1. Bilinahr tedbirlerjni. Arna olagan bir digi iizre achk grevleri, Eski~ehir Cezaevinde bir tiinelin bulunmas1 demokrasidei°tlevletin alabilecegi

R

K

M

tedbirlerin smmm ve bicimini belirleyen gene! hukuk ve demokrasi kurallan vard1r. Ayncc yine bu olagan demokrasilerde devlet, "normal vatanda~lar" ii;:in istenir en temel bireysel deger ve 6zellikleri bu mahkum insanlanna da kazand1rmak ii;:in, onlan da "normal vatanda~lan"ndan beklenen ozelliklere sahip k1labilrnek ii;:in 6zel bir egitim de uygulamaya cah~1r. Bu nedenlerledir ki; o olagan demokrasilerde bir kacma te~eb­ biisii oldu diye ne gecerli yonetrnelikler bu denli degi~tirilir, ne de bir kacma te~ebbiisiinde bulunmu~ ve bunun iizerine almm1~ ek tedbirlere kar~l achk grevi . gibi bir tepki gostermi~ insanlara kar~I bu denli ofkeJi, insafs1z bir tuturn takm1hr. Ac;:LIK GREVLERi VE EZELi DEVLET SORUNUMUZ

Tiirkiye'de ise boyle oluyor. <;:unkii bu iilkede devlet gorevlilerinin biiyiik cogunluguna sinmi~ , toplurnun da hayli onemli bir kesimince ya benimseme ya da ba~egme biciminde kabul goren bir devlet tamm1 ve ideolojisi egemendir. Bunun ilk ozelligi "devlet"in kendisini ki~iler ve hatta tiim toplum kar~1smda bir

J


taraf olarak gormesidir. Siiphesiz e?it bir taraf gibi de degil. 0 nedenle de yeterli bir demokratik kiilti.ire sahip bir iilkede duyulmayacak, soylense bile ne anlama geldigi epey ai;:1klama gerektirecek olan "devletten yana taraf olmak" deyimi, bizde herkesi;:e anla;;1hr, kimlerin yanmda olmanm kasdedildigi bilinir. Zaten devlet kavram11mz da ki?ile;;tirmeye, onu bir ki;;iler toplulugu olarak gormemize gayet miisaittir. Sadece kural ve kurumlardan ibaret olmay1p upki insanlar gibi ofkelenen, kimi zaman ;;uurunu yitirert, aoyan, bazen gormemezlikten gelen bazen de her okiizi.in altmda buzag1 arayan bir devletimiz oldugunu biliriz. Onun bu hallerine ah;;1k oldugumuz ii;:in, davram;;lanm "kaglt iizerinde"ki kural ve kurumlara gore degerlendirmeyiz. Bunlara ne zaman uyup ne zaman uymayacagma kendisi karar verir i;:iinki.i. Devletimiz ii;:in kurallar elbise gibidir. Gereginde i;:1kanhr. Geri;:i bu devletin tebaas1 ii;:in de o "kag1t iizerinde"ki kural ve kurumlar o kadar onemli degildir. Nas1! devletimiz istedigi, ama "kag1t"m engel oldugu bir i;;i yapmak ii;:in o iinli.i "idare etme" metodlanndan birini kullamrsa, bireyler de benzer bir engele ragmen "devlet"e bir i;;lerini gordiirmek ii;:in "bir yolunu bulma"ya i;:ah;;1rlar. Tiirkiye'de devletle ilgili i;;ler'ie ugra;;an tiim sivil meslek sahiplerinde aranan birinci nitelik bu "yolunu bulabilme" becerisi ve imkamd1r. iNONU VE "DEVLETTEN YANA TAVIR"

4

i?te bu yiizdendir ki Adalet Bakam olan ki;;i "tiinel kazd1lar n'apahm" deyip, devletimizin buna c;ok k1zd1gm1 ifade edince biri;:oklan, "ha, dogru ya" deyip devletimizin ofkesinin yau;;masm1 beklediler. Devletle arasmdaki tarihe dayah kanbag1 nedeniyle

bu ofkeyi en iyi anlayan SHP, ii;:ine "s1zm1;;" baz1 muanzlara oy belasma katlanmak zorunda oldugu ii;:in "devletten yana tav1r" gostermekte i;:ok giii;:li.ik i;:ekti. Gene! Ba$kan inoni.i, oliim orucuna girenlerin yanh$ yapuklanm belirterek, "devlet baba"m1zm attig1 tokad1 bu denli biiyiitmemek gerektigini ifade edebildi ancak. Ai;:hk grevindekiler devlet babanm da hata edecegini, ofkeye kap1labilecegini anlay1p, sakinle$ecegi am, ornegin kolay ofkelenmeyen inonii'niin iktidara gelecegi zamam bekleyebilirlerdi. Geri;:i inonii'niin devletinin de "ofke"den azade olmayacag1 hemen anla;;1hyordu. inonii, kendisine "Sosyal Demokrat bir partinin ba;;kam olarak daha ne kadar insanm ai;:hk grevinde olmesini bekleyeceksiniz?" diye bir soru yoneltmek gafletinde bulunan bir sosyal demokrat gencin, ofkeyle yakasma yap1;;1yordu. Hakhyd1 da. "Devletten yana tavir almak"la sosyal demokrat olmanm b1i;:ak s1rtmda durmaya i;:ah;;an bir partinin ba;;kanma boyle "dengesiz" bir soru sorulur muydu? Mesela Demirel hii;: "dengesiz"lik yap1yor muydu? Onca demokrasi ;;ampiyonluguna ragmen "bu ne bii;:im demokratik devlet, cezaevi, bu ne bii;:im kurallar" demiyor, devletin sillesini o kadar yemi;; ve bunlan sineye i;:ekme olgunluguna eri;;mi;; olarak ancak "yiiregimiz yamyor" diyebiliyordu. 路 Olagan bir demokrasinin cezaevinde devletin "normal \'.atanda;;lan"mn kulland1g1 asgari haklara dokunulmaz. T1bbm aklen ve ruhen hasta sayd1g1 mahkumlar harii;: herkes aym kurallann gei;:erli oldugu bir diizende tutulur ve kai;:ma gibi te;;ebbiisler bu i;:eri;:eveye dokunmaks1zm onun d1;;mda ahnan tedbirlerle onlenir. Devlet bir kai;:ma te;;ebbiisiinde as1! faillerine onceden bilinen

miieyyideleri uygular, gazaba gelip de ek miieyyideler getirip dogal haklara tecaviiz etmez. Demokratik devletin bu basit kurallanm galiba en zor anlayacak, Tiirkiye Ba$bakam Bay Turgut Ozal, rakiplerinden bir at boyu ilerdedir. Nitekim Bay ba!?bakan, ai;:hk grevlerine neden olan uygulamalar tart1;;1hrken, one siirdiigii gorii$lerle bunu 路hakk1yla kamtlad1. Turgut Ozal, ai;:hk grevi yapanlann i$ledigi sui;:lara nii;:in dikkat edilmedigini soruyordu. Bu siyasal mahkumlann ii;:inde adam oldiirmii;;, hatta birkai;: ki;;i oldiirmii$ olanlar vard1. Aynca ideolojilerini de birakmam1$lard1. "Asmay1p da beslese miydik" vecizesiyle, demokrasinin ve hukuk devletinin ba$ma gelenler, tarihinde parmakla gosterilecek bir yeri garantilemi;; olan bir Cumhurba;;kanmm yanma boyle bir Ba;;bakanm yak1;;mad1gm1 kimse iddia edemez. Eger !?ans1 yaver giderse ondan yakmda bo$alacak yeri dolduracag1 da belli oluyor. ANAP'm Meclis ba$kam adaylan arasmda ismi gei;:en $imdiki Adalet Bakamm da unutmamak gerek. Oliim orucuna girmi$, bu arada iki arkada$lanm kurban vermi$ insanlara kar$1, "eylemlerinin nedeni cezaevi ko$ullan degil, ideolojik nedenlerle bu i$i yap1yorlar" diyebilen bu zat veya onun gibi dii$iinenlerden biri, Meclis Ba$kam olursa Evren, Ozal ve bu zatm birlikte ve ardarda olu$turduklan uyum, "devletin siirekliligi"nin, "demokrasi"ye ragmen yerli yerinde durdugunu bir kez daha gosterecektir. Devletimiz siirekli yerli yerindedir, ama bu arada baz1 adaptasyonlar yapmad1g1 anlamma da gelmiyor. Ornegin $U iinlii 1 Agustos Genelgesi, devletimizin gene! olarak tebaasma, ozel olarak da "siyasal mahkum"u olan ki$ilere kar$I -l 970'lerden itibaBirikim 51EYLOL1989


ren revize ettigi , l 980'den beri fiilen uygulamaya soktugu "yeni" dii?fmce tarzmm bir uzanns1, bir omegidir. Yakla~1k 1970'\ere kadar Tiirkiye'deki devlete egemen olan Atatiirkc;:ii ideolojide devlet, kendisini "memleketin efendisi", bir c;:e~it baba gibi goriiyor, "memlekette ya?ayanlan" da 1slah etmeye, kendisine uygun ?ekilde egitip "dogru yol"a sokmaya karar verdigi bir y1gm addediyordu. T1pk1, oglunu biiyiik Ban ~ehirle. rine yollay1p orada egitmeyi isteyen ta?rah bir baba gibi. (:ocuk orada oturup kalkmasm1, medeni bi<;imde giyinip ku?anmas1m, bu arada da ekmegini kazanmasm1 ogrenecek, boylece babasm1 kom~ulan indinde daha itibarh k1lacak, ama aym zamanda babasma minnet ve sayg1 duygusunu da yitirmeyecekti. Kendi yolunu kendi c;:izmek istedikc;:e "baba"dan tokat yiye yiye biiyiiyen "c;:ocuk", 1970'\ere gelindiginde babayla ipleri kopard1. Boylece yeti?tirilmi? bir c;:ocugun ya~ayacag1 tiirden bir ergenlik bunahmma girdi. Babay1, onun dii?iincelerini bir yana anp, koydugu tiim yasaklan c;:ignedi. Kendine ba?ka bir yo! arad1. l 980'de, c;:ocuk karakola dii~iin­ ceye kadar onu di?lerini s1karak izleyen "baba", karakoldan teslim ahrken biliyordu ki, <;ocuk arnk delikanhdir ve babanm ongordiigii yoldan c;:1km1?t1r. Su andaki maglup, kendini suc;:layan sessizligi ile kolu kanad1 kmk, ite kaka baba evine sokulmu?tur, ama kafasmm tiim kan?1khgma ragmen baba vesayetinden kurtulmaya kararhdir. "KiNDAR" BABA, HAYIRSIZ EVLAT

l 980'den soma "baba" bir hayirs1z evlada nas1l davramhrsa oyle davrand1. Arnk egitilip dogru yola sokulacak bir c;:ocuk degil, 1slah1 miimkiin olmayan, o nedenle bumu siirekli siirtiilmesi gereken,

smmdan sopa eksik edilmeyen, akacak kamna, hatta c;:1kacak canma aldm? edilmemesi gereken biri vard1r. , 12 Eyliil'den beri baba evlerine sokulan insanlara i~te bu gorii?le davramld1. "Kag1t iizerinde"ki cezalarla yetinmek elbette miimkiin degildi. Babaya ragmen k i~ i­ lik sahibi olmaya kalk1?ml?, bu yiizden onu kinlendirmi~ olan c;:ocuklardaki o ki?ilik edinme amacmm tiim dayanaklan y1k1lmahyd1 c;:iinkii. Dii~iinme yetisi felc;: edilmeli, onur duygusu ezilmeli, kendine sayg1 ve giiven yok edilmeliydi. Onun ic;:in sorgulamalarda "konu?turma", cezaevlerinde cezamn infaz1 ikincil 6nem ta?1yordu. 0 nedenle sorgularda insanlar dogrudan " konu~ turma " ­ yla ilgisi olmayan, olsa bile insanm etkisini oncelikle ki?ilik degerlerinde hissettigi y1gmla igrenc;: i?kence metodlanndan gec;:irildiler. i?kencede olenlerin bir k1sm1, konu~mad1g1 ic;:in degil, daha bu konu?turma faslma gelmeden kendisine. reva goriilen oz sayg1sm1 y1kmaya matuf tiksinti verici i?kence ko?ullannda herhangi bir ~ey konu~mu ? olmay1 yediremediklerinden direndi ve amac1, her ?eyden once bu direnen ki~ilikleri k1rmak olan sorguculann kabaran vah~eti altmda oldiiruldiiler. Diyarbakir Cezaevi'nde hiicrelerine lag1m suyu salman; zorla bula~1k suyu ic;:irilen insanlara bu muameleyi reva gordiiren duygu, gerekc;:e kindir. Kogu~ duvarlanna "ne muthi Tiirkiim diyene" yazd1nhrken, onlann Turk olmaktan mutluluk duymalan asla ama<;lanm1yordu. Agzmda bula~1k suyuyla, iistiindeki pislikle kendinden igrenmesi, iradesine aykm bir i~ yapng1 ic;:in kendini su<;lamas1 isteniyordu insanlardan. Mamak'ta, bir diidiikle ellerini uzanp, cop yiyip, haz1rola ge<;ip, bir ba~ka diidiikle uygun ad1m yiiriitiiliip, c;:oktiiriiliip, yatmlarak

y1llarca kald1 insanlar. Sadece solcular degil , nasiplerine dii~­ tiigii kadanyla sagc1 tutuklular da kar~1la?t1lar bu Pavlov'un kopeklerine has egitimle. 0 y1llarda iilkeye, ozellikle siyasal suc;:lulann kald1g1 hapishanelere egemen olan zihniyet, kimsenin kendine has bir dav ra m ~ gostermesine izin vcrmemek kararmdayd1 ; <;iinkii bir ki?ilik koruma belirtisiydi bu ve mutlaka ezilmeliydi. Birka<; y1l soma "baba", tam arzu ettigi sonucu alamad1gm1 bilerek, ama kinini de epeyce doyurmu~ olarak 6zel odasma <;ekilirken , kolay altmdan kalkilamayacak bir ders ve rdigini dii ~ii­ niiyordu. Ders ahnd1g1 kesindi, ama onun bekledigi tiirden degildi pek. Oyle ki, 1980 6ncesinin fa~istleri bile M(:P'nin yan -resmi orgam Yeni Dii?iince'de, "i?kencede 50 ki?inin oldiiriildiigiinii ikrar eden" bir devletten, "kopeklerin bile ya~ayamayacag1 yeraln hiicrelerine insanlann anld1g1 cezaevlerinden, gen<;lere hamamb6cegi muamelesi yapilan Metris, Diyarbakir, iviamak'can, dayak ve i~kence yiiziinden yiizde ye tmi~i anne olma imkamm yitirmi ~ gen<; k1zlardan" s6z edebiliyordu. Onca y1l "devletten yana" ve "devlete yard1mc1" olduklan halde onlar dahi -hala "devlete sayg1"y1 terk etmemelerine ragmen- bunlan soylemek zorunda kahyorlarken, SHP'nin genel sekreteri, oliim orucunu siirdiiren mahkumlarla ilgilenen, bu insanlar i<;in c;: 1rpman kamuoyuna terciiman olmak isteyen SHP milletvekillerini "E tipi milletvekilleri" diye etiketleyen espriler yapabiliyor; boylece kendi tipini de ele veriyordu. Oyle anla~1hyor ki, 12 Eyliil'le fa~istlere bile vermek istedigi dersi tam ogretemeye n devlet, ald1g1 dersi unuttugundan ~ iiph e ­ lendigi Deniz Baykal tipi adamlann ?ahsmda teselli bulabilir.

5


ANLAMLI BiR ZAFER

6

Olum orucu, a<;hk grevleri ve bunlarla dayam$ma i<;in yiiriitulen eylemler sonu<;suz kalmad1. Hukumet, devlet geriletildi ve siyasal mahkumlann kald1g1 cezaevlerinde eskisine k1yasla daha ya$anabilir bir durum saglanabildi. Yuzlerce insamn <;ektigi aci, insan takatmm smulanm a$arak surduriilmu$ bir a<;hk grevinin yol a<;acag1, belki de hayat boyu surecek kayiplar, di$ardaki insanlann gosterdigi onca gayret ve <;1rpmma ka~1smda elde edilmi$ bu iyile$tirmeler $Uphesiz <;ok ku<;uk goriinuyor. Arna oyle degil. Ozellikle sosyal ve moral cephesi buyiik ve anlamh bir zafer yaranlm1$lU bu sure<;te. Fiilen kanlanlar, omuz verenler buyiik <;ogunlugu ile sosyalist, sol <;evrelerden, buralara yakm insanlardan olu$uyorduysa da, a<;hk grevleri ve dayam$ma kampanyas1 tum toplumu derinden etkiledi ve heyhalde herkesi bir an i<;in bile olsa kendi hayat ve insani degerleri uzerinden bir hesapla$maya, du$unmeye zorlad1. Polisin 1 Mayis l 989'daki k1y1c1hgmda oldugu gibi bu kez de basmm umulmad1k oranda geni$ k1sm1, her iki olayda da sosyalist sol kesim onde goriinmesine ragmen lehte tavu gosterdi. Bu, toplumun geni$ kesiminin dogru yonlendirildiginde belki de tum Cumhuriyet tarihimizi kapsayacak, elbette ozellikle $U yakm tarihimiz uzerinde daha fazla duracak bir hesapla$maya, bir yeniden du$unmeye ihtiya<; duydugunun gu<;lu bir i$aretidir. Turkiye toplumunun bu tarihle, bu tarih i<;inde $ekillenmi$ kurumlarla ili$kisini sorgulamas1, $imdiye dek bu toplumun du$uncesine ket vurmu$ tum tabulan bir yana atarak serbest<;e tartl$mas1 elzemdir. Her $eyden once kendisini tammas1, halihaz1r durumunun saghkh bir bilan<;o-

sunu yapmas1 i<;in $artt1r bu. Suriiklenir gibi girdigi yeni bir <;agm yepyeni imkan ve sorunlarla yiiklu ortam1 kuruluyorken, altiist olan dunya dengeleri i<;inde yerler yeniden belirleniyorken, Turkiye en azmdan se<;imini belli bir bilin<;le yapabilmek i<;in boylesi bir hesapla$madan ge<;mek zorundad1r. SOSYALiST HAREKET VE TARiHi HESAPLA~MA

Turkiye'de sosyalist hareket, kendi 6zel SOzunu $U ha\iyle onceden olu$turmu$ olarak degil, boyle bir ortam1 te$vik edebildigi ol<;ude, bu ortamm one <;1kard1g1

konular, sorular uzerinden soylemeli, bu siirecin ger<;ekten toplumsal bi<;imde ya$anmasma gayret etmelidir. $u anda kimi hapishanelerde hala yatan, kimi olduriilmii$, kimi maddi-manevi kayiplanyla yuklii olarak tahliye edilmi$, kimi surgiine zorlanm1$ insanlann sirtma fatura edilen "12 Eyliil oncesi" tarih, ya$ananm tiim toplumca ya$amlm1$ bir deney, sorumlulugu, sevab1 ve giinah1yla herkese ait bir sure<; oldugu vurgulanarak, bu genel hesapla$manm ilk perdesi olarak a<;1lmahdir. "Gene! af" bu surecin bir sonucu, ilk uriinlerinden biri olmahdu. •

Cudi'den cudaya dogru! ..

Bilindigi uzere TCnin "tart1$ilamaz" addedilen temel "devlet politikalan"ndan biri de ozellikle Kurtlerle ilgilidir Bu politika, Kiirtleri yalmzca "tek millet"in belli bir bolgede -"Dogu"da- ya$ayan mensuplan olarak tamr. Onlan ayn bir di!, bir kultur, dolay1s1yla farkh bir ulus Olu$turabilecek 6zeiliklere sahip bir topluluk olarak kabul etmeyi pe$inen reddeder. Bu politikanm tarihseltoplumsal ger<;ekligimiz kar$1smda tutunabilecegi tek bir dayanaktan sozedilebilir ancak. 0 da Kiirtlerin, Osmanh imparatorlugu'nu ¡ olu$turan oteki uluslardan farkh olarak, imparatorluktan aynlma, bag1ms1z bir devlet kurma yonunde gii<;lii bir harekette bulunmam1$ olu$land1r. 0 nedenle "Kurtulu$ Sava$1"yla kurulmas1 ama<;lanan yeni devletin sm1rlanm belirleyen Misak-1 Milli, eski Osmanh topraklan iizerinde Kurtlerin ve Tiirklerin

yogun ya$ad1g1 bolgeleri kapsayacak bi<;imde -bugunkii lrak Kiirdistamm da i<;eriyordu- belirlenmi$ti. Kurtulu$ Sava$mdaki bu ittifakm bir nedeni Sevr Andla$mas1yla Dogu Anadolu'nun biiyuk k1smmm kurulacak bir Ermeni devletine tahsis edilmi$ olmas1 ise, 6teki nedeni de Kiirtlerin Osmanh doneminde yan-ozerk bir statiiye sahip olu$landir. Bu, aym zamanda Kiirt egemenlerinin ortak ve bag1ms1zhk yoniinde bir hareket olu$turmay1 pek dii$unmemi$ olu$lanm da a<;1klayabilir. Oysa TC devleti kurulduktan soma bu durum degi~ecektir. Kurdistan bolgesinin yan-ozerk statiisiine son vermeye, merkezi otoriteyi oraya da egemen k1lmaya kararh olan TCnin kurucu kadrosu, bu yolda ilk ad1mlanm atmaya ba$laymca diren<;le kar$Ila$tl. $eyh Sait, Dersim, Agn isyanlanm $iddetle ezen TC devleti, isyan hareketlerinin giderek tam bag1ms1zhk<;1, Kurt milliyetBirikim 5/EYLOL 1989


c;:isi bir c;:izgiye dogru evrildiklerine de tamk oldu. Oysa ba$lang1c;:ta Kiirdistan'm eski ozerk statiisii ile yetinen, taleplerini dini ideoloji ve gerekc;:eler iizerinden ifade eden, milliyetc;:i egilimi golgede ve zay1f hareketler sozkonusu idi. Oysa omegin en son Agn isyanmda tamamen Kiirt milliyetc;:i bir ideoloji ve talepler egemendir. Ardarda gelen iic;: biiyiik isyanm kararh bir $iddetle ezilmesi ve ardlanndan yiiriirliige sokulan sert inzibati tedbirler, iskan kanunlan Kiirt milliyetc;:i hareketi biiyiik olc;:iide sindirdi ve zay1flam1$ olarak yeraltma itti. 1970-li y1llann ba$m~ kadar siiren "huzur ve siikfin" boylelikle saglandi. Burada bir noktanm daha belirtilmesi gerekiyor: ilk Kiirt isyanlan bastmld1ktan soma TC devleti "tek millet" ilkesini yiiriirliige koydu. Bu iilkede kiic;:iiklii biiyiiklii birc;:ok ulusal topluluk oldugunu bilen ve bunlan c;:ogunluk olan Tiirk ulusu ic;:inde asimile ederek tek bir ulus haline getirmeyi amac;:layan bir g6rii$iin iiriinii idi. ~ 'Atatiirk milliyetc;:iligi"nin ozeti budur. Bu $iiphesiz, bir iilkede ya$ayan belli -genellikle c;:ogunluk- ulusu egemen ulus statiisiinde goren, otekilerin varhgm1 kabullenmekle birlikte, onlan kendi ulusal ozelliklerini k1s1tlanm1$ bic;:imde siirdiirecekleri ozel bir c;:erc;:evede ya$amaya mecbur tutan ve haliyle ikinci sm1f tebaa olarak c;:ogu yurtta$hk haklanndan resmen yoksun b1rakan irkc;:1-$0venist bir milliyetc;ilikten farkhdir. Ostelik bu tiir bir milliyetc;:ilik asimilasyonu dogas1 itibariyle reddeder ve ozellikle onlemeye c;:ah$If. Nitekim, Tiirkiye'de fa$ist hareketin ilk $ekillenmeye ba$lad1g1 l 930'lu y1llann sonuna dogru, TC devletinin boylesi bir milliyetc;:ilik anlay1$mI benimsemesi gerektigini ac;:1kc;:a ilan edenler de

vardi. Bunlar devlet ic;:inde de giic;:lii destekc;:ilere sahiptiler. Hala fa$iSt hareketin saygm ideologlan say1lan bu ki$iler, sadece Kiirtleri degil, <;:erkez, Abaza, Amavut, l..az gibi etnik topluluklara mensup olanlann en azmdan kamu hizmetlerinden yasaklanmas1 gerektigini ac;:1ktan savunabiliyorlar, asimilasyonu "kanm bozulmamas1" ic;:in $iddetle reddediyorlardi. "Milliyetler sorunu"nu, iilke biitiinliigiinii gozeterek, ama o iilkcde ya$ayanlann ozgiir geli$imine de en az bunun kadar onem tamyarak c;:oziimlemeyi amac;:layaf! bir ba$ka anlay1$ da pckala miimkiindiir. Bu c;oziimii ~avun;Jiak ic;:in sosyalist olmak da gerekmezdi. Tuta;h bir demokrasi ak~m1, Ul.kedeki ulusal topluluklann kendi ulusal ~zellikleriyle ya$amalanna k1sntama getirmeksizin, ~nlan daha 'geni$ bir cografyada, daha geni$ bir ekonomik-kiiltiirel zenginlik, imkanlar ortammda dogal bir yakmla$maya gotiirecek ko$ullan saglayarak, birarada ya$atmay1 ba$arabilir, bunu kahc1,. doniilmez bir siirec;: haline getirebilirdi. KURTLERiN "KE~Fi"

Ancak bOylesi 路 bir. perspektif ve programa sahip bir ak1m dogmad1 Tiirkiye'de. Bunun ~edeni, sadece TC devletinin degil,'Kiirt sorununun varhgm1, Kiirt kelimesinin telaffuzunu dahi yasaklayan tutumu degildir. Tiirkiye toplumunun l 950'li y1llann ortalanna kadar ic;: mobilizasyonunun az olu$U, toplumu olu$turan c;e$itli etnik, bolgesel topluluklann birbirlerini tammasm1 onlemi$ti. Ancak bu y1llardan itibarendir ki, ekonomik hareketlenme ile birlikte Tiirkiye toplumu kendi bile$Cnlerini gerc;:ek haliyle tammak imkamm edindi. Tiirkiye toplumunun onemli bir k1sm1 ic;:in Dogu, yani Kiirtler l 960'h y1llarda "ke$fedildi". Su var ki, bu

ke$if "Dogu sorunu"nun etnik niteligini en azmdan gerc;ek c;ap1yla gorme imkamm vermeyen bir "ke$if'ti. isyanlardan soma saglanan "huzur ve siikfin" ortammda Kiirt oldugunu soylemekten dahi korkar hale ge'tirilmi$ insanlann $ahsmda, "Dogu sorunu" Atatiirkc;:ii ideolojinin de katk1s1yla yalmzca iktisadi biraz da sosyal bir sorun olarak goriinebiliyordu. Asimilasyon politikas1 amacma epeyce ula$ffil$ gibi samlabilirdi. Ancak, ozellikle l 970'li yillarda bu manzaranm hayli yamlnc1 oldugunu herkes gorebildi. Devlet politikalan ile Tiirkc;:e'nin bolgede oldukc;a yaygm bic;imde konu$Ulur olmasma ragmen, Kiirtliik bilinci canhhgm1 yitirmeden, hatta eskisinden daha belirtik bic;:imde varhgm1 siirdiiriiyordu. Arna bu bilincin siyasal ifadesi biiyiik c;:ogunluk ve onlann sozciileri ic;:in Kiirt ulusal varhgmm tamnmas1, TC ic;:inde kiiltiirel ozerkligin saglanmas1 talebiyle sm1rhyd1 ve bag1ms1z Kiirt Devleti ancak c;:ok kiic;:iik bir azmhkc;:a savunulabiliyordu. Siiphesiz TC devletinin resmi ideolojisi ac;:1smdan durum hie;: de boyle degerlendirilmiyordu. Buna gore ortada "boliicii" bir hareket vard1 ve eger bu hareket $imdilik ac;:1kc;:a "bag1ms1z devlet" demiyorsa etap etap gitmek istedigi ic;:indi. 1970 lerde, Ortadogu'nun birbirine kom$u dart devleti ic;:inde azmhk ulus durumunda ya$ad1g1nm bilincinde olan Kiirtler, bu durumlannm kendi iradeleri d1$mda belirlendigini, bu devletlerin $ekillenmesinde kendi onay ve isteklerinin kaale almmad1gm1 dii$iiniiyor ve kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesini talep ediyorlardi. Bu me$ru hak, o donemde yalmzca sosyalist, Marksist ak1mca prensip degerinde kabul edildigi ic;:in Kiirt hareketlerinin biiyiik c;:ogunlugu

7


kendilerini sosyalizrn i\:inde ifade ediyorlardi. Arna dogald1r ki, programlannda sosyalizmden ziyade bu ezilen-azmhk ulus olrnanm getirdigi sorunlar on planda idi. TC'nin resrni ideolojisi a\:IS!Ildan ise bu durum "bOlOcOlOk" SU\:Unu iki kath i$lernek dernekti. Yine aym ideoloji a\:1smdan l 970'li y1llarda Kurt bOlgesinde "Kurt sorunu"nu bayrak edinen yigmla hareketin ortaya \:IkI$1, yakla$Ik altrn1~ yildu sOrdOrOlen asirnilasyon politikasmm arnacma vannad1g1 ve vararnayacag1 bi\:irninde anla$1lrnadi. ~Ophesi z , boyle bir sonuca vanlrnas1 da beklenemezdi. 'Tek millet" politikasmm gerisindeki rnanuk i\:in yalmzca bu asirnilasyon politikas1 savunulabilir ve sonu\: almarnad1ysa bile aym politika bir kere daha ve de 1srarh bi\:irnde uygulanrnahd1r. 12 EYLOL VE "DOGU SORUNU"

12 Eylol rejirni, "Dogu'da i$te bu \ rnanukla i$e koyuldu. Az once de k1srnen belirtildigi Ozere bu donerne kadarki uygularnas1 i\:inde "AtatOrk milliyet\:iligi", Kurt ulusunun varhgm1 siyasal nedenlerle reddediyor ama onun sosyolojik kOltOrel bir vak1a olarak varhg1m z1rnnen kabul ediyordu. Siyasal bir talebin konusu olrnad1kp KOrtlerin kendi ozellikleriyle ya$arnasma fazlas1yla kan$rntyor, egitirn ve iktisadi geli$rnelerin a\:t1g1 . asirnilasyon kanallan i\:inde 0 ozelliklerin de zarnanla etkisinin azalacagm1, KOrtlerin en azmdan onernli bolOrnOyle \:Ogunluk TOrk ulusuyla kayna$acagm1 urnuyordu. Oysa 1980 12 EylOl'Oyle yOrOrlOge konulan "AtatOrk rnilliyet\:iligi" hayli farkhdu. Art1k sozkonusu olan, kendi siyasi tamrnm1 sosyolojik ger\:ek yerine koyan bir ideolojifl.ir. Yani buna gore sosyo-kOltOrel bir olgu olarak da yoktur KOrtler. 0 nedenle

8

de boyle bir olgunun varhg1 anlarnma gelen her $ey -KOrt\:e diye bir dil konu$rnak, Kiirt\:e isimler ta$trnak vb- "ger\:ege aykmdu". Karda yOrOdOgiinde km sesi \:Ikard1g1 i\:in Kurt denilrni$ Tiirklerden sozeden teoriler, ancak boyle bir anlayi$m varhgmda ciddi ciddi ileri sOrOlebilirdi. Bu bak1rndan 12 Eyliil rejirninin "Dogu"da ozel bir vurgu ile siirdii.rdogo Tiirkliik propagandas1, bOlge halk1 tarafmdan kendi kirnlik ve ki$iligine kar$1 bir rnii.dahale, hatta bir saldm olarak algilandi. l 970'lerde toplurnun ya$ad1g1 siyasalla$rnay1 cezaland1nnaya kararh 12 Eylul yonetiminin bu arna\:la uygulad1g1 ~id颅 detin "Dogu"da bir kat fazlas1yla sOrdurOldii.gii. de gozonOne ahmrsa ; 12 Eylii.l yonetirninin yOrOttOgO bu TOrk rnilliyet\:iligi seferinin bOlge halkmda nas1l bir tepki uyand1nn1~ oldugu kavranabilir. Bu tepkinin boyutlanm ol\:ebilrnek i\:in en anlarnh gosterge PKK olgusudur. PKK VE KURT HALKI

12 Eylii.l yonetirni, her yerde oldugu gibi Dogu'da da "huzur ve sOk\ln"u \:Ok k1sa bir sOrede sagladi. Bu, yonetirnin olaganii.stii. rnaharetinden dolayi degil; toplurnun 1980 EylOl'ii. arifesindeki kaostan b1krn1~ , \:Oktandu bir apolitikle$rne sOrecine ginni$ olmasmdan dolay1 rnii.rnkii.n oldu. Bu nedenledir ki ; 1980 Eylii.l'ii.nde hatm sayihr bir gOce sahip gorOnen PKK $a$1rt1c1 bir kolayhkla dag1t1ld1, militanlanmn \:Ok biiyOk bir k1srn1 gO\:lOk i;ekilrneksizin yakaland1. Bunun boyle olabilrnesinin ozel bir nedeni de PKK'nm o donemde bizzat Dogu'daki halkm ve Tork-Kort solundaki oteki hareketlerin nezdinde en fazla ele~tirilen , antipati duyulan bir hareket olu~uydu . 198081 yih tevkifatlan esnasmda birc;ok PKK rnilitanmm yerel halk

tarafmdan yakalamp gii.venlik giii;lerine teslirn edilrnesinin de kamtlad1g1 gibi bu antipati hayli yogun idi. 1984 yilmda rnilitan sayis1 hayli azalrn1$, kendi yakm i;evresindeki hareketler tarafmdan ozele~tiriye zorlanan ve bunu k1srnen de olsa yaprnak zorunda buak1lan, aynca kendi bii.nyesinde de ~iddet ve korkuya dayah ii; i~leyi~ine kar~1 ciddi bir rnuhalefet ba~gostenni~ bir PKK vard1. PKK'nm 1984 Agustos'unda ba$latug1 silahh rnOcadelenin, yonetirn tarafmdan i!?te bu gii\: dururndan biraz olsun s1ynlabilrnek ii;in sei;ildigi yarg1s1 hii; de yanh~ degildi. Arna bu yarg1 sonraki geli$meler kar~1smda yanh$land1. Daha dogrusu yanh~m1~ gibi gorOndo. Sanmz PKK yonetiminin de i;apm1 hesaplamad1g1 bir faktoriin bii.yOk etkisiyle oldu bu. 12 Eylol yonetiminin "Dogu"da yiirOttOgii politika, PKK tiirO bir harekete duyulmu~ yogun antipatiyi dahi dag1tabilme ba$ansm1 gostenni$ti. Bu 12 Eyliil uygulamalannm yore halkmda yaratug1 duygu ve tepkiler o dii.zeydeydi ki, gei;mi$i unutturabiliyor; PKK'y1 kunanc1 gibi addetmese bile, onu en azm- 路 dan i;ignenmi$ bir onur duygusuna, hii;e sayilm1$ bir ki$ilik bilincine tercOman olan bir hareket olarak gorebiliyordu. 12 Eylii.l yonetiminin izledigi, sonraki ANAP iktidannca da sii.rdii.rOlmesine izin verilen politika, yore halkmm olay ve olgulan degerlendinne tarzmda ciddi bir ba~kala$maya yola\:arak, horlanm1$, a$ag1lanm1~ bir kimlik duygusunu on plana i;1kardi. PKK'nm yore halkma yonelik propagandas1 da dikkat edilirse biiyiik oli;ode bu tema ii.zerine kuruludur. Aruk 1980 oncesinde oldugu gibi bolgenin iktisaden geri buaktmlm1$hg1, somOrOldiigii yolundaki argiimanlar degil, ulusal gurura seslenen, bu gurur ve bilinci yOkseltmeye matuf bir dil Birikim 51E YLUL1989


kullamlmakta ve etkili olmaktadu. 0 nedenle PKK'nm ulusal davaya ihanet ettikleri ya da uzak durduklan gerekc;esiyle bir koy halkmm yansm1 katletmesi samld1g1 kadar iirpertici ve itici bulunmayabiliyor; okul, koprii, i~ arac;lannm imha edilmesi anlams1z bir tahrip gibi algilanmayabiliyor; PKK'nm giivenlik giic;lerine kar~1 saglad1g1 herhangi bir ba~an , pasif ama hay1rhah bir ilgiyle kar~1lanabiliyor. YA TAM BA$ EGME YA DA .. .

$u ana kadar "tart1~1lamaz" etiketiyle bu bolgede yiiriitiilen "devlet politika"s1, ozellikle bunun 1980 sonrasmdaki uygulamas1, bolgenin sosyo-kiiltiirel gerc;ekligini ifade edebilecek tek siyasi hareketin ancak PKK tiirii bir hareket olabilecegi yarg1sm1 oldukc;a peki~tirmi~ goriiniiyor. Oyle ki ~u anda bolgede, dun en azmdan PKK kadar etkili olabilmi~ hareketler neredeyse silinmi~; yani sozkonusu "devlet politikas1", o tiirden hareketlerin varolma ~ansm1 adeta kaz1yarak insanlann oniine ya tam ba~ egme ya tam ba~ kald1rma gibi iki yo! koymu~­ tur. Bu durunida "koruculuk ilk ~1k, PKK ise ikinci ~1k" olmaktadu. BO!gedeki siyasal ve dii~iinsel atmosferin bu durumu kar~1smda, daha once "milli bUtunlugun" saglanmasmda ba~hca arac; ve motivasyon olarak degerlendirilen "I)ogu'nun kalkmdmlmas1" projeleri ve bu ciimleden olarak biiyiik umutlar baglanan unlii GAP projesi, ~imdi aruk beklenen ideolojik-sosyal sonuc;lardan daha farkhlanm da tiiretebilir hale donii~mii~, oyle de alg1lanabilir hale gelmi~tir. "Dogu sorunu temelde ekonomik bir sorundur" ifadesi ve buna dayah bir politikanm gec;erliligi, dun de tartI~­ mah idi, ama ~imdi biisbutun taru~mah hale gelmi~tir . 1989 Agustos'unda askeri bir-

likler Cudi Dag1'm ku~atmaya yoreyle ilgili "devlet politikas1"nm vard1g1 sonuc;lar boyleydi. "Kurt sorunu"nu c;ozmeyi vaad eden bu politika, sorunu c;ozmek ~oyle dursun, onu Tiirkiye'nin giindemindeki birincil onemde ve birincil derecede hassas bir sorun haline getirip b1rakm1~ur. Sorunu c;ozme i~ini b1rakmak niyetinde de degillerdir aynca. Bu da dikkate almd1gmda ~u soylenebilir ki ; ~u haliyle "Kurt sorunu" Tiirkiye toplumunun oteki ba~hca sorunlannm da ic;erigine nufuz ederek, tam bir kilit sorun haline donu~­ ba~lad1klannda ,

mii~tur.

Bunu derin bir kayg1yla soyluyoruz. Sorunun Tiirkiye toplumunun problematigi ic;inde ne tiir geli~melere de yolac;abilecegini az sonra gormeye c;ah~acag1z . Fakat ~u anda daha ·acil bir noktanm alum c;izmek gerekiyor. Epeydir sozkonusu "devlet politikas1"nm yeniden gozden gec;irilmesi yolunda bir kamuoyu olu~­ mu~ durumdadu. Ancak bu, oldukc;a yaygm olmakla birlikte hem1z pasif ve c;ekingen bir olu~umdur . Sezilen odur ki bu kamuoyu "Ordu PKK meselesini hallettikt't'll sonra" harekete gec;meyi tasarlamaktad1r. Arna ordu, PKK meselesini halletmekte gecikince, hatta k1sa vadede halledemeyecegi belli oldukc;a bu kamuoyu rahats1zhg1m ifadeye ba~la ­ m1~ , bu da orduyu rahats1z etmi~­ tir. DEVLET POLiTiKASININ DERiNLE$TiRiLMESi

PKK'ya kesin darbenin vurulacag1 ilam ile ba~laulan Cudi Dag1 operasyonu beklentileri bo~a c;1kannca her iki kesimde de "rahats1zhk" artm1~ur. Yiiriirliikteki "devlet politikas1"nm asli sahibi, yiiriitiiciisii konumunda olan ordunun duydugu rahats1zhk, once Hakkari'deki bir Tugay Komutam tarafmdan,

hemen sonra da bizzat Genelkurmay Ba~kam ' nm agzmdan dile getirildi. Bunlarla ordu, mevcut politikay1 daha da ileri gotiirerek uygulamakta kararh oldugunu bildirdi. Eger bu "derinle~tirilmi~" bic;imiyle mevcut politika siirdiiriiliirse bunun ozel olarak Dogu bOlgesinde ve dolays1z bic;imde tum Tiirkiye toplumunda yolac;acag1 c;ok yonlu korkunc; sonuc;lar da goze almm1~ demektir. Sozculerinin ifadesinden anla~1ld1gma gore ! 'derinle~tirme " iki noktada ongoriilmii~tiir. Birincisi hedef, ikincisi arac;lar bahsindedir. $imdiye dek TC devleti, Kurt isyanlan doneminde bile kar~1sm­ dakileri " dii~man" diye tammlamam1~u. Onlar her ~eye ragmen TC devletinin tebaas1, isyan etmi~ fertleri idiler. Ozerlerine ne denli ~iddetle gidilmi~ olursa olsun " dii~man " diye nitelenmemi~lerdi. Ostelik Genelkurmay Ba~kam "dii~man"1 yalmzca silahh PKK militam ile de sm1rlamamaktad1r. Yorumlayanma gore bolge halk1nm c;ogunlugunun da pekala kapsam1 ic;ine sokulabilecegi bir dii~­ man tarifi yapmaktadir. OTLARI DAHi iMHAYA KARARLI GENERALLER

Nitekim boylesi bir yoruma te~ne olanlar hemen ortaya c;1kular. Hakkari'deki bir Tugay Komutam, "Benim sistemim uyguland1g1 takdirde" diye ilan etti ; "degil insan, ot bile bitmez." Degil insanlan, otlan bile imhaya kararh bu general, bolgede y1llard1r tam yetkiyle davranan ve d1~k1 yedirtmeye kadar her "yol"u deneyen giivenlik giic;lerinin bir s1kmusm1 daha dillendiriyor. Generale gore, biitiin bu yoliann denendigi bolgede "istanbul'da uygulanan kanunlar" uygulamyormu~ . Eger ~imdiye kadar orada uygulanan "istanbul'da uygulanan kanunlar" idiyse, bu zatm istedigi "bolgeye uygun

9


10

kanunlar" yiin1rluge konuldugunda nas1l bir cehennem tablosu ile kar~1la~acag1mq:1 kestirmek zor degildir. Asken sozculerin agzmdan bu ofkeli ve curetkar oneriler dokulurken ulkeyi yoneten "sivil kadrolar"dan ele~tirici "ne oluyoruz" di yen bir ·ses bile c;:1kmay1~1 anlamhdu. Oyle anla~1hyor ki "memleketin gerc;:ek sahipleri" konu~tugunda memleketi sadece yonetenlere susmak du~uyor. "Memleketin sahipleri", devlet tehlikede havasma girdiklerinde "millet"in odemesi gereken faturayi, diledikleri gibi c;:1kartma yetkisiyle konu~abilmekte, bu faturanm "uzerinde ot bile bitmeyen topraklar" olabilecegini fiitursuzca ilan edebilmektedir. Vaktiyle Nikaragua diktaton1 Somoza'nm "devleti kurtarmak ic;:in gerekirse Nikaragua halkmm tumu yokedilebilir" mealinde konu!?tugu bilinir. Anla~1lmaktadu ki; "ba~ans1z­ hk" soylentilerinden rahats1z olup "i~i kokunden halletmeye" azmeden bir havaya giren devlet koruyuculan !?U anda yukarda i~aret edileb zihniyetin pek uzagmda degildirler. lrak devletinin yapng1 kitle katliamlanna, hemen tum bir halkm yurtlanndan kopanhp zorla uzak toplama kamplanna sokulmalanna anf yapan, bunu "c;:ozum" olarak gosteren insanlann eline terkedilmi!?tir "Dogu sorunu". Kurtler yalmzca Dogu'da ya!?am1yor. Kesin oran ve sayism1 bilemiyoruz, ama yakla~1k bir tahminle diyebiliriz ki Tiirkiye'deki Kurtlerin uc;:te birine yakm k1smm1 olu$turan milyonlarca insan aruk ulkenin c;:ogunlugu Turklerle meskfin yerlerinde ya~amaktadu . Aynca buralardaki say1lan giderek artmaktad1r. Gec;:mi~te bu "Ban'ya goc;:" ufak say1lar halinde iken bunlar Kurtlere kar~l itici milliyetc;:i onyarg1lan olmayan Turk halk1 ic;:inde

zamanla eriyorlardi. Arna art1k c;:ogu buyuk !?ehirde kendilerine ait buyuk mahallelerde, semtlerde toplanarak adeta bir cemaat olu~­ turan Kurt topluluklan vard1r. Bu cemaat hali, onun ic;: dayam!?mas1, ula$1m ve haberle!?me imkanlannm c;:ok geli$mesi, bu insanlarda ulusal denmese bile bir cemaat bilincini mumkun hale getirmekte, aynca kopup geldikleri yerlerle duygusal baglanm koruyabilmektedir. Bu insanlann, gerekc;:esi ne olursa olsun, kendilerini bagh hissettikleri bolgede ya~ayan insanlann bir bolumiiniin devletc;:e "du!?man" olarak ilan edilmesi, onlara kar~1 tam bir sava$ ac;:1ld1gmm bildirilmesi kar!?tsmda, kendilerinin de dolayh bic;:imde tehdit altmda olduklanm du~un­ memeleri imkans1zd1r. Benzer bir du~unme tarzmm o insanlarla yanyana ya!?amakta olan Tiirk halk1 ic;:inde de boy vermesi, omegin fa~ist hareket tarafmdan ekilen -ve bu durumda daha fazla ekilecek olan- tohumlann saldugan bir Tiirk milliyetc;:iligi dalgasma yolac;:mayacag1 da arnk soylenemez. "Milletin bolunmezligi" adma surdun1len politikalann bugiin e~igine geldigi nokta amacmm tam z1dd1du. "Millet"i olu~turan unsurlar arasmdaki farkhhklarm, ayn sosyo-kulturel kimliklerin varhgmm kac;:1mlmaz olarak "parc;:alanmayla" sonuc;:lanacag1 sabit fikrinden hareket eden, farkh kimliklerin pekala birarada olabilecegi bir birligi tahayyul bile edemeyen bir anlay1~m iin1nu idi o politikalar. Tahayyul bile edilmiyordu c;:iinku, ancak farkh kimliklerin varhgm1 kac;:m1lmaz parc;:alanmamn nedeni sayan bir sabit fikrin , bu sabit fikirden tureyen bir ideolojinin varhgmda kendini zorunlu, me!?ru gosterebilecek olan bir devlet fikrini temsil ediyor, o devleti korumak, siirdurmek istiyordu.

Su anda Turkiye'de "Kurt sorunu"na ili~kin tavnm net olarak koymu~ taraflardan biri, i$te bu "devlet politikas1"m her ne bahasma olursa olsun surdurmek isteyenlerdir. Bunlann uygulamaya ili~kin baz1 yontemlerini ele~ti­ renlerin buyuk k1sm1 farkh bir c;:ozum perspektifi ileri surmemekte, mevcut genel politikanm GAP, iktisadi kalkmma projeleri gibi tamamlayic1 parc;:alannm verebilecegi olumlu sonuc;:lara bel baglamaktad1rlar. PKK'NIN DEGi~EN DiLi

Tavn net olan ikinci taraf PKK'd1r. Nas1l "devlet politikas1"nm en kan savunuculan, gerekirse toplu bir k1y1m1 goze alm1~ bir anlay1~1 temsil ediyorlarsa; PKK da gerekirse s1rf TC devleti guc;:leriyle Kurt halk1 arasmda degil, dogrudan Tiirk halk1yla Kiirtler arasmda kanh bir bogazla~may1 da goze alm1~ bir miicadele anlay1~1 ve ideolojisini temsil etmektedir. Nitekim PKK vaktiyle "Kurt sorunu"yla ilgili olarak ezilen ulus kurtulu~ hareketlerinin klasik soylemini kullamr ve bunun gerektirdigi bic;:imde, miicadelesinin "ezen" statudeki ulusa kar!?l degil, o ulusu da bir bic;:imde ezmekte olan devlete kar~1 yoneltilmi~ oldugunu ifade ederdi. Oysa !?imdi dil hayli degi~mi~, sosyalist, Marksist gon1!?iin kullanmaktan titizlikle kac;:md1g1 milliyetc;:i bir diskura girilerek "mucadele hedefinin suf 'devlet'le smuh olmad1gm1 kuvvetle ima eden" bir ideoloji i~lenmeye ba$lanm1~tu.

Vakit c;:ok gee;: olmadan; Turkiye toplumunun kilit sorunu haline gelen, getirilen "Kiirt sorunu"nda yukarda ozetlenen Zit kutupta, ama hayli ortak bir mannkta birle~mi!? iki tavnn kar~1smda alternatif olacak giic;:lu bir tavnn olu~­ turulmas1 tarihi bir gorev ve yiikumluluktur bugiin.

Birikim 51EYLOL1989


$

c

s

N

F

Tiirkiye sosyalist hareketinin i:;;i;:i sm1fi ile ili:;;kisi ba:;;mdan beri "sorunlu" olageldi. Bu daha ziyade; ili:;;kinin zayifhgmdan, hatta yok denecek kadar azhgmdan dogan bir sorundu. Belli bir doneme kadar bu zaaf "objektif ko:;;ullara" -iilkenin azgeli:;;mi:;;ligi, yasal engellerin i;:etinligi vb- baglanabiliyor, dolay1s1yla "kendi tutumumuz"u sorgulamak geregi pek duyulmuyordu. Daha sonra, -ozellikle l 970'li yillarla birlikte- aym zaaf bu kez tutumlanmizm sonucu olarak ele almmaya ba:;;land1. Belli bir sanayile:;;me diizeyine varm1:;;, yasal engellerin fiilen neredeyse gei;:ersizle:;;mi:;; oldugu l 970'lerin Tiirkiye'sinde, genel olarak hareketin ve tek tek her egilimin neden hala yeterli ve istenir nitelikte bir i~i;:i sm1ft destegine sahip olamad1g1, sm1fla kayna:;;amad1g1 sorusu giindeinin tlk sualannda tarn:;;1hr oldu ... Ayn1 yillarda ise Avrupa'da sosyalist hareket-i:;;i;:i s1mf1 ili:;;kisi tamamen farkh bir baglamda yeniden tart1~1lmakta idi. Tiirkiye'de degi~ik egilimler, sosyalist hareketin gei;:mi:;;le k1yaslanamayacak derecede artm1:;; bir i:;;<;i sm1f1 destegi olgusu kar~1smda, bu destegi daha da artlirmanm ve diizeyini yiikseltmenin yollan konusunda tarn~1yorlarken; Avrupa'da tersine giderek azalmakta olan bir i:;;i;:i s1mfi destegi tarn:;;malann olgusal temelini olu:;;turmaktayd1. Bau Avrupa'da sosyalist-komiinist partilerin i:;;i;:i sm1f1yla olan gelenekselle:;;mi:;; baglan giderek gev~emekte, Dogu Avrupa'da iktidardaki komiinist partilere kar~1 ciddi bir i~i;:i smif1 muhalefeti dogmakta idi. l 970'li y1llann Tiirkiye 505yali5t hareketi, bu olgulan gormiiyor degildir, ama bunlan kendi taru:;;ma51 baglammda degerlendiriyor, ona gore tahlil ediyordu. i:;;i;:i 51mfmm devrimci potan5iyeli ve 5osyalizmin temel dayanag1, giicii oldugu konu5unda aym gorii:;;te olan Tiirkiye sosyalist hareketinin tum egilimleri, i:;;i;:i 51mfi ile ili~ki konusunda iki ana kampa bOliinmii~tii. Birincisi,

v

E

s

0

s

y

A

L

z

M

kendilerine devrimci diyenlerdi ki ; bunlar aralanndaki farkhhklara ragmen, i:;;i;:i 5m1fmm daha ileri bir 5iya5al bilini;: ve daha 5ert, hatta ke5in 5onui;:lu miicadele bii;:imleri uygulamaya doniik orgiitlenmelere te:;;vik edilmesini savunuyorlar, i:;;i;:i 51mfi ii;:inde bu dogrultuda bir i;:ah:;;ma yiiriitiiyorlard1. Bau ve Dogu Avrupa'daki i~i;:i 5m1f1 de5teginin azalma51 olgu5unu da bu tiir bir per5pektifin terkedilmi:;; olu:;;una bagliyorlar, olayi i~i;:i 51mfmm pasifist, revizyoni5t politikalardan uzakla:;;ma5I veya bu politikalann da etkisiyle apolitikle:;;me5i olarak gqriiyorlard1. Tiirkiye'de i:;;i;:i 5m1fi ii;:inde kendilerinden 5ayica i;:ok dal")a fazla etkinlik kazanm1:;; olan egilimleri de aym "revizyoni5t, pa5ifi5t" 51fauyla amyor, i:;;i;:i 51mf1 ile geri;:ek devrimci, 505yali5t hareketin birle:;;me5i oniinde ciddi bir engel olarak goriiyordu. 1980 5onra5mda biri;:ok egilim, gerek kendi ozele~ti足 ri5ini yaparken, gerek5e genel so5yali5t hareketin hatalanm 5ualarken, i:;;i;:i 5m1f1 ile ili:;;kinin yeter5izligi nokta5m1 ozellikle belirtmekteydi. Bu yeter5izligin giderilme5i ana sorun olarak goriilmekle birlikte, na51l a:;;1lacag1 konu5unda ileri 5iiriilen gorii~ler hii;: de yeni 5ay1lmazlar. Geri;:i gei;:mi:;;te 5endikalar ii;:inde i;:ah:;;1hrken demokratik kurallara pek dikkat edilmedigi, buralarda farkli gorii:;; ve hatta inani;:lara yer verilme5i gerekirken buna pek uyulmad1g1 yolunda olduki;:a genel bir te5bit yap1larak 5endika ii;:i demokra5inin zorunlulugu vurgulamyor, hatta kimileri bunu "i:;;i;:i 5m1f1 parti5i"nin i;:ogulcu olma51 gerektigi nokta5ma kadar uzauyor5a da; dikkati i;:eken husu5, 5orunun yine 1980 6nce5inde oldugu gibi "505yali5tlerin tutumu ne olmah" bazmda ele ahmyor olma51d1r. Yani, 5o5yali5t hareket ile i:;;i;:i 5m1f1 ara5mdaki ili:;;kinin zay1f veya yeter5iz diizeyde olu:;;unun sebebi "bizim tutumumuz" olarak goriilmekte, na51l bir tutum 50ru5unun cevab1, degi:;;ik orgiitlenme 6nerileri ve i;:ah~ma usulleri arasmdan aranmaktadu.

11


Oysa konuyla ilgili olanlann bildigi iizre, uluslararas1 planda bu sorun as1l olarak "nesne"nin kendisinin degi~tigi tesbitinden yola c;1karak, bu degi~imin c;ap ve niteliginin anla~tlmas1, "olc;iilmesi" bazmda konuyor ve "bizim tutumumuz ne olmah" sorusu ancak bundan sonra ve bir 6nceki evrede yap1lan belirlemeler iizerine oturculuyor. Tiirkiye'deki tam$malarda her $eyden once sozli edilen bu "i$c;i s1mfmdaki degi$im" konusu bir boyuc olarak yer alm1yor ya da yeterince iizerinde durulmuyor. ikinci olarak i~c;i ve sosyalist hareketin ic;inde yer ald1g1 toplumda da onemli degi~imler ya~and1g1, omegin "yeni toplumsal hareketler"in ciddi hirer olgu olarak ortaya c;1ktiklan o tartl$malarda mutlaka gozoniinde tutuluyor. Toplumsal, dola}'ls1yla siyasal ko~ullardaki bu degi~iklik sosyalist hareketin i$c;i hareketi ile, her ikisinin toplumun kalam ile ili~kilerinin en azmdan eskisinden ~u veya bu olc;iide, bic;imde farkh olacagm1 duyuruyor. Dahas1; okuyacagm1z Hobsbawm'm yaz1smda da deginildigi iizre c;ok daha geni$ c;apca bir degi~imin sozkonusu edilmesi gerektigini dii~Ondiinen belirtiler var. Kimileri Hobsbawm gibi ilk planda, bir anlamda "c;ag degi$imi" olarak nitelenen $eyi dogru tammlamak gerektigini ileri siiriiyorlar. Sosyalist hareket-i~c;i sm1h ili~足 kisini bu tammlamadan c;1kanlacak sonuc;lar 1~1gmda dii$iinmek ve yeniden "diizenlemek" gerektigini savunuyorlar. Okuyacagm1z yaz1larda da goriilecegi iizre, bu haliyle uluslararas1 planda siiren tartl~ma ; "i$c;i s1mfr" camm1nm ic;erdigi ~eyi yeniden analiz etmenin yams1ra ; "i~c;i sm1fmm devrimci rolii"nii, "asli giic;" fonksiyonunu yerine getirebilme vashm, onun "insanhg1 kurtaracak sm1f' olma gorevini caru~maya ac;an bir 6zellik ta~1maktad1r. Bizde bu tamm ve kavramlann taru~may1 gerektinneyecek derecede otunnU$ oldugu, bunlann saglamhg1 konusunda cam bir inancm varoldugu herhalde soylene-

mez. Arna bunlara ili~kin tabulann giic;liiliigii, o nedenle de tam~ma konusu etmeye yana~1lmad1gi bir vakiad1r. Yaymlad1g1m1z iic; yaz1da yazarlar birbirlerinden c;ok farkh, yer yer kar~lt g6rii$ler ileri siinnekle birlikte en azmdan boylesi cabulardan uzak bir anlay1~ ic;indedirler. Ve konunun hayati onemi nedeniyle zorunludur da bu. Suphesiz her iic;ii birden tam$manm ic;erdigi ve ic;ermesi gereken tum boyutlan yans1tlyor degil. Bunlara eklenecek birc;ok inceleme, analiz yaz1s1 daha vard1r ya da dii~iiniilebilir. Birikim elinden geldigince sonraki say1lannda da konuyla ilgili yeni yazilar ya}'lnlay1p bu eksikligi gidenneye c;ah~acakur. Belinmeye gerek yoktur ki 6teki yaym organlannda c;1kacak yaz1lar da bu tani~足 mamn zengin ve verimli olmasm1 saglayabilecektir. Yine belirtmeliyiz ki, okuyacagm1z lie; yazmm her biri, degi$ik bir baki~ ac;1s1m, farkh g6rii$leri temsil etrnekle birlikte, tiirlerinin en yetkin 6mekleri sa}'llamazlar. Her iic;ii de ingilizce liceratiirden alman bu yaz1lar, biiyiik olc;iide "Bau"ya ozgii bir problematik ic;inde konuyu ele alan, hatta baz1lan daha ziyade ingiltere deneyi g6z6m1nde cutularak dii$iiniilmii~ yaz1lard1r. Ancak buna ragmen, anlatilanlar, "bizim ko~ullanm1z farkl1" mazeretinin ardma gec;ip kulak arkas1 edilemeyecek denli onemli ve ciddi te$hisler de ic;ennektedirler. Bunlann dayand1klan olgulan daha farkh cammlayabilir, 6nerdiklerinden daha farkh politik 6neriler getirebiliriz. Su anda dii$iilecek en ciddi yamlgi, onlann tam~mada on plana getirdikleri olgulan, "bizim gerc;ekligimizde durum hie; de boyle degil" gibi goriinii$te makul bir gerekc;eye s1gm1p bir yana b11akmak, genel konuyu ~u andaki "gerc;ekligimiz"e indirgeyerek, onunla s1mrlayarak tarll~mak olur. "Gelecegimiz" ~iiphesiz $imdi "onlar"m ya~ad1g1 gibi olmayacakur, ama o anlaulanlann bizim gelecegimizle, c;ok da uzak olmayan gelecegimizle ilgili kimi olgulan haber verdigi de bir gerc;ektir.

12 Birikim 5 / EYLUL 1989


i~\:i s1n1fin1n kendinde

devrim bilinci /

OMER LA~iNER

Daha once de, ornegin Birikim'in ilk say1smdaki "Yeniden Sosyalizm ve Sosyalizmde Devrim" ba~hkh yaz1da da ozellikle i~aret edilmi~ti, ~imdi, bir kez daha vurguluyoruz: Uluslararas1 Sosyalist Hareket, diinya gorii~iine temellik eden, soylemini ve eylemini yonlendirip diizenleyen hipotezler nedeniyle buhrandadir. Devrim stratejileri, eylem metodlan ne denli farkh olursa olsun, kendisini Marksist sayan hemen tiim egilimlerin taru~足 masiz kabullendikleri bu temel hipotezlerin "klasik" ic,:eriklendirilme, anla~1lma, yorumlanma tam ile bu hipotezlerin tammlad1g1, iizerinde ongoriide bulundugu olgular arasmda ciddi bir uyars1zhk, hatta c;eli~ki vardir. 1970'lerde en uc; noktasma varan buhran, bu durumun go.riillI\.eye ba~lamas1 ile birlikte ortaya c;1km1~t1r. Yine c;e~itli vesilelerle ifade edilmi~ti ki; sosyalizm hareketi bu sorunu gereken ac,:1khkta oniine koyup taru~足 maya cesaret bile edememi~tir. <;:unkii bir hipotez, teori olgularla, deneyle uyu~mad1gmda degi~tirilmek zorundad1r. Sosyalizm hareketine egemen dii~iinii~ tarzma gore ise sozkonusu hipotezler sosyalizmin, sosyalist olmanm alamet-i farikas1d1rlar. Onlann olgularla uyu~mad1gm1, pratikte dogrulanmad1klanm, imaya tevessiil etmek dahi sosyalizme kar~1 i~lenmi~ en biiyiik suc,:tur. Bu suc;u i~lememek ic;in bulunan yo! bir c,:e~it hile-i ~eriyye yapmakur. Sozkonusu temel hipotezlerle olgular arasmdaki "ac;1k", ek tezlerle kapaulmaya c,:ah~1lmakta, o zamana kadar o temel hipotezlerin dogrultusunda yiiriitiilen "miicadele bic;imi" yerine, aruk o ek tezlere gore belirlenmi~ bir "miicadele bic;imi" ile "sonuc,:" almmaya c;ah~1lmaktadir. Nitekim, l 960'h ve l 970'li y1llarda or. ta ya c;ikan say1s1z egilimin her birinin kendine mahsus bir ektezi vard1. Soyleminin ve eyleminin karakteristigini buradan ahyor ve aynca "bu donemde" veya "bu ko!?ullarda" sosyalist, Marksist ya da devrimci olup olmamanm belirleyici k1stasmm o tezi kabul edip etme-

meye bagh oldugunu iddia edebiliyordu. Sosyalizmin ana tezlerine ait olmas1 gereken bu belirleyici k1stas olma vasfi, sozkonusu ek tezlere atfedilince, bir siire soma her egilimin yalmzca kendisini "hakiki sosyalist veya devrimci" sayd1g1 otekileri de kendine yakmlik derecesine gore fa~iste kadar varan s1fatlara lay1k gordiigii ideolojik-teorik kaos ve belirsizlik ortam1 kac;imlmaz olarak dogdu. "MARKSiSTLERiN BiRLiGi"

Simdi, boylece vanlan bir agir yenilgiden ve hic,:bir egilimin "olgular beni dogrulad1" diyemeyecegi bir duruma vanld1ktan soma, birc;ok egilim, 1980'lere kadar kendini karakterize etmi~ ozel ek tezlerini geri plana itip, hatta bunlardan vazgec,:ip oteki egilimlerle sosyalizmin ana hipotezleri bazmda yeniden biraraya gelmenin, buradan ba~lay1p yola koyulmanm gerekli oldugunu dii~iiniiyor. Eski tezlerinde hala 1srar eden ve kendini merkez almay1 siirdiiren birkac,: istisna egilimin d1!?mda diiniin ba~hca egilimlerinin her birinin "Marksistlerin birligi"ni saglama amac,:h bir projesi var. Marksist kimdir, diye soruldugunda ise verilen cevap a!?ag1 yukan ~oyle: Sosyalizmin bir smif; i~c,:i sm1f1 hareketi oldugunu kabul eden, sosyalizmle i~c;i sm1fi arasmdaki dogrudan ili~kiyi va'zeden ve ac,:1klayan klasik hipotezi ~arts1z benimseyen ve eyleminin temeline koyanlar Marksisttir. Bu asgari ~artur. Her Marksist bu temeli tartl!?mamak ve bununla c,:eli~kiye dii~memek kayd1yla c,:e~itli konularda farkl1 gorii!? ve onerilere sahip olabilir. Bu "kaynaga donii~" arzusunun c,:ok ~eyi halledecegini ve burada birle~en c,:abalarla sosyalist hareketin kar!?Ila~t1g1 ukanmamn a~1lacagm1 uman hayli geni~ bir c,:evre vard1r. Bu te!?ebbiislerin ta!?1d1g1 iyi niyeti teslim etmekle bir-

13


likte sosyalizmin buhramm a?makta ba?anh olacag1m ne yaz1k ki soyleyemiyoruz. (iinkii bu tiir platformlar, kaulanlarda ongordiikleri ilk ve temel ?art nedeniyle oylesi bir ba~anmn 6niine ilk ve a~1lmas1 giic; engeli bizzat koymu~ durumdadular. Bu en azmdan buhram a~a足 cak bir teorik perspektifin olu?turulmas1 bahsinde de bilhassa gec;erlidir. (iinkii as1l yap1lmas1 gereken, "tartl?Ilmaz" denilenleri ozellikle taru~makur. Buhram a~a足 bilme imkan ve umudu yalmzca buradad1r. One siiriiyoruz ki bunu yapmaya cesaret edemedigimiz ic;indir ki buhran dogmu$tur. Marksizmle, sosyalizmle ozde~le~足 tirdigimiz o hipotezlerin klasik ic;eriklendirme ve anlamland1rma tarzm1 sorgulamad1g1m1z ic;in c;oziim yolu bulamam1?JZ ve sonuc;ta bugiin ya?anan her cephedeki c;okii? durumuna varm1~1zdu. Ozetle ?unu anlatmak istiyoruz: Bugiin gelinen noktada sosyalizm ve i?c;i sm1f1 ili~kisi kesinlikle yeniden ele almmah ve tart1?1lmahd1r. iS<;:i SINIFl-SOSYALiZM iLiSKiSiNE iKi YAKLASIM

14

Siiphesiz "tartl~ma" sozciigii, birc;oklannm aklma hemen sozkonusu ili~kiyi reddeden veya art1k gec;ersiz oldugunu ya da 6nemini yitirdigini one siiren gorii~lere kulak vermemiz gerektigi anlamm1 c;agn?Urabilir. Oysa az soma ac;1klamaya c;ah~acag1z ki burada onerilen ~ey, bu ili?kiyi sosyalizmin, olmazsa olmaz ko~ullanndan biri sayan ama bunu yerle~ik anlay1~tan daha farkh, hatta bamba?ka bir manuk silsilesi ic;inde dii~iinen yakla?1mlar Ozerinde kafa yormaktir. Gec;erken belirtelim ki; i?c;i sm1fmm devrimci vasfm1 -varsa bile- amk yitirdigini one siiren ve TOrkiye sosyalist literatiiriinde "elvedac1" diye nitelenen gorii? sahipleri, aslmda i?c;i s1mti.-devrimsosyalizm ili?kisini, bilinen "klasik" ic;erikle kuran ve bunun hala gec;:erli oldugunu savunanlarla aym problematik, aym manuk diizlemi ic;indedirler. 0 "elvedac1"lar, "klasik" yakla?Imm i~c;i sm1ti.nm devrimci olu? nedeni olarak gosterdigi argiimanlara bakmakta, "devrimci" olma nedenlerini bunlardan ibaret gormekte ama olgulan kamt gostererek o nedenlerin amk gec;erli olmad1g1m, dolay1s1yla da i?c;i sm1ft ile devrim ve sosyalizmin "dogal" ili?kisinin art1k gec;ersiz oldugu sonucuna varmaktadular. Ancak bir ucunda "ortodoks"lann, obiir ucunda "elvedao"lann bulundugu bu problematik, devrimci vasf1 c;ok ku?kulu bir "sosyalizm" anlayi~ma ozgii olabilir. i~c;i sm1f1 ile devrim ve sosyalizmin bagmt1s1m ic;inde dii?iinOp kurabilecegimiz yeni yakla?tmlar miimkiindiir ve bunun ic;in modem sosyalizmin kaynagmdaki teorik miras zengin bir ba~lang1c; noktas1 olmaya yeter. Yaygm ve ortodoks yakla?tma gore: i~c;i sm1ft kol emekc;isi olarak iiretim arac;lannm miilkiyetinden yoksun oldugu ic;in "sermaye"yi temsil eden burjuvazi tarafmdan somiiriilen, biitiin sorunlan yoksunluktan ve somiiriilme durumundan kaynaklanan bir sm1ftu. Ana

sorunu olan somiiriiden kurtulmak ic;in iiretim arac;lanmn 6zel miilkiyetinin sona erdirilmesind ~ n ba?ka c;1kar yolu yoktur. Biitiin oteki toplum kesimleri ~u veya bu derecede ozel miilkiyet sahibi olduklan veya c;1karlan ozel miilkiyetle c;akt?abildigi ic;in hemen yalmzca i~c;i sm1ft kapitalist iiretim tarzmm temel kurumu olan -iiretim arac;lan iizerindeki- ozel miilkiyetin kaldmlmas1m "dogal olarak" talep edebilir. hc;i sm1fmm tarifinden dogan bir zorunluluktur bu . Dolay1s1yla ozel miilkiyetin ortadan kaldmlmas1 anlammda devrim, i~c;i s1mfmm ic;:sel bir talebidir ve o nedenle de devrimcilik i~c;:i sm1fmm dogasmda var olan bir niteliktir. Ancak i~c;:i sm1fmm bu niteligini ke~fetmesi , bunu bilince c;1karmas1 kolay degildir. (iinkii o, verili , kendiliginden ideolojisi ic;:inde sermayeyi emekten ayn ve zorunlu bir kategori olarak goriir ve bu nedenle ona iiretim ve dolay1s1yla payla~1mda belli bir pay tamr. Oysa i~c;i sm1ft, kendisine "d1~ardan " verilen -c;iinkii buna ili~足 kin bilgileri kendi alanmdan edinemez- bilinc; sayesinde kavrayabilir ki; aslmda sermaye de, onun en onemli parc;asm1 olu~turan iiretim arac;lan da birikmi~ ve kar~1hg1 odenmemi~ emeklerin iiriiniidiir. Dolay1s1yla onlann iizerinde burjuvazinin degil, emegi temsil eden tarihsel-toplumsal kategori olarak i~c;i sm1fmm hakk1 vard1r. Bu bilinc;ten hareketle i~c;i sm1ti. hem "emege adil iicret" talep eden sendikalist, reformist yakla~1m1 a~ar ; hem de somiiriiden kurtulu~un ancak siyasal iktidan ele gec;irmekle mumkiin olacagm1 kavrar. Sm1f bilinci boylece siyasal bilinc; olur. Bu siyasal bilincin geregi olarak da, kendi bag1ms1z siyasal partisini olu~turmak ve bununla iktidan, devleti ele gec;irmeye c;ah~makla yiikiimliidiir. Ozetledigimiz bu ortodoks yakla~1mda ilk dikkati c;ekmek istedigimiz nokta; purada i~c;inin yerine getirdigi fonksiyonu degil, bunun kar~1hgmm ne olmas1 gerektigini dii~iinerek bilinc;leneceginin esas almm1~ olmas1du. i~c;inin yerine getirdigi kol emegi fonksiyonu sorgulanmak ~oyle dursun, i~c;i sm1fmm erdem kaynag1 gibi gosterilebilmektedir. "Degeri yaratan emektir" slogam altmda kol emegi kutsamr ve "iireten biziz, yoneten de biz olmahy1z" formiilii ile siyasal bilinc; yonlendirilmeye c;ah~1hr. Dikkatle dii~iiniiliirse goriiliir ki; i~c;i sm1ti.nm bu devrimci denilen sm1f ideolojisi; ~imdiye kadarki tarihte egemen sm1f konumunda bulunmu~ sm1flann ideolojile.rinden ic; yap1 itibariyle hie; de farkh degildir. Onlarda da egemen sm1f(lar) yerine getirdikleri fonksiyonu olumlar ve toplum ic;in en gerekli ve iistiin fonksiyon oldu'gunu esas ahrlar. Buradan hareketle de yonetimin v'e egemenlik hakkmm kendilerine ait oldugu sonucuna vanrlar. Ve zaten gene! bir kural olarak, egemen sm1ti.n ozel ideolojisi, o sm1fm ic;inde yer ald1g1 iiretim tarzmm kahc1hg1 varsayim1 iizerine kurulmu~ gene! ideolojinin bir Birikim 51EYLUL1989


bi<;imi, onun sozkonusu sm1fm fonksiyonunu kahc1 ve ba~at gosteren halidir. Ge<;erken belirtelim ki aym iiretim tarz1 ve aym genel ideoloji i<;inde o iiretim tarzmm bir ba~ka sm1fJ, egemen olana kar~1 kendi fonksiyonu\ nu ustiin, onunkini gereksiz veya kendisi tarafmdan da 'l'ekala iistlenilebilir bir fonksiyon olarak addeden bir ideoloji geli~tirebilir ve buna dayanarak sozkonusu egemen sm1fi devirmeye, hatta yoketmeye te~ebbiis edebilir. Yani herhangi bir iiretim tarzma has gene! ideoloji sadece ozel bir sm1fin veya ziimrenin egemenligini me~­ ru ve miimkiin gostermez. 0 nedenledir ki; ornegin "feodal iiretim tarz1"nda <;ogunlukla toprak sahibi asillerin egemen sm1fkonumunda olduklan toplumsal formasyonlarla ka~1la~makla birlikte; ruhban ziimresinin veya C::in'de oldugu gibi bir tiir biirokrasinin iktidar konumunda daha ba~at goriindiikleri toplumsal formasyonlar da goriiriiz. Ve yine kahc1 olamamalanna ragmen serf-koyliilerin bu sm1f ve ziimreleri devirerek bir tlir koylii sosyalizmi kurabildiklerini de gormekteyiz. Burada onemli olan gene! ideolojinin butlin bunlan miimkiin gosteren i<;erikte olu~udur. Ornegin soziinu ettigimiz e~itlik<;i koylii hareketlerinin ozel ideolojisi, donemlerinin ge<;erli .-genel- din ideolojisi i<;inde kalmarak, hatta o gene! ideolojinin "en dogru" anla~1lma bi<;imi oldugu iddias1yla olu~turula­ bilmi~tir.

Ekleyelim ki; ornegin bu koylu sosyahst hareketler, mulkiyet ili~kisini tersine <;evirdikleri, mevcut iktidan ala~ag1 edip ellerine ge<;irdikleri halde, ancak kavramm dar anlam1yla "devrim"dirler. ideolojileri de oyle. Bunlann kahc1 olamamalan, d1~ gii<;ler nedeniyle degil <;ogunlukla kendi i<;inde "yozla~arak" , bu "devrim"in oncesindekine benzer bir yap1lanma iireterek bir anlamda "geriye donmeleri" bu yiizdendir. C::unkii, Marx'm-titizlikle belirledigi gibi ger<;ek devrim, iiretici gii<;lerde, dolayis1yla iiretim ili~kilerinde yani sonu<;ta uretim tarzmda meydana gelen nitel degi~im­ den kaynaklanan, bunun iiriinii olan bir geli~medir. Oretici fonksiyonlann bamba~ka hale gelmesi, ornegin eskiden i<;i<;e olan bir fonksiyonun ayn~mas1 ya da bunun tersini mumkun ve zorunlu gosteren·bir iiretim anlayi~ma vanlmas1, ancak boylesi bir anlay1~m harekete ge<;irebilecegi veya ~leyebilecegi kaynaklann zuhuru halinde, varhk ko~ulunu burada goren ve dinamizmini buradan alan insan topluluklanmn varhgmda bir devrimden soz edilebilir ve bunu ifade eden bir ideoloji devrimcidir. Devam etmek iizere "ortodoks" yakla~1mm i~<;i sm1fi ve devrim iizerine soylediklerine donelim. Bilindigi lizre bu "onodoks" yakla~1m, sosyalizmin kapitalizmin geli~tirdigi iiretim diizeni iizerinde, onu <;ok daha verimli k1lacak bi<;imde diizenleyerek kurulacag1m ongoriir. Serm~yeyi temsil eden burjuvazi hari<; tiim oteki sm1f ve ziimreler kapitalist iiretim tarzmda i~lev-

leri neyse onu aynen siirdiireceklerdir. Burjuvazinin yerine getirdigi iiretim ara<;lanm ve kaynaklan diizenlemek ve yonlendirmek fonksiyonu -i~i;:i sm1fi, toplum veya devlet "adma"- ozel bir aygH -ornegin plan!ama orgiitii ve parti- tarafmdan iistlenilecek, en iyi halle o aygitlarda i~i;:iler de temsilci bulunduracaklard1r. Gene! olaraki~i;:i sm1fmm yerine getirdigi fonksiyon degi~memi~­ tir. Ve zaten sozkonusu yakla~1m o fonksiyonun degi~­ mesini ne ongormektedir, ne de bunun degi~mesi gerektigi yolunda bir d~iinceye sahiptir. Aksine daha once de i~aret ettigimiz gibi o fonksiyonu yiiceltmekte, i~i;:i sm1fma bu fonksiyonuyla ovunmesini, bunu bir erdem gibi gormesini ogiitleyen bir "bilin<;" sunmakta, bu bilini;:le iktidan devirmesini istemektedir. i~i;:ilerin sosyalizmde kol emek<;iliginin yams1ra ozyonetim diizenlemeleri ile kendi i~letmelerini yoneteceklerini, dolay1s1yla ek bir fonksiyon daha iistlendiklerini one siiren ortodoks yak1~1mm oteki bir varyanu da i;:ok farkh bir durum yaratamaz. Oretim tarzmm ii;: manug1 geregi, bir sure soma i~<;iler kendi "asli fonksiyonlan"yla, kol emegiyle yetinmek zorunlulugunu duyar, burjuvaziden ald1klan yonetme fonksiyonunu ya kendi i<;inden i;:1kan elitlerine veya onlarla birlikte bir uzmanlar ziimresine devrederler. Tarihf omekler, deneyler ortadad1r. Ozerinde kapitalizmin geli~tigi, ortodoks yakla~1mm "rasyonelle~tirerek" iizerinde sosyalizmin kurulacagm1 iddia ettigi iiretim tarzmda ba~ka tiirliisu zaten miimkiin degildir. C::iinkii kapitalizme tekabiil eden bu iiretim tam, oncekilerden farkh olarak bir "geni~leyen yeniden iiretim" siirecidir. Daha onceki iiretim tarzlannda iiretimi fiilen ger<;ekle~tirenler, yalmzca basit el emegini degil, iiretim arai;:lannm, iiriinde kullamlan malzemenin ve iiriiniin hilgisini de temsil etmekteydiler. Oretim arai;:lanyla, iiretim gli<;leriyle ve iiriiniin te~ekkulii ile ilgili bilgi hemen yalmzca onlarda idi. Oriin tiiriiniin ve miktanmn hemen hemen degi~medigi dongiisel iiretim diizenleriydiler. Oysa kapitalizme tekabiil eden liretim tarzmm karakteristigi iiriin tiiriiniin, miktannm ve iiretim ara<;lannm nicelik ve niteliki;:e geli~mesidir. Bu dinamik bilim ve teknolojinin bir iiretim giicii olarak devreye girmi~ olmasmm sonucudur. Ve fiili iire'ticinin bu iiretimle ilgili bilgi fonksiyonu amk dogrudan iireticiden aynlm1~, hatta kopmu~tur. Diiniin, eliyle ve eline gore ~ekil verdigi iiretim arai;:lan gitmi~, bilgisiyle ona egemen oldugu donem kapanm1~; yerine, sahip olmad1g1 bir bilgi tiiriinii (bilimi) temsil eden, onun eseri olan ve fiili iireticiyi kendine uymaya mecbur eden, onun emegini ~ekilleyen iiretim arai;:lan gelmi~tir. Diin iiretim aracm1 ve iiriiniinii geli~tirdiki;:e kendi iiretken vasfm1 geli~tirdigini bilen insan, bir fabrika i~<;isinin ~ahsmda iiretim arai;:lan ve

15


urunler geli~tik<;:e kendi uretici vas1flanmn geriletildigini, daraluld1gm1 goren insana donii~mii~tiir. Marx'm "insanhk-d1~1 " dedigi durum as1! olarak buradad1r. Ocret azhg1, i~ gunu uzunlugu, <;:ah~ma ko~ul­ lannm kotiiliigu bu durumu yalmzca daha fazla dayamlmaz k1lar. Suphesiz as1! sorununun o insan-d1~1 konumdan kaynakland1gm1 bilen, kavrayan bir i~<;:i-insan i<;in b6yledir bu. Kapitalizme tekabiil eden iiretim tarzmm paradoksu, ya da Marx'm deyimiyle antagonist <;eli~kisi de buradan kavranabilir. Geni~ insan y1gmlan giderek daralan, tek boyutluluga indirgenen, iiretim aracmm -makinamn- veya i~lemlerin kolesi halinde yerine getirilen bir ureticilik konumuna itilirken, hareketine ve olu~turulu~ bilgisine hakim olamad1klan dolayis1yla kendilerine yabanc1 bir gii<;: gibi goziiken iiretim ara<;:lan ve prosediirleri giderek daha da geli~mekte; tek tek iiretici insanlann eylemi daha da tekduzele~ir veya degi~mezken, eyleminin eseri olarak gorrneye ah~ugi uriinler degi~mekte daha da mukemmelle~mektedir. PRO LET ARYAN IN · DEVRiMCi BiLiNCi

Kendi bilgi ve maharetinin niteligi ile iiriiniin kalitesi arasmdaki birebir bagmuyi goren ve dolayis1yla uriinunde kendisini tamyan ve tammlayabilen uretici insandan radikal bir kopu~, bir uzakla~madir bu. insanm onu ayirdeden ozelligine, emegine yabanc1la~mas1, kendine yabanc1la~mas1, onu insan yapan vasfmm bulamkla~ma­ s1, insan-d1~1 konuma suriiklemesidir. Proletarya bu olgunun en <;:1plak, yalm halidir. Ger<;ekte istisnas1z tiim sm1f ve ziimreler, aym olguyu derece derece daha ortiik veya daha degi~ik goriiniimleriyle yansltlrlar. 0 nedenledir ki proletaryamn kurtulu~u ancak tiim insanhgm kurtulu~u anlamma gelebilir ve yalmzca bu kapsamm gerektirdigi bir bilin<;lilik halinde mumkiindiir. Bu i<;:erigiyle "proletaryanm kurtulu~u", bundan onceki devrimlere k1yasla benzersiz bir ozellik ta~1r.

<;:unku bundan onceki devrimlerde dogmakta olan bir uretim tarz1, onun karakterini yans1tan te~ekkul halinde bir uretici konumlar diizeni vard1r. Bu "yeni" toplumun gene! ideolojisi bu konumlam~1 m~ru . hakl1 ve rasyonel gosterir. Bu olgunun onciisii olan sm1f ise ozel olarak kendi konumunu olumlayan, onun otekiler iizerindeki egemenligini dogal ve kahc1 sayan bir ideoloji geli~tirir.

16

Oysa tam aksine proletaryanm devrimci bilinci halen ait oldugu iiretim tarzmm, ozel olarak da kendi iiretici konumunun antagonistik karakterini kavram1~ olmaktan dogar. Ve bu nedenle de ba~ta kendisininki olmak iizere, aym karakteri derece derece i<;eren mevcut tiim iiretici konumlan olumsuzlayan reddeden bir ozellik ta~1r. Kendisini ortadan kald1rmad1k<;: a "kurtulamayacak" olan bir sm1fur r;unkii o.

Kendisini ortadan kald1rrnas1, kendisini yaratan nedenin ortadan kaldmlmas1 demektir. Bu ise diyalektik bir geli~me, yani o nedenin "oziimsenerek" a~1lmas1 bi<;iminde olmahd1r. Tekrar vurgulayahm ki, proletarya iiretim ara<;lan iizerindeki ozel miilkiyet nedeniyle ortaya <;1kmam1~Ur. Dolayis1yla ozel miilkiyeti ortadan kald1rrnak, yani onu kendi veya toplum bunyesine "ozumseyerek" kamula~urmak <;ozum olamaz. Proletaryay1 meydana getiren dinamik, uretici gu<;lerin belli bir geli~me tarz1d1r. Zihni emegi, fiili iireticiden ayiran bir bilim pratiginin geli~mesi , bu geli~imin niteligi geregi iiretim ara<;lanmn ve iiriinun muk~mmel­ le~mesine teksif edilmi~ olu~u , insamn etkinligini ara<;lann, iiretim ara<;lannm yetkinle~mesi dolayimmda ger<;ekle~tiren bir teknoloji nedeniyle insanlann uretim ara<;lanmn pasif bir eklentisi haline geli~i. .. uretici konumuyla proletaryay1 olu~turan zincirleme nedenler bunlard1r. 0 halde proletarya bu nedenler zincirinin kokundeki dinamigi, en gene! anlam1yla bilimi, zihinsel emegin belirleyici oldugu bir eylemlilik halini ozumsemelidir. "Kendisini ortadan kaldirabilmesi"nin, yeniden ve insanca varolabilmesinin ilk ve yegane ko~ulu budur. Bu ise mevcut haliyle bilim -kultur ve sanat da dahilpratiginin i<;ine girilerek, boylece temelluk edilerek mumkun olamaz. Onun da donu~mesi zorunludur. Mevcut haliyle bilim pratiginin ancak ozel ziimrelerin eylemi olabilecek bi<;imde duzenlenmi~ olmas1 nedeniyle degil. Bu, geni~ <;:ogunlugun bilim -ve "yiiksek sanau"kendi d1~mda ve ustunde bir etkinlik, neredeyse yabanc1 bir gu<;: gibi algilamalanna aynca bir kamt olu~turur. As1! neden mevcut bilim pratiginin de kendi kendine yabancila~m1~ olu~u, bu hale gelmi~ olmas1d1r. Oteki emek turiinde oldugu gibi zihni emegin bu en soy turiinde de aym "geli~me" kuralmm ge<;:erli olmas1, onun da nesnesi iizerinde sm1rh bir alana teksif edilerek icra ediliyor olmas1 nedeniyle bir noktadan sonra bizzat bu "bilimsel emek" sahipleri de kendi uriinlerinin sonui;:lan ve daha belirtik olarak da oteki bilim-kultur alanlan kar~1smda aym yabanc1la~mayi, aym gui;:suzluk hissini duymaktan ka<;:mamazlar. Son birka<;: yiizy1ld1r, insana ayudediciligini veren iiretici-yarauc1 vasfmm iirunii ve arac1 olan bilgi, bilme faaliyeti, ba~h ba~ma ama<;:la~arak, insanhgm biiyiik kitlesini kendi arac1 k1lan bir pratik olarak evrilmi~tir. Butun bu sonu<;:lanna ragmen bir a~amayd1 bu. insamn kendisini saran bilinmeyenler diinyasma gonderdigi sayis1z ke~if kollan, hareket noktalanm gozden yitirme bahasma y1gmla zenginlik de kazand1rd1lar. Simdi butun bunlann "yeniden" kaynagma, hareket noktasma ta~m­ mas1; aruk her insana sonsuz <;:e~itlilikteki bilgi kombinezonlanmn, kayna~malannm ifadesi olacak bir eylemlilik hali sunacak, boylece ger<;:ekten toplumsalla~acak bir bilim pratigine gei;:ebiliriz, ge<;:meliyiz. n;r;J,;m 5 / EYLUL 1989


Proletarya bu ihtiyac1 en yak1c1 bi\'.imde duyan, duymas1 gereken sm1fur. Su anda bilimsel-teknolojik geli$me, kol emegini giderek gereksizle$tiren bir ~amaya girmi$ken, ama buna ragmen insanlann bOyiik \'.Ogunlugu, gor0n0$te kol emek\'.iligine benzememekle birlikte, yine upk1 onun gibi pasif, tekdOze ve sm1rh bir "i$" dOnyasma hapsedilmeye devam ediliyorken, "proletaryanm devrimci bilinci"nin ~gns1 \'.Ok daha fazla ge\'.erlilik kazanm1$ demektir. ORTODOKS YAKLASIMIN ORGUTLENME MODELi

"Ortodoks" yakla$1m, i$\'.i s1mfm1 ozel molkiyetin kurbam olan, sorunlan buradan kaynaklanan bir sm1f olarak gorOr ve gosterir. Oretici fonksiyonun niteligi itibariyle i$\'.i s1mfmm durum ve konumu ise veridir, oldugu gibi kabul edilir, hatta erdem gibi sunulur. Boyle olunca, yukardan beri anlaulanlar baglammda "ortodoks" yakl~1mm sosyalist mOcadele pratiginin dayandmld1g1 temel kavramlann mahiyetini bir kez daha ele almak gerekiyor. Omegin, "devrimci bilincin i$\'.i s1mfma d1$ardan verilecegi" hipotezi ve bununla \'.Ok yakm olan baglantth onco yonetici parti anlayi$L Bilindigi gibi "d~ardan bilin\'." tezi, "i$\'.i sm1fmm partisi"nin oteki sm1flann partilerinden fark1m, "yeni tip bir parti" olmas1 gerektigini belirtmek Ozere kullamhr. Oteki partiler, ait sayild1klan sm1fi. yalmzca temsil ederlerken, s1mflanmn oncOlerini, en yetkin Oyelerini i\'.ermek gibi bir ozellik ta$1maz, boyle bir ozellik aranmazken; "i$\'.i sm1fmm partisi" aksine oncelikle "oncO"lerin, onderlerin, "en ileri unsurlar"m partisi olarak d0$0nOliir. Bunlara bir de proleter sosyalist aydmlar 6klenir. Ve bu parti, sm1f1 temsil etmenin otesinde, onu yonetmek ve yonlendirmekle de yOkOmlOdiir. Yani partinin $ahsmda "d1$ardan bilin\'.~ kuruml~m1$, sm1fi.n kendiliginden bilinciyle olU$tUrabilecegi Orgiitlenmeler iizerine Ost, egemen ve yonetici bir ozel orgOt olarak yerle$tirilmi$tir. Ortodoks yakla$1mm devrimci, siyasal bilince sahip bir i$\'.i sm1f1 iÂŁin ongordogo bu orgOtlenme modeli, organizmac1 bir d0$0n0$, ele ah$ tarzm1 kuvvetle yans1ttr. "S1mfm i\'.ine kok salm1$" Oyeleri ve s1mfi.n bilincinin en Ost ifade yeri olan parti merkezi, sinir sistemi ve beynin insan viicudundaki fonksiyonlanna denk dO~r. Nasil sinir sisteminden ve beyinden yoksun bir bOnye olo sayilabilirse, velev ki "kendiliginden bilinci"yle org0tlenmi$ bile olsa "parti"siz bir i$\'.i sm1fi. da neredeyse bOyle addedilir, "orgiitsiiz" diye nitelenebilir. C:Onkii kan, kas ve kemik hOcrelerinden olu$IDU$ gibidir i$\'.i s1mfi.. Bunlar \'.Ok daha ozel bir hocre tipi olan sinir hOcreleri ile beyne bagland1gmda yetkin bir organizma ortaya \'.Ikar. Bireyler ve kitle olarak i$\'.i sm1fi., yiiksek bilgi ve bilin\'. diizeylerine has bir varolu$ tarzma ge\'.ehilmesini

saglayacak nitelik ve potansiyellerden yoksun addedildigi i\'.in, bu nitelikler ona "d1$ardan" eklenmeli ve bu "ek"le birlikte olu$turdugu "orgiitlu sm1f' haliyle, tek tek bireyler olarak yine degil, bir botiin olarak ancak yOksek bir bilin\'.lilik diizeyine ait etkinlikleri ger\'.ekle$tirebilecegi varsay1lmahd1r. Ortodoks yakla$IID, i$\'.i sm1fi.na kendisini boyle kavramasm1 empoze eder. Bu kavray1$ tarzm1 kolayla$ttrabilmek i\'.in kullamlan ikinci metafor da makinafabrikad1r. "OrgiitlO" haliyle kendisini bir makinamn vidas1, bir par\'.as1 gibi hissedecek i$\'.i, upki o makina par\'.as1 gibi ozel eyleminin tek ba$ma bir anlam1 olmad1gm1, ama makina i\'.ine yerle$tirilqiginde bir OrOne katk1da bulundugunu anlamah, bu omegi aklmda tutmahd1r. Arna zaten ka\'.Imlmaz olarak aklmda olan bir $ema degil midir bu? Gittik\'.e ozel bir maharetlilik gerektirmez hale gelen bir kol emegi olarak makinanm i$leyi$ine tabi olup, iirOne katkida bulunan i$\'.i s1mfmm bu ger\'.ekligini oldugu gibi yans1tan, ilhamm1 buradan alan bir $ema degil midir bu? Ger\'.ekligi anlamayi degil, don0$tiirmeyi vazeden, boylelikle kendimizi de donii$tflrecegimizi vurgulam1$ bir felsefi temele sahip bir sosyalizm anlayi$1 adma, onu ortodoks\'.a savunma iddias1yla bu yakla$1m one siirOldO ve sOrOliiyor. i$\'.i sm1fi ger\'.ekliginin en belirgin belirleyici yonleriyle degi$medigi, i$\'.i sm1finm kendisinde bir devrim olmad1g1 bir durumda, devrim sozii ne anlama gelebilir? Eger ortada, "d1$ardan bilin\'." veren bir parti sayesinde ve hele o partinin iktidan demek olan bir "sosyalist devrim"le bamba$ka bir konuma eri$en, omegin sadece fikri Oretimde bulunurlarken buna bir de yonetme fonksiyonunu katan birileri varsa, onlar i\'.in $iiphe.siz bir devrim sozkonusudur. Ostelik bunlar hi\'.bir burjuva aydmm burjuvaziden talep edemeyecegi bir fikrizihni otorite konumunu bu sayede i$\'.ilerden talep edebiliyor ve empoze edebiliyorlarsa; yine ayn1 ~kilde hi\'.bir burjuva partisinin ve politikac1smm kolay kolay sahip olamayacagi taftt$1lmaz yoneticilik ve mOdahale hakkm1 bu yolla elde edebiliyorlarsa, art1k omegin kapitalist toplumdaki aydm ve politikac1 konumlanm hem ~­ ID1$ hem de onlan sentez ederek yepyeni bir konum yaratm1$lardu. Aydmlanma ~gimn ve tum pozitivistlerin ideali boyle bir "devrim" degil midir? SOSYALiZM VE DEVRiM

Sosyalizm, insanlann iiretici-yarattc1 kapasitelerinin her boyutta ve \'.Ok yonlii bilt$imlerle ger\'.ekle$ebilme yolunun aplmas1, bu ama\'. dogrultusundaki pratiklerin butunudur. Devrim bu pratiklerin toplumsal gidi$e egemen oldugu, belirleyici hale geldigi bir "an"du. Bu ana o pratikleri hayata ge\'.irmekte olan, bunun i\'.in org11tlenmi$ olan insan toplulugu ile onun ka~ismda yer alan-

17


Jann arasmdaki bir "iktidar miicadelesi"ndeki zaferle mi ula$1hr, yoksa daha degi~ik bir siirec;: mi olur bilemeyiz. Aslolan "hareket"in ic;:erigi itibariyle yukarda belirtilen ozelligi ta~1yan ya da edin mek ic;in sii.rekli c;aba gosteren, bir ortam olabilmesidir. Sosyalizm , insan ii.zerind e, ozellikle i~i;:i sm1fi ii.zerinde bir bahis, bir iddiad1r. Kapitalizmin yalmzca miilkiyet ve servet olc;:iisiine gore kurulmu~ bir sosyal piramit yaratmad1g1m, aynca tum sm1fl1 toplurnlar gibi gcni$ y1gmlann iiretici-yarattu vas1flanmn dile gelmesini k1s1tlad1g1, bununla da kalmay1 p bu potansiyeli pari;:alay1p niteliksizle~tirdigi tesbitinden yola i;:1kar. Bu tcsbit, tiim insanlann , kural olarak birbirlerinden farkh ama e~de足 ger ve zenginlikte bir Ciretici-yarat1c1 potansiyele sahip olduklan, iiretim diizenlerinin sosyal ve siyasal yap1lann , ideolojik ko~ullanmalann altmda ozgiirce ifade imkam bulamad1klan varsay1m1 ile birliktedir. Sosyalizm bu varsay1m1 gerc;:ek k1lma miicadefesidir. Tarihsd gerc;:eklik, kapitalizmle gelinen noktasmda, ozellikle i?i;:i sm1fmm ?ahsmda bu varsayimm tam bir olumsuzlanmas1 gibi goriiniir. i?te bu ugrakta, oncelikle i?i;:i sm1fmm , ?ahsmda cisimle?en bu olumsuzlamamn bilinciyle harekete gei;:irecegi ic;: giic;: ve enerji ile yiiriimelidir bu mii.cadele. Bu anlamda Marx'm dedigi gibi proletaryamn oniinde iki yo! vard1r: Ya devrimci olmak ya da hii;:. i~C:i SINIFI VE iKTiDAR MUCADELESi

Sorun, elbette ki bu giii;: ve enerjinin kendini ifade edi? pratiginin nas1l olabilecegidir. Bu giii;: ve enerjiyi ba?ka bir yerde, i~c;:i sm1fmm ve genelde iicretliler kesiminin toplumsal iiretimden ald1g1 pay1 arttirma isteginde arayan "ortodoks" yakla~1mm bu tiir bir soruya verdigi cevap basit, kolay anla~1hr tiptedir; i~i;:i sm1f1 siyasi miicadeleye yogunla?mah, iktidan ele gec;:irmeye i;:ah?mahd1r. Sorunlann kaynagmdaki ozel mii.lkiyeti kaldmnak, e~it veya adil bir payla~ 1m amac1m geri;:ekle?tirmek, devlet gii.cii.nii elde tutmakla miimkiin olabilir c;iinkii. Bu yazmm ba~mdan beri ozellikle c;:1k1? noktasm1 belirtmeye, belirlemeye i;:ah~t1g1m1z perspektif, ~ii.phesiz iktidar mii.cadelesini d1~lamaz . Farkhhk ba~hca iki noktad1r. Birincisi bu iktidan nic;:in, ne yapmak ic;:in istedigimizdedir. Bu aym zamanda "devrim"le birlikte kurulacak siyasal yap1y1 da dogrudan ilgilendirdigi ic;:in onemli, hatta hayatidir. Burada anlattlanlardan ~oyle bir sonuc;: c;:1karabi:iriz: Ozellikle proletarya, insanhgm bilgi, d eney ve arac;: mi rasm1 , kendine ve ko?ullanna egemen olma ve boylece ozgiir ve yarauc1 insanlar haline gelme amacma biitiinflyle teksi f edebilmek ic;:in iktidan ister. Kapitalist iiretim tarzmda yoksun b1rak1ld1g1, proletarya ic;:in gereksiz addedilen ve bunu bir kac;:milmazhk gibi gosterecek ~ekilde geli$tirilen bilimsel ve kiiltiirel faaliyeti, bu salt insana 6zgii olup yarat1c1 vasfm olmazsa olmaz ko$ulu

oian alam gerc;:ekten temelliik edebilmek, bunu tiim insanlar ic;:in dogal varolu~ bic;:imi haline getirebilmektir a mac;:. Bu amac;: ise, birilerinin giiciinii k1rarak birilerini ortadan kaldirarak dcgil, o amac1 giidenlerin kendilerinde, hayat tarzlannda eylemlilik hallerinde yapacaklan donii~iim ve geli~imle gerc;:ekle?ebilir ve yalmzca boyle gerc;:ekle~ebilir. Dolay1s1yla proletaryanm iktidan, as1l olarak; kendisine yonelik tehdit, engel ve dii~manhklar on plana almarak degil, bu amac;:, bu ic;:erik gozetilerek $ekillenen bir yap1 olmahd1r, olmak zorundad1r. Bunun garantisi ise "devrim"e, iktidan ele gec;:irinceye kadar verilen "miicadele"nin karakterinde aranmahd1r. Ortodoks yakla~1mdan ikinci temel fark da buradad1r. Daha once de i?aret edildigi Cizre "ortodoks" yakla$Im, tek tek i$c;:ileri onulmaz bir aczin ic;:inde goriir, onlann ancak biraraya geldiklerinde bir "giic;:" olabileceklerini, o "giic;:"iin de yararh bir amac;: ic;:in seferber olabilmesi ic;:in "d1?ardan" bir katkiya ihtiyac;: duyclugunu varsayar. i?c;:iler bu "d1?ardan katk1"ya kendilerini eklediklerinde, boylece iktidara yuriiyen mucadelede guc;: olarak yer ald1klannda uzerlerine dii$en "tarihi gorevi" yapmI$ olurlar. Bu tur bir surec;:te i?c;:iler herhangi bir guc;: mucadelesinde oldugu kadar ve o olc;:ude bir deney ve bilgi edinirler. As1l olarak "yapma"ya degil, "y1kma"ya yoneltilmi? bir ilgi ve bilgi turii geli?ir burada. "Yapma" ise tamamen "devrim ertesi"ne b1rak1lm1? bir safhad1r. Miicadeleye kaulanlann miicadele surecinde bu safhaya ili$kin fiili deneye dayanan bilgiler edinmesi, kurumlar yaratmas1 mumkun degildir ve ongoriilmemi~tir de. Oysa ac;:maya c;:ah$Ug1m1z perspektif "miicadele sureci"ni 6ncelikle bu yap1c1 ozelligin dile getirildigi eylem, ili?ki ve kurumlarda gerc;:ekle?tirilme ugra?mm verildigi bir safha olarak tammlar. Sosyalizm miicadelesine kaulanlar, ozellikle i~c;:iler, olduklan gibi degil, olmak istedikleri gibi davranacaklan, buna ili~kin bilgi ve olgunluk duzeyini bizzat ya$amaya c;:ah~arak edinecckleri bir pratik ic;:inde olmahd1rlar. Bu zemini hayatm her alamna yayarak, bu zemin iizerinde biraraya gelerek, yalmzca bir fizik guc;:, dolay1s1yla siyasal bir agirhk ? larak degil, altematif bir hayat tarz1, bir to plum olarak, buna yaslanan bir siyasal etkileme guciinii bu gucun organizasyon tarzmda da yans1tarak ~ekillenmelidir. Mevcut iktidarlann fiziki saldmlanyla ancak geriletilebilen, ama dagrnlmas1 mumkun olmayan bir "giic;:" yaratmamn tek yolu budur. Boyle bir alan yaratmak, bu i$e koyulmak, elbette ki omegin i~c;:i sm1fmm sosyal-siyasal konumunu belirleyen mevcut uretim tarz1 ic;:indeki fonksiyonunu, orada, yerinde degi$tirmez. En azmdan "devrim"e kadar i?c;:i s1mf1 "uretici-yarauc1" niteligi budanm1$ bir fonksiyonu "hayaum kazanmak" ic;:in surdiirmek zorunda olabilecektir. Bunun k1s1tlay10 etkisi ve daha da onemli olaBirikim 5 / EYLUL 1989


rak uretimi toplum ic;:in, tl1ketimi de bireyler ic;:in ba~h bir amac;: gibi sunan yerle~ik kulturun c;:ekim gucu altmda, daha fazla tuketmeyi zenginle~me sayan bir ideolojinin kar~1smda, zenginle~meyi kendi eylemli varolu~ tarz1m1zda arayan bir c;:abay1 surdurmeye c;:ah~a足 cakur. Siiphesiz bu c;:abay1 surdurrnek, "hayaum kazanma~" ic;:in mecbur b1rak1ld1g1 i~te kar~1la~t1g1 sorunlarla ilgilenmemesini, omegin iicretini arturma miicadelesini surdiirmemesini, "<;:ah~ma" ko~ullannm iyile~tirilmesi ic;:in topluca ug~ vermekten vazgec;:mesini kesinlikle gerektirmez. Arna bunun adm1 dogru koyar, anlam1m yuceltmez, sm1rlanm tamr. Bunlan ne siyasal iktidar talebinin gerekc;:esi yapar ne de bunun ic;:in verdigi mucadelenin sosyalist mucadele oldugunu varsayar. Sosyalizm ne bu mucadelededir ne de o miicadelelerde kazamlan "zafer"lerin birikirni uzerinden gelecektir. Bu tiir bir du~unu~ olsa olsa Lenin'in "iktisadi mucadelenin kendisine siyasal nitelik kazandmnak veya atfetmek" dedigi turden bir ~ey olurdu . Sosyalizm ba~ka yerdedir, bu mucadelenin d1~mda足 dir ve olrnak zorundadir. En ~iddetli iktidar fetihlerini ongorse de, iktisadi mucadeleyi en sen c;:izgide surdiiba~ma

ruyor olsa da, siyasal miicadeleyi iktisadi c;:1karlar diinyasmdan kalkarak veren, i~c;:i sm1fma toplumu ve dunyay1 bu c;:1karlar penceresinden anlatan bir "bilim" ve "bilinc;:" oneren hareket kapitalizmin miilkiyetsiz bir varyanuna iistelik gec;:ici bir varyantma ula~1r ancak. i~c;:i sm1fi, iktisadi miicadele alammn d1~ma c;:1kmahd1r. insana degil uretim aracma, iirune yoneltilen, onlan miikemmelle~tirrneye hasredilmi~ bir bilim pratiginden uzak tutulmu~, onun uygulamadaki sonm;lanyla itildigi insan-d1~1 konumdan s1ynlabilrnesi ic;:in, bastmlm1~ bilme ve bilerek eylemde bulunma istek vc enerjisini asli kaynagma, insana yoneltmelidir. Bu toplumsal hayaun tiim alanlanna, tum sm1flara, ya~am ko~ullannm tumune yonelen, ele~tiren, oneren ve deneyen bir ilgi, bir sahiplenme giri~imidir. Daha fazla tuketilebilmenin afyonunda kendi c;:1plak gerc;:eginin trajedisine gozlerini yuman bir topluma "bir giin mutlaka" gerc;:ekle~ecek bir biiyiik devrim vaadi degil, ~imdi , burada ve zaten gerc;:ekle~mektc olan, bllyuk, fedakar, ozel niteliklere sahip "devrimci"lerin degil, bizzat bizim olan "kuc;:iik" devrimlerimizin herkese ac;:1k c;:agns1, hie;: ~uphe edilme~in ki c;:ok daha buyuk ve donulmez bir etki yapacakur.

19


Klasik i~~i hareketine elveda m1? ERIC HOBSBA WM

20

Lssalle'den 125, II. Entemasyonal'den ise 100 yd sonra sosyalist partiler ve i~r;i partileri nereye giniklerini bilemez durumdalar. Sosyalistler biraraya geldiklerinde kasvetle hareketlerimizin gelecegine ili~kin bitip tiikenmek bilmeyen sorular soruyorlar. Kammca bu tiir sorulann hakhhg1 su gotiirmez, yine de bu durumun sosyalist partilerle sm1rh olmad1gm1 vurgulamakta yarar var: Diger biitiin partiler de aym durumda. Gelecegin neler getirecegini gerr;ekten kim biliyor? insanlann yolunu kaybettigi bir diinyada korii koriine inarn;:lann tek b~lanna giivenilir bir goriiniim arzetmesi nedeniyle Miisliiman, H1ristiyan, Yahudi ve diger irrasyonalist fanatiklerden gayn kimler bu sorunun cevab1m bildikleri kamsmda? Ekonomik ve politik durgunluk gibi bir hayalet tarafmdan s1kr;a ziyaret edilen bir iilke olan ABD'de kimler geleceklerini biliyorlar? Katolik Kilisesi'nin biitiin gayretlere ragmen, boliinmeler ya~ad1gi Roma'da biliyorlar m1? Yahudiligin ulusal kurtulu~ dii~iiniin bizzat israil askerlerinin coplan altmda yik1ld1g1 Kudiis'te biliyorlar m1? Gelecegin Moskova'da da bilinmedigi, hatta bilindiginin bile art1k iddia edilmedigi ortada. Soguk Sava~r;1 ku~aklann totaliter teorilere dayanarak a priori bir ~ekilde olanaks1z gordiikleri geli~me颅 ler ve Gorbar;ov doneminde olup bitenler, aydmlann ve Soguk Sava~ ideologlannm da kendi r;1kmaz sokaklanna geldiklerini kamthyor. Ve iktisatr;1lar -teknik uzman k1hgma biiriinen zamamm1z teologlan- gelecegin neler getirecegini biliyorlar m1? Bilmedikleri a~ikar. '80'lerin ba~mda muhafazakar hiikiimetlerin anlayi~ma egemen olmu~ bir monetarizmden giiniimiizde ne denli az bahsediliyor. 10 yil once Nobel odiilii kazand1klan halde, Friedman ve Hayek'in adlanm Mrs Thatcher bile en son ne zaman agzma ald1? hadamlan biliyorlar m1? Kim gerr;ekten buna inamyor? Sosyalist hareketteki bizler, rehber kitaplanm1zm bizleri kotii bir bir;imde donamm sa-

"hibi kild1klan bir alana girerken yalmzca ba~1miz1 ka~1yabiliyoruz . Hatta b~kalanmn amk benzeri rehber kitaplan bile yok. Krupp'un havantopu doneminden, lazer teknolojisinin modern r;agma ger;i~ r;ok daha dolayh gerr;ekle~se de, son yiizy1l ir;erisinde dogan hareketlerin ortaya r;1knklan donemlerden giiniimiize pekr;ok $eyi beraberlerinde getirrni~ olmalan gerr;egini dikkate almasak bile mevcut .durum tabii ki ~a$lrt1Cl degil. _Ne var ki temel nokta $U: II. Diinya Sav~1路m izleyen otuz yil ir;inde diinyam1z benzeri ya~anmam1~ bir h1zla global bir r;err;evede radikal ve esash bir donii~iim ger;irdi ve her ne kadar ilk tahlillerimiz prensip itibariyle dogru olsalar bile, bir de~im ya~ayarak pratikte giiniin ko~ullanna ayarlanmak zorunda kald1lar. Bunun aynnnlanna girmeye gerek gormiiyorum. Tek bir ciimleyle ifade edilmek istendiginde, diinya bir biitiin olarak degerlendirilerek ortar;agin 1950-1970 arasmda sona erdigi soylenebilir. Hatta hen daha da ileri giderek, bu yirmi yilm Avrupa ir;in modern r;agm sonu oldugu anlamma geldigini de ileri siirebilirim. Bu yirmi yil zarfmda koyliiliige, yalnizca orta ve ban Avrupa'da degil, aym zamanda Or;iincii Diinya iilkelerinin biiyiik boliimiinde de ne oldugunu ele alahm. Tarihsel geli~menin bu e~siz ivmesi tek ba~ma dahi onceki yorumlayi~lanm1zm esash bir bir;imde gozden ger;irilmesini gerektirecektir. Kammca bu durum 20. yiizyilm sonlan ve 21. yiizyilm ba~lannda tarihr;iler ir;in ana sorunu olu$turuyor. "OTUZ ALTIN YIL"

Gerr;i, 1950 sonras1 ku~aklar tarafmdan bu makrotarihsel devrimi dogrusal bir $ekilde algilamak ya da ornegin "ekonomik-teknolojik biiyiime" veya benzeri bir tarzda tammlayarak a~m basit hale getirmek mumkiindii. Ne var ki bu global 路biiyiime r;ag1 -yalmzca kapitaBirikim 5 IE YL 0 L 1 9 8 9


list ekonomilerde degil, farkli bir yap1lanma ic;inde sosyalist ekonomilerde de- bir Frans1z yorumcunun deyimiyle bu "otuz altm yil" en az onbe$ y1ldan bu yana silregelen, diinya c;apmda uzun vadeli bir ekonomik kriz ile sonuc;land1. l 990'lar i:incesinde uzun vadeli yeni bir -Parvus'un vaktiyle isimlendirdigi gibi- "ekonomik Sturm und Drang" 1 di:ineminin beklenecegini sanm1yorum. Gerc;ekten ciddiye almabilecek ba$kaca iyimser bir tahmin de bilmiyorum. Fakat (garip bir taslann sonucu, Bismarck devrinin "Bilyilk Durgunluk" doneminin tam yilzyil sonrasmda ba$g6steren) gilnilmilz krizi ic;inde sava$ sonras1 di:inemin ic; ve d1$ c;eli$kileri dilnya sahnesinde yerinin ald1. Eski tahlillerimizin ve siyasi c;ozilmlerimizin zayif ve savunulmas1 zor hale geldigi, ilstelik bunlann yerine yenilerinin getirilmesinin de gilc; oldugu ortaya c;1kn. Ornegin eski sanayi ekonomilerinden kurtulmak iilkelerimiz ic;in ilk kez olas1 bir gelecek olarak belirdi. Eski sanayilerden teknik ac;1dan daha ilstiln sanayilere dogru bir kaymadan ya da sanayinin Ruhr havzasmdan Neckar'a transfer edilmesinden degil, baudan tilmilyle kalkmasmdan sozediyorum. Oc;uncil Dilnya'nin sozde "yeni sanayi toplumlan" gilnilmilz krizinin bir fenomenidir. Hanrlatmak isterim ki, 70'lerin ba$lannda Gilney Kore hala "geli$mekte olan iilke" olarak sm1flandmlmakta ve sanayisi "g1da, tekstil, kontrplak, kauc;uk ve in$a halindeki c;elik tesisleri" olarak tammlanmaktayd1, Bugiln solun gerc;ek krizi, dilnyamn yeni durumunu, ba~­ kalannm da yapt1g1 gibi, anlamamas1 degil konu ilze- · rinde soyleyecek fazla ~eyi olmamas1d1r. Kapitalizmin ise .1931 'de oldugu gibi bir ani .c;i:ikil$ten kac;mdig1 61c;ilde zaten c;ok fazla ~ey soylemeye ihtiyac1 yok - bu kadanm zaten '30'lardan ogrendi. Kapitalizmin piyasanm i~leyi$ manngma geri donil~ yolu ac;1kur. Borsada patlak veren krizin birkac; gun sonrasmda New York'ta bir milyonerin bana si:iyledigi gibi: "Devrimden kac;mabildigimiz olc;ilde, piyasa eninde sonunda istikrarh bir seviyeyi tutturur". Oysa biz sosyalistlerin c;ok daha fazla $ey soylemesi bekleniyor. Eski fikirlerin krizi ve yeni fikirler ortaya koyma gereksinimi sosyalistlere gerc;eklik ve gerc;ekligin politik praxis ilzerine olan etkilerince dayat1ld1. Dunya degi~ti ve biz de onunla beraber degi~meliyiz . Hatta daha da ileri giderek diyebilirim ki, bizim buna ba~kalanndan daha c;ok ihtiyac1m1z var. c;:unku partiler ve bir hareket olarak tarihe c;ok fazla hapsolduk. Yuzy1l kadar once birdenbire kitle hareketi haline geldik. Almanya'y1 k1smen haric; tutarsak 1880'de kitle destegine sahip hic;bir sosyalist parti ya da i$c;i partisi yoktu. 25 y1l sonra Sombart bu tip kitle partilerinin dilnya c;apmdaki. yilkseli~i­ nin c;ok dogal oldugunu belirterek; bir sosyalizm deneyi gerc;ekle$tiremeyen ABD'nin nic;in bir istisna olu~tur­ dugunu ac;1klamaya c;ah~1yordu . Arttk gec;mi$e kan~an bu eski i~c;i hareketlerine ili$kin olarak ~imdi be$ nok-

tanm ilzerinde durmak istiyorum: 1. C::e$itli ic; ve d1~ bi:ililnmeler bannd1ran heterojen yap1sma ragmen bu hareketler ilcretli kol i~c;ileri arasmda proleter sm1f bilinci temelinde olu$ffiU$tU. Yeni partilere kanlan bu i~c;ilerin i:izellikle homojen bir grup olu~turdugu soylenemez. Yine de i~c;ilerin sahip olduklan ortak ozelliklerin kimi istisnalarla dini ve ulusal farkhhklara kar$I ag1r basng1 ac;1knr. Bu bilinc; olmaks1zm pratikteki programlan adlanndan ibaret olan kitle partileri asla ortaya c;1kamazd1. "Sizler i~c;isiniz . Bir sm1fs1mz. Ve bu nedenle i~c;ilerin partilerine kanlmahsm1z" $eklindeki talepler duyulamazdt. Bugiln ortada olan bir ~ey varsa o da aruk i$c;i sm1fmm olmad1g1 degil, sm1f bilincinin bu birle~tirici gilcilniln olmad1g1d1r. 2. Si:izkonusu partiler teori ve pratikleriyle proletaryaya i:izgil $ekilde haz1rlanm1~ olsalar bile, safbir bic;imde 1$c;ilerin partileri degillerdi. Bu ozellik SPD gibi hayli proleter bir kimlige sahip bir partide gi:irulmese de, iskandinav ulkelerde c;ok ac;1k bir ~ekilde gi:irillebilir. Finlandiya ekonomisinin o zamanki kalkmma seviyesi gi:izi:inilne almd1gmda, 1916 serbest sec;imlerinde sosyal demokrasiye oy veren Finlilerin yalmzca yilzde 4 7'sinin proleterlerden olu~tugu gerc;egi bize bu rakamm oldukc;a du~ilk bir oran oldugunu ifade ediyor. Diger sosyal demokrat partiler gibi Finlandiya'daki Sosyal Demokrat partilerin diger toplumsal sm1flardan c;ok az bir oy bekledigini tartt~may<J. bile gerek yok. 3. Sm1f bilincine sahip proletaryamn kitle i:irgiltlenmesi, organik ya da mannksal olarak sosyalizmin i:izgul ideolojisiyle ve sosyalizmin tipik Marxgil tilril ile sm1rhyd1. S1mfsal c;izgileri uyannca, fakat sosyalist dil~iln­ celerden yoksun olarak i:irgiltlenen partiler ya sosyalist i$c;i partileri olma yolunda gec;ici bic;imler olarak ya da onemsiz tali fenomenler olarak degerlendirilebilirler. 4. Sosyalist kitle partilerinin ani yukseli$i, i:irgiltlil ve smifbilincine sahip sanayi proletaryasmm gelecegin devletinin ta~1y1c1s1 olabilecegi dogrultusundaki ongoriileri guc;lendirmi~tir. c;:unku, Marx'm di:ineminden farkh olarak proletaryanm her yerde nilfusun c;ogunlugunu olu~turma yolunda oldugu gi:irulilyordu. Ekonominin devrin tipik i:izelligi olarak emek-yogun bir buyilme gi:istermesi demokrasiye duyulan guveni saglamla$tmyordu ve demokrasinin standart savunucusu olan sosyalistler her yerde ortaya c;1kt1lar. Sosyalizmi kimlerin ger¢ekle~tirecegi sorusu cevaplanm1~ gi:irilnuyordu. 5. I. Dunya Sava~1 sonrasmda, komilnistler i:irneginde gi:iruldugu gibi devrimci yeni sistemlerin kuruculan olarak, sosyal demokratlar ornegir.ide gi:iruldugu gibi reformist kapicalizmin devletc;i bir mercisi olarak, potansi1 Buhran d6 nemi ya da 6zel ifadesi yle 18. yiizy1hn ikinci yansmda, en ba~nh om ekleri Goethe ve Schiller'in gern;lik eserleri olan, klasizme kar~t Ftrtmah duygulan , insan ruhunun gerilimlerini on plana i;1kararak romantizmin ilk belirmeye ba~lad1gi edebiyat ak1mL (( .N .)

21


yel ya da reel hiikiimetler alanma kayan bu hareketler ba~lang1c;:ta 5af muhalif giic;:ler olarak belirmi~ti. So5yali5t i ~c;:i hareketleri ic;:in bu iki alternatif de onceki konumlanndan temelli bir degi~ikligin varhgma i~aret ediyordu. GOBEK BAGININ KOPUSU

22

Bu noktada bu ozelliklerin tiimiiniin tarih5el olarak belirlenen ozellikler oldugu a<;1khk kazand1, ozellikle 505yali5t i~c;:i hareketinin ulu5larara51 platformda arzettigi yakm5akhk. Hatta ~unu da 5oylemek miimkiin; i5ti5na51z tiim onemli 505yali5t vc komiini5t partiler II. Diinya Sava~1 ' ndan once ortaya c;:1km1'.?lardir ve -<;:in, Vietnam, Bat1 Bengal gibi- birkac;: i5ti5na haricinde bu partilerin ortaya <;1k1~lan I. Diinya Sav~1 once5ine ra5tJar. II. Diinya Sava~1'ndan bu yana, ekonomik a<;1dan donii~iim ge<;irmi~ diinyam1zda ortaya <;1kan bir dizi yeni devletlerde bu 505yalist kitle partileriyle k1yaslanabilecek hareketler olu~mad1. U5telik yeni proleter kitle hareketlerinin ortaya <;1kug1 ve yap1sal olarak 20. yiizy1hn ba~lannda足 ki hareketlerle k1yaslanabilir hale geldigi iilkelerde (Brezilya ve Polonya) bu hareketler politik ve ideolojik a<;1dan bir hayli pratik farkhhklar ic;erdiler. Arnk i~c;i hareketini ve toplumsal devrimi sosyalizm ideolojisine baglayan gobekbag1 kopmu~tu. Mevcut diinya krizi ic;:inde ortaya c;1kan en biiyiik toplumsal devrim iran Devrimi'dir. Nic;in Avrupa'daki i~c;i partilerinin ilk olarak 191 ?'den once ortaya c;1kugm1 -ve Ekim Devrimi ile komiinist hareket sayesinde Oc;iincii Diinya'ya yay1lmalannm temel olarak iki diinya sava~1 arasmda ger<;ekle'.?tigini- ac;1klamak, o zamandan bu yana nic;in boyle5i partilerin ve hegemonyalann ortaya c;1kamay1'.?m1 ac;1klamaktan daha kolay. Vaktiyle, omegin Ortadogu'da oldugu gibi, bir hayli etkin bir konumda olan baz1 partilerde bile bir dii'.?ii'.? gozleniyor. Bu sorunlar kiimesinden burada bahsetmemin nedeni yigmsal bir i'.?<;i hareketinin, omegin Arjantin'de nic;in sosyalist degil de Peronist bir temel iizerinde ilk kez miimkiin oldugu tiiriinden sorulann bir tarihc;i olarak uzun zamandan beri kafam1 me~gul etmesidir. Sonuc; itibariyle bu durum, klasik sosyalist ya da komiinist i~c;i partilerinin arnk tarihe kan~illl'.? ozgiil bir donemde dogmu~ olduklan gerc;eginin ac;1kc;a alum c;iziyor. Tabii bu, sozkonusu hareketlerin bagnndan c;1kuklan topraklarda ya!?amlanmn sonlanna geldikleri anlamma gelmiyor. Tam tersi : Boylesi partiler hala ge<;mi~te olduklan gibi i~c;ilerin partileridir. Ancak bu kadarla da smirh degiller elbette. Avrupa'nm sosyalist olmayan boliimiinde bu partiler, ~ayet yamlm1yorsam irlanda ve Tiirkiye haric;, tiimiiyle ya hiikiimet ya da ana muhalefet partileri durumundalar. Sosyalist Avrupa'da ise bu partiler sistemi in~a eden partiler. Fakat bu durum bir k1yaslama yapmam1za elvermez. Gec;tigimiz yiizy1l boyunca sosyalist i~c;i partileri anlamh bir canlanma ve ko-

'.?ullara uyabilme yetenegi gosterdiler. Tabii sosyal demokratlar komiinistlere oranla qunl!a daha ba~anh oldular. Fa~izm sonras1 Almanya'da SPD ya da gec;tigimiz on yil ic;inde ispanya'da PSOE (ispanyol Sosyalist i~c;i Partisi) ve Fransa'da Mitterrand ba~kanhgmdaki Sosyalist Parti omeklerinde oldugu gibi bu partiler yakm gec;mi~lerindeki y1k1lm1~, parc;alanm1~ hallerinden s1ynhp yeniden dogarak siyasi ac;1dan onemli giic; merkezleri haline geldiler. Dolay1s1yla, "Klasik i~c;i hareketine elveda m1?" sorusu, "SPD ya da i~c;i Partisi'nin gelecegi olabilir mi?" anlamma gelmiyor; "bu partilerin nas1l bir gelecekleri var?" anlamma geliyor. Yine de, art1k tarihi siireklilige basitc;e dayanamayacag1mm unutmamahy1z. Diger hareketler, son zamanlarda etkin bir kitle partisi olmaktan uzak bir goriiniim veren PCF (Frans1z Komiinist Partisi) ile aym yazgiy1 payla'.?mazlar: <;:unkii siyasi budalahklar kar~1smda tannlann bile eli kolu baghd1r. Fakat bu durum, parti iiyelerinin partiye olan baghhklannm ne derece ~arth bir baghhk oldugunu kamthyor. i~c;i hareketinin yukanda ozetlenen be'.? temel ozelliginden yalmzca iki tanesinin halen butiiniiyle gec;~rli oldugunu soyleyebiliriz: Klasik partiler halen halkm partileridir ve bu partiler potansiyel hirer iktidar partisidir. Ote yandan sosyalizme gec;i~in sanayi proletaryasmm geli~mesinin ardmdan gelecegi ~eklindeki eski varsay1mm art1k bir hiikmii yok. Yine de !?iikur ki, parti, sosyalist ideoloji ve bir gelecek dii~u arasmdaki bag canh goriiniiyor. Ostelik l 950'lerden itibaren biitiln parti liderleri, hatta baz1 Banh komiinist partilerin liderleri sosyalizme veda ettikleri halde ... Zaten bu insanlar bir parc;a da olsa hala sosyalizmden bahsediyorlarsa bile onlar ic;in sosyalizm digerlerinden bir miktar daha fazla ortakhk yakalad1klan bir '.?ey. Her -;;eye ragmen Ban'mn siyaset sahnesinde sosyalistler ic;in halen bir yer varsa, bu yer, sol kanat gruplar arasmdaki "bu partiler mevcut 5isteme arka c;1kmaktan ba~ka bir !?CY yapm1yor" !?eklindeki mutabakata ragmen, eski kitle partilerinin ta kendisidir. Ostelik butun sosyalistler ic;in Demokrat Parti c;aus1 altmda <;ah!?maktan gayn bir sec;enegin bulunmad1gi ABD'den farkh olarak, Avrupa'da klasik partiler daha iyiye dogru donu~turiilmil!? bir toplum du~iincesi ac;1smdan, en azmdan teorik duzeyde dogru olarak kalabiliyorlar. Ne var ki bu durum, tarihsel gelenegimiz eksenindeki mevcut partiler, i~c;i sm1fr ve sosyalizm arasmdaki zorunlu bagdan ziyade bu gelenegin talihli gucunu yans1tmakta. SINIF BiLiNCi

Gunumuzde krizin en ciddi bic;imde ya~and1g1 yer, partilerimizin ba!?langic;ta dayand1g1 ko~ul olan sm1f bilincidir. Sorun, eski tarz sanayi emeginin c;oku~ii ile gelen nesnel de-proleterle!?me olmaktan c;ok sm1f dayam~ma足 smm oznel gerileyi~i olarak belirginlik kazamyor. i~c;i sm1fmm bu boliinmesi son zamanlarda dikkatleri iizeBirikim 5 IE YL 0 L.198 9


rine c;:ekerkeri ben burada yalmzca ingiltere'de geleneksel proleter oylarda buyilk du~u~ gosteren i~c;:i Partisi ornegi uzerinde durrnakla yetinecegim. 1987 sec;:imlerinde vasifh i~c;:ilerin yakla~1k uc;:te ikisi, sendika uyelerinin yuzde 60'1 ve vas1fs1z i~c;:ilerle yan-vas1Il1 i~c;:ilerin yansmdan c;:ogu ba~ka partilere oy verirken, i~c;:i Partisi'nin i~siz kesimin oylannm yandan fazlasm1 toplad1gma tamk olduk. Buna kar~1hk Muhafazakar Parti'ye oy verenlerin yakla~1k yuzde 50'sini i~c;:iler olu~turuyordu . Benzeri bi~ kayma PCF ic;:in de goriilebilir. Bir kez daha her iki partinin de korii k6riine proletaryanm sm1f sadakatine dayanmakta oldugunu goriiyoruz. Yitirilmi~ sm1f bilincinin ardmdan yas tutmamn bir anlam1 cilmad1g1 gibi (eski bir Marksist olarak bert yine de tutsam da) aynca "hey gidi eski proletarya" diyerekten bu bilinci halen ayakta tutabilen mevzilere c;:ekilmekte anlamh bir ~ey degil. Maden i~c;:ilerinin o buyuk destans1 grevi bir hayli romantizm uretmi? olabilir. Fakat 200 bin maden i?c;:isi ile 55 milyonluk bir ulke nufusu arasmda da bir fark oldugu muhakkak. Zaren bu maden i~c;:ilerinin yans1 l 985'ten bu yana yok olup gitti. Aynca grev, romantik solun tezlerinin tersini kamtlad1 : Maden i~c;:ileri arasmda bile grev kmc1lig1 olabiliyor. Tabii, smtf bilincinin diger sm1flar arasmda da parc;:alan~ d1gm1 bilmek elbetteki rahatlat1c1. Omegin 1987 gene! sec;:imlerinde toplumun ust sm1flannm yilzde 40'1 Thatcher'm aleyhinde oy kulllanddar. Bu rakam universite egitimi gormu~ kesimlerde uc;:te ikiye ula~1yor. Yine de yeni siyasi kombinezonlar ihtimali i~c;:ilerin giderek birbirinden aynlan ve c;:eli~kili c;:1karlara sahip olan gruplara bolunmesi gen;:egini degi?tirmiyor.

Butun bunlara ragmen, tarihsel olarak i~i;ilerin , yoksullann savunuculan ve temsilcileri olan bu partiler boylesi bir savunma gerekli oldugu surece i?levlerini yitirmeyeceklerdir. Bugun aruk "toplumsal ili~kilerin ortak kabullenili?i" diye bir ~ey yoktur - en azmdan Biiyuk Britanya'da. Ve yine ~ansh say1lmz ki partilerimiz saf olarak i~c;:ilerin partileri degiller ve hic;:bir zaman da oyle olmad1lar zaten; ne geni~ tabanh halk partileri ve koalisyonlar olu?turrna yetenegini yitirdiler ne de iktidar partisi olma potansiyellerini, Bugiin partilerimizi bir arada tu tan ?CY sm1f bilinci degil, pan;:alanma tehlikesiyle kar?I kar~1ya olan grup ve sm1flan birle~tire n bu partilerin ulusal varhg1d1r. Ve bu da az1msanacak bir ~ey degildir. Hareketimiz, yani bir butun olarak demokrasi bir kez daha tehdit altmda. l 945'ten bu yana burjuva diizeninin yeniden demokratikle~mesine -yahut daha dogru bir ifadeyle liberalle:?tirilmesine- oyle ah?ttk ki, fa~izm ve neo-fa~izm gibi sozcuklerin ic;:eriklerinin bo~ald1gm1 , kriz donemlerinde bile bu sozcukleri hamlamanm gii<;: oldugunu goriiyoruz. Bu durumda kapitalizm yine politik sagm <;:6ziimiine ba~vurabilir. Benim ulkemde radikal sag iktidarda ve yapugim1z hatalar sayesinde i~<;:i hareketini, i~i;i Partisi'ni ve tum solu politikada ciddi bir faktor olarak elimine etme firsatma kavu~tu. Bu zaten rejimin c;:ok bariz bir hedefi. Sizin ulkenizde de olabilir. Ve bu tehlikeye kar~t koymanm tek yolu, tum demokratlann Avrupa"da hala ya~ayabilen sol kitle partileri etrafmda bir koalisyon olu~turmas1d1r. C::ok ~uki.ir klasik i~c;:i hareketinden geriye bu kadar bir ?e y kalabildi. (New Left Review, Oca k- ~ubat 1989, ( ev: AKDOGAN ()ZKAN)

23


S1n1f sava~1 ve sonras1 ERNESTO LACLAU

24

20. yiizyilm ba~lang1cmdan bu yana, Bat1 Avrupa solunun diinyay1 kavray1~ bi<;imini dort anahtar kavram ~ekillendinni$tir. Bu donemin ba$lannda meydana gelen toplumsal ve politik olaylar, kapitalist sistemin amans1z dii$ii~ii ve sosyalizme dogru ka<;1mlmaz gidi~in bir par<;as1 olarak degerlendirildiler. l 930'lu y1llar boyunca bu gorii~, demokrasi ve fa~izm arasmdaki z1thg1 temel politik boliinme olarak alg1layan bir perspektif ic;ine yerle~tirildi. Kabaca yine aym zaman zarf1 i<;erisinde emperyalist ve ezilen uluslar arasmdaki ihtilaf somiirge ve yan-somiirge iilkelerde de benzeri bir rol oynamaya ba~lad1. Sonu<; itibariyle, sava$m hemen ertesindeki donem i<;erisinde Avrupa'daki sosyal demokrat partiler, ekonomileri dahilindeki millile~tirilmi~ sektorlerin geni~letilmesi yoluyla sosyalizme dogru ilerlenebilecegi dii~iincesini tetkike koyuldular. Sol i<;in bu dart gorii~iin her biri -iiretici gui;lerin ileriye doniik geni~lemesi yoluyla sosyalizme zorunlu ge<;i$ ; fa~izme kar~1 demokratik cepheler; ulusal ve antiemperyalist devrimler; karma ekonomilerdeki kamu sektoriiniin giderek geni~lemesi- yalmzca 'ko~ullara bagh' stratejil~r olmaktan <;ok daha fazla onem ta$1maktayd1. i$te bu g6rii$ler etrafmda, kitlelerin politik deneyimleri, miicadele geleneginin ve politik dii$iincenin in~as1m miimkiin k1lan bir birlik saglayabildi. Solun genelle~tirilerek ifade edilen krizi iizerine bugiin epeyce konu~uluyor. Benim tart1~mak istedigim ~ey ise bu krizin, kararh bir politik referanslar <;er<;evesi i<;erisindeki baz1 ozel goriiniimleri ya da politikalann ya$ad1g1 bir kriz olmas1 degil; daha ziyade bu krizin sozkonusu temel dil$iincelerin yava$<;a eriyerek <;okmesinin sonucu olarak gelen bir kriz olmas1. Ve dolay1s1yla birle~tirici uzun-vadeli bir gorii~ eksikligi ya$ayan <;e~itli siyasi pratiklerin, giderek herhangi kollektif bir CO$ku iiretemeyen k1sa-vadeli pragmatik bir oyuna indir-

genmesi. Politik ufuk karanhk goMinurken tarihsel sure<; dogrultusu olmayan bir goriinilm arzediyor. Kammca solun mevcut krizinin ozil budur. ~imdi bu krizin kokenleri ve ilstesinden gelmenin muhtemel yollan ilzerindeki dil$ilncelerimi yansllmaya <;ah$acag1m. Oncelikle, mevcut kriz ilzerine <;ok s1k rastlanan yorumlan gozden ge<;irelim. Keskin solun 'teorisyenler'ine gore her $ey, tabii ki, <;ok berrak: kriz diye bir $ey yok ve i$<;i sm1fmm merkezi rolil sars1lmam1$ ve sarsilmaz bir dogma. Elbetteki onlar, boyle merkezi bir rol ile neyi kastettiklerinin aynnulanna genellikle giremiyorlar. Neile ili$ki i<;erisinde bir merkezilik? ~ayet merkezilik, politik dilnyaya ili$kin bir iddia la$1yorsa, o takdirde kesin tarihsel baglamlan ve ozel sonu<;lan <;er<;evesinde ele ahmp tart1$ilmahd1r. Argilmamm1z1 sanayile$I"Qi$ Bau toplumlan ile smirlayahm. Birbirine yakm iki sure<; bizim 'sm1f sava$<;1lan'm1zm argilmamm zayiflauyor: bir yandan, i$<;i s1m&nm say1sal olarak azalmas1 ve ekonomik ac;1dan boliinmesi (fragmentation) ote yandan c;ok <;e$itli yeni antagonizmalann filizlenmesi temelinde, nufusun geni$ ke- . simlerinin giderek artan bir bi<;imde marjinalle$mesi. Dolayis1yla toplumsal yap1 i<;erisinde i$<;i sm1fimn merkezi rolil iddias1, sosyolojik bir betimleme olarak, daha az kabul goriir bir durumda. Aynca politik bir onenne olarak a$ikarhktan uzak. Feminist milcadelede mi, ekolojik mucadelelerde mi, $ehirlerin yok olmaya yilz tutmu$ eski merkezlerindeki marjinal sektor insanlanmn mobilize edilmesinde mi i$<;i sm1fmm merkezi rolil? .. Ve i$<;i sm1& olmaks1zm diger milcadelelerin geleceginin olamayacag1 iddialan doniip dola$1p aym yere geliyor -<;iinkii bu iddialar, kesin olarak kamtlanmas1 gereken bir $eyi, i$<;i sm1fmm merkezi roliiniln onvarsayim olarak ortaya koyuyorlar. Tabii buradan, i$<;ileri harekete ge<;irmenin oneminin ve ozel baglamlardaki etBirikim 51 EYLUL 1989


kisinin inkar edildigi gibi bir sonuca degil, i$Ci smtfi.nm -diger biitiin kesimler gibi- kendi hedef ve imkanlan ile sm1rh olan bir toplumsal ozne oldugu, fakat Marksist gelenegin 'evrensel sm1fi.' ve global insan ozgiirle$iminin zorunlu oznesi olmad1g1 gibi oldukca farkh bir noktaya ula$1yoruz. Tiim bu argiimanlar cok s1k ifade edildi ve tekrarlamamn bir anlam1 da yok. Oyleyse $U ya da bu bicimde i$Ci sm1fi.nm tarihsel bir ozne olarak sm1rhhklanm kabul eden ancak bunu bizce yetersiz bir $ekilde ele alan yakl3$1mlara deginelim. Bu anlarnda iiC temel yakl3$1m arasmda bir aynm yapabiliriz. Birinci yakla$1m l 930'lann halk cephelerine dayanan takdire $ayan bir gelenegi izleyerek i$Ci sm1fi.nm diger ilerici kesimlerle geni$ bir demokratik ittifak olu$turarak yap1sal sm1rhhklanm a$abilecegini oneriyor. ikinci yakla$!ID, i$Ci Slmfmm tarihsel smIThhklanm sergilemeyen yeni bir toplumsal ozne arayt$I ic;inde. Ocuncii yakla$IID ise aruk bu tip bir gereksinimi onermeksizin ce$itli toplumsal protesto bicimlerinin dagdmasm1 ve boliinmesini kac;1mlmaz ve hatta olumlu bir geli$me olarak kabul ediyor. Halk cephesi stratejilerinin, korniinist bir gelenege sahip olanlar ic;erisindeki prestiji iki nedenden otiirii anl3$1hr bir $ey. Birincisi, Nazizmin iktidan ele ah$ma dogru giden donem icerisinde sosyal demokrasinin ha$ dii$man ilan edildigi ve "sm1fa kaT$1 sm1f' gibi absurd bir c;izginin korundugu Oc;iincii Donem'in sonrasmda halk cephesi stratejisinin 1935'de Komintem tarafmdan benimsenmi$ ve sagduyuya dOnii$ gerekcesinin gOstergesi olarak degerlendirilmi$ olmas1. Bu anlamda halk cephesi temalan boylesi oncli macerac1hgiyla k1yasland1ginda bu sagduyuya donii$ gostergesi olarak giiniimiize kadar korundu. ikinci neden ise, halk cepheleri $emsiyesi alnnda komiinist partilerin sava$ oncesi donemde ve sava$ sonrasmdaki c;e$itli direni$ hareketleri ve kurtulu$ sava$lan doneminde kitli>' •-rin miicadelelerini ve demokratik deneyimlerini s1mrs1zca geni$letebilmeleridir. Siiphesiz bu halk cepheleri donemi Ban Avrupa'daki komiinist hareketlerin zirvede olduklan bir donemdi. i$te kesinlikle bu h3$3nlardan otlirii, o donemiri analizini yapan birc;ok ki$i o doneme nostaljik olarak yakl3$arak halk cephelerinin gec;mi$e ili$kin deneyimlerinin Oziindeki hususlan gozden kac;1Td1lar. Halk cephelerinin eylemleri ve ittifak sistemleri f3$iSt tehlikenin varhgm1 bir onvarsayim olarak gordiiler. Cephelerin geni$ tabanh olma ozelligi, fa$izmin liberal demokratik rejimleri tehdit edi$inin dogrudan bir sonucudur. Sava$m sona ermesinden bu yana, fa$izmin yeniden dogabilecegi uyanlan geni$ tabanh demokratik ittifaklar yoniindeki komlinist taleplere c;ogunlukla e$lik ettiyse de bu iddialar gene! ve hakh bir $liphe ile kar$dand1. Thatcherizm gibi politik bir fenomeni dii$iindugumiizde, bu iddialara dair $iiphelerimiz art1yor. Thatcherizmin f3$ist bir tehlike olu$turdugunu soylemek bayag1

giilunc; oluyor. Guniimiiz yeni-muhafazakarhgmm saldmlanmn temsil ettigi tehlike fa$izmden c;ok farkhd1r. Bu tehlike, sendikal hareketler gibi, sava$ sonras1 donemde demokratik ilerlemelerin ko$ullanm saglayan pek c;ok giic; merkezinin yava$c;a erimesi ve politik sistemin giderek artan bir otoriter anlayi$la yeniden Orgiitlenmesi tehlikesidir. Ne var ki, bu yeniden-orgiitlenme kar$1hkh miicadele alanlanm c;ogalnyor. Dolayis1yla yeni demokratik bir alternatifin in$a edilecegi tabam slirekli olarak geni$leten bir yerine getirilmemi$ talepler birikimi soz konusu. Sayet bugiin altematif, liberal parlamenter sistemde otoriter bir donii$iim ile bu sistemin radikal demokratik bir $ekilde yeniden-orgiitlenmesi arasmda ise, halk cepheleri stratejisi.:i.i temel alan ittifaklann manugi ve sisteminin fazla i$e yaramayacag1 c;ok ac;ik. Giinlimiiz ile, l 930'lar arasmdaki ikinci temel farkhhk $U: Herne kadar '30'lann sol partileri i$Ci hareketinin politik sm1rhhklanm ve geni$ tabanh demokratik ittifaklar olu$turma geregini kabul etmi$ olsalar dahi, bu partilerin toplumsal temeli ve sabit referans noktalan yine de geleneksel i$c;i s1mli. idi. Fransa'daki halk cephesi eylemleri biiylik sanayi kentlerinin kml ku$agi olmaks1zm dii$iiniilemezdi, ki zaten bunlar da l 945'ten sonra erimeye ba$lad1. Dolayis1yla sosyalist ve demokratik hedefler arasmdaki ili$kilere dair tartl$malar, kendi sm1f amac;lanna bagh, homojen bir toplumsal kesimin varhginm miimkiin kild1gi bir baglam icerisinde gercekle$ebildi. Bugiin solun kaf$1smdaki sorun c;ok farkhd1r. Sorun aruk zaten in$3 edilmi$ toplumsal bir kesim ic;in ittifaklar sisteminin nas1l kurulacag1 degil, '30'lardan c;ok daha fazla b0lunmii$ c;e$itli miicadeleler ve taleplerden yola c;1karak ittifaklarda yer alacak soz konusu toplumsal kesimlerin birlikler olarak nasd in$a edilecegidir. i$c;i sm11i.mn sm1rhhklanyla ugra$mada takip edilen ikinci yol, smITh olmayan bir tarihsel aktor fikrini muhafaza ederek, insanm ozgiirle$mesi gibi 'evrensel' bir gorevin tarih sahnesinde i$c;i sm11i d1$mda ba$ka bir ozne tarafmdan yerine getirilebilecegi dii$lincesidir. 1960' larda solun baz1 kesimleri (ozellikle Amerika'da) bu rol ic;in yeni adaylar onerme egilimi ic;indeydiler - ogrenci hareketi, Ocuncii Dtinya halklan, kadmlar, toplumun marjinal kesimleri vb. Fakat bu adaylann hicbiri bu beklentileri hayata gec;iremedi. i$te o zaman i$c;i sm1f1 ve onun gerc;ek miicadelelerinin yanh$ bir yan ta$1mad1g1, yanh$hgm belki de i$c;i sm1fmm tarihsel donii$iimiin temel toplumsal oznesi oldugu dt1$t1ncesinde ve global ozgiirle$imin belirli tek bir toplumsal Orne tarafmdan gercekle$tirilen tek bir tasanm oldugu nosyonunda yamg1 anla$1ld1. Boylelikle tarihin gec;mi$, $imdi ve gelecekten olu$an birle$ik bir siirec; olarak kavranmas1 gitgide daha fazla sorgulamr oldu. Bu tarih anlayi$1 ic;erisinde roller, daha sonradan i$c;i sm11i, kitleler vb. gibi somut toplumsal oznelerle ozde$-

25


26

le?en imgesel aktorlere entellektiiel bir bii;:imde atfedildi. Sonui;:ta bu ozneler umuldugu gibi davranmaymca bu durum "yanh~ bilini;:"in sonucu olarak degerlendirildi; oyle bir kavram ki "insanlar dii~iinmeleri gerektigi bic;imde dii~iinmiiyorlar" demek gibi bir ?ey. Sol, i;:ok uzun siireden beri evrensel ozneler (sm1f, parti) ve bilimsel (hakikat muhaflZI) sosyalizm diinyasmda ya?ad1g1 ii;:in tarihin, evrensel yazgilann geri;:ekle~mesi olarak degil de pragmatik ve sm1rh kurgular siireci olarak alg1lanmas1 kac;m1lmaz olarak siikutu hayal hissinin artmasma yo! ai;:ti. Kammca giiniimiizdeki hayal kmkhg1nm kokeni buna dayanmaktad1r. Biitiin toplumsal oznelerin sm1rh tarihi gorevleri oldugu ve bunlann hii;:birinin insamn ozgiirle~imi gibi global bir tasanm1 geri;:ekle~tirmeye yazg1h olmad1g1, bahsettigimiz hislere bir tepki olarak kabul edildi ve i;:e~itli toplumsal hareketlerin ozerkligine dayah bir i;:ogulculuk politik bir formiil olarak one siiriildii. Tarihsel oznelerin sm1rhhklan somnunun iistesinden gelmede ba?vurulan iii;:iincii yo! budur. Giiniimiizdeki toplumsal miicadelelerin dag1lmas1 ve boliinmesini kabul eden orgiitsel yap1lar tarafmdan savunulur. hi;:iler, kadmlar, e~足 cinseller ve i;:evrecilerin miicadeleleri herhangi tiirden birle?ik bir dogrultuya tabi kalmaks1zm yiiriitiilmelidir. Hie; ku~kusuz bu geleneksel solun naif dogmatizmine gore bir ilerlemedir; fakat i;:ogulculuk ve ozerklik taru~masmda izlenen yo! mevcut sorunlann i;:oziimiinde yine de ba~ans1z kahyor. Bunun iki temel nedeni var. Oncelikle safbir bii;:imde ozerk olan hareketler diinyas1 bu durumda kesinlikle demokratik bir mekan olmayacakur. Kadm hareketinin ya da e~cinsel hareketin, ornegin irk aynmma biitiiniiyle ilgisiz kalmas1 halinde neler olabilecegini hayal edebiliyor musunuz? Bu farkh miicadeleler arasmda bir bag, en azmdan ortak bir dayam~ma sagduyusu yaratmak gerekiyor. Boyle bir ~ey kendiliginden geri;:ekle?mez. Beyaz irktan bir ingiliz i~i;:inin irki;:ihk aleyhtan ya da cinsiyeti;:ilik aleyhtan olmasmm kai;:1mlmaz bir ~ey oldugu ileri siiriilemez. Dolay1s1yla boyle bir ~ey politik bir miicadeleye baghd1r. Toplumsal miicadelelerin i;:ogullugundan otiirii bu bag mekanizrnas1 sadece bir parti degil, daha geni? ve karars1z demokratik kurumlar sistemi olmahd1r. Yalmzca toplumsal hareketlerin ozerkligine dayah ve daha zengin bir sagduyu olu?turulmasma ili?kin sorunlan gormezden gelen i;:ogulcu bir teorinin ikinci smirhhg1 ise, yeni-muhafazakar hareketin zit yonde bir sagduyu olu?turma ve bunu siirekli k1lma i;:abalanm gormezden gelmesidir. Sorun, toplumsal hareketlerin imgesel ozerkligini benimseyip birle?ik bir sagduyuya kar?I i;:1kmak degil, hangi sagduyunun galip i;:1kacag1m siyasi miicadeleyle belirlemektir. Kimi siyasi tasanmlar cinsiyeti;:ilik ve 1rki;:1hk aleyhtan talepler arasmda bir bag kurmaya kalkI?Irken kimileri bu bag1 kopanna i;:abasmda olacaklard1r. Sonui;:ta

hangisinin galip i;:1kacag1 cevaplanmam1~ ve cevab1 politik inisyatiflere bagh bir sorudur. Bunun anlam1 ?Udm;: Bizim toplumlanm1zda toplumsal ve politik kimlikler -ozde~likler- esas itibariyle kararsIZ bir yap1dad1rlar. Sorun sosyalist miicadelelerin -sm1flann ya da toplumsal hareketlerin- temel oznelerinin ne olduklan degil, her ikisinin de kimliginin ileri sanayi toplumlannda rnaruz kald1g1 ozel karars1zhklan ve bunlann iistesinden gelebilecek uygun politik stratejileri anlama sorunudur. Sosyalistlerin bu kann~1k11gi ve kararsIZhgi kavramas1, iizerinde ugra~mas1 i;:ok mu giii;:? Sanm1yorum. Bu yalmzca, uzun siiredir bilinen bir ?eyin geni?letilmesi ve derinle?tirilmesi demektir. Marx, kapitalizmin yalmzca, liretim arai;:lanm slirekli devrimci bir donli?lime tabi kilarak ve boylelikle geleneksel toplumsal ili~kileri i;:ozerek varoldugunu ve yayilabildigini, dolayis1yla geleneksel haliyle gorece kararh olagelmi? toplumsal ya?amm pek i;:ok alanlannm, kapitalizmin mant1g1 muayyen bir noktaya ula?t1gmda, giderek radikal bir karars1zhk arzeder hale geldiklerini gayet iyi anlam1?tlr. Bu bak1? ai;:1smdan, kapitalizmin biitiin tarihi radikal bir karars1zla?ma (destabilisation) tarihi olarak goriilebilir. Onemli olan nokta Marx'm i;:agmda muayyen bir a?amaya varmI? olan bu karars1zla?ma siirecinin, bugiin Marksist teorinin toplum ve devrim konusunda ozlinli olu~turan toplumsal kimlikleri ortada11 kaldirarak daha da geli?mi? olmas1d1r. "i?i;:i sm1fi" gibi bir kategoriye goz atahm. Marx ii;:in bunun sezgisel bir geri;:ekligi vard1. Nedenini gorebiliriz: 19. yiizyilm ortalannda i~i;:i olmak, saatlerce fabrikada i;:ah?mak, belirli yerlerde ya?amak, belirli tiiketim modellerine sahip olmak, ulkenin siyasi ve kultiirel hayanna yalmzca kan i;:izgilerle tammlanm1? yollardan ka- ' ulmak anlamma geliyordu. Ancak liretim arai;:lanndaki art1~, fabrikada harcanan zamamn azalmas1 dernek oldugundan ve refah devletinin geni~lemesi i?i;:inin toplumsal kimliginin iiretim ili?kileri ii;:indeki yeri tarafmdan giderek daha az belirlenmesi anlamma geldiginden butlin bu toplumsal kauhm bii;:imleri arasmdaki kar?lhkh kau ili?ki giderek daha gev?ek bir ha! almakta. i~i;:inin i;:e~itli toplumsal ili?kilere kat1hm1, kati bir bii;:imde O.retim ili~kilerindeki yerine bagl.1 kalmadan top1umsal hayata kauhmmdaki pek i;:ok alanm yeni ve radikal toplumsal miicadele zeminleri olabilecegi anlamma da geliyor. Aynca bu, baglann kurulacag1 yollann -altyap1/iistyap1 turlinden eski moda aynmda oldugu gibionceden kurulmu~ modellere dayanmayacagi, hegemonya miicadelesinin sonucu olacag1 ve bundan otlirli'b,uyiik oli;:ude ai;:1k oldugu anlamma geliyor. Bu anlamda Marx'daki "s1mf' nosyonu bir butfm olarak 19. yiizyilda i;:ok berrak olan toplumsal kirnliklere b\iyiik oli;:ude tekabiil eden bir sentezdir. Ancak bu sentez buglin antikapitalist mucadelelerin mant1g1m ve modelini anlamada eskisi kadar yard1mc1 olamamaktadir. Bunun nedeni keBirikim 5 I EY Lt) l 1 9 8 9


sinlikle kapitalizmin bin;ok anlamda Marx'm tahmin ettigi dogrultuda yol almas1dir. Bugiin aruk onun sm1f kavramm1 sorgulamam1z gerekiyor. Yazmm ba~mda demi~tik ki; sosyalist gelenek i\inde onceleri kimi 'fikirler' ve 'gorii~ler' solun deneyim ve muhayyilelerini birle~tirip ona muayyen bir tarihsel siire\ imaj1 verdi. Toplumsal miicadeleler bu fikirler prizmasmdan okundu ve yorumland1. Bugiin sol politika)'l yeni bir 'arkaplan imaj1' iizerinde temellendirmek miimkiin mii? Kammca cevap olumlu ve bu yeni arkaplan imaj bir kitab1m1zda radikal demokrasi 1 adm1 verdigimiz temalar etrafmda in~a edilmelidir. Bunun anlam1 nedir ve nasil solun politik deneyimlerini birle~tiren yeni bir 'arkaplan' imge haline gelebilir? Evvelce kapitalist diinyanm teknolojik degi~im hm ve geleneksel ili~ki足 lerin \oziilmesi ile yaratug1 esash bir karars1zhk yoluyla toplumsal oznelerin geni~ bir kesiminin kimligini tehdit ettigini belirtmi~tik. Bu toplumsal oznelerin bu tehdite tepkileri ne olabilir? Tepki gosterecek herhangi bir ideolojik silahlan var m1? Kammca var ve tek bir ciimle ile ifade etmek gerekirs~ bu silahlar e~itlik ve hak soylemleridir. Aynca bunlar yalmzca politik. miicadele i\in varolmakla kalmam1~足 lardir; ger\ekte so~ 200 y1lm radikal bir yeniligidirler. ~itsizlik ve hiyerar~i onceleri diinyadaki toplumsal diizenin gerekli temelleri olarak kabul edilirken yalmzca Tann huzurunda insanoglu e~it addedilmi$ti. Fakat Frans1z Devrimi sayesinde insanlann temel olarak e~it olduklan dii~iincesi hukuki bir onay gormii~ oldu ve e~itlik hiir toplumlann ana ilkesi haline geldi. Frans1z Devrimi sirasmda e~itlik ilkeleri sm1rh bir uygulama alam buldu; \iinkii yurtta~hk ve kamu alammn olu~turulmas1 ile yetinmi~ti. Ote yandan ozel alanda her tiir e~itsizlik kabul gordii. Fakat son iki yiizy1lm biitiiniinii 'demokratik devrim'in giderek geni~leyen bir siireci olarak gorebiJiriz: 19. yiiZj'lhr .>OSyaJist soylemleri ile egalitaryanizm ekonomik alam i~gal ederken, yiizy1hm1zm yeni toplumsal hareketleri ile demokratik siirecin derinle~mesi de ger\ekle~mi~ oluyor. Demokratik devrimin bu siirekli geni~leme's inin temelinde daha once degindigimiz donii~iimler yatmaktad1r, ki bunlar kapitalizm altmdaki geleneksel ili~kilerin \oziilmesine tekabiil ediyor. Bu ko~ullar altmda, giderek daha fazla say1da toplumsal kimlik tehdit altmda kalmakta ve yerinden \Ikmakta, niifusun geni$ kesimleri sistem iizerinde yeni tiir egaliter \1k1~lar gostermekte ve taleplerde bulunmaktad1r. Sonu<,:ta, toplumsal ili~kilerin gitgide politize oldugunu soyleyebiliriz. Bu anlamda 1968 y1h sanayi toplumlannm tarihinde esash bir donii~ noktasm1 temsil ediyor ve uzun vadeli etkileri 1848'inkiler denli onemli olacakur. Sayet 1789, kamu alanmda egaliter ilkelerin dogu~unun, 1848 ise bu ilkelerin sosyalist talepler diinyasmm biitiiniine dog-

ru geni~lemesinin sembolii olarak goriilebiliyorsa, 1968 zamamm1zm demokratik miicadeleler alamm in~a eden yeni hareketlerin filizlenmesinin semboliidiir. Sayet sol yeniden in~a edilecekse, talepleri ge\mi~teki sosyalist hareketlerin taleplerinden daha geni~ ve daha radikal olan bir radikal demokrasi temelinde ger\ekle~melidir. Son 15 )'Ilda toplumsal miicadeleler alammn s1mrsizca geni~ledigine tamk olduk. i~te bu, 'tarihin ayncahkh oznesi' nosyonunun neden \oktiigiinii a\1khyor. Toplumun demokratik ve sosyalist donii~iimii yoniinde herhangi bir tasanm bugiin ge\mi~tekinden daha geni~ ve daha heterojen bir toplumsal temel iizerinden ba~lamak zorurrda. Bu heterojenlik tarihsel donii~iimiin oznelerinin \Ok sa)'lda olacag1, taleplerinin sm1rh olacagi ve aralanndaki miizakerelerin ve karars1z dengelerin siyasi hayatm kurah ve ilkesi olacag1 anlamlanna geliyor. Sonu\ itibariyle, ozellikle vurgulamak istedigim iki nokta var. Birincisi: ~ayet radikal demokrasi, solun yeni politik ufku ise, bu ufuk bir toplum tipinin dogmatik postiilasyonu olarak alg1lanamaz. Demokratik egalitaryanizmin giderek toplumsal ili~足 kilerin daha geni~ alanlanna dogru yay1lmas1, bize bu ya)'llmanm dogrultusuna ya da hangi yeni toplumsal aktorlerin ortaya \tkacagma ili~kin bir onyargi vermez. Biitiin toplumsal oznelerin smirh karakteri, olumsuz bir ozellik degil, tarihsel siirecin a\Ik karakterinin zorunlu 揃bir sonucu, yani radikal demokrasinin tern el 6n$art1du. Oysa ki 'sm1rs1z' bir toplumsal aktor, evrensel bir sm1f kendisi i\in mutlak bilgi ve mutlak hiikiim talep etmek zorundad1r (yani proletarya diktatorliigii). ikincisi: demokratik devrimin geni~lemesi, politik miicadelelerin verildigi mekanlann \ogullugunun in~asm1 i\erir. Burada politika i\in ayncahkh noktalar yoktur. Yerel orgiitlenmeler, egitim kurumlan, niifusun marjinal kesimlerinin q_lu~turdugu direni~ gruplan, kadm orgiitleri; biitiin bunlar siyasi muhakemelerin geli~tirilmesi gereken ve aynca sivil toplumun ilerici ozyonetiminin devletle arasmdaki mesafeyi bulamkla~urmaya ba~lamas1 gereken yerlerdir. Devletin sonmesi gibi bir eski komiinist temamn yeniden formiile edilebilmesinin ve solun politik perspektifine yeniden girebilmesinin yolu budur. Tabii politik sistemin elimine edilmesi ve dogrudan demokrasinin kimi iitopik bi\imlerince ikame edilmesi olarak degil, devletin giderek kendini daha iyi diizenleyebilen \ogulcu bir toplum \er\evesi i\erisinde \Ok kesin ve s1mrh i~levlere indirgenmesi olarak. .. Bu, solun hem komiinist hem de sosyal detnokrat bi\imlere ozgii koklii bir devlet\ilikten koparak, politik perspektifine ozgiirliik\ii bir boyut kazand1rmasm1 da i\eriyor. (Marxism Today, Nisan 1987, (ev: AKDOGAN OZKAN) 1

E. Laclau, C. Mouffe, Hegemony and Socialist Strategy: Towards a Radical Democratic Politics, London, Verso, 1985

27.


S1n1f siyaseti RALPH MILlBAND

28

'Sm1f siyaseti', yeni revizyonizm tarafmdan !?iddetle reddedilen pek i;:ok !?eyin ~ifresi haline' geldi. Yani her !?Cyin otesinde sm1f siyaseti, kapitalist iktidara kar~l koymada ve radikal farkhhklar ii;:eren bir toplumsal diizenin kurulmas1 gorevinde orgiitlii emegin 'oncelligi'nde 1srarla durulmas1m temsil ediyoL 'Oncellik' nosyonunun reddi, degi!?ik birr,:ok itirazdan kaynaklamyor: i!?<;:i s1mfmm, biitiin kapitalist iilkelerde, Marx ve' ard1h Marksistler tarafmdan kendisine atfedilen devrimci rolii oynamaya yana!?mamI!? olu$U ve bu rolii oynama istekliligi i<;:inde olduguna dair bir belirti sunmay1$1; hatta tam tersi, (i$<;:i sm1fmm dogal olarak yalrnzca kiii;:uk bir kesimini olu$turan) orgutlu emegin hedeflerinin hep i;:ok sm1rh, 'ekonomist', bolgeci ve korporatist olageldigi; ve buradan hareketle, orgutlu emegin ve onu temsil etme meali i<;:inde olan unsurlann -sendikalar ve partilerin- toplumda ezilen ve somurulen butun kesimlerin ihtiya<;: ve arzulanm kapsayacag1 turunden bir iddianm ciddiye almamayacag1 ; i$<;:i sm1fmm bu nedenle, kendi kunulu$u boylesi butun kesimlerin kurtulu$U demek olan 'evrensel sm1r olrnad1g1; 'evrensellik' iddiasmm, yuzeyselliginin otesinde bir de, sosyalist projenin tarn rnerkezinde olmas1 gereken '<;:ogulculuk'un inkan ile egemenligi daimi k1lmanm yolunu hazulad1g1 ; geleneksel Marksist anlarn1yla 'i$<;:i s1mfi'nm ileri kapitalist ulkelerde, son donem kapitalizrn i<;:erisindeki teknolojik geli$meler ile uluslaras1 yeni i$bolurnu sonucunda zaten h1zla yok olrnakta oldugu; uk, etnik ogeler, cinsiyet farkhhg1 , cinsel tercihler, ekolojik kayg1lar ve ban$ miicadelesi gibi ternellere dayah 'yeni toplumsal hareketler'in rnevcut--toplurnsal duzene en az 6rg11tlu ernek kadar bUyiik ve radikal -hatta, daha da buyuk ve daha radikal- bir kar$l koyrna i<;:inde olduklan."' Yeni revizyonizrnin d11$11nce spektrurnunun pari;:alanm olu$turan her hareket zorunlu bir bi<;:irnde bu oner-

rnelerin tuinuniin altma imzasm1 koymuyor. Ancak pek <;:ogunun baz1 onerrneler ii;:in yapt1g1 bu. Andre Gorz'un yapt1g1 gibi 'elveda proletarya' 1 dernenin zarnam,gelrni$ de olabilir, gelmemi$ de. Ne var ki yeni revizyonizrnin bak1$ ai;:1smdan i$<;:i sm1fmm 'oncelligi'ne elveda derne zarnam kesinkes gelrni$ goruniiyor. c;:unku onlara gore bu 'oncellik' nosyonu arkaik, yanh$ anla$1lrn1$ ve tehlikeli bir nosyondur ve onun yerini, toplurnsal katmanlann, grup ve hareketlerin <;:e$itliliginden hareketle, hi<;:bir hiyerar$ik hak iddiasmda bulunmayan ve ittifaklar modeli siirekli degi$en, bir i;:1kar, kayg1 ve 'soylem' i;:e$itliligine dayah bir rniicadele rnodeli alrnahd1r, Tabii ki, yeni revizyonizmiri biitiin bu soylediklerinin ir,:inde geleneksel ve kibirli sosyalist nosyonlann ele$tirileri, i;:ok onernli kavrayi$1ar, i;:ok gerekli duzeltrneler olrnad1g1m soylernek ile sorgulad1klan $eylerin sosyalist ilerlerne kaygis1 la$1yanlar tarafindan ciddi olarak ele almrnasma yana$rnarnak biiyiik bir budalahk olur. Ne var ki yeni revizyonizrnin, orgutlu ernegin kapitalist iktidara kar$1 koyrnadaki rolu h~kkmda soylediklerinin ve irna ettiklerinin ternelden yanh$ oldugunun da sakh tutulrnarnas1 gerekiyor. i~<;:i SINIANIN YENiDEN-AYRI~MASI

Geleneksel sanayi sektorlerindeki d11$11$ ve beyaz yakah, dagmrn, hizrnetler ve teknik sektorlerdeki kayda deger bllyiirne neticesi i$<;:i sm1finm, yakm tarihi i<;:erisinde hlZh bir yeniden-ayn$rna siireci ya$ad1g1 i;:ok dogru bir tespittiL Bu fenornene ili$kin, 6zel olarak yeni bir $CY yok; ~u ya da bu bir,:imde, i~r,:i sm1finm oldukr,:a geni$ bir kesirninin kapitalizmin tarihi boyunca ve 6zellikle en r,:arl

Andre Gorz'un Elveda Proletarya adh kitab1 (London, 1982) pek ~ok ulkede etkili bir 'revizyonist' deney oldu. Ve c\yle gOrunuyor ki, burada tam~ngim du~unce ak1m1 uzerinde hayli buyOk bir etki yaram. Birikim 51EYLUL1989


p1c1 bic;:imde 20. yflzyilda gerc;:ekten dramatik bir $ekilde ortadan kalkmas1 siireci zaten ya$amyordu. Ancak, i$c;:i s1mfmm yeniden-ayn$mas1, onun bir sm1f olarak yok olup gitmesi ile hic;:bir $ekilde e$anlamh degildir. Hatta bunun tersini, yani ileri kapitalist iilkelerde i$c;:i sm1fm1 olu$turan ve niifusun c;:ok geni$ gruplann kapsayan ve iiretim siirecinin alt kademelerinde yer alan iicretlilerin say1smda bir art!$ oldugunu soylemek makul bir ifade olur. Bu i$c;:i sm1f1 100 yil ya da SO yil onceki, hatta 25 y1l onceki i$c;:i sm1fi ile ozde$ degildir elbette . Ne var ki, iiretim siirecindeki yerleri, bu siirec;: ic;:erisindeki c;:ok sm1rh ya da varolmayan giic;: ve sorumluluklan, gec;:inmek ic;:in emek giic;:lerini satmaya olan hemen hemen istis.nai bagimhhklan ve gelir diizeyleri itibanyla giiniimiizde npki atalan gibi 'i$c;:i s1mfi' olarak kalabilmektedirler. Aym $ekilde, iiretim siirecinde yer almayan ve biitiiniiyle ya da esas olarak sosyal giivenlik odemelerine be! baglayan gerek i$Sizlerden gerekse de diger kesimlerden olu$an balk kesimleri ic;:in de aym niteleme gec;:erlidir. Aynca 'geleneksel' sanayi i$c;:i sm1fmm tarih sahnesinden yok olup gitmesi ic;:in vakit heniiz c;:ok erken. Bir ba$ka deyi$le, i$c;:i sm1fina elveda demenin zamam gelmedi daha. Ostelik bu yeniden-ayn$ml$ i$c;:i s1p.1fmm, sosyalistlerin her zaman ortaya c;:1kmasm1 gormeyi umduklan s1mf bilinci ve baghhklan geli$tirme hususun'Cia daha az muktedir olduguna inanmak ic;:in ortada iyi bir neden de yok. C::ag1m1z i$c;:i sm1fmm sonunda kapitalist sisteme entegre oldugu, ya da kati surette on,unla uzla$t1g1, ya da geri donii$ii olmayan bir bic;:imde boliinmii$ ve ihtilafh unsurlara aynld1g1 $eklinde siirekli yinelenen iddialar diin oldugu gibi bugiin de as1ls1zd1r. YENi TOPLUMSAL HAREKETLER

i$c;:i sm1finm, aym zamanda 'yeni toplumsal hareketler'in de iiyesi olan, ya da bu hareketlerin ula$maya c;:ah$t1g1 sec;:men grubunun bir parc;:as1 olan c;:ok sayida insam kapsad1g1 ve bu insanlann i$c;:i sm1fma mensup olmalannm toplunisal kimliklerinin onemli bir unsuru oldugunu da belirtmek gerekir. Bunu soylemek, yeni revizyonizmin Marksistleri kolayca suc;:lad1g1 'sm1f indirgemeceligi' hatasma dii$mek degildir. Bu, daha ziyade 'sm1f ili$kiselligi.' denebilecek $eye bir omek ya da sm1fm 'toplumsal varhk' ic;:in kritik ve belirleyici bir etken oldugu yolunda 1srarh bir vurgulamad1r. ¡ Bu nokta daha da aynnuh olarak ele almmahd1r. Kadm i$c;:iler, siyah i$c;:iler veya ~$cinsel i$c;:ilerin kendilerini kadm ya da siyah ya da e$cinsel olarak hissedip oyle tammlamalan ve yine bu nedenle somiirii, aynmc1hk ve bask1ya maruz kald1klanm dii$iinmeleri miimkiindiir. Ancak bunun boyle oldugunu dii$iinmeleri, c;:ok onemli bir konu olmasma ragmen gerc;:ekligin dogru bir temsilcisi olarak degerlendirilmemelidir. Kadm, siyah ve

e$cinsellerin maruz kald1gi somiirii, aynmc1hk ve bask1yi ic;:eren gerc;:eklik, onlann iiretim siireci ve toplumsal yapmm belirli bir noktasmda yer alan i$c;:ilr r olmalan gerc;:egi ile de $ekillenmektedir. Toplumun iist s1mflanndaki kadmlar, siyahlar ve e$cinseller de aynmc1hk ve bask1ya maruz kalabilirler: ancak bu ba$ka bir bic;:imde gerc;:ekle$ir. Beyaz bir kadm i$c;:i, a$m somiiriiye ve ikili bir bask1ya maruz kahr; siyah bir kadm i$c;:i ise, siyah, kadm ve i$c;:i olmasmdan otiini tiim bunlann iic;: kaum ya$ar ve tabii ki bu bask1lar birbiriyle baglanuhd1r. Cinsiyet ve sm1fa kar$1 c;:1kmak, cinsiyet veya irk veya ba$ka bir $eyi 'toplumsal varhk'm belirleyici kriteri yapmak ve sm1f gerc;:egini yok saymak veya kiic;:iimsemek, i$c;:i sm1fi ic;:inde varolan boliinmelerin derinle$mesine yard1m etmektir. Bolgecilik, cinsiyetc;:ilik ve 1rkc;:1hk bilinen ve olan $eyler. Bununla beraber miicadelenin ic;:inde birc;:ok durumda, bunlann kismen de olsa iistesinden gelindigi.ni; fark11 i$yeri bolgelerinde erkek ve kadm, siyah ve beyaz, i$c;:ilerin ortak bir dii$mana kar$I zaman zaman dayam$ma ic;:inde miicadele ettiklerini; hatta aralanndaki boliinme ve farkl1hklara kaf$m milyonlarca i$c;:inin bolgesel ve diger boliinmelere degil, sm1f dayam$masma ve amac;: birlikteligine onem veren partilere saglad1klan ortak destek sayesinde, zay1f da olsa birbirlerine bagland1klan- \ m; ve i$c;:iyi i$c;:iden sonsuza dek ay1rabilecek hic;:bir ic;: c;:eli$kinin olmad1gm1 haurlamak yanh$ kac;:mayacaknr. Bunlann hic;:biri giinliik ya$amda i$c;:inin i$c;:iye uygulad1g1 aynmc1hk ve bask1y1 ortadan kald1rmak ic;:in yeterli degildir. Ancak bunun, a$1lamayacak bir engel haline getirilmemesi, sosyalistler ac;:1smdan yine de onem ta$1maktadu. Oyle ki dogal olarak antagonizma ic;:indeki taraflar arasmda gec;:ici ve kar$1hkh $iiphe duyulan ittifaklan saglamla$Urmak beklentilerin en iyisi olabilsin. Bu sadece daha arzulamr bir $ey oldugu ic;:in degil, aym zamanda farkhhklan uzla$Urma geregini ve bu farkhhklann ne derecede belli bir baglamm parc;:as1 olduklanm vurgulamak ac;:1smdan akla daha yatkm oldugu ic;:indir. Beatrix Campell, Wigan Pier Revisited'da "'Sorun erkekler degil, sistemdir' diyen bir tiir feminist" olarak yola c;:1kugm1 ancak bu yolda 'erkekler ve erkeklik'in giindelik, bireysel tezahiirlerinde, kendi cemaat ve sm1flanndan olan kadmlara kaf$1 sistematik bir direni$ bloku olu$turduklanna ikna oldugunu soyliiyor. i$c;:i sm1fi ic;:inde hem birey olarak tek tek erkekler hem de siyasi hareketleri olu$turan erkekler, kabahatlidir2 Hie;: $iiphesiz ki 'sistem' her $eyi ac;:1klayamaz. Ostelik 'erkekler'e kar$1 verilen bu ortakhg1 kas1p kavuran, niteliksiz, kollektif cinsiyet suc;:u hiikmiiniin, en azmdan sosyalist terimler ac;:1smdan bir gec;:erliligi de yoktur. Maden i$c;:ilerinin ( 1983-84) grev deneyimi, daha dogrusu kadmlann bu grev sirasmdaki deneyimi uygun bir 2 B. Campbell, Wigan Pier Rev.isited. London. 1984. s. 98.

•

29


6mektir. Madenciler ile ilgili boliimde -'erkeklik' konusunda en c;arp1n omeklerin oldugu boliim- Beatrix Campell 'gizli kodlan ile kadmlar1 kendi cemaati ic;erisinde goc;men haline getiren, sadece erkeklere ozgii masonluk te$kilatlannda ba$anh' olan 'i~ . oyun ve politikadaki erkeklik kiiltii'nii anlauyor.3 Ostelik tam kitabmm yaymland1g1 sirada, kendi cemaatlannda goc;men olduklan dii$iiniilenler, muazzam destek gruplan111 orgiitlemekte, grev gozciiliigii saflannda madencilerle omuz omuza durmakta ve soylenilenin tam tersine, kadmlara ka~1 madenciler tarafmdan geli$tirilen herhangi bir 'sistematik kar$1 koyma bloku' da sozkonusu olmam1$tlr. Hatta daha fazla alay konusu edilme pahasma da olsa, biiyiik c;apta kiifredilen ve nefret edilen sendika hareketinin zayiflamasma yolac;an deformasyonlan g6z6niine ald1gm1 vurgulamak onemlidir. Cinsiyetc;ilik, 1Tkc;1hk, aynmc1hk ve bolgecilik i$c;i hareketinde yeterince gerc;ek olgulard1r, ancak genellikle (her zaman degil) hareke~ tin deger ve amac;lan olarak ileri siiriilenlere ters dii~en deformasyonlar olarak kabul edilmektedirler. Tabii ki kabul edilen ve ileri siiriilen $eylerin yeterli olmad1g1, gei;:erli olanm fiili uygulamalar oldugu dogrudur. Bu nedenle katedilecek yo! uzun bir yoldur. Ancak geleneksel olarak beyaz 1rktan erkeklerden olu$an i$c;i sm1fmm hakim oldugu, rekabetc;i bir kapitalist baglamda ve uzun bir emperyalist tarihi olan bir iilkede dogan ve bu baglam ve tarihin yaratt1g1 tahdit ve deformasyonlara mahkum olan bir hareketin, kendisini rahats1z edene biitiin hatalardan annm1$ olan teorik ve pratik bir diyara biiyiik bir s1i;:rama yapacagma inanmak, gerc;ekten bir 'emek metafizigi'ne teslim olmaknr. Yap1lmas1 gereken, bu hatalan savu$turmak degil, bunlann altedilebileceklerine ve uygulamada yap1lanlann ileri siiriilenlere yalmla$tlnlmasmda a$1lamayacak hic;bir engelin olmad1gma inanarak, bunlara kar$I miicadele etmektir. MUCADELELER TARiHi Tiim bunlar tart1$ma kon:usu oluyorsa, ilk bak1$ta, i$<.;i

30

sm1fmm, Marx'm ona yiikledigi devrimci rolii oynamay1 reddettigi yolundaki gozlemde i;:ok ihtilafl1 bir $eyin olmad1g1 goriilmektedir: en azmdan i$<.;i sm1fmm hi<.;bir ileri kapitalist iilkede devrim yapmamI$ olmas1 yeterince ac;1k tarihi bir kammr. Bununla birlikte. daha aynnuh bir incelemede mesele belki de bu kadar basit olmamaktad1r. C:iinkii i$c;i s1mfmm hic;bir zaman devrimci bir rol oynamad1g1 ve oynamak istemedigi yolundaki bu ciiretkar iddia, 20. yiizy1lda Avrupa'nm bir ucundan digerine i;:ok biiyiik say1daki i$i;:inin ac;1kc;a devrimci egilimleri olan ya da en azmdan i;:ok giii;:lii devrimci c;agn$1mlar uyandiran militan bir aktivizm -191 ?'de Rusya'da 1. Diinya Sava$1'm takip eden yillarda Dogu Avrupa, Avusturya, Almanya ve ftalya'da, '30'lu y1llarda ispanya'da- !'ergiledigi gerc;egini路 hii;:e saymaktadir. Daha az i;:arp1c1 bic;imlerde de

olsa bu militan aktivizm ingiltcrc, Fransa vcya ABO i~c,;i sm1flannm sahip olmad1g1 bir 5cy dcgildi iddia, ay111 zamanda II. Diinya Sava51 's1rasmda tiim Avrupa'da Nazi i5galinc kar51 direni;;in ()zelliklc Fransa, italya, Yunanistan vc Yugoslavya'da -Avrupa c,;apmda dramatik hir silahh ml!cadele gl'>sterisi- ag1rl1kh olarak sadece ulusal kurtulu$ istegi ile degil aym zamanda ve aym oranda da devrimci bir toplumsal yenilenmenin路 yaygmla'.;'mas1 istegi ile yola r;1kan i$<.;ilerin bir hareketi oldugu gerc,;egini de hic;e saymaktad1r. ileri kapitalist iilkrlerde, milyonlarca i$c;inin II. Diinya Sava$1'ndan beri bu tiir bir yenilenmeyi saglama sozii veren partileri desteklemesi de meselenin 6nemli bir yoniidiir. Sava$ ertesi y11larda -italya, Fransa, Portekiz, Yunanistan, ingiltere'de- c;ok say1da i$c;inin, daha onceki donemlerde sergilemi$ olduklan tiirde bir militan aktivizm sergiledigi durumlar olmu$tur. Bu, Marx'm devrim 'modeli'nin dogru oldugunu soylemek anlamma gelmez: bu, sadece i$c;ilerin giri$tigi sm1f ml!cadelesinin yogunluk ve faaliyet alammn sistematik olarak altmi c;izen bir tarihsel muhasebe ic;in gerekli bir diizeltmeyi yapmaktlr. Bununla birlikte, i$c;i sm1fmm ileri kapitalist iilkelerde genellikle samld1gmdan daha devrimci bir rol oynad1g1m iddia etmenin c;ok farkh bir gerekc;esi vardtr. Bu da, kapitalizmin tarihine damgas1m vuran reformlann ba$ansmda emegin hic;bir zaman hakkt teslim edilme. mi$ olan can ahc1 roliidiir. 'Oretim ili$kileri' ve bu nedenle hayat ili$kilerinin 100 ya da hatta 50 y1l oncesine nazaran biri;:ok i$i;:i ic;in bugiin daha az bask1c1 bir hale gelmesi, biiyiik 61<.;iide sm1f miicadelesi, i$verenlere ve devlete tabandan uygulanan baskt ve bu iilkelerin politik sistemleri iizerinde i$<.;i sm1fi ve onun temsilcileri araohg1 ile uygulanan, dogrudan ve dolayh etki sayesinde miimkiin olmu$tur. Bu, k1$hk saraylanna saldmyla ve tabii ki kapitalist toplumlann devrimci d6nii$iimiiyle sonuc;lanmam1$tlr. Ancak etki alam ve sonuc;lan ac;1smdan 'ekonomist', 'korporatist' vb. etiketlerle ifade edilmesinden c;ok daha anlamh olmu$tur. Kaydedilen ilerlemeler somiirii ve bask1yi, en azmdan biitiin kadmlara ve 1rksal veya etnik azmhklara uygula~. nan baskiyi sona erdirememi$tir. Bu, uzerinde durulrnas1 gereken bir noktad1r, ancak bu durum ne bu ilerlemelerin saglad1g1 yararlan ne artan umutlan ve ne de ileriki talep ve ilerlemeleri te$vik etmedeki katk1lan gozlerden kai;:1rman11za neden olmamahdir. 'Evrensel' bir s1mf olarak i$c;i sm1fi nosyonunu terketmek dogru olabilir; ancak taleplerinin ve dahil oldugu mucadelelerin birc;ogunda orgiitlii emegin, sadece kendi acil 'ekonomist' ve 'korporatist' amac;lan ic;in degil, tiim i$<.;i sm1fi. ve onun da otesi ii;:in miicadele ettigi ve miicadelesinin 'yeni toplumsal hareketler'in hedeflerinin birc;ogunu kapsad1gi ve bu hedefleri daha geni$ c;apta ve daha etkili olarak kap3

A.g.e., s.98

(a.b.~.)

Birikim 51EYLOL1989


sayabilecegi gerc;:egi degi$meden kalabilmektedir.4 Bunu soylemenin nedenlerinin i$c;:i sm1fmm duygusal bic;:imde idealle~tirilmesi ile ya da ona entellektilellerin hayallerinde yaratug1 ve i~c;:i sm1fmm reddettigi, ayncahkh bir rol atfetmek ile bir ili~kisi yoktur. Daha ziyade, kapitalizmin c;:eli$kilerini, tahditlerini ve bask1lanm en ~iddetli (e$it olmasa da) ~ekilde ya$ayanlann erkek ve kad1m, siyah ve beyaz1, c;:ah$an ve i?sizi , gene;: ve ya~hs1 ile i?c;:i sm1f1 olmasmdan ve bunun i$c;:i sm1fmm taleplerinde, hissedilen ihtiyac;:lann dogmasma yo! ac;:masmdan kaynaklanmaktad1r. Marksistler 'sosyal varhk'm i$c;:i smtf1 ic;:inde sm1f ve sosyalist bilinc;: dogurmasmm olc;:iisiinii abartma egilimi g6stermi$lerdir. Ancak birc;:ok yeni revizyonist makaleler dogrudan dogruya diger a$m uca gidiyor: ekonomik veya mekanik determinizmin hatasm1 gozler oniine sererken toptan belirsizlik hatasma dii$iiyor. Bunun bizi gotiirdiigii yer aruk s1mf, yap1 ve toplum kavramlannm gerc;:ek analiz arac;:lan olarak degerlendirilmedigi bir subjektivizmdir. Bubak1$ ac;:1smdan ideoloji, ic;:inden bir tanesini (veya baz1lanm) i$c;:i sm1fmm (boyle bir $eyin varoldugunu varsayarak) sec;:ecegi c;:e$itli ideolojik yap1 ve soylemlerin miimkiin oldugu ve 'sosyal varhk'a pek (ya da hie;:) gonderme yapmayan bir siipermarkete donii$iiyor. Aslmda bu bakt$ ac;:1smdan, 'sosyal varhk'm kendisi fiilen mevcut degilmi$ gibi yorumlanmaktad1r. Tum bunlara kar$In kapitalizmin i$c;:i sm1fmda yaramg1 c;:e$itli yabanc1la$malann, bask1 uygulama, meydan okuma, miicadele, c;:eli$ki ve radikal degi$im ve yenilenme dii$iincelerine, hatta ciiretkar bir ifadeyle sosyalist dii$iincelere uygun bir zemin yaratmak zorunda oldugunu ileri siiren bu inam$ta 'metafizik', 'teleolojik', 'mekanik', 'ekonomist', 's1mf indirgemeci' -ya da MarkSistlerin yeni revizyonistlere yukledikleri herhangi bir ba$ka giinaha ili$kin- hic;:bir $eyin olmad1gm1 vurgulamakta yarar var. Sonuc;:ta Marx'm oliimiinden soma gec;:en 100 y1l ic;:erisi11.de olanlann tamam1 budur. Devrim popiiler bir levee en masse (kitle ayaklanmas1) degil, ancak bir emek diinyas1 kuran ve bask1 uygulama, meydan okuma miicadele ve yenilenmeyi hedefleyen yogun bir kurumlar agmm -partiler, sendikalar, kooperatifler, emekc;:i ve sosyalist basm, her tiirlii birlik ve gruplar- yaraulmas1d1r. Bu emek diinyasmm yaranlmas1 kolay bir siirec;: olma-

mI$lir ve tarihi ba$anlarla oldugu kadar yenilgiler, geri ad1mlar ve h1yanetlerle doludur ve sosyalist bir perspektifle bak1ld1gmda kusurlanm gormek zor degildir. Ancak bu siirec;: y11\arca ve ony1llarca siirmii$tiir ve kapitalizm devam ettigi miiddetc;:e de siirecektir. Ashnda uzun bir siirede devam etmesi gerekecektir. Saptmlabilir, boliinebilir hatta gec;:ici olarak durdurulabilir ve ezilebilir. Boyle bile olsa bask1 uygulama ve meydan okumamn, somiirii ve zuliim ile siyam ikizleri gibi olmalan nedeniyle yeniden ba$lar ve devam eder. Tiim bunlann 1$tgmda, orgiitlii emegin miicadelede 'oncelligi' kapitalist toplumda ba$ka hic;:bir grup, hareket ve giiciin varolan iktidar ve ayncahk yap1lar1na kar$1, 6rgiitlii emegin meydan okumaya muktedir olmamas1 gerc;:eginden ilerl gelmektedir. Bu, kadmlann, siyahlann, ban$ eylemcilerinin, ekolojistlerin, e$cinsellerin hareketlerinin ve diger hareketlerin hic;:bir ?ekilde onemli olmad1g1 veya etkili olamayacag1 veya ayn kimliklerinden feragat etmek zorunda olduklan anlamma m1 geliyor? Kesinlikle degil. Bu sadece, kapitalizmin temel (tek degil) 'mezarkaz1c1S1'nm orgiitlii i$c;:i sm1ft olarak kald1g1 anlamma geliyor. i$te 'tarihsel degi$imin oznesinin' i$c;:i sm1f1 olmas1 gerekliligi ve kac;:m1lmazhg1. Ve siirekli soylendigi gibi orgiitlii i?c;:i sm1f1 bu gorevi yerine getirmeyi reddederse, o zaman bu gorev yerine getirilmeyecektir ve kapitalist toplum, c;:eli$kinin hiikiim siirdiigii, giderek otoriterlestirilen ve vah$ile?tirilen bir toplumsal sistem olarak, kendi yaratug1 dev kaynaklan insani ve rasyonel bir $ekilde kullanmada gosterdigi beceriksizlik ile zehirlenerek ku?aklar boyunca siirecektir. - tabii ki bu arada diinya bir niikleer sava?a siiriiklenmezse. ileri kapitalizm diinyasmda ve emek diinyasmda, gelecek hakkmda boyle bir g6rii$i'l temin edecek hic;:bir geli?me olmad1. [Miliband'm 'The New Revisionism in Britain" ba~hkh yaz1smdan (New Left Review, Mart-Nisan 1985, say1: 150) bir boliim, <;:ev: AY$EN EKMEK<;:i - AKDOCAN OZKAN) 4

"Maden i~c;:ileri grevi ile onaya c;:1kan sonmlar bolgesel ya da tali sorunlar degildir. Enerji politikas1, istihdam etme ,sanayi demokrasisi , hilkilmete ait sorumluluklar, silreklilige ve aidiyete atfedilen deger, i~ ahlak1, bolgesel yoksulluk, gene; insanlann istihdamt , yerel haklar ve kamu hayaum1zda rasdad1g1m1z c;:ifte standartlar gibi sorunlarla ili~kilidir" diyor Raphael Samuel, (A plan for Disaster, New Society, Mart 1985 , s.368)

31


Marksizm: "cognitive" (bili~sel) ya da "utopik" talepler SEMiH AYTA(LAR

Michael Lowy'nii:l "Marksizm ve Otopik G6ri'1$" adh yaz1s1 '70'lerin ikinci yansmdan itibaren Marksist kiiltiire ag1rhgm1 koyan Anglo-Amerikan yakla$Imm belli ba$h tezlerini, yonelimlerini ve Ban Marksizmine yonelttigi kimi ele$tirileri canahc1 noktalan ile ozetler niteliktedir. Hem de on yilhk bir birikimin ardmdan. K1smen toparlay1C1 bir makale olarak. Ban Marksizmi kavram1 daha r;ok kna Avrupa'smda l 920'lerin ba$mdan bu yana hemen hemen rakipsiz Marksist kiiltiiriin, ama ozellikle l 950'lerden '70'lerin ba$ma kadar egemenligini siirdiiren Latin Marksizminin -burada ana odagm Frans1z agirhg1 vurgulanmahAnglo-Amerikan izleyicilerce s1k kullamlan bir adland1rmas1d1r. ANGLO-AMERiKAN YAKLA.$1M

32

Lowy'nin yakla$1m1m anlamak ir;in A!lglo-Amerikan yakla$1mm Ban Marksizmine bak1$ ar;1sm1 ve itirazlanm kavramak onemli. C:iinkii bu tezler biiyiik olr;iide Latin -ozellikle Frans1z- Marksizminin yenilgisi ile anlam kazanmaktadir. ikinci olarak Anglo-Amerikan Marksizmin, ya da Marksist kiiltiiriin vurgulamalan, ozele$tiri noktalan -ki bu vurgulamalann sonur;lanna ili$kindirve yoneldigi hedefler bilinmelidir. Son olarak Lowy'nin yaz1smm Latin Marksizminin sorunsah ile tekrar okunmasmda gormezden geldiklerine dikkat r;ekme r;abas1 sozkonusu. 1. Anglo-Amerikan baki$m Ban Marksizmini degerlendiri$ini, k1smen ~ematik oldugunu ba~tan kabullenerek birkar; paragrafta ozetlersek, Ban Marksizmi klasik Marksizmin konulannda onemli bir kayma ve vurgulama farkl1hg1dir. Perry Anderson'a gote 1917 Devrimi'nin ar;ng1 ilk gedikten sonra Kita Avrupas1'nm ileri kapitalist iilkelerinde ardarda gelen yenilgilerle kitle baglannda r;oziilme ve ozellikle Frankfurt Okulu ile birlikte mev-

zilerin sendika ve partilerden iiniversiteler ve ar~nrma enstitiilerine kaymas1, Marx'm kendi r;ah~malannda izledigi felsefe, siyaset bilimi ve ekonomi s1rasmm tersine r;evrilmesi ile sonur;land1.1 iktisadi ve siyasi analizlerin azalmasma Anglo-Amerikan yorumculann titizlikle vurgulamaya ozen gosterdikleri "gerr;ekle$tirilebilir bir sosyalizme ili~kin strateji" tart1~masmm sonlam$I ya da unutulu~u e~lik etti. Ozetle epistemolojik nitelikte bir felsefi soylem bu donemde artan bir canhhk kazand1. Kiiltiirel siirer;ler iizerine tarihi maddeciligin ele ald1gi konulardaki bu anlamh kayma "Marksist olmayan r;agda$ entelektiiel odaklarla" yakm bir ili~ki ir;inde olgunla~1rken i~~i hareketi pratigi ile Ban Marksizmi arasmdaki keskinle~en kopma, konulann kazand1g1 yeni boyutlar, adeta sembiotik nitelik kazanan flonleriyle -burada vurgulanan "Fransiz yap1salc1hgi ile Marksizm" ili~足 kileri- bir karamsarhk, "umut eksikligi"ne yol ar;u. ~Lowy'nin yaz1smm ba~mda varolan "Marksizmin bunahm1" gibi popiiler temalann yaygm bir ~ekilde Ban Marksizmi ideologlannca da vurgulanmas1 bu donemde ortaya r;1kn. Anderson'a gore bu Marksizmin bir bunahm1 olmaktan ~ok Latin Marksizminin bunahm1yd1. Latin Marksizminin bunahm1 bu dii$iim1rlerin onemli bir k1smm1 "Marksizm d1~ma", hatta "Marksizm ka~It足 hgi"na iterken populer temalar -Marksizmin totaliterlik, sosyalizmin de Stalinizm ile ozd~l~tirilmesi- agtrhk kazand1 (Castoriadis Colletti vb). Daha onemli bir kayi~ ise "kapitalizmden devrimci bir kopu$" dl1$11ncesi konusunda artan ku~kuydu. Boylece "Marksizmin bilimsel ustiinliigiinfm" keskin savunuculan "Marksist bunahmm" teorisyenlerine dom1$tiiler, hatta Marksizmde "bir siyaset ya da devlet teorisinin eksikligi"ni ke~足 fettiler -Burada ana ele~tiri Althusser iizerinde yogunl~1

Perry Anders'on, Tarihsel Materyalizmin izinde, Beige Yaymlan. Birikim 51EYLOL1989


a~amaktad1r.

na, sosyoloji, politika, iktisat alanlanna oldugu kadar Ball Marksizminin ihmal ettigi tarih merkezli bir Marksist kulturle bu egilimleri birle$tirmeye de ozen gostermektedir. Anderson'un deyi$i ile "somut olana ani bir heyecan, yeni bir i~tiha" diye ozetlenebilecek bu donem felsefe ve kultur alanlannda bir daralma ile birlikte gitmemi$tir. E.P. Thompson'un Althusser'e kar~1 giri~tigi ~id 足 detli pol emik "teorinin sefaleti" ad1 altmda geri donulmez bir ad1m anlammdayd1. ' Sava$ sonras1 do nemde aym tasanm ve umutlan kendinde to playacak komunist partileri olmayan Britanya, Birle$ik Devletler, Kuzey Avrupa ve Bau Almanya'da Kita Avrupa'smda '60'\ann sonundan itibaren gorulen turden, bu boyutlarda bir kitlesel hareket de ya~anmad1. Tum bu ronesans ic;:inde Anglo-Amerikan Marksizminin Ball Marksizmi ile payla$tlg1 ortak fon stratejinin sefaleti idi . Ye Anglo-Amerikan Marksizmi ic;:inde strateji vurgulamas1 giderek onem kazand1. C:unku bir yandan i$C,:i sm1fi d1~mdaki muhalif hareketlerin kitle hareketlerinde ozellikle '80'1erin ba~mdan itibaren artan ag1rhg1 butunsel bir teori olarak Marksizm ile bu muhalif hareket ve soylemler aras1 ili~kiyi formule etmeye zorlarken ote yandan tarihinin en ag1r bunahm1m ya$ayan kapitalizmin ulusal ve uluslararas1 duzeyde neden oldugu kitlesel hareketlilik ve altust olu~lar konusunda "acil bir strateji"nin gerekliligi on plana c;:1k1yordu. Bu "aciliyet" yalmzca yakla~an "devrim" dalgas1m kac;:irmak anlammda degildi. Marksizme gore daha radikal c,:agn~1m ve hedeflerle yliklu feminist ve e~cin sel hareketlerle temellendirilebilecek ortak muhalif cephenin teorik ve stratejik so runlanmn "tarih i" olarak dayamg1 acillik kadar, ondan daha da onemli olarak geri donulmez bir ~e kilde bozulan ekolojik denge ve nukleer bir sava$m ya da kazanm yolac;:abilecegi tum " kurtulu~ " rec,:etelerinin ve yollannm toptan ortadan kalk1'.?1 tehdidiydi. Tum bu acil durumlann Marksizmi zorlayan acil bir sonucu da ulusal ve sm1fsal sm1rlann otesinde "o rtak bir insani reflekse" dayanan "acil evrenselciligi" idi. Bu ac;:1dan sm1f sava~ 1 vurgulamas1 ile Marksizm en azmdan ahlaksal bir zay1fl1ku . Althusser'in "teorik sefaleti"ni ilan eden E.P. Thompson Anglo-Amerikan kanatta "Marksiztnin ahlaki zay1fl1gmm" ele~tirm e ni olarak yerini ald1. Geriye Anderson'un da ortuk bic;:imde vurgulad1g1 iki soru kalmaktadir: "Gunumuz dunyasmda bir toplumsal hareket hangi sonuc,:lar ic;:in, hangi degerler ve idealler adma geli~mi~ sermayenin egemenligine kar~1 mucadele etmek ic,:in yola c,:1kar?" ve ikincisi "Bir pratik olarak bizzat sosyalizm ile geni~ planda insanm kurtulu~ sureci arasmdaki ili~ki nedir? Bu ikisi hfilen kolayca ozde~le~tirilebilir mi ?" 2 ikinci sorunun cevab1 diger muhalif soylemlerin ba~an ~ansmda yatmaktad1r. 6zellik-

Bu cografi kay1$ aym zamanda konularda da anlamh ir kay1~a denk du$mekte, klasik Marksizmin ko nulan-

2

maktad1r-. Politikanm so nunun geldigi belirlemeleri (Foucault) ve iktidar arzusunun sm1f mucadelesine go re daha temel oldugu saptamalan ile (Cacciari) Marx'a kar~1 Ni etzsche'nin k e~fi bu bunahmm gostergeleri o ldu. Bunahm1 yaratan etkile r bir yanda ozellikle Fransa'da entelektuel rakipsizligin rahathgm1 y a~1yan Marksizmin guc,:lu bir rakiple -yap1saluhk ve yap1salc1hk sonras1 ak1mlar- ka~1 ka~1ya gelmesi ve Marksist teorideki yap1ozne ili~kisi ko nusundaki eksiklige "yap1salc1 " bir c;:erc,:evede cevap arayarak bu Marksizm d1~1 ak1mlarla "sembiotik" bir ili~kiye girmesi , ote yandan "Sovyet deneyimi" konusundaki ku~kulann (:in kultlir devrimi altematifi ve ardmdan bozgunu bunu da izleyen donemd e Avrupa Komunizmi yakla~1mlannm yenilgisi ile ortaya c,:1kan "du~ k1nkhg1" idi. l 960'lann sonundan itibaren Kita Avrupa'smda yukselen i~c,:i ve ogrenc i hareketl eri bir "devrimci strateji nin yarat1labilmesi " ve Marksist teo ri ve y1gm sa l prati gin tekrar birl ~~tirilebilm es inin olanaklanm saghyor, ayn ca teori ic,:in ye ni ufuklar ve canlandmu etkinlikler, verimlilikler sunuyordu. Bu olay devrimci olmaktan c,:ok reformist nitelikte bir Avro-komunizmi gundeme geti rirken hie,: degilse kapitalizm ko~ullannda sosyalizme gec,:i ~ in pratik sorunlan ve giderek sosyoloji, siyaset, ikti sat alanlannda yaygm bir analiz c,:abasma yol ac,:ll (AngloAmc rikan yakl a~ 1ma gore klasik Marksizmin ko nulanna d o nii~) . Arna bu kitlesel hareket Ekim Devrimi 'nde ba~anlan turden bir "devrimci stratejiyi" dogurmad1., Bu arada artan muhalefetin niteligindeki degi ~ me, guc;:len en feminist bir hareket, ekoloji ve global nukleer bir sa va~m ortak terminusuna kar~1 ba n ~ hareketi ba~ta olmak uzere marjinal hareketlerin de kallhm1 il e o lu~mu~ muhale fet cephesi bu yeni muhalefeti kapsay1 c1hg1 ac,:1smdan Marksizmin onune stratejik yeni sorunlar koymakta, aym zamanda ortaya c;:1kan "doga/ iarih" ikilemi uzerine birc;:ok sosyobiyolojik c;:agn~1mlar ic;:eren onceki "yap1salc1" zo rlamanm yerine tam tersi egilimlerin ifa- . :.lesi ile "naturalist" temelde teorik sorular olu~ turmak足 tadir. Bullin bu yukseli$ ise Latin Marksizminin yenil~isi ve '1Anglo-Amerikan" Marksist kultlirunun "rone;ans1" ile c;:ak1 ~ m a ktad1r. 2. '70'1erin ikinci yansma gelirken Bauh Marksizm bir 'ya~ hlar ku~agmm biyolojik olumu", kalanlann kendierini tekran ve ac,:1kc;:a ilan edilen bunahmm yaramg1 ..tarksizm d1 ~ ma ka y 1 ~ ve "devrimci kopu$" konusunda 1rtan ku$ku ile fiili olarak ozgun deneyimini tamamlanl$ gorunurken Britanya ile k1ta Avrupas1 arasmdaki gem eksel ili~ki verimlilik ve uretkenlik ac;:1smdan tersi1e donmekte ve ingilizce konu~ulan ulkelerdeki ozgun e patlama noktasmdaki Marksist Kultlir, Anglo-Ameikan yorumculann kendi tammlamalan ile bir ronesans1

A.ge , s. 108.

33


34

le feminist hareketin c;:ok daha radikal olmasma kar~m yetersiz derecede i?levsel olu~u ve b~ka bir stratejik kal- 路 dirac;:la donanm1? toplumsal bir giice olan gereksinimi Marksizm-feminizm ili~kil e rindeki formiilasyona belki de olanak tammaktad1r. Bu yine radikal vurgulu marjinal diger soylemler ic;:in de gec;:erlidir; hatta acil bir evrenselciligin en giic;:lii vurgulaymlan ekolojik ve ban?c;:1 hareketler ic;:in de. Sm1flann varhg1 ko~ullannda cinsiyet e?itligi ne kadar olas1 ise sermayenin varhg1 ko?Ullannda ban? olas1hg1 da o kadar giic;:tiir. Bu da i?c;:i hareketine yeni sorumluluklann yiiklenmesi demektir. Eger tiim bu saptamalar gec;:erliyse geriye "sosyalizmin c;:agnc1 giicii"niin i~levs e lligi gibi bir soru kalmaktadu. Bu <la yine E.P. Thompson'm Marksizmin "cognitive" taleplerine ele~tirisini (Althusser vurgulamasma kar~1) ve iitopyac1hk c;:agnsm1 dii?iindiirmektedir. Lowy de bu vurgulamaya onem veriyor fakat Marksizm ile sosyalizmi kar~1 kar?1ya getirmek yerine "Bilimsel Sosyalizmin" acil olarak yeniden "Umut ilkesinden" yola c;:1karak iitopik hale gelmesini savunuyor. Boylece "cognitive" taleplerin vurguland1g1 bir Bau Marksizminden iitopik talep- . lerin giderek agirhk kazand1gi bir Anglo-Amerikan Marksist kiiltiiriine ula?1yoruz. 3. Lowy c;:oziimiin "Marksizmin otesine gec;:mekte" degil "Marksizmin giincelle~tirilmesi"nde oldugunu vurgulayarak onemli bir saptama yap1yor. Varolan her ~e颅 yin k1yas1ya ele?tirisini ba~lang1c;: noktas1 olarak alan bu anla y1~ Marx'm zamanmda varolmayan fenomenlerin anla~1lmasma dayanmaktad1r. Giincelle~tirmcnin anlam1 buradadu. Lowy bu giincelle~tirmede ozellikle iic;: alam vurgulamaya ozen gostermektedir:3 a. Kapitalist egemenlikteki rejim ve toplumlann ve Marx dii~iinc esinden hak talep eden devrim sonras1 devletlerin ele~tirisi. b. Marksizmin yeni toplumsal hareketlerin destegi ile "tiim bic;:imleri ile toplumsal baskmm" kaldmlmas1 amaom ta~1yan evrensel ve radikal bir ozellige ula~mas1 ic;:in "Marksist programm asli ve siirekli bir boyutu" olarak ozellikle feminizmi ic;:selle~tirmesi. c. Marksist olmayan teorik dii~iin r.::enin ileri ve iiretken bic;:imlerine dogru Marksizmin zenginle~tirilmesi, bunlann ic;:selle~tirilmesi. (Marksizmin bilimde e~siz tekel oldugu iddiasmm reddi. ) Ancak bunlar da yeterli degildir. Sosyalizmin c;:agnc1 giicii ic;:in "diinyamn devrimci donii~iimii projesinin inamhrhg1, alternatifbir toplum modelinin varhg1, radikal bir gelecege bak1~ ve ozgiir insanhk ufkuna olan gereksiriim" Lowy'yi "umut ilkesi" temelinde Bilimsel Sosyalizmin yeniden iitopikle~tirilmesi c;:agnsma ve iitopik boyut vurgulamasma itmektedir. Marksizmin kap1lanm iitopik sosyalistlerden, uygarhgm romantik ele~tirilerine , anar~izmin ozgiirliikc;:ii ideallerine kadar ac;:masmm hem biitiin muhalif soylemi kucaklayabilecek c;:agmc1 giicii, hem de sosyalizm/ Mark-

sizm, ic;:sellik/d1~salhk ili~kisini onadan kaldiran yap1s1 ile c;:ekici oldugu ac;:1kt1r. Kurulacak bu Marksist iitopya tiim muhalilkr ic;:in imgesel bir kurtanlm1~ b6lge sunacakur. Boylesi bir gelecege ili~kin tasanlara Klasik Marksizmin ku~kucu yakla~1m1, kapitalizm-sonras1 toplumlann ortaya c;:1kt1g1 bugiin Lowy'ye gore anik hak11hk ta~1mamaktadir. Bu ise 20. yiizyil Marksizminin k1s1tlanm1~ ve te rkedilmi~ "kurtanc1" boyutunun tekrar vurgulanmas1 ve bu "messianic" bayragm yiikseltilmesi olmahdir. Kapitalizm kac;:m1lmaz olarak sosyalizme giden bir akmti degildir. Aym zamanda insan kiiltiiriiniin yokolu~una da gidebilecek bir katastroftur. Dolay1s1yla Benjamin'in vurgulamalanm hak11 c;:1karan giincel tarihin fenomenlerinin 1~1gmda sosyalist devrim "tarihin bir lokomotifi" olmaktan c;:ok bu katastrofa dogru giden treni durdurmaya yarayan "acil bir fren"dir. Lowy bu nedenle Polonya deneyimine onem vennektedir. (:iinkii bir kez bu deneyim tiim muhalifleri c;:evresinde toplayabilecek biricik devrimci smifm bu donemde bile i~c;:i sm1fi oldugunu gostermi~ . ikincisi biirokratik bir devlette reformun olanaks1zhgm1 kamtlam1~t1r. Otopyanm patlay1c1 giiciinii ele gec;:irmede biirokrasi tarafindan denetlenemeyen yeralu ak1mlanna ve altiist edici gelenege olan giiveni vurgulayan yazar Lenin'in formiiliinii egretileyerek "devrimci iitopyasiz d~'v颅 rimci pratik olmaz" diye bitiriyor. Lowy'nin c;:izdigi biitiin bu iitopik ve heyecanlandmcr tablonun belki de en 6nemli basamag1 biitiin bu degi~imi olas1 k1lan "bilinc;:" kavramm1 odiinc;: ald1g1 gelenek olsa gerek: "Somiiriilen ve bask1 aluna ahnan kitleler hem kendilerini zincirleyen d1~sal ko~ullann (sennaye, devlet) hem de eski uyu~turulmu~ bilinc;:lerinin iistesinden gelebilirler. Bu yalmzca kendi devrimci praxisleri yolundaki kendi deneyimleri ile miimkiindiir."4 4. Klasik Marksizmi ve Bau Marksizmini ortak bir paydada toplayan bir olayla kar~1 kar~1yay1z ~imdi. Vurgulanm1~ bir "cognitive" talepde odakla~mas1. Belki Bau Marksizminde bu vurgulama giderek Klasik Marksizmden daha acil bir yer ahyor. Kitle hareketliligindeki art!~ Bau Marksist ak1mm en azmdan bir boliimiinii bu taleplerin vurgulanmasma iterken Anglo-Amerikan Marksizmini ise "iitopik" bir talebe, hatta E.P. Thomp~ son'da oldugu gibi cognitive talebin gereksizligine yoneltiyor. Her iki kiiltiir de kitle hareketliligi ve muhalif soylemi "c;:oziimde" onemserken vurgulamadaki bu farkhhgm nedeni ne? Ya da Ban Marksizminin bir boliimiinii "iitopik vurgulamayi" payla~maktan ahkoyan ne? Althusser Bau Marksizminin en kahc1 ismi. Da11ils1 Marksist ronesansm onemli sozciilerinin ardmda ~ okulun etkileri sugotiirmez tarzda ortada. Anglo- 路 Amerikan Marksizminin ozellikle Britanyah sozciileri3. 4

M.Lowy, "Marksizm ve Otopik Gorii~" , Birikim, s.4. a.gy. Birikim 51EYLUL1989


nin en entellektuel kanatlan Althusser'in etkisini ta$1yor. Althusser'e global olarak sald1ran E.P. Thompson ve John Lewis gibi sozculeri bir kenara birakirsak, Anderson'un ele$tirisi Althusser'in son yaz1lannda varoldugunu iddia ettigi bir kayma ve Marksist ele$tiri bic;:imiyle ilgili. Burada samnm temel metin 1977 Venedik Sempozyumunda Althusser'in "Marksizmin Bunahm1" ba$hkh bildirisi. 5 Althusser burada Anglo-Amerikan bak1$m Batt Marksizmi diye ozetledigi donemi ve bugunu, yani Anglo-Amerikan Marksizminin yiikseli$ donemini, yakla$1k 1930'lardan bu yana olan sureci "Marksizm'in teorik bir bunahm1" ic;:inde ele ahyor. Bunahmm Stalinizmin tarihi denetiminin dayatugi bir c;:izgi ve pratik <;erc;:eve ic;:inde teorik formullere hapsedildigini, boylece bunahmm bir yandan durdurulup dondurulurken ote yandan k1$kirtihp beslendigini savunuyor. Bu k1$k1rtma, Marksizm'in tahrifi ile ortaya c;:1kan bir bunahm ozelligini ta$tmaktadir. Bugl!n patlayan bu bunahmm nedeni, c;:in-Sovyet c;:atl$mas1 ve c;:ekoslovakya ile ba$layan i$galler dizisi ve Polonya ger<;egi, gibi uluslararas1 komunist hareketin bunahm1 degildir. Althusser "sadece olmekte olana degil, dogmakta olana da bakmahy1z" diyor. "Onceden gorulmeyen ve yeni tarih kuvvetleri, potansiyelleri banndiran kitlesel bir i$<;i ve halk hareketinin gucu." 6 Althusser direni$, Cezayir, Vietnam, 1968 olaylan ve sonrasmm Marksizme saglad1g1 ozgurle$me $ansm1 ve bunahm uzerindeki etkilerini degerlendirirken "ya$ad1g1m1z bunahm bizi Marksizmle ili$kimizi degi$tirmeye ve dolay1s1yla Marksizmin kendisinde bir $eyleri degi$tirmeye zorluyor" demektedir. "Her $eyi Stalin'in oynad1g1 role yiiklemekle sorunu halletmi~ olmayiz. Tarihi, siyasi ve hatta teorik gelenegimizi Stalin adh bir ki$i ya da onun egemen oldugu bir donem tarafmdan yozla$tinlm1$ saf bir miras gibi goremeyiz. Marksizm'in kokeninde sadece yeniden ke$fedilmesi gereken bir safhk yoktur... bizim teorik gelenegimiz saf degildir Lenin'in fazla aceleci davranarak soylediginin tersine Marksizm 'c;:elikten bir blok degildir'." Burada Althusser dii$l!ncesinin ba$mdan beri yineledigi bir aynma geliyoruz: Marksizmin "saf' olmad1gi. "Marx bize k6$e ta$lanm verdi ... Klasiklerin hi<;birisi bize birle$ik ve tamamlanm1$ bir butun vermedi. Zorluklar, c;:eli$kiler ve bo$luklarla kan$ffil$ olarak bir dizi saglam ilke ve analizden olu$an c;:ah$malar birakti." Althusser'in sorulan anlamhd1r -hatta cevaplan ne olursa olsun-: "Egemen ideolojinin kiskacm1 ve agirhgm1 haber veren, sm1f mucadelesinin ko$ul ve bic;:imleri uzerine bir teorinin bu ideploji ile baglanm koparma mucadelesi veriyor olsa bil~ onun izlerini ta$1maktan daha ilk andan itibaren tamamiyle kai;mabilmi$ olacagim nasil dii$l!nebiliriz? Bu teorinin kendi siyasi ve ideolojik tarihinde egemen ideolojinin herhangi bir kar$1 darbesinden ya da etkisinden kac;:mabilmi$ olacagim nas1l dt1$t1nebiliriz ?"

Althusser'in once bilim ile felsefeyi ayirarak, sonra Marx'm temeUerini atmaya c;:ah~tig1 bilirnin aym alam kapsayan burjuva ideolojilerinden nas1l bir koprna ile gerc;:ekle~tigini ve bunun ko~ullanm irdeleyerek girdigi "saf' olmayan Marksizm anlay1~1 onu felsefenin yeni bir tammlamasma ve yeni bir felsefi pratik anlay1$ma goturdu. Marx'm yaz1lanndaki "insanm ozu, yabanc1la$m1$ c;:ah$ma ve yabanc1la$ma" kavramlannm nas1l, ne zaman ve hangi ko$ullarda terkedilerek "uretim bic;:imi, uretim ili$kileri ve uretici guc;:ler" kavramlan ile yerdegi$tirerek dii$iinsel bir altust olu$a yol ac;:tigm1 irdelerken farkettigi, bunun ic;:in sadece siyasal proleter sm1f konumlannm degil, aym zamanda teorik proleter 91.mf konuml~nnm da degi$mesinin gerekliligi idi. 7 "Siyasal olmaksi-;_m hi<;bir ~ey olmazd1: "Arna felsefe olmaks1zm da siyasal konusunun bilimsel bilgisi ic;:in zorunlu olan teorik ifadesini bulamazd1."8 Teorideki sm1flar mucadelesi ya da teorideki politika olarak felsefe yeni bir tammlama kazand1 Lecourt'un dedigi gibi "Marksist teori .. bir kez Marksist olunca, $ekerin bir kez $eker olduktan sonra hep $eker kalmas1 gibi, hep Marksist kalmaz ... c;:unkii Marksist teorinin kendisi sm1flar miicadelesinin kazamlacak $eylerinden birisidir."9 Dolayis1yla Althusser'in "Marksizmin c;:eli$kilerinden" bahsetmesi eski yazilan ile yenileri arasmda bir kopu$ degildir. Kapital'in birinci cildinde art1k-degerin hesaplanabilir bir nicelik olarak sunulmasmm ona el konulmasmm ko$ullanm (yani emegin ko$ullanm) ve emekgucunun yeniden uretiminin ko$ullanm gozard1 ettigini ve salt bu sunu$ bic;:iminden dolay1 her iki mucadele bic;:iminin smirh kavranmas1 ve kitle hareketlerinin geni~lemesinde bir engel rolu oynayabilecegini, Marx'da felsefe, ozellikle diyalektigin yeterince ac;:1k olmad1gm1, dolayis1yla zorunlulugun ve tarihin kavram~mda, sm1f mucadelesi ve devrimci eylemin kavram$mda suskunluklann ve bunun da yolunu ac;:tig1 pozitivist ve evrimci yakla~1mlardaki rolunun onemini, Marx ve Lenin'deki devlete ve sm1f mucadelesinin surdurulmesine ili$kin orgutlenmeyle ilgili teorik bo$luklan vurgulamas1 bir kopma, bir ku$ku olarak alg1lanabilir mi? Althusser bu bo$luklann gormezden gelinemiyecegini vurgular. c;:unku sozkonusu bo$luklar bugl!niin sorunlan ile yakin ili$kidedir. S1mf mt1cadelesinin st1rdt1riilmesine ili$kin orgutlerle devletin i<;ic;:e gec;:mesinde (kapitalizm sonras1 toplumlarda devletle ac;:1k bir ic;:ic;:e gec;:me, Banda ise burjuva devletlerin bu orgutleri kendi ic;:inde eritme c;:abas1 bic;:iminde bir risk) ortaya c;:1kan somut sorunlar, devle5

Devrim Sonras1 Toplumlannda iktidar ve Muhalefet, Louis Althusser'in "Marksizmin Bunahm1" makalesi, Metis Yaymlan, s.243-257. 6 a.g.y. s.249. 7 Louis Althusser, Elements d'Autocritique. B Althusser, a.g.y. 9 Dominique Lecourt, Louis Althusser; felsefe ve srmflar sava~Iml.

JS


tin, parti ve sendikalann niteligi ve devletle paninin ic;ic;e ge<,:mesinin nasil onlenebilecegi, burjuva devletinin y1kilmas1 ve d evrimci devletin sonmesinin haz1rlanmas1.nm kavram~1 , partinin ideolojisini pratikte ba~ka partiler ve hareketl erin de varoldugunu kavramas1m saglamak iizere nas1l donii?tiiriilebilecegi ve en onemlisi "kitle hareketleriyle geleneksel sendika-parti aynmm1 a?an ve boylece genellikle ekonomik ve siyasi alanlar aynmma uyum gosteremeyen kitleler arasmda insiyatillerin geli~mesine izin veren ili~kil e r nasil kurulabilir? Sendika ve partilerin d1~mda kendiliginden dogan ve miicadeleye vazge<;ilmez bir unsur katan .. .halk hareketlerinin talep ve bekl entilerine" 10 verilecek yamtlar.. . Goriildiigii gibi aslmda Althusser'in sorulan ile Lowy'nin sorulan bin;:ok noktada c;ak1~1yor gibi. Hatta AngloAmerikan Marksizminin arad1g1 devrimci strateji sorunu Althusser'in altm1 c;izdigi sorularda da yauyor gibi . 5oyle diyor Althusse r: "Devletle, sendikalarla, kitle hareketleri ve insiyatillerle ilgili sorular... bu sorular yeni degil.. gec;mi'.? te kritik donemlerde de bunlan sormaya c;ah~tilar ... Kitl e hareketl eri , kitl e inisiyatilleri olmadan biz hu sorulan ac;1khkla koyamazd1k. Kitle inisiyatilleri ncdeniylc canahc1siyasi sorular haline geldi bunlar. Aym '.?ekilde Marksizmin bunahm1 patlama noktasma ula'.?masayd1, yine bu sorulan ac;1k bic;imde koyamayacakuk." 11

36

i~tc aynm buradan sonra ba'.?hyor. LO\ry'deki "kitlelerin kcndi dcvrimci pratiklcrin e" ve yera lu ak1mlan na, y1k1c1 gelenegc baglanan giivcn Althusser'de bir ba'.?ka vurgulamayla yon degi~tiriyor : "Bunahma ikinci tcpki bunahmm solunu eritcn bir tav1r. Onu ya'.?1yor, sonuc;\anna katlamyor, ama aym zamanda i'.?<;i ve halk hareketlerinin giiciine giivenmek ic;in gerc;ek nede nleri anyor. Bir<,:ok soru vc '.?iiphcyi de yams1ra gctirdigi halde hic;birimiz bu tepkidcn tamamcn kac;mamay1z. Ancak boylesi on emli bir tarihi olgu iizcrine asgari bir dii'.?iinii'.? olmadan ya'.?ay1p gitmek de miimkiin degildir. i'.?c;i hareketinin gticti bir gerc;ektir, bu dogru; ama tek ba?Jna uygun bir ac;1klamamn , bak1?m ve dii~iinsel boyutun yerini tutamaz (a.b .c;.)" 12 Aradaki vurgulama fark1 belirsiz kalabilir. Arna onemi daha ba?ka bir kavramm bu vurgulamaya kazand1rd1g1 ic;eriktedir. Sanmm Lowy ve Althusser'in bilinc; kavramlan aym sorunsala ait degildir 5. Althusser'in Marksizme onemli katk1smm ideoloji tcorisi oldugu soylenebilir. Bu kuramm as1\ onemi Marksizmin teorik bir anti-hiimanizm olarak kavram?ma ili?kindir. Bunun nede11i bilincin algilam~mdaki onemli kopmadir. Bu kopma Lo~ ' nin yaz1smdaki Marksizmin "radikal humanist tarihselciligi" ve "praksis felsclesi" olarak ifade edilen tammlanmalanyla bir kar'.?1thk ili~kisin足 dedir. Bu farkl1hk donii~tiiriicii kitle eylemindeki bilinc; kavram1 ile Althusscr ilc Lowy'yi ay1nr. Althusse r Marx'daki bilinc; kavram1 ile Lenin'de bu

kavramm ic;erikleri arasmdaki farkm ayn sorunsallara ait oldugunu gostererek ba?lar. 13 Marx'daki "bilinc;" kavram1 Aydmlanma doneminin Descartesc;1 bilincinin odiinc; ahnmas1 iizerine kuruludur. ideoloji bilinc; kavram1 ile tammlamrken bir "kendilik bilinci" niteligini kazamr. Yani oznelerin diinyada kendilerini alg1layi? ve tammlay1?lan. Descartesp bilinc;, yans1mah yap1s1 ile kendi iizerinde katlanarak kendini nesne edinir. Bilinc;lilik, farkmda olmak, bilinc; de farkmda olmamn farkmda olmakur. Bilinc;li olan olarak ozne bilinc; kavrammm kurucu ogesidir (dii~iiniiyorum). Kapitalist iiretimin ic;indeki konumu ile kendiliginden devrimci olmayan i~c;i sm1f1 kapitalist iiretim ili~kilerinin ~eyle?mesi, meta feti~izmi ile insanlararas1 ili~kiyi ~eyler aras1 ili~ki olarak kavrar. Dolay1s1yla toplumsal ili~kilerin oziinii goremez, kendinde sm1f olarak kahr. S1mfm kendilik bilinci ise eylemine dayamr.14 Lowy bu bilinc; kategorisini oldukc;a net olarak ozetlemektedir: "Hem Aydmlanma felsefesinin eski maddeciligini (halk1 kurtarmak ic;in ko~ullan degi~tir), hem de yeni Hegelci idealizmi (toplumu degi~tirmek ic;in insan bilincini ozgiirle?tir) reddederek Marx zarnammn felsefesindeki Gordion diigiimiinii c;ozdii. Feuerbach iizerine iic;iincii tezinde devrimci praksis ic;erisinde ko~ulla足 nn degi~imi ile bilincin donii~iimiiniin yanyana gi,ttigi iizerinde durur. Bu temel onermeden manuki tutarhhkla Marx'm ycni dcvrim anlay1~ma vanhr. Somiiriilen ve bask1 aluna alman kitleler hem kendilerini zincirleyen d1~sal ko~ullann (sermaye, devlet) hem de eski uyu~tu足 rulmu~ bilinc;lerinin iistesinden gelebilirler. Bu, yalmzca kendi devrimci praksisleri yolundaki kcndi deneyimleri ile miimkiindiir." 15 Dolay1s1yla ideoloji ya da sm1f bilinci sm1fm kendi pratiginin deneyiminin dolays1z bilinci olarak tammlanmaktad1r. Yani sm1f miicadelesi ya da praksis bilince Oneel olup ozne-sm1f kendi deneyimi ile bu praksisi kavramakta, yani onun bilgisini edinmekte ve kendilik bilincine ula~maktad1r. Bu ampirik tasanm deneyebilen ozne ve nesne arasmdaki ili~kide oznenin deney arac1hg1yla ncsnenin bilgisini elde etmesine dayamr. Marksizmin giincelle~tirilmesindeki fenomenlere ili~kin vurgulama belki de bu nedenle onemlidir. Oysa Althusser, Freud ve Lacan'dan odiirn; alarak geli~tirmeye c;ah~ug1 bi line; kavrammda ideolojiyi ya da s1mf bilincini oznenin kendi pratigini dolay1ms1z olarak kendi iizerine katlamr ~ekilde algilamasmm bir iiriinii olarak degil, ozneyi bu ideolojilerin bir iiriinii olarak goriir. Bilinc;d1?1 10

Althusscr, "Marksizmin Bunahm1 '', a.g.e . s.255-56. Althusscr, a.g.y. s.256. I l Louis Althusser, Lenin ve Felsefe, Birikim Yaymlan . 11 a.g.y. s.248. 14 Louis Althusser, ideoloji ve Devlc1in ideolojik Aygulan, Birikim Yayinlan . 1 ~ M. Lowy, a.g.y. 11

Birikim 51EYLUL1989


kavram1 amac;:h, ozgiir bilinc;: anlay1~mm yerine bilinc;:d1~mm belirledigi bir bilinc;: anlayi~m1 getirirken bilinc;:d1~m1 da kiiltiirel bir kodlama ile kurar. Boylece bilinc;: edimi toplumsal ve 6zne d1!?1 di! arac1hg1yla gerc;:ekle~ebilir. Bu da.oznenin kendini ancak kendine once! bir ideoloji ile tammlayabilmesi demektir. Yani 6zne bu ideolojilerin ta~1y1C1s1d1r. 0 halde 6znenin deneyimi kac;:1mlmaz tarzda ideolojisinin kavramlan ile dii~iiniildii足 giinden ideolojisini iiretmekten 6te bir sonuc;: vermeyecektir. Oznenin talebi, eger sozkonusu 6zne, piyasa ideolojisi ic;:inde bu ideoloji tarafmdan kurulmu~ ekonomik 6zne ise, ideolojinin kendisine verdigi kimlik ic;:inde bir ta~1yic1 olarak kapitalizmin 'arzusunu ifad~ etmek olacakur. Boylece sm1f miicadelesinin anlam1 i~gilciiniin degerini yilkseltmeye dayanacaknr. 16 Bilinc;: kavrammdaki bu koklii kopu~ "d1~andan bilinc;:" anlay1~m1 ya da bunun reddini ic;:erecektir. Dolay1s1yla Althusser'de 6znenin bu yeni anlam1 ile altyap1 ve iistyap1 ic;:inde yeniden formiile edilmesi ve buradan hareketle altyap1 ve iistyapmm yeniden ac;:1mlanmas1 ve ili~足 kilerinin c;:oziimlenmesi yamsira Marx'da (ve bir anlamda Lenin'de) 6nemli bir eksiklik olarak gordiigii "d1~andan bilinc;:" kavram1 ile baglannh sm1f miicadelesinin siirdiiriilmesine ili~kin 6rgiitlerle devlet aras1 ili~kiler ve devletle partinin ic;:ic;:e gec;:mesinin nas1l onlenebilecegi sorunu, somut devlet bic;:imleri ve i~levleri 6nemli bir'

yer tutmaktad1r. Althusser bu 6ng6rdiiklerinin c;:oguna cevap bulabilmi~ degildir. Sadece dogru sorulann sorulabilmesi ve teorinin yonelecegi alanlann saptanmas1 konusunda felsefeye dii~en rolii vurgulamI!?llr. Bu da az bir ~ey degildir. C:::iinkii dii~iinii~teki bu farkhhk klasik Leninist "devrimci teori ohnadan devrimci pratik olmaz" deyi~i ile Lowy'nin egretilemesi "devrimci iitopyas1z devrimci pratik olmaz" arasmdaki fark1 6zetler gibidir. Ball Marksizmi yenilmi~tir. Althusser de pratik olarak ortadan kalm1~t1r. Ancak sordugu sorular gormezlikten gelinebilir mi? Ya da bu defterin kapand1g1 soylenebilir mi? Bir ba~ka deyi~le bu yenilginin gec;:ici oldugu, k1smen Anglo-Amerikan gorii~iin ic;:inde onu da temelde etkileyerek ve belirleyerek ya~ad1g1 soylenebilir mi? Lowy'nin yaz1s1 Althusserci bir sorunsaldan bak1ld1gmda 6nemli ku~kular ta~1r gibi. Ote yandan belki de bu sorunsah gormezden geldigimiz olc;:iide ba~anh. Cognitive taleplerle iitopik taleplerin birle~tirilmesi miimkiin mil? Cognitive taleplerin duragan ve "erteleme"ye egilimli yap1s1 ile iitopik taleplerin "acil" ve "kurtanc1" yap1s1 arasmdaki goriiniirdeki kar~uhk a~1labilir mi? Diigiim yine bilinc;: kavrammda yanyor gibi.

16

S. Murat Tura, "Teorik bir Kavram olarak Aydin", Akmt1ya Kar?I, Sayt 1.

37


Frans1z Devrimi'nde "devrimci teror" donemi AHMET iNSEL

fo~ikte tercO.mesini verdigimiz, Konvansiyon'un iki kanunu, Frans1z Devrimi tarihine Teror Kanunlan olarak gec;en bir dizi kanunun anlamh iki omegini olu~turur­ lar. Vendee bolgesinde, cumhuriyetc;i birliklerin 1 794 · k1~mda sO.rdO.recekleri kitlesel katliam1 haz1rlayan kararlan, cumhuriyetc;i devlet terorunO.n, ic; sava~ ortammda a~mya kac;m1~ bir uc; omegi olarak kabul etmek bir dereceye kadar miimkiindO.r. Buna kar~1hk, ili!?ikteki iki kanun, "~O.pheli ki~i" ve "halk dii~mam" kavramlanna evrensel yasalhkta bir ic;erik vererek, bu "suc;lan" cezaland1rma yontemlerini tesbit ederek, teroriin "devrimci me~ruiyet" kazamp, kurumsall~mas1 yolunda anlm1~ kararh ad1mlar olarak ele almmahd1rlar. Her ne kadar haz1rlam~lannda, siirekli olarak gec;ici onlemler olduklan belirtilmi~se de, teroriin mimarlanmn iktidarda kald1klan siirece, teroriin ~iddetinde azalma olmam1~, tersine teror sO.rekli ~iddet dozu artarak geli~mi~tir. Teror, sadece donemin konjonktO.riinden degil, onu haz1rlayan ve uygulayan militan ve liderlerin o donemdeki ic; dO.nyalanndan beslenir. TERORUN GUNDEME KONMASI

38

Bu nedenle, devrimci teror pratigini, devrimci hO.kiimet ve onun, hO.kO.met ic;inde hiikO.met konumunda olan iki komitesi, Ulusal Selamet ve Ulusal Giivenlik Komitelerinin tasarruflanna indirgemek, devrimci teror dinamiginin merkezi siyasal iktidar cephesini gormek demektir. Teror, sadece bu iki kanun veya Devrimci Hiikiimet Komitelerinin ald1g1 kararlarla degil, aslen devrimci Jakobenler, Komiin meclisi ve Sanko.lot cemiyetlerinin tiim pratikleriyle hayata gec;er. Ozellikle teroriin kendini ac;1kc;a Devrimci Tcn">r olarak ifade etmeye ba~lad1g1 1793 EylO.l aymm ilk giinlerinde, teroriin "me~ruiyetini" olu~turan dinamik, Paris halkmm militan, eylemci kesiminin 1srarh talebidir. Ellerinde nuzraklar Konvansi-

yon'u basan halk "aruk teroriin giindeme konmas1"m istemektedir. HiikO.metin ve Paris KomO.niinO.n 1 793 ba~mdan itibaren ald1g1 bir dizi onlem, mahalle meclisleri, devrimci komiteler,Jakoben cemiyeti ~ubeleri , Sanko.lot cemic yetlerinin istem ve pratiklerinden genellikle daha 1hmhd1r. Frans1z Devrimi'nin itici militan gO.ciinii olu~tu­ ran bu kan~1k kitlenin talepleri, tahayyo.l diinyas1, korkulan ve ideal toplum projeleri anla~1lmadan, jakoben liderlerin tasarruflanndan ve onlann iktidar h1rslanndan hareketle devrimci terorii anlamaya c;ah~mak, teroriin olu~umunda beslendigi toplumsal boyutlan gozard1 etmek demektir. 17 Eylo.l kanunu, 4-5 Eyliil 1793 olaylanmn uzanusmda yer ahr. Toulon ~ehrinin dO.~mesi, Paris'te ~iddet­ le hissedilen ia~e sorunlan ve Paris halkmm Konvansiyonun ag1r i~lemesine kar~1 tepki duymas1, 4 Eyliil'de kalabahk bir kitlenin Konvansiyon'u i~gal etmesiyle sonuc;lamr. SankO.lotlann alameti olan kml b~hkh ve mIZrakh bu kitlenin bask1s1 altmda, jakobenler, Konvansiyon'daki dengeyi kendi lehlerine c;evirirler. Konvansiyon ~ehir milis t~kilau konumunda olacak olan bir Devrimci Ordu kurulmasma ve devrimci komitelerin ~up­ heliler listesi haz1rlamasma karar verir. Aym zamanda, yerel komiteler ve Sanko.lot hareketinin liderlerinin, siyasal planda daha etkin bir rol oynamak arzulanyla ba~­ lanlan "temizlik" hareketi resmen kabul edilir. 1793 yaz aylan boyunca, Sankiilotlar Konvansiyon'dan sivil ve askeri gorevlerden asillerin uzakla~tmlma­ sm1 1srarla talep etmi~lerdir. Sankiilotlar, kralm ba~mm uc;urulmas1yla yetinmeyip, maria kraliyet aHesinin tiimiiniin oldiiriilmesini, aristokratlann yok edilmesini istemektedirler. Terorist sistemin tedrici olarak yerle~me­ siyle, o gO.ne kadar Konvansiyonun askeri ve idarf kayg1larla reddettigi "temizlik" hareketini, yerel komiteler Birikim5 / EYltil 1989


fiilen uygulamaya koyulurlar. Once devlet idaresinden ve ozellikle savunma bakanhgmdan ba?layan "temizlik"! soma Paris belediye yonetiminc, daha soma gcnel medi$ iiyelerine ve en nihayet ye rel komitclere ve Sankiilot ce~ miyetlerinc kadar uzamr. Ekim aymda Marie-Antoinette de giyotinin yolunu tutar. "TEMiztEME" KAMPANYASI

5 Eyliil'de Konvansiyon, devrimci komitelere "?iipheli" tutuklay1p, etkisiz hale getirme cagnsmda bulunur. Arna aym zamanda, devrimci komitelerin Komiin idaresi tarafmdan onceden temizlenmesi on ko?ulunu koyar. Konvansiyon iiyelerinin cqgunlugu ve Jakoben liderler ic;in, yerel komitelerin ozerk tasartuflarda bulunma egilimleri siirekli tepki vc ku?kuyla algilamr. Bunun ic;in, temizlik hareketinil'I yon~nii ycrel kornitelere dogru ce>irerek, "temizlik" dinamigi~in yaratug1 toplumsal hareketliligi bir olc;iide sm1rlamak,oir ol\iide de yerel komiteleri daha iyi denetim altma almay1 amac;larlar. "Temizleme" k1stas1, siyasaldir. iyi ve kotii yurtta?I resmen ay1ran ?ey, devrimin 6nemli anlannda ahnan tav1r olmasma ragmen, uygulamada giinliik siyasal dengelere gore bu k1stas siirekli yer degi?tirir. Temizlik harekau ve onun dayand1g1 belirsiz k1staslar, giir.liik siyasal miicadelenin 1 793'iin son aylanna kadar temel platformunu olu?tururlar. 5 Eyliil karan, devrimci komitelere "?iipheli" ki?ileri tesbit edip, tutuklama yetkisi verirken, "?iipheli ki?i" kavrammm tantm1111 yerel komitelere b1rakm1?t1r.路 Bundan oniki giin sonra, halk hareketinin k1smen yali?masmdan yararlanan Montanyar liderler, 17 Eyliil kanunuyla, "?iipheli ki?i" kavramm1 tammlay1p, bunlann tutukluluk ko?ullanm tesbit ederler. Tutuklanma usulii belirtilip, tUluklama yetki ve uygulamas1 merkezi otoritenin denetimindeki devlet ayg1tlanmn yetki ve sorumluluguna devredilirken, yerel komitelerin siyasal giiciinii pratikte uygulayabilecekleri bir madde kanuna konur. Kendisine yurtseverlik belgesi 1 verilmeyen ki?i, ?iiphelidir. Bu belgeyi ise, yerel devrimci komiteler veya komiin meclisi verecektir. Boylece, sadece ki?ilerin gec;mi?te ald1klan tav1rlar degil, bundan boyle almacak her tiirlii tavnn tepesine yerel meclislerin karan demoklesin killCI gibi yerle?tirilir. "Temizleme" harekauyla, Sankiilot militanlannm kiskanc;hkla sahiplendikleri dolays1z demokrasi fikri en "ileri" a?amasma ula?IL Devletin hiikiimetc;e temizlenmesini yetersiz bulan Sankiilotlar, bunu kendi de:letimlerine almak ic;in, 23 Ekim'de Paris Komiiniinde, hic;bir yurtta!?m, kendi mahalle komitesinin "temizlik denetiminden" gec;meden resmi goreve atanamayacagtn1 'ilan eden bir karar c;1karurlar. Sankulot cemiyetlerinin denetim istemleri aslmda daha da .fazlad1r. Baz1lan devlet idaresinin siirekli denetlenmesi ic;in kahc1 bir merkez komitesi kurulmasm1 isterler. ki~ileri

Devrimci komitelerin temizlenmesi, onlara bagh Devrimci Ordu ?Ubelerinin, subaylarmm , si vil idare te~ki颅 latlannm temizlenmesini izlerken, yapilan temizligin yeterli olmad1g1 , daha biiyuk capta bir temizligin gerekli oldugu yolunda popiiler bask1 siirekli kendini gosterir. Kimi komiteler iist iiste birkac; kez temizlenirler. Bu amac;la, Ekim aymda, kimi devrim komiteleri, kendi ic;lerinde "temizlik komiteleri" kurarlar. Paris'te birkac; komite, Devrimci Ordu'daki n6bet g6revini ke ndisi yerine getirmeyen ve evinin di? duvanna "Cumhuriyet'in Birligi ve Boliinmezli'gi" yaz1sm1 yazmayan yurtta?lann sec;men kartlannm gcri ahnmasma karar verir. Sankiilotlar ic;in "?iipheli h;i " oziinde Sankiilot olmayanlardir. Bunlar asil, rahip, devlet memuru, borsac1, spekiilasyona egilimli tiiccar olabilecegi gibi, davram?lan, hayat tam mahalle ortamma uymayan ki-?iler de olabilir. Sankiilot olmanm kesin bir tamm1 olmad1g1 6lciide, Sankiilot olm amak da c;ok belirsizdir. Bunun yanmda, komitelerin veya ihbarc1mn ?ahsi kin besledigi ki?i veya o anki siyasal rakip, "?iipheli ki?i"dirler. Omegin Devrimci Kadmlar Cemiyeti, "sokak kadmlannm" ve aristokratc;a davram?ta bulunan kadmlann da, ?iipheli ,say1lmas1111 talep eder. "Sen" ye rine "siz" hitabm1 kullanmak, "yurtta?" yerine "mosyo" demek aristokrat davram?lard1r. Devrim komiteleri 17 Eyliil kanununu beklemeden, evlere baskmlar diizenlerlcr. Hatta Paris'in kapilanm ans1zm kapalip, bir gece tum ?iiphelilere baskm yap1lmas1 1srarla talep edilir. i?in ilginc; ve aydmlanc1 yam, anS!Zlll baskm talebi ve hatta bask1n tarihleri, her yurtta?m kanlmakla yiikiimlii oldugu mahalle meclislerinde dile getirilir, karara baglamr. Toplumdan fesatc,:1\an temizlemek arzusu temel olarak bir fantazmad1r. Dile gelmesi r;ogu durumda o fantazma}'.J yall?tI1:111ak i<;in yeterli olur. Arna kendi dinamigi i<;inde fantazma elbette pratige de donii?iir. Engels'in bu konudaki yarg1s1 ac1mas1zd1r. 2 1 0 donemde belgenin resmi ad1 "sivizm belgesi"dir. Dcvrim yillannda "sivizm" yurtseverlikle esanlamh olarak kullamhr. 2 Engels, 4 Eyliil 1870'de, Fransa'da is<;ilerin ge<;ici hiikiimeti devirmelerinden korktugu donemde, Marx'a yazd1g1 mektubunda terorii soyle degerlendirir: "Frans1zlann durmadan yapuklan bu kii<;iik yanhslar sayesinde, Teror Egemenligi hakkmda daha iyi fikir edinebiliriz. Bunu teror sa<;anlann egerrenligi olarak degil , tersine kendileri terorize olmus kisilerin egemenligi olarak diisiinmek gerekiyor. Teror, biiyiik oranda , kendileri dehsete kap1lm1s kisilerin kendilerine giiven vermek i<;in gerc;:eklestirdikleri gereksiz gaddarhklardan baska birsey degildir. 1793 y1h Teror Egemenligini , neredeyse biitiiniiy.le yurtseverlik oynayan k1z1sm1s burjuvalara, korkudan ahlanna yapan dar kafah kiic;:iik burjuvalara ve Tero r'den c;:1kar saglayan ayaktak1mma baglamak gerektigine inamy0rum" (Werkc, c.XXXlll, s.53). Ahnu Frarn;ois Furct'nin kitabmdan aktanlm1st1r (bkz. Kaynakc;:a). Engels'in degerlendirme tonunda, birka<; y1ldan beri Entemasyonal i<;inde Marx ve kendisini ugrasuranlann esas olarak Frans1zlar olusunun da payi vard1r.

39


Devrimci komiteler ve ozellikle Sankulot cemiyetlerini dolduran zanaatkar, kiii;:iik memur, i$i;:i ve kiii;:iik esnaftan olu$an halk, ozel olarak aristokrat komplosu ve genel olarak komplo korkusu ii;:indedir. Bu korkunun siyasal planda ifade edilmi$ ve pratige donmii$ hali, "devrimci teror"diir. Sankiilotlann lideri Hebert, ylirurlukte olan $1ipheliler kavramm1 yeterli bulmaz, geni$letilmesini ister. Hakim, avukat, zab1t katibi, savc1 gibi meslekleri icra edenler, meslekleri geregi $1ipheli kabul edilmelidirler. "Siipheli" mesleklerin tamm1 anlamhd1r. Bunlar okur-yazar olmamn yetmedigi ve bu nedenle s1radan "namuslu" yurtta$lann ii;:ine girmekte b~anh olamad1klan, devlet hukukunu temsil etmesi yanmda, elit meslekleridir. 0 donemde elit ve aristokrat, halk goziinde e$ anlamhdu. Hebert tamm1m daha da geni$letir: "Kararh aristokratlardan ba$ka, ozglirluk ii;:in hii;:bir $ey yapmayanlar da tutuklanmahd1rlar." Devrlme kar$1 ilgisiz kalmak, veya o an ii;:in oyle addedilmek devrimci Sankiilot militanlann goziinde "$1ipheli" ilan edilip, tutuklanmak ii;:in yeterlidir. Devrimin bir donemine damgasm1 vuran Sankiilot tahayyiil diinyasmda, o anki Birlik'e aykm her $ey $iipheli, yani devrim dii$mam ve haliyle halk dii$maiud1r. Korku fantazm1 terorlin ilk kaynag1ysa, ikinci kaynag1 ise Birlik fantazm1d1r. "EYLUL KIRIMCILARI"

40

Halk, "ii;: dii$manlannm" kellesini istemektedir. Teror donemi ba$lamadan once, bu donemi olu$turan dinamiklere, 1792 Agustos-Eyliil aylannda olan geli$meler 1$lk tutar. Verdiin'iin Prusyahlann eline gei;:tigi 2 Eyliil'de, Paris'in bir mahalle meclisi $Oyle bir karar ahr: "Tehlikeyi onlemek ve yurtta$lann smua gitme $evklerini artnrmak ii;:in, hapishanelerde tutuklu olan tiim fesati;:1 ve kotiiliiki;:iilere hizh bir adaletin hemen anmda uygulanmasmdan b~ka i;:are yoktur." Nitekim 3-7 Eyliil arasmda Paris hapishanelerini basan halk, o an tutuklu bulunan 2800 ki$iden 1000 ila 1400'iinii lini;: edecektir. Oldiirulenlerin sadece dortte biri rahip, asil veya siyasal sui;:ludur. Geriye kalanlar basit hus1z, fahi$e, sahtekar veya yurtsuz barks1z ki$ilerdir. Saint Marcel mahalle meclisi "halkm ocuniin almd1gm1 iftiharla ilan eder." Bu olay yiiziinden 1794 Termidor'undan sonra, jakobenler ii;:in kullamlan "kan ii;:iciler" ve "terorist" tabirleri yanmda, "Eyliil kmmc1lan" tabiri de kullamhr. Arna Fabre d'Eglantine'in aym y1lm ekim aymda belirttigi gibi, Agustos l 792'de ayaklanarak "anayasal me~rutiyet" yerine cumhuriyet ilan ettirenlerle, bir ay sonra hapishaneleri basanlar aym ki~ilerdir. "Eyliil kmmc1hg1"m sadece Jakobenlere atfetmek yanh$Ur. Aym ki$iler, bu olaydan birkai;: giin sonra Valmy'de Prusya ordusunu durdurup, cumhuriyeti;:i ordunun belkemigini olu~turacaklar, hatta Cumhuriyet'in temellerini bu zaferin iizerine atacaklardu. jakobenler bu kitlenin sadece bir pari;:as1d1rlar. Bu nedenle, ne cumhuriyeti, ne katliamlan, ne de zaferleri

yalmz jakobenlere atfetmek yanh$ olur. Popiiler mahalle milletvekilleri, Konvansiyon'da "aristokratlann kelleleri Normandiya elmalan gibi dii$mediki;:e", devrimin huzura kavu$amayacagm1 iddia ederler. 1794 kt$ aylannda giyotine yollananlann listesi devrimci popiiler gazetelerde "Azize Giyotin (ekili$inde Kazananlann Listesi" ba$hg1 altmda yaymlamr. Kimi devrimci militan ii;:in kellesi almmas1 gerekenler ii;:in asgari bir sayi vardu. 10.000-15.000 ki$i giyotine yollanmad1ki;:a, toplumun temizlenemeyecegi, devrimin ve daha dogrusu halkm huzur ve slikuna kavu~amayacag1 dii$iiniiliir. Belirtmek gerekir ki, toplumsal siyasal miicadelede kelle almak gelenegini ne Sankiilotlar, ne de diger devrimci militanlar yaratm1$lard1r. Kralhk doneminden siirlip gelen (omegin 28 Nisan l 789'da Paris'te 300 ayaklanmac1 sokakta oldiirulur), devrimin ilk yillannda ihmh kanadm da kullanmaktan ve sahiplenmekten i;:ekinmedigi,3 Termidor'dan sonra aym hiz ve $iddette uygulanacak olan ve basit halk seviyesinde lini;: etme olarak tezahiir eden bir oldurme praksisi vard1r. Oldurme, siyasi-toplumsal miicadele arai;:lanmn en on sualannda yer ahr. jakoben liderler, Sankiilotlann devrimci terorlin $iddetlenmesi egilim ve istemlerini, "iffetli ve yurtsever yunta$lann asli gorevi, zararh ki$ileri devlete ve devrimci hiikumete ihbar etmektir" gereki;:esiyle kanalize etmeye ugra$1rlar. 1793 sonbahanndan 1794 Temmuz'una kadar teror, aym zamanda merkezt siyasal giiciin, yerel ve ozerkliklerine k1skanr;hkla bagh siyasal olu$umlaim etkilerini smulamak, onlan disiplin altma sokmak ve dolays1z demokrasi yerine temsilt demokrasi kurumlanm yerle$tirmek miicadelesinin de arac1du. Devrimci hiikiimet ve ozellikle Ulusal Selamet ve Ulusal Guvenlik komiteleri, 1793 Ekim aymdan itibaren, devlet ve belediye idareleri flzerinde Sankiilot hareketin militanlannm kurmak istedikleri siirekli denetim ve baski egilimlerini giderek safdt$1 buakmakta oldukr;a ba$anh olurlar. Bunun kar$1hgmda ise, jakoben hareketin o gline kadar siyasal manevralannda kulland1g1 bu kitleyle jakoben liderler arasmdaki ur;urum buyiir. Konvansiyon, 17 Eylul kanununun belirttigi $flpheli tammm1, Sankiilotlann baskilanna ragmen, daha da geni$letmeyi ve belirsizle$tirmeyi reddeder. Aslmda kanunun belirttigi tamm, gordiigflmiiz gibi, yerel komitelere biiylik giir; tammaktadu. Bundan sonra, Sankiilotlar miicadelelerini, yurtseverlik belgesi verilmesi ir;in gerekli ko$ullann kendileri tarafmdan tammlanmasma yoneltirler. Paris Komiinii, 10 Ekim'de, bundan once verilmi$ tiim belgeleri iptal eder ve yenilerinin verilmesi ii;:in

3

21 Ekim l 789'da, Kral'm halk taraf:mdan zorla Versailles'dan Paris'e getirilmesinden soma, durumu denetim altma almak isteyen Meclis, her tiirlii ayaklanmaya kar~1 oliim cezas1 getirip, basma sansiir uygular ve s1k1y6netim ilan eder.

Birikim 51E YLUL1989


gerekli ko$ullan oniki maddede tammlar: Yurtsever aleyhtan kulup uyeleri; kar$1-devrimci bildirilere imza atanlar; La Fayette taraftarlan; genel kurullan, haykm$lan ve kumaz ("astucieux" aym zamanda ince de demektir) soylevleriyle kan$tlranlar; genel kurullara gelmeyenler; gizemli bir $ekilde Cumhuriyet'in ba$ma gele~\felaketlerden bahsedenler, halkm durumunu aC1kh bulanlar ve dokunakh bir ac1yla surekli kotu haberler yayanlar; olaylara gore dil ve davram$ degi$tirenler; Devrimi ilgilendiren tum konularda a~tif rol almayanlar; Cumhuriyetc;:i Anayasaya kaf$1 ilgisiz kalanlar; yurdu savunanlar~puler cemiyet uyelerinden ve kurulu otoritelerden kuc;:umseyerek bahsedenler ve en n~hayet, ozgiirluge kaf$1 bir $ey yapmamakla beraber, ozgurluk ic;:in de bir $ey yapmayanlar. Devrim ic;:in $Upheli addedilmeleri gerekenler listesinin Komun gibi daha yerel, daha sivil toplum kurumu olan bir yerde olu$turuldugu dikkate ahmrsa, uzerinde yorum yapmaya gerek olmayan bir ac;:1khkta, devrimci militanlann veya o an ic;:in devrimcilerden daha fazla devrimci gozukmek durumunda olan ki$ilerin genel toplum anlayi$lanm sivri bir omek olarak ozetler. Aym zamanda, sivil toplum kurumlanmn ve dolays1z demokrasinin, duzen degi$ikligi ko$ullannm yogun ve ate$li ortammda benimseyebilecegi prensiplere de somut bir $ekilde i$aret eder. DEVRiMCi TEROR VE ~EYTAN T~LAMA

0 donemin ko$ullan, omegin sav~. her an bekleyen ac;:hk tehlikesi gibi etmenler, bu felsefenin belki daha a$1n, daha keskin bir dille ifade edilmesine neden olmu$lardir. Arna bu ozel ko$ullar, ifade edilende sadece nicel, marjinal farklar yaraur. Ostelik, devrimin kendisi zaten olagan ko$ullann reddedilmesi ve kendisinden once varolana gore olaganustu bir <lurum yaratilmas1 demektir. Bu nedenle, devrimin i ~ :ude gerc;:ekle$tigi "ozel" durum, ic;: sava$, d1$ du$manlar gibi etmenler devrimci teroriin beslendigi dunyayi anlamam1z ic;:in yetersiz verilerdir. Devrimci teror, temel olarak, bir yandan devrimin aktorlerinin yiireklerinde ~1d1klan buyiik korkudan kurtulmak ic;:in $eytam ta$lama ihtiyac;:lannm, diger yandan da devrimin temelinde olan, toplumun annarak yeniden kurulmas1 (rejenerasyon) felsefesinin toplumsal pratige donmu$ halidir. jakoben hiikumet uyeleri de bu yukandaki saikleri payla$1rlar. Arna Konvansiyon'un ic;: dengesini dikkate almak zorunda olu$lan, Paris d1$mda ve ozellikle k1rlarda devrimci CO$kunun daha smirh oldugunu bilmeleri ve sm1rlarda yiiriitulen sava$ ic;:in en geni$ toplumsal destegi saglamak kaygilan nedeniyle, bu devrimci teror auhmm1 merkezi denetime almak ve onu bu yolla dizginlemek zorundad1rlar. Fakat bu tur kayg1lann bir an ic;:in bir kenara b1rakild1gi anlardaveya boyle bir soy-

lemi taktik nedenlerle sec;:mek gerektiginde jakoben liderler de yaygm $iddet kullamm1 yonunde tercihlerini dile getirmekten c;:ekinmezler. Collot d'Herbois, 17 Eylul kanunu tam$1ld1g1 s1rada, tedbir olarak hapishanelerin altma lag1m do$enmesini ve ihtiyac;: duyuldugunda hapishanelerin ic;:indekilerle beraber uc;:urulmalanm talep eder. Ve insan haklan kar$1-devrimcilere kaf$1 uygulanamaz diye haykmrken, tiim Jakoben ve Sankiilot hareketlerin payla$Ug1 bir fikri dile getirir. Konvansiyonun c;:ogunlugu talebi duymamazhktan gelir. Hukumet, "$iipheli" suc;:lamas1yla tutuklananlara, gerekc;:eli tutukluluk zaptmm bii kopyasmm verilmesi ic;:in bir kanun c;:1kartir. Arna devrimci komitelerin bask1s1yla kanun birkac;: gun soma yiiriirlukten kaldmhr. Komiteler, tutuklama gerekc;:elerinin genellikle komite uyelerinin vicdani inanc;:lanna dayand1g1 ic;:in, bunun ac;:1k bir $ekilde zapta gec;:irilmesinin mumkun olmad1gm1 Konvansiyon'a kabul ettirirler. Robespierre, "bireysel ozgurlukleri elbette korumak gerekir" der, "ama bu, ince bic;:imlere ba$VUrarak kamu ozgiirlugunu yok o}maya b1rakmayi m1 gerektirir?" Ve ilave eder: "Kamunun, saygm kanaatinin, bir yunta~1. hic;:bir yaz1h delili olmayan bir ciiriimden suc;:lamas1 ic;:in, delilin olan bitenden tiksinmi$ yurtta$lann kalbinde olu$mas1 yeterlidir". 29 Eylul'de Konvansiyon ucret ve fiyatlara asgari s1mr koyan bir kanun c;:1kanr. Ardmdan, 10 Ekim'de Saintjust'un raporuna dayanarak, "Fransa'nm gec;:ici hukiimetinin ban$a kadar devrimci olacagm1" ilan eder. Devrimci hiikiimetten kastedilen, bakanlann, generallerin, tiim devlet kurumlanmn Ulusal Selamet Komitesi'nin 4 dogrudan denetimi altma almmas1 ve birkac;: ay once ilan edilen '93 Anayasas1 ve insan Haklan Bildirisi'nin ask1ya almmas1dir. Saint-Just raporunda devrimin bugiine kadarki ba$ans1zhk nedeni olarak, "Cumhuriyet sistemini tesis edecek v.e onunla uyum ic;:inde olan kurumlar ve askeri kanunlann eksikligine" i$aret eder. Ve Konvansiyon uyelerine $Oyle seslenir: "Son ozgurluk dil$mam nefes almaya devam ettikc;:e, refah ve mutluluk beklemek bo$unad1r. Sadece hainleri degil, ilgisiz kalanlan da cezaland1racaks1mz; Cumhuriyet kaf$1smda hareketsiz oturan ve onun yaranna bir $ey yapmayan herkesi cezalandiracaksm1z. Fransa toplumu iradesini belirttiginden beri (burada '93 Anayasa referandumu kastedi1

Ulusal Selamet Komitesi 6 Nisan l 793'te, aym y1hn I Ocagmda kurulmu~ olan Gencl Savunma Komitesi'nin yerine kurulur. Onceleri Konvansiyon ii;inden sei;ilmi~ ve iiyelikleri her ay yenilenen dokuz uyeden olu碌n Komite'ye oturumlanm gizli tutma yetkisi tammr. Komitenin gorevi, devlet idaresinin sorumlulugu ve-路 rilen Gei;ici Yiirutme Konseyi'nin fa aliyetlerini h1zlandirmak ve denetlemektir. Konsey, Komitenin kararlanm vakit gec;irmeden uygulamakla yiikiimliidiir. jironden'ler Konvansiyon 'da diktator~ liigun yeniden tesis edildigini vurgularlar. Jironden'lerin Haziran ba~mda dii~meleri ve 10 Temmuz'da Komite'nin yenilenmesinden sonra, Ulusal Selamet Komitesi giderek giic;lenir ve etkisini armnr. Robespierre Komite'ye 27 Temmuz'da sec;ilir.

41


liyor), buna ka1?1 c;1kan he~ey onun egemenliginin d1kahr; onun egemenliginin d1$mda kalan her ~ey

~mda

dii~mandir".

Saint-Just, toplumun ozgur iradesinin kamu olarak Anayasa referandumunu gosterirken, aym zamanda bu Anayasa'nm ba~a kadar askiya almmasma yol ac;an devrimci hukiimetin kurulmas1m teklif eder. Fransa halkinm iradesi olarak ilan edilip, aym zamanda rafa kald1nlan bu Anayasa'y1 oylamaya, haziran aymda, Paris'lilerin sadece dortte biri gitmi~tir. JAKOBENLER VE A~IRI EYLEMLiLiK

42

jakoben ve Sankulotlar, cemiyet, kuliip gibi militanlann yogunla~t1g1 yerlerin d1$ma c;1kmca ve ozellikle kirlarda kiic;Ok bir azmhkurlar. Ostelik Sankiilotlar, halkm ic;inde elit denebilecek kesimdendirler. ic;lerinde doz i$c;i, iicretli sayis1 azd1r. Yerel Sankiilot liderler, aym zamanda ya mahalle, ya da meslek e$rafm1 olu$tururlar. Sankiilot vejakoben hareketler tipik "orta sm1f' hareketleridir. jakoben liderlerin dortte iic;ii hali vakti yerinde, yiiksek vergi veren, serbest meslek sahipleridir. Bunlann fakir halkla, koyli:iliikle ili$kileri uzak ve dolayhd1r. Aym zamanda, bu kesim, diger halk tabakalanna gore daha ateist veya en azmdan geleneksel dine kar~1 nefret duyan, devrimin kurumlan gibi konularda daha radikal ve en onemlisi daha haz1rhkhd1r. jakobenler giic;lerini, dayanchklan kitlenin sayisal azhgma ka1?1 (ve belki bununla dogrudan orantth olan) a~m eylemliliginden ve kar$I siyasal egilimlerin orgiitsiizliigunden ahr. 5 Terorizmin uygulay1c1lanm yeti?tirecek olan Sankiilotlar, halk egemenliginin dolays1z uygulanmas1 fikrine baghdular. Popiiler inisyatif, referandum, milletvekilinin vekaletinin onu sec;enler tarafmdan her an geri ahnabilmesi ve silah ta~1ma hakkm1 savunup, temsili demokrasi kurumlanna ~iipheyle bakarlar. Adalet ve ceza bic;imi o anki ihtiyaca gore belirlenir. Sankiilot hareketi ic;;in ~ef her zaman ~iipheli ki~idir. Ne $ef, ne de siyasal program isterler. Devrim anlayi~lan once ahlakidir. Siddetle antiklerikaldirler. Bu tepkileri temel olarak, kilise ile aristokrasi ve monar?inin as1rlardir el ele olmasmdan ve 18. yiizyil materyalist Aydmlanma felsefesinden kaynaklamr. ~itlikc;ileri , kiic;iik iiretici, kiic;iik miilk sahibi e~itlikc;iligidir. Bu bir c;e~it Atina demokrasisinin ozgiir miilk sahiplerinin yurtta?hk e?itligi fikrine benzer. Omegin, kurulu~unda Devrimci Ordu'ya "bag1mh yurtta~lar"m, yani iicretlilerin almmamas1 kararla~tmhr. iktisaden biiyiik olan her ~ey tehlikelidir. En biiyiik dii~man spekiilatorlerdir. Ve biitiin bu tahayyiil diinyac sm1 bir noktada yogunla?tiran kavram, zuliime kar~1 evrensel miicadeledir. Sankiilotlann belli belirsiz kafalannda varolan toplumsal model, ozerk insanlardan (birey degil) olu~an bir toplumsal biitundiir. Bu toplumsal biitiiniin iiyelerinin gorevleri. sahip olduklan haklardan daha biiyiik ve onemlidir. <;:unku, k1saca ifade edilirse,

yurtta~lann haklanm "dogal hukuk", gorevlerini ise sivil toplumun olu?turdugu "devlet hukuku" (veya "fiili hukuk") belirler. Bu felsefeyi oziinde butiiniiyle payla~an Devrimci Hiikumet ve jakobenlerin bak1~lan daha siyasidir. Hatta sadece siyasidir bile denebilir. Dolayis1yla onlar ic;in aslolan devrimin merkezile?mesi ve kurumsalla~mas1du. Bu nedenle, belediye meclislerinin, Sankiilot cemiyetlerinin, Jakoben kuliiplerin ellerindeki yetkilerin giderek azalt1lmas1 yolunda uzun ve ad1m adun ilerleyen bir miicadele ba~lanrlar. Bu yetkiler ilk ba~ta devrimci komitelere devredilir. Devrimci komite ic;inde, Ulusal Selamet Komitesi'nin gorevlendirdigi "ulusal gorevliler" dogrudan bu komiteye bagh maa~h memurlar haline donii~iirler. Bu ulusal gorevliler, ileride Robespierre'in kuracag1 ve '94 teroriiniin son doneminde iktidann canahc1 mevkiini olu~turacak olan Polis Biirosunun dayanacag1 iilkeye yay1lm1~ . biirokratik bir ~ebekedir. Hiikiimet "?iipheli ki~iler" kanununa dayanarak 1 793 Ekim'inden itibaren giderek yerel cemiyetlerin ve bagims1z kuliiplerin lagvedilmesi veya kendilerini feshetmeleii ic;in c;aba gosterir. jakobenlerle, iktidann merkezile~mesiyle birlikte, yerel giic;lerini kaybeden komitelerin sesini duyuran Kordeliyeler arasmda l 794 k1~ aylannda siiren k1yas1ya miicadele mart ortasmda Robespierre'in zaferiyle sonuc;lamr. Maksimalist halk hareketinin temsilcileri, ba~ta Hebert olmak Ozere giyotine yollamrlar. Devrimci Kadmlar Cemiyeti kapanhr. jakoben ~ubelerin c;ogu lagvedilir. Bundan soma devrimci teror, en fazla teror isteyenlerden ba~layarak, siras1yla "azg1'nlara", hemen sonra Danton ve c;evresine, ondan sonra 1hmhlara, kisacas1 devrimci hukumetin, belli bir donemde benimsedigi siyasete engel t~kil eden veya te~kil edebilecek olan herkese kar~1 uygulamr. '93 sonbahannda teror daha c;ok hapsetmekle yetinmektedir. Kral'm ba~1 uc;urulur ama "~iipheliler" sadece tutuklamrlar. Temmuz aymda ellerinde erzak ve mal biriktirenlere oliim cezas1 veren kanun yaymlamr. Arna uygulamas1 smirh kahr. 1793 Mart'mdan Ekim ba~ma kadar, hakkmda oliim cezas1 verilip, infaz edilenlerin toplam sayis1 500 civanndad1r. 1 793'iin sonlanna dogru teroriin uygulamadaki ~id颅 deti artar. Sankiilotlann 1sranyla Agustos sonunda, Vendee'yi temizlemek ic;in "kitlesel seferberlik" ilan edilir. l 793'iin son aylannda bu kez H1ristiyanhktan anndirma kampanyalan sirasmda, ozellikle ta~rada binlerce din adam1, rahibe, ke~i~, dindar ve elbette bu arada terorist otoritenin o anki muhalifleri oldiirC1liirler. Ondan sonraki bir iist a~ama olan '94 terorii ise zaten oliim ceza-

kuh1bii, yerel ~ubeleriyle merkeziyeti;:iligi yliksek, geri;:ek bir partidir. Sadece Kordoliyeler cemiyeti, partiye i;:ok daha sm1rh bir benzerlik gosterirler. Sankiilot hareket 路ise spontane halk hareketidir. Merkezt bir orgam, bir ili~ki ~ebekesi yoktur. Sankulotlan birle~tiren Komun, yani belediye meclisleridir.

5 Jakobenler

Birikim 51EYLOL1989


smdan ba;;ka ceza tammaz. Albert Soboul'iin verdigi say1lara gore, Paris hapishanelerinde l 793 Agustos'unda 1500 tutuklu varken, bu say1 Arahk sonunda 4500'e ula;;1r. Bunlara ellerinden yurtta;;hk haklan almanlar, gorevlerine son verilenler, tutuklamp serbest b1rak1lanlar da eklenmelidir. Donald Sutherland tiim Fransa'da ortalama 70.000 ";;iipheli"nin tutukland1gm1 belinir. Bu, niifusun yiizde OS'i demektir. l 793 Arahk ve 1794 Ocak aylannda toplam 7.000 ki$i yargilamp, oldiiriiliir. Buna Collot'nun, Carrier'nin, Fouche'nin Htristiyanhktan annd1rma kampan yalan s1rasmda sorgusuz, sualsiz oldiirttiikleri veya organize ettikleri kitlesel katliamlar dahil degildir. Mart l 793'le Agustos 1 794 arasmda, sadece devrimci mahkemelerin verdigi infaz edilen 6liim cezas1 say1s1 l 7.000 civanndadtr. Vandee ic;in verilen say1lar ise, bu konuda her zaman oldugu gibi , c;ok farkhd1r. Arna yiizbinin iizerindedir. Vendee bolgesinin kokiinil kaz1ma plamnm Konvansiyon'dan gec;mesini beklemek, Agustos sonunda ilan edilen mitolojik "kitle halinde silaha almma" c;agnsmdan soma olu$an "be; birlikleri" Fransa'nm bansmda deh;;et yaranrlar. MERKEZiLE~MENiN ZiRVE NOKTASI

ili$ikte terciimesini verdigimiz ikinci kanun, merkezi siyasal giic; elinde devrimci ter6riin tekelle$mesinin ve $iddet dozunun arn;;mm zirvesini olu$turur. 10 Haziran'da, kendi ic;inden Jironden'leri, Hebertc;ileri ve "azgmlan", Dantonculan, Desmoulins'i giyotine yollayan Konvansiyon, Ulusal Selamet Komitesi'nin raporu iizerine Devrimci mahkemeleri yeniden diizenler. Ulusal Selamet ve Ulusal Giiverilik Komiteleri , 4 Arahk 1 793'te Konvansiyon'a, Billaud-Varenne'in 6nerisiyle bir kanun sunup, devrimci hiikiimeti bu kez kahc1 bir ;;ekilde kurdurturlar. 4 Arahk kanunu, ter'iri ~ , diktat6rliigiin "anayasas1"d1r. Bu kanunla, Montanyarlar ve onlann ic;inde Jakobenler devrimci ter6n1 biitiiniiyle kendi denetim ve inisyatifleri altma ahriar. 10 Haziran Kanunu ise ter6riin merkezile;;mesinde zirve noktas1d1r. Kanunun kabuliinden bir ay once , gene Komitelerin teklifi iizerine Konvansiyon ta;;radaki devrimci mahkemelerin hepsini Paris'e baglamI$tlr. Robespierre, hem kimi yerel mahkemenin a;;m tasarruflanndan duyulan rahats1zhg1 kald1rmak, hem de ter6rii daha fazla denetim altma almak amacmdad1r. l 793 Eyliil'iinde devrimin ba;;h ba$ma bir boyutu haline d6nii$en ter6r, (tabandaki eylemci militanlann eylul ba;;lanndaki slogam 'Terorii siirekli giindemde tutmak"ur) onceleri halkm duydugu korkuya tepkisi olarak tezahiir ederken, 1794 ilkbahanndan itibaren agnhkh olarak merkezi siyasal giiciin hO.kiimet etme bic;imine donii;;O.r. Aym zamanda yerel komiteler bO.tO.niiyle denetim altma ahnmI$,Jakobenlerin eski miittefigi ve

;;imdiki rakibi Kordeliye kulO.bu lagvedilip, yo neticileri 6ldiiriilmil$, Danton ve c;evresi temizlenmi$tir. Biitiin bu temizlik hareketleri olurken, Parish Sanko.lot militanlar, kendi liderlerini korumak ic;in harekete gec; meyip, olaylara sadece seyirci kalmay1 ve etkisi olm ayan protesto bildirileri Konvansiyon'a yollamay1 tercih ederler. Ter6r bu kez Sankulotlan sindirmi$tir. Robespierre'in ad1 devrim tarihine , devrimci teroriin simgesi olarak, Ulusal Selamet Komitesi'nin l l94 Nisan ve Tcmmuz aylan arasmdaki tasarruflanndan, Danton'u olume yollamasmdan ve ba;;ta Konvansiyon uyeleri ve hukumet mensuplan olmak iizere, herkesi ko rkuya sevkeden 10 Haziran kanunu yuziinden gec;ecektir. 10 Haziran kanununu, Frans1z Devrimi tarihi BO.yuk Teror Kanunu olarak tammlar. Kanun, "$iipheli ki$iler"in ban;;a kadar tutuklanmas1 gibi gorece hafif bir tedbirle yetinmez. Arnk "$iipheli" yoktur. Sadece "halk dii;;manlan" ve "halkm dostlan" vardn. Halk dO.;;mam tamm1 ise olabildigince geni;; ve her duruma uyabilecek esnekliktedir. Kanun, halkm dii;;mam stfattm ta$1yanlar ic;in savunma hakk1 tammaz. Ba;;ka bir deyi$le , dcvrimci mahkeme 6niine c;1kanlmadan once, halkm dii;;mam olarak devlet giic;lerince sw;:lanm1;; olmak, suc;lu addedilmek ic;in yeterlidir. Uzun hukuki usullerle vakit kaybetmeye de gerek yoktur. Yurtsever jiiri iiyelerinin saf inarn;lan yeterli delildir. Halkm di.i;;manlanna verilecek bir tek ceza vardtr: oliim! Bu cezanm temyizi yoktur, c;iinkO. toplumda halkm temiz temsilcilerinin vicdan ve iffetlerinden daha yf1ksek bir mevki olamaz. Kanun , anlamh bir ;;ekilde, mahkemelerin ceza vermesi ve cezalann infazt konusunda merkezf 6nlemlere gerek duymazken, mahkemelerin ve kamu savc1lannm tahliye yetkisini sm1rlar. Savcmm hakkmda dava ac;ma geregi duymad1g1 bir zanh tutuklunun tahliye edilmesi ic;in Komite'nin onay1 gerekmektedir. Robespierre, iktidardan devrilmeden bir gun 6nceki soylevinde, "ceza kanunu kac;m1lmaz olarak muglak olmahd1r, c;iinkii gO.nO.miiziin fesatc;1lannm karakteri saklanmak ve ikiyiizliilO.k oldugu ic;in, kanunun bunlan ald1klan her bic;im altmda yakalayabilmesi gerekir," der. Boylece bir ay 6nceki kanunun felsefesini ve ter6rii bO.tiiniiyle savunurken aym zamanda ter6r dinamiginin kaynaklanm bize g6sterir. Bu dinamik ic;inde d1;; etmenler genellikle figiiran rolii oynarlar. Omegin, kanunun ilamndan beri Fleurus'de zafer kazamhm;;, 1794 ba;;mdan itibaren Vendee bolgesinde "kar;;1-devrim" bastmlmI$, Toulon ;;ehri geri almm1;;, k1sacas1 "ic; ve d1;; dii;;manlar" biiyiik olc;iide etkisiz hale getiriimi;;tir. Buna ragmen Robespierre, Saint-Just ve Cauthon teroriin devam etmesinde 1srarhd1rlar. Robespierre'in dO.;;mesini haz1rlayan etmenlerin b3$mda, kar$I kligin daha az teri.irist olmas1 degil, teri.ire bo-

4J


44

gazma kadar batmI$ olmalan gelir. Robespierre, 8 Termidor'da (26 Temmuz), isim vermeden, Komite ic;:inde bir "cinayet koalisyonu" oldugunu belirtip, Konvansiyon'dan hukumetin temizlenmesini ister. 9 Termidor'da Saint-Just tamamlayamad1g1 konu$masmda yeni hainler ilan etmeye haz1rlamr. Bunlar, teroriin uygulam$ bic;:iminde Robespierre'le bir aydir c;:at1$an Komite uyeleri Collot d'Herbois ve Billaud-Varenne'dir. Ne var ki, gelen riizgan erken sezen kar$I fraksiyon, bu kez Robespierre' cilerden erken davramp, Konvansiyon'un 1hmh uyeleriyle anla$IL Robespierre, Saint-Just ve Cauthon tutuklamp, ertesi gun giyotine yollamrlar. Birbuc;:uk ay once, Yuce Varhk Bayrammda Robespierre'in birkac;: ad1m arkasmdan CO$kuyla yuriiyen Paris halk1, bu kez onun giyotine giderken gec;:tigi yolda sevinc;: c;:1ghklan atmaktad1r. Yo! uzerinde c;:ah$an i$c;:ilerin, "kahrolas1 azami"6 deyip, i$lerine devam ettikleri rivayet olunur. Fakat, ucretli ve fakir halkm Jakobenlere Slrt c;:evirmeleri sadece bunlann ald1klan iktisadi on!emlerle ac;:1klanamaz. Jakobenler, halk1 mobilize etmek ic;:in gerc;:ek bir merkeziyetc;:i parti olarak c;:ah$an Jakoben kulubum1 ve bunlann uzant1s1 olan devrimci komiteleri kullanagelmi!;ilerdir. Siyasal g(Jcun hukumet elinde merkezile$mesi, kac;:m1lmaz olarak Jakoben aygitm da sonmesini beraberinde getirir. Son kertede me$ruiyet kaynag1 Konvansiyon olmaya devam ettigi ic;:in, merkezile!;ime, diger siyasal yap1lan tasfiye eder. Dolay1s1yla Jakoben liderler, devrimci siyasal gucun merkezile!;imesi ve kurumla!;imasm1 saglarlarken, siyasal manevralannda bugune kadar kendi yararlanna ustahkla kulland1klan bir kitleyle baglanm kopanr ve kendilerini Konvansiyon'un sag kanadma kar$I savunmas1z b1rak1rlar. Aslmda Robespierre kligini temizleyen Komite uyelerinin terore son verme niyetleri yoktur. Robespierre'e kar$I komployu, daha once Robespierre'in rakiplerine kar$I haz1rlad1g1 ustahkla uygulayan Carnot, 1 794 Eylul'unde Vendee'de ic;: sava$m bitmesi ic;:in tek c;:are olarak bolgenin olpugu gibi haritadan silinmesini onerir. Tum Komite uyeleri, Komitelerin bolgelere yollad1g1 "ulusal gorevliler", askeri !;iefler bogazlanna kadar terore batm1~ durumdad1rlar. Hepsinin ic;:inde aym korku vard!f. Robespierre 8 Termidor'da c;:ok $iddetli bic;:imde Komite ic;:indeki ve d1$mdaki muhaliflerini suc;:larken, isim vermez. 0 an Robespierre'e kar$I olan herkes kendini tehdit altmda hisseder. Aym zamanda Komite uyelerinin ve Montanyarlann hepsi teror mekanizmasmm tum di$lilerini yakmdan tammaktad1rlar. Siyasal iktidarm temel dayanag1 olan bu teror c;:arkmm donmesi ic;:in siirekli yeni dii~manlar iiretilmesi gerektigini herkesten iyi kendileri bilirler. Konvansiyon'da hala kalabilmi$ 1hmh kanatla Robespierre'e kar$I anla$irlarken, terore son vermek gibi ozel bir amac;:lan yoktur. 9-10 Termidor'dan goriinii$te ustiin c;:1kanlar, aslmda partiyi kaybedenlerdir. 10 Termidor hem Konvansiyon'-

un, hem de en a$m teroristlerin, "1hmhhkla" suc;:lanan Robespierreci klige kar$I zaferidir. Ne var ki Termidor ve onu izleyen aylarda Konvansiyon, hic;:bir siyasal- , toplumsal destegi kalmayan Montanyar hukumet kalmt1sm1 ala$ag1 edip, Komitelerin terore fazla bula$mI$ diger iiyelerini de giyotine yollamaktan c;:ekinmeyecektir. Boylece 10 Termidor'la, en azmdan Bonaparte'm darbesine kadar, yasama orgam yuriitmenin a$m ozerkligine son verir. Devrim kurumla$mI$, ter6riin ortaya c;:1kt1g1 "olaganiistu ha!" ortadan kalkmI$tlr. Bundan sonra ."Ihmhlann" ve Jirondenlerin yuriitecekleri $iddet -ki onun da kurbanlan az1msanmayacak kadar y(Jksektirkendini "devrimci demokratik hukumetin Kurtanc1 terorii" olarak tammlamak ihtiyacmda degildir. Termidor'la terore degil, terore olagan siyaset yontemi olarak bakan doneme, devrime degil, devrimci devrime son verilir. 6

23 Temmuz gfmii. Komite ii.cretlere azami sm1r getirip, bunlan onemli olcii.de azaltm1~ur.

KAYNAK<;:A: Michelet, Histoire de La Revolution Fram;aise, R. Liffont, Bouquins, 1988, 2 cilt. Fram;ois furet, Penser la Revolution Fran;;aise, Gallimard, 1978, (Tii.rk;;e tercii.mesi : Alan Yaymc1hk, 1989). Saint Just, l 'Esprit de la Revolution, U.G.E, 10/ 18, 1988. Saint-Just, Discours et Rapponts, Editions Sociales, 1970. Robespierre, Textes Chciisis, Editions Sociales, 1974, 3 cilt. Albert Soboul, Les Sans-culottes, Seuil, 1968. Albert Soboul, Mouvement populaire et gouvemement revolutionnaire en l'an II, Flammarion, 1973. Jacques Sole, la Revolution en questions, Seuil, 1988. Georges Rude, La foule clans la revolution fran;;aise, Maspero, 1982. Fran;;ois Furet ve Denis Richet, La Revolution Francaise Hachette, Pluriel, 1989. Donald M.G. Sutherland, France 1789-1815 Revolution and counter-revolution, Fontana, 1985. Richard Cobb, The Police and the People, French Popular Protest, 1789-1820, Oxford University Press, 1970.

EKLER

"Supheliler Kanunu" olarak tanman 17 Eylul 1793 karamamesi

"Ulusal Konvansiyon, bu aym 12'si tarihli karamamesinin uygulama bic;:imiyle ilgili yasama komitesinin ra- . porunu dinledikten sonra, 3$ag1daki gibi karar verdi : Madde 1: Bu karamamenin yaymlanmasmdan hemen sonra, cumhuriyetin topraklan ic;:inde bulunan ve hala serbest olan tiim $iipheli ki$iler tutuklanacaktir. Madde 2: Siipheli ki$iler $Un!ardir: 1. davram$lan, ili$kileri, sozleri veya yaz1lanyla tiranhk ve federalizm taBirikim 5 / EYLOL 1989


raftan ve ozgiirliik dii~mam olduklanm gosterenler; 2. 21 Mart kanununun ongordiigu bic;:imde, ~ama olanaklanm dogrulayamayanlar ve yurtta~hk gorevlerini ifa ettiklerini ispat edemeyenler; 3. kendilerine yurtseverlik (civisme) belgesi verilmesi reddedilenler; 4. Ulusal Konvansiyon veya onun komiserleri tarafmdan i~ten el c;:ektirilm~ ve yeniden goreve almmam~ kamu memurlan ve ozellikle gec;:en agustos aymm 12'si tarihli kanunla gorevden azledilenler veya azledilecek olanlar; S. devrime baghhklanm siirekli ifade etmemi~ olan asiller, koca ve kan, anne ve baba, c;:ocuklar, karde~lerle birlikte, bir biitlin olarak ve goc;: edenlerin ajanlan; 6. 1 Temmuz l 789'la 8 Nisan 1792 tarihinde yaymlanan kanun arasmda yurt d1~ma goc;: edenler, bu kanunun belirttigi tarihte veya bundan daha once Fransa'ya donmii~ olsalar bile. Madde 3: Gec;:en 21 Mart tarihli kanunla kurulan denetim komiteleri veya bu komitelerin yerine ordu nezdindeki halk temsilcilerinin karanyla illerde kurulan veya Ulusal konvansiyonun ozel karamameleriyle kurulan komiteler, her biri kendi bolgelerinde, ~iipheliler listesi haz1rlamak, bu ki~iler hakkmda tutuklama emri c;:1karmak ve evraklanna el koymakla gorevlendirilmi~ler­ dir. Tutuklama emirlerinin verildigi kamu giic;:leri komutanlan bunlan anmda uygulamakla miikelleftirler. Aksi takdirde gorevlerinden ahmrlar. Madde 4: Komite iiyeleri, en az yedi ki~iden olu~ma­ d1kc;:a ve mutlak c;:ogunlukla karar almad1kc;:a hie;: kimsenin tutuklanmasma karar veremez. Madde S: $iipheli olarak tutuklanan ki~iler once bulunduklan bolgenin tutukevine konacaklar; tutukevi yoksa evlerinde goz hapsine almacaklard1r. ~adde 6: Tutukland1ktan sonraki sekiz giin ic;:inde, vilayet yonetimlerinin bu karamamenin yaymlanmasmdan sonra bu amac;:la kullamlmak iizere hazulamakla yiikiimlii olduklan ulusal binalara ta~macaklardu. Madde 7: Tutuklular kendileri ic;:in mutlaka gerekli e~ ­ yalan bu tutuklama binalanna gotiirebilirler. Ban~a kadar bu binalarda tutuklu kalacaklard1r. Madde 8: Tutukevi nobetc;:i masraflan tutuklulara aittir. Bu masraf tutuklular arasmda e~it bir ~ekilde bolii~­ tiiruliir. Nobet gorevi tercihan smuda bulunan veya s1mra gidecek olan yurtta~lann yakmlanna ve aile reislerine verilir. Giinliik iicret, her nobetc;:i ic;:in, bir buc;:uk giinliik c;:ah~ma degeri olarak tesbit edilmi~tir. Madde 9: Denetim komiteleri, tutuklad1klan ki~ilerin niifus kayd1m, tutuklama nedenlerini ve bu ki~ilerin iizerinden c;:1kan evraki zaman gec;:irmeden Ulusal Konvansiyonun Genel Giivenlik Komitesi'ne bildireceklerdir. Madde 10: Sivil veya askeri mahkemeler, haklannda suc;:lamaya neden olmad1g1 karan almm1~ veya kendilerine kar~1 ifade edilen suc;:lardan beraat etmi~ ki~ileri, gerek goriirlerse, ~iipheli ki~i olarak tutukluluklanm uzatabilir ve bunlan yukanda tammlanan tutukevlerine yollayabilirler."

10 Haziran 1 794 Kararnamesi

"U!usal Konvansiyon, Halk Selamet Komitesi'nin raporunu dinledikten sonra, ilan eder: Madde 1: Devrimci mahkemede bir ba~kan, iic;: ba~­ kan yard1mc1s1, bir kamu savc1s1, be~ savc1 yard1mc1s1 ve oniki hakim olacaknr. Madde 2: Jiiri elli ki~iden olu~ur. Madde 3: Bu c;:e~itli gorevler a~ag1da adlan gec;:en yurtta~lar tarafmdan yerine getirilecektir: ' Ba~kan, Dumas; ba~kan yard1molan, Coffinhal, Sellier, Naulin. Savc1, Fouquier; yard1mc1lan, Grebauval, Royer, Liendon ; Givois (Cusset bolgesi ulusal gorevlisi); Legracieux (Strasbourg'da ulusal hazinede gorevli). Hakimler: Ragmey (Liege'den), Foucaut; Vertreuil (belediye ba~kam); Bravet, Barbier (Lorient'dan), Hamy, Gamier, Launay; Paillet, (Chalons'da retorik profesorii); Laporte (Tours'da askeri komisyon iiyesi); Felix (aym ~ekilde); Loyer (Marat seksiyonundan). Jiiri iiyeleri, Renaudin, Benoitrais, Fauvetti, Lumiere, Feneaux, Gauthier, Meyere, Chatelet, Petit-Tressin, Trinchard, Topino-Lebrun, Pijot, Girard, Presselin, Didier, Vilatte, Dix-Aout, Laporte, Ganney, Brochet, Aubry, Gemont, Prieur, Duplay, Deveze, Desboisseaux, Nicolas, Gravier, Billon (bunlann hepsi halen jiiri iiyesidir); Subleyras; Laveyron (agabey, Creteil'de c;:iftc;:i); Filion (Commune-Affranchie'de at6lye sahibi); Potherel (Chalons-sur-Saone'dan); Musson (Commune-Affranchie'de ayakkab1c1); Marhel (sanatc;:1); Laurent (Piques seksiyonu devrimci komite iiyesi); Villers (Caumartin sokagmdan); Moulin (Republique seksiyonundan); Deprau (Sentier sokagmda sanatc;:1); Emmery (~apka tiiccan, Rhone-et-Loire iii); Lafontaine (Museum seksiyonu'ndan) ; Blachol (Dogu Pireneler ordusunda defterdar) ; Debeaux (Valence kazas1 mahkemesinde zabn katibi); Gouillur (Bethune kazas1 yoneticisi); Dereys (Montagne seksiyonu); Dequenel (Lorient devrimci komitesinde9); Hannoyer (aym ~ekilde); Butins (Republique seksiyonu'ndan); Pechet (Faubourg Honore sokag1, no.169); Nierguin (Mirecourt denetleme komitesinden). Devrimci mahkeme oniki iiyeden olu~an ~ubelere aynlacaknr. Her ~ubede iic;: hakim ve dokuz jiiri iiyesi bulunur. Jiiri iiyeleri yediden az olursa, bunlar karar veremezler. Madde 4: Devrimci mahkemeler halkm dii~manlanm cezaland1rmak ic;:in kurulmu~lard1r. Madde S: Halkm dii~manlan kamu ozgiirliigiinii zorla veya hileyle yok etmek isteyenlerdir. Madde 6: Kraliyetin yeniden tesisini haz1rlayanlar veya

45


46

Ulusal Konvansiyonu ve onun merkezi olan cumhuriyet\:i ve devrimci hukumeti ku\:uk du~urmeye veya lagvetmeye \:ah~anlar; Ordulann ve askeri vekillerin komutasmda veya diger tum askeri gorevlerde cumhuriyete ihanet edenler, cumhuriyet du~manlanyla ili~kilerini surdurenler, ordulann ihtiya\:lanm ve hizmetlerini aksatanlar; Paris'in ikmalini engellemeye \:ah~anlar veya Cumhuriyet'te a\:hk yaratmak isteyenler; Gerek fesat\:Ilar ve aristokrasinin ka\:I~ma veya cezadan kurtulmalanna 'yard1m ederek, gerekse yurtseverligi h1rpalayip ona iftira ederek, ya da halkm vekillerini satm alarak veya devrimin prensiplerini, hukumetin kanun ve kararlanm yanh~ ve haince uygulamalarla kotu yolda kullanar;ik Fransa'nm du~manlannm projelerine yard1mc1 olanlar; Halk1 veya onun temsilcilerini, ozgurlugun \:Ikanna aykm ad1mlar atmalan i\:in aldatanlar; Cumhuriyete kar~1 birle~mi~ tiranlann te~ebbuslerini desteklemek i\:in y1lgmhk a:?Ilamaya \:ah:?anlar; Halk1 bolmek ve :?a:?Irtmak i\:in yalan haberler yayanlar; Kar~1-devrimci veya aldauc1 yaz1larla veya her turlu dalavereyle, kamuoyunu :?a:?Irtmak ve halkm egitimini .engellemeye, ahlaki i;okuntu yaratmaya ve kamu bilincini ba~tan i;1karmaya, devrimci ve cumhuriyeti;i prensiplerin safiyetini ve enerjisini bozmaya veya geli~me足 sini durdurmaya r;ah~anlar; Cumhuriyetin selametini tehlikeye atan kotu inanr; ureticileri ve ... kanununda belirtilenlerden ayn olarak kamu zenginligini israf ve ihtilas edenler; Kamu goreviyle yukumlu olduklan halde, devrim du:?manlanna hizmet etmek, yurtseverleri kui;uk du~urmek, halk1 ezmek ir;in bu gorevlerini kotuye kullananlar; Ve nihayet, fesatr;1 ve kar~1-devrimcilerin cezaland1nlmas1yla ilgili bundan onceki kanunlarda belirtilen tum ki~ilerden, hangi yol ve hangi goriinu~ altmda olursa olsun cumhuriyetin ozgurlugu, birligi ve emniyetine kastedenler veya bunlann gui;lenmesine kar~1 r;ah:?anlar; Halkm du:?mam ilan edilmi:?lerdir. M. 7: Bilgisi devrimci mahkemeye ait olan tum sui;lara verilecek ceza, olum cezas1d1r. M. 8: Halkm du~manlanm mahkum etmek ir;in gerekli deliller, her dogru ve dengeli aklm dogal olarak nzasm1 alabilecek maddi veya ahlaki, sozlu veya yaz1h her turlu evrakur. Kararlann kurah, juri uyelerinin yurt sevgisiyle aydmlanm1~ bilinci; amac1, cumhuriyetin zaferi ve onun du~manlannm mahvolmas1; yarg1lama usulu, kanunun ongordugu bii;imde geri;ege ula~abilmek ir;in ak11 selimin gosterdigi basit ara\:lard1r. Bunlar a~ag1daki noktalarla sm1rhd1r: M. 9: Her yurtta~m, fesati;1 ve kar~1-devrimcileri veya duzenbazlan, yakalamak ve mahkemeye havale etmek,

bunlardan haberdar olur olmaz ihbar etmek hakkid1r. M. 10: Ulusal Konvansiyon, Kamu Selameti Komitesi, Genel Guvenlik Komitesi, Konvansiyon komiseri, halk temsilcileri ve savc1 d1:?mda kimse kimseyi devrimci mahkemeye r;1karamaz. M. 11: Gene! olarak olu~mu~ yonetim kurumlan, Ulusal Selamet Komitesi ve Genel Guvenlik Komitesinin haberi ve izni olmadan bu hakk1 kullanamazlar. M. 12: Samk oturumda ve halkm onunde sorgulamr; oturumdan onceki gizli sorgulama formalitesi gereksiz bulunup, kaldmlm1:?t1r; bu gizli sorgulama, gerr;ege ul~足 mak ir;in gerekli addedilen ozel durumlarda uygulamr. M. 13: Tamkhga dayananlardan bagims1z olan maddi veya manevi kamtlar varsa ve :?ayet i~birliki;ileri bulmak veya kamu r;1kan ar;1smdan yararh addedilecek ba~ka saikler yoksa, tamklann dinlenmesine gerek yoktur. M. 14: Tamkhga dayanan kamtlarda, savc1, lehte ve aleyhte tamklar arasmda ayinm gozetmeden, adaleti aydmlatmalan ii;in tamklan r;agmr. M. 15: Tum ifadeler kamu 6niinde ahmr ve yaz1h ifade kabul edilmez. Mahkemeye gelemeyecek durumda olan tamklann ifadeleri yaz1h olarak ahmr, ancak bunun ir;in Ulusal Selamet ve Genel Guvenlik Komitelerinin 6zel izni gereklidir. M. 16: Kanun, iftiraya ugramI:? yurtseverlerin sav~n足 mas1 ir;in avukat olarak yurtsever juri uyelerini 6ng6riir; fesatr;1lara avukat hakk1 tammaz. M. 1 7: Tart1~malar bittikten sonra, juri uyeleri beyanlanm kapaurlar ve hakimler kanunlann belirttigi :?ekilde cezay1 okurlar. Ba~kan soruyu a\:Ik, kesin ve basil bir;imde sorar. Som iki anlama gelecek ~ekilde sorulmu~sa, juri sorunun yeniden sorulmas1m isteyebilir. M. 18: Savc1, kendi yetkisine dayanarak, mahkemeye sevkedilmi:? veya kendisinin mahkemeye sevkettigi bir samg1, mahkemeye sevketmek ir;in bir neden yoksa serbest b1rakamaz. Bu konuda hukumet kalemine aynnuh ve gerek\:eli bir rapor yollar. Karan hukumet verir. Arna hir;bir samk, hukumetin karan Ulusal Selamet Komitesi'ne ula:?Ip, onun incelemesinden ger;meden once serbest b1rak1lamaz. M. 19: Devrimci mahkemeye sevkedilenler ir;in, birini savcmm, digerini mahkemenin tutacag1 ikili kutuk olu:?turulacakur. Mahkemeye sevk edildikr;e samklar bu kutuge yaz1hrlar. M. 20: Konvansiyon, bu karamameyle uyu:?mayan bundan onceki tum kanunlardan uzakla:?Ir ve olagan mahkemelerin i:?lemesiyle ilgili kanunlann, kar:?1-dev; rimcilerin sur;lan ve devrimci mahkemelerin tasarruflan ir;in ger;erli olmad1gm1 bildirir. Madde 21: Komitenin raporu, bilgilenilmesi ir;in, i:?bu kararnameye ilave edilecektir. Madde 22: Kararnamenin Bultende yayinlanmas1, ilam demektir." Birikim 51EYLOL1989


Jakoben diinyas1nda devrim ve ~iddet AHMET iNSEL

Lenin l 903'de, devrimcilik ve terorizm konusunda gor~lerini ~oyle 6zetler: "Siddet ve terorizmi prensipte hic;bir ~ekilde inkar etmemekle beraber, kitlenin anmda kat1hmm1 ic;eren ve bu kat1hm1 gerc;ekle~tiren ~iddet bic;imlerini haz1rlamak ic;in c;ah~mam!Zl talep ediyorduk."1 Tammlanan ~iddet ve terorizm, sokak ayaklanmalan, barikatlar, silahlanm1~ halkm 6zerk eylemliligi ve zorun siyasal arac; olarak kullamlmas1 demektir. Bu c;erc;evede tammlanm1~ zor, devrimin yapic1 ve kurucusudur. Tum Rus devrimcileri gibi, yukandaki ac;1klamayi yaparken Lenin'in 6niinde "halkc;1lann" ve anar~istle­ rin bireysel teror eylemleri, kafasmda ise Frans1z Devrimi ve 6zellikle 1792-94 jakoben diktatorliigii vard1r. Nitekim, herkesin bildigi gibi, Rus Sosyal-Demokrat i~­ c;i Partisi'nin ikinci kongresindeki ~iddetli polemigin nedenlerinden birisi, Lenin'in parti 6rgiitii ve parti iiyesi tamm1d1r. Parti iiyesini, profesyonel devrimci olarak tammlayan Lenin'e ka~1 c;ikan Axelrod, Lenin'i Blankizm ve jakobenlikle suc;lar. Lenin ic;in ise, jakoben s1fau temel bir yanh~a i~aret etmez. Tersine "proletaryanm 6rgiitlenmesine aynlmaz bir ~ekilde bagh, kendi sm1f c;1karlannm bilincinde olan jakoben, i~te zaten bu devrimci sosyal-demokratur''. Buna ka~d1k, "proletarya diktatorliigunden korkan, demokratik taleplerin mutlak degerine inananan jironden, oportiinisttir''. 2 19. yiizy1l boyunca Frans1z Devrimi'nin tiim a~ama­ lanm ezberlercesine ogrenen Rus devrimcileri ic;in, <;:arhk Rusya'sma kar~1 verilen miicadelenin ba~anlm1~ 6rnegi l 789'dur. Nitekim l 789'un tiim mutlakiyet ve despotluk aleyhtarlan iizerindeki cazibesini bilen <;:arhk devleti, 19. yiizy1lm son c;eyregine kadar, Frans1z Devrimi'ni sansiir altmda tutacakur. Rus devrimcileri, sadece <;:arhk Rusya'smm ic;inde bulundugu siyasal ortam1 degil, kendi ic; c;au~malanm, siirekli Frans1z Devrimi'nin tarihsel kavram ve s1fatlanyla adlandmrlar.3 Or-

negin, Herzen ve Ne Yapmah adh romanm yazan <;:erni~evski, kendilerini degi~ik ic;eriklerde olmasma ragmen jakoben olarak tammlarlar. Herzen, Rusya'nm 18. yiizy1l sonu Fransa'smdan daha geri oldugu ic;in, Rus devriminin daha radikal olacag1m savunur. Bu tavir kar~1smda sag ve sol jakobenler olu~ur. Bunlann daha "so·lunda" jakoben-Blankistler, sagmda ise jirondenler'den aynlan Foyanlar yani me~ruti monar~i yanhlan yer ahr. Benzer bir ~ekilde, 20. yiizyil ba~mda, Rus Sosyal Demokrat-i~c;i Partisi'nde boliinme ya~amrken de, jirondenMontanyar kar~1thg1 yaygm olarak kullamhr. Arnk bir tarafta "jakoben-Bol~evik"ler, diger tarafta ise "jirondenMen~evik"ler vard1r. Lenin'in Ne Yapmah ve Bir Ad1m ileri, iki Ad1m Geri' de savundugu jakoben devrimci ve parti anlay1~m1 Troc;ki, Marx'm Marksizmine daha sad1k bir yorumla kiyas1ya ve agir bir dille ele~tirir. 4 Dev1

2 3

4

"Devrimci Macerac1hk", Qeuvres Completes, Editions Sociales, Paris, c.6, s.197. 1901 y1hnda Lenin, Nereden Ba~lamah'da teron1 bir s.ava~ teknigi olarak sunup, bunun Rusya'nm ko~ulla­ nndaki smirhhg1m vurgular. Arna prensipte, bireysel teror d1~mdaki teron1 de devrimci metodlar ic;inde kabul eder. Lenin, "Bir ad1m ileri , iki ad1m geri", a.g.e .. c. 7. Bu konuda bkz; T.Kondratieve, Bolcheviks et Jacobins, Pari_s: Payot, 1989. "Eger Lenin bu tamm1yla (yani devrimci sosyal demokrat jakoben tamm1, A.i), sosyal demokrat sosyal demokratur gibi derin bir dii~iinceden daha fazla bir ~ey demek istediyse, o zaman bu tamm1 ~oyle anlamak gerekir: gene! olarak siyasal dii~iinme todolojisi ve ozel olarak orgiitlenme anlayi~1 ac,:1smdan jakoben olmay1 elden b1rakmayarak, devrimci proletaryaya baglamnca veya daha dogrusu, tarih onu devrimci proletaryaya hediye eder etmez jakoben, devrimci sosyal demokrat olur." Troc;ki ciimlesini, daha ileride bu konuda yamld1g1m iddia edecegi ~u sozlerle bitirir: "Lenin'in sosyal demokrat tammm1 kuramsal olarak geli~tirerek, bu soruya cevap vermi~ olmas1, partimizin ilerideki geli~mesi ac,:1smdan pek degil, ama Lenin ve yanda~lannm ilerideki geli~meleri ac,:1smdan onemlidir." Troc;ki, "Nostaches politiques", Paris: Denoel/Gonthier, 1971, s.188. Sibirya delegasyonu

47


rimin geri i;ekili~i , y(!kseli~i , zaferi ve ardmdan gelen geli~meler suasmda kullamlan imajlar, "Sokak gunleri" ve en onemlisi Tennidor'dur. Devrimden sonra herkes Termidor'u bekler. Hatta M e n~evikler uzun zaman, Termidor tehlikesi kar~1smda devrime sahip i;1kmak endi~e足 siyle, Bol~eviklere tav1r almakta s1kmu i;ekerler. Ai;mak istedigimiz konu, Fransiz Devrimi'nin Rus Devrimi uzerindeki belirleyici etkisi degil. iki devrim arasmdaki bir yuzyih a~km surede dunyanm giderek h1zlanan degi~imini dikkate almak gerek. Bu nedenle, her ne kadar devrimci tahayyul dunyasmm "kerteriz noktalan"m ve nni~ olsa da, Frans1z Devrimi'nin Rus Devrimini belirlemeden ziyade, onunla analoji duzeyinde bir ili~ki kurdugunu soylemek daha dogru olur. Arna unutulmamahd1r ki analoji, du~un sisteminin geli~mesinin ve bilgi uretiminin onemli bir surecidir. Bu yaz1daki amac1m1z, Sovyet Devrimini geri;ekle~tire nlerin kendilerini bir ~ ekilde tammlad1klan Frans1z Devrimi ortammda, siyaset arac1 olarak ~iddetin me ~ ruiyeti sorunsah ve ~ iddetin kendini me~rula~unnas1 sureci uzerine du~iinmek.

TERORON "KURUCU" i~LEvi

48

jakobenler ve daha gene! olarak Montanyarlar, kendilerinden sonra iki yuzy1l boyunca olu~turulacak tum devrim modellerinin matrisini i;izdikleri gibi, teror, diktatorluk, ~iddet gibi konularda tav1r ahrlarken ilk deneyimin getirdigi safiyet ve guven ii;inde, bu konuda du~iinduklerini oldugu gibi ifade ederler. Geri;ekten de Frans1z Devrimi, kendini eylemde ke~feder. Hii;bir tarihsel aktor, hii;bir orgut devrimin on hazuhg1 ii;inde degildir. Omegin Sieyes devrimin hemen arefesinde yazd1g1 "Oi;uncu S1mf Nedir?" adh bro~uriinde , ayncahklann kalkmasm1, meclisin statiide e~it temsilciler meclisi olmas1m onerirken, bir devrim degil, bir reform sured ongorur. 5 1 789 Temmuz'undan itibaren ise donu~iim siireci birdenbire ve kimsenin ongonnedigi ~ekilde h1zlamr. Aruk toplumsal hareketlilik ii;inde yer alan herkes kendini toplumsal akt6r olarak gorup, tarihsel bir olaym dogumuna aktif olarak kauld1gmm bilincindedir. Bu cephesiyle devrim, kendilerini ozgiir 6zne olarak tammlayan insanlann tarih sahnesine ginnesidir. Ve devrim tarih sahnesine girerken siirekli konu~ ur. Frans1z Devrimi , parti kunnay odalannda, siyaset ustalannm kafasmda olu~up, ge ri; ekle~mez . Yiiksek sesle du~iinerek kendini var eder. Bu devrimin, toplum modeli vardu: Atina ve Roma cumhuriyetleri, Amerikan Devriminin temel toplumsal felsefesi, ingiliz anayasas1. Arna Frans1z Devrimi'nin , devrim modeli yoktur. Toplumsal donii~iim ii;in ~idde t in gerekli oldugunu vurgulayanlar (ornegin Ma~ rat) hem miinferit ki~ilerdir, hem de sesleri devrimden once i;ok yank1 uyand1rmaz. Frans1z Devrimi, yeni toplumsal diizenin insanhk ta-

rihine ilk avdeti degildir. insan haklan, e~itlik, demokrasi, 6zglirluk gibi temalar ilk kez ne l 789'da, ne de Fransa'da dile gelip, toplumu harekete gei;irirler. Toplumsal tahayyulun bu kavramlarla belirlenmesi, bu kavramlann iktidar soyleminin ko~e ba~lanm olu~turmas1 da, 1789'da ilk degildir. Frans1z Devrimi'nin siyasal felsefe ai;1smdan esin kaynag1 olan Amerikan Devrimi, ingiltere'de iki y(!zyila yakm bir zamand1r geli~en ve yerle~en kamu ve ~ah1s hukuklan, me~ruti monar~i veya cumhuriyet fikirleri , '89 devrimcilerine uygulamah ornek olu~tururlar.

Arna Amerikan Devrimi, yeni toplumun alabilecegi bii;im hakkmda sadece muglak bir fikir verebilir. Devrime, yani eskinin yik1lmasma model olamaz. Nitekim Amerikan Devrimi tarihe sadece Amerika'ya 6zgl1 bir evrim olarak gei;ecektir. <;:unku o, toplumun vucudunda bir kopu~ , as1rlard1r egemen olan duzene, kralm kellesini ui;urarak son veri~ gibi spektakuler trajiksoluktan yoksundur. Bir devrim degil, bir yerle~medir. Oncesi yoktur. Devrilen rejim, Amerikan topraklan lizerinde degil, deniza~m binlerce kilometre uzakta olu~mu~ bir rejimdir. Amerikan Devrimi, yabanc1yi kovar. Fransiz Devrimi ise, bir mitos haline don~mek ic;in gerekli tum malzemeyi ii;inde banndmr. Feodal duzeni, mutlakiyeti kendi ii;inde uretmi~ tarihsel toplumlann donu?um modeli olur. Bu nedenle kendini, Amerikan Devrimi'nden daha guc;lu bir ?ekilde, tum insanhk ic;in gec;erli olan yeni bir i;agm ac;1c1s1 ilan eder. Saint-Just, l 79l 'de yazd1g1 "Devrimin ruhu"n_un ilk cumlesiyle bunu 6zetler: "Avrupa, devrimine dogru buyuk ad1mlarla ilerliyor ve bunu despotizmin tum i;abalan durduramayacakur".Jakobenler l 792'yi (l 789'u degil) 6zgurluk c;agmm ilk yih olarak ilan ederler. Bundan sonra insanhk tarihi yeni ai;1lan, bembeyaz yapraklar uzerine yaz1lacakur. Amerikan, ingiliz, Hollanda devrimlerini yakm zamana kadar insanhk tarihinde ikinci plana b1rakarak, devrim modelinin tum koordinatlanm verecek olan Frans1z Devrimi'ni digerlerinden ayuan temel fark, tarihsel kopu?un ~iddetle geri;ekle?ebilecegine olan sars1lmaz inanc1 've ~iddeti yeni duzenin kurucu (kahc1 degil) ogesi olarak kabul etmesidir. Boylece, devrimi geri;ekle?tinnek ic;in kullamlan ?iddet, tarihsel kopu~a i?aret edecek c;ok guc;lu bir simgesel uretir. Frans1z Devrimi, kulland1g1 siyasal ~iddeti. teror olarak tammlayan ve bu teroriin temellerini ai;1klamaya, kendini bu s1fatla me?ru k1lmaya

5

iizerine raporunda da, Maximilien Lenin diye hitap enigi Lenin'in amacmm Ulusal Selamet Komitesi'nin Rus versiyonunu kurup, yeni "incorruptible" olarak onun ba~ma oturmak oldugunu iddia eder. Devrimden on ce Cumhuriyet~ i devrim bekleyenlerin say1s1 s1mrhd1r: Sylvain Marachal, Marat, Babeuf Marat, tum monar~ik rejimleri ele~tirip , cumhuriyeti savundugu "Esaretin Zincirleri"ni l 774'de, ... ama ingiltere'de yaymlar. Kitabm frans1z ca bask1s1 ise ancak l 792'de yap1lacakur.

Birikim 51EYLOL1989


c;:ah~an ve hedeflerini toplumla tartl$an ilk siyasal $iddet pratigini tarihe ma! eder. insan dogas1, tarih ve toplum hakkmda olu$mU~ ozel bir bilgiye dayanarak ureyen teror soylemi, teror pratigiyle yek vucuttur. Soylem, varhk nedenini kendi yaramg1 pratikten ahr, kendini bu pratikle uretir. Bu anlamda, Frans1z Devrimi'nin yaramg1 siyasal teror soylem ve pratigi, kendisinden sonraki devrim pratiklerinde egemen olacak olan devrimci devrim modelinin r,:1k1$ noktas1dir. Bu, tarihsel toplumlarda, kurulu duzenin kokiinden ve biitiiniiyle bir an ir,:inde degi?tirilrriesi projesidir. Aslmda Frans1z Devrimi, sadece devrimci devrim pratigi ic;:inde gerc;:ekle!?mez. 1 789-92 y11lan arasmda aulan ad1mlar, -ki sonradan, devrimin guriiltii ve $iddeti yat1~mca as1l bunlar kahc1 olacaknr-, ve Bonaparte'm tasarruflan da, Frans1z Devrimi'nin terk edildigi degil, tersine olu?turuldugu, kurumsalla$t1nld1g1 onemli anlard1r. Ne var ki, as1l Termidor ve Bonaparte f1rtmas1 gec;:tikten sonra mitosla~acak olan Jakoben diktatorluk (Babeuf 1794 Temmuz'unda Robespierre'in du?mesini alk1?lar ve Termidor'u destekler) devrimci tahayyiil dunyasmda; burjuva devriminin otesine ger;me te!?ebbusunun ilk tohumlanmn at1ld1g1, burjuva toplumunun c;:ogu degerine kar$1 ?iddetli bir tepkinin ifade edildigi ilk an olarak ozel bir yer ahr. Jakoben diktatorluk donemi, Frans1z Devrimi'nin kurucu diger anlanm golgede b1rakug1 gibi, diger burjuva devrimleri pratiklerini de devrimci belleklerden siler.

DU$MANLA TANIMLANAN DEVRiMCi BENLiK

Saint-Just, teroriin gerekliligini anlanrken $Oyle bir cumle kullamr: "En son ozgiirliik du$mam nefes almaya devam ettikr,:e, refah ve mutluluk beklemek bo?unadtr". Bu cumle sadece Jakobenlerin degil, ama Montanyarlann, Sankiilotlann, hatta Jirondenlerin bir k1smmm ic;:inde bulunduklan ruh halini anlamh bir $ekilde yansltlr. Devrim bir dinamiktir ve bu dinamik, onun dii$manlanmn varhgmdan beslenir. 1791 'de Jironden lider Brissot, "bizim biiyiik ihanetlere ihtiyac1m1z var; kurtulu?umuz buradadIT ... " derken i$aret ettigi aym ?eydir. Devrimin kendini var edebilmesi, toplumun ic;:inde eriyecegi yeni bir biitiinliik alam ac;:abilmesi ic;:in, her !?eyden once bu alanm dt$Inl tarif etmesi gerekir. Devrimin adma konu!?tugu Biz'i olu?turan alanm d1$mda kalan gerc;:ek ve hayali gur;lerin varhg1, Biz'in varhk nedenini, ya$am $eklini, ibn Haldun'un tabiriyle asabiyetini verecektir. Dolay1s1yla devrim ~evkini sadece gerr;ekle?tirmek istedigi toplum iitopyasmdan degil, bu iitopyayi engelleyen gii<,:lerle mucadeleden de ahr. Otopyanm bulamkla?t1g1 donemlerde, du$man fikri devrimin varolu$ ~evkini neredeyse tek ba~ma yiiriitmeye ba$lar. Du$man uretilir. SaintJust'un tabiriyle, cumhuriyeti olu$turan $evk, ona kar$1 r,:1kan her ?eyin y1k1m1dir. Devrim bu y1k1m azmi

sayesinde bir an olarak kalmaz, surer; olur. Eskiyi yok etmek kendine yeterli bir simgedir. Yeterliligini ozellikle Aydmlanma felsefesinin naturalist ilerleme fikrinden ahr. Robespierre'e gore Newton'la, La Perouse'la, "devrimin yans1 doga bilimlerinde gerc;:ekle$mi$tir". Devrimcilere devrimin obiir yans1m toplum ir,:inde tamamlamak du?mektedir. Eski bilgi as1l "biitunuyle yanh$sa'_'. eski toplumsal kurallar da butunuyle yanh~ur. Bu nedenle Meclis 1 789'da bir neden gostermeye gerek duymadan bir cumlede devrimi ozetler: "Millet Meclisi feodal rejimi butiinuyle imha etmi$tir". Eskiyi imha etme ?evkinin ikinci onemi, devrimin toplumsal pratigi somutla?tlrmaya, onu et ve kemige biiriindurmeye ihtiyac1 olmasmda yatar. Siddet sayesinde devrimin sadece bir fikir, bir utopya olmaktan kurtulup, cismani varhk -kazanacagm1 devrimci teror yanhlan sezinlemektedirler. Y1kma fikrinin eyleme ge<,:i? hali olan teror, mutlu sonur;lan gelmekte geciken devrimin somut varhgmm gostergesidir. Jakoben teror, bu du$manla kendini var etmek dinamiginin en ileri noktas1d1r. Nitekim, sava!?a girme konusunda Jirondenler ve Jakobenlere inatla tek ba?ma kar?• r,:1kacak olan Robespierre, Cumhuriyetr;i ordulann ust uste zafer kazanmaya ba?lad1klan 1794 yaz1 ba$mda, devrimin geleceginden bu zaferler nedeniyle ku?kuludur. Sava?, devrime olan sadakatin somut olarak I gozler onune serilebilecegi, Biz ve Du$manlann (ic;: ve dt$) her an parrnakla gosterilebilecegi bir sahnedir. Ve devrimci iradenin kendini var edebilmesi, kendini somut bir Biz'de tammlayabilmesi ir,:in bu sahneye hayati onemde ihtiyac1 vard1r. TERORO URETEN KORKU

Frans1z Devrimi'ne egemen olan korku, sadece du?manlann varhgmdan kaynaklanmaz. 0, aym zamanda devrimin aktorlerinin eskiyi y1kmak arzulannm bir tezahuriidiir. As1rhk gelenekleri, degi$mesi du$unulemei:i ala?ag1 edenler, aym zamanda boyle bir i!?e ciiret etmi$ olmanm getirdigi korkuyu ir;lerinde duyarlar. Daha once belirttigimiz gibi, devrim olmadan once, devrimi dii$iinep, kendini devrime haz1rlayan bir irade yoktur. 1790'da cumhuriyetin mi, yoksa me?ruti kralhgm m1 benimsenecegi belli degildir. Devrimi gun be gun yapan, nereye gidilecegini, yikilanm yerine ne konacagm1 el yordam1yla bulan devrimci tahayyiil , toplumsal i$aret noktalannm kayboldugu o belirsizlik anmda duydugu korkuyu, terorle saVU$turmaya c;:ah?tr, "teroriin gundeme konmas1"m hayk1rarak Konvansiyon'dan talep eden Paris halkt, bununla yeni toplumsal inancm tum kesinligi, tiim tartl!?mazhgi ir,:inde kurulmasm1 sabtrStzhkla bekledigini ifade etmektedir. Devrimci ?iddetin ivmesi, yeni kurulanm ustiinliigiine olan tam?timaz inanr;ta yatar. Saint-Just, devrimci hukiimetin olu$turulmasm1 Konvansiyon'a teklif ederken, bu hukumetin asli gorevinin

49


cumhuriyet sistemine uygun yeni kurumlan kurmak oldugunu belirtip, devrimin "tabula rasa" felsefesini ~oy­ le ozetler: "Yenilik doneminde, yeni olmayan her ~ey zararh ve tehlikelidir''. Ba~ka bir deyi~le eski, eski oldugu ic;:in kotli, yeni ise yeni oldugu ic;:in iyidir. Devrim kendini olumlamayi, eylemini me~ru kilmayi, eskiyi butunuyle reddetmekten ahr. Bu nedenle devrimin ~idde­ te hem eskiyi kokunden kaz1mak ve hem de yeniyi kurmak ic;:in ihtiyac1 vardtr. Siddet y1k1C1 oldugu gibi, yeninin kurucusu olarak alg1lamr. Bu simgesel bir kuruculuk i~levidir. Gerc;:ekte, yeninin kurucusunun pek ~id­ det olmad1gm1 tarih gosterecektir. Arna devrim pratigi ic;:inde ~iddet, eskiden yeniye gec;:i~in somut bir tarihsel kopu~ olarak ya~anmas1m saglar. Frans1z Devrimi onde gelenleri arasmda yer alan SaintJust, devrimin kurumla~mas1 yonunde en fazla hassasiyet gosteren ki~ilerin ba~mda gelir. "Cumhuriyetc;:i Kurumlardan Parc;:alar" adh bro~uru, devrimci iradenin nas1l en kuc;:uk detayma kadar toplumsal kurumlan degi~tir­ meyi arzulad1gmm en uc;: omeklerindendir. iki yuzy1l boyunca dunyanm dart bir yanmda dile gelecek olan, insanlann gunluk hayatlanm, kurucu iradenin ba~tan a~ag1 ve en ince aynnttsrna kadar yeniden belirleme hulyalannm eksiksiz bir ozetini Saint-Just'te buluruz. SaintJust, e~itligin saglanmas1 ic;:in herkesin aym k1yafeti giymesi, c;:ocuklann kuc;:uk ya~ta anne ve babalannm yanmdan ahmp, devlet kurumlannda yeti~tirilmeleri, cenaze torenleri ve mezarhklann duzenlenmesinden resmf laik bayramlara ve insanlann birbirlerine hitap bic;:imlerine kadar toplumsal ya~amm en ince aynnttsma kadar yeniden kurulmas1m ongorur. Nitekim kraliyetin lagvedildigi gun olan 21 Eylul 1 792, insanhgm yeni c;:agmrn ilk gunu olarak kabul edilir. Ekim l 793'de kabul edilecek olan cumhuriyetc;:i takvim, naturalist isimler vererek aylan degi~tirirken, tarihi de kralhgm lagvedilmesinden ba~l attr. Yedi gunluk hafta ve ozellikle pazar gununun. dinf anlamm1 yok etmek ic;:in, ay on gunluk dilimlere bolunur. Bu Cumhuriyetc;:i tarihin kabul edildigi donem, H1ristiyanhktan toplumu temizleme kampanyasmm en yogunla~ttg1 donemdir. Yeni tarihi ac;:an olay, isa'nm dogumu degildir aruk. ';iiDDETiN DOGURACAGI BiRLiK

50

Eski saibelidir, c;unku ic;:inde gec;mi~in kotuluklerinin izini tas1r. Eskinin saibeli olmas1 ic;in, bunlann omegin monarsi, feodal haklar, kilise gibi kotulugun kokeninde olan kurumlar olmas1 gerekmez. Bunlar zaten mutlak kotudl"trler. Arna Eski Rejim'in tum kurumlan, tum orf ve adetleri, bu mutlak kotuyle gec;:miste bir butiin olu~tur­ duklan ic;in , yani onun hamur teknesinde yogrulduklan ic;in bilkuvve tehlikelidirler. Yeni rejim, bembeyaz sayfalar l"tznindc insanhgrn yeni tarihini yazmaya haz1rlanmaktad1r. Eskinin en ufak golgesinin bu sayfalara dusmcsi , dcvrimcilerin yepyeni ve butunsel toplum olus-

turma hulyasm1 kararur. Bu hulya butunculdur, c;unku toplumu c;1karlan ac;:1smdan bir butun olarak tammlar. Bu butun ise Ulus'dur. Saint-Just'e gore "federalizm sadece bolunmu~ bir hukumet demek degil, aym zamanda bolunmu~ bir halk , demektir. Birlik yalmz hukumetin birligi degil, yurtta~­ lann tum c;1karlannm ve ili~kilerinin birligidir". Daha once gordugumiiz gibi, tum du~manlan yok edilmedikc;:e devrimin huzura kavu~amayacag1 fikri, bu birlik saplanttsmm somut pratikte tezahuriidur. Birlik fikrinin simgesi, Frans1z Devrimi'nde Cumhuriyet'tir. Cumhuriyet yeni tarihin kurucu simgesidir ve 19. yuzy1l boyunca tum Avrupa'da bu kurucu simgesel i~levi gorecektir. 20. yiizyilda ise, aym i~levi Ulus ve Devrim simgeleri yerine getirirler. Arna Cumhuriyet'in bu her iki simgenin ic;:inde mundemic;: oldugu herkes tarafmdan kabul edilir. Cumhuriyet yeni c;agm siyasal ufkunu sm1rlayan temel tasanmd1r. (ag1m1zm diktatorleri de "cumhuriyetc;:i"dirler. Robespierre, Cumhuriyet kavrammm esnek ic;erigini tammayam toplumun ve her turlu me~ruiyetin d1~mda b1rak1r: "Cumhuriyet ic;inde yalmz cumhuriyetc;:iler yurtta~ say1hr". Yurtta~ olmamak ise tum insanhk haklanndan yoksun kalmak demektir. Cumhuriyet aym zamanda insanhgm yeni ozgur talihinin simgesi oldugu ic;:in, toplumun d1~mda kalmak, insanhgm d1~mda kalmakla e~ anlamhdir. Daha kotusu, bu sadece Fransa toplumunun ve insanhgm d1~mda kalmak demek degil, tum insanhgm mutlu gelecegini haz1rlama misyonunu yiiklenmi~ olan toplumun ve insanhgm temsilcilerine engel olmak demektir. Bunlara kar~1 devrimci teroriin uygulanmasmda insanhk adma yarar vard1r. Frans1z Devrimi'yle beraber, 'iradeci siyasal soylemin me~ruiyet anlamsahm ozel ve yerel degil, soyut ve evrensel olu~turur. Eski Rejimin 6zel ve yerel me~ruiyetinin temeli kudsi ve toplum-6tesindedir. Bu temel ne sorgulanabilir, ne de yeryuzunde degi~tirilebilir. Yeni rejim ise, insan haklan gibi soyut ve evrensel bir kavrama dayanan me~rui­ yetini toplum ic;inden almak zorundad1r. Arna toplumun ic;inde, toplumun ustune c;:1k1p, bu me~ruiyet i~levini olu~turacak bir merci olamaz. Boyle bir merci demokrasi fikrine aykmdtr. Bu yeni bir kozmogonidir. Arna eski kozmogoniden farkh olarak, i~levi geregi hic;:bir merciin, hic;:bir otoritenin en son ~eklini ald1gm1 iddia edemiyecegi, olu~umu bitmeyen bir kozmogonidir. ideoloji modern dunyaya, dogas1 geregi olu~umu bitmeyen yeni mesruiyet anlamsahyla avdet eder. TOPLUMUN ARINMASI

insanlann mutlulugunun anahtarlanm ellerinde tuttuklanna inanan devrimciler, bu mutlulugun bir bolunmez butun, bu butunun ise her yonuyle yepyeni olmas1 gerektigi dusuncesindedirler. Toplumun annmas1 fikri me;;ruiyetini bu yepyeniyi olusturma arzusundan ahr. Birikim 5 I EYLUL 1989


Eskinin tum kalmtilanndan sadece kurumlar olarak degil, insanlar olarak da anmlmahd1r. Bunun ic;:in gerekirse, insanlar da temizlenmelidir. Devrimcilerin, devrimi beraber yaptiklan ki$ileri bu kadar rahathkla giyotine yollamalannda (devrimci teror doneminde, devrim liderlerinin giyotine yollanmas1mKonvansiyon surekli onaylar) ypk etmenin getirecegi ic;: temizlige olan inane;: yatar. Toplum bir butun, bir vOcuttur ve "annma" onun c;:un1mu$ hucrelerinin ayiklanmas1d1r. Kimi tarihc;:ilerin, yeni iktidann tasfiye hareketi olarak yorumlad1klan annma hareketi, c;:ok daha derin kozmolojik bir anlam ta$1L Yeniden kurulanm, tertemiz ve yepyeni olmas1 geregine olan bu inane;:, elbette dinidir. Toplum vi.icudunun annmas1, sefahat ve kotuli.igiin sard1g1 bu viicudun iffete kavu$turulmas1 c;:abas1d1r. Toplum, temizlenen ki$ilerin $ahsmda, bunca as1rdir kotiili.ikleri bagnnda bannd1rabildigi ic;:in annarak giinah c;:1kanr. Devrimci soyle~e egemen olan bu mi.ithi~ suc;:luluk duygusunun koki.i, Hiristiyan dininin temelini olu$turan ilk gi.inah fikrine uzamr. Annma sanc1h ama, }<urtano oldugu olc;:i.ide elzem, bir donemdir. C::iinkii bir jakoben militanm ifadesiyle, "kangrenle$mi~ bir vi.icudun annmas1 ic;:in biiyi.ik bunahmlar kac;:m1lmazdir; vucudu kurtarmak ic;:in organlanm kesmek gerekir"6 Temizlenecek olanlar sadece Cumhuriyet'in ac;:1k dii$manlan degildir. Dt$ dii$manlardan soma veya onlarla beraber, devrimi yapan toplumun kendisi de annmaya tabi tutulacakur. Biraz once gordi.igi.imiiz gibi, toplum kotiiyO bagnnda beslemi~tir. Arna annma toplumla bitmez. Devrimciler de annmahd1r. I Hem di; iki nedenle; bu kotiiyii ic;:inde bannd1rm1$ toplumun temsilcileri olduklan ic;:in ve ~imdi iktidara bula$t1klan veya bula$mak i.izere olduklan ic;:in. Bu nedenle jakobenler, kendilerini "annd1rmakta" ozel ozen gosterirler. Danton'un "temizlenmesinden" soma bir Jakoben, annmaya devam etn:iekteki 1sranm $oyle savunur: "Kendi kendimizi temizliyorsak, bu Fransa'yi annd1rmak hakkm1 elde etmek ic;:indir." Jakoben dunyada iktidar Jakobenler kuliibii ic;:in ahnmam1$tlr. Bu nedenle, annmanm, "odun vermeden", once kendilerine uygulanmasmdan, "orgiit olarak" kayg1 duymazlar. Az fakat oz ve saf devrimci, ic;:inde ne idi.igi.i belirsiz ki$ileri bannd1ran kalabahklara tercih edilir. Kitlenin _manipiilasyonunda usta olan Jakoben liderler, bu nedenle kitlelere, kalabahklara pek giivenmezler. Annma aym zamanda e$itleyicidir. Herkes, halkm sevgilisi Danton, radikal Hebert, "cumhuriyetin dahi c;:ocugu" Desmoulins, milletvekilleri, Ulusal Komite iiyeleri, .. . herkes ozerkle$mi$ annma dinamigi kar$1smda e$ittir. Robespierre ve Saint-Just, en giic;:lii hatipleri olduklan bu e$itleyici tero r dinamiginin kar$1smda kendilerinin de c;:aresiz olduklannm farkmdad1rlar. Kend ilerini giyotine gotiirecek giic;:lere, bir anhk bir tereddiitten soma, kaderci bir $ekilde, direnmeden teslim olurlar.

BAST AN (IKARICI iKTiDAR

Sankiilotlar, Jakobenler ve onlann etrafm1 dolduran kitle ic;:in, y0n1tme giicii, ba$tan c;:1kanc1dir. 0 giicii elinde tutan ki$iyi, me?ruiyetini ald1g1 meclisten, dolay1s1yla halktan uzakla$tmr. Saint-Just bunu $Oyle 6zetler: "Hiikiimet edenleri korkutmak gerekir". Bunun ic;:in hiikiimetin iizerinde, meclisin sec;:tigi denetc;:iler olmahd1r. Nitekim , Ulusal Selamet Komitesi bu amac;:la kurulur ve k1sa zamanda Robespierre Komite'ye sec;:ilip, onun kurulu$undaki felsefe yi en son noktasma kadar gotiin1r. Robespierre, devrimin kendi yanda$lanna kar$I duydugu o onlenemez ~iiph e yi en miikemmel $ekilde ya$ayan ki$idir. iktidara da, Konvansiyon'da herkesin yiireginde olan bu $iipheyi en iyi, en 1srarh bic;:imde dile getirebildigi ic;:in ula$Ir. 路 Ne var ki yiiriitme erkini eline gec;:iren Jakobenler, yiiriitmenin etkinligi ic;:in, onun yasamadan ve siirekli meclis halinde ya$ayan halktan 6zerkle$mesi gerektigini fark ederler. Bu nedenleJakobenlerin temel c;:abalanndan birisi, ye rel ve temsili iradeler kar~1smda merkezi iradenin iistiinlugiinii kurmakur. Jakobenlerin a~m merkeziyetc;:iliklerinin ikinci bir nedeni vard1r. Eski toplumun ye ti$tirdigi devrimciler, iktidara bula$tiklan ic;:in kendi yakm c;:evrelerinden ve belki kendilerinden de $iiphe ederler. Ba$tan c;:1kano, mutlak kotii olarak alg1lad1klan iktidar $imdi kendi ellerindedir. Bunun kotii ellere dii$memesi ic;:in, iyiyi, iffeti temsil eden Ben'in elinde yogunla$mas1, kotiini.in en iyisidir. Robespierre'de boyle bir yakla$1mm izlerini bulmak miimkiindcrf. "Ba$tan c;:1kanlmas1 miimkiin olmayan" (!'incorruptible) s1fat1yla donanmak, diger herkesin ba$tan c;:1kanlmaya egilimi oldugunu ima etmek degil midir? Devrimcilerin kendi safhklan, kendi devrimcilikleri konusunda ta~1d1klan ku$ku, ter6riin ozerkle$mesinin son a$amas1dir. Gori.ildiigii gibi devrimci $iddetin gi.ic;:lii bir ahlaki boyutu vard1r. Jakoben liderlerin ve ozellikle Robespierre'in toplumdan fi$kiran $iddet arzusuyla biitiinle~cbilmel e rini , bunu iktidar ayg1t1 haline donii ~ tiirebilm e l e rini, sahip olduklan son derece kau ve dar ahlaki prensipler saglar. Bu nedenle annmamn dozunun artmas1, devrimci ~idd e tin giderek yiikselmesi , iffetli topluma varmanm yakmla$mas1 olarak alg1lamr. Arna aslmda bu a$amaya gelindiginde, devrimci teror, kendi varhg1 yla beslenip, kendisi ic;:in var olmaya ba$lamt$tlr arnk. Teror, devrim ve Cumhuriyetin hizmetinde degil, devrim teroriin hizmetindedir. HALKIN "GERi" BiLiNCi

Frans1z Devrimi'nin kaldmc1 olan komplo korkusu ve ~iiph e, kendinden sonraki tiim dev rimlerde benzer ~e" Aulard'rn ," l.a Soc ietc des Jacobins" ad h kitab1ndan alm u ya pa n Troc; ki , a.g.e., s. 194

51


52

kilde rol oynad1g1 ic;:in uzerinde dikkatle durmayi gerektirir. insanlann temiz, saf, iffetli dogasma seslenen , devrimi bu doganm ozgurce geli;;mesi ic;:in yapan devrimciler, aym zamanda ya;;ad1klan toplumdaki insanlann somut hallerindeki iffetlerinden ku;;kuludurlar. Bu nedenle halk hem onun adma konu;;ulan , onun adma iktidar olan bir yiice kavram, ama aym zamanda, haldeki durumu, devrimci prensipler, devrimci kurumlar ve devrimci ki;;ilere aykm bir kitledir. Billaud-Varenne l 794'de, Konvansiyon'a "demokratik hukiimet kuram1m" ac;:1klarken, monar;;inin despotizminin nas1l halkm ic;:ine as1rlar boyunca ko.k sald1gm1 ve halkm nas1l despotizmin halk1 ezmesinin arao oldugunu vurgular: "As1rlard1r prangalara vurulmu;; bekleyen bir ulus da demokrasiyi kurmak, hie;: yoktan varhg1 yaratan doganm o ;;a;;1ruc1 c;:abasma benzetilebilir. Ozgiirliige kavu;;turacag1m1z halki, tabir caizse yeniden yaratmak gerekiyor." Dikkat edilirse, benzetme dogum sanc1s1yla yap1hr. Devrimci ;;iddet, bir dogum gibi dogal, oniine gec;:ilemez bir siirecin, yaranh;; sanc1s1d1r. Bu benzetmeyi, 19. yiizy1l devrimci soyleminde, omegin Marx'da, Engels'de yeniden buluruz: ;;iddet yeni toplumun ebesidir. Bunun yanmda; dikkat edilirse Billaud, halka, proletaryaya vs. d1;;a. ndan bilinc;: ta;;1ma kavrammm tiim c;:eli;;kilerini bu iki ciimlede ozetlemektedi r. Claude Lefort, devrimci terorii inceledigi yaz1smda, Billaud'un soylemindeki c;:eli;;ki zincirini ;;oy\e kurar: Halk, kendi temsilcilerinden, kendini yeniden yaratmasm1 istemektedir, fakat aym zamanda bu temsilciler halkin parc;:as1d1rlar. Ostelik halk, hem kendi kendinin ezenidir, hem de hic;:bir zaman tammad1g1, bilmedi~ ozgiirliige kavu;;turulmasm1 istemektedir. 7 Jakobenlerin ic;:inde bogulacaklan c;:eli;;ki, devrimden soma merkeziyetc;:iligin, biirokrasinin giic;lenmesini, diktatorliigii, "i;;c;:i s1mfmm geri kalm1;; durumda olmas1"yla dogrulayan dii;;iincenin ilk ifadelerini bize sunar. Devrimci terorist pratik, bu c;eli;;ki zincirinin sonunda yer ahr. Teror veya ;;iddet, yoktan var etmek ic;in ge~ekli yaranc1 ytlamm arac1d1r. Bu yarano yikimm Franstz Devrimi'nde ad1 yeniden yaratmak, rejenerasyon'dur. Halk, toplum v路e insanlar rejenere edilmelidirler. Rejenerasyon fikrinin altmda, daha once gordiigiimiiz 路 H1ristiyan dii;;iince, yani giinahkar viicudun annarak, yeniden dirili;;i fikri yanmda, Aydmlanma felsefesinin naturalist temeli yatar. Gerc;:i Saint-Just ve Robespierre, Aydmlanma felsefesinin materyalizmine, ateizmine zemin olu;;turdugu, dolayis1yla ahlak prensiplerini ortadan kaldITd1g1 ic;:in ;;iddetle kar;;1d1rlar. Arna buna kar;;1hk, aym felsefenin "dogal hukuk", "Akim yiiceligi" ve "insan dogas1" fikirleriyle beslenirler. Jakobenlerin naturalist yorumunda, tiir olarak insanm dogas1 oziinde iyidir. Arna bu Rousseau'cu felsefeden, somut insanlann dogalannm, Eski ,Rejim'de onanlamayacak ;;ekilde kirlendigi, iyiden uzakla;; ng1 inancma vanrlar. Dikkat edilirse, Teror

Kanunlannm en ;;iddetlisinde, yani devrimci takvimle 2. y1hn 22 Prerial'i (10 Haziran 1794) kanununda, tek ceza vard1r: oliim. Kbtiiden ancak onu fiziken ortadan kald1rarak, onu diinya yiiziinden silerek kurtulunabilinir. Kotiiniin rehabilitasyonu miimkiin degildir, c;:iinkii toplumun annarak, yeniden var olmas1 ic;:in tiim kotii hiicrelerin yok edilmesi gerekmektedir. Kotii hiicreler, sonradan kotii olmam1;;lar, kotii dogmu;;lardir. Buna en iyi omek asilliklerinden feragat edenlerin, asil olarak dogduklan ic;:in ;;iipheli say1lmaland1r. 8 i;;te bu noktada, devrimci ;;iddetin, devrimci dii;;iinde me;;ruiyetinin temelinde yatan, biitiiniin, onu olu;;turan parc;:alardan ba;;ka bir anlam ve onemi oldugu fikri ortaya c;1kar. Ki;;i haklannm yiiceliginden, kamu haklannm tarn;;1lmaz iistiinliigiine gec;:ilir. Rejenere olacak olanlar bireyler degil, toplumdur. Bu nedenle Robespierre hem prensipte oliim cezasma kar;;1d1r, hem de toplumun rejenerasyonu ic;:in giyotini durmaks1zm c;:ah;;nnr. Devrimci hukuk, bireyin ozgiirliigiinii degil, devrimin temsil ettigi "kamu ozgiirliigiinii" savunmay1 temel prensip olarak kabul etmelidir. Adma konu;;ulan kamuyu ise, "toplumun bagnndan c;1kan" devlet temsil eder. Kamunun savunulmas1yla, devletin savunulmas1 ve giderek iktidann savunulmas1 birbirine kan;;1r . SOZUN iKTiDARI

Robespierre ic;:in devrimci teror, "ozgiirliigiin despotizmi"dir. Buna hizmet edenlerse "ozgiirliigiin esirleri"dirler. Terorii yonlendirip, gerc;:ekle;;tiren, Robespierre, Saint-Just veya herhangi bir cumhuriyetc;:i devrimci degil, yiice hedef olan ozgiirliigiin kendisidir. Devrimciler, tarihi yonlendiren bu yiice fikir ve giiciin "esiridirler". Onlann agzmdan konu;;an ozgiirliik ve devrimdir. iktidar, onu ;;ahsi veya ozel vas1flan nedeniyle ellerinde tutanlarda degil, iktidann dayand1g1 prensipler ad1na konu;;anlardadir. iktidann cisimle;;tigi sorriut bir yer yoktur artik. Lefort'un belirttigi gibi, o giine kadar iktidann sozii egemenken, devrimle birlikte soziin iktidannm egemenligi ba;;lar. 9 Yeni iktidann cismi yok, onun adma konu;;an temsilcileri vard1r. iktidar bundan boyle ve ozellikle devrimci soylemle beraber, kendi varhgm1 inkar ederek, var olur. iktidar mevkii ele gec;:irilemez bir yerde, bir fikirde, bir sozdedir. Bu istikrars1z yerin nabzm1 tutan, o yer adma konu;;an giic;:, kendi gerc;:ek iktidanm siirekli reddetmek zorundad1r. Bu nedenle, rakip siyasal giic;:lerden birinin, iktidann gerc;:ek me;;ruiyetini olu;;turan adma, 7

8

9

Claude Lefort, "Le Terreur revolutionnaire", Pesse Present, s.5, Paris, 1983, s.32. Camille Desmoulins buna "insana dogumundan dolayi sue; atfetmek fanatizmi yeniden canland1rmaknr" diyerek kar~1 c;1kar. Arna kendisi de yeri geldiginde teroril alk1~layacak11r . Claude Lefort, "Penser la Revolution dans la Revolution franc;aise", Essois sur le politique, Paris: Seuil, 1986, ic;inde, s.134. Birikim 51EYLOL1989


onu devirmesi her an mumkiindiir. Bu surekli tehlike kar!?1smda devrimci soylem, varolan veya her an ortaya c;1kabilecek has1m, devrimci iktidar adaym1 safd1~1 b1rakabilmek ic,:in siirekli radikalle~mek, radikalle~erek annmak ve boylece kendini ideale miimkiin olan en yakm yerde tutmak zorundad1r. Saint-Just ic;in devrimin iist smm olamaz, c;iinkii bu smm tesbit edecek bir merci yoktur. Sm1r halk adma konu~anm fiilen ve adm1 koymadan c;izdigi smud1r. Devrim, bu cephesiyle s1mrs1zhgm toplumsal tahayyiile yerle~mesidir. Art1k her ~ey mumkiindiir. Devrim, toplumsal tahayyiil ve toplumsal ya!?amm tum sm1rlanm ac,:1kc,:a c;izen eski rejimi y1karak, smmn otesinin miimkiin oldugunu ispatlamI!?tlr. Arna aym zamanda, devrimci iktidar, en biiyiik c;abay1, devrime sm1rlar koymak ic;in harcamak zorundad1r. Red iizerine kurulan devrim dinamigi, kendinin reddinin de dii~iinsel ko?Ullanm toplumsal tahayyiilde yaramg1 ic;in, toplumsal dii?iinu c;ok daha s1k1, c,:ok daha yakmdan denetlemek, bu tahayyiil ic;inde olanakh ile olanaksmn smulanm c,:izmek ve bu ikisinin arasmda a?ilmas1 dii?iiniilemez bir uc;urum yaratmak ihtiyacmdad1r. $iddet bu nedenle de devrimci iktidann olagan yonetme bic;imi olmak "zorundadu." Arna bir ko?ulla: iktidar, c;izdigi smm a?mak isteyenlerin, ashnda o smm daha geriye c;ekmek istediklerini siirekli iddia etmek zorundad1r. Devrimci iktidar, bu "diyalektigi" en ustaca kullananm elinde kahr. Frans1z Devrimi'nde bu konuda usta Robespierre'dir. Fabre d'Eglantine'e kar?I haz1rlad1g1 raporda , "ultra•devrimcinin devrimin ilerisinde degil, c;ogunlukla gerisinde" oldugunu iddia eder. Robespierre, temsil ettigi hiikiimetin tasarrutlanndan daha devrimci, daha radikal kabul edilebilecek en ufak bir fikrin bile, bir anda hiikiimetin tum me?ruiyetini yok edecegini bilir. (:iinkii kendisi iktidara bu yolla gelmi!?tir. Robespierre'in giderek iktidara egemen olmas1yla beraber, 1hmhhk en biiyiik siyasal suc,:lardan biri haline cloner. Jakoben devrim soylemi, onu iktidara getiren radikalle~me dinamiginin esiridir. Bu nedenle en biiyuk s1kmt1y1, kendinden daha radikal soylem iiretenlere kar~1 c;eker. Nitekim Konvansiyon, Robespierre'i giyotine yollarken onu 1hmhhkla suc,:layacaknr. KAMUOYU ADINA

KONU~MAK

Devrimci iktidar, smmm z1mnen tesbit ettigi devrimin 6tesinde olmay1 resmen gayn me~ru ilan edemeyecegi ic;in, onun "aslmda" kar~1-devrimci fesadm, devrimi bogmak ic;in kurdugu bir tuzak oldugunu iddia etmekten ba~ka c,:1kar yolu yoktur. Bu ise, soylemde, birbirleriyle somut baglan olmayan, olgulan yan yana getirerek, onlann "aslmda" aym ~eylermi~ gibi gosterilmesi taktigini geli~tirmeyi gerektirir. "Kamuoyunun saf bilincini" yans1tan jakoben iktidann temsilcisinin bu "tesbiti" yapm1~ olmas1, yeterli kammr.

0

Frans1z Devrimi'yle beraber, tarih sahnesine kitle, akt6r olarak girer. Devrimi "balk" yapar ve teror balk ad1na, kitle adma yiiriitulur. Kamuoyu aruk siyasal planda temel etmendir. Ancak kamuoyu adma dile gelince, s6zun me~ruiyeti vardn. Siyaset artlk kamuoyu adma konu~mak zorundadu. Tum toplumsal kertelerin kan~1p evrenselin ic;inde kayboldugu, kavram olarak bireyin avdet ettigi yerde, sozun me~ruiye tinin konu~an bireyden tiiremesi , toplumsal butiinu amnda daguabilecek bir tehlikedir. Birey haklan uzerine dayanan devrim soylemi, kendini ifade edemeyecegi bu noktada ukamr. Bireyselligin, siyaseti ve siyasi soylemi olanaks1z k1ld1g1 yerde, kamuoyu devreye girip, soylemin toplumsal me~ruiyeti ic;in gerekli evrensel temeli saglar. Arna kamuoyu, kendisi ozerk aktor olmayan, herkesin ken.dini onun ic;inde varsayd1g1 olc;iide varolabilen bir simgeseldir. Tum toplumsal-tarihsel i~aret noktalanmn yok oldugu o devrim girdabmda, kamuoyu adma konu~amn rehberi, Ahlak ve iffet'tir. Robespierre, ansiklopedicilere tann tammazhg1, materyalizmi masum kafalara sokup, insanlara c,:1karc1hg1, bireyciligi a~ilad1klan ic;in kizar. Devrimci hiikumetin ahlak ve din prensiplerini sundugu ve H1ristiyanhk yerine ikame olacak, yaradanc1 (deist) 10 Yuce Varhk kiiltunun ve Aki! Tanns1 dininin,Konvansiyon'da kabul edilmesine yo! ac;acak raporunda, "sivil toplumun tek temeli vardir, o da ahlakur" der. Ne var ki ahlak prensibinin toplumda gerc;:ekten yonlendirici olabilmesi ic;in, ahlakm inane,: haline donii~mesi gerekir. Ahlak, din gibi tart1~1lamaz , hikmetinden sual olunmaz bir Yuce Prensip olmahdir. Robespierre bunu ~oy­ le ifade eder: "Ahlak1 ebedi ve kutsal temellere baglayahm; insan ka~1smda dint bir sayg1 duymasm1 insana ogretelim. Toplumsal mutlulugun tek giivencesi budur''. Robespierre ve Saint-Just ic;in, inane; degil, geleneksel din kotiidiir. ·olu~turmaya c;ah~uklan H1ristiyan-sonras1 dini bol say1da "laik" bayramla anlamland1rmaya c;ah~1rlar. Jakoben tahayyul ic,:in, yiice bir ideal insan vard1r. Saint-Just buJakoben idealin ahlakh insamm, 15 Nisan 1 794'de Konvansiyon'da okudugu raporunda devrimci adam olarak en ince aynnnsma kadar tammlar. C::izdigi devrimci omegi, H1ristiyan azizden farkh degildir. Onun gibi kararh, onun gibi duriist, alc;ak goniillii, iyiliksever ve dogru yol 'ugruna her ~eyi feda etmeye hazir, bir ahlakhhk timsalidir. Jakobenlik, kan jansenist ahlagm bir buc;uk yiizy1! sonra yeniden toplum yiizune c;1kmas1d1r.11 Ne var ki c,:izilen iyi insan (cumhuriyetc;i, devrim10

II

Yaradanc1hk veya ilahiye, Tann'y1 sadece ilk neden olarak kabul edip, her tiirlii vahiyi red eder. Arna tann tammazhk, yani ateizm degildir. 17. yy b~mda Fransa'da ortaya c;:1kan jansenizm, Reform'un ahlak prensiplerinin katolil<lige uygulanm1~ bir c;:e~idi , Saint Augustin'e donii~le , Kalvinizmin ozgiil bir sentezidir. Son derece kan, sade ve kesin ya~m prensiplerinin yanmda, jansenizm isa'nm tiim insanlar ic;:in olmedigine ve asil onemlisi "onceden

53


ci ve iyi insan aym ~eylerdir) tablosuna bir golge dii~er: prensip olarak insan haklan bu iffetli vastflara sahip olmayan ki~iler i<;in de ge<;erlidir. insan haklan soylemi iffetli ve iffetsiz insanlar arasmda, temel haklar bak1mmdan bir aymm yapmaz. Arna yiikselen "burjuva ahlak1" <;izileniffet tablosuna pek uymamaktad1r. Marx'a gore, iffetli jakobenleri deh~ete dii~iiriip, onlan terore daha s1k1 sanlmalanm saglayan ~ey, aym zamanda onlann bireysel <;1kar, iktisadi ozgiirliik gibi "gayn ahlaki" fikirleri bagnnda ta~1yan bir toplumun ebeligini yap1yor olmaland1r. Marx'm bu yarg1smm saglamhgma golge dii~iiren, savunulan ahlakm diinya nimetlerinden elini etegini <;ekmeyi yiicelten, asetik ahlak olu~udur. Bu ise yalmz terorist devrimcilere ozgii bir ahlak anlay1~1 degildir. Omegin protestan ahlakm da belkemigini olu~tu­ rur. Buna ragmen toplumlara protestanhgm yerle~mesi, her yerde terorist pratigi dogurmam1~ur. Marx'm belirtmedigi nokta, bu ahlakm, yeryiiziinde e~itlik soylemiyle birle~mesinin yaratt1g1 dinamiktir. Ostelik bu ahlakm temel k1stas1, toplumun yarand1r. Toplumun yaranna ise ancak <;ah~mayla hizmet edilir. Devrimci teroriin ahlakma bu geni~ tarihsel perspektiften bakmca, Marx'm jakoben teroriin kokeninde neden sadece bir cepheyi gordiigiinii sezebiliriz. Teror aym zamanda, bir "kiiltiir devrimi"nin izlerini ta~Ir. Billaud-Varenne, 1795 ba~mda yay1mlanan, 'Toplumsal sistemin yeniden olu~turucu (rejenerator) prensipleri"nde, ancak "yeni bir ruh, yeni bir ses, yeni bir lisan" olu~turarak, yurtta~m kalbinden kotiiliik yapma niyetini sokiip annca devrimin nihayet bulacagm1 iddia etmeye devam eder. 12 Bu kiiltiirel devrimin ba~an­ s1 i<;in on ko~ul, siyasal devrimin mutlak olmas1d1r. Billaud-Varenne'e gore, ;;iddet devrimin arac1d1r, ama e~itlik<;i mutlulugun ve karde~<;e uyumun ya~anacag1 devrim-sonras1 toplumunda ise kotiiliigiin timsalidir. Boyle bir topluma ge<;ince, ~iddet "kendiliginden soner." GE(iCi HUKUMET KA VRAMI

54

Kamuoyu veya halk adma konu;;an iktidar, devrimci iradeyi cismanile;;tirip, ona viicut kazand1racak tasarruflann halk adma yapild1gm1 siirekli belirtmek zorundadir. Bu tasarruflann en onemlisi, halk adma halkm s1mrlannm <;izilmesidir. Bunun yaratt1g1 <;eli~kileri daha once gordiik. Benzer bir ~ekilde bunun kadar onemli diger bir nokta, devrimci iktidann kendini "ge<;ici" ilan etmek zorunda olu~udur. Bunun iki nedeni vard1r. ilk neden daha <;ok Frans1z Devrimi'ne ozgiidiir. Her seviyedeki devrimci iktidar orgam, siyasal me~ruiyetini bir "temsilciler" meclisinden almak zorundad1r. "Cumhuriyet" sloganmm 1srarla i~aret ettigi prensip, budur. Bu nedenle, devrimci yiiriitme giiciiniin merkezile~mesi, hatta yasama ve adalet gorevlerini de k1smen yerine getirmeye ba~lamas1 , rejimin temel felsefesi a<;1smdan ancak "ge<;ici" bir donem i<;in kabul edilebilir ~ey-

lerdir. Robespierre ve tiim jako}:>enler, meclislerin adam1d1rlar. Her ~ey en sonunda yiiksek sesle mecliste soylenmek zorundad1r. Devrimin en canh oldugu donemde, Meclis bir <;e~it agorad1r. Nitekim devrim, aruk halkm temsilcilerine dayanmad1gm1 resmen ilan ettigi an, imparatorlugu doguracakur. ikinci neden iktidan kendisi i<;in degil, halk i<;in ve devrimi ger<;ekle~tirmek i<;in alanlann, iktidarlanm me~ ­ ru k1labilmeleri i<;in siirekli olarak ge<;iciyi iiretmeleri gerektigidir. jakobenler, Devrimci Hiikiimetin ideal toplumu yans1tmad1gm1 siirekli belirtirler. Devrimci Hiikiimet ideale varma yolunda bir ara<;nr. i~te asil bu nedenle devrimin kesinle~mi~ iist smm olmamahd1r. ideale ula~1ld1gma yalmz devrimciler karar verebilmelidirler. Ancak bu sayede ~iddetin varolu~ nedenine sadece onu uygulayanlar vak1f olur. jakoben hiikiimetin terorii h1zla kendi tekeline almaya ugra~masmm onemli bir nedeni budur. Yerel gii<;lerin, yerel iradelerin, sadece a~1nya ka<;mamalan i<;in degil, ;;iddetin etken aktorii olarak onun varhk nedenine vak1f olmamalan i<;in, bu konuda karar verme yetkileri ellerinden ahmr. Bunlar sadece uygulay1c1 olmahd1rlar. Temel politikas1 merkezile~me egilimlerini gii<;lendirir. Merkezile~mek i<;in terore ba~vuruldugu gibi, terore ba~vuruldugu i<;in de merkezile~me artar. ~iddet "ge<;iciyi" me~ru k1lan ko~ullan siirekli yeniden iiretir ve olaganiistii devrimci iktidann, olagan yonetim bi<;imi haline donii~mesi i<;in gerekli kurumla~­ may1 haz1rlar. jakoben teroriin sonuna dogru, hiikiimet yetkisinin giderek hiikiimet i<;inde hiikiimet konumuna gelen ozel polis orgiitiine devredilmesiyle ba~layan bu kurumla~ma Termidor'la yanda kahr. Tiranlann despotizmi yerine kurulan "ozgiirliigiin despotizmi", tiranlann kendi iktidarlan yolunda kulland1klan despotizmin, bu kez ozgiirliik yolunda kullamld1g1 inancm1 dile getirir. Tiranlara kendi silahlanyla cevap vermek, me~rudur. Terorii en azmdan bir an onaylanm1~ tiim devrimciler i<;in, teroriin despotlugunun me~­ ruiyetinde, devrilen tiranlara onlann silahlanyla cevap veriyor olmak yatar. Bu nedenle teror ve despotluk gibi takdir"e inamr. insanm iyilik yapmak i~in etkili hidayete ihtiyac1 vard1r. jansenistlere gore hidayet insanm eylemini yonlendirmiyorsa, yeterli degildir. Rakipleri cizvitler ise, kezuistik prensibini savunup, dunya yuzune verilmi~. her insamn malik oldugu ve insanlann eyleme ge~mesine yeterli verili bir hidayet oldugunu iddia ederler. jansenistlere gore iffet, insamn eylemiyle elde edecegi bir ~eydir ve bunun i~in insanm H1ristiyan iffet prensiplerinin emrettigi gorevleri eksiksiz yerine getirmesi gerekir. insamn bu dunyada yerine getirmesi gereken gorevi vard1r. jansenizm, XIV. Lui tarafmdan, l 704'de yasaklanmasma ragmen, bir du~On ak1m1 olarak Frans1z Devrimi'ne kadar etkisini surdurur. Montesqieu, Etienne de la Boetie, Pascal Racine jansenisttirler. !2 F. Brunel, "Resistances jacobines et luttes politiques enl'Anlil" in Les jacobins, Cahiers d'Histoire .de l'institut Maurice Thorez, no.32-33, 1979. Birikim 51EYLOL1989


oziinde devrimin \'.izdigi idealle bagda$mayan kavram ve s1fatlar benimsenebilir. Cumhuriyet (ozgurliik, devrim), kendini var edebilmek i\'.in, "gei;ici olarak", onu bugiine kadar bogmu$ olanlann silahm1, onlara kar$1 kullanmahd1r. Bu silah, iyi ellerde ve iyi amai;larla kullamlacag1 ii;in, sadece goriim1$te kotiidiir. Bii;imsel olarak belki eski despotluga benzer, ama aruk oziinde farkhd1r. Bii;im ve oz arasmdaki bu kesin aymm, diktatorliik, despotluk gibi kavramlann ozgiirluk adma ifade edilen soylem ve geri;ekle$tirilen pratiklere egemen olabilmesinde onemli rol oynar. Benzer bir anlamsal ters \'.evrili$ omegini daha sonra proletarya diktatorliigu kavram1 verecektir. DEVRiMDE SiDDETiN GEREKLiLiGi iNANCI

"K1$hk saraym ku$alllmas1", "Devrimci Kml Ordunun zaferleri", "Proletaryanm diktat6rliigu", "NEP" gibi anlan tahayyiiliinde surekli ya$atarak ulkesinde devrime

haz1rlanan 20. yiizyil devrimcileri ii;in Sovyet Devrim modeli neyse, Bol$evik, Men$evik, populist, anaf$ist tum Rus devrimcileri ii;in de Frans1z Devrimi'nin aym $ey oldugunu ba$ta haurlatml$Uk. Devrimci romantizmin beslendigi sayis1 kabank olay bir yana, l 792-94'u 1917'ye ve oradan i;ag1mmn tum devrimcilerinin tahayyul dunyasma baglayan koprii, esas olarak, devrimde $iddetin gerekli, olumlu ve temizleyici rolune olan inan\'., halk veya proletarya adma yiiriitulen iktidann "bii;imsel" ve "gei;ici".olarak diktatorluk olmas1 gerektigini savunmak ve devlet gucunun tekeline alman tasarruf ve iradeyle ideal toplum ve ideal insan yaratmak hulyas1d1r. Bunlar ba$h ba$1na incelenmesi gereken ve sosyalist dii$Unun giiniimiizde ya$ad1g1 kimlik bunahmm1 aydmlatabilecek konular. Biz $imdilik devrimci $iddet dunyasmm ilk $ekilleni$i uzerine birkai; gozlemde bulunmu$ olmakla yetinelim.

55


Ac;l1k grevi ve hekim sorumlulugu ATA SOYER

Bir ac;:hk grevi (AG) dalgas1 daha gec;: ti . Yine, benzer sorunlar ya?and1, benzer tarll?malar yap1ld1. Cezaevi yonetimleri yine bildigini okudu. Ve nihayet AG'leri sonuc;:land1 : 2 olu, onlarca hasta ... Ancak, bir suru c;:ozum bekleyen sorun, halen ortada duruyor. Omegin, "AG'den c;:1kan insanlann saghklanna kavu?mas1 nas1l olacak, bu mumkun mu?", "arka arkaya yap1lan AG'den sonra tutuklulann bedensel-ruhsal (sosyal degil, zaten olamaz!) saghklan ne durumda?", "AG s1rasmda hekimlerin sorumlulugu uzerine yapilan tartl?malar, neye bagland1 ?" vb. sorular, halen yamts1z! En ba?tan ba?layahm. Gerekc;:esi ne olursa olsun, bir insan bilinc;:li olarak ac;: kalma tercihi yap1yorsa, bir dizi saghk sorunu ile kar?1la?acagmm kendisine anlat1lmas1 gerekir. Bu, dogal olarak hekimin gorevidir. Konu, cezaevi olunca, cezaevi hekiminin. Tabii, eger bir memurhekim degil de, sadece insan-hekim ise ... A(LIK GREVLERi VE SAGLIK SORUNLARI

56

Nedir bu saghk sorunlan? Ac;:hk halinde, besinlerden ahnamayan gerekli enerjinin vilcuttaki depolardan kullamlmas1 soz konusudur. Bu da, buyuk olc;:ude ve oncelikle vucuttaki yag dokusundan saglamr. Boylece, vucut temel enerji kaynag1 olan proteini korumay1 amac;:lar. Bu s1rada gorulen kilo kayb1, yag dokusunun harcanmasmdan ileri gelir. Yag dokusunun kullamlmas1 ile vilcut, ya~amm1 i4ame ettirecek asgari enerjiyi elde eder. Vucudun ac;:hga uyumu, karaciger tarafmdan saglamr. Karaciger, yag dokusundan, ozellikle beyin ve sinir sisteminin temel enerji ihtiyac1 olan glikozu iireterek, protein depolanm korur. Burada d1?andan almacak -agudan ya da damardan- 100-150 gr. glikoz, yakla~1k 50- 75 gr. proteinin y1k1mm1 onler. AG'de ?eker almmasmm temel onemi, bu kritik noktad1r. Yag deposu tukendikten sonra, protein depolanmn

kullamlma zorunlulugu ortaya c;:1kar. Hic;:bir uyum mekanizmas1 soz konusu olmad1gmda, gunde yakla?1k 75 gr. proteinin tuketildigini du?um1rsek, birkac;: haftad(l tum protein deposu bo?ahr. Ve insan ya?am1, boyie bir protein tiiketimine dayanamaz. Dolay1s1yla, birtak1m uyum mekanizmalan hayata gec;:irilir. Omegin, vilcut idrar miktanm azaltarak, su ve azot (proteinin temel molekulU) kaybm1 asgariye indirir. Beyin, karaciger ve bobrek normal ko?ullarda yapmad1klan baz1 i?levleri uslenerek, gerek kendi hayatiyetini, gerekse asgari diizeyde ya?amm idamesini saglarlar. Ancak, bu mekanizmalann da bir smm vard1r. Ki?inin direncine, ac;:hk grevinin yapild1gi ortama, ?eker ahmp almmamasma vb. bagh olarak degi~ebilen bu sm1rdan -ki 35 giln civan denilebilirsonra vucut protein depolanm harcamaya ba~lar. Ozellikle kaslardaki proteini kullamr. "Kas erimesi" denilen durum, bu noktada ortaya c;:1kar. Aynca, solunum yollanmn etkin temizlenememesi ve zaturree ortaya c;:1kmas1, yine bu noktada soz konusudur. Ya~am1 tehdit eden saghk sorunlan arka arkaya gelir. (Bak. :ablo) Bu saghk sorunlannm onlenmesi, cezaevi hekiminin AG'dekileri izleyen hekimin temel gorevi olmahd1r. Hekim, AG'deki tutukluyu yakmdan izlemeli, siirekli ubbi kontrollerini yapmah (bu salt fiziki muayene degil, aym zamanda baz1 laboratuvar tetkiklerini de kapsamahd1r) kritik noktayi a~anlann her an mudahale edilebilecek -cezaevi reviri, hastane- bir yerde tutulmahdIT. AG'nin bitiminde ise, AG'nin siiresine gore belirlenecek bir tedavi ve beslenme plam uygulama zorunlulugu vard1r. Ozellikle, kritik donemi a~m1~ ki~ilerin, belirh bir sure hekim denetiminde ve bir sag\1k kurulu~unda kontrol altmda tutulmas1 gerekir. Olaym teknik boyutu, k1saca bu. Arna, onemli bir boyutu daha var: Hekimlerin AG kar~1smdaki tutumlan, taVlrlan ... Gerek AG s1rasmda, gerekse AG bitiminde yaBirikim 51EYLOL1989


sadece AG'nin degil, tum toplumsal-saghk olgulannda ya$amlan bir sorundur. Ve, i$in piif noktalanndan biridir. Bir diger nokta, hekimin lip biliminin, hekimlik ahlakmm gerektirdigi i$lemleri engelleyen, 6zellikle adliup kurumlannda, cezaevlerinde varolan hiyerar$ik idari yap1lanmad1r. Bu yap1lanma, ya ozel olarak bu amac;:la olu$turulmu$ kurumlar ve bu kurumlarda c;:ah$an goniillii-destekc;:iler ya da yetersiz bir up egitimi sii.recinden soma meslege yeni ba$lam1$, bu konuda yeterli birikimi olmayan, i$ gii.vencesi sorunu ile ic;:ic;:e olan zorunlu-destekc;:iler ile, hekimlik meslegini emir-komuta zinciri ic;:inde, kurumlann insan haklan ihlallerini-me$rula$Urma amac1 ile gundeme getirilir. Sorunu boyle koyunca, tartI$ma konulanm yamtlamak, samyorum biraz daha kolay. Ancak, sorunlann nesnel TIP BiLiMi YA DA MEMUR ZiHNiYETi (ya da oznel) nedenlerinin.belirlenmesi ile, 6zellikle heBir hekimin hastalanna, insanlara kar$1 gorevi, up bilikimlik meslegi kullamlarak AG olgulannda gii.ndeme geminin gereklerini uygulayarak, onlann saghklanm kotirilen insan haklan ihlallerinin hakh gosterilmesi farkh $eylerdir. Bir hekimin, ayncahgmm "ranum yemek rumak ve iyile$tirmek, ac1lanm dindirmek, rahatlatmakistemesi" ya da iizerinde bask1 olmas1, AG'deki insanm ur. Meslegin getirdigi bu "ayncahg1" her ko$ulda korubedenine zorla mii.dahale etmesi/etmeyi hak gormesimakur. Oyleyse, insanlar herhangi bir nedenden dolayi nin bir nedeni olabilir. Arna, bu sadece "sosyolojik" bir AG'ye gidiyorsa ve bu insanlar Tiirkiye'de ve de cezaebelirlemedir. Ve ozellikle insan ya$amma ve bedenine vinde ya$tyorlarsa, "i$giizarhk" ederek, insanlara AG' ili$kin miidahaleler, boyle belirleme ve gerekc;:elerle ac;:1kden vazgec;:irme 6nyarg1s1 ile yakla$mak yerine, sadece lanabilecek, mazur gosterilebilecek kadat basit olamaz. bilimsel olarak AG'nin yaratacag1 saghk sorunlanm anSorun, hekimin hangi gerekc;:e ile olursa olsun, bir ba$latmak ve o insanm bilincinin yerinde olup olmad1gm1 ka insanm bedeni/ ya$am1 uzerinde, onun inisyatifi d1saptamahdir. AG'den vazgec;:irrnek, bir hekimlik gorevi $tnda, miidahalesinin olumsuzlugu sorunudur. Her kodegildir. Hekimlerin a$m miidahaleci bir anlay1$la, in, sanlann ya$amlannda fazlaca s6z sahibi olma egilimle$Ulda, iradesi d1$mda bir insanm bedenine/ya$amma , ri, bilinen bir olgu. Bu, geleneksel anlay1;; c;:erc;:evesinde mudahaleyi insan haklanmn 6zune aykm goriiyorsak, ve baz1 durumlarda anla$Iiabilir bir $CY olabilir. Ancak, AG slrasmdaki bir insan ic;:in de aym $ey gec;:erlidir. Geinsanlann c;:ok kesin donemec;:lerde verecekleri kararlarekc;:e, ya;;amm tehlikeye girmesi olsa bi~e! Bu durumda AG'de olum smmna yakm bir insana, bilinci yerinde ise, n belirleyebilecek $ekilde onlann yerine karar vermek degil yap1lmas1 gereken. Karan kar$1smdakine b1rakahekimin beslenme ve tedavi miidahalesini zorla yapmas1 cak ac;:iklamalan yapmakur c;:ag1m1zda hekimin i$levi . savunulamaz. Nas1l, bir hastaya hastahg1 ile ilgili durum Hastalan ya da kendine ba$vuran/ muhtac;: olan insanac;:1khg1 ile anlalihp, ameliyat gerekliligi ifade ediliyor lan bir "nesne" olarak goriip, onlann saghklan iizerinve kendisinden bu konuda onay isteniyorsa, AG'deki inde her tiirlii maniiplasyonu kendinde hak goren bir ansanm durumunun da, bundan hie;: fark1 yoktur. Bir kanlayt$ yerine; cezaevinde de olsa, insanlan sadece insan . serli hastanm ameliyau ve tedaviyi reddetme hakk1 ne kadarsa, AG'deki insanm hakk1 da o kadard1r. Yoksa, olarak goren, onlarla bagims1z insan-insan, hasta-hekim ili$kisi kurmaya c;:abalayan, up bilgisine sahip olmayi inhekimler hastalan zorla m1 ameliyat ediyorlar? sanlann/ insanhgm yaranna kullanmay1 amac;:lamaktan "Mahkumlann devletin korumas1 altmda oldugu" gibi bir gerekc;:e one suriip, insanlann AG'ye gidi$ gerek6te bir kayg1s1 olmayan bir hekimlik anlayt$1 gec;:erli k1lmmahdlr. Hekim, hastay1/insam hic;:bir zaman ic;:inde c;:elerini 6rtmeye yonelik oldugu izlenimini veren "hebulundugu toplumsal-ruhsal-biyolojik ortamdan soyutkimlerin hirer devlet memuru oldugu, AG'dekileri zorlayarak, sadece biy'olojik bir nesne olarak goren teknisla beslemesi gerektigi" yolundaki "hukuksal-bilimsel'' yen ya da yukandan gelen her emri korii korune uyguonerilerin ise, tartl$maya deger bir yam oldugunu sanlayan bir kap1kulu degildir. Aksi takdirde, saghgm "sam1yorum. Bu dar manlig1 surdiirursek, "diger hastaladece hastahk ve sakathgm olmayt$1 degil, aym zamannn devlet guvencesinde olmad1g1", "devlet memuruda fiziksel, ruhsal ve sosyal iyilik hali" oldugu $eklincezaevi hekimleri ile, bu statiide olmayan h~kimlerin lip bilimini farkh uygulad1kl_an" gibi uc;: noktalara varabilideki tammm hic;:bir anlam1 kalmaz. Bu c;:erc;:evede, hekim toplumumuzda -maalesef- yaygm olan, insanlann riz. Ne demektir, "doktorun devletin guvencesindeki aczini ve kendi up bilgisine sahip olma ayncahgmm mahkumu beslemek zorunda olmas1?" Tip bilimi, he"rantm1 yeme" anlayt$1Ill terketmek durumundad1r. Bu, kimlik meslegi, onu uygulayamn memur olup olmad1pilmas1 gerekenler, up bilimi ac;:1smdan c;:ok "muglak" olmamasma ka~m, up bilimi-hekimlik ile "memur" zihniyetinin kan$Unlmas1 oldukc;:a s1k ya$anmakta. Bir hekim, AG'ye giden ki;iye -tutuklu olsun olmasm- AG'nin saghk sonuc;:lanm anlatacak; saghk durumunu yakmdan izleyecek; tedavi gereken durumda tedavi 6nerecek; ki$i kabul ederse tedavi uygulayacak, aksi takdirde zorla uygulama yoluna gitmeyecek; ancak tedaviyi kabul etmeyen ki$iyi izlemeyi hlrakmayacak ; ki$i AG'yi hITakugmda olu$abilecek saghk sorunlanna kar$1 beslenmeden ubbi korumaya kadar onlemleri alacak. Hepsi bu! Hepsi buysa, bunca sorun nereden kaynaklamyor? Tip bilimi ile memur ruhlu olmamn kan$tmlmasmdan (m1?)

57


gma gore de~mekte midir? Yoksa, <;ah~ngi kuruma bagh olarak, hekimler ttbb1 ba~ka ba~ka m1 yorumlamaktad1rlar? Burada, bir noktanm daha vurgulanmas1 geregi ortaya <;tkiyor: Hastamn-insamn bedenine-ya~amma, iradesi d1~mda miidahale edilmemesinin giivencesi, ttp bilimini uygulayanlann bu uygulamalanna bilim-d1~1 miidahalelerin yap1lmamas1du. Hekim, meslegini, bilgisini bag1ms1zca hi<;bir idari-siyasi bask1 altmda kalmadan uygulayabilirse, yukanda belirtilen insan haklan iqlalleri onlenebilir. Soyutlama diizeyinde ifade etmeye <;alt~ttgtm konunun somutuna ili~kin de bir ~eyler soylemek gerek. AG ve saghk konusu da dahil olmak iizere, cezaevi-insan haklan-hekimlik ili~kileri ttp ahlak1 dersleri "i<;inde yeterince yer almahd1r. Bu arada, ozellikle Tabip Odalannm iiyelerine konu ile ilgili egitim vermesi, onemli bir <;abadtr. Ancak, AG'deki insanlara miidahale etme ve benzeri konularda, baskt altmda olma ya da pervastzhk gibi gerek<;elerle, insan haklan ihlallerine ortak olan hekimler i<;in de yap1lmas1 gerekenler olmahdtr. Kendini baski alttnda hisseden hekimlere, gerekli giivence ve destek, yerel tabip odalanndan, uluslararas1 desteklere kadar uzanan bir ~ekilde saglanmahdtr. Diger taraftan ise, bu ihlallere kan:;;anlann caydmlmast amact ile te~hir ve hukuksal cezalandtrma yoluna gitmek de bir yoldur. Bunu, Tabip Odalan, diger demokratik kurulu~ ve yaym organlan ile yapmak durumundad1r. Ger<;i, iilkemizde bu durumda olan bazdan idari-hukuki yollarla "s1y1rtsalar" da, vicdanlarda su<;lu ilan edilmeyi hi<;bir yargt orgam bozamaz.

Ac;l1k grevlnln lnsan sagllg1 ve viicudun tonkslyonlar1 iizerlndekl etkllerl

1) Kilo kayb1 : ilk 24 saat ic,inde 800-1500 gram, sonraki 1o gun ic,inde gunde 1 kg., daha sonra giderek 300 grama kadar inen kilo kayb1. Ba$lang1c,ta kilo kayb1 sadece tuz ve su kayb1yla ilgili iken, daha sonra doku kayb1 da sozkonusudur. Vucut ag1rllg1nin yuzde 40'1kaybedildiginde, ya$am tehlikeye girer. 2) Kaslar: Vucudun protein birikimini kulland1g1 donemde, kaslarda erime gorulur. Eger ac,llk uzun surerse, kallc1 doku kay1plan ortaya c,1kar. 3) Beyin ve sinirler: Beyin dokusunda kuc,ulme olur. An路 cak ba$lang1c,ta, beyinde odem -su toplanmas1- oldugundan, bu kuc,ulmenin fark1na vanlmaz. Omurilikte incelme ve doku bozuklugu, sinir uc;:lannda iltihaplanma olabilir. 4) Derive sac;:: Deride incelme, kuruma, pul-pul dokulme, elastikiyet kayb1 olur. S1cak-soguk ve temasa ili$kin duyarllllk azallr. K1llar dokUlur. Sac;:lar kuru , ince, donuk ve c,abuk k1nllr haldedir. Buyumeleri yava$1ar. 5) Gozler: Anlams1z bak1$lar vard1r; canl1hk kaybolur. 6) Kan: Toplam kan miktan azallr, kans1zllk gorulur. 7) Sindirim sistemi: Mide-bag1rsak dokusunda incelme ve bozukluklar o1U$Ur. i$tah azahr. ileri donemlerde ishal gorulur. 8) Kalp-damar sistemi: Kalp dokusunda kuc;:Ulme, nab1zda azalma, tansiyonda dG$me gorulur. Kan dola$1m1 yetersizligi nedeni ile ba$ donmesi olur.

58 Birikim 51EYLOL1989


Tiirkiye'de cezaevi MURAT TA$DEMiR

Bu yaz1da cezaevi iizerine k1sa ve gene! bir giri~ten sonra, bir sure "mecburen" cezaevi hekimligi yapm1~ biri olarak baz1 izlenimlerimi aktaracag1m. Son ve uzun boliimde ise Tiirkiye'deki cezaevlerinin i~leyi~inde nas1l bir zihniyetin egemen oldugunu gosteren bir derleme var. Almnlar cezaevi yoneticilerinin el kitabmdan: Cezaevi idaresi, (Adalet Bakanhg1 Egitim Dairesi Ba~kan­ hg1, 1986), Yazan: Hiiseyin Turgut, Ceza ve Tevkifevleri Gene! Miidiirliigii Tetkik Hakimi. 1. GENEL OLARAK CEZAEvi

insan tiirii 6teden beri toplum olarak ya~amaktadir. Bu toplu hayat, toplumun iiretimi ve yeniden iiretimi siire\'.lerinde belirli kiiltiirel-ahlaki normlar olu~turmayi gerektirmi~tir. Bu normlar da gene! olarak topluma kar~1 bireyi sm1rlandirm1~ ve s1mfland1rm1~t1r. Normlardan sapma (anormallik) toplumlar i\'.in her zaman bir sorun olagelmi~tir. Bu sorunun \'.OZiimii tarih boyunca \'.e~itli farkhhklar gostermi~tir. Ancak ortak payda hep "ceza"du. "Ceza" 6nceleri fiziksel olarak yok etme, zarar verme ya da siirekli toplum d1~1 b1rakma agirhkhyken modem zamanlarda rehabilitasyon (topluma kazand1rma) denen hizaya getirme yontemleri ortaya \'.Ikm1~ur . Zihniyet, "kesip atma"dan "1slah etme''ye dogru evrilmi~­ tir. Eri~ilen toplumsal diizey anormallerini normalle~­ tiremeyecek kadar aciz midir? 1. Isiah, diizenin muhafazas1 i\'.indir. S1mfsal \'.eli$kilerin en keskin ve tum \'.abalann "iiretimkar"a yonelik oldugu burjuva toplumunda anormallerin (bizim konumuzda su\'.lulann) siirekli kapanlarak cezalandmlmas1 yerine normalle$tirilerek iiretime kat1lmas1 daha rasyonel bulunmu$tur: 2. Isiah iiretim i\'.indir. Oysa anormallik, varolan normlann "anormal" olmasmm bir sonucudur. K1s1r dongii ~oyle ozetlenebilir: "Anormal" normlar • normlara aykm davranan

"anormaller" • "1slah"la aym "anormal" normlann siirdiiriilmesi... Bandaki geli~im k1saca boyle ozetlenebilir. Tiirkiye ise farkh tarihsel/toplumsal dokusundan hareketle gene! Banhla$ma siirecini el yordam1yla da olsa cezaevleri (infaz sistemi) alanmda da ger\'.ekle$tirmeye \'.ah$maktadu. Tiirkiye'de cezaevleri gene! siyasal/toplumsal diizeyden \'.Ok da farkh bir diizeyde degildir. Ancak cezaevleri ve uzannlan dogrudan bask1 arac1 olduklan i\'.in bunlann yaratt1g1 sonu\'.lar \'.Ok daha yak1C1 olabilmektedir. Bugiin Tiirkiye Devleti'nin bizzat kendisi "zindanc1 zihniyet"ten modem infaz sistemine ge\'.meye \'.ah$t1gm1 soylemektedir. Niyet, insanlan "gozden \'.Ikarma" yerine "kazanmaya \'.ah~ma" olacaknr. Bu ge\'.i$ siirecinden soz ederken tutarh bir diiz \'.izgi evrimi anla$1lmamahd1r. Belirli donemlerde ve gerektiginde infaz sorumlulan premodem tarzda davranmakta hi\'.bir sakmca gormemekte, hatta iistlerinden bu yonde 6zendirilmektedir. Vanlan noktada, cezaevleri gene! olarak ge\'.ilmesi dii$iiniilen modem tarzdan \'.Ok pre-modem tarzda i$lemektedir. 2. TURKiYE'DE CEZAEVLERi

Cezaevi konusu 6zellikle son on yilda Tiirkiye'de olduk\'.a 6nem kazand1. Bu 6nem, ku$kusuz dogrudan dogruya ya$ad1g1m1z agir askeri diktatorliik ko$ullanyla baglant1hyd1. Binlerce insan bu donemde siyasi dii$iincelerinden ve/veya eylemlerinden otiirii cezaevlerine t1k1ld1 ve akla hayale s1gan s1gmayan uygulamalarla kar$Ila!?tl ve kar!?Ila$1yor. Siyasi mahkumlara yonelik uygulamalar digerlerine gore nitel/nicel farkhhklar gost'erse de gene! olarak varolan cezaevi pratiginin bir par\'.as1d1r. Tiirkiye'deki cezaevlerinin i$leyi$ini kavrayabilmek i\'.in olaym biitiiniine bakmak gerekir. Varolan diizene devrimci a\'.1dan muhalif olanlann siyasi mahkumlann ve cezaevlerinin durumlanm ele$tirmekle ve yalmzca

. 59


60

bunlan diizeltmeye \:ah~makla yetinmeleri miimkiin degildir. Sistem bir biitiin olarak kar~1m1zdadir. Bilindigi gibi cezaevleri TC Adalet Bakanhg1, Ceza ve Tevkifevleri Genel Miidiirliigii'ne baghd1r. Birinci kurum amiri sorumlu savcilard1r. ikinci amir ise cezaevi miidiirleridir. Bakanhk cezaevleri i~leyi~i i\:in aynnnh bir \:er\:eve \:izmi~tir. Zaman zaman c;e~itli talimatlarla bu c;er\:eveyi k1smen degi~tirir ya da yeniden diizenler. Periferide ise yonetim savc1 ve mudiirdedir. Pratikte kimi savc1lar yuriitmeyi biiyuk olc;iide mudurlere b1rakabilmektedir. Bir k1sm1 ise i~leyi~e dogrudan mudahale etmektedir. Ancak ~u soylenebilir ki c;ogu yerde savcmm bilgisi ve izni olmadan cezaevlerinde bir i~ yap1lmaz, yap1hyorsa da savcmm ilgisizligi veya ortuk izni sozkonusudur. Bu durum ozellikle i~kence vb. konularda buyuk onem arzetmektedir. Cezaevlerinde olan bitenden birinci derecede cezaevi savc1lan sorumludur. Cezaevi miidiirlerinin ogretim diizeyi profilleri son yillarda giderek degi~mektedir. Oniversite mezunu miidD.r oram giderek artmaktad1r. Ancak bu, c;ok sm1rh k1smi diizelmeler d1~mda bir anlam ta~1mamaktad1r, c;unkii hem mevcut ortalama iiniversite mezunu niteligi bellidir, hem de genel olarak infaz sistemi kendisine uygun insanlar D.retmektedir. Cezaevi ic;inde miidiirlerin etkinligi c;ok fazlad1r. Gundelik uygulamada tek otorite onlard1r. Sert ya da yumu~ak bir tav1r tutturmak ellerindedir. Arna yetersiz maa~la cezaevinin ahm-sanm i~le­ riyle ugra~irken diiriist kalmalan pek ellerinde degildir. Cezaevleri bir c;1kar yumag1 olarak c;ah~maktadir. MD.duriinden gardiyanma -herkes denemez ama- biiyiik c;ogunluk bu yumagm hirer parc;as1d1r. konuma gore miktar degi~ir. Denetimden gec;irmeden d1~anya mektup gondermek istiyorsamz herhangi bir gardiyanla; daha zenginseniz ve ac;1k cezaevine c;1kmak, ba~ka bir cezaevine sevk olmak, cezaevi d1~mda bir i~te c;ah~mak istiyorsamz savc1 ya da mudiirle; onemli bir yaz1~ma ic;in evraklanmzm bir an once halledilmesi gerekiyorsa idare memurlanyla gorii~meniz gerekir. Bir de ic;eriye alkol, uyu~turucu, silah vb. sokma yollan var. Bu gibi durumlarda risk geregi dogal olarak rayic; daha da yiikselir. Cezaevlerinin bu bi\:imde bir c;1kar yumag1 olarak i~lemesinin gosterdigi ba~ka bir ~ey daha vardir: Cezaevi gorevlilerinin hepsi konumlanna gore az ya da c;ok belli bir yetki sahibidir ve keyfiyet marj1 c;ok kuc;iik olmad1gmdan en yetkisiz bir gardiyan bile bir mahkuma hayan daha da zindan edebilir (ya da tersi). Bu c;1kar ve otorite ili~kileri mahkumlar arasmda da gec;erlidir. Kogu~larda paramzla ya da kaba giiciim1zle belli bir konum edinip "garibanlar"1 somiirebilirsiniz. Cezaevlerinde genel olarak yan-resml bir orman yasas1 hakimdir. Ku~­ kusuz her zaman her yerde bunun istisnalan yok degildir. Nadiren de olsa diiriist kalmaya c;ah~an mudurler, gardiyanlar vard1r. (:ok az bile olsa bu tip memurlann

varhg1 cezaevindeki gundelik hayat ac;1smdan buyiik onem ta~1maktad1r. OZEL TiP CEZAEVLERi

Tiirkiye'deki cezaevleri once kabaca uc;e aynlabilir: 1. "Adi", 2. Ozel Tip, 3. Miinferit Tip. Ozel Tipler, siyasilere yani "anar~ist" ve "terorist"lere aynlm1~nr. Munferit tip cezaevlerinde ise 1slah olmaz, sorunlu mahkumlar banndmhr. Bunlann da c;ogu siyasidir. Ozel ve miinferit tip cezaevlerindeki uygulamalar ozel ve miinferittir. Omegin: "1-3 ki~ilik oda esasma dayanan miinferit tip cezaevlerinde, islah olmayacaklan anla~1lan kemikle~mi~ tehlikeli hiikiimliiler banndmhr. Bunlar, terorist veya adi hukumlii olabilirler. Ancak birlikte hareket etmelerini, dayam~ma kurmalanm ve haberle~melerini onlemek ic;in bu tiir cezaevlerine konulmu~lar ve zarars1z hale getirilmi~lerdir." {Cezaevi idaresi, s. 3 77) "1-3 ki~ilik odalardan olu~an 'Miinferit tip cezaevlerine' posta, ziyaretc;i, arkada~ veya idare kanahyla veya ba~­ ka yollardan gelen kitaplar, kurumun sm1rlan ic;ine sokulmaz ve ic;erdekilere verilmez ... D1~andaki yanda~la­ n ile haberle~mek ic;in, bak1lmca goziikmeyecek ~ekil­ de kitap saurian arasma, limon, ni~adir, siit gibi bazi kimyasal maddelerle yaz1 yazmakta ve ~ifre niteliginde i~aretler koymaktad1rlar. Kitap ic;eride ellerine gec;ince, 1s1tma veya buna benzer metodlarla o yaz1 ve ~ifreleri okuyarak d1~an ile ve birbirleriyle dayam~mayi saglamaktad1rlar. En onemlisi bu yolla, zararh ve y1k10 ideolojilerini, boliicii fikirlerini, devlet du~mam yap1lanm, devrimci ve devirici karakterlerini fikren beslemek, canh tutmak ve ya~atmak istemektedirler. Onlann istedigi gibi yap1hrsa veya istedikleri kendilerine yerilirse 1slah edilmeleri mumkiin degildir." (s.401) "ADi" CEZAEVLERi

"Adi" cezaevleri ise iic; tiptir: 1. Kapah, 2. Yan-ac;1k, 3. Ac;1k. Kapah cezaevi kamuoyunda bilinen cezaevi tipidir. Mahkumlar bir binaya ve bir bahc;eye kapahd1rlar. Kurallar daha kandir. Sevklerden jandarma sorumludur. Genellikle i~ atolyeleri yoktur, c;ah~amazlar. Yan-ac;1k ve ac;1k cezaevleri gorece rahatnr. Mahkumlar cezaevi s1mrlan ic;inde serbestc;e dola~abilirler. Y1lda iki kez hirer haftahk izin haklan vardir, ac;ik gorii~ yaparlar, i~ atolyelerinde c;ah~mak zorundad1rlar, sevklere gardiyan gozetiminde giderler ve genellikle gardiyam ayarlad1klanndan ornegin hastaneye sevkolmu~larsa a~ama dek rahat\:a gezip tozabilirler. Mahkumlar bo~ oturmaktansa c;ah~mak istemektedir. * Bakanhk da bu istegi somiir* Burada '\ah~mak"tan kasn, bugiin cezaevlerinde gec;erli oldugu bic;imiyle zorunlu c;ah~ma dejtil. Bugiin cezaevi atolyeleri kolelerin c;ah~t1g1 plantasyonlan andmnaktadir. Mahkumlar, kendi d1~lannda belirlenmi~, kol gii<;leri d1~mda hic;:bir bic;:imde miidahale edemedikleri, hie;: zevk almad1klan ve neredeyse iicretBirikim 51EYLOL1989


rnektedir. <;:ah?an rnahkurna gtinluk birkac; bin lira yevrniye yaz1hr ve bu paril da tahliye olurken yernek paras1 kesilerek verilir. Bugun cezaevlerinde bir rnahkurna gtinde uc; 6gun yernek ic;in 700 TL aynlm1~ur. Bu parayla tabii ki az miktarda ve belli c;e?itte yernek c;1kabilmekte ve turlu hastahklann tohumlan bu yolla aulabilmektedir. Bunlann belli ba?h iki tanesi\ tnfeksiyon hastahklanna kar~1 direnc;sizlik ve mide hastahkland1r. "ADi" MAHKUMLAR

"Adi" cezaevlerindeki mahk1J.m profili oldukc;a degi?iktir. Buralarda devletin fazladan tavu almaya ihtiyac1 yoktur. Arna s1radan tavu bile mahkumlan fiziksel ve ruhsal ac;1dan oldukc;a 6rselemeye yetmektedir. Kagit iistiinde infazm amac1 "suc;lulan sosyalle?tirmek" olarak formule edilmektedir. Sosyal ya?.amvi d1?mda sosyalizasyon zaten kendi ic;inde tutars1z bir g6rii?tiir. Bir de bunun iistiine cezaevinde tiirlii haks1z uygularnalar, rii!?vet, ezinti, i!?kence, hiicre, yogun tehdit, a~ag1lanrna ve guvensizlikle ya!?ayan rnahkurn, d1~an c;1kugmda girmeden once kendisinde varol;m1 da k1srnen ya da butunuyle kaybetrni~ olrnaktadu. Bugun cezaevlerinde c;e~itli "egitim" ve "rehabilitasyon" prograrnlan uygulanrnaktad1r. Bunlar ya tarnarn1yla g6stermeliktir ya da otoriteye rnutlak itaat talep etrnektedir. ikilern rnutlak itaatle siiriinrne arasmdad1r. "Adi" rnahkumlar arasmda d1~an c;1kugmda g6rece kendini korumu~ ki?iler, itaatkar goriiniip siiriinrnekten kurtulrnu~ olanlard1r. Bu yo! da cezaevinde ~izofrenik bir varolu?u gerektirir. "Resrnl diizeyde boyun egeceksin, onun d1~ma c;1kugmda (c;1kabilirsen) bildigini okuyacaksm." Cezaevi-d1~1 Turkiye'de yeti~tirilmeye c;ah?1lan , sorrnayan , ara?llrmayan, kar~1 c;1krnayan, teslimiyetc;i ve tevekkiilcii insan tipi, cezaevlerinde c;ok daha kau ve kaba bir bic;imde tomalanrnak istenrnektedir. "Adi" mahkOrnlar arasmda ekonornik guc; kadar suc;un tipi de itibar kazanma/kaybetme de 6nemlidir. En itibarh sue; cinayettir. Soma yaralama gelir. Bu suc;lar bir de namus ugruna i~lenmi~lerse iyice itibar kazandmr. Burada korku/ c;ekinme ile birlikte, kendisinin yapmak isteyip de yaparnad1g1 bir i~i yaprn1~ olanla 6zde~le~ip saygi duyma dururnundan da sozedilebilir. Gaspc;ilar orta halli itibarh mahkumlard1r, ama esash bir soygun yap1p man~etlere c;1km1? birinin saygmhg1 daha iisttedir. Kac;akc;1hk gene! blarak pek itibar g6rmese de bu gibi k i~iler c;ogunlukla varhkh (hatta "baba") olduklanndan ba~ka kanallarla bu dezavantajlanm kapaurlar. Uyu~tu­ rucu suc;lulanna pek itibar edilmez, ancak cezaevlerinde de bu i?lerine devarn ediyorlarsa "mecburen" bir saygi g6riirler. H1rs1zhk da itibars1z suc;lardan biridir. Genellikle onlara guvenilrnez. Tecavuz vb. cinsel suc;lardan yatanlar ise en itibars1z, en horlanan kesirndir. Cezaevine boyle biri geldiginde genel narnus adma oldiiriilmeyle, toplum-d1?1 b1rak1lma arasmda ek bir ceza alir.

Mahkumlann 6nernli bir kesimi onlara i~kence yap1lmasm1 bile onaylayabilirler. Tek tek soruldugunda, konu~uldugunda boyle bir tavir g6stermeyebilirler, ama kitlesel nab1z o yonde atar. Bu durumdan ve ba?ka birc;ok durumdan anla!?1labiiecegi gibi cezaevlerinde "kitle ruhu" c;ok giic;liidiir. Cezaevlerinde kendilerini bireysel olarak bir "hie;" sayan mahkurnlar, toplulugun d1~mda kalrnak istemezler ve gerc;ekten benimsemeseler bile gene! tutumlann d1~ma c;1kamazlar. Omegin bir mahkuma top-, luluk ic;inde hakaret etl1).ekle yalmzken hakaret etmek, c;ok farkh ~eylerdir. Yalmzken de bu durumu ho~ kar~1-' lamaz tabii, ama topluluk ic;indeyse ait oldugu grubun · beklentilerini kai;;1lamak zorundad1r ve o yonde oldukc;a saldirgan davramr. Siyasi mahkumlann "adi" mahkumlar iizerinde oldukc;a olurnlu bir izlenim b1rakuklanm belirtmek gerekir. Siyasiler, cezaevi gelenegine katuklan komunal ya!?am tarzlanyla, duriistlukleriyle ve idareye kar~1 verdikleri mucadelelerle hakh bir sayg1 kazanm1~lard1r. Bu noktada, "adi" mahkumlann el yordam1yla da olsa buyiik c;ogunlukla siyasi yelpazenin solunda yer ald1klan soylenmeli. Siyasi rnahkumlann k1smi etkileriyle birlikte, devlete duyulan kin ve "af' umudunun solda olmas1 da ne- · denier arasmda olmah. Bu solculuk, kin temelli oldugundan ve devletle sistematik/ bilinc;li bir hesapla~ma­ y1 ic;ermediginden c;ok giivenilir degildir, ancak 6nemli bir potansiyeldir, dikkate almmas1 gerekir. Ozellikle insan haklan mucadelesinde "adi" mahkumlara da yonelmek, hem bu alandaki miicadelenin geregidir, hem de bu biiyiik potansiyel, mucadelenin verimini arttmr. Cezaevlerinde ayncahkh konurnda olan bir gorevli de cezaevi hekimidir. Hekim mahkumlann fiziksel, ruhsal, toplumsal ac;1dan saghkh olrnalanm saglarnakla yiikiimliidiir. Bu tiirde bir saghkl1hk cezaevi gibi bir yerde miimkiin olmarnakla birlikte, verili c;en;:eve ic;erisinde yap1labilecekler bile mahkumlar ic;in biraz daha rahat nefes alma olanag1 saglar. Omegin cezaevi hekimi isterse ve giicii varsa cezaevinde i~kenceyi , dayag1 6nleyebilir, yemek kalitesini yukseltebilir, diger gorevlilerin mahkurnlara yonelik tutum ve dii~iincelerinin olumlu ve yap1c1 tarzda geli~rnesini saglayabilir, disiplin kurulu iiyesi olarak disiplin kararlanm etkileyebilir, kauks1z hapis, hiicre hapsi gibi cezalann uygulanmas1m engelleyebilir, ubbi olarak gerek gordiiklerini hastanelere sevk edebilir, cezaevinin olabildigince temiz olmasm1 saglayabilir. Bunlann en 6nernli sonucu rnahkumlann ezintiye, bask1ya siz bir i~ siireci ya~amaktad1r. Onlann s1rtmdan Adalet Bakanhg1 resmen ve cezaevi y6neticileri de gayriresmi "kar" etmektedir. " C:ah~ma" derken g6niillii, zihinsel siirecine de kauhnabilen , dolay1s1yla zevkli ve geli~tirici bir tarz1 anhyorum . Ancak bu tarz, mevcut ceza-infaz sisteminin mahkOmu toplumsal hiyerar~i i<;e risinde zapt-u rapt altmda tutma, ·ona yoneltme hedefi yle caban tabana zn. Bu yOzden bu sistem i<;erisinde cezaevinde <;ah ~ m a mn zorunlu olmas1 zorunlu.

61


yazg1h olmad1klanm kavramaland1r. Bu kavray1~ uygun destekler gordugunde kar~1 c;:1k1~ bilincini dogurabilir. 3 . CEZAEvi YONETiMiNDEKi EGEMEN ZiHNiYET Giri~te de belirtildigi gibi bu b6lum Bakanhk yay1m olan bir kitaptan derleme.

Tecrit=

62

Bireyselle~tirme (Tekba~mala~urma) :

• "Cezaevi ac;:mak ashnda iyi bir ?ey degildir, ama devlet hayaunda adaletin saglanmas1 ic;:in buna da ihtiyac;: vard1r." (s.77) • "C::e~itli sebeplerle sue;: i~leyen ki~ilerin bu fiilin tekrarlanm onleme ve diger ki~ilere ibret verme bak1mmdan, onu toplumdan ay1rma ve belli sure ve ko?ullar alunda ya~amaya zorlama, cezamn infazm1 olu?turmu~­ tur." (s.39) • "Turkiye'mizde her bir suc;:luyu ayn ayn hucrelerde bannd1racak ne bir sistem ve ne de tesis bulunmamaktad1r. Ba~ka bir ifade ile ulkemizde kogu~ sistemi hakimdir." (s.3) • "Miidiir, kadmlan, erkekleri, c;:ocuklan, tutuklulan, ideolojik suc;:lulan, jandarma, polis gibi hiikiimlu ve tutuklulan ayn kogu~lara yerle~tirir, biraraya gelmelerini onler." (s.66) • 'Terorist ve anar~istler, yani devletin ulkesi ve milletiyle butunlugunii bozmak ve hi.ir demokratik rejimi ve devleti yikmak amaoyla sue;: i~leyenler, diger hiikumlu ve tutuklulan zehirleyebilirler veya rahats1z edebilirler. Bu yiizden ayn tutulmalan gerekir. Teriiristlerin .sag ve sol gorii~lu olanlan bir arada tutulabilir. Ancak kemikle~mi~ lider durumundaki teroristler, diger sempatizanlardan aynhrlar." (s.97) • Teroristler birbirleriyle haberle~memelidirler. "C::unkii terorist, haberle~emedigi zaman sudan c;:1km1~ •bahk gibi oliir. Ba~ka bir ifade ile teroristi ruhen ve fikir bak1mmdan besleyen kaynaklar veya kanallar kesilip kurutulunca, onun devrimci yani y1k1c1 yonu olur. i~te bu ihtiyac;:tandu ki, teroristler c;:evreleri ile, dunya ile, yanda~1 orgiitlerle haberle~ebilmek ic;:in biitun dunyada c;:upmir dururlar." (s.110) • "Hukumlu ve tutuklularla, ilgili cezaevi gorevlilerinin teke tek gorii~tiiriilmesi usiil haline getirilmeli ve bu durumda kitle psikolojisinin d1~ma c;:1kart1lan suc;:lunun korkak, iirkek, aciz ve zayif halinden istifade edilerek, onu tammaya c;:ah~mah , problemleri ogrenilmeli ve daha soma ikna ve telkin metodlanyla sue;: ve sw;:luluktan kendisini annd1rmaya gayret edilmelidir." (s.269) (abc;:) Cezaevinin ana ilkesi, yasamn d1?ma c;:1kam toplumdan ay1rmak, tecrit etmektir (birincil tecrit). Bu ilke suc;:u i~leyen bireyin bireyselligini vurgular. Sue;: ve suc;:u i~leyen toplumsal degil bireyseldir. Dolay1s1yla cezanm da bireysel olmas1 gerekmektedir. Boylesi bir yamlsamanm dayat1lmas1, mevcut toplumsal duzenin kendini

me~rula~t1rmas1 c;:abasmm bir urunudiir. Bu mannkla "suc;:lu birey" cezaevine konulduktan soma devletin onu orada nasil bir mekan ic;:inde tutacag1 sorusu 6nem kazamr. Tiirkiye'de geleneksel olarak ve ko~ullar geregi kogu? sistemi hakimdir. Kogu?larda ya~ayan mahkumlar cezaevi ic;:-yasasmm d1~ma c;:1kt1klannda ikincil tecrite (hucre cezas1) ugrayabilirler. 12 Eylul'den soma tum ag1rhg1yla gundeme gelen Ozel Tip Cezaevleri'nde ise ya~am mekanlan ozeldir. Kogu? sisteminin yerini 1-3 ki?ilik "odalar" almI?tlr. Bunun nedeni siyasi mahkumlann surekli ve iyice tecrit edilmesi gerektigi yolundaki du~iincedir . Suc;:lu bireyler ("teroristler") olabildigince atomize edilecek, toplumsalhklan, etkile~im saglayabilme kanallan yok edilecektir. Bu, bir tur du~mandan oc;: almad1r. 12 Eylul zihniyeti, "teroristleri" cezaevi laboratuvanna anp kolayca manipule edip bic;:imlendirebilecegi ya da bic;:imsizle?tirebilecegi kobaylar olarak gormii?; bu insanlann zihinsel/manevi donammlanm, tepkiselliklerini iyi hesap edememi?tir. Aruk, o kadar c;:ab~ya ragmen bu terorist bahklann hala neden olmediklerini ciddi bic;:imde du~unmeleri gerekir. Bu bolumun son almus1 oldukc;:a ilginc;:tir. Bireyselligin (daha dogrusu tekba?mahgm) farkh bir boyutunu vurgulamaktad1r. "Sue;: ve suc;:lu bireyseldir" dii~uncesin­ den hareketle suc;:lunun rehabilitasyonunda teke tek yonetici-mahkum ili~kisi onerilmektedir. Amac;: guya suc;:lunun toplumsalla?tmlmas1du; ancak yap1lan, otoritenin, tekba~mala~tmlan bireyin uzerine -"korkak, urkek, aciz ve zay1f' halinden yararlamp- abanmas1d1r. Bu yomemle hic;:bir insani ileti~im kurulamaz. Zaten dert de bu degildir.

Miidiiriin ve mahkiimlann gorevleri arasmda: • Miiduriin gorevleri arasmda, "hukumlu ve tutuklulara gelen-giden mektuplan kontrol ettirir, tehlikeli olanlann imhasm1 saglar". Denetim ic;:in "Mektup Okuma Komisyonu" kurar. (s.58) • "Giivenilir mahkum ve personel arasmdan c;:ok gizli olmak kayd1yla mudur, sec;:ecegi elemanlardan bir istihbarat ag1 ve orgiitii olu~turur ... Sue;: faillerini suc;:ustu yapnrarak yakalattmr. Boylece sevgi, sayg1 ve iyi muameleye dayanan kahc1 ve siirekli bir disiplin kurar." (s.60) • "Hiikiimlu ve tutuklular, amirlerin emirlerine mutlak surette itaat etmek, sayg1h, duriist, medeni, faydah, uretken olmak, Turkiye'de cezaevlerinde cumhurba~kan­ lan, ba?bakanlar ve bakanlann da yatt1gm1 unutmamak ve adalete giivenmek, politik ve ideolojik c;:ah?ma ve propaganda yapmamak, temiz, ciddi, terbiyeli, .uyumlu ve giivenilir ohriak zorundadular" (abc;:) (s.106) TC Devleti, cezaevi muduriine mektup vb. denetim/imha hakk1 vererek ozel hayan imkans1z hale getiriyor, ispiyon-sevgi ili~kileri uzerine veciz fopnulasyonlar yaparak cezaevindeki guvensizlik ortammm ba?roBirikim 51EYLUL1 989 /


lunu ustleniyor, sonra da mahkumlann olmak ya da yap- . mak zonmda olduklanm suahyor. Bunlar arasmda ilk s1rada dogal olarak $a$maz bir bic;:imde "itaat" var. Mahkum "tebaa"s1, sahiplerine itaat etmek zorundadu. Mahkumlar, bu ispiyon, r0$vet, bask!, i$kence ortam1 ic;:inde sayg1h, durust, medeni, faydah, iiretken olmak zorundad1r. Cezaevinde yatmaktan gocunrnamahd1rlar, c;:unkii bu damlarda Bayar'lar, Menderes'ler gibi biiyuk buyuk adarnlar bile yatmt$tlr. TC Devleti, Cumhurba$kam'm hapse atacak, Ba$bakam'm asacak kadar guc;:ludur, onlan bile gozden kac;:1rmaz. S1radan mahkumlan hie; kac;:1rmaz. O.yiizden gelin apolitik, terniz, ciddi, terbiyeli, uyumlu ve guvenilir olma mecburiyetinizi kabul edin sevgili mahkumlar. Cezaevi personeli: • "Suc;:lular infaz ve koruma rnemurlannm elinde bir emanettir. Onlar da bir insand1r. Emanete h1yanetlik edilemez. Disiplini bozanlara taviz vermeden mevzuann emrettigini yapmak ve ma~a varken elini ate~e sokmamak laz1mdu." (s.75) • "Gardiyanlar hic;:bir aynrn yapmadan butun rnahkumlara e~it ve adil davranmak zorundad1r." (s. 76) • "Nobeti ~yik1yla tutmak bir vicdan i~idir. (ehov diyor ki 'insan kendi vicdanmdan bir $ey gizleyemez'." (s.78) • "Yargitay 4. Ceza Dairesi 6.3.1969 gun ve 969/8402, 969/ 1425 sayih kararlannda; 'gardiyanlar kuvve-i cebriye imaline yetkilidirler' goru~u ile gerektiginde yasal hudutlar a~ilrnamak kayd1yla zor kullanabileceklerini k.abul·etmi~ bulunrnaktad1r." (s. 79) • "Psikolog, sosyal hizrnet uzmam gibi gorevlilere g6rev ve programlanyla bagda~mayan mektup okuma, kayit memurlugu gibi i~lerin verilmemesi gerekmektedir." • "Aynca bu kutOphanelerden cezaevi personeli de yararlanabilir. Amac;:, Turk Devleti'nin ve Anayasas1'nm istedigi memur tipini yaratmakttr." (s.398) (abc;:) • Omek bir devlet mernuru rO~veti neden ve nas1l reddeder? "insanlar rnemurlara c;:ok c;:irkin ve yak1~1ks1z isteklerde bulunabilir. Hatta c;:ok cazip ·ve parlak teklifler sunabilir. Devletin devarn etrnesi gerektigini kabul eden memur, bunlan elinin tersi ile itmelidir. Arna bunu yaparken efendi, nazik ve kibar olrnahdtr. Sinirlenrnerneli, hakaret etrnernelidir. Devletin ternsilcisi rnernura yak1~an da budur, devletin istedigi de odur." (s. 74) TC Devleti'nin tebaasm1 yalmzca rnahkurnlar olu~tur­ rnarnaktad1r. Devlet rnemurlan da birkac;: basamak yukandan da olsa bu grubun ic;:indedir. Bu bolumiin son iki almnsmdaki soylem, sozkonusu devletin genel soyleminin hirer prototipidir. * Mahkumlar, gardiyanlann elinde hirer emanettir, ama mutlak sahip her zaman devlettir. Gardiyanlar devletin mevzuat ma~as1m kullanmahd1rlar. Arna gerekirse "yasal hudutlar a~1lmamak" kayd1yla zor kullanabilirler. Ce-

zaevlerinde yasal hudutlan gorebilmek/ sec;:ebilmek ise neredeyse $ansa baghd1r. Devlet, yargi a~arnasmda da, infaz a~amasmda da mahkumlanna e~it davranmaz, davranamaz - dogas1 geregi. Arna bunu gardiyanlardan isteyebilir. Cezaevlerinde psikologlara, sosyal hizmet uzmanlanna mektup okuma, kayn memurlugu gibi gorevlerin verilmesi yoneticiler ac;:1smdan aslmda verimliligi armnc1 bir uygulamad1r. (unku bu insanlar mevcut cezaevi sistemi ic;:inde pek bir ~ey yapamamaktadu. Yemek

i~leri:

• "Devletin mutfag1 kaynayan kurumlanna d1~andan yenilecek ve ic;:ilec;:ek hic;:bir madde sokulamaz. Boylece kurumun ve ic;:erdekilerin gOvenligi biiyuk olc;:ude garanti altma almm1~nr." (s.59, 107) ic;:eriye yemek almamamn anla~1labilir nedenleri olabilir. Ancak bunun anla~1labilmesi ic;:in once yoneticilerin neden mahkumlan uc;: 6giin ic;:in 700-800 TL ile doyurmaya (dogrusu doyurmamaya) c;:ah~uklan ac;:1klanmahd1r. Sakal: • "Toplum ic;:inde sakal b1rakanlann cezaevinde de temiz ve bak1mh tutmalan halinde sakallan kesilmeyebilir." (s.104) Bu, hac1-hocalan rencide etmemek ic;:in konulmu~ ve ba~kalanna kesinlikle uygulanmayan bir madde. Tabip: • "Cezaevi tabibi gorevlerini yaparken idare ile ahenk ve i~birligi ic;:inde c;:ah~mah, zorluk c;:1karma yolunu sec;:memelidir." (sl62) "Aksi halde, verdikleri raporun, yapnklan her i~lemin dogru olup olrnad1g1m , hastanelerden g6revlendirilecek, bir veya birkac;: doktora, Curnhuriyet Savc1s1 kanahyla kontrol ettirmek ve cezaevi tabiplerini zor durumlara di.i~i.irmek mi.imki.in bulunmaktad1r. Aynca haklarmda kamu davas1 ac;:1labilir." (s.194) Tehdidin kime yap1lacag1 iyi biliniyor. Gerc;:ekten de cezaevlerinde bir tek hekirnler yonetirnin ba~ma bela olabilirler.. Bu noktada hekimlik ve bu zihniyet uzla~­ mamas1 gereken bir c;:cli~ki ic;:indedir. "Teroristler ve

anar~istler":

• "Ter6ristlerin ~ifre li, kodlu, imah , rakamh veya ancumlelerle dolu, ideolojik mesajh mektuplan mutlaka aynlmah ve sahiplerine verilm emeli veya gonderilmemelidir." (s.114) • 'Ter6rist vas1f11 6zel tip cezaevlerinde suc;:lulann i.icretlerini verip idarenin kitapc;:ilardan getirecegi ve yonetmelige aykm olmayan kitaplar ancak ic;:eriye sokula~1lmaz

• Ornegin , sozkonusu paryalann Evren'in ko nusma tarzmdan bir fark1 var ni1d1r?

63


labilir. Posta, ziyareti;:i ve dlger kanallardan gelen hii;:bir kitap, koli, e$ya ii;:eriye sdkulmaz. Yine terorist vas1£h olan munferit tip cezaevlerinde ise hangi kanalla gelirse gelsin ii;:eriye kitap, dergi, gazete ve bas1h eserler ve diger tum e$y7lar sokulamaz. Kontrol edilmeden geri gonderilir. Bakanhki;:a g6nderilenler incelenmeden ii;:eriye ahmr ve kutuphaneye konulur." (s.115) • "Kemikle$mi$ anar$ist ve terorist vas1fh hukiimlii ve tutuklular, tepki gosterip psikolojik savunmaya gei;:eceklerinden, bunlara dogrudan rehabilitasyon metodlan uygulanmayacak ve ter6ristlerin ideolojilerini ai;:1ki;:a itham etmeyen , a$ag1lay1p k6tiilemeyen, fakat dolayh yollardan i;:iiriitiip gei;:ersiz sayan ikna edici bilimsel konferanslar verilecektir. Boylece kademe kademe sonuca ula$Ilmaya i;:ah$1lacaknr. lslaha y6nelmi$ ter6rist vas1fh hiikumlu ve tutuklulara ise, bunun tam tersine dogrudan rehabilitasyon metodlan uygulanabileceginden, onlann ideolojik sistemleri ai;:1ki;:a itham edilebilecek, yerilip boy hedefi olarak sei;:ilebilecektir." (s.264) Ai;:1ki;:a goriildugii gibi devlet, dii$mam sayd1klanndan en basit deyimiyle 6i;: almaktadu. Yasal yaymlar, cezaevi 6zel hukukunda yasadI$1 olabilmektedir. Son ahnuda yazar tum ii;:tenligini sergiliyor. Yalmzca tek bir $ifre kullanm1$: Rehabilitasyon=beyin y1kama. Egitim-kiiltiirel faaliyet :

64

• "Cezaevlerindeki egitim-6gretim i;:ah$malanyla sosyal-kultiirel faaliyetlerden beklenen sonui;:lar: a. Ataturk ilke ve ink1laplanmn benimsenmesi, b. Yurt, millet, bayrak sevgisinin giii;:lenmesi, c. Milli, ahlaki, insani, manevi ve kultiirel degerlerle beslenme, d. insan sevgisi ve fazi!et kazanma, e. TC'nin ulkesi ve milletiyle boliinmezligini inani;: haline getirme, f. Topluma faydah olmalanm saglama, g. Oretken k1lma, g. Saglam iradeli, dayamkh, sab1rh, ho$g6riilii, sogukkanh, hiir fikirli, her tiirlu bask1 ve tahrikler kar$1smda dengeli insan haline getirme, h. Zararh fikirlerden, tehlikeli yabanc1 ideolojilerden kendilerini kurtarma, i. Medenile$mek, 1slah olmak." (s.199) Digerleri bir yana 6zellikle 'g' maddesine dikkat etmeli. Bugiinkii cezaevi sistemi insanlardan bunun tam kar$Ium talep etmektedir. • "Bizim g6revimiz, elimize emanet olarak verilen bu insanlan ruhen ve bedenen daha saghkh bir hale getirip yeniden toplumun hizmetine sunmakur." (s.203) Burada da saghkhhktan anla$ilan k6r-sag1r-dilsiz oyunu oynamak herhalde. • "Bo$ oturan insanlar isyankar bir yap1ya sahiptirler. Bu, insanda biriken enerjiden kaynaklamr. Ak1lh idareler, insanlarda biriken bu enerjiyi kanalize etme ve bo$altma yollanm aramak zorundad1rlar. Asker ocagmda bu noktaya i;:ok 6nem verilir. Hakh olarak orada askerin bo$ b1rak1lmamasma dikkat edilir. Egitim, manevra gibi faaliyetlere ragmen bo~ zaman kalabiliyorsa, subay-

lann emri ile 6megin ta$lar bir yerden ba$ka bir yere ta$Ittmhr, daha soma bu ta$lar ard1 ardma devamh yer degi$tirirler. Boylece bo$ zamanlan doldurularak s1kmulan, kavga ve surtu$meleri, k6tii davram:?lan, bunahmlan 6nlenmi$ olur." (abi;:) (s.208) Amai;:, bo$ zaman doldurmanm i;:ok 6tesinde. Erlerden (veya mahkiimlardan) beklenen otoriteye mutlak itaattir. Bo$ zaman bahane ... • "insanlann kafalanmn ii;:ini fikirle , vucutlanm da i$ ve hareketle me$gul edip yormak, belli kurallara bagh olarak i;:ah$malanm saglamak gerekir." (s.210) • "Ozellikle Devletin varhgma ve Milletin biitunli.igune kar$I ciddi bir tehdit ve tehlike niteligini ta$1yan anar$ik ve ter6rist eylemlerin temelinde, milli egitim ve kiiltiirden yeterince nasibini alamam1$, Atatiirk'ii, onun kurdugu huniyet ve fazilet y6netimi olan Cumhuriyet'i anlayamam1$ ve bu nedenle, yabanc1 ve zararh fikir ve dii$iincelere saplanm1$ ki$ilerin yanh$ egitiminin yatmakta oldugunu goriiyoruz." (s.227) • "Yanh:? egitim te$hisinden hareketle Ozel Tip Cezaevleri'ne haftada hirer saat daha fazla 'Yurtla$hk ve Medeni Bilgiler' ve 'Din ve Ahlak' dersleri konmu$tur." (s.229) Boylece 'teroristler', medeni, dindar, ahlakh birer yunta$ olmaya ba~lamam1~lard1r . • "Sinema makinesi bulunan kurumlarda egitici y6nu olan, gene! ahlaka aykm dii$meyen, yabanc1 ideolojilerle ilgisi bulunmayan filmier saglanarak, tiim hiikiimlii ve tutuklulara belli bir disiplin ii;:inde g6sterilecektir." (s.256) • Bu kitabm 266-268. sayfalan kutlanacak gun ve haftalara aynlm1$. Bunlar arasmda 54. sirada "insan Haklan Haftas1" da var. Bir de olmasayd1. .. • "Bayrak merasimine i$tirak etmeyen veya kar$I koyanlara disiplin cezasmm her tiirliisii verilmelidir. infazm ruhu olan bu nokta iizerinde cezaevi idaresi 6nemle durmasm1 bilmelidir." (s.271) • ''Ozelligi itibanyla Mi.inferit Tip Cezaevleri'nde bayrak merasimleri farkh yap1hr. Yalmz personelin kat1hm1 ile bayrak direginin bulundugu yerde 'istiklal Mar~t merasimi' yap1hr." (s.307) isabetli bir uygulama. • "Isiah olsalar bile anar$iSt ve terorist vasifh hukiimluler yiiksek tahsil yapamayacakur. Bu, yasa emri geregidir." (s.287) "Adi hi.iki.imli.i ve tutuklular, Ai;:1k Ogretim Faki.iltesi'ne devam edebilirler. Boylece bunlann yiiksek tahsil yapmalan imkan dahiline girmi$tir. Belki de Avrupa ulkelerinde bulunmayan modem bir uygulamaya boylece ula$1lm1$Ur. " (s.287-288) Siyasilerden intikam alma duygusunun ve onlardan korkmanm b6ylesi zor goriili.ir. italya'dan bir omek: Kml Tugaylar 6rguti.inun ileri gelenlerinden bir 'terorist', gecelerini cezaevinde gei;:irmekte, gunduzleri ise iKP (italyan Komi.inist Partisi) yerel Kultiir Merkezi'nde i;:ah$abilmektedir. Birikim 51EYLUL1989


• "Cezalann infazmda,.toplumun intikam duygulanm tatmin ve cezanm ibret olmas1 esas1m ongoren eski Ceza Hukuku anlay1~1 , bugiin biitiin Bau iilkeleri tarafmdan tamamen terkedilerek yerine sui;: i~leyenleri ki$iliklerine uygun terbiye, egitim ve i;:ah$ma yollan ile 1slah edip, kendilerini yararh bir unsur haline getinne ilkelerine dayanan bir infaz sistemi koymu$lardJr. Bu sistem konser i;:ah$malanm da kapsamaktadJr. Fakat bir k1s1m cezaevlerinde, saz ve konser iinvam altmda kadm oynauld1g1 ve oynaulan kadmlann hiikiimliiler ve idare tarafmdan i;:ekilen resimlerinin iicret kar$1hgmda dag1t1ld1g1 ve diger cezaevlerine de gonderildigi ogrenilmi~ bulunmaktad1r." (s.300-301) Bu almu i;:ok $ey gosteren panoramik bir almt1. Neler yok ki?: a. TC Devleti Bat1'nm ceza hukuku anlay1~1m begenmekte, ona ozenmektedir. b. iyimser bir yakla$1mla niyetin bu oldugu kabul edilebilir. Onun otesinde, yiizelli y1lhk Bauhla$ina i;:abalannda s1k s1k goriildiigii gibi "yap1" dogru diiriist kavranamay1p sorunlann temeli anla$1lamad1gmdan yap1lan uygulamalar "kel ba$a $im$ir tarak" diizeyini pek a$amamaktad1r. Soma da vanlmas1 istenen yer ile vanlan yer arasmdaki ui;:uruma bak1hp ~a$11JlmaktadJr. Bauh cezaevi sisteminde omegin konser i;:ah~malan vardu, bizde niye olmasmdJr. Gene! sisteme, ko$ullara dokunmadan cezaevlerine konser yamas1 yap1hr. Bu yama tutmay1p da "kadm oynatma"ya donii$iince ~a~mhr ve sorumlular cezalandmhr. Bu noktada art1k ilk niyetin hii;: onemi yoktur. c. Kadm cinsi her yerde oldugu gibi cezaevlerinde de kullamlmaktad1r. d. Resim ile fotografm fark1 bazen bilinmeyebilmektedir. e. Cezaevleri idareleri ve hiikiimliiler fotografi;:1hk ve ticareti konusunda maharetlidir. f. Cezaevleri arasmda foto-ileti$im vard1r. • "Cezaevindeki egitimciler, hiikiimlii ve tutuklulan egitimle 1slah edip dogruya, iyiye, giizele yoneltmekle gorevlidirler." (s.34 3) · Bu ciimle buraya "dogruya, iyiye, giizele" vb . sloganlann hii;:bir anlam1 olmad1gm1 gostennek ii;:in almd1. • "Mesela egitimciler; Turk medeniyetlerini, Tiirklerin insanhga hizmetlerini, kiiltiir ve adetlerini, ibret verici taraflanm , adaletlerini, fazilet ve biiyiikliiklerini ele alarak cezaevlerinde milli duygulan yiikseltecek fonksiyonel egitime, i~in terbiye ve ahlak yonlerine ag1rhk vermelidirler." (s.363) Din ve ahliik : • "Sosyolojik manada din ve ahlakm bir gorevi de, fertlerin kanunlara uymasm1 saglamakur. Bunun ii;:in htikiimlii ve tutuklulann inani;: ve ahlak diinyalannm bu yonde zenginle~tirilmesi, toplum menfaati bak1mmdan zorunludur. Bu gorev, din adamlanna verilmi~tir." (s 332) • "Hiikiimlii ve tutuklulann Allah'a yonelip baglanmalan, ona inamp korkmaya ba~lamalan, 1slah yollan-

nm en biiyiigii ve en etkilisidir." (s.370) • "Birlik ve beraberligi saglamada, biitiin iradeleri iyi ve giizelde birle~tinnede, toplu ibadetin onemi ve giicii biiyiiktiir. Miisbet bilimler, insanm diinii, yanm, yarauh~1, sonu ve obiir diinya hakkmdaki sorulanna cevap vermez. Bunlan cevaplandJran ve insanlan rahatlatan dindir." (s.371) Cezaevlerinde rehabilitasyon faaliyetlerinde dinin onemi biiyiiktiir. Din, uyum/ tevekkiil arac1 olarak kullamlmaktadJr. Cezaevi kiitiiphanelerindeki kitaplann onemli bir miktan Diyanet i$leri ya da i;:e$itli dinci yaymevlerinin kitaplandJr, yoneticilerin bir boliimii de Tiirk-islamc1d1r. Bu ki$ilerin oram yonetim piramidinin tepesine dogru anlamh bir bii;:imde artmaktad1r. Ki tap: • "Acaba kitabm hangisi iyidir? insanhga, milletimize, bilime, medeniyete, hiir demokratik rejimlere, kanunlara, milli kiiltiiriimiize ve geleneklerimize ters dii~­ meyen kitaplar faydahd1r. Kitabm iyisi , faydahs1 sei;:ilmez ise zararh olabilir." • "Kiitiiphane ve kitaphklar, hiikiimlii ve tutuklulann, Atatiirk milliyeti;:iligine, ink1lap ve ilkelerine, Cumhuriyet duygusuna, ho$g6riiye sahip; milli, insani ve ahlaki demokrasi ilkelerini benimsemi$, hiir dii~iinceye, sorumluluk duygusuna, ho$g6riiye sahip; milli, insani ve ahliiki degerlerle donaulm1$, yabanc1 ideolojilerden anndmlm1~. iyi bir insan olarak yeti~tirilmesine ve yeniden topluma kazandmlmalan yanmda, bir daha sui;: i~lemeyecek ~ekilde maddi ve manevi yonden giii;:lendirilmelerine hizmet eder." (s.398) Bu amai;:la cezaevi kiitiiphaneleri, Diyanet i~leri'nin ve diger dinci yaymevlerinin kitap ve cilt cilt dergileriyle, sago yaymevlerinin kitaplanyla, edebi degeri olmayan nuh nebiden kalma romanlarla, Bakanhk yaymlanyla ve s1radan ansiklopedilerle doldurulmu~tur. Sei;:im ~ans1 yoktur. • "Yaym Sei;:ici Kurulu, kurum miidiirii veya vekilinin ba~kanhgmda varsa psikolog, ogretmen, sosyal i;:ah~mac1, vaiz ve kiiltiirii ile goze ginni~ bir infaz ve koruma ba~ memurundan meydana gelir." (s.403) • "Yasaklanmasa bile, Atatiirk ilkelerine aykm yabanc1 ideolojileri a$1lamaya i;:ah~an , bunlan ovmek suretiyle propaganda yapan, irk ve mezhep aynmm1 koriikleyen, birlik ve beraberligi bozan bas1h eserler cezaevine sokulamaz. " (s.405) Goriildiigii gibi cezaevlerinde Tiirkiye'deki mevcut hukuk sisteminin d1~mda i~tidann keyfiyetine gore bii;:imlendirilebilen bir "hukuk" gei;:erlidir. • Bakanhgm tutarh olma kaygis1 da pek yok. Son almu bunu gosteriyor ya da redaktoriin goziinden kai;:m1~ : "Cezaevi idaresi ; biitiin egitim ve ogretim faaliyetleri sJrasmda, hiikiimlii ve tutuklulan kitap okumaya te~vik etmelidir. Bu konudaki giizel sozleri yaz1p degi~ik yerlere

65


asmahd1r. Kitaplann faydalan ile ilgili tamnc1 ve egitici yonde ziyaretlere, sohbetlere, yan~malara, duvar ilan\ Janna, miinazaralara , konferanslara yer vermelidir. Ki' tap okuma ah~kanhg1 ve zevki biitiin hiikumlii ve tu\ tÂľklulara a~1lanmahd1r. Burwn i<;in uzmanlann da gorii~ii almarak her tiirlii tedbirleri giindeme getinnelidir." (s.421) 4. SONU<;: YERiNE

Ahnnlar yapt1g1m1z kitabm dilinden de anla~1labil e cegi gibi, Tiirkiye'de devlet kendisini insanlann ona mecbur olduklan bi<;iminde sunuyor. Resmi ideoloji, oteden beri ta$1d1g1 total nitelik geregi devlet-millet boliinmezligini, koruyan / kollayan/ gi:izeten devlet imajlanm vurguluyor. insanlann kendilerini gi:izetmelerine gerek yok, devlet bu i$i onlar i<;in bir guzel yap1yor. Bu arada da tabii ki "sapkmlan" hizaya sokma, temel ugra$lanndan biri . Geleneksel-otoriter baba, <;ocuklanm dover, si:iver, asar, keser ama "sever" de. Bu gene! zihniyet mahkumlar i<;in daha da ge<;erlidir. Geleneksel yap1dan kaynaklanan infaz sistem ine eklemlenmeye <;ah$1lan Banh infaz sistemi biitiin i<;inde ancak bir yama olabilmekte ve hatta giderek bir bask1 arac1 niteligi alabilmektedir. Zorla egitim , zorla konser vb _ gibi . Bu yaz1da, Tiirkiye'deki mevcut cezaevi sisteminin <;e-

$itli a<;1lardan fotograflan <;ekilmeye <;ah~1ld1. i~kence kon usuna derinlemesine girilmedi (bu, ba$ka bir yaz1mda yap1lm1~t1 : "i~kence iizerine notlar'', Birikim, 1. say1, May1s 89). (ekilen fotograflar <;ok net olmasa da, tiirlii <;eli~kiler bannd1rsa da ortada <;ok a<;tk olan bir $ey var: Tiirkiye'de mahkumlar, resmiyetin keyfiyetiyle ve hukukd1$thg1yla (ya da i:izel "hukuk"uyla) ka~1 ka~1yad1r. Mahkumlar en <;ok siiriindiiriilen kesimdir. Devletin d1~mda toplum da -devlet kadar olmasa da- mahkumlanna kar~1 ketumdur. Buraya kadar yapt!maya <;ah~t!an, varolan durumun anla~1lma / a<;1klanma <;abas1d1r. Bu diizeyde yap1labilecek <;ok say1da reformcu i:inlem/ diizenleme vardH ve bunlar mahkumlar i<;in hayati i:ineme sahiptir. Ancak bir ii.st diizeyi gi:izden ka<;1rmamak gerekir. 0 dii.zey de, gelecek toplum projesinde (sosyalist toplum) su<;-su<;luceza-cezaevi <;er<;evesinin alternatifidir. Otopyay1 unutmadan , ama her $eyi de ii.topyaya birakmadan (onu bugii.nde eritmeye r,:ah~arak) bu konuda da somut oneriler sahibi olmak gerekir. Sosyalistler, sosyalist bir diizende mevcut infaz sisteminin yerine ne koyacaklardir ve bugiin i<;in bu perspektiften hareketle ne .onereceklerdir? ipu<;l~n dii.zeyinde olsa bile bu sorulann cevaplan aranmal1d1r.

66 Birikim 51EYLUL1989


S 0 S Y A L

Z M

T A R

Vazife'den iki yaz1 METE TUN(:AY

Birikim'in ge~en Haziran aymdaki yeni dizisinin ikinci sayismda Dr. Sefik Hiisnii'min ba:?yaz1lanm sunarken, Cumhuriyet'in ilam s1rasmda ~1kan Vazife gazetesinden soz etmi:?tim. Burada, aym yaym organmdan, biri Sadrettin Celal (Antel)'e ait iki yazmm yeni harflere ~evri足 mini veriyorum. Bu iinlii pedagoji profesoriiniin solcu ge~mi:?i hakkmda da, Toplum ve Bilim dergisinin 1979 K1?1'nda ~1kan 8. say1smdaki bir notumda bilgi vermi:?tim (s.57-59).

Huniyet kin

Vazifesi, yanh? icraanm, idari ve i~timaf tedbirsizliklerini tenkid etmek suretiyle hiikumeti ikaz ve aym zamanda efkar-1 umumiyeyi tenvir ve ir?ad etmek olan matbuat ile hiikumet arasmda en hafif tabirle ge~imsiz足 lik olmas1 tabifdir. Ve en hiirriyetperver olan hiikumetlerde bile, hiirriyet-i siyasiyeyi tahdide dogru az ~ok bir temayiil vardu. Bu temayiiliin bir hakikat olmasma mani olrriak efkar-1 umumiyeyi temsil eden matbuatm vazifesidir.

H

N D E N

8 E L G E L E R

Bizim memlekette ise, bu sahada matbuata diger memleketlerden daha fazla mes'uliyetli ve biiyiik bir vazife terettiip etmektedir. <::unkii ?imdiye kadar Tiirkiye fikir ve i~tihada hiirmet edilmeyen, siyasf miisamaha tamnmayan bir muhitti. Bu zavalh memlekette her zaman miiesses kuvvetler, kar?1lannda hi~bir muhalefet ya?atmam1?lar, kendi kanaatlerine ve bilhassa menfaatlerine muhalif kanaatler ta?1yan unsurlan ve te$kilatlan her zaman en ~irkin ve adi vasltalarla bogmu?lardu. Bugiin mevki-i iktidarda olan Halk F1rkas1 hiikumetinin hatalanm, halkm menfaatlerine mugayir yolsuz icraanm siikunetle ge~i$tirecek herhalde biz degiliz. S1ras1 geldik~e bunlan hadde-i tenkidden ge~irmi? ve maksad1m1z muhalefet i~in muhalefet olmad1g1 cihetle hiikumete akhm1z erdigi 揃kadar dogru yolu, hak ve hakikat yolunu gostermege gayret etmi?izdir ve daima edecegiz. Ancak $Unu da tasdik etmek mecburiyetindeyiz ki, bugiin pek uzun senelerden beri hakikaten hasret kald1g1m1z hiirriyet-i matbuata az ~ok kavu$IDU$ bulunuyoruz. Siiphesiz, hiirriyet-i siyasiyemizi tahdit edecek bir tak1m kuyudat ve icraatm mevcut olmad1g1m iddia etmek pek giiliin~ olur. izah edemedigimiz sebeplerden dolay1, bir tiirlii ilga edilemeyen Hiyanet-i Vataniye Kanunu bir kabus-u istibdat gibi hala ka~1m1zda dikilmi:? duruyor. Diger cihetten, son giinlerde matbuat ve istihbarat miidiir-i umumf vekilinin [M.Zekeriya Sertel] pek ~ir足 kin bir surette azledilmesi, biitiin hakk-1 hiirriyet taraftarlanm son derecede sinirlendirmi?tir. Herhalde efkar-1 umumiye, hiirriyet-i siyasiyeye tahmil edilen bir darbe olarak telakki ettigi bu hareket hakkmda hiikumetten kanaatbah$ izahat ve hatanm tamirini bekliyor. Ba:?vekil ismet Pa$a'nm matbuata son beyananm, ef-

67


kar-1 umumiyede hast! olan bu $iiphe ve endi$eleri izale edecek, biitiin nikbinligimize ve hiisn-ii niyetimize ragmen iizerimize c;oken kabusu kaldiracak bir hareket olarak telakki etmek istiyoruz. Filhakika, ismet Pa$a cidden bir halk hiikumeti adamma ya kt$an bir kat'iyet ve sarahatla: "Hilkumetin muhalif ne$riyattan hic;bir suretle endi$e hissetmedigini, muhalefetin prensiplerini alenen meydana koymalanna intizar ettigini ve bu $ekl-i muhalefetin memleket ic;in zararlt degil, bilakis c;ok faydah oldugunu" beyan etmi$tir .. Ve: "Vazth ic;tihat ve kanaatlerini alenen meydana c;1karmayarak halka kendini oldugu gibi gostermeyerek perde arkasmdan hareket eden, halkm her nevi ho$nUtsuzlugundan ve taassup hislerinden istifade ederek gayr-i me$ru tahrikat.ve ifsadatta bulunanlara ka~t kanunu biitiln $iddeti yle tatbik edecegini" ilave etmi$tir .. Biz hiikiimet reisini bu gayet sarih , manttki ve ahrarane beyanatmdan ve bilhassa onun birinci klsmmdan dolay1 tebrik ve hiikumetin her zaman ve mekanda bu esasat dahilinde hareket etmesini butiln mevcudiyetimizle temenni ederiz .. ikinci k1sm1 ic;in ise $UOU soylemek isteriz: Halk dii$manlannm muhtemel olan fesat ve tahrikatlanna kar$t hukumetin daima miiteyakk1z olmas1 gayet tabiidir. Herhalde ve herkes tarafmdan lay1k1yla takdir edilmeyen $U pek milhim nokta ilzerinde tsran zaruri buluruz : Hakiki bir hiirriyet ve adalet muhiti ic;inde fesat ve fitn e mikroplan ya$ayamaz. Boyle aydmhk muhitte $arlatanlann, yalanc1lann ve sergiize$tc;ilerin icray-1 habaset ve melanet etmeleri imkam yoktur. Bi z de, bila istisna biitiin diger milletler gibi tam bir hiirriyet-i siyasiyeye sahip oldugumuz gun, Bilyilk Millet Meclisi'nde Halk Ftrkast'mn mebuslan yamnda, c;iftc;i, komilnist, demokrat.. . f1rkalannm miimessilleri ahz-1 mevki ettikleri zamandtr ki, bizde de bugiinkil gayr-i tabii ve milphem vaziye t yerine tabii hayat-t siyasiye teessi.is cdecektir. Fakat ne kadar $ayan-1 teessiiftilr ki, hukumet reisinin bu pek manttki ve ahrarane beyannamesini samimiyetle alkt$larken, alem-i matbuattan, hilkumeti hiirriyet-i matbuau ve hiirriyet-i siyasiyeyi takyide sevk eden bir feryadm yukseldigine $ahit olduk. Ve i;:ok gariptir ki bu te$ebbiis daha birkac; gun evvel dun yada tazyike en az miltehammil olan $eyin fikr-i be~er oldugu Nam1k Kemal merhumun atideki beyti i$tah ederck Ankara matbuatma hatirlatan bir gazeteden geliyo r: Ne milmkiln zulm ile, bi-dadile imhay-1 hiirriyet <;:ah$ idraki kaldtr, muktedirsen ademiye tten ..

68

Biz mezkur gazetenin Galatasaray Lisesi talebesinde Bo1$evik ink1labma dair yaz1lm1$ birkac; risale bulunmas1 miinasebetiyle, sanki biiyilk bir ihtilal arifesinde imi$iz

gibi ortahg1 velveleye verircesine ne$riyatta bulunmas1m c;ok gayr-i ciddi ve gillimc; buluyoruz. Devr-i istibdattaki evrak-1 muzma curnalciligini haurlatan bu hareket bizi hie; de milteaccip etmedi. Binaenaleyh bu noktada JSrar edecek degiliz. As1l dikkati calip olan diger bir nokta daha var: memlekette i$c;iler ne vakit haklanm istemek ic;in harekete gelmi$lerse, bu路 efendiler 51rf hayati menfaatlerinin milda~aast ic;in yapilan bu hareketlerin gizli tesirler altmda yap1ld1g1m, i$in ic;inde Bol$evik parmag1 oldugunu, komilnizmin sesinin perde perde yilkseldigini iddia etmekten c;ekinmemi$lerdir. Esasen, yalmz sermayedarlann ve patronlann seslerinin yiikseldigini isteyen bu dendilerin, fakir halkm, magdur i$c;inin hak ve adalet ic;in feryat eden sesini bogmaga c;ah$malan tabiidir. Onlarca, komilnjzm iizerine yaz1lm1$ bir kitab1 okumak da, her memlekette milyonlarca insam etrafmda toplayan komiinizm esaslanm kabul etmek de, bir cilriim te$kil eder. (iinkii onlar hurriyeti kendilerinden ba$ka tiirlu dii$iinenleri, ic;timai ve iktisadi meselelerde kendi $ahsi ve zilmre menfaatlerine muhalif kanaat ve ic;tihat sahibi olanlan susturmak istiyorlar. Fakat acaba bu efendiler, hiikumeti memlekette komilnist fikirlerinin inti$anna mani olmaga sevk ederken bizzat hilkumetin zab1ta memurlan tarafmdan verilen $U cevab1 duyduklan zaman ufak bir mahcubiyet duymam1$lar mldtr? "-Komilnist olduklanndan dolay1 kimse takip edilemez. Serbest miinaka$adan, fikir miicadelesinden neden c;ekiniyorlar? Neden muanzlanm hiikumet kuvvetiyle susturmaga liizum goriiyorlar? Cebir ve tehdit, acizlerin ve haks1zlann silah1d1r. Davalanndan emin olanlann milracaat edecekleri vastta, milbahese, miinaka$a ve iknadtr. Hakikati inhisar aluna almak kimsenin haddi degildir. Eger sosyalistlik, komilnistlik, ic;timai inkilapc;1hk memleket ic;in o kadar muzir esaslarsa, bunu yaz1larla halka anlatmah ve manttki delillerle bu fikir taraftarlanm ilzam etmeleri icap ederdi." Fakat acaba, ic;timai ink1lap esaslanna ve taraftarlanna doludizgin hilcum edenler komilnizm nedir, biliyorlar m1? Turkiye'de ic;timai inkilap taraftarlan ne istiyorlar, anlam1$lar mtdtr? Bundan $iiphe etmege hakk1m1z vard1r. Fakat bunun bizce ehemmiyeti yoktur. Bizce as1l miihim ve laz1m olan, bizzat halkm bilmesi ve anlamas1dtr. Ve biiyuk bir memnuniyetle goriiyoruz ki, milli ink1labm1 yapmak ve istibdat idaresinden kurtulmak ic;in namiitenahi fedakarhklara ve mahrumiyetlere katlanan halk, hakikati gorecek ve hakkim isteyecek derecede $Uurlanmt$Ur. C::etin milcadeleler, ink1lapc;1 hamleler sayesinde kavu$tugu hilrriyetin tahdit edilmesine, fikirlere zincir vurulmas1na kat'iyen raz1 olmayacakttr. Halkin sesi hakkin sesidir, matbuat onun ma'kesidir. Bu sesi bogmak isteyen butiin caniyane te$ebbiisler, yaygaralar, Birikim 5 / EYLUL 1989


yal<;m kayaya <;arpan <;irkabeler gibi kmlmaga ve ric'at etmege mahkumdur. Sadrettin Celal, Vazife, 24 Te~rinisani 1923, (No.6-30) Harici

Tro(ki'nin goru~u ile yedinci senede cihan siyaseti

Goriiluyor ki, Rus ink1Iabmm bu yedinci senesi zarfmda Avrupa'nm ve bilhassa Avrupa proletarya iktisadiyat ve hurriyetinin mukadderan taayyun edecektir. 1914'den beri Avrupa bir harabi ve intihar devresine girmi~tir. Avrupa'y1 harpden evvelki kudret-i hevenakine getiren burjuvazi bugun hayat-1 i<;timaiyeyi devam ve idare etmege gayr-i muktedir bir hale gelmi~tir. Be~eri. yet, i<;ine girdigi bu kanh giryeden <;1kabilmesi i<;in yeni bir idareci sm1fa muhta<;Ur... Fakat, burjuvazi mevkiini terk etmek istemiyor... Tarih-i be~eriyette vazifesini ikmal eden bir sm1fm diger bir sm1f tarafmdan devrildigi bir<;ok defa goriilmu~足 tiir. Fakat tahakkum san'atmda burjuvazi kadar mahir, mutehass1s ve mutebahhir bir sm1f goriilmemi~tir. .. Diger cihetten, mevki-i iktidara ge<;mek iddiasmda bulunan bir sm1f, zamanm proletaryas1 kadar istismar edilmi~, ezilmi~ degildi. Burjuvazinin muhafaza-i mevcudiyeti i<;in yapng1 mucadele l 914'den beri inhitat eden, fakriiddeme ugrayan ve ink1raza dogru ko~an Avrupa'nm boynuna ge<;irilmi~ yagh bir ip vazifesini gormektedir. Avrupa'nm gobeginde Almanya'dad1r ki kapitalist teknigi, burjuva ilmi ve iktisadi te~kilat en yiiksek mertebeye vas1l olmu~tu. Fakat ~imdi Almanya sirt iistu gelmi~, a<;hk ve tahakkum altmda inlemektedir. Ancak on sene evvel Alman burjuvazisi Avrupa'y1 hakimiyet altmda tanzim ve te~kil etmek i<;in silahma sanlm1~t1. Simdi Alman burjuvazisi memleketlerini par<;alay1p ve Fransa'nm altm ve sunguleri muavenetiyle kuvvetlerinde kendilerine kalan k1sm1 muhafaza etmek maksad-1 yegaunesile Bavyera, Ren saire havalisinde ku<;iik devletler tesis etmektedir. Burjuvazi menfur sosyal demokrasiyi bir hizmet<;i mevkiine indirerek, gittik<;e me~ruti usulleri hirakarak kapitalist tedbirlere muracaat etmektedir. ~angi ~ekil ve unvanda mevki-i iktidara ge<;erse ge<;sin, fa~izmin zaferi, iktisadi ve milli nokta-i nazardan Alman halkmm tam ve kat'i esaretini mucip olacaknr. iftirak<;1 Roprehit, merkeziyet<;i Ludendorf ve Hitler ve yeni Ren cumhuriyetini imal eden sergiize~t<;iler, mahkum olan fakat olmek istemeyen bir sm1fm mumessilleridir...

Fa~istler ancak daimi surette asker kuvvetine istinat ederek muhafazay-1 mevki edebilirler. Fakat kuvvetleri mahduttur. Bunun ic;indir ki, haric;ten, Fransa'dan kuvvet bulmak mecburiyetindedirler. Bu itibarla Alman nasyonalizminin galibiyeti, muhakkak surette burjuva vatanperverliginin kat'i ve tam oliimunii Almanya'mn inhilal ve harabisini ve nihayet muzayedeye c;1kanlmas1111 ifade eder. Bu suretle Fransa'mn Avrupa iizerine siyasi ve asker! diktatorlugu en yiiksek derecesine vasil olacakur. Fakat bu da Fransa halkma kendisini ezecek derecede miithi~ bir yuk tahmil edecektir. Frans1z sermayesinin hakimiyeti Avrupa'mn parc;alanmas1111 daha vahimle~tire足 cek, Avrupa piyasasm1 tezayiden mahv edecek. Fransa iktisadiyatmm hal-i tecerrii.de dii~mesini, militarizmin kudurmasm1 ve devlet borc;lannm artmas1111 mucip olacaknr. Alman kapitalizmi l 914'den beri Avrupa'y1. kendi kuvay-i istihsaliyesinin saha-i faaliyeti yapmak ic;in, merkezile~tirmege beyhude yere te~ebbus etmi~tir. Muzaffer olan Frans1z kapitalizmi, l 918'den beri Avrupa'nm harabi ve inhitan merkezile~tirmekten ba~ka bir ~ey yapm1yor. Bu cihetten ~arkm en buyugu bila ~ek ve ~uphe mahdut haris ve inatc;1 bir ku<;uk burjuva olan Poincare'ye aiddir ... Alu sene evvel, o zaman miithi~ bir tahakkum ve istismar altmda inleyen Rus proletaryas1, curetkar Te~ri足 nisani ink1labile, Avrupa i~<;ilerine takip edilmesi laz1m gelen yolu gostermi~ti. Bu yol o zaman bize hakikatta oldugundan da k1sa ve daha kolay goriiniiyordu. Mamafih zahir oldu ki, bu yo! en dogru yoldur. Zira yalmz bu yoldur ki, i~<;ilerin kurtulu~unu temin edecektir. Avrupa'nm mukadderatm1 uzun seneler i<;in tayin edecek olan Almanya hadisan bu gun bunu teyit etmektedir. Rusya'nm yeni iktisadi siyaseti hatt-1 zatmda prensip nokta-1 nazanndan bir ricat olmakla beraber, yakm Alman ihtilali aydmhkta, burjuva tarz-1 idaresini kat'i hakimiyetten tam ve kat'i tasfiyeye goturen yol uzerinde bir zikzak oldugu goriiluyor. ink1lap devrinin dordiincu senesi, butun vus'auyla Almanya'da iktidar ic;in mucadele mes'elisini, mes'eleyi askeriye ve siyasiyesini, biitun vus'anyla vaz ediyor. Burjuvazi, sosyal demokratlann ve sendika ~eflerinin entrikalan, tabii, sun'i, k1smi ve tam i~sizlik. .. Almanya'nm inhilali ve ink1sam1 nihayet mitralyoz ve toplarla proletaryayi ayirmaga, parc;alamaga, zay1flatmaga c;ah~1yor. Kendisile deruhte ettigi tarihi vazifeye tevecciih eden itimat ve emniyeti mahv etmege sarf-1 gayret ediyor. Bizim siyasi vazifemiz muzdarip, yorgun kitlelerin sm1f vahdetlerini idrak ettirmege <;ah~mak ve onlara mevki-i iktidara vaziyed etmek laz1m oldugunu anlatmaknr. Bu yedinci senede Almanya komunist partisi, Alman proletaryasma, Alman halkmm halaskan ve tarih tarafmdan tayin edilen hakiki rehberi olarak goriinmelidir.

69


Cihan proleterlerini, mevki-i iktidar zapu azmile birle?tirmek, asker! mes'elenin, yani fa?ist diktat6rliigiinun devrilmesi ve devlet cihaz1 iizerine vaziyedin esasat-1 siyasiyesini tesis etmektir. Bu, Almanya, aym zamanda butiin Avrupa i\:in yegane kurtulu? yoludur. Asia hayalata kap1lm1yoruz. Biliyoruz ki! bu yo! munteha derece \:etiil olacak, pek biiyiik fedakarhklar isteyecek ve emsali goriilmemi? bir herciimerciyi mucip olacaknr. Fakat bu Versay muahedesinin me$'um, akak ve tegallupkar eseri olan Avrupa ink1sam ve iftirakmm ahmak\:a gidi?ine bir nihayet verecektir. Alman burj~va足 zisinin Frans1z burjuvazisi ile beraber gittik\:e daha ziyade zalim ve tahripkar kilmaga \:ah$t1g1 harb-i dahili, Almanya'nm pek haricindeki memleketlerde de kanh miisademeleri tevlid edecek mahiyettedir. 25 Te?rinisaniden sonraki yedinci sene pek tehditkar hadiseler

i\:inde doguyor. Bunun i\:indir ki, el'an biitiin i$\:ilerin yegane kalesi olan Sovyet cumhuriyetleri ittihad1 istikbalin ihtimal bize saklad1gi tecriibelere kaT?1 koymak i\:in daha kuvvetli, daha yekviicud ve daha metin olmahd1r. incil'e gore; Diinyanm ilk aln giinii \:ah?ma yedinci giinii istirahat giinii olmU$tur. Yeni bir alemin ibda1 i\:in alu seneden beri sarf ettigimiz fevkalbe?er gayretleri ve yapug1m1z kanh fedakarhklan yedinci sene takip ediyor. Fakat bu bir istirahat senesi olmayacakur. Bu, zafer yolunda \:etin bir miicadele, emsalsiz bir kahramanhklar, gayn kabil-i tadat fedakarhklar senesi olacakur. Ve biz bu seneyi, oldugu gibi itimadla selamhyoruz. L. Tro~ki

Vazife, 30 Te?rinisani 1923 (No. 7-30)

70 Birikim 51EYLUL1989


R E

s

M

L

G

A

y

R

R

E

s

M

T

A

R

H

Bu salonlardan 09 y1lda 50 bine yakin "sanik" gec;;ti ve olOmOn nefesini her an ensesinde hissetti. Oyle ki , 3-5 sene cezayla 91kanlar bile sevinebiliyordu.

Halnlerl urkuten, mazlumlar1 esirgeyen mahkeme istiklal mahkemelerinin adilane faaliyeti kun ruhu tabir koyun siikiineti, koyun gibi ya~1yanlara bir arslan masuniyeti vermi~ti. i~te hainleri iirkiiten, mazliim vatanda~lan esirgeyen bu mahkeme olmu!?tU. En inat<;:1, en az1h ~akiler bile kendi arzulanyle bu mahkemelerin oniinde inkiyat ediyorlard1. Yine bu mahkemeler sayesinde idi ki o zaman en anl ve hilekar amirlere ve memurlara bir intibah, hiikiimet <;:arkma bile iyi bir donii~ ahengi gelmi~ti. istiklal, mahkemeleri bilhassa milletin hayat ve hiirriyetini yikmak, mefkiiresini sarsmak, maddi ve manevi kuvvetlerini kmnak kastinde olan hainler, asiler, miirtecilerle siyasi, caniyane maksatlara miitecasir ve alet olanlann amans1z bir adalet divam idi. Milli Miicadelenin binlerce zorluk arzeden bir<;:ok tehlikeli ve iimitsiz safhalan esnasmda, m.emleketin liizumlu noktalanna gonderilen istiklal mahkemelerinin verdikleri kararlardaki siir'at, isabet ve icraatmdaki ciddiyetle yeni Tiirkiye devletinin kurulu~unda yapuklan hizmetler i;:ok biiyiik olmu~tur . ~1yanlara

K1h~ Ali, istildal Mahkemesi Hattralan,

Sel Yay., ist., 1955, s.9-10

K1i19 Ali : Ona gore her derde deva istiklal Mahkemeleri 'nin fayd3s1saymakla bitmez.

71


Pencereden ka9an mahkeme heyeti Kaz1m Karabekir Pa:?a sorgusunda: "Her devrimde ilk giinler beraber i;:ah:?anlar amaca vard1ktan soma, araya giren s1gmn i;:1karc1lar yiiziinden aynhr, pari;:alamrlar. Lozan Ban$1'na kadar elele i;:ah$an arkada$lar arasmda da, o giinden soma aynhk ba!;iladL.. Her gun uzerimize saldmldi. Sanki bizler, cahil kanh softalardan daha yobazml$1Z gibi gazetelerde aleyhimize yayimlar yap1ld1 ve bunlan susturmak isteyen de olmadi." Soma Mahkeme BJ!?kam Ali Beyin sorulann lizerine sozlerine $Unlan ekledi: "Bir parti kurmak dli!;ilincesinde degildim. Fakat kar$1 taraf birakmadi. Memleket hizmetinden kai;:iyorffiU$UZ gibi durumu aleyhimize i;:evirmek istiyordu. Terakkiperver Parti bu etkenlerle dogdu." Mahkeme Ba:?kanmm "Bence memleketin boyle partilere tahammulu yoktur" demesi iizerine de, "Ben ters dli!;ilincedeyim. Memleket demokrasiye lay1knr. Milet anlay1$hdir" dedi ve sozlerine !;iUnlan ekledi: "Parti kurdurmamak hiikiimetin elinde idi. Oysaki kurulurken cesaret verenlerin ba!;imda hiikumet vardi." (e$me'de bulunan Mustafa Kemal Pa!;ia, Kaz1m Karabekir Pa$anm bu sozlerini duyunca i;:ok s1k1ld1 ve boyle bir konu!;imaya musaade ettikleri ii;:in de istiklal Mahkemesine kizdi. Mahkeme Kurulu'nun (e:?me'ye getirilmesini emretti. 0 gece verilecek baloya i;:agnlmak bahanesiyle, istiklal Mahkemesi (e!;ime'ye getirildi. Mustafa Kemal Pa!;ia onlan, balo salonunun yamndaki bir odaya ald1 ve i;:ok sert bir $Ckilde azarladi. Mahkeme Kurulunun aruk baloda duracak hali kalmadi. Mustafa Kemal Pa$anm onunden gei;:ip gitmeye de cesaret edemedi. Pencereden atlamak suretiyle ancak d1$anya i;:ikabildiler ve kimseye gorunmeden izmir'e gittiler. Mahmut Gologlu, Devrimler ve Tepkileri (1924-1930), Ankara, 1972, s. 203-204.

72

Herkesi "heykele d6nd0ren" heyet, Karabekir'in konu$mas1na izin verince Mustafa Kemal'in gazabina u~ray1p, pencereden kac;:mak zorunda kald1.

Kendlslnl savununca I •• Ambarda bundan soma olacak hadiseleri beklemek herkesin asab1 iizerinde tesirini gosteriyordu. istanbul Mebusu ismail Canbulat Bey, hepimizin kolayca i!;iitebilecegimiz bir sesle: - Ben tekrar mahkeme huzuruna i;:1kacag1m ... dedi. Bana haks1zhk yapnlar. Kendimi mudafaa edecegim.Ben on sene siirglin cezasma mustahak degilim. Hakkim1 anyacag1m. Arkasmdan S1vas Mebusu Halis Turgut Beyin de itiraz1 yukseldi. 0 da on sene surgiin cezasma i;:arptmlmt!;itl. Haks1zhga ugrad1gma inamyor ve tekrar mahkeme huzuruna i;:1k1p sui;:suzlugunu kabul ettirmek istiyordu. Heyecan gostermekte hakhyd1lar. Fakat her $Cyi zamana birakmak daha iyi olacakn. ikisine de fikrimi soyledim: - Siyasi mahkumiyetler zamanla halledilir. Acele karar verip hemen harekete gei;:meyiniz ... dedim. Dinlemediler. - Tohmet altmda ya$1yamay1z. Kendimizi mudafaa edecegiz, diye fikirlerinde israr ettiler. Az soma mahkeme muba$iri ambann kap1sma gelip ii;:eriye dogru bagird1:

- Kendilerini mudafaa edecekler buyursunlar! ismail Canbulat ve Halis Turgut Beyler bir h1$lffi gibi kap1ya dogru anld1lar. Altmda ezildikleri agir ylikten bir an evvel kurtulmak ister gibi bir halleri vardi. Arkalanndan kap1 kapand1. Bir muddet soma miiba:?ir tekrar geldi ve mahkeme heyetinin Sabit Beyi i;:aCanbulat: On sene sOrgOnO hakgird1gm1 bildirdi. Biz ges1zl1k olarak g6r0p kendini savuride kalanlar bir muddet nunca, karar "dOzeltildi"I daha ambarda bekletildik. ( ... ) Bir iki saat soma da ismail Canbulat ve Halis Turgut Beylerin ellerine kelepi;:e vurularak umumi tevkifhaneye sevkedildiklerini haber ald1m. Buz gibi bir $CY ba!;i1mdan a$ag1 dokulmli!;itli. 10 sene siirgun cezasmm ag1rhgma tahammiil edemiyen ve bunun ii;:in tekrar mahkemenin huzuruna i;:1kan bu iki arkada$a verilen yeni ceza korkuni;:tu: "idam." Hiikiim, digerleriyle beraber o gece sabaha kar:?I yerine getirildi. Ali Fuat Cebesoy, Siyasi Hatiralar, IL K1s1m,

ist., 1960, s.219-220 Birikim 51EYLUL198~


Adana Valisi'ne gore mahkemenin " i?leri gel i?mi~ti", memleketin her tarafrndan adam 9agrrlryor ve yarg1lanryordu. " Kimi sefer hukum adama bildirilmeden adam sallanrp gidiyordu."

S1caga kar dayanmaz Adana Valisi bulundugum zamana rastlayan hadise . ( ...) Aslen Antakyah gazeteci olan ~iikrii Oguz'la arkada~1 Ali Ruhi, bir gun Adana'da bir yerde ve bir ka( ki$i huzurunda, o giinlerin telakkisine gore, SU\: addedilecek baz1 sozler sarfettikleri i(in ~ahitlerin ihbanna dayanan emniyet miidiirliigiiniin gosterdigi liizum iizerine ve muhakeme edilmeleri maksad1yla mevkufen Ankara istiklal Mahkemesine sevkedilmi~lerdi. Bu, ~ark isyanmm devam.ettigi ve Ankara'da yeni bir istiklal Mahkemesi te$kil edildigi zamana rastlar. Mahkeme miiddeiumumiligini yapmakta olan izmir mebusu Necati Bey, evrak1 ihzar edip mahkemeye verebilmek i\'.in bizden bu tefevviihat s1rasmda, orada haz1r bulunmu$ olanlann da Ankara'ya sevklerini istiyordu. ( ...)Bu ciimleden olarak bir gun bana agu bir telgraf yollam1~ ve beni "bir(ok kimselerin hiirriyeti $ahsiyelerinin haleldar olmasma sebebiyet vermekle" mes'ul addettigini yazm1~t1. istiklal Mahkemesine hiirmetsizlik telakki edilecek mahiyette bir telgrafla Necati Beye cevap vermi$tim. ( ...) Filhakika benim cevabi telgrafim, Ankara'da umulma- .

d1k, biiyiik bir ciiret olarak kabul edilmi~ olacak ki, derhal muhakeme altma almd1g1m bildirilerek, ilk vaslta ile Ankaraya hareketin istiklal Mahkemesinden teblig edildi. 25 Mart 1925 giinii muhakemem cereyen etti ve hen 250 lira para cezasma mahkum oldum. ( ... ) Ben Ankara'dan tekrar Adana'ya dondiikten sonra, Ankara'da istikliil Mahkemesinin i$leri de devamh olarak geli~mi~ti : Memleketin her tarafmdan adam (agnhyor, duru~malar yap1hyor, hiikiimler veriliyordu. Bu arada tabii bizden de gene tahsisats1z ~ahit istemekte devam ediyorlard1. Bu defa hen de Belediyenin muhta(lan sevk tahsisatmdan faydalanmay1 ~errin hafifi gorerek mahkemece istenenleri de Belediyenin s1rtma yiikler olmu~足 tum. Fakat bu s1caga kar dayanmaz ve bu devamh istege Belediyenin sevk tahsisau da kifayet etmezdi. Nitekim, bir giin Belediye Reisi Ali Miinif Bey merhum, pek bunalm1~ olarak bana telefon etmi$ ve biraz da Mahkeme ilammdan faydalanmama cevaz verildigi malOm olan Umumi ve Hususf Muhasebe kaynaklanna iltifat etmemi ve kendi yakasm1 aruk b1rakmam1 rica etmi$ti. Hilmi Uran, Hat1ralanm , Ankara, 1959, s.194-199

73


Kolonyan1n tlyat1 lie !llark isyan1 aras1ndakl Hl9kl Mahkeme yalmz bizimle me~gul olmuyordu. As1l i~i olan Sark isyam ile ilgili soru~turmalar devam ediyor, kararlar veriliyor ve yl1nitiiliiyordu. Biz de s1k s1k idamlar sirasmda hazir bulunuyor, boyle bir akibetin bizim de ba~1m1za gelmesinin hesapta oldugunu dii~iiniiyorduk. idam kararlan vermek ve infaz etmek selahiyetini ta~1yan bir ihtilal mahkemesinin ne kadar keyfi kararlar verebileceginin misallerini de her giin goniyorduk. Bir giin Velit Bey, bir a~am yemegi esnasmda Mahkeme heyetine ~u. sozleri soylemi~ti: "- istanbul'daki harp sm;:lulan davalannda savc1hk eden ve nice vatanseverin asilmasmda veya ba~ka cezalar gormesinde parmagi olan Haralambos, Bakirkoy'de kom~umdur. Ben burada tutuklu bulunurken onun Bakirkoy'de kollanm sallayarak gezmesi giiciime gidiyor." Mahkeme heyeti bu sozlerin tesiri altmda kald1. Katiplerden biri derhal bulduruldu. istanbul'a ~u telgraf c;:ekildi: "Haralarnbos'un Sark isyam ile ilgisi ke~fedildi­ ginden muhafaza altmda derhal Elaz1g'a yollanmas1 ... " Adam, birkac;: giin sonra titreyerek ve oliim korkusu gec;:irerek geldi. Kendisine kar~1 hic;:bir zaman bir isnatda bulunulmad1. Sadece Mahkemenin karmakan~1k bulunan evrakmm diizeltilmesi vazifesi verildi. ( ...) Diger bir giin mahkeme iiyelerinden biri, Sirkeci'de bulunan Be~ir Kemal Eczanesinin kendisine bir ~i~e kolonyay1 pahah fiata verdiginden ~ikayet etti ve bir tak1m Araplann iktisadi i~lerde hakim rollar oynamasma kizd1gm1 soyledi. Derhal karar verildi: "Be~ir Kemal Bey, Abdiilharnid'in ikinci Katibi ve Ba~karini izzet Abit Pa~anm oglu Abdurrahrnan Bey ve diger bir takirn Araplar, Sark isyanmda ilgileri ke~fedildiginden Elaz1g'a getirtilecek. ... " Adamlar ~a~km geldiler. Durumlannm islahmm c;:aresi, bir tak1m hayir i~lerine ianeler vermek olacag1 kendilerine anlauld1. Bu tavsiyelere uydular ve bir miiddet sonra serbest b1rakild1lar. Arada hususi menfaatin de rolii olup olmad1gim bilmiyorum, goziimle bir ~ey gormedim, kimsenin giinahma giremem.

venlerden de c;:ikmakta olan ayak sesleri duyuluyordu. Hani tiyatrolarda perde ac;:1lmadan yere kiit kiit bir sopa vururlar ya, i~te onun gibi bir ~ey. Almyaz1m1z yakla~1yordu. "Geliyorlar!" diye fiskoslar oldu. istiklal Mahkemesi'ni te~kil eden heyet geliyordu. Bana giine~ bile yerli yerinde kalakald1 gibi geldi. i~te ondan sonra ag1r ad1mlarla mahkeme heyetinin dort "Ali"leri gonindii. (... ) Yani hepsi de Ali. Hazreti Ali ic;:in Hayder, iilkerrar, yani tekrar tekrar ya da kat kat arslan denilir. Buraya gelenlerse kat kat "Ali" idiler. (... ) Mahkeme heyeti yerlerini ald1ktan sonra Karadeniz kiy1smm bir yerinden muhakeme edilmek iizere yedi sekiz ki~iyi mahkeme huzuruna getirdiler. Bu samklar, miidafaalan ic;:in, bulunduklan yerin en anh sanh avukatlanndan dart be~ini tutmu~lar, onlara yerlerinde vekaletnameler vermi~lerdi.( ... ) Avukatlar bir dizi te~kil ederek, kendilerinden emin o ona oyunu yiiniyl1~iiyle hakimlerin oniindeki kiirsiiye dayand1lar. Orada gogiislerini kabarta kabarta ceplerinden tomar tomar vekaletname ve ba~ka evrak c;:1kard1lar. (... ) Hakim, yani Afyon Ali Bey, "Vay sen misin gelen?" dermi~cesine, "Bunlar nedir?" diye sordu. Onlar da, "Vekaletname efendim." dediler. Afyon Ali Bey, "Ha, oyle mi? siz de samk olarak muhakeme edileceksiniz!" deyince avukatlarda ~afak am. Eh, oh olsun dogrusu, neydi o afili giri~leri oyle. ( ... ) Bu i~ler kar~1ki odada olup biterken, Nebizade Hamdi c;:ok iyi bir miijde getirenlere has, tanyeri uyanmasm1 and1ran bir giiliimsemeyle geldi. Zekeriya'ya: "Hie; korkmayin, sizi idama mahkum edecekler, fakat asmayacaklar, affedecekler!" dedi. Ben Zekeriya'nm yiiziinii tam onde degil, fakat yandan goniyordum, c;:iinkii bir yanmda oturuyordum, ama gozleri galiba birdenbire ~a~ila~ir gibi oldu, ya da benim gozlerim ~a~1la~t1. Hani oliirken lealamn gozii !?ehla olmu~ ya tam oyle, Zekeriya tabiI fena halde sars1ld1. Eh miijdenin giizelligine diyecek yoktu dogrusu. Nebi-

Ahmed Emin Yalman, Yakm Tarihte Gorduklerim ve Ge(irdiklerim, Cilt 3, ist., 1970, s.186-187.

••vay sen mlsln gelen?''

74

Oniimdeki koridorda ve binanm bulundugum yerden goriilemeyen k1s1mlannda birdenbire bir hareket oldu. Ceketler acele ilikleniyor, ba~taki kalpaklar diizeltiliyor, ayaklar kavu~turuluyor diiz duruluyor, yiizlere bir ciddiyet veriliyordu. Yani herkes tepesinden nmagma kadar sayg1 ifade eden bir heykele dondii. Tahta merdi-

"Kat kat Ali"lerden Necip Ali.

Birikim 51EYLOL1989


¡ d1) biz askeri isyana te~vik etmi$tik! Hani ordek hikayesi kadar giiliinc; bir ~ey. Faka.t istiklal Mahkemesi olagamistii giinlerin mahkemesiydi. Burada manuk aranmazd1. Giiya kendimizi savunur birkac; soz ettik. 0 kadar umutsuzduk ki, kendimizi ciddi bic;:imde savunmaya bile liizum gormiiyorduk. Karar onceden verilmi~ti , ne soylesek bo$tU. Biz soziimiizii bitirir bitirmez mahkeme iiyeleri aralannda gorii$meye bile liizum gormediler. Kel Ali, karann hemen okunacagm1 soyledi. Savcmm soyledikleri kelimesi kelimesine tekrar ediliyordu. "Ceza Kanunu-¡ nun falan ve filan maddeleri geregince" der demez, biz arkasmdan "idam" kelimesinin gelmesini bekliyorduk. Kel Ali: Mahkemede avukatlari gorunce, onlan da sarnk sandalyesine Fakat hayu ... Hiikiim iic; sene kalebentlikti. Birdenbire oturttu. kurtulmu$ gibi sevindik. (... ) Maneviyaum1z yiikselmi$ti. zade i$in ic;yO.ziinii ve perde arkasmda haz1rlananlan bilOliimden kurtulmu$tuk. (... ) digi ic;in, soylediklerine emindi. Fakat hapishanede bizKollanmm sallaya sallaya mahkemeden c;1kuk. Bir aralere kar$I alman s1k1 tedbirleri goren bizler ise Hamc!i baya bindik. Sevine sevine hapisaneye dondiik. HiiseBey gibi rahatlam1$ olamazd1k. istiklal Mahkemesi idam yin Cahit'le, Ata (elebi bizi kap1da merakla bekliyorlard1. hiikmiinii veriyor da kimi sefer hiikiim adama bildiril- . - Ne oldu, nasil gec;:ti? dediler. meden adam sallamp gidiyordu. - Dans1 sizin ba~m1za, dedik. - Ne o beraat mi ettiniz? Halikamas Bahk~1s1, Mavi Surgiin , Oliim beklerken iic;: sene kalebent cezas1 bize oyle hafif Remzi Kitabevi , ist, 1971 , s.61-63 gelmi~ti ki, onlara da aym cezanm verilmesini diler olmu$tuk.

Dar1s1 ba9J1n1za

Hapisaneye doniince kap1da Ata (elebi admda bir genc;le kar$Ila$Uk. Mersin'de "Dogru Soz" gazetesini c;1karan bir komiinistti. 0 bizden bir siire once gelmi$, duru$mas1 sona ermi~ti . Karann verilmesini bekliyordu. Bizim hapisaneye geldigimizi ogrenince bulu~mak iizere kap1da beklemi$ti. Sevimli, candan bir genc;ti . Mahkemenin ve hapisanenin biitiin usul ve adetlerini biliyordu. Bize bildiklerini anlam : - Buras1 bir cehennemdir, bir salhanedir, diye ba$lad1. istiklal Mahkemesine getirilenlerin yiizde doksam oldiiriiliir. Duru$malara h1zh bakihr, uzun uzad1ya hukuk kurallanna, yasa hiikiimlerine bak1lmaz. $imdiye kadar kurulan gelenege gore, samklar hapishaneye geldiklerinin hemen ertesi giinii mahkemeye gotiiriiliir. ilk sorgulan ayak iistii, k1saca yap1hr. Soma, savunma ic;in bir gun bildirilir. Eger mahkeme, sizi savunma ic;in bildirilen giinden once c;agmrsa, hakkimzda idam hiikmii verilmi$ demek. Siireyi uzatmakta fayda yoktur. Yok giiniinde c;agnhrsamz, durumunuz $iipheli demektir. Mahkeme daha bir karara varmamI$tlr. Savunma giinii sonraya b1rak1lm1$Sa, kurtuldugunuza i~arettir. (iinkii mahkeme aceleye liizum gormiiyor demek ... ( ...) i$te mahkemeye bu peri$an ruh ic;inde gittik. Mahkemede savc1 ilk kez suc;umuzu anlam. Memlekette isyan bulundugu bir s1rada, askeri isyana te~vik edici yaz1 yazm1~1z . :( ... ) Memlekette isyan varken (Dogu'da $eyh Sait isyam var-

Zekeriya Sertel, Hat1rlad1hlanm, Giizlem Yay., ist, 1977, s.151-154.

o~ senelik donem (1920-1922) i~inde

istiklal Mahkemeleri'nin verdigi ceza dag1hm1 * Mahkemeye gelen adet

59.164

Ademi mesuliyet

11 .744

idam ve beraat

1.054

Mueccelen idam

2.696

G1yaben idam Kal'abend ve kurek <;e$itli cezalar

243

1.786 41 .678

Kaynah: Ergun Ay bars, istiklal Mahkaneleri, Bilgi Yay. , Anh., 1975, s.211 . • Bu liste mahkemelerin ilk donemini kapsamahtadir. Daha sonraki donemlerin e il4kin toplu bir dokum yoktur. Bir k1yaslama yapabilme a<;15mdan Milli Mucadele 'deki kayiplann dokumiinii de verelim : "Butiin cepheler sayilmak ~art1yla, muharebe meydanlannda 9167 k4i ~ehit olmu~tur. Bunlardan 662'si subay, 8505'i erdir." (Sabahattin Selek, Milli Mucadele, 2. cilt, s. 1271.)

75


D

E

Popper'in demokrasi anla~t ustUne

76

Hemen soyleyeyim ki, bu yazmm ikibine Dogru yazarlanndan Asaf Giiven A1~el 'in benimle yapt1g1 ve dergisinin 11 Ha ziran 1989 tarihli sayismda "Popper Tiirkiye'de dolarla bas1ld1" ba$hgt altmda yay1mlad1g1 roportajla bir ilgisi yoktur. Bilimsel Bulgu Mant1g1 'ndan vb. bilim felsefesi ara$tirmalanndan haberi olmad1g1 i(in Popper'in "iki temel eseri"ni Apk Toplum ve Dil$manlan ile Tarihsiciligin Sefaleti sanan Aksel, "Sir Balon " ad1yla yazd1g1 denemede de, kuforu tart1$ma kantt1 sayd1gm1 ortaya koymaktadtr. Gerekli asgari bilgiden yoksun olan bir yazar, Popper'i elbette ele$tiremezdi. Aksel'in ezbere inan(lannt koruyarak skandal gazeteciligindeki ba$anlannm devam1m diliyorum.

N

86 ya~mdaki Karl Popper, uzun zamand1r kii<;iik bir ingiliz kasabasmda emeklilik ya~am1m siirdiiriiyor. C::ag1mmn en 6nemli bilim felsefecilerinden biri olan Popper, bundan neredeyse yanm yiizyil once yazd1g1 Apk T oplum ve Du~manlan (Remzi Kitabevi C.I, C::ev: Mete Tunc;ay, C.11, C::ev: Harun Rtzatepe) kitabm1, 6ncelikle Hitler'e kar~1 sava~ta kendisinin katk1s1 diye dii~iinmii~tiir . Fakat, Nazizmin temelinde yer alan dun ya gorii~iiniin, Platon'clan Marx'a ve sonrasma kadar dii~iince tarihinin birtak1m biiyiik isimlerinin siyaset anlayi~lannda足 ki c;arp1khklarla ili~kisini de irdelemeye c;ah~mas1 , soguk sava~ ko~ullannda admm anti-M.arksiste c;1kmasma yol ac;m1~nr. Popper'in Marksizmi k1yas1ya ele~tirdigine ku~ku yoktur, ama ~unlan da yazabilmektedir: "Eger ~imdi tekrar, Marx'm siyasetin giic;siizliigii ve tarihsel gii<;lerin kuvveti hakkmdaki kura-

M

E

mm1 ele ahrsak, bunun sayg1deger bir yap1 oldugunu itiraf etmemiz gerekir. Bu, dogrudan dogruya onun toplumbilim yonteminin; ekonomik tarihsiciliginin, ekonomik diizenin ya da insanm metabolizmasmm geli~iminin , toplumsal ve siyasal geli~足 meyi belirledigi ogretisinin bir sonucudur. Zamamnm verdigi smamalar, insanc1l ofkesi ve bask1 alnndaki insanlara bir kehanetin, onlann muzaffer olacaklan umudunu, hatta inancm1 verecek bir kehanetin avuntusunu getirmek gereksinmesi, Platon ya da Hegel'in biitiincii sistemleriyle k1yaslanabilecek, hatta onlardan iistiin olan bir felsefe sistemi ic;inde birle~m~tir. Felsefe tarihinin onunla boylesine az ilgilenmesi ve onun daha c;:ok bir propagandac1 olarak kabul etmesi, yalmzca gerici olmamas1 gibi bir rastlannya dayanmaktad1r. Kapital hakkmda 'ilk bakt~ta ... yazann 'idealist' soziiniin Alman, yani kotii anlamma

L

E

R

idealist felsefecilerin en biiyiiklerinden biri oldugu yargisma vanyoruz. Arna o gerc;ekte ard1llanndan pek c;ok daha gerc;ekc;idir' di-\ yen ele~tirmeci [St. Petersburg'taki Avrupa H~berci足 si adh dergide c;1kan ve Marx tarafmdan Kapital'in 2. bas1mmm onsoziinde almnlanan bir yaz1!] c;ok hakhd1r. Marx, biiyiik biitiincii sistem kuruculannm son'uncusudur." (Cilt 2, s.123) K;,i.rl Popper, gec;en yil yeniden kamuoyunun kar~1sma c;1kn. ii:gilizce The Economist ve Almanca Der Spiegel dergilerinde yazd1g1 makalelerle (ki bunlann ilki; Aydm Yalc;m'm Yeni Forum'unda Tiirkc;eye'. c;evrilerek yay1mlanm1~nr) , demokrasi kurammm yanh~ anla~1l足 d1g1m ileri siirdii ve kendi konumunu bir kez daha ac;1klad1. Onun bu yaz1lanndaki vurgulamayla, demokrasi halkm egemenligi ya da kendi kendini yonetmesi degildir. Egemenlik bo~ bir lllk1rd1 oldugu gibi, demokrasiyi Birikim 5 t EYLOL 1989


tammlamak ic;in "aktl" ve "ozgiirliik" gibi soyut sozciiklere de gerek yoktur. Hic;bir iilkeyi halk yonetmez, belki onun adma, sol , orta ya da sag partilerin hiikiimetleri yonetir. Klasik (bir ki$inin, bir azmhgm, biitiin halkm yonetimleri) monar$i -aristokrasi (ya da oligar$i)demokrasi sm1flamas1 da sac;mad1r. Siz, Yunancada "cumhuriyet"e "demokrasi" dendigine bakmaym, bugiinkii Avrupa mona~i足 leri, c;ogu cumhuriyetlerden daha demokratiktir. (Popper'in g6rii$leri bir yana, $U "cumhuriyet" kavrammm kullamm1 beni otedenberi rahats1z ediyor. Cumhuriyet, devlet ba$kanmm sec;imle geldigi rejim demekse, bir siirii ba$ka sozde-cumhuriyetin yams1ra, bizim devletimiz de askeri miidahaleler s1rasmda cumhuriyet olmaktan c;1kmad1 m1? Anayasacdann, devlet ba$kanhgmm kahtsal olmad1gi iilkelere cumhuriyet dediklerini biliyorum, ama sozcugiin bOyle "mona~i足 degil" anlamma getirilmesi zevkimi o~am1yor!) Popper'e gore demokrasi, hiikiimet eden her kim olursa olsun, ba$taki hiikiimetten halkm sec;im yoluyla ve kan dokmeden kunu\abildigi bir rejimdir. Onun Ac;1k Toplum'unda da bu sorunlara deginilmekle birlikte, as1l, yeni yaz1lannda sec;im ve parti sistemleri uzun uzad1ya tart1$1hyor. <;:ogunluk sistemi mi, nisbf temsil mi daha yararhd1r? iki-partili sistem mi, c;ok-partili sistem mi? Bu sorulara verilebilecek

yamtlar mutlak degil, ancak goreli olacaknr. Popper, daha c;ok Ktt'a Avrupas1 iilkelerinde uygulanan ' nisbi temsile dayah c;ok -pani rejimlerindense, Anglo-Sakson iilkelerinin c;ogun\uk sistemine dayanan iki-partili rejimlerini yegliyor. Bu tercihinin altmda da, "istikrar" kayg1smdan c;ok, en fazla onem verdigi, "halk c;ogunlugunun hiikumeti sec;imle gorevden uzakla$tlrma" olanagmm i$leme kolayhg1 yatmaktad1r. Koalisyonlarsa, siyasal sorumlulugun dag1lmasma yol ac;arak, oy destegi azalan partilerin iktidardan dii$iiriilmesini zorla$tmrlar. Ben kendi pay1ma, bu dii$iincenin belirli bir ekonomik ve toplumsal geli$kinlik diizeyinde kabul edilebilir oldugu kamsmdayim. Hatta Popper'in, oteki iilkelere oranla ingiltere ve ABD'nin yeni fikirlere daha ac;1k oldugunu iddia etmesine de ka~1 c;1k1lamaz gibime geliyor. Arna konuya Tiirkiye ac;1smdan bakmak istiyorum. Bizde 1960 sonrasmda ikibuc;uk-partili bir sistem yerle$mi$ goriinuyor. Milli bakiyeli nisbf temsilden, derece derece a$m bir c;ogunluk sistemine gec;ilmesine ka~m, birc;ok durumda iktidan buc;uguncu partiler belirlerni$tir. Bugun bile bir erken sec;im yap1lsa, yine SHP'nin ya da DYP'nin ANAP'a ka~1, hiikumet kurabilmek ic;in DSP ya da RP yahut ANAP'tan kopacak yeni bir kiic;iik partinin destegine ihtiyac; duyma olas1hg1 hie; de az degil. Yani sec;im sistemi, kendiligin-

den pani sistemini tammlam1yor. Benim asil deginmek istedigim nokta, Popper'in kultiirel c;ogulculuk ve ac;1khkla, siyasal c;ogulculuk ve ac;1khgm ba$ka ba$ka $eyler oldugunu ileri siirmesi ve bunlardan birincisinin ikincisini gerektirmedigini soylemesi. Demokrasinin ancak c;ogulcu bir toplumda varolabilecegi ac;1kur. <;:ogulculuk ise, toplumun turtle$ olmamasma, ic;inde s1mfsal, etnik, dinsel vb. bak1mlardan birbirinden farkh gruplar bulunmas1na ve bunlann varhklanm ozgiirce siirdiirebilmelerine baghd1r. Son yillann "milli birlik ve beraberlik" teranelerine kar$m, Tiirkiye saghkh bir demokrasi olabilmek ic;in yeterince yap1sal bolunmfl$lflgfl ic;inde banndiran bir toplumdur. Yeter ki, bu bolunm11$liik, sistem ac;1smdan bir zaaf olmak yerine, bir guc; kaynag1 haline getirilebilsin . Bu, kolay olmamakla birlikte, olanaksiz degildir. <;:unku bolunme c;izgileri, ba$ka birc;ok omekte oldugu gibi, Tiirkiye toplumunu da c;aprazlamasma kesiyor. Tersini dii$iiniin : bfltfln Turkler Sunni ve varhkh, biitiin Kurtlerse Alevi ve yoksul olsalard1; boyle bir yap1 c;atlamaz m1yd1? "Aynhkc;1hk" onlenmek isteniyorsa, toplumdaki yap1sal b6liinmii$lflk boyutlannm kendilerini anlatma ve geli$tirme ozgurlugu geni$letilmeli ve c;ok-boyutlulugun oelerinin birbirlerini dengelemesi saglanmahd1r. Turkiye'de demokrasi

ad1 alnnda zaman zaman ya$anan deneyim, potansiyel siyasal yelpazenin hep ortas1yla sm1rland1. Merkez partilerinin kendilerine kitlesel destek edinebilmek ic;in, c;e$itli sm1fsal, etnik ve dinsel gruplarla ili$ki kurmaya c;ah$oklan gozlemlenmektedir. Fakat bunlann amac1, tektarafl1 yararlanmak oldugu, onlan "sesli" hale getirmeye yonelmedigi ic;in, benim ac;1mdan yetersiz kahyor. Popper demek istiyor ki, toplumda (kulturel) c;o; gulluk olsun, ama bu, siyasal partilerin sayisma yans1masm ; c;1kar gniplan, biri iktidarda, oteki muhalefette olan iki siyasal partiyi ellerinden geldigince etkilesinler. Halk destegi kaybedip d11$me ya da kazamp ba$a gelememe endi$esiyle, partiler bOyle bask1lan degerlendireceklerdir. Oysa, Tiirkiye'de geli$me duzeyinin dii$iiklugii, dolayis1yla da sivil toplumun orgutlenmesinin geriligi nedenleriyle, egemen ko$ullandmnamn d1$mda kalan konularda halka duyarhklar kazand1rmak ve yeni sec;enekler sunmak, kurulu duzenin siyasal partileri kanahyla kolay kolay yap1lamamaktad1r. Toplumsal ozgiirlUgu geni$letme istemleriyle yetinmek ve siyasal ozgiirliigfl sm1rh tutmak, bana c;1kar yol gibi gorflnmiiyor. Hatta siyasal ozgiirluklerin dogru durust kullamlmas1yla, toplumsal ozgiirluklerin geli$tirilebilecegini umuyorum. Varolan ya$ay1$1m1zm faturas1 o kadar yiiksek ki, yasaklan kald1-

77


np biitiin siyasal yelpazeyi ai;makla katlamlacak riskleri goze almaya deger. • METE TUN(:A Y

Ulkucu-islamc1 bildiriler sav~1

78

Turkiye'deki fa~ist hareket ii;in yeni bir donem sozkonusu. Bu donemin ba~­ lang1cmda fa~ist hareketin -ve elbette MC::P'nin- "varol u~unu belirleyecek karann" almmas1 gerekmekte. Bu "karar" mevcut f~ist kadrolann "niteliklerine" ve hareketin "ideolojikpolitik kimligine" gore belirlenecek. Fa!?ist hareketin liderleri geleneksel yap1lanyla, varolan toplumsal degi~iml~re h~reketsiz kalarak ka~1 duramayacaklannm farkmdalar. Mevcut fa!?ist hareket ii;inde -ozellikle MC::P esas alui.~rak- bir 'Tiirk-islamc1" kanadm, bir de geleneksel "milliyeti;i" kanadm kendini belirgin bii;imde ortaya koydugu tesbiti yap1hyor. Aslmda bu Tiirkiye'deki fa!?iSt hareketin varoldugu ilk zamandan beri varolan bir aynm, yeni degil. Fa~istler ai;1smdan yeni olan geli~en "islami hareketin" fa!?ist kadrolan iyice kavrayarak, bunlann hareketten kopmasma neden olmas1. Bu kopu!?larda belirgin bir ozellik, kopu~lann suadan ortalama Olkuculerde degil de ozellikle "Olkiicii hareketin" lider kadrolannda ya!?anmas1.

'70'lerin sonunda gittiki;e "giii;ten dii!?en" fa!?ist hareket benzer bir "karar alma" siirecine girmi!?ti. 0 donemde -italya ve Almanya'daki fa~ist hareketlerden farkl1 olarak- kiii;iik ve orta miilk sahibi sm1flarm kitle desteginden mahrum kalan fa~ist hareket, teror eylemleriyle kitle katliamlanna yonelmi!?ti. Bu donemde giri!?ilen fa!?iSt saldmlarda ve provokatif eylemlerde -Malatya, Sivas, Nigde/ Aksaray, K. Mara~'ta giri~ilen vah~i tertipler mesela- dini/etnik aynmlar malzeme yap1larak, "yerle~ik 6nyarg1lar" diirtiiklenerek topluluklar harekete gei;iriliyordu. Fa~i st hareket, sol bir devrimci yiikseli~in olmad1g1 bu donemde, antikomiinist argiimanlar kullanam1yor. "Giii;ten dii~­ mii~" fa~ist hareketin almas1 gereken "karar"da as1l belirleyici geli~mekte olan "islami hareket" oluyor. Tiirkiye'deki fa~ist hareketin ba~mdan beri varolan "Tiirk-islam Olkiiciiliigii" ile "milliyeti;i" i;izgiler kalm bii;imde goriiniir hale geldi arnk. 1987'de MC::P'nin ba~ma eski MSP milletvekillerinden Abdiilkadir Dogru'nun getirilmesi; 1988 Kas1m'mda partinin ikinci kongresinde kurultaym dualarla ai;1lmas1; "Nizam1 Alemci"lerin temsilcilerinin parti MKYK'sma girmesi; bu temsilcilerin en onemlilerinden Muhsin Yaz1c10glu'nun Genel Sekreter Yard1mc1hg1'na gelmesi; bu goreve geldikten soma Yaz1c10glu'nun RP

Gene! Sekreteri Oguzhan Asiltiirk'le birlikte "islami dirili~"i saglamak ii;in ortak eylem onerisinde bulunulmas1 bunlann hii;biri fa~ist liderlerin "hadi biraz daha Miisliimanla~ahm" demeleri sonucunda olmad1g1 gibi, bunlardaki belirleyici giii; MC::P ii;inde i;ah~anlann yuzlerini islamiyet'e donme istekleri de degil. As1l belirleyici hem MC::P'den ve hem de RP'den bag1ms1z bir ideolojik kimlikle geli~en radikal islamnlar ve onlann artan niifuzu. Fa!?iSt yap1 ii;erisinde kahp yiiziinii islamiyet'e donenler -Muhsin Yaz1c10glu, Ya!?ar Y1ldmm gibiler dahil- bu yap1lardan yuz i;evirip "islama iltihak" edenler tarafmdan sert ele~tirilere tabi tutuluyorlar. islama "iltihak edenler" eski dava arkada~lanna dogru yolu bulmalan ii;in "teblig"lerde bulunuyorlar. C::ok temel bir ;iynmlan var: "Milliyeti;iden Miisliiman olmaz''. Kendisinin Miisliiman oldugunu soylese bile, liderli, devleti;i, milliyeti;i oldugu kesin olan te~kilatlar ii;erisinde yeralmak gayri-islami say1lmak ii;in yeterli. Radikal Miisliimanlar ve "islama iltihak eden" eski fa~istler ii;in MHP Davas1' nm mahkeme savunmalan, "iilkiicii misyonun" diinden bugiine degi~meden devam ettiginin gostergesi. Bu savunmalar "Ulkiicii-milliyeti;i hareketin Turk Devletini ve egemen ideolojisini ebediyete kadar ya!?atmak ve yuceltmek amac1m ta~1d1gm1" ai;1ki;a ortaya koymu~tu.

Yaz aylan boyunca cezaevlerinde -ozellikle Bursa Ozel Tip Cezaevi'nde- "islama iltihak" etmi~ eski fa~istlerle "misyonu devam ettiren" Miisliiman goriinii~lii fa~istler arasmda ideolojik/politik hesapla~­ malar ya~and1, ya~amyor. Cezaevinde fa~istlerin say1ca i;oklugu ve cezaevi idaresiyle "i~birlikleri" aym yerdeki islamc1lann "fiili bask1lara" maruz kalmasma neden oldu. Bu arada 5 Agustos'ta Bursa Ozel Tip Cezaevi'nde islamc1lann kald1g1 D kogu~ta, islamc1lar tarafmdan kaz1lan bir tiinelin cezaevi yoneticileri tarafmdan bulunmas1, "Olkiiciiler tiineli biliyorlard1 ve tasvip etmiyorlard1" soylentileriyle birlikte, aradaki husumeti daha da artt1rd1. Ote yandan devam eden bir de "bildiriler sava~1'' var. islamc1lann ya:<:.d1g1 "Ulkiiciileri" "islam iimmetine" !?ikayet eden ilk bildiriye "misyonu devam ettirenler"in yazd1g1 kar~1 bildiri ve kar~1 bildiriye kar~1 biitiin cezaevlerinde yaz1lan bildiriler, ii;erideki harareti d1~anya <la ta~1d1. Bildirilerde 'Tiirk-islam iilkiiciileri" .eskiden beri Miisliiman olduklanm ve bir siireklilik halinde bunun devam ettigini soylerlerken, islamc1lar -ozellikle "iltihak" etmi!? eski fa~istler- i;ok iyi bildikleri "iilkiicii yap1lar" ii;inde kalmarak Miisliiman olunamayacagm1, Tiirke~'in yazd1klan ve soylediklerinden de almular yaparak ispatlamaya i;ah~ular. islamc1lar, "milliyeti;i MiisBirikim 51EYLOL1989


miyordu. Ben de "sosyalizsi say1labilir. lumanlann'', "sahte islammin namusunu kurtarma" Turkiye toplumsal hayac1" olduklanm kamtlamaadma Bulgaristan'daki uyuna yerle~en kapitalist ya c;:ah~1rlarken c;:ok da gulamalann sosyalizmle zorlanmad1lar. ili~kiler, TUrkiye'de bir failgisi olmad1gm1 ac;:1klama~ist harekete orta ve kuc;:uk Fa~istlerin Ma)'IS sonunda "Bulgaristan'dan zorunmulk sahibi kesimlerden ya c;:ah~mamn, kar~1mda ao c;:eken, yakmlannm halu goc;:" vesilesiyle istanbul bir kitle desteginin olu$Oniversitesi'nde dagnnkmasm1 engelledigi gibi, isyatmdan endi~e eden biri ic;:in ne derece anlamh ollan "Bismillahirrahmanirlami bir gorumuyle cazibe olu$turulmasma ise radidugunu du~iinmii~tiim. rahim"lerle ba~layan ve ikinci amm ; bir iki y1l ayetlerden almularla dekal islamc1lar tarafmdan sonra Bulgaristan'daki vam edip, "Nizam-1 Alem" pek &rsat verilmeyecek giTurk azmhga yonelik uybi gorunuyor. Fa~ist hareve "ilayi Kelimetullah" dagulamalan onaylayan ve ket, hareketsiz kalarak valanndan sozeden bildisavunan Kurt bir tamd1kbunyesini koruyamayacariler, butun ya)'ln organlannda "islami esaslara" gegm1 da c;:ok ac;:1k bic;:imde la yapt1g1m tartl$ma. Ya~a­ goruyor. d1g1 ulkede y1llardu neler ni$ yer vermeleri geli~en "islami hareket"in "UlkuBu donemde " fa~ist hac;:ektigi malum bir azmhk reket" ic;:in "varolu~unu mensubu, iistelik sosyalist cu genc;:leri" etkisi aluna belirleyecek" bir "karar" oldugunu soyleyen ve almasm1 engelleyemiyor. Kurt hareketini desteklealmadan sozedilebilecek1984'te Mamak'ta Huseyen bir ki~i, "sosyalist" bir yin Kurumahmutoglu lise, onun ko~eye s1k1~m1~ ulkedeki ba~ka bir azmhderliginde ba~layan "fa~ist ve aym zamanda potansiyel bir sald1rganhga sahip hareketten, islami gerekga uygulanan asimilasyon c;:eli" kopmalar, Gaziantep, oldugunu da unutmamak . politikalanm anlay1~la Bursa, <;:anakkale cezaevkar$1layabiliyor, hatta desgerekiyor. • tekleyebiliyordu. Kendisi ERCAN YASA lerine yay1lmakla kalmaic;:in "ezen ulus"tan baz1 )'lp, d1~ardaki kadrolan da insanlann ba~ka bir ulkekopart1yor. de "ezilen ulus" olmas1 Fa~ist hareketin "gl1cunBulgaristan 'm belki bilinc;: d1~1 bir haz veden kaybetmesi" asla yapngi riyordu ama as1l urkutucu onun yokoldugu anlamma gelmiyor. Fa~ist hareket, · olan bu uygulamalann sosyalizm adma savunulislamc1lara kar~1 ideolojik/ politik duzeyde onemYaz1ya iki amyla ba~la­ mas1yd1. Ona gore Bulgaristan'daki Turkler ozellikli bk varhk gosteremeyemak istiyorum. ilki; 1984'le musluman kimlikleriybilir, ancak gec;:mi~ tarihte fakultede Bulgaristanh le duzen ic;:in surekli bir lerinden belledikleri bir bir arkada~a c;:okkiinlugudersi, "hareket ic;:erisinde ba~agns1 oluyor ve "geri nun nedenini sordugumunsur" olarak davramyorbir guc;: haline" gelebileda anlatuklan. Bunlar araceklerini c;:ok iyi biliyorlar. du. Dolayis1yla zorla "ilersmda Bulgaristan'da daha letilmeleri" Gec;:tigimiz aym sonungerekiyordu. yeni ba~layan isim degi~­ da Beyoglu Mis Sokak'ta Bu anlamda Bulgaristan tirme, dinsel bask1lar vs. Devleti'nin, Tlirk azmhgm kitaplara saldiran fa~isti vard1. Arkada~1m be~-alu "tutucu" kiilturel degerleguduleyen ~eyin, bu "haayd1r ailesiyle haberle~e­ reketlilik aray1~1"nm olrini yasal veya yasad1~1 miyordu. Mektuplan ula~­ zorla y1k1p yerine kendi m~s1 mumkun. Sekiz y1l m1yordu. Nadiren, dolaycezaevinde yamktan sondegerlerini koymas1 me$h yollardan gelen haberler ru ve gerekliydi. ra, c;:1k1p d1$arda eski soy urkiitiicu ve endi~e veriBu tur insanlar c;:ok olfa$iSt gelenegi devam etticiydi. Arkada~1m gene! anrerek, "solculann" oldugu mayabilir, ama ~u ya da bu lamda sol egilimliydi ve say1da varlar ve bu "c;:ifte varsayilan kitaplara sald1rsosyalizm ad1 altmda yastandartc;:1hk oyunu"ndan mas1 aym zamanda bir hap1lan bu tur hareketleri leti ruhiyenin de gostergehie;: rahats1z degiller. <;:unnastl ac;:1klayacag1m bile-

ku ya bunun farkmda degiller ya da "ulvi amac;:lann her turlu arac1 mubah k1lacag1" gibi aruk muzelik olmas1 gereken bir mant1g1 izliyorlar. "SOSYALiST" MiLLiYET(:iLiK

Bulgaristan'daki olaylar aktif olarak dort bq y1l once ba~lad1. Yap1lanlar Turk azmhgm kulturel kimligini / farkhhklanm yoketmeye c;:ah~mak bic;:imindeydi. isimler degi~tirildi, Turkc;:e konu~mak yasakland1 vs. Resmi tez, "bunlar aslmda Turk degil, don be~ y11zy1l once muslumanla~tmlan Bulgarlard1r" ~eklindeydi. <;:ok taru~ma goturur olmakla birlikte bu tezi dogru kabul etsek bile, uzun zamand1r ve ~imdi kendi istekleriyle kendilerini Bulgar olarak hissetmeyen, Turkc;:e konu~an ve farkh kulturel/ dini gelenekleri olan insanlara "hay1r, siz aslmda boyleydiniz ve ~imdi de boyle olmak zorundasm1z" demenin kafatas1 c;:aplanm hesaplamakla ne kadar fark1 vard1r? Ostelik Turk degil de Bulgar muslumam say1lan bu insanlann sunnet olmalanm, camiye gitmelerini, pazar gl1nu d1~mda evlenmelerini vb. dini torenlerini yasaklamak, olaym yalmzca Turkluk yerine Bulgarhgm gec;:irilmeye c;:ah~1lmas1 olmad1gm1 gostermektedir. Bulgaristan KP'si/ devleti, nufus am~ oram Bulgarlardan c;:ok daha yuksek olan Turk azmhg1, ilerisi ic;:in potansiyel bir tehlike olarak gorup ~imdiden onlemlerini almak m1 istemi~tir? Rejimdeki nkamk-

79


hg1 a~amamanm yaratug1 salduganhk farkh / muhalif olanlara yonelik bask1 ve asimilasyon politikalanm mt azd1rm1~nr? Son yillarda "reel sosyalist" ulkelerde gorulen milliyet<;i hareketlenmeler yalmzca "milliyet"le a<;tklanabilecek gibi degildir. Kimi zaman <;ogunlugun, kimi zaman azmhgm ve <;ogu zaman da her ikisinin sanld1g1 milliyet<;ilik, duzenin getirdigi memnuniyetsizligin henuz sonmemi~ olan ham bir kimligi (milliyeti) alevlendirmesidir. Bu yonelime eklenmesi gereken ba~ka bir oge de, reel sosyalizmin "uluslann kendi kaderlerini tayin hakki" ilkesi yerine "devletin ve milletin bolunmez butunlugu", "milli birlik ve beraberlik" gibi ilkeleri uyguluyor olmas1dir. Uygulanan bi<;imiyle bu "sosyalizmin" mutlak otoritenin kodlamas1 d1~mda farkh bir renge tahammulii yoktur. Bulgaristan'da olanlar da bu tahammulsuzlugun u<; omeklerini

GO<;:MENLERiN DURUMU

Agustos sonuna dogru go<; edenletin say1s1 300 bini a~n . Toplam 730 bin ki$iTURKiYE'NiN TEPKiSi nin go<; etmek uzere pasaTiirkiye'de egemen zihniport ald1g1 biliniyor. Bu rayet, bir insan haklan ihlakam artmasa bile Bulgarisli olayma o geleneksel fetan'daki Tiirk azmhgm yatih<;i ruhla ka~1 <;1k1yor. ns1 demek. Bu a~amada (Bu ruhun, Bulgaristan'm hukumet buyuk bir tutari<;-fetih<;i anlayi~1yla paras1zhk omegi gostererek lelligi dikkat <;ekicidir). onceleri "hepsini hemen Sanki yerle~im birimleriahnz, ahyoruz" derken, go<;e vize koydu. Edime nin Turk<;e olmayan isim<:;:ad1rkent'te goru$tt1gulerini degi~tirip "ya$ayan isim"-"resmi isim" aynm1muz go<;menler bu karar m yaratan, Turkiye'de kar$1smda olduk<;a ~a~kin Tiirk<;e d1~mda konu~ulan ve uzgun . Babas1, anas1, dilleri " ku~dili" sayan, k1kans1, <;ocugu obur tarafsaca Turkluk dt$mda bir ta kalanlar var. Simdi go<;kulturel kimligi zorla yok ' menler arasmda da Ozal'a sayan Turkiye degil. Ye tepki geli$iyor. olu~turuyor.

80

sonra, yine garip bir soylemle Ban'ya donup "insan haklan konusunda bizi o kadar s1k1~nrdm1z, niye Bulgaristan'a da aym $eyleri yapm1yorsunuz?" diye sorup, Ban'y1 <;ifte standart<;thkla su<;layanlann, Uluslararas1 Af Orgutu'nun Bulgaristan raporunu alki$layip, ama Turkiye raporunu yalan, iftira vb. gerek<;elerle d1$ mihraklann komplosu sayanlann, yani Turkiye Devleti'nin ve egemen siyasi partilerin, once aynaya bak1p kendi anlay1$ ve uygulamalannm farkina varmadan, ciddi ozele~tiriler yapmadan, Turkiye'deki tum insan haklan ihlallerini ortadan kald1rma yoluna girmeden, k1sacas1 kendi <;iftestandart<;t tutumlanndan vazge<;meden, insan haklan konusunda tek soz etmeye hakki yoktur. Edilen sozler de ben-merkezli tepkiselligin dt$mda bir ciddiyet ta$tmaz.

Go<;menler geldiklerine memnunlar ancak ilk CO$ku yerini gelecek endi$esine, i$, ev, okul sorunlanna b1rakm1$ gorunuyor. Arna tum bunlan goze alarak geldiklerini soyluyorlar. Ekonomik olarak Bulgaristan'da daha iyi ko$ullarda ya$ad1klanm ve ya~ayabileceklerini, en azmdan k1sa vadede Turkiye'de olduk<;a zorlanacaklanm bildiklerini, son be~ y1lda artan, kulturel kimliklerine yonelik bask1lann butun bu <;ekincelerini bir kenara b1rakngm1 belirtiyorlar. ideoloji ekonomiye agu basmt$ gozukuyor. Aralannda dogrudan fiziksel ~iddetle (kamp, hapishane, dayak, i$kence gibi) kar$1la$anla1> <;ok fazla degil ancak tumunun ismi degi$tirilmi$. Oteden beri askere giden ¡ Tiirklere silah verilmezmi$, l 973'ten beri de okullardan Turk<;e egitim kaldmlm1$. Butun bunlann yaramg1 birikim son yillarda patlama noktasma gelmi$. Gosteriler, <;at1$malar, olumler, yaralanmalar olmu~. Yarahlar nbbi tedavi gorememi~, bu i$e soyunmak isteyen Tiirk doktorlar kampa .gonderilmi$ . Sonunda Turk azmhk toplu sayilabilecek bir karar alm1~: Go<;. Go<; etmeyi pek dii$t1nmeyenler bile, kom~u­ lan gidip, daha da yalmz kalacaklanm gorduklerinde yola koyulmu$lar. Bir<;ok yerde go<;, go<; etmeyenler i<;in bir tur sosyal bask1 olmu$. <:;:ad1rkent'te go<;menlere "soyda$ muamelesi" yap1hyor. Be~ vakit ezan okunuyor (ama mescitte na-

maz k1lanlar olduk<;a az), ezandan, bo~ kalan saatlerde hoparlorlerden muzik yaym1 var. Yabanc1 muzik yasak, <;alman muzik yerli ancak nedense resmi olarak kabul edilmeyen arabesk turunde. Birisinin ziyaret<;isi ya da telefonu geldiginde isminin ba$ma "soyda$" kelimesi eklenerek anons yap1hyor. Yemeklerin yeterli oldugu soylenemez. Saghk ve haberle~me hizmetleri ise iyi. Dogu'daki insanlan ve Irak'tan go<; eden Kurtleri dt1$undugumiizde Turkiye Devleti'nin "insan haklan" kavrammm yerine "soyd~ haklan"m ge<;irdigini goruyoruz. BAZiiLKELER

Dunyanm tum ulkelerinde azmhk haklan insan haklannm aynlmaz bir par<;as1 olmahd1r. insan haklan ve sosyalizm a<;1smdan vazge<;ilmez degerde olan b~hca ilkeler $6yle s1ralanabilir: 1. Uluslann kendi kaderlerini tayin hakk1 olmahd1r. 2. Azmhklar kulturel kimliklerini ozgurce ya$ama ve geli:?tirme hakkma sahip olmahd1r. Bunlar arasmda; kendi dilinde konu$ma, yaym, egitim ozgiirlugu; din ve ibadet ozgiirliigii; geleneklerine uygun davranabilme, ya:?ayabilme ozgurlugu; <;ocuklanna istedigi ad1 verebilme ozgurlugu; azml1k mensuplanmn diger va,tanda:?larla e~it haklara sa~p olmas1 ; siyasi kanhm ve orgutlenme ozgurlugii sayilabilir. • MURAT TA~DEMiR

Birikim 5 / EYLUL 1989


Duniln ve

Defterleri

Diinya Sorunlan 612

Giils A Y L I K D E R G

Bu~ilniln

i•

Marksistler tam~1yor Gencay Giirsoy, Metin <;ulhaoglu, Ahmet Ural, Hali! Berktay, <;agat•y Anadol, Umur Cojkun ·

0

Aytn Konusu: 12 Eyliil Yall'm Yusufoglu, Yakup Kepenek, Erda! Aubek, Halit <;elenk, Prof.Bahri Savc1, Prof.Dr.Zafer Oskiil

0 Korku diyalektiginden bani dinamigine Mahmut Dikerdem D Aydm fo<og· raflan Muzaffer llhan E""'5< D Al'lar, Cudi Dag. ve Evita Tevftk <;avdar 0 Kuzey'in yeni Bastiller'i Orhan iyiler D Konvenibilite mi? Veysi Sevit 0 SSCB'de madenciler kimi-cezalandmyor? 6.Bedri Canatan 0 Dniversite· Ii ve tiirban M.Tahir Hatiboglu 0 Goriiime Refik Durbai 0 Tevfik Fikret Zihni Anadol 0 Bag1msiz kadm hareketi? Sibel 6zbudun 0 Yann Vedat Tilrkali 0 Danilov ile gen~ Kazak Dilek A. Kanat 0 Polonya: Devrim mi, kar~L devrim mi? Ahmet Ka~maz

EYLUL'89 ~IKTI

SOSYALIZMIN Giincel Sorunlan Dosyasz

Sovyetler ve Qin' de Neler Oluyor?/ Yunanistan

-SllsgalislBidih A

BiRLiK VE MUHASEBE UZERiNE Halil Berktay

devlet sosyallzmi soila ererken (1) netle,en bir safla,ma

Sefer Deniz

birlik sorunu ve parti anlay1,1 i.izerine

Taner Akcam

ilkay Demir

kendimiz -devrimci yol- i.izerine du,onmek . belleksiz muhasebelerln yukardan saylemi .

Zubeyir Bilen

ge~mi' degerlendirmesinde blr tar11,mac1mn notlan

Erendiz Atasu

I. kadm kurultay1mn ard1ndan

Kagan Guner

sosyalist y~ll perspektlf (1) "teknolojl ve devrimci sanat" EYLOL 1989 2500 TL



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.