B24 2

Page 1



----------------------------------· •

A yl 1k sosyalist kultur dergisi

3

GEQ E N

A YIN

N i SAN 1991

Bi Ri Ki Mi

Oi'v1ER LA<;iNER

Gec;i$ surecinde Ozal ve ANAP

8 AHMET iNSEL

Bitmeyen demokrasi

20 TANER AK\;AM

TC'nin krizi, ulusal devlet ve Turkler

27 TANIL BORA

Turkiye sag1111n dt$ politikaya <lair gelecek tasavvurlan

38

iSMAiL SOYTEMiZ insan ve "hak"lan (II)

UAiiT

49 KlVAN(-ABDULLAH ONAY

Feraset

50 SEMiH AYTACLAR

Sosyalizmin yeniden tan1mlanmas1 ve sorular (II)

53 LE'VENT KDKER

Sivil toplurri-demokrasi ili$kisi uze1ine bir not

55 ALBERTO MELUCCI

Toplumsal hareketler ve giindelik ya$am1n dernokratikle$1nesi

63 SOYLE$i MAHMUD OSMAN "Biji KC1rt, biji Turk"

67

Meziyet Ki T AP

68

ELE$ TiRiS i

SULEYMAN BULUT

"Bilenler" bilmeyenlere nas1l ogretebilir? SUALP CEKMECi

Her yonuyle Rosa

71

~1usibet

R ES i M Li

72

GAYRIRESM i Ataturk ve muzik

76

DEGIN M ELER FATMA MERNiSSI

Ac1lanm beni unutsun diye!

TA R I H

.....


Birikim Yay1nc1hk Lid Sirketi ad1na sahibi: Yaz1i$leri Mi'ldilnl: Gorse! Tasan m: GOrsel Dnzenleme ve Bil8isayar Uygulama: Yap1m: Ba.ski:

Murat Btlge Abdullah Onay Omit K1van,

ismail Abbas Serap Yegeri Perna A.$. Ayhari Matbaacrhk

Hiiniyet Holdirig A.$.

Dagtum:

Abo n e olmak ii;in, a~aO•da belirtilenabone be· delini, Blrlklm Limited $1rketl'nln Pamuk· bank Turbe $1.tbeSI 210233 No'lu hesabma yattrmanci ve banl<a dekontu fo!okopisini, Sliik#n Yayinlan, ~ Caddesi, No:17·191A, Sultanahmet ~400 Istanbul adresine gllndermeniz yeterlidir. Adin1z1. adresinizi. posta kodunuzu ve abone i~leminizin hangi say1dan ba~laya· cao1ni lutfen°bildiriniz. Abone bedellerl: Yurtii;i: Avrupa, OrtadoQu: Amerika: 45 $

70.000 TL. 40$

Avustralya : 45 $

Ek s I k say 1 I a r ii;in ba~vuru adresleri: iSTANBUL: ileti~im Kitabevi Klodiarer cad. No.7 GaQalo¢tu ANKARA: ileti~im Kitabevi Selanik Cad. No. 72/A K1Z1lay lzMiR: ileti~im Kitabevi 859. Sok. No: 118, Zemin Kat, Kor18k BAND!RMA: Ozan Sanat Evi Miilku Bey l~nani No: 57/t

E3

Birikim Yay1nlar1 ~;11~Cld.No.17·191ASi•r If~

nwt 34400 1111ntJt.c

Tel. 512 17 34


G

E

E

N

A

y

N

8

R

K

M

••

O zellikle cun1hurba~kan1 sec;:ildiginden beri ¡rurgut Ozal Turkiye'nin siyasal gunden1ini c;:ogu kez tek ba~1 na beli rlemekte, bu konuda inisyatifi dain1a elinde tutabiln1ektedir. Bu olgu, yak1n zamanlara kadar kullantlan, ge<;:erliligi kan1tlanm1~ siyasal durumu ac;1klan1a 1nodellerinin hic;biri ic;:erisinde doyurucu bic;:imde izah edilemez. Ne Ozal't bir s1n1f1n temsilcisi saymaktan hareket eden klasik s1n1f analizleri, ne ulkedeki siyasal gC1<; dengelerini gozeten hesaplar ne de Ozal'tn ki~iligin i one c;:1karan yorumlar Ozal'1n bu ~a~k1nhk verici etkin konumuna tutarh bir ac;:1klama getiremez. <;:c1nku Ozal ne ulkede "egen1en s1n1f" denilebilecek kesimlerin tam destegine ve onay1na sahiptir, ne de elinde fiilen bu tlir bir etkinlige denk bir siyasal gli<; vard1r ve ne de ki~isel ozellik ve yetenekle1iyle "olaganustu bir ~ahsiyet" diye tan1mlanabilir. Nitekim Ozal ~uphesiz zeki ve kurnaz bir ki~i oltnas1na ragmen hic;bir zaman sayg1 ve imrenme duygulan uyand1ran bir ki~ilik sergilemedi. Hatta kultur duzeyi, karakter saglam-

hg1, ahlaki 1neziyetler, ong6r(1 kapasitesi ac;1s1ndan bak1ld1g1nda c;:ogu kez alay ve ofke konusu olan zaafl arla n1alul oldugu ortadaych. Olke ekonomisine hakin1 kesimler ii;:in de Ozal hii;:bir za1nan rakipsiz, vazgec;:iln1ez bir te1nsilci degildi ve ozelliklc son y1\larda bu kesimin giderek buyilyen bir k1sm1 tarafindan ai;:tk<;a elc~ ti ri . liyordu. Ore yandan ornegin bir Mustafa Ken1al ve ismet inonu gibi "devlet" i.izerinde dogal, manevi bir otoritesi. dolay1s1yla temsil gi.ici.i kesinli kle sozkonusu ohnad1. Ostelik ulke gilnde1nini, tartt~rnalann seyrini C!l fazla belirledigi ~u son donen1de partisi uzerinde de ni.ifuzunu kaybetn1eyc ba~lad1g1 apai;:1k g6zlen1 lenebilmekteydi. Ard1ndaki ABD desLegi de oyu ylizde yirrni be~in alunda seyreden bir partiye dayanarak iktidan ve cumhurba$kan1 konumunu koruyabiln1esinde bir faktordur, a1na kesinlikle bu denli "atak" olabilmesini, curnhurba$kan1 yetkilerini pervas1zca a$1p her konuya mudahil olmas1n1 ve hele bu konun1dayken Kurt sorunu gibi TC devletinin ve duzeninin en "hassas" konulanndan birini, tabulan

yerinclen oynatan bir tarzda glinderne sokabilmesini izaha yetn1ez. Kald1 ki, bt1 son giri$i ¡ rn inde Ozal, dayanag1 olan ikticlar partisini, huku111eti bile atlay1p, onlan ernrivaki ile kar$1 kar~1 ya koy1na pahas1na davranabilrni$; son1nun i;:ozumunti nas1l dli$lindflgune dair soylediklerinin yapng1 imalann, b1raktn ba$hca n1uhalefet partilerinde, bizzat kendi partis inin i;:ogunlugunda bile ~iddetli tepkilerle kar$1lanacag1 "ger<;: egine" ald1tn1ayabi lrn i$ti r. i~are t edilen tun1 handikaplanna ragmen Ozal'1n. ii.Ike siyasal gundernini belirlernekte giderek daha da etkinle$en bir inisyatif sahibi olabilrnesinin asli nedeni ~uphesiz kar$1s1ndakilerin gii(:suzliigudur Ancak ''kar$1s1ndakiler" derken yaln1zca ah$1lagelen ifadeyle 1nuhalefet partilerini kasdetmedigimizi bilhassa belirtmeliyiz. Daha once de Ozal'1n s iyasal gucunC1, inisyatifi elde tutabilme imkan1n1 as1l olarak i$te bu gui;:suzlf1k olgusundan dev~irdigini vurgulad1g1m1z haurlanacakur. Sozkonusu olgunun tan1m1 ve nedenleri hakkinda soylenenleri daha geni~ bir (:erc;cveye oturtabilmek ve

3


boylece kavran1lmas1n1 saglamak i<;in konuyu bu vec;hesiyle bir kez daha ele almak son derece yararh olabilir. OZAL NEYl TEMSiL EDlYOR?

4

Oncelikle ANAP'1n ve ozellikle 6zal'1n neyi, onlara "altematif olamayan" kar$1s1ndakilerin neyi temsil ettigini belirlemek gerekiyor. ANAP ve Ozal'a gore kendileri, l 980'lerle birlikte tum dunyan1n i<;:ine girdigi "yeni"yi, otekiler ise "eski"yi temsil etmektedir. Gerc;i A.NAP, fikriyau ve program1yla bu "eski"lerde olmayan hangi "yeni"lige sahip oldugunu g6stermi$ degildir. Bu noktada one surdugu gerek<;e, ANAP'1n dort ana egilimi "biraraya" getirmi$ oldugudur. Yenilik budur. ANAP'1n "ka~1s1ndakiler"ce hic;bir ~aman ciddiye ahnmam1$ iddias1 $oyledir ki, bu pani, 1980 oncesi AP'sinin "liberal"ligini, MJ-IP'nin "milliyecc;iligi"ni, MSP'nin "muhafazakar"hg1n1, CHP'nin de "sosyal adalet"c;iligini biraraya getirmekle te$ekkul etrni$tir. Burada bu iddian1n dogrulugunu tartl$rn1yoruz. Bizi ilgilendiren onun gerisindeki yakla$lmd1r. Soyle ki, eger boyle bir iddia one siin1lebiliyor, oyle bir partinin olabilirligi varsay1hyor ve boyle bir partiye "yeni" s1fat1 verilebiliyor ise; dolay1s1yla "eski"n1i$ olan1n, "zamana uymad1g1" i<;in alcematif de olamayacak olan1n tarifi. de yap1hyor demektir. Yani "eski" olanlar, kendilerini oncelikle belirli bir ilkeye, degi$mez bir 6ncelikle degere gore tan1n1layan, tum oteki konulara ili$kin g6rii$ ve tav1rlann1 buna gore duzenleyip. sistemat.ik, tutarh bir burunluk kurmaya c;ah$anlard1r. 1980 oncesi AP'sinin "liberal" vas1fla belirlenen bir parti olmak i<;:in ne denli c;aba goscerdi~ tam$1-

hr, ama Cl'tP'nin "sosyal adalet" fi.kriyle, MHP'nin "milliyetc;ilik"le MSP'nin islarni kimligin "muhafazas1" ilkesiyle tutarh, bucunliiklii bir perspektif ve program1 temsil ettikleri, en az1ndan bu yonde c;aba gosterdikleri $liphesiz dogrudur. Bu tiirden siyasal giic;lere ordu ve yuksek burokrasi tarafindan ternsil edilen "devlet partisi"ni de ekleyebiliriz. Onlar da bilinen laiklik, anti-kornunizm ve tek ulus ilkelerini birle$t.iren "devletc;i" yakla$1mlanyla kendine gore bir i<; 1nanug1 olan bir sistematigi ternsil etmektedirler. "Eski"den ozellikle siyasal akirnlarda, onlann temel ald1klan ideolojilerde aranan veya ula$1'mas1 istenen ilk vasrf bu veya benzeri tarzda bir i<; tutarhhga, siste1natiklige sahip olmalanyd1. Hepsi de bu vasf1 kazanrnaya veya korurnaya gayret ederler, kendi i\'.lerindeki g6rli$ ve tuturn aynhklannda kar$1lanndakini oncelikle sozkonusu akim1n, hareketin ana ilkesiyle, o ilke ekseninde kurulan butlinsellikle \'.eli$tigi noktas1nda s1k1$Ur1naya <;ali$1rlard1. SiSTEMATiK OLMAMA TAVRI

Dola)'lstyla ANAP kendisini "eski"lerden ay1nrken astl olarak i$te bu sisternatik olma endi$esini, kendisini belli bir ilkenin belirledigi bir perspektifle tan1mlarna, dolay1s1yla s1n1rla1na tavnn1 reddetmekte, ternelde bu tavn "eski"mi$ olmakla nitelernektedir. Eger eski ve yeniye sadece kronolojik cetvele bakarak karar verilirse ANAP ve Ozal hakhd1r. Ger<;ekten de s1rf siyasal ak1m ve ideolojilerde degil, sanattan bilirne, ozel hayat diizenlerine kadar her alanda insanlann buralarda kaT$1la$Uklan sorunlan belli bir ilke(ler) sisternine, i<;: tutarhhga sahip "model"lere

gore anlamaya, tan1mlarnaya ve <;ozrneye i;ah$malann1 empoze eden bir zihniyec dunyas1, ANAP'111 ten1sil ettigi zihniyetten daha eskiye dayan1r. Ger\'.i ayn1 "eski", "ge\'.rni$" donemlerde de ANAP'1n ten1silcisi oldugu zihniyetle kolayca ili$kilendirilecek )'lg1nla "eklektik", "pragrnatik" alom ve olu$urnlar vard1r. Arna ba$hca tarihsel 路 donemleri belirleyen zihniyet dunyalann1 o.nlar ternsil etmezler. Buna mukabil fiiliyatta asla az1msanmayacak bir etkinlik alan1n1 daima bulrnu$lar ve ozellikle i<;inde yer ald1klan tarihsel donemin kriz anlannda krizden s1yrilman1n veya uzla$man1n mecras1 olabilmi$lerdir. Ancak $U da var ki, dt1$ftnsel duzeyde bu tur eklektik ak1n1lar ve pratik duzeyinde pragrnatizm i<;inde yer ald1klan zihniyet dunyas1n1n siscematik oln1a lostas1n1 reddetmedikleri gibi, onu i$ler k1labilecek yollar1 ternsil iddias1nda bile bulunurlar. Oysa ANAP'1n boyle bir iddias1 yoktur. Sozkonusu da degildir. <;:unku o "eski zihniyet" c;ag1111n kapand1g1n1, kendisinin ba$1ayan yeni zihniyet "donemine-dunyas1na" ait oldugunu iddia etmektedir. Bu iddia, epey oncesinden beri ozellikle sanat ve daha da belirtik olarak mimari alan1nda surmekte olan modemizmpostmodemizm tart1$mas1nda ikinci tarafin ileri surdugu iddia ile ayn1 paraleldedir. Suphesiz ANAP sozculerinden bu son derece onemli taIU$n1an1n siyasal-felsefi duzeye tercurnesini beklernek abes olur. Arna apayn mekan ve duzeylerde de olsalar postrnodemizrnle ANAP olgusu onak bir iklimin urunudurler. Nas1l postmodemizm, "Ayd1nlanma"dan bu yana hukum suren dii$iince ve sanat ak1mlar1n1 yonlendirici hipotezlerden kalkarak, unsurlan birbiBiri kim24/N ls a n 1991


riyle zamanda$ ve birbirini gerektiren ifade yollan pe$inde olmakla tannnlay1p bu yakla$1m1n aruk ukand1gin1, terkedilmesi gerekcigini soyluyorsa, To.rkiye'deki omegini ANAP'ta buldugumuz "postmodernist" siyasal zihniyet de "klasik" partilere kar$1 benzer bir iddiayi one suruyor. Ve yine t1pk1 postmodemizmin her bir par<;as1 veya yonO. farkh <;aglara ya da ekollere maledilebilecek, bu anlamda ozgur ve kurals1z eserlere yonelmesi gibi ANAP <la "eskiden" yanyana ifade edilmeleri dCt$unulemeyecek olan g6ru$, cav1r ve tutumlar mozaigi gibi "te$ekkul etmi$" oltnas1n1 bir garabet degil, "yeni \:3g"a mahsus anlayi$1n dogal geregiy. . rnl$<;es1ne sunuyor. $uphesiz hemen $ll soylenebilir ki nas1l bir postmoden1 dizaynda kubist bir unsurla, yan1ba$1na yerle$tirilmi$ bir antik gorunum bu birliktelikte an1k kendileri olmakcan <;1kuklan gibi, par\:351 olduklan $eye de bir anlam yaymaktan yoksun, s1rf $ekli bir "katki" saghyorsa; Ai\JAP'1 olu$turan par<;alar <la ne liberal ne muhafaiakar ne miltiyet<;i ne de sosyal demol<ratur. Dizayn i<;inde yerleri degi$ebilir, yerlerine veya aralanna ba$kalar1 konulabilir. Omegin son genel se<;imlerde Ozal taranndan ANAP'ta yer almas1nda "hi<;bir sakinca" gorulmeyen bit Nurettin Y1lmaz, "solcu" ve "KO.n"<;u stfatlanyla bi.rlikte "Turk milliyet<;ileri"nin ve "sagc1"lann yan1ba$1nda ya$ayip gitmektedir. Ve bu Nurettin Y1lmaz, TBMM'de "biz Anadolu'nun yerle$ik halkiyiz, siz (Turkler) daha bin y1l once buraya geldiniz" mealinde konu$tugunda ona "o ... <;ocugu" diyen "Turk mitliyet<;isi" Mustafa T3$ar'la ANAP dizayn1nda hala yanyana durabilmektedir. Hasan Celal Guzel, ANAP'1

dt1$ii.nce ve yap1 itibanyla "ki$ilikli" bir pani haline getirn1ek ad1na Ozal'a bayrak a<;t1g1nda 1\N.A.P dizayn1n1n "muhafazakar"1ndan "sosyal adalet<;i"sine kadar her par<;as1 kar$1s1nda birle$ti. Arna o zamandan beri bizzat 6zal'1n $ahs1na ve r'\NAP'a haki1n zihniyete en ag1r ele$tirileri yapmas1na ragmen ne dizayndan aynld1 ne de auldt. ANAP bu "bile$enleri" ile ilk kuruldugunda, "<;ok surmez par<;alan1r" diyenler de yan1ld1. Bunlan bir arada tutan za1nk1n iktidar oldugu soyleniyordu ve k1smen de dogruydu bu. Ancak <;ok daha 6ne1nle i$aret edilmesi gereken nokta, ANAP turu "yapt"lann ya$ad1g1n11z donen1in atmosferinde "kurulmas1" miimkun, "dogal" olu$umlar oldugudur. BIR <;:AGIN SONA ERi$i

Sorun $Udur: Siyasal planda "klasik" ideolojiler ve partilerle tan1mlayabilecegimiz bir <;ag (Ayd1nlanma'dan bu yana ge<;en donem) kapanm1$ m1d1r? Eger kapand1ysa icine girilen <;ag arnk ANAP tiiru "parti"lerde yans1yan zihniyetin egemen olacagi bir cag m1 olacaknr; yoksa bu bir ge<;i$ evresi -yani eskinin y1kihp yeninin henii.z kendi ozgtin ifadesini kuramad1g1 a$ama- midir? Bu sorulara cevab1m1z $Oyle ozetlenebilir: Ayd1nlan1nadan bu yana路 devam eden <;agtn sona erdigi bir olgudur. Arna $U an ya$anmakca 路olan bir get;i$ evresidir; upki postmodemizm gibi ANAP tiiru siyasal olu$umlar da "gecici" karakterdedir ve zaten sonlann1n gelmekte olduguna dair i$aretler gii.nden gtine anmaktad1r. Dola)'ls1yla "yeni <;agtn" zihniyet dunyas1 ve bunun i<;in de yepyeni bir zemin, eksen ve tarzda te$ekkiil edecek "siyasal" ak1mlann olu$-

turulmas1 safhas1 ancak $imdi ba$hyor say1labilir. Ancak hemen i$aret- euneliyiz ki; bu yeni <;ag1n zihniyet dunyas1 ve ak1mlan, postn1odemizmin "ge<;mi$" dedigi tarihi zihniyet dii.nyalann1n butunsel kavrayi$ arayi.$lann1 bir yana atmt$ olmayacakur, olan1azlar da. Ta1n aksine bu aray1$tn yeni, ama <;ok daha derin ve zengin bir temelde, cok daha iddiah bir tarzda gundeme getirili$ini temsil edeceklerdir. Ve ancak bu nitelikte olabildiklerinde bir yeni cag ba$lamt$ ve bu at1hmlar o caga ad1n1 vermi$ olurlar. "Ayd1nlanma <;agt"n1n ve o <;ag1n dii.$iince ve davranl$ atmosferinde te$ekkul etmi$ -ve ilk kez fiilen evrenselligin s1n1rlanna o denli yak13$IDI$- uygarhg1(m1z1)n zirve noktas1n1 gecip, "kapasitesi"nin li1nitine vard1g1 ve boylece ukand1gi goru$u dogru ise de, bu g6n1$, o <;aga tarihin gormedigi bir dinamizm kazand1ran temeldeki saigin de gticunii. yitirdigi anlam1na asla gelmez. "Ayd1nlanma"n1n gerisinde insan1n kendi "dogas1na", kaderine egemen olabilecegi, olmas1 gerektigi ve boylece kendisini varolu$unu, ger<;ekligini giderek. tumuyle insanile$tirecegi, yani salt insana ozgti hale getirerek donu$tiirebilecegi inanc1 ve iddias1 vard1r. Ozel olarak Ayd1nlanma \:3gI, $U son iki-uc yii.zy1ld1r diinya olceginde y3$anan tarih, "Bau" ile simgelenen uygarhk, bu inan<; ve iddian1n gercekle$tirilmesi yolunda sadece bir yol ilk kapsamh giri$imdir. Dolay1s1yla onun ukanmas1, yani kendi ozel mantigi it;indeki geli$mesinin ba$langi<;taki iddias1yla <;eli$ir sonuclar ortaya koymas1yla beliren bir krize girmesi, "Ayd1nlanma"n1n kaynaklandtgt zeminden ozel bir tarih ve kultur dunyas1n1n -Ban'n1n- yon-

5


6

lendirdigi bir yolun, bir yakla$1m1n krizidir sadece. Bu yakla$11TI, kendi 6zel yorumu ve n1ant1g1yla 6rtulu olsa da "r\yd1nlanma"n111 gerisindeki humanist iddia ve inanc1, gezegenimizin oteki tarih ve kiHti:tr dunyalanna da ta$1m1$. oralarda da zaten var olan bu yondeki egilimlere en az1ndan zengin bir deneyin verilerini sunmu$tur. $imdi bu veriler uzerinde dC1$ilnmek, s6zkonusu olaganiistti iddiay1 bu kez gerc;ekten evrensel, yani tum tarih ve ki:tltur diinyalann1 n katk1s1yla gec;mi$tekiyle k1yaslanmayacak zenginlikte bir yakla$tffi bir ufuk gosterecek tarzda "ifade etrnck" a$amas1nday1z. Bu a$arnan1n hakk1111 vermek, her $eyden once salt insana ozgu bir ihtiyac; ve faaliyet olan bilirn ve teknolojinin $U geldigi noktada sundugu imkanlar uzerinde dii$f.tnmek, bunun siyasal, toplumsal tasann1lanm1zda hangi ufuklan ac;abilecegi konusunda yogunla$rnak demektir. Bilgi elde etme, llretme, yayma ve yarat1c1 potansiyelleri harekete gec;irme i1nkanlar1n1 goz alabildigince zenginle$tirmeye yetenekli bir a$arnaya vann1$ bilim ve teknolojinin bu basamag1nda, bilgi ve hayal gucilnii tum insanlann eylcmli varolu$unun ortak niteligi hatta esas1 haline getirmek, insanlan insan1 ay1rdeden, ona tiirselligini kazand1ran bu insani olan her $eyi belirleyen boyutta e$degerli hale gelecekleri bir siireci tasarlan1ak da arnk 1numkundur, bir pratik sorunudur. I-he; $C1phe edilmeme\idir ki c;ok yak111 bir gelecekte Ayd111Janma c;ag1n1n ''sol"unda kendi yak1n atalann1 bulan yeni bir sol dalga, $U yukanda gene! c;izgileriyle ifade edilen perspektifi i$lemenin CO$kusuyla tarih sahnesine c;1kacakttr. Onun kar$ts1nda yeni c;ag1n "sag"1 ne

zaman ve nas1l te$ekkul eder konumuz degil. Arna $Uras1 ac;1kur ki, bunlardan herhangi biri belirmeye bir ak1m olarak kendini duyurmaya ba$lad1g1nda "modernizm"in dokiintuleriyle kurulan postmodernist kolajlar, bir kriz arun1n semptomlan olarak haurlanacaklar ancak. OZAL'IN BDYOK KUMARI

Belki ANAP ve Turgut Ozal boyle bir donemin Turkiye'ye c;ok daha ge<; "gelecegini" varsay1yor olabilirler. Bunun bir gerekc;esi de bu ulkede hangi s1fat altinda <;1km1$ olurlarsa olsunlar tum siyasal-toplumsal ak1mlann o s1fatlann1n tiim hakk1n1 veren bir du$unce ve davrant? tutarlthg1 gostennek konusunda isteksiz ya da ba$ans1z kalmt$ olmas1 olabilir. Kendilerine boyle bir niyet atfeden giri$im lerin hemen daima sozkonusu akim1 zenginle?tirmeye degil kat1la$t1nnaya daraltn1aya yonelttikleri de buna eklenrnelidir. Bunu Turkiye toplun1unun halk1n1n bir 6zelligi say1p, bu copluma c;ifte standarthhgin, <;ok y(lzlu bir ya$ama iislubunun, yani eklektiklige meyyal bir kafa yap1snnn bir 1rsi karakter gibi yerle?tigi varg1s1na bile ula$ml$ olabilirler. Bay Ozal'1n birbiriyle <;eli$en tav1rlann1n toplumda tepki yaratacagi soylendiginde "alt$lrlar" demesindeki rahatltk bu inanc1n bir ifadesi sayilabilir. Bu nedenle olmaltd1r ki, Bay Ozal son zamanlarda h1zland1rd1gi giri$imlerinin her birinde Ai'JAP c;ogunlugunun egilirnlerini kaale ahnayan harca n1uhalefet edebileceklerini goze alan bir tav1r sergilemekte. Bu onun oniimuzdeki bir sure ic;in daha farklt "dizayn edilmi?" bir siyasa\ guce dayanmak istedigi anlam 1na gelir mi? Turgut Ozal ANAP'1 vareden -o postmoderniz1n esi ntili- havay1

en iyi koklayan ve sindiren biri olarak, $U ANAP dizayn1n1n aruk demode oldugunu bir "yenisi"nin ya da her safhad a ayn ANAP tipi olu$utnlann "kullan1lmas1"n1n daha iyi olabilecegine dair bir niyet pe$inde midir? Heniiz tam ever diyemeyiz bu soruya. Aynca Ozal'1n bu denli kapsamh bir manevrayi, daha dogrusu n1anevralar silsilesini yClriitebilecek kadar gucu yok. Eger bu gucu yine $in1diye kadar oldugu gibi, tnevcut po:H.tik arenay1 olu?turan unsurlann herbirinin malal oldugu gu<;suzliiklerden dev?irerek temin edebilecegini varsay1yorsa, $U noktadan itibaren bunun ciddi bir kurnar riski ta~1 d1gin1 soyleyebiliriz. Ancak $U da var ki Ozal'1n son donemde ardarda ba$latt1g1 giri?imlerin tiimiinii bir projeye bagla1naya c;ah?trsak, Ozal'1n o kumara oturdugu sonucuna varmak da gerekiyor. Anayasay1 degi$tirme onerisi ile omegin Semra Ozal't "n1uhafazakar" unsuru k1rmak pahas1na istanbul ANAP ii Ba$kanhg1na getirme giri$imi birlikte ele ahn1r, bilhassa sunulU$ tarzlan ve gerekc;eleriyle du$iinulurse; Turgut Ozal'1n ANAP dizayn1ndaki "muhafazakiir" pan;an1n yerine omegin DYP ve SHP'nin bir k1s1n1 kanatlann1n aktif veya hay1rhah pasif destegini koyma amac1na 1natuf gibi pekala goriilebi Ii r. Bu "yeni" parc;:alann ANAP mozaigine iltihakt elbette du$iiniilmiiyordur, ama zaten Turgut Ozal'1n bulundugu konum i<;in destegin bir particle somutlanmas1 degil, merkezinde bir parti bile olsa, onu da i<;eren geni~ bir yelpaze ya da mozaik gibi olmas1 <,'.Ok daha tercihe $ayand1r. OZAL VE KURT SORUNU

Arna 6te yandan Turgut 6zal'1n en son ve en spektakt:1Birikim 24 / Nisa n 19 91


ler giri~imi olan Kurt sorununu giindeme getiri~ine bakarsak bunun her$eyden once $U yuka~ ndaki projeyi altust edebilecegi.ni de belirtmek gerekecektir. HEP ve c;e$itli partilerdeki Kurt yetkililerin s1cak bakugi, ama ote yandan Turk ve Kurt solunun hemen her kesiminin bir "aldatmaca" diye gorup ku$kuyla yakla$t1g1, tum 6teki siyasal partilerin ise $iddetle tepki gosterdikleri bu son giri$imle Ozal, gerc;ekten de ciddi bir kurnara girmi~ gozukmektedir. Gen;i Kurt soninuna nasil c;:ozumler dll$iinulebilccegine dair ortahga sald1g1 sozlerden sonra bir daha konu$rnad1 Ozal. Aynca Kurtlerin nerede olursa olsun ayn bir devlet kurmalanna kesinlikle ka~1 oldugunu belirten beyanlarda da bulundu. Arna bunlar $U noktada fazla onemli degil. <;:unkii Ozal bu konuda $imdilik umdugu sonucu alm1$tur. An1k o, ozellikle Kurt halk kesimlerinin nezdinde, Kurt sorununa en steak en olurnlu yakla$an liderdir. Ote yandan devletin en tlst makam1ndan konu~rak, Tiirkiye coplumuna Kurt sorunuyla ilgili statt1konun degi$ebilir oldugu i~aretini vet:dikten sonra, her parti kendi uye ve sec;:men

kitlesine bu konuda c;:ok geni ~ izahatlar vermek, net tav1rlar ifade etmek zorundad1r. ANAP d1$1ndaki resmi partileri "devlet"c;:e zorla kunilmu$ stariikoyu koruma yanhs1 tav1rlar almaya iterken Ozal onlann bir giic;siizluk noktas1n1n daha gozler oni.ine serilmesine biz.met etmi$tir. .Bundan dolayh olarak yararlanabilecektir. ~oyle ki bugun kendilerini "sosyal-demokrat'', "ozgt1rliikc;t1 demokrat" veya "islamc1" diye tan1mlayan hic;:bir parti, s1rf bu s1fatlann1n manngi ic;inde konu$abilselerdi Kiirtlerle ilgili statukonun $6yle veya boyle devam1ndan yana konu$an1azlard1. Arna onlar "Tiirkiye'nin ozel ko$ullan" bahanesi alttnda, o "oz.el ko$ullar"1n "devletc;i" mannk ic;indeki yorumuna mahsus goru~leri "sosyal demokrat" veya "islamc1" perspektiflerin ic;:ine yerle$tiriyorlar. 0 noktada kendi seslerini kis1p "devlet"in sesini dinlettiriyorlar. Hic;bir partinin (ANAP da dahil) bundan rahats1z.hk duymad1gi soylenemez.. 6zal'1n Kurt sorununda mevcut statt1koyu degi$tirebilecek hic;bir $eyi yapamayacagin1 bilmesine ragmen DYP'nin Ozal'1 "vatana ihanet"le suc;.lamaya varan bir tepki

gostermesi bundand1r. Ozal, bu giri$imiyle, sadece, mcvcut partilerin bu konudaki guc;suz.lugune, c;eli$kisine dikkati yoneltmekle kalmam1~, kendisini en az1ndan "devlet"e kar~1 bile dogru bildigini soyleyecek kadar cesur, ai;:1k sozlu bir lider olarak sunabiltni$tir. Bu ise yaln1zca Kurtleri degil, "devlet" kar$1s1ndaki cesareti aktif oln1asa bile pasif bic;:imde desceklemeye meyyal Turkiye toplumunun c;ogunlugu ic;in hayli anlamh bir jesttir. Ozal bu jestiyle, cumhurba$kanhg1 postu alnnda parti parc;ac1klanyla kurmaya ugra$1r gorundugu yeni dizayn1n yerine ikame edebilecegi -belki de ilk ve son eylemi Oz.al'a oy vermek olacak- neredeyse oy say1s1 kadar pari;:ah bir "dizayn" hayal ediyor olamaz m1? Arna belki de nisan sonunda istanbul ANAP ii kongresinde "muhafazakar" denilen pari;:a oyle bir direnc; gosterir ki, bt1tt1n bu hesaplar Y1k1hr. Her parc;an1n, her "bt1tfln"de yer alabilecegine dek vard1nlabilen bu alaturka路 postmodernist siyaset, parc;an1n butunden buyuk olabilecegini soyleten bir kural ortaya c;1karma)'l son eylemi yap1p silinir gider.

7


Bitmeyen dernokrasi AHMET iNSEL

8

Komunist ideale bagh olduklann1 iddia eden rejimlerin <;6kil$l1nden sonra, Bat1 toplumlann1n uzerinde bu kez ba$ka bir hayalet dola$1yor: Demokratik muhafazakarhk. Bu baglamda sozkonusu olan, kendisini rum geli$mesini tamamlaml$, idealini burun,.uyle ger<;ekle$tirmi$ bir toplumsal dozen olarak tan1mlayan demokrasi soylemidir. Boylece kar$1m1za muhafazakarla$ml$ demokrasi <;1kar. Bu, aruk bir idealin degil, asli ve neredeyse tek amac1 yerle$ik duzeni tekrardan iiret1nek olan bir siyasal kaygin1n dunyas1na tercuman olan demokrasidir. <:;:agda$ muhafazakarhk olarak da tan1mlayabilecegimiz bu dunyan1n en belirgin ozelligi, demokrasi idealinin s1n1rlann1 hukuk devleti kavram1yla c;izmesidir. Demokratik muhafazakarhgin agz1ndan birey kelimesi dll$mez. Gerc;ekten de demokratik nuhafazakarhk birey ad1na, bireyin b6lunmez ve devredilmez haklan ad1na siyasal ugfa$1n1 siirdurur. Arna bunu yaparken, demokrasiyi soyut bir mekancl, .s omut bireyler tarafindan sahiplenilmesi mumkiin olmayan bir ili$ki i<;ine hapseder. C::agda$ muhafazakarhk, demokrasi idealinin uzerine liberal soylemin k1hfin1 ge<;irerek, toplumsal hiyerar$iyi, boyun egmeyi ve yabanctl3$may1 bireyin ozgu.rlugu ic;in odenmesi gereken bedeller olarak sunar. C::unkii demokratik muhafazalclrhk i<;in demokrasi idealinin me$ru varhgin1 hissettirebilecegi tek alan hukuktur. Bu anlayi$a gore i$letmeler, orgu.tler, devlet daireleri, okul ya da aile gibi ger<;ek toplumsal alanlarda demokrasi idealine yer yoktur. Hemen belinelim ki bu c;agda$ muhafazakarhk, Avrupa'da kendi kiillerinden yeniden d0gmaya b3$layan gerici otoriterlikle kan$t1nlmamahd1r. Gerici otoriteryanizmden farkh olarak, c;agda$ muhafazal<arhk demokrasiyi devredilemez bir ilke olarak kabul eder.

Aina bu ilkeyi somut bireyler tarafi ndan sahiplenilmesi miimkun olmayan bir keneye hapsederek, sadece siyasal kertenin ilgi alan1na giren bir sorun $eklinde sunarak, yani ozetle demokrasi idealinin ic;ini kof13$Urarak, c;agd3$ muhafazakarhk, demokrasi idealini canstz ve ruhsuz kllar. Demokrasi, g\inumllz toplu1nlannda unnanan otoriter tepkileri safdI$1 b1rakabilecek ya da en az1ndan onlan etkisiz lolabilecek asabiyyeyi saglayamaz hale gelir. Toplumsal ideal olma vasf1n1 kaybederek, liberal duzenin mahafazas1 ic;in dile geririlen dar bir siyaset kurah haline d6n11$en muhafazakar demokrasinin gu.numllzdeki zaferi, demokrasi du$man1 hareketlerin onumuzdeki donemlerde tum gidalann1 bulabilecekleri bir toplumsal yap1 ve tahayyulun paradoksal zaferidir. ANTi-MUHAFALA..KAR BiR DEMOKRAT = MARX

Bir bu<;uk yllzyil once, asil amac1, du~unce hocas1Hegel'in n1uhafazakar siyasal tutumunu ele$tinnek olan bir genc;lik yap1nnda, Marx, demokrasiyi, rum olu$Umlann <;6zulml1$ muammas1 olarak tan1mlar. 1843 )'1.bnda Marx i<;in demokrasiyle birlikte, toplumun siyasal olU$umu bir daha degi$memek ilzere, sanki sonsuza kadar kahc1yrn1$<;as1na tan1mlanamaz hale gelir. Marx'1n kelimeleriyle ifade edecek olursak, demolaasi, kendisinin surekli olarak ger<;ek temeline ta~1nmas1n1 gerektiren bir sure<; haline donu~ur. O temel ise gerc;ck insan ya da gcr<;ek halknr. Demokrasinin insan1n bilin<;li yap1n olmasnun tek 61<;\lsu, insan1n demokrasiyi kendi yap1n olarak kabullenmesidir.1 H1ristiyan 3$kinhgin1n Feurbachr,:1 elC$tirisinin ard1ndan, Marx siyaset ve iktidann a$klnhgtn1n so1

Marx, Critique du droit politique de Hegel, Editions Sociales, Paris, 1975, s 68. Birikim 24 I Nla an 1991


nunu ilan eder. Arna, bu, tarihin sonu demek degildir. Tam tersine, Marx'm Hegel kar~1s1 ndaki ve buradan hareketle, c;:agda$ muhafazakar tutumlar kaf$1s1ndaki tum ele~tirel CO$kusu, tarihin sonunun gerc;ekle$mesiyle demokrasi ilkesinin avdetinin bir tutulmas1n1 reddetmesinden kaynaklan1r. Marx'1n ele$tirisi, toplu1nun kendi kendini olu$turmas1, yani olu$tur1na eyle1nlerinin bilincinde olan ozneler tarafindan toplumsal kurum lan n imgele1nsel olarak yarat1lmas1na ili$kin rum sorunsah ifade ettiginden 6tilril, den1okrasi konusundaki modern tart1$man1n gene! c;erc;:evesini c;:izer.2 Oz.erk olamama hali ya da bir ba$ka deyi$le, yabanc1la$ma, bu kendi kendini olu$turman1h reddi veya bu olu$umun bilincinin yitimiyle birlikte ortaya c;:1kar. Gerc;:ekte den1okrasi c;:1~r1n1 ac;:an bu kendi kendini olu$turma fiili degildir. C:unku insan1n yap1n olan toplum, kokenleri itibariyle zaten bir kendi kendine olt1$mad1r. Demokrasi c;:1gnn1 as1l ac;:an olgu. insanlann kendi olu$turma g\ic;:lerinin bilincine varmaland1r. Ba$ka bir d eyi~le, demokrasi, diinya6tesi tftm simgesel kerteleri tasfiye edip, insanlann anlamland1rma gucunu ellerine gec;:ir1neleri, ona sahip c;1kmalanyla ortaya c;1kar. Anlam1n路dunyevile$mesi demokrasinin ilk ko$uludur. Ne var ki bu df1nyevil~me demokrasinin var oln1as1 ic;:in gerekli de olsa, tek ba$1na yetersizdir. Demokrasinin ikinci ko~ulu, kesinlik sorununu ortaya koyar. Demokrasi, ancak, iktidar, yasa ve insanlar aras1ndaki ili~kinin temeliyle ilgili mutlak inanc;:lar ifade eden toplumsal ~aretlerin erimesiyle gerc;:ekle$ebili r. ~ i)emokrasinin bu ikinci vec;:hesini Marx'1n yakla$1m1nda ilk elde bulamay1z. Oysa, c;:ag1m1z1n olaylann1n 1~1gtnda aruk c;ok iyi biliyoruz ki, kurulu$ ilkeleri ic;:inden d1~salhg1 kovduktan sonra, topl碌mla nn demokratik iradenin zulmiine nlaruz kalmamalann1 veya totalitarizme do~ kaymamalann1 ancak bu ikinci kO$ulun varhgJ saglamaktad1r. Demokrasi ilkesinin bu c;:ok 6zel ikinci geregini dikkate al1nad1g1 ic;:indir ki Marx, eksiksiz demokrasiyi toplumun c;:ogunlugunun bilinc;:li ve etkin diktatorliigti olarak tasavvur etme sonucuna vanr. insan1n ve toplumun kendi dogalanyla yeniden uz~malanyla birlikte gerc;:ekle$en devrimin tamamlanmas1 surecine bu demokrasinin tekabul etmesi olc;usunde, sozkonusu diktatorluk toplum uzerinde ve toplu1n taraf1ndan uygu lanan bir dikta torliiktftr. Marx'1n, demokrasinin bu ikinci geregini goremeyi~inin , onun bilimci-maddeci egilime dogru siirCtkleni$inin bir sonucu oldugunu iddia etmek c;:ok yan1~ olmaz. Gerc;ekten de, dinsel dii$11nceye ka~1 yiiriltrugu mucadelesinde (1840'h yillarda Marx kendisini oncelikle ve esas olarak ateist olarak tan1mlar) Marx'1n an1ac1 dinin i$gal etttigi yere bilimsel soylemi ikame etmektir. Arna bunu, toplum konusundaki

bilginin yerle$ik konumunun me$ruiyetini sorgula1n adan ger1;ekle~tirmek ister. Pozitivizm, Marx'1n de1nokratik dt1suncesinin s1n1nn1 olu~lurur. Toplumsahn cemellerinin, insanlann iradelerinden bag1ms1z nesnel ko~u llar taraf1ndan belirlendigini savunmakla ?vtarx. maddecilik ad1 alunda. toplumsahn temelleri hakk1nda toplumotesi bir soylemin iiretilmesine katk1da bulunur. Sonuc;: olarak. n1addecilik, dint dii ~unceyi onun epistemolojik alan1nda yenilgiye ugratmaya c;ah~1rken. tekanlamh. nesnellestirilmis ve bilkuvve tiimel bir gerc;:ege baghltg1n1 dile getirmek zorunda kahr. Bunu yaparken. kac;1n1lmaz olarak insanlan bir kez路daha tarihten d1slamak ve onlann yerine tarih yasalann1 yerle~tirm ek zorunda kalacakur. Toplumun temellerine ili~kin muamman1n c;oziimii Marx'a gore, demokrasinin duglim noktaS1d1r. Bir nihai c;:oziln1e duyulan gereklilik, siyasal c;:ansmaY1 demokrasi sonras1 toplumunun ufkundan sokup atabilecek nihai bir uzla~man1n olabilirligi konusundaki inanc;:la birle~ince, bu kez ortaya yeni bir muamma <,;1kar: ?vtarksist utopyan1n, demokratik toplun1u gerc;:ekle$tirebilme kabiliyeti. ~t arx, demokratik devrimin tamamlanmas1 ve muamn1an1n burunuyle c;oz11mlenmesini ancak siyasal demokrasinin as1lmas1yla, yani demokrasi oznesinin elle tutuln1az, uc;ucu vasfin1n a~1 lmas1yla birlikte du~uniir. insan y6netin1inin nihai ve muzaffer bi<,;imi olarak kendini sunan siyasal de1nokrasinin ka~1s1 na, Marx, bu demokrasiyi de kapsayan ama ona in-. dirgenemeyecek olan toplumsal demokrasiyi c;:1kanr. Marx'1n terminolojisinde toplumsal demokrasiyle komunizm neredeyse e$ anlamhd1rlar. Gerc;:ekten de, toplumsal demokrasiyi, insanlann somut ya~am topluluklanna ozgllr kat1hm1 olarak tan1mlamak mumkundt1r. 0 ya$an1 topluluklan da anlam ve tozlerini bu gonullu kanlunlardan elde ederler. Eger giinumuzde, Marksizme bagh olduklann1 iddia eden toplumlarda ya~ana n <,;6kii$iin sonras1nda, muhafazakar-liberal dii~unce bize tarihin sonu gibi muglak bir dfl$ilnceye geri d6nii$ d1s1nda bir $ey 6nermi$ olsayd1, Marx'1n siyasal felsefesinin ilk ifadelerini an1msatma geregini duymayacaknk. Tarihi, bir olu~ olarak degil de, ancak bir gec;mi$ olarak kabul edip, du$11nebilen (bu dogrultuda, bu dii~unce Hegelci bii$te bu nedenle i\Jarx'1n 1840'h )1llann ba$1nda. Castoriadi.s'in L1nstitution lmaginaire de la Societe'de dile getirdigi radikal ve bence nihal Marksizm el~tirisine tamemen kaolacag1n1 dft$0.nmek 1nurnkC1ndur. Castoriadis'in bu kitab1n1n tercf1mesi 1992 yihnda ileti$i m Yayinlan tara&ndan yayimlanacakor. 1 Castoriadis, insana ait alan1n kesin ve rumel olarak bilinmesi nin mO.rnkun olmas1 durumunda siyaseti n hernen son bulacag1n1 ve den1okrasinin hem olanaks1z hem de sac; ma olacag1n1 belirti rken, ayn1 fi kri dile getirmektedir; bkz. Domaines de l'homme, Sevil, Paris, 1986, s.285. 2

9


10

le degildir) muhafazakar-liberal idealin yeniden ortaya c;:1k1nas1, kac;:1n1hnaz olarak guncel siyasal tartl$rna d(lzeyinde dernokrasi sorununu yeniden giindeme gelinnektedir. 20. ylizy1hn ikinci yar1s1nda, iradeci felsefelerden esinlenen totalitarizmlere tepki olarak, tum ozne felsefesinin terkedilrnesi, c;:eli$kisel olarak, demokrasi sorununa ili$kin tam$man1n da bir yana b1rak1lmas1 sonucunu dogurdu. Halbuki demokrasinin etkin ogesi olarak 6zne tan1mlanmad1gi slirece, dernokrasi konusunda geli$tirilecek her dii$iince demokratik anlam1n1 yitirmeye mahkumdur. C::iinkii bu durumda, demokrasinin insanlann yap1u ve onlann idealinin ifadesi olarak tan1mlanabilecek ten1el niteligi onadan kalkar. Ozneye ili$kin dii$iinmeyi bir kenara b1rak1nca, demokrasiyi sorgulaman1n bir tek ilgiye lay1k y6nt1 kahr: Giderek 6zerk ve ic;:kin bir anlam <la elde edecek olan demokratik bic;:imlerin tespiti. Oznesinden yoksun kalan demokratik dli$iince ya tarihdt$I bir hukuksal bic,:imselligin ic;ine kapan1r ya da kendi kendisinin oznesi olarak ortaya c;1kar. 4 Marx tarafindan "burjuva demokrasisi"ne yoneltilen ele$tiri, i$te bu demokrasinin oznesi sorununun iizerine kuruludur. Demokrasi, devletin soyut bic;iminin ic;inde konumland1gi surece, siyasal alanda eksik kahr. C::unku irade olmad1g1 takdirde, siyaset ilkesi, yilriitmenin gerekleri ic;inde yogunlugunu yitirir, erir gider. Oysa, insanlann bir irade ta$tmamalan durumunda, demokrasiyi, hatta daha gene! olarak, ozglirli.igi.i dii$11nmek bile mC1mkun degildir. Marx'a gore, siyasal dii$l1ncenin ba$ans1zhg1, onun irade fikrini kabul etmesinde degil, siyasetin, bu iradeyi me$ru olarak elinde tutmas1 ic;in sec;:tigi oznede yatar. Siyaset, kendisine 6zne olarak insan1 degil, vatanda$t sei,:er. Ne var ki, vatanda$ itibari bir varhkur. Gerc;ekligi ve tan1msal ilkeleri yaln1zca devlet taraf1ndan belirlenmi$tir. Giiniimuz kavramlanna terci.ime edecek olursak, Marx, toplumsall~ma ilkeleri devlet gibi son derece soyut bir kenenin tekelinde kald1kc;a, bireylerin gerc;ekten toplurnsalla$malann1n mumkun olamayacag1n1n alun1 ~izer. Devlet kaundan belirlenen bu ikinci toplumsalhk, ku$kusuz demokrasiyle taban cabana zit degildir, ama onun varolmas1n1 saglamak ic;:in de son derece yetersizdir. Buna kaf$1hk, ikincil toplumsalhk, toplumsalla$rnan1n me$rU alan1n1 bi:tti:lniiyle tekeline ald1~ zaman, demokrasiyle taban tabana zit bir konuma gec;:ebilir (iki uc; 6n1egi n~zizm ve Stalinizm). <::unkii bu durumda siyasal irade, toplumda ya$ayan insanlara butiiniiyle yabanc1 ve d1$sal bir konum elde eder. Vatanda$1 tek ozne kabul em1ekle siyaset, insani iradeyi, tam olarak lay1k1yla ortaya c;:1karamaz ve kollekcif irade olarak kendini ifade edemez. Soyutlama, yaln1zca. siyasal ozneye degil, ayn1 zamanda siyase-

tin alan1na da ili$kindir. Marx'a gore vatanda$, "hayali bir egemenligin. reel ve bireysel y~am1ndan yoksun kihnm1$ ve gen;ek dt$L bir genellikle doldurulmu$ hayali bir uyesidir". 5 Oznenin soyutlanmas1 devletili eline, demokrasiye bag1mh bir statu yakt$nrmak ve onu devletin eseri olarak sunmak olanag1 verir. Vatanda$, "ya$ayan birey"le yani tuccarla, glindelikc;:i i$<;iyle, toprak sahibiyle ya da dindar insanla ters du$er. Vatanda$, insan1n kokensel varhg1n1 kendine maleder ve 6zglirle$meyi, devlet dahilinde siyasal 6zgtirle$meye indirger. Halbuki Marx'a gore "insan1n ozglirl~mesi, ancak insan kendi glic;lerini toplumsal glic; olarak kabul edip, o $ekilde dtizenledigi, dolayis1yla toplumsal glicii siyasal glic;: bic;iminde ken. disinden ayirmad1g1 takdirde gerc;:el<le$ebilir".6 Oce yandan, yaln1zca varsa)'llan ozne degil, bu 6znenin ic;:inde devindigi alan, yani bizzat siyaset de soyutlan1aya ba$vurur ve kendi kendisine yeterli olduguna kanaat getirir. 7 Siyasetin soyutlanmas1 ve 6zerkle$mesi, demokrasiye toplumsal ozunu kaybettirir. Siyasete indirgenen demokrasi, aruk karar guciine sahip olanlann atanmas1na ili$kin bir yontem sorunu ya da en iyi olas1hkla, zaten ahnmt$ olan kararlann sonradan onaylanmas1 ic;in gereken bir surec;:ten ba$ka bir $CY degildir. Bu c;:erc;:evede, iktidar, siyasetin ozerk ve biricik bir ozniteligine donii$ilr ve siyaset iktidara can verir. Siyasetin 6zerkle$mesi, bolunmez insan1n yetkisiz kihnma arac1d1r ve insan1n 6zgurle$mesinin 6nunde bir engel olu$turur. Marx'1n yuruttiigii rnannk izlenerek, ayn1 $CY iktisadi alan ic;in de soylenebilir; c;:iinku siyaset ic;:in iktidar neyse, iktisat ic;in de bencillik ayn1 $eydir. Marx'tn dile getirdigi ele$tirinin, daha sonralan, insan1n kurtulu$unu, ancak insan1n i~inde iiretici glic;: olarak tecessOtn eden bir 路gucun yap1u olarak gorecek olan 1nekanist-maddeci bir anlayt$a gotiirecegi bilinmektedir. Cisi mle$ffii$ bir guc;: olarak liretici glic; dinamizmini, somut insan1n d1$1ndaki bir merciiden ahr. Ya bir teknikle 6zde$1C$tirilir ve boylece arac;:salla$1r ya da bizzat tarih yasas1n1n ifadesi haline gelir ve kutsalla$1r. Bu arac;salla$mayla kutsalla$1nan1n birle$imi, !l.1arksizm-Leninizmin yayg1n tabiriyle partiplan-bilim uc;:lemesinde kaT$lffitZa c;:1kar. Arna bizce, "' Baeschler'in dU~uncesi, demokras inin ozu sorununu, bi.;imlerinin otcsinde ycniden ele ald1g1 i<;in, bu anlan1da ilgin.;tir. J.Baechler, Democraties, Pion, Paris, 1986. 5 Marx, La Question juive. 10/ 18. Paris, 1968, s.22. 6 A.g.e., s.45. 7 Ayn1 yil yaz tlmt~ ba~ka bir metinde Marx, siyasal yantlsama olarak adland1raca~ kavrain1 ozetler: "'Siyasal ruh, du~iincesi siyasetin s1n1rlann1 a~mad1g1 i<;in siya.<;al ruhtur." Vorwans, 10 Agustos 1844. Oeuvres philosophiucs ir;i nde, Cilt V, s.213掳. Tabii, siyasal sozcugunun yerine iktisadi sozcu~ konabilir vc benzer $ekilde ekonomizmin ele$lirisi de yap1labilir. Birikim 24 IN Is a n 1991


bu mekanist-maddeci sonu<;, Marx'1n du~iincesinden ka<;1nilmaz ola'fak vanlacak tek nokta degildir. Tikel tarihsel ko$ullar <;er<;evesinde somutla$an, olas1 bir sonu<;tur, ama tek sonu<; degildir. Ozne ve irade fikrinden hareketle vanlan yer, ille de Gou lag degildir Marx'1n gerek<;elendinnesine daha yakindan bakild1g1nda, derinlerde demokrasi idealinin temel bir ilkesinin siirekli an1msauld1g1 gon1lur: Bu da otantik, tam ve ozgiir olmak i<;in toplumu ve demokrasiyi olu~tu­ ran iradenin, somut insan1n birevscl 6zelliklerinin ' herbirine tekabul etmesi zorunlulugudur. 8 ~1arx'1n one surdiigu bu zorunluluk, daha ileride gorecegi1niz gibi, <;ogul demokrasinin, birden fazla anlam1 olmakla birlikte bunlann birbirine zit dC1~melerinin ka<;1n1lmaz olmad1g1 bir tannnt olarak anla~1labalir. (iinkii, Marx, demokrasinin 6znesi nedir, onun toplumsalla~ma ve "turune ait insan"1n <;ogullugunu reddetmeyen denklik ilkeleri nelerdir gibi onemli temalan ger<;ek birer soru, yani yannlan hic;bir bilgi mercii taraf1ndan kesinkes dile getirilemeyecek, doguracagi sonsuz tartl$lTia tam da demokrasinin oziinii olu~tura­ cak sorular olarak onaya koyar. (ogul demokrasi, bireyler aras1nda oldugu gibi tek bir ki$inin ic,;indeki varolu$ ilkelerinin (e~itl iligin in kabuli.idur. Bu varolma ilkelerinin tekile indirgenernernesi ve bu <;e~itli likten beslenen her tiir d1~lama­ n1n reddi, boyle bir demokrasi idealinin asgari ko~ullann1 olu~tunir. (ogul demokrasiye gore, bu varolma ilkelerinin denkligi insanlann ve c,;ogul insan1n tek bir niteligi ya da tek bir yonu uzcrine temellendirilemez. (-ogul demokrasi. toplumsal denklik ilkesinin temeli olarak toplumun yaraum/ kurulu$ surecini ortaya koyar. insanlar, ernek<;.i ya da mulk sahibi, hatta sadece bir devletin vatanda~1 olarak degil. toplu1nun yarattc1lan olarak denktirler. Bu yaraumda mi:1nde1nic,; olan <;~itlilik, varolu$ ilkelerinin denkligine temel olu~turur. Bu denklik, eger toplumun bolunmez yarat1c1s1 statiisunden hareketle herkesin sahip oldugu ve hi<;.bir gucun dokunmaya yetkisi olmayan ya~am hakkina somut olarak dayanmasa pek aldanc1 olurdu. Ya~am hakla ise, herkesin kendini ortaya ozgiir ki$i olarak koyabilmesini ve gerekriginde ba~kalanna ve topluma kaf$t <;1kmas1n1 saglayan haktlr. (ogul demokrasi, kendil.erini yaranc1 olarak her$eyi yapabilecek yetiye sahip goren ama her~eyi yapn1ak zon1nda olmad1klann1 kabullenen insanlann, kendi iradelerinden ba$ka engel tan1mayan 6zglirle$n1e idealinin ifadesidir. Bu kendi kendini s1n1rlama, ancak toplumun 6znelerinin toplumsall1klann1 birincil ol3rak degerlendinneleri durumunda dli$linulebilir. C:ogul demokrasi, gerc;ekte, her bireyin kendi varolu~ ilkesinin ba~kalan taraf1ndan tan1nmas1 arzusuna dayan1r. Bu tan1n1na istegi olmaks1z1n toplum ya kauks1z bir $iddettir ya da bir karabasanh bir ku-

runtu haline d6nli$lir. DE~IOKRATiK MUHAFAZAKARLIK

Mai-x'1 bugun, ustas1 Hegel'in, Francis Fukuyarna'n1n sundugu gibi, pek soluk bir kopyas1yla mi.icadeleye sokmakla, ona kar~1 haks1zhk etmi$ oluruz (ayn1 $Ckilde, Fukuyama'y1 onun c;6mezi olarak sunmakla da Hegel'e kar$1 ayn1 haks1zlg1 ka<;1n1lmaz olarak yap1yoruz.). Arna insan rakibini her zaman kendisi se<;emez ve liberalizmin zaferi, Fukuyarna'n1n beyan1n1n ya~ad 1g1m1z yuzy1l sonu i<;inde siyasal olarak temsil ettikleriyle dikkate ahnmas1n1 gerekli kilmaktad1r. · Saptama bic;imindeki ilkesel bir iddia, Fukuyama'n1n makalesini ba$latmakta ve tart1$1naya hen1en o anda son vermektedir: "Bat1'111n ve batt fi krinin zaferi , ilk once, bau liberalizrninin ycrini alabilecek, ya~ayabilir nitelikteki tiin1 sistemle1in camamen gozden dii$meleriyle ortaya c,;1kar".9 Evet, bu sistemler goz.. den dii~mli$ ama yeryuzunden silinmem i~ti r, <;iinku "zafere ula~n, liberalizmin siyasal alandaki ifadesi degil, Bauh tuketim kultiirudur". Bu belirtme <;.ok onemlidir ama fukuyama bunu, bir yan bulgu olarak ele almay1 tercih eder: "insanltg1n ideolojik evriminin biti~ noktas1n1ve insanlann yonetirninin ana bic;imi olara k libe ral demokrasinin evrenselle$mesini ya$an1aktay1z" der. Yukandaki "yan bulgusal'' saptamay1 daha dikkatle ele ald1g1m1z takdirde, kendisine rahathkla "insanhg1n evriminin bu biti$ noktas1, ayn1 zamanda ve temel olarak, siyasal bic;i1niyle tiiketim kiilturunde ortaya <;1kmaktad1r" dedinebilecegin1izden Fukuyama'n1)1 gereginden fazla endi~e duydugunu soyleyemeyiz. Aynca, boyle bir sonu<;, Fukuyama'n1n makalesinin, dunyasalla~mt$ Bat1l1 liberal insanhk i<;in huzunlu ve tekduze bir gidi~at ongoren nosraljik sonuyla gayet uyumlu da olur. rluzUnlu olsun ya da olmas1n, rnuhafazakarhgin bu zafer ~arkis1nda bir ideal olarak de1nokrasiden geriye hic,;bir $ey kalmamt~nr. ideal, Amerika'n1n renklerine burun1nii$ c,;agda~ liberalizm bi<;.iminde nihayetine ermi$ gibidir. Demokrasinin nihayetinc eri$i fikrini 6meklemek i(in ABD'deki zencilerin statiisunii ele alahm. Fukuyama, gf1ni:1miizde bu sorunun tum yogunluguyla suregeldigini inkar etmez. Arna bu sorunu, n1odem oncesi tarihin, Bault libcralizmin zaferiyl e birlikte dogal olarak ve giderek yokolacak bir kan1buru olarak degerlendirir. 1-11n1 ya~am1 boyunca anlams1z i$lerle i~sizlik sigonas1n1n bag1~lad1g1 ucret aras1nda savrulan vas1fs1Z i$~inin y~ad1gi siirekli a~­ g1lanmanrn ya da iHe de maddi yoksullugun degil in8 Yahudi Sorunu neredeyse can1amen buna ili~kindir. Marx'-

1n yon teminin bu yonde bir ele~tl risi i<:in Bkz. Rene de U!charriere, Etudes sur la Theorie Democrarique, Spinoza, Rousse.iu, Hegel. Marx, Payot, Paris, 1963. 9 F.Fukuyama, U! fin de l'histoire?, Con1mentaire, no.47/1989.

11


12

sanlann 6zerl<le$mi$ bir iktisadi verimlilik manugin1n gereklerine boyun egmesinin dogurdugu ya$am yoksullugunun ifade etti~ sorunu da Fukuyama rnuhtemelen ayn1 gerekc;eyle <;6zecektir. Bundan boyle Fukuyama'ya gore, uzun vadede gerc;ek dunyay1 yonetecek olan, Banh liberal toplum bic;iminde vticut bulacak olan demokrasi idcalidir. (agda~ liberal yakla$Im1n tiim c;eJi$kiSi yogunla$1111~ bir bic;imde i$te bu tavirda dile gelmektedir. Demokrasi ideali, kabul edilebilir bir kururnsal bic;i~ni n tespitine ili~kin bir ideale donC1~rnek te ve boylcce ideallik statusunti yitirerek c;agda$ muhafazakarhg1n tamamlanm1$ ifadesine dont1$mektedir. 10 <;:agda$ muhafazakarhk. otantik yani gerici muhafazakarhk degil, modern toplumun kabulu, rnuhafazakar degerlerin savunulmas1 ve modemligi bir siirece ya da sonu olmayan bir dinamik olarak degerlendiren her tur dC1$linceye $iddetle kar$1 c;1krnan1n bir kan$1m1d1r. Demokratik muhafazakarhgin en yaygin bic;imin muhafazalcir liberallerin (ya da yenimuhafazakarlann) tavnd1r. Yeni-muhafazakarhkta, muhafazakarhk ilkesi, liberal diizenin savunulmas1 ic;in kullan1lan bir gerek<;eye donu~n1ekte ve bireyci liberalizm rnuhafazakarhgin onune gec;mektedir. Muhafazakarhk demokrasi soylemini benirnsiyorsa (halbuki otantik muhafazakarhga gore demokrasi tum kotiilC1klerin anas1d1r) bunu yalnizca liberal diizenin korunmas1 ic;in yapmaktad1r. Muhafazakar demokrasi mfilk sahibi her bireyin, miras, c;ah$ma, kumazhk ya da talih sayesinde elde edilm~ haklanm koruma hakk.in1 kabul eder. Muhafazakar liberalizm, bireyin elinden ahnamaz mulkiyet hakk1 uzerine kurulu liberal duzenin bir arac1d1r. Ara<; olmas1ndan dolayt, varhg1 ilkesel degil taktiktir. Den1okrasinin tamamlanmas1, bugl'.in idealini gen;ekle~tirmi~ ve tarihsel gorevini yerine getirmi$ oldugunu varsayan liberalizmin idealinin ifadesidir. i$te bu nedenle, Hayek'in yap1nn1n i~­ ret ettigi gibi, siyasal muhafazakarhkla iktisadi liberalizm c;akt$1T, biri 6buriinu destekJer VC demokrasi, bu baglamda muhafazakarlikla liberalizmin kesi$me noktas1nda konumlanan asgari bir ilkeye don~iir. Tarihin sonunun geldigini ve liberal toplurnsal diizenin kendiliginden olu$tu~nu iddia etmek, gunumuzun demokratik rnuhafazakarhgI ac;1s1ndan kabul edilebilecek yegane gorii~ttir. Fukuyama tarafindan dile getirilen demokratik muhafazakarhk, demokrasi idealini boyunduruk aluna alman1n miimkun olan tek bic;imi degildir. (agda~ demokratik muhafazakarhk, gerc;ekte, birbirinden farkh, hatta birbirinin kar~lU , uc; bic;imde kat$lffi1Za c;1kar. Temel vurgulann1 ele alacak olursak bu tic; egilimi $U $ekilde s1rala1nak mumkun: 1) Dine donii$ arac1hg1yla, insan1 demokrasinin temelinden kovrnak, 2) Kendi kendini olu$turma di:t$iincesinin yerini do-

gal hukukun almas1, 3) Adalet fikrinin, demokrasi idealinin eregi olarak degil de bir usOI olarak kabulu... Farkhhklanna rag1nen bu Cu; gotii~ aras1ndaki birligi saglayan nokta, her uc;unun de demokrasiyi. daha gene! olarak da toplumu, insanlann yap1n olarak gormeyi reddetmeleridir. Miras ahnan duzen, bu dt$$alhk tarafindan tan1mlanan bic;imsel demokrasi olc;culerine uygun oldugu andan i.tibaren, bu inkar, sozu gec;en 1nuhafazakarhklann herbirine miras altnan dcizeni anlamh bic;imde degi~tirme te~ebbuslerine kar~1 d1~salhg1 me~ru bir kalkan olarak yukseltebilmesini saglar. DEMOKRATiK iNAYET

Tocqueville, Amcrika'da Den1okrasi adh kitab1nda, demokrasi ilkesinin en zararh yonunun, c;ogunlugun zorbahg1nda yatt1g1n1 iddia eder. (K1s1m VII, Bolum II, Cilt I) Tocqueville'e gore, en adil olan1, say1sal ustunlugunden dolay1 en guc;lu olanla bir sayan g6tii$ demokrasi olgusunun en uc; gerc;egidir. Bir mutlak olarak one surulen bu clemokrasi gerc;egi, demokratik toplumsal iktidann, bireylerin fiili entellektiiel ozglirlul<leriyle c;ao$kt ic;inde olmas1na yol ac;maktad1r. Demokratik toplumun insanlann1 bir araya toplayan ve onlann kendi aralannda toplanmas1na yol ac;an ~ey, diye ekler Tocqueville, kurgusal bir mekanda yer ahr. Tocqueville'e gore, mutlak ilke adam1 insanhgin1 yitirir. (unku art1k dernokrasiyi, kendisini c;agiran ve harekete gec;iren kar$1 koyulmaz bir guc; kisvesi alnnda sadece du~unebilecektir. Bundan boyle, o ada1n1n kendisinden kaynaklanmayan, kendisinin d1~1n­ da devinimini surduren bir d1$ guc; olarak demokrasi alg1lanacaknr. Halbuki dernokrasi ilkesinin yapug1 gibi, her bireyin insanhg1n tumunu ic;inde ta~1d1g1n1 iddia etmek, ya gen;ekle~mesi kesinlikle mumkun olmayan ya da ancak, gerc;ekten insani olan her~eyin y1k1lmas1 pahas1na gerc;ekle$ebilecek soyutlaytc1 bir ilkenin ge\erligini savunmak demektir. 11 Tocqueville'in bu ele$tirisinde Marx'1nkilerle benzeyen vurgular bulrnak hie; de gii\ degildir. 12 Yaln1z aralannda, bence hie; kiic;umsen1neyecek bir fark vard1r. Marx siyaset yan1lsamas1ndan soz ederken demokrasinin tamamlanmamt$ olmas1n1 ele~tirir. Tocqueville ise, tersine, demokrasi ilkesinin bic;imsel ve Fukuyama'n1n 1nakalesine, derginin ayru say1s1nda getirdigi yorumda Alain Bloom bu za fcrin sonuc;lanyla ilgili kaygih bir sorgulamaya giri~ir: Bu zaferin sonucu, c;eli~kili olarak, liberalizmin dogurdugu temel ho$nu15uzlu~ ortaya c;1karaca~1ndan kcndi yit:imini de getirebilecekt:ir. Blomm, biraz da ki~lamc1 bir ca.vnla, b6vlesi bir zaferin sonuc unda • ~izmin bir "gelecek" olu~turabilecegi varsayim1n1 ortaya atat l l Pierre Manant, Tocqueville et la nature de la democratie, Julliard, Paris, 1982. 12 Yahudi Sorunu'nda 1'1arx, Kuzey Amerika'da dinsellik konusunda Tocqueville, Hamilton ve Beaumont'dan ahnn yapat

10

Birikim 24/Nisa n 1991


bo$ dogmas1nda yatan potansiyel zorbahg1n demokrasi ilkesinin d1$1nda yer alan olgular taraf1ndan engellenmesinin hayirh olacag1n1 dtt$unmektedir. Tocqueville Amerika'da "<;ogunlugun her $eye kadir olmas1"n1 engelleyen ii<; $ey bulundugunu saptar. Cografi-tarihsel nedenler (fethedilecek "bo$" bir toprak, kom$USu ohnayan bir devlet, "tarihsiz" b ir toplum), hukuksal-idari yap1 (birligin federal bi<;imi, yerel kurumlann ve hukuk gticunun onemi) ve din <;en;:evesinde kayn~an gelenekler. Arna Birlik'in dogusuyla bans1n1 ve ABO ile Amerika'daki diger devletleri kar$tla$Urd1ktan sonra, demokrasinin <;ogunlugun zorbahg1na doni:t$tnesini engelleyen olgular aras1nda, en anlarrrh ve belirleyicisinin, "bir siyasal kurum gibi 6rgiltlen1ni$" din oldugu sonucuna vanr. Yani 1'ocqueville'e gore demokratik toplum insan sayesinde degil, H1ristiyanhg1n inayeti sayesinde insanile$ir. <;:ogul siyasal bir kurum gibi org\itlenmi$ olan H1ristiyan ahlaki, insanhg1111 koruyabilen bir demokrasiyi i<;inde bannd1ran kahb1 olu$turur. 13 Boylece Tocqueville, aruk burada di.le gelinen ozgun bir demokratik ideal degil, den1okratik siyasal kun1mlar bi<;iminde dunyevile$en dinsel ideal oldugunu saptar. Tannsal inayet ilkesi uzerine kurulu oldugundan, demokrasi, kesin inan<; i$3rerleri11in butiinlugu i<;inde bir daha degi$memek uzere bir kez kurulmu$tur. Demokrasi arnk insa11lann d1$1nda yer alan dogal bir yasa11111 uruniidt1r. 路rocqueville'e gore insanlan11 siirekli olarak bir <;ogu11lugun iradesinin tehdidi alnnda olmaks1z1n bireysel ozgurluklerine kavu$tnas1n1 saglayan bu d1~alltkur. Muhafazakarhk i$te bu anda ortaya <;1kar. inayet, tek gt1vencesini insanlann onlara ozgilr kaohm1ndan almas1 ilkesi l1zerine kun1lmU$ ozgl1rluklerin yeri11e, ontolojik bir ozgt1rluk ikame eder. Boylece de1nokrasi, bir ozerklik duzeni degil, bu ozerkligin yitirilmesiyle elde edilen gt1vencenin duzeni hali11e gelir. DEMOKRASiNiN HUKUK TARAFINDAN DOGAL~TIRI LMASI

Demokrasi11in i<;erdigi tarihsel rizikoya ka~1. dogal hukuk <;er<;evesinde bir engel aramak muhafazak~r gorl1$e ula~1nak i<;in ikinci bir yoldur. Bu, tannsalsiyasal bir mercii tarafindan belirlenmi$ dogal bir yasa degil, gene! olarak insan1n. tl1rsel insan1n, yani insanlardan 路onceki insan1n ezeli ve ebedi bir hakki olacaknr. Dogal hukukun temellerine ili$kin taru~ma, Amerikan ve Frans1z devrimlerinde11 bu yana siyaset felsefesine malzeme olU$turmaktad1r. Amac1miz, bu karffi3$Ik ve zengin tart1$man1n unsurlann1 yeniden ele almak degil, burada ktsaca bu tart1$man1n demokrasiyle olan ili$kisini sergilemektir. Dogal hukuk, hukukun bir doga kurahna uymas1na dayah bir dt1$iin-

cedir. Dogal hukuk konusunda birbirinden farkl1 iki 1nodern ak1m vardtr. 11 Birinci aktm, insan1 dogal bir yasaya bagimh k1lar ve onu bu birincil ve degi$mez yasan1n vekili yapar. buna ka~1lik, ikin"ci akim hukuku insan akhn1n ivinde ve toplumun temelini insan dogas1nda konumland1nr. Bu ikinci dogal hukuk tan1m1nda ozgur irade bireysel bilin<; taraf1ndan yonlendirilir. ilk tan1mda ise sozkonusu olan dogal yasan1n sadece yurutrne gilciinun devredilmesidir. Bu gele~eksel anlayi$tan dogan muhafazalclr ruhu en iyi dile getirenin Burke oldugu s6ylenebilir. Burke'ye gore ozgilrlugti temellendiren gelenek ve mirasor. "Ozgilrluklerimizi atalanm1zdan bize kalan ve bizim de bu yurt halkin1n 6zmahym1~ gibi gelecek ku$aklara aktarn1am1z gereken ve daha geni$ ya da daha eski bir hukukla en ufak bir ili$kisi olmayan bir miras olarak dt1$iinmeliyiz" der Burke.I 5 Burada sozkonusu olan ne demokrasidir ne de demokrasinin kurulmas1. Burke'nin sozunii ettigi $ey halka ya da sec;ilmi$ bir topluluga tan1nm1$ ilahi bir bagi$ olarak algilanan bir ozgurluktiir. Bu, ya Tann veya siyasal otorite taraf1ndan bag1$lanan ya da 1rsi olarak devredilen ayncahklarla donanm1$ e$itlerin aras1ndaki ili$kilerle s1n1rlanan dar cemaat demokrasisidir. 16 Bu anlayi$ i<;in, cum kulturlerin C$it olduklann1 savunan kulturel gorecilik ilkesi kokenleriyle dolays1z ili$ki i<;inde, kendi topraginda, ke11di kultur orta1n111da ifade bulan bir gen;:eklige anfta bulundugu Ol<;iide ffiC$rudur. E$itlere tahsis edilmi$ bu demokrasiye gore, ayn1 toplumsal alan i<;inde farkh ya$am ilkelerinin bir arada bulunmas1 kozmopolitenlik anlam1na gelir. Kozmopolitenlik ise, Tann'n1n sevgili cemaatinin uyeleri aras1ndaki kar~ 13 Tocqueville'in bu ifadesi, Marx'tn "dinin OzCI, tikel bir din olarak tannl<!,$ml~ insan1" tetnsil eden Htristiyan diniyle, "rum siyasal oh.~umlann Ozii, tikel bir siyasal olu~um olarak 1oplumsal~m1s insan" olan siyaset aras1nda kurdugu ili~ki颅 yi an1msanr. (Critique du droit politique hegelien a.g.e., s 69. I i B.Barrct-Kriegel, Les droilS de l'hommc et le droit nature.I, PUF, Paris, 1989. 15 E.Burkc, Reflexions sur la Revolution de la France, i<;inde, BatTet-Kricgel, a.g.e., s.12. 16 Yalon ge<;m~te Amerikan yiiksek mahkemesinin, Amerikan topra~nda bulunan yabanc1 uyruklulann evlerinde yasal arama izni olmakstztn arama yap1lrnas1na izin veren karan. cemaat demokrasisinin en ac1k tezahunidur. Gereki;elerinde. yuksek mahkeml' b6ylesi bir davran1~1n Amerikan vacanda~lan i<;in gayn m~ru oldugunu kabul eder, ama yabanc1 uyruklulann boyle. bir haktan yararlanma haklan yokrur. Mahkcme, aynt zan1anda, Amerikan adaleri taraf1ndan aranan herkesin, dunyan1n neresinde olursa olsun cakip edil1nesini, ilgili ulkenin onayi olmasa bile. zorla Ainerikan toprag1na geri getirilmesini de onaylar. Bu, dunyada y~yan herkesin Arnerikan yasalanna uymalan gerektigi. bilkuvvet Amerikan vatan~1 oldugu, ama buna ka~1hk Amerikahlara can1nan haklardan yararlanamayacagt anlam1na gelmektedir. Bkz. U: Monde, 2 Man 1990.

lJ


~1kl1 dayan1~ma

14

ve gflveni yok ettigi i<;in mutlak bir tehlikedir. Bir u<;ii.ncu ~ahsan , bir d1~ gflcii.n mudahalesine ihtiya<; yaranr ve taraflann e~itligini tehlikeye sokar. Bu noktada, kabaca, demokrasi zorbahg1 kar~1s1nda dini bir kalkan olarak kabul eden birinci muhafazak.ar tavirla ayn1 yere vannz. Arna 6nemli bir farkla: Din ilkesi bir evrensele do~ yonelirken, ~it­ lerin dar cemaat demokrasisinde, tersine, g6recelik, insanhk ko~ulunun b~langic1ndan beri var olan, a~1lamaz gen;:egi. olarak degerlendirilecektir. Bu da, ~it­ ler cemaatinden uzak durdugu, ona kavu~maya veya yana~maya yeltenmedik<;e kendilerinde pek <;ok olumlu nitelikler oldugu bile kabul edilebilecek "barbarlann" aynmsanmas1n1 mumkiin ktlar. ikinci dogal hukuk yakla~1m1nda ise, toplum duzeni, insanlann iradesi iizerine kuruludur; ilk bakt$ta bu tan1m, <;ogul demokrasi yakla$1m1na yaktn oldugu izlenimini verir. Demokrasi, insan akl1n1n yap1nd1r. Leo Strauss, 6megin, aktlc1 hukukla dogal hukuku bir tutmakta tereddiit etmez ("aktlc1 ya da dogal hukuk"). 17 Arna burada s6zkonusu olan, ak1\ nedir? Bu akhn, akt\c1hk olarak ele ahnmas1, insan akbn1 soyutla1nayi ve evre".selle$tirmeyi gerektirdiginden, bizzat demokratik 6rgt1tlenmenin merkezine bir siyaset ep istemesinin ye rle~ririlmesine yol a<;ar. Oysa bu durum, demokrasi ilkesiyle <;atI$Ir. Buna kaf$1hk, akhn hem insanda, hem de insanlar aras1nda <;ogul oldugu ve ebedi bir hakikati degil tarihseltoplumsal bir hakikati ifade ettigi savunuldugunda, yani hakikat uretmenin evrensel )'Ontemi olarak anla$1lan alalc1hk reddedildiginde, demokrasiyi temellendirmek i<;in akla ba$vurma, tozsel olarak anlam1n1 yitirir. 18 Evrensel akh temel almak, bu akl1 gizlice Batah insan1n 6zgt11 tahayyulilnde konumland1ran yeni bir muhafazak.arhg1n ifadesine d6nii$iir. Evrenselci aktl tikel bir akh evrenselle~tinnekle <;ogul demokrasi fikriyle <;aU$ma haline girer. Leo Strauss'un vurgulad1gi gibi bu aktlc1tahayyul, ho$g6rii ve <;e$itliligi aklin mutlak ilkesi olarak sec;mek ya da liberal goreceligi bir "ho$g6riisiizluk okulu"na d6nfl$t11ren bireyselligin s1rurstz geli$mesini tercih etmek aras1nda bocalar. 19 Arna Leo Strauss'un savundugu ho$g6ruyii insan akhnan mU:tlak ilkesi olarak kabul etmek fikri, insan1n iyi olan1 ayirdetme yetenegini kesin olarak reddettiginden dolay1 daha az muhafazak.ar degildir. Strauss'a gore, ho$g6riiyu dogal hukukun ilkesi yapan ~te bu ilkesel olanaks1zhkt1r. Bu kategorik inkar kabul edilince, toplumsal alan1 konu alan her s6ylemin me$ru olmak"ic;in, gelenege ya da ilkeilin hakikatine duyulan inanca dayanmaktan ba$ka c;;aresi kalmaz. Strauss, i~te bu nedenle, sonu<;ta, bizzat mutlak akhn kendisini temelde kotiicul olarak gormektedir. insan1, ilkelerin hakikati konusunda kendi kendisini sorgulamaya itrnekle, mutlak ala!, nihilizme

ozendirir, dolayis1yla da toplumun iiyelerinin var olan kurallara uymalann1 saglayamaz hale gelir. BiR USUL OLARAK DEMOKRASi

Muhafazakar den1okrasi anlay1$1n1n u<;i.incii bir bic;imi de, demokrasinin yalnizca usule ili$kin yonii dikkate ahndaginda ortaya c;:1kar. Arnk demokrasi ideali degil demokrasi oyunu, adalet ideali degil adil oyun kurallan vardtr. Oyun kurallan, herkesin kanhm1na ac;ak ve herkes ic;:in ayn1ysalar adildirler. Hayek'in sozleri, yalnazca "catallaxie oyunu"na20 toplumsal me~­ ruiyet tan1yan bu yontemi gayet giizel aktanr. Hayek'e gore, oyunun sonucu degil, sadece oyunculann tavn, ozel bir toplµmsa l ilgi konusu olabilir. Bu c;:en;eve ic;:inde demokrasi, her ne kadar Hayek bu kavra1n1 pek kullanmasa da, sonucunu kendisinin denetleyemeyecegi bir oyun usuludur. Demokrasi ideali, "catallactique" oyunun kurallann1n aynen tekrarlanmas1n1n gozetimine indirgenm~tir. Konstriiktivizmin damgas1n1 ta~1yan her tl.ir oyunu degi$tirrne ~imi gayn me$ru olarak nitelendirilerek reddedilir. Demokrasiyi salt bir usul olarak tan1mlayanlar1n, ne olursa olsun, safd1$1 b1rakmak istedikleri sorun, oyun kurallannan tikel toplumsal ko$ullar taraf1ndan Ctretilmesi sorunudur. Usule indi rgenmi~ demokraside oyun kurallan, evrensel ve kendi kendilerine yeten bir anlam edinmek ic;:in 6zerkle$ip, yer degi$tirir ve tarihsizle$irler. Bu muhafazakar g6rii$ oyunun ilk kurulu$una ili$kin soruyu tamamen cevapstz b1rakmaktad1r. Bu, Tann'n1n inayetinin bir eseri olarak ele ahnmad1g1 takdirde ki, Hayek ve ona yak1n liberal-muhafazak.arlar bu gorii$te degildirler. oyun kurallann1n se<;imi ve yerle$mesi surecini dii$flnmek i<;in gozden gec;:irilip, diizeltilen bir aktlc1hk tan1m1na ihtiya<; dogar. Eylemin <>znesine ic;;rek ve saydam bir ak1lc1hk yakt~u­ ran naif faydac1 ak1lc1hk terkedilir. Bilindigi gibi son maksirnalist ak1lc1 varsayima gore, aktlc1hk ancak eylemin sonuc;lan, hem ong6riilmu$ ve 6ng6rulebilir nitelikte, hem de ongoriilen tercihlerle uygunluk ic;:inde olduklan takdirde aktlc1 eylem ger<;ekl~ebilir. Oy17

Leo Strauss, Droit nature! et l'histoire, Flammario n, Paris.

1986, s. 16. 18

Castoriadis, bence hakh olarak, "dcmokrasi nin ilkeleri fu:erin c tartt~mak, c1karsamac1 / tun1evanmc1 manug1n Ostiinlugi:1nu kabul etmektir. Oysa, geli~m i.$ toplumsal tahayyiil, ~1karsanabilecek bir mekanizma ya da bir satranc oyunu degildir" diye belirtmek1edir. (s 284) l9 "Liberal gOrececilik ya dogal hukukun ho~gOnilmesine il~­ kin gelenekte ya da her isteyenin m utlulugu istedi~ gibi aramaya dogal olarak haklo oldugu konusundaki gO~te temelle nmekredir; ama oldugu gibi ele ahnd1g1nda bir ho~­ g0rus\1zluk okuludur." LScrauss, a.g,e., s. l 7-18. 20 Von Hayek, Droit, legislation et libene, PUF, Paris, 1986, cilt 2, s.81. Birikim 241 Nlsan 1991


sa alolc1lik varsayim1n1n evrensellC$mesi ir;eriginin geni$lerilmesini gerektirmektedir. Boylece tekanlan1h ak1lc1hktart" r;ogulcu ak1lc1hga ger;ilir. iktisadi analizde ve bu analizi n1odel alan psikoloji ve sosyolojide, "naif' akrlc1davran1$ modelinin (terim March'a aittir), sisteme ait (uyum ak1lc1hg1, ser;meci aktlc1hk, a posteriori akrlc1hk) ya da hesaplanm1$ (ortamsal ak1lc1hk, oyun yada surer; ak1lc1hg1) olan bir dizi ak1lc1 davran1$ kahb1yla parr;alan1nas1 gerektigi giderek daha Slk 6gretilen bir $eydir. 21 Arna bu par<;alanma, 6rnegin ayn1 6znede mundemir; olabilen bu farkh ak1lc1 davran1$lar aras1ndaki denklik ilkesinin yokolmas1 gibi bir tak1m sorunlan da bernberinde getirir. Farkh ak1lc1hklann neredeyse sonsuza degin uzaulabilecek $ekilde say1hp dokulmesini ilk elde, varolu$ ve eyleme ger;me nedenlerine ili$kin r;ogulcu bir yakla$1ma dogru kuramsal bir ar;1hm olarak degerlendirtnek mumkundi.ir. Gerr;ekte ise bu r;aba "her eylem insan zekas1n1n bir i.iriinu olmas1ndan oturu ak1lc1 bir hal ahr" onerisi gibi totolojik bir nitelik kazan1p, hem kurulu$ sorununu, hen1 de toplumsal kurulu$ ~h?mas1na anlam1n1 veren ufkun ya da eri$ilmez fnopyan1n onemini ve hatta varhg1n1 has1r alu eder. Demokratik usu!, yegane ak1k1 anlam ureticisine, demokrasi ideali de bir kuruntuya donu$Uf.

Sonsuz bir kesinligi ifade etmekteki olanaks1zhgtn demokrasinin yegane temelini olu$turdugunu belirten varsayimla yetinn1ek de, bizi, usule ili$kin ola11111 ideal fuerindeki usti.inlugune dogru gotftni r. Gerr;ekten de mudag1n i$aretlerinin y1k1lmas1 ve siyaset ve toplum konusundaki tek bilgiyi elinde tuttugunu iddia eden tum mercilerin gayn me$rulugunun kabulii, ancak demokrasi idealinin gen;eklC$mesinin sonucudur. Demokrasiye, modem tarih ir;indeki seferber ettirici giiciinu veren onun kurumsal ve simgesel bir;imi degil, modemlige ait kurumlar r;erc;evesinde insana ir;kin bir ideal olarak dii$iiniilebilen e$itlik ve adalet idealidir. Bu idealin kendini ifade edebildigi ve gerc;ekle$tirebildigi bic;imi ic;eriginden ayir1p da, yalnuca bu bir;ime onem acfettigin1izde, bir kez daha demokrasiyi, anlam1 ve me$ruiyeti kendisine ic;kin olan bir usu! olarak degerlendirrnek durumunda kahnz. Bunun tersine, demokrasi idealinin yaln1zca ir;erigini ele ahp, bunun varhk ve ifade ko$ullann1 ihmal etmek de, bizi -daha once alun1 r;izmi$ oldugun1uz gibi- 20. yuzyilda birkac; omegini yakindan gordugumiiz iirkiitftcu bir despotizme gotftrebilir. Dolayis1yla, yalnizca bir;ime indirgenmi$ demokrasiyi de, npki idealinin di1$sel ir;erigine indirgenn1i$ demokrasi gibi reddetmek yerinde olacaknr. Demokrasi, hir;birini de reddetmedigi bu iki kutup aras1nda, ne birine ne de 6biiriine indirgenmesine izin vermeyerek, modemligin ba$hca tarihsel dinamiklerin-

den birini olu$turrnu$tUr. Bu dinamik. ir;kin olarak yayginl3$maya yatkind1r. Bu yayilmact gerilim olmaks1z1n, dernokrasi, yaln1zca edinilmi$ avantajlann muhafazas1na yarayan k1nlgan bir dll$iince, loncan1n ya da ilgili toplurnsal kategorininkiler d1$1nda toplumsal seferberlik yetenegi, yani bir ba$ka deyi$le, yarat1c1 toplu1nsal bir tahayyulu cezbetme yecenegi olmayan, savun1na agirhkh bir g6rii$ olur c;1kar. Gunumiizde, korporatist, milliyetr;i, bolgeci ya da dinci kanltm simgclerinin hortla1nas1n1n demokrasi idealinin tozunden kopanlmas1yla dogrudan ili$kisi vardi. Demokrasiyi, kac;1nilmaz alolc1bir bic;imde tan1mlamak geregine ili$kin son bir varsay1m daha vard1. Modem insan1n kendisini insanlann tarihi ic;inde anlayabilmesi vc soylemine asgari bir me$ruiyet saglayabiln1esi, yani oznellik ya da delilik damgas1n1 yiyerek gayn me$ru ilan edihneksizin kamuya hitap edebiln1esi i<;in ak1lc1 tan1m gereklidir. Bu sonradan tezahiir eden bir akilc1hkt1r. Den1okrasinin ak1lc1 bir cemeli olduguna ili$kin varsay1m, ashnda modem insan1n bir kumazhg1d1r. ~kin anlamland1m1a merci tarafmdan bo$alnlan yeri tamamen dolduramayacag1n1 hisseden insan, dogal ve ak1lc1 olan alanda istegi ve idealine takabilecegi bir ciddiyet etiketi arar. Boylece, de1nokrasi gibi tamamen metafizik bir sorunu, bilimsel bir c;ozun1leme nesnesine doni1$tlirerek onu d1$salla?nrrnaya, nesnelle?tirmeye ve kar;1n1ltnaz olarak tozunden koparmaya r;abalar. Arna, demokrasi ilkesiyle kesinlik i$arederi yilolm1$ olacagindan oti.iru, herkesin nesnel oneriyi tum oznelligiyle ortaya atabilecegi bu ortamda bu kurnazhg1n etkinliginden ku$ku duyulabilir. Demokrasinin temelini ilahi inayette, d9gal hukukta, usule ili$kin ak1lc1hkta ya da c;ok daha basic bir bi\:in1de bencillikte aramak, modem insan1n, sorumlulugu ortadan kald1rd1g1 ir;in giiven veren bir d1$salhga dogru ka<;:t$1n1n tezahurleridir. -Bunlar demokrasi idealinin afyonlan d1r. DEMOKRASi TAMAMLANMr\SI MUMKUN OLMAYA.N BiR iDEALDiR

Demokrasi idealinin den1okratik bic;im kar$1Stndaki iistiinlugu, kendi kendini kurdugunu ilan eden bir toplumun genellC$mi$ bir konsensus yan1lgis1na dii$mesini engeller. Regis Debray'in cumhuriyet fikrine geri doni'ilmesi yonunde yapugi r;agn, giiniimi.izde Ban'da hukum suren oliga~ik demokrasiyi altetmek ic;in bu adalet ve e$itlikten olu$an demokrasi idealine bir ~gn olarak anla$1labilir.22 Arna cumhuriyet ancak kun1mlar arac1hgiyla yiiriir, ilkelerinin kurun1lara ak21 j.G.r.tarch. "Bounded rationali ty, Ambiguity and the Engceniring of Choice", The Bell Joma! of Economics, cilt9, no.2, 1978. 22

Regis Debray, Que vive la Republique. Ed.Odile Jacob, Paris, 1989.

15


16

tanlmas1yla i$ler. Genelle$mi$ bir konsensus yan1lgis1n1n yaratugi uyu$uklugu, giinuml1z cumhuriyetlerinin hangi kurumlan giderebilir? Debray'in iddias1na ragmen, cumhuriyet<;i okul ve yasalar bu idealin tecessum tekelini arnk ellerinde rutam1yorlar. Hatta tersine, cumhuriyetin yaratag1 okul Fransa'da bugiln egemen olan diploma oligar$isini besleyen kurum haline donl1$mi{$ durumda. 'Cumhuriyet idealinin merkez kurumlan, zaman ic;inde, toplumundan ozerkle$rni$ ve toplumun kendilerini sahiplenmesine olanak tan1mayan bir evrende ya$ar hale gelmi$ler. Bu durumda cumhuriyet fikrini yeniden ba$ tac1 etme daveti bugun anlamh yanktlar uyand1rm1yorsa, bu esas olarak, cumhuriyete esas anlam ve duzenini verecek ozerk bir mercinin gerekliligine cun1huriyetc;ilerin inatla bagh kalmalanndan ileri gelmektedir. Regis Debray'e gore, dernoHrasiyle cumhuriyet aras1nda kesin bir ay1nm vard1r. Yasan1n, okulun ya da ba$ka bir kurumun toplumsal duzenin temeli oldugunu ilan etmek sadece cumhuriyete vergidir. <;:unku cumhuriyet kendini ancak kurumlan arac1hg1yla tan1mlar; demokrasi ise ozerk insanlarla.23 Debray'in one surdu~ bu aynmdan daha net bir $ekilde onumuzdeki donemde, Bau toplumlannda temel siyasal aynm haline gelmesi muhtemel olan farkhla$mayi ifade etmek mumkun degildir. Cumhuriyet<;i ideal cephesinde kendi kendini duzenleyen devlet, demokrasi ideali cephesinde ise toplumu kendilerinin kurduklann1n bilincinde ojan insanlar vard1r. Cumhuriyet idl!aliyle dogal hukuk felsefesi gilnu- . muzde birbirine yaktnla$maktad1rlar. Bu ilk elde <;eli$kili gjbi gozuken, ama ashnda gilnlimuzun egemen siyasal dii$l1ncesini ayd1nlatan bir sure<;tir. Bu dt1$l1ncenin Fransa'da onde gelen temsilcilerinden BarretKriegel'e gore, ancak hukuk felsefesinin dogal yasa fikrine dayand1nlmas1 ve ozne felsefesinin tavizsiz bi<;irnde ele$tirilmesiyle insan haklan a<;1s1ndan tutarh bir zemin yaraahr. Ozneyi kesin bir $ekilde safd1$1 b1rakaktan sonra, yasan1n dogal bir vas1f kazanabilmesi i<;in geriye bir yol kahr: Kendisinin dogal bir rejim oldugunu ilan eden cumhuriyet<;i devletin ve sadece bu devletin nesnesi olmak. Boylece, insan haklan felsefesi, yalnizca muhafazakar cumhuriyet idealinin ifadesi haline gelir ve her baktmdan demokrasi idealiyle ters d11$er. Debray de, c;ag~ cumhuriyetin, konsensus gjbi bir <;eli$kiye du$tii~nl1 vurgular. SOzkonusu olan, varolU$ ilkelerinin yan yana gelip, ozgiirce tartl$llmas1ndan dogan ya da Simmel'in deyi$iyle, 2 " hakikatin toplumsal ifadesi olan konsensus degil, kendisini bizzat kendi varhgtyla dogrulayan <;1plak konsensus fikridir. Bu, oyle bir konsensustur ki, anlatnh hedefleri bulunan bir ~madan soma vanlan ge~ek bir ~n­ sensusun e~ gizleyen, sadece kendinden men-

kul bir ama<; haline gelir. Halktn du~iince ve tercihlerinin yflceligi ilkesi uzerine kurulu cumhuriyet rejimi, giderek ka1nuoyu yarat1c1s1 konumunu ellerine · gec;iren medya sunuculann1n yayd1g1 konsensus fikrine d6n11$ur. Bu medya sunuculan ise sahnede kamunun oyunu yans1tmak, ona tercuman olmak degil, hef$eyden once kendilerini halka sunmak tela$tndad1rlar. Haberrnas'1n yapt1gt gibi, mannksal ve ak1lc1 ileti$im kanallann1n <;e$itli toplumsalhk duzeylerini belirledigi bir toplum olarak demokrasi idealinin tan1n1lanmas1, usule indirgenmi$ demokrasinin bir ba$ka bi<;imidir. ileti$imin kaaks1zhg1 sayesinde toplumsal saydamhga ula$tlabilecegi g6rii$ii, toplu1nun yogun ve a~1lmaz bir saydams1zhg1 i<;erdigini soyleyen Hayek'in postulas1n1n yerini ahr. Arna onu liberal muhafazakarhkla ters dl1$iiren bu ikilem d1$1nda, Habermas'1n 6nerisi, bir baktma demokrasinin bir usul oldugu g6rii$11ne yakla$maktad1r. (:unku burada ileti$im ko$ullan, insanlan ili$kiye girme, pazarhk etme, mubadelede bulunroa ya da her turlii ileti$imi reddetme yonunde motive eden isteklerden ustiin tutulmaktadir.25 Halbuki, eger de1nokrasi, oncelikle varolu$ nedenlerinin <;ogullugunun kabulii deroekse, ileti$imin kokten bir bi<;imde reddinin me$ruiyetini de tan1mayi gerektirir. Bu reddi, kokten ve ortadan kald1n lamaz bir ba$kahg1n me$ru talebi olarak kabul etmek, <;ogul demokrasi a<;tS1ndan, kendisinin diger varolu$ ilkelerine ust\inlugunttn dogrulanmas1 demektir. Ger<;ekten de, ancak kendilerini ic;kin olarak l1st\in hissedenler, yan1ba$lannda farkl1hga indirgenemeyecek bir ba$kahg1n varhgtna tahammiil edebilirler. (ogul demokrasi, insanlann, aralanndaki farkhhklan toplum-d1$• mercilerin vaya dogal ya da onceden mevcut ilkelerin arac1hgi olroaks1z1n dl1$l1nmek i<;in benimsedikleri bir idealdir. Demokrasi ilkesinin usrunlugu ne saf gorecelikte ne de aktlc1 evrensellikte yatar. Onun ustunlugu, ill<esi ve idealini somut bir topluma ve somut insanlara ait bir ilke ve ideal olarak yani "praxis"26 i<;inde yer alan toplumsal-tarihsel bir ideal ve bir ilke olarak one siir23 ~re

bu nedenle giiniimiiz Fransa's1, cumhuriyet dahilinde kalarak se~kinci ve cumhuriyet~i bir oliga~inin egemenli~i alnnda ya~ayabiliyor. 24 George Simmel, "Sur quelques relations de la pensee theorique avec les interets pratiques", Revue de meraphysique et de morale, 1896, cilt JV , in Simmel, Philosophic ve Societe, Vrin, Paris 198 7. l ) Bkz.Louis Quere'nin makalesi "penser la communication democratique", L'interrogalion democratique, ortak ~11$1Ila. Les Editions du Centre Pompidou, Paris 1987. 26 Sartre, Diyalektik Akhn Ele¢risi'nde "tarihsel i~k:iler her z.amanda kendilerini praxis'in diyalektik bir sonu~ olarak, yan{ bir tek pratik al.an i~erisinde.ki etk:inliklerin ~ojullUIU olarak kabul ettikleri Ol~ade insanidir" der. (s. 200). l irikim 24 /Nia an 1991


me yetisinden kaynaklan1r. <;:ogul den1okrasi, ozde$lik<;i olmad1g1 ic;:in indirgeyici de olrnayan toplun1salla$ma ilkelerinin en gl!zel 6megidir. insan pratiklerinin <;e$iililiginin kabull! uzerine kurulur. Bu pratiklerin uzerinde toplumsall~tiklan alan1 ol~ tu rur. C::oguldemokrasinin denklik ilkesi, insan pratiklerinin toplumsaUa~n1a istegidir Zencilerden nefret etrne bir pratik degil bir kanaaltir. Hayranhk ya da igrenme, zorlay1c1bir d1$lan1a ya da kauhm pratigi olarak toplumsalla$rnad1g1 sf1rece kanaat duzeyinde kalir. Hi<; kimse, den1okrasi ad1na, bir digerini zencileri sevme ya da nefret etmeye; herhangi bir cemaate, birlige, dine, vb. ait oldugunu gosteren Qir i.$aret ta$1maya veya t3$tma·maya (buna kar$1hk tek ve birle$ik cumhuriyet ad1na bu yaptinlabili1") ve asgari bir ya$am ir;in gerekli gelir ha·kk1 olmad1gtndan ku\uk $Cflere boyun egmeye veya egmemeye zorlayamaz. Gerc;:ekten de, <;ogul den1okrasi ancak evrenselci ve akilc1 kuruntudan vazger;ildigi takdirde dB~unulebi­ lir. Bu vazge\:me. \:Ogu kez ileri suruldugf1gibi, Haks1zhk ve Kotiiliik karg1s1nda teslimiyete· gotftren yolu a~maz. Tersine, evrensehn cerk edilmesivle , .modern soyutlama ve yabanc1la$ma kertesini uzakla~1np, ak1lc1hg1n reddiyle birle$tirici mekanigi etkisiz b1rakan c;:ogul de1nokrasi, sonucu asla onceden kestirilmeyen bir toplumsal yatI$11Ul alan1 sunar. insan1n demokrasi idealinin esetinde kendisini buhnas1n1 ve org\ltler aras1 sisrem taraftndan payelendi-rilen, verimlilik ilkesini kendisine tek rehber edinmi~ ser;kinci oligaf$inin kuru1nlanna bu idealin idaresinin geri ahna1naz bi\:imde devredilmemesini, ancak bu belirsizlik saglayabilir. ORGUTLER TARAFINDAN TAMAMLANAN

MUHAFAZAKAR DEMOKRASi

Bir yandan iktisata bir ayncahk tan1nd1g1, 6te yandan da, iktisat, bag1ms1z bir varolu~ ilkesine sahip olan, dokunulmaz bir evren olarak kabul ediWigi surece, varolu~ nedenlerinin <;ogullugu ilkesinin, hukukt.aki veya simgesel ve siyasal alanlardaki varlig1ndan soz ecmek miimkun degildir. Den1okrasi, ancak toplumsal alanlardaki paryalann1ayi ortadan kald1nrsa, \:Ogul olabilir. ikrisad1n ifade ettigi hakikac, insan1n tahayyulu ve kurucu iradesinin di~1nda yer alan dogal bir yasan1n ifadesi olarak degerlendirildiginde ve ik.tisadi kerte, insanlann hem ondan hareketle, hem de onun U.zerinde olu~tnakla yukumlu tutulduklan ve varhklann1 kanttlad1klan nesnel temel olarak anla~1ld1g1nda , bir ba$ka deyi~le toplumsal sorun iktisadi soruna indirgenip demokrasi sorunundan uzak tutuldugunda, demokrasi muhafazakar bir liberalizm kisvesi alttnda zuhur etlnek zorunda kaltr.

Gerc;:ekte, Baoh toplumlann gon1nurde i(.inde bulunduklan siyasal konsensus hali, iktisadiyan coplumsaltn ic;:ine yerle~tirebillile $ans1 konusundaki gene! dU.$ k1nkhg1n1n yol a<;t~g1 bir durumdur: GuniiµiUzde liberalizmin zaferi, bireycilik ilkesinin bir zaferi olmaktan r;ok, tecimsel orgutlere 6zgi.i iktisac ilkesinin ozerkligi ve ustunlugunun kabul edili$inin zaferidir. \ lerimlilik ve rekabet\ilik ad1na, teci1nsel 6rg\itlerin ozgul zorlamalan toplumsal ve siyasal zorlamalara .;;ekil veren bir gene[ kahba donu~mekcedir. Demokrasi arnk liberal-tecitnsel duzende yeralan org\illerin uzerine r;oken bir zorlama olmaktan r;ikm1$t1r. Bu df1zen, degil demokrasiye boyun etrnek, bugun demokrasi ideaiinin ic;:inde kabul edilebilir olanla lmbul edilemeyecek olani, mllmkun olanla oln1ayan ay~unr hale gelmi~tir. Dea1okrasi ideali, mikr~­ ekonomik verin1liligi·n bir bile$kesi haline gelmek D.zere liberal-tecirnsel di."tzenin 6rgU.tleri taralindan evcillestirilmi$tir.27 Den1okrasi, dune kadar, iktisadi veri1nlilige ula~tnak i\in gereken finans ve karar ko~ul­ lann1 ag1rlast1ra.n bir yuk olarak gon1lurken, hugun aruk yarau1gi iktisadi verin1lilik olauaklan ar;1s1ndan yararli oldugu bil"e iddia edilmeye ba$lann11$tlr.28 tktisadi verimlilik geregi kar$1Slnda boyun egen demokrasi, Devletin ya da i.$1etmenin <;1kann<1. insan onurunun boyun egmesi ni reddetn1ekren kaynagin1 alan bir toplu1nsal tahayyillde buldugu dinamigi yitirir. Demokrasi isletme sisceminin bir b il~kesi , ona kanltm saglan1nas1na yarayan, hatta insanlann boyun egmelerini saglayan bir teknige d oo ii~ur <;::ogul demokr.asi ise, toplu1nsal 6rgutlenmenin gUnumuzdeki agtrhk m~rkezinin kayd1nlmas1n1; i$letme iktisad1 <;er<;evesinde bugun maddile.sen iktisatilkesinin, varolu~ nedenlerinin <;ogullugu tarafindan yonlendirilen bir toplu1nsal ilkenln ir;i11de yer almas1n1: verimli orgiltlenme Hkesinin dernokratik gereklere tabi k.tltnmas1.n1 gerektirir. iktisadi kertenin, toplun1saltn i\:ine ye.ri~tiriln1esi, insanlann yaln1.zca kendi ara lannd~ki dogrudan ili.skil'erini degil, ayn1 zan1anda dolayh k1unm1$ iliskilerinin de yeniden du$llnulup, yeniden tan1mlanmas1n1 gerektinnek~edir. Bu da, mubadeleoin, ozel olarak da cecimsel mllbadelenin toplumsal konumunun yei1iden sorgularunas1 demekrir. Bugunki"1 i$letme i.daresi ~istemi , <;ogul de27

iktisat<;ilara ozel literat6.rde, demokrasiyi, yaln1z.ca tiik eticinin te rcih ozgilrlilgu arac.1hgiyla degil ayn1 zarnanda da etkili sonu<;lanyla cvcill~titn1 eye yah~an yay1nla.r giderek anmak1ad1r. 6megin, yeni ekonon1izmin uc;: Omekleri a<;1s1ndan. bkz.R.G .Holcombe, An economic analysis of Democ racy, Southem Illi nois University Press, Carbondale. 1985; ya da D.Witman, ''Why Democracy Produce Efficie nt Resutts", Joum~I of Political.Econotny, dlt 97, no.6, 1989. 28 Siyasal geli~meye ili$kin liu:rarur yak1~1k yirmi y1l boyunca bu sav1 desteklemi~rir. Bkz. B.Badie, Le Developpement polirique, Economica. Paris, 1986.

17


18

mokrasiyi tasavvur cdcbihnemizin kar$tStnda yukselen temel engellerden biridir. Ku$kusuz bu, demokrasi idealinin evcille$tirilmesi ve eksikli k1hnmas1na katk1da bulunan tek kurum degildir. .A.1na guni.imi.izde i$lenne. insanlann ren1el toplumsal evreni ve liberal-tecimsel duzenin ana kurumu olarak, yaban.:1la$man1n yogunla$Og1 ba$hca coplumsal mekand1r. i$1etme, kendine ozgi.i hicbir ya$atn eregi olmayan, ama kendi varhg1n1 bir erek olarak ortaya koyan bir kun1n1dur. Bireylerin, i$letme kurumuna kaulma konusundaki ickin motivasyon eksikligi de buradan kaynaklan1r. Verin1lilik ilkesi. siyasal nitelikli bir hiyeraf$iyi 1n~rula$nrarak yapay bir kanhn11n elde edilmesi ni saglar. Zorlama yoluyla boyun egrne (buboyun egn1e, d1$ zorlama, pazann zorlamas1 ya da mall zorlama gibi ba$ka zorlamalarla daha da gi.iclenebilir) i$letme kurumunun yayg1nla$ttrd1g1bir davran1$ modeline d6nii$lir. Zorlarna, azami verin1liligi me$ru k1lar ve bu da, ancak hiyeraf$i ve bolC1n1lenme yoluyla clde edilir. Arna orgutsel verimlilik, gercekten verimli olabilmek icin, i$1etme cercevesini a$mak ve toplumu kapsayan bir ilkeye donli$mek zorundad1r. Bu da, orgutler aras1 yiizeyde her tur ozerk ya$am alan1111n ortadan kald1nlrnas1 an lamina gelir. Toplumun tamamen kendi i$lecme ilkelerine gore bicin1lendirilmesini gcrekli kl.tar. Tecimsel i$1etmenin orgO.tsel ilkesinin yaygi nla~masr yla elde edilen t0.rde$1~tinne, egilimsel olarak her tur r;ogul demokrasi fikrini onadan kald1nr. Liberal-tecimsel dO.Zen, i$leunesel bir dO.zene donu~O.r. Bu dO.zenin egemenligine paralel olarak, cecimsel yan$man1n oyun kurallann1n kabuluyle, muhafazakarhk, demokrasiyi kurabilecek tek alolc1 kural olarak orcaya c1kar. (agda$ muhafazakarhkla liberal-tecitnsel ya da i$letmesel duzenin birligi, n1uhafazakar clemokrasinin bir usu! olarak alg1lanan turuyle yetinmez. i$letmesel dO.zende, den1okratik muhafazakarhk. modem muhafazakarhgrn daha once gordugt1muz ur; bile$kesini biraraya getirir. Dogal hukuk mulkiyet haklanna indirgenir; ~icier, 6rgutsel sistemin baronlan olan profesyonel yoneticilerin k1hg1nda yeniden ortaya c1kar; ilahi inayet ilkesi, giri$imcinin mitosla$an sureti alunda belirir; me$ru usu! ise orgutleraras1 yan$rnayla s1n1rland1nlm1$ bir usule d6nii$ur. Dogal hukuk ve 6znenin safd1$1 b1raktlmalanna dayah demokrasi, tikel statulerin ban$ i<;inde yanyana ya$ad1g1, fikirlerin degil kanaatlerin ifade edildigi, siyasal tart1$rnan1n degil )'Onetim programlan aras1ndan t6rcnselle$tirilmi~ir secme yaprhp, "iyi" idarecilerin ay1kland1g1 bir toplurn dogurrnu$tUr. Ger<,:ekte, bizzat bu ser;me hakk1 da cok s1n1rhd1r, (.0.nku tarih fikrini altetmi$ oldugundan dolay1 kendi kendini kutlayan <;agda$ demokratik toplumda, bu hak, 6rgutle1in (i$letmenin ya da okulun) e$igini, ancak is-

tisnai olarak a$abilmektedir. Toplumun 6zyarat1m1n1n gozlenrnesi olgusunun a!;1lmas1, 29 iktisadi alan1n toplutnsal alana, giri$i 111in ise, iki tarafh tecimsel 1nf1badeleyle tliken111eyen bir toplun1sal ili$ki icinde yer almas1ndan gecer. Toplumsal ili$kiyi ba!;kalannrn iirettigi metasal i$aretlerin sahiplenildigi ana indirgemeyen ve herkesin ba$kalanyla ili$kisi s1ras1nda verdigi, ald1g1 ve geri verdigi anlann ozgun anlamlann1 kavrayan annagan ili$kisi i<;inde du$unulen toplumsal ili$ki, liberal-ceci1nsel duzenin sakh yliziinu gormemizi saglar. Boylece bu duzenin hem asli asabiyyesini ve enerjisini nastl am1agan degi$irni dinamiginden ald1g1 ve hem de onu karalamak icin nas1l kendisini tukettigi ortaya c1kar. Her tur ozne du$uncesinin safdt$1 b1rak1lmas1, dt!.mokratik muhafazakarhgrn ege1nenligini n1ukernmeLen karakterize eden gene! kay1ts1zhk durumuna hie de yabanct degildir. Demokrasi ideali, onu ozgur iradeleriyle var k1lan insan-6zneler olmad1g1 takdirde, en iyi ko$ullarda bir toplun1sal egemenligin 1ne$n1la$t1nlma ilkesi, en kotu olas1hkla da, herkesi korkucan ve guven verici inanc1a$kinbkta aramaya icen bir kabusa donii$iir. Ge<;tigimiz donemde orgiltler, insanoznelerin bO$ b1rakt1g1 yeri i~ga\ edip, toplumu bir miitarekeye zorlad1lar. Her mi:ltarekede oldugu gibi, ko$ullan galip taraf belirledi: Refahtan pay aln1aya kar:?1hk, i$letme manngtna boyun egme. Boyun egmelerinin yan1s1ra, bu refah1n i<;eriginin kendileri taraf1ndan tan1rnlanama1nas1 insanlan n n1odem toplumlara odedikleri ikinci bedeldi.>o Ba11$ ve mubadele ko$ullan konusunda pazarhk imkan1n1n olmamas1na, bir de, ellerinden karar haklan ahnmt$ ezici insan r;ogunlugu taranndan kendilerine verilen $eyin giri$imci dO.zen tarafrndan inkan eklendi. Halbuki o boyun egmi~ lnsanlar kC1tlesinin didinmesi, <;ah$mas1, 6mn1nii ti.iketmesi sayesinde giri$imci diizen ayakta duruyor. Belirtn1ek gerekir ki. bu miicadeleden as1l galip c1kan, ne mulk sahipleri ne de biiyuk sermayedir. Simdilik zafer tecin1sel orgutlerindir. Ban dO.nyas1nda bu orgC1tler, kollektif bellegin yonetici, "n1akul" bir ortak degerler sisteminin ureticisi ve son kertede, en onemsizleri dahil. cum toplumsal sorunlann karar merciidirler. Teci1nsel orgutler, Bau toplumlann1n yuksek yarg1<;land1r. Bu cer<,:evede, i~le t29 Castoriadis"e gore, e~itligi veya ozgurlugfl 1oplu1n 01e.si bir 1emelin uzerine 01unmak is1emek celi~kilidir, i;u nku "6zgurlugu (ya da tutsaklrgi) is ter Tann, ister Do~a. ister Ak.tl buyurmu~ olsun. biz bu dun1n1da, her halukarda o sozu gecen karara bo yun egmek ve onun hiz1ne1ine ginn ek zorunda kahnz. ", a.g.e., s.31 S. 30 Bu refah dunyanrn her b6lges ine pck yay1lamayan cinsten olsa bile, kendiliginden ele~tirilemcz. Gcn;ckten de, mutluluk ne yoksu llugun ne maddi yoksunlugun ne de bollugun cekelinde d egildir. Bi ri k i m 2 4 I N i s an 1 9 9 1


me ya uzerinde du$i.inulmeye gerek bile olmayan dogal bir olgu olarak sunulur ya <la $eyle$tirilir. Arna her iki durumda da, i$letme bi.inyesinin sivasetle olan ' , ili$kisini dli$tinmek art1k 1nlin1kun olmaz. Dernokratik n1uhafazakarhk, liberal-teciinscl dlizenin kanhg1n1 krsmen yun1u$atarak, en iyi olasiltkla farkh varolu$ ilkelerinin birarada bulunmas1 fikrini , bunlardan bag1n1s1z, birbirleriyle hic;bir ili$kisi oln1ayan ilkeler olarak kalmalan ko$uluyla kabul edebilir. Birka( kall1, atna her kau s1n1s1k1 kapah bir toplun1 ; farkhhg1 s1n1rlann1n otesinde tan1yan' ama kendi bunyesinde kabul etmeyen bir toplu1n; teci1nsel alanla s1n1rh kald1g1 va dolay1s1yla sus faresinin kafesi i<;indeki oyuncak i;embcrindeki ko~usuna benzedigi surece hareketliligi clestekleyen bir toplurn ...

Bi.itun bunlar, gi.iniitni.izde. den1okrasi i<lealinin tan1amlanmas1 yani tarihin sonunun belirtileri olarak kabul goren, <;e$itliligin olasr ve<;heleridir Oysa <;ogul dernokrasi, bugun yalntzca farkh kin1lik ilkelerinin bir arada bannmas1n1n yanm ag1z kabuli.iyle degi l, esas olarak, onlann bir butunun pan;alan olarak kabulu sayesinde dernokrasi idealine bagh oldugu nu soyleyebilecektir. Toplun1un bagnnda yatan armagan ili$kisinin yeniden ke$fediln1esi, 1nuamman1n kesin olarak <;6zuhnesini elbettc saglama;!. Aina hie; olmazsa insanlan, tarihin ve bu tarihin gidi$attn1n surekli yarattc1lan olarak yeniden ortaya <;rkarmak ve iradenin siyaset-6tesi kaynaklann1 ycniden dti$tin1nek uzere, modemlik tarihinin yeniden ele ahnrnas1n1 saglar ( Revue du MAUSS. s.8, 1990. (.'ev: HULYA TUFAN.l

19


TC'nin krizi, ulusal devlet ve Kiirtler TANER AI<(AM

T iirkiye Cumhuriyeti, dag1Jan Osmanh

20

imparatorIugu iizerinde kurulmu$ bir gecekonduya benzer. imparatorluk s1n1rlan i<;inde ya$ayan Turklerin son anda <;ektikleri el freni sonucunda olu$an bu gecekondu bugiin tiim tahtalan ile sallaninaktad1r. TC devletinin tarihte ortaya <;1k1$ ko$ullan ve bu tercihin ne derece <logru bir <;6ztin1 oldugu Ctzerine elbette tam$1labilir. Fakat bu tartt$may1 $imdHik bir kenara b1rakmak zorund.aylZ. (unkii. carih iizerine yap1lacak bu tarn$ma, o donemki alternatiflerin ne oldugu ve bu altematiflerin ger<;ekle$me $anslan uterine bitmez tiikenmez bir tartl$may1 da beraberinde getirecektir. Ostelik TC bugunkii haliyle bir ger<;ckliktir ve tartl$maya bizzat kendisi ile ba$lamak gerekmektedir. Osmanh copraklan iizerinde, Tiirklerin tek alternatifi olarak ortaya <;1kan TC devletine olan "kizgtnh~m 1z1" bir kenara b1rakarak, onu·n bugunkt1 durumuyla cle$tiriye ba$lamak oyle san1ld1g;1 kadar kolaybir i$ degildir. C::unkii TC'nin kurulu$una "ele$-rirel" bakan1m1z, bu anlamda "kizan1miz" <;ok azd1r. ,<\ksine, b~ta elbette bu cumhuriyeti· kuran kU$aklar olmak iizere, solculanmiz1n biiyuk bir kesiminde derin bir cumhuriyet sevgisi egemendir. Bizler de ~u veya bu $ekilde bu cumhuriyetin <;ocuklany12. BugO.nkii yoneticilere veya devletin i$leyi$ bi<;imine ne kadar sert elC$tiri yoneltirsek yoneltelim, cumhuriyet sevgisi bizlerin i<;inde bir yerlerde mevcuttur. Kastettigim bir tek, Turk ulusal devletinin kurulu$Unu, tarihsel olarak ileri bir ad1m sayan geleneksel Marksist tutumumuz de~ldir. TC devletinin bu ilk donemlerine ili~kin bu tiir ovguleri, burjuva bir devrim olarak tarihsel a<;1dan yerine getirdigi ileri~i i~­ levlere ili?kin analizleri ba$ta 2000'e D<>gru dergisi olmak iizere her yerde bulmak mumkiindiir. Kastet-

tigim bunun da 6tesindedir. Kurtulu:? sava$1m1z1n anti-emperyalizmi ve ulusal devlet kunna surecimiz, (Kurt, Ermeni vb. sorunlanndaki baz1 pi'iriizlere ragrnen -bu kadar kusur kadt kiz1nda bile olur) bizlerin kalbinde sevgiyle an1lan bir yere sahiptir. l 980'li y1llarda bile kendi yapug1m1z1 "ikinci Kuvayi Milliyecilik" olarak anlayan ve anlatan sosyalistlerimizin say1s1 olduki;.a· fazladtr. Ulusal devletimize olan bu gizli sevgimiz, bu devletin esaslan uzerine bir tarO?ina yapmanuztn onunde bir engel tC$kil etmektedir. Kurulu~· surecindeki TC hakktndaki duygulanm1z ne olursa olsun bugun gonnek zorundayi.z ki, bu devlet bugi1nkii bic;imiyle, bugunkii tnC$ruiyet kaynaklan ile kendf sonuna gelmi$tir. Tarihte ne idi bilemem, ama buglin bir <;6ziim oln1aktan c;ok, biltiin sorunlar1n kaynagtdtr. Bu nedenle TC'nin temel ffiC$ruiyet kaynaklan iizerine bir tartl$ma yapmak ve her$eyden once utusal devlet anla}'l~tn1 SOrgtilamak kac;u11lmazd1r. Bu elbette bir tartt:?mada yap1lacak bir i$ degildir. Burada tart1$ma a<;mas1 umidiyle, TC'nin krizi iizerine baz1 gorll$ler ileri surillmeye, <;6zum yollan ic;in, hangi noktalar ena&oda bir hesapl~man1 n ka<;1rulmaz oldugu gosterilmeye <;ah?tlacakur. l . TC ULUSAL BiR

TURI< DEVL£TiDiR

TC'rtin kendisi haklondaki en 6nemli i<ldias1 bir Turk devleti olmas1d1r. Anayasas1na gec;m~ haliyle, her TC vatanda~1 Turkrur. Etnik olarak bu derece kan$tk insan grubunun y3$ad1g1·bir ba$ka ulke bJ..tlmak zordur. Buna rag,:rten eqlik olarak homojen bir grubun ulusal devleti oldugunu iddia ecmesi TC'nin ana ac;maz1d1r. Fa~t TC'nin µlusal devlet anla}'l?tn1n, omegin Almanya?ya gor.e "ilerici" oldu~nu kabul etmek gerekmektedir. TC Turk olmak ko~ulunu, etnik kokene ba~lamamt$, vatanda$hk prensibine bagla~r. Birikim 24 1 Nls an1991


Yani, bir ki$i, hangi etnik kokenden gelirse gelsin (Kurt, C::erkez vb.) eger TC vatand~1 ise Tiirkrur. Turk oln1an1n, 1rksal veya kiilnirel kokene baglanmamas1n1n (savunulacak taraf1 olmasa bile) ozellikle 1rkc;:1hk ac;1s1ndan onemli taraflan vardtr. Omegin F.Al1nanya'da, Alman olrnak ve Alman vatanda$1 olmak, etnik, kulrurel kokene baglanmt$UT. Bu ise toplum-un 1rk<;1 bir ternelde 6rgutlenmesine yol ac;1naktad1r. Fakat bu tartl$ma $imdilik c;ok onemli degildir. Bugun her vatanda$1n otoroatik olarak Turk sayilmas1 gerektigi ve TC'nin sadece Turklerden ibaret bir devlet oldugu fikrine art1k devletin kendisi d e inanrnamaktad1r. Gerek Korfez krizi sonras1 Ozal'1n planlad1g1hamlelerin yaprlabilmesi, ger.ekse Kutt hareketinin "tehlikeli" bir hal almas1n1n engellenmesi amac1yla "koklu" degi;;iklikler yap1lmak istenmektedir. Kiirtlere k1smi ozerklik tan1may1 dahi kabul edebilecek bu yeni giri$imin kar$1s1nda ise ba$ta ordu olmak iizere, sivil muhalefet gu~lerinin de kiyamet kopard1klann1goruyoruz. Bir tarafta federasyona kadar gidecek \:OZCtmlere haz1r Ozal, obiir tarafta ise uniter devleu;i SHP, DYP, DSP ve Ugur Mumcu'su, Oktay Ek$i'si ile "ilerici" giinluk basin ... Kurt "sorununda", eski safl3$ma artrk yerini yenisine b1rakti. eskiden, Kurt "problen1ini" politik olarak <;6zmek isteyenlerle, asker! olarak <;6zmek isteyenler aras1nda bir c;at1~ma sozkonusu idi. Ba$ta ordu olmak uzere bir<;ok sivil gu<; konunun politik c;6zumune kar~1yd1lar. Ag1rhkla, asker-sivil ekseninde olu~an bu bolunmenin 6nen1\i giicf.t ordu, bugun arnk k6$eye s1k1$ffil$ vaziyette. Ozal, Korfez sava$1n1n yaratu~ olanaklan ku\lanarak. ABD ve Avrupa destegi ile orduyu susturmay1 ~imd ilik ba$ann1$ gorl\nuyor. Dune kadar, Kurt "sorununda" tek gec;erli politika o1an askeri <;6ziim uzerine bugun art1k kimse konu$muyor. Sorun politik olarak <;6ziilecek ama nas1l? Aslinda Ozal yonetiminin uzun zamandan beri Kurt son1nunu, ispanya Bask omeginde oldugu gibi <;ozmek yonunde planlara sahip oldugu bilinmektedir. Bugflne kadar devlet i<;indeki ~n~ma nedeniyle g:Undeme getirilemeyen bu rur c;ozumler yava$ yava$ devreye sokulmaya b3$lanacaknr. Kurtlere yonelik komik denecek haklarla s1n1rh bugunku "di\" giri$imi• nin bu denli gflrultu koparmas1n1n as1l nedeni budur. TC'nin temel karakterinde 6nemli degi$ikliklerin yap1lmas1n1n zorunlu oldugu bir evreye girmi$ gorunuyoruz. l .l. KURT<;E l<ONU~MA OZG0RL0G0 YASASI 0ZERiNE

Bu noktada, yeni yasa uzerine yap1lan tam$malara ili$kin bir noktarun alnn1 <;izmek gerekmektedir. Hemen hemen herkes ya yasan1n yetersiz oldugunu ya da mecburiyet kaf$1S1nda verilmek zoruda kahnan bir ta-

viz oldugunu tart1$1yor. "Ozal sa1nimi degildir, sahtekarhk yap1yor; ~endisini kurtarmak ic;in bu yasaY1 getirdi; daha c;ok naklar verilmelidir." Soylenenlerin ozeti budur. Oysa son derece eksik ve yanh$ bir kar$1 c;tki$tlT bu. Ostelik sadece kendi aczini ve c;aresizligini gostermekten ba$ka bir i$e yaram1yor. Verilen hakJann azhgt uzerine aglama edebiyau yapmak yerine veya bu haklan n anlams1zhg1 ve sa<;mahg1 uzerine sen sald1n\ar yerine, bu yasa ile birlikte TC'nin ulusal karakterini gii.ndeme sokan bir tartt~ma ba$lanlmak zorundad1r. TC sadece Turklerden olu$mamaktad1r. Anadolu'da farkh ulusal gruplann ya$ad1klan bu yasa ile ilk defa resmen kabul edilmi$tir. Dolay1s1yla yasan1n ac;ugi sCtrecin anlam1, yasanrn ic;erigininin c;ok 6tesindedir. Bu noktada, yasan1n ne getirip, getinnedigi c;ok 6nemli degildir. One1nli olan TC devletinin en temel prensibinin yeniden tan1mlanmas1 ihtiyac1n1n devlet taraf1ndan dahi itiraf edilmi$ olmas1dir. Bizier bu tart1$mayi. yapmak, onu sonuc;lanna kadar zorlamak dururnundayiz. Bu da TC ic;inde ya$ayan bir ulusal gruba hangi haklann verilip verilmemesi gerektigi taru$1nas1 degildir. Bizzac ulusal devlet fi krini sorgularnahyiz. Bu noktada Turkiye solunun ulusal devlet fikrini n 6tesine gec;en bir perspekrife sahip olmad1gin1 goruyoruz. Taru ~ma konusu edilen, federasyon ve}'a ayn devlet tezleri bu konuda altematif degildirler. Hepsi, "her ulusa bir devlet" fikrinin otesi.ne gitmeyen, ulusal devlet fikrini kendisine kalki$ noktas1 yapan baki$lard1r. 1.2. HER ULUSA BiR DEVlET

Turkiye solunun ulusal devlet anlayi$1n13$30 bi.r baki$a sahip olmad1gin1 savunuyoruz. Bunu ac;madan once yanh$ bir ikileme dikkat c;ekmek istiyon1z. Bugfln Turkiye'de soruna ili$ki,n iki farkh tez c;arp1$1yor gorunuyor. Bir tarafta Ozal'1n otonomiye kadar kap1Y1 ac;1k b1rakan 6nerisi, digeri TC'nin C1niter karakterini korumak isteyen oneri. 6 zal'1n onerisi kamuoyunda ulusal devlet fikrine kaf$1yi.n1$ gibi algilan1yor. Bir<;ok sol yayrn organ1nda da, SHP. J)YP'nin uniter devlet fikrine ka~1 c;1kilirken, u\usal devlet fi.krine kar$1 c;1kild1gt zannediliyor. Oysa bu bir yan1lgid1r. Her iki oneri de ulusal devlet c;erc;evesinde giindeme gelen 6nerilerdir. Bir ulusal devletin kendi ic;inde ya$3yan ba$ka bir ulusa federasyon, oto119mi gibi baz1 haklar tan1mas1 ulusal devlet anlay1$1n1n manngina ayki.n degildir. Aksine bugune kadarki ah~1lm1$ c;ozum budur. Egemen ulus, kendi devlet kurma hakkin1 kullandrktan sonra ulusal devlet i<;indeki az1nhk ulusa (federasyon, otonomi vb.) baz1 haklar tan1r. Tiirkiye solu olarak a$mam1z gereken tam da bu manokur. Ulusal devlet ve Kurt sorununda Turkiye'deki yay-

21


22

gin tez $Udur: "Her ulusun kendi kaderini tayin ecme hakki vard1r. Kurtler de ayn devlet kunnak da dahil bu hakk1 istedikleri gibi kullanabilirler. Biz Turkler l 923'te kendi ulusal devletimizi kurduk, bu c;ok iyi ve onernli bir ad11nd1r. $in1di s1r'<1 Kurtlerin kendi ulusal devletlerini kurmas1na gelmi$tir." ilk bakt$ta r;:ok radikal gorii"nen bu rav1r Turkiye'deki sorunun ana kaynag1n1 gorernemektedir. Sorun tek ba$1na Kurtletin ayn devlet kunna haklan olup olrnad1g1veya bu hakki kullanmalann1n dogru olup olmad1gi degildir. Her halk1n kendi kaderini tayin eunesi gerektigi ilkesi elbette savunulmas1 gereken bir ilkedir. Kurtlerin de bu hakk1 vard1r. Bu hakkt nas1l kullanacaklan butiiniiyle onlann problemidir. 1 Aina bu tartI$man1n saklad1~ iki ciddi sorun vard1r. Birincisi, ulusal sorun, nedense hep ezilen ulus uzerine bir tartI$ma olarak yapilmaktad1r. Bugune kadar dunyadaki biitC1n orneklerinde ve Turkiye'de de bu tart1$ma surekli ezilmekte olan halklann llzerine bir tartl$ma bic;:iminde yilrii.tiilmu$tiir. ilk once daima gene! kural olarak ezilen halka aynlma hakk1 tan1nn1ak1a, ama sonra hemen eklenmektedir: "Aynlrna hakk1n var, ama bunu kullanman dogru olur 1nu? Ayn devlet 1ni yoksa federasyon mu?" Yap1lan bu tart1$n1alann odag1nda hep ezilen halk vard1r ve tart1$ma onun neye hakkt olup olmad1g1 ve bu hakk1n1 kullanmas1n1n dogru olup olmayaca~ uzerine siirdurii.lmektedir. Tarn$rna hic;:bir za1nan ezen ulus veya ezen r;:ogunluk uzerine bir tarn$rna olarak yaptl1nam1$t1r. Marksist dli$ii.nce de bu konuda esasta farkh bir taVlr tak1nmam1$t1r. 2 Sonuc;:ta ezen <;ogunluk, odag1nda ezilen az1nhk olan bir tart1$ma yapmaktad1r. Degi$tirrnemiz gereken bir bakt$tlr bu. Odaga, merkeze ahnrnas1, uzerine tart1$1lmas1 gereken ezen, yani c;:ogunluk ulustur. (unku as1l sorun, r;:ogunluk gnipta, ezen ulusta yatmaktad1r. Ezen ulusun ba$ka halklarla birarada ya$ama zorlugu vard1r. Bunun nedeni de hir;: sorgulan1nadan kabul edilen ulusal devlet anlay1$1d1r. Tiirkler olarak ulusal devletimizi kurarken, bu ulusal devlet ir;:in gerekli kollektif kimligi ve kollektif s1n1rlan olu$tururken , s1n1rlan1n1z ir;:inde bu kollektif kirnlige uyn1ayan ayk1n unsurlan, ya yok ettik, ya surduk, ya da bask1 aluna ald1k. 3 Dolayis1yla biz Turkler bugiin ulusal sorun uze1ine bir tarll$may1 Kiinler ii.zerine bir tam$rna olmaktan c;1karma1n1z, kendimiz iizerine bir tart1$maya <;evinnemiz gerek1nektedir. Eger..,ortada bir sorun varsa bv Turk sorunudur. Biz TC1rklerin ba$ka uluslarla birarada, ~it ko$ullarda yanyana y3$amada zorluklannuz vard1r. Tarihte, ulusal kimligimizi k~fettikten sonra bu konuda hie;: iyi s1navlar vermedik. Ba$ta Ermeni katliam1 olmak uzere, diger ulusal azinhklara kaf$1 yapt1klanm1z ii.zerine yeniden dli$(1nmek zon1nday1z. TC1rk ulusal devletinin ve Turk ulusal kimliginin olu?umuy-

la bir hesapla$ma ka<;1n1lmazd1r. "ikinci Kuvayi Milliye" ruhuna sahip oldugumuzu savunarak ir;:inden r;:1kamayaca~m1z bir sorundur bu. 0 r;:ok oviindugumuz Kuvayi Milliyeciligimizin bedeli iizerinde yeniden dii$linmektir onerilen. ikinci olarak, ulusun kendi kaderini tayin hakk1 iii:eline yap1\an bir tartJ$ma, ezilen halk1n aynlmas1 ile sorunlann r;:oziilmeyece~ gerr;:egininin iistiinu onmektedir. Farkh halklann i<;i<;:e ya$ad1~ bolgelerde as1l sorun, ulusal devletlerin kurulmas1ndan sonra ba$larnaktad1r. Tiirkiye omeginden kalkarsak, Kiirtler kendi devletlerini kursalar bile; Ankara, istanbul, izmir'de var olan Kiirtlerle beraber nas1l ya$3yacag1m1z sorusuna cevap verilmi$ olmayacakur. Turk ulusal devleci perspektifi ile istanbul, izmir, Ankara'da Kiirtlerle birarada ya$ama son1nunu i;:ozemeyiz. Cevap vermerniz gereken soru, farkh ulusal-dinsel gruplann Ankara, istanbul, izmir'de nas1l ban$ i<;:inde yanyana ya$ayacakland1r. Bunun cevab1 <la ar;:1k ki Turk ulusal devleci degildir. (iinkii bu bizzat sorunun kaynag1d1r. Tarihsel omeklerinden de biliyoruz ki, o her ulke solcusunun i;:ok overek goklere <;1kard1g1 ulusal kurtulu$ sava$lan ayn1 zamanda hirer katliamlar tarihidir de. !-Ier ulus, kendi devletini kunna surecinde veva ' kurduktan sonra, s1n1rlan ir;:inde ya$ayan diger din ve ulus gruplann1 ya katletmi$ ya da zoraki go<; ettirmi$tir. Biri;:oklanm1z1n omek ald1gt, ove ove bitiremedikleri Turk Kurtulu$ Sava$1, ba$ka halklann katledilmesi temelinde de geli$mi$cir. Bu bir tek biz Turklere has bir olgu degildir. Yunan, Bulgar ba~ms1zhk sava$lan da bundan farkh degildi. Tarihte ulusal devletleri kunnak i<;in verilen ulusal bag1rnsizhk sava$lann1n rolu ne olursa olsun, bizi bugun sorunun diger boyutu ilgilendirmek zorundad1r. Her ulusal devlet, kendisi i<;in zorunlu s1n1rlan, diger halklann kanlan Cizerine kunnu$tur. Ulusal devlet kurulduktan sonra i<;e donulmii$, kendi ir;:in1

Kilrt sorunun Kftrtlcre b1rakilmayacak derecede ciddi bir sorun oldugunu du~flnen ve en1emasyonalizm anlay1$lan geregi bu hakk1n nas1l kullan1lmas1 gerektigi konusundaki ta路 sarruf hakktn1 kendisini de rutarak sadece Kiirdere b1rakmak is1emeyen "sorumlu" sosyalistlerimizin sayis1 az olmamakla birlikte, bu bak.i$1 en kibar ifadeyle fazla "crkek ege1nen" buldugu n1 i<;in burada aynca hi<; almaya gerek go m1edim. 2 Bunun ~1arksis1 dO.$llncenin, ulus ve ulusal az1nhk konusunda esas olarak Avn1pa'daki geli$1nelcri kendisine kalk1$ noktas1 yapmas1d1r. Avrupa ulusla$ma tarihi sis1eml~tirilmi$ ve evrensell~tilil mi$tir. Bu nedenle de Marksiz1nde sistemli bir ulus tcorisi olmad 1~n1 soyleyebili riz. Marksist tarih anlay1$1 kapsa m1na giren bu so runun taru$mas1n1 ayn bir ycre b1rakal11n. 3 Bu ko nuda yapilan geleneksel izan, "biz yapn1asayd1k onlar yapacaku" bi<;iminde o lmaktadtr. Bu bile ulusal devle1 anlay1$1n1n od enmesi gereken fiyaun1n yOksekliginden ba$ka bir $eyi gos termiyor. Birikim 24/Nisan 1991


deki ortak kimlige ayk1n unsurlar kaz1nrn1$t1r. Bu nedenle Kurtler, kendi ulusa) devlerlerini kursalar bile biz Turkler ac;1s1ndan son1n c;ozlllmeyecek, as1\ ondan sonra ba$layacakt1r. 1.3. KURTLERE KA~! TURK IRK(IL!GI

Daha bugiinden Tiirkiye'nin en solcu rnizah dergilerinde Kiirtlerle alay eden, onlan a$agilayan yaz1 ve karikarurler yer almaktad1r. Ba$ta iscanbul ohnak f1zere, sahil bolgelerinin birc;ok ayd1n1 ve solcusu, $aka yollu da olsa, Kiirtlerin, bu medeniyet yuzii g6rmemi$, kaba, cahil insanlann sahilerimizi i$gal ettikleri uzerine $ikayetlerde bulunmaktad1rlar. Irkc;1hk son derece gt1c;lu bir ideolojidir ve gonliik hayaun c,:i1nentosu ile onilmektedir. Turkiye'de $itndiden ozellikle solcu, ayd1n kesimde ba$layan bu tur 1rkc;1 tav1rlann geli$mesi bir tesadf!f degildir. BugCtn son derece sessiz ve tabandan 6rgullenen bu gflnliik 1rkc;1hg1n birgun Kii.rtlere yonelik, ..geldiginiz yere gidin" veya "devletinizi kurdunuz burada ne ar1yorsunuz, dcfolun" demesi hie; de zor olrnayacaknr. Soyledigirniz ne bir fantezi ne de bir fikir jimnastjgidir. 19. ylizyil Balkanlann1n ve Ortadogu'sunun ulusal dcvletlerinin kurulu$ sC1recinin tarihidir. Kiirtlcrle aran11zda boyle bir problen1 bugiine kadar c;1krnad1ysa, bu ayn1 din ve ktilttir diinyas1na ve ayn1 gunahlara sahip ol ma~11z nedeniyledir. Kurtulu$ sava$tnda olu~an Kflrt-Tiirk i$birligini saglamak ic;in Atattirk de bu iki noktay1 kullan1n1$t1r: Ayn1 dine sahip olmak ve Em1eni tehlikesi. Sin1dilik gec;mi$ giinahlanm1z1n ortak kesesinden yiyerek idare ettigimiz bu dun1n1un devam et1nen1e ko$ullan da mevcuttur. Eger biz Ttirkler. ulusal devlet fi.krine c;ak1hr kahrsak ve Turk ulusal devlet fikrini tek c;oziim olarak goklere c;1karnrsak, daha once diger uluslarla ya$adtklanm1z1, gecikmi$ bir bic;imde de olsa, Ktirdere kaT$1 yeniden ya$anz. Bu nedenle soylediklerimiz, ulusal devlet fikrini a$maya yonelik bir uyan olarak anla~1lrnaltd1r.

Ankara, istanbul, iz1nir'in, Tilrklerin ve onlann ulusal devletlerinin dogal kaleleri oln1adtklann1 gonnek gerekiyor. Ba$ta bu $Chirler olmak uzere, ulus esas1na dayanmayan bir toplun1sal 6rgiitlenmeyi ba$arabiln1emiz gerekmektedir. Bunun anlam1, biz Tiirklerin ulusal devlet anlayi$1ndan fcragat etmemizdir. Biz egemen ulus olarak, kendi ulus devletirnizi kuracag1z. (<;:C1nkti herkes gibi bizitn de hakk1m1z bu.) ic;imizdeki diger halklara ise baz1 haklar tan1yacagiz bak1$1n1 terketmek gerektnektedir. <;:unkii. bu baki$ta da ezen ulus kendisini genel-evrensel yerine koymakta, digerine az1nhk hakkl tan1maktad1r. Az1nhk-c;ogunluk ili$kisi boylece yeniden kurulmaktad1r. Oysa yap1lmas1 gereken, Ankara, istanbul, iz1nir'de Kiirtlerle, tabandan her dii.zeyde e$il, ortak bir toplumsal 6rgiit路

len1nenin yarat1hnas1d1r. Her din, dil ve ulus grubunun e$it ko$ullarda yan yana ya$ad1klan demokratik bir toplum a ncak ulusal devlet fikrinin a$1lmas1 ile olanakhd1r. Guniimiizde, demokratik bir coplum, ulus esas1na gore degil, her farkhhg1 n kendisini bulabilecegi ve farkhhg1n1n garanti edilebilecegi evrensel degerler ten1elinde kurulabilir. Bu evrensellik elbette bugiine kadar anla$ild1g1gibi ozgC11luklerin reddi anlan11na gelmeinelidir. C111lll ingiliz tarihc;i Toynbee, An1erikan anavasas1 ve Osmanh millet sisterninin birle$tiril, mesi ile bir toplumsal 6rgutlen1ne ic;in ideal bir modelin geli$tirilebilecegini savunuyor. Bunun ne anlama geldigi vc bir toplumu birarada tutacak degerler biitilnCtntin ulus ekseninde kurulmamasrn1n nas1l ba$an lacag1 ii.zerine yap1lacak tart1$1nalan ileriye b1r::ikalun. 2. TC DEVLETiNiN LAiK KARAKTERi

l 923'de kurulan TC devletinin ikinci 6nemli temel dayanag1 laiklik ilkesidir. Ttirkiye'de bugun egemen olan veya iyice tra$ edilmi$ olan laiklik, hic;bir bi<;i1nde bir toplumsal ayd1nlan1na stirecinin sonucunda onaya \:lk1nad1. Hatta gerc;ek bir ayd1nlanma silrecini de engelledigi gibi, islarni guc;lerin yeniden gC1c,:lenmesinin de ko~ulla11n1 yaratt1. Laiklik, Bauhla$ma sC1reci ic;inde devlet taraf1ndan bir ideolojik tercih olarak dayat1ld1. Toplun1sal bir c;at1$ma surecinin ilriinu olma1nas1 nedeniyle. halkla ve onun dinsel-kulturel degerleriyle bir c;a u~ma ic;inde var oldu. SonuGta路 ortaya c;1kan gervek bir laiklik degildi. Gerc;ek anlamda laiklik, devletin din i$lerine kan~颅 ma1nas1 ve dine, inane;: gruplannrn kendi ozel 6rgC1tlenn1eleri sorunu olarak yakla$mas1d1r. Bunun yerine ya$anan, Sunni islam1n s1k1 devlet kontrolune ahnarak, devlet dini olarak orgiitlenmesi ve diger dinsel gruplara kar$1 ise d1$la1na ve a$agilama politikas1n1n guduhnesidir. Tii.rkiye tarihinin 6zel evriminin C1rftn(i olarak orcaya c;1km1$ bu duru1nun, gelinen noktada ukand1g1n1 ve i$lemedigini bilmeyen yok gibidir. Simdi yap1lmak istenen devlctc, giderek gelenek<;i bir karakter venneye c;ah~mak, boylece kitleler nezdinde yeniden me$ruiyet kazanabiln1ektir. Bizier ic;in ise onemli olan boyle bir kriz durumunda, 60 y1H1k cumhuriyet Kemalizrninin yaratt1g1olumsuzluga rag1nen gen;ek bir 1oplumsal ayd1nlanman1n nas1l olmas1 gerektigini tart1$n1ak ve bunun gerc;ekle$tirihnesi ic;in ugra~makur.

2.1. iLERiCiT.iK/GERiCiLiK KAVGASI

Laiklik/ din eksenindeki tart1$ma Turkiye'de uzerinde en c;ok k(1nu$ulan konulardan birisidir. Konu uzerine ileri surulen tezler temcit pilav1 gibi her donem-

23


24

de is1t1hp 1s1t1hp yeniden piyasaya sl.irulur. (:at1$1narun kokleri Tanzimata kadar gider.4 Banh~mayi kac;1n1ln1az bir tercih yapan Osmanh yoneticileti, islatni dcvlet fikrini ad11n ad1m tcrkettiler. Ad1n1 koyn1asalar bile, H1ristiyanlann e$il vatanda$lar olarak kabul edilmeleri ancak islam1n devlet ve hukuk ilkelerinin terkediln1esi ile mi1mkundu. Boylece laikle$1ne Osmanh devletini kurt.annan1n zorunlu bir ur(1nu olarak ortaya c; 1kt1. Bu surec;te, yoneticiler ve halk, kac;1n1lmaz bic;imde cat1$man1n taraflann1 olu$turdular. Bat1hla$ma ve reformlan, a$1n vergiler, y6netici zulun1leri bic;imde surekli olun1suz ya$ayan kitleler ho$nutsuzluklann1 vc muhalefetini dine sanlarak dilc gctirdi. Tarihimizde ilericilik/ gericilik aynm1 olarak <la bilinen bu c;at1$ma uzerine o kadar $CY yaz1hp s6ylenmi$tir b.'i, burada yeniden 1snn1ak gen;:ekren can s1k1c1 olur. Yaln1z burada sorunun pek tart1$dn1ayan bir boyutuna deginrnek istiyorurn. Banhla$ma sureci sonucunda olu9an, yonetici/ halk aynm1b~ka kavramlarla da anlauhr. Fakat eksen degi~rn ez. Ana eksen Bau ve reformlar kar$1s1nda tak1 n1lan tav1rd1r. Bat1hla$may1 ve refonnlan olumlu b~1.anlar, "ilerici", "laik", "refonncu" g(Ic;lerdir Bunlar aras1na y6neticiler de dahild.ir. Osmanlt-Turk tarihinde bu tlir yenile$nle giri$imlerinin genellikle yoneticilerden gelmesi nedeniyle, yoneticileri devrimci, halk1 cahil, gerici, yobaz sayan geni$ bir Marksist kesim de mevcuttur. Buna kar$1hk, Bat1hla$may1, "yozla9ma", "taklitc;ilik", "emperyalizn1e bagtmhhk" olarak degcrlendirenler de, yoneticileri ve Bat1hla$may1 savunanlan, "i$birlikc;iler", "aslm1 inkar edenler", "taklit(.iler" vb. olarak degerlendirirler. Buradan kalkarak halkin dine sanln1as1nda belli olurnlu direnme potansiyeli k~feden足 ler de vard1r. Banh reformlann yukandan zorla dayaulmas1; halkin kultilrel, sosyal degerlerinin dikkate ahn1namas1; yoneticilerin halktan kopuk olmalan, bu dunnadan 1s1ulan temcit pilavin1n konulan aras1ndad1r. Sonuc;ta hangi kan1pta yer ahrsak alahm , degi?n1eyen $Cy, yonetici/ halk eksenidir. Bu eksenin kendisi hic;bir bic;imde sorgulanmamaktad1r. Bu eksenden birinin yan1nda yer ahnmakta ve digeri ele$tirilmekcedir. Oysa bugf1n gelinen noktada, tarn$1lmadan kabul edilen bu aynm1n sorgulanmas1 gerekmektedir. Bunun yolu da ~ara flan degerlendirirken farkh kriterleri devTeye sokmaknr. Birey hak ve ozgurlukleri, insan haklan , demokratik kat1hmc1hk gibi kriterlerin I$1gtnda olt1$an ta.raflan degerlendirirsek aral.annda esasta buyi.ik farkhhkla rtn olmad1g1n1 tesbit cderiz.

taklitc;isi/ kendi degerlerine bagh gibi daha da arunlabilecek bii;:imlerde tan1mlanabilecek taraflar, bugOn Turkiye'nin ihtiyac; duydugu demokratiklC$meye cevap vermekten uzakttrlar ve esasta totaliter bir anla)'1$1 temsil etmektedirler. Bunun nedeni, taraflann kollektif kin11ik sorunlan etrafinda saf tutmalandtr. Turkiye hangi ku\tt:1r, medeniyet dunyas1na aittir? Ban dunyas1na m1, yoksa islam dunyas1na mi dahil ohnahy1z? Baohla$<1cagtz, ama ne kadar? Ban'dan neyi ahp aln1amak; hangi degcrlerimizi korumak gerektigi uzerine bitrnek bilmeyen bir taru$mad1r bu. Teknik, sanayi, bilim gibi faktorlerin ahn1nas1gercktigi, a~ag1 yukan ortak bir anla$rna noktas1d1r. Bu taru~malarda sosyalistler esasta farkh bir tutum sergilen1ezler. Bau dunyas1na dahil oln1ak, sosyalizm ac;1s1ndan kac;1nilmazd1r. Tarallann dahil olmak istedikleri kultC1r dunyas1.na uygun olarak tezler ileri surdukleri bu taru~ma , kollektif kirnlik uzerine bir taru~ma oldugu ic;in demokratikle$menin 6ni1nde ciddi bir engel olu$tUrmaktad1r. Her gn1p kendi kollektif kimligini esas altp. ona dahil olmak istemeyeni d1 ~ lamakta ve a~ag1 la足 maktad1r. Aynca tart1~n1a, grubun ortak kimligi uzerine yap1Ld1g1 ic;in, grup ic;ine yonelik farkh1Ci$ma egilimleri ho$ ka~1lanmamakrad1r. Bireysel 6zgurlukler, insan haklan, kauhn1c1hk gibi sonuc;ta kollektif kimligi sorgulayacak dli$llnceler her kollektif kimlik grubu taraftndan da d1$lanm1$t1r. Ban ki.iltur dunyas1n1, laikligi ve ilericiligi tcmsil eden dll$i1nce ak11nlann1n sosyal Danvinizmden hatta 1rkc;1 teorilerden etkilenmeleri bu nedenle tesadufi degildir. Bu konuda ileri surulen sol du ~unceler bile esasta, bt.iyuk olc;:ude den1okratik ic;:erikten yoksundurlar. Esas olarak gn1bu (Turkiye toplumunu) kurtaracak ortak degerleti bulmaya c;:ah$an, ortak rnanevi degerleri yaratmayi merkezine koyan, otoriter ve elitist bir dii$Ctnce yap1s1 sola da egemendir. Tlirk Banhla$ma surecinin ve n1odemle$mesinin bir ozelligi olan bu noktan1n aynntih tart1$rnas1na burada girerneyecegiz. 6zetle, laiklik, toplurnsal bir ayd1nlanma hareketinin Ctrunu olarak ortaya c;1kmad1. Turk ulusal devlet modelinin bir parc;as1 idi. Ya$anan bu nedenle, dinle toplum duzeyinde bir hesapla~ma degildi. Dinle hesapla$man1n bir kC1ltur sorunu olarak, toplum duzeyinde ve her boyutta yap1labiln1esi ic;:in TC'nin laikliginden ve kurtu lu~umuz ic;in gerekli kollektif kimligi aran1aktan kurtulmak gerekmektedir. Toplumsal demokratiklC$menin ve laikle$menin yolu, herkesin dahil oln1ak zorunda oldugu onak kin1likten degil, aksine oncelikle tek bir ortak kimlik kahb1na soku-

2. 2. KOLLEKTiF KlMLiK ARA YISINDAN KURTULMA K!

" Laiklik/ din ta ru~n1a~1n1n kokle ri daha da geriye gidilerek, Osmanh devletini n Islami karakterinde de aranabilir, ama buradal<l amac1m1 z ii;in Tanzimat yeterli bir b~lang1cur.

a) Yonetici/ halk; b) ilerici , laik/ gcrici, yobaz; c) Bau

Bir ikim 24 / N l s an 1 991


larnayacagtmiz gerc;egini kabul etrnekten ve her grubun kcndisi ic;in ideal ald1gi ortak kimligin ic; demokratikle$mesinden gec;er. 3. TC SINIFL.\RI OLMA YAN BiR TOPLUMUN

DEVLETiDiR

1923 Tiirkiye Cumhuriyeti italyan ceza yasas1ndan <la esinlencrek, s1n1f fark.in1 tan1mayan korporatist model temelinde 6rgt1tlenmi$tir. "imtiyazs1z, s1n1fstz, kayna$ID1$ bir kitle" oldugumuz ; aksini du$t1nn1enin ise bir sue; oldugu hem anayasam1zda hem de ceza kanunlanrn1zda dile getirilmi$tir. Bugu.n bu temel fikir etranhda bir devle.ti birarada tutman1n sac;n1altgi ve olanaks1zhgi yoneticiler taraftndan <la bilinmektedir. Bu dogrultudaki yasalann kald1nlmas1 ve devlete yeni bir c;ehre verilmesi yolunda c;abalar surmektedir. 141, 14 2 ve 163'iin kald1nlmas1 sadece zamana ili$kin bir sorundur. Ba$1angic;ta, pani-devlet birlikteligi bic;iminde de kendisini ifade eden, "homojen millet" fik.ri tiimuyle onadan kalkma1nt$Ur. Ozellikle zihniyet diinyam1zda hala derin izleri olan bu anlaY1$, kendisini devlete verilen n1erkez.i rolde de gostermektedir. Bu nedenle sorun, bir tek farkh s1n1ilann varltgiru kabul etmekle s1n1rh kalmamah, devlete verilen rolle de bir hesapla$ma olarak anla$1lmahd1r. Gerek sol, gerek sag dii$i.incede, hontojen bir toplum ozleminin bir uzantlSI olarak, devlete son derece 6ne1nli yer verilmektedir. Toplumsal orgiitlenmede devletin oynamas1 gereken rol nedir? Ye toplumun esas olarak devlet d1$1 kanallar yaranlarak orgiitlenmesi ne demektir? Ozellikle altematif demokratik bir Turkiye sec;enegi a<;1s1ndan devletle ve onun dii~iince dunyan1izda i$gal ettigi yerle bir hesapla$ma kac;1n1lmazd1r. 4. ORDUNUN 1"C'DEl<i YERi VE NEDENLERi (TURK MODER.N~ME S()R.ECi 0 ZERiNE BAZI DO~CELER)

l 923'de kurulan TC'nin yukanda sayilan tiim temel direkleri sallanmaktad1r ve bunun yerine, biiyiik bir sanc1yla ba$ka temel direkler bulunmaya ve yerle$tiriln1eye c;ah$1ln1aktad1r. Bu noktada te1nel soru, bu siirec;te ordunun yerinin ve roli.iniin ne olacag1d1r. (unkii, TC silahh kuvvetleri, kendisini cumhuriyetin gerc;ek sahibi sayrnakta ve onu koruma ve kolla. mayi en temel gorevi bilmektedir. Bu durum, Turkiye'de sivil giic;lerce de sessizce kabul edihni$ bir gerc;ektir. Bu nedenle ordunun devlet ic;indeki yeri ve roli.i, devletimizin en biiyilk konulanndan birisidir. Dzerinde konu$mak ve taro$mak yasaknr. Ordunun Turk toplumundaki bu biiyii.k rolu ve devlet ic;inde egemen bir konuma sahip olmas1, Turk modemle$me surecinin bir sonucudur. Bau'da ya$anan modemle$me siirecinde ortaya <;tkan toplumsal giic;ler, iktidar mekanizmalanna entegre edilmi$ler-

dir. Boylece Bau'da giderek geni$leyen bir iktidar ya• plSI sozkonusu olmu$, ortaya c;tkan farkh gU<;ler birbirlerinin kal"$thkh varhklann1 (elberte uzun milcadeleler sonucu) tan1yarak bunu belli bir toplumsal anla$mada dile getirmi$lerdir. Devlet ve anayasalar, farkh gC11;:ler aras1nda olU$ffiU$ bir toplurnsal anla$man1n iin1nii olarak ortaya <;tkmt$Ur. Bu anlamda Ban'da modernle$me siireci i<;inde, iktidarda bit geni$leme ya~nm1$ devlec belli bir coplumsal uzla$ma iizerine oturrnu$tur. Osmanh ve Turk modemle$me siirecinde ise can1 tersi bir sure<; ya$anm1$nr. Modernle$me surecinde onaya ~1kan giic;ler, heniiz daha ba$lang1c; a$amas1nda bile devlet taraftnda bogulmu;;, yok edilmi$lerdir. Osmanh-Tiirk 1nodernle$me siireci, devletin kendisinin merkezile$mesi ve modernle$mesi olarak ya$anmt$Ur. Boylece Bao'n1n aksine, modemle$me si.irecinin coplumsal gu.c;leri iktidara onak olamam1$lard1r. iktidarda'bir geni$leme degil, daralma sozkonusu olmu$tur. Modemle$me ve merkezile$me paralel giden siirec;ler ol.arak ya$annu$Ur. ~1odem devlet, toplun1sal guc;ler aras1ndaki c;au$malann dengesi llzerine otunnam1$, aksine bu gtic;lerin d1$1nda onlara ragn1en ve giderek onlardan yabanc1la$arak kendisini orgiitlemi$tir. Bu siirecin dogal sonucu devletin sahibi iki onemli kesimin olu$ffiU$ olmas1d1r: Ordu ve burokrasi. Devletin, Turkiye toplumundaki sosyal giic;lerin d1$lnda kuruldugu, hic;bir bic;imde onlann varhg1n1 tan1n1a esas1na dayanarak olu$mad1g1 hic;bir donemde bu kadar ac;1ga c;1krnam1$tlr. Bu nedenle bugiin yap1lmaya c;ah$1lan devlete yeni dayanaklar aramak ve onun c;ehresini de~$tirmektir. Bu surecin mumkun oldugu kadar sessiz ve muhalefetsiz olmas1 son derece 6nemlidir. i$te $imdi Ozal, sava$ sayesinde bu tirsan elde enni$ gori.inuyor.ve devletin c;ehresindeki zorunlu degi$iklikleri yapmaya c;ah$tyor. TC'de yap1lacak yap1sal degi$tnelerin onune engel olarak c;tkabilecek en bi.iyiik giic; ordu, bugiin sava$ nedeniyle gerc;ekten k6$eye s1ki$ml$ vaziyettedir. S1rnn1 Amerika'ya dayam1$ bir Ozal'1 al a$ag1 etmeleri oldukc;a zordur. Ozal, krizi, devlet yap1s1ndaki gerekli degi$iklikleri yapabilmek ic;in kullanrnaktad1r ve bu noktada 1nuhalefet guc;lerinden daha cesurdur. Mevcut rnuhalefet giic;leri, Tiirkiye Cumhuriyeti'nin bugi:ln 1yice salland1gi belli olan temel tabulann1 sorgulamak veya degi$tinnek konusunda son derece korkak davranmakta, hatta Ozal'a kar$1 bu tabulan savunmay1 gorev bile bilmektedirler. Erdal inonu'niin orduyu Ozal'a kar$1 savunmaya c;ah$mas1, Demirel'in Kurtc;e yasas1na itiraz etmesi muhalefetin bu konudaki fukarahklann1n bir gostergesidir. Eklenmesi gereken 6nemli bir nokta kald1. B~ta ana muhalefet giic;leri olma.k iizere, baz1 sol gi.ic;ler ve "ilerici bas1n"da ciddi bir prensipsizlik gOzlenmektedir.

25


Turkiye toplumunun demokratikle$me surec1n1n 6nundeki en ciddi ve en buylik engellerden birisi olan ordu, yukandaki gilc;lerce s1rf Ozal'la c;au ~1naya girdigi ic;in 6vulmekte veya en az1ndan 2000'e Dogru dergisinde oldugu gibi Ozal'a kar$1 eyleme tahrik ve te$vik edilmektedir. Bu, Turkiye'de demokratikJe$meyi saglamakla gorevli guc;lerin, ne c;e~it "demokrat" olduklann1 gostermesi ac;1s1ndan son derece onemli bir noktad1r. Anti-militarist olmak ve dcvlet d1$1ndaki sivil toplumsal guc;leri odaga almak路yerine devletc;ilik ve res1ni guc;lere bel baglarnak bu zihniyetin aynlmaz pan;as1d1r. Bu-OCl$iincenin arkas1nda yatan, politikan1n "guc;" ile yap1lacagina olan kl)r inanc1n aptalca uygulan1nas1d1r. Dolay1s1yla politika var olan gtic;ler aras1ndaki dengc hesaplan yapma tarzanhgina indirgenmektedir. Kad1n, c;evre, insan hakJar1 gibi baz1 alanlann fazlaca onemsenmemesinin arkas1nda yatan da bu zihniyettir. Bu c;evrelerin politik bir guc; olduktan sonra, bizim reel politika uzman1 solculanm1z1n ilgi alanlanna gireceklerinden ku$kU yoktur. S1radan herhangi bir politikac1n1n bile yapabilecegi bu tur hesaplann sosyallzn1 ad1na da yap1hyor olmas1, son derece ac1kJ1 bir durumdur. Bu noktada Turk muhalefet hareketinin tarihsel bir 6zelliginin devam etmekte oldugunu goruyoruz: "Felsefesizlik". Bu bizlerin iliklerine kadar i~lemi$ bir davran1~ nonnudur. Toplumsal demokratikle~menin onundeki en onemli engellerden birisi de, sadece guc; oyunlanyla hesap yapan, iktidar olmak ve git<; kazanmak ic;in her tC1rlu temel prcnsipten vazgec;me)'e haz1r, bu felsefcsizlik zihniyetidir. 5 . TOPLUMSAL DE1'iOKRATiKLESMENiN KA(INILMAZLIGI

Turkiye'nin bu sanc1h kriz doneminde muhalefet hareketlerinin salt devletle s1n1rh bir siville$meyi, demokratikle$meyi ic;eren bir perspektife dahi sahip olmarnalan problemin ciddiyetini gostermesi ac;1s1ndan onemlidir. KC1nc;e dili, 141 , 14 2 ve 163. maddeler ve en son askerlik konusunda yapilan taru$malar, Tiirkiye'nin toptan bir kabuk degi$tirme sorununun e~i 颅 ginde oldugunu g6stem1ektedir. Ozal'1n sadece devlet yap1s1nda ordunun rolunu daha aza indirrnek ve Bau dunyas1n1n uyesi olrnak ic;in gerektigince yapttgt duzenlemeler, toplurn olarak onilnde bulundugumuz yenile$me ihtiyac1n1n yan1nda hem c;ok c1hzd1r

hem de toplumsal den1okratikle~m e zorunlulugu ve arzusu ile temel kaf$tthk ic;indedir. <;c1nku gc1ndeme konan bu plan sadece devlet yap1s1n1, Bau normlanna gore siville$tinneyi a1nac;lamaktad1r. ispanyaJaponya kan$1m1 bir c;ozilm bu giri~imin en ideal hedeH olabilir. Bu bakt$ ne devlet yap1s1ndaki 1nerkezl karakteri degi$tinneyi hedeflemektedir ne de toplu1nsal hayaun orgiltlenmesinde, insan haklan n1 merkezine koymu~ bir den1okratikle~me perspektifine sahiptir. TC1rkiye'nin ihtiyac; duydugu $ey, mevcuc farkl1 toplumsal gGc;lerin varhgin1 kabul eden bir toplumsal anla~mad1r. Turkiye farkh din, dil, ulusal grup yap1s1na uygun dil~e n, bu gti(.lerin kar~1hkJ1 farkhhklant11n tan1nd1g1 ve garanti alnna ahnd1g1 yeni bir toplumsal sozle$meye ihtiyac; duymaktadtr. Bunun onilndeki en onemli engel bizzat bu ordu ve bu devletin kendisidir. Merkezile$n1i$ devlet yap1s1n1n dag1nlarak, toplumsal gt1c;lere, yerel gilc;lere yayilarak, iktidann toplum duzeyinde yayginl3$onlmas1 gerekmektedir. Toplumsal hayaun, her bir boyutta dogn1dan muhataplannca orgutlendirilmesi gerekir. Militarist yap1n1n ve devletc;i, militarist zihniyecin toplumdaki eckinliginin ortadan kald1nlmas1 ya$anmas1 zorunlu toplu1nsal demokratikl e~menin kac;1n1lmaz on ~artland1r. Topi um hayannda her kesilni kapsayacak demokratikle$me bir kultilrel devri1n olarak da k.avranmad1ktan sonra, anti-otoriter, militarist zihniyetler y1kihnad1kc;a toplun1sal siville$111enin ve demokratikle$menin saglanamayacagin1 gonnek zon1ndayiz. Anadolu topraklan ilzerinde ya~ayan ve as1rlard1r, farkh din, dil ve ulusa ait olduklan ic;in ac1 c;eken halklar ban$ ve ozgurluk ic;inde yanyana ya~amay1 fazlas1 ile hak etrni$lerdir. TCtm farkhhklan veri kabul eden, farkh olmay1 sorun degil, zenginlik olarak goren bir anlay1$ ancak bu birarada ya~a man1n perspektifini geli~tirebilir. Bugune kadar sag ve soldan bulunan c;6zumler rekc;i, monolitik c;ozumlerdi. ~itlik , eger, farkh olan1n, farkh oldugunu kabul eder ve bu farkliltga ya~am alan1 tan1yabilirsek gerc;ek e$itlik olur. TC1rkiye toplumunun ihtiyac; duydugu toplumsal anla~man1n nas1l olu$turulmas1 gerektigi, tek ulus, tek din, tek toplun1 anlay1!?1111n nas1l a$1lrnas1 gerektigi ayn bir tarti~ma konusudur. Ania once yeni bir Tf1rkiye'ye ihtiya<;: duydugumuzun gorulmesi gerekmektedir.

26 Birikim 241 Ni san 1 99 1


......................................._.____________

~~~~~~~~~---路

Korfez sava~1 sonras1nda .,

Tiirkiye sag1n1n d1~ politikaya <lair gelecek tasavvurlan TANIL BORA

K orfez sava$1 oncesinde, s1ras1nda ve sonras1nda Turkiyc'nin dt$ politikas1na ili$kin tant$malarda, ulkcnin geleneksel sag-sol yelpazesine indirgenemeyecek, kam1a$1k bir tarafla$ma orgusu ortaya c,:1l<t1. Resmi politikaya genelinde rnuhalif olan unsurlann olu$turdugu obek, guncel politikan1n acil gereklerinde ortak paydaya gelebildi (''Sava$a hayir!"). Ancak bu, gayct asgari bir ortak paydayd1 Muhalefet yelpazesi ic;inde, "hakh sava$-haks1z sava~" veya "milli menfaatlersoyut ban$perestlik" gibi c;eli$kiletin c;ap1n1 c;ok a$an avnn1lar vard1. ' Daha onemlisi, rcsn1t politikaya can-1 gonulden veya k1smi onay veren c;izgiler aras1nda da ciddi aynmlann olu$udur. Yilzeye her somut durumda c;1kmayabilen bu ayr:1n1lar, Turkiye'nin dt$ politikas1na ve dunyadaki yerine dair gelecek rasavvurlann1n farklil1g1ndan kaynaklan1yorlar. Korfez krizi s1ras1nda ve sava$ sonras1ndaki, ah$1'agelen sag-sol yelpazesiyle 6rtCt$meyen ihtilaflar1 anla1nland1rabilmek, dt$ ve ic; politikada izlenen rotalan kavramla$Urabilmek ic;in, s6zkonusu tasavvurlan ve farkh tasavvurlar aras1ndaki c;eli$ki etmenlerini saptamak gerekiyor. TCirkiye sag1 ic;indeki ideolojik hesapla$rnalar ve 6zellikle toplumsal kimligin tan1mlan1nas1na ili$kin yonelimler, Turkiye'nin diinya duzenindeki varolu~ bi<;imi hakk1ndaki tartt$malarda berrakla$1yor. Berrakla$1rken gerilim dozu yl!kselen bu tanI$malar, Turkiye sag1n1n kendi ic;indeki birlik ve uyum duzenini tehdit eden yeni bir ideolojik-siyasi kav$agi.n i$aret1erini veriyor. iktidar bloku ic;inde ciddi c;atlama yaratmas1 mumkun olan -ama $art olmayan- bu s1k1nuy1 titizlikle izleyip yon1mlamakta fayda var. Sol ac;1s1ndan bu fayda, yaln1zca "iktidar blokundaki degi$imleri kestirme" gereginden ileri gelmiyor. Bu ulkenin gelecegi hakk1ndaki tasavvurlann1 n etle~tirmekten h~-

la uzak olan Turkiye solu , bu yonde mesafe alacak ise, toplumdaki ba$ka (.ve yayg1n!) tasavvurlann anlan1lann1, ic;eriklerini iyi bilmek, genelgec;er tespitlere, tasniflere s1k1$mamak zorunda... Bu yaz1da. resrni dt$ politikantn yonelimleri c;erc;evesinde Turkiye sag1 ic;indeki tatU$ma etmenleri hem 6ncelikle toparlay1c1 bir $Ckilde aktanlmaya; hem de, ya$anan ideoloji ve kimlik bunahm1111n tahliline d6nuk ipuc;lan olarak yorumlann1aya <;ah$1lacak... ... . . . .. .. . RESMI 01~ POLITIKA VE YEN! DUNY1\ DUZENI

Turkiye'nin resmt dt$ politikas1n1n, daha dogrusu onu belirleyen Turgut-6zal'1n dt$ politikas1n1n odagtnda, ABO merkezli "yeni dunya duzeni" ic;inde elveri$li bir yer tutma, avantajlar elde etrne a1nac1 var. Bu avantajlann, esasen, "Bau ic;in ta$1d1g1 kilit stratejik 6ne1nin anla~tln1as1 " sayesinde, TCtrkiye'nin Bau sistemine sagla1n bir bic;imde entegte oln1as1ndan dogacagi. varsay1hyor. Bat1'yla bi.itunle.$menin somut ifadesi olarak, Avrupa Toplulugu'na (AT) ahnma ve ABD n1erkezli Ortaclogu giivenlik sisteminin guc;lu bir temsilcisi olma umutlan var. Bu k1sa vadeli hedeflerin ufkunda, Turkiye'nin resmi bir "buyuk gilc;" aday1, bolgesel bir ana gu<;, bir "alt-super" olarak c;iziliyor. "Yeni dunya duzeni" salt asken-diplomatik-stratejik bir anlam (a$tm1yor. ABO tarafindan, belirleyiciligi ahlaki duzeye dek uzanan bir siyasi rnC$ruiyet gerekc;esi olarak sunuldu; Korfez sava$1 Birle$mi$ Milletler hukukunu.n otesinde, buyuk olc;ude bu me$ruiyete dayand1nld1. "Yeni dunya diizeni", 6zunde ABO odakh uluslararas1 statukonun degi$mezligini ifade ediyor. Siyasi kamuoyunda ve medyaela oldukc;a etkili olan demagojik s6ylemi ise "demokrasi"yi, "her turlu diktatorlugun, zorbahg1n gec;ersizligini" vaz'ediyor. 6zal'1n soyleminde de, alt-super olrna hesaplann1n ffiC$-

27


28

ruiyetini "yeni di'tnya dt1zeni" soyleminin olc:;utleri ile devt;irme <;abas1 var. Bu (}lc;ii.tlere uy1nan1n ten1el anlam1 "Pax Americana''ya (Amerikan Ban$1) kesin baghhk; soylemdeki ifadesi ise, Tiirkiye'nin kimliginin "serbest piyasa duzenine dayah demokratik bir ac;1k rejim" olarak tan1n1lanmasi. Turkiye'nin, Onadogu'nun "buyuk devlet"i rolunf1, "yeni dunya duzeni"nin don bat;1 mamur bir milmessili olmastyla hak edecegi vurgulan1yor. Ozal, Turk:iye'nin AT'ye ahnmas1n1 da, "yeni dlinya diizeni" sorunsal.i ic;inde gerekc:;elendiriyor: Turkiye'nin dahil olacagi AT, bir H1ristiyan toplulugu olmaktan c:;1kacak; AT'deki H1ristiyanMushiman biirunlet;mesi, komunizmin <;Okut;unden sonra diinya stat1:lkosunu ve istikrannr tehdit edebilecek yeni bir tehhke olan H1ristiyan-Mus\i.i1nan <;atl$mas1n1 onleyecek bir etken olacakur. Bu noktada, TC'nin laikligi. "yeni dunya diizeni"ne uygun bir koz degeri kazaruyor. Turkiye Musluman ve/ ama laik olut;u i\e, Ban'n1n "yeni dunya duzeni" ic;in 6zellikle Ortadogu'da tehdit potansiyeli olu$turdugu dut;unulen islamc1hga kart;t panzehir it;levi gorecektir. Alt-siiperllge veya ornegin Cengiz <;:andar'1n ac:;1kc;a tan1mladigt gibi alt-emperyalistlige soyunman1n ic:; siyasi hayattaki "geririsi", "milli birlik ve beraberlik" otoriteryanizmidir. Buyiik d1$ hedefler ic:;in "ic;erde giic;lu olma", "mutfagi temiz ruuna" gerekc:;elerinin, siyasi baskilara ilave IDC$ruiyet sagla1nas1na c;.ah~1lageldi - mumkilnse dab.a da <;ah~1lacakt1r. Yururliikteki 路 n1alum politikay1 ana hatlany.la ta3vir ederken, bir noktaya dikkat etmeli.yiz: Ozal'1n bu politikayt yiirun:irken kulland1gi soylemi ve ideolojik motifleri esasen sag siyasi gelenegin dagarc1gindan ald1gt ac;1k; daha onemlisi, bu politikan1n kart;1hg1n1 almayi umulan sec:;men kitlesinin, esas olarak sag sec:;men kitlesi oldugu ac;1k. Ote yandan, 6zal'1n hatuntn, siyasi-ideolojik bakimdan, sag entelejensiya ile ve sag kamuoyu ile tam anlarn1yla rezonans halinde oldugunu s0ylemek zor. Ozal'1n belirledigi resmi politika, birtakim idealler ve ilkesel hedefler c:;en;evesinde inceden inceye dut;unulmut; bir siyasi sistematigin lirunil olmaktan <;ok; pragmatik <;tkar ve giic; hesaplanna dayah. Sag entelejensiyantn kimi unsurlann1n tasavvurlart ile resmt politikan1n "tasavvur otesi" pragmatizmi aras1nda, biraz derine gidildiginde, ic;erik ve Oslup baktm1ndan ciddi uyut;mazhklar var. Ote yandan, sozkonusu siyasi halnn etkileri, toplumun ve sag kamuoyunun zihniyet dilnyas1nda, hem resmi karar mercilerinin hem de sag entelejensiyan1n saikleriyle 6rtiit;meyen birtakim tasavvurlan da ~ekillendirebilecektir. Bu olut;umlarla iletit;im kurmakta sagtn biltiin unsurlan zorlan1yorlar, ona vadede muhtemelen daha da zorlanacaklar. Bu zorlu~. somut olarak, ideolojik hegemonya mucadelesi bab1nda a<;1mlayabm ...

TURK-iSLAM(-8ATI) SENTEZi VE "MiLLiYET\:i~1UHAF.A.Z.AKARLIK"TAKi STATiK GERiLiM YDI<D

Ozal'1n bic;imlendirdigi rcsmi politika, kaba hatlanyla, "Tilrk-islam Sentezi" rumuzuyla an1lan (ozgiin ad1 Turk-islam-Ban Sentezi olan) ideolojik soylemle uyumludur. Uyumlu olu~u. resmt politikayt yliriiten ekibin siyasi yap1s1n1n dogal sonucu oldugu gibi; bu politikan1n onay1na ihtiyac:; duydugu siyasi-ideolojik zeminde yeniden liretilebilmesi bak1m1ndan da gereklidir. Soz konusu siyasi-ideolojik zemin , " mi lli yetc;:i-m uhafazakar" poli ti ka zem in idir. "Milliyetc;i-muhafazakar" kimliginin, asltnda l 950'lerden devreden sag sei;men c;ogunlugunu if.ade ennekle birlikte, dzgul siyasal anla1n1yla ANAP'a bagh bir s1fat oldugunu gozden kac;1rmamak gerekir. Turkiye sagi, 1969/ ?0'de AP'nin bolunmesinin ard1ndan, l 970'ler boyunca "toplam sec;men <;ogunluguna sahip olmakla birlikte ust duzey siyasi bolunmeler yuzunden iktidan sola kaybetme" kabusunu yat;ad1. "Milliyet<;i-muhafazakar" kimligi, 70'lerin ortalar1ndan itibaren, bu bolllnrneye son vererek istikrarb sag iktidan guvenceleme umudunu simgeledi. Bu kimlik, 70'lerde Ayd1nlar Ocag1 1nerkezli olarak sag entelejensiya i<;inde yayilan "partiler-ilstii" bir kimlikti; entellekttiel ~a~~1m1 giincel siyasi i<;eriginden bask1nd1. "Milliyetc;i-tnuhafazakar" s1fann1n gitncel siyasi it;levle yuklenit;i, l 980'lerde, ANAP tarafindan ger<;ekle~tirildi.

"Milliyetc;i-muhafazakar" kimligini. ona ideolojik duzeyde dayanak olu$turan Tilrk-islam(-Bat1) Sentezi fikriyau ile birlikte dtt$11nmek gerekir. Ayd1nlar Ocagi entelejensiyas1n1n ilriinti olan TC1rk-islam-Ban Sentezi doktrini, islam'1n, devlet otoritesini ve milli birligi pekit;tiren unsurlardan birisi olarak, ara<;sal bir manukla kavrand1gt ; anti-demokra.tik, anti-<;ogulcu bir n1illi kiiltiir kavramla$nrmas1na dayah milliyetc;i soylemin belirleyici oldugu; teknoloji aktanm1 ve askeri-siyasi ittifak bab1nda Ban'yla butiinle~meci, modemle$meci; otoriter-fa~izan bir duzen tasanm1 sunar.1 Turk-islam-Bau Sentezi'nin, ANAP iktidann1n "resmi ideolojisi" oldugunu soylemek ciddi bir abartma olacakt1r. Ancak ANAP'1n "mill iyetc; imuhafazakar" kimligini ic;eriklendirit; bic;imi ve bu kimlikle politika yapan kadrolan, Turk-islam-Ban Sentezi soylemince belirlenmi$lerdir. Ne var ki, gerek ANAP siyasi-toplumsal dilzeyde, gerekse Turk-islam-Ban Sentezi ide6lojik dilzeyde, iddia ettikleri sag i<;i birlik ve beraberligi olu~turama颅 d1lar. Bunun <;C$itli nedenleri stralanabilir. ideolojik 1 Tiirk-islam Sentezi doktrinini, Kemal Can'la birlikte haz1rladi~rniz Devitt Ocak Dergah (ile~ Yaymlan , 1991) adh kitabm 3. bOliimunde aynnoh bi~imde yorumlachk (s. 127-164). Biri kim 24 I Nlsan 1 991


duzeyde kahrsak; 6ncelikle, Turk-islam-Bau Sentezi'nin olaganuscu eklektlsiz1ni, sag entelejensiya nezdindeki etkililigini k1s1tlad1. 12 Eyliil'le oz.d~le~me­ si, sag ic;:inde rejimi veya l 980'lerin statukosunu sorgulayan ak1mlarla ters du.~mesini gerirdi. "Milli ye~i" (iilkucu) ve "muhafazakar" (islan1c1) hareketler, bag1ms1z varhklann1 surdiirdukleri gibi, Sentez'ci c;:izgiyle c;:ok kapsamh ideolojik ihtilaflara du~tuler. "Bao" bile~nin in, kamuoyunda an1lmayacak olc;:ude "hafif' kalmas1, Sentez:'in sagin kentli-rnoden1ist unsurlanyla ili$kisini s1n1rlad1. Arna ~u da var ki, Turk-islam(-Bau) Sentezi ve onun guc;: verdigi ortalan1a "milliy~tc;:i­ muhafaza:kar" kimligi; sag1n iktidanna gilvence ol~­ tunnas1 ve kismi de olsa kendi oz casawurlann1n ger• c;:el<l~mesine yarayabilecek ad1mlara vesile olmas1 yonunden, sag enteleje11siyan1n geni$ kesimlerinden destek alabildi. ~imdi, Sentez'ci dii~iince dC1nyas1n1n ve "milliyeE<;imuhafazakar" kimligin/ soylemin mevcut kavray1c1hgtn1n da tehdit alunda oldugu bir evredeyiz. Tehdit. reel policika dlizeyinde ANAP'1n iktidar ?ans1n1 etkileyen geli?melerle baglanuh. ideolojik duzeyde ve geni$ kesintle1in tasawur clunyas1 bakin11nd~n ise. dt$ politikayla ve "dunyada Turkiye'nin yeri"ne ili$kin tasanmlarla baglannh... Yukanda, 6zal'1n Korfez krizi c;erc;evesinde bic;:imlendirdigi d1~ politikan1n, kaba hatianyla Ti.irk-islam-Ban Sentezi 'nin ideolojik s6ylemiyle ve "milliyetc;:i-muhafazakar" siyasi zeminle uyumlu oldugunu belirttik. Ne var ki, meseleye ancak en kaba hatlanyla balold1gtnda varolan bir uyum bu. Sekillenen d~ politika, Tiirk-islam-Bau Sentezi'nin za~en fazlas1yla egrt-bugn1 olan ideolojik omurgas1mn ve ekle.ktik "milliyetc;ihk-muhafazakirhk" s6yleminin bile ~1yamayacag1 kadar pragmatist ve eklektik bir t.avra, ilkesel zem·ini kaygan bir zihniyete day.an1y0r. Hem 1nilliyetc;:ilik, hem islan1clltk hem de Ban ile ilgili temel y6nelimleri balom1ndan., sag1n degi$ik kesimlerinden $iddetli ele$tirileri davet edebilecek unsurlar ic;:etiyor. Yukanda sag entelejensiya ve kamuoyu ic;:in soylenen~. $imdi tersinden yineleyebiliriz: Ozal bu politika ile, Turkiye'yi dunya politikas1nda nas1L bir konumun, nasd bir kimligin, nas1l brr gelecegin bekledigine <lair sagda ifade edilen tercihler ve egilimler yelpazesi11i kavramakta veya massetmekte zorluk c;ekecek. Mevcut "milliyetc;:i-mubafazakar" kimlik ve soylemin kavra)'lc1hg1 da bu baglamda k1s1tlanacak gibi gO.rUnuyor. Sag1n fi kir ve tasavvur diinyas1nda uc; veren celi?kilerin ciddi bic;:imde keskinle.$mesini orrleyecek, ideolojik duzeyde asgari ml1$terekleri saglaml~oracak bir kimlik, s6ylem ve politika aray1?1 gl!ndemde. ANAP'1n istanbul kong,: resi krizi ve gerek ANAP kadrolann1n, gerekse ozellikle sag entelejensiyan1n "milliyetc;:i-muhafa4akar" ve "liberal" kimliklerinin aynlmazltgtn1 vurgulamaya yo-

nelmeleri, bu aray1$tn yans1mas1 idi. Bu arayt~1n ne olc;:ude kopu?lar ve ayn~malarla $iddetlenecegini, ne olc;ude yeni bi~ ideolojik "harmanlanma" ile yatl$3cagi.n1 zan1an gosterecek... Simdi konumuza egilerek, sag fikriyatta Ti.i:rkiye'niH dunyadaki konumunun gclecegine ili~kin tasavvurlar1 ve c;e li~ki eunenlerini elc alal11n ... "BUYOK TORKiYE" (£.SiTLERi

Ozal'1n belirledigi resml dt~ politikada, sagda en geni$ mutabakau saglayan unsur, etki alan1 Salkanlar'dan Ortadogu'ya ve Orta Asya'ya dek yaytlan "buyilk ve gl!<;lu Tiirkiye" tasanm1; "21. asnn Turk asn olacagt" motifi: Bu tasanma dayanak g6steriien etkenlerden 'bi ti, Turkiye'nin siyasi-ekonomik geli$mi~ligi -ki bu etken kendi b~1na , yalruzca ANAP c;:izgisindekilerce dile getiriliyor. Olkenin geli~mi~ligi iddias1 uzerinde de kat.aliz6r etkisi yaparak "gilr;lil Turkiye" tasanm1n1 asil besleyen etken, Jeostratejik n4telikli. Ortadogu ve Balkanlar'daki iscikrars1zhgiR, dalia 6nemlisi, SSCB'deki Turk kokenh cumhuriyetlerin 6zerkle$me surecinin, Turkiye'nin c;evresi llzerindeki etkisini art1racag1 varsa)'lhyor. (Balkanlar ve Ortadogu'daki Turk az1nhl<lara da "koz" olarak deginiliyor). Bu tablo ka~1s1n da, "Turkiye'nin gelecege doniik c;1karlan" do~1ltusunda kimi mutabakatlar kendiliginden olu~tu veya mevcut mutabakat noktalan pek~ti . D1~ Turklerle sagduyulu bic;imde ve evsahibi devletlerle i$birligi yaparak ilgilenmek gerektiginde herkcs hen1fikir; "Turanc1hk kompleksinden" ann1larak dt$ politikada bu yonde ad1m anlmaya ba$lanmas1ndan herkes memnun. "Tiirkiye'nin kuvvetli olmaya n1ecbur oldugu" degi~ik tonlarla vurgularuyor. "Tiirkiye'nin gilc;lenmesini istemeyen d0$manlar" mitosu canlan1yor. 0 1$ politikada teslimiye~t;:iligi , inisyatifsizligi kuruml~rd1gtndan yalon1lan "yum.a sull~ cihanda sulh" ~ian sorgµlan1yor, hie; degilse ~r.hler du~uluyor. 2

Evet, "Bttylik Turkiye" idealinin Tiirkiye sag1mn her kesiminde cezbedici bir kar~1l1gt var-ama farkh kaT$Iliklar bunlar. "Buyilk ve gilc;lii Turkiye", islamc1 cenahta3 islam Birligi'nin oncusu olarak; ulkucumilliyetc;:i hareket ic;in dunya Turkluguni.in kurtulu~ umudu olarak; AP-DYP c;izgisi ic;:in, soyda$, dind~ ve ko1n~u ulkelerde siyasi-ekonomik "agabeylik" yapa2 Bkz. Devle1 Ocak Dergab, s. 42'7-«<iS.

3 islan1c1 kesimin radikal unsurlah (aynca ulkucu h.are1<e1 ic;:inde "Turk-islatn ulkuculilgii" sOylemini geli~iren <,:izgi), kendilerini siyasi olarak ~da saym1yorlar. (Bunun anlam1, solculuk beyan1nda bulunmalan d~\ elbette!) Bu itiraz 6zellikle radikal islamc1 kesim ac;:1s1ndan gerc;:ekten anlaml1. Ancak, hem kendisini heniiz siyasi nedikle ifade ctuiecligi. i<;in: hem de zaten bu yaz1da bizz.a1 "sa~" bilinen cen~htaki aluist olu~lann dinamigi ilzerine 1am~dd1gi ic;:ln, yerl~ik "sa& )'elpaze'" iasnifine dokunulmad1.


30

cak n1cdem bir guc; olarak anlam ta~iyor. Her uc; ana aki1n1n kendi ic;inde de ciddi tasavvur farkhhk\an var. islan1c1 kesimde, MSP-RP cizgisi ve "geleneksel isla1n" giic;leri isla1n Birligi'ni tercihen isla1n Ortak Pazan dclay1m1yla, kalk1!1mac1 bir teknokratizmin belirleyiciliginde tasarhyor, Os1nanh'n1n "baas'1" (yeniden dirili$i) babtnda tahayyul ediycrlar. Radikal islamc1 kesi1n ise, Turkiye'nin, rejimlerin yan1s1ra islam'1n da statiikcsunu )'lkacak bir uluslararas1 islan1 devriminde rTiisycn yiiklendigini gormek istiyorlar. Olkuciin1illiyetc;i hareketin merkezindeki M(P'de, Turk devletinin hangi yoldan ve hangi bi<;in1de olduguna pek bak111aks1z1n dunyada guc; ve "kar" elde etn1esini hedefleyen bir bak1$a yatk1nhk var iken; "'fi:trk-islam ulkuculugu" kimligini ve soylernini benimseyen <;izgi. 路rurkiye'nin aleme islan1 ad1na nizam verecek sec;kin bir millet "karakterine" burun(di1rul)mesini daha fazla one <;:1kanyor. DYP biinyesinde ise, "modem ve demokratik Turkiye" motifleri, islamc1 ve ulkucumilliyetc;i tasavvurlann versiycnlanyla ic;i<;e, daha dogrusu yanyana. "l3at1'n1n Ortadogu'ya giri~ yolu olrnayan, sag kolunu Balkanlar'111 cn1uzuna atn11$, sol kolu ile Hazar'1 ~evrelemi$, yonunu de K1bleye c;evirmi~ bir Turkiye" tasvirleri ~izen Aydin Menderes 4 gibi, yeni siyasi-ideclcjik terkipleri oturtn1aya c;ah$anlar cla var. Aynca, buy11k sermaye.nin geli~1ne perspektifleti ilc veya ABO merkezli "yeni dunya diizeni"nin manug1yla biiyf1k olc;ude ortCt$erek Turkiye'ye gelecek ~izmeye c;ali$an, c;e$itli renklerden (sagc1-liberalscsyal demokrat; "sivil toplumcu"-devletc;i/ devletlu) Bauc1 entelejensiya unsurlann1/ gruplann1 hesaba katmak gerekir. .$unu da unutmamah : Turk-islam(-Bau) Sentezi ideolojik soyleminin ve esasen .A.NAP'tn hakin1 oldugu "milliyetc;ilik-rnuhafazakarhk" siyasi ze1ninin belirleni~inde, tum bu tasavvurlann etkisi vardtr. t'.;:t1nku sozkonusu ze1nin, bu tasavvur yelpazesinin ortak paydas1n1 c;1kanp temsil etme yetenegi 61<;iisunde sallanus1z durabilir. i$te, dunya polirikas1nda, ozellikle Turkiye'nin ilgili say1ld1g1 jeopolitik alandaki geli$meler ise, bu ortak paydan1n c;1kanlmas1n1 zorlay1c1, mutabakat zeminini sars1c1 nuveler ic;eriycr. lktidara guc; veren "milliyetc;i-1nuhafazakar" zeminin kayganla$mas1n1n otesinde, isla1nc1, ulkucu-milliyetc;i ve populist sag cenahlann kendi ic;lerindeki gerilirnler de yukselecek gibi gorllnuyor. BWlahm etmenlerinin ozfuti.i, ba$tan tannnlayahn1: Celi$k.iler, ayn$1nalar, isla1n'1n ag1rhg1na ve anlan11na, ABD ve Bau'yla ili$ki bic;in1ine, buna bagh olarak ya$anan modemle$me/ kapitalist1C$me dinamiginin yap1s1na ve sonuc;lanna nasil yakla~1ld1g1na bagh olarak belirecek - yani, Turkiye'nin ulusaltoplumsal kimligi mese\esine bagh olarak. Sonuc;ta, yakla$1k yuz y1lhk "TCtrkle$mek-islamla$makmuas1rla$mak" uc;lemesinde yeni ve kapsamh bir do-

zaj ve harman ihtilaf1. .. SOVYETLER BiRliGi'NDEKi "TURK JEO-POLiTiGi", RESMYPOLiTiKA VF. SAG i(.i SORUNLAR

"21. as1r Turk asn olacak" $iann1n en bliyuk umut

kaynag1 olan Orta Asya, soylcnen gerilim ctmenlerinin ic;ic;e ortaya c;1 knklan bir jeopclitik alan. Korfez krizinde netle$Cl1 tarafla$man1n ve tasanmlann verilerini, 1989/ 90 donun1undcn beri SSCB Turkleri baglam1nda izle1nek mumkundu. A AP'1n yuruttugu resmi politika, Turkiye'nin "parlamenter rejiminin, geli$en serbest pazar ekoncmisinin ve Ban ile clan s1k1 iktisadi-siyasi baglann1n" clu$turdugu modele dayanarak Scvyet Turkleri nezdinde etkinlik kazanmas1 dogn1ltusunda idi. Bu, SSCB yoneti1ninin ve ABD'nin tasanm\anyla uyu$an, zaten benimsenmesinde bizzat bu uyu$man1n da ciddi pay1111n oldugu bir yonelimdir. SSCB de ABD de, Orta Asya'da k1sa vadede istikrann ve statukcnun bczulmas1 n1 istemiyorlar. Bolgede clu$an siyasi-ideclcjik altust clu$ ic;inde, istikran bozabilecek iki potansiyel var: Bir, c;e$itli bic;imleriyle $eriatc;1islam'1n ya)'lln1as1; iki, ABO dt$ politika ve istihbarat rnekanizmas1n1n scc;kin strateji "rapcrtorlerinden" Graham Fuller'1 n ifadesiyle "bolgede yeni istikrarstzi1k tipleri ortaya c;1kartabilecek ve daha geni$ bir Dogu-Bau c;eki$mesinin parc;as1 c.labilecek yeni milliyetc;ilik ak11nlan".5 Scguk sava$ done1ninde ABO, SSCB'nin "alun1 oymak" an1ac1yla. "Scvyet Mush.1rnanlan" olarak tan1mlad1g1 Orta Asya halklanyla ilgili olarak kapsamh bir istihbarat ve literatur c;ah$mas1 yurutmCt$tii. Bugun, Sovyet Orta Asya's1 halklanyla onlann "~1uslun1an" kimliklerine dayanarak temas arayan ba~ka ve ustelik islami gii<;ler var. Ozbekistan'1 merkez a\an Suudi Arabistan ve Rab1ta Orgiitu kendi Siinni-Vahhabi doktrini dcgrultusunda etkinligini geli$tirmeye <;alt$1yor. 6 Iran, gerek Azerbaycan uzerinde, gerekse anadili Farsc;a olan Tac1kistan ve Ozbekistan iizerinde, Afganistan'la da baglant1h clarak etki kurma c;abasinda. 7 Dunya statiikosunun en az1ndan k1sa vadede pek sars1ln1amas1 ten1elinde mutab1k clan ABD ve SSCB, islam'1n kitleleri radikalle$tirici etkisinden ve Suudi Arabistan ile iran'1n bolgede "faktor" haline gehTiesinden c;ekiniycrlar. Nitekim ABO'nin "ilgili kurulu$lar1", "Sovyet Miislumanlan" terimini terketme egili1nindeler. Orta Asya halklann1n Mi.islumanhk\anntn fanati k olmaTurkiye. 3 ~!art 1991. 5 Graham Fuller. Orta A.sya'n1n Dogusu, Yeni Forun1, Ocak 1991 , s. 2 77. Aynca: Amerikan Gizli Belgelerinde Tiirkiye'de islamc1 Alan1lar. Bryan Yay1nlan, istanbul 1990, s. l 03- 105. 6 Deniz O~iit, 01~ TC1rkler'e Suudi <;:cngcli. ikibin'e Do~, 13 4

Ocak 1991 , s.22-29. 7

G. Fuller. a.g.m .. s. 23-26. Birikin1 24 I N isao 1991


yan, "makul" bir milliyetc;ilikle dengelenmesi, onla- "milliyetc;i-muhafaz.akar" or1alan1an1n bekas1na hizra en uygun yol gibi gon1niiyor. Zaten Orea Asya'da 1net eden geleneksel islamc1 ve devletlu-milliyctc;i enMiisliimanhk ile "Tiirkik" milli ki1nligin ic;ic;e gec;ti- teleje nsiyadan da esasta destek gori.iyor. Ancak bu. gini, milliyetc;iligin ve isla1nc1ltg1n da doktriner ve ide- daha "$ikeli" bir destek. SSCB ve ABD'nin politikalaolojik diizeyde oldukc;a ham bir dC1zeyde bulunduk- nyla saglanan uyurndan . o politikalara degil, Turkilann1, "Sovyet Miisli.imanlan" literaturi.i yeterince or- ye'nin soy idcallerine, oz davas1na mesafe ald1rmak taya koyuyor. Milli kimligin "Turk" orcak paydas1n1n ic;in yararlan1lmas1gerektigi anlay1~1 na dayan1yor. Faolabildigince uzag1nda, "Turkik" duzeyde kalmas1 da; kat bu taktik anlayt$. islamc1 vc milliyerc:;i ideolojik Tiirkiye'yle bolgesel stati.iko a<:;1s111dan tehlikeli bir et- zeminlerde, gerek "oz dava"n1n n1ahiyeti, gerekse reskile~im e gec;ecek yekpare bir milliyetc;i Ona Asya bloml di$ politikanin bu davaya/ davalara uygunlugu bakunun dogmarnas1 ic;in. tercih ediliyor. kun1ndan ciddi ihtilaflarla. ku5kularla kar$1 kar$1ya. Tllrkiye, ABD'nin ve SSCB'nin bi.iti.in bu tercihleriOncelikle, soy islan1 davas1 ve soy Turkluk davas1 ad1nin temsilen uygulamaya en elveri~li C1lke konumun- na hareket eden (ikincisi oldukc;a n1arjinal) c;izgiler da. Serbest piyasa ~a 1npiyonluguyla , MC1sltiman ve laik ile, Turk-isla1n(-Bat1) Sentezi st>ylen1i aras1ndaki ac:;1 yap1s1yla, Ban'ya baghltg1yla, Ona Asya'daki merkez- . gittikc:;e buyuyor. Bolgede islamc1lig1n rnerkezi olma kac; saiklere statllko sars1hnaks1z1n gctirilcbilecek en dogrultusundaki iHkelerarast ve n1ezheplararas1 reka1h1nh, en rasyonel kar~1ltklan cemsil ediyor. Azerbay- bet, ustelik Suucl'lann Tiirkiye'de de baglant1lann111 can ve O na Asya'ya bu "anla$mah" duhul itnkan1, olu$u dii$i.inulurse, isla111'1n k,1vran1$1ndaki c;eli-iikileri ·rurkiye'de de ilk a$amada c;ok geni$ bir 1nucabakara korukluyor; "islan1'lr" siyasi-ideolojik bile$itnlerin ic; dayand1, dayan1yor. Bi:tyuk sern1ayc ve Bauc1 burjuve kendi aralanndaki c;;eli$kileri derinle$tiriyor. Turk va entelejcnsiya, l 980'lcr/ 90'ler donun1undei:i bcri , df1nyas1na yakla$1mda ulkflcu-milliyetc;i cenahtaki hen1en her $Cye $U temcl soru fl\:1S1ndan bak1yor: idealizn1 ile yerlc$i k politikan1n pragmatizmi, gerek Tflrkiye bir Gflncy (ikinci s1n1£) Cdkesi n1i, yoksa iyi- SSCB Turk cumhuriyetlerine gerekse d1$ TC1rklerle ilkocu bir Kuzey ulkesi mi olacak? En az1ndan 1nakro gili kurulu$lara yonelik bir etkinlik rekabetine yol ac;1ekonon1ik goscergeler bak1m1ndan kapag1 zengin Ku- yor. Sag yelpazenin biitiinune yay1lan bu c:;e~ki sarzey'e atahilrnek ic;i n, uluslararas1 pazar imkanlann1 mahn1n ternelinde, Baucilig1n dozu ve ic;erigi ile, 6zelgen i ~letmek ve Bau'yla s1k1 entegrasyon hayati onem likle de ABO odaklr emperyalizm ile. ilgili gerilim etta~1yor. SSCB'nin Turk curnhuriyetlerinin bi:1yuk cogmenleri yanyor. Gerek islamc1, gerek ulkuci.irafyas1n1n vaadettigi iktisadi potansiyelden yararlanrnilliyetc;i cenahta. Turkiye'nin, gerc;ekten gl!c;lfl bir 1nan1n yan1s1ra; bu bolgede bir tiir siyasi-iktisadiTi.irk, islan1 veya Tflrk-islatn birliginin dogmas1n1 iskulturel vekilhar\;lig1 ustlenilen Bat1'yla uyumu pete1neyen ABO r.araf1ndan kullan1lacag1 korkusu yaygtn. Bu istismann, Turkiye'nin Turk-islam cografyaki~tirn1 e k, bu kcsi1ne son derece cazip geliyor. T0SiAD'1n Mart ortas1nda ac;1klanan 21. Yiizy1la Dogru s1 uzerinde asla belirleyici olamay1~1n1 getirmenin oteTiirkiye: Gelecege Doniik Bir Anlrm Sn·atejisi rapo- sinde ; T~lrk, isla1n ve/ veya TC1rk-islam degerlerinden runda, Sovyetler Birligi'nin ozerkle-iien "guney cumkoklu bic:;i111de uzakla?n1aya yol ac;;acag1ndan C1rkiihuriyelleri"ne ili~kin "vizyon"un, "Amcrikan firrna- liiyor. Bu kayg1lar, Turk-islam(-Bau) Sentezi soylemilanyla i~birligi yaparak bolgenin sosyo-ekonomik gene y6nelik sorgulamalar1 k6rtikledigi gibi, emperyali~mesine katk1da bulun1nak" vc Azerbaycan, Turklizm ve dolay1s1yla kapitaliz1n kar$1t1 soylem etmenmenistan gibi cumhuriyctlerin piyasa ekonomisine lerinin yayg1nla$1nas1n1 davet ediyor. y6neln1elerine yardirnc1 olacak onemli bir 6nderlik rolfl ustlenmek" c;en;evesinde belirliyor. (A.g.k. , l.93, KORFEZ KR.iZi KA~ISINDA SA(; YELPAZE 2.184, 2.191) SSCB cumhuriyetlerinin 6zerkle~1nesi­ Korfcz krizi, s6zi.i edilen gerilim etmenlerinin belirnin olumsuz yonu olarak "dikkatlerin ekonomik kalk1nma ve reformlardan politik ve ideolojik konulara 8 Alten1ur Klh(1n 16.3.1991 tarihli Tercuman·da yay1mlanan yonel"i~ini n belirtihnesi, buyuk sermayenin d1~ Turk"Turan" ba$hkh yaz1s1. Pan turkizm f1lkU.Sunun "mannkh" bir ckonon1is1-kapitalist mod cmle$tiricilik misyonuna cevilinin lerc bak1~1ndaki ac;1k pragrnatizmin ifadesi. (A.g.k., tipik ornegidir... Sunu da ekleyeli m : Turkiye'ni n 2.71) Ote yandan, siyasi-ideolojik ve kiiltGrel diizey"kurtulU$unu" zengin Kuzcy'e tutunabi lmesine baglayan ve de idealle~tirerek ve/ veya gC1cune taparak i-\ merika'yllrurliikteki "d1$ Turl<ler~ a n\ayi$1n1n zihinlerindeki fantaStik ya ram olan (Alcemur K1hc;, Aydin Yalc;1n ve Yeni Fo"Turanc1hk" heyulas1na benzemcdigjni gorerek ferahlayan kirum c;evresiyle simgeleyebilecegin1iz) kesi1ne de, "bum i sol ayd1nlar da, "Tu rkik" halklara ac;1lma politikas1ndan '\agda$" bir "ulusal c;1kar" manu~ ad1na m emnun gorlinuyi.ik Tiirkiye" ideali ile Pax Americana'ya baghhg1 bir yorlar. Nev-i $ahs1na tnunhas1r bir kategoride degerlcndirilkat daha dugi.in1leyecek bir rotan1n benimsenmesi, sa1nesi gereken Cengiz <;:andar'da, "ikinci s1n1f ulke olamay1z" adetin en buyugi:1nu sunuyor.8 eli1iz1niyle Os1nanh'n1n tarihsel gucunden tOrerilen bir eli· Resn1I d1~ Tiirkler politikas1, ikridann ten1sil ettigi ti z.n1in bile$imini gOrebiliyoruz.

JJ


ginle~mesine

32

vesile oldu. Resn1i politika kar./1s1nda belirlenen tavir kesin bir aynm s1n1n c;izerken ; her akim1n kendi ic;inde ve degi ~ik duzeylerde safla?malar ortaya <;1kt1. Ana aynm hatun1, elbene, iktidann lrak'a kar?1 ABD'ye destek veren bir d1~ politika izlemesine ka~1 alinan konumlar belirtedi. Bat1c1 ve devletlu sag entelejensiyan1n Pax i\mericana'ya hararetle bagh unsurlan (AJten1ur Kibe;, Aydin Yal<;1n/ Yeni forum , nuanslar d1~1nda Co!?kun Ktrca); geleneksel Sunni islamc1 kesim·in statiikocu cemaatlerinin r;ogu (sonraki tereddutle-rine ragn1~n Fethu:Jlah Hoca, sava? yokmu~ gibi davranan Nak$ibendi l·skenderpa$3 cernaati onderligi); ulki.icu hareketin merkez gil<;leri (Turke~­ M(,P) ve elbette. "milliyetc;i-n1uhafaz.akar" entelejensiya (T:i.irkiye gazetesi, Ayd1nlar Oeag1 ve Turk Ocag1 r;evreteri) resmt politikay1 desteklediler. Destegin, bu yelpazenin ~f1n111nde mutab1k olunan t-emel gerekc;esi, "yurtt.a sulh cilianda sulh teslimiyetc;iligi"ni a.?maya donuk "aktif' ve "riskten c;ekinmeyen" p-0litikan1n, "buyuk ve giic;lii. TCtrkiye" hedefine varmada onernli bir basamak oldugu idi. "Tiirkiye ic;~n buyuk tehdit olan Saddatn rehlikesinin benaraf edilmesf ' ve kiiz sonras1nda karh c;1kilacagt umudu da ortakt1. Akimlann/ kesimlerin "gilc;lu Turkiye" idealleri ve umulan karlann niceligi ise farkh casanmlara dayanmaktayd1. <;ck oneinli (orta vadede z1d1a~ma derecesine varabilecek) bir ayn1u, krizdeki "aktifligi'.', Bau 'ya entegrasyonu peki$tirmesi bakimdan 6nemseyenler ile, Onadogu'ya yonelik tarihsel hak iddialanyla bagda~urmak isteyenler aras1nda idi. 6megin Co~un Kir{;a "Turkiye'nin kendisi ic;in 'husumct on'clm1' olan Ortadogu'nun bir ·devleti degil; Ortadogu'da hayati c;1karlan olan bir Bau devleti" oldugunu 1srarla vurgulad1. (25.2 ve 4.3.1991 , Milliyet) Buna kar~1iJ k, milliyet<;i entelejensiya ac;is1ndan, Turkiye, "dOrt asrr nizam verdigi bu cografya uz.erinde herkesten .fazla naz1m ve mt1dahil olmaya hakki oldugu" i<;in krizde aktif olmaliyd1.9 Kimi Tiirkiye yazarlan, Turkiye'ye bolgenin "agabey devleti" kimli~ni bic;tiler. islamc1 kesimde de, ABD yanhs1 politikadan, paradoksal bic;imde, Tiirkiye'yi Bau'ya kar$t islam cografyas1yla irtibatland1rma kaygis1yla yarar umulabildi. Bu arada, Banc1, milliyetc;i ve ulkt1cu cenahta su yfli:une c;1kan kah elitist, kah ~venist anti-Arap duygular, gelenelcsel islamc1 kesimin kimi unsurlan ic;in huzursuz edici idi. Keza, Ozal'1n pek itimat edilen "Turkiye krizden karli c;1kacaknr" vaadi, destekc;isi sag ye~pazenin farkh kanatlan ic;in farkh anlamlar ta~1maktayd1. Bauc1 "kulupte" hayali kurulan kar, ekonomi cinsindendi: AT'ye kabul, ABO yard1m1nda arn~, yeni pazarlar vb. Aynca, Ome~n, MHP k6kenli modernist-milliyetc;i "yeni sag"c1ayd1nlardan, -en az1ndan- emsallerine go-

re c;:ogulcu vc demokratik bir c;izgisi olan Taha Akyol da "Tiirkiye'nin Ortadogu'da ekonomik temelli rasyonalizasyon rolu oynamaSl"n1 savundu. (Terciiman, 28.2) Buna ka~1hk, ulkucu cenah, lnilliye~i ayd1nlar ve "milliyetc;i-muhafazakar" entelejensiya, toprak ve dogrudan siyasi niifuz cinsinden karlar da umuyordu. Olkucu hareketin butun unsurlan, krizin ba!?langic1ndan itibaren, Turkiye'nin Kerkuk-Musul bolgesindeki rarihsel haklann1 dilc getirdiler Tul"kiye'nin baz.1 yazarlar1 Eylul l 990'dan itibaren Turkiye'nin Mus ul-KerkCik'u iste(ye)n1eyecegi., ama Kerkuk petrol1erindeki petrol hissesi ve lrak TO.rklerinin can ernniyeti i\,i n taleptc bulunabilecegi konusunu i!?ktueye ba~ladJlar. Bu noktada, a.?ag1da Kurt meselesi baglan11ncla yeniden ele ahnacak 6nen1li bir aynn1a degintnek gerekir: Soy ulkf1cu encelejensiya Kuzey Irak Turkmenlerinin haklann1n korunmas1 ic;in formiil olarak "KC1rt'lu" bir fonnulu asla ap.1na almazken; Tiirki.ye gazetesinde 10 tipik bir kesitinin yer tuttugu "rnilliyetc;i-muhafazakar" enrelejensiya, y1g1n.la ~e~h du~mekle birlikte bu fonnulu Subat ba$tndan itibaren di1lendirmeye ba~Laru1~0 . Gazetenin birinci sayfa yaz.an (Kuzey Jrak kokenli) Omer Ozturkme-n, "Jrak'1n toprak biirunlugu bozulmaks1z1n, Turk-KurtArap <:: tmaatlerinden olu~acak bir ozerk-federe kuruJu~" ihti1ualini "Irak Turklerinin hayaclann1n ve haklann1n garantisi" olarak 1srarla one surdu. 11 Bu yakla~1m, 6zal'1n lrak-Kt1rt politikas1ndaki evrimi-n habercis.i idi. 0-lkucii hareketin haftahk gazetesi Yeni ~nee ise, ayn1 gttnlerde, cama1uen Turkmen huTurk Yurdu , Subat 1990, Nuri Gi'! rgur'iin basyaz1s1, s. 3. Turk Yurdu'nun Mart say1s1nda da Zekeriya Kita~1 . "Ortado~'ya ihtiyac1 olan otoriteyi ge<;n1iste Turklerin vermis olma:nndan" gelen bir m esruiyeti haurlatu. 10 Yakl~\k bir yildJr l milyon s1n1nn1 rodayarak TCirkiye'ni n en c;ok sa-tan (veya ara -s1·ra 2.) gaze1esi olan Ti.irkiye, daima devletten vc iktidat'larda11 yana politika izleyen Hl\seyin Hilmi . ~tk ba~lan ce1naatinin "sahip"' oldu~u bir yayin organ1. Ancak bu sahiplik, Tiirkiye'ye (bOylc bir. doktrin ne 61<;ude vat ise) "dokrrincr" bir l.~1k'c;1 damgas1 vurmuyor. Tfukiye; !~1k'c;1l~~n o zu- esas1 o lan o porn1nis1 "Devlet~/iktidar yanhh~l tetnelindc, ayn1 o zu-esas1 payla~an "gene! sag" vc "milliyetc;i-muhafazaklr" entclejensiya ic;in l 980'lerde en gllc;lu <;ekim odagt haline geldi; bOylece Terciiman'1n konumunu ve an1lan nitelikteki yaz.arlann1 devrald1. En guc;111 i;ekim odag1 haline ge li~i nde, ekonom ik nedenlerin ve ~letmecilik-pazarlama b~ns1n1n yantnda, gazctenin ~1k'c;1 evsahiplerinden yans1yan (ashnda "Vulger" nitelikli) "cemaat" atmosferinin 80'lerc u ygun d~mesinin pay1 aranabilir. II Tiirldye 5, 11-12 ve 18 Subat 12 Eylul dOneminde universitelerde ~ist akade m isyen kadro~mas1ndaki rolu, l 988/ 89'da ise tilrban hakk1na kar$1 "laiklik" mucadelesi yllriltU$il ile; devletlu ~izan entelejensiya i.<;in ideal-tip Orn~n sunan Konya Scl<;uk Oniversitesi rektOtii. Hali! Cin'in formulasyonu, pazarhk<;1 bir <1ra tavn yans1oyor: "... bir Kurt devleti 'kurulroamahdlI. Eger bu sonuc; kac;irulmaz olursa, mutlaka Kerkiik, Musul ve diger Turk bOlgelerinde bir Turk devleti kurulmas1 da kabul edilmelidir." (fo.rl<iye, 8.2). 9

Birikim .24/Nlsan 1991


ki.imranhg1nda kurulup. gelecekte Hatay modeli izlenerek Turkiye'ye baglanacak "6zerk t..1usul devleti" formi.iliinden de1n vuruyordu. (A.g.y., 25.l) Olkiicu hareketin merkezi onderliginin esasta destekledigi resmi politikaya getirdigi ele$tirilerin, "yuzy1lda bir gelecek firsat"1 degerlendinnek ic;in yeterince enerjik davran1lmay1$1 ilzerinde yogunla$t1g1n1 belirtmek gerekir. Turke$ Tiirkiye'nin 2. cephe ac;mas1 gerektigini 1srarla, sava$111 bitiminden sonra bile savundu. M(:P'nin anti-i\BD ve "sol" bir soylem kullanan jeopolitik uzman1 Ferruh Sezgin, ABD'ye angaje olmayan bir 路politikan1n izlenmesi gerektigini; icab1nda Irak'la da (Turkmenler ve petrolle ilgili hak elde etmeye donuk) pazarhklar yuri.iune, icab1nda ABD'ye emr-i vaki yaparak 2. cephe ac;ma gibi "opsiyon"lann gaynmilli d1$ politika anlay1$1 nedeniyle harcand1g1n1 one surdu. 12 Korfez sava$1ndaki resn1t d1$ politikaya ili$kin tav1rlann, verili siyasi blokla$may1 yatay kestigine, yaz1n1n ba$1nda degi11ilmi$ti. Resmi politikaya, sag1n ii<; ana akim1 i<;inden de muhalefet edildi. DP-AP gelenegini D'{P c;ans1 alunda surduren grubun ve Demirel'in kal'$t c;1kl$Inda, Cumhuriyet'in resmi milliyetc;ilik ideolojisinin (Taner Akc;am'1n Birikim'in Mart say1s1nda saptad1g1- s. 23) "savunmac1" karakteri ve dogabilecek risklerin rasyonel degerlendirilmesi sonucunda duyulan endi$e belirleyicidir. Korfez politikas1nda en belirgin bic;imde ikiye bolunen cenah, islarnc1lardi. Fundamentalist-radikal gruplann yan1s1ra geleneksel islamc1 cemaatlerle baglannh kimi c;evreler hatta lasmi zigzaglara ragmen Refah Partisi, muhalif konumda yerald1lar. islamc1 muhaleferin ortalama ve populer s0ylemi, Korfez sava$1rnn, islam dunyas1na kar$1 bir Hac;h-Yahudi seferi oldugu dogrultusunda idi. Bu $ablonun berisindeki motifler, ilkel antisiyonist indirgemecilikten, kapsarnh Ortadogu ve emperyalizm tahlillerine dek uzanan geni$ bir spektruma yayllmaktayd1lar. En mutecanis gorunumlu ulkucu camiad.a da, ic; polemige d6nli$memekle birlikte ayn$ma vard1. M(P onderligi ve Turke$, izlenen resm1 politikayt ac;1kc;a desteklerken, hareket i<;indeki Turk-islam ulkuculeri kaf$1 c;1knlar. (izgisini hapishanelerdeki ulkucu gen\:lik onderlerinin belirledigi Bizim Dergah dergisi, "milli gururumuzu ve temel inac;lanm1z1 zedeleyen, Musul-Kerkuk aldaunacas1 ic;ine girerek, yalanlarla emperyalizmi destekleyen bu ki$iliksiz dt$ politikaya" kar$1 c;1ku; israil'in fuzelerle vurulmas1n1n hemen ard1ndan incirlik ussuniin kulland1nlmas1n1n, Turkiye'yi Yahudilerin yan1nda gosterdigi savunuldu. (A.g.d., Subat 1991, s. 3 ve 17) Radikal Tiirk-islam ulkucusu kimligiyle M(P/ Turke$ c;izgisini telif etmeye <;ah$3n kesirn ise, bir yandan uygulanan politikaya "Turk ve Tiirkiye dl1$man1 Saddam'1n yik1lmas1" gerekc;esiyle esasta

destek verirken; Ban emperyalizminin bolgedeki varlt~na ve egemenligine bol muhalefet $Crhi 路di.i$ti.i. Ya?ar Y1ld1nm'1n $U sozleri, bu kesimin yakla$lffiln1n duygusal boyutunu 6zetler: "Evet, Irak'1n askeri gucu 6nemli olc;ude zay1flas1n, a1na Bau da c;olde buyuk zayiatlar vererek dersini als1n ve ?imdiye kadar somurdukle1inin bedelini odesin."13 Resmi Korfez politikas1na ili$kin taVIrlar, 1989 yaz1nda gerginle$meye ba$layan iilkiicii hareket-islamc1 hareket ili$kilerinde 14 yeni bir sertle$meye yol a<;n. islamc1lar, ulkucii hareketin Korfez politikas1n1, l 980'del' sonra tahkime yoneldigi islarnc1 kimligindeki riyakar, gaynsamimi niteligin d1$avurumu olarak degerlendirdiler. Milli Gazete, M(P'nin Hac;hlann ve siyoniz1nin yan1nda saf tuttugunu yazdi. Buna ka~1hk i.ilkuculer, RP'nin ve muhalif islamc1lann, "yillarca islam kan1 doken" Saddam'a islam ad1na sahip c;1lo$lanndaki riyay1 te$hir etme \:abas1na girdiler. Bu kampanya, Yeni Dii$iince'de. Erbakan'1n ve baz1 islamc1 dergilerin Irak'tan maddi destek ald1klan yonunde iddialar onaya anlmas1yla ihbarc1 bir boyuc da kazand1. Olkiicu hareket ile islamc1 harekec aras1nda yukselen gerilimin, "milliyetc;i-muhafazakar" zemine ve ozellikle ulki.icu hareket bunyesindeki ideolojik si.irec;lere doniik "kan$t1nc1" etkisi dikkate ahnmahd1r. KURT MESELESi KAR.$1SINDA SAG YELPAZE

Ozal'1n Kurt<;e serbestisine dair c;1ki$1n1n ve Irak KO.rt onderleriyle inibat kurmas1n1n sagdak_i tepkileri ise, Korfez politikas1ndaki ayn$ma tablosundan farkh bir tabloyu ortaya c;1kard1. islamc1 hareket, istisnalar d1~1nda, bu giri$ime tepki gostermedi. DYP 6nderligi, kimi devletlu unsurlan d1$1nda Kurtc;e serbestisine cepheden kar$1 c;1kmad1; uniter devlet bic;imini tehlikeye dii$iirecek ac;1hmlara kar~1 uyanlara agirhk verdi. Ozal'1n Korfez politikas1n1 destekleyen Turk Ocagt yoneti in c;evreleri, Kurtc;eye "giinluk hayatta serbesti" tasans1na c;ok $iddetli tepki gosterdiler; bu giri$imi "lanetli te$ebbus" diye tan1mlad1lar. Kiirtc;e meselesindeki tutumlannda Turk Oca~ 'ndaki milliyet<;i entelejensiya ile ulkucu hareket, herhalde 1983'den beri en yi:tksek mutabakat dozunu tutturdular. Olkiicu hareketin, Korfez politikas1na oldukc;a s1n1rh $erhlerle destek veren merkt.z onderligi de dahil olmak uzere btiti.in unsurlar1 , "Turkiye'nin parc;alanmaya g6tC1ruldugu" kan1S1ndayd1lar. ilginc; olan, "milliyetc;imuhafazakar entelejensiya" olarak ta n1mlad1~mlZ kesimin -ornegin Turkiye yazarlann1n- Kiirtc;e ile ilgili duzenleme tasans1na destek vermesidir. Destegin tek 12 23 Subal'taki

"Sava~tan konu~mas1.

13 Ii

Once Sonra

Ortado~~

ki Yeni DU$U.ncc, 8 Subat 1991. Bkz. Devier Ocalc Dergah, s. 405-411.

panelinde-

33


34

heyi a<;mamas1na hay1fland1: Oyle olsayd1, Turkiye nedeni, bu kesimin Ozal'a harfiyyen uymaya ah~ma­ Kuzey lrak'ta ozerk federe Turk, Arap ve KC1rt bolges1 degildi. Kli.rt<;e serbestisinin "diinya ve beige kamuoyuncla Tiirkiye'yi Kurt meselesinde santk sandal- lerinin ku1umla$mas1n1 saglayacak ve hem Turkmenyesinden kalk.tp hakim sandalyesine otur"tacagin1 du- lerin hen1 Ku rtlerin hamiligini pazarlik gerektirmek$C1nuyorlard1. Ergun Goze'ye gore, Ki1rtr;eye tan1na- sizin elde euni!? olacakn. (A.g.k., 17.3, 19.3) Bu "n1illi mesele" baglam1nda son olarak, Ozal'1n cak serbestinin bedeli, dunyan1n her k6$esindeki TC1rklerin TC1rk<;eyi resmen kullan1na haklann1n ta- Harbokulu konu$mas1nda i$1edigi "islam'1n birle~tir­ kip<;isi olmay1 saglayacak me$ruiyetin elde edilmesi digi milli kiiltilrler mozayigi Turkiye" motifine, ku?kusuz belirli bir memnuniyet duymakla birlikte sesolacakt1. (Turkiye 2.2., 5.2) Mim Kemal Oke "Musul Turk'une sahip <;1kman1n tek yolunun, Kurt meselesiz kalan islamcilar d1~1ndaki butiin sag ak1mlardan tcpki geldigini eklen1ekte yarar var. sine insani <;6zun1" oldugunu yazd1. (A.g.k., 30.1) Boylece Kilrt<;e meselesi, "milliyetr;i-muhafazakar" KORFEZ KRiZiNDEN GELECECE TASINAN GERiLiM entelejensiya ile; gerek her kesi1nden devletlu enteETr.1ENLERi : YENiDEN "BATl" MESELESi lejensiya. gerekse "Sentez"ci entelejensiyan1n ANAP'l.a uzun vacleli soy ama<;lan ugruna yararc1 bir ili~ki yu-rc1rkiye sag1nda Korfez krizi ekseninde olu$an ayn$n1ten 6zellikle "milliyett;i" unsurlan aras1nda, $imdiyc malann panora1nas1n1 sunduktan sonra, bu krizin 6tekadar gorii\en en a<;1k ayn~may1 ortaya r;1kard1. sine ta$an gerilim etmenlerini ele almaby1z... Yaz1n1n Bu ayn~ma, 6zal'1n lrak Kurt 6nderlerinden Talaba$lannda belirtildigi gibi, gerilim, "milliyet<;ibani'yle gaynresmi irtibat kunnas1 uzerine ba~layan muhafazakar" soylem ve politika zemininin kaygantart1~111alarda daha netl~ti . DYP bu giri~ime, (bC1yC1k . la$mas1, iistiindeki yukC1 ta$1yamamas1 bir;iminde telil<;iide SHP ile ve Milli Guvenlik Kurulu'nun omurzahur ediyor. Gerilimin kokiinde ise, derinle~en ulusal-toplumsal kimlik bunah1n1 yanyor. Bau'yla ili~­ gasun olu!?turan ordu ile payla!?t18i) klasik milli birlikberaberlik statukosu ve uniter devlet ilkesi dogrultukinin bic;imine, boyutlanna, n1ant1g1na ili~kin tasavsunda tepki g6sterdi. Olkucil kesirn, Sevres anla~n1a­ vurlar; bu bunahm1n ve sag i"i ayn$malann dinamis1n1n hortlaulmaya <;ah$Ild1g1na ve Ozal iktidann1n i!)ni oltt$turuyorlar. Soz konusu dinarnigin, sag entebuna alet oldugu yonunde kesin te~his koydu; Yeni lejensiyan1n zihniyet dilnyas1nda genclde Batihla~ma D'ii$iince birbiri ard1na "Amerikan U$aklanna Son ih- dolay1m1yla algilanan kapitalist modernle~n1 e ­ tar", "tv1illiyet<;i Ayd1nlara Son (agn", "Butun Milliye/ emperyalizme dair tasavvurlara yonelik yans1mayet<;i ve Vatanseverlere...(<;agn)" duyurulan yay1mlalann1 da hesaba katmak gerekiyor. yarak herkesi bagims1z Turk varh~n1 savunmaya "aKorfez politikas1n1n ard1ndan Ozal ile Bush'un g1rd1. Turk Ocagi ve milliyet<;i entelejensiya, TalabaCan1p David bulu$mas1, sag entelejensiya ic,:inde, ni g6~mesine, Tiirkiye'nin lrak Kiirtleriyle degil KuTurkiye'nin diinyadaki yerine ili$kin olarak, kapitalist dtinya sistemi ic,:inde alc-n1etropolluge terfi anlazey Irak Tilrkmen toplumuyla teinas yuriltmesi gerektigini savunarak tepl<i g6sterdi. l\1oclemist n1illi1111na gelen tasavvurlan peki!?tirdi. (.izdikleri hedef, yet'-i "yeni sag" <;izgisini goti'irmeye <;ali~an Taha Ak- Ortadogu ve Orta Asya (Tllrk) ulkelerinin kalk1nmayol "bile", Talabani ile g6ril$meyi, ""ri\rkiye Onados1na ve n1oden1le$mesine (ABD ser1nayesi ve teknogu politikas1na girebilmek i<;in ABD ve Arap ulkele- Iojisinin n1uvezzii olarak) onderlik ederek bir Turkirinden destek goremediginden Kurt kan1n1 oynama- ye'dir. Uzak Asya'da Cuney Kore'nin, Tayvan'1n ("Asya )'l deniyor" diye a<;1klamaya ugra$llktan sonra (Terkaplanlan") sahip olduklan konurnun bolgedeki verciiman, 12.3); Ozal'1n Korfez kredisini siyonu olmayi gozune kestiren bu yakla$1m,16 TOSiANAP istanbul kongresinin yan1s1ra "Kurt siyaseti" AD'1n 21 . yfuyila donuk anhm Stratejisi ile 6nl1!?ur. 17 yuzilnden kaybettigine hukmetti. (A.g.k., 20.3) "Milliyet<;i-muhafazakar" entelejensiya, kimi unsur15 Erg un Goze, Sevres'in honlauhnast te hlikesi kar~1s1nda lan teredcliite kaptlmakla birlikte, 15 "Talabani meseC um hurba~kan 1n1n "larj" davrant$lanndan endi~e e ttigini lesi"ne de gorece musamahakar yakla~tJ . Tiirkiye'nin belinli (Tiirkiye, 20.3); ertesi gCi n, "Say1n Evren'in Turk vara n1 ve millelinin bolunmezligi ile alakah endi$elerini bi.tba!?yazar1 Yal<Jn Ozer bu giri!?i111lerin uz.un vadeli he1un mille1in payla$ug1n1 " yazdi. saplara dayand1g1n1, "devleti sosyal ve siyasi bak1m16 Bu yakla$11n 1n 1ipik bir sergileni$i i~in: Yal~tn Ozer, Tiirdan sebepsiz yere y1pratan" etkenlerin bertaraf edilkiyc, 20.3.199 1. mesine yard1mc1 olacag1n1 savundu. (A.g.k., 17.3) 17 TOSiAD'1n 21. Yiizylia Dogru Tiirkiyc: Gclece~c Donilk Bir Omer Ozturkmen, Kiln liderleriyle g6ril$meyi esasta Anhm Stra tcjisi raporu. Tiirkiyc'nin kalkinmas1nda halen i<;indc bulundugu u<;unci.t donemin ("d1~a ai;1ltna, kureseldogn1 bulur, lrak Tiirklerinin Kllrtlerin insafina b1le~1ne") o meklerini Guney Kore. Tayvan. Si ngapur, Hong ralolmamas1 i\in Turkmen liderleriyle ili~ki l erin s1Kong olar:ik sapnyor. Genelde. sanayil~me evtim.i i<;in Asyala~onlmas1n1 istedi. (A.g.k:, 14.3, 16.3, 19 3) OzturkPasifik Ctlkeleri ba~anh omekler olarak kabul ediliyor. men, en <;ok, Turkiye'nin sava$ s1ras1nda ikinci cep(A.g.e.,1.65, l.96- 1.99) Birikim 24 / Nisan 1991


•

Turkiye'nin, bu rolu "hak xttirdigi" dusunlllen vas1flan, tekrar edersek, Bau'ya ve modern teknolojiye a<;1kltg1, ekonomik potansiyeli, jeostratejik konumu, Ortadogu ile Orta Asya'ya model te$kil edecegi varsay1lan "hur demokratik parlamenter rejimi" ve hem laik hem ~1uslurnan toplumsal yap1s1d1r. izlenen politikan1n ucunda ger<;ekten "alt-super" olma ulku g6renler, an1lan vas1flara sevkle sahip <;1ktyor, vurgu koyuyorlar. Ozal'1n, ABD ile ili$kilerde muttefiklikten 6te bir bagda~ma anlam1n1 ta$1yan "stratejik ortakhk" c;agin1n a<;1lacag1na ili~kin mesajlann1, alt-sllperlesme stratejisinin uluslararas1 politika duzeyindeki ifad esi sayarak selamhyorlar. Devletlu Bauc1sag entelejensiyan1n n1uhalif unsurlar1ndan bu <;izgiye getirilen elestiri, esas olarak dozaja ili~kin. Tiirkiye i<;in "Arap lllkelerine ve iran'a kar$t gC1venlik i<;in Ban ve israil'le tertip"i, "ABO, Bat1, israil ve ABD'deki Musevi lobisi ile isbirligini" savunagelen (MiHiyet, 4.3) Coskun K1rca'n1n, ABD'ye kar~1hks1z ve a$1n teslimiyeti elestirmesi gibi ... (Milliyet, 11.3) Ne var ki, rasyonel ulusal <;1kar manug1na dayah bu ele$tiri 1necras1, ABD/ Batt ile lli$kinin niteligindeki geli$melerin Turkiye sag1n1n zihniyetindcki ve maneviyatindaki etkilerini kavramas1. bu etkilere tercllman olmas1 zordur. Bu etkileri 6ng6rebil1nek ve yonunlayabilmek i<;in, Birikim'in ge<;en (t>.1art) sayis1n1n "Ge<;en Ayin Birik~mi" b6lumC1nde On1er La<;iner'in, Korfez sava$1ndaki ABD/ Bau zaferinin Ortadogu halklan C1zerindeki mahcub edici, alc;alnc1 tesirleri hakk1nda soylediklerini gelistirn1ek gerekli. iktisadi-asken-teknolojik yonleriyle ABD/ Bau kudretinin Korfez sava$1nda gerc;ek.le$tirdigi kanh $Ovun, "Tllrk milli benligi"ne iki kutuplu etkisi oldu: Bir yanda Bat1'ya kars1 teslimiyetin, hayranhg1n dorukla$mas1; "Bau ( + Kuzey) trenine binn1e" tela~1n1n histeriye do n~mesi ... Diger yanda, Bau'ya kar$1 siyasi-ideolojik olmaktan once ahlaki, manevi bir 6fke, nefret. .. Ve her iki kutupta da, kin1ileri ai;:1s1ndan gidip gelinen iki kutbun a<;1ortay1 olarak ortaya <;1kabilen bir etki: Hein Bat1'ya doniik oldugu kadar Araplann "zillet"ine de yonelen bu ofkeyi takiben, veya/ hetn de modem dunyan1n k~dretine clan iman1n tazelenmesini takiben, Bat1'yla ancak "(Musluman) 1¡c1rk'\in ba$edebilecegi inanc1n1n peki$mesi ... ABD/ Bau kudreci ad1na ger<;ekle$en govdc gosterisinin entelejensiyas1yla, kitlesiyle Turkiye sag1n1n benliginde yol ac;ugi bu kutupla$ma ne 6l<;iide sertle~ecek ? "Ac;1ortay"; yani Ban'yla onu altetmek C1zere "nefret dolu a$k" ya$amaya d6nuk bir fikri-manevi bile$im ne ol<;ude ve hangi bi<;imde mu1nkiindur? "Milliyet<;i-muhafazakar" vasat, bu sorulann cevaplann1 bulmaya ve ta$1n1aya muktedir mi ? Olkucu, milliyeu;i, islamc1 ak11nlar ve alt-alamlar daha kavray1c1 cevaplar sunabilirler ini? Bu sorulann ic;inde tart1$ilacag1 ve verilerini ortaya

c;1karacak olan alanda, tan11nlad1g1n11z kutuplar oldukc;a h1zla olu$uyor gibi goriinliyor.. "Milliyet<;imuhafazakar" entelejensiyan1n ve Bat1c1 entelejensiyan1n resmf politikaya destek veren kesin1lerinde, Korfez sava$1n1n bas1ndan beri, rahathkla "Amerikanc1l1k" terin1inin yak1~unlabilecegi ABDperver tutu1n alabildigine u<;la$tl. En soy "Amerikanc1hk", "ABD'nin Vietnam sendromunu atlat11g1na ve inhitat (a$ag1lanrna-1' .B.) hatta inkiraz (tukeni$-T.B.) halinde bir devler olmaktan kurtulduguna" (Terciin1an, 23.3) adeca bir Cumhu1iyet<;i Kongre C1yesi edas1yla sevinen Altemur K1hc; ekiirisince sergilcndi. Bu ekurinin yakla$1n11na gore, ABD geli$en ve tek super guc;tur; yan1nda oln1ak milli n1enfaat ve akil geregi dir. (A.K1h<;, Terciiman, 7.3) liberal, "sol liberal" soyle1nlere 1neyilli entelejensiya unsurlan ve siyasiideolojik bak1mdan d(inya gidi$at1n111 moda imajlanyla savrulan gazeteci erbab1, bu yakla$tm1 esas itibanyla payla$1yorlar. "~1illiyetci -muhafazakar" cenahta da, ornegin Tiirkiye ba$yazan Yal<;1n Ozer, ABD'yi "kaynaklann1 den1okrasi, insan haklan i<;in kullanan" C1lke (26 2), "dernokrasi cephesi"nin onderi, "adil dllnya dllzeni"nin banisi (26.2, 8.3) diye sunarak, u<; noktada 1\1nerikanc1 la$abi Iiyor. "Milliyet<;i-muhafazakar" kesimde, Avrupa'ya gore "daha az Hach" say1lan. garip bir bi~imde- Turkiye'nin i<;i$lerine Avrupa'ya gore daha az kan$t1g1 kabul edilen ABD 6teden beri Bau bloku i<;inde $ayan-1 tercih ohnu$tur. Bu tercih, gittikc;e netl e$iyor. Ote yandan , " n1illiyet<;i muhafazakarlar" aras1nda,gene Turkiye'nin birinci sayfa yazan Om.er Ozturkmen'in yazd1gi gibi (26.l), "ABD'nin neticede gctileyen bir dllnya giicu oldugu", Turkiyc'nin $imdi ondan yararlann1as1n1n, 21. yuzyilda ("Turk asn") onunun a<;1hnas1na katk1da bulunacag1 inanct yaygin. ABD'nin kudreti kar$ts1nda "milliyet<;i-muhafazakar" kesimden b3$ka, as1l ulkucumilliyetci camiada yayg1n olan hissiyat, Amerika'y1 hayal edilen "nizam-1 lem" guctinun bir modeli olarak alan, hatta biraz da hasct eden bir hissiyatur. Olkucu-milliyet<;i entelejensiyan1n sayg1n isn1i Nevzat Kosoglu'nun, ABD 6meginde, "dunyaya nizam vermeye aday bir millet"te aran1nas1 gereken "burun insani ve milletler aras1 munasebetlerde hakim olmas1 gereken ahlaki ve insani degerleri milli kulrurune mal etme" Ol<;usunC1 tart1$a11 yazilan, bu bak1mdan ilgin<;tir. (Yeni Dii$iince, 25.1 , 8.2, 22.2) Ne var ki, ABD/ Bat1 ile ili$kilerin <;en;evesi haklanda, "milliyet<;i-muhafazakar" entelejensiya ic;inde mutecanis bir tavnn ve gonul rahatbg1n1n oldugu s6ylenen1ez. Korfez sava?1n1n, Turkiye hallon1n "Sarkh" kimligi ve 6zellikle "Musluman" benligi i<;inde gizli gizli biriktirdigi Bau ka~tu h1nc1n elbette bu camia da fark1nda, tesirinde. Pek<;ok "milliyet<;i-muhafazakar" yazann, uluslararas1 reel politikada Bau'yla itti-

35


.

36

fak sayesinde eri~ilecek "tarihi f1rsat"lar <;1karsamak i\e, "Turk'un (Musliiman1n) Tiirk'ten (Muslumandan) ba$ka dostu yoktur" 6ze don0.$<;iilugii aras1nda gidipgelmesi anla$1hrd1r ve kendi i<;inde tutarh kthnmas1 zor da olsa "bir" samimiyete yaslan1r. S1rf bu durum bile, "milliyetc;:i-muhafazalcar" entelejensiya, Banc1 entelejensiyan1n veya buyOk sermayenin Bau'yla 6zde~1C$meci y6nelimini payla$mas1n1 6nler. Genelde tarihi efendilik taslanan ve Korfez krizinde siyasi olarak 3)'T1$tlan Arap halklan nezdindeki imaj1n kolayca harcanmak istenmeyi$i, bu i1najdaki bozulmadan huzursuz olunmas1 da bundandtr: 6megin Ttirkiye'de Mim Kemal Oke (30.1) ve Ergun G6ze (7.2), Arap dunyas1nda Anti-Turk hezeyan1 onlemek i~in, Turkiye'nin Filistin meselesinde inisyatif almas1n1 sahk vermekteler... Zaten "milliyet<;i-muhafazakar" entelejensiya ic;:inde, "Turkiyc'nin g11<;lenmesini istemeyen Ban", "Sevres'i hortlatmak isteyen Ban" sendromlan daima kabarmas1 miimkiin bir tepki potansiyeli olU$turduklan malum. Olkucii-milliyet<;i entelejensi.yan1n radikal unsurlann1n ve radikal islamc1lann ise, Turkiye'nin asla Bau/ ABD ile butiinle$memesi, kismi ittlfaklannda ise son derece ihtiyath davranmas1 gerektigini a~1 kc;a savunduklan biliniyor. 6n(1mlizdeki d6nemde, Tt1rkiye sagtndaki bu antiBau taVlrlara ve kaygilara, c;:ekincelere baz1 boyutlar ozellikle hakim olacak: 6zellikle Kuzey-Giiney c;:eli$kisi; buna bagh olarak, daha da ivrne kazanan kapitalist modemle$menin/rasyonell~menin kiilturel dlizeydeki yaJlstmalan ... Tiirkiye sagi, etkileri oncelikle manevi-ahlaki duzeyde hissedilen bu boyutlann siyasi-ideolojik formullere tahvilinde ciddi zorluklarla, fikri kan$1khklarla kar$t kaf$1ya kalacak. Bu zorluk ve karma$an1n, aktmlar aras1nda diyalog ve mutabakat zeminlerini olu$tUrmayi da mli$kill k1lacagi beklenir. Turkiye saginda, Korfez sav~1n1n Kuzey-Giiney c;:eli$kisinin gelecegine yOkledigi tahrik edici ofke ve nefret birikimini farkedenler pekala var. Taha Akyol "Ortadogu'da Amerikan etegi openler, yak1nda Ban'ya kaf$1 militanla$abilir" diyor. (Terciiman, 28. 2) T. Akyol olsun, Sava~1n ilk g11nunde parlamentoda, hukumete verilecek asken yetkiler tara~1hrken "kom$U halklara kall~lik yapmama" motifini i$leyen Demirel olsun, Filistin sorununa sahip c;:1lalmas1nda 1srar eden Mim Kemal Oke ve Ergun Goze olsun, ABD emperyalizrni ile ozdC$l~mi$ bir TOrkiye'nin, ne denli g(lc;:lii olursa olsun, Ortadogu'daki Ban ka~1n militanla$madan nasibini alacagin1 ku~\<usuz hissediyor, bu ihtimal kaf$1s1nda hem milli menfaatler ac;:1S1ndan, hem ideolojik ve manevi balomdan iirperiyorlar. Kuzey'e, yani reel siyasi-kUltiirel ifadesiyle Ban'ya dahil olma tercihinin gereklerini yerine getirme kaygistyla yOnelilen veya yOnelinebilecek iktisadi_-siyasi

reformlar, sag entelejensiyan1n butiin kesimlerinde ba$hb~1na huzursuzluk yarauyor. "Refonn"lann, Turkiye'nin Bauhla$ma maceras1ndaki yeni bir <;tgtnn itmesiyle gerc;ekle$mesi onlan tedirgin ediyor. Taha Akyol'un, "yenilikc;:iligini", "modemle$tiriciligini" genelde destekledigi 6zal'1gidi$i itibanyla "Tanzimat ricaline" benzetmesi anlamhdtr. (Terciiman, 21.2) MHP'li ayd1nlann en parlak isimlerinden olan, l 980'lerde ulkucu harekete angaje olmadan, daha geni$ bir milliyet<;i spektruma hitap etmeyi yegleyen ve ANAP'tn c;izgisini buyuk olc;ude destekleyen Prof. Orhan Tiirkdogan'1n Turk Yurdu'nda yayimlanan "Hizh Degi$menin Boyutlan Ozerine" ba$hkh yaz1s1 (Mart 1991, s.4-13) da bu baktmdan onemlidir. Turkdogan, "teknokrasi"nin ve onun kaba pozitivizminin yol ac;ng1 kozmopolitizme/ c".Tenselcilige ("Amerikanizm"e) kar$1 uyanyor. 6te yandan, Kuzey'e dahil olma baskts1n1n kapitalist geli$me ivmes!ni k6riikleyi$i, kapitalizme kar$t tepki potansiyelini geni$1etecek ve <;e$itlendirecek. Kapitalist modeml~menin kultiirel ve manevi-ahlaki duzeye niifuzu kar$1s1nda, bu alanda iyice rafinele$mi$ bulunan islamc1 ele$tiriden ba$ka; C1lkucumilliyet<;i aktm ic;indeki "kapitalist yozla$ma" kar$ltl soylem de yayginla$acaknr. Soy ulkuculerin yan1s1ra, ulkucu hareketin dt$tnda veya loyis1nda duran milliyet<;i entelejensiya (Turk Ocagi c;:evresi) Korfez krizi vesilesiyle, kapitalizmin "milli bunyedeki" tahribattn1 ihmal ettiklerini farkettiler. 6 zellikle "sava$a hayir !" slogan1n1n gordugii ragbet, "kapitalizmin zerkettigi maddiyatc;1hgin, milliyetc;:ilik ve cengaverlik hislerini oldurmesi" O.zerine dertlenmelerine; yCiriirlukteki kapitalist modemle$me politikas1na uyanc1 ele$tiriler y6neltmelerine yol ac;:u. Olkiicii hareket ic;:inde TO.rk-islam ulkuculeri tarafi.ndan 80'ler boyunca geli$tirilen kapitalizm kaf$10 soylemin, 6numuzdeki donemde milliyetc;i entelejensiyaya daha fazla sirayet etmesi beklenebilir. Biitiin bu el~tiriler, tarn$malar "milliyet<;i-muhafazakar" entelejensiyayi da etkileyecek, ortalama "milliyet<;i-muhafazakarllgin" istikranru sarsacak, mevcut mutabakat zeminini kayganla$t1tacak. Bu zeminde, ozellikle Bau (ve zengin Kuzey) kaf$tt1 tepkileri butunluklu ve tutarh bic;imde derlemeye ilk baki$ta en yaktn ak1m, radikal islam gibi goriinuyor. Ancak bunun i<;in, radikal islam'1n uzun suredir i<;inde bulundugu nkanhkhgi a$rnas1 gerekiyor. Aynca Irak'tn ag1r ve zilletli yenilgisi kaf$1s1nda islam dunyas1nda ya$3nan hayal lankl1g1 ve Ban'n1n kudretine teslimiyet duygusunun yOkseli~i de islamc1 hareketin butiin kesimlerini lasa vadede s1kt~nracaknr.

BiTiRiRKEN ... ... bazi ham dii$iinceleri sesli ifade eanekte zarar yok. .. Birilrim 24 I Nl1an 19 91


ABD/ Ban ile ili~ki meselesinin, bu dolayimla da kapitalizmin ele ahn1$ bic;:iminin, Thrkiye sag1nda ciddi ve kapsatnh bir ayn~ma yarataca~n1, yaratmakta oldugunu soyleyebiliriz. Bu ayn$man1n verileri, yaz1n1n b~­ lannda da ~aret edildi~ gibi, ANAP'tn istanbul kongresi krizinde de ic;:ten i<;e pay sahibi idiler. Dipten gelen bu ideolojik ve manevi kriz dalgas1, sag entelejensiyan1n 1989 yaz1ndan beri ya~ad1gi, 1970'lerin ba~1n­ daki sag i<;i siyasal ternsiliyet bunahm1n1n tekem1r edecegine dair korkuyu biiyutii.yor .. Ote yandan, Ban'yla

butii.nl~me -ve

kapitalist modernle$me ivmesinin toplumda kiilturel ve manevi-ahlaki duteyde yaratacagi tepkilerin siyasi s0ylemlere tercumesinde de, her akim1n kendi i<;inde varolan ideolojik anafordan otii.ru krizler olabilecektir. Bu durum sag i<;i dengeleri, hukuku alt-ust edebilece~ gibi; emperyalizm ve kapitalizmin kultii.rel el~tirisi baglam1nda sagdaki baz1 yonelimler ile solun etki alanlannda kesi~melere (bOylece hem ilgin<; etkil~imlere, hetn de yeni bir hegemonya mucadelesi alan1n1n dogmas1na) yol ac;:abilir ..

•

37


Bir ''insan Haklan Park1'' dolayis1yla

insan ve ''hak''lan (II) iSMAiL SOYTEMiz

38

G ec;:en bolumde "hak" kavram1n1n hukuksal boyutlanna baz1 ba$hklar alnnda deginildi. Burada vurgulan1naya yih$1lan ilk $ey, hak kavram1yla yasallik ili$kisinin devlet k.aonda "yasa" on plana c;:1kanlarak "biri olmazsa digeri de olmaz" bir bic;imde kurulmas1 ve yine devlet k.annda bir ~ya durumuna indirgenen insan1n, yonetsel eylemini yasalhk olarak sunan bir iktidar konumu taraf1ndan d1$sal olarak belirlenmeydi. ilk boliimde ki1n i ili$kileriyle tan1t•lmaya c;ah$1lan "hak", yasal bir hak(legitimate) veya gene! olarak hak(r:ight)or.1 Hak kavram1n1n anlamsal evrimi incelendiginde adalet(justice) kavran11yla ili~kisiz olmad1gi goriilur. Eski diller incelendiginde ise, hak ve adalet, anlamlan ortak ve tek sozcuk yap1s1yla kaf$1m1za <,; tkar. Gunumuzden en az be$ bin yil once konu$Ulan ve bugun i'> lt1 bir dil olan Sumercede "misaru" sozcugii "hak ve adalet" anlam1na gelir.2 Yaz1n1n ortaya <;1k1$1yla, 6ncesinden koklu bir bi<;in1de aynl'.ln tarihsel <;: aglann ilk uygarhklannda, "hak ve adalet", bir devlet yap1s1 ic;:inde $ekillenen iktidar konumunun oznelliginde hukuk olarak kurulur. Meta uretimi ve degi$im ekonotnisinin az <;ok yetkinle$mesinde varhk bulan iktidar konumu, siirekliligini saglayacak mali kaynaklann1 kendi hukukunda vergi olarak sistemle~tirmektedi r. Bu verginin yasal bir odev olarak kurul~u oldukyi yeni, "hak ve adalet"in ic;:inde dogu$U olduk<;:a eskidir. Tanm, meta tiretiminin ve degi~im ekonomisinin uzerinde geli$tigi ilk alan oldugundan, toprak mulkiyeti, tanmsal ttretim, utiinun payla$1m1, vergi ve benzerleri, bu uretim bic;:iminde ve tanmsal iiretim ili$kileri ic;indc bir anlam kazan1r. Bu nedenle, Sumer kulturiinde bir yan verginin ad1 olan "masertu" s6zcugu, "hak ve adalet" anlam1na gelen "misaru" s6zcuguyle ili$kilidir. Sumer dilinde "masertu" sozcugu,

bir yan vergi anlam1na gelirken, aynca, "bir hacim 6l<;:usu" an lamina da gelmektedir. } T1pki Turk<;:ede, bir yandan adaletle ilgili bir kavram, bir yandan tanmsal urun ol<;:meye yarayan haci1nsel bir Ol<,;u ve diger yandan bir ~ey iizerinde tasarruf edebilme yetenegi anlamlann1 yansttan "hak" s6zciigu gibi ... Dili bizden 6nceki nesilden, onlann y~m lanna 6zgu anlamsal baglatnlanyla birlikte ald1k; upk1 onlann bir onceki nesilden ald1klan gibi... 56zciiklerin anlamsal baglamlan sorguland1ginda, dilin ge<;:m~in anlamsal baglamlanyla yiiklii ko~ullayic1 bilin<;: olma oz.elligi a<,;1kyi goriilebilir. Soyuc nitelik yiiklenmi~ pek <;:ok kavram, tarihsel kuramlann, ge<;:m i~te kalm1~ ya~am g6rii$lerinin bu gunii etkilemesine arac1hk eder. Di!, kan1ksanrn1$ ve pratik bir ya~am g6rii$ildiir; ama bu ya$am g6rii$tl ho1nojen bir du~unce kahb1 degi.ldir. Yine de her insan anadilini 6nceden kurulmu$ bir butunsellikle kavrar. Bu butunsellik, klasik epistemolojinin gene! dokusudur. Bu .rutin ic;inde varhk bulan insanlann, varolu$ ko$ullann1 a$ma veya degi$tirme <;:abas1, verili dii$iince bi<;:imlerinin olanakhhg1 i<;:inde hapsolur. Oysa o burunselligi, d1$andan gozleyebilmeli ve 3$abilmeliy:iz. Bugun c;ok s1n1rh ve <;:ok kui;:uk bir <,;evre i<;:inde t.am~ng1miz bu konu, hissedi$ duzeyinde de olsa, yeni bir bilgi kuram1na gereksinimimiz oldugu sonucunu vermi~tir. ikinci bolumun genel yazurunda bu hissedi$i yayma yibas1 goriilebilir. Ashnda, "hak" kavr.im1n1n tarih i<,;inde izini siinnek ve onun anlamsal geli~imi ni izlemek ne tek boyutlu ne kapsams1z ne de gereksiz bir i$tir. Bu yap1lmaks1z1n bugunfl anlamland1rmak ilk bakt~ta goriindu~ kadar kola,Y degildir. <;:unku: "Dogru ve yanh~". "iyi ve kotu", "~nah ve sevap", "yasak ve yasal" tiirii nitelemelerin, insan dii$iincesinin ili~kilendirme diize8 i rikim 24 / N i sa n 199 1


yindeki baglamsal gQJ-eliligi ve bu goreliligin ilkelligi, hak ve adalet kavramlannda a$1lmaktad1r; bu kavramlarda fazladan bir $eyler vard1r. Dilin ve insanhg1n evrimi ic;inde hak kavram1n1n anlam1, rarihsel sf1recin 6zgill her an1nda, egemen topiurnsal ili$ki tunine gore degi$im gosterirken, insan n1erkezli her tur toplumsal ili$kiye bir yarg1ya bagh olarak uyarlanabilir ozel bir soyut yapt bu kavram1n bireysel tasavvur alan1ndaki anlamsal zenginligini bize can1tn1aktad1r. ilk olarak $Unu soyleyebiliriz: "1-lak" veya eski dilletin onak kavram1 "hak ve adalet", klasik dii$11nce geleneginin unsurlann1 anlan1sal yap1s1nda olaganustu bir ac;1kltl<la yans1tan ve tarihsel baglamlann1 bugilne ta$1yan bir kavran1 olmakrad1r. Bu y6nf1yle "hak" kavra1n1, l<lasik epistemolojinin sorgulann1as1nda kullanilacak anahrarlardan biridir. insanhg1n toplumsal orgutleriyle birlikte var oldugu her surec;te, kendi kurdugu birtaktm kurumsal yap1lar, insana insan ustu bir degerlilik taslar. Ahlak gibi degi$ir deger yarg1lanna, din gibi degi$mez bir mihenk noktasina, hukuk gibi nonnarif kurallara, 6nerme dili gibi baglamsal bir sava dayanan gene! kurulu$lar, yap1sal ve i$levsel kurulu$unu var eden ve Ctre~ ten deger olan insana -gizli veya ac;1k- s1n1rlay1c1 bir yarg1, hukn1edici bir karar, baglay1c1 bir yapnnm, guduleyici bir sav getirirken; ashnda, dogrudan kendisinde oln1ayan bir degeri vannt$ gibi gosteren yabanc1la$1n1$ bir nitelik sergilerler. Oysa ''hak ve adalet" yabancila$1Tll$ bir yap1da sadece kar$1t1n1 dogurur. "Hak ve adalct"in antik tann kultlerinden <;1k1p devlet oznelligi ic;inde var enigi hukukun, kendi normatif kurallanna uygun kararlan yasal olabilir; an1a bu kararlar adil olmayabilir. Devletle kurulan hukuk ve insanda ~ekillenen adalet aras1nda, ili$kinin dogas1 geregi surekh bir etkile$im ve surekli bir aynlik vardir. K1saca normatif yasa, insan1 d1$sal olarak belirleyen devletin; "hak ve adalet" oznelligin evrensel hukukudur. Varolu$c;ulann degerini yeniden ke~fettigi oznellik, ashnda ba$ka bir olc;ekte ve ba$ka bir duzeyde kendisi de insana ragmen oznel olan "kollektifligi n", "kam usal devlet in", "y6netselle$en c;ogunl uk me$ruiyetinin" kimi haks1z suc;lamalanna direnebilm i?se, bunun nedeni, bu cur bir 6znelligin temel dayanag1n1n "insan" olmas1d1r. Bu bolurnde yabancil3$man1n c;ok boyutlu etkileri k1nlarak, "insana don1nek"4 gerektiginden soz edilecek. Bu nedenle insa nt degerlerin ternel "rnit"i olan "insanltk ideali"ni ele alarak ikinci bolume ba$lamak anlamh olacakur. KLASiK BiLGi KURAMININ iNSANLIK iDE..\Li

insanhk eliyle gerc;ekle$tirilen kimi olaylar kar$tS1nda tepkimiz, bu durumun "insanhkla" bagda$rnayacag1 yargis1na varabiliyorsa, dli$lincemizin dayand1-

.

g1 degerler alan1nda soyut bir insanhk ideali $U veya bu bic;imde var dernektir. Bu soyuc degerin varltg1n1 buldugumuzda ise, dii$iinsel degerler alan1m1zdaki soyut insanhkla ili$kide bulundugumuz ya$ayan insanlan n birbirinden ayr1 durdugunu gozleyebiliriz. Bu iki ayn duzey klasik bilgi kuram1n111 geleneksel ve yuzeysel ikiliklcrine uygundur. Bu ikilikler ise pek c;ok insan i<;in yad1rgan1r degildir; daha <;:ok, oturmu ~ bir dii ~Once siscerninin kan1ksanm1 ~ kullan1n1 arac;lan olarak ve bu arac;lan yerle$tirdigimiz i li~ kilcndir足 me diizeyinde kurgulanarak "derin"-ligi tart1$n1ah- bir anlam kazan1r. Bu iki duzeyi biraz daha sorgulad1g1m1zda, insanhg1miz1 ve 6zgC1rlugumf1zu bizzat kendi benligi1nizde kendi eli111izlc s1n1rlam1$ oldugu1nuz apac;1k ortaya <;1kar. Dii$C1ncemizdeki insanltk idealinde ya da bizdeki soyut insan katego1isinde insant deger olarak yocehrnek, ama bu arada, ili~kide bulundugumuz insana ya da son1ut insan kategotisine c;ogunlukla kendimizle e~ bir deger olarak degil kendin1izde var olan "ki:1c;ultucti ya da bllyi.iten" bir deger yarg1s1yla yakl3$1nak neredeyse adettendir. Kar$!! nitelemeleti n ve ikililder dag1111n Ctzerinde yC1kselen bu dli$Unsel gelenek ic;inde, bizim d1~nn1zdaki insan1n bizle e~ bir dcger olmas1olanaks1zla~1rken, bizde varolan bir deger yarg1s1na konu olmas1 murlakla~1r. Klasik hukuk dilinin, insan1 edilgen 6znc ya da konu olarak duzenleyen manttg1, bu y6nuyle, bilincin1izdeki du$lince gelenegine uygundur. Buradan c;1karak, kendisi ni "yoneten( etkenlik)-y6netilen( edilgen Ii k)" ili~kisi nde kuran klasik bilgi kuram1n1 her alanda ta~1 yan ve yineleyen varhgin kim oldugu bulunabilir: Bu dili ve mant1g1 biz yani hepimiz iiretiyoruz... Bu nedenle bir duzen ele$tirisi, o df1zen ic;inde varhk bulan insan1n kcndine yonelttigi ele$tiriden ba~ka bir ~ey degildir. Arna insan1h deger olu~unun ve insan1n bir deger yarg1s1na konu olu$unun merkezine "ben" kavrarn1n1 yerlc~tinnek, oldukc;a basic ve salt bu sunulu$uyla yetersiz bir gozlemdir. Burada "ben", sadece psikolojik bir fenomen vcya 6zne olman1n kac;1n1ln1az bak1~ odag1, yahut da, dCt$ftnen. varl1g1n en 6znel birin1i degildir. Asltnda "ben", tum 6zellikleriyle birlikte, surecin tan1mlad1g-t tarihsel bir fenomendir. "Ben"in yaygin adland1nnas1 birey. klasik dii$iincc yap1s1 ic;inde 6zgur bir dli$tiTiceyle, surecin d1$ll1da sureci sorgulamayacaksa; ya$ad1gt ana ve tarihsel surece bakt$ olr;egini, anla111lan anla1nland1racak 6l<;ude buyutemeyecekse; olsa olsa, sureci ya$ayacakur. Gucu. ya$am1 yeniden anlamland1rmaya yetmeyen boyle bir bireyin ya$am1, verili bir ya$amd1r. Yerili kun1hnu$ bir ya$am1n carihsel olgus~1 olarak ya$ayan bireyin urettigi degerler, uretiln1i$ verili bir dl.t$iince Sisteminin yinelenen iiriinlerinden ba$ka bir$Cy oln1ayacakt1r. Ya$am1n1 kolayla$tiran ve c;ogu kez. de

39


40

guc;lestiren, e$itsiz temelde uyan1k yenilikler kuskusuz sozkonusudur. Arna, salt maddi veya altyap1sal anlam1yla degil, gene! olarak uretim, 6zgiir bir temelde yukselmiyorsa. esitsizligin giic; ili$kileri ve olanakhhgi ic;inde bu yenilikler, tarihsel bir olgu olan bireyin kaderini yeniden c;izecek bir degi$iklik ohnak yerine, olan1n olanakhhgi ic;inde tekniktir. Teknigin bilgisi, gene! olarak uretimi, garip bir bi(,imde tutucu bir dongii olarak kurarken, ayn1 zamanda bu dongii ic;inde insan1n bilgi diizeyini zorlar; tutuculuk ve devrimcilik aras1nda var olan bir etkile~im ic;inde bilginin duzeyi, o duzeyin a$1lmas1n1 zorunlu ktlacak bir yarauc1hgi dogurur; ama bir giin gelir, bu gene!, yayg111 ve cekduze diyalektigin bile y1k1lmas1 geregi kendisini hissettirir; aruk, yarat1c1hk olarak tan1mlad1g1miz duzeyin d1$tnda. yeni bir yarattc1 duzeyin, yeniden yaraulmas1 sozkonusu olur. Klasik bilgi kuramlan i1,:inde birey. cehennemi uretirken cennet du$lemi$se ve kurtulusunu cennet tasvirlerinin, turlu iitopyalann, s1n1rs1z hayal gucunun ic;inde ararken, geleneksel manugtn ve klasik bilgi duzeyinin yeni cehennemlerini yaratm1$sa; arttk, yeni cennetler dii$lerken yeni cehennemler buln1ak yerine, bu diisllnce ic;inde, bu uretirn duzeyinde, bu haliyle, bireyimizin ne cur bir cehennem zebanisine d6nil$tO.ruldugunii sergilemek ve y3$3d1g1 c;agin soru1nlulugunu ya$ayan bireyin omtizlanna yt1klemek zaman1 gelmi$tir. Yeni bir bilgi dCtzeyi ya da biraz daha iddiah bir anlaumla, kuram1n anlam1n1 yeniden anlamland1ran yeni bir bilgi kuram1, ancak bu sorumlulugun ic;inde.n y11kselebilir. <;unku, diinden 1niras ald1gim1z ve bizde kendiliginden var oldugunu sand1g11n1z geleneksel dii$l1nce yap1s1, bugiinu 6zgiin bir bic;in1de kurman11za yetmiyor. .. <;unku, dunun bilgi duzeyi ile degisirn, kendisini kar$1t1nda tan1mlayan ve neredeyse b1kinl1k veren bir tekrann ad1 olmustur. Bugun yapug1m1z sey dunun gozuyle yanna bakmaktan ve bugiini.i yok saymaktan ba$k.a bir $ey degildir. Oysa bundan c;ok daha iyisini yapabiliriz; ya$atna "hak"k1n1 vennek ic;in degil, ya$atnak "hak"kim1z oldugu ic;in degil, sadece ve sadece y~1yor oldugumuz ic;in... Bu denli yahn bir gerekc;e, insan1, insanh~nt yeniden anlamland1nnak iG:in davranrnaya yoneltmeyecekse, hic;bir yuce erek, ona yanda$ olanlann bugiinu yok sayd1gin1 gizlemeye yetmeyecektir. Dun, ya~anan an1n "oluler dunyas1"na, ~i mdilcrde ise, 1'ugunu ~a nh gec; mi~c veya gelecek giizel giinlere adaman1n tuhaf diyalektiginde, sorumsuz bir kisilik k.ahb1 ic;ine yerlestirilen insan1n, ya$3d1g1 an1, her gi.inu ve yasa1n1 arac; klhnmaktad1r. Bu saurian okuyan kimileri inanc;tan, umuttan dem vuracaklard1r; bunda c;ok da haks1z say1lmazlar. Geleneksel degerleri -ki bunlar yann1n litopyalan da olsa gelenekseldir- sarsmak bu yaznun amac;lanndan bi-

ridir. Ne duygulara seslenen ve c;ogu kez urpererek terennum edilen ozan dili, geleneksel dii$iincenin s1n1rlann1 a$ar; ne de daha gllzel bir yann ic;in siirdu- ¡ rulen soylu c;aba, y~am1n1n bugiiniinu kolay bir tembellikle erteleyen militan ruhlann, kendi 6zgurluklerine k.ar$1 tutumlar1n1gizler. <;:unkii insan soyunun yann1n belirsizliginde dogan gelecek kaygis1, gericilikle ilericiligin ortakla$a temelendigi sanal alandad1r. Dilin manug1yla, 6zerk dii$ilnce alan1m1z1n ahlaksal c;ans1yla, ya$am g11dumuzle C$ cuctugumuz bozulmu$ c;1k.ar ili?kisiyle ve daha pek c;ok $eyle ic; ic;e gec;mi$ dCl$Clnce geleneginin bugiinden gorulebilen her olumsuzluguna burada deginmek belki gerekli, ancak., konu baglam1nda olanakh degildir. Burada 6nem-• le vurgulanmas1 gereken iki $ey var: Birincisi, ideal insanhg1n sorgulanmas1 geregidir; ikincisi, du$Clnsel degerler alan1m1zdaki ikili duzeylerin, ozgurlugu olanaks1zla$t1ran ili$kisidir. Dilin mant1gi ic;indeki en 6znel baki$ odagtn1n olu1nlu tan1m1, bize, oz.erk bir dCl$Clnce alan1n1 tan1cacakttr. Ozerk bir du$iince alan1n1n belirli bir duzeyde kendisini "hen" olarak tan1mlamas1 anlamland1nld1g1nda, diger bir ozerk dO.$Clnce alan1n1n neden "sen" oldugu gorulebilir ve "ben" ile "sen" aras1ndaki aynm1n, bir baki$ odagtn1n oznel olanla kendince oznel olmayana ad vermesinde anlam buldugu s6ylenebilir. "O" ise, "ben" ile "sen"in 6znel ili$kisinde, dogrudan bu 6znel ili$ki ic;inde olmayan1n ad1d1r. Dilin ya$am gor0.$tl ic;inde ili$kilendirme duzeyi, ozerk bir du$0.nce alan1n1n oznelliginde kurgulanmaktadtr ve nesnellik bile ancak 6zerk bir d11$11nce alan1n1n 6znel yorumunda veya oznel kavrayi~1nda bic;imlenmektedir. Bir bakl$ odagindan vazedilen 6znel bir ya$am g6rCl$linun pek 1,:ok birey taraf1ndan "ben"in1senerek ortak bir dli$Ctnsel yarg1 bic;imini almas1yla ortaya c;1k.an ve "biz"in sayisal yogunlugunda dogan bir rne$ruiyet anla)'l$1, ku$kusuz yine 6znel olmakla kalmayacak, ayn1 zamanda, dilin ya~m g6r11$0.nden yaytlan ve dile ya$am g6rCl$CI sunan klasik bilgi duzeyinin, nesnelligi 6znelligin say1sal yogunlugunda kuran siyaset duzlemine, temel bir k.avram sunacakur. Bu noktaya gelindiginde ise, bireysel oz.erk dusunce alan1n1n 6zerkligi art1k yads1nmaktad1r. "Ben"de baslay1p "biz"de c;ogalan ve sayisal yogunlugun me$ruiyet anlay1$1nda somutlasan 6znelligin , "c;ogunluk" mant1g1yla "nesnelle$me" sureci, bir anlamda, c;ogulcu 6zerk dO.$ilnce alanlann1n b~lang1c;ta var olan 6zgiirlugunu daraltmaya yonelik bir surec;tir. Ozerk bireylerin gonullulugiinde kurulan kollektiflik, bireysel ozerklikte ve gonulluhi.kte dogan varolu$ mC$ruiyetini, 6znel yargi)'l ve kabulu ideolojiklestiren bir d11$11nsel duzlemde c;ogunluk an lay1$1na d6ni.i$tUrdugiinde varhk nedenini yads1yacak; bu yads1nan IDC$ruiyetin yerine, sa)'lsal yogunl~man1n giic;Bir i kim24/N i san 1 99 1


liihik bilinciyle kendisini salt1k dogn1, salnk yetki ve salnk hak odag1 olarak 6rglitleyecek yeni bir me$ruiyet anlay1$1n1 kendiliginden koyacakur. Oznel bir "nesnellik" olan c;ogunluk m~ruiyetinde kendisini yeniden tan1mlayan kollektiflik, bireysel ozerkligin kar$ts1na konulacak; 6znel, yasal. starusel her tiir hakl1hk kollektif oznelligin ic;:inde tan1mlanacakt1r. "Ben", "sen" veya "biz"in oznel ili$kisinde kurulan kollektiflik, ozerk bireyi, kendi hak ili$kilerinin d~1na "iic;uncii $ah1s" olarak yerle$tirecek; ayn1 kollektif yap1. bireysel 6zerkligi kendi ic;indeki karar siirec;lerinden d1$laytp, onu konu sayacaknr. "Genel c;:1kar", "kollektif c;:tkar", "kamusal c;:1kar" kavramlann1n ic;:i, karar c;:ogunlugunun veya kendisini c;:ogunluk anlayt$1na nanlZet kllan siyasan1n ya da kendi dogrulann1 her tur ili$ki ic;:in genelle$tirerek kendisini herkesin d1$lnda tekil iktidar olarak bic;:in1lendiren bireyin belirledigi, saf 6znellikle doldurulacakur. Burada el~tiril en ilk $ey, ozerk ve ozgiir dii$iincenin de dayand1g1 oznel (subjektif) konum degil, l)zerinde karar verilenin karar siirec;:leri d1$1nda b1rak1larak edilgen klhnd1gi ~itsiz diizeydir. "Ben" ve "sen''in onun d1$1nda, "o"nu c;:eki$tirdigi dedikodu diizeyi ile $U koskoca devlet gelenegi ic;:indeki yonetici elitin idari karar dozeyinin ayn1 temelde yukselmesi, belki ba$h ba$1na ho$ bir benzetmedir. Arna "hak''klnda karar verilenin karar siirec;:lerinin d1$1nda tutulmas1n1n gerc;:ek anlam1 ve bu nedenle karar1n bir dayatma olu$unun gerc;:ek anlam1, bu "iic;:iincii $ahs1n" kendini tarumlama yeteneginde olmayan, haklon ozunii kendinde tan1mlayamayan bir ki$iliksizlik ic;:inde e$ya olarak bic;:imlendirilmesinde aranmahd1r. Buradaki kollektiflik ele$tirisi, kollektif yap1n1n ic;:inde yer alanl~nn kendilerine ili$kin karar ve yargilannda degil, bu karar ve yarg1lann uc;iincii $ahsa yonelen etkilerinde ve ayn1 zamanda, bu kollektif yap1n1n iic;:uncii $ahsa yonelen karar ve yargilannda anlamland1nlmahd1r. D1$1nda kalan1 ~yala$ttran bir kollektif yap1n1n le;: ili$kileri, zaten d1$a goredir. Siyasal m~ruiyetini oznelligin sayisal yogunlugunda veya sayisalhg1n "nesnel"liginde somut13$nran c;:ogunluk anlayt$1, c;:ogulculuk kar$10, ozgurliik kar$Jtl, demokrasi kar$ltl, ac;:1khk kaf$1U bir siyasal diizlemi dii$manlanyla birlikte ortakla$a kuracaknr. Bu siyaset diizleminde insanhk yine "iic;:iincii $ah1s"nr. Bu siyaset duzleminin birey bilincinde insanbk, bir kurgudur. " O" insanhk, bu siyaset duzleminin ili$kileri ic;:inde kurgulanan bir ideal olmas1na kar$1n, somut ili$kilerden bagims1z d1$Sal bir du$iinsel kurulu$ ic;:inde kald1g1ndan, bu siyaset diizlemiyle ili$kisi soyuttur. Bu diizlemde insanhk, her zaman karar surec;:lerinin dl!11nda, karann konusudur. Ayn1 insanhk, hic;:bir zaman somut karar siirec;:lerinin gercek ili$kiler alan1nda, kendini tan1mlama yetenegiyle birlikte var

olamaz. Tum bunlardap dolay1, salt soyutluk olarak bic;:imlendirilen "insanlik ideali" ve bu idealin dogdugu dl1$iince duzeyi ile ayn1 duzlemde路va'zedilen insan haklar1 katalo~. ya$am ili$kilerinin ic;:sel bir uriinu olmak yerine, depolitik politika alan1n1n arac1 olur. Eger gerc;ekten boyle olmasayd1, bu yaz1n1n esin kaynag1 olan "insan Haklan Parkl", soyut bir insan haklan an1nn1n c;:evresinde, somut insanlann duzenlendigi bir proje olarak dii$1lnulemezdi. Eger gerc;:ekten boyle olmasayd1, idareci manuginda, somut insanlann haklan . bir soyutluk, "soyut insan haklan an1t1" bir somutluk olarak dii$l!niilemezdi. 5 "iNSAN HAKLARJ"NIN SOMUT MUCADELE DUZEYi: iSKENCE

Soyut insanhk idealinin dii$iinsel duzlemine degindikten sonra, "insan Haklan" pratiginin iilkemizde kendini belirginl~tirdigi i$kenceye kar$1 miicadele alan1nda dogan "standan"lara cok klsa da olsa deginmek gerekli. Bu gereklilik modaya uymak veya belirlen1ni$ glindemde soz hakkin1 kullanmak anlam1na gelmiyor. Sozde siyaset alan1yla, ozgiil siyaset alan1n1n aynm1n1n sergilemek ic;:in, bu uzerinde cok soz soylenen alan oldukc;:a ogreticidir. Pesinen ~oylemek gerekir ki, a$agtda sundugum $ematik s1ralama, okunmas1 gerekenler dagtn1n ic;:inde gereksiz yer isgal etmemek cabas1n1n elestirilebilir bir uriiniidlir. Dl1$11nsel duzey ce~itliligini anlattrken ashnda her diizeyde kaynak gosterdigim yazar adlann1n, tolerans1n1 bildigim insana kadar olan1n1 sildim. Yai1lanndan ahnu yapng1m yazarlar da kuskusuz $ematigin ic;:inde belirlendikleri s1n1rda kalm1yorlar. Birinci duzlem: Pek c;:ok kez yaz1ld1. insan Haklan Dernegi'nin , "i$kence" konusunda "sol"dan tutuklananlann i$kence gormesi'ne oldugu kadar, "sagndan gozalnna ahnanlann iskence gormesine "sessiz kalmamas1" istendi; "c;:ifte standan" ele$tirildi. Goriilebilir ki bu bir diizeydeki standard1 tan1mlamaktad1r. Goriilmelidir ki, ashnda buglin ozel bir konumda standan olarak adland1rd1g1m1z sey, gene! dl1$iince ikiliklerinin gaze batan olu$umlar1ndan sadece biridir. Bu diizeyde, iskence gorenin u~d1gi haks1zhk alan1na, "sag", "sol" politik ikiligi ile bakmak el~tiri konusu edilmektedir. Bunun dt$1nda kalan as1l diizlem, salnk "hak" diizlemidir. Boyle oldugu ic;:in ve "sag", klasik epestemolojiden nasibini ald1gtn1 gostennek ic;:in, kendi demegini kurmu$ bulunuyor. ikinci diizlem: Bir ba$ka standan ise, "birine iskence edilmesi insanca degil ise, i$kencecilik de insanca degildir" dusuncesinde kurulabilir. Gorulebilecegi iizere bu ikilik, r,;ifte standan ya da ili!lkilendirme diizeyinde, ilk ikilik duzeyinin baz1 kusurlan goriilebilir. Omegin ilk duz.lememizin s1n1rlan ic;:inde oneri-

41


42

!en bir rehabilitasyon merkezi, istenmeyen bir sonucun giderilmesi i<;in bir i<; gereklilik olarak kar$1m1za c;1karken, ikinci duzlemimizde "neden sadece i$kence gorenleri sagaltahm, i$kencecilerin insanhg1n1 onannak da gorevimiz olmaltd1r" denilebilir. Yine bu duzlemde, birinci duzlemimizdeki ikiligin "ayn1 temelde kar$1thk"ta dogdugu gorulebilir. ikinci duzlemimiz "insan" ve "hak" ili$kisinde kurulur. U<;iincii duzlem: Bir ba$ka <lf1$flnsel duzey "insan" yakla~m1n d a kurulabilir. Bu duzlemden, ilk dlizlemimize bakihnca gorulebileceklerle, ikinci di.izlernimizde g6n1lebilecekler daha farkh olacakttr. Rehabi, litasyon merkezi omegimizi ele alahm. Bu duzlemden bak1hnca ilk duzlemimizin dCt$unce duzeyinde, kurulacak bir rehabilitasyon merkezi onerisinin pragmatik bir kurum olarak d11$ilnuldugu gorulebilir. T1pla ac;l.ar i<;in a$ev1 gibi. Yine bu duzlemden, ikinci duzlemimizin rehabilitasyon merkezi onerisinin gorev kapsam1n1 sorgulad1~ . ancak, ikinci duzlemde onerilen rehabilitasyon merkezinin, duzenin kusun1nda varhk bulan bir kururn olarak dG$unC1ldugil gorulebilecektir. uc;ilnc.il duzle1n "insan"1n ili$kilerinde srandanla$acak ve bu duzlemde "insan" anlay1$1miza uygun pek c;ok $ey soylenebilecektir. Dorduncu dU.zlem: Oc;uncu dCizlemin rnonolitik yap1s1n1 sorgulayan "diizen" ve "insan" ili$kisinde kurulabilir. Bu dCtzlemd~ "... blr toplumun ger<;ekten ideal olup olmad1g1, at11k." uyelerine vaadettigi cennetle de- . gil, c;ektigi s1n1rlar1n dt$1nda kalanlara yapag1 u)>gulamalarla ol<;ulecektir''6 denilebilir. Bu duzlernden bakihnca yukardaki dii$flnsel duzeylerin altematifbir duzen onerisine gore ele$tirisi olanakhd1r. ilk kez bu duzeyde anla1nlar goreceli olarak anlamland1nlabilir. B6yle bir du$unsel dfulemde duzenin global el~足 tirisinde sisten1 dt$1na <;1kilabilecektir. Be$inci diizlem: insantn ussalhk duzeylerinin sorguland1~ bir duzlemdir. Bu duzlemde var olan ve altematif olan dilzenlcrin kendi ussalhklan nda "hangi ussalhk tipini uretrikleri"7 sorgulanabilir. Bu duzlern "insan" ile "tepede duran ussalhk tiplerinin" ili$kisinde kurulur. Bu du$unce duzeyi monist ya da dualist bir alan degil, verili anlamlan anlamland1rma dilzeyidir. Yine bu duzeyde politik alan, onun altematifi ve devrim metaforu ele$tiri konusu edilip; c;ogulculugun ashnda bir bi<;:im oldugu, bunun muhtevas1n1n sozde siyaset alan1nda tan1mlanamayacag-., gorulebilecektir. Boyle bir dli$flnsel duzlemde siyasetin tiiketildigi sozde siyaset alanlann1n ve bu alanlan besleyen ussalhk tiplerinin ele$tirisinde ozg(Il politik alan tan1mlanabilecektir. Alnnc1 diizlem: Geleneksel dii$iince kuramlanyla. kendi ozg(Irlugunun kaf$1t1n1 kendinde uretmek istemeyen insan1n ili$kisinde kurulabilir. Bu diizle1nde bir b~ka siyasi duzeye gore nitelik kazanan alter-

natif siyaset 6nerisi degil, bir bilgi diizeyinin i<;:inde "olanaklt" sozde siyaset dClzeyinin dayand1g1 degerler, anlamlar, kar$tthklar d1$1nda, ozgC1l bir politika alan1 var edecek yeni bir bilgi kuram1 tan1n1lanabilecektir. Neresinden bak1hrsa bak1ls1n, ozg(II bir politika alan1n1n tan1mlanan1ad1gi, ashnda, politikanm tiiketildigi yap1larla surdurillen "s0zde siyasetin" her diizeyinde, nitelik degi$tirmi$ bir i$kence tan1nu olanakhd1r.8 iSiM K0Th1.A HAKKI

$imdiye kadar, kendisini insan1n uzerine koyan bir duzey, bir di! ve bir manu~n varh~nda , insan1n kelimenin gerc;ek anlam1yla "hak"land1g1ndan (<;unku "hak"k1n edilginle$tirilen kurulU$U budur) soz edildi. "Hak"ki belirleyen konum, "hukuk"u va'zeden konurn, yoneten konum, ashnda, bir egemenlik ve iktidar ili$kisinin var ettigi duzeylerdir. bireysel varolu$Un, bireyin "kendisi ic;in kendinde" iktidann1n, ayakta durman1n ko$ulu ve 6zgiirlugun dayanagi olan, 6znelligin, e$itler aras1 ili$kisi (Kollektif ozneler olarak devletlerin kendi duzlen1lerindeki hukuku da boyle bir ili$kide dogar.), taraflardan en az biri a<;1s1ndan bozulmakstz1n, egemen ve oznel bir iktidar ili$kisi kllrulamaz; aynca, bireysel ve (1\kesel bir somuru, e$itler aras1 ili$kilerin bozulmas1nda varhk bulan iktidann egemenlik alan1nda dogar. K6rdugum, hala insan1n oznelligi ile iskender'in kihc1 aras1ndad1r ve aruk, kihc111 di.igt1mil <;:6zrnesi soz konusu bile degil. .. C:::agda$ bireyselle$me mitosunun edilgen insan1 olumlad1gi df1zeyde de dogan, geleneksel "suru i<;gCidusii",9 kendini kar$lt olarak tan1mlayan kollektiv1z1ne, yenj bir sliru bilinci ta$1d1. Gerek c;agda$ bireyciligin, gerekse <;agda$ kollektivizm onerilerinin yap1sal kaf$1th~nda ortakla$a var olan bu bilincin kar~1nn1 ise ilk kez varolu$<;ular tan1mlamaya <;ah$tt. C:::agda$ bireyciligin (liberalizm gibi) ve c;agda$ kollektivizm akimlann1n (feminizm, yeni miliyet<;ilik gibi) "insan Haklan Katalogu"na yakla$1mlan ise, sC1ru bilincini a$maya yonelik bir insan perspektifi olmak yerine. kimi yerde d1$sal kimi yerde dogal belirlenmeye boyun egi~i n ic;sel katkilan olarak tan1mlanabilecek yeni normacif onerilerde $Ckillendi. Politik ozgiillugun tilkendigi alanda varhk bulmaya c;ah$an ve ashnda bu ne:denle politik olamayan akimlann kunnaya <;ah$t1klan i<;sel dilzenlerine aidiyetleri, yads1d1klan di$ dfuenin kendisiydi. C:::unku bir eg.emen dilini okumu$lar ve bir egemen dilini odiln<; alm1$lard1; ve belli ki, bu ak1mlar, Hegel'in betilnledigi diyalektik diizeyde, aynca bu duzeyi a$mamaya yeminli olarak, egemenlik alunda olman1n "kar$1nn1 istemek"ten 10 b3.$ka bir $ey yapmayacaklard1r. Bu duzeyde de "hak"lar ara<;, "insan" yoktur. Kolel~tiren dinlerin ve geleneksel felsefenin, bireyBi r iki m 24 / Ni san 1 99 1


sel ozveri teltinleriyle bencilligi. yads1d1klan duzeyde varhk bulan ahlak ruru, "iyi oznel olmamaktir" dedi ve insanhk bu anlam1 yuzy1\larca "iyiligin kokeni" sayd1. Bu geleneksel kavray1~1 benimseyenler, bir 路'insan rlaklan Park1 Projesi" ile kent dokusunda 路'ger(:ekten koru gorunen gecekondu" ili$kisinin nedcn "insan Haklan" kavra1n1n1 bu <;er(:evede cle alan bir yaz1n1n esin kaynagt oldugunu "hakh" olarak.sorabileceklerdi.r. Sorana, bu saurlann yazann1n bu alanda bir gecekondu sahibi oldugu "bilgisi" verildiginde durum "anla~ilacak", ve iyinin kokenini gelenekscl duyurnla edinrni~ okur bu durumu derhal "anlam"land1rabilecek; alaycilann "villa'', yasan1n yeni bir anla1n vererek "gecekondu" olarak adland1rd1g1 evi1nin elimden gitmemesi i~in gosterdigim (:aba, kamunun yararlanabilecegi ve ustelik 'insan Haklan' ad1na yap1lan bir ye~il alan diizenlemesine egoist bir tepki olarak gorulebilecek; daha da kotiisii, bir sosyalist dcrginin ku(:uk burjuva emellerime alet edildigi soylenebilecektir. B<)yle df1~Ctnenler vard1klan sonu<;lar a(:1s1ndan son derece "hakh"d1rlar. Bir idari eylemi olurlaman1n yucelttigi konumdan da bak1lsa, sonu<; degi~mez ve Ankara Anakent Belcdiye.si'nin kan1u yaran achna bir ye~il alan duzenlemesi "iyi ", bunu insan Haklan ad1na yaprnas1 "i;ok iyi", buna ka~1hk benin1 6zverisiz davran1~1n1 "kotii", bir sosyalist derginin buna alet olmas1 "i;ok kotii"dilr. Boyle du~iln en颅 ler bu konuda yaz1 yayimlayan iki dergiye11 "o adam evini savunuyor, size ne oluyor" diyebileceklerdir. .l\shnda "insan Haklan Park1 Projesi" ile insan Haklan kavram1n1 sorgulayana bu tur bir yaz1n1n ili$kisi b6yle bir dii$iincede kurul ur. Yukardaki "hakh" dli$C1nce, bir yargiya dayann1aktad1r ve bu tur "cuk" oturan yargilann, ashnda nereye "oturtuldugu"12 arok sorgulan1nalt; kap1 arkas1 muhabbetlcrinin iktidar teknikleri a<;1s1ndan emsalsiz olan bilgi diizeyi a$ilmahd1r. Aybasu'n1n Per~ernbe Yaylas1'nda, urettigi patatesi elinde kahn1$ Bereketlili bir koylC1nun, televizyondan i$ittigi huku1netin kallonrna adma kemer s1kma politikas1n1, suru sahibinden y1lda bir kez ucret alan <;obana "dogru"layarak anlatmas1nda, $i1ndiye kadar egemenle$emedigi ya$am1nda hi<; degilse egemen diline sahip olman1n mutlulugu okunabilirse; yukardaki yarg1larda okunacak bir seyler ku$kusuz bulunabilir, bulun1nahd1r. Simdi bunu sorgulayacagi"z". "Biz" kim miyiz? Ele~tirisiz ve uretimsiz okunurken \'.Ogulcula$acag1m1za <;ogahyoruz ya.. . Siyasetin ozgcli bir alan olarak var edilmesini veya "iktidann ussal kotuye kullan1nalanyla" 6zgul siyaset alan1n1n yok ediln1esini incelerken, insan-iktidar ili~kilerini i;ok geriden ve i;ok yonlu ba~latmay1 en a<;1k bi<;imde oneren Faulcault'dur. 13 Var olan siyasetsiz siyaset alan1n1n lizerinde ozgul politikalar izleyerek vanlabilecck en ileri yerde bile temel son1n,

toplumsal yap1da 6zg111politika alan1n1n varedilip edilcmedigidir. Ozgf1l siyaset sahibi bir parti veya orglit uyesi olabilirsiniz, verili politik alanda etkiniz hissedilir bir eylemde bulunabilirsiniz, varmak istediginiz yer oras1 ve 6tesi ise iktidar olabilirsiniz; getirdiginiz "siyasi teknoloji" -veya daha estetik bir ifadeylc C1rettiginiz yonetim sanan- sizi "kendi tarihinizin tuzag1na du~m ekten" 14 ahkoymayacakur. (:unku siyasetsiz bir siyaset alant, siyasetin tuketildigi bir alan, bir iktidar teknolojisi alan1, bir ussalhk turil beni1nsenn1i ~ ; buna kar$1hk 6zgi.il bir siyaset alan1n1 tan1mlan1ak ve ger<;ekle$tin11ek icin ugra$ verilmemi$tir. Dsti.ine ustliik, hangi ussalhk tipinin uretildigi bile sorgulanmarn1$tlr. insan Haklan kavra1n1n1n, insan1n ve Hakk1n incelenmesi, astl insan-iktidar ili$kileri ai;1s1ndan ve oigul politik alan1n tan1mlan1nas1 ac;1s1ndan 6nem la$1T Burada ise, tarihsel si.irece i<;inde politik ozgf11.uk bic;:in1lerinin ilk kez belirginle$tigi antik kent dokusunda, kent degil, kentsel karar surec;:leri ve bireysel ozgurli.ik duzeyleri bu ozgulliigu tanunlayabihni$tir. 15 Ozg11l siyaset alan1n1 tiiketen bir iktidar, biz.zat kendi varhg1 sozkonusu oln1ad1gtnda, toplurnsal orgiitle ni~in kendini yeniden i.irennesini olanaks12 kllacak bir edilgenlik noktas1n1, insana dayatarak var olur. Burada varl1k bulan bir iktidar konu n1unun, varhg1n1 toplun1sal varolu~un ten1el kosulu durumuna getirmesiyle, bunun toplum taraf1ndan beni111sendigi di:tzeyde, insan, ozgi.irluguni.i, basit bir ili$kiyle c;ok yaktn1nda ve hatta kendi 路durdugu yerde bulmak yerine, d1~1nda arayacakur. Hcgel'in "kole-efendi diyalektigi", 16 Nietzsche'nin "efendilerin ad verme hakk1" 17 bunu anlatir. .. Sanskriti;e ayakta durmakla ilgili "ti-sthati"18 deyi$inin, Ban dillerinde politik 6zgullf1gu tul<eten bir iktidar konumunun ctkisindc ge<;irdigi anlamsal evrim bunu anlanr... Ayakta dum1ak anlan11na gelen "sta"19 kokClniln, Eski Yunan'da edilgen k1hn1p "statis"e (ayakta durdurma) vcya "stasos"a(durduruln1u$) ve "stauros"a (dua eden) d6nli$t11rillmesi; Latince'de yine edilgen k1hn1p "staire" (ayakta durdunnak) bic;:irninde Liretilirken, ayn1 kokun 20 i;oban-suril ili~kisini n n1ekanlann1 adland1rmada sec;ilmesi; ard1ndan tum Bau dillerinde hak ve adalet kavramlann111 ayru kokten turetihnesi, ~unu gosterir: "O" art1k i;obans1z ayakta duram1yor. Arnk insan, kendini yeniden iiretme, kendin(yeniden kurn1a yeten e~ni yitirten iktidann varhginda varhk anyor. l $lC bu tUr bir insan-iktidar ili$kiSi siyasetsiz siyaset alan1n1n ta kendisidir.21 Bu noktada duralun. Okurdan bencileyin bir kuc;uk burjuvan1n gecekondusuna sahip c;:1kma "ego"su ile, yerel yonetimin kamuya insan Haklan Park1 armagan etn1e "Projesi" aras1nda yan tutmas1n1 isteyelirn. Ger<;i bu da bir tuzakur ama. "iyi" ve "kotu" kav-

43


44

ramlann1 bu ikisi aras1nda daguma i$ini okuyucuya b1rakabiliriz. Bu "ad verme" en az1ndan insanhgim1z1 nerede kurdugumuzu gosterecektir. En soldan en saga tC1m siyasi ak1mlann "subjektif'(oznel) kavram1na yakla$1mlan, onu kendi yap1Janndan kovma egiliminde $ekillenmi$tir. Ashnda ortada, siyasetsiz bir siyaset diizleminin "iktidar" konumunda varhk aramak gene! yoneli$i buh,1nuyorsa, bundan daha dogal bir $ey olamaz. Adanm1$lik inan<;, sadakat, ozveri gibi kavramlann bu orgutlenmeler i<;inde, bit ahlak n1runun "oznel olmamak iyidir" soylemiyle ili$kisi a<;tkc;a <;6zumlen1nemi$tir ve "ender" oznelliginde dogan birtalum sorunlar, bir ters goru1nle, "onderin korunmas1", "lider" vb. soyletnlerle ge<;i$tirilmi$tir. Geleneksel sosyalle$me bic;in1inin degi$mez kurah durumuna gelen "kendinden venne" ve ancak "verileni ahna" s1n1nn1n "iyi", bunun d1$1nda kalman1n "kotii" olu$u, "hak" vc "haks12hk" kavramlann1n anlamsal yap1s1na da ta$1nm1$Ur. Gorulebilecegi uzere ortada vcrili bir dcgerler sistemi vard1r. Bu degerler sistemi "iyi, 6znel olma1nakur" dedi ve insanhk, dilencilerle <;evrili ortam1n1n degersizligini sorgulamayan bir bagt$lay1c1hk i<;inde, ko$ulsuz kendinden vermc sorumsuzlugunu ve ko$ulsuz kendine ihsan edilme onursuzlugunu "iyi''nin kokeni sayd1. Venne veya verileni alma ediminin gizledigi anlam, ilk kez 1887'de Nietzsche taraf1ndan sorgulandi. Nietszche, "iyi" ve "kotu" kar$1thg1n1n "kokeni"ni, verili ahlaka baglan1ayip, egernen dili baglarn1nda ve "cfendilerin ad verme hakk1" olarak sundu.22 Egoizm-ozverili aynm1 bir "sum ahlala"yd123 ve ariscokratik degerler sisteminin <;6ktiigC1 a$an1ada, ahlakiozvcrili ve c;1karc1 olmayan kavramlann1n birlC$tigi bir semantik ag, Hegel'in tan1mlad1g1 "kole-efendi diyalektigi"nde ortaya <;1k1yordu. Egemenin "isim koyma haklu",24 kar$1thklann iktidar-insan ili$kilerinde bir s1n1r olarak belirlenmesi ve kokeninden soyutlanan bir egemen dilindc yeniden, yeniden ve yeniden uretilen bir egemcnlik.. "iyi" ve "kotu"de, "dogru" ve "yanh$"ta, "hak" ve "hakstzhk"ta ... Burada goiiilmesi gereken $CY ashnda dcv bir kar$1thklar, ikilemler, ikilikler dagi degildir. Burada gorulmesi gcreken $Cy, kar$1thklar aras1nda, egemenin, egemenligini surdlirmek ic;in yerle$tirdigi ilk anlam1n, kar$1thklar aras1na yerlC$tirdigi egemenlik ili$kisinin, verili dii$iince diizeyinin bizzat kendisi oldugudur. 2 5 Burada .goiiilmesi gereken $ey, klasik epistcmolojiye dayanarak ula$1lacak tek yerin yeni bir egemenlik ili$kisi oldugudur. Klasik episten1olojinin i<;inde, geleneksel hak tan1n1lamas1n1n <;agda$ toplumlara etkisi, guniimiizun ozgCil olgulanyla ic; ic;e gec;mi$ de olsa, ayn1 du$iinsel yap1ya ait olu!;lanndan dolayi gonllebilir. Arna bu g6rU$, bir yandan da "6zgul" kurulu?lara kor kalmam1-

z1 saglar. Ozellikle ttiketim toplumunun yaraulmas1nda kullanilan belirleyici temalann ic;i, toplumsal bilinc;:te onceden kurulu bulunan geleneksel tanunlamantn unsurlanyla doldurulmu$tur. Hak ozii1nuzde tan1mlanm1yorsa di$ dunyadad1r ve metalann feti$ karakteri, bu yonuyle, bilincimizdeki feti$ten ba$ka bir $CY degildir. Bu bilinc;, sahiplenmenin, iyeligin "hak"la!jnnld1g1 geleneksel dii$iince duzleminde dogmu$, <>ncak "1nodern" toplurnlarda tarihsel si.irecin hic;bir doneminde olmad1g1 kadar yuceltilmi!jtir. Konunun can ahc1 noktas1 buradad1r. "insan Haklan "n1n bugiiniin siyasi giindemini belirleyen ten1el kavramlardan biri olmas1n1 salt siyasal geli!jmelerin bir iirunii olarak algilamak, ashnda onun, tuketim ekonomisinin gec;mi$ten altp bugunii donii$tiirmede kullandigt bir bayrak oldugunu g6m1emek dcmektir. Bau'da bu "hak" biri yasal, digcri parasal iki kategoriye c;:oktan indirgcnmi$ bulunuyor. Ya$am1n her alan1nda miicadeleye kararh "ve fakat'' yer olarak yetkisiz go<;rnen solcular1m1z1n tahayyul guc C1, "entitlement" kavram1n1n Batt standartlanndaki anlam1n1 donC1$tiinnekten hayli uzakur. Bu simge, yani "insan haklan", hakk1n ic;.erigini "fonnel'' 26 yap1lann belirlendigi insans1z bir alan1 betimlemektedir. Ayd1nlanma'dan sonra insan1 insanhk idealinde ve soyut bir duzeyde etkisizle$tiren; sanayi toplumunda insan1 kollcktifligin (i$c;i, millet, kad1n vb.) bir unsuru olarak degerlendiren dl1$ilnce sistemlerinden sonra, bugiin. toplumsal yap1da devlet resmiyetinde, ekonon1ide buyuk sanayi sektorunde, siyasette, parti orgiitlenmcsinde kcndisini kuran ve etki alan1n1 geni$leten "fonnel sektor", haklun i<;erigini belirleyerek insan1 $ekillendirebilecegini yeniden ke$fetmi~ olmahd1r. ilerleye ilerleye "insan1n dogu$tan gelen" belirli "haklan" vard1r noktas1na geldigirnizde bile, yeni ke~fedilen tek .$CY "insan yoktur"un en sevimli sunulu$udur. insan1n oziine vc Ctreticiligine baglanmas1gereken "hak" turu, ten1el Ctretici dayanag111dan soyutlan1p "resmen" va'zedilmektedir. 0 haklan va'zedcn "formel'' yap1n1n ve o yap1n1n vazettigi haklann bizdeki varhg1 ku~kuluysa da Ban'da var oldugundan ku$ku duyulmamahd1r. "Devlet insan ic;in vard1r", "hak insan ic;in vard1r" istenen ve goruncn insan Haklan'na sayg1h bir "forn1el" yap1n1n varl1g1d1r. Her $eyin insan1n ic;:ine bu denli girdigi "formel'' duzenlemelerin "infonnel'' alan1 bu denli ku$atng1 bir diizlen1de "f1<;1"m1z1n ya da gecckondumuzun ust(indeki bir "iskender"e "golge etme ba$ka ihsan istemem" diyemiyorsak, dilegimizin aruk hie; son1lmamas1ndand1r. Ku~kusuz her tur "fonnel" yap1 insan i<;in, insan1n ya~am1 ic;in, c;ocuklan i<;in, gelecegi ic;.in, egitimi ic;in, saghg1 ic;in, gec;imi ic;in, ailesi i<;in, bir suru ~ey i<;in vard1r var olmas1na ama, i$te bu ayn1 zan1anda "insan nic;in yoktur" sorusunun da cevab1d1r. "Benim Birikim 24/ Ni san 1 99 1


I

II

d1$1mda benim ir;in kurulan bir ya$am neden benin1 ya$am1m degildir7'' sorusu bir sorulsa -ki bunu bile konunun uzn1anlan saptayacaknr- bu sorunun r,;6zi:1mi.ini1 konunun uzmanlar1 beniln ic;:in dii$itniip kimlik bunal11n1 te$his ve tedavi edebileceklerdir. Benim kendi yasam1n1a ili$kin sorunlanm1 dii$iinmem bile bir yetki sorunudur c;:unkii... Bau'da Orwell'i l 984'ten c;ok once ve c;:ok ozgiil bir bic;:i1nde yasam1$ ve beni1nsemi$ olabilirsiniz: ya$a1n standartlann1z ve haklann1z tepedeki ussalhk tipini ze uygun olabilir: parayla 6lr;ulen yetkide ve tasarruf giicunde somutla$t1rd1gin1z insanhg1n1zla, y11larca n1etro istasyonlannda yatsan1z "gecekondu" yapamazs1n1z. 0()rt bir yan1 gecekondularla c;evrili ender ba$kentlerden biri olan Ankara'da iyi ki "gecekondu" vard1r ve burada "insan Haklan" Bat1'dan farkh tan1mlanacaknr.27 " HUKUKA SAYGI"DA DOGAN KA~IT

Yargic1n ki$iliginin ve yargtlaman1n unsun.1 haline gelerek sureklile$en "tedib hakk1"ndan 28 s6zedilmeyecek. Yaz1n1n genel anlaum1ndan okuyucunun dogalhkla c;1karabilecegi "hukukun kuc;:tin1sendigi" izlenimi ise, bana ait bir yarg1dan dogn1az. Ne garip ki bu yargi da Yarg1'n1n i$idir. "insan Haklan Parlo Projesi" ve ''gecekondu" ili$kisi bic;iminde ortaya c;1kan $imdiki durumun oncesi. bir mulkiyet ve imar hukuku ili$kisidir; diinden bugiine ahnan yol, bu ili$kide hukukc;ulann, doktrinerlerin ve burokrasinin bu "kiic;umseyisi" nereye kadar goturdi.igilnun tarihc;esidir. Bu gec;:mi$ gorulmezse. duniin katmerle$en sorunlann1n faturas1 bugunun idaresine haks1z olarak c;1~nlabilecek ve tam da bu nedenle, buguniin idaresi kendi kusurlann1n fatu ras1n1 odemeyecektir. Bugiin s1kc;a kullan1lan bic;irniyle mulkiyet hukuki bir kavramd1r. Siyasi liceraturun i<;inde 14. yllzyildan b3$layarak yogun bir bic;:imde tarU$ma konusu edilen "6zel mulkiyet" kavram1 ise, devlet 6znelligi ic;inde dogan hu~ukun himaye ettigi bir tiir egen1enlik bic;imi ve bu bic;:im c;:err;evesind~ mulk uzerinde insan1n bir cur tasarruf ili~kisinde an lam bulur. Kavram1n sosyalist literatiirde mutlakla~nnld1gi anlam1n el~ciri足 sini, gerek dun gerekse bugiin insan-meta ili?kisinde kurulan 6zgiil bic;:irnler yapar. Miilkiyet bic;imleri. dogrudan insanlarla insanlann ve insanlarla metalann aras1nda kurulan egemenlik ili~kisinin goruniimleridir. Hukukun himaye ettigi bic;im, diizenin himaye ettigi egemenlik il~kisidir. Bu neden le "yasalann ruhu", insanlann bu egemenlik ili$kisinin neresinde yer ald1gina bagh olarak degi$en bir "halet-i ruhiye" sekillendiginden, modem toplumlarda hukukun ruhsuz olmas1 du$unulmustiir. Giderek bic;:imsellesen nonnatif tekrliklerin, yonetsel teknil<lerle kes~tigi yerde dogan bir "Hukuk", saygintn objesidir.

E!?ya Hukuku'qun temel tan1$ma konulanndan biri olan mulkiyetin kokeni sorunu ise, Roma Hukuku'nun 12. yuzyil Avrupa's1nda yeniden kodifiye edildigi donen1e kadar uzan1r. Mi.ilkiyetin kokenini "hukuki i$len1"e dayand1ran ve devlet iradesinin belirleyiciliginde kurulan determinist hukukanlayi$tyla, "fiili sahiplik iradesi"ne baglayan endeterminist hukuk anlayt$lann1n tartl$mas1d1r bu ... Turkiye'de ~ya Hukuku alan1 bu ithal 1arnsmay1 beni1nseyip, lllke 6zgiillugoni.i tart1sma1nt$tlr. Osmanlt imparatorlugu'nun y1kllan toprak duzeninin yerine Turkiye Cumhuriyeti'nin yeni toprak diizeninin gec;:irilmesi henuz tamamJanmam1$ bir surec;:tir ve bu konu bir gec;:i$ siirecinin, bir altiist olu$un, bir kaosun tum unsurlann1 ic;:inde ta$1T. Gerc;i Esya Hukuku bir ithal sorunu tart1$ma konusu yapm1snr, ama bu tart1smay1, gec;:i$ siireci ic;:inde pek de hukuki olmayan bir paylas1m1n dili yapm1snr. Osmanh'n1n c;:okus a$amas1nda siirekli toprak yicirilip, rnulksi.izle$en teban1n kismen de olsa daralan egemenlik alan1na iskan1 ile zorlanan toprak duzeni ve Balkan Harbi-<;:anakkale Sava$1-Kurtulus Savas1 ekseninde geli$en surec;: ic;:inde verilen kay1plarla kentsoylu ayd1n s1n1f1n tarihte hic;:bir ulkenin ba$1Ila gelrnedik olc;:ude yitirilmesiyle bozulan kentsel yap1, Turk Hukuk Doktrininin ilgilendigi bir alan degildir. Ashnda Kemalist 6nderligin c;:evresini 6ren ve Josa siirede yagmac1 bir nicelik kazanan burokrasinin bu ti.ir bir sorgulamaya ona)'l yoktur. TC devletinin kun1lU$ y1llannda; savas .s1ras1nda memleketini terkeden ve sonradan d6nmeyenlere, bozulan kentsel ili$ki nedeniyle kentsoylulugun ve gayr1 mi.islim az1nhklann buy(lk merkezlere ta$1nmas1n1n da eklendigi ve toprak yap1s1 ile kentsel duzeni etkileyen ortuli.1 ve kendiliginden bir goc;: ya$anm1sur. Kentsoylulugun kent yap1s1ndan uzaklasmas1 geleneksel yap1lann yerine bir sey konulmadan c;:okmesine; bu c;:6kii$, Rum ve Yahudi ticaret erbab1n1n biiy(lk n1erkezlere r;ekilmesinin ard1ndan, Ermeni sanatkar erbab1n1n Anadolu kentlerinden uzakla$mas1na ne.den ohnu$; Kemalist inlolaplann tiim olumlu, 6zellikle, bin )'llhk bir kultur miras1n1n ta$1y1c1s1 olabilecek bir kusagin vc yap1lann bulunmamas1 nedeniyle c;okusle es bir kopu$ta yitirilmi$tir. Turk Hukuk Devrimi, bu c;oki.i$le e$ kopusun yaratngi bo$lukta, geleneksel Bauhla$ma mitosunun belirleyiciliginde zorunlu bir r;eviri (tahvil) ve kaynak (mehaz) sorununa indirgenmi$tir. Peki geleneksel Osmanh toprak duzeninin yerine ne konulmaktad1r? Kendiliginden bir paylas1m ve yagma... Bu yagman1n sulak alanlarda fiili sahipleni$ ve idari islemle, aynca el ~bukluguyla tamamlanmas1run ard1ndan , kirar; ala.nlardaki agirkanhbk dunyada hir;bir iilkede gorulmeyecek olc;ude kadastto ve tapu

45


uyu~mazhklann1

46

ortaya <; 1karm1~ur. Osmanh tanm arazilerinin -birkar; Devlet Dretme C::iftligi d1$1nda- yeni bC1rokrasi tarafindan yag1nas1, TC devletine hazine arazisi olarak tanm d1~1 alanlann b1.rakilmas1na neden olmu$; biiyC1k oranda tanmsal f1retime dayali Anadolu kent yap1s1nda, kentsoylulara ait topraklarda benzer bir yagma ya~anm t$tlr. Eski tann1 duzeni i<;inde pazar i<;in uzmanla~m1~ tanmsal uretim yapan ve orduya asker veren koyler gen;:ek bir tasfiyeye ugrarken, devletle ili~kis i gev~ek ve kendisi i<;in uretim yapan koylerin bu yagma duzeninde y1ld1z1n1n parlad1gi gorulur. Dogu feodalitesi ise san1ld1g1 gibi Osn1anh'dan miras ahnan bir yap1 degil, bu yagman1n ozgiillugunde kendini kuran yeni bir yap1d1r.29 Bu d6nen1de geleneksel "hak" tan1 mlan1as1n1n orti.ilii sahipleni$ ve haks1z kazan<; 1nant1g1 kendini en kapsamh bir bi<;irnde ger<;ekle~tirecektir. ~ya Hukukunun ~hukuki i$lem" ve ·'fiili sahiplik iradesi" tart1~111alan ayn1 diizlemde siirdunilen "resmi", "sivil" r;eki~mesin in dili olacakttr. ithal bir hukuki tart1~n1a doktrin i<;inde geleneksel "hak" tan1mlamas1n1n haks1zhk bilinciyle yeni bir oz kazanacakur. Bir yanda "hukuki i~lernim olmadan bu yeri sahiplenemezsi'n" diyen idari guci.in, diger yanda "fiili sahiplik irademle bu yeri sahiplenirin1" diyen idare dt$t gucun dili bugunu etkilemekten geri durmaz. Bu sure<; toprak c;eki~mes inin belirledigi kanh bir <;:ao~ma si.irecidir' ayn1 zamanda. Kusurlu kadastr-0 tespitleri, zor yoluyla arazi edinimi vb. idari burokrasinin etkin kan~1nas1n1n sozkonusu olmad1g1 bir ic;: <;ao~ma alan1 yaratm1~ ; kan davalan aile aras1 <;ao~­ malar l 960'lara kadar ceza davalann1n agirhklt i$ ylikunu olu$turrnu$tur. Bu c;:att$n1alann dogurdugu go<; Turkiye tarihinde ikinci 6nemli go<; dalgas1d1r ve tanmsal alanda y<l$ama ~ns1 bularnayan insanlann tedrici goc;:u sozkonusudur. ·rurkiye Cumhuriyeti'nin ozgC1llugunu, imparatorluktan uniter devlete ge<;i$ surecini, "a~SJ.dan" goren bir tarih anlayi~1 sozkonusu olrnad1gmda, $abloncu bir tarih bilinci yerle~m ektedi r ve 1960 sonras1 jenerasyon, olaylann taraf1 olmad1gtndan, sonuc;:lar, mano.ki. nedenlerini kurgusal olarak kolayca edinmektedir. Toprak sorunu temelli bu tedrici goc;: yaraulmt!; buylik sanayi.nin k1rsal yap1dan i$<;i dev~inne­ si degildir ve gelenler kent ya$an11nda kendi sekt6rlerini, yani bir "infonnel'' se ktorii kuracaklard1r. Kirsal alan ise bu r;eki$me ve <;at1$rna i<;inde kendisini geli$tirecek insan gucunu yitirmektedir. i<; Anadolu'da bu <;aO!;madan toprak sahibi olarak c;;ikanlann tarlas1n1n s1n1rlanna hapsolduklan goriilecek; Dogu Anadolu'da gen~ topraklann sahiplenildigi <1$ii'et duzeninde TC tapusunun "yer olarak verdigi yetki"nin "~i iizerinde yetki" anlam1na gelmedigi £arkedilecektir. ic;: <;aU$rnalann bir sonucu olarak ktrsal alan-

da uretici c;:au$madan yoksun kohne bir yap1, aruk kentsel duzene i$gC1cf1 gondermektedir. i~ goc;:unu doguran yine buylik sanayi degildir. Kent y<l$am1nda olgunla$an "informel" sektor ve yetkinle$en idarelerin "infonnel" memur kadrolan bu g6<;u emn1ektedir. Kirsal alanda istihdam kapasitesi yaratmak i<;in yap1lan yattnmlann, ktrsal alandan i~<;i dev$iremedigi gorulecektir. Benzer bir i$ giici.i eksikligi tanmsal yap1da da dogacak. Dogu'n1n emek yogun tanm alanJan buyiik toprak sahiplerinin elinde merala~acakur. Tarlas1n1n s1n1rlanna hapsolan i<; Anadolu koyli.isu boylece topraga zincirlenmektedir. Boyle baktld1ginda, 1960'lara kadar biiyuk kentlerde gorulen gecekondula$marun anlam1 yakalanabilir. Bizzat idari kadrolann taraf oldugu, toprak yap1s1ndaki buyuk altust olu$ta ve c;:att$ma ortam1nda ktrsal alanda ya$ama $ans1n1 yitiren yurtt.a$lar kentlere s1g1nmakt.ad1r. l 960'lardan sonra gelen goc;: ilk yagman1n kendi ic;:inde par<;a~anmas1nda dogan, ~iddeti azalan c;:at1$malardan ve nufus art1$tndan dogmaktad1r. Kentlerde ne olmaktad1r? Ankara ba~hba~1na incele1ne konusu olmas1 gereken ozgul bir omektir. Cun1huriyetin ilk y1llanndan ba$layarak, nufus artt~ h1z1 ongoriilenin her zaman c;ok uzerinde olan Ankara, ba$lang1c;: nufusuna oranla Turklye'nin en fazla nufus art1$1na sahne olan kentidir. Ba$kent olu$u nedeniyle, Turkiye'nin hic;:bir kent:inde ge<;erli olmayan aynk duzenlemelerin guc;:le$tirdigi bir yasal n1evzuat,30 idarenin imar p lan lar1yla ya rat tig1 ortulu kamula$Onnalar31 ve medeni kanunun getirdigi haklann s1n1rlanmas1 32 ile mf1lk edinemeyen rnalik sorunu, bu kentin ozgul yap1s1nda dogmu~tur. Bugun Ti.irkiye'nin hir;bir kentinde bu ol<;ude bon1n olmayan ve kendi mecras1nda c;ozCunlenen olgular Ba$kent'te sorundur. Burada Medeni Kanun'un olaganiistu zamana$1m1 ile "gayr1menkul iktisab1"n1n Ankara ic;:in olanaksiz lohnmas1n1 ve bu s1n1rlamalann yargi-idare i~birligiyle bir "n1edeni hak"kin ilgas1na d6nfl$tiin1lmesi.ni incelemek gereklidir. Bu goriilmezse l 960'lara kadar Ankara'da gecekondu yapan yurtt3$tn ger<;ekte arsas1n1n maliki oldugu gorulemez. Medeni Kanun'umuz isvi<;re'den ahn1rken, ~ya Hukuku kitab1n1n olaganustu zamana~1m1 ile mulkiyet kazarunuru duzenleyen 639.maddesi, "n1ehaz" kanunda ongorulen surenin33 alunda bir s~re benimsemi~; yirrni y1l c;:eki~mesiz ve surekli zilyedligin, tapu kayd1na malik olarak ka)'ltlanmak ic;:in yetecek sure olarak 6ngoriilmii$rii. l 940'b yi.llarda Ankara'da kadastro c;a h ~mala n surerken, bu hak uzerinde ilk s1n1rlama Yargttay'dan geldi. 3'4 Yargitay belediye s1n1rlan ic;inde bu medeni hakktn dava konusu edilemeyecegini karara baghyordu. Ankaralr yu nta~lar sadece zilyed olmad1klann1 ayn1 zamanda sahiplik iddialann1 belBir ildm 24 / Nl sa n 1991


gelerle kan1tlayabileceklerini one surduklerinde, arazileri <;oktan ka1nu mah sayilm1~t1 vc Yarg1tay bu kez ' topu idareye auyordu. Bu ta$tnmazlar kamuma\J olmaktan <;1karulmad1kc;:a olaganustu zamana~1n11ndan dolay1 iktisap ed ilemezlerdi J; idare kendini duzenlemekte gecikn1edi ve Medeni Kanunun ilgili rnaddesinde ~hususi kanun" ht1kumlerini sakh tutacak degi$ikligi 1954 y1hnda yapt1. 36 Ayn1 yil Yarguay, cski kayitlarda ad1 okunan ancak kay1p $ah1slann sahipsiz arazilerinde devletin miras<,:1oldu~unu a<;1khyordu. Boylece ka1nu n1ah olmad1g1 belgelcnen karnu mallann1n, neden kan1u mah olduguna a<,:1khk getirilmi~ oluyordu. 1960 y1hnda ise Yatg1tay, tapuya kayith bir gayrimenkul(1n olagan(1stu zamana$lffit ile iktisab1n1 kabulleniyor, arna bunun bir par<;as1ndaki sahiplik iddias1n1 benimsemiyordu. 37 Ornegin Cebeci Dorugu'nda bin metrekarelik bir alanda kirk yild1r zilyed olan bir yurtta~111 tescil talcbini n kabul edilebil1nesi i<;in, 1945 y1hnda bir in1ar plan1n1n tapuya usulsttz kayd1yla dogan 358 bin mctrekatelik .A.ktepe park1.n1n can1a1n1nda zilyed olrnak ~artt araniyordu. 38 4753 say1h C,:iftc;:iyi Toprakland1rma Kanunu ile irtibath say1lan bu medeni hak sure<; ic;:inde kentsel ya" p1da hak ohnaktan c;:1kanhyordu. Gecekondu l(anunu,39 tv1edeni Kanunun ilgili hakk1n1n ilgas1n1n alenen ilan1yd1. Bu eksik ve k1sa ozet ~unu gostennektedir: Gecekondu, hukuk ve anayasa hilaf1na gundeLik politikalann keyfi kararlanyla ~ak yoksunu k1linan yurta$Jn n1aliki oldugu arsas1 i'tzerinde kurdugu ve ya$ad1g1 evinin adtd1r. Ondaki gi.izellik ya~am1na sahip <;1k1na iradesinde; ondaki c;:irkinlik geleneksel hak can1mla1nas1n1n hakk1n 6zi.inC1 ilga eden, bin y1lhk kultCtr birikin1inin c;:okl1$Gnde dogan d1$sal yagma bilincindedir. Yasan1a'n1n, Yarg1'n1n ve idare'\erin tavn, kentin c;:irkinligini d1$ardan dCtzenleme ve gecekonduyu d1~ardan degerlendim1e olman1ak durun1undad1r ~ aruk idarenin gecekonduya yakla$1m 1, yurtta$1ann buyuk bir boliimi.inlin varhk bulduklan mekana yakla$n1a 6zenine sahip olinak zorundad1r. Burada itnar Uygulamalanna "planc1" a<;1s1ndan deginn1ek ikinci bir zorunluluktur. Planc1n1n 6ni'1ne ald1g1 gerc;:ek bir "tabula rasa"d1r, arna gerc;:ek 1nekanlar "bo$ \evha" degildir. Bunu bilip buna gore davrann1amak Speer'e10 k1s1net oln1u$tur ve belki boyle bir planla1na pek c;:ok mi111ann du~udur. Arna bizim di'1$ilmuz degil. .. I

ingilizcede, 1688 Devri1ni'nin ic;erigin i belirlen1eye o;:ah~u ­ g1 iki tllr hakhhk katcgorisi dil ic;i ndc ozgun bir yer (Illar .'\shnda bunlar feodal aristokrasinin hakhhk katcgorileridir. Bu kategorilerden ilki "yasal bir hakki olan" (legitimate) kategorisidir. Sozlu anayasa geleneginin ingilterc'sinde "lcgitima1e" aynt zan1anda me~ruiyet anlam1nda da kullan1hr. ikincisi, "oznel bir hakk1 olan" (a-subject owner. bh old cr of a right, c-pcrson entitled) kategorisidir. Bu kate-

gori ic;inde "subject owner" iyelik gene! anlam1n1 verir \'C "sahip"in hakk1n1 tan1mlar. "Holder of a right", "hak sahibi"dir. "Perso n entitled" ise "yetkili ki$i " anlan1111dadir. lvlulkiyet hakk1n1 da ic;cren iyeligin. hak sah ipliginin ve ye1kinin ozn1:l haklilik karegorisinde bir arada ycr a lmas1, aristokrasik devlet vc roplum dCizeninin d ildeki yru1s1n1alan d1r. Burju"azinin, ~ristokratik kahp iindc kendini sC1re kli olarak yenidcn urerimi, diger kapi1aliz1n onccsi yapilan oldu· gu gibi dili de etkileyi p donC1$ti:trmcktcn geri kaln1ad1. 1688 Devrimi'n in yonetc ne yoneti lenlc rin istemi olara k sundugu uc; 1emel hak kategorisi (hayat, hurriycr , n1ulkiyet) bir yandan "rabii hukuk"a. diger yandan feodal aris tokrasinin di line -ama 1oplumun bilincinc!c dogall~n11~ bu katcgorileredayand1 . <;:agda~ kapitalizmin ingilizces inde ekonomik merkczli iki katcgon -ki bunlar kavram olmakran c;ok gerr;ek hirer kategoridirler- bugunun hak kavramlanna anlam veriyor. Hakkin yctki ile ve yerkinin aruk para ilc ol<;u len ili~ ­ kisinde bu ka regoriler, anlam1 ge ni$leyen "right" ve e kononiik rasarruf edebihne yeteneklerinin butilnund c $Ckillencn "c!H itlc rncnr" kavramlannda vi"1cu1 hulur. 2 ~1ebrurc Tosun, K:tdriye Yalvac;. Siimer Oili ve Gran1eri Cilt 1, s. 88. TTK, l 98 1 Ankara. l a.g.c. s. I 0 l. ' T. Ostun "Toplu n1un Yabanc1la$mas1 ve insan" Biriki1n, say1 16. s. 20. r\gustos 1990. ~ idare, <.h$.,rdan bclirleme. yani planlama \'e duzenleme yerenegini yitirmek istemez. <;:u nku idarc ve iktida r. hu d1~­ .~al )'ap11n1nlanyla varl1k bulur. Hukuk, bizatihi idarenin hu· ku kudu r vc o huku kun va1anda$a hak tan1yan bolumC1ne U)'lnak zon1n lu d egil. ancak. idarenin "plan1" zorunludur. ~ Taner Akt;:am, insan Haklan ve Marksizm. Aynnn Yay1 nlan, l 99 L istanbu l, "Giris". s. 15. 7 Michael "Omnes E1 Singulatim: Vers unc critique de la raison politique" Le debat, no 41 , septembre/ nove mbre. Galli1nard 1986. s. 7. II Bu $Cn1atik ic;inde yer alan duzlemler. d On-buglln-ya nn aras1nda olanaklann elverdigi oranda gerc;ekle$tirilecck zan1ansal bir dizili$i gostermez: rumu hugunf1n dll$unce duzeyleridir ve yine rfunii kendisini gerc;ekle$tirme olanag1n1 kendilerindc ta$irlar. Aynca bu $Cn1atik. kc$ fedilmekl e boburlenilecek bir 1nal da degildir; ne bir kimseye aittir, ne de aitlik c:ilep eder. Bu sanrlar ise ycni bir tevazu dinini n1ujdelen1ez. Tere nnurn errnek ic;:in, pole1nik ii; in. zeka duzeyi o larak gorf1lfap bi r ba$kas1 [lzerinde egcmenle$mck i<;in aptalca kullan1ln1ak yerine, u1nulur ki . oku run yarauc1c;abas1 i<;:in sad ece bir arac;: olsun. 9 F. Nietzche, Ahlalun Soykutii~ Ostiine, Turkc;esi Alu n e t inam, Ara Yay1nc1lik, 1990 istanbul, s. 31. 10 G.\V.F. Hegel, Tinin Gorungiibilimi, c;eviren Aziz Yard1m h, idea Yayrnlan 1986 istanbul, "Ozbilincin bag1ms1zhk ve bag1n1lihg1; efendilik vc kiilelik" s. 124-132. Daha yahn bir yorum ic;in : Alexand re Kojevc "Lectures sur la Philosophic de Hege l". 11 Birikim, say1. 23, s. 61 -67; Demokrat. say1. 10. s. 48-50. 12 Buradaki argo ifadeler <;:ankaya imar Mudurlugu ve iHD Gene I Merkez yetkilisi iki zaun "hakhhk" konumundan sarf cttigi siddecli "iyilik" isteyen yoru n1l anndan ahnnll!;Ur. tJ Micael Faulcault, a.g.e. Stanford Onivcrsitesi Konusmalan. H ~1ichael Faulcault. a.g.e. s. 7. IS Ulus Baker. Sosyali:tm vc Toplumsal Mucadeleler t\nsiklope· disi. ilcti $hn Ya),nlan, l 99 l istanbul , 8. Cilt s. 2670-71 "ikridar ve Huktimet". I<> Alexandre Kojeve yorumu. 17 "The Lordly right of bestowing nam es" 18 Sanskrit~c "ti-sthari": 0 ayakta duruyo1.

47


Dictionnaire Des Racines Des Langues Europennes, Librairie Larousse, 1948, s. 200-202. 20 Latince, "stabium" ah1r, "staare" ag1lda tutmak. 21 Ulus Baker. a.g.e "Spinoza, Leibniz ve Yoksulluk" bolumu. 22 "iyi ve kOtu kaf$1tlann1n kOkeni, alt dii.zeyde yer alan bagtmh bir s1n1fa ili$kin olarak, Gst duzeyde ycr alan bir yonetici s1n1nn, egemen 1hmhhgin1 temsil eden bir so>•lulukla mesafe alma ruh halinde bulunur''. F. Nietzsche, The Genealogy of Morals, Anchor Book,s, 1956 New York, s. 160. 23 Nictzche, a.g.e. s. 160. 2-t Nietzche'nin bu tan1m1, kal"$1thklan n1n kokeni ve efendinin ad verme haklo, feminist el~tiri kuramlanna Nieczche'den sozedilmcksizin girmi~tir. Gosteri, sayi 124, Berna Moran, "Feminist Ele$Liri Kuram1 2", s. 9. 25 Feminist El.C$tiri'n1n nkanchgt yer buras1d1r. Arna, sadecc feministler mi ukanmaktad1r? 26 l 960'h y11larda kullanilmaya ba$layan "formel" vc "informe\'' sektOr kavramlan "Pazar Parc;alanmas1" (Market Segmantation) olgusunu ac;1klamak ic;in kullan1ld1, burada "resrnf" vc turevleri anlam1 ilc kullan1ld1. infonnel ise onun kar$1ll. 7 1 6 Ocak 199l'de Say1n Vedat Dalokay, insan Haklan Parla yap1lacak alanda yer alan gecekondulularla gOrfl$ml'I$ ve bir insarunkendi evini kendisinin yapmas1n1n anlam1n1 anlat· mt$U. En olmayacak arazi $artlannda bile yaptlabilecek tarac;a cvlerden sOz etmi$ti. Aynt go~u say1n 1'.iurat Kara· yal<;1n <la payla$U ve insan Haklan Park! ile c;evrede bulunan gecekondulann birarada planlanmas1 a1nac1yla Say1n Vcdat Dalokay'a gOrev verdi. Gorevinin tamamlayamamas1n1n degil, (o nas1l olsa yap1lacakur) hallon yan1nda yer almas1n1 bilen bir insa111 yitirmenin Ozunrusunli duyuyon1z. 19

Tedib Hakk1 , Velayet haklan1n ana babaya verdigi yasal hakk1n bir benz:eriyle, yarg1c1n "azarlama haklo"n1 anlaur. 29 Bu konu geleneksel tarih okullanmn deginmedi~ ve karanhkta kalml$, ama 6nemi biiyuk kapsamh bir konudur. Yagma ve i$gal bic;iminde geli$en toprak sahipleni$inin abaruldt~ kan1s1nda olanlara kendi ailemi ornek gostercbilirim. Baba taraftnda hi<;bir aile ferdi Kurtulu$ Sava$t'nda go<; ettikleri Zigana'da Efendioglu sulalesinin 16 bin dOnumluk tapulu arazisinden bir kan$tna bile sahi p degildir. Ana taraf1mdan hic;bir ailc ferdi de <;orum'da Madanoglu sulalesinin 100 bin dOnC1mluk tapulu arazisinden bir kan$1na bile sahip dcgildirler. Ben 250 metrekarenin tartt$mas1n1 yap1yorum. JO Ankara Sehri imar 1'1udiriyeti Te$kilat ve Vazifesine Dair Kanun , Kanun No.1351 R.G. 30 MaVIS 1928. 3 I S1ddtk Sarni Onar, idare Hukukunun ·umumi Esaslan, "dolay1s1yla kamula.$nrmalar" ikinci Cilt, 1960 istanbul. s.1180. • 32 Medeni Kanun madde 639'un s1n1rlanmas1. 33 isvic;re Mcdeni Kanunu, madde 662, sure 30 y1l. 3" YHGI<, 7.1.1948, E. 3/ 135-2. K.l, Adalet Dergisi, 1948 s.10. sh.1170- 1 l 71. 35 YiBK, 10.6.1953, 8491 say1h Resmi Gazetc. 36 6333 say1h Yasa, 1954. 37 YiBK 18.4.1960, 10569 say1h Resn1i Gazete. 38 T.C. Ba$bakanhk 1'1uamelat U1num Md. Kararlar Mudurlflgu. Sayi 3/ 2100, 30.1.1945 tarihli Aktepe Parla Karan. 39 Gecekondu Kanunu, Kanun no 775, kabul tarihi 20 Temmuz 1966, 30 Temmuz 1966 tarihli 12362 say1h RG. 40 Elias Canetti, Sozcuklerin Bilinci, "Specr'e gore Hitler", c;evi ren Ahmet Cerna!, Paye! Yayinlan, 1984 istanbul, s.95-126 28

48 Birikim 24/Nlaan 1991


.BIZI

AMERIKA'LARDA • DOLA$, FIYAKA YAP KUPONU

fzLEMEYE 0Z

Y

EL

AYIN

O

RGAN

I

3$

DEVAM EDIN

Turgut Ozal Amerika'dan bildirdi: .Q p0$me yok!

Bir bakt1m, President Bush geldi. Kazak giyinmi$ti. Sanld1k. Onunla yanyana oturdum ...

45 dakika surdu. ~oyle soyleyeyim: iki tane yatak odas1 var, bir tanesi tek buyuk yatakh.

Kahvalt1da beraberce oturduk. Meyve suyu, meyve ve omlet vard1. Torunlan da vard1.

• 9izmeci· Tek

Arabayla Camp David'e gitrnek ic;in beklerken bir bakt1rn President Bush da geldi. Kazak giyinm~. gayet serbest. Zaten 6yle konu$ITTU$tuk. Relax bir atmosfer i~inde biraraya gelelim diye. Ne"x_'Se, el s1k1$t1k. sanld1k. Op0$me olrnad1, ama bOyOk bir sempati va[ Sonra polislerln gelmesini beklerken biraz arabada oturduk. Ben onunla yanyana oturdurn. Hatta arabada b(z g6r0$rnelere ba$lad1k. Ilk temas b6yle oldu.

sermayem politik birikim

YATAK ODASI VE, ~MiNE K~ESI

45 dak.ika sOrdO. ~e sOyleyeyim: ik.i lane yatak odas1 var. Bir tanesi c;ift yatak11. Bir tanesi de bOyOk tek yatakl1. Her odada televi~n var. Bir de fire place Vd[ Ktyafet serbest. Zaten gider gitmez ben kazak giydim. YEMEIITTN SONRA FlLM~I

Rahat bir yemek yedik rnasa ba$lnda. lzgara et w istakoz. Yernekten sonra film ba$lad1. Enteresan bir film ba$lad1. Arna ne kadar yorgunuz siz hesap edin. MERYL STREEP DE VARDI

Rim araba kazas1nda olen w judgement gOnOne giden bir adam1n hikayesi. Meryl Streep var: Bana dedi ki, uykunuz gelirse kalkabilirsiniz, yorgunsunuz. BaktJm ilk once

kendisi kalktl. Biz biraz daha dayand1k. Sonra Semra Han1m dedi k.i, " Kalkahm, galiba onlar da bizi bekliyor1ar' '. ONLAR OA BiTiREMEDEN YATMl$LAR

Sonra sordum. kim filmi sonuna kadar seyretti diye. ScD'M:roft ile Bush' un ktzi kalm1~ sona. ama onlar da filrni bitiremeden yatm1$lar. Bir de filme gelmeden ewel bizi golf arabas1ile Camp David'i gezdirdiler. Sonra sabah Bush

da golf arabas1 ile gezdirdi. Qok enteresan ~ler var, gorebilseydiniz ... Kendi zaten Camp David 'e gelir gelmez ko$rnaya ba$lad1. Tabii biz k0$<1rnay1z. Sabah alt1da ben ayaga kalktlrn. Sonra 7.308.00 gibi kahvalt1ya gittik. Beraberce oturduk kahvalt1da. Meyve suyu, meyve, omlet vard1. Torunlan da vard1. Ben telefonda da CJ.;le konu$LJ~rum . Birbirimize George w Turgut diyoruz.

BA~KANIN MESAJI

Ozal ' 1n arkada$1 Bush, Arnerika sokaklanndaki domates-yumurta olaylan Clzerine gonderdigi mesajda " Deger1i dosturn Turgut" dedi ve bu tor olaylann " btiy1esine yakJn bir dosta" ka~1 yapllrn1$ olmas1na c;ok OzOldO.

I' CB A sn BiR ABDULLAH ONAY - OMiT KIVANC YAPIMIDIR. HABER KAYNAfll BA.51N VE TRT'OiR.

Turgut Ozal'1n oglunun arkada$1 Yavuz Cizrneci, "Tek sermayesinin politik birikirni oldugunu" s6y!edive "Bizirn ba$ka sermayemiz yok" dedi. Cizmeci $Unlan s6yledi: " Gerek TOrkiye'de gerek Avrupa'da insanla olan ili$kiyi belli bir d0zf¥1e gotOrebilme al1$kanl1g1, insanlar1a ili$ki kurabilrne, insanlann dengelerini yakalayabilrne, onlar1a frekans tutturabilrne becerisi. Bu beceriyi biz belli bir politik birikimle edindik. TOrkiye'de o dOnerndeki birikirn, yurtsever ve demokrat bir birikirndi. Biz de o birikirnin temsilcisiyiz. Ve hata temsilcisiyiz... 0 kadar politik b!rikirnden sonra 1982'de lsvi~re'de i$ yapmaya b~la­ d1rn ve c;evrerndeki insanlara da insanlann bir ~­ ler Oretmesi gerektigini, parazit olmarnalan gerektigini, bir $ey1eri Oretirken de ciddi bir ene~iyle (/alt$malan gerektigini s6y!Oyorurn. 1~'den sonra dOnyadaki genel degi$lmi ben be$ sene once yakalam1$ oldurn. $imdi yaktn arkad~lanm1n i;:oguna baloyorurn. hepsi giri$irnci.


Sosyalizmin yeniden tan1mlanmas1 ve sorular (II) SEMiH AYTA<;LAR

V. BiLiMSELLiK

l. Anlamland1rma sisteminden hareketle sembolik

50

toplum modeli i<;inde sosyaliz1ne ve siyaset teorisine nas1l yakla~1labilir? Sosyalist olman1n anlam1 nedir? Sosyalizmin tan1m1 ne olursa olsun insanlan sosyalist olmaya iten, kendini boyle tan1mlaturan vc bu ama<;la eyleme sokan nedir? En genelde tarihsel materyalizme ya da onun vaadettigi ka<;1n1lmazhk ya da yaraulabilirlige gliven ve inan<; m1? Bu inan<; temelde neyin yerini tutmaktad1r? Kapitalizm tarafindan atomize edilen insan1n dinde oldugu gibi, ama sonu<;:ta bu dunya i<;in yine de umutsuz bir global dii$iince anlay1~1 n1n ve isteginin yerine umuda a<;1lan ve bu diinya i<;in de ge<;erli olabilecek bir global dii$iince anlayt$1 ve bunu kapitalizmin 'bilim' silah1n1n inand1nc1hg1 ile boy ol<;li.$ebilecek ve par<;alanma yerine biitiinselligi getiren bir ba~ka 'bilim' ile ba$arabilecek olmas1 m1? Yine de sosyalist olman1n, bu global du~unce anlayt$I ve dinsel olan1n birc;ok alanda ycrine ge<;en bilimsel inan<; motifinden ya da bir tiir mistifikasyondan kaynakland1gin1 iddia etmek o kadar kolay m1? Farkl1 inan<;sal temellere dayanan sosyalizm anlayt$lan aras1nd::i iyilik, 6zg11rliik ve adalete dayanan ortak bir platform yok mu? (:ogu kez bilin<;li ya da bilin<;siz sosyalist ohnan1n temelinde yatan etkenler bunlar degil midir? Oysa bu kavramlar nesnellikten uzaknrlar ve sosyalizm her ne denli tekrar bir nir misti.fi.kasyon ol~turursa da, bilimsel olarak nesnel dayanaklar olu$turmaz m1? 2. ister dogal, isterse toplumsal kodlama i<;inde dt$ dunyarun oznelerden bag:tms1z nesnel bir bi<;imde in~ celenebilmcsi olas1 m1d1r? insan1n kendisine ya da onun un1nu olan sembolik sisteme ya da kulrure, lasacas1 degerler sistemine ya da ahlaka ve bunlar <;ev-

resinde d6nen sorulara ne denli nesnel yakla$Ilabilir? Yararc1 anlay1$1n tan11nlanmas1 zor ahlak kategorilerine kar$1, evrensel bir ahlag1n ya da etigin kategorileri ge<;irilebilir mi? Yararc1 anlay1~1n ister yurtseverlik, ister dinsel, isterse 'kendini kurtarma ve k6$C donme' anlam1nda olsun olduk<;a oznel ve belirsiz, yorurnlayana bagh degerlerine ka~1hk evrensel bir ahlag1n ya da etigin dcgerleri nesnel bir zemin olu$tUrabilir rni? Ornegin adalet, iyilik ya da 6zgur\i.ik kavramlan nereye oturtulacakur? Bunlara bilimsel yakl~cak d1$3ndan bir gozlemcinin nesnelliginin 6l<;iini ne olacakur? Ne 6l<;iide 'd1$andan' ve 'nesnel'dir? 3. Kendinde karma$1k ve 'kaos' halinde olan dt$ dunyay1 anl~1hr kilmaya <;ah~an du$iince, 'dil', 'soz' ya da 'kuram' olarak d1~ dunyadan, dogadan ya da fenomenden tureyen ya da yans1yan bir nitelige sahip olabilir mi? Eger olmazsa d1$ dunya, doga, bilgi ve du$uncenin dl$tnda da olsa ancak onun arac1hgiyla anla$1labilir, dfuenlenebilir ve kaosdan annm1$ degil midir? 0 zaman bilimsel olan ve olmayan bilgiler aras1nda ve d1$ dunya ile ili$kileri bakim1ndan bir kar$1.hkl1hk sozkonusu olabilir mi? Dahas1 bilimsel olan ve olmayan bilgi aras1ndaki aynm ne kadar nesnel olabilir? Hele bir de buna kendi eylemini anlamland1ran, ama<;: koyan, yorumlayan ozneler diinyas1n1 da katag1mizda sembolik sistemi d1$ diinyan1n urunu olarak gormek daha da zorl~mayacak m1? 4. 01$ dunya olarak dogada ya da toplumda yaz1h olmayan eylem ama<;lan ve 'iyi' kategorileri ister stanikocu, isterse 'degi$tirmeci' olsun daha kotiiyii onleme anlam1nda stanikocu olarak, daha iyiyi yaratma anlam1nda degi.$tirmeci olarak, ama sonunda 'iyi' amac1na y6nelik degil midir? iyi nedir? <;ok a<;1k ve net gon1nebilen iyi, zamanda b~ka 'iyi'lerce ve giderek kendince sorgulanabilir olmayacak m1d1r? Ve Blrildm24 / Nlt•n 1 991


bu sorgulaman1n kendisi giderek 'iyi ya;;am'1n, 'iyi toplu1n'un bilgisini olu;;tur~cak bir sureci yaratmaz m1? Starukocu anlamda iyiyi ifade eden sembolik sistemin onaylanmas1, degi;;tirmeci anlamda olumsuzlanmas1 ya da doni'i;;turulmesi siyasetin ifadesi degil midir? Buradaki iyinin onaylama ve olumsuzlamadaki hareket noktas1 daha iyi bir ya;;am ve toplumun oniindeki insan1 tutsak eden ili;;kiler ise, bunlardan kurtulu;;, bir tur 'ozgurle;;me' degil midir? 5. 0 halde modem toplumun ele;;tirisi -temelde dii;;unce ve sembolik sistemi d1;; dunyan1n uriinu ya da gosterileni gosterenden bag1ms1z, hatta gosrereni belirleyen varsayan- pozitivizmin yaratngi -dogal gorulse ve iddia edilse de sembolik olan- modern toplumsal orgurlenn1enin ve ideolojisinin cle;;tirisi olmak durumunda degil midir? Ve bu ele?tiri ideolojiyi d1;; dunyan1n dogrudan ya da tersyuz edilmi;; bir ifadesi doga ya da toplum olarak d1;; dunyan1n yeniden uretiminin arac1 olarak gorebilir mi? 6. 'Teknik akil' kavram1 ve buna dayah rasyonalite ile ;;ekillenen ve bu anlamdaki bilimselligi 'ozgurle;;1ne'nin on ko;;ulu olarak dayatan modem toplumsal orglitlenmeler gerek kapitalist gerekse gec;mi;;te kalan ve bugunku yap1lanma c;abalan ile sosyalist toplumlann orgiitlenmelerindeki ortak payda)'l olu;;tur- . man1akta 1n1d1r? Bu ortak payda bir<;ok alanda pozitivist sembolik toplum modelinin ve ideolojisinin ortakl1g1 ve bir gecede sosyahst toplumlardaki ak1l almaz donu;;umun ifa<lesi degil midir? Teknik akilc1hk ozgurluk kavram1n1 da yedegine alarak onun i<;ini bo;;altan ve 'afaki' bir bilinmez ve 'tan1mlanmaz'a e;;deger k1lan yasalla;;unc1 (me;;rula~unc1) bir ideoloji olarak ortada degil 111idir? VI. OZG0RL0 K/ DEMOKRASi/ TARiH

l. 'iyi'nin bilgisi temelinde tutsak edici ili;;kilerden kurtulu;; 6zgurle$tne ise 6zglirlC1k nas1l tan1mlanmahd1r? Onu yaln1zca bir 'serbestlik' olarak alabilir miyiz? Ba;;ka bir anlam ta$1yabilir mi? Gene! olarak algiland1g1bi<;imiyle serbestligi a;;an yan1 ne olmahd1r? 2. OzgClrluk eger 'iyi'ye yonelik ve onu motive eden bir anla)'1$ ise milmkiln oldugunca toplumun ortak iyisinin <;evresinde toplanan toplumsal bir eylemlilik. olarak tan1mlanabilir mi? Boylece bireysel serbestlik s1n1n isteklerin toplurnsal bir eylemliligin i<;inde giderilmesi ve onakla;;a kanhmda ifadesini bulan etik bir ilke ile a;;tlabilir mi? 3. Eger bOyleyse ozgClrliik hak (insan haklan) kavrarru yerine onceligini ahlakl bir temelden mi almahd1r ve buna gore yeni toplum siyaseti etik ile praksisin birl~i足 mini saglayacak bOyle bir toplumsal kauhmc1 6zgt1rlu!< ve giderek demokrasi kavram1 ile tan1mlanabilir mi? 4. Modem toplumlarda ekonomi/ politika, toplum/devlet aynm1na yol a~n bolilnme pozitivist an-

lay1;;1n ama<;hhk, a ra~ 1 yararhhk, yar1$ma ve bunlara dayah akilc1hk temelli praksisi ya da ekonomi temelli, i$e dayah bir eylemliligin iiriinu degil midir? insan eylemliliginin ekonomik temelli, i$e dayalt yorumu an1a<; ve yaran gozonune alal1m ya da ba$ka bi<;imler alunda tan11nlay1p onaylayahm, bu bolunmeye hizn1et etn1eyecek midir? Ote yandan bu eylem i<;inde bile dile ve kulture dayanan ustu 6m1nmii;; goriinumde ileti;;im tetnelli bir praksisden soz etn1ek olas1 degil midir? Mevcuc sembolik toplumun olumsuzlanmas1 ile eylemliligin ileti$imsel yan1n1 one <;1karan ve dola)'1s1yla i;;e dayah eylemliligin de sembolik karakterini a<;1ga vuran 6zglirle$tirici bir praksis ekonomi/ politika, toplum/ devlet aynm111a son vermek konusunda potansiyel bir hareket noktas1 saglayamaz m1? 5. Modetn toplumun idcolojisinin ifadesi olan ekonon1i ile politikan1n ve devlet ile toplumun ayn$mas1 yetine -bu anlay1c? politik iktidar1 korunacak, ele ge<;irilecek bir nesne olarak bireylerin d1$1nda tan1mlar- iki yap1h aynm1na son veren ve ortak kaulun ve eyleme dayanan ve politik orgutlenme ile eylemin onaya dayanan kurallannda ifadesini bulan, kendi kenclini denetleyen, geli;;tiren bir anla)'1$1, insan1n etik ve ahlaki olarak anlamh eyleminin ko~ul足 lann1 saglayan bir sureci one <;1karabilir. Bu ise kendi i<;inde birinden digerine ge<;i;;i olanakh kilan ve bu arada olu$abilecek orgCltsel ilkeleri olurnsuzlayan bir sure<;le i.fade edilebilir mi? Bu ayn1 zatnanda bir demokrasi tarifi degil midir? 6. Burjuva de1nokrasisinin burjuva yan1'bugClnku olaganustii ileti;;im ko$ullan alnnda ne parlamento ne de kapah ve gizli yanlan olabilir mi? Bu yan olsa olsa karar alma ve yonetimde kitlelerin katkis1n1saglamadaki ba$ans1zhg1 degil midir? Eger bu ba~anya ileti;;imsel bir praksisc saglad1g'I olanaklar ve ekonomi/ politika, toplum/ devlet aynmlanna son verme surecindeki katettigi a;;amalar a~1s1ndan bakacak olursak, proletarya diktatorliiklerinin ya da demokrasiletinin de pek ba;;anh olduklan soylenebilir n1i? Hele bu toplumlann demokrasi ve ozgurluk konusundaki kitlesel y6nelimlerinin Bau toplumlanntn ideolojik yonelimleri ile ortak zemini gozonune ahnd1g1nda teknolojik-ak1lc1 yakla;;1m ister ekonomik yarar ve amaca dayah eylemlilik, isterse bireyin ozgurliigunun toplumun haklan ile tan1mland1g1'toplumsal eylem' i<;inde ama yi'ne ekonon1iye dayah teknolojik-akilc1 yakla;;1m1n ozgurle;;tirici etkisine guven anlam1nda kendini dogal toplum olarak tan1mlayan ayn1 sembolik toplum modelinin urunii olarak ortaya <;1kmamakta m1chr? Demokrasi ve 6zglirluk histerisi bu anlamda bireysel 6zgClrluk, tuketici ozgiirluk ve birinden digerine ge<;i;;te daha 'rasyonel' bir se<;im midir? Bu, o toplumlardaki teknolojik ozgur- . le;;tirici beklentinin sadece bu anlamda bile ozglirlu- 51


52

gun kamusal olan ic;inde eritilmesi ile degil yararc1, amaca uygun ve yan$mac1 olandan geleceginin, bunun da modern toplumlann demokrasisi ic;inde olas1 oldugunun sezilmesin<len olamaz m1? 7. Modern toplumlar ne olc;ude demokratiktirler? Haklan olan birey siyasal karar alma surec;lerine kaularak 6zgurl~i rken bu ozgiirluk nas1l tan1mlanmakta ve yap1sal olarak bu demokrasinin kurumlan bu kauhma ne kadar olanak saglayabilmektedir? 8. Cunlhuriyet ve demokrasi ne olc;iide iQ.c;edir? Cumhuriyet ne olc;ude bir yonetim bic;imidir? Tarihte gerc;ek anlamda demokrasi deneyimleri.nin kahci olmasa da genellikle cumhuriyetlerce yaraolmas1 cumhuriyetin iopluluk kavram1n1n demokrasinin toplum kavrarmna gore demokrasiye daha yatkin olmas1ndan rrudir? 9. Eylem 6zgiirlul<le ne olc;iide baglanohd1r? OzgLlrliik eylemin bir sonucu tnudur yoksa eylemin kendisinde mi yaz1hd1r? Eylemin ne oldugundan c;ok, nas1l ve nic;in yaptld1g1 m1d1r 6zgLlrliik 6nkO$Ulunu doguran? An1k eylemin ya <la yap1lan1n sonucunda ortaya c;1kacak bir ozgurluk varsan1s1ndan vazgec;iyorsak ahlaki ve etik anlamland1rma eylemin 6zunde ya da nas1l ve nic;in yap1ld1~nda m1 yaz1hd1r? 0 zaman eylem ya da yapilan ozgurlugu ozsel olarak mi ic;ermelidir? Ahlaki ve etik anlamland1nna oz anlayi$1ndan ne kadar uzakur? 10. Eylemlilik vanlmak istenen yer ve hedeflerden c;ok, 6zgLlrluge yonehildiginde ve ozgi.irliigiin s1n1rlann1n geni$letilmesine yonelik bitimsiz, hedefsiz ve ereksiz bir siirec;te algtland1~nda birileri ad1na o birilerini belirlenmi$ bir hedefe yonlendirmenin, kac;1n1lmaz mesianik roli.in ac;maz1 onadan kalkacak m1d1r? Yoneten/ yonetilen, egiten/ egitilen, alan/ veren vb. ka~1tl1klann bu temelde a$1lmas1 ile ozgiirli.igun s1n1rlan geni$lerilebilir mi? 11 . Hedef yerine 6zu gec;irmekle temel sorunsahn ac;maz1ndan uzakla$m1yor muyuz? Hedef ve oz anlayt$lan birbirinin ne denli kar$Htd1r? 12. OzgLlrliik ya da 6zgLlrluk duygusu ula$tlabilir bir $ey midir ve s1n1rlanrun gel~tirilmesi amac1yla yap1lanlar ne olc;ude buna yakla$nracakur? Burada npki onceki sosyalist toplumlarda oldugu gibi ettelenen ve bir rurlii gelmeyen, tan1mlanamayan bir 6zgLlrluk aldans1 m1 s6zkonusudur? Bu aldau uzun sureli yeni bir mucadelenin sonunda yine uÂŁkunu burju\"J ozgiirliigu hedefi ile mi s1rurlayacak ve ozgurlitkte yeni ac;1hmlar beklentisi bildik ve tan1d1k eski bir ozgLlrluk anl3YJ$1n.1 elde cone c;ab.#S1na m1 donii$ecektir? . 13. Bir ba$ka terminolojik botunliik i<;inde de olsa bireyin kiiltiire angaje olma siireci i<;inde yitirdigi mutlak butunselliginin sonsuz metaforlarla ku$attlm1$ ve her ula$1ld1g1 san.ilan a$amada yeni metaforlarla yeni bir hedefe yoneltildigi bitimsiz surec; anlam1nda 6zgLlrluk yaln1zca bir yan1lsama m1d1r? Bu ya-

n1lsarnan1n bireysel ya da kitlesel kahramanhklar ve maceralarla ya$anmas1 temelde bir farkhhk olu$tUrur mu? Ne bireysel olarak ne de politik iktidara havale edilerek ula$1lamayan ozgLlrli.ik ortak kat1hm ve eyleme dayanan ve politik orgutlenme ile eylemin onaya dayanan kurallannda ifadesini bulan, kendi kendini denetleyebilen ve gcli~tirebile n bir anlayt$la insan1n etik ve ahlaki olarak anlamh eyleminin ko$Ullann1n saglanmas1 ile elde edilebilir mi? 14. Bir ba$ka a<;1dan bakarsak 6zgL1rli1k soyut olarak tan1mlanabilir mi? Ya da belli bir toplumun gec;mi$inde yatan bir dizi olanak, etkinlik ve somut tav1r m1d1r? 0 toplumun uyelerinin en c;ok deger verdikleri '$ey'ler olarak tan1mlanabilir mi ve dola}1s1y~ ancak toplumsal deneyimler baglam1nda gozlemlenebildiklerinden soyut olarak tan1n1lanmaya elveri$li midirler? 15. OzgLlrliik ile umutlar aras1 ili$ki nas1ld1r? Belli bir toplumdaki bireylerin umutlan cvrensel bir $Cmayla yorurnlanabilir mi? 6nceden kestirilemeyecek bir tarihsel evrimin gerc;ekligi yerine 'bir ideoloji' ve 'bir sistem' oturtulabilir mi? Ya da tarihsel evrim onceden kestirilebilir mi? Bu evrimle umutlann evrenselligi aras1 baglano ne ol<;ude ge<;erlidir ve bu ne ol<;iide Avrupa d1$1ndaki toplumlar ic;in de ortak payda olu$tuiur? 16. Modem toplumlann d1~1nda kalan periferik yap1lar modem toplumlara dogru kac;1n1lmaz bir degi$imi mi ya$amaktad1rlar? Mutlaka ayn1 a$amalardan gec;ecekler midir? Modem toplumlar doni.i$Si.iZ bir siirece mi i$aret eder? Tarihin a$amalardan olu$an modeli ve yasalan mutlak m1d1r? Tarih a$amalardan olu$an bir t1rmant$Sa, bu nnnant$ln sonunda ne vard1r? Eger sonunda 'ozgi.irliik' varsa tarih 6zgiirli.ik a1nac1na yonelik 'ama~l' bir aki$ olarak tan1mlanabilir mi? 17. Tarih ne kadar ussald1r? Zorunluluk ne kadar gec,:erlidir? Ve ozgiirliikler us-dt$1 kol<leri clan geleneksel baglarla ili$kili olarak m1 gerc;ekl~irler? ... 18. Bu noktada mesianik bir misyonu Ostlenmenin yeri, gLlveni, inanc;hhgi ve etik temellerde bile kurulrnU$ olsa, sosyalizmin mesianik rolu tartt$1ln1ayacak m1d1r? Sorulan ve konu ba$hklann1 alabildigine c;ogaltmak olasi. o .nlar sadece belli bo$1uklara ve alanlara i$aret ediyor, s1n1rhyor ve alnn1 <;iziyor. Birc;ok sorunun birbiri ile c;eli$tigi ve birbirini ic;enneyen farl<l1 sisternatiklerden kaynakland1gi soylenebilir. Tum bu sorular varolan kuram1n gec;erliligi ve ele$tirisi i<;in yeterli ipuc;lan ver1nemektedir. (unku onlar (yani sorular) sesli ya da sessiz zaten vard1. Sistemin kendi ic;inden ya da d1$1ndan kaba bir bic;imde ya da incelikle 6rulm0$ olarak farkh sistematiklerde ya da eklektik olarak sorulmu$lard1. Onlar belli bir d0$0ncenin ic;inde goriinmez olabildikleri ic;in, d1$anda ya da zaman zaman goruldiiklerinde kurannn devasa boyutlan i<;inde c;ozulebilir inanc1 ya da mesianik ve global inanc1n korunabilirligi ic;in sessizdiler. Birilcim 241 Nls a o19 91


Sivil toplum-demokrasi iizerine bir not*

ili~kisi

LEVENT KOKER

Bu h1sa notta, en az111dan l 960'lann soriundan itibaren h1zla art.an bir bi(.i1nde Bat1 siyasal-toplun1sal dii $iincesinin onemli tart~ma odahlanndan birini ol~ru ­ ran "sivil toplum" hakk1nda,]ohn Keane'in deriedigi Sivil Toplum ve Devier: Avrupa'da Yeni Yakla~1mlar 1 ba$hgi n1 ~1ya n kitab1n i(:eriginden harel1etle, "sivil toplumdevlet-demokrasi" ii(.geni ii;inde yeralan baz1soru(n)lara dihkat i;ehmeh istiyoru1n. Soz1i edileri hitabrn "Giri~"inde de belirtildigi gibi, "sivil toplum ve devlet konusu" yilz y1lz a$an bir ihmalde71 sonra, Avrupa'da yeniden gundeme gelmi$tir. "Sivil toplum" kavran11n1n bu "yeniden dogu$"u, genel anlamda "sol" dii$iinceden "yeni-m uhafazakiir" ideoloji ve pralihlere, Bat1lr liberal-demokrasilerin ya$ad1gi ehonomi, siyaset ve ideoloji ( me$rululi) duzeylerine ili$hin butunsel krizin degerlendirilmesinden, merkezl ve Dogu Avrupa toplun1lanndahi hoklu donti$umlere hadar bin;ok yeni geli$n1eyi anlamli bir bii;imde havrama/ degerlendirme an1ac1 na yoneliyor. Bu yoneli$, sivil top!um havra1n1n1n tarihsel degi$imlerinden bagims1z bir bi(.im de geri;ehle$en1eyecegi i(.in de, hai;1n1lrnaz olarak, havram1n 18. ve 19. ylizyillardaki tarihinin i;oziimlenmesine de yer veriliyor. Bu y1l ii;inde Aynnt1 Yay1nevi tarafindan Tiirhi;ede yay11nlanacah olan bu derlemede dikhat i;ehileri sorulardan baz1lan konunun onemi hahh1nda bir.fikir verebilir: Devlet (ve onun ashen, polisiye, huhuhi, idarf, uretici ve k1llturel organlan) ile devlete ait olmayan (piyasa tarafindan dii zenlenen, ozel deneti1n alt1nda bulundurulan veya goniillii bii;imde org1~llentni$) sivil toplum alan1 aras1ndahi aynm ile tam olarah ifade edilen $CY nedir? Bu aynm . neden yeniden onemli bir konu oln1~­ tur? Bu aynmrn yeniden do~u, gei;mi$in h1nnt1lan ii;inde yeralan nostaijih bir aray~tan daha fazla ne olabilir? Bu konu, hangi entellehtiiel ve siyasal amai;k1r ii;in

kullanihnaya elveri$1idir? Bu konu himin ama(.lan na hizn1et edebilir? Bu sorular baglam111da, sivil toplum-demof1rasi ili$hisinin felseff-kuran1sal bir diizeyde ele alindigi, de.spotizn1, toplumsal sozlesn1e ve bic:ilnsel demol1rasi kavramlann1n yan1nda Gra1nsci dii$1i11cesinin incelendigi birinci aynm ile 1nedeniyetin 2 ol~un1 siireci, $iddet, refah-devleti hapitaliz1ni ve toplumsal harekerlerin Bat1li devlet orgiltlen1neleli i;eri;evesinde, tarihsel ai;1dan degerlendirildigi ikinci aynn1 ve nihayec Dogu Avnipa'daki devlet orgiltlenmeleti ai;1s1ndan totaliterlik, "dayatll$ma" ve "Anti-polilik Polirika"3 ile sivil toplunnin "olabilirligi"nin yeniden tart4ild1g1 ui;iincii ayn1n kitab111 ten1el boliin1lerini olu$tun1yor. Kitab1n bu ii(./ ii aynn1 c:er<;evesinde degindigi honulan11 ortak odak nohtalanndan biri, "sivil toplum "u ' y urtta$-bireyler ile devlet aras111da hoprii i$1evini goren bag1n1s1z kurumlar olarah anlayan liberal anla~a ve bu anlayt$111 me$rula$tlm1ayi ama<;lad1g1 ve esasen "devlet"in huru1nsal dokusu ii;inde eritilmi~ bulunan siyasal parti, den1 el1, se11diha, $irketler gibi orglitler ile temsili (parlamenter) mekanizmalar arac1hgiyla geri;ekle$en "liberal-de1nokrati11" siyaset yap1n11n111 ele$tilisi ol~tur­ maktadir. Bu baglamda, "demokrasi"yi sadece topluma hiihrnetme haynaklanna (siyasal ihtidar) eri$mek i<;in • John Keane, der., Civil Society and the State: new European Perspectives, Lo ndon, Verso, 1988, s. 245-260. 1 john Keane, der. , Civil Society and the State: new European Perspectives, London, Verso, 1988, s. l. 2 Burada '\Jygarhk" yerine "medeniyet"i (medine+kent-devleti, medeniyye1 +kent-devleti ir,;i.n de ya$ama hali). "civilization" (cite+ ken1-devleti, civilization+ Kent-devlc1i i<;inde ya$arna hali) sozcugun(1n orijinal anlam1n1 daha iyi kaf$1lad1gindan tercih ediyonim. 3 Vaclav Havel'in bu yaz1s1 daha once Birikim'de yay1 mlan m1$ll, saY1 10, Su ba t 1990.

53


yapilan bir rehabet olarak anla$1linas1111n yaniltic1lig1 uzerinde durulmas1anlarnlid1r. Liberal anlay1$taki "bi(imsel demokrasi"nin "hatilrn1c1 de1nokrasi" a(is1ndan bahild1gtnda la$1d1g1 olumsuzlul1lar ve buradan haynahlanan Batzli siscemlerin "me$rul11h hrizi", elestirel bir gorii$1e ye11ide11 degerlendirilebilir.'1 Keane'in hicabt11111 geni.$ kapsarnli (OZti1nlen1e-tartl$n1a baglam1nda ortaya honulan sorunlar, Turkiye'nin siyasal ta1t1~ n1a gunden1inde, ge(tigin1iz onyil i(i nde s1hl1hla, ama (Ok farhh ve (eli$kili anlamlar atfedilereh kullanilan " sivil toplun1" havram1 ltahh1nda yeniden dusiinn1e surecini de ba~latabilir. Sivil toplu1n-devletden1ohrasi ii(geni i(i nde yero.lan son111lar, Ttirll.iye 1oplun1u11 un hendi ozgiil tarihsel baglan11 i(inde, "asl1er'i

darbe aleyhtarlrgt"ndan alacurka "yeni-muhafazaharlih" ideolojisinin "devleti kii(iiltn1eci" retorigi ile "devleti buyi1trneci-basl11c1" siyasal pratigi arasrndahi (eli$hilere; "ilerleme"yi ve "ilericiligi" simgeler bi(irninde hullan1lagelen "devri1n beh(iligi"nden ve bu beh(ilerden gelen, gelenehselcilih, revi zyonistlih, burjuva clemohratlz· g1, sol-liberallih gibi Jarl1lz su(la rna (agns1mlann1 i(:erecek bi(imde hullan1lan "sivil toplumcu" etiketine hadar bir(oh siyasal ganden1 111addesini yeniden, daha derinlihli bi(imde du~unrne ve tart1~ n1a nedeni olabilir. 1

Boyle bir yeniden degerlendirmenin teorik 6nculleri hakkinda bkz. Levent KOkcr. iki Farkh Siyaset, Bilgi Teorisi-Siyaset Bilin1i ili~k.ileri A~1smdan Pozitivizm vc El~tirel Tco ri, istanbul. Aynnu Yay., l 990.

NiSAN SA YISINDA ;

SOSYAL DEMOl{RAT

A y1 n Dosyas1 • • • •

Sosyal Demokrot Bi rl e~me uzerine I Ercon KARAKA$. "Hi9bi!, on~art ko~madan Birle~meye Haz1nz" I Ertugrul GUNA Y. <;itte Orgutlenmenin Maliyeti /Aydin CINGI. So syal Demok ratlann Birligi / Toktom1$ ATE$.

Turkiye • "Anayasa Deg i~iklig i De g il Ye ni Anayasa Laz1m " I 80/ent TANOR.

Yere l Yo n et4 m

.

..

• "Siyaset Onur n1ucadelesidir, Koltuk Degil" /Ismail OZAY. • Bir Belediye Ba~k an1n1n brgutuyle So runlan / ilhon TEKELi.

Ayr1ca • • • • • •

Bir Yapayhg1n Anatomisi I Yo kup KEPENEK. Yeni Bir Gelece ge, ili~k in Duygu y enilenmesi / ZOlfO OiCLE.Li Stig Malm 'le Parti l9 i De mo kra si Uzerine / Sqbohottin <;ETIN. "~.addam Ya~amayac ak" / Celol TA~ABANI. ·:p d ulu Medyala r Abartti" I Fe ride <;l<;Ei<OGLU. U9unc u Ku~ak Matya Tarih9esi Ba ba Ill / Atiflo AKAR.

Hepsi Bu Say1da .. Gene Dolu ... Gene Abone ve

Tart1 ~ mac1 ....

Yaz1 ~ma

l9in Adres : H am m a lb a ~ 1 Cad. No: 38/4 Galatasaray/IST. Tel : 143 69 28 Fax: 143 41 78

54 Bi r i kim 2 4 / Ni san 1991


Toplumsal hareketler ve giindelik ya~am1n demokratikle~mesi ALBERTO MELUCCI

I. TiYATRO 01-\RAK <;ATISMA: KAR.AKfERLERDEN

i$ARETLERE

H en1 ilerici, hem de muhafazakar toplurnsal dii$iince geleneginde, <;an$ma ve c;ati$1nan1n siyasal ifadesi. c;ogu kez, tiyatro irngesi arac1hg1yla degerlendirilrni$tir. Onada, karakterlerin rol yapnklan bir sahne vard1r; karakterler, genellikle yazann bak1$ ac;1s1na gore tan1mlanm1$ bir mutlu sonun ongoruldugu bir metni izlerler. Bunlara ek olarak, oyunun ba$ karakterlerinden -kahramandan veya kotu adamdan - birine ya da digerine arka c;1kmak durumunda olan izleyici bir kamuoyu vard1r, c;unku kamuoyunun sec;irni toplurnun uygarhga dogru ilerle1ne veya barbarhga dogru yozla$ma bic;imindeki kaderini belirlemektedir. Bu i1ngelem, biiylik olc;ude bir karikatur niteligi ta$1yabilir ancak, toplumsal c;an$1nalara ili$kin mevcut bah$ ac;1s1, ha.la, buyuk olc;ude kollektif eylem hakkindaki bu geleneksel anlat1ma bagh kalmaktad1r. Boyle bir kollektif eylem. oyundaki rollerine gore tan1mlanan karakterlerin oynad1g1 (ve ayd1nlann da metin yazann1n, suflorun veya hatta yonetmenin rolunu ustlendigi) bir tiyatro sahnesinde gerc;ekle$en bir olay olarak algilanmaktad1r. Bu yaz1da ileri sf1rmek istedigirn sav, toplumsal ha"reketlerin karakterler bic;iminde, sonucu bilinebilir nitelikte olan bir piyes ic;inde yeralan bir oz ve bir amac; ile donanlm1$ 6zneler olarak anlanlamayacagtd1r. Kollektif eylem hakk1ndaki geleneksel imgenin tiikeni$inin nedenleri esas olarak tarihseldir. Toplumsal hareketlerin -ve daha gene! olarak kollektif s1n1f aktorlerir.in- kuramsal c;ozumleni$irii tahrik eden c;at1$malar, tarihsel olarak, toplumsal c;at1$man1n, yurtla$hg1 hedefleyen mucadelelerle bagh oldugu toplumsal eylem bic;imleriyle ili$kilidir. Sanayi kapitalizmi

evresinde, i$c;i s1n1f1n1n eylemi, bir yanda uretim sisteminin ic;inde yeralan s1n1f ili$kilerini, diger yanda da devlet iktidanna eri$me ve siyasal haklann geni$letilmesi ralebini ilgilendiren, ic;ic;e ge<;:1ni$ bir dizi mucadeleyi kapsam1$Ur (aynca, i$c;i s1n1fi eyleminin gozlemlenmesi, kollektif eylemin c;ozi.imlenmesine ili$kin kuramlann ve yontecnlerin in$as1na da neden oln1u$tUr). Sanayi toplumundaki s1n1f c;aU$mas1, boyleliklc, aynlmaz bir bic;imde, ulusal sorun ve haklar alan1 sozkonusu oldugunda ise, daha onceden d1$lanm1$ bulunan toplumsal gruplann bu alana dahil edilmeleri gibi bir gorev ile baglanll olmu$tur. Kollektif eylemin eski bic;imleri, sanayi toplumundaki i$c;i s1n1&n1n eylemi gibi, karakterler olarak, 111ukadder bir sona dogru ilerleyen "nesnel" varhklar olarak gorulmC1$tur. Bu geleneksel model gec;erli gibi gorunmii$tur c;iinku, kollektif aktorlerin tarihsel dogas1, ayn1 anda hem toplumsal hen1 de siyasal olan eylem bic;imleri arac1hg1yla ortaya konulmu$tur. Sanayi kapitalizmine ozgu ko$ullar alunda varolmu$ bulunan bu kollektif eylem rnodelinin arnk tiikendigini dii$ilnmekteyim. Boyle dil$O.nmen1in nedeni, ne yurtt;a$hk miicadelesinin onadan yokolmas1 ne de. demokratikle$tirilecek herhangi bir toplumsal ya$arn alan1n1n aruk varolma1nas1d1r. Bunun nedeni, daha c;ok, kollektif c;at1$malann toplurnsal ve siyasal boyutlann1n degi$tlli$ oln1as1d1r. Verili bir sistemi olu$turan toplumsal ili$kilerle ve yunta$hgin geni$letilcnesini yani, d1$lanm1$ ve ayncahkt;an yoksun bulunan gruplann haklar alan1na ve siyasal oyunun kurallan ic;ine dahil edilmelerini amac;layan mucadelelerle ilgili olmas1 anlam1nda toplumsal <;atI$malar, ayn bir varhk haline gelrni$lerdir ve olduk<;:a farkh aktorleri ve eylem bic;imlerini ic;errnek-

55


56

tedirler.1 Aynca, toplumsal hareketleri karakterler olarak gormenin sona erdiginden soz etmenin kuran1sal nedenleri de bulunmaktad1r. Bu nedenler sosyolojik c;oz(11nlernenin ilgileriyle daha yakindan baglantihd1r. Toplumsal hareketleri yekvucut olrnu$ varltklar -belirli hedeflere dogru ilerleyen turde$ 6Lneler- olarak degerlendiren mevcut ele ah$ bic;irni, yukar1da sozunu ettigim mitolojiden etkilenmi$ olmakla birlikte, hi<;bir analitik temele sahip bulunmamaktad1r. Veri kabul edilen $CY -yani. kollektif aktorun varhg1- ashn da, buyuk olc;iide farkhla$IDI$ toplumsal Siirec;lerin, eylem yonelimlerinin, yap1 ve giidulenme ogelerinin uruni.idilr. Toplumsal harekctleri.n c;oziimlenmesindc kar$1 kar$tya gelinecek olan sorun, o halde, esas olarak, bu farkh ogclerin nas1l sentezlendigi, bir toplumsal aktorun nas1l olu$turuldugu ve kendi varhg1n1 ampirik bir bi rim olarak nas1l surdi"irdu~1dur. Birc;ok c;ozumleme, aktorun varolduguna ili$kin z1mni bir ontolojik varsay1mla i$e ba$lamaktad1r. Bir diger deyi$le, bir "i$r;:i hareketi"nin, bir "kad1n hareketi"nin, bir "genc;lik harekecf'nin, bir "c;evreci hareket"in. vb. varolduguna ili$kin bir varsay1mla i$e ba$lanmaktadir. Bununla birlikte, analitik bir ac;1dan bak1ld1g1nda sorun, tam olarak, gozlenebilen ve bir "hareket" diye adland1nlan o ampirik biri1nin nas1\ olu$turuldugunu ac;1k\amakt1r. Dolaytstyla, kuramsal ac;1dan bak1ld1g1nda bile, hareketin bir karakter olarak du$ilniilmesi ye1inde degildir ve bu gortt$, metafizik, ozcu aktor fi k.riyle birlikte c;ozillup yokolmakur. Bu metafizik, ozcu aktor fikri, aktorun kcndi ruhu ile donanrn1$ oklugunu, aktoru hareket ettiren ve ona hedefler gosteren bir cana sahip bulundugunu da ic;em1ektedir. Sosyolojik dil$ilncenin ve ara$t1rmalann geli$tnesi, kollektif aktorlerin, hepsi de ortak bir eylemi olanakh kilan dayan1$ma, payla$1lm1$ kultur ve orgittsel baglann olu$llffiU11U kolayla$tlran veya engellcyen karma$1k siirec;lerin urunil olarak gorulmesine yol ac;m1$n.r. Bir diger deyi$le, kollekcif eylem bir toplumsal urun, bir toplumsal ili$kiler kiimesi olarak gonilmil$tlir, bir ilk veri veya verili bir metafizik varltk olarak degil. 2 Bu du$uncelerin l$1g1 alnnda, kollektif aktorlerin c;agda$ ampirik donli$ilrniinu anlan1an1n daha kolay oldugunu dii$11nuyorum. Bu aktorleri geleneksel bir c;ozilmleme c;erc;evesi ic,:inde ifade etmeyi si.irdursek bile, ashnda, ampirik gozlem, -daha uygun olma ugruna (veya ah$kanhklann d1$1na c;1kmak ya da alternatiflerin .bulunmamas1 ylizilnden)- kendi kendilerini betimleyen ve "hareket" olarak·tanunlanmaya devam edilen o eylem bic;imleri ic;i nde biraraya gelen ogelerin c;ogullugunu gostermektedir. "Harekec" teriminin a$1r1 bic;imde kullanilmas1, bu kavra1111n, kollektif eylemin toplurnsal dogas1n1 ac;1klamaktaki se-

mantik uygunsuzlugunu ve kinlganhg1n1 ac;1ga c;1karmaktad1r. Hareker teriminin bu a$1n kullan1m1 , ayn1 zamanda, bu terin1in (ilerlerne, devrim ve s1n1flar gibi) diger birc;ok rerin1le birlikte ic;inde yerald1g1 19. ylizy1! sanayi toplumunun kuramsal ve dilsel evreni hakkinda ku$kU uyand1rn1aktad1r. Cagda$ <;alt$malar hakkJnda kOUU$Ufken surekli olarak ku1lan1lan terim\erin uygunsuzlugu, onemsiz bir mesele degildir: Bu uygunsuzluk, kuramsal -ve sadece sen1anrik bir nitelik ta~arna kran ibaret olmayan- evrenlerimizin tiikenmi$ oldugunun bir gos tergesidir. Beni1n gonderme yapug1m modern olgular (ozellikle de kadtn "hareketi", c;evreci "hareketler", kollektif genc;lik eylernlerinin bic;imleri ve ban$ yanhs1 hareketler) esas olarak yurtta$hkla ilgili degillerdir. Bu, bu ternan1n ortadan kayboldugu demek degildir. Omegin, kad1nlann kollektif eyleminde, haklar son1nu, e$itsizlik ve d1~lan1nt$ hk, harekete gec;me siirecinin biiyuk bir boliimlinu meydana getinnektedir. Ancak, diger c;agda$ kollektif aktorlerle birlikte kad1nlann da eri$ebildikleri $Cy, her $eydcn once, alrematif duygu tanunlann1 uygulama alan1na gec;:innt>k olmu$tur: diger bir deyi$1e, bunlar bireysel ve kollekcif ya$am1n giderek artan bir bic;imde ki$isel olmayan, teknokratik ya$am1n giderek artan bir bic;imde ki$isel olmayan,. teknokratik bir guc; tarafindan belirlenmesine ters dt\$en ki1nlik anlamlan ve tan1mlan yaratm1$lard1r. Bu, cy)emin 1.o plumsa l vc siyasal bic;irnkrinin , hic;bir zaman, an1pirik ola rak bi rlesmediklcri demek degildir. Aksine. feminisit mucadelelcr, dahil ed ilmcye ve d1sla nm1s bir to plumsal katcgorinin haklan na yonelik ui le p (t)zg\1rl~me ic;in mii.cadelc) ile siste n1in basat manngina rneyda n o kuyan bir farkhhgin (kadinh k fark1n1n) pekistirilrnesinin hareketler tara· f1nda n (kadrn ha reketi) nas1l birle$tirildiklc rinin tipik bi t ornegidir. Toplun1sal ve siyasal tale plerin birlikte oruhnesinin bir diger o rnegi, da ha ileri Banli toplumlarda yenid en o rta· ya c;1krn1~ olan etnik- ulu sal hareketler aras1nda ac;1kc;a gonllcbili r. Bu hareke!ler, ulusal son1nla ilgilenme miras1111 karnla$1k 1oplu1nlann gc:lisiminin o rtaya c;1kard1g1 yen i kimlik s<>runla n yla birkstirmektedirle r; bkz. A.Melucci 9e M.Diani, Nasioni sensa Stato. I movinienti etnico-nasionali in Occidente, To rino 1983. 2 'Hareketl er' kuram1na sosyolojik ka1k1lar. Ozelli kle de Avrupab yakla$tmlar ilc 1970'lerin kaynak scfcrberligi kuram1 , A.1'1elucci, 'An End to Soc ial Moven1cnts?: Social Science Information, no. 23. 1984, s.819-835'te ta111 $1 l n11~ut Kaynak seferberligi kuran11 , JC.Jenki ns. "Resource Mobilization Theory and the Study o f Social !vlove1ncnts': Ann ual Review of Sociology, no.9, 1983, s.527-53; B.Klandermans "Mobilization and panicipation: Social-Psychological Expansion of resource Mo bilizatio n T heory': An1erican Socialogical Review, no.•19, 1984, s.583-600; ve S.Tarrow, "Stru~li ng to refom1~ Cornell University Western Society Paper. no.5. 1983'te ~oziim­ lenmistir. Avrupa h ya kla$1 mlar hakktnda bkz. A.Tou ra i nc. Le retour de l'acteur, Paris 1984 vcj.Habermas, The Theory of Communacitave Action, cilt.l , Boston. MA 1984. KollektH eyle1nin "i n~a cdilmi$" bi r ger~ckli k olarak yoru rn lan1nas1, A.Melucci, Altri Codici. Bologna 198 4'te savunu lmu~tu r. l

Birikim 241N i sa n 19 91


Bu "hareketler", toplumsal kodlan, bilginin resml dtlzenleyicilerini ve ogrenme siire<;lerirniz ile toplumsal ili$kilerimizi orglitleyen dilleri ilgilendiren <;at1$malan a<;1ga <;1karm1$lard1r. Bu <;an$malar, ge<;mi$te, c;at1$malann "ozneler"i olarak soz edilmi$ olan ozci.i ve metafizik benzeri manada bir 6zneye sahip degillerdir. <::agd~ kollektif eylem, gundelik y~m1n i<;inde yerle$ik ili$k.i aglan bi<;imini almaktad1r. Bu aglar i<;inde, usrii 6rtulm0.$ ve neredeyse g6runmez hale geln1i$ bir ki$isel baghhg1n sonucu olarak, altematif duygu <;er<;evelerini denemek ve dogrudan uygulamak sozkonusudur.3 Bu tur ili$ki aglan, teknokratik iktidann yeni bi<;i.mle1inin ten1elinde yatan enformasyon kaynaklann1n ayn1s1n1 C1rern1ekte ve i$le1nektedir. "Hareketler", sadece s1n1rl1 alanlarda, s1n1rh evreler ic;in ve kendi. i<;lerinde sakh bir bi<;imde varolan ili$ki aglann1n diger, tamamlayic1 yuzu olan seferberlik momentleri ile ortaya <;1karlar. Nitekin1 6megin, kadtnlann, gene; insanlann, c;evrecilerin ve altematif kiilturlerin i<;inde yerald1gi onulu ili$ki aglan hesaba kat1lmaks1z1n, kitlesel ban$ hareketlerini anlamak zordur. Bu ili$ki aglan, bu tur seferberlikleri miimkun kilmakta ve bu seferberliklerin kesin bir bic;imde gorunebilir ohnalann1 saglamaktad1r: Yani, bir kamusa1 politikaya kar$1 <;tki$ veya bu politikayla c;aa$ma ortaya i;1kngi anda.i Kollektif eylemin bu iki kutbu (ortuliiliik ve g6runurluk) birbirinden aynlamaz. Kollektif eylemi mesleki-siyasal bir ac;1dan g6renler. genellikle gozlemlerini seferberligin gorunur yiizune hasrederler ve bu seferberligi besleyen $eyin, altematif duygu c;er<;evelerinin gundelik iiretimi oldugu ger<;egini ihmal ederler ki, ili$ki aglan da bu c;er<;eveler uzerinde ifi$a edilmi$lerdir ve gun be giin bu temeller iizerinde ya$an1aktad1rlar. Buna kar$1hk, siyasal bir a<;1dan bakild1g1nda, bu rur bir brtiik eylemden sozetmenin mumkun olup olmad1g1 ve bu 6rtuk eylemin ba$ans1n1n veya ba$ans1zhg1111n nas1l degerlendirilecegi sorusu ortaya <;1kmaktad1r. Bu tC1r eylernlerle ilgili olarak, etkililik veya ba$an gibi so1nut kavramlann 6ne1nli oldugu dO.$iinulmemelidir. Bunun nedeni, c;at1$n1an1n, esas olarak, toplu1nsal ili$kilerin yiiksek yogunluklu enformasyon sistem leri halinde temellendirildigi ba$3t kodlara 1neydan okuyarak ve bu kodlan rahats1z ederek ger<;ekle$en sembolik bir temelde yeralmas1d1r. Sembolik bir meydan okuman1n yaln1zca varolmas1bile, kendi ba$tna, ba$at kodlann maskesini dii$iirmek ve diinyay1 farkh bir bi<;imde alg1lamak ve adland1nnak i<;in bir y6ntemdir. Bu, elbetce, bu tiir eylemin gorunur hic;bir sonucunun olmamas1 demek degildir. (agda$ kollektif eylem bi<;i1nleri, en az1ndan ii<; duzeyde "olc;ulebilir" sonuc;lar ortaya \.1karmaktad1rlar. Bir kere, bu kollektif eyle1n bi<;imleri, siyasal reform

veya 6rgCltsel kiilriir ve pratiklerin yeniden tan1mlanmas1 yoluyla, n19dernle$meye ve kurumsal de~ime yol a<;arlar. ikinci bir sonu<; ise yeni elitlerin se<;ilmesidir. Ornegin, l 970'lerde, Batth ulkelerin birc;ogunda, kollektif eylem, (siyasal partiler ve sendikalar gibi) soldaki veya ilerici siyasal orgCitlerde belirli degi$iklikler yarattnl.$Or ve hepsinden oteye, "enformasyon toplumu"nun anahtar niteligindeki ile~im, medya, reklamc1hk ve pazarla1na sektorlerinde, becerili yeni bir personel ku$agin1n ortaya <;1~1 sonucunu dogurmu$tur. (Bu sektorlerde, 6zellikle de metropol bolgelerindeki gen<; yOneticiler hakk1ndaki bir ara$orma, yeni elitler ile Onceki "hareket" veya alternatif kultiir deneyimleri aras1ndaki ili$kiyi 6ne1nli ol<;ude ayd1nlatabilir.) Kollektif eylemin u<;uncu etkisi kultiirel yenilenme oln1u$tur: dil, cinsel gorenekler, duygusal ili$kiler, giyim-ku$am ve yemek ah$kanhklanndaki degi$imler arac1hgiyla toplumsal duzenin i$leyi$ini degi$tirerek gundelik ya$am1n i<;ine giren davran1$ ve toplun1sal ili$kiler modellerinin yaraolmas1. Yine de, kollektif eylemin anlam1 sadece bu etkilere bagh degildir. Ne var ki, normal olarak dikkatler <;agda$ ."hareketler"in siyasal etkililigini veya b<1$ans1n1 ol<;mek i<;in bu sonu<;lar ilzerinde yogunla~onl足 maktad1r. Toplumsal <;oziimlemeyi kollektif eylemin bu yonlerine hasretmek, <;agd<1$ <;aO$malann temel bir boyutunu ihmal etmek anlam1na gelmektedir: "Hareketler" an1~ bir oyunun karakterleri olarak degil de, i$aretler olarak i$lemektedirler. Hareketler bu i$leyi$lerini, eylerrilerini ba$at kiiltiir kodlann1 rahats1z edici sembolik kar$I <;Iki$lara d6nii$tiirmeleri ve yeni teknokratik iktidar bic;imlerinin de i$lerlik kazand1g1 (enfonnasyon ve ileti$itn) duzeylerinde eylemde bulunarak bu ba$at kultur kodlann1n ak1ld1$thklann1 ve k1s1nlliklerini a<;1ga <;1karmalan anlam1nda gen;ekle$tirmektedirler. An1pirik gozlem, uc; tO.r sembolik kar$1 <;1k1$1 g6stermektedir: Bunlardan birincisi kehanetdir: bireyin ya$am1n1 etkileyen deneyimlere dayanarak, altematif duygu <;erc;.evelerinin mumkun oldugunu ve iktidar aygnlann1n edimsel manngin1n mumki.in tek "rasyonalite" olmad1g1n1 ilan etn1e eylemidir. Bununla birlikte, kehanet, ustesinden gelinmesi mumkun olBu ili~ki aglann1n ampirik bir ~oziimleni~i. A.Melucci, Altri Codici'de geli~tirilmi~tir. " Ozellikle ban$ seferberlikleri hakk1 nda bkz. A.Melucci, lhe Symbolic Challenge of Contemporary Movements", Social Research, no.52. 1985. s.789-816; ve G.Lodi, Uniti e diversi, le mobilitasioni per la pace nell Italia degli anni '30, 1'-iilan 1984. Seferberlik sf1reci i~ine gomulu bulunan ili~ki aglann1n oynad1g1 rol, aynca H.Kriesi, "Local mobilization for the People's Petition ofthe Dutch peace movement", ''Transformation of Structure into Action", Free University, Ams1erdan1, Haziran l 986'daki uluslararas1 yil~ma grubunda sunuln111~ tebligde tart1$ilm1$tu. 3

5

]


58

mayan bir c;:eli?ki ic;:ermektedir. Kahinler, bir yandan kendilerini bir 6mek olarak one c;:1kanrlarken, diger yandan da kendilerinden ba$ka bir $eyi ilan ederler. Kad1nlar yuti.irlukteki kad1nhk konun1unun 6tesine gec;:e n bir farkh la$ma hakktndan s6zedefler, ama ayn1 zamanda, kendilerini, kendi biyolojik ve tarihsel durumlanntn ozelligine dayand1nrlar. Gene;: insanlar, zarr1an1n tan1mlanmas1 ve kullan1m1 hakk.Jnda mumkun altematiflerden bahsederler an1a, ayn1 zarnanda, ke.ndi marjinal ve hassas durumlann1n olu$turdugu sahne arkas1ndaki bir perdeye ka~1 konu$urlar. (:evrecile1in "saf' bir doga c;:agns1, zengin ve geli$mi$ bir toplun1un varhgtna baghd1r; ve benzcri. 1;areketin aktorleri, kahin rolleri ile ozel toplumsal akcorler olarak yapt1klan etkinlik aras1nda pan;:alan1n1$ bir durumdad1rlar. ikinci kar$t c;:1k1$ bic;:in1i paradoksdur: Ba?at kodlan abartarak tersine c;:evirmek ki, hu da kar$1hk olarak, bu kodlann ak1ldt$1hg1n1 ve ic;:erdikleri sukunet ve $iddet onlemlerini ac;:1ga vurmaktad1r. Ba$at i.ktidar soylemini abartarak veya so11 noktas1na dek zorlayarak, 'harekec', bu iktidar soyleminin 'gerekr.;eler'inin kendisiyle c;:eli$kili olan dogas1n1 ac;:1ga c;:1kanr veya ters ine, ba$at ayg1tlar taraf1ndan 'ak1Jch$•' olarak nitelenen $eyin dramatik bir bic;:i1nde dogru oldugunu gosterir. O<;uncC1 kar~1 c;:1kt$ tflrii ifadelendirmedir: Kollektif akt6rlerin, bir ayna oyunuyla, bic;:in1i ic;:erikten aytrma yetenekleri, onlann, kendine ozgu c;:eli$kileri bulunan bir sisteme aktanlmalan n1 murnkun k1lmaktad1r. Etkileyici bir dilin, tiyatronun, video ve c;:e$itli turden imgeletin kullan1m1n1n, c;agdas 'hareketler'in gundelik ili$ki aglann1n en onemli pratikletini olusturmalan bir tesaduf degildir. Bu uc se1nbolik ka~1 c;1k1~ bicin1i, modemle$me ve kurumsal degi$imler ve elitlerin dola$1m1 veya kut~ ti.ire! yenilenme sCtrec;:leri ile kansunhnamas1 gereken sisten1ik etkile•· yaratn1aktad1r. Bu etkiler, esas olarak, ikticlan gorunur k1lmay1 i<;em1ektedir. <;:agda$ c;at1$1nal<1nn islevi, idati veya orgutsel isleyi$lerin rasyonalitesi veya siyasecin 'tiyatroculuk' yonleri ard1nda sakh bir iktidan goriinf1r k1lmakt1r. Goninur iktidar, modem toplumlarda gozlcrden saklanmaktad1r; bu toplumlarda iktidar c;:ogulla$111akta ve farkh dallara aynl maktad1r ve iktidann yerini kisilerde veya kuru1nlarda belirleinek, bu iktidar buti.in coplumsal ili$kileri bicin1lendir1nekte c;:ok yasamsal bir rot oynasa bile, zordur. Bu ko$ullar alnnda, sadece 'harekecler'in degil, iktidann kendisinin de bir 'karakter' olmas1sona ermektedir. iktidar, s1k s1k ustu kapah hale gecirilen, i~lem­ lerle i<;ic;:e gec;:en veya buyuk kitle ileti$i1n piyasas1ndaki farkhlasmam1s tuketin1 ic;:inde bi!lurlasan bir i$aretler kumesine donusti.iriilmektedir. Karma$1k sis-

temlerde hie;: kimse, arnk toplumsal yasam1n an1ac;:lanndan sorumlu cutulamamaktadtr. Dolay1s1yla, kollektif eylemin en temel rollerinden biri, tam olarak, iktidann gorC1ni.ir hale geldigi alanlar yaratarak bu amac;lan a<,:1 k hale gecirmekcir. Goti.inCtp tan1nabilir nitelikteki iktidar ayn1 za1nanda pazarhga da tabi cutulabilir c;iinkii ona kaf$1 c;:1ktlabilir ve cunku farkh ltklan hesaba katmaya zorlan1r. Kollektif eylem pazarhk etmeyi ve gec;ici ohnakla birlikte her seye ragmen key fi iktidar veya $iddet uygula1nas1na iliskin artan risklere kar$1 toplulugu korumaya yecerli bir siyasal demokrasinin kosulu olarak hizmet veren kamusal anla$n1alann kurumsallasunlrnas1n1 mu1nkun ktlmaktad1r: (,Unku, islemlerin bi(,:iinsel rasyonalitesinin gerisinde tarafs1zlasunlrn1$ olan iktidar, goti.inur kthnmad1kc;:a denetlenemez. Ancak, <;agda$ sisten1lerde, anla$malara ula$rnak ic;:in ele gec;:irilebilecek alanlann s1n1rl1 ve ge<;ici oldugu da kabul edilmelidir. Bu alanlann si.irekli olarak veniden , ve h1zl1 bir bic;:imde tan1mlan1nalan gerekmektedir c;:unku, farkhhklar degi$mekte, <;at1$ma alanlan kayn1akta, anla$malar dovurucu olmaktan uzaklasmak, ta ve sllrekli olarak yeni egemenlik bi<;i1nleri orcaya c;1kmaktad1r. II. SiYASETiN SONU MU?

Buraya kadarki iddiam, elbette kanna$•k sistemlerde siyasetin gecmi$in bir kahnt1s1 haline geldigini ima etn1en1ektedir. Aksine, 'siyasal' ili$kiler, hic;:bir zaman kanna$tk sistemlerde oldugu kadar one1nli olmamt$lard1. Daha once, hic;:bir zaman, karn1as1khg1 kararlar, se<;imler ve 'politikalar' arac1hg1yla duzenle1nek bu denli gerekli olmamt$tt. Bu kararlar ile sec;:imler ve politikalann s1khg1 ve yayg1nhg1, olagani.istu h1zh bir clcgisin1e tabi olan siste111le1in i<;inde bulunduklan belirsizligi azaltmak gerekiyorsa, guvence alttna ahnmt$ oln1ahd1r. Kanna$tkhk ve degi$im, kararlara gereksinin1 duyulmas1n1 ve degi$ken c;:1karlann c;:ogullugunu (1rctmektedir ki, bunu, ge<;nti$teki durumlarJa kar$tla$lln11ak olanaks1zd1r; <;tkarlann <;oklugu ve degi$ebilirligi sonu<;ca, c;:ozulmesi gerekcn sorunlann c;:oklugunu ve degi$ebilirligini ortaya c;1kannaktad1r Dolay1s1yla da, kararlara duyulan gereksinim belirn1ektedir: bunlar, surekli olarak dogrulan1nas1 gereken ve h1zh degi$im ko$ullan aluncla konsensus s1111rla111alanna ve risklerine ac;:1k bulunan kararlard1r. Ben , siyasal bir ili$kiyi, kararlar arac1hg1yla belirsizligin azalt1 ltnas1na ve zit <;1karlann dolay1mlanmas1na izin veren bir ili$ki olarak tantmla1naktay1m. Bu anlamda siyasal ili$kilerin, karmas1k toplumlann isleyi$i bak1m1ndan esas oldugunu du$ClnCtyorum. Bu ,. tiir toplumlarda, ashnda, siyasal kertclerin c;:oklasng1 ve yayg1nltk kazand1g1 bir surecc tan1k oln1aktay1z. Toplumsal yasan11n farklt alanlannda vt! c;:ok c;:e$itli Birikim 24/Nisa n 1991


nirden kurum ve 6rgutlerde, otoriter duzenlerneler siyasal ili$kilere donu~tilrulmektedirler. Bu 'otoriter olaru siyasal olana d6nil$tilrme' sureci, mubadele ve pazarhk usulletinin i$i n i<;ine dahil edilmesini ir;ennektedir ki , bunlar da, c;1karlann kar$1la$1nas1 ve dolay1mlanmas1 arac1g1yla kararlann uretilmesini saglamaktad1rlar. Buna kar~1hk. eskiden, sadece duzenlemeleri iktidar arac1lig1yla otoriter bir bic;in1de aktarma nlekanizmalan vard1. tli~kiletin bu 'siyasal duzeyi', sadece ulusal siyasal sistemlerde degil, ama ayn1 zamanda, -<;ogu kez bir rnucadelenin ertesinde- siyasal kararlara, c;1karlann ten1siline ve pazarhk etmeye ili~kin yeni kenelerin olu~turuldugu toplumsal alanlarda oldugu kadar, bir dizi egitin1, idare ve beige ku11.11nlannda da gorulmcktedir. Bu 'siyasalla~n1a' sureci, enformasyon sistemlerinin karrna~1khg1na , degi~ebilir bir c;evreyle ba$edebilme gereksinimine ve sistemin kendi i<;indeki dengenin gerektirdigi $eylerin c;:okla~n1as1yla baglanuhd1r. ili~kilerin 'siyasal duzey'inin onemi, sadece bugunku Bault parlan1enter siyasal sistemlerde ac;1kc;:a onada degildir. Siyaset sorunu, kendisi i<;in planlanm1~ siyasal orgiltlenme tipi ne olursa olsun, her karrna$1k siscemin kar~1s1nda duran bir sorundur. ileri bir toplumdaki herhangi bir den1okratikle~me projesi bu sorunu g6zard1 edemez, muhalefet hareketlerini entelektuel ve pratik gelenegi bu sorunun c;ozun1u bak1m1ndan nadiren e lveri~li olsa bile. C:ok uzun bir si:tre boyunca, karar-alma surec;lerinin ve temsil mekanizrnalann 1n ozgill ve 6zerk manug1n1n, kitle 1nucadelelerindeki y1ktc1 gii<; tarafindan onadan kald1nlabileceg1 kabul edihni$tir. Bugun, bunun yerine, bu sorunlann bi:1ti1nilyle c;ozumsC1z kald1klan ac;1kur. Bu, bir karar-aln1a sC1recine dahil olan c;1karlann niteliginin onemsiz oldugu an lamina gelmedigi gibi, butun bu c;1karlann ayn1 anlama geldigini ya da verili bir siscemin her c;1kar ic;in e$it flrsat yaratogin1 da ifade etmen1ektedir. Ancak, burada ifade edilen $ey, kararaln1a. ve cernsil surec;lerinin, karma$tk sistemlerin i~­ lemesi baktmtndan ozgul ve gerekli ko~ullar oldugudur. Te1nsil arac1hg1yla i$1eyen bu karar-alma surec;:leri sorunu, temsil 1nekaniztnas1n1 'burjuva' bic;imlerine ve parlarnencer kurun1lanna indirgeyen ve bunu yaparken de, c;:1karlann <;ogullugunun nasil dolay1mlanacag1 ve temsil edilecegi sorununu orradan kald1rrn1$ bulunan Marksist entelektuel gelenek taraf1 ndan geregince 6nemsenn1cmi$ veya gozard1 edilmi$tir. Temsil sorunu, karma$1khga baghd1r ve dolay1s1yla, tasanmlanmt$ siyasal orgutlenn1e modeli ne olursa olsun, Ortadan kald1nlmas1 mumkun degildir. Temsil, te1nsilciler ile temsil edilenler; herbirinin c;1karlan.ile onlann birbirlerine uyan veya farkhla~an eyle1n n1ant1klan aras1nda kac;:1n1lmcrz olarak bir farkh-

hg1 ic;ennektedir. Herhangi bir demokratik do nu~um sC1reci, temsil yap1s1 ile temsil edilenlerin talepleri ve c;1karlan aras1ndaki bu farkhhgi mutlaka hesaba kattnahd1r: 'ilerici' veya ¡ra~ikal' olma niyeti bulunal,} bir demokratikle~­ me projesi, bu farkhltg1 denetlemenin toplumsal ve siyasal arac;lann1 casarlamaya zorlanmaktad1r. Detnokratikle$tnenin gerekli ko$ullanndan biri, bu son1nun ideolojik olarak inkann1 kabul etmemektir: Ancak ve ancak bu sorunun varhg1n1n tan1nmas1 halinde, iktidan toplumsal taleplerden aY1ran mesafeyi denedeme ve kiic;liltme yollann1 aran1ak mlimkC1n olrnakt.ad1r. Ba$lang1(.taki siyasal ili$kiler sorununa donersek: Bununla ilgili du$ilnceler, hen1 siyasetin ozgulliigunii can1n1a ve hem de onun s1n1rlann1 tan1mlama yoluyla, siyasete uygun dC1$en olc;uyu belirlemektedirler. Siyasetin her $eyi kucaklayan bir bic;imde tan1mlanmas1n1n yetini, onun ozgilllugunun ve 'i$levsel gerekliligi'nin kabul edilmesi almaktad1r. Radikal gelene:.- ic;in bu kabullenme, -encelektilel ve pratik bak.imdan konu$uldugunda- her zan1an, toplumsal ya$am1n kutsalhktan annd1nln1a ve laikle$tirilme surec;:lerine e$lik eden butlin temizlikleri ic;eren zor bir gec;i$i ic;ermektedir. Bu anlamda siyasetin toplumsal ya$am1n bi.ituniini.i olu$turmamas1n111 iki nedeni vard1r: I. Siyaseti onceleyen, s1n1rland1ran ve ko$ulland1ran yap1lar ve c;1karlar vard1r. Bunlar, sonuc;ta, siyaset tarafindan dolay1mland1nlsa bile, bu yap1 ve <;1karlar, her tiirlu c;ogulculuga ve sanki taleplerin ve ihtiya<;lann kendiliginden ve ac;1k bir c;ogullugundan ibaretmi$ gibi g6rC1nen toplumun temsil ediln1esine ili$kin resn1r kand1nnacalara ili~kin ideolojik yan1lsa1nalar ne olursa olsun, varhklann1 surdurmektedirler. Siyaset oyunu, hic;bir za1nan, e$it ~anslann bulundugu ac;1k bir 1neydanda gen;:ekl~111ez. DolaY1s1yla, siyasal $anslann ve siyasal erkin e$itsiz dagihn11111 anlamak ic;in, siyasal oyunun s1n1rlann1 ve b6ylelikle de, siyasal kurutnlann alt1nda yatan toplumsal iktidann bi<;imleni$ tarz1n1 ele almak gereklidir. 2. Toplumsal olgulann -omegin duygusal veya sernbolik ili$kiler gibi- boyutlan vard1r ve boyutlar siyasal olarak gorulemezler c;unku. farkh bir manuga uygun olarak i$lev gonirler ve dolay1s1yla da onlan ihlal etmek degil, onlara sayg1 gostermek gereklidir. Bu degerlendirmeler, siyasetin sona erdigi ile degil ama, daha c;ok, siyasetin radikal bir bic;imde yeniden tan1mlanmas1 sorunu ile yuz yuze bulundugumuzu belirtmektedir. Siyasetin onemi ve anlam1 hakkindaki bu donii$i'1mun bir -ve belki de onemsiz olmayangostergesi, 'sag' ve 'sol' siyasal gelenekler aras1ndaki klasik aynm1 surdurrnenin giderek arran bir bic;imde zorla$mas1d1r. 'Sol' teriminin analitik bo$lugu arnk ac;1kt1r. Bu terirnin tek i$levi, Ban carihsel gelenegine 59


60

bagh siyasal ajanlan ampirik olarak tan1mlamak olurken, yine bu terim, art1k, hem yeni c;an$malar ve aktorler, hem de c;agd~ toplun1sal ve siyasal d6nu$umler hakk1nda hic;bir $ey anlatmamaktad1r. Geleneksel olarak 'sag', gec;mi$e donuk, 'sol' ise gelecege ili$kin bir y6nelim sergilemi$tir. Buna kar$1hk c;agda$ toplumsal 'hareketler', sadece gelecegin dunyasal bir felaket ihtimalinin tehdidi alnnda bulunmas1 yi1zunden degil fakat, karma$1k sistemlerin as1l sorununun dengeyi korumak olmas1 nedeniyle, gelecegi olrnayan bir toplumda ya$ad1gimiz1 ileri suren bir kolektif bilinc;liligin etkisi alundad1r. 'Hareketler'in iddia edilen 'modem kar~1n' niteligi, ashnda, c;izgisel ilerlemenin sona erdigini ilan etmi$ olmalan ve gelecegimizin de bagh bulundugu bugiin ic;in sava$ma duygusunu g\Jc;lendirmelerini ic;enn ektedir. Karrna$1k toplumlarda degi~im sureklilikten yoksun, eklemlenmi$ ve farkl1la$ml$ bir hal almaktad1r. Bu sistemler, hic;bir zaman, farkh duzeylerinde ayn1 zamanda ve ayn1 bic;imde degi$mez.ler. Siyasal sistem, kararlar arac1hgiyla, belirsizligi azaltabilir ve c;at1$rnalann urettigi don~um potansiyelini amrabilir ama, bu, degi$imin ajanlann1n d6nli$Ctmu idare edenlerden aynlmalann1 i<;erir. Degi$imi i.ireten akt6rler ile donli$1imu yonetenler -yani , kurumla$Uranlar- 6zde$ degildir. Bana gore, kendi ifade edilmi$ taleplerinin saydamhgin1 koruyarak kendisini iktidar haline getiren bir hareket fikri , Ekitn Devrimi'nin ertesi gunu bir yan1lsama olarak ac;1ga c;1krn1$t1r. Ancak, bu fikri n neden ba$lang1c;tan beri yan1lsama niteliginde olduguna ili$kin kuramsal nedenleri biliyoruz. Karma$1k bir sistem ic;indeki degi$iinler, her zaman, uyu1n saglamaya yonelik degi$imlerdir; bu degi$imler, kopu$lan ic;erebilirlerse de, her zaman ic;in, sisternin butC1nunun dengesine ili$kin ohnaktad1rlar. Herhangi bir sistemin karma$1khg1n1n duzenlenmesi ic;in iktidann gerekli oldugunu ve bunun da yap1sal olarak c;aU$malardan farkh oldugunu biliyoruz. (an$malann onemi, y6netici gruplan yenilik yapmak zorunda b1rakarak sistemin kendi ic;ine kapanmas1n1 onlemek, sec;kinler aras1nda degi$iklikler olmas1n1 saglamak, karar-alma alan1ndan onceleri d1$lanm1$ olan1n dahil edilmesini saglamak ve bir sistem ile o sisteme ait ba$at c;1karlann kac;1n1lmaz olarak yaratmaya egilimli oldugu gori.inmez iktidann golge alunda kalm1$ bolgeleri ile sukuneti sergilemektir. ~aU$man1n bu muhtemel sonuc;lan, toplumsal 'hareketler'in ve eskinin kahnulan uzerine yeni bir iktidar in$a etme giri$imine direnen veya en az1ndan, boyle bir iktidan yenjden uretmekten kendisini sakinmak ic;in c;abalayan bir siyasal muhalefetin (tek olmasa da) temel i$levlerinden biridir.

III. 'SANA Yi SONRASI' DEMOKRASiNiN iKiLEMLERi

Son yillarda, c;ok sayida inceleme refah devletinin krizi ve yeni-korporatist sistemlerdeki yonetilebilirlik, c;ogulculuk ve siyasal mubadele sorunlanyla ilgilen1ni$tir. Ayn1 zamanda, karma$1khg-tn siyasal sonuc;lanna 6ne1nli olc;ude dikkat sarfedihni$tir5 Yukanda tam$1lan sorunlarla ilgili olarak, bu geni$ kapsamh tart1$ma, sanayi-sonras1 demokrasinin ikilemleri diye adland1nlabilecek olan $Cyi g\Jn1$1gina c;1karmt$tlf. Arn~n d egi~bilirligi ikilemi, surekli degi$imin gerekli olmas1n1 ve ayn1 zamanda da istikrarh bir normatif ve emredici bir <;ekirdegin surdurC1lmesini ic;ern1ektedir. Karma$1k sistemlerde, bir yandan degi$ebilir c;1karlan, toplumsal akt6rlerin yaygin dag1hm1n1 ve bunlann birle$ffii$ c;1karla11n1 hesaba katn1ak, diger yandan da. davran1$ ve usuller hakk1nda belirli bir bic;imde onceden bilebilmeyi saglayan kural ve emretme sistemlerini g\Jvence aluna almak gereklidir. ikinci bir ikilem, nihai amac;lann kararla$Onlamaz1.tgid1r. Karma$1k sistemler bi.iyuk bir iktidar pan;alanmas1n1 sergilemektedirler. Burada, c;1karlann1 dile getirerek ve siyasal mubadele si.irec;lerinden avantaj saglayarak kendilerini 6rgutlen1e yetenegine sahip gruplann say1s1nda bir art1$ vardtr. Burada, aynca, siyasal karar-ahna yap1lannda bir par<;alann1a vard1r ki bu, aralannda e$gl1dum saglanmas1 gu<; olan losmi y6netimlerin ortaya c;1kmas1na olanak vermektedir. Ayn1 zamanda, burada amac;lar hakk1nda kararlann ahnd1g1 denetlenmemi$ ve gori.inur olmayan org\Jtlenmeler de varq1r. Kollektif faaliyet duygusunun belirlendigi c;evreler gori.inmez. ve ic;ine nufuz edilemez bir nitelik almaktad1rlar. Dolayis1yla da, nihai amac;lann kararla$tln lamazhg1 ortaya c;1kn1aktad1r: Birc;ok karar al.in1rken, neyin esasa ili$kin oldugunu kararla$Urmak giderek artan bir bic;imde zorla~maktad1r. Nihayet, bagimh kauhm ikilemi vard1r. Banh c;ogulcu sistemlerde, toplumun bir butun olarak bi.irokratik-idari orgutler tarafindan planlanmas1 y6nunde artan bir gereksinim ile birlikte yurtta$hgin ve kauhnun yayg1nla$mas1 gozlenmektedir. Bireysel ve kollektif haklar kiiresinin geni$lemesi, c;1karlann c;ogullugunu ve kararlan e$giidumlemek ve buna tekabiil eden temsil ve karar-alma haklann1 korumak an1ac1yla planlamay1 gerekli hale getirmektedir. Ancak, her planlama olay1, kac;1n1lmaz olarak kaulmay1 5

Sivil toplumla ilgili 1aru~man1n i;a&d<l.$ canlan1~1 bu son uca dogru ilcrlemcktedir. Bkz. ).Cohen, Class and Sivil Society, Amherst 1982:].Cohen, "Rethinking Social Movements", Berkeley Joumal of Sociology, no.28, 1983, s.97-1 13: j.Cohen ve A.Arato, "Social ~iovements, Civil Sociery and the Problem of Sovereignty", Praxis International, no.4. Ekim 1984. s.266-83:].Keane, Public Life and Late Capi12lism, New York ve Cambridge 1984: veJKear>.e, ''Despotism and Democracy" bu cilt ii;inde. ll ir ikim 24 / Ni san 19 91


- ---- .... ... .

haklann etkili kullan1m1n1 engelleyen bir teknokrarik karar-alma merkezini ortaya c;1karmaktad1r. Bu ikilemler, kanna$1k toplumsal sistemlerin gec;irdigi derin d6nii.$ii.mlerle baglanu halindedir. Kararalma ve c;1karlann temsili manu~na bagh, mii.nhas1ran siyasal bir yorumlama, toplumsal ii.retimin d6nu~umlerini ve toplumsal gereksinimler ile c;1karlann degi~imini, yani siyasal sistemi 6nceleyen ve sonuc;ta bu sisteme talepler bic;iminde dahil olan surec;leri hesaba katmakta ba$ans1z oln1aktad1r. Bu turden munhas1ran siyasal olan yorumla1nalar, bugun, ac;1k bir bic;imde, gec;mi~in ekonomistik yakl~1mlan yerine sosyal ili$kilerin siyasal ili$kilere indirgenmesini ifade eden yeni bir indirgemeyi koyan 'rasyonel sec;me' kuramlannda yayg:ind1r. Siyasal bakimdan indirgemeci yakla~1mlar, $UTIU kabul edememektedirler: Yukanda belirtilen ikilemler ve muhtemelen bunlann c;ozCnnii, ashnda, siyasal duzeyde gozlemlenebilir olan1 kanna~1k sistemlerin yap1sal manug1nda ve yap1sal c;eli~kilerinde yeralan d6ni.i$limlerin kavranmas1yla tamamlayarak anla~1labilir. Bu kanna~1k sistemler, bireysel eylem kaynaklann1, yuksek yogunluklu ve buyuk olc;ude farkl1la$ml$ 6rgCit, enfonnasyon ve karar-a\ma aglann1n i$lerligini saglamak ic;in seferberlige zorlanmaktad1rlar. Bu路nunla birlikte, ayn1 zamanda, bireysel eylem 'sec;meci' bir nitelik kazanmaktad1r c;unkii, bireyler kendi ki$isel ve toplumsal deneyimlerinin ko$ullann1 denetleme ve tan1mlamaya giderek artan bir olanak tan1maktad1rlar. Bireyselle$me-potansiyel olarak her bireye bir toplumsal eylem duygusu atfetme-siireci, boylelikle iki yanh bir hal almaktad1r: Bireylerin gCidiilenmelerine ili$kin ve bili$sel yap1lar1 iizerind e 'toplumsalla$t1nc1' baskilardaki bir ant$ yoluyla roplu1nsal denetimin yayg1nla$mas1 sozkonusu olurken, aynca. anla1nh eylemde bulunm_ak bakin11ndan daha geni$ olanaklara sahip kihnm1$ olan yine ayn1 bireyler taraf1ndan, ya$ama . ili$kin 1nekan-zamanduygusunun edini1ni y6niinde bir talep de vard1r. 'Sanayi-sonras1' demokrasinin ikilemleri, karma$1k sistemleri istila etmi$ olan bu yap1sal gerilimle baglanuhd1r. Hem biitunle$me ve hem de kin1lik olu$turma gereksinimleri yoniindeki bask1lar hesaba kanlmazsa, yukanda belirtilen ikilemlerin as1l bile$enleri c;6ziimlemenin d1$1nda kalacaklard1r: Degi$ebilirlik ve onceden bilinebilirlik, parc;alanma ve yogunla$ma, kauhm ve planlama, siyasal alanda, daha gene! bir sistem sorununun iki yonunu ifade etmektedirler. Bu ikilemleri siyasal sistem ic;inden c;6zmeye yonelik giri$im, olsa olsa, (muhtemelen yenilik yarauc1) teknokratik-rasyonelle$tirici tiirden oneriler ve kararlarla sonuc;lanabilir. Ancak, demokrasi sorununun butiin yonleriyle ka~1 kar$tya gelinecekse, o zaman, hem c;agda$ Bauh top-

lumlann siyasal ikilemleri ile bu toplumlann surekli olarak degi$en sistem mano~ aras1ndaki baglannn1n dikkatli bir bic;imde degerlendirilmesi ve hem de, siyasaJ ili$kilerin ozgtillugunun ve ozerkliginin tan1nmas1 gerekmektedir. bemokrasinin ozii.nun, c;1karlann rekabetini ve bunlann temsilini olanakl1 kilan kurallan gCivence aluna almak olduguna inanmak, karma$Ik sistemlerde gerc;ekl~mekte olan sosyo-politik d6nii$iimlerin boyutlann1 anlamakta b~ns1z olmak demektir. Bu demokrasi kavram1 devlet ile sivil toplumun. aynlmas1 esas1 iizerine kurulu bir kapitalist sisteme, devlerin sadece sivil toplum ic;inde bic;imlenmi$ 'ozel' c;1karlan 'kamusal' kurumlann terimlerine terciime ettigi bir sisteme tekabul etmektedir. Bugun, kapitalizmin siyasal deneyiminin temelini olu$turan devlet ile sivil toplum aras1ndaki bu aynm belirsizle$mi$tir. Mudahalenin ve eylemin birle$mi-$ bir ajan1 olarak devlet c;oziilmii$tiir. Bunun yerine, iistten s1la bir bic;imde birbirine ba~h bir uluslar otesi ili$kiler sistemi gec;mi$, bu sistem de, a$a~dan, hem kendi temsil ve karar-alma sistemleri ve hem de kamusal olanla ozel olan1 aynlmaz bir bic;imde birbirine baglayan ic;ic;e gec;mi$ bir orgiltler toplulugu tarahndan tan1mlanml$ bulunan kismi yonetimlerin c;ogullugu ic;inde bolunrnii$tur. 'Sivil toplum' bile -en az1ndan mod~m gelenegin ba$1ndaki tan1mlan1$l)'la- kendi ozunii yitirmi$ gorunmektedir. Bir zamanlar sivil topluma ait olan 'ozel' c;1karlar, aruk iktidar ve etkileme hiyerar$isi ic;inde belirli bir.konumu payla$an istikrarh toplumsal gruplann sftrekliliklerine ve goruniirluliiklerine sahip degildir. Toplumsal c;1karlann eski birligi (ve tiirde$ligi) havaya uc;mu$tur. Mekansal bir imgeleme dayanarak ve yukandan bir bak1$la, toplumsal c;1karlann ozgLll toplumsal gruplara atfedilemeyecek olan genel kiiltiirel ve sembolik yonelimler halini ald1klan soylenebilir. ~ag1dan bakild1~ndaysa, bu c;1k.arlar, bir zamanlar dogal kabul edilenler de dahil olmak uzere, ilk gereksinimlerin c;ogulluguna bolunm11$lerdir. Devlet ve sivil toplum aras1ndaki basit aynm, yerini daha karma$1k bir duruma b1rakm1$Ur. Kitle partilerinin maruz kald1g1 farkhla$ma ve 'laikle$me' siirec;leri, bu partileri, giderek anan bir bic;imde, kurumsal olarak devlet yap1lan ile biitiinle$rni$ topiaY1Cl (catch-all) partilere donll$tiirmii$tl1r. Ayn1 zamanda, parlamenter sistem de, hem talepleri i$leme tabi tutmadaki sec;meciligini ve hem sadece bic;imsel kararaln1a i$levlerini vurgulama egilimindedir. Diger bir duzlemde, temsil ve karar-alma sistemlerinin ac;1kc;a c,:okla$mas1ve giderek artan bir bic;imde 6zerkle$mesi sozkonusudur. Bu surec; karar-alma merkezlerinin c,:ogulla$mas1yla sonuc;lanmakta ama, aynca, kararalma kertelerinin yayginla$mas1yla birle$en kesin avantajlan da beraberinde getinnektedir. Nihayet. da-

- - --

61


62

ha ileri bir diizlemde, gf1ndelik ya~am ic;:indeki glidulenmenin ve eylem duygusunun ycniden edinin1ini amar;layan toplumsal 'hareketler' bir;itnini alan kolektif talepler ilc <;ao~malann ac;:1k<;a olu~tugu gorulmektcdit Bu ko~ullarda, demokrasinin sadece ht1kumet kaynaklanna u~rnak ir;in yap1lan rekabeti ic;:erdigini du$ilnmek yan1loc1d1r. Karma~1k toplumlarda demokrasi. bireylere ve toplu1nsal gruplara, kendilerini gli<,:lendirme ve olduklan veya ohnak istedikleri gibi kabul edihne olanag1n1 veren ko$ullann varhg1n1 gerekti1mektedir. Yani, bu toplu1nlarda demokrasi, bireysel ve kolektif anla1nland1rma sftrec;:lerinin kabul edilmesini ve ozerkligini gerektirmektedir. Kendini yans1tan bir kitnligin za1nan i<;inde olu$turulmas1, surdun1lmesi ve degi~tirihnesi, denetimden veya baskidan bag1ms1z toplun1sal alanlann varltg1n1 gerektirmektedir. Bu alanlar, kolektif aktorleri saglamla~tiran, onlann taleplerinin deva1nhhgin1 giivence altina alan ve bunlann dt~ dunya ile kar~1 kar~1ya gelmelerine ve pazarhk etmelerine izin veren (6rglitlenme, liderlik ve ideoloji) sftrec;:leri tarafindan olu~turulurlar. Bir kin1lige ait ohna ve bu kimligin tan1n1lanmas1nda katk1da bulun1na ozgurlugu, boylece, ternsil edilme 6zgurlugun(1n onceden varoldugunu kabul eder. Ancak, ait olma ile temsil edilme ayn1 ~cy degildir -belirli bir anlan1da onun z1dd1d1r. A.it olma dogrudand1r, ten1sil edilrne dolayhd1r; ait olma bir kimligin getirdigi yararlan dolays1zca edinn1ektir; buna ka~1hk temsil, bu edinirnin ertelenn1esidir vb. Ait olma ile temsil aras1ndaki bu 1,;eli$kiden kaynaklanan bask1 alt1nda demokrasi , kurulu anlamland1rma sure<;lerini, yenilerini uretmek uzere terketme olanag1 kadar, verili temsil ko$ullann1 reddetme veya degi$tirme olanag1n1 da ic;:ennelidir. Kanna$1k toplun1larda, otoriter olmayan bir de1nokrasi, bu ikili olanag1 onceden gorme ve desteklen1e kapasitesinin, yani, yeni anlamlar yaratmak uzere ait alma veya ait oln1aktan vazgec;:n1e hakk1 kadar, bir kimsenin kendi sesini ten1sil yoluyla veya dinlecirn ko~ullann1 degi~足 tirerek duyurma hakkintn varoldugunu da 6nceden kabul eder. Bu ozgurlukler. ilk kez, mekanla, zamanla, dogum ve olftmle, bireylerin biyolojik ve duygusal yonleriyle ve gezegenin ve insan tfirunun ya~a足 m1n1 surdurmesiyle ilgili belirli 'giindelik ya$am haklan'n1n OIU$lUTUlmaStlll lllUinkun kilacakttr. Boyle bir den1okrasinin gerekli ko$ullanndan biri, hukumet kurumlanndan, parti sisteminden ve devlet yap1lanndan bagims1z kamusal alanlann varhg1d1r. 6 Bu alanlar; ek1emlcnmi$ bir karar-alma, pazarhk ve temsil sistemi halini almaktad1rlar ki. bu sistem ir,:inde g(lndelik ya~mda geli$tirilmi~ anlan1land1m1a pratik.leri resmi siyasal kururnlardan bag1ms1z bir bi<,;imde ifade edilebilmekte ve duyunilabilmektedirler. Bu tur kamusal alanlar; bircysel ve kolektif kimliklerin va-

rolabilecek.leri baz1 glivenceleri, bilgi edinimi ve se1nbolik kaynaklann uretimi lehinde olan 'yumu$ak' bir bi<;imde kurun1salla$m1~ sisten1leri ve enformasyonun dola$Onlabildigi ve denetlenebildigi a<,;tk sistemleri i<;ennelidirler. Kamusal alanlan nitelendiren $ey buyuk bir akic1hkur ve bu alanlann buyllklugu, kendileri i<;in uygun gorulen bagims1zhga gore artabilir veya onadan kalkabilir: Bu alanlar; tan1mlan geregi, sadece kolektif eylem ile kurumlar aras1ndaki yaranc1 ka~1tla$ma yllzunden a1,;1k tutulan hareketli bir keneler sistemidir Kamusal alanlar, siyasal iktidar ve karar ahna dl!zeyleriyle gundelik ~amdaki ili~ki aglan aras1nda yeralmalan 6l<;usunde, yap1sal bak1mdan karars1zd1r da: Temsil ve kauhn1 cerimlerinin iki anlam1n1 da ifade ederlei: Temsil, <;tkarlann ve taleplerin ortaya konulma olanagid1r; ama ayru zatnanda da, farkl.J kalma ve hic;bir zaman butiinf1yle sesini duyuraLnamakor Kat1hm1n da iki anlam1 vardn: Hem rol alma -yani; bir aktorun 1,;1karlann1, gereksinimlerini saglam 1a$Ormak y6nC1nde eylemde bulunma- ve hem de bir sisteme ait olma, cen1aaun 'genel c;:1karlanyla' 6zde$le~medit Karma~1k roplumlarda geli$n1eye ba$layan kamusal alanla~ siyasal kurumlar ile kolektif t.alepler; hukumet i$levleri ile c;at1$malann temsili aras1ndaki baglanu noktaland1r (agd<1$ 'hareketlef, bu k.amusal alanlar ir;inde, ozgulluklerini kaybetmekslzin eyle.n1de bulunabilirlcr Ka1nusal alanlann ana i$levi, 'hareketler'in gundeme getirdigi sorulan gorunf1r k1lmak ve kolektif hale getirmektir. Kan1usal alanlar. bu 'hareketler'in kurumsalla$maktan ka<;1nmalann1 saglarlar ve, bunun tersine, bir butftn olarak toplun1un 'hareketlee tarafindan gundeme getirilen toplu1nsal eylemin amar;lan ve anlan11 ile ilgili n1eseleler, talepler ve c;au~malar t:1zerinde soru1nluluk alabilecegini (yani, bunlan kun1msal olarak i$len1e tabi tutabilecegini) de guvence aluna ahrlar. Bag1ms1z ka1nusal alanlann peki$tirilmesi, bu anlamda, 'sanayi-sonras1' de.mokrasinin ikilemlerinin -yanli$ olarak, <;6zum yollann1n aranmas1sozkonusu olmaks1z1n- surdurulmesinin ya$amsal ko$ullanndan biridir. (iinku, toplun1 kendi meseleleri, talepleri vc c;:at1$malan uzerinde sonirnluluk ald1g1 zaman. bu mesele, talep ve c;:an~malan , a<;1k pazarlrga ve ahnacak kararlara cabi kilar ve bunlan degi$i tn olanaklanna d6nli~tt:irur. Boylelikle de, 'hareketler'in ozgullul<lerini ve bag11ns1zhk1ann1 yoketmeksizin veya gll<; kullan1m1n1 tarafs1z oldugu iddia edilen karar-alma usulleri ard1na gizlerneksizin bir 'glindclik ya~am demokrasisi'ni olanakh k1lar. 6 Sivil toplumla ilgili iaru~man1n r,:agda$ canlan1~1 bu sonuca d<>gru ilerlemektedic Bkz. j.Cohen, Gass and Sivil Society, 1982: ].Cohen, ''Rethinking Social ~iovenlents': Berkeley journal of Sociology. no.28, 1983. j.Cohenve A.Arato, "Social MovementS, Civil Society and the Problem o f Sovereignty~ Praxis International, no.4. Ekim 1984, j.Kea ne.. Public life and late Capitalism. l984; ve ].Keane.. "Despotism and De1nocracy~ Biriki m 24/N i san 1991


M A H M U D

0

S

M

A

L

N

A

.

S 0 Y L E $

''Biji Kurt, biji Turk'' AHMET iNSEL

D r. Mahniud Osman Irah Kiirdistanf Cephe'ni n ii(iincii ogesi olan Klirdistan Sosyalist Partisi 'nin hun1cularrndan ve halen genel sekreteri. Dr. Mahmud Osman uzun y1llar Kiirdistan De1nohratih Partisi i(:inde (alist1. 1970 ba~lannda KDP i(:inde Mustafa Barzani'nin en yah1n (evresinde yer ald1. Kinii gozle1ncilere gore, jiilen Barzani'den sonra KDP'nin ihinci adam1 honumuna geldi. 11 ~1art 1970 Memorandurnu (er(:evesinde olusturulan ve fiilen Irah Kiirdistani cumhurba$han1 honumunda olan Barzani, I rah cun1hurba$ha111 yard1mc1S1 maha1n1na Dr. Mahmud Osma11'1aday gosterdi. Barzani'nin oliimCi ve 1975 yenilgisinden sonra KDP'den aynlan Dr. Osman, sosyalist ~i daha belirgin, a$iret. baglan daha gevseh bir siyasal yapilanmaya onderlih etti. Irah Kiirdistani Cephe ad1na goro~n1eh i(in geldigi Paris'te hendisiyle hokonu~t uk. Sayin Dr. Osman, bize 111.saca ozge(:mi$ini.zi anlanr n11s1111z? • l 936'de Suleymaniye'ye yakin bir koyde dogdum. Ailern olduk~a faki rdi. Baban1 polisti. Siileyn1aniye'de liseyi bitirdin1. Ondan sonra Bagdat'ta up fakiiltesi'ne devam ettin1. 1961'de doktorluk diplomam1 ald1m. Bir miiddet bolge hastanesinde \alt~ttm . l 962'de ise bir sene doktor yedek subay olarak askerlik hizn1etimi yapom. Ye ard1ndan dagdaki ~mergelere iltihak ettim. l 953'de KDP'ye ii ye old um. l 975'de ise KDP' den aynld1m. l 979'da Kurdistan Sosyalist Panisi'nin kuruculan aras1nda yer ald1m. Hesaplarsak, 38 yildan beri aktif olarak Kurt ulusal mticadelesi ic:;indeyi1n.

Irah .Kurdistanf Cephe birha( yil once kuroldu. Ama Korfez sava~1n1n baslamas1na hadar pek hendisinden bahsettirmedi. Buna 1uir$ilih son aylarda Cephe'nin ciddi

bir toparlay1c1 gucii oldugu ortaya (1ht1. Bunun Baas rej iminin ashen olara11 zayijla1nas1n111 yaratt1gz ortamdan ba$ka neden:eri var mi? • Bildiginiz gibi lrak Kurdistant Cephe l2 Mayis l 988'de kuruldu. Bundan once c:;e~itli Kurt orgutleri aras1nda birbirine guvenmeme hissi egemendi. Hatta zaman zaman silahh c;att$malar da olmu$tU. l 988'de Irak'taki belli ba~h Kurt siyasal hareketleri yan yana gelip, kendi aralannda yeniden ban~malan bugune gclmemizi saglayan \Ok 6nemli bir ad1m oldu. Ayn1 donemde Saddam Huseyin de Kurdistan'a kar$1 en vah$i sald1nlara ba~lad1. Kimyasal silahlara ba~wrmaktan c:;ekinmedi. Halepc:;e'de oldu~ gibi sivil halk1 teror alnnda tutmaya yonelik kinmlara ba~­ lad1. lrak Kiirtleri gerc:;ek bir ya~am rniicadelesi verirlerken, birbirlerini buldular. Birlik geregi daha da a~1k ortaya c;:1ku. Cephe'nin kurulmas1ndan sonraki donem, Cephe ic:;indeki farkh unsurlar aras1ndaki ili~­ kilerin gii~lendirilmesi, onak yap1ya i~lerlik kazand1nlmas1 ic:;in gerekli c;:ah~malara esas olarak hasred ildi. Elbette Korfez sava~1n1n ba~lamas1yla Cephe'nin siyasal faaliyetlerinde de buyuk bir h1zlanma oldu. Bir sava~ ortam1na girince, 6rgl1tler aras1 dayan1~­ ma daha da h1zland1. Ama bugiin Cephe'nin kazandt~ toparlayic1 giic;:te daha 6nceki \ah$malann c;:ok 6nemli pay1 var. D~andan

bak1nca lrak K1lrdistan f Cephe i~inde da ha ~oziilmemi.$ bir onderlih soronu oldugu hissi doguyor. • Evet boyle b ir sorun var. Cephe farkl1 partilerin temsilcilerinden ol u~uyor. Arna sec;:ilmi~ bir onderi, partilerin iizerinde yer alacak bir ender kadrosu yok. Bu haliyle Cephe bir partiler koalisyonu olarak i~lev

63


goriiyor. Cephe'nin faaliyet yontemi konsensusa dayan1yor. Bunun elbette yararh oldugu gibi, baz1 durumlarda zorlayic1 etkileri var. Zaman ir;inde bu sorunlar r;ozC1lecek.

Bu tur bir Cephe yap1s1yla Baas ashen g11,lerine ka~i sava~ yilnltn1enin s1k1ntilan yok rnu? • Sava$1 Cephe'nin komiteleri ylir(Hi.iyorlar. (e$itli bolgelerde Cephe'nin asker! komiteleri var. Bunlar elbette birle$ik silahh giir;lerden olu~n, belli bir alandaki askerf gur;lerin bir komuta alnnda topland1gt birle$ik yap1lar. Bu Cephe komiteleri siyasal ve askeri hareketi birle$tirici unsurlar. Unutn1arnak gerekir ki, bugiin Irak Ki.irdistan'1nda bir devrim y~an1yor. Bu hem siyasal, hem askeri cepheleri birbiri ic;ine ger;mi~ olan Kurt devrimidir. Bu devrimi ise lrak Kurdistan! Cephe yonlendirmektedir.

Cephe'nin program1 nedir? • Kurtlerin ir;inde bulunduklan dun1ma gore otodeterminasyon hak.ktn1 kullanabilmeleri elbette temel hedefimizdir. lrak devleti ic;inde yerel idari ozerklik, ir;inde ya$an1lan siyasal biitunluk ir;inde e$it haklar, temel hak ve ozgurluklerin hayata gec;irilmesi ...

ki KDP idi. Arna hem Mustafa Barzani'nin olmesi, hem de ya~nan yen.ilgiden sonra herkes yeni bir araY1~ ic;ine girdi. Devrimin sonuydu. Yeni bir donem b~­ ladt. Bu done1nde c;ogulculuk geli~ti. Fark11bklar daha rahat ifade edilir oldular. Bu donemde biz de hem Irak Kunlerinin ulusal haklann1 elde ecmeyi hem de demokrasiyi, sosyalizmi hedefleyen bir siyasal pani olu$turmay1 gerekli gorduk. Eski hemen hemen Y1kilm1~u, yeni bir devir ba$hyordu. Uluslararas1 planda ve ozellikle bolgede dengeler degi$iyordu. Geleneksel olarak lrak Kurt hareketi a~ire t temelinde orgutlenir. Kurdistan Sosyalist Partisi'nin de bOyle bir tabani var tn1? • Cephe ir;indeki tum partiler hem a$iret ili$kilerini hem de a$iret dt$1 ili$kileri ic;inde bannd1nyorlar. Su parti a$ire1 partisidir, oburu hie; degildir demek rnC1mkun degil. Hepsinin ic;inde az veya c;ok a~iret taban1 var. Arna en fazla a$iret taban1 uzerine kurulIDU$ parti KDP. Talabani'nin partisi de belli olc;ude a$iret destegine dayaruyor. Kurdistan Sosyalist Partisi'nin ise bu iki partiye k1yasla a$iret taban1 c;ok daha azd1r denebilir. Bizim uyelerimiz $ehirlerden ayd1nlar, i$<;iler, diger yandan koylulerden olu$uyor. Baz1 yorelerde a$iret destegi de ahyoruz. Arna as1l belirleyici bu degil.

0-ye say1n1z ne kadar? • Yerel idari ozerklik talep ederken bildiginiz gibi ulkenin butunlugunu parc;alamak istemiyoruz. Siyasal butiinlukle ifade etmek istedigim bu. Y~n1 1an ulke ic;inde diger unsurlarla e~it hak ve ozgurluklere sahip olmak. Cephe'nin den1okratik talepleri sadece Kurtleri degil, Irak'ta ya$ayan herkesi kapsayacak geni$liktedir. Herkesin temel hak ve ozgiirluklerinin giivence alunda oldugu bir Jrak'1n kurulu$una ortak olmak istiyoruz.

Gene! sehreteri oldugunuz Kurdistan Sosyalist Partisi'nin Cephe i~inde yer a Ian diger partilerden fark1 ne'

64

• Kurdistan Sosyalist Partisi, Barzani ve Talabani aras1nda sec;im yapmak zorunda kalmak istemeyen ve sosyalist g6r0$0 benin1seyenlerin kaald1g1 bir parti. Mesut Barzani'nin liderligindeki KDP ve Celal Talabani'nin onderligindeki Kurdistan Yurtsever Birligi'nin yan1nda ur;uncu bir sosyalist giic; olu~turuyor partimiz. Kurdistan Sosyalist Partisi'nin 1emel hedeflerinden birisi Irak'ta demokrasinin yerle~mesidir. Sosyalist Panisi Eylul devriminin c;oku~u ve Barzani'nin olumunden sonra kuruldu. l 97S'ten once, yani Kurt devriminin yenilgisinden once Irak Kurdistan1'nda temel siyasal gur; Barzani"1in yonetiminde-

• Son aylarda bu say1, Cephe'yi olu$turan tum partilerde oldugu gibi, o kadar artu ki dogru bir $CY soylemek zor. Onbinlerce...

Bugun lrak Kiirdistanl Cephe, sadece k1rlan deg-ii, bazi buyilk ~ehirlerin denetimini ile ele ge'°irm4 durumda. Saddam Hilseyin 'e bagli g-'"lerin Irak'in guneyindeki isyan1 bastinp, Kuzey'e askeri birlikleri kayd1rmalan durumunda bu $ehirleri elde tutmaniz zor olmayacak mi? • Bir $ehri savunmak bir bolgeyi savunmaktan daha zor degil. An1a bedeli daha yuksek olabilir. Hele Saddam Huseyin gibi sivil hallo d11$unmeden her tiirlu imha yoluna ba$ vurmaktan c;ekinmeyen birisi kar$IS1nda ~ehirleri savunmak binlerce sivil insan1n 6111munu goze almak demek olabilir. Saddam, napalm, asit kullan1yor. Sivil, asker aynmt yapmadan ~ehir­ leri bombahyor. Ona menzilli fOzeler kullan1yor. Uc;akla, helikopterle havadan sald1nyor. Bizim ise hava _gucumi.iz yok. Hava sald1ns1na kar$I sadece korunma tedbiri alabiliyoruz. Yollanan ffrzeleri havada imha edecek kal"$1 fuzelerimiz yok. Bu nedenle omegin Kerkiik'u savunmak ic;in sonuna kadar sava~mak Kurt halk1n1n 1zd1raplanna daha da 1zd1rap kaunas1 Biriki m 2 4/Nlsan 1991


--··· . ·-···"

,

______ . . . .....

·-·-

,

...... ,_ -

------------- ·-··

d1~1nda

anlamh sonuc;lar yaratn1ayabilir. Belki insan dengesi eskisi kadar aleyhimize degil, ama silah dengesi boyle bir c;au~mada kesinlikle aleyhimizde. Diyecegim ~ehirleri savunmantn s1111rlan var. Aynca biz ~ehirleri ele ge<;im1ek ic;in haz1rlanmi$, te~kilat1anm1$ degiliz. Bir ~ehrin denetimini aln1ak yetmiyor. Onun ia~esini, hastanesini, mulki idaresini vb. de yiiriiunek gerek. Bugunku ~amada, yani sava~ ortam1nda bunun zorluklann1 .kestinnek zor degil. Daha a ~1h ifade edecek olursak, Baas pa1tisine bagli gi1,lerin atagi ha~151nda, ~ehirlerden ,ekilip. onlann <:evresindehi bOlgelerde denetiminizin siim1esi11i nti oneriyorsunuz?

• Evec. Eger ~idd etli bir askeri bask1 olursa, ome~in Kerkuk'un i<;inden c;ekilip, onun etraf1n1 surekli kontrol alunda tutabiliriz. Kerki.'lk'un sadece kuzeyi degil, guneyi de denetimimiz altinda olacakur. Bu ise Kerkuk'un Bagdal'la karadan ili$kisini denetlemek demektir. Irak Kurdistan1'n1n hernen hen1en tiin1u $U . anda bizim denetin1i1nizde. Saddam'111, ~e hirlerin d1$1nda surdi.irulecek ve uzun soluklu bir mucadeleyi goze alabilecek asker! gucu yok aruk. Aynca gi.ineyden kuzeye asker! guc; kayd1r1nca, o yorede isyan gene alevleniyor. Belki baz1 semboller gerekli. Arna Kurtlerin Kerkllk'u birka<; gun denetimle1ine almalan , sonra sivil halki koru1nak ic;:in oras1n1 bosaltn1alan ve 1niicadelelerine kendilerine daha uygun alanlarda devam ermeleri hem daha dogru, hence hem de daha insani bir karar olur. Arna bC1yflk bir askeri bask1 gelmezse elbette Kerkuk'u de, Kurdistan'1n diger buyuk ~ehir­ lerini de denetimimiz alt1nda lutacag1z. Su anda Cephenin silahli adam gt'icu nedir?

• 0 konuda da kesin bir say1 vermek zor. (unku herkes silahh. Irak devleti ic;:inde yer alan Kurt polis, Kiirt asker bizim yan1m1zda. Silah1n1 b1rak1p kac;:an askerlerin silahlanyla donan1n1s binlerce, onbinlerce insan var. Ele gec;:irilen bolgelerdeki silahlann dagtulmas1yla bu sayi surekli an1yor. Bu say1n1n 250 bin civannda oldugu soylenebilir. An1a bu 250 bin silahh insan1 di1zenleyecek bir idari te~kilattm1z yok. Aynca bu kadara da ihtiyac1mtz yok. Su anda yaklas1k 100 bin kisilik bir ordu di.izenlemeye c;ahs1yoruz. Savas ba~lamadan once 12 bin kisi civanndayd1 bu gC1ciimiiz. 100 bin· kisi bize yeter. lrak d1$1ndaki Kiirtlerden desteh aliyor 1nusun11z?

• Dedigim gibi bize yetecek sava~acak adam11111z var. B~ka ulkelerden savasc;1giic;:lerin gelmesine ih-

tiyac1m1z yok. Ne iran ne Ti.irkiye ne de Suri ye Kiirtlerinden gu<;ler ~u anda lrak'ta sava~m1yor. Buna kar~1!Ik bu ulkelerdeki t\1111 Kurt hareketleri bizimle dayat11~1na i<;indeler. Bizi destekliyorlar. Uluslararast planda dayan1~n1a vererek n1C1cadelemize katk1da bulunuyorlar. Tiirk iye'deki Kart harehetleriyle

ili~l1ileriniz

nasil:>

• Hepsiyle ili ~kilerimiz var ve bunlar iyi ili~kiler. l<ar$il1kh birbi1ine sayg1 ve dayan1srna uze ri~e dayal1. i·ek tek isim ven11eme san1n1n gerek yok. Bence Kurtler aras1ndaki iliskiler strateji k oln1ah. Bu hem ayn1 Cilkede ya~ayan Kiirtler aras1nda hem de ayn 111kelerde yasayan Kurtler aras1nda gec;erli bir davran1s bic;:i1ni olmah. Uzun vadeli orcak hedefler c;en;evesinde dii$linulmeli ili~kiler. Buna ka~1hk devletlerle ili$kile1imiz taktik olmal1. l'aktik ili$kiden kast1 mo andaki siyasal konjonktur dikkate ahnarak, devletlerle surdunilen iliskilere yon vermek. Arna Kiirtler aras1ndaki ili~kiler bu tt1r dalgalanmalardan etkilenmemeli. Duyn1u$sunuzd111~ son gii11lerde Turgut Ozal 'rn Tur-

hiyeli Kiirtler aras1nda popula1itesi (.oh arttr. Yah111 zaman hadar Dogu 'da 6zal'1n partisi ANAP'in silindigi soyleniyordu. Ania Nevniz gosterilerinde "Biji Kurdistan ", "Biji Ozal" diye bag1nld1gr aktanliyor?

• Oyle 1;1i bag1rm1~lar?

erede?

Ornegin Ciz re'de bu tiir sloganlar atrld1g1n1 gazete!er yazd1. Daha gene/ olarah hem hallaan hen1 de ayd1n (.evrelerden Ttirkiyeli Kiirtler aras1nda Turgut Ozal'a se1npatiyle baluinlann bugiinlerde bir hayli fazla oldugunu soylemefi abart1nal1 ohnaz.

• Evet. Tilrkiye'den birkac;: ki~iyle konu~tugumda benzer degerlendirmeler yapttlar. Omegin Burkay'1n degerlendirmcsi bu minvalde. San1n1n Turgut Ozal oldukc;a zeki bir ki?i. iktisatr;:1. Siyasal olarak belli esneklikleri var. ·rurkiye'yi AT'ye sokmak istiyor. Bunun ic;in de d1$anya kars1demokratik bir cephe sunn1ak gerekti~ni biliyor. TC1rkiye'nin boyle bir demokratik goriinun1 sunmas1 ir;:in ise Kllrllerin uzerindeki bask1lann kalkrnas1, yasaklann kalkmas1 gerektigini goruyor. Bunun ir;:in baz1 ad1mlar atmaya haz1r olduguna <lair i~aretler yolluyor. Giri$imlerde bulunuyor. Arna bildigim kadar1yla bunlann hic;:birisi daha somutla~mad1. Arkas1ndaki art niyet ne olursa olsun, bu tur giri~imlerden baz1 iyi sonuc;:lar c;1kacaksa ne ala. Unutmamak gerek, Tiirkiye'de son don en1lerde belli degisiklikler oldu. Toplum degi$iyor. Fikirler degi~iyor. Askerler gibi diisiinenler eskisi gibi c;:ogun-

----

65


lukta degil. Ozal, askerle:r gibi degil. Aynca Kurtlerin bir k1sm1n1n oyunu almak ic;:in de daYran1yordur elbette. Arna $Unu belirunek gerekiyor Ozal, frak Kurtlerine yard1111 edecegini soyledi. Arna s1n1rlann1n otesindeki Kurtlere yard1m etmcden o nce, kendi ulkesinde bulunan 1nilyonlarca Kilrde yardtm etsin. Onlann haklann1 korusun, temel hak ve ozgurlukle1ine sahip c;:1ks1n. Size gec;:mi$ten bir 6rnek vereyim. iran 5ahl gec;:mi$te lrak l<unleriyle c;:ok iyi ili$kiler kurdu. An1a kendi ulkesindeki Kurtleri de zalimce eztnekten geri dunnad1. Ostelik Cezayir Antla$mas1'ndan sonra lrak'taki l<urtleri bir anda unutuverdi. Bu konuda san1 imiyctin hi<; yaotltrnayan b ir i$areti var: Kendi ulkesindcki <1Zlllhklara kar$1 nas!l davran1vor? , S1n1nn1n otesindc yasayan ayn1 soydan insanlara. yardun edip, onlann soydasla n nt kendi ulkesinde zalin1ce czerken inand1nc1 olunur mu? Aina un1udumuz Turkiye'de de baz1seylerin degi$mcye basla1nas1. Ne \·ar ki kori.i korune bir un1ut olmamali bu. Barzani'11i11 cen1silcisiyle, Cclal Talaba11i'nin Ankara'-

dall1 te1nasla11 s1ras111da Ttirl1iye'11in lrak Kiirtleri11i11 111iicadelesi11 i des1ekle111 esi ka 1~is1nda, Talaba ni'nin T iirkiye'de silahlr 111iicadele veren K·iirl orgiitlerine lojistik destcgi l1esn1ek ilzere soz verdigi soylend i. • Talabani bana ~oru$1nele1in i<;erigini aktanrken, Tttrkiye'deki Kun hareketleriyle ilgili bir konuda gori.i~uldugune <lair bir$ey soylemedi. Sadcce lrak Kurtle ri konusunda konu$uldugunu soyledi. Ozal'la degiL onun temsilcileriylc konu~mu$l ar. Turkiye'nin lrak Kurtlerine )'ard1m konusunu g6rii$tukle1ini soyledi. Bu konulann d1$1nda bir konu gi.'lri.'!$tihnedi diye cie aynca bel irtti. l<endisinin $ahsen bana aktard1-

g1 bu. Bolgedeki l<urc sorunu1turt scr 111isiniz?

(ozun1u

konusunda iyin1-

• LHuslararas1 cemaat K(\rt sorunu konusunda hep ikiylizlu davr<1nd1. Kamboc;:ya'dan Nikaragua'ya kadar her )'Crde insan haklanna sahip y1kc1. Otinyada yasayan 30 n1ilyon Kurdlin haklann1 ise gormezlikten geldi. e lrak'La ne Turki)'e'dc nc iran'da ne de Suriye'de ra$ayan Kurtlerin ulusal hakl,1n can1nn11$ degil. lrak'ta elde edilen haklar ise birka<; y1l ir,:inde lrak devlcti taraf1ndan kanla, ~iddetle geri alindi. Ulusiararas1 guc;lcr Kurtlcrin ulusal haklanna kar$• ilgisiz kalmaya devam ediyorlar. Bu konuda Kurcler aras1nda c;:ok biiyuk bir du~k1nl<lig1 var. Olmas1 da olagan.

Ku11lerin ulusal haklan sorununa gelince, insan haklan f1zerine nutuklar atan devletler ortaliktan <;ekiliveri}'Orlar. Saddam, Kurtlere kar~1 kimyasal silahlar kullan1p. katlia1nlar duzenlerken Sadda1n'1 mali, askeri, siyasal olarak desteklemeye devam ettiler. Buglin Saddam yine Kurtlere kar~1 napalm kullan1yor, asit kullan1yor. Birle$mi$ Milletleri temsilen bolgede bulundugunu iddia eden gu<;ler seslerini <;1karm1yorlar. Sa<ldam'1 engellemiyorlar.

Bunun 11edeni ne sizce? • Devlet c;1karlan. l·ler devlctin bolgedeki c;1karlan c;eli~kili. S1r11nn1n 61.esinde bir geli~me ohnas1ndan korkuyor. Uluslararas1 gcu;lerin ticari, iktisadi c,:1karlan var. Emir Cabir'in hat1n i<;in, o kadar lilke Kuveyt'i kurtannak i<;in asker gondermedi (:1karlan1u konnnak, o c;:1karlann1saglayan dengeyi kon1mak ic;:in Kuvcyt'ten Sadclam'1 attdar. Ba~ka yerde olsa bu kadar kararl1 ve c;abuk davranmazlard1. Kurtlerin ulusal haklan konusunda da her $Cvden once kendi <;1• karlann1 gozctiyorlar.

Bolgedeki hi(:bir iilf1ede, K1irtlerin ulusal son1t1lan honusunda tatrnin edici hahc1 (.OZii n1lere yillardan beri ula~1lr11a1111~ olun1nas1111 sadece di$ gii(:lerin Qkarlanyla a(:1kian1ak yetersi.z olmaz nu? Kurt ulusal harel1etle1inin kendilerini de sorgulan1alan ge re l~n1iyor 1nu? . • Kl!rt ulusal hareketi buglin konsolidasyon a~ama­ s1ndad1r. Gec;n1i$tC bin;:ok zaaflar oldugu dogru. B6lunn1e, <laha once bahsettigin1 gibi zaman zarnan silahli c;at1~111ayla sonu<;:lanan bolunrneler, Kunlerin ulusal hareketinin geli$·rnesin i engelledi. Son d6nemlerdr Kurtler ke nd i ic;leri ndeki farkli Ii klara daha yaptcl bakrr1aya ba$lad1lar. Bu da ulusal hareketin birle$mesini, konsolidasyonu saglayacak en 6nemli errnen. Kt1rt ulusal hareketleri ulusal haklan ic;in mucadelelerini varolan dcvletler ic;:incle surcli"iri.irlerken, ayn1 zan1anda bulunduklan ulkenin ic;:inde demokrasi;-i. insan haklann1 cla savunuyorlar. l'urkiye'deki o kurlann1za ve onlann arac1hg1yla Turkiye kamuoyuna ~unu s6yle1nek isrerin1: Kun halk1n1n haklann1 tan1mak1an korkmay1n. Kurtlerle beraber bir c;:e$it federasyon ic;inde, ban~ ic;inde ya~a1113)'1 gundeininize ahn. Zorla asimilasyon politikas1 uygulan1ay1 bir kenara b1rak1n. Cizre'de baz1 kin1sele1in "Biji Kurdistan, Biji Ozal" d iye bagird1klann1 soylediniz. Ben sadece "Biji Kurt, Biji Turk" diyecegim. Ya$as1n Kurt. Ya$as1n Turk dc1nek yeterli ve her $eydcn onem li.

66 Bi r ikim 24 /N i sa n 199 1


'

AMERIKA'DA GEZ . TURKIYE'DE KAZAN K UP0 NU

. B1ZI

"

f zLEMEY£ D 0 ST

V E M

0

G A ·z E T E S i

TT EFi K

1$

DEVAM ElJ i lV

ABO Ba9kan Yc~rd1mc1s1 6 zal'a hayranl1g1n1 daha fazla gizleyemedi:

'

••

Amerika' nin George Bush'tan sonraki en yetkili ki$isi Ba$kan Yard1.fllcts1 Don Quayle, Turgut Ozal'a hitaben. "Say1n Ba$kan, bizim Tomahawk-Cruise fuzelerimiz gibisiniz'' dedikten sonra, bununla da kalma~arak , Cumhurba$kan1 Ozal'tn " hedefe kesinlik it{inde y6neldigini" s6yledi ve, "H1zla ve yOk etkili biyimde sonuy ahyorsunuz. Cesaret ve uzak gorG$101ugunuze hayranhk duyuyoruz" da dedi. Don Quayle, Ozal'tn "KOrfez krizinin ba$tndan beri her zaman en onde ve haklt oldugunu da belirtti. •

••

• • • •

.. Turgut Ozal'1 n arkada91 Bush ' un yard1mc1s1 Don Quayle Turkiye Cumhurba9kan1n1n "hedefe kesinlik i9inde yoneldigini" bildirdi.

Devletin en mOhim ko~e yazarlar1ndan Mehmet Barias ag1klad1:

scar '

UGUR DUNDAR USH'LA

1, .

~~SADIKLARINI , .

12 Eylul'den sonra yazd1g1 ba$yalllarla tan1naf!. unlu Mehmet Bar1as, " Ozal'tn oynad1g1 rol ile nihaym Turkiye'yi on plana getirdigini" aQ1klad1. M. Barias, "Umuda Yolculuk da Oscar' 1 ald1" dedikten sonra, "OzaJ'1n <;abalan ile bakarsin1z sonunda Y3$3r Kemal de Nobel'i ahr" $eklinde konu$tU .

.

ANLATTI

Gozleri,min irine baktz, ''Mecburum'' dedim...

Saat 14.30. .. Karar1~nlan an ... Ba$kan odaya giriyor. S1cak, alyakg6n0110 ve c;;ok <;ok sempatik. Bana dogru geliyor, elini uzat1yor ve elimi stk.Jyor htzhca. TOrkiye'yi soruyor, yolculugumun nastl geQtigini soruyor. saat fark1ndan dogan

'

stklnttlardan s6z ediyor. Ar11tndan " Ne zaman donuyorsun?" diyor. " Hemen d6nuyorum" d¥Jrum. $a~1nyor, bunca yorgunluga nastl dayanabilecegimi soruyor. " Mecburum" diyorum. Beyaz Saray'1n bu sade odas1nda Ba$kan

Bush, steak mt s1cak, dostluk rOzgar1an estiriyor. Programa gore Ba$kan'la konu$ma suremiz 10 dakika. Ancak 6ylesine steak bir ortam var ki, bu sureyi a$!Jg1m1Z1n farl<Jna bile varam1yoruz. Ve Ba$kan'la ben arahks1z 18 dakika konu~uyoruz. 18 dakikantn sonunda yine aynt steak davrant~la elimi stktyor. GozJerimin iyine bakarak " Turl<lye'ye selam" diyor.

Amerikah Prof' un agz1 ac;:1k kald1 II

'Ozal kahin'

Cengiz 9andar neden iitkemlzte onur duymamiz gereken btr donemde otdugumuzu yazch.

IC SAYFALARDA NOBEL

MJllZhE"r BiR ABDULLAH ONAY - 0MiT KtVAN~ YAPIMIDIR. HABER KAYNAGI BASIN VE TITT'DIR.

Resmen Batth bir bilim adam1olan Amerikan grofesorO Bernard Lewis. Ozal iyin. " Ben geyen kas1mda TOrl<lye'ye gittigirnde kendisiyle g6rii$m0$ffim" dedi. Lewis, Ozal'1n "sava~tn ne zaman Q1kacagtn1, ne kadar surecegini insan1 hayretler iQinde btrakacak bir dogrulukla tahmin ettigini" bildirdi.


. .路 K

T

A

p

E

L

"Bilenler,, bilmeyenlere nas1l ogretebilir? SULEY1\!fA

68

BULUT

D tizcne uygun kafalar mi, yoksunluklarin1n (yoksulluk\ann111 degil) fark1na varan ve bunu a$路 ma ya <;ah$an insan\ar 1111? Ashnda egititn modelleri bu ikileme verilen cevaba gore belirleniyor. Ya da lersi. kullandan modeller "dllzene uygun" ya da "duzcne ayk1n" insanlann ortaya <;1k1nas1na 路' bC1yC1k ol<;ude kaLk1da bulunuyor. Ashnda soru, Qev: Oilek Hattatoglu/Erol Oz路 f1nli1 bir hikayenin soru- bek. Aynnti Yay.. 1991,s.183. su: insanlara lutuhnu$ baliklardan verilerek mi yard1m cdilecek, yoksa bahk tuuna y6ntemi mi 6gretilecek? Resm1 burjuva egiti1n modelinin, duzene uygun , iyi insan (hu1naniz1nin ruhu), iyi yurtta$ yeti$tinne projeleri uzerine kun1\u oldugu bilinrnektedir. Zaman za-

E

$

T

R

s

man radikal oneriler de orcaya <;1kmaktad1r. Arna bunlann yayginla$amad1gi da bir ger<;ek Marksistlerin ise, bu kon .1ya <;ok fa zla kafa yorduklann1 s6yleye1neyiz. Sosyalist ulkelerdeki om eklerin burjuva egitiin modellerinden pek bir fark1 olmad1gi a<;1k. Okun1a-yazma sorununun buyuk olc,:llde <;6zumlenmesi kitap, gazete bas1n1lc;nn1n yuksekligi i$in niteligini degi$tirme1nektcdir. Ogretmen-ogrenci n1odeli eninde sonunda belli tip insanlar olu$mas1na yol a<;1yor <;unku. Lenin, ''bilin<; d1$andan ta$1n1r" derken hakhvd1 elbet. Arna bu ' dogru, "d1$art" ile "bilinr;" aras1nda olup bitenler sf1recinde anlam ve onemini kaybediyor. Tarihi, -verili ko$ullarda- insanlann yapt1g1n1, kendi d6nli$tlmunu ve degi$imini de, 1arihi yaparken ger<;ekle$tirdigini soyleyen Marksizrn, daha ileriye gidip, bu sf1recin kendisini bir arasunna, tarusrna nesnesi yapmad1. Marksizmin volantarist yoru111\an bile -nesnel kosullan pek dikkale a\rnadan, insan etkinligine c;ok bi'tytik onem atfetmelerine ragrnen- i$in bu yan1 uzerinde durma geregini duymadtlar. Paulo Freire, Ezilenlcrin Pedagojisi adh kitab1nda bu konuyu ele al1yor. Freire, Brezilyah bir egitimci ve egitim felsefecisi . Onerdigi yeni egitim pratigi, l 963'de Brezilya'da uygularnaya konulmu$. Arna 1964 darbesinden sonra bu egiti1n pratigi <;ok tehlikeli bulununca, surgune c;1kmak dun1munda kalm1s. Kitab1n sonunda yer alan, kendisiyle yaptlrn1$ bir r6porraj bize Freire hakk1nda e pey bilgi vcriyor. Freire'nin sontsu su: Bilgiyi, otorite ve egemenligi c;ogaltan bir ili$kide mi, yoksa e$itlikc;:i ve diyalogcu bir ili$kide n1i uretiyoruz? Kitab111 ikinci bolf11nunun alt bashklan ashnda c;ahsman111 bir ozeti gibi: "Ezmenin arac1 olarak 'bankac1' egiti1n tnodeli. bu n1odelin varsay1mlan ve ele$tirisi. 6zgllrles1nenin arac1 olarak problem can1mlay1c1 egiRi r i k i m 2 4 I Ni s an 1 9 9 1


tim modeli, bu n1odelin varsayunlan. 'Bankac1' model ve ogreunen-ogrenci c;eli~kisi . Proble1n tan1mlay1c1 model ve ogretmen-ogrenci c;eli~kisinin a~tlma­ s1. Egiti.m, kar~tl1kh bir surec;tir ve dC1nya arac1hg1yla gerc;ekle~ir. Yetkinle$rnemi$ bir varhk oldugunun bilincindeki yetkin l e~ 1ne1ni$ bir varhk olarak insan ve onun daha tarn insan olma gayreti." Freire, 6gretn1en-6grenci egititn modelini "bankac1 rnodel" olarak tan1mhyor. Ogrenciler "yat1nn1 nesneleri", ogrermen ise "yat1nn1c1"<l1r. 6gretmen ileti$im kurmak yerine tahviller c;1kanr ve ogrencilerin sabtrla ald1g1, ezberledigi ve tekrarlad1g1 yat1nmlar ya par. Ogrencilerin ya da ba~ka bir deyi$le ogrenenlerin yapabildigi/yapabilecegi tek $CY bir banka veznedan gibi c;e$itli konularda, kendi hesaplanna bilgi mevduau kabul etmek. Gerek duyduklan zan1an bu mevduatlanndan "bilgi c;ekip" kullanrnak. Bir rur, "bilgi-yaur", "bilgi-c;ek" i$lemi. Bilgi orada, "ahn1p saklanmt$", haz1r bir hazine gideri. Ogretmenin temel i~levi bilgi mevduanna yaunm yaprnak, ogrencinin i$levi ise, bir bilgi mevduat hesab1 ac;arak beklemek, gelen bilgileri kabul etn1ektir. Sartre'1n unlu deyi$iyle "bilgi t1kl$nrma" egiti mi. Bilgi Iilerin cahillere ogretmesidir. Boylece, dunya incelenip, yorun1lanacak; bilgisinin yeniden iiretilecegi bir siirec;, bir sorunsal olarak degil, birtak1m ki~i . kesim ya da s1111flarca bilinen bir $ev, olarak sunulur. Yazar, ogreunen-ogrenci egitim 1nodeliyle ilgili belli ba$1t gozlemlerini $6yle s1ralar: "a) Ogretmen ogretir ve ogrenciler ders ahr. b) Ogretmen her $eyi bilir, ogrenciler hic;bir ~ey bilmez. c) Ogretmen dii$iiniir, ogrenciler hakk1nda dii$Clniilur. d) Ogretmen konu$ur, 6grenciler uslu uslu dinler. e) Ogretmen disipline eder, ogrenciler disipline sokulurlar. t) Ogretmen sec;er ve se~itnini uygular, ogrenciler buna uyar. g) Ogretmen yapar, ogrenciler ogretmenin eylerni yoluyla yapma yan1lsamas1ndad1r. h) Ogretrnen mufredau sec;er VC ('kendilerine danI$llmayan) 6grenciler buna uyarlar. i) Ogretmen bilginin otoritesini, kendi mesleki otoritesiyle kan$ttnr ve otoriceyi 6zgiirlugunun kar$1tt olarak one surer. j) Ogretmen ogrenme surecinin 6znesidir, ogrenciler ise sadece nesnedirler." (s. 48)

Bu gozlemleri yaln1zca bildigimiz anlan1da ogrenciogretmen ili$kisinde degil, toplurnun butun ideolojik aygnlannda gonnek mumkun. Hatta bizim gibi toplumlarda devlet baba bile, bu i~e bizzat, kendisi soyunuyor. En basitinden, temiz ve terbiyeli vb. vatanda~1n nastl olmas1 gerektigini. k1ssadan hisse hikayelerle 6gretrneye ~ah~1yor. Televizyonda yapug1 gibi . . Kitab1 okurken, soru i~retleriyle doldurdugum sayfalar da oldu. Baz1 kavramlann kullan1m1nda gerekli 6zenin gosterilmemesi, zaman zaman zorluyor insa-

n1. Sozgelimi, "insan" kavrami. Belli ki , bir burjuva hun1anist miti olan zamandan mekandan baguns1z insan kavram1na ka~1 c;1k1hyor. Arna baz1 kullan1mlarda, ortflk olarak yeniden 0 buyuk insan . ,. mitine donuluyor sanki. Bunda belki, yabanc1 la~ma, kendisi ic;in varhk/ba~kas1 ic;in varhk gibi Hegelci felsefi kavramlann, c;ok da tan1mlanmadan kullan1hnas1n1n etkisi var. Dedigim gibi. olayin felsefi ac;1klan1~111da , itiraz edilebilecek noktalar bulabiliriz ama; Freire'nin 6nerdigi egirim modeli olarak onemli. Ogrenme olay1nda, one c;1kard1gi noktalar ise kendi de)'imiyle ''uretici". •

Her yonuyle Rosa SUALP (EKMECi

K1sa boylu, giizel ohnayan, sade, ama 6zenle ser;iln1i$ pahah elbiseler giyen, c;ocuklugunda b<i$1na gelen bir kalc;a kusuru nedeniyle hafif aksayan, titiz, miicadeleci, Marksist bir kad1n: Rosa Luxemburg... Polonyah Yahudi kokenli bir aileden gelen Almanyah bir komunist olara k Rosa'n1n onemi, ku~­ kusuz, ya$ad1g1 donemin <;ev: Osman Ak1nhay. Ataol ozelliklerinden ve Lenin'- Yay1nc1lik, 1990, 384 sayfa. le girdigi taru$ma konulannda gostermi$ oldugu yakl<l$Hl1lardan kayna\<lan1yor .. Peter Netti, Rosa Luxemburg'un biyografislni yazarken amac1n1n "bir ki$inin, bir hareketin vc bir ~ag1n taiihini yeniden kurmak" oldugunu ac;1khyor. Varolan "sosyalizm"lerin h1zla erimesinden sonra, bugun sosyalizmin 70 y1ll1k deneyimini ve belli ba$1I onderlerce taru~ma konusu yapil m1~ Marksist ideolojinin temel kavramlannt incelemek onem kazan1yor. Rosa Luxemburg biyografisi, gerek demokrasi, c;o~ulculuk ve kanlnn, parti ve 6rgCttlenme, revizyonizm, kitle grevi, emperyalizm, sosyalizrn ve proletarya diktatorli.igu gibi kavramlar uzerine yapilm1$ taru$ma-

69


larda Rosa'n 1n yer yer ''degi$ik bir ses i\crcn'' goru~颅 le1ini ogre nn1ek; gerekse kendine ozgu niteliklcri, a$klan, kiskan\hklan. scv<ligi ve sevn1edigi insanlara yakla$1n11, 6zle1nleri, tuckulan vc ya$a1n1 n1n diger yonleriylc de Rosa'y1 tan1ma<la derl i toplu bilgi vcriyor. Sevgi lisi Leo Jogiches, Rosa'n111 ya$an11nda 6ne1nli bir yer tutar. Rosa,Jogiches ile l890'da Zurih'ce tan1$tr \'e )'a$amlan kadar olumleri de birbirine benze)'Cn bu iki yolda$tl1 ve scvgilinin birliktclikleri, ini~li \ lkt$1t su rc;;:lerden ge;;:crck kitap boyunca gozlemlencn ilgin<; bir seruvcne d6nu~ecektir " ... Birinin digerinc egen1en olmad1g1 politik bir ili$kiyle kat$ tla$t1n labilecek, ender rasclanan 61\:ude yak1n bir ki$isel ili~k ile ri vard 1. Yine de ki~isel nedcnlcrdcn hareketle herhangi bir politik 6dune yana$mad1klan gibi, policik uyum hattnna birbirlerinin ki$iliklc1ine goz yu1nduklar1na da rastlanmam1~n; birinin otekine yo! gostern1esi gibi bir sorun yoktu. Rosa'n1n mektuplannda ikisinin ya~an11n1n degi$ik ipliklcri o denli s1khkla 6n1lmu~;tu ki, ki$isel ve politik 6geler aras1nda bir aynrn yaprnak bCttOn anlam1n1 yitiriyordu. Rosa. bu curden bir kay na ~n1ay1 sadece Leo Jogiches'le saglayabildi. Ki$iligi tek bir merkez tan1yan, ki$iliginde en son ve i<;:ine gi1iltnez halkalan mutlak bir 6zeJ ya~am 1 n ya!n1zhg1 n1n OlU$tUrdugu bu kad1n, her za1nan i<;in kendini verebilecegi tek ve ancak bir tek ki$iye gereksinme duyuyor, sadece ondan hi\bir $t:)' saklan11yordu. Ta111$ma odas1ndan dostlugun oturma odas1na gc;;:tik<;e, dostlar a1;1s1ndan daha fazla a\1ln1ak aynt 61\ttde gui;le$tigi ve Rosa Luxemburg i\tenligin ve yak1nl1g1n son kap1lann1 a\makta \Ok fazla zorlandtgt ic;:in, kesinlikle bu nedcnlerle sevdigi ki~inin 6nunde tum giysile1ini c;:1ka1m1$. neredeyse ah~k1nhk derecesinde c;:1plak dururdu. Sevginin anla1111 buydu. Olagan yayg1n parlakhg1ndan, kendinden gec;menin ve umutsuzlugun gelgitli sars1nt1lanndan uzak sevgi, Rosa ic;:in duygular<lan an nm1$ vc kesin bir ~eydi - eksiksiz i<;tenlik... Kar$thg1nda hie; b1kmadan ve amans1zca durusrluk istiyordu; sevgisi du-

n1stlugl.in dozunun azalmasina en ufak bir olanak tan1n1azd1. Rosa Luxemburg'un 1srarl1 i<;tt.'nlik istekle ri Leo Jogiches gibi bir adam (dogas1gerr.gi kapalt bolumlere aynlm1~, agzt s1k1 vc c;:ckingen, ileti$irn kur1nakta isteksiz ve gon1:tlsuz. bir adam) kar$1S1nda si.irckli bir 1neydan okumaya bCniinuyordu. Leo k1skanc;n: hein ba$anlann1 hem de ki$iligini k1skan1yordu. Dolay1s1yla Rosa'nin zorunlu k1ld1g1 ic;cenlik Leo'nun k1skan<;hg1n1 ac;1ga vuruyordu. Bunun sonucunda s1k s1k zor cc,:imlcr yapmak ve agz1ndan <,:tkannak ic;in s1k1$t1rd1g1 istekleri nc kar$1 c;1kmak durun1unda kaliyordu Rosa. Ozellikle Ahnanya'daki ilk aylannda, Rosa'n1n yarg1lanyla Leo'nun uzaktan kontrolu c;at1$ng1 za tnan s1k ve sert kapt$malar gec;iyordu aralann<la".

!-!.er insan1n ya$a1n1nda kar$ila$abilecegi s1radan olay!ar Rosa Luxe1nburg gibi tarihi bir ki$ilik sozkonusu oldugunda ilgi c;:ekici olabilir; ancak Rosa'y1 csas 6nemli k1lan. onun !\1arksizn1i yorumlay1$ bi\imi ve ozcllikle lenin'le giri$tigi 1artt$ll1alard1r. Lenin ilc Rosa Luxemburg aras1n<laki cartt$malann ba$lang1c1 l 903'e kadar uzan1r. Lenin'in oltirnunden sonra Rosa Luxcn1burg, Leninizinin bir cle$tinneni olarak n1ahkum c<lilmcye c;:ah$1h111$Sa da, ashnda, cen1cl konularda buyuk olc;ude Lcnin'le uyu$an yakla$t n1lann1, bugun Marksist ideolojinin bir zenginligi olarak ele almak gerekiyor Encellekruel ac;1dan Rosa Luxen1burg'un g6r11$lerinin, Tro<;ki'yle oidugu kadar Lcnin'le de bagda$t1g1 soylenebilir. Belki de Rosa路n1n ilgin<;ligi, "kitlesellik", "cogulculuk", "demokrasi" kavramlanna sahip c;1kan her sosyalistin onda sahiplenecek bir $eyler bulrnasindan kaynaklan1yor. Rosa, l 906'daki ilk hapisligine ora nla c;ok daha uzun silren Birinci Payla$1n1 Sava$l y1llannda ki hapisligi sonras1nda, Ekim Devrimi'n in co~ ku sunu yeterince ya$ayarnadan, yanda kcsilmi$ bir curnle gibi, l 919'da traj ik bic;imde olduriildu. Onu taman1lan1ak ise bizlere du~llyor.

70 Birikim 24 / Ni sa o 1 99 1


. BIZI

CENDERE

fzL E1\1EYE

KU PO NU s u · u vuR

Eski

Ba~bakar1

Cenglz <;andar neden ulkemlzle onur duymam12 gereken blr donemde oldugumuzu yazd1.

D U$MAN

UY UMAZ

Ecevit,ten hakl1 isyan:

Eski Ba$bakan ve eski CHP Genel Ba$kan1 Bulent Ecevit. "Turkiye'de KOrt kokenli Turk yurtta$1an vardir, ama bir Kurt sorunu yoktur" dedi. $imdi de Demokratik Sol P'arti 'nin Ii-

deri olan Ecevit, ·'Ozal kendi partisini ve ailesini istedigi gibi bolebilir, ama TOrkiye'yi boldOrtmeyiz' ' $eklinde kOOU$tU. BOlent E~t aynca $fJ.Jle dedi: "Ulkemizde ayn-

hk91 ak1n1lann siizculugOnO ~panlar, Cumhurba$kan1 Ozal'1n verdigi i$aret!erden yOreklenerek Cumhuriyet tarihimizde ilk kez TC'nln ad1n1 da tart1$maya ay1yor1ar."

Enerji Bakan1 Fahrettin Kurt: ''Hissectiyorum''

o urn var Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan1 F-ahrettin Kurt, " Evvela toplumun geni$ katman!anndan $U andaki vaziyetten bir $ikayet var m1 o belli degil" dedi. Kurt, "Anlad1g1m kadanyla Olkemiz uzerinde birtak1m oyunlar var. Ben bunu hissediyorum" $eklinde konu$lu. Kurt $Oyle devam etti: " COnku 9ok zor kurduk bu 9arkJ biz. Bu ana gelinceye kadar 9ok zor kurduk."

DEVAM EDi1V

ANAP Bczykan

adayz Yllmaz·

Birey isem EVET devlet isem HAYIR! ANAP'1n Gene! Ba$kan adayi, eski D1$i$leri Bakan1 Mesut Y1lmaz. 141-142 ve 163'0n kalkmas1 konusunda, "Birey olarak fikrimi sorarsan1z, 09 maddenin kalkmas1nr savunabilirirn. Arna devleti de d0$0nme. devlet dOzenini de d0$0nme sorumlulugunu ta$1yarak konu$ursam bunu ifade edemem" dedi.

Akbulut:

Burada sadece

1Urkum diyen

yas;ar! Tecriibeli komutan hayret etti:

Kospemden KENAN EVREN - - - -- - - - - ---- . - ··-· •

BU NASIL DEMOKRASI? l rak'taki hareketin liderleri i$te "Biz tam bag1ms1zl1k istem~-oruz, biz so9{<!I haklanm1z1 isti}Qruz" di',€ sO,iiliy{Jrlar. Elbette evvela bfyle ba$1ar... Simdi bunun arkasindan ne gelir? Bunun arkas1ndan Ermeniler gelir. GOrcOler gelir. Cerkezler gelir, yani gelir de gelir. .. Ben bu gidi$in tehlikeli bir gidi$ oldugunu ba$indan ifade ed_iyorum. Suriye Ba$bal<an1 bana_geldigi zaman Abdullah Ocalan ivin hayli ag1r konu$fum. Ozal'in "l©rtlere azerklik \€filmesi bize zarar vermez. Bizin1 i9in bir tehlike degildir" demesini ben 9ok yadirg1yorum. Bu konu bir ki~nin karar verecegi bir konu degildir Eger bir ki$i tarafindan l<arar verilecekse o zaman demokrasiden bahsedemeyiz... Bu bir ki~ veya 09·~ ki~ taraf1ndan verilecek bir karar degildir.

Ba$bakan Y1ld1nm Akbulut "bu topraklarda sadece TOrkOm diyenin ya~bi­ lecegini" sCrfledi. Akbulut, " Nevruz da kimsenin ANAP'1n Kayseri milletveki- Ergun, "70-80 senedir tekelinde degildi( TOrklerin Ii, eski s1kly0netim komu- kendi i9imizde tamamen 9ok eskiden beri kutlad1g1 tan1 Recep Ergun , " Bu kayna$ml$1Z, biz art1k on- bir gundur" $eklinde kokonular 9ok hassas konu- Ian ayirt edemiyuruz ki. Bu nu~u. Akbulut, K0rt9enin lard1r. Her kafadan bir ses konu bizim ivin hallolmu$ " konu$ulmas1ndan yana" 91kmamas1 gerekir" dedi. bir konuydu." olduklann1 belirtti ve. " Yasak da olsa zaten koK1~ehir mi lletvel~i l ini n feryad1: nu$uluyordu " dedikten sonra $Unu ekledi: "Maksatlan e$it hakka sahip ANAP'l1milletvekili G6khan bu maddenin " teyp kase- olmak. Bu mOcadelenin Mara$, "$ahsen beni en- tinden sinemaya, azel kon- bizim taraflm1zdan bir di~ sevkeden, tOylerimi sere ve megatonla sol<al-.1a mahzuru yok." diken diken eden kls1rn, 6. bagirmaya kadar butOn Ba$bakan bir soru rnaddenin devam1ndaki konulan" kapsad1g1na dik- Ozerine "Apo gelir mi b610rnd0r" dedi. Mara$. kat 9ekti. can1m!" dedi.

· 'Halletmerrrl~ miydik?'

'Tuylerimdiken diken!'

JIUBlltll'l' BiR ABDULLAH ONAY · 0MiT KIVAN<{ YAPIMIOIA. HABER KAYNAGI BASIN VE TRf'DiR.


R

E

S

'

M

G

L

A

Y

R

R

E

S

M

I

T A R

H

'

"

. . ... . . .. ..:

.·..

"Hadi bakahm, muzik devrim11•apacak mr$1z"1

72

Yuz agartmayan muzik

Tabiat1n icab1n1 yap1yorlarl .•

Arkada$lar, Guzel sanatlann hepsinde ulus gen<;:liginin ne turli:1 ilerletiln1esi ni istediginizi bili rim. Bu yapilmaktadu-. Ancak bunda en (:abuk, en 6nde gOt('triilmesi gerekli olan Turk musikisidir (alk1$lar). Bir ulusun yeni degi$iklil$inde ol~u. 1nusikide degi$il<ligi alabilmesi, kavrayabilrnesidi r. Bugun dinlecmeye yelrenilen musiki yuz agartacak degerde olmaktan uzakt1r. Bunu a<;:1k;;a bilmeliyiz (okay sesleri. alkl$lar). Ulusal ; ince duygula·n, dli$t1nceleri anlacan; yuksek deyi$leri, soyleyi$leri toplamak, onlan bir gun once. gene! 1nusiki kurallar1na gore i$lemek gerekir. Ancak; bu dCtzeyde Tllrk ulusal musi k.isi yukselebilir, evrensel musikide yerini alabilir. Kulrur i$leri 8akanhgi'n1n buna degerince ozen vermesini, ka1nunun da bunda ona yard1mc1 olmas1n1 dilerim. (1 .11.1934)

Her $eye 11 .i\gustos 1928 gecesi istanbul'da Sarayb•.Imu Gazinosu'nda verilen bir milsarnerenin sebep oldugu ise kesinlikle bilinen ger~ektir. Kemani Mustafa Bey'in ba$tnda bulundugu Eyup Musiki Mektcbi tara&ndan duzenlenen ve M1s1rh "1nuganniye" ses sanati:;:1s1 Muniret-ul Mehdiye'nin de kanld1g1 bir musarnereye Ataturk de ani olarak gehni$ti. . Ancak Eyup Musiki f\.1ektebi'nin tenipledigi konserde k1z ve erkek talebelcrin geli$iguzel giysiler i<;:inde ve Ctstelik ta1namen programs1z bir bii:;:imde sahneye i;:1kn1alan, Ataturk'Ctn u::erindc iyi bir izlenim b1rakmad1g1 gibi c;ahnn1as1n1 ve s6ylen1nesini istedigi bazr $arktlann da talebeler taraf1ndan bilinmedigini ogrenmesi, kendisini b(1sbutun sinirlendirmi$ti. Daha sonra sahneye gelen M1s1rh sanat<;:1n1n ba$anh bir program sunmas1 kar$1s1nda hemen orada bu konudaki duygulannt a~1klayan $U konu$mayi yapm1$U:

Kazim 6ztCt rk, AtatCtrk'iin TBMM A~1k ve Gizli Orurumlanndaki Konu~malan II, K11ltur Ba kanli~1 Yay1 nlan, (Ankara:l990), s.1097.

"Her zan1an her yerde old ugu gibi, bu gece burada da halk ile kar$1 kar$1ya geldigim anda bCtyuk azametli bir kuvvetin tesiri alttnda kald1g1m1 duydum. Birikim 24/Nlsan 1 9 9 1


Bu kuvvet nedir? Turk halk1n1n, Turk i\:timai heyetini t~kil eden yi.iksek insanlann kalp tnenbalanndan yukselen hislerin, arzulann, heyecanlann, hazlann bir noktada, bir hedefte, bir gayede birl~mesidir... Bu gece burada, giizel bir tesadufi.in eseri olarak $arktn en mii1ntaz iki 1nusiki heyetini dinledim. Bilhassa sahneyi birinci olarak tezyin eden Munire Eln1ehdiye Han1m sanatkarligtnda muvaffak oldu. Fakat benim Turk hissiyau uzerindeki mi.i~ahedem $Udur ki aruk bu musiki, bu basit musiki Turkiln c;:ok munke-$ef ruh ve hissini tatmine kafi gelmez. Simdi kar$1da medeni dunyan1n musikisi de i$itildi. Bu ana kadar Sark musikisi denilen terennumler kar$1s1nda kans1z gibi gorunen halk derhal harekete ve faaliyete ge\:ti. Hepsi oynuyorlar, $Cn ve $at1rd1rlar, tabiatln icab1n1 yap1yorlar. Bu pek tabiidir. Turk fitraten $en ve $at1rd1r. Eger onun bu guzel huyu bir zaman ic;:in farkolunmam1$sa, kendinin kusuru degildir. Kusurlu hareketlerinin ac1 felaketli neticeleri vard1r. Bunun fark.inda olmamak kabahatti. i$te Turk milleti bunun i\:in gamland1. Fakat an1k millet hatalann1 tashih etmi$tir. An1k musterihtir, an1k Turk $endir, fitratinde oldugu gibi, aruk 1·urk $Cndir. C:ii.nku ona ili$menin haternak oldugu tekrar ispat istemez kanaatind~dir. Bu kanaat, ayn1 zamanda temennidir." Bu olayin ii.zerinde uyand1rd1gt buyuk ofke henuz ge\:meden; hatta soylendig!ne gore hemen ertesi gun istanbul Radyosu'nda $ark musikisi fashnda alelade parc;:alar \:ahnmas1n1 ve sanat\:Llann 1nikrofon ba$1nda Jaubali bir $ekilde giilii$iip konu$malann1 i$itn1esi Aca'y1 bC1sbutun sinirlendim1i$: "Biz garb1n musikisini hurmecle dinledigimiz gibi bizim musikimiz de dunyada hii.rmetle dinlenecek bir seviyede olmahd1r. Bu ne rezalettir? Dagiun ~unlanL .." deyi vermi$ti. Cem Atabcyoglu. "Ataturk Turk muziginc kar~1 m1yd1 ?". Y11larboyu Tarih, Kas1m 1984, say1:l l.

Muzlk devrlml ne yolda? Acaturk'un direktifi uzerine bir mii.ddet sonra (l 934'te) Maarif Yekili Abidin Ozmen, sekiz 1nC1zisyen olarak bizleri (Cevat Mahmut Altar, Hali! Bedii Yonetken, Hasan Ferit Alnar, Necil Kaz1m Akses, Ulvi Cerna) Erkin, Nurullah Sevket Ta$k1ran, Cezmi ve beni) Ankara'da kongreye toplam1$tL Toplantl ac;:1hp nazikane nutuklann teatisinden sonra, tl.{aarif Yekili sevimli ~vesiyle bizlere, "Ey, hadi bakaltm, musiki ink1lab1 yapacak.m1~tz, bunu nastl yapacagLZ?': demesi ii.zerine kongrede bir $a$ktnhk havas1 esmeye ba~la­ dt. ·roplantt dort saat kadar devam etti. Arada s1rada maarif vekilini telefona c;ag1nyorlard1. Son telefondan sonra Abidin Ozmen heyecanla bizlere: "Pa$a <;an-

kaya'dan bi::kac;ur telefon ettiriyor. Musiki ink1lab1 ne yoldad1r diye soruyor?" dedi. Biz busbii.tun $a$kina donduk. Ne gibi bir karar ahnacagin1 bir turli't kestiremiyorduk. Nihayet hanrlamad1g1m birisi ''memlekelte tek !iesli ~ark.I soylemenin yasak edilmesi gerektigini" reklif etti. Bunun uzerine zannediyorum ben kalkt1n1 ve dedim ki, "Bir \:Oban faraza davarlann1 otlaurken ~ark1 soylemek ihtiyac1n1 hissederse, ille koye gi:!ip, bir ikinci c;oban1 bulup, gel birader sen de $U ikinci sesi uydur da st~yle mi desin?" Nihayet bu tasa·1Vur eriyip gitti. Cemal R~it Rey, "Atauirk vc Mf1zik'', Atatiirk Devrimleri ideolojisinin Turk tvlii.zik Kulruriine Dogrudan ve Dolayh Etkileri, BO Turk Muzigi Kulubu Yay1nlan, (istanbul: 1980), s.l 44-145.

Aleml1' dlllne du9erlm I Atatii.rk, (lsmanh payitahon1n istanbul mahsulu $(lrkilann baz1l.anyla Rumeli turkulerini yaln1z dinlen1esini degil, s1)ylemcsini de severdi. 'Tatl1' tabir ettikleri hafif, derinden gelen bir sesi vard1. Bazt eserleri usu-. lu ile okurdu. Giiftesini begendigi birka\: $arkr da vard1 ki, kelimcle1indeki manalan belirterek okumas1n1 sevdiginden, besteye verdigi eda ile usul yerinden oynar, kendisine mahsus uzatmalar ktsaltmalar olur, baz1 kelimeleri $iddetle baz1lann1 hafifleterek terennu1n ederdi. Dikkat edilirse, o kelimeler manalan itibanyla bu eday1 istiyorlard1 , an1a bestecisi bunun fark1na varaman11$ veya varm1$sa da 1nanas1na ehemmiyet vermemi$, rastgele bestelemi$ti. Atatii.rk bu ihn1ali kabul etmez, kelirnenin iscedigi nagme, o nagmenin ezikligi veya $iddetini verir, kar$1S1ndakinin de boyle okun1as1n1 isterdi. Senelerce o ~ark1y1 asl1 gibi soy· lemi$ olan cir hanende ii;in bu degi$iklikte 1nuvaf£ak olmak ilk a;stzda in1kans1zdt. Muhakkak gui;luk \:eker, Ataturk'ii.n okuyu$ tarz1n1 taklide ugra$1r, an1a istenilen $eyi tam olarak bir turlll veren1ezdi. Eger o ak$an1 g6rl1!?iilecek yahtit du$ilnulecek mC1hin1 devlet i$leri yok da, havaiyatla ge<;irecegi zaman1 uzunca n1tn1u~sa, o vakit hi<; ii$enmeden, hanendenin kirk yild1r soyledigi ayn1 $ark1y1 1nanah okun1as1n1 temin ii;in uzun uzun talim etmekten zevk ahr, gonlunu eglendirirdi. Akt6r1Ctk taraflan olmayan bu usta muzik sanatkarlan bir hayli n1ii$kilata ugrarlard1. ( ... ) Derken bi r ak$am Sarayburnu'nda, bizim. musikimizin aleyhtnde Bau muziginin lehinde konu~tugunu ertesi gun gazetelerde okuduk. Okur okumaz da ortahkta bir k1yamettir koptu. Mekteplerde, konservatuarda, radyoda Turk muzigine ait tek nag1ne kalmay1ncaya kadar silindi, supruldii.. Bileni bilmeyeni lafa kan$tL As1rlardan beri nesilden nesile gelip, istanbul'da en ii.stun ~eklini bulan Turk musikisini ko-

73


74

kiinden inkar etme yan $1na g:iri$ildi. Boylece ah$kin oldu~m davetlerin arkasi da kesildi. Yak1nlan dediler ki: "O gurulrunun patlad1g1 gunden beri sofralan ndan da alaturka musiki kalko. Ne kendi s6vluvor, , , ne de bir h3$kas1na okumas1 ic;in teklif ediyor." ( ...) Bir gun Vali Muhittin Dstundag'dan bir haber geldi: "Bu ak$amki rrenle Ankara'ya hareket etsin K6$k'ten c;ag1nyorlar!" ( ... ) K6$ke girdigin1 zaman kendileri ayakta etrannda devlet erkan1ndan baz1lan ve maruf birkac; generallc ehemmiyetli bir bahis uzerine konu$ur buldun1. El opup sefa geldin iltifatlann1 ald1(m). ( ...) Ak$am oldu. Yemek zaman1 yakla$U. Giden gitti, kalan kald1. Sonradan gelenler de oldu. ( ... ) Sofra ba$tndaki saatler bir hayli ilerledi. Hie; ne$eli gorunmuyordu. ( ... ) Ben zihnen dalm1$ ba$ka $eyler du$finuyordum. Beklenmedik bir anda onun sesinden {smimi i$ittim, bana hitapediyordu. Toparland1m. "Emir buyrunuz efendim" dedim. - Hanrlar 1n1s1n1z, bir piyesin ba$langic1nda, daha perden a<:tlmadan bir $ark1 soylerdiniz. Neydi o piyesin ismil - Hanrlad1m efendim, Moliere'den Kuc;uk Kemal'in adapte ettigi "Meraki" komedisi. - Guzel bir eserdi o. - Evet efendim, muvaffak bir adaptasyondu. - Hay1r, hay1r. Piyes i<:in s6yle1niyorum, vak1a o da giizeldi, gi.izeldi ama, ben o bestenin guzelli.gini soylemek i.stiyorum. Ne yalan soyleyeyim, urkn'im. ilk defa bir sualine cevap vermekte mutereddit kald1m. Alaturka musikinin alcyhinde olmasiyla zihnim o kadar ttkhm ukhm dolmu$ ki. Guzelligini tasdik ederek "evet" desem ya agz1m1 anyorsa... "Haytr" diye gtizelligini inkar etsem, o zaman da dalkavukc;a bir yalan oldugunu anlamamas1na imkan yok. (...) - Hattrlayan1ad1n1z m1? - Hanrlad1m efendim. Dellalzade ismail Efendi'nin Isfahan1. .. Cumleyi tamamlayamad1m. Ha)'lr, hayir. Bestesini soruyorum. Hat1nn1zda degil mi, okuya1naz m1s1n1z? - Hannmda, okuru1n efendim. Yaln1z bana degil, $3$ktnhk sofrada bulunanlann hepsine birden gelmi$ti... Ne olacaksa olacakn arok. Yaradana s1g1n1p, yerimden $6yle bir derlenip toparland1m. Olanca aktorlugumu takin1p, edas1yla, ahengiyle, "Aah, o gtizel gozlerine hayran olay1m" m1sra1 ile ba~layan yi.irilk semaiyi okumaya koyuldum ve kan ter i<:inde bitirdim, sustum. Benimle beraber ortahgi bir sukutrur kapladi. Atatiirk'de hic;bir hareket gorulmuyor, herkes sanki bir su<: i$le1ni$ gibi onune bak1yor, onun ne di>1ecegini bekliyordu. Bir muddet sonra: - Ne yaz1k ki, benim sozlerimi yanh$ anladtlar. Su

okunan ne guzel bir eser. Ben zevkle dinledim. Sizler de oyle. Arna bir Avrupahya bu eseri boyle okuyup da bir zevk vermeye imkan var m1? Ben demek istedim ki, bizim seve seve dinledigin1iz Turk bestelerini onlara da dinletmek c;aresi bulunsun. Onlann teknigi, onlann ilmiyle, onlann sazlan, onlann orkestralan ile ... Etrafta hala bir siikut. Sonra bana i$aret edip yan1na c;ag1rd1. Adeta sir revdi eder gibi bir sesle: - Kac; zamand1r sizi ne ic;in c;ag1rtmad1m biliyor musun? - Bendeniz de anlayamam1$t1m efendim. Gi:ildu, biraz sonra devam etti: _: korkun1dam. - Anlayamad1n1 efendini. Guler yuzlu idi, onundeki kadehi gosterdi: - ic;ki bu, belki dayanan1an1, "hadi bir $ark1 Soy\eyeJim" derim de a\emin diline dCt$Ctim diye. Arna bu a~am aruk perhizi bozduk. Vasfi R1za Zobu, Gor~ler ve Haaralarla Ataturk'ten aktaran, Atatiirk Devrimlcri idcolojisinin Turk Mii.zik Kiiltii.rline Dogrudan ve Dolayh Etkileri, BO Turk ~1uzij;i Kulubu Yay1nlan, (istanbu\: 1980). s.45-49.

Asia ba9kaa1n1n arkas1ndan gltmez Ataturk'un son senelerinde beraber bir tren seva, hati yap1yorduk', vagon salonunda yaln1zd1k. Garsona gramofon c;almas1n1 ve birer kahve gecirmesini emretti. Garson onun c;ok sevdigini bildigi Munir ureuin'in plaklanndan biri.sini koydu. Ses ba~lar ba~足 lamaz At.aturk, "degi$tir onu" diye bag1rd1. (ocukcag1z hemen Munir'in diger bir plag1n1 koydu. Bu da c;almaya ba$lay1nca, rahrnet!i daha gur bir sesle garsonu tekdir ederek degi$tirmesini ve plaklan atmas1n1 emretti. Ben derhal gramofonun ba$1na gec;tim ve Safiye'nin bir plagin1 bularak taknm. Ataturk tebessCun ederek oteki plaklann pencereden d1$an anlmas1n1emretti, Munir'in o gilzel plaklan birer birer pencereden f1rlanld1. Bir $ey bilmedigim i<,:in hayret ettim, sebebini soramad1m da. Kendisi de bir $ey soyJemedi, ihtimal beni1n meseleyi bildigimi san1yordu. Sonradan ba$kalanndan ogrendim ki, Munir'e darg1nm1$, sebebi de bir 1nasa aleminde t-..1unir $ark1 soylerken Ataturk ona tekaddun1 ediyor ve Mlinir'i kendisini takibe mecbur ediyor, ~tunir de bu yiizden besteyi bazen bozmaya mecbur kald1gindan cnuteessir oluyor, nihayet dayanam1yor, Ataturk'e bu i$i kendisine b1rakmas1n1 soyluyor, Atatiirk guceniyor, onu bir daha dinlemek istemiyor. Ataturk her $Cycle heckesi kendi arkas1ndan gelmeye mecbur eden kuvvetli bir liderdi hi<:bir i$tC ba$kas1n1n arkas1ndan gitmeye taBirikim 24 / Ni sa n 1991


hammt:il edetnezdi. (. .. ) Giinun birinde Bursa'da (:elik Palas'ta yen1ek salonu AtatC1rk i<;in haz1rlann11$U. (epe<;evre bf1yf1k bir sofran1n ortas1nda kcndisi otun11u$ bir(.ok dostlan da s1ralanm1$t1. Ben de salonda oturuyordum. Bakum kar$• kenarda en nihayette Munir urettin ba$• a<;1k 01urmaktad1r. Bir ban$1kl1k oldugunu anlayarak sevindin1. Yuksek ayakl1 bardaklara rakilar dolduruldu. Sulan konarak beyazla$nn ld1. Ataturk arka cebinden bir tabanca <;1karararak, t-.1ilnir'e tevcih etti ve su bardag1n1 ba$1na koymas1n1 i$aret etti, o da bilaperve dolu bardag1 ba$1n1n ustunde tuttu ve gozlerini emniyetli bir bak1$la Ataturk'e dikerek hedefin haz1r ol.dugunu gosterdi. Ataturk dikkatli bir ni$an ahrken, hepi 1niz ~aka yapttg1na kani idik, $iddetli bir patlan1a sesiyle heyecanland1k, kuf$un hedefe degil, arkas1ndaki diregin ba$1na degmi$ ve bir delik ac;n11$tl... 1\tati.irk'iin tetigi <;ekerken namluyu yukan kald1rd1g1 anla$1ld1. MC1nir derhal ayaga kalkarak bardag1agz1na g6tiirdii ve sonuna kadar ic;ti ve egi ldi. Ataturk mutebessin1 bir halde onu yan1na c;ag1rd1, ok.$ad1. 0 da elini 6ptu. "Sesin gibi zeka ve cesaretinin de muke1nmel oldugunu ispat ettin, haydi bize bir $ar'9 oku da dinleyelim" sozleriyle onu taltif ederken tabancay1 cebine yerlr$tirdi. Fa hreuin Altay'dan aktaran Hiln1i Yi1ccba~. Auitilrk'Un Nuktelcri-F1kralan Hanralan. (istanbul: 1963), s.185-186.

Gozlerl yar1 kapal1yken .•• Buyurunuz efendiler! diye bag1rd1. Kendinizi evinizde addetmenizi rica ederim. Saate bakttm: Yedive , on var. Hayatt ne$e ile hulasa eden buyuk ada1n1n misafirleri sofraya otun1rlarken, tanburi Selahattin'in ilk akortlan kulag1ma c;arpti. Bu gece masada i<;ki de vardt. Bir muddet sonra AtatCtrk'e mukadder olan en son eglencc ve nese gecesi old ugu pek act tarzda anla$tlacak ve belki de tarihe ilavesindeki fayda inkar edilemeyecek olan gece bashyordu. Tanburi Selahattin , 111uthi$ yoruln1u$tU. Ancak, insan takatinin fevkinde bir "cebrinefis" gosterdigi i<;in sandalyesi i.izeiinden dl1$1nedigi anla~il 1 yordu. ( ... ) Anist gl\zel \'.ahyor. Ve $arlolar bu gece, bun Ian yaz1p bestelemi$ olanlan n duyduklan ve ifadeye c;ahsuklan tahassuslere ta1namiyle intibak eden bir muhit ic;inde tekrarlanmaktad1r. Ataturk'e dikkat ediyon1n1: Dudaklannda 6yle hafif bir terennum var ki salonun sC1kutu bile bunun isitiln1esine n1ani gurultu gibi. . Yan kapah gozleri kimseye bakm1yor, kitnseyi g6r1nllyor. Belki bu nagmelerde sef sihirbaz bir n1imari bulur gibi oluyor. Bir min1ar ki genc;lik gunlerine ait hat1ralara, kimbilir bu buyllk tarihi $ahsiyeti tekevvun etti1irken ne ihmal edil mi$ bir insan hayaundan aziz hauralara muhayyileden hat, $Ckil ve can veriyor. Dahn1$U. Pck enginlere dalm1$tl. Birdenbire f1rperir gibi oldu. Bir yudu1n su ic;1n esiyle beraber Selahattin'e i$aret ctti: Dur! Bu akort bozuk... La sesi kulag1ma boz:uk geliyor. Ver bana tanburu! Selahattin hurrnetle dogruldu ve bir mihraba mukaddes bir kitap koyar gibi .tanbun1, $ef'in asahi parmakla n aras1na b1raku. Bu parmaklar teller Ctzerinde bir iki dolasu. Sonra rnandallardan bir ikisini s1k1~­ nrd1. Fakat u<;uncu bir hareket ~efin dudaklannda bir havrec nidas1 c;1kanu : '

- Vay! .. La teli mi, si tcli mi? Hangisi ise, i~te biri kopuvermi ~. 1e yapacag1z $imdi? Ba~ka tel yok mu? - Yan1mda yok, fakat otelde var. - Guzel ... Getirt! .. - Yuzunde, kom~u \'.Ocugunun oyuncag1 ile oynarken kazaen oyuncag1 k1rm1~ )'avrunun n1asun1 hicab1 belirmi$ti.

"Telin biri

kopuvermi~"

Niza n1ettin Nazif Tepedelenlioglu, Son Balo'dan akuiran. Hiln1i Yllceba~. Ata turk'iin Nukteleri-F1kral.an Hanralan. (Istanbul: 1963). s.145-146

75


0

E

.

G

Acilanm beni unu.tsun diye!

76

Arap kachn yazar!ann kitaplann1n binleri (1-lanan Scheich, Asisa Dje路 bar vb) hacta neredeyse milyonlan (Ghadat Samman, Neva! el Seddavi, Alifa Rifaat) bulan baskilan politikac1lan $a~1ruyor, olay1n s1rnn1 ara$t1m1aya sevkediyor. Kendilerinin sahip olamad1klan bir ruh halinin ifadesi olan kad111 yazarlann 1nesajlar1111n kiclelerde deri n yankliar buldugunu farketmeye ba$liyorlar. Kad1n yazarlann okuyuculan sadece kad1nlar degil. Bagdat'ta11 Kazablanka'ya uza11an ba~anlan, a11cak erkeklerin de kad1nlann hayallerini, s1rlan111 yutar gibi okuyor oln1alanyla ac;1kla11abilir. Bau'd.a oldugu11u11 tersine erkekler, kad1nlann kitaplann1 okuduklann1 gizlemiyorlar da. iyi yazan kad1nlar c;abuk tan1n1yor ve ele~ti r颅 menlerce tescil ediliyorlar. K.isacas1 11.0iinya Sava$1'nda11 beri devlet olanaklanyla egitile11 milyo11larca kad111, erkekleri rahatstz ediyor. Petrol mo11ar~ileri11i11 ktH;ucuk prensleri, koru besle11mi$ koyleri11 kUc;uk mafyac1lan, ac;1khktan,

N

M

bireysel ozgurlugun dayan1hnaz cazibesinden deh~ete dii$iiyorlar. Kad111lan kara c;a~afa buru11durmek gcrekiyor; tek c;ozurnleri bu' (:ar~afl1 bir kad111 kendini ifade eden1ez. Ko11U$abihnenin ilk ~aru agz1n ac;1k olmas1 degi.l rnidir? (... ) KARA (AR$AF C:::IGLIKLl\RI

Bir de kad1nlar itaatk:ir suskunluklann1 terkederlerse, gele11eksel Arap du11yas1n1n varhg1 ramamen tan1$mah hale gelmeyecek midir? 0 halde kad1nlar zorla c;ar$afa biin1ndiiriiliip, susku11 mun1yalara do11li$tiiriilmelidir - ve boylece belki Arap dunyas1n1n, Bau televizyonu11u11 tum kutsal meka11lan ve de her $eyi denetimi alt111a ald1ktan sonra ayakta kalan tek sembolii -c;ar$afl1, suskun kad1n- muhafaza edilebilir. Srrf bu 11ede11le Korfez mona~ileri, belki ceplerinde pilotluk diplon1as1 bile bulunan kad1nlara araba kullanmayi yasakhyorlar. Haremi11 suskunlugu, Sam Amca'n1n himayesi alunda Pentagon'un viilger kovboylann1n An1erika11 ya$am tarz111a kar$1, saglam ruhani Arap diinyas1n111 ustiinlugu yan1lsamas1111besliyor. Dii11ya11111 geri kalan1111 Sioux k1z1lderilisi olarak gore11 bir lisrunluk. Atna bu 16 Ocak gecesi Sioux kizilderilisine c;evrilen A.raplar oldu. Sim-

E

L

E

R

di, ne kadar c;1nlc;1plak ortada bulundul<lann1 gizletnek ic;:in, her zama11kinden daha c;:ok c;:ar$afh kadrnlara gereksi11i1n duyuyorlar. ~imdi diiniin oyunlan tekrar sah11elenecek. ~im di, tCun Arap rejimleri daha islamc1 olacaklar; c;:u11ku c;:ar$afa ~imdiye dek oldugunda11 c;ok daha fazla ihtiyac;: duyacaklar. Onlan11 yerine koyun kendi11izi: 16 Ocak'tan beri bombalann ac;:ug1 yaralan sarmalan gerekiyor. Onlann yerine koyun kendinizi diyorun1; ben kendimi koyan1am. Biz Arap kach11lan turn politik mekanizmalann d1~111da tutuluyoruz c;unku. Bu yuzden n1m bu y3$3nan kepazelikler erkekleri.11 i$leri. Bu yuzde11 bu baylar $ilndiye dek hie;: olmad1g1 kadar c;ar$af diye bag1racaklar. Ona ihtiyac;lan var. Ancak absurd tiyatroda oldugu gibi, c;:ar$af1 ke11di yeti$kin k.Jzlann1n yiizle1ine f1rlatacaklar. Histerik c,:1ghklarla "geriye, geleneklere" diye bag1racaklar. Sanki hayatta kalrna kavgas1 evi11 ic;:inde verilecek bir kavgaymt$ gibi... Bende cisi mle~en kad111 bu gece oldu. 011un yeri11e gele11 kad1ndan ke11dimi sak.J111yorum. Onu ta111m1yorum. (unku o, insa111n kavray1$ yeteneginin 6tesi11de bir a$agtlanman111 iirii11i.ldiir. Ben a$aBirikim 24 /N i san 1 99 1


g1lanmay1 c;ok iyi tan1yorun1; beni1n hayat arkada$11n o. Kad1n, sabah ak$am her an a$agilan1nay1 reddetmek, buna kar$1 direnmck zorundad1r. Her an maruz. kald1g1 kuc;umsenmeye kar$1 ba$1n1 dik tutmak z.orundad1r: Scnin hic;bir onemin yok... !-\er halukarda diger $Cyler kadar one1nli degilsin. Her za1nan senin di.i$undi.igi.inden, sen in hissettigi ndcn daha i.) nemli $eyler vard1r.( ... ) PARAM PAR<;:A OLAN Ki MLiK

Ancak 16 Ocak'1n bu soguk gecesinde bi.itun savunn1a rnekaniz1nalar1tn parc;aland1. Nedcn? Ned en 16 Ol:ak'111 bu soguk gecesincle,japon radyomun bo1nbalarla boli'1nup parc;a\anan suskunlugu i<;:inde 6ldun1 ben? Kin1ligim . bu di.inyada nereye ait oldugunu bilen birisi oln1a duygum, ba$kas1n1n n1ahv1n1n haberlerini veren ingiliz spikerlerinin sevinc;li scsinde paramparc;a oldu. 0 ba$kas1 bendiln. Bu gecc Bau tcknolojisinin ve radyo n1ikrofonlann1n teslirn edildigi Amerikan ordusunun , s6yledikleri kadar guc;:lu ve etkili olduguna inand1n1. Bu gece Rabat Bagdat'a doni1$tli. Bagdat'a yagan bon1balar, yan1ba$1n19a pathyor1n u$ gibi ncfesin1i daralnyor. Boyle bir gucun kar$1S1nda lrakh bir kad1n oldu1n : Bir gecede, liirO$ima'ya aulandan c;:ok bombay1 kullananlann kar$1s1nda. Enesi gi.in ne oldugu onem li degildi! ilk gi.inun zafer c;1ghklann1n buyl'1k kisn11n1n ABD'li vergi mi.ikelleflerini rahatlattnaya yonelik rekla1n ve yay1n manipi.ilasyonu olmas1 onemli degildi. <;:unku oli:1m l 6's1n111 ~afaginda geldi. (:i.inku bu kadar a$ag1lanmaya dayan1lamazd1. Bu gece savunma 1nekaniz1nalann11 kaybettin1 ; bu gece 6IC1n1 kac;1111hnazd1. Gi.icun 1nest ettigi bu rekno lojiyi hic;bir zaman unutn1ayacag11n . Beni1n ic;in dllnya, gune$, c;ocuklann gulU.$i.i hi~:bir zan1an eski

rengini bulamayacak. Tan1d1g11n1z di'1nya bu gece y1kild1. Ancak ben bi r kad1n oldugurn ic;in ve "dt:1nyan1n" ad1na degil. ancak kendi adttna kon u$abilecegim ic;in, size kendin1den. hala benirn olan tek alandan soz. edecegin1. Bir Fas arasozi.i vard1r: "Elli Ghia Y'aff" (Yenenler bag1$la1nalrd1 r). Radyon1da zaferlerini anlatan ingiliz spikerler fa relerden bahseder gibi s6z ediyorlar lrakhlardan. Onlann ad1na ben utan1yorun1. Onlann hayas1z barbarhklan ad 111a yerden yere giriyorum . Kuzey Afrika'ntn birc;ok ayd1n1ndan farkh olarak hic;bir donem Saddarn Huscyin'den etkilenmedi1n. Kad1n olarak onun c;ok faz la erkek narn usuna oynad1g1n1, Araplan k1hc; $ak1rt1\an ve bir kovboy tavnyla kcndine c;ekn1eye c;ali$llg1n1 dii$i'1ndum: Birc;ok entelekti.iel gibi ben de s1k s1k, konferanslara. ki.ilti:1r $enlikleri ne kaulrnak Ctzere Bagdat'a davet edildim. iktidarda kaltnak isteyen tum Arap devlet adamlan ayd1nlara kur yaparlar. Bu Araplarda islam oncesin den kalrna bir gelenek. '70'\i y1llarda Kaddafi'den ya da Kuveyt $eyhlerinden ne kadar modem olduklar1n1, petrol dolarlann1 ne iyi i$ler ic;in harcad1klann1 gostern1ek i.izerc di.izenledi kleri bin;:ok topJann ic;in c;agn ald1m. BiR ERKEK Hi KAY'ESi

Saddam'a donersek. Onu kadrn olarak c;ok Arnerikanvari. silaha tapan, kovboy tav1rh biri olarak alg1lad1m .. . Sonuc; olarak Bagdat'taki, buti.in di.inyay1 Allah ic;:in bir camiye c;eviren Abbasi Hi.ikumdarhg1n1 (H1ristiyan takvimine gore 750-1258 aras1) c;:ok iyi tan1yorurn. "Abbasilerin alun c;ag1nda" kad1nlann dun1munu c;ok iyi biliyorurn. Kad1nlar bu d6nem boyunca tarihlerinin en buyi.ik a$agilanmas1n1 ya$3d1lar. <;:unku bu donem gene! kad1n koleligi done1niydi. Muslumanlann fetih seferlerine

ha$anlan artt1kc;a, fethcdilen i.ilkclerden getirilen kad1nlanro say1s1 da art1yordu. ('Sir kad1nlar daha sonra Bagdat'taki csir pazannda sat1hyorlard1. Bunlann bir k1sm1, $ark1lar, n1anile r s('>yleyip, $iirler okuyarak kadcrlerini degi$tirmeye c;ali$an cariyclcrdi. ~iarun Re$it'in (786-809) cariyelerinin say1s1 binleri buluyordu. Otc yandan bu kad1n lar di.inyan1n dt'in bir yan1ndan gct.irdiklcri birikin1leriyle Arap kCdttiri.ini.in bu gi.ine kadarki en yi.iksek scviycye ula$rnas1na katk1da bulunmu$lard1. Askeri ba$an lan n kad1n lann orgC1tlenn1esine $in1diye kaclar hic;bir katk1s1n1n olmad1g1n1 biliyon11n. Ve hic;hir $C)', Arap dunyas1n1n bir ronesans ya$ayabiln1esinin, ancak bireye gostcrilecek kutsal sayg1yla mi:tmkun olabilecegi yo\ undaki inanc11n1 sarsarnaz. Hay1r, Saddam Huseyin beni hic;bir zarnan erkilemedi bu geceyc kadar. Ayak alnna altnm1$ olarak gosrerik~igi bugf1n ise, paradoksal bic;imde karde$im. kom$Uln, a$agilann11$ diger benligim oldu benim. Bir kad~n 1nisali guc;suz ve c;ignenn1is halinle bana yak.Jns1n Saddam. A$ag1lann11$ bir kad1n bile bag1rabilir, kolunu kald1rabilir, varhg1ndan bir i$aret verebilir. Arna bu gece ay1n 16's1nda hic;bir ya$am belircisi yok. "No reacrion on rhe part of Iraqis" (lrak tarahndan hic;bir tepki yok). G6zf1m(1n onilne, bir daha hie; ayaga kalkamayacak c;:iftleri. bir daha c;ic;ek g6ren1eyecek c;:ocuklan getiriyorum- ve Kovboylar, (an1k) kendilerinin olan goklerde bir Rodeo $OVunda ya da !ova c;ic;ek festivalinde gibiler. Gecenin saat ikisi. Rabat uvuvor. ' , En az1ndan bana oyle geliyor. Radyomun daha iyi c;ekmesi ic;:in balkona c;1k1yorum. Bir Arap radyosu anyorum; bana Arap dilinde, Arap bak1$ ac;:1s1yla olup biteni duyuracak bir radyo. Ancak, Amerikan yap1s1 radyom, sadece Bagdat'-

77


ta aolan bombalann CO$turdugu spikerleriyle ingiliz ve An1erikan istasyonlann1 c;ekiyor. Bagdat'can tepki yok. Medyalar bu sava$1n (bir diger) korkunc; yuzu. Araplann tumuyle d1$land1gi bir bilgi aki$t. Belki de Bagdat'taki bombalardan daha da kotil, ingiliz dilinin tekeli. Bagirmak istiyorum. Ancak bir Arap kad1n taa c;ocuklugunda ogrenir bag1rmamay1, efendiler uykulannda rahats1z edilmemelidirler. Bir $eyleri kir1nak, par<;alamak istiyorun1; bir tabag1, bir bardag1. .. Arna bizde kad1nlar kapkacak kirmazlar, pahahd1r. Gozlerimi y1ld1zlara dikiyorum; bana uzak ve soguk bakan }'lld1zl.ara. Bagdat'ta neler oluyor, biliyor musunuz? Hie; unm1yorlar bile 1 ( ••• ) KAYBOLAN iNAN(:

78

80'li y1llann sonlanna dogru, belli bir rahatlama, ama ayn1 zamanda kederle, Arap kamuoyunun, ~gilanmaktan s6z eden bir kad1n1n sesini duyinayi daha uzun sure reddemeyecegini hissediyordun1. Bu, zayifhk konumunun, bir gU<; pozisyonu olu$turmak ic;in de kullan1\abilecegini s6yleyen bir kadnun sesiydi. Bu gen;ekligin kabul edibnesi ve bu kabulle yola ~:1 kllmas1 gerekiyordu. Ayn1 nedenle doksanh y1llarda Arap fe1niniz minin 6nemli bir rol oynayabilecegini dii$iiniiyorum. Biz kad1nlann, gelecegin Arap dunyas1nda yapacag1 c;ok $CY var. Arna konu$mak ic;in insan1n bir mesaj1n1n olmas1 gerekir. Bu mesaj1n bir perspektifi, nihayetinde mutlulugun bulundugu bir ufku olmahd1r. Arna bu gece, ayin 16's1nda, ben Ban dunyas1na olan inanc11n1 yiti.rdim -tam da bu inane; beni1nle radikal-islamc1lar (Fundcmantalistler) aras1ndaki ay1n edici farkhhku. \:iinkii, garip g6riinse bile, feministler de, radikal-islamcilar da butiln Araplann ayaklann1 yerden kesen, ayn1 sorunun cevab1n1 anyorlar: A$agtlanma ve c;aresizli~.

Radikal-isla1nc1Lar c;tkl$ yolu olarak efsanevi bir ge<;mi$e geri donn1eyi, saatleri 622 y1hna kadar geri (.evirmeyi 6neriyorlar. Laik sol ve onlarla birlikte ferninistler demokrasi oneriyorlar: Ki$isel ozg11rliikler, sei;:im hakk1, temel kararlann ahgmas1na kat1hm hakk1. Radikal-islamc1lar ti:Un bu dll$ilncelerin Bau'dan ithal edildigini hayk1nyorlar, dogru. Bunlar1n Arap, C,:in ya dajapon n1edeniyetlerinde oldugunu iddia e11nek gult:1n(. olur. Ancak ay1n 16's1n1n gecesinden beri Bau'n1n bize sunacak en ku<;iik bir $eyi oldugundan o kadar emin degilim. Bu geceye kadar Bauhlann (Okzidentalen) gerc;ekten ileri bir medeniyet, soylu duygulann (oldcumekten zevk aln1ak gibi) bayag1 duygulann yerini ald1g1, ilstiin, insani bir varhk yaratuklar1n1 du~uniirdurr1. Bugun aruk bundan da o kadar en1in degilim. Yorgunum. Tunelin ucunun hi<; gorunmedigi durumlarda duyulan tiirden bir yorgunluk. Bir cur bitkinlik; gozlerimi ac;ma isteginin bile olmad1g1 bir uyu$n1a hali. Uyumak istiyorum. 1\c1n1n beni unutacag1 kadar uzun. FATMA ,VJ ERNiSSi

Fatn1a Mem issi 1940'da Fas'da dogdu. ABD'de ogrenim gorda. bugan Rabat'ta sosyoloji profesoni olarah ('.ali$1yor. isla1n ve had1n uzerine i;ok say1da hitab1 ola11 Memissi, Unesco'ya da ayn1 l1onuda danJ.$1nanltl1 yap1yor. Mernissi alan111da

Kuzey Afrika'n1n en onemli kad1n teolisyeni olarak habul gori.lyor. Meniissi Cinsiyct., ideoloji ve islam adlt hitab1nda, had1n ozgurlilgunun islam diinyas1nda neden bu • kadar ka~1 reaksiyon yaratt1g1111 tartl.$1yor. Harem Dunyan1n Tiimu Degildir adlt eserinde, had1nlann agzrndan Fas'tahi gunluk ya~am1 anlatzyor. Sultan Harun adl1 son hitabinda ise, isla111 diinyas1 ndahi erheh ege1nen ar1layi$a ragmen, onen1li roller 0)7ta rn ~ had1nlann hik.ayesini anlat1yor. Bu nlann dl.$1 nda Politik Harem, Muhammed ve Kad1nlar isimli yay1n1lann11~ bir kitab1 daha bulu11uyor. Okudugunuz yaz1, Almanya'da yay1nlanan kad1n dergisi Emma'nrn sav~ ozel sayis1nda yayin1land1. <;eviri \\10Z'da (Wochen Zeitung) pk.an kisaltilni~ versiyonundan yapild1. Yazr Ball du11yas1nda egitini gormti$, Bat1'n111 degerlerini onen1li ol<=iide it;selle$ti nni~ bir Arap had1111n1n sava$1n ba~lang1c1ndahi nth halinin ifadesi olarah ohun1nahd1r. Bat1'n111 bu boyutta bir barbarhgi sevi111; (.1ghklanyla ha r$1la1nas1 , Bat1 degerleriyle yeti~rni$ Men1issi i('.in buyiik bir hayal k1nkhgzd1r. Ote yandan Arap dtinyas111da kad1n1n mahkuni edildigi C1$ag1la11 1nay1, ~im ­ di r;ok at;1h bit;itnde Arap ulusunun tilniil ya~ama htadir. Kaelin at;1s1ndan kazanilan cam i)zgurliihler ise Bat1'n1n vurdugu bu b1iyiih darbeyle yoh ohna tehlillesi it;indedir. Arap egemenleri t;a~afa $imdiye dek oldugundan ~h daha fazla ihtiyat; duyacal1lard1r t;iin hii. (<:ev: rAKUP C0$AR)

Birikim 241 Ni san 1991


Dizin

l 986'dan bugune lrak: Saddam '1n yukseli$i ........................................

TANER AK(.AM, insan hak\an kavram1n1n evrimi ve Marksizm ........................................ sayi 19, s.9-21. 0 MiT KIVAN(, "infaz Hakkt": Ya herkese ya hie; kimseye .................... sayi 19, s. 22-29. AKDOGAN OZKAN, Turkiye solunda trajik dunya anlay1~1 ................................... sa>~ 19, s. 30-33. ERIC HOBSBAVi' M, Her ~eye elveda ............................................ say1 19. s.34-40. EDUARDO GALEANO. Sizin dfl$f1nuz

bizin1 karabasan11n1 zd1r ........................................

5a}'l

19, s 41-43.

TUNCAY BiRK.AN, Eagleton"Wittgenstein'1n dostlan" ve r-..1arksizm ................... .......... say1 19, s. 44-45. TERRY EAGLETON, Wittgenstein'tn dostlan .(!) ....................... say1 19, s.46-Sl. OMER LA<;iNER, Korfez vesilesiyle . k'.tn knzt . . ................................. say1 20, s. ~1-17. D0 00 u pennc;e AHMET iNSEL, Kemalist "laiklik"mi, c;ogul toplum lai kligi mi? ........................ sa>'l 20. s.18-25. SAFFET MURAT TURA, Althusser'i okumak ...................................... say1 20. s. 26-36. •

SEMIH AYTA(.U.R, Sosyalizrnin yeniden tan1mlanmas1 ve sorular (I) ................... ~ay1 20, s. 37-40: AKDOCAN OZKAN, Aruk yok:

ingiltere'nin Maggie'si Thatcher'in ingilterc'si ....... ......... .......... say1 20. s.41 -48. TERRY EAGLATON, Wittgenstein'1n dostlan (II) ......... ......... say1 20. s.49-60 CHvtER LA(.iNER, Zonguldak olay1 ve i~c;i hareketinde "siyaset" ..................... ............. say1 2 1. s.5-l l AHME1' iNSEL, Siyasal sure<; olarak iktisadi kalk1n1na ( II ) ................................... say1 2l. s.12-23. ULRICl-i MENZEL, ''U<;uncii Dunya"n1n sonu ve biiyuk teorinin iflas1 ....... ............................ say1 2i , s.24-41. AlAEDDiN SENEL. Reklamlardaki biiyl!: Meta vc rnetafizik .................................... sayi 21 . s.42-52. OMER U.(:iNER, Korfez sava~1 ve Arap dl!nyas1n1n gelecegi ....................................... say1 22. s .6-11. (Jl-.1iT K!VA <;:, C N live, biz 6111 ..... sayi 22., s.12-17. MURAT RUZGAR, Ortadogu vc Baas partisi ............................................ ............ say1 JOE STORK-ANN M.LESCH, Bunah1n1n arka plant Neden sava$? ...................................................... sayi

22.

s 18-22.

22, s.23-29.

Mr\RION FA.ROUK SLUGLETT-PE"fER SLUGLETT,

Sayi 22 s.30- 33

JOE STORK-RASiD HALiDT. Washington'un Onadogu'da oynad1g1 oyun ..................... sa)'l 22. s.34-37. ALAI GRESH, Korfez krizi vc isla1ni boyut Sovyec politikas1nda sureklilik ve degi~im .................................. sayi 22. s. 38-43. ROGER OWEN, 1970'\erde Arap ekonomileri ............................................ sayi 22, s.44-49. AHMET ABDULLAI-I, Mi.ibarek'in kuman ................. ..... .............. sayi 22, s. 50-53. SAUM TAMARi, Filistin ayaklan1nas1n1n anlan11 ............... sayi 22, 54-60. MAXlME RODINSON. Bir fati h nlitolojisi ..........................................

say1 22. s.65-66.

CORNELIUS CASTORIADIS. Korfez sava$tn1n 6tesindeki ger~e kler .................................... say1 22, s. 67 -69. MURAT BELGE, Prag'da bir coplann dolay1s1yla si\fi! toplum ............................ sa)'I

23, s. 10-15.

TANER AK(AM. Turkiye ve Korfez k1~zi ......................................................... say1

23, s.16-24.

CAN KOZANOCLU. Me$ru ml!dafaa I . ··IZ ............. kanal I IS(CI .... ... ....................... ......... .. sayi 23, s.25-29 . AKDOGAN OZKAN, Sava$ ve medyan111 gor dedigi .................................... sa)"l 23. s.30-33. IGNACIO RA!vtONET, Cepheden uzak bir televizyon ......................................................... sayi 23, 35- 37. SERGE HALiMi , Ka1nuflaj unifor1nah medyalar .................................... say1 23, s 38-40. MUHAM1'1ED M.MALiK. Ortadogu ~a11~1nas1 ic;inde

Kurdistan ................................................................. sayi 23. s. 42-4 7.

HASAN SALAMEH, Politik iktidar ve Suudi devleti ................................................ sayi 23. s. 48-60. iSMAiL SOYTEMiZ. Bir "insan Haklan Park1" dolay1s1yla insan ve "hak"lan (I) ....... say1 23. s. 61-67. AHMET iNSEL, Bitmeyen demokrasi ....................................... say1 24, s.8- l 9. TANER AK(AM, TC'nin krizi, ulusal devlet ve Tiirkler ............................ say1 24, s.20-26. TANIL BORA, Tiirkiye sag1n1n d1$ politikaya dair gelecek tasavvurlan ............................ say1 24. s.27-37. iSMAiL SOYTI:MiZ, insan ve "hak"lan (ll), ............................. :".'....... .... ...... .sayi 24, s.38-48. SEMIH AYT A(U.R, Sosyalizmin yeniden tan1mlanmas1 ve son1lar (II) ................... sayi 24. s.50-52. LEYEN"f KOKER, Sivil toplum-demokrasi ili$kisi iizerine bir not ................................ sayi 24, s.53-54.


.,. I

·1

,

.I •

ALBERTO MELUCCi, Toplumsal hareketler ve g(!ndelik ya~m1 n demokratikle$mesi ......................................... sayi 24. s .55-62.

GE<;:EN AYIN BiRiKiMi "Devlet"in kimlik krizi ve laik-islamct i;au$mas1 ....................................... say1 19, s .3-8. Konrrgerilla, ordu ve Turkiye toplumunlln sorumluluk bilinci ......................................... sayi 20, s. 3-6. "Kaderimiz" belirlenirken! ........................... sayi 21, s. 3-4. Ki'1rtlere ili$kin senaryolar ........................... sayi Turgut Ozal ve politika ............. .. . . sayi

22. s. 3-5. 23, s. 3- 5.

OMER LA(iNER, Sava$ sonras1 Ortadogu ................................. sayi 23, s. 5-9. OMER LA<;:iNER, Geci~ sftrecinde Ozal ve ANAP ........................................................ sayi 24, s.3-7. DEGiNMELER TANIL BORA, "Hala"lanyla ve "belki"leriyle iHD .......................................... ~yi 19, s. 57-60. HALUK iNANICI, Baro secimlerinin ard1ndan .........:..................................................... sayi 19, s. 60-6 4. SOlEYMAN BULUT, Kececizade infazc1 Mehrnet Pa$a ...................................................... sa)'l 19. s.64-66. OZLEM ONARAN, "Ozel" bir universite olarak • Bilkent i$leyecek mi? ............................. sayi 19, s. 66- 70. A.RECEP DURGUN, Tatih oncesine bir seyahat ........................................................... sayi 19, s .70-72. LEVENT KOKER, "Din devleti talepleri" "yiiriiyen bilim" ve _1-c1rkiye'de demokrat olmak ........................................ ... sayi 20. s. 68-69. YELDt\, Sava$ ve kad1nlar ........................ say1 20, s 70-71. AYLA KAPAN, Ce1n il (icek'in aileyi kurtanna harekau ........................... say1 20. s 71-75. BORiS KAGARLiTSKY, Moskovah gangsterler .................................. sayi 20. s.75-77. MURAT DONMEZ, Karanhk dehlizlerden ayd1nhk gelecege, .......................................... sayt 21 , s. 64-66. iDEM ERMAl"l, Zonguldak'tan t.1engen'e bir uzun yiiruyl1$ .......................................... say1 21. s. 66-67. l'ELDA, Milliyet<;ilige kar$t feminist stratejimiz henuz yok ............................... sa)', 21 , s. 68-70. SENOL TUZEMEN, Fa$izmin psikoanalizi ve Turkiye sorunsah ............................................ sayi 21, s .70-72. RU~EN ( AKIR, Bu da bize de rs olsun ............................................................ sa)'l 22. s.76-77. iSMAil SOY'f EMiZ, Oli.imun makinesi sava$ bir kez cah$maya ba$larsa ............................ 5a)1 22, s. 77. DEviN KUZU, Televizyonda sava~. . . sayt 22. s .78-79

KADIN KOLTOR Evi VE MOR (ATI'DAN KADINLAR, Kad1nlan seviyoruz ........ sayi 23, s. 76-78. BOLENT K..i\YA, Sava$(~1) uygarhgtm1z ................................ sayt 23, s . 78-79. FATMA MERNiSSi, Ac1lanm beni unutsun diye!, sa)'l 24, s.76-78.

RESiMLi GA YRIRESMi T ARiH "Demokrasi"ye

ge<;i~

................................... sa)1

19, s. 52-56.

Demokrat Parti ve ordu (I) .................... sa)'I 20, s . 64-67. Demokrat Parti ve ordu (11) .................. say• 21. s. 59-63. Ar.aplar ve Turkler ........................................ sayi 22. s. 72-75. Atatlirk ve tevazu ............................................ sa)'I 23, s.72-75. Ataturk ve Muzik. sayi 24, s.72- 75.

KiTAP ELE$1iRiSi SALiHA MERiH AKIN, Kad1nlann yan1nda bir kitap ........................................... sayi 20. s. 61-62. . Ali AKAY, Hareketsizligin hareketlendirili$i: Banyo ··:..... :....................... sayt 20, s. 63. SOLEYMAN BULUT, "Bile.nler" bilmeyenlere nas1l ogretebilir? .............. sayi 24, s.68-69. SOALP C:EKMECi, Her yonuyle Rosa ........................................... sayi 24, s .69-70. GAZETE 0MiT KIVAN( , Faziiet ................................ sayi 22. s 10. 71 O~!iT KIVAN(-ABDULLAH ONAY, Fazilet ....................................................... say1 23. s.34, 41. 68. 71 . O~tiT K1VAN(-ABDlJLLAH ONAY,

Feraset .................................................................... ..... say• 0MiT KIVAN(-ABDULLAH ONAY, Meziyet ......................................................................... sayt O~tiT KIV AN(-ABDULLAH ONA Y. Musi bet ....................................................................... sayi

24, s.49.

24, s.67.

24, s.71.

SOSYALiZM TARiHiNDEN BELGELER MEHMET O.ALKAN, 1923 Turkiye iktisat Kongresi'ne katkt (I) ................................... sa>1 21. s. 53-58. SOYLE$i SAMiH FARSOUN, Yeni bir go.~ dengesi ..................................... sayi MAHMUD OSMAN, Biji Kun , biji Turk ............................................................... sa)1

22. s.61 -64.

24, s.63-66.

SiNEMA SALiHA MERiH AKIN, Rec;elci, ru~ucu ve S3}'1

r

23. s 69-70.

. ...

_______________

_.




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.