HANGI ŞEHIR, HANGI MAHALLE NEREDE BULUŞUYOR? İstanbul Forumları Kadıköy Yoğurtçu Parkı – 21.00 Ümraniye: Şehitler Parkı (Otopazarı’nın Yanı) – 21.00 Göztepe 60. Yıl Parkı Parkı – 21.00 | Özgürlük Parkı – 21.00 Kartal Meydan Parkı – 21.00 Sarıgazi Büyük Park – 20.30 Ataşehir Ataşehir Parkı Amfitiyatrosu – 21.00 Maltepe: Maltepe Meydanı Tuzla: İTÜ’nün yanındaki Park – Her Perşembe 20.00 Kurtköy/UyduKent: Mopaş Parkı – 21.00 Koşuyolu: Koşuyolu Parkı – 21.15 Kozyatağı: Kriton Curi Parkı – 21.00 Ataşehir-Fetih Mahallesi: Tahralı Buhara Parkı – 21.00 Üsküdar Fethi Paşa Korusu & Doğancılar – 20.00 İcadiye Mahallesi – Üsküdar Lisesi karşısındaki park – 20.30 Kuzguncuk – Kuzguncuk Bostanı- Her Salı, Çarşamba, Perşembe 20.30 Beykoz Paşabahçe Meydanı – 21.00 | Küçükyalı: Adnan Kahveci Parkı – 21.00 Küçükbakkalköy: Nazım Hikmet Parkı (Faik Somer Lisesi yanı Gemili Park)- Her akşam 20:30 Hrant Dink Parkı – 23 Haziran Pazar – 21.00 Büyükada: Atatürk Meydanı (Büyükada Sahili) – 21.00 Burgazada: İdo İskelesi – Her Çarşamba, Pazar Heybeliada: İsmet İnönü Parkı – Her Çarşamba, Pazar – 21.00 Üniversiteler Forumu: Fındıklı Parkı – 17.00 Beylikdüzü: Özgürlük Meydanı – 21.00 Silivri: Kale Parkı Sarıyer: Çelik Gülersoy Parkı – 21.00 Önemli Not: Sarıyer-Büyükdere Forumu Pazartesi, Çarşamba, Cumaları yapılacak; Salı ve Perşembe Yeniköy forumuna gidilecek. Rumelihisarüstü - Doğatepe Parkı – 21.00 Zekeriyaköy: Her Salı, Perşembe, Pazar 20.30 Bahçeşehir: Gölet (Atatürk heykeli önü)
Alibeyköy & Kağıthane: Güzeltepe Parkı – 20.30 4 Levent: Sporcular Parkı – 21.30 Avcılar: Marmara Caddesi Bebek: Bebek Parkı Çapa & Kocamustafapaşa: Kocamustafapaşa Meydanı Ataköy: Atrium Karşısı Etiler & Akatlar: Sanatçılar Parkı – 21.00 Bakırköy: Meydan & Çamlık Parkı Fatih: Saraçhane Parkı – 21.00 Bahçelievler: Levent Kırca/Oya Başar Parkı – 20.30 Okmeydanı: Sibel Yalçın Parkı – 22.00 Beyoğlu: Cihangir Parkı – 21.00 Beşiktaş: Abbasağa Parkı – 21.00 Maçka Parkı – 21.00 Eyüp: Hz. Halit Parkı – 21.00 Karadolap Parkı – Pazartesi, Çarşamba, Cuma – 21.30 Akşemsettin Mahallesi – Salı, Perşembe, Pazar – ? Halkalı-AtaKent: Atakent 2. Etap Arenapark karşısı Tören Alanı(Heykel) - 21.00 Kurtuluş & Feriköy: Ortanca Parkı(Feriköy)21.00 Zeytinburnu: Dr. Ziya Gün Parkı (Zeytinburnu Stadı Karşısı)- 21.00 Sefaköy: Küçük Dev Adam Kitabevi – 20.30 Gaziosmanpaşa: Cumhuriyet Meydanı – 20.00 Esenyurt: Akasya Parkı | Eylem: 21.00 Küçükçekmece: Küçükçekmece Sahili Amfi Tiyatro – 21.00 Cennet Mahallesi / Şenol Ergün Parkı – 21.00 Şişli Merkez: Sıracevizler Parkı (Merkez Mahallesi) – Her Salı,Perşembe 21.15 28) GS Üniversitesi Meclisi Ankara Forumları KIZILAY: Ethem Sarısülük Parkı – Her Cumartesi 19.00 DİKMEN: Aşık Mahsuni Şerif Parkı - 21.30 BATIKENT: Metro İstasyonu Önü – Her Akşam 21.00 MAMAK: Doğukent Caddesi – 20.30 | Tekmezar Parkı – 19.00 KEÇİÖREN: Danişmend Meydanı – 21.00 & Aktepe – 21.00
ÇAYYOLU: Üç Fidan Parkı – Her Salı, Cuma – 20.30 AtaPark Forumu – Cumhuriyet Meydanı ERYAMAN 3. ETAP: 3. Etap – Her Salı, Perşembe 21.00 TUNALI HİLMİ CADDESİ: Kuğulu Park Önü – 20.00 100. YIL İZCİ PARKI: Migros Önü – Her Akşam 22.30 10)BAHÇELİEVLER ANITPARK: Her Akşam 20.00 GÜVENPARK: Her Çarşamba, Cuma, Cumartesi 19.00 KONUTKENT: Üç Fidan Parkı – 20.30 SEĞMENLER PARKI: Her Pazar 17.00 TUZLUÇAYIR DAYANIŞMASI: Menekşe Erbay Parkı – 20.00 ELVANKENT: Ayyıldız Park – Çarşamba, Cuma – 21.00 ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ FORUMU Her Cumartesi – 17.00 TÜRKKONUT HALK MECLİSİ Türkkonut Meydan – Her akşam 21.00 Diğer kentler ANTALYA Yavuz Özcan Parkı (Selekler Çarşısı Karşısı) – 20.30 ESKİŞEHİR ETİPARK FORUMU: Adalar mevki EtiPark – 21.00 GÜLTEPE FORUMU: Gültepe Mahallesi Cem Evi yanı (toprak saha) – 19.00 ETİ CADDESİ PARKI FORUMU: Yeni Bağlar Mahallesi Eti Caddesi Parkı BURSA Heykel – 19.00 Ataevler Halkı: 4 Mevsim Parkı Anfisi (Magazin Outlet Yanı) – 19:00 İZMİT Cumhuriyet Meydanı – Her Pazartesi, Perşembe 19.30 Yahya Kaptan Amfi Tiyatro – 20.00 EDİRNE Zübeyde Hanım Parkı – 21.00 TEKİRDAĞ Tuğlalı Park – Her akşam: 20.00 ADANA Atatürk Parkı – 20.00 SAMSUN Lozan Parkı – 20.00 İğne Deliği Gençlik Merkezi Önü BURSA NİLÜFER – 20.00 Üç Fidan Parkı SAKARYA KentPark – Her gün 20.30 MUĞLA Sınırsızlık Meydanı – 21.00 Bitez Basketbol Sahası – 21.00 DENİZLİ Candoğan Parkı – Bu akşam 19.00
Hemzemin’in tüm sayıları www.hemzeminposta.org adresinde PDF formatında yayınlanmaktadır. Direnişin, forumların sesini yükseltmek için forumlara gitmeden, sokağa inmeden önce bu adresi ziyaret edin; son sayıyı bastırır, çoğaltın, yaygınlaştırın. Onlar kanun yapmaya devam etsin, tarih yazan bizleriz! www.hemzeminposta.org facebook.com/hemzeminposta twitter.com/hemzeminposta hemzeminposta@gmail.com
5 TEMMUZ 2013
SAYI 6
KAPİTALİZME İNAT YAŞASIN HAYAT!
Ayaklar eninde sonunda baş olacak!
Bir tespitle, belki çoğumuza sıradan gelebilecek bir tespitle başlayalım: Gezi direnişi bir uluslararası mücadele dalgasının parçası. Direnişi tetikleyen özgül nedenler ne olursa olsun “Gezi”, neredeyse küresel diyebileceğimiz bir halet-i ruhiyenin devamı. Unutmayalım, Haziran günleri sadece bize ait değildi. Brezilya’da olup bitenler hakkında, yani otobüs biletlerinin fiyatında gerçekleştirilen bir zammın nasıl bir kitle seferberliğine yol açtığı konusunda son zamanlarda çok şey yazıldı. Ancak Haziran ayında gerçekleşen kitlesel mücadeleler Türkiye ve Brezilya ile de sınırlı değildi. Bulgaristan’da mafyatik bir sermayedarın ulusal güvenlik aygıtının başına atanması, Bosna Hersek’te hasta bir bebeğin bürokratik engelle-
meler dolayısıyla tedavi edilemeyip hayatını kaybetmesi, Yunanistan’da devlet televizyonunun özelleştirilmesi, Lübnan’da parlamento seçimlerinin ertelenmesi hep büyük kitle mücadelelerini kışkırttı. Son yılların “en uzun” haziran ayı, Mısır’da 17 milyon kişinin katıldığı belirtilen, değil ülke tarihinin, belki de modern zamanların en büyük kitle gösterileriyle sona erdi. Ordu bu büyük kitle seferberliği karşısında daha bir hafta önce yan yana olduğu, destek verdiği Müslüman Kardeşler iktidarını bir darbeyle deviriverdi. Hem kendi imtiyazlarını hem de bir bütün olarak rejimi muhafaza ve müdafaa etmek için gerçekleştirilmiş bir hamleydi bu. Yani darbe Mursi’ye değil, esas itibariyle giderek gelişen ve iki küsür yıldır bu ülkedeki büyük toplumsal kalkışdevamı 2. sayfada
...1. sayfadan devam
manın sebebi olan halk hareketinin olası bir zaferine karşıydı. Halkın zaferi çalınmıştı. Eğer halk hareketi Mursi’yi kendi gücüyle yıksaydı bu ordu ve diğer düzen güçleri açısından ciddi riskleri gündeme getirecekti. Netice itibariyle Mısır’da “düzen partisi” içerisinde bir yeniden dizilişe neden olan darbenin esas hedeflediği “devrim partisiydi”. Mısır halkının “ekmek, hürriyet ve sosyal adalet” mücadelesi iki buçuk yıllık bir geçmişe sahip ve öyle görünüyor ki daha uzun bir süre devam edecek. Ordu ve Müslüman kardeşler bu büyük mücadeleyi soğurmak, ülkedeki durumu “normalleştirmek” adına birbirleriyle kâh rekabet kâh uzlaşma içerisinde olan aktörler. Dolayısıyla Mısır’da ordunun rolüne dair hiçbir yanılsamaya kapılmaya yer yok. Ordu devrimi bastırmak istiyor. Ancak Mısır’daki mücadele bitmiş değil. Üstelik yeni durum, “düzen partisi” için yeni riskleri gündeme getiriyor. Marx’ın ifadesiyle “devrim, bazen ileriye gitmek için karşıdevrimin kamçısına ihtiyaç duyar.” Ordunun işi bundan sonra hiç
de kolay olmayacak. Dolayısıyla dikkatli olalım: Tarih üniformalı ve üniformasız elitlerin kapışmasından ibaret bir süreç değil. Sadece filler arasındaki kapışmaya odaklanan ve Mısır’daki büyük toplumsal seferberliği, milyonlarca insanın kendi hayatına sahip çıkmak adına sokağa çıkışını görmeyen yaklaşımlar nihayetinde siyaset ve tarihe dair hayli “elitist” ve yukarıdan bir perspektifle maluller. Mısır’da hem devrim hem darbe, devrime karşı bir darbe var. Ancak darbeye giden süreçte açığa çıkan kolektif enerji öyle büyük ki “ayaklar baş olmasın” diye seferber olmuş üniformalı-üniformasız egemenlerin işi bundan sonra hiç de kolay olmayacak. Haziran günlerinde Taksim, Tahrir’in direniş yoldaşı oldu. Her birimizin davası müşterek. Ayaklar eninde sonunda baş olacak!
Abbasağa Parkı’nda Barış Süreci Abbasağa Parkı’nda bu hafta düzenlenen toplumsal barış temalı forumda ve onu takip eden günlerde Gezi ile barış süreci arasındaki bağlantılar tartışıldı. Mücadelenin devamlılığının Kürt halkı ve barış süreci ile eklemlenerek mümkün olduğu, barış süreci olmasaydı Gezi’nin de mümkün olamayacağı, fakat bu sürecin AKP iktidarı ile başlamadığı, Kürt halkının on yıllardır süren mücadelesinin sonucu olduğu ve şimdi bizler tarafından sahiplenilmesi gerektiği vurgulandı. PKK isminin telaffuzu veya emperyalizm vurgusu üzerinden çıkan fikir ayrılıkları çok büyümedi ve Lice için yürüyüşte deneyimlendiği gibi halkların kardeşliği teması ön plana çıktı ve forumlarda süregiden barış sürecini de korumak gerektiği dillendirildi. Kürt meselesinin yıllarca aynı ana akım medyadan izlenmiş olması, forumların devamlılığında Kürt meselesini konuşurken kullandığımız dilin dönüştüğü ve daha da dönüşmesi gerektiği, ayrıca toplumsal barışın Ermeni, Alevi, eşcinsel gibi diğer grupları kapsaması gerekliliği ve bütün ezilenlerin birleşmesi talepleri dile getirildi. Barış konusunda lütuf dilini bırakmak gerekiyor cümlesini havada dalgalanan eller takip etti. Serbest kürsüye geçmeden gündem önerilerinin toplandığı forumda, önerilerden biri forumların sönümlenme riskine karşı ne yapılabileceğiydi. Tematik çerçevede konuşmacı çağırmak, forum öncesi ve sonrası belgesel gösterimleri, kırsal ile bağlantı kurarak 2
KUZGUNCUKLULAR DİRENIYOR! Ülkenin birçok parkında gerçekleşen forumlar, Kuzguncuk’ta geçtiğimiz hafta başladı. İlk toplantısını 26.06.2013 tarihinde yapan Kuzguncuklular, Gezi Direnişi’nin başlangıcı, ilerleyen süreci ve bugünü hakkındaki değerlendirmelerini yaptılar, yapmaya devam etmekteler... Yaşamını kaybeden, kaybolan, gözaltına alınan, tutuklanan arkadaşlarımızı hiçbir zaman unutmamak, gelişmeleri takip ederek, uygulanan şiddete, hukuksuzluğa karşı tepkiselliğin daima korunması kararı alındı.
devam etmek, gündelik alışkanlıklarımızı değiştirmek, takas ve ekonomik boykot teklifler arasındaydı. Yaratıcı Eylem Atölyesi’nin Takvim gazetesinin önünde ağaç kılığında durma eylem planı, Duran Adam’ı Gülen Adam’a çevirme ve polisi her gördüğümüz yerde yüzüne gülme önerisi, tutsaklara para yardımı ve dayanışma kartları gönderme kararı ve bu Pazar Garipçe’de gerçekleşecek olan Buralar Hep Dutluktu adlı bisiklet aktivizmi turu konuşuldu. Anti Kapitalist Müslümanlar’ın forumlarda iftar yapma ve iftar sofralarına gidip insanlarla konuşma önerisi destek gördü. Mısır Konsolosluğu önüne gitme ve darbeyi kınama önerisi Mısır konusundaki genel kafa karışıklığı ve fikir ayrılığını yansıtacak şekilde uzun süre sürüncemede kaldıktan sonra, bir grup insan bugün (5 Temmuz) saat 5’te konsolosluk önünde toplanma kararı aldı. Her gün dünyadaki diğer güncel olaylara da vakit ayırma önerisi öne sürüldü. Bu arada İspanya İndignados ve Via Campesina’dan dayanışma mesajları getirildi, parka gelen Danimarkalı Sosyalist Gençlik Cephesi ve Esber Yağmurdereli söz aldı. Bütün bunlar olurken bir konuşmacı direniş dışı bir soru sorma izni aldıktan sonra sahneden evlenme teklif etti ve evet cevabı alıp sahnede yüzük taktı. Tepkiler forumun çeşitliliğini gösterir nitelikte alkışlar ve ıslıklardan, “evliliğe karşıyız, beraber yaşayın”, “üç çapulcu yapın/hayır yapmayın”a kadar uzandı.
Genel talepler üzerine konuşulan birçok konu olmakla birlikte, yerelin özelinde Kuzguncuklular’ın yaklaşık 30 senedir sürdürdüğü Bostan mücadelesi forumların ana başlıklarından birini oluşturmaktadır. Kuzguncuk Bostanı’na yıllardır çeşitli yollarla devam eden saldırılar, son olarak kendisini bostana özel okul yaptırmak ile kendini göstermektedir. Hukuki yolların
da denendiği bu süreçte Kuzguncuk halkı daima bostanına sahip çıkmış ve yıllardır oraya yapılması olası yapılaşmayı engellemiştir. Yapılan bu forumlar aracılığıyla bostan mücadelesini büyütmek ve bostanla beraber nefes almak için yol haritası oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda çarşamba akşamı yapılan toplantıda birçok öneri gelmiştir. Sonuç olarak bostanın tüm doğal hayatıyla ve halkla yaşayan bir yer olması, içerisinde üreterek devamlılığının sağlanması herkesin nihai hedefi olarak belirlenmiştir. Forum notlarımız ve gelişmeler hakkında bilgi almak için aşağıdaki iletişim kanallarını takip edebilirsiniz: https://twitter.com/DirenKuzguncuk https://www.facebook.com/DirenKuzguncuk1 http://parklarbizim.blogspot.com/search/label/Kuzguncuk Dayanışmayı ve mücadeleyi daima büyütmek dileğiyle... Diren Kuzguncuk
Göçmen Dayanışma Mutfağı 4 Temmuz akşamı Cihangir Parkı’nda, 21:00 yürüyüşü sonrası, 21.30 Ekümenopolis belgesel gösterimi öncesi, sanki 21.15 gibi.. bir atölye düzenlendi. 15.00’de Mutfak’ta var olan dayanışma malzemelerini kullanarak forum için yemek hazırlandı. İsteyen kendince ilave malzeme getirdi.
Plastik kullanımını azaltmak için kendi tabak, çatal, kaşıklarını getiren insanlar Göçmen Dayanışma Mutfağı’nın dayanışma sofrasına hep birlikte oturdu. Mutfak nerede mi? Adres: 56/b Sakızağacı Sokak, Tarlabaşı, İstanbul (Kardeşler Market altı) Dayanışma ile daima! 7
BAKIRKÖY , ÇAMLIK TA RED AKŞAM Adil olmayan yasalara uymak adaletli olmaz, Aaron Schwartz’dan arta kalan bir nüve. Bir im yankılandı bu akşam Bakırköy’lülerin buluştuğu Çamlık Parkı’nda. İnsanların birbirlerini tanıma hevesinin sürümcemede kalmadığını artık kanıtlayan, Güngören, Esenler gibi eski Bakırköy yerelinin parklarıyla temasını koruyan ve bunu enikonu geliştirmeye çalışan bir yer haline dönüşüyor Çamlık Parkı yavaş yavaş. Genellemelerin ilerisine hamle edebilmek için çözümleyici, hevesli ve heycanını sakınmayan bir kitleyle yoluna devam ediyor park, yavaş yavaş. Bir yandan farkındalık artarken öte yandan, gezi direnişi boyunca bilindiği varsayılanlar, öğrenildiği umulanlara dair kısa tekrarlar, hatra düşürmeler yeniden yola koyuluyor, yavaş yavaş. Ekipler oluşturuluyor. Sözler alınıyor, veriliyor. Hep bildiğimiz şeylerin nelerden mürekkep olduğu, kimin elinde ne hallere konulduğumuz yeniden yılmadan itmeden öğreniliyor. Dostça, yavaş yavaş. İstanbul iş sağlığı ve işçi güvenliği meclisi’nin Haziran ayı içerisinde toplam 104 emekçinin yaşam hakkının elinden alınmasına dair herkesin işitmesi gereken bir meram duyuruluyor, eller havada, yitirilen dostlar akıllarda!, Bu daha başlangıç mücadeleye devam! Bir kısa molanın hemen arkası ise kollektif bir çaba ürünü ve yukarıda alıntıladığımız Aaron Schwartz’ın değinisine de yer veren, bugünlerde emniyet tarafından siber terör örgütü olarak fezleke hazırlandığının muştulandığı redhack’in meselini ortaya koyan red! dökümanterinin gösterimi gerçekleştiriliyor. Daha evvelsinde fatsa gerçeği hatırlatılmışken şimdi bir başka önemli konu, gündeme de paralel kurulan seyyar perdeye yansıtılıyor. Dijital ile sokağın aktivizmi kendini görüyor. yine saklanmış gerçeklerin neler olduğu ikrar ediliyor, her sekansta yavaş yavaş. Redhack’in mesajı açıkken daha berrak bir biçimde sahiplenmenin, sadece kıyıda köşede kalmış bir avuç insanın değil hepimizin ortak derdi olduğu vurgulanıyor. Ekrandan yazılar akıyor, herkes birbirinin gözünü süzüyor. Hevesimizden hiçbir şey eksik değil, dökümanter sağ olsun daha bile hararetli konuşacağımız, sokağı hacklayacağımız üzerine düşünüyoruz. Hep beraber, birlikte demiştik, yavaş yavaş ama hatırlanan her cümle, unutulmayacak her isimle yeni bir gezi anlayışı bizleri dönüştürüyor. Umutla, şevkle, çabalanmak için… Yarınlarımız için, Birlikte... 6
Kuğulu’da neler oluyor?
, İTÜ DE ÜNIVERSITE DAYANIŞMASI FORUMLARDA DEVAM EDIYOR İTÜ Forumu 3. Kez toplandı ve moderasyonu organize etme, ilke kararları alma, sosyal medyada paylaşım usulleri, komite-forum ilişkilerinin netleşmesi gibi işleyiş yöntemlerini tartışarak geliştirmeye devam ediyor. Dayanışmayı es geçmeden… Koç Üniversitesi sakinlerinin rotası Beşiktaş’tan Garipçe Köyü’ne doğru olan 3. Köprü inşaatıyla başlayan ağaç kesimini protesto amaçlı Buralar Hep Dutluktu isimli bisiklet turuna katılma kararı verildi ve Forum tarafından da duyurulup destek çağrısında bulunuldu. Forum ayrıca üniversite bünyesindekiler başta olmak üzere taşeron çalıştırılan işçilerin forumlara katılmasının gerekliliğinin farkında. Öğrenciler Ayazağa Kampüsü’ndeki YÖK eyleminin ana akım medyadaki yer bulan şekline karşı akademik kadrolara olduğu gibi aktarılması için kendi iletişim kanallarını kullanacak. İTÜ Forumu mezuniyet törenini de boş geçmeyecek ve alana üzerini aratmadan, söylemleri, pankartlarıyla birlikte girmeye çalışacak. Bu sıcak gündem içerisinde polislerin emir kulu bireyler olmalarının ötesinde bir kurum olarak, devlet aygıtının şiddet aracı olarak değerlendirilmeleri gerektiği hatırlatıldı. Felsefe Kulübü de Gezi Olayları ile ilgili teorik metin okumalarına başlayacağını forumdan duyurmuş oldu. Forumlar arası iletişimin verimli emareleri Cihangir Forumu’nda uygulanan açık alan teknoloji tekniğini İTÜ Kampüsü’ne de taşıma gayretinde gözüküyor. Forumlar mezuniyet törenlerinin ardından devam edecek.
forumlarda neler konuşulduğunu aktarabilecekleri belirtildi. Haftalık programlar yapılıp bunların son anda değil makul bir süre öncesinde halka duyurulması gerektiği söylendi. Alınan kararların uygulanmasını sağlamak için belirli sürelerde değişecek gönüllülerden oluşan bir icracı(!) komite kurulabileceği söylendi. Her sabah 5’te polis baskını olduğu ve battaniyelerin alındığı anlatıldı ve halk destek olmaya çağırıldı.
Kuğulu’da yapılan forumda başlık “Yerel seçimler sürecinde parklar ve inisiyatifler” idi. Foruma inisiyatifin tanımlaması yapılarak başlandı. Parka gelen herkesin, izmarit toplayanından forumlara katılanına kuğulu inisiyatifinin bir parçasını oluşturduğu ancak inisiyatif içi bir yetkilendirme olmadığı belirtildi. Forumda konuşulabilecek başlıklar olarak; İnisiyatifin duruşu nasıl olmalı, mevcut durumu, önemi nedir? Mahallelerde parkların önemi nedir? Halkın ve forumların bu süreçte konumu ve önemi nedir? Medyanın önemi ve konumu nedir? belirtildi.
Yapılan haksızlıklar sona erene kadar parkta kalmaya devam edeceklerini söyleyenlerle beraber artık işgalin amacının bittiğini ve her gün polise vs harcanan enerjinin forumlara harcanması gerektiğini savunanlar oldu. Parkta kalanların sayısı her geçen gün azaldığı için dışarıdan yenilgiye uğramış izlenimi yarattığı üzerinde duruldu. Akp hükümetinin kadına fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığı konuşuldu. Ancak forumun ardından, sabah saatlerinde Kuğulu Forumu’nu sahiplenmiş kimi insanlar tarafından Kadın arkadaşlarımıza yönelik bir saldırı gerçekleşti. Cinsiyetçi ve Nefret diliyle edilen küfürlere maruz kalan arkadaşlarımız bir çağrı yayınlayarak bugün 18:30’da herkesi, kuğulu’da yaşanan “polisleşme”ye karşı ses çıkarmaya davet etti.
Kendini kuğulu inisiyatifinin bir parçası gibi hissetmediğini, yöneten bir grubun ve onun dışında kalan halkın olduğunu belirtenler oldu. Pek çok kişi tarafından forumunun daha örgütlü olması gerektiği, öncelikli olarak hem halkla hem de diğer parklarla iletişimi sağlayacak bir birim ve farklı birimlerin kurulması gerektiği belirtildi. Moderatörler de kimseye görev vermediklerini, gönüllü olanların istediği görevi üstlenebileceğine dair defalarca çağrı yapıldığını ancak kimsenin çıkmadığını söyleyerek tekrar çağrı yaptılar. Aramızda park park dolaşanlar olduğu, onların diğer
Kuğulu Park’ta direnişçilere yönelik çeteci saldırıya dair tüm dostlarımızı duyarlı olmaya çağırıyoruz. Ankara direnişinin başından bu yana Kuğulu’da başka bir mecrada akan süreç ve etkinlikler dizisi, bir grup direnişçiye yönelik fiziki saldırı ve hakaretle başka bir noktaya gelmiştir. Özelikle kadın arkadaşlarımıza yönelik cinsiyetçi ve ırkçı saldırıların da geliştiği olay, Kuğulu’da neler oluyor sorusunu akla getiriyor.
Forumlara denizaşırı bir katkı:
görünür kılması ve farklı kimliklere yer açması açısından kıymeti konuşuluyor. Yeni siyaset ve direniş biçimleri, yerleşik siyasetten bağımsız gençlik hareketinin kullandığı yöntemler ve sanat formlarının kullanımı özellikle öne çıkan konular.
Londra Gezi Forumu İlk kez 26 Haziran’da Arcola Parkı’nda toplanan forumda, forumun herkese açık oluşu ve siyasi arkaplanı olmayan kimseleri dahil etme gücü, yüzyüze ilişkilenme imkanı vermesi, kaotik ve fakat içerici, yaratıcı yapısının değerinin altı çiziliyor. İngiltere’de yaşayan Türkiyelileri oluşturan farklı grupların bir şemsiye altında toplanması diğer bir tartışma konusu. Farklılıkları ve karşılıklı saygıyı gözeterek çeşitliliğin bir zenginlik olduğunda mutabık olunuyor. Gezi direnişindekinden daha farklı nedenlerle de olsa biraraya gelinmiş olmasının önemi genel kabul görüyor. Forumun beraber hareket etmek, siyasete dahil olmak ve ne yapabileceğimizi tartışmak için sunduğu fırsatlar kadar, temsiliyet siyasetinin dışındaki imkanları
Olayı yaşayanların bir de video çağrısı var: http://www.youtube.com/watch?v=bkhoqKbgy1g
Türkiye’de ve İngiltere’de olan bitenleri bağlantılandırma ihtiyacı forumun en başında dillendiriliyor: bir konuşmacı Türkiye’deki direnişle İngiltere’de kemer sıkma politikalarına karşı hareketin bağlantısından bahsediyor, lakin ihtiyatlı: iki hareketin talep ve gündemlerinin farklılığına bakarsak, kurulacak bir ortaklık direnişleri tavsatır mı? Taksim platformunun talepleri okunduktan sonra, gündemlerin hiç de göründükleri kadar farklı olmadığı ortada. Trafalgar meydanında direnişin bilgisini tebeşirle yapılmış çizim ve karikatürlerle yaygınlaştırmaktan Occupy Londra ile ilişkilenmek, forumlara davet etmek ve deneyimlerinden yararlanmaya, göçmen gruplarla bağlantıya geçip ve forumlara katılmlarını sağlamaya, ayrımcılıkla ilgili atölyeler düzenlemekten, direniş görsellerinden kısa filmler oluşturmaya kadar farklı eylemler Gezi Londra forumunun gündeminde. Forum Haftada bir toplanıyor. 3
Sistemi Alaşağı Etmek Zaman Alacak Ama Onu Değiştirmek Yıllar Sürecek Çünkü sistemi alaşağı etmek üç hafta alabilir, ancak onu değiştirmek yıllar sürecek.
11 şubat 2011 akşamı, medyanın büyük bir bölümü TV’de istifa etmeyeceğini açıklayan Hüsnü Mübarek’in imgesine takılıp kalmışken, birkaç yüz kişilik öfkeli bir grup Tahrir meydandan Heliopolis’e doğru yola çıktı. Amaçları Başkanlık sarayını basmaktı. Ortada plan namına bir şey yoktu. Sadece içten bir öfkenin dürtüsüyle ya Mübarek’i indirecek ya da 12 km’lik yürüyüş sırasında öleceklerdi. Ordu tarafından vurulmayı göze almışlardı. Ancak öfkeli kalabalık birkaç saat sonra saraya vardığında, manzara hiç de beklendiği gibi değildi: Ordu ateş açmadı. Aksine, Mübarek’in evi etrafındaki siperleri nazikçe kaldırıp göstericilerin kamp kurmasına izin verdi. Sonuçta esaslı bir kurban vermeye gerek kalmadı: Askeri yapı da bir karar almıştı. Böylece saray basılmadı ama 12 saat sonra Mübarek azledildi ve yerine Mısır Askeri Kuvvetleri Yüksek Konseyi (MAKYK) getirildi. Dikkat çekici şekilde, o zaman kimse buna askerî müdahale demedi. O günden beri Mısır halkı, devrimi için mücadele etmekten, ordu da çeşitli kararlar almaktan geri kalmadı. Yüksek Konsey protestolar hakkında askeri yasaklamalar getirdi, davalar açtı, bakirelik testlerine, olağanüstü hal yasalarına dair emirler yağdırdı. Kimsenin benimsemediği bir Anayasa taslağını referandumla halka dayattı. Kasım 2011’de askerler, Muhammed Mahmud sokağında MAKYK aleyhinde sloganlar atan yoldaşlarımıza ateş açtığında, Tahrir’deki insanların süregiden müdacele hakkındaki açıklamaları basitti: “Belki sistemi alaşağı etmek üç hafta alabilir, ancak onu değiştirmek yıllar sürecek”. Ordunun yerleşmiş ekonomik menfaatleri ve yandaşı işadamlarının bu sistemin bir bileşeni olduğu konusunda kimse şüphe duymuyordu. Öte yandan insanlar sırada iktidarı kimin devralacağına da pek önem vermiyor ve basitçe şunu dile getiriyordu: “Kimin umrunda? Biz tüm liderlerden daha güçlüyüz. Ordu ya da Başkan, her kim başa geçerse geçsin bize biat etmelerini sağlayacağız. Çünkü bir kere sesini yükseltirsen artık asla susmayacağın garantidir.” Müslüman Kardeşlerin tüm bu olup bitenlerdeki rolü kimi zaman utanç verici kimi zaman ise trajikti. 2007’den itibaren tedricen alt-orta sınıf bir hareket özelliğini kaybederken devrim dalgasını idare etmeyi asla beceremediler. Tahrir Meydan’ına çok geç katıldılar, Selefilerle 4
Şubat 2011’den beri Mısır halkının orduyla ikircikli bir ilişkisi mevcut. İki taraf arasında bir yandan bir savaş ilanı söz konusu, diğer yandan da bir yakınlık var. Tahir’deki askerler protestoculuların katledilmesine muhtemelen göz yaşı döküyorlar, ama gerekince onlara ateş de ederler. Bazı protestocular bugün orduyu alkışlayabilir ancak yarın onun karşısında yer alacaklar. 1980 darbe Türkiye’sinin hayaleti yüzünden yarım milyonluk Mısır ordusunun gücünü abartmamak lazım. Ama ordu ile sınıfsal hareket arasında duygusal bir bağ kurmak da aynı derecede hata olur. Zira Mısır’da, aslen polis çoğunlukla “yoksullar” ve “köylülerden” müteşekkil. Ordunun silahları ve diplomasisi var; insanların ise sayısal çoğunluğu ve yüksek bir sabrı direnci. Ordunun “insanları korumak için” müdahale ettiğine dair retoriğinin inanırlılığı, Mübarek’in 30 yıllık rejiminin “insanların hayrına” ya da Mursi’nin iktidara yapışmasının “yasallık” adına olduğu iddialarından daha fazla değil. Mübarek üç haftada, Mursi ise 3 günde gitti. MAKYK’nin gitmesi şüphesiz daha uzun sürecek, çünkü bir sistemi değiştirmek yıllar sürüyor. Ama onun da sırası eninde sonunda gelecek. Zira 2011 kasımında, Mohammed Mahmoud sokağında, oruduya karşı seslerini yükselttikleri için gençlerin vurulduğunu gördüğünüzde, artık susmayacağınız kesindir. Bu, bugün ordu düşmanınızın icabına baksa da değişmeyecek.
kıyaslanınca azınlıkta kaldılar, gençlik kolları aleni bir bölünmeye uğradı ve nihayetinde solcularla aynı safta savaşmayı mideleri kaldırmadı. Polis sisteminin ilk mağdurları olduklarına dair iddiaları kabul görmese de, rakibi Ahmet Şefik’in ordu mensubiyeti ve Tahrir’deki “Develer Savaşı” sırasında gerçekleştirilen katliamlardaki sorumluluğu bilindiği için, adayları Mursi, Başkanlık seçimini kazandı. Şimdi Müslüman Kardeşler sahneden çekilmiş ve 2011 Anayasası’nın yerine 1971 Anayasası yeniden yürülüğe sokulmuşken, Mısırlıların geriye tekrar tek bir düşmanı kalıyor: Ordu. Müslüman Kardeşleri ve insanların aklını çelmek
için İslamı istismar edecek herahangi başka bir ihtimali ise sokaklara çıkan 22 milyon kişinin defnettiğini söyleyebiliriz. Kimse Mursi ya da partisi ile ilgi bir yanılsamaya sahip değildi, ama şimdi MAKYK’nin sokağın çağrısına tekrar kulak verip ardından Yüksek Anayasa Mahkemesi’ni iktidara getirmesini, 2011’e göre daha iyi bir pozisyon olarak algılamak çok daha zor. Çünkü tıpkı iki yıl önceki gibi, ordunun şimdi de başka bir seçeneği yoktu. Bu muazzam protesto hareketinin siyaseten örgütlenmesine ket vurmak için tıpkı Mübarek gibi Mursi’yi de feda etmeye zorlandı. Dolayısıyla şu anda sadece kitlelerin sokakta kalmasını umabiliriz.
Bu belki de aynı zamanda Türkiye’ye dair çıkaracağımız sonuçtur. Bir mahkeme kararının Gezi parkını kurtarmamıza müsaade edebileceği, ancak bizi AKP’nin neoliberal politikaları ile mücadelede yalnız bırakacağı şu günlerde, bir kazanım elde etmenin birkaç hafta, yekpare bir sistemi değiştirmenin ise yıllar süreceğini akılda tutmalıyız. Mücadele yorgun düşürebilir. Kolay zaferler yitip gidebilir, müttefikler ihanet edebilir. Uzun süreli inişler, ayrılıklar, krizler, büyük hayal kırıklıkları yaşanabilir. Bizimle yürüyen insanların yüzleri değişebilir, fakat aradan iki ya da daha fazla yıl geçse, elde ihanetten başka bir şey kalmasa bile, zamanı gelince insanlar tekrar sokaklara çıkacaklar. Çünkü, evet, sistemi değiştirmek yıllar alıyor, ancak neyse ki bir kere sesimizi yükselttiğimizde mücadele kaçınılmaz biçimde devam ediyor. 5