kültür sanat yaflam›nda
2.25 TL(KDV’li)
ocak 2010
›ssn 1303-9113 •2010/01 • say› 93
. bir y›l›n panoramas›
. eme¤in iktidarla kavgas› 2010’da da sürecek... . küba devriminin ö¤retmeni: jose marti
. filistin’in yaflayan gerilla lideri leyla halid ile filistin ve devrimci kad›n üzerine...
tavır a y l › k
s a n a t
d e r g i s i
Merhaba Yeni y›l›n ilk say›s›nda yine birlikteyiz. Uzun bir yolculuktu 2009. Uzun ve zorlu. Nice badirelerden, nice engellerden geçtik. Att›¤›m›z her ad›mda, birilerinin korkular› büyüdü de büyüdü çünkü. Korkular›n› daha fazla sald›rmakla aflacaklar›n› sand›lar ama yan›ld›lar.
Sahibi Tav›r Yay›nlar› ad›na Bahar Kurt Genel Yay›n Yönetmeni Gamze Mimaro¤lu Sorumlu Yaz›iflleri Müdürü Cihan Keflkek Yaz›flma Adresi ‹stanbul Mahmut fievket Pafla Mah. Mektep Sk. No: 4-B Okmeydan› - fiiflli - ‹stanbul Tel: (212) 238 81 46 Faks: 238 82 49 e-posta: tavir2007@gmail.com Ankara ‹dilcan Kültür Merkezi fiirintepe Mah. 8. Cad. No:222 / B Mamak – Ankara Tel: (312) 390 38 05 Hesap no (TL) 1042- 30000 596147 Gamze Mimaro¤lu ‹fl Bankas› Parmakkap›/‹ST. Hesap no (EURO) 1042- 3010000 129062 Gamze Mimaro¤lu ‹fl Bankas› Parmakkap›/‹ST. Fiyat› (DÖV‹Z) Almanya: 5 Euro Fransa: 5 Euro Hollanda: 5 Euro Avusturya: 5 Euro ‹sviçre: 7.5 Frank ‹ngiltere: 4 Sterlin
Ad›mlar›m›z› s›klaflt›rd›k geçen y›l. Kampanyalar birbirini izledi. Çalmad›k kap› b›rakmad›k neredeyse. Umudu büyütmenin ça¤›nda verimli bir çal›flman›n semeresini de ald›k, hedeflerimizden baz›lar›n› gerçeklefltirememenin hüznünü de yaflad›k. Sözün k›sas›, 365 gün yürüdük 2009’un zorlu yollar›nda... 2010’da, ayn› yollarda yürümeye devam edece¤iz elbette. Bireycili¤in, bencilli¤in, soygunun ve sömürünün olmad›¤› bir dünyay› kurana dek bu yoldan bir milim bile sapmadan yürümeyi sürdürece¤iz. 2009’un son ay›, eme¤in kavgas›n› sürdüren emekçilerin direnifline tan›kl›k etti. Fabrikalar› kapanan ve kap› d›flar› edilen binlerce emekçi Ankara sokaklar›nda, Abdi ‹pekçi Park›’nda haklar› için mücadele ettiler ve direniflleri hala devam ediyor. TEKEL iflçilerinin Ankara’daki direnifli; iflçi s›n›f› ad›na, proletaryan›n elbet bir gün kurulacak olan iktidar› ad›na yaz›lan küçük ders notuydu bir bak›ma... Zincirlerinden baflka kaybedecek bir fleyleri olmayanlar›n, haklar›n› ancak direnerek kazanacaklar›n› ö¤rendikleri ve ö¤retmeni de ö¤rencisi de kendilerinin oldu¤u bir dersti gördüklerimiz... Yerin derinliklerinde, kapkaranl›k mahzenlerde bir vagon kömür ç›kar›p günlük yevmiyesinin peflinde koflarken, grizu denen katilin alt›nda ezilerek yaflam›n› yitiren 19 madenci emekdafl›n› mezarlar›nda rahat yat›ran bir direniflti. Böyle olacak iflte. Böyle olmal›! Böyle olmazsa kazanan hep patronlar olacak çünkü. Faflizm koflullar›nda mücadele edilmeden, direnilmeden, bedel ödenmeden “kazan›lan” her fleyin çok ama çok kolay bir flekilde yeniden kaybedilece¤ini kavgan›n k›zg›n prati¤i bundan önce defalarca kez gösterdi ama bundan yeterince ders ç›kar›lmad›¤› ortada. Faflizmin korkusu; eme¤in, emekçilerin örgütlü gücüdür. Ve yürütülen s›n›f kavgas›n›n asl› astar› budur. Daha örgütlü olan bu savafl› kazan›r. Emek örgütlenmek, emekçiler örgütlü güçlerini yaratmak zorundad›r. Küba devrimi 51. yafl›n› kutlarken, eme¤in iktidar› 51 y›ld›r emperyalizmin tüm sald›r› ve ambargosuna ra¤men bu küçücük adada yafl›yorken; ülkemizin sokaklar›n›n, meydanlar›n›n, okullar›n›n, fabrikalar›n›n, da¤lar›n›n, k›rlar›n›n sosyalizmin de¤erlerini hayk›ran sloganlarla dolaca¤› günlerin bir an önce gelmesi dile¤iyle, hepinizin yeni y›l›n› kutluyoruz Tav›r Ailesi olarak... Bir sonraki say›m›zda görüflmek umuduyla...
Bask› Ezgi Matbaa Sanayi C. Altay Sok. No:10 Çobançeflme /istanbul Tel: 0(212) 452 23 02
Dostlukla…
Yerel süreli yay›n tavır
‹Ç‹NDEK‹LER
01/2010
3 3 merhaba yeni y›l
3 4 8
14 18 21 23 27 28 30 32 33 37 38 39 42 44 46
YEN‹ YIL tav›r PANORAMA tav›r ‹ZLEN‹M mehmet esato¤lu bursa’dan kars’a “amerika defol! bu vatan bizim” kervan› RÖPORTAJ tav›r leyla halid B‹YOGRAF‹ selim kaya ghassan fayiz kanafani DENEME ümit zafer bizim eyüp ‹NCELEME hakan soydemir “sanat”a dair fi‹‹R necati y›ld›r›m may›s notlar› DENEME ceren deveci vakitlerden DENEME ümit ilter büyük insanl›k K‹TAP tav›r çizgilerle anadolu tarihi ARAfiTIRMA tav›r edebiyat türlerinin en melezi: roman-lll fi‹‹R federico garcia lorca ölü çocu¤a gazel DENEME halit cemil befl saniye B‹YOGRAF‹ levent karakaya jose marti T‹YATRO gülnaz b›çakç› bekleme odas› S‹NEMA sevgi duman gecenin kanatlar› HABERLER
18 3 ghassan fayiz kanafani
3 14 leyla halid
39 3 jose marti
3 23 “sanat”a dair
kapak
3
merhaba yeni y›l... tav›r
2009’da, alan›m›z özgülünde, kapitalizmin bireyci-bencil kültürüne alternatif sosyalist kültürü ortaya koyan yaz›lar yazd›k, oyunlar oynad›k, konserler düzenledik, sergiler açt›k, anma ve kutlamalar yapt›k. Sermayemiz sosyalist sanat ve kültür anlay›fl›m›zd› ve malzememiz de insan... Bu vatan›n insan›na, bu memlekette yaflayan halklara hitap ettik ve yüzümüz hep onlara dönük oldu. Ac›lar yaflad›k 2009’da. En de¤erlilerimizi yitirmeye devam ettik, tarihin bu en onurlu kavgas›nda. Tutsakl›klar, gözalt›lar, iflkenceler yaflad›k. Yani uzun laf›n k›sas›, bedeller ödemeye devam ettik 2009’da da... Her zaman en önde olman›n, bedelleri ilk olarak gö¤üslemenin üstesinden gelmek için ideolojik-politik ve kültürel olarak hakl› ve kazanacak olman›n ruh haliyle yürüdük do¤ru bildi¤imiz yolda. H›z›m›z yetersiz de olsa, hedeflerimizin çok küçük bölümünü hayata geçirmifl olsak da, tarihe gerçe¤in ve do¤runun izlerini elimizden geldi¤i, dilimizin döndü¤ünce, kültür-sanat alan›nda da b›rakman›n mutlu yorgunlu¤uyla giriyoruz yeni y›la. Bu y›lda da karfl›m›za ne türden zorluklar›n ç›kaca¤›n›, ödeyece¤imiz bedellerin her geçen y›l gibi 2010’da da büyüyece¤ini biliyoruz. Bilincimizde her daim bunu tafl›yacak ve bunun bilinciyle hareket edece¤iz. Hedeflerimiz var 2010’a dair... Yapacak çok iflimiz var ve bunlar›n çok küçük bir k›sm›n› yeni y›lda hayata geçirmeye çal›flacak, bu do¤rultuda elimizden ne geliyorsa daha fazlas›n› yapman›n u¤rafl›n› verece¤iz. fiark›lar›-
m›z, Bafle¤meden’in ard›ndan bu y›l yeni bir ismin alt›nda buluflacak dinleyicilerimize. 2009’un bizde biriktirdiklerinin üzerine, alternatif kültürümüzü halka ulaflt›rman›n arac› olan yeni konulara dair ezgilerimizle konuk olaca¤›z onbinlerce eve, da¤lara, k›rlara, meydanlara, okullara, fabrikalara, sokaklara, gecekondulara... Yani bugüne kadar konuk oldu¤umuz her yere yine konuk olaca¤›z ama bu kez daha fazlas›na, hep bir fazlas›na... 2010’da da her zaman oldu¤u gibi yoksular›n, açlar›n, iflsizlerin, yani mazlumun, yani ezilenin, yani sömürülenin, yani haks›zl›¤a u¤rayan›n, yani adalet isteyenin dilinden söyleyece¤iz yeni flark›lar›m›z›. Yine on binlerce yoksulun kat›ld›¤› konserlerde, mitinglerde, meydanlarda, sokaklarda, gecekondu mahallelerinde, darac›k yerlerde demokrasi mücadelesi veren derneklerde olaca¤›z. Kavga alanlar›n› ezgilerimiz sar›p sarmalayacak yine. fiark›lar›m›zda söyledi¤imiz her kelime, en güzel gelece¤i mufltulamaya devam edecek 2010’da da... Ve 2010, Grup Yorum’un 25. yafl›n› kutlayaca¤› y›l olacak. 25 y›l... Dile kolay. ‹çinde nice bask›lar, yasaklar, gözalt›lar, uzun mahpusluklar olan koskoca bir tarih. Faflizm koflullar›nda dünya üzerinde yaflayabilen kaç devrimci müzik grubu var ki? Yorum, bunun bilinciyle yazacak flark› sözlerini, bunun bilinciyle notalar› düflürecek portelerin üzerine; yeni flark›lar›n› bu bilinçle besteleyecek... 2010’da yine do¤rular›, bu ülkenin gerçeklerini, bu halk›n yaflad›¤› ac›lar› yazacak, bunlar›n foto¤raflar›n› çekecek, bu gerçeklerin filmlerini yapacak, gelece¤in sosyalist kültürünün oyunlar›n› oynayaca¤›z. Tav›r bunlar› yazacak; FOSEM bunlar›n foto¤raflar›n› çekip,
filmlerini yapacak; ‹dil Tiyatro Atölyesi bunlar›n oyunlar›n› oynayacak... 2010’da ‹dil Kültür Merkezi, yine har›l har›l bunlarla dolacak... Yönümüz hep bizden öncekilerin b›rakt›klar› onurlu mirasta, onlar›n gerçeklefltirmek için yola ç›kt›klar› hedeflerde olacak. Onlara bakarak görece¤iz önümüzü. Onlar›n gözlerindeki ›fl›kla ayd›nlanacak çünkü yollar›m›z. Ve ne vakit dara düflsek, ideolojik-politik-kültürel olarak ba¤land›¤›m›z büyük ailemize ve ö¤retmenlerimize koflaca¤›z. ‹diller, Ayfle Niller, Ayfle Gülenler gülümseyen yüzleriyle hep yan›bafl›m›zda olacak, bize yürüdü¤ümüz yolda rehber olmaya devam edecekler. Daha h›zl› yürüyece¤iz 2010’da. Zaman h›zla geçiyor, halk›n sab›r tafllar› h›zla çatl›yor çünkü. B›ça¤›n kemi¤e dayand›¤› koflullarda tembellik etmenin, her fleyi yar›na b›rakman›n, ifllerimizi ertelemenin lüks oldu¤u hatta bizim aç›m›zdan haks›zl›k oldu¤u aç›k. Bu yanl›fl› yapmayaca¤›z. Daha h›zl› olacak, daha çok büyüyecek, daha çok insana ulaflacak, daha çok insan› kataca¤›z umudun korosuna. Daha çok insana söyletece¤iz marfllar›m›z›, flark›lar›m›z›, türkülerimizi. Daha çok insana okutaca¤›z yazd›klar›m›z› ve daha çok insana izletece¤iz oyunlar›m›z›. Daha çok insan gezecek sergilerimizi ve daha çok insan› tafl›yaca¤›z konserlerimize... Emperyalizmin yoz kültürüne karfl› sosyalizmin kültürünü 2010’da yine ezgilerimizle, yaz›-çizilerimizle, foto¤raf ve filmlerimizle, etkinliklerimizle tafl›maya devam edece¤iz. Bunun onuruyla ve büyüyen hedeflerimizi hayata geçirecek olman›n coflkusuyla ad›mlayaca¤›z yollar›. Yeni kavga y›l›m›z hepimize kutlu olsun...
OCAK 2010 | TAVIR | 3
panorama
bir y›l böyle geçti... tav›r
1 ocak
Küba’da Fidel Castro ve Che Guevera öncülü¤ündeki devrimcilerin, Batista rejimini y›karak sosyalizmi infla etmeye bafllamas›n›n üzerinden tam 50 y›l geçti. Yar›m yüzy›ll›k sosyalist rejim, aral›ks›z süren ABD
23 ocak
Dergimiz çizerlerinden karikatürist Mehmet Arslan Ankara Pursaklar Belediyesi’nin düzenledi¤i 1. Nasrettin Hoca Karikatür Yar›flmas›’nda birincilik ödülünü kazand›. Arslan ödülünü almak için gitti¤i Ankara’daki törende ABD ve Avrupa emperyalizmini, Siyonizm’i ve baflta Türkiye’deki AKP hükümeti olmak üzere emperyalizmin Ortado¤u’daki di¤er iflbirlikçilerini, Filistin’de yaflanan katliamlardan dolay› protesto etti.
1 mart
TÜB‹TAK’›n Bilim ve Teknik dergisi Darwin y›l› vesilesiyle mart 2009 say›s›n› Darwin’e ay›rd›. Ancak bu say› TÜB‹TAK yönetimi taraf›ndan sansür edildi ve dergi kapa¤›n›n
1 flubat ambargosuna ra¤men ayakta .
Özgür tutsak Ümit ‹lter’in Yaban O¤lak isimli masal kitab› ç›kt›. ‹dil Tiyatro Atölyesi masal›n bir bölümünü oyunlaflt›rarak ‹stanbul’un pek çok semtinde oynad›. Oyun Munzur Festivali’nde de sergilendi. Oyunun sergilenmesi Dersim merkezde DTP’li belediye taraf›ndan engellendi.
Kürt kimli¤ini yok edemeyen 80 y›ll›k oligarflik diktatörlük Kürt halk›n› asimile etmenin bir arac› olarak Kürtçe yay›n yapan TRT fiefl’i açt›. Aç›l›fl töreninde ‹stiklal Mar- Hrant Dink’in katlediliflinin ard›ndan Ankara Yüksel Caddesi’nde düzenlenen eylemde yapt›¤› konuflmas›ndan dolay› TCK 301. maddeden yarg›lanan Temel Demirer hakim karfl›s›na ç›kt›.
7 flubat
22 flubat
81. Oscar Ödülleri sahiplerini buldu. Slumdog Millionaire, En ‹yi Film ve En ‹yi Yönetmen dahil olmak üzere 8 ödül ald›. fl› okundu.
4 | TAVIR | OCAK 2010
içeri¤i de¤ifltirilerek yay›nland›.
25 mart
Uydurma gerekçelerle hakk›nda 2004 y›l›nda dava aç›l›p tutuklanarak bir süre tutsak kald›ktan sonra tahliye edilen Grup Yorum eleman› Muharrem Cengiz dava sonuçlan›p hakk›nda verilen hapis cezas›n›n Yarg›tay’ca onaylanmas› üzerine 25.03.2009 tarihinde gözalt›na al›narak tutukland›
.
5 nisan
NATO’nun kuruluflunun 60. y›l dönümü tüm dünyada oldu¤u gibi ülkemizde de bir çok sendika, meslek örgütü, dernek, parti ve sanatç›lar›n oluflturdu¤u “NATO Karfl›t›
panorama
Birlik” ve “NATO’ya Karfl› Sanatç›lar” Galatasaray Meydan›’nda bir bas›n aç›klamas› yaparak Taksim Meydan›’na kadar el ilan› da¤›t›p yürüdüler.
bak›m ünitesindeyken beyin kanamas› sonucu yaflam›n› yitirdi.
11 nisan
35 kiflinin katledildi¤i 1 May›s 77’de Taksim An›t›’na as›lan Dev-Genç pankart›n›n foto¤raf›n›n oldu¤u Dev-Genç imzal› bir pankart 32 y›l sonra 1 May›s’ta tekrar DevGenç’liler taraf›ndan Taksim An›t›’ndan dalgaland›r›ld›.
‹srail Gazze’ye sald›rd›. Siyonist ‹srail devleti bir kez daha Ortado¤u’yu kana bulad›. Gazze sahili, evler, okullar, camiler, hastaneler bombaland›. Yap›lan sald›r›larda beyaz fosfor bombas› kullan›ld›.
1 may›s
16 temmuz
At›l›m gazetesi yazar› Kutsiye Bozoklar (Ifl›k Kutlu), 16 Temmuz'da, 56 yafl›nda flehit düfltü. Bozoklar, y›llard›r kanserle mücadele ediyordu. 1970'lerin bafl›ndan bu yana mücadele içinde yeralan Bozoklar, 36 y›l önce polis taraf›ndan kurflunlanm›fl ve bunun sonucunda da felç olmufltu. Bozoklar buna ra¤men o günden bu yana mücadelesini sürdüren bir devrimciydi.
23 temmuz
21 nisan
Avustralya’n›n Melbourne kentinde düzenlenen Melbourne Uluslararas› Film
Diyarbak›rl› halk ozan› Afl›k ‹hsani, Dicle Üniversitesi Beyin ve Cerrahi Servisi yo¤un
2 may›s
“Ezilenlerin Tiyatrosu” kuram›n›n yarat›c›s› Brezilyal› tiyatrocu Augusto Boal, 78 yafl›nda hayat›n› kaybetti. Uzun zamand›r lösemi hastal›¤›yla mücadele eden Boal, kuram›n› ’60’l› y›llar›n bafl›nda oluflturdu.
12 may›s
Samsun ve Trabzon’da Grup Yorum konseri düzenlemek isteyen Haklar Dernekleri çal›flanlar› konser faaliyetlerini yürütürken tutukland›. Tüm engellemelere ra¤men konserler Karadeniz’de coflkuyla gerçeklefltirildi.
26 haziran
“Pop Müzi¤in Kral›” olarak bilinen Michael Jackson evinde ölü bulundu.
30 haziran
Sosyalist edebiyat›n, fliirin önemli üreticileri aras›nda yer alan flair Kemal Özer evinde geçirdi¤i kalp krizi sonucu aram›zdan ayr›ld›.
OCAK 2010 | TAVIR | 5
panorama
temsilcileri toplant›lar›n son ve karar günleri olan 6-7 Eylül’de binlerce devrimci-demokrat taraf›ndan protesto edildi. Protestolar iki gün boyunca çat›flmal› geçti. Polis, IMF-DB Defol diyen onlarca insan› gözalt›na al›nd›.
19 Aral›k katliam›n›n bafl sorumlular›ndan Ali Suat Ertosun’a “Devlet Üstün Hizmet Madalyas›” verildi¤i için kendisine “insan haklar› utanç belgesi” gönderenlerden biri olan Leman Yurtseven’e 3 ay 15 gün hapis ve 400 TL para cezas› verildi.
9 eylül
6 kas›m
‹stanbul’un çeflitli yerlerinde sel meydana geldi. Önlem al›nmad›¤› ve gerekli müdahaleler yap›lmad›¤› için onlarca insan hayat›n› kaybetti.
Yarg›-hapishane-Adli T›p Kurumu iflbirli¤iyle katledilmeye çal›fl›lan kanser hastas› devrimci tutsak Güler Zere aylarca süren
28 eylül
Diyarbak›r Lice’de hayvanlar›n› otlatan 14 yafl›ndaki Ceylan Önkol karn›na isabet eden havan topu sonucu katledildi.
4 ekim
Yaflam› sürgünler ve devrim flark›lar›yla geçen Latin Amerika’n›n efsanevi halk sanatç›s› 74 yafl›ndaki Mercedes Sosa, Arjantin’in baflkenti Buenos Aires’te kald›r›ld›¤› hastanede hayata gözlerini yumdu.
mücadele sonucunda serbest b›rak›ld›.
9 ekim
Bu y›l 28. si düzenlenen TÜYAP kitap fuar›nda özgür tutsak flair-yazar Ümit ‹lter’e imza günü düzenlendi. Kitaplar› Ümit ‹lter
Festivali’nin Siyonist ‹srail devletinden pa- 9. Nobel Edebiyat Ödülü yazar Herta Mülra almas› üzerine ‹ngiliz yönetmen Ken Lo- ler’e, Nobel bar›fl ödülü ise Barack Obaach durumu boykot etmek için filmini fes- ma’ya verildi. tivalden çekti.
3 a¤ustos
10 ekim
11 a¤ustos
11 ekim
7 kas›m
Y›llard›r ülkemizde anti-emperyalist mücaErmeni ayd›n, komünist, Sarkis Çerkezyan, dele bayra¤›n› dalgaland›ran Dev genç 40. 93 yafl›nda, Kumkap›'daki evinde aram›z- yafl›na girdi. dan ayr›ld›.
Usta yönetmen Halit Refi¤ Memorial HasTiyatro sanatç›s› Aykut Oray Mu¤la’n›n tanesi’nde safra kanal› tümörü yüzünden Köyce¤iz ilçesinde düzenlenen 4. Kaunos hayat›n› kaybetti. Alt›n Aslan Türk Filmleri Festivali’nde, kald›¤› otel odas›nda ölü bulundu. Oray’›n kalp krizi geçirdi¤i aç›kland›. 46. Uluslararas› Antalya Alt›n Portakal Film Festivali’nde en iyi film ödülünü ’Bornova Dünya halklar›n› nas›l daha fazla sömüre- Bornova’ ve ’Kosmos’ filmleri kazand›. bileceklerinin yolunu bulmak ve emperyalist ç›karlar› do¤rultusunda kararlar almak için Türkiye’ye gelen IMF ve Dünya Bankas›
18 ekim
6-7 eylül
1 kas›m
6 | TAVIR | OCAK 2010
ad›na ayd›n-sanatç›lar imzalad›.
panorama
9 kas›m
Halk Cephesi sözcüsü Eyüp Bafl, tedavi gördü¤ü Çapa T›p Fakültesi Hastanesi’nde flehit düfltü. Eyüp Bafl, uzun y›llar süren tutsakl›klar, iflkenceler ve 96 ölüm orucu sonucunda bu hastal›klara yakaland›.
9 kas›m
DTP daha sonras›nda da devam› gelecek olan Halk Cephesi’ne yönelik sald›r›lar›n› Gülsuyu ve 1 May›s mahallelerinde bafllatt›. 1 May›s’ta dernek bas›ld›, talan edildi ve bütün dernek çal›flanlar› yaraland›. Sald›r-
25 kas›m
KESK genel grev yapt›. Kamu emekçileri tüm yurt çap›nda 1 gün ifl b›rakt›.
4-5-6 aral›k
Halk Cephesi “Eyüp Bafl Uluslararas› Emperyalist Sald›rganl›¤a Karfl› Halklar›n Birli¤i Sempozyumu” düzenledi. Sempozyuma dünyan›n çeflitli ülkelerinden konuflmac›lar kat›ld›. Sempozyumun tüm kat›l›mc›lar› uluslararas› anti-emperyalist bir cephe kurulmas›n›n gereklili¤inden söz ettiler. Bu üç gün sonunda Halk Cephesinin “Amerika Defol! Bu Vatan Bizim” kampanyas› kapsam›nda bir gece yap›ld›. Gecede Grup Yo-
10 aral›k
Bursa’n›n Mustafa Kemal Pafla ilçesinde Alpagut Köyü Devecik Kona¤› mevkiinde bulunan Bükköy Madencilik ve Turizm Anonim fiirketi’ne ait maden oca¤›nda grizu patlamas› oldu. Madende göçük alt›nda kalan 19 iflçi hayat›n› kaybetti.
13 aral›k
AKP iktidar›n›n aç›l›m manevralar›n›n ard›ndan DTP kapat›ld›. Türkiye oligarflisinin Kürt halk›na ve demokratik mücadeleye olan düflmanl›¤› bir kez daha görüldü.
15 aral›k
Tekel iflçileri iflyerlerinin özellefltirilmesinden ötürü grev bafllatt›lar. Ankara’da eylem yapan Tekel iflçisine polis biber gaz› ve tazyikli suyla azg›nca sald›rd›. Sald›r›da pek çok iflçi k›fl›n ortas›nda Abdi ‹pekçi Park› içerisindeki havuza düfltü ve gözalt›na al›nd›lar. Tüm bask›lara ra¤men iflçiler direnifle devam etti. ganlar ç›karken yerlere benzin döktüler ve gaz› açt›lar. Gülsuyu’nda ise dernek tamamen yak›larak kullan›lamaz hale getirildi.
19 kas›m
TK‹P militan› Alaattin Karada¤ Esenyurt’ta infaz edildi.
20 kas›m
rum, Suavi, Hakan Yeflilyurt, Filistin’den Grup Bisan sahne ald›.
Halk Cephesi, “Amerika Defol! Bu Vatan Bizim” kampanyas› çerçevesinde ‹ncirlik Üssü’ne yürüdü.
OCAK 2010 | TAVIR | 7
izlenim
bursa’dan kars’a “amerika defol! bu vatan bizim” kervan› mehmet esato¤lu
madan ölüp gittiler. An›lar›na caddelere isim kondu, “Kore fiehitleri Caddesi” diye. O günden itibaren ABD ile her kol kola giriflimizin bedeli a¤›r oldu. Kimi zaman mal›m›zla kimi zaman kan›m›zla, can›m›zla, bedel ödedik. ABD’nin ileri bir karakolu misali üsler kuruldu ülkemize. Zaman›n baflbakan› onlar› “ortak askeri tesisler” diye tan›tt› bize. Ancak bir gün ortaya ç›kt› ki kendi topra¤›m›zdaki o üslerde bizim borumuz ötmüyordu. Bu üslerdeki ABD’li subaylar, askerler iflgal ettikleri bir toprakta gezer gibi dolan›yorlard›. Sarhofl oluyor, insanlar›m›za sald›r›yor, ülke bayra¤›n› parçal›yor, yak›yorlard›. Ancak yap›lan anlaflma gere¤i biz onlar› yarg›layam›yorduk bile. Bir de savafl gemilerinin limanlar›m›z› ziyareti vard› ki o bafll› bafl›na bir kepazelikti. ’50’li y›llar. Kalabal›klar›n h›ncah›nç doldur- 1950’li y›llar›n bafl›nda ABD’den borç paralar du¤u bir meydanda piyasa politikac›s› tükü- al›nd›. Ve bedeli çok geçmeden istendi; Kore’ye gönderilecekti gençlerimiz. rüklerini savurta savurta hayk›r›yor: Ülke ayd›nlar› aya¤a kalkt›lar. “Ne iflimiz var Kore’de?”, “Asker dedi¤in kendi vatan›n›n Yoksulluktan can› yanm›fl kalabal›klar, avuç- topra¤› için savafl›r.” diye karfl› ç›kt›lar. Tepedeki iflbirlikçiler, 15 y›l hapis cezalar›yla delar› patlarcas›na alk›fll›yorlard› bu sözleri. mir parmakl›klar ard›na t›kt›lar karfl› ç›kanlaGece bafl›n› yast›¤a koyan yoksullar “Ameri- r›. kan rüyas›” ile dal›yorlard› uykular›na. “Biz de ABD’liler gibi zengin olaca¤›z.”, “Paraya Kore’ye gönderilen gençlerimiz orada ABD para demeyece¤iz.”, “Cebimiz dolarlarla do- tanklar›n›n önünde ölüme sürüldüler. Yüzlercesi ne u¤runa savaflt›klar›n› bile anlayalup taflacak.” diye düfller kuruyorlard›. “Biiiizz küçük Amerika olaca¤›z.”
8 | TAVIR | OCAK 2010
‹lk savafl gemisinin ziyaretinde ülke yöneticileri genelevleri boyatm›fl, yataklar›n›, çarflaflar›n› yenilemiflti. Beyo¤lu sokaklar›nda kad›n sat›c›lar›, “Hey Coni 2 dolara gud kad›n var.” diye askerlerin pefllerinde kofluyordu. ’60’l› y›llar›n ortas›nda ülke gençli¤i ve emekçilerin sabr›n› tafl›rd› bu kepazelikler. Bütün dünyada ABD’nin Vietnam’da iflledi¤i cinayetlere yükselen tepki, bizim ülkemizde de yank›lar›n› buldu. Ülke gençli¤i ve emekçiler kol kola girip hayk›rd›lar: “Defol Amerika”...
izlenim
Yöneticiler taraf›ndan “dost” ve “müttefik” diye ilan edilen ABD’nin Hiroflima ve Nagazaki’ye at›lan atom bombas›yla ölen 100 bin insan›n dram› ile aç›lan suç dosyas›, Kore ve Vietnam’daki katliamlar›n ortaya dökülüflüyle büyüdü. Araflt›rd›kça suç dosyas›n›n boyutlar› büyüdü. Dosyan›n bir ucu 1493’te K›z›lderililere karfl› giriflilen soyk›r›ma, öteki ucu Vietnam’›n Mai Lai köyündeki katliama kadar uzuyordu. O günlerde ABD’ye karfl› büyüyen öfkenin ateflinde kurulan Dev-Genç tam 40 y›l önce hayk›rd›: “ABD Defol!” Bu hayk›r›flla birlikte ülkemiz de ABD için zor topraklardan biri oldu. O günden itibaren ABD’nin iflledi¤i her suçun ipli¤i an›nda pazara ç›kar›ld›. Ülke çap›nda ABD’ye karfl› öfke, verilen mücadeleyle birlikte büyüdü, geliflti. Durumdan endifle duymaya bafllayan ABD’nin, ülkemizde yapt›rd›¤› tüm anketlerde ç›kan sonuç ayn›yd›: “ABD Defol” Geçti¤imiz ABD Baflkanl›k seçimlerinde ilk kez bir siyah, ABD baflkan› olunca kimileri aptalca bir sevince kap›ld›. Art›k ABD Baflkan› bir siyaht› ve bar›fltan yanayd›. ABD art›k dünya halklar›na kan kusturmayacakt›. Hele hele “Nobel Bar›fl Ödülü” de ABD baflkan› Obama’ya verilince ortal›kta uyutucu bir rüzgar esmeye bafllad›. Dev-Genç gelene¤inde ise emperyalizmin oyununa gelmek yoktu. 40. yafl›nda DevGenç yeniden sesini yükseltti: “Amerika Defol!” Gençler, orta yafll›lar ve inatç› ihtiyarlar sokaklara döküldüler. Duvarlar› afifllerle, yaz›larla donatt›lar. Yüz binlerce bildiri sokaktaki insanlara iletilmeye baflland›. Ülkenin de¤iflik kentlerinde kenar semtlerden ana merkezlere her yandan ayn› ses yükseldi. S›radan halk›n kafas›nda yüre¤inde öfke aya¤a kalkarken, ABD iflbirlikçileri de kollar› s›vad›lar. Bildikleri tek yöntem vard›, “Ya sus-
turacaklard›, ya da kan kusturacaklard›.” Gözalt›lar, sald›r›lar, tutuklamalar birbirini izlemekte gecikmedi. ‹stanbul’un bir köflesinde tiyatro oyuncular›, di¤er köflesinde müzikçiler, bir baflka köflede foto¤raf sanatç›lar›, yan› bafllar›nda sinemac›lar yo¤un bir haz›rl›k içindeydiler. Kimi oyun, kimi yeni bir beste, kimi belgesel film, kimi de sergi haz›rlama telafl›ndayd›. Aylardan Kas›m’d› ve oyun yazar›n›n dikkatini bir gazete haberi çekmiflti. Haberin bafll›¤› flöyleydi: “10 y›l sonra Clinton’un burnunu yine s›kt›.” Lüks konut ve ofis pazarlayan bir flirket 35. y›ldönümü için ABD eski baflkan› Bill Clinton’u konuflma yapmas› için Türkiye’ye ça¤›rm›flt›. ‹fle medyan›n dikkatini çekmek isteyen kimi aç›k gözler Clinton’un 10 y›l önce burnunu tutan Erkan bebe¤i onun konuflma yapt›¤› salona getirip yeni bir burun tutma seremonisi haz›rlam›fllard›. Oyun yazar› bir an düflündü. Burnu tutan bir çocuktu ve olan bitenden haberi yoktu. Peki onu üç kurufl ç›kar u¤runa bir emperyalistin “flov”una malzeme eden ana babas›n›n da m› hiç akl› fikri yoktu? Ülkede kim bilir dünyaya böyle bakan kaç binler vard›. Konu ortaya ç›km›flt›. ‹fl oyunu var etmeye kalm›flt›. Klavye emperyalizmin çan›na ot t›kamak istercesine t›k›rdamaya koyuldu. So¤uk bir salonda oyun metninin ilk okumalar› bafllad›. Oyuncular bir yandan okuyorlar öte yandan sahnede denemeler yap›yorlard›. So¤uktan hofllanmayan bir oyuncu dayanamad›; “Hat›rlar m›s›n›z?” dedi “Y›l 2007’ydi ve yine ABD emperyalizmine karfl› bir oyun çal›flmas› yap›yorduk, gitarist Muharrem s›rt›nda bir kömür çuvalla ç›kagelmiflti.” Herkes bir anda o an› düflündü. Ama y›l 2010’a geliyordu. Gitarist Muharrem ise çok uzaklarda bir mahpus dam›nda, demir parmakl›klar ard›ndayd›.
Bir sabah erken saatlerde Bursa’ya do¤ru yola ç›k›ld›. Yaz›p kaleme al›nan ve sahnelenen “Baflkan› Burnundan Yakala” oyunu haz›rd›. Grup Yorum ise ülkenin ve yeryüzünün dört bir yan›na koflarken buldu¤u her f›rsatta kampanya için haz›rl›klar yapm›flt›. Bursa iline girildi¤inde bir yanda “Amerika Defol! Bu Vatan Bizim” etkinli¤ine koflanlar vard›. Kentin bir ucu ise “fiehitler Ölmez” diye inliyordu. “fiehit”ler ne yaz›k ki 25 y›ld›r ölüyordu. Savafltan ise baflta ABD olmak üzere bir dolu iç ve d›fl güçler gerekli kazançlar› sa¤l›yorlard›. Geriye ise yaln›zca ac› çeken insanlar kal›yordu. Bursa’da salon kalabal›k de¤ildi. Ama izleyicinin coflkusuna diyecek laf yoktu. Salona girenleri, sergide yer alan emperyalizmin k›r›p döktü¤ü halklar›n görüntüleri karfl›l›yordu. Bir yanda ac› çekenler vard› foto¤raflarda, öte yanda direnip destan yazanlar. Hakan Yeflilyurt ve müzisyen arkadafllar› ç›kt› önce sahneye. Salonda Anadolu’nun de¤iflik yörelerinden ezgiler yay›lmaya bafllad›. Giderek salondaki izleyiciler de yap›flt›lar bir ucundan türkülere ve bir yolculuk bafllad› yöreden yöreye. Yeflilyurt, politik ezgilere de yer verdi dinletisinde. Yeflilyurt’un ard›ndan bu kez Dertli Divani ald› saz› eline. Can suyundan akan ezgiler kaplad› sahneyi. Dertli Divani’nin saz› bin y›l›n kardefllik ezgileriyle doluydu. D›flar›da faflizmin çarp›k sesleri yükselirken Dertli Divani’nin ezgileri salondan sokaklara do¤ru akmaya koyuldu. Türkülerin ard›ndan etkinli¤in görüntüleri perde açt›. FOSEM’in haz›rlad›¤›, savafl›n ac›mas›zl›¤›n›n›n ve emperyalizme karfl› savaflan halklar›n görüntüleri akmaya bafllad› beyaz perdede. Etkinli¤in ikinci yar›s›nda Tiyatro Simurg ve ‹dil Tiyatro Atölyesi oyuncular› ellerinde “USA yani ABD” yaz›l› pankartlarla sahneye dolufltular. ‹flsizleri canland›r›yorlard›. Bir ABD yalakas› onlardan 50 lira karfl›l›¤› “Amerikan rüyas›” yaratmalar›n› istiyordu. Ama ortada bir oyun bozan Dev-Gençli vard›. O
OCAK 2010 | TAVIR | 9
izlenim
letir, bilincini yükseltir öte yandan da umutla bekler ç›k›p gitar›n› çalaca¤› günleri. ABD’nin ve iflbirlikçilerinin ifli asl›nda zordur. Bakarlar ve flafl›p kal›rlar. Karfl›lar›nda binlerce Muharrem parma¤› vard›r gitar›n tellerinde dolaflan. ‹flte o parmaklar çal›p söyledi Bursa ellerinde. Çal›p söylenmedik ne “Güleycan” kald› ne de “Çav Bella”. Ertesi gün “Amerika Defol! Bu Vatan Bizim” kervan›, karl› tepelerin aras›ndan geçip Bursa’dan Eskiflehir’e gidiyordu. Kervan Eskiflehir’e gelmeden kentin içinde de günlerdir bir inatlaflma sürüp gidiyordu. Duvarlara “Amerika Defol” afiflleri as›l›yor, ancak ABD’den fazla ABD iflbirlikçileri söküyorlard› afiflleri. Emperyalizme karfl› inad›na dövüflen Dev-Gençliler bir daha as›yorlard› sökülen afiflleri. döktükçe ABD’nin kirli çamafl›rlar›n› ortaya, tank›na, eli silahl› askerine bakanlar onu çok “Amerikan rüyas›”n›n fiyakas› bozuluyordu. güçlü san›rlar. Oysa halklar›n bir türküsü bile onlar›n korkudan titremeleri için yeterlidir. Finalde Grup Yorum ç›kt› sahneye. Onlar da Bu yüzden gitar›n› bang›r bang›r çald›ran az önceki oynanan oyundan al›p saz› bafllad›- müzikçi Muharrem’i t›karlar zindanlara. Ama lar bir Dev-Genç marfl› çalmaya. Tam 40 y›l- Grup Yorum gelene¤i sürer. Birini engellerd›r emperyalizmin korkusu olmufl ezgiler dö- lerse ard›ndan baflka Yorumcular ç›kar sahneye. Onlar al›r çalarlar Muharrem’in ezgileküldü ortal›¤a. rini. Muharrem de zindanda duyar bu sesleri. Emperyalizmin bombas›na, savafl uça¤›na, Bir yandan yeni ezgiler üretir, bilgisini genifl-
Güvenlik güçleri etkinli¤e izin vermemek için bin dereden su getiriyorlard›. Bu ülkede sahnede flark› söylemek, oyun oynamak güya serbestti. Ama ifl uygulamaya gelince kaz›n aya¤› öyle de¤ildi. Eskiflehir’in ayaz›nda sokaklarda dolafl›yordu gençler. Okul ve üniversite önlerinde, içlerinde biletler sat›yorlard›. Etkinli¤e bir hafta kala bin bilet bitti¤inde çevrelerinde bilet isteyen daha yüzlerce insan vard›. Sonunda dayanamad›lar yeni biletler bas›p sat›fla koyuldular. Bir akflam gencecik bir k›z kimsenin soramad›¤› soruyu patlat›verdi ortal›¤a: “Arkadafllar biz bunca insan› nereye s›¤d›raca¤›z?” Müzikçiler, oyuncular Eskiflehir’e vard›¤›nda iki taraf farkl› fleyler tart›fl›yordu. Bir oyuncu, di¤erine bin kiflilik salonu göstererek bu salon nas›l dolacak derken öteki tarafta gençler salondaki gösteri alan›na bak›p geri kalan izleyiciyi, iki yüz elli fluraya iki yüz elli de fluraya yerlefltiririz diye hesap-kitap yap›yorlard›. Sonunda bir araya gelip konuflunca karfl›l›kl› kahkahalar› patlatt›lar. Akflama do¤ru d›flar›da sert bir Eskiflehir ayaz› eserken salon da dolmaya bafllam›flt›. Günlerce izin, afifl diye kan kusturanlar bu kez de “güvenlik” gerekçeleriyle ayn› oyun-
10 | TAVIR | OCAK 2010
izlenim
befl yüz kifli aya¤a kalkm›flt›. Halay çekmek istiyorlard›. Ancak söylenen ezgi bir a¤›tt›. K›z›ldere yi¤itlerini anlat›yordu. Sahneden bir uyar› geldi. “Daha halaylara s›ra gelmedi.” dendi. Ama gençlik de bir kere aya¤a kalkm›flt›. Onu oturtmak zordu. Bu kez türküler ayakta söylenmeye baflland›. Bir türkü, bir marfl derken akt› gitti saatler. Gecenin 23.00’ü olmufltu. Etkinlik bitmiflti. Ancak izleyici gitmiyordu. Gecenin geç saatlerine kadar karfl›l›kl› söylefliler sürdü. Foto¤raflar çekildi. ‹stanbul’a do¤ru yollara düflen “Amerika Defol! Bu Vatan Bizim” kervan›n›n önünde zorlu bir Malatya-Kars yolculu¤u duruyordu. Bin dört yüz yirmi dört kilometre yol vard› önünde kervan›n. Bu yüzden iki gün sürecek konserler için tam befl gün yollarda olacaklard›.
lar›n› sürdürüyorlard›. Ancak art›k yaln›z de¤illerdi. Grup Yorum elemanlar› da Eskiflehirli gençlerle omuz omuza, yap›lan çirkefliklere kafa tutuyorlard›. Tüm engellemelere karfl›n Eskiflehir Kapal› Spor Salonu’nun her yan› dolmufl, geriye gösteri için küçük bir alan kalm›flt›.
Dertli Divani’nin türküleri canlar› bir olmaya ça¤›r›yordu. Bafllad› vurmaya saz›n›n tellerine. Bir türkü, bir türkü derken Anadolu’da can olmufl halklar›n ezgileri yay›ld› ortal›¤a.
Kampanyan›n Malatya dura¤› için sabah›n erken saatlerinde bir otobüs yükleniyordu. Müzikçi, tiyatrocu bir kalabal›k kiminin elinde bateri tak›m›ndan bir parça kiminin elinde renkli peruklar; kar›ncalar misali tafl›yorlard› yüklerini ve otobüsün bagaj›na özenle yerlefltiriyorlard›.
S›ra Grup Yorum’a geldi¤inde salondaki bin
Bir süre önce büyük bir mücadele ile özgür-
ABD’nin dalaverelerinden.
Etkinli¤in bafl›nda Hakan Yeflilyurt söyledi türkülerini. Giderek bin befl yüzlük bir koro da onun sesine ses katt›. Oyuncular hemen ard›ndan ç›kt›lar sahneye. “Baflkan› Burnundan Yakala”ma oyunu bu kez Eskiflehir’de bafllad›. Tam iflsiz garibanlar bir “Amerikan rüyas›”na dalarken ortaya at›ld› ABD’nin suç dosyas›. ‹çinde yanm›fl flehirler, yok olmufl hayatlar vard›. Birkaç kirli dolar için çevrilen emperyalist dolaplar döküldü ortal›¤a. Oyunda öfke de vard›. Gençler yak›yorlard› emperyalist ajan›n arabas›n›, Ankara’da Orta Do¤u Teknik Üniversitesi’nin orta yerinde. Oyunun tam buras›nda bir özel güvenlikçi tutamad› kendini. Baflka bir güvenlikçinin uyar›s›na ra¤men döküverdi gözyafllar›n›. Üstünde üniforma vard› ama içindeki insan, ayl›k üç otuza yaflamaya çal›flan bir yoksuldu. Onun da ömür boyu can› yanm›flt›
OCAK 2010 | TAVIR | 11
izlenim
leri ise çoktan ifle koflmufllard›. Akflam etkinlik vard›. Her fleyin kusursuz ifllemesi ve bir aksakl›k yaflanmamas› için haz›rl›k yapmak gerekiyordu. Sabah›n erken saatlerinde salonun bir köflesinde ses düzeni kurulurken öte yanda oyuncular akflam sergileyecekleri oyunun provas›n› yap›yorlard›. Akflam saatleri yaklaflt›kça Malatya sokaklar› hareketlenmeye bafllad›. Çevre il ve ilçelerden otobüsler geliyor, araçlardan inenler türküler söyleyerek, coflkular›n› hayk›rarak salona do¤ru ilerliyorlard›. Oyuncular, müzikçiler haz›rl›klar›n› bitirmifl sokaklardaki coflkuyu seyre koyulmufllard›.
lü¤üne kavuflan eski tutsak Güler Zere ise bir “Amerika Defol!” diye hayk›racak sanatç›lar› araban›n içinden bu manzaray› seyrediyor- tafl›yan otobüs ise kilometreleri yara yara du. Oyuncular Zere’nin yan›na kofltular. Malatya’ya do¤ru ilerliyordu. Onunla vedalaflt›lar. Yola ç›kmaya haz›rd›lar. Akflam saatlerinde Kayseri’ye ulaflt›klar›nda ‹lk durak olan bin yüz on dört kilometre öte- s›cac›k bir aile sofras›na buyur edildiler. Kayde Malatya kentinde ise haz›rl›klar günler serili bir ana, evlatlar› gibi gördü¤ü sanatç›lar için sofra haz›rlam›flt›. öncesinden bafllam›flt›. Malatyal› gençler ellerinde afiflleri, bildirileri, pankartlar› yollara düflmüfllerdi. Bir yandan Malatya içinde öte yandan Hekimhan, Arapgir, Arguvan ve Kürecik’te kap› kap› dolafl›p insanlarla konufluyorlar, ABD emperyalizminin sald›r› merkezi Adana-‹ncirlik Amerikan Üssü’nün kapat›lmas› için imza topluyor ve onlara etkinli¤in biletlerini veriyorlard›. Kampanyan›n ilk befl gününde iki bin bildiri da¤›t›l›p iki bin befl yüz imza toplad›lar.
Bir evin salonunda otuz kiflilik bir kardefllik sofras› kuruldu. Coflkulu sohbetin eflli¤inde çorbalar içildi, mant›lar yenildi.
Ülke, de¤iflik bir dolu gündemle çalkalan›p duruyordu. ‹ktidar› elinde tutanlar de¤iflik halk kesimlerini birbirine düflürmek için her gün yeni bir plan yap›yor, gazeteler ona göre manflet at›yor, televizyonda akflam haber bültenleri ona göre kurgulan›yordu.
Endifleliydi Malatyal›lar. Ne olacakt› ülke? Yeni bir kardefl kavgas› m› örgütleniyordu? Peki ne yap›lmal›yd›? Sanat hangi konular› nas›l anlatmal›yd› ülke insan›na?
Gecenin geç bir vaktinde Malatya’ya var›ld›¤›nda evlerde insanlar uyumam›fl konuklar›n› bekliyorlard›. Gece yar›s› s›cac›k çorbalar eflli¤inde koyu bir sohbet bafllad›. Politikadan sanata bir dolu konuda görüfl al›flveriflleri yapt›lar.
Konular genifl, zamanlar dard›. Ev sahipleri bütün gün çal›flm›fl ve yorulmufllard›, sanatMalatya’da ise bu birbirine düflürülmek iste- ç›lar bin kilometre yoldan gelmifllerdi. Ama yen insanlar ayn› metne imzalar›n› koyuyor- konuflacak, paylaflacak çok fley vard›. Sohbetlard›. Her ne kadar ayr› düflünseler de ortak ler, gece yar›lar›na kadar uzad› durdu. düflmanlar›n›n ABD oldu¤unu biliyorlard›. Sabaha karfl› uyuyabilen sanatç›lar sabah›n Yüzlerce kilometre afl›p ülkenin bir ucunda erken saatlerinde yollara düfltüler. Ev sahip-
12 | TAVIR | OCAK 2010
Malatya’da iflten ç›km›fl kalabal›klar, etkinli¤in yap›laca¤› salonun civar›ndaki esnaf, sokak sat›c›lar› herkes salona do¤ru akan y›¤›nlar› seyrediyordu. Kalabal›k salona yerleflti. Bin kifli toplanm›flt›. Yüzlerce insan oturacak yer bulurken bir o kadar› da ayakta kalm›flt›. Erdal Bayrako¤lu, Karadeniz ezgileriyle sahneye geldi¤inde ise kalabal›¤›n tümü aya¤a kalkarak horona durdu. Bayrako¤lu kah Karadeniz’in h›rç›n dalgalar› misali flark›lar›n›, kah Cem Karaca’n›n hüzünlü ezgilerini sundu Malatyal›lara. ‹kinci etkinlik ise “Baflkan› Burnundan Yakala” oyunuydu. “Amerikan rüyas›” yarat›p “Elli Kayme” kazanmak isterken çarflafa dolanan insanlar›n öyküsüne a¤›z dolusu kahkahalarla güldü Malatyal›lar. Ard›ndan beyaz perdedeki ilk görüntünün gelmesiyle alk›fl›n kopmas› bir oldu. Güler Zere, görüntülü bir mesajla selaml›yordu etkinli¤e gelenleri. Grup Yorum gecenin finalini yapmak üzere sahneye ç›kt›¤›nda salon alk›fllardan inliyordu ama Yorumcular›n bir gözü kap›dayd›. Çünkü yaflanan rötarlar sonucu iki saat öncesi salona varmas› gereken solistlerden biri hala yollardayd›. Ama yapacak bir fley yoktu. Gelenek belliydi. “Türküler Susmaz” diyerek
izlenim
bafllad›lar söylemeye. Tam 12 dakika sonra salona giren Yorum solisti bir flark›n›n ortas›ndan dal›verdi sahneye. ‹zmir’den soluk solu¤a yetiflmiflti. Türküler onu bekleyememifl yola düflmüfltü. Ama onun da türkülerin yakas›n› b›rakmaya niyeti yoktu. fiark› aras› onun konsere yetiflmek için harcad›¤› çaba anlat›ld›. Her ne olursa olsun geç kald›¤› için izleyiciden özürler dilendi, izin istendi. Binler alk›fllarla izni verdiklerine dair yan›t verdiler. Ertesi gün yolculu¤un rotas› do¤uya çevrilip yola düflülürken kald›r›mda günlerce kampanya için emek harcayanlar el sall›yorlard› sanatç›lara. Otobüs Kars’a do¤ru karl› da¤lara t›rmanmaya bafllad›¤›nda herkesi bir heyecan sarm›flt›. Çünkü Kars’ta çok uzun süredir politik etkinlik yap›lm›yordu. Acaba yeni oluflmakta olan Gençlik Derne¤i kampanyada nas›l zorluklarla karfl›laflm›flt›? ‹lk bas›n aç›klamas›nda yaflanan gözalt› ve tutuklamadan sonra hangi geliflmeler yaflanm›flt›? Kars’ta günler öncesinde haz›rl›klar bafllam›flt›. Karsl› gençler önce duyduklar›na inanamam›flt›. “Amerika Defol! Bu Vatan Bizim” kampanyas›n›n bir aya¤› da Kars’ta gerçekleflecekti. Tüm illerde oldu¤u gibi afifller as›lacak, bildiriler da¤›t›lacak, imzalar toplanacakt›. Ancak gençli¤i ateflleyen bir baflka haber vard›. O da Grup Yorum, Erdal Bayrako¤lu, Hakan Yeflilyurt, ‹dil Tiyatro Atölyesi ve Tiyatro Simurg Aral›k’›n son pazar› Kars’a gelecekti. Bu haber üstüne önce onlarca, giderek yüzlerce genç kent içinde koflturmaya bafllad›. Kimi afifl as›yor, kimi kahve kahve dolafl›p insanlarla konufluyordu. Okul önlerine, sokaklara masalar aç›l›yor, imzalar toplan›yor, biletler sat›l›yordu. Konser örgütleme ifli giderek yüzlerce insan›n buluflup kaynaflt›¤› bir eylemlili¤e dönüfltü. Liseli k›zlar, emekçi kad›nlar, üniversiteli gençler, küçük esnaf bilet al›rken, bildiri okurken birbiriyle bulufltu, kaynaflt›. Uzun y›llard›r ayn› kentte yafl›yorlard› ama bir politik kampanya ve kültürel etkinlik onlar› bir-
birlerine kaynaflt›rm›flt›. Onlarca kez topland›lar. Herkes bir tutam tuz katt› kampanyaya. Aral›k’›n son pazar›na gelindi¤inde tüm Kars adeta tek ses olmufl hayk›r›yordu: “Amerika Defol! Bu Vatan Bizim” Gecenin geç saatlerinde vard› sanatç›lar Kars’a. Kars sokaklar› karl›yd›, bofltu. “Amerika Defol! Bu Vatan Bizim” kampanyas›n› haz›rlayan gençler ise heyecan içinde konuklar›n› karfl›lamak üzere sokaklardayd›lar. S›cac›k bir evin odas›nda topland›lar. Kampanyay›, Kars’ta yaflanan geliflmeleri ve ertesi gün yap›lacak iflleri konufltular, planlad›lar. Herkes konuk olaca¤› evin yolunu tuttu. Evlerde insanlar çok yak›n akrabalar›n› karfl›larcas›na ba¤›rlar›na bast›lar sanatç›lar›. Herkes sofralar›n en güzelini haz›rlam›fl, yataklar›n en rahat›n› haz›r etmiflti konuklar›na. Konufltukça Karsl› insanlar›n yaflad›klar› zorluklar›, ac›lar› dinleyince, pilav›na özenle kuru üzümleri yerlefltirmifl Kürt kad›n›n fedakarl›¤›na, sabah en görkemli kahvalt› sofras›n› var etmifl iki çocuk anas› dul kad›n›n özenine hayran kal›yorlard›.
Erdal Bayrako¤lu sahneye ç›kt›¤›nda salondaki bin kifliden bir gök gürültüsü yükseldi adeta. Bayrako¤lu, Karsl› izleyicileri ile buluflman›n heyecan›n› paylaflt› kalabal›kla. Birbiri ard› s›ra Karadeniz’in tüm yasakl› dillerinden türküler kaplad› bir anda sahneyi. ‹dil Tiyatro Atölyesi ve Tiyatro Simurg sahneye ç›kt›¤›nda salon t›kl›m t›k›fl dolmufl, sahnede oyun oynayacak yer bile kalmam›flt›. Kalabal›¤›n gerilemesiyle küçük bir alan aç›ld› ve oyun oynanabildi. ABD emperyalizminin ajan› Commer’in arabas›n›n yak›l›fl›n›n anlat›ld›¤› sahnede oyuncu salona sordu. “Ne dersiniz?” dedi, “bu eylemi yapanlar aran›zda m›?” Ard›ndan eyleme kat›lan baz› isimleri okumaya koyuldu. Sinan Cemgil, Ulafl Bardakç›, Hüseyin ‹nan, Mustafa Taylan Özgür diye sordukça izleyiciler hayk›r›yordu “burada” diye. Oyun gösterisinin ard›ndan Güler Zere’nin mesaj›, emperyalist paylafl›m savafllar›na dair görüntüler ve savafla karfl› mücadele eden halklar›n direnifl destanlar› vard›.
Zaten sanatç›lar› da binlerce kilometre yollara, en yorgun sabahlarda sahneyi özenle haz›rlamaya koflturan halk›n bu büyük özeni, sevgisi ve deste¤i de¤il miydi?
Hakan Yeflilyurt isyan türkülerini hayk›rarak sahneye geldi. Türküler birbiri ard›na s›raland›kça salonda da bin yüz kiflilik bir koro da ona efllik etmeye koyuldu.
Sabah karl› yollardan geçerek gösterinin yap›laca¤› salona do¤ru yollara düfltüler.
Grup Yorum sahneye ç›kt›¤›nda ise art›k yerinde oturan kimse kalmam›flt›. Gençler, k›r ve kent yoksullar›, liseli k›zlar hep birlikte onlar›n flark›lar›n› hayk›r›yorlard›. Gördükleri bir düfl de¤ildi. Günlerdir geliflini dört gözle bekledikleri Grup Yorum karfl›lar›ndayd›.
Bir zamanlar üstüne k›z›l bayrak as›ld›¤› iddia edilen Kars Kalesi adeta göz k›rp›yordu onlara. “Bekle Bizi ‹stanbul” misali, “Bekle bizi Kars Kalesi” diyerek kavillefltiler. Ö¤leden sonra sahne arkas› ve sahne önü emekçilerinin haz›rl›klar› tamamd›. Çok geçmeden Kars’›n güzel insanlar› salonu doldurmaya koyuldular. Genç ö¤renciler, emekçi kad›nlar, babas›z çocuklar, Kars k›rlar›n›n emekçileri büyük bir haritan›n parçalar› gibi salona doluflmaya bafllad›lar. Herkes büyük bir heyecan içinde birbirini kucakl›yordu. Bir büyük flölen bafllamak üzereydi.
fiark›lar bir a¤›zdan söylendi. Halaylar yüzlerce elin birbirine kenetlenmesiyle çekildi. Etkinli¤in son flark›s› “Çav Bella”y› Grup Yorum kampanyaya kat›lan tüm sanatç›larla birlikte söylemek isteyince önce sanatç›lar sahneye ç›kt›lar ard›ndan kampanyaya emek veren gençler de sahnenin etraf›n› çevirerek koronun sesine seslerini katt›lar. Dönüfl yolunda otobüs gecenin karanl›klar›n› yara yara ilerlerken türküler Do¤u Anadolu’nun da¤lar›nda, yaylalar›nda ç›nlay›p duruyordu.
OCAK 2010 | TAVIR | 13
röportaj
leyla halid ile filistin ve devrimci kad›n üzerine... tav›r
bedellerle karfl›laflt›¤›nda bunlar› öder kad›n. Dünyadan örneklere de bakt›¤›m›zda devrimci kad›nlar bir taraftan bu görevleri yerine getirirken bir taraftan da kendi annelik görevini de yerine getirmifllerdir. Normal zamanda da kad›n, toplumun daha ileri gitmesi için gereken görevleri yerine getirir. Ancak ulusal kurtulufl mücadelesi dönemlerinde yerine getirdi¤i görevler yaflanan aflaman›n zorlu¤undan dolay› daha zordur. Dünyada ve tarihte pek çok örnek gördük ki kad›nlar halklar›n ilerlemesinde önemli görevler üstlenmifllerdir. Sömürgecilik dönemlerinde ya da aç›k iflgal dönemlerinde hem sömürgecili¤e karfl› görevlerini hem de kendi sosyal görevlerini yerine getirmifllerdir. fiöyle de bir örnek verebiliriz; 1975 y›l›nda uluslararas› ölçekte kad›n›n rolünün devaml› takip edilmesi yönünde bir karar al›nm›flt›r. Bu da bize kad›n›n toplum içinde oynad›¤› rolün ne kadar fark›na vard›¤›n›, daha do¤rusu kad›n›n bunu ne kadar dayatt›¤›n› da göstermektedir.
Memleketimize hoflgeldin Leyla Halid. Seninle tan›flt›¤›m›z için mutluyuz. Halklar›n kurtuluflu için ortak duygu ve düflünceleri paylafl›yoruz. Filistin halk›n›n mücadelesini selamlayarak röportaj›m›za bafllamak istiyoruz. Teflekkür ederim. Sizce kad›nlar devrim mücadelesinin nas›l bir parças›n› oluflturuyorlar? Ezilen halklar›n mücadelesinde kad›nlar›n rolü nedir? Kad›n da bir insand›r. Zulüm uyguland›¤› zaman hem kad›na hem erke¤e uygulanmaktad›r. Zulmün yok edilmesi görevi halk›n görevidir. Kad›n da erkek gibi bu halk›n bir parças› oldu¤u için kendi rolünü oynar. Mücadele bir görev olarak önüne kiflisel anlamda bir fleyler yükledi¤inde onlar› yerine getirir. Tutsakl›k, iflkence ya da farkl›
14 | TAVIR | OCAK 2010
Buna ba¤l› olarak flunu sormak istiyorum. Kad›n ayn› zamanda hem feodalizme hem de kapitalizme karfl› mücadele veriyor. Sizin devrimcili¤inizin kad›nlar üzerindeki etkisi ne olmufltur diye sorarsak bize ne gibi örnekler verebilir ya da neler söyleyebilirsiniz? Yani ben nas›l baflkalar›ndan etkilendiysem benden sonra gelenler de benim eylemimden etkilenmifllerdir. Ben mesela en çok Cezayirli kad›nlar›n kahramanl›klar›ndan etkilendim. Vietnam kad›nlar›ndan etkilendim. Onlar› okudum ö¤rendim. Ben devrimci olmadan önce ö¤retmendim. Çevremdeki birçok kad›n arkadafl›m gözalt›na al›n›yor ya da hapse at›l›yordu. O zaman ben de kendi kendime flunu düflünüyordum: Niye ben de onlar gibi olmayay›m? Niye ben de onlar gibi yapmayay›m? Benim kendi yaflad›¤›m devrimci deneyim aç›ndansa, bu yönüyle bir etkisi oldu¤unu da düflünüyorum yani bizde en az›ndan flöyle bir fley oldu teorik olarak uzun uzun anlatmaktansa somut bir örnek oldu. Ben özellikle genç yafltaki k›zlar›n benden etkilendi¤ini düflünüyorum. fiöyle düflünüyorlard›r “Bu kad›n yapabildi¤ine göre biz de yapabiliriz.” Çünkü biliyorsunuz toplumda kad›n›n yeri s›n›rl›d›r. Çocu¤una bakar, kocas›na bakar, kardefline, babas›na bakar ne bileyim çok çok zorunluysa ç›kar çal›fl›r, eve biraz para getirir, bunu k›rmakta pratik bir örnek oldu¤umuzu düflünüyorum.
röportaj
15 yafl›nda devrimcili¤e bafllad›n›z, bir ömür de sürdürdünüz. George Habbafl sizi mücadeleye ça¤›rd›¤›nda neler hissettiniz ve hangi koflullarda mücadeleye bafllad›n›z? Benim aç›mdan politik mücadeleye erken bafllamam ve politik bir ailemin olmas› bir olumluluktu. Apolitik ailelerde yaflanan birçok sorunla karfl›laflmad›m. Beni desteklediler. As›l direniflim evlendikten sonra oldu. Tabi benim eflim politik bir insan, bir yoldafl. Bir kad›n tek bafl›nayken, bekarken daha kolay oluyor. Evlendikten sonra özellikle çocuk sahibi olduktan sonra biraz de¤ifliyor. Benim çocuklar›m olduktan sonra flöyle zorluklarla karfl›laflt›m bir yandan devrimci görevlerim bir yandan çocuklar›ma karfl› sorumluluklar›m ve görevlerim vard›. ‹kisi aras›nda bir denge kurmak noktas›nda zorlan›yorsun. Ve genellikle bu durum çocuklar›n aleyhine çözümleniyor. Çünkü bazen sabahtan akflama kadar çocu¤u hiç görmüyorsun. Annesiz geçen her gün çocuk için bir kay›p, çünkü ondan hiçbir fley alam›yor. Böyle tercihlerle karfl› karfl›ya kal›yorsun. Daha da yükselince, önderlik görevlerini yerine getirmeye çal›flt›¤›nda ifl daha da zorlafl›yor, çocuklar›na ay›rd›¤›n zaman daha da azal›yor. Filistin ve Arap toplumu içinde de kad›nlar›n önüne ne engeller ç›k›yor? Devrim mücadelesinde yürürken baz› fleyler k›r›l›r. Feodal bak›fl aç›s› da bunun gibidir. K›r›l›r. Ancak bunlar› k›rmak için öncü gerekir. Bu öncüler birtak›m bedelleri ödemek zorundad›rlar. Örne¤in biz siyasi hayata at›ld›¤›m›zda Filistin devrimi daha bafllamam›flt›. Biz mülteciydik. Kendi ülkemizin topraklar›nda de¤ildik. Bizi k›narlard› ve flöyle söylerlerdi: “Ne bu k›zlar böyle sabahtan akflama kadar sokaktalar, gösterilere gidiyorlar, bilmem nereye gidiyorlar”... Biz yürüyüfl yapt›¤›m›zda askerden, asker copundan korkmazd›k. Yürüyüflten sonra eve dönmekten korkard›k. Böyle bir durum var. Ancak devrimci mücadele bunlar› k›r›yor. Birilerinin de bu bedeli ödemesi gerekiyordu. Yaln›z devrimci mücadele s›ras›nda k›r›lan gelenekler ve bak›fl aç›s› kad›na tam olarak haklar›n› vermiyor. Ancak bak›fl aç›s› zamanla de¤ifliyor. “Ne bu sokakta kalan k›zlar” laf›ndan vazgeçerek daha normal bakmaya bafll›yorlar. Yani özellikle bizim toplumlar›m›zda feodal bak›fl aç›s›na sahip toplumlar-
da ‹slam’da bunda önemli rol oynar. Diyelim bir kad›n evden ç›kacak kimden izin alacak? Ya babas›ndan, ya abisinden, hatta abisi yoksa küçük erkek kardeflinden izin alacak. Evliyse kocas›ndan izin alacak. Onlar “ç›kabilirsin” derse ç›kabilecek. Ancak bu mücadele içinde bunun gibi gelenekler k›r›l›yor. K›r›ld› da. fiu anda öyle bir fley yok. Bu bir yan›, di¤er bir yan› da özellikle intifada önemli bir örnekti. Kad›nlar ç›k›yor sokakta askerlere tafl at›yor. Dünyan›n önemli bir otoritesine baflkald›r›yor, tafl at›yor. fiimdi evdeki otorite tabi bununla k›yasla daha küçük bir otorite. Dolay›s›yla ona karfl› baflkald›rmas› daha kolay oluyor. Diyelim ki evden ç›kaca¤› zaman ya da normal yaflant›s›n› sürdürece¤i zaman ya da iflte kendi siyasi görevlerini yapaca¤› zaman art›k onu aflm›fl oluyor. Bu gibi fleyler mücadele içinde k›r›l›yor. Mesela diyelim ben bir yere gidece¤im zaman eflime “fluraya gidiyorum” derim. Orada bir izin alm›yorum, sadece haber veriyorum. Ama normal bir ailede olsayd›m uzun uzun izin almam gerekecekti. Mücadele olmasayd› bu kazan›lan haklar yine kazan›labilirdi ama çok daha fazla zaman al›rd›. O noktada mücadele bu haklar›n kazan›lmas›n› h›zland›rd›. Geleneklerin k›r›lmas›n› h›zland›rd›. Filistin halk›n›n mücadelesi, siz 15 yafl›ndayken neredeydi, flimdi nerede? Geçen süre içinde flöyle geliflmeler yafland›; Filistin devriminin özgünlü¤ü d›flardan bafllam›flt›. 1967 y›l›ndan 1987 y›l›na kadar geçen 20 sene içinde Filistin devrimi önderli¤iyle, örgütlenmesiyle, savaflç›lar›yla, olanaklar›yla Filistin’in d›fl›ndayd›. Tabi Filistin’in içinde bir faaliyet vard› ama as›l merkez Filistin’in d›fl›ndayd›. 1987’de ilk intifada patlad› ve art›k Filistin devrimi daha çok içerde yaflanmaya baflland›. Daha da kitleselleflti. Çat›flma nokta-
s›nda daha kitlesel halkç› bir devrim halini almaya bafllad›. Bu dönem Oslo Anlaflmas›’na kadar devam etti. ’90’lar›n bafl›nda imzalanan Oslo Anlaflmas› Filistin Devrimi’nde bir k›r›lmad›r. Asl›nda daha do¤ru bir deyimle bir depremdir. Böyle kabul ediyorum. Art›k Filistin Devrimi Oslo anlaflmalar›yla daha önce elde etti¤i bir çok kazan›mdan vazgeçmiflti. Yani diyebiliriz ki Filistin Devrimi’nin hatt›ndan bir sapma yaflanm›flt›. Böylece düflman, yani ‹srail kazand› ve Filistin halk› da mücadeleyle kazand›¤› kazan›mlar› kaybetti. 2001 y›l›nda yeni, ikinci bir intifada oldu. Bu intifadan›n öncekinden bir fark› vard›, bu intifada silahl› bir intifadayd›. Filistin’in silahl› gücüyle ‹srail’in silahl› gücü aras›nda bir denge yoktu. O nedenle birleflik Filistin Cephesi’nde ya da duvar›nda delikler oluflmaya bafllad›. Tabii ki bu Filistin’i güçten düflürdü. Buna ek olarak Araplar›n parçalanm›fll›¤›n› da ekleyebiliriz. Buna Irak’a karfl› yap›lan savafl ve Amerikan ve ‹ngiliz güçlerinin Irak’› iflgal etmesini de ekleyebiliriz. Daha öncesine de dönersek sosyalist blokun çökmesini de ekleyebiliriz. Filistin devriminin siyasi olarak dayand›¤›, s›rt›n› dayad›¤› duvar›n y›k›lmas› anlam›na geliyordu. Bütün bunlar bir araya geldi¤inde Filistin’i güçten düflürdü. Bütün bunlar›n üstüne, yani daha da kötüsü filistin içinde yaflanan bölünme oldu, Hamas’la Fetih aras›nda yaflanan bölünme oldu. Yani öncesinde flöyle bir görevimiz yoktu. Filistin birli¤ini sa¤lamak gibi bir görevimiz, üzerinde çal›flt›¤›m›z bir konu
OCAK 2010 | TAVIR | 15
yak›lan evler... insanlar... Amerikan emperyalizmi deyince akl›ma Irak geliyor, yakma, bombalama talan... Akl›ma Afganistan geliyor, yak›lan y›k›lan evler. Akl›ma Somali geliyor. Akl›ma savafl suçlar› geliyor. Gazze’ de 2008 y›l›nda yak›lanlar geliyor. At›lan bombalar geliyor. 2006 y›l›nda Lübnan’ da insanlar de¤il insanlar›n yürüdü¤ü yollar›n, geçti¤i köprülerin y›k›lmas› geliyor. ‹nsani bir fley b›rakmak istemiyor emperyalizm. Akl›ma vampirler geliyor. Uzun difllerle t›rnaklarla insanlar›n kan›n› emen vampirler geliyor akl›ma. Emperyalizm insanlar›n kan›n› emen bir vampirdir. Yani baz›lar› flöyle diyebilir emperyalizmin insanl›¤a katk›lar› olmad› m›? Mesela iletiflim alan›ndaki devrimler, teknolojik geliflmeler bir çok konuda yaflanan ilerlemeler. Bunlar bir yan›yla do¤ru gibi görünebilir ama nas›l bir yüz ki böyle as›l olarak katil özünü örten bir yüz. Emperyelist sald›rganl›k katillik anlam›na geliyor sadece.
yoktu. Çünkü herkes Filistin Kurtulufl Örgütü’nün tek temsilci olmas› noktas›nda hemfikirdi. Ve FKÖ içinde derin ayr›l›klar olmas›na ra¤men -ki Oslo Anlaflmalar› konusunda derin ayr›l›klar›m›z vard›.- Bu sorunlar› bir flekilde silahla çözümlemeyi düflünmedik. Maalesef bugün Hamas’la Filistin otonomik yönetimi aras›nda yaflanan çeliflki karfl›l›kl› silahl› çat›flmaya dönüfltü. Ve bugün bizim önümüzde duran en önemli görevlerden biri Filistin’de birli¤i yeniden sa¤lamak. Çünkü bölünme sadece siyasi anlamda gerçekleflmedi ayn› zamanda co¤rafi olarak da gerçekleflti. Gazze’yi Hamas yönetiyor, Bat› fieria’y› Fetih yönetiyor. Ve öyle ki hem Gazze’de, hem Bat› fieria’da iflgal alt›nday›z. Böyle bir dönemde paylaflt›lar. Bütün bunlar›n üstüne bizim ac›lar›m›z› daha da art›ran bir fleydir 4 y›ld›r Gazze fieridi’nin ‹srail taraf›ndan bir abluka alt›nda tutuluyor olmas›. Genel anlam›yla Filistin’in durumu bugün gerileme dönemindedir. Gelece¤e dair umutlar›n›z nelerdir? Bu durum tabii ki böyle kalmayacakt›r. Biz böyle olmayaca¤›n› düflünüyoruz. Halklar veya devrimler kendi mücadeleleri sürecinde k›r›lmalar da yaflarlar gerilemeler de yaflarlar ancak bunlar geçicidir. Halklar kendi içlerin-
16 | TAVIR | OCAK 2010
den her zaman yeniden bir at›l›m›n dinamiklerini yarat›rlar. Biz bunu çok gördük örne¤in 1982’de devrim bitti bir daha belini do¤rultamaz diyorlard› 4-5 y›l sonra 1987’de daha 45 y›l geçmeden birinci intifada yafland›, büyük bir toparlanma yafland›. ‹ntifada bitti¤inde yine dediler ki bir daha asla intifada olmaz sonra ikinci intifaday› yaflad›k flu anda sorulan soru flu : Ne zaman üçüncü intifada bafllayacak? O noktada ben de kendi kiflisel deneyimlerim aç›s›ndan bu tip yenilgileri yaflad›m ama her defas›nda aya¤a kalkmas›n› da bildik. Yani ayr›ca uluslararas› planda yaflanan de¤iflmeler de devrimleri etkiliyor. Bu durum böyle oldu¤u gibi kalmayacakt›r, örne¤in flu anda mali kriz yaflan›yor ki düne kadar kimse böyle bir fley beklemiyordu. Bunlar insanlar› sorgulat›yor. Kapitalist sistem yürümüyor ve bu kirizin ç›kmas› halklar›n ç›kar›nad›r. Yani flunu anlatmak istiyorum bu durum oldu¤u gibi kalmayacak, bir durgunluk döneminde de¤iliz bilakis yeni at›l›mlar›n öncesindeyiz. ABD emperyalizmi deyince gözünüzün önüne hangi foto¤raflar geliyor akl›n›za neler geliyor? Teorik olarak bir tarafa b›rak›rsak akl›ma ilk gelen Vietnam’d›r, Napalm’dir, o bombalar
‹ncirlik’ten uçaklar kalk›p Irak’› iflgal etti¤i ilk gece neler hissettin? Sadece ‹ncirlik’ ten de¤il Arap ülkelerinden bir çok askeri üsten de uçaklar kalk›p Irak’› bombalad›. Bu sald›r› beklenen bir sald›r›yd›. ‹nsan›n içinde çok çeliflik duygular yaflar›yordu. Mesela senin bir parçan bombalar alt›nda. Biz Filistinliler olarak bombard›man›n›n ne demek oldu¤unu iyi biliyoruz. Lübnan da bombaland›k, Filistin’ de bombaland›k. Bu duygular› iyi biliyorduk hissediyorduk. Irak halk›n›n yaflad›klar›n› ve di¤erlerinin buna yapt›¤› katk›y› biliyor hissediyorduk. Ciddi anlamda s›k›nt›lar çeliflkiler yafl›yorduk. Di¤er taraftan flu da bir gerçek ki bu iktidarlar flunu hiç hesaba katmad›lar m› yani katm›fl olmal›lar. Irak ve Türkiye birbirinin komflusu ve sen komflunu bombalatmak için üslerini kulland›r›yorsun. Tersi de olabilir yar›n. Senin komflular›n kullan›larak sen bombalanabilirsin. Bunu hiç düflünmediler mi? Üsler konusu önemli bir konudur. Ve bu askeri üslerin kapat›lmas› konusunda harekete geçmemiz gerekiyor. Bize Ghassan Kanafani’yi anlat›r m›s›n›z? Ghassan Kanafani gerçek anlam›yla devrimci bir sanatç›yd› ve birçok boyutta kendini gelifltirmifl bir insand›. Biz o’na “Buldozer” derdik. Çok yönlü bir arkadafl›m›zd› kendisi. Bir taraftan siyasetçiydi bir taraftan yazard›, fliir de yazard›, ressamd›. Biz ona romantik afl›k derdik, çok giriflimci, duygusal, çal›flkan bir insand›.
röportaj
Di¤er yandan gazeteciydi. Halk Cephesi’nin yay›n organ› “Hedef”in yönetim kurulu baflkan›yd› ve bir çok say›s›n› ön kapa¤›ndan arka kapa¤›na kadar kendisi yazm›fl, kendisi çizmifl, da¤›tm›fl bir insand›; tam anlam›yla bir emekçiydi. Kendisi flehit düflene kadar Filistin halk› için pek çok fley yazm›flt›r ki kendisi 36 yafl›nda flehit düflmüfltür. Bir çok eseri vard›r. O nedenle biz Gassan hakk›nda bahsederken bir kurumdan bahsederiz. Kendisi çok yönlü bir kurumdur. Böyle oldu¤u içindir ki düflman taraf›ndan hedef seçilmifltir. Bu nedenle Gassan’›n kayb› çok büyüktür. Birden fazla bir kay›p demektir. Gelece¤i aç›s›ndan da önemli bir kay›pt›r. Yerini doldurmak çok zordur. Düflman da onun kaplad›¤› yeri ve gelece¤ini tahmin etti¤i için onu erken hedef seçti. Onun yerinin fark›na vard› düflman ve o nedenle hedef seçti. Kendisinin bir çok öyküsü filme çevrildi. Bir tanesini örnek verebilirim. “Güneflteki ‹nsanlar” isimli bir öyküsü vard›. Bunun filmi de yap›ld›. Özetlersek flunu anlatmak istiyordu. Bir halk göç ettiriliyor. Di¤er taraftan petrol kuyular› var. Üç gencin Kuveyt’e gidip çal›flma maceras›n› anlat›yor. Tabi o zaman paralar› da yok. Bir t›rla anlafl›yorlar ve bunun arkas›nda yolculuk ediyorlar. Kapal› bir mekanda tutuluyorlar yani. T›r floförü s›n›r› geçerken gidip görevlilerle konufluyor bir çay falan içiyorlar. S›cak, havas›z bir ortam ve içerdeki üç Filistinli genç ölüyor. fioför onlar› ölü buluyor. Filmin sonu flöyle bir soru ile bitiyor: “Niye ba¤›rmad›lar? Neden yard›m is-
temediler ve neden ses ç›karmad›lar tankerden ç›kmak için?” fiunu anlatmak istiyordu Gassan orada; mültecilik olay› kötü, istemedikleri bir olayd›r.Ve onlar ölümü mültecili¤e tercih ettiler. Ki Arap ülkesinin s›n›rlar›ndan bahsediyoruz, bizlerin orada nas›l karfl›land›¤›ndan bahsediyoruz. ‹flte böyle anekdotlar› vard› Gassan’›n. Tabi bu örnek verdi¤im öykü sadece biriydi. Yoksa böyle onlarca öyküsü var. Bu öykünün özelli¤i simgesel özellikler tafl›mas›. Filistin’in durumunu anlat›yor, Araplar›n durumunu anlat›yor, oradaki petrole ulaflma mücadelesini anlat›yor. Bu nedenle özgün bir öykü. Gassan genç yaflta ölmesine ra¤men onlarca öyküsü, kitab›, tablosu vard›. 1969 y›l›nda Hedef dergisini kurdu, 1972 y›l›nda flehit düfltü. Di¤er yandan ailesi de vard›. Hayat›n› sosyal anlamda yafl›yordu. Onu anlatt›¤›m›zda çok yönlülük akl›m›za geliyor. Birlikten bahsederken Filistin’de MarksistLeninist örgütlerin birli¤i ile radikal islamc› hareketlerin birli¤i mümkün müdür? Bu birlik diyelim yap›ld› daha sonras›n› nas›l programl›yor. Yani bir ‹ran deneyimi var örne¤in... Türkiyeli devrimciler olarak bunu sormak istiyoruz size... Ben olay› ideolojik çat›flma olarak görmüyorum, sorun biraz programlar sorunu. Programlar çat›fl›yor, öncelikler çat›fl›yor diyebiliriz. Kimi bir program koyuyor öbürü baflka bir program, anlaflmazl›k yaflanabiliyor. Mesela diyelim ki flu anda ‹ran’› ele alal›m. ‹srail,
Amerika, sabah akflam ‹ran’›n elinde nükleer silah var diye propaganda yap›yorlar. Oysa ‹srail her fleyiyle nükleer silaha sahip bir ülke. Bu bir bilimdir. Diyelim ki birileri bu bilimi kullan›yor. Ki sen nas›l kulland›nsa bu bilimi öbürü de kullan›yor. Tabii ben burada flunu da söyleyeyim, ben nükleer silahlar›n kullan›lmas›na, yap›lmas›na karfl›y›m. Ancak sen kendine hak gördü¤ün bir fleyi baflkas›na niye hak görmüyorsun? fiuraya gelmek istiyorum, emperyalistler ve Siyonizm ‹ran’a karfl›. Biz de siyonizme ve emperyalizme karfl›y›z. Ortak bir noktada buluflabilmeliyiz. ‹deolojik mücadele de verilir ancak asgari olarak programlar›m›zda birleflebilmeliyiz. Filistin’de bunun önünde bir engel var m› sizce? Tabi ki önünde teorik olarak bir engel yok. Ama oradaki çat›flma iktidar›n paylafl›lmas› çat›flmas›. Hamas’la Fetih aras›nda siyasi çeliflkiler var ama flu anda birleflmelerinin önündeki engel, sorunun sebebi iktidar›n paylafl›m› noktas›d›r. Yoksa asgari müflterekler program›nda biraraya gelmenin önünde teorik olarak hiç bir engel yoktur. Ama aralar›ndaki sorunlar›n çözümünde tek yöntem konuflmakt›r. Her birbiriyle anlaflamayan insan silah çekerse ortada insan kalmaz. Mücadelenizde baflar›lar diliyoruz. Filistin halk›n›n kazanaca¤›na inan›yoruz. Teflekkür ederim.
OCAK 2010 | TAVIR | 17
biyografi
filistin direniflinin kalemi: ghassan fayiz kanafani selim kaya
“Direnifl hareketi, ac›lar›ndan baflka yitirecek hiçbir fleyi olmayan Filistinliler için tek ç›k›fl yoludur.” Ghassan Fayiz Kanafani
ludur. 1948’de Arap-‹srail savafl› s›ras›nda sürgüne gönderilene kadar Frans›z Misyonerler Okulu’nda okur. K›sa bir süre Lübnan’da kald›ktan sonra ailesiyle beraber fiam’a yerleflir. Kanafani, ö¤reniminin ikinci bölümünü burada tamamlar ve BM’nin mültecilerle ilgili bölümünden 1952’de ö¤retmenlik belgesi al›r. Ayn› y›l fiam Üniversitesi’nin Arap Edebiyat› Bölümü’ne kay›t olur; ancak, 1955’te Arap Ulusal Hareketi’yle iliflkilerinden ötürü okuldan at›l›r. Üniversitedeki tezinin konusu “Siyonist Edebiyat’ta Irk ve Din”dir. Bu arada Kanafani, daha 1953’te Dr. George Habbafl’la birlikte hareket etmeye bafllam›flt›r. 1955’te ö¤retmenlik göreviyle Kuveyt’e gider ve sonraki y›l orada Arap Ulusal Hareketi’ne ba¤l› AlRa’i (Düflünce) gazetesinin editörlü¤ünü yapar. Daha sonra Dr. Habbafl taraf›ndan ikna edilerek Beyrut’a gelir ve hareketin resmi sözcüsü olan Al-Hurriya (Özgürlük) gazetesinin kadrosuna kat›l›r. Kuveyt’te bulundu¤u sürede Kanafani say›s›z k›sa öykü yazar ve Marksizm’le ciddi flekilde ilgilenmeye bafllar. Ayn› y›llarda Filistin Halk Kurtulufl Cephesi (FHKC)’nin kuruluflunda yer al›r ve hareketin Polit Büro üyeli¤ini yapar. Ghassan Kanafani, Filistin’in özgürlük mücadelesinde George Habbafl, Vadi Haddad, Abu Ali Mustafa ile birlikte, sa¤›n (El Fetih) mücadele anlay›fl›n› reddeder, feodal ve gerici Arap ülkelerinin liderleriyle ittifak yap›larak bir yere var›lamayaca¤›na inan›r.
“E¤er Filistin’de kamplarda ve sokaklarda, insanlar›n ruh halini, yaflad›klar›n› ve devrimin halini anlamak istersek, Ghassan Kanafani’nin yaz›lar›n› takip etmemiz yeterlidir…”... ‹srail ‹flçi Partisi’nin lideri ve uzun zaman ‹srail’de baflbakanl›k yapan Golda Mair böyle diyordu. Ghassan Kanafani, 1936 y›l›nda ‹ngiliz iflgali alt›ndaki Filistin’in Akka flehrinde do¤ar. Sünni-Müslüman orta s›n›f bir avukat›n o¤-
18 | TAVIR | OCAK 2010
Kanafani, Filistin mücadelesi için gerçek anlamda Marksist-Leninist devrimi ve iflgale karfl› direnifl anlay›fl›n› benimser. Filistin devrimci hareketinin ilk ve temel tafllar›n› oluflturan FHKC’nin içinde, kültürel ve sanatsal faaliyetlerin silahla birlikte ayn› zamanda ve ayn› yo¤unlukta yürütülmesi gerekti¤ini hem örgüt içinde hem de kendisinin kurdu¤u El’hadef dergisinde inançla savunur. El’hadef ilk sayfas›nda “Öyle bir gazete düflünün ki, bir k›v›lc›ma benzesin, o k›v›lc›m büyük bir atefle dönecektir.” diye yaz›yordu. 1960’lar›n bafl›nda, Filistin’in asi umudu Hanzala’n›n yarat›c›s›
biyografi
Naci el-Ali ile hapishanede tan›fl›r. Ali’nin çizdi¤i karikatürlerden etkilenen Kanafani, bu alanda profesyonel olarak çal›flmas› için ona imkân sa¤lar. ‹lk çal›flmas›n› El-Hürriyet adl› dergide yay›nlat›r. “Tüm gerçekler kitlelerin olmal›.” slogan›na dayanarak Kanafani’nin tüm entelektüel ve sanatsal çal›flmalar›n›n temelinde emekçi kitlelerin ç›karlar›n› savunmak ve korumak vard›r diyebiliriz. Yaln›zca Filistinli emekçilerin de¤il, ayn› zamanda tüm Arap emekçilerinin ve tüm dünyan›n ezilenlerinin ç›karlar›n› savunmak vard›r. Tüm çal›flmalar›n›n temelinde duran bu bak›fl aç›s› nedeniyle Kanafani bir Marksist olarak silahl› mücadeleyi ezilenlerin kurtuluflunda en önemli yol olarak görüyordu. Kanafani tarihsel materyalizme hakim olmakla kalmam›fl onu tüm çal›flmalar›nda birebir uygulam›flt›r. Neye inand›¤› ve neyi yaflad›¤›, yazd›klar› ve söylediklerinde çok net biçimde görülebilir. Temel çeliflki; emperyalizm ile olan çeliflkidir. Siyonizm ve ›rkç›l›k ile olan çeliflkidir. Bu uluslararas› bir çeliflkidir ve tek çözüm silahl› ve birleflik bir mücadeledir. Tan›d›¤›, bildi¤i, konufltu¤u, hitap etti¤i herkeste enternasyonalizm ruhunu yaratmaya çal›fl›r Kanafani. “Direniflin edebiyat›” temelini kuran, araflt›ran Kanafani, örgütün içinde sa¤lam, bölgesel-enternasyonalist kültürel e¤itimin her devrimcinin ruhunun g›das› olmas› gerekti¤ini savunur. Devrimci silah tafl›yorsa, ayn› silah›n›n gücüyle oldu¤u gibi kültür ve bilinç gücüyle kuflat›lmas› gerekti¤ini hep dile getirir. Büyük eser niteli¤indeki k›sa hikâyeleri, romanlar› ve tiyatro eserleriyle, Filistin halk›n›n derin yaralar›n› anlat›rd›. “Neden ‹srail’in ilk hedefleri aras›na girdi?” sorusunun cevab› onun yaflam›nda gizlidir. Onun yarat›c›l›¤›n› gösteren en önemli k›sa romanlar›ndan biri olan “Güneflin Alt›ndaki Adamlar”da Kanafani; “Neden tankerin duvar›na vurmad›lar?” sorusuyla iflgal edilen bir ülkenin yaflama hakk› elinden al›nm›fl halk›n›n psikolojisini tüm aç›kl›¤›yla gözler önüne serer. Bu hikâyede zengin, Arap ülkesine giden üç ayr› nesilden kaçak Filistinlinin durumunu ve yaflad›klar›n› anlat›r. Filistinliler, vize alamad›klar› için bir petrol tankerinin floförüyle (o da “Filistinli”) onlar
için büyük bir rakam say›labilecek bir paraya anlafl›rlar. Amaçlar› petrol ülkesine gizlice girebilmektir. Hayatlar› de¤iflsin diye kaç›yorlard›r, s›n›rda floförün fazla durmas› ve s›n›r bekçisinin sorgulamay› uzatmas› ve gevezeli¤i yüzünden tankerin içinde bo¤ularak ölürler, floför tankerin kap›s›n› açt›¤›nda ve cesetlerle karfl›laflt›¤›nda yüksek sesle tekrar tekrar kendine sorar: “Neden tankerin duvar›na vurmad›lar nefessiz kald›klar›nda?” Neden bo¤ularak ölmeyi tercih ettiler? Korktular... Yaflad›klar› s›k›nt›lar› giderebilmek için zengin bir dünya hayal ederek mi? Ayn› s›k›nt›ya tekrar dönmemek için mi? Bo¤ularak gelen bir ölümün, bo¤ularak yaflamaktan daha kolay gelmesinden mi? Kendi gerçeklerinden kaç›yor, umutlar›n› kolayca hiçe sayabilecek bir adama teslim ediyorlard›. Korku... Onun Siyonist katillerin ölüm listesine girmesinin nedeni de siyonizmin korkular› de¤ilmiydi? 9 Temmuz 1972’de, FHKC’nin, Japon K›z›l Ordu’sunun havaalan› eylemini sahiplenmesinden birkaç hafta sonra, Kanafani ve küçük ye¤eni ‹srail gizli servisi MOSSAD taraf›ndan arabas›na konulan bir bombayla flehit edildiler. Kanafani, böylece Filistin halk›n›n mücadelesinde ölümsüzleflti. K›z kardefli o günü flöyle anlat›yor: “8 Temmuz 1972 Cumartesi sabah› saat 10.30’da Lamees (Kanafani’nin ye¤eni) ve amcas› birlikte Beyrut’a gidiyorlard›. Onlar evden ç›kt›ktan birkaç dakika sonra tüm binay› sarsan korkunç bir patlama duyduk. Korkuya kap›ld›k, ama Lamees’i hiç düflünmüyorduk, Ghassan’a bir fley olmas›ndan korkuyorduk. Lamees’in onunla birlikte ç›kt›¤›n› unutmufltuk bile. Koflarak d›flar› ç›kt›k, Ghassan’› ar›yorduk her yerde. Hiçbirimiz Lamees’e seslenmiyorduk. Lamees henüz on yedi yafl›nda bir çocuktu. Her fleyiyle hayat doluydu. Ghassan’›n bu yolu seçen ve ne olursa olsun o yolda yürüyecek biri oldu¤unu biliyorduk. Daha bir gün önce Lamees, amcas›na devrimci eylemlerini azaltmas›n› ve hikaye yazmaya yo¤unlaflmas›n› önermiflti. Lamees, 'Hikâyelerin çok güzel' dedi¤inde, Ghassan onu 'Hikâye yazmaya geri dönmek mi? ‹yi yaz›yorum, çünkü ilkesel olarak bir davaya ba¤l›y›m. ‹lkelerimi b›rakt›¤›m gün, hikâyelerim de bombofl kala kalacakt›r. ‹lkelerimi ve davam› b›-
rakacak olursam, sen kendin bana hiç sayg› göstermezsin emin ol' diye yan›tlam›flt›. Ghassan, k›z›m›, ye¤enini sonunda mücadelenin ve ilkelerin savunusunun her fleyi güzellefltiren temel fley oldu¤u konusunda ikna etmiflti.” Ondan geriye kalan en önemli miras ise yazar ve militan kimliklerinin mükemmel bir bileflimidir. Gerçekten de Kanafani, yazar, gazeteci, edebiyat araflt›rmac›s› gibi son derece renkli özellikleriyle kurucu politik kadro görevleri aras›nda az rastlan›r bir uyum yaratm›flt›r. Bugün bile do¤um gününün Filistin’de kutlan›yor olmas› ise onun halk›n gönlünde kazand›¤› yeri göstermektedir. Devrimci Edebiyatç› Ghassan Kanafani... Direniflin edebiyat›n› araflt›r›rken, bilimsel bir araflt›rma olarak yaklaflmak gerekti¤inin bilincindedir. Sadece edebiyat olarak ya da kültür olarak da yetinmemek gerekti¤ini biliyordu. 1919’da ‹ngilizlerin iflgali alt›nda bulunan Filistin halk›n›n direnifli ve özellikle 1936’da “1936 devrimi sorunu” alt›nda yapt›¤› uzun araflt›rma-okuma niteli¤indeki kitaplar› devrimci insanlar›n dikkate almalar› gerekti¤ini ve FHKC’nin içinde okutulmas›-e¤itilmesi ve tart›fl›lmas› gerekti¤ini bir ilke olarak koydu ve FHKC’nin ilk genel kurulunda program›nda yer almas›n› üstüne basa basa savundu. Filistin tarihini sorgularken do¤ru ve bilimsel saptama yapmak gere¤ini de fliddetle savunurdu. 1936’da ‹ngiliz iflgali karfl›s›nda, ‹ngilizlere karfl› dünyada ilk defa ve rekor düzeyde olarak tarihe geçen 6 ayl›k bir genel grev vard›r. Bu süre içinde grevi bafllatan ve önderlik eden ‹zzeddin El-Kassam (flu anda HAMAS’›n askeri kanad› ad›n› buradan ilham alm›flt›r) bir cami imam›d›r. Filistin topra¤›n›n iflgal alt›nda olmas›ndan dolay›, halk ‹ngilizlere karfl› bu imama sad›k kal›r ve arkas›ndan gider. Yine ayn› lider (El-Kassam) ‹ngilizlerle oturup anlafl›r ve grevi bitirir. Sonras›nda ise anlaflma yapt›¤› iflgalci ‹ngilizler taraf›ndan s›n›r d›fl› edilmifltir. Filistin halk› 1919-1948 tarihleri aras›nda ‹ngiliz iflgali alt›nda yaflam›fl ve bu uzun süre boyunca iflgalcilere karfl› direnmifltir. Bu direniflin neden baflar›l› bir sonuç getirmedi-
OCAK 2010 | TAVIR | 19
biyografi
bi, gelme nedenini de anlat›r kör olana. Kör ona sorar: “Peki ne görüyorsun orada?” Sa¤›r olan› pek net göremedi¤ini söyler. Kör adam; gel omzuma ç›k diye teklif eder, sa¤›r kabul eder ve gülmeye bafllar. Kör olan› ne gördü¤ünü sorar merakla, sa¤›r dur bir dokunay›m der ve alayc›, gür ve keskin bir sesle mezarda hayk›r›r: “Sadece mantar... Sadece mantar...” Kör adamla sa¤›r olan›, ikisinin birlefliminin bir tam adam etti¤ini topluma iflaret eder; özürlülüklerini tamamlayarak, böylece uzun ve sa¤lam bir dostluk kurarak, topluma karfl› bat›l inan›fllara karfl›, iflgale karfl› direniflin içinde yer al›r. Bu k›sa hikâyeyle farkl› bir bak›fl aç›s› yakalar. Kanafani, 18 kitap yazm›flt›r. Ayn› zamanda kültür, politika ve Filistin halk›n›n mücadelesi üzerine yüzlerce makalesi vard›r. Kanafani’nin Arap Edebiyat›’n›n modernleflmesinde önemli bir etkisi vard›r ve Filistin Edebiyat›’n›n önemli bir figürüdür. Kitaplar› genellikle Filistin ve Filistin halk› üzerinedir ve s›k s›k mülteci olarak özgün tecrübelerinden bahsetmektedir.
¤ini, bunca kitleyi arkas›na alm›fl olmas›na ra¤men (Filistin halk›n›n tümü diyebiliriz) ve halk›n tamam›na yak›n› genel grevin oldu¤u 6 ay boyunca hiçbir ticaret yerini açmamas›na ra¤men ve neden bunca ac›ya ra¤men baflar›lmam›fl olmas›n›, Ghassan Kanafani basit ama ayn› zamanda derin bir saptamayla iflaret eder; din, feodalizm, gerici ve iflbirlikçi Arap liderlerinin rolü çok etkilidir bu direnifl sürecinde. Yapt›¤› araflt›rmalarda ve yazd›¤› eserlerde hem zengin direniflin izlerini, hem de baflar›s›zl›¤› ve bunun bilimsel nedenlerini ele al›r. “Kör Adamla Sa¤›r Adam” hikâyesinde, topluma zeki ve derin bir yaklafl›mda bulunuyordu ve halk›n hurafelere inanc›n› ve dini farkl› bir ele al›fl› vard›. O hikâyede iki adam›n toplumun zorlama-
20 | TAVIR | OCAK 2010
s›yla “ermifl” san›lan bir fleyhin türbesinde bulufltuklar› anlar› ve aralar›nda geçen konuflmalar› anlat›r: “Sa¤›r olan, kör adama neden oraya geldi¤ini sorar ba¤›rarak. Kör adam anlatmaya bafllar ama sa¤›r olan onu duyamayaca¤›n› söyler. Çünkü kendisi sa¤›rd›r. Kör adam iflaretle ailesini ve çal›flt›¤› ifl yerini anlat›r, -f›r›n iflçisi olarak çal›flmaktad›r- sonra kör sorar iflaret diliyle sa¤›r›n neden geldi¤ini, ba¤›rarak da olsa anlat›r; Birleflmifl Milletler’in insani yard›m kuruluflunda çal›flt›¤›n› ve sa¤›rl›¤›n tek güzel taraf›n›n, o az›c›k yard›m› alabilmek için insanlar›n oluflturdu¤u kalabal›k selinin sesini duymamak oldu¤unu söyler. Zorla ve iflaret diliyle ona buraya gelmesinin, ailesinin tekrar iflitme hissine kavuflaca¤›n› ›srarla anlatmalar›ndan kaynakland›¤›n› belirtir. Ermifl kiflinin kendisinin mezar›n›n bafl›ndaki a¤açta yüzünün belirdi¤ini ve herkesin bundan medet umdu¤unu ve herkesin hastal›¤›n› iyilefltirdi¤ini, t›pk› kendisininki gi-
Onun El-Hedef çal›flanlar› ile gerçeklefltirdi¤i bir toplant›da söyledi¤i gibi: "Bu dünya üzerinde tek bir fley d›fl›nda her fley çal›nabilir, ya¤malanabilir; çal›namayacak ve ya¤malanamayacak tek fley bir insan›n bir davaya ya da bir ideolojiye ba¤l›l›¤›ndan do¤an aflkt›r.”... Kanafani bu “aflk”la yaflad›, yapt›klar› hep bu “aflk”›n eseridir.
Eserleri: - Ard al-burtuqal al-hazin, 1963 - Rijal fi-sh-shams, 1963 - Al-bab, 1964 - 'Aalam laysa lana, 1965 - 'Adab al-muqawamah fi filastin al-muhtalla 1948-1966, 1966 - Ma tabaqqa lakum, 1966 - Fi al-adab al-sahyuni, 1967 - Al-adab al-filastini al-muqawim taht al-ihtilal: 1948-1968, 1968 - 'An ar-rijal wa-l-banadiq, 1968 - Umm sa'd, 1969 - A'id ila Hayfa, 1970 - Al-a'ma wa-al-atrash, 1972
deneme
bizim eyüp ümit zafer
“Hürriyet gibi kardefllik gibi sözlerle dövüfltü zulme karfl› o ve istiklal ve hürriyet u¤runa ve milletleri kardefl sofras›na davet ederek ve yarin yana¤›ndan gayri her yerde her fleyde hep beraber diyebilmek için yürüdü peflince Bedreddin’in...” (Naz›m Hikmet)
Eyüp sabr›yla yürüdü hem de. Bafle¤meden asla, ad›mlad› ad›na ömür denilen bu yolu. Victor Hugo do¤ru demifl: “Herkes ölür ama herkes gerçekten yaflamaz...”
deflçesine” ‹flte bu u¤urda yaflad›¤› için, gerçekten yaflad› Eyüp. Peki nedir gerçekten yaflayanlar›n s›rr›?
Sahi, nedir yaflamak ve gerçekten yaflamak nas›l olur? Eyüp aflk›na flairler versin cevab›. Ve söz, Ahmed Arif’in o dizesine düfler flimdi: “Yaflamak, sade yaflamak, yosun solucan harc›d›r” Öyle ya, solucanlar da yafl›yor, e¤er yaflamak sadece biyolojik bir varolufl ise. Konunun buras›nda Immanuel Kant kar›fl›r söze ve der ki: “Böcek olmay› kabul edenler, ayaklar alt›nda kalmaktan ve ezilmekten yak›nmamal›d›r.” Hay›r, böyle bir s›zlanma de¤ildir Eyüpler için hayat. Ki onlar, yüreklerinin elleriyle yaratt›klar› hayat›, yumruklar›yla savunarak yaflayanlard›r. Haks›zl›¤›n sineye çekildi¤i, zalime boyun e¤ildi¤i bir yaflam, “sade yaflamak” olur elbette. Ve lakin, bizim Eyüp’ün anlad›¤› baflkad›r yaflamdan. ‹flte o “bir baflkal›k”, flaire verilen hakt›r bu macerada: “yaflamak bir a¤aç gibi tek ve hür/ ve bir orman gibi kar-
Sorunun en özlü cevaplar›ndan birisini “Çelik böyle sertleflti” diyen Ostrovski vermiflti y›llar önce: “‹nsan›n sahip oldu¤u en de¤erli fley hayat›d›r. Hayat insana yaln›zca bir kez verilir ve insan bunu böyle kullanmal›d›r ki, y›llar sonra bu hayat, bir a¤›rl›k olarak üzerine çökmesin, insan geçmiflinin s›radanl›¤› ve zavall›l›¤› yüzünden utanç duymas›n. Ölürken flöyle diyebilmeli insan: “Tüm hayat›m› ve tüm gücümü, dünyadaki en güzel fley olan insan›n özgürlü¤ü u¤runa savafla adad›m.” O adanm›fll›¤›n bir örne¤ine 1992’de tan›k olmufltu Bizim Eyüp. Kuflat›lan dört karanfilin önce flark›s›n› duymufl, sonra da ça¤r›s›na uymufltu. Gür sesiyle bafllad› flark›s›na Sabo’nun k›z›. Ad› Solmaz’d›. Ö¤retmendi ve flimdi, zamana ölümsüzlü¤ün dersini veriyordu. Dörtlerden ikincisiydi Fikri ve çekti öfkesini. Gecekondulardan gelen halk›n olanca delikanl›l›¤›yla, bafllad› umutlu flark›s›na.
Kuflatmay› parçalay›p sokaklara tafl›d›lar ezgisini umudun. Ve Stalingrad adanm›fll›¤›yla bir destan yazd› Ali ile Halil. fiahitleri Eyüp oldu. Ve o gün orada tarihin sesini de duydu: Bu kaç›nc› ölmem? Ki bu soruya yüre¤iyle cevap verdi¤i an “Bizim Eyüp” olmufltu çoktan... Sonras› hayat denilen kavgan›n soluk solu¤a, yumruk yumru¤a, omuz omuza yaflanan serüveniydi art›k. Hem onur denilen fley de nedir? Cevap niyetinde fliir konuflur yine. Ve flair Behramo¤lu der ki: “Onur dedi¤in fley hayata sunulmufl bir arma¤and›r.” Madem ki öyledir, hayata sundu¤u o arma¤an› büyütür Eyüp. Büyütür halk sevgisini, büyütür devrim inanc›n›, büyütür sosyalizm inanc›n›. O sarp yolda büyüyen ad›mlar›n karfl›s›na ya dar ç›km›flt›r ezelden beri, ya dam. Bizim Eyüp’ün k›smetine dam düfler. Ve büyük sevdam›z›n hasretiyle prangalar eskitilir o mübarek voltalarda. Elbette hakl›d›r Naz›m “Mesele esir düflmekte de¤il, teslim olmamakta bütün mesele” derken. Ki o hakl›l›¤› içsellefltiren Boranlar’›n her an› eylem olan 69 gününde en
OCAK 2010 | TAVIR | 21
deneme
öndedir Bizim Eyüp. Ve ‹dil, Eyüp’ün omuz- na. Sonra, asl›nda bir cevap olan cümlesini bafl›ndan seslenmifltir: “Yaflam›fl say›lmaz kurdu yeniden: Bu kaç›nc› ölmem? zaten yurdu için ölmesini bilmeyen...” Duvarlar y›k›lsa da, yi¤itlik y›k›lmaz. O y›k›l‹flte bu kadar yal›nd›r Eyüp’ler için ölüme ve mayan yi¤itler, kan revan içinde at›ld›lar bu hayata bak›fl. Bu yüzden Che’nin sözleri ya- kez AB’den onayl› hücrelere. Ki hayata onur flam klavuzudur onlar için: “Ölüm nereden niyetine can sunan Cengiz’den Serdar’a ve nas›l gelirse gelsin, hofl gelir sefa gelir.” 122’lerin yan›bafl›nda yürüdü bizim Eyüp. Ve ‹diller’in ard›ndan umudun sesini bir kez daha duydu içinde Eyüp “Bu kaç›nc› öl- O yürüyüfl 2004’ün güzüne ulaflt›¤›nda, on mem?” Ki tarihin bu sorusuna, ancak ömür koca y›l›n ard›ndan d›flar›dad›r art›k Eyüp. ile cevap verilebilece¤inin ilmindeydi art›k Ve bilir, as›l en kötüsünün “hapishaneyi inBizim Eyüp. Fani olan›n ne oldu¤unu da, ba- san›n kendi içinde tafl›mas› oldu¤unu” Ki biki kalan›n nas›l kald›¤›n› da biliyordu art›k. zim Eyüp, içinde tafl›d›¤› özgürlü¤ü d›flardaDört y›ll›k devrimcilik ve iki y›ll›k da özgür ki esaretin orta yerine tafl›yaca¤›na dair söz tutsakl›k hayat›nda yaflay›p paylaflt›klar›yla vermifltir canlara ve yoldafllara. hayata arma¤an sunman›n yorulmak bilVe bir s›ra neferi olman›n her fleye haz›r olmez emekçisi olmufltu çoktan. ma haliyle kat›ld› i¤neyle kuyu kazanlar araVe bir flafak vakti kuflat›ld›¤›n› gördü haya- s›na. ‹rade i¤nesiyle hayat kuyusunu kazat›n. Pir Sultan yadigar› gözlerini k›rpmadan, rak devrimin ab-› hayat›n› halka ulaflt›rmaKöro¤lu miras› b›y›¤›n› titretmeden dikildi n›n çabas›d›r bu. Eyüp sabr›na sahip olanlar zalimin karfl›s›na. Ve 19 Aral›k karanl›¤›nda baflarabilir ancak. atefl semah›na duran Hasan ile ‹rfan’›n aln›ndan öptü bütün bir tarih ve gelecek ad›- Onlar, ustalar›ndan ö¤renmifllerdi neyi nas›l
22 | TAVIR |OCAK 2010
yapmalar› gerekti¤ini. Öyle bir usta ve öyle bir ustal›kt›r ki bu, en ac› zaman›n ortas›nda, “Day› biziz” demeyi de ö¤retmifltir ard›ndan gelenlere. Ve iflte O’nun baflucunda “Ac›m›z› emek ve cüretin örs çekicinde dövüp yolumuza daha güçlü devam edece¤iz” diyen Eyüp’ün duruflundaki kararl›l›k soruyordu yine hayata: Bu kaç›nc› ölmem? Bizim Eyüp’ün bilincinin cüreti, elinin eme¤i, yüre¤inin hayali cevab›yd› bu sorunun. ‹flte tam da bu nedenle, gerçekten yaflad› Eyüp. Evet gerçekten yaflad› ve ölümsüzlü¤ü de iflte bundand›r. Gerçekten ama gerçekten yaflamas›ndand›r. Bu kar›fl›k yaz› derdini diyebildi mi, meçhul. Fakat yine de bir uzun boylu cümleden ibaret olan bu yaz›n›n manas› malumdur: Eyüp’e bin selam! Omzunun s›cakl›¤›n› voltalar›m›zda tafl›d›¤›m›z Pir Sultan bak›fll›, Köro¤lu b›y›kl› Bizim Eyüp’e söz olsun ki, gerçekten yaflayanlar›n hayallerini hakikat eyleyece¤iz...
inceleme
“sanat”a dair... hakan soydemir
Sanat… ‹nsan›n tarihi kadar eski hatta daha do¤ru bir söyleyiflle, insanla yafl›t olan u¤rafl… ‹lk insandan günümüzün “modern” insan›na kadar uzanan, yaflamdan kopar›lamayan ve hatta yaflam›n üretilmesinin en ciddi u¤rafl›… ‹nsanl›¤›n yaflama biçimlerini, yaflama bak›fl›n›, estetik alg›lay›fl›n› de¤ifltirmifl, her dönemde ve her toplumsal yap›da farkl› görünümlerde kendini yeniden üretmifl yaflam›n›n vazgeçilmez ö¤esi… ‹lk insan›n ma¤ara duvarlar›na çizdi¤i figürlerden, yaflam› üretmede kulland›¤› ritüellerden günümüze uzanan, yaflam›n içinden yaflam› yeniden üreten büyük soyutlama… Marks’›n dedi¤i gibi; insan›n yarat›c› eylemi, do¤an›n ve insan›n karfl›l›kl› etkilefliminin bir aflamas›; bu ba¤lamda, toplumsal bir karakter tafl›yan, yaflam› insanilefltiren bir olgu; araflt›r›c›, yarat›c›, çok yönlü tümel insana ulaflma çabas›…
toplumsall›k tafl›mas› gerekmez. Sanatç› üretir ve insan›n kullan›m›na sunar, kim ondan ne almak istiyorsa al›r, hatta bir fley almas›na da gerek yoktur. Peki, gerçek böyle midir? Hay›r. ‹nsan›n yarat›c› eylemi olan sanat da di¤er bütün insan üretimleri gibi toplumsall›k içerir. Çünkü insan, sanat yap›c›s› olmadan önce insand›r ve bir toplumsall›¤›n içine do¤ar ve içine do¤du¤u, yetiflti¤i o toplumsall›¤›n ürünü olur. Bilinci o toplumsall›k taraf›ndan belirlenir. ‹nsan, yaflam›n›n bir kesitinde içinde bulundu¤u toplumsall›¤›n sorunlar›yla yüz yüze gelir, fark eder ve düflünmeye bafllar. ‹çinde yaflan›lan toplumsall›¤› dü-
flünmeye bafllamak, insan›n politikayla kurdu¤u ilk iliflki oluyor. Burada politikadan kas›t, bafllang›çta devrimci politika de¤ildir. Basit anlamda gündelik yaflam›n›n sorunlar›d›r onu düflündüren, ama bu düflünüflte bile politika vard›r; düflünür ve kendince çözümler üretir. ‹nsan›n politikay› devrimci zeminlerde yapmas› bir baflka tercihtir. Demek ki politika, t›pk› sanat gibi, yaflam›n bir baflka ayr›lmaz ö¤esi. Bu ba¤lamda, sanat-politika iliflkisi yaflam›n kendinde vard›r. Sanata politika kar›flt›rmayal›m laf›, devlet fideli¤inde yetiflmifl kap›kulu ayd›nlar›n›n ve verili düzenden nemalanan, burjuva düzeninin yeniden üretime katk› sa¤layan, flark›c›, türkücü, tiyatrocu, sinemac›, ressam vs. tak›m›-
Filozoflar, sanat yap›c›lar› ve düflünürler ve hatta politikac›lar sanat›n ifllevinin ne oldu¤una ve neden yap›lmas› gerekti¤ine dair yüzy›llard›r süren tart›flmalar içerisinde. Do¤a ve insan varoldu¤u müddetçe sürecek bu tart›flmalar. Kimilerine göre sanat, niteli¤inde gerçe¤i, do¤ruyu, iyiyi ve güzeli bar›nd›rmal›, insana ve topluma faydal› olmal›d›r. Kimileri ise, sanat›n ne insana ne de topluma herhangi bir faydas›n›n olmas›na gerek yoktur, derler ve sanat›n, yaln›zca sanat için yap›lmas› gerekti¤i görüflünü savunurlar. Burjuva sanatç›lar›n›n devrimci sanat yap›c›lar›n› sürekli olarak elefltirdikleri nokta buras›d›r. Diyorlar ki, sanat kiflinin do¤ayla ve yaflamla kurdu¤u bireysel yarat›c› eylemidir ve
OCAK 2010 | TAVIR | 23
inceleme
n›n uydurmas› ve büyük yalan›d›r. Demek ki, burjuva ideologlar›n›n, sanat sevicilerinin (onlara sanatç› demeyi do¤ru bulmuyorum) “sanat sadece sanat içindir” önermesi özünde politik bir önermedir ve yapt›klar› her ifl, bizatihi burjuva düzeninin sanat yoluyla yeniden üretiminden baflka bir fley de¤ildir. As›l konumuza geçmeden önce, küçük bir parantez aç›p, devrimci-sosyalist sanat yap›c›l›¤›n›n nas›l nitelenmesi gerekti¤ine dair bir düzelti yapmakta fayda var. fiöyle ki: Sovyetik sistemin çökmesi, uluslararas› devrimci mücadelenin düflük konjonktürü dolay›m›yla devrimci hareketlerin ideolojik-politik-örgütsel geri düflmesi ve sair nedenlerle, pek çok kavram ve tan›mlama unutuldu ne yaz›k ki. Burjuvazinin kazand›¤› dönemsel üstünlük, devrimci ortama nüfuz eden liberal yaflam ve düflünce tarz›, sosyalistler için hayati önemde olan kavramlar›, tan›mlamalar› a¤za al›nmaya korkulur, bayatlam›fl, eski kavramlar haline getirdi. Mesela, politikada s›n›f savafl›m›, proletarya diktatörlü¤ü, parti, örgüt, dava adam› olma, disiplinli bir yaflam sürme, halka, emekçi kitleye ç›kars›z, karfl›l›ks›z ba¤l›l›k vb… Bunlar , bahsetti¤imiz tiplerin devrimci politikada literatürden ç›kartmaya çal›flt›¤› kavramlar... Sanatta da, asl›nda ›srarla kullanmam›z gereken, sosyalist gerçekçilik kavram› terk edilmifl, yerine “toplumcu gerçekçilik” kavram› kullan›lmaya bafllanm›flt›r. Oysaki toplumcu gerçekçilik kavram›, -kuramsal olarak- sosyalist gerçekçilik kavram›n› tam olarak karfl›lamaz; çünkü sosyalizm, iflçilerin, emekçi halk kitlelerinin iktidar›n› tan›mlamaktad›r. Ne ki, toplumculuk, mu¤lak, s›n›flar› inkar eden bir kavramd›r ve bir iktidar biçimini tan›mlamaktan uzakt›r. Bu anlamda, sosyalist gerçekçilik kavram› yerine toplumcu gerçekçilik kavram›n›n kullan›lmas› ideolojik ba¤lamda bir geri ad›m olarak nitelendirilmeli ve devrimci-sosyalist sanat yap›c›lar› taraf›ndan terk edilmelidir. Parantezi kapat›p, konumuza geri dönelim. S›n›fl› toplumlarda, toplumsal yap›y› belirleyen ne kadar s›n›f varsa ona karfl›l›k gelecek kadar da düflünce ve sanat ak›m› ve dolay›s›yla o kadar da “sosyalizm” vard›r. ‹flçi s›n›f› sosyalizmi, köylü sosyalizmi, burjuva sosyalizmi, küçük burjuva sosyalizmi vb… Kifli mensubu oldu¤u s›n›fsal yap› dolay›m›yla düflünsel üretimlerini yapar. Sanat yap›c›s›
24 | TAVIR |OCAK 2010
da bundan kurtulamaz. Devrimci-sosyalist sanat yap›c›s›n›n, üretimleri de onun s›n›fsalentelektüel varl›¤›n›n estetik bir yans›mas›d›r ve asl›nda o, bu varl›¤›n› kaç›n›lmaz olarak yaratt›¤›na tafl›r. Yani, bir di¤er söyleyiflle, sosyalist gerçekçilik, devrimci-sosyalist sanatç›n›n yarat›m sürecinin felsefi-politik biçimleniflinin ad›d›r. Bir baflka ifadeyle söylersek, sosyalist gerçekçilik, yarat›m sürecinin bir arac› de¤il, sanat yap›c›s›n›n kendinde içsellefltirmifl oldu¤u sosyo-politik yaflam biçiminin sanatsal yetisiyle yarat›m sürecine yans›mas›n›n tan›mlanmas›d›r. Bu durum burjuva sanat sevicisi için de böyledir. T›pk› devrimci-sosyalist sanat yap›c›s› gibi, burjuva sanat sevicisi de sosyo-politik yaflam biçiminin burjuva niteli¤ini ürününe tafl›r. Bu benzetmeleri küçük burjuva yaflam sürdüren bir sanat sevicisi için de yapabiliriz. Dolay›s›yla sanat yap›c›s›n›n sosyal-s›n›fsal karakteri, toplumsal ve bireysel kayg›lar›, yaflam tarz›, düflünüfl biçimi onun yarat›m sürecine yans›r. Bu ba¤lamda bir sanat yap›c›s›, “fiu ya da bu sanat ak›mdan esinlendim ve
ona ba¤l› olarak yarataca¤›m” diyemez. S›n›fsal karakter ve ideolojik (felsefi-politik) birikim, yarat›m sürecini belirler, keza sanat yap›t› da bu birikimleri içerir. Demek ki, küçük burjuva ya da burjuva sanat sevicisinden, sosyalist karakterli bir yarat›m› ya da sosyalist gerçekçili¤i benimsemesini beklemek ham hayal olur. Devrimci-sosyalist sanat yap›c›s›, yarat›m sürecinde, tarihsel materyalizmin ve diyalektik düflünce yönteminin sa¤lad›¤› zenginlikten yararlanarak, sosyo-politik iliflkileri çözümler ve kendi yaflam›n› estetik boyutta gelifltirmeye katk›da bulunacak ürünlere ulaflmas›n› bilir. Yarat›m sürecini, geçim kayna¤› olarak görmeksizin, yaratt›klar›n› toplumun entelektüel iliflkiler sürecine sunar. Bu anlamda burjuva sanat yap›c›lar› gibi, yarat›m sürecinde kiflisel tatmini en bafla koymaz, birilerinin ona övgüler s›ralamas›n› beklemez, birilerini ikna etme çabas› içinde olmaz, olmamal›d›r. Çünkü o, her fleyden önce, entelektüel birikiminin koflullad›¤› devrimci insand›r. Meseleye böyle bakt›¤›m›zda,
inceleme
burjuva ya da küçük burjuva sanat sevicili¤i yolunu tutanlara k›zmamam›z gerekti¤i sonucuna ulafl›r›z. Çünkü onlar›n bu yollar› tercih etmelerinin nedeni, iradelerini esir alan toplumsal-siyasal bir sürecin sonucudur ve bu durumu de¤ifltirmeleri olanaks›zd›r, teslim olmufllard›r. Olabilecek bir dönüflüm ancak toplumsal bir altüst olufla ba¤l›d›r. Zira küçük burjuva sanat sevicilerinin, devrimci-sosyalist sanat yap›c›lar›na sald›rmalar›n›n alt›nda yatan sosyo-psiflik olgu, toplumsal bir altüst oluflun potansiyel olarak var oldu¤unu bilmeleri ve “mahfleri”, s›n›fsal içgüdüleri ile hissederek korku ve kayg›ya kap›lmalar›d›r. Tutsa¤› olduklar› emperyalist-kapitalist sömürü düzenine baflkald›rmad›klar› sürece küçükburjuva bunal›mlar› sürecek ve sürdükçe de sosyalizme sald›rarak birazc›k olsun korkular›n› dindireceklerdir. Ne ki, sosyalizm seçene¤i insanl›¤›n önünde var oldukça, onlar›n korkular› da hep var olacakt›r. Kapitalizmin gerek maddi, gerekse ideolojik olarak etkisi alt›na girmifl sanat sevicisi, burjuvazinin kendisine sundu¤u görece “özgürlük” yan›lsamas› içinde devrimci-sosyalist yani örgütlü zeminde durman›n yarat›m sürecini ketledi¤ini vaaz eder. Örgütlü olman›n kendisini k›s›tlad›¤›n›, yarat›c›l›¤›n› öldürdü¤ünü vs. z›rvalar. As›l derdi korkular›n› gizlemek, durdu¤u karfl›-devrim zemininin teorisini üretmektir. Oysaki sömürü düzeni demek olan kapitalizm koflullar›nda, özgürlü¤ün, b›rakal›m sanat yapmay› hiçbir konuda insana hak tan›nmad›¤› çok aç›kt›r. ‹nsan›n insan taraf›ndan sömürülmesine karfl› ç›kmadan, özgür oldu¤unu iddia etmek sahtekârl›ktan ya da nemaland›¤› burjuva dünyas›ndan vazgeçmeyi göze alamamaktan ya da yukar›da de¤indi¤imiz “mahfler” korkusundan baflka bir fley de¤ildir. Bu gruba bir de burjuva yaflam biçimi içsellefltirmifl olup, sosyalist oldu¤unu söyleyenleri eklemek gerekli. Sosyalizm, kapitalizme içkin bir sosyal sistem de¤il, bilakis bütün varl›¤›yla kapitalizmin karfl›nda olan bir sistemdir; kapitalizmden kopufltur. Ayr›ca sosyalizm, burjuva yaflam biçiminin karfl›s›nda konumlanan bir yaflam biçimidir. Kendini burjuva yaflam biçiminin reddiyle var eder. Bu anlamda, sosyalizmi, yaflam biçimi olarak içsellefltirmeyen bireyin düflünsel olarak sosyalizmi sa-
vunuyor olmas› hiç gerçekçi de¤ildir. Burjuva ve küçük burjuva sanat sevicilerinin, sanat yarat›c›s› olmad›¤›n›, onlar›n sadece ürünlerini satan sanat sevicileri oldu¤unu ›srarla söylememiz gerekli. Çünkü ideolojik olarak da ba¤l› olduklar› kapitalizm, son tahlilde, metalar sistemidir ve her metan›n de¤er kazand›¤› yer pazard›r. Kapitalizm her fleyi metalaflt›rarak pazara ç›kar›r. Sanat ürünü de bundan nasibini al›r. Pazardaki meta çeflitlili¤inin düflünsel plandaki yans›mas›, çeflitli burjuva düflünce ak›mlar›n›n olmas›d›r. Ama bütün bu çeflitlilik özünde kapitalizmin kendini yeniden üretmesinin bir arac›ndan baflka bir fley de¤il. Bütün burjuva düflünce biçimleri, kapitalizmin ürünüdür ve ona hizmet eder. Düflünce dünyas›ndaki bu çeflitlilik sanatta da görülür ve pazara düflmüfl bir sürü sanat ak›m› ortaya ç›kar. Bütün bu sanat ak›mlar› ve üretimler pazara ba¤›ml›d›rlar ve sanat sevicisi, sanat ürünlerinin metalaflt›¤› bir yerde, kendi yaflamsal ve üretimsel gereksinimlerini karfl›lamak kayg›s›yla, kapitalist pazar›n bask›s› alt›nda, kapitalist pazar›n gereksinimlerine ba¤l› olarak üretir. Pazara ba¤›ml› bu üretim süreci, sanat sevicisinin ayn› zamanda geçim kayna¤› haline gelmifl ise bu ba¤›ml›l›k daha da artar. Bu durum, yan›lsamal› özgürlük durumunu yerle bir eder. Bunun fark›nda olan sanat sevicisi, sadece, kapitalist sistemin nimetlerinden daha fazla yararlanamad›¤› için öfkelidir ve bu öfke giderek isyanc› ruh hali yarat›r. Özellikle küçük-burjuva sanat sevicisinin isyanc›l›¤›n›n kayna¤›nda bu vard›r.
yarat›ma hoflgörülüdür, sevecendir. Sistem içi kalmak kofluluyla, küçük-burjuva ve burjuva sosyalizmlerine de “özgürlük” tan›r. Burjuva dünyas› içinde yarat›mlarda bulunan sanat sevicisi, düzene elefltiri getirse bile, son tahlilde, kendisini sistemin reddiyesine götürecek konumlan›fl› yapamaz. Kapitalist sistemin tarih sahnesinden çekilmesini amaçlayan bir düflünce sistemati¤inden uzak durur, çünkü bu ayn› zamanda kendisinin yaflam›n› da tehdit eden bir fleydir. Kendi yaflamsal varl›¤›n› savunmak içgüdüsü, özgürlü¤ünden vazgeçmeyi emreder, yaflad›¤› gibi düflünmeye bafllar. ‹çinde bulundu¤u sosyallik, bilincini belirler. Sosyalizm, yaln›zca emekçi s›n›flar›n de¤il, sanat yap›c›s›n›n ve yarat›mlar›n›n kapitalist pazara ba¤›ml›l›¤›na da son verecek koflullar› ve olanaklar› gerçeklefltirmeyi öngörür. ‹nsanl›k düflman› düflünce ak›mlar›n›n etkisi d›fl›nda kalan tüm sanat yarat›lar›na sahip ç›kar ve bu sanat ürünlerini tüm insanl›¤›n entelektüel kullan›m›na sunar. Devrimcisosyalist sanat yap›c›s›, örgütlü durufluyla, gerçek özgürlü¤ün koflullar›na ve olanaklar›na sahiptir; insanl›k düflman› bir eylemlilik içinde olmad›¤› sürece, her fleyden ve her kurumdan özerk yarat›m eylemini sürdürebilir. Kendini ifade etme sürecinde elefltirel bir durufla sahip olabilir; olmal›d›r da. Mücade-
Kapitalist pazar, sadece s›n›fsal özgürlü¤ün de¤il, kifli özgürlü¤ünün de metalaflt›r›ld›¤› bir yerdir. Burjuvazi, metalaflt›rabildi¤i her düflünceye ve her
OCAK 2010 | TAVIR | 25
inceleme
lenin aksayan ya da yanl›fl olan yanlar›n›, somut durum üzerinden elefltirir. Sosyalist gerçekçi sanatç› üretim kanallar›n› körü körüne t›kayan de¤il, bizatihi insanl›k yarar›na, sosyalizm ad›na açan kiflidir. Tam da bu noktada, örgütlü-devrimci durufltan vazgeçip, bireysel sanat yapman›n daha yarat›c› bir fley oldu¤unu savunan küçük-burjuva sanat sevicilerinin örgütlü mücadeleden kaç›fl›na de¤inmek gerek. Devrimci-sosyalist sanat yap›c›s›na tan›nacak olan yukar›da bahsetti¤imiz bu özerklik, kimilerinde, kendisinin di¤er insanlardan farkl› oldu¤u kan›s›n› oluflturur. Çünkü ona göre yaratmak, “özgürlük” isteyen bir durumdur ve her bireye özgü de¤ildir. O, neredeyse yar›-peygamberdir. Asl›nda bu yaklafl›m kiflinin kendinde yenemedi¤i, yok edemedi¤i burjuva düflünce sisteminin üretti¤i bir fleydir. Çünkü kapitalizm, sanata ve sanatç›ya bu olana¤› -kendi s›n›rlar› dahilinde kalmak kofluluyla- sa¤lar. Asl›nda burada karfl›l›kl› bir uzlaflma ç›kar ortaya: Sanat alan›nda egemenli¤ine dokunmad›¤› sürece siyasi ve iktisadi alan›n burjuvazi taraf›ndan yönetilmesinde küçük-burjuva sanat sevicisi için bir sak›nca yoktur. Burjuvazi de sömürü ve bask› sisteminin cilalanmas›nda önemli
26 | TAVIR |OCAK 2010
rol üstlenen sanat sevicilerinin üretim alanlar›na müdahale etmez, bu yar› peygamberlerin yaflam›n› sürdürmesi için gerekli katk›y› yapar. Burjuva ideologlar› burada devreye girer ve bu durumu teorize eder: “Sanatç›n›n ‘özgür yarat›m›n›’ tehdit eden her düflünce, sanatç›n›n yaflam biçimine karfl› bir tehlikedir, gayri ahlakidir, reddedilmelidir.” der. Devrimci-sosyalist sanat yap›c›s›, çok klasik gelebilir kimilerine ama hangi sosyal s›n›f kategorisinden gelirse gelsin, öncelikle s›n›f intihar›n› gerçeklefltirebilen kiflidir. O, elitist yaklafl›mlara karfl› ç›kmal›d›r. Bu olmazsa olmazd›r. Kendini devrimci-sosyalist olarak tan›mlayan pek çok sanat yap›c›s›n›n burjuva ideolojisinden devrimci bir kopufl yaflayamamas›n›n nedeni, s›n›f intihar›n› yapamamas›n›n getirdi¤i elitizm kayg›s›d›r. Zira sanatç›n›n, di¤er üreten insanlardan ayr› durmas› gerekti¤ini düflünen birisi için, somuttan kopuk sanat ürünleri yaratmak kaç›n›lmazd›r. Yaflam›n somut gerçe¤inden kopmak, sofistike, toplumun büyük ço¤unlu¤undan ayr› ve ayr›cal›kl› durufla varmakt›r. Sosyalist gerçekçilik, yarat›m sürecinde bu kopuflu ve elitizmi reddeder. Burjuva ve küçük burjuva ve sözde sosyalist sanat sevicilerinin sosyalist gerçekçilikten nefret etmeleri de bu nedenledir.
Devrimci-sosyalist sanatç›, kolektif üretimin bireysel yarat›m süreçlerine ters olmad›¤›na, bireysel yarat›m› öldürmedi¤ine inan›r. Kapitalizmin insan› yabanc›laflt›ran, yaln›zlaflt›ran, ezen ve sürülefltiren yap›s›n› analiz eder ve bireyi yoksunlaflt›r›c› bu iliflkiler sisteminden kurtuluflun gerçekleflebilece¤ini öngörür ve insana ait her zenginli¤e büyük bir umutla sahip ç›kar. ‹nsan› insan yapan de¤erleri yok eden her duruma baflkald›r›r. ‹nsanl›¤›n evrensel bilgi birikimini, insan›n yaflam›n›n estetik biçimlendirilmesini sa¤lay›c› zenginlik olarak yeniden üretir. Bireyin entelektüel ve estetik geliflmesinin kapitalist pazar iliflkilerinden kopmas›yla mümkün olabilece¤ine inan›r. Sanat›n yarat›m sürecine tüm insanlar›n do¤rudan kat›l›m›n›n gerçekleflmesiyle entelektüel zenginleflmenin ve özgürleflmenin var olabilece¤ini savunur; insana ve do¤aya ait her eylem ve durumun estetik ifade edilifl sürecinde, sanatsal normlar› üretimin araçlar› olarak benimser, bunlar› yads›maz. Sosyalizmi bir yaflam biçimi olarak içsellefltirmifl bir sanatç› insanl›¤›n ulaflt›¤› tüm sanatsal biçim zenginli¤ini yarat›m sürecinde kullan›r. Onun üslubu yaflam biçiminin bir yans›mas›d›r. Devrimci-sosyalist sanat yap›c›s›, yarat›mlar›n› yaflam›n somut olgular› üzerinden yapt›¤› soyutlamalara oturtur; her meselenin, maddi, entelektüel ve tarihsel köklerinden kopmadan ve verili koflullar›n somut, gerçekçi irdelenmesine dayal› bir soyutlamayla yarat›mlar›n› gerçeklefltirir. Her yeni durumda, sahip oldu¤u entelektüel birikimiyle, yaflamla teorinin iliflkisini yeniden irdeler, yeniden kurar. Ayn› zamanda, somut durumun, toplumsal olaylar›n, olgular›n, yaln›zca görünen yan›yla de¤il, görünmeyen, derinlerde yatan içsel ba¤›nt›lar›yla da ilgilenir ve toplumsal olgular›n iç ba¤›nt›lar›n› da birbiriyle iliflkilendirir, yarat›m›n› insanl›¤›n entelektüel faaliyetine sunar… Devrimci-sosyalist sanat yap›c›s›n›, burjuva ve küçük burjuva sanat sevicilerinden ay›ran temel noktalara kabaca de¤indik. ‹lerleyen zamanlarda konuyu daha detayl› tart›flmak gereklili¤i devrimcilerin ve devrimci sanatç›lar›n önünde durmaktad›r. Bu konu, eskimifl, bitmifl, tamamlanm›fl bir konu olarak görülmemeli ve canl›, üretken bir tart›flma ortam› bu sayfalarda yap›lmal›d›r.
fliir
may›s notlar› necati y›ld›r›m
1 beynine sa¤›lan gazetenin yüzü ç›plak kad›n resimleri ve çaprafl›k cinayet haberleri beynine sa¤›lan gazetenin yüzü dünyay› kucaklar m› kanl› ölüleri toprakta boylanan bir tohumu "çanakkale içinde vurdular beni ölmeden mezara koydular beni" kentsoylu yaflant›y› ›rgalam›yor vurulup düfltü mü flahan kufllar› bulut gibi kaynasa da all› k›zlar rahat döfle¤inde s›zlam›yor yüre¤i
on sekizinde yirmisinde yirmi yedisinde ölüm yolumuzdan döndüremedi mitinglerde kavgalarda grevlerde marfllar›n› söylerken halklar›n ›rmaklara benzer flark›m›z da¤lardan ça¤layarak ovalar› dolanarak vadileri yararak yata¤›n› besler karla ya¤murla f›rt›nayla uzun yollardan dar bo¤azlardan ak›p gelen ›rmaklara benzer
unutmam ölüleri unutmam ölüleri
2 tomurcuk gibi uyanan sesiyle "bak baba" diyor "onlar›n ad›n› söyledi" kanl› foto¤raflar› tan›yarak ac›larla büyüyen çocu¤um yeni do¤an çocuklar kavga gülü umut filizi tütün pamuk maden ifllenirken basma dokunurken demir dövülürken may›s sabah›nda kopan umut gülleri ad›n›z› tafl›yor yeni do¤an çocuklar
3 s›nd›rg› yokuflu bigadiç yokuflu derken bal›kesir dayan karda f›rt›nada kardeflim halklara sevdam›z› tafl›rken zulümlerde hücrelerde dara¤açlar›nda ölüm yolumuzdan döndüremesin
flark›m›z umudumuz kavgam›z halklar›n yüre¤ine yay›l›rken u¤ultusunu duyar›m karanl›klarda 4 türkülerini b›rakt›¤›n da¤larda hoyrat rüzgârlar saçlar›m› savurur silah sesi çiçek kokusu orman u¤ultusu yüre¤imi sarsan ürperti isyana benzer may›s günlerini konuflursunuz sivas sabah›ndan pir sultan gelir omuz omuza vurufltu¤un yi¤it arkadafllar arkadan vurulmufl delikanl› gövdeler voltada çeteci günleri konuflursunuz umutlar ac›lar ayr›l›klar yüre¤ini demir gibi döver hücrende flark›n› söylersin ac›lar› düflünürsün isyana benzer bahar› kucaklayamad›nsa sigaran› bir soluk daha çekersin
OCAK 2010 | TAVIR | 27
deneme
vakitlerden... ceren deveci
On dokuz can. Duyabildi¤imiz, bize bildirilen bu. Kim bilir dünyan›n neresinde ayn› yanan bedenler ç›kar›l›yor da, ö¤rendi¤imiz önceki gün izlediklerimiz oluyor. Ama sessiz sessiz... “Sus” diyor biri, “Do¤rular›n bedeli vard›r bu topraklarda.” diyor sureti farkl›, iliklerine ifllemifl kiflili¤i di¤eriyle ayn› olan. Televizyon kanallar›nda izledi¤imiz, gazete sayfalar›nda okudu¤umuz her soru, her cevap birbirini yineliyor. Çünkü her biri ayn› dilimde, farkl› yüzdelerle paylafl›yorlar düzenin ta kendisini. “Ak›ll›” cevaplar vereceklerini bildikleri konuflmac›lar, söylenen benzer cümleler, sorular›n biçimi, asl›nda neyi amaçlad›¤› ve daha da sürdürülebilecek bir niteliksizlikler dizisi, beynimizdeki raflar› deflmemiz gerekti¤ini hat›rlat›yor. O raf
28 | TAVIR | OCAK 2010
larda hangi dosyalar, hangi belgeler, hangi kitaplar yok ki… Bir kütüphanedeki raflar de¤il; yaflananlar›n birikimi de var, gözlemler de var, okunan, yaz›lanlar da. Biliriz, toprak su ister bitkisi için; sebzesi, meyvesi için, a¤ac› için. Toprak, do¤ay› ister. Kendisine sahip ç›kmak ister, kendisine sahip ç›k›lmas›n› ister. Ve do¤rular gibi de¤erlidir yürekten sevenler, kendini ona feda edenler için. Akflam vakti. Çatal kafl›k sesleri art›k duyulmuyor, pencereler aç›k olmad›¤›ndan. Ürperten bir rüzgar esiyor, pencere ile duvar aras›ndan s›z›-
deneme
man gelecek, flu durumda ne yap›lmal›, bilgisi olan var m›… Saatlerce ayn› sorular. Bu sorulara verilen ayn› cevaplar. O kadar belli ki yaln›zca “haber” yapmak için ekranlarda olduklar›. “Haber”, çünkü herkesin ilgilenece¤i bir konu, reyting denen malzemeden trilyonlar almak söz konusu. Ve anlamayan anl›yor araya s›k›flt›r›lan cümlelerle gerçe¤in nas›l ters yüz edildi¤ini. “Devlet denetimi yapt›.” “Haberi” sunan kifli devletten, hükümetten, muhalefetten, bu düzene ait kim varsa, ne varsa; herkesten, her fleyden ayr› tutuyor bunlar›. Eksiklerin giderilmesi için zaman verildi¤ini aç›kl›yor yetkili oldu¤unu anlamak için ekran›n alt köflesine bakmam› gerektiren insan. O zaman içerisinde; ölen, yaralanan olursa kim sorumlusu? “Zaten özel bir flirketmifl.” sözü her kelimesiyle gerçe¤i gösteriyor bize. Olaydan olaya haklar›, adaleti hat›rlayan bir medya, kime hizmet ediyor da ne bekliyoruz ondan? Do¤ruyu söyleyip yazmas›n› m›? Hak için, adalet için can›n› verenleri halka anlatmas›n› m›? Yalanlar düzüp konuflurken birkaç do¤ru söz söylemesini mi? On dokuz can. Kader de¤il, öldürdüler onlar›. Bu düzen, bu düzenin insanlar› öldürdü. Ve susmak, onlar› daha çok öldürmek demek. Kedi sustu, art›k yan›tlam›yor amcay›. M›r›lt› halinde geliyor sesi. Biraz öfke, biraz endifle, isyan, çaresizlik. Ve Ahmed Arif yazm›fl y›llar önce,
yor içeriye. Kumrular ve güvercinler yuvalar›nda uykuya dalm›fllar, vakit bizim için henüz yemek zaman›yken.
nafl›yorum, m›r›lt›lar var. M›r›lt› dedi¤ime bakmay›n, bana m›r›lt› gibi geliyor; pencere kapal›, hava so¤uk.
Taba¤a fliddetle çarp›lan bir kafl›k ya da çatal olmal› duydu¤um. Ard›ndan gelen cümle ise o sesi haf›zam›n gerilerine itiyor. “Parsel parsel sat›yorlar memleketimi.” Bu
O s›rada, bir kedi miyavlamaya bafll›yor. Zamanlama ancak o durumun ilginçli¤ine tan›k olanlar için anlaml›. “Kedi bile anl›yor beni, sen anlamad›n y›llard›r.” diyor ayn› ses. Kedi, amca diyebilece¤im kifliye cevap veredursun, televizyon ekran›nda beliriyor o haber.
cümle, biraz umutsuz, biraz ne yapaca¤›n› bilmeyen çaresiz, isyankar, öfkeli. Caddede birbiriyle bitiflik pek çok ev var, sesin hangi evden geldi¤ini anlamak zor. Pencereye ya-
Yard›m bekleniyor, yard›m gelmiyor, ne za-
“Sepetçio¤lu’m kömür iflçisidir, Mavzer de¤il, kürek tutar Urfal› Nazif Mal, haraç-mezatt›r, Can, pazar-pazar K›rm›z›, ak ve esmer, Yumuflak ve sert bu¤daylar› Yaratan ellerin sahibidir bu, Kör bo¤az, nafaka u¤runa, Haldan düflmüfl, tebdil gezer… ”
Çatal kafl›k sesiyle bölünen akflam gördü. ‹syan etmek evinde; kabullenmek her koflulu, çözüm olmad› hiçbir zaman. Olmayacak da bundan sonra.
OCAK 2010 | TAVIR | 29
Kapitalist arzular›n›z› maksimum kar ve rant ile tatmin etmeye çal›fl›rken, hayat›m›z› nas›l bir mezbeleye çevirdi¤inizin tablosudur flimdi zaman. Dayatt›¤›n›z yoksulluk ve iflsizlik, g›rtla¤›m›za dayanm›fl hançerinizdir. Ve kesilip kanasa da ellerimiz, o hançeri k›rmadan yaflad›¤›m›za hayat denilmeyece¤ini bilmekteyiz... Kim oldu¤umuzun fark›nday›m. Nerden ve nas›l geldi¤imizi, nereye ve nas›l gidece¤imizi gayet iyi biliyorum. Hayat›n örsünde tarihin çekiciyle dövülen iflte o bilinci, ezdirmem sizin marka papuçlar›n›za flimdi... Borsalar›n›z›n gücü yetmez, u¤runa ölümlere gidip geldi¤im de¤erleri al›p satmaya. S›rt›m duvarda olsa bile, boyun e¤mem sizin herfleyi metalaflt›ran ve alçakl›¤› kutsayan düzeninize...
30 | TAVIR | OCAK 2010
Yalan çark›n›za gerçe¤in çoma¤›n› sokmak düfler bana. O çomak ömrümün gülüdür. K›r›l›p düflebilir gülistana, fakat asla savrulmaz yalan rüzgarlar›n›n pefli s›ra. fiirretinize boyun e¤mektense, k›rbaçlanan ruhumun yaralar›n› vicdan›mla sarmay› da bilirim içimdeki kuytuda... Yayd›¤›n›z korkulara ne kadar ald›rm›yorsam, pazarlad›¤›n›z o piyasa ifli hazlar›n›za da o kadar kap›lm›yorum. Özgürlü¤ün yolu, korku ve haz zincirlerinizi bilincin ve yüre¤in ateflinde eritmekten geçiyor çünkü. Ve her bir ad›m›nda yeniden, yeniden yarat›yoruz yegane kutsall›k olan özgürlü¤ü... Uzlaflmaz bir çeliflkidir aram›zdaki iliflki. Vars›ll›¤›n›zd›r yoksullu¤umuza sebeb. Kahkahalar›n›zd›r gözyafllar›m›z›n kayna¤›. O halde bats›n sizin o hiç bitmeyen sermaye birikiminiz, özel mülkiyetçili¤iniz. Ki
yüzdürdü¤ünüz zevk-ü sefa gemisini bir infilak ile tan›flt›rmak için ruhumun gemisini yak›yorum Aç ve aç›kta b›rakt›klar›na ahlak vaaz eden, ahlaks›zl›k ilah›ndan baflka bir fley de¤ilsiniz. Halk›n nefesi kokarken gurme olman›n kitab›n› yazan iblislersiniz. Ve sizi tafllamak da bana farzd›r. Bütün bankalar›n›z, saraylar›n›z ve tahtlar›n›z h›nc›m›n tad›na bakacakt›r... El etek öpmenin flehvetine kap›lsa da postdalkavuklar, tabiat›m gere¤i ben barbar kal›yorum yine. Çünkü e¤ilmeyen bir bafl tafl›yorum her koflulda. Dünya kadar a¤›r, halk gibi dertli ve asidir bu bafl. E¤ilmesi imkans›z, kesilmesi mümkündür ne de olsa... Olanca la¤›m›n›z› dökseniz de zaman›n üs-
büyük insanl›k ümit ilter
tüne, flark›lar›m›z› kirletemezsiniz. Tarihin ezgisidir onlar. Yaralar›m›zda dolaflan, o k›rm›z› fliirler. Yüreklidir ve yeri gelince, kendi külünü de havaya savurman›n fliddetine sahiptirler... fiirketlerinizin metan gaz› olan reklamlar›n›zla, tüketim manya¤› yapamad›n›z al›nterimi. Ruhumun dervifl h›rkas›yla ç›kt›m karfl›n›za. Ve boy ölçüfltüm alay›n›zla. ‹stisnas›z hepiniz alçak kald›n›z karfl›mda... Her fleyinizle bafltan afla¤› çürümüfl durumdas›n›z. Fakat, ne yaz›k ki, cesedinizi gömecek durumda de¤ilim. Ve kazmaya devam ediyorum mezar›n›z›. Bazen kazmayla bazen i¤neyle kaz›yorum hem de. Gömmek için sizi tarihin çöplü¤üne... Öcüleriniz ve ucubeleriniz aras›na s›k›flm›fl bir zaman› pranga etmem ayaklar›ma. Yü-
rüyorum, rüzgara karfl›. Yürüyorum, yang›nlar içinde. Yürüyorum, kayg›s›z ve el amans›z. Ve yürüyece¤im, her ad›mda hayat› özgürlük dans›na kald›rarak... “Gemisini kurtaran kaptan”d›r sizin felsefeniz. Bütün gemileri yakt›¤›m›z yerde bafll›yor bizim felsefemiz. Sizde düflene bir tekme vurmak mübaht›r, bizde çok günah. Her koyunu kendi baca¤›ndan asmakt›r sizin ifliniz. Koyun olmay› reddetmektir bizimkisi... Kokuflmufl yalanlar›n›za mahkum olmay› reddetti¤imde, kalmad› hükmünüz üstümde. Yabanc›laflma mamülünüzü çöpe döktüm. ‹flte o zaman gördüm, tarihsel korkunuzu gözlerinizde. Bizden korkuyorsunuz siz. Güvenlik manyakl›¤›nz da bundan. Yüre¤imden, ellerimden ve o büyük hasretimden korkuyorsunuz ya, korkunuz boflu-
na de¤il... Ustalar do¤ru demifl, zincirlerimizden baflka kaybedecek hiçbir fleyimiz yok. Ama kazanaca¤›m›z koskoca bir hayat var, ad› sosyalizm olan bir hayat. Ne sömürü, ne iflsizlik, ne yoksulluk o zaman. Çünkü, bereketin ve adaletin halkla omuz omuza halay çekti¤i hayat›n ad›d›r sosyalizm. Kula kulluk olmad›¤›, asalaklar›n rant keyfi süremedi¤i ve halklar›n kardefl, emekçilerin yoldafl oldu¤u aflure tad›ndaki zamand›r sosyalizm... Büyük insanl›k olarak, hasretim budur: Sosyalizm... Ne hasretimi terk ederim ne de saltanat›n›za boyun e¤erim. “Son insan›m ben. Ve öyle kalaca¤›m sonuna dek. Teslim olmam...”
OCAK 2010 | TAVIR | 31
kitap
çizgilerle anadolu tarihi tav›r
“Sibel okuldan eve dönerken yol boyunca o gün ald›¤› ödevi düflündü. Eve gelir gelmez de k›yafetlerini de¤ifltirip ödeviyle ilgili araflt›rma yapmaya koyuldu. Fakat bir türlü iflin içinden ç›kam›yordu. Kitaplara öylesine dalm›flt› ki, dedesinin odaya girdi¤ini fark etmedi bile. Dedesi onun telafl›n› fark etmifl olacak ‘Hay›rd›r Sibel, neden gömüldün kitaplara böyle?’ diye sordu. Sibel, tarih dersinden bir ödev alm›flt› ve konusu ‘Anadolu tarihi ve tarih bilincinin önemi’ idi. Mehmet Dede flöyle k›saca bilgilerini kafas›nda toparlad›ktan sonra anlatmaya bafllad›: Tarihini bilmeyen, tarih bilinciyle hareket etmeyen bir halk, gelece¤ini göremez ve ona yön veremez!...” Evet, böyle bafll›yor geçti¤imiz ay Tav›r Yay›nlar›’ndan ç›kan "Çizgilerle Anadolu Tarihi" kitab›... Bu kitap, di¤er yay›nlad›klar›m›zdan biraz daha farkl›, burada sözümüze çizgilerimiz de ekleniyor ve Anadolu'nun direnifl ve mücadele dolu tarihi anlat›l›rken bunlar çeflitli karikatürler, çizimler ve temsillerle destekleniyor. Çizgilerle Anadolu Tarihi, bir hapishane ürünüdür. Kolektif bir tarzda; birçok ayr›nt› düflünülerek ve resmedilerek, yo¤un bir emekle ortaya ç›km›fl. Hem de hapishane koflullar›nda…
32 | TAVIR | OCAK 2010
Kitap tasla¤›, hapishaneden ç›kt›¤› haliyle bize ulaflt›¤›nda, çizimleri tek tek inceledik merakla. Kitab›n çizimlerini yenileyecek, eklemeler yapacak ve bir mizampaja oturtup bas›ma haz›r hale getirecektik. Bu kolektif çal›flma içerisinde bizim hissemize düflen buydu. Öncelikle böyle farkl› bir kitap için çal›flmak heyecanland›rd› bizi. Çizimleri inceledikçe kafam›zda planlar, taslaklar oluflturmaya çal›flt›k. Kitap için çal›flmalar bafllad›¤›nda özgür tutsaklar›n hapishane koflullar› alt›nda dahi ne kadar zor iflleri hakk›n› vererek gerçeklefltirebildiklerine bir kez daha tan›k olduk. Çal›flmaya bafllay›nca elimizdeki tasla¤›n ne büyük emeklerle ortaya ç›kt›¤›n› daha iyi anlad›k. Üstelik bu kitap için çal›flan kimi tutsaklar›n 19-22 Aral›k katliam›nda ve yedi y›ll›k büyük direniflte hayat›n› kaybetmifl olmas› da kitaba karfl› bizi biraz daha sorumlu hissettirdi. Onlar›n oluflturdu¤u çal›flma tarz›n› biz de tüm ‹dil çal›flanlar› ve Tav›rc›lar olarak kültür merkezimizde hayata geçirmeye çal›flt›k. Bizim çizimlerimizin yetersiz oldu¤u noktalarda çizer, ressam dostlar›m›zdan yard›m ald›k. Çizgilerle Anadolu Tarihi, ad›ndan da anlafl›laca¤› üzere bir tarih kitab›… Fakat kitap daha bafltan "tarih" kavram›n›n alg›lan›fl farklar›n› ortaya koyuyor ve Anadolu'nun ba¤r›nda isyanlar, savafllar, katliamlar, direnifller bar›nd›ran "gerçek" tarihi anlat›yor. Kitab›n ilk sayfas›nda da flu sözler yer al›yor: "Resmi ta-
rihin d›fl›nda bir tarihi var bu topraklar›n. Yalan›n, dolan›n, çarp›tman›n ortadan kald›ramad›¤›, belki çok fazla bilinmeyen ama mutlaka var olan ve gerçek bir tarihi var…" Bugün tarih kitaplar›, okullarda okutulan tarih dersleri bambaflka bir tarih anlat›yor. Dahas›; var olan gerçekleri çarp›t›yor, ters yüz ediyor. Düzen, tarihi olaylar› tam da kendi ç›karlar› do¤rultusunda kullan›yor ve halk›n geçmiflten bugüne yaflad›¤› gerçekleri gizleyerek ya da çarp›tarak adeta siyasi bir silah olarak kullan›yor. Örne¤in; sosyal, ekonomik nedenlerden patlak veren, kitleselleflip yayg›nlaflan onlarca ayaklanma "bafl›bozuk, sapk›n" birkaç kiflinin yine sapk›nca emelleri u¤runa ç›kard›¤› isyanlar olarak anlat›l›yor. Ya da "hakça, kardeflçe bir yaflam için" zulme karfl› k›l›ç kuflanan halk; dine, kutsal varl›klara karfl› ayaklanm›fl din düflmanlar› gibi gösteriliyor. Elbette amaçlanan, halka; kendi tarihini, de¤erlerini unutturmaya çal›flmakt›r. Zira tarih bilinci, yar›n› yaratmada ve gelecek özgür günleri infla etmede eflsiz bir k›lavuzdur halk için... Çizgilerle Anadolu Tarihi kitab›nda direnifllerle yüklü bir tarihin nas›l örüldü¤ünü, düzenin hayali kahramanlar›n›n aksine tarih yazan gerçek kahramanlar›n öykülerini bulacaks›n›z. Bu kitapta hakça bir düzen için çarp›flan Bedreddinleri, zulme karfl› balyoz sallayan Kawa'lar›, Pir Sultan’›, Seyit R›za'y›, Mahir'leri, Deniz'leri, ‹bo'lar› bulacaks›n›z…
araflt›rma
edebiyatta türlerin en melezi: roman lll tav›r
Türkiye’de roman›n geliflimi Tanzimat dönemi (1839-1896) Bizde roman, Bat›’da oldu¤u gibi feodaliteden kapitalizme geçifl döneminde burjuva s›n›f›n›n do¤uflu ve bireycili¤in geliflimi s›ras›nda tarihsel, toplumsal ve ekonomik koflullar›n etkisi alt›nda yavafl yavafl geliflen bir anlat› türü olarak ortaya ç›kmaz. Bat› roman›ndan çeviriler ve taklitlerle bafllar. Tanzimat dönemi öncesi Türk Edebiyat›'nda hikaye ve roman türleri yoktur. Nesir alan›nda daha çok tarih, siyasetname gibi türler verilmifl, olay kaynakl› bir tür olan mesneviler kullan›lm›flt›r. Tanzimat nesir alan›nda bir 盤›r açm›fl, onu fliirden daha etkili bir hale getirmifltir. Süsten, özentiden uzak, halk›n okumas›, bilgilenmesi amac›yla eserler ortaya koyulmufltur. Türk Edebiyat›'nda roman çevirilerle bafllam›flt›r. Bu alanda ilk eser Yusuf Kamil Pafla'n›n Fenelon adl› Frans›z yazardan çevirdi¤i “Telemak” adl› romand›r. Birçok teknik kusurlarla dolu olan bu eser kahramanlar›n›n yabanc› olmas›na ra¤men büyük ilgi görür. Konusuyla, kahramanlar›yla ilk Türk roman› ise fiemseddin Sami'nin yazd›¤› “Taaflfluk-› Talat ve Fitnat” adl› bir aflk roman›d›r. Bu da birçok kusurlarla dolu basit bir romand›r. Edebi say›labilecek ilk roman ise Nam›k Kemal'in “‹ntibah” adl› roman›d›r. ‹lk romanlar›m›zda yüzlerce y›ll›k halk edebiyat› anlat› türlerinin olay örgüsü önemli ölçüde hissedilir. Destanlar, aflk hikayeleri, masallar art›k kendilerine romanlarda da yer bulmaya bafllarlar. Osmanl›’n›n son dönemlerindeki bat› hayran› yazarlar, bat›dan al›nan bu yeni anlat› türünü “bizi uygarl›¤a götürecek araçlardan biri” olarak kullan›r. An-
cak her ne kadar bat›y› taklit etmeye kalksalar da do¤u toplumunun aile yap›s›, gelenekleri yüzünden tam bir bat› roman› uzun süre ortaya ç›kmaz.
toplumun üst tabakalar›nda gittikçe yayg›nlafl›r. Kad›nl› erkekli toplant›lar, balolar, bo¤azda mehtap sefalar› tanzimatç›lar›n bat›l›laflma anlay›fl›n›n bir parças› haline gelir.
Bat›l›laflman›n bir parças› olarak, fiemsettin Sami, Nam›k Kemal, Ahmet Mithat gibi, roman› ilk deneyen yazarlar›m›z›n edebiyat ve roman ile ilgili yaz›lar›n› okuyacak olursak görürüz ki Avrupa edebiyat›n› ve roman›n› ileri bir uygarl›¤›n iflareti, kendi edebiyat›m›z› ve özellikle anlat› türündeki yap›tlar›m›z› da gerili¤in iflareti sayarlar.
‹lk Romanlar›m›zdaki bu bat›l›laflma sorunu 1950’lere kadar devam eder. Ancak bu romanlar› inceledi¤imizde görece¤iz ki, anadolu halk edebiyat›n› yok sayamam›fllard›r. Pertev Naili Boratav, “‹lk Romanlar›m›z” adl› incelemesinde hikayecelik gelene¤imizin ilk romanlar›m›zdaki izlerini ele al›rken meddah hikayelerinin önemini vurgular ve bunlar›n gerçekçi bir yönü bulundu¤undan ötürü modern roman için gerekli temel koflula sahip olduklar›n› hat›rlar. Daha sonra Ahmet Mithat’›n genifl bir okur kütlesine roman çeflidini kabul ettirebilmek için meddah gibi davrand›¤›n›, meddahlar gibi okuyucu ile konufltu¤unu, onlar›n fikirlerini sordu¤u, okuyucunun sorabileceklerine cevap verdi¤ini, k›ssadan hisse ç›kard›¤›n›, k›sacas› Ahmet Mithat’›n romanlar›nda “ayn› dil ve üslubun, ayn› hikaye tekni¤inin mevcut oldu¤unu.” söyler. Boratav flöyle bitirir yaz›s›n›: “Türk roman› sadece Avrupa roman›n› taklitle kalmam›flt›r. Onun eski Türk hikayecili¤inde kökleri vard›r. Modern Avrupa roman› bu hikayecilik üzerine bir afl› vazifesi görmüfltür.”
Nam›k Kemal, bizim hikayelerimizi uygar bir ça¤a lay›k görmez. Buna karfl›l›k Avrupa’da Walter Scott, Charles Dickens, Victor Hugo ve Alexandre Dumas gibi yazarlar›n yap›tlar› “fiu asr-› medeniyete medar-› mübahat.” nedeni olacak de¤erde bulur. Ona göre uygarl›k, “Tarihten ve toplumdan soyut bir ak›l ifli.” ydi ve böyle bir kafay› oluflturmakla bizim de kavuflabilece¤imiz bir uygarl›kt›. Burada roman›n bafllang›c› söz konusu oldu¤undan, ilk romanc›lar›m›zdan baz›lar›n›n da içinde bulundu¤u “Yeni Osmanl›lar” grubunun bu bat›l›laflma hereketi içindeki yerine de¤inmek gerekir. “Yeni Osmanl›lar” bat› uygarl›¤›n›n temelini oluflturdu¤una inand›klar› anayasa ve özgürlük gibi kurumlar› ve kavramlar› bir yana iterek bat›y› yüzeyden taklitden, dine ve fleriata gereken önemi vermeyen tanzimat hareketine ve bunu diktatörce yürüten seçkin bürokrasiye bir tepki olarak do¤dular. Bat› kültürünü ve yaflam biçimini yüzeyden taklit etmekti onlar›n yapt›klar›. Baz› devlet adamlar›n›n konaklar›ndaki Avrupal›laflm›fl yaflam biçiminin öteki kesimlere de s›çramas›yla bat› taklidi yeni bir yaflam tarz›
Tanzimat döneminin öne ç›kan romanc›lar›n› ve eserlerini flöyle s›ralayabiliriz: Ahmet Mithat Efendi: Felatun Beyle Rak›m Efendi, Müflehadat, Henüz On Yedi Yafl›nda; Nabizade Naz›m: Zehra; Mehmet Murat: Turfanda m› Yoksa Turfa m›?; Nam›k Kemal: ‹ntibah, Cezmi; fiemsettin Sami: Taaflfluk-› Talat ve Fitnat; Samipaflazade Sezai: Sergüzeflt; Recaizade Mahmut Ekrem: Araba Sevdas›
OCAK 2010 | TAVIR | 33
araflt›rma
Ahmet Mithat Ahmet Mithat’›n ilk roman› Hasan Mellah, hikayecilik gelene¤inin romanda kullan›lmas›na iyi bir örnektir. Afl›k hikayelerindeki afl›k olma, ayr›lma, kovalama ve kavuflup evlenme, olay örgüsü ve kal›b› ayn›d›r. Hasan ile Cuzella birbirlerine afl›k olurlar. K›z zaten daha önce Hasan’› resminden sevmifltir. Hasan da k›z› görünce ona afl›k olur ve afl›k hikayelerinde oldu¤u gibi birbirlerine sad›k kalacaklar›na, baflkas›na yar olmayacaklar›na “afl›kane” söz verirler. K›z h›ristiyan, Hasan müslümand›r, Kerem ile Asl›’da oldu¤u gibi. Afl›k hikayelerindeki sevgililerin bafl›na gelen onlar›n da bafl›na gelir, ayr› düflerler. Kerem ile Asl›’da oldu¤u gibi k›z kaç›r›l›r. Ancak Hasan Mellah’da k›z› kaç›ran anas› babas› de¤il, baflka bir erkektir. Ard›ndan kovalamaca ve kavuflma olur.
yaz›l›fl›n› roman›n konusu haline getirmek. Recaizade Mahmut Ekrem Araba Sevdas›, 1864’de yaz›lm›fl ve 1895’te yay›mlanm›fl, alafranga züppe tipiyle alay eden bir roman. Yazar yaln›z Bihruz’un züppeli¤i ile alay etmiyor, onun özendi¤i bir aflk çeflidi ile alay ediyor daha çok. Ama bu, Bat›’ya özenmenin baflka bir fleklidir. Zira bu aflk›n kayna¤› da romantik Frans›z Edebiyat›d›r ve Bihruz iflte bu Frans›z romanlar›n›n kahramanlar›na hayrand›r, onlara özenmektedir. Don Kiflot, köylü k›z› Dulcina’y› nas›l dünyan›n en soylu,en erdemli, en güzel k›z› yapm›flsa, Bihruz da piflkin, yosma Perivefl’in saf bir melek oldu¤una inand›r›r kendini. Perivefl, Bihruz’un mektubunu okuyup da, orada geçen “siyahçerde” sözcü¤ünden incinip, Bihruz’un aflk› yüzünden veremden ölmek flöyle dursun, onun varl›¤›n› unutmufltur bile. Mektup ise hiç okunmadan araban›n penceresinden at›lm›flt›r.
Ahmet Mithat bir di¤er roman› “Felatun Bey ile Rak›m Efendi” de bat›l›laflmay› yanl›fl anlayan Felatun Bey’in karfl›s›nda do¤ru anlayan Ram›k Efendi’yi koyarak, kendisi için az çok ideal sayabilece¤imiz bir Osmanfiemsettin Sami l› Efendisi çizer. fiemsettin Sami’nin ilk Türk roman› say›lan Ahmet Mithat yeni bir roman tekni¤i gelifltir- “Taaflfluk-› Talat ve F›tnat” görücü usulüyle k›z ti¤ini iddia eder, bu yöntemin bafll›ca özellik- evlendirmeyi elefltirir. Roman›n olay örgüsünü inceleyecek olursak temelde yine aflk hikayelerini üç noktada toplayabiliriz: Birincisi, kendisinin romandaki kifliler aras›na lerinin kal›b›n› ve kiflilerini buluruz. F›tnat kar›flmas›. Ahmet Mithat bunu çok önemsiyor üvey babas›n›n yan›nda son derece kapal› bir ve getirdi¤i yenili¤in as›l bu oldu¤u inanc›nda. hayat yaflayan bir genç k›zd›r. Evden d›flar› ç›k‹kinci yenilik yine bilerek yapt›¤› bir fley, roma- maz. Pencereden Talat’› görür, Talat da onu. n›n yaz›lmas› eylemine roman kiflilerini de ‹lk bak›flta afl›k olurlar birbirlerine. O¤lan, k›z k›yafetinde güya nak›fl ö¤renmek üzere F›tkatmas›. Üçüncüsü önemsemedi¤i bir yenilik. Roman›n nat’› ziyaret etmeye bafllar. Ne ki F›tnat’›n üvey babas› k›z› baflka bir adama verince iki sevgili ayr› düflerler. K›z sevgilisine ihanet etmemek için kocas›na dirense de çaresiz kal›r. Kendine k›ymay› tercih eder. F›tnat’› götürüldü¤ü evde bulamayan Talat da durumu görünce kederinden ölür.
Çok güzel bir k›zla çok güzel bir gencin afl›k olmalar›n›n, ayr›lmalar›n›n ve sadakatlerinin birlikte ölümle biten bu öyküsü sözünü etti¤imiz afl›k hikayelerinin yap›s›na göre kurulmufl ve romans motifleriyle ifllenmifl bir roman denemesidir. Öyleyse; ister e¤lendirici, ister ö¤retici, ister gerçekçi, ister romantik türde yazs›nlar, roman türüne örnekler vermeye çal›flan ilk yazarlar›m›z›n, Türk hikayelerinin yap›s›n› ve kiflileri, kendi ça¤lar›ndaki okurlar›n kabul edebilecekleri bir roman dünyas›na aktarmakla ifle bafllad›klar› söylenebilir.
34 | TAVIR |OCAK 2010
‹ç çözümleme-iç konuflma Bat›da kullan›lagelen iki yöntem vard›, “iç çözümleme”, ya da ruhsal çözümleme ve “iç konuflma”. Bat›dan roman› alan yazarlar›m›z da roman kiflilerinin duygular›n› ve düflüncelerini okura sergileyebilmek için daha çok iç çözümleme yöntemini, çok seyrek olarak da iç konuflma yöntemini kullanm›fllard›r. ‹ç çözümleme, anlat›c› yazar›n araya girerek kahraman›n duygular›n›, düflüncelerini okura aktarmas› yöntemidir. ‹ç konuflmaya gelince, yazar bu yöntemle aradan çekilip, aktarma görevini b›rak›r; okura roman kiflisinin zihnini bir sinema gibi seyrettirir. Bat›da iç konuflma yöntemine romana gelene kadar çok az rastlan›r. Romanda da ancak kiflinin belli bir alandaki ruhsal durumunu belirtmek üzere kullanmakla yetinilmifl ve ancak 19. Yüzy›l›n sonunda bir anlat›m tekni¤ine dönüfltürülmüfltür. Tanzimat romanc›lar› iç konuflma yöntemini az ve acemice kullanm›fllard›r. Emin Nihat Bey’in Müsameratname’sinde, sevgilisinin öldü¤üne inanan Vasfi Bey’in üzüntüsünü ve düflündüklerini iç konuflma tekni¤iyle okura sunar: “Ey gaddar felek! Bunca zamand›r kavuflma ümidi ile yaflayan bir ay parças›n›n ayr›l›k vadisindeki hayat›n› da m› çok gördün? Ey kötü esiflli rüzgar! Bu sevgi gecesinde al yana¤›n›n pervanesi oldu¤um sevgilimin hayat mumu, rekabet gözünü mü kamaflt›rd› da cismini fanusunun zindan karanl›¤›n›n yeri eyledim! Ey zaman›n bahç›van›, güzel gidifli yeryüzünü süsleyen yeni aç›lm›fl bir goncan›n dikeni senin terbiye edici elini mi incitti de, taze fidan vücudunu böyle ilkbahar mevsiminde kopard›n? (...) Bari ben gideyim sevgilimin matem topraklar› saçan siyah topra¤›n› göreyim. Ve üzerine kanl› gözyafl›ndan k›z›l k›z›l güller dikeyim! Ve ta ki kabir arkadafl› olma için orac›kta bafl›m› feda edeyim.” Bu al›nt› flunu gösteriyor, Emin Nihat Bey söz sanatlar›ndan yararlanarak üslup bak›m›ndan güçlü, okuru etkileyebilecek bir parça yazmak peflinde. Ruhsal çözümleme yapm›yor, sözün k›sas›, edebiyat yap›yor. Recaizade Ekrem bu yöntemi daha ustaca kullan›r. Bihruz sevgilisinin ölüm haberini ald›ktan sonra flöyle düflünüyor. “Evet bana büyük bir sempatisi olmasayd› ne mecburiyeti vard› ki benim için bahçeye insin, lak’in yan›mda dursun, benimle lak›rd› etsin, verdi¤im çiçe¤i als›n gö¤sü-
araflt›rma
ne taks›n! ” “O bak›fllar “Adiyö! Adiyö!” demek de¤il miydi? Tifo, ne münasebet!... Verem olmal›... Öyle nazik vücutlar hep veremden giderler... Ah! Bundan sonra dünya bana haram olsun (...) Acaba zavall›y› nereye gömdüler? Bunu haber almal›y›m, mezar›n› ziyaret edip çiçekler götürmeliyim (...) Mezar›n›n bafl›nda a¤lamal› a¤lamal›, a¤lamal›y›m.” Bilinç ak›m› Bilinç ak›m› da roman kiflisinin kafas›n›n içini okura do¤rudan do¤ruya seyrettiren bir teknik. fiu farkla ki iç konuflma gramer bak›m›ndan düzgün, stekans kurallar›na uygun cümlelerle yap›lan sessiz bir konuflmad›r. Bilinç ak›m›nda ise karakterin zihninden ak›p giden düflüncelerde mant›ksal bir ba¤ yoktur. Daha çok ça¤r›fl›m ilkesine göre akarlar. Ayr›ca gramer kurallar› da gözetilmez. Bilinç ak›m›nda yaln›z düflünceler de¤il duyumlar, imgeler de yer alabilir ve tam bir bilinç ak›m› tekni¤i ile okura bir sahne gibi sunulan, bilincin en karanl›k, bilincin alt›na en yak›n kesimdir. Araba Sevdas›’ndaki al›nt› buna örnektir. Arnavut uflak, Bihruz’u çok kaba bir flekilde karfl›lar ve Keflfi Bey’in evde olmad›¤›n› söyler. Bihruz öfkeyle döner arabaya biner. Arabada kafas›ndan geçenlerin son k›sm› flöyle: “Herif adeta beni kovdu, öyle ya, kap›y› üzerime kapay›verdi, art›k buna sükut edilemez, bir tarziye olsun almal›y›m. Kimden tarziye istemeli? Mutlak birisini çi¤nedi, bu herifi hapse t›kt›lar. Ne kadar münasebetsizlik... On alt› yafl ölmek için pek erkendir. Ah Malörü kö jö süi... Art›k vapura gidemem... yaz›k... Hey terbiyesiz da¤ adam›! Bu ensült do¤rusu unutulmaz... Arabac›! Sür be Herif! fiu andon’un yapt›¤› ifli de görüyor musun? Malör sür malör, araba ne oldu acaba? Hayvanlar nerede kald›? Vui! El ave sez an se biyen to pur murir! Ah! Povr fiy!” Tanzimat romanc›lar› ülke davalar›nda söz sahibi olmak isteyen, siyasi faaliyetleri olan ayd›nlard›. Sanat› e¤itici bir araç olarak görüyor, eserlerinde ise toplumsal konulara el at›yorlard›. Abdülhamit iktidar›n›n bask› döneminde yazan Edebiyat-› Cedideciler ise düfltükleri karamsarl›kla hayata küsmüfl, toplumda ve sorunlardan uzaklaflm›fl, siyasette s›rtlar›n› dönmüfllerdi. Dolay›s›yla eserlerindeki roman kahramanlar› hayata yenik düflmüfl,
hayal k›r›kl›¤›na u¤ram›fl, duygusal kiflilerdi. Edebiyat-› Cedideciler; sanat›, halk› e¤itmek ya da bilinçlendirmek yolunda bir araç saymad›klar› için, yararl› olacak romanlar üretme amac› gütmüyorlard›. Servet-i Fünun Edebiyat› (1896-1908) Edebiyat-› Cedide, di¤er bilinen ismiyle Servet-i Fünun Edebiyat›, II. Abdülhamit döneminde, Servet-i Fünun dergisi çevresinde toplanan sanatç›lar›n bat› etkisinde gelifltirdikleri bir edebiyat hareketidir. Bu hareket 1896'dan 1901'e kadar etkili olmufl ve II. Abdülhamit'in bask› döneminden geçmifltir. 16 Ekim 1901 y›l›nda Hüseyin Cahit Yalç›n'›n Frans›zcadan çevirdi¤i "Edebiyat ve Hukuk" bafll›kl› makalenin dergide yay›nlanmas› üzerine dergi kapat›lm›fl, dolay›s›yla Servet-i Fünun toplulu¤unun faaliyetleri de son bulmufltur. Servet-i Fünun dergisi aslen bir bilim dergisi olarak, Recaizade Mahmud Ekrem'in Mekteb-i Mülkiyeden ö¤rencisi Ahmet ‹hsan Tokgöz taraf›ndan 1891'de ç›kar›lmaya bafllan›r. Recaizade Mahmud Ekrem bu dergiyi bir edebiyat dergisi haline getirmek için Ahmet ‹hsan ile anlafl›r. Galatasaray Lisesi'nden ö¤rencisi olan Tevfik Fikret'in derginin K›sm-i edebi der-muharrirli¤i (edebiyat bölümü flefi, sorumlusu) görevine getirilmesini sa¤lar. O s›rada Mektep dergisi de dahil olmak üzere baflka dergilerde de yazmakta olan Recaizade, 1895 y›l›nda okuyucular›yla kafiye'nin göz için mi, kulak için mi oldu¤una dair bir tart›flmaya girer. Bu tart›flman›n bir k›sm› Servet-i Fünun dergisinde yay›nlan›r. 1896'da yazar›n etraf›ndaki gençlerin de bu dergi çevresinde toplanmas›yla Servet-i Fünun toplulu¤u meydana gelir. II. Abdülhamit döneminde yaflanan siyasal ve sosyal olaylar ve devrin bask›c› yönetimi Servet-i Fünuncular›n edebiyat anlay›fl›n› da etkilemifltir. Dönemin edebiyat› karamsar, bireyin iç dünyas›na yönelik, hayal ve gerçek aras›na s›k›flm›fl bir tablo çizmifltir. Bu nedenle Servet-i Fünuncularda kaç›fl temas› s›kça ifllenmifltir. Servet-i Fünun edebiyat› k›r›lgan, hassas, duygusal bir yap›ya sahiptir. Duygular›n› eserine yans›tmak isteyen sanatç›lar kendilerini ifade arac› olarak gördükleri dili zenginlefltirme çabas›na girer. Bunun yans›mas› olarak bu dönemde Arapça, Farsça ve Frans›zca'dan çok say›da sözcük
halit ziya uflakl›gil edebiyata girer. Tanzimat'ta görülen dili sadelefltirme çabalar›, Servet-i Fünun'da son bulmufltur. Bu nedenle ak›m genç kuflaklar taraf›ndan fliddetle elefltirilmifltir. Edebiyat yaln›z ayd›n kesime odaklanm›fl ve “sanat için sanat” ilkesini benimsemifllerdir. Frans›z Romantiklerinden, Parnasiyenlerden ve Sembolistlerden etkilenmifllerdir. Frans›z flair ve yazarlar›n eserleri Türkçe'ye çevrilmifl ve dönemin sanatç›lar›nca örnek al›nm›flt›r. Servet-i Fünun eserlerinde görülen anlam kapal›l›¤›n›n da bundan kaynakland›¤› söylenebilir. Bu dönemde edebiyat›m›zda yo¤un bir Avrupa etkisi görülür. Tanzimat'la ilk kez denenen Bat› kaynakl› edebiyat türlerinde daha baflar›l› örnekler verilir. Sanat, halk› bilinçlendirmek için kullan›lan bir araç olmaktan ç›kar ve duygular›n estetik bir yans›mas› haline dönüflür. Servet-i Fünun döneminin öne ç›kan romanc›lar› ve eserleri de flöyledir: Halit Ziya Uflakl›gil: Aflk-› Memnu, Mai ve Siyah; Mehmet Rauf: Eylül; Hüseyin Rahmi Gürp›nar: Mürebbiye, fi›k, fi›psevdi, Melek Sanm›flt›m fieytan›; Safvet Nezihi: Zaval› Necdet. Halit Ziya Uflakl›gil Halit Ziya Uflakl›gil okurun özellikle ac›ma duygular›n› uyand›rmak istedi¤i için ac›kl› aflk konular›n› ifller. Bu romanlar›n hepsinde bir genç k›z ya da genç erkek, kendi suç olmadan aflkta hayal k›r›kl›¤›na u¤rar, y›k›l›r ya da ölür.
OCAK 2010 | TAVIR | 35
araflt›rma
rir kendisini; toplumsal adalet, kad›n-erkek iliflkisi ve din.
hüseyin rahmi gürp›nar Roman›n kahraman› k›z ise, anas›n›; erkek ise babas›n› kaybetmifltir. Birlikte büyüdü¤ü bir akrabas›na afl›k olur, ama onun baflka birini sevdi¤ini anlay›nca kendini feda eder. Bu çeflit olay örgüsü kiflilere de¤il talihin getirdi¤i durumlara dayan›r. En meflhur roman› Aflk-› Memnu’ da da benzer bir olay örgüsü vard›r. Fethi Naci Aflk-› Memnu için flöyle der : “Halit Ziya Uflakl›gil, Aflk-› Memnu’da 19. Yüzy›l›n sonunda yaflayan zengin ve aylak bir toplum kat›n›n yaflam biçimini, varl›kl›, geleneksel Türk ailesinin bat›l› yaflam biçiminin etkisi alt›nda çözülüp alt üst oluflunu, yozlaflmas›n› (...) birey olarak bütün somutluklar›yla bu toplum kat›n›n insanlar›n›, bu insanlar›n sorunlar›n›, dünyaya ve insanlara bak›fl aç›lar›n›, bu insanlar aras›ndaki iliflkileri anlat›yor.”
Toplumsal Adalet: Osmanl›’da sosyalist-sol düflüncenin ilk nüvleri 1908’den az önce selanik’de Yahudi ve Bulgar ayd›nlar›n giriflimiyle bafllam›flt› diyebiliriz. 1909’da Selanik sosyalist ‹flçiler federasyonu kurulmufl ve Türkçe, Rumca, Bulgarca ve Ladiona’ca dillerinde yay›mlanan Amele gazetesi ç›kar›lm›flt›. Bab›ali’de Gürp›nar’›n kitaplar›n› yay›mlayan ‹brahim Hilmi 1910 y›l›nda “Türkiye ve sosyalizm” isimli kitaba sunufl yaz›s› ekleyerek yay›mlam›fl. 1925 tutuklamalar›nda solculu¤undan ötürü ‹brahim Hilmi yedi y›la mahkum olmufl. Sonuç olarak Gürp›nar’›n eserlerine bakt›¤›m›zda bu sosyalist çevreden etkilendi¤i söylenebilir. Türk edebiyat›nda, bir iki sayfa da olsa, ekonomik adaletsizli¤e, emek ve sermaye sorununa, sömürü düzenine de¤inen ilk roman da fi›psevdi olur. Gürp›nar birçok roman›nda bu görüflü dile getiren benzer parçalar yer al›r, ama baz› romanlar› da vard›r ki do¤rudan do¤ruya toplumsal ve ekonomik adalet sorunu ile ilgilidir. Bu romanlarda, açlar›n ve fakirlerin, böyle bir sömürü düzeninde zenginleri soymas›n›n suç say›lmayaca¤› fikrini savunur. Hakka S›¤›nd›k (1919) adl› romanda, Abdülhamit döneminde mal mülk edinmifl servete konmufl, komflu iki aile vard›r. Halk, birinci dünya savafl› s›ras›nda açl›ktan k›r›l›rken bunlar bolluk içinde yaflamaktad›rlar. ‹spanyol nezlesi salg›n› bafllar o s›rada.
Bu iki aile evliya gözü ile bak›lan Abdül Veli’den mektuplar al›r ve para yollamad›klar› takdirde çocuklar›n›n ve gelinlerinin öleceklerini ö¤renirler. Bir an gelir korkudan para yollamak zorunda kal›rlar. Asl›nda bu oyunu Nüzhet Ulvi ad›nda iyi kalpli dürüst bir adam oynar. Aç kalm›fl çocuklara para bulmak Ahmet Mithat temelde, halk›n, islam ideolo- amac›yla bu ifli yapar, yapt›¤›n› da savunur. jisinden kaynaklanan de¤erlerini paylaflan Onu tutuklamak zorunlulu¤undan kurtulbir adamd›. Gürp›nar ise politika, ahlak ve mak için komiser görevinden istifa eder. din alanlar›nda halk›n görüfllerinden çok ayr› fikirler besliyordu, özellikle ikinci meflrutiye- Bu anlatt›¤› sorunlar› Marksist temellere tin ilan›ndan sonra yazd›¤› romanlarda. Ken- oturtmad›¤› için, komünizmin uygulanabildisi fiekavet-i Edebiye’de yazar olarak amac›- memesini, insanlar›n iyi ahlakl› olmas›na ba¤n› flöyle aç›klar. “Ben her eserimde kar’ilerimi l› görür. Savundu¤u felsefeyi bilimsel temelle(okurlar›m›), e¤lenceli f›kralar aras›nda yük- re dayand›rmad›¤› için, sonunda umudunu sek bir felsefeye do¤ru çekmeye u¤raflt›m!” keserek gerçekleflemeyecek bir hayal sayar koGürp›nar’›n yüksek felsefesi üç alanda göste- münizmi. Hüseyin Rahmi Gürp›nar Ahmet Mithat gibi, sanat›n yararl› olmas› gerekti¤ine inanan ve halk için yazan Hüseyin Rahmi Gürp›nar, “sanat için sanat” ilkesine inanan ve seçkinlere seslenen Uflakl›gil’in tam karfl› kutbunda yer al›r.
36 | TAVIR |OCAK 2010
Din: Halk› “yüksek bir felsefeye” çekmek isteyen Gürp›nar’›n karfl›s›na ç›kan en büyük engel, kuflku yok ki halk›n ideolojisinin belirleyici ö¤esi olan ‹slam dini idi. Din, sorunlara ak›lla yaklaflmaya, geleneklerin oluflturdu¤u düflünce kal›plar›ndan kurtulmaya meydan vermiyordu. Ne var ki, o zamanlarda dine do¤rudan do¤ruya karfl› ç›kmaya da olanak yoktu. Din ve tanr› hakk›ndaki düflüncelerini en aç›k bir flekilde Deli Filozof’ta görürüz. “Filozofun Cenab› Hakka itiraz›” bölümünde alayl› tutumu en iyi gösteren örneklerdendir: “Senin bu ak›l almaz gayri mesul fantaziyelerine karfl› alimler, flairler, ‘Hay›r ve fler hep sendedir.’ ilahi nakaratiyle birer maval okuyup geçiyorlar. Hakikat bu ise, iyilere mükafat, kötülere mücazat neden? Benden evvelki birçok filozoflar gibi, bu sak›zlar› çi¤neye çi¤neye benim de a¤z›m köpürdü (...) Sana flerikin, nazirin yoktur diyorlar. ‹nan›yor musun? Bir tanr›l›k yar›flmas› aç›l›rsa o zaman hakikat› anlars›n. Seninkilerden iyi dünyalar kurmak iddias›na kalk›flan ak›ll› kullar›n var.” Hareket daha sonralar› Serveti-i Fünun dergisini sürdüren ve kendilerine Fecr-i Aticiler denilen Ahmet Haflim, Refik Halit Karay, Ahmet Mithat ve Ahmet Rasim gibi yazar ve flairler taraf›ndan ayn› ilkelerle izlendi. Topluluk sanat anlay›fllar›n›, amaç ve ilkelerini bir bildiriyle aç›klam›flt›r. Ak›m›n temelinde eskiyi y›kmak; o günkü anlam›yla bat›l› düflünce sisteminden kaynaklanan felsefeyi, edebiyata uygulamak yat›yordu. Fecr-i ati'nin kelime anlam› "gelece¤in ayd›nl›¤›" demektir. Ama Fecr-i Aticiler, kurumlaflmak isterken gözettikleri, yaz›n›n ve toplumsal bilimlerin ilerlemesine çal›flmak, sanatç›lar aras›nda birlik ve dayan›flmay› sa¤lamak gibi amaçlar› yaflama geçiremediler. Edebiyat-› Cedide’ye karfl› olmakla birlikte ne tepkilerini aç›k seçik ortaya koyabildiler, ne de özellikle dil aç›s›ndan ondan kopabildiler. Üstelik her f›rsatta tersini belirtmelerine karfl›n Edebiyat-› Cedide’nin devamc›s› say›ld›lar. Belli bir sanat anlay›fl›nda, belli de¤er ölçülerinde birleflmeyi de¤il, bireysel özgürlü¤ü ve bunun sonucu olarak da çeflitlili¤i savunuyorlard›. Her biri yaln›z kendi duyufluna, kendi be¤enisine göre bir güzellik yaratma çabas› içindeydi. "Sanat flahsi ve muhteremdir" ilkesini, herkesin ayr› ayr› görüfllere sahip olmas›, sanat› de¤iflik biçimlerde anlamas› olarak yorumlamalar› bu da¤›n›kl›¤› çabuklaflt›rd›. (sürecek)
fliir
ölü çocu¤a gazel federico garcia lorca türkçesi: sait maden
Her akflam üzeri bir çocuk ölür, her akflam üzeri Granada'da. Her akflamüzeri yerleflir de su dostlar›yla konuflur bafl bafla. Yosundan kanatlar› var ölülerin. Bulutlu yel ve duru yel yan yana süzülen iki sülündür kuleler üstünde, gündüzse yaral› bir o¤lan. Havada kalmazd› tek k›rlang›ç gölgesi flarap ma¤aras›nda rastlay›nca ben sana, tek bulut k›r›nt›s› kalmazd› yerde sen ›rmakta bo¤ulup gitti¤in zaman. Yuvarlad› vadi köpeklerle süsenlerini bir su devi y›k›l›nca da¤lara. Gövden, ellerimin mor gölgesinde, bir so¤uk mele¤iyle, k›y›da cans›z yatan.
OCAK 2010 | TAVIR | 37
deneme
befl saniye halit cemil
“Cennet ile cehennem tek ve ayn› kent olabilir: Cennet, mülksüzler için cehennemdir...” Bertholt Brecht
Girifl: Saatin var m›? ‹yi. Bak bakal›m, kaç flimdi? Kime söylüyorum? Evet, sana söylüyorum. Henüz bir fley anlamad›n san›r›m. Çünkü gözlerin al›flkanl›kla dolafl›yor sat›rlarda. Befl saniye geçti mi? Okumaya bafllad›¤›ndan bu yana, BEfi SAN‹YE GEÇT‹ M‹? Geçmifl olmak ve AH! Öfkemi bir nara gibi patlatmak istiyorum asl›nda flimdi. Çünkü her befl saniyede bir... Her befl saniyede ne oluyor biliyor musun? Befl saniyede... Biliyor musun? Geliflme: fiu burjuvalara bak. “T›k›r t›k›r” derken ne kadar p›r›l p›r›llar de¤il mi? Ne kadar da bak›ml› ve fl›k duruyorlar hepsi. Giyim kuflamlar› jilet gibidir. Saraylar›, köflkleri, “center”leri de öyledir. Hijyenik, steril ve tertemizdir. fiu plazalara bak mesela. Nas›l da albenili vitrinleri var öyle. Ma¤azalar›n›n yer döflemeleri bile ›fl›l ›fl›l. Fakir fukara için bal dök yala misali. De¤il paçalar›nda, arabalar›n›n lasti¤inde bile çamur olmaz hiç. Üstleri bafllar›, arabalar› villalar›, plazalar› bankalar› ve her taraflar› tertemiz görünür hep burjuvalar›n. Dekolteleri hijyenik, haflemalar› steril olur daima. Bir de bize bak! Pabucumuz delik, paçam›z muhtemelen çamurlu, elimizde ekmek izi... Bacam›z isli, duvar›m›z s›vas›z, evimiz rutubetli ve çöp konteyn›rlar›m›z bile mahçup... Ve burjuvazi temiz, biz kirliyiz. Öyle mi?
38 | TAVIR | OCAK 2010
Oysa, o parlak burjuvalar›n p›r›l p›r›l hali, bir büyük pisli¤e örtüdür. Çek bakal›m o örtüyü, alt›ndan ne ç›kacak. “... Hac› Ömer Sabanc› Holding, y›l›n ilk 6 ayl›k döneminde 603 milyon lira net kar gerçeklefltirdi. Sabanc› Holding’in 30 Haziran 2009 tarihi itibariyle sona eren alt› ayl›k döneme ait konsolide mali tablolar›na göre, sat›fllar› 10 milyar 33 milyon TL oldu. Faaliyet kar› bir önceki y›l›n ayn› dönemine göre yüzde 21 artarak 1 milyar 711 milyon TL olarak gerçekleflti. Sabanc›n›n toplam varl›klar› 100 milyar 887 milyon TL’ye özkaynaklar› ise 18 milyar 456 milyon TL’ye ulaflt›...” (29 A¤ustos 2009 / Hürriyet Gazetesi) “... Koç Holding, 2009 y›l›n›n ilk yar›s›nda 20 milyar ciro ve 667 milyon lira net kar aç›klad›. Koç Holding’den yap›lan yaz›l› aç›klamada ilk alt› ayda 20 milyar lira konsolide sat›fl geliri ve 1.8 milyar lira faaliyet kar› elde edildi¤i, böylelikle holdingin 30 haziran 2009 itibariyle net kar›n›n 667 milyon liraya ulaflt›¤› bildirildi...” (29 A¤ustos 2009 / Milliyet Gazetesi) Onca kriz yaygaras›na ra¤men nas›l da kar etmifller böyle. ‹flte sömürü budur! Ve halk› sömürmek, dünyan›n en pis iflidir. Bunu da en iyi onlar bildikleri için, hijyenik maskeleriyle pisliklerini örtbas etmeye çal›fl›rlar. Evet, burjuvazi pistir. Dünyan›n en karl› çapulcular›d›r. Elleri kanl›d›r. Bizim elimizde toprak, demir, kalem, klavye,
boya, çamur, kumafl izi olur. Ellerimizde yara olur, nas›r olur mürekkep ve k›na olur ama asla burjuvalar›n o pis ifllerinin izi olmaz. Sonuç: Bu yaz›y› okumaya bafllad›¤›ndan bu yana kaç saniye geçti bunu hesaplamaya çal›fl. Tahminen söyle.. Soruyu hat›rl›yorsun de¤il mi: Her befl saniyede ne oluyor? Birleflmifl Milletler’in soytar› sekreteri Ban Ki-Moon, kapialist dünyan›n en vahfli gerçe¤inin resmi rakamlar›n› aç›klad›: “Her befl saniyede bir çocuk, y›lda ise alt› milyon çocuk açl›k yüzünden can veriyor...” Hay›r k›tl›k yok dünyada. Olan ise flu: Bir avuç asalak dünyan›n nimetlerini yerken, halk çocuklar›na ölmek düflüyor her befl saniyede. Ah! ‹flte bu yüzden flu kahrolas› kapitalist çark› parçalamak anam›z›n ak sütü gibi helaldir bize. Her befl saniyede bir katledilen çocuklar›m›za verilmifl sözümüzdür bu. Ve flimdi gerçe¤in vurgusu fludur: Burjuvalar›n elinde, yüzünde, marka, plaza, ma¤aza, banka ve ruhlar›nda her befl saniyede bir öldürdükleri o çocuklar›n ve daha nice mazlumun kan› vard›r. Pislik iflte budur ve burvjuvalar›n hepsi kirlidir. Vicdan›n da bir sorusu vard›r: Kapitalizmi y›kmak için, sen ne yapacaks›n 2010’da? Her befl saniyede bir ne yapacaks›n?
biyografi
küba ba¤›ms›zl›k mücadelesinin ö¤retmeni: jose marti levent karakaya
Küba, Latin Amerika’n›n en güzel ülkelerinden biridir. Kristof Kolomb da bundan yüzy›llar önce 1492 y›l›nda, “Gördü¤üm en güzel ülke” derken, Amerika sand›¤› Küba’y› keflfetmiflti asl›nda. Denilebilir ki; ta o tarihten Fidel’in 1959 Kübas›’na kadar sömürgecilik, kölecilik, iflgaller, savafllar... bu küçük ama emperyalizme karfl› direnci büyük adan›n peflini b›rakmam›flt›. Kolomb’un keflfi döneminde adada yaflayan 200 bin K›z›lderilinin büyük bir k›sm›, adan›n ‹spanyol sömürgesine girdi¤i dönemde hastal›klar, katliamlar ve a¤›r yaflam koflullar› nedeniyle k›y›ma u¤rad›. Daha sonraki dönemde “bofllu¤u doldurmak için” Afrika’dan gemilerle yeni köleler getirildi. 1790’da Haiti’de bir köle ayaklanmas› yafland›. Sonra 1820’li y›llarda küçük küçük ayaklanmalar gerçekleflti. Bu ayaklanmalarda kölelefltirilen halk vard›. Küba’da giderek bir ba¤›ms›zl›k düflüncesi, bilinci geliflmeye bafll›yordu. ‹lk büyük ayaklanma 1868 y›l›nda bafllad›. On y›l sürdü. Ayn› zamanda bu ayaklanmalar köleli¤in de kald›r›laca¤› bir süreci getirecekti. 1878’e kadar süren bu savafllara “On Y›l Savafllar›” dendi. Bu savafllar›n sonunda, ayn› zamanda bugünün Küba’s›n›n ilk tohumlar› at›lm›flt›. Ayaklanmada, ilericiler, ayd›nlar da aktif rol oynam›fllard›. On y›l süren iç çat›flmalar›n ard›ndan ‹spanya, bu ayaklanmay› bast›rd›. Bu On Y›l Savafllar› boyunca ‹spanya, büyük bir terör ortam› yaratt›. Gözalt›lar, tutuklamalar, iflkenceler, katliamlar... binlerce ayd›n, ilerici, ö¤retmen, yazar, vatansever katledildi. Binlercesi de tutukland›.
Jose Marti de iflte bu tutuklananlar aras›ndayd›. Tutukland›¤›nda henüz 16 yafl›ndayd›. 16 yafl›nda ilerici, ateflli bir yurtseverdi; fliirler yaz›yor, daha lise ça¤›ndayken gazete ç›kar›yordu.
devletin baflkentinde sömürgecili¤i daha iyi tan›rken bir yandan da ülkesinde, Küba’da iç savafl›n sürüyor olmas› onda devrim ve ba¤›ms›zl›k duygusunu kamç›l›yordu.
As›l ad› Jose Julian Marti Perez’di ve 28 Ocak 1853 tarihinde Havana’da do¤mufltu. Babas› Mariano Marti Navarro, ‹spanyol kökenli; annesi Leonor Perez Cabrera ise Yerliydi. Yoksul bir ailenin çocu¤uydu. Babas› bir topçu çavufluydu. Küçük yafllarda yoksullu¤a, haks›zl›klara, bask› ve zorbal›klara karfl› tepki duymay› ö¤renmiflti. Daha lise y›llar›nda fliirler yazmaya bafllam›fl, 1869’da 16 yafl›nda okul dergisinde “Abdala” adl› manzum dram› yay›nlanm›flt›. O dönemki eserlerinde Küba’da kendisinden önceki özgürlükçü, yurtsever düflüncelerden etkilenmiflti. Yine ayn› y›l “La Patria Libre”(Özgür Vatan) adl› bir gazete ç›karmaya bafllam›flt›. fiiirlerinde vatan› için çarp›flan gerillalardan övgüyle bahsediyordu.
1874 y›l›nda di¤er Latin Amerika ülkelerini gezmeye karar verdi. Meksika, Venezüella, Guatemala ve di¤erleri. Latin Amerika’y› tan›yordu. Oradaki yoksulluk, sömürü, iflgal gerçe¤ini ve çeliflkileri görüyordu. Bu süreç, onu sadece Küba’n›n devrimcisi, flairi olmas›n›n ötesinde Latin Amerika’n›n da simgesi haline getirmifltir. Çünkü devrimi, kurtuluflu anlat›rken, yorumlarken Latin Amerika’n›n kurtuluflunun ‹spanyol iflgalcilere ve sömürücü Kuzey Amerika’ya karfl› mücadeleden geçti¤ini söylüyordu. Sonradan tan›mlanacak olan anti emperyalist düflüncenin oluflumunda pay sahibi olmufltur. Buralarda bulundu¤u dönemde, çeflitli gazetelerde makaleleleri ç›kt›. Bas›nda yaz›lar› yer almaya bafllad›. Tiyatro metinleri yazd› ve oyunlar› büyük ilgi gördü.
Bu dönem; “On Y›l Savafllar›” sürerken, kat›ld›¤› gerekçesiyle tutukland›¤›nda 6 y›l kürek cezas›na çarpt›r›ld›. 6 ay tutuklu kald›ktan sonra ‹spanya’ya sürgüne gönderildi. Orada da Küba’n›n ba¤›ms›zl›¤› için mücadeleye devam etti. Madrid ve Zaragoza üniversitelerinde hukuk, felsefe, filoloji ö¤renimi gördü. “Küba’da Siyasal Zindanlar” adl› yay›nlad›¤› broflorü, edebiyat alan›nda yetkin, ayn› zamanda sa¤lam bir devrimci duruflu yans›t›yordu.
1878 y›l›nda Küba’daki “On Y›l Savafllar›”, Küba’daki toprak sahipleri ve ‹spanya monarflisi aras›ndaki anlaflmayla, bar›flla son bulunca, genel af ç›kar›ld›, o da ülkesine döndü. Burada Carman Zayas Bazan’la evlendi, bir erkek çocu¤u oldu. Ne yaz›k ki burada çok az kalabildi. Küba’n›n kurtuluflu için, New York’ta kurulan bir komitenin temsilcisi oldu¤u ve yeralt› örgütü kurdu¤u iddias›yla tekrar tutukland› ve yine ‹spanya’ya sürgün edildi.
Madrid dönemi onun düflüncelerinin flekillenmesi aç›s›ndan önemlidir. Sömürgeci
1881 y›l›nda, gitti¤i Venezüella’da oran›n diktatörü Guzman Blanco’ya karfl› yaz›lar›n-
OCAK 2010 | TAVIR | 39
biyografi
flan mektuplar yazd›. Ertesi ay, Marti baflkanl›¤›nda savafl›n ilk haz›rl›klar›ndan sorumlu Yürütme Komitesi kuruldu. Marti; “Herkese, herkesin iyili¤i için!” slogan›yla göçmen iflçileri, entelektüelleri, Küba’n›n d›fl›nda yaflamak zorunda kalan Küba vatandafllar›n› ve Kübal›lar›, Küba’n›n ba¤›ms›zl›¤› için mücadeleye ça¤›rd›. Jose Marti’nin sars›lmaz, kararl› önderli¤inde, bir isyan›n, emperyalizme, sömürgecilere, yüzy›llar boyunca o topraklarda süren iflgale son verecek, sonras›nda bir sosyalist devrimle taçlanacak bir savafl›n ilk tohumlar› böyle at›l›yordu. Jose Marti, cumhuriyeti besleyecek iki kök oldu¤unu düflünüyordu. Erkeklerin ve kad›nlar›n emekleri ve anayurtta yeflermifl fikirleri. Kimsenin kimseyi sömürmeye hakk› olmad›¤›n› vurguluyordu. ‹flçi cumhuriyeti kurmay› arzuluyordu. Fiziki ve entellektüel eme¤e dayal› iflçi s›n›f› katmanlar›n› kurtulufl mücadelesinin kayna¤› olarak görüyordu.
dan dolay› burada da çok fazla kalamad›. Daha sonra ailesiyle birlikte Kuzey Amerika’ya geçti. Burada New York Sun, La Nacion, La Republica ve di¤er baz› gazetelerde editörlük, yazarl›k yapt›. Böylece yaz›lar›, fikirleri bütün Latin Amerika’ya da ulaflm›fl oldu. Art›k Jose Marti ismi, Latin Amerikal›lar›n bilincinde de¤erli bir yere oturuyordu.
ler ve çok güçlü bir trajedi duygusuyla örülmüfl bu k›sa dizeli, türkü tad›ndaki fliirlerin bir özelli¤i de Marti’nin halk fliiri gelene¤inden yararlan›fl›, kurgusall›¤› ve söylevci bir tonu geriye iterek, ezgi ve esnekli¤i ön plana ç›karm›fl olufludur.” (Ataol Behramo¤lu)
Marti, Küba edebiyat›nda var olan romantizmden etkilenmekle birlikte; fliirlerine evEkonomik s›k›nt›lar, zorluklar nedeniyle efli rensel bir boyut katabilme özelli¤inden kayve çocu¤unu da yan›na alarak 1882 y›l›nda nakl› olarak yeni bir anlay›fl›n ipuçlar›n› verir. Küba’ya döndü. Bu dönem büyük zorluklar yaflad› Marti. Bu durum, yaflad›¤› zorluklar, Jose Marti, bu süreç boyunca politik çal›flma1882 y›l›nda ç›kard›¤› ilk fliir kitab› olan “‹s- lar›na da devam etti. Çeflitli zeminlerde, Kümaelillo”ya da yans›d›. Çocu¤una olan özle- ba’n›n ba¤›ms›zl›¤› için bir yap›lanma, bir örmi, ayn› zamanda vatan›na olan özlemiyle gütlülük yaratmaya çal›fl›yordu. 10 Ekim birlefliyordu. Bu hasretlik, yürüttü¤ü müca- 1887’de New York’taki Mason Tap›na¤›’nda delesinde onu daha çok bileyledi. Bu kitab›n Kübal› göçmenlerin düzenledi¤i bir toplant›önsözünde flöyle der: “O¤lum, yüre¤imin her da ateflli ve halk› ayd›nlatan bir konuflma fley için duydu¤u kayg›larda, benim s›¤›na- yapt›. Bu olayla birlikte Marti, göçmenleri bir ¤›ms›n sen. ‹nsanl›¤›n en güzel gelece¤ine, araya getirip örgütlemeye ve Küba’n›n baerdemin ve senin yarar›na gelecek olan bir ¤›ms›zl›k mücadelesine kendini adad›. 1868 On Y›l Savafllar› gazilerini ziyaret etti. Onlarla yaflama inan›yorum.” uzun politik tart›flmalar yapt›. Yüzyüze görü“Somut, nesnel imgeler; keskin, fliddetli renk- flemediklerine; savafla iliflkin fikirlerini payla-
40 | TAVIR |OCAK 2010
Kuzey Amerika devletini “canavar”a benzetiyordu. Tekellerin ve Amerika finans sermayesinin rolünü teflhir ediyordu. Amerika’n›n doymak bilmez yay›lmac›l›¤›n› Latin Amerika halklar›na anlat›yordu: “‹flte bütün k›tada egemenli¤i elde etmek isteyen y›rt›c› canavar, düflünü gerçeklefltirmeye bafll›yor. Avrupa’yla yar›flma ve dünyada bafll›ca güç olma arzusu yönetiyor onu. Sanayisinin sürüm bulmas›n› ve geliflen ürünleri için tek bir zorlay›c› pazar›n kurulmamas›n›, gelecekteki egemenli¤inin güvencesi olarak görüyor. Bir an önce gemlemek gerek bu canavar›. Gerçe¤i cesaretle söylerek ve ortak düflmana karfl› bir an önce örgütlenerek...” Bu birlefltirici irade, özgürlük ruhu, eme¤e ve toplumsal adalete duyulan sevgi, devrimci, yurtsever, anti emperyalist, Latin Amerikac› ve evrensel duygular, düflünceler tüm Kübal› göçmen kulüplerini sard› ve adadaki Kübal›lara tafl›nd›. Aral›k 1891’de New York’ta düzenlenen mitingde, ço¤u Kübal› puro üreticisi olan kalabal›k bir kitleye hitap etti Marti. 1892’de yeni bir ba¤›ms›zl›k örgütlenmesi olan Küba Devrimci Partisi’nin (Partido Revolucionario Cubano) gizli program ve tüzü¤ü oluflturuldu. “Vatan” (Patria) adl› bir yay›n ç›karmaya
biyografi
bafllad›lar. 10 Nisan 1892’de tüm devrimci Kübal›lar›n partisi resmi olarak ilan edildi. Marti de bu partinin temsilcisi olarak seçildi. Askeri liderler belirlendi, mali kaynak oluflturuldu. Silah ve cephanelik sat›n al›nd›, gemiler kiraland›. Baz› muhalif Latin Amerika hükümetlerinden destek al›nd›. Ve nihayet büyük an geldi. 1894 y›l› sonlar›nda temel haz›rl›klar tamamlanm›flt›. 8 Aral›k 1895’te ayaklanma plan› çizildi. 25 Aral›k’ta militan ve silah dolu üç gemiyi Küba’ya gönderdiler. Ocak 1895’te düflman, iki gemi ve çok say›da silahlar›n› ele geçirdi. Buna ra¤men 29 Ocak’ta tüm aksiliklere ra¤men ba¤›ms›zl›k savafl›n›n bafllad›¤› duyuruldu. Küba Devrimci Partisi lideri Jose Marti ve Kurtulufl Ordusu komutan› Maximo Gomez bir manifesto yay›nlad›. Bu manifesto meflhur “Monte Kristo Bildirisi”ydi ve ayaklanman›n amaçlar›n›, politik, sosyal dayanaklar›n› içeriyordu. “Küba’n›n ba¤›ms›z ve eme¤in genel hakk›n› ilan eden bir ülke olmas› için... emekçilerin cumhuriyetini kurmak için... siyah, beyaz, melez, tüm Kübal›lar... zafer ya da ölüm kararl›l›¤› içinde... demokrasi sanca¤› alt›nda savafla!” Küba’da yefleren bir ayaklanma söz konusuydu fakat henüz bafllang›çta darbeler al›nmas›, güçleri zay›f k›l›yor, motivasyonu engelliyordu. Daha sonra savafl›n kurmaylar›ndan Antoni Maceo’nun adaya geldi¤inin duyulmas›, Jose Marti ve Maximo Gomez’in de Küba da¤lar›nda oldu¤unun ö¤renilmesi Küba halk› aras›nda müthifl bir coflkuya neden oldu. Bu geliflme ayaklanmay› tetikledi. Daha sonra Marti ve arkadafllar› Camaguey’de bir ayaklanma bafllatmak ve temsilciler meclisi oluflturmak için yola koyuldular. ‹spanyol birlikleri Marti’lerin yerleflti¤i kamplar› tespit etti. Yap›lan operasyonlarda silahl› çat›flmalar yafland›. Marti, burada 19 May›s 1895 günü ç›kan çat›flmada flehit düfltü. Sonras›nda, Jose Marti ve partisinin kurtulufl savafl›, halk savafl›na dönüfltü. 1898’de ‹spanya ve Kuzey Amerika aras›nda bir savafl yafland› ve Kuzey Amerika, Küba’ya girdi. “O ve kurdu¤u partisinin savafl stratejisi, da¤larda yürütülen gerilla savafl› ve izlenen taktikler daha sonra Fidel Castro önderli¤in-
de bafllayacak olan gerilla savafl›na yol gösterici oldu.” (Tav›r arfliv) Ölümünden on y›llar sonra, Jose Marti; Küba’n›n ‹spanya’ya karfl› verdi¤i ba¤›ms›zl›k mücadelesinde bir sembol oldu. Ayn› zamanda Küba’n›n ulusal kahraman›, de¤erli bir ayd›n› olarak an›ld› bugüne kadar. Yaz›lar› ve fliirleriyle halk› iflgale, sömürgecili¤e, emperyalizme karfl› ateflledi, bilinçlendirdi. Marti’nin do¤umunun 100. y›ldönümünde, 28 Ocak 1953 tarihinde Havana Üniversitesi’ndeki binlerce genç onu unutmad›¤›n› gösterdi. Ellerinde meflalelerle, ulusal marfl› söyleyerek, Marti’nin düflüncelerinin takipçisi olduklar›n› aç›klad›lar ve bir yürüyüfl gerçeklefltirdiler. Bu yürüyüfle önderlik eden de Fidel Castro’dan baflkas› de¤ildi. Bu kufla¤›n ad› 100. y›l kufla¤› olarak an›lacakt› ve 1959 devrimine kadar bu mücadele devam edecekti. Yine 1953 y›l›nda askeri aç›dan baflar›ya ulaflamad› ama Fidel Castro önderli¤inde Moncado K›fllas› bask›n› gerçeklefltirildi. Fidel, bu silahl› eylemle ilgili olarak sorguland›¤›nda, bask›nc›lar›n yegane ilham kayna¤›n›n Jose Marti oldu¤unu söyledi. Castro, Marti için: “Ben olmam› ve hissettiklerimi, sadece Marti’ye borçluyum. Onun sayesinde devrimci oldum ve üzerimdeki yüce etkisini, son nefesime kadar tafl›yaca¤›m.” diyordu. Jose Marti, Küba’y› ba¤›ms›z olarak göremedi ama kendisinden sonra ba¤›ms›zl›¤› elde edebilecek güçlü, vatansever, anti emperyalist bir nesil haz›rlad›. Nihayet 3 Ocak 1959’da Fidel ve Che, Marti’ye do¤um y›ldönümü öncesi bir arma¤an veriyordu. Küba halk› Marti’nin göremedi¤i ba¤›ms›zl›¤› onun gözleriyle görüyordu.
s›nda, “Edebiyat, onu yaratan halk›n karakterini yans›tmal›d›r.” diyordu. (Ana Britannica) “Yaflam› somut gerçekli¤i içinde, çeliflkileriyle yans›tan ‘özgür fliirler’iyle Marti, fliir anlay›fl›n›n kuram›n› da oluflturmaktad›r: ‘Hiçbir fliirim yapay olarak, zorlanarak, önceden tasarlanarak yaz›lmad›; onlar gözden f›flk›ran yafllara, yaradan f›flk›ran kan f›skiyesine benzerler.’ Söylevci, gösteriflsel, tumturakl› fliire, ‘akademisyenler’in ‘resmi kal›plar›’na karfl›, ‘do¤al güzelli¤i’, ‘yaflam›n bilge içgüdüsü’nü, ‘taze ot ve çay›r çiçe¤i kokan’ bir fliiri savunmaktad›r.” (Göklerde Eriyip Gitmek ‹sterdim kitab›ndan) fiiirin d›fl›nda, oyun yazar›, öykücü, gazeteci geçmifli vard›r. Baflta Küba, Latin Amerika sonra da dünya edebiyat›na önemli katk›lar› olmufl, yön vermifltir. Baz› fikirleri ilk filizlendiren, dünya sosyalist mücadelesine kazand›ran da yine Jose Marti’dir. Eserleri: Abdala (1869) – manzum dram, ‹smaelillo (1882) – çocu¤una fliirler, Mahvolan Dostluk (1895) - otobiyografi, Versos Sencillos (1891) – basit fliirler, Versos Libres (1913) – özgür fliirler. Marti ayn› zamanda 1895 y›l›nda çocuklara yönelik de bir dergi ç›karm›flt›r. Çocuk yaflta, ›rkç›l›¤a karfl› bilinçlendirmeye dönük, Kara Bebek ve Üç Kahraman hikayelerini yazm›flt›r. Türkçe’de Marti kitaplar›: Pembe Patikler (Jose Marti), Göklerde Eriyip Gitmek ‹sterdim (Jose Marti), Savaflç› ve fiair: Jose Marti (Edebiyatç›lar Derne¤i) Ayn› yal›nl›kta ölmek isterim K›rda bir çiçek gibi sakin, gösteriflsiz Mum yerine y›ld›zlar parlas›n üstümde Yeryüzü uzans›n alt›mda sessiz
Jose Marti’nin fikirlerinde Latin Amerikac›l›k ve enternasyonalist mücadele perspektifi hep var olmufltur. “Gerçek insan, baflkas›n›n yüzünde patlayan tokad›, kendi surat›nda duyabilen insand›r.” diyordu Marti.
Ben ayd›nl›k ve özgürlük delisiyim Vars›n hainleri gizlesinler so¤uk bir tafl alt›nda Dürüstçe yaflad›m ben, karfl›l›¤›nda Yüzüm do¤an günefle dönük ölece¤im
Marti, fliirinde kendine has, yal›n, içtenci bir üslup oluflturmufl, fliirde yeni teknikler yaratm›flt›r. Onun fliiri, güçlü bir duygu patlamas›n› dengeleyen yal›nl›¤›yla hem romantiklerden, hem de modernistlerin süslü anlat›m›ndan farkl› bir yerde duruyordu. Bir yaz›-
Kaynaklar: Jose Marti (1891-Basit fiiirler kitab›ndan) Göklerde Eriyip Gitmek ‹sterdim Savaflç› ve fiair: Jose Marti Ana Britannica Tav›r arflivi.
OCAK 2010 | TAVIR | 41
tiyatro
bekleme salonu gülnaz b›çakç›
12 Aral›k 2009, cumartesi günü Fatih Reflat Nuri Sahnesi’nde sahnelenen “Bekleme Salonu” isimli oyuna gittim. Tiyatronun kap›s›nda “Duyuru” diye bir yaz› görünce oyunun iptal oldu¤u düflüncesiyle sars›ld›m çünkü so¤uk ve ya¤›fll› bir havada gelmifltim. Neyse ki, korktu¤um bafl›ma gelmedi ve duyurunun yaln›zca bir oyuncu de¤iflikli¤ini duyurmak için yap›ld›¤›n› ö¤rendim. Oyunculardan Ertu¤rul Posto¤lu hastalanm›fl, yerine yönetmen Tolga Yeter geçmiflti. “Bekleme Salonu”, ‹stanbul Büyük fiehir Belediyesi fiehir Tiyatrolar›’n›n Genç Tiyatro bölümünde yer alan bir oyun. Gerçekte, oyun, oyun içinde bir oyun çünkü bir ifl yerinde ifle girmek için mücadele eden ve son elemeye kat›lan üç kifli aras›ndaki rekabeti gösteriyor. Ama oyunun sonunda, bu üç kifliden birisinin flirketin yöneticisi oldu¤u ve flirketin di¤er iki kifliyi büyük bir gerilime sokarak, gerilim an›nda ortaya ç›kacak gerçek kifliliklerini görmek için bu oyunu düzenledi¤i ortaya ç›k›yor. Oyunda, kapitalizmin bugün geldi¤i aflamada insanlarla nas›l oynad›¤›n›, iflin nas›l insana düflman olan bir özellik kazand›¤›n› görüyoruz. Art›k flirketler insanlarla kedinin fareyle oynad›¤› gibi oynuyorlar. Oyunda, bir ifli elde edebilmek için birçok s›navdan geçerek kayg› ve gerilimle iyice y›prat›lm›fl üç kifliyi görüyoruz. Bunlardan birisi bayan, ikisi erkektir. Birden ›fl›klar sönüyor ve bu üç kiflinin bulunduklar› odan›n kap›s› kilitleniyor. Bayan, “Bizimle oynuyorlar.” diyor. Evet onlarla oynuyorlar. Birden sehpa üzerindeki “Hansel ve Gratel” isimli ki-
42 | TAVIR | OCAK 2010
tab› görüyorlar ve bu kitaba göre ip ucu aramaya bafll›yorlar ve hayal güçlerini çal›flt›r›yorlar. “Hansel ve Gratel” isimli oyunda iki çocuk ve onlara kötülük yapmak isteyen bir cad› var. Bu masal› oyuna uygularsak bir kad›n ve bir erkek ve onlara kötülük yapmak isteyen bir kapitalist kurum yani bir flirket görüyoruz. Kapitalizmin bugün geldi¤i aflamada yani krizlerin yafland›¤›, hiçbir ifl güvencesinin kalmad›¤›, insanlar›n sürekli ifllerini kaybetme ve ifl bulamama korkular› içinde yaflad›¤›, gelecekten umutsuz oldu¤u bu dönemde insanlar›n karakterleri afl›n›yor. Richard Sennett “Karakter Afl›nmas›” isimli kitab›n›n önsözünde, karakter konusunda flunlar› yaz›yor: “Karakter, kendi arzular›m›za ve di¤er insanlarla aram›zdaki iliflkilere yükledi¤imiz etik de¤erdir. Horatius bir insan›n karakterinin, onun dünyayla olan ba¤lant›lar›yla ilintili oldu¤unu yazar. Bu anlamda ‘karakter’, insan›n içinde besledi¤i ancak kimse taraf›ndan gözlemlenemeyen arzu ve duyarl›l›klar› ifade eden ‘kiflilik’ adl› modern türevinden daha kapsay›c› bir terimdir. Karakter, as›l olarak duygusal deneyimlerimizin uzun vadeli boyutu üzerine odaklan›r. Karakter kendini, sadakat ve karfl›l›kl› ba¤l›l›k, uzun vadeli bir hedef için çaba sarf etme ya da gelecekteki bir amaç u¤runa bugünkü kimi mükafatlar› erteleme fleklinde gösterir. Her birimiz, belirli bir anda yaflad›¤›m›z duygu karmaflas›n›n içinden baz› duygular› seçer ve içimizde yaflat›r›z; yaflad›¤›m›z bu duygular karakterimizi oluflturur. Karakter kendimizde de¤erli buldu¤umuz ve baflkalar›n›n de¤er vermesini bekle-
di¤imiz kiflisel özelliklerimizdir.” Sennett, bunlar› söyledikten sonra flu sorular› soruyor: “Sab›rs›z, mevcut ana odaklanan bir toplumda, hangi özelli¤imizin kal›c› de¤er tafl›d›¤›na nas›l karar verebiliriz? K›sa vadeye kilitlenmifl bir ekonomide nas›l uzun vadeli hedeflere sahip olabiliriz? Her an parçalanan veya sürekli olarak yeniden flekillendirilen kurumlarda, karfl›l›kl› sadakat ve ba¤l›l›k nas›l sürdürülebilir? Bunlar yeni, esnek kapitalizmin karakter konusunda karfl›m›za ç›kard›¤› sorunlard›r”. (1) Richard Sennett’in sordu¤u bu sorulara devrimci kültürle yan›t verebiliriz. Devrimci kültür insanlarda sa¤lam karakterin oluflturulmas› için çal›fl›r. Devrimci kültür insanlar› kapitalizmin her türlü yoz ve bencil kültürüne karfl› korur. Kapitalizm insanlar› sürekli bencillefltirir; bir fleyi elde etmek için, kendi ç›kar› için her türlü yolun geçerli oldu¤unu, baflkalar›na zarar verip vermemenin önemli olmad›¤› inanc›n› yayar ve insanlar› bunlara inand›rarak onlar›n insani de¤erlerini ve karakterlerini afl›nd›r›r. Bunlara karfl›n, devrimci kültür insanlar›n aras›ndaki dostlu¤u, dayan›flmay› ve birbirleri için fedakarl›k yapmay› gelifltirir. Gerekti¤inde yoldafllar birbirleri için canlar›n› vererek bunlar› kan›tlam›fllard›r. Yine Richard Sennett “Karakter Afl›nmas›” isimli kitab›nda kapitalizmin yaratt›¤› karakter afl›nmas›n›n güven ve sadakat ba¤lar›n› zay›flatt›¤›n› flöyle aç›kl›yor:
tiyatro
gerilimi sinirli hareketleriyle, sinirli konuflmas›yla baflar›yla veriyor ve onun hareketleri oyundaki gerilimi artt›ran bir ö¤e oluyor. ‹ki adama karfl› oynad›¤› ikili oyunun tedirginli¤ini, sinirlili¤ini, birlikte oldu¤u adamdan saklad›¤› gerçekler ortaya ç›k›nca çöküflünü sahnede baflar›yla gösteriyor. Oyun içinde oyun oynayan ve oyunun sonuna kadar kendisini ifli almak için mücadele eden birisi olarak gösteren ama asl›nda flirket yöneticisi olan Cengiz Tangör de rolünün hakk›n› vererek oyunun sonunda izleyiciyi flafl›rt›yor.
“Ancak bugünkü belirsizli¤in garip yönü, hiçbir korkunç tarihi felaket olmadan var olmas›d›r; belirsizlik güçlü kapitalizmin gündelik iflleyifline sinmifltir. (...) Karakterin afl›nmas› belki de kaç›n›lmaz bir sonuç. “Uzun vade yok” anlay›fl› uzun vadede kiflinin davran›fl›n› yolundan sapt›r›yor, güven ve sadakat ba¤lar›n› zay›flat›yor; iradeyle davran›fl› birbirinden kopar›yor.” (2) Oyundaki bayan, hem sevdi¤i adama, hem de di¤er adama belli bir oran alma karfl›l›¤›nda iflbirli¤i ve yard›m öneriyor. Kendi ç›kar› için yani ifli elde edebilmek için birlikte oldu¤u adama da ihanet ediyor. Bunu ifli elde edebilmek için normal bir fley olarak görüyor. Kapitalist kültürün etkisi alt›nda kalan kifliler sürekli rol yaparak kendi gerçek kifliliklerini gizliyorlar. Kiflilikleri parçalan›yor. Kendilerine yabanc› bir kiflili¤i sürekli oynayarak kendi kendilerine de yabanc›lafl›yorlar. Zaten flirket de bu gerilim oyununu kiflilerin gerçekliklerini ve gerçek karakterlerini görmek için düzenliyor. Kapitalizmde insan hem kendisine hem de di¤er insanlara hatta yak›n iliflkide oldu¤u insanlara bile yabanc›lafl›yor. Oyunda da, ifli elde etmek için birbiriyle k›yas›ya mücadele edenlerden ikisi asl›nda bir çifti oluflturuyorlar. Ama, kad›n birlikte oldu¤u adamdan çocu¤u oldu¤unu, o adama bunu hiç söylemeden çocu¤unu ald›rd›¤›n› o gerilim ortam›nda aç›kl›yor.
Oyun h›zl› tempolu ve gerilim içinde geçen bir oyun. Kapitalist bir kurum içinde insanlar›n nas›l y›prat›ld›¤›, nas›l sinirlerinin bozuldu¤u gösteriliyor. Kapitalist bir iflletmenin insana düflman yüzü kan›tlan›yor. Bütün bunlar bir ifl görüflmesidir. Bir flirketin birisini ifle alma gösterisidir. Ama asl›nda tam bir psikolojik iflkencedir. Kapitalist bir kurumun ifl vermek için eleman seçimini nas›l bir iflkenceye çevirdi¤i gözler önüne seriliyor. ‹fl için baflvuranlar ifli elde etmek için tüm insani de¤erlerini bir tarafa b›rak›yorlar ve birbirlerine hem psikolojik hem de fiziksel fliddet uyguluyorlar. Oyunda, kifliler aras›ndaki gerilim gittikçe fliddetlenen sözlü sonra da fiziksel sald›r›lara neden oluyor. ‹ki erkek birbirine, bir erkek de bayana vuruyor. Sahneleme bu gerilimi baflar›yla veriyor. Kap›s› kapanan bir odada birbirini saf d›fl› b›rakmaya çal›flan üç kiflinin k›yas›ya mücadelesi görülüyor. Oyuncular sinirli hareketleriyle bu gerilim ortam›ndaki insan›n sinirlili¤ini baflar›yla yans›t›yorlar. Ertu¤rul Posto¤lu rahats›zland›¤› için onun yerine geçen ve onun rolünü baflar›yla oynayan, oyunun yönetmeni Tolga Yeter oynad›¤› rolün hakk›n› veriyor. Ayaklar›n› sürekli sallamas›yla, sinirli konuflmas›yla, bayana önce sözlü sonra da fiziksel olarak sald›rmas›yla, ona vurmas›yla bu ifl görüflmesinin kendisini ve sinirlerini ne kadar y›pratt›¤›n› gösteriyor. Zeynep Özya¤c›lar da içinde bulundu¤u
Sahne dekoru ikiye ayr›lm›flt›r. Sahne önünde ifl görüflmesi için bekleyenler var. Burada deriden ifl yeri koltuklar›, sehpa ve kütüphane görülüyor. Bu bölüm camdan bir bölmeyle bölünmüfl. Arka bölümde flirket çal›flanlar› görülüyor. Bilgisayar bafl›nda çal›flanlar ve sürekli dosya getirip götürenler var. Ön tarafta tipik flirket çiçekleri olan iki saks›da bulunan yeflil bitkiler bulunuyor. Kostümler flirket kostümleri olarak baflar›l›lar. fiirkette çal›flanlar bölümünde tak›m elbiseli, ceketli, gömlekli erkekler ve bayanlar var. Sahne önünde de, ifl görüflmesi için bekleyen erkeklerden birisi lacivert di¤eri asl›nda flirket yöneticisi olan› gri tak›m elbise giymifl. ‹fl görüflmesi yapan bayan ise sade gri bir elbise ve üzerinde siyah bir ceket tafl›yor. Ifl›k ve efektler de canland›r›lan gerilim ortam›n› baflar›yla destekliyorlar. Kapitalizmin ifl bulmak u¤runa insanlar› nas›l insanl›ktan ç›kard›¤›n› görmek için bu oyun gerçekten izlenmeye de¤er.
Dipnotlar: (1) Richard Sennett, KARAKTER AfiINMASI Yeni Kapitalizmde ‹flin Kiflilik Üzerindeki Etkileri, Ayr›nt› Yay›nlar›, S. 10 (2) A.g.e. S. 30
OCAK 2010 | TAVIR | 43
sinema
“gecenin kanatlar›” nereye kanat ç›rp›yor? sevgi duman
Kim ne derse desin, kim nas›l yorumlarsa yorumlas›n, bu film bir sald›r› filmi... Devrimcilere, devrimci de¤erlere, devrimci mücadeleye, sosyalizme ve devrime olan inanca... topyekün bir sald›r› var bu filmde. Evet bir sald›r› filmi ama onu bile beceremeyen, ayn› konuda yap›lm›fl TV dizilerinin bile çok ama çok gerisinde, hiçbir sinemasal derinli¤i olmayan bir “sald›r› “ filmi... Senarist Mahzun K›rm›z›gül’ün, ihtisas›n›(!) Kürt sorununda yapt›¤›n› düflünüyorduk ama me¤er Türkiye Sol Hareketi üzerine de, film senaryolar› yazacak kadar bilgisi(!) varm›fl. Mahzun K›rm›z›gül’ün, senaryoyu ortaklafla yazd›¤› Ahmet Küçükkayal›’n›n kim oldu¤unu bilmiyoruz ama onun da bu konuda en az Mahzun K›rm›z›gül kadar cahil oldu¤u ortada. Zehir(!) senaristlerimizin elde etti¤i bu “bilgilerin” hangi temellere dayand›¤›n› merak ediyoruz gerçekten. Mahzun K›rm›z›gül’ün ve Ahmet Küçükkayal›’n›n bu konuda referanslar› kimdir, kimlerle konuflmufllard›r, kimlerden fikir alm›fllard›r bilemiyoruz ama varsa böyle birileri, onlar›n devrimciler olmad›¤› kesin... Çok küçük bir örnek verelim... Feda eylemine karar verilmifl, bu eylemi Gece adl› örgüt üyesinin yapaca¤› kesinleflmifl, bütün bunlara ra¤men örgüt üyelerinden baz›lar› bu eyleme çeflitli gerekçelerle karfl› ç›kabiliyorlar. Devrim ve sosyalizm mücadelesi veren illegal bir örgüt de¤il, sanki bir fikir kulübü mübarek... Böyle her fleyi karar alt›na ald›ktan sonra bile tart›flan ve üyelerini tart›flt›ran örgüt var m›d›r bilemiyoruz ama Mahzun K›rm›z›gül’e ve orta¤›na göre var demek ki... K›rm›z›gül’ün devrimcilere, devrimci de¤erlere bilinçli bir “sald›rgan” tutum izledi¤ini düflünmüyoruz ama, “Günefli Gördüm”den sonra flimdi de böyle bir filmle karfl›m›za ç›kan Mahzun K›rm›z›gül’ün amac›n›n ne oldu¤unu da merak etmiyor de¤iliz gerçekten. Hani aflk filmi senaryosu yazacaksa, bunu neden devrimci örgütler ve o devrimci örgütün üyeleri üzerinden anlat›yor bilemiyoruz... Gecenin Kanatlar›, ölümün karfl›s›na yaflam› ve aflk› koydu¤unu iddia eden bir film. K›rm›z›gül, burjuva hümanizminin bütün klifleleri-
44 | TAVIR | OCAK 2010
ni kullanm›fl filmde. Annesi ve babas›, 12 Eylül’ün hemen ertesinde gözleri önünde polis taraf›ndan katledilen Gece (Beren Saat)’nin, o günden sonra intikam hissiyle yan›p tutuflmas›, bu amaçla devrimci olmas› ve örgütünün biçimsel olarak ilk kez hayata geçirece¤i feda eylemine gönüllü olmas›yla bafllayan film, Gece’nin, kald›¤› apartmandaki kap›c›n›n o¤lu Yusuf (Murat Günalm›fl)’a süratle afl›k olmas› ve kendini sorgulamas›yla devam ediyor... Tabi bu anlatt›klar›m›z, filmin ilk yar›s›nda son h›zla geliflti¤i için inand›r›c› olmaktan fersah fersah uzak. Oyuncular bile, hele de -baflta filmde söylendi¤i biçimiyle “canl› bomba” Gece’yi canland›ran Beren Saat olmak üzere- devrimcileri canland›ranlar, kendi rollerine inanmam›fllar ki, bu durum izleyiciler taraf›ndan hemen anlafl›labiliyor. Bunun oyuncular›n rol yetenekleriyle do¤rudan ilgisinin olmad›¤›n›, sorunun senaryodan ve yönetimden kaynaklanan bir s›¤l›ktan do¤du¤unu san›yoruz. Filmdeki devrimci tiplemelerine ayr› bir vurgu yapmak gerekiyor. Baflta Yavuz Bingöl olmak üzere, filmdeki tüm devrimciler, a¤›zlar›ndan sigara düflmeyen, bol bol birbirine ajitatif ve didaktik konuflmalar yapan, insan iliflkilerinde asosyal tav›rlar sergileyen, aflklar›n› hep içlerinde platonik flekilde yaflamaya mahkum(!) olan, pejmürde k›ya-
sinema
fetlerle gezen (Burada, Erkan Petekkaya’n›n canland›rd›¤› Cemal karakteri, bu tan›ma en çok uyan tipleme olarak arz-› endam ediyor. Bir devrimci bu kadar m› itici olur? Adam az önce kahveden okey masas›ndan kalkm›fl da bofl zamanlar›nda devrimcilik oynuyor gibi... Her fleyiyle itici. Gece’ye olan aflk›n› bir türlü ifade edemiyor, onun Yusuf’la olan iliflkisini gördükçe içi içini yiyor, beline silah› tak›p, kap›lar›na kadar geliyor ama son anda evi basmaktan vazgeçiyor... A¤z›ndan örgüt, devrim, mücadele, eylem gibi kelimeler düflmüyor ama onun a¤z›nda yama gibi duruyor bu kelimeler. Öyle inand›r›c›l›ktan uzak tonlamalarla ç›k›yor ki bu kelimeler a¤z›ndan, “Ben bunlar› söylüyorum ama vallahi ben de inanm›yorum bunlara.” der gibi sanki...), deyim yerindeyse çocukça yanl›fllar yapan ve sürekli küfürlerle konuflan tipler olarak yans›t›l›yorlar. (Burada da Alper Kul’un canland›rd›¤› Baran karakterinden bahsetmek laz›m. Baran, bir yerlerden bulup buluflturdu¤u bir araban›n bagaj›na örgütün neredeyse tüm cephanesini ve örgütsel dökümanlar›n› doldurup getiriyor, herkesin girip ç›kt›¤› ifllek bir otoparka b›rak›yor. Otopark görevlisinin sevgilisine hava atmak için arabay› otoparktan ç›karmas› ve bagajdaki silahlar›, bombalar›, dökümanlar› görüp korkudan polislerin önünde arabay› b›rak›p kaçmas›yla birlikte; örgütün silahlar›, bombalar› polisin eline geçiyor. Buna çok sinirlenen ve a¤›za al›nmad›k küfürlerle otopark görevlisi iki kifliye sald›ran Baran, iflin içinden s›y›rman›n tek yolunun silahlar› tekrardan sat›n alacak kadar paraya sahip olmak oldu¤una karar veriyor ve oto-
park görevlilerini kendisiyle birlikte banka soygunu yapmaya zorluyor. Tabi örgütün haberi olmaks›z›n. Soygun baflar›s›z olup da otopark görevlileri hayatlar›n› kaybettikten sonra kendisi de a¤›r yaralanan Baran, son nefesinde bir de örgütüne ihanet edip Yusuf’a Gece’nin eylem yapaca¤› yeri söyleyerek “Git onu kurtar.” diyor. Sanki örgüt, Gece’ye istemedi¤i bir fleyi zorla yapt›r›yormufl gibi...) Çok ucuzundan hem de. Klifleden de öte bir flekilde, birkaç siyasi kavram›n cümle içinde kullan›lmas›n›n bir insan› devrimci yapmayaca¤›n› bu filmde çok aç›k bir flekilde görebiliyoruz. Filmdeki devrimcilerin hepsi istisnas›z karikatür tipler... Daha önceki amatör k›sa video filmlerine benzer sinema filmlerinde klifle devrimci tiplemelerinin bile kötü birer kopyas› görünümündeler hepsi... Filmin senaryosu s›¤ olunca oyunculukta da derinli¤in yakalanmas› mümkün olmuyor, onlar›n oyunculu¤u da s›¤ birer oyunculuk olarak kal›yor ne yaz›k ki... Bu senaryodan, bu yönetimden baflka da bir fley ç›kmas›n›n mümkünü yoktu zaten. fiimdilerde “politik” filmler çekme modas› var. Bir-iki tanesi ses getirince, herkes rüfltünü bu dalda ispatlamaya kalk›yor. K›rm›z›gül ve Küçükkayal›’n›n, hikayeyi, en son eski adalet bakan›na yönelik feda eyleminden sonra yazd›klar› anlafl›l›yor. Elbette bire-bir öyle de¤il, eski adalet bakan›na yönelik eylemin gerekçeleri ile “Gecenin Kanatlar›”ndaki gerekçeler tamamiyle farkl›.
Filmi izledikten sonra, “aflk” için her fleyden vazgeçilebilece¤i, ölmenin de¤il yaflaman›n önemli oldu¤u vurgusunun bariz biçimde öne ç›kt›¤›n› görüyoruz. Gece’nin, 25 y›l yan›p tutufltu¤u intikam hissi, aflk›na yenik düflebiliyor. Örgüt üyesi devrimciler, yapt›klar› ifle inanm›yorlar bile tam olarak. Feda eyleminin yanl›fll›¤›n› vurguluyor bir de senaristler. Radikal dinci örgütler ve Kürt milliyetçi hareketinin yöntemidir ve masum insanlar›n ölece¤i bir eylem biçiminin devrimci olamayaca¤›n› söylüyorlar. Bütün bunlar›n toplam› nedir? Devrimcilik yanl›flt›r. Oturun oturdu¤unuz yerde, bu ifllerle u¤raflmay›n diyor bize film aç›k aç›k. Devrimciler, bu halk›n kurtuluflu için mücadele etmiyor, bofl hayaller peflinde kofluyor, diyor... Hiçbir fley için ölmeye de¤mez, yaflamaya bakal›m, diyor... Yani Mahzun K›rm›z›gül, Günefli Gördüm filmindeki gibi, hala Kardefllik Türküsü’nü okumaya devam ediyor. Kimin kiminle kardefl olmas› gerekti¤ini bu halk çok iyi biliyor neyse ki... Mahzun’a kan›p da gözleri önünde anas›n›-babas›n› katledenleri unutacak de¤il bu halk. Köylerini yakanlar›, iflkence yapanlar›, kaybedenleri, katledenleri, ormanlar› yakanlar›, tecrit politikas›n› 10 y›ld›r devam ettirenleri, has›l› kendisine envai çeflit ac›y› yaflatanlar› asla unutmayacak neyse ki... Yönetmen Serdar Akar, Dar Alanda K›sa Paslaflmalar ve sonras›ndaki Gemide filmleri ile gelecekte iyi bir yönetmen olaca¤› izlenimi yaratm›flt›. Ancak sonras›nda çekti¤i Kurtlar Vadisi-Irak filmi ile meflrebini belli etmifl, Barda filmi ile yeniden silkinecekmifl gibi bir umut yaysa da, bunun sanal bir fley oldu¤unu herkes ifade ediyor art›k. Gecenin Kanatlar›, onun da dibe çöktü¤ünün göstergesidir ayn› zamanda... Oyuncular için de çok fazla söylenecek bir fley yok. Onlara “karikatür” olacaks›n›z denmifl, onlar da bu rolü “baflar›yla” yerine getirmifller. Sonuçta, bu filmin verdi¤i mesaj›n hiç de masum olmad›¤› bilinmeli. Mahzun K›rm›z›gül ya da baflka birileri, politik film denemelerine giriflirken, neyi nas›l yapt›klar›n›n bilincinde olmal›d›r. Bilinçli ya da bilinçsiz, devrimcilere, devrimci de¤erlere kolayl›kla sald›ramayacaklar›n›, bu de¤erlerle oynayamayacaklar›n› bilmelidirler...
OCAK 2010 | TAVIR | 45
haberler
19-22 Aral›k Hapishaneler Katliam› y›ldönümünde anma etkinlikleri düzenlendi yap›ld›, Hapishane katliam› ve tecriti konu alan ve ‹dil Kültür Merkezinin bir projesi olan “10 film 10 yönetmen” hakk›nda bilgilendirme yap›ld›. Hüseyin Karabey ve Vedat Özdemir “10 Yönetmen 10 K›sa Film” projesini kat›l›mc›lara anlatt›. Projenin amac› 10 yönetmenle tecriti anlatan k›sa filmler çekmek ve bunu her y›l tekrarlamak. Etkinli¤e kat›lanlar›n sorular›yla aç›lan ve zenginleflen söylefli yaklafl›k iki saat sürdü.
19 Aral›k 2000 tarihinde 10 bin askerin kat›ld›¤› operasyonda 28 tutuklu ve hükümlü öldürülmüfltü. Alt› kad›n›n diri diri yak›ld›¤› katliam her y›l 19-22 Aral›k günlerinde çeflitli etkinliklerle an›l›yor. ‹dil Kültür Merkezi, “Savrulup Gitmekte Külleri Ömrümüzün” ad›yla bir dizi etkinlik düzenledi. “Tecriti Yazanlar ‹mzal›yor” etkinli¤inde; ölüm orucu sürecini anlatan yazarlardan Cezmi Ersöz, Ayfle Düzkan, Berrin Tafl, Taksim Merdiven Kafe’de saat 16.00’da kitaplar›n› tan›tt›. Cezmi Ersöz’ün “Suçtur Umutsuzlu¤a Kap›lmak” isimli kitab›n› ve 19-22 Aral›k 2000'e dair duygular›n› anlatmas›yla bafllayan etkinlikte Ayfle Düzkan “Behiç Aflç›” isimli kitab›n› tan›tt›. Berrin Tafl ise “Cehennem fiiirleri” isimli kitab›ndan fliirler okudu ve yaflanan süreci anlatt›. Yazarlar›n okurlar›yla yapt›klar› sohbetin ve kitaplar›n› imzalamas›n›n ard›ndan etkinlik sona erdi. Ayn› gün saat 19.00’da “Hapishaneler ve Sinema” konulu bir söylefli
20 Aral›k Pazar günü saat 19.00’da ‹dil Kültür Merkezi’nde “Yaflayanlar Anlat›yor” isimli panel yap›ld›. Etkinli¤in ilk bölümünde Av. Behiç Aflç›, Gazeteci-Yazar Ayfle Düzkan ve Gazeteci-Yazar Alper Turgut katliam›n d›flar›daki yans›malar›n› ve sürece nas›l dahil olduklar›n› anlatt›lar. ‹lk olarak konuflan Behiç Aflç›, 19-22 Aral›k'›n katliam ve direnifl kelimeleriyle anlat›lmas› gerekti¤ini anlatarak bafllad›¤› sözlerine flöyle devam etti: "Bir gün bu tarihi de biz yazaca¤›z ve o zaman 19-22 Aral›k'taki direnifl ön plana ç›kacak. Katliam›n karfl›s›nda çok büyük bir direnifl vard›. fiimdi devrimci örgütler varsa ve büyüyorsa bu direnifl sayesindedir." Program›n ikinci bölümünde o dönem tutsak olan ve katliam› dört ayr› hapishanede (Bart›n, Ümraniye, Çanakkale, Bayrampafla Hapishaneleri) yaflayanlar söz ald›. Kat›l›mc›lar›n katliam günlerini, öncesinde ve sonras›nda yaflananlar› anlatmas›n›n ard›ndan etkinlik sona erdi. 19-22 Aral›k katliam günlerinin anlat›ld›¤› etkinliklerin sonuncusu 22 Aral›k’ta yap›ld›. Haldun Dormen Tiyatrosu’nda yap›lan “Hapishane Türküleri Gecesi”nde Atilla Meriç, Vedat Baran ve Erdal Bayrako¤lu mapushane türküleri söylediler. Tiyatro Simurg da sergiledikleri k›sa oyunlarla ve okuduklar› fliirlerle etkinlikte yerlerini ald›lar.
Franko faflizmi taraf›ndan katledilen Lorca’n›n mezar› bulunamad› ‹spanyal› flair, oyun yazar› müzisyen Federico Garcia Lorca 1936 y›l›nda Franco Faflizmi taraf›ndan öldürülmüfltü. “Kanl› dü¤ün”, “Yerma”, “Bernarda Alba’n›n Evi” isimli oyunlar› yazan Lorca’n›n, öldrülmesinin nedenlerinden biri üniversite ö¤rencilerinden kurdu¤u tiyatroyla, ‹spanya’da en ücra köflelere kadar dolaflarak; “Ça¤›n›n duyarl›l›¤›n› ve karmafl›kl›¤›n›” anlatm›fl olmas›yd›. ‹spanya ‹ç Savafl›’nda kurfluna dizilerek öldürülen Lorca’n›n gömüldü¤ü san›lan Alfacar’da yürütülen 51 günlük çal›flma sonunda bölgede insan kal›nt›lar›na rastlanmad›. 2007 y›l›nda ‹spanya parlementosunda kabul edilen “tarihi bellek” yasas› gere¤i, ‹spanya iç savafl› ve Franco döneminin kay›plar›n›n bulunduklar› yerlerin tespiti edilip, ortaya ç›kar›lmalar› öngörülüyordu. Bu yasayla ba¤lant›l› olarak flair Lorca’n›n kal›nt›lar› aranmaya bafllanm›flt›. fiimdiye kadar Alfacar bölgesinde gömülü oldu¤u san›l›rken arkeolog ve uzmanlar›n sürdürdü¤ü 51 günlük çal›flmadan sonuç al›namad›. Çal›flma yap›lan yerden hiçbir insan kal›nt›s› ç›kmad›.
46 | TAVIR |OCAK 2010
haberler GRUP YORUM g ü n c e Ali Taygun Bir süredir kanser tedavisi gören sanatç›, geçirdi¤i kalp krizi sonucu 12 Aral›k 2009 tarihinde hayat›n› kaybetti. 12 Eylül Cuntas› taraf›ndan tiyatrodan uzaklaflt›r›lan sanatç›, “Bar›fl Davas›” nedeniyle gözalt›na al›nm›fl, on y›l›n› mahkemelerde ve hapishanelerde geçirmiflti.
Zeki Ökten Kalp ameliyat› geçiren yönetmen 19 Aral›k 2009 günü hastanede yaflam›n› yitirdi. 1978’de senaryosunu Y›lmaz Güney’in yazd›¤› “Sürü” filmini yönetmiflti.
kapsam›nda Eskiflehir’de “Amerika Defol Bu Vatan Bi- konser verdi. Konsere 1200 zim” kampanyas› kapsam›n- kifli kat›ld›. da gerçekleflecek olan Anadolu turnesinin bafllang›ç 3 20 Aral›k 2009: Londra’da konseri, ‹stanbul Küçükköy 500 kifliye seslendi. Zarifler Dü¤ün Salonu’nda yap›ld›. Konsere 2000 kifli 3 25 Aral›k 2009: “Amerika Defol Bu Vatan Bizim” turkat›ld›. nesi kapsam›nda Malatya’da 3 10 Aral›k 2009: Gülsuyu Gü- konser verdi. Renkli Dü¤ün lensu Haklar Derne¤i’nin aç›- Salonu’nda düzenlenen konsere 800 kifli kat›ld›. l›fl›nda 200 kifliye seslendi. 3 6 Aral›k 2009: 6 Aral›k 2009:
3 12 Aral›k 2009: “Amerika De- 3 27 Aral›k 2009:“Amerika De-
fol Bu Vatan Bizim” turnesi kapsam›nda Bursa’da 500 kifliye seslendi. 3 13 Aral›k 2009: “Amerika De-
fol Bu Vatan Bizim” turnesi kapsam›nda Kars’ta konser verdi. Mavi Saray Dü¤ün Salonu’nda düzenlenen konsere 1100 kifli kat›ld›.
fol Bu Vatan Bizim” turnesi
Y›ld›z Sertel Tan Gazetesinin kurucular› Sabiha ve Zekeriya Sertel’in k›z› olan Y›ld›z Sertel, 17 Aral›k 2009 akflam› yaflam›n› yitirdi. Sosyal, ekonomi ve an› türünden makale ve kitap yay›nlam›flt›.
Halil Ayan Trabzon Devlet Tiyatrosu sanatç›s› Halil Ayan, Trabzon DT Haluk Ongan Sahnesi’nde oynad›¤› “‹stibdad Kumpanyas›” oyunu s›ras›nda kalp krizi geçirerek 6 Aral›k 2009 akflam› hayat›n› kaybetti.
Halk Cephesi 2010’u türküler ve halaylarla karfl›lad› Halk Cepheliler 31 Aral›k akflam› saat 20:00’de Okmeydan› Destan Dü¤ün Salonu’nda 2010’a merhaba dedi. ‹lk olarak Ercan Ayd›n sahne ald›. Türkülerin söylendi¤i, halaylar›n çekildi¤i etkinli¤e Güler Zere de kat›larak sürpriz yapt›. Ard›ndan Gençlik Derne¤i çal›flanlar› haz›rlad›klar› skeçleri sergilediler. fiark› yar›flmalar›yla devam eden etkinlikte Güler Zere bir konuflma yapt›. Konuflmas›nda “Sizlere tutsaklar›m›zdan selam getirdim. Onlar hep bizimle. Day›m›z› ve flehitlerimizi sayg›yla an›yorum. 2009 bi-
zimdi 2010 da bizim olacak.” dedi. Halk Cephesi temsilcisinin y›lbafl› mesaj›n› okumas›n›n ard›ndan 2009’un panoramas› bir slayt gösterimiyle anlat›ld›. Son olarak Grup Yorum sahneye ç›karak türkü repertuar› ile geceye renk katt›. Hakl›y›z Kazanaca¤›z ile sona eren geceye 300 kifli kat›ld›.
OCAK 2010 | TAVIR | 47
haberler sa... k›sa... k›sa... k›sa.. k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›s
3 ‹stanbul Kültür ve Sanat Vakf› (‹KSV) bu y›l 29. su gerçeklefltirilecek olan ‹stanbul Film Festivali'nde yar›flmak isteyen Türk filmlerine ça¤r› yapt›. 3-18 Nisan tarihleri aras›nda düzenlenecek festivalde Alt›n Lale için yar›flmak isteyen filmler için son baflvuru tarihi 1 fiubat 2010. Festivalin jüri baflkanl›¤›n› bu y›l yönetmen Yeflim Ustao¤lu yapacak. Uluslararas› ‹stanbul Film Festivali'nin Ulusal Yar›flmas›'na uzun metrajl› konulu filmlerin yan› s›ra geçen y›l oldu¤u gibi uzun metrajl› belgesel ve animasyon filmler de baflvurabilecek. “www.iksv.org/film” adresinden ve Festival Merkezi'nden temin edilebilecek baflvuru formlar› flu adrese gönderilebilir: ‹KSV, Sadi Konuralp Cad. No: 5 34433 fiiflhane - ‹stanbul. 3 ‹stanbul belgesel günleri kapsam›nda 1417 Aral›k tarihlerinde “Hangi ‹nsan Haklar›” konulu festival yap›ld›. Gösterimler ve etkinlikler Hollanda Baflkonsoloslu¤u Dutch Chapel ve Tütün Deposu’nda yap›ld›. Dört gün içinde 13 belgesel film ve 8 k›sa film gösterildi. Film gösterimlerinin yan›s›ra “Cezaevi-Ezaevi” konulu
panel ve “Viva Palestina” temsilcilerinin kat›ld›¤› bir söylefli yap›ld›. ABD’de 28 y›ld›r tutuklu bulunan Mumia Abu Camal’i anlatan “Ömrüm Hapiste Geçti” isimli belgesel ilgi çekti. Türkiye’den ise 12 Eylül Cuntas›ndan itibaren 1984 y›l›na kadar Diyarbak›r Cezaaevi’ndeki iflkenceleri anlatan “5 No’lu Cezaevi” gösterildi. Diyarbak›r Hapishanesi’nde 32 kifli hayat›n› kaybetmifl, yüzlerce kifli sakat kalm›flt›. Y›lmaz Güney’in Türkiye’de cezaevinden kaçt›ktan sonra s›¤›nd›¤› Fransa’da, 12 Eylül rejiminin hapishanelerdeki uygulamalar› üzerine çekti¤i son filmi “Duvar”, çekildi¤i dönemde büyük ilgi oda¤› olmufltu. Filmin çekim sürecini belgeleyen “Duvar›n Etraf›nda” filminde Patrick Blossier, Y›lmaz Güney’in oyuncu yönetimini, senaryo hakimiyetini ve çekim ekibiyle iliflkilerini ç›plak bir gözle aktar›yor. Belgesel Cannes Film Festivali’ne seçilmiflti. 3 Azerbaycan'›n baflkenti Bakü'de düzenlenen Türk filmleri haftas› bafllad›. Haftan›n aç›l›fl›n›, Azerbaycan Kültür ve Turizm Bakan Yard›mc›s› Adalet Veliyev ile Türkiye'nin Bakü Büyükelçili¤i Kültür Müflaviri Melda Aras yapt›.
Melda Aras, Türk filmleri haftas›n› her y›l düzenlemeye çal›flt›klar›n› ve bu etkinli¤in çok ilgi gördü¤ünü söyledi. Festivale kat›lan Azeri gençleri, bu etkinliklerin her y›l düzenlenmesini istediklerini söyledi. Üç gün sürecek festivalde, "Yaflam›n K›y›s›nda", "Vizontele", "Mutluluk", "Günefli Gördüm", "Üç Maymun" adl› filmlerin gösterilece¤i bildirildi. 3 Avrupa Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren Eurimages isimli kurulufl, yönetmen Nuri Bilge Ceylan'›n Türk ve Bosna Hersek ortak yap›m› "Bir Zamanlar Anadolu" isimli filmine destek sa¤layacak. Ceylan'›n filminin de aralar›nda bulundu¤u, 13 Avrupa ortak yap›m› için toplam 4 milyon 770 bin euro maddi yard›mda bulunulaca¤› bildirildi. Avrupa sinema sanayisini Amerikan Hollywood sinemas›na karfl› korumak amac›yla 1988 y›l›nda kurulan Eurimages, bugüne kadar bin 279 Avrupa ortak yap›m› için 380 milyon euro tutar›nda mali yard›m yapt›. Aralar›nda Türkiye'nin de bulundu¤u 33 üyesi olan kurulufla, üye ülkeler düzenli olarak aidat ödüyor.
DVD... VCD... ALBÜM... DVD... VCD... ALBÜM... DVD... VCD... ALBÜM... DVD... 3 Cem Karaca Cem Karaca An›s›na - 2 Yavuz Plak
48 | TAVIR |OCAK 2010
3 Mo¤ollar Umut Yolunu Bulur Emre Grafson Müzik
3
Cem Tar›m Lodos Kalan Müzik
3
Delil Dilanar Zeriye Kom Müzik