kültür sanat yaflam›nda
eylül 2008
›ssn 1303-9113
• 2008/09
•
say› 77
•
2.25 YTL(KDV’li)
tavır a y l › k
s a n a t
d e r g i s i
Merhaba
Sahibi Tav›r Yay›nlar› Org. Reklamc›l›k ad›na Öznur Turan Genel Yay›n Yönetmeni Gamze Mimaro¤lu Sorumlu Yaz›iflleri Müdürü Cihan Keflkek Yaz›flma Adresi ‹stanbul Mahmut fievket Pafla Mah. Mektep Sk. Çoban Apt. No:4 Okmeydan› - fiiflli - ‹stanbul Tel: (212) 238 81 46 Faks: 238 82 49 e-posta: tavir2007@gmail.com Ankara ‹dilcan Kültür Merkezi fiirintepe Mah. 8.Cad. No:222 / B Mamak – Ankara Tel: (312) 390 38 05 Hesap no (YTL) 1042- 30000 596147 Gamze Mimaro¤lu ‹fl Bankas› Parmakkap›/‹ST. Hesap no (EURO) 1042- 3010000 129062 Gamze Mimaro¤lu ‹fl Bankas› Parmakkap›/‹ST.
Yaz› bitirip güz aylar›na do¤ru ilerledi¤imiz günleri yafl›yoruz. S›ca¤›n art›k tahammül s›n›r›nday›z. Yürekler yang›nda. Bu kez s›caktan de¤il ama, Türkiye halklar›n›n önünü açan, bilmediklerini ö¤reten, yol gösteren ustay› yitirmekten... Bunun yang›n› yan›nda s›cak ne ki! Çöl s›ca¤› bile olsa ne ki! Ac›n›n tarifi olmaz. Ne söylesen bir eksik kal›r. Ac›n›n tek bafl›na duyuldu¤u ortamda eylem de olmaz ama. Ö¤rencileri, bunun bilincinde o büyük ö¤retmenin. Çünkü onu da ö¤retmiflti onlara. En güçsüz durumdayken bile umudun asla kaybedilmemesi gerekti¤ini; düflmenin insana dair oldu¤unu ama aya¤a kalkman›n da yine insana has bir özellik oldu¤unu ö¤retti¤i gibi... fiimdi her fley onunla dolu... Bayraklar, flamalar, pankartlar, duvarlar, afifller, ilanlar, dergi sayfalar›... Sonra bilinçler, yürekler... Ve dahi her yer onunla... Onsuz ama onunla... Bundan sonra ö¤rencilerinin yürüyüflü de onsuz ama onunla sürecek. Miras›n› gelece¤e tafl›yacak olanlar›n hayk›r›fllar› yank›lan›yor sokaklarda. Gecelerin karanl›¤› umudun sesleriyle ayd›nlan›yor. Güze giriyoruz. Umut her daim yeflildir ama sayfalar›m›zda. Bizim yapraklar›m›z hiç dökülmez. Yemyeflil sallan›r dallarda. Bundand›r coflkumuz; bundand›r gelece¤e güvenle ilerleyiflimiz. S›rt›m›zda tafl›d›¤›m›z tabutlar gün geçtikçe ço¤alsa da, yüre¤imize gömdü¤ümüz ac›lar her geçen gün artsa da umudumuz hiç sönmeyecek. Bugüne kadar ö¤retmenlerimizden ö¤rendiklerimiz bize yeter. Gelece¤e ilerleyiflimizde, ö¤rendiklerimize bir fleyler katarak, yeni yeni gelenekler yaratarak yürümede onlardan ö¤rendiklerimize çok ihtiyac›m›z olacak. Sayfalar›m›z bu kez ac› yüklü gelebilir. Kanl› yazmalar›yla Kur’an kursunun duvarlar› alt›ndan ç›kar›lan genç k›zlar, çocuklar; bir t›r›n içinde havas›zl›ktan bo¤ulan göçmenler; evlatlar›n› açl›¤›n koynunda yitiren bin ömür yaflam›fl analar; tutsakl›klar ve di¤erleri karamsarl›¤a yol açmas›n yüreklerinizde. Ac›lar›n çeliklefltirdi¤i yüreklerle, ac›lar›n umuda dönüfltü¤ü bilinçlerle bakal›m uzaklara... Hep umuda yelken açs›n bak›fllar›m›z. Gelecek say›m›zda görüflmek dile¤iyle... Dostlukla...
Fiyat› (DÖV‹Z) Almanya: 5 Euro Fransa: 5 Euro Hollanda: 5 Euro Avusturya: 5 Euro ‹sviçre: 7.5 Frank ‹ngiltere: 4 Sterlin Bask› Bar›fl Matbaac›l›k Mücellit Ali Laçin Davut Pafla Cd. Güven Sanayi Sitesi C Blok No: 291 Topkap›- ‹stanbul Tel: (0 212 ) 674 85 28 Yerel süreli yay›n
tavır
‹Ç‹NDEK‹LER
09/2008 3 5 8 9 10 12 13 17 21 22 24 26 28 31 32 33 37 39 42 43 46
DENEME o; bahfledilmez, kazan›l›r DENEME seninle yürümek fi‹‹R adnan yücel DENEME haberin var m› tafl duvar? ÖYKÜ 18 kanl› yazma fi‹‹R ilhan berk B‹YOGRAF‹ tanya ‹ZLEN‹M munzur’un tiyatro aflk› fi‹‹R afflar timuçin DENEME gözlerine bakt›n›z m› hiç? DENEME ölümün rengi var m›? ‹ZLEN‹M gerçekte özgür olmak RÖPORTAJ sincan f tipi hapishanesi tutsaklar› KAR‹KATÜR tekirda¤ f tipi hapishanesi tutsaklar› AYIN FOTO⁄RAFI gencer yurttafl B‹YOGRAF‹ hasan tahsin T‹YATRO 9 ay son gün B‹YOGRAF‹ ipsiz recep fi‹‹R mahmud dervifl S‹NEMA 9.90 YTL HABERLER
o, bahfledilmez kazan›l›r
3
13 3 tanya
22 gözlerine bakt›n›z m› hiç? 3
33 3
3
kapak konusu 3 ön ve arka kapak foto: FOSEM (foto¤raf ve sinema emekçileri)
kurtuluflun ilk kurflunu: hasan tahsin
deneme
o; bahfledilmez, kazan›l›r! kemal demir
Tarihin derinliklerinden süzülüp gelen bilgeliktir o. Bir günde hiç kimseye bahfledilmeyen, ancak ve ancak kazan›labilecek bir bilgelik... En önde olmakt›r. Hiç tereddütsüz en önde olmak... Öyle “süpermence” yeteneklere sahip olmadan, eksi¤iyle-gedi¤iyle, zaaflar›n›n oldu¤unu kendine ve herkese itiraf ederek hem de... Bedeli hep ilk gö¤üslemektir. Sana gönül vermifllerin k›l›na zarar gelmesin diye... Onlar›n yerine de¤il, çünkü bunu hiçbiri kabul etmeyecektir, hep onlardan önce ama! Adanm›fll›kt›r o. Vatan ve halka, onlar›n kurtuluflu yoluna, yani devrime adanm›fl bir yaflamd›r... Baflkaca bir yaflam› bir daha hiçbir flekilde alternatif olarak görmemektir. Düzenin sana sunaca¤› hiçbir fleyin kalmamas›d›r. Yürümektir. Düflmeden, daima ileriye bakarak, belki s›k›nt›ya girerek ama hiç yalpalamadan yürümesini bilmek... Yürürken gelece¤i görmektir. Yar›n› de¤il, aylar sonras›n›, hatta y›llar sonras›n› görebilmektir. O gözlere, oralar› görecek beyne sahip olmakt›r. Herkesin gördü¤ünü de¤il, kendinden baflka kimsenin göremeyece¤i fleyleri görebilme vasf›na sahip olmakt›r. Bedel ödemede de, emekte de, hayat›n ve kavgan›n her an›nda ve her alan›nda ilk olmakt›r. ‹lk olmak önemlidir. ‹lk olman›n mütevaz›l›¤› daha da önemli… Herkesin harc› de¤ildir o sebepten. Bunu hep baflarabil-
mektir yaflam›nda... Cüretli olmakt›r. Al›nacak karardan yap›lacak eyleme, taktik belirlemeden politika de¤iflimine kadar her fleyde ve her yerde kendine güvenerek ad›m atmakt›r. Cüreti yaflam›n›n do¤al seyrine uyarlamakt›r. Kiflili¤inin bir parças› yapmakt›r. ‹radi olmakt›r. Yine her yerde ve her fleyde, hiçbir zaman kendili¤indencili¤in tuza¤›na düflmeden, “fabrikalar›n fabrikas›”na, yani beyne ve bilince dan›flarak, bir de¤il bin kez düflünerek karar almak ve mutlaka uygulamakt›r. ‹radilik, hiçbir zaman ikircikli davranmamak, do¤ru bildi¤ini, do¤ru zamanda, do¤ru mekanda ve do¤ru biçimde eyleme dökmektir. ‹flte bunu yapmakt›r yaflam›n›n her an›nda... Disiplinli olmakt›r o. Hem de bir salise bile gevflemeden. Disiplini karakterinin temel özelli¤i haline getirmeyi baflarabilmektir. Ölmesini bilmektir k›l›n depremeden. Kavgan›n zorlu dönemeçlerinde herkesten önce at›lmakt›r kurflunun, bomban›n, ölüm mele¤inin önüne. Gerekti¤inde ölümü ça¤›rmakt›r açl›¤›n koynunda. Fedakarl›¤›n en üst boyutudur. Bunun tarifi yap›lamaz zaten. Herkesten daha çok yoksun olmakt›r her fleyden. Yaln›z kalmakt›r örne¤in; aylar, y›llar boyu düflman›n tecritinde bir yoldafl s›cakl›¤›n› yaflayamadan, bir dost yüzü görmeden yaflamakt›r. Bu ko-
flullarda bile inanc›n›n ço¤almas›, zafere olan güvenin artmas›d›r. Sevmektir. Sevginin en hesaps›z›n›, en güzelini, en insani olan›n› tafl›makt›r kalbinde. Yoldafl›n›n aya¤›na tafl de¤se, ondan daha çok ac› çekmektir yani. Tan›makt›r yoldafllar›n›. Eksiklerini fazlal›klar›n›, zaaflar›n› yeteneklerini, eksilerini art›lar›n› onlardan daha iyi bilmektir. Bilmektir. Hayat›n ve kavgan›n sana sordu¤u her soruyu do¤ru cevaplayacak kadar bilgiye sahip olmakt›r. Bilginin elbet s›n›r› yoktur ama yine de herkesten çok bilmektir. Bilgiyi do¤ru biçimde kullanmakt›r elbette bir de önemli olan. Tersi yak›flmaz ona. ‹deolojide ve politikada netlik, tahlilde isabettir. Bir kez bile yan›lmamak, önüne hep güvenle bakmakt›r. Karfl›s›na ç›km›fl ihanete karfl›, “Ben bu hareketi gerekti¤inde bin parçaya ay›r›r, küllerinden yeniden yarat›r›m” deme güvenini, cüretini ve kararl›l›¤›n› göstermektir. S›rt›ndan hançerlendi¤inde bile tu¤lalar› bir bir örerek yaratt›¤› hareketin da¤›lmayaca¤›na sonuna kadar inanmak ve bunu baflarmakt›r k›sa bir süre içinde... Karanl›¤›n hakim oldu¤u süreçlerde ›fl›k olabilmektir yar›na. Herkesin y›lg›nl›k denizinde yüzdü¤ü, uçak uçak, gemi gemi mülteci oldu¤u günlerde direnifli örgütlemek; tutsakl›¤›n teslimiyet olmad›¤›n›, aksine dört
EYLÜL 2008 | TAVIR | 3
duvar aras›n›n mücadelenin bir arenas›, cep- tik kararlar... Bunlarla var olmakt›r düflman›n karfl›s›nda. Bir an bile bunlardan ayr›lhenin bir parças› oldu¤unu kavratmakt›r... madan, bir an bile bunlars›z kalmadan... Suskunlu¤un, kavga kaçk›nl›¤›n›n geçer akçe oldu¤u zamanlarda, en çok konuflan ol- Tarihsel kopufllar›n tarihi bir görev haline mak, suskun a¤›zlar› konuflur yapmak için geldi¤i anlarda, o kopufl cüretini gösterebilmektir. Büyük bedelleri ve büyük riskleri gökavgaya en önde at›lmakt›r. ze alabilmek; iktidar perspektifini ve iddias›Yarg›lamakt›r. Mahkeme kürsülerinde yarg›- n› her flart alt›nda koruyabilmektir. lanan de¤il, tersine kendini yarg›lamaya kalkanlar› büyük bir cüretle yarg›lamakt›r. O Her dönem yol aç›c› olmak; devrim hedefini kürsüleri; tarihin, zalimleri mahkum etti¤i kendi kiflili¤inde somutlamakt›r. Statükolara devrim kürsüleri haline getirmek, orada ezi- hapsolmamak, tersine onlar› y›kmak, parçalen halklar›n öfkesini, kinini ve de umutlar›- lamakt›r. Say›s›z s›navlardan, aln›n›n ak›yla ç›kmakt›r. n› hayk›rmakt›r. Hayat›n içinde yüzlerce düflünceyi, davran›fl Gelenek yaratmakt›r. O gelenekleri tafl›yabiçimini sab›r ve kararl›l›kla gelifltirip, tarih cak, yeni geleneklerle yar›n› kuracak kadroyazacak güce sahip bir devrimci yaratmak- lar yetifltirmektir. t›r. Ö¤retirken ö¤renen, ö¤retmenlikle ö¤renciAyr›m çizgilerinin hep net ve kal›n olmas›d›r. li¤i kiflili¤inde somutlayan olmakt›r. Tafl›d›¤› Hiçbir konuda mu¤lakl›¤›n olmamas›d›r bi- cüretin mütevaz›l›¤›na halel getirmedi¤i biri linçte ve yürekte... Devrimci çizgiyi belirsiz- olabilmektir. lefltiren her düflüncenin, her prati¤in düflYi¤it olmakt›r. Dimdik durmakt›r zalimin man› olmakt›r. karfl›s›nda. Esir oldu¤unda bile yenilmemek, Güçlü irade, flaflmaz öngörü ve isabetli poli- teslim olmamakt›r. Düflman› sevindirme-
4 | TAVIR | EYLÜL 2008
mek, dostlar›n›n yüreklerindeki umudu hep büyütmektir. Halk›na sonuna kadar güvenmek, bu güveni herkese yayabilmektir. Vatan›na hasret yaflamakt›r y›llar boyu. Hasretin en büyü¤ünü yaflamakt›r yüre¤inde, bilincinde, vücudunun her hücresinde... Sessizli¤inde bile en güçlü sesle hayk›rmak; durdu¤unda bile düflmana en güçlü darbeyi vurmak; öldü¤ünde bile zalime korku salmakt›r! Bütün bunlar› tek kelimeyle anlatmak mümkün… Bütün bunlar›n, hatta daha nelerin s›¤aca¤› o kelimede bu ülkenin gelece¤i var! O kelimede yar›n›m›z, yar›na dair umutlar›m›z var. O kelimede aç çocuklar›n olmad›¤› özgür ve ba¤›ms›z bir vatan var. Onunla var olduk, onunla büyüdük, onunla yaflad›k, onun gösterdi¤i yolda büyümeye ve yürümeye devam edece¤iz. Buraya kadar yazd›klar›m›z› silip yerine tek kelime yazmak yeter iflte: Önder! J
deneme
seninle yürümek... deniz korcan
Seninle yürüdük tarihin dikenli yollar›nda. Ne dünya gül bahçesiydi, ne de bize vaad edilen bir cennet vard›. O cenneti kendi ellerimizle yaratacakt›k, ki bilim böyle derdi. Seninle yürüdük ad› K›z›ldere olan o köyden eller üstünde ç›kt›¤›m›zdan beri. Ki aln›m›za yaz›lan bir yazg› de¤ildi bu. Bunu biz kendi ellerimizle yazd›k tarihin aln›na. Bir gün can›m›za kastederse zulüm kendi ellerimizle parçalayacakt›k gömle¤imizi ve kurflunlara açacakt›k ba¤r›m›z›. Ne zaman eller havada de¤il, eller üstünde ç›kt›ysak o zaman ölümsüz dendi ad›m›za. Ve biz 18’inde de, 40’›nda da kuflat›lm›fl siperlerimizden öyle ç›kt›k zulmün karfl›s›na. Bir kere bile teslim olmad›k. Seninle yürümek, buzda¤lar›n› k›rmakt›. Sen bir buzk›rand›n. Yolumuza ç›kan engelleri senin rehberli¤inde afl›p geçtik. Devrimin yollar› de¤il, bir tek yolu vard›. Senin gösterdi¤in yol. Marksizmin, Leninizmin yolu. K›z›ldere’nin yolu. O yoldan hiç sapmad›k çünkü senden hiç ayr›lmad›k. Yolumuzdan dönmedik. Sen hep vard›n. Her an›m›zda her saniyemizde vard›n. Nerede düfltüysek tutup kald›ran da sendin, bizimle birlikte vuruflan da... ‹flçi direnifllerinde, gecekondu y›k›mlar›nda, üniversitelerde okul kap›lar›nda, yurt önlerinde, grevlerde, boykotlarda, barikatlarda hep sen vard›n. T›rnak t›rna¤a, düfle kalka na-
EYLÜL 2008 | TAVIR | 5
deneme
eme¤inin hakk›n› vermek için, o güzel yüzünü bir kez olsun görebilmek ve sana bir söz verS›rt›na ihanetin kara sapl› hançeri sapland›- mek için s›raya giriyorlar. Yoldafllar›n, dostla¤›nda da yolundan bir kere olsun dönmedin. r›n, sevdiklerin, seni sevenler, sayg›da kusur Hainlerden, y›lanlardan, ç›yanlardan aman etmeyenler... dilemedin. Do¤ru tekti ve bunu savundun. ‹hanetlerden kuflatmalardan geçtin bafl›n Ey tarihin yorulmaz ustas›, sanki bir dü¤ün dik. ‹haneti yendin ve nas›l yenece¤imizi de günündesin. Dimdik duruyor yoldafllar›n seni karfl›larken. Ki sen böyle istedin, sözünü tutuö¤rettin. yorlar. fiimdi eller üstünde gidiyorsun... Nas›l bir dere, yata¤›n› bulmak için hasretle akarsa; t›pk› Seninle yürümek bir aflk haliydi kuflkusuz. K›yata¤›n› bulan bir nehir gibi kavufltun halk z›ldere’den bu yana yüre¤imizi so¤utmadan denilen o büyük deryaya... Vatan topraklar›n- ayn› aflkla düfltük hep topra¤a. Elimizi hiç titdas›n... Ne kadar özlemiflsindir kimbilir. Suyu- retmedik adalet da¤›t›rken. Bir kere olsun nu, havas›n› ve ille de insan›n›. Bir gece konu- sapmad›k bilimin ve tarihin yasalar›n›n em¤umuz olabildin. Sabahlara kadar umutlu retti¤inden. fiimdi eller üstündesin büyük usflark›lar söyledik baflucunda, duydun mu bizi? ta. Tarih seni yaz›yor, “ölmedi” diye. Atefl bafl›nda bekledi gençlerimiz, kad›nlar›m›z ve hatta çocuklar›m›z. Sen bize kavufltun, Seninle yürümek asl›nda Ferhat’›n da¤lar› biz de sana. “Ölsem de gam yemem gayr›”n›n deldi¤i yerde bafllar. Seninle yürümek Ferhat olmakt›r kuflkusuz. Bir aflk hali yani... Da¤lar› resmi bu mudur yoksa üstad? delmektir. Sen bir Ferhat oldun bu macerada Her zaman güvendin ve her zaman sevdin bu ve flimdi seni omuzlayan binler, saraylarda alhalk›. Hiç vazgeçmedin. Hiç yaln›z komad›n. t›n taslarda su içilirken, bir damla suya hasret En yüce de¤erdir ya emek, iflte flimdi onbinler kalan binlerdi. Tarihin her vaktinde yazg›lar›s›l dövüflülür senden ö¤rendik.
6 | TAVIR | EYLÜL 2008
na boyun e¤meyen bald›r› ç›plaklard›. Halk›m›z vard› seninle yürüyen flimdi. Halk›m›z... Kimler vard› bir bilsen... Korkak halk›m›z, cahil halk›m›z, cesur halk›m›z, kahraman halk›m›z oradayd›. O büyük macerada korkudan bir kayan›n arkas›na saklan›p kalan Kara Y›lan da onlard›, Elmal› köprüsünde Frans›z’› Antep’e sokmayan da onlard›... Böyle bafllard› maceralar›. Ve Tokatl›lar, Sivasl›lar, Marafll›lar... Aya¤› terlikli, bafl› yazmal›, kuca¤› çocuklu kad›nlar vard›. Sanki cepheye mermi götüren Nene Hatun, elde silah dövüflen Kara Fatma, Bedreddin’in hakikat bac›lar›yd› onlar. Bizim kad›nlar›m›z yani. “Kara sabana koflulan ve sofram›zdaki yeri öküzümüzden sonra gelen” kad›nlar›n omuzlar›nda gidiyordun ebedi yolculu¤una. Seni seviyorlard›. Çünkü o¤ullar›, kardeflleri, a¤abeyleriydin. Nice o¤ullar vermifllerdi kavgaya. Nice o¤ullar›n› ve de k›zlar›n› kendi elleriyle koymufllard› kara topra¤›n ba¤r›na. Sen onlara kurtuluflu gösterdin; zincirlerini nas›l k›racaklar›n›... Düzenin onlara çizdi¤i kaderi nas›l bozacaklar›n› gös-
deneme
terdin. Evlatlar›na sadece ana de¤il, yoldafl da olmay› ö¤rettin. Ancak o zaman dinerdi ac›lar›. Dövüfltükçe... Senin resmini tafl›yordu küçücük eller ve k›r›fl k›r›fl, çizgi çizgi eller. Saz çalan eller tutuyordu resmini, çapa tutan eller de... ‹flçiler, memurlar, iflsizler, karamsarlar, yorgunlar, y›lg›nlar, hatta devrimin yükünü omuzlamaktan yorulanlar... Ancak yüre¤inde bir parça olsun bir fley tafl›yorsa seni görmeye, helalleflmeye gelmifllerdi. Hepsinin yüre¤ine umut ekendin çünkü. Hepsinin derdine çare arayan… Ad›na halk denilen kocaman derya, peflinden gidiyordu yol boyunca. Hakl› olduklar›n› ö¤rettin önce ve kazanacaklar›n› da. Kurtuluflun yolunu gösterdin. Ya düzenin kokmufl karanl›¤› ya da devrimin p›r›l p›r›l ayd›nl›k günefli. ‹ki yol vard›. Bir üçüncü yol yoktu. Böylesine kesindi devrimin çizgileri. Bu yolda kesintisiz yürünecekti. Elbette düflüp tökezlemek de vard› bu yolda. Tekrar nas›l aya¤a kalk›laca¤›n› ö¤rettin... Düfle kalka, vura öle dövüflülecekti. “Hakl›y›z Kazanaca¤›z”, 12 Eylül’ün mahke-
me salonlar›ndan d›flar›ya taflan sesti. O duvarlar› delip geçen ses... Halk›n›n boynuna prangalar vurulmuflken, iflkenceler alt›nda inlerken, onlar› bir an olsun yaln›z b›rakmad›n. Zindanlarda 75 gün erittin de bedenini, insanl›k onurunu yere düflürmedin. Tarih seni sevdi büyük usta. Ve senin usta ellerine b›rakt› ak sayfalar›n›.
yürüyor minik ad›mlar›yla. Gelece¤ine sahip ç›kar gibi. Rahat uyu. Vedalaflmaya s›¤mayan zamanlarda çok çald› kap›m›z› ölüm. Ancak vedalaflmalara zaman da bulduk ölümün koynunda. ’84’ün o kavurucu s›ca¤›nda, ölüm orucunda vedalafl›rken birbirinize söyledi¤iniz sözdü belki “Sana ölmek düfltü bize ise yaflamak.”
fiimdi seni omuzlar›nda tafl›yan binler bir kere dokunabilmek için sana neler vermezlerdi... Bir kere elini s›kabilmek için. Minnet duygular›n› dile getirebilmek için. Umutsuz yüreklerinin umuduydun. Karanl›k günlerinin günefli... ‹yi ki vard›n ve hep var olacaks›n.
fiimdi bu yollar› sensiz ad›mlamak düfltü bize.
Umutsuzlu¤a ve karamsarl›¤a izin vermemifltin son nefesinde bile. Son talimat. Ve bu yerine getirilecek en zor talimatt›. Küçücük çocuklar gelip tabutunu seviyorlard›. Çünkü sen onlara bir dünya verdin. Bir günü de¤il, bütün bir ömrünü arma¤an ettin gelecek güzel günler u¤runa. O küçücük eller, o ayakkab› boyayan, o mendil satan küçük eller flimdi senin tabutunu okfluyor. Yan›nda
Sensiz yürüyece¤iz. Ki biz yürüdükçe ancak rahat uyuyabilirsin. Sensiz yürüyece¤iz ama seninle, t›pk› flimdi oldu¤u gibi. Senin gözlerinle bakaca¤›z hayata. Ve o büyük gün geldi¤inde ebedi yata¤›nda huzurla gülümseyeceksin bize, biliyoruz. O günü mutlaka görece¤iz! Mutlaka! J
EYLÜL 2008 | TAVIR | 7
fliir
sen yürürsün rüzgar yürür adnan yücel
Sen yürürsün rüzgar yürür Sabahlar s›¤maz olur gözlerine Her ad›mda çözülür bir karanl›k fiafaklar çiçek sunar ellerine Gün tutuflur Da¤lar ayd›nlan›r Yeniden ayd›nlan›r Yeniden canlanan bu yaflam Türküler dizer saç›n›n tellerine
Sen yürürsün rüzgar yürür Dallar e¤ilir Yapraklar secde eder yürüyüflüne Sular kabar›p dalgalan›r Köpüklü bafllar›yla selamlar seni Ve tanr›lar kal›r önünde Ne beyler ne krallar Seninle yaz›l›r en büyük destan En güzel tarih seninle bafllar
Sen yürürsün rüzgar yürür Al›p savurur beni saçlar›n En kalabal›k alanlara götürür Bir cellat ç›kar apans›z Bir fidan yeflermeden çürür Ve kana bulan›r ›rmaklar Bafltan bafla geçer kentleri Kan temizlenir cellat ölür
Sen yürürsün rüzgar yürür Bir sevinç boylan›r dünyada Çocuklar korkusuz büyür Kan bo¤ulur susar Dokunup geçti¤in her kurakl›k Yemyeflil bir vadiye dönüflür
Sen yürürsün rüzgar yürür Mahpuslar solu¤unla umutlan›r Toprak çatlar Gökyüzü b›çak b›çak flimfleklenir Görkemli bir yürüyüfl bafllar içimde Ve bir tan vakti K›r›l›r bütün güzellik yasalar› A¤açlar aflk açar bahçelerimde
8 | TAVIR | EYLÜL 2008
Sen yürürsün rüzgar yürür Bizi bu deprem günlerinde ‹nan ki bir fliirsiz yaflamak Bir de sensiz savaflmak öldürür
deneme
haberin var m› tafl duvar? murat hano¤lu
Haberin var m› tafl duvar? Demir kap›, kör pencere, Yast›¤›m, ranzam, zincirim, U¤runa ölümlere gidip geldi¤im Zulamdaki mahsun resim Haberin var m›?
“Bir devir daha kapand›” yazd› gazeteler. Bayrampafla Hapishanesi kapat›ld›. ‹stanbul’un ortas›nda bir “mahpus dam›” der eskiler, hapishane diyelim. fiehrin tam göbe¤inde.. fiimdi tamamen tahliye edildi ve ziyarete aç›ld›. Büyük flovlarla tabi ki. Kimler geldi geçti dediler Bayrampafla’dan. Çeteler, mafya tetikçileri elebafllar›, ha bir de “teröristler” der onlar, biz onlar›n jargonuna de¤il kendi literatürümüze göre konuflal›m. Devrimciler yani... Ad› cinayetler, isyanlarla an›lan derler onlar biz ise ödenen bedeller, yaz›lan kahramanl›k destanlar› diyelim. Ve elbette haberi vard›r bütün bunlardan o tafl duvar›n. ‹nsanlar onuru için ac›ndan ölmüfltür o mahpus dam›nda ve duvar duvarl›¤›ndan utanm›flt›r da insan insanl›¤›ndan utanmam›flt›r, insan eti yak›l›rken o duvarlar›n içinde.
kavgas› da var olacakt›r, ki o kavga her zaman baflka mekanlarda sürecektir insan insanl›¤›n› yitirmedi¤i sürece. Bayrampafla... Seni tarihe gömmek istiyorlar ama biz seni tarihe gömmeyiz. Çünkü senin ad›n› anarken yürekleri kabaracak insanlar›n. Sen bir Metris gibi öyle bafl›n dik duracaks›n. Çünkü sen, ad›n an›ld›¤›nda bir tafl duvardan öte direnifllerinle an›ld›n. Senin ad›n t›pk› Metris gibi onurla an›l›r. Mekanlar önemli de¤ildir ki, mekanlar›n içinde yaz›lan tarih onurla yaz›ld›ysa öyle an›l›r y›llar boyu. Bunu yaratan devrimcilerdir. Bunun diyetini ödeyenlerdir. Mesela Antep gibi, Elmal› Köprüsü gibi, Bayrampafla da geçilmemifltir. “De¤se de¤se kurflunlar ancak bedenimize ifller asla umuda de¤il” derler bu tarihi ya-
zanlar. Öyledir ve onlar hakl›d›r bu bahiste. fiimdi duvarlar›n yerle bir edilecek belki. Ama ad›n tarihe kalacak. Çünkü seni infla edenler hayallerine kavuflamad›. Devrimciler insanl›k onurunu yere düflürmedi. Neler gördün tafl duvar, yaz desek yazabilir misin? Hangi flen çocuk kahkalar› çarpt› duvarlar›na, nerelerin türküleri deldi geçti ba¤r›n›. Kaç göz düfltü ufuklar›ndan bir tutam gökyüzü görmek için. Hangi derdin avaz› yalad› geçti yüzünü... Yaz desek yazabilir misin? Yazamazs›n... Ama tarih yazd› bunlar› bir bir. Ah Bayrampafla, biz vard›k geldik ve gittik. Senin davan tarihe kals›n. J
Ne günler görmüfltür o görüfl kabinleri... Dü¤ünlere, hasretin dindi¤i anlara, dökülen gözyafllar›na, çal›nan davullara, al›nlara kuflan›lan k›z›l bantlara, c›v›l c›v›l bayram yerlerine, s›k›l› yumruk söylenen marfllara ve tam ba¤r›n› delip geçen özgürlük eylemlerine. Ki o duvarlar bile a¤z›na kilit vurmufltur devrimciler delip geçerken ba¤r›n›. Çünkü dedik ya duvar duvarl›¤›ndan utanm›flt›r. “Bir devir daha kapand›” dediler. Ne çok severler bu laf›. Biz bu laf› hiç sevmeyiz oysa. Çünkü devir kapanmam›flt›r daha. Kapanacak olan bir devir varsa o da zulmün devridir. Zulüm var oldukça halklar›n kurtulufl
EYLÜL 2008 | TAVIR | 9
öykü
18 kanl› yazma selma yi¤it
sun! Ezan da bitti. Deprem mi oldu acaba? Ya o gürültü… Anne ne olur gel al beni buradan. Muhammed hasta dersin, gelmezsin. Muhammed’i fiükriye Teyzelere b›rak gel, ne olur anac›m. Çok korkuyorum. Ezan da bitti. Hiç ses yok. Kimse duymuyor mu beni?
Kara gözlü k›z›m, o küçücük yüre¤in kald›r›r m› bu kadar ac›y›? Bu haberi nas›l ald›m, nas›l ç›kt›m evden… Muhammed’i fiükriye’ye nas›l b›rakt›m da geldim, hiç bilmiyorum. fiimdi burada böyle sakin, hiç k›p›rdamadan nas›l oturuyorum… Gözlerimi bir an ay›r›rsam çöküverecek gök kubbe sanki. Bir daha hiç kavuflamayacakm›fl›z gibi.
Allahu ekber allahu ekber Eflhedü en la ilahe il…
Neredesin kömür gözlü k›z›m? K›nal› kuzum benim. Bir kova suyu tafl›yamayan sen, tonlarca betonun alt›ndas›n flimdi. Kaç ana bekler böyle sakin, evlad›n›n enkaz› bafl›nda. Tafl olmuflum sanki tafllara baka baka. Çok korktun mu yavrucu¤um? fiimflek çakt›¤›nda koflar gelir koynuma giriverirdin. Bak flimdi de ben geldim. Hadi aç kollar›n› güzel k›z›m…
Anneci¤im… Neredeyim ben? O gürültü neydi öyle, ne oldu bana? Her taraf›m ac›yor. Buras› neden karanl›k, neden hareket edemiyorum? Anne neredesiniz? Çok korkuyorum. Arkadafllar›m nerede, ya hocalar›m?
Anneci¤im… Neredesin? Yoksa rüyada m›y›m? Allah’›m ne olur rüya olsun, ne olursun yarabbim! Bismillahirrahmanirrahim… Kulhuvallahü ehad allahü samed… lem ye… lem… Gerisi nas›ld›? Allah’›m affet ne olur-
Anadolu’nun koynunda uykuya dalm›flt› k›zlar› / Yazmalar› oyal›yd› / Yeflilli, morlu, çiçekli / Rengarenkti saçlar› / Küçücük yazmalar›n›n alt›nda / Salk›m saçak / Ve denildi ki bir sabah / Kapkaraym›fl “yaz›”lar›…
10 | TAVIR | EYLÜL 2008
Anneci¤im… Yoksa öldüm mü! Mezarday›md›r belki. Bu kadar karanl›k oldu¤una göre… Sesim de ç›km›yor zaten. Bafl›mda a¤l›yorsundur o vakit. Babam da ald›ysa haberi ç›k›p gelmifltir. Kahreder kendini, verdi¤i sözden dönemeyen babam. Söz vermifl çarfl›dan adamlara “Benim k›z› da yollayaca¤›m sizin Kur’an kursuna” diye. Oysa sen söylenmifltin o kadar; “B›rak otursun evde. O¤lan hasta, sen de çal›flmaya gideceksin, ben tek bafl›ma onca ifle nas›l koflar›m… Ayd›n’›n Hatçe’sinden ö¤renir Kur’an’›. Afla¤› mahallenin k›zlar› hep ona gidiyor, Fadime de ona gitsin n’olcak…”
Kara gözlü k›z›m benim, o kadar söyledimdi babana. Söz vermifl ya bir kere. Laf a¤z›ndan ç›km›fl ya. Ölür de dönmez. Haberi duyar duymaz ç›km›fl gelmifl çarfl›dan. Burada karfl›laflt›k. Beni sakinlefltirmeye çal›flan kad›nlar›n aras›ndan öyle bir bakt› ki baban, k›rk yafl›na kadar çekti¤i tüm ac›lar doluvermiflti
öykü
gözlerine. Kendime getirdi beni o bak›fllar. Sustum. fiimdi sümbülüm, ben bu tepede nas›l ki tafl kesilmiflsem, baban da dört dönüyor afla¤›da kurtarmak için sizleri. ‹kinizi de görüyorum yavrucu¤um, ikinize de bak›yorum… Biriniz tafl duvarlar›n, biriniz verdi¤i sözün a¤›rl›¤› alt›nda ezilirken, benim de gö¤üs kafesime s›¤m›yor ald›¤›m nefes…
Anneci¤im hep suç babam›n de¤il ya. Ben de istedimdi burada okumay›. Ayflegül’le hep beraber olal›m istedim. Gece gündüz. Son duydu¤um ses de Ayflegül’ümün sesiydi. Sabah namaz›na ça¤›r›yordu beni. Uyanmaya çal›fl›yordum. ‹flte o anda oldu ne olduysa. Büyük bir gürültü koptu anneci¤im. Dünyadaki bütün flimflekleri bir araya toplam›fllard› sanki. Öylesine korktum. Sonra bir anda çöküverdi duvarlar üzerimize. Çoktaaaan çatlam›fl olan duvarlar. Ders yapt›¤›m›z s›n›fta görmüfltük bir tane. Ayflegül’le birlikte oturdu¤umuz s›ran›n yan›ndaki duvar çatlam›flt›, ortas›ndaki boya da, s›va da dökülüyordu. Arif Hocay› ça¤›r›p göstermifltik anneci¤im, “Ondan zarar gelmez, ben de burada okudum o benim zaman›mda da vard›, siz namaz›n›z› k›l›p, dua ederseniz hiçbir fley olmaz” demiflti. Sonra da k›z›p, bizi odam›za göndermiflti.
Kömür gözlü k›z›m, tüp patlam›fl diyorlar. Bir tüp yerle bir eder mi koca bir dünyay›? Bu nas›l bina ki, bu nas›l vicdan… Sabah beri bir sürü küçük melek ç›kard›lar enkazdan. Yaralanm›fl, yanm›fl ço¤u… Hadi benim mele¤im sen de kanatlan›ver anac›¤›na do¤ru. Tek tek sar›vereyim yaralar›n›. Muhammed’e de, sana da gözüm gibi bakay›m. Anneci¤im neden hala gelmedin? Buras› çok s›cak. Eriyorum sanki. Arif Hoca bize cehennemi anlat›rd› durmadan. Hangi günah› ifllersek kaç y›l kalaca¤›m›z›, tövbe etmezsek nas›l yanaca¤›m›z› uzun uzun anlat›rd›. Oysa sen muhtar›n küçük o¤lu Memet suda bo¤uldu¤unda, Memet’in melek oldu¤unu, bizim gibi küçük yaflta ölenlerin hiç ac› çekmeden cennete uçaca¤›n› söylemifltin. Anneci¤im buras› senin anlatt›¤›n cennete de¤il, Arif Hocan›n cehennemine benziyor. Zeytin gözlü k›z›m, saatler geçiyor. Yazmalar› kana bulanm›fl k›zlar›n› gören analar›n fer-
yatlar› gö¤ü deliyor. Bu nas›l yaz›… Yaral› ceylanlar›m›z ç›k›yor bir bir. Ölü gelinlerimiz ç›k›yor enkazdan. Bir sen yoksun. Ayflegül’ünü de ç›kard›lar az önce, götürdüler sirenlerle. Nice haldeydi, göremedim. ‹çim öyle bir kayn›yor ki s›rma saçl›m bir oynasam yerimden, tutufluverecek herkes… Anneci¤im… sesler geliyor, duyuyorum.
O sabah onca yafl›na bakmadan a¤lad› Anadolu / Yazmas› oyal› k›zlar›na / Rengarenkti saçlar› / Yazmalar›n›n alt›nda / Salk›m saçak / Ve on sekiz ayr› kucak açt› onlara analar› / Sesten ürkmüfl, karanl›ktan korkmufltu k›zlar› / Sarmalad› / Ve flöyle bir etraf›na bak›narak / Kederle / Ve kaderle hiç ilgisi olmad›¤›n› bilerek / sustu ana / kara yaz› yaz›c›lar›n karalar ba¤layaca¤› o gün / konuflsun diye evlatlar›… J
Kömür gözlüm, hareketlendi ortal›k. Kalabal›klaflt›. Baban kalabal›¤› yar›p, atlay›verdi ileriye do¤ru. Ben de duramam art›k. Anneci¤im sonunda geldin…
EYLÜL 2008 | TAVIR | 11
fliir
türkiye flark›s› ilhan berk
O yorgun o soluk o namuslu yüzler o erkek bak›fllar O gökyüzü, sar›, k›rm›z›, mavi say sayabildi¤in kadar Ya o flehirler, vefakâr Antep, zalim ‹stanbul, kanl› Zonguldak? Köyler, bozk›rlar, kasabalar? ‹nsanlar ki ç›k›k elmac›k kemikleri acayip elleri, ayaklar›yla Sen âh› ekenin biçenin durmufllar veya yürüyorlar Sen âh› tafl k›ran›n, flark› söyleyenin Zile'de kör bir adam gelip geçen trenlere Trenler ki senden geçer türkü söylüyor Bafl› aç›k yalnayak halk›m senden geçer S›vas'dan b›çak sat›c›lar›n›n sesleri geliyor Türkülerin en hazinleri senin üzerinedir Anam›n, kardeflimin, kavmimin göz yafl› Pis, fakir o can›m Kürt köyleri arkalar›n› da¤lara dayay›p senin üzerinedir görünmez olmufllar Halk›m arabac›s›, köylüsü, ›rgat›yla senindir Peflleri s›ra tuz gölleri, nehirler gökyüzü Ben bütün fliirlerimle halk›m›n. kay›yor. O ovalar ne öyle, birbiri arkas›na ak›p durur? Senin üstündedir Ne varsa yaln›zl›k, fakirlik nam›na Sevmek, yaflamak aflk›na Devam eden ve edecek olan ad›na Nas›rl› elden sar› yüzden yana Yani ne varsa yorgun, fakir halk›m ad›na Senin üstünedir.
12 | TAVIR | EYLÜL 2008
Sen bir kenara durmufl bak›yorsun Da¤lar senin önünde gelip durur Yol senin serine görünür Kötüsü sana vurur rüzgâr›n E¤risi sana ya¤ar ya¤murun Ekme¤in karas› sana düfler. Sen flu koca Türkiye topra¤› Sen Yunus'un, Karacao¤lan'›n, Pir Sultan Abdal'›n vatan› Sen kimsesizli¤imizin, büyük yaln›zl›¤›m›z›n, al›n terinin memleketi Gözümüzün içindeki sar›l›k Avucumuzun içindeki yara Sen her gün biraz daha ba¤land›¤›m›z Her gün bizi ba¤layan hayata Tuzu ekme¤i fliirimizin Sen çar›k, potur, kuflak Sen çavdar ekme¤i, m›s›r ekme¤i, bu¤day ekme¤i Dinlenmekten yorulmufl toprak, durgun sular, ihtiyar da¤lar Karakollar, hapishaneler, okullar Yani yirmi milyonun kederi Yani yirmi milyonun ümidi Sen büyük kederimiz Sen büyük ümidimiz Düzülse sana düzülür destan Yak›lsa sana yak›l›r türkü Ama flüphesiz en insancas› iflin Devam etmektir yaflamaya.
biyografi
tanya ümit zafer
“Hadi gidelim dostum Bütün haks›zl›klar›n öcünü almaya Asi y›ld›zlar parlas›n aln›m›zda Yenemezsek Ölürüz Ne ç›kar...” Ernesto Che Guavara
‹lkiyle, Naz›m Hikmet’in bir fliirinde karfl›laflt›k. ‹kincisiyle, Che’nin “Bolivya Günlü¤ü”nde tan›flt›k. Ve bir daha unutmad›m onlar›. Ayn› zaman ve mekânda yaflamam›fl oluflumuzun hiç önemi yok. Meselenin özü, insanl›¤a bir felaket yaflatan Naziler’e karfl› direnen Tanya’ya yak›nl›k duyabilmekte. Yani, yürekte... Ayn› flekilde, Amerikan emperyalizmini de¤il ama emperyalizme karfl› savaflan Tanyalar› sevmektir konunun özü. Yani, yürektedir. ‹flte tam da bu nedenle, “Tanya” isimli iki yoldafl›m var, diyorum cümle âleme... ‹lkini, Naziler katletti. ‹kincisini ise, ABD’nin emrindeki Bolivyal› katiller. Elbette, ben do¤madan çok önce olmufl bütün bunlar. Ama görüyorsunuz ya, ne dara¤ac› ne de kurflunlar Tanya’y› yok etmeyi baflaramad›lar. Ki Nazilerin dara¤ac›nda k›rklara kar›flan Tanya, sonra Che’nin yan›nda göründü yeniden. Görmek için, sadece kalbi bir gözle bakman›n yeterli oldu¤u bir gerçek bu. Evet, böyle oldu. Çünkü her ikisinin yaln›zca isimleri de¤il ama özgürlük aflklar› da ayn›yd›. Ve onlar, ayn› hayat›n ve hakikatin Tanya’s›yd›...
tarihe de yazd› bunlar›. Elbette bu sat›rlar, sosyalist kiflilik ve devrimci tercihin ifadesidir. Tam da burada, Che’nin “Bolivya Günlü¤ü”nün 8 A¤ustos tarihli bölümüne yazd›klar›n› paylaflmal›y›z: “Mücadelenin bu türü bize insan soyunun en üst aflamas› olan devrimcili¤e eriflme olana¤› veriyor, ayn› zamanda da eksiksiz insan olmam›z› sa¤l›yor...” Art›k, kendisini insanl›¤›n özgürlü¤üne adayan Tanya’n›n yaflam maceras›na geçebiliriz. Ve tan›d›kça göreceksiniz ki, o fliirdeki soru, cevab›n› bulmufltur çoktan.
Ve flimdi, Naz›m’›n o fliirinde b›rak›p ilkini, ikincisinin fliirini okuyal›m birlikte. Ki bu yaz›, o “son” fliiri kalbinizle duyaca¤›n›z›n garantisidir. Emin olun, duyacaks›n›z. Ve fliirin sorusuna cevap bulacaks›n›z... Dedim ya, Che’nin “Bolivya Günlü¤ü”nde karfl›laflt›k Tanya ile. O’nun da bir günlü¤ü oldu¤unu ise daha sonra duydum. Gerçi, an› defterinin tek sayfas›n› kullanm›flt› zaten. Ve o sayfaya da, Ostrovski’nin “Çelik Böyle Sertleflti” roman›ndan yapt›¤› bir al›nt›y› yazm›fl. Bolivya da¤lar›ndaki ölümünün ard›ndan, s›rt çantas›ndan ç›kan defterinin o sayfas›na, flunlar› yazm›fl Tanya: “... ‹nsan›n sahip oldu¤u en de¤erli fley hayat›d›r. Hayat insana yaln›zca bir kez verilir ve insan bunu öyle kullanmal›d›r ki, y›llar sonra bu hayat, bir a¤›rl›k olarak üzerine çökmesin, insan geçmiflinin s›radanl›¤› ve zavall›l›¤› yüzünden utanç duymas›n. Ölürken flöyle diyebilmeli insan: Tüm hayat›m› ve tüm gücümü, dünyadaki en güzel fley olan insan›n özgürlü¤ü u¤runa savafla adad›m.” Tanya’n›n ömrünün özeti say›l›r bu sözler. Ve sadece o deftere de¤il,
EYLÜL 2008 | TAVIR | 13
biyografi
Tamara...
çocu¤u olarak, Arjantin’de do¤du. Tanya’n›n ailesi, Nazi zulmü yüzünden 1935 y›l›nda AlBuraya kadar “Tanya” dedik O’na. Ama do¤- manya’y› terk etmek zorunda kalm›flt›. Anne du¤unda, Hayde’e Tamara Banke Bider de- ve babas› Alman Komünist Partisi üyesi olanilmiflti ad›na. Ki bir Alman ailesinin ikinci rak Nazilere karfl› mücadele içindeydiler. Ve
bu kimlikleri de deflifre olmaya bafllad›¤›nda, Almanya’dan ayr›ld›lar. Ç›kt›klar› yol, onlar› Arjantin’e götürdü. Ve 19 Kas›m 1937’de burada do¤du Tamara. Almanya’ya geri dönecekleri 1952 y›l›na kadar, Arjantin’de yaflad›lar. Tamara’n›n çocuklu¤u böyle geçti. Demokratik Almanya’da... Tanya, ailesiyle birlikte 1952 y›l›nda Demokratik Almanya Cumhuriyeti’ne geldi. Anne ve babas› sosyalist kurulufl çal›flmalar›nda görev ald›lar. Tanya ise önce Clara Zetkin okuluna, ard›ndan siyasal bilgiler fakültesine devam etti. Ve 18 yafl›nda, Alman Sosyalist Birlik Partisi’ne üye kabul edildi. Çocuklu¤u, Arjantin’de geçen Tanya, Latin Amerika’ya olan ilgisini sürdürüyordu. Önceleri Latin Amerika folkloru ile s›n›rl› olan bu ilgi, Küba Devrimi’yle birlikte siyasal bir hale büründü. Ayr›ca, ülkesini ziyaret eden Kübal› devrimcilerin çevirmenli¤ini de yap›yordu. Ki Aral›k 1960’da Che ile tan›flmas› bu sayede oldu... Küba’n›n Ça¤r›s›... Küba Devrimi’nin zaferi ve yaflanan geliflmeler, Tanya’y› da mutlu etmiflti. Ve her geçen gün daha iyi anl›yordu ki, Küba Devrimi, emperyalizme karfl› savafl ça¤r›s›d›r. ‹flte bu ça¤r›y› yüre¤inde hissetti¤i için, Küba’ya gitmek istiyordu. Arad›¤› f›rsat› 1961 y›l›nda buldu. Küba Halklarla Dostluk Enstitüsü’nden ald›¤› daveti kabul etti ve May›s 1961’de Küba’ya ulaflt›. Mutlulu¤un Küba’s›nda 23 yafl›ndaki bu genç k›z da bir renk olacakt› art›k... Devrim, Küba’da zafere ulaflm›fl ama durmam›flt›. Çünkü devrim, zaten dura¤anl›¤›n ötesinde bir ilerleme ve özgürlü¤ün, dünyay› fethetme maceras›d›r. ‹flte bu büyük insanl›k maceras›na dâhil olman›n ad›mlar›na devam eder bizim Tanya. Ve gereken her yerde çal›flmaya bafllar: “... Tamara, gönüllü çal›flma müfrezelerinde, milis örgütünde, okuma-yazma bilmezli¤e son verme kampanyas›nda görev ald›. E¤itim Bakanl›¤›’nda Küba’n›n Halklarla Dostluk Enstitüsü’nde ve Kübal› Kad›nlar Federasyonu’nda çal›flt›.” Tanya’n›n böylesi çal›flmalar› 1963 Mart ay›-
14 | TAVIR | EYLÜL 2008
biyografi
na kadar sürdü. Ki bu süreç, Tanya’n›n hayat içinde tan›nd›¤› bir zaman olarak geçti. “... Tamara’n›n karakteristik özellikleri -güvenilirlik, siyasi bilinç ve kendini göreve adama özelli¤i- Che’nin ve öteki Kübal› devrimcilerin dikkatini çekmiflti.” Evet, Che’lerin dikkatini çekmiflti Tanya. Çünkü, revizyonist önderliklerin halklar› mahkum etti¤i çaresizli¤e karfl›, emperyalist tahakkümün üstüne yürümenin haz›rl›¤›ndayd›lar. ‹flte bu haz›rl›¤a Tanya’y› da dâhil ettiler. Genç k›z bu yeni ve zorlu görevi, coflkuyla kabul etti. Tarihe yaz›lacak ad›n› da böylece ald›: Tanya! E¤itim... Görevlerini yerine getirmek için gereken e¤itim çal›flmalar›n›n içindeydi art›k. Hayat›n her an› ve ayr›nt›s›, bu e¤itimin bir parças›yd›. Ve Tanya, olanca çabas›yla bu çal›flman›n tüm gereklerini yerine getirmek istiyordu. Karfl›laflt›¤› zorluklar oluyordu elbette. Ama yüklendi¤i görevin karfl›s›na ç›kan her engel, ideallerinin büyüklü¤ü karfl›s›nda küçülüyordu. O günlere dair yazd›¤› bir raporda kendisini flöyle de¤erlendirir Tanya: “… Çal›flmalar›m› daha iyi örgütlemeliyim ve her fleyden önemlisi çok h›zl› çal›flmay› ö¤renmeliyim. Daha fazla inisiyatif kullanmal› ve koflullar gerekli k›ld›¤›nda h›zla karar alma yetene¤imi gelifltirmeliyim…” Tanya, zorland›¤› konular› kendini gelifltirmenin, e¤itmenin ve daha iyisini yapman›n f›rsat›na çeviriyordu. Geçirdi¤i bu süreçten ç›kan sonuç olumluydu ve fluydu: “… Çözümleme yetene¤i ve özelefltiri ruhu, izleyece¤i yolu göstermek için yeterliydi. Kendine güveni tamd›, inisiyatif sahibiydi, cüretliydi ve ö¤renme gücü, yarat›c›l›¤› flafl›rt›c›yd›. Her fleyi bilirim iddias› da yoktu, alçak gönüllü, haddini bilen bir genç kad›nd›…” Yola Ç›k›fl… Tanya geçirdi¤i bir y›ll›k e¤itimin ard›ndan, Mart 1964’te Che ile yeniden görüfltü. Bolivya’da örgütlenecek olan gerilla hareketine iliflkin yüklenece¤i görevini de böylece ö¤rendi. Buna göre, sahte belgelerle Bolivya’ya gidecek, bu ülkenin burjuva, devlet ve ordu kesimlerinin sosyal yaflam›nda bir yer edine-
cek, bu arada bir biçimiyle ülkeyi dolaflarak emekçilerin durumunu gözlemleyecekti. Bunlar› yaparken ülkenin sol kesimleriyle iliflki kurmayacak, kimseden yard›m almayacak ve kesinlikle gerçek kimli¤ini deflifre etmeyecekti. Havana’dan gelecek olan mesaja kadar, sahte kimli¤inin içinde yapayaln›z kalacakt›. Konuflaca¤›, dertleflece¤i bir yoldafl› bile olmayacakt› yan›nda.
Gizlili¤inin yasal güvencesi için, bu evlili¤i gerçeklefltirdi. Bir süre sonra da, misyonunu yerine getirmifl olan bu evlili¤e son verdi Tanya. Ki Tanya’n›n göze ald›¤› bu fedakarl›¤› anlamak için, Che’nin “Devrim d›fl›nda baflka bir yaflam yoktur” sözü üzerine düflünülmelidir…
Tanya, görevinin ne denli hayati oldu¤un bilinciyle, Nisan 1964’te yola ç›kt›. Bolivya’ya ulaflmak için geçmesi gereken Avrupa’ya do¤ruydu yolculu¤u. Ki bir dizi ülke ve flehri gördü Avrupa’da. Oralarda resimler çektirdi, hatta tan›d›klar edindi. Çünkü Bolivya’daki “sahte” yaflam›nda gerekecekti bu bilgiler. Bu amaçla Avrupa’da dolaflmas›n›n ard›ndan önce Peru’ya ve 18 Kas›m 1964’te Bolivya’ya ulaflt›…
Tanya, Ocak 1966’da Küba’dan gelen bir yoldafl›yla görüfltü. Küba Komünist Partisi’ne üye kabul edildi¤ini de bu görüflmede ö¤rendi. Tanya’n›n sevinci tahmin edilebilir. Dahas› ve bu görüflmenin esas›, o güne kadar yürüttü¤ü çal›flmalar›n kontrolü, ö¤renmesi gereken yeni illegalite teknikleri ve bundan sonra yapacaklar›na dairdi. ‹flte tüm bunlar› paylaflt›lar. Ki bir yoldafl›yla görüflmek, çölde su bulmak gibiydi. Zira onca zamand›r burjuva çevrelerde yaflamak zorunda kalm›flt› Tanya. Ama flimdi bir yoldafl›yla konuflmak, gülmek ve hatta kavga etmek flans›na sahip olmufltu. Ne var ki, bu bir görevdi ve yoldafl› geri gidecekti.
Tanya, Bolivya’da… Art›k görev yerindeydi. Ve görevinin gerektirdi¤i ad›mlar› atmaya bafllad›. Adeta bir satranç oyuncusu gibi, sonraki hamlelerini de öngörerek hareket ediyordu. ‹rili ufakl› bir dizi sorun ç›kt› karfl›s›na ama uygun bir çözüm bulmay› baflar›yordu mutlaka. “… Tanya, bir yandan kendini Bolivya’daki burjuva çevrelerine tan›t›rken, öte yandan her gün birkaç saat sekiz ö¤renciye Almanca dersleri veriyordu; çünkü yasal bir kaynaktan para kazand›¤›n› ve bununla geçindi¤ini kan›tlamak zorundayd›. Zaman›n›n ço¤unu folklor çal›flmalar›yla geçiriyor, E¤itim Bakanl›¤›’na ba¤l› Folklor Araflt›rma Komitesi’nde ücretsiz olarak görev yap›yordu.” Devrimci çal›flmas›n› böyle bir görüntüyle örten Tanya, dâhil oldu¤u burjuva çevrelerden bir evlilik teklifi ald›. Kendi de¤erlendirmesine göre, böylesi bir evlilik görevlerini sürdürmesinde avantajl› bir görüntü sa¤lard›. Daha Küba’dayken böylesi bir olas›l›k üzerine de düflünmüfllerdi zaten. “… Bu evlilik önerisi, Tanya’ya, içinde bulundu¤u tehlikeli durumda yabana at›lmayacak bir güvence sunuyordu. Bu sayede, Bolivya pasaportuna çarçabuk sahip olabilir ve bu ülkede ikametine gerçek bir yasall›k kazand›rabilirdi…”
F›s›ldanan Hayk›r›fl…
“… Otobüs kondüktörü bana sesleniyordu. Tanya, ‘Bir dakika bekleyin!’ diye ba¤›rd› ve elimi hiç b›rakmadan beni bir köfleye çekti, orada a¤layarak kula¤›ma f›s›ldad›: ‘Patria o muerte, Venceremos!’ (Ya özgür vatan ya ölüm, yenece¤iz) Otobüse bindim, Tanya afla¤›dan bana el sall›yordu.” Özgürlük Emekçisi… Nisan 1966’dan sonra Tanya’n›n çal›flmalar› daha da yo¤unlaflt›. Ve her fley, komutanl›¤›n› Che’nin yapaca¤› birli¤in alt yap›s›n›n sa¤lamca kurulmas› hedefine göre ifllemeye bafllad›. Tanya, gelip giden yoldafllar›n› karfl›l›yor ve onlar›, ayarlad›¤› yerlere götürüyordu. Oluflturdu¤u “sahte” hayat›, bu faaliyetlerini örtüyordu. Denilebilir ki, kendini her fleye hâkim sayan CIA ve onun evlad› Bolivya kontrgerillas›, devrimci irade ve yarat›c›l›¤a yenilmiflti. Ki dönemin ‹çiflleri Bakan›, katledilerek ele geçirilmesinden ve hainlerin verdi¤i bilgilerden sonra, Tanya’n›n ancak deflifre edilebildi¤ini anlat›r: “… Tanya ak›ll› bir genç kad›nd›. Bolivyal› ‘yüksek sosyete’ mensubu kiflilerin en seçkinleri aras›nda uzun süre çal›flmas›na kar-
EYLÜL 2008 | TAVIR | 15
biyografi
fl›n, kimse onun devrimci rolünden kuflkulan- Che’nin kimi ipuçlar›ndan hareketle vard›¤› sonuç, do¤rudur. Art›k flehirlere dönmesi mam›flt›…” mümkün de¤ildir Tanya’n›n. Zira yanlar›nTanya’n›n düflman taraf›ndan dahi kabul dan kaçarak ihaneti seçenler, Tanya hakk›nedilen bu baflar›s›n›n devam›, yürütülen fa- da da bilgi vermifllerdir. Bu durum, da¤larda aliyet için olmazsa olmaz önemdeydi. Ki Che, kalmas›n› kaç›n›lmaz k›l›yordu. Öyle de oldu. tüm bu çal›flman›n komutan› olarak Tanya’n›n ad›mlar›n› da izliyor, yönlendiriyordu. “… Tanya, donan›m aç›s›ndan yoksunluklar Öyle ki, Temmuz 1966’da verdi¤i talimatlar- ve zorluklar içindeydi. Giydi¤i botlar bir yoldan birisi flöyledir: “Temaslar› en aza indirin, dafla aitti ve aya¤›na hiç uymuyordu… Bizim Tanya’n›n gerçek rolü anlafl›lmamal›, yapt›¤› uzun yürüyüfllerimize al›fl›k de¤ildi, fakat ad›mlar›n› bize uydurmaya çal›fl›r, uzun uzun çal›flmalar bofla gitmemelidir.” ad›mlar atar, kad›n olarak özel muamele görVe art›k, Che, Bolivya da¤lar›na ad›m atm›fl- mek, özel bir yard›m almak istemezdi.” t›r. Hiç kuflku yok ki, bu ad›m›n basaca¤› zeminin haz›rlanmas›nda, Che’nin Bolivya’daki Bu arada hainlerin verdi¤i bilgiler ile Bolivyaizdüflümü olan Tanya’n›n pay› büyüktür. ‹flte l› askerlerin gözlemleri birbirini tamamlar. bu ad›mlar›n ard› geldikçe, Tanya’n›n iflleri Çünkü askerler, kendileriyle çarp›flanlar arade artm›flt›r. O günlere tan›k olan bir yoldafl› s›nda bir kad›n gördüklerini aktar›rlar. Ve konuflur flimdi: “… Yeterince yoldafl›m›z yok- ‹çiflleri Bakan› anlatmaya devam eder: “… tu, bu nedenle Tanya gelecek savaflç›lar›n Çarp›flmalara kat›lan askerler, gururlar› inkarfl›lanmas›nda do¤rudan do¤ruya rol oy- cinmifl olarak, gerillalar aras›nda bir kad›n›n nad›… Herkesin karfl›laflt›¤› sorunlar› çözer, onlara seslendi¤ini, teslim ol ça¤r›s›nda bugiyecek temin etme ve yemek piflirmeyle u¤- lundu¤unu anlatm›fllard›.” rafl›rd›. Yani, gelenlerin hepsiyle de do¤rudan do¤ruya ilgilendi… Bütün yoldafllar›m›z Yürüyordu Che’nin ard›ndan Tanya. Özgürlük havarisiydi onlar ve durmak yoktu yazg›ona minnettard›…” lar›nda. Yürüyorlard› insanl›¤›n öncü müfreBolivya Günlü¤ü’nün 20 Aral›k tarihine flöyle zesi olarak. De¤il aya¤›na olmayan botlar, yazar Che: “Tanya talimat almak üzere gele- ç›plak yürekle yürüyordu da¤lar›n yücesinde cek…” Ve Tanya, ilk kez Aral›k sonunda ve tarihin ana caddesinde. Che’nin komutas›ndaki flahanlar›n kamp›na ulafl›r. Tanya mutludur, çünkü olmay› istedi- “Bizim savaflç›lar›m›z›n davran›fllar›ndan ge¤i yerdedir. O gün, kendilerince bir kutlama lece¤in insan›n› sezmek mümkündür” diyen yaparak yeni y›la girerler. Art›k, 1967 y›l› bafl- Che’nin sözleri, Tanya’n›n prati¤ini de anlat›r. O günlerde Che’nin birli¤inde yer alan l›yordur. Guido (Inti) Peredo, Tanya’dan hareketle “Yeni ‹nsan”›n do¤uflunu anlat›r: “… Yabanc›lafl“Fedakârl›¤›m›z Bilinçlidir.” t›r›lm›fl ve bask› alt›ndaki burjuva toplumun1967 y›l›yla birlikte mücadelenin artan yo- da yaflayan insanlar›n özlemini çekti¤i her ¤unlu¤unu, kimi sorunlar› ve çözümleri, ya- fley geride b›rak›l›r. Yeni ve bambaflka bir inflanan çat›flmalar› ve harekete kat›l›m sa¤- san›n do¤uflu gerçekleflir; bu insan, gittikçe lanmas› için yap›lan görüflmeleri günlü¤ün- daha fazla fedakârl›k yapmaya isteklidir ve de anlat›r Che. Elbette, bu yo¤unlu¤un artan gerekirse kendini feda etmeye haz›rd›r…” a¤›rl›¤› alt›nda Tanya’n›n omuzlar› da vard›r. Ve O, Bolivya oligarflisinin burnunun dibinde “Yeni ‹nsan”›n do¤umunu anlatan Pereda, yapt›klar›yla, sorumlulu¤unu yerine getir- sözü Tanya’ya getirip sorar: “Tanya’y› böylemektedir. Ama devrimci faaliyetin baflar› sine bir fedakârl›k ruhuyla, devrimci mücadegrafi¤i düz bir çizgiden ibaret de¤ildir hiçbir leye kat›lmaya iten neydi?” zaman. Yeri gelince olumsuzluklar da yaflan›r. Ve Che’nin 27 Mart günü yazd›klar› flöy- Sorunun cevab› için, hem Tanya’n›n idealleriledir: “Her fley, Tanya’n›n teflhis edildi¤ini ni hem de Che’nin flu sözünü an›msatmak gösteriyor; e¤er öyleyse iki y›ll›k titiz ve sa- yeterlidir: “Fedakârl›¤›m›z bilinçlidir; yaratt›¤›m›z özgürlü¤ün bedelidir…” b›rl› çal›flma bofla gitti demektir.”
16 | TAVIR | EYLÜL 2008
Ölmek… Nisan 1967’de Che’nin birli¤i iki gruba ayr›l›r. Bir süre sonra buluflacaklard›r. Ama geliflmeler umduklar› gibi olmaz ve bir daha buluflamazlar. Girdikleri çat›flmalarda kay›plar da verirler. Tanya’n›n yer ald›¤› birli¤in etraf›ndaki kuflatma, her geçen gün daral›r. 1967’nin A¤ustos ay›na böyle gelirler. O ay›n sonunda, Rio Grande nehrini geçmeye çal›flan Tanya’n›n birli¤i pusuya düfler. CIA yetifltirmesi Bolivyal› katiller taraf›ndan imha edilirler. Dönemin ‹çiflleri Bakan› Antonio Arquedas’›n sözleri, o gün yaflananlara ›fl›k tutar: “… S›rt›nda bir çanta tafl›yordu ve elinde bir hafif makineli tüfek vard›. Gerillalar, gö¤üsleri hizas›na kadar suya girdiklerinde, pusudakilerin ilk silah at›fllar› duyuldu. Tanya, silah›n› atefl pozisyonuna getirmek için kolunu kald›rd›; atefl edebilecek miydi, yoksa edemeyecek miydi, bunu kimse bilmiyor. Askerlerden Vargas olan›, Tanya’y› gö¤sünden vurdu…” Son fiiir… Dedim ya, Che’nin Bolivya Günlü¤ü’nde karfl›laflt›k ilk kez. Ve anlad›k ki hayat denilen kavgada, halk›n özgürlük arzusunda ve tarihin güncelli¤inde daima yafl›yor Tanya. Ve flimdi, devrimci kad›n›n enternasyonalist bir örne¤i olan Tanya’n›n Nisan 1966 tarihli o fliirine geldi s›ra. Ki o fliirdeki sorular›n cevaplar› malumdur: “Dediler: Bir an› b›rak ard›na Öyleyse gidiyorum, solan çiçek misali. Bir gün unutulur mu ki ad›m? Benden bir fley kalmaz m› bu dünyada? Hiç de¤ilse bir çiçek, hiç de¤ilse bir flark›. Öyleyse yüre¤im nas›l davranmal›? Yaflamam ve varl›¤›m, Bofluna m› bu dünyada?” Nisan 1966 (TANYA) Kaynakça: Gerilla Tanya / Nadiye R. Çobano¤lu / YAR Yay›nlar› Bolivya Günlü¤ü / Ernesto Che Guevara / YAR Yay›nlar› J
izlenim
munzur’un tiyatro aflk› idil tiyatro atölyesi
Haz›rl›klar›m›z tamam. Son provalar›m›z› da yapt›k. Oynayaca¤›m›z oyunlar›n tüm haz›rl›klar›n› tamamlaman›n huzuruyla yola ç›k›yoruz Dersim’e, 8. Munzur Kültür ve Do¤a Festivali’ne kat›lmak için. Daha bu iflte çok acemiyiz, bunun bilincindeyiz. Öyle ah›m flah›m oyunlar de¤il zaten oynad›klar›m›z. Biri, iki k›zkardeflin, uzun çok uzun bir açl›k maratonunun, bir kahramanl›k destan› olan ölüm orucunun iki yi¤it flehidi olan Zehra ve Canan Kulaks›z kardefllerin öyküsünü anlat›yor. Oyun, Ümit ‹lter’in Zehra ve Canan kardefller için yazd›¤› fliirler üzerinden, yazar Bilgesu Erenus’un kurgulamas›ndan oluflmufltu. Mehmet Esato¤lu’nun yönetimiyle sahnelenmeye bafllanan bu oyun, “Onuncu Köyün Fidanlar›” ad›n› tafl›yordu. Di¤eri, tek suçu (!) Dersim’de balc›l›k yapmak olan birinin, Bülent Karatafl’›n kontrgerilla taraf›ndan katledilmesinin öyküsünü anlat›yordu ve oyunu yazan ve yöneten yine Mehmet Esato¤lu’ydu. Üçüncü oyun ise, “Amerika’ya Çüfl De!” adl›, seçim kampanyas› için yaz›lan k›sa bir sokak oyunuydu ve seçim kampanyas›nda birçok mahallede oynanm›flt›. Zorlu bir yolculuk oluyor bizimki. Nedeni hemen hemen her festivalde yaflanan organizasyon bozuklu¤u... Araçta fazla insan var ve koridorda yolculuk yapmak zorunda kal›yorlar. Neyse ki bir mola s›ras›nda Dersim’e giden baflka otobüste yer bulunuyor onlara. Keyfimizi hiçbir fley bozamayacak ama. Dersim’in heyecan› ile dopdoluyuz. Aksakl›klar her daim yaflan›yordu bugüne kadar, bun-
dan sonra da yaflanacakt›. O nedenle tüm dikkatimizi önceden haz›rlad›¤›m›z plana verecek, orada iflimizi en güzel flekilde yapmak için çaba sarfedecektik. Molalarda bile bunu konufluyorduk. Bir aksakl›¤›n ç›kmamas› en büyük dile¤imizdi. Orada bizi ça¤›ran arkadafllar›m›z›n yüzünü kara ç›karmamak için söz verdik birbirimize... Uzun ve zor bir yolculuktan sonra Elaz›¤’a geliyoruz. Elaz›¤’a varmak demek neredeyse Dersim’e varmak demek. Çünkü Keban üzerinden feribotlarla Pertek’e geçmek için en fazla bir saatlik bir yolumuz kal›yordu geriye. Ve Keban... Suyun o kadar çok azalmas› hay-
ra alamet de¤il gerçekten. Eski su seviyesi belli oluyor k›y›da; Keban o kadar çok su kaybetmifl ki, insan gelecek kayg›s› güdüyor o azalmay› görünce. fiimdilerde içme sular›n› bile özellefltirmek için har›l har›l çal›flan emperyalistler ve onlar›n iflbirlikçileri, dünyada yaflanan susuzlu¤un da en büyük sorumlular›. Çok yak›n bir tarihte, baflta küresel ›s›nma ve kirlenme nedeniyle çok daha büyük su s›k›nt›s› yaflanaca¤› ve olas› savafllardan baz›lar›n›n su için ç›kaca¤› bir kehanet olmasa gerek. Zaten Munzur Vadisi’nin korunmas› ve Munzur nehrinin üzerine barajlar kurularak o güzelim nehrin yok olmamas› için, demokratik kitle örgütlerinin Tunceli Belediyesi ile ortaklafla düzenledi¤i Kültür ve Do¤a Festivali de, yaklaflan bu büyük tehlikenin
EYLÜL 2008 | TAVIR | 17
önüne geçmeye çal›fl›yor mütevaz› çabas›y- Yoruluyor, s›cakta yan›p kavruluyoruz. Uzad›kça uzuyor jandarman›n GBT soruflturmas›. la... Nihayet toplad›klar› kimliklerle bir jandarma Feribota giriyor otobüsümüz ve karfl›ya geçi- eri görünüyor uzaktan. Soruflturman›n bittiyoruz. Karfl› k›y›da bizi öncelikle bir Dersim ¤ini anl›yor ve rahatl›yoruz. Daha yapacak klasi¤i olan jandarma kontrolü karfl›l›yor. Ta- çok iflimiz var. Akflam, festival bünyesinde ilbi art›k Pertek topraklar›nda oldu¤umuz için, çelerde yap›lacak programlardan biri Perbelediye baflkan› Kenan Çetin de otobüse bi- tek’te gerçeklefltirilecek ve biz burada ilk nerek hepimize “Hoflgeldiniz! Festivalimize oyunumuzu oynayaca¤›z. ve ilçemize onur verdiniz” diyor. ‹flte so¤uk ve s›cak olmak üzere iki karfl›lama. Biri insan› Pertek, Dersim’in en yeflil ilçelerinden biri. ne kadar çileden ç›kar›yorsa, di¤eri o kadar Elaz›¤’a en yak›n ilçe oldu¤u için di¤er ilçelerferahlat›yor. Belediye baflkan›na ve yan›nda- den biraz daha geliflmifl durumda. Yaln›z bu geliflmiflli¤in ölçüsü tabi ki Bat›’daki ilçelerle ki ekibe bizler de “Hoflbulduk!” diyoruz. k›yaslanamaz. Buran›n, Dersim’in genelinin GBT soruflturmas› gerçekten insan› çileden oldu¤u gibi, sanayi ile uzaktan yak›ndan ilgiç›karacak cinsten. Saatler sürüyor sorufltur- si yok. Dersim ticaretten, tar›mdan ve hayma. Bunun bilinçli bir faaliyet oldu¤u ortada. vanc›l›ktan kazan›yor ne kazan›yorsa. Çok Festival ve festival için Dersim’e gelenler ra- göç yaflan›yor Dersim’den di¤er illere, hatta hats›z ediyor birilerini. Festivalin yap›lmas›n› di¤er ülkelere. Nüfusu sürekli azalan ender ilistemiyorlar. Ancak engelleyemedikleri nok- lerden Dersim bu yüzden. Geçim kaynaklar› tada; gelenleri hayat›ndan bezdirecek uygu- çok ama çok s›n›rl› da ondan. Buna ra¤men, lamalardan, böylelikle insanlar›n bir daha kahvelerin, birahanelerin ve di¤er e¤lence buraya gelmemesi ihtimalinden medet yerlerinin çoklu¤u hemen dikkatimizi çekiumuyorlar. Bu da onlar için zü¤ürt tesellisi yor. Pertek gibi öyle fazla büyük olmayan bir tabi ki. Çünkü kimsenin, bu festivali bir daha ilçede neredeyse ad›mbafl› bir kahve veya biyapmama, buralara bir daha gelmeme gibi rahane var. Bu, Dersim genelinde devletin yozlaflt›rma faaliyetinin ne kadar büyük bobir arzusu hiç olmayacak!
18 | TAVIR | EYLÜL 2008
yutlara vard›¤›n›n da bir göstergesi asl›nda. ‹flsizlik, açl›k, yoksulluk her zaman direnifli, örgütlü mücadeleyi getirmiyor beraberinde. Bu durum, iflte Dersim’de görüldü¤ü gibi, yozlaflmaya, ahlaki de¤erlerde erozyona da yol açabiliyor. Gerçi Dersim’in merkezi baflta olmak üzere, Temel Haklar’›n yozlaflmaya karfl› faaliyetleri oluyor geçmiflten bugüne ama bunun baflar›ya ulaflmas› için bütünüyle örgütlü ve topyekün mücadele etmek gerekiyor. Daha sonra Dersim’de ve di¤er ilçelerde görece¤imiz gibi gençli¤in durumu pek parlak görünmüyor. Mücadelenin ivmesinin düflüklü¤ü, gençli¤i düzenin sundu¤u çeflitli alternatiflere yöneltebiliyor. ‹flte bu festivalin bu duruma da olumlu anlamda katk›s›n›n olmas› gerekiyor. Düzenin kültürüne karfl› halk›n kültürünün; düzenin bireyci-bencil ideolojisine karfl› kolektivizmi temel alan alternatif sosyalist ideolojisinin ifllendi¤i/aktar›ld›¤› bir festivalin Dersim halk›na katk›s›n›n çok önemli oldu¤u ortada... ‹flte bütün bunlar›n bilincinde olarak sergiliyoruz oyunumuzu Pertek’teki programda. Eski Belediye Garaj›, bu tür etkinliklerin sergilenece¤i bir mekana dönüfltürülmüfl ancak Pertek için bu mekan›n çok küçük kald›¤›n›,
izlenim
gelen izleyicilerin birço¤unun oturacak yer bulamamas›ndan, etkinli¤i ayakta izlemek zorunda kalmas›ndan görmek mümkün. Bu ilgi, gelecek için umutlar› art›racak çok önemli bir geliflme asl›nda. Ayn› gün Dersim merkezde de bir program var ve orada sahneye ç›kacak olan sanatç›lar, ilçelerdeki programlara ç›kamayacaklar. Bu durum da anlafl›l›r gibi de¤il asl›nda. Daha önce bunun sorun olmas›, bundan sonra da sorun yaratacak diye bir gerekçe olamaz. Hele bunu önlemenin yolunun merkezde sahneye ç›kanlar›n ilçelerde sahneye ç›kmas›n›n yasaklanmas›nda aranmas› tümüyle basiretsizlik bize göre. ‹lçelerde kalanlar neden gelen tüm sanatç›lar› izlemesin ki? Bu durum çok basit birer düzenlemeyle halledilebilir asl›nda... Evet tüm bunlara ra¤men Pertek’teki kitle, Dersim merkeze gelen sanatç›lar› izlemeye gitmemifl, Pertek’in yerel sanatç›lar› ve bizim tiyatro oyunumuzu izlemek için orada kalm›fl. Bu bizi fazlas›yla sevindiriyor ve onurland›r›yor. Daha bir flevkle oynuyoruz Onuncu Köyün Fidanlar›’n›... Asl›nda oyun fliirlerden olufltu¤u için, konunun anlafl›lmas› biraz zor, hele de bu oyunun tiyatronun senede bir u¤rad›¤› Dersim’de sergilendi¤ini düflünürsek, anlafl›lma oran›n›n düflece¤i bir gerçek. Bu a盤› Canan ve Zehra’n›n babas› Ahmet Kulaks›z kapat›yor. Oyunun sonunda sahneye ç›k›yor ve k›zlar›n› anlatan oyunun mesaj›n› çok güzel bir dille anlat›yor Perteklilere... Bu zor ve gerçekten anlaml› konuflma ayakta alk›fllan›yor Pertekliler taraf›ndan. Kolay de¤il iki k›z›n› birden yitiren bir baban›n, k›zlar›n› anlatan bir oyundan sonra konuflma yapmas›. Üstelik bunu ilk kez de yapm›yor Ahmet Abimiz, oyunun ilk kez oynand›¤› ‹zmir Ege Üniversitesi kampüsünde hayata geçirilen Canan Kulaks›z fienli¤i’nde de bizi yaln›z b›rakmam›fl, orada da sahneye ç›k›p, Canan Kulaks›z’›n arkadafllar›na, ö¤rencilerine seslenmiflti. Akflam Pertek’teyiz, bir dostun evinde. Mükemmel bir ortam var. Yeni dostuklar›n, kardeflliklerin temelleri at›l›yor Pertek’te. Sabah geziyoruz Pertek’in kenar mahallelerinde. Meyve bahçeleri içindeyiz. Yeflillikler, çiçekler, kelebekler, ar›lar, sincaplar, koyunlar, keçiler, inekler, kediler, köpekler... bilcümle mahlukat›n içerisindeyiz. Konuk oldu¤umuz aileler, ne ikram edeceklerini flafl›r›yorlar bi-
ze. Misafirperverlikte diyecek yok do¤rusu... Her meyveden tad›yor ve bu hormonsuz nimetleri bir daha bulamayacak olman›n üzüntüsünü yafl›yoruz. Bizi a¤›rlayanlara ve belediye baflkan›na veda ettikten sonra, ö¤le üzeri Dersim’e do¤ru yola ç›k›yoruz. Dersim’de festival kaplam›fl her yan›. Festivali tüm h›z›yla yaflayan bir kente giriyoruz. Temel Haklar’dan arkadafllar karfl›l›yor bizi. Kardeflli¤in, yoldafll›¤›n, ayn› yola bafl koyman›n coflkusuyla sar›l›yoruz birbirimize. Standlara gidiyor, Dersim’i geziyoruz. Biz de ilçelerdeki programlara dahil oldu¤umuz için Dersim merkezdeki etkinliklere ç›kamayaca¤›z ama sokaklar bizim. Sokaklara yasak yok! Bu yüzden standlar›n önündeki alanda bir kez daha oynuyoruz Onuncu Köyün Fidanlar›’n›... 200-250 aras› izleyicimiz var. Ve yine Ahmet Abimiz aram›zda. Oyundan sonra bu kez Dersim merkeze gelenlere sesleniyor. Konuflmas›nda dostlu¤a, halklar›n kardeflli¤ine, birlikte mücadeleye vurgu yap›yor... Alk›fllar Ahmet Abi’nin sözlerinin do¤rulu¤unu kan›tl›yor... Ertesi gün Hozat’tay›z. Hozat da, Dersim’in en güzel ilçelerinden biri. Tek kusuru, koca bir askeri alay›n ortas›nda kurulu olmas›. Daha do¤ru bir deyimle, koca bir askeri alay›n sonradan ilçeyi çepeçevre sarmas›... ‹lçeye girerken yine polis taraf›ndan durduruluyoruz. Bu kez GBT yapm›yorlar. Çabuk ayr›l›yoruz polis barikat›ndan. Kalabal›k bir kitle ilçenin giriflindeki parkta toplanm›fl, belediye baflkan› Cevdet Konak’›n organizasyonu ile haz›rlanan kahvalt›lardan almak için s›raya girmifller. Biz de Grup Yorum ile birlikte parka dolufluyoruz coflku ve heyecanla. Tan›d›klar çevreliyor etraf›m›z›. Bir yandan sohbet ediyor, bir yandan da kahvalt› yap›yoruz. Oyun için haz›rl›k yapmak üzere ilçe merkezindeki salona geçiyoruz. Önce bu salonda oynayaca¤›m›z söylenmiflti ama hava epey s›cak oldu¤u için aç›k havada oynamam›z isteniyor. ‹tiraz etmiyoruz elbette. Oyun, Hozatl› bir balc›n›n, Bülent Karatafl’›n kontrgerilla taraf›ndan katledilmesini anlat›yor. Oran›n çocu¤u Bülent. Herkes tan›yor orada onu. Onun için insanlar› etkileyece¤ini düflünüyoruz oyunun. Olay günü Bülent’le birlikte olan, Bülent’le
ayn› flekilde kurfluna dizilen ve öldü diye orada b›rak›lan, ancak son anda ölümden dönen R›za da o gün Hozat’ta. Bülent’in efli de. Onlar›n önünde prova yap›yoruz. Salonda onlar ve biz var›z. Çok zor onlar›n önünde o günü canland›rmak. R›za bizi izlerken o güne dal›p gidiyor. Bunu anl›yoruz hareketlerinden. Bir an ayaklar› geri geri gidiyor, sonra duruyor izlemeye devam ediyor. Provadan sonra ç›k›p gitmek istedi¤ini, bir daha o an› yaflamak istemedi¤ini anlat›yor bize. Ayn› duygular› Bülent’in efli de yafl›yor. Ve art›k oyunu Hozat’ta sergileme vakti. Park çok s›cak ama insanlar o s›ca¤›n alt›nda bekliyorlar bizi. Ses düzeni oyunu o kalabal›¤›n duyabilmesi için yeterli. Oyun baz› anlar›nda izleyicileri çok etkiliyor ve alk›fllar, sloganlar yükseliyor. Böyle bir tablo, içimizdeki gelece¤e dair umutlar›m›z› art›r›yor gerçekten. Ayakta alk›fll›yorlar bizi oyun sonunda Hozatl›lar. Bu sorunu onlar on y›llard›r yafl›yorlar. Bir çok evde ayn› flekilde hayat›n› yitirenler var. Kaybedilenler, katledilip kör bir kuyuya at›lanlar, cesedi dahi bulunamayanlar, katledildikten sonra yak›lanlar ve daha niceleri. ‹flte bu psikolojiye sahip bir halk›n önünde oynuyoruz oyunumuzu. Alk›fllar›n, sloganlar›n nedeni bu... Belediye Baflkan› Cevdet Konak, ilçede çok sevilen birisi. Teflekkür ediyor bize oyun sonras›. Biz de böyle bir olana¤› bize yaratt›¤› için ona teflekkür ediyoruz ve akflam üzeri, Hozat’taki konseri izlemek için ilçe merkezine gidiyoruz. Konser çok coflkulu geçiyor, Grup Yorum oradaki yasa¤› deliyor bir flark›yla da olsa. Herkesin tad› dama¤›nda kal›yor ama ertesi gün Dersim merkezde genifl bir program› olacak Yorum’un. ‹nsanlar yar›na sakl›yorlar coflkular›n›. Biz de ertesi gün Ovac›k’tay›z. Ovac›k’a gidilir de Munzur’un as›l kayna¤› olan Gözeler’i görmemek olur mu? Olmaz tabi diyor ve program saatinden epey önceden gidiyoruz Ovac›k’a. Yan›m›zda TAYAD’l› ailelerimiz de var bu kez. Onlar da gezmek için geliyorlar bizimle. Gündüz onlarla birlikte Gözeler’e gidiyoruz. Gözeler’de ayakkab›lar› ç›kar›p suya giriyoruz ama durmak ne mümkün, hemen at›yoruz kendimizi suyun d›fl›na. Munzur’u besleyen yer buras›. Daha do¤rusu Munzur’un kayna¤›. O yüzden so¤uk mu so¤uk
EYLÜL 2008 | TAVIR | 19
sular. Hatta suyun so¤uklu¤unu anlatmak için “so¤uk” kavram› bile yetersiz kal›r. TAYAD’l› Kezban Anam›z›n suya girer girmez, “Uy anam aya¤›m›n can› kesildi” sözü, san›yoruz durumu anlatmaya yeter. Gözeler’in güzelli¤ini, o sular›n coflkun ak›fl›n› anlatmaya sözcükler yetmez. Öyle bir güzellik san›yoruz baflka bir kente nasip olmam›flt›r. Ovac›k’ta tiyatro istenmiyormufl önce. Festival düzenleme komitesinde yer alan birileri Ovac›kl›lar›n tiyatroyu pek sevmedi¤ini iddia etmifller. Bunun üzerine bizim arkadafllar ve Belediye Baflkan› Hasan Hüseyin Dizi bunun aksini savunmufllar ve bizim orada bir gösteri yapmam›z böylelikle programa dahil edilmifl. Eh biraz da onur meselesi oluyor bizim için Ovac›k’ta oyun sergilemek.
u¤urluyorlar. Ovac›kl›lar›n bu ilgisi, Ovac›kl›lar›n tiyatro sevmedi¤ini iddia edenlere karfl› bir tekzip niteli¤i tafl›r umar›z. Akflam art›k bizler de yorgunlu¤un son demlerindeyken, festivalin kapan›fl gecesine, Yorum’un konserini izlemeye Tunceli Stadyumu’na gidiyoruz. Panay›r havas›na bürünmüfl stadyum çevresi. Herkes kendi stand›n› açm›fl, küçücük de olsa bir gelir elde etmenin yolunu ar›yor. Stadyum h›ncah›nç dolu. Herkes Yorum’u bekliyor. Ve analar, ve çocuklar, ve umudun ad›n›n peflindeki onlar, yüzler... Ellerinde pankartlar›, flamalar›yla kortej oluflturup yürüyüfle bafll›yorlar stadyumun içinde. Kitlelerin aras›ndan geçerlerken alk›fllar yükseliyor... TAYAD’l› analar, s›ms›k› sar›lm›fllar evlatlar›n›n resimlerine. Yüzlerinde ac›n›n oldu¤u kadar onurun, gururun gölgesi dolan›yor. Ve ayn› yüzlerle izliyorlar Yorum’un konserini. Coflkuyla söylüyor flark›lar›n› Yorum. Festivalin belki de en coflkulu anlar› bunlar. ‹çeri¤ine de en çok yak›flan... Birden umudun ad› yükseliyor ellerde. Kocaman harflerle yaz›lm›fl umudun ad›n› okuyor herkes. Alk›fllar dinmek bilmiyor, bir an Yorum’un sesi bile duyulmaz oluyor. Festival, Yorum’un kitlelere tafl›d›¤› coflkuyla bitiyor o akflam.
Akflam ilk biz ç›k›yoruz sahneye. Yaklafl›k 1000 kifli var bizi izlemeye gelen. Seçimler için haz›rlad›¤›m›z “Amerika’ya Çüfl De!” adl› sokak oyunumuzu sergiliyoruz. Asl›nda Hozat’ta oynad›¤›m›z oyunu burada da oynayacakt›k ama oyuncular›m›zdan biri ayn› gün program›n azizli¤ine u¤rayarak Dersim’de kald›¤› için oynayam›yoruz o oyunu... Bu nedenle özür diliyoruz Ovac›kl›lardan. Sa¤olsunlar gönül koymuyorlar ve komedi unsurlar› tafl›yan oyunumuzu ilgi ile izliyor, kahkahalarla gülüyorlar ve coflkulu alk›fllar›yla bizi Ölüm Orucu flehidimiz Fatma Ersoy’un evin-
20 | TAVIR | EYLÜL 2008
de kal›yoruz üç gün boyunca Dersim’deyken... Hayriye Ana, evlad› gibi sar›p sarmal›yor bizleri. Ne güzel analar›m›z var bizim; ne güçlü, ne dirençli... Onca ac› yafl›yorlar hala dimdik duruyorlar hayata karfl›. ‹mrenmemek elde de¤il onlara. Keflke herkes onlar kadar güçlü olsalar yaflam›n ac›lar›, zorluklar› karfl›s›nda. Ona konuk oldu¤umuz üç gün, bizim için bir hayat dersi oluyor adeta. Belki okuma-yazmas› bile yok Hayriye Anam›z›n ama nas›l bilge, nas›l ö¤retmen... Ö¤retiyor bize nas›l yaflanmas› gerekti¤ini. Ayr›laca¤›m›z gün Fatma’n›n mezar›n› ziyaret ediyoruz birlikte. Binlerce kez öpüyor mezar tafl›n›. A¤›tlar yak›yor k›z›n›n baflucunda. Yüreklerimize söz geçiremiyoruz bu tablo karfl›s›nda. Mezar›n› y›k›yor flimdi k›z›n›n. Yard›m ediyoruz acemi hareketlerle. Ayr›lmak zor ama ne yaz›k ki gitme vakti. ‹çimizde buruk veda hisleriyle ç›k›yoruz mezarl›ktan. Anam›z›n ellerini öpüp otobüsümüzün hareket edece¤i yere geliyoruz. Art›k dönüfl yolunday›z. Munzur’un tüm güzelliklerini içimizde tafl›yarak dönüyoruz ‹stanbul’a. Munzur’u yok etmek isteyenlere karfl› öfkemizi bileyerek dönüyoruz. Seneye umutlar› daha da büyütme inanc›yla...J
fliir
seni ça¤›ran türkü afflar timuçin
Onlar savaflç›d›rlar sabah akflam ‹nançlar örer umutlar›ndan Ellerin karanl›kta üflüdü gir içeri Saçlar›n y›kand› so¤uk ya¤murda Gel soban›n yan›na sokul da Al eline s›cak kestaneleri Kufl masallar› anlat Ac›y› kat›k etme durufluna
EYLÜL 2008 | TAVIR | 21
deneme
gözlerine bakt›n›z m› hiç? sibel ayça
Evlad›n› yitirmifl bir anan›n yüzüne bakt›n›z m› hiç? Yüzüne bakamazs›n›z çünkü o her bakt›¤› yüzde evlad›n› görür. Bakamazs›n›z. Baksan›z bile bak›fllar›n›z› kaç›r›rs›n›z çünkü onun bak›fllar› yüre¤inizi deler. Hayriye Ana, evlad›n› yitirmifl bir anad›r. Evlad›n› yitiren bir ana, kendi vücudundan bir parçay› da gömer topra¤a. Kendi de ölür yani bir parça. Hayriye Ana, k›z›n› ölüm orucunda yitirdi. Çok çocuk do¤urmufl ve torunlar› da var. Ama bir k›z›n› ölüm orucunda yitirdi. Fatma’y›... Fatma’n›n kalbi durdu¤u gün saçlar›n› yolmufl. Demifl ki “Nereye götürüyorsunuz Fatma’y›?”... “Yok” demifller korkudan, “Fatma’y› hiçbir yere götürmüyoruz. Nereye götürürsek seni de beraber götürece¤iz, sen endiflelenme.” Ama Fatma’y› yine de götürmüfller. “Fatma adli t›p morgunda Hayriye Han›m, gidip alabilirsiniz...” demifller sonra alçakça... Fatma’y› yitireli y›llar oldu ama yaras› kabuk bile ba¤lamam›fl. Baksan›z yüre¤ine görürsünüz, çünkü yara yürekteyse hiç kapanmaz. Hayriye Ana Dersimli. Orada do¤mufl, büyümüfl. Yüzüne bir baksan›z elemden baflka bir fley yaflamam›fl, bir kez bile günyüzü görmemifl san›rs›n›z. Gözleri sanki bütün ömrünü anlat›yor. O gözler diyorsunuz, asla yalan söylemez, söyleyemez. Fazla konuflmuyor. Az konufluyor çünkü zaten gözleri her fleyi anlat›yor. Gözleri anlat›yor ömrünün öyküsünü. Gözlerine bak›yoruz. Ki yaln›z dostlar o gözlere bakma cesa-
22 | TAVIR | EYLÜL 2008
deneme
retine sahiptirler. Biz de bakt›k gözlerine. Ve gözleri anlatt› bize evlad›n› nas›l yitirdi¤inin öyküsünü. Fatma Ersoy bir hemflireydi. Ama içinde büyüttü¤ü fedakarl›k duygular› onu daha büyük deryalara götürdü. Bir gün kendini feda edecekti gelecek güzel günler u¤runa. Ve elbette ki bunu biliyordu Hayriye Ana. Bilmek ile katlanabilmek elbette ki farkl› fleylerdir. Hayriye Ana iflte böyle bir ac›ya ancak yüre¤inde büyüttü¤ü inanc› ile katlanabiliyordu. Yani umuda inan›yordu. Ve bu umudu yitirmiyordu. Fatma’n›n bafl›nda geçirdi¤i geceleri ve günleri anlatt› bize. Böyle fleyler ancak “can kula¤›” ile dinlenirdi. Biz de can kula¤›m›z› verdik Hayriye Ana’ya. Anlatt› Fatma’n›n bafl›nda geçirdi¤i günleri, kirpi¤inin kirpi¤ine de¤medi¤i geceleri. Anal›¤› kutsal yapan emektir. Anan›n eme¤i kutsald›r. Fatma’s›na günler geceler boyunca bakm›flt› Hayriye Ana. T›pk› bebekli¤indeki gibi… A¤z›ndan damla damla ak›tm›flt› ab-› hayat›... Her gün kaç gözyafl› düflürmüfltü yanaklar›na kimbilir. Gece Fatma’n›n kalbi durdu¤unda kirp diye kesilmiflti Hayriye Ana’n›n gözünün yafl›. “Çünkü a¤lamad›m” dedi. “O saatten sonra bir damla a¤lamad›m çünkü Fatma’n›n ölümüne sebep olanlar›n karfl›s›nda a¤layamazd›m. Dedim onlar› sevindirmem kendi kendime. Fatmam böyle isterdi...” Annelerin çocuklar› hiçbir zaman ölmez. Onlar çocuklar›n› hep kalplerinde tafl›rlar. Ne yerler ne içerlerse nerelerde gezerlerse hep ak›llar›na ölmüfl evlatlar› gelir. Onlar çocuklar›n› hep kalplerinde tafl›rlar. Hangi çiçe¤i koklasalar evlatlar› gibi kokar. Her yere onlarla beraber giderler. T›pk› o günkü gibi...
latlar› gibi. O türküler o yüzden biraz da evlatlar›d›r analar›n.
Analar Munzur Festivali’ndeki Grup Yorum konserine gelirken yanlar›nda, yitirdikleri çocuklar›n› da getirmifllerdi. Çocuklar›n›n resmini gö¤süne bast›r›p, çocuklar›yla birlikte halay çektiler.
Hani o çocuk resimlerinin üzerine bir iki damla gözyafl› dökülmedi de¤il. Yalan› yok, döküldü. Ancak bu kadar›n› da hoflgörür evlatlar› belki; ana yüre¤ini bilir, tan›r feda kufla¤›n›n kahramanlar›...
Onlarla birlikte söylediler Yorum’un türkülerini. Ki o türkülerin bafl› hep diktir, t›pk› ev-
Gülseren, Fatma, Fidan, Hüsniye, Kevser, Sabo... Analar›n ellerindeydiler. Mutlu, huzurlu
ve gülen gözleriyle... Hayriye Ana ertesi gün Fatma’n›n mezar›na gitti. K›z›n›n mezar›n› tertemiz y›kad›, paklad›. Bafl›nda bir sigara yakt› ve dertleflti yine evlad›yla. Ona yoldafllar›n›n selam›n› getirdi. Ve Fatma’n›n umudunu yüre¤inde koruyaca¤›na bir kez daha söz verdi kimbilir, ki onu ayakta tutan budur, bütün flehit analar›nda oldu¤u gibi...J
EYLÜL 2008 | TAVIR | 23
deneme
ölümün rengi var m›? mecit erdo¤du
“gidenler nereye varabilir yollar›n ucu mühürlü dönecektir elbet onlar da yorgun ayaklar›yla yurtsuz umutlar›yla anlad›klar› gün kaçt›klar› ac›lar›n elbiseleriyle gitti¤ini” ( Enver Gökçe)
befl kez akl›m›za tak›l›r göçmenler… Umutsuzlar… Umut arayanlar… Karanl›¤›n ortas›nda etraf›nda dönüp duranlar ve ilk gördükleri ›fl›¤a s›k› s›k›ya sar›lanlar… Sahte ›fl›klar›n peflinde koflup sonra kapkaranl›k uçurumlar›n orta yerinde 盤l›k 盤l›¤a kalanlar…
Küçükçekmece ismini bile bilmiyorlard›. Oras› bir mezarl›k oldu Pakistanl› göçmenlere. Tafl dahi bulunmayan ve kendilerinden baflka ölülerin dahi u¤ramad›¤› yerBelki diye ç›km›fllard› yola… Belki yola ç›- lerdi buralar. Burada günlerce bekledi karlarsa elbiselerine sinen o ac›lar›, biraz göçmen cesetleri… olsun hafifler diye düflünmüfllerdi. Nereden bilebilirlerdi ki yollar›n kendilerine ri- Göçmenler hep böyle an›ld›, kimi sulara yakâr ve ac›mas›zca davranaca¤›n›... Bil- gömüldü mezars›z kald›… Kimini, içini meden küçük küçük hayaller kurdular ve suyla dolduran dalgalar k›y›lara vurdu… birbirine ekleyerek bu hayallerini, kendi- Kimi karl› yollarda dondu ve bir mevsim lerine yeni bir yaflam yaratmak için yola boyunca öyle kaskat› kald› yol kenarlar›nda… Kimi 盤›n alt›nda kald›… Kimi kaybolç›kt›lar… du ormanl›klarda ve bir daha hiç haber al›Kurduklar› hayallerinin daha daha tad›na namad›… Kimi günlerce gemilerde kendi bile varmadan kendilerini ölümün pençe- pisli¤ini yiyerek yaflamaya ve hayal etti¤i sinde buldular. fiairin dedi¤i gibi elbisele- ülkeye ulaflmaya çal›flt›… Kimi t›r konteyrine de¤il, bedenlerine sinmiflti ac›lar. Ha- n›rlar›nda aç, susuz ve havas›z kal›p hayayallerinde hiç geçmeyen soluksuz bir gece t›n› kaybetti, sonra da ›ss›z bir yere hayönlerine dikilivermiflti iflte. Bahtlar› da, van ölüsü gibi üst üste at›ld›… yüzleri gibi kapkarayd›… Göçmen bunlar… Neden göçüyorlard› ülKim ölümün hayalini kurar ki? Göçmenler kelerinden? Savafl tamtamlar›n›n, ölümün de kurmad›… Bir hayat›n sonunun bu ka- hiç susmad›¤› yerlerden gelirler ço¤u kez. dar kolay ve de ans›z›n gelece¤ini onlar da Esmer yüzleri ve çökmüfl avurtlar›yla insan bunlar… bilmiyorlard›. Kaç kez ayn› sonla karfl›laflt› bu insanlar? Göçmenler, umutlar›n› yitirdikten sonra Yine denediler, yine düfltüler bu yollara umudu Avrupal› efendilerin topraklar›nda tehlikeleri göze alarak… Her y›l en az üç- görenlerdir… Avrupa medeniyetinde ek-
24 | TAVIR | EYLÜL 2008
mek aramaya ç›kanlar, kendilerinden çal›nan ekmeklerini dilenerek, karn›n› doyurmak için geri isteyenlerdir bunlar… “Bunlar! Yürüyen parçalar› o kurak topraklar›n! Kimi kemik dizlerine vurarak yuvarlak bir kar›n tafl›yor! Kimi deri... deri! Yaln›z yafl›yor gözleri! Uzaktan simsiyah sivrili¤i nokta nokta uzay›p damara batan kocaman bafll› bir nal›n çivisi gibi deli gözbebekleri, gözbebekleri!” (*) Esmer yüzlü insanlar… Kurak ve kavruk topraklardan ç›k›p gelenler… Arkalar›nda neler b›rakt›klar›n› bilmiyoruz. Tenlerinden dolay› olmal› ki bilmiyoruz. Ya da yaflad›klar› co¤rafyadan dolay›... Bu bozk›rlarda yaflayanlar ölümü cüzdanlar› gibi koynunda tafl›rlar… Hiçbir gazete, hiçbir TV onlar›n yaflam›na iliflkin bir ipucu vermedi. 13 insan hava-
deneme
s›zl›ktan ve susuzluktan bo¤ularak dili dama¤› kuruyarak ölüyor, 138 insan susuzluktan kaynakl› böbreklerinde hasarlar olufluyor ve hastaneye kald›r›l›yor. Ama yaflamlar›na dair hiçbir belirti yok. Yoksullar›n ucuz yaflam›… Pakistan’›n o kararm›fl yüzünden kimsenin yaflam›na dair izler yok. Arkalar›nda gözü yafll› kimleri b›rakt›lar… Bilmiyoruz… Daha konuflmay› bilmeyen kaç çocuk kald› arkalar›nda… Bilmiyoruz… Sevdal›lar›na merhaba demeden elveda m› dediler… Bilmiyoruz… Kaç evin yüzü kara peçeyle örtüldü… Bilmiyoruz... Var›n› yo¤unu satan ve flimdi de ellerini koynundan ç›karamayanlar›… Bilmiyoruz… Umudunu bu yola adayan ve bir anda dünyas› y›k›lan kaç aile var bilmiyoruz… Kaç anne, kaç baba kemikleflmifl dizlerini kara esmer ve nas›r ba¤lam›fl elleriyle dövdü… Hiç bilmiyoruz… Sar› saçl› ve beyaz tenli olsalard› muhtemelen ö¤renirdik bütün dramlar›n›. Hatta aileleriyle yap›lacak röportajlarla neden bu yollara düfltüklerini de bilmifl olurduk… Ama yok bunlar hem yoksullar, hem de Avrupal› de¤iller… Meçhul bir yaflam› olanlar›n meçhul sonudur önümüzde duran… Sadece hayallerini biliyoruz… Bir de haberlerde, TV ekranlar›nda, filmlerde o çöl s›ca¤›n›n, kurakl›¤›n içinde beyaz fistanlar›, paçavraya dönmüfl giysileri rüzgârda uçuflan esmer yüzlü insanlar›… Yüzlerinde hafif uzayan ve hangi yaflta olursa olsun k›rlaflm›fl sakallar›… Yüzlerinde her gün ço¤ald›¤› anlafl›lan çizgiler, s›caktan ve so¤uktan dolay› sertleflen yüz derileri… Bir de her hallerinnde belli olan yoksulluklar›… Zay›f, bir deri bir kemik kalm›fl vücutlar›… Çok az gülen, güldükçe de ortaya ç›kan bembeyaz diflleriyle bir ma¤aray› and›ran a¤›zlar›… Kirli sokaklar›, susuz kentleri… Sonra darbeleri ve ölümü en çok tatm›fl olmalar›… Yollara saç›lan insan parçalar›… Hiç okula gitmemifl olmalar›na ra¤men ana dili gibi ‹ngilizceyi biliyor olmalar›… Sömürge… Y›llarca ‹ngilizlerin sömürgesi olan bu kurak topraklardan bitmeyen savafllar ve susmayan silahlar... Her paylafl-
ma seans› sonras› bir kat daha artan yoksulluk… Buttolar›n, Ziya Ül Haklar›n, Müflerriflerin ve bilmem kimlerin iktidar kavgas›nda sokaklara da¤›lan yoksul insan ölüleri… Darbeleriyle, azg›nca uygulad›klar› faflizmle ölüme doymayan Pakistan… Bunun için gözlerini ve umutlar›n› yat›rd›lar göç yollar›na. Bütün an›lar› pasl› kald› bizim ülkemizde… Yoksulluk ve çaresizlik onlar› gönderdi bizim ülkemize. Buradan Avrupa’ya medeniyetin merkezine gideceklerdi… Y›llard›r çal›nan ekmek-
lerini geri almak ve aç kar›nlar›n› doyurmak için mülteci olmaya gidiyorlard›… Gidemediler… Ya umutlar› ne oldu? Umutsuzluk umut olur mu ki! Umutlar› pasl› kald› koyunlar›nda… Ölümün rengi yoktur ama onlar›n ölümleri yine derileri gibi karayd› iflte. Ve yine derileri gibi kapkarayd› al›nyaz›lar›. O yaz›y› kim yaz›yordu peki al›nlar›na? Bunu bilmeden göçtüler bilinmeyen yar›nlara. Yazanlar, yani katilleri hala yafl›yor... (*) Naz›m Hikmet J
EYLÜL 2008 | TAVIR | 25
izlenim
gerçekte özgür olmak güler özden
"Gerçekleri farkl› biçimlerde anlatman›n yollar› var ise; bunlardan biri de mizaht›r. Mizah› politik ciddi bir ifl olarak ele alma bilinciyle, gerçekleri bu kez de karikatürlerimizle anlatma yolunu seçtik. Politik tav›r al›fl›n bir yolu bir biçimi olarak gördük çizgilerimizi, kalemimizi." (F Tiplerindeki tutsaklardan.)
Özgür tutsak… Bu birbirine has›m, birbirine küskün, birbirine z›t iki kelime nas›l bir araya gelir diye düflünürüz zaman zaman. Özgürlük; her türlü d›fl etkiden ba¤›ms›z olarak insan›n kendi iradesine, kendi düflüncesine dayanarak karar vermesi durumudur. Tutsak ise, bir d›fl irade taraf›ndan esir edilmifl oland›r. Özgürlü¤e ip ba¤lay›p uçuran insanlar, devrimciler vard›r ülkemiz topraklar›nda; k›z›l uçurtmalar›n›n ard›ndan durmaks›z›n koflan... Nefle saçan, umut veren, hayat verenler vard›r. Uçurtmalar› tellere tak›l›r bazen, tutsak edilirler yüksek duvarlar ard›na. Yaflad›klar› tüm s›k›nt›lara, maruz kald›klar› iflkencelere, hatta tek tek konulduklar› F tipi hücrelere ra¤men neflelerinden, ümitlerinden hiçbir fley kaybetmezler. Sözüm ona ele geçirilmifllerdir; uçurtmalar›, silahlar›, hayatlar› teslim al›nm›flt›r. Ancak “kendi iradesine, kendi düflüncesine dayanarak karar verme durumlar›”, yani hürriyetleri tamamen tutsaklar›n kendi ellerindedir. Ve iflte as›l özgürlük burada bafllar. Ülkemiz hapishanelerinde direniflin simge-
26 | TAVIR | EYLÜL 2008
izlenim
si haline gelen özgür tutsaklar, üretime de devam ediyorlar. Tecrit koflullar›na ra¤men içeride de devam ettikleri kolektif yaflam›n sonucu olan üretim, onlar›n d›flar›ya ulafl›p halk› sarmalayan kollar› sanki. Bugüne kadar yurt içinde ve yurt d›fl›nda özgür tutsaklar›n ürünlerinin sergilendi¤i birçok sergi aç›ld›. Bu sergileri düzenleyen Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yard›mlaflma Derne¤i yani TAYAD, bu kez de “Tutsak Karikatürler” ad›n› verdi¤i serginin aç›l›fl›n› gerçeklefltirdi. 28 A¤ustos’ta, Bak›rköy’deki BASAD (Bak›rköy Sanatç›lar Derne¤i ) Sergi Salonu’ndaki aç›l›flta, TAYAD Baflkan› Mehmet Güvel’in de de¤indi¤i gibi onlar›n beyinlerinde Türkiye ve dünya halklar›n›n onurlu direnifl destanlar› vard›r. Filistin’de tafl atan çocukla, vatan›n› savunan Irakl›yla beraberdir onlar. Bu onurlu direniflte özgür tutsaklar›n en önemli silahlar› ise beyinleri ve kalemleridir. Ve Nasrettin Hoca’n›n torunlar› kuflanm›fllard›r bu kez mizah silah›n›. Silahlar›yla ürettikleri karikatürlerden seçilen yüze yak›n eser özenle as›lm›flt› sergi salonunun duvarlar›na. Sergiyi gezenler hayranl›kla, biraz da flaflk›nl›kla geziyorlar salonda. Bu kadar profesyonelce çizilmifl karikatürler karfl›s›nda hayretlerini gizleyemiyorlar. Ülkemizin bir çok hapishanesinden; Kand›ra, Sincan, ‹zmir-K›r›klar, Tekirda¤, Edirne F Tiplerinden ve Uflak, Gebze gibi M Tiplerinden d›flar›ya ulaflabilen (F Tiplerinin tecrit duvarlar›na tak›lan, idare taraf›ndan yasaklananlar da var elbette) karikatürlerin her biri ayr› ayr› inceleniyor. Devrimci iradenin gücünü ve geliflkinli¤ini aç›klayan bir cümle tak›l›yor gözümüze; izledi¤imiz karikatürlerin baz›lar›nda foto¤rafla çizim tekni¤inin birlefltirildi¤ini görüyoruz.
oluflturuyor. Evlatlar›n›n içerdeki direniflini d›flar›ya tafl›yan TAYAD’l› aileler de var karikatürlerde, dergi satarken polis taraf›ndan s›rt›ndan vurularak sakat b›rak›lan Ferhat Gerçek de... F Tiplerinde karfl›laflt›klar› uygulamalar›n kendilerini mizah yapmaya zorlad›¤›n› söyleyen özgür tutsaklar, avukatlar›n›n bafllar›na gelenleri de mizah›n konusu yapm›fllar. D›flar›n›n gündeminden bir an bile kopmayan tutsak karikatüristler, “Bu kan denizinin ufkunda k›z›l bir günefl do¤acak!” diye not düfltükleri karikatürlerinde Tuzla’daki iflçilere selam etmeyi de unutmam›fllar. Ancak bunca karikatür içerisinde bir tanesi var ki, önünde çokça hat›ra foto¤raf› çektiriliyor. Sergiyi gezenlerin büyük ilgisine mazhar olan bu karikatürde ellerinde silahlar tafl›yan halklar›n bir araya gelerek oluflturduklar› Che portresi var…
Sergiyi görmeye gelenlerin yüzlerindeki hayret ifadesi, yerini gülümseyifllere b›rak›yor yavafl yavafl. Sergi için karikatür seçilirken özel bir konu belirlenmemifl. Türkiye’nin ve dünyan›n gündemi genifl ne de olsa, özgür tutsaklar›nki de öyle. Karikatürlerde emperyalizmin dünya halklar›na uygulad›¤› sömürü ve zulüm en genifl alan› kaps›yor, özellikle Amerikan emperyalizminin suçlar› çok iyi ifllenmifl. Bir baflka konuyu ise elbetteki hapishanelerdeki tecrit koflullar›
“Tuksak Karikatürler”i gezmeye gelenler, bu karikatürlerin üretildi¤i alan olan F Tipi hapishane maketiyle de karfl›lafl›yorlar. Elbetteki TAYAD’l›lar›n amac›, evlatlar›n›n ürünlerini sergilerken, yaflad›klar› tecriti de anlatabilmek. Dikkatle inceleniyor maket, aileler bilgilerini aktar›yorlar inceleyenlere; hücre yaflam›n›, hücreler aras› iletiflimin nas›l sa¤land›¤›n› anlat›yorlar bir yandan.
TAYAD’l›lar tek tek ilgileniyorlar sergiyi gezenlerle. Karikatürlerde anlat›lan gündemin anlafl›lmas› için u¤rafl›yorlar. Bir yandan da aç›l›fla kat›lan bas›na röportaj veriyorlar. Sergiye gelemeyenler de duysun, görsün istiyorlar çekilen s›k›nt›lar›n yan›nda yarat›lan de¤erleri. Bak›n ve görün diyorlar, insan›n büyük yarat›c› gücünü, vatan ve halk sevgisini görün. Olmazlar›n nas›l olur yap›ld›¤› bilinsin istiyorlar hakl› olarak. TAYAD’l›lar›n bu amaçla açt›klar› sergiden ayr›lma zaman›m›z geliyor. Bizler ise bir kez daha hayran oluyoruz çizilen karikatürlerden çok, içerde yarat›lan iradeye. Kuflkusuz karikatür bir araç özgür tutsaklar için; sömürüsüz bir dünya yaratmak yolunda gerçekleri anlatmak için bir araç... Ancak kulland›klar› araçlar›n da k›ymetini bilenlerdir onlar; emek verenler, çöp adamdan profesyonel karikatürler yaratanlard›r. Sözü son olarak yine sergiyi düzenleyen TAYAD’l› ailelere b›rakal›m istiyoruz. TAYAD soruyor sergiyi gezenlere: “Bu eserlere bak›p tekrar düflünelim, gerçekte özgür olmak nedir?” J
EYLÜL 2008 | TAVIR | 27
röportaj
karikatürün f tipi serüveni: hapishane mizah dergileri - ll tav›r
Geçen ay bu sayfalarda sizinle birlikte karikatürün F Tipi yolculu¤una kat›lm›flt›k. Bu yolculukta kimi duraklara belki u¤rayamayaca¤›m›z›, oralara bizi sokmayacaklar›n› biliyorduk. Tahminlerimizde yan›lmay› nas›l da isterdik ancak tarih bizi yine hakl› ç›kard› ne yaz›k ki.
pishanesiyle devam edeceksiniz. Serüvenimiz gelecek ay di¤er hapishanelerle sürecek... ‹flte önce o karar!..
Neresinden tutsan›z elinizde kalacak cinsten bir karar… Sorular gelmifl, al›p tutsa¤a Kocaeli 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nin aç›l›- vermifl o s›rada fark etmemifl ama cevaplar› fl›ndan bu yana yay›n›n› sürdüren Masala verilip gönderilirken bir anda sorularda da karikatür dergisi ile yapmak istedi¤imiz rö- suç unsuru buluveren bir mant›¤›n ürünü portaj, önce Mektup Okuma Komisyo- ucube bir karar… Sorularda provokasyon nu’na, ard›ndan da Disiplin Kurulu’na tak›l- içeri¤ini biraz geç de olsa yakalay›verenled›. Gerekçeli karar› afla¤›da okuyacaks›n›z. rin bu karar› asl›nda hapishanelerde üretiTam bir hukuk garabeti olan ve bütün yasal len mizaha verilecek en güzel cevab› olufltuyükümlülükleri tam olarak hayata geçire- ruyor… Karar›n kendisi bir mizah!.. rek yay›n› sürdüren Tav›r Dergisi’ni; hiçbir hukuksal/yasal ceza almam›fl, hakk›nda “Karar Metni herhangi bir hüküm verilmemifl yasal bir dergiyi “Örgüte ba¤l› bir yay›n kuruluflu” Kocaeli 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kailan etme cüretini/saçmal›¤›n› içeren bir pal› Ceza ‹nfaz Kurumu’nda hükümlü olakarard›r al›nan… Tarihe, zulümde pervas›z rak kalmakta olan Gökhan Gündüz taraf›nolanlar›n saçmalamakta da s›n›rs›z davran- dan, Çi¤dem fienyi¤it’e posta yoluyla gönd›klar›n›n belgesi olarak kals›n istedi¤imiz- derilmek istenen mektup, Kurum Mektup Okuma Komisyonu Baflkanl›¤› taraf›ndan den yay›nl›yoruz bu karar›. sak›ncal› görülmüfl olup, 23.06.2008 gün ve Bu gibi durumlarla çok karfl›laflt›k asl›nda. 55 karar say›s› ile Kurum Disiplin Kurulu’na Ama bu kadar büyük bir pervas›zl›¤a ilk kez tevdii edilmifltir. Bu do¤rultuda; tan›k oluyoruz. Yasal haklar›m›z› elbette ki Gere¤i ‹çin Görüflüldü savunacak, bu sayg›s›zl›¤›n peflini b›rakmayacak, adalet iste¤imizi her türlü platform- Kurumumuz mektup okuma komisyonunca sak›ncal› görülerek disiplin kuruluna tevdii da ›srarla ifade edece¤iz. edilen hükümlü Gökhan Gündüz taraf›ndan Afla¤›da önce bize Kocaeli 1 No’lu F Tipi Ha- Çi¤dem fienyi¤it’e posta yoluyla gönderilpishanesi’nden özgür tutsaklar taraf›ndan mek istenen mektubun incelenmesi sonugönderilen hapishane disiplin kurulu kara- cunda; örgüte ba¤l› bir yay›n kuruluflunun r›n› okuyacak, sonra da karikatürün F tipi provokasyon içerikli, röportaj niteli¤indeki serüvenine bu kez Sincan 1 No’lu F Tipi Ha- sorular ve bu sorulara verilen cevaplardan
28 | TAVIR | EYLÜL 2008
oluflan mektup; daha önce kurumumuzda sak›ncal› görülen ve ilgili yarg› mercileri taraf›ndan birçok kararla disiplin kurul karar›n› onanm›fl ve MASALA adl› yaz›nsal metinlere el konulmas› üzerine, söz konusu dergi mahiyetinde haz›rlanan yaz›nsal metinlere kaynak olmak üzere parçalar halinde çeflitli ceza infaz kurumlar›ndaki hükümlü/tutuklular taraf›ndan gönderilen metinlerle Masala adl› yaz›nsal metinlerin bütünlefltirilmek istenmesi; daha önce al›nan kararlar›n anlam›n› yitirmemesi ve örgüt üyeleri aras›nda örgütsel iletiflime sebep olmamas› için; Ceza ‹nfaz Kurullar›n›n Yönetimi ‹le Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin ‹nfaz›na Dair Tüzü¤ün 91. maddesinin 3. f›kras› (Kurum asayifl ve güvenli¤ini tehlikeye düflüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve ç›kar amaçl› suç örgütü veya kurulufllar› pani¤e yöneltecek yalan ve yanl›fl bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez Hükümlü taraf›ndan yaz›lm›fl ise gönderilmez) hükmü çerçevesinde ilgili mektup sak›ncal› görülmüfltür. Söz konusu tutukluya ait mektubun gönderilmemesine; infaz dosyas›nda saklanmas›na; 4675 say›l› ‹nfaz Hakimli¤i Kanunu gere¤ince kar›r›n itiraz yolu aç›k olmak üzere kifliye tebli¤ine, karar›n bir suretinin söz konusu hükümlü/tutuklunun infaz dosyas›nda bulundurulmas›na, bir suretinin de Disiplin Kurulu Karar Dosyas›’nda muhafaza edilmesine oy birli¤iyle karar verildi.” Bu say›da Sincan 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde yay›nlanan V›z Gelir’in çizerleri ile sohbet edece¤iz. Ayn› sorular› onlara da
röportaj
olan tecritin hakim oldu¤u koflullarda mizah bir tercih olmaktan ç›k›yor zaten. ‹dareyle olan her iliflki ve taleple süren çat›flma mizaha dönüflüyor. Dayatmalar, yasaklar, disiplin cezalar›, sansür artt›kça mizah kendini dayat›yor, bir zorunluluk halini al›yor.
sorduk. Cevaplar› afla¤›da... Neden mizah? Nisan say›n›zda yer alan Nasreddin Hoca ile ilgili “inceleme” yaz›s›nda mizah›, ezilen halklar›n egemenlere karfl› yürüttü¤ü savaflta, “En güçlü atom bombas›ndan daha güçlü bir silaht›r.” diye tarif etmifltiniz. Evet, bu silah› kendimize yak›flt›r›yoruz. Mizah›n pek çok ifllevinden birisi de insan›n zorluklar karfl›s›nda dayanma, zulme karfl› direnme gücünü art›rmas›d›r. Sincan’da biz bunu V›z Gelir diyerek yapmaya çal›flt›k. Bu a¤›r tecrit koflullar› alt›nda ideallerimizle, kimli¤imizle, onurumuzla de¤erlerimizi koruma mücadelemizin bir parças› olarak V›z Gelir demeye bafllad›k. Bizleri yaln›zlaflt›ran, insan yüzüne, sesine hasret b›rakan duvarlar›, tel örgüleri, çat›lar› aflarak; bilincimizi, yüre¤imizi, eme¤imizi bir araya getirdik. Yaflama, yaflad›klar›m›za bak›fl›m›z› ve gelece¤e dair düfllerimizi, düflüncelerimizi, duygular›m›z› anlatt›¤›m›z yaz›lar›-çizimleri 2001 Nisan’›nda sürekli bir mizah dergisine dönüfltürdük. F tipi koflullar›nda çekilen onca s›k›nt›ya ra¤men yap›lan onca iflkenceyle mizah bir çeliflki gibi görünmüyor mu? Evet, görünüyor! Ama zaten mizah çeliflkinin ürünü de¤il midir? Her türlü mant›ks›zl›¤›n, hukuksuzlu¤un, insan do¤as›na ayk›r›
Yani mizah böyle sanc›l›, zor koflullar› seviyor. Tecrit koflullar›n›n dayatm›fl oldu¤u temel ihtiyaçlardan birisi de paylaflmakt›r. Karikatürmizah-kültür sanat vb. hapishane dergilerinin F Tipleriyle birlikte koflullar zorlaflmas›na ra¤men bu kadar artmas›n›n bir nedeni de budur. Ko¤ufl ortam›nda esprilerimizi an›nda paylaflabiliyorduk. Etkinliklerde üretti¤imiz skeçler, tiyatro oyunlar›yla tafllamalar yapabiliyorduk. F tipleriyle birlikte tüm bunlar›n koflullar› ortadan kalkt›. Paylaflmak için yazmak, çizmek, bunu düzenli bir üretime dönüfltürmek zorunlu hale geldi. Neden mizah diye sorduk. Mizah yapman›n da onlarca yolu varken siz neden karikatüre yöneldiniz? Çünkü insan iliflkilerinin ortadan kald›r›ld›¤› tecritle birlikte, mizah yapma yollar› da kapand›, araçlar s›n›rland›. Sahne kullanarak veya yüz yüze yap›lan mizah›n koflullar› kalmad›. Duvarlar›n, tel örgülerin arkas›nda olup da omuz omuza, yürek yüre¤e gülebilmek bir ihtiyaçt›r ve bunu baflarmak da çok çaba ister. Örne¤in yan hücrede kalan bir arkadafl›na yaflanan komik bir olay›, kat›la kat›la gülünecek bir geliflmeyi aktaracak veya bir espri yapacaks›n›z. Bunu hemen yapma koflullar› olmad›¤› gibi s›rf yaz›yla yapmak da yeterli olmaz. Hem zordur, anlafl›lmas› kolay olmaz, hem de ayn› tad› vermez. Karikatürler bu zorlu¤u aflman›n basit ama en etkili, en pratik, en güzel araçlar›ndan biridir. ‹flte mizah›n di¤er araçlar›n› bilsek de kullanma koflullar› olmad›¤› için o muhteflem fleyi, ülkemizde hayli yayg›n ve gençlik taraf›ndan da ilgiyle takip edildi¤ini bildi¤imiz, dönem dönem politik muhalefet taraf›ndan da kullan›lmas›ndan dolay› yabanc›s› olmad›¤›m›z karikatür ve yaz›l› mizahla sa¤lamaya çal›flt›k. Her ifl gibi bu ifl de kolektif çal›flman›n bir
ürünü olsa gerek. Kendinizi karikatür alan›nda nas›l gelifltirdiniz? Bir karikatür grubu mu var? Daha önce u¤raflm›fl m›yd›n›z karikatürle? F tiplerinden önce resim-desen-kart vb. çal›flmam›z olmas›na ra¤men karikatüre hücrelerde yo¤unlaflt›k. Birço¤umuz ilk karikatürünü burada çizdi! Eli yatk›n olanlar kitaplardan çal›flarak, pratik içinde birbirlerinden ve yap›lan elefltirilerden, önerilerden ö¤renerek kendini gelifltirdi. Hareket, perspektif, tarama vb. teknik konularda bilgimiz oldukça s›n›rl›yd›, yoktu. Bunlar› pratik içinde okuyup araflt›rarak, deneyerek, sab›r ve emekle gidermeye çal›flt›k. Çizerlerimiz bazen birkaç kifli, bazen bir grup, bazen tek kifli olsa da üretimin süreklili¤ini, mevcut bilgi birikimini süreklilik içinde aktararak sa¤lad›k. Çizerlerimiz içerden, d›flardan tüm okurlar›m›z önerileriyle bu sürece kat›ld›lar. Denilebilir ki; hemen herkes bir flekilde bu sürece kat›l›yor. Say› vermek zor çünkü öneri yapanlar hariç yaz›n-çizenboyayan-ciltleyen ve di¤er ifllerini yapan kifliler sürece, ihtiyaca göre de¤ifliyor. Kimi tahliye oluyor, kimi tutuklan›yor. Ama V›z Gelir’i ç›kartan kolektif emek, bilinç her koflulda yoluna devam ediyor. Espri repertuar›n›z› nas›l oluflturuyorsunuz? ‹çerdeki yaflamdan m› yoksa d›fl dün-
EYLÜL 2008 | TAVIR | 29
röportaj
yadan m› etkileniyorsunuz? D›flar›y› nas›l soluyorsunuz? Bafllarda a¤›rl›kla tecriti, direnifli, bizim yaflad›klar›m›z› anlat›yor, çiziyorduk ki, bunca çeliflkinin, çarp›kl›¤›n ortas›nda konu s›k›nt›s› çekmeye f›rsat b›rakm›yordu. F tiplerinin, tecridin, tredman›n mant›¤›, iflleyifli asl›nda bizlere y›llarca yetecek zenginlikte malzeme sunmaya devam ediyor. F Tipi Haller’ine hala a¤›rl›k versek de giderek ülkemizin gündemini, dünya gündemini de çizgilerimizle, yaz›lar›m›zla bizim gözümüzden yans›tmaya çal›fl›yoruz.. Bedenimiz dört duvar aras›nda olsa da bilincimiz yüre¤imiz her zaman d›flar›da, halklar›m›z›n kurtulufl mücadelesinde at›yor. Ülke ve dünya gündemine giren her fley bizim de gündemimize giriyor. ‹nsana dair her konuda bizim de söyleyecek sözümüz var ve sak›nm›yoruz. D›flar›y› s›ca¤› s›ca¤›na solumayal›m diye uygulanan tecrit, sansürle, yasakla, daha da a¤›rlaflt›r›ld›¤› için, d›flar›y› daha çok, alabildi¤imiz günlük gazetelerden ve idarenin ayarlad›¤› TV kanallar›ndan takip etmeye çal›fl›yoruz. D›flar›yla mektup d›fl›nda iliflki kurma olana¤›m›z yok. Ki, mektuplar›m›z da benzer engellerle karfl›lafl›yor, ya kayboluyor, ya imha ediliyor, karalan›yor, y›rt›l›yor ya da çok geç gelip-gidiyor. Günceli yakalama sorununuz oluyor mu? Bizim d›fl›m›zdaki engellerden kaynakl› günceli yakalamada sorunumuz olmakla birlikte as›l sorunu bunda de¤il, ele ald›¤›m›z, çizdi¤imiz konular› güncelli¤ini yitirmeden dostlar›m›za, sevdiklerimize ulaflt›rmada yafl›yoruz. Çünkü tecrit, günceli yakalamay› güçlefltirdi¤i gibi, üretmeyi, hele de bunu kolektif olarak yapmay› daha da zorlaflt›rmakta, normalden çok üstünde emek, sab›r ve zaman isteyen bir ifl haline getirmektedir. Örne¤in bir öneri ç›kar›yor çizer arkadafla gönderiyorsunuz, öneriniz tel örgüleri aflarak gitti¤inden bazen yolda tak›l›p kalabiliyor. Bu durumda yeni bafltan yaz›yor gönderiyorsunuz. Diyelim ki çizildi ama üzerinde birkaç de¤ifliklik yap›lacak, tekrar gönderiyorsunuz. Sonuçta bu süreci her yaz› ve çizim için tekrar tekrar iflleterek hemen her ay en az yüz sayfal›k bir karikatür mizah dergisi ç›kar›yoruz. Bunun burada dolafl›ma ç›kmas› en az bir buçuk ay, d›flar›ya postalanmas› dört ay› buluyor ki, birçok karikatür bu sürede güncelli¤ini yitirebili-
30 | TAVIR | EYLÜL 2008
yor. Dolay›s›yla bunu da gözeterek elden geldi¤ince gündemden düflmeyecek konular› tercih etmeye ve bunlar› çabuk eskimeyecek flekilde ele al›p incelemeye çal›fl›yoruz. Bildi¤imiz kadar›yla F tipinde iki sene hiçbir ürünü d›flar› ç›karma flans›n›z olmad›. Karikatür ifline bafllarken ürünlerinizi d›flar› ç›karmay› düflünüyor muydunuz? Duygular›m›z, düflüncelerimiz ve üretti¤imiz her fley gibi mizahi ürünlerimizi de d›flar› ç›karmay›, ailelerimizle, dostlar›m›zla, yoldafllar›m›zla paylaflmay› hep düflündük, çabalad›k, bugün de çabal›yoruz. Ama koflullar› pek olmad›, resmi olarak hala da yok. Ama geç de olsa, bir biçimiyle mutlaka paylafl›yoruz. ‹lk y›llarda gerek mizahi ürünlerimizi toplad›¤›m›z V›z Gelir, gerekse de araflt›rma-inceleme-perspektif ve güncel geliflmeler üzerine yapt›¤›m›z de¤erlendirme yaz›lar›n› toplad›¤›m›z “Zafer Tutkusu” dergimiz “yasak yay›n” muamelesi gördü. Üretimi, okunmas› idare taraf›ndan engellendi. Hatta baz› arkadafllar›m›za bunlar› bulundurduklar› için disiplin cezas› bile verildi. D›flar›ya postalamak istedi¤imiz her fley için toptan imha kararlar› al›nd›. Y›llarca bu nedenle d›flar›ya ulaflt›ramad›k. fiimdi ise bu a¤›rl›kl› olarak her say›n›n onlarca sayfas› sansürlenerek sürdürüldü¤ü için biz de ürettiklerimizi sansürlenmifl haliyle d›flar›ya gönderiyor, böyle paylaflabiliyoruz. Ama bunu yeterli bulmuyoruz. Bu keyfi engeli aflma çabam›z› da, tamamen kald›r›lmas› yönündeki ›srar›m›z› da sürdürüyoruz. Hücreler aras› dolafl›m yasak. Bu sorunu nas›l afl›yorsunuz? Biz burada bütün yasaklar› irademizle, yarat›c›l›¤›m›zla alt ediyor, her türlü al›fl-veriflimizi çat›lar› afl›rarak yaparak yasaklar›n üstesinden geliyoruz. Yiyecek, giyecek, kitap gibi V›z Gelir de hücrelere çat›lar› aflarak ulafl›yor ki, ço¤u zaman bir ayl›k eme¤imiz çat›ya, tellere tak›l›p heba olsa da, bu bizim paylaflma azmimizi k›rm›yor. Hiç yak›nmadan ço¤alt›p tekrar gönderiyoruz. Çünkü bunun da süren irade savafl›n›n bir parças› oldu¤unu biliyoruz.
Günümüz mizah dergilerini -Penguen, Leman vs.- takip edebiliyor musunuz? Çokca
okunan bu dergileri nas›l de¤erlendiriyorsunuz? Bu dergileri istikarl›, düzenli takip edemiyoruz. Onun içinse sadece genel çizgilerini bilebiliyoruz. Ne yaz›k ki mizah yozlaflmaya en aç›k alanlardan birisi ve en çok okunup takip edildikleri 80’li y›llardan bugüne olumsuz bir seyir izlemekte. Dahas› yozlaflman›n kitlelere tafl›nmas›nda pay sahibidirler bugün. Parças› olmak istemeyenler de bu tabloyu parçalay›p d›fl›na ç›kamamakta ki, Penguen ile Leman’› da bunlar›n aras›nda belirtmek haks›zl›k olmasa gerek. Mevcutlar içinde en olumlular› olmakla birlikte bu tablonun tamamen d›fl›nda olduklar›n› da belirtmekte fayda var. O dergilerle ba¤ kurmay› denediniz mi? Neden? Maalesef bu konuda flimdiye kadar bir çabam›z olmad›. Yo¤unlu¤umuzu tecritle ilgili sorunlara vermemiz dahil pek çok nedenden kaynakl› bu öncelikli bir ifl olarak gündemimize girmedi. Ancak bu bir “gerekçe” ve eksikli¤i de ortadan kald›rm›yor. Mevcut mizah dergilerinden olumlu nitelikte olanlar›yla ba¤ kurarak kendimize; elefltirimizi bire bir muhattablar›yla tart›flabilece¤imiz “nas›l ve niçin mizah” üzerine düflüncelerimizi paylaflabilece¤imiz bir soluk borusu daha açma konusunda eksik kald›¤›m›z gerçe¤ini de¤ifltirmiyor. Sorunuz bu eksikli¤i görmemize vesile oldu ve giderece¤iz de. Çok teflekkürler. Son olarak Tav›r dergisi arac›l›¤› ile d›flar›ya iletmek istedi¤iniz bir mesaj›n›z var m›? Öncelikle duvarlar›n ard›na kadar gelip bizlere kendimizi anlatma imkan› verdi¤iniz için çok teflekkür ediyoruz. Mizah için “güçlünün güçsüzden öç al›fl›d›r” da denir ya, tam bizlik. Çünkü öcünü alaca¤›m›z, almam›z gereken, yüre¤imizi yakan o kadar çok fley yaflad›k ve yafl›yoruz ki… Hepsi, mizah› gelece¤i kurma kavgas›nda daha etkin kullanmam›z gerekti¤ini daha etkin gösteriyor ki, mutlaka bunu baflaraca¤›z diyor, çal›flmalar›n›zda baflar›lar diliyoruz. J
karikatür
EYLÜL 2008 | TAVIR | 31
ay›n foto¤raf›
foto¤raf: gencer yurttafl
32 | TAVIR | EYLÜL 2008
biyografi
kurtuluflun ilk kurflunu: hasan tahsin... u¤ur güzelçay
“Ne biter Ne kal›r geçmifl kitaplarda Ölümden sonra da Söyleriz…” Behçet NECAT‹G‹L
Söyleyece¤imizi söyleriz elbette, ölümden sonra bile. Bu nas›l olur, demeyin. Olur! Hep olmakta olan da budur. Çünkü halk›n yüre¤iyiz biz. Ve çarpmaya devam ederiz, baflka baflka gö¤üs kafeslerinin, yani halk›n içinde. Ki halk›n boyun e¤mezli¤idir zaten, bizi daima var eden. Hal böyle olunca, sararm›fl kitap sayfalar›na mahkum olmaz tarih. Çünkü tarih, geçmiflin hat›ras›ndan daha çok flimdiki zaman içinden geçen gelecektir… *** Her an ya¤mura gebeydi hava. Kapal›yd›, s›k›nt›l›yd›, ya¤d› ya¤acakt›. Yükü a¤›rd›, cand›, hakl› bir h›nçt›. Ve istim alm›fl kara bulutlar, ‹zmir’e do¤ru ilerliyorlard›. ‹zmir’in iflgal edilen baht›n›n ortas›ndaysa, bir k›v›lc›m çakmaya haz›rlan›yordu. Zaman, 15 May›s 1919’un sabah›yd›. ‹flte o gün Saat Kulesi, Kemeralt› girifli civarlar›nda bir öfke denizi kabar›yordu iyice. “Aralar›nda koyu renk elbisesi içinde Hasan Tahsin Recep Bey de var. Tam, Askeri K›raathane’nin önünde, Kemeralt› Caddesi’nin Konak Meydan›’na ba¤land›¤› yerde duruyor.” (1) *** Tan›flal›m: Ad›m, Hasan Tahsin! Daha do¤rusu siz böyle tan›rs›n›z. Oysa do¤du¤umda baflka bir ad vermifller bana. Ama Hasan Tahsin’i tercih ettim. Neden? Anlataca¤›m elbette. Do¤dum ve ad›ma “Osman Nevres” dedi ailem. Y›l 1888. Yer, Selanik flehriydi. O zamanlar, Osmanl› yönetimi alt›nda de¤iflik milli-
yetlerden halk›n iç içe yaflad›¤› bir flehirdi Selanik. Bu kentin sakinlerinden olan Recep Bey ile Rabia Han›m’›n evlad›y›m. Dört çocuklu bu ailenin içinde büyüdüm. Ve Mustafa Kemal’in hayat hikayesinden hat›rlayaca¤›n›z fiemsi Efendi okuluna gönderildim. Sonra da Fevziye Mektebi’ne devam ettim. Babam ve abim, ticaretle u¤raflmak için ‹stanbul’a gittiler. 1904’te annem, 1906’da babam vefat etti. 18 yafl›nda bir delikanl›yd›m ve bakal›m, hayat defterine neler yazacakt›m…
n›fl, iliflki ve tepkilerime de bunlar yön veriyordu. Kendi kavray›fl›mca, haks›zl›¤a tahammülsüzdüm… ***
***
Hasan Tahsin, 1914’te yeniden ‹stanbul’a döndü. Balkan Savafl› bitmifl ama 1. Emperyalist Paylafl›m Savafl› bafllam›flt›. Osmanl›, Alman emperyalizminin “stratejik müttefiki”, efl deyiflle iflbirlikçisi olarak, savafla dahil olmufltu. Batmakta olan Osmanl› devletinin kaptan köflkünde ‹ttihat ve Terakki Cemiyeti vard›.
“… O y›l lise ö¤renimi de sona ermiflti. ‹stanbul’da, ülke sorunlar›yla ilgilenen, siyasetle u¤raflmaya heveslenen bir gençtir Osman Nevres. Bu ateflli, hareketli genç, Selanik gibi bir flehirde, yeni düflüncelere, siyasal ve toplumsal ak›mlara ilgisiz kalmam›flt›. Onu en çok Frans›z Devrimi ile Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun karfl› karfl›ya bulundu¤u rejim sorunlar› ilgilendiriyordu…” (2)
Ki Alman emperyalizminin oyunca¤› olarak ve “Bir koyup üç alma” türünden kirli bir gaye ile savafla soktular ülkeyi. ‹flte bu ortamda, ‹ttihat ve Terakki ile bir biçimde iliflkisi olan Osman Nevres’e de görev düfltü. Ve illegal faaliyetler için oluflturulan Teflkilat-› Mahsusa da görev ald›. Yerine getirece¤i eylem, Balkanlarda ‹ngiliz ç›karlar› için çal›flan iki diplomata suikast düzenlemekti…
Hayat› anlamaya çal›flan, ülke ve dünya sorunlar›na duyarl›, efl deyiflle politik bir gençtim. Bu havada, önce ‹stanbul’daki Darülfünun’a (Üniversite) devam ettim. Bir süre sonra Fransa’ya gittim. Paris’teki Sorbonne Üniversitesi’nde siyasal bilimler e¤itimine bafllad›m. Dönemin Paris’i, de¤iflik ideolojilerin yüksek sesle dolaflt›¤› bir flehirdir. Kulak verdim, dinledim. Daha sonra yaz›lar›mda da bahsedece¤im gibi, sosyalistlerin konferanslar›n› izledim. Fakat ad›n› koyabilece¤im net bir politik tercihim yoktu henüz. De¤iflik etkilenmeler tafl›yordum sadece. Ki davra-
*** Bu görevi yerine getirmek için, “Hasan Tahsin” ad›na düzenlenmifl sahte pasaport ve kimlik ayarlad›k. Belgeler sahteydi ama “Hasan Tahsin” ad›, gerçek bir gazetecinin ismiydi. Kendisi de ‹ttihatç› olan, Selanikli bir gazeteciydi bu. Onun ayr› bir hikayesi vard›r ve zaten, Hasan Tahsin ad› bende bakidir art›k. Ve iflte bu isimle, Romanya’ya gittim. ‹ngiliz emperyalizminin bölgedeki temsilcisi olan Noel ve Leland Buxton kardefllere ulaflt›m. Ve 2 Ekim 1914 tarihinde silah›m› atefl-
EYLÜL 2008 | TAVIR | 33
biyografi
netleflmifl bir formasyonu yoktu ama yönelimini belirlemiflti art›k…” (4) Evet, yönünü belirlemiflti. Yüzünün nereye ve nas›l dönük oldu¤una dair, Hasan Tahsin’in ‹sviçre y›llar›n›n bir tan›¤› flu cümleyi kurar: “Bu zat› ateflli bir vatanperver olarak tan›d›m…” (5) ‹flte o ateflli vatansever, 1917 sonlar›nda yeniden ‹stanbul’a döner. Ve 1918 y›l›n›n ortalar›nda da ‹zmir’e gelir. Bir süre sonra da, “Hukuk-u Befler” isimli gazetesinin ilk say›s›n› (11 Kas›m 1918) ç›kar›r. Gazetesinin ad›, “‹nsan Haklar›” demekti ve “Hasan Tahsin” ad›yla baflyaz›lar yaz›yordu. Ki, ‹ttihatç› Osman Nevres art›k ölmüfltü. Yaflanan ve yaflanacak olan Hasan Tahsin zaman›yd›. Keskin süreçler, savafllar ve toplumsal krizlerin fliddetli yafland›¤› zamanlar, insanlar›n düflünce ve yaflam tercihleri üzerinde belirleyici olurlar. Ve onca yaflananlardan sonra, art›k sosyalizmden etkilenmifl ateflli bir yurtseverdir Hasan Tahsin. Ve ‹ttihatç›lar›n Alman emperyalizminin güdümündeki politikalar›na karfl›, Ege bölgesini dolafl›p savafl aleyhtar› konferanslar vermeye bafllad›. Gazetesindeki yaz›lar›nda da vatansever bir çizgi izliyordu. Ama yaklafl›m› k›sa sürede sald›r›ya u¤rad›. Örne¤in “Köylü” isimli gazeteyi ç›karanlar Hasan Tahsin’e do¤rudan savafl açt›lar. 21 Aral›k 1918 tarihli yaz›lar›nda flöyle diyorlard›: “… Söylediklerimizin ispat›n› istiyorsunuz. ‹flte Bolfleviklik meselesi... Yani kurdu¤unuz gizli bir cemiyetle, Milli Bankay› soymak, zenginleri ezmek ve memlekette kar›fl›kl›klar ç›karmak…” (6)
ledim. Heyhat ki, sadece birini yaralayabil- “… 1917 y›l›n›n ilkbahar›nda ‹sviçre’ye giden dim. Yakalan›p hapsedildim. Yarg›lama s›ra- Osman Nevres, Cenevre ve Lozan gibi flehirlerde, yüksek ö¤renim yapan gençlerle ve ‹ts›nda piflman olmad›¤›m› aç›klad›m… tihatç›lara karfl› olduklar› için yurt d›fl›nda yaflamak zorunda kalan Türk ayd›nlar›yla s›k s›k *** bulufluyordu… ‹sviçre’de kald›¤› süre içinde, Hakk›nda 10 y›l hapis istemiyle dava aç›ld›, Osman Nevres’in düflüncelerinde büyük ölbefl y›l mahkumiyet cezas› verildi. Ama bir çüde de¤ifliklikler meydana geldi¤ini biliyoy›ll›k tutsakl›ktan sonra, özgürlü¤üne kavufl- ruz…” (3) tu. 27 A¤ustos 1916’da hapisten kurtulup ‹stanbul’a döndü. Ama ‹ttihat ve Terakki’den “… Bu y›llarda sosyalist görüflleri benimsebekledi¤i ilgiyi bulamad›. Oysa vatanperver meye bafllad›. (Baz› kaynaklara göre, onun o bir kahraman gibi karfl›lanaca¤›n› san›yordu. aflamadaki sosyalist görüflleri, k›smen de anarflizmden etkilenmifl görüfllerdi.) Henüz Ve ‹stanbul’u terk etti bir kez daha.
34 | TAVIR | EYLÜL 2008
O günden bu güne hiç de¤iflmeyen böylesi demagojilerin, oldukça köhne oldu¤u malum. Ve o gün Hasan Tahsin’e çamur atmaya kalkanlar›n sonu da bilinir. Ki ‹zmir’in iflgali s›ras›nda iflgalci çizmelerine paspas olmay› seçtiler. Hasan Tahsin ile ona çamur atmaya çal›flanlar hayata farkl› aç›lardan bak›yorlard› elbette. Aç›, önemlidir! Örne¤in, ayn› Köylü Gazetesi, kad›n haklar›n› savundu¤u için de karalamaya kalkt› Hasan Tahsin’i : “… (Hasan Tahsin) kad›nlar›m›z›n yüzlerini açarak tiyatrolara, e¤lencelere gidelim teranesiyle hürriyet-i kelam ve vicdana malikiyetini (söz ve
biyografi
vicdan özgürlü¤üne sahip oldu¤unu) iddia ederken baflkalar›n›n namusuna olsun hürmet etmifl olsayd›…” (7)
de öldürülebilir…
revini yüklenmifl oluyordu. “ (11)
***
K›sacas›, bu gerici zihniyet Hasan Tahsin’i “namussuz” olmakla itham etmektedir. Dahas›, Hasan Tahsin’in kad›n haklar›n› savundu¤u yaz›s› nedeniyle, Hukuk-u Befler’e kapatma cezas› verilmifltir.
Hay›r! Çünkü, yafl›yor ve yaflat›l›yorum. Çünkü, bugüne tutulan bir aynad›r tarih. Ve tarihin aynas› yalanlara kanmaz, maskelere aldanmaz. ‹flte bu yüzden flair çok hakl›d›r: “Ne biter/ Ne kal›r geçmifl kitaplarda…” Ölümden sonra da sözümüzü söyleriz biz. Ad›m›za Mamati Sad›k, Akgün Selçuk denir sadece. Ve Hasan Tahsin oluflumla tasdik eder, flahit olurum flaire: “Bize ölüm yok…” Maceram›z emperyalizme karfl›d›r ve daim. Ve s›kt›¤›m›z ilk kurflun, bakidir ba¤›ms›zl›k kavgam›zda…
Emperyalistler hep yapt›klar› gibi, kendi ç›karlar› için sömürgelerini k›flk›rt›p milliyetçili¤i körükleyerek, halklar› k›rd›rman›n ad›mlar›n› at›yordu. Ki Venizelos’un ordusu, bu ad›mlar için giydikleri bir çizmeden ibaretti sadece. ‹flgalin yaklaflan bu ad›m sesleri karfl›s›nda, içinde Hasan Tahsin’in de oldu¤u yurtseverler, “Reddi ‹lhak” bildirisi yay›nlad›lar. Gazetelerinde yaz›lar yazd›lar, miting yapt›lar. Ve “Müdafaa-i Hukuk” adl› halk örgütlenmesi oluflturarak, iflgale karfl› duracaklar›n› ilan ettiler.
O gün, kad›nlar› koyu bir karanl›¤a mahkum etmekten yana olup da Hasan Tahsin’e “namussuz” demeye kalkanlar›n, iflgal s›ras›nda ne yapt›¤› malumdur. O “namussuz” dedikleri Hasan Tahsin vatan için ilk kurflunu s›karken, bu “namuslu” beyler iflgalcilerin iflbirlikçisi olmufllard›r. Ki bu gericilerin ç›kard›¤› gazete, iflgalcilerin finanse etmesiyle ‹zmir’in iflgali boyunca da ç›km›flt›r. Evet, hayata hangi aç›dan bakt›¤›m›z ve namusu nas›l anlad›¤›m›z önemlidir. Öyle ya, o gerici zihniyete göre, emperyalizme karfl› ç›kmad› diye kimse girmez günaha. Ve lakin, tek bir tel görünürse kad›nlar›n saç›ndan, cehennemde cay›r cay›r yanmak da var. Sahi, Hasan Tahsin yan›yordur belki cehennemde flimdi! Hasan Tahsin, de¤iflik yaz›lar›nda (Örne¤in 9 Mart 1919 tarihli Hukuk-u Befler’de) kendisinin “sosyalist” oldu¤unu aç›klam›flt›r. Hiç kuflku yok ki, bilimsel ölçütler içinde ve anlad›¤›m›z anlamda sosyalist de¤ildir. Ama art›k sosyalizmden etkilenmesi o denli güçlüdür ki, kendisini “sosyalist” olarak tan›mlamaktad›r. Siyasi has›mlar›n›n gözünde, zaten “Bolflevik” say›lmaktad›r. Ve fakat, oligarflinin temsilcileri Hasan Tahsin’in bu yönünü bilinçli olarak yok sayarlar: “… O yüzdendir ki, Hasan Tahsin An›t› önünde yap›lan yüzlerce törenin konuflma metinlerini taray›n; onun sosyalistli¤ine dair de muhtemeldir tek kelime bile bulamayacaks›n›z. Keza, Hasan Tahsin, Bolflevikler’e yak›nl›¤› nedeniyle Çerkes Ethem’e de sempatiyle bakmaktad›r. 8 Mart 1919 günkü Hukuk-u Befler’de Çerkes Ethem’i savunan bir makale yay›nlam›flt›r. Bundan da söz etmeyi sevmez bu günkü düzenin temsilcileri…” (8) Çünkü, o ilk kurflunu s›kt›ran düflüncelerin ne ve nas›l oldu¤unu gizlerler. Böylece, Hasan Tahsin’i bir heykel, içi bofl bir biblo haline getirirler. Ki Hasan Tahsin, ancak bu flekil-
*** “Ege Bölgesi, özellikle Tanzimat’tan sonra ‹ngiltere, Fransa, ‹talya ve Amerika’n›n ekonomik ve kültürel yönden genifl çapta faaliyetine sahne olmufltu… Sömürgeci devletlerin Do¤u Akdeniz’de çarp›flan ç›karlar›, Ege bölgesinin yaln›zca bir devletin egemenli¤i alt›na girmesine karfl›yd›… “ (9) Bu durumda, Ege Bölgesi’nin tek bir emperyalist güç taraf›ndan de¤il ama onlar ad›na jandarmal›k yapacak bir yasa taraf›ndan iflgal edilmesi tercih edildi. “ … 2 May›s 1919’da ‹ngiltere Baflkan› Lloyd George, Frans›z Baflkan› Clemenceau ve ABD Cumhurbaflkan› Wilson, ‹zmir’in iflgali sorununu görüflmeye bafllad›lar…” (10) Bu görüflmelerden ç›kan sonuç malumdur. Ege Bölgesi iflgal edilecek, bu “ifl” içinde Yunanistan ordusu kullan›lacakt›. Ki oligarflinin Musul-Kerkük’e olan güncel ilgisinin bir benzeri, dönemin Venizelos iktidar› taraf›ndan Ege Bölgesi için güdülüyordu. Ve ‹ngiliz, Frans›z, Amerikan emperyalist güçlerinin teflviki ve iteklemesiyle, Venizelos’un ordusu iflgale soyundu. “ … Rusya’daki Bolflevik devriminden sonra, ‹ngiltere’nin petrol bölgesini ve Hindistan yolunu, Süveyfl Kanal›’n› güvenlik alt›nda tutabilmek için Ortado¤u da bir köprübafl›na ihtiyaç vard›. Afl›r› milliyetçi duygulara kap›lm›fl Yunanistan, bafl›na geleceklerden habersiz, Megali – ‹dea u¤runa, Ortado¤u’da ‹ngiltere’nin ç›karlar›na nöbetçilik etme gö-
Hasan Tahsin’ler böylesi faaliyetler içindeyken, Osmanl›’n›n ‹zmir’de ki vali, pafla vb. resmi zevat› iflgale haz›rlananlara her türlü kolayl›¤› haz›rlamakla meflguldü. Dahas›, ‹ngiliz Amirali Calthorpe’un “halk› sakinlefltirin” emrini yerine getirmenin çabas›ndayd›lar. Halktan insanlar›n “Bafl›m›za geçin, silah da¤›t›n, direnelim” demelerini duymazdan geliyor ve cephanelikler, halk›n eline geçmesin diye tedbir al›yorlard›. Bunlara ra¤men, ‹zmir’in yurtsever delikanl›lar› hapishanenin kap›s›n› açarak tutsaklar› sal›vermifl ve küçük çapl› bir cephaneli¤i ele geçirmifllerdi… *** Emperyalist güçlerin Körfez’e doluflan gemilerinden ç›kan dumanlar, kentin baht›n› karart›yordu iyice. Denizi gibi dalgalan›yordu ‹zmir halk›. Bir çare, bir umut ar›yordu kendince. Ve lakin, “ayd›n” olmas› gerekenlerin ufku bile, “Amerikan mandas›”ndan medet umacak denli kararm›flt›. Devlet yetkilileri ise dün Alman, bugün ‹ngiliz emperyalizmine hizmet eder durumdayd›lar. Ve halk, hep oldu¤u gibi yapayaln›zd› yine. Ya uzat›lan emperyalist boyunduru¤a e¤ecekti boynunu ya da… Ve 14 May›s’› 15 May›s’a ba¤layan gece boyunca Kadifekale s›rtlar›nda atefller yak›p miting düzenlemiflti halk. Körfez’de iflgale haz›rlanan gemilerin gözda¤›na karfl›, bir meydan okumayd› bu. “Buraday›m” diyordu halk ve bu denli ateflliyim. ‹zmir ayaktayd› o gece. Dertliydi, kederliydi, öfkeliydi. Ve o gece ‹zmir, kendisine dayat›lan kaderiyle bafl bafla ve yapayaln›zd›. Ne yapacakt›?
EYLÜL 2008 | TAVIR | 35
biyografi
m›zla, hararetli vicdanlar›m›zla, sökülmeyen difllerimizle savunaca¤›z bu ülkeyi…” Öyle ya, flu an flaha kalkmayacaksa düflüncelerimiz ne denli samimiyiz kendimize? Laf diye mi konufltuk bunca zaman? fiimdi dilimizi yutacak, geri çekileceksek iflgalcilere alk›fl tutanlardan ne fark›m›z kal›r? Zaman›nda s›k›lmayan yumruk, söylenmeyen söz ve yap›lmayan eylemin ne k›ymeti olur bu macerada? Oysa bizim her bir cümlemizin hayatta karfl›l›¤› vard›r. Ve hayat›n içinde somutlanmayan her bir söz, sadece laft›r. Efzun Alay›’n›n bayraktar›na do¤rultuyorum silah›m›. Ve bam… Art›k silah›m konufluyor. ‹flgalcilerin anlad›¤› yegane dille hem de. Bayraktar, kanlar içinde yere düflerken ileri at›l›yorum. ‹flgalci askerler ve onlara alk›fl tutanlar flaflk›nlar. Teti¤e dokunmaya devam ediyorum. Birazdan vurulaca¤›m› biliyorum. Ne gam, bu bir k›v›lc›m nas›lsa ard› yang›n olacakt›r. ‹flte vuruldum, ölüyorum. fiimdi bu bir intihar m›? Asla! Terörizm mi? Hay›r!.. Öyle anlar vard›r ki, geçmiflin gelece¤e ba¤land›¤› köprü, iflte o an olur. Öyle bir an olur ki bu, bütün zaman›n özü demektir. ‹flte böylesi anlar› yaratan halk›n kudreti ve yönlendiren bilincin kuvveti, gelip bir eylemde somutlan›r. O eylem ki, geçmiflin gelece¤e nas›l ba¤lanaca¤›n›n yolunu gösterir. O eylem ki, emperyalist zincirlerin nas›l parçalanaca¤›na ›fl›k tutar. O eylem ki, dayat›lan kadere karfl› halk›n kendi tarihini yazmas› için gereken mürekkebi sa¤lar. O eylem ki, fedad›r ve flimdi s›ra, ilk kurflundad›r…
lad›. Osmanl› ordusu iflgale karfl› koymuyordu. Vali ‹zzet ve Ali Nadir Pafla komutas›ndaki devlet organlar›, iflgali sadece seyrediyorlard›. Bu arada, beyaz bayraklar›n› çoktan haz›rlam›fl ve devlet kasas›ndaki paralar› paylaflmakla meflguldüler o s›ra.
Oysa kavga zaman›yd›, zaman. Daha önce yaklaflan iflgale karfl› “dövüflmekten baflka çare yok” diye yazm›flt›m. Sadece bir gazete yaz›s› de¤ildi o cümle. Dahas› yaz›p söylediklerimi unutacak de¤ildim. Unutulsun diye de söylememifltim. Düflünsel namus, ilkesel tutarl›l›k, ahlaki dürüstlük ve yurtseverlik, söy*** lenenlerin ard›nda durmaktan geçiyordu elBütün gece devam eden mitingde, iflgale bette. “Felaketi yumruklarla karfl›layal›m” karfl› direnifl ça¤r›s› yapt›m. Elbette, konuflan demifltim ve flimdi, yumruk olma zaman›yd›. baflkalar› da vard›. Ve bu Osmanl› beyleri, “‹fl- Olacakt›m… gale direnmeyin” diyorlard›. Bu zevata yönelik öfkemi tahmin edersiniz. Kendi i¤renç ifl- ‹flgal birlikleri ilerliyor. Görüyorum. Efzun birlikçi zehirlerini hayat›n içine kusarak, hal- Alay› üstüme üstüme geliyor. Emperyalistlek› da uyuflturmak istiyorlard›. Ki dilimizin en rin vatan›m›za uygun gördü¤ü esaret zinciridirengen cümlelerini kurarak, bunlara karfl› ni döflüyorlar her bir ad›mlar›nda. Efzun Alahalka tercüman olduk. Lakin, art›k söylem y›, flimdi tam hizama geliyor. At üzerindeki bayraktarlar› menzilimde art›k. Belime giden de¤il eylem zaman›yd›. elim, silah› kavr›yor. S›k›ca tutuyorum kabzaSabah, 07:30 gibi ilk iflgal birlikleri karaya ç›- y›. Öfkemin atefli avucumun içinde toplan›p karak Alsancak ve Pasaport karakollar›n› ifl- silaha dönüflüyor. Ki daha flubat ay›nda flöyle gal ettiler. Sonra, di¤er birlikler de ç›kmaya yazm›flt›m gazetemde : “… silahlar›m›z olmabafllad›lar. Böylece, ‹zmir’in iflgali fiilen bafl- sa bile, direnen ruhumuzla, çoflkun kanlar›-
36 | TAVIR | EYLÜL 2008
Boylu boyunca düflüyorum yere. Sinem al kanlar içinde ve fedan›n eylemiyle yaz›yorum tarihi. Sonra, fani bedenimi ve tafl heykelimi o meydanda b›rak›p kar›fl›yorum hayat›n içine. Ad›m, yafl›m, suretim de¤iflse de, özüm hep ayn› kal›yor. Ve son muzaffer kurflunu s›kana dek, emperyalizme öfke büyütmeye devam ediyorum bu topraklarda… Kaynakça: (1) Ege’de Kurtulufl Savafl› Bafllarken / Nurdo¤an TAÇALAN / Hür Yay›n / Syf: 203 (2) Age / Syf: 103 (3) Age / Sayfa: 111 (4) Yürüyüfl Dergisi – Say› 122 – Syf: 46 (5) Ege’de Kurtulufl Savafl› Bafllarken - Syf: 112 (6) Age – Syf: 114 (7) Age – Syf: 118 (8) Yürüyüfl Dergisi – Say› 122 – Syf: 47 (9) Ege’de Kurtulufl Savafl› Bafllarken – Syf: 64 (10) Age – Syf: 175 (11) Age – Syf: 65 J
tiyatro
9 ay son gün gülnaz b›çakc›
Yeni bir tiyatro grubu olan “Oyunbozan Tiyatro”, ilk oyunlar› “9 Ay Son Gün” isimli oyunlar›n› ilk olarak 15 Kas›m 2007’de Kenter Tiyatrosu’nda sahneledi. Oyunun yazar›, yönetmeni ve oyuncular›ndan birisi olan Sermiyan Midyat’› “Ortaoyuncular” ve “Oyun atölyesi”nden, sinemadan, TV ve radyodan da tan›yoruz. Sermiyan Midyat, “9 Ay Son Gün” isimli kara komedi oyunuyla emperyalist iflgal alt›ndaki ülkelerde “canl› bomba” olay›n› tart›flt›rmak istemifltir. Bu tart›flman›n derinine inmek için de oyununun eksenine büyük bir çeliflki yerlefltirmifltir. Bu çeliflki de, “canl› bomba” aday› bir annedir. “Canl› bomba” olma karar›n› verdikten sonra karn›nda dört tane cenin tafl›d›¤›n› ö¤renir. Buna karfl› eylemini yapar m› yapmaz m› acaba? Yaparsa bunu nas›l ge-
rekçelendirir? Oyunun di¤er yan›nda da, annenin karn›ndaki dört cenin toplumumuzdaki dört farkl› siyasi görüflü temsil ederler. Ve bunlar aralar›nda tart›fl›rlar. Oyun, ismi belirtilmemesine karfl›n, Irak ya da Filistin gibi emperyalist iflgal alt›ndaki bir ülkede geçer. Oyunun bafl›nda sahnede yer almayan ama d›fl sesle verilen bir erkek, yine oyunda sahnede görünmeyen bir kad›na “canl› bomba” olaca¤›n› söyler. Kad›n “Olmazsam ne olur?” diye sorar. Erkek sesi: “Bunu yapma”der. Kad›n zaman›n› sorar. Erkek sesi dört befl ay beklemesini söyler. Bekleyifl süresinde “canl› bomba” aday› hamile oldu¤unu ve karn›nda dört cenin tafl›d›¤›n› ö¤renir.
Emperyalist iflgal alt›ndaki Irak gibi ülkelerde ve siyonist iflgal alt›ndaki Filistin’de halk›n düflman› a¤›r silahlarla donanm›fl sald›rgan emperyalist güçlerdir ama bu ülkelerdeki halklar yine iflgale boyun e¤mezler. Güçlerin çok eflitsiz olmas›na karfl›n, ellerindeki silahlar›n yetersizli¤ine karfl›n kahramanca direnirler. Ellerinde tafllarla ‹srail askerlerine karfl› direnen Filistinli küçük generaller, yine iki y›l önce “canl› bomba” olan Filistinli nine ve Irak’ta çok s›k gördü¤ümüz “canl› bombalar”, yani kendilerini ülkelerinin özgürlü¤ü için feda eden direniflçiler bunlara örnektir. Zuhal Olcay’›n ola¤anüstü sesiyle d›fl ses olarak verilen annenin feda eylemini gerçeklefltirme gerekçesi flöyledir: “E¤er hayatta eflitli¤i sa¤layam›yorsak, ölümde sa¤lar›z. Burada, bu co¤rafyada, bu yeryüzünde yaflamak hapishanede yaflamak gibi zaten... Dünyada say›s›z iflgal suçu var. fiunu anlamal›lar; e¤er biz güvende de¤ilsek onlar da olmamal›. Güçleri yetersiz kalmal›. Amac›m bu mesaj› onlara iletmek. Ayn› anda hem katil hem de kurban olmak mümkün mü? Bir canl› bomba olarak ölmek ve dahas› bar›fl için ölebilmek, benden sonras›na hizmet etmektir”. Canl› bomba olanlar yani feda eylemi yapanlar ne katildir ne de kurband›r oysa. Onlar direniflçidirler. Ülkeleri emperyalist zorbalar taraf›ndan iflgal edilmifltir. Direniflçiler de kendilerini feda ederek ülkelerini emperyalist iflgalcilerden kurtarmaya çal›flmaktad›rlar. Haks›z nedenlerle iflgal edilen ülkelerini kurtarmak için mücadele ederken iflgalci ülkenin askerlerini veya onlar›n iflbirlikçilerini feda eylemi yaparak öldürenler katil olamazlar; onlar kahraman ve fedakar birer direniflçidirler.
EYLÜL 2008 | TAVIR | 37
tiyatro
sonunda kendisini patlat›r. Bunlar oyunun trajik taraf›d›r. Oyunun bir de komik taraf› vard›r. Bu k›s›mda anne karn›ndaki dört cenin annelerini hem kendisini hem de kendilerini öldürmekten vazgeçirmeye çal›fl›rlar ve birbirleriyle tart›fl›rlar. Anne karn›ndaki dört cenin toplumuzdaki dört farkl› kesimi temsil ederler. Bunlar s›ras›yla ‹slamc›, liberal, eflcinsel ve feminist-sosyalisttir. Dört ceninin içinde tek kad›n olan cenin feminist-sosyalisttir. Sürekli di¤erlerine karfl› ç›k›p, onlarla tart›flt›¤› için di¤erleri kendisine “diken” derler. Dört cenin oyunun hemen hemen bafl›ndan sonuna kadar hep sahne üzerindedirler. ‹slamc› cenin flimdiki ‹slamc› iktidar›, onun takiyyeci özelliklerini temsil eder; liberal cenin Turgut Özal’›n politikas›n› belirtir; eflcinsel cenin az›nl›klar›n sorunlar›n› ifller ve sosyalist-feminist cenin de sosyalist ve feminist aç›dan elefltirilerini sunar. Oyunda, “canl› bomba” anne, ona canl› bomba olaca¤› haberini getiren ve anneyi ikna eden, daha sonra anneyle konuflanlar sahne üzerinde görünmezler. Bunlar izleyiciye d›fl ses olarak dinletilir. Eylemci annenin sesini Zuhal Olcay veriyor. Ve çok baflar›l› ve etkileyici bir seslendirme yap›yor. Anne ile konuflanlardan anneyi ikna eden ses ise Bülent Emin Yarar’›n. O da gerçekten çok etkileyici. Di¤er sesler; Ferhan fiensoy’un, Sumru Yavrucuk’un, Altan Erkekli’nin ve Nihat ‹leri’nin sesleri de oyuna ayr› bir tad veriyor.
Di¤er yandan, “canl› bomba” eylemi yapanlar, kurban da olamazlar çünkü bunlar gönüllü adaylard›r ve gönüllü adaylar aras›ndan seçilen ve bu feda eylemini tamamen isteyerek ve kendi arzular›yla yapan direniflçilerdir. Kendi arzular›yla ve isteyerek direnen direniflçilerdir. Oyunun tart›flmaya açt›¤› ikinci sorun; bir annenin, özellikle de hamile bir annenin feda eylemi yap›p yapamayaca¤›d›r. Dünyaya getiren ve yaflam veren kad›n öldürme eylemi yapabilir mi? Yapabilir çünkü bir anne, e¤er toplumsal bilinci geliflmiflse yaln›zca kendi çocuklar›n› de¤il ama tüm çocuklar› düflünür. Ve tüm dünya çocuklar›n›n gelecek günlerde iyi bir yaflama sahip olmas›, tutsakl›ktan, emperyalist iflgallerden, zulümden ve sömürüden kurtulmalar› için kendisini ve çocuklar›n› feda edebilir. Oyunda da, “Bu yeryüzünde yaflamak hapishanede gibi yaflamak zaten” der ve flöyle ekler anne: “Bir canl› bomba olarak ölmek ve dahas› bar›fl için ölebilmek, benden sonras›na hizmet etmektir”. Evet, sorun da budur zaten, bizden sonras›na hizmet edebilmek, gelecek kuflaklara güzel ve yaflanabilir bir dünya b›rakmak için mücadele etmek.. Oyunda ayn› durumdaki anne de karar›ndan dönmez. Anne oyunun
38 | TAVIR | EYLÜL 2008
Dört cenini canland›ran ve oyun boyunca sahne üzerinde izlenen oyuncular da rollerinin hakk›n› fazlas›yla veriyorlar. Bunlardan ‹slamc› cenini canland›ran Erdem Akakçe tam bir komedi unsuru, o konufltu¤u zaman seyirci kahkahalarla gülüyor. Her sözün bafl›nda sesini de ayn› dincilerin sesi gibi yaparak ve “Yani flimdi diyor ki…” diye tekrarlayarak oyunun en önemli komik ö¤esini oluflturuyor. Karfl› ç›k›fllar›yla oyunda tam bir diken olan sosyalist-feminist cenin rolündeki Emel Çölgeçen de baflar›l› bir oyunculuk sergiliyor. Liberal rolüyle Sermiyan Midyat’›n da hakk›n› vermek gerekir. Eflcinsel cenin rolündeki ‹smail Hac›o¤lu da, rolünü sade ve abart›ya kaçmadan baflar›l› vücut hareketleriyle ve mimiklerle güzel oynuyor. Bar›fl Dinçel’in ana rahmini veren dekoru çok baflar›l›. Sahne tümüyle gri, parlak ve girintili ç›k›nt›l› bir malzemeyle kaplanm›fl. ‹zleyiciye göre sa¤da, rahime aç›lan ve ceninlerin kayarak geldikler bir girifl görünüyor ve izleyiciye göre solda ceninlerin beslendikleri bir girifl daha var. Bu dekor salona girer girmez izleyiciyi etkiliyor ve oyunun içine çekiyor. Yakup Çart›k’›n ›fl›k düzeni de baflar›l›, dekoru ve oyuncular› baflar›yla ayd›nlatarak oyuna katk›da bulunuyor. Funda Çebi’nin ceninleri yans›tan sar›-bej tek tip kostümleri de güzel. Tolga Çebi’nin müzikleri ve Rap müzisyeni “Ceza”n›n iki flark›s› da oyuna ayr› bir renk kat›yor. K›sacas›, canl› bomba, feda eylemi gibi konular› daha derinli¤ine inceleyip de yap›lsa çok daha iyi olabilecek olan “9 Ay Son Gün” isimli oyun hiç olmazsa bu konuyu tart›flt›rabildi¤i için yine de önemli bir oyundur. Önümüzdeki sezon da oynarsa, görülmesi önerilir. J
inceleme
kurtulufl savafl›’n›n yi¤it emicesi: ipsiz recep kadir flenda¤
Kurtulufl Savafl›’n›n nice isimsiz kahraman›, meçhul askeri vard›r. Onlar, kahramanl›¤› s›radanlaflt›ran halk savaflç›lar›d›r. Ve bunlardan birisi de, Rizeli ‹psiz Recep’tir. Peki kim tan›yor ‹psiz Recep’i? Batman, Harry Potter, Recep ‹vedik gibi soytar›l›klar dayat›lan insanlar›m›za anlat›l›p tan›t›lmaz ‹psiz Recep’ler. Yok say›l›r ki, u¤runa savaflt›klar› ba¤›ms›zl›k, düflmesin kimsenin akl›na. Ve kimse sorgulamas›n, “Dedelerimizin u¤runa savaflt›¤› ba¤›ms›zl›¤a ne oldu?” diye... “O gün denize dökülen emperyalist güçler, bugün neden ‘stratejik müttefik’ denilerek bafltac› ediliyor?”... ‹flte gelmesin bu sorular ak›llara diye, yok say›l›r ‹psiz Recepler, Karay›lanlar, o efeler. Ama onlar›n an›s› yine de yaflar ve yaflat›l›r bu topraklarda. Rizeli recep’in ipsizli¤ine dair… Emice… Tahmin edilece¤i gibi, Recep’e bir lakap olarak “ipsiz” denmektedir. Ki lakaplar kiflinin bask›n özelli¤inden hareketle verilir. Bu durumda “ipsiz” denilmesi, kahraman›m›z›n belirleyici özelli¤ine iflaret eder. Bu noktada iki anlat›m vard›r. Birinci anlat›ma göre, cesareti gözü pekli¤i ve atakl›¤› yüzünden bu lakap verilmifltir. ‹kinci anlat›ma göre ise, elinde avucunda ne varsa, olmayanla paylaflt›¤› için “cep delik cepken delik” misali, ad› “ipsiz”e ç›km›flt›r. Bu arada “ipsiz”in sözlükte geçen mecazi anlam›n›n “haylaz”, “serseri” oldu¤unu da belirtelim. Ki ‹psiz Recep’in öyle denilecek bir hayat› da olmufltur.
Ama hemen belirtelim ki sadece “‹psiz Recep” olarak kalmam›flt›r; halk›n dilinde onun ad› “‹psiz Recep Emice”, “‹psiz Recep Reis” ve “Milis Yüzbafl› Recep” olarak da bilinmifl, halk›n gönlünde yer edinmifltir. Her ne kadar bu s›fatlar farkl› zamanda ve yerlerde verilmifl olsa da, verilifl nedenleri ayn›d›r. Halk›n sayg› ve sevgi ifadesidir bu isimler. Ki Rizeliler aras›nda “emice”, sayg› anlam›nda kullan›l›r zaten. Do¤umu… 1862’de do¤an bu bebe¤in kula¤›na üç kere “Recep” denir. Ve böylece lakab›n› hak
edecek bir hayat maceras› da bafllar. Çocuklu¤u ve ilk gençli¤i Rize’de geçer. Ki Rize’nin o keskin tabiat› ve koflullar› da kiflili¤ini oluflturmaya bafllar. Tezcanl›, b›çk›n, kab›na s›¤mayan bir delikanl› olur Recep. Ama Rize’de hayat zordur, yoksulluk bafla belad›r ve gurbete gitmek kaç›n›lmazd›r… Tayfa… Yoksul Recep’in yolu da ‹stanbul’a düfler. Bugün oldu¤u gibi o günlerde de yoksullar çal›flmak için gelirler ‹stanbul’a. Çal›fl›r çabalar ama yoksulluk sürer hala. Recep için de öyle olur ve tayfa olarak çal›flmaya bafllar. Ezilir, horlan›r, hakk› yenir. Bir emekçinin bafl›na gelen her fley gelir bafl›na. Ama
EYLÜL 2008 | TAVIR | 39
inceleme
bafl e¤mez bu “kadere” Recep. Üstüne üs- Milis Recep... tüne gelen hayat›n, üstüne gitmeye çal›fl›r kendince ve Karadeniz’de korsanl›k yap- Vatan›n iflgal edildi¤i koflullarda halktan insanlara düflen görev elbette iflgalcilere maya bafllar… karfl› savaflmakt›r. ‹psiz Recep de öyle yapar. Kand›ra-Kefken bölgesini merkez al›p, Recep reis… milis faliyetine bafllar. Kefken’de Mustafa Bu y›llarda Osmanl› saltanat›, sarayda sefa Reis(Uzun), Kemençeci Hamza(Pikhozlu), sürerken, halk cefa çekmektedir. Bugüne Kandemirin Mehmet ve Kolcunun Hüsnü, benzer biçimde, ekonomi tamamen em- Salih Çavufl, Parmaks›z Ahmet, Hasan Çaperyalist güçlerin denetimindedir. Öyle ki vufl, Bayram Ali ‹smail, Hakk› Reis, Mecid kimi temel ihtiyaç maddelerinin ticareti Day› ve 13 arkadafl› ile ye¤eni Hamza, bir Reji ‹daresi’nin denetimindedir. ‹flte bu ko- araya gelerek ‹psiz Recep'e “Reis” deyip flullarda Reji ‹daresi’nin emirlerini dinle- onun komutanl›¤›n› kabul ettiler. Milis famez bizim Recep. Ve takas›yla tuz, gaz ka- aliyetine bafllad›lar. Halka verdi¤i güvenle çakç›l›¤› yapar. Art›k ad›na Recep Reis den- k›sa zamanda büyüdü çetesi. Rizeli Mehmet Kaptan(Altukano¤lu), Rizeli Murat Remektedir… is(Ekflio¤lu), Yoncal› ve Firdevso¤lu Reisler de köy köy dolafl›p hem propaganda yap›Sibirya’dan kaç›fl… yor hem de cephane tafl›mak için ka¤n› Dönem, Osmanl›n›n hasta adam say›ld›¤› topluyorlard›. günlerdir. Bu ölümcül hastal›ktan çaresizce kurtulmaya çal›flan Osmanl› egemenleri Prangada yaflamak m›, düflmanla vuruflemperyalist güçlerden medet ummakta- mak m›? d›r. Ve bu halde, l. Paylafl›m Savafl›’nda Almanya’dan yana taraf olurlar. ‹flte bu sava- ‹psiz Recep'in bulundu¤u bölge daha fazla fl›n o büyük altüst oluflu içinde Çarl›k ordu- güç gerektirmeye bafllam›flt›. Bunun için su Rize'ye kadar gelir. Rus ordusunun kar- gönüllü toplamak amac›yla Sinop-Trabfl›s›na ç›kanlardan biri de ‹psiz Recep olur. zon-Rize hapishanelerine gider. Burada Ne yaz›k ki bu mücadele günlerinin içinde mahkumlara “Hürriyet d›flar›da... fiimdi tutsak düfler. Recep Reis, Sibirya'ya sürü- sizleri serbest b›rak›yor ve hürriyetinizi velüp orada hapsedilir. Ama denizlerin mar- riyorum. Siz de milletinize vereceksiniz. t›s›, da¤lar›n atmacas› misali bir tabiat› Prangada yaflamak m›, düflmanla vuruflolan ‹psiz’i Sibirya'ya ba¤layamazlar. Ne mak m›? Karar›n›z› verin.” diye seslenir. ‹flyap›p eder kaçmay› baflar›r ve ‹stanbul'a te ‹psiz Recep'in vatan sevgisi buydu. Ya özgür bir vatanda ya da kölece emperyadöner. listlerin boyunduru¤unda onuru çi¤nenmifl bir ülkede yaflamak... Tercih bu ikisi ‹stanbul korsan›... aras›nda yap›lacakt›. Özgürlük anlay›fl› Emperyalist iflgal alt›ndad›r ‹stanbul. Ve ifl- buydu. Asl›nda kendisinin cevaplad›¤› sogal edilmifl kentlerin kaç›n›lmaz sonu olan ruyu herkese soruyordu. sömürü, zulüm, yozlaflma al›p bafl›n› gitmifltir iyice. Bu koflullarda takas›, tayfalar› ‹flgalcinin güllesi vuramaz ‹psiz Recep’i... ve olanca gözü karal›¤›yla korsanl›¤a devam eder. Evet, ‹psiz Recep, deyim yerin- ‹psiz Recep çetesi bofl durmaz. Düflmanladeyse eflk›yal›k yapar. Ama asla ezilen hal- r›yla çarp›flmas›n›n yan›nda, bal›kç› teknek›n kan›n› emen bir asalak olmaz. Aksine leriyle Anadolu’ya silah ve insan sevkiyat› iflgalden beslenenlerin damar›na basan ve yap›yordu. Kefken adas›nda dinlendikleri mazlumu gözeten bir asiliktir yapt›¤›. Bu bir gün Frans›z gemisini on befl arkadafl›yla ifllerinden dolay› iflbirlikçi Damat Ferit Pa- teslim al›rlar. Damat Ferit, bu bölgedeki fla taraf›ndan ipe çekilecek adamd›r çünkü geliflmelerden rahats›zl›k duyup, dikkatini vatan› iflgal edenlere alk›fl tutan bir alçak bölgeye dolay›s›yla ‹psiz Recep'e yöneltir. Bu amaçla bölgeye bir gemi gönderir. Gemi olmam›flt›r. aday› kuflat›r. ‹psiz Recep'e ya ölüm ya iha-
40 | TAVIR | EYLÜL 2008
net dayat›l›r. Gemi kumandan›n tehditlerine ald›rmayarak adada mevzilenir. Her fleyi göze alm›flt›r. Ölecek ama teslim olmayacakt›r. Gemi komutan› aday› bombalama emri verir. Ancak helal süt emmifl bir topçu subay›, ‹psiz Recep ve müfrezesinin bulundu¤u mevzileri de¤il baflka bölgeleri bombalar. Gece olunca da ‹psiz Recep ve müfrezesi adadan ayr›l›r. O da müslümand›... ‹psiz Recep de bir müslümand›. Ama o ülkesini iflgal eden emperyalistlerin elini s›kan, onlar› tuz ve ekmekle karfl›layan müslümanlardan de¤ildi. Vatan›n› satanlar›n kendilerine “müslüman” demesi, dini duygular› kullanarak halk› da ihanet batakl›¤›na çekme çabalar› ‹psiz Recep'i bir hayli öfkelendiriyordu. Böylelerinin üzerine ac›mas›zca yürüyordu. Bir yandan din kisvesi alt›nda saray›n ve emperyalistlerin alt›nlar›n›n büyüsüne kap›lanlar, ‹psiz Recep'in bu davran›fllar›n› hesaps›z b›rakmayaca¤›n› biliyorlard›. Tarihinin her döneminde böylesine halk›n inançlar›n› kullan›p emperyalistlerin hizmetine sunanlar olmufltur. Ki bunlar, dini kendi ç›karlar›n›n örtüsü olarak kullan›rlar her zaman. ‹psiz Recep halkla birlikte savafl›yor... Bir gün denizde aniden görünen Frans›z torpidosunun k›y›ya asker ç›karaca¤› anlafl›l›r. ‹psiz Recep bunu fark edip gerekli önlemleri al›r. Bu önlemlerden habersiz Frans›zlar›n k›y›ya asker ç›karmas›yla çat›flma bafllar. ‹psiz Recep, Frans›zlar› bir ad›m ilerletmez. Onlar› yaln›z b›rakmayaca¤›na güvenen bölge halk›, ‹psiz Recep'in yan›nda bizzat savunmaya kat›l›p destek verir. Frans›zlar daha fazla dayanamazlar ve geri çekilmek zorunda kal›rlar. Halk geri çekilen Frans›zlar›n arkas›ndan h›nç ve öfkeyle bak›yordu. ‹psiz Recep halka güven vermifl, onlar› bir araya getirerek güçlü k›l›p düflman›n karfl›s›na ç›karm›flt›. “Bald›r› ç›plak” halk, direnmifl ve kaç›rm›flt›r iflte o “medeni” iflgalcileri... Zafer... Düzenli ordu gündeme geldi¤inde ‹psiz
inceleme
Recep, düzenli orduya müfrezesiyle birlikte, Binbafl› Tufan'›n 43. Alay›’na “Kocaeli Birinci Taburu” ad›yla kat›l›r. ‹psiz Recep de bu taburun komutan› olarak yüzbafl›l›¤a yükselir. Bölgede önemli baflar›lara imza atar. ‹flgalci ordular›n ‹nönü hatt›ndaki kuvvetlere kat›lmas›n› önleyerek savafl›n gidiflat›na büyük bir destek sa¤lar. Emperyalistler kovulup savafl kazan›l›r. Yerli iflbirlikçi ve ihanetçilerin bafl› ezilir veya kaçarlar. Ya da köflelerine çekilirler. Bir gün f›rsat›n› bulup yeniden ortaya ç›kacaklar› ortam› beklemeye bafllarlar.
haz›r oldu¤unu göstermifltir. Savafl sonras›, bu onurlu mücadelesi için kendisine verilmek istenen k›rm›z› fleritli istiklal madalyas›n›, “Savafl› ülkemizin kurtulmas› için, namusumuz için yapt›k, madalya için de¤il!” diyerek almam›flt›r. O, bu savafl› aln›n›n ak› ve onuruyla yapm›flt›r. Gösterifl, maddi ç›kar gibi fleyler ona uzakt›r. Yine kendisini Ankara'n›n o siyasi havas›na çekmeye çal›fl›rlar, yaflam›n›n olgunlu¤u ve kendisine güveniyle “Biz iflimizi tamamlad›k efendiler” diyerek geri gönderir. Böylece Ankara'n›n kurtlar sofras›na dönen ortam›ndan uzak kal›r.
“‹kbal için de¤il, namus için...” Sonuç üzerine... ‹psiz Recep, 57 yafl›nda olmas›na ra¤men savafl›n en önünde yer alm›fl, çarp›flmalara girip vatan› için her türlü bedeli ödemeye
‹psiz Recep, zaferden sonra, çiftçili¤e bafllam›fl; Sakarya Nehri’nin kenar›nda iki
gözlü evinde köy hayat›na çekilip günlük yaflam›n› sürdürmeye devam etmifltir. Mavzerini ve fiflekliklerini “Bir gün laz›m olur” diye evinin duvar›nda hep as›l› bulundurmufltur. Y›l 1928’i gösterdi¤inde 66 yafl›ndaki bu mert ve cesur adam, ‹psiz Recep Emice yaflama veda eder. Ama kavgas›n› miras b›rakarak... Ki mavzeri sahipsiz de¤ildir bugün... Ba¤›ms›zl›k savafl›n› bugün de sürdürenlerin elindedir.
Kaynakça: *‹stiklal Savafl›’nda Garp Cephesi Nas›l Kuruldu?/Yazan: Rahmi Apak, T.T.K. Bas›mevi - Ankara *Kutsal ‹syan - Hasan ‹zzettin Dinamo J
EYLÜL 2008 | TAVIR | 41
fliir
kimlik kart› mahmud dervifl
Ne nesebi belliydi ne fleceresi Kitap okumadan önce Güneflin yükseliflini ö¤retirdi bana Evim bir koruyucu kulübesi Dallardan ve kam›fllardan Rahatlatt› m› seni bu durumum Ad›m var yaln›z yoktur soyad›m Kaydet, Arab›m saçlar kömür karas› gözler kahverengi Ay›r›c› niteliklerim Bafl›mda kefe¤imin üstünde bir kan Ayalar›m sert mi sert kaya gibi T›rmalar neyi tutsa Adresim sokaklar› ads›z unutulmufl bir köydenim silahs›z tafl oca¤›ndad›r tarladad›r tüm erkekleri k›z›yor musun
Kaydet, Arab›m kart›m›n numaras› belli K›z›yor musun de¤il Kaydet, Arab›m ad›m var yaln›z yoktur Çocuklar›m›n say›s› sekiz soyad›m Dokuzuncusu da yolda Bu diyarda öfke kazan›nda yaflayan Yazsonunda burda En sab›rl› insan›m K›z›yor musun Zaman›n do¤uflundan daha eskiye Y›llar›n bilinmesinden daha eskiye Kaydet, Arab›m tafl oca¤›nda çal›fl›yorum Selvilerden, zeytinlerden daha eskiye Emekçi yoldafllar›nda Uzanm›flt›r köklerim Çocuklar›m›n say›s› sekiz Giysilerini defterlerini Karasaban süren bir ailedendir babam Tafltan ç›kar›yorum ekmeklerini Soylu efendilerden de¤il Sadaka bekleyecek de¤ilim kap›nda Ve dedem bir çiftçiydi Kona¤›n›n önünde küçülecek de¤ilim
42 | TAVIR | EYLÜL 2008
Kaydet, Arab›m sen ya¤malad›n ba¤lar›n› atalar›m›n Sürdü¤üm çocuklar›mla sürdü¤ü topra¤› Sen ya¤malad›n Bana ve torunlar›ma hiçbir fley b›rakmad›n fiu kayal›klardan baflka Ve diyorlar ki hükümetiniz bunlar› da alacakm›fl Öyle mi Öyleyse kaydet Kaydet birinci sayfan›n en bafl›na Nefret etmem insanlardan hiç kimseye sald›rmam Ama aç kal›nca yerim etini topra¤›m› gasp edenin Kolla kendini kork benim açl›¤›mdan Kork benim öfkemden kolla kendini
sinema
reklam›n iyisi olmaz sevgi duman
“3.900 TL”, sonra “4.900 TL” ve en sonunda “9.900 TL” adlar›yla yay›mlanm›flt›.) adl› eserinin sinema uyarlamas› Türkçe ad›yla “9.90 YTL” olarak gösterime girdi geçenlerde. Filmin öyküsü k›saca flöyle: Dünyan›n en ünlü reklam ajanslar›ndan biri olan Ross & Witchcraft’ta çal›flan Octave Parango, zekâs›n› ve yetene¤ini kullanarak birtak›m ürünleri (çok kötü de olsalar) allay›p pullayarak kitlelerin be¤enisine sunan bir reklamc›, çok pahal› bir metin yazar›d›r. Yazd›¤› metinler, buldu¤u fikirler, hep takdir görmüfltür ve o, etraf›nda dâhi olarak alg›lanmaktad›r. Bu durum ona son derece yüksek hayat standartlar› sa¤lar. Etraf›nda son derece güzel kad›nlar vard›r ve ona kul köledirler; her gece e¤lencenin dibine vurur; kokainin en iyisini çeker vesaire...
“Aflk›n Ömrü Üç Y›ld›r”, “Aflk›n Ömrü Evde Uzar” ve “99 Francs”... Frederic Beigbeder’in yazd›¤› baz› kitaplar bunlar. Kendisi de reklamc› olup daha sonra ifline iha-
net(!) ederek bu sektörün kirli yüzünü aç›k eden Beigbeder’in, reklamc›l›k sektörünü yerden yere vurdu¤u “99 Francs” (Bu kitap, bizde enflasyon nedeniyle önce
Tabi ki kapitalizmin çarklar› aras›nda s›k›fl›p kalm›fl her insan gibi mutsuz ve doyumsuzdur. Üstelik baflkalar›n› kand›rmak kolayd›r da kendisini nereye kadar kand›racakt›r? Kendi kendine itiraf eder tüm gerçekleri tabi ki ama bir yandan da bu hayattan vazgeçemez. Sevse de sevmese de baflka bir alternatifi yoktur. Ancak bu kirli dünyada hiç ummad›¤› bir anda masum aflkla karfl›lafl›r ve ayn› ajansta üç y›ld›r stajyerlik görevini yürüten Sophie’ye vurulur. F›rt›nal› bir aflk yaflarlarken, Sophie taraf›ndan terk edilir. Ard›ndan da sahibi ›rkç› bir ifladam› olan Madone adl› flirkete
EYLÜL 2008 | TAVIR | 43
sinema
tem. Amaç her koflulda kar oldu¤u için, insan›n hiçbir de¤eri kalm›yor. Her gün ifltahla yenilen bir hamburgerin gerisinde nelerin gizli oldu¤unu, onun arkas›ndaki rezillikleri, i¤rençlikleri kimse sorgulam›yor. Sorgulayam›yor çünkü beyni de esir ediliyor sistem taraf›ndan. Düflünce tembeli, apolitik, sorgulamayan bir insan toplulu¤una ne versen alacakt›r, g›k›n› bile ç›karmayacakt›r zaten. Tekellerin en güvendikleri nokta da budur. Halk›n nabz›n› tutmas›n› biliyorlar. Filmde Octave gibi reklam metni yazarlar›n›n, o sektörde en fazla paray› almalar› da bu yüzden. ‹nsanlara reklam›n› yapt›¤› ürünü sat›n ald›racak sloganlar› bulmak öyle her babayi¤idin harc› de¤il gerçekten. Ama dedik ya, kapitalizm kendisine Octave gibi metin yazarlar›n› yetifltirmesini biliyor.
yok. Çözüm göstermek gerekiyor, bir ç›k›fl yolu göstermek gerekiyor. Reklamc›l›¤›n ne demek oldu¤unu söylemek yetmiyor. “Neden biz bu kokuflmufl düzene mahkumuz ki? Bu sistem bizi birer tüketim manya¤› Frederic Beigbeder, yap›t›nda elbette ki yap›yor!” dedirtmek gerekiyor yap›tlar›elefltiriyor reklam sektörünü. Fakat alter- m›zla. natifi nedir bunun? Beigbeder orada susuyor, hiç konuflmuyor nedense. Tesbit et- Ama hay›r, Beigbeder’in kitaplar›n› böyle mekten öte bir yere varam›yor Beigbeder yazmayaca¤›n›, bu sorulara cevap vermeve onun muadilleri ne yaz›k ki... Üstelik yece¤ini (“Veremeyece¤ini” demek daha kendisi de uzun y›llar reklam sektöründe do¤ru olacak çünkü böylesi bir s›n›fsal baçal›flm›fl; yani kendi deyimiyle milyonlarca k›fl aç›s›na ancak diyalekti¤e inanm›fl bir kifliyi kand›rm›fl, berbat mallar› iyi diye sosyalist sahip olabilir, Beigbeder böyle biyutturmufltur millete. Günah› büyük bu ri de¤il...) biliyoruz. noktada… ‹flte tam da burada; Beigbeder’in yapt›¤›na çok yal›n bir flekilde, her Film baz› yerlerinde çok korkunç rakamlar türlü naneyi yedikten sonra kiliseye papa- içeriyor ancak. Filmin giriflinde Octave’nin z›n karfl›s›na gidip günah ç›karmak diyebi- anlatt›¤›na göre, bir insan 18 yafl›na geleliriz herhalde. Ya da bize uyarlanm›fl haliy- ne kadar tam 350 bin reklama maruz kal›le, gençli¤inde her yola girip yafllan›nca da yormufl. Bu nas›l bir beyin y›kamad›r var›n Hacca gitmek gibi... Durum resmen bun- siz düflünün. Bu yaklafl›k günde 60 reklam demek 18 y›ll›k bir ömür süresinde. Hele dan ibaret 9.90 YTL’de. bir de flimdi teknolojinin geldi¤i boyut ve Filmi mesaj aç›s›ndan güçsüz k›lan da bu TV izleme oranlar›n›n gün geçtikçe artmatabi ki... Sistemin kokuflmufllu¤u art›k sa- s›yla birlikte düflünüldü¤ünde rakam›n ¤›r ve kör sultan›n bile bilgisi dahilinde... korkunçlu¤u daha da büyüyor. Tam bir tüKör parma¤›m gözüne demenin bir anlam› ketim budalalar› yarat›yor kapitalist sisiliflkin reklam kampanyas›n›n sunum toplant›s›nda olanlar olur. Art›k her taraf› kokuflmufl olan bu sisteme baflkald›rma zaman› gelmifltir...
44 | TAVIR | EYLÜL 2008
Öyle büyük bir sektör ki reklamc›l›k sektörü, dünyada her y›l reklama ayr›lan para 500 milyar dolar› geçiyor. Bunun sadece ama sadece yüzde 10’uyla, yani sadece 50 milyar dolarla dünyadaki açl›k sorununun çözülebilece¤ini biliyor muydunuz? Filmin sonunda insanlara bu gerçek anlat›l›yor. Asl›nda sadece bu mesaj bile, dünyadaki tekellerin, emperyalist güçlerin insana ne kadar de¤er verdi¤ini göstermeye yetiyor. Sonuçta kapitalizmle yönetiliyor dünyan›n hemen hemen tümü. Nas›l bir sömürüyle karfl› karfl›yay›z, bunun istatistiki rakamlar›n› bir ç›rp›da ortaya dökmek mümkün de¤il. Tabi ortaya ç›kacak rakamlar›n›n korkunçlu¤unu kestirebilmek de... 9.90 YTL, sinema dili aç›s›ndan da ilginç ögeler bar›nd›r›yor. Görsel ve iflitsel efektler çarp›c› bir flekilde kullan›lm›fl. Yönetmen Jan Kounen, roman›n genel temas›na ve ruhuna dokunmam›fl ama roman›n yap›s›ndan farkl› bir seyirlik ortaya ç›karm›fl. Roman›n anlat›m› düz kurgu fleklinde ilerlerken, filmin bir klipmifl gibi alg›lanmas›na özellikle u¤raflm›fl sanki Kounen. Bu kliplerin bütünü izlendi¤inde ise ortaya ç›kan manzara flu: Reklam sektörü dünya üzerindeki her nesneyi sat›lacak bir ürüne dönüfltürme becerisine sahip ve bunu yaparken de cazip ve ›fl›lt›l› ama bir o kadar da sahte bir dünya yaratarak tüketimi ac›mas›zca pompal›yor.
sinema
iyi anl›yorsunuz bu filmi bir sinema salonunda izleyince... Salonda da tablo farkl› de¤il. Ne yana dönseniz bir reklama tosluyorsunuz; ne yana baksan›z bir tekelin herhangi bir ürünü göz k›rp›yor size. E tabi ad› kapitalizm bu düzenin. Cilalay›c›s› da reklam! Bir de, art›k Frans›z kültürü mü diyelim, yoksa dibe vurmufl Avrupa kapitalizminin insan› iyiden iyiye çürüten bireyci-bencil kültürü mü diyelim bilemiyoruz; filmde en az reklam sektörü kadar, o sektördeki insanlar aras› iliflkiler, uyuflturucu ve pornografinin alabildi¤ine s›radan hale gelmesi de rahats›z ediyor izleyeni. Hiçbir ahlaki de¤erin kalmad›¤› da çok çarp›c› bir flekilde veriliyor filmde. Ancak senaristin ve yönetmenin ortak düflüncesi olarak filme iki ayr› son çekmeleri (Biri kötü, biri mutlu son olarak çekilmifl) ve karar› izleyicilere b›rakmas›, ikisinin de bu sistemden rahats›zl›k duydu¤unu da gösteriyor. Oyunculuklara gelince, Octave rolünü çok baflar›l› biçimde canland›ran Jean Dujardin, filmi gerçekten de sürüklüyor. Di¤er oyuncular da silikler ama baflar›l›lar. Filmden ç›k›nca insan›n akl›na, bu sektörün amentüsü olan slogan geliyor: Reklam›n iyisi kötüsü olmaz! Filmdeki i¤rençlikler de bir yandan gelip geçiyor insan›n beyninden tabi ve o slogan›n do¤ru olmad›¤›na karar veriyorsunuz. Do¤rusu flu: Reklam›n iyisi olmaz! Künye:
çözülmüyor yani. Evet bunu baflarm›fl Kounen. Ancak dedi¤imiz gibi bu yetmiyor tabi ki. Yukar›da Beigbeder için söylediklerimizin ayn›s› filmin yönetmeni aç›s›ndan da geçerli elbette. Filmi izleyenler, filmde anlat›lan reklam sektöründen i¤reniyorlar fakat filmden ç›kt›ktan sonra da yine reklam sektörünün birer kurban› olmay› sürdürüyorlar. Böylesi geçici rahats›zl›klarla ve bu rahats›zl›klar› bir kaç filmde ifade etmeklesorun
Filmin ironik bir yan› da var elbette. Bu filmin tan›t›m›n› yine bir reklam ajans› yap›yor. Düflünün reklam karfl›t› bir filmi, yine bir reklam flirketi tan›t›yor. Ve filmin bafl›nda, ortas›nda ve sonunda sinema salonunda izleyenler yine reklam bombard›man›na tutuluyor. Bu ironiye gülümsememek elde de¤il. Sektörün nas›l bir örümcek a¤› gibi insanlar› sar›p sarmalad›¤›n› daha
Yönetmen: Jan Kounen Oyuncular: Jean Dujardin (Octave Parango), Jocelyn Quivrin (Charles Charlie Dagout), Patrick Mille (Jean-François Jeff Marolles), Vahina Giocante (Sophie), Elisa Tovati (Tamara) Senaryo: Jan Kounen, Nicolas & Bruno Müzik: Jean-Jacques Hertz, Erin O'Hara, François Roy Görüntü yönetmeni: David Ungaro Tür: Komedi Yap›m: Fransa 2007/100 dakika (Renkli) Dil: Frans›zca J
EYLÜL 2008 | TAVIR | 45
haberler
Okmeydan›’nda yoksullu¤a karfl› konser yap›ld›
Bakanl›k, Y›lmaz Güney filmlerini arflivine ald› Sosyalist gerçekçi yönetmen Y›lmaz Güney’in y›llarca yasaklanan filmleri Kültür ve Turizm Bakanl›¤›’n›n arflivine al›nd›.
rüfltü¤ü, filmlerin kopyalar›n›n Fatofl Güney taraf›ndan verilece¤i bildirildi.J
Güney’in Sürü, Umut, endifle, Düflman, A¤›t, Yol, Duvar, Seyithan, gibi 11 uzun metrajl› filmi ile 3 belgeselini arflivine alan bakanl›¤›n Fatofl Güney'le gö-
‹dil Kültür Merkezi daha önce iptal etti¤i “Halk sofras›” pikni¤i yerine, Okmeydan› Sibel Yalç›n Park›’nda etkinlik düzenledi. “Yoksullu¤a ve Zulme Karfl› Gücümüz Birli¤imizdir” pankart›n›n alt›nda buluflulan gece, sayg› durufluyla bafllad›. Sahneye ilk olarak Gülseven davet edildi. Gülseven, söyledi¤i türkü ve deyifllerle etkinli¤e gelenlere duygulu anlar yaflatt›. Ard›ndan sahneyi Tiyatro Simurg ald›. Simurg oyuncular›, yoksullu¤un, zalimlere karfl› birleflmekle afl›laca¤›n›n vurguland›¤› gecede “Cebimde Yok Befl Para” oyununu oynad›. Türküleriyle etkinli¤i renklendiren Özlem Taner, yoksullu¤un kader olmad›¤›n›, sorunun bize bunu kader gibi gösterenlerde aranmas› gerekti¤ini söyleyerek solukland›. Yine türkülerle kendisine ayr›lan süreyi sonland›ran Taner’in ard›ndan halk›n çekti¤i yoksullu¤u da, bu yoksullu¤a neden olanlar› da çok net bir ifadeyle eserlerine iflleyen usta Naz›m Hikmet’in “Açlar›n Gözbebekleri” adl› fliiri okundu. Ve fliirin ard›ndan sah-
46 | TAVIR |EYLÜL 2008
neyi ‹dil Tiyatro Atölyesi ald›. Çal›flmalar›n› ‹dil Kültür Merkezi bünyesinde devam ettiren ‹dil Tiyatro Atölyesi, uzun süre ayakta alk›fllanan “Yoksulluk Bafla Bela” isimli oyunu oynad›. Grup Yorum sahneye ç›kt›¤›nda ise alk›fllara sloganlar eklenmiflti. Program›na “U¤urlama” flark›s›yla bafllayan Yorum üyeleri, “Ülkemizin da¤lar›n›, ovalar›n›, akarsular›n› sat›yorlar. Buna karfl› bugün burada bulunan binler, onbinler olmay› gerektiriyor. Açl›¤a, yoksullu¤a karfl› olan mücadelede biz de türkülerle yan›n›zda olaca¤›z.” dediler. Çekilen halaylar›n ard›ndan, “Hakl›y›z Kazanaca¤›z” flark›s›yla program›n› sonland›ran Grup Yorum sahneyi Erdal Bayrako¤lu’na b›rakt›. Etkinli¤in temas›n› tafl›yan sinevizyon gösterimi de bu arada yap›ld›. Gösterimin ard›ndan program›na devam eden Bayrako¤lu’nun söyledi¤i Karadeniz flark›lar›na efllik eden izleyiciler, doyas›ya horona durdu. Program, gelecek y›l “halk sofras›” pikni¤inde buluflma dile¤iyle bitirildi.J
Kardefl Türküler, Sibel Yalç›n Park›’nda konser verdi ‹dil Kültür Merkezi, yaz etkinliklerini Sibel Yalç›n Park›’nda yapmaya devam ediyor. Kültür-sanat etkinlikleri için park›n amfi tiyatro bölümünü kullanan ‹dil Kültür Merkezi, burada her hafta sonu film gösterimleri, tiyatro, sergi ve konserler düzenliyor. Büyük bir ilgiyle izlenen etkinliklerin 23 A¤ustos’taki konu¤u bu kez Kardefl Türküler’di. Ücretsiz halk konseri olarak düzenlenen etkinlikte Kardefl Türküler, Türkçe, Kürtçe, Lazca, Çerkezce, Ermenice türkülerini halklar›n kardeflli¤i için seslendirdi. Amfi tiyatroyu dolduranlar› ve
evlerinin balkonlar›ndan konseri izleyenleri Türkçe, Arapça, Kürtçe selamlayan grup, kendilerini mahallelerine kabul ettikleri için halka teflekkür etti. Türkülere coflkuyla efllik edenler, zaman zaman hareketlenen konserde oyunlar oynay›p, halay da çektiler. Etkinli¤in tam bir halk konseri fleklinde gerçekleflti¤ini ifade eden Kardefl Türküler, konserin bitiminde alk›fllarla tekrar sahneye ça¤r›ld›. Grup, yaklafl›k iki saat süren konserini Burçak Tarlas› isimli türküyle sonland›rd›.J
haberler
Mahmud Dervifl hayat›n› kaybetti Filistin halk›n›n yaflad›¤› ac›lar› da, direnifli de fliirlerine yans›tan Filistinli flair Mahmud Dervifl hayat›n› kaybetti. Yaflam› boyunca Filistin halk›n›n hakl› direniflinin tam ortas›nda yer alan flair, Filistin’in kurtuluflu u¤runa mücadelesinde hiçbir uzlaflma ve taviz kabul etmeyen bir devrimci çizgiye sahipti.Filistinli flair, bu tavr› dolay›s›yla Oslo Bar›fl Görüflmeleri’nde Yaser Arafat’›n uzlaflmac›
tavr›n›n ‹srail yarar›na oldu¤unu ileri sürerek Filistin Uzlaflma Konseyi’nden istifa etti. Filistin’de zafere gidecek yolun örgütlü mücadeleden geçece¤ini ifade eden Mahmud Dervifl’in Kitaplar› k›rktan fazla dile çevrildi. fiiirleri bestelendi, direniflin marfllar›ndan oldu ço¤u. Dervifl, 1982 Eylül’ünde Sabrafiatilla’da yaflananlar›n ard›ndan Beyrut Kasidesi’ni yazm›fl ve bu kaside ile 1984’te de dönemin Sovyetler Birli¤i’nde Lenin ödülünü alm›flt›. Filistinli flaire, 2003 y›l›nda ise uluslararas› Naz›m Hikmet fliir ödülü verildi.
GRUP YORUM g ü n c e
3 2-3 A¤ustos 2008: Munzur Festivali kapsam›nda Hozat ve Dersim merkezde konser verdi. Misafir sanatç› olarak yer ald›¤› Hozat’ta 2 A¤ustos akflam› sadece “Cemo” flark›s›n› seslendirdi. Ard›ndan Dersim merkezde festivalin son günü stadyum konserinde yaklafl›k
30 bin kifliye seslendi. 3 16 A¤ustos 2008: Okmeydan› Sibel Yalç›n Park›’nda ‹dil Kültür Merkezi’nin düzenledi¤i “Yoksullu¤a Karfl› Gücümüz Birli¤imizdir” konulu etkinli¤e kat›ld›, yaklafl›k 1700 kifli izledi.J
fiair ‹lhan Berk hayat›n› kaybetti
Mahmud Dervifl’in Türkiye’de bas›lan fliir kitaplar› aras›nda Zeytin Yapraklar› (1964), Filistinli Sevgili (1971), Gecenin Sonu, Uzak Bir Sonbahar’›n Hafif Ya¤muru bulunuyor. J
5. Armutlu Güz fienli¤i 13-14 Eylül’de yap›lacak Pir Sultan Abdal Kültür Derne¤i Sar›yer fiubesi Gençlik Komisyonu'nun düzenledi¤i 5. Armutlu Geleneksel Güz fienli¤i, bu sene 13-14 Eylül tarihlerinde yap›lacak. Bu y›l di¤er y›llardan farkl› olarak Armutlu Belgeseli’nin bir bölümü ilk kez 13 Eylül cumartesi günü Küçükarmutlu Pir Sultan Abdal Kültür Derne¤i'nde gösterilecek. Tüm gün halka aç›k olarak yap›lacak olan gösterimin ard›ndan “Adaletsizli¤e, yoksullu¤a, yozlaflmaya, y›k›mlara karfl› gücümüz birli¤imiz-
dir” konulu, genifl kapsaml› bir panel gerçeklefltirilecek. 14 Eylül Pazar günü ise konser etkinli¤ine ayr›lm›fl. 5. Armutlu Güz fienli¤i’nde Aynur Haflhafl, Bajar (Vedat Y›ld›r›m), Duygu Koçak, Erdal Güney, Gülay Yüce, Grup Yorum, Mehmet Ekici, Mercan Erzincan, Mifla, Murat Kekilli, Nurettin Rençber, Özlem Taner, Rojin, Sevcan Orhan, fievval Sam, Seyfi Yerlikaya, Y›rt›k Uçurtma, Almus Kültür ve Dayan›flma Derne¤i semah ekibi sahne alacak. Ayn› gün tiyatro oyunu da oynanacak.J
fiair ‹lhan Berk, yaflam›n› sürdürdü¤ü Bodrum’da 90 yafl›nda hayat›n› kaybetti. 1918'de Manisa'da do¤an flairin ilk fliirleri Manisa Halkevi dergisi, Uyan›fl, Varl›k, Ç›¤›r gibi dergilerde ç›kt›. 1944 y›l›nda Ankara Gazi E¤itim Enstitüsü'nün Frans›zca Bölümü'nü bitirdi. Destans› yönünün a¤›r bast›¤› dönemde ‹stanbul (1947), Günayd›n Yeryüzü (1952), Türkiye fiark›s› (1953) ve Köro¤lu'nu (1955) yay›mlad›. 1953 y›l›na kadar ç›kard›¤› kitaplarda toplumsal gerçekçi flii-
rin örneklerini görebiliriz. 1953'te Yenilik dergisinde yay›mlad›¤› "Saint Antoine'›n Güvercinleri", ileride ‹kinci Yeni ad›n› alacak fliir ak›m›n›n habercisi oldu. Bu özellik daha sonralar› geliflerek sürdü ve ‹lhan Berk'in özgün tutumu durumuna geldi. Giderek ‹kinci Yeni fliirinin öncüsü ve en güçlü savunucusu olarak an›lmaya bafllad›. Berk, 1979’da “Kül” ile TDK fiiir Ödülü; “‹stanbul” ile 1980 Behçet Necatigil fiiir Ödülü; 1983’te “Deniz Eskisi” ile Yedi Tepe fiiir Arma¤an›; 1988’de “Güzel Irmak” ile Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü kazand›.J
EYLÜL 2008 | TAVIR | 47
haberler sa... k›sa... k›sa... k›sa.. k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›s
3Belgesel Sinemac›lar Birli¤i Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birli¤i “Belgesel Sinema Atölyesi” düzenliyor. Ülkemizdeki belgesel sinema çal›flmalar›n› gelifltirmeyi, yeni yönetmenler yetifltirmeyi ve konunun etkinlik alan›n› geniflletmeyi amaçlayan atölye, 6 Eylül - 26 Ekim 2008 tarihleri aras›nda ‹stanbul’da yap›lacak. Atölye kapsam›nda önce teorik dersler verilecek daha sonra da ortak bir belgesel film gerçeklefltirilecek. Kendi alan›nda uzman e¤itmenlerin ders verece¤i programda “Belgesel Sinemaya Girifl”, “Yap›m Süreçleri”, “Senaryo”, “Film Çekimi” ve “Kurgu” gibi bölümler yer al›yor. 3Orhan Kemal’in romanlar› Arnavutça yay›mland›. Orhan Kemal’in Baba Evi ve Avare Y›llar adl› romanlar›n›n, tek kitap halinde “Vitet Boshe” ad›yla Makedonya’da yay›mland›¤› bildirildi. Orhan Kemal’in eserleri, daha önce de Yunanistan, Suriye, ‹srail, ‹talya ve ‹ngiltere’de yay›mlanm›flt›. 3Ayça Damgac›, Saraybosna’da En ‹yi Kad›n Oyuncu Ödülü’nü ald›. 4. Saraybosna Film Festi-
vali’nde ödüller sahiplerine verildi. En ‹yi Film Ödülü’nü ise yönetmen Goran Rusinovic’in “Buic Riviera” adl› filmi kazand›. Nuri Bilge Ceylan’›n baflkan› oldu¤u festival jürisi, Bosna-Hersekli yazar Miljenko Jergovic’in roman›ndan uyarlanan ve 1992-95 savafl› s›ras›nda BosnaHersek’i terk ederek yeni bir hayata bafllamak için ABD’ye giden, biri Müslüman di¤eri S›rp iki göçmenin hikayesini anlatan filmi, “Saraybosna’n›n Kalbi Ödülü”nü ald›. Bu filmdeki rolleri ile Leon Lucev ve Slavko Stimac En ‹yi Erkek Oyuncu Ödülü’nü al›rken, En ‹yi Kad›n Oyuncu Ödülü’nü yönetmen Hüseyin Karabey’in “Gitmek-My Marlon and Brando” filmindeki rolü ile Ayça Damgac› ald›. 345. Antalya Alt›n Portakal Film Festivali jürisi aç›kland›. 45. Antalya Alt›n Portakal Film Festivali Ulusal Film Yar›flmas›’n›n jüri üyeleri belirlendi. Festivali düzenleyen Antalya Kültür ve Sanat Vakf›’ndan yap›lan aç›klamaya göre, yerli filmlerinin yar›flaca¤› ulusal yar›flmada jüri baflkanl›¤›n› Tuncel Kurtiz, Uluslararas› Avrasya Film Festivali’nin jüri baflkanl›¤›n› ise Temel ‹ç-
güdü, Robocop gibi filmlerin yönetmeni Paul Verhoeven üstlendi. Sinema oyuncusu Tuncel Kurtiz baflkanl›¤›ndaki Ulusal Uzun Metraj Film Yar›flmas› jürisinde yap›mc› Ali Akdeniz, yönetmen Serdar Akar, oyuncular Ayda Aksel ve Fadik Sevin Atasoy, yönetmen Ömer Faruk Sorak, sinema yazar› Sevin Okyay, görüntü yönetmeni Çetin Tunca ve oyuncu Güven K›raç görev yapacak. 3Venedik Film Festivali bafllad›. Dünyan›n en eski film festivali olan Venedik Film Festivali’nde, Alt›n Aslan ödülü için 21 film yar›flacak. Filmler aras›nda yönetmen Semih Kaplano¤lu'nun "Yusuf Üçlemesi"nin ikinci filmi "Süt" ile Ferzan Özpetek'in "Mükemmel Bir Gün" adl› filmleri de bulunuyor. Festival yöneticisi Marco Muller, festivalin rolünün "tamam›yla ça¤dafl ve zamanlar›n nabz›na parmak basan filmleri bulmak oldu¤unu" söyledi. 27 A¤ustos-6 Eylül tarihleri aras›nda düzenlenecek olan festivalin aç›l›fl›, Coen kardefllerin "Burn After Reading" filmiyle yap›ld›.J
DVD... VCD... ALBÜM... DVD... VCD... ALBÜM... DVD... VCD... ALBÜM... DVD... 3lazutlar 2008
fuat saka Kalan Müzik
48 | TAVIR |EYLÜL 2008
321 gram alejandro gonzalez inarritu Kanal D Home Video
3kabaday› ömer varg› Kanal D Home Video
3apocalypto
mel gibson Kanal D Home Video