kültür sanat yaflam›nda
2.25 TL(KDV’li)
nisan 2009
›ssn 1303-9113 •2009/4 • say› 84
. tupac amaru, dünden bugüne halklar›n teslim olmayaca¤›n›n kan›t›d›r .
. sistemin illüzyonuna karfl› brecht esteti¤i . . seçimler ve grup yorum flark›lar›
tavır a y l › k
s a n a t
d e r g i s i
Merhaba
Sahibi Tav›r Yay›nlar› Org. Reklamc›l›k ad›na Öznur Turan Genel Yay›n Yönetmeni Gamze Mimaro¤lu Sorumlu Yaz›iflleri Müdürü Cihan Keflkek Yaz›flma Adresi ‹stanbul Mahmut fievket Pafla Mah. Mektep Sk. No:4-B Okmeydan› - fiiflli - ‹stanbul Tel: (212) 238 81 46 Faks: 238 82 49 e-posta: tavir2007@gmail.com Ankara ‹dilcan Kültür Merkezi fiirintepe Mah. 8.Cad. No:222 / B Mamak – Ankara Tel: (312) 390 38 05
Yoksullu¤un pençesindeyiz. K›ran k›rana bir kavgan›n da tam ortas›nda... Ne için, kim için sürdü¤ü bilinen bu tarihin en hakl› savafl›nda, yitirdiklerimizin, en de¤erlilerimizin yan›ndayd›k. Mezarlar›na bir karanfil b›rakman›n tarifsiz hazz›, yollar›ndan yürümenin onuru, b›rakt›klar› bayra¤› daha yükse¤e tafl›man›n gurur verici yüküyle dopdolu yüreklerimiz... fiansl›yd›k. “Mahir” bir rehber göstermiflti nereden yürüyece¤imizi. Gösterdi¤i yol engebeli, dolambaçl› ve sarp olsa da, düfle kalka yürüdük ard›ndan. Nice bedellerle ve nice zaferlerle sürdü yolculu¤umuz. Yolumuza Day›m›zla devam ettik. Ö¤rendiklerimize yenilerini ekledi ö¤retmenimiz. Rehberlerimiz; Mahirlerden Day›ya, Day›’dan yar›nlara uzanan bu serüvende bize hep do¤ru yolu gösterdiler. fiimdi, bu apaç›k yalan›n ve riyakarl›¤›n hüküm sürdü¤ü, açl›¤›n ve yoksullu¤un insan› insanl›ktan ç›kard›¤› dünyada onurun ve umudun ad›n› halk yüreklere, yüzü günefle dönük tüm insanlar›n gönüllerine yazanlar›m›z›; bizi zaferlerle dolu bir tarihle onurland›ranlar› ve onlar›n miras›n› künyemize kaz›y›p yürüyoruz 39 y›ld›r... Aya¤›m›za tafl de¤meyecekse, onlardand›r. Yüzümüz ak, bafl›m›z dik olacaksa onlardand›r. Ve bir gün mutlaka ama mutlaka var›lacaksa menzile onlardand›r. Onlar›n gücüyle hayk›rd›k, emperyalistlerin katliam örgütü NATO’ya karfl›. Onlar›n omuzlar›m›za yükledi¤i sorumlulu¤un bilinciyle ad›mlayaca¤›z Kad›köy’ün caddelerini. Onlar›n sesiydi yükselen, at›lan sloganlarda. Onlar›n dökülen kan›yd› ellerimizdeki bayraklar›, flamalar› renklendiren. Ve onlar›n sözüydü, onlar›n düflüydü pankartlara, dövizlere yaz›lan...
Hesap no (TL) 1042- 30000 596147 Gamze Mimaro¤lu ‹fl Bankas› Parmakkap›/‹ST.
60 y›ld›r dünyan›n üzerine karabasan gibi çökenlere, iflgal etmedik k›ta b›rakmayanlara, kendini dünyan›n tek hakimi görenlere Bobby Sands’›n dilinden sözümüzdür: “Bizim de günümüz gelecek!”
Hesap no (EURO) 1042- 3010000 129062 Gamze Mimaro¤lu ‹fl Bankas› Parmakkap›/‹ST.
Ayfle Nil Ergen, Ayfle Gülen ve Ayçe ‹dil Erkmen... Sabo’nun “uslanmaz” k›zlar›. Kültür Merkezimizin onurlar›. Onlarla dolu bir ay geçirece¤iz. Onlar› anlatacak, onlar› yaflayacak, bize b›rakt›klar›n› oyunlar›m›zla, yazd›klar›m›zla, çizdiklerimizle gelece¤e tafl›yaca¤›z. Onlarla var olduk, onlarla ulaflaca¤›z yar›nlara. Miraslar› en de¤erli hazinemizdir, can›m›zdan sak›naca¤›z korumak için.
Fiyat› (DÖV‹Z) Almanya: 5 Euro Fransa: 5 Euro Hollanda: 5 Euro Avusturya: 5 Euro ‹sviçre: 7.5 Frank ‹ngiltere: 4 Sterlin Bask› Deniz Ofset Matbaac›l›k Davut Pafla Cad. ‹pek ‹fl Merkezi Kat: 2 No: 19 Topkap›/‹stanbul Tel: 0 (212) 613 30 06 Yerel süreli yay›n
Bahar›n yeni mufltular› getirdi¤i bir ayda, bereketin gökten yere indi¤i günlerde, kavgan›n meydanlara inece¤i 1 May›slar›n arifesinde sevdayla, umutla doluyuz. Umudun 15. y›l›nda par›ldayan gözlerle ufka bakmak için tarihe dönüp bir kez olsun bakmak bile yeter. Gelecek say›m›zda görüflmek dile¤iyle... Dostlukla...
tavır
‹Ç‹NDEK‹LER
04/2009 3 5 8 10 12 15 18 20 22 25 26 29 31 32 35 38 40 41 44 46
MEKTUP sizlerle var olduk sizlerle yürüyoruz MAKALE her 1 may›s’ ta düfltü¤ün yerde olaca¤›z... MAKALE seçimler ve grup yorum flark›lar› MEKTUP evrim dedenizden sevgilerle DENEME s›zlayan iki parça kemik ve kanl› fanila parças›ndan mektup var RÖPORTAJ ümit ilter K‹TAP yaban o¤lak ANI ekme¤imize, suyumuza ve onurumuza sahip ç›k›yoruz T‹YATRO iflkence ve iflkenceden sonra fi‹‹R r›fat ›lgaz ‹NCELEME bütün yoksullar›n, sefillerin ve öksüzlerin babas›: tupac amaru DENEME dilimiz ayn›, ayn› dili konufluruz ezelden beri KAR‹KATÜR mehmet arslan MAKALE sistemin illüzyonuna karfl› brecht esteti¤i ÖYKÜ hayat oyunu ÖYKÜ bizim mahallenin çocuklar› NOTA grup yorum T‹YATRO deri ceket S‹NEMA günefli gördüm HABERLER
sizlerle var olduk, sizlerle yürüyoruz...
3
5 3 her 1 may›s’ ta düfltü¤ün yerde olaca¤›z...
32 sistemin illüzyonuna karfl› 3 brecht esteti¤i
18 3
3
ön kapak: 3 peru’dan duvar resmi ressam: juan bravo arka kapak: folha de s. paulo (war guerra)
yaban o¤lak
mektup
sizlerle var olduk, sizlerle yürüyoruz tav›r
Sevgili Ayfle Nil, Sevgili Ayfle Gülen, Sevgili ‹dil, ‹flte yine ›l›k esen rüzgarlar› ve dinmeyen ya¤murlar›yla bir Nisan ay› daha geldi çatt›. Ve bir ad›m sonras› Temmuz s›caklar›, bahar tazeli¤iyle tafl›r ‹dil’imizi bizlere… Sizlerin s›cakl›¤›d›r yüre¤imizi ›s›tan. Sizlerin yoklu¤u, cehennem s›cakl›¤›nda kor atefl olup damla damla iner yüre¤imize… Birikir, öfkeyle, taflar yüreklerimiz. Öfkeye dönüflen ac›m›z›n içinde hiç bitmeyen hasretlik, vefa, umut ve onur... fiimdi eminim sizler de yüzünüze küçük bir gülümseme konduruyor ve “Bizi biz yapan de¤erler bunlar” diyorsunuz. Öyle ya, dünyada yoldafll›ktan daha öte bir sevgi var m›d›r ki? Hat›rlars›n›z bununla ilgili sohbetlere oturdu¤umuz çok olurdu. Tart›fl›rd›k en ince ayr›nt›s›na kadar. Ve söyleyecek sözlerimiz bitti¤inde ortaya ç›kan gerçek fluydu: “Düzenin kirinden pas›ndan, bencillikten ar›nm›fl, gerekti¤inde tan›mad›¤›n, görmedi¤in milyonlarca insan ve yoldafllar›n için, en çok sevdi¤in yaflam›ndan vazgeçme fedakarl›¤› ile örülü yoldafll›k iliflkileri d›fl›nda hesaps›z, ç›kars›z iliflkiler yoktur.” Bilirsiniz bizi ayr›cal›kl› k›lan bu k›ymetli yan›m›z› k›skançl›kla koruyarak geldik bugünlere. Y›llar eskitemedi umut oluflumuzu, yoldafll›¤›m›z›. Sizlerle ayd›nland›, sizlerle afl›ld› yürüdü¤ümüz nice sarp, dolambaçl›, engebeli yollar. Sizlerle ayn› yolda, ayn› sevda u¤runa, ayn›
N‹SAN 2009 | TAVIR | 3
mektup
düfller, ayn› hayallerle yürümek var ya; an- Gazi sokaklar›nda kad›n›yla, erke¤iyle, çolu¤uyla çocu¤uyla on befl bin insan tek bir laml› bir güzellik… yürek, tek bir ses gibi kab›na s›¤maz öfkeyPeki anlat›labilir mi bu güzellik? Anlat›la- le bilenen yüreklerle u¤urland› son yolcubilir mi bu safl›k, temizlik? Anlat›labilir mi lu¤una umudumuzun mimar›. Bir görseybu onur, namus ve gurur? Cevab›; ‹dil’imi- diniz eminim siz de “Halk›n›n yüre¤ini fetzin “Yaflam›fl say›lmaz zaten yurdu için öl- hetmifl kavgam›z›n ustas›” derdiniz. Hani mesini bilmeyen” sözlerinde gizlidir. T›pk› siz de, geçmiflte yaflam›fls›n›zd›r belki. Olur gözyafllar›n› yüre¤ine gömüp öfkesini öne ya, kimi zaman insan›n nefesi kesilir, ç›kartarak mücadelenin bir neferi olmay› ba¤r›na bir tafl saplanm›fl gibi olur insan. O’nun yoklu¤unu anlatmak mümkün de¤il baflaran Ayfle Nil gibi… ki bunu en iyi siz anlars›n›z. Ustam›z art›k Sizlerle birlikte tüm canlar›m›z›n geride b›- yok... Ama geride koskoca derya deniz kanrakt›¤› mirast›r, gelece¤e daha bir umutla la yaz›lan bir tarih b›rakm›flt›r. Durulacak bakmam›z› sa¤layan. Sizin isimlerinizi koy- zaman de¤ildir. Son sözü olmufltur, “Kimse du¤umuz çocuklar›n flimdi sizin meflaleni- ard›mdan a¤lamayacak. Herkes ifllerine zi tafl›mas› bundand›r. ‹flte böyle, her ge- s›ms›k› sar›lacak…” çen gün ailemiz daha da büyüyüp ço¤al›rken, sizler gibi aram›zdan nice canlar›m›z› Ölenler dövüflerek öldüler daha u¤urlad›k yan›bafl›m›zdan. Yüre¤imi- Günefle gömüldüler zi burkan, gözümüzden bile sak›nd›¤›m›z, Vaktimiz yok onlar›n matemini tutmaya birlikte büyüdü¤ümüz kavgam›z›n ustas› Ak›n var Günefle ak›n da vard› içlerinde.
4 | TAVIR |N‹SAN 2009
Günefli zaptedece¤iz Güneflin zapt› yak›n. Ac›m›z›, üzüntümüzü öfkeyle yo¤urup söz verdik umudu büyütmeye. Ö¤retmenimizin, mimar›m›z›n ö¤rettikleriyle, bize yönelenlere karfl› savunuyoruz insan onurumuzu, sevdam›z›, kavgam›z›. Çevremize bak›yoruz, ahlaks›zl›k, uyuflturucu, fuhufl, sevgisizlik, yaln›zl›k, mutsuzluk, umutsuz, sanal dünyalar yaratan düzenin batakhanesini görüyoruz. S›ms›k› sar›l›yoruz devrimci de¤erlerimize; kal›n duvarlar örüyoruz düzenle aram›za. Bafl›m›z dik, aln›m›z ak; ayaklar›m›z yere sa¤lam bas›yor… Bundand›r karanl›¤›n bekçilerinin tahammülsüzlü¤ü, ayd›nl›k, güzel yar›nlar için dövüflenlere. Yüre¤imizden bir parça kopar›r gibi döverek katletmeleri Engin’imizi bundand›r. Öyle büyük ki öfkemiz… Zalim kendi düzenini devam ettirmek için ne bilir ki bask›dan zulümden baflka? Bu-
mektup
günlerde de emperyalistleri memnun etmek için eksik olmuyor ellerinden coplar›, plastik mermileri, gazlar›, iflkenceleri, tutuklamalar›...”Su halk›nd›r sat›lamaz” diyenlere, seçim maskelerini düflürüp gerçek yüzlerini ortaya dökenlere ve hakk›n› arayanlara, gerçe¤in peflinde olanlara karfl› sald›r›yor. Önümüzde nisan ay›, sizlere daha da s›k› sar›ld›¤›m›z ve öfkemizi biledi¤imiz bugünlerde NATO’nun da altm›fl›nc› y›l›n› protesto için sokaklarda olaca¤›z. Sizlere verdi¤imiz tüm sözleri s›ras›yla tutaca¤›z. “Bu ülke emperyalistlerin çiftli¤i olmayacak!” Kendi alan›m›zdan hayk›rmaya devam edece¤iz bizler de. Kimi müzi¤imizle, kimi tiyatro oyunlar›m›zla, kimi Tav›r’›m›zla, kimi de foto¤raf kareleriyle umudu ve ayd›nl›k yar›nlara olan özlemimizi, inanc›m›z› tafl›yaca¤›z emekçi halklara. T›pk› coflkuyla bir türkü okur gibi, kilimin emekçilerin elleriyle dokunmas› gibi, büyük ustan›n “Vatan Haini” fliirini okur gibi b›rakt›¤›n›z yerden yürümeye devam edece¤iz. Sevgili ‹dil, Sevgili Ayfle Gülen, Sevgili Ayfle Nil, Kültür Merkezi’mize gelenleri gülen gözlerinizle karfl›layan ilk siz oluyorsunuz. Merakl› gözler soruyor hepinizi tek tek. Anlat›yoruz onlara sizlerin emekçili¤ini, yoldafll›¤›n› ve davaya ba¤l›l›¤›n›. Kafe’nin bir köflesinde ‹dil’imizin piyanosu, dokundukça ellerinin s›cakl›¤›n› daha yak›ndan hissediyoruz adeta. Burada bakt›¤›m›z, ad›m att›¤›m›z her noktada sizlerin katt›klar›n›n oldu¤unun bilincinde olmak bir ayr›cal›k diyoruz. Grup Yorum olarak, üretmeye devam ediyoruz durmadan. Sizlerden ö¤rendik, y›¤›nla iflin aras›nda yorulmadan, soluklanmadan devam etmeyi. Yorum’un yeni albümü ç›kt› geçenlerde. Tam iki buçuk y›l hep beraber çal›fl›p, tart›flt›k. Bazen sabahlara kadar sürdü. Yeni yeni denemeler yapt›k. Yapmal›yd›k, çünkü siz de biliyorsunuz ki, de¤iflmeyen tek fley de¤iflimdi. Yeni yeni müzik türleri art›k herkes taraf›ndan kabullenir oldu. Ve biz de bütün halka seslenmemiz gerekti¤i için bu müzik türlerinden küçük örnekler sun-
duk. Tabi özünden sapmadan... Geleneklerimize ba¤l› kalarak, gelece¤e bir köprü kurmakt› niyetimiz. Özünde siz vars›n›z bu albümün, bafle¤meyenler yani. Yoldan bir milim sapmayan, zalime biat etmeyenler... Son nefesine kadar umudu hayk›ranlar, evlerini bafllar›na y›kanlar›n yakas›na yap›flanlar, tecrit zulmüne direnen ve yenen 122 can, bütün dünya halklar›n›n kan›n› ak›tan Amerikan emperyalizmi karfl›s›nda bafl› dik duranlar… Bu bilinç ve inançla Bafle¤meden albümünde “Defol Amerika” dedik hep bir a¤›zdan yetmifl sanatç› ile birlikte. Tahmin edersiniz ki, yeni müzik tarzlar›n›n denenmesi daha yayg›n ve daha genifl bir tan›t›m ihtiyac›n› ortaya ç›kard›. Bunun için öncelikle büyük bir gece yapt›k ‹stanbul’da. Ard›ndan Ankara ve di¤er iller… Ve hemen her gün de¤iflik yerlerde süren söyleflilerimiz, dinletilerimiz bir görseniz, nas›l s›cak ve samimi ortamlar yarat›yor. Dinleyicilerimiz aras›nda yeni yüzler görmenin coflkusunu, heyecan›n› sizler de çokça yaflam›fls›n›zd›r. Bizler de bugün bu coflku ve umutla tafl›yoruz kavgam›z›n türkülerini ezilen, sömürülen emekçi halk›m›za. Gitti¤imiz her yerde “Türküler Susmaz Halaylar Sürer” slogan› en gür seslerle hayk›r›lmaya devam ediyor. Özellikle böylesi zamanlarda sizlerin coflkuyla gülen gözlerinizi görür gibi oluyoruz. Ama de¤iflmeyen en güzel yan›m›z, gitti¤imiz, gezdi¤imiz, gördü¤ümüz her yerde sizlerin sesini, solu¤unu hissetmenin onurunu ve gururunu tafl›mak. ‹dil Tiyatro Atölyesi de sizlerden devrald›¤› militan ruhla sokaklarda, gecekondu mahallelerinde, grevlerde, hapishane önlerinde, tiyatro sahnelerinde, Kültür Merkezi’mizde emekçi halka bilinç tafl›maya devam ediyor. Halka dönük yüzümüzle, batakhaneye dönen bu düzenin çözüm olmad›¤›n› ve dünyay› de¤ifltirme bilincini gelifltiren oyunlar oynuyoruz. Her repli¤imiz, her hareketimiz emperyalizmin yaratt›¤› sömürüye, açl›¤a, yoksullu¤a, yozlaflt›rmaya, bask› ve zulüm politikalar›na bir karfl› ç›k›fl› ifade ediyor. Elbette oyunlar›m›z›n hepsinde, sizlerin, özel-
likle de Ayfle Gülen’in eme¤i, inanc› vard›r. Henüz Ayfle Gülen Halk Sahnesi ad›yla sanat alan›ndaki yerimizi alamam›fl olman›n buruklu¤u hep içimizde. Çünkü sizin ad›n›z› tafl›mak, sizin ad›n›z› hak etmek öyle kolay de¤il. Ancak bu hedefle yürüyoruz. Önümüze ç›kan bütün engelleri afl›p sevgili Ayfle’nin ad›yla da halk›n sahnesinde olaca¤›z bir gün. Sana sözümüz olsun Ayfle... Di¤er yandan ‹dil Tiyatro Atölyesi olarak say›m›z çok az olmas›na ra¤men oyunlar›m›zla dolaflt›k Anadolu’nun dört bir yan›n›. Edirne’den Diyarbak›r’a kadar yaklafl›k dokuz ayr› ilde “Ortak Düflman Amerikad›r” kampanyas› içinde “Tarih Böyledir” oyunuyla yerimizi ald›k ‹dil Tiyatro Atölyesi olarak. Sizlerden ald›¤›m›z güçle, inançla, heyecan›m›z, coflkumuzla oynad›k oyunlar›m›z›. Gülen yüzünüz ve yoldafl s›cakl›¤› ile dolu gözleriniz hep üzerimizdeydi. Hiç yaln›z hissetmedik kendimizi. Bundan sonra da oyunlar›m›zla gelece¤e umut ve inanç tafl›yan mesajlar›m›z›, Ayfle Gülen Halk Sahnesi hedefimizi unutmadan halka tafl›maya devam edece¤iz. Unutmayaca¤›m›z bir di¤er yan, sizlerin ilkeleri, kurallar›, disiplini ve eme¤ini örnek alarak, sizlere yak›fl›r tarzda üretecek olmam›zd›r. Tav›r bildi¤iniz gibi, her zamanki dik bafll›l›¤›yla, h›rç›nl›¤›yla uslanmazl›¤› ve keskin diliyle her fleyin mu¤laklaflt›r›ld›¤› sanat dünyam›zda da açlar›n, yoksullar›n gözbebeklerindeki ac›y›, öfkeyi yazacak. Burjuvazinin, medyan›n yaratt›¤› kafa bulan›kl›klar›n› ayd›nlatmak için gerçe¤i yazmaya devam edecek. Bir taraf oldu¤unu unutmadan… Militan durufluyla yozlaflmaya karfl› devrimci ahlak›, devrimci kültürü yazacak. Sizlerin ad›n› yaflatman›n kavgan›n sanat›n› anlatmak ve devrimci sanat› büyütmekten geçti¤ini biliyoruz. Bu bilinçle sizlerin ayd›nlatt›¤› yolda daha nice engelleri aflarak yolumuza devam edece¤iz. Sizlerden ald›¤›m›z güçle, sa¤a sola savrulmadan gelecek güzel günlere ulaflaca¤›z. Üçünüzüde tek tek ö¤retmenimizin s›cakl›¤›, inanc› ve coflkusuyla s›ms›k› kucakl›yoruz.J
N‹SAN 2009 | TAVIR | 5
deneme
her 1 may›s’ta düfltü¤ün yerde olaca¤›z! emine karaçay
Takvim yapraklar›n› bir bir sökerken, yaflad›klar›m›z› ve yaflayacaklar›m›z› düflünürüz. Geçen her gün anas›d›r her yeni do¤acak olan günün. Ve biz her yeni do¤an günde düfleriz yollara. Bitmez tükenmez yollara... Sonu belli, sonunu bizim belirleyece¤imiz yollara... Kimimiz daha okul ça¤›nda, kimimiz yirmisinde, kimimiz altm›fl›nda... Kimimiz boyac›, kimimiz simitçi, kimimiz sekreter, kimimiz ö¤retmen, kimimiz iflportac›, kimimiz nalbur, kimimiz doktor, avukat, esnaf, tarlada ›rgat, çiftçi, sendikac›... Yani koca bir hayat. Tafl› delen, demiri kesen, odunu k›ran, makinay› yapan, yaz›y› yazan, hastas›n› iyilefltiren... Koca bir dünyan›n inflac›lar›, ustalar›... Kimimiz makinaya kapt›rd›¤›m›z kolumuzla, kimimiz kör olan gözümüzle, kimimiz kopan bacaklar›m›zla, parmaklar›m›zla ödemiflizdir diyetini bu hayat›n. Gün do¤madan düfleriz yollara, bazen yan›m›zda bir kuru ekmekle, bir yudumluk suyla bazen. Uykulu gözlerle ad›mlar›z yollar›, bir sonraki günün hesab› böler uykumuzu ço¤u kez. Düflünür dururuz. Nas›l yapmal›? Bakkala, kasaba, manava, hatta son zamanlarda çay› bile veresiye içti¤imiz kahveciye ne demeli? Patronla nas›l geçinmeli? Çocuklar›n okul masraflar› ne olacak? Ya annemin ilaçlar›? K›fl geldi, yakacak derdi? Pazara da gitmek laz›m! Ev sahibi dün akflam kiray› istedi!... Bir taraftan bu düflüncelerle, iflyerinde ne-
6 | TAVIR | N‹SAN 2009
lerle karfl›laflaca¤›m›z› da bilmeden ad›mlar›z yollar›. Ekonomik kriz vard›r, ya bir gün iflten at›ld›¤›m›z› ö¤reniriz, ya patron iflyerindeki makineleri çal›p kaçm›flt›r, ya ustabafl› kendi adamlar›n› ifle almak için seninle mutlaka sorun yaflar. Ya aylarca maafl beklentisiyle gidip maafl alamay›z. Ya da peflimizde dolaflan zab›talardan kaçmak için sürekli tetikteyizdir. Hiçbirine “Bulacak çaremiz yoktur.”... “Devlet büyükleri her fleyin en iyisini yapmak istiyorlar, krize çare yok ki, herkes diflini biraz s›ksa az harcama yapsa...”, “Patron iflten atmakta hakl›d›r.” bazen, “Ustabafl› emir kuludur ona ne denirse onu yapar.”... Bu düflüncelerle avuturuz kendimizi. Daha do¤rusu avutmaya çal›fl›r›z. Sonra eve geldi¤imizde de ya çocuklar›m›zdan, ya eflimizden, ya da anne babam›zdan ç›karmaya çal›fl›r›z yaflad›klar›m›z›n ac›s›n›. “Çözümsüzüz”dür. Çözümsüzlük k›zd›r›r bizi. Suçu baflkalar›nda arar›z. “Bu millet de adam olmaz can›m! ‹yi oluyor, hak ediyor herkes!” diye söylenir dururuz... Sonra yine uykusuz ad›mlanan yollar, yine iflsizlik, yine k›y›m, yine dü¤üm... Böyle olsun ister bu çark› döndürenler. O daha fazla sömürmenin hesab›n› yaparken ifltahla, açl›ktan ölenleri görmez hiçbir zaman. “Oy”a ac›k›nca kap› kap› dilenir “Allah r›zas› için oylar›n›z› bana verin! Oy! Oy!!!” diye dönüp durur halk›n kap›s›nda. Bafla geçti¤inde eme¤i de, emekçiyi de bilmez. Baflkalar›n›n s›rt›ndan geçinip giderler cümlesi. Oysa dünyay› nas›rl› ellerimizle, aln›m›zdan
akan terle biz yaratt›k, tarlas›n› ektik, demirini dövdük, harc›n› kard›k, yollar›n› yapt›k... Hayata ve gelece¤e dair ne varsa hepsi bizim emekçi ellerimizde can buldu, büyüdü, yetiflti, geliflti, ço¤ald›... Biz olmasak içecek su, yiyecek yemek, giyecek elbise olmaz. Hayat olmaz, dünya dönmez. Bizimle dönüyor, bizimle can buluyor. “Biz olmasak gökyüzü, biz olmasak üzüm, Biz olmasak üzüm göz, kömür göz, ela göz; Biz olmasak göz ile kafl, öpücük, nar içi dudak; Biz olmasak ray, dönen tekerlek, y›kanan bu¤day, Ay›n on befli; Biz olmasak Taflova´n›n tütünü, Kütahya´n›n çinisi, Yani bizsiz Anne dizi, kardefl dizi, yar dizi Güzel de¤ildir.”(*) Ve bizimle dönmeye devam edecek dünya. Sular bizimle ça¤lamaya, çarklar bizimle dönmeye, tarlalar bizimle yeflermeye… Öyle bir dünya kural›m ki hep birlikte; sömürünün olmad›¤›, insanlar›n al›nteriyle hep beraber, kardeflçe geçindi¤i... Bunun için binlerce, yüzlerce y›l önce öncülük etmifl kardefllerimiz bizlere, Avustralya’da, Amerika’da... “8 saatlik çal›flma hakk›” için idam sehpas›nda as›ld› dört iflçi, grev s›ras›nda fabrikada ç›kan yang›nda öldü kad›nlar. O tarihten bu yana 1 May›s ”‹flçilerin Birlik, Mücadele ve Dayan›flma” günü olarak tarihe yaz›ld›. Bizim caddelerimiz de ellerinde bayraklar,
deneme
pankartlar olan yüz binlerce emekçiyle doldu her 1 May›s’ta. Bizim caddelerimiz de yüz binlerce emekçinin sloganlar›yla yank›land›. Bizim caddelerimiz de s›k›l› yumruklarla o büyük güne mutlaka ulaflaca¤›m›za dair edilen yeminlere binlerce kez flahit oldu. Ve meydanlarda s›kt›lar üzerimize binlerce kurflunu ve onlarcam›z düfltük bu u¤urda topra¤a… Ve bizim caddelerimizde gencecik yafl›nda aln›ndan kurflunland› Mehmetler… Ve bundan dolay› bizim de yollar›n› ad›mlamaya and içti¤imiz caddeler, meydanlar, alanlar oldu… O meydanlar› yasak etmeye çal›flt›lar bize. Ça¤›m›za uygun “modern” silahlarla, ülke d›fl›ndan getirttikleri gazlarla engellemeye çal›flt›lar o meydanlara ç›k›fl›m›z›. Oysa mertlik yürektedir, cesaret yürekte. Ve bile¤indedir namuslu insanlar›n. Korktular Mehmet, her 1 May›s’ta duvarlarda as›l› resmini gördüklerinde korktular. Ad›n› her duyduklar›nda ürperdiler. fiimdi avucunun içinde s›ms›k› saklad›¤›n
tafllar›n ve vurulup düfltü¤ün sokaklar yadigârd›r bize. Her 1 May›s’ta düfltü¤ün yerde, k›pk›rm›z› bayraklar›m›zla 1 May›s alan›nda olaca¤›z Mehmet. Senin gibi o meydanlar› kanlar›yla k›z›llaflt›ranlar›n düfllerini tüm dünyaya hayk›rmak için... Bu ülkede eme¤in ve al›nterinin giremeyece¤i tek bir meydan›n olamayaca¤›n› göstermek için... Hiçbir meydan›n proletaryaya ve ezilen tüm s›n›flara yasaklanamayaca¤›n› kan›tlamak için... Ve s›n›fs›z, sömürüsüz bir dünyay› kurmak için… orada olaca¤›z. Seninle birlikte! “Sana selam olsun Hürriyetlerin meçhul oldu¤u dünya Can›m Türkiye, Memleketimiz! Çal›flan halklar›yla ümmi Çal›flan halklar›yla garip, Irgad›, esnaf›, madencisi, iptidai aletleri Kad›nlar›, erkekleri, hapishaneleri; Bafl› bofl sular›, dumanl› vadileri, yoz topraklar›yla, ‹flflizleri, realist flairleri, mücahitleri,
Sokak flark›s›, keten helvas›, Akflam Haberleri satanlar›yla memleketim Sana selam olsun Sürgünler, mahkumlar, hastalar Alaca¤›n olsun Seni ‹stanbul seni Seni Bursa, Çank›r›, Malatya, Sizlere selam olsun üniversiteler! Ö¤retmenleri al›nm›fl kürsüler, Ö¤retmenler Sizlere selam olsun Hürriyeti yazan eller, dizen eller Sizlere selam olsun makineler Entertipler, rotatifler, bobinler Bu gülünç, afla¤›l›k, Namussuz fleyler d›fl›nda, Sana selam olsun Zincirin zulmün kar etmedi¤i, K›rbac›n kar etmedi¤i Büyük tahammül!”(**)
(*), (**): Enver Gökçe’nin Dost adl› fliirinden...J
N‹SAN 2009 | TAVIR | 7
makale
seçimler ve grup yorum flark›lar› grup yorum
‹ster iktidardaki olsun, ister muhalefetteki olsun, ister o kullanmay› çok sevdikleri “tabela partisi” küçüklü¤ünde olsun, tüm düzen partilerini bir “halk sevgisi” kapl›yor seçimler yaklaflt›kça. Gözü dönmüflçesine halka hizmet sevdas› kapl›yor bünyelerini. Ama bu sevda çok sürmüyor. Daha seçimlerin yap›ld›¤› günün akflam›nda bitiyor. Ertesi gün kazanan da, kaybeden de gerçek kimli¤ine bürünerek bafll›yor güne. Difllerini ç›kart›yor, maskesini f›rlat›p at›yor ve bafll›yor ya¤malamaya, bafll›yor halk›n elinden var›n›-yo¤unu alma savafl›na. Bu savafl bir sonraki seçimin yap›laca¤› y›la kadar sürüyor. ‹flte ülkemizde ony›llard›r iflleyen bu çark, bu seçimlerde de hiçbir de¤iflim göstermeden ifllemeye devam ediyor.
Her seçimin klasik görüntüleridir. ‹ster genel ister yerel seçimler olsun, sand›k zaman› yaklaflt›kça yer gök parti ve aday resimleriyle, pankartlar›yla, afiflleriyle, flamalar›yla ve bayraklar›yla dolar. Düzen partileri bir yalan yar›fl›na girer. Büyük büyük sloganlarla ifade edilir yalanlar.
ganlarla yüklendiler AKP'li belediyelere.
AKP'li belediyeler de bofl durmad› elbet. Onlar da, haz›rlad›klar› kentsel dönüflüm projelerini unutuverdiler birden. Halk›n evlerini bafl›na y›kma gibi planlar› hiç yokmufl gibi, belediyenin ve halk›n olanaklar›n› nas›l ya¤ma ettikleri, nas›l peflkefl çektikleri hiç ortaya 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde de ayn› ç›kmam›fl gibi yaparak “‹flimiz hizmet, gücümanzaralar yafland›. Kendileri iktidarken ku- müz millet” diyerek savundular iktidarlar›n›. rulu rant ve ya¤ma düzenini sürdürenler, Halk› kendilerine oy vermeye ikna etmek için halk›n yarar›na k›l›n› k›p›rdatmay›p çal›p ç›r- yalan makinas›n› ifllettiler tüm meydanlarda panlar, hiç böyle tarihçeleri yokmuflças›na ve seçim anonslar›nda. Toz pembe tablolar “Ver oyunu boz oyunu” gibi sloganlarla, çizdiler. Çok büyük vaatlerde bulundular. “Haramilerin saltanat›n› y›kaca¤›z” gibi slo-
8 | TAVIR | N‹SAN 2009
Halk›n gözünü boyamak için hiçbir fedakarl›ktan, hiçbir masraftan kaç›nmayan parti ve adaylar, her fleyi kendilerine ve propagandalar›n› yapacak bir araca çeviriyorlar. Bunun için, yaz›lm›fl olan fliirleri kendine yontmaktan, bir halk türküsünü kendi propagandas›n› yapacak flekilde de¤ifltirerek söylemeye kadar her yöntemi deniyorlar. Bu halk›n türkülerini kendi babalar›n›n mal›ym›flças›na kullanma hakk› görenler, bununla da yetinmiyorlar. CHP, DSP gibi “sol” görünümlü düzen partileri halk› kand›rmak ve demokrat olduklar›na inand›rmak için, mitinglerde ve anons araçlar›nda devrimci türkü ve marfllara yer veriyorlar. Ve bu yöntemi izleyen bu partiler Yorum'un flark›lar›n› da hiçbir izin alma, sorma, bilgilendirme gere¤i ve ihtiyac› hissetmeden kullan›yorlar.
makale
Sorup izin isteseler dahi, seçim aldatmacas›yla demokrasi flovlar›n›n yap›lmas›na, aldatmaca ve oyalama arac› haline gelerek ya¤ma ve talan›n onaylat›lmas›na hizmet eden seçimlere dair tavr› çok net olan Yorum'un böyle bir izin vermesi söz konusu olamaz. Herhangi bir yerdeki bir aday›n kiflisel olarak iyi olmas› bu tavr› de¤ifltirmez. Bir düzen partisiyle seçime giren kifli, o partiye ait tüm hastal›klar›n da temsilcisi durumundad›r. B›rakal›m düzen partilerini, kimi parti ve ittifaklar›n solu temsil etme iddias›na ra¤men halk› düzen içi çözümlere iterek çareyi buralarda aramaya yöneltme politikas›ndan dolay›, bu parti ve ittifaklar›n da flark›lar›m›z› kullanmas›na izin vermemekteyiz. Halk› yan›lg›ya ve sistemden beklentiye iten reformist anlay›fllar›n Yorum flark›lar› eflli¤inde propaganda yapmas›, Yorum flark›lar›n›n özüne ve ruhuna da ayk›r›d›r. B›rakal›m reformist partileri ve sol etiketli düzen partilerini, yalan ve demogojide hiçbir ilke ve kural tan›mayan, anti-komünistli¤i tescilli olan Saadet Partisi gibi islamc› partiler de Yorum flark›lar›n› kullanabilmekte ve dahas› hiçbir izin isteme gere¤i duymadan Yorum flark›lar›n›n üzerine kendi propagandalar›n› içeren sözler yazabilmektedir. Yasal olarak da büyük bir suç niteli¤i tafl›yan bu uygulamay› tüm yasalar› hiçe sayarak tamamen pervas›z bir flekilde yapabilmektedirler. Grup Yorum, flark›lar›nda bu sistemin efendilerini lanetliyor. Haramilerin, soyguncular›n, h›rs›zlar›n, halk düflmanlar›n›n olmad›¤› bir dünyay›, “sosyalizm”i anlat›yor Yorum, tüm flark›lar›nda. Kurulu sistemin tamamen alafla¤› edilece¤i “devrim”i anlat›yor. Ve bu u¤urda canlar› pahas›na direnen devrimcileri anlat›yor. Ve bu flark›lar›n hiçbir sat›r›nda, hiçbir notas›nda düzeni, sistemi meflrulaflt›racak olanlar›, ya da halka düflman olanlar›n ya da yoksullu¤un, adaletsizli¤in kayna¤› olanlar›n propagandas›na yer yoktur. Bunlar de¤il Yorum’un flark›lar›n› kullanmay›, Yorum’un ad›n› dahi a¤›zlar›na alamazlar. Gerçek hayatta o flark›larda anlat›lanlara s›rt›n› dönenler, görmezden gelenler, hatta orada anlat›lan gerçeklere düflman olanlar, hasmane duygular besleyenler, o sesi k›smak için canh›rafl çal›flanlar, ifl kendi propagandalar›na hizmet oldu¤unda, kitlelerin gözünü boyamak oldu¤unda kullanmaktan çekinmiyorlar. Geçmiflte izin vermedik, bundan sonra da izin vermeyece¤iz...
S‹ZE OY YOK Gelsin oylar pefl pefle, vatan çekilsin peflkefle Demokrasi hak getire, iktidara pür nefle, yürüyoruz elbet. Bask›, iflkence, sömürü sürecektir elbet. Ama bunlar olmadan korunur mu bu devlet Her seçimde ben var›m, iktidar› ben kurar›m. Nerede kar, hemen ben orada. Parama para katar›m, yalan de¤il elbet. Patron iktidar birli¤i, yalan de¤il elbet. Ama bunlar olmadan korunur mu bu koskoca devlet? Güzel kukla yapar›m, seçimlere sokar›m Mevsimi geçti¤inde, yenisini yapar›m, yalan de¤il elbet Darbe cunta getirdi¤im, yalan de¤il elbet Ama bunlar olmadan korunur mu bu devlet Yok asl›nda fark›m›z, yukar›da hep biz var›z Sosyal demokrat, liberal, Bizler ayn› mayadan›z, yalan de¤il elbet, Kardeflçe sömürdü¤ümüz yalan de¤il elbet. S›rt›n›zdan geçindi¤imiz, yalan de¤il elbet
Nas›l ki AKP dini istismar ediyorsa, kitlelerin gözünü bu flekilde boyuyorsa, nas›l ki MHP vatanseverli¤i istismar ediyorsa, bu partiler de solculu¤u ve devrimcili¤i istismar ediyorlar. Hem seçim dönemlerinde eflitlik özgürlük ve adalet havarisi kesildikleri için, hem devrimin sesi olan Yorum flark›lar›n› kulland›klar› için...
Köyümü yakanlara, kondumu y›kanlara Söylenecek sözümüz var, iflsiz b›rakanlara Oy vermem yalana Sizin olsun bofl vaatler oy vermem talana Ortak olmam karanl›¤a, halk›n› satana.
Yorum flark›lar› ancak içeri¤inde oldu¤u gibi “devrimin ve sosyalizm”in propagandas› için kullan›labilir. Bunun d›fl›nda halk› kand›racak, oyalayacak, gözünü boyayacak, istismar edilecek her türlü kullan›ma kapal›d›r... Yorum flark›lar›, ezgileri devrimin ve sosyalizmin de¤eridir. De¤erlerimizin üzerinde faflistlerin, gericilerin, yobazlar›n, halk düflmanlar›n›n tepinmesini elimiz kolumuz ba¤l› izlemeyecek, de¤erlerimizi korumak için dün oldu¤u gibi bugün de, yar›n da mücadele edece¤iz.
Mezarda emekli biziz, sellerde ölen biziz Gözalt›, kay›p infazlar, nerede evlatlar›m›z? Oy vermem yalana, oy vermem talana Aç›verdim yüre¤i özgürlük gülüne Aç›verdim yüre¤imi devrimin yoluna. söz - müzik: grup yorum J
N‹SAN 2009 | TAVIR | 9
mektup
evrim dedenizden sevgilerle... esra mert
sonra; okulu k›r›p arkadafllarla böcek toplamaya; mikroplu laboratuarlara nas›l hasretim bir bilseniz. Öyle amans›z bir sevdayla istiyorum ö¤renmeyi… Hala ilk günkü gibi… Bilmedi¤imiz o kadar çok fley var ki! Bilseniz ya çocuklar›m… Koymuyorlar de¤il mi, bir okul bile kondurmuyorlar yurdunuza. Yoksulluk b›rakm›yor yakan›z›. Ve yazg›n›z› ilmik ilmik ören eller, bilime at›yorlar kör dü¤ümü. Motif motif iflleniyor cahillik körpecik beyinlerinize. Ah benim salya sümük, yal›nayak gezen; ah benim iflten at›lman›n efli¤inde, befli¤inde bebesini düflünen; umut oldu¤unu unutup umutsuzlu¤a düflen kederli çocuklar›m… Evrim Dedeniz anlar halinizden. Ak sakal›ma tutunup t›rman›n flimdi dizlerime… Sözlerime kulak verin, milyarlarcas›n›z çocuklar›m… Sizi bereketin anavatan›nda, Anadolu’da böyle d›md›zlak b›rakan çirkin yürekli adamlar b›rakm›yor yakam› benim de. Türlerin Kökeni isimli kitab›m yay›nland›ktan beri, yani tam yüz elli y›ld›r çocuklar›m, k›l›çlar› tepemde. Yaln›z benim de¤il elbette ama en çok benim. O k›l›çlar ki, onlar› iktidar› elinde bulunduran kan emiciler sallar.
Merhaba hepinize… Toz duman m› dersiniz, kar boran m›; tüm engeller bir yana iflte yine buraday›m. Ç›nlad› bir kez daha kulaklar›m, düfltüm amans›z yollara, benim merakl› yar›nlar›m. Nas›ls›n›z çocuklar›m?.. Ne çok özlemiflim bir bilseniz. Çilli gözlerinizi, gülen yüzlerinizi, ama içten ama hesaps›z flen kahkahalar›n›z›… Ne kadar özledim bir bilseniz kavgan›z›... Tafl binalara bile öyle hasretim ki çocuklar›m… Sizleri iyice düflman ettikleri o tozlu kitapl›klara; kareli masa örtüsüyle piknik alanlar›na; bacak bacak at›p üstüne bir demli çay içmeye saatlerce çal›flt›ktan
10 | TAVIR | N‹SAN 2009
‹ktidar naralar›yla kuflan›yor, korkunç atl›lar›n› sürüyorlar üstüne halklar›n… K›l›ç sall›yorlar sanata, bilime, kültüre… k›l›ç sall›yorlar durmaks›z›n… halklar› k›l›çtan geçiriyor, bilimin gö¤süne sapl›yor süngüyü, kültürün gözünü oyanlar›n kanl› ellerinde sallan›yor sanat›n kellesi… Buduyorlar önlerine ç›kan iyi ne varsa, kana bulan›yor cevher… Budanan her gövdede yobazl›k, riyakarl›k dikenleniyor. Ancak direniyor insanl›k. Direndik biz de ay yüzlü, bal sözlü çocuklar›m… Her ne olursa olsun gerçekten flaflmad›k bir an bile… Ancak bir an da olsa düflündük do¤rular› paylasak m› diye. Kafllar›n›z çat›k bakmay›n öyle mahsun çocuklar›m. Dünyay› öküzün boynuzlar›ndan kurtarmak kadar zordu hayvandan geldi¤ine inand›rmak insanlar›. Y›llarca insanlar›n türeyifliyle ilgili toplad›¤›m notlar› yay›mlamay› düflünmedim önce. Tersine bunlar›n hiçbirini aç›klamamakta kararl›yd›m.
mektup
analar›n gözlerindeki dayan›lmaz ifadeyi. Bilim yok etmek için vard›r; bilim sömürmek için laz›md›r gerici yobazlara. Bu köhne düzenin devam›na hizmet ettikçe anlaml›d›r bilim. Ve dedenizin ad› geçtikçe al›rlar borazan› ellerine. Bilindik seslerle 盤›r›rlar; “Biz maymundan gelmedik, biz maymundan gelmedik” diye ba¤›r›rlar. Öyle lanse edilse de mevzu bahis olan maymun-insan iliflkisi de¤ildir asl›nda. Ve bu mevzudan maymunlara bile g›na gelmifltir emin olun kömür karas› çocuklar›m.
Daha aç›k konuflay›m m› çocuklar›m; korktum bende, görüfllerim karfl›s›nda artacak önyarg›lar› düflündükçe. Ancak gerçekler öylesine güçlü ki benim papatyalar›m, korkular, kayg›lar, hesaplar o kadar aciz ki karfl›s›nda. Arkas›na gizlendi¤imiz do¤rular, bizleri bir müddet sonra gerçe¤in amans›z savaflç›lar› haline getirebiliyor. Tarihsel misyonu hep yalpalamak olanlar ancak bu korku orman›nda kaypakça kaybolabilir. Ülkenizde de tarihin tekerle¤ine çomak sokmakla yükümlü bir iktidar destursuz ç›km›fl yola. Semerini vurmufllar s›rt›na, “Git gidebildi¤in yere kadar” deyip salm›fllar çay›ra. Kafalar›na takt›klar› ampulle ayak bast›klar› topraklarda kurduklar› sadaka sofralar›nda, idealizmin c›l›z ›fl›¤› etraf›nda topluyorlar insanl›¤›. Ayd›nl›k gecelerimiz böceklensin ve umut dolu hecelerimiz küflensin istiyorlar. Kafalardaki sar›klar; görünen/görünmeyen sar›klar, örümcekten çocuklar... Kendi bilim dergilerinde inkar etmifller bilimin kendisini öyle mi? Teorimle birlikte gençlik foto¤raf›m› da ç›karm›fllar dergiden. fiafl›rd›¤›m› söyleyemem. Sizler de flafl›rmay›n k›z›l saçl› çocuklar›m. Kader ekilen bilinçlerinizle kederli yüzleriniz hiç gülmesin diye yap›yorlar bunu. Yarad›l›fl›n›z› do¤aüstü güçlere ba¤l›yorlar. Do¤adaki tüm canl›lar›n bir
anda yarat›ld›¤›n› ve yarat›ld›¤› gibi kald›¤›n› iddia ediyorlar. Ve bu saçmal›klar› yaz›yorlar okullarda kitaplar›n›za canca¤›zlar›m, olaki aksini düflünürseniz televizyonlar›n›zdan sarkan cinci hocalar yakar sizi. Bizse gerçe¤in savaflç›lar› olarak diyoruz ki her fley de¤iflir ve bu de¤iflimin do¤aüstü güçlere ihtiyac› yoktur. Aman ha, yan›lmay›n! Sanmay›n ki bu savafl hasm›mla benim aramda. Bu savafl bizlerle onlar aras›nda; bu savafl idealizm ile materyalizm, diyalektikle metafizik, burjuvazi ile proletarya, ezenle ezilen aras›ndad›r. ‹flte böyle benim dumanl› gözbebeklerim... ‹nsanl›¤›n bakir topraklar›nda att›¤›m temel üzerine yeni bir dünya kuran sosyalist çocuklardan dinledim ben de iflin asl›n›. Kapitalizmin ilk aflamas›nda tüm ilerici dinamikleriyle bilimi de harekete geçiren burjuvazi, kapitalizmin evrildi¤i emperyalizm aflamas›nda ise bir önceki sistemden dahi geri noktalara düfler. Eline geçen iyi ne varsa kötüye sayar. Bilimin dahi çocu¤unun, buluflunu insanl›¤›n hizmetine sunmak için çabalayan Einstein’in tüm bu iyi niyetine ra¤men atomu da tekeline alan burjuvazi, milyonlarca can›m›z› katleder onla. Etleri sarkan bebeleri mutlak izlemiflsinizdir ve
Ça¤›m›z›n prometheuslar›n›n elindeki atefl dünyam›z› yeniden ayd›nlatt›. Öylesine büyük, öylesine gerçek ki o dünya. O dünya karfl›s›nda inkar edilen yaln›z insan›n evrimi de¤il çocuklar; de¤iflmez dedikleri kafl›n›z, gözünüz, yapra¤›n›z, tortunuz de¤il. De¤iflmez dedikleri bir sistem, de¤iflmez dedikleri bir toplum, böyle gelmifl böyle gider dedikleri... ‹flte bu “de¤iflmezli¤in” girdab›nda bo¤ulup gidelim, o kendini bile ›fl›tmayan ›fl›¤›yla idealizmin karanl›¤›nda k›s›l›p kalal›m istiyorlar. ‹stiyorlar ki, insanl›¤›n geliflimine ket vurulsun, gerçekler hiç ama hiç a盤a ç›kmas›n, Ortaça¤›n cehaletinde çürüyüp gitsin bu devran. ‹stiyorlar ki deniz gözlü, ay yüzlü çocuklar›m, bilinemezli¤in çemberinde kals›n insanl›k ve bu çemberin içinde düflünceler, fikirler üretilmedi¤i için tekellerin hükmü yürüsün vars›n. Ama yok, o kadar kolay de¤il. Bilim de benim kadar inatç›d›r. Çünkü en baflta “gerçek”, inatç›d›r sevgili yavrular›m. Ve gerçe¤in ta kendisi olan teorimiz, tarihsel yolculu¤unda o kadar çok do¤rulanm›flt›r ki, herkes onu kabul etmek ve sahiplenmek durumunda kalm›flt›r. Bir avuç yobaz, gerici d›fl›nda! Ancak onlar bile yüzünü balç›kla s›vayamad› bilimin. Bundan sonra da s›vanamayacak. Bilimin hükmü er ya da geç hakim olacakt›r bu evrene. ‹flte o zaman ne hurafeler kalacak, ne de dünya üstünde kurulu tek bir sömürü düzeni...J
N‹SAN 2009 | TAVIR | 11
deneme
s›zlayan iki parça kemik ve kanl› fanila parças›ndan mektup var azad tekin
Dipsiz bir kuyuda s›zlayan iki kemik parças›y›m ben. Y›llard›r burada dururum öylece. “Kemik parças› da konuflur muymufl?” demeyin. Konuflurum. Sabah›n bir leyli vakti ya da gecenin en karanl›k deminde bu kuyuya at›lmadan önce ben de bir insand›m sizler gibi. Y›llard›r da bu kuyunun dibindeyim. Kimseler görmedi beni burada, oysa ben hep konufltum. Konufltum, hayk›rd›m. Her dilden konufltum belki biri anlar diye. Kimse duymad› sesimi. Nas›l duysun bu kuyunun dibinde! Bir mezar›m olsun istedim her insan gibi. Bir mezar›m olsun ve anam bafl›ma gelsin, bir a¤›t yaks›n istedim, “hawaaar hawaar” diye. Çok fley mi istedim? Öldü¤ümü kabul ettim. Ben ettim ama söyleyeceklerim vard›. O nedenle ölsem de konuflmaya, hayk›rmaya devam ettim. Çünkü buna hakk›m vard›. Öldü¤ümü kabul etti¤imde karanfiller getirsinler istedim mezar›ma. Kimse gelmedi. Onlar benim sesimi duymad› ama ben hep onlar›n sesini duydum. Z›lg›tlarla karanfillerle beni arad›lar. Oysa ben bu dipsiz kuyunun dibinde dururdum y›llard›r. Üstümde yeryüzü olsun isterdim. Bir parça sessizlik ve huzur. Bir parça toprak bile olmad› üzerimde. Hep bekledim... bekledim.
fl›r getirirdi bize. Dicle doyurand›. Dicle’den sulanan dut, palamut ve mefle a¤açlar›n›n gölgesinde geçti çocuklu¤um. Dicle’nin k›y›s›nda do¤dum ben. Dilimi burada ö¤rendim. Törelerimizi burada ö¤rendim. Dicle bütün bu kanl› tarihin flahididir yüzy›llar boyu. Katliamlar›n, kurflunlanan bedenlerin, mezar› bile olmayanlar›n, y›lanlar›n, çiyanlar›n yedi¤i bedenlerin flahididir. Dicle bu yüzden a¤lar. Ak›p giden Dicle’nin gözyafllar›d›r. Korkuyor musunuz beni dinlerken? Ölüler konuflmaz biliyorum. Ben de susaca¤›m korkmay›n ama anlatacaklar›m bitince. Asl›nda benden de¤il de belki de anlatacaklar›mdan korkuyorsunuz. Bundan korkmay›n diyemem size çünkü anlatacaklar›m insan olan her insan›n korkaca¤› fleylerdir. Vahflet... ‹sterseniz bu mektubun bundan sonras›n› okumay›n. Ama anlatmak zorunday›m. Anlatmak zorunday›m ki tarih dinlesin. Hesap defterine yazs›n bunlar›. Yazs›n ki ben de huzurla kapatabileyim gözlerimi. ‹ki parça kemik olarak direnip dururum y›llard›r. ‹ki parça kemi¤im de do¤aya kar›fls›n ve yeniden do¤ay›m bir çiçek olarak dünyaya. Belki Dicle kenar›nda açar›m kimbilir. Zambak olurum, belki bir nergis. Koklarlar beni. Sevdiklerine götürürler. Ancak flimdi iki parça kemik ve bir parça fanila bezinden ibaretim. fiimdi kapat›n çocuklar›n›z›n gözlerini. Kulaklar›n› t›kay›n ki anlatacaklar›m› duymas›nlar...
di. Benim gibi iflkenceler çekmifl. Halden bilen bir adamd›. Hep bu kuyunun bafl›na gelir bana fliirler okurdu. Gün ›fl›¤›ndan, havadan, sudan mahrumdum ama o yafll› adam›n fliirleri bana güç verdi. Dayand›m... Her gün gelir ayn› fliiri okurdu. Benimle hiç konuflmazd›. fiiir içimi ac›t›rd› ama dinlerdim: “fiimdi böyle çaresiz ve ba¤l›, Böyle arkas›nda bir so¤uk namlu bulunmayayd› S›¤›nabilirdi yüceltilere... Bu da¤lar, kardefl da¤lar, kadrini bilir, Evel allah bu eller utand›rmaz adam› Yanan cigaran›n külünü, Günefllerde çatal k›v›lc›mlanan Engere¤in dilini, ‹lk at›mda uçuran Usta elleri” Öyle güzel, öyle dertli okurdu ki. Huzur bulur biraz uyurdum. Buraya ilk getirildi¤im an gelirdi akl›ma. Ellerim kollar›m ba¤l›. Ölümse bir kere ölüm. Korkmad›m. Ancak y›llarca bana hasret kalacakt› sevdiklerim. Benden onlara bir mezar tafl› bile kalmayacakt›. Bir haber almayacaklard›. Bu sa¤›r, bu kör, bu dilsiz kuyuda yok olup gidecektim e¤er o yafll› dengbej bana fliirler okumasayd›. Ve siz benim sesimi duymayacakt›n›z sonsuza kadar. Bin y›ldan beri burada yaflard›m.
Bir tek Dicle tan›kt› yaflad›klar›ma. Dicle tan›kt›. Dicle zaten bütün ömrüme tan›kt›. Dicle’ye anlat›rd›m dertlerimi çocukken. Al›p götürürdü dertlerimi uzaklara. Tarihlerden geçip gelirdi. Asurilerin, Yezidilerin, Keldanilerin yani atalar›m›n geleneklerini ta-
12 | TAVIR | N‹SAN 2009
Burada bu kuyunun dibinde nas›l oldu da yok olmadan durdu¤uma flafl›rabilirsiniz. Yafll› bir adam bana fliirler okudu hep. Evet evet, yafll› bir adam. Dengbej Ahmed’e benzetirdim o’nu. Aln› aç›k beyaz tenli. Dengbejdi ama okumufl etmifl bir adamd›. ayn› zamanda. Çok sevecen bak›yordu. Halden anlayan biriy-
Bir Kürdüm... Varl›¤› inkar edilen. Dili yasak kendi yasak halk. Kürt... Ellerini bizim çocuklar›m›z›n kan›nda y›ka-
deneme
Ben de zaten boyun e¤medim. Böyle bir flart da aranm›yordu zaten. Ama ben boyun e¤medim. “Kürdüm” dedim. “Ez Kurd›m” Bunu bilmenizi isterim. 1990 y›l›yd›. O zamanlar bu itirafta bulunan›n, yani “Kürdüm” diyenin bafl›na kötü fleylerin gelmesi kaç›n›lmazd›. Ama ben dedim… Ben bu kuyunun dibinde yatarken ne olup bitti¤ini anlamaya çal›fl›rken bir fley farkettim. Art›k yaralar›m ac›m›yordu. Nedenini bilmiyorum. Ama ac›m›yordu. En son geceydi. Art›k görmesem de gece ve gündüzü ay›rdedebiliyordum. C›r c›r böce¤inin seslerini duyuyordum. C›r c›r böce¤ini bilir misiniz? Gördünüz mü demeyece¤im çünkü çok zor görülür. Zaten daha çok sesi ile meflhurdur. Çok konuflan geveze bir böcek türü. Kafa fliflirdi¤i için insanlar›n tepkisini toplar. Hatta ses ç›karmaktan karn› yar›l›p çatlar ve ölür giderler. Bizim köyde çok olurdu c›r c›r böce¤i. Gerçi bir tanesi bile beynini fliflirmeye yeter, çok olmas›na gerek yok. Onlar›n sürü halindeki seslerini hayal bile edemiyorum! ‹nsanlar genelde gürültüsünden flikayet ederler ama bana garip bir huzur verirdi c›r c›r böcekleri. Onlar da olmasa gece hiçbir ses duyulmazd›. Geceleri korkard›m bazen. Da¤da çobanl›k ederken c›r c›r böce¤i bana bir çeflit “evinde olma” hissi verirdi. Bizim evimizdi da¤lar.
yanlar, evlerini insanlara mezar yapanlar. Kulak kesen, göz oyanlar, insanl›ktan ç›km›fl insanlar beni de bir gece yar›s› bu kuyunun bafl›na getirmifllerdi. Sonra... Sonras›n› kendime bile anlat›yorum. ‹sterseniz diyorum, b›rak›n okumay›n. Yüzlerini görmedim ama hepsinin yüzü birbirine benzerdi zaten. Hepsinin bak›fllar› ayn›yd›. Zerre insanl›k yoktu. Gözlerine kan oturmufltu. Öyle büyük bir kin ve nefretle bak›yorlard› ki... Bunlar› düflünürdüm öldü¤ümü bilmeden. Ta gözlerimin içine bakar ve devam ederdi kuyunun bafl›ndan o tok sesiyle okumaya. “bu gözler, bir kere bile faka basmad›
盤 bekleyen bo¤azlar›n k›yametini karl›, yumuflac›k h›yanetini uçurumlar›n, önceden bilen gözleri... çaresiz vurulacakt›, buyruk kesindi, gayr› gözlerini kör sürüngenler yüre¤ini lefl kufllar› yesindi...” Demek öldürülmüfltüm ben. Her yer karanl›kt›, gece oldu¤unu hissedebiliyordum gözlerim ba¤l› olsa da. Gözlerim günlerdir ba¤l›yd›. ‹flkence ettiler. Bedenimde say›s›z morluklar, yan›klar var. Burada bana neler yapt›klar›n› teker teker anlatmayaca¤›m. ‹çiniz ac›yacak biliyorum. Anlatmayaca¤›m. Ama çok zulüm ettiler. Yaflasa idim hepsini anlat›rd›m, hiç susmazd›m. Bunlar› zaten biliyorsunuz. Bu co¤rafyada yaflayan herkes bilir.
Da¤lar yurdumuz, meskenimiz… Derdi olan› ba¤r›na basard› da¤lar. Bizim de bir derdimiz vard› varl›k ve yokluk üzerine. Derdimizi da¤lara vururduk. Son geceydi. Art›k çekti¤im onca ›zd›rap son bulacakt›. Son gece c›r c›r böceklerinin öttü¤ü vakit ellerim arkadan ba¤l› getirildim bu kuyunun bafl›na. Kuyu oldu¤unu bilmiyordum o zaman. Küfür ediyorlard›. Kendi dilimce, Kürtçe cevap verdim “Ez Kurd›m!” Sonra… Silah›n mekanizma sesi duyuldu. Emniyeti açm›fllard›. Ne zaman atefl ettiler anlamad›m. Kurflun beyninize girdi¤i andan sonras›n› anlatamazs›n›z zaten. Çünkü ölüler konuflamaz. Ama benim konuflmam gerekiyor çünkü sadece beden olarak öldüm. Kemiklerim bulunana kadar ölmüfl say›lmayaca¤›m.
N‹SAN 2009 | TAVIR | 13
deneme
hepsi de arma¤and› acemelinden... kirveyiz, kardefliz, kanla ba¤l›y›z karfl›yaka köyleri, obalar›yla k›z al›p vermifliz yüzy›llar boyu, komfluyuz yaka yakaya birbirine kar›fl›r tavuklar›m›z bilmezlikten de¤il, f›karal›ktan pasaporta ›s›nmam›fl içimiz budur katlimize sebep suçumuz, gayr› eflkiyaya ç›kar ad›m›z kaçakç›ya soyguncuya hay›na... kirvem hallar›m› ayn› böyle yaz rivayet san›l›r belki gül memeler de¤il domdom kurflunu paramparça a¤z›mdaki...” Sus Ahmed suus! Neredeyse a¤layaca¤›m Dicle gibi. A¤lamam. Dicle çocu¤unu görmesin böyle periflan. A¤lamam. Bu dengbej gider anlat›r Dicle’ye. Dicle Anama. Anam dayanamaz ölür. A¤lamam. Sana da söz olsun yafll› dengbejim sak›n sen de a¤lama. Son kemi¤ime kadar direnece¤im. Bir gün birileri gelip beni ç›karacak bu kör kuyudan. Eriyip gitsem de, un ufak olsam da yine de sözüm olsun direnece¤im. Böyle söyle kirveme. Beni bu kuyulardan ç›kars›nlar. Ç›kars›nlar ve üzerime toprak örtsünler. Ve selam etsinler düflmana “gözden, gezden, arpac›ktan” Ne zaman atefl ettiler anlamad›m. Ama öl- Beni kurtarmaya geldi¤ini sand›m. Dedim ya memifltim. Keflke ölseymiflim. Nas›l anlatsam öldü¤ümün fark›nda de¤ildim. Günlerce kimse gelmedi. Ben orada ac›s›z yabundan sonras›n› bilmiyorum. tarken ve bedenimin hala var oldu¤unu san›rken o yafll› dengbeji gördüm. Beni kurtarmaBeni… ya geldi¤ini sand›m. Hala yaflad›¤›m› san›yorOraya… dum dedim ya… O kuyuya.. Beni… Dua eder gibi öyle içli söylüyordu ki fliirini. Asitin içine… Att›lar... “ölüm buyru¤unu uygulad›lar, C›r c›r böcekeri bile sustu. Ben yand›m yan- mavi da¤ duman›n› d›m yand›m. Tarifsiz bir ac› bu yüzden size ve uyur-uyan›k seher yelini kanlara bulad›lar. anlatamam. sonra orac›kta tüfek çatt›lar Ne kadar orada ac› içinde kald›m bilmiyorum. koynumuzu usul-usul yoklay›p arad›lar. Onun sesini duyunca ac›lar›m diniverdi bir- didik-didik ettiler den. Ben orada ac› içinde yatarken birden ku- kirmanflah dokumas› al kufla¤›m› yunun bafl›nda gördüm Dengbej Ahmed’i. tespihimi, tabakam› al›p gittiler
14 | TAVIR | N‹SAN 2009
O zaman iflte her bahar berfin berfin açaca¤›m Munzur kenar›nda. Cudi’den do¤aca¤›m günefl gibi. Var git flimdi Ahmed anlat bunlar› Dicle’ye a¤lamas›n. De ki direnmifl, de ki bir kemik kalm›fl ondan geriye. De ki… de! Benden selam söyle memleketime. De ki demifl gayri diyece¤ini, “vurun ulan, vurun, ben kolay ölmem. ocakta küllenmifl közüm, karn›mda sözüm var haldan bilene.” ‹ki parça kemik ve bir parça fanila bezi! Hükmünü tarih kessin. Dicle art›k a¤lamas›n. J
röportaj
ümit ilter: avuçlar›nda tafl izi aranan “yaban o¤lak”lara selam olsun! tav›r
Yaz›m türünde neden masal› tercih ettiniz? Masallar, ad›na halk denilen bilgenin yarat›p kuflaktan kufla¤a aktararak bugüne
getirdi¤i anlat›mlard›r. ‹çleri de haramilere at›lan tafllarla döflelidir. Mesela, Kelo¤lan’› ele alal›m. Yoksuldur, ezilmifltir, saft›r, yani halk›n ta kendisidir. Naz›m Hikmet’in deyimiyle “kahpe felek ona eder oyunu… ölmeden mezara koyarlar onu…” Ve daha nice fley gelir bafl›na. Ama bütün zorluklar› aflar, zahmetleri gö¤üsler, haramileri yener ve en sonunda murad›na erece¤ini söyler bize masallar. Bizim masallar›m›z gerçe¤in m›zra¤›d›r. Nas›l ki, Grup Yorum “Gecekondu ile Gökdelen” tafllamas›n›, Bayburtlu Zihni’ye de selam çakarak yap›yor, tamamen ayn› amaçla biz de Ortado¤u’nun masal gelene¤inin gere¤ini yapmaya çal›flt›k. Bildi¤iniz gibi masallar›n co¤rafyam›zdaki kökleri hayli derinlerdedir. Halk dedi¤imiz bilge, as›rlard›r bu türü neden tercih etmiflse, biz de ayn› nedenle bu türü tercih ettik. Yani “yeni” bir fley yapmad›k, halk olarak zaten anlatageldi¤imiz masallara bir yenisini daha ekledik say›l›r. Ayr›ca bu masal›, Hülya fiimflek ablam›z›n vasiyeti olarak düflündük. Hat›rlars›n, Hülya
fiimflek’in kendisi ölüm orucu içindeyken, yoksul çocuklar› sevindirmek için kar›nlar›n›n doyurulmas›n› organize ediyor. Bu davran›fl, Özgür Tutsaklar’›n masal çal›flmalar›n›n da itici gücü olmufltur. Hülyalar’›n o onurlu ve umutlu sesinin çocuklar›m›za bu biçimiyle de ulaflmas› için, masal›n diline baflvurduk.
Yaban O¤lak masal› nas›l do¤du? “Yaban O¤lak Mist›r Co’ya Karfl›” neyi anlat›yor? Bu masalla neyi, kime, nas›l anlatmay› amaçlad›n›z? Amerikal› bir avc› 2007’de Toros Da¤lar›’nda bir yaban keçimizi vurdu. Bu konuyla ilgili haberler o zaman bas›nda da yer ald›. Çünkü dünyada avlanan en uzun boynuzlu yaban keçisiydi bu. ‹flte bu haberi okuyunca bu olay› masal yapmaya karar verdik. Çünkü bu olay, anlatmak istediklerimizin sembolik anlamda özeti say›l›rd›. Öyle ya, nicedir kendi ülkemizde av olmufluz. Emperyalist avc›lar taraf›ndan her türden zenginli¤imiz, de¤erlerimiz, eme¤imiz ve insanlar›m›z avlan›yor flu ya da bu flekilde. Bu duruma itiraz›m›z var. ‹flte bu h›nc›n ürünü olarak do¤du bizim Yaban O¤lak. Bu masal, Amerikan emperyalizmini temsilen Mist›r Co ile AB emperyalizmini sembolize eden Mösyö Danyeller’in ülkemizdeki varl›¤›n› ve icraatlar›n› sorguluyor. Hat›rlars›n›z, 2008 yeni y›l mesaj›n›n bir yerinde Day›m›z flöyle diyordu: “…Amerika, halklar›n direnifli karfl›s›nda güçsüz ve zay›ft›r. Hiçbir projesini uygulayamamakta ve sürekli darbeler ye-
mektedir. Bu direnifllerle halklar›n moral de¤erleri yükselmekte, kendine güveni artmaktad›r. Bu, ülkemizde de geliflecektir. Ülkemizde henüz ba¤›ms›zl›k ve demokrasi mücadelesinin güçlü bir halk zeminine oturdu¤unu söyleyemeyiz. Halk›n düflünceleri, de¤erleri, egemen güçler taraf›ndan yozlaflt›r›lm›fl, çarp›t›lm›fl ve düzeni savunmaya mahkûm edilmifltir. Birçok yanl›fl düflünce halklar nezdinde hâkim olur hale gelmifltir. Bütün bunlar› düzeltmek, mücadele etmek ve ba¤›ms›zl›k ve demokrasi mücadelesini yeniden flekillendirmek demektir. Bu kaç›n›lmaz bir olgudur. Halk›m›za bu gerçe¤i, Amerika’n›n ülkemizi nas›l ele geçirdi¤ini, ba¤›ms›zl›k ve demokrasinin ne oldu¤unu anlatmazsak, baflka bir çeliflkiyi de anlatamay›z…” ‹flte bu perspektifle, Mist›r Co ve Mösyö Danyeller’in ülkemizin bafl›na nas›l bela oldu¤unu masal›n diliyle cümle halka ama en çok da çocuklar›m›za anlatmaya çal›fl›yor bu masal… Kavramlar, -örne¤in masal›n›zda da anlatmaya çal›flt›¤›n›z anti-emperyalizm, bugün eskiye oranla yumuflam›fl, burjuvazinin dezenformasyonuyla, bilinçleri bulan›klaflt›rmas›yla etkisini yitirmifl görünüyor- bugün yerli yerinde kullan›lm›yor, gerçe¤inden uzaklaflt›r›l›yor. Masal›n›zda bu konuda bir fleyler söylüyorsunuz de¤il mi? Halklara iflsizlik, yoksulluk ve açl›¤› reva gören emperyalizmin do¤ay› da ne hale getirdi¤i ortada. Her fley bu denli aç›k ve göz önündeyken, emperyalist çark›n dönmesi için olmazsa olmaz olan fley, halklar›n bilincini buland›rmaktad›r. Böylece dost düflman mu¤lâklafl›r, at izi it izine kar›fl›r. Burjuvazi de bu kar›fl›kl›¤› kendi egemenli¤inin devam› için kullan›r, kullan›yor. Ellerindeki tüm
N‹SAN 2009 | TAVIR | 15
röportaj
gerçe¤in anlat›lmas› gerekti¤ini ifade ederler. E¤er “Harry Potter” türü y›lan hikâyesi anlatsayd›k “Bana masal anlatma!” denilmesini hak etmifl olurduk. Ama bizim Yaban O¤lak bir gerçekli¤in üzerinde yükseliyor. Daha en bafl›nda bunun böyle olaca¤› da söyleniyor zaten: “Evet, sana masal anlataca¤›m… Sana bir macera anlataca¤›m… Sana gerçe¤i anlataca¤›m… A¤açlara, derelere, keçilere, o¤laklara, çobanlara, çocuklara, annelere, dedelere, ö¤retmenlere, kufllara, bal›klara, köylülere sorup ö¤rendi¤im gerçe¤i flimdi seninle paylaflaca¤›m.” Dolay›s›yla, halktan ve do¤adan ö¤renilen gerçe¤in masal biçimiyle paylafl›lmas›ndan ibarettir söz konusu olan. Ve zaten bizim maceram›z için “anlatma” de¤il, “daha fazla anlat” denilebilir ancak. Gerçekten de daha fazla anlatabilmeliyiz derdimizi de, derman› da…
imkânlar› kullanarak halk›n bilincini karartmak, gerçekleri çarp›tmak için çabal›yorlar. Bu çabalar›nda kendilerine flu ya da bu niyetle ve “sol” maskesiyle hizmet edenler de oluyor. Öyle ki “demokratik emperyalizm”den bahsedenler bile ç›kt›. Solcu geçinip AB’ye “evet” diyenler bile ç›kt›. Kavramlar›n içini boflaltan esas olarak bunlard›r. E¤er bugün “anti-emperyalizm eskiye oranla yumuflam›fl” ise, bunun nedeni emperyalizmin de yumuflam›fl olmas› de¤ildir. Aksine, bugün emperyalizm, tarihinin en pervas›z sald›rganl›¤› içindedir. Biliyorsunuz bu “Beyaz Adam”lar, “tarih bitti” demeye cüret edebildiler. ‹flte bu sald›rganl›¤›n, alçakl›¤›n karfl›s›nda duramayanlar›n emperyalizm alg›s› de¤iflmifl ve içi boflalm›flt›r. Onlar art›k düzen içi bir yerde duruyorlar ve durduklar› yerin tabiat›na uygun olarak davran›yorlar. Oysa bugün anti-emperyalizm bayra¤› her zamankinden çok ve de¤iflik biçimlerde yükseltilmelidir. Ki Can Yücel’e selam vererek söylersek, emperyalizme emperyalizm demeye devam etmek ve gere¤ini de yapmak gerekiyor. Örne¤in, Grup Yorum’un 70 sanatç› arkadaflla “Defol Amerika” demesi bir biçimdir, “Yaban O¤lak Mist›r Co’ya Karfl›”
16 | TAVIR | N‹SAN 2009
baflka bir biçimdir ve elbette, esas olan halk›n yumru¤unun örgütlenmesidir. Bu noktada kavgam›z›n Mahiri’nin önümüze koydu¤u görev de bellidir, bilirsiniz: “… Sab›rla, büyük emek vererek halk kitlelerine anti-Amerikanc›l›¤›n ba¤›ms›zl›k ve demokrasi mücadelesi oldu¤unu, bu mücadele olmadan bir antiAmerikanc›l›k olamayaca¤›n› anlatmak zorunday›z. Bütün halklar›n ç›karlar›n›n bu mücadelede birlikte olmay› gerektirdi¤ini ve bu birlikteli¤in gere¤i olarak halklar›n kardefl oldu¤unu anlatmal›y›z. Hedefimizin ortak, düflman›m›z›n Amerika oldu¤unu anlatmal›y›z…” Yaban O¤lak masal›, iflte bu anlatma görevinin bir izdüflümü say›labilir. Okuyanlar masaldaki kahramanlar›n gerçek hayatta kim ve nerede oldu¤unu da göreceklerdir diye düflünüyoruz… “Bana masal anlatma” derler ya; bir olumsuzlama da vard›r masal hakk›nda yani halk aras›nda. Sizin masal›n›z san›yoruz gerçek gibi… Bu çeliflkiyi açabilir misiniz? Ya da bir çeliflki mi bu? Benzer bir deyim daha var, bilirsiniz: “Bana hikâye anlatma” denir mesela. Bu deyimler
Çocuklar›m›z bu masal› nas›l karfl›lar sizce? Her birine ö¤üdünüz Yaban O¤lak olmalar› m›? Ahmed Arif ustam›z “Uy Havar” fliirinin bir yerinde “Yar›n›n çocuklar›, gülleri için” / Her birinin ayvatüyü, çilleri için” der. Zaten hayat›n umutlu cephesinde saf tutanlar›n her çabas› da çocuklar›m›z›n “her birinin ayvatüyü, çilleri için”dir. ‹flte öyle! Yani çocuklar›m›z bu masal› severler. Çünkü biz onlar› çok seviyoruz. Ola ki be¤enmezlerse, bunu ciddi bir elefltiri olarak görür ve çal›flmaya devam ederiz. fiu kahrolas› duvarlar yüzünden seslerini duyam›yor, göremiyor, dokunam›yoruz ama yüre¤imizle öpüyoruz gözlerinden. Dahas›, biz bu masal› çocuklar›m›zla beraber yazd›k. Malum ya, yüre¤imizin bir yan› canlar›m›z›n di¤er yan› da çocuklar›m›z›n gülistan›d›r. Burada çocuklar›m›z›n resimlerinden oluflan bir panomuz var. Ortalar›nda Sabo ve Day› duruyor. Kiminin ad› ‹dil, kiminin ad› Berdan ya da Canan, Selma, Gürsel, Berrin… Onlara, yaflamaya de¤er bir yar›n borcumuz var. Her birine “Yaban O¤lak” olmalar›n› ö¤ütlemek yerine, hepsini öyle görüyoruz zaten. Bu ülkede Yaban O¤laklar oldu¤u sürece de Mist›r Co’lar rahat yüzü göremeyecek ve eninde sonunda kovulacaklard›r. Çünkü Yaban O¤laklar gelece¤in yolunun nerden geçti¤ini bilirler. Bildikleri için de inatç› keçi olup o sarp yolda hiç durmadan ilerlerler.
röportaj
Yaban O¤laklar’›n ö¤üdünü ise Che vermiflti zaten, bize tekrarlamak düfler: “Her fleyden önce, dünyan›n neresinde olursa olsun, birisine karfl› yap›lan haks›zl›¤› yüreklerinizin ta derininde hissedebilin…” ‹flte bu duyguyla büyüyen, küçük ellerinde büyük Filistin bayraklar› dalgaland›ran ve avuçlar›nda tafl izi aranan Yaban O¤laklar’a selam olsun. Çocuklar›m›z›n e¤itimini nas›l buluyorsunuz? Gördü¤ünüz sorunlar neler? Biliyorsun, okuldayken en çekindi¤imiz ders matematik olurdu. Günümüzün ö¤rencileri için de hala ayn› fley söz konusu. Peki, neden böyledir bu? Matematik zor mu gerçekten, yoksa biz mi kavrama özürlüyüz? ‹kisi de de¤il. Esas olan flu ki, ak›l gücüne dayanmas› gereken matematik bile, ezbercili¤e kurban edilmifltir. En basit denklemin çözümünde bile, muhakeme gücü yerine, ö¤retilen ve beklenen ezber çözümler oluyor. Böylece çocuklar›m›z test makinas›na dönüfltürülüyor. “Acaba nas›l oluyor?” sorusuna cevap arayan, karfl›laflt›¤› problemi çözümleyen, mant›k yürüten ve olas›l›klar› gözden geçirip eleyerek sonuca ulaflan, bunlar› da severek yapt›ran bir matematik ö¤retilmez okullarda. Matematik ad›na neyin, nas›l ö¤retildi¤ini biliyoruz. Böylece, bilimin temeli say›lan matematik, korku veren bir “öcü”ye dönüflüyor. Y›llard›r böyle bu! Tesadüf olabilir mi? Hay›r, bu bir tercihtir. Demek ki, ö¤rencilerin matematikten korkmas› ve bilimden uzaklaflmas› istenen sonuçtur. Çünkü matematik, varolan›n sorgulanmas›na, gizlerinin çözümüne dayan›r. Ama zaten istenmeyen de budur. Çünkü ezbercilik neyin neden ve nas›l yanl›fl ya da do¤ru oldu¤unun düflünülmesini istemez. Senden istenen do¤ruya ulaflman›n yöntem bilgisini kavraman de¤ildir. Söyleneni, gösterileni ezberlemen yeterlidir. Çünkü okul, hayat›n provas›d›r. Ve çocuklu¤umuz üzerinde yükselir sonraki zamanlar›m›z.
ediyoruz. Bu sistemin amac›, yar›nlar› yaratacak ayd›nl›k bilinçlerin geliflmesine zemin sunmak de¤il. Çünkü sistem, “yar›n”› de¤il, bugünün sürgit devam etmesini istiyor. Neyse ki, gelece¤in bir yolu var ve Yaban O¤laklar o yolu bulmaya yazg›l›d›r… O “Bilge Kedi” sizce de biraz kibirli de¤il mi? Bizim ayd›nlara çok benziyor. Ne kadar do¤ruyu söylese de bir e¤itim yöntemi olarak tercih etti¤i fley gerçekten do¤ru mu? Neden böyle bir karakter çizdiniz Bilge Kedi’ye? Demek masal›m›z›n kahramanlar›ndan olan Bilge Kedi’yi kibirli buldunuz biraz. Neden böyle buldu¤unuzu anl›yorum. Bakal›m baflka arkadafllar, bizim çocuklar nas›l bulacaklar? Hakl›s›n›z, bu masal›n “ayd›n” kahraman› da Bilge Kedi’dir. Neden böyle bir karakter çizdi¤imize gelince, çünkü hayat›n içinde de böyleler. Biliyorsunuz, Yaban O¤lak gelece¤in yolunu ö¤renmek ister. Ama Bilge Kedi’den bir türlü cevap alamaz. Bir yerde bunun nedenini aç›kça söylüyor ama bizim Bilge Kedi: “… Bugüne kadar senin soruna cevap veremedim. Çünkü verecek bir cevab›m yoktu.” Ve en sonunda Aksakal’›n sözlerini hat›rlat›p yorumlar. Aksakal’›n o sözlerinin bir k›sm› flöyledir: “Yabanl›¤› güzel keçi kardefllerim, hiç unutmay›n ki, onur ve gelecek ayn› fleydir. Birini yitiren di¤erini de kaybe-
der. Birini savunan di¤erini de kazan›r…” Bilge Kedi’nin bilgeli¤i iflte bu sözleri yorumlamakla s›n›rl›… Tam da burada Marx’›n 11. Tez’ini hat›rlar›z: “Dünyay› yorumlamak yetmez, aslolan onu de¤ifltirmektir.” Bilge Kedi, de¤iflmeyen huyu gere¤i yine dünyay› yorumlamakla yetiniyor. Ama zaten onu de¤ifltirecek olan ve gelece¤e yürüyen Yaban O¤laklard›r. Son olarak söylemek istedikleriniz neler? Yaban O¤lak masal›, hem içerde hem de d›flar›da umutlu bir paylafl›m›n, kolektif bir çaban›n ürünü olarak can buldu. Bu aç›dan de¤iflik hapishanelerdeki özgür tutsaklara, d›flar›da bu çal›flmay› düzenleyen, dizen, resimleyen arkadafllara ve hatta bu çaba içindeyken keçili rüyalar gören kardefllerimize, bizim çocuklara, cümle Yaban O¤laklar’a selam olsun. Ve bir de¤ifliklik yap›p bu kez son sözü Mist›r Co’ya b›rakal›m derim: “Ne garip ülke buras›. Gözleri kararm›fl bunlar›n. Önce mart›lar sald›rd›, flimdi o¤laklar sald›r›yor, yar›n bu halk da kovalar bizi buralardan…” Murad›m›z, masal›n ve hayat›n içinde, iflte budur! J
Matematik dersi üzerinden verdi¤imiz bu örnek, e¤itim sisteminin genel karakterini de ele verir asl›nda. Dolay›s›yla flu ya da bu sorundan öte, bu sistemin kendisi sorundur diyebiliriz. Öyle ki “Topra¤›m›z bereketli, halk›m›z emekçi olmas›na ra¤men, bunca yoksulluk, iflsizlik ve sefalet nedendir?” probleminin do¤ru çözümünü, cevab›n› gizlemek üzere kurgulanm›fl bir sistemden söz
N‹SAN 2009 | TAVIR | 17
kitap tan›t›m›
kolektif bir eme¤in ürünü: “yaban o¤lak mist›r co’ya karfl›” funda deren
badireler atlatarak gönderildi. D›flar›da elimize geçti¤inde, ilk kez yay›nlayaca¤›m›z bir masal kitab›na flaflk›nl›k ve heyecanla bakakald›k. Tashihleri yap›ld›, gözden geçirildi. Kapa¤›ndan, içindeki resimlerinin çizilmesine, o kadar elden geçti ki kitap, kolektivizmin çok güzel bir örne¤iydi yaflanan… “Masal deyip geçmemek, anlatt›¤›n› bilmek gerek” diyor ozan. Masal›nda da özgürlü¤e sevdal›lar›, özgürlük savaflç›lar›n› anlat›yor yaban bir o¤la¤›n dilinden. Dilin sade kullan›lmas› ve karakterlerin yaflam›m›z›n içinden seçilmesi, bizi masal›n içine hemen sürükleyiveriyor.
Kavgan›n ozan› Ümit ‹lter’in Tav›r Yay›nlar›’ndan ç›kan yeni kitab›, “Yaban O¤lak Mist›r Co’ya Karfl›” duruyor önümüzde. Bu kez fliir kitab›yla de¤il, bir masal kitab›yla sesleniyor bizlere ozan›m›z. Kitap, bir hapishaneden, hem de tutsaklar› tecrit ve izolasyon alt›nda tutarak düflüncelerinden soyutlamak için kurulan F Tipi bir hapishaneden ç›kt› d›flar›. Devrimcilerin dizginlenemez, önüne set çekilemez kolektivizmlerinin son ürünü olarak da d›flar›da geliflti, büyüdü, flekillendi. Baflta yazar, gece-gündüz yazd›… Sonra orada birileri temize çekti, d›flar› nice
18 | TAVIR | N‹SAN 2009
Mist›r Co gibi emperyalizmi sembolize eden bir karaktere karfl›l›k; emperyalizme karfl› savaflan, vatan›n› tüm iflbirlikçilere karfl› koruyan bir karakter Yaban O¤lak. Karakterlerine çizdi¤i misyonu dergimizin sayfalar›nda okuyabilirsiniz ozan›n kendi dilinden. Ancak Anadolu’nun emperyalizme karfl› savafl›n›n geçmiflte kalmad›¤›n›, hala devam etti¤ini anlatmak aç›s›ndan son derece önemli bir eser. Ve tabi ki güncel olan›n anlat›lmas›yla kalm›yor, onu gelece¤e de tafl›yor. Bu da canl› bir anlat›mla baflar›lm›fl. Elli bir bölümden oluflan iki yüz befl sayfal›k kitapta, ara ara kullan›lan çizgiler anlat›m› güçlendiriyor ve bu durum, çocuklar›n konuyu daha rahat anlamas›na olanak sa¤l›yor. Deniyor ki kitab›n arka kapa¤›nda:
Bir küçük yaban o¤lak Kendisi küçük ama derdi büyük Gelece¤e varmak ister hemencecik Kolay de¤ildir amac›na ulaflmas› Gelecek nedir, oraya nas›l gidilir bilmiyordur... Evet bu masal›n kahraman› küçük bir yaban o¤lakt›r. Kendisi küçük ama kocaman bir yolculu¤u vard›r. Bu yolculuk koca bir derttir omzunda. O kadar tecrübesizdir ki; nas›l ç›kar bu iflin içinden, kime sorsa bilemez. Derdi olamaz m› bir keçi yavrusunun? Neden olmas›n ki! Masallar diyar›nda, kufllar, böcekler hatta tafl bile konuflur yeri geldi¤inde. ‹flte bu masalda konuflma s›ras› küçük o¤la¤›m›zdad›r. Di¤er evcil keçiler gibi birilerinin boyunduru¤u alt›nda yaflamaz küçük o¤la¤›m›z. Bu yüzden yaban derler ona. Da¤larda özgürce ve mutlu bir flekilde yaflar. Ta ki düflmanlar› karfl›s›na ç›kana kadar! Bir h›rs u¤runa onu ve ailesini öldürmek ister düflmanlar›. Düflman ki her yönden sald›r›r onun yaflam alan›na. Önce gelir topraklar›n› iflgal eder, sonra topra¤›na zarar verir ve tabi ki en sonunda da tüm canl›lara. Asl›nda bu düflman› herkes bilir, tan›r. Bilip de karfl› ç›kanlar vard›r ancak bilip de yalakal›k yapan, elini ete¤ini öpenler de… ‹flte masal›m›zda bu iflgalcinin ad› Mist›r Co’dur, Mösyö Danyel’dir ve onlar›n peflinden koflup, ülkemizin bütün varl›klar›n› satmaya haz›r Ceberrut ad›nda bir hain vard›r. Amerikal› bir subay olan Mist›r Co, yaban keçisi boynuzu avlamak için yan›na Ceberrut’u da alarak avlanmaya ç›kar. Bir süre sonra bitmeyen h›rslar› sonucu Danyel’i de
kitap tan›t›m›
¤›n ellerindedir art›k. Bu yaflam›n kendisine göre olmad›¤›n› fark etmeye bafllar ve yan›na bir k›s›m evcil o¤la¤› da alarak özgürce yaflad›¤› yaban hayat›na döner.
katarlar aralar›na. Ve bafllarlar avlanmaya. Bir savafl bafllar keçilerle avc›lar aras›nda. Özgürlüklerine düflkün keçiler aman vermezler düflmana. Savaflç›d›rlar ve de fedakâr... Di¤er keçiler ve o¤laklar yaflas›n diye canlar›n› feda ederler, ç›karlar er meydan›na. Savafl koflullar› çetindir; ölmek de vard›r bu savaflta, arkadafllar›ndan ayr› düflmek de... Yaban keçilerinin en yafll›s› Aksakal, son konuflmas›n› yapar ölmeden önce. Kendisinin ölmesi önemli de¤ildir Aksakal için. Çünkü hayat› var edecek olanlar gencecik yaban o¤laklard›r. Onlar, u¤runda ölünecek onurun simgeleridir.
Ceberrut’lara, Mist›r Co’lara ne mi olur? Onlar ölmezler bu masal›n sonunda. Ancak Yaban O¤lak gerçe¤e ulafl›r art›k, yani gelece¤e. Sadece kendisi de¤il, beraberinde evcil keçilere de gösterir gerçekleri. Y›k›lmaz denilen duvarlar›n nas›l y›k›laca¤›n› gösterir onlara. Evet, onurundan zerre kadar ödün vermez yabanl›¤› güzel o¤lak. Vermez ve gelece¤i bulur. Art›k ne Bilge Kedi’ye ne de herhangi bir bilgeye ihtiyac› vard›r. Ama yine de gelir Bilge Kedi ve konuflur Yaban O¤lak’la. Ancak Yaban O¤lak’a söyleyece¤i farkl› bir fley yoktur çünkü o da gelece¤in nerede oldu¤unu bilmemektedir. Ne
mi söyler! Hiçbir fley. Çünkü gelece¤in nerede oldu¤unu Aksakal söylemifltir masal›m›z›n bafl›nda. Peki Mist›r Co’lar ölmeyecek mi hiçbir zaman? Bunun cevab›n› da gelece¤i yaratacak ve gelece¤i ellerinde tutacak olanlar yazacaklard›r masallar›na… Bu masal tamamen gerçekleri anlat›yor. Çocuklar›m›z› periler, cad›lar dünyas›ndan çekip, onlara gerçekleri aktarmay›, en do¤al hak olan ba¤›ms›z yaflama hakk›m›z›n nas›l dikenli teller üzerine serildi¤ini, gün yüzü görmemifl topraklar›n gelece¤e olan özlemini tafl›ma sorumlulu¤unu veriyor bizlere. Ülkemizin nas›l sömürüldü¤ünü, bunun da sorumlular›n›n emperyalizm ve iflbirlikçileri oldu¤unu b›kmadan, usanmadan anlatma görevini yüklüyor omuzlar›m›za. “Direniflin kod ad›ysa Filistin, yar›n özgürlü¤ün ad›na da Filistin denecektir” derken bir kitab›nda usta ozan, direniflin oldu¤u tüm ülkelere mufltuluyor gelece¤i… Ve Yaban O¤lak’›m›z; emperyalizm ad›n›n bile kullan›lmas›n› istemeyen, “globalizm ça¤›nda” bu tür kavramlar›n kullan›m›n›n dinozorluk oldu¤unu vaaz eden, emperyalizme karfl› mücadele etmenin gereksiz oldu¤unu savunanlara bir tokat da bu masalla vuruyor.J
Ve kahraman›m›z Yaban O¤lak o küçücük haliyle ve daha yaflamdan bir fley ö¤renemeden uzak düfler arkadafllar›ndan, kal›r tek bafl›na. Annesinden ayr›lmadan önce annesi ona özgür ve mutlu günlerin olaca¤› gelece¤e gitmesini ve onu bulmas›n› ö¤ütler. Ac›d›r anadan ayr›lmak ama ne çare! Ve bafllar gelecek yolculu¤una… Ormanda karfl›laflt›¤› herkese gelece¤in nerede oldu¤unu sormaya bafllar. Kimse nerede oldu¤unu bilmiyordur. Sorusunun cevab›n› bulmas› için Bilge Kedi’ye gitmesini söylerler küçük o¤la¤a. Bu sefer de bafllar Bilge Kedi’yi aramaya. Ararken evcil keçilerin içine girer ve onlarla arkadafll›k kurar. Ancak ne yaz›k ki Bilge Kedi’ye ulaflamaz. Gece gündüz gelece¤i düflünür. Bu arada köylülerin iflgalcilere olan öfkesini görür; vatanlar›n›, topraklar›n› zalime karfl› nas›l koruduklar›na flahit olur. Birlikte yaflad›¤› evcil keçilerin nas›l kullan›ld›¤›n› görür. Gördü¤ü fley gerçeklerdir. Ve o zaman gelecek küçük yaban o¤la-
N‹SAN 2009 | TAVIR | 19
an›
ekme¤imize, suyumuza ve onurumuza sahip ç›k›yoruz... deniz korcan
Koca koca adamlar, koca koca göbeklerini gere gere gelmifller. Oturuyorlar kendilerine ayr›lan koltuklarda. Sütlüce’de bulunan Kongre Merkezi’nde gerine gerine. Memleketin sahibi imifl gibi oturuyorlar, ellerini göbeklerinin üzerinde kavuflturarak.
fla binen. Halk Ekmek’ten ekmek alan. Ayakkab›lar›n› tamire veren. Pazara giden. Sebze seçen. Pazarl›k eden. Ne bileyim kuyru¤a giren. Halk›m iflte. Çark› ben döndürürüm. Ellerimin hünerini, gözümün nurunu satar›m ekmek için ama asla satmam memleketimi. Benim ellerimle döner her gün bu dünyan›n tekeri. Ben bu s›n›ftan›m a dostlar, proletaryan›n kurtuluflu u¤runa var olan bir devrimci. Tan›d›n›z m› beni?
Bir kemençe onlara efllik ediyor. Kemençeyi dinliyorlar. Kemençe... Karadeniz halk›n›n üretimden getirdi¤i coflkulu ses. Yerinde durmayan isyan. Kemençeyi ihanete alet ediyorlar. Kemençe keyifsiz bugün. Memle- Bizim bir flark›m›z vard›r hani, deriz ya flark›ket ise boynundan zincirlenmifl, karfl›lar›n- m›zda “Biz bir gün çal›flmazsak/ çarklar durur, sular kurur/ toprak küser biz da duruyor. ekmezsek, ça¤lar döner hayat durur” Koca koca adamlar, “mösyö burjuvazi” oturuyor kendisine ayr›lan koltuklarda. Yanla- Ne dedim ben demin? Dedim ama birden r›nda bu ülkenin cumhur reisi. Gülümsüyor. kan›m dondu. “Sular kurur…” biz bir gün çal›flmazsak ne kadar da do¤ru… Biz bir gün diKemençe ise çal›yor... renmezsek… Sular kurur, hayat durur… Su.. Anadolu’da bir ceylan her fleyden habersiz ne kadar da önemli. Su… belki de tam bu anda bir dereden su içiyor Hayat›m›z. Her canl›n›n hakk›. Su… e¤ilmifl. Gözleri kocaman. Sürmeli, nazl› Aflk›n tan›m›d›r su, kara sevdan›n… nazl›. Kana kana içiyor, belki yavru bir cey- “Seviyorum seni ekmek gibi, su gibi” demifl lan. Gözümle görmesem inanmazd›m, size ya ozan. de anlatmazd›m. Bir gün görmüfltüm, bir geyik su içiyordu Munzur’dan, ben ise onu Ya da “Seviyorum seni geceleyin atefller içinotobüsün cam›ndan seyretmifltim. Yüre¤im de uyanarak. A¤z›m› dayay›p muslu¤a su içer gibi” demifl ya memleket flairi. a¤z›ma gelmiflti heyecandan! Ben kim miyim? Çok özür dilerim kendimi tan›tmadan kendimden bahsetmeye, an›la- Su… Bir anam›z›n sütü, bir de suyumuz. ‹kisir›m› anlatmaya durdum. Ben bu ülkenin sa- ni ay›rabilir misiniz birbirinden? hibiyim efendim. Çok mütevazice olmad› galiba bu. Ben... Evet evet ama ne desem fiimdi suyumuzu bizden çal›yorlar. Ekme¤ido¤ru olan bu; ben bu ülkenin sahibiyim mizi, onurumuzu ve de suyumuzu. Daha hakikaten... “Ülkenin sahibi mi olurmufl?” do¤rusu bunun pazarl›¤›n› yapmak üzere demeyin. Sahibiyim çünkü ben bu ülke için toplanm›fllar iflte o Kongre Merkezinde. Keyafl›yorum. Halktan biriyim. Her gün dolmu- mençe ile gönül e¤lendiriyorlar. Kemençe,
20 | TAVIR | N‹SAN 2009
istemeden gelin giden k›z gibi. Buruk bugün. Suyumuzu çal›yorlar a dostlar! Duydunuz mu bilmem, suyumuzu. Su bizim hayat›m›zd›r. Yarimize sevdam›z kadar bizimdir, sat›lmaz, anam›z›n sütü gibidir doyuran, yaflatan. Karfl›l›¤› olur mu ana sütünün? Peki suyun? Sulamazsak e¤er baflaklar boynunu bükmez mi? Meyve verir mi a¤açlar? Dallar›n› e¤mez mi? Bebelerimiz doyar m›, büyür mü bu¤days›z? Haydi bizden al›p, bize satt›lar para kullanmayan canl›lar, mahlukat alemi neyle alacak suyu? Can›yla m›? Suya paha biçilir mi dostlar? De¤eri parayla ölçülür mü? Susuz kalmak ölüm de¤il mi? En do¤al hakk›m›z›n suyumuzun paras›n› bir Amerikal›, bir ‹ngiliz flirkete ödeyeceksiniz diyorlar. Nehirlerimizi kurutmaya gelmifller. Kemençe a¤lamaz m› bugün? Gönlümüz raz› de¤il. Gönlümüzde memleket sevdas› ile düfltük yollara. Suyumuzu satt›rmayaca¤›z diye yumruklar›m›z› bir etmeye. Çünkü “seni sevdik” diyesim geliyor memleketim. Dilimde hep sana dair flark›lar. Sevda flark›lar›. O ceylan›n gözlerinden öpesim geliyor. Ana gibidir Anadolu. Sana nas›l k›yarlar? Cumhur reisi gülümsüyor ülkenin. Konuklar piflkin. Midem bulan›yor. Beyo¤lu Adliyesi’nin önünde toplan›yoruz. Bir y›¤›n da çevik kuvvet ordusu toplanm›fl.
an›
Robocoplar. Robotlar ordusu yani. Beyinden, insanl›ktan, bilimden uzak. Vur derse vurur, öldür derse öldürür. Yat derse yatar, sürün derse sürünür. Ömür boyu sürünür. Oysa insan, düflününce insand›r. Düflünmez onlar. Çevik kuvvet ordusu. “Mösyö Burjuvazi”yi korumaya gelmifller bizden, yani memleketin sahiplerinden. Memleket zincirlenmifl duruyor. Sak›n boynunu bükme! Ben var›m ya memleketim... Ben, devrimci. Ben, halk›n. Senin “U¤runa ölümlere gidip gelen”. “Hasretinden prangalar eskiten”, sana sevdal›. Sen doyurdun ya onun hakk›n› veriyorum. Borcun yok... O zaman hep bir a¤›zdan: “Suuuu hakt›r, sat›laaamaz! “Sermaye elini suyumuzdan çek! Telsizin bir ucundan di¤erine emir geliyor. Üzerimize sald›r›yorlar. Mermiler s›k›yorlar plastikten. “Mösyö Burjuvazi” huzurlu olsun diye. Yan›l›yorlar, çünkü biz var oldu¤umuz sürece hiç huzur bulamayacaklar.. Yataklar›nda bile kan ter içinde uyanacaklar. Çünkü biz halk›z. Milyonlar›z. Ve biliriz ki elbet bu saraylar da çöker, bir gün bu saltanat y›k›l›r. Bu yalanlar da çürür. Korkaklar ordusu üzerimize geliyor. Rap rap rap rap rap! Bütün bunlar› yapt›ran korkudur asl›nda. O taht›n y›k›lma korkusudur. Bu nefret bu kin onun içindir. Korkaklar ordusunun coplar› bedenimize iniyor. Korkaklar! Korkak! Biz korkmuyoruz. Çünkü hakl›y›z. Cesaretimizi hakl›l›¤›m›zdan al›yoruz tarih önünde. Tarih bunlar› bir bir yazacak defterine. Memleketi haraç mezat satanlarla görülecek hesab›m›z var. O zaman hayk›ral›m: “Suuuu hakt›r, sat›laaamaz!” “Suuuu halk›nd›r, sat›laaamaz!” Sald›r›yorlar. Plastik mermi s›k›yorlar. Üzerimize çullan›yorlar; karanl›k caml› çevik kuvvet otobüsüne at›l›yoruz iflkenceli aramalardan sonra. Yaralar›m›z s›cak. Ac›s›n› duymuyoruz bile. Öfkeliyiz. ‹flkenceciler yüzlerine bin bir çeflit maske tak›p geliyorlar karfl›m›za. Geçmifller olsun dileyip sahte adalet flov-
lar› sergiliyorlar. Kovuyoruz. Bizi götürüyorlar z›rhl› kalelerinin ard›na. Kendilerini aklayacaklar. Mösyo Burjuvazi’yi nas›l koruduklar›n› anlatacaklar. Alk›fllar alacaklar. Sahte alk›fllar. Yol boyunca karanl›k camlar›n ard›ndan halk›m› izliyorum. Bir ara bir kamyonla o kadar yak›n duruyoruz ki kamyonun kasas›ndan bir iflçi bize bak›yor. Ancak bizi görmüyor. Üzerinde iflçi tulumu, bafl›nda sar› bareti var. Yakas›nda “‹SK‹” yaz›yor. Uzan›p dokunuvermek istiyorum iflçiye. Ancak karanl›k ve kapal› bir yerdeyim. Biz diyorum, sen sömürüldü¤ün için var›z. Senin eme¤inin hakk› için. Ekme¤in için suyun için... Biliyor musun iflçi kardeflim bu vatana k›yd›lar. Büyük bir ihanet içindeler bu ülkeyi yönetenler. fiimdi bizi coplay›p buraya atanlar senden oy istiyorlar. Sak›n onlara oy verme... Onlara oy vermek bu yapt›klar›na ortak olmak demektir. Bu iflkencelere, bu zulme göz yummak, onay vermek demektir. Memleketi satmak demektir. fiimdi bir toplant› salonundalar. ‹nce ince hesaplar yap›yorlar ifltahlar› kabarm›fl. Memleket duruyor karfl›lar›nda. Derelerimizi nehirlerimizi hatta yer alt›ndaki sular›m›z› flirketlere satacaklarm›fl... Memleketi satacaklarm›fl. Çiftçimize suyu parayla satacaklar. Küçük
çiftçileri yok edecekler, tar›m› flirketlefltirecekler. Bask› ile, zor ile, iflkence ile. Canl›lar aleminin yaflam› tehdit alt›nda. Kendi kirli emelleri için. Daha fazla kar h›rslar› için. Ya¤l› göbeklerini daha da büyütmek için. Çatlayas›ya kadar yemek için. Midem bulan›yor. Midem bulan›yor diyorum, anlad›n m› beni? “Kustun mu hiç?” diyor. Kusmad›m ama kusaca¤›m. Çünkü dayanam›yorum daha fazla, midem bulan›yor. “Beyin cerrahiye sevk ediyorum” diyor doktor. Miden buland›¤› için beyin cerrahinin sana bakmas› laz›m. Beyin cerrahi midemin bulant›s› geçiremez. Benim midem bulan›yor bu ahlaks›z pazardan, anl›yor musun beni doktor? Anlam›yor doktor. Anlamaz. Çünkü o da meslek eti¤ini satm›fl sermayeye. Yeminine tükürmüfl. Gidiyoruz. Gürül gürül ak›yor hayat. ‹ki s›n›f›n kavgas› sürüyor. Gürül gürül ak›yor sular›m›z. Do¤an›n diyalekti¤ini bozamayacaklar. Sular›m›z› satamayacaklar! Çünkü su, hakt›r. Paha biçilemez. Sat›lamaz. Ekme¤imize, suyumuza ve onurumuza sahip ç›k›yoruz! Çünkü memleketim seni... Seviyoruz! J
N‹SAN 2009 | TAVIR | 21
tiyatro
iflkence ve iflkenceden sonra filiz tanya
“‹flkence bir insanl›k suçudur” deniliyor. Bu laf› da güya herkes kabul ediyor. Peki neden iflkence yap›yoruz birbirimize? ‹nsana yap›lan bunca fliddet neden? ‹flkencenin tarihine bakt›¤›m›zda oldukça eskilere dayand›¤›n› görüyoruz. Ülkemizde ise iflkenceden ölen yüzlerce insan var. Yöneticilerin iflkenceye “s›f›r tolerans” aç›klamalar›na ra¤men ilgili kurumlar›n aç›klamalar› aksini gösteriyor ve iflkence ülkemizde hala sürüyor. ‹nsanlar ne zaman ki "ilkel"likten kurtulmufl iflte o zaman, yani evriminin ilk basama¤›n› ç›karken, birisini sanki atlay›vermifl. ‹nsan taraf›n›n bir k›sm›n› vahflet döneminde b›rakarak ç›km›fl merdivenleri. ‹steklerine ulaflmak için gözü hiçbir fley görmez olmufl; kimi kez iktidar ve ç›kar ad›na, kimi kez de ne istedi¤ini, kimin istedi¤ini unutup k›yas›ya bir baflkas›na iflkence etmekten kendini alamam›fl. Gazetede Engin Çeber’in yazd›¤› son mektubu okuyorum; dövüldü¤ünü, bafl›ndan afla¤› so¤uk su döküldü¤ünü yazm›fl. Engin Çeber iflkencelere dayanam›yor ve ölüyor. Ankara'da ise sahnede bir oyun oynan›yor, ad› “Ölüm ve K›z”. Ölüm mü k›z› buluyor, k›z m› ölümü? Kafamda sorular uçufluyor. Engin Çeber mi ölümü buldu, ölüm mü onu? Londra’da ünlü bir müzede, geçmiflte kullan›lan iflkence aletleri sergileniyor. Bodrum Kalesi gibi müze haline getirilmifl birçok tarihi mekanda zindan ve iflkencehane olarak kullan›lan bölümler var, bu bölümlerde yapma mankenler çeflitli iflkence pozisyonlar›nda yara-bere makyaj› içinde
22 | TAVIR | N‹SAN 2009
sergileniyor. Sinop Hapishanesi ve "disiplin" ad› verilen hücreler ziyaretçilere aç›ld›. Eski bir gardiyan olan "pala", gezenlere hapishanenin aç›k oldu¤u günlerde iflkencelerin yap›ld›¤› bölümleri gösteriyordu. Birileri taraf›ndan bu ifli yapmas› engellendi. Sinop Hapishanesi kapat›lal› çok olmad›. Bu örnekleri ço¤altmak mümkün. Peki neden, bunlar› tarihe gömmeyip sergiliyoruz? Kimse unutmas›n, unutulmas›n diye mi? Ya da iflkencecilere zalimlere yeni zindanlar, F tipleri, Guantanamolar, Ebu Garibler, ABD’nin iflkenceli ölüm uçaklar›, parlak fikirler versin diye mi?
‹flkenceci kimi zaman kendini en büyük güç sanm›fl karfl›s›ndakini korkuturken, inim inim inletirken. Kimi zaman da iflkence sonras› ruhsal çöküntüler içinde dolanm›fl durmufl aram›zda. Yapt›¤› iflkenceyle övünen de var. ‹flkenceyi b›rak›p kamuoyu önünde itiraflar yapanlar da. Bugün Sudan'›n bat›s›nda Darfur'da insanlar iflkenceden geçiriliyor, öldürülüyor… Askerler, özellikle kad›nlara ve çocuklara tecavüz ediyorlar, di¤er insanlar› korkutup göçe zorlamak için. Benim ülkemde iflkenceden insanlar ölüyor. ‹flte en yak›n örne¤i Engin Çeber. Gözalt›na
tiyatro
al›n›rken, karakolda ve tutukland›ktan sonra getirildi¤i Metris Hapishanesi’nde gördü¤ü iflkenceler sonucu katledilen Engin Çeber. Adalet Bakan› ç›k›p “Evet do¤rudur, özür dileriz” diyor ve ne yaz›k ki böylece iflkenceyi bir anlamda “olabilir” k›l›yor. Ne olacak iflkence sürer gider, her yeni ölümde yeniden özür dilenir. Özür dilemek parayla m›? Devlet, Sudan'›n iflkenceci devlet baflkan›n› ülkemizde a¤›rl›yor, el s›k›fl›yor. Herkes flafl›r›p kal›yor. Niye flafl›r›yorsunuz, fl›rac›n›n flahidinin bozac› oldu¤unu, Türkiye’deki F Tipi hapishanelerin küçük Darfurlar, Ebu Garipler oldu¤unu ne çabuk unuttunuz? Gündemimizde bütün bunlar dolan›p dururken Ankara Sanat Tiyatrosu bu sezon, Ariel Dorfman’›n yazd›¤›, yönetmenli¤ini Suavi Eren’in yapt›¤›; iflkencecisiyle karfl›laflan bir kad›n›n öyküsü anlatan “Ölüm ve K›z”› sahneliyor. Ankara Sanat Tiyatrosu, 1963 y›l›nda devrimci ve muhalif bir tiyatro olarak kurulmufl. Kapat›lmas›na, oyunlar› yasaklanmas›na ra¤men o günden bu yana ayakta durmaya çal›fl›yor. Ankara Sanat Tiyatrosu'nda; Meral Niron'dan Erol Demiröz, fiener Kökkaya, Cezmi Bask›n, Altan Erkekli'ye kadar tiyatro dünyas›nda iz b›rakan önemli roller oynam›fl, tiyatromuzun önde gelen oyuncular› yetiflmifltir. Halen sanat yönetmenli¤ini tiyatro dünyas›n›n önemli isimlerinden –son zamanlarda AST de pek göremeyip televizyonda bolca gördü¤ümüz- Rutkay Aziz yürütüyor.
¤›nda deniz kenar›nda bir evde buluyoruz kendimizi. Dekor sade ama fl›k. Ses efektleri o kadar iyi düzenlenmifl ki , yaln›zca ya¤murun ve denizin kokusunu alam›yoruz. Oyun fiili’de, Allende yönetimini deviren diktatörlü¤ün sona erdi¤i günlerde geçiyor. Dikta yönetimi iflkencecilerinin yarg›land›¤› günlerde bir kad›n›n iflkencecisiyle karfl›lafl›p hesaplaflmas›n› ve hukukçu kocas›n›n da bu tart›flmaya bir ucundan kat›l›fl›n› izliyoruz oyunda. Oyunun bafl kahraman› Paulina, hafta sonu için gittikleri yazl›k evlerinde kocas› Gerardo’yu beklerken hiç beklenmedi¤i bir olayla karfl›lafl›yor. Kocas›n›n eve getirdi¤i konuk, iflkencecisi doktor Roberto Miranda’d›r. Doktor Roberto, Gerardo’ya yolda rastlar, yard›m eder. Gerardo diktatörlük dönemindeki iflkencecileri sorgulamak üzere Cumhurbaflkan› taraf›ndan sorgulama komisyonuna seçilmifltir. O günlerde fiili’de tüm toplumun kuflkuyla kafas›nda dolan›p duran soru ise fludur: Suçlular sorgulanabilecek mi, sorgulansalar bile cezaland›r›labilecek mi? Hukukçu Gerardo bu konuda biraz ürkektir.
"Demokrasi"yi korumak ad›na fazla ileri gitmemek, eski diktatörleri fazla k›zd›rmamak gerekti¤ini düflünür. Kocas›n›n evlerine davet etti¤i misafirlerinin eski iflkencecisi oldu¤unu gören Paulina, hemen harekete geçiyor. 15 gün iflkence boyunca gözleri ba¤l› olmas›na karfl›n sesinden, teninden hatta kokusundan tan›yor iflkencecisini. Art›k hesaplaflma vakti. Uyurken iflkencecinin ellerini ayaklar›n› ba¤layan ve a¤z›n› da kendi külotuyla t›kayan Paulina'n›n geçmiflte yaflad›klar› yinelenir. Ama bu kez roller de¤iflmifltir. Tecavüzcüsüne o zamanlar› hat›rlat›r Paulina, yere yat›rd›¤› iflkencecisinin arkas›na geçerek ona nas›l tecavüz etti¤ini gösterir ve adeta rövanfl›n› al›r. Tiyatroda tecavüz sahneleri çok zordur, oyunda izledi¤imiz, çok cesurca kotar›lm›fl bir sahneydi. Seyircileri geren, gerçekmifl hissini veren ayn› zamanda dakikalard›r elleri ayaklar› ba¤l›, a¤z›na t›k›lm›fl bir külotla yerde yatan oyuncunun hali o kadar gerçekti ki daha ne kadar dayan›r diye düflünmeye itiyor insan›.
AST ayda 20 oyun gösterimi yap›yor. Haftan›n bir günü de halk günü. Biletler ucuz ve neredeyse Devlet Tiyatrolar›'yla ayn› fiyat. Anlafl›lan kriz her yeri vuruyor. 8 kiflilik bir grup olarak gidiyoruz oyuna ama ortal›k çok kalabal›k de¤il. Salonda 27 kifliyiz, içimizden biri “Oyun çok kötü galiba” diyor; bir di¤eri “Ben bu salonda oturacak yer bulamay›p, flu k›y›da tabure tepesinde oyun izledi¤imi hat›rlar›m” diyor. Perde aç›lmadan kasvetli bir müzik kapl›yor etraf›, dalga sesleri ya¤mur seslerine kar›fl›yor, anl›yoruz ki oyun denize yak›n bir mekanda geçiyor. Yan›lm›yoruz da. Perde aç›ld›-
N‹SAN 2009 | TAVIR | 23
tiyatro
Doktor Miranda eve ilk geldi¤inde kanepede yatmaya haz›rlan›rken; ç›kard›¤› çamafl›rlar›n› afl›r› bir itinayla sandalyeye yerlefltiriyor ve burunlar› ayn› hizada olmad› diye ayakkab›lar›n› yeniden düzeltiyor. Daha o dakikada bu kiflide, bir militarist yan oldu¤unun ipuçlar›n› al›yoruz. Oyunun gerilimi ustaca ayarlanm›fl, sürekli olarak düzenli bir ivmeyle art›yor ve oyunun sonunda adeta hepimize "Çek flu teti¤i" dedirtecek raddeye sürüklüyor. Oyun boyunca rolünden dolay› kad›n oyuncu öne ç›ksa da, oyunda uzun süre elleri ayaklar› a¤z› ba¤l› doktor Miranda karakteri, hareket ve söz kabiliyeti k›s›tlanmas›na ra¤men çok iyi bir oyunculuk sergiliyor.
dürmek ister! Ama bu koca nedense öldürmek istemiyor... Kar›s›na inanmad›¤› için olabilir mi? Peki neden inanm›yor? Güvenmedi¤i için olabilir mi? ‹flkenceden geçti¤i için psikolojisi bozulmufl, psikolojisi bozuldu¤u için Kocas› uyan›p olanlar› görüp müdahale et- de sözüne güvenilmez birisi mi olmufl kar›s›, mek istedi¤inde, Paulina eline silah› al›yor. yoksa kad›n olmas›n›n da biraz etkisi var m› Kocas›n› ikna etmek için silah kullanmak ge- bu güvensizlikte? rekti¤ini önceden hesaplam›fl olarak. fieriat kurallar› ancak iki kad›n›n ifadesini bir Adam kar›s›na inanm›yor. Olay›n üzerinden erke¤in ifadesine denk tutar, bu kurallar fleriy›llar geçmifl hem gözleri de kapal›ym›fl, nas›l attan gelmiyor demek ki. Eflitsizli¤in hüküm bu kadar emin olabilirdi ki iflkencecinin bu sürdü¤ü her yerde ayn› kurallar geçerli; yaz›adam›n oldu¤undan? Hem bu adam iyi biri- l› veya yaz›l› de¤il hiç fark etmiyor. si, dün gece arabas› bozuldu¤unda kendisine Doktor Miranda masum oldu¤unu, fliddetten yard›m etmiflti. hiç hofllanmad›¤›n› söyleyip hemen ard›nKad›nlar hep biraz "güvenilmez" yarat›klar dan, kar›s›n›n deli saçmas› fleyler söyledi¤ini m› ne? Kocas› da efline inanm›yor. Bu genel hayk›r›rken öfkesine hakim olam›yor ama tutumunu oyunun bafl›nda belli ediyor bu- koca o öfkeyi alg›lamay›p kar›s›n›n deli saçnu; "De¤ifltirmesi gereken lasti¤i bile de¤ifl- mas› fleyler söyledi¤ine inan›yor ve Doktor tirmemifl, üstelik krikoyu da annesine vermifl Miranda’yla bir anlaflma yap›yor “‹tiraf edersen seni öldürmekten vazgeçecek” diyor. Nebu kad›ndan baflka ne beklenebilir?"di ki. Kad›n, Miranda’n›n 15 gün boyunca kendisi- yi itiraf etmesi gerekti¤ini bilmedi¤ini söylene tecavüz etti¤ini, sesini, kokusunu ve teni- yen itirafç›ya, kar›s›na anlatt›rd›klar›ndan ni y›llard›r hiç unutmad›¤›n› söylese de, ko- ipuçlar› vererek kendince yard›mc› oluyor. cas›n› ikna edemiyor hatta onu da silahla tehdit etmek zorunda kal›yor ve iflkenceci Neden yap›yor bunlar› Gerardo; kar›s›na inanmad›¤› için mi yoksa “demokrasi”yi bize iflkendoktor Miranda’y› sorgulamak istiyor. cecilerimiz verdi¤inden onlar› affetmeli, çünE¤er bir adam, kar›s›n›n ›rz›na geçen birini kü isterlerse hemen elimizden al›verirler diye karfl›s›nda bulsa ne yapar? Her koca gibi öl- mi? Yoksa ne yapar›z sonra demokrasisiz! Oyunda her sat›r aras›na bir fleyler yaz›lm›fl, y›llard›r ac›s›n› içinde saklayan kad›n eline geçirdi¤i iflkencecisinden, tecavüzcüsünden h›rs›n› al›yor; yerde yatan adama vurarak…
24 | TAVIR | N‹SAN 2009
‹lk baflta kad›n oyuncunun oyunculu¤u abart›l›, durduk yerde çok histerik geliyor, biraz rahats›z ediyor ama oyun ilerledikçe kad›n›n yerine oturdu¤umuz yerde biz histeriklefliyoruz. Oyunun bafl›ndaki oyunculuk tarz› oyunun sonuna çok iyi ba¤lanm›fl. Oyunun çok çarp›c› bir konusu ve gerilimli bir temposunun olmas› ve sahneye çok iyi konuldu¤undan bazen oyunculara dikkat edemeyebiliyorsunuz. Ayn› zamanda oyunun sat›r aralar›n› çok iyi okumak gerekiyor çünkü yönetmen her sat›r aras›na bir fleyler yazm›fl. Oyunda kullan›lan müzikler ve efektler, dekorla birlikte oyunun mekan›n› kavramam›z›, hissetmemizi sa¤l›yor. Oyun bitti¤inde öylesine içtenlikle alk›fllarken birbirimize baflta sordu¤umuz, “Çok az kifli var; oyun çok mu kötü acaba?” sorusu akl›m›za geliyor. Devlet Tiyatrolar›’n›n en kötü oyunlar›nda bile kap›lar k›r›l›rken, böylesine iyi bir oyunda AST halk günü yap›yor ama ancak 27 kifli toplayabiliyor. AST'e ne oluyor? Neden izleyici ile buluflam›yor? ‹zledi¤imiz oyun zor bir metin ve çok iyi kotar›lm›fl bir oyun olmas›na ra¤men halk gününde bile neden izleyici bulunam›yor. Acaba AST yöneticileri ve sanat yönetmeni bunun için bir çözüm üretmeyi düflünüyorlar m›? Dile¤imiz böyle iyi oyunlar›n herkes taraf›ndan izlenmesi, insanlar s›radan oyunlarla avutulurken böyle oyunlar›n arada kaynay›p gitmemesi… J
fliir
güneflten uzak r›fat ›lgaz
Konuklar›m›z için y›kad›k sizin için K›y›lar›m›z› bol köpüklü dalgalarla k›fltan Nisan sabahlar›n›n bu¤usu saçlar›n›zda Mavi gözlerinizde sevinç Telli turnalarla geldiniz En saydam mavilikleri çektik üstünüze Toroslar'dan A¤r›lar'a kadar Üzüntülerden ar›nd›k sizin için En güleç yüzümüzle ç›kt›k karfl›n›za Papatyalar gibi tekdüze Erkenden uyard›k çiçeklerimizi Kalk›nmam›z sizden olacakm›fl Bafl›m›z›n üstünde yeriniz Izgaralarda lüferler emrinizde Tabaklarda mayonezli levrekler A¤›z tad›yla yiyemedi¤imiz Kirazlar canerikleri çilekler
Okunmufl bir mektup kirlili¤inde Buruflturulup at›lm›fl günler
Oturup diz dize bir k›y›da Ayn› bal›k çorbas›n› kafl›klayabilirdik
Yaz›s›z k⤛tlarca anlaml› Alyuvarlarla beslenen özlem Kum kireç ölçek ölçek zaman
Biz bu günefl ülkesinin çocuklar› Günefli bulutlar›n ötesinde b›rakan
Biz bu günefl ülkesinin çocuklar› Günefli konuklara b›rakan Oysa bardaklarda alt›n yeflili flarap Marmara'n›n midyeleri sofram›zda Olgun domatesler taze so¤an Derilerde Afrikal› yan›kl›¤› Hofli Ming'li savafl çocuklar›yla birlik Garcia Lorca'l› k›zlarla bir arada
Güvercinim Uyur mu adl› fliir kitab›ndan 1974 Bütün fiiirleri 1927-1991(Ç›nar Yay›nlar›)
Karfl›da Nâz›m'› dalga dalga getiren deniz
Bulutun k›nal›s› denizin mavisi bizde Yurdumuza bir renk de siz getirdiniz Esmerler sar›fl›nlar yeflil gözlüler Hofl geldiniz Biz bu günefl ülkesinin çocuklar› Öfkeyle umutla beslenen Yaz geldi mi ebegümeci mad›mak Kar ya¤d› m› da¤da bay›rda Davar›m›z s›¤›r›m›zla yar› tok yar› aç Biz bu günefl ülkesinin çocuklar› Kuru emzikle büyüyen gecekondularda Odsuz ocaks›z Bu mevsimde sevilerden uzak Yoksun tüm ayd›nl›klardan Sabr›m›zd›r gelece¤in harc›n› özlefltiren Bir tu¤la bir tu¤la daha Bir avcumuzda kum Bir avcumuzda kireç Günler günler bofluna harcanan
N‹SAN 2009 | TAVIR | 25
inceleme
bütün yoksullar›n, sefillerin ve öksüzlerin babas›: tupac amaru mehmet y›ld›r›m
Bu korkular› tarihseldir. Onun ad› isyan ve direnifltir. Onurlu bir gelenek b›rakm›flt›r Latin Amerika halklar›na. B›rakt›¤› isyan bayra¤› hala dalgalanmaktad›r. Halklar, onun zalime boyun e¤meyen inanc›ndan ald›klar› güçle, isyan yolundan yürümenin hakl› onurunu yafl›yorlar. Ad›n› örgütlerine vererek onu yaflatmaya devam ediyorlar.
yaflayan ‹nkalar›n topraklar›yd› iflgal edilen. Baflkenti Cusco olan imparatorluk, bugünkü Ekvator, Kolombiya, Peru ile fiili ve Bolivya’n›n da bir k›sm›n› içine alan 2 milyon km2’lik bir alan› kapl›yordu. ‹flgalci komutan Pizarro, k›taya bir kez daha ayak bast›¤›nda ‹nka ‹mparatorlu¤u kendi içinde sorunlarla u¤raflt›¤› bir döneme denk gelir. Bunun yan›nda iflgalcilerin getirdi¤i ölümcül hastal›klar halk aras›nda h›zla yay›l›yordur. ‹flgalci komutan bu ortam› kendi sömürgeci anlay›fl› için bulunmaz bir f›rsat olarak görür ve bu amaçla harekete geçer. Sömürgecili¤in Oyunu Tutmuyor…
Peki kimdir düflman›n korkulu rüyas›, halklara direngen gücü sa¤layan bu kifli? Ne yapm›flt›r? * * * Sömürgecilerin ‹flgali Tarihler 1528’i gösterdi¤inde sömürgeci ‹spanyollar›n adam› (Conguistador) Francisco Pizarro ve adamlar› Peru’ya ç›karma yaparlar. Böylece CorOnu Latin Amerika’da tan›mayan yoktur. tes’in Meksika bölgesinde yapt›¤› katliam ve Halklar onun ad›n› isyanla anar, sayg›yla se- ac›mas›zl›¤›n bir benzerinin de bu bölgede lamlar. Yolundan gitmeye devam eder. Da¤- yap›laca¤›n›n iflareti verilmifl olur. Baz›lar› bu iflgale “keflif” deseler de bu “ayak basma”, lara, tafllara ad›n› yazarlar. Güney Amerika k›tas›n›n ilk iflgal ad›m›d›r. Egemenler ise onun ad›n› her duydukça hop oturup hop kalkarlar. Ad›n›n geçti¤i her yer- “Ayak bas›lan” bu topraklar›n ad› haliyle Pede isyan kokusu al›rlar. Korkular› büyüktür. ru de¤ildi. Gayet zengin ve mutluluk içinde
26 | TAVIR | N‹SAN 2009
Pizarro 168 adam›yla k›taya ayak bast›¤›nda ‹nka ‹mparatorlu¤unun önemli say›labilecek bir askeri gücü bulunuyordu. Ama ‹nka ‹mparatorlu¤u’nda sömürgecili¤in ahlak› onun iflgalci zihniyeti ve Avrupa’dan getirilen iflgalcili¤i meflrulaflt›ran kültür yoktu. Cortes ile ayn› kültürü ve amac› tafl›yan, onun en afla¤›l›k uygulamalar›n› kendine rehber edinen Pizarro, kralla önce dost oldu. Kuzu postuna girmifl kurt misali. Kral› aldatarak önce H›ristiyanl›k propagandas›n› yapmaya bafllad›. Çok geçmeden de onu önce rehin ald›, ard›ndan da katletti. Bu, sinsi plan›n›n bir parças›yd›. Kralla istedi¤i iflbirli¤ini yapam›yordu. Kral› öldürdükten sonra kral›n 17 yafl›ndaki o¤lu Manco ‹nka kral oldu. Pizarro, Manco ‹nka’y› daha rahat kontrol edebilece¤inin hesab›n› yap›yordu. Bugünden bak›nca bu sömürgeci zihniyetin köklerini de görebiliyoruz. ‹flgalciler, kendilerine hep bir
inceleme
uflak, iflbirlikçi, onlara göre ise “dost” bulmaya çal›flm›fllard›r. Kimi zaman da bulmufllard›r. Böyleleri tarihte her daim “hain”, “iflbirlikçi” olarak an›lmaya devam etmektedir. Ama sömürgecilerin plan› bu defa tutmad›. Kral› onurlu bir tav›r tak›narak, ülkesini ve halk›n› iflgalcilerin oyunca¤› yapmad›. ‹flgalcilere rest çekti. Çok geçmeden iflgalcilere karfl› k›v›lc›m› çakt›. Bu atefl bir daha hiç sönmeyecekti Latin Amerika topraklar›nda… Manco ‹nka, kendisine ba¤l› iflgale boyun e¤meyen halk›yla, o s›rt›n› dayayacaklar›, kendilerine her daim dostluk eden halklar›n kadim dostu da¤lar›n yolunu tutar. Tam otuz alt› y›l Vilcabamba Da¤lar›’nda sömürgeci iflgalcilere karfl› savafl›r… ‹nkalar›n Son Kalesi Düflüyor Bu y›llarda Manco ‹nka’n›n kendisi gibi direngen ve isyanc› o¤lu Tupac Amaru da babas›n›n yolundan gider. Tupac Amaru, krall›¤› boyunca ‹spanyol sömürgecilere karfl› savafl› sürdürür. Bu onurlu ve hakl› savafla ra¤men flimdilik iflgalcilere karfl› verdi¤i savafl› kaybeder. Bu, yenilgi de¤ildir. Küllerinden yeniden do¤acak tohumlar›n topra¤a serpilmesidir. Tupac Amaru savafl›rken yakalan›p idam edilir. ‹spanyollar, idam› binlerce ‹nka yerlisine izlettirerek onlara bir anlamda gözda¤› vermek ister. 1572’de son mevzi de düflünce ‹nka topraklar› tam anlam›yla ‹spanyol sömürgecilerin iflgaline aç›lm›fl olur. Ama bu yeni isyanlar›n da habercisidir.
verildi. Tap›naklar› yak›l›p, y›k›ld›. Dinleri yasakland›. Madenlerde ölümüne çal›flt›r›lmaya baflland›lar. Art›k ölüm onlar için kurtulufl demekti. Böyle zulüm görmemifllerdi. ‹nsan olan insana yapmazd› bunu. Ama bunlar› yapan iflgalciydi, sömürücü ve sömürgeciydi. Bu kültürün sahiplerinin kâr ve sermaye için yapmayaca¤› yoktur. Yerli halk iflte böyle böyle tan›yordu düflman›. Tupac Amaru Dedesinin Bayra¤›n› Devral›yor… Zulüm ve iflgalin oldu¤u her yerde direnifl ve isyan halklar için bir hakt›r. Nitekim ‹nkalar, onlarca y›l içlerinde biriktirdikleri öfke ve h›nç art›k kaynama noktas›na gelmifl bulunuyordu. Bu nokta dayan›lmazl›¤›n s›n›r›d›r. Bu s›n›rda isyan kendini gösterir. Bu defa isyan›n önderi, dedesinin ad›n› da tafl›yan Tupac Amaru olacakt›r. Tupac Amaru, anne taraf›ndan ‹nka kral›n›n soyundan geliyordu. ‹dam edilen Tupac Amaru’nun akrabas›yd›. ‹spanyollar kendisini Opepesa Markisi olarak onurland›rm›fllard›. Bu, sessiz kal›p halk›n yaflad›klar›na tepki göstermeme karfl›l›¤› verilen bir “ödül”dü. Ancak Amaru, halk›n yaflad›klar›n› gördükçe kendi geçmiflini de sorgulamaya bafllar, yaflan›lanlar›
‹flgalcilerin Yapt›klar›… ‹flgalciler h›zla bölgenin yeralt› ve yerüstü kaynaklar›n› sömürmeye bafllad›lar. ‹nkalar›n topraklar› ‹spanyol beyli¤i haline getirildi. Yerli halk, en afla¤›l›k uygulamalara maruz b›rak›ld›, vahfli flekilde emekleri sömürüldü. Salg›n hastal›klara karfl› ba¤›fl›kl›klar› olmad›¤›ndan toplu flekilde ölümler meydana geldi. Kültürel olarak afla¤›land›lar. Zaten insan yerine konulmuyorlard›. Kilise insan olup olmad›klar›n›n tart›flmas›n› yap›yordu. Yerli halk›n kendilerine özgü yapm›fl olduklar› o günün teknik özelliklerini gösteren tar›m ve yol sistemleri, yerli halk›n geçmiflini ça¤r›flt›rd›¤› için yok edildi. Mimari yap›lara zarar
siz kalacak kadar onursuz de¤ildir. O, ruhunu sömürgecilere satan, onlarla iflbirli¤i yapan hainlerden olmayacakt›r. Halk, maden ve tekstil atölyelerinde ölümüne çal›flt›r›l›yordu. Her aile bir iflçi vermek durumundayd›. Öldü¤ünde o aile yeni bir iflçi daha göndermek zorunlulu¤u vard›. Ki ölümler bir, en fazla iki y›l içinde gelip kap›lar›n› çal›yordu. Halk için ölüm art›k kurtulufl anlam› tafl›yordu. Tupac Amaru, ‹syan Pututoslar›n› Çalmaya Bafll›yor Tupac Amaru yaflad›klar›na ve gördüklerine daha fazla dayanamaz. Bu zulme bir dur demenin gereklili¤ini görür. Ve isyan borular›n› çalmaya bafllad›. ‹syan önce Tinta bölgesinde patlak verdi. Tupac Amaru, Tangusuca alan›na girdi¤inde trampet ve pututoslarla (*) karfl›land›. Amaru’nun ilk uygulamalar›ndan biri, halk› köle gibi çal›flt›rmaya mahkûm eden Mita uygulamalar›n› yasaklamak oldu. Bir bildiri yay›nlayarak kölelere özgürlük tan›d›. Tüm vergileri kald›r›p halk›n köle gibi çal›flt›r›lmas›n› yasaklad›. Art›k ok yaydan ç›km›flt›. Önce 4 bin kiflilik ordusuyla ‹spanyollar›n atad›klar› sömürge valisi-yöneticisi Antonio de Arragia’y› bulup öldürdü. Bu, halk için adeta iflaret fifle¤i oldu. Ard›ndan, bir umut, bir önder bekleyen, köle muamelesi gören 60 bin yerli halk, yal›n ayak Tupac Amaru’nun ard›nda saf tuttu. Bu flekilde bir ordu kuruldu.
‹syan Yay›l›yor… dayan›lmaz bulur. Kendi halk›n›n yaflad›¤› insanl›k d›fl› uygulamalara ses-
Tupac Amaru, savaflç›lar›yla birlikte bu defa Cuzzo’ya do¤ru yürümeye bafllad›. Ama-
N‹SAN 2009 | TAVIR | 27
inceleme
ru’nun yapt›klar› duyuldukça insanlar isyan saflar›na kat›lmaya devam ediyordu. Yerli halk, kendinden gördü¤ü bu adamdan, “bütün yoksullar›n, sefillerin ve öksüzlerin babas›” diyerek sayg›yla söz ediyorlard›. Saflar›na kat›lanlara coflkulu konuflmalar yap›yordu Amaru. Onlar› sömürgecili¤e karfl› harekete geçirmeyi biliyordu. Çünkü o, halk›n› iyi tan›yordu. Konuflmalar›nda mistik ö¤eler olsa da, sözleri, sömürgecili¤e, iflgale, kendilerine yaflat›lan insanl›k d›fl› uygulamalar›n sahiplerine karfl› hesap sorma iste¤i uyand›r›yordu. ‹nsanlara, güçlü gördükleri sömürgecileri yenebileceklerine dair güven geliyordu. Tupac Amaru ve savaflç›lar› Tinta’dan yola ç›k›p ço¤alarak Cusco’ya kadar yürüdüler. Yürüyen yerli halk›n içinde, 200 y›l›n biriken öfkesi, kendilerine ve atalar›na yap›lan o insanl›k d›fl› zulmün hesab›n› soracak olmalar›n›n heyecan› vard›. Silah elde zalimlerin üzerine yürüyorlard›. Yollar›n›n üzerindeki böylesi zalim ‹spanyol bey ve soylular›n›n evlerini yak›yor, tüm h›nçlar›n› bu beylerden al›yorlard›. ‹flgalci Sömürgeciler Panikte… Egemenler, gördükleri bald›r› ç›plaklar›n bu isyan› karfl›s›nda paniklediler. Vakit geçirmeden her türlü önlemi almaya bafllad›lar. Öncelikle büyük bir ordu haz›rland› ve Tupac Amaru’nun üzerine yolland›. Bu orduyla Amaru’nun savaflç›lar› aras›nda kanl› bir çat›flma yafland›. Amaru bu çat›flmadan zaferle ç›kmas›n› bildi. Bu bilge, yerli halk›n önderi girdi¤i pek çok çat›flmalar› bazen kazand›, bazen de hüzünlü yenilgiler yaflad›. Ama asla vazgeçmedi savaflmaktan. Silahlar› yetersiz, imkânlar› k›s›tl›yd› ama tüm bunlar onu isyan›ndan vazgeçirmedi. Aksine Tupac Amaru ve savaflç›lar› az silahla çok ifller yapt›lar. Düzenli ‹spanyol birliklerini bir tür gerilla savafl›yla çevirip vurdular. ‹hanetin Ad› ‹flbirli¤i Ve Tupac Amaru bir ihanet sonucu, ‹spanyollar taraf›ndan tutsak al›nd›… Tutuldu¤u hücresinde yapt›klar›n› düflünmeye bafllad›. Amaru’nun içi rahatt›. ‹hanete karfl› ise öfke doluydu. Buna ra¤men her fley bitmifl de¤ildi. Eski bir egemen anlay›fl olan isyanc› liderleri halklar›n gözünden düflürerek halklar› teslim alman›n arac›na dönüfltürmek isteyeceklerdi. ‹flgalcilerin valisi Tupac Amaru’nun kald›¤› hücreye gelerek bu politikan›n ilk ad›m›n› att›. Amaru’ya de¤iflik vaatlerde bulundu. Bu vaatler karfl›l›¤›nda isyana kat›lanlar›n isimlerini istedi. Bir kifli böyle ihanet eder, bir insan böyle uflak olur. Bunun ad› hainliktir. Tupac Amaru tüm bunlar› bilir, düflman›n› iyi tan›rd›. Hücresinde düflman›na flu karfl›l›¤› verdi: “Bu olayda yaln›zca iki suç orta¤› var. Sen ve ben. Sen zorba, ben de kurtar›c› olarak ölümü hak ettik” Sömürgecili¤in Zalimli¤i… Halk›na Son Bak›fl… Sömürgeciler vaatler karfl›l›¤›nda Tupac Amaru’yu teslim alamayacaklar›n› anlad›klar›nda, ölümüyle halka bir gözda¤› vermek istediler. Bu amaçla Tupac Amaru, Cusco’nun büyük alan› Wacaypata’ya getirildi. Önce kar›s›n›n, büyük o¤lunun, amcas›n›n ve baz› komu-
28 | TAVIR | N‹SAN 2009
tanlar›yla savaflç›lar›n›n idamlar› izlettirildi ona. Burada insan ister istemez Anadolu’da Osmanl›’ya isyan eden Hakikat Savaflç›lar›’n›n, Börklüce’nin gözü önünde boyunlar› vurulurken “‹rifl Dede Sultan” demelerini hat›rl›yor… Ki zulüm ayn› zulümdür, direnifl ayn› direnifl… Tüm bunlardan sonra Tupac Amaru’nun yine teslim olmamas› üzerine s›ra kendisine gelir. Ba¤›rmamas› için önce dilini keserler. Bu meydanda büyükbabas› da benzer flekilde idam edilmifltir. Bundan gurur duyuyordu, bafl› dikti. Bacaklar› ve kollar› ba¤lanarak, dört ayr› at yard›m›yla parçalara ayr›ld›. Kendisini izlettirmeye mecbur edilen halka son kez bakarken boynu vuruldu. ‹bret-i âlem için her bir parças› baflka yerlere gönderildi. Bafl› Tinta’ya, kollar›ndan biri Tungasuca’ya, di¤eri Carabaya’ya, bir baca¤› Santa Rosa’ya, öteki baca¤› Livitaca’ya gönderildi. Vücudunun kalan k›sm› yak›larak külleri Huatana’ya döküldü. Bu flekilde halka isyan edenlerin sonunun bu olaca¤›n›n mesaj› verilmifl oluyordu. Sömürgeciler k›tan›n bu bölgesine “medeniyet”i bu flekilde getirmifl oldular. Tupac Amaru’nun ailesinden geride kalan 14 yafl›ndaki o¤lu da babas›yla ölmek istedi. ‹spanyollar onu öldürmek yerine ‹spanya’da müebbet hapis cezas›na çarpt›rd›. ‹nka soyundan gelenlere verilmifl o “onur” payeleri geri al›narak, di¤er ‹nkalara yap›lanlar yap›lmaya baflland›. Tüm ‹nka gelenek ve görenekleri yasakland›. Yo¤un bir bask› ve zulüm politikas›yla asimilasyona h›z verildi. Sonuç: ‹syan Sürüyor… Tupac Amaru’nun idam›ndan sonra halk yapmas› gerekenleri yapt›. ‹syan› Peru’nun güneyinde Arjantin ve Bolivya’da dalga dalga yay›ld›. Doksan günlük de olsa La Paz’› ele geçirdiler. Fakat sonradan geri çekilmek durumunda kald›lar. Her fleyden önemlisi Tupac Amaru, dünden bugüne bölgede bir gelenek b›rakt›. ‹syan gelene¤i. Ve bugün, her türlü zorbal›¤a karfl› direnmeye devam ediyorsa Latin Amerika halklar›, köklerini Tupac Amarular’›n kanlar› sulad›¤› içindir. Tupac Amaru, dünden bugüne halklar›n teslim olmayaca¤›n›n ilan›d›r. Halklar onu kendine örnek al›rken, düflmanlar›n›n, zalimlerin, iflgalci ve sömürgecilerin korkusu olmaya devam ediyor. Ve yafl›yor. Bazen Bolivar oluyor bazen Jose Marti… Bazen Gerenimo oluyor bazen Che… Ama hep yafl›yor. Tupac Amaru, bu isyan›yla k›tada ba¤›ms›zl›k hareketinin önünü açan bir ifllev görmesi yan›yla, tarihe Latin Amerika’da ilk büyük yerli isyan› olarak geçti. Ve bir kez de buradan, bu bafle¤meyen, onurlu durufluyla halklar›n örnek ald›¤› Tupac Amaru’yu Anadolu’dan, Börklüce’nin diyar›ndan selamlamak istiyoruz. * * * Kaynaklar: 1) Latin Amerika’n›n Kesik Damarlar› – Eduardo Galeano / Alan Yay›nc›l›k 2) Latin Amerika Baflkald›r›yor *Yerli halk›n borazan olarak kulland›klar› içi oyulmufl boynuz J
deneme
dilimiz ayn›... ayn› dilden konufluruz ezelden beri ümit zafer
“Anam›z birdir ayn› memeden emmifliz dostlar kan kardefliz size kan›m kayn›yor…” Enver GÖKÇE
Zorbal›¤›n tanr›sal ifadesi olan Zeus ile insanl›¤›n ufkunu ayd›nlatan Prometheus’un anlaflamamalar› bundand›r. Oysa ayn› mitolojik dili konuflurlar her ikisi de. Ama asla anlaflamazlar. Ki hayata ve atefle dair ayn› anlam› paylaflm›yor olufllar›, bulunduklar› taraf›n tabiat›n›n gere¤idir. Ve son sözü daima Prometheus söyler: “Zeus taht›ndan düflmedikçe, benim iflkencelerimin sonu yok…” Tarihin özeti fludur: Zulmü haflmetli krallar ile onlar›n k›l›çtan geçirdi¤i halklar, hiçbir zaman ayn› duygular› paylaflmam›fllard›r. Yalan, yaygara ve yan›lsamalar ise kural› bozacak çap ve süreyi dolduramazlar. Esas olan flu ki, ezenler ve ezilenler ayn› dili konuflmazlar. Misal ki, o zalimler sömürülerine “kader” derler ve kaderi tersine çevirmenin kavgas›na “hayat” demifltir emekçiler…
Ayn› dili konuflup anlaflamamak mümkün mü? Evet, mümkün! “Bu durum nas›l olur?” derseniz, kraliçe Mari Antuanet’in o ünlü sözünü hat›rlay›n: “Ekmek bulam›yorlarsa pasta yesinler…”
vap flu oldu: “Bald›r› ç›plaklar yiyecek ekmek bulamad›klar› için homurdan›yorlar efendim” ‹flte o zaman meflhur cümlesini kurdu kraliçe: “Ekmek bulam›yorlarsa pasta yesinler…”
18. yüzy›l Fransas›’n›n kraliçesi Mari Antuanet ile ayn› Fransa’n›n emekçileri, haliyle, ayn› dili konufluyorlard›. Ama iflte buna ra¤men yine de anlaflam›yorlard›. Dönemin Frans›z emekçileri açt›lar, yoksuldular ve hayk›r›yorlard›. Her geçen gün gürleflen bu feryatlar, Saray’dan bile duyulur olmufltu art›k. ‹pek tüller içindeki kraliçe, bir gün bu seslerin sebebini sordu. Ald›¤› ce-
Yiyecek ekmek bulamad›klar› için feryad edenler de, kraliçe de Frans›zca konufluyorlard› elbette. Ama anlaflam›yorlard› yine de. Çünkü kraliçenin karn› tok, s›rt› pekti. Emekçilerin durumu ise malumdur. ‹flte tam da bu nedenle, Mevlana Celaleddin Rumi hakl›d›r bir kez daha: “Ayn› dili konuflanlar de¤il, ayn› duygular› paylaflanlar anlaflabilir…”
Zalim ile mazlum anlaflabilir mi hiç? Yalan ile gerçek uzlaflabilir mi? Asla! Bu öyle bir tarihsel kesinliktir ki, flair Gülten Ak›n’a flu dizeleri yazd›rt›r: “Ayn› dili konufluyor / Ayn› dille konuflmuyoruz…” Yezid ile Hüseyin’in Arapça konuflmalar›na ra¤men, ayn› dille konuflmamalar› da bundand›r. Kuyucu Murat Pafla ile Anadolu’nun isyana duran Türkmen emekçilerinin anlaflamamalar› da bundan... Çünkü herkes kendi saf›n›n, s›n›f›n›n diliyle konuflur bu kavgada. ‹flte bu yüzden flair bir kez daha hakl›d›r ve meselenin özü de zaten budur: “Ayn› dili konufluyor / Ayn› dille konuflmuyoruz…”
N‹SAN 2009 | TAVIR | 29
deneme
Ama art›k Filistinli bir fedai, onu hiç anlam›yor. Ve dahas›, tek kelime Arapça bilmeyen kardefl halklar, anl›yor Gazze’nin dilinden. Öyle ki, Filistin bayra¤› her dilde direnifl ve özgürlük anlam›na geliyor nicedir… Ezelden beri halk ve hakl› olman›n duygular›n› paylaflt›¤›m›z için, her mekân ve zamanda anlafl›yoruz biz. Çünkü ayn› yürek çarp›yor gö¤sümüzde. Ayn› yumru¤u savuruyoruz. Ayn› e¤ilmez boynun üstünde, ayn› karakafay› tafl›yoruz as›rlard›r. Ayn› söVe sonra, Dehak ile o muhteflem Demirci mürüdür hayat› bize zindan eden. Ve ci¤erigelince karfl› karfl›ya anlafl›p uzlaflmaz dille- mize yedi¤imiz kurflun, ayn› Beyaz Adam’›n ri. Öyle ya, zorbal›¤›n diliyle adalet aray›fl›- imalidir… n›n dili ayn› grameri kullansa bile, apayr› anlamlara sahiptir. Yaman bir farkl›l›kt›r Ayn› sevday›, ayn› hasretle yaflad›k biz. bu. “Tok aç›n halinden anlamaz” diyen hal- Mem u Zin, Leyla ile Mecnun, Ferhat ile fiirin olduk as›rlard›r. Ve “Sar› Gelin” ezgisine k›n bilgeli¤i ayd›nlat›r ancak bu çeliflkiyi… “Baz› kelimeler kendi aralar›nda düflman her dilde ayn› gözyafl›n› döktük. Naz›m Hikgibi dö¤üfl yaparlar” diyen Althusser de met’in dedi¤i gibi yani: “Biz, ayr› dillerle ayhakl›d›r. Çünkü dö¤üflen s›n›flar›n kelime- n› flark›y› okuyanlar›z” lere yükledikleri anlamlar aras›nda kan davas› vard›r. Öyle ki ezenler “itaat” bekler- Zorbal›¤a karfl› direnç, sömürüye karfl› isken, ezilenler “isyan” büyütürler. “Özgür- yan kardefliyiz. Eme¤in hakk› için, her dilde lük” kelimesi diktatörlerin tüylerini esas ayn› naray› atabilmenin ayr›cal›¤› da bize durufla kald›r›rken, “teslimiyet” kelimesin- özgüdür. Ki bin kez daha hakl›d›r Rumi: “Ayn› dili konuflanlar de¤il, ayn› duygular› den hofllanmaz dünya halklar›… paylaflanlar anlaflabilir...” Arapça konufluyor elbette Mahmut Abbas. H›z›r Pafla ile Pir Sultan da ayn› dili konufluyordu ama ayn› dille konuflmad›klar› da malumdur. ‹flte bu yüzden, Pir Sultan’›n isyankâr dilini kesip yontarak kendi düzenlerinin tek sesli korosuna dâhil etmek isterler: “Fetva vermifl koca bafll› kör müftü / fiah diyenin dilini keseyim deyu” Ama ald›rmaz bask›lara Pir Sultan ve kendi ça¤r›s›na can verir: “Gelin canlar bir olal›m / Münkire k›l›ç çalal›m…”
30 | TAVIR | N‹SAN 2009
KÖYLÜLER‹ME Anam›z birdir, ayn› memeden emmifliz dostlar. Kan kardefliz, sizlere kan›m kayn›yor. Sizlerle beraber herk ettik topra¤›, Beraber yatt›k hapiste, beraber teskere ald›k Ve maniler yakt›k hasret için; Gülemediysek de bofl verdik beraber... Halay m› çekmedik kol kola, Horon mu tepmedik diz dize, Cepken mi vermedik rüzgara? Koyun koyuna yatt›k toprak duvarlarda S›tmayla, s›¤›rla, davarlarla... Daha da yatar›z dostlar›m daha da... Gün gelirse eger Halay çeker, türkü söyler gibi yanyana Mavzer mavzere verip de Düflmana kurflun da atar›z. Sizlere kan›m kayn›yor, yabanc› de¤ilsiniz bana... Enver GÖKÇE
karikatür
mehmet arslan
N‹SAN 2009 | TAVIR | 31
makale
sistemin illüzyonuna karfl› brecht esteti¤i mehmet esato¤lu
Brecht ve kuram›, bizim ülkemizde sanat alan›n›n ve tiyatronun gündemine düfltü¤ünde, onun esteti¤ine karfl› ç›kt›¤› Stanislavski ve dramatik tiyatrosu üzerine henüz kitaplar ortada yoktu. Bu yüzden Brecht kuram›na iliflkin ilk yaz›lar› okuyanlar neyin nas›l oldu¤unu pek anlamad›lar. Kafalar›nda durumu pek somutlayamay›nca esas soru-
32 | TAVIR | N‹SAN 2009
nun bizdeki yans›mas›n› Devlet Tiyatrosu'nun a¤dal› oyunculu¤u sand›lar. Brecht ise öncelikle "illüzyonu" k›r›p parçalamak istiyordu sahnede. Brecht tart›flmalar›n›n ilk gündeme geldi¤i 60'l› y›llarda çok aç›ktan görüp, bilemedi¤imiz, giderek 2000'li y›llara do¤ru tüm yaflam›m›z› kapla-
yan illüzyon... Neydi illüzyon? Yaflam›m›zda ve sanatta nas›l iflliyor? Bizi nas›l avucunun içine al›yor? Kapitalizmin ac›mas›z koflullar›nda emekçi insan nas›l yafl›yor? Ald›¤› az›c›k ücreti için sabah›n kör karanl›¤›nda düflüyor yollara. Akflama kadar u¤rafl›p didiniyor. Gece karn›-
makale
n› doyurup uyuyor. Bir süre sonra bu, bir rutin halini al›nca yaflam›n a¤›r koflullar› onu bunaltmaya bafll›yor. Ac›mas›z sömürü çark›n›n koflullar› onun isyan› olmadan de¤iflmeyece¤ine göre geriye onu avutacak tek bir fley kal›yor, o da illüzyon. Televizyonda, sinemada, tiyatroda izledi¤iyle duyusal özdefllik kuran emekçi, böylece günün üzerine çöken bunalt›s›ndan bir nebze olsun s›yr›l›yor, rahatl›yor, boflal›yor. Ama kendisini bu duruma düflüren sistemi sorgulamak, ona isyan etmek akl›n›n ucundan bile geçmiyor. Örne¤in dizi filmde patronu ile özel iliflki kuran, onun sayesinde güzel lokantalara giden, lüks otellerde tatiller yapan bir kad›n› izlerken duyusal özdefllik kurarak giriyor düfller alemine. ‹zliyor, rahatl›yor, boflal›yor ama somut yaflam›nda de¤iflen bir fley olmuyor. O koflullar ertesi gün yollarda, iflyerinde onu bekliyor. ‹llüzyon onun yaflam›na sadece televizyonda, sinemada, tiyatroda izlediklerinden girmiyor. Özellikle medyatik bombard›man›n bir f›rt›na halini ald›¤› 1990'lardan bu yana yaflayan insan›n her yan› illüzyonla doldu taflt›. Bir piyango çekiliflinden futbol karfl›laflmas›na, büyük al›flverifl merkezlerine kadar her yanda illüzyonun kurulabilece¤i ortamlar insanlar›n çevresini kuflatt›. Örne¤in eskiden piyangodan ç›kacak ikramiye, yaln›zca bilet alan, ona para ay›ranlarla s›n›rl›yken flimdi medyatik ajitasyonla tüm toplum bir kiflinin alaca¤› trilyon üzerinden düfller kuruyor. Futbolda yap›lacak bir karfl›laflma da onunla ilgili ilgisiz herkesin gündeminde. Dolay›s›yla yarat›lan illüzyonla tüm toplum konuyla ilgili olsun olmas›n, bir histeri ve boflal›m içine sokuluyor. Bu arada içinde bulunulan dertler unutuluyor. Yönetenler onlar›n ç›karlar›n› gasp eden düzenlemeleri rahatl›kla yapabiliyorlar. Brecht'in 30'lu y›llarda saptad›¤› ve sanat alan›nda karfl› durdu¤u, mücadele etti¤i illüzyon asl›nda burjuva esteti¤inin temelini oluflturuyor. Aristoteles'in "Poetika" adl› yap›t›nda ortaya koydu¤u "katharsis" kavram›n› inceleyerek kendi estetik duruflunu infla
eden Brecht, illüzyona karfl› durmadan ve alternatif gelifltirmeden yeni bir ad›m at›lamayaca¤›n› saptad›. ‹flin tuhaf yan› burjuva esteti¤ine karfl› duranlar da bunun önemini anlam›yorlard›. Brecht uzun bir süre bu konuda savafl vermek zorunda kald›. Brecht, her türlü illüzyona karfl› dururken bunun "devrimci romantizm" için kullan›m›na da karfl› ç›kt›. ‹nsan›n insan› sömürdü¤ü bir sistemin ortadan kald›r›lmas›; eflit ve özgür bir dünyan›n kurulmas› kavgas›na duyusal bir özdefllikle ba¤l› olanlar mücadelenin gerileme günlerinde bu ortam›n havas›na kap›l›p sisteme teslim oldular. Brecht'in "Az gittiler, uz gittiler sonunda en azg›nlar› oldular yalanc›lar›n" dedi¤i pozisyona düfltüler. Brecht'in estetik anlay›fl› ise illüzyonu de¤il yabanc›laflmay› öneriyor. ‹zleyici karfl›ndakiyle duyusal özdefllik kurmak yerine olay› d›flardan bir gözle izliyor. Karfl›s›ndaki "kahraman"›n yap›p etti¤ine "yabanc›" gözlerle bak›yor. Onun yanl›fl›n› da do¤rusunu da görüyor. Brecht tiyatroya iliflkin bir fliirinde flöyle söylüyor oyunculara: "Sizler, büyük sanatç›lar, usta taklitçiler Altta kalmamal›s›n›z bu konuda. Ne kadar yetkinlefltirseniz de sanat›n›z› Çok fazla uzaklaflmay›n, sokakta oynan›p duran O günlük tiyatrodan. fiu adama bak›n soka¤›n köflesinde Nas›l oldu¤unu anlat›yor kazan›n flu anda fioförü sunuyor kalabal›¤›n yarg›s›na Nas›l oturdu¤unu direksiyonun arkas›nda, Ve flimdi de ezileni taklit ediyor, belli ki Yafll› bir adam. Her ikisinden de yaln›zca Kazay› anlafl›l›r k›lacak kadar veriyor, ama Yine de yetecek kadar Onlar› gözünüzde canland›rmaya Kazaya mahkum gibi göstermiyor ama ikisini de Böylece anlafl›l›r oluyor kaza ve anlafl›lmaz yine de Çünkü bambaflka hareket edebilirlerdi her ikisi de Gösteriyor iflte flimdi
Kazadan kaç›nmak için Nas›l davranabileceklerini. Hiç de bat›l inanc› yok Bu görgü tan›¤›n›n, Y›ld›zlara terk etmiyor da ölümlüleri Kendi hatalar›na ba¤l›yor yaln›zca. Ciddiyetine ve özenine de dikkat edin Bu taklit s›ras›nda. Çok fleyin, suçsuzun y›k›mdan kurtulabilmesinin, Zarar görenin zarar›n›n karfl›lanabilmesinin, Kendi kesinli¤ine ba¤l› oldu¤unu biliyor o. Bak›n nas›l tekrar ediyor daha önce yapt›¤› fleyi Durarak, yard›ma ça¤›rarak haf›zas›n› Tam da emin olmayarak, iyi taklit edip etmedi¤inden, Durarak ve bir baflkas›ndan flunu ya da bunu Düzeltmesini isteyerek... " Brecht'in "diyalektik tiyatro" olarak adland›rd›¤› kuram›n›n temeli Marksist-Leninist bir dünyaya bak›fltan yola ç›kar. Öncelikle maddecidir. Olan biten, fliirde anlat›ld›¤› gibi somut nedenlere ba¤lan›r. Brecht maddeyi ve olaylar› ele al›rken ona kaskat› bir biçimde bakmaz. Onun süreç içinde duruflunu ve de¤iflimini ele al›r. Oyunlar›ndaki kifliler -ki bunlar› oyunun figürleri olarak adland›r›yor- oyun boyunca büyük bir
N‹SAN 2009 | TAVIR | 33
makale
kurdu¤u “kötü adam” Erol Tafl’a k›zar. Adana’da bir film gösterisi sonras› izleyiciyi selamlamak için ç›kt›¤› sahneye tafl at›l›r. Tafl sanatç›n›n kafas›na gelir ve aln› kanar. Bunun üzerine Erol Tafl’›n izleyiciye verdi¤i yan›t oldukça ilginçtir: “Siz bana tafl de¤il ekmek at›yorsunuz!” Yeflilçam sinemas›nda izleyici kötülere k›zar. Ama nedenleri üzerine hiç düflünemez. Bilmeden sevdi¤i, duyusal özdefllik kurdu¤u bir “iyi” ve alabildi¤ine k›zd›¤› bir “kötü” vard›r. Bu anlat›m biçiminin içine ezen-ezileni de koysan›z sonuç de¤iflmez. ‹zleyici olay› duyular›yla izler. Sevgi, ac›ma, nefret gibi duygular› aya¤a kalkar kalkar iner. Finalde duygular› boflal›r, rahatlar. Ancak olay üzerine zerre kadar düflünemez. “Diyalektik tiyatro”da ise olay› sunan oyuncular, izleyicinin duyusal özdefllik kurmalar›na izin vermeyecek bir biçimde “göstermece” bir oyunculukla oyunu sergilerler. Figür sahnede rolü sosyal jestlerle oynar. Zaman zaman rolden ç›kar. fiark› söyleyerek iflin bir baflka boyutunu önümüze koyar. Sahnede dekor, aksesuarlar bir atmosfer yaratmaya hizmet etmez. Ifl›klar, efektler izleyiciyi bir düfl alemine sürüklemek üzerine düzenlenmemifltir. Dramatik tiyatroda bu atmosferin oluflumu için her fley salonun kap›s›ndan itibaren örgütlenir. Salonda hafif bir ›fl›k vard›r. Oyun bafllamadan izleyiciyi atmosfere sokacak bir müzik fonda hafif hafif çalmaktad›r. K›rm›z› kadife perdelerle sahnenin önü örtülüdür. Üçüncü zilin ard›ndan perde aç›l›r. Sahnede dekor ve ›fl›kla yarat›lm›fl bir atmosfer vard›r. Oyuncu bu atmosferin ortas›nda tepeden t›rna¤a oyun kiflisine bürünmüfl bir biçimde dolan›r. Her davran›fl› illüzyonu ad›m ad›m yükseltir. Dramatik tiyatronun temellerinin at›ld›¤› ünlü Moskova Sanat Tiyatrosu’nda bu illüzyonu yaratmak ad›na Çehov’un “Viflne Bahçesi” adl› oyunu, giriflte yaklafl›k 5 dakika süren bir sessizlikle bafllar.
de¤iflim yaflarlar. Ö¤retici oyunlar›ndan "Kural ve Kural D›fl›"nda karfl›m›za bir emekçi koyar Brecht. Adam kendini sömürenlere "k›yak" yapt›¤› ve iyi davrand›¤› müddetçe ifllerin iyi gidece¤ini düflünürken yaflam›n› yitirir. Mahkeme emekçinin hatal› oldu¤una, kendini sömüren kifliye iyilikle yan›t vermesinin yanl›fl oldu¤una hükmeder ve emekçiyi öldüren patronunu beraat ettirir. Oyunun bafl›ndan sonuna her figür sürekli de¤iflir. Ama bu öylesine rastgele bir de¤iflme de¤ildir. S›n›flar›n karfl›l›kl› çat›flt›¤›, ç›kar kavgas›n›n oldu¤u bir toplumda herkes kendine uygun s›n›fsal bir pozisyon al›r. Burada yanl›fl karar veren kaybeder. Kendine kötü davranan, sömürenlere karfl› iyilikle karfl›l›k vermeye kalkan emekçi bunun bedelini yaflam›yla öder. fiimdi oyuncu bu anlat›lan›, dramatik tiyatronun kal›plar›na göre oynamaya kalkarsa izleyici ölen emekçiye ac›yacak, patrona k›zacak, adalet bekledi¤i mahkemeden de patronu aklayan bir karar ç›k›nca y›k›l›p kalacak ve salonu öyle terk edecek. Yeflilçam filmlerini düflünecek olursak izleyici duyusal özdefllik
32 | TAVIR | N‹SAN 2009
Brecht’in önerisiyle salon flöyle düzenleniyor. ‹zleyicinin kap›dan giriflinden itibaren bir tiyatroda oldu¤unu unutmamas› sa¤lan›yor. Dramatik tiyatrodaki o anl› flanl› k›rm›z› perdenin oldu¤u yerde yamal› bir yar›m perde vard›r. Perde aç›l›r aç›lmaz görülür ki sahnede her fley ç›plak gözle görülebilecek biçimde yerlefltirilmifltir. Atmosfer yarat›c› hiçbir fley yoktur. Ünlü fizikçi Galile oyunu bafllarken; o dinci-gerici engizisyonla kap›flacak, “Dünya yuvarlakt›r!” diye kavga edecek ve sonunda geri ad›m atacak büyük bilim adam› Galile, ç›plakt›r ve bir f›ç›n›n içinde y›kanmaktad›r. Oyun boyunca onu mitlefltirecek hiçbir yan yoktur. Oburdur, gerekti¤inde üç ka¤›tç›d›r. Bunlar› da hiçbir kutsal amaç ad›na de¤il düpedüz maddi ç›karlar› için yapar. Oyunun sonuna do¤ru dinci-gericilerin bask›lar›ndan korkar, geri ad›m atar. Sahnede gördü¤ümüz her fley insani bir biçimde olup biter. Aç›k olana asla gizem kat›lmaz. Brecht tiyatrosunu bir “moda” olarak görenler, onun devrinin geçti¤ini vaaz ediyorlar. Halbuki aslolan Brecht’in önerdikleridir. Sistemin her yan›m›z› illüzyonla kuflatt›¤› günümüzde Brecht’in önerilerine bir kez daha yeniden bakmak gerekiyor.J
öykü
hayat oyunu mehmet karada¤
Günefl, as›rl›k okaliptus a¤açlar›n›n aras›ndan s›zmakta zorlan›yordu. Sabah saatlerinin serinli¤i hâkimdi havaya. Ne güzel de yüzü okfluyordu rüzgâr. ‹nsan›n düfllere dalmas› iflten bile de¤ildi; ama as›rl›k okaliptus a¤açlar›n›n alt›ndaki dikdörtgen so¤uk mermer ve üstündeki bir avuç toprak iki bac›y› düfllere dald›rmayacak derecede gerçekti. ‹nsan ancak bu ortamda mazi tazeleyebilirdi. Mazinin tazelenmesiyle hüzünlü de olsa, o mekanda muhakkak içten gülüfllerin yüze yans›d›¤› bir sohbet yap›labilirdi. Çok gelip gitmifllerdi as›rl›k okaliptus a¤açlar›n›n alt›na. Bu seferki de bir y›ldönümüydü. Hiçbir gün iki bac› dikdörtgen so¤uk mermer bafl›nda maziye dair konuflmam›fllard›. Acaba neydi bu sefer konuflmak istemelerinin sebebi? Bir fley vard› bu sefer! Belki de bir avuç topra¤› bereketli k›lan›n kula¤›na bir fleyler f›s›ldamak isteniyordu. Teyzeleri, çocuklar› köyevine yollarken mendiliyle gözyafllar›n› silmiflti. ‹ki bac› yaln›z kalm›fllard›. Ve maziye dalacaklard›; mazinin kap›s› araland›.
Ben art›k yaflland›m, bastonsuz da yürüyemiyorum. Ama sen bir delikanl› gibi yürümeye bafllad›n. Oyunumuz da zaten yürümekle ilgili. ‹yi düflün ve cevap ver! Söyle bakal›m var m›s›n bu oyuna? - Vay›m dede ama kazan›ysam, k›zkaydeflim Yetey’e de flekey istiyom… - Tamam Türkmen tamam! fiaflard›m zaten bunu demeseydin. fiimdi flu tebefliri al ve evin kap›s›ndan bahçenin kap›s›na kadar düz bir çizgi çek. - Çizdim dede tamamd›y. - Güzel… fiimdi bu çizginin üzerinden dümdüz yürü bakal›m. *** Gül gülümseyerek “Sen belki hat›rlam›yorsun Sevgi ama Türkmen’i bir görecektin, dedeme ‘Oyun dedi¤in de bu muymufl!’ derce-
sine nas›l da bakm›flt›. Tabi dedem onun nas›l bakt›¤›n› anlay›p ‘Yürü bacaks›z!’ deyince o çizginin üstünde dümdüz yürümüfltü…” dedi. Bir an iki bac›n›n da gözleri mermer üzerindeki resme yöneldi. Resimdeki gözler çocuk gözleri gibi gülüyordu. Hayat oyununa “Var›m…” demek belki de yolu yar›lamakt›. Ad› “oyun” ya da “s›nav” olsun bu çok önemli de¤ildi. Önemli olan hayat neydi ve nas›l yaflanmal›yd›. ‹flte “var›m…” demek bu soruya cevap aramak anlam›na geliyordu. Sevgi, ablas›na “Eee abla daha sonra ne olmufltu?” diye sordu. Ablas› anlatmaya devam etti. *** - Daha oyunumuz bitmedi Türkmen, zaten
Sevgi, ablas›na “Abla hat›rl›yor musun, dedemin Türkmen’e yapt›¤› s›nav›?” dedi¤inde; ablas› Gül gözleri ›slanmas›na ra¤men, içten bir flekilde gülüyordu. Zor da olsa “Daha 6 yafl›ndayd›…” cevab›n› verebilmiflti. Sevgi, “Dedemin çizdirdi¤i çizgileri an›ms›yorum ama hiçbir ayr›nt›y› hat›rlam›yorum, anlat›r m›s›n biraz abla…” deyince Gül gözyafllar›n› kurularken anlatmaya bafllam›flt›. *** - Gel bakal›m Türkmen! Seninle bir oyun oynayaca¤›z. Bu oyunun ismi “Hayat”. Bu oyunu bir nevi s›nav gibi düflün. Kazan›rsan oyunu, ödülün en sevdi¤in flekerler olacak.
N‹SAN 2009 | TAVIR | 35
öykü
sen ilk aflamas›n› “Var›m…” diyerek geçmifltin. Düz çizgide yürümen bir bafllang›çt›. Fakat düz bir çizgide, ya da yolda dümdüz yürüyebilmen seni yan›ltmamal›. Bu oyun dört aflamadan olufluyor. Düz çizgi sadece bafllang›c›yd›. Haz›rsan ikinci aflamaya geçelim. - Haz›y›m dede. - fiimdi düz çizgiyi sil ve yerine y›lan gibi k›vr›mlar› olan bir çizgi çiz. - Çizdim dede, tamamd›y. - Gül bir ip getiriver de k›z›m, Türkmen’in bir aya¤›n› ve iki kolunu birden ba¤layal›m. Bakal›m tek aya¤› üstünde yürümeyi baflaracak m›? - Biy saniye dede! Ben de o zaman Gül ve Sevgi ablam için de biy fleyley istiyom. E¤ey kazan›ysam ablalay›ma sak›z alacaks›n. - Tamam Türkmen merak etme… Gül k›z›m s›k› s›k›ya ba¤la flu bacaks›z› yoksa bunun benden isteyecekleri bitmeyecek gibi. *** Gül biraz duygusallaflarak “Türkmen’i s›k› s›k›ya ba¤lam›flt›m Sevgi, o yine sak›z isteyerek bizi düflünmüfltü. Fakat dedemin bir bildi¤i vard›. Bunu o zaman çok iyi anlayamam›flt›m ama ailece yaflad›klar›m›z›, bize yaflat›lanlar› düflününce daha iyi anl›yorum…” dedi. ‹ki bac›n›n akl›ndan özlem yüklü y›llar geçiyordu. Ama ikisi de ayn› y›llar› düflündüklerinin fark›nda de¤ildi.
ten ibaret de¤ildi. Bazen hayat hapsediliyordu. Dört duvar aras›, insan›n kolunun kanad›n›n ba¤land›¤› yerdi hapishane. Dört duvar aras›nda yürümek ise her babayi¤idin harc› de¤ildi. Ama hayat› anlamak, duvarlar› y›kabilecek güçteydi. Belki hayat›n bir yerinde düflmek de vard›, ama hayat› anlamak kalkmay› gerektiriyordu. En önemlisi bu yüzden beynimizdeki duvarlar›n y›k›lmas›yd›.
Sevgi ablas›na “Eee abla Türkmen o halde düflmeden yürüyebilmifl miydi?.” diye sordu. Ablas› anlatmaya devam etti. *** - Dengede duymak geyçekten zoymufl dede. Ama baflayd›m de¤il mi? - Evet Türkmen, baflard›n. Ve gayet iyiydin. Söyle bakal›m dengeni nas›l kurdun ve düflmedin? - “Sek sek” oyununu düflündüm. Biyaz güç isteyen biy oyun. Çünkü tek ayak üstünde oynan›yoy. Ama “sek sek” oynayken kollar›n ba¤lanm›yoy, o yüzden biyaz daha güçlü olmak laz›m. Geçen kap›ya dayanan kocakay›y› hat›yl›yoy musun dede? Annemley sana belli etmese de o biy vuyuflta ayaklay›n› yeyden kesti¤im çocu¤un annesiydi… - Hani sen bir daha yaramazl›k yapmayacakt›n? Neyse flu oyun bitsin ben sana ne yapaca¤›m› biliyorum. fiimdi 3. aflamaya geçece¤iz, ilk ikisini baflar›yla tamamlad›n. Haz›r Hayat her zaman düz bir çizgide yürümek- m›s›n?
36 | TAVIR | N‹SAN 2009
- Haz›y›m dede. - Sen yine düz bir çizgi çek ayn› yere… K›z›m Gül, abine söyle benim büyük sand›¤› getirsin. Bak Türkmen bu sefer iyi düflünmelisin yoksa kaybedersin. Çünkü bu sefer zaman s›n›rlamas› da var ona göre… Mustafa o¤lum o sand›¤› çizginin tam ortas›na koyuver. Hadi bakal›m Türkmen, bu sand›¤› bir flekilde afl›p karfl› taraftaki çizginin üzerinden yürü de görelim. - Ama dede bu benim boyumun iki kat› büyüklükte, z›plasam bile elim yetiflmiyoy ki… - Hayat oyununa “Var›m…” diyen sendin, yapamam ben bunu dersen b›rakabiliriz. Ama oyunu kaybetmifl olursun. Ne diyorsun, bizi hayal k›r›kl›¤›na m› u¤ratacaks›n, yoksa devam m› edeceksin? - Devam edece¤im ama biy flayt›m vay… Kazan›ysam k›ym›z› sapl› çak›n› Mustafa abime veyeceksin! - Vay uyan›k! Tamam öyle olsun… Bak iflte çak›y› ortaya koyuyorum. Kazan›rsan abine bu çak›y› seve seve verece¤im… *** Gül mutlu bir ifadeyle, “Türkmen çak›y› da abisine hediye edebilece¤ini duyunca nas›l da h›rslanm›flt› Sevgi… Ama h›rs› çabuk geçti. Kaç sefer koflup koflup sand›¤›n üstünden tutmay› denese de baflaramad›. Bir tutsa ç›kabilecekti ama boyu yetiflmiyordu. O boyla da zaten sand›¤›n tepesine yetiflebilmesi imkâns›zd›. En sonunda yoruldu ve sand›¤a yaslanm›flt›. Akl›ndan karamsar düflüncelerin geçti¤i yüzüne yans›yordu. Bize bakm›yordu ama ama önündeki engeli aflamad›¤› için neredeyse a¤layacak gibiydi. Umudunu yitirmifl gibiydi. Yüz hatlar› zaman›n dolmas›n› bekleyen bir hale bürünmüfltü. Zaman daral›yordu… Ama biran yüzü ayd›nlan›r gibi oldu. Bir fleyler düflünmüfltü ve dedeme flöyle seslendi: ‘Benim bu engeli aflma flans›m var m› yok mu?’ Dedem: ‘Var o¤lum var, yeter ki sen sor, ö¤ren nas›l aflabilece¤ini…’ deyince Türkmen nas›l aflaca¤›n›n s›rr›n› çözmüfltü. Ama bu sefer öndeki engel zamand› ve çok az bir zaman› kalm›flt›…” dedi. ‹ki bac› ayn› duygularla birbirinin elini s›k› s›k›ya tutuyordu. Hayat›n içinde dönem dönem engellerle karfl›laflmak mümkündü. Kimisini aflmak kolayd›, kimisi ise zordu ama asla baflar›lmaz, afl›lmaz de¤ildi. Zaman ilaçt› belki ama bir o kadar da k›ymetliydi. Zaman›n ak›fl›n-
öykü
Sevgi, ablas›na “Eee abla Türkmen nas›l aflm›flt› o sand›¤›?” diye sordu. Ablas› anlatmaya devam etti. *** - Sana demifltim de¤il mi “‹yi düflünmelisin bu sefer Türkmen…” diye. Ne düflündün de bana soru sormaya karar verdin. Anlat bakal›m. - Valla dede, babam da kaya kaya düflününce senden yayd›m isteydi. Sonya yüzü güleyek yan›ndan ayy›l›yd›. Ve sen hep ona “Türkmeno¤lu alt›ndan kalkamayacak iflimiz yoktuy bizim.” deydin. Bu yüzden bana da yayd›m edece¤ini düflündüm. - Bak hele flu bacaks›za a¤z› da laf yap›yormufl. Evet o¤lum bazen önümüze engeller ç›ksa da biz bu engelleri yard›m alarak aflabiliriz. Önemli olan yard›m isteyebilmektir; sormak, ö¤renmektir. Sen sormasayd›n bu engeli aflmak istemeseydin ben sana nas›l yard›m edebilirdim ki? Bazen boyumuz yetmese engeli aflmak için büyümesini-olgunlaflmay›- bekleriz. E¤er zaman kaç›yorsa, o zaman sorup ö¤renip boyumuzu nas›l büyütürüz, yani engeli nas›l aflar›z ona bakar›z. ‹yi ki çok gecikmeden sordun, ö¤rendin ve abinin s›rt›na bas›p z›plamay› ak›l ettin. Yoksa kaybedecektin. - Sa¤ol dede, yayd›m etmeseydin sand›¤› nas›l aflaca¤›m› bilemezdim. - fiimdi herkes haz›rlans›n son aflama için bir yere gidece¤iz. Gül, git k›z›m annene ba¤lar taraf›na gitti¤imizi söyle. Hadi çocuklar hava kararmadan gidip gelelim. - Söyledim dede, akflam yeme¤ine geç kalmamam›z› söylüyor annem. - Hadi yola koyulal›m çocuklar anca gider geliriz. Bu seferki ilk üçüne hiç benzemiyor Türkmen efendi, bakal›m ne yapacaks›n.
sen yan›l›rs›n. Ne dersen o olacak. Haz›r m›s›n? *** Gül h›zl› h›zl› “Daha Türkmen, dedeme cevap vermemiflti Sevgi… Araya abim ve ben girmifltik. Dedeme ‘Nas›l olur dede; nereden baksan 6-7 metre bu uçurumun yüksekli¤i. Türkmen’e bir fley olursa ne yapar›z…’ diyorduk. Ben art›k a¤l›yordum. Sen hat›rlam›yorsun ama abim de dahil hepimizi bir a¤lama tutmufltu. Bir tek Türkmen a¤lam›yordu ama o da kendini zor tutuyordu. Bizim a¤larken ç›kard›¤›m›z seslerin yan›nda Türkmen’in sessizli¤i daha korkutucuydu. Gözleri çakmak çakmak olmufltu. Kafas›nda bir fleylerin karar›n› verdi¤i aç›kt›. Biz art›k ‘Boflver flekeri, sak›z›, çak›y› Türkmen biz hiçbir fley istemiyoruz!’ diye seslenmeye bafllam›flt›k. Oysa oyunun son aflamas›n› görmeden önce alaca¤›m›z hediyelerin sevincini nas›l da yafl›yorduk. Dedem ise çok rahatt›. ‘Haz›r m›s›n?’ sorusuna Türkmen’in verece¤i cevab› bekliyordu. Türkmen döndü ve bize bakt›… Unutam›yorum onun ‘Bir daha görüflemeyece¤iz.’ diyen hüzünlü gülüflünü. Sonra dönüp ‘Haz›r›m dede.’ demiflti. Dedem, Türkmen’i koflmaya bafllayaca¤› a¤ac›n yan›na yollad› ve ‘Benim baflla dememi bekle.’ dedi. Bize de ‘Korkmay›n çocuklar atlayaca¤› zemin çok yumuflak göreceksiniz pek bir fley olmayacak’ demiflti. Bunlar› duyunca biraz rahatlam›flt›k ama o uçurumu düflündükçe endifle etmemek pek mümkün de¤ildi. Abim afla¤›da bekleyece¤ini söyleyerek kofla kofla aram›zdan ayr›lm›flt›. Yeter ne oldu¤unun fark›nda olacak bir yaflta de¤ildi. Sen tam hat›rlam›yorsun ama dedem bizle konuflmadan önce dedeme demedi¤ini b›rakmam›flt›n da dedem hiç ses etmemiflti. Türkmen koflmaya bafllad›¤›nda ise dedem hariç hepimiz gözlerimizi kapatm›flt›k” dedi. ‹ki bac›n›n akl›na ayn› anda “Kahramanlar Ölmez Halk Yenilmez” sözü gelmiflti.
‹flte geldik çocuklar. Hadi bakal›m Türkmen flu a¤açtan uçuruma kadar bir çizgi çek bakal›m. Ama bu çizginin üzerinde yürümeyeceksin koflacaks›n. Ne oldu korktun mu yoksa! Evet koflacaks›n ve uçurumdan afla¤› b›rakacaks›n kendini… ‹yi düflün ama çok iyi düflün ve öyle karar ver haz›r olup olmad›¤›na… Ne dersen o olacak, “Haz›r›m.” dedi¤inde atlamana gerek yok diyece¤imi düflünür-
Hayat bazen önüne bir uçurum ç›kar›yordu insan›n. Zorunluluksa uçurumdan atlamak, ebediyen yaflamakt› ölüm! Hayat› anlayanlara has bir ifltir; bir kufl hafifli¤inde, kendini uçurumdan afla¤›ya b›rakmak… b›rakmak… b›rakmak… Sevgi, ablas›na “Eee abla Türkmen’e ne olmufltu atlad›¤›nda?” diye sordu. Ablas› anlatmaya devam etti.
dan ba¤›ms›z oldu¤u için hayat, zaman bazen çok ac›mas›z olabiliyordu. Ya zaman› iyi de¤erlendirip önümüze ç›kan engelleri aflmak vard› ya da zamana yenilmek…
*** Gül sevinçli sevinçli “Gözlerimizi açt›¤›m›zda abim ile Türkmen sevinçten çamurun içinde bo¤ufluyorlard› Sevgi… Adeta çamurdan adama dönmüfllerdi. Sonra abim Türkmen’i s›rt›na al›p yan›m›za getirdi. Türkmen’in yumruklar› s›k›l› iki eli havadayd›. ‘Zafer bu!’ diyordu her zamanki çocuk gülüflüyle. Hiç umursamam›flt›k üstümüz çamur oldu¤unda annemden iflitece¤imiz azar› hatta daya¤› ve hepimiz Türkmen’le kucaklaflm›flt›k. Dedem Türkmen’e atlamaya nas›l karar verdi¤ini sormufltu. Türkmen utangaç bir flekilde ‘Yetey’in flekey yedi¤inde, ablalay›m›n sak›z çi¤nedikleyinde ve abimin çak›y› eline ald›¤›nda duyaca¤› mutlulu¤u düflününce atlamaya kayay veydim.’ demiflti. Dedem ‘Kendi flekerini hiç…’ demiflti ama cümlesini tamamlayamam›flt›. Türkmen ise sadece bafl›n› e¤miflti. Dedem ‘Cevab›n› verdin o¤lum zaten…’ dedi¤inde gözlerinden iki damla yafl süzülmüfltü. Ve iki bac› hemen yan› bafllar›ndaki di¤er mezarda olan dedelerinin mezar›na do¤ru ayn› anda bakm›fllard›. *** Çocuklar, anne ve teyzelerinin yan›na gelip “Day›mgil bekliyor bizi.” deyince Türkmen’in Gül Ablas›, kardeflinin saçlar›n› okflarm›flcas›na bir avuç bereketli toprakta ellerini gezdirdi ve kimse duymayacak flekilde Türkmen’in kula¤›na flöyle f›s›ldad›: “Senle beraber yüz yirmi iki karanfil uçuruma kendini b›rakt›. fiimdi çocuklar fleker, sak›z ve çak› bollu¤unda sevinç içinde yafl›yorlar. Yar›n da bizim olacak Türkmen’im…” J
N‹SAN 2009 | TAVIR | 37
deneme
bizim mahallenin çocuklar› ümit zafer
''...Bu çocuklar yo¤uracaklar Kendi hamurlar›n› Bir gün Kendileri, Hamur tahtas›nda özgürlü¤ün .'' (A. Kadir)
Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Yoksulluklar›na inat, nefle zengini olmalar›ndan belli... Zaman›n en keyifli hali, budur iflte flimdi. Ve dahas›, o muzip parmaklar›n hesaps›z sevinci, kutsal say›l›r insanl›k kitab›nda. Ki mutlulu¤un resmini çok uzakta aramay›n. O resmin flimdiki zamana düflen bir parças› budur. Elbette, bu çocuklar›n umudunu görmesini bilen için böyledir bu... Onlar bizim mahallenin çocu¤udur. Benzemezler o kibirli ve çirkef sarhoflu villalar›n cici çocuklar›na. Daha do¤ar do¤maz ö¤renir bizimkiler, hayat›n ne biçim bir kavga oldu¤unu. Ve bizim çocuklar›n elleri, do¤ufltan yumuk ve yumruktur. Ötesi, nereye ve nas›l vuracaklar›n› ö¤renmenin ilmiyle büyümenin vaktidir... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Yoktur envai teknoloji ürünü olan pahal› oyuncaklar›. Ki o zengin çocuklar›na al›nan cibilliyetsiz hediyelerin fiyat›na, bir ay kaynar bizim mutfa¤›n tok gözlü tenceresi. Ve bu çeliflkiyi bir kez çözdü mü bizim çocuklar, kimse tutamaz onlar›. Kimse... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Yoksunlu¤un o kekre tad›n› iyi bilir hepsi. Öyle bir lezzettir ki bu, yutkunmakla da geçmez. Ve her yutkunufl, ev sahibi gibi oturtur insan›n ci¤erine kederi. ‹flte bu tad› bilmeyen sak›n ola ki ''hayat› anlad›m'' demesin... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Hani der ya bir atasözü, ''Fakirin serveti evlad›-
38 | TAVIR | N‹SAN 2009
foto: ferhat eyübo¤lu
d›r'' diye... ‹flte öyle! Geçim darl›¤›nda ruhu daralan yorgun adamlar›n ve bereketli kad›nlar›n yegane servetidir her biri. Ve daha fluncac›kken keflfederler ana babalar›n belini büken derdi. Ve öyle yak›c›d›r ki bu dert, daha konuflmay› sökmeden yoksullu¤a lanet etmeyi bilir bizim çocuklar... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Burunlar›ndan dudaklar›na akan o sar› derenin tad›ndan belli. Ve itilip kak›ld›kça içli içli çekilir o ucu k›rm›z› burunlardan akan sar› dere-
ler. Ki böylesi her iç çekifl, hor görülmeye itiraz›n o yafllardaki fon müzi¤idir... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Ayazda bile girmek istemezler eve. Sokakta büyümenin b›çk›n›d›r hepsi. Delik papuçlar, y›rt›k terlikler eflli¤inde titreseler de soka¤› terketmezler. Ve sokakta büyüyenler, sokakta büyütürler umutlar›n›... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Dizleri yarad›r, düflmekten. Ve düfle düfle ö¤renirler aya¤a kalkmas›n›. Ki kalk›p dikilmeyenin
deneme
ezildi¤ini de görmüfllerdir. Ve gözleri karad›r, dövüflmekten... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Ad›na ''okul'' denilen k›yma makinesinde s›n›fta kalabilirler. Ama hayat›n derslerinden daima takdirle geçerler. Ve zaman› gelince, tarihin sorusunu duvarlara yazarak, hayat› sözlüye kald›r›rlar... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Önceleri ''kader'' gibi gelir bu bafla bela yoksulluk. Sonra umutlu bir y›ld›z›n flavk›nda görünce gerçe¤i, ayd›nlan›r bilinçleri. Anlafl›l›r ki, hayat s›n›fsal bir meseledir ve bizim hayat›m›z› cehenneme çeviren bir avuç haramidir... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Ve içinde yaflad›klar› evler, hep içiçedir. Haramzade köflkleri ise baflka türlüdür. O harami villalar›, bireyciliklerine yak›flan bir mesafede konumlan›rlar. Kendilerine özel olur bahçeleri, havuzlar›, garajlar›... Ama bizim mahallede evler, s›k› dostlar gibi s›rt s›rtad›r. ‹flte bu kondular›n s›rt›nda büyür bizim çocuklar. Ve kuca¤›nda büyüdükleri evler gibi, s›rt s›rta durup yüzyüze bakmay›, insanl›¤›n flart› olarak ö¤renirler küçükten... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Ve eflikteki çukurdur tiner, hap, flu, bu ve cümlesiyle yozlaflma. Nice arkadafllar›n›n o çukurda kayboldu¤una tan›kt›rlar. Ve yine tan›kt›rlar ki, yozlaflt›rmaya karfl› ç›kanlar da vard›r bu mahallede. Ve bizim çocuklar, o çukura düflen arkadafllar›n› kurtarman›n çabas›ndad›rlar flimdi... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. ‹sli bacalardan yükselen ucuz kömürlerin geniz yakan kokusunda üflüyerek büyürler. Ve ancak, o koca memeli analar›n›n flefkatli dokunufluyla ›s›n›r içleri. Sevgidir bu! Kat›fl›ks›z, hormonsuz, yalans›z sevgi... Bizim mahallemizde bolca bulunan, o harami konaklar›nda hiç olmayan, sevgidir bu... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Öyle ki, sevginin emek oldu¤u hususunda kundaktan itibaren yüksek lisans yapman›n arifidir hepsi. Ve yeri gelince de, küçük avuçlar›ndan taflan büyük h›nçla, o sevgiyi savunman›n mukaddes kavgas›na kar›fl›rlar...
Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. O pek özel oyun merkezlerinin kap›s›ndan girecek paralar› yoktur ceplerinde. Tam da bu nedenle, engin olur hayal güçleri. Ve önceleri, e¤lenmek için para ödemeyi anlamaz asla ak›llar›. Çünkü oyun, hayat›n kendisidir. Ki cafcafl› zenginlerin küstah ciplerini çizmek, sadece sokakta mümkündür... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Gözlerinin içinde çal›nm›fl bir çocuklu¤un izleri flaha kalkarken, avuçlar›na yar›n›n temeli olan tafllar›n izi düfler. Ki Filistinli kardeflleriyle tafl ve avuç, direnç ve yar›n yoldafl›d›r bizim çocuklar... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Dad›larla büyümediler ve özel kolejlere gitmezler. Daha el kadarken el kap›lar›nda çal›flmay› ö¤renmifllerdir. ‹flte bu yüzden ''Armut pifl a¤z›ma düfl'' tarz› bir çamur yap›flmaz paçalar›na. Ki o çocuk al›nlar›n›n terinden bilirler eme¤in k›ymetini. Ve önce, elleri büyür bizim çocuklar›n. Ezilir, morar›r, yaralan›r, kesilir ve yeri gelince de, fena yumruk atar o eller... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Zab›tadan küfür, polisten tokat ve enva çeteden b›çak yemifllikleri çoktur. O kadar çoktur ki, art›k flu gerçekli¤in alimi olmufltur hepsi: Y›kamayan her fley güçlendirir! Ve genç ömürleri bu gerçekli¤in a¤›r tecrübelerinden ibarettir. Ki ayakta kalman›n olmazsa olmazl›¤›n›, ezildikçe ö¤renmifltir her biri... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Ve daha nicesi, mezarl›klar›n fazla yer tutmayan konu¤udur flimdi. Önlenebilir hastal›klar›n önlenmeyen salg›nlar›nda ölür gider ço¤u. ‹laç, doktor, hastane Kaf Da¤›’n›n ard›nda oldu¤undan de¤il elbette. Gerçe¤in en ç›plak ve ay›pl› haliyle söylersek, paras›zl›ktan ölür bizim çocuklar. Neyse ki, bir daha do¤urur o analar ve iflte baz›s› da yaflar. Ki onlar, bizim mahallenin henüz ölmemifl ve öldürülmemifl çocuklar›d›r... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Çürük diflleri, çikolata s›z›s›n› özleyen çocuklard›r bunlar. Ve ç›rakl›k ederken bir yerlerde, yedikleri zaman›n tokat›d›r. ‹flte bu yüzden modernli¤i, köhne zaman› de¤il ama tarihi
sevmeye yazg›l›d›r onlar. Çünkü tarih, bu çocuklar›n oyun arkadafl›d›r önce ve sonra, kavga arkadafl› olur... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Kürdü, Türkü, Arab›, Laz›, Çerkezi, Gürcü ve Çingenesi ile zerre ayr›m yoktur aralar›nda. Kökleri derindedir ve en amans›z balta ile k›r›lsa da hayalleri, yolu yok, all› güllü açacakt›r o çocuklar. Ki ç›lg›n incir a¤açlar›n›n tafllar› çatlatan arzusuyla ilerleyen halk›n, çiçe¤idir onlar. Gözlerine bak›n, umut rengidir... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Ve zulmü, ezelden beri tan›rlar. Çok yak›ndan tan›rlar hem de. Bedenlerinde ve yüreklerinde izi kalm›flt›r. Kondular›n y›k›m›ndan ya da bir gece vakti apans›z k›r›lan kap›lardan içeri dalan ayazdan tan›rlar zalimi. Sonras› bir uzun hasret olur. Ve bizim mahallenin çocuklar›, ac›lar›na rap rap yürümenin merhemini sürerler... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Ve ç›r›lç›plak bir yoksullu¤un içine do¤arlar. ''Hayata flanss›z bafllamak'' denir mi bu duruma? Hay›r! Ki bir biçimiyle ezen olmak isteyen ezilenler böyle derler. Oysa bizim çocuklar›m›z, hayat› altüst ederek de¤ifltirmenin imkan›na sahip olurlar. Ki tarihsel yazg›lar›nda, umutlu bir emekçi olmak yaz›l›d›r. Hayat yazar o yaz›y› bizim çocuklar›n al›nlar›na. Önce belli belirsizdir. Ama al›nteriyle y›kand›kça, h›nçla karard›kça ve bilinçle ayd›nland›kça o al›nlar, meydana ç›kar özündeki y›ld›z›... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Yüzlerine iyi bak›n. Kondu duvarlar› gibi s›vas›z olup harc›n› nas›l da gösteriyor. Küflenmifl laflarla peynir gemisi yürütmeye çal›flan yüre¤i titreklere inat, en önde yürür bu çocuklar. Ki herfleye ra¤men ama her fleye ra¤men yürüyen ve gülen bu çocuklar için, yar›nlara iman etmeli herkes bir daha... Onlar, bizim mahallenin çocu¤udur. Ve onlar için, muktedir zevat ''Tohumuna para m› verdik!'' diyerek ölümü, ezilmeyi, horlanmay› reva görür hep. Ve arkas›z ve sahipsiz ve biçare sayarlar bizim çocuklar›. Ve lakin, kimsesiz de¤ildir bizim mahallenin çocuklar›. Çünkü Day›s› vard›r onlar›n. Ve bizim çocuklar, söylüyorlar o flark›y› flimdi: ''Sen bizsin biz de sen olaca¤›z...'' J
N‹SAN 2009 | TAVIR | 39
nota
defol amerika söz müzik: grup yorum
Önünde hiç e¤ilmedik Onurlu, bafl›m›z dik Duruyoruz karfl›n›zda Biz bu halk›n evlatlar› Bu vatan›n sahibiyiz Kork bizden Amerika Be hey zulmün tanr›s› ‹nsanl›¤›n bafl belas› Defol defol Amerika Çek elini ekme¤imden Onurumdan, namusumdan Defol Amerika
40 | TAVIR | N‹SAN 2009
Ba¤›ms›zl›k atefliyle Büyüyor 盤l›¤›m›z Bizim bizim bu vatan Tank›n›z›-topunuzu Soyunuzu-sopunuzu Ataca¤›z yurdumuzdan
(- N -)
tiyatro
bir bürokrasi tafllamas›: deri ceket gülnaz b›çakc›
‹stanbul Büyükflehir Belediyesi fiehir Tiyatrolar›’nda sergilenen, Bulgar yazar Stanislav Stratiev’in “Deri Ceket” isimli oyunu bir bürokrasi tafllamas›d›r. Bürokrasi çark›n›n içinde ö¤ütülmemek, sürü insan› olmamak için mücadele eden idealist bir ayd›n›n bürokrasi ç›kmaz›na karfl› mücadelesini konu al›r. Üniversitede ö¤retim üyesi olan bir dilbilimci deri ceketinin uzun tüylerini kestirmek ister, berbere gider, ama berber bunu kabul etmez. Sonra kendisine, ceketi koyun k›rpma yerine götürmesi ve orada koyunlarla birlikte tüylerini kestirmesi önerilir. Dilbilimci de bunu yapar. Bu ifllemi yapt›r›rken ceketi koyun olarak kay›tlara geçmifltir. Bir süre sonra dilbilimciye koyun vergisini ödemesi için ça¤r› gelir. O da bu yanl›fll›¤› düzeltmeye gider. Ama devlet bürokrasisi öyle korkunç bir yap›d›r ki, bu yanl›fl› düzeltmek için büyük bir irade ve mücadele gücü ister.
nin tüm mücadelelerde oldu¤u gibi sonunda baflar›ya ulaflaca¤› mesaj›n› verir. Oyunda bürokrasinin bu özü ve buna karfl› mücadele ça¤r›s› dilbilimcinin flu cümleleriyle aç›klanm›flt›r: “Ben de bir kahraman de¤ilim ama kabul edilemez fleyler vard›r ortada. Yürüyoruz... ‹spatl›yoruz... Aç›kl›yoruz... Yok yere yeminler ediyoruz... Hiçbir fley... Hava... Yerçekimsiz ortam! Demek o kadar sene... Tezler... Çal›flma... Emek... Kitaplar... Duyarl›l›k... Prensipler... Bütün hayat›m›z... Bütün bunlar›n bir anlam› yok... Bir kalem darbesiyle çiziliyor üstü... Çünkü sadece bir yerde bir fley yaz›lm›flt›r... Ortaya ç›k›yor ki basit bir yaz›m hayat›m›z› alt üst edebilir... Gerçek olmasa bile... Ve biz hiç-
bir fley... Hay›r... Hay›r... Böyle de¤il... ‹nanm›yorum... Kabul etmiyorum... Hiçbir zaman da kabul etmeyece¤im... Sen de kabul etmeyeceksin anlad›n m›? Yenilmeyeceksin... Yoksa yar›n aynaya bakt›¤›m›zda bir MELEME duyulabilir... Anlad›n m›? Me... le... me... Duyuyor musun?” Bürokrasi, kapitalist devletin egemenlik sultalar›ndand›r. ‹nsanlar› tüketir ve neredeyse canlar›ndan bezdirir. Yurttafllar›ndan uzaklafl›r, onlar› kolayca yönetmek için koyunlaflt›rmak ister. Bürokrasi, hiçbir çözüm üretemez. Onun için tek çözüm ka¤›tta yaz›l› fleyi uygulamakt›r. Bürokrasiye göre tek gerçek, ka¤›t üzerinde yaz›l› oland›r. Ve bu de¤iflmez. Ülkemiz yazarlar›ndan Aziz Nesin’in “Yaflar Ne Yaflar Ne Yaflamaz” isimli eserinde de oldu¤u gibi...
Bürokrasi, insanlar› b›kt›ran, bezdiren ve de¤iflmez gibi durdu¤u için mücadeleden vazgeçiren, tüketen ve her fleyi kabullenmeye iten bir sistemdir. Bürokraside “Bu böyle yaz›lm›fl de¤iflmez, bu kurald›r, bu uygulanmak zorundad›r, yaz›lm›fl bir kere, kaydedilmifl bir kere” gibi kat› ilkeler vard›r. Bunlar de¤iflmez gibi görünürler ve de¤ifltirmek için mücadeleyi olanaks›z gösterirler. Bürokratik sistem, sürekli, bürokrasiye karfl› mücadelenin hiçbir sonuç getirmeyece¤i yalan›n› yayarak insanlar› mücadeleden al›koyar. Ama oyun, bürokrasiyi kabul etmemek gerekti¤ini, ona karfl› mücadele etmek gerekti¤ini ve bürokrasiye karfl› verilen kararl› ve örgütlü mücadele-
N‹SAN 2009 | TAVIR | 41
tiyatro
bir parças› olan bir devlet memuru bayan onun mücadelesinden güç alarak içinde bulundu¤u çark› b›rak›p onun yan›nda yer al›r. Onun mücadelesi sayesinde zincirlerini k›rar. Ve her zorlu¤a gö¤üs gererek sonuna kadar dilbilimcinin yan›nda yer al›r, onun mücadele arkadafl›, yol arkadafl›, yoldafl› olur. Onunla birlikte mücadele eder ve zaferi de onunla birlikte kazan›r. Bu devlet memuru bayan›n deneyimi önemlidir çünkü bürokrasi içinde yapt›¤›n›n fark›nda olmadan, yani insanlara zarar veren bir çark›n difllisi oldu¤unun fark›nda olmadan yaln›zca görevini yapt›¤›n› sanarak yaflayan bir sürü insan vard›r. Bunlar hiçbir fleyi sorgulamayan, özgür iradeleriyle yaflamayan, sürü insanlar›d›r.
Yaflar, nüfusa kay›tl› olmad›¤› için yoktur. Yaflar, nüfus memurlar›n›n önüne gitti¤i zaman memurlar ona “Sen yaflam›yorsun” derler, çünkü Yaflar nüfusa kaydedilmemifltir. Bir kere kaydedilmedi¤i için de art›k yoktur, var olamaz. Çünkü bürokrasiye göre, Yaflar’›n gerçe¤i, onun capcanl› olmas›, yaflamas› de¤il ama ka¤›t üzerinde yaz›l› olmamas›d›r. Madem, Yaflar kay›tl› de¤ildir o zaman hayatta da de¤ildir. Bürokrasi yanl›fl›n›, eksi¤ini düzeltemez. O kadar hantald›r ki en basit fleyleri bile çözemez. Oyunda da, asansörde kalan adam buna çok iyi bir örnek oluflturur. Bir adam devlet dairesinde bir asansörde kalm›flt›r. Ama asansörün markas› eskidir. Bürokrasi bu markaya göre asansör tamircisi bulamaz. Asansördeki adam çocu¤unu asansör okuluna gönderir. Çocuk okula gider ama okulda ö¤rendi¤i yeni bilgileri bu eski marka asansöre uygulayamaz. Adam asansörde y›llar geçirir. Çiçekler al›r. Çiçekler büyür. Seneler geçer ama bürokrasi bir türlü adam› asansörden ç›karmak için çare bulamaz. Bürokrasi insanlar›n beynini uyuflturur. Onlar› koyun gibi yapar. Onlar› ka¤›t üzerinde yaz›l› fleylerin de¤iflmeyece¤ine öylesine inand›r›r ki, insanlar yani sürü insan›
42 | TAVIR | N‹SAN 2009
haline getirilen insanlar bürokrasiye karfl› mücadele etme cesaretini gösteremezler. Oyunun kahraman› dilbilim hocas› bürokrasiye karfl› mücadele etme cesaretini gösterir. Bu mücadelede umutludur. “Sürü insan› olarak yaflamak istemiyorum” der. Bu konuda kararl›d›r. ‹nsanlar› sürülefltiren bürokrasiye karfl› mücadelesini sonuna kadar götürür ve sonunda kazan›r. Yani var olmayan, asl›nda bir ceket olan ama bürokrasiye göre evinde besledi¤i bir koyun olan hayvan›n vergisini ödemekten kurtulur. Bürokrasiye karfl› mücadele de di¤er mücadeleler gibi örgütlü olursa baflar›l› olur. ‹nsanlara gerçekleri göstermek, onlara mücadele gücü vermek, insan›n istedikten sonra her fleyi baflaraca¤› umudunu vermek, y›lmamak do¤ru bildi¤i yolda sonuna kadar ilerlemek gerekir. Oyunun bafl kiflisi dilbilimci de bu mücadelenin bafl›nda yaln›z de¤ildir. ‹ki arkadafl› da kendisiyle birlikte mücadele eder. Ama sonra birisi yorulur ve mücadeleyi b›rak›r. S›radan bir insan olarak yaflamaya bafllar. Di¤eri daha uzun süre mücadele eder ama o da sonra mücadeleyi b›rak›r. Üstelik, bürokrasinin bir parças› olur. Ama dilbilimci yaln›z kalmaz çünkü devlet bürokrasisinin
Bir de, içinde bulundu¤u mekanizman›n kötülüklerini gören ama bunu de¤ifltirmeye cesaret edemeyen ama bu konuda mücadele edenleri görünce cesaretle insanl›¤a düflman olan yap›n›n parças› olmaktan vazgeçen, üstelik bu yap›ya karfl› mücadele eden, saflara kat›l›p da sonuna kadar bu yap›ya karfl› cesaretle mücadele edenler de vard›r. ‹flte oyunda, devlet memurlu¤u iflini b›rak›p dilbilimciyle birlikte sonuna kadar bürokrasiye karfl› mücadele eden devlet memuru bayan, buna güzel bir örnek oluflturur. Gerek bürokrasiye karfl› gerek baflka fleylere karfl› mücadele; fedakarl›k ve kararl›l›k ister. ‹nsan mücadelede saf›n› belirledikten sonra art›k tüm yaflam›n› bu mücadeleye adar. ‹dealini gerçeklefltirme mücadelesinde kaybedece¤i maddi fleyler art›k onu ilgilendirmez. Tüm yaflam› idealini gerçeklefltirmek için mücadeleyi kazanmaya odaklan›r. Oyunda da, oyunun sonlar›na do¤ru, dilbilimci ve onu mücadelesinde hiç yaln›z b›rakmayan yoldafl› eski devlet memuru bayan›n art›k parkta yaflad›klar› görülür. Ama onlar mücadelelerine hiçbir fleye ald›rmadan devam ederler. Her arac› kullanmak isterler. Sonunda, onlar›n bu halini gören bas›n da kendileriyle ilgilenir. Bürokrasinin skandal›n› yazar. Bunu gören ve herkesin gözünde rezil olan bürokrasi yine kendisine göre bir çözüm bulur. Ortada bir
tiyatro
yanl›fll›k oldu¤unu kabul etmez ama bir kutlamada koyunun kesilip yenildi¤ini yani asl›nda ceket olan ve yaln›zca kay›tlarda koyun olan koyunun kutlamada yenilerek yaflam›n› yitirdi¤ini kay›tlar›na geçer. Sonunda koyun yok olur. Dilbilimci de hiçbir flekilde ödemeyi kabul etmedi¤i koyun vergisini ödemekten kurtulur. Ama bürokrasi gerçe¤i de bas›n taraf›ndan halka duyurulmufl olur. Oyun böyle önemli bir konuyu bir kara komedi biçiminde ifller. E¤lenceli bir bürokrasi tafllamas›d›r. Çeflitli devlet dairelerinde karfl›laflt›¤› muameleleri ve bu muameleleri yapan devlet memurlar›n›n tüm dünyalar›n›n ka¤›tlarda ve kay›tlarda yazanlardan ibaret olmas›n›, en küçük bir çözüm bulma yeteneklerinin olmamas›n›, dünyalar›n›n darac›k olmas›n› çok baflar›l› ince bir alayla vermektedir. Özellikle, her ayr› devlet dairesindeki ayr› devlet memurunu, yetkiliyi baflar›yla temsil eden Hikmet Körmükçü’yü baflar›l› oyunundan dolay› candan kutlamak gerekir çünkü her ayr› devlet dairesindeki ayr› bir memurun davran›fllar› da, sunduklar› öneriler de, hatta giyimleri de birbirinin ayn›-
s›d›r. Bunlar›n ayn› oyuncu taraf›ndan oynanmalar› da devlet memurlar›n›n, bürokratlar›n hepsinin sanki ayn› kal›ptan ç›km›fl insanlar gibi olduklar›n› gösteriyor. Dilbilimciyi oynayan Yi¤it Sertdemir de baflar›l› bir oyun sergilemektedir. Bürokrasinin ak›l almaz y›prat›c› ve tüketici yanlar›na karfl› kararl›l›kla ve cesaretle mücadele eden birisini ve sürü insan› olmay› asla kabul etmeyen bir karakteri sahnede baflar›yla canland›rmaktad›r. Dilbilimcinin yol arkadafl›, bürokrasi çark›n› b›rak›p da sonuna kadar dilbilimciyle birlikte, onu bir an bile b›rakmadan, içinden geldi¤i bürokratik yap›ya karfl› mücadele eden yol arkadafl›n› sahnede canland›ran Yeliz Gerçek sahnede biraz zay›f kal›yor. Bu kadar güçlü ve kararl› karakteri daha güçlü bir biçimde yans›tabilirdi. Di¤er oyuncular da, asansörde kalan adam, onun efli ve çocu¤u, dilbilimcinin çocukluk arkadafllar› da rollerinin haklar›n› veriyorlar. Sahnede çok hareketli ve ifllevli bir dekor var. Tekerlekli paravanlardan devlet memurlar›n›n odalar› yap›l›yor. Bu odalardaki s›k›fl›kl›k, kap›lar›n zor aç›lmas› yani insan
ruhunu s›kan s›k›fl›kl›k baflar›yla veriliyor. Bu bürolar, tekerlekli paravanlarla, insan›n zorlukla döndü¤ü s›k›fl›k mekanlar haline getiriliveriyor. Ayr›ca, paravanlar›n gri rengi de insan ruhunu y›kan mekanizmay› belirginlefltiriyor. Ifl›k baflar›yla kullan›l›yor. Bürolar›n mekanik ›fl›¤› oldukça iyi veriliyor. Kostümler, özellikle devlet memurunu canland›ran ve hep ayn› olan Hikmet Körmükçü’nün kostümü çok baflar›l›d›r. Son derece zevksiz, üniforma gibi, üstünden kaçan lacivert uzunca bir etek, lacivert ceket ve gri naylon çoraplar ve siyah, düz ayakkab›larla tipik bir devlet memuru giysisi tafl›yor. Koyun olarak kay›tl› olan kürk yakal› kahverengi deri ceket oyunun kahraman›d›r. Oyunun konusudur. Yakas›n›n kabar›k kürkü baflar›yla sorunu belirtmektedir. Zafer kazan›l›nca yani ceketin gerçekli¤i; koyun olmad›¤› ve ceket oldu¤u bürokrasi taraf›ndan kay›tlara geçirilince dilbilimci ve yol arkadafl› ceketin iki taraf›ndan tutarak dans etmeye bafllarlar. Ceket ortadan y›rt›l›r. Neden oldu¤u mücadele kazan›lm›flt›r. Ceketin ifllevi sona ermifltir. Dilbilimcinin önce kendisiyle birlikte mücadele eden sonra onu b›rak›p kendisi de bürokrat olan arkadafl›ndaki bu de¤iflimi önce giydi¤i spor giysiler de¤iflimden sonra giydi¤i gri tak›m elbiseler baflar›yla belirtmektedir. Sonuç olarak, Stanislav Stratiev’in “Deri Ceket” isimli oyunu yaln›zca bir bürokrasi tafllamas› de¤il ama insanlar› bürokrasiye karfl› örgütlü mücadeleye ça¤›ran ve sürü insan› olmamas› için mücadele etme cesareti afl›layan bir oyundur. Karakterlerin adlar›n›n olmamas› ve ülke isminin de oyunda hiç geçmemesi, oyunu evrensel k›lmaktad›r. ‹çinde yaflad›¤›m›z, hiçbir fleye tepki göstermeyen ve sürüleflmifl insanlar›n ço¤unlukta oldu¤u toplumumuzda yol gösterici ifllevi olabilecek, izleyiciye cesaret ve mücadele azmi verecek bir oyundur. Bu yüzden izlenmesi gerekir. J
N‹SAN 2009 | TAVIR | 43
sinema
“günefli gördüm”de görünmeyenler... sevgi duman
Mahsun K›rm›z›gül, yeni filmi ile yeniden beyazperdede… Beyaz Melek’ten sonra ikinci filmi “Günefli Gördüm”le yeniden izleyicilerinin karfl›s›na ç›kan K›rm›z›gül, kimilerince “Bu kez gerçekten kanayan bir yaraya cesurca parmak bas›yor.” Oysa, Kürt sorunundan tutal›m töre bask›s›na, cehaletten tutal›m çok çocuklu ailelerin çekti¤i ac›lara; göç olgusundan tutal›m eflcinsellerin sorunlar›na kadar envai çeflitte ac›y› gözümüze sokan senaryosuyla Günefli Gördüm, onca harcanan paraya ve birçok filme nasip olmayan reklam flaflaas›na ra¤men kliflelikten ve s›radanl›ktan kurtulam›yor.
yaklaflmayan, bundan ötürü de devletin politikalar›n› aklayan bir film var karfl›m›zda.
Cesaretten bahsedeceksek, bunu Günefli Gördüm üzerinden yapmamak gerekiyor. Çünkü ortada cesurca davranmaktan, cesurca bir konuyu irdelemekten uzak, aksine filmin ana temas› olan Kürt sorununda hayat›n gerçe¤inden uzak, gerçe¤in yan›na bile
Peki böyle midir gerçekten? O ac›n›n co¤rafyas›nda köyler böyle rica minnet mi boflalt›lm›flt›r? Mahsun K›rm›z›gül köylerin nas›l boflalt›ld›¤›n› bilmiyor mu? Bilmiyorum diyemez. Diyemez çünkü kendisi birebir yaflam›flt›r bu gerçekleri. Ya kendi köyü de zorla bo-
44 | TAVIR | N‹SAN 2009
Mahsun K›rm›z›gül, kendi bestesi olan “Hepimiz Kardefliz” türküsünü söylemeye devam ediyor. Bu kez beyazperdede… “Kardeflli¤i” öyle abartm›fl ki, filmde tek bir kötü karakter bulam›yorsunuz. Kürt halk›n›n çekti¤i ac›lar›n en büyük sorumlusu olan omzu apoletliler birer iyilik mele¤i adeta. Köylerini terk eden köylülerin ard›ndan bir a¤›t yakmad›klar› kal›yor üniformal›lar›n. Hofl K›rm›z›gül, onu da yapt›rsayd› bu filmde inan›n hiç s›r›tmazd›.
flalt›lm›flt›r ya da yüzlerce, binlerce köy boflaltma öyküsü dinlemifltir. Kendisi de Kürttür ve orada yaflayan Kürtlerin hangi ac›lar› çekti¤ini en baflta kendisinden bilir, sonra da ailesinden, köylülerinden… Mesela Yeflilyurt Köyü vard› bir zamanlar. Hani bir binbafl›n›n tüm köylüleri köy meydan›na toplay›p da d›flk› yedirdi¤i, 70’inde, 80’inde ihtiyarlara, kad›nlara, çocuklara iflkence yapt›¤›. Bunu bilmiyor olamaz K›rm›z›gül. Ancak filmin sonunda jenerikte akan, Kürt co¤rafyas›yla ilgili resmi-gayr› resmi istatistiksel verilerin nedenleri ve sorumlular› ile ilgili tek bir replik bile yoktur Günefli Gördüm’de… K›rm›z›gül’ün bu filmi böyle çekmesinin nedenine sonradan dönmek üzere flimdilik filme bir bakal›m. Filmin çekimleri üç mevsimde tamamlanm›fl. Yönetmen Mahsun K›rm›z›gül, çekim ve mekan seçimi için toplam 60 bin km yol yap-
sinema
m›fl. Filmin çekimleri ‹stanbul, Kars, Danimarka, Norveç, ‹sveç, Yunanistan ve Bulgaristan’da gerçeklefltirilmifl ve ilk kez bir Türk sinema filmi bu kadar farkl› mekanda çekilmifl. Filmde kullan›lan tüm mekanlar gerçek mekanlardan seçilmifl. Örne¤in filmin köy çekimleri için kullan›lan mekan gerçek bir boflalt›lm›fl köymüfl ve buras› 3000 tane gerçek boflalt›lan köy aras›ndan seçilmifl. Seçilen köy 2200 metre yükseklikteymifl. Filmde 33 ana oyuncu 52 yard›mc› oyuncu, yerli ve yabanc› toplam 2000 figüran rol alm›fl ve yap›mc› bu filme tam tam›na alt› milyon dolar yat›rm›fl... Bunlara benzer öyle istatistikler var ki filmle ilgili, inanmak gerçekten güç. Ço¤u, yüksek bütçeli Hollywood filminde rastlan›labilecek fleyler. Ama onca masrafa, onca eme¤e karfl›n ortaya ç›kan film, bunlar›n karfl›l›¤› de¤il.
sellik konusunda “cesur” davranm›fl diyebiliriz Mahsun K›rm›z›gül için. Tüm yaflamlar› ezelden beri feodal de¤erlerle bezenmifl bir aile içinde Kadri adl› kardefllerinin eflcinsel oldu¤unu köydeyken bile anlamalar›, ancak bir türlü kabullenmemeleri ve ‹stanbul’a göç ettiklerinde Kadri’nin travestilerle tan›flarak bu yaflam› “özgürce” yaflamas›, filmde önemli bir yer tutuyor. Ve törelerin uygulanmas›n›n hiçbir engel tan›mad›¤›n›n gösterildi¤i sahnede, Kadri’yi canland›ran Cemal Toktafl’›n oyunculu¤unu kutlamak gerekiyor. Belki de filmin tek “güzel” yan› bu oyunculuktur bizce. Çünkü film, bu ülkenin ac› denizinin en büyük yer kaplad›¤› bir co¤rafyada yaflanan sorunu, kardeflli¤i “tesis” etsek ortada sorun kalmaz s›¤l›¤›na hapsetmekle kalm›yor, bu konu hakk›nda pek bilgisi olmayanlar› da yanl›fl bilgilendiriyor.
Senaryo ve yönetim, Mahsun K›rm›z›gül’ün. Oyuncular, tiyatronun ve sineman›n kalburüstü diyebilece¤imiz oyuncular›. Mekanlar gerçek. Kostümler güzel. Müzik de öyle. (Prag Senfoni Orkestras› canl› çalm›fl.) Ancak tüm bunlar filmi kurtarmaya, arabesk bir filmden öteye götürmeye yetmiyor. Beyaz Melek’teki duygu sömürüsünün ölçüsü kaçm›flt› gerçekten; bu filmde de var tabi ancak ders alm›fl olmal› ki K›rm›z›gül, bu kez dereceyi düflürmüfl belli ölçülerde. Yine de, özünde bir melodram Günefli Gördüm ve K›rm›z›gül bu melodram› en hakikisinden yapmak için çekim tekniklerinden (örne¤in dramatik sahnelerde bol bol a¤›r çekim kullanmas› gibi) müzi¤e kadar her yolu deniyor ve ilk filminde oldu¤u gibi birçok sahnede insanlar› a¤latmay› baflar›yor.
Hay›r, buna kimsenin hakk› yok! 30 y›l› aflk›nd›r o bölgede neredeyse bir iç savafl yaflan›yorken ve katliamlarla, ölümlerle, geceyar›s› yataklar›ndan kald›r›larak karanl›k kör kuyulara at›lan, kaybedilen insanlar›yla, zindanlarda en afla¤›l›k iflkencelerle ölümü özler hale getirilen insanlar›yla, tek dikili a¤aç kalmamacas›na yak›lan ormanlar›yla, zorla boflalt›lan 3000’i aflk›n köyüyle kocaman bir co¤rafya ac›ya bo¤ulmuflken bu film nas›l böyle kardefllik mesajlar› verme safsatalar›yla allan›p pullanabiliyor? Bunun nedenlerini, galay› izlemeye gelen devlet erkan›n›n filme övgüler düzmesinden ç›karmak da mümkün, Mahsun K›rm›z›gül’ün kiflili¤inden de...
Yaralardan bahsettik. Kürt sorunundan, göçten, mültecilikten, insan kaçakç›l›¤›ndan... Bunlar asl›nda her biri ayr› birer film konusu olabilecek fleyler. Ancak sen tüm bunlar› k›sac›k bir film içerisinde vermeye çal›fl›rsan, hem yüzeysellikten kurtulamazs›n, hem de do¤ru düzgün mesaj veremezsin. Evet filmin -her ne kadar Kürt sorunu baflta olmak üzere bir çok konuda yanl›fl veriliyor da olsa- mesaj verme derdi var ama böyle aflure kazan› içerisinde olunca bu konular›n hiçbiri insanda derin izler b›rakm›yor. Yaln›z içlerinden bir tanesi hakk›nda, feodal toplumda en büyük suç say›labilecek eflcin-
Evet “devlet büyükleri” filmi çok ama çok be¤enmifllerdir. Neden? Çünkü onlar› rahats›z edecek tek bir replik bile yoktur neredeyse filmde de ondan. Kontrgerilla yöntemleri noktas›nda ABD’de e¤itim alarak bölgede faaliyet yürüten komutanlar, köyden att›klar› insanlar›n ard›ndan neredeyse a¤layacak kadar iyi gösteriliyor, devlet büyükleri niye sevmesin böyle bir filmi? “Devlet büyükleri”nin on y›llard›r dillerine pelesenk ettikleri gibi Kürt sorunun alt›nda d›fl mihraklar›n oldu¤u söyleniyor filmde, niye sevmesinler ki... Bunca ölümün tek sebebinin emperyalistlerin ülkemiz topraklar›na göz dikmesi oldu¤u vurgulan›yor Günefli Gördüm’de; bu mesaj
devletin resmi görüflünün ekme¤ine ya¤ sürüyor, sanki emperyalizmden ba¤›ms›zm›fl gibi demagoji yapan devlet büyükleri bundan neden hofllanmas›nlar ki öyle de¤il mi? Ortada ne Kürtlerin hakl› talepleri var, ne de gerçekten çözüme dair bir-iki söz. Zaten K›rm›z›gül’ün derdi de bu de¤il. O, yaflanan sorunun üzerinden rant toplama peflinde. Bir de, iki filminde de, filmlerinden sahneler apard›¤› ve onun gibi an›lmak istedi¤i Y›lmaz Güney olmak! Biraz mütevaz›l›k öneriyoruz K›rm›z›gül’e ve onu Y›lmaz Güney gibi görenlere... Kolay bir fley de¤ildir o dedi¤iniz. Bu yüzden gülümseyerek geçiyoruz bu yak›fl›ks›z ironiyi... Bir derdi varsa ve gerçekten kardeflli¤i, gerçekten sorunun çözümünü istiyorsa K›rm›z›gül, bu u¤urda mücadele edenlerin yan›nda yer almal›d›r. Onlar›n sorunlar›n› tüm gerçekli¤iyle, k›v›rmadan, çarp›tmadan, ters yüz etmeden aktarmal›d›r beyazperdeye. Sorun gerçekten politik bir sorundur, K›rm›z›gül bu apolitik bilinciyle sinemaya aktaramaz gerçekleri. Yani öncelikle samimi olarak, kelimenin gerçek anlam›yla cesur olmal› ve ayn› zamanda mensubu oldu¤u halk›n neler yaflad›¤›n›, dostunu-düflman›n› iyi bellemeli, sonra geçmelidir kameran›n arkas›na... Günefli Gördüm’ün onca flaflaas›n›n alt›ndaki gerçekler, “görünmeyeler” bunlard›r. Ötesi, harcanan 6 milyon dolar ve zülfüyare dokunmayan bir filmdir...J
KÜNYE: Yap›m: 2009-Türkiye Tür: Dram Yönetmen: Mahsun K›rm›z›gül Senaryo: Mahsun K›rm›z›gül Yap›mc›: Murat Tokat Görüntü Yönetmeni: Soykut Turan Müzik: Mahsun K›rm›z›gül, Y›ld›ray Gürgen Oyuncular: Altan Erkekli (Davut), Cemal Toktafl (Kadri), Demet Evgar (Havar), Mahsun K›rm›z›gül (Ramo), Menderes Samanc›lar (Cuma), Murat Ünalm›fl (Mamo), fierif Sezer (Gülistan) J
N‹SAN 2009 | TAVIR | 45
haberler
‹dil’in sahnesinde Dünya Tiyatro Günü kutland› ‹dil Kültür Merkezi, Dünya Tiyatro Günü’nü tiyatro salonunda gerçeklefltirdi¤i bir etkinlikle kutlad›. Mehmet Esato¤lu’nun sunuculu¤unu üstlendi¤i etkinlik, amatör tiyatrolar› konu edinen bir sinevizyonun ekrana yans›mas›yla bafllad›.
yü Derne¤i’nden gençler de “A¤a” adl› bir skeç sahnelediler. 2009 Dünya Tiyatro Günü bildirisini ülkemizde kaleme alan Temel Demirer’in yazd›¤› metin ise yine Tiyatro Simurg oyuncusu Hale Üstün taraf›ndan okundu. Hale Üstün, Hasan Hüseyin’den bir de fliir sahneledi.
‹stanbul Film Festivali bafll›yor ‹stanbul Kültür ve Sanat Vakf›'nca (‹KSV) 3-18 Nisan tarihleri aras›nda düzenlenecek ''28. Uluslararas› ‹stanbul Film Festivali’nde bu y›l 200 filmin gösterimi yap›lacak.
yo¤lu'nda Emek, Atlas, Beyo¤lu, Pera Müzesi Sinemas›, Yeni Rüya ve Kad›köy'deki Rexx Sinemas› ile hafta sonlar› Niflantafl› CityLife Cinema olmak üzere toplam 7 sinemada yap›lacak.
28. Uluslararas› ‹stanbul Film Festivali'nde, geçen y›l ve bu y›l›n tart›fl›lan yap›tlar›n›n yan› s›ra sinema tarihinin usta yönetmenlerinin baflyap›tlar›ndan seçmeleri de içeren 200 film izlenebilecek.
Sinemac›lar›n kat›laca¤› söylefli ve atölye çal›flmalar›, sinema dersleri, sergiler, partiler ve konserler gibi yan etkinliklerin de yer alaca¤› festivalin bilet fiyatlar› bu y›l tam 10 TL, ö¤renci ile 65 yafl ve üstü 7 TL, hafta içi gündüz seanslar› ise 3.5 TL olarak belirlendi.J
Festivalde film gösterimleri, Be-
Bu y›l Brezilyal› tiyatrocu Augusto Boal taraf›ndan kaleme al›nan ve Tiyatro Simurg oyuncular›ndan Bilgesu Ataman’›n Kültür Sanat Yaflam›nda Tav›r Dergisi için çevirdi¤i Dünya Tiyatro Günü bildirisi de yine Bilgesu Ataman taraf›ndan okundu. Ard›ndan Tiyatro Simurg oyuncular› iki farkl› metinden derledikleri bir oyunla sahne ald›lar. Okmeydan›’nda bulunan ‹dil Tiyatro Atölyesi’nin çal›flmalar›na Okmeydan› mahallesinin gençleri de kat›l›yor. ‹dil Tiyatro Atölyesi’nde e¤itim alan genç oyunculardan birisi de “Hamlet Geliyor Hamlet” isimli tek kiflilik bir skeç sahneledi Dünya Tiyatro Günü’nde. Yine Okmeydan›’nda tiyatroya gönül vermifl Karl› Kö-
46 | TAVIR |N‹SAN 2009
‹dil Tiyatro Atölyesi ise yaflamlar›n›n bir bölümünde OKM ile bafllay›p ‹dil Kültür Merkezi ile devam eden devrimci kültür ve sanat gelene¤inin yarat›lmas›nda emek veren üç devrimci sanatç›ya, Ayçe ‹dil Erkmen, Ayfle Nil Ergen ve Ayfle Gülen’e adad›klar› “Umudun Üç K›z›yd› Onlar” adl› oyunu sahnelediler. Devrimci sanatç›lar›n yaflam›ndan kesitler sunan oyun, üçünün yollar›n›n da ezilen-sömürülen halktan yana kesiflt¤ine vurgu yap›yor. K›s›tl› bir süre içerisinde yaz›larak sahneye konan “Umudun Üç K›z›yd› Onlar” adl› oyun, Dünya Tiyatro Günü’nü kutlamak için ‹dil Kültür Merkezi’ne gelen misafirleri oldukça etkiledi.J
Nato’ya Karfl› Sanatç›lar ‹stiklal Caddesi’ndeydi NATO'nun kuruluflunun 60.y›ldönümü tüm dünyada oldu¤u gibi ülkemizde de birçok sendika, meslek örgütü, dernek, parti ve sanatç›lar›n oluflturdu¤u NATO Karfl›t› Birlik bileflenleri ve NATO'ya Karfl› Sanatç›lar Galatasaray Meydan›'nda bir bas›n aç›klamas› yaparak, Taksim Meydan›'na kadar el ilan› da¤›t›p yürüdüler. NATO Karfl›t› Birlik ad›na söz alan Grup Yorum eleman› Cihan Keflkek; NATO'nun 60 y›l›n›n say›s›z katliam ve iflgalle dolu oldu¤unu, NATO'nun emperyalistlerin kendilerini koruma örgütü oldu¤unu vurgulad›. KESK fiub. Plat. Dönem Sözcüsü Nebahat Bukrek de konuyla ilgili bir aç›klama yapt›.
Aç›klaman›n ard›ndan 4 Nisan'da Kad›köy’de yap›lacak Nato’ya Hay›r Mitingi'ne ça¤r› yap›larak, Taksim Meydan›'na do¤ru yürüyüfle geçildi. Yol boyunca, pankartla ve sloganlarla yürüyen yüzlerce kifli Taksim Meydan›'na kadar halka NATO'yla ilgili bildiri da¤›tt›.J
haberler
Emekçi kad›nlar ‹dil’de bulufltu
GRUP YORUM g ü n c e
3 3 Mart 2009: Akdeniz’e bir turne kapsam›nda giden Yo-rum, ‹skenderun ve Samanda¤ konserlerinin ard›ndan üçüncü konserini Antakya merkezde bulunan Antakya Kültür Mer-kezi’nde düzenledi. Konserde yaklafl›k 300 kifli vard›.
8 Mart Dünya Emekçi Kad›nlar Günü öncesinde ‹dil Kültür Merkezi çal›flanlar› bir etkinlik düzenledi.
ti sundu. Seyircilerin de flark›lara efllik etti¤i dinletide Ercan Ayd›n Avusturya ‹flçi Marfl›’n› söyleyerek sahneden ayr›ld›.
Kad›n misafirlerin ço¤unlukta oldu¤u gecede kad›nlar›n örgütlendikçe özgürleflece¤ini anlatan ‹dil Kültür Merkezi çal›flanlar›, insanlar›n eflit yaflayaca¤› ülkeyi kurmak için kad›nerkek omuz omuza verilecek mücadeleye de¤inerek, 8 Mart mitingine kat›l›m ça¤r›s› yapt›.
Mehmet Esato¤lu’nun sunumuyla sahne alan ‹dil Tiyatro Atölyesi oyuncular›, “Yeryüzünden Kad›n Sesleri” isimli oyunu sahneledi. Dünyan›n de¤iflik ülkelerinde kad›nlar›n yaflad›¤› sorunlar› ve mücadele biçimlerini anlatan oyun, büyük be¤eni toplad›.
Dünya Emekçi Kad›nlar Günü için düzenlenen etkinlikte ilk olarak sahneye Tiyatro Simurg oyuncular› davet edildi. Eser Y›lmaz’›n 8 Mart Dünya Emekçi Kad›nlar Günü için yazd›¤› “‹flçi K›z› ve Grev” metninden uyarlanan “Kriz Var Mecburiyetten” isimli oyunu sahnelediler. Kriz bahanesiyle iflten at›lmaya çal›fl›lan emekçilerin mücadelesini anlatan oyun, seyirciler taraf›ndan ilgiyle izlendi.
Grup Yorum, turne program› dolay›s›yla ‹dil Kültür Merkezi’nde yap›lan etkinli¤e kat›lamad›. Ancak Yorum’un ö¤rencileri Grup Yorum Korosu, sahneyi bofl b›rakmad›. Yorum repertuar›ndan türküler seslendiren koroya, dünya emekçi kad›nlar gününü kutlamak için gelen seyirciler de efllik etti.
Tiyatro Simurg’un ard›ndan sahne alan Ercan Ayd›n, kad›nlara türküler okudu¤u bir dinle-
Çekilen halaylar›n ard›ndan Yorumun ö¤rencileri türkü okumak isteyen misafirleri sahneye davet etti. Hep birlikte söylenen türkülerin ard›ndan etkinlik sona erdi.J
3 5 Mart 2009: Silifke’nin Ta-flucu beldesine 14 y›l sonra tekrar giden Yorum, Atatürk Kültür Merkezi’nde bir konser yapt›. Salonun t›kl›m t›kl›m doldu¤u konserde yaklafl›k 1000 kifli vard›.
3 7 Mart 2009: Taflucu’ndan
Adana’ya geçen Yorum, fiirin Müzikhol’de verdi¤i konserde yaklafl›k 1100 kifliye coflkulu anlar yaflatt›.
3 8 Mart 2009: Akdeniz turne-si’nin son konserini Mersin Pa-ris Dü¤ün Salonu’nda yapan Yorum, “8 Mart Dünya Emekçi Kad›nlar Günü”nü Mersin’deki dinleyicileriyle birlikte kutlad›.
Halk›m›z›n Gelini, M›sri, Mer-yem, Abir’e A¤›t isimli flark›lar direnen ve bafle¤meyen ka-d›nlar için söylendi. Konserde yaklafl›k 1300 kifli vard›.
3 1 5 M a r t 2 0 0 9 : “Bafle¤me-den” isimli albümleri için Ba¤-c›lar Cem Evi’nde söylefli ve imza günü yapan Yorum, Cem Evi’nin Konferans Salonu’nda
yaklafl›k 600 kifliyle sohbet et-ti. Söyleflinin ard›ndan ise yeni albümden ve eski albümler-den flark›lar seslendirdi.
3 17 Mart 2009: Mecidiyeköy E¤itim-Sen 3 Nolu fiube’de “Bafle¤meden” isimli albümleriyle ilgili söylefli ve imza günü düzenleyen Yorum, yaklafl›k 60 kifliye söylefli sonunda bir dinleti verdi.
3 19 Mart 2009: ‹stanbul Gazi Osman Pafla’da bulunan E¤i-tim-Sen 4 Nolu fiube’de “Ba-fle¤meden” isimli albümleriyle ilgili söylefli yapan Yorum, söy-lefliye kat›lan 100 kifliyle tarih-lerine, yeni albümlerine ve gündeme dair sohbetler etti. Söyleflinin ard›ndan ise k›sa bir dinleti verildi.
3 22 Mart 2009: Ankara Tun-celililer Derne¤i’nin 19 May›s Spor Salonu’nda düzenledi¤i konsere kat›lan Yorum, yakla-fl›k 2500 kifliye seslendi.
Konserde ayr›ca Diyar, Grup Munzur, Arzu, Ali Asker ve fie-vin de sahne ald›.
3 29 Mart 2009: Yorum, Mahir Çayan ve arkadafllar›n›n K›z›l-dere’de katlediliflinin 37. y›l-dönümünde ‹dil Kültür Merke-zi’nde düzenlenen anmaya ka-t›ld›. Anmada K›z›ldere türkü-leri ve marfllar söylendi.J
N‹SAN 2009 | TAVIR | 47
haberler sa... k›sa... k›sa... k›sa.. k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›sa... k›s
3‹dil Kültür Merkezi ON’lar› And› 30 Mart K›z›ldere direniflinin y›ldönümü dolay›s›yla ‹dil Kültür Merkezi’nde 29 Mart tarihinde bir anma etkinli¤i gerçeklefltirildi. Anma baflta K›z›ldere flehitleri ve tüm devrim flehitleri için yap›lan sayg› duruflu ile bafllad›. Sayg› duruflunun ard›ndan K›z›ldere’nin önemini anlatan bir metin okundu. Okunan metinde, K›z›ldere’nin hiçbir koflulda teslim olmadan, Anadolu topraklar›n›n Amerika postallar› alt›nda ezilmesine izin vermemek, sosyalizm özleminden asla vazgeçmemek oldu¤u vurguland›. Okunan metni ard›ndan ‹dil Tiyatro Atölyesi taraf›ndan haz›rlanan “Umudun Üç K›z›yd› Onlar” isimli oyun oynand›. Be¤eniyle izlenen oyunun ard›ndan ise Grup Yorum türkü ve marfllar seslendirdi. K›z›ldere ile ilgili türkülerin okundu¤u dinletinin ard›ndan anma program› sona erdi. 3fiiir Buluflmalar› Sona Erdi 5.Uluslararas› ‹zmir fiiir Buluflmas›’nda, Balkan
flairlerinin fliir sunumu be¤eniyle izlendi. Hidayet Karakufl’un okudu¤u Dünya fiiir Günü Bildirisi’ni 2009 PEN fiiir Büyük Ödülü’nü kazanan Kemal Özer kaleme ald›. Etkinli¤in bu y›lki onur konu¤u flair Ahmet Oktay’d›. Dokuz Eylül Üniversitesi GSF Foto¤raf Bölüm Baflkan› Yrd. Doç. Dr. Beyhan Özdemir’in “Balkanlar” konulu foto¤raf sergisi üç gün boyunca be¤eniyle izlendi. H›rvatistan, Makedonya, Bulgaristan, S›rbistan, Arnavutluk ve Karada¤’dan etkinli¤e kat›lan flairler, Türkiyeli flair dostlar›yla bulufltular. Üç gün süren fliir günlerine gelecek y›l Afrika, Filistin veya Orta Do¤u ülkelerinden gelen flairler konuk edilecek. 3Diyarbak›r’da Öykü Yar›flmas› E¤itim-Sen Diyarbak›r fiubesi’nin düzenledi¤i çok dilli öykü yar›flmas›n›n sonuçlar› aç›kland›. ‹kinci Abdullah Duran öykü yar›flmas›na, 2’si Dimilî, 25’i Kurmancî olmak üzere toplam 27 tane Kürtçe, 58 adet de Türkçe olmak üzere, toplam 85 öykü geldi.
Jürinin de¤erlendirmesi sonucunda, Kürtçe dal›nda birincili¤e, Diyarbak›r’dan Ahmet Avc›’n›n, “Bajarê Mirinên Bideng” adl› öyküsü lay›k görüldü. Dimilî dal›nda yeterli say›da kat›l›m sa¤lanamad›¤›ndan, yar›flmaya kat›lan iki öykücüye mansiyon ödülü verildi. Türkçe dal›nda Kocaeli 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nden Nevzat Güngör, “Beyaz Mendil” ve “Buras› de¤il, Afrika oras›” adl› öyküleriyle birincilik ödülünü ald›. 3Erdal Öz Edebiyat Ödülü, Anar'a Verildi Seçici kurul taraf›ndan "Edebiyat›m›za kazand›rd›¤› birbirinden önemli romanlar›, bu romanlarda ortaya koydu¤u özgün üslubu" gerekçesiyle ödülün ‹hsan Oktay Anar'a verildi¤i belirtildi. Erdal Öz Edebiyat Ödülü'nde her y›l, seçici kurul baflkan›, ödülü kazanan sanatç›y› aç›klad›ktan sonra görevini s›radaki üyeye devrediyor. 2010 y›l›nda, Seçici Kurul'un yeni üyesi, yazar Feride Çiçeko¤lu olacak.J
DVD... VCD... ALBÜM... DVD... VCD... ALBÜM... DVD... VCD... ALBÜM... DVD... 3k›z›lbafl
3kalbimdeki deniz
Kalan
incesaz Kalan
48 | TAVIR |N‹SAN 2009
3mimoza volkan konak DMC
3ezidiler
ezidi Kalan