Özgürlük yolu30

Page 1

ww w. n om

we .c

et e


ww w. n om

we .c

et e 1


ö; zgtirlük yolu

KAS IM: 1977 YIL 3 SAYI : 30

e. co m

aylık siyasi dergi

İÇİNDEKİLER

3

Ulusal Soru n Üzerine 1 Ş. DiCL ELi ...... ...... ......

15

Günü müz Milita rizmi , Detantın ve Güvenliğin Esas Düşmanıdır/A. CHARISIUS-K. ENGELHA RT Özgü r Ango la Gelişme Yolun da 1 L. FiTU Ni . . . .. .

41

53

TÜS-DER ve TÜM-DER Kong releri Yapıldı .. . . . .. . .

60

et ew

MC Ekon omik Bunalımın Yükü nü Emekçi Halka Yüklü yor 1 Ahm et TAŞ ....... ....... ....... ....... .....

Niyazi

Usta'yı

Kürtç e

Yaynı

Kayb ettik

. . . .. . . ... . . .. . .. . .. . . . ..... ..

71

Engellenemez ... ......

73

SANA T - EDEBiYAT ....... ....... ....... ....... ....... .

80

Hakkı

w. n

Yapma

ww

Sahib i: Faru k ARA S- Yazı işleri Müdü rü: Must afa KAYA - Yöne tim ve Haberleşme Adre si: Dizdariye Medr eses i So k. Deniz Apt. No. 8 ~8. Çemberlitaş - i ST AN BUL - Abone: Yıllık: 150 TL. - Altı aylık: 75 TL., Dış ülkel er iki katı·· dır. istan bul Dağıtım: TAN- DA - Anka ra Dağıtım: ANKARA BÜROMUZ. Süm er Sok. Beyaz Ap. 12/2 Dem irtepe • . ANK ARA - izmir: EGE DAGITIM: - Baskı : ÖREN Basım­ evi - Dizgi: EVREN Matbaası. Kapak: IŞIK Matbaası.


ww

w. n e. co m

et ew


om

MC Ekonomik Bunalınıın .Yükünü Emekçi Halka Yüklüyor

e. c

Ahmet

TAŞ

Bugün dünya emperyalist-kapitalist sistemi bunalım içerisinde bu sistemin tarihini bunalımlar t arihi olarak nitelernek yanlış olmaz. Kapitalizm ortaya çıkt ı ğından beri ekonomik krizler birb!rin : lzlemektedir. Ancak bu ki rizierin şiddet dereceleri her zaman ay., . olmamıştır . Belirli dönemlerde çok büyük boyutlara ulaşmış. sistem i ciddi olarak tehdit etmiş olanların yanısıra daha hafif seyreden ve dolayısıyla da sonuçları daha az tahripkar olanları mevcuttur. Bu sağlıksız. zikzaklı durum tekelci dönemde de süregelmiştir. Esasında

te w

dir.

ne

ww w.

..

Günümüzde emperyalist olsun veya ona bağımlı durumda bulunsun bütün kapitalist ekonomilerde krizler birbirini izlemektedir. Bu krizler kaynağını ekonomik ya pı dan olmaktadırlar. Bu ülkelerde emek-sermaye çelişkisi (üretimin sosyal karakteri ile üretim araçlarının özel mülkiyette bulunması nedeniyle var olan çelişki) mevcuttur. Daha da basitleştirerek anlatmak gerekirse işç i lerin bir araya gelerek ortak çaba ı:;arıucu üretim yapmalarına rağmen üretim araçlarının ve üretilen malların mülkiyeti belli ellerde toplanmaktadır. Patranlar işçilerin ernekleriyle yarattıklarından kôr elde etmekte ve emeği sömürmektedirler. işte çelişkinin varlığı ve uzlaşmaz'lığı bundan kaynaklanmaktadır. Üretim biçimi değişmedikçe de antagonist dediğimiz bu çelişki­ ler sona ermez. Bu aynı zamanda emperyalist-kapitalist sistemde göri/en 3ınıf mücadelesinin de kaynağını oluşturmaktadır.

Dünyada durum sürekli olarak emperyalizmin aleyhine işlemek­ tedir. f")osyalist sistem. kapitalist ülkelerin işçi sınıfları ve ulusal kurtv i uş üçlüsü tarafından verilen mücadeleler başanya ulaşıyor. Emper)"alizm mevziler kaybediyor. Tekelci dönemde emperyalist ülkelerdek! toplumsal muhalefetin boyutları daha da genişlemiş durumda. işs i z!ığe. tekelci baskıya ve enflasyona karşı mücadele bayrağı yük-

3


ne

te w

e. c

om

se!iyor. Bunlar sonueta emperyalist ve bağımlı ülkelerin ekonomik ·g;jçlük:erini giderek ağırlaştırıyor. Emperyalist ülkelerde meydana gelen ekonomik bunalım, onun giidümündeki bağımlı ve sömürge ülkelerde etikisini daha şiddetli bir biçimde hissettiriyor. Bu durumu doğal karşılamak gerekir. Çünkü h.u ülkelerin ekonomileri emperyalist ülkelerinkine göre daha sağlık- ' sız bir yapıya sahiptir. Sermayenin mevzileri daha güçsüzdür. Türkiye de bu ülkelerden biridir. Bu nedenle emperyalizmin bunalımları etkisini çok daha şiadetli olarak hissettirmektedir. Ama bu bağımlılığın faturasını tekelci sermaye ve onun iktidar ortakları değil, ezilen halk kesimleri, emekçi sınıf ve tabakalar ödemektedirler. Bu bakımdan Türkiye'de var olan cÖrpık kapitalizmin ic ve dış koşullar altında ortaya çıkan kr:izleri süreklilik gösteriyor. Bu neden böyle olmaktadır? Biraz daha somutlaştıralım. Türkiye'nin · ekonomisi emperyalist tekellerin cıkarları doğrultu­ sunda biçimlendirilmiştiL Emper'>:'alizmin girdiği hiç bir ülkede ekonomik kararlar o ülke halkının çıkarlarına göre verilmez. Bunun yerini emperyalistlerin ve onların yerli maşalarının talepleri alır. Yatırım politikası çarpık bir biçime sokulur. Ülke emekcilerinin çıkarları ayrı, yapılanlar ayrı olur. Ekonomik faaliyetlerin yürütülmesinde birinci rolü sömürücülerin kôrları oynar. Bunun sonucunda zamanla iç dinamizmden kopuk, emperyalist mihraklara bağlı, sağlıksız ve çarpık bir ekonomik yapı çıkar ortaya. Ekonomiye hakim olan güçlerin kasaları dolar durmaksızın işte bu gün Türkiye ekonomisinin durumu da budur ve bu yüzden de emperyalist krizierin etkisi şiddetlenerek varlığını hissettirmektedir.

ww w.

Bu genel açıklamadan sonra Türkiye ekonomisine daha yakın­ dan bakarak başlıca sorunlarını ve günlük hayata yansımalarını kı­ a ~;ca ele alalım . Bunalım ı n elle tutulur, gözle görülür bel irtileri vardır. Bu belirtiler halk kitlelerinin hayatını geniş ölçüde ve olumsuz yönde etkiliyor. iŞSiZLiK BÜYÜYEREK VARLIGINI SÜRDÜRÜYOR işsizlik ·kapitalizmin insanların karşısına çıkardığı bir sorundur.

Kapitalizmin gelişmesiyle birlikte zorunlu olarak işsizlik de ortaya çık · tı. Bu sorun kapitalizm ortadan kaldırılmadığı sürece de devam edecektir. Bu güne kadar dünyanın hiç bir kapitalist ülkesi, çok sayıda i rı sanın silah altına alındığı, kaynaklarır-ı en üst düzeyde seferber edildiği ve sömürünün büyük boyutlara ulaştığı savaş zamanları hariç, işsizliği yok etmeyi başaramadı.

4


et

ew

e. co m

Emperyalizmin pence sindek l Türkiy e ise bu sorunu ortada n kaldirmak şöyle dursun hafifle tmeyi bile beceremiyor. Yıllardan beri milvonlar ca emekç i bir ekmek parası peşinde koşup durmaktadır. Kuş­ kusuz onların içerisin de iş bulanl ar oluyor . Ama bu işsizlik sorunum.ı çözüme kavuştuğu veya hafiflediği anlamına gelmez. Çünkü ortaya Cikan yeni iş gücü, istihdam edilenden daha fazla. üstelik iş bulanların büyük bir bölümü de gizli işsiz. Bu gün işs i zler ordusu en yüksek orana varmıştır. Sayısal olarak üç milyon a doğru tırman maktadır . Milyon larca işeiyi Avrupa pazarlarına göndererek, onları . kapita listlerin itiraf ettiği gibi «20. yüzyılın modern köleleri>> haline getirm ek de diğer sözde önlem ler gibi çözüm olamadı. Hiç kuşkusuz bundan sonra işsizlik oranı daha da artacak tır. Çünkü Türkiy e'de nüfus artışı hızı yüksek tir. Tarım alanında hızlı bir makinaraşma görülm ekte ve mevcu t tarım sahalar ı . gidere k da çok kişi arasında bölüşülmekted i r. Bunun sonucu nda işletme boyutları küçülm ekte, geçim icin yeters iz kalmaktadır. Bu da göster iyor ki kı r sal alanla rda geçinerneyen işsiz kalan insanla r büyük bir hızla şe­ hirlere akmay a · devam edece klerdir . Öte yandan Türkiy e ekono misinin içerisin de bulunduğu çıkmaz nedeniyle yatırımlar azalac ak, hatta büyük ölçüde duracaktır. Esasında burjuv a iktidarları öteden beri sıkıştıkları zaman yatırım harcamalarını kısıtla makta ustadırlar. Hatta birinci MC iktidarının bunu geniş ölçüde kullana rak bütçey i sözde denk yapmaya çalıştığı da bilinen bir gerçek tir. Bütün bu koşullar önümü zdeki yıllarda işsizliğin azalmayacağını, tam tersine hem oransal hem de sayısal olarak artacağını göster mekte dir.

ww w. n

FiYAT ARTlŞlARI HlZLANARAK DEVAM EDiYOR

Bunun bilimsel adı enflasy ondur. Ama sermaye iktidarları ister buna enflasyon, ister f iyat ayarlamaları desinl er fark eden bir şey yok . Hepsinin doğurduğu sonuçl ar, emekç i halk kesimlerine yansı­ ması aynıdır. Onlar fiyatların sürekl i olarak arttığını, aldıkjan üç-beş kuruşun hemen eriyip yok olduğunu, gidere k sıkıntıya düştüklerini görüyo rlar. işte onları ilgilend iren budur. Fiyat artışları da tıpkı işsizlik gibi kapita lizmin ortaya cıkardı ğı bir olgu. Kapita lizm var olduğu sürece fiyat artışları da işsizlik gibi varlığını sürdür ecek. Tıpkı işsizlikte olduğu gibi, hiç bir burjuv a iktidarı bugün e · kadar fiyat artışlarının önüne gecem edi, ona bir çözüm bulamadı. Şu veya bu yönde alınan tedbirl erin hiç birisi kalıcı sonuç doğuramadı. Zaten kapita list ülkeler in iktidarl arı da fiyat artışlarının kendi düzen lerinde sona erdirilemeyeceğini iyi biliyorl ar. Onları n buna ilişkin olarak öne sürdük leri sadec e laftan Ibarett ir ve halkı kan-

5


rı kapiyolund a kullandıkları bir propagandadır. Fiyat artışla a bironunl gene talizm le birlikt e görüld ü, onunl a birlikt e yaşıyor ve likte ,de yok_olup gidece klerdi r. meyen .serFiyat artışlarının nedeni kôrda n başka birşey düşün sömü rücü diğer ortağı r maye sınıfıdır. Patre nlar ve onların iktida ki iş­ nasıl nlar çevre lerin çıkarlarına hizme t ediyo r ekono mi. Patre editehdit sizler crdus unu (yedek işgücü) işçilere göste rerek onları diyorl ar ve buyor ve «·hak ararsanız sizi atar. yeriniz e bunları alırız» rını pomp alanunla kôrlarını arttırıyorlarsa, aynı şekilde fiyat artışla rının tek artışla fiyat le neden mak sureti yle de bu işi yapıyorlar. Bu r. Onurı lizmdi kapita sorum lusu serma ye sınıfı ve onun düzeni olan . kôra dayalı yapısıdır. rı artışla Türkiy e'de ötede n beri yükse k , orand a seyreden fiyat

e. co m

dırma

% 30 cıvarındaydı. da bir Birinc i MC ikti darı kuruld uktan sonra enflas yon oranın düş· rda fiyatla n değişme olmad ı. iktidarın bütün iddialarına rağme büyük daha me görüle medi. Ancak MC iktidarı seçim leri düşünerek seçim sonuclarını MC partizamları yapm aktan kaçındı. Çünkü bu her gün gidere k leri açısından olums uz etkiliy ecekt i. Oysa ekono mi ar için bu gün yığınl çi emek r. daha büyük ölçüd e cıkmaza sürük leniyo Seçim e gerdu. ekiliyo meyda na gelen büyük sıkıntıların tohumları . Paranın ancak labiliyordu lindiğinde ekono m i suni teneff.üsle yaşatı asyon la önem li ölçüd e düşü­ değer i peş peşe yapılan bir sürü devalü borçlarını ödeye mez hale gelrü lmüştü . Döviz stok ları erimiş, devle t Bazı yatırımların germişti. ihraca t m iktarında düşüş görülmüştü. En hayat i madyordu. ı am yapıl ce kl eştirilmesi için zorun lu olan ithala t ve yatırım icin Üretim delerin bile piyasa da sıkıntısı çekilm ekteyd i. işti. Dış elçigerek li olan malların yanında, hayat i ilaçla r da tükenm devl et. Yabancı lik perso nelinin maaşlarını ödeyemez durum a geldi alarak Merke z banka lar Türkiy e'nin döviz darboğazını göz önüne in iflası dedevlet a bakım bir Bu Bankası'nın cekler ini bozmuyorlardı. mekti. kaos daSeçim lerden sonra MC yeniden kurulu nca ekono mik aydı. altınd liği ha da ağırlaştı. ·piyas a zaten başıbozukluğun egemen Enflas yonist patFiyatl ar görülm ed ik bir hızla artma ya başlamışlardı. lama açığa ç ık ıyordu. Ekono mi buMC piyasan ı n yarattığı bu enflas yonla yetinemezdi. patren lar üyor, nu taşıyac~k güçte değildi. Çarpık kapita lizm yürüm n seryüzde Bu kôr oranlarını yeterl i görmü yor, çıkmaz büyüyo'rdu. r atılmasını ismaye lrendi hüküm eti olan MC'de n daha ciddi adımla kledile r. Butiyord u. Patre nlar daha MC kurulu r kurulm~z onu deste sıkma polileri kemer derek nun yanında bir de dar boğazdan bahse yılla rd a

ww w. n

et

ew

son

6


ww

w.

ne te

we .c

om

tikası önerdiler. Ücretierin ve fiyatların dondurulması talepleri duyuldu yeniden. Cok geçm~den MC iktidarı sermaye sınıfının hizmetinde olduğunu, işçiyi, köylüyü ve tüm çalışanları onlara ezdirmekten çekinmediğini açık bir şekilde ortaya koydu. Hükümet kurulur kurulmaz ilk eylem Gümrük ve Tekel Bakanı MHP'li Gün Sazak'tan geldi. Gazetelere verdiği demeçte zengin olduğunu, bununla iftihar ettiğini ve zenginleşmeyi normal karşıladığı­ nı belirtti. Buna kimsenin bir diyeceği yok. Sermaye sözcüsü ve onun çıkar temsilcisi olan birinin daha değişik görüşte olması beklenemezdi zaten. Asıl olan bu bakanın ortaya koyduğu ilk eylemin ne tür bir zen ginleşmeden yana olduğunu açığa çıkarmasıydı. Bakan bir hafta önceden tekel maddelerine yapılacak zamları haber verdi. Aslında bu tavır burjuva geleneklerine bile belli ölçüde ters düşüyordu. Bakan bir hafta sonra yapacağı zamları haber vermekle stokçuluğu, karaborsacılığı ve vurgunculuğu teşvik ediyordu. Nitekim öyle de oldu. Bu Gün Sazak'ı iyi tanımakta yarar vardır. Gazetelerden edindiğimiz bilgilere göre 1945'1erde toprak reformu kanun tasarısı mecliste görüşülürken, reforma en şiddetli bir biçimde karşı çıkan, işçiler ve toprak dağıtılacak köylüler için «en miskin,. en beceriksiz kimseler» diyen Emin Sazak'ın sülalesinden biri Gün Sazak. Şimdi bu kişi Hitler çömezi faşist bir kadrodan Bakanlar Kuruluna girmiş ve büyük Sazak'ın dediklerini hayata geçiriyor. Böylece MHP'nin ne biçim bir anti-kapitalist( !) olduğunu, sömürüyle nasıl mücadele ettiğini de(!) ortaya koymuş oluyor. MC bu birinci zamı yaparken kurnazlık yapmaktan da geri kalmadı tabii ki. Zam kararı Ramazan'ın başlangıcın­ da açıklandı. Amacı alkollü maddelerin de içerisinde bulunduğu zam kararlarına karşı dinsel nedenlerle karşı çıkışı yumuşatmaktı. MC kitlelerin emeklerini sömürmekle yetinemezdi, dini duygularını da istismar etti, sömürüyü arttırma manevrasında ondan yararlandı. Fakat zamlar bu kadarla kalmadı. Kalamazdı da. Günler geçtikçe ekonomik çıkmazlar daha açık bir biçimde ortaya çıktı. Ekonomi !açka idi. Enflasyon hızı artıyor, yatırımlar yapılamıyor, dış ticaret açığı büyüyordu. Döviz stokları erimiş, MC tam bir çıkmaza saplanmış, kalmıştı. Bu kargaşanın hemen ardından uluslararası kuruluşlar Türkiye· ye güvensizlik duyduklarını belirtmeye başladılar. Kredi vermek için yeni şartlar, koşullar ileri sürdüler. Emperyalist kuruluşlar Türkiye ekonomisine müdahale ettiler. Kuşkusuz bu yeni bir durum değildi. Yıllardan beri Türkiye emperyalizmin güdüm9ndeyd i ve onlar her bakımdan ülke yönetiminde etkiliydiler. Amma bu seferki artık halktan da pek gizlenemez bir halde ortaya çıktı. MC işin gizliliğini korumakta başarılı olamadı. Gene pazarlıklar kapalı kapılar ardında yürütüidü ama bazı şeyle'r de açıklığa kavuştu.

7


1

devalüasyon haberini verdi. Hatta bütün iç ve dış ekonomik çevreler bunun zorunluluğunu belirttiler. Gercekten de öyleydi. Türkiye devalüasyon yapmadan daha fazla duramazdı Bu hengôme sürerken IMF (Uluslararası Para Fonu) denilen emperyalist kuruluşun temsilcileri Türkiye'ye damladılar. Çalışmalar Merkez Bankası ve Maliye Bakanlığ ile gizlilik içerisinde yürütüldü. Paranın değeri düşmüş, dış ticaret dar boğazlara girmişti. IMF'nin gündeminde açıkca Türk parasının değerinin düşürülmesi ve kredi alabilmek ic in Türkiye'nin emperyalistlere vereceği diğer avantajlar, sağlıyacağı cı­ karlar vardı. işte bağımsız olduğu ileri sürülen MC gericiliğinin yönetimindeki Türkiye bu koşullar altında ikinci zam dalgasını getirdi. D i ğerleri gibi bu zam dalgasının getirifişi de çok ilginç oldu. Bakanlıklar arası Ekonomik Kurul peş peşe toplantılar yapıyor, Demirel halkın karşısına çıkmamaya dikkat ediyordu . Belliydi ki MC halkJ iyilik düşünmüyordu. Zammın yapılacağı kesinlik kazanmıştı. sadece oranları belli değildi. Z~ten hükümet yetkilileri bunu yalanlamaktan kacınıyorlardı. Aslında buna da gerek yoktu. Stokcular. vurguncular gerekli haberleri çoktan almışlardı. Böylece stoklar yapıldı. Kuyruklar görülmeye başlandı. Gazeteciler Demirel'e yoklardan bahsedince «Ne yoksa söyleyin göndere yim» gibi laflarla karşılaştılar. Demirel her zamanki taktiğini kullanı­ yordu gene. Halk yokluk içerisinde yüzerken o herkesin yüzüne baka baka ortalığı güllük gülistanlık göstermeye çalışıyor, demagoji ile kitleleri kandırma yolunu deniyordu. Ve nihayet IMF yetkilileri daha Türkiye'de iken yeni zamlar geldi. Damirel zamları açıklama cesaretini gösteremedi. Daha önceki günlerde gazetecilere «zamlara hasretmisiniz?» diye sorarken. onların hasretini gidermek için getirdiği zamlarını açıklama yürekliliği· ni gösteremedi. üstelik bunlara «istikrar tedbirleri» gibi bir .ad vermekten de cekinmedi. Ama iş bu kadarla kalsa gene iyiydi. Televiz- . yonda gazetecilerle konuşurken «Hayırlı olsun» diyecek kadar halkla alay etmeyi ileri götürdü. Gercekten de yer yüzünde eşine az rastlanır bir durumdu. Halkın hayatını zehir edecek zam kararı alıp, ardın­ dan da hayırlı olmasını dilemek ancak MC başının yapabileceği bir

w.

ne te

we .c

om

Yabancı basın

ww

iştir.

Alınan

zam

kararları

tahmin edilenin çok üstündeydi. Hükümetin

kararını resmi gazete kanalıyla açıklamasından önce ekonomik bo-

zukluklar nedeniyle zaten herkes bildiğini okuyor, fiy_atları keyfi bir şekilde arttırıyordu . Hükümet ise bir cırpıda çok sayıda mala yüzde elli ile yüzde yüz elli arasında değişen oranlarda zam yaptı. MC belirli mal gruplarının zam görmediğini ileri sürerek yapılanları küçük göstermek istediyse de bu iddiasında inandırıcı olamadı. Artan fiyatların

8


e. co m

bütün piyasayı etikiliyeceği ve zaten var olan enflasyo nu daha da körükliy ece~i ortadadır . üstelik zam gören malların büyük bir bölü~ mü temel mallardır. Örneğ i n demir, çimento ,benzin, elektrik ve moterin gibi. Bunlara yapılan bir zamın üretim in her dalını etkileyeceği kuşkusuzdur. Kaldı ki ekonomi zaten sömürü ü'zerine inşa edilmiştir ve fiyat artışlarının önü alınamıyor. MC'nin ÖNLEMLERi SERMAYE SINIFININ YARARINADIR

ww w. ne

te w

Fiyatların arttırılması ve ücretieri n dondurulması öteden beri sermayen in taleb iyd [. Uzun zamandan beri sermaye; ücretieri n ve fiyatların dondurulmasın ı istiyordu . Ama elbette onların bu istekleri sadece ücret artışlarının ön lenmesi anlamına geliyord u. Çünkü bütün kap ita list ülkelerd eki uygulam alar bunu kanıtlamaktadır. Esasen mevcut ekonom ik yapı korunduğu 'sürece f iyat art ış arının önüne geçile- · miyece ği de bil imsel bir doğ r udur. Yerli tekelci sermaye «kemerleri sıkma polit i kası»nın gerekliliğini vurgular ken, emperya list kuruluşlar da bu doğrultuda yerli ortaklarının taleplerini destekliyorlardı. Özellik·· le IMF doğrudan doğruya müdahalede bulunuyor, fiyat artışlarının gerçekleştirilmesi, ücretieri n dondu rulması ve devalüa syona gidilmesinde ısrar ediyordu . MC'nin, daha doğrusu Türkiye' nin bozuk ekonomisinin bu istekle re karşı çıkma olanağı yoktu. · Nitekim zamlard an sonra yüzde on cıvarında devalüa syon (Para değerinin düşürülmesi) yapıldı. MC burada da kurnazlık yapmak istedi ve gerçeği gizleme yolunu denedi. Yapılan devalüa syonun adına kur ayarlaması dendi. Elbette dünyanın bütün güçlü paraları karşısında değeri düşürülen Türk Urası devalüe edilmişti. Ona kur ayarlaması demek sadece MC mantığının işiydi. Esasında daha sonraları Başbakan Demirel yaptı­ ğı açıklamada son yılın gerçekleşen rakkarniarına göre ihracatta büyük bir gerilemen in var olduğunu söyledi. Bu da devalüa syonun gerekçeler ini savunmaktı. Devalüasyon sonucun da Türkiye' n in dış borçlarında bir çırpıda 10 milyar liralık bir artış meydana gelmiş oldu . Zam ve devalüa syonun ardından Mal iye Bakanı ABD'ye uçtu. Anlaşılan pazarlıklar daha bitmemişti. Emperya list kuruluşl ar ekonomiye müdaha lelerinde orada da devam ettiler. Maliye Bakanı Türkiye'ye döndüğünde verdiği demeele bunu kanıtladı. Bakanın belirttiği­ ne göre IMF Türkiye' yi kredi verilmey e değer bulmuştu . Bu sözler bağımlılığın çok açık bir ifadesiyd i. Alınan tedbirler in yerli ve yabancı tekelci sermaye nin istekleri ne uygun olduğunun diğer bir kanıtı da taban fiyatlarının düşük tutulması­ dır . Hatta hüküme t pamuk taban fiyatını açıkladığında üretici kuruluş­ lar tepki gösterirk en, ihracatçılar ve tüccarla r olumlu bulduklarını

9


ucuza pamuk almalarının ortaya cık­ ması yüzünden di. Düşük taban fiyatı nedeniyle kôr oranları artmış

açıkladılar. Tüccarların

bu

tavrı

olacaktı.

yerli tekelci sermaye ile emperyal ist kuruluşlar istediler. MC ise onlara boyun eğdi zorunlu olarak. Sermaye sınıfı. tüccarlar, spekülatö rler kazandılar. Bundan sonra daha da çok kazaroca klar.

e. co m

Kısaca yapılan zamları

MC EKONOMiK BUNAUM IN NEDENLERiNi GiZLEMEYE ÇALlŞlYOR

ww w. ne

te w

MG getirdiği zamların adına önce «ekonom ik önlemler» demekle . halkı aldatmay a çalıştı. Sonra iddia edildiği gibi bunlar ekonomiy i dar köymemuru, boğazdan kurtaraca k tedbirler değillerdi. Bunlar işçiyi, lüyü ve üreticiyi perişan edecek tedbirlerd i. Amma bunun yanındu alınan bu tedbirlerin yerli ve yabancı sermaye gruplarına, ihracatcı­ lara ve diğer sömürücü çevrelere yaradığından da şüphemiz yok. Ancak MC zam dalgalarını başlatırken çeşitli bahanele r ileri sürdü ve ciddi olmayan gerekçele r gösterdi. · Gerekçele rden biri Kamu iktisadi Kuruluşlarının (KiT) zarar et3 tiği ve bunu önlemek için bunların ürettikleri mallara ve hizmetler' buAmma doğrudur. ettiği zarar KiT'Ierin ir. zam yapılması gerektiğid nun nedenleri ni açıklayıp bulmak gerekir. KiT'Ier bu gün, partizanlarla, faşist beslemele rle doldurulmuştur. Yöneticile r, bürokratl ar bunları özel çiftlik gibi kullanma kta akıllara durgunuk verecek lüks hayat sürmekte dirler. Ayrıca bu kuruluşların mal ve hizmetler i özel kesime maliyetler inin altında sunulmaktadır. işte KiT zararlarının nedenleri bunlardır, çözümü de bunları ortadan kaldırmaktır. Onları çiftlik· olmaktan kurtarmaktır. Yoksa emekçi halkın cebindeki ni alıp, patranIara vermek değil. MC'nin diğer bir iddiası da devlet gelirlerini n azlığıdır. Eğer durum böyleyse ozaman vergi iadeleri. teşvik tedbirleri gereksiz krediler o_r.tadan kaldırılmalı, miktarı milyarlara varan vergi kaçakçılığı önlenmeli, devlet bir avuç tekelin ve onların iktidar ortaklarının soygun alanı olmaktan kurtarılmalıdır. Sırf parti militanlarını işe alabilmek icin yüzbinler ce kişinin devlet dairelerin e daldurulması engellenm elidir. Yoksa verginin % 70 ni ödeyen ücretiiieri n cebindeki ni calmak hiç çözüm

değildir.

Sermaye iktidarının şu veya bu yöndeki aldatmacası gercekler i gözden gizlerneye yetmez. Bugünkü ekonomik bunalım emperyal izme çık­ bağımlı çarpık kapitalizm in bunalımıdır. Bütün sömürücü ler kendi MC'nin işte yüklerler. a mazlarının bedelini emekçi halk yığınların

10


yaptığı

'

ww w. ne

te we .c om

da budur. O da kapitalist bunalımının faturasını emekçi yığınIcra ödettirmektedir. Ücretlilerden, dar gelirlilerden kısaca tüm çalı­ şanlardan almakta ve sömürü çevrelerine vermektedir. Bunu yaparken de halkın lehine tedbirler getirdiğini milli ekonomiyi kurtarmak icin bu önlemlerin alınmasının zorunlu olduğunu yayıyor. Gerçekten de bir zorunluluk vardı. Amma bu emeğiyle geçinen insanların rahata k·avuşturulmaları için değil, sermaye sınıfının çıkmazlarını gidermek içinde. MC'nin bakış açısına göre var olan zorunluluk buydu. MC'nin önlem dediklerini, sermayedarlar hükümetin kurulmasından çok ön- . ce istememişler miydi? işsizlik zaten işçiler ve köylüler, aydınlar için var olan bir olgu . Bunun sıkıntılarını çekenler doğrudan , doğruya bu kesirnlerdir. işsi~ insan yaşamını asgari düzeyde bile sürdürebilecek maddi olanaklara sahip değildir. Fiyat artışlarının da aynı şekilde en çok işçilere zarar verdiği ortadadır . Hatta şunu da söylemek lazımdır ki, hiç bir burjuva iktisatc ı sı dahi bunun ters ini ileri sürememektedir. Bütün burjuva kaynakları enflasyon.un yükünün sabit gelirliler üzerinde kaldığını kabullenmekted irler. Elbette onlar bunu işçile r i düşündükleri için ileri sürmü yorlar. Toplumda bilinç düzeyi yükseldiği ve hayatın kendisi tarafın· dan da doğrulandığı, tersini iddia etmek imkansızlaştığı için. kobulleniyorlar. Türkiye'de fiyatların nasıl başıboş bir şekilde artığını pratikte çok aç ı k bir biçimde görmekteyiz. Ortada var olan çarpık, sağlıksız bir ekonomidir. Tüketici bir gün önce verdiği parayla er tesi gün aynı ma...lı alamamaktadır. Artık fiyat artışlarının her gün biraz daha tırmanı­ şına alıştı herkes. Kargaşa ortamında bunu normal karşılamak gerekir. · Patrenlar maliyet oyunlarıyla da fiyatları istedikleri biçimde arttırabilirler. Tüccarlar da sattıkları mallara diledikleri fiyatı koymakta serbestti rler. Bunu önli yecek bir mekanizma yok. Ev kiraları halkın büyük kesiminin aylık kazaneını aşmış durumda. Bir kilo et bir emekçinin yevmiyesini aşıyor. (Asgari ücret Türkiye'de 60 liradır) Olanlardan sadece egemen çevreler memnunlar. Onların kasalarına akıyor insan teri ve emeği. Bu nu MC ve yanda şları gerçekie rt halktan gizlerneye çalışıyorlar. Olayların, kargaşasının as ı l nedenlerini gizliyerek, suçsuzları suçluyorlar. Anarşi nedeniyle ekonomin in dar boğ a~a girdiğini haykırıyor­ lar. Bu iftiralar. bu yalanlar emekçileri daha çok baskı altına alabilmek, kendi düzenlerini sürdürebilmek için ortaya atılıyor. Anarşinin ekonom ik g er i liğin nedeni o l madığı, tam tersine toplumsal huzursuzluklanr1, ekonom ik bozukluklardan kaynaklandığı bi.l inmektedir. ' Hiç 11


kuşkusuz bunu patranlar da, Gerici MC'de biliyor. Amma kabullenmek işlerine gelmiyor. insanları iliklerine kadar sömüreceksin, onları işsizliğe mahküm edeceksin, açlık ve setalet doğuracaksın. ondan sonra da buna karşı çıkanları suçlayıp, kendini kurtarmaya çalışa­ caksın.

anarşi değil.

te we .c om

Ortada sömürü varsa elbette ona karşı mücadele de o(acaktır. · Emek düşmanlığı varsa emekçiler ona başkaldıracaklar. Ülke tepeden tırnağa sömürülüyorsa hiç şüphesiz onunla savaşmak o ülke emekçilerinin görevidir. Kaldı ki anarşi de ekonomik kriz gibi eğemen sınıfların işidir. işçi sınıfı mücadelesinde bil lmin gösterdiği yol var,

ww w. ne

MC giderek çıkmaza sürükleniyor. Amma çıkmaza sürüklendikçe, kapitalist sistemin insanlık düşmanı. çirkin yüzü açığa çıktıkça, bu sistem yani patron, ağa düzenini halka sıkıntı sundukça giderek daha fazla gericileşiyor, azgınlaşıyor. Hırsını suçsuzlardan almaya, suçlarını onlara yüklerneye çabalıyor. Onun için baskı tedbirlerini giderek arttırıyor . işçi sınıfına karşı görülmemiş bir saldırı içerisindedir bugünkü MC. bunun yanında köylülerin, aydırıların, memurların da düşmanıdır. Sarı sendikacılığı teşvik ediyor. Sınıf sendikacılığı yapan sendikaları eritmeye çalışıyor. Bunlarla da yetinmiyor. patraniara daha çok hizmet etmenin yollarını deniyor. Devlet güvenlik . Mahkemeleri denilen hükümet bürolarını kurma hazırlıkları yapıyor. Onları kurup kendi taraftarlarını atayacak ve ondan sonra işçileri, aydınları onlara yargılattıracak. Yani oradaki Demirel'in, Türkeş'in ve Erbakan'ın parti temsilcileri ·kendileri gibi düşünmeyen insanları, örgütleri yargı­ lıyacaklar.

Bunun dışında yeni tertipler, yeni saldırılar düzenleniyor. profesyonel katiller sokakta insan avına çıkıyorlar. Kendileri hakkında bir iddia ileri sürüldüğü zaman, onun delillendirilmesini istiyen MC ortakları, işlenen cinayetleri. ekonomik düzensizlikleri hemen komünistlere yükleyip işin içinden cıkmaya çalışıyorlar. Sömürü düzenine karşı çıkan emekçi halkı ve onların temsilcilerini suçlamaya, karalamaya çalışarak çıkmazdan kurtulmanın yollarını arıyorlar.

Bunun yanında baskı giderek yoğunlaşıyor. Ümraniye'de (1 Ma-

yıs Mahallesinde) işçilerin evlerini yıkıp, onları kurşunlamaları MC'nin

gösteriyor. Diyarbakır ve Mardin Kürt halkına karşı olan kinlerini ise Eğitim Enstitülerini kapatmaları sergiliyor. Elazığ'da yıllardır rahat gezemeyen. işe gidip gelmekte güçlük çeken ve en önemlisi de çocukları okula sakulamayan halka MC'nin polisleri saldırıyorlar. Daha bunun gibi bir sürü tertip, bir sürü olay çıkıyor ortaya. Faşist güçler terörü hızlandırıyorlar. Radyo'da işçi sınıfına nasıl düşman olduğunu

12


ww

w. n

et

ew

e. co m

televizyo nda barış nutukları ata rken, kiralık katiller ..sermaye uşakları cinayet işliyor, baskı yönteml eri alabildiğine arttırılıyor. Bu oyun yeni değildir. Bütün kapitalis t dünyada gerektiğinde kul-· lanılan ve herkesç e bilinen bir oyundur bu. Ekonom ik çıkmaz büyü-. dükce. krizin şiddeti arttıkça insanların kapitalis t sisteme ve onun sömürücü özüne karşı çıkmaları. bilinelen meleri ve bu sistemi değiş- . tirrnek için mücade le etmeye başlamaları sermaye sınıfını huzursuz eder. O hemen elindeki devlet aygıtı da dahil olmak üzere bütün olanaklarını harekete geçirir. Haklı mücade le veren emekçile rin üzerine baskıyı arttırmak, gerektiğinde ilerici hareketi bağmak için tertipler düzenlemeye başlar. Böylece emekçile rin mücadelesfni olduğundan daha değişik gösterer ek baskının gerekce lerini hazırlar. Sınıf mücadelesini unutturm aya, onun yerine kendisin in yarattığı anarşiyi sakmaya çabalar. ileriye dönük hertürlü mücadeleyi güdükleştirmek ve bölmek için ne lazımsa yapar. Ayrıca yarattığı anarşiyi, terörü öne cıkararak insanların ekonom ik bunalımın nedenle rini görmele rini engellemek ve hedef şaşırtmak için uğraşı verir. Böylece sömürü düzeninin gercek yüzünü kitlelerd en gizlementn yollarını arar. Bu gün Türkiye' de yapılan da budur. Sermaye sözcüler i durmadan komünizm tehlikesi nden bahseder, dururlar . Sanki bu gün komünistle r iktidarı ellerinde tutuyorla r da, ekonom ik çıkmazı onlar yaratıyorlar? Amma sermaye mantığı bu. Kendi günahını yükleyec ek birini bulmalı mutlaka . Devlet güçleri ellerinde olmalarına; işlenen cinayetler in, terör ve baskının ardındaki gerçek sorumluları bilmeler ine rağmen, onun suçunu emekçile re, ilericiler e yüklerneye çalışıyor lar. Amma her şey sermaye nin istediği biçimde gitmiyor . Onları kudurtsada , azgınlaştırsa da gerçek böyledir. işçi sınıfının bilinç düzeyi yükseliyor. ile.rici güçler sermaye sınıfının saldırılarını arttırmak icin daha sağlıklı mücadele yönteml erine baş vuruyor. Çeşitli ilerici kuruluş ve güçler arasında güçbirliğine gitmenin önemi kavranıyor. Üstelik MC iktidarının ekonom ik başarısızlıklarını, halk düşmanı uygulamalarını gizlemek mümkün değil. Emperya list kuruluşla rın Türkiye' ye nasıl geldikler ini, fiyat ayarlamaları adı takılan zamları nasıl yaptırdık­ larını ve daha sonra da yıllık proğramları dahi inceleme k üzere Türkiye'ye nasıl seferler düzenle diklerini görüyor h~rkes. Vurgunculuğun, soygunculuğun nasıl gerçekleştirildiği gün gibi aşikar. MC'nin çaresizliği ise bir başka konu. Sermaye sınıfına, Uluslararası tekellere hizmet eden kararlar aldıkça, çeşitli görüşler ileri sürülüyo r ve kamil< durumla ra düşülüyor. Başbakan «zammı biz yapmadık, Tekel Genel Müdürü yaptı» diyebiliy or. Adalet Partisi TRT'de bildiriler yayınlaya­ rak fiyat artışlarına CHP'li belediye lerin yol açtığını söyleyece kadar çıkmazını sergiliye biliyor. Maliye Bakanı devalüa syona, kur ayarla-

13


takarken, Necmettin Erbakan «Enflasyonu biz yapmadık, gidin Maliye Bakanına sorun» diye inciler dağıtıyor. işte bunlar da gösteriyor ki MC bir yamalı bohoadan ibarettir. Cıkarları arasında çelişkilerin bulunduğu çeşitli sömürü çevrelerinin oluşturduğu bu iktidar bu kadar tutarsızlıklar gösteriyor. Bütün bunlar zamlarla hayatı çekilemez hale getirilen işçilerin, köylülerin, memurların ve tüm çalişan­ ların gözeri önünde ouyor. Sermaye kiteleri her zaman k·andırabileceğini sanmasın. Esasın­ o da da bunun farkında . Onlar bu ülkenin toprakları üzerinde yaşıyor­ lar ve Patronların yabancı parababalarıyla birlikte kendilerine hazır­ ladıkları tuzakları görüyorlar. Elbette vurguna, soyguna, yerli ve yabancı parobabalarına, toprak ağalarına kısaca tüm gericilere karşı mücadele edeceklerdir. Önümüzdeki dönemde sermaye de, onun iktidarı MC'de bunu görecektir.

ww

w. n

et

ew

e. co m

ması adını

14


2.

.c om

ULUSAL SORUN ÜZERiNE BÖLÜM

Ş. DiCLELi

ne te we

'Geçen sayımızda çıkan yazıda, kendisine «Türkiye işçi sınıfının partisi» adı yakıştırılan örgütün, ulusal sorun konusundaki 57 yıllık geleneğinin neyin nesi olduğunu, belgelere dayanarak okuyucunun gözleri önüne sermişt i k. Şimdi yeniden Ürün dergisinin Hasan Utku imzalı yazısına dönelim. 26. Sayımızda Ürün'e verilen cevapta da belirtilmişti: Ürün'ün sayın yazarları eleştiride dürüst bir yöntem kullanmıyorlar; onlar, politik görüşleri bazı temel konularda da farklı olan çizgileri birorada, birbirine karıştırorak eleştirmeyi tercih ediyorlar. Ürün'ün 36. sayı­ sında başvurulan bu yöntem, 39. sayıda da tekrarldnıyor. Böyle yapılmakla, herkes bir cuvala konulup suclanmakla okuyucu aldatılıyor. Şuna bakın örneğin:

ww

w.

«Kürt burjuva-derebey iklllsinin savunduğu ; çeşitli boyutların da «devrimcb elbise giydirilip c: meşrulaştırıldıkları~ ayrılıkçı tezin temeli ; Türkiye içindeki ayrıcalıklı durumun sömürgesömürgeci ilişkileri ile açıklanmasıdır. Böyle olunca, yapılacak ilk iş , bu ilişkiye son vermek, yani sömürge ülkenin kurtuluş savaşını örgütlemektir. Dahası, ulusal sorunun salt Türkiye'yi ilgilendirmediğini, birkaç ülkenin sınırlarını içine aldığını savunarak c: dört cephelb bir savaş programı çizmektir (!h

Bir arap saçından farkı olmayan bu paragrafta söylenmek istenenleri irdelersek ortaya şu sonuclar çıkıyor: Vazara göre: 1 - Kürdistan'ın sömürge olduğu tezi burjuva-derebey ikilisinin tezidir ve başkaları da buna devrimci kılıf uydurmaktadırlar. 2 Bu tezden yola cıkılınca, kacımlmaz olarak, yapılacak ilk iş sömürge ilişkilerine son vermek için sömürge ülkenin kurtuluş savaşını örgütlernektir 3 - Bu tezi savunan-lar, Kürt ulusal sorununun yalnız Türkiye'yi ilgilendirme15


w.

ne te we

.c om

diğini, iran, Irak ve Suriye'de de var olduğunu söylüyorlar ve bundan hareketle «dört cepheli» bir savaş programı çiziyorlar ... Biz de Kürdistan'ın bir sömürge statüsünde olduğunu savunuyoruz. Türkiye sosyalist hareketinde, Ürün'ün hücum ettiklerinin dışın­ da da aynı tezi savunanlar var; ama bunların tümü, ülkemizde herşey­ den önce Kürt halkı için bir kurtuluş savaşı mı öneriyorlar? Kuşkusuz, kurtuluşu uğrunda mücadele etmek .Kürt halkının hakkıdır ve Ürün dergisinin bunu Kürt halkına yasaklamaya hakkı olamaz. Ama Kürdistan'ı bir sömürge olarak d6ğerlendirenler, Ürün'ün iddia ettiği gibi, Kürt halkının önündeki anti-faşist mücadeleyi, Kürt halkının da katıldığı demokrasi mücadelesini, anti-emperyalist mücadeleyi red ' mi ediyorlar? (Ürün ayrıca bu tür iddialarda bulunuyor). Örneğin «dört cepheli» savaşı öneren kimdir? Özgürlük Yolu'na ilişkin olarak böyle bir suçlama yapmak için dergimizdeki tartışmaları izlemem i ş olmak gerekir. Ürün bütün bu tortışmalardan habersiz midir? Eğer böyleyse, bu, Ürün yazarlarının gayri-ciddi bir tutum içinde olduklarını, bu konuda yazı yazmaya ve başkalarını ulu-orta suçlamaya kalkışırken onların görüşlerini öğrenmek için ciddi bir çaba bile harcamad1klarını •• 1 gösterir. Ama Urün'ün gerçekleri çarpıtması , salt ulusal soruna ve bu tartışmalara ilişkin bilgisizliğin sonucu değil. Onlar bunu bile bile yapıyorlar. Onlar, akılları sıra, kolayca saldırabilecekleri bazı görüşeri başkalarının da ortak görüşüymüş gibi göstererek okuyucuyu yanılt­ maya, kendilerini haklı göstermeye çalışıyorlar. Biz, Ürün'ü ve onun savunduğu çizgiyi e l eştirirken böylesina oyunlara gerek duymuyoruz; Ürün 'ün sosyal şovenliğini ortaya ser-= mek için CHP'yi, kemalistleri, ve benzerlerini Ürün'le aynı torbaya koyup, onların görüşlerini birbirine karıştırarak, kimin ne dediği belli olmayan, birinin dediğini diğerine maletmeye olanak veren bir bulanık­ lık ortamı yaratmaya gerek yoktur. Ürün, bu dürüst olmayan yöntemlerle belki kendi okuyucusunu bir ölçüde aldatabilir, ama bu bile uzun süreli olamaz. Kaldı ki bu bulanıklık da Ürün'ün perişanlığını gizlerneye yetmiyor. Şu yukardaki

paragrafı alalım örneğin:

Bay Utku'ya göre, Kürt ulusal sorununun «Salt Türkiye'yi ilgilen«birkaç ülkenin sınırlarını iç ine aldığını» savunmak, «dört cepheli bir savaş programı çizmek» oluyor .. Peki. Kürt uıu·sal sorununun yalnız Türkiye'de değil. lrak'ta, iran'da ve hatta Suriye'de de varolduğu yalan mı? Bunu «savunmaya» gerek var mı? Bunu biz mi iddia ediyoruz, yoksa gerçek mi böyle? Diğer yandan, bu dört ülkede Kürt ulusal sorununun varlığı garip bir rastlantı da değil. Çünkü bu ülkeler Kürdistan'ı aralarında bölüşmüşler, tümü de Kürt halkını ulusal boyunquruk altında tutuyorlar, Kürt halkının özgürlük mücad_ele-

ww

dirmediğini»,

16


e. co m

sini ezmek icin birlikte davranıyorlar. Bu durumda Kürt halkı, Kürdis_~ tan'ın her hangi bir parcasında verilen mücadele ye ilgisiz kalabilir tni? Ama bundan, «dört cepheli bir savaş programına» elbette varıla­ maz. Kürdistan'ın her parçası · açısından şartlar değiıpiktir; Kürt halkı­ nın bu parçalard aki mücadele si farklı yollar izleyebilir , farklı zaman-. larda cözümlen ebilir. Bay Utku garip bir şekilde mantık yürütüyor , doğrula'rla yanlış­ ları birbirine karıştırıyor. Yanlışlarla sözde mücadele için, doğru!arı hasıraltı etmeye kaikışıyor. Evet dört cepheli savaş yanlıştır, ama bu görüşü, «ulusal sorunun salt Türkiye'y i ilgilendirmediğinin» sonucu saymak, sadece sacmalamaktır. Ürün'ün sömürge olgusunu gizleme çabaları

Aynı yanlış mantık yürütme tarzı yazıya hakim. Bay Utku. ya yanbir önermeden yola çıkarak ahkôm yürütüyor , ya da doğru bir önermeden, ilgisi olmayan yanlış sonuclar çıkarıyor. Çünkü bay Utku, daha önce Bay Ersavaş'ın da yaptığı gibi, gercek durumu, somut olguları kavramay a çalışmıyor; toplumsa l yapıya nesnel bir bakış açı­ sıyla, gelişimi ve değişimi (çinde -diyalek tik yöntemle yaklaşmıyor; soyut formüller içinde, kendi paşa gönlünce yorum yapıp duruyor. Örneğin bu sayın Ürün yazariarına göre Kürdistan'ın sömürge olduğu tezi «Kürt burjuva-d erebey ikilisinin tezidir». Bu iddia hangi somut olgulara dayanıyor? Örneğin bu tez Bay Kamrôn jnan'ın. Necmettin Gevheri'nin, Şeyh Kasım Küfrevi'ni n, Kinyas Kartel'ın ve hatta CHP içinde yuvalanmış olup yıllardır Kürt halkının üstündek i zulüm ve sömürüye seyirci kalan. yardımcı ve destek olan feodal ve burjuvaların tezi midir? Onların böyle bir iddiası var mı? Onlar ve temsil ettikleri feodaller, burjuvala r ne zaman böyle şeylerden söz ettiler? Gerçek durum, hiç de Ürün'ün söylediği gibi değil, onun tam te~­ sine. Kürt «Burjuva-derebey» ikilisi, Türk hôkim sınıflarıyla sıkı bir ittifak o l uşturmuştur . Onlar, Türk burjuvazi siyle aynı politik örgütle~: paylaşıyorlar . Onlar da Kürt halkının gelişen ulusal demokrat ik mücadelesinden, aynen sömürgec i, ırkçı yönetim gibi tedirgin oluyorlar. Onlar da Kürt toplumun daki ulusal-de mokratik hareketin ezilmesi icln elden 9eleni yapıyorlar. Bırakalım Kürt feodalleri nin ve burjuvalarının Kürdistan'ı sömürge saymaları, bu sömürge ilişkilerinin son bulması için çalışmalarını -böyle yapsalardı, hiç kuşkusuz, onlar yurtsever insanlar olurlardı- onlar Kürt halkının üstündek i ırkçı-şoven hiç bir baskıdan söz etmiyorla r bile. Tersine bunu inkôra çalışıyorlar. Çünkü onların çıkarlorı bunu gerektiriy or. 30-40 yıl öncesinde n farklı olarak, günümüzde_Kürt feodalleri nin, yeni yetme burjuvalarının Türk egemen

ww w. n

et

ew

lış

17


hemen hemen ortadan kalkmıştır. Onları biraraya getiren, birleştiren cıkarlar ise son derece güçlüdür. Gercek durum böyleyken, Ürün'ün sömürge tezi «Kürt burjuva-der ebey ikili. sinin tezidin> tarzındaki önermesi, ezbere konuşmaktan başka bir şey · ifade etmez. şunu gearkasından sonra, Bay Utku, bu önermeyi başa aldıktan Kürt elde tiriyor: Kürdistan sömürge sayılınca, kocınılmaz olarak ilk halkının ulusal kurtuluş savaşını örgütlernek gelir. Şimdi bay utkunun mantığıyla gidersek, Kürt «burjuva-de rebey ikilisinin» böyle bir savaşı örgütlemek te olmaları gerekmez mi? Böyle bir durum var mı? Sayın feodallerim iz ve burjuvalarımız yerel tüccarlar kulübünde, barlarda-pavyonlardtı, siyasi · partilerin yönetim kadrolarında ve parlamentoda Türk burjuvazisi ve bürokra~isi ile yanyana oturup kadeh tokuştururken, onlara böyle bir «iftira» yapılabilir mi?!. Kürdistan'ın sömürge olduğu tezini Kürt «burjuva-de rebey ikilisine>> mal etmek, her şeyden önce bu burjuv·a ve derebeyleri güldürecek kadar gayri-ciddi bir iddiadır. Çünkü nasıl Türkiye'de sınıfların ve sınıf mücadelele rinin varlığından söz etmek, bu anlamda bir «tez», Türk burjuvazisin in tezi olamazsa, o da öylesine Kürt feodal ve burjuvalarının tezi ol-amaz. Türk burjuvazisi nasıl rahatı kaçmasın diye sınıf calişkilerini gizlemeye, ört-bas etmeye çalışıyorsa, işleri yolunda olan Kürt feodal ve burjuvaları da aynı biçimde -anti-sömürgeci ya da «ulusal-demokratik» mücadeleden başlarının ağrımasını istemiyorlar . Sömürgeciliğe karşı verilen mücadele, sömürgeci yönetimin işbirlik­ çisi feodal güçlere de yöneliktir. Feodaller bir kez bunun için bu mü cadeleye karşı çıkarlar. ikincisi, onlar da burjuvalar gibi ceplerini doldurmaya, kendilerine sunulan devlet orpalıklarında , yüksek mevki'lerde yan gelip yatmaya, emekçi Kürt halkının özgürlüğünden daha fazla değer verirler. Gerçek durum bu iken Ürün dergisi niçin bu derece bilim dışı ve somut olgulam ters düşen şeyler ileri sürüyor? Ürün'ü bu derece sacmalamaya sürükleyen şey sübjektivizm dir, ne pahasına olursa olsun · başkalarına kara çalma arzusudur. Diğer yandan Ürün'ün sayın yazarları, Kürt toplumunda feodal burjuva gibi işbirlikçi kesimıe·rıe Kürt küçük burjuvazisin in tavrını birbirine karıştırıyorlar. Kürt küçük burjuvazisin in yurtsever bir niteliği vardır, bu da onun sınıfsal konumunda n kaynaklanıyor. Ancak küçük burjuvazi, ulusal soruna işçi sınıfı kadar tutarlı ve devrimci bir biçim-. da yaklaşamaz. Yine onun sınıfsal konumundan kaynaklan an tuta·rsızlıklar, ulusal sorun konusunda ki tutumuna da yansır . Küçük bur-· juva kesimlerin .anti-empery-alist. anti-feodal mücadeleyi. ülke ölçü· · sünde devrimci ve demokratik güçlerin birliği ve dayanışması sorunu -

ww w. n

et

ew

e. co m

sınıflarıyle sürtüşmeleri

18


et

ew

e. co m

nu gereğince kavrayamamalarının, bu alanda işçi sınıfı kadar karar!ı ve i·lkeli olamayışlarının nedeni budur. Kürt küçük burjuva katlarından kaynaklanan bazı politik çizgiler, örneğin anti-feodal mücadelenin, anti-emperyalist mücadelenin önemini gereği gibi önemsemiyorlar. Bu, küçük burjuvazinin mücadeleyi dar bir ufuk içinde görmesinin yanısıra, burjuva ve feodal güçler tarafından etkilenmesinden de ileri gelir. Evet, Kürdistan'daki feodal ve burjuv::ı sınıflar işbirlikçi bir politika güdüyorlar ve Kürt ha·lkının ulusal kurtuluşu, hiç kuşkusuz onların talebi değil. Ama bu durum, onların ulusal harekete karşı ilgisiz oldukları anlamına gelmez. Ulusal hareketin varlığı ve gelişmesi, hiç kuşkusuz onları ilgilendirir. Kitlelerin politik ve ideolojik kontrolünü kendi ellerinden kaçırmak istemezler. Onların, bir yandan sömürü ve zulüm politikası ile tam bir uzlaşma içindeyken, diğer yandan Kürt emekçi halk kitleleri karşısında «milliyetçi» görünme çabalarının nedeni budur. Onlar, halka , «biz de milliyetçiyiz, ama solculuk kötüdür!·» derler. Ulusal-demokratik hareketi anti-feodal ve anti-emperyalist hedeflerinden saptırmak . demok ratik özünden boşaltmak için elden geleni yaparlar. Feqdal ve burjuva gericilerin niteliğini, işbirlikçiHğini, hareketi çıkmaza sürüklediklerini kavramayan bazı küçük burjuva kesimler, «ulusal birlik» adına buna aldanabilirler ve aldandıkları da görülüyor. işbirlikçilerin, gericilerin bu çabaları teşhir edildiği, kitleler devrimci mücadele yolunda aydınlattidıkiarı ölçüde bu oyun da bozuluyor ve küçük burjuva kesimler, feodal ve burjuva güçlerin etki alanından sıyrılarak işçi sınıf ı ­ nın pol i tikasına yaklaşıyorlar .

ww w. n

işte Ürün:ün anlamadığı veya bile bi'le carpıttığı budur. O, küçük burjuva kesimlerin politikasını, «burjuva-derebey» ikilisinin tavrıyla karıştırıyor, birini diğerinin yerine koyuyor. Diğer yandan da Kürt toplumunda, işçi sınıfının devrimci politikası yönünde gelişen hareketı görmezJikten geliyor, her şeyi bir salata gibi birbirine karıştırıp suclamaya kalkışıyor. Bay Utku, Kürdistan'ın bir sömü rge s·ayı l amayacağını ispatlamak (!) u ğ runda bir hayli ter döküyor. Ona göre «sömürge gerçeği», 15. yüzyıldan itibaren kend isine yeni meta ihraç alanları arayan ticaret bu r juvazis inin çobalarıylo Avrupa'nın batı ülkelerinde ortaya çık­ tı. P~ki «Sömürge · gerçeği» batı Avrupa ülkeleriyle sınırlı mı kaldı? Bay Utku'nun şu sözleririden anlaşılıyor ki, o, sömürgeciliği , bu batı Avrupa ülkelerine özgü bir şey saymaktadır. «Sömürgeci olmak için emperyalist olmak gerekmez deniliyor. Ve Portekiz ile Angola, Mozambik örnekleri veriliyor. Ama Portekiz'in 15. yüzyı lda t icaret alanınd a önde gelen ülkelerden· oldu ğ u ve sömürgeler edindiği unutuluyor. Oysa sorunun yanıtı buradadır.~

19


hic de öyle basit değil bay Utku! Ve kimse Portekiz'In 15. ş değil; bu kayüzyıldan başlayarak sömürg eler edindiğini unutmu bir ülkenin södarcık tarih bilgisin i kimsed en esirgem eyeniz! Ama de 15. yüzyılda ille icin lmesi edinebi eler mürgec i olabilm esi, sömürg Amerik a Bir. orsunuz aldanıy n setere c:kmış olması şartını koyarke sonucu savaşı k leşik Devletl eri, 18. yüzyılın sonlarında bir özgürlü esi sömürg bağımsız bir devlet haline gelince ye kadar ingilter enin bir güçlü bir emperdurumundaydı. Ama bu kolenile r ülkesi 100 yıl S<?nra çiliğin en sömürge da nda başları yüzyıl 20. yalist devlete dönüştü, güçlü savunu cusu oldu. nı geniş­ Çarlık Rusyası, 16. 17. yüzyıllardan başlayarak, sınırları 19. letme yoluyla bir sömürg e imparatorluğu oluşturdu ve bu durum zme 20. yüzyıl yüzyıl sonlarına kadar devam etti. Japony a ise kapitali n sayılı emdünyanı içinde yıl 40-50 başlarında geçti ve kısa sürede, peryali st ülkeleri arasına girdi. Bay utku, elbette kapitali zmin eşitsiz gelişme yasasından haberyüzyılların ünlü dardır. Işte başlıca bu yasanın sonucu dur ki, 15., 16. sömürg eci devletle ri yerlerin de sayarken, ya da geride kalırken baş­ :ar. Bay Utku, sokaları öne fırladılar, sömürg eci ve empery alist oldu n, nesnel dualmada ne gözönü i değişim runa ön yargılarla, gelişimi ve de bütün için Onun or. ruma aldırmadan. duraga n bir biçimde yaklaşıy olarak genel Utku bu degişmeieri kavraması olanaksızdır. Ama bay basömürg ecilik ve emperyalizm olgusun u kavramamıştır: şu sözlere iş

. kın

örneğin:

et

ew

e. co m

Bu

ww w. n

«Emper yalist paylaşım dönemi nde sömürgeciliğin alanı geniş­ ledi. Sömürg eler, emperya list tekeller in sermaye ihraç edip h a mmadde ve ucuz işgücüne el koydukları alanlar haline geldiler .~

Emperyalizmin sömürg elere sermaye ihraç ettiği doğru, zsıten empery alizmin ayırdedici baş özelliği budur. Ama sömürg elerin hamamadde ve ucuz işgücüne el konan alanlar haline «gelişi» empery ecilisömürg de, lizmle mi başlar? Açıktır ki bu iş çok daha öncede n Amerik a'ya taşı­ ğ i n başlamas ı yla birlikte yapılmaktaydı. Afrika'd an ge nan milyonl arca zencinin , empery alist dönemden önce bu ulkeye Utbay yazan lem Çolaka yeter. tirilip köleleştirildiklerini hatırlamak ku, bu tür incileri peşpeşe sıralayıp gidiyor. Sözü Kürdist an konusuna getiren bay Utku, şöyle diyor:

«Kürdis tam, Türkiye , Irak, İran ve Suriye arasındaki ilişkile­ rin, sömürge - sömürge ci ilişkisi olduğunu iddia edenleri n hangi bilimsel verilere dayandıkları -bu konuda yazılıp çizilenlerin çokluğuna rağmen- açık değildir . Irak, Suriye ve İran ; Arap, Fars ve Azeri halklarından oluşmaktadır. Bu halklarl a Kürt halkı binlerce yıldır bir arada yaşamaktadırlar.~

20


öncelikle bay Utku'nun Kürdistan terimini tırnak içinde yazmailgi cekici. Neden acaba? Yoksa bay Utku da aynen kendi burjuvazisi gibi Kürdistan'ı var olmayan bir ülke mi sayıyor?. Bay Utku'ya göre, Kürdistan'ın sömürge olduğunu iddia edenle· rin hangi bilimsel verilere dayandıkları açık değilmiş. Hatırlanacaği üzere Özgürlük Yolu'nda cıkdn «Kürdistan'ın Geri Kalışının şekillen­ mesi ve Kürt Ulusal Hareketleri» başlıklı yazı dizisinde, Osmanlılar döneminden başlanarak Kürdistan'ın neden sömürge statüsünde olduğu ve Cumhuriyet döneminde bu statünün nasıl daha da pekiştiği. ekonomik, sosyal ve kültürel yönleriyle belgelendirilmişti. Bu yazılar­ da, sömürge olgusu, Ürün yazarları gibi, «Sömürgecilik 15. yüzyılda . başladı . » «Angola Portekiz'den uzak» gibi yüzeysel, kaba bir bakış acısıyle değil, sömürgecilik ilişkileri tahlil edilerek, yani meselenirı özüne, sömürü ve zulmün nasıl işlediğine bakılarak tahlil edilmiştir. Kürdistan'ın , yerüstü ve yeraltı kaynaklarının nasıl talan edildiği. sömürüldüğü, insan gücünün nasıl heder edildiği, Kürdistan'da ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmenin nasıl engellendiği ve Qlkenin yıkı­ ma itildiği, bugün de süregelen ekonomik sömürünün yanısıra Kürt halkı üzerinde. bircak sömürgede bile görülmeyen düzeyde nasıl bir baskı ve zulmün varolduğu açık-secik ortaya konmuştur. Ama bay Utku'ya göre bunlar bilimsel değil.. Acaba bilimsel olması için ne yapmalı; araya bir deniz mi koymalı?. Bay Utku'ya göre Arap, Fars, Azeri ve Kürt halkları binlerce yıl · dır birarada yaşamaktadırlar. Bu halkların bazılarının yüzlerce, bazı­ larının da binlerce yıldır yanyana yaşadıkları doğru. bunun aksini de söyleyen yok zaten. iyi ama bundan Kürdistan'ın sömürge olmadığı sonucu mu cıkar? Rus halkıyla Ukraynalılar, Türkmenler, Kırgızlar da yüzlerce yıl yanyana yaşadılar; ama bu durum Çarlık Rusyası'nın bu halkları V!3 daha pek çoğunu sömürmesine. zincire vurmasına engel olmadı. Osmanlılar da yüzyıllar boyu Balkanları, Arabistan'ı. Kuzey Afrika'yı eide tuttular. Acaba bu halklar Osmanlı boyunduruğundan çok mu memnundular? Yoksa bu halklar sürekli olarak özgürlükleri için tır·· sat koliadılar ve bu fırsatı bulur bulmaz da Osmanlı boyunduruğunu söküp attılar?. Ermeni halkı da binlerce yıl Kürtlerle, Farslarla yüzlerce yıl da Türklerle yanyana yaşadı; ama bu uzun «ahbaplık» yarım milyon Ermeninin kırımını ve bir akodarının yurdunu terketmesini önlemeye yetmedi.. Amerikan zencileri de yüzlerce yıldır beyazlario yanyana yaşıyorlar; ama beyazlar hôlô çağ~ yerde onları kendi lokantalarına. otellerine sokmuyorlar. Bay Utku, sömürücü toplumlarda insanların, halkların ne biçim · yanyana yaşadıklarını, ilhakları, ırk ayrımını, türlü biçimlerdeki sömü-

ww

w. n

et

ew

e. co m

21


ww

w. n

et

ew

e. co m

rü ve zulmü unutuyo r. Hiç kuşkusuz emekçi halklar birbirinin kardeşidir, cıkarları birdir. Onları birbirine düşüren ve böylece tümünü sömürenle r egemen sınıflar, sömürüc ülerdir. Ama işte bu sömürüc üler söolduğu içindir ki, sömürü düzeni yaşadığı süreyled ir k! dünyada Kimediyor. devam kta varolma de mürgeci lik, ilhaklar, ırk ayrımı vs. se, Kürt halkını sömüren, ülkesirıi bir sömürge haline getiren emekçi Türk, Arap veya Fars halkıçiır demiyor; bunu yapanla r bu ulusların ' egemen sınıfları, burjuvaları ve büyük toprak sahipleridir. Hiç kuşku ­ suz, aynı egemen sınıflar Türk, Arap, Fars, Azeri emekçi-lerini de sö. mürüyorlar, baskı altında tutuyorla r. Sorun bu kadar açık Burada de: bay Utku, sömürü ve zulüm ilişkilerinin üstünde n atlayara k araya bir «yanyana yaşama» koyuyor ve sömürüc ü toplumla rda patronların da rını unuişçilerle; hırsızların da malı çalınonlarla yanayan a yaşadıkla u, durumun mış parçalan n'ın Kürdista la, tuyor. Bay Utku, bu tutumuy halKürt yoluyla. r sürgünle ilhakları, zor ve süngü gücüyle, kırım ve kının özgürlük mücade lesinin engellendiğini bilmezlik ten geliyor. üstü örtülü bir biçimde ilhakları savunuyor. Bunu yaparken de, bu ülkelerin emekçi halklarıyla iktidar gücünü elde tutan egemen sınıfları, onde emperların devletin i aynı şeymiş gibi gösteriy or; ôdeta, kendiler i r mi, diolabilirle ci sömürge halklar yalizm tarafından sömürülen bu zamanda aynı ama yor. Elbette sömürgeci olan bu hal'klar değildir; şeyi onları da sömüren egemen sın.ıflardır. Marksis tlerin bu iki farklı birbirirıe karıştırmaları için hiç bir neden yok. Bay Utku, Irak ve Suriye'n in siyasal bağımsızlıklarına kavuşma­ un pek larının elli yılı bulmadığını Türkiye' n!n de bunlarda n durumun kadar bu geçmişi e farklı olmadığını söylüyor. Yine bundan hareketl açı­ Suriye . kısa olan devletle rin sömürge ci ola!llayacağını söylüyor boyunsından durumu tartışmıyoruz, lrak'a gelince, bu ülke Osmanlı hüIrak geçti ruğuna boyundu n listlerini emperya duruğundan ingiliz rolü t hüküme bir kukla eden hizmet kümeti ingili~ sömürgeciliğine hizmet ett!. oynadı, Irak'ın ve bu arada Kürdistan'ın sömürül mesine burjuArap Ama ingiliz sömürüsü, Irak'ta Kürdistan'ın aynı zamanda vazisi tarafından sömürülmesine engel olmadı. Irak, ingiliz nüfuzundan çıktıktan sonra Kürdistan'ın petrol alanları, verimli tarım alanları Arap burjuvazisi tarafından sömürül mekle devam etti. Irak burjuvazisi Kürdista n'da aralıksız bir savaşı ısrarla sürdürüy orsa bu nedendiz değildir. Herhalde insanlar keyf için savaşmazlar. lrak'ta. 50 yıllık bir süre içinde de olsa, bu değişimi şaşkınlıkla karşılamak için bir neden yoktur. Toplumların tarihinde bu tür değişmeler sık sık görülmüş­ tür ve görülme ktedir. Bir zamanla r sömürülenler, bir an gelir başka­ larını sömürmeye başlarlar. 1919-1922'de Anadolu halkları, omuz-omuza, Anadolu 'ya saldıran 22


mı kaynaklanıyor?.

te we .c om

işgalcilere karşı mücadele ettiler. Ama aradan daha 3 yıl geçmeden Ankara hükümetinin askeri birlikleri Kürdistan üzerine yürüdü. Balkan halkları, Osmanlı boyunduruğundan kurtulduktan hemen kısa bir süre sonra, bu Qlkelerde kurulan burjuva devletleri birbirlerine saldırdılar. iktidarda sömürücü sınıflar oldukca, savunmada olanların saldırıya geçmesi, mazlum olanların zelimiere dönüşmesi bazen çok kısa sürelerde olup biter. Türk ve iran devletlerine gelince, bunlar yüzlerce yıllık bir imparatorluk mirasını devraldılar. Bugün bile Türkiye'de pekçok küçük burjuva aydın yitirilen imparatorluk topraklarından dolayı hayıflanmak­ tadır. Acaba bay Utku'nun duyduğu endişeler de böyle duygulardan

ww w. ne

Bay Utku gibileri, Kürdistan'ın sömürge olmadığını ispatlamek (!) icin neden bin dereden su getirmeye çalışıyorlar? Endişeleri nedir? Bütün bunları emekçilerin birliği için mi yapıyorlar? Bay Utku'ya sorarsan ı z öyle. Sayın Ütku'ya ·göre Kürdistan sömürge statüsünde sayılırsa her iki halkın işçileri arasında birlik olmayacak; çünkü bu ha!k öncelikle kurtuluş mücadelesi için örgütlenecek! Bu mekanik yorumun hiç bir sağlam gerekcesi yoktur. Bu konuda bir hayli yazıldı ve birlik sorununa bu yazımızda yine değineceğiz. işçilerin birliği sorunu yalnız oynı ülkede yaşayan uluslar acısından değil, tüm ülkelerin iş­ çileri acısı ndan, yalnız -egemen ve bağım lı uluslar bakımından değil, aynı zamanda metropoldeki ve sömürgelerdeki işçiler bakımından d-:ı değişmez bir ilkedir. Ürün ve çevresin in birlik sorununu böylesine bir şarta -sömürge olup olmamaya- bağlaması kom iktir. · Bize kalırsa Ürün ve çevresinin meseleyi böyle koyması salt sosyal şoven bakış acısını kamufle içindir. Ürün, sömürgeci ilişkileri, ilhakları gizlerneye çalışırken aslında kendi burjuvazisine yardımcı olu· yor. yıllardır sürdürülen geleneğe uygun davranıyor. Ürün. bu burjuva şartlanmavı kıramıyor, bir türlü gönlü . varıp da, proleter bir tavır takınamıyor, gerçeğin adını vermekten ürküyor. işçilerin birliğinin önündeki en büyük engel de hic kuşkusuz bu sosyal şoven tavırdır. Ürün ve benzerleri burjuvazinin kuyruğundan sıyrılıp gercek devrimciler gibi davranmad ı kça kimseye güven veremeyeceklerdir. Bay Utku da Bay Ersavaş gibi, sömürge olgusunun özüne inmeden onun etrafında dolanıp durduktan ve etten püften gerekceler gösterdikten sonra, görüşlerini güçlendirmek için sömürge tezinin «burjuva feodal ik_i lisinin» işine yaradığını söylüyor. Yukarıda, Kürt halkının ulusal-demokratik mücadelesinin neden teadaliere ve burjuvaıcra değil , emekçi halk yığınlarına dayandığını ve Kürdistan ' ın bir sömürge olduğu tespitini «feodal-burjuva ikilisinin» tezi saymanın neden gayri-ciddi bir iddia olduğunu belirttik. Ama var-

23


ki Kürt feodalleri ve burjuvaları Kürdistan'ın sömürge olduğu görüşüne katılıyor ve bundan kendi cıkariarına uygun sonuelara varı­ yorlar, emekcileri de kendi cıkarları doğrultusunda sürüklemeye çalışıyorlar. Peki bu durumda sömürge olgusunu inkôr mı etmeli? Y;J feodaller ve burjuvalar bu kez de Kürdistan'ın sömürge sayılamaya­ cağı tezinden kendilerine yararlı sonuclar cıkarmaya kalkışırı'arsa?. O zaman da Kürdistan'ın sömürge ()lduğunu mu savunmalı?. Çünkü bu ihtimal hiç de yabana atılmamalı .. Parlamentoyu dolduran Kürt feodallerinin ve burjuvalarının temsilcilerinin tutumuna bakmak yeter. ·BıJ adamlar Kürdistan'ın sömürge olduğunu savunmak şurda kalsın. herhangf bir ulusal baskının dahi sözünü etmiyorlar. Onlar ülkede her şe­ yin yolunda gittiği kanısındadırlar, ve üstelik emekçi kitleleri .de buna inandırmak ·istiyorlar. Emekçi kitleler eğer «burjuva-feodal ikilisininı> ardından giderlerse Ürün'ün telaşlanması için hiç bir sebep yoktur; onlar anti-sömürgeci mücadele şurda kalsın, ellerini bile kımıldatma­ yacaklardır!

te we .c om

sayılım

feodaller ve burjuvalar bu tezden işlerine yarar sonuçlar bu durumda bize düşen gerçek durumu inkôr değil, kitlelere, gerçek duruma uygun düşen devrimci hedefler gös· terrnek ve mücadelenin yönünü saptırmak isteyenlerle de mücadele etmektir. Hemen tüm sömürgelerde ve bağımlı ulusların kurtuluş mü, cadelelerinde. «ulusal burjuvazi» diye nitelenen bir kesim -sayıca az ya da c,_ok- ulusal hareketlere katılmıştır. Bunu burjuvaziye yasaklamak da elbette kimsenin aklına gelmemiştir ..' Örneğ i n, sömürge bir ülkede, burjuvazi de anti-emperyalist, ya da anti-sömürgeci mücadeleye katılıyor diye işçi sınıfının bu mücadeleden vazgeçmesi düşünü­ 'ebilir mi?. Tam tersine bu istenir bir şeydir ve işçi sınıfı, toplumur. en gen i ş kesimlerini ortak düşmana karşı seferber etmek için elderı geleni yapmalıdır. Türkiye'de. Kurtuluş Savaşı sırasınc;fa. burjuvalar ve büyük toprak sahipleri dahil, işçi sınıfının dışında çeşitli toplumsal sınıf ve tabakalar yabancı saldırısına ·karşı koydular. Onlar bun :J yaparken, elbette bu savaştan «kendilerine yarar sonuçlara» varmak istiyorlar, ya da çıkarlarını korumaya çalışıyorlardı . Bunun için işçi sı­ nıfının Kurtuluş Savaşına karşı mı çıkması gerekti? işçi sınıfı böyle bir şey düşünmedi, düşünmesi saçmalık olurdu . O da yurdun savunmasına, hem de en önde katıldı, öyle yapması gerekirdi. Çünkü Anadolu kurtuluş savaşının anti-emperyalist bir niteliği vardı, o salt burjuvalar arasında bir savaş değildi. Arna işçi sınıfına düşen. her durumda, kendi bağımsız politikası ­ nı yüksekte tutmak, burjuvaziye kuyruk olmamaktır. Çünkü ulusal kurtuluş mücadelesinin sonuçları bakımından işçi sınıfının programı ile burjuvazinin ki farklıdır. Eğer

ww w. ne

çıkarmağa çalışırlarsa,

24


Ulusal Sorun ve Burjuvazinin

Tavrı

om

Görülüyor ki sorunu Ürün'ün koyduğu biçimde koymak, onu gülünçleştirmek olur. Kaldı ki belli bir konuda. burjuvalar ve feodaller, şu ya da bu biçimde düşünmüş olabilirler. Biz gerçekl~rin tespitinde onların ne düşündüğüne değil, gerçeğin ne olduğuna bakarız. Burjuvalar ve feodaller şöyle düşünür diye bizim gerçekleri yok saymaya, çarpıtmaya hakkımız yoktur. Ama bu gercekten işçi sınıfının çıkara­ cağı sonuçlar ile ,burjuvazinin ve başkalarının varmak istedikleri sonuçlar farklı olabilir. Her sınıf elbette kendi çıkarına göre soruna yaklaşacak, kitleleri kendi istekleri . yönünde etkilerneye çalışacaktır.

ww w. ne

te we .c

Ulusal sorun konusunda burjuvazinin tavrının her dönemde ve her ülkede birbirinin tıpkısı olması beklenemez. Bu konuda genelierne me yapmak yanlış olur. Burjuvazi, bir zamanlar Avrupa'da ulusal hareketin başını çekiyordu. Avrupa'da burjuva demokratik devrimler dönemi kapandıktan, Avrupa burjuvazisi sömürgeci ve emperyalist olup gericileştikten sonra da, başka ülkelerde burjuvazinin devrimci barutu hepten tükeflmedi. Bunlar sömürge ve bağımlı ülkelerdi. Bu ülkelerde ulusal baskıya, ırkçılığa, sömürgeciliğe karşı kitlelerin mücadelesine. ülkeden ülkeye değişen bir oranda da olsa, burjuvazi de katıldı. Bazı ülkelerde o, ~:Jiusal hareketin başını çekti; bazılarında, hareketin başını çekmese bile onu etkiledi ve özellikle ulusal hareket başanya ulaşıp ülke bağımsızlığına kavuşunca burjuvazi iktidarı ele geçirdi. Sosyalizme yönelemiyen bir hareket. kaçınılmaz olarak kapitalizme yönelir. Ancak işçi sınıfının iyi örgütlendiği ve devrimin başı­ nı çektiği ülkelerde burjuvazinin iktidarı önlendi ve toplum sosyalizme yöneltildi. . Sömürgeciler her ülkede feodallerle ve yerel burjuvazinin bir kesimi ile ittifak oluşturarak çarklarını sürdürdüler. Bu gerici sınıflar sömürgecilerin dayanağı oldular. Diğer yandan, sömürge ve bağımlı ülkelerde ulusal niteliği olan, çıkarları sömürgecilerle, egemen uluG burjuvazisiyle çelişen bir burjuva kesimi de, şu ya da bu oranda varoldu. işçi sınıfının. ulusal harekete katılan, yurtsever saflarda yer alan bu .burjuvaziye karşı düşmanca tavır alması için hiç bir neden yoktur. Hatta tüm işbirlikçi, gerici niteliğine, ulusal hareketin önünde ciddi bir engel oluşturmasına rağmen, feodal sınıflardan da yurtsever harekete katılanların olması doğaldır. Ulusal-demok ratik hareket gelişip kitleleri kucakladıkça işbirlikçi güçlerin çözülmesi ve daha da geniş katılmalar olması doğ,aldır. Açıktır ki işçi sınıfı, yurtsever-dem okratik safiara daha geniş kitleleri kazanmak için çaba gösterecektir. Elbette ulusal burjuvaz.i ile işçi sınıfının ulusal soruna bakış acı-

25


Burjuvazi hareketin işçi sınıfının etkinliğine geçmesını istemez; onu kendi sınıf istekleriyle sınırlı tutmak ister. jşçi sınıfı ise ulusal kurtuluşu daha ileri hedeflere vardırmak, demokratik devrimi tamamlama k ve toplumu sosyolist kurtuluşa vardirmak ister. Ulusal kurtuluş mücadelesi döneminde bu iki sınıf arasında birleşme ve ayrılık noktaları her zaman vardır. Onlar, bir yandan ortak düşmana karşı. ortak hedefler ·icin -örneğin ulusal özgürlük, feodal gericiliğin tasfiyesi vb.- mücadele ederken aralarında sınıf mücadelesi de kimi zaman örtülü, kimi .zaman açık biçimde devam edegelir. Yarı sömürge ve yarı feodal bir ülkede küçük burjuvazi ulusal demokratik hareketin kitle tabanında sayısal olarak en geniş yeri alır. işçi sınıfı, sayıca az olsa bile, iyi örgütlendiği ve doğru bir politika iz-' leyebildiği zaman küçük burjuvaziyi yanına alabilir, ono kumanda edebilir. Aksi halde, ulusal kurtuluş hareketinin boşanya ulaşmasından sonra küçük burjuva kesimlerin de burjuva bir iktidara yönelmesi ka çınılmazdır.

te we .c

om

ları farklıdır.

ww w. ne

Tartışma konumuz olan Kürt ulusal-dernokrati'k hareketine gelelim: Kürt feodalleri, geçmiş dönemlerde zaman zaman Kürt ulusal hareketlerine katılmışlar. hatta başı çekmişlerdir. Onlar bunu kişisel cı­ karları ·ic_in, imtiyazlarını koruma amacıyla yapmış olsalar bile, çoğu halde onların bu tavrı, kitlelerin baskı ve sömürüye karşı tavırlarıyla denk düşmüştür. Elbette bu feodal unsurlar içinde ulusal hedefler gözetenler, ulusal özlemler taşıyanlar da az değildi. Ama diğer yandan feodalitenin, bir sınıf olarak, nesnel konumuyle ulusal birliğin önünde bir engel olduğunu; ulusal hareketin başanya ulaşması, ulusal birliğin sağlanması için onun tasfiyesinin zorunlu olduğunu biliyoruz. Günümüzde ise, bir yandan feodallerin eski güclerini yitirmeleri, yeni dönemde Türk burjuvazisiyle başka biçimlerde uzlaşmaları, bir yandan da ulusal muhalefetin emekçi kitleferde' · yoğunlaşması. devrimci, demok~atik ve bu arada Anti-feodal bir öz kazanması. feodallerin ulusal hareketten daha da uzaklaşmalarına, Türk burjuvazisine sokulmalarına ve onunla' daha güçlü cıkar birliği yapmalarına yol açmıştır. Günümüzde bu sınıfın ulusal baskının ve sömürünün işbir­ likçisi yerel dayanağı haline gelmesi daha da belirgindir. Onun sınıf olarak tavrı budur. Ama feodal kesimlerden de ulusal harekete sempati duyanlar, bu işbirliğinin dışına düşenler elbette vardır ve ulusal_, demokratik hareket güçlendikce daha da artacaktır. Özellikle son 30-40 yıldan bu yana oluşan Kürt burjuvazisi ise daha çok ticaret burjuvazisinden meydana gelmektedir. B!jyük "kentlerde bu burjuvazi kozmopolit bir yapı taşıyor. Bunun yanısıra tarımda motorlu araciarın giderek artmqsıyla tarım alanında da kapit_a list üre tim il·işkileri uc vermeye, bir to'prak burjuvazisi sahnede görünmeye

26


başlamıştır.

ww w. ne

te we .c om

Ancak bu oluşumu abartmamak gerekir. Bu oluşum, Batı Avrupa'da burjuva devrimleri öncesinde görüldüğü biçimiyle, toprak beylerini yıkıma uğr:atamk, toprağa sermaye sahibi kiracılar cekerek olmuyor: Beyler, çok partili hayatın verdiği geniş olanaklardan, kredi imkanıarından vs. de yararlanarak kendi topraklarına. traktör, biçerdöver gibi araçları soktular. Beylik otoriteleri zayıflamadı, bir bakıma daha da güçlendi. Bey-köylü ilişkileri (angarya ve cebir de dahil), şeyh-mürit ilişkileri, aşiret ilişkileri canlı biçimde devam ediyor. Modern tan~ teknikleri -traktör, biçer-döver gibi bazı araçların dışında­ henüz kullanılmıyor. Suni gübre tüketimi bölgede çok zayıf ve ·modern sulama sistemleri, son derece sınırlı. Bölgenin birçok yerinde ise toprağın işlenmesi, hem köylü hem de bey topraklarında eski yöntemlerle, karasabanla yapılıyor. Hayvancılıkta. bağ-bahçe üretiminde de, bazı istisnaların dışında eski yöntemler devam ediyor. Kürdistan'da tarımda kapitalist ilişkiler, bir bakıma bir geçiş dönemi yaşıyor. Bu ilişkiler geliştikce. feodalite daha da çözülüp yıkı­ ma uğradıkca üretim ilişkilerindeki feodal unsurlar giderek silinecek ve yerini ileri kapitalist ilişkiler alacaktır; tabi düzenin ömrü vefa ederse!. Özetle söylersek, kapitalizm bölgeye sızmış ve gelişiyor; ama b'r sömürgede nasıl gelişiyorsa öyle: Bölgeyi sanayileştirmeden: yeraltı kaynaklarını, madenieri sömürmeye, dışarı taşımaya yönelik yabancı işletmeler biçiminde; ülkeyi bir mal sürüm alanı biçiminde kullanarak. ülkenin ürünlerini ucuza kapatarak; feodal yapıyı, gerici kurumları gidermeden, aksine bu kurumlarla ittifak oluşturarak; ülkenirı kültür hayatını tam bir geriliğin içine iterek; artan karakollar, hapishaneler ve kışialario birlikte .. Bu nedenlerle Kürdistan'da ekonomik ve sosyal yapı yarı-feodal, yarı-sömürge bir karakter taşıyor. Feodal yanı ağır basan büyük toprak sa'h iplerinin yanısıra. ticaret burjuvazisi de (ki bu burjuvazi dahi feodal ilişkilerle, törelerle tümden bağlarını koparmamıştır) Türk burjuvazisi ve büyük toprak sahipleriyle aynı politik örgütleri paylaşıyor. Bu burjuvazinin belirgin niteliği işbirlikçiliktir. Ticaret burjuvazisi, Batıdan gelen malları bölgeye, bölge mallarını da Batı'ya ulaştırırkan öylesine bir cıkar ağı icindedir ki Türk burjuvazisiyle veya emperyalist mihraklarla bir sürtüş­ mesi söz konusu değildir. · Daha da açık bir deyişle, bugün Türkiye Kyrdistanı'nda, adına «ulusol burjuvazi>>nin politik hareketi denebilecek, ulusal anlamda, belirgin bir burjuva örgütlenmesi görünmüyor. Kürt burjuvaları içinde bölgenin geri kalmışlığına, ulusal . beskılara tepki duyanlar. sayıca az da olsa elbette var. Bazı kent ve kasabalarda ticaret burjuvazisinin ağalığa-şeyhliğe tepki gösterdiği de gö-

27


te we .c om

rülüyor. Ama «ulusal» ya da «yurtsever» sayılabilecek bu zümre, politik bir varlık olarak ortaya cıkabilecek güçte değil. Günümüzde Kürt burjuvazisinin ağır basan niteliği işbirlikçiliktir. Kuşkusuz, ulusal hareketin gelişim seyri içinde Kürt burjuvaları içinde bölgenin geri kalmışlığına, ulusal beskılara tepki duyanlar, sayıca az da olsa elbette var. Bazı kent ve kasabalarda ticaret burjuvazisinin ağalığa-şeyhliğe tepki gösterdiği de görülüyor. Ama «ulusal» ya da «yurtsever» sayılabilecek bu zümre, politik bir varlık olarak ortaya - cıkabilecek güçte değil. Günümüzde Kürt burjuvazisinin ağır basan niteliği işbirl,ikciliktir. Kuşkusuz, ulusal hareketin gelişim seyri içinde Kürt burjuvaları­ nın tutumunda da değişiklikler görülmesi doğaldır. Ulusal demokratik hareket güçlenip geniş yığınları sardığı zaman burjuvazinin safların­ da belli bir ayrışım görülmesi, «ulusal burjuvazi» diye nitelenebilece~ bir kesimin, belirgin ve örgütlü biçimde ortaya çıkarak ulusal harekete katılması mümkündür. Ürün Dergisi, günümüzde Kürt halkının emekçi kitlelerine dayanarak gelişen anti-sömürgeci ve anti-feodal nitelikteki ulusal-demokratik mücadeleyi «feodal burjuva ikilisi>ıne maletmek isterken, yukarıda açıkladığımız nedenlerle kesin olarak yanılıyor, ya da bile bile gercekleri carpıtıyor. Her iki Halkın Devrimci Mücadelesi Arasındaki Bağı Kavramayan Ürün'dür

sömürge sayılamayacağı konusunda öyle anlaşılıyor ki~ kendisini ikna etmeye bile yetmi yor. Bu nedenle de o, haklı çıkma çabasıyla, kimsenin aksini iddia etmediği -en azından bizim aksini iddia etmediğimiz- ve herkesin bildiği birtakım doğruları sıralıyor. «Ulusal demokratik haklar uğruna savaşımın, ya da sömürge ilişkilerinin yok edilmesi savaşımının emperyalizme yönelmedikce başarı sağlıyamıyacağını» söylüyor. Besbelli, Türkiye'de Türk ve Kürt halklarının sömürüye ve zulme karşı, demokratik bir toplum için verdikleri mücadele, aynı zamanda emperyai'izme karşıdır. Çünkü Türkiye'de iktidarı elde tutan gerici egemen sınıflar emperyalizmle işbirliği halindedirler; kendileri emperyalistlerle ortaklaşa ülkeyi sömürüyorlar. Emperyalist güçler onların iktidarını var güçleriyle destekliyor. Bay Utku, sözde «sömürge tezi» ni çürütmeye çalışırken neden böyle konuşmaya gerek duyuyor? Kürt halkının anti-sömürgeci mücadelesi, anti-emperyalist mücadelesine Kürdistan'ın

ww w. ne

Bay Utku'nun,

getirdiği kanıtlar,

aykırı mı düşüyor?

Bay Utku, «Ulusal demokratik haklar için

28

savaşım,

ülkenin ba-


ve demokras i savaşımıyla içiçedir,» diyor. Elbette Biz, bü- · tün yazılarımızda bunu vurguluyo ruz, her iki halkın emekçiler inin de· mokratik bir toplumu birlikte kurabilec eklerini söylüyoru z ve bunun için ·her iki halkın devrimci ve demokrat ik güçlerinin sıkı bir güçbirliğini öneriyoru z. Öyle ki emperyal izm ülkeden kovulsun, işbirlikçisi egemen güçler iktidardan düşürülsün, demokrat ik bir toplum kurulsun ve ülke sosyalizm yoluna girsin. Ulusal sorun da ulusların özgür rıza­ bir larıyla, demokrat ik ilkelere uygun, yani eşitlik temelleri üzerinde içinde ın Kürdistan çözüme, bir demokrat ik birliğe ulaşsın . Böylece bulunduğu sömürge ilişkileri, Kürt ulusunun ve diğer küçük halkların üzerinde~i ulusal baskı son bulsun .. Kürt sosyalistl eri ısrarla bunu savundi.Jkları halde, Bay Utku, neden böyle. konuşmak gereğini duyu· yor? Çünkü Bay Utku, Kürt haJ·kının anti-sömü rgeci mücadele yi bı­ - runrakmasını istiyor. Çünkü o, halkının ulusal-de mokratik haklar. ug daki mücadele sini «ülkenin bağımsızlık ve demokraS'i savaşımının» dışında sayıyor. Yani başkalarında eleştirdiğini bizzat kendisi yapı­ yor. Bay Utku'yu -ve ç·e vresini- bu tutu111a yöneiten iki neden olmalı : Birincisi o ve sçıvunduğu çizg·i, işçi sınıfının mücadele si adına Kürt halkının ulusal demokrat ik mücadele sine karşı çıkıyor, yani prodonculuğa varıyorlar. Ulusal mücadele yi bir burjuva oyunu olarak görüyorlar. Onu «ulusal savaşı deri nleştirmek ve genişletmek» olarak niteliyor; bu mücadele nin emperyalizme ve yerli işb i rl i kçiler i ne karşı ve işçi sınıfına yandaş bir güç olarak taşıd ı ğı önemi kavrayamıyorlar. ikincisi, Bay Utku ve çevresi, bu mücadele karşısında egemen sı­ nıfların duyduğu endişelere benzer endişeler duyuyorla r .. Bu ikinci özell ik Ürün 'ün ve savunduğu c·izg inin pol i tikasında daha da belirgin. işçi sınıfının mücadele si adına ileri sürülen gerekçele r daha çok bu izend i şeleri maskeiem ek için sıralanıyor. Bay Utku, sözde emperyal Antiediyor. gözardı sınıflarını egemen Türkiye n, mi hedef gösterirke sömürgec i mücadeleyi, ulusal demokrat ik mücadeleyi bırakın da emperyalizme karşı mücadele edin, diyor.. Hak im ulusların sosyalistl erinde görülen ortak kusur, sosyal şovenizm burada kendisin i' ele veriyor. Bu, ezilen halkların özgürlük mücadele sinden duyulan korkudur. Burjuvazi nin yarattığı bu şartlanma çoğu zaman kişinin içine siner, bilinç altına yerleşir. Ve o, kendisini çok büyük «marksist -Leninist» saysa bile, kimi zaman bu talihsiz tortudan kendini kurtaramaz. Kürt halkının da baş Kuşkusuz emperyal izm tüm halklar gibi, düşmanıdır. Ama Kürt halkının emperyal izmle savaşmak için, herhalde uçağa binip Amerika'y a gitmesi beklenme melidir. Ülkemizde burjuvazi ve büyük toprak sahipleri iktidarına, feodal gericilere karşı

ne

w.

ww

\

te we .c o

m

~ımsızlık

29


te we .c o

m

Türkiye halklarının verdiği mücadele, aynı zamanda emperyalizme karşı bir mücadeledi r. Kürt halkının, içinde bulunduğu sömürge koşullarına, yüzyıii'Jr süren ulusal boyunduruğa karşı mücadelesi, emekçi Türk halkının emperyal'izme ve onun işbirlikçisi egemen sınıfiara karşı yürüttüğ:j mücadele ile - celişmez .. Tersine her iki halkın mücadelesi aynı düş­ manlara karşıdır ve birbirine dosttur. Onları karşı karşıya koymak, bi .. i adına diğerini reddetmek dar milliyetciler in, sorunlara işçi sınıfının gözüyle ba·kmayanların işidir. Ne gariptir ki tüm şamatasına rağmen Ürün'ün vardığı nokta da budur. Emperyalizme karşı her iki halkın birlikte mücadelesi! Burjuvazi ve büyük toprak sahipleri iktidarına karşı, demokrasi ve sosyalizm icin birlikte mücadele! Kürdistan'ın sömürge koşullarından ve genel olarak tüm ezilen halkların ulusal baskıdan kurtuluşu icin birlikte mücadele! Ürün bütün bunlara evet diyor mu? Yoksa sonuncusun u dışta mı tutuyor? Ürün'ün yaptığı, açıkca bu ikicisidir. Proletaryanın Sınıf Cıkarını Önde_Tutma

w.

ne

Leninizmin _temel . ilkelerinden biri, toplumsal mücadeleni n tüm alanlarında proletaryanın sınıf mücadelesi nin cıkarlarını önde tutmaktır. Bu, hiç kuşkusuz, ulusal sorun için de böyledir. Bir ülkede, ulusal mücadeleyi o ülkede proletaryanın sınıf cıkarına tabi kılma, yine bir ülkedeki proletaryanın çıkarını, dünya ölçüsünde proletaryanın genel ve daha üstün cıkarına tabi kılma .. Ürün de, ulusal sorundan söz etme gereğini duyduktan bu yana ve başkalarını suçlarken bu ilkeyi sık sık hatırlatmaktadır. Biz, bu ilkenin doğruluğunu elbette tartışmayız. Bu ilkeye inan- ' dığımız içindir ki, örneğin Jrak'ta, KOP yönetiminin iran gericiliği ve ABD emperyalizmi ile kurduğu ilişkileri en sert şekilde eleştirdik. Çünkü, sözde otonaminin gerçekleştirilmesi ve ulusal mücadeleni n baŞarısı için de yapılsa, bu ·ilişkiler, proletaryanın uluslararası düzeyde yürütmesi gere'ken anti-emper yalist mücadeleye aykırı düşüyordu. Bu, Kürt feodal ve burjuvalarının politikasıydı ve Kürt ulusal hareketine de büyük zararlar verdi. Dergimiz, bu ilkeye inandığı içindir ki Türkiye'de her iki halkın devrimC'i ve demokratik güclerinin sıkı birliğine, dayanışmasına önem veriyor. işçi sınıfının cıkarları da bunu gerektirir: Ortak düşma­ na karşı tüm güçleri bir leştirme. Yine biz, özgür ve. demokratik bir toplumda, eşit şe·kilde örgütlenmiş her iki halkın, ortak bir devlet çatısı altında birlikte yaşayabileceğine inanıyoruz ve bu birliği savunuyoruz. işçilerin cıkarına olan da budur. Peki buna karşılı-k Ürün ne yapıyor? O, üç yıl süreyle bir kez bi-

ww

--

30


ww w. ne

te we

.c

om

le ulusal sorunu ağzına olmazken, bunu proletaryanın sınıf .Çıkarı gereği mi yapıyordu? Buna kuşku yok! Sonra «ulusal burjuvazi» ürker, ittifaka yanaşmaz.. «Burjuvazi bu konudan çok allerji duyuyor.. >> «Şimdi koşullar elverişli değil, hele bekleyelim .. » «Sosyalizm gelsin, bu sorun nasıl olsa çözülür ..» Hatta, bel'ki de «aman memleket parçalanır .. » Evet, sebepler bunlar .. Sosyal şovenler, yıllar yılı burjuvazinin kuyruğunda yürüdüler, onu kızdırmaktan kaçındılar ve · hatta, ulusal soruna karşı onun duyduğu endişeleri duydular. Ulusal sorunla ilgili olarak proletaryanın çıkarlarına uygun olan, hiç kuşkusuz bu politika değildi. işçi sınıfının çıkarları, ona yaraşır devrimci bir politika yürütmeyi gerektirirdi: Ulusal sorunun çözümünü doğru biçimde programına koyma ve ulusal baskıya karşı yiğitçe mücadele etme. Ama sosyal şovenler burjuvazinin politikasını seçtiler. Bugün de Ürün'ün ve öteki sosyal şovenierin tavrı farklı değil. Ürün, proletaryanın sınıf çıkarlarını önde tutma ilkesinden sık sık söz ediyor; ama o, bu ilkeden bir şey anlamamış: daha doğrusu o, bu ilkeyi kendi tesl'imiyetçi politikasını maskeiemek için kullanıyor. Evet, Türkiye'de, Irak'ta ve iran'da, Kürt· halkının ulusal kurtuluş mücadelesind e de, marksist-Lenin istler,_proletaryanın sınıf çıkar­ larını önde tutan bir politika izlemelidirler. Ama Ürün'ün yaptığı bu değildir. Ürün, ısrarla, bu halkın özgürlük mücadelesini işçi sınıfının çıkarlarının . karşısında gibi göteriyor. Diyelim ki KOP'in 1972 sonrası politikas.ı yanlıştı ve Irak'ta Kürt mücadelesinin yalnızlığa itilmesine neden oldu. Ama her zaman ve her yer için aynı şey söylenebilir mi? Nitekim daha önceki yıllarda hem sosyalist ülkeler, hem de dünya ölçüsünde ilerici, devrimci güçler Irak'taki Kürt ulusal kurtuluş hare ketine sempati duyuyorlar, onu destekliyorlardı . Bunu, Ürün'ün yaptığı gibi «macera», «devrimci sürecin bütününden>> kopuk filan diye nitelemiyorlardı. Kürt halkının iran'da, Türkiye'de sömürgeciliğe karşı ; ulusal baskıya karşı yürüttüğü mücadele işçi sınıfının çıkarına aykırı mı düşer? Türkiye'de ve iran'da sömürüye ve zulme karşı yürütülen bu mücadele ancak bu ülkeler.in gerici iktidarlarını ve onların arkasındaki emperyalist güçleri tedirgin eder. Ürün'ün bundan tedir · gin olması için ne gibi bir neden var? Eğer öyle değilse niçin Ürün. rastgele başkalarını «ayrılıkçılık»·la suçluyor. Hatta Kürt burjuvaları­ nın Türkiye'de ve iran'da böyle bir mücadelesi olsa bile Ürün'ün böyle bir «ayrılıkçılığm> karşı çıkmaya hakkı var mı? Bunun telaşını Türk ve iran egemen sınıfları duysunlar. Egemen ulus sosyalistlerini n bu tavrı yakışık alır mı? Onlar, ezilen bir ulusun hakim sınıflarından bile gelse, özgürlüğe yönelik bir hareketin karşısına çıkıp, «siz ayrılıkçılık yapıyorsunuz!» diye şamata · koparabilir mi? Bu sınırları koruma telaşı proleteryaya mı düşer?

31


om

Kürt burjuvalarının, feodallerini n, küçük burjuvalarının ulusal hareketi saptırrria çabalarına karşı mücadele görevi en başta Kürt sosyalistlerine düşer. Ülkemizde açıkca görülüyor ki, onlar bu görevi kararlı biçimde yerine getirmeye çalışıyorlar . Hareketin anti-empery alist. anti-faşist, anti sömürgeci ve anti-feodal doğrultuda yürümesi için kararlılıkla savç:ışıyorlar. Ülkemizde tüm devrimci ve demokratik güçlerin birliğini -ortak bir program üzerinde ilkeli birliğin i- savunuyorlar. Onlar her iki halkın demokratik birliğini savunuyorla r. Proleteryaya yakışan tavır budur.

.c

Ürün'e gelinc~. ona düşen, Kürt halkının ulusal, demokratik güçlerine, sosyalistler ine rastgele kara çalıp, «ayrılıkçı» deyip egemen sınıfların hoşuna gidecek işler . yapmak değildir. Hakim ulus sosyalistlerinin görevlerini bunca deney ve bilimin kendisi belirlemiştir. Onlara düşen, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını kararlı biçimde savun-

ww w. ne

te we

mak, ulusal baskıya, sömürgeci ilişkiler~. ırk ayırımına yiğitçe karşı çıkmak, sömürüye ve zulme karşı çıkan tüm güçlerin birliği. dayanış­ ması için calışmaktır . Proletaryanın sınıf çıkarına olan budur. Çeşitli ulusların emekçileri arasında güven ancak böyle bir mücadele ile kurulur. Işçilerin birliği ancak böylesine doğru, devrimci bir politika üzerinde sağlanabilir. Böyle yapmakla Ürün, sözde sahip cıkar göründüğü «ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını » hiçe indirmekte, gerçekte ona inanmadığını açıkca göstermekt edir. Len in, «Sosyal izmin gerçekleşmes i n­ den önce ayrılma olasılığının binde bir olması durumunda bile , bu istem mutlak bir istemdir, » diyordu . Ürün ise, Kürt halkının özgürlük mücadelesi nin, Türk iye'de işçi sınıfı devriminden önce başarı şansı olmadığını ispatlamaya çalışarak bu ilkenin yüklediği devrimci görevlerden

kaçıp

kurtulmaya

çalışıyor.

Yine Değ 'şik Uluslardan işçilerin Birliği Sorunu

Ürün'ün, ulusal sorunla ilgili ilk yazısına dergimizde verilen cevapta, Ürün'ün değişik uluslardan işçilerin birliği meseles ini yanlış koyduğu belirtilmişti. Ürün, birliğ : , şartlar ne olursa olsun tek örgüt olarak koyuyordu . Derg imizde ise, işçilerin birliği kavramının daha gen i ş bir kavram olduğu , hatta tüm ülkelerin işç i lerini kapsadığı, bunun her zaman ve her durumda tek örgüt diye anlaşılamıyacağı belirtildi. «Bütün ülkelerin işçileri birleş i niz,» denirken, elbette, proletaryanın uluslararası düzeyde sıkı dayanışması, ittifakı, ortak bir politika gütmesi düşünülür. Ama bu, ülkeden ülkeye işçi sınıfının ayrı müfrezeler biçiminde örgütlenme olgusuna aykırı düşmez, bu gerçeği orta-

32


ew

e. co m

dan kaldırmaz. Nitekim, Komitern'e rağmen, her ülkede işçi sınıfı, belli sınırlar içinde, kendisine özgü bir isimle örgütlendi. Çok uluslu ülkelerin durumu daha da farklıdır. Söz konusu yazımızda, çok uluslu bir ülkede, en istenir olanın, değişik ulustan işçi, !erin örgütsel birliği, yani tek örgüt olduğu, ancak bunun doğru ilkeler ve devrimci bir program .üzerinde olabileceği söylenmişti. «Sosyal şoven, oportünist. ya da maceracı ve maoist çizgiler üzerinde birlik olamaz ve böylesine biriikiere işçilerin politik, örgütsel ~irliği denemeZ>> denmişti. Ayrıca, çok uluslu ülkelerde, kimi 9artlarda bazı ulusların işçilerinin ayrı örgütlenme lerinin de sözkonusu olab il eceği 1 söylenmiş ve Polanya örneği verilmişti. Ürün, laf kalabalığı ve demagoji ile Polanya örneğini geçiştirme­ ye çalışıyor. Bizim söz konusu ettiğimiz Rosa Lüxemburg ve arkadaşların ın öncülüğünde kurulan, Polanya işçilerinin örgütü Polanya Sosypl Demokrat Partisi idi. Ürün ise, ortaya Polanya küçük burjuva Milliyetciler in partisi olan Polanya Sosyalist Partisini sürüyor ve okuyucuyu yanıltmaya çalışıyor. Lenin, Po lanya Sosyal Demokrat Partisinin kuruluşunu övgüyle karşılıyor, «Polonya 'da gerçekten marksist, gerçekten proleter ilk partiyi kurmakla Polenyalı sosyal demokratla r, büyük bir tarihsel hizmette bulunmuşlard!r,» diyordu. Lenin, Polanya ile ilgili yazısının diğer bir yerinde de şöyle diyordu:

et

«.. .İlk kez olarak Polanya'da sırf proleter bir parti kurdukları ve Polonyalı ve Rus işçilerin sınıf savaşlarında en sıkı ittifakı kurma.:ları gerektiği son derece önemli ilkesini Uan ettikleri zaman çok haklıydılan (1)

ww

w. n

Ürün'ün bu kadar açık bir örneğin üstüne kül serprneye gücü yeter mi? Demek ki işçilerin «birliği», «ittifakı», çok uluslu bir ülkede bile her zaman tek örgüt değil. Polanya'nın o dönemde Çarlık Rusyası'na bağımlı bir ülke olduğu ve Çarlık Rusyasında Lenin'iı;ı başında bulundu ğu devrimci partinin varlığı göz önüne alınırsa, örnek son de'rece açık. Polenyalı sosyal demokratla r kendi ülkelerinde, işçi sını­ fının partisini kurdular, ama Rus işçileriyle de en sıkı · ittifakı savundular. Ürün'ün sözünü ettiği Polanya Sosyalist Partisi ise, Rosa Lüxemburg ve arkadaşlarının kurduğu partiyle ilgisi olmayan bir milliyetçi örgüttür. Bu parti. Rus işçileriyle birlikte Çarlığa ve kapitalizme karşı savaşmayı reddediyord u. Bir çok kereler kendi içinde bölündü. Bi ··· rinci Dünya Savaşından sonra PSP'nin sol kanadı ayrılarak Polanya (1)

Lenin,

Ulusların

Kaderlerini Tayin

Hakkı,

Sol

Yayınları,

s. 99

33


1

işSosyal- Demok rat Partisiy le birleşti ve böylece Polanya Komün ist ci Partisi oluştu . ( ) Ürün, devreye Polanya Sosyal ist Partisin i sürerek ve bu milliyet i çi partiyi eleştirerek, işçi sınıfının bu ülkedek i prolete r örgütle nmesin Ürün r. çalışıyo aya gözden saklam aya ve böylece uku.yucuyu yanıltm ve çevresi nin , sıkışınca ne tür yöntem lere başvurdukları artık yaban2

cımız değil ..

w. n

et

ew

e. co m

Ürün'ün ve savunduğu politik çizginin , son dönemd e dergimiz'7 adınJ karşı azgınca saldırıya geçmel erinin, sözde «işçilerin birliği» ıdı:- . tutumlar inkôrcı , gürültü koparmalarının nedeni, onların tekkeci e Uzun bir sessiz geçmişten sonra «bellerini doğrultup» sahney yeni duyeni çıkan bu baylar, sosyali st hareke tin birliği için soruml uluk sosdiğer biçimde bir uz sorums , yup bunun yollarını arıyacaklarına yalistle re saldırıyor, her yöntem e başvurara-k tekel kurmay a çalışı­ yorlar. Mücade le yöntem leri hiç de devrimc i yöntem ler değil. Yollaiçin ilkeleri kolayrını işçi sınıfının bilimi aydınlatmıyor. Grup çıkarı n pratiğe yansıyor lıkla bir yana itebiliyo rlar. Bu tutum, daha şimdide ve devrimc i demok ratik hareke te' önemli zararla r veriyor. hiç de Örneğin bu kesimin sahnı:rlediği «UDC» giri şimi, aslında ile bir C.HP Onlar; r. devrim ci bir cephe oluşturma amacını taşımıyo Alar. r çalışıyo e» ittifakı kotarar ak, diğer sosyali st kesimle ri «silmey kitlelema bir kitle gücüne de dayanm ayan bu komplo cu yöntem ler, rin mücade lesine, sosyali st ve demok ratik hareke tin tümüne olduğu n gibi, bizzat kendile rine de zarar veriyor. Bir cephe gir i ş i mi düşünü yetkili n ı n sendika o · ama r, ki bir sendika genel başkanınca yapılıyo çağrısı, sal t burjuorganlarının bile onayını almada n. Ve bu cephe · cı­ vazinin şu anda muhale fetteki partisin e ve Amerikan tipi sendiKa bir takım lığın da gerisind eki TÜRK-fŞ yönetic ilerine yapılıyo r .. Sonra aldarini kendile kendi deyip kurduk cephe aynı kavalı çalan adamla r tıyorlar ..

ww

Bu zorlama yöntem ler DiSK'i parçalamanın eşiğine getirdi. Aynı büyön temler demok ratik kitle örgütle rin in birliğ i ne, çalışmas ı na da rat yük zara rlar veriyor. Nitekim , TÜS-DER kongre sinde, sosyal demok delegel erin oylarını toplam ak uğ runa, demok ratik muhale fet yürüten ÖZGÜRLÜK Grubu hakkında «bölgec ilik yapma», «ayrılıkçılık yapma» tarzında çirkin suçlam alara kadar vardınldı iş. Ama bundan daha da çirkini TKP adındaki örgütün , yurt dışından ÖZGÜRLÜK YOLU'n a yönelttiği suçlamalardır. TKP'nin ·57. kuruluş y ı ldönümünde politbü ro üyesi A. Soydan, iddialar da bulunyaptığı konuşmada dergim ize ilişkin olarak şaşırtıcı (2)

34

Bu konuda

bakınız:

a.g.e. s. 244


du: Bay Soydan, «bir zamandan beri sahte komünist partileri yaratmak girişimlerinin yapıldığını biliyoruz. Bunlardan hiç biri tutmadı,» dedikten sonra şöyle devam ediyor:

we .c

om

«Son günlerde aldığımız haberlere göre bugün, yani partimizin kur'uluşunun 57. yıdönümünde «Özgürlük Yolu» grubuna bağlı kişiler tarafından sahte komünist partisi kurma girişimi tekrar lanacakmış.» «Bir ülkede, bir işçi sınıfı ve onun tek partisi bı.ılunur. Partimiz bu Leninci ilkeye bağlı olarak burjuvazinin, komünist partisini. likidite etmek, işçi hareketini başsız bırakmak ve böl- , rnek için giriştiği yeni manevralara karŞı elinde olan bütün araçlarla savaşacaktır. <<İşbirlikçilerin, büyük sermaye çevrelerinin ve en gerici, sömürücü çevrelerin vurucu gücü olan Demirel ortaklığı, TKP'Yı' konan yasağı, Ceza Kanunu'ndan 141-142. maddeleri kaldır­ mayacağını değişik vesilelerle sık sık tekrarlıyor . Komünistlere karşı kanlı faşist saldırıları şiddetlendiriyor. TKP'ye karşı provakasyonlara kuvvet veriyor. Bunları yapan hükümet ve onu destekleyen en gerici, en sömürücü çevreler TKP adını taşıyan bir partiye izin verirlerse bu, onların işçi sınıfına, bütün devrimci ve demokratik güçlere ve özellikle TKP'ye yeni bir provakasyonu, saldırısı anlamına gelecektir.» ·

ne te

Özgürlük yolu'na ilişk i n olarak söylenen bu bir bakıma şaşırtıcı, bir bakıma güldürücü sözler; önce TKP'nin Sesi adlı radyoda, daha sonra 20 Eylül tarihli, yurt dışında çıkan «kurtuluş» adlı gazete de, ingiltere'de çıkan « işçinin Sesbın de yayınlandı. Ürün dergisi ise,. ifaden in bir bölümünü şu şek i lde değiştirerek verdi: <<TKP'nin gelişmesi karş ıs ında burjuvazinin bir başka korkusu da ortaya çıkıyor. Sahte komünist partileri kurmak. Son günlerde bu yönde. «Özgürlük Yolu» grubu diye bilinen akıma bağ­ lı kişilerin sahte komünist partisi kurma girişimlerinde bulu-

nacakları ' işitildi...»

(1)

ww

w.

Bu, bir bakıma şaşırtıcı, bir bakıma güldürücü iddialar karşısın­ da ne dem~li. Özgürlük Yolu'ndan bazı kiş il er, TKP'nin kuruluşunun 57. yıldönümünde sahte TKP kurmaya çalışacaklarmış .. «Burjuvazi ve onun hükümeti buna izi'n verirse» imiş .. Bu sözleri Ay'dan, Merih'ten gelen birileri söylemiyor. Herhangi bir komedyenin ağzından da çık­ mıyor bu sözler. TKP adlı örgütün politbüro üyesi Bay Saydan ciddi ciddi söylüyor bütün bunları, Ürün ve benzerleri ise onu aktarmayı ihmal etmiyorlar Biz, yıllardır yurtdışında bir radyodan içierini dökerek vakit geçiren bu boyların, ülkede olup bitenden ne kadar habers iz olduklarını ve sıksık radyodan insanı gülümseten şeyler yayınladıklarını, .garip(1)

Ürün,

sayı:

40, s. 10

35


ww

w.

ne te

we .c

om

likler yaptıklarını biliyorduk; ama doğrusu böylesine gülüne olabileceklerini hiç aklımıza getirmemiş ·Lik. Bu s.özfer, yalnızca. Türkiye'de olup-bitenden habersizliğin sonucu mu? Elbette değil. özellikle de şu son birkaç yılda, baylarımız, herhalde doğru dürüst haber alacak kadar «bellerini doğrultmuş»lar­ dır. Bu sözler, onların fraksiyonculuğu, klikçiliği ne ölçülere vardık­ dıklarının göstergesidir. Bu, en bayağısından bir makyavelizm, amacına ulaşmak için (bu amac Türkiye sosyalist hareketinde kendi kliğini egemen kılmaktır, sosyalizme hizmet değil) her türlü araca -yalana, iftiraya, jurnale- başvurma yöntemidir. Bu nedenle de güldürücü olmanın ötesinde, insanda mide bulantısı yaratacak türdendir. Bay Saydan'ın bu sözleri de, kendilerine Türkiye Komünist Partisi adını takmış olan bu kliğin devirdiği diğer camlar ve başvurdukları makyevelist örneklerin tümü gibi yararlı olmuştur. Böylece onları tanımak daha da kolaylaştı. Bay Soydan, «sahte TKP» kurmak isteyenlerden söz ediyor. Oysa buna gerek var mı? Şu anda kend ileri zaten bu işi pek güzel becermiyarlar mı? Bu iş için burjuvaziden alınacak «izne» gelince, hiç kuşkusuz, bu izni koparmaya en uygun düşenler de «ulusal burjuvazi>> nin eteklerine yapışan, Bay Saydan'ın da içinde bulunduğu bu kliktir. Bu klik, sözde legale çıkmak için, 141-142'nin kalkmasını diline pelesenk yapmış. O zaman kahramanlarımızı zaptetmek herhalde artık mümkün olmayacak! Hiç kuşkuları olmasın ki bunu biz onlardan daha fazla istemekteyiz. Ama kendilerinin yerinde olsak hiç de 141142'nin kalkması icin bu kadar çaba göstermezdik. Böyle birşey kendi kliklerinin de iflası olabilir. Çünkü onlar, şu anda at izinin it izine karıştığı bir bulanık ortamda balık avlamaktalar .. Karanlıkta şekiller bazen devleşir.. Romantizme meraklı ve her kapıya başvurmaya alı­ şık birçok küçük burjuvanın ilg isi de buradan geliyor. Ama işçi sını­ fına ve tüm devrimci demokratik güçlere .öncü.lük etmek, proleta rya nın devrimci partisini oluşturmak · öyles ine blöflerle, hava basmakkı başarılacak bir iş değildir. Sağlam bir ideoloji, devrimci dürüstlük va sarsılmaz bir mücadele kararlılığ ını gerektirir bu. Mücadele araçları yalan ve iftira olanlar bu işi nasıl becerebilirler? . Türkiye işçi sınıfı, hiç kuşkusuz, oldukca talihsiz bir dönem yaşı­ yor. Klik çıkarlarından gözü dönmüş kimi gruplar, sosyalist hareketin birliğini sorumsuzca baltalıyorlar; bir yandan birlik şamatası yaparken, diğer yandan · birliğe giden yolları kapatıyorlar. Örneğin, komplocu yöntemlerle, DiSK genel başkanına çıkış yaptırıp UDC kuralım derken, DiSK'i parçalanmanın eşiğine getiriyorlar. Egemen sı­ nıfların giderek artan bunalın:ında ve faşizm tehdidinin arttığı bir dönemde, «işçi sınıfının partisi>> geçinenlerin bu sorumsuzluğu, bu da-

36


ğınıklık, işçi sın

ww w.

ne te we .c

om

ıfı .acısından bü yük bir tal ihs izl ikt ir. Türkiye işçi sınıfı, uzun vadede elb ett e bu ·gü çlü kle ri yenece kti r. Am ~ arada yit iril ec zaman ve verilecek ek kayıplar he rh ald e az olmayacaktır. Baylarımız, ö 'z gü rlü k Yolu'ndan yana yü rekleri ra ha t olsun, gimizin hiç bir yaz Derarının, ya da sempatizanının , ge rce k anlamda, «T «sahte» ya da KP adını taşıyan» bir pa rti kurmak rına gelmemiştir. Şu akılla­ da varki ad tek başı na ye tm adın hakkını ve ez , ön em li olan o rmek, ona layık olm ak. Oysa bu ad altınd k~pazeliği yapa a he r tür lü nlar, Tü rki ye işçi sın ıfı ha re ke tin e de hareketine de büyük dünya so sy ali st za ra rla r ve rir ler . işçi sınıfı adına or tay a o nit eli kle ri taşımasa çıkanlar, lar bile as ga ri cid di, ölcülü olmak zorund Ülkemizde işçi sınıfı adırlar. nın pa rtis i olma iddiasıyla or tay a -e lb et te tüm sosyali cık anları"l st ör gü tle ri ka ste tm iyo ru z- yaptıkları ha içi ne düştükleri sapm talar, alar -pasifizm, oportün izm, parlamentarizm, yal şoveniz- kadroları 'sosn sağa sola savr ulmasına neden malar. çoğu zaman sa old u. So l sapğ sapmaların «gün ahı» ola ra k or tay a kemizde pekçok iyi cık ar . Ülniyetli, yürekli kişinin, özellikle genelerin so ceracılığa, maoc l mauluğa savrulma sında bu hatala rın Tü rki ye 'de işçi sınıfı payı büyüktür. bugün eğer hôlô sağ lıklı, yaygın, gü tiy,e kavuşamatnışsa çlü bir parnedeni yine budur. Do ğru. kararlı bir lemeden kalıcı ka dr ola po liti ka izr bırakılamaz. Adı ne olu rsa ols u, hiç bir örgüt, ulusla rarası so sy ali st desteğini. bu biç hareketin imde sorumsuzca ku lla na maz. Uluslararası ili kendi makyavelist yö şkileri, ntemlerine ar aç yapa maz. Uluslararası so ha re ke te .bundan da sy ali st ha ço k zarar verecek bir şey yoktur. Ni tek tü r davranış l arın sa im bu hipleri. yaptıklarıyla, bil inç düzeyi düşük tizanlar, geneler aras sempaında so sy ali st ül~ elere karşı kuşk sına yol açıyorlar uların doğmc · ; so sy ali st ülk ele re kar şı kasıtlı biç im da yürüteniere de ma de propaganlzeme sağlıyorlar. · TKP'de Ürün'de Kür distan'ın Özel Du rumunu Kavramak Zorundadır

Kürdistan'ın alınmadan tüm

ekonomik ve sosyal yapısının · öz ell ikl eri gözönüne Türkiye için doğru de vri mc i bir str ate ji konama ru tak tik ler secilemez z, doğ. Türkiye'de, Kürdista ' n dışında kapitalizm ço kta ri beri egemen du ru ma geldiği halde Kü rd ist an 'da yarı-feod al yap ı bugün de de ediyor. Tü rk burjuva va"ı zisi burayı sömürge ilişkileri içi ne so pe rya lis tle rle ortaklaş kmuş. Ema bölgeyi sömürüy or. Kürdistan'ın tlamm leri sö kü lüp gö tür ülü addayo r, tarım ürünleri uc uza kapatılıyor. su· bö oluşan sermaye lgede de sürekli ola ra k Bat ı'ya akıyor. Kü dü str ini n geliştiği bat rt em ek çil eri , enı bö lge ler ine akı n ed iyo r ve uc~z ' işgücünü sa ğ-

37


ww w.

ne te we .c

om

ek on om ik; sosyal, ar to ol um un ıl sk ba i ek ind halkı üz er yarı-feodal ve sö lıyorlar. Kü rt e baltalıyor. işte bu üd ölç k ve yü l bü sa ni ulu mi a kü ltü re l gelişi önüne, ilk aşamad ki Kü rt to plu m un un r du k so ru nu nu m rlü ru gü du öz e e rg şl mü Diğer bi r deyi r. yo yu ko i im vr de m ok ra tik bi r de özgü bu r. koyuyo süre. Kü rd ist an 'a un uz , de tin ke re ha aynı Tü rk iye so sy ali st al to pl um la r içi n ür ge ve yarı fe od m sö m ne tü ör te z. et me lb dığı söylene çelişkinin -e u biç im de kavran ğr do bour i ud iş us geçm çelişki sö zk on ün en TKP. bu uzun öv la ak m ol i iş ba çm bir r ge nen ğin. 57 yıllık bi ey i te k uluslu düşü ülk p he a, ın ar nl ru so n ad et a yu nc a Tü rk iye 'ni n rt halkının varlığını Kü ve ın n' ta is rd laştı. O, Kü Bu nedenle kış acısıyla yak rm ez lik te n geldi. ğrusu on u gö do ha m üc aDa . dı farkında olma ulusal de m ok ra tik , Kü rt halkının ak km çı ı rş ka gib i bir ca ba de ulu sa l zulme siy le birleştirmek ele ad üc m n ni ri l~ ci Günümüzde delesini Tü rk emek vle ri .omuzlamadı. re gö ci im vr de e bö yle sin so ru na da ye r ve rsı olmadı; o, mında ulu sa l ra og pr ve a nileşm ir. de TK P' nin tü m ye e terkedilmiş değild anlayış te m eld bu , en fından ğm ra ra ta Tü rk iye me çabalarına rd ist an , ne de onun Kü r bi ş mı nu nan ru al so rc rt ulusal TKP ne pa r. O. yeni yeni Kü yo rü gö ı ın as r. rc pa na in di rg iyo Ne ilh ak edilmiş bi r azınlık» so ru nu al lus «u r bi nu bu Kü rt halkının anda n söz ederken, yapısını, ne de l da eo -f rı ya kavrı­ m ür ge ve tik m üc ad elesini Kürdistan'ın sö al ulu sa l de m ok ra od fe tiok ra an m de ve ve ci vr im ci ti- sö m ür ge ha lk arasında, de iki r he , un on da yor. Bu du ru m elb et olanaksızdır. kavraması da ini liğ bir lga » hal inde gö c gü tik ele s ini «bir te k da ad üc m ci im i­ vr de He r iki halkın n, tü m Tü rk iye işe bağlı. O zama a ay am vr ka i aş eğ kayn ­ tü re bi lm ek , bu gerç rlü k , m üc ad ele siy le gü öz n ını l_k ha rt i, Kü üm kü n birleştirmek m ler inin m üc ad ele sin pr og ra m üzerinde r bi k ta or e, ed ph tırmak , bi r ce plurn değil. O da olur. da du ra ga n bi r to u m plu to rt Kü kil en iyor. işçi Diğer ya nd an olu p bit en ler de n et a ad ny Dü e. nd içi m ında hızla yagelişim ve değişi i ve aydınları aras er cil ek em rt Kü rdisa görüşü ele si gel i şiyor . Kü sınıfının dü ny de m ok ra tik m üc ad l sa ulu olu ın ar ın ol lk dr ha ka yılıyor. Kü rt çıyakta tu ta n ız politikasını ms ğı sba so nın an ıfı lan ından ka yn ak ta n'd a işçi sın halkının saflar rt Kü e çi ek sin em ele i, m ok ra tik m üc ad şuyor. Ve şimd lkın ı:ılusal de ha bu t ­ ke an re şl TK P' nin tela ya lis t bi r po lit ik ha gelişmelerden bu sa or riy ste gö yol dağuru biç im de neden yo kt ur. r ad ele sin in bi ç hi ması ici n l de m ok ra tik m üc halkının ulu sa rt Kü i. er stl ali ultuda gelişmesi Kü rt so sy an ti- fe od al bi r doğr ci, ge ür m sö tian nın tü m de vr im an ti- em pe ry ali st. rt ve Tü rk halkları Kü r la On k r. ta rla or iyo , r. Onlar ici n m üc ad ele ed ini sa vu nu yo rla çle rin in sıkı birliğ gü ik at kr ~o de ci ve

38


tırmalıdır.

te we .c

om

bir progr am üzerinde Kürt ve Türk halklarının demo kratik iktidarı için mücadeleyi öneri yorlar . Onlar, demo kratik bir toplum da her iki halkın demo kratik birliğini savunuyorlar. TKP bütün bun lardan niçin rahatsız oluyo r? O, eğer gerce kten mark sist-L eninis t bir politik a gütrnek istiyorsa, Kürt halkının devri mci politi k harek etiyle en sıkı ittifak için mücadele etme lidir. TKP, kendisinin yüklenemediğ·i görevleri başkaları omuzlamış­ larsa ve bunun !cin kendisinin zahmet etmesine lüzum kalmamışsa, bundan dolayı . neden telaşlanıyor? O, bundan memn un olmci l ve «U· lusal burjuvazi» ile flörtü ne rahat rahat. devam etme lidir .. Ama TKP hem bu görev leri üstlan ecek durum da ve buna niyetl i değil, hem de başkalarını bunda n alıkoymaya cabal ıyorsa bu da boşuna çaba. O, Kürt halkının da bir ülkesi olduğuna ve orada işçi sınıfının politikası­ nı ayakt a tutan devrim ci bir harek etin boy verdiğine kendisini aiJş­

Biz TKP'nin varlığından ve gelişmesinden hiç bir rahatsızlık duyYeter ki o, adıyla hiç de bağdaşmayan yanlış bir polit i kayı izlemesin, gerce kten prole terya ya yakışır biçimde davransın. Nitek im, günümüzde TKP'nin izlediği yanlış politik a sosya list harek etin birliği­ ne hizmet etmediği gibi ona birha yli de zarar lar verdi. Kürdi stan'd a eğer işçi sınıfı harek eti gelişiyor ve sosya list bir çizgi boy veriyorsa, Türk sosya listler ine · düŞen onun la ilkeli ittifak ve dayanışma kurmaktır . Ne TKP'n in ne de başkalarının bunda bir olumsuzlu k görmeleri icin hiç bir neden yoktu r. Yeter ki kitlele re doğru biçim de yol göste riisi n ve yeter ki işçi sınıfının enter nasyo nalist poli · tikası kardrlı biçim de izlensin. Blz yüzyıllardır yanyana yaşayan her iki halkın, gerek egemen sınıflar, gerek se emek çi sınıflar düzey inde sıkı ilişkilerinin bil(ncindeyiz . Ve biz sosyal ist birlik konusunda görüşlerimiz i açık açık yazdık. işci s ı nıfının birliğinin, çeşitli ulusla rdan işçile rin sıkı ittifakı , dayanış­ ması olduğunu; bunun en basit güçbi rliğinden , politik deste kten te'< ve merkezi örgüt e kadar uzanan biçim leri olduğ unu söyle dik. Cok uluslu bir ülkede en isteni r olanın, işçilerin tek ve merkezi örgüt ü olduğunu, ancak bunun icin şartların elverişli olması gerektiğini ve şartları olgunlaştırma görev inin hem hakim, hem ezilen ulus sosyalistler ine düştüğünü söyledik. Ve yine birliğin, doğru ilkele r ve devrimci bir progr am üzerinde olabileceğini, sosyal şovenierin ve başk.:ı ciddi sapm alar içinde o l anların ise bu birliği sağlı yamıyacağını defalarc a belirt tik. , işçilerin birliği, herşeyden önce, işç i sınıfı nın ideolo jisind e, politikasında birleşmektir . Örgü tsel birlik anca k bu temel üstün e oturduğu zaman devri mci bir anlam taşır. Yoksa , örneğin sosyal demo k-

ww w.

ne

mayız.

ı ··

39


ww w.

ne

te we .c

om

bir çizgide, ya da sosyal şoven bir rat bir part ide, maocu, ve anarşist Tür ği olmaz. TÜRK-iŞ de bugün örg ütte birleşmek, işci sınıfının birli sen erin işçil altında tutu yor. Buna kiye 'de en geniş işci kitle sini çatısı a orad l birli k adına tüm işçilerin dika l birliği den ebil ir mi ve sen dika toplanması iste neb ilir mi? biçi mde bira raya gelme olaOysa ürün derg isi, birliği mek anik dile ri TiP'de, TSlP 'de veya TEP 'de rak anlıyor. Eğer öyleyse neden ken bira raya gelm iyor lar? dan birli k icin gürü ltü kop aÜrün ve onun tuttuğu safl ar, bir yan elik en sos yali stle rine , dem okra tian na yön rırken. diğer yan dan Kür t gülük orlar. Bay Sa ydan'ın «Öz çirk in iftira lara . iurn alle re başvuruy TKP 'nin 57. kuruluş yrdönümüne Yolu grub una bağlı bazı kişilerin» ilan ettiği tarih te kuracaklarını rast laya n gün de «sahte bir TKP» i ş bir istih tini de söyleyecek, doğrusu müth -bayımız nere dey se saa rabi l mek cıka WELAT adlı gazeteyi bar at!- Kür t sos yali stle ri ROJA n birk aç ardı. Gaz eten in cıkış ı nda icin Ank ara Valil i ğiyle cenkleşiyorl etenin sah ibini ve soru mlu müd ürügün son ra da, iç i şleri Bakanı, gaz ee okurlarını tutu klat arak , gaz etel nü. dağıtanlarını, hatt a kimi yerd ra andı bali da ato' Sen an geldiğini» ri topl aya rak nasıl onu n «hakkınd baliandıra anla t ıyordu .. tçe de yayın yapan bir gaz ete Ülkemizde Tür kçe nin yanısıra Kür ı li çeti n bir iş olduğunu elbe t Ürüı ya da derg i çıkarabilmen i n ne den a ulam uyg en . Bu alan dak i şov ve onu n «tuttuğu safl ar»da iyi bilir bir ·kez daha aç ı k bir biçi mde göla ROJA WELAT üstü nde ki baskılar nler ve ufının savaşkan kolu» diye rüldü. Peki. ken dile rine «işçi sını ön saflarında olduklarını söy lem eklusal baskıya karşı müc ade leni n r. uda ne yaptılar? Yalnızca sus tula ten bile geri kalm aya nlar , bu kon koünü ltüs gürü üzerinde dünyanın Poli tika gazetesi .-ha ni şu UDC an tek t'ın sah ibin in açıklamasınd Wela paran Poli tika gaz ete si- Roia .. etes inin yaptığı kad ar bile Ürün kelime bile söz etmedi. Hür riye t gaz Bay Saya kalsın. Ek im · sayısında ise, bu açıklamaya yer vermek şurd Ve ihtim al gec ikm ede n oku yuc uya ulaştırdı. dan'ın iftira ve iurn alin i ar baş­ kad ler etör si», sayın sen ki, Roia Wel at'in «hakkından gelinme dı­ olma nda rası .. Ürün derg isi bun lar a kalarının da hoşuna gi t m i ştir «tut n Bu son olay larla . Ürün ve onu ğını dürü stlü kle söyleyeÇilir mi? ışığa yakalandılar. tuğu saflanı bir kez dah a here here!» Güven vermeye .'l Kür tced e bir söz vardır: «Beg im, sosyal yoluna git!» anlamında .. Bizim de. kişilere söy leni r. «Begim, ekte n gerc ve ur. Onl ar yollarına gits inle r şoveniere diyeceğimiz bud er r verd ikle ri zaman bize hab verbir dev rimc i gibi dav ranm aya kara sinl er.

40


.c om

G ün üm üz M ili ta ri zm i,

we

ve

Yumuşamanın (Detantı n) Güvenliğin Es as Düşman ıdır

Albrecht Charisius - kıau~ Eng elhardt

ww

w.

ne te

Em per yali st dev letle rin hak im çev rele rinin , uluslararası ilişkiler· dek i yumuşama süre cine karşı tepk ileri farklı ve çelişkili olmaktad ır. Bir yarıdan önde gelen politika cılar, dün ya ölçü sün de değişen güc dengesi ve tüm barışseverlerin, eme kçil erin güç lü müc ade lele ri nedeniyle, yumuşamayr zorunlu gör üyo r ve emp erya list amaçlarını böy le bir orta mda gercekleştirmeyi den iyor lar. Öte yandan, öze llikl e salçlrrgan teke lci bur juva çev rele ri ise yumuşama eğilimlerine öfke ile karşı çıkmakta ve bu kon uda ara ç olar ak öze llikl e mili tari zmi kull anmak tadr rlar . HeJsinki Nih ai Senedini ve ulus lararası ilişkilerin normal leşme­ sini ama clay an diğer antlaşmaları n yapılmasını önle yem eye n bu saldırgan çev rele r, mil itar izm e .day ana rak yumuşama süre cini eng elle mek ve ters ine çev irme k için bütü n güç lerin i sefe rbe r etm ekte dirle r. Bu konuda Bre jnev şöyle dem ekte dir: «Eğer bu sadrrgan çev rele rin izle dikl eri poli tika ya hak etti kler i cev ap verilmezse, teh dit etm ekte olan savaş tehl ikes i yeniden arta r. Bu tür poli tika hem doğu. hem ~e batı ulusları için aynı biçi mde , tehl ikel i olur. Sov yetl er Birl iği şidd etle bu politikanın karşısında olac ak ve onu n tehl ikel i içyü zün ü orta ya koyacaktrr». Har eke t üstünlüğünü tekr ar ele geç irme k icin yoğun çab alar har cay an emperyalizm, sav unma pozisyonundan har eke t etm ek-. tedi r. Bugün ger ek sos yali st dev letle r topluluğu, ger ek dün yad aki öteki dev rimc i har eke tler ve 'ger eks e org aniz e barışer güç ler vasıtası y­ la mili tari zmi n dizg inle rini çek mek imkônlarr bulunmaktadır.

41


Militarizmin

Buhranı

ve Tehlikesi

ww

w.

ne te

we

.c om

rtisi dir. Ve kökü, emp erya lizm in varlığının bir beli Mili tari zm k tem elle rine uzanır. Ikin ci Dünya söm ürü düzeninin ·sos yo-e kon omi , esas min gelişmesi. geçmişte olduğu gibi Savaşından son ra mili tariz almış lerin güç t taris tikasında mili olar ak emp erya lizm in iç ve dış poli topm. tariz mili bağ ·lı kalmıştır. Bu ned enle oldukları rolü n dere ces ine ı, nmas kılı rek ask eri güc ün hak im lum un bütü n kes imle rine nüfuz ede bakendi sosyal hayatın mili tariz e edilmesi, dolayısıyle eko nom ik ve iktid ar bir lojik ideo ve i·k poli tik eko nom şına hare ket eden ask eri, sireak ve n ırga sald emp erya lizm in sist emi nin kurulma _sı şeklindeki edil mel idir. yon er poli~ikası olar ak kara kter ize gitanlar, harp san ayic ileri Bugün poli tik olara~ mili tariz mi yaşa ile, ları grup aye geri ci teke lci serm bi, öze llikle en saldırgan ve en ta'hri·kçi güç lerd ir. Emp erya list mibun larla cıkar birliği için de olan aray a gest güç lerin kolaylıkla bir litar izm i, geri ci, revanşist ve faşi nize edilmiş bir örgü ttür . lebi lece kler i en etki n ve en iyi orga görü lme kted ir: ikic i Dünya SaGer çek iere bakıldığında şunlar yal ve emp erya lizm in ana ülke lerin de sos vaşından son raki yıllarda m çabalarının boyutları, ikin ci Dün eko nom ik alanda girişilen mili tariz hale bir ir abil slan boyutları ile kıya ya Savaşının hazırlık çabalarının ve demokrati'k güç lere karşı plan i rimc gelmiştir. Emp erya lizm in dev leri tem yön ve ideoloji, mili taris t zorbalık larında, mili taris t poli tika bu yana. emp erya list dev letle r taöne mli yer almıştır. 1945 yılından erin e karre ya da ulusal kurtuluş hare ketl rafından sos yali st dev letle eri zo' ask tür ka baş üş ve yüz lerc e şı 30'dan fazl a savaş yürütülm hes apnün tüsü r. Ame rika n Bro ckin g ens kullanım yolu na gidilmişti . 215 ysız dola da ndan bu yana. delaylı ya larına göre, ABD, 1945 yılı da ya edeceği tehd idin i savurmuş kez silahlı güç leri ile ya müd aha le la ABD 'nin stra tejik nük leer sila hlar bizz at müd aha lede bulunmuştur. dikk at alar ma geçirilmiştir. Bu bilaneoda donatılmış birli~leri 33 kez n doleni aha müd silahlı kuv vetl erle edilmesi gere ken hus usla rdan biri. ında aras ler i ise. gelişmiş kap itali st ülke laylı ve dolaysız . olması, ötek a, anm kull iş olmasıdır. Ask eri zor hiç bir savaşın meydana gelmem ere ve .öte ki dev rimc i ana hare ketl hemen hemen tüm üyle sos yali st de as'nin ve gere kse poli tik dok trinl erin karşı yapılmıştır. Ger ek ABD kab ul ak olar i yicis en son düz enle keri güc ün uluslararası ilişkilerin alaulam uyg eri eri paktların poli tik ve ask edildiği NATO ve ötek i ask rı bu yön de olmuştur. ' mili tariz m ile ilgili Mar ksis tGün ümü zde ki olay lar ve gelişmeler, ve bilim sel olduğunu teyi d etm ekte Len inis t ana lizin ne kad ar deri n 42


ww

w.

ne te

we .

co m

dir. Lenin 'in, «tekelci kapita lizmin ana nitelik lerini n, çok az barıştan ve özgür lükten yana olması ve büyük çapta , yaygı n bir şekilde militarizm i geliştirmek çabaları olduğu» biçim indek i görüşü daha da güç kazanmıştır. Lenin 'in, milita rizmin özüne ve başlıca görev lerine iliş­ kin tahlili , hiç değişmeden, geçerliliğini hôlô da koruma-ktadır: «ice dönü k milita rizm» ile «dışa dönü k milita rizm kapita lizmin varlık belirtilerid ir» . Karl Liebk necht milita rizm i, ardun un bizza t kend isi, orduy u aşarak bütün cemiy eti sarcn bir sistem ve kamusal, kişisel yaşamı etkisi altına alan bir sistem olara k nit~lemek suret iyle militarizm ı n mekanizması v·e görün tü biçim leri hakkı nda bize önem li ip uçları vermiştir. Bugü n empe ryalis t ideolo glar, değişen kapita lizme uygun olarak değişen bir milita rizm görün tüsü v~rmek için yoğun bir çaba harcamaktadırlar. Ama kapit alist düzen de, sürek li olara k milita rizmin doğuşuna neden olan sosyo -ekon omik ve politi k esasl ar hiç değiş­ memiştir. Anca k dünya çapında sosya lizm lehine değişen güc dengesi ve kapita lizmin gittik çe keskinleşen genel buhra nı neden iyle emperya lizmin 1yaşama koşullarında değ·işiklik olmuş tur . Bugün asker i mace ralar, savaşlar ve silahi anma yarışlarının so · nuçları, gittik çe artan bir biçim de empe ryaliz m aleyh ine olmak ta, kapitaliz min genel bunalımı ile p'e ryodi k bunalımların ı arttırmaktadır. Empe ryaliz min dış politik ada saldırı yönte ml.eri yle varm ak istediği hede fler ile bunların politi k gerçekleşme imkôn ları arasında çelişki gittik çe büyüm ekted ir. Uluslararası tekelc i serma ye, içine düştüğü durum u göste ren bir parad oksla karşı karşıya gelmiş tir. Gerçi dizgin lenem iyen silahi anma sonuc u asker i gücü sürek li olara k artmıştır, anca k bu gücü etkin bir araç olara k dış politik ada kullan ma imkan ları ise gittik çe azalmıştır. Bu çıkma zdan kurtu labilm ek için empe ryalizm, Helsi nki Nihay i Sene diile aykırı ha : eketle , ilk olara k, silahl anma yarışında daha nitelik li silahl ar yapm ak suret iyle, sosya list devletler bloku na karşı bazı önem li alanla rda asker i üstünlüğü ele geçir mek istem ekted ir. ikinci si ise. milita rizm sürec inin yoğunlaştırılması ve bunun la ilgili olara k milita rizm ideolo jisinin yaygınlaştırılmasıdır. Bu ise asker i gücü, politik ada yayg ı n ve etkin bir araç olara k yen :de.1 kullan mak ve «güçl ü olmanın politikasını gütme kte» diren mek çaba-

sından başka birşey değildir.

Ordu - Sanayi Komp leksi ve Silahianma

Yarışı

' Milita rizmin , ikinci Dünya Savaşından bu yana görül en gel i şme­ sinin önem li bir özelliği, ana empe ryalis t ülkele rde ordu- sanay i komp leksin in ortay a çıkmasıdır. Bu ordu- sanay i komp leksin den, silah yapan tekeııe'rin güçle riyle asker i yönet im merke zlerin in, devle t ve si-

43


Militar izin devlet yalizm emper kez ilk ü, gelişmesindeki bu tür yeni görünt artması­ lerinin çelişki dış tekelciliği aşamasında, emper yalizm in ic ve sonuc u n na ve askeri sistem deki köklü değişmelere tepki 've . bunları

yasi min

organların

olarak

kurumların kaynaşması anlaşılmalıdır.

ve

oluşmuştur.

neden

we .

co m

karOrdu-s anayi kompleksi, demok rasinin ve sosyal ilerlem enin da gelişti· şısında yer alan tekelci sermaye diktatörlüğünün daha na gelmemeyda ksinin komple anayi Ordu-s rilmiş militar ist biçimid ir. ması ve kaynaş in güc;:ler ist siyle, öneml i toplum sal alanla rdaki militar etkin karşı tine hareke ci birleşmesi görülü r. Militar izmi dünya devrim Tekeldır. bir silah olarak kullanm ak, tekelci burjuv azinin ana çabası bağlı oc' burjuv azinin niyetle rinin ak'sine, ordu-s anayi komple ksine sı, tekelci larak militar izmin maddi ve kurumsal gelişmesi ve yayılma getirm eyarar bir ndan bakımı ı burjuv a egemenliğinin siyasi istikrar ve siyasi yeni artmış, da miştir. Aksine bu suretle sınıf zıtlıkları daha şiddet­ da sosyal gergin likler oluşmuş, anti militar ist mücad ele daha doğmasın:J aşmaların lenmiş ve tekelci burjuv azi içinde yeni farklıl olmuştur.

·ve etkiSavaş sonrası yıllarda militar izme öneml i yer verilme si

ww

w.

ne te

güç kasinin arttırılması nedeniyle devret içinde devlet olm·a eğilimi dugüç güçler i, gercek zanmışıır. El1'1peryalizmin özellik le en gerici cı ve salrumlarının mtJhakemesinde gerçek çi davran madan , macera si büüretici Silah ar. ktadırl zorlama yi dırgan bir politik çizgi izleme ve miyi ekono rak kullana rı yük firmala r, ellerin deki bütün imkônla ancak Cünkü . edirler silah ihracatını militar ize . etmeyi destek lemekt olmaböylec e rizikosuz büyük tekelci kôrları ve konjon ktüre bağlı rından elyan pazarl ar garant iye alınmış oluyor, ABD'd e silah satışla sanade edilen kôrlarl a ilgili olarak şu haber yer almaktadır: «Silah orsanayi ABD oranı, yeye serma yiinde vergid en .öncek i kôr!arın öz etin hüküm inde sanayi talamasına göre 3 misli daha fazladır» . ( ) Silah en ögarant i ettiği çok büyük kôrJar, silahia nma yarışını kamçılayan ;mson nemli bir ekono mik faktörd ür. Silah imalatcısı büyük firmaların şöyle yazman larındaki faaliye tleriyle ilgili olarak · bir ABD dergis i n en seneni 10 son da arasın rı makta d.r: «Pentagondaki silah satıcıla inde, cepler onların anda amansız borsa oyunları oynanmaktadır. Şu geniş­ 1970'ten sonrak i herhan gi bir zamana, örneğin Vietna m'daki para nakit daha çok letilmiş saldırının doruğuna çıktığı zaman a göre, 2

bulunma~tadır.» (

1

)

Der Spiegel , Hambu rg, Nr. 52, 22 Aralık 1975, s. 90 (2) Bussin nes Week, New York, 10 Ocak 1977

(1)

44


parişi almışlardır.

te we .c om

ABD bütçesinde 1978 mali yılında, yalnızca yeni silah sistemleri ve cihazara ait araştırma, geliştirme calışmaları için 12 milyar dolar öngörülmüştür. Bu arada çok başlıklı MX tipi yeni kıtalararası balistik füzenin geliştirilmesi de sözkonusudur. Bu füzenin, şimdiye kadar kullanılmakta olan «Minute-man-3» füzesinden daha etkili olması istenmektedir. Ayrıca gemilerden, bombard ı man ucaklarından ya da yerden ateşianebilen kanatlı tüzelerin stratejik varyantiarından bir serinin geliştirHip mükemmelleştirilmesi de öngörülmüştür. Silahlanma yarışının planlanan bu yeni raundunda'n asıl kôrlı cıkanlar, General Dynamics Corp., Mc Donnel Douglas Corp., Boeing Corp., Lockheed Airoraft Corp., General Electric Co. gibi dev firmalardır. Bu firmalar Trident denizaltıları ve füzeleri, balistik MX füzeleri, kanatlı füzeler ve elektronik donanımı ile il_gili olarak büyük çaptaki esas si-

ww

w.

ne

Stratejik alandaki üstün nitelikli silah yarışı yanında yeni konvansiyonel silahların geliştirilmesi de ağırlık · kazanmaktadır . Pentagon tarafından geçenlerde yayınlanan bir broşürde, yeni bütçe ile 106 türü kapsayan bir silah sisteminin sağlanmak istendiği belirtilmektedir. Bunl_arın arasında, silahlı kuvvetlerin bütün sınıflarında kullanılacak olan 26 tip savaş uçağı ve 22 tip füze yeralmaktadır. Federal Almanya'nın ordu-sanayi kompleksinin temsilcileri, NATO'nun Avrupa grupları aras ı nda, askeri potansiyelin büyütülmesine calışan ve en büyük silahianma harcamalarını kamc ı layan grup olmak t adır . Savunma Bakanı Leber tarafından her türlü destek ve himaye görmekte qlan şimd i ki devlet başkanı Schnell , eme kli General Ste inhoff, General Wust gibi . azılı militaristler önem li bir rol oynamak t adırlar. Silahianma iş i nden en çok yarar sağlayan , Masserschm itt-Bölkow-Bioh un, Flick, VFW-Fokker gibi firmalarla elektronik sanayi indeki firmala rdır. Çok tehlikeli olan bu silahlanmavı hızlan­ dı rm a çaba larının ard ı n da ordu-sanayi kompleksin in bask ı sı ve propag and a kampa n yası yeralmaktadır. ABD ucak ve füze üret icisi firma ları n dergisi olan «Aviation Week»in yay ı mcısı Robert Hotz, son zamanlarda silah sanayiine .devletçe sağlanan yoğun yardımlar i o ilgili olarak büyük bir sevinele şöyle dem i şt i r: «Watergate olayıyi J Nixon hükümeti ve Sovyetlerle yapılan görünüşteki yumuşaman ı n üze rindeki gizlilik perdesi kalkınca, kamuoyu ve parlamento, güçlü bir savunma pozisyonunun Amerikan yaşamında çok önemli ve kalıcı bir faktör olduğunu anlamışiard ır . » (1 ) Silahianma harcamalarındaki artışlardan, ordu-sanayi kompleksi güclerinin faaliyetleri yansımaktadır.

• (1)

Newsweek, New York, 31, Ocak 1977

45


NATO Silahianma Harcamaları: Ülke Parası milyar

Bölge 1 Ülke

ABD Federal Almanya Fransa ingiltere

doları

doları

103,3 23,5

1976 155,3 52,6

1976/75 , 150,3 22~.8

te we .c om

NATO, toplam ABD Avrupa NATO ülkeleri ABD

Artış

1970

ABD doları DM Frank Sterlin

77,9 22,6 32,7 2.4

99,1 38.8 64,1 6,2

127,2 171,7 186,0 258,3

w.

ne

NATO'da bulunan Avrupa ülkelerinde silahianma harcamaları özellikle hızlı bir artış göstermiştir. Fiyat artışları gözetilerek reel değerler alınırsa bile, yine de harcamaların yüksek olduğu görülür. Bu husus özellikle Federal Almanya için geçerlidir. Ekim. 1978'de başla­ yan mali yıl için Carter hükümeti tarafından öngörülen 120 milyar do_larlık tutar, Amerikan tarihinpe yeni bir rekor oluşturmaktadır. Böylece reel değerler itibariyle harcamaların parasal tabanı önemli ölçüde genişletilmiştiL Yine ABD'nin teklifi üzerine, bu yılın mayıs ayında Londra'da yapılan son NATO konseyi toplantısında, saldırgan emperyalist askeri paktın daha çok silahlanması yönünde kararlar alın­ mıştır. Bu cümieden olarak 1980 yılları için uzun vadeli bir silahlanma programı hazırlanacak ve silahlı kuvvetler süratle modernize edilecektir. Aynı zamanda NATO ülkelerinin . her.birinde meydana gelebilecek karışıklıklma karşı müşterek mücadeleyi öngören gizli bir plan üzerinde görüş birliğine varılmıştır. Alınan bu kararlar, NATO faaliyetlerinin halkın çıkarlarına, barışa ve yumuşamaya karşı olduğunu bir kez daha kanıtlamaktadır. Silahlı

Kuvvetler -

Militar;st Sistemin

Çekirdeği

ww

Her ne kadar Silahlı Kuvvetler, sürekli olarak emperyalist sistemin ana kuvvetlerini, emı::ıeryalizmin içe ve dışa dönük görevlerinin yerine getirilmesinde ana gücü oluşturmuşsa da, ikinci Dünya Savaşından sonra bunların oynadığı rolde ve gelişmelerinde de bazı özel durumlar hasıl olmuştur. Buna yol açan nedenler, hem had safhaya vararı genel bunalım nedeniyle emperyalizmin değişen siyasal varlık koşulları ve bunun sonucu olarak oluşturulan siyasal ve askeri strateji, hem de askeri sistemde yapılan devrimdir. Bu bakımdan, özellikle aşağıda belirtilen üç yeni husus, ikinci Dünya Savaşından son-

46


we .c om

raki zaman içind e ortay a çıkan silahlı kuvv etleri n gelişmesini karak terize etmiştir: Birin cisi, empe ryalis t devle tler. şimdi barış zamanında bile sayı bakımından güçlü ve her .an 'harb e hazır durum da Silahlı Kuvv etler besle mekt edirle r. Ame rika Birleşik Devletleri ordus unda aske r sayısı 1938 yılında 179.000 iken bu sayı 1948 yılın da 2 milyonu, 1977 yılın­ da ise 2,2 milyonu. bulmuştur . Federal Alma n ordus u ise 1970 yılla­ rındaki yaklaşık 500.000 aske riyle şimdiye kada r ki en büyü k perso nel miktarına ulaşmıştır.

te

ikinc isi, · empe ryalis t ordul ar, her an savaŞ cıkar tmaya . hazır olabilec ek ve bunu gerçekleştirebilecek durum a geleb ilmel eri için,. barış 1döne minde, 25 yılı aşkın bir süreden beri, aske ri antlaşmalar çerce vesinde. ABD 'nin global strat ej isi esas alına rak aske ri saldırganlık­ lam hazırlanmaktadırlar. NATO. strat ejik nükle er siloh larda n, taktik ya da «muharebe» nükle er silahlarından ve modern konv ansiy onel S i lah l ı Kuvvetler den oluşan üçlü bir kuvv etler bütün ün'ü meydana getirmiştir. Bu kuvv etler sayes inde, genel nükle er silahlı sqvaştan tutu:ı da. nükle er silahların kullanıldığı sınırlandırılmı ş savaşa ve sınırlan­ dırılmış konv.ans iyonel savaşlara kadar, NATO 'nun aske ri strat ej isinde ihtim al dah ilinde görü len bütün savaş çeşit lerine karşı daim a hazırlıklı bulun mak öngörülmüştür . Üçüncüsü. ordul ar, politi k, ideol ojik ve aske ri yönden düny a devrimci hare ketin in ana güçle rine karşı eğitil mişlerdir. Bu eğitim hem ice. hem de dışa yöne lik olara k. özell ikle sosy alist devle tlere. devri mci i şçi hare ketin e ve ulusal kurtu l uş müca delel erine karşı yapılmak-

tadır.

ww w. ne

1

hız

Doğaldır ki, bu süreç lerin gelişimi çeşitl i empe ryalis t devle tlerde .

ve

yoğunluk.

nicel ik ve niteli k bakımından farkl ar göstermiş. an-öze llikle NATO içind e- olduk ça benz er olmuştur . Bu duru m, aske ri paktl ara bağlı devle tlerin o rdularına, ictek i hare ketle ri bastırma · görev i ve dışa karşı saldırganlık konu sund aki pol itik-a hlaki ve aske ri hazırlık yönünden esas itibar iyle aynı olan bir milita rist çehre kazandırmıştır. Yukarıda sözü edilen üç özellik, emperyal ist ordularının başlıca niteli klerin i oluşt urur. Bu'gün empe ryalist yöne t ici kadro nun emrin de, özell ikle kitles el imha araçları nedeniyle, eski savaşlara göre tasar lanam ayac ak kada r korku nç bir imha güc·ü ve ' böyle ce' büyü k bir etki gücü toplanmıştır. Faka t aynı zamanda onlar için de. ve özell ikle kend ilerin in imhasının da sözk onusu olabil·eceği durum larda , bu modern aske ri silahları kulla nmad aki hare ket serbestliğinde bir sınırlama hasıl olmuştur. Empe ryaliz min aske ri gücü nü kulla nmod a uğradığı bu sınır lamaların gözle görü lür hale gelmiş olması. özell ikle sosy alist devle tler karşısında, tekel ci burcak

eğ i l i m bakımından

47


muştur .

we .c om

politi ka takip etme eği­ juvazinin hôkim çevre lerini n gerçe kçi bir dış ölçüd e sınırlandırılmasını limin i sağlamış. anca k milita riimin önem li silah ianm a yarışı ile müm kün kılmamıştır. Devam ettiri lmek te olan alara vardırılmakta ve malzeme yönünden savaş hazırlrğı ileri saf(ı gücü bir bakıma sürek li böyle ce ordu- sana yi komp leksi nin etkis i ve dır ki bu durum un, özeldoğal olara k yeniden üretilmiş olmaktadır. Pek ine olum suz etkis i ollikle 1976 yılındaki yumuşama (detant) sürec

gibi bugün de empe ryalis t orduların içe ve dışa Emp eryal ist zorbalık yöne lik görev leri birbir ine sıkı sıkıya bağ l ıdır. milita rist siste min bu siste minin gittik çe artan siyasal istikrarsızlığı, görev lerin daha sıkı sıkıya birbir ine alanında da, içe ve dışa yöne lik ceph e gerisi bir çok yönkane tlenm esine neden olmaktadır. Cephe ve aske ri kuvv etleri n «harelerden birbir iyle kaynaşmaktadır . Saldırgan görev i ceph e geris indek l kôt serbestl i ğini güve nce altına alma» ana ktedir. Aynı zama nda geniş çapSilahlı Kuvv etler kontenjanına düşme ile para -milit er pol is kuvta bir iş bölüm ü yapılarak aske ri kuvv etler örgü tleri arasında kurvetle ri v,e özell ikle içe yöne lik gizli istihb arat i şt i r . Dahili olayları basmayca organ ize edilen bi r ' işbirliği temin ed i lm rnekan izmaya belirl i sivil savu nma tırmakta kullanılacak olan bu yeni bir ölçüde sivil kuru l uş­ kuvv etleri dahil olma k üzere. gittik çe artan amacıyla hazır bulun rmak lar da dah il edilm ekted ir. iç olay l arı bastı kuvv etleri nkiyle aynı duru lan milita rist kuvv etleri n ölçüsü, saldırgan itariz m arasındaki gittik düzeydedir. Teke lci devle t kapit alizm i ile mil an S i lahlı Kuvvetler, iç çe artan ~enetleşmeye dayana rak bir yand lanı r ken öte yandcin da olayl ara anında müdahale iç in eğit i l i p hazır yönd e şartlandı r mak ve etkile mek gen i ş halk kitlel erin i arzu edile n r göste rilmektedir. Amekonu sund a yoğun polit ik ve ideol o jik faal iyetle de le eden demo krat! k rika B i rleşik Devle tlerinde savaşa karşt müca 1arın sonu nda ve 1970'1ehare ketin bastırılması, yine bu ülkede 1960 ' in bast ı rılması, ayn ı dörin baş ı nda meydana ge len zenci hare ketin karşı milet er ve paranemde birço k ülked eki ö ğ rerıci hare ketle rine etleri nin Kuzey irKuvv lahlı i mil iter kuvv etleri n kullanılması. ingili z S si, gerek grevdarbe met landa 'daki yoğun terör ü, Şili'deki faşist hükü karşı gittik çe artan ölIere karşı ve gerekse d i ğer halk hare ketle rine k olayl ar milita rizmin çüde askeri gücü n kullanılması vb. daha birço döne mini iceren isiçe yöne lik eylem lerini n örnek leridi r. 1965-1970 halkın kitles el tep- · de ABD' e tatist iklere göre. yalnızca bu süre içind k 300 kez müdaolara şık kisini bastırmak için Silahlı Kuvv etler yakla bağlı bulun an pakta ri hale etmişlerdir. Bütü n bunların yanısıra , aske ilece k muhtemel siyasal herha ngi bir ülken in içinde meyd ana geleb kurm ayca hazırlama çagüçlü klere müda halen in huku ki gerek çeler ini

ww w. ne

te

Geçmişte olduğu

48


lışmaları

ve NATO'ya ait müdaha le timlerin in manevra deneme lerine 1970'1erde hızlandırılarak yürütülmüş, bu konuda ayrıntılı planlar hazırlanmıştır. 1969 yılından 1975 yılına kadar, yalnızca Federal Almany a'da, «iç güvenlik» ile ilgili olara!< 52 kanun çıkarılmıştır. NATO Konseyi, komüni stlerin üye ülkeleri n hüküme tlerine katılma!arına kesinlik le karşı olduğunu Haziran 1976'da beyan etmiştir. Bugün militariz mi karakte rize eden özellikl er, onun çağdışı bir yapıya sahip olması, anti-de mokrat ik tutum ve faaliyet leri, halkların ulusal çıkarlarına karşı takındığı düşmanca tavır, çeşitli terörist grupların birleşip kaynaşması ve ülke içerisin de askeri kuvvetl eri kullanma hazırlıklarının yoğunluk kazanması gibi hususlardır. ilişkin çalışmalar

Minariz min

Uluslararasılaştırılması

ikinci Dünya Savaşından sonra militariz min gelişmesinde görülen bir özellik onun gittikçe uluslararasılaşmasıdır. Bu özellik, açık biçimde, çok uluslu silah üreticis i tekelci firmaların gelişmesi ve kaynaşması, empery alist askeri pakt sisteml erinin oluşmas ı ve çeşitli tekelci devlet kaynaşma süreçle ri arasında~i kopmaz, sıkı ilişkile rde kendini gösterm ektedir . Empery alist devletle rin ikinci Dünya Savaşından sonra, askeri ve siyasi alanda ortaklaşa hareke t etmeler i, tekelci egemenliğin temelin de yptan siyasi istikrarsızlık eğilimine karşı koymak la birlikte, esas olarak, çağımızın başlıca devrimc i güçlerine, özellikl e Sovyet ler Birliği ve diğer sosyali st devletle re karşı bir cephe oluşturmak amacını gütmek tedir. · Savaş sonrası şartlarında, ortak anti-ko münist politika dan, ön• celikle . NATO gibi, katılan ülkelere karşılıklı olarak çeşitli siyasi yükümlülü kler yükleyen askeri paktlar doğdu. NATO'da, Japony a hariç, diğer bütün önde gelen empery alist devletle r ilk kez olarak biraray a geldiler. Böylece ABD'nin egemenliğinde, empery alizmin o güne dek görülen en büyük askeri güçbirliği oluştu. Özünde ABD tarafın dan tasarla nan bir saldırı sa~[aşının gerekle rini gözönü nde tutan bu askeri birleşme, asıl amacını mümkü n olduğu kadar saklı tutmay a çalışarak, üye devletle rin askeri güçlerin in birlikte hareke t etmesine, yardımlaşma ve standartlaşmasına hizmet eder görünm ektedir . Elbette, empery alist koşullar altında böyle bir niyetin sınırları belli idi ve bellidir. Böylece, bu d,önemde barış. güvenli k ve sosyal ilerleme ye karşı empery alizmin tehlikel i tehdidin i yaratan saldırg an bir potansiyel ortaya çıktı. Ayrıca pakt ölçüsün de, içte ötekiler i siyasi baskı altında tutmaya olanak veren siyasi bir örgüt görevi yaptı. ABD'nin v:.; bir ölçüde de F. Almanya'nın yönetim inde bulunan NATO'n un askeri ve u!uslarorası nitelikte ki yönetim organları ve birleşik komutanlıkları

ww

w.

ne te

we .

başka

1.

co m

ı

49


sine

co m

sında özerk bir stabicim ihdek i asker i kuruluşlar. üye devle tler karşı üye devle tlerin ulutü kazandılar. NATO argonlem tarafından, pakta ldı ve ciğnendi. Emsal bağımsızlıkları sistem li bir şekilde sınırlandırı sız olan milita rizm, perya list devle tler dahili nde görec e olara k bağım bütünlüğe ulaşmış­ bir rarası paktın yönet im mekanizmasında ulusla birliğini. ve geonun yana, bu tır. Her ne kadar, paktın kuruluşundan ımiara nebunal faktö rler çeşitli lişmesini olums uz yönde etkile yen çözül meve ına den qlmuşlarsa da, bunla r asker i örgüt ün zayıflamas yetmemiştir.

ww

w.

ne te

we .

nen politikanın NATO, V. i. Lenin tarafından cak önced en belirle ünü durdu rçöküş minin bir ifade sidir: «Burjuvazi, Dünya empe ryaliz saflarını sık­ de vazi mak icin birleşmektedir. Devrim geliştikçe burju da ötes inde, devle tlerin sınır. laştırmaktadır.» Bu durum , NATO 'nun silah endü strisin de ve milarını aşan, gittik çe büyüy en uluslararası Bu alanda yoğun litariz min bütünleşmesinde kendini duyurmaktadır. Federal Alma nya bir çabayı, Paktın Avrup a grubu liderliğini yapan ihracatı, asker i yargöste rmek tedir. NATO 'nun lider devle tleri, silah ulusların asker i ve dım programları ve asker i üs politikalarıyla diğer nın birço k bölge lesiyasi bağımlılık koşullarını yarat makt a ve dünya rinde milita rizm sürec ini teşvik etme ktedir ler. ortad an kaldı­ Asker i blok sürtüşmesinin, Avrup a'd.a ve Dünyada birço k bölge sinde asker i faarılma yerine derinleştirilmesi, dünyanın Bu, Helsi nki'de n bu yana, tur. liyetle rin yoğunlaşmasına neden olmuş özelliğidir . ({EmperNATO devle tlerin deki saldırgan güçle rin bir ana alanının daha da yalizm yenilg iyi kabullenmeye hazır değildir. Etki emek tedir. Barış küçül mesin e ve daralmasına asla razı olmak istem karşı saldırısını, emiçinde birara da yaşarna politikasına ve Detan ta çeşitli yönte m ve göre una pe'r yalist güçle rin savaş alanındaki durum da güc kullan Doğu' araçl arla sürdü rmek tedir. Güney Afrika ve Orta yönet imfaşist ve makta , bir dizi Güney Amer ika devle tinde milita rist asker i paktt a birleri başa getirm ekte ve bunları NATO 'ya bağlı bir min karşı toarru zu Tayla nd'da ki leştirmeye çalışmaktadır. Empe ryaliz entrik alard a, Hint askeri darbede, Bangladeş'in bağımsızlığına karşı gücün ün nisavaş NATO Okyamısunda asker i üsler inşa etmes inde, tedir» ('). rmek göste telik ve niceli k bakımından arttırılmasında kendini Militarizm-Barış için Tehlike

Komitesince, Bükreşteki durum u ve güçle r denan sosya list devle tgesi hakkındaki rapor da şöyle deniy or.: Bir taraft toplum sal düzen ler, dünya barışsever güçle riyle birlikt e, 1970'1erde,

ma Varşova Antlaşmasının Siyas i Danış erin ilişkil rarası ulusla anan, toplantıda hazırl

50


leri

farklı

devletler

arasında barış

içinde birarada

yaşama politikası­

nın benimsen mesinde büyük başarılar elde etmişlerdir. Özellikle, sağ­

m

lanan askeri güç dengesi sayesinde, saldırgan militer çevrelerin hareket serbestisi büyük ölçüde daralmıştır. Tekelci burjuvanın derin bunalım şartlarından, gelenekse l bir çıkış yolu olan, saldırgan askeri macerala ra yönelmesi gittikçe tıkanmaktadır. Diğer yandan, bazı saldırgan emperyal ist çevreler faaliyetle rini yoğunlaştırmışlardır. Bu tutumları, yumuşama sürecini durdurma k, geriletme k ve askeri üstünlük sağlamak amacıyla, önde gelen NATO devletleri nin ordu-sana yi kompleks i tarafından desteklen mektedir.

ew

e. co

Günümüzde, uluslararası güç dengesine uyma zorunluğu ve tekelci egemenliğin saldırganlığı birlikte, militarizm in gelişmesine neden olmaktadırlar. Aynı zamanda ikinci Dünya Savaşı sonrasında ol!lşan şartlar, emperyal ist devletlerd e militarizm e büyük bir güç ve siyasi etkinlik sağlamıştır. Bugünkü militarizm in temelini oluşturan askeri pakt sistemleri, askeri varlığın gelişmesi ve ordu-sana yi kompleksinin oluşmasına bağlı olarak askeri örgütlenm edeki devrim, söz!<onus:. ı sonuçlara önemli ölçüde yardımcı olmuştur.

ww w

.n

et

Bu durum, önde gelen emperyal ist devletlerd eki askeri yönetici çevrelere. uluslararası politikada kendi saldırgan tutumlarını sürdürme olanağını vermekte dir. Helslnki Konferansından bu yana, emperyalist 'devletlerd e hiç bir siyasi ve askeri örgüt, yumuşama politikasının teşviki ve sağlamlaştırılması icin hiç bir teşebbüste bulunmamış­ tır. Aksine bunlar, Helsinki toplantısından beri yapılan bütün NATO ve AET toplantılarında, detantın uygulama ya konulmasına karşı yerı! zorluklar çıkarmışlardır. Her ne kadar burjuvazi nin saldırgan çevreleri barıştan söz ediyeriars a da, somut davranışları yeni bir savaşın hazırlıklarına hizmet etmekted ir. Bu durum, sosyalist devletleri devamlı olarak uyanık olmaya ve Varşova antlaşmasının savunma gücünü gerekli düzeyde tutmaya zorlamaktadır . Sosyalist devletler topluluğu. aynı zamanda. Varşova Paktı devletleri nin Bükreş Bildirisinde de ayrıntılı olarak belirlenen. SBKP'nin XXV. kongresin de kararlaştırdığı «uluslararası işbirliği ve barış programı» ile, saldırgan emperyalistl erin gizli tertiplerin e karşı koymaktadır. Sözkonusu olumlu tekliflere. NATO kanalıyla sert bir red cevabı veren emperyal ist devletlerin hôkim çevreleri, er geç . bunları gözönüne almak zorunda kalacaklardır. Günümüzde anti emperyal ist savaş, Sovyetler Birliği etrafında sarsılmaz bir biçimde birleşen sosyalist devletler topluluğu­ nun artan politik etkinliğinde ve maddi gücünde, bütün devrimci güçlerin birliğinde ve gitgide büyüyen politik olgunluk derecesinde, dünya ölçüsünde barışçı güçlerin örgütlenm esinde yeni bir aşamaya eriş-

51


min bu yeni koşulların­ miş bulunmaktadır. içinde bulunduğumuz döne

na ve dan militarizme. savaş tehlikesine, silahianma yarışı ir. gerek k lanma yarar silahlanmaya kışkırtılmalarına karşı

Herm ann Axen, Dietz Verlag , Berlin 1977, s. ll an 1977 Not: Bu yazı Einhe it (Birlik ) Dergi sinin Hazir (1)

sayısından

çevril -

e. co

m

miştir.

ha!kların

ı,

ew

i Ir ürli ();zg yayı';?a~ yolu

DR. KAMURAN Ali BEDiR - XAN

et

Tü rkç e İzahlı

ww w

.n

K·· rtçe G ra m er

52 •

1

Çıktı:

12.5 Lira


e. co m

Özgür Angola Gelişme Yolunda /

L. FiTUNi

propaganda yüzünden o zamana kadar Angoloda çalışan teknik uzmar.ıların çoğu ülkeyi terk ettller. Emperyalizm in ve ajanları­ nın desiselerı bugüne kadar ülkenin içinde devam ediyor, bunların hedefi, Angola halkının devrim başanlarının yok edilmesi, ülkenin zor şartlarda seçtiği ilerici reformları yolundan saptırmasrdır. Yabancı müdahalecil er yeniidikten sonra, ülke büyük ve çok önemli toplumsal - ekonomik ve kültürel kalkındırma sorunları ile karşılaştı. Angola, ekonomik strüktürlin temelden değişmesi ve yepyeni bir toplum için temelierin kurulması anlamına gelen milli onarım ve reform dönemini yaşamaktadır. Çok köklü toplumsal - ekonomik değişmelerle ülkenin yepyeni bir biçimde gelişme olanakları açıldı. Angola ulusu sosyalist gelişme yolunu seçti. Bu yolun seçilmesi, çağdaŞ dünyamızda sosyalizmde n yana çok kökiü değişmelere yeni bir kanıttır ve emperyalizm in dünya arenasında

ww

w. n

et

ew

Angola, Halk Kurtuluş Hareketi öncülüğünde (MPLA) iç gericilik güçlerini yıkıp, emperyalist ı:;aldırıcılara azimli bir direnrrıccte bulunduktan sonra, barış­ çıl, yapıcı, kurucu çalışmalara geçti. Ulusal bağımsızlığı bu genç devlet çok pahalıya maledebildL Ülkenin emsalsiz doğal servetlerinin getirdikleri karları yitirmemek için, var gücü ile ülkeyi yeni sömürgecilik yörüngesind e tutınağa çalışarak, ulusıararası emperyalizm Angolada bir savaşı tezgahıayacak kadar ileri gitti ve patlak veren savaşı az zaman sonra açık ve seçik yabancı müdahale haline getirdi'. Angola Halk Cumhuriyet inin ekonomisi, bu savaşın sonuçların­ dan, ağır zararlardan, büyük fetlakarlıklar yaparak kurtulmağa çalışıyor. Ekonominin bazı kollarında üretım düzey! % 80 oranın­ da düştü. Bütün normal ekonomik bağlar, llişkller koptu, kesildi. Tarım ekonomisini n temel toprai{ları yıkıcı meydan savaşları­ na sahne oldu. Ülkenin ulaştırma parkı hemen hemen tlimü lle yı­ kıldı. Savaş ve yıkıcı emperyalist

pozisyonlarının

gevşeyip

zayıfla­

masını,

marksist - leninist ideolojinin çekici gücünün artışını da

kanıtlar.

53


li e-konomik belgen in birinci mad-

e. co m

desinin özeti şöyledir: «MPLA sosyali zme giden yolu seçti. Sosyalist bir toplum un kuruluşu ekonomik ve toplum sal planlan maya bu planlan lama dayandığı için, Angola Halk ölçüde gittikçe artan ekonopolitik, in riyetin Cumhu mik ve toplum sal hayatının tüm alanlarında

et

w. n

ww 54

uygulanacaktır.~

Ülkeni n ekonom isinde ştındiden de önemli , nitelik yükselt ici değiş­ meler yapılmıştır. Ülkeni n kendi % 85 başına çalışan nüfusu nun sekl tarımsa ine iş temin eden açık­ ler değişme en temeld törde ça beliriyo r. Toprak devlet mülkiyetinde dir. Eski porteki zli sömürçiftlik geciler in uçsuz bucaksız çiftdevlet bugün arında toprakl likleri kurulmuştur , bunlar zaman la yüksek randımanlı örnek çiftlikler haline gelecek tir. Kahve ve p:ımuk üreticil eri tüm ürünü devlete satar, devlet bu ürünle rin tılım-satım işini üzerine aldı. Toprakların millil <:: şti rilme s i tarım ekonom isinin form asyonu nda yeni tip üretim ilişkileri için b a ş­ lıca şartlardan biridir. İkinci önemli adım, köylülüğün elele verip işbirliği yapmasıdır . Tarımsal sektörü n bundan sonrak i geliş­ mesi sorunlarında MPLA kooperasyon u çok önemli bir yer ayır­ maktadır. Küçük ve orta halli köy çiftlik ve tarımsal işletmeleri yerine, bunları birleştiren kooper atif birlikle ri kurulmuştur . Kooperatifier in meyda na getirilm esi için, işbirliği prensip lerini saptay an ve kooper atlfin hak ve görevle rini tanzim eden bir örnek tüzük haözel zırlamış ve üyeleri ne düşen görevle ri ayarlay an bir nizarnn ame çıkarılmıştır . Devlet kooper atifiere kredi verir, teknik ve uzman kadroları ile yardım eder. Angola da önder tarımsal kültür

ew

Ekim 1976'da düzenlenmiş olan MPLA Merkez Komite si genel topAngola Halk Cumhu riyelantısı tinin azimli olarak sosyali st yapı­ cılık yolund an yürüdüğünü ortaya koydu, bu yapıcılık . ulusal ve toplum sal kurtuluş sürecin i tamamlayacaktır. MPLA Merkez Komitesi 1977 yılı Eylül sonu Ekim Angola Halk Kurtuluş başında sini düzenlerneğe kongre ti Hareke karar verdi, bu kongre de işçi sı­ nıfı partisi kurulacaktır . Bilimse l sosyali zm ilkeleri ne dayana rak İşçi - Köylü Partisi nin kurulm asına Angola da son derece büyük bir önem verilme ktedir. Politik sorunla r ekonom ik sorunlarından kopmaz bir birli ğ i meyUlusal ekonom i dana getiriyo r. alanında plenum somut bir program hazırladı, bu progra mla ülkenin ekonom ik kalkındırılması, devlet sektörü pozisyonlarının sa~­ lamlaştırılması, ulusun refah düzeyinin genel olarak yükselm esi gözetle nmekte dir. Tüm ekonom i strüktü rünün temelden değişmesinin başlıca şar­ tı, ekonom inin plan raylarına oturtulmasıdır . Ekonom inin planlı g elişmesi bağımsız ulusal ekonominin kuruluşuna ve sömürg ecilerin yıllar yılı geli ş i güzel ülkeyi · soymaları sonucu olarak meyda na. gele!! ekonom ik gelenek lerin kökünden değişmesine imkan vermekted ir. Angolanın ilk be şyıllık ekonom i planı sosyali st ülkeler den ;zelen uzman larla birlikte hazır­ lanmış ve bugünl erde tamam lan1980 yılında11 nıakt:ıdır, bu plan girebaşlanmak üzere yürülüğe· cek, şimdlllk ise ulusal ekonomı bir yıllık planlar a göre ge!lştirll­ mel!:e çalışılıyor. MPLA MK genel toplantısı tarafından kabul olunan ~ Planlan­ manın temel ilkeler b adlı önem-


rılı onarım

ve rekonstrüksy onuna ediyor, ekonominin öncü kolları hızla geliştiriliyor. EUr çok tesilserde, korobina ve fabrikada baştan aşağı yeni tezgahlar ~u­ ruldu, çoğunda artık eskimiş teknoloji temelden değiştirildi. Bütün bunlar, millileştirilmiş teşebbüslerin başarılı, rasyonel ça-

om

yardım

lışmalarını

sağlamaktadır .

Çok kısa bir zaman içinde devlet sektörü ekonomi rekonstrüksyonunun başlıca faktörü haline gelmiştir. Devlet sektörü henüz kuruluş döneminde olduğu halde, bugünden ülkenin ekonomik strüktürü rfiformunda kendisine düşen görevleri başarı ile yerine getiriyor. Ancak devlet tesislerinde ve teşebbüslerinde prensipiyel olarak yeni ve toplumsal bakımdan öncü ekonomi reform şekillerinin elemanları istikrar bulup kök saıma­ ğ a başlıyor . Millileşti r ilmiş objelerde iş ç i komiteleri meydana getirilmiş, bunlar üretimin kontrolünü üzerine alıp, emekçiler arasında kalkındırma yarışmasını düzenliyor. Devlet sketörün pozisyonlarını destekleyen, güçlü kılan, ülke ·ekonomisinde kumanda zirvelerinin ele geçirilmesin i başaran hükümet teşebbüsleri, özelilkle finans alanında çok başarılı oluyor. Mart 1976 tarihinde cTotta Standard•, «Pintu Sottu Majeure~ bankaları, 1976 yılı Kasım ayında «Banku di Angola~ ile «Banku Kommercial di Angola• bankaları millileştiril­ di. Bu son Iki banka, ülkenin tüm finans operasyonlarının % 80'inl kendi ellerinde tutuyorlardı. Bankaların devlet eline geçmesi sayesinde ülkede özel sermaye faaliyeti kontrol altına alındı, kredi sistemi ulusal kalkındırma çıkar­ larına kullanılma~a başlı;mdı. Bunun dışında, bu adım sayesinde

w. n

et ew e. c

kahvedir. Yakın zamana kadar bu ülke kahve ihracatında dünyanın üçüncüsü sayılıyordu ve dünya kahve üretiminin % 4,8'ni karşılı­ yordu. Savaş harekatı sona erince, ilk çözümlenece k sorun, olağan kahve rekoltesi ve bunun hasatı olmuştur . Kahve yetiştiren bahçelerdeki durum son derece zordu. İşletmelerin eski sahipleri ülkeden kaçmak zorunda kaldılar ve kahve ağaçları birbuçuk yıl sahipsiz ve bakımsız kalmıştı. Tarımsal teknik yetişmiyordu. Angola halkı azami gayretle yeni rekolteyi topladı. Hasat işini tez bitirmek için her yerden gönüllü sökün etti, Angola hükümeti köylüye ve gönüllü olarak balıçelere koşanlara var gücü ile yardım etmeğe çalıştı. En olmayacak şartlar içiııde 70.000 ton kahve toplandı. Aslında bu sayı , geçmiş yıllar rekoltesinin ancak üçte biri bile değildi , ama elele verip, dayanışma , ile Angola halkının ekonomik güçlükleri yenmesinde bu ilk ve büyük zaferi idi. Angola Bilimsel Kahve Yetiştir­ me Enstitüsünü n tahminine göre, kahve rekoltesinin eski düzeyi 1980 yılında elde edilmiş olacaktır. Bundan sonra ülke gelişme­ sinin anayolu, tarımsal üretimin diversifikasy onu (çeşitliliği) ola-

caktır.

Devlet sektörü de gittikçe güç Her ay bu sektörün sanayi, tarım ekonomisi, finans

toplamaktadır.

alanında, ulaştırmada,

haberleş­

ww

mede ki pozisyonları daha da takviye ediliyor, güç kazanması için başarılı çalışmalar yapılıyor. '1976 yılında 100'den fazla büyük teşebbüs devlet malı olmuştur . Mil-

llleştirilmiş teşebbüsler

arasında

Afrika kıtasında en büyük balık konserve kombinası «Atlantib bugün devlet malıdır. Millileştir­ me, temel ekonomi objelerin başa

55


sermay eyi ülkenin ekonom ik geliş­ tirilme si hizmet ine tabi kılmaktır. Mayıs 1976'da Kabind a da petrol üretim i yenide n başladı, Amerikan şirketi Kabind a Gulf Oil iş­ oranın letmesi ni kapattı~ı için, petrol kuyuları beş ay sürece ça-

om

lışmadı. Bunların kapalı kaldıkları

süresin in her 1 günü cumhu riyete 1.500.000 dolara mal oluyord u. Bugün AHC'de gene günde 123.000 varil petrol üretiliy or (savaş ha140.000 rekatından önce üretim varile yaklaşıyordu) . Kabind a'ya «Afrika Kuveyt 'i» deniliy or. Kuzey Angolanın başlıca serveti petrol, bu bölgen in ülke ekonomisind eki rolünü tayin etmekt epetrol rezervl eri Gerçek dir. saptan makolarak ton 180.000 .000 tadır, her yıl 7 milyon ton kadar petrol üretlliy or. Petrol ihracın~ dan bu yılın ilk ayına kadar olan geliri, ihraca ttan elde edilen gelirin % 80'ini ve devlet hazinesi gelirin in % 60'ını teşkil ediyord u. Ancak Amerik an tekeli 'Gulf Oil' için angola petrolü nün de çok büyük önemi vardır . Şirketin Kabinda petrolle ri üretim ine yatırı­ lan 333 milyon doları iki yıl sonra fazlasıyle a rnortize edildi. Son yıl­ tekelin i ların olayları, amerik an Kabind adaki imtiyazıarına karşı çok kuşkulu bir biçimd e davran masına zorlad ı. Kuveyt ve Venesu ela da «Gulf Oil» . kumpanyasının millileştirilmesinden sonra, Angolada üretile n •petrol den kumpa nyanın yıllık kazancının 1/3'ü düş­ ' me~e başladı. Angola Bıwün AHC bu şirketıe Oil' Gulf da 'Kabin de devleti nin sermay esi ve karlarına katılması ve icarın arttırılması hakkında görüşmeler sürdürm ektedir . Angola'nın kendi doğal gelirler i üzerine egemenliğinin sağlamlaş­ tırılması davasına çok büyük bir

ww

w. n

et ew e. c

ekonom i geliştirilmesi yolund a sap~ tanan programların iç finansm an kaynak lan da bir hayli genişli­ yor. Finans sistemi n reform u yolunda yeni adım, 1977 yılı Ocak ayın­ da uygulanma~a başlanan para reform u sayılır. Hüküm etin kararı lle, sömürg ecllik zamanlarından kalma «eskudo~ adını taşıyan para ünitesi yerine yeni bir · para birimi tedavü le girdi, bunun adı ckuvanza~dır. (Kuvan za adını Angolanın en büyük, ülkeyi boydan boya geçen nehiri taşır. Bu para birimi, bütünlü~ünün simges i sayı­ lıyor) .Kanun gere~ince tedavü lde olan eskudo sayısı 20.000'i aşmaz­ Ama bugün. Angola cumdı. hurbaşkanı A. Neto, «soygu n sayesinde biriktir ilen milyon larca eskudo hiç bir zaman artık Angola ya döneme z ve AHC ne karş~ baltalayıcı faaliye tin finansmanı için kullanılamaz» diye belirtiy or. Cumhu riyetin en önde yürüye n ekonom i kolu - yeraltı serveti erin meyda na çıkarılmasında da çok büyük değişmeler meyda na gelmekted ir. Doğal servetl er petrol, elmas, demir cevheri , bakır , altın, uranyu m, yakın zaman a kadar yabancı tekelle rin soygun konusu idi. Bu tekelle rin Angola daki operasyon lardan sa~ladıkları karlar 1961 yılındaki yılda 160 milyon dolardan 1969 yılında 400 milyon dolara yükselmiş, 1975 yılında ise bir milyar doları aşmıştı. Angola ulusu, daha çok korpor asyonla rla mücade lesini sona erdirem edi, daha çok çetin mücade le gerekiy or. Ancak bugünü n gelişme etapında, Cumhu riyet henüz yabancı sermayeden tamam iyle vazgeçe miyor, yabancı sermay e ekonom inin kalkın­ dırılınasında ek finansm an kaynağı olarak ister istemez kullanılıyor : yabancı Yalnız bugünk ü hedef,

56


ülkede cSonangob adını milli bir petrol teşebbü­ sünün kurulması sayılır. Bu şir­ ket akaryakıt ve doğal gazın üretimini, ulaştırılmasını, rafine edilmesini ve petrol - kimya üretimini üzerine almaktadır. Bu milli teşebbüsün kurulmasında cumhuriyet «üçüncü dünyanın» başka petrol üreten ülkelerinin tecrübesinden yararlanacaktır. 1976 yılın­ da Angolayı bir Cezayir petrol uzmanlar grubu ziyaret etmiş, bunların -başlarında Cezayir devlet petrol üretme korporasyon u «Sonatrab başkanı vardı. Cezayir, Angola Halk Cumhuriyet ine gerek milli petrol üretimi kadrolarının yetiştirilmesinde ve batılı petrol şirketleri ile yapılac a k görüşme­ lerde büyük yardımlarda bulunmaktadır . Başka bir arap petrol ülkesi Libya, Angola Milli Petrol Enstitüsünd e fazla say;ıda burs açmış, Angola gençlerini petrol uzmanı olarak yetiştirmektedir. Angola devlet topraklarında faaliyet gösteren ikinci büyük uluslararası tekel «Diamanp ile görüşmeler yapılmaktadır. Bu çok uluslu korporasyon , Portekiz, Güney Afrika, İngiliz, Amerikan ve Belçika sermayesini n çıkarlarını temsil etmektedir. Bağımsızlığın ilanı gününe kadar bu kumpanyanın Angolada ihraç ettiği elmasları dünya mücevherat ticaretinin % B'ini teşkil et' mekteydi. Şimdi bu kumpanya en kısa bir zamana kadar kendisine verilen rüçhan haklarını Angola hükümetine iade edecek ve ileride elmas işletmesini Angola hükümeti ile yapacağı kontratlarla yürütebilecekti r. Madencilik üretiminin ikinci önemi! kolu demir cevherinin üretimidir·. Bu türden olan faydalı madenler bakımından Angola Halk

Cumhuriyeti Afrikada ikinci gelmektedir. Bugüne · kadar üretimin en büyük kısmı ülkenin doğusunda Kasing bölgesindeki yataklardan sağlanılmaktaydı. Ağustos 1975'de Angolanın en büyük demir cevheri üretme kumpanyası ' (satış bakı­ mından bu koldaki madenieri Iş­ leten dünya kumpanyala n arasın­ da 16.'cı gelmekte idi) Coınpania Mineira du Lobitu, işletmeleri kapattığını ilan etti. Son aylarda Kasing'teki yatakları ile bir çok firma ilgilenmeğe başladı. Bunlar arasında özellikle İsveç «Grenges Internationa l Mining» (Liberyada ünlü LAMCO konzernin ortağı) ve İtalyan «Finsider» kumpanyası Kasing maden yatakları ile ilgilendiler. Bu kumpanya temsilcileri Angola Halk .Cuınhuriyetini ziyaret ederek, maden yataklarını gezmişler ve demir cevherinin I ş ­ letilmesinin olanaklarını araştır ­

ww

w. ne

te w

e. co

taşıyan

m

katkı,

mışlar .

Angola'nın

devletlerle ode çok derin değişmeler meydana gelmi ştir. Dış ticaretinde Portekiz ve ABD ile mal mübadelesin in özgül a ğ ırlı­ ğında önemli bir düşme müşahe­ de edilmektedir . 1976 yılının ilk yarısında eski metropoliten in AHc· ne ihracatı hemen % 73 oranında düştü, ithalatı da bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla % 63 oranında geriledi. Bugün Angola Halk Cumhuriyetinin dış ticaretinde en dinamik sektörü sosyalist ülkelerle olan ticarettir. Sosyalist ülkelerle olan mal mübadelesi tempoları ba şka devlet grupları ile olan mübadeleyi katkat geçmektedir . Angola Halk Cumhuriyeti cumhurbaşkanı A. Neto'nun kaydettiğine göre, gerek barışçıl kalkındırma döneminde, gerekse özgürlük ve bağımsızlık savaşında Sovyetler Birliği, Küba lan

başka

ilişkilerinde

57


onarım işlerinde, geniş

sahaların

ww

w. ne

m

te w

dikilmes i işinde büyük yardımlar­ da bulunuyo r. Küba mekaniz atörleri Angolalılara yeni tekniğin çabuk kavramlması konusun da destek oluyorlar . Almanya Demokratik Cumhuri yeti uzmanları Allgolada süt - tereyağı çiftlikler ini, Matala, donatıyor . mezbahaları Mosamedişe, Lubanga da tarımsal komplek slerinin onarımı ve modernizasy onu için büyük projeler hazırlanıyor. Demokra tik Almanya Cumhuri yeti Angolaya çok bü'yük partilerle kimyasal gübre. yüksek kaliteden tohum, aşı teslim ediyor. Sosyalist ülkeler sanayi tesisleri, ulaştırma sistemin in onarımın­ da ve moderniz asyönund a, komünal ve mesken inşaatında büyük yardımlarda bulunmaktadır . Küba gece uzmanları Luanda'nın eski kondu mahalles i olan Golfi'nin Golfide imarını üzerine almıştır . savaştan öncesi 40.000 kadar nüfus sefalet dçinde yaşamaktaydı. Şimdi aynı yerde gökdelen ler bir bir dikilrneğe başladı, tüm mahallenin imar - iskan ' planı hazırdır . Kentleri n . bu gibi eski mahallelerı

yerine modern okullar, ve muazzam mareler ' hastahan ketler kuruluyo r. Genç Afrika devletini n en büyük sorunlarından biri, ulusal kadroların yetiştirilmesidir. Gerek Sovyetler Birliğinin gerekse başka sosyalist ülkelerin tarihsel olarak son derece kısa zamanla ra sığdırılmış genel ve özel 1eğitim programları ile elde edilen tecrübele rden bugün Angola yararlanmaktadır. Orta okulların pedagoji kadrolarını SSCB yetiştirmektedir, aynı zamanda mesleki teknik ve pedagoji enstitüle ri kuruluyo r. Angola öğ­ rencileri sosyalist ülkelerin yüksek okullarında okumak ve yetiş­ rnek olanağını buluyor. 1976 yılında Beriinde düzenlen Ekonomi k Dayanışma miş olan Konseyin in 3. cu seksyonu sırasın­ da seksyonu n çalışmalarını AHC tinden gelen temsilcil er müşahit olarak izlemişlerdi. Seksyon sonunda genç cuhuriye te özel bir komisyon gönderilmiş ve yerli yerinde, ulusal ekonomi sinin kalkın­ dırılınası ve restorasy onu için bilimsel ve teknik işbirliği program lar saptanmıştır . Agostiny o Neto 1976 yılında Angola Halk Cumhuri yeti delegasyo~ nu başında SSCB'yi ziyaret ederek, SSCB ile Angola arasında bir dostluk ve işbirliği anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma, sosyalist devletler in milli kurtuluş güçleri ve ile gittikçe artan bağlılığın baskıya a, emperya list saldırılar karşı, halkların toplumsa l ve ekonomik ilerleme uğruna, sömürge · kalıntılarının yenilmes i yolundak i mücadele lerin desteklen mesine bir örnek olmuştur. Bu dostluk ve işbirliği anlaşma­ sının büyük bir uluslararası önemi vardır . Çok karmaşık şartlar altında, Afrika güneyind e tehlikeli yıkılıyor,

e. co

ve başka sosyalist ülkeler birinci derecede rol oynamışlar ve halen de oynamaktadır. ekonomi sinde sosyalist Tarım ülkelerle işbirliği gittikçe artan ölçüler almaktadır. Ülkenin besin sorununu n çözümlen mesi bu ekonomi kolunun kalkındırılmasına bağlı kalıyor, ülke gelirlerin in artı­ şı gene tarımsal üretime bağlıdır. AHC tarım alanında bir çok sosyalist ülke ile anlaşpıa imzaladı. Bulgaris tan Angolaya devlet ekonomi işletmeleri ile tarımsal kooperatiflerin in kurulmasında yard!mve cı oluyor. Küba şeker kamışı kahve ile başka kültürler in üretiminde Angolayı - destekliy or, büyük

58


ocağı

daha ortadan kaldı­ Afrika devletlerine karsı sürekli olarak yenı saldırı teşebbüslerine girişildiği bir zamand a, Angola Halk Cumhur iyeti böyle anlaşmalar sayesind e uluslararası pozisyonlarını güçlend irmiş, kıtanın güney bölgeler inde boyund uruk altından hala kurtulamaya n halklara , sömürge cilik kalıntıları, ırk ayırımı ve diskriminasyo nuna karşı azimli mücade le için ilham kaynağı olmuştur . Angola !iderleri , kıtanın güneyinde hala bulunan gerici rejimbağımsız

lerin mevcud iyetine karşı, Angola devrimc i başarıla­ rının iyice korunması için uyanık olmaya, asayiş!, disiplin i kararlıca koruma ya, emekçil eri iyice örgütlerneğe çalışmaktadırlar. Çünkü yenilgiy i sineye çekmemiş iç gerici güçler, dış empery alist milırakların teşviki ile hala direnme ktedirle r. Sosyalis t yönelim li yolunu seçtikten sonra genç Angola Cumhuriyeti geniş halk kitleleri yararı­ na köklü toplums al - ekonom ik reformları hayata geçirmeğe çalı­ halkını uyartıp,

şıyor.

we

ve

.c om

gerilim

rılmadan

.n et e

iSMET ŞERiF VANLI

Batılı

Eski Gez ginl er Göz üyle

ww w

KÜRTLER ve KÜRDiSTAN Çıktı:

12.5 Lira

59

1


.c om

TÜ S-D ER ve TÜ M- DE R - Kongreleri Yapıldı

ledi.

.n et e

we

i Tavırlardan Koruyalım Demokratik Kitle Örgütlerini Sekter ve Klikç neli Derneği'nin 26. GeKısa adı TÜS-DER olan Tüm Sağlık Perso ı. yapıld nel Kurulu 22-23 Ekim tarih inde Anka ra'da birar aya getire n deTÜS-DER 40 bine yakın sağlık emek ç isini geniş sayıda sağ­ nda z9ma mokr atik bir örgü ttür. Bir özell i ği de, aynı zamanında hameti hükü ci MC lık işçis i ni örgütlemiş olmasıdır. Birin bir bölüm ün geniş nelin den daha zırlanan bir karar name , sağlık perso anca k MC iktidarı, neden gössendikalaşmasına olana k tanıyordu; belirs iz tarih lere erteterme ksizin bu karar name nin uygulanmasını

k demo kratik müTÜS-DER'in, bir demo kratik kitle örgü tü olara kıyımların TÜS'- DER üzecade le saflarında yer alması, faşist baskı ve k üyesi. kıyıldı, sürbirço tün rinde de yoğunlaşmasına yolaçtı. Örgü · gün edild i ve türlü beskılara uğradılar. in yöne timin de görü len sekte r, Diğer yand an, bazı ki tle örgü tlerin timin de de açık biçim grup çu eğilimler, son dönemde TÜS-DER yöne suyla ilgili olara k ortay a de görül dü. Bu eğilim, özell ikle UDC konu

ww w

çıktı.

bu çağ­ gibi «Ulusal Dem okrat ik Cephe» diye nitele nen yönkez bir , Çağrı yapıldı. rı, DiSK Genel Başkanı Türk ler tarafından e ceph da ya sı yapa bilir, tem bakımından yanlıştı. Herk es cephe çağrı ele e politi k örgü tler düze yinde oluşturulmasını istey ebilir ; ama ceph çağrısıyla ôdeta kurulmuş sabir · · alınıp oluşturulur. Oysa, Türk ler'in , anti -faşist, arfti- empe rkratik demo yılan sözk onus u ceph e icin, bir i örgü tün bile birar ayalis t cepheyi oluşturabilecek herh angi iki siyas m yoktu . Türk ler ise, ya gelip görüş birliğine varmaları gibi bir duru geçirmiş değildi ve bu bu çağrıyı DiSK 'in yetki li organlarından bile yanlış tavır DiSK içind e sert ilanı bir emriv aki tarzında yapmıştı. Bu alanmanın eşiğine getird i. tartışmalara yol açtı ve örgü tü parç Bilindiği

60 -


co m

Diğer yandan cephe çağrısı, yalnızca, cepheleşmeden fersah fersah kaçan CHP yönetimine, yani burjuvazinin şu anda bunalımı gidermek için kendisini iktidar yapma eğiliminde olduğu bir partiye ve TÜRK-iŞ'in sarı liderlerine yapıldı. Diğer tüm sosyalist örgütler, çizgiler ise kaale bile alınmadı. Böyle bir anlayışla cephe oluşturulması imkansızdır. Zaten öyle anlaşılıyor ki sözkonusu UDC gürültüsünü koparanlörın amacı da cephe filan kurmak değildir. Cephe sorunu gibi devrimci ve demokratik hareketin, halk yığınlarının hayati bir sorunu, salt klik cıkarlarıyla ele alınıp bir araç yapılmıştı. Maksat cephe kurmak değil, «ulusal burjuvazi» ve sarı sendikacılarla anlaşıp sosyalist saflardaki «rakipleri» tasfiye idi.

Yine, bir emrivaki biçiminde ilan edilen bu «cephe»nin ne progne hedefleri belirgindi. Bu girişimin ciddiye alınamayacağı ortadaydı. Nitekim öyle oldu. Belli bir siyasi ekibin dışında kimseden ilgi görmedi. Aynı siyasi görüşte olan, diğer bir deyişle tek bir grubun, kendi başına «cephe» oluşturduğu ise, herhalde toplumların tarihinde görülmemiştir!

we .

ramı,

işte bir öğrenci derneğinin ve bir kadın derneği yönetiminin dı­ şında «UDC» ye hemen evet diyenlerden biri de . TÜS-DER Genel Başkanı

ww

w. ne te

oldu. Bu da, yukardan beri açıkladığımız nedenlerle fraksiyoncu bir tutum idi. Çünkü, demokratik ve devrimci hareketin ezici ço ğ un l uğu gibi , TÜS-DER tabanı da ciddi, gerçekten anti-faşist ve ant i-emperyal ist tüm güçleri biraraya getirecek bir cephenin oluştu­ rulmasını isterdi ; salt köşe kapmak için ilan edilen böylesine bir cephe karikatürü değ i l. Baz ı TÜS-DER yönetj_cileri , bu karikatürü, cephenin kendisi gibi göstermeye ca l ışmakla bu hataya katılıyorlardı. Bu fraks iyoncu tavır örgütün birl iğ ini zedelerdi. Bu, tabanı oluşturan · gen i ş kitlelerin eğilimlerini hesaba katmamaktı. işte TÜS-DER kongresine sözkonusu cephe sorununun tartışıldığı böyle bir ortamda gelindi. · TÜS-DER yöneticilerinin bu sekter, fraksiyoncu tutumu, Kongrenin başında, bir başka olayda da kendini gösterdi. Yalnız CHP liderlerine ve milletvekilierine davetiye gönderilmiş , diğer sosyalist örgüt başkanları veya temsilcileri çağrılmamıştı. Böylece, şimdiye kadar demokratik kitle örgütlerinde yaşatılan bir gelenek çiğnenmişti. Bu, baş­ kalarını yok saymaya calışan belli sekter bir anlayışın açık yansıma · sı idi.

Çoğu Doğu illerinden gelen ve «ÖZGÜRLÜK GRUBU» adı altın­ da kongrede deriiokratik bir muhalefet yürüten delegeler ve DEMOKRATiK MERKEZiYETÇiLER adıyla muhalefet yürüten diğer birkısım delegeler bu tutumu eleştirdiler ve UDC tezi ile ilgili olarak yapılan

61


yanlışları gözler önüne serdiler. Bu tutumun örgütün birliğine. bütünlüğüne

zarar

verdiğini

·

söylediler.

ww

w. ne te

we .

co m

Bu eleştiriler karşısında sıkışan TÜS-DER başkanı ise, eleştirile­ re dürüstçe cevap vermek yerine, delegeleri yanıltıcı başka yöntemleri seçti. Başkan Hasan Fehmi Mavi, yönetimi yitirme korkusuyla, çoğu henüz güdülen yanlış politikayı açık biçimde kavramamış olan ve büyük kesimini sosyal demokrat eğilimli delegelerin oluşturduğ..ı kitleyi' etkilamek için, sözde TÜS-DER'in birliği adına, demokratik muhalefeti «grupçuluk yapmak»la, Örgütü bölmek istemekle, «bölgecilik»le suçlamaya kalkıştı. Kısacası Bay Mavi, kolay ama dürüst olmayan bir yöntem seçti. Sosyal demokratların duygularına seslendi, sosyal şovenizmin yeni ve son derece çirkin bir örneğini verdi. Kongrede, sözde «işçi sınıfı adına» bir de «Doğulu» işçi konuş­ turuldu. Bu kişi de, eline tutuşturulmuş notlara bakarak UDC'yi heyecanla savunmaya çalıştı ve «UDC'nin temelini atalarımızın attığını, buna karşı çıkmanın sapıklık olduğunu, UDC'nin birinci kuvayı milliye · ruhuyla donatıldığını» söyledi. Bu konuşmalario ve delegeler arasında yürütülen yoğun kulisle, sosyal demokratların öcülerle korkutulması gerçekten başarıldı ve Bay Mavi ile takımı yeniden yönetime geldiler. Ancak bu çirkin yöntemler, aynı zamanda TÜS-DER'deki demokratik dayanışmaya da büyük zararlar verdi. Eğer başkaları da Bay Hasan Fehmi ve takımı gibi hareket etseler, daha da çok zararlar verebilir. Bu yöntemler terkedilmezse genel olarak ülkemizde sosyalist ve demokratik hareket bundan önemli zarariara uğrayacaktır. Çü-nkü bu sosyal şoven tutum demokratik güçlerin birliğini baltalıyor. Kaldı ki, kongrede demokratik bir muhalefet yürüten delegelerin amacı mutlaka yönetimi almak da değildi. Onlar bunu açıkladılar ve tavırlarıyla da açık biçimde gösterdiler. Bu olayın da açıkça gösterdiği gibi, ·günümüzde UDC teziyle ortaya çıkanlar, CHP ile ittifak uğruna tüm ilkeleri Çiğnemeye hazırdır­ lar. Yine onlar, makyavelist bir tutumla, fraksiyon çıkarlarını önde tutarak, işçi sınıfını bilinçlendirme görevinden kaçındıkları gibi, kitlelerde varolan şartlanmaları daha da kışkırtıyor ve ondan yararlanmaya çalışıyorlar.

Böylesine yöntemler elbette sosyalistlerin yöntemleri olamaz ve zaten uzun vadede de, onlara başvuranlara olumlu sonuçlar sağlaya­ maz. Sosyalist ve demokratik hareketin çıkarlarını ö~de tutan ve halklarımızın kurtuluşunun ancak doğru bir politikanın izlenmesiyle mümkün olacağını bilen devrimci ve demokrat kişiler, doğru yöntemleri elden bırakmayacaklardır. Bu da demokratik kitle örgütlerinde sekter

62


ve klikçi tavırlardan kaçınmayı ve böyl e davrananları etkis iz kılmafı gere ktirir . TÜM - DER KONGRESI

rak

faşizan baskıları

co m

TÜM-DER'in (Tüm Mem urla r Birleşme, Dayanışma Derneği) 2. Olağan Genel Kurulu'da 29, 30 Ekim tarih lerin de Ank ara'd a yapıldı. TÜM-DER kongresinde, çeşitli illerden gelen delegeler söz alave memur kitle si ile

diğer

dar gelirli, emekçi

halk yığınları bakımından hayatı çekilmez hale getiren haya t pahalılığını

ne te

we .

dile getirdiler. Grevli, toplu-sözleşmeli sendikal hakl ar için mücadelenin önemini belir ttiler . Kongrede memurların ekonomik ve mes leki sorunlarının yanısıra dem okra tik hak ve özgü rlükl er uğrundak i mücadele göre vleri vurg ulandı. Devrimci ve dem okra tik güçl erin cephe birliğini savunan konuşmacıla.r, son günlerde orta ya atılan UDC tezindeki tutarsızlığı, cephe kurma yöntemi, ittifa klar ve hede fler bakımından bu tezin sakatlığını belir ttiler . Kongrede dem okra tik ve sosyalist hareketimizde ki sosyal şoven tavırlar da en çok tartı şılan konu larda n biri idi. !<ongrede dem okra tik bir muhalefet yürü ten ÖZGÜRLÜK GRUBU adına Meh met Yokuş'un yaptı ğı konuşmanın bir bölü mün ü okurları­ mıza sunuyor'uz :

ww

w.

TÜM - DER , 20 OCAK 1975't e kuru ldu. O günd en bugü ne büyü k gelişmeler göste rdi. -Gelişmenin ana kayna~ı, kuşkusuz mem ur kesimin de, varo lan örgü tlenm e potansi yelid ir. Memurların uzun geçmişinin oluşturdu~u bu birik im, her geçe n gün önem kazandı ve 1975 Türk iye'si nde de örgü tlü güce clii nüş ­ türül dü. Bu olay mem ur örgü tçülüğü tarih inde bir dönü m nokt asıdır . Çünk ü geçmişte memu rları örgü tlem e amacıyla birço k örgü t kutu ldu, anca k hiçb iri mem ur potansi yelin i örgü tleye medi , bir süre sonr a varlıklarını yitird iler. TÜM -DER kuruldu~u günd en itibare n büyü k geliŞmeler göste rdi; mem ur kitle sinin önem li bir kesimini çatısı altında topladı. Üyelerin in ekon omik talep lerin i çöz-

me ve gene l demo krasi müca delesine katılma yönü nde önem li başarılar sa~ladı. Böyl ece TÜM DER, örgü tlü olma yan memurların büyü k kesim ini tems il eden tek ve güçlü örgü t oldu~unu kanıtlad ı ; egem en sınınara varlı~ını kabu l ettird i. Memurların

Örgü tlenm e

isteğinin Kaynağı

Söm ürüc ü sınıflar düze nleri n i deva m ettirm ek, çıkarlarını koru mak , için örgü tleni rler. Söm ürü len, ezile n sınıflar da hakların ı koruyu p geliştirmek, sömü rü ve bas·· kı düze nleri ne son verm ek için örgütle ndile r. Çünk ü sözk onus u olan, birin in çıkarlarını ve taha kküm ünü koru ma, di~erinin ise zulüm ve sömü rüde n kurtu lma iste~i dir .


mell k olm akta n ötey e geçm iyor; içerd eki anti- dem okra tik uygu larda demaları gizle mek için dışa mok rat gözü kme kten geri kalmı­ yorla r. riÇoğu ülke lerde kam u göre vlile ne örgü tlenm e hakkı tanınmıştır. karşı­ Bazılarında hiçb ir güçl ükle keme r diğe hak, bu laşılmaksızın da kulllar koşu aynı lerle çi kesim k ülke lanılmaktadır. Hatt a birço ikala r send de kam u göre vlile rinin yaı hakk e tlenm örgü düze yind e B SSC a Başt ir. mişt nlen düze sala rla olma k üzer e tüm sosy alist ülke lerde duru m böyl edir. kam u Bir kısım ülke lerde ise ve a kurm ika send rinin vlile göre send ikala ra .üye olma hakları yoktur. ULU SLA RAR ASI ÇALIŞMA ÖRG ÜTÜ (!LO ) ve 1975 'te Cene vre'de yapılan KAM U HİZMETLE­ rRİ TEKNİK KON FER ANS ! rapo senrinin vlile larında, kam u göre dika kurm a hakkı ,olm ayan ülke Ürdü n, lerin Ekva tor, Etiy opya , İ span­ , Peru Libe rya, Nika ragu a, ektilm belir ğu oldu iye ya ve Türk tedir . İspanya'da dem okra siye gebir yöne çiş ve Etiy opya 'da ileri ci cu, busonu sı alma timi n iktidarı ndığı tanı ın hakk bu rala rda da send ika düny ada düşünülürse, altı · ülke hakkı olma yan sade ce KİYE'ne TÜR lür. nin olduğu görü Bu . dır ında aras nin ülke bu altı duru m, Türk iye devr imci ve d emok rat güçl eri açısından çözü m bekl eyen önem li bir soru ndur .

ww

w.

ne te

we .

co m

müc adel eleri tarih i bize, egem en sınıfiara karşı müc adel enin anca k örgü tlü olar ak verll ebiO hald e, leceğini göst erme kted ir. yega.nın müc adel ede başarılı olma örHer . ktır olma ne şartı örgü tlü k, Anca r. klidi içeri : siyası gütl enm e ikLi dara yöne lik örgü tlenm elerl e, polit ikaiktidarların ekon omik daha ri kçlle eme larından doğan, fazdaha ra onla k, ürme fazla söm la baskı yapm ak eğilimlerine kardem okşı müc adel e etme k, asga ri yup, koru leri rlük ratik hak ve özgü delan turu oluş için geliştirmek biı;­ ni eleri tlem örgü kitle ratik mok birin e karıştırmamak onla r arasın­ daki farkı titiz likle koru mak gerekir . Eme kçi sınıf ve taba kala r siya _si düze yde örgü tleni rken , diğer tarafta n var olan ekon omik - deözgü rlük lerin i m?k ratik hak ve ayrıca koru yup geliştirmek için ekoop rda, ikala send dern ekle rde, örkitle tik okra dem vb. ratif ierd e gütl erin de de örgü tleni yorl ar. tüm anlaşmalar, Uluslararası özl, dahi r ikala eme kçile rin send l teme n insa i, esin tlenm örgü gürc e hak ve özgü rlük lerin in gereği sayar. Bu konu da İNSAN HAK LAR I çıkar­ BİLDİRGESİNDE «Her kesi n ikala r send için mak koru ı ların katılmaya kurm aya ve bunl ara dir. Buhakları vardır.» denm ekte SLA RAULU re, dele mad na benz er kara rÜTÜ ÖRG A IŞM ÇAL I RAS MA­ LAŞ larında '1950 ROM A ANT YASAL SI VE AVR UPA TOP LUM dünok Birç . anır SAS I'nd a da rastl ya ülke leri bu antlaşmaların altı­ na imza koymuşlardır. Aynı şekil­ de Türk iye'd e bu antlaşmaları ka. Anc ak bullenmiş ":e imzalamıştır koyimza a altın n ları aşma bu antl mak la uygu lama k her ülke için iye egem en aynı olmamıştır. Türk göst erı mlar tutu bu sınıflarının Sınıf

64

Türk iye'd e Kam u Pers onel inin Sendikalaşma Müc adel esi Send ika

hakkının olmayışı, çağ­

ve ülke miz devr imci , dem okra t güçl eri açısından oldu kça olum suz bir duru mdu r. Bu nemüc adel esi, denl e sendikalaşma ı olma yan hakk ika send e, mizd ülke

daş

gelişme


kuru mla n hızla faşistleştirilirken , . diğer tara ftan faşist baskı, terö r ve siyası cina yetl er tüm şiddetiy­ le deva m ediy or. Faşizm, en cok çalışan yığınla­ rın zararınadır. Onların çıkarları­ na ters düşer. Çün kü faşizm dön e-

e. c

om

min de çalışanların ücre tleri don duru lur, kem erle r sıkılır, en doğal dem okra tik hakları çiğnenir. Faşizmin tırmaı:ıdırıldığı ve henü z tüm kurumları etkileyemediği; yete rli kitle tabanı ' bulamadığı günüm üz şartlarında bile baskı ve zulm ün hadd i, hesabı yok tur. MC' nin ikib uçuk yıllık iktidarı dönem inde yüzl erce ileri ci efail i meç hub cina yetl ere kurb an gitti . Bu süre Için de Qç üyem iz alça kça ka tleçlildi. Öze t olar ak, başta işçi sınıfı olmak üzere, eme kçi halkımız faşizm tehl ikes i ile karşı karşıyadır . Mem urla r da eme kçi olup, işçi sı­ nıfının müt tefik leri yelp azes inde yer alırlar. O hald e, tehl ike aynı zam anda bize de yöne likti r. Bu kanlı tehl iked en dolayı var olan örgü tsel iç birli k ve bütünlüğümü­ zü dah a da pekiştirerek, safları sıklaştırarak müc adel e etki n görevl er yükl enm eli, onu rlu yeri mizi almalıyız. TÜM - DER ve onu n

te w

topl ums al kesi mler in müc adel e gün dem inin başındadır . Türk iye'd e işçi sınıfı , uzun ve yoğun bir müc adel eden sonr a, grev li - topl u sözleşmell Sen dika hakkını 1961'de Ana yasa l hak olarak sağladı. 1961 Anayasa'sında memurlarında send ika hakkı yer aldı. Anc ak, bu grev li ve TOP LU SÖZLEŞME desteğinden yoks un bir baktı. Nite kim 1971 - 1973 arası faşist dcne mde bu da, yapılan Ana yasa değişikliğiyle geri alın­ dı. Bu duru m, çalışanl arın dernekl er düze yind e de olsa örgü tlen mel erin i enge lleye med l. Bug ün mem urla r TÜM - DER çatısı altın­ da bir aray a gele rek, ekon omi k dem okra tik hakları, en başta grev ıı - Top lu Sözleşmeli send ika halr Iarı için müc adel e etm ekte dirle r. Grev li - topl u sözleşmeli send ika hakkı , send ika hakkı olm ayan tüm çalışanların blrll kte müc adel eleriyle er geç kazanılacaktır. Ant i - Faşist Müc adel e ve Mem urla r:

ne

Türk iye'd e söm ürüc ü sınıflarla, ezile n - söm ürül en kitle ler arasın­ daki kavg a gelişiyor. İşçi sınıfı ve diğer müt tefik lerin in müc adel esi

olgunlaşırken;

eme kçi

Doğu' da

yaşayan

halkın

ww w.

emp erya lizm e, sömürgeciliğe, faşizme ve feod al gericiliğe karşı müc adel esi de yükselm ekte dir. Dev rimc i ve dem okrat hare keti n gelişmesinden pan iğe kapılan, artık kend i koydukları ölçü lerle de kitle leri yöne teme yen, kitle lerin için e düŞürüldüğü e'konom ik, sosy al ve kült ürel bunalım­ dan dolayı yoğunlaşan tepk iyi bastırmak için egem en güçl er faşiz­ mi tezg ahla may a çalışmaktadırlar. ı. MC döne min de başl ayan bu oyun , 2. MC' n!n kurulmasıyla daha da hızlandı. Bir tara ftan devl et

yiğit savaşçıları, başta işçi

sını fı

olm ak üzere, tüm devrımcı - demok rat güçl erin · ilkel i güç ve eyle m birliğinin sağlanması yolu nda etki n çaba göst erec ek ; faşiz­ min geri letil mes lne çalışacaklar­ dır .

DtİNYA VE TtİRKİYE

Bug ün ülke mizd e mem ur kitle sinin, özel likle de mem ur stat üsün deki geniş kitle yi oluşturan küçük ve orta düze ydek i memurların -ki bun lar mem ur züm resin in yüzd e dok sand an fazlasını oluştu-

65


halk yığınlarının somün e ba~lı. Bu açözü runlarının deva m etmansız söm ürü çarkı geniş halk kitle leri gibi tikçe , güne damemurların da gün den lete itilsefa a, açlığ bir ha deri n nede nle Bu r. azdı nılm kaçı i mes geniş yi omi de tem el soru n, ekon yan a n ında nlar yığı eme kçi halk emlen çözü ekle nlem düze yeni den ibilir . Bu da, eme kçi kitle lerin kend i iktidarıyla müm kün . Ancak işçi ve köyl üler in, diğer eme kçi halk kitle lerin in dem okra tik ünü deiktidarı, bu gidişin yön zulü m· ve ğiştirebilir, bu söm ürü ın halk kçi eme ne, tçarkının yeri kura nini düze adil tik, dem okra bieti billr . Bu düze lmey i ve adal zi söm üren lerd en bekl eyem eyiz elbett e. ekon omi k soDiğer yand an, . runların yanısıra , yine onla rdan ve •bu bozu k düze nden kayn akla . nan çeşitli sosy al sorunlarımız var şart­ ya dün şen deği , üzde 1j.m Gün yaşamab, larında artık «ins anca ğa, s ı­ sovu k, rma salt karın doyu iyi bir k, nme giyi iyi ı karş cağa . evde otur mak anlamına gelm iyor ken da an Kişi , mor al bakımınd dini geliştirebilmelldir. İyi bir yete nekl erin i eğitimden geçm ek, geniş

om

leler in,

ww w.

ne

te w

e. c

rur - en büyü k soru nu, hiç kuş­ kusu z. için de bulundukları ekonom ik sıkıntılar, diıer bir deyiş ­ le geçi m sıkıntısıaır. Bu duru m ları da itiartık burj uva politikacı işçilerden r urla raf ediy orla r. Mem ıyorlar . çalış tle ücre dah a düşük bibile ı kiras evin bir lir Otu rabi zim maaşlarımızı aşıyor. Bu durum da do~ru dürü st besl enm ek, giyi nme k, çocuklarımızı oku tma k . imkansız hale gelmiştir ekon oİçinde buluİıdu~umuz ulakurt l nası mik sıkıntılardan demiz i diğ edin r ardı ca~ız? Yıll ö~r e t­ bize in bilim ve n erde neyl tikle rind en artık biliy oruz ki, salt yla , sa memurların kend i çabaları arttır­ tar mik bir dece ücre tleri ulm ak kurt n mda duru bu la mak r ve tlile ücre olanaksızdır. Ters ine nbulu arı hakl özel likle send ikal lar şart için si kitle ur may an mem gün den güne kötüleşiyor. Çün kü :bu duru mu yara tan düze nin kendisid ir. Kap itali zm, topl ums al serveti, gide rek arta n bir mik tard a, küçü k bir azınlığın, burjuvaların ve büyü k topr ak sahi pler inin elin de topl arke n geniş eme kçi yı~ın­ Ülları, dah a da yoksulluğa iter. kem izde yıllar boyu~ur olup biten.,. ler bun u açıkça göst eriy or. Tür kiye 'de topl ums al gelir yıldan yı­ la artıyor; ama işçilerin , mem urlerin duların, di~er eme kçi kitle hatt a yok; lme rum und a bir düze an yıld e iye'd Türk var. kötüleşme kutuplaşma da yıla topl ums al ülke nin· gehızlanıyor. Bir yan da rle elin de emle yönt lirin i türl ü lık , burazın ir b · k küçü · topl ayan juva zi ve büyü k topr ak sahi pleri; di~er yan dan gide rek yoks ulı . Arad alaşan geniş halk yığınlar m edeva te mek büyü um ki uçur diyo r.

ekon omi k sorunları­ diğer eme kçi kitde çözü mü

Memurların

nın

66

geliştirmek,

insanlığın

yarattığı

alm ak, ileri ci kült ürde n lmanın sayı n insa bir artık çağdaş de için un Bun :ı.r. şartıd ri asga her ki inde kişiler, topl uml ar üzer türl ü baskı son bulmalı! kişinin ve topl umu n özgü rce gelişimi sa ğ ­ ın çölanmalıdır. İşte bu sorunlar gibi nlar züm ü de, ekon omi k soru di, una uluş kurt l topl umu n gene in nler ezile , lerin kitle kçi ğer eme ve baskı altında olanların orta k müc adel esin e bağlıdır. biz, Büt ün bu nede nler le de, okdem bir belli de, ülke bir belli ratik örgü tte bir aray a gelmiş kipayını


cil1ğe karşı

güçlü

kurtuluş savaş­

ları başlattılar. Düny a sömür geci

.c om

sistem i parçalandı, pekço k halk siyasi özgürlüğüne kavuştu ve ulusal gelişme yolun a girdi. ~u m ii ~ cadele bugün de devam ediyor . Bu neden lerle çağımız kapita lizmd en sosyal izme geçiş .ve ulusal kurtuluş mücadele.Ieri çağıdır. Bir yanda , kendi ülkele rinde sömürü ve zulme son vermiş ve ekonomik , sosyal , kültür el aland a hı z ­ la gelişen sosya list toplum lar; diğer yanda kapita list ülkele rde demokra si ve sosyal izm uğrunda mücadele sini sürdü ren işçi sınıfı ve dünyanın öteki ülkele rinde ulusal bağımsızlık , özgür lük ve gelişme için mücad ele eden halkla r, dünyamızın ilerici , devrim ci güçlerini n üçlü birliğini oluşturuyor­ lar. Onların karşısında ise en r · ta emper yalizm , onların çeşitli geri kalmı ş ülkele rdeki dostları burjuva yönet imler ve feoda l gerici güçleı: var. ilerici ve tutucu güçlerin mücad elesi dünya ölçüsü nde bir cephe de veriliy or. Tekel ci serma yenin en gerici, en şoven ve en saldırgan kesim inin kanlı yönet imi faş i zm, 2. büyük savaş sonrasında bozgu na uğradı . Ama emper yalizm in varlığı ve tehdidi devam ediyor . Empe ryalis t güçle rin başını uzun yıllardır ABD emper yalizm i çekiyo r. Başta ABD o!ma:k Qzere diğer emper yalist ülkeler, 2. DQnya Savaşından sonra da hızla silahl anma ya devam ettiler ve ekono mileri ni büyük ölçüde askerileştirdiler. Milita rizm bu ülkele rde gidere k güçlen iyor. Baş­ ta ABD olmak üzere, diğer emper yalist devlet ler, 2. Düny a Savaşın­ dan sonra da sosya list ülkele re ve kurtuluşları uğrunda mücad ele ederi ·Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkele rine karşı pek çok saldınlar yönel ttiler, bu ülkele rde

ww w

.n et e

we

şiler olarak , kendi ekono mik ve sosya l tüm sorunlarımızın çözüm ü üstün de düşünürken, bunun toplumun ve dünyanın genel gidişine bağlı ve onunl a sıkı ilişki içinde olduğunu bilme k zorundayız. Bunun için de Türki ye ve Düny a şartlarını doğru bic;imde değerlen­ dirme k gereki r. 15-19. yüzyıllar, dünyamızda kapitaliz min gelişim çağ.ı oldu. Dünyanın bir bölüm ünde hızlı bir endüstriİeşme görüld ü, tarım ve ti- ' caret hızla gelişti ve bu gelişme tüm ülkele ri etkile di. Kapit alizm üretim güçler ini, kendi nden önce görülmemiş bir biçim de hızla geliştirdi, ama insan yaşamında sömür ü ve ·baskıya son verme di, tersin e onu daha da derinle ştirdi. Kapit alizm , bir yanda n in sa n ın ürettiği zengin likleri kat kat artı ­ rırken, diğer yanda n bu zen ginli ği belli .b ir sınıfın, burjuv azinin ve büyük topra·k sahipl erin in elin de topladı; bu zengin likleri yarata n emekç i kitlele ri ise yoksulluğa , sefale te itti. Kapit alizm , ba ş ka ulusların köleleştirilmesini , sömür gecili ği de tüm dünya ya yayd ı. 20. Yüzyıl ise, emekç i kitlele rin ilk büyük devrim ini birlik te getirdi. 1917 Sosya list Ekim Devri miyle birlik te dünyanın bir bölümünd e sömür ü ve baskı ilişkilerine son verild i; zorba Çarlık rejim inin yerine sosya list bir toplum kurul du. 2. Düny a savaşı , emper yalizmin daha da g.erile mesin e yolaçtı, başka ülkele r sosyal izme geçtil er ve sosyal ist dünya sistem i doğdu . Şimdi dünyanın başka yerler inde işçilerin ve diğer emekç i halk yı­ ğınlarının sosyal izm yönün deki mücad eleler i devam ediyor . Ekim ' Devri minde n sonra, meydana çıkan elverişli koşullarda dünyanın sömür ge ve bağımlı ulusları emper yalizm e, sömür ge-

67 '


cu müz de mao culu k geli yor. Mao t alis sosy e sünd hare ket dün ya ölçü işçi or, alıy balt i iğin ülke lerin birl tırıcı, desınıfının saflarını karış mok rati k güçl eri birb irin e düşürü­ cü bir rol oyn uyo r. r Avr uDiğer yan dan , uzu n yılla keti hare ı sınıf işçi 'de ABD pa ve zyorevi n nin yakasım bırakmaya eifad un bun ve nizm , opo rtün izm Batı bazı nizm şove al si olan sosy Avr upa ülke lerin de yen iden kan

.c om

söm ürge savaşları yürü ttül er. Bu ned enle de gün ümü zde, emp eri, yali zmi n dün ya savaşı tehd idin nma nhla sila mev zii saldırılarını, önle ini şmes geli min yı, mili tariz yonlar insa ci ileri tüm mek için lar. Bu, bağun bir çab a harc !yor somutlanı­ ede adel için müc rış yor. lizm i geDiğer yan dan , emp erya rilet mek , onu saldırıdan alıkoy­ mak ; özgü rlük , dem okra si ve sosyali zm yön ünd e yen i mev zile r kazanm ak, aynı zam and a dün ya öla­ çüsü nde emp erya lizm in saldırıl koy ı karş nde rına güçbirliği hali müa und uğr ları uluş may a, kurt cade le ede n ezil en halkları, demok rasi ve sosy aliz m uğrunda mücade le eden kap itali st ülke lerin okra tik güç işçilerini ve diğer dem dest ekle melde şeki i cidd en i lerin i ve ilerimc ye bağlıdır. Dün ya dev ndaki uğru ş barı rici güç lerin in her ve e lizm erya emp i, eler müc adel a türl ü gericiliğe karşı bu mili tanc emve iyor müc adel eyle bütünleş pery aliz mi gün den gün e geri letiyor. Gün geçt ikçe dün ya güç den a dah rına gesi, ileri ci güç ler yara • da değişiyor. şü­ çökü , lizm erya emp en Ger iley mak koru i lerin güç ek, lem erte nü , için eski paslı silahların yanısıra ayad Dün yor. deni yen i yön tem ler güç lerin bir~i devr imc i - ileri ci sınıfı hare liğini boz may a, işçi şıyor. Onçalı a keti ni yozlaştırmay rılar kabaşa bazı da laTın bu alan Gün üz. eme edil r inka rı zandıkla iliimc devr müz de, küç ük burj uva i yen bazı n kay nak lana ğinden sos, sıra yanı in lerin akımlar, eski yali st ve dem okra tik güç lerin birBun lar hed ef liğini baltalıyorlar . ülke leri düş­ alist şaşırtarak, sosy r, ve emşıyo çalı eye erm man göst dest ekolsa da ylı dala mi, aliz pery gün ünda, Uya rlar. Bunların başı

lanıyor.

Tür kiye 'de de, sosy al

elvarberi en öted m orta bir verişli imc i hare dır . Proletaryanın devr f kalması, zayı ar keti nin uzu n yıll amaması; klay kuca i lerin işçi kitle n ırkçı­ zini uva burj ılık karş a bun aranlar şoven ideo lojis inin yığı nda aga prop mde biçi sında yoğun şartlar un uyg çok a bun i edil mes usu Tür kihazırlamıştı r . Dah a doğr keti anc ak hare ye'd e, dev rimc i işçi gelişebi­ rak kıra ı bu şartlanmalar orta ya a adın ı sınıf işçi a, lir. Oys böy de hiç çıkan bazı örgü tleri n, adik olm e cind le bir göre vin bilin Bun r. lüyo görü mde biçi ları acı iş­ enip üstl i vler göre ci rim dev lar, çi sınıfını bu yold a doğru biçi mde eğiteceklerine, opo rtün istç e bir ış tutu mla , kem aliz mle şartlanm ro küç ük burj uva kesi mle rden kad de leri kitle devşirmek ve eme kçi lanmalara sarmış olan bu tür şart göre vde n için eb mem düş ~ ters nizme büy ük kaçınıyor, hatt a şove un son ve Bun tavi zler veri yorl ar. eler taçevr i bell i, canlı örne kler sal De«Ulu an atıl ya orta ndan rafı uş biulm mok rati k Cephe ~ nin sun ekgerç i, he»y «cep çim idir. Bun lar ist, -faş anti t, alis pery ten anti -em dem okra tik güçl erle kurm aya çata~ lışfnıyorlar. Ters ine, klikÇi bir t, alis pery -em anti vırla, sosy alist , ; r itiyo a yan bir erı güçl t dem okra

.n et e

ww w 68

şovenizmin

asına işçi sınıfı saflarını bozm

we

kanlı


gerekir . Cephe demok ratik bir oluşumdur.

Sosyal Sorun

şovenler

ve musal

Sosyal şovenler, yıllardır yaptık­ oyunu tekrarlıyorlar . Ulusal sorunu görmez likten geliyor lar. Sözde sosyali zm adına, işçi sınıfı adına ulusal baskıyı, sömürg eci ilişkileri, egemen sınıfların ırkçı­ .şoven ve zora dayana n assimH asyon politikasını hasır altı ediyorlar. Görevl erini yapmadıkJan gibi bu alanda yi~itçe davran an, devrimci mücade le görevle rini üstlenen devrim ci güçlere de kara çalı­ yorlar. Bu anlayışla bir ülkede devrim ci ve demok ratik güçleri n birli~i sa~lanamaz . Cephe sorunu nda qa bu husus önemle göz önüne alın­ malıdır. Amaç nedir: Ülkede gerçekten demok ratik bir toplum oluş­ turmak . Çeşitli toplum katları, işçiler, topraksız köylüle r, baskı altındaki gençler , aydınlar, yoksulluğun, baskının acısını çeken halk kitleler i, ulusal baskı altın­ daki halklar ancak ortak hedefle r için bir cephed e biraray a gelir ve mücade lelerini birleştirirler. eSen hele şimdilik bekle! ı> cSenin taleplerine şimdilik sahip çıkar.nay ızı> diyerek kimse bir cephey e kazanı­ lamaz. Hele görevd en kaçıp, · üstelik de başkalarını suçlam aya kalkışmak ise, yavuz hırsızın ev sı;ı.­ hibini bastırma yöntem idir. Demok ratik kitle örgütle rinde de, bu demok ratça birlik, dayanış­ ma anlayışını egemen kılmak gerekir. Elbette Demok ratik kitle örgütleri parti de~ildirler, onların i ş ­ levleri farklıdır. Diğer yandan bu örgütle rin tabanı günden güne politize oluyor, en ileri düzeyd e tartışmalara açılıyor . Bu örgütle rde

om

ları

w. ne te w

e. c

culusal burjuv a• dedikle ri, emperyalizme karşı teslimi yetçi, ırkçı burjuv a kesimle riyle cbirlib oluş­ turmay a kalkıyorlar. Bu da işçi sı­ nıfı hareke tini, pratikt e, burjuv azinin kuyru~unda sürükle meye varıyor. Bu tutum, devrim ci ve demokrat ik güçleri n birli~ini ise bölüyor. Sosyal şovenler, sendik alarda ve demok ratik kitle örgütle rinde, fraksiy on çıkarlarını önde tutarak , bölücü, dağıtıcı bir rol oynuyo rlar. İhanetierini gizleme k içinse başka­ larına kara çalmay a çabalıyorlar . Bunun somut örnekle ri DİSK içinde görülmüş ve işçilerin bu güçlü sendika l örgütü nü parÇalanmanın eşiğ ine getirmiştir. Sosyal şoven ­ ler, TÜS-D ER'in 22 Ekim 1977'de yapılan 2'6. kongre si sırasında, kara çalmayı çok daha i~renç noktalara vardırdılar ; salt seçimle ri kazanabil mek için demok ratik muhalefeti bölgec1likle suçlam aya kalkıştılar; küçük burjuvaların şo­ ven duygul anna seslend iler, ondan medet umdula r. Ülkemi zde devrim ci ve demok ratik hareke tin sağlıklı gelişimi maoculu ğ a ve sosyal şovenizme karşı mücade leden ayrı düşünülemez. Maocul uk, nasıl dostları düşman göstere rek, devrim ci safları bölüp

karıştırarak

ya ğ

düşmanın

ekmeğine

ww

sürüyo rsa, sosyal şovenler de işçi sınıfı hareke tini burjuv azinin kuyruğuna sürükle yerek devrim ci yolund an saptırıyor ve sonuçta onlar da hareke ti bölüp da~ıtıyorlar . Ülkemi zde devrim ci ve demok ratik güçleri n birli~i. bu anlamd a cephe sorunu güncel dir. Her sosyalistin , demokratın, ilericin in bu u~urda mücade le etmesi gerekir . Cephe ise, gerçek ten sosyali st, demokrat , güçleri biraray a getirme lidir. Bu alanda sekterl ikten, kllkçilikten , tekkeci likten kaçınmak


Ülke mizd e egem en sınıfların çık deri nleş iyor. ınazı gün den güne lım bübuna tik poli ve k ekon omi rek degide n lımı buna Bu r. yüyo rinleşmesi

kaçınılm azdı r .

Bunalı-

ww

w. ne te w

' mm yükü ~se · eme kçi kitle lere bindiril iyor . Hay at pahalılı ğ ı gün den güne artıyor. Zam lar vergiler bir.:. birin i izliyor. Ege men sınıflar kitleler i sust urm ak, tepk ileri ni önle~ . rnek içiri baskıları artt ırıyorlar alı­ hal Çekişme gide rek kanlı bir yor. Geri ci güçl er sık ı ştık ç a faşiz­ mi geti rme ye çalış ıyorlar . Eme kçi kitle ler , devr imci ve demok ratik güçl er, anca k örgü tlü ve

Oys a günü müz deki man zara , devr imci ve dem okra tik güçl er açı­ ğ il. Sosy as ından hiç de içaç ı cı de bölü nme bir ın yayg list safl arda Birç ok kim. a h uk ncul siyo frak ve grup , öne çıkma çabasıyla, tekk eci, inkarcı bir anlayışa saplanm ış gidiy or. Böy leler i sosy alizm in t e .. mel ilkel erin e de boşv e riyorlar . Bu soru msu zca tutu m terk edil med ikçe sosy alist hare keti n güç kaza nma esi olan aksı ; kitle lere öncü lük etm anla r bu duy luk mlu soru Bu . r sızdı i aym azca tutu mla rla cidd biçim de müc adel e etm ek zorundadırlar.

om

Ege men Sınıflar Büy ük Bir Çıkmaz İçindedirler

birli k oldukları zam an faşizmi yenilg iye uğratabilirler. Top lum u ileri aşamalara vardırmak, ülke ye dem okra tik bir yön etim geti rme k, g;iderek söm ürü ve zulm ü topl um için de en yaşamından kaldırmak nlud ur. zoru geniş birliği sağlamak

e. c

de t'abanı burj uva şartlanmalardan kurt arm ak, ulus al soru n da dahi l, okra tik bir değişik kon ular da dem ak gere kir. anlayışı egem en kılm Ülke mizd e gün den güne azgın­ yeni lgiy e ı laşan faşizm saldırısın topl uma bir tik okra dem , uğratmak elele varm ak, onu, dem okra tik ildüze nlekı.>ler üzer inde yenıa:en a y ı Ş!~ anl bir e mek anea le böyl dür. müm kün

70

Onların

tavrı

malı , teşhir

açığ a

kavuşturul­

edil meli dir.

Anc ak bu güçb i rliği sağlandığı sınıfla rın bu za mandı r ki egem en eme kçi kitımı unal b bu , çıkma zını leler den yan a d eğ erlendirmek , kityürü tme k leler i ileri hede flere ktır. müm kün olaca


Diyarbakır'ın

.

.c om

NiYAZi USTA'.YI KAYBE.TTiK

.n et e

we

ünlü Niyazi Usta'sını, diğer bir adıyla «Terzi Niyazi»yi kaybettik. Son iki yıldır pençeleştiği kanser hastalığı, geçtığ imiz E;kim ayının son gOnlerinde, oldukç a erken sayılacak bir yaşta onu aramızdan alıp götürdü. Asıl adı Niyazi Tatlıcı idi ama, bu adla pek seyrek anılırdı. Diyarbakır'ın ötesin de de, özellik le sosyal ist ve demok rat çevrelerde iyi tanın ı rdı Niyazi Usta. Son derece espritü el ve bilinçli bir emekçiydi o. Uzun yıllar Silvan'da terzilik yaptı. 12 Mart döneminde Diyarb akır'a taşınıp orada işine devam etti. Bu uzun yıllar boyunc a, önce kaltası, daha sonra da iş arkadaşı ve ortağı olan ~ehdi Zana ile birlikte çalıştı. ikisi arasında yıllar boyu süren bu iş arkadaşiiğı aynı zamanda sıkı bir dostlu k yaratmıştı. Öyle ki onları birbirinden ayrı dü· şünmek olanaksızdı ve onlar sonuna dek birlikte kaldılar. Niyazi Usta'nın Silvan 'daki ve daha sonra Diyarbakır'daki dükkô nı, her zaman gençle rle, aydınlarla, uyanık emekçilerle dolup . taşan, türlü yurt ve dünya sorunlarının tartışıldığı bir forum alanı gibiydi; bugüne dek de öyle kaldı. Keskin bir zekôsı ve iğneleyici bir dili vardı Niyazi Usta'nın. inançlı bir sosyal istti. Mistik'ce boyun eğmeye , hurafelere, tanıdığı kişilerin tutarsızlığına çokça öfkele nir, dobra dobra konuşurdu.

ww w

Niyazi Usta, herkesin çok iyi

bildiği

gibi, sözlü

mizahın

da usta-

sıydı. Kendisinin güldüğü pek görülmemiştir; ama o, ciddi ciddi konuşurken,

hele öfkesin in haberdığı zaman lar başkalarını kahkahaden geçirirdi. Olayla rdaki çelişkileri çok iyi kavrar. büyük bir hazır cevaplılıkla onları ustaca karika türize ederdi. Dostlar ı, tanıdıkları onun dobracı ve iğneleyici diline ' alışmışlardı, bundan alınmaz lardı. 1970 öncesinde Niyazi Usta Türkiy e işçi Partisi 'nin Silvan Ilçe örgütü nün kurucuları arasında yer aldı. Doğu'da yapılan çeşitli mltingler~ katıldı. Siyasi çalışmaları, özellik le de dükkônının ilerici kişl­ lerin bir uğrak yeri olması nedeniyle Niyazi Usta gerici, tutucu güçlerin ba~kılarına uğradı. 12 Mart döneminde tutuklandı ve uzun süre kırar

71


ww w

.n et e

we

.c om

Içerde kaldı. Niyazi Usta'yla ilgili küçük bir olayı okuyucularımıza anlatm ak isteriz: 12 Mart döneminde sıkı yönetirnce tutukia nan Niyazi Usta'nın tutukianma nedenleri çok etten püften şeylerdi. Birlikte yargılanan arbelirtmeyi kararkadaşları ilk celsede, mahkemeye karşı güvens izlik nu düşünerek, kenlaştırmışlardı. Ancak onlar Niyazi Usta'nın durumu disinin böyle davranmasına gerek olmadığını. hakkında suçlayıcı nitelikte bir delil bulunmadığını. ilk eelsade tahliye olabileceğini söyler diler. Duruşma sırasında, özellikle tutuksu z yargılanan bazı sanıkla nde, geldiği Usta'ya Niyazi Sıra mahkemeye güvensizlik belirtmediler. o. ayağa fırladı; sert, öfkeli bir çehreyle: «Güvenmiyorum!» diye haykırdı. Sonradan neden öyle yaptığı sorulduğunda, Niyazi Usta: «Arkadaşları yalnız bırakamazdım,» dedi .. Niyazi Usta'yı yitirdik, ama onun adı sosyali st ve ilerici saflard a kolay kolay unutulmayacaktır.

72

...


.c om

Kürtçe Yay1n Y_apma Hakk1 Engellenemez

ww w

.n et e

we

Kürt 'halkının toplumsal ve siyasal gelişmes ine zorbaca saldıran sömürgeci güçler, başta anayasa olmak üzer e Türkiye'nin taraf olduğu ve kabul ettiği uluslararası sözleşmelere aykırı politikalarında halen direnmektedirler. Egemen gücl er bu baskı politikalarını geçti ğimiz günl erde Rota Welat gazetesi üzerinde yoğunlaştırdılar. Hiçb ir yasal dayanağı olmayan gerekçelerle, gazetenin matboya verilm esinden dağıtımına kada r akıl almaz beskılara başvurdular. Dergimizin geçen sayısında bu baskılar üzerinde durmuş ve Ankara Valisinin haksız ve komik bir geleneği sürdürme çabalarını okuy ucuy a duyurmuştuk. Ancak misyonları halk düşmanlığı ve muhbirlik olan bazı celeb izadelerin yoğun gayreti ve gerici basının şamatası ile baskılar daha da yoğunlaştırıldı. Roia . Welat'ın Sorumlu Md.rü S. Boza rslan 28 Eylül günü gözaltına alındı. Hernekadar savcılığın tutuklama kararı 10. Sulh C. M.nce kabul edilmediysa de; ancak tutuklama, Itiraz üzerine Asliye Ceza Mahkeme.sinden sağlandı. Ayrıca basın yasasına göre gazete sahibinin sorumlu sayılması mümkün olmadığı halde Mus tafa Aydın da tutuklandı,. Roia Welat'ı dağıtanlar ise değişik yerlerde aynı baskı ve tutuk lama işlemleriyle karşılaştılar. Ayrıca gazetenin bürosu basılarak mevc•Jt gazetelere el konuldu. Bu da yetmiyormuş gibi bittişikteki Özgürlük Yolu bürosu da hakkında herhangi bir aram a kararı olmadığı hald~ arandı ve 1000'e yakın derg i alını p götü rüldü . Roja Welat'ın cıkmasını polis gücüyle enge l~emeye kalka n sömürgeci güçleriQ zorbalığı, başta anayasa olma k üzere Türkiye'nin taraf olduğu, kabul ettiği uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Bu zorbalık Birleşmiş Mille tler insanlık Hakları Evre nsel Bildirisine, Roma Antlaş­ masına, Avrupa Konseyi ilkele rine ve Helsinki Konferansı kararlarına aykırı düşmektedir. Çünkü Türk iye bu ilkelere uyacağına dair söz vermiştir, bu ilkele rin altını imzalamışt ır ve böylece bu ilkele r iç huku k 73


ın ve basnitel ikler kazanmıştır. Tüm bu zorbalığ lanmaya konulması uluslararası ve bağ­ kıların Kürt dili üzerinde uygu ı olduğu açıktır. layıcı P.itelikteki huku ka aykır bu tür baskı ve zorbalık­ Kürt ulusunun dili ve kültü rüne yönelik kterinden kaynakfondığı açıktır. Anların, söm ürge ci yöne timin kara t» geçinen basının bu bascak, aniaşılmayan olan «ilerici» «demokra Kürt çe Türk çe çıkmakta olan Roja kılar karşısındaki sessizliğidir. , Sosyalist. Rızgari ve KurWelat'a yönelik saldırılar karşısında Kitle gazetesi seslerini yüks elttil er. Buntuluş Sos yalis t Dergileri ile· V. Gün inin tutum unu onay lar bir tular dışındaki «ilerici» basın Ankara valis gazeteleri ise verd ikler i habertum içine girdi. Cumhuriyet ve Milli ye\ te kapatma yetk isine sahip oilerle okuyucuda, Ankara valisi.nin gaze nılması­ . Dem okra tik bir hakkın kulla duğu imajını yara tmay a çalıştılar unluk «ilerici» basın acısından na yapılan bu tecavüz karşısındaki susk zorbalıkların, şartlanmışlıkların oldu kça düşündürücüdür. Ancak tüm k-sosyalizm yolunda verKürt ve Türk halklarının demokrasi-özgürlü ıyla yıkılacağı gü~ler yakındır. dikle ri kararlı mücadele ve dayanışmalar

we

.c om

acısından bağlayıcı

Aydın'ın Basıno Rota Welat Gazetesinin Sahibi Mus tafa Açıklaması

.n et e

önce Roja Welat üzeMus tafa Aydın tutuklanmasından bir gün rindeki baskıları şöyle acıklıyordu: ük, Kürtçe-Türkçe, ROJA «Ankara'da çıkarmaktc olduğum 15 günl MC iktidarı tarafından, baWELAT (Yurt Güneşi) adlı gazete üzerinde ılar yarıcı nitel ikte, yasa dışı ağır bask sın özgürlüğünü orta dan kaldı pılmaktadır.

ww w

rimi ya'pmak üzere AnROJA WELAT'ı cıkarmak için gerekli bildi ben ve sorumlu müdür arkadaşım Valiliğine başvurduğumuzda, kara . , saat alıkonulduk, tehd it edild ik. Bize Sıddık Bozarslan, palis te üc Bazı . enqi aykırı olduğu» söyl «Kürtçe bir gazete çıkarmanın yasalara «Böyle bir gazeteyi Ank ara' · ler. polis ler bize, «başınızı keseriz» dedi rek, basımının polisce engelda basacak matbaa bulamazsınız» diye leneceğini belir ttiler . ası üzerine, yasal olaPolisin, başvurumuzu bu şekilde karşılam asıyla 22 Eylü l'de Ank ara rak gerE}kli bildi rimi ve eklerini note r va~ıt Valiliği'ne tebliğ ettir dik. foto kopi sini sunduğumuz Ankara Valiliği, birka ç gün sonra, ekte Türkçe» olduğunu, bu nedenle böyle yazıyı gönd erer ek, «resmi . dilin pir gazete cıkaramayacağımızı bildirdi. ilgin etir ve herhalde uzun Ankara Valiliği'nin bu yazısı son derece kendisinden söz ettir ecek nitel ikted ir.. yıllar

74

.


ww w. ne

te we

.c

om

Anayasa'nın 23. maddesinde, «gaz ete ve dergi cıkarılması önceden izin almaya bağlanamaz» deniyor. Bası n Kanununun 8. maddesinde de, «mevkute çıkarılması izne bağlı değil dir,» denmektedir. Açıkca görüldüğü üzere, Ankara Valiliği, gazet.emizin «cıkarılamayacağı»nı beyan etmekle kendisine verilmemiş bir yetki yi kullanmaya kalkmakta, basını izne bağlamaya çalışmaktadır. Ankara Valiliği, «resmi dil türkcedin> gere kcesi altında, resmi iş ­ lemlerle özel işlemleri birbi rine karıştırıyor, basını resmi işlemlerden sanıyor .. Bu anlayışa göre resm i dil Türkçe olun ca artık başka d!llerden .yapılan pek çok yayın ve örneğin Anka ra'da yıllardır cıkmakt.:ı olan ingilizce Daily News gazetesi unut uluy or.. Ankara Valiliğini, huku k kurallarını bu denl i alt-ü st etmeye sürü kleyen şey, hiç kuşkusuz gazetemizin adıdır, onun Kürt çe de yayın yapan bir gazete olmasıdır. Ülkemizde Türk iye Cumhuriyeti yurttaşları­ nın diled ikler i dilde yayın yapm alarına hiç bir yasal engel yokt ur ve elbe tte Kürtçe de bunl ar arasındadır. . Ankara valiliği'nin bu yazısı. Kürt dili üzer indeki çağdışı bas·kıla­ · rın inkô r kabul etmez bir belgesidir. Ülke mizde temel insan hak ve öz-gürlük!erinin nasıl çiğnendiğinin belgesidir. Valiliğe başvurduğumuzda, polis tarafından bize, «her dilde gazete çıkarın, ingilizce, Fransızca, Vietnam'c a, ibranice, Kamboc diliyle çıkarın, am~ Kürt çe çıkarmayın!.» dendi. Bu sözler, Kürt diline karşı duyulan alleri inin niteliğini açığa koyuyor. Bu alanda yıllardır, yasala rı bile ç i ğneyerek, bazı temel hak ve özgü rlükl erin kullanılmasını engelleyenler, bu geleneği devam ettirm ek istiyorlar. Ben, yasal aç ı dan hiç bir önem taşımayan Ankara Valiliği'nin kararına bakmadan gazetemi cıkarmak için hazır lığımı sürdürdüm. Ahcak gazetemin 15 eylül tarih li ilk sayısı, Daily News tesislerinde bası­ lacağı sırada polis tarafından baskı engellendi. Bu Ilk sayıyı anca k çok güc şartlarda istan bul'd a cıkarabildim . Polis , gördüğü her yerde basımı engellemeye ve gazeteyi toplamaya hazırdı. Nitekim gazetenin basıtışından itiba ren polis onun ardına düştü . Diyarbakır'a giden 4200 gazeteye, bir mahkeme kararı olmaksızın el konuldu. Arkasından peş­ peşe Ankara, istan bul ve Diyarbakır savcılıklarınca topla ma kararları

çıkartıldı.

Gazetemizin sorumlu yazı işleri müdürü Sıddı k Bozarslan 28 Eylül günü Ankara Asliye Ceza Mahkemesinc e tutuklandı. Gazetemize karşı sürdürülen polis baskıların ın basın özgürlüğü­ nü hiçe indirdiği ve gazeteyi her bakımdan engellerneyi amaciadığı qrtadadır. Bütün bu baskılar, ileric i-dem okra tik bir yayın organını engellemek amacını taşıdığı gibi, gpzetenin, Türk çe'ni n yanı sıra Kürt çe de yayın yapması. bu baskıların doruğa cıkm asının nedenidir. Türk i-

75


om

gazetenin yayın.ını türlü zor ye'de bugüne dek bir Kürtçe dergi veya r, geleneği sürd ürm ek istiy orla yöntemleriyle önlemiş olan güçler, bu ak istemiyorlar. Ancak yasal hak · Kürt dili üstündeki bu «yasağı» bozm bütün ens gererek kullanacağız ve larımızı. hert ürlü zorluğa göğü gelleri cşacağız. WELAT üzerindeki anti-de· Tüm ileri ci-d emo krat ik basını ROJA eye çağırı­ ağa. bu tutu mu prot esto etm mokratık beskılara karşı çıkm yoruz.»

da Arttırıldı RIZGARi Dergisi Üzerindeki Baskılar Rızgari Dergisi üstünde Türk çe ve Kürtçe yayın yapmakta olan ın son günlerde dah o da artötedenberi süregelmekte olan baskılar l hakların açıkca çiğnanerek Derginin tığı; Basın yasası ile diğer yasa görülmektedir. Buna ilişkin olar ak Deryayının engellenmek istendiği tüyaptığı açıklamayı aşağıda ginin sahibi Ruşen Arslan'ın başına müyle sunuyoruz :

te we

.c

.

BASlN BiLDiRiSi :

indeki baskı ve şiddetin yoGenel olar ak devrimci hare ket üzer i kandırmacası adı altında dev rimc ğunlaşması. «Basın Özğürlüğü» t okra dem de hızlandırmıştır. Devrimci ve basını sust urm a eylemlerini şid­ ve m ve karşı-karşıya kaldığı baskı basın; içinde bulunduğu cfuru araç ve gereclerine, özellikıe · det eylemleri, aynı zamanda matbaa ekonomik bir ambargonun d::.ı lan büyük zam lar karşısında kağıda yapı altına girmiş bulunmaktadır.

ww w. ne

ambargonun saldırısı ve taRIZGARi bu baskıların. şiddetin ve etolanakları ölçü sün de devam sallutu altında iki yıldan beri yayınına nin üzerindeki baskılar o kad ar meye gay ret göstermektedir. RIZGARi' nomik olarak çıkma olanakları büyük boyutlara vardınımıştır ki, eko toplattırılm'l, rı bulduğu zamanlarda da; bulamadığı gibi, bu olanakla rı göz al· mala mlu müdürlerinin tutuklan gelişigüzel el-koyulma. soru ndurulbulu ı uygulanması, gözaltında tına alınmaları, sahibine bask tehd it edilmeleri, denetlenmeleri, • ması. tehd it edilmesi, okuyucuların mesi için emi r verilmesi, dağı­ PTT merkezlerine dağıtımının engellen ellenmesi, rı ve böylece dağıtımının eng tımcıların baskı altına alınmala gibi dovb. ları arı ve yapamama aaların baskı işlemini yapmamal matb laylı

ve

kalmıştır. dolaysız baskıların altında

Ö'!leklerl şunlar : RIZGARi'ye yapılan bask.ıların en son Valiliğine gere kli bild irim yaBirincisi; 1976 yılı başlarında Ankara RIZveri ldikt en sonra yayınına başlayan pılarak ve istenen belgeler sobir yeni ra masından son GARi. ilk sorumlu müdürünün tutuklan 76


rumlu müdü r tayin ederek ve yukarıda açıklanan baskı ve zorlu klard an Istan bul'd a bir Büro açara k ve basım işlerini de buraya alarak, gerekli belgelerle emniyete bildir imde bulun arak yayınma devam etmeye başlamıştır. Yazı işleri müdürünün değiştiğini göste rir 6.7.1977 tarih li belge ile istenen gerekli diğer belgeler istan bul Valili ği aracılığı ile emniyeta verilerek yayına devam ettiğini açıklayan RIZG ARi. aradan üç ay gibi bir zaman geçti kten sonra «imtiyazı olmayan bir dergiıt durumuna düşürülmt;k istenmektedir. istan bul Valiliğinin 20.10.1977 tarih ve 42.114 sayılı bir yazısı emniyet aracılığı ile gönderilerek, sorumlu müdürün ve sahibinin bildirimde verdikleri tüm belgelerin geçersiz olduğu ve bunun alınmamış sayıldığı bildirilmiştir. . Bu gerekcesiz bir iadedir. Çünkü, bir derg inin imtiy az sahibi olup olmadığını idare tek taraflı olara k tayin edemez. ikincisi. bildir im bicims eldir ve bildir imi kabul etmeyerek bir derg i imtiyaz sahibi olamaz denemez. üste lik Emniyet yazısı bunla r dışında uydurma bir gerekçeye ds dayanmaktadır. Şöyle ki; «Yazıişleri müdürünün beyan ettiği diller i bildiğini kanıtlaması gerektiği» gibi uydurulmuş bir gerek ce. Ve aylar önce yapılan bildir im bu gerekceye dayanılarak geçersiz sayılmakta . tüm belge ler ile birlikte iade edilmektedir. Ve böylece de yayına devam ederneyeceği sonucuna varılmaktadır.

.n et e

we

.c om

dolayı

Basın yasasına bakıldığı zaman ayrıca yayın yapıldıktan sonra bile,

görü lür ki, yayın izne tabi değildir. örneğin 15 gün içind e bile bildirim yapılabilir. Bu da yayının merkezinin bildir ilmesi, sorumlu müdürünün açıklanması ve adres gösterilmesi nedeniyle dir. Bu bildir ini biçime ilişkindir. Bu, «basının özgür» olması ve «izne tabi olmaması»nın sonucu sayılmaktadır. · Ayrıca, esas sorun emni yet yazıs ındaki usuls üzlük · ve yasa

devranışte yatmaktadır:

dışı

ww w

Emniyet müdürlüğü yazısıı:ıda; 5680 sayılı yasanın 714. maddesine göre derg iyi imtiyazsız saymaktadır. Nedi r bu madde: «Türkiye'de yabancıların mevkute cıkarması maha lli en büyük idare amirinin mütolaası üzerine Dahiliye Vekaletini n müsaadesine ve mevkutenin yazıişlerini fiilen idare edecek mesu l müdürün 5. maddedeki vasıf ve şartları haiz olmasına ve mevkute hangi dilde cıkıyorsa o dili bilmesine bağlıdır.» Görüldüğü gibi. 5680 sayılı yasanın 7/4. maddesi yabancılar icin hüküm getirmektedir. Aranan şortlar yanında sorumlu müdürün hangi dilde yayın yapa caks a o dili bilmesi kabul edilmi ştir. Yine de bu dili 77


la­ diye bir hükü m getirilmemiştir. Böyle bir kanıt ARi yabancı bir mevma hangi esasa .g öre yapılacaktır. Kaldı ki, RIZG ak istediği dili bilyapm yayın kutede değ i ldir. Yani sorumlu müdürün Emniyet değildir. su mesi diye ya da bildiğini kanıtlaması söz konu karış­ ine birbir yapmasını yabancı dilde yayın ile· yabancıların yayın k olara ın yaptığı bir yayın tırmaktadır. Böylece RIZGARi'yi yabancılar kli karar aleyhine gere ele cilorak yayından menetmektedir. Bu idari r. Bu usulsüz işlem, sudu konu adli koğuşturmanında yapılması söz kötü kullanı l an bir ve a yasaya aykırı olduğu gibi, dergiyi savsaklam ·yetk iyi içermektedir. yazısına» dayaikinc isi; Polis gönderdiği «yayındcin menedi.lme iye'd e antiTürk C» ve narak, RIZGARi'nin 3. eki ile ilgili olara k («UD ne) sadece Türk çe basılan broşür faşist anti-e mper yalis t cephe üzeri imtiyazı yok, sen buicin matbaaya giderek matbaacıya «bu derginin üz ve bir baskının ürünu basamazsın. hapis yatarsın» demes i, usuls sorumluları ile matbaa k nüdür. Bu baskı yetmemiş ve derg inin tekni alınmışlar ve ifade lerine yetki lileri emniyete götür ülere k baskı altına inin sahibi ya da soyine yasalara aykırı olara k başvurulmuştur. Derg k yine baskı ve şid­ rumlu müdürü yanında böyle bir işleme başvurma nulmasıdır . detin uygulanması. RIZGARi'nin yayından alıko

we

.c om

bildiğini kanıtlaması

ww w

.n et e

istan bcl 5. Sulh Üçüncüsü; RIZGARi EK/3, daha matbaadayken ı verm i ştir. 20.10.1977 Ceza Mahkemesi bu yayın icin topla tma karar yazı ile aynı tarih lidir. rdiği . tarih li bu topla tma kararı, emniyetin gönde ış. kandırılmış ve alınm a Yani. mahkeme de bu gerekçelerle baskı altın Daha mücel ştır. anm i yasa hükümleri d ı şında bir karar vermesi sağl el - konulmuştur. Bu el lithanedeyken adı geçen yayına (2.000 adet) erilen yerler icin tekkoyma işlemi usulsüz ve yasa dışıdır. Diğer gönd ve ne kada r yollandığ : nik sorum lular baskı altına alınmışlar, nereye , soruşturulmaya başlanmıştır. ini bildir ir fatur a 5.000 adet RIZGARi EK/3 'ün basım işinin bittiğ aası belgesi ile adı no: 163 ve 19.10.1977 tarih ini taşıyan Divan Matb mlanması icin Boğaz­ geçen mevkutenin kırım ve dikim işlerinin tama müce llitha ne 21 .10.1977 içi Müce llithanesine gönderilmiş ve adı geçen i ğini belgelemiştir. Bügeld tarih ve 092 fatur a no ile yayıma hazır hale bu tarih ten önce 20.10. tün bunlara rağmen 5. Sulh Ceza Mahkemesi işleri devam etme kte 1977 tarihinde yani. henü z bilinmeyen ve kırım ir. Bu kararda ise. bilinolan bir yayın icin topla tma kararı verm ekted . maddelerinin ihlal meyen .bir yayın icin TCK'nun 125, 142/1-3. 311/1 a alınması kaydı ile altın faza. muha ed i ldiği belirt ilmek tedir . Bu nedenle bir yayın icin ayan Piyasaya çıkm toplatılmasına karar verilm ekted ir. den suc işleyeceği ihsuc tayini cihet ine gidilm ekted ir. O zaman önce 78


et ew e.

co m

timali görülen bir yayın cıkarılamayacaktır. Böylece bize teslim edilmeyen bir. yayına polis el-koymaktadır. Bu belgelerde RIZGARi üzerindeki ırkcı-faşist ve sömürgec! baskı yöntemleri ile kurulan açık bir ambargonun kanıtl arıdır. Basın Özgürlüğünün şampiyonluğunu yapa n ya da böyle geeinen ve Türkiye'de «Basın Özgürlüğünün» olduğunu ileri süre nleri r ·bu tür baskı v·e «kendi yasalarınaıı aykırı tutum lar karşısında gözleri kör ve kulakları sağır olara k bulunmaları oldukca ilginç tir. Bir ülkede bir yayın organının baskı altında tutulması ve ona haya t hakkı tanınmama­ sı. o'nun ideolojik-siyasi görüşlerinin yansı tılması ve güç kazanmasının engellenmesi için uygulanan baskı ve terör 'ün karşısında diğer yayın organları «Özgün> olamazlar, raha t içind e bulunamazlar. Bu durum «Bize dokunmayan düşman bin yaşasın»· olur. Durumu bir kez daha kamu oyuna duyururuz. Ruşen

Kasım

1977

RIZGARi DERGiSi SAHiBi

ww w. n

1

ARSLAN

79


co m BAŞKALDlRlLARlMlZ

VE

TÜRK ÜLER iMiZ

et ew e.

Destan• ve Türküsüy[e ŞEYH BEDREDDiN Eylemi

ile tığlar çekip mün kire karşı durmuşuz Ol sebe pten kavm -i Sufy an eşkıya derle r bize

Aşk

Mehm et

Dertlı (?)

Dallıkavaklı

ww w. n

nun feoSelçu klu Devl eti yıkılmış, Osmanlı İmparatorluğu' teme l henü z daliz m üstün e teme lleri atılmaktadır. Anca~ bu an Anad oyerin e bütü n boyutlarıyla oturmamıştır. Bir yand an da yand bir ken, lu'ya yayılmış çeşitli beyle r ayrı baş çeker nda arası i et Çeleb Yıldırım Beyazıt ' ın iki oğlu, Musa ve Mehm dele veril mekt edir. Musa ÇeOsmanlı tahtı için zorlu bir müca nlıklarını ilan lebi Edirn e'de, Mehm et Çeleb i ise Burs a'da sulta ktadır. ikarama ı etmişlerdir. İki taraf da kend ine kitle taban ilerin e kitle tabanı bulm ak tidarlarını güçle ndirm ek için kend zorundadırlar.

Zaten yokBu döne m tam bir polit ik kargaşa döne midir . r'un ordul arı­ mk:, yoks ulluk içind e yaşayan emek çi halk, Timu ştir. Üsteitilmi ete sefal nın istila ve yaği!lasından sonra iyice i baskı ve ndek lik taht ve çıkar kavgaları yüzü nden halk üzeri sömü rü daha yoğunlaşmıştır.

80


insansız toprağın feryadını duya n idi.

Velhasıl

hünk dr idi, timar: idi, rüzgd r ıdi ahüz ar idi.

.c o

ve

m

Al Osma n ulkea inden esen bir kısırlık çığlığı, bir ölüm türküsıl rüzga r idi. Köylü nün göz nuru zeam et alın teri timar idi. Kırık testile r susuz su başlarında bıyık buran ·sipah iler var idi. · Yolcu , yollar da topraksız insanın

CN. Hikm et: Nazım'ın

Şeyh

Bedre ddin

Destanı)

da vurguladığı gibi bu toplu msal ortamı, iktida~ perçin lemey e çalışa~ hünk drlar -Meh met ve Musa Çelebi-; köylü nün göz nuru, alın teri üstün e kurul an timat lar ve bunların sahip leri sipah ilet ile ahüz ar içeris inde yaşayan koskoca bir yoksu l halk kitles i simge liyord u. Böyle sine bir toplu msal kargaşa ve politi k bunalım dönemind e Osmanlı tahtı için müca dele · veren ler, belirl i toplu msal güçle re dayan mak durum:undaydılar. Nitek im Musa Çeleb i, Ş e y h :S e d re d d i n 'in ideologlu~nu yaptığı ve yönle ndirdiği müca deled e genel likle yoksu l halk kitlel erine dayanıyor­ du. ·Mus a Çeleb i'nin bayrağı altında topla nanla r, beyle rin baskılarından bunalmış bulun an gerek müslü man gerek hıristiyan fakir köylü ve halk kitlel eridir .» (1) Bu yanıyla, Şeyh Bedre ddin'in yönlendiriciilğiyle Musa Çeleb i çevre sinde gelişe n iktidar müca deles i halkçı, ileric i bir niteli k taşıyordu. Başka bir söyleyişle, Şeyh Bedre ddin Musa Çeleb i'yi etkile yerek toplu msal bir devri me yolaç mak ve bunu kansız bir biçim de gerçe kleş'tirrnek istiyo rdu. (2) Bu özelliğinden dolayı dır ki Bulga r bilim emek çisi Paraşkev Poruşev, Şeyh Bedre ddin harek etini bir bütün olara k «Osmanlı tarihi nde ileric i demo kratik bir isyan,. olara k niteli yor. (3)

ww w.

ne

te

we

nnı

Hem harek etin bu toplu mcu özünd en dolayı, hem de hareket in Rume li'ye sıkışıp Anad olu'y a yayılama:ııiasında n dolayı, Anad olu'd aki sömü rücü beyle r Mehm et Çeleb i'nin çevre sinde topla narak bir «ittifak,. kurdu lar. Bunu n üzeri ne Mehm et Çeleb i, topladığı büyü k bir ordu ile kardeşinin üzeri ne yürÜd ü ve onu öldür erek tek başına sultanlığını ilan etti. .. 81


\ Öz kardeşi Musa'yı ok kirişiyle boğup alara k st yani bir altın leğende kardeş kanıyla abde idi. Çele bi Sulta n M eme t tahta çıkmış • hünk dr

şırak, göğsüne vurulmuş yaprağın biri ağaç de, düşmüş kökü nden sarsıZmış gib~

güya ki

.c o

ve halk , yaku t bir atlas olara k susuşu kara kale m, gülüşü miri ve ansızın sede f bir orak biçmiş gibi gülüşü, yahu t ki acının kol dem iri

m

end gibi boyMus a Çele bi, «sırmalı bir düşü yağlı bir kem nuna dolamış»tı, «dev let scilg undu • ...

we

<Hilmi Yavu z: Bedr eddi n Üzer ine Şiirler) eddi n İznik'e Mus a Çele bi'ni n yeni lmes indn a sonr a Bedr büyü k bilim adasürg ün gönd erild i {1413 ). Meh met Çele bi, bir iş, anca k İznik'te kalmı olara k bilin en Bedr eddi n'i öldürmem may a mah kum etmişti.

ne

te

Bu kasa ba İzni k kasabası. Bu ev esna f mah alles inde bir ev. Bu evde bir ihtiy ar vardır Bedr eddi n adında. Boyu küçü k sakalı büyü k sakalı ak, çeki k çocu k gözl eri kurn az ve sarı parmakları saz gibi.

ww w.

Halk , başka sınıf­ İşte asıl kavg a bund an sonr a başlıyor.

e dene yimi geçir tan birin in öncülüğünde de olsa bir müc adel bilin ci kazanmış. Üsteli~ miş. El yordamıyla da olsa bir sınıf onla ra yeni heortam elverişli ve Bedr eddi n'in saldığı ışıldaklar eddi n değil. O Bedr eski defle r göste riyor . Hem Bedr eddi n de bulmuş ve zafe rin da düşünce ile eylem i kaynaştırma olanağı un için de sür- . örgü tlü müc adel eden geÇtiğini algılamış ... Bun düşüncelerini yagün yeri İznik'te boş durm uyor , bir yand an yetiştiriyordu ... rolar yark en, bir yand an da yeni devr imçi .kad T o r l a k K eHele bunl arda n B ö r k l ü c e M u s t a f a ile orlardı Bedr eddi n'e ... ma ı, halk adına büyü k umu tlar veriy ordu onları ... Bedr eddi n bire r halk önde ri olara k yetiştiriy 82

l


Karşısında diz çökmüşler ve karşıdan bir dağa bakar gibi bakıyorlar ona

.,

Bakıyor: Başı tıraşlı

.

ince

uzı,tn

co m

kalın kaşlı

boylu Börklüce Mustafa.

Bakıyor:

kartal gagalı Torlak Kemal... Bakmaktan bıkıp usanmayıp bakmağa . doymıyarak

İznik sürgünü Bedreddin'e bakıyorlar ...

ww

w.

ne

te w

e.

Bedreddin, İslam dininde ve Osmanlı toplum düzeninde bir devrim yapılmasını öngörüyordu. Öngördüğü yeni toplum dÜ-zeni, kaynağını şu düşüncelerden alıyordu : «Tanrı dünyayı yarattı, insanlara bağışladı. Erzak, giyim kuşam, sürülen, arazi ve bütün toprak, ürünleriyle insanların ortak malıdır. İnsanlar yaradılış ve yaşayışta eşittirler. Birinin servet toplayıp biriktirmesiyle, diğerlerinin ekmeğe muhtaç kalması ilahi maksada aykırıdır. Nikah1ı kadınlar dışında herşey ins anların ortak malıdır. Ben senin evinde kendi evim gibi otarabilmeliyim. Sen benim eşyaını kendi eşyan gibi kullanabilmelisin. Tanrı, koyduğu kanunların hakkıyle kullanılması için insana akıl ve fikir vermiştir. Herkes, kendi aklının aldığı ölçüde tanrının emirlerini kabul eder. Müslüman, Hıristiyan , Musevi, Mecusi, hep tanrının kuludur, birdir, kardeştir, aralarında ~ev­ gi ve kardeşlik olmalıdır. Ezme ve baskı ürünü olan bir hükümetin saldırılarını hoş görmek, emirlerine boyun eymek doğru değildir. Saray, saltanat, yeniçeri, savaş hep zulum eseridir. Hükümet, saadet döneminde CMuhammed'in zamanındal olduğu gibi milletçe seçimle gelmelidir. Herkes tam bir özgürlük içinde kendi fikir ve mesleğinin sahibi olabilmeli, komŞusunun meslek ve inancına saygı göstermelidir."' Ve şu yönergeyi veriyordu ydldaşlanna: , Ben gayrı zuhur ve huruç edeceğim! Toprak adamları toprağı fethe gideceğiz. Ve kuvveti ilmi, sırrı tevhidi gerçeklendirip biz milletlerin ve mezheplerin kanunlarını iptal

edeceğiz .

83


co m

Ve toprak adamları toprakl~rını · yeniden almak için yola koyulurlar . Börklüce Mustafa Aydın yöresine, T,orlak Kemal'se Manisa yöresine uzanır ve halkı örgütlerne ye başlarlar . . Bedreddin'in çaktığı kıvılcım koskoca bir ateş olur ve tutuşturur kır emekçileri ni. Emekçi halk Bedreddin 'in düşüncelerine silah gibi sarılır. Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal, Bedreddin 'in yönergesine bağlı kalarak öğretilerine sahip çıkan halkı yani yoldaşla­ rını saltanatın zulmüne karşı başkaldırmaya çağırırlar.

te w

e.

Duyduk ki Mustafa huruç eylemiş Aydın elinde Karciburun 'da. Bedreddin' in keZamını söylemiş köylünün huzurunda . Duyduk ki; •cümle derdinden kurtulup piri pak olsun diye,· on beş yaşında bir civan teni gibi, toprağın eti, ağalar top yekün kılıçtan geçirilip ve ~lmiş ortaya hünkar beylerinin timarı zeameti."

ww

w.

ne

Ve başlar « ağlayan topraldar bir çocuk gibi gülmeğe" ... Çünkü ürünler çalışanlar arasında payedilmiştir, topraklar adil biçimde dağıtılmış ve buna karşı çıkanlar susturulmuştur ... «Bütün bunlar Osmanlı saltanatının Çıkarlarına aykırıdır kuşkusuz .. . Ne var ki, padişah'ın kolu henüz burala ra kadar uzanamamaktadır. Gelgelelim , köylülerin başlattıkları bu u ygulamalar , bölgedeki ağaları ve beyleri rahatsız etmi ştir. Beyler, padişaha şikayetler gönderir, sömürüye engel olan hareketin hastınlmasını isterler Dedik ya, padişahın kolu uzanamaz oralara kadar ... Beylere, kendi güçleriyle karşı koymaları öğütlenir ... Osmanlı padişahı, böylece onları Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal'in önderliğindeki devrimci köylülerin üstüne saldırtı:r ... Börklüce, 1}1üslüman , Hıristiyan ve Yahudi yoksullarından 10 bin kişilik bir eylemci grubu oluşturmuştur. Gerçek adaletin tadını tatmış .bu inançlı köylüler, birleşir ve beylere karşı koyarlar ... Köylülerin üzerine tam teçhizatlı or duTarla saldıran Aydın Beyi Hamza Bey ve Saruhan Beyi Ali Bey ile İzmir Sancak Beyi Süleyman Bey, devri:tnci direniş karşı­ sında tutunamaz lar ve çareyi kaçmakta bulurlar ... '" (4) Ancak işin şakaya gelir yanı yoktu. Zalim beyleri ve yardakçılarını birer birer ortadan kaldıran devrimci hareket, Osmanlı sultanını ürkütmüştü. Aydın ve Manisa yörelerind e ya84


kılan

te we .c om

bu ateş, Anado lu bozkınnı tümüf le tutuşturabilirdi. . . V El bu da Osmanlı saltanatının sonu olurdu . Öyleys e son ve en büyük kozunu kullanmalıydı. Öyle yaptı o da ... Tüm Anado lu ve Rumel i askerin i toplay arak en gadda r paşaların yönetim inde Börklü ce Mustafa'nın ve Torlak Kemal 'in üzerin e saldı. Bu ordu, 'y olda rastgeldiği ihtiyar ve çocukl an, erkek ve kadınlan, yaş ve cins farkı gözetm eks.izin , merham etsizce kılıçtari geçiriyord u ... Kırlarda

çocuk başlarını gelinci kler gibi kopatıp çırılçıplak çığlıkları sürükl eyip beş tuğlu bir yangın geliyor .du Bu gelen . Kanlı

peşinde

karşıdan

ufku

sarıp.

Şehzcide Murattı. Baktı Baktı

köylü Musta fa. korkm adan

kızmadan

gülmed en.

Ve zorlu bir savaş başladı teçhizatsız Bedred din le büyük Osmanlı ordusu arasında .. .

yiğitleriy-

Sıcaktı.

ww w. ne

Bulutla r doluyd ular. Nerede yse tatlı bir söz gibi ilk damla Birden -bire kayala rdan dökülü r gökten yağar yerden biter gibi, bu toprağın verdiği en son eser gibi Bedred din yiğitleri Şehzcide ordusu nun Dikişsiz ak libaslı yalnay ak ve yalın kılıçtılar.

düşecekti

yere.

karşısına çıktılar .

baş açık

Mübalciğa

cenk olundu . Aydın'ın Türk köylüle ri, Sakızlı Rum gemici ler, Yahud i esnafları, on bin mülhid yoldaşı Börklü ce Mustafa'nın düşman ormanına on bin balta gibi daldı.

85


Bayrakları

al,

yeşil,

kakma , tolgası tunç saflar ama, edildi pdre pdre boşanan yağmur içinde gün inerke n akşama' on binler iki bin kaldı. kalkanları

Yenild iler.

te we .c om

Hep bir ağızdan türkü söyley ip hep berab er sulard an çekme k ağı, demir i oya gibi işleyip hep berab er, hep berab er ·süreb ilmek toprağı, · ballı incirle ri hep berab er yiyebi lmek, yarin yanağından gayrı her şeyde her yerde hep berab er! diyeb ilmek için on binler verdi se~iz binini ...

ww w. ne

, Evet yenild iler ... Yenile rrlerin çoğu savaş meydanında kılıç­ tan geçiril di. Börklü ce ve askeri n bir bölüm ü esir edildi. Köylü verile lerden geri alınan bütün toprak lar yenid en zalim beyler için, di.· Bir yanda n da yayılan devrim ci düşünceleri . ön lemek zor maya konuş ne aleyhi et Börklü ce Mustafa'yı devrim ci harek ye i eylem onu de se luyorlardı. Börklü ce'ye nice işkence ediidiy iş­ ağır en üzerin e düşüncesi aleyh.i ne konuşturamadılar. Bunun gözükence yi uyguladılar ona, öldürü lmede n önce mürid ierini nün önünd e tek tek idam ettiler ... Satırı çaldı

cellat. Çıplak boyun lar yarıldı nar gibi, yeşil bir dalda n düşen elmal ar gibi birbtr i ardınca düştü başlar. Ve her baş düşerken yere çarmıhından !v.fustafa baktı son defa. Ve her yere düşen başın kılı depre medi: -İriş

Dede Sultanım iriş! dedi bir, başka bir söz demed i.:.

86


Son und a Bör klüc e de asılarak öldü rüld ü ve cese di çarm:ı)ıa geri lere k, ken tte dolaştırılıp halk a göst erild i. Bu arad a, Man isa yöre sind e bulu nan Tor lak Kem al de zorlu bir savaştan son ra yeni ldi, adamları nın çoğu öldü rüld ü, kendisi de Man isa'd a asıldı (1417).

o

te we .c om

«Yo nca ve han çerl erin piri, . Bör klüc e Mus tafa , «Ölü mü mas mav i bir hamayıl gibi boy nun da taşı yıp• gitmişti; «Sancağı buğ­ daysı, türk üsü ebru li bir isya n diye işlenmiş ti• halk tarih ine. Tor lak Kem al, o cböğürtlenlerin ve umut suzluğun mülküıo,

«kalın

bir türk ü ile dağları düz ede n abd al»; «ilkyazı kara , yün gibi belin e dolayıp acıyı kav, sevd ayı çak mak bilip ,. yola çıkmış ve «Ölü mü bir yılkı gibi bırak ıp,. gitmişti. .. bir

kuşak

ww w. ne

Kavganın patl ak verdiği dön emd e Şeyhe Bed redd in İznik'te bulu nuy ordu . Anc ak Aydın ve Man isa yöre sind eki yoldaşlarının yeni lgis ini duy an İznikliler Bed redd in'i Rum eli'y e kaçırdılar. cŞeyh Bed redd in Rum eli'y e vardığında, fikir lerin in ken disi nde n önce gelmiş olduğunu görd ü... Rum eli'n in ezil en insanları da direnişe hazırdı..... (5) · Bed redd in'in çevr esin de derh al eyle m grupları oluşturuldu. Bu grup lar, Bed redd in'in bayrağını düş ürmemeye kararlıydılar ... Anc ak Meh met Çele bi'n in büy ük bir ordu ile Rum eli'y e ilerl ediğini duy an Bed redd in, hem en direnişe geçm enin yanlış olacağı­ nı düşünmüş ve alev ileri n yoğun oldukları Deli orm an bölg esin e geçmişti. Yazık ki bura da bir baskın sonu cu yakalandı Bed reddin.

cBe dred din, yargılanmak üzer e Sere z'e geti rildi . Alınan fetva üzer ine 1420'de çarş ı için de çıplak olar ak asıldı. Uzu nca bir süre asılı dur an şeyhlerinin .cese dini mür idie ri dah a son ra indi rera k göm düle r.,. (6) Yağmur

çise liyor . Sere z'in esna f çarşısında, bir bakırcı dükkanının karşısında Bed redd inim bir ağaca asılı. '

. ...... ......

Yağmur

çise liyor . Sere z çarşısı dilsi z, Sere z çarşısı kör. Hav ada konuşmamanın, görm eme nin kahrolası hüz nü Ve Sere z çarşısı kapatmış elle riyle yüzü nü.

87


çise liyo r. ibi• , «Öldüğü yer e bir kök Ve, «ov ala nn ve kar tall ann mü sah cyaprağ.ın bırakıp• gid iyo r. Ve süm bül bırakır gib i sev dal ar ,. dön üyo r kıyamı ağacın isyanına fetr eti gül ün kıyamına, gül ün Yağmur

şu ağı

te we .c om

o gün den son ra B e d re d d i n 'le son ra sön mü yor bir daBed red din 'in yaktığı ateş o gün den önc esin in. Bed red din eyl emi ni ha. Yandaşları, yoldaşları 750 yıl riyorlar ... t-türküyle ölümsüzleşti elle rind e cer an gez erd i An ala r al yeşil tuğra bez erd i erd i Bacıiar tuğraya sed ef diz ı ard yaz Sed efin üst üne aye t nı ola Iriş piri m iriş gör ki anı Ku rta r mu han net ten elde kal

Aydın

bul ut ağdı Beşparmak üst ünd en bir dı Bul ut değildi de bir koc a dağ ı ağd çar ah bill Alazlanıp gel en İrahmet çek ildi ok cıda yağdı di Iriş koç yiğitim uğrular gel U ğrunun soluğu bağrımı del di ı

bey i sultanı vez iri hanı ı Biz de hel al etti k bu kuşca can ı kan An d ver dik yol una dök eriz Iriş Ded e Sul tan kav gay a. iriş ş imd i can gün üdü r gaz aya giri

ww w. ne

Kılıç üşürürdü Atını koşturdu

Ort akl ar Kar abu run 'da r kında Kılıç cer an old u oyn uyo kan da Bir elim har ma nda bir elim a Kan ara kurarız biz de yakınd ına dan mey er m İriş koç yiğidi ına yan a Sultanın ettiğin kom

Aydın' da

urd u duy urd u urd u Kılıç çaldı ana beb e sav urd u kav ı lar YaZım esti her yan ga gün adü r kav m Vu r yoldaş vuralı ür Ahın evv eli gin e ölü md

Sultanoğlu leşkerine buy a Buy'ruğunu dör t bir yan

88


Sul tana paşadan muştu salındı Leşher ortasında zille r çalı ndı

om

Ded emi n başına ferm an kılırictı. Bir seh er vak tiyd i kad di alındı Ses ini ban lasa m vara bile mez Gay ri ben im yüz üm güle bile mez

Bun unla da bitm ez. Bed redd in'in öğre tisi Osmanlı'nın tüm ve zu~müne karşın her geç en gün yayı lır, boy veri r. Yoldaşları öğretisinin bayrağın ı elde n ele ulaştırırlar. Yen i koy duk ları eyle mie re bay rak yap arla r onu . İşte Bed redd in'd en ikiy üz yıl son ra, ı 7'nc i yüzyılda bir eyle me önc ülük ede n ihti lalc i oza n D e d e m o ğı u 'nun yaktığı türk ü:

.c

baskı

Ere nler in, evliyanın yolu na oldu m, erd im kud ret sırnna Hüs eyn 'den aldılar sen in yeri ne Güz elsi n Ser ez'i n _şahı , güz~lsin Güz elsi n piri min niıru , güz elsi n Cin sind en alınan yeri n niıru var Gel en dervişlerde kud ret sırn var On iki ima m gerç ek erin aslı var Güz elsi n Sere z'in şahı, güz elsi n Güz elsi n pırimin niıru, güz elsi n

te we

Derviş

Şahlar

ww

w.

ne

için de Ser ez'i n şahısın ism in Şah Bed redd in, ilim vansın Mür ninl er kdb esi, dos tun nur usu n Güz elsi n Ser ez'i n şahı, · güz elsi n Güz elsi n piri min niıru, güz elsi n

Şahlanmız

var ima mla r ağası ehli , mollanın illazı . Şefaatçımızdır veld yet şahı Güz elsi n Ser ez'i n şahı, güz elsi n Güz elsi n piri min niıru, güz elsi n Mürşidin

Çığrışa çığrışa aştık ball ıanı

Altıncıda

gör dük Sere z halkını Y edin cide yüz ler sürd ü k sultanı Güz elsi n Ser ez'i n şahı, güzelsın Güz elsi n piri min niıru, güzelsın

89


ind im sey reyl edim , dos tun duragı Sek iz mel ek tuta n arşın direği Piri min hesapsız yan an çırağı Güz elsi n Ser ez'i n şahı, güzelsın · Güz elsi n piri min nur u, güz elsi n

om

DED EMO GLU , uyarır çırağ, yak ar Kar a Nin e eşiğine y~_' - süre r Derviş Cev ad Bab a'M mur ada erern Güz elsi n Ser ez'i n şahı , güz elsi (7 J Güz elsi n piri min nur u, güz elsi n

ben zer biçi mde . nok tala nan dille ndir iyor :

.c

Dedemoğlu, Bed redd in'in kine şöyle ken di eyle min i başka bir türk üsü nde

eyim Denizdeyiriı, deryadayım, göld

hem en, yam an hald eyim eyim Şair oldu m, dör t köşede dild i işim m uşu Ben kan ile yoğurm ,. diye n Bed reddini'l erin Eve t, «Ben de hcilü mce Bed redd inem kan olmuş türk üler i. .. Am a eyle mi hem en hep kan a bulanmış, ... boy una kızıl güll er açagelmiş bu kan saklasın

te we

Hak

w.

ne

al Yön leriy le T ü rk Halk Hareketıert 1,2,6 Çeti n Yetk in : Etni k Ve Topl ums 126, 139 Ve Dev riml er; Ma y y. İst. 1974, s. 121, ine, Cum huri yet, 6.12.1975 Üzer n eddi 3 Pı:.r aşkev Paru şev: Şeyh Bedr . 4,5 Birli k Gaz. 1.6.1976 Türl t İki Şair: Alioğlu-Dedemoğlu; alci ihtil ılda Yüzy 17. : i ztell 7 Cah it ö 1976, İst. m. 55 ve Uya n Padişahı Folk lor Araştırmaları, sayı : 73-74-19 s . 165 öte ki Ka yna kla r Ayaklanmaları, 1977 Tüm iktisatçılar Birliği: Ana dolu Halk Hare ketle ri, 1968 Halk e iye'd Türk Füru zan Büsr ev Tökc n: Dost H BED RED DiN DES TAN I; ŞEY Oğlu sı Kadı vne Sima Nazım Hikm et: ' y . 1968 er, Cem y. 1975 Hilm i Yavu z: Bedr eddi n üzer ine Şiirl yapılmıştır. Şiir alıntıları Nazım'dan

ww (*)

90


· ~·

e. co m

• D er si m Yöresinden Ik i H al k Türküsü

Aşağıda Der sim aya klanmasıyla ilgi li iki hal k türk üsü sunuy oru z. Bun lar türk üde n çok ağıt ya da des tan niteliğinde sayılabilir. Kür t halk ı, hem en tüm öne mli olayları, savaşları, ayaklanmaları, öne mli aşiret kavgalarını bu biçi mde destanla.ş­ tırmıştır. Yiğit kişi lerin öyk üler i ve sev da üstü ne de böy lesi ne pek çok türk ü · çıkarılmıştır. Kuşkusuz, başka halk ların yaşa­ mında da aynı gele nek vardır.

193 0'la rda,

te w

Der sim 'de, bazı istisnaların dışında hal k yer leşik olmasına rağmen , türk üle rde n de anla şılacağı üze re aşiret yapısı, aşiret töre ve gele nek leri old ukç a güç lüd ür. Aşiretler zama n ken di aralarında, sık sık da hük üm et makamlarıyla sert çatışmalara girm ekte dirl er.

«De vleb in bu bölg eye ilgisi, Tüm gibi, ask er ve verg i top lam ak, ken di ege menliğini yerleştirmek biçi min de orta ya çıkmaktadır. Kuşkusuz, bun un ötes ind e tem el eko nom ik ned enle ri unutmamalı. Am a hal kta n yan a birşey yapıldığını, ya da yapılmak lstendiğini söy lem ek olanaksızdır. Halkın som ut olar ak tanıdığı baskı ve sömür üdü r. Ayaklanmaların tem el ned enle ri de, bazılarının iddia ettiği gibi, halkın «uygarlık tan kaç ma su ya da birtakım yabancıların «ta hrik b değil, hal k üstü nde ki bu zulü mdü r. olduğu

ne

Kür dist an'a

Aşiret yaşamında akıl lı, aşiretin işlerini

iyi düz enle yen , uzbec erik li olan , güz el söz ~öyley en kişiler öne çıka r. Am a kav ga anında yiğitlik ve göz üpe klik dah a öne m kazanır. Sal t bil~ği güç lü olan , kes kin nişancı olan , kim i zam an zor ba kişilerin de ün sald ığı gör ülü r. Am a hal kın sev gisi ni kaz ana nla r, kitl eler in gön ülle rind e yaşattık ları böy lele ri değildir .Ha lk iyi nite likl ere sah ip çıkar ve top lum un yararına yiğitlik yap an, fedakarlıklarda bul una n kişilere ağıt yak ar, onları yaşatır. Bu türk üle rde de bö;vle olduğu gör ülüy or. Bu iki türk ü Zılfi'nin, Der sim türk üle rind en yaptığı bir der lem ede n alındı. Hal k ara smd a aynı ezg iler in dah a farklı söy lenişlerine de rastla nmaktadır.

ww

w.

laşmalarda

91


SA HI N

e. co m

ofili .. Xozati persene code tom verdo, Heq adırbe Avdıla Pasay ! pili me rde Koto qerace mo xwo bızane, Sahin vano qedere cane .1 ..• .. e Ma sero cerene qanOn

biye! Ax de biye, blye na berna reto, Sahine mı qole de xwo gu e; yiy Şiyo basqıne ala ta lde kOyo Va no, «tersa · mı sa re mı cena O ceniye .. » Koyne Dersim de ne mono

te w

o! Ax, ko romerdiyo bı 'heniy i . mOniyo. rsim De e Esker nao amo koy mı ra, ay arn viy Sahin vano, «dı sarey yo .. » ndi Efe şer JO ye Xanım o, jO ye Ali qole de xwo gureto, ıri. Şiyo gece koye MOz e Va no, c<lao ;tt>ebexte rneker ri!.» Xızı Ma piya ~rdo qırbane

Sahıne mı

e; mardana mı re qail ne ben serı.. Torne Babay kerde lmame nato; ra lan Xozati persene Oerex e sen per li OanOne Mıstefa Kema · Cı ciyode .... .. o!»

ne

«Aşir

w.

sawre me so vano laze Pırcoy re, «mı lito» .. Mın a to cızıke zO maye ya! mi e Heqo tı keş serde nay de roto .. ıra do cad Bıray sare bıray b~r

ww

Sahın

ne bo, Sahıne mı re efk ar ret Hesen h~fe to gu o. mı Ax de biye, biye, Sahıne

biye! rdo ke merdo ne me

\ Sahıne mı ciye!.. Şikiyo tılsıme Kırman

.92


te we .c om

pane pane, Sahıne mı panel Eskere mıste (... ) amo ma qırkeno. Cigera mı pane wOyil Eskere Mıste (... ) amo ma qırkeno; Mezal cı me de panel

ŞAH j N Hozat'ı

sorarsan otomobil caddesi.. sönsün Abdullah Paşa'nın, Kökünü kazıyer yiğit adamlarıni Şahin diyor, canınızın kıymetini bilin, Başımızda dolaşan (.. .in) kanunu .. Ocağı

Ah oldu, bize neler oldu!

Şahin'im bir çete almış ' yanına, Gitmiş

alay

baskınına;

«Korkarım,

ben de ölürsem,» diyor, «Dersim dağlarında kalmaz kızlar, kadınlar». (1)

ww w. ne

Ah, pınarsız dağ erisini Asker gelmiş kuşatmış Dersim dağını. Şahin, «iki kesik b'aş geeirdiler yanımdan,» diyor, «Biri Hanım'ın, biri de Alişer Efendi'nin» .. (2)

Bir çete

Geemiş

almış . yanına Şahin'im,

Ml!nz ur

yakasına. «Arkadaşlar, bahtsızlık etmeyin,» «Hızır kurbanını birlikt e yedik!.»

diyor,

«Aşiretler öiümüme razı .olmazlar; Düsman, Baba'nın Terunu'nu (3) baş hedef Hozat'ı sorarsan Oerexlan'dan beridedir; Must afa Kemal'in kanunlarını sorarsan Aman, ne (... ) şeylerdir!»

seçmiş ..

(1) Kadın ve kızlara karşı yapılacak bir saldırı, toplum için en büyük yüz karası sayıldı~ından, Dersi m'in yıkılışı bunun la simge lenrne k isteniyo r. (2) Aliş~r: Dersim 'deki direnm ede önde gelen bir aydın ,aynı zama nda ozan olan bir kişi. Hanım onun eşi. (3) Babanın Tarun u'yla Seyit Rıza kasted iliyor.

93


etme, diyor, «Prrco'nun oğlu, düşmanla meşveret .. , Bir annenin memesini emdik benle sen ! bunu Tanrım, kimseye göst erm e Asker çadırında Kardes kardeşin başını sata r olmuş ..

te we .c om

Şahin

rahat olsun, Öcünü aldı Hasan. Ah oldu, olan Şahin'ime oldu! Şahin'im öldü ölelj Söndü yıldızı kürtlüğün!.

Şahinim, yüreğin

Vur, vur, Şahin'im vur! (... ) Mıste'nin askeri gelmiş, Vur, iki gözüm, vur! (... ) Mıste'nin as~eri gelmiş . · Aman verme, vur!

DERı:

kırıyor

bizi.

kırıyor

bizi;

LAC i

ww w. ne

Wela, wela, wela yamano! Ordu urza ra amo, dorme ma 'qapano. Ce aşiro brrıjiyo, Kes destra ma ne dano . Dere Laci. Te de mrz Q dQmano; Bexte Heyder Q be Demen re Kes xrrave ne vano ..

Şere

OrdQye hokmati zaf o, Caye welaxe ma ne dano. Ma zuvuni qırkeme, Ceme MOzıri cendeg Q laso ano .. Onder de dame pero, Te de şin Q şiwan o. Dere Laci brveso! ivise mr gavano.

94


Sıra

perode! na qewxa aşire nly a, Mıreve Kırmancan Cı zalımane ... an

Deste xwo ra xwo me cere, Sar ma re kolaye vano ..

o!.

PepCıg

te we .c

Hese Koli kuno qewxa, Besuve goşt gırano; Heme Cıwe keji persene Xısme ordu yo, tabCır ano!.

om

bere bıniso, cencCıne ma re bıwano, Oemese Heseni vere mıxare de gıno waro; Ma la şere mın o, berano! · .

ivis xwo sana Pul Xatune, Hem dana pera, hem qeydCı vano. Goste venge lvisi yeno, Şere mı hala sa van o ..

Vano «to hir e erdi onte ma serde, Axıri din islam o! Deste heqi dame pera, Orduye to ra nefer ne ver dame.»

ne

Dere Laci bıveso! ivise mı ceto .. Dere Laci bıveso! Bavo, qırvano ceto ..

Oırkeme ne qırkem e ne qedino, Ordiy devlet o!. Kam ke ma ra bımıro Cıre sal tan at o!

ww

w.

Ordi urzora ama Derme ro ma gureto. Deste xwo ra xwo me cer e, Ma hefe aze aze xwo gureto ..

Laci sera da me pera, Asme ra roz vıneto. Or<fi vıreniya to dere;

95


Seke polate gınero ivise mı Esker ~otbe dere. · cigerel Heqo cı yamano mala tarva meverde, «Bavo perode, meyt: mı ca Heq kena teyi bere!»

te we .c

petere, Ewro zor kerdo qole hete dere. a lvise mı kışiyo esker kot şiya here; Laci verde ivise mı sona ewe, Laze mı des t Q boji semern .. Qre Kota ra we rte tab lerze me ke, Rawer me so, rew me mıre! Ordiyo zalımi zaf o, sOre .. Oina ma sera kerda soja

Bıko

xayinO bırıjiyo! made rısvet O pere. o ma ra gurete, Sıma ke tesaliye xw e Ermeniyano .. Meste-biro hale sıma je hal

aşlrone Oırkerdana

ne

Ce

w.

Ma dopero, .. Hefe xwo ho t bedeli gureto Merdena koy persene Ma re saltanat o! LA C

DE RE SI

ww

Halimiz çetindir, çetin! etrafımız çevrili Ordu sökün edip gelmiş, sün! Aşiretlerin ocağı sön . Kimse yardım elini uzatmıyor Gidin görün Lac Deresini, ü görmüyor; Tozdan dumandan göz göz yiğitliğine Haydaran ve Demenan'lıların Doğrusu söz yok ...

96

,

om

, lvise mı xwo viyarna. kemere erel Bavo gori, xwo viyarne kem


Kahrolcısı

yerde

savaş

taşıyor ...

sürüyor, dolup taşıyor.

Haykırışlar, ağlamalario

Yansın

Lac Deresi! ivis'im geçit vermiyor. de~ll.

.c o

Vurun kardeşlerim, bu aşiret kavgası Kürtler le zalim ...... lerin kavgasıdır!.. Ellerinizi bağlayıp durmayın, Başkaları aşağılamasın bizi ...

m

Hüküriı~tin ordusu çok, Geçit vermiyor bize. Birbirimizi tüketiyoruz, Munzu r ırmağı cesetleri

te we

ibibik kuşu gelsin konsun, ötsün genelerimiz icin, Gemere Hesen mağaranın önünde vurulmuş: Vah benim yiğidim, aslanımi Hesi Koli kavgaya giriyor, Yiğit yapılıdır;

Heme

Cıve

Kej'i sorarsan dengidir! ..

Orduların, taburların

ww w. ne

ivis dayamış sırtını Hatun Tepesi'ne, ve türkü söylüy or bir yandan. ivis'in sesini dinleyin, · Yiğidim ne diyor hele ... Savaşıyor

Diyor, «çevirdiniz bizi üc c:>rduyla, Ne de olsa biz de islam dinindenizi Savaşacağız tanrının izniyle, Ordunuzdan tek nefer bırakmıyocağrz.;

Lac Deresi yansıni ivis'im cetedir.. Lac deresi yansın! Babası kurban, cetedi r..

Ordu

·

akın

Kuşatmış

,.

edip gelmiş cevremizi.

Ellerinizi bağlayıp durmayın, Aldık tüm soyumuzun intikomını.;

97


tüken miyor ki, Devlet ordusu!.. Bizimle birlikt e ölene Ne mutlu!

.c o

Laç Deresi için döğüşüyoruz, Gökyüzünde güneş durmuş izliyor bizi. Ordu karşıyı tutmuş; ivis'im taşı dolan, Sevgili oğlum, taşı dolan!

m

Kınlmakla

te we

Mavzer kurşunu · ivis'im e değince Asker dereye girdi. Tanrım ne güçtü r evlat acısı! «Baba, savaşın ; ölümü bırakmayın yerde, Tanrı aşkı na götürü n birlikte »! Bugün zorladı asker Peter cephesini, ivis'im ölünce girebi idi dereye. ivis'im Laç, deresine gölge vurmuş; <?ğlum sıvamış kolunu, Taburun içine dalmış ...

ww w. ne

Acele etme, yavrum, Cok ilerleme, erken ölme! Zalimin ordusu çoktu r. ... Dünyayı kızgın sa ca çevirmişler üstümüzde

sönsün! Bizi kırdırdılar para ve rüşvetle . Ama direnmemiz kırılınca yarın, öbür gün; Sizin dl3 durumunuz benzer Ermenilerinkine ...

Aşiretlerin ocağı

Döğüştük,

yedi kuşağımızın öcünü ... Dağda ölümü sorars an Bize ne mutlu!

Aldık

98


NETTO'DAN ŞiiRLER

dır.

to aynı zamanda iyi bir ozanAngola Halkının lideri Ago stin yo Net okurlarımıza sunuyoruz. Net to'n un şiirlerinden ikisini aşağıda Yolu

ö.

.c om

ÖZGÜRLÜK BAYRAGI

t ediyorum Angola halkı kahramanianna itha Agostinyo NETTO

Luanda'ya döndüm Değişti herşey.

ww w. ne

te we

eski dostum Liseu biryerlere ... Cumartesi geceleri, şenliklerde uğuldeyan tam tam artık suskun. Yok ateşli ritim ler herşey durg un ne bir türk ü, ne kahkaha .. Eski dostum, Liseu kardeşim, de gençliğimiz han i? Nereler ? leri» «Angola ritim Sadece kokusu seziliyor kızgın rüzgar· dolu havalarda. a: Herşey gerimizde, arkamızd lar, antı topl , mahallemiz !ıalkın kurtuluşu üzerine zararsız demeçler. Bir düş gibi bugün bu anılar ..

Gitmiş

Ama döndüm gene, geldim sana Luanda zamanında. Baktım - yaşeriyor

ilk fidanlar; gençliğin filizleri, tohü mla r çimieniyor

99


şafak

vakti

ılık yağmurlarda

Ürün mertlik olacak.

insanların ruhlarındaı

özgür mertlik filizlensin! Varsın Luanda'yi gene insan kanı, insan acıları seli

parçalasın.

yitirilmiş

ve dönemez geri cocuk kahkahası, huzur, neşe,

ww w. ne

yürek rahatlığı. Gitti dostlar: Benci gitti,

te we

Felaketin, ıstırabın da üstünde yaşar yüreklerde yakın zafe r umudumuz. Ama, cok şey

Gaşpar,

llidlu, Joakim, ve Manuel.. binlerce dost. kardeş dönmez artık aramıza. Kalleş ölümle yüzyüze gelince baktılar onla r dimd ik suratma ve öldü ler ... hayat ve Angola denilen o güzel yar uğruna ...

100

.c om

doğrulacak güçlenerek ve verecek yaprak, ve açacak çiçek ve verecek meyve ve gelecek ekinlerde ürün bol bol tohum düşürecek topraklara toplanacak ürün biçilecek hasat


et ew e

Ey emekçi elleri,

.c om

Yurda döndüm zamanında ve yepyeni hayat, dört bir yandan beni sardı . Öğrenciler her zamandan daha iyi okuyerlar saydam semalardan dökülüyor pırıl pırıl güneş ışınları ve . dimağlar zinde, açık sende .. bende .. yüreklerde görülmemiş mertlik ... Güvenlik geldi umudun ardından, Öfke kanat açtı sevgi daha derin, iyilikten daha güçlü.

savaşç . nın yaraları,

ezanların yürekleri, ey! Size il!elebet ecdadımız ölmezliği ,

ww w. n

Ngola Kilvanciler, Mzinga· Mbandile r emanet:. Size teslim ettim parcalanmaz, solmaz, sönmez bayrağı Özgürlük Bayrağını! Yükseklere, daha daha yükselere kaldırın bayrağı,

sarılın, sımsıkı sarın

o bayrağın ağacına, er meydanında düşürmeyln .

101


ALEVLER VE RiTiMLER

.c om

Gece ... yolculu k .. kelepçe sesleri. Serin ormanda ürkek bir kuşcağrz yolcuyu uğurlar Mavilik te hurma ağacı titrer de titrer ağlar da ağlar ve koşar alevler sorar kamışı kızgın mı kızgın

. kalabalık kalabalık

et ew e

havala r alevler kulübeleri dört bir yanından sorar çıtır da çıtır yangın alevi ve yollarda

sorar

kitleler ... gaileler yoksulluk

ww w. n

endişe .

Kalabalık

tüm yollarda buralarda, ufukla rda çıplak ayakla r kara ayakla r güm güm döğerler çıplak toprağı

Ve yollarda dinmez gürültü dövülü r tamtam lar ritimle sayar arşınlar toprağı

O çıplak, o cılız o kara ayakla r ...

102

.•


ateş

püsküre n

ayakların

öfkeli. hiddetli adımları

intikam . Çamurda ritimler Toz toprakt a yakın ritimler uzak ritimler ritimler savaşta ritimler ateşte ritimler içinde ritimler içimde. Ritimler huzurd a ve uyanışta met-cezirde hareke tte hem gurupta hem şafakta özgürlü kte öç almada.

ww w. ne

te we

yaklaşıyor

m

ayakların

.c o

dövülüy or kara toprakl ar ve sürekli. durmad an inliyor tamtam lar dökülüy or ritimler öfkeli ve ağır yaklaşıyor süreler... ve kanayan

103


m

.c o

te we

ww w. ne


te we

w. ne

ww .c om


te we

w. ne

ww .c om


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.