Özgürlük yolu31 32

Page 1

ww ne te we .c om

w.


m

e. co

ew

et

.n

ww w

•:

L. -\


aylık siyasi dergi

11

Aralık

te we .c

İÇİNDEKİLER

om

~irlük ·

yolu.

ARA LIK- OCAK : 1978 YIL 3 SAYI 31-3 2

Yerel Seç·imleri ve Devrimci Güçl erin ...... ...... . ...... .... . Dr. Mehmud Osman Yeni lginin Nede nleri ni Açıklıyor ...... ...... ...... ...... ...... .... .. Kürt Halkının Durumuyla ilgili Olar ak Belg rat Toplantısına ve Tara f Ülkelere Yapılan Başvuru Romanya'da Eğitim ve Gezi Notları ...... .... .. Pekin: Tehl ikeli Bir Dönüm Noktasında Denge Kurmaya Çalışıyor ...... ...... ...... .... .. Angola Sosy alist Yönelim Yolunda ...... ...... .. . «Rusya ve Doğunun Emekçi Müslümanları nan Bildi risi 60 Yaşında ...... ...... . ...... ...... .... . SAN AT- EDEBiYAT Ehmede Xani 'de Kürt Teması Pira Sehi rdor Tıştenoken Kurda

3

17

25

39

60 75

77

81 85 93

ww

w.

ne

Diyarba·kır'daki Başarısı

Sahibi: Faru k ARA S- Yazı işleri Müd ürü: S. Sırrı FEROGLU - Yöne tim ve Haberleşme Adresi: Dizd ariye Med rese si Sok. Deniz Apt. No. 8-8, Cemberlitaş - iSTA NBU L- Abone: Yıllık: 150 TL. - Altı aylık: 75 TL., Dış ülke ler iki katı­ dir. - istan bul Dağıtım: TAN -DA - Anka ra Dağıtım : ANKARA BÜROMUZ. Süm er Sak. Beyaz Ap. 12/2 Dem irtep eANK ARA - Baskı: ÖREN Basımevi- Dizg i: EVREN Matboası - . Kapa k: IŞIK Motbaası .


te we .c

ne

w.

ww om


e. co m

11 Aralik Yerel Seçimleri ve Dev rimci Güçlerin Diya rba ki r'daki Başar1s1

ww

w.

ne

te w

11 Aralık yerel seçimle rinin sonuçları CHP ve MHP açı s ından bir ilerleme yi, AP açısından da açık bir gerHerneyi gösteri yor. CHP, 1973 seçimle rinde elde ettiğ·i 32 il belediy e başkarılığını 42' ye çıkardı, ilçelerd e de AP'yi geride bıraktı. Diğer yandan, soyılari o ortaya çıkan bu durum, CHP yönetic i'l erinin izlediği politikanın bir başarısı m ı dır? Buna olumlu cevap verilem ez. CHP yönetim i, 5 Haziran seçimle rinden bu yana, hiç de kitlelerd en puan toplayo cak bir politika güdemedi. CHP muhale feti kimi zaman ortalmd a görünm edi. CHP, ne ortan hayat pahalılığına, ağır zamlorG, ne de hızlanan faşist saldırganlığa karşı etkili bir muha•lefet göstere medi. Zaten CHP öteden beri, kitleleri faşist ·saldırganlığa karşı susmay a., geri çekilme ye, seçimden seçime sondık başına gidip kendisi ne oy vermek üzere beklerneye çağırmaktadır. Ancak bu pasifist , teslimiy etçi tavrın, bizzat seçimle rde oy k!JIIanmayı etkileyeceği de hesaba pek katılmadı . Nitek im MHP'nin f aş i st terörü yoğunlaştırdığı bazı illerde, CHP'ye oy verme eğil i m i nde olan· «halim-seli m» adamların birçoğu son d ı k ba şı ­ na gitme cesareti ni bile göste remedi. CHP yönetim inin daha 5 Haziran seçimle ri öncesin de ~endi örgütü içerisinde t ak ı nd ığ ı anti -demok rat ik tavır, 5 haziran seçimle rin i olduğu gibi 11 Aralık yerel seçimle rini de etkiledi . CHP merkez yönetimi, 5 Haziran öncesin de, kendile ri için «mahzurlwı gördük leri birçok il. ilçe yönetic ilerine i şten el çektirdi ler. Bunlar genellik le, Eyüboğ lu Topuz ekib ine oranla ilerici, demokr at kiş i lerdi. Merkez yönetim i bunun la da kalmadı; ileric i ve demok rat adayiar a karşı geniş vetolar a girişt i. Bu anti-de mokrat ik tutum 11 Aralık seç imleri öncesin de tekrar edildi. Bu anti-de mokrat ik tutum olmasaydı, gerek 5 Haziran genel seçimleri, gerekse 11 Aralık yerel seçimle ri CHP açısından, hiç kuşku­ suz, daha başarılı olacaktı. örneğin Kocael inde CHP'li taraftarla rı n ve CHP'li olmaya n, ama ona oy verrneğe eğilimli bulunan demokr at kişilerin çoğu sandık başına gitmedi ler. AP'nin bu ilde kazanması kitlelerin bu protest osunun sonucu oldu. Elazığ'da 5 Haziran öncesin de il yönetim inde buluna n genç ve başarılı ekip, Mer·kez yönetim i toro-

3


görevden alındı. Hem de bir MC valisinden alınan bilgiler e daCHP'nin müfettişi yanılarak.. Tüm i·lericile re kon kustur an MC valisi, · tıcsan Hasan Esat lşık'a, «bunlar komün ist kürtçüdürler» dem i şti!. yapmakta Esat Işık ile Merkez yönetimi ise bay valinin hoşuna gideni Kaçar'ı il gecikmediler. Onları uzaklaştırıp eski bir AP'Ii olan Şükrü n isteekibini ve Kaçar Bay başkanlığına getirdi ler. Delegeler hemen Ama edildi. tespit lerle diği biç imde, elbette anti-de mokra tik yöntem kişi­ rat bununla da kalınmadı; seçimlerde aday olan ilerici. ve demok uğradığı ·ler teped envet oda edildiler. Bütün bunlar CHP'nin Elazığ ' da eri n bu il merkezindeki dağınıklığın, gerilem enin başlıca nedeni, faşistl Kitlelerin bütün bu tuir. birid başarılarının ise önemli nedenlerinden demesi beklenemez eltarsızlıklara, anti-de mokra tik tutuml ara aferin

e. co m

tından

ne

te w

bette. soCHP'nin anti-de mokra tik tutumu, en açık biçimde, Kürt ulusal lar olrununa karşı takındığı tavırda ortaya çıkmaktadır. Bir zaman -bu bilinen olarak şair bir ist dukça demok rat bir gazeteci ve hüman Ecesayın antanın de arada «Yunanlı kardeşler» için yazdığı ş·iiriyle polia burjuv vit. Kürt halkının ulusal ve demok ratik hareketine, öteki özen çıkmaya büyük tikacılarından daha hassas ve sert biçimd e karşı leri faşistlerle isteyen ük özgürl a halkiar göstermektedir. Sayın Ecevit. kendisine halkın a akır'd Diyarb lar bir tutmay a kalkışıyor. Bir zaman halkının Kürt k layara gösterdiği ilgiyi, gönlün ün dilediği gibi yorum işi varkadar ulusal ve demok ratik haklar istemediğini iddia etmeye faşist nin ve partisi dırıyor. Kitlele rin gösterdiği ilgi, elbette , Ecevit ve özteröre. şoven zulme karşı çıkacağı, kitleler in demok ratik ha·k er tedbirl bazı yana n halkta i emekç gürlük lerine saygılı davranacağı, umut 'e Ecevit sayın diye ne r alacağı umulduğu içindir. Yoksa kitlele erini kavramadığı, bağlasınlar?. Ama sayın Ecevit kitleler in bu özleml

ww

w.

koşa­ ya da kavramak istemediği; onları, herşeye rağmen arkasından etmesi cak bir hayran lar kitlesi saydığı içindir ki, kitleler in onu tekzip belediye ,için fazla zaman geçmesine bile lüzum kalmadı . Diyarbakır r. başkanlığı seeimi bunun en somut kanıtıdı çık­ Gerçek şu ki, CHP'nin 11 Aralık yerel seçimlerinden başarılı ı­ başarıs kendi in ması CHP yöneti minde n çok, ileriye yönelen kitleler ığından hayat pahalıl dır. Kitlele r MC'nin zulmünden, ağır vergilerden, lerine yetmiştir. verme oy e CHP'y onların bu, öylesine bıkmışlardır ki sömürünün nitedaki toplum daha, Kitleler, her geçen gün biraz öğreniyor, porı doğrula ·liği, baskı ve zulmün nedenleriyle ilgili olarak n ve sınıf belirgi litize oluyor lar. Bu uyanış süreci, sınıflaşmanın daha bölgelemücad eleleri nin daha keskin olduğu büyük kentlerde, sanayi ü ve rinde daha hızlı; kırsal kes(mlerde ise daha ağır giöiyor. Sömür tope CHP'd de dönem şu oyları in zulme tepki gösteren emekçi kitleler

4


ww

w.

ne

te we

.c

om

~anıyor. Bunun çeşitli nedenleri var. Bir kez. düzene ve sömü rüye tep·ki duyan emekçi kitlele rin büyük bir bölümü, henüz, kurtuluşlarının sosya list bir iktida ra ve sosya list bir toplum un kurul uşuna bağlı olduğunu kavramamışlardır. Onlar CHP'yi durumlarını düzelt ebilec ek parti olarak görüy orlar. Diğer yandan, daha ileri düzey de bilineli olan. temel bir dönüşümün gereğini kavrayan, sosya list b!r iktida r isteyen emekçi ve aydınların büyük çoğunluğu da, CHP'n in de bir burjuva partis i olduğunu ve bütün bunları beşaramayacağın ı bile bile, şu dönemde oylarını ona vermektedirler. Bir yandan MC partile rinin şah­ sınc:o tırmanan faşizmi gerile tmek cabası ve CHP'nin onların karşı­ sında bo~lıca iktida r altern atifi oluşu, diğer yandan solun dağınıklığı yolaçıyor buna. ' 5 Haziran secimterinde, MC partile rine bir kez daha iktida r olonağı tanımamak, faşist tırmanışı engel lemek ve faşizmi geri·letmek için, ayların bölünmeden CHP'de toplanması büyük önem taşıyordu . Zaten sosya listler, işçi sınıfı harek etini temsil edebilecek nitelik te bir örgütl e de seçime ·katılmıyorlmdı. Niteki m MC partile ri, 2. MC'yi birkoc oy farkına dayan arak yeniden gercekleştirebildiler. 11 Aralık yerel seçimleri ise farklıydı. Yere·l yönet icilerin seeimi doğru dan parlamento daki dengeyi etkilem iyordu . MC partile rinin bu seeimlerdeki kaybı, parlam entod aki dengeyi ve MC'ni n durum unu ancak dalaylı yoldan etkiley ebilird i. Bunun yolu ise tek başına oyları CHP'de toplamak olamazdı. Sosya list ve demo kratik güçle r ·kendi aralarında ciddi bir diyalog ve dayanışma sağlamış olsaiardı, yerel seçim lerde işçi sı­ nıfının sesi çok daha etkin biçimd e duyı,ırulabilir, sosya listler in gücü ve varlığı daha somu t biçimd e kitlele re göste rilebil irdi. Ancak solun dağınıklığı, çeşitli sol örgütl er orasındaki rekab etler ve fraksi yon cıkarlarını önde tutma alışkanlı k ları böyle bir diyalo gu ve güçbirliğini olanaksız kıldı. Bu yönde ciddi bir çaba bile göste ri·lemedi. Kuruluşundan sonra uzun süre diğer sosya list örgütl eri ve güçleri yok sayan ve kendi hesabına düşsel bir abartm a içinde bulunan TiP'in. içine düştllgü yalnızlıktan ve özellik le somu t bir göste rge olan 5 Haziran seeimieri sonuçlarından ders alması beklen irdi. Gerçi seçjmlerden sonra bu partid e taban dan eleştiriler geldiğ i bi·liniyor. Ve TiP. birara, güçbirliğinin öneminden sözederek eski yanlış politikasını düzaltrnek istediği intibeını verdi. Ancak bütün bunla r sözde kaldı ve bu örgüt sekte r tutum undan sıyrılıp gerek li adımları atamad ı. Düşsel bir abartm a içinde olan elbet ya•lnızca TiP değiL özelli kle son bir yıldan beri, bir yandan «işçi sınıfının öncü savaş kan kolu» sı­ fatını kendis ine yakıştırıp UDC çağrıları yapan, diğer yandan diğer sosya list örgüt ve güçle re rkarşı düşmanca bir. tavır takınan, onları

5


ww

w.

ne

te we

.c

om

u saya n başkoları da göetkis iz kılmak icin her yolu ve yönt emi meşr engellediği, işc'i sınıfı hare rüldü. Bu tavırlar gücbirliğini ve diya logu tik har3ı<ete büyü k zarar·· ketin e ve genel olara k oevr imci ve dem ok·ra ii zara rlN verd·i. Bu tutum lar verdiği gibi. bizza t ·kend ilerin e de önem ından, emekçı kitlel erin içind e ol·an lar sosy alist hare ketin dağınıkliğ uğuna ta·kılmasından sososy alist hare kete yöne lmey ip CHPnin kuyr a düşürdüler, TÖB-DER'e ruml udur lar. Bunl ar DiSKi de güç duru mlar dar verd iler. ve diğer dem okra tik kitle örgü tlerin e zara e llikle rady o konuşmaSeçi mler e k-atılan sosy alist parti lerin , öz· t düze nin ve faşizmin teşhtri baları, kitıelerin uyarılması ve kapi talis topla m 100 bine yakıo oy ise, ül·ke·kımındtm yararlı olmuştur. Alınan çok uzoktır. Ülke mizd e sosmizdeki sosy alist birik imi göst erme kten kratların oyları, hiç ıkuşdemo yalistl-erin ve onların etkil iyeb ilece kleri büyü k çoğunluk ya CHP'ye oyun u verıkusuz bunu n 8-10 katıdır. Anca k ıklığı deva m ettiği süre ce di, ya da oy kullanmadı. Güçl erin bu dağın caktır. Bu etkin lik elbe tte sosy alist hare ket büyü k bir etkin lik kuramaya müco dele ık düşünülmemelidir. Seçi mler yalnız seçim lerle de ilgili olarc halk yığınları için bir umu t Je araçlarından yalnızca birid ir. Emekçi ve yüks eltm ek, toplu mu olab ilmek , onların müc adel esini yöne tmek ın mutl aka aşılması gere ıkir. devr ime götu rmek için bugü nkü dağınıklığ bakımından başlıca Bazıları, sosyaı'ist hare ketin eme kçi kitle ler ' t okra iktidarın, daha açık seçe nek ha-line gelm esi için bir sosyal dem n yaşanması gerektiğini söybir deyişle, ülkem izde bir CHP iktidarını baskıcı, en zorb a serm aye lüyor lar. Kuşkusuz, günü müzd e CHP, en ca polit ik güç olara k görü ngüçl erini n -karşısında i-ktidara aday başlı t» bağ·lamış bulu nuyo rlar. mek tedir ve geniş halk yığınları ona «umu sisin in çıkış yolu olmadığını, Kitle ler CHP'nin ve onun sosyal dem okra ardır. Böyl e bir dene yden en iyi biçim de dene yleri yle görü p anlayacakl göst erme k ve onların dest egeçen kitlel ere gerç ek devr imci çözü mü olacaktır. Ama bunu n için de sosğini kazo nma k o zama n daha koloy devr imci çözü mler e yöne ltyalis tlerin cidd i biçim de örgü tlü ve kitlel eri ekine benz er bir dağınıklıkmeye hazırlıklı olmaları gerekiır. Günü müzd al dem okra t i~ticjar döne la bunu n başarılamayacağı açıktır. Bir sosy kaçınılmaz olan bunalım mind e de deva m etme si ve hatta büyü mesi eri yönle ndire mezl erse iktidarın yeşartlarınd-a eğer sosy alist ler kitlel geçmesi önlenemez. niden daha geric i serm aye güçl erini n eline Diyarbakır

Seçimlerin:n

Anlamı

sosy alist, yurts ever ve 11 Aralık yerel seçim lerin de Diyarba·kır'da k bir önem taşıyor. Bu başa­ dem okra t güçl erin sağladığı başarı büyü , beklemediği birşeydi. rı birço k sol çevr enin bile ummadığı

6

-...... , -........


ww w. n

et

ew

e. co m

ilerici geeinen kimi burjuva gazeteleri. seeimler öncesinde, «yurt çapında» seçim bilgileri a'ktardılor, ama Diyarbakır'da olup bitenden haber vermediler. Burada, yıllardır sosyalist ve yurtsever hareketimiz içinde militanca mücadele etmiş olan bir emekçinin, Mehdi lana'nın çevresinde Diyarbakır'ın emekçi halkı ve sosyalistler yoğun bir seçim çalışması yürütüyorlardı. Ama burjuva gazetelerin in adı «eski solcu» ya çıkmış kimi yazaırları bile, Diyarbakır'ın çevresinde dolaşıp durdular, herşeyden ve herkesten sözettiler de bu gelişmeden söz etmediler. Kuşkusuz bunun birtakım nedenleri vardı. CHP'ye hayatları boyu angaje olmuş, birkısım eski ve yeni solcuların bu gelişmelerden hoş lanması ya da onu onlamaları olanaksızdı. Zaten onlar, bir türlü Kürt halkının gelişen ulusal ve demokraHk mücadelesini kavramamışlardı, ·kovramak istememişlerdi. Onlar, Kürt emekçi halkının saflarından doğan sosyalist hareketi bile hep kuşkuyla gözlemişler, Kürt halkının üstündeki baskı ve zulme karşı çıkan herkesi «bölgeci», «Kürtçü» diye nite·leyip geçmişlerdi. Bu nedenle, halkımızın sosyalist. yurtsever ve demokrati·k güçlerinin, tarihi onlamı olan bu büyük başarısını da sessizlikle, «Diyarbakır'da ise bir bağımsız aday kazandı» deyip geciş­ tirdiler. Ama bu konuda olumsuz bir tavır içinde olan ve daho sonra da aynı suskunluğu gösterenler yalnız onlar değildi. 29 Ekim tarihli Dergimizde, yerel seçimler icin sosyal'istlerin, demokratların ve yurtseverle rin gücbirliği yapmalarını, kitlelerin CHP'nin pasifist politikasının kuyruğuna terkedilmemesini ülke ölçüsünde bir dayanışma sağlanamasa bile şartların uygun düştüğü yer·lerde bu gücbirliğinin başarılabileceğini, bunun ise sosyalist ve demokratik gücler icin başarılı sonuclar verebileceğini söylemiştik. Diy-arbakır belediye başkanlığı seçimi, görüşlerimizin doğruluğunun somut bir örneği oldu . Mehdi Zana ve arkadaşları, Diyarbakır'ın emekçi halk yığınlarıy­ le v·arolan ilişkilerini gel·iştirmesini bildiler, ·k itle içinde yoğun bir çalışma ycptılar, onlorın zulme sömürüye karşı mücadelele rini seçim platformund a yönlendirdi ler ve başarıva ulaştıla•r. Mehdi Zana'nın eski bir Diyarbakır evindeki seçim bürosu, üc ay boyunca Diyarbakır'ın emekçi halkıylo dolup taştı. Şehrin her yanındaki kahvelerde pekçok toplantı düzenlendi. Mehdi Zana kimi yerde Kürtçe kiı:ni yerde Türh.w ce. halkın sömürüye, zulme karşı isteklerini dile getirdi; kitlelerin ele"trik, su, yol gibi güncel sorunlarının çözümünü onlarla· tartıştı, burjuva ve büyük toprak sahibi kişilerin belediye hizmetlerini niçin ernekcl halktan yana yürütemeyeceklerini anlattı. Burjuvalar ve büyük toprak oğalaı;ı önce bu hareketi küçümsediler. «Halk bir terzi parçasına oy vermez» dediler. Eme·kci ha•lkın sccim mücadelesi ciddi bir güce dönüştüğü z·aman ise, onu yenilgiyo

7


e. co m

uğratma·k icin çeşitli güçleri harekete geçirdiler, türlü yöntemlere baş­ vurdular. Demokratik, yurtsever güçleri bölmek için yeni bağımsız adaylar çıkarıldı, büyük paralar dağıtıldı, türlü yalan ve tertipiere baş­ vuruldu . Tüm partiler ve tüm adaylar Mehdi lana'ya saldırıyordu. Secim günü yaklaşınca Diyarbakır Milletvekilleri de Ankara'dan getirtilip devreye sokuldular. Bir sosyalistin. bir emekçinin, aniarın deyimiyle «bir terzi parcaşının» başkanlığını önlemek icin her çareye başvurdu­ lar, ama bütün bunlar, Diyarbakır'ın uyanık, yiğit. yurtsever emekçi halkının -kamrlılığı karşısında boşa çıktı.

ww w. n

et

ew

Buna karşılık, sosyalist ve yurtsever güçlerin, en azından kendi_lerini öyle sayanların geniş bir birliği ise sağlanamomıştı. Bu ilde Belediye meclisi ve il gen·eı meclisi seçimlerine katılan Türkiye Sosyalist işçi Partisi Mehdi lana'yı destekledi. TSlP Mehdi lana'nın yaraı rma bir gece düzenledi ve aç~k hava toplantılarında güçbirliği yapıldı. KURTULUŞ Sosyalist Dergi ile Emeğ. :n Birliği Dergisi sempatizanlarının tutumu da olumluydu. Diğer yandan bazı örgüt ve fraksiyonlar, ı kendi grupsal cıkarlarını ön plana çıkararak lana'ya ıkarşı. dolayısiy­ le de onun adaylığı çevresinde yürütülen sosyalist. demokrat ve yurtsever harekete karşı tavır aldılar. TiP ve «ilerlemeciler» olarak ·nitelenen kesim bunlar arasındaydı. Bunlar, özellikle Mehdi lana'nın seçimi yiti.-mesi için cıkarılan ve burjuvazinin çevresinde birleştiği bağım­ sız aday Yahya Mehmetoğlu'nu desteklediler. Bunların lana'ya karşı ve Mehmetoğlu'ndan yana tavırları herkesin gözü önünde açıkça cereyon ettiği halde, seeimlerden sonra durumlarını kurtarmak için sağ­ da soJda, «Mehdi lana tüm sosyalistlerin adayıydı, onu biz de destekledik» demeleri, son derece ilginçtir. Bize göre sosyalist mücadelede dürüst olmak önemli ve gereklidir. Belli bir politik tavrı benimseyenler onu savunmasını da becerebilmelidirler. Eğer Mehdi lana seçimleri yitirseydi bu çevreler onu desteklemediklerini söyleyecekler ve bundan kendilerine pay cıkaracaklardı; şimdi sosyalist ve yurtsever hareketimizin bu başarısından kendilerine haksız yere pay cıkardıkları gibi .. Diyarbakır

seçimleriyle ilgili olarak ·kendilerini en fazla çıkmaza sokanlar ise, Kürt ulusal ve demokratik hareketiyle ilgili olarak büyük laflar eden, keskin devrimci geçinen bir kısım Kürt küçük burjuva devrimcileri oldu. Bunlar, Özgürlük Yolu'na duydukları düşmanlığı öylesine ileri götürdüler ki, «Mehdi lana kazanırsa biz siliniriz» demeye kadar işi vardırdılar. Ve bu korkuyla burjuvazinin adayı Yahya Mehmetoğlu'nu vargüçleriyle desteklediler. Ailesi Diyarbakır ticaretinde, yağ, lastik ve şeker ticaretinde bir tekel kurmuş olan Yahyaoğlu'nu «yurtsever ve demokrat» ilan etmekten de geri kalmadılar. Gerçi on-

8


ların

bu «militanca»

desteği

medi.

de

Mehmetoğlu'nun

kazanmasına

. yet-

ww

w.

ne

te we

.c

om

Elbette, keskin devri mci baylarımızın bu tutum u bizzat onlar a güvenen. onlara umut bağlayan gençler. aydınlar arasında tepki uyandırdı. Mehmetoğlu'nu yurts ever göste rme çabaları da kendi çevrelerinin huzursuzluğunu gidermeye yetmedi. Küçü k burju va devrimciliği için bu tür çıkma zlar kaçınılmazdır. Çünkü küçü k burju va devri mcile rinin, tüm sivri lafiarına rağmen. sağ­ lıklı bir politikaları yoktu r. Onlar. tarih in ve toplu mun doğru bir tahlil ine dayanan uzun vadeli bir politi ka değil, günc el çıkariara göre deği­ şen kısa vadeli politi kalar a iltifat ederler. Halkımızın ve dolayısiyle devri mci hare ketin çıkarlarını değil, kendi grup çıkarlarını önde tutar 'lar. Bu da kaçınılmaz olara k onları sık sık böyle sine açmaziara düşü­ rür. Kişinin doğru yolda olup olmadığının en iyi göstergesi prati k hoyattır. Olaylar. uzun nutuk larda n çok daha açık biçim de doğru ile yan·lışı birbir inden ayırırlar. Kürt küçü k burju va devri mcile ri de bu somu t olayd a. tüm tutarsızlıkları ve yanlışlarıyla kend ilerini sergilediler. Kitleler onları daha iyi tanıdı ve onların yanında yer almadı. Bu yanlış politikanın açığa çıkması. hiç kuş·k usuz olumlu olmuş­ tur. Böylece, aslında halkımızın ulusol ve demo kratik hare ketin e inanç lo güç vermek isteyen, sosyalizme yakın lık duya n birço k gencin ve yurts everi n yanlışılard9n kurtulması. sağlı ·klı bir harek ete güç katması. deste k olması müm kün olaca ·ktır. Devrimci mücadelede kör mezhep kavgalarının yeri yoktu r. Halkımızın ulusa l-dem okrat ik mücodelesi, yanlışları mahküm ederek kitlel eri ve kadroları doğru bir mücadele hattı üzerinde birleştirerek başanya ulaşacaktır. Maoc u karşı devri mcile r Diyarba·kır seçim lerind e de göre vlerin i yapm aktan geri kalmadılar. Bir de aday göste rmişlerdi. Maoc uluk ve anarşizm kırması Halkın Yolu gaze tesi. sözde seçimle ilgili çıkardığı ·iki sayfalık özel sayıda Mehdi Zana 'ya küfür ler yağdırıyordu. Anca k onların çığırtkanlığı do bir işe yarar nadı ve halkt an gerek en cevabı aldılar. Birka ç aylık bir gürü ltü patır tıdan sonra adayları 200 bin nüfuslu Diyarbakır'da anca k 200 oy alabildi. Yürü tülen başarılı kitle çalışması sonucunda, burju vazin in ve toprak ağalarının yanısıra. grup çu tavırlario harek ete yardımcı olma ktan kaçınan. hatta burju vazin in kuyru kçuluğuna sürük lenen sol grupların da yarattığı engellerin üstesinden gelin di .4 Aralık günü yapılan açık hava toplantısında ve onu izleyen yürüyüşte binle rce Diyarbakır'lı «Kahrolsun faşizm, Kahrolsun Söm ürgec ilik, Kahrolsun ağalık, halkIara özgürlük» sloganlarını haykırdılar. Yüzle rce emekçi seçim sondıklarında müşahit ve kollayıcı olara k görev aldılar.

~

9

·-


Seo:mlerinden

Diyarbakır Diyarbakır

verl erin

adayı

Cıkarılacak

Dersler

ların ve yurt seseei mler ini sosy alist lerin , demokrat ımdan öne m taMeh di Z.ana'nın kazanması birç ok bak

şıyor.

büy ük merkez·lerBelediye Başkanlığı seçi mler i diğer de , çün kü hemen tüm iller dek i seeimlerden dah a önem !>aşıyordu bu ların çekişmesine ı<arşılık, burj uva zinin çeşitli part ileri nde n aday uva burj yine ve ları ileri nin aday ilde sosy alist bir ada y burj uva pa·rt cela ylar ada gösterdiği bağımsız zinin ve büy ük topr ak sah ipler inin ve büy ük topr ak sah ipler inin tüm inin uvaz ıkişmekte idi. Son ueta burj akBöyle bir olay ülke mizd e ilk kez olm adayl· arı yeni lgiye uğratıldı. kezde ları, böyl esin e büy ük bir mer tadır. Ilk kez, eme kçi halk yığın ır. uğratmışlard egemen sınıfları seçi mle rde yeni lgiye Zaistan'ın mer kezi bir kent idir. Diğer yand an Diyarbakır Kürd Kürt e elind tem n rını adığı başa t>en dev rimc i hare keti n bu ilde sağl söm ürü ve zulme karşı tepağır n gele halkının yüzyıllardır süre ı ve ı bilin clen en Kürt aydınlar ·kisi vardır. Sömürü ve zulme karş gel tciliğin oluşturduğu yere eme kçile ri, ağalık - şeyhlik ve aşire dev rimc i müc ade lede ileri adım­ rici cem beri kıırabildikleri ölçü de tik hare ket Kürd istan 'da sosy alist ve dem okra lar atılmaıktadır. de kon tölçü ük büy cilik hôlô Kürdistanı gelişiyor. Ama feod al geri er ağa­ şenl çeki poli tik men ada rol ediy or. Bir çok il merkezinde bile ken tbir ır gibi 200 bin nüfu slu lar, şeyhler, aşiret reisleridir. Diyarbak reisieri bugüne dek eme kçi halk te bile beyler, oğalar, şeyhler. aşi.ret mleebilmişlerdir. işte 11 Aralık seei yığınlarını arkalarından sürükley lgiye yeni bir ük büy ler geri ci güç rinde ilk ·kez Diyarbakır mer kezi nde bir ged ik açılmıştır. Bu geliş­ mli öne e berd uğratılmışlar ve bu cem ların oluşumu vardır. Yüz binle rmenin tem elind e kentleşme, yeni sınıf e sınıf müc ade leler i belirginleş­ ce insonın bir aray a geldiği kent lerd neksel ilişkiler kopm akta , si_linmekte, aşiret ilişkileri ve diğer gele trol etm e gücü zayıflamaktadır. mekte, feodal gericiliğin ıkitleleri kon yapılabildiği yıığnlarına tutarlı bir önc ülük Diğer yand an eme kçi halk nde n de sıyrılıp devr imci müc azaman kitle ler burj uvaz inin kon trolü dele yolu na yöne lmek tedi rler. baskının bilin cine vara n, ülKürd iston 'da her geçen gün ulusal çoğa­ ğunu göre n kişilerin sayısı kenin bir söm ürge duru mun da oldu Hk e karşı halk ı mızın ulusal demokra lıyor, u·lus al baskı ve söm ürüy bu bilin ce varmış güç leri acı­ müc ade lesi güçl eniy or. Kürt halkının alist bilin iktir. Türk topl umu nda , sosy sından CHP'nin duru mu değiş gözü kebi ok olar bir kurtarıcı ce varmamış bir işçi ve aydın icin CHP sosy alist bilin ce varm asa lar biHr. Ama Kürt eme kcile ri ve aydınları,

ww

w.

ne

te we

.c

om

Diyarbakır

10


ww

w.

ne te

we .

co m

le, eğer ulusal bir bilinç k·azanmışlarsa, yani ulusal baskıya karşı tepki duyuyorlars a, onların CHP'yi bir kurturıcı olmak görmeleri olanak-sızdır. Çünkü CHP ulusal baskıya, _sömü.rseci ilişkiler~ k.or•-yT aeğil ve bunu açıkca söylüyor g_g~u- nedenle CHP'nin, Kürdistan'd a güçlü bir «uı:nunr-t:ırrrta şansı yoktur. Kürdistan'd a, ulusal demokratik güç!--- ıerinbir arayış içinde oldukları açıktır. 5 Haziran seeimlerinde Siirt'te ve Mardin'de bağımsız adayların siyasi partilerin çok üstünde aldık­ ımı ayların anlamı budur. Gerçi bölgede daha önce de feodal kişile­ rin, bağımsız olorak veya bir parti listesinden büyük oy topladıkları görülmüştür. Ama Siirt ve Mardin örnekleri farklıdır. Buralarda geniş yığınların desteğini kazanan adaylar, CHP tarafından, ulusal nitelikıleri ileri sürülerek veto edilmişlerdi. Kitleler ise en çok bu nedenle onlara oy verdiler. Bu adaylar yurtseverle rin, demokratların geniş desteğini sağladılor. Diyarbakır'da ise, sosyalistler in öncülüğünde çok daha bilinçli bir hal·k ha,reketi sağlandı ve kitlelerin muhalefeti ileri hedeflere vordırıldı. 11 Aralık seçimlerind e, Diyarbakır'ın yanısıra, Kürdistan'ın deği­ şik yerlerinde sosyalistler ve yurtseverle r, yerel şartlara göre bir bağımsız adayı ya da faşist ve daha gerici sermaye güçlerine karşı CHP adayimını destekledile r. örneğin Lice'de yurtsever ve demokratik güçlerin destekledik leri bağımsız aday Nazmi Balkoş seçimleri kazandı. Doğubeyazıt'ta sosyalistler in ve demokratların adayı Veysel Çamlıbel az farkla seçimleri kaybetti. Mazgirt'te sosyalistler in ve ilericilerin adayı Şahan Düzgün'e karşı aşiretçi, sağcı, gericı güçlerin yanısıra maocu çığırtkanlm da dikildiler. Cizre'de ve güneydoğu'nun diğer bazı ,kasabalarında yurtsever güçlerin adayları se~imleri kazandılar. Bitlis, Tatvan, ve benzer birçok il ve :ilçede ise CHP adayları, sosyalistler in desteği ile seçimleri kazandılar. Sosyalistle r yerel şartlaro, özelliklere göre gereken esnekliği gösterdiler ve doğ·­ ru bir politi·ka iz,Jediler. Bütün bunl·ar, Kürdistan'ın sosyal ve politik yoşa111ında birçok şeyin değişmekte olduğunu gösteriyor. Halkımız yıllarboyu, sömürgeci ve feodal güçler tarafından demokrasi ve seçimler adına, kendi çıkar­ larının dışında sürüklendi; gerici, tutucu güçlere oy verdi; onların çı­ kar kavgalarına aılet oldu. Şimdi ise gelişmekte olan ulusol demokratik güçler, sömürgeci ve feodal güçlerin karşısına Kürt hal·k yığınla­ rının çıkarlarını gözeten ilerici bir politikayla çıkıyorlar. Bu mücadele giderek gelişecek, kitleler içinde sağlam biçimde yer edeceıktir. 1"-- · Deney·ler, kimi küçük burjuva aydınlarının kitlelere yönelik ·k mamsarlığını, umutsuzluğunu, küçümseyic i görüşlerini de yerle bir ediyor. Sıı. a.c;ında yüksek perdeden devrimci ve yurtsever görünmeyi ihmal etmeyen, ama devrimci mücadelen in gerektirdiği sabırdan, ıkararlı 11

-


i~!n

ne te

we .

co m

rı, kenve yorucu calışmadan da kaçınan çoğu küçük burjuv a aydınla suchalkı i emekç bulur, di zaaflarını maskQLemek icin kitleler e kusur şey­ , ağanın halk «Bu larıı..n-. uBu.. halk cahild i ... a dam olmaz!» derler. a·k kacınm eleden Mücad hin, aşiret reisinin sözünden cı·"ıı'"'7.!»' derler. elesi mücad rin k;~ıoLQ icin bunun gibi nice gerekc eler bulurlar. oy.xı. bircek bakımdan -sor onları tekzip ediyor. Emekçi halk kitleler inin doğrudur. Onlar, içinde larının ve cıkarlarının bilincin de olmadıkları gelene kler nedeniybulundukları ağır şartlar ve yüzyıllar boyu sürmüş bu, hep le ağanın, şeyhin, aşiret reisinin sözünü uyarla r da. Ama • rı sorunla i, kitleler halk i böyle devam edecek anlamına gelmez. Emekç ler uyve cıkarları yönünde uyarıldıkları zaman, kendilerine gercek doğ­ gun yöntem lerle anlatıldığı zaman hızla bilincle niyorla r. Onlara a ağa­ ru bir öncülü k yapıldığı zaman, onlar bir tutama k bulduklarınd geri da aktan savunm rını cıkarla kendi ya, şeyhe, aşiret reisine karşı sonra tan vardık e bilincin rının ·kalmıyacaklardır. Onların, kendi cıkarla bu bu cıkarları savunmalarından daha doğal birşey olamaz. Nitekim yii kitleler emekçi halk şartların yaratıldığı yerlerd e ve durum larda Kaypak olanlar, yorlar. ğitce mücad eleye atılıyor, heyeca nla birleşi camücadeleden kaçan lar ve emekc ileri de bu yoldan vazgeçirmeye a burjuv küçük usu sözkon lışanlm ise, tersine , kitleler i küçümseyen . batmış rine iliskile aydınları oluyor . Egemen sınıflmla çeşitli cıkar an aydınl a küçük burjuv keııdi konforları, cıkarları peşinde koşan bu seçiml emide bu durum akır Diyarb Son birşey. doğal ise bu tavır

da acık biçimd e görüldü. MHP

Bakımından

Seçim

Sonuçları

ww

w.

oldu. 11 Aralık yerel seçiml erinde n kôrlı çıkan bir parti de MHP belediye MHP, birçok ilçe ve bucak belediyesinin yanısıra 5 ilde de başkanlık seeiml erini kazandı. parMHP, MC ortakları içinde, iktidar olonaklarını en iyi kullanan du. Faş i st ti oldu. Devlet kGdrolmını, okulları kendi milisle riyle doldur 5 Haziran dılar. bırakma elden terörü ·beslemeler yıllardan beridir ki en diyapark rı çağrıla barış seçiml erinde n sonra da bir yandan sahte diğer gücü, iktidar ğer yandan cinaye tlerine devam ettiler. Bir yandan bazı ı, yandan süregelen terör, faşist besiemelerin güc kazanmaların demok yerlerd e kitle içinde yaygınlaşmalarını sağladı. Sosya list ve ında kitratik güçler in dağınıklığı ve CHP'nin faşist saldırganlık karşıs ştırdı. kolayla işini leleri sürekl i olarak pasifliğe itmesi onların gencMHP, kavgacı ve saldırgan yöntem lerle bilines iz ve yaz bir ~e­ peşkes arının olanakl Devlet . lik kesimini kendine çekmeyi başardı lor G>lona·k ve para an sağlan kilmesi, türlü açık ve gizli kaynak lardan 12


m

da, çoğu yerde işsiz-güçsüz takımının, lumpenlerin ve birkısım yoksul gençlerin faşistler tarafından örgütlenmesini sağlad ı. . MHP nisbeten kitle tabanı edinmiş olduğu yerlerde. 11 Aralık seçimlerinde de teröre başvurmaktan çekinmedi. Kitıele r üstüne salın­ mış olan korku dan yararlanı ldı. birçok kişinin sandık . başına gitmesi engellendi. Faşist beslemeler türlü seçim hilelerine en yoğun biçimde başvurdular, birçok sandıktan mükerrer oy kullandılar. MHP güçlerini belli merkezlerde yoğunlaştırdı. örneğin Elazığ'da, sandık başı­ na giden birçok seemen kendi adiarına oy kullanıldığını gördü ler ve

e. co

birşey yapamadılar.

rattı.

.n

et

ew

MHP'nin olduk ça güçlü bir kitle tabanı edindiği Elazığ, Erzincan. Malat ya, Maraş gibi illerin toplumsal yapısının özellik leri vardır. Bu illerde Alevi ve sünni halk yanyana yaşamaktadır. Faşistl er, yıllardan beridi r ki bu ve benzer illerde mezhep çatışmasını körük lemek tedirler. Geçtiğimiz yıllarda bu ve benzer illerde kanlı mezhe p kavgaları yaratıldı. lrkçı ve gerici güçler , türlü kışkır tmalar ve açık saldırılarla mezhep çatıŞmalarını sistemli bir biçimde yarattılar. özelli kle alevi halk kesiminde sol görüşlerin daha hızlı ve yaygın biçimd e gelişmesi üzerine. sağ-sol çatışması bir Alevi-Sünni çatışmasına dönüştürüi­ rnek istendi. Gerielierin amacı emekçi halkın saflarını bölmek, onları ikör mezhep çatışmaianna tutuşturorak sınıf mücadelesin i, demokratik mücadeleyi zayıflatmak, bölmekti. Bunu bir ölçüde başardılar da. Yıllar boyu sistem li biçim~e yaratılan bu sürtüşmelerin, çatışmaların sonucu, sağ-sol çatışması, bu illerin birçoğunda AleviSünni çatışma­ sı gibi göste rildi. Bundan yararl anan ırkçı ve en gerici partile r sünni halkın emekçi kesim lerini de yanlarına çekmeyi başardılar. MHP özel·likle bu durumdan yararl anara k bu illerde önemli bir kitle tabanı ya-

ww w

Bu illerdeki Alevi ha·lk da Sünni halk da büyük çoğunluğuy le kürttür. Gerici güçle r bu tür oyunlarla Kürt halkının ulusal demo kratik saflarını da bölüyo rlar. Böylece bir taşla iki kuş vuruyorlar. Bir yandan emekçi kitlelerin, diğer yandan Kürt halkının ulusal demo kratik güçle rinin saflarını bölüyor, kitlele ri birbiri ne düşürüyor ve onların bir kesimini kendi gerici emelleri yolunda, halkın çıkarl arına karşı kullanıyorlar.

Kars ve Ağrı çevresinde ise durum daha değişik. MHP Iğdır, Taş­ gibi ilçelerde belediye seçimlerini. kazandı. Faşistler burad a da Kürt ve Azeri halkları arasında düşmanlık ve sürtüşme yaratıyorlar. Bu bölgede Kürt halkının ulusal demo kratik hareketine karşı Azeri haikında şovenliği ve ırkçılığı kışkırtıyor ve böylece kendilerine kitle tabanı bulmaya çalışıyorlar. Niteki m burad a da yıllardır bilinçli, sistemli biçimde yaratılan Azeri- Kürt çatışması da ırkçı, gerici güçlerin lıçay

13


clar verdi. ilgin ç olan, bu bölg edek i yararına böyl esin e olum suz sonu inan eton oluşudur. Iğdır ve Taşhçay'

m

Kürt lerin sünni, Azer ilerin ise Şii sonu cu yanıltılmış Azeri kesimda MHP 'ye destek, bütü n bu oyun lar den gelm ekte dir. Osmanlılardan beri uyBöl ve yöne t politikası egemen sınıfların üler açık ve gizli ajanları vagulo yage ldikl eri bir yönt emd ir. Söm ürüc rak halkları birbi rine düşürüyor, aşi­ sıtasıyla, her fırsattan yara rlana

dır.

et

ew

e. co

. ret ve mezhep çatışmaları yaratıyorlar şartlandırması gibi, Türk iHitle r'in kitle leri yahudi düşmanlığına yerde Alevi düşmanlığı yara tye'de de faşistler kimi yerde Kürt, kimi emle re başvurduklarını, nemaya çalışıyorlar. Faşistlerin hang i yönt Dev rimc iler düşmanın yönt em,lerden yararlandıklarını iyi bilme! iyiz. rla gereği gibi müc adel e edelerini doğru biçim de kavr ama ziars a onlo mez·ler. ak anca·k Alevi ya da Sünni, Kürt Faşistlerin bu oyunlarını bozm tüm eme kçile rin cıkorlarının bir ya da Azeri veya başka halk tan olsun, ra anla tmay a bağlıdır. Tüm ve düşmanlarının da orta k olduğunu onla sıkı gücları, eme kçile ri aralarında halkların sosy alist leri, demokrat arını booyunl ilerin tlerin ve tüm geric birliği yapmalı, birleşmeli, faşis sağlana­ birlik bu la şa cıkmmalıdırlar. Kararı{ ve inançlı bir çalışmay ciler in, ürge erya listle rin ve söm bilir. Devrimci güçl er, bir yand an emp üleri n kışkırttıkları bu tür yapay sürtüş­ diğer yand an yerel söm ürüc lerin birliğini sağlamak icin meleri orta dan kaldırmak ve eme kçi kitle ıldığı zam an faşi stlerin ve elde n geleni yapmalıdırlar. Bu birlik başar k a çı nı l maz­ nı büyük ölçü de yiti rmeleri d i ğer geric ierin kitle t abanları

ida r gücü ne orta k yandan MHP 'nin ge l iş mes i özel lik le ıkt ve MHP 'nin faşist beslemeleolma ktan geliyor. MC iktidarı düştüğü an bu tırmanmanın dura ca- · rinin arkasında polis desteği kalktığı zam yıl önusuzdur. Anc ak MHP 'nin 3-4 ğı, geril eme nin başlıyacağı kuşk ında, nlar orga larda , yöne tim cesine oran la önemli adımlar attığ ı, okul sa lt şimi i Ayrıca MHP 'n in gel palis te ·kadrolaştığı da unu t ulmamalıdır. Onun bu duru ma gelmesi sermaye . ·k~ndi çabasına bağlanmamalı si, onayı ve desteğiyle olçju. gücl erini n ve emp erya list güçl erin bilgi mett e devre dışı bırokılsa bile, MC iktidarı cözü lse ve MHP yeni hükü a başvurulmak üzere yede k bir iç ve dış sermaye güçl eri onu, sırasınd ' mdan MC' nin düşmesi ve MHP güc olara k elde tutacaklardır. Bu bakı ve Oku llar, yöne tim organları nin iktid arda n uzaklaştırılması yetmez. n diğer kuru mlar onla rdan arındırılmalı­ faşist besl eme lerle dold urula k gere kir. işçilerin . diğer eme kçi dır. Bunun için radik al tedb irler alma tik güçl erin örgü tlenm esi için halk yığınlarının, devr imci ve dem okra nce ve örgü tlenm e özgü rlüde gereken yapılmalıdır. Bunun için düşü

ww w

.n

Diğer

14 l


we .c om

ğünün önündeki tüm engellerin, başta 141-142. madde olmak üzere tüm anti-demokratik yasaların kaldırılması gerekir. Eğer önümüzdeki dönemde bunlar başarılamazsa faşizm tehlikesi ülkemizde daha da artabilir. Bunların başarılması ise, hiç kuşkusuz tüm devrimci ve demokratik güçlerin mücadelesine bağlıdır.

<tÜç Başlı Hükümet»in Sonu

ww w. ne

te

11 Aralık seçimleri ertesinde, AP'de ortaya çıkan istifalarla 2. MC hükümetinin de sonu gelmiş görünüyor. CHP'nin verdiği gensoru öner- . gesi şu günlerde parlamentoda görüşülüyor. Dergimiz okuyucunun eline geçtiği zaman, ihtimal ki hükümet düşmüş olacaktır. AP'de patlak veren ve 2. MC'nin sonunu getirecek görünen bu istifalar, ilk bakışta yerel seçimlerin sonucundan, AP'nin bu seçimlerdeki başarısızlığından ·kaynaklanmış gibi görünüyor. Yerel seçimler, doğrudan parlamentodaki güç dengesini etkilemiyorlar; bu seçimlerin dalaylı etkileri elbette olabilir. Ancak AP'nin ve 2. MC'nin içine düştüğü bunalım salt yerel seçim sonuçlarıyla açıklanamaz. Aslında 2. MC daha kuruluşunda tükenmiş bir ortaklıktı. 5 Haziran'da er·ken seçimlere gidilmesi, ortaklığın artık sürdürelememesin in sonucuydu. Ancak seeimlerden sonra , daha önce aralarındaki ipleri koparmış ve birbirlerini en olmayacak biçimde suçlamış üç ortak, iktidarı yitirmenin verdiği ·k orkuy·la, şaşırtıcı biçimde tekrar biraraya gelmiş ve «Yemece» diye nitelenen yeni MC'yi kurmayı başarmışlar­ dı. 5 Haziran sonr-asında, -öncesinde de olduğu gibi- sermayenin tercihi, onun istediği «güçlü hükümet» bir CHP-AP koalisyonu idi. AP'nin kendi içinde de bunu isteyenler az değildi. Ama olayların gelişimi, sübjektif Demirel etkeniyle de birleşince böyle bir koalisyonun o dönemde gerçekleşmesi mümkün o l madı. 2. MC deneyi, bir bakı­ ma, artık sürdürülemez bir oyunu sürdürme çabasıydı. MC'nin bunalımı, . kuşkusuz, temel de egemen sınıfların bunalımı­ dır. MC oğır zamlarla işe başladı, ekonomik bunalımın yükünü yine emekçi kitlelere bindirdi. Ama bunlar ekonominin içine düştüğü çık­ mazı kurtarmaya yetmedi. Türk paras ı nın değer kaybı ve develüasyonlar birbirini izliyor. Büyük bir enerji darlığı var. Elektrik kısıtlama­ ları sürerken, Bulgaristan'a elektrik borcu ödenmediği için oradan gelen elektriğin de kesilmesi tehlikesi var. Bazı ortak düşmaniara karşı «Dost» olan Irak, yine bedeli ödenemediği için petrolü ikide bir kesmekle tehdit ediyor. Alacaklarını alam ı yan yabancı şirketler Türkiye' yi uluslararası kurumlara şikôyet ediyor, «mahkemeye veriyorlar>>. Japonlar ihracatı durduruyorlar. Diğer yandan ülkede can güvenliği yok. Yasaları bizzat hükümet ortakları rafa kaldırıyorlar. Ve bütün 15


sıra

we .c om

bu hercümerc içinde üç başlı hüküme tin her bir başı kendi bildiği gibi davranıyor. birşey·leri parselliyor ve herbiri kendi açısından nurlu ufuklar edebiyatı yapıyorlar. Büyük sermayenin de bu gidişten hoşlanmadığı açıktır. O, kendi t istiyor. Aynı cıkarları açısından daha istikrarlı, uyumlu bir hüküme zamanda bitip tükenmeyen çatışmaları yatıştıracak, sınıf kavgasını kadar yıpranmış yumuşatacak bir hükümet. Ve bu durumd a, yeteri er aranıyor. çözüml yeni itilerek yana bir Dem irel ile cansıkıcı Erbakan ri öncesinseçimle · Haziran 5 Bunun yerel seçimlerden çok önceden, seçim daha killeri den düşünüldüğü açıktır. Zaten bazı AP'Ii milletve ­ günü, sonuçla r ortaya çıkmadan istifalarını vermişıerdi. Birbiri peşi istifa eden bu kişilerin çok önceden birbirle riyle ilişkide oldukla -

yoktur. beklenmedik birşey olmazsa 2. MC düşecektir. Ondan sonra nasıl bir hüküme t kurulab ilir? En güçlü ihtimal CHP'nin 12 bağım­ vererek hüküme t sızın desteğini alarak ve onlara bazı bakanlıklar ya da ortak olacağı ıkurmasıdır. CHP'nin şu veya bu şekilde kuracağı, uğu bu e~konomi.k bulund içinde ülkenin bir koalisyon hüküme tinin de mez. ve sosyal bunalımı gidermesi beklene Bu dönemde devrimci ve demok ratik güçlere düşen, MC iktidarı­ duğu ağır basnın emekçi halk ve demok ratik güçler üzerinde oluştur ğünün önünde ki kı çember ini kırmak düşünce ve örgütle nme özgürlü le anti-de mokrat ik engelleri aşmak, devrimci güçler acısından mücade oğ­ ın ç ı (bunun vermek son teröre olanaklarını genişletmektir. Faşist renim kurumlarını, yönetim organlarını ve diğer kurumları faşist beslemelerden temizlemek, faşist örgütle rini dağıtmak). düşünce özgürsuçunu kaldır­ lüğünün önündeki engelle ri kaldırmak (özellikle fikir ın basına haksavcılar ve polisin k, sağlama k mak, basına tam özgürlü eki keyüzerind lar sendika , partiler sız müdah alesini önlemek). siyasi ilişkin masına kapatıl ve sı fi beskılara ,özellikle derneklerin aranma ·keyfi işlemlere son vermek bunlar arasındadır. rına kuşku

ww w. ne

te

Eğer

16


Dr. MEH MUD OSM AN

m

YENİLGiNİN NEDENLERİNİ

e. co

AÇIK LlYO R

ew

Doktor Mehmud Ali Osman, Ira.k 1\iirdistanındaki Kürt ulusal hareketini n önde gelen kişileriil den biridir. Uzun yıllar Irak Kürdistan Demokrat. Partisi politbüro üyeliği yaptı. O da, l 975 yılındaki çöziiliişten sonra Irak' tan ayrıldı. Şimdi, «<rak Kürdistanı DP.mokrat Partisi Hazırlama Komitesi» üyesidir. Dr . Mehmud Osman ' ın gelişi nedeniyle 4 Haziran 1977'de, Federal Almanya ' nın ba şkenti Bonn'da, Kürt iş­ çi ve aydınlarıyla geniş bir toplantı düzenlend i. Bu toplantıda, Yurtdışı Kürdistan Öğrenci Cemiyeti (AKSAJ tarafından Dr. Mehmud Osman'a sorulan soruları ve onun verdiği cevapları, Kürtçe metinden aynen çevirerek oku-

yucularımıza suııuyoruz.

.n

et

Uzun yıllar Irak'taki Kürt ulusal harl'ketind e önemli görevler yapmış, sorumlulu klar üstlenmiş Dr. Mehmud Osman'ın bu açıklamaları, 1975 çözülüşüne götüı·en nedenleri, yapılan hataları anlamaya büyük ölçüde yardımcı olacaktır kanısındayız. Bu açıklamalar, aynı zamand DI'. Mehmud Osman'ın ö z eleş tirisi niteliğindedir ve ibret verici, tarihi bir önem taşımaktadır. ÖZGÜRLÜ K YOLU

ww w

Soru : On bir yıla yakın bir süre Irak Kürdistanı Demokra t Partisi (PDK Irak) politbüro üyesi idiniz. Irak Kürdistanı devrimi neden yenilgiye uğradı? 1962 yılında Kürt hareketi iran'la ilişkiler kurdu. Bu nasıl oldu ve ne sonuç verdi? .. Cevap: Bana göre, devrim, 1975 Martında iki temel nedenle yenilgiye uğradı. Birincisi: Delaylı nedenlerden. Bunlar partinin yaşamında boyvermişlerdi ve yavaş yavaş partinin bünyesind e birer yara . ve hastalık haline dönüştüler ve onlara bir çare bulunamadı. ikincisi: Doğrudan nedenler, bunlar savaşın durdurulması kararına yol açan nedenlerd i. 17


a) idiler. ı-

Dolaylı

nedenler:

'Bunlar politik, sosyal ve askeri nitelikte

Politik nedenler.

fından alınmasına yolaçtı.

e. co

m

1 -Devrim in 1961 yılındaki başlangıcında, savaş ulusal cıkarlar için yürütülüy ordu, aynı zamanda sosyal çıkarlar için. Ama yavaş yauzaklaşıyordu; partinin programı vaş mücadele parti programından bir yanda, partinin kendisi diğer yanda kalıyordu. 1964 yılında Mustafa Barzani ile Celal Talabani arasındaki mücadelede Parti üçe bölündü. Bir bölümü Talabani' yi, diğer bölümü Barzani'y i tuttu; ücüncü bölümü ise hiçbirini desteklem edi. 2 - Hareketin başında silahlı bir aşiret tarafından desteklen en Barzani ve oğullarının bulunuşu, Barzani'n in aşiretçi düşünceleri ve onun partiye, parti disiplini ve organlarına karşı inancsızlığı, sonuçta her işin Barzani'n in dediği gibi yapılmasına ve her kararın onun tara-

belirgin bir stratejik hattının olmayışı. Partinin i. kuruluşunda benimsediği hat, programına göre marksizm -leninizmd şe­ şu program sonra en dönüşünd n Birliğinde Barzani'n in Sovyetler kilde değiştirildi: Parti, çalışmasında marksizm -leninizmd en yararlanır. Ama 6. kongrede marksizm -leninizm tümüyle 1\aidırıldı ve adına parti programında yer verilmedi. Onun yerine «bilimsel teori» adı kullanıldı. 1970 yılında yapılan ·kongrede şöyle dendi: «... Parti. çalışma­ sında teorilerde n (birçok) yararlanırı>. Böylece doğru, açık bir yol göstericilikte n, çalışmasında esas alacağı uzun vadeli bir politik str-atejiden yoksun olan parti gide gide yozlaşıyordu. Buna karşılık devrimin yükü ağırlaşıyor, büyüyordu . Peşmergelerin sayısı artıyordu. Böy·lece, Irak Kürdistanı Demokra t Partisi, öncü halkçı niteliğini yitirmiş, bilimden yoksun bir ulusal topluluk haline gelmişti; üyelerini birbirine Artık partide bağlayon bağ yalnızca duygular ve aşiret ilişkileriydi. parti değildi. bir öncü halkçı, o, görüş birliği yoktu, politik birlik yoktu; üye sayısını · yalnızca Parti yönetimi «niteliği» bir yana bırakmış, arttırm::ığa bakıyordu. 1970 yılında partinin 5000 kadar üyesi vardı, 1975 yılında bu sayı 45 bine çıktı!. Bu aksaklıkların yanısıra, birliklerin başındakiler genellikle Barzani aşiretinden idiler ve böylesine bilgis iz, kendi işinde beceriksiz güçler, «Paraztın», «şeyhler» ve «mollalar birliği» ile beraber, hareketin işlerini ve sorumluluklarını haksız bir biçimde elegeçirmişler; diğer yanda ise, partinin elinde hiç bir yönetim ve karar yetkisi kalmaaçık,

ww w

.n

et

ew

3 - Partinin

mıştı.

Irak Kürdistanı'nda başka hiç bir siyasi parti veya halkın başka hiç bir siyasi kuruluşu yoktu. Bu da ·kanımca büyük bir eksiklikti. 18


Son yıllarda, 1974 ve 1975'te Partinin ve ulusal hareketin yönetimi, feodalleri n, şeyh ve ağaların cıkariarına hizmet eden gerici bir yönetim olmuştu, bilgili ve ilerici kişilerin etkinliği hiç kalmamıştı. ll -

Sosyal nedenler

Askeri nedenler

1970

yılından

e. c

lll -

om

Hareketin yönetimi ·köylülerd en ve ezilenlerden oluşmadığı için emekçiler in cıkarlarını gözetmiyordu . Hareketin yönetimi, parti programına uygun davmnmadı. Biz, Irak Kürdistanının kurtanimış bölgelerinde !<öylülere az miktarda toprak dağıtıyorduk, ama köylülerde n arka cıkmıyorduk, silahı ve parayı hep beylere oğalara veriyordu k ve hep onların dediklerin i yerine getiriyord uk.

sonra, niteliği kulak arkası ederek peşmergelerin istiyorduk . Savaşımızın partizenc a bir savaş olması gerektiğini unuttuk. Anca·k silahlarımız bir cephe savaşı silahları değildi. Bu nedenle de düşmana güçlü bir saldırı yönelteme dik; ne cephede, ne de cephe gerisinde, kendi bölgesind e onu hezimete uğ­ ratamadık veya güçten düşüremedik. Bu da biz im lran'a ve Amerika'ya daha çok yanaşmamıza, onlara el uzatmamıza neden oldu. 11 .3.1970'te yalnızca 12 bin peşmerge vardı. 1974 y ı lında peşmer­ gelerin sayısı dört kat artmıştı. Bunlar o döneme göre yeter bilgi ve beceriden yoksundular. Bütün bu eksiklikle re ek olarak 400 bin kişi köylerden, kentlerde n ve uzak bölgelerden gelerek cocukları ve hastalıklarıyle harekete yük oldula:-. Bu politik, sosyal ve askeri nedenler, dalaylı olarak, devrimin 1975 yılında yenilgisin e neden oldular. ' 1 Şunu da unutmam ak gerekir ki Bağdat hükümetl eriyle ilişkilerimiz hiç de dediklerim ize uygun düşmüyordu. Biz sürekli olarak, «Irak icin demokrasi, Kürdistan icin otonomi» diyorduk. Ama 1963 yılında Bağdat hükümeti yle bir hayli ilişkilere girildi, görüşmeler yapıldı ki bu hükümet hiç de demokrat ik değildi ve Kürdistan icin otonomi de sağ­

ww w. n

et ew

sayısını arttırmayı

lanamadı.

1966 yılında Bezaz hükümeti demokrat ik bir hükümet değildi ve Kürdistan için otonomi yoktu; ama biz onunla uzun boylu ilişkiler içine girdik. 1970 yılında hükümetl e yine görüşmelere girdik, onunla uzlaştık ve savaşı durdurdu k; ama bir kez daha gercek anlamda bir otonamiye kavuşamadık ve Irak'ta demokras i gerçekleşmedi. Yaptıklarımızın sözlerimize, program ve cağrılarımıza uymaması hereketim ize büyük zararlar verdi; bu yüzden Irak'taki solcu, ilerici ve programında

19


kalmadı. yurtse ver örgütle r bizden uzal(laştılar ve dışarda bize güven öl1971 yılına kadar, bazı ilerici örgütle rin, parti ve kişilerin, belli sonra daha ve iran'a ancak çülerd e de olsa, bizimle ilişkileri vardı; bizi Irak'da Amerik a Birleşik Devlet lerine yönelişimizin açığa cıkması da güçı ta yalnız başımıza bıraktı; bu durum bizi zayıflatırken düşman

b)

Doğrudan

Nedenler,

om

lendird i. Savaşın Durdurulması Kararı

ww w. n

et ew

e. c

1962 yılında iran'la ilişkilere girdik. Buna politik bir toktik olarak ete daha güçlü karşı kobaşvurmuştuk, öyle ki askeri alanda hüküm sona ulayabilel im. Ancak ilişkilerimiz günde n güne arttı, ta ki bilinen şıncaya kadar. 1967 ve 1968 yıllarında İran Kürdistanı Demok rat Partisi yöneti kenn bunları ve leri cilerind en birkaç kiş i nin Irak Kürdistanı'na gelme üzerine dilerin i tüm Kürdis tan icin politik ve silahlı bir güç saymaları lran'a teshareke tin liderliği onları öldürtt ü, bazılarını da sağ olarak rim i zi yeni lim etti. Bu çirkin ve namer tçe hare~et, bizim iran'la ilişkile an sonra masınd antiaş Mart 1970 bir düzeye soktu ve güçlen dirdi. etin 1970 hüküm ancak ; iran'la ilişkilerimizi kesmemiz sözkon usuydu Musta Molla ve Mart antlaşmasının hüküm lerini yerine getirm emesi i (Barfa Barzani ile idris'i öldürm eye kalkışması, hareke tin yönetim arasındaki zani liderliğindeki Kürt yöneti mi kasted iliyor Ç.N .) 11e Iran oldu. neden ilişkilerin daha da güçlen mesine 1972 yazında ABD bizimle doğrudan ilişkilere girdi, böylece hareketimi z yeni bir durum aldı ve hiç bir bağımsızlığı kalmadı. yordu; Molla Musta fa Barzani, iran'a hiç bir zaman güven duymu yürüye ABD'n in işin içine doğrudan girmesi üzerine Barzani bu işin . Artık aklına yattı ki ceğine inandı ve sırtını tümüy le onlara dayadı kavuşturacak. Ve üğüne özgürl taş yerini buldu ve Amerik a Kürdistanı çıktı; hareke açığa kendi işimizi ortık kendi çabamızla yapmadığımız silahlarıyla tin yenilgi sinden beş ay kadar önce, iran Şahının askerl eri Irak Kürdistanı'na girdile r. uğ­ Benim inancıma göre, hareke t dış ilişkilerden dolayı yenilgiye uğ­ ye yenilgi eiiyle: lerin devlet dış a ramadı, hareke t doğrudan doğ·ruy kolayçıkışını ortaya lerin ramadı; bana göre iç neden ler, diğer neden Bana göre hareke tin yelaştırdılar ve hareke tin yenilgi sine yolaçtılar. r: nilgiye uğramasından şu kimsel er baştan sona sorum ludurla - Birinci si, Molla Musta fa Barzan i'nin liderliği. - ikincis i, Irak KDP politbü rosu. - Üçünc üsü, Irak KDP Merke z Komitesi. ve Bu yönetim in, o çetin şartlarda canu gönülden, bilgi, yiğitlik emücad ş onun kurtulu ·kararlılıkla Kürt ulusun un önünd e yürüm esi, 20


vermişti.

inancım

et ew

e. c

om

!esine devam etmesi gerekirdi; ama o teslim olmaya, savaşın durdurulmasına karar verdi ve ülkeden kaçarak iran'a sığındı. Bu yönetirnde savaşı sürdürecek ve Kürt ulusunu koruyaca·k yi~ ğitlik ve kahramanlık kalmamıştı. O zaman bazıları, savaşın sürdürülemeyeceğini, bunun mümkün olmadığını söylüyorlardı ve bazıları hôlô da böyle söylüyor lar; ama ben kendim de işin içindeydim ve iyi biliyorum ki bu sözler doğru değil. Israrla söylüyor um ki savaş sürdürül ebilirdi ve eğer öyle yapılsay­ dı daha iyi olacaktı. Savaşın durdurulmasına ve kaçışa karar verildiği günlerde yönetimin elinde 22 milyon Irak dinarı ve 17 milyon mermi vardı. Peşmer- . gelerin sayısı 60 bin idi ayrıca 43 bin kişilik milis gücü vardı. Devrimin ~lindeki toprakla r ise 40 bin kilometre kare idi ki Hollanda ve isviçre'nin toplam genişliğine eşitti. Buna karşılık hükümetin askeri güçleri iyi bir durumda değildi. Bu nedenledir ki Saddam Hüseyin Takriti Şah'a boyun eğdi ve onunla Cezayir antlaşmasını imzaladı. Sovyet Hükümeti ise Cezayir Antlaş­ masını beğenmemişti. Sovyetle r bize bir telgrafla , birkaç partili temsileiyi kendileriyle görüşmek üzere yollamamızı istediler. Ama partili temsilcil er gitmediler, çünkü liderlik savaşın durdurulmasına karar

odur ki savaşın devam etmesi daha iyiydi, yararı zaraBence zararları şu olabilird i: - Ola ki iran hükümeti, Irak Kürdistanı'ndan lran'a geemiş olan ·kürtleri Bağdat hükümetine teslim edecekti. - Birçok kişi daha ölecekti. Yararları ise şuydu : . - 14 yıl devam etmiş bir devrimci hareketin, korkmadan, kurban vererek sonuna kadar devam etmesi gerekirdi. - Eğer savaşa devam etseydik iran ve Amerikayle olan ilişkile­ rimiz kesilecek, ama böylece ulusumuzun dostlarına, müttefik lerine yaklaşacak ve kendi çıkarlarımızı daha çok koruyacaktık. - Devrim halk düşmanı kişilerden, hainlerden, casuslardan, satılık kişilerden, gericiler den temizlen ecekti. Bütün bu nedenlerle, kanım odur ki, savaşın durdu~ulması ve teslim olma kararı Kürt ulusunun çıkarlarına aykırı idi, tarih önünde bir ihanet kararı idi. Hareketin yönetimi -onun bir üyesi olan ben de dahil- Kürt ulusunun karşısında sorumlu ve -suçludur. Soru : Kürt halkı ve onun örgüt ve partileri, Kürdistan'ın tüm parçalarında, Irak Kürdistanı devrimin i, başlangıcından sonuna kadar destekle diler ve ona yardımcı oldular. Buna karşılık Barzani liderliğindeki Irak Kürdistan Demo·kr at Partisinin politikası ne idi? ·

ww w. n

rından fazlaydı.

21


Cevap :

Bana göre harek etin liderliği birçok hatala r, yanlışlar

yaptı.

lmesi ve bazı­ Örneğin, iran KOP üyeler inden bir kısmının öldürü

Muini Iran hüküm etine verilmesi. Bunla rdan biri de Süleyman liderliğin emriy le peşmerge­ adındaki emekç i idi. Buından da fazlası, kürtle rinin yakalanması ve tanı lerin sınırı geçmesi ve yiğit iran Kürdis n idi. 1970 ve öldürü lmesin de Şahın jandarmasına yardımcı olmala teslim edildi 1971 'd8 birkaç iran'lı ~kürt partiz an tutukl anara k iran'a birkaç önde 1970 ve 1971'de Türkiy e Kürdistanı demo krat partisinirı Dokto r Şı­ gelen üyesi öldürü ldü. Sait Elçi ve bir ar·kadaşından sonra ama­ yargıl eler, öldürm bu van, Ceko ve Bırusk da öldürü ldüler . Bütün arkan onları le tlerıy lar ve teslim etmeler, Ankar a ve Tahran hüküme an aferin almak içindi. sındaki Amerika'yı memnun etmek ve onlard onların işle­ Suriye Kürdistanında işler daha kötü idi. Çünkü biz alarını bozrine ve örgütl erine karışıyorduk . Bu yüzden onların çalışm yaşamında ter sekre bu k, duk, başlarına zorla bir sekre terlik ıkoydu ştı. olmamı partin in, ya da herha ngi bir siyasi partin in üyesi

et ew

e. c

om

larının

ve 19 Mart 1975 günü Hacıamaran'da bir toplantı yapıldı yoksa mıydı. tısı toplan bu toplantıda teslim kararı alındı. Bu bir parti mı?. Kimle r savaşın durdu başkaları da toplantıda hazır bulun dular karşı çıktı? rulmasından yana idiler ve kimler buna Hac ı ama ­ Cevap : Gönül isterd i ki bu sorun un cevabı verilir ken kararında ulması durdur n ran toplantısına katılan tüm kişiler ve savaşı a olburad ğerleri i d ardı. Ama payı olan tüm kişiler burad a hazır olsunl Zaten . eceğim salar da olmas alar da ben tüm gerçe kleri açı-kça söyliy Kürt halkı heca yalnız ve düştü altına si pençe her şeyimiz düşmanın eyi tarihi bir nüz birçok şeyden habersizdir. Tüm gerçe kleri söylem zı bilmelarımı yaptık tüm görev sayıyorum. Kürt ulusu, iyi veya kötü, lidir. KOP'nin O toplantıda 25 ya da 26 kişi vardı. Barzani ve iki oğlu, kişi, birkaç peş­ politb ürosu ndan yedi kişi, Merke z Komitesinden yedi belirli kişiler bu merge birliği komutanı ve ibrahi m Ahme t gibi bazı arak şöyle başlay söze ni Barza toplantıda hazır bulun dular. Musta fa azlar. yapam şey bir dedi: «Ben yaşlandım ve oğullanm bensiz hiç savakarşı na başına düşma Eğer ben eskisi gibi güçlü olsaydım tek kadar fırsat c·ıkıncaya şırdım. Bana kalırsa iran'a gidelim, dönüş için ittifakı uzun sürme yeimn'ın Imk'la ·ki orda kalalım. Öyle görün üyor ti ve o bu amac a ezmek ini cek. Saddam Hüsey in'in amacı Kürt devr:im tutuşacak ve bu a ulaştı, bu nedenle birkaç aya kalmaz iran'la savaş Kürdis tan'a dönüp mücad eittifakı bozacaktır ... Ve biz altı ay sonra

ww w. n

Soru:

lemizi yeniden sürdürebiliriz.» 22


Barzani' nin her iki oğlu ve silahlı birlikleri n ıkomutanları, tartış­ Barzani' nin dedikler ine hak verdiler ve onun yanını seçtiler. Başka birkaç kişi, dediler ki, «Savaş!rsak iyi ol·acak, ama başkan Barzani'nin söyledik leri doğrudur, bu nedenle, savaşı durduru p iran'a gitmeli». · · Az sayıda kişi jse uzun uzadıya konuşamk savaşın durdurulması­ na karşı çıktılar. Ben kendim şöyle dedim: «Bütün güçlükle re. zorluklara ve Iran'la Amerika'nın artık bize yardımı kesmiş olmalarına rağ­ men mutlaka savaşı sürdürm aliyiz ve Mustafa Barzani oe bizimle birlikte kalmalıdır.» Tartışma açıldı. Çoğunluk Barzani' nin önerisin den yana çıkıyor, savaşın durudurulmasını istiyordu . Sonunda Barzani sesini yükselte rek şövle dedi: «Savaşın devam etmesin e dair isteğirıiz, benim ve oğul­ larımın öldürülm esini isternek demekti r. Alın size tabanca ve bizi şim­ di öldürün daha iyi!.» Böylelik le savaşın durudurulmasına karar verildi ve on dört yıl süren mücade le çözüldü. Çok kişi vardı ki gercekte n savaşı sürdürm ek istiyorlardı, ama silahları ve maddi olanakları yoktu. örneğin 20-21 Mart gecesi Şahab Nuri (sonradan şehid edildi. Bakınız Roja Welat, 1. Sayı) ve başka birkaç kişi, liderliğe yazılı olarak başvurdular, Kürdista n'da ·kalmak ve partizan savaşını sürdürm ek istedikle rini bildirdile r, bunun için bir miktar para. silah ve birkaç ABC istediler . Yönetim, 23 Mart günü Şa­ hab Nuri ve arkadaşlarının başvurusu üzerinde görüştü, ancak Barzaninin ısrarla istediği savaşa son verilmesi ve iran'a gecilmes iydi. Dedi ki: «BUGÜN SAVAŞI SURDÜRMEK iSTEYEN HERKES IRAK'IN CASUSUDUR»! Soru: Irak Kürdistanı'nda 1976 yc'ızında bir partizan (gerilla) savaşı başladı ve bugüne kadar devam ediyor. Bu savaşı hangi örgütün yürüttüğünü ve bu peşmergelerin miktarını söyleyeb ilir misiniz? Cevap : Bundan kırk gün kadar önce edindiğim güvenili r bilgilere göre iki bine yakın peşmerge Irak Kürdistanın'da partizan savaşını yürütme kteler. Bunların 3/4'ü Süleyma niye, Hewler ve Oeredağ bölgesin deler. Bu peşmergelerin çoğunluğu Kürdista n Yurtseve r Birliği (Yekiti ye Nıştı.mani Kurdista n) örgütün e bağlıdırlar. iran sınırı yaıkınında idris Barzani' ye bağlı 50 kadar peşmerge var. Ama idris'in kendisi Iran'da bulunuyor. 400 kadar peşmerge de Dihok çevresin deler (... ) Bunlar Kürdistan Demokr at Partisi Geçici Komites i'ne bağlıdırlar ( ... ) Soru : Siz, Irak Kürdistanı Demokr at Partisi Hazırlama Komitesi'nin bir üyesiniz. Size göre, Kürt Ulusu Irak Kürdistanı'nda nasıl öz-

ww w.

ne

te w

e. c

om

masız,

gürlüğüne kavuşabilir?

23


e. c

om

un müCevap : Kanım odur •ki Irak Kürdistanı'nda Kürt ulusun r. yoludu savaşı n cadelesi için uygun ve doğru yol yalnızca partiza ve ettir Çünkü Bağdat hüküm eti son derece şoven ve faşist bir hüküm yoktur . biz o durumdayız ki, önümüzde savaşmaktan başka bir yol karna Düşma r. gereki amız çıkarm Ama bizim geemiş yıllardan dersle r sabir ci devrim savaş bu şı savaşımız bir partiza n savaşı, olmalı. Ve ı, inanmal halka ci olma:ı, vaş olmalı. Bu savaşı yürüte n kişiler devrim dostları­ onun politik ve sosyal cıkarlarını savunmalıdırla~. Biz halkın ı, düşmanlardan uzaknı ve düşmanlarını tanımalı, birbirin den ayırmal iyi bilmeli yiz ki Iran çok ve kle kesinli laşıp dostla ra yaklaşmalıyız. Biz gibi bilmeliyiz bunun ve ) Şahı ve onun rejimi bizim düşmanımızdır. (... bir zaman hiç Biz ki Amerikan emperyalizmi Kürt halkının düşmanıdır. mücaonlard an yardım beklememeli. onlarla olmamalıyız. Biz onlarla a halkın Kürt yla politika temel leri güttük er, dele etmeliyiz. Bu devletl

ww w.

ne

te w

cıkar­ dost olamazlar, Kürt halkının ve Kürdistan'ın kurtuluşuna karşı aAmerik ki, odur m lar. Onlar temel düşmanlarımızdır. Benim inancı uluKürt sak dan, Iran'da n veya Türkiy e'den yardım istemeye çalışır suna ihanet etmiş oluruz. Bilmeliyiz ki Kürt ulusunun dostları şunlardır : - Dünyada·ki tüm kurtuluşsever güçler. e de, - Sosya list ülke·ler. Zaman zaman aramıza soğukluk girdiys dırlar. onlar, uzun yolumuzda dostlarımız, arkadaşlarımız - ücünc ü dünya ülkeleri ve kapita list ülkeler işçilerinin örgütleri ve mücadeleleri. Kürt örgütle ri Şunu unutmamalı: Kürdistan'ın tüm parçalarında çalışmalı, birrek gözete eşitliği birbirle riyle arkadaşça, kardeşçe ve e üstünl ük, üstünd birlerin in örgüts el işlerine karışmamalı, biri diğeri idirler. ya da liderlik gütmeden birbirle riyle ilişkileri güçlen dirmel şu­ Bugün Irak Kürdstanı'nda sürme kte olan savaşla ilgili olarak dır­ nu söylemek isterim . Kürtler birbirle rine düşmanca davranmamalı iki Her r. lıdırla vurmama rini birbirle lar. Savaşmaktc olan peşmergeler icin Bunun lar. malıdır · kesimin liderleri aralarında siyasi ittifak oluştur ır. Eğer her iki tarafın onların politik hatları da birbirin e yakın olmalıd az ve yastratej ileri temelde birbirin den ayrı ise askeri ittifak oluşam rar getiremez. t Son olarak, hangi grup ya da kişi Kürdis tan'da devrimci hareke harebu orsa, söylüy ğını koyduklarını veya örgütle rinin orada savaştı Öyle kete liderlik edenlerin de bizzat Kürdis tan'a gitmesi zorunludur. nlar, hiç ·ki onlar kendilerini başka hüküm etlerin planlarından korusu bağımsız bir devlete bağlanmasınlar; Kürt halkı da inansın ki o örgüt e öndevrim ve cidir devrim dür, örgütü bir örgüttü r, Kürdis tan halkının cülük etmek tedir.

24


we .c om

Kürt Halkının Duru moy la İlgili Olarak Belg rad Toplantısına ve Tara f Ülke lere Yapılan Başvuru Helsinki Güvenlik ve İşbirliği Konferansının bir deolan Belgrad toplantısı, iki aya yakın bir süredir Yugoslavya'nın başkenti Belgrad' ta devam etmekted ir. Merkezi Amsterd am'da bulunan «Türkiye 'deki Kürt Halkı­ nın Ulusal ve Demokra tik Haklarını Savunma Komitesiı t adındaki bir örgüt, Helsinki Konferansına taraf olan ülkelere gönderdiği bir açıklama ile, Türkiye'd e Helsinki Konferansı ilkelerini n ve diğer uluslararası bağlayıcı sözleşmelerin çiğneoişini ve Kürt halkı üzerindek i ağır anti demokra tik baskıları dile getirdi; bu, koliunun Belgrad toplantısında ele alınmasını istedi. Fransızca, İngilizce, Almanca , Kürtçe ve Türkçe dillerinde hazırlanıp ilgili tarafiara ve Belgrad toplantısına sunulan bu belgeyi aşağıda okurlarımıza aynen sunuyoru z.

ne

te

vamı

ww

w.

Helsinki 'de yapılan Avrupa Güvenlik ve işbirliği Konferansı'nın üzerinden iki yılı aşkın bir zaman geçti. Belgrad toplantısında, bu iki yıllık uygulam a gözden geçirilec ek ve sözleşmeyi imzalamı ş olan devletlerin bu ilkelere ne derece uydukları da tartışılacaktır. UiL!slcırorası sö?:leşmeler!n, hu arada Birleşmiş Milietler insan Haklar Bildirisi' nin, Avrupa Konseyi ilkelerin in bazı ül·kelerc e zaman zaman çiğnendiği, bazi'larının ise bu ilkeleri kaale bile almadığı bilinen bir seydir. Türkiye bu ülkelerd en biridir. Nitekim Helsinki Konferansı­ na katılan ve alınan korariar a imza atan, bu kararıardan doğan yükümlülü kleri yerine getireçeğini vadeden Türk hüküme ti. bu iki yıl zarfında da eski tutumun u sürdürmüş; hatta bu dönernd e iktidarda bulunan «Milliyet çi Cephe» denen koalisyo n hüküme ti zamanında demokratik haklar daha yoğun biçimde çiğnenmiş; düşünce, söz, basın ve örgütlen me özgürlük leri üzerindeki baskılar doruğuna varmıştır.

25


Türkiye bir siyasi cinayetler ve

işkenceler

ülkesidir

te

we .c om

Türkiye dışında da, bu ülkedek i olayları izleyen herkesi n iyi bildiinançlarından ği gibi, bu ülkede siyasi cinayet ler, işkenceler, siyasi günlük olayalar dolayı tutukla malar ve ağır cezalar , dernek kapatm lar haline gelmiştir. Hüküm et hertürlü sol ve demok ratik düşüneeye a unsuru olarak karşı idari ve adli mekanizmayı bir baskı ve yıldırm yandan, ikDığer yor. başvuru e terörün a kullanıyor, polis ve jandarm rt» di«bozku in Partisin t Hareke tidara ortak olan neofaşist Milliyet çi nda ası ampany k · terör ye . nitelene n milisler i, siyasi cinayet , saldırı ve can arın büyük rol oynuyo rlar. Hükümet, onlara engel olmak, yurttaşl ve mal güvenliğini koruma k için tedbirle r almak şurda kalsın, muhailiflere !<arşı girişilen bu saldırıları her bakımdan örgütlü yor, destekl ve ir geçmişt içiçe ri örgütle yor, himaye ediyor. Faşist milisier ve polis · terörü birlikte yürütm ektedir ler. ispanya 'da ve Porteki z'de faşizmin cözülüşünden, Yunani stan'da decunta dönem inin sona ermesinden sonra bu ülkelerd e oldukca ör~ siyasi tüm mokrat ik şartlara dönüldü ve komüni st partiler i dahil, 'da, gütler legal çalışma olanaklarına kavuştu. Ancak Türkiye , Avrupa ilerici ve demok rat nitelikte ki her türlü parti, dernek, basın ve kişiler ülüzerinde ağır baskıların sürdüğü, faşist tırmanma içinde olan tek ilkelensı'nın Konfera i Helsink ke olarak kalmıştır. Türk hüküme tinin

ww

w.

ne

rini her bakımdan çiğnemeye devam ettiği açıktır. Olumsuz koşullara ve ağır baskılara rağmen, Türkiye 'de kurulmuş ve mücade lesini sürdüre n legai sosyali st partiler den biri olan Türkiye Sosyal ist işci Partisi, bundan bir süre önce, Helsinki Konferansı'na gönderdiği bir katılmış tüm ülkelere ve bu arada Türk hüküme tine sözleşme­ rası uluslara ilişkin na hakları muhtırada, Türkiye 'de insan dair ayiğine çiğnend in ilkelerin lerin ve bu arada Helsinki Konferansı thüküme Türk ta, mektup rıntılı bilgi ve örnekle r vermişti. Biz ise bu sözleş­ rası lerinin Kürt halkıyla ilgili olarak insan haklarını, uluslara meleri ve Helsinki Konferansı'nın ilkelerin i nasıl ciğnediğini kısaca belirtm ek istiyoruz. Kürt

halkı ağır

bir ulusat

baskı altındadır

ve ülkesi !>ir sömürgeye

çevrilmiştir.

pe.k tartışma konusu o!masa da, Küre elbette bilinir. distan'ın ve Kürt halkının durumu ,uluslorarası düzeyd a bir saYıll. ar boyunc a Osmanlı ve İran imparatorlukları arasınd an. 1. Dünya Savaş alanı olan ve onlar tarafından bölüşülen Kürdist arasında yeni bir r devletle oluşan bölgede vaşını izleyen dönemd e bu arında çıkan toprakl an Kürdist bölünmeye uğratıldı. Bu bölünmede, Ulus l a rması toplantılarda

26


te we .c om

zengin petrolün büyük payı oldu. Kürdistan'ın üç büyük parçası Türkiye, Iran ve Irak arasında bölüşüldü, küçük bir parçası da Suriye sı­ nırları içinde kaldı. Bu devletlerde n her biri, Kürt ha!kının ulusal direnmesini kırmak, onu zorla asimile etmek - Türkleştirmek, Farslaştır' mak, Araplaştırmak- için yoğun çaba harcadı. Bu ülkelerin herbirinde yer al·an sayısız Kürt ayaklanmaları, bu devletleriiı kendi araların­ daki işbirliği ve emperyalis tlerin desteği ile ezildiler; yüzbinlerce Kürt katiedildL bir okadarı yurtlarından sürüldü. Zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip olan Kürdistan'ın her parçası geri kaldı, Kürt halkı yoksulluk ve cehalet içine itildi. Kürdistan bu devletlerin ve emperyalistlerin ortak sömürgesin e dönüştü. Bütün bunlar herkesee iyi bilinir. Türkiye Kürdistanı Türkiye'nin coğrafya olarak 1/3'ünü, Kürt halise Türkiye'nin toplam nüfusunun 1/4'ünü oluşturuyor. Kürdistan'ın

Türkiye hudutları içinde kalan bö)ümü , bölünmüş en büyük parçasıdır, Türkiye'nin «Doğu» ve «Güneydoğu » diye adlandırılan bölgelerini kapsamaktadır. Bu bölgede Kürt halkı nüfusun ezici çoğunluğunu, yaklaşık olarak % 80i'ni oluşturmaktadır. Bu bölgede Türkiye'nin 67 ilinden 20 kadarı bulunur. Türk hükümeti Kürt halkının varlığını inkôr ediyor ve onları keyfi bir şekilde Türk sayıyor; bu nedenle de onlara verilmesi gereken herhangi bir hak olmadığını iddia ediyor. Oysa Türkiye'de Kürtlerin varlığını ve onların, ayrı bir tarihe, dile, kültüre sahip olduğunu bütün dünya bildiğ i gibi Türk devlet adamları da elbet herkesten iyi biliyorlar ve zaman zaman kendileri de gerçeği ağızlarından kaçırıyorlar. örneğin Lozan Konferansı sıra sın d a Türk temsilcisi (lsmet Paşa). Türkiye'de yaşıyan Kürt halkının Türklerle beraber asli bir unsur o l uştur­ duğunu, azınlık sayılamayacağını, yani başlıbaşına bir ulus olduğunu kabul etm i ş, ama kendisini aynı zamanda onların da temsilcisi diye sunmuştu. O dönemde, sözde Kürt halkını temsil eden 70'i aşkın mebusun parlamento da olduğu anlatılıyordu. Ama Ankara hükümeti, Lozan Ko n feransı sonuçlandıktan sonra Kürtlerin varlığını hemen unuttu . Kür t ve Kürdistan kel imeleri bile yasaklandı. Kürt ha l kı 1925'te ayaklandı. Bu ayaklanma seferberlik ilan edilerek bastırıldı ve daha sonra 30 bin kiŞi kat iedildL Kürt halkı 1930'da, 1934'te, 1938'de yeniden büyük ayaklanmal ara girişti; ama bunlar da kanlı şekilde ezildiler; yüzbinlerce Kürt katledildi, bir akodarı Batı Anadolu'ya ·sürüldü. Türk hükümeti, Kürt halkına karşı pek çok kereler jenosid suçunu iş­ ledi. Resmi Türk istatistikler i bile, sayımlarda Kürt halkını yok göstermek için alınan tüm tedbirlere rağmen, Kürt halkını tümden yok saymayı başaramıyorlar. Nüfus sayımları sonuçlarında, daima 2 milyonu

ww w. ne

Kürdistan'ın

27


anadili Kürtçe olan kişinin varlığı resmi belgelere geçiyor. Ama bu istatistikl er gercekler i gösterme kten çok uzaktır; çünkü çoğu kez, Kürtçenin yazılması yasaklanıyor. örneğin halkının % 95'inin yalnız­ ca Kürtçe konuştuğu bir ilde, Kürtçe konuşanların sayısı sadece % 20 olarak gösteriliy or. 1971 yılında Adiiye Bakanı ismail Arar, Le Monde muhabiri Pa ul Baltanm bir sorusu üzerine Türkiye'd e 5 milyon Küq olduğunu söylemişti. Aslında Kürt halkının nüfusu bunun çok üstünded ir. Salt Türkiye Kürdistanındaki Kürt nüfusu 8 milyonu bulduğu gibi, Türkiye'n in diğer bölgelerin de, büyük kentlerde , özellikle ic Anadolu'n un kırsal kesimlerin de önemli bir Kürt nüfusu vardır. Örneğin Başkent Ankara'nın Bala, Haymana, Polatlı; Konya'nın Cihanbey li, Kulu gibi pek çok ilçede Kürtlerin nüfusu % 50'yi aşar .. Böylece Kürt halkının, Türkiye toplam nüfusunu n 1/4'ünü oluşturduğuna kuşku yok.

te we .c om

aşkın

Ekonomik sömürü

Türkiye Kürdistanı yeraltı kaynakları bakımından çok zengindir. Türkiye'n in petrol yatakları buradadır (Siirt-Batm an ve Diyarbakır yöresinde). Türkiye'n in başlıca demir (Divriği'de), bakır (Maden'd e). ,kırom (Dersim ve Guleman' da). kömür (Eibistan, Cizre v.s.) yatakları bu bölgededir. Kürdistan ülkenin başlıca hayvancılık alanıdır. Akarsular bakımından son derece zengindir. Ülkenin en büyük barajı (Keban) bu bölgede inşa edilmiştir, enerjisi ise Batı'ya akmaktadır. Bölge tariçin son derece elverişlidir. Buna karşılık Kürdistan , Türkiye'n in diğer bölgelerin e oranla son derece geri kalmıştır. Aradaki uçurum, en basit bir gözlemle bile farkedilir. Çünkü Türk hükümetl eri yalnızca bu bölgenin ürünlerini , doğal zenginlikl erini sömürme kle, talan etmekle kaldılar. Bunun yanı sıra bölge hal k ına uygu l adıkları zulüm, kırım ve sürg ünlerle bölge ekonomisini yı,kıma götürdüle r. Kürdistanı ucuz bir i şgücü deposu olarak Batı'ya kullandılar . Kürd istanda oluşan sermaye de sürekli olara k etti. devarn a korumakt yapısını aktı. Bölge ilkel yarı-feodal tarımı

ww w. ne

la

Kürt , Halkına Herhangi Bir Ulusal Hak

Tanınmam ı ş t ır

Tür!<: hükümetl eri Kürt halkına herhangi bir ulusal ve demokrat ik hak tanımadılar. Kürt halkı kendi diliyle eğitim yapamamaktadır. Türkiye Kürdistanı'nda Kürt diliyle eğit i m yapan tek bir okul bile yoktur. Kürt diliyle kitap basılmasına, gazete, dergi yayınianmasına olanak tanınmamıştır. Zaman zaman böyle şeylere cesaret eden Kürt aydınla­ rı cıkınoa, bunlar hemen zindanları boylamışlar, yayın organları kapa-

\

tılmış, çıkan yayınlar toplanmıştır.

28


1963

yılında

Türkçe -Kürtç e olarak çıkarılan Deng {Ses) dergis i, gazetesi ve 1966 yılında Türkçe olarak çıkarılan, ama içinde bazı kürtçe şiiriere ve halk türküle rine de yer verilen Yeni Akış dergis i çok kısa ömürlü oldular . Sahipl eri, sorum lu müdür leri ve yazarları tutuklandılar, işkence edildile r, uzun hapis cezalarına carptı­ 'rıldılar. Sözü edilen dergi ve gazete lere ise el konuldu. Yine de bütün bunlar 1960 sonrasının nisbete n «demokratik» ortamında yapılabildi. Daha önceki yıllarda ise böyle şeyler olanaksızdı; böyle işlere kalkı­ şan Kürt aydınlarına verilec ek ceza idamla ölçülürciü. Kürt halkının varlığını inkôr edeın, yoşayan Kürt dilini yok sayarı Türk hüküm eti, diğer yandan Kürtle ri zorla Türkleştirmek için yoğun bir çaba horcıyor. Baskı, işke nce ve hapis ve zaman zaman jerıosid ve sürgün kampanyalarının. dil ve kültüre ilişkin yasaklamalar ın yanısı­ ra. bu bölged e acılan yatılı bölge ok u llarıyla Kürt çocukları daha küçük yaşta aileler inden koparılıp onlar. şoven burjuv azinin kültürü ile eğitilmeye çalışılıyor. Şimdiye dek bu bölgede 50'nin üzerind e bu türden yatılı bölge okulu açılmıştır. Bu ırkçı -şoven, sömür geci uygulama, yalnız Kürdistan'ı ekono mik bakımdan bugün kü yoksul durum a düşürmekle kalmamış, Kürt halkı­ nın eğitim olanaklarını yok ederek, kültüre l gelişm eye fırsat verme yerek. varola n kültürü de tahrip edere·k Kürt halkını sosyal ve -kültürel bakımdem da tam bir geriliğin içine itmiştir. Türk hüküm etinin dil, kültür üzerindeki baskıları, Türkiy e'de yaşayan diğer Türk olmaya n Laz, Cerkez, Arap vb. nüfusc a daha küçük halkla r üzerinde de aynen uygulanmaktadır. Bu uygulamanın Birleşmiş Milletl er Insan Hakları Bildiris ine ters düştüğü açıktır. Türk hüküm etleri, kararlı biçimd e uygulrıdıkları bu politil~aylc tüm uluslararası sözleşmeleri, bu arada Roma Antiaşması'nın 9. ve 10. maddelerini, yine Lozan Andlaşmasının, Türk olmaya n halkların dil ve kültürl erini serbes tçe geliştirmesini garant ileyen 39. maddesini ihlôl etmiştir.

w. n

et ew

e. c

om

Dicle-Fırat

Bu uygula ma günüm üzde de devam etmek tedir.

ww

12 Mart 1971'i izleyen faşist dikta dönem inde Türkiy e'deki yüzlerce Kür! demok rat ve yurtse verleri de tutuklandılar, haklarında yüksek cezala ra hükme dildi. Diyarbakır sıkıyönetim mahkemelerinde yargı­ lanan l<ürt aydın ve emekç ilerine yönelti len suclar insanda şaşkınlık uyandırocak nitelikt edir. Bunlar dan birisi otobüs ünde Kürtçe plak caldırdığı için yargılanıyordu. Diğer biri, okuma yazma bilmemekle birlikte. duvarl ara yapıştırılmış afişleri seyretmişti! Bunlar hakkın da istenen ceza 3 yıldan 15 yıla kadar değişiyordu ve mahkeme onları mahıküm etti .. 29

,


Türk Siyas i Partil er etme yi suç sayıyor.

Yasası,

başka

bir kültü rün

varlığından

söz

tuklandı.

et ew

e. c

om

Türk kültü rünSiyas i Partil er yasasının 89. madd esi, Türki ye'de i partil ere siyas i etmey den başka bir dil ve kültür ün varlığından söz söz ettin ğında ın varlı yasaklumıştır. Türki ye işçi Partis i, Kürt halkın mahkeasa karşı çıktığı için Anay ği ve bu hal·k üzerin deki baskılara m mahk emes inde mesince kapatıldı. TiP yönet icileri Anka ra Sıkıyöneti ar. rıldıl 15 yıla varan hapis cezalarına çarptı Demo kratik bir kültü r derDiyarbakır Sıkıyönetim mahk emele ri, varan hapis cezalarıyla mahk üm neği kurmuş Kürt aydınlarını 16 yıla üzerindeki ulusa! ettiler. Kürt halkının varlığından söz eden ve onlar ve demo kratin n da aynı akı­ baskıya karşı çıkan Türk aydınları, ilerici toplu mu hakkında bibete uğramaktan kurtulamıyorlar. Örneğin, Kürt i, bundan dolayı limsel bir araştırma yapmış olan Dr. ismai l Beşikç emesi onu 15 yıla ünive rsiteden atıldı ve Diyarbakır sıkıyönetim mahk varan hapis cezasıyla cezalandırdı. şartlara dö1973'te genel seçim ler yapılıp nisbe ten demokra1ik erinin kurgençl Kürt ra'da Anka nüldüğünde de baskılar devam etti. tutuk lanaicileri yönet kapatıldı, dukları demo kratik bir kültü r derneği rak devle t güven lik mahk emes inde yargılandılar. i dergi sinin 1976 yılında Türkc e-kür tçe olara k yayınlanan Rızgar nüshaları len i lab dağıtı . kondu el bir bö:ümüne daha matb aada i·ken rü tumüdü işleri yazı nin Dergi hakkında ise topla tma kararı verild i.

yayınla­ Kürt tarihi ve ulusal ha reket leriyle ilgilı k;tap lar yan Kornal yayınevi sahibi tutuklandı. rlük Yolu der1975 Haziranın'dan beri çıkmakta olan aylık Özgü el kondu. iken da posta gisini n bazı sayıları toplatıldı, bazı sayılarına k dabirço rde mahk emele Yazı işleri Müdü rü hakk ı nda asker i ve sivil valar açıldı. Bu dava lar halen devam ediyor.

w. n

Aynı yıl,

ı dili, kültür ü, edebiyatıyle ilgili eserlerin basılmasın kar uygul anma ve okunmasını enge lleme k için çok daha ağır baskıl cılar ve okudağıtı ılar, kitapç , kadar tadır. Yayınevi sahip leri, yatar lar alıyorlar. lerini nasip den celer yucul m da türlü tehdit , baskı ve işken iyor. Poedem et cesar ri satma ya Kitapçılar çoğu yerde bu tür eserle r, hakbasıyo i vlerin lis ve onun yardımcısı ' sayılan faşist milisl er •k itabe zakimi kitapları alıp götür üyor, kında topl-ama kararı olsun olmasın tına alıyorlar. Bu man da sokağa dökü p yakıyor ve satıcıyı da gözal . ıştır yansım da tür olayların yüzlercesi Türk basınına

ww

Kürt

30

halkının


«Komando» Baskınları ve Köylülere Yapılan işkenceler

Türk hüküm etinin Kürdis tan'da ki ırkçı ve insanlık dışı uygula mabiri de, 1968. yılından beri, sistem li bir şekilde sürdür ülen komando terörüd ür. Gerilla yöntem lerine göre eğitilmiş bu resmi birlikler Kürdistan'ın köy ve kasaba lannda dehşet salmaktadır!ar . Sözde devlet in güven lik kuvvet leri arasında sayılan bu birlikle r, silah ve suçlu arama bahanesiyle köy ve ·kasabaları basıyor. kadınerkek, çocuk-yaşlı ayırımı yapma dan halkı kitle dayağı ndan, işkenceden geçiriyor ve türlu insanlık dışı. onur kırıcı yöntem lere başvuruyorla r. Bu arada ölenler. sakatl ananla r oluyor. Bu tür baskınlardan birine uğrayan Diyarbakır'ın Silvan ilçesi hal·kı, 8.4.1970 tarihli olayı, yüzlerc e kişinin imzalad iğı bir telle basına şu şekilde duyurd ular: «Şafakla berabe r Silvan ilçe merke zi jandar ma 2. Bölge komutanlığına bağlı 6 helikop ter, 200 motorl u araç ve donatılmış 2000 jandatma ve komando, topçu keşif uçaklarının da desteğiyle kuşatılmış­ tır. Kuşatma harekôtıyla berabe r ilçe merke zine giren birlikle r, hiç bir arama yetkisi olmad an aynı gün saat 19.00'a kadar. 17 saat sü reyle, yüzlerc e ev didik didik edilme k suretiy le arama ya tabi tutulm uş ve yataklarından ·kaldırılan erkekl er özel kampla ra alınarak korkun ç iş­ kencelere maruz bırakılmışlardır. Kadınlar ve kızlar evlerin den alına­ rak jandarma ve polis karako luna getirilmişler ve işkence ile birlikte hakare tlere maruz bırakılmışlardır. Adalet Partisi iktidarı nın, bakanlar kurulu nun verdiği tam yetkiyl e hareke t ettikle rini söyley en ·komandolar, ne Anayasayı, ne de mer'i kanunları tanımamakta, ôdeta işgal edilmiş düşman topraklarında işgalci kuvvet ler gibi davran maktadırlar ... » Komando baskınları, bölgey i sarmış bir çekirg e afeti gibi. bölgeyi tarayıp durmaktadır. Öyle ki artık kamuoyu, ülkeyi saran cinaye t ve işkence uygulaması gibi, bu olayları da kanıksadı; basın artık ancak «büyük» olaylar a yer veriyo r ve böyle şeyler pek «küçük » sayılı­ yor .. 1977 Haziran ve temmuz aylarında Erzurum, Muş gibi illerde yer alan komando terörü. bazı gazete lere küçük haberl er biçimin de geçti. iç işleri Bakanı, Muş köyler inde ele geçiril en silahla rdan söz ederek bölgeye salınan dehşeti, köylülere yapılan işkenceleri haklı göstermey e çalıştı. Oysa devlet in güvenliği sağlamadığı , tam tersine halkın en çok o «devlet»ten korktuğu bu bölged e, halk kendi güvenliği için bir silaha sahip olmak gereğini duyma kta ve tüm yoksulluğu­ na rağmen onu temin etmek tedir. Eylül 1975'te Hakkôri'nin Tuzluca köyünde, bir köy ağası ile ilçe savcısının kişisel rekabe tinden patlak veren bir olay üstüne Hakkô ri

ww

w. ne te w

e. c

om

·larından

31


tutuklandı .

om

bir yöre kuşatma altına bölge sine geniş aske ri birlik ler yığıldı, geniş dan çoluk-çocuklarıyla birlik te dağ­ alındı. Yoksul köylü ler ·korkuların lara S!ğındılar. ge!meğe hazırlandığı Türk iye Başbakanı Dem irel'in Helsi nki'ye anı ·köyle ri bası­ komut temm uz 1975'te, Lice ilçes inde jandarma birlik süre. hiç bir Uzun ordu. yor, yol kesiyor, zorla kadınların ırzına geçiy ren bu üsteğmen, sonra enge lle karşılaşmadan bu marif etler ini sürdü rastla nan bir olay olara k dan bir rüşvet olayında yakalandı ve ende r

Köyünü basan koma ndoAynı tarihl erde Eruh ilçes i Gümüşyazı

lar, hiç bir suçu olma yan köylü leri attılar.

çırılçıplak

soyup kend ilerin e daya k

ww

w. ne te w

e. c

rik köyü karak ol ko17 Temmuz' 1975 günü Viranşehir ilçesi Alisa verdi adlı köylü yü çırılçıplak soymutanı, Şabo köyü nde Mehm et Tanrı meydanında dolaştırmış ve hundurmuş, boyn una ip geçir erek köy 3 günlü k bir dokto r raharca dövmüştü r . Bu şahıs ,dövüldüğüne dair poru almayı başarmıştı. meydana gelen dep6 Eylül 1975'te, Diyarbakır'ın Lice ilçes inde ca önce buranın yerle rem bu kasabayı yerle bir etti. Uzmanlar, yıllar değiştirilmesi gereğini in anın yerin şime elverişli olmadığını ve kasab amıştı. Depremden sonrapo r ettikleri halde herha ngi bir tedbi r alınm dığı gibi, ilk işi oraya ra ise hükümet, bu insanların yardımına koşma lar ise, enkaz kaldır­ toms onlu bir birlik gönd erme k oldu . Jand arma n ceza evind en kaça bilen maya, yaralıları kurta rmay a boş verip, yıkıla lluğun sonu cu olan yoksu 'da istan mahkümların peşine düştüler .. Kürd ilgisizliği yüzünmetin ilkel mesken yapısı, ulaşım yetersizliği ve hükü ve mal kayıplarına neden, bu bölgede depr emle r s.ık sık büyü k can yardımları ise ya depre m den oluyo rlar. Türk hükü meti dışardan gelen hükü metin adamlarının, bölge sine ulaştırmıyor, ya da bu yardımlar n yıl meydana gelen Van depremme. vurguncuların eline geçiy or. Geçe arına taşındı. Suba ygönde rilen yardım l arın büyü k kesimi ordu depol dı dcı bu Kürtl erin heplarda n birini n, «keşke deprem gece vakti olsay a bile yansıdı. si geberseydi» tarz ı ndaki sözü ise dış basın e sınırı yakınında yaSuriy r, rmala janda 'ta Ocak 1976'da M idyat Ağırman adındaki iki Kürt köykaladıkları Abdü lkadi r Akay ve öme r lüsünü kurşuna dizer ek öldür düler . ana gelen bir olay28 Ocak 1976'da, Mard in'in ldil ilçes inde meyd yayınladıkları ortak billa ilgili olara k bölge deki demo kratik örgü tlerin

diride aynen şunlar yazılıdır: kacakçılıkla ilgisi «ldil ilçesi yöresinde bir mağarada, kaça k ve rla çevrilm i ş rma!a janda etrafı olma yan silahsız beş koyun çobanının ndan yaayağı de kişi bir ve ilk uteş sırasında katledilmişlerdir. Diğer

32


ne

te we .c

om

ralanmıştır. Yaralanan yoksul köylümüz, «ne olur bana s\.ı verin» diye feryat ederken ağzına matara uzatılmış ve su içmesine fırsat verilmeden başı taş ve tekmelerle ezilerek o da k<atledilmiştir. Ölenlerin ağzına ölü iken kurşun sıkılmış ve cesetleri süngüierle delik deşik edilmiştir. Tutsak edilenler çmlçıpla·k soyunduruldu ktan sonra çeşitli işkence;ler yapılmış ve öldürülecekler i sırada, bir jandarma erinin, «beş kişiyi öldürdük, bu seferlik bu kadar yeter» demesi üzerine i-kinci katliamdan vazgeçilmiştir ... » (Bu bildirinin altında 10 ·k adar demokratik örgütün imzası vardır). Şubat 1976'da Nusaybin'in Akarsu bucağında, Nusaybin jandarma komutanı üstteğmen ,bel·ediye başkanı ve dört öğretmeni evlerinden alarak götürmüş. onlara tuz yedirmiş ve kerpetenle bıyıklarını çektirmiştir. . Temmuz 1976'da Uludere'deki Jandarma teğmeni, köyler üzerinde terör estirdi. Çeşitli işkence yöntemleri arasında, demir bir karyola-ya sırt üstü bağlayıp çırılçıplak günboyu güneşte bırokma, güneşe karşı gözleri açık tutma, ayağından ağaç dalına bağlatıp sarkıt­ ma, camura gömme, dayak vb. vardı. Bu teğmen yağmalara da girişti. Elcan Köyüne yapılan baskında kadınların bilezik, küpe gibi süs eşyaları alındı, peynir küpleri kırıldı; un, buğday, yağ gibi yiyeceklere gazyağı döküldü. 23 Ağustosta Silvan'da, silahını temizlerken kaza ile bir arkadaşını öldüren askere, subayı şöyle bağırdı: «it oğlu it! Vazifeniz Kürtleri öldürmektir, birbirinizi çleğil!.» 18 Eylül 1976'da Şırnak'ta bir başçavuş, bir çocuğun gülüşüne sinirlenerek otomatik silahla halkın üzerine ateş ııçtı ve dört kişiyi ağır yaraladı.

ww

w.

Kasım 1976'da Diyarbakır'da, İsmail Gökhan Edge adlı bir solcu genç, peliste gördüğü işkence sonucu öldü. Polis buna intihar süsü vermek istediyse de durum anlaşıldı ve demokratik örgütler olayı protesto ettiler. Bunun üzerine polis kentte terör estirdi. Birçok kişi tutuklandı, susmaları için tehdit edildiler ve işkence gördüler. 18 Ocak 1977'de Mardin'in Cevzat köyüne baskın yapan polis ekipleri, burada herhangi bir «suçlu» bulamadilar ama, bir köylünün 5 bin lira parasını aldılar ve kışlık zehiresine fare zehiri kattılar. Köylülere kar üstünde çıplak ayakle tafim yaptırdılar. Bir başçavuş, «Siz insan değilsiniz, Kürtsünüz, gövurdan da betersiniz,» dedi. Ornekleri çoğaltmağa gerek yok. Yukarda sayılanlar, Tür~iye Kürdistanında son yıllarda yer alan benzer binlerce olaydan birkaçı. Bütün bu baskılara, zulme karşı halkın «resmi» merciiere başvurmcsı bir şey ifade etmez; çünkü zaten bu zulmü onla.ra uygulayanlar aynı mercilerdir. Bu işkence ve cinayetleri yürüten «görevliler»e çoğu za-

33


om

r zaten bu amaçla, bütü n bunman bir ikaz bile yapılmaz; çünk ü onla n baerdir. Onları şikôyet etme k halkı 'lar'ı yapsınlar diye yetişti,rilmişl gibi, bu zorbaların terfi ve talti f edilmeşına yeni dert ler açabileceği sind en başka sonu c da vermez. böylesine ırkçı, gaddar, insanlık işte Türk hükü meti Kürd istan 'da az Burada yapılanlar. hiç kuşkusuz. pe.k dışı bir yöne tim kurmuştur. hükü meti , bütü n bu zülum ve söm ürge de rastl anan cins tend ir. Türk uyla direnişini ezmeye, bu halkı kork zorbalıkla Kürt halkının hert ürlü

ww

w.

ne

te we .c

sindirmey€1, köleleştirmeye çalışıyor. nin sözcüleri, uluslararası Ama ne gari ptir ki aynı Türk hükü meti yükse·k ses!e nutu klar atma karenada ırkcılığa, sömürgec i liğe ·karşı demokrasiıılerinden söz ediy or tan da geri kalmıyorlar. «Özgürlükçü aynı p i şkinlikle Hels inki Konfeve onunla övünüyorlar! Ve yine onlm , atıp dön alınan ·kararların altına imza ransı'na da katıldılar, orad a hütle rini taah görs ünle r? Bu tür mek te bir sakınca görmediler. Neden sonr a? .. paça vra gibi çiğnemeye alışık oldu ktan şöyl ·e deni yor: Helsinki Deklerasyonunun 7. maddesinde ve din ayırımı yapm ak«iştirakçi devl etler , ırk, cins, dil din ve fnan ç özgürlüğü başta sızın insa n haklarına, vicd an, duyarlar.» olma k üzere, temel özgü rlükl ere saygı leri uymamışlardı ve şimdi Türk hükü metl eri bu ilkeye daha önce ve 142. maddeleri başta olde uymuyorlar. Türk Ceza Yasasının 141. okra tik hükü m var ki düşünce mak üzere yasalarda o kada r anti- dem ikt i darın hoşuna gitmeyen ve vicdan özgürlüğünü bir hiçe indiriyor, .tehl ikey e görüşleri taşıyanların yaşamını düşünceleri suç sayıyor, bu rlar, mutl aka cezaevlerinde sokuyor. Hemen tüm ünlü Türk iyeli yaza ışlardır .. kısa ya da uzun bir süre yatm şöyle deva m ediy or : Helsinki dekl eras yonu nun 7. maddesi bulu nan işt:rakçi dev«Topraklarında ulus al azınlıklar kanu n önünde eşitlik letle r; bu azınlıklara dahi insanların dan ve teme l özgü rlükl erinden hakkını tanırlar; insa n hakların ve bu şekilde, azınlık­ gerç ekte n yara rlanm a imkanı verir ler ların yasa l çıkarlarını koru rlar.» milyon nüfuslu Kürt halTürk hükü meti nin, azınlıklar bir yana, 10 . Ve zaten bu duğını yukarıda örne klerl e göst erdik 'kına nasıl davrandı

rumu bütü n dünya da bilm ekte dir. de, «Ulusal azınlıklar ve Helsinki dekl eras yonu 'nun IV. bölümün e deni yor: bölgesel kültürler» başlığı altında şöyl azınlıkların veya bölg esel külal «iştirakçi devl etler , ulus li alanlarına katkıda türle rin, kend i aralarında kültü rün çeşit topraklarında böyl ebulu nabi lece kleri ni kabu l ederler. Kendi

34


sine

azınlıklar

ların

kanuni

veya kültürlerin varolması halinde vatandaş gözönünde bulundurarak bu katkıyı kolaylaştırmaya karar vermişlerdir.» Türk hükümeti , Kürt halkının dilini ve kültürünü yok sayarak, hatta bu halkı yok sayarak, uluslararası sözleşmeleri ve bu arada Helsinki ilkelerini çiğniyor; «bölgesel» ~kültürün katkısını olumlu bulmak şurda kalsın, onun kökünü · kazımaya çalışıyor. Helsinki Deklerasy onu'nun 8. maddesin de şöyle deniyor : «Halkların haklarının eşitliği ve halkların kendi kaderlerini tayin hakkı ilkesi ışığında bütün halklar, tamamen hür olarak, istedikleri zaman ve istedikleri şekilde, hiç b:r dış baskı olmadan iç ve dış siyasi statülerini belirlemek ve arzuladıkları biçimde siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel. gelişmelerini düzenlemek hakkına her zaman sahipt:rler ... » Bu ilke de Türk hükümeti için t)iç bir şey ifade etmez; çünkü onlara göre Türkiyede bu maddeyi ilgilendire n başka halklar yoktur. Türk sömürgec ileri. Kürt hal·kının kaderini kendileri belirlemişler ve onu zorla boyundur uk altına almışlar. Onlar, bu halkın kendi kaderini serbestçe tayin hakkına razı olmak şurda kalsın. onu herhangi bir ulusal hakka da lôyı·k görmemişlerdir. Bütün bunların. temel insan haklarını teminat altına alan. Türkiye'nin de taraf olduğu diğer uluslmarası sözleşmeler gibi, Helsinki ilkelerine de aykırı düştüğü açıktır. Helsinki Deklerasyonu, tüm iştirakci devletleri n, devletler hukukundarı doğan yükümlülü klerini de yerine getirmeıerini belirlemişt ir. B. M. üyesi olan Türkiye, insan Hakları Evrensel bildirisi'nd e yazılı ilkelere uymak zorundadır. Sözkonusu bildirinin 14. maddesinde şöyle deniyor:

ww w. ne

te we .c om

çıkarlarını

«Herkes zulüm karşısında başka memleketlere iltica etmek ve bu memleketler tarafından MÜLTECi muamelesi görmek hakkına sahiptir.»

Türk hükümeti Irak'ta özgürlükl eri için Irak birliklerin e karşı saTürkiye'y e sığınmak zorunda kalan binlerce Kürde bu hakkı tanımadı, onları Irak hükümeti ne teslim etti. Irak hükümeti bunların birçoğunu idam etti, ya da toplama kamplarına götürdü. Mültecile r sorunu parlamen toya da yansıdı. Hükümet bu sığınma­ ları bahane ederek, durumu Türkiye acısından tehlikeli gösterme ye çalışarak. 4 Kürt ilinde sıkıyönetim ilan etmek istedi. Ma.ksadı, olup biteni dünya kamuoyun dan gizlemek, Kürt savaşçılarının yenilgisin i kolaylaştırmak ve Türkiye Kürdistanı halkına da gözdagı vermekti. Ancak hükümet sıkıyönetimi meclisten geçirmey i başaramadı. insani vaşırken

35


amaçlarla

sığınmalara

Başbakan

Sadi

ırmak

olanak tanınmasını isteyenler e ise, o zamanki şöyle cevap verdi: «Kılıç artıklarını biz mi ba-

rındıracağız?!.»

işte Türk hükümetl·erinin insan haklarına ilişkin tutumu, Kürt hal-

özetle böyledir. Hükümetl erin değişmesiyle bu politika asla değ!şmemekte, bir yumuşama bile gösterme mektedir. Sor. birkaç yılda, bir ölçüde demokrat bir görünüm kazanan ve kitlelere özgürlük vadeden Cumhuriy et Hal·k Partisi'nin ve onun genel başkanı Ecevit'in Kürt halkıyla ilgili tutumu da aynıdır. üstelik Bay Ecevit, sermaye çevrelerine, militarist güçlere güven vermek, şirin görünmek için bu konuda çok daha titiz görünme çabasındadır. Ecevit, Türkiye'd e Kürt halkının varlığını kabul etmediği gibi böyle söyleyeniere de fena halde öfkelenm ekte, onları vatan hainliği ile suçlamaktadır. Herkese özgürlük getireceğini vadeden Ecevit, bu özgürlüklere bir tek sınır koyuyor, o da Kürt halkıyla ilgili: «Ülkeyi ve ulusu bölücü görüşlere özgürlük tanıyamc;ıyız» diyor. Bilindiği gibi. şimdiye ·kadar, Kürt halkından ve onun ha·klarından söz eden herkes, daima «ülkeyi ve ulusu bölmek»le suçlanmıştır. 100 Bin

te we .c om

kına karşı

Kıbrıslı

Türk ve 10 Milyon Türkiyeli Kürt ..

ww w. ne

Bay Ecevit de öteki Türk devlet adamları da sık sık, başka ülke·lerde yaşayan Türklerin haklarından sözeder ve burıu iç politikada bir rekabet unsuru olamk kullanırlar. örneğin Kıbrıs'a ilişkin olarak böylesine bir yarış içindedirle r. Türk devlet adamları, Kıbrıs'ta yaşıyan 100 bin Türk'ün hakları üstünde çok hassas görünüyo rlar. Bunun Kürt halkının Türkiye'd eki durumuyl e karşılaştırmaktc yarar var. Dünya kamuoyu, Kıbrıs'taki Türklerin sayısını ve onlara. daha önceki anlaşmalarla verilen hakların niteliğini biliyor. Bu Türk azınlığı, nüfusu oranında Kıbrıs parlamen tosunda temsil ediliyor. Cumhurbaş­ Bele·kanlığı yardımcılığına Türk cemaatin in seçtiği bir Türk yapıyor. başkanlı­ belediye yerlerde oldukları a çoğunlukt ve diye meclislerine a ğına Türkler kendi temsilelie rini seçiyorlar . Türkler kendi okullarınd kültürü dili, Türk yapıyor. okuyarlar ve Kıbrıs radyosu Türkçe yayın üzerinde hiç bir baskı ve sınırlama yok. O halde Kıbrıs Türklerini RumIara karşı savaşmaya ve Türkiye'y i adayı işgal etmeye sürükleyen se-

bepler nedir? . Açıktır ki Türkiye'y i bu olayların içine zorlayan haklı nedenler yoktur. Kıbrıs rumları ve Türkleri arasında düşmanlık yaratanla r her iki taraftaki ırkçılar ve onların ardındaki emperyal ist güçlerdir. Türk devlet adamları, «Kıbrıs'taki soydaşlarııının hakları üstünde heyecanlı nutuklar atarken aslında doğruyu söylemiyo rlar, çünkü o soydaşla­ rının hakları temin edilmişti.

36


te we

.c

om

Buna karşılık Türk devlet ·adamları, Türkiy e'de yaşayan 10 milyonu aş·kın Kürdün hakları ve özgürl ükleri üzerinde ne düşünü yorlar? Bu 10 milyon insana, hem de Kürdistan'da bir azınlık değil, ezici bir çoğunluk olan bu halka hangi ulusal ve demok ratik hakları tanımış­ lar? Onlar kendi anadil lerinde öğrenim yapan okullar da okuya biliyor lar mı? Kendi dillerinde radyo yayını var mı? Kendi dilleriy le gazete, dergi çıkarma, kitap basma imkanıarı var mı? Kürt halkının parlam entoda temsilc ileri var mı? Elbet orada Kürdistan'dan seçilip gelen birtakım boyunları tasmalı adaml ar var; ama onlar ancak Kürt halkını red ve inkör etti·kleri, efendilerine sadık bir uşak oldukları zaman oraya gelebi lirler ve onların çoğu zaten Kürt halkını iliklerin e kadar sömüren, sömürgeci yönetimin ortağı, ortaçağ ·kalıntısı ağalar, derebeyler şeyhlerdir. Onlar Kürt ve Kürd istan adını ağızlarına alamazlar; çünkü bu onların birer kukla olarak yaptıkları göreve aykı·rı düşer. Kürt ulusunun yanı sıra, Türkiye'de, sayıları Kıbrıs'taki Tür·kle ri kat kat aşan ve belli bölgelerde nüfusları yoğun olan Lazla·ra , Cerkezlere, Araplara, Gürcülere de elbette hiç bir hak tanınmamıştı r. Bu insanların da birtakım hak ve özgürl üklere gere·k duyaca ğı herhal de sayın Tür·k devlet adamlarının aklına gelmiyor. Öyle ya, Türk idaresi altında yaşama mutluluğuna erişHkten sonra insan başka ne ~isteye­ bilir? .. dünyanın onların

tüm ilerici, demokrat, barışsever da kendisine dostluk elini uzatmala-

ne

Mazlum Kürt halkı, güçlerinin yanındadır ve rını bekler.

Belgrad toplantısı, dünya da barış uğrundaki çabaların yoğunl aş­ bir dönemde yapılıyor. insan haklarının sözkonusu çiğnenişi bu çabalarla bağdaştırılamaz. Ülkesi dört devlet arasında bölüşü lmüş 20 milyon luk Kürt halkı, ne yazık ki bu toplantıda temsil edilmiy or. Ama biz, barış ve özgürl ük uğrunda yoğun çaba gösteren, temel insan hak ve özgürl üklerin i savunan demok ratik ülkele r temsilcilerinin , bu toplantıda, Türkiy e'de genel olarak temel insan hak ve özgürlüklerinin çiğnendiği gerçeğinin yanısıra, aynı zaman da Kürt halkının özel durumunu, onun ulusal demok ratik haklar dan yoksun kılınışı nı, zorla assimile edilişini ve baskı altında tutuluşunu tartışma konusu yapacaklarına inanıyoruz. Hiç kuşkusuz, Kürt halkı, ulusal ve demok,raük haklarını en başta kendi çabasıyla kazanacak, ülkesini parçalanmışlık­ tan ve bir sömürge olmak tan kurtaracaktır. Halkımız, içinde bulunduğu ağır ·koşullara rağmen, mücadelesini yılmadan sürdürme.ktedir. Dünya ilerici, barışsever halklarının, uluslarının desteği, bu mücadelenin başarısını kolaylaştıracak, halkımız üzerindeki baskı ve zulmü gerilet ecektir . Mazlum Kürt halkı, dünyanın tüm ilerici, demok rat, bo-

ww

w.

tığı

37


adır ve onların rışsever halklarının, uluslarının, güçler inin yanınd . bekler larını ıkendisine dostlu k elini uzatma d Konferansının, uluslararası düzeyde barış. güvenlik

da

Belgrad

Kenteransına

om

ve Belgra sağlam daha rın adımla bu işbirliği yolunda ileri adımlar otacağını ve ülkegüveneelere bağlanacağını içtenli kle umut ediyoruz. Tüm taraf özve lerin hüküm et başkanlarından ve yardımcılarından, insan hak uymayan. gürlük lerini içeren uluslararası antlaşmalara ve taahhü tlere haklarına ların azınlık ulusal i içindek Kürt halkının ve ülke sınırları isteriz. rini saygı göster meyen Türkiy e'yi protes to etmele taraf olanlar, Türk hükümetini

2. Kürt

.c

1. Milliye t ve dil farkına bakılmaksızın, tüm yurttaşiara meye, mış olan eşit hak ve özgürl üklere saygı göster

sağlan­

hal·kının varlığını tanımaya,

te we

·kendi dilinde eğitim yapmasını; Kürtçe veya Kürt kitapla r yayınlan­ ıkültürü ve tarihi ile ilgili gazeteler, dergile r, masını garant i etmeye, 4. Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkına saygı göstermeye · zorlamalıdırlar.

3. Kürt

halkının

Başvurumuzu anlayışla karşılayacağınızı ğınızı umarız. Saygılarımızla.

ve ona destek olaco-

ww

w.

ne

Türkiy e'deki Kürt Halkının Ulusal -Demo kratik Haıklarını Savunma Komitesi Amsterdam - Hollanda

38


Eğitim

e. co m

Romany a'da ve Gezi

Notları

Süleyman

Cezayir'de yapılan

YAŞAR

«Filistin Öğretmenleri ve Halkıyla Dayanışma Gültekin Gazioğlu ' na, yine Moskova'da yapılan FISE'nin 11. Genel Kurulu'na katılan heyetimize karşı çıkartılan engellemeler Romanya'ya giden heyetimize karşı da çıkarıldı. Çıkış izni, İçişleri Bakanlığından normal süreden fazla bir zamanda ve güçlükle alınabildL Bakanlığa, Romanya'dan gelen bir davet üzerine gideceğimiz bildirildiği halde, istanbul Yeşilköy Hava alanında görevli polis memuru tarafından, Genel Başkanımızın uçağa binmesi engellendi. Gerekçe, başkanın döviz haddini doldurmuş olduğu idi. Bizim heyet olarak gittiğimiz, dövize ihtiyaç duymayacağımız, gerekirse dövizlerimizi paylaşabileceğimizi söylememiz fayda etmedi. Böylece, Genel Başkan Gültekin Gazioğlu, Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Yaşar, Genel Sekreter Yardımcısı ömer Arslan ve Merkez Yürütme Kurulu üyesi Ayhan Kutlay'dan oluşan delagasyonumuzun sayısı 3'e inmiş oldu. • Kazanılmış hakların kullanılması ve varolan demokratik hakların genişletilmesi mücadelesini başarı ile yürüten örgütümüzün kurduğu uluslararası .ilişkinin burjuvaziyi ne derece tedirgin ettiği her vesile ile ortayo çıkmaktadır. Diğer uluslararası andiaşmaiarda olduğu gibi daha iki yıl önce, Türkiye'nin tek eleştiri dahi getirmeden imzaladığı «Helsinki Avrupa Güvenliği ve işbirliği Konferansı»nda alınan kararlar dahi çeşitli bahanelerle uygulanmama kta ve bu andlaşmalarla ·kazanılmış haklar gasbedilmeye çalışılmaktadır. Ancak tutucu güçler, bugünkü şartlarda bile demokraHk haklarına sahip çıkan ve onu kullanmakta direnenlere ·karşı da gerilemektedir ler. TÖB-DER'in FISE'ye katılmasını önleyemeyenl er, öte taraftan, mecliste, yayın organların­ da ve çeşitli propaganda araçlarıyla örgütümüze iftira etmekten, yalan ve tezvirattan geri durmadılar. Sosyalist olmayan ülkelerin, örneğin İran öğretmenlerinin de ·katıldığı FISE (Dünya Öğretmen Sendika-

ww

w.

ne

te w

Semineri>ıne katılan

39


«Komüsanki da, .nist Öğretmen Sendikaları Toplantısı» diye Buar. ladıl ın «konuşmalarını» yayın oradaymış gibi, Genel Başkanımız n yere yayın yapa ganun üzerine TÖB-DER olarak, hakkımızda yalan garibi, Basın Savcısı da zetel er hakkında tazm inat davası açtık. işin rak, TÖB-DER haksaya sözü geçen iftira ve yalan yayınları «ihbarı> aya ·kapamayı göze alamayan 'kında dava açtı. Henüz kendini düny acze düşmektedir. MC, düny daki demo kratik dayatmanın karşısında t olara k cıkamaması bundandır. Uluslararası ilişkilerimizin önüne direk son yıllarda, Türk iye'n in Bu ülkel er sosy alist ülkel er bile olsalar. Hele ler ve buna duyduğu ilişki bu ülkelerle geliştirmek istediği ekon omik sı şartların demo kra·ihtiya ç da gözönünde tutulduğunda, uluslarara ortay a çıkar. Varolan uluslararası tikleşmeyi ne derec ede etkilediği kratik mücadeleyi ve bu mücadele şartların yanısıra ülkemizdeki demo yan bir diğer önemli uniçinde TÖB-DER'in yerinin de bu kapıları arala iği gibi, ilk ulusl arBilind sur olduğunu saymamak mümkün değildir. sonra da FISE Kongre'sinin yapıl­ arası kapıyı Ceza yir'le açtık. Daha Birliği'ne gidild i. Bu iki toplantı­ dığı Sovy et Sosy alist Cum huriy etler tur: 1.sinde, Dünya öğretmenleriyle nın da çok önemli sonucları olmuş ötgü tleriy le örgü tsel birliğe ulaş­ tanışma, 2.sinde ise Dünya öğretmen bir ülkenin -hem de, bizim pek mayı sağladık. 3. cü cıkışımızda, bize sosy alist bir ülke nin- eğitimini taçoğumuzun yeter ince tanımadığı Federasyonu)'nun Genel Kurulunu,

bazı yayın organları

yazdı. Bazıları

te w

e. co m

~arı

nıma olanağını sağladı.

ww

w.

ne

içinde edindiğimiz Biz bu yazımızda, Romanya'da kaldığımız süre bilgil eri aktar maya çalışaca~ız. da hare ket eden uçağımız, Yeşilköy Havaalanı'ndan saat 19.00 Sendika Başkanı Silsaat 20.05 de Bükreş'e indi. Havaalanında bizi i Nicolae Burcea ve tervia llie, Sendika Merk ez Yürütme Kurulu Üyes ntısında tanıştıkları cüman Prof. lon Penişoara karşıladı. FISE Topla , başkan çok üzüldü. Havaalanında­ Gazioğlu'nu aramızda göremeyen dan ayrılarak, Sendiki kısa bir görüşmeden sonra, Sendika Başkanın ade bizden baş­ firhan kalar Birliği'nin misafirhanesine gittik . Bu misa ş deleg asyo nlar da ka, çeşitli ülkelerin sendikalarını temsilen gelmi vardı.

20.9.1977

ezine gittik . BuSabahleyin davetl'isi olduğumuz sendi ·kanın merk l Sekreteri bizi ·karşıla­ rada Sendika Başkanı, Yardımcıları ve Gene z günle r için hazırlanmış progr am dılar. Tanışmadan sonra, kalaoağımı ilerimiz istendi. Küçük bir-ik i deği­ açıklanarak, varsa değişiklik öner sonra karşılıklı ola'rak örgü tlerişiklikle prog ram benimsendi. Daha

40


mizi tonıtıcı bilgile r verildi. Biz, örgütü müzü n grev hakkı olmay an bir derne k olduğunu ve bu derneğin ne gibi bir yasaya göre kurulmuş olduğunu, mücad ele geleneğini ve bugün kü örgütl enme düzeyini kısa­ ca anlattık.

om

ROMANYA EGiTiM, BiLiM VE KÜLTÜR SENDiKALARI BiRLiGi Romanya'da devrim öncesi, öğretmen sendikasının grev

hakkı

te we .c

1893 yıllarında başlar. Öğretmenler bu haklarını 1939 Nazi işgoline ıkadar etkin bir biçimd e kullanmışlar. 19391944 yılları arasında Alman faşistleri, öğretmen örgütl enme sine yasak koyun ca, öğretmenler faaliy etlerin i bu kez gizli olarak sürdürmüşler. 23 Ağust os 1944'e kadar verilen anti-faşist mücadelede aktif olarak yerler ini almışlar. 1948' de de Eğitim, Bilim, Kültür Sendikaları Birliği'ni kurmuş lar. Bu tarihe kadar sendikanın adı Öğretim Sendikası'dır. Sendika, FISE'nin oluş­ turulması için yoğun çabal ar sarfetmiş. Ve nihay et 1946'da diğer ül-kelerin öğretmenleriyle bir çatı altında toplanmışlar. E.B.K.S.B. aynı z.amanda 13 birlikt en oluşan Romanya Sendi kalar Genel Birliğ'i'ne de üyedir. Ül·ke çapında 720 örgütü ve 400.000 üyesi var. «iş» adında Eğitim Bakanlığıyla berab er haftalık bir gazet e çıkarmakta. Sendika Merke zindek i tanışma, örgütl eri tanıtıcı kısa bilgi ve kalacağımız günle r için yapılan progra m görüş mesinden sonra, polite knik Enstit üsüne gidildi .

ne

POLiTEKNiK ENSTiTÜSÜNDE :

ww

w.

Saat 11.45'te vardığımız Enstit üde Rektör, Rektö r Yardım cısı ve Elektr ik Fakültesi Dekanı, Metal ürji Fakültesi Dekanı bizi birlikt e karşıladılar. Bizimle berab er Sendi ka Genel Sekreteri, MYK üyesi Burça ve Tercüman da Enstitüye gelmişlerdi. Rektör, Enstitü hakkında genel bilgile r verdi. Polite knik Enstitüsü üniver site ayarında bir okul. Romany a'da toplam dört tane Poli~eknik Enstit üsü var. Tüm ülkede ki toplam öğrenci sayısı 160.000 dolaylarında. Bükreş'teki sayısı ise, 60.000 ... Enstit üleri n dışında ayrıca her üniver sitede bir Polite knik Fakülte de var. Enstit üler, çeşitli fabrik alarla işbirliği içinde ve öğrenci­ ler pratik çalışmalarını bu fabrik alarda yapıyor. Fakül teler, başlıca iki bakanlığa bağlı. Hepsi nin bağlı olduğu Eğitim Bakanlığının Clışında, ayrıca, kendi dallarını ilgilen diren bakanl ığa bağlanıyorlar. Bulun duğumuz Enstit ü, dört alana uzman hazırlı yor: 1 Meka nik, ll - Elektrik, lll - Metal urji, IV - Kimya ... Meka nik alanda beş fakült e var: 1 - Meka nik, 2 - Cihaz Uzmanları, 3 - Hidrol ik, 4 - Tekno loji, 1 5 - Tarım ... Elektr ik alnnında dört fakült e var: 1 Elektr onik teknik, 2 - Enerji, 3 - Otom atik, 4 .:._ Elektr ik. Kimya alanında da iki 41


te we .c

om

Kimya Mühendisliği. Meta fakü lte var: 1 - Kimya Tekn olojis i, 2 ciler, okulu bitird ikten sonlurji alanında sadece bir fakü lte var. Öğren tim parasızdır. 11.000 öğ­ ra, iki yıllık bir staj devresi geçir iyorl ar. Öğre nci sayısı 22.000'dir. Ayrıca renc inin yatılı olduğu okul da, topla m öğre şartlara bağlanmış: Öğrencinin öğrenciler burs alab iliyor . Burs alma yinin düşük olması gere kiyor . Öğ­ başarılı, ya da ailes inin gelir düze ağırlık taşıdığı yazılı bir renç iler okula ; mate mati k, fizik ve ·kimyanın , beş yı!da bir on günl ük imtih anla alınıyor. Okul u bitire n öğrenciler nda başarılı olan lar, mesbir ıkurs devresi geçi riyor lar. Bu kurs sonu elme sağlayabiliyor. Enst ilekle rinde ilerleme ve .kade mele rinde yüks ut. Çoğunluğu Asya, Afrik a tüde, yabancı uyru klu 600 öğrenci mevc oluşan yabancı uyru kluve Latin Ame rika ül·ke lerin in öğrencilerinden 1500 kada r öğretim göre vlisi lar da burs alab iliyor . Enst itüde topla m, ıyorlar. var. Öğrencilerle bera ber bir de gazete çıkar

ww

w.

ne

şmalar : Politeknik Enstitüsündeki Sendikal Calı k Enst itüsü nün SenRerktörü n verdiği bilgil erde n sonra, Polit ekni ve faali yetle ri hakkında kı­ dika Başkanı da, Sendikanın örgü tlenm esi anları örgü tleye n ve il sensa bilgi verdi. Sendika, Enst itüde tüm çalış üzere, e. 1500'ü öğretim üyesi olma k dikasının bir altbi rimi niteliğind ekni k Polit nevi bir üyesi var. Tem silci, işyerinde topla m 3.500 send ika nltesi r, Enst itünü n her fakü Enst itüsü Sendika Başkanı. Çünkü, üyele ayrıca birer yöne tim kuru lde bir alt guru p oluşturmuş. Bunların da Personel ve yem ekha nede yardımcı ları var. 12 Fakü lteni n dışında, m örgü tleri mevcut. Topl am 14 bölü m çalışan işçilerin de birer bölü ika yöne timin i oluşturu­ örgü tü birleşerek Polit ekni k Enst itüsü Send da, genel olara k eğitim ve yor. Sendikanın en önemli işlevi Eğitim. Bu e iki alan da kendini göst eriyo r. öğrencilerin eğitimi olma·k üzer sonra, Enst itüde ki böOkul ve Sendika hakkında alınan bilgid en eğitim yapa rken yain lüml er dolaşıldı. Ve bilgi ler alındı. Öğrenciler iai moto r aksesuarları ve ses cihaz rattıkları değerler arasında çeşitl var. şey çok elek troni k beyine kada r rından tutun da ıkompüter, ve

ROMANYA'DA EGiTiM :

ram gereği, RomanPolit ekni k Enst itüsü nün Rektörü, ayrıca prog süre leri hakkında da bilgi ler ya'da görü len eğitimin bütü n dalları ve bir de çizelge hazırladı. verdi. Bunl ar daha iyi açıklanabilsin diye, az el uzatıyor. Sağ­ Romanya'da devlet. çocuğa daha doğar doğm 0-3 yaşları arasındaki çocu klar beslık Bakanlığına bağlı kreşlerde Bütün illerde, kasa bala rda lenme, bakım ve eğitime tabi tutul uyor lar. kların % 70'i bu kreşlerde ve birço k köyle rde bu kreşler mevcut. Çocu 42


kalıyor. ilerde, gezdiğimiz kreşler hak·kında daha geniş bilgileri akta-

te we .c

om

racağız. 3-6 yaşları arasındaki cocukların % 95'i de cocuk yuvaların­ da yetiştiriliyor. Çocukların eğitimi ile ·bu bölümd e eğitim Bakanlı ğı da ilgilenm eye başlıyor. Çocuk yuvasından sonra, başlayan ilkokul devresi , dört yıldır. Bu yaştuki cocukların % 100'ü ilkokula devam etmekted ir. Romenierin «Cimlazu» dedikle ri ortaöğrenim ise, yine dört yıl. Orta öğrenimden sonra da iki yılı mecbur i olmak üzere iki bölümlü dört yıllık lise öğrenimi var. Kreş ve cocuk yuvalarının dışında, on yıl­ lık mecbur i öğretim, lisenin birinci bölümü nün sonund a bitiyor. Öğ­ renci isterse, ikinci bölümü ne de devam edebilir . Ancak, ikinci bölümüne devam edebilmesi icin imtihanları başarması şart. Romanya'da Liseler: 1 - Endüst ri ve Sanayi, 2 - Ziraat ve Sanayii, 3 - iktisat, 4 - Sağlık, 5 - Pedagoji (öğretmen), 6 - Matematik , - Fizik, 7 - Filoloji ve Tarih, 8 - Güzel Sanatlarğ 9 Biyoloji ve Kimya, liseleri olmak üzere dokuz alana ayrılır. Ve bunlar, Romanya'nın her tarafında bulunuy or. . Öğrenci, hangi liseyi bitirmiş olursa olsun, istediği yüksek okul ya da fakülte ye girebilir . Girmek istediği okulun imtihanını kazanması

şartıyla.

ww

w.

ne

Liseden sonra, mühend is yardımcılığı icin iki yıllık yüksek okullar da var. Ünivers itelerde fakültel er, genellik le dört yıl, tıp hariç (Romanya'da tıp fakülte leri altı yıldır) Politek nik bölümler, beş yıllık bir öğretim ­ den sonra mezun veriyor. Hayata atılan ünivers ite mezunu bir kişi hangi bölümden mezun olmuş olursa olsun, iki yıllı·k bir staj devresi ni başarıyla geçirmiş olamaz sa, yönetic i alamıyor. Romanya'da ilkokuld an hatta, oyunca klar biçimin de de olsa, çocuk yuvalarından başlayarak bütün okullard a atölyele r bulunuyor. Sınıfta iki yıl üstüste kalan öğrenciler, okuldan ayrılara k fabrika larda çalışmaya başlıyor, geceler i de yine öğretim kurslarına devam ediyor. Liseyi bitiren öğrencilerin % 30'u ancak yüksek okullara devam edebiliy or. Geri kalanla r da fabrika larda çalışma hayatına atılı­ yor. Romanya eğitimi hakkında alınan bu genel bilgilerd en sonra, ilerde program gereği gezilec ek olan okullar hakkında da etinan bilgiler aktarılacaktır. Politek nik eğitim enstitüs ünden ayrıldık tan sonra, akşam sendikanın tiyatros unda falklor gösteri lerini izledik. 21.9.1977 KREŞ

VE COCUK YUVAS lNDA:

Bükreş'in dış

semtler indeki cocuk

yuvalarından

birine gittik. Gör43


gercek ten cocukların iyi vetişebilmesi ve sağ­ arını taşıyor. Temiz, lıklı bir gelişim göster ebilme lerinin bütün olanakl en ve diğer persobakımlı, bol araç ve gereçl i, yeterli sayıda öğretm mın hedefi , daha progra n yapıla ığınca nellere sahip ... Eğitim Bakanl cocukların sıh­ de için Bunun çok çocukların ilköğretime hazırlanması. ma yetene konuş hatli yetiştirilmesiyle berabe r sağlam düşünebilme, yerleşmesi, morall eriğinin ve zekônın gelişebilmesi, yurt sevgis inin eğitimle nin yüksek tutulması, estetik lerinin geliştirilerek politek nik iliyor. (oyunc aklarla da olsa) tanışmaları icin yoğun çaba sarfed en 45 Çocuk yuvalarında, aileler cocuk başına ayda 30 Lei (takrib ortalam a TL.) harcıyor. Buna karşılık devlet in yatırımı co~uk baş·ına or. alınmıy para hiç ise den 600 Lei'yi buluyor. Dört çocuğu olan aileler 240'ı cocuk yuBulunduğumuz yuvada toplam 300 öğrenci var. kreşte ise sekiz, nda yuvası Çocuk vasında, 60'ı da ·kreş bölüm ünde. yirmi sağ­ en, öğretm toplam dört dersan e var. Yuvada buluna n onbeş irler. Yuüyesid a lık person eli, onbeş de hizmet linin hepsi de sendik bir sağlıklıkçı, bir senvanın yöneti mi, müdür , parti sekret eri, bir veli, ebecid en dika yetkilis i (Sekreter}, iki başarılı öğretmen, ve bir muhas cocuk

yuvası,

oluşuyor.

te we .c

om

düğümüz

ENDÜSTRi MESLEK LiSESiNDE :

gün saat 12.00'de Endüs tri Mesle k Lisesine gidildi. Okul, alişgücüyle yapılmış. tı yıl önce daha çok öğretmen ve öğrencilerinin uzman (mühendis 20 men). (öğret dis. Toplam 2.500 öğrenci, 25 mühen , 15'i de gegündüz 30'u ve eni yardımcısı), 40 kişi genel kültür öğretm elerin dersan rdaki ce olmak üzere okulda toplam 45 sınıf var. Binala Fran, toplam sayısı da 75'i buluyor. Öğrenciler, dört dilden (Rusça zorunda. Dersle risızca, Ingilizc e, Alman ca) ikisini seçip öğrenmek ını kapsanin yarısı pratik, diğer yarısında da genel kültür konular işleri Müm Öğreti ü, Müdür makta. Okulda Genel Müdür , Pratik işleri okulun sonra, tan dürü olmaık üzere ,üc müdür lük var. Hayata atıldık burs ilere ğında öğrenc bağlı olduğu fabrika da beş yıl çalışmak karşılı yürüttüğü veriliyo r . Bu fabrika , öğrencilerin pratik çalışmalarını da sıdır. Çookulun hemen yanıbaşındaki ağır ma·kina sanayi i fabrika ler, öğrenci ığı kazand larını ğunluğunun politek nik enstitü sü imtihan Öğ­ lar. giriyor işe da Enstitü yü bitirdik ten sonra önceli kle bu fabrika oluş dönrr.ü rencili k yıllarında pratik yaptıkları yere mühen dis olarak dışında yorlar. Ayrıca, okulun pratik işlerini yürüttüğü bu fabrikanın sırasında, bir de büyük atölye si var. Öğrenciler Pratik çalışmaları Okul. rlar. sağlıyo gelir okula ve yarattı ·kları ürünle ri piyasa da satıyor ış. kazanm sı) TL. milyon bugün e kadar dört milyon Lei (takrib en 6

ww

w.

ne

Aynı

44


ew

e. co

m

Bunun yarısıyla okula araç-g ereç almışlar, diğer yarısın ı da okulu n güzelleştirilmesine ayırmışlar. Dersaneler, genel likle taşınmayacak ağırlı·kta araç-g ereçle rle dolu olduğu için öğrenciler, döner li ders görüyor. Öğrenirnin 4. yılında ise, sadece fabrik ada ders (pratik ) yapı­ lıyor. Verile n bilgile re göre, fabrik a Avrup a'da kendi alanındaki fabrikaların en büyüğü. Fabrik a, elektr ik santra lleri için tribün ler yapıyor. Lise, öğretim acısından eğitim, meslek bakımından da inşaat-maki­ na bakanlığına bağlıdır. Öğrencilerin fabrik ada çalıştı kları süre için . emek lerinin ·karşılığı olan parayı fabrik a, mezun olduk tan sonra kendilerin e ödüyor. Bir öğrencinin yılda aldığı burs miktar ı 7.000 Lei. dir. Günde en çok altı saat ders görülü yor. Okul, .kışın üç hafta ilkbah arda iki hafta, yazın da üç ay olmak üzere, üç defa tatile giriyo r. Tatil aylarında başarılı öğrencilerden bir kısmı, yabancı ülkelere, diğer !:>ir bölümü de yurt içinde ki dinlen me kamplarına gidiyo rlar. Kampıa­ ra giden toplam öğrenci sayısı mevcu dun % 5'ini oluşturuyor. Okulu n yönet imi; müdür, iki müdü r yardımcısı, parti sekre teri, K. Gençl ik Birliği temsil cisi, iki başarılı öğr·enci, sendik a temsil cisi, bir veli ve başarılı üç öğretmenden oluşuyor. Bu komit e ayda en az bir kez toplanır. PREDEAL Aynı

gün saat 17.00'de Bükreş'ten ayrılan delegasyonumuz, saat turisti k bir ilçesi olan Predeal'a geldi. Bükreş'ten sonra gideceğimiz her yerde, sendik a Merke z Yürütm e Kurulu üyesi Burcea ve tercümanımız fon Penişoara ile berab er olaca ğız. Gezile rimizi, sendikanın bize ayırdığı küçük bir minibü sle sürdü rüyoruz. Predeal, Karpa t Dağları üzerine kurulmuş olduk ça şirin bir kent. Devrim öncesi varola n dinlen me evleri restor e ediler ek, bunla ra yenileri katılmış. Evlerin çoğu devle t ya da ona bağlı örgütl erin malı. Geriye kalanl arda da aileler oturuy or. Kiminin •kendi malı, kimile ri de kirada . Kişilerin birden fazla evi sahipl anere k kiraya vermeleri yasak olduğundan, kiralık evler ~devletten kirala nabiliy or. Yurttaşlar, buradaki turisti k tesisle rden, diğer yerler de olduğu gibi, turistl erden daha düşük bir ücretl e tayda lanma olanağına sahip. Bizim kaldığımız köşk, sendikanırı k~ndi malı. Olduk ca 'kullanışlı ve güzel bir yer. Bütün tarihi geçmişini o l duğu gibi, canlı bir şekilde koruy or. Ancak bu yapısını bozmadan bazı yenilik leri de benimsememiş değil. Eskiden odunl a yanan köşkü n sobaları, şimdi havagazına bağlanmış. Romanya'nın bir çok yerind e (apartmanların dışında kalan yapılarda) bu tarihi sobal ar halen mevcut; ve burad a olduğu gibi gazla ısıtılıyor. Bu sobalar, takrib en bir adam boyunda, içi tuğla , dış

.n

et

dolaylarında Breşov'un

ww w

20

45


kısımları

fayan sla

kaplı,

bir metr elik bir alan üzerine

kurulmuş cı­

tir şömineyi andırıyor. boyu nca gördüğü­ Ertesi sabah Predeal'den Braşov'a gittik . Yol cak cinst en değil. Hepsi müz evler de Pred eal'd aki evler i pek arato bu tek katlı villa tipi rde, de .pldukca güzel ve şirin şeyler, Bazı köyle eliyo r. Tercümanımız, evler in yanısıra 9-10 katlı apar tman lar da yüks atını önled ikleri ni, ayrı­ köyle re bu apar tman ion yapm akla, arsa zayiy v.b. imka nlara kavuştu­ ca köylü lerin bu evlerde kalor ifer, sıcak su e, köy-şehir arasındaki sosyal farkğunu söylü yor. Benzeri yenil iklerl da sözlerine ekliy or. lılıkların hızla kapatılmakta olduğunu olayl a daha karPred eal'd an Braşov'a gider ken bir başka ilgi~c polis lerini n giysi leri içinde, bir şılaştık. 9 yaşlarında bir cocu k, trafik uyordu. Bu «mini po:kamyonu durdurmuş, şöforle bir şeyler konuş bir ilkok ulda da öğ­ lis» bir polis in tüm yetki lerine sahip. Yakında ünü ya fazla süşöfor on renci. Anlatılanlara göre, cocu k, bu kamy durdurmuş. Ya ihtar ratte n ya da bir başka trafik sucu ndan ötürü cak. Fazla sürat ten ötüverecek, ya da ihtarları dolmuşsa ceza yaza ehliy eti alınarak (belli rü iki defa ihtar alan bir şoför, üçün cüsü nde » lerden Romanya'da bir süre için) cezaya çarptırılıyor. Bu tür «polis eğitimini nöbe ttrafik k prati çokç a görm ek mümkün. Öğrenciler bu, Ieşe yapıyor.

ew

e. co

m

kıntılı

et

ındaki çocukların, Nol boyunca. köyle rdeki kreş ve cocu k yuvas arına sık sık rastlıyo­ sabah gezin tisine , yahu t oyun icin çıkmış olanl klar kada r iyi giyim li ve ruz. Bunl ar da, Bükreşte gördüğümüz cocu sıhhatlıydılar.

BRAŞOV

.n

ika merkezine gitgirdiğimiz Braşov'un doğruca send sendikaları Şehri ve burad aki Tanıştığımız yöne ticile r, Braşov Saat 09.30

tik.

bilgil er verdiler. sonra ikin· 13. yüzyılda kurulmuş. Romanya'nın Bükreş'ten önce Madaha şe~ir, ci büyü k endü stri merkezi. Nüfu su, 205.000 olan 16. yüzyı­ da ı n ilkok ulunu n acılış carların yöne timin de imiş. Ilk Rome var ve 23 üyeden oluşan la raslar. Sendikanın da burad a 3000 üyesi üst korniteye işyeri tembir komi te ile yöne tiliyo r. Sendika üyeleri, bu tesi de, il çapında olukomi silcili kleriy le bağlanmışlar. Send ika üst send ika genel mernı, tesin in· başka şan korni teye bağlı. Bu il komi i ve profe syon el. Sendikez komi tesin in (Genel Yönetim) doğal üyes k-sosyal, kadın ve örgü tka faaliy etleri ni; Kültü r, spor, politi ka, sağlı ası ile yüıj.itüyor. lenme başta olma k üzere çeşitli büroları vasıt ndan sonra deleg asyo ntısı Send ika merk ezind eki tanışma topla liler!e tanıştı. Ünive rsite numuz. ünive rsitey e gider ek bura daki yetki

hakkında

ww w

Şehir,

46


ne te

we .c

om

rektö rü ve sendi ka başkanından alınan bilgile rden sonra ünive rsitenin bölüm leri gezildi. Her yerde olduğu gibi burad a da biz, Türki ye'yi ve örgüt ümüz ü anlat maya çalıştık. Bu kişile r içinde , Türki ye' nin gerçeğini bize yakın bir düzeyde bilenl ere de rastlıyoruz. Ünive rsite binası 100 yıllık tarihi bir geçmişe sahip . Anca k bina yeter siz kaldıkça ek bölüm ler de yapılmış . Gene iHkle tekni k elemanlar yetiştiren bu ünive rsiten in bir de öğretmen yetiştiren fakült esi var. Toplam öğrenci sayısı 8000'i bulan ünive rsited e, 1 - Meka nik, 2 - Makin a - inşaat Tekn olojis i, 3 - Ormancılık , 4 Ağaç sanayii olmak üzere 4 tekni k fakül te var. Mate matik fakült esi ise, bu alana öğretmen hazırlamak ta . Meka nik fO'kül tesine bağlı bulun an Elekt ro - Tekni k, Mate matik , Kimya - fizik gelec ek yıl birer bağımsız fakült eye dönüştürülecekmiş. Tamamı 4 yıl olan öğrenirnin son yılı, tamamen fabrik a yahut a raştırma enstit ülerin de geçiy or. Aynı zamanda bu ünive rsiten in, Braşov ili dışında da fakült eleri mevcut, 3000 kişilik bir yurtları olan öğrenciler, ayrıc a sözleşmeli burs da alabil iyorla r. Toplam 4 yıl olan mühe ndis yardımcılığı gece kurslarında da 1100 öğrenci öğrenim görüy or. Bu kursla ra lisede n sonra ünive rsiteye giremeyen, günd üz fabrik alard a çalışan istekl iler devam ediyor. Bu okulla rda bölümler, daha çok yören in özelli klerin e göre seçil iyor. Orma n ve ürünl erinin bir hayli geliştiği bural arda ilgili fakült elerd eki araç ve diğer makin alar da bir hayli modern ve gelişkin fabrikaları

andırıyor.

ww w.

Ünive rsited en saat 14.00 dolaylarında ayrılan deleg asyonumuza, «Sendika Evi>ınde yönet iciler tarafından bir yeme k verildi. Samimi bir sohbe t havası içinde geçen yeme kten sonra . Braşov'un turist ik dağ tes islerin i gezdik. Bu tesisl eri tarif etmek, anlat mak bir hayli güç olaca k. Tek kelime ile hayranlık verici ydiler . Heme n hepsi devrim den sonra yapılmış olan bu tesisl erin mima risi insanı hayre te düşü­ recek kada r güzel. Karpatların bu gözalıcı doğas ı içine, çok uyum lu bir şekilde yerleştirilmişler. Gece saat 21.00'de, Braşov Send ika Başkanı ve coğrafya kürsüsü Profesörü Maria Şoneriu ile Ünive rsite sendi ka başkanı ve Matema tik fakült esi dekanı Prof. Dr. Claudia - Lidia Simio nescu 'nun bizim için verdik leri yeme kte bulunduk. Yemek yediğ imiz lokan ta, tarihi ve turist ik bir yerdi. Yemekte, sendi kalar a bağlı folklo r ekiple ri ve sana tkarla r çeşitli oyun lar ve şarkılar sundu lar. Bütün bunlar, Romany a'da yaşayan bütün halkların ayrı ayrı özelli klerin i yansıtır nitelikte ydi. Gece saat 24.00'e 'k adar süren progr amda n sonra evsah iplerin e veda ederek tekra r Predeal'e döndü k. 23.9.1977 47


1

ww w.

ne te

we .c

om

gereği Sıbıu kent ine doğ­ Sabah kahvaltısından sonra, prog ram yapan minibüsümüz programı­ ru yola çıktık . Anc ak yarı yolda arıza esinın, kısa zamanda tam ir edilm mızı önem li ölçü de etkil edi. Arıza bizicin ni temi Burcea vasıto nin mümkün olamayacağı anlaşılınca, yeumuz üzgündü. Bulunduğ den ayrıldı. Şoforümüz Fre:day, oldu kca testrak törle rin söktüğü pata rin çevr esin deki tarla lard a öğrenciler, obill e yakındaıki, Romanotom leri topluyorlardı. Biz·i almaya gelen iki geldik. Tercü.mandan sadece yakının­ ya'nın ünlü «Ciceık Serası»na hakkında epeyce bilgi aldan gecerken göreceğimiz bu ünlü sera tı verserayı gezm e ve tanıma fırsa mıştık . Beklenmeyen kaza, bize ıyor. tirildiği bu serada bin kişi çalış mişti. Altmış çeşit çiçeğin yetiş elli tirilen bu serada yılda yaklaşık Aynı zamanda dom ates de yetiş ste, plek kom bu lmuş ine kuru ton dom ates üret iliyo r. Elli hekt ar üzer nin yetiştirilmesi. sulama Fide ıyor. yapıl lerle herşey en modern usul göre ayıklanması işine kadar, ve ısıdan tutu n da ürünün kalit esin e da yetiştirilen çiçe kleri n büher şey en ileri tekn ikle yapılıyor. Bura yor. yük bir kısmı yabancı ülkelere ihra ç edili gitmemiz icin araç teBiz, serayı gezerken Burcea da, Sıbıu'ya gecikmeden sonra nihayet, minine çalışıyordu. üc - dört saat lik bir ek üzere yola çıktık. Otomotemin edilen iki otom obill e Sıbıu'ya gitm n Parti Başkanlığınındı. Bu billerden biri, seranın bulunduğu köyü isine de ben ve tercümanı­ otom obile Burcea, öme r ve Ayhan, ikinc mız ion yerleştik. z uzaklaşmıştık ki, yolda En kötü günümüzdeydik. Seradan henü e bir inek çıktı. Şöförümü­ aniden bizim bindiğimiz otom obili n önün siyonu kırması, bizi yüzde yüz zün soğukkanlı ve ani hare ketle direk a devrilme tehlikesini otlat obir kazadan kurtardı. Tarlaya giren arab ak vardığımız Sıbıu'da bizi, rak tekr ar yola girdi. Hayli gecikmiş olar ladılar. Vak it geçi rmed en il Sendika Başkanı ve diğer yetk ililer karşı okul ğimiz okul da bizi karşılayanlar, yakında bir ilkok ula gittik . Gitti sonra sınıflar dolaşıldı. Buve sendik. ası hakkında bilgi ler verdikten m yirmi okulundan biri ve onla r gibi lunduğumuz okul , şehrin topla or. Toplam 28 dershanesi, orta okul kısmıyla beraber öğrenim yapıy atölyesi ve iki de dikiş - nakış bire r fizik ve kimya laboratuvarı, dört phaneye ve bir büyük jimatölyesi var. 13.000 ciltli k bir' büyük kütü de orta okulda olmak üzere, nast ik salonuna sahip. 500'ü ilk, 420'si Ders öğretmenliği esasına topla m 920 öğrenci ve 40 öğretmeni var. ders veriyor. Öğrenciler, ilkogöre öğretmenler, hafta da yirmi saat ta da ikinc i yabancı dil öğ­ kul ikinc i sınıfında birinci, beşinci sınıf ffüsl erin de onbeşer daki ka renimine başlıyor. Dersler kırkbeş, tene m ders saati dört tür. Orta okul da hatolduğu bu okulda, günl ük topla

48


ww

w.

ne te

we .

co m

tada toplam ders saati otuzikidir. (ilk ve ortaokuldak i ders dağılımı için bakınız. Şekil 1 ve 2.) Aynı günün akşamı 'bir Alman okuluna gidildi. Okul, ilkokuldan başlayarak orta ve lise bölümlerini de kapsamakt a . Romanya'd a romenler dışında yaklaşık bir milyon ·Alman, iki milyon dolaylarında macar, yüzbin de türkmen yaşamakta. Romenierin dışındaki bu halkların . yaşadığı her yerde kendi dillerinde, ilkokuldan yüksek okula kadar eğitim yapma olanakları mevcut. Gezdiğimiz _okulda cocukların hepsinin Alman olmadıklarını, bazı romen ailelerin de çocuklarını bu okulda okuttuklarını öğrendik. Bütün dersler almanca okutulmakl e beraber, haftada beş saat de ramence öğretiliyor. Yine, diğer romen okullarında olduğu gibi, bu okulda da iki yabancı dil ögretiliyor. Diğer sosyaüst ülkelerde olduğu gibi, Romanya'd a da her alanda ulu·sal ayrıcalık yokedilmiş ve her halk ·kendi ulusal değerlerini koruyup, onu geliştirme olanaklarına kavuşmuş. Bu konuda, konuğu olduğu­ muz EGITiM, BiLiM VE KÜLTÜR SENDiKALARI BIRLIGi önemli görevler yapmakta. Kültürel faaliyetleri, kendi üyeleriyle sürdüren sendika, bu değerlerin daha da geliştirilmesine çalışıyor. Bunun en so~ mut örneğini Bükreş'te ilk gün gittiğimiz konserlerde izledik Sendi•ka, kendine ait olan bu ve bunun gibi salonlarda üyeleri vasıtasıyla Romanya'nın dört bir tarafından yansıyan kültürel oluşumian en güzel bir şekilde vermeye çalışıyor. Alman okulunda yemekten sonra, Sıbıu'daki meslektaşlarımıza veda ettik. Yolculuğumuzu yine sendikanın aynı model bir minibüsüyle yapıyoruz. Serada Burcea'nın telefonla durumu bildirmesi üzerine Sendika Merkezi, ikinci bir arabayı hemen yola çıkarmış ve araba biz akşam yemeğindeyken Sıbıu'ya ulaşmıştı. Edindiğimiz bilgilere göre, sendika daha küçük grup gezileri icin otomobiller e, daha büyükleri içinse çok sayıda minibüs ve otobüslere sahipti. Sıbıu'dan ayrıldıktan sonra, kaybettiğimiz zamanı telafi icin şö­ förümüz normalden biraz daha hızlı gitmiş olacak ki, çok geçmeden trafik ekiplerince durdurulduk . •Tercümenın verdiği bilgiye göre, normalin üstündeki hızımızı radarlarla tesbit eden ekip, yolumuzu kesmişti. Romanya'd a şehirlerarasında otomobiller in azami sürati seksen, minibüsler ve otobüsler içinse 60 km . dir. Bizim yabancı bir delegasyon olduğumuzu, aksayan proğramımızı telôfi için biraz 'fazla sürat yaptığımız söylenip, polislerden özür dilendi. Durumu k:::ıvrayan polisler, sadece sözlü ihtarda bulunmakla yetindiler. Daha sonra yola süratle devam ederek gece saat 22.30 dolaylarında Romanya Sendikalar Genel Birliği (UGRS)'nin ünlü senatoryum unun bulunduğu Kıculota'ya geldik. Senatoryum , bir kaplıcanın üzerine kurulmuş, her türlü konforu haiz, yüzlerce yatağı bulunan büyük bir oteli andı-

49


romaAncak , bedru m katiarına inildiğinde sadec e otel değil, kompbir büyük i edildiğ i tizma ve diğer kemik hastalıklarının tedav tedav i görleks olduğu anlaşılıyor. Sendikalı işçilerin parasız olarak sahip. Hasta ladükle ri bu senet oryum , son derec e mode rn cihazi ara bu ·kadar gelişkin ve bakım­ nanların sayısı az da olsa, hastalıklarının Hastalığın çok ' ' bir yerde ·kısa süred e yoked ilmem esi mümk ün değil. ak olanla · lanac hasta er, az görüleceği bir yaşama kavuşmakla berab Güışlar. yaratm da arı rın kısa zaman da· acılarını dindir ecek cinakl da yukar sonra nün belirli saatle rinde fizik tedav isi gören ler, daha l olana klarda n olduk ça konfo rlu odalarına çekiliy or, ya da diğer sosya :küçük , fakat önemı; yararlanıyorlar. insan hayatına verilen önem in bir örneği. O gecey i senet oryum da geçird ik.

we .

co m

rıyor.

24.9.1977

ne te

bilgi alErtesi sabah, hastaların tedav i gördüğü bölüm leri gezip, ve aynı k uğradı 'ye Piteşti Yol üzerin deki dıktan sonra yola çıktık. yerine n evleri gün Bükreş'e vardık. Bükreş'te yıkılan eskide n kalma ay birkaç . Bir taraft an da şimdi dev gibi .apart manla r yükse liyordu mekle uğra­ önce meyda na gelen depre mden kalma son izleri yoket yolaça n iara hasar büyük rda yapıla i şıyorlar. Bilhas sa devrim önces da izlebunun , Fakat ... ış depre m, Romanya'yı önem li ölçüd e sarsm güzel ve m sağla rini kısa zaman da yoked erek eskile rin yerine daha a, onarım ~aba sarfettiği bu yapılar kuruy orlar. Halkın olağanüstü lü olarak katılıyorlar. komşu sosya list ülkele rden gençl er de gönül misafi rhane sine dönen deleg asyon umuz, lon, bizi kahve içmek ve ailea·kşam yemeğini yerken tercümanımız , hanımı ve iki siyle tanıştırmak üzere evine davet etti. lan'un evinde karşılandık. lon, daha önce onçocuğu tarafından büyük bir coşkuyla eve götürmüş lara tanışma imkônı olmadığını söylediği halde, bizi kendil erine in devlet ; erinin kendil olmak la onlaro sürpri z yaptı. Ev azar azar an arınd maaşl verdiği faizsiz krediy le almışlar. Şimdi bunu Ensmleri Dilbili ödüyo rlar. lon, Öğretim Ve Eğitim Bakanlığına bağlı olan men öğret titüsü nde bilims el araştırıcı olarak çalışıyor. Hanımı de ilkoku lda öğ­ lan'un iki de çocuğu var. Magd a lisede, oğlu Deniz ra Romanya renciy di. Dokuz yaşında olan Deniz, öğreniminin yanısı bin Türk Lie ailesin e böylec TV. sinin çocuk ·k orosu nda çalışıyor ve iği biröğrend ından bize babas -rasına yakın bir gelir sağlıyor. Deniz, ardan biri de kaç türkçe şiir ve ramen ce şarkılar okudu . Bu şarkıl kısa zaman da ünlü jimna stikçi Komaneçi için bestelenmiş. Bizim de oldu. sevdiğimiz lan'un ailesin den ayrılmak güç Birliği'nin

ww

w.

Sendi kalar

50


25.9.1977

çe_kleştiriliyor.

Tarlaların

te w

e. c

om

Saat 9.30'da harek et eden de·legasyonumuz, Roman ya'nın önem li tarım alanlarından geçer ek saat 15.00 sırala rında Efori' ye vardı. Burad a sadece geçtiğimiz yollar dan göreb ildikle rimizi anlatm aya çalışacağım. Çünk ü proğram gereği Köste nce'y e bir an önce varm ak gerek iyord u. Zaten proğramımızın temel espris i de Romanysı Eğitim­ Öğretimini tanımaktı. incelememiz, daha objek tif olsun diye de öğ­ retim kurumları, çeşitli bölge lerde n seçilmişti. Anca k, Köstence bölgesi, proğrama, ilk gün sendi ka genel Merk ezind e yaptığımız görüş­ me sırasında bizim de düşüncemiz alınarak sonra dan konulmuştu. Özell ikle Tuna'yı geçtik ten sonra, Köste nce'y e kada r alabil diğine uzayan ova, tümü yle tarım arazis i. .. Arkadaşların «üzüm orma nı» diye nitele dikler i geniş üzüm bağlar ının yanısıra, önem li ölçüd e mısır. ayçiçeği ve tahıl yetiştiriliyor. Tarım, son derec e mode rn araçlarla yapılmakta. insan emeği daha çok bu makin alaşmış üretim de makinaları çalıştırma~ ve üretim i planla mak gibi yoruc u olmay an iş­ lerde harcanıyor. örneğin ayçiçeği ve mısır, döve r - biçer lerle toplanıyor. Sulama, yeraltında toprağı ağ gibi saran su kanallarıyla ger-

belli yerler inden toprağın üstün e çıkıan muslu klara. ince borul ario da tarlanın üzerine yayılıyor. Ve su, tarla üzerine yayılmış bu ince borul ardan bir fıskıye gibi etrafa .yayılıyor. Çorak ve verimsiz bir parça araziye rastla mak mümk ün değil. Deniz kıyısındaki, Karadeniz'in sert dalgalarının yoladığı kayalıklar dışınd:::ı, her yer yemyeşil ve canlılık içinde. Yolda bir ara tercümanı­ mız lon, ihtiya r ve pek yükse k olmay an bir tepeyi göste rerek , «Buranın eskid en kayalıklarla örtülü olduğ unu» söyle di. Şimdi ise, bu arazi üzerinde tarım yapılıyordu. Saat 15.00 dolaylarında Eforie 'ye varan heyetimiz, yemekten sonra güneye doğru uzanan sahil şeridini gezdi. Braşo v'da dağlara kurulmuş turist ik tesisl erden de çarpıcıydı bural arda gördü klerim iz. Köstence , Eforie ve Mang alia dışında kalan Agigea, Costineşti, Neptü n, Jüpite r, Venüs ve Satürn, tatil köyle ri devrim den sonra yapılmış baş­ lıbaşına birer şaheser. Bural ardak i tesisl erin mükemmelliğini anlat mak olduk ça güç. Bunca güzelliğin,. üstün mima rinin ve emeğin bu derec e yaratıcılığını gördü kten sonra insan Roman ya'nın neden bu ·kada r çok turist çekebildiğini daha iyi anlıyor. Ki, biz buraların deniz mevs imind eki canlılığını da göremE(dik. Burad a hôlô canlılığını koruy an otelle r, eğlence yerler i ve bunun gibi şeyler in dışında turistik eşya sergil eri de. vardı. Romanya'da bütün ticare t devle t tarafın­ dan yapıldığı halde , bu küçük turist ik eşya sergil eri rome nierin «par-

ww w.

ne

bağlanan

51


om

old~ğunu, arkadaşlardan biritiküler» dediği özel mülkiyetin. Böyle dı, alırdım» demesi üzerine nin bir eşya fiyatı için «daha ucuz olsay nabiliriz» diye karşılık vermesiyle, ansatıcının «biraz ikram da bulu e pazarlık yoktur. Ancak, bu birka ·ladık. Çünkü, Romanya ticar etind ulusal nın tümü, tahr ikas yon Olmayıp, cı geçmeyen serg ilerd eki eşya rdi. moti flerle işlenmiş evlerde yapılan şeyle

26.9.1977 Ziraat Lisesi:

1

ww w.

ne

te w

e. c

ini gezdik. 1967'de VeteSabahleyin Köstence'de bir ziraa t lises sonra Zira at Lisesine dönüş­ riner Lisesi olara k yapılan okul daha ekni k bölümlerinden oluşuyor. türülmüş. Okul; gıda, vete riner ve zoot kendileri yapmış. Eğitime Okulun eşya ve araçlarını, öğrencilerin başlayan okulda, şimdi le dört dersane, 140 öğrenci ve öğretmen ve 50'de öğretmen yardım­ 27 dershane, 1000 öğrenci, 55 öğretmen ik sant rarı, bir yemekhanesi, bir term cısı var.· Toplam 17 laboratuva bir de yurdu r;nevcut. Laboli, bir spor salonu ve 500 kişinin barındığı yapan öğrenciler, hasat zaratu var dışındaki prat ikler ini fabr ikala rda lard a ürün topla mak la geçi riyor lar. Bu manında da prat ikler ini tarla devam icin sınavlarda başa­ okul daki öğrenciler de ikinc i bölümüne k, öğrencilerin % 95'i bu sınavları barılı olma k duru mun dala r. Anca m ediyor. 1. Bölümünde ziraa t ve gıda şararak ikinc i bölü mün e deva yii, vete riner lik ve zoot ekni k sanayii, ikinci bölümünde ise, gıda sana ıra, az olma kla beraber. gedersleri ağırlıkta. Prat ik ders lerin yanıs mde görülüyor. Liseden sonnel kültü r dersleri daha çok ikinc i bölü girebilan öğrenciler daha ra üniversitelerin isted ikler i bölümlerine ri alan larla ilgili bölü mler de çok, ziraa t yüksek okulları gibi yetişti~le değil. Alımız lon gibil eri de çıkmıyor başarılı olab iliyo rlar. Tercüman k sardığı mera a, n ion, daha sonr tı yıl mate mati k öğretmenliği yapa yanısıra n liği tabii ... Öğretmen dilbi limin i seçmiş, başarılı da olmuş ırıcı. araŞt i bu Enst itüde bir Dilbilimleri Enstitüsünü bitire n lon, şimd a, Rusça'yı çok iyi bilen lon, Ramencenin dışında, Türkçe, Fransızc birço k orta k kelimeleri ve orta k gramerişimdilerde de Romence ile şmakta. Bu iki dil arasındaki nin olduğunu keşfettiği Kürt çe'y e çalı k ediyor. tarih i bağları da bu acıdan oldu kca mera Öğretmen Llsesi :

haym n olduğu Zira at LiDclegasyonumuz, güzelliğine oldu kca arında Öğretmen Lisesine gelsesini gazdikten sonra, saat 12.00 sıral l Müdiresi karşıladı. Oldukdi. Okulda bizi. ·ünlü bir pedagog olan Oku v.e neşeli bir insan. Okul. esca mütevazi, ileri yaşına rağmen ener jik 52


yapı. 200'ü yatılı olmok üzere, öğrencilerin toplamı sayısı .400. çocuk yuvası ve ilkokul öğretmeni hazırlayan okula girebilmek için müdüre Hanımın deyimiyle. «Sıkı» bir imtihanı başarabilmek gerekiyor. Her sınıf, haftada bir gün, her öğrenci de yılda bir hafta pratik -yapıyor. Son sınıfta ise, öğretmenierin kontrolünde iki hafta öğ­ r·e tmenlik stajı yapılıyor. (Öğretmen Lisesinde ders dağılımı için bk. şekil: 3) Her okulda olduğu gibi, bu okulda da öğrencilere ·k itaplar parasız veriliyor. Dar gelirli aile çocuklarına ayrıca bir burs bağlanmış. Kreş ve çocuk yuvası bölümünün öğrencileri, sadece kızlardan oluşuyor. Bu okulu bitiren öğrenciler de isterlerse, imtihanlarda başarı sağlamak ·kaydıyla yükse·k okula devam edebilirler. Mezun olan öğ­ renciler, mesleklerinin ikinci yılında stajyerl'iklerinin .kaldırılması için sınava tabi tutuluyor, ayrıca her beş yılda bir meslek içi eğitim kurs-

ki bir

Iarına katılıyorlar.

te we .c om

Kreş.

Devlet Üretme Ciftliği :

ww w. ne

Öğretmen Lisesinden ayrıldıktan sonra Köstence'ye bağlı bir köye gittik. Bu köy gezi, bizim isteğimiz üzerine programa ·konmuştu. Ziyaret ettiğimiz yer, onbin hektarlık alan üzerine kurulmuş bir devlet çiftliğiydi. Toplam 700 işçinin çalıştığı bu ·komplekste, on kadar da yüksek okul mezunu elerrıan bulunmakta. işçilerin yanısıra. çok sayı­ da öğrenci ve askerin de çalışt ı ğı bu çiftliğe vardığımızda, bir kısım öğrencilerin iş elbiseleriyle tarladan çiftliğe yemek için döndüklerini gördük. Biz de öğrencilerle beraber aynı kazanlardan yedik. Yemek, en lüks restoranlarınkini aratmayacak derecede çeşitli ve nefisti. Toplam 120 traktörün yanısıra, 35 adet mısır, buğday vs. toplama ma·kinası, 60 kadar da kamyon ve bunun gibi araçlara sahip olan çiftlik-te; Yi'da yaklaşık 4.000 ton buğday, 16.000 ton mısır. 3.000 ton arpa. 18.000 ton da hayvan yemi üretilmekte. Ayrıca, yı l,da beşyüz ton üzüm, 200 ton elma, 100 ton erik, 100 ton armut, 100 ton da ceviz elde ediliyor. Hayvanlardan da, 1500 ton sığır eti, 28 milyon litre süt. 15 ton yün sağlanıyor. Romanya'da devlet çiftliklerinin yanısıra, birçok yerde, köylülerin birleşerek oluşturdukları kooperatifler de mevcut. Bu kooperatifierin yanısıra . köylü ailelerine eğer isterlerse. ·k endileri için bir dönüm toprak da veriliyor. Aileler, bu toprakta, boş vakitlerinde ·kendi tüketimleri için (pazarlama yaptırılmıyor). istedikleri ürünleri yetiştirebiliyor­ lar. Devlet çiftlikleri ve köy kooperatiflerinin dışında (bizim gidemediğimiz) kuzey kesiminde, yer yer hayvancılıkla geçinilen yörelerde, özel olarak ailelerin hayvan besleme olanakları da var. Bu aileler. bu

53


için devlett en kredi alabiliy or, anca'k ticareti yine · sıyla, devletin kendisi yle yapabil iyorlar. iş

Çiftliğin Kreş

ve Cocuk

Yuvası

: kurumları vasıta­

:

ww w. ne

te we .c om

Yemekten sonra, çifWkte çalışan işçilerin çocukları için yapılmış olan bir kreş-cocuk yuvasına gittik. Romanya'nın hemen hemen her r yerinde olduğu gibi, kreş ve cocuk yuvası birarada. Ancak. cocukla li­ lara göre yetiştiri ıkreş icin ayrı, cocuk yuvası için de ayrı program dan yapılmak­ tarafın ğı Bakanlı sağlık en tamam ı, yorlar. Kreş program erini sağ­ gelişiml sağlıklı rın cocukla ta olup, bir-üç yaşları arasındaki Teridiler. nda uykf.Jsu lamaya yönelik. Biz vardığımızda çocukla r, öğle Diğer .. içinde temiz yatakla rda ve sevimli yatak odalarının sessizliği öğretmenleri ve zamanlarında da yaşiarına uygun oyunca klar içinde rla ise. Sağlıık sağlık ekipleri yle berabe r ... Çocuk yuvasındaki çocukla . Üç-albaşlıyor eye ilgilenm da ğı Bakanlığının yanısıra, Eğ.itim Bakanlı diğer ve klar oyunca tı yaşları arasındaki bu çocukla r, daha gelişkin yan eğitimi slaytlı yardımcı araçlar la eğitilmeye başlanıyor. Film ve başka yen bir nısıra yaşamla eğitimin içiçeliğini en iyi şekilde örnekle bir dersanede andıran uvarı laborat nevi Bir : eğitimle -karşılaşıyorlar eğleniyor. Eğ­ da ya r, çalışıyo k ayrılara a çocukla r birden fazla gruplar rı sağ­ cocukla klarla oyunca leniyor. çünkü kimi masada sağlıkla ilgili rle maketle basit lık eğitimi görürke n, bir başka grupta cocukla r da, bunları . yapıyor inşaatlar, barajla r yapıyor, bir diğerinde trafik eğitimi vs. oluyorgarson, doktor, is, mühend n, öğretme ta·klitle trafik polisi, bölümlerle bu bütün rerek değişti yer lar. Ve her grup öğrenci, sırayla ilk basan eğitimi nik politek ilgilenmiş oluyor. Bütün bu çalışmalar, bunbütün yapıyor ek maklarıdır. Çocukl ar sıkılmadan, aksine eğlener ları.

Bu yaştan sonra ilkokula başlayan cocukla r arasından yapılan secmelerle «piyonerler» örgütü oluşturuluyor. Orta okuldan sonraki örgütü oluyor bu. çocukların oluşturdukları gençlik örgütle rinin temel giden son ve en partiye Bu yaşlardan sonra oluşan gençlik örgütü de, önemli basama klardan biri. Daha sonra, devlet çiftliğinden ayrılan delegasyonumuz, kaldığı­ yine önerim iz mız otele geri döndü. Geceyi burÇJda geçirdi kten sonra, stan sınırını Bulgari eki güneyd üzerine geldiğimiz yoldan değil, daha verdik. teğet geçen yoldan Bükreş'e dönmey e karar

27.9.19 77:

Adamc lisi'nin dev anıtına kadar geçtiğimiz yöreler hakkında sadece verilen bilgilerl e yetineb iliyordu k. Nihayet. kilomet reler.ce öteden agörünmeye başlayan Adamcl.isi hey·keline vardık . Bu heykel. Romalıl

54


rın bu bölgeyi işgöli sırasında onlar tarafından yapılmış.

ön planda da Adarnciisi başta olmak üzere diğer savaşçılar yeralıyor. Geniş bir alan üzerine kurulmuş O'lan bu heykelin gövdesinde ise, Romalıların yaşantısını tasvir eden çeşitli kabartma tablolor vor. Bu tablolarda n biri, tercümenın verdiği bilgiye göre, istanbul Topkapı'da bulunmaktadır. Osmanlılar buraya geldikleri nde anıta dokunma makla beraber, sözügeçen tabioyu alıp, istanbul'a taşımışlar. Romanya'nın Türkiye ile bu konuda kurduğu ilişkiler sonucu, ancak, istanbul'd aki tablonun kopyasını almayı sağlayabilmişler. Tercüman, şimdiki romenierin burada eskiden yaşayan Dacia halkıy­ la işgalden sonra yerleşen romalıların kaynaşmalarından meydana geldiğini söylüyor. Adarnciis i heykelind en sonra, Bulgarista n - Romanya sınırını yolayan bir yoldan Tuna'ya vardık Romanya - Bulgaristan sınırının, daha önce gördüğümüz sınırlardan en önemli farkı trafiğinin yoğunluğuydu. Bu iki ülke arasındaki geçiş, oldukca kolaylaştırılmış. Günde yüzlerce Romanya'ya da Bulgarista n yurttaşı gidip-geliyo r buradan. Bir feribotla Tuna'yı geçen delegasyonumuz uzun ve fakot. yorucu olmayan bir yolculukt an sonra nihayet saat 14.00 sıralarında Bükreş'e vardı. O okşam, ·konuğu bulunduğumuz sendika baş·kanı tarafından yemeğe davet edildik. Bükreş'in turistik Atina Otelinde kabul edildiğimiz yemekte, TÖB-DER Delegasyonunun yanısıra, E.B.K.S.B .. Başkanı Silvio, Başkan Yardımcısı, Burcea, ve tercümanımız bulunuyor du. Yemekte, gezilerimi z ve alınan sonuc hakkında kısaco bilgilendik ten sonra, biz, örgütlerim iz arasında kurulan işbirliğinin yararları üzerinde durara·k, gösterdik leri gayreti ve ·konukseverliklerir:ıi övdük. Romanya'yı ve eğitimini tanımak için bize sağ­ lanmış olan bu tırsatın önemini belirttik. Gece saat 21.00'de başlayan, saat 23.00'e ·kadar süren yemek sıra·sında Küba'dan henüz dönen Başkan Yardımcısı da bize izienimler ini kısaoa da olsa aktardı. Yemek oldukca samimi bir hava içinde geçti. Bu orada Başkonın daha önce Gençlik Örgütünü n Genel Sekreterliğini de yapmış olduğunu öğrendik. Bize sendika adına eşlik eden Burcea'nın devrimci disiplin ve sorumlulu k anlayışını Başkan'a anlatırken, Başkan da, kendisi hakkında çok az şey bildiğimiz Burcea'yı bize ·kısaca tanıttı. Altmış yaşlarında olan Burcea'nın, Sendika Merkez Yürütme Kurulundaki görevinin Parti Sekretefliği olduğunu ve bu çok önemli görevi Sureec'nın bize anlatmamış olmasının, O'nun devrimci alçakgön üllülüğünden geldiğini belirtti. Burcea, devrim öncesi yaşamıyla da sa. ygı duyulaca k bir kişiydi. ve

etrafında

ww

w. n

et ew

e. c

om

savaş tanrısı

Yemekten sonra ertesi gün

görüşmek

üzere, misafirha neye gel-

dik.

55


28.9.1 9n Romanya'da Son Gün :

et ew

e. c

om

·k olan Sabah kahvaltısından sonra doğruca bizi kabul edece cı­ yardım Bakan mede Görüş Bakan yardımcısıyla görüşmeye gittik. terve a Burce ı, ka Başkan sının yanısıra, Bakanlık müsteşarı , Sendi lerimi z hakkındaki kısa bir izlenim u. uyord bulun hazır cümanımız da bize Bakanlığının çalışmaları açıklamadan sonra Bakan Yardımcısı, m yılı başı müha sebet iyle öğreti , Bakan hakkında özetle bilgile r verdi. ediyordu. Bakanlıkta kabul yurt gezierine çıktığı ·için bizi Yardımcısı i hakkındaki bilgile rimizi taaldığımız genel bilgile rle Romanya Eğitim TÖB-DER adına teşek­ mamlamış olduğumuzu ve tüm yaptıkları için , Bakanlıktan kürlerimizi ve iyi calışma dilekleri~izi belirtt ikten sonra nya Bütçe Roma göre, bilgiye i ayrıldı k. Bakan · Yardımcısının verdiğ 1975 Yıiçin im -öğret sinin % 27'si eğitim-öğretime ayrılıyor. Eğitim Lei olan mi'lyon 463 . Iında 12 milyar 893 milyon, 1976 Yılında 14 milyar dışın­ ın Bunlar mikta r, 1977'de 15 milyar 803 milyon Lei'ye ulaşmış. n mi~tar ise, da kalan başlıca sosyal ve kültür el faaliy etler için ayrıla dir.), 1977'de 57 milyar Lei ... (Bir Lei yaklaşık olarak 1,51 TL. Sendika Merkezindeki Son

Görüşme

:

Heyetimiz, doğruca sendika merkezine gelnda bilgile r di. Burada karşılıklı örgütl enme ve faaliye tlerim iz hakkı Beş yılda bir verildi. E.B.K.S.B'ni n örgütlenmesi, iliere göre oluşuyor. ğı olan ·karşılı nun Kurulu im yapılan Kongrede bizdeki Genel Yönet kiş i lik 15 ndan arası kendi kırk kişilik komit e seçiliy or. Bu komite de probiri n Merke z Yürütm e Kurulunu seçiyor. Bu kurul; 1 - Başka kalan ikisinden fesyonel olmak üzere üç Başkan Yard ı mcısı (Geri 1 Sekre ter ve ·biri Yüksek Okullar, diğeri de kültür sorunlarıyla ilgi li). (Genel Yönee Komit bir ayda e on üyeden oluşuyor. Merke z Yürütm . anıyor l top tim) altı ayda bir Genel Kurul da beş yılda bir cıları ' Sendikada verilen bilgile re göre, Bakan ve Bakan Yardım yılda on e, Ülked or. seçiliy dan sendikanın önereceği kişilerin arasın beş göre plana yıllık bir yükselen fiyatla ra· karşılık, maaşlarda beş surı artışla . Fiyat yılda bir ortala ma % 30'1uk bir yükselme oluyor nla­ k çalışa rekli ücret artışlarının gerisinde tutula rak bu oran gidere sürekli arri güçle lma satına nların çalışa rın lehine açılıyor. Böylece

ww

w. n

Bakanlıktan ayrılan

tıyor.

terket mek Sendika·dan ayrılan delegasyonumuz, bu iyi insanları , ülAncak ştı. ı şm ağırla ca olduk zorunda kalmanın v.erdiği üzüntüyle «rüya» bu ile, bilinci enin ·kemizde bizi be·kleyen yeni görevlere dönm 56


.n et e

we

.c om

dan ayrılıp bir an önce dönmekte istiyorduk. Çünkü günlerdir Türkiye'den olup bitenlerden haberimiz yoktu. Havaalanında, ucak kalkıncaya kadar Burcea ve fon bizden ayrılmadılar Onlara da alıştıkları insanlardan ayrılmak güc geliyor olmalıydı. Gözleri dolmuştu onların da. Romanya Sendikalar Genel Biriği (UCSR)'nden bizi yolcu etmeye gelen yöneticiler de bu havadan etkilenip duygulanıyorlardı. Yürekleri insan sevgisiyle dolup taşah bu insanların hepsi de önemli kişilerdi, fakat duygulanmakt an da ·kendilerini alamıyorlardı. Çünkü bu devrim öncesini de yaşamış insanlar, acıyı da sevinci de çok iyi tanıyorlar ve onu doruğunda tadmışlardı. Dostu da düşmanı da iyi tanırlardı onlar. Sürekli olarak, devrim öncesi günlerde çok daha zor günler yaşadıklarını hatırlata­ rak, bize yaşadığımız günlerin güçlüklerin idaha kolay oşabileceğimizi söylüyorlardı. · Mücadeleleriyle koparıp aldıkları bu güzel günlere, bizim de kı­ sa zamanda ıkavuşmamız umuduyla içten başarı dileklerini gönderdiler son defa kucaklaşırken.

İLKOKULDA

SINIFLARA GÖRE HAFTALIK DERS DAGILIMI (Şeki l:

DERSLER

ww w

Romen Dili Matematik Spor Resim Müzik El İşleri Sosyal Faaliyetler Gezi - İnceleme Tabiat Bilgisi Yabancı Dil Güzel Yazı Desen Çalışması

1)

s

I

N

I

I

II

8 5 3 •2 2

8 5 2

ı

F

L III 8 5

R IV

2:

6 5 2

ı

ı

ı

ı

ı

ı

2 ı

İl Co~rafyası

ı

ı

ı

3

3

3

ı

ı

ı

ı

ı

ı

ı

2 2

24

24

Tarih

TOPLAM

A

24

24

57


ORTA OKULLARDA SINIFLARA GÖRE HAFTA LIK DERS DAGILI MI 2) (Şekil:

s

DERSLE R

I

N

II

F

L III

Fransızca

İngilizce

Rusca Almanc a Tarih Matema tik Fizik Kimya Biyoloji

4

4

4

3

3

3

2 2 4

2 2 4 2

2

2

z

2 2

3

ı

4 2 2 2 2

4 2 2 2 2

ı

ı

ı

ı

ı

ı

ı

3

3 3

3

2

3 3

4

27

29

32

32

we ı

Eğitimi

.n et e

TQ.P LAM

ÖGRETMEN LiSESiNDE GÖRÜLEN DERSLER (Kreş

- Cocuk

Yuvası

dahil)

ww w

ROMEN Dili VE EDEBiYATI o) Grame r b) Çocuk Edebiyatını Öğretme Metodu c) Pedago iik Pratik Rehberliği (Piôn)

2 - MATEM ATiK o) Matem atik öğretme Metodu b) Pedago iik Pratik Rehberliği (Piôn) 3 - BiYOLO Ji a) Çocuk Bakımı b) Biyoloji Öğretme Metodu c) Pedago jik Pratik Rehberliği (Piôn) 4 - COGRAFYA o) Coğrafya Öğretme Metodu b) Pedago jik Pratik Rehberliği (Piôn)

58

R IV

5 3

z

Coğrafya

1 -

A

.c om

Romen Dili

Desen Müzik Beden Pratik

I I


5 - TARiH a) Tarih Öğretme Metodu b) Pedagoiik Pratik Rehberliği (Piôn) 6 - DESEN a) Pedagoiik Pratik

Rehberliği

(Piôn)

te we .c om

7 - MÜZiK · a) Müzik Öğretme Metodu b) Orkestra Şefliği c) Enstrüman d) Pedagojik Pratik Rehberliği (Piôn) 8 - BEDEN EGiTiMi a) Pedagojil< Pratik

Rehberliği

(Piôn)

9 - ELiŞi a) Pedagojik Pratik

Rehberliği

(Piôn)

10 -

PSiKOLOJi a) Pedagoii b) Pedagoii Tarihi c) Pratik Pedagoii d) Milli Cocuk Konseyi e) Cocuk Oyunları Metodu

11 -

ww w. ne

EKONOMi POLiTiK a) Felsefe b) Bilim

12- FiZiK

13- KIMYA 14 -

iNGiLiZ EDEBiYATI

15- FRANSIZ EDEBiYATI

16- RUS EDEBiYATI

17- ALMAN EDEBiYATI

18 -

PRATiK PEDAGOJi

19- BOŞ ZAMANLARI DEGERLENDiRME

59


Çalışıyor

te we .c om

Peki n:Te hlike li Bir Dön üm N oktasında Deng e Kurmaya

. ı.

Alexey ev- G.

Apalın

ww w. ne

Cin aşağı yukorı bir yıldır Mao Tse-Tun g'suz yaşıyor, bu, bir çok edik, olayın meydana geldiği bir dönem, olaylard an bazıları beklenm hatta sansasyonal. Belli bir zaman için bunlar dikkat çekti, fakat bir çok gözlemc iyi osıl ilgilendir en günümü zün «Mao sonrası» Cin'i. Mao ideoloji, ekonom i ve politika alanında çok ~karışık bir ortam mevcut ihbıraktı. Onun anti-Ma rksist sübjekti f önerileri , Cin halkının maceracı ·emek canlı ve tiyaçlarıyla celişiyor. Çok miktarda kaynak nun toplumu Cin Maoist planlarla ziyan edildi. Geçtiğimiz 20 yıl içinde, Çin Ve sosyo-e konomik gelişmesi gözle görülür biçimde yavaşladı. Halk Cumhur iyetinin ilk dönemle rindeki sosyalis t kuruluşlar deforme edildi. Ülkenin ekonom isi hegemonyacı amaçların hizmetin e verildi ve savaş hazırlığı yapıldı. Sonuç olarak halkın yaşamındaki maddi kaydedilşartlar gelişmedi, konut ve kültürel inşada hiç bir ilerleme medi. Sosyalis t demokra sinin -kuralları açıkça ve ilkelee çiğnendi. Cin Komünis t Partisi, «lider»in arzusunu yerine getirmek için bilimsel temelden yoksun programı olan bir rnekanizmaya dönüştürüldü. Sendikalar, Genç Komünis tler Birliği, Kadın Örgütler i ve diğer kitle örgütleri çalışmıyor. iktidar organları istikrarsız ve tam anlamıyla fonksiyonsuz. Şövenizm ve Büyük Güc fikirleri insanların kafalarına işleni­ yor. üretici güçlerin çok geri bir düzeyde oluşu, sosyal ilişkilerin yaköylülük arasında vaş gelişmesi, ilkel tarım faaliyetl eriyle uğraşan okur yazarlığın yaygın olmaması ve küçük burjuvaz inin inatçılığı ve milliyetç i şartlandırmalar, özelli-kle çağdaş dünyo hakkı. nda Cin, merkezci düşünceler gibi, objektif faktörle r üzerine kurulan ve geçtiği-

60


miz dönemde şekillenen Maoizm tabii ki, Cin'de şu andaki süreci et-

ıkileyecektir.

Fakat ülkenin netiminin izlemeye

geleceğiyle çalıştığı

e. co m

lıştığı kurumlardır.

ilgili olarak önemli olan, yeni Cin yöpolitika ve politik cizğisini oturtmaya ça-

MAOiZM OLDUGU GiBi MUHAFAZA EDiliYOR

açıklamışlardır.

te w

CHC yeni yöneticile rinin bildirileri ve pratik adımları ülkenin gelecek beş yılda ic ve dış politikada ne yapacağı ve Pekin'in iki dünya sisteminin sosyalizm in ve kapitalizm in tarihi mücadele leri karşısın­ da oynamayı ümit ettiği rolün ne olduğu konusunda bir fikir verdi. Olaylar gösteriyo r ki, Çin'in yeni liderleri çabalarını Maoist «kültür devrimi» temeli üzerine «kurulmuş» rejimi güçlendir mek ve Pekin politikasının tabanı olan Maoist milliyetçil ik ve Büyük Güc önerileri üzerine yoğunlaştırmışlardır. Ve bu arada sosyalist dünya görüşü üzerindeki sınırsız spekülasyonlarına devam etmekted irler. Tüm Cin liderleri Maa'nun düşüncesine ve sloganiarına bağlılık­ larını resmen bildirmişler ve onun çizgisini devam ettirme niyetlerin i

ww

w.

ne

CKP Merkez Komitesin in aldığı karara göre, Pekin'de altı ayda büyük bir mezar onıtı dikildi, Maa'nun seçme eserlerini n 5. cildi günün ihtiyaciarına göre düzeltildi ve çarçabuk organize edildi. 1 Mayıs 1977 de CKP Merkez KÇ>mitesi başkanı Hua Kuo-Feng 'in CHC ve ÇKP'nin tüm faaliyetle rinin Maa'nun çizgisini izleyeceğini bildiren makalesi Çin gazeteler inde yayınlandı. Tüm bunlar Çin'in yeni liderlerini n Maoizmle doğrudan bağlı olduğunu ve Çin'i Maoist yolda tutmaya niyet ettiklerini gösteriyo r. Maoizmin bütün kurumlarını olduğu gibi muhafaza ettiler, buna rağmen Pekin politikasında ve Maa'nun kendisini küçük düşüren en göze botan konuları gözden saklamak icin bir nevi makyajla bunları ·kapattılar. Örneğin, düzenleyi ciler Maa'nun calışma­ larının 5. cildinden «helmsman»ın yeni bir termenük leer dünya savaşında bir çok insanın -dünya nüfusunu n yarısının- kaybedileceğ·ine dair güvensiz ibarelerin i ve despotik bir imparator olan Chin Shih Huang hakkındaki övgüleri cıkarttılar. Maa'nun ölümünde n hemen sonra Cin basını «helmsmanııın önermelerinin bazıları tarafından radikal bir biçimde gözden gecirileceği hakkında haberler taşıdıysa da, 1976 sonu ve 1977 başlarında Cin yöneticileri bu embrionik adımları ört bas etmek icin ellerinden geleni yap~ılar ve sonuc olarak Maoizmin tüm milliyetçi ve anti-sosy alist muhtevasıyle korunacağını gösterdile r. Bu anlamda Hua Kuo-Feng in 1 Mayıs 1977 makalesin i değerlendirerer UPI «bu uzun makalen in

61


bazı unsurların Maoculaştırmayı başlamasının» korunması içindir, demiştir.

asıl amacı

Cin'de ki

bozma süreci nin

bir

te w

e. co m

in Cin yöneti cilerin in mevcu t rejimi korum a çabaları politik sistem derinleş­ belirli istikrarsızlığına karşı sosyal ve politik uzlaşmazlıkların mik zorekono a, suzluğ memnun da mesine geniş halk yığınları arasın eş­ keskinl inin krizler luklan n sürekl i büyüm esine ve resmi ideolo jinin mesine yol açtı. in CHC yöneti cileri tarafından açıklanan, ülkede «büyük düzem Fakat böyle bir düzeni •kurulması merke zi siyasi amacını hatırlıyalım. yok. Geçmişte oldutedbir mik kurma k için hiç bir somut sosyo- ekono ve sıkı yöneti m açmak ğu gibi. Pekin yöneti cileri siyasi kampa nyalar Şimdi tüm tedbirl eri almanın dışında bir şey yapmayı başaramamışlar . t rejimin ülkede Parti'n in ve devlet in statüs ünü yüksel tmek ve Maois si yotüm kusurlarını üstleri ne .yüklemek için «dörtlü çetenın» eleştiri · . ediyor ğun kampa nyalar biçimin de devam Mao Fakat bütün bunlar sadece ülkenin bugün kü ölü durum unu ya- · için ek gizlem ını «düşüncesinin» gerçekleşmesinden kaynaklandığ gi . herhan gi bir yerde ve pılırken aynı zaman da mevcu t rejime herhan . bir şekilde yapılacak muhal efeti yok etmek amacını taşıyor ·kaldır­ an «ortad rasiyi demok rlük», Bu «dörtlü»yü «faşist diktatö devrir «kültü de CHC'in ma» vb. şeyler için kınarken, Çin yöneti cileri hiç nda konusu ek minden» önce varola n demok ratik kuralları işletm şey yapmıyorlar.

w.

ne

yönCin'in bugün kü iç siyasi durum u çok karmaşıktır ve birçok ve kta oluşma r aşmala tabakl yeni ekte den karanlıktır. Yöneti ci çekird ar kadrol askeri ve et hüküm yeni grupla r ortaya çıkmaktadır. Parti, kamsiyasi lmez içinde -Cin basınının da kabul ett i ği gibi- sonuge gözlem cipanya lara karşı büyüyen bir hoşnutsuzluk vardır. Yabancı halk içinlerin belirttiğine göre, hızla değişen siyasi slogan iara karşı yalndeki disiplin üretim ve ır, yaygınd çok deki antipa ti ve güven sizlik ku(ÇHC yıl on «ikinci tutum salar ve düzende bozulm alar vardır. Bu de en ikincid üçüncü ruluşunu takib eden) birincid en daha kötü oldu,

ww

kötü» diye halk deyişlerine geçmiştir. yapPekin' in yeni liderle ri şartların baskısıyla yeni bir manevra karşılaş­ mak zorund a kaldılar. Geçtiğimiz bir kaç ay içinde .ülkenin ve ulusal için k arama rı amaçla ve tığı acil sorunları halletm e yolları endi. düzenl nsları konfera sektör el planda sanayi ve tarım işçileri ekono misinin sorunl aBakanlıkların başkanları konuşmalarında ülke diler, ve bazıları ekono rına daha ciddi değerlendirme eğilimi göster öner- · mik sorunl ara daha gerçek çi bir yaklaşımla çözüm bulunmasını yönedi. Genel olarak Maa'n un «talimatıılarına bağlı kalındığı halde, önele öncelik temelin tim temsilc ileri ve ekono mi uzmanları maddi

62


ww w. n

et ew e.

co m

mine değindiler, ve ekonomik inşanın bir plan gereğince yapılmasını •kabul ettiler. Böylece personel ekonomid en anlayacak , geniş bir mühendis ve teknisyen yetiştirme işlemi vb. yapılacaktı. Fakat incelemel er bu rasyonal önerilerin hayata geçirilmediğini gösteriyo r. Çin'in dengeli ve oranlı gelişmesinin 1958'deki «Büyük Sıçrama» ile önlendiğini hatırda tutalım, ne o zaman ne 1976-1978 icin plan yapılmamış, halbuki bunun bol bol reklamı yapılmış, ama uzun vadeli bir plan için hiç bir çalışma yok. Resmi propagan da ekonomin in durumunu gözalıcı renklerle boyamaya kalkışmış, ve yeni bir büyük sıçrama icin zamanın geldiğini belirtmiştir. Fakat Çin gazeteler i 1976 daki tarım üretiminin 1975 den düşük olduğunu itiraf ediyorlar. (Jenmin Jihpao, 21 Mayıs 1977) Aynı zamanda sınai kuruluşların kesintiler le çalıştığını demiryolu ulaşımın­ da bozuklukl ar olduğunu, kömür, gaz ve elektrik enerjisind e dar boğazlar olduğunu söylüyorla r. Tahıl ithali önemli ölçüde arttı . Haziran'a ·kadar ABD'den, Kanada'd an ve Avustraly a'dan aşağı yukarı 7 t11ilyon tonluk tahıl alımı ve teslimatıyla ilgili kentrat sona erdi. Kanada ile de 3 milyon ton tahıl almak için görüşmeler sürüyor. Yabancı gözlemciler, mevcut ekonomik yaklaşım korunursa , bu durumu düzeltme nin çok zor olacağını öne sürüyorla r. Bir Finlandiya gazetesi olan Helsingin Sonamat'ın Haziran 1977 de çıkan bir sayısındaki «Cin Ekonomis inin Krizi» adlı makalede, «bu Çin için beklenme dik bir durum değildir, fakat bu sefer krizin boyutları ve derinliği olağanüstü» deniyor. Yeni Pekin yönetimi «Cin'e özgü, kapitalizm e ve revizyonizme doğrudan karşı olan bir gelişme yolu» ilan ederek, Çin'deki yayınla r­ la karar vermişler ve devlet bütçesind e % 40'ı aşan askeri harcamaları azaıtocak yerde, her çeşit politik ve idari baskıyı, milliyetçi isteriyi ve «kemerleri sıkma» politikasını kullanara k ülkenin üretimini yükseltmeye kalkışmışlardır, bu bjrincil olarak Çin halkının çıkarları pahasına yapılmıştır. Tüm Çin Sanayi Konferansı, üretimdek i maddi girişimleri «revizyonizm in» ifadesi olarak kınarken, halkın yaşama seviyesinin yükseltilm esi konusu ile hiç ilgilenmem esinin bir çok açık sebebi vardır.

Çin yöneticile ri, ülkenin ekonomik gelişmesinde kullanılacak olan ve zaten sınırlı Çin kaynaklarını ziyan etmek pahasına, aktif savaş hazırlığı içinde olduklarını gizlemem ektedirler . Mayıs ve Haziran 1977'de Pekin liderleri Çin'in ekonomik gelişmesiyle ilgili programla bağıntılı olarak benimsed ikleri Maocu savaş doktrinini açıkca savundula r. «Bir dünya savaşı zorunlu olarak çıkacaktır,» ve bu «insanların iradesine bağlı bir şey değildir.» 9 Mayıs 1977'deki Tüm Çin Sanayi

63


emin (Jenolmalıyız. Fırsat min Jihpao, 13 Mayıs 1977) Aynı Konfera nsta Savunma Bakanı Yeh Chien-Ying «kişiyi savaş bilinciy le yetiştirmek»ten söz etti. (a.g.e.) bir Ordu basınryla beraber, sürekli ve metodlu olarak Maa'nu n «büyük leri­ düşünce savaş» olarak si savaş», «erken savaş» ve «güc deneme nin methed ilerek, tercih edileceğini söyledi. (Jenmin Jihpao, 13 Mayıs 1977, 5 Haziran 1977) Pekin'in tüm propag anda makinası modern bir savaşı sürdüre bi­ lecek «güçlü» Çin'in yaratılması için gerekli sınai gelişmenin hızlandr «savaşmaya hazır olduğumuzdan kacrrılmamalrdrr, zaman beklemez,» demiştir.

Hua-Kuo-Feng,

rılmasına dayanıyor.

co m

Konferansında

et ew e.

Sonuc olarak, yeni Pekin yönetic ileri Cin halkına ülkenin siyasi yove sosyo-e konomi k gelişmesi için bir program vermek ten aciz. En zmamekani güç bu , ğun sürdürü len kampan ya «genel düzen kurma» r ve bu da assını srkrlaştrrma, baskıyı arttırma olarak işlev görüyo keri bürokra tik diktatörlüğün daha da baskrca olmasına· yol açıyor. SAGA KAYIŞTA ARTMA

ww w. n

Yeni Çin yönetim i ülkenin uluslararası faaliyet lerinin ideoloji k ve 2 politik temelin de de tamam iyle Maoizm e bağlrlar. (Jenmin Jihpao, önerihırslı si, strateji politika dış Kasım 1976, 1 Ocak 1977) Pekin'in leri, hegemonya anlayışı ve Büyük Han Şövenizmiyle Maa'nu n kinin ede aynısı. Yayrlmacrlrk ve militariz m milliyet çi amaçları gercek. leştirm sadece -eğer en önemlisi değilse- bir araç. Pekin'in dış politikası CKP'nin 10. Kongresinde hedefle nen karartutulma dan ele ların kapsamı dışında ve 1975 Anayasası gözönü nde . alınamaz. Çin'i 2000 amac gibi, iği belirtild Mao öldükte n sonra da tekrar ktir. getirme haline güc bir yılına kadar dünyanın politik merkez i olan yazıyor: şöyle Terili Harwor d Ünivers itesi Profesö rlerinde n Prof. Ross or. «lriterland şovenisti Çin'i diğer uluslard an farksız görmek istemiy O, Çin'in eski Orta Krallık dönem indeki uygarlık hayalle rine sıkı sıkı­ i ya sarılıyor.» (Forergn Affairs, Ocak 1977, s. 298) Çin liderliği besbell lanıyor. bu görevi yerine getirme k için sabrrsrz Son birkaç ayın tecrübe si, Cin _liderle rinin esk! çizgiyi izlemekle onların Büyük Güo kalmayıp onun en gerici ve şöven yanlarını, yani Bu liderler Mao'lar. emeller ini karşrlayabilecek yanlarını da devraldı nun, günümüzde dünya sosyalizmi gibi temel bir gücün va•rlığınr yaddevlet şekline dösıyan, Sovyet ler Birliğinin «sosya l-empe ryalist bir n kalktığınııı iddia nüştüğünü» savuna n ve . sosyali st kampı n «Ortada in Jıhpao, Aralık Jenm' (See e teorisin eden anti-Ma rksist «ÜC dünya»

64


değildir.»

te we .c om

1976. 1 Mayıs. 1977) olon bağlılıklarını bir kez daha kanıtladılar. Bu teori. tarihsel gelişmeyi uluslararası alanda belirleyen temel çelişki­ nin, yani sosyalizm ile kapitalizm arasındaki çelişkinin bugün «süper güçlerin hegemonyasına karşı mücadele»ye yerini bıraktığını iddia ediyor. (a.g.e .• ) Bunlar Çin'in «dünya devriminin ana desteği» olduğu fikrini bir kez daha ortaya attılar. (Jenmin Jihpao. Nisan, 11. 1977) Yeni bir dünya savaşının kaçınılmaz ve arzu edilen bir şey olduğuna ilişkin Maa'nun fikrini geliştirdiler. Pekin'in son zamanlarda uluslararası arenadaki faaliyetlerinin özelliklerini sayarken, bu dönemin belirleyici özelliğinin, Maa'nun Kklasik» düşüncesinin daha sağa kayarak emperyalizm 1e daha sıkı bir iş­ birliği içine girmiş olduğudur. Afrique-Asie Dergisi'nin Mayıs 1977'de Fide! Castro ile yaptığı görüşmede Castro şunları söyledi: «Uzunca bir süre Çin siyasi öncülerinin korkunç hatalar yaptığını sandım. Şim­ di ,kesinlikle eminim ki. bunlar hata değil. enternasyonalizme ihanet ve emperyalizmle ittifak politikasıydı. Çin liderlerinin politikalarının emperyalist politikayla uyuşmadığı tek bir uluslararası durum mevcut

ww w. ne

Pekin'in daha fazla sağa kayışının somut ifadesi nedir? ilk olarak. Sovyetler Birliği ve sosyalist sisterrııe tam bir politik ve ideolojik zıtlaşma. ve sosyalist ülkelere karşı. «farklı yaklaşım» taktikleri ve ABD tarafından yönlendirilen emperyalist güçlerin eylemleriyle zamanlanmış olan faaliyetler, yani kısacası anti-Sovyetizm hastalığı var. Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerindeki gerici ve sağ­ milliyetçi rejimlerle uzlaşma çabaları. emperyalist politikanın safların­ da yer alıp bu yörelerdeki gelişmekte olan ülkelerin ilerici güçlerine karşı düşmanca girişimler ve ulusal kurtuluş hareketlerine karşı emperyalist güçlerle işbirliği var. Uluslqrarası gelişmede görülen olumlu eğilimiere karşı. bir yandan detant politikasını baltalamak amacıyla, diğer yandan da Çin'in kendi askeri-sınai potansiyelini yükseltmek icin Batı'dan yardım almak amacıyla ortak bir mücadele piGtformunda em· peryalizmin herhangi bir gerici gücüyle ilkesiz bir blok oluşturma girişimi var. Son olarak da, emperyalist kampta detanta karşı olanlarla birlikte, dünyadaki çelişkileri derinleşiirmek ve gerilımi arttırmak için çelişki pozisyonları yaratıp bunları kullanma·k amacıyla girişilen iş­ birl i ği çai:Yaları var. ' Maoizmin giderek emperyalist çevrelerin anti-komünizmi ile içiçe girmesinin tek nedeni yeni yönetiminde bunu giderek daha büyük bir anti-komünizm aracı olarak kullanması değildir. Uluslararası olaylarda dünya sosyalizminin artan etkisine. sosyalist ülkelerin barış mücadelelerindeki başaniarına karşılık Pekin'in cevabı en:ıperyalizmle .oıan işbirliğini sıkılaştırmaktır. ki bu da sosyalist ülkelerdeki yeni ka-

65


ve calışan halkın ortan maddi ve kültürel standartlarının Cin üzerindeki muhtemel etkisinden korkan Cin yöneticile rinin bu korkularının bir ifadesidir. Moğol gazetesi «Ünen» şöyle yazıyor: «Kucük burjuva milliyetçiliği ve Büyük Han Şövenizmi ile dolu olan yeni Pekin yönetimi Maoizmi anti-komünizmin ve anti-Sovyetizmin pis bataklığında ilerletiyor ... Hua Kuo-Feng ve yardımcılarının birbirleri ardınca söyledikle ri şeyler bu yöneticile rin, büyük Sovyetler Birliği öncülüğündeki kardeş sosyalist sistemi, bunların sosyalist ve komünist inşada gösterme kte oldukları başarıları ve barışcıl dış politikalarını kendi Büyük-Güc amaçlarına giden yoldaki ana e.ngel olarak gördüklerini göstermektedir». (Ünen, 12 Haziran 1977) Pekin'in uluslararası olaylarda ki politikası dünyayı yeni bir savaşa itme stratejisin den 'kaynaklanmaktadır. Cinli liderlerın diğer ulus ve devletieri yeni bir savaşın kucağına itme ve böylelikle baş:ka devletlerin yangından parsa toplamalarını sağlama gayretleri. onların hegebu monyacı oyunlarıyle gercek olanaklar arasındaki tarklılıktan ve kaynaklan dan olmaların yoksun temelden maddi bir planiann somut olgelişmiş kuvvetleri silahlı ve maktadır. Cin'in ekonomisi. sanayi maktan bir hayli uzaktır. Ve bu durumun daha uzun bir süre böyle sürüp gideceği anlaşılmaktadır. Diğer yandan, Pe·kin'!n yayılma po~itikası, acil sorunların barışçıl yollardan çözüleceğine inanmadığının bir kanıtıdır. Savaş konusundaki, israrı da aynı şekilde, dünyanın öncü güçlerinin böyle bir savaşta Çöküntüye uğrayıp Çin'in büyük nüfusu nedeniyle bu savaşı atlatabileceğini ümit ettiğindendir. Dünyayı bir savaşa itme gayretind e Pekin başlıca üç çizgi üzerinde hareket etmekted ir: Dünyayı bir savaşa itme politikasının ide. olajik dayanağı; emperyal ist militaristl erin silahianma yarışını hızlan­ dırıp detantı yıpratma teşvikleri; ve emperyal ist güçlerin Cin'in eko-

te we .c om

zanımların

ww w. ne

1

nomik ve askeri

yapısını modernleştirme yardımları.

ANTi-DETANT iDEOLOJiSi VE YAYlLMACillGI

Maa'dan sonmki Cin yönetimi daha ilk günden beri Cin hal'kını ve dünya kamu oyunu. günümüzün uluslararası durumunda yeni bir dünya savaşının önemli bir unsur olduğu fikrine alıştırmaya yônelik bir çizgi izlemiştir. Devlet Konseyi Başkan Yardımcısı Li Hsien-nien, 2 Kasım 1976 tarihinde bir Fransız gazetecisiyle yaptığı konuşmada Pekin'in dış politikasının sürekliliğini vurgulayara-k şunları söylemiştir: «Biz savaşın kaçınılmaz olduğunu söylüyoruz» (Le Figaro. 3 Kasım 1976). «Bu artık ce'detanrın geri dönülmezliği sorunu değil, süper güçler arasındaki veer kızışması nin Mücadele 'kişmenin geri dönülmezliği sorunudur. 66


ya gee savaşa yol açacaktır.» (Jenmin Jihpa o, 1 Oca'k 1977) Dış politika .konularındaki bütün Çin yayınları ve konuş maları bu tür fikirlerle dolud ur.

ww w.

ne

te w

e. c

om

Savaşın kocınılmaz olduğu doktr inine daha fazla daya nara k temin etme·k icin, Pekin yöne timi Sovy etler Birliğ inin «savaşın ana kaynağı» olduğu masalına şimdi her zama nkind en daha çok sarılıyor. Cinli liderl er yaboncılarla yaptıkları her 'konu şmada, her fırsatta «dünya üzerindeki Sovy et tehdidi» uydurmasını tekrarlıyordu : Aynı şekil­ de 1977 Martında ingili z gazeteci Denis Ham ilton' la yaptığı bir görüş­ mede Li Hsien-nien Batı dünyasını Avrupa, Afrik a ve Orta Doğu üzerinde ki «Sovyet Emperyalizmi tehdidi» ile korku tmay a çalıştı. Hatta, «eğer Rusla r düny ada herha ngi bir yerde yayılmaya calışırlarsa, Cin ıkacınılmaz olara k müda hale edec ektir.» (The Sund ay Times, 27 Mart 1977) dedi. Dışişleri Bakanı yardımcısı Vui Chia n'da Batı Alma n Die Welt dergi sine, Sovy etler Birliğinin kendi «yayılmacı politikasının planlarını» yürüt mek için bir zama n tablo su çizdiğini söyledi ve «Sovyet saldırısının ilk hedefinin» Batı Avru pa olaca ğını ve bunu sırasıyla Orta Doğu, ABD ve en sonunda da Çin'in izley eceğini iddia etti. (Die Welt 14/15 Mayıs 1977) Bu uydurma iftira lar sahte empe ryalis t propa gand adan farklı olmadığı gibi bazı yönle riyle onu geçiy or bile. Pekin, Sovy etler Birliğinin «savaş tehlik esini n ana kaynağı» olduğu fikrin i «güç lendi rmek » icin çeşitli oyun ve entri kalar a başvu r­ muştur. Uzun «araştırmaların» yazar ları, Çin'i ve diğer bütün ülkel eri «Rus yayılmacılığının» kurbanları ve «Sovyet saldırısı»nın hede fleri olara k göste rmen in mümkün olamayacağını kanıtlayan tarihs el gercekle ri tama miyle göz ardı ediyo rlar. Cinli liderl erin ve empe ryalis t kamp ta·ki savun ucularının iddia larının aksine, Pekin 'in anti-S ovye tizmi Çin ile Sovy etler Birliği arasırt­ daki ulusal cıkar çatışmasından değil, Maoi stleri n büyü k güc şöve­ nizminden kayna'klanmaktadır. Pekin ideologlar ı anti-S ovye tizmi n sadece SBKP ve Sovy etler Birliğini ilgile ndire n bir şey olduğu ve diğer ülkel erle hiç bir ilgisi olmadığı izlen imini yarat mak isterl er. Bu sosyalist üklel erle uluslararası komü nist hare ketin uyanıklılığını enge llemek, onların birliğini parca lama k ve dünya devri mci, anti-e mper yalis t gücle rini Sovy etler Birliğinden uzaklaştırmak için uydurulmuş koca man bir yalandı 'r. Pekin uydurma «Sovyet hege monyası» fikrin i, en gerici çevre lerle birleşme politikasına bir kılıf olara k kullanmıştır. Savaş iddiası ile Çin politikasındaki hegemonyacı eğilim birli'kte , değerlendirilmelidir. _ Cinli liderl er esas yurt görev ini «genel düzene · geçiş» (Jenmin Jihpa o, 28 Aralık 1976) olara k saptamışlar, aynı zamanda «dünyanın büyü k kargaşalar içind e ilerle mekt e olduğu» (a.g.e.

67


om

durumııu övm ekte n de geri 1 Oca k 1977) «mükemmel uluslararası bö«genel düzen» dünyanın geri kalan kalmamışlardır. Yani, Cin' de ak. Bu da böyle sözlerin (ve lümünde ise «büyük kargaşalarıı olac nme kted ir). «büyük kargaşalan> bun lar çok som ut eylemlerle des tekle e hapyıpratıcı bir müc ade le içind duru mun da çoğu ülke ler şiddetli ve genü gücü ri eko nom ik ve aske solurken, Cin'in, «genel ic düzen» ile ihtim alin i vermektedir. liştireceği umu dun u gizlediği

Şi MiLiTARiST FiKiRLERIN EYLEME GEÇi

nuşması).

te w

e. c

ileri detantı yıpratma ve Çin' in emp erya list güç lerle olan ilişk a amaçlarına yön elikt ir. dünyayı silah ianm a yarışı içine sokm karşı silahlandığını söyl er ve Pekin ABD'nin «Sovyet şeytanınaıı ek amacında olan ve silahianma böylece deta nt süre cini sab ote etm tı'n ize çıkarır. Bunu yaparken de detan yarışını sürd üren ABD 'yi tem a alır. Çin propagandası, dah emp erya list muh alifle riyle birli kte tavır v­ ı-de karş eden b tale hlanmayı yüks ek düzeyde stra tejik nük leer sila inink i ile aynıdır. Bu, ABD ile üler sözc i lizm rimci Ame rika n emperya olduğu yolu nda ki ABD tem inat Cin' in stra tejik cıkarlarının «p.aralel» ğu a, Pekin ABD'den «barış gücü» oldu larıyle da yansıtılmıştır. Hatt ter'i n 22 Mayıs 1977 tarih li ko·icin iltifa tlar bile almıştır. (Başkan Car

ww w.

ne

Hind ista n'da ki ve Pas ifik OkPekin ve Was hing ton' un Asy a'do ki, afaza edilmesinde ve güç lend iyan usu nda ki Amerikan üstle rinin muh n 1977 Amerikan Kongre delerilmesinde orta k cıkarları vardır. Nisa Hsien-nien, ABD'ye sadece üstgasyonuyla yapılan bir ·konuşmada Li «po zitif kalmamış, Avru pa'd a da leri muhafaza etm esin i öne rme kle iye etmiştir. rol» oynayaca1k birli kler kurmasını tavs tem silci lerin den gen elik Fak at belki de Cin yön etim i, Yönetim Ameri·kalılann li sevi yele rdek i örgü tleri nin temsilcilerin~ kad ar çeşit böylece, onla rla birli kte SSCB' beynini yıkamaya dikk atin i vermiş ve ünı tavır alıyor. Maa 'nun ölüm ye karşı koya bilm ek icin deta nta karş Sov ni ileri ilişk timi Amerikayle den sonra Cin Halk Cum huri yeti yöne hing a Was ı olar ak yürüteceği konu sund yet-~meri·kan ilişkilerine bağl n basınına, Cini iierin birin ci hedeton' la pazarlığa başladı. Bu Amerika ortaklık kurm ak olduğunu yazfinin Amerikayle SSCB'ye karşı iyi bir n : The Was hing ton Post, Nisa ma sebebini sağlamış olmalı (Bakınız yükye düze bir rıları» ister ik 20 1977) Geçtiğimiz dönemde Cin <<Uya şmakle vaki t kaybettiğini, bucalı a şmay seldi: ABD'nin SSCB ile uzla lerin e geldiği zaman ania yaca nu bomba kendi üstle rine ve müt tefik rda da yabancı tem silci leri Sovyet-Ame ğını söyl üyor lar. Bazı duru mla

68


ww w. n

et

ew

e. co m

rikan ilişkilerindeki gelişmelere karşı 'kamuoyunu kullanarak savaş­ maya kışkırtıyorlar. Pekin'in Sovyet-Amerika detantı üzerinde çeşitli konulardaki tutumu onun politrkasını iyice aydınlığa çıkartıyor. Herkes «ABD ile SSCB arasında», hegemonya için «korkunç bir mücadelenin» olduğu konusundaki Maocu düşünceyi duymuştur. Yeh ·Chien-ying , ABD ile SSCB arasındaki ilişkilerdeki karmaşıklıkların üzerine giderek Tüm Çin Sanayi Konfe~ansında, 9 Mayıs 1977 tarihinde şunları söylemiş­ tir: «Bu er veya geç savaşla sonuçlanacaktır.» (Jenmin Jiphao, 13 Mayıs, 1977) Fa·kat bu söylediği gerçek olsaydı bile, Çin yönetimi sadetantı teşvik vaşı kışkırtmek yerine Sovyet-Amerikan ilişkilerinde etmeliydi. Fakat bu yapılmadı, çünkü amaçları bunun tam tersi, yani ABD ile SSCB'yi «çarpışmaya» kışkırtmaktı. Bu politika uluslararası meselelerin diğer konularında da dile getirildi. Günümüzde, Pe·kin'in politi'kası Japonyp'ya kıyasla, bu ülkede askerileşmeyi hızlandırmaya çalışan güçlerin desteklenmesi ve intikam arayışıdır. Japon emperyalizmine ve militarizmine karşı propaganda 1970 başlarında yerini başka bir konuya bırakmıştır. Mart 1977' de bir Ingiliz gazetecisi olan Hamilton'la yaptığı mülakatta Li-Hsiennien şunları açıklamıştır: <<Biz Japonya'nın yeniden silahlanması konusunda tedirgin olmuyoruz (sanki 10 milyonlarca insan Japonya'nın Çin'e saldırısı sırasında hayatını kaybetmemiş gibi). tabii bu eğer kendilerini koruma·k içinse. Japonya ıkadar büyük bir ülkede gerekli savunma güçlerini kurmadan yapamaz.» (The Sunday Times, 27 Mart 1977). Kime karşı savunma. Bu dışişleri Bakanı Vui Chiah tarafından i5 Mayıs 1977'de Vomiuri ·gazetesi delegasyonuyla yapılan bir toplantıda şöyle açıklandı: «Japonya SSCB ile bir savaş olduğu takdirde «yalnız ve yardımsız» bırakılmayacaktır. (Yomiuri, 17 Mayıs 1977). Cin Kısaca Pekin'e göre, «Sovyet şeytanl>> her köşeden çıkar. yönetimi Tokyoyle anti-Sovyet bir anlaşma yapmayı büyük memnunlukle karşılayacaktır. Cin'le Japonya arasında kardeşlik ve barış için yapılan anlaşmanın Japon basının da belirttiği gibi, SSCB'ye karşı militarist bir anlaşmaya çevirmek istemektedirler. (Japon Post. No. 1839, Haziran 21, 1975). Çeşitli Cin ve bazı Japon yöneticileri hegemonyacı anlayışın tehlikeli olmadığı intibağını bırakmaya çalışıyorlar. Asahi gazetesinin sorumlu müdürü -S. Hata'ya verdiği cevaplarda Leorıid Brejnev şu konular üzerinde durdu: Fakch bu girişim, . devletler arasını açmak, onların aralarındaki ilişkiyi şu veya bu ölçüde engellemeye çalışmak değ i lmidir, Bütün bunların amacı nedir? Barış ve işbirliğine karşı olma amacını örtbas etmek değilmidir? (Pravda; Haziran 7, 197ı7) . Japonya'da Çin'in asıl amacının Japonya'yı Pekin'in anti-Sovyet strate-

69


jisine alet etmek olduğunu anlayan insanlar var ve bunlar «hegemoritezine biraz daha müsamahakar davranılırsa Cin-Sovyet celişkisine Japonya da karışacak ve bU Sovyet-Japon ilişkilerini kötüleştirecektir. Umarız ki Japonya Çin ile işbirliğinde kararlı ve etraflı düşünerek davranın> diyorlar. (Sankei Shimbun, Mayıs 31, 1977) Geçtiğimiz bir kaç ay içinde Pekin sözlü teşvik yerine Japon Askeri çevreleriyle doğrudan bağlar kurmaya girişti. Bu eğilim Vietnam. Laos ve Kamboçya halklarının zaferlerinin ve Uzak Doğu'da, Pasifiık Okyanusu bölgesindeki gelişmelerin sonucunda daha da güçlenen dünya sosyalizmine karşı gelişti. Zaman zaman yabancı basın Çin gôrevlilerinin Japonya'yı ziyaret ederek, modern .silahlar satın almak istediğini ve bu silahları üretmek için fabrikalar aldığını yazıyor. (Washington Star, 5. Mayıs. 1977). Cin Batı'da da · aynı amaçlarla, yani askeri hazırlıkları teşvik etmek ve silahianma yarışını hızlandırmak amacıyla çalışmalar yapıyor. Bir ABD gazetesi son günlerde şöyle yazdı: «En az beş yıldır Çin NATO ittifakının en kararlı savunucusu ve daha güçlü, daha iyi bir NATO'nun istemeisi olmuştur.>> (The Christian Science Monitor, Mayıs 25, 1977) Bu tavır yeni Çin yönetimince de değiştirilmemiş, hatta daha fazla NATO'cu olunmuştur. Pekin politi'kasının Avrupadaki ayırdedici özellikleri kıtada detant düşmanlığı yapmaık (detant «halkların afyonU>> olarak adlandırılıyor) Batı Avrupa'da askeri-politik bütünleşmeyi sağlamaya çalışmak, NATO'yu güçlendirmek, ve Avrupa'yı soğuk savaş dönemine geri döndürmektir. Pekin'in amacı açıktır, Avrupa'da savaş öncesi düzenlemeleri kurumlaştırmak, ki bu devletlere çok fazla cabaya malolmuştu . Cin bunları yaparken Avrupçı uluslarının iste·k ve cıkarlarını hiçe say-

ww w. n

et

ew

e. co m

yacılık

mıştır.

Cin'in Avrupa doktrini hala Avrupa'nın «iki süper devletin mücadele merkezi>> olduğu ve ABD ile SSCB'nin üzerinde askeri ve politik çabalar harcadığı, böylece dikkatlerinin Cin'den uzaklaştığı ve Asya'da bir ölçüde özgürlük tanıdığı bir alan olduğunu savunur. Pekin şimdi, NATO'nun Avrupa mensupianna yaklaşıyor ve · bunu Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı ' na karşı «ortak güvenlik» icin yaptığı­ nı söylüyor. Die Walt gazetesinin yazı işleri Müdürü Herbart Kremp'e 14 Mayıs 1977'de yayınlanan bir mülakatta Yui Chian, Çin ve Batı Avrupa'nın orta·k erkariarı olduğunu, «Sovyetler birliğinden gelecek bir saldırıya karşı aynı hassaslıktayız ... Bu, Batı Avrupa politi'kasıyla ilgilenmemizin bir nedenidir» diyerek belirtmişti. Hatta, yeni Cin yönetimi Batı Avrupa'dan gelen ziyaretcilere «yeterli bir ittifak sağlayamadınız, dağınıksınız ve Sovyetler Birliğine karşı yeterince güçlü değilsiniz. Biz daha kuvvetli savunmaya haiz

70


güçlü bir Avrupa istiyoruz.» diyerek «ilgileri-ni» pekiştirmişlerdi. Pekin Avrupa ülkelerinin «korkunç düşmanın (Sovyetler Birliği kastediliyor ) saldırılarına karşı ulusal güvenlik ve orta'k savunmalarının güçlendirilm esiyle güvenlikler ini garanti edebilecekl eri konusunda israr. ediyor. Pekin onarı «birleşip savaşmak (Sovyetler Birliğine karşı) ya da teslimiyetci politika izlemek» konusunda uyarıyor. ilk alternatif «Avrupalıların kurtuluş yolu, olarak sunulurken, teslimiyet, yani detant, «sadece savaşın cıkmasını hızlandıran faktör» olarak niteleniyor. (Jenmin Jiphao, 10 Nisan 1977). Halbuki Cin yöne"\ ticileri kabul ettiler ki, «bazı dostlarımız Rusya hakkında söylediklerimiz konusunda şüpheliler» (The Sunday Times, 27 Mart 1977) ve son zamanlarda bir başka «görüş» belirttiler. «Batı Avrupa'ya Sovyetler Birliğinden gelen tehlike günden güne büyüyor. Hatta, onlar Avrupayı Orta Doğu ve Afrika'dan kuşatmak istiyorlar» (Jenmin Jiphac, Haziran 9, 1977). Cin yönetimi NATO'yu Avrupa detantına karşı en verimli silah olarak değerlendiriyor, bunun için propagandasını NATO'yu güçlendirmek üzere yoğunlaştırdı. Cin basını Mayısteki NATO toplantısını övgüye değer buldu, örneğin «savunma ortak savunma için gerekli güçleri muhafaza etmek ve ·gerekli düzeyde tutmak» şeklindeki kararı çok destekledi. (a.g.e. Ocak 27, 1977). NATO'nun askeri hazırlık­ larını destekierke n Pekin, sosyalist ülkelerin barışçı politikasına düş­ man olan blokla aynı tavrı aldı. Geçtiğimiz bir kaç ay içinde Pekin propagandası Varşova Paktının Siyasi Komitesinin 26 Kasım 1976'da Helsinki Kenteransına katılanların birbirlerine karşı nükleer silah kullanmalarını engelleyen önerilerini karalamaya çalıştı. Çin sözcüleri bu önerinin propaganda ve askeri sermaye elde etmek için yapılmış bir «Sovyet oyunu» olduğunu söylemekte n utanmadılar. (Jenmin Jiphao, Aralık 23, 1976) Aynı zamanda Çin basını NATO Konseyinin sosyalist ülkelerin insiyatifini reddeden kararının re·klamını yaptı. 1977'nin başından beri Çin yönetimi emperyalizmle birlikte sosyalist ülkelere karşı propaganda hücumuna geçti, amacı mevcut sisteme karşı anti-sosyal ist unsurları teşvik etmek, bunu yaparken de tek tek ülkelerin iç işlerine karışmaktı. Ce·koslavakyadaki Charter 77 diye anılan 'karşı devrimcileri tasvib ettiler ve onları «özgürlük ve ulusal hak savaşçıları» ilan ettiler. (a.g.e. 27 Ocak, 1977). Mayıs 1971 de Pekin Polanya Halk Cumhuriyetine karşı açık harekete girişti. «işçi savunma komitelerinin» faaliyetlerin i destekleyer ek «hal·k kitleleri arasında geniş destek bulduklarını» yaydı. (Hsinhua News Agency, 26 Mayıs, 1977) Pekin'in Karşılıklı Ekonomik Yardımlaşma Konseyine karşı propaganda hücumları da bu süreç içinde yoğunlaşıyor. Çin

ww

w.

ne

te w

e. co m

propagandası

71


tiekono mik bütünleşme ve KEYK ülkele ri arasındaki ları oluşum fiat ve r planla mik caret ve işbirliği sürec ini, ulusal ekono zamanda iki bükonus unda anlaşmalarını kabac a tahrif ediyor. Aynı Şöyle ki, teşebbüs ediliyo r: tünleşme arasında mukay ese yapma ya sebep olan KEYK özellik le «Sömürgeci» ve «çelişkilerin büyümesine» li» olarak nibir sistem olarak tanıtılırken, AET «sağlıklı» ve «verim arııın olduazlıkl anlaşm küçük teleni yor, sadece «büyük birlik içinde 1977). ğu söylen iyor. (Jenmin Jihpao , 26 Ocak

e. co m

propagandası

rle anlaş­ Cin yönet icileri Batı Avrup a ülkelerine, sosya list ülkele bir taviz vermemalar yapar ken, özellik le Sovye tler Birliğine karşı hiç bu paranın meler ini, onlara kredi de vermemeleri gerektiğini, çünkü ü pegücün i asker ın Paktın va Batı Avrup a için «tehlike», olan Varşo Mayıs 13 (a.g.e. çalıştılar. kiştirmek için kullanılacağını öğretmeye ve gerekliliğinin inkarı deimkan ği işbirli Batı Doğue 1977). Bu sadec dönem ine geri döndü rmek, ğildir; Pekin, Avrupayı tekrar soğuk savaş kıtada veya diğer yerler de bunun ak, savaş hazırlıklarını yoğunlaştırm unu doğuracağını bisonuc lması ı tehlike ye uğratı ·ıerek, cıçıkca

bu

te w

barışın korunmasın

politikayı

sürdü rmekt edir.

ww

w.

ne

list ülkele Pekin 'in Avrup adaki durum u vahimleştirmek ve sosya engel leme'k ı rin kapita list ülkele rle siyasi, ekono mik anlaşmaların ular) gibi, en icin dayandığı güçler , ingilte redek i Konse rvatifl er (tutuc i HDP/H SP yadak Alman Batı ve politikacılar karşı devrim ci kafalı ittifakları açık olan a acılarl bloğu gibi intikamcılardır. Bu çeşit politik ır ve kışkırt özellik le birleşik deste klerin de ortaya çıkıyor: Pekin onları . serler 'bunlar detan ta karşı mücad ele için Çin fikirle rini benim n Vekili H. Başka in Bu yıl Mart sonu, Nisan başlarında, HDP'n nma yarışı­ Filben ger Pekin de detan ta karşı mücad elede ve silahia Filben ger Huo karşılandı. nın devamında «yoldaş savaşçı» olarak «tek Alman icileri yönet Pekin ve Kuo-Feng tarafından misaf ir edildi in J ihpao, (Jenm iler. belirtt ulusu» iltihakcı fikriyl e dayanışmalarını 24 Nisan 1977) kere daUnsere Zeit bu ziyqre tle ilgili olarak şunları yazdı: «Bir poannın sağcıl aşırıha görüld ü ki, Pekin yönet icileriy le Batı Alman ger, Filben H. e, litik görüşleri arasında tam bir özdeşlik var». Gazet detan politikası­ «kendisini karşılayanlar iltihakcı pasaj lar söyler ken Nisan 1977) Pena karşı olmak ta tam olarak anlaştı.» (Unsere Zeit. 9 i tasarlıyor, bu, etmey kabul i liderin ıkin, bu sonba har bir başka HDP Federal Alman ni, rilmesi NATO savaş mekanizmasının sürek li gelişti savunan ve ini Cumh uriyet inin asker i harcamalarının yükse ltilmes ma Komit esi Bonn' un dış politikasına muha lif olan Bı..idestag Savun Başkanı M. Wörne r adlı kişi.

72


PEKiN'iN BATI iLE OLAN ASKERi BAGLARI Pekin'in empery alist kampte ki detant muhalif lerine tÜfT! kalbiyle sempat i, Çin yönetic ilerinin dünya siyasi iklimini kızıştırma­ yı pekiştirmesine yardım etmekle kalmaz. Detantın muhalif leri, aşırı­ sağcılar, tekelci sermay enin, esas olarak da silah sanayii nin sözcüleridir. Böylesi «yaratıklarla>} aynı tavrı almakla Pekin'in onlarla aynı amaçları taşıdığı anlaşılıyor, ve bu nedenle dir ki Batı Cin'in askeri sanayi potansi yelini geliştirmeye yardım etmekte dir. Yabancı gözlem ciler Pekin'in bilimse l ve teknik alanda ki boşluk­ larını doldurm aya mukted ir olmadığını ve «kendi kendine güven» sloganına rağmen Batı'dan silah almaya karar verdiQin i yazıyorlar. ABD' de New York Times gazetesi, Maoistl erin elektro nik bilgisay ar almak için anlaşma yaptığını söylüyor. DPA ajansı Pekin ajanlarının Federal Almanya Cumhu riyetind eki Messer schmitt s Bölkow -Blohm 'dan ağır helikop ter mamulü için lisans almaya çalıştıklarını rapor etti. Aralık 1975'de ingilriz Rolls Royce ile jet makinaları alma ve aynı tip makinaların Çin'de yapımı için lisans garanti si konusu nda büyük bir pazarlık yapıldı. Cin, Fransa dan da kısa bir süre önce Fulon helikop terleri satın aldı. Kapital ist ülkeler, en fazla da ABD, Federal Alman Cumhu riyeti, ingilter e ve Fransa Çin'in askeri sınai potans iyelini (kendileri icin tehlikel i olmaya cak bir seviyede) Sovyet ler Birliğine ve diğer sosyalist ülkelere karşı mücade le için geliştiriyorlar. Niçin Pekin ve emperyalist militari stler birbirle ri için böylesi şeyler yapıyorlar? Niçin Çin halkıhın özgürlü k mücade lesine hiç bir katkısı olmaya n Japon ve ABD askeri çevreleri aniden Çin'e askeri yardım yapmaya karar verdi? Cevap çok basittir . Empery alistler Pekin'i barış ve sosyalizme karşı çığlıklarında kullanmışlar, böylece elden az miktard a silah çı­ karıp Çin'i empery alizmin savaş papağanı yaparak , Çin yönetim ini dünya çapında özgürlü k ve bağımsızlık için savaşan halkiar a ,karŞı alet olarak faydalanmışlardır. Bir Macari stan gazetesi olan Tarsod aimi Szemle Mayıs 1977 de Pekin'in kapital ist güçlerle bağını kuvvetl endirm eye öncelik verdiğin i belirter ek, Pekin anti-So vyetik tutumu nu ve NATO'ya yastlan ma politikasını sürdürü rse, bunun Çin'i tekrar kapital ist dünyaya ve uluslararası tekelci sermay eye bağımlı kılacağını yazdJ. Washin gton Star ise, askeri yardım üzerine gayrı resmi ABD beyanlarından anlaşıld ı­ ğına göre Cin'in, Sovyet ler Birliğine karşı savaşta bir kukla olarak

ww w

.n

et

ew

e. co

m

duyduğu

kullanılacağının anlaşıldığını yazdı. Geçtiğimiz

çeşitli

dönemde, empery alist ülkelerin, özellikl e ABD'ni'n çevrele rinde Çin'e verilen asker yardımın yararları ve maliyet -

73


e. co

m

en çok ilgilerinin sınırları konusunda tartışmalar oldu. Bu kapsamda cı ilişkiler adlı yi tanınmış ABD Sinologlarından 'o. Barne tt'in Yaban yönlerini desmakalesi çekti. Barne tt Cin ile asker i işbirliğinin bazı gereken alması k . a dışınd in, tekler ken «ABD-Cin askeri bağı, ABD'n adımı il·k n eğim'i bir sorun lara ve çelişkilere karışmasında 'kaygan ya Japon olabili r. Daha ileri asker i işbirliği, ABD'nin Sovye tler Birliği, yaratılmasına ve Cin ile olan ilişkilerinde daha derine varan sorun lar tt Cin'in issebep olabilir» diyor. Dikka tli bir yaklaşım öneren Barne ışlarında·ki davran icilerin yönet tikrarsız iç politikasına dikka t çekiyo r, n podüşma yecek tileme belirsizliğe ve Pekin'in bir ortak olarak «yöne ve yor değini litikala ra dönüş yapabileceği» icin güvenilmez olduğuna lerini görne Amerika ne Cin «ilerde doğabilecek Cin-Amerikan çelişki 1977). Nisan , Affairs gn mezlikten gelebilir» diye ekliyor. (Forei Barne tt'in Son dönemlerde Pekin'in Wash ington 'la flörtün e ve yabancı bilgi daha fazla şüphelerinin asılsız olmadığıı:ıa ışık tutan

ww w

.n

et

ew

basına yansıdı.

74


te we .c o

m

Angola: Sosyalis t Yönelim Yolund a

ww

w.

ne

Andrey Kirilenko, «Vietnam, Laos ve Kamboçya halklarının zaferinden sonra Angola halkının haklı davôsının da başarıyla sonuçlanması, emperyalistler in, Asya'da, Afrika'da ya da Latin Amerika'da, yani nerede olursa olsun eski sömürgeleri ıkendi boyunduruğunda bulundurmak için yapaca·kları girişimlerin başarısızlığa mahkum olduğunu, gösterdi» dedi. SBKP Heyeti Başkanı, SBKP M.K. Politbüro Üyesi, SBKP M.K. Sekreteri Andrey Kirilenka MPLA'nın 5 Ar• alık'ta Luanda'da yapı­ lan •kongresinde, tüm ilerici insanlığın Angola Halk Cumhuriyeti'n in doğuşunu hararetle selamladığını söyledi. «Sosyalist ülkelerin, dünya komünist, işçi ve ulusal demokrasi hare·keti temsilcilerinin kongrenize katılmaları olgusu, Angola Devrimi'nin geniş sempati kazandığını. tüm anti-emperyal ist güçlerin bu devrimle dayanışma içinde olduklarını açıkca gösterdi», dedi. Andrey Kirilenka yeni Angola'nın desteklerine rahatlıkla güvenebileceği pekçok dostu olduğunu, ama Angola halkının seçtiği yolda ilerlemesini engelleyen iç ve dış düşmanları da bulunduğunu söyledi. Kirilenka daha sonra: «Böylece ortamın ·kendisi politik uyanıklığın sürekli artırılmasının, halkın birliğinin güçlendirilmes inin ve bu birliğin ülkenin özgürlük ve bağımsızlığını savunma gücünün artırılmasının zorunlu olduğunu telkin ediyor», dedi. MPLA'nin bilimsel sosyalizm kuramıyla silahianan öncü bir parti haline getirilmesi sorununun, kongrenin dikkat merkezind~ bulunduğunu anımsat· an SBKP Heyeti Başkanı, «böyle bir partinin yaratılma­ sının ve güçlendirilmes inin, kuşkusuz, yeni egemenliği güc·lendirme ve ülkeyi sosyalist yönelim yolunda geliştirme gibi karmaşık sorunlar bütünün de önemli bir halka olduğunu» belirtti. SBKP Heyeti Başkanı sosyalizm ülkelerinin deneyiminin, sadece Leninci il·keler temelinde .kurulan partinin emekçi halkın çıkarlarını kusursuzca ifade edebileceğine ve bu çıkarları gerçekleştirme yollarını belirleyebileceğine. yığınlarda yüksek bir politika ve örgütlülük bilinci yaratabileceğine inandırdığını söyledi. «Sadece ve sadeoe Leninci

75


ve aydın~ işçi sınıfı ve köylü birliği fikrini yaşama geçiren, işçi, köylü

tüm emekçi lerin ilerici temsilc ilerini saflarında birleştiren partiler halk yığınlarını toplum un devrimc i değişimi için cesare tlendire bilir, mutlu gelecek leri için özveriy le çalışmalarını sağlayabilir. Bu deneyim irilmesi nin, ayrıca, parti saflarının birliğinin korunmasının ve güçlend ne derece de nin ara bozucu ve bölücül erin kesinlik le püskür tülmesi önemli olduğunu gösterd i». Andrey Kirilenk o: «MPLA'yı işçi sınıfı ideoloji sini rehber edinen üldevrimc i bir parti haline getirme k icin yaptığınız c·alışmalar öteki bir kelerde de ilgi uyand ırabilir. Aslında gözlerimizin önünde tarihse l kazaler yönelim yeni grubu r devletle olay cereyan ediyor ve Afri·kalı ın da geleceği­ nıyor. Bu devletle r, öteki kıtaların olduğu gibi Afrika'n yönin ve çok yönlü gelişmesinin anoak kapitali zme değil sosyalizme neli·k özgür ve yeni bir toplumu n kurulmasıyla sağlanabileceği görüşü üzerinden hareke t ediyorla r», dedi. Andrey Kirilenk o, SBKP ve MPLA'nın barış idealleri, ulusal kurortak savaşta birtuluş. demokr asi ve bilimse l sosyali zm için yapılan . söyledi ini ettikler kabul birlerin i silah arkadaşı olarak SBKP Heyeti Başkanı: «Kongreniz, dünya tarihind e yeni bir çağı­ ve kapitali zmden sosyalizme geçiş. sömürg e sistemi nin iflas, sömürü çadiriliş ulusal ve sosyal n halkları ezgi ilişkilerinin bozulma çağını, yılında yapılıyor. ğını başlatan Büyük Ekim Sosyal ist Devrim i'nin 60. Sovyet ler Birliği ve Angola'nın tarihse l gelişiminin çeşitli aşamaların­ da bulunmalarına rağmen halklarımız , ortak enterna syonal davanın si, emek insaniştirakçileridirler ve barış idealler inin gerçekleştirilme ktadırlar», çalışma için ası sağlanm n larının özgürlü k ve mutluluklarını

ne

te we .c o

m

ların,

ww

w.

dedi.. Andrey Kirilenk o, SBKP ve MPLA arasındaki zamanla denenmiş aki çok yön·kardeşçe işbirliğinin, devletle rimiz ve halklarımız arasınd şöyle devam ve belirtti W ilişkilerin derinleştirilmesinin özü olduğunu ve çeklığına etti: «Kongrenizin yapıldığı bugünk ü ortam, tüm karmaşı ğin yumuşaması lişikliğine rağmen genel olarak uluslararası gerginli ediliyor. Sovyet ize arakter k · siyle pekişme ve sürecin in hızlanmasıyla barış ve barışçı ığı uygulad n ler Birliği'nin ve öteki sosyali st ülkeleri daha fazla etgittikçe varoluş politi·kası, devletle r arasındaki ilişkileri '

kil iyon>.

Bu

76

yazı

Sovyetler

Birliği

Novosti (APN)

Ajansından alınmıştır.


Doğunun

Müslümanlarına»

Emekçi Bildirisi

60

Yaşında

te we .c

om

«Rusya ve

Sovyet Hükümeti'nin «Rusya ve Doğu'nun Tüm Emekçi bildirisi. 3 Aralık'ta 60 yılını doldurdu. Asya ve Afrika ülk~leriyle Sovyet Dayanışma Komitesi Bakanı M. A. ibrahimov bu tarihsel belgenin önemine ve Orta Asya ile Kafkaslar ötesi halklarının yazgıları üzer:ndeki etkisine ilişkin olarak şunları yazıyor: Müslümanlarına»

w. ne

Çok uluslu devletlerde, ulusal ilişkilerin bazen ne denli güçlükle kurulduğu biliniyor. özellikle bir ,kısım halkarın imtiyazı, diğererinin ise ezilmiş ve aşağılanmış olduğu cok uluslu devletlerde bu ilişkiler daha zor kurulur. 1917 Büyük Ekim Sosyalist Devrimi öncesinde. ulusal azınlıkların amansızca sömürüldüğü Rusya'da da durum aynı idi.

ww

AslııJda çarlığın sömürgesi durumunda olan ve ayrıca yerli feodallerin boyunduruğunda bulunan Orta Asya ve Kafkaslar ötesi'ndeki yerli halkın yazgısı gercekten çok kötü idi. Çarlık Hükümeti, örneğin Orta Asya'da, merkez ve batı eyaletlerinden gelen göçmenlere vermek için en iyi toprakları yerli köylülerin elinden planlı şekilde alıyor­ du. Emekçi insan topluluğunu dirimsel sosyal sorunları çözümlemekten alıkoymak, sadece onları yönetmek amacıyla böyle ulusal ve dinsel düşmanlık tohumları atılıyordu.

Ekim Devrimi, Çarlık Rusyası'ndaki bu düzeni temelinden yıktı. Sovyet egemenliği, Devrim'den sonraki ilk günlerde, devletin ulus politikasına ilişkin tamamen değişik ilkeleri belirleyen bir dizi belgeyi kabul etti. «Rusya ve Doğunun Tüm Emekçi Müslümanlarına» bildirisi de bu belgelerden biri idi. «Işçi ve köylülerin gerçekleştirdikleri Ekim Devrimi'nin kölelikten kurtulma sancağı altında başlatıldığını» ilön eden «Rusya Halklarının 77


Deklarasyonu»nun bu bildiriden önce gelmesi rastgele değildi. . Deklarasyonda: «Köylüler, toprak ağalarının boyunduruğundan kurtarılacaklar, çünkü toprak ağalarının toprak mülkiyeti kaldırıldı. As'k erler ve tayfalar, otokrat generallerin egemenliğinden kurtarılacak­ lar ... işçiler, kapitalistlerin kaprislerinden ve sömürülerinde n kurtarı­ lacaklar, çünkü artık fabrikalar ve işletmeler denetlenecek», denili-

om

Hakları

w. ne

te we .c

yordu. Rusya Halklarının Hakları Deklarasyonu V. i. Lenin Hükümeti'nin ulus politikasının genel il·kelerini açıklıyorsa, Rusya ve Doğu'nun Tüm Emekçi Müslümaniarına Bildirisi de hükümetin, doğu bölgelerindeki geniş emekçi yığınla.rıyla ilgili tutumunu belirler. Bildiride: «inanç ve gelenekleriniz, ulusal ve kültür kuruluşlarınız bugünden itibaren özgür ve dokunulmaz ilôn ediliyor. Ulusal yaşamınızı hiç bir engelle karşı­ laşmadan serbestçe düzenleyiniz. Bu sizin hakkınızdır. Haklarınızın, Rusya'nın bütün halklarının hakları gibi Devrim'in güc ve organları, işçi, asker ve köylü milletvekilleri sovyetleri tarafından <korunduğunu unutmayınız» deniliyordu. Bildiri, Orta Asya ve Kafkaslar ötesi halklarının derhal bir devrim hareketine kalkışmalarına yol açtı, çağrı kabul edildi. Çok uluslu yapay toplulukların bulunduğu yerlerdeki ve Rusya'nın doğu bölgelerindeki toprak dağıtım dairesi ulus faktörünü tamamen görmemaziikte n geliyor ve ulusal toprak ayrılığı yaratılıyordu. Egemen Sovyet ulusol cumhuriyetler ini kuran, tam eşitlik temelinde gönüllü olarak tek Sovyetler Birliği'ne katılan bu bölgelerdeki halkların çoğunluğu ilk kez kendi devletini kuruyordu. Halkların yazgılarını serbestçe belirleyebilme leri için gerekli ~ko­ şulların yaratılması, genç Sovyet Devleti'nin Leninist ulus politikası­ nın köklü ilkelerinden biri oldu. Geri kalmış halkları, gelişmiş öte·ki halkların düzeylerine ulaştırmaya çalışmak oldukça önemli bir diğer ilke idi. Böylece, Rusya'nın eski ulusal bölgelerine gelişmiş bölgelerden daha fazla yardım yapılması sağlandı ve bu bölgelerde yaşayan halklar, çok kısa zamanda yüzyıllara denk bir yol katettiler.

ww

Bugün Sovyet Orta Asya ve Kafkaslar ötesi cumhuriyetler i, SSCB nin öteki cumhuriyetler i gibi öncü, çok gelişmiş endüstri ve tarım dev·letleridirler. V. i. Lenin Hükümeti'nin 60 yıl önceki tarihsel «Rusya ve Doğu'nun Tüm Emekçi Müslümanlarına» bildirisinde söz ettiği şeyler, bu cumhuriyetler de tüm gerçekçiliği ile gerçekleştirilmiş oldu. önceleri sadece küçük zanaat üretiminin yapıldığı, toprağın tahta ·karasabanla işlendiği yerlerde güçlü sanayi kompleksleri yükseldi. makineleştirilmiş tarım işletmeleri çalışmaya başladı. Yüz kişiden sadece bir kişinin okuma yazma bildiği. asıl nüfusun ise cahil olduğu

78


e. co m

bölgelerde ulusal bilimler akademileri meydana getirildi, onlarca yü·ksek öğrenim kuruluşu açıldı, orta öğretim ise SSCB'nin her yerinde olduğu gibi sadece hak olmaktan çıkıp herkes için zorunlu oldu. Kültür önemli ölçüde gelişti. Altmış yıl önce üstesinden gelinemeyen hastalıkların pekçoğu yenildi. insanların yaşam düzeyi kıyaslanmayacak derecede arttı.

ww w. n

et

ew

Maydana gelen değişikliklerin göz önüne getirilebilmesi için sadece bir kaç rakam vereceğim. Bugün Sovyet Orta Asyası ve Kafkas~ar ötesi, dünya pamuk üretiminin beşte birini üretiyor. Buralarda, hemen ~emen dünyanın 100 ülkesine ihraç edilen binden fazla türde mal yapan 3000'den fazla sanayi işletmesi bulunuyor. Çarlık Rusyasının doğu bölgelerinde bir yıl içerisinde üretilen sanayi ürünü, Bugün Sovyet Doğusu ' cumhuriyetlerinde 2-3 gün içerisinde üretiliyor.

DÜZELTME

Dergimizin 30. sayısında ulusal sorunla ilgili yazıda bir tashih hatası sonucunda, 27. sayfanın 3. paragrafındaki « yarı feodal ve sömürge~ satırı « yarı feodal-yarı sömürge ~ olarak çıkmıştır . Ayrıca Z7. sayfada bir paragraf tekrar e~ilmiştir . Düzeltir, okuyucudan özür dileriz

79


e. co m

sanat- edebiyat EHMEDE XANİ'de KÜRT TEMASI Prof. Canade Kurdo

başlanıyordu ...

et

ye

ew

1860-1885 yıllarında Erzurumda Kürt bilgini Melle Bazidi'n in desdestan, hiteğiyle Rus Konsolo su Aleksan der Jaba Kürtçe pek çok topladı. türküler yazılı kôye, masal, beyit, şiir, anı ve Yine Melle Bazidini n yardımıyla Aleksan der Jaba dokuz Kürt yayınladı. şairinin yapıtlarını ve yaşantılarını bir kitapta toplayar ak Aleksan der Jabanın kitabının yayınlanmasıyla; dünyada Kürt şa·irl·erinin, bilim adamlarının ve düşünürlerinin varlığı da ortaya çık­ ı bilinmemış oluyordu . Aleksan der Jaba'nın çabasıyla Kürt edebiyat

ww w. n

A. Jaba Ehmede Xöni'nin «Mem O Zin»inin el yazması nüshala rından bir kaç adedini kendisiy le birli·kte Petersb urg'a götürdü. cilFransızca yayımlanan «Melanj e Asiatik» dergisin in üçüncü ı. dinde «Mem O Zin»in bir özeti yayınland Bu yayından sonra Kürt bilimcile ri «Mem O Zin»le ilgilenme ye baş­ lodılar.

Bugüne değin «Mem O Zin» Arap harfleriy le üç kez yayımlandı. ilk basım 1920'de istanbul 'da yapıldı. Kitap zamanın hüküme ti tara· fından yasaklanılarak toplatıldı. le yaönsözüy kendi Zin'i O 1947'de Halep'te Hemze Axa, Mem Mem i Mukrian Givi yınladı. Bundan sonra 1953'te tarihçi ve edebiyatçı O Zin'i bir ön sözle birlikte Hewler'd e Soranice yayınladı. Doğrusu bu basımların adedi pek azdır ve bugün de bulunma maktadır.

ikinci eksiklik te Mem O Zin'in bir veya iki örnekten yararl-anıla­ rak basılması ve çeviriler inin hiç bir batı dilince yapılmamış olmasıdır . 1931-1941 yılları arasinda Mem O Zin zaman zaman «Hawar» dergisinde Latin harfleri ve Fransızca çevirisiy le birlikte yayınlanıyordu ... 80


1933'te Erivan'daki Kürt bilimcileri ·konferansında klasik Kürt edeörneklerin in basımına karar verildi. Kararda Mem O Zin'in Sovyet Kürtleri için latin harfleriyle yayınlanması da bulunmak ta idi. Ne var ki kcrar yakın zamana kadar gerçekleşmedi. Ama şimdi Sovyetler Birliği, Kürt bilim kurumu bu değerli destanın ve Rusça çevirisinin yayınlanmış bulunduğunu övünerek söyleyebilir.. · E. Xani'nin bu destanının basımıyle Kürt okuyucularının ve tüm dünyanın gözleri önüne bu büyük anıt sergilend i ve herkes Kürt hal·kının da diğer bütün halklar gibi bir uygarlığa sahip bulunduğunu gördü ... Mem O Zin'in değeri çok eski kürtçe yapıtlarda söylenmiş ve ya-

we .c om

biyatı

zılmıştır.

Kürt düşünür ve bilginlerinden bir çoğu ve bu arada Ziyauddin Emin Zeki, Şerkoh, Celadet ve Kamuran Bedirxan, Aladin Sucadi, Huzni ve Givi Mukriyan i Ehmede Xani ve Mem O Zin ha.kkında pek çok değerli ve gerekli şeyler yazmışlardır. Bunun gibi Avrupalı doğu bilimcilerden A. Jaba, P. Lerx, i. Orbeli, E. Sourı. V. Minorski, R. Lesco, T. Boa kitap ve makalelerinin bazılarında az çok E. Xani ve Mem O Zin üzerinde durmuş ve övgüsünü yapmışlardır. Şunu söylemek gerekir ·ki bu yazarların hiç birinde Mem O Zin'in ·amacı ortaya çı·kmamak~adır. Çünkü bu yazarların hiç bir·i Ehmede Xani'nin eserde işlernek istediği gercek temayı yakalayamamış,lardır. Bunun ana nedenlerinden biri Mem O Zin'in çevirisinin batı dillerinden hiç birine tümüyle yapılmamış olmasıdır. . Bu büyük eks i ğin kapatılması icin biz bu büyük eserin çevirisi kararını aldık ve bu görev öğrencimiz Rus asıllı bayan Rudenko'ya verildi. .. Bayan M. Rudenko çeviriyi büyük bir titizlikle basıma hazırladı . Bayan M. Rudenko ceviriyi hazırlarken önce Leningrat 'taki Doğu Bilimleri Enstitüsünde Saltikov-Şedrin ' e ait bulunan Mem O Zin'in tüm el yazması nüshalarıyla ceviriyi karşılaştırmış bundan elde ettiği verilere uygun olarak yanlışları düzeltmiş, ve eserin aslına ait olmayan

ww w. ne

te

Xalıdi,

fazlalıkları çıkarmıştır.

Bayan Rudenko bundan sonra ceviriyi Hewler ve Halep basımla­ da karşılaştırarak eseri aslına uygun hale getirmiştir. Rudenko ayrıoa Kürtçe aslının yanına Rusça çevirilerin i de ·koymuştur. Rudenko'nun bu değerli çalışması 1962 yılında Moskovada yayın­ rıyla

lanmıştır.

Kitabın

ön sözünde

aşağıdaki

sözler yer

almaktadır:

81


T

ww w. ne

te

we .c om

ama onun Mem «E. Xani' nin doğum tarihi kesin likle bilinm emek te ış olduğu yazılm lda yüzyı O Zin'in in ve Arapç a Kürtçe sözlüğünün 18. yapıtında isimli i» bilinm ekted ir. Aladi n Sucudi «Kürt Edebiyatı Tarih a kabiXaniy ve Ehmede Xani' nin babasının isminin Eylas olduğunu, bu yapıtta şu bilgile r lesine mensup bulunduklarını yazmaktadır. Yine Bazid i'de (Bugünkü de yer almaktadır: Xaniya kabilesi 1592 yılında te Kürdi stan par1514' önce en Doğu Beyazıt'ta) yerleşmiştir. Bu tariht anlığının tahaned lı Osman çalanmış ve ikiye bölünmüştü. Bir parça elinde kalmıştı. Bu sarru funa girmiş, diğer parça ise iran Şahlığının foodal beylik ler ve iki parçanın arasında özerk Kürt Mirlik leri, büyük büyük topra k sahip Kürt dereb eylikl eri bulun makta idi. Faka t Mirle r, rleriy le çatışma biribi da leri ve dereb eyler bölük pörçü k bir durum olmuyorlardı. mcı halinde, güçle rini birleştirmiyor, biribi rierin e yardı yor düşmana karşı Bunun sonucu olara k Kürt kabile lerini birleştiremi için beraberce mübirlikt e çıkamıyor, Kürt ve Kürdistanın özgürlüğü cadele etmiyorlardı. r ve izliyordu. Ehmede Xani Kürtle rin bu durumunu çok iyi biliyo akta idi. E. yaşam ıtte Böylece o halkının derdi ile dolu olara k Beyaz , klüğü onların biriXani Mem Cı Zin'de Kürtle r arasındaki bölük pörçü tutsa ·klıklarını dile birler iyle olan çelişkilerini gözle r önüne serdi ve getire rek onların uyanmasına hizme t etti.» O, Türkçe, FarsE. Xani okumuş, bilinç li ve düşünür bir ·kimsedir. ca ve Arapçayı çok iyi bilmekteydi.. adına yayın­ Ünlü Kürt bilime isi Y. Orbeli Gürcü şairi Rustaveli ı yazma·ktadır: «Biz, lanan kitaba yazdığı ön sözde E. Xani için şunlar imizde, haliyl e biozan ulusa yakındır; ulusa ve halka bağlıdır dediğ k durumundayız. Bu ribirin e denk doğulu üç büyük ezanın adını verme veli, öbürü de Kürt Rusta üç ezanın biri iranlı Firdevsi, diğeri Gürcü uşlardır. Doğru­ Ehmede Xani'dir. Tüm ulusla r Ehmede Xani' yi unutm yor. Yalnız Kürt'su yabancı ulusla rdan hiçbir i Ehmede Xani' yi tanımı sesi bilinm ekted ir. ler onu tanıyorlar. Kürdistanın içinde onun adı ve ulusal ezanlarını biTüm Kürtle r Ehmede Xani'ye saygı duyu yorim ve lip tanıyorlar .. » ismini unutm aOrbe li'nin dedik leri doğrudur. Kürtle r E. Xani'!'lin klardır. E. Xani' nin destanı mışler ve hiç bir zaman da unutmayaca Biz hiç bir kuşkuya «Mem Cı Zimıin teması Kürt ulusunun yaşantısıdır. küçük tüm Kürtle r yer bırakmayacak şekilde söyle yebili riz ki büyük kte ve bu hikôbilme esini hikôy «Mem Cı Zimıin veya «Meme Alamıın Cı Zin»i an«Mem cüler yi sevmektedirler. Hikôye anlat anlar ve türkü ve zevk den gönül bunu canı lattıklarında ve okuduklarında her Kürt la övünm ekted iralara k dinler . Kürtle r bu hikôyeyi sevmekte ve onun ler. 82


ww w

.n e

te we .c

om

Firdevsi de «Şah-Nama»sını iran halkının öykülerin den ve destanlarından almı'ş ve onu manzum tarzda yazmıştı. Nizami, «Leyl Cı Mecnun»unu ve «Ferhad Cı Şirin»ini halktan öğrenmiş ve onu manzumyiğitlikleri ve aşkları laştırmıştı. Bu her iki ozan da şahları övmüş, dostlukların yücelive ihanetini insanların kötü gözler önüne sermiş, Xani'de destanını Ehmede ğini eserlerind e işlemişlerdir. Aynı şekilde Ehmede Xani göre işlemiş ve ·kahramanı nı dile getirmiştir. Fakat bana nin yapıtı «Mem Cı Zin»in değeri Firdevsi, Nizami ve Rusteveli'nin yapıtları.ıdan daha büyüktür. Çünkü Ehmede Xani «Mem O Zin»de Kürt halkının özlemlerin i dile getirmiş, . gelişim ve kurtuluşuna olan inancı biişlemiş ve bu halkın uyanışını sergilemiştir. Bu yüzden tüm Kürt Nizolimcileri aynı kanıyı paylaşıyorlar. «Ehmede Xani ismi Firdevsi, mi ve Rustaveli'nin isimlerinin yanında yazıimalı ve an.ılmalıdır.» Benim kanımca Ehmede Xani'nin ismi Firdevsi, Nizami ve Rustaveli'nin isimlerinden ve eserlerinden daha yükseklerdedir. Çünkü o, destanında sadece yiğitlikleri, dostlukları, kardeşli~ ve sevgileri gözlerde canlandırmamış; bununla birlikte halkının bağımlılığını, köleliği . ni ve baskı altır:ıdo oluşunu belirtemk bu durumdan kurtuluşun ve .özgürleşmenin yolunu da göstermiştir. Ehmede Xani'nin destanı özgür olmak isteminin edebiyatıdır .. «Mem O Zin» fikirce olduğu kadar anlatım bakımından da son derece başarılıdır. Orda Ehmede Xani Kürt yaşamını tek te·k gözlerde canlandırmaktadır. O, yoksul, baskı altında, tutsak ve güçsüz halkı­ ve nın durumunu sergilemiştir. 0,. inancını, düşünce ve kararını politik destaXani yazmıştır. şekilde bir sınıfı esaslara dayandırorak duru nında Kürtlerin geri kalışında ve ülkelerini n tarumar oluşlarında birliklerinin sağlanamayışlarında ve kendi yönetimle rinin gercekleşmeyi­ şinde hisseleri olanları ve köleliği kabul edenleri kmamıştır. Yazımda öz olarak şunu demek istiyorum : Ehmede Xani'nin deştanı «Mem O Zin» Kürt yaşamının ansiklope disidir ... O, destanda 16 ve 17. yüzyıl­ da, Kürt halkının yaşantısı, ört, adet ve gelenekleri açık bir şekilde gözler önüne serilmektedir. Mem Cı Zin destanı dört kısım ve temadan

oluşmaktadır:

Destanın

birinci bölümünde;

yiğitlerin tutkuları

ve

yiğitleri

sevda-

konu alınmaktadır, ikinci bölüm; dost ve arkadaşlık icin yapılan fedakôrlıkları içermekte, ücüncü bölümde; sevdalıların ölümüne sebep olan arabozucu kötü insanlara yapılan bedduala r yer almakta, Dördüncü bölümde de; yurtsever lik duyguları ve özgürleşme istemleri geniş ve derin bir şekilde anlatılmaktadır. ları

83


ww w

.n e

te we .c

om

«Mem O Zin»de yurtseverlik derinlemesine ve geniş bir şekilde iş­ lenmekte; Kürt uygarlığı, ört. adet, tarih ve yapısı sergilenmektedir. «Mem O Zin»de anlatım son derece güzel bir Kürtçe ile ve süslü bir şekildedir. Destanda, bir çok nasihat, ve yol göstericilik te ustalı·kla yer almaktadır. Bunun yanında dini ve geleneksel kaideler de bulunmaktadır. Bütün bunlar destanın dil ve içeriğini süslemekte dirler. Bu destanı okuyan herkes Ehmede Xani'nin değerini ve onun Kürt edebiyat tarihindeki büyüklüğünü görece·ktir. Yüzyıllar gelip geçecek. bir çok okumuş. yiğit ve düşünen insan gelip geçecek ve unutulacaıklar­ · dır. Ama Ehmede Xani'nin isimi ve yapıtları asla unutulmaya cok. Çünkü Ehmede Xani'nin amac ve inancl·arı bir çok ozanın ve edebiyatcı­ nın da inanç ve amacı haline gelmiştir. Ölümsüz Oad !r Koyi'den yirminci yüzyılın ünlü ozanlarına kadar tüm ozanlarda Ehmede Xani'n in yurtsever ve özgürlükçü inanç ve amaçları görülmekte dir. Bir çok ün·lü ve değerli Kürt ozanı Ehmede Xani'nin yurtsever ve özgürlükçü yolunda yürümüşlerdir. örneğin; Oadır Koyi, Pire Mei'd, Goran, Bekes, Wurdi, Oane, Cigerxwin, Oadrican, Hejar ve daha bir çokları bunlar arasında sayılabilir .. Bu azanların ismi Kürt halkının arasında yaşadı·k­ ca. Ehmede Xani'nin ismi de dünyada yaşayaca·ktır, çünkü, onlar Kürt hal.kının kurtuluş inancı ve ·amacıyla biribirierine bağlıdırlor; çünkü, biz Oadir Koyi hakkında konuştuğumuıda Ehmede Xani'yi anmak zorundayız. bunun gibi biz diğer ozanlarımız hakkında (Goran, Hejar. Cigerxwun ve diğer bir çokları) konuştuğumuıda veya yazdığımızda muHaka Ehmede Xani'nin ·ismini anarız ve onunla gurur duyar, övünürüz .. Kürt halkı şimdi bir çok ozanının ismiyle tanınma·kta, onlarla gurur duymakta ve övünmektedir. O azanlar Ehmede Xani'nin Kürt halkının özgürlük ve yurtseverlik mücadelesi doğrultusunda.ki düşün ­ celerini yükseltmektedirler. Onlar Kürt halkının mücadelesini yürüten ilerici güçlere destek olma·kta ve orta doğuda Kürt halkının da diğer halklar gibi ilerici, demokrat ve sosyalist bir yolda ilerlemesi için çaba harcamaktc ve yol göstermektedirler. .. Not: Bu yazı CiVA adlı Kürtçe derginin 7-8. sayılarından alına­ rak çevrilmiştir.

84


et ew e. co m

PİRA SEH IRD AR

ww w

.n

Zılameki delal hebCı. Jıne·k jı xwe re ani, pır je hez dı·kır, qedır Cı qimeta hev du gelek zanin. Şeytan dı nav wan de dıxebıte ka wana lı ser hev du xerab bıke, mkare. Şeytan çCı cem pirek sehırdar Cı je re_ got: Tu dıkari dı nav wi zılomi Cı jına wi xıra bıki? Go; Bele, ez dıkarım. Go: Heke te xıra kır, xelate·k te yi mezın lı mın heye. Pire cu dıkana mere we Cı je re got: Ez dıxwazım topek hevreşim jı bono dostıka lawe mın. Merık je ra topeki hevreşim ani, heqe wi deh zere zer standın . Pire hat, lı mala wi zılami pırsi. Gıha mala wi, lı derıye wana xıst. Jına zılem bıderket, go: Tu cı dıxwazi ? Go: Ya keça mın, 'xwede jı te razi be, tue bıheli eze lı mala we nımej bıkım. cıhe mın dur e, ez ne ma dıgehım herım. Jınıke je re got: Were; oda, ko mere we le rodıze. seeade je ,re dani Cı gu: De nımej ke! Pire bı derewa nımej kır, ew tope hevreşım xıst dı nav lıhefa wan Cı derket. cO. xebem jınıke pe tune ye. Heya evare, mere we hat. şiva xwe xwarın. Wa'de ·ko razın. ew top merık di Cı geleki qehıri: Ez ewqas jı jına xwe hez dıkım, jına mın dost ü yare we hene. Ban jına xwe, kır O je re go: Here mala bave xwe, mı tu berdaye! Jınık ne ma zane. hewalo mere we cı ye. Jınık bı qehır Cı gıri derket jı mala xwe, pire lı sere zıqaqa wan se'kınıye. Neri ko jınık derket O dıgııri. Je re got: Hewala te cı ye? Jınıke je ra got: Mere mın ez berdam e. Pire go: Xem ne ·ke . Were mala me, sıbehe eze te O mere te pev xweş bıkım. Jınıke pe ra cO mala wan. Lawıke · pire heye, keçelok i guri ye, pire j ı nık xıst hınduro O kır hawar. Esker pe ve hat O ie re gotın : Hewala te cı ye? Go: Lawıke mın guri haye, mın bı xwedi kırıye heya nıha, ko mezın bOye, we ·hero yeke bine cem xwe O mın bı der dıke, mın dıve hon lı hale mın bıpırsın ! - Hukum ete lawe pire O jımk bırıne, xıstın hebse, xebera jınıke jı tışte·ki tune ye, dıgıri hale xwe. Pire jı xwe ra go: Eze icar herım, wan derxım · Cı şeytan le dıferıce, be cı dıke . Pıre cu sOke, hınık nan O helaw kıri Cı hat ber deve hebse

85


.n

et ew e. co m

e te bıhele, sedeqak lı mın u jı derg evan e hebse re got: Lawo, xwed E derg evan je re got: bıbı­ e, mı dıve tu bıheli, eze he rı m hebsıya ... jınıka re got: Were. çerç efa hure. xem na ke .... Pire cu cem wan, jı jı derg evan re beje: Mala te ava. mın lı xwe ·ke u derk eve ber deri, u eze herım mal u here mala me mın sedqa xwe da van hebs iyan . heta ıko ez bem; eze nıha xwe x ılas bıkım Pire kır hawar, go: «Ev cı pire. mala çu Jınık derk et. wılo got u ne hebse, eyba me çı ye?» hum ume t e. ez u lawe mın em anine. xıstı mane ecebmayi. Mezıne ye, wena Hıkumete hat, neri ıko pire u lawe keçe lok anine? Esker jı mewan jı wan re got, çıma we .pire u wena kır hawa r, em çOn. jınıkek u lawe zıne xwe ıre gotın: Pin§ lı mala xwe çawa cebu .- pirek sehırdar wena me ani hebse; em ne ma zanin, ev te lı te ·keve! xuya ye. Jı pire re go: ·Here mala xwe, bela Tu dıxwazi eze te u Pire u kure xwe hatın mal, jı jınıke re got: ne. ko tu bıdi mın. Jınık e mere te pev xweş bıkım. çı pere bı te re ko tu oare ke dın mın u je re got: Deh zere mın hene; eze bı te dım. we O gırıya, men k le neri mere mın pev xweş btki. Piıre cu cem mere tu dıgıri? Go: Ya. lawe mın. ko pira ko top je ·kırıye ev e. Go: çıma xwes ti bu u mın jı cem te ev tope ko mın jı te ·kıri. lawe mın jı mın cum maleke jı ve taxe , m ı n l ı mej k ı r u bır O wa'd e lım e ja mın hat. ez (xwe) kır; ez nema zanım ·kijan mal e. mın tope xwe lı we dere jı bir wılo ev xebe r jı zıl e m re da, u lawe mın ne ma mın dıhewine. Gava ser vi topi berda. - Merık go :Pirc . mala te ne ava. m ı n jına xw e lı tope mın b ı de mın. işaleh geleki qehır i. Pire go: La wo. me qeh ı re , ka Bele tue heqe mın bidı mın. Zılem jına te lı ku be. eze jı te re bin ı m. re tope te. u jına mın bine. je re got: Ha jı tere deh zer heqe te, jı te

ku ye! deh zera O bılıv bı mın Pire cu mala xwe u jı jınıke re go: Ka re cO. bır mala wena pe re. eze te u mere te pev xweş bıkım. Jınık an le ma eceb may i, tışte pev xweş kırın, pire vegeriya mala xwe. Şeyt ·ko pire kır. eze e meztır bıkım. Tu Pire jı şeyten re go: Ev ne tışteki mezın e, jı xwe ~e bıferıce. . çel xort hejayi ne. Jı Dake t suke .va kerw anek çel xort hene Pire jı xwe re got: Ev derb ek ehle gunda ne, çel qantır bı wan re hene. rasta vana u jı wan re got: Bare mezın e. eze dı van de bıkım. Gıha ye, eme dc.ıxın suke bıfroşın. dı we cı ye? - Je re gotın: Bare me feki u bared we hemi bı tene ım. Pire jı wan re got: Ez jına sere ke baje r a wana u bırın .... Xorta n je re gotın: Baş e! Pire da peşiy bıkırım. hene. Pire jı wan re got: Ev mala Mızgeftek heye, du derıye wena qantıra bıbım hewşe. bela me ye, hon lı ber vi deri bısekinın. eze be

ww w

bıner

86


i'

·kevın.

te we .c

om

xulamen IT;le, bare we deynın a eze qantıra a heqe bare we jı were Xortan je re go: Baş e. Lı ber derıye mızgefte rOnıştın, pire binım. hewşa mızgefte a dı derıye dın re derxıstın, ca qantıre bırın qantır wan lı sake jı xwe re fırotın. Ew xort man heya nivro, nerin ko pire derneket. Zılamek dı wır ıre hat, jı wan re got: Han lı vır çı dı·kın? Go: Em lı bende qantıre xwe ne. Jına sereke bajer qantıren me bırıne, hina ne anine. Ewi zılami ji wan re got: Ev derıye mızgeft e. herın lı Ewan xortan raban. nerin qantıren xwe bıpırsın. qantıren we can. ko bı rast mızgeft e. Geleki qehırin a bı sake de can. lı pire dıgerın. Careke nerin, rasti pire hatın. Pire gırtın, je re gotın: kani qantıren me? Pire dı be: Mın qantıren we ne dine.- Go: Bı la, erne herın şeriete. Can cem qadi a mıfti. 1 Pire jı wan xortan re got: Eze beri we bani kevım a ifade xwe lı cem qadi bıdım, pıştre han herın; çe na be ko em hemi pev re herın. - Xortan je re gotın: Baş e. tu here, pıştre em hemi bani

Pire bani ket jor a dıgıri dı mıqabıl qadi a mıfti de. Oadi a mıfti . nerin ko pire dıgıri, gotın: Cı hewala te ye, tu dıgıri? Pire jı wan re got: Mere mın çel gundi wi heba a mere mın mır a mın xulamen xwe onine. ko ez bıfıroşım. Je re gotın: Kani xulamen te? - Pire got: Va, xulamen mın lı ber deri ne. çel xort ın. Oadi dı şıbake re neri. ko çel xulam lı ber deri. ne. Go: Baş e, erne bıkırın.- Pire her çel xort fırat qadi a mıfti a jı w~n re got: Ne ma çeve mın bardıbe, ko ez dı ber wan re dakevım herım. Deriki dın tune. eze te re herım? Oadi deriki je re vekır a pire çQ mala xwe.

ww w. ne

Oadi. ban xorta kır a jı wan re got: Han çı kari dıkarın bı kın, ko ez we bışinım gunde xwe? - Xorta lı hev a du nerin a jı hev re got ın: Te çı jı me re? Oadi jı wan ra got: Mın han kırine. - Xortan je ra got: Te em jı ke kırine. em hatın cem te şeriete! - Oadi got: Mın han jı pire kırine. - Go: Pire le fenek lı me kır Q lı te ji kır. qantıren me bırın a em tıratın te. - Oadi pır qehıri tışte ko oire te kır. go: Herın. lawen mın. maled xwe, ev işe mın ma. ez tıeyfG xwe a a we Ewan xortan jı wi bajari derıketın a jı beze çQn heya jı pire hılinım. gunded xwe Q go: Lı me herarn be, em tu cari ne ma ten vi bajari.

Oadi kare wi lı pire dıgere. dı zıqaqek teng de rasti pire hat O je re got: «icar tu jı teste mın xılas na bi!» - Bı deste pire gırt Obı dO xwe ·kışand heya mala xwe O bır: kisek ani O pire xıst vi kisi O deve kis gıreda a ban hernaleki xwedıye qantıreke kır a je re got: Vi kisi baveje behre; a mecidik da xwedıye qantıre. Xwedıye qantıre ev kis bar kır ser qantıro xwe Q bı re de jı xwe re got: Ev kis hejaye mecidike, ma çıma eze bavejım behre? E ıko dı hundure we de ye, eze vala kım. bavejım behre a kis jı xwe re bıfıroşım. - Gıha ber 87


1

'\

'1

hatıyi, mızginıye bıdi mın!

om

behre. kis vala kır, neri ko pirek je dı-ket. Pire çave xwe \ekır O eş­ heda xwe ani O jı xwedıye qantıre re got: Her mızginıye bıbe jı lawe mın qadi re, be: dıya te rehet bO, elhemdı lılloh, we xeleteık rnezın, we bıde te. - Xwedıye qantıre bezıy-a O hat cem qadi O ban kır qadi, go: Oadi fehım kır O je re got : Mızginıya mın lı te, dıya te rehet bO! Mızginıya mın lı te, qantıra te çO! Mın jı te re got: Bave behre, tu ber behre, neri ko qantıra wi çOye. Pire hat mala xwe O mesela xwe hemi jı şeyten re got. Şeyten xwe je dıweşand, go: Ez nıkarım wek te bıkım, Xwede mın bı agıre te ne Xwedıye qantıre vegerıya

şewıtine!

ww w. ne

te we .c

Roja NO, hejmar 45-46. 1944

88


co m

SİHİRBAZ KOC AKA Rl

ne

te w

e.

Bir zamanl ar iyi bir adam vardı. Evlendi, ·karısını çok seviyordu; birbirle rinin ·kadrini kıymetini çok iyi biliyorlardı. Şeytan, onların ara· sını bozmak için bir hayli çabaladı, ama başa:raımad •. Şeytan, sihirbaz bir kocakarının yanına gitti, ona dedi ki: Sen bu adamlu karısının arasını bozabil ir misin? O, evet, dedi, bozabil irim. Şeytun dedi: Eğer sen bunu başarabilirsen benden sana büyük bir armağan var . Kocakarı adamın dükkanına gitti, ona dedi ki: Ben oğlumun sevgilisi için bir top ipekli istiyoru m. Adam ona bir top ipekli ·kumaş getirdi ve karşılığında on sarı altın aldı. Kocakarı oradan çıkıp adamın evini soruşturdu, varıp kapısını çaldı. Adamın karısı kapıya gelip ne istiyors un? dedi. Dedi ki: Kızım, Tanrı senden razı olsun, bırakasın da sizin evde bir namaz kılayım. Yerim uzaktır, yetişemem. Kadın dedi ki: Gel; kocasının yattığı odada ona seecode serdi ve dedi ki: hadi namazını kıl! Kocakarı yalancıktan namaz kıldı, o ipek topunu yatoğın içine koydu ve çıkıp gitti. Kadıncağızın hiçbir şeyden haberi olmadı. Akşam, kocası eve döndü. Yemek ten sonra, sıra yatmaya gelince o top ipekliyi gördü, çok üzüldü: Ben karımı bukada r seviyorum, ama onun dostları, sevgilil eri var, dedi. Karısını çağırıp şöyle dedi: Babanın evine git, ben seni boşadım! Kadın kocasının neden öyle davrandığını onlamadı.

w.

Üzüntü ve içinde evi terketti . Kocakarı sokağın başında bekliyordu. Kadının ağlıyamk evden çı,ktığını gördü. Dedi, neyin var, neden ağlı­ yorsun? Kocam beni boşadı, dedi kadın . Kocakarı dedi: Aldırma. Evime gel, ben sabahleyin seni ve kocanı barıştırırım. BirHkte kocakarının evine gittiler. Kocakarının bir oğlu vardı, kelkeçel biriydi. Kocakarı kadını içeri koyduk tan sonra avaz avaz bağır­

ww

gözyaşları

mağa başladı.

Askerle r gelip sordular. Ne oluyor? Dedi ki: Benim kel bir oğlum var. Bugüne kadar besleyip büyüttü m. Şimdi de hergün birini yanına getirip beni kapı dışmı ediyor. Benim durumumla ilgilenmelisiniz ! -Hükü met kocakarının oğlunu ve kadını alıp götürdü , hapse attı. Kadıncağız olup bitenden birşey anlatnamşıtı, haline ağlayıp duruyordu.

89


ten kendi kendine şöyl·e dedi: Şimdi gidip onları hapis ordu. duruy k diye meraklanıp çıkarayım. Şeytan da, bu iş nasıl olaca k satınalıp hapis hane nin ekme ve helva Kocakarı çarşıya çıktı, biraz seni bağışlasın, verec ek tanrı kapısına gitti, kapıcıya şöyle dedi: Oğul, im .... Kapıcı şöyle sadak am var, beni bırak da gidip mahpusları görey arı mahpusların yacevap verdi: «Gee bakalım, mesele değil ... Kocak giy ve kapıya cık. Kapıcıya de nına gitti, kadına dedi ·ki: Gel, çarşafımı ve artı·k evime ki: Evin şen olsun, ben sadokarnı mahp uslara verdim burda n kuran birazd Ben . bekle gidey im. Doğruco bizim eve git, beni tuluru m.

co m

Kocakarı,

evine gitti. Kocakarı ise hahükümet.» dedi, piste avaz avaz bağırmağa başladı: «Bu ne biçim sucum uz ne?» Hükü «beni ve oğlumu getirip hapse koymuşlar, bizim şaşırıp kaldılar. ur, oğlud ve met geldi, baktılar ki içerde ki kocukarı iklerin i sordu. getird u Büyü kleri onlar a, niçin bu kocakarıyı ve oğlun e şamata kopardı, Aske rler büyük lerine şöyle dedile r: Kocakarı evind attık; nasıl böyle gittik, bir kadınla ıkacakarının oğlunu getiri p hapse . Koca konya dedil er oldu anlayamadık. - Sihirb az bir kocakarı olmalı n! bulası ki: Hadi evine git, belanı kendinden kon ·kadına dedi ki: Seni ve Kocakarı ve oğlu eve dönd üler. Koca verec ek ne kada r paran var? Kakoconı barıştırmamı istiyo rsan bana veririm. Yeter ki sen beni kodın ded i ki; on altınım var, onları sana. a gitti ve ağlamaya camla bar iştır. Kocakarı, kadının kocasının yanın satın alan o kocaipekli top bir başladı. Adam baktı ki kendi sinde n n aldığım o top sende Oğul, karıdır. Dedi: Neden ağlıyorsun? Dedi: en ayrıldıktan sonro namaz vakkumaşı oğlum benden istemişti. Send z kıldım ve kumaşı ti geldiği için bu mahallede bir eve gittim , nama Oğlum ise beni artık orada unutt um. Hangi ev olduğunu bilmiy orum . arı, ocağın sönsü n, Kocak ki: dedi sevmiyor. Adam bu sözleri duyun ca, son derec e üzülAdam ben karımı bu kumaş yüzünden boşadım. ver, inşallah, şımı a dü. Kocakarı dedi ki: Oğul, üzülme, sen ben im kum likle bunun ücret ini verkarın nerde olsa bulur sana getiri rim. Önce al sana bir top ipekmelisin. Adam dedi ki: Al sana on altın ücret ve ! lin; ·karımı bul getir, bak bakalım nerde dedi: Hadi on altını ver de Kocakarı evine gitti ve kadına şöyle onun!a gitti. Evleribenimle yürü, seni kocon la barıştırocağım. Kadın evine döndü. Şeytan, ne gittile r ve kadın kocasylıa barıştı. Kocakarı öyle dedi ve

koca· karının

ww

w.

ne

te w

e.

Kadın çıktı,

kocakarının yaptıklarına şaşıp ·kalmıştı.

Öyle şeyler yapaKocakarı, Şeytona şöyle dedi: Bu birşey değil.

dursu n... var, baktı ki orada .kırk yiğitlik bir kerva n indi, ya Çarşı da katırları vardı. delikanlı. Köyle rden gelmiştiler. Kırk

yım lı

90

ki

aklın

'

kırk alım­ Kocakarı


dedi: Onlara esaslı bir oyun aynayayım da görsünler .. Yanlarına gitti ve onlara şöyle dedi: Yükünüz nedir? Dediler: Yükümüz meyvedir, onu pazara indirip satacağız. Kocakarı onlara dedi : Ben bu şehrin başkanın n karısıyım , yükünüzün hepsini ben satın Delikanlılar dediler: Çok iyi! Kocakarı önlerine alayım, olmaz mı? düştü, yürüdüler. .. Bir cami vardı, iki kapısı vardı. Kocakarı onlara dedi: Bu bizim evimizdir; siz burada bekleyin, ben katırları avluya götüreyim, uşaık­ larımız yükleri boşaltsınlar, sonra ben katırlarınızı ve yüklerinizin paDelikanlılar dediler: Pekôla. Caminin kapısı hasını size getireyim. önünde oturdular. Kocakarı katırları caminin avlusuna götürdü ve öteki kapıdan çıkardı, götürüp onları çarşıda sattı. Delikanlılar öğlene ıkadar beklediler, kocakarı bir türlü dönmedi. Oradan bir adam geçiyordu. Onlara dedi ki: Burada ne bekliyorsunuz? Dediler: Katırlarımızı bekliyoruz. Şehrin başkanının karısı rkatırlarımızı götürdü, henüz getirmedi. Adam onlara dedi: Bu cami kapısıdır, gidip katırlarınızı sorun, Deli·kanlılar kalkıp baktılar ki gerçekten bir camikatırlarınız gitti. nin önünde duruyorlar. Çok üzüldüler ve çarşıya doğru yürüdüler, kocakarıyı aradılar. Sonunda ·kocakarıyı buldular. Onu yakalayıp, hani Ben katırlarınızı görmedim. ıkatırlarımız? dediler. Kocakarı dedi: dedi, dilersen iz şeriat yoluna başvuralım. Kadının ve müftünün yanı­ na gittiler. Kocakarı del i kanlılam şöyle dedi: Ben önce binaya girip ifademi vereyim, sonra siz gelin; hepimizin birden girmesi iyi olmaz. - De li kanlılar ded il er: iyi, önce sen gir, sonra biz geliriz. Kocakarı içeri girip kadı ve müftünün karşısında ağlamağa başladı. Kadı ve müftü onu bu halde görünce sordular. Neyin var. neden ağlıyorsun? Kocakarı onlara şöyle dedi: Kocamın kırk köyü vardı. Kocam öldü ve ben kırk uşağımı getirdim ki satayım. Dediler: Hani senin uşakların? Kooakarı dedi: Uşaklarım budur kapının önündeler, kırk del i kanlıdırlar. Kadı pencereden baktı ki kırk uşak kapının önündeler. Dedi: Pekôla, onları biz satın alalım. - Kocakarı kırk delikaniıyı kadıya ve müftüye sattı ve şöyle dedi: Onların önünden geçip gitmeye yüreğ i m dayanamaz. Bir başka kapı yok mu, oradan çıkayım? Kadı ona bir kapı açtı ve kocaka-rı çıkıp evine gitti. Sizi kendi köyüme Kadı delikanlıları çağırıp onlara şöyle dedi: yüzüne birbirlerinin göndersem orda ne iş yapabilirsiniz? Delikanlılar baktılar ve hep birden şöy l e dediler: Bizimle ne ilgin var? Kadı onlara dedi: Ben sizi satın aldım. - Delikanlılar dediler: Sen bizi kimden Kadı dedi: satın aldın? Biz senin yanına davamızı çözmeye geldik! bir oyun bize Kocakarı Dediler: aldım. satın Ben sizi kocO'karıdan de bizi hem ve götürdü oynadı, üstelik sana da oynadı. Katırlarımızı sana sattı. - Kadı kocakarının yaptı·klarına çok öfkelendi, dedi: Co-

te we

.c o

m

şöyle

ww w. ne

içinden

91

ı


ww w. ne

te we

.c o

m

cu.klarım. siz evinize gidin, bu iş bana kaldı, ben kendi öcümü ve sizinkini kocokandan olırım. - Delikanlılar o ·kentten çıktılar ve koşo •kaşa köylerine gittiler. Dediler: Bize haram olsun, bu kente bir daha adım atarsak. Kadı, işini gücünü bırakıp •koca•karının peşine düştü . Dar bir so·kakta ona rastladı ve şöyle dedi: «Artık elimden kurtultımazsın.» - Kocakarının kolundan yaıkoladı, arkasından sürükleyip evine götürdü . Bir torba getirip kocakarıyı içine koydu, torbanın ağzını sımsıkı bağladı ve katır sahibi bir hamal çağıırıp ona bir mecidiye verdi ve şöyle dedi: Bu torbayı denize at. Katırın sahibi torboyı hayvanına yükleyip onu sürdü. Yolda gider·ken kendi ·kendine şöyle düşündü: Neden o torbayı denize atayım sanki, o bir macidiye eder. Icindekini boşaltıp denize atayım. torba yı da götürüp satayı m daha iyi ... - Deniz kena·rına gelince torboyı boşalttı, baktı ki icinden bir kocakarı çıktı. Kocakarı gözlerini açıp ·kelimeyi şahadet getirdi. Sonra katırın sahibine. şöyle dedi: Koş, oğlum kadıya müjde ver, de ·ki: elhamdülillah, annen iyileşti! O sana büyük· bir armağan verecek. Katırın sahibi koşup ıkadı'nın yanına vardı ve şöyle seslendi: Sana müjde, annen iyileşti! Kadı durumu anlodı ve şöyle dedi: Benden de sana müjde, katırın elden gitti! Ben sana, onu denize ot dedim, sen de gelmiş bana müjde veriyorsun! Katırın sahibi <!eniz kenarına döndü, ba·ktı ki katırı ortada yok. Kocakarı evine döndü ve olup bitenlerin tümünü şeytona anlattı. Şey­ tan ondan yaka silkeleyerek şöyle dedi: Ben senin gibi yapamam, Tanrı beni senin şerrinden korusun!

• Bu masal, Suriye'de, Kürtçe basının bir ölçüde özgür olduğu dönemde yayınlanmış. Kürtçe dergilerden biri olan ROJA NU'nun 1944 tarihti 45-46. sayılarından alınmıştır. Biz onu, Stig Wikander'in, 1959 yılında· Upsala Üniversitesince yayınlanmış olan, «Recueil de Textes Kourmandji» adlı, Kürt edebiyatındon çeşitli örnekleri kapsayan kitabından aldık. Eserde yazıların yalnızca Kürtçeleri yayınlanmıştır.

92


Tıştenoken

we .c om

Kurda

Berhevker: , Hüseyin BANI

1 -

Hılıntır mılıntır,

2 -

Ne

3 -

Tıştek

4 -

Reşa

5 -

Daranak ra daronok, şirinok ra şirinok. heywanok ra heywanok, heywanok bı re ket, çizo vizo bı dare ·ket: CEMB I. TIRi. KER. MOZ.

6 -

Tışte·k

7 -

Hesın lı

erd e, ne

law jı bave bılındtır: AGlR ü TfXAN lı

ezman e, helina bege rewan e: BA

heye, erde

dıgre,

ave nagre: BERF şa

bO:

BEROŞ

te

suwar bO, kuflet e male

heye seri şeh e, dawi das e: DiK (KELEBAB)

ww w. ne

ser hesın, cı fincan a qun mezın: DÜSTAN

8 -

Celek

dıore, golık mezın dıbe:

9 -

Dıxwe

naxwe bernade: GEN

10 ...:..,_ Kumke

sorık, tıje morık:

DOLAV

HENAR

11 -

Bırek pez bı şıvaneki: HEYV ÜSTE RIKAN

12 -

Ku tu bı teriye bıgri, dıce axor: KEVCi

13 -

Tıştek

14 -

Newal buhar e, ga be hesti ye: KEC

15 -

Erebe

16 -

Bı ro ·kela, bı şev bela: LIViN

17 -

Tıştek

18 -

Ape

19 -

heye, ne ti

reşi

dıbe,

ne

pi badayi, sere

bırci dıbe:

zıke

KEVIR

wi beredayi:

MEŞK

heye, bı ro xulani e, bı şev axa ye: MELKES (GEZi)

mıni bı lıngeki, dıce

parsa

o pıştı·k,

ber

be xwin

naxıre

o goştık:

gundeki: MIKUT PEL

93


cıwon,

law

rihsıpi:

PEMBO

20 -

Bav

21 -

Hemi

22 -

tır e: ŞERMOT Jı buhu ste kıntır e, jı mınare dırej

23 -

Sıpi sıpi

24 -

Kurt ane we heye ne ker e.

tışt dı bın

ŞEYTANOK

25 -

nıvişk

dıbe:

OELEM

e, nevi ter e. nevi

hışk

e:

ŞEYTANOK

we .c om

wek ) iSIK (AVK

ra derb as

nıvisantında

we heye ne

nıvisvan

dıxe: SEL Tıştek heye, her roj pina lı xwe

27 -

xwe dıbinım: Si Her ku sere xwe radıkım. tım yeki wek CICIK Bıni dı de da, seri dı law da:

28 -

bı 1kıle: STERIK Jı vır heta MOsıle, hemi kecke cav

29 -

Şirino lı

30 -

Tışt

26 -

e:

ket. sımpehno darin o, dari na lı guhbelo. guhb elo bı re OV bı dO ket: TIRi. CEMBi. KER. MIR ye, heke we heke çQka ye : ek heye, bejn a We bejn o buka TIFING

deve: OABOABK Oama we qam a kewe, bare we bare

32 -

Dıxwe

33 -

derb as kırın Nec ane lı nezaye kırın. dı nav nedane OANTIR. AV.

te

31 -

ww w. ne

naxwe. ter naxwe: OIRAO XWE,

Kürt Bi lm ee ele ri

oğul

Derleyer. : baba dan yüks ek:

ATE:Ş

Hüseyin BANl

ve DUMAN

1 -

Tüm sek mümsek.

2 -

yuvasıdır: RÜZGAR Ne yerd edir ne gökt e, rahw an beyin

3 -

Yeri tuta r, suyu tutm az : KAR

4 -

Kara renk li bindi. ew

94

halkı

sevindi: TENGERE


5 -

Ağaç olmasına ağaç, tatlı olmasına tatlı,

hayvan olmasına çevresinde dolanmag a

hayvan; Hayvan yola koyuldu, vız-vız başlad ı: SEPET. ÜZÜM, EŞEK, ARI 6 -

Başı

7 -

Demir demir üstünde. büyük

8 -

lne·k

9 -

Yiyor yemiyor,

ardı

tahra: HOROZ kıçlı

fincan: SACAYAK

et ew e. co m

torak,

böğürür.

dana büyür: CIKRIK bıra.kmıyor:

KENE

10 -

Kırmızı

11 -

Bir sürü bir çobanla: AY ve YILDIZLAR

12 -

Kuyruğundan

tuttun mu

13 -

Ne susar, ne

acıkır: TAŞ

14 -

Vadi baharda, öküz kemiksiz: PiRE

15 -

Ayağı

16 -

Gündüzleri kale gibi, geceleri

17 -

Gündüzleri uşçık, geceleri ağa: SÜPÜRGE

18 -

Tek

19 -

Kaburgası, sırtı

20 -

Baba gene.

21 -

Her

22 -

Karıştan kısa, minareden uzun: iPLiK YUMAGI

23 -

Tereyağı gibi ak, yarısı -kuru. yarısı yaş: SÜMÜKLÜ BÖCEK

24 -

Semeri var eşek değil, yazısı var yazman değil: SÖMÜKLÜ BÖCEK

25 -

Bir

26 -

Ne zaman ki başımı rürüm: GÖLGE

27 -

Altı

28 -

Burdan musula kadar, gözleri sürmeli

külah , içi boncuk dolu: NAR

ahıra

girer:

KAŞIK

~

bükülü arap,

aya·klı

karnı

amcam bir köyün var; eti,

oğul

ak

29 -

başıboş:

dağınık:

sığırını

kanı

sakallı:

TULUK

YATAK

güder: TOKMAK

yok: YAPRAK

PAMUK

geçer: KALEM

ww w. n

şey altından

şey

dersen

var, her gün yamalar kendisini: SAC

anada,

kaldırırım,

başı oğulda:

hep ·kendime benzer birini gö-

MEME

Tatlımsı ağaçtanlıda, ağaçtanlı

dik

kızlar:

YILDIZLAR

kulaklıda,

dik

kulaklı

yola

düştü, düztaban ardına ·koyuldu: ÜZÜM, SEPı=T, EŞEK. iNSAN

95


32 -

Yiyor yemiyor, doymuyor: KART AL

33 -

Ekilmeyini doğurmayana yüklediler, geçilmeyenden geçird iler: TUZ, KATIR, SU.

et ew e. co m

31 -

Boyu gelin gibi, yumurtaları ·kuş yumurtası gibi: TÜFEK Boyu keklik kadar, yükü deve yükü kadar: TAKUNYA

30 -

o

Özg·ü rlü k Yolu Ci ltieri ÇI KTl ClLT • ClLT • ClLT • ClLT

1 (Tü kendi) 2 ( 75 TL) 3 (100TL) 4 (100 TL)

ww w. n

* * * *

J

Toplu istemelerde % 25 ·indirimli gönderilir. isteme Adresi :

Dizdariye Medresesi Sok. Deniz Ap. No. 8/8 Cemberlitaş ,. iSTANBUL

o 96


,

ww om

.c

we

et e

w. n


ww om

.c

we

et e

w. n


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.