SINIR TANIMAYAN PROPAGANDA
AÇIK HAVA REKLAMCILIĞI GÖRSEL VE ZIHINSEL IŞGAL
KAMUSAL ALAN VE SANAT
İÇİNDEKİLER 03 — EDITÖR YAZISI / SALIH CEM NAR
— AÇIK HAVA REKLAMCILIĞI 04 — BIR TICARET AYIBI DAHA! / SALIH CEM NAR 12 — BE STUPID - 2 / SERENAY ŞAHIN 22 — AÇIK HAVA REKLAMLARI ÜZERINE BIR MAKALE / ÖZLEM MUTAF BÜYÜKARMAN 38 — BABA GIBI REKLAMLAR / YUNUS BARAN
KAMUSAL ALAN VE SANAT 42 — KAMUYA: BU SANATA İYİ BAKIN! ONLARI KORUYUN! / CANAN BEYKAL 46 — YENI MUAMMALAR: KAMUSAL ALANDAKI KAMU KIM? SANAT NE?/ EMRE ZEYTINOĞLU 50 — BU BIR DÜNYA DEĞILDIR! BIR KAPMA AYGITI OLARAK MEKÂN / SUAT HAYRI KÜÇÜK 54 — BIR KENDINI TATMIN BIÇIMI OLARAK KAMUSAL ALAN VE SANAT / SALIH CEM NAR 62 — TOPLUMSAL HAREKETLER, DIRENMENIN ESTETIĞI VE KAMUSAL SANAT / EZGI BAKÇAY 68 — KAMUSAL ALANIN DÖRT DUVARI YOK / NAZLI PEKTAŞ
2
EDİTÖRDEN İMTİYAZ SAHİBİ VE YAYIN DİREKTÖRÜ SALİH CEM NAR EDİTÖRLER SALİH CEM NAR EZGİ BAKÇAY YAYIN KURULU CANAN BEYKAL KAPAK TASARIMI SALIH CEM NAR SAYFA TASARIMI SALIH CEM NAR KONSEPT TASARIM ÖMER DURMAZ YAZILARIYLA KATKIDA BULUNANLAR EMRE ZEYTINOĞLU NAZLI PEKTAŞ SERENAY ŞAHIN SUAT HAYRI KÜÇÜK ÖZLEM MUTAF BÜYÜKARMAN YUNUS BARAN
3
Yaz aylarına girdiğimiz şu sıralarda dondurma reklamları oldukça revaçta. Fakat neden bütün dondurma reklamları birbirine benziyor hiç fark ettiniz mi? Dondurmaların şekillerinden, isimlerine kadar hepsi birbirinin aynısı neredeyse. Hâl böyle olunca dondurma reklamları da birbirini taklit ediyor. Genellikle dondurmaların aşk ve cinsellikle bağdaştırıldığını görüyoruz reklamlarda. “Sen beni nasıl yiyeceksin?”, “Aşkınla erit beni” gibi söylemlerden dolayı dondurma yemek başka şeyleri çağrıştırır oldu sanki… Açıkçası Yeşilçam’ın adi erotik filmlerinin isimlerini andıran reklam sloganları gerçekten insanı dondurma yemekten soğutuyor. Hiç unutmam dondurma firmalarından birisi ülkemize yeni ürettiği bir çeşidi pazara tanıtmak için tüketicinin zihninde bu tarz bir konumlandırma yolunu seçmişti. “Bu dondurmayı yemek seks yapmaktan daha zevkli” fikri üzerine kurulu bir kampanya geliştirmişlerdi. Hatta bir reklamında şöyle bir mizansen vardı: Kız arkadaşıyla kumsalda sevişmekte olan bir oğlan, cebindeki son parasını prezervatif makinesine kullanacakken aniden fikir değiştiriyor ve prezervatiflerin hemen yanında duran dondurma makinesinden dondurma almayı tercih ediyordu. Dondurmanın sloganıysa o zamanlar “sıcak kumlardan serin sulara atlamak gibi”ydi sanıyorum. Bu dondurmayı çevremde çok merak edip uzun zaman utandıkları için bakkaldan, marketten alamayanlar, isteyemeyenler olmuştu. Adı uzun süre “şu ayıp dondurma” olarak kalmıştı. Hadi bunu bir firma yapıyor, peki neden öteki dondurma markaları da hemen yapılanı taklit edip, dondurmalarını bu tarz bir konumlandırmaya tabii tutuyorlar? Yani anladım, yetişkinlere de dondurma satmak istiyorsunuz, fakat ille de yetişkinlere satılacak olan dondurmanın pazardaki tek rakibi seks midir? İşin komiği dondurma yemenin seks yapmaktan daha zevkli olduğuna hangi yetişkini ikna edebilirsiniz ki? Kış aylarına gelindiğinde ise, bu sefer doktorları ve “lider ruhlu” ev hanımlarını, anneleri ikna etmeye çalışırken göreceğiz. Şifa niyetine satılmaya çalışılan dondurmanın, çocuklarda sanıldığı gibi soğuk algınlığına neden olmadığı öne sürülecek. İşte reklamın gücü, alt tarafı dondurma diyip geçmemek gerek, görüldüğü gibi dondurmanın tahminimizden daha çok kullanım şekli varmış. Bugün aşk iksiri olarak, yarın ilaç diye sen bunu nasıl istersen öyle ye… SALİH CEM NAR
BIR TICARET AYIBI DAHA! HOWARD GOSSAGE’IN DA DEDIĞI GIBI, REKLAMCILIĞIN BUGÜNKÜ SORUNU ORTALIKTA ÇOK FAZLA GÜBRE OLMASIDIR. REKLAMCILARI GÜBRE SATAN INSANLAR OLARAK ELE ALIRSAK ŞU ÖRNEĞI VEREBILIRIZ: BIR BAHÇIVANIN MEYVE VE SEBZE YETIŞTIRDIĞI BIR BAHÇESI VAR DIYELIM. BU BAHÇEDEN DAHA FAZLA VERIM ALMAK IÇIN O SENEKI GELIRINDEN BIRAZ KISIP GÜBRE ALIR. NE DE OLSA KAZ GELECEK YERDEN TAVUK ESIRGENMEZ. KENDISI IÇIN EN MAKUL OLAN GÜBRE ŞIRKETIYLE ANLAŞTIKTAN SONRA BAHÇESINI GÜBRELER VE FARK EDER KI GÜBRELEME GERÇEKTEN IŞE YARIYOR! BU ARADA BAHÇIVANIN GÜBRE ALMAYA BAŞLADIĞINI ÖĞRENEN ÖTEKI GÜBRE SATICILARI DA BAHÇIVANIN KÜÇÜK KULÜBESI ÖNÜNE DIZILMIŞ, SÜSLÜ GRAFIKLER VE PAZAR ANALIZLERIYLE DOLU ÇEŞITLI SUNUMLAR YAPARAK KENDI “ÜRÜNLERIYLE” BAHÇESINI GÜBRELEMESINI ISTEMEKTEDIRLER. BUNUN ÜZERINE KAFASI ÇELINEN BAHÇIVAN, ASLINDA BU KADAR ÇOK VITAMINE VE ORGANIK ATIĞA IHTIYACI OLMAMASINA RAĞMEN BAHÇESINI FAZLADAN GÜBRELEMEYE BAŞLAR. SONUÇ OLARAK BAHÇEDE GEREĞINDEN FAZLA GÜBRE BIRIKMEYE BAŞLADIĞI IÇIN BITKILER ÇÜRÜR, BAHÇE VERIMSIZLEŞIP ÇORAKLAŞIR VE ORTAYA KÖTÜ KOKAN BIR MANZARA ÇIKAR. GÜBRE ŞIRKETLERI BUNDAN YAKINIRLAR MI? EMINIM SENEYE YINE GELECEKLERDIR. (GOSSAGE) YA Z I / S A L I H C E M N A R
4
Reklam şirketleri ve ayartılmış marka sahipleri mecraların ve insanların biraz
ve reklam ajanslarını arayıp derginize
olsun nefes almasına izin vermeden
reklamlarını vermeye ikna ederek
sürekli olarak reklam vermektedir. Bu
yaparsınız. Öte yandan derginizin tirajının
duruma şirketler o kadar çok alıştılar
ve konseptinin reklam verenlerin dikkatini
ki, reklam vermeyi kestikleri an
çekmesi gerekmekte, fakat bizimki gibi
satışlarının allak bullak olacağını ve
ufak bir kesime hitap eden ve sektörde
markalarının başladıkları noktaya geri
öteki dergilerle kolay kolay rekabet
döneceğini sanmaktalar. Tabi ki reklam
edemeyecek bir yayın çıkarıyorsanız
ajanslarının “reklam” denen ürünü
insanları size reklam vermeye ikna
satmak için şirketleri sürekli baskı altına
etmeniz oldukça güç gözüküyor. Bu
alıp korkutmaları da bu duruma katkıda
yüzden derginizi hayata geçirmek için
bulunuyor. Kriz zamanında işleri azalan
içerikten ödün vermeniz, konseptinizi
reklamcıların kendi dernekleri aracılığıyla
ve vizyonunuzu reklam verenlerin ve
reklam verenleri teşvik etmek için
reklam ajanslarının seveceği cinsten bir
hazırladığı kampanyalara bakmak bu
“esnetmeye” tabi tutmanız gerekmekte.
durumu açıklamak için yeterli olacaktır
Yayınızı her ay sürdürebilmek için
sanırım. Aynı şekilde, medyanın da
sponsorların size reklam vermesi, reklam
bugünkü başlıca problemlerinden birisi,
alabilmeniz için de tirajınızın belirli
reklamcılığın fazlasıyla müdahalesi
bir yükseklikte olması gerekmekte.
altına girmesidir. Reklam sektörü
Bu yüzden derginizin tirajını yukarıya
medya üzerinde öyle bir iktidara sahip
çekmek için vizyonunuzu göz ardı ederek
olmuştur ki neredeyse ona hükmeder
piyasadaki “genel” izleyici/okuyucu/
pozisyondadır. Artık televizyon ve radyo
dinleyici kitlesinin ilgisini çekecek
kanalları, gazeteler ve dergiler hatta bazı
yapılanmalara gitmeye başlarsınız.
internet siteleri reklamcılar ve reklam
Mesela bir anti – reklam ve “kültürel
verenler tarafından finanse edilmezlerse
tepki dergisi” iseniz, birkaç tane reklam
yaşayamaz duruma getirildiler. Bunun
ajansının tanıtımına yer verip, ardından
sonucunda oturma odanıza kurulup
bir iki de modacıyı tanıtan makaleye ve
keyifle izlemeyi beklediğiniz televizyon,
bu seneki kreasyonlarından hoşça söz
okuduğunuz gazete ya da dergi veya
eden bir röportaja yer vererek “tasarım”
dinlediğiniz radyo mecraları reklamlardan
ve “genel kültür” dergisi olma yolunda
geçilmez oldu. (Şu sıralar internetin de
hızla ilerlersiniz. İşte medya dünyasının
nasıl ele geçirileceği üzerine pek çok
çok fazla gübrelenmesinin sonucu!
kitap ve kuram ortaya çıkmakta.) Hatta ve
Belgesel kanallarının başına gelen de
hatta, pek çok basılı yayın ve televizyon
budur. Günümüz belgesel kanallarında
kanalı sadece reklam almak ve bu ticari
çok fazla patlama, kırma, dökme izleyip,
döngüden bir şeyler koparmak adına
sadece gece yarısı Stephen Hawking’i
sürdürülür durumda. Moda dergilerini ve
dinleme şansı yakalamamızın sebebi
spor kanallarını buna örnek verebiliriz. Diyelim ki bir dergi çıkaracaksınız
bundandır. Belgesel kanallarında artık yayınlanan bilim değil, daha ilgi
ve yayınınız bizimki gibi öteki sektörel
çekici olan bilim kurgudur. Sanıyorum
dergilerden farklı bir içeriğe sahip.
bu duruma şöyle diyebiliriz, nasıl
Yapı itibariyle de reklam almaya
ki eskiden aktrislerin şöhret yolları
pek uygun değil, çünkü derginizin
eninde sonunda yönetmenlerin
özenle hazırlanmış grafik tasarımının
ve yapımcıların yatak odalarından
alakalı alakasız sayfalara serpiştirilmiş
geçtiği söyleniyorsa, bugünkü medya
reklamlarla bozulacağını varsayalım.
organlarının da reklam verenlerin ve
Matbaa ve dağıtım masraflarınızı bir
reklamcılarınkinden geçtiği söylenebilir.
kenara çıkardıktan sonra eninde sonunda
Neticede bütün medya mecraları
biraz olsun sponsor bulmak zorunda
aslında birer “reklam mecrası” haline
kalacaksınız ve bunu en iyi telefonu
gelmişlerdir ve reklam almaktan ve
ÇİZGİDIŞI 7 – BIR TICARET AYIBI DAHA
5
elinize alıp teker teker reklam verenleri
reklam yayınlamaktan başka hiçbir şeye hizmet etmemektedirler. Artık televizyon
halidir. Görsel alanımızın reklamcılar
izlemenin, dergi ve gazete okumanın bir
tarafından işgal edilmesi bizim şirketler
anlamı kalmamıştır. Geçenlerde merak
tarafından tacize uğruyor olmamız
edip Türkiye’ye ilk defa geldiği için bol bol
anlamına geliyor. Sokaklarımız, yollarımız,
reklamı yapılan şu dünyaca meşhur moda
evlerimizin önleri ve hatta gök yüzü
dergisini elime alıp inceledim. Yanlış
bile reklamcılar tarafından işgal edilmiş
hatırlamıyorsam o kadar kalın olmasına
durumda. Öyle bir durumdur ki bu, artık
rağmen sadece 8 TL gibi bir fiyatı vardı.
reklamsız hiçbir köşe başı kalmayıncaya
Bu fiyata neredeyse bir ders ya da bilim
dek sürmüş ve reklamlara alışan, onları
kitabı kadar kalın bir dergi çıkardıkları için
fark etmeyen, günlük hayatımızın
hayret ettim. Daha sonra derginin dörtte
bir parçası olarak gören bir toplum
üçünün moda reklamlarına ve “reklamsı
haline sokulmuş durumdayız. Reklamla
makalelerle” ürün tanıtımlarına ayrıldığını
o kadar içli dışlıyız ki, çocuklarımız
görünce bu dergiye para vermek yerine
reklam cıngıllarını ağızlarına şarkı
bedava dağıtılması gerektiği kanaatine
niyetine doluyor, yaptığımız esprilerde
vardım. Moda dergilerine para vermek
reklam kampanyalarının sloganlarına
mi? Bu dergileri üretenlerin sırf siz
göndermeler yapıyor ve hatta güzellik ve
reklamları alıp okuyun diye sizin banka
estetik kavramlarımız bile reklamcıların
hesabınıza sürekli para yatırmaları gerekiyor bence. Bu fikrimi geçenlerde ÇİZGİDIŞI 7 – BIR TICARET AYIBI DAHA!
yol kenarlarına, bina cephelerine taşmış
“photoshop”ladığı bedenler üzerine kurgulanıyor. Reklam insanı her yönden
televizyon izlememi “sağlayan” firmadan
abluka altına almış durumda fakat biz
beni arayan bir pazarlama elemanına da
ona o kadar alıştık ki sanki aileden
anlattım. Bana içinde birkaç spor kanalını
biriymiş muamelesi yapıyoruz.
ve yanında çizgi film kanallarıyla, sinema
Reklama neden sürekli bir “taciz”
kanallarının da bulunduğu oldukça yüklü
yaftası yapıştırıyoruz? Ofiste çalışan genç
bir paketi satmaya çalışıyordu. Saygıyla
bayan sekretere sürekli çiçek ve hediye
pazarlama elemanın bana anlatmaya
yollamanız, onu her fırsatta telefonla
çalıştığı şeyi “ezberden” okumasını
arayıp çıkma teklif etmeye çalışmanız ve
dinledikten sonra, bana ne düşündüğümü
her gördüğünüzde sürekli sohbet etmeye
sorduğunda kendisine sırf televizyon
çalışıp, çeşitli yakınlaşma hamleleriniz
izlediğim için firmalarının banka hesabıma
genç bayanı sıkacak, bunaltacak ve
düzenli olarak para yatırmaları gerektiğini
hatta çalışamayacak halde strese
düşündüğümü ve reklamlardan
sokuyorsa eğer, bu bir “taciz” anlamına
başka hiçbir şey yayınlamayan
gelir. Peki reklamcılığın insanlara yaptığı
televizyonu neden izlemek için bir de
nedir? Görmek istemediğiniz, dinlemek
ekstradan ücret ödemem gerektiğini
istemediğiniz ve vaktinizi harcamak
anlamadığımı söyledim. Pazarlamacı
istemediğiz her şeyi size zorla gösteren,
bayan “konuşmalarımızın kayıt altına
dinleten ve vakit ayırmanız için her
alındığını biliyorsunuz değil mi Salih Bey?”
yola başvuran bu “çalışma” mantığına
diyerek hayretle sordu, sanırım aradığı
tacizden başka ne denebilir ki? Açıkçası
kişinin kendisine bir şeyler satmaya
telefon operatörümü telefon sapıklığı
çalışmasına ilk defa şahit oluyordu.
yaptığı için savcılığa şikâyet etmeyi
Şimdi şunu sormak istiyorum, bütün bu aşırı gübreleme olayı, bahsettiğimiz
düşünüyorum. Sürekli olarak bana gönderdiği kampanya mesajları, ayrıca
bahçıvanın bahçesinden taşmaya, öteki
kullandığım tarifenin konuşma tarzıma
bahçelerle birlikte sokağa yayılmaya
uymadığı için değiştirilmesini öneren
başlarsa ve bizi taciz edecek, kişisel
pazarlama elemanlarının telefonları ve
hak ve özgürlüklerimizi engelleyecek
ayrıca telefon numaramı nereden edindiği
boyutlara ulaşırsa ne olur? İşte açık hava
belli olmayan şirketlerden gelen öteki
reklamcılığı gübrelerin bahçelerden
reklam mesajları yüzünden bunu ciddi
sokaklara, evlerimizin önlerine, parklara,
ciddi düşünüyorum. Bir firmanın oturup
6
sizin konuşma alışkanlıklarınızı takıntılı
iradeleri dışında görmek, dinlemek
bir şekilde analiz etmesi, daha sonra da
(işitsel olanlar, satış stantları, müzikli
yüzsüz bir şekilde bunlar için size telefon
reklam panoları v.s) zorunda bırakılıyor.
edip analizlerini ve bulgularını teker teker
Okuma yazmayı yeni söken çocukların
açıklaması, bana birilerini sürekli arayan
arabada seyahat ederken en büyük
ve telefonda garip sesler çıkaran, sokağa
eğlencesi reklam panolarındaki yazıları
çıktığınızda saplantılı bir şekilde sizi takip
ve sloganları okumaktır öyle değil mi?
altına alan sapıkları andırıyor. İşin ironik
Evinizde televizyonunuz olmayabilir,
yanı, eğer bir şey ekonomiyle alakalı ise
radyo dinleme alışkanlığınız yoktur ve
insanların bu duruma karşı toleransları
gazete ile dergilere para ayırmayı mantıklı
oldukça yüksek oluyor. Demek istediğim,
bir “alışveriş” olarak görmüyorsunuzdur,
bu “taciz” ticaretle alakalı ve reklam
olabilir, fakat eninde sonunda sokağa
yapma hakkı olarak adlandırıldığı için
adım atmak zorundasınız. Burada asıl
“iyi”dir. Aynı şeyi cinsel saplantılarınızdan
hava kime aittir ve açık hava alanlarının
yaparsanız bu bir “suçtur”. Bu yüzden
reklamcılara ve reklam verenlere
telefon sapıklarına bundan sonraki
peşkeş çekilmesinden kim sorumludur,
önerim, eğer savcılıktan evinize tutuklama
bu hakkı kendilerine kim vermiştir?
kâğıdı gelirse derhal ürününüzün
Eğer şu zamana kadar sizi açık hava reklamcılığına karşı ikna edemediysem, ortaya bu konuyla ilgili bir argüman
çalıştığınızı söyleyerek kendinizi savunun.
daha atıyorum: Öteki reklamlar bir “arz – talep” düzenin parçasıdırlar. Yani şöyle
mecralardaki reklamlardan ayıran
açıklayayım, bir televizyon kanalı iseniz,
en önemli fark ise, bu tacize karşı
hayatta kalmak için reklam alırsınız ve
yapabileceğiniz en ufak bir şeyin bile
reklam verenlerle anlaşırsınız, böylece
bulunmamasıdır. Televizyon sizi bir film
insanlara kanalınızı bedava izlemelerini
seyretmek için cezp etti diyelim. Fakat
sağlayabilir, yeni programlar ve şovlar
filmin en can alıcı yerine kadar reklamsız,
alarak bunları yine reklam verenlerin
tatlı tatlı seyrederken birden 10 dakikada
reklamları ile finanse edebilirsiniz. Yani
bir 5 dakikalık reklam molaları verilmeye
reklam televizyonu finanse ederken,
başlandı. Bu duruma artık daha fazla
reklamı izlemesi beklenen “tüketici”
tahammül edemeyecek hale geldiğinizde
kitlesi de televizyon kanalına bedava
oturma odanızın en güzel yerine kurulu
erişim elde etmiş olur. Ya da daha önce
olan bu cihazı kapatıp başka şeylerle
bahsettiğimiz gibi, bir gazete ya da
ilgilenebilirsiniz. Reklamların sesini
derginin matbaa masraflarını ve dağıtım
kapatabilir, ya da kanallar arasında
ücretlerini karşılamak için fiyatını çok
dolaşabilirsiniz. Dergi veya gazetelerde
yukarıda tutmamasının sebeplerinden
reklam sayfalarına hiç bakmadan
birisi reklam verenler tarafından finanse
geçebilir hatta yırtıp atabilirsininiz.
edilmesidir. O derginin sadık okuyucuları,
Ben genellikle bu sayfaları katlayıp
sevdikleri dergilerini reklam verenlerin
sallanan bir sandalyenin ya da masanın
finansmanı sayesinde oldukça düşük
ayağını sabitlemek için kullanıyorum.
bir fiyata alabilirler. Yani kısaca, reklam
Fakat açık hava reklamcılığı için durum
bir araçtır ve bir amaç değildir. Reklam
ne yazık ki bu kadar “kontrol altında”
mecralarıyla reklam arasında bir yaşam
değil. Dışarıdaki reklamlar sürekli görüş
döngüsü vardır ve bu süreçte ikisi de
alanımızın içerisindeler ve sürekli olarak
birbirini yaşatırlar. Reklam almayan
bize mesajlarını iletmek için çalışıyorlar.
mecra uzun süre yaşayamayacağı gibi, bu
“Bu da bizi açık hava reklamcılığının
mecralara reklam vermediğiniz zaman
var olmaya hakkı bile olup olmadığı
da ürününüzü satamazsınız. Mantar
sorusuna getiriyor.” (Howard Gossage)
ve ağaç ilişkisi; ağaç mantarı yaşatır,
İnsanlar açık hava reklamlarını kendi
mantar da ağacın hayatını kolaylaştırır.
ÇİZGİDIŞI 7 – BIR TICARET AYIBI DAHA
reklamını yaptığınızı ve doğrudan satış teknikleriyle tüketiciyi ikna etmeye Açık hava reklamcılığını öteki
7
sorulması gereken soru şudur, açık
ve mental sorunlarınızdan dolayı
ÇİZGİDIŞI 7 – BIR TICARET AYIBI DAHA!
Şimdi argümanımın en önemli sorusuna
gözler önüne seriyor. Toplu taşıma
geliyorum: Açık hava reklamlarını
araçlarına giydirilen reklamlar ayrı bir
görmemiz/okumamız karşılığında bize
şey. Bunlar birer toplu taşıma aracı
ne veriliyor? Açık hava reklamcılığı
olmaktan çıkıyor ve gezici billboardlara
otoyollarımızı, evlerimizi, sokaklarımızı,
dönüşüyorlar. Siz de bir toplu taşıma
toplu taşıma araçlarımızı mı finanse
aracıyla değil de bir reklam mecrasının,
ediyor? Bedava geçtiğimiz köprülere
billboardın içinde seyahat ediyorsunuz.
ve otoyollara, son derece bakımlı
Hatta bir reklam kampanyasında, reklam
sokaklara ve lüks toplu taşıma araçlarına
projesi olarak bir otobüsün kenarlarına
mı kavuşuyoruz? Ya da toplu taşıma
oturan insan resimleri çizilmişti, fakat
araçlarına reklam giydirildiği zaman
bu insan resimlerinin kafa bölümlerini
bunun karşılığında bedava mı biniyoruz
otobüse gerçekten binen kişiler
bu araçlara? Açık hava reklamcılığı bu
tamamlıyordu. Yani toplu taşıma aracında
bahsettiğim “mantar ve ağaç” ilişkisinin
hiçbir şeyden habersiz seyahat eden
tamamen dışında yer alıyor. Zaten bizim
insanlar bir reklam kampanyasının
hakkımız olan toplu taşıma, kamusal
istemeden parçası oluyorlar. O insanlar
alanlar, sokaklar, parklar diyelim ki
bir reklam kampanyasında yer almak
reklam verenler ve reklamcılar tarafından
isteyip istemedikleri sorulmamasına
finanse ediliyor, öyleyse belediyelere
ya da karşılığında herhangi bir telif
ne gerek var? Size anlatmak istediğim
ödenmemesine rağmen bütün
aslında açık havanın bir reklam mecrası
sokaklarda o şekilde doltırılarak bir
olmadığı ve olamayacağıdır. Çünkü bunu
reklam kampanyasında kullanıldılar.
yapmaya kimsenin hakkı yoktur. Açık
Kısacası reklamın içine gömülüyorsunuz,
hava alanları bize aittir, bizim vergilerimiz,
açık hava reklamları sizi isteseniz de
bizim oylarımız ile şekillenirler fakat
istemeseniz de reklamın bir parçası
durum o kadar ironiktir ki, vergilerinizle
haline sokuyorlar. Tacizin boyutlarını
“güzelleştirilmiş” bir muhitte bir anda dizi
daha iyi anlatabilmek için geçenlerde
dizi reklam panosuyla karşılaşırsınız. O
başıma gelen bir olayı sizinle paylaşmak
duvarların parası eğer sizin cebinizden
istiyorum. Eşimle evimin aşağısındaki
çıkıyorsa, bu reklamları oraya asanların
caddede yürüyüşe çıkmıştık. Caddenin
size hesap vermesi gerekmekte.
genişçe bir bölümü belediye tarafından
Açık hava reklamcılığı ile yapılanlar
reklam enstalasyonlarına bir süredir
sınır tanımıyor. Bir televizyon reklamında
ayrılmış durumda. Fakat bu kurgular
bir anda televizyondan fırlayan eller sizi
o kadar geniş bir yer işgal ediyor ki,
televizyonun içine çekmez, bir dergide
caddenin en rahat yürünen yeri, reklam
ya da gazetede yapılan reklamların sınırı
enstalasyonuna kolunuzu bacağınızı
ve yapılabilecekler bellidir, fakat açık
sürtmeden geçemeyecek kadar
hava reklamcılığı adeta sizi reklamın
darlaştırılmış durumda. Sınır tanımayan
içine gömmek için her şeyi yapmaktadır.
reklamcıların gelecek projesi caddenin
Sokaklarınız, parklarınız birer reklam
bu bölümünü tamamen kapatmak
mecrası olarak düzenlenmekte ve
olabilir. Kaldırımın en işlek noktasını
buraların “atmosferini” tamamlayan,
tamamen kapatan bir reklam tünelinin
sanki birer “park dekorasyonu” gibi
kurulduğunu ve bu kaldırımda yolunuza
duran, doğal hayatın bir parçası olmaya
devam etmek için tünelin içinden geçmek
çalışan ya da meydana dikilmiş sanatsal
zorunda bırakıldığınızı hayal edin. Bu
bir anıt gibi gözüken bir sürü reklamla
kurgulanmış mekânın içinden geçerken
karşılaşıyoruz. En çılgınca ve anlam
bir sürü işitsel ve görsel propagandaya
veremediğim reklam fikriyse insanların
maruz bırakıldığınızı varsayalım,
sırtlarına reklam panolarını asıp “ayaklı
böyle bir şeyi kim engelleyecek?
billboard”lara çevirmek. Öyle sıra dışı
Bütün açık hava reklamları insan
bir fikir ki bu bedenlerimizin bile nasıl
haklarına aykırıdır. Şu halleriyle bile yeteri
birer reklam mecrasına dönüşebileceğini
kadar kişisel hak ve özgürlüklerimizi
8
kısıtlamaktalar ve yarın teknoloji ilerlediğinde kim bilir bizi nasıl reklamlar
hakaret etmek, onların onurlarını kırmak
bekleyecek. Batman filmlerinde Batman
demek olur. Herhangi bir şirkete ya da
sembolünün Ay’a yansıması gibi, bir
reklam ajansına telefon edip, açık hava
lazer ışını sayesinde geceleri Ay’ın
reklamlarını durdurmalarını, çünkü kişisel
üzerine her ay değişmek üzere bir şirket
hak ve özgürlüklerinizin çiğnendiğini
logosu tutulsa mesela? Artık ay ışığı
anlatmaya çalıştığınızda büyük ihtimalle
altında yenen akşam yemekleri o kadar
verecekleri en iyi tepki şaşkınlık olacaktır.
romantik olmayacaktır. Daha “hayalî”
Çünkü insanlar bu düzene o kadar alıştılar
düşünürsek, gündüzleri bile gök yüzünü
ki artık farklı bir söz çıktığında yepyeni bir
lazer ışıklarıyla kapatan reklamlar ve
bilimsel icatla karşılaşıyormuş gibi tepki
şirket logoları hayal edin. “Yok canım
veriyorlar. Kızıyorlar, şaşırıyorlar, üzülüp,
o kadar da değil!” diyebilirsiniz fakat
öfkeleniyorlar ve anlamak istemiyorlar.
günümüz reklamcılığının bu noktaya
Açık hava reklamlarını savunanların
gelebileceğini tahmin edebilmiş miydiniz?
çoğunluğu ortalıkla görmek
Giyilen her kıyafette, insanların sırtlarına
istemediğimiz pek çok şey olduğunu ve
takılan afişlerde, araçlara giydirilen
bunlarla yaşamak zorunda olduğumuzu
reklamlarda, umumi tuvaletlerde
bize söyleyebilirler. Bir bina, oraya
pisuar önlerinde, bastığınız zeminlerde,
buraya sarkmış kablolar, hatta bir çöplük
gözünüzü kaşınızı oynattığınız her yönde
insanların göz zevkini bozabilir. Bu da
bir reklamla karşılaşmak yeteri kadar
bizi açık hava reklamcılığını estetik
ütopik bir manzara değil mi? Sorun Ay
bir yönden eleştirmenin ne büyük bir
yüzeyinin ya da gök yüzüne reklam verilip
hata olduğuna getiriyor. (Gossage)
verilemeyeceği, ya da teknolojinin o
Bizim açık hava reklamcılığının estetik
noktaya gelip gelmeyeceği değil, mesele
yanıyla bir sorunumuz yok. Zaten estetik
gök yüzüne birilerinin reklam koymaya
yanının bahsettiğimiz argümanlar
hakkı olup olmadığıdır. Eğer gök yüzüne
doğrultusunda hiçbir değeri de yok.
reklam koymaya kimsenin hakkı yoksa
Asıl önemli olan nokta işlevselliktir.
neden sokaklarımıza, parklarımıza,
Binalar, çöpler, kablolar orada olmak
evlerimizin önüne reklam koymaya hakları
zorunda oldukları için oradadırlar ve
olsun, ne fark eder? Görüş alanınız sizin
birer işleve sahiptirler. Boğaz köprüsü
kişisel özgürlüğünüzdür, mavi bir gök
orada olmak zorundadır, ya da toplu
yüzünü görmek sizin en doğal hakkınız
konutlar bir şekilde vatandaşlara
olduğu kadar, şehrin sokaklarında
hizmet vermektedirler, kablolar telefon
özgürce, birilerinin her hangi bir yolla size
konuşmalarınızın devamını sağlarlar,
bir şeyler satmaya çalışmasını dinlemeden
hatta çöpün bile bir işlevi vardır. Binaları
dolaşmak da en tabii hakkınızdır.
sırf göz zevkinizi bozuyor diye ortadan
Reklam sektörünü ve bu sektörde önde gelen firmaları az da olsa
kaldırdığınızda evsiz kalacak bir sürü insan olacak. Kabloları kesemezsiniz,
eleştirmeye kalktığınızda çok sert
fakat bunları çeşitli makyajlar ile şehrin
tepkilerle karşılaşırsınız. Sinan Çetin’in
dokusuna yedirebilir ve gizleyebilirsiniz.
dediği gibi, “Ticaret düşmanlığı”dır
Açık hava reklamlarının gizlenmek gibi
bu. En tabii insani haklarınızı şirketlere
bir dertleri yoktur. Bilakis orada olmaları
karşı savunmanız, ekonomik düzene
bile lüzumsuzdur. Onlar oradadırlar
çomak sokmanız anlamına gelir. İnsani
çünkü sizin görmenizi beklerler. Tek
haklarınızı ve kişisel özgürlüklerinizin,
işlevleri size kendilerini göstermek, bakış
şirketlerin çıkarları önünde hiçbir yeri
alanınızın içine girmek ve size bir mesaj
yoktur. Daha önce de dediğim gibi
vermektir. Zaten bu kadar pahalıya
eğer bir şey ticaretle ve kapitalizmle
patlamalarının sebebi de budur. Binalar,
alakalı ise kimse bu durumdan yakınmaz.
çöpler ve kablolar gibi insani ve insanlık
Şirketlere karşı bir takım eylemlere
yararına bir işlevleri yoktur. “Reklam
kalkmanız, “namusuyla” para kazanan
panoları öteki şehir öğeleri gibi masum
ÇİZGİDIŞI 7 – BIR TICARET AYIBI DAHA
9
reklam verenlere ve reklamcılara büyük
bir şekilde beklemezler, pusuya yatıp hiç beklemediğiniz bir anda görüş alanınızın
kirliliği” diye bir kavram atılmıştı ortaya.
içine girmeye çalışırlar.”(Gossage)
Birileri şehrin kaotik ortamında “sesin”
Ustalıkla, sırf siz bakın, şok yaşayın,
belirli durumlarda insanların kişisel hak
dikkat edin, okuyun diye hazırlanmışlar,
ve özgürlüklerini kısıtlayacak derecede
orada gözükmek için tasarlanmışlardır.
rahatsız ettiğini fark etmiş ve bunun için
Binaların, çöplerin ve kabloların orada
bir takım yasal düzenlemelere gitme
oldukları için yaşadıkları çaresizlik bir
ihtiyacı duymuştu (yüksek sesle canlı
yana reklam panolarının şehrin görsel
müzik, inşaatlar, gece yarısı kavga eden
kültürüne yaptığı müdahale bir yana. Ama dediğim gibi, bunlara o kadar alıştık ki, şehir kültürüyle açık hava reklamcılığını
ÇİZGİDIŞI 7 – BIR TICARET AYIBI DAHA!
en doğal haklarıdır. Eskiden “gürültü
komşular v.s). Aynı şekilde, günümüzde “görsel kirlenme” için de acilen yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
neredeyse özdeşleştirip, açık hava
Sektör bizim olan bir şeyi bize
reklamcılığı için şehirlerde olmazsa
satmaya kalkışıyor. Reklamın yaptığı
olmaz diyeceğiz. Reklam panolarının
budur, aşkımızı alır, anne sevgimizi
şirketlere para kazandırmaktan başka
alır, duygularımızı, hırslarımızı, cinsel
hiçbir işlevi yoktur. En stratejik yerlere
arzularımızı toplayıp bir kutuya koyar,
asılırlar ve reklamcılar da bunun için
sonra da bir güzel ambalajlayıp bize
para alırlar zaten. Ayrıca reklam
satar. Bir hırsızın evinize girip eşyalarınızı
panoları insanları gözetler, neresi en
çaldıktan sonra size geri satması gibi.
işlek, nerede sokak daralıyor, nerede
Basılı yayın mecraları, televizyonlar,
bir köşe başı var, en temiz görüş
radyolar sektöre ait olabilir ve burada
alanı neresi hepsi çok iyi hesaplanmış
özgürce at koşturabilirler fakat açık hava
ve konumlandırılmışlardır. Sokak
bizim ve bizden başkasına ait değil. Açık
içerisindeki davranışlarınız özenle analiz
havadaki iktidarı, yani belediyeleri bile
edilmiş ve reklam panoları buna göre
biz kendi oylarımızla belirleyip seçiyoruz.
dizilmişlerdir. Doğal olarak bir reklam
Tamam, reklam verenler, reklamlarını
panosunu Aya Sofya’dan ayrı tutacağız.
bizim olan mekanlarda yayınlamak için
Birileri size “eğer rahatsız oluyorsan
belediyeye para veriyorlar fakat bütün
kafanı çevir ve bakma” diyebilir. Fakat
bu sıkıcı ve usandırıcı propagandayla
özgür bir insan neden bir şeyleri
yaşamak zorunda olanlar yine bizler
yapmak zorunda olsun, neden reklam
oluyoruz. Bu durumdan en zararlı çıkan
panolarından rahatsız olduğu için
yine masum halk! Açık hava reklamları
görüş alanını değiştirmeye, bakmamaya
yayınlanmaları karşılığında size hiçbir
çaba sarf etmek zorunda kalsın. Bu
şey vermezler. Eğer evimin önündeki
tıpkı birinizin havanızı kirletip sonra da “beğenmiyorsan soluma” demesi gibidir.
reklam panoları biraz olsun benim emlak vergimde indirim sağlıyor olsalardı bir
Siz kendinize ait olan sokağa çıktığınızda
nebze olsun onların tarafını tutabilirdim,
herhangi bir şeyle ilgilenmemek için
fakat durum böyle olmaktan çok uzak.
enerji sarf etmemelisiniz, asıl sorun açık hava reklamlarının sokaklarda olmaması
Açık hava reklamlarını tartışacağınız insanların reklamcılar ve reklam
gerekmektedir. Eğer bir şeyi görmemek
verenlerle belediyeler olmadığı açıktır.
için kafanızı çeviriyor, bakmamak için
Açık hava reklamcılığını eleştirmek
enerji harcıyorsanız zaten onun orada
bir “reklam” eleştirisinden çok öte bir
olduğunun farkındasınız demektir. Ne
durumdur. Sosyolojik, felsefi ve hukuki
yazık ki sokaklarda o kadar yoğun
bir konudur. Bu konuyu hukukçularla,
bir gübre kokusu var ki burnunuzu
sosyologlarla, kuramcılarla tartışmak
tıkasanız bile kaçamıyorsunuz. İnsanlar
gerekmektedir. Fikri sorulacak en son
açık havaya çıktıkları zaman görsel
kesim ise reklamcılardır. Reklamcılarla
alanlarının temiz tutulması için reklam
reklam üzerine tartışmak, mafya ile
panolarıyla savaş vermek zorunda
düzenlediğiniz bir konferans esnasında
değiller, görsel özgürlükleri onların
mafya babalarına nasıl daha ahlaklı
10
olunacağını öğretmeye benzer. Mesele kesinlikle “ticari” değildir, burada söz konusu olan insanların özgürlükleri, en temel insan haklarıdır. Reklamın sınırları ne olmalıdır, hangi durumlarda tacize varacak derecede insanları rahatsız eder, neler reklam neler değildir bütün bunlar çok ciddi bir platformda tartışılmalı ve yasalarla kesinliğe kavuşturulmalıdır. Reklam Özdenetim Kuruluyla, Reklamcılar Derneği ile olacak işler değildir bunlar. İşine gelince muhafazakar hükümetin belediyeleri, “bikinili” kadınların olduğu reklam panolarını çok güzel sansürlemeyi ve yasaklamayı bilmiştir, belki de bu süreç bütün açık hava reklamları için uygulanmalı ve biz de şehrimizi reklamlardan tamamen arındırabilmeliyiz. Oy verdiğimiz belediyelerle bu konuyu özgürce tartışabilme hakkımız olmalıdır. Konuyu toparlamak gerekirse, artık
reklamcılardır. Hâlâ reklamcılardan ve reklam verenlerden bizim haklarımızı
11
savunmalarını beklemek olmayacak duaya amin demek oluyor. Kimsenin ses çıkarmamasından o kadar memnunlar ki kim bilir daha ne gibi sıra dışı reklam projeleri ve reklam mecralarıyla karşılaşacağız. İktidardan ve otoritelerden umudu çoktan kestim, çünkü onlar daima şirketlerin yanında yer alıyorlar. Belki bu konu bir insan hakları konusu olarak insan hakları mahkemelerine kadar taşınabilir ve büyük ses getiren başarılı bir hukuk mücadelesine dönüşebilir. Yapılan şeyi kimse bir “ticaret düşmanlığı” olarak adlandırmasın, zaten adlandıramaz da, çünkü ortada bir ticaret bile yoktur, ticaret adı altında fakat ticaret normlarına ve etik hiçbir kuralara uymayan bir parodiyle karşı karşıyayız, bunun adına ticaret demek, dürüst ve namuslu bir şekilde pazarlama ve reklam yapan insanlara hakaret etmek olur.
ÇİZGİDIŞI 7 – BIR TICARET AYIBI DAHA
birilerinin bir şeyler yapması gerekmekte. Fakat bunu yapacak olan son kişiler
BE STUPID - 2 GEÇTIĞIMIZ MAYIS AYININ SONLARINA DOĞRU AMSTERDAM SOKAKLARINI, HENÜZ GÖSTERIME GIRMIŞ OLAN BIR WALT DISNEY FILMI, “PRINCE OF PERSIA”NIN AFIŞLERI SÜSLEDI. BILLBOARDLARDA YERINI ALAN POSTER, BIR FILM AFIŞI OLMASININ ÖTESINDE, ZENGINLEŞTIRILMIŞ GERÇEKLIK (AUGMENTED REALITY) TEKNOLOJISININ ILK KEZ LAYAR TARAYICISI KULLANILARAK BIR DIŞMEKÂN AFIŞINDE YER ALMASI AÇISINDAN HAYLI DIKKAT ÇEKICIYDI. AFIŞ TÜKETICIYLE, SOL ÜST KÖŞESINDE BULUNAN KIRMIZI ZEMIN ÜZERINE YAZILAN “OYNA VE KAZAN” IBARESI ARACILIĞIYLA ETKILEŞIME GIRIYORDU. M A K A L E / S E R E N AY Ş A H I N
12
Eğer bir Android ya da iPhone
Bununla birlikte yaratıcılıkta sınır
kullanıcısıysanız ve dış-mekan film afişinin
tanımayan pazarlamacılar tüketiciyi
yanında bir yerlerde duruyorsanız, filmin
ağlarına düşürmek için bir adım daha
fragmanını izleyebilir ve telefonunuzun
ileri gitmekten elbette çekinmiyorlar:
Layar Tarayıcısını kullanarak, filmin
Layar’ın, tüketicinin bulunduğu yere
zenginleştirilmiş gerçeklik oyununu,
en yakın sinema salonunu gösterme
bulunduğunuz caddede, farklı bir
ve tüketicinin kendi sosyal ağlarında
gerçeklik içinde oynayabilirsiniz.
oyunu paylaşma seçeneklerini kullanarak
Layar tarayıcısını başlatan tüketici,
pazarlama stratejilerini tamamlıyorlar.
dış-mekanda bulunduğu pozisyonu
İlk bakışta son derece masum bir film
konumlandırmak üzere gps bağlantısını
afişi gibi görünen, teknoloji destekli bu
da çalıştırmış olmaktadır. Böylece ‘Prince
pazarlama taktiği, aslında o kadar da
of Percia’nın zenginleştirilmiş gerçeklik
masum olmayabilir: bu dış mekân film
oyunu telefonun ekranında, tam da
afişiyle etkileşime girdiyseniz eğer, afiş bir
ÇİZGİDIŞI 7 – BE STUPID - 2
13
tüketicinin bulunduğu konumun ekrana
anda, bulunduğunuz dış-mekânda farklı
yansımasıyla, belirmekte ve tüketici
bir gerçeklik yaratan, algınızı, mekânınızı
oyunun tadını çıkarmaya başlamaktadır.
dönüştüren bir başka şeye –ne olduğunu
Filmin karakterlerinden biri olan
ilk bakışta tam da kestiremediğiniz
Tamina kullanıcı/tüketicinin ekranından
bir şeye- dönüşebilir. İşte son derece
tüketiciyle konuşmakta ve filmin
yaratıcı bir başka pazarlama taktiği daha.
fragmanını seyretmesinin hemen ardından
Bizler, kamusal alanlarımızın çok çeşitli
zenginleştirilmiş gerçeklik oyununa giriş
pazarlama teknikleri ve reklam imgeleriyle
yaparak üç soruyu cevaplandırmasını
işgal edildiğinden dem vururken, “farklı
istemektedir. Eğer tüketici, bu üç soruyu
firmalar” farklılıklarını ve yaratıcılıklarını
da doğru cevaplandırırsa, movieminutes.
bir kez daha ortaya koymayı başarmış ve
com adresinde kullanılmak üzere 50
kamusal alanlarımızı sadece işgal etmekle
film dakikası hediye kazanmaktadır.
kalmayıp, yeni teknolojilerin öncülüğünde
sanal-gerçek arası yeni mekânlara da dönüştürmeyi başarmışlardır. Ve bu dönüşümü adeta belgelercesine, kullanıcı/ tüketicinin sosyal ağlarında paylaşıma sokarak, daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlamaktadırlar. Bit’ler üzerine kurulu bir dünyada, sanal gerçek mekânlara henüz yeni yeni alışmaya çalışırken, yaratıcı fikirlerin bir o kadar yaratıcı pazarlama taktikleri sayesinde sanal-gerçek kamusal alanlara da alışmaya zorlanabiliriz. Ancak bu durumu bir de yaratıcılıkta sınır tanımayan farklı firmalar(!) açısından ele almaya çalışalım: Her gün yüzlerce imge, yüzlerce kişi,
ÇİZGİDIŞI 7 – BE STUPID - 2
limitsiz hız ve gürültüler arasından
14
geçen ve bu yoğunluk içinde gündelik yaşamını sürdürmek zorunda kalan birey, tüket(tiril)en birey, bu firmaların hedef kitlesini oluşturur. Ancak birey, üzerine çullanmış olan bu yığına karşın bir kalkan geliştirmek zorundadır, aksi takdirde günlük yaşamını normal şartlarda sürdürmesi olası değildir. Bu sebeple birey, serbestçe dolaşabilmek için farkındalığının bir bölümünü bloke eder. Yerlerin ve bu yerlerde ki insanların gönderdiği uyarımlara karşı kendisini yarı sağır kılar. Richard Sennett’ın da söylediği gibi “serbestçe dolaşmak için çok fazla şey hissetmeyeceksin”. Sennett, “Bugün serbestçe dolaşma
arzusu bedenin içinde dolaştığı mekânın duyusal taleplerini yenmiş olduğu için, modern hareketli birey bir tür dokunma krizi geçirmiş durumdadır: hareket bedenin duyarsızlaşmasına yardımcı olmuştur” 1 der. Farkındalığını bloklayan, uyarımlara karşı yarı sağır olan tüket(tiril)en birey profili karşısında, elbette ki sıradan, artık neredeyse bir çoğunu bakıp da görmediğimiz bir dış-mekân reklam afişinin başarılı olma, amaca hizmet etme olasılığı yok denecek kadar azdır. Bu durumda çok daha yaratıcı, yeni teknolojilerden de faydalanarak tüketicinin ilgisini anında çekecek, hatta kimi zaman da hiç ummadığı bir yerde hiç ummadığı bir anda karşısına çıkacak yeni reklam çeşitleri geliştirme bir zorunluluktur. Örneğin 2006 yılında Canon, piyasaya sunduğu yeni S1 modelinin olarak adlandırılan bir reklam biçimini seçmişti. Kentteki metal dubalar,
15
kameranın objektifi olmuş ve yere yapıştırılan stickerla yeni kameranın imgesi tamamlanmıştı. Şehir objesinin kendisi bir ürün reklamına dönüşmüştü. Bir diğer çarpıcı örnek ise, New York caddelerindeki rögar kapaklarının dönüşümüydü: “Hey, Hiç Uyumayan Şehir. Uyan.” sloganıyla çevrelenen rögar kapakları bu kez dumanı tüten, bir fincan kahve haline gelmişti. Bir kez daha şehir objesi, reklam objesi haline getirilmişti. Örnekleri çoğaltmak mümkün… Yaratıcı firmaların, bloklanmış, yarı sağır bireyin açık alanda dikkatini çekebilmek, ürününü her alanda tanıtmak ve tükettirmek için kentin objelerine saldırması sadece bir başlangıçtı. Dönüştürmenin ilk adımları. Gerilla taktiğinin işe yaradığını ve hatta hayli de ilgi çekici olduğunu gören reklam şirketleri derhal kolları sıvadılar ve yeni teknolojiler yardımıyla bu ilk adımların ileri taşınmasının yolları araştırılmaya başlandı. Daha fazla “göz” yakalanmalı, daha büyük etkiler yaratılmalıydı. Sonuca çabuk ulaşıldı: Geniş format projeksiyon sistemleri bu iş için biçilmiş
ÇİZGİDIŞI 7 – BE STUPID - 2
tanıtımı için, “Gerilla Sokak Reklamı”
ÇİZGİDIŞI 7 – BE STUPID - 2
16
kaftandı. Üstelik kılıf da hazırdı: doğa
kurallar kitabını yeniden yazar ve dijital
dostu reklamcılık! Projeksiyon reklamları,
işaretin nosyonunu tamamen yeniden
geçici olması, uygulanan alanlarda iz
icat eder. (…) AdTrace, gerçekliğin ve
bırakmaması nedeniyle reklam şirketleri
derinliğin benzersiz bir perspektifiyle
tarafından günümüzün bir diğer
olağanüstü görsel görüntüler yaratmak
popüler sorunu olan küresel ısınmaya
için en gelişmiş üç boyutlu simulasyonlar
karşı doğa dostu olarak tanıtılmakta
ve animasyonlar kullanır.” 2
ve tüketim kirliliği seve seve göz ardı
Projection Advertising şirketi, AdTrace
edilerek, çevre kirliliğine karşı tüketici-
reklam biçiminin “reklamını yapmak” için,
marka-reklam el ele yürümektedir.
Waterloo İstasyonu’nun cephesini seçer.
Dış mekândaki durağan imge
İstasyon cephesi önce perde olup açılır ve
reklamlarının körlüğünü kırabilmek
sahneye AdTrace yazısı çıkar. Sonrasında,
için Şehir İstilacılarının, geleneksele
Ad Trace yazısını taşıyan kuşlar, akan şelaleler, patlayan havai fişekler, üst üste düşen renkli toplar, yerle bir olan
vardı. Alışılmadık yerlerde, beklenmedik
Waterloo İstasyon cephesi… En sonunda
anlarda, beklenmedik biçimlerde
ise kapanan perde ve üzerinde parıldayan
ÇİZGİDIŞI 7 – BE STUPID - 2
kıyasla, daha büyük alanlara, daha büyük etkilere, daha çok harekete ihtiyaçları
17
tüketicinin karşısına çıkmanın yaratacağı
şirketin büyükçe bir logosu görülür.
etkinin farkındaydılar. Bu sebeple geniş
Waterloo İsyasyonu’nun cephesi geçici bir
format projeksiyon sistemleri hareketli
süre için yok edilmiştir, yerine tüket(tiril)
üç boyutlu görüntülerin yansıtılmasında
en bireyin anında dikkatini çeken, şaşırtan
kullanıldı. Londra’daki Projection
ve aynı zamanda da onu eğlendiren bir
Advertising adlı reklam şirketi bu yeni
başka şey yerleştirilmiştir. Sonuç oldukça
pazarlama taktiğini en başarılı şekilde
tatmin edicidir: Dış mekânda aniden
kullanan firmalardan biri. Öyle ki AdTrace
karşısına çıkan bu üç boyutlu görüntülerin
adını verdikleri yeni bir teknolojiyi bu
güzelliği ve gerçekçiliği karşısında tüketici
amaç doğrultusunda geliştirdiklerini
cep telefonlarına sarılmış, fotoğraflar
büyük bir gururla açıklıyorlar: “AdTrace,
çekilmiş, hatta kimilerinin sosyal paylaşım
ışık yollarını binalar, işaretler ya da
ağlarında bu görüntüleri paylaştıkları
herhangi bir obje üzerine eşleyen bizim
gözlemlenmiştir. Reklam biçiminin
devrimsel video-eşleme teknolojimizdir.
reklamı oldukça başarılı olmuştur.
AdTrace, dış mekân projeksiyonunun
Bu başarılı tanıtımın ardından markalar
da bu yeni teknolojiyi kendilerini tanıtmak
olmuş, hatta Wikipedia’nın “Battersea
için kullanırlar. 6-7 Mayıs tarihlerinde Sky
Power Station” maddesinde reklam
News adlı haber kanalı, Güney Londra’nın
kampanyası, “Cultural Impact” (Kültürel
önemli kent simgelerinden biri olan
Patlama) başlığının “Other Uses in
Battersea Enerji İstasyonu’nu, ülkede
Culture” (Kültürde Öteki Kullanımlar) alt
gerçekleşen seçim maratonunu geniş
başlığında yerini almıştır. Reklamın gücü!
ekranda, animasyonlarla destekleyerek
Tüketen, yarı sağır bireyin dikkati,
yayınlamak için kullanır. Görsel bir
devrimsel AdTrace sayesinde, çekilmiştir.
şölene dönüştürülen canlı yayın, aynı
Projeksiyon reklamlarının belirli bir
zamanda Sky News’un HD yayınının
süre içinde uygulanan geçici reklamlar
tanıtımı için de oldukça sükseli bir
olmalarına karşın, oluşmakta olan katılımcı kültürü bu noktada devreye girmekte ve tüketiciler tarafından
dış mekan reklamı/canlı yayını süresince
görüntülenen projeksiyon reklamları,
Battersea Enerji İstasyonu, kimi zaman
hayli ilgi çekici(!) olmaları açısından
fermuarların açılarak içinden İngiltere
sosyal paylaşım sitelerinde dolaşıma
ÇİZGİDIŞI 7 – BE STUPID - 2
reklam haline gelir. Devrimsel(!) AdTrace teknolojisi kullanılarak gerçekleştirilen
18
bayraklarının çıktığı; kimi zaman
sokulmakta ve markalar e-müşterilerine
büyük bir Sky News güllesinin tepeden
bu yolla ulaşmaktadırlar. Ayrıca reklam
sallanarak binanın üzerinde kocaman
şirketleri de uyguladıkları projeksiyon
bir delik açıp, deliğin içinden adayların
reklamlarının videolarını You Tube gibi
birlikte poz verdikleri fotoğrafın fırladığı,
sosyal medya sitelerinde yayınlayarak,
kimi zaman da istasyon binasının
dolaşıma girmesini desteklemektedirler.
tuğlalar halinde bir anda yerle bir
Bu, markaların ve reklam sektörünün dış
olduğu ve altından büyük puntolarla “SKY NEWS HD” yazısının çıktığı bir başka şeye dönüşür. Haber kanalı, iki
mekanda kazandığı bir zaferdir: Kısa bir süre için dış mekanda uygulanan reklam, “less is more” (daha az daha çoktur)
gün süren reklam kampanyasından
argümanını bu kez reklam sektörü için
oldukça memnundur, beklenen ilgi
doğrularcasına, büyük etki yaratmaktadır.
görülmüş, istenilen etki yaratılmış ve
Geleneksel reklamlar kent mekanında
geniş kitlelere ulaşım sağlanmıştır.
imge kirliliğine neden olup, yaşam
Üstelik yeni teknolojinin yarattığı etki
alanlarımızı işgal altına alırken, teknoloji
nedeniyle kimi haber portallarına konu
destekli yeni dış-mekan reklam biçimleri,
ÇİZGİDIŞI 7 – BE STUPID - 2
19
saldırı tarzlarını değiştirmişlerdir. Tüketici
yapılabileceğini bekliyorsunuz. İnternette
bu yeni biçimle işgal altında olduğunun,
ufak bir araştırma yaptığınızda birçok
kuşatıldığının farkına varmaz, çünkü
kullanıcı/tüketicinin bu afişi ne kadar
bu yeni dış-mekân reklamları geçici
büyük bir heyecanla karşıladıklarını
olduğu kadar eğlencelidir de. Kamusal
ve bir sonraki gelişmenin ne olacağını
alanda geçici olan yeni reklam biçimi,
sabırsızlıkla beklediklerini göreceksiniz.
tüketici üzerinde yarattığı etki ve sosyal
Anlaşılan o ki “Be Stupid” son
paylaşım sitelerinde dolaşımda olmasıyla
derece içten, yeniden ve yeniden
kalıcılık sağlamakta ve yeniden Be Stupid
söylenmeye devam ediyor.
emir cümlesi sahneye çıkmaktadır. Markalar, son derece gerçekçi ama
Jürgen Habermas kamusal alanı, her türlü çıkardan, baskıdan arınmış,
bir o kadar da sanal 3B görüntüleri
sermaye egemenliğinden bağımsız
şehrin simgeleri haline gelmiş binalara,
bir alan olarak tanımlar, O’na göre
kaldırımlara yansıtmakta ve bu alanlar
kamusal alan ortak toplumsal etkinlik
kendi kimliklerinden sıyrılarak, geçici bir
alanına işaret eder. Ancak günümüz
süre için markanın yaymaya çalıştığı imaja
kamusal alanları, büyük markaların oyun
bürünmektedirler. Her zaman önünden
bahçelerine dönüşmüştür. Ve kamusal
geçtiğiniz bina ya da her gün üzerinde
alanların asıl sahipleri bizler ise bu
yürüdüğünüz kaldırım bir anda yok
oyun bahçesindeki etkinliklere katılan,
olmaktadır. İşte yaşatılan bu şok, tüketici/
verilen rolü üstlenen Stupid’larız.
yayanın durmasına ve anlamaya çalışmak
ÇİZGİDIŞI 7 – BE STUPID - 2
için reklamı izlemesine neden olmaktadır. Şok yerini hayrete, hayret de yerini 3B görüntülerin gerçekçiliğinin yarattığı
DIPNOTLAR (1) Richard Sennett, Ten ve Taş: Batı Uygarlığında Beden ve Şehir, Türkçesi: Tuncay Birkan, Metis Yayınları, İstanbul, 2006, s. 229-230.
hayranlığa bırakır. Bu süreç de yayanın
(2) (çevirimiçi) http://www.projectionadvertising.
cep telefonuna sarılmasını ve yaşadığı
co.uk/adtrace.aspx (2010, 5 Haziran).
deneyimi belgelemesini beraberinde getirir. Ardından gelen sosyal paylaşım sitelerinde deneyimin paylaşılması ise kaçınılmaz ve mutlu sondur. Be Stupid sloganı bir kez daha iş başındadır. Bu durumun/dönüşümün bir başlangıç olduğunu yazının başında belirtmiştim. Markalar, reklam şirketleri dijital çağın bireyler üzerindeki etkilerinin, bireyleri nasıl değiştirdiğinin ve ilgi alanlarının, algılarının nasıl dönüştüğünün farkındalar. Bu sebeple her yeni teknoloji onların kullanabileceği bir silah haline gelmekte. Projeksiyon reklamları teknolojik reklamların ilk basamağı. İkinci basamak ise kamusal alanların sanal kamusal alanlara dönüştürülmesidir. Bu durumda “Prince of Percia” reklam afişini yeniden hatırlayalım. Bir dış-mekan film afişi sizi, bulunduğunuz konumu sanal gerçekliğe dönüştürerek, sanal bir mekana taşıyor, üstelik (tüketici açısından) son derece eğlenceli bir yöntemle. Gerçekte mekânlarınızın dönüştürüldüğünü fark etmeden, bu büyü içinde, merakla daha başka neler
KAYNAKÇA • SENNETT, Richard, Ten ve Taş: Batı Uygarlığında Beden ve Şehir, Türkçesi: Tuncay Birkan, Metis Yayınları, İstanbul, 2006. • http://www.projectionadvertising.co.uk • http://weburbanist.com • http://www.gogorillamedia.com
20
HALK ,EMEKÇİLERDİR YETER Kİ ÖRGÜTLENMEMİŞ OLSUNLAR: KAMU, KAMUOYU TÜKETİCİLERDİR YETER Kİ TÜKETMEKLE YETİNSİNLER Jean Baudrillard 21
AÇIK HAVA REKLAMLARI, KAMUSAL ALANDA MESAJ VE REKLAM TACIZI, AFIŞ TASARIMI VE SOSYAL SORUMLULUK PROJELERI TEKRARLANIRKEN, IZLEYICIYI
HAREKETE
GEÇIRMEK AMACI ILE
ETKILEŞIMLI, KATILIMI VE AKTIF ROL ALMAYI SAĞLAYAN TASARIM PROJELERINE EĞILIM ARTIYOR MU? M A K A L E / ÖZ L E M M U TA F B Ü Y Ü K A R M A N
22
Afiş tasarımı günümüzde ne kadar fonksiyonel? Hala iletişim kurabiliyor
eriştiklerinde hedef kitle olarak ele alınıp
ve harekete geçirebiliyor mu? Reklam
kişiye ya da kitleye özel tasarlanmış
mecrası olarak hala etkili mi, yoksa
ürünlerle doyuruluyor. İşte bu sebeple
pazarlama biriminin listesinde
artık aktivist eylemlerin bile bir kısmı
ajanstan istenecek satış noktası basılı
keşfedilip markalaşmak için yapılır hale
materyallerinden bir ezber mi? Ya da
geliyor olabilir mi? Ne de olsa karşı
tasarımcıların, öğrencilerin üretimlerini
duruş da satıyor-sattırıyor, özellikle
birbirlerine yönelik sergiledikleri bir
de gençleri hedef alan markalara...
mecraya mı dönüştü afiş? Afişi reklamın
Gençler de bu satılabilirliği fark etti.
kullandığı bir mecra olarak ele alırsak,
Başlangıçta amaç bir birliktelik ruhu,
promosyon kampanyalarının satış noktası
kominite yaratmaya yönelik gençliğin
teşhir malzemelerinden biri oluyor;
sorgulayıcı karşı duruşu iken, ekonomik
Tasarımcıların kullandığı bir mecra olarak
güdüm ön plana çıktıkça amaç ismini
ele alırsak ise okullarda ya da tasarım
duyurmak, ismine marka yaratmak, işi
etkinliklerinde sergileniyor, ya sosyal
büyütüp, büyük bir markaya satmak
konuların 50x70 eleştirisini yapıyor, ya
haline geliyor. Gençler, karşı duruşlarını,
soruna dikkat çekiyor, kimi zaman da
bununla ilişkilendirdikleri eylem ve
çözüm olabiliyor. Afiş, dijital ortama
araçlarını, yaşam stillerini popüler kültür
taşındığında ise etkisi azalıyor, ekrana
ekonomisinde diğer karşı duranlara
hapis oluyor, afiş olmaktan çıkıyor. Bir
pazarlayacakları bir pazar yaratmış
zamanlar grafik tasarımcıların isimlerini
oluyorlar. Birçok marka da bu duruşun
duyuran, tasarımlarından bahsettiren
temsilciliğini üstlenerek alışılagelmiş
albüm kapaklarının, önce CDlere
mecraların dışında gençleri yakalayacak
dönüşüp küçülmesi, sonra MP3lere
stratejiler geliştiriyor. Yetişkinleri hedef
dönüşüp yok olması gibi, afiş de yok
alan markalarda ise hepsinin bir sosyal
olma riski ile karşı karşıya kalabilir mi?
sorumluluk kampanyasını isimlerinin
Ya da mecrası ne olursa olsun afiş, dış
sonuna eklemesi (çevre koruma-global
mekan, internet vb. tasarım projelerinin
ısınma-bilinçlendirme kampanyaları
harekete geçirici gücünü arttırmak
gibi) sözde sahiplenmesi, konuları
için izleyici ile bir etkileşim yaratılıp
amaç olmaktan çok bir reklam aracına
izleyicinin katılımı sağlanabilir mi…
dönüştürmesi söz konusu oluyor.
Hiçbir şeyin kesin olarak doğru-
Bugün reklam karşıtı işler üreten
yanlış, kötü-iyi, kapitalist-aktivist olarak
öğrenciler, işleri ve isimleri keşfedilip,
ele alınamadığı, kavramların birbiri
genç kitleleri hedefleyen markalardan
içine geçtiği bu durumda, gençler
teklif alsalar, kaçı hayır diyebilir ya da kaçı
tüketim kültürünün birinci hedef kitlesi.
bu markalara tasarım yapmayı reddeder…
Özellikle sokaktakinin karşı söylemi
Kaç kişi “Good 50x70”de isimlerini
olarak ortaya çıkan graffiti, kaykay/
duyurmaya çalışıyor mesela, ne kadar
skateboard, sokaktan beslenen moda,
çok katılım var, kaçı eleştirdiği global
müzik, pop, rock, punk vb. hepsi reklamın
bir markada (Nike, Diesel, Coca Cola vs)
hedef kitlesi olabiliyor, böylece dili de
sanat yönetmeni olmayı reddederdi... Peki
reklamın dili olabiliyor. Aynı şekilde bu
reddederek mi değiştirmek olanaklı yoksa
alt kültürü yaratanlar da, bunu kapitale
duruma adapte olarak mı? Sunulacak
çevirebildikleri anda satıyor ya da
kariyer olanaklarını, ulaşabilecekleri dev
kendi isimlerine signiture brand denilen
hedef kitleleri reddetmelerini beklemek
markalar çıkarıyor. Signature brand
rasyonel mi? Bu kadar geniş kitlelere
gitarlar, kaykaylar, spor ayakkabılar… Hatta artık viral pazarlama, gerilla
seslenme olanağı aslında bir fırsat olabilir mi? Belki de sınırları net çizmek,
pazarlama aktiviteleri, internet paylaşım
taraflara ayırmak değil, sınırların kalktığı
siteleri ile bu alt kültürler markalar
gerçeğinden yola çıkarak duruma nasıl
tarafından da suni olarak üretiliyor,
adapte olunacağını keşfetmek, kültürü
ÇİZGİDIŞI 7
23
besleniyor ve yeterli büyüklüğe
ÇİZGİDIŞI 7
24
NIKEiD Generator Satış Noktası Kampanyası
yönlendiren değer yargılarını dengelemek
programları yarışmalar düzenleyerek
ya da yeniden üretmek, geçirgen
duvarları ekranlara, sprey boyaları
yüzeyleri değerlendirmek gerek…
dijital fırçalara taşımıştır. Her ne
Güncel bazı örnekleri incelersek,
kadar sokaktan doğan grafitinin
sokaktan en çok faydalanan ve
kurumsallaştırılmasına, ehlileştirilmesine
sokağın dilini kullanan markaların
ve pazarlanmasına karşı olanlar olsa
başında Nike, Mtv, Adidas, Diesel gibi
da markaların popülerleşen söylemleri
hedef kitlesi popüler kültürün tüketici
ve bu söylemlerin tasarımcılarını
öznesi gençlerden oluşan markalar
sahiplenmesi kaçınılmaz olmuştur.
gelmektedir. Nike’ın Japonya’daki
Dış mekânda sokaktakinin söylemlerini
Fukuoka mağazasının açılışının Only For You/Sadece Senin İçin temalı
Lab (GRL) gibi mikroçipler, led ekranlar,
etkileşimli kampanya ile duyurulması
projeksiyon makineleri ile grafiti için
sokaktaki insanı nasıl yakaladığının, nasıl
teknolojik bir dil geliştiren, ve tüm
kültür yarattığının güncel bir örneğidir.
araştırmalarını internet üzerinden
Mağazaya girenlerin giysilerinin bir ekran
halka açık tutup paylaşan gruplarca
aracılığı ile renk analizi yapılarak kişiye
kullanılırken aynı zamanda Diesel gibi
ve tarzına özel Nike’ının tasarlanması
markalarca da satın alınmaktadır.
üzerine kurulu kampanya mekanizması 4
Projeksiyon makinaları ile binalara
günde 18.000 insanı mağazaya çekmiş
yansıtılan ve geceleri kentin yüzünü
ve bunların %95’inin bu deneyimi
değiştiren bu uygulamalar, boya ile
yaşamak için 3. kata yönelmesi ile
yapılan grafitiler gibi kalıcı olmasa da
sonuçlanmıştır. 2000’lerin başında
bilgisayar korsanlığı ve grafitiyi birleştiren
pazarlamanın yükselen eğilimi olarak
eylemci tavrı ile yenilikçi ve dikkat
görülen customization/personalization
çekicidir. Ancak markaların da duvarları
yani kişiselleştirme, tüketici ile ürün
sahiplenmesi uzun sürmemiştir. Giyim
arasında duygusal bağ kurmakta ve
markası Diesel’in büyük fikirler büyük
sahiplenme duygusu yaratmaktadır.
1
Yine Nike’ın bir dış mekan uygulaması
alanlar gerektirir sloganı ile başlattığı duvar resmi yarışmaları gençlerin
ile nasıl da mekanın ve sakinlerinin
tasarımlarını kentin büyük binalarına
dilinden konuşan bir yol seçtiği görülebilir.
uygulamaları için fırsat yaratmış böylece
Koşu ve yürüyüş için popüler bir parkın
farklı ülkelerde markanın yenilikçi
onarım için kapatılmasını reklam fırsatına
ve genç imajını duyurmuştur. 5
dönüştürmüş, panoda reklam amacıyla kendi ürününü kullanmak yerine çevresine
Sokaktakinin söylemi nasıl bir dil geliştirse, nasıl bir alt
uyumlu, parkın sakinleri tarafından
kültür yaratsa ve nerede kendini
yabancılık yaratmayacak bir görsel ile
gösterse, o dil, o alt kültür ve o
Nike sokaktakinin parkına sahip çıkmıştır. 2 Gençleri kendi dili ile yakalayan bir uygulama ise MTV’nin Brezilya’daki
alan markalanarak, etiketlenerek yeniden pazarlanır olmuştur. Dış mekândaki reklam projeleri,
dış mekan reklamıdır. Kimse gençleri
gençlerin dilinden konuşmanın, onların
MTV’den daha iyi anlayamaz fikri
yaşam ve kendini ifade alanlarına
ile yola çıkılan çalışmada grafitinin
yerleşmenin, yarışmalara sahne olmanın
anlaşılması zor tipografisi, düz bir yazı
ötesinde etkileşimli hale de getirilmiştir.
karakteri ile yazılarak MTV tarafından
Ikea’nın samimi, konforlu, etkileşimli dış
açıklanmıştır. MTV, anladığını göstererek
mekân reklamı, park yerlerine yapılan
gençliği kazanmaya çalışmıştır.
oturma odası yerleştirmeleridir. Mümkün
Eylemci ruhu, oyuncu kimliği ile sokağın popüler dili grafitiye sadece
olan en dar alanlarda bile etkin ve uygun bütçeli tasarımlarını tanıtan kampanya,
markalar sahip çıkmakla kalmamış,
tüketicinin katılımını sağlarken eşyaların
üç boyutluları parklarda, galerilerde
yürütülmesine de olanak tanımıştır.
sergilenmeye başlanmış, tasarım
Bunu tanıtımının bir parçası sayarak
ÇİZGİDIŞI 7
25
yansıttığı duvarlar, Graffiti Research
ÇİZGİDIŞI 7
26
Nike, parkta pano uygulaması ve MTV grafiti uygulaması. 3
ürünleri gözden çıkaran marka, cömert ve yakın duruşunu da pekiştirmiştir.6 Ikea’nın açılacak bir mağazasını duyurmak amacıyla internette yarattığı Facebook paylaşım sitesindeki kullanıcı profili, siteyi ziyaret edenleri birer tanıtım aracına dönüştürmüş ve arkadaş listeleri üzerinden yayılmıştır. Promosyon mekanizmasına göre, mağaza idarecisinin profili üzerinden yüklenen on iki Ikea showroom/teşhir odası fotoğraflarında, eşyalara ilk tıklayıp isimlendirenler eşyanın hediye edilmesi ile ödüllendirilmiştir. Facebook üzerinden arkadaş listeleri ile yayılan olay, yeni Ikea odalarının fotoğrafları için talep yaratmış, kazananlar arkadaşlarına tavsiye etmiş ve tüm bu kullanıcılar birer Ikea tanıtıcısına dönüşmüştür. Internet banner reklamında bir mobilya fotoğrafına bakılması yerine, çok daha etkili bir yöntem geliştirmiş ve katılım sağlamışlardır. Etkileşimin gücünü hem dijital ortamda hem de gerçek hayatta
27
ÇİZGİDIŞI 7
etkinliklerde kullanarak katılım sağlamak markaların ve sosyal projelerin yeni eğilimi haline gelmeye başlamıştır. Beklenmedik bir zamanda insanları yakalayıp içine dâhil eden bir başka proje ise alkollü araç kullanmaya karşı geliştirilmiş Drunk Driving/Alkollü Araç Kullanma ve hesap ödeme temalı sosyal sorumluluk kampanyasıdır. Brezilya’da alkollü araç kullanmaya karşı hukuki uygulamanın hiçbir tolerans göstermemesi kararına rağmen, son iki yılda 35.000 kişinin trafik kazasında ölmesi, duyarlı işletmelerde insanları alkollü araç kullanmaktan caydırmak için yeni bir çözüm gerektirmiştir. Hapis ya da yüksek tazminatlar insanları caydırmayınca, gerçek maddi bedeller insanların bar hesaplarına yansıtılsaydı, alkollü araç kullanmamak konusunda insanları harekete geçirebilir miydik sorusu gündeme gelmiştir. Seçilen barda hesapların çok yüksek gelmesi tüm müşterilerden tepki almış, açıklaması yapılınca ve fişi dikkatle inceleyince ambulans, hastane masrafları, tekerlekli sandalye, röntgen vb. giderleri görmüşlerdir.
Cut&Paste Digital Design Tournament. Mare 139, ödül ve gümüş heykel tasarımı.
En altta bu akşam alkollü araç kullanarak eve dönmek size çok pahalıya mal olabilir ifadesi onları hem uyarmış, hem eğlendirmiş, böylece akılda kalıcılık sağlamıştır. Ekstra bir maliyet gerektirmeyen bu yaratıcı fikir onları oyunun içine çekmiş ve düşünmelerini sağlamıştır. Her ne kadar dış mekan reklamları markalarca sahiplenilse de bu mecra sosyal bilinci geliştirmek amacı ile de etkin kullanılabilir. İnsanların alışverişe, fiyata ve etiketlere bakmaya yönelik eğiliminden faydalanan PVP projesinde, kente verilen zararların ve vandalizmin bedeli etiketler halinde sokaktaki objelere takılmıştır. Sokak lambası… €, çiçek …€, parktaki bank… €, sokağın temizlenmesi …€ şeklinde etiketlenerek belediyenin giderlerine, kent bütçesinin tüm kentlilere ait olduğuna dikkat çekilmiştir. Tüm kent merkezi pembe etiketlerle fiyatlandırılmış ve vandalizmin ödenen bedeli ortaya konulmuştur. ÇİZGİDIŞI 7
On iki metre karelik bir billboard/ reklam panosu üzerine beş kişilik bir aileyi ve tüm eşyalarını, yaşamlarını sığdıran tasarımda, 12 m2 bir reklam panosu için yeterli olabilir, fakat bir aile için? ifadesi ile fakirlik ve konut ihtiyacına dikkat çekmek amaçlanmıştır. Reklamın kent tasarımına müdahalesine karşı gelişen bir eylem olan Bubble Project, tek taraflı ticari mesajı monologdan diyaloğa çevirerek sokaktan geçenleri etkileşime çağırmayı amaçlayan 15.000 konuşma balonunun reklam panolarına yapıştırılması ile başlamıştır. Bu konuşma balonları, tüketiciye yaşam alanında reklamlara cevap verme olanağını tanımıştır ve yüksek bilinirliğe ulaşmıştır.
8
Kendini ifade etme hakkını değerlendiren toplumlarda çok ilgi çeken bu yöntem, insanların ellerine kalem geçince karalama, yazma, iz bırakma eğilimleri ile birleşince farklı amaçlarla dış Graffiti Research Lab 4 . Diesel website, 08.04.2008, http://www.diesel.com/cult/wall.
mekân uygulamalarında kullanılmıştır. Ne kadar yaratıcısınız, yaratıcılığınız nereye kadar gidebilir? teması ile kurgulanmış sanat ve tasarım okulunun reklam panoları, yine etkileşimli, hedef kitleyi
28
Strawberry Frog, IKEA, 2002.7
ÇİZGİDIŞI 7
29
Strawberry Frog, IKEA, 2002.7
ÇİZGİDIŞI 7
30
$71,351 Bar Tab, Bar Aurora - Drunk Driving, Ogilvy Brasil, São Paulo
Pamplona Town Hall, Labels, GAP´S
izleyici olmaktan çıkarıp katılımcı haline getiren bir örnek olarak incelenebilir. Nokta ve çizgileri birleştirmeye, formlar yaratmaya, karakterler çizmeye, benzetmeye, ilişkilendirmeye, karalamaya, keşfetmeye çağıran panolar gençlerden yoğun ilgi görmüştür. Zimbabwe’deki Mugabe yönetimin etkisi ile bozulan ekonomi, paranın düşen değeri ve eklenen bol sıfırlar, diktatör bir rejimi eleştiren gazetecilerin sürgüne yollanması ve bilginin ulaşılmaz kılınmasına yönelik gazetelerin çok yüksek vergilendirilmesi, gazeteleri
ÇİZGİDIŞI 7
31
Abbe Pierre Foundation,Real Size
duruma dikkat çekmek için yaratıcı fikir üretmek üzere harekete geçirmiştir. Bir sürü banknot ve rakamsal değeri bol sıfırlı paraya rağmen bir ekmek bile alınamaması, paranın basıldığı kâğıt kadar değerinin kalmaması, paranın kendisini kullanma fikrini doğurmuştur. Fight the regime that crippled a country / Ülkeyi felç eden bu rejimle savaşın sloganı ile yola çıkılan kampanyada paraların birleştirilmesinden oluşan zemin poster olarak kullanılmıştır. Paranın değersizliğini sembolize
Home, BDDP Unlimited Paris
ÇİZGİDIŞI 7
32
Bubble project uygulaması ve posterleri.
ÇİZGİDIŞI 7
33
Hall, T. (2007), Underground Design: Showcase, Computer Arts Projects, issue 99, 6-11
ÇİZGİDIŞI 7
34
The Trillion Dollar Campaign, The Zimbabwean Newspaper, TBWA\HUNT\LASCARIS Johannesburg
etmek amacıyla trilyon dolarlık kampanya ismi ile dış mekân reklam panolarına da uygulanan tasarımda milyonlarca gerçek para kullanılmıştır. Thanks to Mugabe this money is wallpaper/Mugabe’ye teşekkür ederiz ki bu para artık duvar kâğıdı sloganı ile paralar dış mekânlara da taşınmıştır. Kampanya bir anda yurt dışında duyulmuş, gazetelere ve televizyonlara konu olmuş, uluslararası yatırımcılara, politikacılara, medyaya gönderilen zarf içinde binlerce Zimbabwe parası ülkenin durumuna dikkat çekilmesine, kamuoyu oluşturulmasına ve gazetenin sağlanan sınır ötesi satışlar ile destek bulmasına katkı sağlamıştır. Bir haftada sadece web sitesini ziyaret edenler 2 milyona ulaşmış, toplam gelir %85 artmış ve gazetenin ayakta kalmasını sağlamıştır. Yönetimin kendi yarattığı ekonomik çöküş ve bastığı bol sıfırlı değersiz paralar, ifade özgürlüğünü kısıtlamak isteyen yönetimin kendisine karşı kullanılarak kamuoyu oluşturulmuş
35
ÇİZGİDIŞI 7
ve uluslararası farkındalık yaratılmıştır. İzleyicinin katılımını sağlayan ve harekete geçmesini amaçlayan bir dış mekân uygulaması ise post-it not kâğıtları ile yapılmış olan Earth Hour, Lights Out kampanyasıdır. Her bir sarı not kâğıdı, kentin siluetindeki binaların ışıklı pencerelerini sembolize etmektedir. Alınan her not kâğıdı ise bir odanın ışığını kapatmakta ve ışık kapatma duyurusunu hatırlatmaktadır. Kampanya sonunda 10.000 not kâğıdı alınmış ve çevre duyarlılığı sağlanmıştır. Çevre sorunlarına ve ekolojik kayıplara dikkat çekmek için bir başka dış mekan kullanımı ise ekonomik krizle ilişkilendirilerek boşaltılmış işyerleri ve dükkanların vitrinleri mesaj alanı olarak kullanılmıştır. Çevresel sorunları gündeme getiren bir web sitesinin ve amacının bilinirliğini arttırmak üzere uygulanan çözümde, boş vitrinlerde “Her 12 saate bir iş yeri kapanıyor, her 20 dakikada bir ise bir tür yok oluyor. Doğa onlara bir kalkınma paketi vermiyor.” mesajı verilmiştir. Etkileşimli olmasa da yaratıcı bir çözüm ve ilişkilendirme ile dünyanın geri dönüşü ve çözümü olmayan krizlerle
The Trillion Dollar Campaign, The Zimbabwean Newspaper, TBWA\ HUNT\LASCARIS Johannesburg
ÇİZGİDIŞI 7
Lights Out, Earth Hour, Leo Burnett, Sydney
36
Vacant Storefronts: 12 Hours, Team Earth, BBDO West San Francisco
karşılaşma olasılığına dikkat çekmiştir. Sonuç olarak, gerek reklam amaçlı
Projects, issue 104, 42-47 (5) Mutaf, Ö. 1. Sanat ve Tasarım Sempozyumu Bildiri Kitabı. YTÜ. İstanbul, 2008, s.300-311
kampanyalar gerekse sosyal sorumluluk
(6) a.g.k., s.300-311
projeleri, geleneksel mecralarda
(7) Himpe, T. (2006), Advertising is Dead, Long
duyurulmaya devam etse de binlerce mesajın arasında farklılaşmak çok yaratıcı çözümler gerektiriyor. Dış mekân reklam panolarında ya da afişlerde yaratıcı fikirler, yeni uygulamalar dikkat çekiyor. Artık bu mecralar salt mesaj iletmek yerine, diyalog kurmak ve izleyiciyi de hikâyenin bir parçası yapmak yönünde değişim gösteriyor. Bu nedenle, izleyiciyi harekete geçirmek amacı ile etkileşimli, katılımı ve aktif rol almayı sağlayan tasarım projelerine eğilim artmaktadır. Reklam mesajlarına maruz kalmaktan, pasif izleyici konumuna yerleştirilmekten uyanan kentlilerin mesajlara konuşma balonları ile cevap vermesi ya da grafiti, “guerilla gardening”, duvar resimleri, dev
Live Advertising!, Thames & Hudson, London, s.96 (8) Hall, T. (2007), Underground Design: Showcase, Computer Arts Projects, issue 99, 6-11 KAYNAKÇA • Gastman, R., Neelon, C., Smyrski, A. (2007), Street World: Urban Culture From Five Continents, Thames & Hudson, London • Hall, T. Street Art, Computer Arts Projects, issue 104, 2007 • Hall, T. Underground Design, Computer Arts Projects, issue 99, 2007 • Himpe, T. Advertising is Dead, Long Live Advertising!, Thames & Hudson, London, 2006 • Kelch, S. Graduate Seminar: Social Messages in Design, San Francisco State Univ., 2002 • Mutaf, Ö. 1. Sanat ve Tasarım Sempozyumu Bildiri Kitabı. Yıldız Teknik Üniversitesi, 2008 • www.clioawards.com arşivleri 2009-2010 • www.diesel.com/cult/wall web sitesi 2008 • www.epica-awards.com arşivleri 2009-2010
ayak izi ve tabut şeklinde boyanmış yaya geçitleri gibi çeşitli eylemlerle
37
mecralar ve uygulamalar keşfetmesi, hem reklamcıları hem de sosyal içerikli proje geliştirenleri ve tabii tasarımcıları, izleyiciyi de dâhil edecekleri, aktif rol verecekleri, etkileşimli projelere yönlendiriyor. Bunun en uygun ortamı olan internet zaten kullanılırken, dış mekân panoları, dış mekân yerleştirmeleri, ortam reklamları, etkileşimli oyunlar ve alınabilir-çizilebilir afişler de izleyiciyi etkileşime çağırıyor, mesaja dâhil ediyor. Büyük kitlelere ulaşmanın, sadakat kazanmanın, harekete geçirmenin ve bu kitlelerin değiştirme gücünün önem kazandığı bir durumda, her türlü mecrayı yaratıcı ve yapıcı şekilde kullanmak, sınırları kaldırıp, adapte olarak ve eğilimleri öngörerek her yönden katkı sağlayabilmek yeni alternatifler sunabilir… DIPNOTLAR (1) http://www.clioawards.com/winners/winners. cfm?medium_id=5&award_id=1&search=0 (2) Mutaf, Ö. 1. Sanat ve Tasarım Sempozyumu Bildiri Kitabı. YTÜ. İstanbul, 2008, s.300-311 (3) Himpe, T. (2006), Advertising is Dead, Long Live Advertising!, Thames & Hudson, London, s.123 ve 61 (4) Hall, T. (2007), Street Art: Profile, Graffiti Research Lab, Computer Arts
ÇİZGİDIŞI 7
kendi mesajlarını duyurmak için farklı
BABA GIBI REKLAMLAR ANNELER GÜNÜ KUTSAL, MESAJLAR ACIKLI, DUYGU YÜKLÜ, VEFA DOLU. BABALAR GÜNÜ DE KUTSAL (MI), MESAJLAR ALAYCI, GEYIK YÜKLÜ. VEFA ISE VEFA’DA KALDI. “ANNENE HEDIYE ALMAZSAN EVLATLIKTAN REDDEDILIRSIN” KORKUSU BABALAR GÜNÜNDE; “BABANA HEDIYE ALIRSAN IYI BIR ŞEY YAPMIŞ OLURSUN”A NASIL DÖNÜŞTÜ. HEDIYE ALAMAYANLAR BABA’YA NELER ALDI? TARTIŞMALAR DEVAM ETMEYE DEVAM EDECEK MI? BU TARZ REKLAMLARIN DEVAMI GELSIN MI, GELMESIN MI. YA DA BU IŞ BÖYLE OLSUN MU, OLMASIN MI? “BABALAR KONUYLA ILGILI NE DÜŞÜNÜYOR, SESSIZ ÇIĞLIKLAR IÇTEN IÇE “HANIM HANIIIIIM, BAK IŞTE NASIL EVLATLAR YETIŞTIRMIŞIZ”E DÖNÜŞÜR MÜ? “HADI BABA GENE YAP” DENSIN MI. NEYSE, KUTLU OLSUN… YA Z I / Y U N U S B A R A N
38
ÇİZGİDIŞI 7 – BABA GIBI REKLAMLAR
39
ÇİZGİDIŞI 7 – BABA GIBI REKLAMLAR
40
bunlar sadece bir kısmı. Asıl bomba her zamanki gibi T-Box tarafından….
Ve açık hava reklamlarının benim ödediğim vergilerle inşa edilmiş otoyola, güzel kentim yerine onu görmek zorunda kalacağım bir ilanı yapıştırma hakkını ölümüne savunmayacağım. Howard Gossage 41
KAMUYA: BU SANATA İYİ BAKIN! ONLARI KORUYUN! TÜRBAN SORUNUYLA GÜNDEMIMIZE GIREN KAMUSAL ALAN / PUBLIC SPHERE KAVRAMI EPEY TARTIŞMALI BIR KAVRAM. NERESI, NEREYE KADAR KAMU ALANI, NERESI, NEREYE KADAR ÖZEL ALANDIR? TÜRKIYE HALKI, KONUNUN UZMANLARI DIŞINDA ELBETTE, YINE BU SORUN ÇERÇEVESINDE HABERMAS ADINI DA TELEVIZYONDAKI TARTIŞMALAR SIRASINDA DUYMUŞ OLDU. SONRA KONU ÖYLE INCELDI KI, KAMUSAL ALAN YERINE KAMUSAL MEKÂN DEMENIN DAHA DOĞRU OLACAĞI ÜZERINE TARTIŞMALAR BAŞLADI. HERKES KAMU ADINA KONUŞMAK VE KAMU YARARINA BIR ŞEYLER YAPMAK GEREĞINI DÜŞÜNÜR OLDU. NELER KAMUSAL ARAÇLARDIR, NELER KAMU ÖRGÜTLERIDIR, NELER KAMU HIZMETIDIR, KIMLER KAMU GÖREVLISIDIR, KAMU GIRIŞIMCILIĞI NEDIR, KAMUSAL KATILIMI SAĞLAMAK IÇIN NE YAPMALI, KAMUNUN MALI VAR MIDIR, VARSA KIMINDIR, KIMLER KULLANIR, NE ADINA KULLANIR, KAMU DEVLET-MILLET AYNI ŞEY MIDIR, KAMU MALI DA DENIZ MIDIR, YEMEYEN YA DA KULLANMAYAN KERIZ MIDIR? YA Z I / C A N A N B E Y K A L
42
Sanki, o güne kadar bilmediğimiz ama biliyormuşçasına kullana geldiğimiz ve hem
Communicative Action “ adlı çalışmasında
fikir olduğumuzu sandığımız bir kavram
kamusal alanı demokratik uzlaşım alanı,
olarak, kamusal alan, gerçekte pek de
yurttaşların ortak meselelerini eşit ve özgür
bilmediğimiz, bilmeden kullandığımız ve
katılımla halletmeye çalıştıkları alan olarak
kullandığımızda da herkesin kendine göre
tanımlanıyor. Ancak Charles Olson’un şu
bir şeyler anladığı bir kavrammış meğer.
sorusu da tam bu sırada sorulmaya değer
Kavramın alanı çok genişti ve pek çok başka
“Yurttaşlık hakları ne tür haksızlıkları içerir
kavramı beraberinde getiriyordu. Örneğin;
?”. Gerçekte kamusal alanda özgür ve
Şehircilik, demokrasi, kentleşme, cemaat,
eşit biçimde temsil edilebiliyor muyuz, en
toplumsal gruplar, kimlik, yurttaş, yurttaşlık
azından sanatçı -birey olarak kamu alanını
hakları, kamu mülkiyeti, devlet-millet, kamu
özgürce kullanabilme hakkına sahip miyiz?
aydını, sivil toplum, sosyal ve yerel doku,
Simon Sheikh “ ..tüm bağlı erişim ve
kültürel hegemonya, kentsel dönüşüm,
telaffuz biçimleriyle kamu olgusunun yerini,
kültür turizmi, katılımcı sanat, festival,
erişim ve etkileşim biçimi olarak ticaret ve
bienal, tarihi mekanlarda güncel sanat (…)
tüketimi ima eden pazar olgusu almıştır”
benim ilk aklıma gelen anahtar sözcükler.
diyor. Kapitalizm kendisini en tatmin edici
Bu kavram gündeme geldiğinde sanat
alanı, şehircilikle biçimlendirilmiş kentsel mekandır bu nedenle. Sanat da burada
başladı; İstanbul Bienali, Garanti Platform
sadece bir artefact/yapay olgudur, kültür
Güncel Sanat Merkezi, Santralistanbul
endüstrisinin spectacle/gösterisidir. Tam
ve Garajistanbul kadar Hacettepe,
da 1990’larda estetik mesele sosyal bir
Mersin, Mimar Sinan Üniversiteleri gibi
bağlama çevrildiğinde sanatın beyaz küp
başlıca kurumlar sergi etkinlikleri ve
dışındaki mekânının sorgulanmaya başladığı
sempozyumlarıyla konuyu ele alıyorlardı.
anda kültür endüstrisi tırmanışa geçmiştir.
Gerçekte kamusal herhangi bir girişimin
Kentsel mitler yaratılır, “tarihi mekanlarda
esası; başkasının yani kamunun - halkın
çağdaş sanat” ya da “Doğunun Batıya açılan
parasını, başkası -halk için harcamak demek.
kapısı” olarak Pera’nın gündeme gelişiyle
O zaman kamunun mülkiyetinde olan
geçmiş ve anılar metalaştırılır. Semtler kadar,
herhangi bir yeri ve parayı yine kamunun
sokak araları (Kuledibi örneğin - Oda Projesi
hizmetinde kullanıyorsun demektir. Kulağa
) binaların, (Manifaturacılar Çarşısı, Tütün
hoş geliyor! Yani kamunun malı-milletin
Deposu, ya da Eminönü’nde bir eski han
malıdır. O zaman neden kamu kendine ait
odası ) apartmanların (Akaretler Sıraevleri
mal ve paranın kullanım haklarını, birilerinin,
ya da Şişhane Deniz Palas örneğindeki gibi
güya kendi adına kullanmasına izin veriyor
) tarihsel bellekleri yeni bir kurgusallıkla
ki? Yanıt açık: Ona soran yok! Çünkü kamu
okunmaya, yaratılan yeni anlamlarla zaman
yani herkes, gerçekte HİÇ KİMSEDİR.
ve mekan görsel olarak tüketilmeye sunulur.
Kamu, bireylerin kitleselleştirilmiş halidir. Kamu gerçekte bireye karşı çalışan
Kısa bir süre sonra buraların kültürel sanatsal rant mekanları olarak kültür
bir kavramdır. Herkesi hiç kimseleştiren,
endüstrisinin elitist kurumları tarafından
homojenleştiren bir kavramdır. Herkesin
değerlendirildiğini, şirketlerin müze ya
tek ortak noktası aynı kenti paylaşıyor
da sanat merkezlerine dönüştürüldüğünü
olmalarıdır. O nedenle ürbanizm ile
görürüz. Lefebvre ,”dün lanetlenen şeyler,
kamusallığın ilişkisi bu paylaşım noktasında
kültürel tüketim halini alıyor, tüketim
beliriyor. Şehircilik hiç kuşkusuz “doğa ve
böylece anlam ve yön verilmeye çalışılan
insani tüm çevreyi ele geçiren kapitalizmin
şeyleri bir girdap gibi yutuyor” der.
sonucudur”. Walter Benjamin’in belirttiği
Böylece özel mekânlar bile bağlamlarından
gibi kendi mantığı içinde mutlak hakimiyet
kopartılarak kamu mülkü gibi kârlı bir yer
şeklinde gelişen kapitalizm, artık uzamın
haline getiriliverirler. Kentsel Dönüşüm ve
tamamını kendi dekoru imiş gibi yaratabilir.
Gelişim Projeleri bu amacı taşımaktadır
Kamusal sanat adı altında yapılan
ve Belediye Kanununda yapılmak istenen
etkinliklerde de mantık böyle işler.
değişiklikle Belediye Meclisine kamu
ÇİZGİDIŞI 7 – KAMUYA: BU SANATA İYİ BAKIN! ONLARI KORUYUN!
alanında da yoğun kamusal faaliyetler
43
Oysa, özetle Habermas “The Theory of
alanlarının inşa ve restorasyonunda karar
ücra kentlerinden birinde ORADAKİLER
yetkisi verilmesiyle kentin hızla ranta
ARKINDA OLSA DA OLMASA DA bir şahane
dönüştürülmesinin önündeki engeller
bienal ortaya çıkıverdi”. İyi de, Mardin’de
kaldırılmıştır. Böylelikle tarihi mekanlar,
kamusal alanlarda kamu için yapılan /
geçmişten gelen kent belleği ve özel sosyal ,
yapılması gereken bu şahane bienal, hiç
yerel dokular yok edilmektedir. Bu aşamada,
farkında olmayan bir halk için mi yapıldı
kamu-belediyeler eliyle, özel sektör ve
ya da gerçekten bu şahane bienal kime,
üniversiteler bir işbirliği içindedirler.
ne için yapıldı ? Belki Mardinliler, bunun,
Kamu’ya yani biz sıradan kentlilere /
farkında olabilirler, belki onların gerçek
citizen’lara ise, kamu parasını ve mallarını
gereksinimlerinin, hele hele Mardinli olası
kullanma yetkisi verilmiş olan Belediyeler, W.
güncel sanatçılarının özgür ve eşit katılımını
Benjamin’in bir yazı başlığındaki gibi aynen şunu söyler “KAMUYA: BU FİDANLARA İYİ BAKIN! ONLARI KORUYUN!”.
ÇİZGİDIŞI 7 – KAMUYA: BU SANATA İYİ BAKIN! ONLARI KORUYUN!
Günümüzün sanat olgusunun sermaye ile
hiçe sayan bir şahane bienal’in, gerçekte “HİÇ KİMSE!” olarak görülen kamu yararına olmadığının farkına varmış olduklarının, yegâne sessiz dile getirilişinin “farkında
ortaklığı, kültür endüstrisi içinde görev almış
olmamak” olduğunun farkındadırlar belki
kişiler – başta küratörler- eliyle yürütülür.
de. Bu şahane bienal’in alımlayıcısı olması
Küratörler gerçekten de “sanatı pazarlamayı
gereken kamu, bence şunu söylemiş:
ve satmayı bilen başarılı birer işadamıdırlar”.
NE KADAR YAKIN OLSA DA , UZAK!
Aralarında kadınların da var olması meselenin özünde bir farklılık yaratmaz. Hal Foster, sanatın sermayeyle ilişkisi konusunda daha şiddetli bir dil kullanarak “suç ortaklığı” terimini kullanır. Bu ortaklıkta
Ben demiyorum, güncel sanatla ilgilenen her sanatçının ilahı, Danto diyor: “Bizzat kamu, sanat seçiminde söz sahibi değildir. O seçim, benim küratör camiası dediğim kişiler, yani neyin
kentin, ülkenin, imajın pazarlanması
iyi, neyin kötü olduğunu bilen (çünkü
amacıyla sermayenin festivaller, bienaller,
kamu bilmiyordu) sanat uzmanlarınca
büyük sergi etkinlikleri, sokak gösterileri,
belirleniyordu. Bunun küratör camiası
konserleri v.s gibi kültür-sanat tüketimine
açısından iktidara oynamak biçiminde
yönelik faaliyetler yanı sıra artık kamu
okunabileceğine hiç kuşkunuz olmasın.”
müzelerinin yanı sıra özel müzelerin “rolünü
Danto , bu vesileyle New York Federal
popülist tavırla genişletmek” için gündelik
Plaza’ya konulan Richard Serra’nın “eğri
yaşamı bir sanat nesnesi olarak göstermeye
kemer” adlı işinin kaldırılmasını isteyen
prim verdikleri görülür. Sermaye ile suç
kamunun yanında oy kullandığını ve uzun
ortaklığı içindeki sanatçılar da sözüm ona
mücadelelerden sonra plazanın kamuya
direniş kültürü göstergelerini kullanırlar,
geri verildiğini de belirtir. Richard Serra
ancak “sermayenin göstergeye kadar nüfuz
ne kadar ünlü ve önemli bir heykeltıraş,
ettiğini” unutarak. Elbette bu ortaklık
eser de kendi başına mükemmel bir sanat
dışında nelerin dışarıda bırakıldığı da
eseri olsa da her şeyden önce kamusal
unutulmamalıdır. Çünkü kamusal alanı
alanın kullanımı, orayı kullanan kamunun
kullanmaktan mahrum edilen kimlerdir ve
çıkarına olmalıdır, ona karar verecek tek
kamu adına ve yararına yapıldığı söylenen
mercii de kamunun kendisidir. Katılımcı
bütün bu gösterinin gerçekten kent
demokrasi bunu gerektirmez mi, yoksa
insanının özgür, demokratik katılımına
nasıl kamuya “BU HEYKELİ KORUYUN,
şans verip vermediğini irdelemek gerekir.
ONA İYİ BAKIN!” diyebilirsiniz ki?
Kamusal / özel alan kavramlarının cazibesinde gerçekleşen Mardin Bienali hakkında Radikal Gazetesi yazarı Cem Erciyeş yazısında kenti pazarlamanın, kültür turizmini geliştirmenin amacına “biçilmiş kaftan” çağdaş sanat bienali yapmak olduğunun altını çiziyor ve şöyle noktalıyor yazısını; “Türkiye’nin en
44
45
Otoyollarda açık hava reklamlarına izin vermek gerekip gerekmediğine ilişkin mevcut fikirayrılığı, kritik yangın bölgelerinde cadı yakmayı serbest bırakmak gerekip gerekmediğine ilişkin bir tartışma kadar gerçekdışı. Howard Gossage
YENI MUAMMALAR: KAMUSAL ALANDAKI KAMU KIM? SANAT NE? HER SIYASI ORTAM KENDI GERÇEKLIĞINI ÜRETIRKEN, KENDI KLIŞELERINI DE ÜRETIYOR VE BIZ BU KLIŞELER YARDIMIYLA BIR TAKIM GERÇEKLIKLERI DILE GETIRMEYE ÇALIŞIYORUZ. ÇOK IYI BILIYORUZ KI SÜREKLI KULLANIP DURDUĞUMUZ KLIŞELER, ASLA GERÇEKLIĞIN TAM KARŞILIĞI DEĞILDIRLER; YALNIZCA KODLAMALARDIR. VE BU KODLAMALAR, BIZIM HANGI GERÇEKLIK ÇERÇEVESINDE GEZINME NIYETINDE OLDUĞUMUZU, DÜŞÜNCELERIMIZIN SINIRLARINI NERELERDE ÇIZDIĞIMIZI ANLATMAKTAN BAŞKA BIR IŞE YARAMAZ. ÖNEMLI OLAN, O KODLAMALARLA IFADE ETMEYE ÇALIŞTIĞIMIZ KIMI GERÇEKLIK ALANLARININ IÇINE GIREBILMEK VE INCE AYRINTILARI ORTAYA KOYABILMEKTIR. YA Z I / E M R E Z E Y T I N O Ğ LU
46
Fakat yazık ki bugünün düşünsel ortamı, kodlamalar aracılığı ile gelişiyor. Göstergeler birer gerçeklik
“Kamusal alan” halkın alanıdır... Son derece iç rahatlatıcı bir tanım... Otoritenin
olarak dayatıldığından ve bu durumun
baskısından sıyrılmanın alanları... Nasıl
meşruluğu ilân edildiğinden beri (bu
olacak bu sıyrılma? Şöyle: Her karşılaşma
önerme, bir yanlış anlaşılma sonucunda
bir deneyimdir. O karşılaşma, kitleler
meşrulaşmıştır) tüm siyasi ortam,
üzerindeki empoze ortamını bir an
kodlamaların “gerçekliğine” teslim
(yani, yüzyüze kalındığında) dağıtabilir.
edildi. Örneğin nedir bir “merkez”?
Ve her karşılaşma yeni bir bilinçtir. O
Bir “çevre” nedir? Bu bağlamda
bilinç de, yine empozelerle oluşturulmuş
“iktidar” nasıl tanımlanabilir? “Merkez”
her tür bilinç yapısını alaşağı eder.
ve “çevre” arasındaki “ötekilik” ilişkisi
Burada Foucault’culuk yaparak bir
değiştikçe, “iktidar” ortadan kalkar
yoruma kalkışırsak, şunu diyebiliriz:
mı? “Demokratikleşme”nin anlamı,
“Kamusal alan”da gerçekleşecek her
“çevre”nin etkin olduğu durumda yerini
karşılaşma, bir deneyim, bir bilinç ve bir siyaset anıdır. Zaten “kamusal
birçok soru, kodlamalar aracılığı ile
alan”ın sivillik niteliği de buradadır.
tartışılmaya başlanırsa, ortaya çıkacak
Ne var ki düşünce yürütme işi bu kadar kolay yürümüyor ve bu kadar
başka bir şey olmayacaktır. İşte bu
kolay sonuçlanmıyor. Akla hemen
anlamda “kamusal alan” problematiği de,
şu soru takılıyor: “Kamusal alan”da
mevcut tartışma biçimleri uzantısında,
sahne alan herkes kamu mu (halk mı)?
kodlamaların arasına sıkışmaktan ve
Elbette değil. Bir takım toplumsal
orada körelip gitmekten kurtulamıyor. Nedir bir “kamusal alan”? Bu sorunun yanıtı üzerine iki büyük çelişki noktası bulunuyor:
değerlerin telaffuz edilmeye başlandığı 18. yüzyıldan itibaren bugüne kadar, “kalabalıklar”ın tamamı asla kamu olarak tanımlanmadı. Kamunun dile getirildiği “ilk gün”den itibaren, “kalabalıklar”ın
• Devlete ait alanlar (bunlar birer otorite alanıdır) • Sivil alanlar (bunlar da, yukarıdaki
kamu sayılamayacağını biliyoruz. Önce kadınlar ve çocuklar (reşit olmayanlar), deliler ve suçlular kamu değildi. Sonra da
şıkkın tersine, otoriteden bağımsız
giderek evsizler, kimlik kartı olmayanlar,
alanlardır. Daha açık bir söyleyişle,
kaçak göçmenler ve sığınmacılar vb.
her tür kitlesel / sınıfsal yapının
kamu dışı kaldı. Küresel sürecin tam
karşılaşma ve ifade alanıdır).
içinden baktığımızda ise, kamu olma ölçütünün daha belirgin bir tanımı ortaya
1970’li yıllardan aldığı ivme ile
çıkıyor: Sisteme katılamayanlar kamu
postmodern bir ortamı deneyimleyen
olamazlar. Yani üretime ve tüketime yeteri
düşünsel yapı, 1990 sonrası “küreselleşme
kadar katılamayanlar kamu değildir.
gücü”ne ulaştığında, devlete ait eleştiri mekanizmasını daha da etkili bir biçimde
Her sistem kendi bilgisini üretir. Bu bilginin kaynağı da, dönemin üretim
çalıştırmaya başladı. Böylece “kamusal
ve tüketim mantığının siyasi ortamıdır.
alan” denilen şey, devlet otoritesinin
Sistemin marjinalleri, kamusal alanda
dışında, “özgür / sivil karşılaşma
yer alabilirler ama, onlar kamusal
alanları” olarak algılandı. Eğer sanat
alanın sahipleri olamazlar. Çünkü
yapıtı ve “kamusal alan” arasında bir
sistemin ürettiği bilgi ile onların “akılları”
ilişkiden söz edilip duruluyorsa, işte bu
arasında bir mesafe vardır. Sistemin
alan, otorite-dışı özgür / sivil karşılaşma
öngördüğü “akıl” başka bir yerde,
alanından başka bir şey değildir.
sistem marjinallerinin “akılları” başka bir
O halde bu kez de akla şu soru gelir:
yerdedir. Küreselleşme sürecinin en ünlü
Nedir “kamu”? Kabaca bir tanımla şudur:
kodlarından bir olan “ötekilik”, anlamını
Kamu=Halk... Ve o halde şunu kolayca
burada bulur. Nedir bu sürecin “ötekilik”
ÇİZGİDIŞI 7 – YENI MUAMMALAR: KAMUSAL ALANDAKI KAMU KIM? SANAT NE?
bulabilir mi? Bunlara benzer daha
şey, bu kavramların körelmesinden
47
söylememiz mümkün hale gelmektedir:
üzerine düşündüğü? Şudur: “Ötekiliğin”
bugünkü “iktidar” yapısının karakteri,
giderilmesi... Yani sistem-dışı olanların,
hegemonyasız bir yapıyı öneriyor;
sisteme monte edilmesi... Bunun çok
bu durumda bir muhalefete de gerek
açık anlamı da şudur: “Ötekiler” ile
kalmıyor. Estetik yöntemlere çıkan
sistem arasında bir “ehlileşme”nin
yollar tek tek işlevsizleşiyor ve “imge
gerçekleştirilmesi... “Ehlileşecek”
yaratma” çabaları, yerini “bu görünenin
olan, sistemin kendisi değildir tabii;
arkasında hiçbir şey yok” düşüncesine
“ötekiler”dir. Buradan şunu çıkartabilir miyiz: “Kamusal alan”, bir “ehlileşme” alanıdır. Kamu ise, “ehlileşmiş-ötekiler”dir.
sürecindeki psikolojinin uzantısı
Şimdi yazının başına dönelim;
olarak) tahammül kalmıyor. “Hemen”
ne sormuştuk: “Merkez” ve “çevre”
ve “şimdi”ye dair talepler, ütopyaları
arasındaki “ötekilik” ilişkisi değiştikçe,
boğuyor. Sanatsal gerçeklik ile pratik
“iktidar” ortadan kalkar mı? İlk bakışta öyle görünüyor. Uzun süre “merkez”in ÇİZGİDIŞI 7 – YENI MUAMMAL AR: KAMUSAL AL ANDAKI KAMU KIM? SANAT NE?
bırakıyor. Öyle uzun vadeli “gelecek zaman” beklentilerine de (küreselleşme
gerçeklik örtüşüyor ve gerçeklikler-arası mesafe anlayışı tedavülden kalkıyor.
üretiminden pay alamamış kesimlerin
Dahası, “mevcut durum” ile “olması
(“ötekiler”in) bu “merkez”i zorlayarak, onu
gereken” arasındaki sınır da hızla yok
değiştirerek ve onun üretimine katılarak
oluyor. Hegemonyayı ve merkezi iktidar
paya ortak olmaları, “merkezi iktidar”ın
biçimlerini reddeden bir sistem, işte
yıkılıp gittiğini haber verir bize... Aynı
böyle bir sanata olanak veriyor.
zamanda da “kamusal alan”da yapılagelen
Her şey keşke yukarıda yazıldığı gibi
otoriter (merkezi devlete dair) tanımların
“mutlu son” ile bitseydi. Merkezi iktidarın
geçerliliğini yitirdiğini söyler. Ama şu var
yok olup gitmesiyle, “iktidar” kavramı da
ki, merkezi devlete ait bir iktidar yapısının
tarihin derinliklerine gömülseydi. Fakat
sorgulanabilir bir ortamda zayıflatılması,
öyle olmamıştır. Daha önce sistem-
“iktidar” kavramının tümüyle ortadan kalktığını göstermez. Sistemden
dışı kalmış kimi toplumsal etkenlerin “merkez”e yaklaşıp, onu sorgulama
pay alamamış kesimlerin giderek
ve çözümleme işlemini başarıyla
bir “merkezi yapı”nın iktidar biçimini
tamamlayıp, sistemin üretim ve tüketim
değiştirmiş olması, bir “iktidardan
mekanizmasına ortak olmasıyla; bir
arınma” döneminin başlangıcını
anlamda “ötekiler”in “ehlileşerek” yeni
müjdelemez. Yeni bir “iktidar” biçiminin
bir “güç” organizasyonu oluşturmasıyla,
belirmeye başladığının ipuçlarını verir.
yeni bir “iktidar” biçimi doğmuştur.
Nedir yeni iktidarın karakteri: Bir devlete, bir sınıfa ya da herhangi bir
Kendisini (merkezi iktidar biçimlerine göre) daha farklı sunan, daha gizemli bir
ideolojinin meşruluğu bağlamında
“iktidar”dır bu: Metaya dayalı bir iktidar...
oluşturulmuş “iktidar” bilgisinin ürettiği
“İktidarsızlığı” içeren bir “iktidar”...
bilinçten, o bilincin biçimlendirdiği “akıl” tanımlarından uzaklaşmış,
İşin tuhaf yönü, böyle bir “iktidar” tasarımının herhangi bir tasarımcısının
dolayısıyla pedagojik yönünü yitirmiş,
olmamasıdır. Ya da bu yeni “iktidar” bir
hegemonyasını imha etmiş bir “iktidar”...
kesime bir takım siyasi yöntemlerle
Düpedüz şu: “Ehlileşmişlerin iktidarı”... Ya da: “Ötekilerin” ortadan kalktığı,
içten içe onaylatılmamıştır. Bu yeni “iktidar”, “merkez”in hegemonyasını
“farklılıklar” düzleminde oluşturulmuş bir
yıkan, o hegemonik “iktidar”ı sorgulayan
“iktidar”... Ya da: Yeni “konfor alanları”... Ve
ve çözümleyen bir “öteki” gücün
“kamusal alan” nedir diye sorduğumuzda,
tetiklemesiyle ortaya çıkmıştır. “Merkez”i
sivilleşmenin yarattığı bir özgürlük alanı...
alaşağı eden gücün, onunla kurduğu
Böyle bir “konfor alanı”ndan söz edebilme
meşru bir ilişkiden doğan bir “iktidar”...
olanağının yakalanabilmiş olması... Ve o halde “kamusal alan”daki sanatın
İyi de burada “öteki” etkeni tümüyle ortadan kalkmış mıdır? Kesinlikle
karakteri nedir (ne olmalıdır)? Muhalefet
hayır. Çünkü “ehlileşen” ve merkezi
biçimini yitirmiş bir sanat... Çünkü
değiştirerek, onunla yeni bir “iktidar”
48
organizasyonu oluşturan “öteki”, kendi boşalttığı yerde yine kendi “ehlileşmemiş”
yeni diline gereksinim duyar. Yine
halini bırakmıştır. “Öteki” dediğimiz
de bu yazıyı “iyimser” bir biçimde
şey, bir “ehlileşmiş” olarak (ki bu yeni “iktidar” biçiminin bir bölümüdür); bir de “ehlileşmemiş” olarak (ki bunlar yeni “ötekiler”dir) ikiye bölünmüştür. Örneğin
bitirmek amacıyla şunu vurgulayabiliriz: Bugünkü görüntüsüyle sanat, yeni “iktidar” biçiminin dümen suyunda ilerliyormuş gibiyse de, bu “iktidar”ı
bugünlerde Türkiye’de yeni yeni dile
çözümleme yetisini (bugünkü haliyle
getirilmeye başlanmıştır ki PKK terörü
bile) içinde barındırmaktadır. Bu başka
“açılımlar” ile “ehlileşse” bile, bunun bir
bir yazının konusudur ama, bir ipucu
“ehlileşmeyen” yanı mutlaka kalacaktır.
olarak şu söylenebilir: Tüm ideolojik-
İran’ın “ehlileşmiş” yanı, Avrupa ve
estetik bağlarından kurtulmuş ve
ABD ile tam bir entegrasyon içindeyse
kendisini sokağın gerçekliğine bırakmış
de, “ehlileşmemiş” yanı savaşlara ve
sanatın, ilk anda yeni “iktidar”a ortak
gerilimlere sahne olmaktadır. Afganistan
olduğu düşünülebilir. Ama mevcut klişelerden ve kodlardan bu kadar
“öteki”dir. Filistin’in “ehlileşmemiş” yanı
uzak duran bir sanat yapısı da, tarihin
iktidarda olduğu için, “öteki” statüsünün
hiçbir anında ortaya çıkmamıştı. Kendisini hiçbir yere ait hissetmeyen
Irak’ın “ehlileşmemiş” bölgeleri asla
sanat, yeni “iktidar”a daha ne kadar
dünyanın ilgi alanında değildir. Vb.
uyum gösterecek? Her an “ihanet”e
Bu tip durumlar ve tanımlar kargaşası
yatkınlık, sanata muhalefet adına bir
içinde bir kez daha “kamusal alan
avantaj sağlayabilir mi? Sanatın “lumpen
nedir?” diye sorduğumuzda, oranın da
hali”ni ele alma zamanı gelmiştir.
(yeni “iktidar” biçimine uygun olarak) tam bir “ehlileşme” alanı olduğunu söyleyebiliriz: Sistemin üretimine ve tüketimine katılanların; yani “ehlileşen ötekiler”in alanı... “Kamusal alan”ın demokratik yapısı, bu “ehlileşme”den ibarettir. Şüphe yok ki bu “ehlileşme”, daha önce yukarıda belirttiğimiz üzere, bir merkezi iktidar biçiminin hegemonyasını reddeder. Bu yüzden, sanatın söyleyecek özgün bir sözü kalmaz. Diğer yandan bu “ehlileşme”, “öteki” kavramını da reddeder. Ve bu yüzden, sanatın söyleyecek özgün bir sözü yine elden uçup gider. Sanat ile reklâm arasında bir yakınlaşma varsa, böyle bir sahnenin olanak verdiği bir yakınlaşmadır: “Ehlileşmiş” sanatın, “ehlileşmiş” kamusal alandaki görüntüsü: Bu yeni “iktidar” biçiminin tam bir karşılığıdır. Sonuçta şu soruyu sormalı: Yeni “iktidar” yapısını çözümleyecek düşünsel yapı nereden kotarılacaktır? Bu çözümleyici yapının sanatı ne olacaktır? Ve “kamusal alan”ın sivilliği, ne ölçüde sistem empozelerinin dışında yer alabilmektedir? İşte bu soruların yanıtları, tam anlamıyla klişeler ve
ÇİZGİDIŞI 7 – YENI MUAMMALAR: KAMUSAL ALANDAKI KAMU KIM? SANAT NE?
“ehlileşemediği” için, hâlâ tam bir
yaptırımlarından kurtulamamaktadır.
49
kodlar-dışı bir siyasete ve o siyesetin
BU BIR DÜNYA DEĞILDIR! BIR KAPMA AYGITI OLARAK MEKÂN GERÇEK DÜNYAYI BERTARAF ETTIĞIMIZE GÖRE, GERIYE KALANA NE DEMEMIZ GEREKIYOR? GÖRÜNÜMLER DÜNYASI MI? KESINLIKLE HAYIR! ÇÜNKÜ HAKIKI DÜNYAYLA BIRLIKTE GÖRÜNÜMLER DÜNYASINI DA YOK ETTIK. FRIEDRICH NIETZSCHE
YA Z I / S UAT H AY R I K Ü Ç Ü K
50
Politika, ekonomi ve toplumsal yaşamın kültürün egemenliği altına girdiği
bir yer olarak kurmakta, düzenlemekte.
günümüzde metafizik terminoloji ile
Tanrı, özne ve yüce mertebesine oturan
materyalist dünya görüşü üretiliyor. Bu
nesneler ve nesnelere dönük açlık, arzu
da çağın ruhunu, mantığını ve modern
çağı olarak çağın ruhu kendi dilini üst
toplumsal bedeni kavramsallaştırmayı
bir gösterene dönüştürüyor. Böylece bir
olanaksızlaştırıyor. Yaşamın tüm
anlamlama sistemi içine çekilen bütün
katmanları artık anlam üretimine boyun
bir yaşam gibi sanat ve politik olan da
eğmişken güncel dünyaya dair uçucu
içeri alınmış, içine girilmiş, en kökten
içerikleri imgeleyen bir sanatsal tavır
eleştirisi dahi çalınmış, yenik düşmüş
politik alana eklenme ya da saldırı
oluyor. Yenik olanın zafer naraları ise
olarak zamanda ve mekânda zuhur
yenenin konumunu garantileyen bir şey
ediyor. Mevcudiyetin zırhında, gösterinin
olarak alkışlanıyor. Başkaldırı ve direniş
kabuğunda menfez açacak bir sanat
sanatları da aslında nesneye boyun eğme
yapma biçimi epistemolojik kopuştan
durumunun esrimesi olarak gösteriye
sarkarak ontolojik bir oluş olarak çarklara
katılıyor. Hileli bir oyun masasında hile
kum atma kabilinden oluşlar, olay ve
yapmakla oyalanmak yerine sitüasyonist
durumlar içinden başka türden öznellikler,
tavır o masayı tekmelemek anlamında
kendilikler ve olma biçimleri ile kendini
saldırı kipinde konuşan, gösteren,
yaşama açmak zorunda. Simgesel
söyleyen bir sanat yaşam tutkusunun
düzenin bilinç üretme şebekesi olarak
gereğidir artık. Bir iz gibi şey bile
çalıştığı, despotik müphemlik ve kapma
olmayan bir varlık, anlatmayan anlamlar,
aygıtlarının bedenden ruha yöneldiği
işaret dahi edemeyen imgeler, sözden
bu kadife saldırganlıkta kuramsal şiddet
yoksun sesler kakofonisi ile çekilen
yaşama karşı nezaketimizin kefareti
söylevler çoğaldıkça imgelemimiz
olarak kendini dayatıyor. Kapitalizmin
yoksunlaşmakta. Böylesi bir yoksunluğun
bu son mutasyonundan sonra kusursuz
ürettiği boşluk ve hafifliğin esrarından
olmaya çalışan bu ölü düzenin gerçeklik
çıkmak için gerçeğin çölünden, kültürden
evreni ve gerçeklik ilkesi yaşamın
ve kültürün nesnelerinden öteye sarkan,
ağzındaki çürük diş ve snop bir sırıtışa
akışa kısa devre yaptıracak olan bir
dönüşüyor. Tüketim toplumunun gösteri
paralaksa ve yamuk bakışa ihtiyacımız var.
kültüründe tüm nesneler estetikle
“Çağdaş sanatla teknik, reklam amaçlı,
ensest yapmakta, Sanata esir edilen
medyatik ya da sayısal işlemler arasında
tüm bir yaşamın içi emilmekte. Anlamını,
fark kalmamıştır. Artık sanatsal aşkınlık,
önemini yitiren inançlaşmış düşünceler
farklılık, dünyayı başka bir şekilde
gerçeklik ilesi inşa edemez hale gelmiştir
yansıtacak bir saha yoktur. İşte bu
artık. Bu yoksunluğu bir özgürleşme
anlamda çağdaş sanat diye bir şey yoktur,
olarak pazarlayan ve arzu nesnesi
çünkü onunla dünya arasında bir fark
olarak yaşamın kalbine mıhlamaktadır
yoktur, ikisi aynı şeydir.” diyen Baudrillard,
sistem. Böylece mevcudiyetin yeniden
benzerliğin figüratif maskaralığından
üretim şebekelerince kapılan mutlu
uzak, hakikati çıplak yakalayacak ve
köleler çağı düşü ve ütopyayı da
işlevsel yarasızlık ile değerlenen sanatı
menzilden çıkarmakta, ufku ve Kutup
burjuva gerçeklikten koparacak olanın
Yıldızı’nı yaşamdan koparmakta. Tam
yaşamsal yoksunluğuna işaret ediyor.
da nedenledir ki sanat epistemolojik
Hakikat çıplak gezmeyi sevmez, hep
kopuşla yetinemez, ontolojik bir içerik
giyiniktir ve kostümü ise ait olduğu çağın
oluşturmakla var oluş nedenini yeniden
muktedirlerince hazırlanır. Görünen şey
tanımlamak zorunda. En sağlam
aslında esir alınmış hakikattir, dejenere
evrensel kavramlar dahi semptomlara
edilmiş, soysuzlaşmış biçimidir hakikatin.
dönüştürüldüğünden nevrotik bir hakikat
Bu gerçeklik sahilinde, içrek ve aşkın
salgılamakta, akıl biçimden ve yüzeyden
olanın orta yerinde yaşamın yaratıcılarına
öteye geçememekte. Simgesel düzen,
karşı saldırganlığı karşısında yaşamın
ÇİZGİDIŞI 7 – BU BIR DÜNYA DEĞILDIR! BIR KAPMA AYGITI OL ARAK MEKÂN
51
mekânı hayal gücünün boğazlandığı
tökezlemeye hakkı yok. O yüzden
anlamlarla, “var olmak her şey demek
ütopyamız gerçeğimizdir, yaşam bir
değildir” bilgisinin vasat alındığı bir
ütopyadır ve sanat bizi buraya kışkırtacak
mecrada adını hak etmek zorunda.
ÇİZGİDIŞI 7 – BU BIR DÜNYA DEĞILDIR! BIR KAPMA AYGITI OL ARAK MEKÂN
yırtıklarda varlık nedenini tanımlamanın
Sanatın entelektüel mezarlık olarak
eşiğindedir. Eğer çağdaş sanat sistemin
müzeden çıkartılmasıyla, sanatçı
mantığına boyun eğmeyen bir başka
gündelik değerlerin, gösteri kültürünün
soydan bir anlam ve varlık kipi bulacaksa,
ve piyasanın mutlu kölesi olarak
ancak yansıttığı dünyanın içermediği
yeniden üretim süreçleri içine çekildi.
bir parçaya sahip olmalıdır. Kapma
Bu mezardan kaçış, bir diriliş ya da
aygıtından kaçan bir savaş makinesi
ikinci bahar olmaktan uzak, burjuva
olarak mekâna girdiğinde, zamanda zuhur
uygarlığın maskesi olarak yüzeyde
ettiğinde artık her şey adıyla çağrılmalıdır.
köpürmekle varlığına, anlamına ve
Sanat betimlemeye teşne olmadan,
değerine piyasanın ruhu ve mantığı
yitirilen hayallerin melankolisinden,
sirayet etti. Bu sıfır toplamlı bir ikilik-
kültürel pişmanlıktan, anlamını
karşıtlık olmadı hiç. Fluxus ve sitüasyonist
yitirmiş ironiden, trajiğin estetiğinden,
tavır, sanatı kurumların ve kuramların
değersizlik talebinden, fetişist-dekoratif
paryası olmaktan kurtarma denemeleri
ideolojiden, ancak eleştirel şiddetin
olarak ancak günümüze izler bıraktı.
yaratacağı uzamda kendi dilinin
Güncel sanatın anlatım biçimleri popüler
imgelerini yaratarak korunabilir. Soyut süreçlerden oluşan toplumsal,
kültüre, kültürel üretime, metalaşmaya ve piyasaya boyun eğdi. Eğer sanatın
eskinin simgesel, ritüel kalıntıları üzerine
içinden geçmek zorunda olduğu bir çöl
kuruludur ve şeyler bu içeriğe boyun
varsa, direnç araçlarının metalaştırılması
eğmektedir. Şiddet üreten bir makine
ve toplumsal denetimin soğuramayacağı
gibi çalışan mevcut toplumsalın bir aklı
bir varlık nedeni olma biçimi ile iddiasını
olduğu bile söylenemez. Toplumsalı
bir daha tanımlamalı. Kentsel mekânlarda,
oluşturan ve onu üreten düşünceye karşı
bienallerde seyirlik-eğlencelik ürünler,
meydan okuyan ve bu sistemi bir artığa
eylemler olma tehdidini karşılayan bir
dönüştürecek olan ve yaşama uzam
tavrı kendi varlık alanına katmalı.
açacak olan, mevcut anlam perdesini kaldıracak içeriğin biçimi etrafında
Kent mimarisinin ve kentsel mekânların görüngübilimsel anlamları vardır. Şehir
dönmelidir sanat. Sanat, eğer bir varlık
sakinleriyle konuşur, onları çağırır, iyi-
nedeni bulacaksa, çağın ruhuyla ensest
güzel-doğruyu kentin muktedirlerinin
içinde, oluş olarak yaşama boyun eğdiren
sınıfsal ihtiyaçları için imâl eder. Eşitsizlik
mevcut toplumsal bedenin düşünce
ve iktidar şebekeleri zihne ve ruha
yapısından enfeksiyon kapmadan,
saldırırken sanatı bir teselli olarak sürer
şeylerin içinden bakan bir gözle
masaya. Bu haliyle burjuva kamusallığı
söylemin dışına sarkmalıdır. Böylece
ölü süslemeciliğine benzemektedir.
anlamın öncesine ait biçimler için tekrar
Harvey’in “Postmodernizmin gösterilen
anlama borçlanmadan, gerçeği ufka
yerine göstereni, otoriteye dayanan
yerleştirmenin tersine, onu ilk adımda,
ve bitmiş bir sanat nesnesindense
eşikte bırakan bir sanat inandığı nesnenin
katılım, performans ve “happening”i,
varlığından kuşku duyan nevrotik var
kökler yerine yüzey görünümlerini öne
oluşundan yolunu ayırabilir. Görünümler
çıkaran tavrıyla uyum içindedir. Gösterici
evreninde gerçeklik mekânı terk edilerek,
zincirde böyle bir kopuşun sonucu, insan
özgürlük kölelikle ilgili bir kavram
yaşantısını zaman içinde bir dizi arı ve
olmaktan kurtarılabilir. Gerçeklik anlam
bağıntısız şimdiki ana indirgemektir.”
düzeyinde öldürülmediğinde, zaman
diye özetlediği postmodern sanata
içinde oluşan düşünce gerçeğin içine
yönelik eleştirisi sanatın estetik biçimi
çöküp, şeylerin kararsızlık durumuna
anlamındaki sorunsalı ortaya koymaktadır.
boyun eğer. Şeylere son veren sanatın
Sanatın söz konusu mekânlardaki anlamı,
hiçlik çukurunu doldurduğu ölü
bu süreksizlik durumu içinde gücünü
52
büyük ölçüde yitirmektedir. Habermas’ın kamusal alanı özel alanın burjuva karakteri karşısında bir özgürlük mimarisine benzetişi, Arendt’ın ölümsüzlük ve ikinci varoluş alanı olarak görmesi, Deleuze’nin “Ama ölüme karşı direncin ikinci bir tarzıyla bir buluşması vardır sanatın: Yani insanların kavgasıyla; ölüme, tahakküme, baskılara karşı umutlu kavgasıyla...” mottosuyla düşünmek gerekir. Kamusal alanla sanat nesnesinin akrabalık ve çatışmalarını düşünmeye sevk eder bizi. Bir yer olarak kamusal mekânlar; anlamların, değerlerin, kimliklerin ve öznelliklerin kurulduğu, imâl edildiği, ruhun terbiye edildiği sömürgelerdir bedeni emen mekânın ideolojisiyle sirayet eden kültür, toplumsal düzen kadar, benliklerimizin de keşfedildiği, deneyimlendiği, iletildiği, yeniden üretildiği kapma aygıtlarıdır. İşte bu aygıt karşısında ve bu aygıtın çalıştığı uzamda sanat eğer isyanı biçimde massetmeyecekse, avant-gardizm,
53
sosyal-realizm ve eleştirel modernizm’in ufkunu kendine eşik bellemelidir. Ekonomik sömürü kültürel tabiiyetle suç ortaklığı içinde hegemonyasını aşkın ve içrek bir köken mertebesine çıkarmaktadır. Meta-imgenin mantığınca burjuva mitler salgılayan bu nevrotik toplumsal bedenden kendini esirgeyen, bu çevrimi kendinden yoksun bırakan bir sanatın bütün bir mevcudiyet metafiziğini göz hizasına indirgemekten kaçamayacaktır. Aksi halde her kaçış deneyimi kendilik yadsıması olarak sanatı burjuva snobizme terk ediş olacaktır…
ÇİZGİDIŞI 7 – BU BIR DÜNYA DEĞILDIR! BIR KAPMA AYGITI OL ARAK MEKÂN
de. Sistemin son sömürgesi olan ruhsal
BIR KENDINI TATMIN BIÇIMI OLARAK KAMUSAL ALAN VE SANAT ÇAĞIMIZ ÜLKELERINDE KAMUSAL ALAN SADECE BIR ALDATMACADAN IBARETTIR. GERÇEKTE HIÇ VAR OLMAMIŞ OLAN VE VAR OLMAYACAK OLAN KAMUSAL ALAN, SADECE BIR ELIT GRUBUN IÇINDE IFADE HAKKINA SAHIP OLDUĞU “TASARLANMIŞ” YERLERDIR. JÜRGEN HABERMAS’A GÖRE “KAMUSAL ALAN”IN EN ÖNEMLI NITELIĞI BÜTÜN VATANDAŞLARA AÇIK OLMASIDIR. “KAMUSAL ALANIN BIR BÖLÜMÜ” YANI KAMUSAL ALANI TOPLUMUN ÖZGÜR ILETIŞIM MEKÂNI HALINE GETIREN ÖĞELERDEN BIRI, BIREYLERIN BIRBIRLERIYLE BIR KAMU ORGANI ARACILIĞI ILE GERÇEKLEŞTIRDIKLERI HER TÜRLÜ ETKILEŞIMLE OLUŞUR. İLERLEYEN BÖLÜMLERDE BUNLARIN KAMUYA AIT ILETIŞIM VE MEDYA ORGANLARI OLDUKLARINI GÖRÜYORUZ. HABERMAS’A GÖRE, “KAMUSAL ALAN IÇINDE BIREYLER NE ÖZEL MÜLKÜN ÜYELERI GIBI, NE DE DEVLET BÜROKRASISININ YASAL YAPTIRIMLARINA MARUZ KALAN ANAYASAL DÜZENIN ÜYELERI GIBI DAVRANABILIRLER. GERÇEK ANLAMDA KAMUSAL ALAN, YANI TOPLUMUN KENDISINE AIT “BOŞLUKLAR” HIÇBIR DEVLET ORGANI YA DA ÖZEL GIRIŞIM TARAFINDAN SAHIPLENILEMEZ VE DENETLENEMEZ. YA Z I / S A L I H C E M N A R
54
Toplum kitle iletişim araçlarına özgürce ulaşarak ve bunların yayınlarını dilediği
iletişim yapma niteliğinden tamamen
gibi denetleyerek “iletişim” sürecini
yoksunlaştırılmış ve bir aristokrasinin
gerçekleştirir ve kamuya ait mekânların
iktidarını yüceltmek ve güçlendirmek
özerkliğini sağlar. Ne yazık ki kapitalist
için kullanılır olmuştur. Topluma bir
dünyamızda kamusal alanın var
enformasyon aracı olarak tanıtılan bu
olmamasının en büyük sebebi özel
medyalar sadece ve sadece propaganda
sektör ve iktidar odakları tarafından
ve ticaret amacıyla kullanılmakta, yoğun
çok güçlü bir sansüre maruz bırakılması
bir sansüre tabii tutulurken bireylerin kendilerini ifade edebilmelerine izin verilmemektedir. Kamuya ait olan bu
vatandaşlara “açıkmış” gibi gözükmekte
kitle iletişim araçlarının kamu tarafından
fakat bu toplumsal “boşluklara” girip
kullanılıp yine toplumun yararına
çıkanların davranışları ve ifade biçimleri
ve sadece “enformasyon” amacıyla
son derece net çizgilerle denetlenilip,
kullanılması gerekirken, günümüz kitle
anayasal düzen tarafından “köşeli”
iletişim araçları ve medya organları
çizgilerle belirlenmiştir. Kamusal alanda
toplumdaki çok sesliği kırmak, ifade
ifade özgürlüğü sadece ve sadece belirli
özgürlüklerini kısıtlamak ve toplumu bir
sansürlere tabii tutularak ve bireye çok
aldatmaca ve benzetim oyunun içine
yüksek maliyeti olan bir süreçtir, bu da
gömmek için çalışmaktadırlar. Kamusal
hiçbir vatandaşın kendini kamusal alanda
alanların en temel temennisi olan medya
ifade etme hakkı olmadığını ortaya koyar.
organlarının ufak bir azınlığın eline
alanlardaki iletişimin ve kamusal alanları
bırakılmasıyla yok edilmesi başlamıştır. Fakat toplumun öyle ya da böyle kamusal
“kamuya” ait yapan “iletişim” etkinliğinin
alanlara ihtiyacı vardır. Kapitalizmin
en temel öğesinin, kitle iletişim araçları,
çözümü, tasarımlanmış ve sonradan
bunların da genellikle gazeteler olduğunu
yaratılmış kamusal alanları toplumun
görüyoruz. “Büyük bir kamusal alan göz
içine yedirmektir. Alışveriş merkezleri,
önüne alındığında, bu tür bir iletişim
özel sektör müzeleri, kamunun sesiymiş
için bilginin iletilmesini sağlayarak
gibi hareket eden ve “paket programlar”
ve alıcıları ya da bireyleri etkileyecek
ile çalışan medya organları, tasarlanmış
özel araçlar gerekir. Günümüzde
ve “güzelleştirilmiş” sokaklar, açık
kamusal alan içinde bu türden bir
hava alanlarının hepsi günümüzde
iletişimi sağlayan medya, gazetelermagazinler, radyo-televizyondan oluşmakta.” Nitekim kamusal alanlarda, bu kitle iletişim araçlarının da kamuya
“yaratı –mekanlardır” ve aslında her biri kamusal alanın sanal gerçekliğidirler. Habemas’a göre gazeteler, kamusal alanları denetleyen ve gözetleyen özel
ait olduğu ve özel bireyler, burjuvazi
sektöre ve devlet otoritesine karşı bir
ya da kapitalizmin yeniden hortlattığı
dengeleyici görevi üstlenerek muhalefet
aristokrasi tarafından denetlenmediği
görevini yerine getirmelidirler. Fakat
sürece ya da iktidar odakları tarafından
entelektüel gazetecilik, “burjuva
sansüre maruz bırakılmadığında sadece
anayasa devletleri” kurulduğundan
ve ancak “kamusal alanda iletişim”
beri, burjuvazinin elinde tamamen ticari
mecrası olarak kullanılabilmektedirler.
kaygılarla üretilir olmuştur. Bir yerden
Yani burada gözüktüğü gibi, Habermas,
sonra gazetecilik kavramı sadece
gazeteleri, televizyonları, radyoları ve
ilanların ve reklamların yayınlandığı,
dergileri birer “kamusal mekân” olarak
yukardan indirme haberlerin ve toplumu
ele almaktadır. Günümüzde bu tarz
dikte etmeye yarayan “enformasyon
“iletişim” mecralarının birer kamusal
benzeri” bildirilerin topluma yedirildiği
alan olmasına imkân bırakılmamıştır,
birer “propaganda” organlarına
kapitalizm ile özel sektörün ve bir elit
dönüştürülmüşlerdir. Karl Bücher’e
grubun eline bırakılmış olan bu “kitle
göre “Gazeteler salt haberlerin
ÇİZGİDIŞI 7 – BIR MASTÜRBASYON BIÇIMI OLARAK KAMUSAL ALAN VE SANAT
ve sürekli çeşitli organlar tarafından denetlenmesidir. Kamusal alan denilen şey
Habermas’ın kuramında kamusal
55
iletişim” mecraları, kamusal alanda
yayımlanmasına yarayan kurumlar
yarattıkları ve tasarladıkları kamusal
olmaktan çıkarak parti politikasının
alanlar ve boşluklar, bireylerin nerede
silahı olan kamuoyunun taşıyıcıları ve
nasıl davranacaklarını denetlemekte
liderleri olmaya başladılar. Haber toplama
ve sürekli izlemektedir. Kamusal alan
ve haber yayımlama arasında yeni
denilen mekânlara girdiğinizde güvenlik
bir unsur kendisini gösterdi: editörler
elemanlarının sizi sürekli denetlemesi,
kadrosu. Gazete sahipleri için gazete
kameraların sizi gözetlemesi, bireylerin
editörlerinin ortaya çıkması, kendilerinin,
güvenliği için değil, tüketimin zinciri
en son haberleri yayımlayan haber
olan mağazaların ve logoların korunması
satıcıları olan kimliklerinin kamuoyunu
içindir. Günümüz sokakları yedi yirmi
pazarlayıcıları haline gelmesine yol açtı.”
dört güvenlik kameraları tarafından
ÇİZGİDIŞI 7 – BIR MASTÜRBASYON BIÇIMI OLARAK KAMUSAL ALAN VE SANAT
Gazetelerin ve öteki medya
denetlenmektedir. Belediyeler ve
organlarının, kamunun siyasi otoriteleri
iktidar odakları sürekli olarak kamusal
rahatlıkla tartışabileceği, eleştirebileceği
denilen alanları şekillendirmek için
ve siyasi otoritelere yön verebileceği
harıl harıl çalışmakta ve bu şekillenen
birer organ olması beklenirken, bu
alanlar yine özel sektöre peşkeş
kamusal alanların tamamen ticari
çekilmektedir. Burada görülen bir
kaygılarla üretilir olması, günümüz
kamusal alan aldatmacası, bir parodidir.
medyasının tüketim kültürünün
Kamusal alan kavramı günümüzde içi
temennisi ve aristokrasinin yani özel
boşaltılmış ve yeniden anlamlandırılarak
sektörün propaganda mecrası olarak
yok edilmiştir. Kamusal alanlar artık
görev yapmasına sebep oldu. Günümüz
bireylerin yararına çalışan kurumlar
kamusal alanları “tüketim kültürü” altında
olmaktan çıkmış ve aristokrasinin
ezilmekte ve yok edilmekteyken, özel
emellerini gerçekleştirmek için kullandığı,
sektörün çıkar çatışması altında bölünüp
üzerinde büyük çıkar çatışmalarının
bölüştürülmektedir. Özel sektörün
yaşandığı “sanal – gerçeklik” ortamlarına
eline bırakılmış medya organlarının
dönüştürülmüşlerdir. Toplumun ve
kamusal alanlarda kamuya açık birer
bireylerin kendini gerçekleştirebileceği
yayın organı olmasını beklemek zaten
hiçbir mekân bırakılmamışken,
oldukça ironiktir. Özel sektörün çıkar
günümüzde tek gerçek kamusal alan
çatışması kamusal alanlara sıçradığından
internettin ta kendisidir. Bireylerin özgür
beri toplumun elinde kendine ait hiçbir
ifade haklarının olduğu ve yapılan her
mekân bırakılmamıştır. Bu mekanlar
şeye müdahale etme yetisine sahip
birer bina, sokak, açık hava alanları,
oldukları tek mekânın “sanal” olması
medya organları v.s gibi nosyonlar
aslında onu “kamusal alan” kavramı
olabilir fakat bunların her biri, şirket
içerisinde öteki bütün mecralardan
propagandaları için birer mecraya
çok daha “gerçek” haline getirir. Bu
dönüştürülmüş ve günümüz insanının
yüzdendir ki, devlet organlarının ve
içinde dolaştırılarak “tasarlanmasına
özel şirketlerin interneti keşfedip sürekli
ve yeniden şekillendirilmesine” aracılık
bir denetlemeye ve yasaklamaya
eder duruma gelmişlerdir. Kamusal
tabii tutmaya çalışması bunun içindir.
alan denilen aldatmaca, daha önce de
Bireye ait olan her şey sürekli olarak
dediğimiz gibi bundan böyle sadece
elinde alınmaya çalışılmakta, yeniden
özel sektör tarafından tasarlanan ve
dönüştürülmeye ve anlamlandırılmaya
yaratılmış tüketim mekânlarıdır.
tabii tutularak bireye geri verilmektedir.
Tıpkı Avrupa Ortaçağsında
Bahsettiğim argümanlar çerçevesinde
olduğu gibi, feodal beylerin “kamuyu
kamusal alan diye bir şeyin var olmadığını
simgelemesi” gibi, günümüz şirketleri
görüyoruz. O zaman kamusal alanda
ve neo feodalizmin derebeyleri bugün
yapılan sanat nedir sorusunu bizim
kamunun temsilcileri haline gelmişlerdir.
karşımıza getiriyor. İnsanı antropolojik
Ellerinde bulundurdukları ve tekel
açıdan incelediğimiz zaman, insanın
haline getirdikleri medya organlarıyla,
en temel düşünme biçiminin ve
56
bu düşünceleri yansıtma ve iletme biçiminin imgeler üzerinden olduğunu
kamusal alanların özel sektöre peşkeş
görürüz. Sanat denen kavram, en
çekilmesinden bu yana, kamusal alanda
ilkel mağara resimlerinden beri süre
sanat yapmak özel sektör için çok doğal
gelmekte ve insan için bir iletişim aracı
bir olgu olmuştur. Tıpkı bireylerin kamusal
olma görevini üstlenmektedir. İnsanın
alanda hiçbir söz hakkına sahip olmaması
yarattığı ilkel alfabeler ve konuşma
gibi, bireylerin kamusal alanlarda sanat
biçimleri, kelimelerle kendini ifade
yapmasına da imkân verilmemektedir.
etme şekli bile imgeler üzerinden olmuş,
Bireylerin sanat yapabilmesi, vatandaşlara
hayal dünyasının görselleştirilmesi
büyük maliyetler getirmekte, ekonomik
için sanata başvurmuştur. Yani sanat,
olarak sansürlenmektedirler. Kimlerin
konuşmak, bağırmak, ağlamak kadar insanın en doğal ifade biçimi olarak
kamusal alanda sanat yapacağı ve “sanatçı” olarak adlandırılacağı şirketler
binlerce yıl görev yapmış, bir ticarete
ve iktidar odakları tarafından çok kesin
dönüştüğündeyse, sanat kavramı
çizgilerle belirlenmiştir. Kendi söylemine
“zanaat” olarak ayrılmış ve bir meslek
ve jargonuna en uygun sanatçıları
koluna çevrilmiştir. Fakat “sanat” asla
toplayan şirketler bunlar için birer “ticari
insanın elinden alınmamıştır. Ta ki
danışman” görevi gören küratörleri
kapitalizm ile insanın en temel ifade
kullanmaktadırlar. Bu sit – komun
biçimi olarak imgelerle anlatım biçimi
yönetmeni görevini üstlenen seçici jüriler
elinden alınmış ve yine ufak bir elit
ve küratörler de bu ticari döngünün birer
grubun eline bırakılarak günümüz “plastik
onayıcısı ve parçası olmakta, kraldan
sanatlarına” dönüştürülmüştür. Eğitim
daha çok kralcı geçinmektedirler.
kurumları, küratörler, galeriler, müzeler
Hiç var olmamış olan kamusal
bu ticari dönüşümün devam etmesi için
alanlarda, sanat olmayan sanatın icra
çalışmışlar ve “sanatı” insandan koparıp
edilmesinin sebebi, özel sektörün çıkar
bir ticari meta haline getirmişlerdir.
çatışmasına hizmet etmesi, sanatın da
Her şeyin birer tüketim nesnesine ve
bir reklam ve pazarlama mecrasına
ticari niteliğe dönüştüğü günümüz
dönüştürülmesindendir. Radikal
dünyasında, sanatın bu dönüşümü
gazetesinde Ayşegül Sönmez’in yazdığı
oldukça doğaldır. Yani yapılan şey
yazıdan alıntılarla argümanlarımı
bir sanat değil, tüketim nesneleri
örneklemek istiyorum. Ayşegül
yaratımıdır. Sanat da tıpkı kamusal
Sönmez, alışveriş merkezlerini birer
mekânlar gibi dönüştürülmüş, anlamı
kamusal alan olarak ele almış ve Profilo
boşaltılmış ve yeniden şekillendirilerek
alışveriş merkezinde gerçekleştirilen
bir azınlığın eline bırakılmış, sonra
sanatsal etkinliklerden birisi hakkında
da topluma “sanat” diye yedirilmeye
bir yazı yazmıştır. Yazının başlığı
çalışılmıştır. Günümüzde görkemli
“Profilo da bir alışveriş – bir iş”tir:
açılışlarla sahnelenen sanat festivalleri, sanat galerileri, sanat müzayedeleri, sanat ödülleri, bu elit kesimin eline geçirdiği “imgeleri kullanma” hakkının yüceltilmesi ve kapitalist tüketimin onanması için düzenlenen muğazam bir şovdur. Görüldüğü gibi zaten kamuya ait olan sanat, kamudan alınmış, yeniden
“Güncel sanat nerede nasıl sergilenmeli? Bir çağdaş sanat müzesinde ve şehrin ta öte yakasında mı? Sergiler şöyle ayağımıza gelemez mi? Mesela bir alışveriş merkezine? Şöyle hem alışveriş yapsak hem de biraz iş(!) baksak... Ne? Kamusal alanda sanat olmaz mı?
paketlenerek kamuya geri kazandırılmaya
Siz öyle sanın. Yıldız Teknik Üniversitesi
çalışılmaktadır. Kamusal alanda sanat
Sanat Tasarım Fakültesi’nin farklı
yapmanın büyük bir “fenomen” olmasının
dallarında okuyan öğrencileri, hocaları İnci
sebebi bundandır. Kamusal alanda
Eviner liderliğinde hayatın içinde, hayatla
sanat büyük bir güldürü şovudur, bir sit
birlikte üretmek üzere bir araya geldiler.
– komdur. Özel sektörün çıkar çatışması
Hayatın tam da ortasında, ‘bize kalan son
ÇİZGİDIŞI 7 – BIR MASTÜRBASYON BIÇIMI OLARAK KAMUSAL ALAN VE SANAT
57
kamusal alanlara sıçradığından beri ve
kamusal alan’ olarak tanımlanan alışveriş
çalışmalarıdır. Financial Times’ın bu sanat
merkezi Profilo’da, dört ay boyunca onlara
sponsorluğu draması için “ işte iyi niyet,
tahsis edilen atölyede üretime geçtiler.
ülke çapında tanıtım ve yerel bağlantılar,
Bu üretim sırasında Profilo’nun artık malzemelerinden, kullanılmayan boş
bir reklam mecrasına dönüştüğünü ve
vitrinlerine her şeyinden faydalandılar ve
neden şirketlerin sürekli finansmanını
alışveriş merkezine yayıldılar. Projenin
aldığını özetliyor. (Chin Tao Wu) Gerçek
sorumlusu İnci Eviner, “Kamusal alan
şu ki, sanatın şirketler tarafından finanse
çalışması, orayı düzenlemek, süslemek
edilmesine bir ihtiyacı yokken, günümüz
demek değildir. Mekâna müdahale
aristokrasisi sanatı ve sanatçıyı sakat
etmez, mekânı işaretler” diyor.
bırakarak sponsor bulmasını zorunlu
Eviner, ‘Çıkış-Giriş’ ismini taşıyan
ÇİZGİDIŞI 7 – BIR MASTÜRBASYON BIÇIMI OLARAK KAMUSAL ALAN VE SANAT
düşük maliyet” diyerek sanatın nasıl
kılmış ve bundan sonra sanat sponsorsuz
sergiyle ilgili “Gördüğünüz işlerin hiçbiri
yapamaz hale getirilmiştir. Kamusal
bir galeri için üretilmedi. Her biri Profilo
alanlarımız bizim elimizden alındığından
Alışveriş Merkezi’nde sergilenmek
beri toplum, artık en doğal özgürlüğü
üzere üretildi” diyerek bir yandan da
olan sanatı yapmak için yine kamusal
uyarıyor. Eviner için bu sergi büyük
alanların hamileri olan özel sektörün
bir fırsat. Öğrencilere, temel sanat
iznini ve finansmanını almak zorundadır.
eğitimi sırasında asla karşılaşılmayan hayatla tanışma fırsata veriyor. Serginin genç ve yetenekli isimlerinden
Yazarın da dediği gibi, günümüz sanatının alışveriş merkezlerinde olmaması için hiçbir neden yoktur ve
Serkan Zihli, aynı zamanda projenin
çağımızın “plastik sanatları” belki de bu
koordinatörlüğünü yapıyor. Yapıtı
haliyle en güzel alışveriş merkezlerine
Profilo’nun en üst yiyecek içecek
yakışmaktadır. Birer tüketim nesnesi
katında yer alıyor. Bu bir Monopol.
haline getirilmiş olan sanatsal üretimler,
Çocukluğumuzun oyunu Monopol’deki
öteki tüketim nesneleriyle ve mağaza
Bankalar Caddesi, Gençlik Parkı gibi
vitrinlerinin yanlarında birer “ürün” olarak
isimlerin yerinde indirim, TV, DVD player, müzik seti ve fiyatları yazıyor.
“iş” sıfatıyla, alışveriş yapılırken bakılan ve göz zevkinizi arttıran dekorasyon ürünleri olarak sergilenmelerinde hiçbir
(….)
sakınca yoktur. Bu şekilde yapılan bir şeye “sanat” demek, sanata hakaret
İnci Eviner’in ısrarla altını çizdiği
etmek olur, ortaya konmuş olan bu
gibi ‘Çıkış-Giriş’, bir ‘sanat sergisi değil’,
muğazam komedi programı, sanatın
değil evet ama “kamusal alanda sanat
ismini ve büyüleyiciliğini, etkileyiciliğini
nasıl olmalı”ya aradığı yanıtlardan
ve statüsünü kullanan fakat sanat
dolayı önemli bir sergi (….)” (Ayşegül
olmayan, adı konmamış bir şeydir.
Sönmez – Radikal Gazetesi)
Yazarın, “bize kalan son kamusal alan” olarak alışveriş merkezlerini
Görüldüğü gibi İnci Eviner bile
ele alması, yazarın kamusal alanlarla
yaptığı şeyi bir “sanat sergisi” olarak
ilgili düşüncelerine hayretler içinde
adlandırma cesaretini kendinde
bakmamıza sebep olmaktadır. Daha
bulamamaktadır. Bu konuya daha
önce Habermas’dan verdiğimiz örnekte
sonra döneceğiz lakin yazarın bunu bir
olduğu gibi, kamusal alanları kamusal
“kamusal alanda sanat” etkinliği olarak
alan yapan en önemli etmen, içindeki
ele alarak öteki sanat etkinliklerine bir
özerk bireylerin bağımsız bir şekilde
“referans” olmasını beklemesi oldukça
iletişime geçebilmesi, ifade özgürlüğüne
ironiktir. Daha önce bahsettiğimiz gibi
sahip olabilmesidir. Kamusal alanların
güncel sanat bir ticari metadan ibarettir
hiçbir profesyonel grup ve odak
ve kamusal alanlara çıkabilmesini tek
tarafından ya da iktidar ya da devlet
sağlayan şey özel şirketlerin “büyük
organı ve bürokrasi ile denetlenmemesi
lütuflarla” gerçekleştirdikleri sponsorluk
gerekmektedir. Fakat alışveriş merkezleri
58
özel sektörler tarafından tasarlanmış ve “yaratılmış” mekânlardır, birer kamusal
tüketmektir ve tüketimin yüceltilmesine
alan adı taşıyan “sanal gerçekliklerdir.”
katkıda bulunmaktır. Çağımızın
Kamusal alan olarak girdiğiniz alışveriş
entelektüelleri olarak adlandırdığımız
merkezlerinde “özerk” bireylerin
bu insanlar bile, tüketim çılgınlığının
yapabildiği ve yapması beklenen tek
birer parçası olmuşlar, bu “iflah olmaz”
şey alışveriş yapmaktır. Ne bir iletişim
ve ahlaksız ticari döngünün birer
etkinliği, ne de bir ifade özgürlüğü
onayıcısı olarak “toplum liderliği ve
kavramı söz konusudur. Yapılan tek
fikir öncüsü” görevi üstlenmektedirler.
iletişim özel sektörle bireyler arasında “mağaza ve müşteri” ilişkisinden ibarettir.
Ne yazık ki kamusal alanda sanat yapmak, bir sektörün size atölye
Alışveriş merkezlerinin birer kamusal
tahsis edebilmesi, logosunu bahşedip
alan olarak adlandırılması bile kamusal
izin vermesi ile yapılabilmektedir.
alanlar üzerine bu kadar yazılmış çizilmiş
Alışveriş merkezinin sahibi şirket,
kuramların çöpe atılması demektir. Fakat
sanatçılara lütfetmiş ve alışverişten arta kalan çöplüklerini vererek sanat
üretimin ve bu üretimin denetiminin
yapmalarını beklemiştir. Yani yapılan
ufacık bir azınlığın eline teslim edilmesiyle
sanat “tüketimden arta kalan değersiz
birlikte ortaya çıkmış olan elit kesimin
malzemelerin” yeniden değerlendirilerek
çıkarlarının kamusal alanlara kadar
birer “tüketim ürününe” dönüştürülmesi
taşması sonucunda, kamusal alanları ele
olarak adlandırılabilir. Bu da bahsettiğimiz “sanat” nosyonuna birebir uymaktadır.
yaratarak eskilerinin yerine koyma işlemi
Günümüz sanatının çöplükten ve
yapılmış ve bizlerin eskiden “kamusal
sanatçının da “geri dönüşüm işçisinden”
mekân” olarak adlandırdığı yerler
bir farkı kalmamışken, bir şirketin
unutturularak yenileriyle zihinlerimizde
artıklarından sanat yapmaya çalışmak
bir değiş tokuş yapılmıştır. Bundan böyle
kadar daha doğal ne olabilir? Hatta
özel sektör logosu taşıyan ve güvenlik
sanat eserlerinin boş vitrinlerde
görevlileri tarafından aranarak girdiğiniz,
yayınlanması, yeri boşaltılmış ve kira
kameralar ve denetleyiciler tarafından
alınamayan mağazaların vitrinlerinin
sürekli izlendiğiniz, tüketici davranışları
değerlendirilmesi için bir yoldur. Kamusal
bilimcileri ve pazar analizcileri tarafından
alanların vitrinlerinde sergilenen sanat
gözlemlendiğiniz mekânlar ne yazık
eserlerinden daha ne beklenir ki?
ki kamusal alanlardır. Toplum burada
İnci Eviner, “Kamusal alan çalışması,
kendi kendini gerçekleştirme eylemini
orayı düzenlemek, süslemek demek
yapamaz. Yapması da beklenmez.
değildir. Mekâna müdahale etmez,
Tüketmekle görevli ve hizmetli olarak
mekânı işaretler” diyerek bu sanattan
addedilen toplumun yeni ismi de
ne beklenebileceğini ve neye hizmet
zaten “toplum” değil, tüketici kitlesidir.
ettiğini de bize çok güzel özetliyor. Zaten
Tüketici kitlesinin kamusal mekânları da pek tabii alışveriş merkezleri, kafeler,
sanatçıdan kamusal alana ve şirketin “özel mülküne” sanatıyla bir müdahale
restorantlar, şirket müzeleri, eğlence
etmesi beklenmez, beklenmeyecektir
parkları v.s gibi şirketlere ve özel sektöre
de. Şirket jargonuyla paralel giden
ait mekânlardır. Yazarın da dediği gibi bu
sanatçıdan, tüketici kitlesini cezp edecek
ticari sektör tarafından yaratılmış “sanal
ve “dükkânlara” çekecek işler yapması
gerçeklikler” “hayatın ta kendisidirler
beklenmektedir. Ayşegül hanım’ın da
ve “tam içinde” yer almaktadırlar. Çünkü
dediği gibi “bize kalan son kamusal
tüketici kitlesinin hayatı reklamcılar
alanların”, yani özel sektör mülkiyetlerinin,
ve şirketler tarafından bir senaryoya
tüketiciler tarafından daha cazip hale
dönüştürülmüş ve bu senaryo her gün
getirilmesi için bir “işaretleme” oyunu
aralıksız olarak ticari propaganda ile
oynanmaktadır. Sanatçıdan yapılması
topluma okutulup ezberletilmektedir.
beklenen, tüketicileri büyülemek, cezp
ÇİZGİDIŞI 7 – BIR MASTÜRBASYON BIÇIMI OLARAK KAMUSAL ALAN VE SANAT
daha önce de ortaya koyduğumuz gibi
geçirmek yerine, yeni kamusal alanlar
59
Bundan böyle tüketici kitlesinin tek hayatı
ÇİZGİDIŞI 7 – BIR MASTÜRBASYON BIÇIMI OLARAK KAMUSAL ALAN VE SANAT
etmek ve sanatın statüsü ve estetiğini
eserlerde sanat adına bir şey bulmak,
kullanarak mekânların “ilgi çekici” hale
samanlıkta iğne aramaya benzemektedir.
getirilmesidir. İnci Eviner ve ekibine
Yapıtların tüketim nesnelerinden
bahşedilen çöplük ve boş dükkânların
ayrışmamalarının en önemli özelliği,
kullandırılmasının sebebinin altında bu
bahsettiğimiz gibi, tüketim ürünlerinden
durum yatmaktadır. Bu boş vitrinler
geriye kalan artıkların, lütfedilip şirket
ve artık malzemeler tüketici kitlesini
tarafından sanatçılara sunulmasıdır. Bu
irite edecek ve alışveriş merkezindeki
sayede bu artıklardan ortaya çıkacak
seyahatinin yönünü değiştirecektir,
tek şey, yine tüketim nesneleri olacaktır.
sanatçıdan ve sanatından beklenen,
Sanat adını kullanan ve sanatsal
bu “irite” edici ve engelleyici
yapıtların estetiğinden biraz olsun
mekânların makyajlanarak kamufle
almaya çalışan bu yapıtlar, birer “mağaza
edilmesi, saklanması ve sanatıyla bu
ürünü” olarak sergilenmektedirler.
çöplüğü “alışveriş merkezinin” içine
Bu tarz sanal gerçeklik alanlarında
yedirebilmesidir. Böylece tüketici kitlesi
yapılan sanat benzetimleri de ne
bir yandan alışverişini yaparken artık
yazık ki sanal gerçekliğin içine
malzemeyi ve boş vitrinleri görmeyecek,
gömülerek birer “aldatmacaya”,
onun yerine çağımızın güzide plastik sanat eserleriyle karşılaşacaktır. Görüldüğü gibi kamusal mekânda yapılan sanatın tek hizmet ettiği yine özel
“sanatımsıya” dönüşmektedirler. Eviner, ‘Çıkış-Giriş’ ismini taşıyan sergiyle ilgili “Gördüğünüz işlerin hiçbiri bir galeri için üretilmedi. Her
sektördür. Zaten burada kamusal alan
biri Profilo Alışveriş Merkezi’nde
diye söz edilen şey özel mülkiyettir ve
sergilenmek üzere üretildi” diyerek,
kamusal alanlar yedi yirmi dört kamuya
bize sanatın hangi mekanlarda yer
hizmet ederken burası sabah saat dokuz
alması gerektiğiyle ilgili düşüncelerini
– gece saat on hizmet vermektedir. Bir kamusal mekânın belirli saatler içerisinde
özetlemiş oluyor. Sanat denilen ve insanın en tabii anlatım biçiminin yer
çalışması, kamusal alanların belirli
alabileceği tek mekânlar, günümüzde
otoriteler tarafından sansürlenmesi
ya bu tasarlanmış ve yaratılmış sanal
değil midir? Gerçek kamusal mekânlar
kamusal alanladır ya da ticari döngünün
kamu, yani toplum tarafından idare
devam ettiği sanat galerileridir. Sanat
edilirler ve sansüre, kapatmaya, ya da
galeri için sanat tasarlamak ve yapmak
mesai saatlerine ihtiyaç duymazlar. Bu
zaten ayrı bir muammadır. Buradaki
tarz “kamu alanlarında” yapılan sanat da
mesele, gördüğümüz bu çöplüğün
sanat değil bir “işaretleme” çalışmasıdır.
bir sanat galerisinde sergilemek için
Şirket logolarına ve tüketim mekânlarına
tasarlansaydı ne fark edeceğidir.
tüketiciyi cezp ederek çekmekten başka
Sanat galerisinde sergilemek adına iş
bir şey değildir. Günümüz bienalleri
üretmek ve sanat galerilerinin içlerine
ve sanat festivalleri ve büyük şirketler
ve mekânını kullanarak buraya sanatsal
tarafından organize edilip güya
işleri yedirmek, sanat etkinliğini
kamusal mekân olan sokaklarımıza
gerçekleştiriyormuş gibi gözükerek
çıkartılmalarının ve bunun oldukça şaşalı
bir ticari üretimin parçası olmaktır.
bir şekilde yapılmasının sebebi, şirket
Sanat galerilerine özel işler üretmek ve
logolarını işaretleme ve tüketimi yüceltme
sanat galerilerinde sergilenmek üzere
çalışmalarıdır. Görüldüğü gibi kamusal
sanat yapmak eylemlerinin altındaki
alandaki sanatın, sanat olarak hiçbir
iyi niyet ciddi biçimde sorgulanmalıdır.
maiyeti, değeri ve içeriği kalmamıştır.
Burada yapılan her ne ise, sanat
Sanat adı altında yapılan işler bile,
değildir, belki bir ticarettir, belki bir
mağaza içerisindeki ürünlerden ayrışamaz,
kurgulamadır, bir tasarlanma ya da
mağaza içerisindeki tüketim jargonunu
düzenlenme hatta geri dönüşümdür
kullanan, bu estetik anlayışından
fakat bu kesinlikle ve kesinlikle
yararlanan üretim biçimleridir. Bu
sanat değildir. Çünkü sanat denen
60
nosyon, yıllar önce kamusal alanlarla
En güçlü reklam kamusal alanlarda
ve insanın özerkliği ve bağımsızlığı
yapılmaktadır. Çünkü çağımız kitle
ile birlikte ölmüş ve yok edilmiştir.
iletişim araçlarını insanlar kapatabilir,
Bu yüzden İnci Eviner ısrarla
insanlar eninde sonunda sokağa çıkmak
vurgulamaktadır. Yapılan şeyin bir sanat
zorundadır. Dolayısı ile burada yapılan
olmamasının sebebi acaba henüz “sanatçı
propaganda hiçbir şekilde engellenemez.
ismi” almamış olan sanatçı adaylarının
Görüldüğü gibi sanatı da o sıcak galeri
ve küçük tüccarların neyin satıp neyin
ortamlarından dışarı çekip, statüsünü
satmayacağına dair bilgilerinin eksik olmasından mıdır? İnci Eviner acaba
“topluma indirgemeye” çalışmanın sebebi şirketlerin yeni bir reklam mecrası
bu alışveriş merkezinde bir “üretim”
bulmuş olmalarından ve bunu hemen
yapsaydı ona sanat der miydi? Buradaki
en etkileyici ve verimli şekilde tüketici
dürüstlüğün sorgulanması gerekmektedir.
kitlesiyle paylaşmak istemelerinden
İnci Eviner’e göre burada yapılan üretimin
kaynaklanmaktadır. Sanat eğer eskisi gibi
ya da geri dönüşüm çalışmasının sanat
insana ait olan bir şey olarak kalsaydı,
olmamasının sebebi, birincisi “sanatçılar”
bırakın kamusal alanları daha en başından
tarafından yapılmamasıdır, ikincisi,
toplumdan kopmaz, bu elit statüye
ticari bir nitelik taşımamasıdır. İnci
girmez ve bir ticari nesneye dönüşerek
Eviner ve onun gibi sanatçılar için sanat
ölmezdi. Bu şarlatanlığa son vermek yine
üretiminin yeri sanat galerileri ve -ticari
sanatçıların elindedir. Galerilere, kamusal
nitelik taşıyacaksa eğer - şirketlerin
alanlara ve bu tarz kıvır zıvır mekânlara
bize sunduğu kamusal alanlarda yapılan
iş yapmak ve para kazanmak hülyalarına
etkinliklerdir. Çünkü günümüzde sanatçı
bir son verip, marka olmaya çalışmak
birer “reklam üreticisi” durumuna gelmiş
yerine bu oluşumlara karşı sanatsal
ve bu işten para kazanan “yaratıcı
yapıtlarıyla savaş vermeleri ve bütün
işçiler” olarak görev yapmaktadır. Artık
sanatçıları, tasarımcıları ve kuramcıları
bizim olmayan ve hiç var olmayacak
bu savaşa çekmeleri gerekmektedir.
olan kamusal alanlarda sanat yapmaya
Ya da bu yağlı düzenin bir parçası
çalışmanın ironisi, zaten bizim olan
olmayı seçip, özel sektörün ve ufak bir
şeyi toplumdan alıp bize geri vermeye
azınlığın, bu azınlığın şakşakçısı olan
çalışmaktır. Ticaret sanatı öyle bir hale
küratörlerin ve yazarların kamuyu temsil
getirmiştir ki, öncelikle toplumdan
etmesini ve “bizim” adımıza bir şeyler
ve halktan uzaklaştırmış, elit ve çok
yapmasını mı izlemeyi tercih edersiniz?
yüksek bir statüye oturtarak toplumun anlayamayacağı bir hale getirmiş, jargonunu toplumun kendisinden ve insanın düşünme biçiminden çok uzaklaştırmış, bambaşka bir forma dönüştürmüş, daha sonra da üzerindeki ticari baskı arttıkça, çağımız tüketici kitlesine hitap etmek ve bir reklam aracı olarak kullanılabilmek için tüketiciyle aynı jargonu paylaşır duruma getirilmiş ve “kamusal alanlara” çıkma çabası içine girmiştir. Sanatın eskiden sahip olduğu elit statüyü bırakıp toplumun ayağına gelmeye çalışması, kamusal alanda sanat yaparak, toplumu sanata yakınlaştırmaya çalışmak, bütün bu iyi niyet ve lütufkâr hareketler, sanatın içerisindeki reklam potansiyelinin keşfedilmesiyle başlamıştır.
ÇİZGİDIŞI 7 – BIR MASTÜRBASYON BIÇIMI OLARAK KAMUSAL ALAN VE SANAT
61
sesini kısabilir, okumayabilir, fakat bütün
yapılan şeyin bir sanat olmadığını
TOPLUMSAL HAREKETLER, DIRENMENIN ESTETIĞI VE KAMUSAL SANAT TOPLUMSAL HAREKETLERIN SIYASET SAHNESINDE ÖNCÜ KONUMA GEÇMESIYLE YENI TIP KAMUSAL SANATTAN SÖZ EDILMEYE BAŞLANMASI AYNI DÖNEME DENK GELIYOR. YENI DIRENIŞ ESTETIĞI VE SANATIN YENI STRATEJILERI ARASINDA ŞAŞIRTICI BENZERLIKLER VAR. TOPLUMSAL HAREKETLER VE KAMUSAL SANATIN EN ÖNEMLI ORTAK HEDEFLERI ISE KAMUSAL ALANI ELE GEÇIRMEK VE MUHALIF KAMUSAL ALANI INŞA ETMEK. PEKI HAZ, YARATICILIK VE MIZAHLA IKTIDAR DIZE GETIRILIR MI? KAMUSAL ALAN HAYAL GÜCÜYLE ELE GEÇIRILEBILIR MI? ESTETIK VE SIYASETIN IÇ IÇE GEÇTIĞI ANLAR OLMADAN KAMUSAL SANATTAN VE GÜNDELIK HAYATI DÖNÜŞTÜRME GÜCÜ OLAN SIYASI EYLEMDEN SÖZ EDILEBILIR MI? EĞER KAMUSAL SANAT GERÇEKTEN OLANAKLIYSA, ÖZNESININ SANATÇI OLMASI MÜMKÜN MÜ? SAHI NEDIR KAMUSAL SANAT? M A K A L E / E ZG I B A KÇ AY
62
DIRENIŞ ESTETIĞI 2000’li yılların başından bu yana
halinde sloganlar atmış, kısık sesle
toplumsal hareketlerin kullandıkları dilde
marş söylemiş, üzerinde prova yazan
ve seçtikleri eylem biçimlerine gözden
dövizler taşımış, “eylem halaysız olmaz”
kaçmayacak bir değişim yaşanıyor. Bu
diyerek 3-4 kişilik küçük halay ekipleri
değişim Türkiye’deki toplumsal muhalefeti
oluşturmuşlardı. Bayram provasına
de içine almış gibi görünüyor. Buna ilişkin
katılanların anlattığına göre polis ne
dikkatimi çeken ilk örnek Haziran 2004’te
olduğunu anlayamamış, amirlerine de
İstanbul’da yapılan NATO Zirvesi sırasında
ne olup bittiğini anlatamamıştı. “Ne yapıyorsunuz?” sorusuna “eylem değil prova” cevabını alınca polis
olan katılımcıların üzerini arayıp nükleer
olayı sessizce izlemekle yetinmişti. 21
bomba taşıyıp taşımadıklarını öğrenmek
Nisan’da ise “Gazcı Kardeşler” adlı
istemesiydi. Ardından “Zalimlere
ikinci provayı gaz efektleri ve oyuncak
Karşı Hayal Gücü Eyleme” sloganıyla
panzerlerle gerçekleştirmişlerdi. Polis
2006 yılında kurulan %52 grubunun
bu defa şaşırmamış, telsizinden amirlere
eylemleri geldi.1 %52’nin en çok ses
bildirmişti: “Bir şey yok amirim eylem
getiren işi Boğaziçi Üniversitesi’nde Koç
değil prova yapıyorlar.” Yaratıcı direniş
Holding tarafından düzenlenen kariyer
üyeleri sokakları, meydana dönük okların
günlerinde gerçekleştirilen eylemdi.
üzerinde “1 Mayıs Alanına Gider” yazılı
Ayrıca Cevahir Alışveriş Merkezi’nde
stencillarla işaretleyip dağılmışlardı.
hırsızlıkla suçlanan bir çocuğun güvenlik
Geçmişe dönüp baktığımızda Türkiye’de, sözünü ettiğimiz direniş dilinin
nedeniyle ölmesinin ardından, bu
kullanıldığı deneyimlerle karşılaşmak
alışveriş merkezinde sahte dolar
mümkün: 1969 yılı yazında Boğaziçi
dağıtıp, avludaki havuza kırmızı boya
Köprüsü yapımı ülkenin gündemine
dökerek eylem yaptılar. Üniversitelerde
oturmuşken “Boğaz’a Değil Zap Suyu’na
uygulanan başörtüsü yasağını, çeşitli
Köprü” diyen devrimci gençler ülkenin
fakültelerde türbanlı erkek öğrencilerin
en uzak köşesine, Hakkari’ye doğru
okula girmesiyle protesto ettiler.
yola koyuldular. Devrimci Gençlik
2008 yılında ise “Yaratıcı Direniş”
Köprüsü, bu gençlerin bölgesel eşitsizliği
atölyesi kuruldu. Bir çeşit performans/
vurgulamak üzere kurguladıkları hem
eylem türü olan ve dünyada farklı
sembolik hem de estetik göndermeler
örnekleri bulunan “flashmob”u kullanan
içeren bir eylem biçimiydi. Zap Suyu
atölye üyeleri, Dink’in vurulduğu saat
üzerine yapılan köprü Joseph Beuys’un
15:00’te Galatasaray Meydanı’nda bir
söz ettiği sosyal heykeldi. Köprü inşasına
anda vurulmuşçasına yere yığıldılar.
karşı geliştirilen direniş stratejilerinden
“Noviembre” (Kasım) filminden esinlenen bu eylemde pantomim
biri de sokak tiyatrosuydu. Sokaklarda, meydanlarda oyun oynayan Devrim
sanatçıları gibi yüzlerini beyaza boyayan
İçin Hareket Tiyatrosu, Boğaz’ın her iki
atölye üyeleri, ellerinde kayıpların
yakasındaki gecekondu mahallelerinde
fotoğraflarıyla dolaştılar, geçenlere
defalarca bu oyunu sergiledi.
fotoğrafları göstererek sessizce kayıpları
Bugün benzer bir stratejiyi nükleer
aradılar. Hrant Dink’i anmak için
karşıtı Sinoplu gençler kullanıyor. Sinop
gerçekleştirilen “O Gün Biz de Vurulduk”
Sanat Tiyatrosu adı altında bir araya
isimli performans-eylem ve Cumartesi
gelen, çoğunluğu liselilerden oluşan
Anneleri’nin mücadelesini desteklemek
gençler, ceplerinde velilerinden aldıkları
için düzenledikleri pandomim-eylemle
izin belgeleriyle Türkiye’nin dört bir
akıllarda yer eden Yaratıcı Direniş
köşesinde “Tımarhanede Özgürlük
Atölyesi’nin en etkili eylemi 1 Mayıs
Var” adlı oyunlarını sergiliyorlar. Bu
2009 öncesinde gerçekleştirilen işçi
oyun 70’lerdeki sokak tiyatrolarından
bayramı kutlama provalarıydı. 18
farklı olarak her şehirde, her semtte, her
ÇİZGİDIŞI 7 – TOPLUMSAL HAREKETLER, DIRENMENIN ESTETIĞI VE KAMUSAL SANAT
bir grup antimilitaristin, kırmızı bölge sınırında toplantıdan ayrılmak üzere
görevlilerinin aşırı şiddet kullanmaları
63
Nisan’da Taksim’de toplanan grup fısıltı
mahallede oranın sakinleri tarafından
geçen Plastik Lale Ödül Töreni sanat
yeniden yorumlanıyor. Oyun Sinop’ta
kurumunun aktörlerinin maskelerinin
yapılması düşünülen nükleer santralden,
düşürüldüğü bir şenliğe dönüştü.
Bergama’daki altın madenine karşı
Muhalefetin sesini duyurmak için
direnişe, Pazarcık’taki çimento
seçtiği yeni stratejiler, yeni “direniş
fabrikalarından, Hasankeyf’teki tarih
estetiği”nin ürünleri giderek daha sık
kıyımına kadar birçok çevre felaketine
karşımıza çıkıyor. Yerel direniş odakları,
değinerek, yerellerdeki mücadelelerin
özgün dil ve kültürel dizgeler üzerinde
sesi oluyor. Sinoplu gençler ücretsiz
şekillenmiş stratejiler üreterek “neo-
olarak gerçekleştirdikleri bu etkinliğe “Eylem Sanat” adını veriyorlar.
liberal hegemonya”nın gündelik yaşama saldırısına karşı çıkıyorlar. 2 Bu direniş estetiğinin niteliğini ise yaratıcılık,
DIRENIŞ ESTETIĞI VE KAMUSAL ALAN ÇİZGİDIŞI 7 – TOPLUMSAL HAREKETLER, DIRENMENIN ESTETIĞI VE KAMUSAL SANAT
Kamusal alan, muhalefetin ürettiği
ilişkisellik ve kamusallık gibi temel kavramlar belirliyor. Ve aklımıza şu soruları düşürüyor: Haz, yaratıcılık ve
yeni dil ve kurguladığı politik eylem
mizahın gücü iktidara ezberini unutturur
biçimleri için kuşkusuz en önemli
mu? Kamusal alan hayal gücüyle ele
kavram. Bu eylemler çoğu zaman
geçirilebilir mi? Estetik ve siyasetin iç içe
kentsel-kamusal mekanı hedef alıyor, her
geçtiği anlar dışında, kamusal sanattan
zaman düşüncenin, bilginin, mekanın
ve gündelik hayatı dönüştürme gücü
kamusallaştırılmasını amaçlıyor. Örneğin
olan siyasi eylemden söz edilebilir mi?
Feminist örgütler “Geceler de Bizim Sokaklar da” diyerek kadına yasaklı zaman ve mekanı, kamusal alanı ve geceyi işgal etme girişiminde bulunuyorlar.
KAMUSAL SANAT Siyasetin alanından başladığımız düşünce süreci bizi ister istemez sanatın
Kentsel dönüşüm çerçevesinde muhtemel
alanına taşıyor. Çünkü sözünü ettiğimiz
bir gecekondu yıkımına sahne olabilecek
direniş estetiğinin nasıl ve hangi araçlarla
mahallelerden Gülsuyu’nda mahalleliler
üretilmekte olduğunu sorgulamak için
rantı değil, “yaşamı savunmak” için
sanat kuramının kavramlarına ihtiyaç
permakültür bahçeleri kuruyorlar.
duyuyoruz. Ve belki de bu yolculuk bizi
Geçtiğimiz yıl ulaşım zamlarına karşı
yeni bir sanat tanımına doğru sürüklüyor.
Ankara, İzmir ve İstanbul’da aynı anda
Çünkü geçtiğimiz yirmi yıl içinde
“Akbilim Boş Topbaş” sloganıyla akbil
kolektif üretim, ilişkisellik, kamusallık
basmadan toplu taşıma araçlarına binme
niteliklerine sarılan sadece toplumsal
eylemleri yapıldı. “IMF Papucu Yarım Çık
hareketler değil, çağdaş sanat da
Dışarıya Oynayalım” diyerek örgütlenen
bugün daha önce hiç olmadığı kadar bu
Direnistanbul-IMF ve Dünya Bankası’na
kavramlarla uğraşıyor, kent ve kamusal
Karşı Direniş Günleri Koordinasyonu,
alandan söz ediyor. Artık modernizmin
Tarlabaşı’nda semti tehdit eden kentsel
tamamlanmış, tekil, özerk sanat yapıtı
dönüşüm planlarını mahallelilerle
idealine karşı, sürece ve işbirliğine
tartışma zemini yaratmak için “Para
dayalı, mekana, bağlama göre şekillenen,
Değil Yemek” eylemini gerçekleştirdi.
kamusal alanda, kamu için ve kamusal
Semt pazarının atıklarından yaptıkları
olan ile birlikte üretimi hedefleyen yeni
yemekleri Tarlabaşı’nda pişirip
bir sanatın tanımı yapılıyor. 3 Yaşam
mahallelilerle paylaştılar. Beşiktaş’taki
anları tasarlayan, karşılaşma mekanları
otobüs durağının hiçbir açıklama
olarak muhalif kamusal alanlar yaratmayı
yapılmadan kaldırılmasından rahatsız,
öneren, gündelik yaşamın içine sızan,
ulaşım zamlarından muzdarip öğrenciler
deneyimler ve toplumsal ilişki biçimleri
kartondan “tabanvay”la yolculuk ettiler.
örgütleyen bir tür kolektif eylem
Emek Sineması’nın yıkılmasını protesto
laboratuarı olarak bu yeni sanat tanımı
etmek için, Yeşil Çam Sokak bir açık hava
için pek çok isim kullanılıyor, komünite
sinemasına dönüştürüldü. İKSV ile dalga
temelli sanat (community based art),
64
proje temelli sanat, aktivist sanat ya da yeni tip kamusal sanat… Adı her 4
Kamusal sanatın tanımı ya da tanımları,
ne olursa olsun bu sanatın stratejileri
elbette akla hemen Bourriaud’nun
tarihsel olarak toplumsal hareketlerin
ilişkisel estetik kuramını getiriyor.
direniş estetiği ile nereyse kusursuz
Fransız küratör Nicolas Bourriaud
biçimde örtüşüyor. Zaten yeni tip kamusal
1998’de, temel niteliği insanlar arası
sanatın olgunlaşması siyaset sahnesinde
değiş tokuşu bir estetik nesnesi olarak
toplumsal hareketlerin öncü konuma
ele almak olan “ilişkisel estetik kuramını”
geçmeleriyle aynı döneme rastlıyor.
tanımlamıştır. Bourriaud sosyallik ve
Toplumsal hareketler ve yeni tip
sanat arasındaki ilişkisinin pekiştiği,
kamusal sanatın barınma, eğitim, sağlık
tüketim sürecinin ön planda olduğu,
gibi acil ihtiyaçlara cevap vermek,
özneler arası karşılaşmalar ve interaktif
siyasi toplumsal iktidarın doğasının
işlerden oluşan 1990’lı yıllar güncel
dönüştürülmesi, herkesin aktif politik
sanat haritasını çıkarır. Kolektif duyarlılık,
birer özne olması ve kamusal alan
katılım, etkileşim, diyalog anahtar
Evsizler için yaşam alanları tasarlamak,
kelimelerdir. Örnekler ise genelde 1980 sonrası uluslararası sergilerde adlarını
alternatif enerji kaynakları keşfedip
duyuran Liam Gillick, Rirkrit Tiravanja,
kamusallaştırmak, hırsızlık yapmak
Pierre Huyghe, Phillippe Paraneo, Carsten
yani özel mülkü kamusallaştırmak için
Höller, Vanessa Beecroft, Maurizio
giysi tasarlamak, satılmak istenen bir
Cattelan gibi sanatçılardan seçilmiştir.
parkı korumak için örgütlenmek, tüm
Örneğin Tiravanja davet edildiği müze
halkın ücretsiz kullanımı için yüzme
ve galerilerde ziyaretçilerle birlikte
havuzu kiralamak, çeşitli ırklardan
körili yemekler pişirip yiyor. New York
mültecilerle birlikte yerleştirmek için
303 Galeri’de kendi evinin bir kopyasını
boş alanları işgal etmek kamusal
inşa ederek, ziyaretçilerin kullanımına
sanat pratiklerinden bazıları.
açıyor. İzleyicilere en sevdikleri filmleri
Burada en önemli noktalar sanatçıların,
sorup, bu filmleri Glasgow’da iki sokağın
sanat kurumu dışından insanların
kesiştiği bir dış mekanda gösteriyor.
katılımıyla iş üretmeleri, sanatçı ve
Bu işler şaşırtıcı biçimde toplumsal
izleyici hiyerarşisini yok etmeye
hareketlerin yeni direniş estetiği
çalışmaları, nesne değil, süreç üretmeleri,
çerçevesinde ürettiği çözümlere benziyor.
estetik yargılardan bağımsız eylemler
Diğer yandan her biri sanat kurumunun
gerçekleştirmeleridir. Yani kamusal sanat
koruyucu kanatları altında, dünyaca
kamusal alanda yer alan sanat işi değil,
ünlü sanatçı tarafından üretiliyor.
üretim süreci kamusal olan, kamusal
Tam da bu bağlamda Bourriaud’nun
olarak alımlanan yaratıcılık biçimidir.
“ilişkisel estetiği” eleştiriye açıktır. Özellikle
Kamusal sanat özellikle kolektifler,
Claire Bishop’un vurgusu, kamusal sanat
inisiyatifler olarak örgütlenen sanatçı
tartışmaları için büyük önem taşır. Bishop,
toplulukları tarafından benimsenir.
ilişkisel estetiğin sınırlarına işaret eder:
Toplumsal, ekonomik, ekolojik sorunları
“İlişkisel” pratiklerle yakınlığı bir
anlamak, onlara müdahale etmenin bir
sanat yapıtının kamuyu etkin bir araca
aracı olarak kabul edilir. Kamusal sanat
dönüştürdüğü anlamına gelmez. Sadece
yapan sanatçı toplulukları sanatın üretim
işbirliği yapmak, katılımcı, interaktif olmak
ve dağıtım biçiminin değişmesinde ve
bir yapıtı kamusal ve meşru kılmaz. Çünkü
sanat kurumunun dışına taşmasında
bugün katılım, kitle iletişimi, kültür turizmi
etkili olurlar. Lübnan’dan Al-Jana,
ve siyaset tarafından halkın denetim
Makeonya’dan Multimedya, Meksika-
altına alınması için kullanılmaktadır. 5
ABD’de çalışan Chiapas Media Project,
Kamusal sanatı değerlendirirken asıl
ABD’den Temporary Services, Group
belirleyici olan ne tür ilişkilerin, kimin için,
Material, DOPA, Huit Facettes, Yomango
nasıl ve elbette neden üretildiğidir. Claire
verilebilecek örneklerden bazıları.
Bishop, Laclau ve Mouffe’un çatışma
ÇİZGİDIŞI 7 – TOPLUMSAL HAREKETLER, DIRENMENIN ESTETIĞI VE KAMUSAL SANAT
yaratmak gibi pek çok ortak amaçları var.
65
KAMUSAL SANATIN ELEŞTIRISI
(antagonizma) kuramından yararlanarak ilişkisel estetiğin bağlamını eleştirir.
politik etkinlik olarak “estetik politik
Ernesto Laclau ve Chantal Mouffe,
eylem” kavramı üzerine düşünmeyi
bağlamın kurulup tanımlanabilmesi
önermek yanlış olmayacaktır.
için belirli sınırlar çizilmesi gerektiğini savunuyor. Çatışmayı, mücadeleyi, çelişkiyi bu sınırlar doğurur. Çatışma
ÇİZGİDIŞI 7 – TOPLUMSAL HAREKETLER, DIRENMENIN ESTETIĞI VE KAMUSAL SANAT
yaratıcı, kamusal, duygulanımsal,
Kamusal sanat anlayışından beslenen “estetik politik eylem”i değerlendirirken bir sanat eseri ile karşılaşma anına
otorite tarafından dayatılan söyleme
ne kadar çok benzediğini fark
karşı çıkıldığı anlamına gelir. İlişkisel
edebilirsiniz. Söz konusu olan katılımcı,
estetiğin farklılaşmamış kimliklerden
duygulanımsal, hayalgücüne dayalı
oluşan, açık uçlu bağlamı ise çatışmayı
estetik bir deneyimdir. Bu eylem-protesto
dışarıda bırakarak, kendini içsel
biçiminde performatif bir karşılaşma
uyuşmazlıklardan arınmış bir “microtopya”
gerçekleşir. Bu anları“duygulanımsal”
içine hapseder. Böylece etkisizleşir. Bu
(affective) kılan içinde bulunan ironi,
etkisizleşme Bourriaud’nun örneklerinde
mizah ve hazdır. Estetik politik eylem
gördüğümüz gibi aslında aktörlerin
gerçekleştiği yer Balibar’ın tasvir ettiği
her zaman sanatçılar ve sahnenin her
biçimiyle “toplumsal çatışmaların ifade
zaman sanat kurumu olduğu, toplumsal
edildiği ama insanlar arasında bir ortaklık
çatışmaların uzağında oynanan bildik
kurulma olasılığını da içeren “karşılaşma
senaryodan kaynaklanır. Bu nedenle
mekanı” olarak kamusal alandır.” 8
sınırları çizmeden, taraf tutmadan, tavır
Yeni sanat tanımındaki “kamusal”
almadan ilişkisellik ve kamusallıktan
sözcüğü her sanatçı ya da sanatçı grubu
söz etmek mümkün değildir.
tarafından farklı değerlendirilebilir. Fakat Negt ve Kluge’nin kuramında yer alan
ESTETIK POLITIK EYLEM VE KAMUSAL ALAN Sanat ve Devrim” adlı kitabında
“karşıt kamusal alan, çoğulcu, proleter kamusal alan” kavramları kamusal sanat tanımı yapılırken mutlak dikkate alınması
Gerald Rauing, çağdaş sanatsal pratiğinin
gereken anahtar sözcüklerdir. Negt ve
yöntem ve stratejilerini kullanan politik
Kluge’nin “ilişkisellik” ve “kamusallık”
eylemleri ele alır. Bu eylemler ne sanatsal
arasında kurdukları bağ ise sanat kuramı
alanın ne de dar anlamıyla siyasal alanın
içerisindeki tartışmalara yol gösterecek
parçasıdır. Yepyeni bir çapraz hareketler
berraklıktadır: “İlişkisellik ilkesi, sınıf
bölgesi yaratırlar. Anlaşılmaları yeni
mücadelesi perspektifi içinde bütünlüklü
kategoriler gerektirir. Örneğin 2000’de
bir yaşam ve tecrübe tarzı arayışı, ifade
Avusturya’da geçici hükümete karşı
ve bellek üretimi açısından olduğu kadar
yapılan protesto gösterileri sırasında
farklı nitelikteki karşıt ve muhalif politik
iletişim gerillalığından, karşı istihbarat
kamuların işbirliği arayışına yön verecek,
önlemlerine kadar çok sayıda eylem
politik olduğu kadar etik ve estetik bir
gerçekleştiren geniş bir sanatsal direniş
ilkedir .” 9 İlişkisellik ilkesi çevresinde
platformları topluluğu oluştuğundan söz
yeniden biçim alan sanat bugün karşıt
eder. Burada küresel protesto hareketi
kamusallıklar kurma rolünü üstlenmiştir.
bağlamında sanatsal ve siyasal pratikler
Bu Bourriaud’nun ilişkisel estetiğinde
nihayet sanat ve aktivizm arasındaki ikiliği
olduğu gibi sosyal dokudaki açıklıkları
geride bırakmış görünüyor diye ekler.6
yamayan ve yeni sosyal etkileşim
Gerard Rauing estetik ve politikanın iç
biçimlerinin mikroskobik örneklerini
içe geçtiği eylem biçimlerini tanımlamak
yaratan bir sanat önermesi değildir.
için çalışan pek çok kuramcıdan biridir.
Karşıt kamusallıklar kurmak:
Alanın belirsizliğini kanıtlarcasına her
İktidarsızlaşan politik alanı genişletmek,
araştırmacı ayrı bir kavram önermiştir.7
egemen kamusal alandan dışlanan
Sanırım bu yazının sonuna yaklaşırken
konuları, sorunları görünür kılmak,
kamusal sanat pratiklerine yönelttiğimiz
sorunların muhataplarını bir araya
eleştirilerden sıyrılabilecek bir çeşit
getirmek demektir. Negri ve Hardt’a
66
göre kentsel mekanları anlık ve etkin bir biçimde ele geçirmek için stratejiler
kısmını ifade ediyor. http://www.kontratv.
ve eylemler geliştirmeye ihtiyaç vardır.
com/33368/yuzde-52-ve-koc-tasagi
Politik eylemle sanatın işbirliği bu noktada önem kazanır. Mevcut olanın alternatifini hayal edebilme, özgün
(2) Konuyla ilgili: Doğan Çetinkaya (Hazırlayan) Toplumsal Hareketler Tarih, Teori ve Deneyim, İletişim Yayınları, 2008. Kenan Çayır (Hazırlayan), Yeni Sosyal Hareketler, Kaknüs Yayınları, 1999. Barış Çoban
sosyo-mekansal pratikler, duygulanım ve
(Hazırlayan), Küreselleşme, Direniş, Ütopya - Yeni
paylaşım yaratma gerekliliği politik alanda
Toplumsal Hareketler (Küreselleşme Çağında Toplumsal
sanatın yetilerine olan ihtiyacı işaret eder.
Muhalefet), Kalkedon, 2009. “Karşı Küreselleşme
SONUÇ: Bu yazıda tanımlamaya çalıştığımız “kamusal sanat” bugün sanatçılar tarafından ve sanat kurumu içinde değil kent mekanını kamusal kılan toplumsal
Hareketleri” özel sayısı, Birikim Sayı 197, Eylül 2005. (3) Hou Hanru, “Sürekli Yeniden Kamusallığı Kurmak ve Kolektif Eylem”, Pelin Tan’ın Hou Hanru ile gerçekleştirdiği görüşmeden, Olasılıklar, Duruşlar, Müzakere, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, s.140, İstanbul, 2007 (4) Suzanne Lacy, Mapping the Terrain: New Genre Public Art, Washington: Bay Press, Seattle, 1995 (5) Sotirios Bahtsetzis, Kamuyu Sınamak, Yunanistan’da Yeni Kamusal Sanat, Olasılıklar, Duruşlar, Müzakere,
ediliyor. Kamusal sanatın en son noktada,
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, s.66, 2007, İstanbul
kendine en sadık olduğu anda sanat
(6) Gerald Rauing, İmparatorluğa Karşı Bir
ve sanatçı kategorilerini yok etmesi gerekiyor. Çünkü toplumsal ilişki sanat
Savaş Makinesi, VolxTeaterKarawane’ın Kırılgan Göçebeliği Üzerine, Art and Revolution. (7) Aktivist-sanat (Activist-art) (Raunig), sanat aktivizmi (art-
düzleminde kurulduğu anda sanatçı ve
activism) (Felshin), crimethinc (Anon, 2001), kültürel aktivizm
katılımcı arasında hiyerarşi kuruluyor. Söz
(cultural activism) (Trapese Collective), kültür-bozumu/
konusu olan bir “sanat projesi” olduğunda
karıştırması (culture-jamming) (Dery), dark matter (Sholette),
sanatçının yönlendirmesi kaçınılmaz
the eros-effect (Katsiaficas), etik gösteri (ethical spectacle)
oluyor. Kamusal sanat bağlamında sürekli
(Duncombe), müdahalecilik (interventionism) (Sholette
olarak alt ekonomik ve kültürel statüden insanlarla çalışan sanatçı ya da sanatçı
and Thompson), iletişim gerillası (kommunikationsguerilla) (Guerilla Communications) Spaßguerilla (Guerilla Prank) (Autonome A.F.R.I.K.A. Gruppe), şiirsel terörizm (poetic
grubu ilişkisi tam da bu çıkmaza işaret
terrorism (Bey), taktiksel eğlence (tactical frivolity)
eder. Yeni Tip Kamusal Sanat bu noktada
(Evans), geçici otonom alan (the temporary autonomous
bir tür kibirli yüce gönüllülüğe en iyi
zone) (Bey), (transversal activism) (Raunig)
ihtimalle naif yardım severliğe dönüşür,
(8) Meral Özbek, Politik Kamusal Alan ve Kolektif Yaratıcılık, Kamusal Alan, s.181, Hil Yayınları, İstanbul, 2004
kendi kendisini etkisizleştirir. Çünkü
(8) Meral Özbek, Kamusal Alan, Politik Kamusal Alan ve
dönüşümün taşıyıcısı olacak özne gruplar
Kolektif Yaratıcılık, s.204, Hil Yayınları, 2004, İstanbul
yaratmak söz konusu olmamaktadır. Bugün kamusal sanatla uğraşan sanatçılar toplumsal hayatta kendileri için bireysel ve sınıfsal açıdan sorunlar yokmuş gibi davranmaktadırlar. O sorunlar mevcuttur ve sanatçıyı, sistemin diğer madurlarıyla aynı seviyeye getirecek olan o soruların bilincine varmaktır. O zaman sanatçı için söz konusu olan “toplumsal
KAYNAKÇA • Çayır Kenan (Hazırlayan), Yeni Sosyal Hareketler, Kaknüs Yayınları, 1999. • Çetinkaya Doğan (Hazırlayan) Toplumsal Hareketler Tarih, Teori ve Deneyim, İletişim Yayınları, 2008. • Çoban Barış (Hazırlayan), Küreselleşme, Direniş, Ütopya - Yeni Toplumsal Hareketler (Küreselleşme Çağında Toplumsal Muhalefet), Kalkedon, 2009. • Derleme, Olasılıklar, Duruşlar, Müzakere, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2007 • Harvey David, Umut Mekanları, Çev.Zeynep Gambetti, Metis Yayınları, 2008.
duyarlılık” değil “özgürlük mücadelesi
• “Karşı Küreselleşme Hareketleri” özel sayısı, Birikim Sayı 197, Eylül 2005.
olacaktır.” Bir çeşit özgürlük bilimi olan
• www.clioawards.com arşivleri 2009-2010
sanat bu noktada kendinin fes eder.
• Harvey David, Opening speech at the Urban Reform Tent, January
Sanat yerine “yaratıcı eylem biçimleri” sanatçı yerine “politik özneler” geçer. Bu
29, 2009, World Social Forum, Belem, http://vice.typepad.com/ vice_magazine/2009/02/belem—introdu.html#more • Lacy Suzanne, Mapping the Terrain: New Genre Public
sadece avangardın yüzyıllık hedefinin
Art, Washington: Bay Press, Seattle, 1995
gerçekleştirilmesi değil aynı zamanda
• Lacy Suzanne, Mapping the Terrain: New Genre Public
ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal koşulların getirdiği acil bir ihtiyaçtır.
Art, Washington: Bay Press, Seattle, 1995 • Özbek Meral, Kamusal Alan, Hil Yayınları, 2004, İstanbul • Rauing Gerald, Art and Revolution,Semiotexte(e) Active Agent Series, Los Angeles, 2007
ÇİZGİDIŞI 7 – TOPLUMSAL HAREKETLER, DIRENMENIN ESTETIĞI VE KAMUSAL SANAT
hareketler tarafından, sokakta icra
67
DIPNOTLAR (1) %52 Türkiye’deki nüfusun 26 yaşın altındaki
KAMUSAL ALANIN DÖRT DUVARI YOK! KAMUSAL ALAN GALERILERIN ARKA DUVARI DEĞILDIR!
GIDEREK ÇOĞALAN ALIŞVERIŞ MERKEZLERININ BÜYÜK GÖLGELERI ALTINDA KALAN KENT, GITTIKÇE ÇOĞALAN DEV GÖVDELERIN ALTINDA EZILIYOR. YA Z I / N A Z L I P E K TA Ş
68
Devleşen kent küçük izlerle, samimi ifadelerle mutlu olmayı çoktan unuttu.
olmayan kamusal mekana çevirmenin
Kamuya dayatılan XXL binalar, arabalar,
ötesine geçememişlerdir. Yapılanlar
menüler kentin dilini kesip attı.
elbette iyi niyetlidir. (Sponsorlara
Alışık olduğumuz caddelerin
rağmen) Sergiler esnasında güçlü
kenarlarını, köşelerini ve hatta
işlerle karşılaşılmıştır fakat burada
gökyüzünü işgal eden reklam devleri
asıl önemli olan giderek daralan
kamusal alanın asıl sahiplerinin “A.Ş.”ler olduğunu sabun köpükleri, deterjan kutularıyla anlatır oldular. Biz kimiz peki? Aç, tüket, at eylemlerinin öznesi mi?
kamusal alanın sahibinin aslında kim olduğu meselesidir. Yazının başında da belirttiğim gibi sermayenin yarattığı dev gölgeler yaşamsal izleri örtmektedir. Kentin dokusunu oluşturan, kentin
İzle, dokun, keyif al! Bu eylemler kimin?
kimliğini kuran yerel bölgeler kente
Kentin içinde yaşayan, nüfus
yakışmadığı için temizlenmekte,
sayımında sayı, seçimlerde zarf olan
yerlerini yeni dokuya “uygun” olana
kişiler, yaşayan matematiksel değerlerdir
bırakmaya mecbur edilmektedirler.
iktidar odaklarınca. Satıcılar içinse, tüketimin istatiksel sonucudur. Kenti dev tüketim makinesi gibi etmektedir. Küresel pazar ekonomisi
Toplumsal belleği ve bilinci yok eden bu müdahaleler yaşamlarımıza yapılan bir sürtünmedir ve hepimizi taciz etmektedir aynı zamanda. Kamusal alana yapılan müdahale
yaşadığımız her yere müdahale ederek ve
kentin asıl sahiplerini sürgüne
kent yöneticilerini ekonomik güçleriyle
gönderirken, bu endişeyi paylaşan
ihya ederek bizim sandığımız sokak
sanatçılar için de alan daraltmakta,
taşlarını bile yerinden sökmektedir.
sermayeye dâhil olmalarını istemektedir.
Küresel ekonominin kuralları gereği kuşatma altına alınan kent, belleğini
Bu sürecin getirdiği bir durumdur ve görünmez mürekkeplerle atılmış
kaybettiği gibi giderek estetik
imzalar vardır ortada. Sanatçının
değerlerini de kaybetmektedir.
yaratması ve yarattığını paylaşması
Devleşen kente yakıştırılan dev inekler,
söz konusu olunca, tüm olana kayıtsız
dev ayakkabılar reklam olduklarını
da kalamayınca bir anda buluverir
unutturarak dünyanın en büyük sanat
kendisini bir reklam panosunda.
ve sosyal sorumluluk projeleri olarak
Kamuya, kamusal alanda sunulan her
kamuya sunulmaktadırlar. Pop kültürün
şeyin özgür bir ruhu olması gerektiğine
meşhur simalarından faydalanan
inananlardanım. Ve yaşadığım bu
bu girişimler; sosyal sorumluluk bilincini, reklamı sanat nesnesi olarak sunarak kamuyu kandırmaktadırlar. Yaşamın geneline sirayet eden
şehirde özgürlük alanı giderek daralıyor. “Güvenlik” amaçlı kameralara rağmen özgür hissetmek ve davranmak çok zor. Dev reklam panolarından karşı
bu “süsleme” kent yöneticilerini de
kaldırımı görmek, imaj kirliliğini yok
derinden etkilemiştir. Yakın zamanda
saymak, sokağı benim sanmak çok zor.
Üsküdar meydanına yerleştirilen dev
Gece karanlığında boş duvarlara
saatler, rakamlar, vs. sanat nesnesi
grafiti yapanlar da özgür değil
olarak halkın gözüne sokulmaktadır.
artık. Belki de hiç olmamışlardı.
2007’de Radikal Art’ın kullandığı
Hazine arazilerinin satışının
reklam panolarını da hatırlarsak,
belediyelerce yapılacağı şu günlerde
adı üstünde reklam panosu içine
her şey iktidara hizmet eder ve sermaye
sıkıştırılmış sanat durumun ironisini
odaklı kapitalist yaşam doğayı da
afişe etmekten başka ne işe yaramıştır.
bu hizmete sokarken özgür kalmak
İlki Nişantaşı’da gerçekleştirilen yaya sergilerini de hatırlarsak; steril mekan Nişantaşı’ndan Karaköy’e taşınan bu
mümkün mü? Bize ait bir şeyden söz etmek onun sahiplenmek kolay mı? Ya internet? Kuşatılan kamuya,
ÇİZGİDIŞI 7 – KAMUSAL ALANIN DÖRT DUVARI YOK
gören düşünce toplumsal belleği tahrip
69
sergiler, Kamusal alanı, dört duvarı
alternatif bir alan olarak kullanılan sayfalar yeterince özgür mü? Bizim ülkemizde değil. Her an her şey olabilir? Sıkı durmak lazım. Önce You Tube, şimdi Google’ın bazı uygulamaları. Çözüm bulmasına buluyor tüm yasakları deliyoruz ama buna gerek var mı? Kuşatmalarla daraltılmaya çalışılan kamusal alanda, tüm olan bitene rağmen üretilen sanata, en çok da bugünlerde ihtiyaç var kanısındayım. “Rağmen üretmek” gerekmektedir. Kamusal alan herhangi bir reklam panosu olmadığı gibi tuval de değildir. Bu gerçeklikten bakıldığında sokağı sanata katmak, sanatı sokakla anlatmak ve ağaç gölgelerini geri istemek zorundayız. Kamusal alanda sanat dediğimde yüksek sesle bunu
ÇİZGİDIŞI 7 – KAMUSAL AL ANIN DÖRT DUVARI YOK
kendi kendime tekrar ettiğimde benim anladığım bu. Azalan çocuk parkları, çoğalan binalar, mahallerinden çıkartılan, ehlileştirilen kente fazla gelenler, sözlerini kendi sokaklarında anlatmalılar. Sokak kamuya aittir. Sanat kamuya ait alanda onu anlatırsa kamusallaşır. Dev gölgelerin altında ezilen kent için mücadele etmek gerekmektedir. Sanatçı, süslemek yerine seslenmek eylemini düşünmeli, meşrulaşan tacize izin vermemelidir. Var olan kamusal düzeni sarsacak, güçlü bir sanatsal söylem ve eyleme ihtiyaç duyulmaktadır.
70
YÜZLERCE GÖÇMEN İŞÇİ, MEYVA YETİŞTİRİCİLERİ BİRLİĞİ ONLARIN İSTEMLERİNİ KARŞILAMADIKÇA BİR TEK ERİĞE BİLE DOKUNMAYI REDDEDEREK MEYVA BAHÇELERİNDEN UZAKLAŞTILAR. İKİ TARAF DA UZLAŞMAYA YANAŞMIYORDU. SONRA MAYMUNLAR İTHAL EDİLEBİLECEĞİ VE BUNLARIN İNSANLARDAN DAHA UCUZA MEYVA TOPLAMAK İÇİN 71
EĞİTİLEBİLECEĞİ PARLAK FİKRİYLE BİRİ ÇIKTI ORTAYA. YETİŞTİRİCİLER BU FİKRE ÇOK SEVİNDİLER VE PLANI İŞLEME KOYDULAR. MAYMUNLARIN ÖRGÜTLENMEYE BAŞLADIKLARINI BİR GÜN FARKEDİNCEYE DEK HERŞEY İYİ GİDİYORDU HOWARD SELSAM
72