cizgidisidergi

Page 1

SINIR TANIMAYAN PROPAGANDA

AÇIK HAVA REKLAMCILIĞI GÖRSEL VE ZIHINSEL IŞGAL

KAMUSAL ALAN VE SANAT


İÇİNDEKİLER 03 — EDITÖR YAZISI / SALIH CEM NAR

— AÇIK HAVA REKLAMCILIĞI 04 — BIR TICARET AYIBI DAHA! / SALIH CEM NAR 12 — BE STUPID - 2 / SERENAY ŞAHIN 22 — AÇIK HAVA REKLAMLARI ÜZERINE BIR MAKALE / ÖZLEM MUTAF BÜYÜKARMAN 38 — BABA GIBI REKLAMLAR / YUNUS BARAN

KAMUSAL ALAN VE SANAT 42 — KAMUYA: BU SANATA İYİ BAKIN! ONLARI KORUYUN! / CANAN BEYKAL 46 — YENI MUAMMALAR: KAMUSAL ALANDAKI KAMU KIM? SANAT NE?/ EMRE ZEYTINOĞLU 50 — BU BIR DÜNYA DEĞILDIR! BIR KAPMA AYGITI OLARAK MEKÂN / SUAT HAYRI KÜÇÜK 54 — BIR KENDINI TATMIN BIÇIMI OLARAK KAMUSAL ALAN VE SANAT / SALIH CEM NAR 62 — TOPLUMSAL HAREKETLER, DIRENMENIN ESTETIĞI VE KAMUSAL SANAT / EZGI BAKÇAY 68 — KAMUSAL ALANIN DÖRT DUVARI YOK / NAZLI PEKTAŞ

2


EDİTÖRDEN İMTİYAZ SAHİBİ VE YAYIN DİREKTÖRÜ SALİH CEM NAR EDİTÖRLER SALİH CEM NAR EZGİ BAKÇAY YAYIN KURULU CANAN BEYKAL KAPAK TASARIMI SALIH CEM NAR SAYFA TASARIMI SALIH CEM NAR KONSEPT TASARIM ÖMER DURMAZ YAZILARIYLA KATKIDA BULUNANLAR EMRE ZEYTINOĞLU NAZLI PEKTAŞ SERENAY ŞAHIN SUAT HAYRI KÜÇÜK ÖZLEM MUTAF BÜYÜKARMAN YUNUS BARAN

3

Yaz aylarına girdiğimiz şu sıralarda dondurma reklamları oldukça revaçta. Fakat neden bütün dondurma reklamları birbirine benziyor hiç fark ettiniz mi? Dondurmaların şekillerinden, isimlerine kadar hepsi birbirinin aynısı neredeyse. Hâl böyle olunca dondurma reklamları da birbirini taklit ediyor. Genellikle dondurmaların aşk ve cinsellikle bağdaştırıldığını görüyoruz reklamlarda. “Sen beni nasıl yiyeceksin?”, “Aşkınla erit beni” gibi söylemlerden dolayı dondurma yemek başka şeyleri çağrıştırır oldu sanki… Açıkçası Yeşilçam’ın adi erotik filmlerinin isimlerini andıran reklam sloganları gerçekten insanı dondurma yemekten soğutuyor. Hiç unutmam dondurma firmalarından birisi ülkemize yeni ürettiği bir çeşidi pazara tanıtmak için tüketicinin zihninde bu tarz bir konumlandırma yolunu seçmişti. “Bu dondurmayı yemek seks yapmaktan daha zevkli” fikri üzerine kurulu bir kampanya geliştirmişlerdi. Hatta bir reklamında şöyle bir mizansen vardı: Kız arkadaşıyla kumsalda sevişmekte olan bir oğlan, cebindeki son parasını prezervatif makinesine kullanacakken aniden fikir değiştiriyor ve prezervatiflerin hemen yanında duran dondurma makinesinden dondurma almayı tercih ediyordu. Dondurmanın sloganıysa o zamanlar “sıcak kumlardan serin sulara atlamak gibi”ydi sanıyorum. Bu dondurmayı çevremde çok merak edip uzun zaman utandıkları için bakkaldan, marketten alamayanlar, isteyemeyenler olmuştu. Adı uzun süre “şu ayıp dondurma” olarak kalmıştı. Hadi bunu bir firma yapıyor, peki neden öteki dondurma markaları da hemen yapılanı taklit edip, dondurmalarını bu tarz bir konumlandırmaya tabii tutuyorlar? Yani anladım, yetişkinlere de dondurma satmak istiyorsunuz, fakat ille de yetişkinlere satılacak olan dondurmanın pazardaki tek rakibi seks midir? İşin komiği dondurma yemenin seks yapmaktan daha zevkli olduğuna hangi yetişkini ikna edebilirsiniz ki? Kış aylarına gelindiğinde ise, bu sefer doktorları ve “lider ruhlu” ev hanımlarını, anneleri ikna etmeye çalışırken göreceğiz. Şifa niyetine satılmaya çalışılan dondurmanın, çocuklarda sanıldığı gibi soğuk algınlığına neden olmadığı öne sürülecek. İşte reklamın gücü, alt tarafı dondurma diyip geçmemek gerek, görüldüğü gibi dondurmanın tahminimizden daha çok kullanım şekli varmış. Bugün aşk iksiri olarak, yarın ilaç diye sen bunu nasıl istersen öyle ye… SALİH CEM NAR


BIR TICARET AYIBI DAHA! HOWARD GOSSAGE’IN DA DEDIĞI GIBI, REKLAMCILIĞIN BUGÜNKÜ SORUNU ORTALIKTA ÇOK FAZLA GÜBRE OLMASIDIR. REKLAMCILARI GÜBRE SATAN INSANLAR OLARAK ELE ALIRSAK ŞU ÖRNEĞI VEREBILIRIZ: BIR BAHÇIVANIN MEYVE VE SEBZE YETIŞTIRDIĞI BIR BAHÇESI VAR DIYELIM. BU BAHÇEDEN DAHA FAZLA VERIM ALMAK IÇIN O SENEKI GELIRINDEN BIRAZ KISIP GÜBRE ALIR. NE DE OLSA KAZ GELECEK YERDEN TAVUK ESIRGENMEZ. KENDISI IÇIN EN MAKUL OLAN GÜBRE ŞIRKETIYLE ANLAŞTIKTAN SONRA BAHÇESINI GÜBRELER VE FARK EDER KI GÜBRELEME GERÇEKTEN IŞE YARIYOR! BU ARADA BAHÇIVANIN GÜBRE ALMAYA BAŞLADIĞINI ÖĞRENEN ÖTEKI GÜBRE SATICILARI DA BAHÇIVANIN KÜÇÜK KULÜBESI ÖNÜNE DIZILMIŞ, SÜSLÜ GRAFIKLER VE PAZAR ANALIZLERIYLE DOLU ÇEŞITLI SUNUMLAR YAPARAK KENDI “ÜRÜNLERIYLE” BAHÇESINI GÜBRELEMESINI ISTEMEKTEDIRLER. BUNUN ÜZERINE KAFASI ÇELINEN BAHÇIVAN, ASLINDA BU KADAR ÇOK VITAMINE VE ORGANIK ATIĞA IHTIYACI OLMAMASINA RAĞMEN BAHÇESINI FAZLADAN GÜBRELEMEYE BAŞLAR. SONUÇ OLARAK BAHÇEDE GEREĞINDEN FAZLA GÜBRE BIRIKMEYE BAŞLADIĞI IÇIN BITKILER ÇÜRÜR, BAHÇE VERIMSIZLEŞIP ÇORAKLAŞIR VE ORTAYA KÖTÜ KOKAN BIR MANZARA ÇIKAR. GÜBRE ŞIRKETLERI BUNDAN YAKINIRLAR MI? EMINIM SENEYE YINE GELECEKLERDIR. (GOSSAGE) YA Z I / S A L I H C E M N A R

4


Reklam şirketleri ve ayartılmış marka sahipleri mecraların ve insanların biraz

ve reklam ajanslarını arayıp derginize

olsun nefes almasına izin vermeden

reklamlarını vermeye ikna ederek

sürekli olarak reklam vermektedir. Bu

yaparsınız. Öte yandan derginizin tirajının

duruma şirketler o kadar çok alıştılar

ve konseptinin reklam verenlerin dikkatini

ki, reklam vermeyi kestikleri an

çekmesi gerekmekte, fakat bizimki gibi

satışlarının allak bullak olacağını ve

ufak bir kesime hitap eden ve sektörde

markalarının başladıkları noktaya geri

öteki dergilerle kolay kolay rekabet

döneceğini sanmaktalar. Tabi ki reklam

edemeyecek bir yayın çıkarıyorsanız

ajanslarının “reklam” denen ürünü

insanları size reklam vermeye ikna

satmak için şirketleri sürekli baskı altına

etmeniz oldukça güç gözüküyor. Bu

alıp korkutmaları da bu duruma katkıda

yüzden derginizi hayata geçirmek için

bulunuyor. Kriz zamanında işleri azalan

içerikten ödün vermeniz, konseptinizi

reklamcıların kendi dernekleri aracılığıyla

ve vizyonunuzu reklam verenlerin ve

reklam verenleri teşvik etmek için

reklam ajanslarının seveceği cinsten bir

hazırladığı kampanyalara bakmak bu

“esnetmeye” tabi tutmanız gerekmekte.

durumu açıklamak için yeterli olacaktır

Yayınızı her ay sürdürebilmek için

sanırım. Aynı şekilde, medyanın da

sponsorların size reklam vermesi, reklam

bugünkü başlıca problemlerinden birisi,

alabilmeniz için de tirajınızın belirli

reklamcılığın fazlasıyla müdahalesi

bir yükseklikte olması gerekmekte.

altına girmesidir. Reklam sektörü

Bu yüzden derginizin tirajını yukarıya

medya üzerinde öyle bir iktidara sahip

çekmek için vizyonunuzu göz ardı ederek

olmuştur ki neredeyse ona hükmeder

piyasadaki “genel” izleyici/okuyucu/

pozisyondadır. Artık televizyon ve radyo

dinleyici kitlesinin ilgisini çekecek

kanalları, gazeteler ve dergiler hatta bazı

yapılanmalara gitmeye başlarsınız.

internet siteleri reklamcılar ve reklam

Mesela bir anti – reklam ve “kültürel

verenler tarafından finanse edilmezlerse

tepki dergisi” iseniz, birkaç tane reklam

yaşayamaz duruma getirildiler. Bunun

ajansının tanıtımına yer verip, ardından

sonucunda oturma odanıza kurulup

bir iki de modacıyı tanıtan makaleye ve

keyifle izlemeyi beklediğiniz televizyon,

bu seneki kreasyonlarından hoşça söz

okuduğunuz gazete ya da dergi veya

eden bir röportaja yer vererek “tasarım”

dinlediğiniz radyo mecraları reklamlardan

ve “genel kültür” dergisi olma yolunda

geçilmez oldu. (Şu sıralar internetin de

hızla ilerlersiniz. İşte medya dünyasının

nasıl ele geçirileceği üzerine pek çok

çok fazla gübrelenmesinin sonucu!

kitap ve kuram ortaya çıkmakta.) Hatta ve

Belgesel kanallarının başına gelen de

hatta, pek çok basılı yayın ve televizyon

budur. Günümüz belgesel kanallarında

kanalı sadece reklam almak ve bu ticari

çok fazla patlama, kırma, dökme izleyip,

döngüden bir şeyler koparmak adına

sadece gece yarısı Stephen Hawking’i

sürdürülür durumda. Moda dergilerini ve

dinleme şansı yakalamamızın sebebi

spor kanallarını buna örnek verebiliriz. Diyelim ki bir dergi çıkaracaksınız

bundandır. Belgesel kanallarında artık yayınlanan bilim değil, daha ilgi

ve yayınınız bizimki gibi öteki sektörel

çekici olan bilim kurgudur. Sanıyorum

dergilerden farklı bir içeriğe sahip.

bu duruma şöyle diyebiliriz, nasıl

Yapı itibariyle de reklam almaya

ki eskiden aktrislerin şöhret yolları

pek uygun değil, çünkü derginizin

eninde sonunda yönetmenlerin

özenle hazırlanmış grafik tasarımının

ve yapımcıların yatak odalarından

alakalı alakasız sayfalara serpiştirilmiş

geçtiği söyleniyorsa, bugünkü medya

reklamlarla bozulacağını varsayalım.

organlarının da reklam verenlerin ve

Matbaa ve dağıtım masraflarınızı bir

reklamcılarınkinden geçtiği söylenebilir.

kenara çıkardıktan sonra eninde sonunda

Neticede bütün medya mecraları

biraz olsun sponsor bulmak zorunda

aslında birer “reklam mecrası” haline

kalacaksınız ve bunu en iyi telefonu

gelmişlerdir ve reklam almaktan ve

ÇİZGİDIŞI 7 – BIR TICARET AYIBI DAHA

5

elinize alıp teker teker reklam verenleri


reklam yayınlamaktan başka hiçbir şeye hizmet etmemektedirler. Artık televizyon

halidir. Görsel alanımızın reklamcılar

izlemenin, dergi ve gazete okumanın bir

tarafından işgal edilmesi bizim şirketler

anlamı kalmamıştır. Geçenlerde merak

tarafından tacize uğruyor olmamız

edip Türkiye’ye ilk defa geldiği için bol bol

anlamına geliyor. Sokaklarımız, yollarımız,

reklamı yapılan şu dünyaca meşhur moda

evlerimizin önleri ve hatta gök yüzü

dergisini elime alıp inceledim. Yanlış

bile reklamcılar tarafından işgal edilmiş

hatırlamıyorsam o kadar kalın olmasına

durumda. Öyle bir durumdur ki bu, artık

rağmen sadece 8 TL gibi bir fiyatı vardı.

reklamsız hiçbir köşe başı kalmayıncaya

Bu fiyata neredeyse bir ders ya da bilim

dek sürmüş ve reklamlara alışan, onları

kitabı kadar kalın bir dergi çıkardıkları için

fark etmeyen, günlük hayatımızın

hayret ettim. Daha sonra derginin dörtte

bir parçası olarak gören bir toplum

üçünün moda reklamlarına ve “reklamsı

haline sokulmuş durumdayız. Reklamla

makalelerle” ürün tanıtımlarına ayrıldığını

o kadar içli dışlıyız ki, çocuklarımız

görünce bu dergiye para vermek yerine

reklam cıngıllarını ağızlarına şarkı

bedava dağıtılması gerektiği kanaatine

niyetine doluyor, yaptığımız esprilerde

vardım. Moda dergilerine para vermek

reklam kampanyalarının sloganlarına

mi? Bu dergileri üretenlerin sırf siz

göndermeler yapıyor ve hatta güzellik ve

reklamları alıp okuyun diye sizin banka

estetik kavramlarımız bile reklamcıların

hesabınıza sürekli para yatırmaları gerekiyor bence. Bu fikrimi geçenlerde ÇİZGİDIŞI 7 – BIR TICARET AYIBI DAHA!

yol kenarlarına, bina cephelerine taşmış

“photoshop”ladığı bedenler üzerine kurgulanıyor. Reklam insanı her yönden

televizyon izlememi “sağlayan” firmadan

abluka altına almış durumda fakat biz

beni arayan bir pazarlama elemanına da

ona o kadar alıştık ki sanki aileden

anlattım. Bana içinde birkaç spor kanalını

biriymiş muamelesi yapıyoruz.

ve yanında çizgi film kanallarıyla, sinema

Reklama neden sürekli bir “taciz”

kanallarının da bulunduğu oldukça yüklü

yaftası yapıştırıyoruz? Ofiste çalışan genç

bir paketi satmaya çalışıyordu. Saygıyla

bayan sekretere sürekli çiçek ve hediye

pazarlama elemanın bana anlatmaya

yollamanız, onu her fırsatta telefonla

çalıştığı şeyi “ezberden” okumasını

arayıp çıkma teklif etmeye çalışmanız ve

dinledikten sonra, bana ne düşündüğümü

her gördüğünüzde sürekli sohbet etmeye

sorduğunda kendisine sırf televizyon

çalışıp, çeşitli yakınlaşma hamleleriniz

izlediğim için firmalarının banka hesabıma

genç bayanı sıkacak, bunaltacak ve

düzenli olarak para yatırmaları gerektiğini

hatta çalışamayacak halde strese

düşündüğümü ve reklamlardan

sokuyorsa eğer, bu bir “taciz” anlamına

başka hiçbir şey yayınlamayan

gelir. Peki reklamcılığın insanlara yaptığı

televizyonu neden izlemek için bir de

nedir? Görmek istemediğiniz, dinlemek

ekstradan ücret ödemem gerektiğini

istemediğiniz ve vaktinizi harcamak

anlamadığımı söyledim. Pazarlamacı

istemediğiz her şeyi size zorla gösteren,

bayan “konuşmalarımızın kayıt altına

dinleten ve vakit ayırmanız için her

alındığını biliyorsunuz değil mi Salih Bey?”

yola başvuran bu “çalışma” mantığına

diyerek hayretle sordu, sanırım aradığı

tacizden başka ne denebilir ki? Açıkçası

kişinin kendisine bir şeyler satmaya

telefon operatörümü telefon sapıklığı

çalışmasına ilk defa şahit oluyordu.

yaptığı için savcılığa şikâyet etmeyi

Şimdi şunu sormak istiyorum, bütün bu aşırı gübreleme olayı, bahsettiğimiz

düşünüyorum. Sürekli olarak bana gönderdiği kampanya mesajları, ayrıca

bahçıvanın bahçesinden taşmaya, öteki

kullandığım tarifenin konuşma tarzıma

bahçelerle birlikte sokağa yayılmaya

uymadığı için değiştirilmesini öneren

başlarsa ve bizi taciz edecek, kişisel

pazarlama elemanlarının telefonları ve

hak ve özgürlüklerimizi engelleyecek

ayrıca telefon numaramı nereden edindiği

boyutlara ulaşırsa ne olur? İşte açık hava

belli olmayan şirketlerden gelen öteki

reklamcılığı gübrelerin bahçelerden

reklam mesajları yüzünden bunu ciddi

sokaklara, evlerimizin önlerine, parklara,

ciddi düşünüyorum. Bir firmanın oturup

6


sizin konuşma alışkanlıklarınızı takıntılı

iradeleri dışında görmek, dinlemek

bir şekilde analiz etmesi, daha sonra da

(işitsel olanlar, satış stantları, müzikli

yüzsüz bir şekilde bunlar için size telefon

reklam panoları v.s) zorunda bırakılıyor.

edip analizlerini ve bulgularını teker teker

Okuma yazmayı yeni söken çocukların

açıklaması, bana birilerini sürekli arayan

arabada seyahat ederken en büyük

ve telefonda garip sesler çıkaran, sokağa

eğlencesi reklam panolarındaki yazıları

çıktığınızda saplantılı bir şekilde sizi takip

ve sloganları okumaktır öyle değil mi?

altına alan sapıkları andırıyor. İşin ironik

Evinizde televizyonunuz olmayabilir,

yanı, eğer bir şey ekonomiyle alakalı ise

radyo dinleme alışkanlığınız yoktur ve

insanların bu duruma karşı toleransları

gazete ile dergilere para ayırmayı mantıklı

oldukça yüksek oluyor. Demek istediğim,

bir “alışveriş” olarak görmüyorsunuzdur,

bu “taciz” ticaretle alakalı ve reklam

olabilir, fakat eninde sonunda sokağa

yapma hakkı olarak adlandırıldığı için

adım atmak zorundasınız. Burada asıl

“iyi”dir. Aynı şeyi cinsel saplantılarınızdan

hava kime aittir ve açık hava alanlarının

yaparsanız bu bir “suçtur”. Bu yüzden

reklamcılara ve reklam verenlere

telefon sapıklarına bundan sonraki

peşkeş çekilmesinden kim sorumludur,

önerim, eğer savcılıktan evinize tutuklama

bu hakkı kendilerine kim vermiştir?

kâğıdı gelirse derhal ürününüzün

Eğer şu zamana kadar sizi açık hava reklamcılığına karşı ikna edemediysem, ortaya bu konuyla ilgili bir argüman

çalıştığınızı söyleyerek kendinizi savunun.

daha atıyorum: Öteki reklamlar bir “arz – talep” düzenin parçasıdırlar. Yani şöyle

mecralardaki reklamlardan ayıran

açıklayayım, bir televizyon kanalı iseniz,

en önemli fark ise, bu tacize karşı

hayatta kalmak için reklam alırsınız ve

yapabileceğiniz en ufak bir şeyin bile

reklam verenlerle anlaşırsınız, böylece

bulunmamasıdır. Televizyon sizi bir film

insanlara kanalınızı bedava izlemelerini

seyretmek için cezp etti diyelim. Fakat

sağlayabilir, yeni programlar ve şovlar

filmin en can alıcı yerine kadar reklamsız,

alarak bunları yine reklam verenlerin

tatlı tatlı seyrederken birden 10 dakikada

reklamları ile finanse edebilirsiniz. Yani

bir 5 dakikalık reklam molaları verilmeye

reklam televizyonu finanse ederken,

başlandı. Bu duruma artık daha fazla

reklamı izlemesi beklenen “tüketici”

tahammül edemeyecek hale geldiğinizde

kitlesi de televizyon kanalına bedava

oturma odanızın en güzel yerine kurulu

erişim elde etmiş olur. Ya da daha önce

olan bu cihazı kapatıp başka şeylerle

bahsettiğimiz gibi, bir gazete ya da

ilgilenebilirsiniz. Reklamların sesini

derginin matbaa masraflarını ve dağıtım

kapatabilir, ya da kanallar arasında

ücretlerini karşılamak için fiyatını çok

dolaşabilirsiniz. Dergi veya gazetelerde

yukarıda tutmamasının sebeplerinden

reklam sayfalarına hiç bakmadan

birisi reklam verenler tarafından finanse

geçebilir hatta yırtıp atabilirsininiz.

edilmesidir. O derginin sadık okuyucuları,

Ben genellikle bu sayfaları katlayıp

sevdikleri dergilerini reklam verenlerin

sallanan bir sandalyenin ya da masanın

finansmanı sayesinde oldukça düşük

ayağını sabitlemek için kullanıyorum.

bir fiyata alabilirler. Yani kısaca, reklam

Fakat açık hava reklamcılığı için durum

bir araçtır ve bir amaç değildir. Reklam

ne yazık ki bu kadar “kontrol altında”

mecralarıyla reklam arasında bir yaşam

değil. Dışarıdaki reklamlar sürekli görüş

döngüsü vardır ve bu süreçte ikisi de

alanımızın içerisindeler ve sürekli olarak

birbirini yaşatırlar. Reklam almayan

bize mesajlarını iletmek için çalışıyorlar.

mecra uzun süre yaşayamayacağı gibi, bu

“Bu da bizi açık hava reklamcılığının

mecralara reklam vermediğiniz zaman

var olmaya hakkı bile olup olmadığı

da ürününüzü satamazsınız. Mantar

sorusuna getiriyor.” (Howard Gossage)

ve ağaç ilişkisi; ağaç mantarı yaşatır,

İnsanlar açık hava reklamlarını kendi

mantar da ağacın hayatını kolaylaştırır.

ÇİZGİDIŞI 7 – BIR TICARET AYIBI DAHA

reklamını yaptığınızı ve doğrudan satış teknikleriyle tüketiciyi ikna etmeye Açık hava reklamcılığını öteki

7

sorulması gereken soru şudur, açık

ve mental sorunlarınızdan dolayı


ÇİZGİDIŞI 7 – BIR TICARET AYIBI DAHA!

Şimdi argümanımın en önemli sorusuna

gözler önüne seriyor. Toplu taşıma

geliyorum: Açık hava reklamlarını

araçlarına giydirilen reklamlar ayrı bir

görmemiz/okumamız karşılığında bize

şey. Bunlar birer toplu taşıma aracı

ne veriliyor? Açık hava reklamcılığı

olmaktan çıkıyor ve gezici billboardlara

otoyollarımızı, evlerimizi, sokaklarımızı,

dönüşüyorlar. Siz de bir toplu taşıma

toplu taşıma araçlarımızı mı finanse

aracıyla değil de bir reklam mecrasının,

ediyor? Bedava geçtiğimiz köprülere

billboardın içinde seyahat ediyorsunuz.

ve otoyollara, son derece bakımlı

Hatta bir reklam kampanyasında, reklam

sokaklara ve lüks toplu taşıma araçlarına

projesi olarak bir otobüsün kenarlarına

mı kavuşuyoruz? Ya da toplu taşıma

oturan insan resimleri çizilmişti, fakat

araçlarına reklam giydirildiği zaman

bu insan resimlerinin kafa bölümlerini

bunun karşılığında bedava mı biniyoruz

otobüse gerçekten binen kişiler

bu araçlara? Açık hava reklamcılığı bu

tamamlıyordu. Yani toplu taşıma aracında

bahsettiğim “mantar ve ağaç” ilişkisinin

hiçbir şeyden habersiz seyahat eden

tamamen dışında yer alıyor. Zaten bizim

insanlar bir reklam kampanyasının

hakkımız olan toplu taşıma, kamusal

istemeden parçası oluyorlar. O insanlar

alanlar, sokaklar, parklar diyelim ki

bir reklam kampanyasında yer almak

reklam verenler ve reklamcılar tarafından

isteyip istemedikleri sorulmamasına

finanse ediliyor, öyleyse belediyelere

ya da karşılığında herhangi bir telif

ne gerek var? Size anlatmak istediğim

ödenmemesine rağmen bütün

aslında açık havanın bir reklam mecrası

sokaklarda o şekilde doltırılarak bir

olmadığı ve olamayacağıdır. Çünkü bunu

reklam kampanyasında kullanıldılar.

yapmaya kimsenin hakkı yoktur. Açık

Kısacası reklamın içine gömülüyorsunuz,

hava alanları bize aittir, bizim vergilerimiz,

açık hava reklamları sizi isteseniz de

bizim oylarımız ile şekillenirler fakat

istemeseniz de reklamın bir parçası

durum o kadar ironiktir ki, vergilerinizle

haline sokuyorlar. Tacizin boyutlarını

“güzelleştirilmiş” bir muhitte bir anda dizi

daha iyi anlatabilmek için geçenlerde

dizi reklam panosuyla karşılaşırsınız. O

başıma gelen bir olayı sizinle paylaşmak

duvarların parası eğer sizin cebinizden

istiyorum. Eşimle evimin aşağısındaki

çıkıyorsa, bu reklamları oraya asanların

caddede yürüyüşe çıkmıştık. Caddenin

size hesap vermesi gerekmekte.

genişçe bir bölümü belediye tarafından

Açık hava reklamcılığı ile yapılanlar

reklam enstalasyonlarına bir süredir

sınır tanımıyor. Bir televizyon reklamında

ayrılmış durumda. Fakat bu kurgular

bir anda televizyondan fırlayan eller sizi

o kadar geniş bir yer işgal ediyor ki,

televizyonun içine çekmez, bir dergide

caddenin en rahat yürünen yeri, reklam

ya da gazetede yapılan reklamların sınırı

enstalasyonuna kolunuzu bacağınızı

ve yapılabilecekler bellidir, fakat açık

sürtmeden geçemeyecek kadar

hava reklamcılığı adeta sizi reklamın

darlaştırılmış durumda. Sınır tanımayan

içine gömmek için her şeyi yapmaktadır.

reklamcıların gelecek projesi caddenin

Sokaklarınız, parklarınız birer reklam

bu bölümünü tamamen kapatmak

mecrası olarak düzenlenmekte ve

olabilir. Kaldırımın en işlek noktasını

buraların “atmosferini” tamamlayan,

tamamen kapatan bir reklam tünelinin

sanki birer “park dekorasyonu” gibi

kurulduğunu ve bu kaldırımda yolunuza

duran, doğal hayatın bir parçası olmaya

devam etmek için tünelin içinden geçmek

çalışan ya da meydana dikilmiş sanatsal

zorunda bırakıldığınızı hayal edin. Bu

bir anıt gibi gözüken bir sürü reklamla

kurgulanmış mekânın içinden geçerken

karşılaşıyoruz. En çılgınca ve anlam

bir sürü işitsel ve görsel propagandaya

veremediğim reklam fikriyse insanların

maruz bırakıldığınızı varsayalım,

sırtlarına reklam panolarını asıp “ayaklı

böyle bir şeyi kim engelleyecek?

billboard”lara çevirmek. Öyle sıra dışı

Bütün açık hava reklamları insan

bir fikir ki bu bedenlerimizin bile nasıl

haklarına aykırıdır. Şu halleriyle bile yeteri

birer reklam mecrasına dönüşebileceğini

kadar kişisel hak ve özgürlüklerimizi

8


kısıtlamaktalar ve yarın teknoloji ilerlediğinde kim bilir bizi nasıl reklamlar

hakaret etmek, onların onurlarını kırmak

bekleyecek. Batman filmlerinde Batman

demek olur. Herhangi bir şirkete ya da

sembolünün Ay’a yansıması gibi, bir

reklam ajansına telefon edip, açık hava

lazer ışını sayesinde geceleri Ay’ın

reklamlarını durdurmalarını, çünkü kişisel

üzerine her ay değişmek üzere bir şirket

hak ve özgürlüklerinizin çiğnendiğini

logosu tutulsa mesela? Artık ay ışığı

anlatmaya çalıştığınızda büyük ihtimalle

altında yenen akşam yemekleri o kadar

verecekleri en iyi tepki şaşkınlık olacaktır.

romantik olmayacaktır. Daha “hayalî”

Çünkü insanlar bu düzene o kadar alıştılar

düşünürsek, gündüzleri bile gök yüzünü

ki artık farklı bir söz çıktığında yepyeni bir

lazer ışıklarıyla kapatan reklamlar ve

bilimsel icatla karşılaşıyormuş gibi tepki

şirket logoları hayal edin. “Yok canım

veriyorlar. Kızıyorlar, şaşırıyorlar, üzülüp,

o kadar da değil!” diyebilirsiniz fakat

öfkeleniyorlar ve anlamak istemiyorlar.

günümüz reklamcılığının bu noktaya

Açık hava reklamlarını savunanların

gelebileceğini tahmin edebilmiş miydiniz?

çoğunluğu ortalıkla görmek

Giyilen her kıyafette, insanların sırtlarına

istemediğimiz pek çok şey olduğunu ve

takılan afişlerde, araçlara giydirilen

bunlarla yaşamak zorunda olduğumuzu

reklamlarda, umumi tuvaletlerde

bize söyleyebilirler. Bir bina, oraya

pisuar önlerinde, bastığınız zeminlerde,

buraya sarkmış kablolar, hatta bir çöplük

gözünüzü kaşınızı oynattığınız her yönde

insanların göz zevkini bozabilir. Bu da

bir reklamla karşılaşmak yeteri kadar

bizi açık hava reklamcılığını estetik

ütopik bir manzara değil mi? Sorun Ay

bir yönden eleştirmenin ne büyük bir

yüzeyinin ya da gök yüzüne reklam verilip

hata olduğuna getiriyor. (Gossage)

verilemeyeceği, ya da teknolojinin o

Bizim açık hava reklamcılığının estetik

noktaya gelip gelmeyeceği değil, mesele

yanıyla bir sorunumuz yok. Zaten estetik

gök yüzüne birilerinin reklam koymaya

yanının bahsettiğimiz argümanlar

hakkı olup olmadığıdır. Eğer gök yüzüne

doğrultusunda hiçbir değeri de yok.

reklam koymaya kimsenin hakkı yoksa

Asıl önemli olan nokta işlevselliktir.

neden sokaklarımıza, parklarımıza,

Binalar, çöpler, kablolar orada olmak

evlerimizin önüne reklam koymaya hakları

zorunda oldukları için oradadırlar ve

olsun, ne fark eder? Görüş alanınız sizin

birer işleve sahiptirler. Boğaz köprüsü

kişisel özgürlüğünüzdür, mavi bir gök

orada olmak zorundadır, ya da toplu

yüzünü görmek sizin en doğal hakkınız

konutlar bir şekilde vatandaşlara

olduğu kadar, şehrin sokaklarında

hizmet vermektedirler, kablolar telefon

özgürce, birilerinin her hangi bir yolla size

konuşmalarınızın devamını sağlarlar,

bir şeyler satmaya çalışmasını dinlemeden

hatta çöpün bile bir işlevi vardır. Binaları

dolaşmak da en tabii hakkınızdır.

sırf göz zevkinizi bozuyor diye ortadan

Reklam sektörünü ve bu sektörde önde gelen firmaları az da olsa

kaldırdığınızda evsiz kalacak bir sürü insan olacak. Kabloları kesemezsiniz,

eleştirmeye kalktığınızda çok sert

fakat bunları çeşitli makyajlar ile şehrin

tepkilerle karşılaşırsınız. Sinan Çetin’in

dokusuna yedirebilir ve gizleyebilirsiniz.

dediği gibi, “Ticaret düşmanlığı”dır

Açık hava reklamlarının gizlenmek gibi

bu. En tabii insani haklarınızı şirketlere

bir dertleri yoktur. Bilakis orada olmaları

karşı savunmanız, ekonomik düzene

bile lüzumsuzdur. Onlar oradadırlar

çomak sokmanız anlamına gelir. İnsani

çünkü sizin görmenizi beklerler. Tek

haklarınızı ve kişisel özgürlüklerinizin,

işlevleri size kendilerini göstermek, bakış

şirketlerin çıkarları önünde hiçbir yeri

alanınızın içine girmek ve size bir mesaj

yoktur. Daha önce de dediğim gibi

vermektir. Zaten bu kadar pahalıya

eğer bir şey ticaretle ve kapitalizmle

patlamalarının sebebi de budur. Binalar,

alakalı ise kimse bu durumdan yakınmaz.

çöpler ve kablolar gibi insani ve insanlık

Şirketlere karşı bir takım eylemlere

yararına bir işlevleri yoktur. “Reklam

kalkmanız, “namusuyla” para kazanan

panoları öteki şehir öğeleri gibi masum

ÇİZGİDIŞI 7 – BIR TICARET AYIBI DAHA

9

reklam verenlere ve reklamcılara büyük


bir şekilde beklemezler, pusuya yatıp hiç beklemediğiniz bir anda görüş alanınızın

kirliliği” diye bir kavram atılmıştı ortaya.

içine girmeye çalışırlar.”(Gossage)

Birileri şehrin kaotik ortamında “sesin”

Ustalıkla, sırf siz bakın, şok yaşayın,

belirli durumlarda insanların kişisel hak

dikkat edin, okuyun diye hazırlanmışlar,

ve özgürlüklerini kısıtlayacak derecede

orada gözükmek için tasarlanmışlardır.

rahatsız ettiğini fark etmiş ve bunun için

Binaların, çöplerin ve kabloların orada

bir takım yasal düzenlemelere gitme

oldukları için yaşadıkları çaresizlik bir

ihtiyacı duymuştu (yüksek sesle canlı

yana reklam panolarının şehrin görsel

müzik, inşaatlar, gece yarısı kavga eden

kültürüne yaptığı müdahale bir yana. Ama dediğim gibi, bunlara o kadar alıştık ki, şehir kültürüyle açık hava reklamcılığını

ÇİZGİDIŞI 7 – BIR TICARET AYIBI DAHA!

en doğal haklarıdır. Eskiden “gürültü

komşular v.s). Aynı şekilde, günümüzde “görsel kirlenme” için de acilen yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.

neredeyse özdeşleştirip, açık hava

Sektör bizim olan bir şeyi bize

reklamcılığı için şehirlerde olmazsa

satmaya kalkışıyor. Reklamın yaptığı

olmaz diyeceğiz. Reklam panolarının

budur, aşkımızı alır, anne sevgimizi

şirketlere para kazandırmaktan başka

alır, duygularımızı, hırslarımızı, cinsel

hiçbir işlevi yoktur. En stratejik yerlere

arzularımızı toplayıp bir kutuya koyar,

asılırlar ve reklamcılar da bunun için

sonra da bir güzel ambalajlayıp bize

para alırlar zaten. Ayrıca reklam

satar. Bir hırsızın evinize girip eşyalarınızı

panoları insanları gözetler, neresi en

çaldıktan sonra size geri satması gibi.

işlek, nerede sokak daralıyor, nerede

Basılı yayın mecraları, televizyonlar,

bir köşe başı var, en temiz görüş

radyolar sektöre ait olabilir ve burada

alanı neresi hepsi çok iyi hesaplanmış

özgürce at koşturabilirler fakat açık hava

ve konumlandırılmışlardır. Sokak

bizim ve bizden başkasına ait değil. Açık

içerisindeki davranışlarınız özenle analiz

havadaki iktidarı, yani belediyeleri bile

edilmiş ve reklam panoları buna göre

biz kendi oylarımızla belirleyip seçiyoruz.

dizilmişlerdir. Doğal olarak bir reklam

Tamam, reklam verenler, reklamlarını

panosunu Aya Sofya’dan ayrı tutacağız.

bizim olan mekanlarda yayınlamak için

Birileri size “eğer rahatsız oluyorsan

belediyeye para veriyorlar fakat bütün

kafanı çevir ve bakma” diyebilir. Fakat

bu sıkıcı ve usandırıcı propagandayla

özgür bir insan neden bir şeyleri

yaşamak zorunda olanlar yine bizler

yapmak zorunda olsun, neden reklam

oluyoruz. Bu durumdan en zararlı çıkan

panolarından rahatsız olduğu için

yine masum halk! Açık hava reklamları

görüş alanını değiştirmeye, bakmamaya

yayınlanmaları karşılığında size hiçbir

çaba sarf etmek zorunda kalsın. Bu

şey vermezler. Eğer evimin önündeki

tıpkı birinizin havanızı kirletip sonra da “beğenmiyorsan soluma” demesi gibidir.

reklam panoları biraz olsun benim emlak vergimde indirim sağlıyor olsalardı bir

Siz kendinize ait olan sokağa çıktığınızda

nebze olsun onların tarafını tutabilirdim,

herhangi bir şeyle ilgilenmemek için

fakat durum böyle olmaktan çok uzak.

enerji sarf etmemelisiniz, asıl sorun açık hava reklamlarının sokaklarda olmaması

Açık hava reklamlarını tartışacağınız insanların reklamcılar ve reklam

gerekmektedir. Eğer bir şeyi görmemek

verenlerle belediyeler olmadığı açıktır.

için kafanızı çeviriyor, bakmamak için

Açık hava reklamcılığını eleştirmek

enerji harcıyorsanız zaten onun orada

bir “reklam” eleştirisinden çok öte bir

olduğunun farkındasınız demektir. Ne

durumdur. Sosyolojik, felsefi ve hukuki

yazık ki sokaklarda o kadar yoğun

bir konudur. Bu konuyu hukukçularla,

bir gübre kokusu var ki burnunuzu

sosyologlarla, kuramcılarla tartışmak

tıkasanız bile kaçamıyorsunuz. İnsanlar

gerekmektedir. Fikri sorulacak en son

açık havaya çıktıkları zaman görsel

kesim ise reklamcılardır. Reklamcılarla

alanlarının temiz tutulması için reklam

reklam üzerine tartışmak, mafya ile

panolarıyla savaş vermek zorunda

düzenlediğiniz bir konferans esnasında

değiller, görsel özgürlükleri onların

mafya babalarına nasıl daha ahlaklı

10


olunacağını öğretmeye benzer. Mesele kesinlikle “ticari” değildir, burada söz konusu olan insanların özgürlükleri, en temel insan haklarıdır. Reklamın sınırları ne olmalıdır, hangi durumlarda tacize varacak derecede insanları rahatsız eder, neler reklam neler değildir bütün bunlar çok ciddi bir platformda tartışılmalı ve yasalarla kesinliğe kavuşturulmalıdır. Reklam Özdenetim Kuruluyla, Reklamcılar Derneği ile olacak işler değildir bunlar. İşine gelince muhafazakar hükümetin belediyeleri, “bikinili” kadınların olduğu reklam panolarını çok güzel sansürlemeyi ve yasaklamayı bilmiştir, belki de bu süreç bütün açık hava reklamları için uygulanmalı ve biz de şehrimizi reklamlardan tamamen arındırabilmeliyiz. Oy verdiğimiz belediyelerle bu konuyu özgürce tartışabilme hakkımız olmalıdır. Konuyu toparlamak gerekirse, artık

reklamcılardır. Hâlâ reklamcılardan ve reklam verenlerden bizim haklarımızı

11

savunmalarını beklemek olmayacak duaya amin demek oluyor. Kimsenin ses çıkarmamasından o kadar memnunlar ki kim bilir daha ne gibi sıra dışı reklam projeleri ve reklam mecralarıyla karşılaşacağız. İktidardan ve otoritelerden umudu çoktan kestim, çünkü onlar daima şirketlerin yanında yer alıyorlar. Belki bu konu bir insan hakları konusu olarak insan hakları mahkemelerine kadar taşınabilir ve büyük ses getiren başarılı bir hukuk mücadelesine dönüşebilir. Yapılan şeyi kimse bir “ticaret düşmanlığı” olarak adlandırmasın, zaten adlandıramaz da, çünkü ortada bir ticaret bile yoktur, ticaret adı altında fakat ticaret normlarına ve etik hiçbir kuralara uymayan bir parodiyle karşı karşıyayız, bunun adına ticaret demek, dürüst ve namuslu bir şekilde pazarlama ve reklam yapan insanlara hakaret etmek olur.

ÇİZGİDIŞI 7 – BIR TICARET AYIBI DAHA

birilerinin bir şeyler yapması gerekmekte. Fakat bunu yapacak olan son kişiler


BE STUPID - 2 GEÇTIĞIMIZ MAYIS AYININ SONLARINA DOĞRU AMSTERDAM SOKAKLARINI, HENÜZ GÖSTERIME GIRMIŞ OLAN BIR WALT DISNEY FILMI, “PRINCE OF PERSIA”NIN AFIŞLERI SÜSLEDI. BILLBOARDLARDA YERINI ALAN POSTER, BIR FILM AFIŞI OLMASININ ÖTESINDE, ZENGINLEŞTIRILMIŞ GERÇEKLIK (AUGMENTED REALITY) TEKNOLOJISININ ILK KEZ LAYAR TARAYICISI KULLANILARAK BIR DIŞMEKÂN AFIŞINDE YER ALMASI AÇISINDAN HAYLI DIKKAT ÇEKICIYDI. AFIŞ TÜKETICIYLE, SOL ÜST KÖŞESINDE BULUNAN KIRMIZI ZEMIN ÜZERINE YAZILAN “OYNA VE KAZAN” IBARESI ARACILIĞIYLA ETKILEŞIME GIRIYORDU. M A K A L E / S E R E N AY Ş A H I N

12


Eğer bir Android ya da iPhone

Bununla birlikte yaratıcılıkta sınır

kullanıcısıysanız ve dış-mekan film afişinin

tanımayan pazarlamacılar tüketiciyi

yanında bir yerlerde duruyorsanız, filmin

ağlarına düşürmek için bir adım daha

fragmanını izleyebilir ve telefonunuzun

ileri gitmekten elbette çekinmiyorlar:

Layar Tarayıcısını kullanarak, filmin

Layar’ın, tüketicinin bulunduğu yere

zenginleştirilmiş gerçeklik oyununu,

en yakın sinema salonunu gösterme

bulunduğunuz caddede, farklı bir

ve tüketicinin kendi sosyal ağlarında

gerçeklik içinde oynayabilirsiniz.

oyunu paylaşma seçeneklerini kullanarak

Layar tarayıcısını başlatan tüketici,

pazarlama stratejilerini tamamlıyorlar.

dış-mekanda bulunduğu pozisyonu

İlk bakışta son derece masum bir film

konumlandırmak üzere gps bağlantısını

afişi gibi görünen, teknoloji destekli bu

da çalıştırmış olmaktadır. Böylece ‘Prince

pazarlama taktiği, aslında o kadar da

of Percia’nın zenginleştirilmiş gerçeklik

masum olmayabilir: bu dış mekân film

oyunu telefonun ekranında, tam da

afişiyle etkileşime girdiyseniz eğer, afiş bir

ÇİZGİDIŞI 7 – BE STUPID - 2

13

tüketicinin bulunduğu konumun ekrana

anda, bulunduğunuz dış-mekânda farklı

yansımasıyla, belirmekte ve tüketici

bir gerçeklik yaratan, algınızı, mekânınızı

oyunun tadını çıkarmaya başlamaktadır.

dönüştüren bir başka şeye –ne olduğunu

Filmin karakterlerinden biri olan

ilk bakışta tam da kestiremediğiniz

Tamina kullanıcı/tüketicinin ekranından

bir şeye- dönüşebilir. İşte son derece

tüketiciyle konuşmakta ve filmin

yaratıcı bir başka pazarlama taktiği daha.

fragmanını seyretmesinin hemen ardından

Bizler, kamusal alanlarımızın çok çeşitli

zenginleştirilmiş gerçeklik oyununa giriş

pazarlama teknikleri ve reklam imgeleriyle

yaparak üç soruyu cevaplandırmasını

işgal edildiğinden dem vururken, “farklı

istemektedir. Eğer tüketici, bu üç soruyu

firmalar” farklılıklarını ve yaratıcılıklarını

da doğru cevaplandırırsa, movieminutes.

bir kez daha ortaya koymayı başarmış ve

com adresinde kullanılmak üzere 50

kamusal alanlarımızı sadece işgal etmekle

film dakikası hediye kazanmaktadır.

kalmayıp, yeni teknolojilerin öncülüğünde


sanal-gerçek arası yeni mekânlara da dönüştürmeyi başarmışlardır. Ve bu dönüşümü adeta belgelercesine, kullanıcı/ tüketicinin sosyal ağlarında paylaşıma sokarak, daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlamaktadırlar. Bit’ler üzerine kurulu bir dünyada, sanal gerçek mekânlara henüz yeni yeni alışmaya çalışırken, yaratıcı fikirlerin bir o kadar yaratıcı pazarlama taktikleri sayesinde sanal-gerçek kamusal alanlara da alışmaya zorlanabiliriz. Ancak bu durumu bir de yaratıcılıkta sınır tanımayan farklı firmalar(!) açısından ele almaya çalışalım: Her gün yüzlerce imge, yüzlerce kişi,

ÇİZGİDIŞI 7 – BE STUPID - 2

limitsiz hız ve gürültüler arasından

14

geçen ve bu yoğunluk içinde gündelik yaşamını sürdürmek zorunda kalan birey, tüket(tiril)en birey, bu firmaların hedef kitlesini oluşturur. Ancak birey, üzerine çullanmış olan bu yığına karşın bir kalkan geliştirmek zorundadır, aksi takdirde günlük yaşamını normal şartlarda sürdürmesi olası değildir. Bu sebeple birey, serbestçe dolaşabilmek için farkındalığının bir bölümünü bloke eder. Yerlerin ve bu yerlerde ki insanların gönderdiği uyarımlara karşı kendisini yarı sağır kılar. Richard Sennett’ın da söylediği gibi “serbestçe dolaşmak için çok fazla şey hissetmeyeceksin”. Sennett, “Bugün serbestçe dolaşma


arzusu bedenin içinde dolaştığı mekânın duyusal taleplerini yenmiş olduğu için, modern hareketli birey bir tür dokunma krizi geçirmiş durumdadır: hareket bedenin duyarsızlaşmasına yardımcı olmuştur” 1 der. Farkındalığını bloklayan, uyarımlara karşı yarı sağır olan tüket(tiril)en birey profili karşısında, elbette ki sıradan, artık neredeyse bir çoğunu bakıp da görmediğimiz bir dış-mekân reklam afişinin başarılı olma, amaca hizmet etme olasılığı yok denecek kadar azdır. Bu durumda çok daha yaratıcı, yeni teknolojilerden de faydalanarak tüketicinin ilgisini anında çekecek, hatta kimi zaman da hiç ummadığı bir yerde hiç ummadığı bir anda karşısına çıkacak yeni reklam çeşitleri geliştirme bir zorunluluktur. Örneğin 2006 yılında Canon, piyasaya sunduğu yeni S1 modelinin olarak adlandırılan bir reklam biçimini seçmişti. Kentteki metal dubalar,

15

kameranın objektifi olmuş ve yere yapıştırılan stickerla yeni kameranın imgesi tamamlanmıştı. Şehir objesinin kendisi bir ürün reklamına dönüşmüştü. Bir diğer çarpıcı örnek ise, New York caddelerindeki rögar kapaklarının dönüşümüydü: “Hey, Hiç Uyumayan Şehir. Uyan.” sloganıyla çevrelenen rögar kapakları bu kez dumanı tüten, bir fincan kahve haline gelmişti. Bir kez daha şehir objesi, reklam objesi haline getirilmişti. Örnekleri çoğaltmak mümkün… Yaratıcı firmaların, bloklanmış, yarı sağır bireyin açık alanda dikkatini çekebilmek, ürününü her alanda tanıtmak ve tükettirmek için kentin objelerine saldırması sadece bir başlangıçtı. Dönüştürmenin ilk adımları. Gerilla taktiğinin işe yaradığını ve hatta hayli de ilgi çekici olduğunu gören reklam şirketleri derhal kolları sıvadılar ve yeni teknolojiler yardımıyla bu ilk adımların ileri taşınmasının yolları araştırılmaya başlandı. Daha fazla “göz” yakalanmalı, daha büyük etkiler yaratılmalıydı. Sonuca çabuk ulaşıldı: Geniş format projeksiyon sistemleri bu iş için biçilmiş

ÇİZGİDIŞI 7 – BE STUPID - 2

tanıtımı için, “Gerilla Sokak Reklamı”


ÇİZGİDIŞI 7 – BE STUPID - 2

16


kaftandı. Üstelik kılıf da hazırdı: doğa

kurallar kitabını yeniden yazar ve dijital

dostu reklamcılık! Projeksiyon reklamları,

işaretin nosyonunu tamamen yeniden

geçici olması, uygulanan alanlarda iz

icat eder. (…) AdTrace, gerçekliğin ve

bırakmaması nedeniyle reklam şirketleri

derinliğin benzersiz bir perspektifiyle

tarafından günümüzün bir diğer

olağanüstü görsel görüntüler yaratmak

popüler sorunu olan küresel ısınmaya

için en gelişmiş üç boyutlu simulasyonlar

karşı doğa dostu olarak tanıtılmakta

ve animasyonlar kullanır.” 2

ve tüketim kirliliği seve seve göz ardı

Projection Advertising şirketi, AdTrace

edilerek, çevre kirliliğine karşı tüketici-

reklam biçiminin “reklamını yapmak” için,

marka-reklam el ele yürümektedir.

Waterloo İstasyonu’nun cephesini seçer.

Dış mekândaki durağan imge

İstasyon cephesi önce perde olup açılır ve

reklamlarının körlüğünü kırabilmek

sahneye AdTrace yazısı çıkar. Sonrasında,

için Şehir İstilacılarının, geleneksele

Ad Trace yazısını taşıyan kuşlar, akan şelaleler, patlayan havai fişekler, üst üste düşen renkli toplar, yerle bir olan

vardı. Alışılmadık yerlerde, beklenmedik

Waterloo İstasyon cephesi… En sonunda

anlarda, beklenmedik biçimlerde

ise kapanan perde ve üzerinde parıldayan

ÇİZGİDIŞI 7 – BE STUPID - 2

kıyasla, daha büyük alanlara, daha büyük etkilere, daha çok harekete ihtiyaçları

17

tüketicinin karşısına çıkmanın yaratacağı

şirketin büyükçe bir logosu görülür.

etkinin farkındaydılar. Bu sebeple geniş

Waterloo İsyasyonu’nun cephesi geçici bir

format projeksiyon sistemleri hareketli

süre için yok edilmiştir, yerine tüket(tiril)

üç boyutlu görüntülerin yansıtılmasında

en bireyin anında dikkatini çeken, şaşırtan

kullanıldı. Londra’daki Projection

ve aynı zamanda da onu eğlendiren bir

Advertising adlı reklam şirketi bu yeni

başka şey yerleştirilmiştir. Sonuç oldukça

pazarlama taktiğini en başarılı şekilde

tatmin edicidir: Dış mekânda aniden

kullanan firmalardan biri. Öyle ki AdTrace

karşısına çıkan bu üç boyutlu görüntülerin

adını verdikleri yeni bir teknolojiyi bu

güzelliği ve gerçekçiliği karşısında tüketici

amaç doğrultusunda geliştirdiklerini

cep telefonlarına sarılmış, fotoğraflar

büyük bir gururla açıklıyorlar: “AdTrace,

çekilmiş, hatta kimilerinin sosyal paylaşım

ışık yollarını binalar, işaretler ya da

ağlarında bu görüntüleri paylaştıkları

herhangi bir obje üzerine eşleyen bizim

gözlemlenmiştir. Reklam biçiminin

devrimsel video-eşleme teknolojimizdir.

reklamı oldukça başarılı olmuştur.

AdTrace, dış mekân projeksiyonunun

Bu başarılı tanıtımın ardından markalar


da bu yeni teknolojiyi kendilerini tanıtmak

olmuş, hatta Wikipedia’nın “Battersea

için kullanırlar. 6-7 Mayıs tarihlerinde Sky

Power Station” maddesinde reklam

News adlı haber kanalı, Güney Londra’nın

kampanyası, “Cultural Impact” (Kültürel

önemli kent simgelerinden biri olan

Patlama) başlığının “Other Uses in

Battersea Enerji İstasyonu’nu, ülkede

Culture” (Kültürde Öteki Kullanımlar) alt

gerçekleşen seçim maratonunu geniş

başlığında yerini almıştır. Reklamın gücü!

ekranda, animasyonlarla destekleyerek

Tüketen, yarı sağır bireyin dikkati,

yayınlamak için kullanır. Görsel bir

devrimsel AdTrace sayesinde, çekilmiştir.

şölene dönüştürülen canlı yayın, aynı

Projeksiyon reklamlarının belirli bir

zamanda Sky News’un HD yayınının

süre içinde uygulanan geçici reklamlar

tanıtımı için de oldukça sükseli bir

olmalarına karşın, oluşmakta olan katılımcı kültürü bu noktada devreye girmekte ve tüketiciler tarafından

dış mekan reklamı/canlı yayını süresince

görüntülenen projeksiyon reklamları,

Battersea Enerji İstasyonu, kimi zaman

hayli ilgi çekici(!) olmaları açısından

fermuarların açılarak içinden İngiltere

sosyal paylaşım sitelerinde dolaşıma

ÇİZGİDIŞI 7 – BE STUPID - 2

reklam haline gelir. Devrimsel(!) AdTrace teknolojisi kullanılarak gerçekleştirilen

18

bayraklarının çıktığı; kimi zaman

sokulmakta ve markalar e-müşterilerine

büyük bir Sky News güllesinin tepeden

bu yolla ulaşmaktadırlar. Ayrıca reklam

sallanarak binanın üzerinde kocaman

şirketleri de uyguladıkları projeksiyon

bir delik açıp, deliğin içinden adayların

reklamlarının videolarını You Tube gibi

birlikte poz verdikleri fotoğrafın fırladığı,

sosyal medya sitelerinde yayınlayarak,

kimi zaman da istasyon binasının

dolaşıma girmesini desteklemektedirler.

tuğlalar halinde bir anda yerle bir

Bu, markaların ve reklam sektörünün dış

olduğu ve altından büyük puntolarla “SKY NEWS HD” yazısının çıktığı bir başka şeye dönüşür. Haber kanalı, iki

mekanda kazandığı bir zaferdir: Kısa bir süre için dış mekanda uygulanan reklam, “less is more” (daha az daha çoktur)

gün süren reklam kampanyasından

argümanını bu kez reklam sektörü için

oldukça memnundur, beklenen ilgi

doğrularcasına, büyük etki yaratmaktadır.

görülmüş, istenilen etki yaratılmış ve

Geleneksel reklamlar kent mekanında

geniş kitlelere ulaşım sağlanmıştır.

imge kirliliğine neden olup, yaşam

Üstelik yeni teknolojinin yarattığı etki

alanlarımızı işgal altına alırken, teknoloji

nedeniyle kimi haber portallarına konu

destekli yeni dış-mekan reklam biçimleri,


ÇİZGİDIŞI 7 – BE STUPID - 2

19


saldırı tarzlarını değiştirmişlerdir. Tüketici

yapılabileceğini bekliyorsunuz. İnternette

bu yeni biçimle işgal altında olduğunun,

ufak bir araştırma yaptığınızda birçok

kuşatıldığının farkına varmaz, çünkü

kullanıcı/tüketicinin bu afişi ne kadar

bu yeni dış-mekân reklamları geçici

büyük bir heyecanla karşıladıklarını

olduğu kadar eğlencelidir de. Kamusal

ve bir sonraki gelişmenin ne olacağını

alanda geçici olan yeni reklam biçimi,

sabırsızlıkla beklediklerini göreceksiniz.

tüketici üzerinde yarattığı etki ve sosyal

Anlaşılan o ki “Be Stupid” son

paylaşım sitelerinde dolaşımda olmasıyla

derece içten, yeniden ve yeniden

kalıcılık sağlamakta ve yeniden Be Stupid

söylenmeye devam ediyor.

emir cümlesi sahneye çıkmaktadır. Markalar, son derece gerçekçi ama

Jürgen Habermas kamusal alanı, her türlü çıkardan, baskıdan arınmış,

bir o kadar da sanal 3B görüntüleri

sermaye egemenliğinden bağımsız

şehrin simgeleri haline gelmiş binalara,

bir alan olarak tanımlar, O’na göre

kaldırımlara yansıtmakta ve bu alanlar

kamusal alan ortak toplumsal etkinlik

kendi kimliklerinden sıyrılarak, geçici bir

alanına işaret eder. Ancak günümüz

süre için markanın yaymaya çalıştığı imaja

kamusal alanları, büyük markaların oyun

bürünmektedirler. Her zaman önünden

bahçelerine dönüşmüştür. Ve kamusal

geçtiğiniz bina ya da her gün üzerinde

alanların asıl sahipleri bizler ise bu

yürüdüğünüz kaldırım bir anda yok

oyun bahçesindeki etkinliklere katılan,

olmaktadır. İşte yaşatılan bu şok, tüketici/

verilen rolü üstlenen Stupid’larız.

yayanın durmasına ve anlamaya çalışmak

ÇİZGİDIŞI 7 – BE STUPID - 2

için reklamı izlemesine neden olmaktadır. Şok yerini hayrete, hayret de yerini 3B görüntülerin gerçekçiliğinin yarattığı

DIPNOTLAR (1) Richard Sennett, Ten ve Taş: Batı Uygarlığında Beden ve Şehir, Türkçesi: Tuncay Birkan, Metis Yayınları, İstanbul, 2006, s. 229-230.

hayranlığa bırakır. Bu süreç de yayanın

(2) (çevirimiçi) http://www.projectionadvertising.

cep telefonuna sarılmasını ve yaşadığı

co.uk/adtrace.aspx (2010, 5 Haziran).

deneyimi belgelemesini beraberinde getirir. Ardından gelen sosyal paylaşım sitelerinde deneyimin paylaşılması ise kaçınılmaz ve mutlu sondur. Be Stupid sloganı bir kez daha iş başındadır. Bu durumun/dönüşümün bir başlangıç olduğunu yazının başında belirtmiştim. Markalar, reklam şirketleri dijital çağın bireyler üzerindeki etkilerinin, bireyleri nasıl değiştirdiğinin ve ilgi alanlarının, algılarının nasıl dönüştüğünün farkındalar. Bu sebeple her yeni teknoloji onların kullanabileceği bir silah haline gelmekte. Projeksiyon reklamları teknolojik reklamların ilk basamağı. İkinci basamak ise kamusal alanların sanal kamusal alanlara dönüştürülmesidir. Bu durumda “Prince of Percia” reklam afişini yeniden hatırlayalım. Bir dış-mekan film afişi sizi, bulunduğunuz konumu sanal gerçekliğe dönüştürerek, sanal bir mekana taşıyor, üstelik (tüketici açısından) son derece eğlenceli bir yöntemle. Gerçekte mekânlarınızın dönüştürüldüğünü fark etmeden, bu büyü içinde, merakla daha başka neler

KAYNAKÇA • SENNETT, Richard, Ten ve Taş: Batı Uygarlığında Beden ve Şehir, Türkçesi: Tuncay Birkan, Metis Yayınları, İstanbul, 2006. • http://www.projectionadvertising.co.uk • http://weburbanist.com • http://www.gogorillamedia.com

20


HALK ,EMEKÇİLERDİR YETER Kİ ÖRGÜTLENMEMİŞ OLSUNLAR: KAMU, KAMUOYU TÜKETİCİLERDİR YETER Kİ TÜKETMEKLE YETİNSİNLER Jean Baudrillard 21


AÇIK HAVA REKLAMLARI, KAMUSAL ALANDA MESAJ VE REKLAM TACIZI, AFIŞ TASARIMI VE SOSYAL SORUMLULUK PROJELERI TEKRARLANIRKEN, IZLEYICIYI

HAREKETE

GEÇIRMEK AMACI ILE

ETKILEŞIMLI, KATILIMI VE AKTIF ROL ALMAYI SAĞLAYAN TASARIM PROJELERINE EĞILIM ARTIYOR MU? M A K A L E / ÖZ L E M M U TA F B Ü Y Ü K A R M A N

22


Afiş tasarımı günümüzde ne kadar fonksiyonel? Hala iletişim kurabiliyor

eriştiklerinde hedef kitle olarak ele alınıp

ve harekete geçirebiliyor mu? Reklam

kişiye ya da kitleye özel tasarlanmış

mecrası olarak hala etkili mi, yoksa

ürünlerle doyuruluyor. İşte bu sebeple

pazarlama biriminin listesinde

artık aktivist eylemlerin bile bir kısmı

ajanstan istenecek satış noktası basılı

keşfedilip markalaşmak için yapılır hale

materyallerinden bir ezber mi? Ya da

geliyor olabilir mi? Ne de olsa karşı

tasarımcıların, öğrencilerin üretimlerini

duruş da satıyor-sattırıyor, özellikle

birbirlerine yönelik sergiledikleri bir

de gençleri hedef alan markalara...

mecraya mı dönüştü afiş? Afişi reklamın

Gençler de bu satılabilirliği fark etti.

kullandığı bir mecra olarak ele alırsak,

Başlangıçta amaç bir birliktelik ruhu,

promosyon kampanyalarının satış noktası

kominite yaratmaya yönelik gençliğin

teşhir malzemelerinden biri oluyor;

sorgulayıcı karşı duruşu iken, ekonomik

Tasarımcıların kullandığı bir mecra olarak

güdüm ön plana çıktıkça amaç ismini

ele alırsak ise okullarda ya da tasarım

duyurmak, ismine marka yaratmak, işi

etkinliklerinde sergileniyor, ya sosyal

büyütüp, büyük bir markaya satmak

konuların 50x70 eleştirisini yapıyor, ya

haline geliyor. Gençler, karşı duruşlarını,

soruna dikkat çekiyor, kimi zaman da

bununla ilişkilendirdikleri eylem ve

çözüm olabiliyor. Afiş, dijital ortama

araçlarını, yaşam stillerini popüler kültür

taşındığında ise etkisi azalıyor, ekrana

ekonomisinde diğer karşı duranlara

hapis oluyor, afiş olmaktan çıkıyor. Bir

pazarlayacakları bir pazar yaratmış

zamanlar grafik tasarımcıların isimlerini

oluyorlar. Birçok marka da bu duruşun

duyuran, tasarımlarından bahsettiren

temsilciliğini üstlenerek alışılagelmiş

albüm kapaklarının, önce CDlere

mecraların dışında gençleri yakalayacak

dönüşüp küçülmesi, sonra MP3lere

stratejiler geliştiriyor. Yetişkinleri hedef

dönüşüp yok olması gibi, afiş de yok

alan markalarda ise hepsinin bir sosyal

olma riski ile karşı karşıya kalabilir mi?

sorumluluk kampanyasını isimlerinin

Ya da mecrası ne olursa olsun afiş, dış

sonuna eklemesi (çevre koruma-global

mekan, internet vb. tasarım projelerinin

ısınma-bilinçlendirme kampanyaları

harekete geçirici gücünü arttırmak

gibi) sözde sahiplenmesi, konuları

için izleyici ile bir etkileşim yaratılıp

amaç olmaktan çok bir reklam aracına

izleyicinin katılımı sağlanabilir mi…

dönüştürmesi söz konusu oluyor.

Hiçbir şeyin kesin olarak doğru-

Bugün reklam karşıtı işler üreten

yanlış, kötü-iyi, kapitalist-aktivist olarak

öğrenciler, işleri ve isimleri keşfedilip,

ele alınamadığı, kavramların birbiri

genç kitleleri hedefleyen markalardan

içine geçtiği bu durumda, gençler

teklif alsalar, kaçı hayır diyebilir ya da kaçı

tüketim kültürünün birinci hedef kitlesi.

bu markalara tasarım yapmayı reddeder…

Özellikle sokaktakinin karşı söylemi

Kaç kişi “Good 50x70”de isimlerini

olarak ortaya çıkan graffiti, kaykay/

duyurmaya çalışıyor mesela, ne kadar

skateboard, sokaktan beslenen moda,

çok katılım var, kaçı eleştirdiği global

müzik, pop, rock, punk vb. hepsi reklamın

bir markada (Nike, Diesel, Coca Cola vs)

hedef kitlesi olabiliyor, böylece dili de

sanat yönetmeni olmayı reddederdi... Peki

reklamın dili olabiliyor. Aynı şekilde bu

reddederek mi değiştirmek olanaklı yoksa

alt kültürü yaratanlar da, bunu kapitale

duruma adapte olarak mı? Sunulacak

çevirebildikleri anda satıyor ya da

kariyer olanaklarını, ulaşabilecekleri dev

kendi isimlerine signiture brand denilen

hedef kitleleri reddetmelerini beklemek

markalar çıkarıyor. Signature brand

rasyonel mi? Bu kadar geniş kitlelere

gitarlar, kaykaylar, spor ayakkabılar… Hatta artık viral pazarlama, gerilla

seslenme olanağı aslında bir fırsat olabilir mi? Belki de sınırları net çizmek,

pazarlama aktiviteleri, internet paylaşım

taraflara ayırmak değil, sınırların kalktığı

siteleri ile bu alt kültürler markalar

gerçeğinden yola çıkarak duruma nasıl

tarafından da suni olarak üretiliyor,

adapte olunacağını keşfetmek, kültürü

ÇİZGİDIŞI 7

23

besleniyor ve yeterli büyüklüğe


ÇİZGİDIŞI 7

24

NIKEiD Generator Satış Noktası Kampanyası


yönlendiren değer yargılarını dengelemek

programları yarışmalar düzenleyerek

ya da yeniden üretmek, geçirgen

duvarları ekranlara, sprey boyaları

yüzeyleri değerlendirmek gerek…

dijital fırçalara taşımıştır. Her ne

Güncel bazı örnekleri incelersek,

kadar sokaktan doğan grafitinin

sokaktan en çok faydalanan ve

kurumsallaştırılmasına, ehlileştirilmesine

sokağın dilini kullanan markaların

ve pazarlanmasına karşı olanlar olsa

başında Nike, Mtv, Adidas, Diesel gibi

da markaların popülerleşen söylemleri

hedef kitlesi popüler kültürün tüketici

ve bu söylemlerin tasarımcılarını

öznesi gençlerden oluşan markalar

sahiplenmesi kaçınılmaz olmuştur.

gelmektedir. Nike’ın Japonya’daki

Dış mekânda sokaktakinin söylemlerini

Fukuoka mağazasının açılışının Only For You/Sadece Senin İçin temalı

Lab (GRL) gibi mikroçipler, led ekranlar,

etkileşimli kampanya ile duyurulması

projeksiyon makineleri ile grafiti için

sokaktaki insanı nasıl yakaladığının, nasıl

teknolojik bir dil geliştiren, ve tüm

kültür yarattığının güncel bir örneğidir.

araştırmalarını internet üzerinden

Mağazaya girenlerin giysilerinin bir ekran

halka açık tutup paylaşan gruplarca

aracılığı ile renk analizi yapılarak kişiye

kullanılırken aynı zamanda Diesel gibi

ve tarzına özel Nike’ının tasarlanması

markalarca da satın alınmaktadır.

üzerine kurulu kampanya mekanizması 4

Projeksiyon makinaları ile binalara

günde 18.000 insanı mağazaya çekmiş

yansıtılan ve geceleri kentin yüzünü

ve bunların %95’inin bu deneyimi

değiştiren bu uygulamalar, boya ile

yaşamak için 3. kata yönelmesi ile

yapılan grafitiler gibi kalıcı olmasa da

sonuçlanmıştır. 2000’lerin başında

bilgisayar korsanlığı ve grafitiyi birleştiren

pazarlamanın yükselen eğilimi olarak

eylemci tavrı ile yenilikçi ve dikkat

görülen customization/personalization

çekicidir. Ancak markaların da duvarları

yani kişiselleştirme, tüketici ile ürün

sahiplenmesi uzun sürmemiştir. Giyim

arasında duygusal bağ kurmakta ve

markası Diesel’in büyük fikirler büyük

sahiplenme duygusu yaratmaktadır.

1

Yine Nike’ın bir dış mekan uygulaması

alanlar gerektirir sloganı ile başlattığı duvar resmi yarışmaları gençlerin

ile nasıl da mekanın ve sakinlerinin

tasarımlarını kentin büyük binalarına

dilinden konuşan bir yol seçtiği görülebilir.

uygulamaları için fırsat yaratmış böylece

Koşu ve yürüyüş için popüler bir parkın

farklı ülkelerde markanın yenilikçi

onarım için kapatılmasını reklam fırsatına

ve genç imajını duyurmuştur. 5

dönüştürmüş, panoda reklam amacıyla kendi ürününü kullanmak yerine çevresine

Sokaktakinin söylemi nasıl bir dil geliştirse, nasıl bir alt

uyumlu, parkın sakinleri tarafından

kültür yaratsa ve nerede kendini

yabancılık yaratmayacak bir görsel ile

gösterse, o dil, o alt kültür ve o

Nike sokaktakinin parkına sahip çıkmıştır. 2 Gençleri kendi dili ile yakalayan bir uygulama ise MTV’nin Brezilya’daki

alan markalanarak, etiketlenerek yeniden pazarlanır olmuştur. Dış mekândaki reklam projeleri,

dış mekan reklamıdır. Kimse gençleri

gençlerin dilinden konuşmanın, onların

MTV’den daha iyi anlayamaz fikri

yaşam ve kendini ifade alanlarına

ile yola çıkılan çalışmada grafitinin

yerleşmenin, yarışmalara sahne olmanın

anlaşılması zor tipografisi, düz bir yazı

ötesinde etkileşimli hale de getirilmiştir.

karakteri ile yazılarak MTV tarafından

Ikea’nın samimi, konforlu, etkileşimli dış

açıklanmıştır. MTV, anladığını göstererek

mekân reklamı, park yerlerine yapılan

gençliği kazanmaya çalışmıştır.

oturma odası yerleştirmeleridir. Mümkün

Eylemci ruhu, oyuncu kimliği ile sokağın popüler dili grafitiye sadece

olan en dar alanlarda bile etkin ve uygun bütçeli tasarımlarını tanıtan kampanya,

markalar sahip çıkmakla kalmamış,

tüketicinin katılımını sağlarken eşyaların

üç boyutluları parklarda, galerilerde

yürütülmesine de olanak tanımıştır.

sergilenmeye başlanmış, tasarım

Bunu tanıtımının bir parçası sayarak

ÇİZGİDIŞI 7

25

yansıttığı duvarlar, Graffiti Research


ÇİZGİDIŞI 7

26

Nike, parkta pano uygulaması ve MTV grafiti uygulaması. 3


ürünleri gözden çıkaran marka, cömert ve yakın duruşunu da pekiştirmiştir.6 Ikea’nın açılacak bir mağazasını duyurmak amacıyla internette yarattığı Facebook paylaşım sitesindeki kullanıcı profili, siteyi ziyaret edenleri birer tanıtım aracına dönüştürmüş ve arkadaş listeleri üzerinden yayılmıştır. Promosyon mekanizmasına göre, mağaza idarecisinin profili üzerinden yüklenen on iki Ikea showroom/teşhir odası fotoğraflarında, eşyalara ilk tıklayıp isimlendirenler eşyanın hediye edilmesi ile ödüllendirilmiştir. Facebook üzerinden arkadaş listeleri ile yayılan olay, yeni Ikea odalarının fotoğrafları için talep yaratmış, kazananlar arkadaşlarına tavsiye etmiş ve tüm bu kullanıcılar birer Ikea tanıtıcısına dönüşmüştür. Internet banner reklamında bir mobilya fotoğrafına bakılması yerine, çok daha etkili bir yöntem geliştirmiş ve katılım sağlamışlardır. Etkileşimin gücünü hem dijital ortamda hem de gerçek hayatta

27

ÇİZGİDIŞI 7

etkinliklerde kullanarak katılım sağlamak markaların ve sosyal projelerin yeni eğilimi haline gelmeye başlamıştır. Beklenmedik bir zamanda insanları yakalayıp içine dâhil eden bir başka proje ise alkollü araç kullanmaya karşı geliştirilmiş Drunk Driving/Alkollü Araç Kullanma ve hesap ödeme temalı sosyal sorumluluk kampanyasıdır. Brezilya’da alkollü araç kullanmaya karşı hukuki uygulamanın hiçbir tolerans göstermemesi kararına rağmen, son iki yılda 35.000 kişinin trafik kazasında ölmesi, duyarlı işletmelerde insanları alkollü araç kullanmaktan caydırmak için yeni bir çözüm gerektirmiştir. Hapis ya da yüksek tazminatlar insanları caydırmayınca, gerçek maddi bedeller insanların bar hesaplarına yansıtılsaydı, alkollü araç kullanmamak konusunda insanları harekete geçirebilir miydik sorusu gündeme gelmiştir. Seçilen barda hesapların çok yüksek gelmesi tüm müşterilerden tepki almış, açıklaması yapılınca ve fişi dikkatle inceleyince ambulans, hastane masrafları, tekerlekli sandalye, röntgen vb. giderleri görmüşlerdir.

Cut&Paste Digital Design Tournament. Mare 139, ödül ve gümüş heykel tasarımı.


En altta bu akşam alkollü araç kullanarak eve dönmek size çok pahalıya mal olabilir ifadesi onları hem uyarmış, hem eğlendirmiş, böylece akılda kalıcılık sağlamıştır. Ekstra bir maliyet gerektirmeyen bu yaratıcı fikir onları oyunun içine çekmiş ve düşünmelerini sağlamıştır. Her ne kadar dış mekan reklamları markalarca sahiplenilse de bu mecra sosyal bilinci geliştirmek amacı ile de etkin kullanılabilir. İnsanların alışverişe, fiyata ve etiketlere bakmaya yönelik eğiliminden faydalanan PVP projesinde, kente verilen zararların ve vandalizmin bedeli etiketler halinde sokaktaki objelere takılmıştır. Sokak lambası… €, çiçek …€, parktaki bank… €, sokağın temizlenmesi …€ şeklinde etiketlenerek belediyenin giderlerine, kent bütçesinin tüm kentlilere ait olduğuna dikkat çekilmiştir. Tüm kent merkezi pembe etiketlerle fiyatlandırılmış ve vandalizmin ödenen bedeli ortaya konulmuştur. ÇİZGİDIŞI 7

On iki metre karelik bir billboard/ reklam panosu üzerine beş kişilik bir aileyi ve tüm eşyalarını, yaşamlarını sığdıran tasarımda, 12 m2 bir reklam panosu için yeterli olabilir, fakat bir aile için? ifadesi ile fakirlik ve konut ihtiyacına dikkat çekmek amaçlanmıştır. Reklamın kent tasarımına müdahalesine karşı gelişen bir eylem olan Bubble Project, tek taraflı ticari mesajı monologdan diyaloğa çevirerek sokaktan geçenleri etkileşime çağırmayı amaçlayan 15.000 konuşma balonunun reklam panolarına yapıştırılması ile başlamıştır. Bu konuşma balonları, tüketiciye yaşam alanında reklamlara cevap verme olanağını tanımıştır ve yüksek bilinirliğe ulaşmıştır.

8

Kendini ifade etme hakkını değerlendiren toplumlarda çok ilgi çeken bu yöntem, insanların ellerine kalem geçince karalama, yazma, iz bırakma eğilimleri ile birleşince farklı amaçlarla dış Graffiti Research Lab 4 . Diesel website, 08.04.2008, http://www.diesel.com/cult/wall.

mekân uygulamalarında kullanılmıştır. Ne kadar yaratıcısınız, yaratıcılığınız nereye kadar gidebilir? teması ile kurgulanmış sanat ve tasarım okulunun reklam panoları, yine etkileşimli, hedef kitleyi

28


Strawberry Frog, IKEA, 2002.7

ÇİZGİDIŞI 7

29

Strawberry Frog, IKEA, 2002.7


ÇİZGİDIŞI 7

30

$71,351 Bar Tab, Bar Aurora - Drunk Driving, Ogilvy Brasil, São Paulo

Pamplona Town Hall, Labels, GAP´S


izleyici olmaktan çıkarıp katılımcı haline getiren bir örnek olarak incelenebilir. Nokta ve çizgileri birleştirmeye, formlar yaratmaya, karakterler çizmeye, benzetmeye, ilişkilendirmeye, karalamaya, keşfetmeye çağıran panolar gençlerden yoğun ilgi görmüştür. Zimbabwe’deki Mugabe yönetimin etkisi ile bozulan ekonomi, paranın düşen değeri ve eklenen bol sıfırlar, diktatör bir rejimi eleştiren gazetecilerin sürgüne yollanması ve bilginin ulaşılmaz kılınmasına yönelik gazetelerin çok yüksek vergilendirilmesi, gazeteleri

ÇİZGİDIŞI 7

31

Abbe Pierre Foundation,Real Size

duruma dikkat çekmek için yaratıcı fikir üretmek üzere harekete geçirmiştir. Bir sürü banknot ve rakamsal değeri bol sıfırlı paraya rağmen bir ekmek bile alınamaması, paranın basıldığı kâğıt kadar değerinin kalmaması, paranın kendisini kullanma fikrini doğurmuştur. Fight the regime that crippled a country / Ülkeyi felç eden bu rejimle savaşın sloganı ile yola çıkılan kampanyada paraların birleştirilmesinden oluşan zemin poster olarak kullanılmıştır. Paranın değersizliğini sembolize

Home, BDDP Unlimited Paris


ÇİZGİDIŞI 7

32

Bubble project uygulaması ve posterleri.


ÇİZGİDIŞI 7

33

Hall, T. (2007), Underground Design: Showcase, Computer Arts Projects, issue 99, 6-11


ÇİZGİDIŞI 7

34

The Trillion Dollar Campaign, The Zimbabwean Newspaper, TBWA\HUNT\LASCARIS Johannesburg


etmek amacıyla trilyon dolarlık kampanya ismi ile dış mekân reklam panolarına da uygulanan tasarımda milyonlarca gerçek para kullanılmıştır. Thanks to Mugabe this money is wallpaper/Mugabe’ye teşekkür ederiz ki bu para artık duvar kâğıdı sloganı ile paralar dış mekânlara da taşınmıştır. Kampanya bir anda yurt dışında duyulmuş, gazetelere ve televizyonlara konu olmuş, uluslararası yatırımcılara, politikacılara, medyaya gönderilen zarf içinde binlerce Zimbabwe parası ülkenin durumuna dikkat çekilmesine, kamuoyu oluşturulmasına ve gazetenin sağlanan sınır ötesi satışlar ile destek bulmasına katkı sağlamıştır. Bir haftada sadece web sitesini ziyaret edenler 2 milyona ulaşmış, toplam gelir %85 artmış ve gazetenin ayakta kalmasını sağlamıştır. Yönetimin kendi yarattığı ekonomik çöküş ve bastığı bol sıfırlı değersiz paralar, ifade özgürlüğünü kısıtlamak isteyen yönetimin kendisine karşı kullanılarak kamuoyu oluşturulmuş

35

ÇİZGİDIŞI 7

ve uluslararası farkındalık yaratılmıştır. İzleyicinin katılımını sağlayan ve harekete geçmesini amaçlayan bir dış mekân uygulaması ise post-it not kâğıtları ile yapılmış olan Earth Hour, Lights Out kampanyasıdır. Her bir sarı not kâğıdı, kentin siluetindeki binaların ışıklı pencerelerini sembolize etmektedir. Alınan her not kâğıdı ise bir odanın ışığını kapatmakta ve ışık kapatma duyurusunu hatırlatmaktadır. Kampanya sonunda 10.000 not kâğıdı alınmış ve çevre duyarlılığı sağlanmıştır. Çevre sorunlarına ve ekolojik kayıplara dikkat çekmek için bir başka dış mekan kullanımı ise ekonomik krizle ilişkilendirilerek boşaltılmış işyerleri ve dükkanların vitrinleri mesaj alanı olarak kullanılmıştır. Çevresel sorunları gündeme getiren bir web sitesinin ve amacının bilinirliğini arttırmak üzere uygulanan çözümde, boş vitrinlerde “Her 12 saate bir iş yeri kapanıyor, her 20 dakikada bir ise bir tür yok oluyor. Doğa onlara bir kalkınma paketi vermiyor.” mesajı verilmiştir. Etkileşimli olmasa da yaratıcı bir çözüm ve ilişkilendirme ile dünyanın geri dönüşü ve çözümü olmayan krizlerle

The Trillion Dollar Campaign, The Zimbabwean Newspaper, TBWA\ HUNT\LASCARIS Johannesburg


ÇİZGİDIŞI 7

Lights Out, Earth Hour, Leo Burnett, Sydney

36

Vacant Storefronts: 12 Hours, Team Earth, BBDO West San Francisco


karşılaşma olasılığına dikkat çekmiştir. Sonuç olarak, gerek reklam amaçlı

Projects, issue 104, 42-47 (5) Mutaf, Ö. 1. Sanat ve Tasarım Sempozyumu Bildiri Kitabı. YTÜ. İstanbul, 2008, s.300-311

kampanyalar gerekse sosyal sorumluluk

(6) a.g.k., s.300-311

projeleri, geleneksel mecralarda

(7) Himpe, T. (2006), Advertising is Dead, Long

duyurulmaya devam etse de binlerce mesajın arasında farklılaşmak çok yaratıcı çözümler gerektiriyor. Dış mekân reklam panolarında ya da afişlerde yaratıcı fikirler, yeni uygulamalar dikkat çekiyor. Artık bu mecralar salt mesaj iletmek yerine, diyalog kurmak ve izleyiciyi de hikâyenin bir parçası yapmak yönünde değişim gösteriyor. Bu nedenle, izleyiciyi harekete geçirmek amacı ile etkileşimli, katılımı ve aktif rol almayı sağlayan tasarım projelerine eğilim artmaktadır. Reklam mesajlarına maruz kalmaktan, pasif izleyici konumuna yerleştirilmekten uyanan kentlilerin mesajlara konuşma balonları ile cevap vermesi ya da grafiti, “guerilla gardening”, duvar resimleri, dev

Live Advertising!, Thames & Hudson, London, s.96 (8) Hall, T. (2007), Underground Design: Showcase, Computer Arts Projects, issue 99, 6-11 KAYNAKÇA • Gastman, R., Neelon, C., Smyrski, A. (2007), Street World: Urban Culture From Five Continents, Thames & Hudson, London • Hall, T. Street Art, Computer Arts Projects, issue 104, 2007 • Hall, T. Underground Design, Computer Arts Projects, issue 99, 2007 • Himpe, T. Advertising is Dead, Long Live Advertising!, Thames & Hudson, London, 2006 • Kelch, S. Graduate Seminar: Social Messages in Design, San Francisco State Univ., 2002 • Mutaf, Ö. 1. Sanat ve Tasarım Sempozyumu Bildiri Kitabı. Yıldız Teknik Üniversitesi, 2008 • www.clioawards.com arşivleri 2009-2010 • www.diesel.com/cult/wall web sitesi 2008 • www.epica-awards.com arşivleri 2009-2010

ayak izi ve tabut şeklinde boyanmış yaya geçitleri gibi çeşitli eylemlerle

37

mecralar ve uygulamalar keşfetmesi, hem reklamcıları hem de sosyal içerikli proje geliştirenleri ve tabii tasarımcıları, izleyiciyi de dâhil edecekleri, aktif rol verecekleri, etkileşimli projelere yönlendiriyor. Bunun en uygun ortamı olan internet zaten kullanılırken, dış mekân panoları, dış mekân yerleştirmeleri, ortam reklamları, etkileşimli oyunlar ve alınabilir-çizilebilir afişler de izleyiciyi etkileşime çağırıyor, mesaja dâhil ediyor. Büyük kitlelere ulaşmanın, sadakat kazanmanın, harekete geçirmenin ve bu kitlelerin değiştirme gücünün önem kazandığı bir durumda, her türlü mecrayı yaratıcı ve yapıcı şekilde kullanmak, sınırları kaldırıp, adapte olarak ve eğilimleri öngörerek her yönden katkı sağlayabilmek yeni alternatifler sunabilir… DIPNOTLAR (1) http://www.clioawards.com/winners/winners. cfm?medium_id=5&award_id=1&search=0 (2) Mutaf, Ö. 1. Sanat ve Tasarım Sempozyumu Bildiri Kitabı. YTÜ. İstanbul, 2008, s.300-311 (3) Himpe, T. (2006), Advertising is Dead, Long Live Advertising!, Thames & Hudson, London, s.123 ve 61 (4) Hall, T. (2007), Street Art: Profile, Graffiti Research Lab, Computer Arts

ÇİZGİDIŞI 7

kendi mesajlarını duyurmak için farklı


BABA GIBI REKLAMLAR ANNELER GÜNÜ KUTSAL, MESAJLAR ACIKLI, DUYGU YÜKLÜ, VEFA DOLU. BABALAR GÜNÜ DE KUTSAL (MI), MESAJLAR ALAYCI, GEYIK YÜKLÜ. VEFA ISE VEFA’DA KALDI. “ANNENE HEDIYE ALMAZSAN EVLATLIKTAN REDDEDILIRSIN” KORKUSU BABALAR GÜNÜNDE; “BABANA HEDIYE ALIRSAN IYI BIR ŞEY YAPMIŞ OLURSUN”A NASIL DÖNÜŞTÜ. HEDIYE ALAMAYANLAR BABA’YA NELER ALDI? TARTIŞMALAR DEVAM ETMEYE DEVAM EDECEK MI? BU TARZ REKLAMLARIN DEVAMI GELSIN MI, GELMESIN MI. YA DA BU IŞ BÖYLE OLSUN MU, OLMASIN MI? “BABALAR KONUYLA ILGILI NE DÜŞÜNÜYOR, SESSIZ ÇIĞLIKLAR IÇTEN IÇE “HANIM HANIIIIIM, BAK IŞTE NASIL EVLATLAR YETIŞTIRMIŞIZ”E DÖNÜŞÜR MÜ? “HADI BABA GENE YAP” DENSIN MI. NEYSE, KUTLU OLSUN… YA Z I / Y U N U S B A R A N

38


ÇİZGİDIŞI 7 – BABA GIBI REKLAMLAR

39


ÇİZGİDIŞI 7 – BABA GIBI REKLAMLAR

40

bunlar sadece bir kısmı. Asıl bomba her zamanki gibi T-Box tarafından….


Ve açık hava reklamlarının benim ödediğim vergilerle inşa edilmiş otoyola, güzel kentim yerine onu görmek zorunda kalacağım bir ilanı yapıştırma hakkını ölümüne savunmayacağım. Howard Gossage 41


KAMUYA: BU SANATA İYİ BAKIN! ONLARI KORUYUN! TÜRBAN SORUNUYLA GÜNDEMIMIZE GIREN KAMUSAL ALAN / PUBLIC SPHERE KAVRAMI EPEY TARTIŞMALI BIR KAVRAM. NERESI, NEREYE KADAR KAMU ALANI, NERESI, NEREYE KADAR ÖZEL ALANDIR? TÜRKIYE HALKI, KONUNUN UZMANLARI DIŞINDA ELBETTE, YINE BU SORUN ÇERÇEVESINDE HABERMAS ADINI DA TELEVIZYONDAKI TARTIŞMALAR SIRASINDA DUYMUŞ OLDU. SONRA KONU ÖYLE INCELDI KI, KAMUSAL ALAN YERINE KAMUSAL MEKÂN DEMENIN DAHA DOĞRU OLACAĞI ÜZERINE TARTIŞMALAR BAŞLADI. HERKES KAMU ADINA KONUŞMAK VE KAMU YARARINA BIR ŞEYLER YAPMAK GEREĞINI DÜŞÜNÜR OLDU. NELER KAMUSAL ARAÇLARDIR, NELER KAMU ÖRGÜTLERIDIR, NELER KAMU HIZMETIDIR, KIMLER KAMU GÖREVLISIDIR, KAMU GIRIŞIMCILIĞI NEDIR, KAMUSAL KATILIMI SAĞLAMAK IÇIN NE YAPMALI, KAMUNUN MALI VAR MIDIR, VARSA KIMINDIR, KIMLER KULLANIR, NE ADINA KULLANIR, KAMU DEVLET-MILLET AYNI ŞEY MIDIR, KAMU MALI DA DENIZ MIDIR, YEMEYEN YA DA KULLANMAYAN KERIZ MIDIR? YA Z I / C A N A N B E Y K A L

42


Sanki, o güne kadar bilmediğimiz ama biliyormuşçasına kullana geldiğimiz ve hem

Communicative Action “ adlı çalışmasında

fikir olduğumuzu sandığımız bir kavram

kamusal alanı demokratik uzlaşım alanı,

olarak, kamusal alan, gerçekte pek de

yurttaşların ortak meselelerini eşit ve özgür

bilmediğimiz, bilmeden kullandığımız ve

katılımla halletmeye çalıştıkları alan olarak

kullandığımızda da herkesin kendine göre

tanımlanıyor. Ancak Charles Olson’un şu

bir şeyler anladığı bir kavrammış meğer.

sorusu da tam bu sırada sorulmaya değer

Kavramın alanı çok genişti ve pek çok başka

“Yurttaşlık hakları ne tür haksızlıkları içerir

kavramı beraberinde getiriyordu. Örneğin;

?”. Gerçekte kamusal alanda özgür ve

Şehircilik, demokrasi, kentleşme, cemaat,

eşit biçimde temsil edilebiliyor muyuz, en

toplumsal gruplar, kimlik, yurttaş, yurttaşlık

azından sanatçı -birey olarak kamu alanını

hakları, kamu mülkiyeti, devlet-millet, kamu

özgürce kullanabilme hakkına sahip miyiz?

aydını, sivil toplum, sosyal ve yerel doku,

Simon Sheikh “ ..tüm bağlı erişim ve

kültürel hegemonya, kentsel dönüşüm,

telaffuz biçimleriyle kamu olgusunun yerini,

kültür turizmi, katılımcı sanat, festival,

erişim ve etkileşim biçimi olarak ticaret ve

bienal, tarihi mekanlarda güncel sanat (…)

tüketimi ima eden pazar olgusu almıştır”

benim ilk aklıma gelen anahtar sözcükler.

diyor. Kapitalizm kendisini en tatmin edici

Bu kavram gündeme geldiğinde sanat

alanı, şehircilikle biçimlendirilmiş kentsel mekandır bu nedenle. Sanat da burada

başladı; İstanbul Bienali, Garanti Platform

sadece bir artefact/yapay olgudur, kültür

Güncel Sanat Merkezi, Santralistanbul

endüstrisinin spectacle/gösterisidir. Tam

ve Garajistanbul kadar Hacettepe,

da 1990’larda estetik mesele sosyal bir

Mersin, Mimar Sinan Üniversiteleri gibi

bağlama çevrildiğinde sanatın beyaz küp

başlıca kurumlar sergi etkinlikleri ve

dışındaki mekânının sorgulanmaya başladığı

sempozyumlarıyla konuyu ele alıyorlardı.

anda kültür endüstrisi tırmanışa geçmiştir.

Gerçekte kamusal herhangi bir girişimin

Kentsel mitler yaratılır, “tarihi mekanlarda

esası; başkasının yani kamunun - halkın

çağdaş sanat” ya da “Doğunun Batıya açılan

parasını, başkası -halk için harcamak demek.

kapısı” olarak Pera’nın gündeme gelişiyle

O zaman kamunun mülkiyetinde olan

geçmiş ve anılar metalaştırılır. Semtler kadar,

herhangi bir yeri ve parayı yine kamunun

sokak araları (Kuledibi örneğin - Oda Projesi

hizmetinde kullanıyorsun demektir. Kulağa

) binaların, (Manifaturacılar Çarşısı, Tütün

hoş geliyor! Yani kamunun malı-milletin

Deposu, ya da Eminönü’nde bir eski han

malıdır. O zaman neden kamu kendine ait

odası ) apartmanların (Akaretler Sıraevleri

mal ve paranın kullanım haklarını, birilerinin,

ya da Şişhane Deniz Palas örneğindeki gibi

güya kendi adına kullanmasına izin veriyor

) tarihsel bellekleri yeni bir kurgusallıkla

ki? Yanıt açık: Ona soran yok! Çünkü kamu

okunmaya, yaratılan yeni anlamlarla zaman

yani herkes, gerçekte HİÇ KİMSEDİR.

ve mekan görsel olarak tüketilmeye sunulur.

Kamu, bireylerin kitleselleştirilmiş halidir. Kamu gerçekte bireye karşı çalışan

Kısa bir süre sonra buraların kültürel sanatsal rant mekanları olarak kültür

bir kavramdır. Herkesi hiç kimseleştiren,

endüstrisinin elitist kurumları tarafından

homojenleştiren bir kavramdır. Herkesin

değerlendirildiğini, şirketlerin müze ya

tek ortak noktası aynı kenti paylaşıyor

da sanat merkezlerine dönüştürüldüğünü

olmalarıdır. O nedenle ürbanizm ile

görürüz. Lefebvre ,”dün lanetlenen şeyler,

kamusallığın ilişkisi bu paylaşım noktasında

kültürel tüketim halini alıyor, tüketim

beliriyor. Şehircilik hiç kuşkusuz “doğa ve

böylece anlam ve yön verilmeye çalışılan

insani tüm çevreyi ele geçiren kapitalizmin

şeyleri bir girdap gibi yutuyor” der.

sonucudur”. Walter Benjamin’in belirttiği

Böylece özel mekânlar bile bağlamlarından

gibi kendi mantığı içinde mutlak hakimiyet

kopartılarak kamu mülkü gibi kârlı bir yer

şeklinde gelişen kapitalizm, artık uzamın

haline getiriliverirler. Kentsel Dönüşüm ve

tamamını kendi dekoru imiş gibi yaratabilir.

Gelişim Projeleri bu amacı taşımaktadır

Kamusal sanat adı altında yapılan

ve Belediye Kanununda yapılmak istenen

etkinliklerde de mantık böyle işler.

değişiklikle Belediye Meclisine kamu

ÇİZGİDIŞI 7 – KAMUYA: BU SANATA İYİ BAKIN! ONLARI KORUYUN!

alanında da yoğun kamusal faaliyetler

43

Oysa, özetle Habermas “The Theory of


alanlarının inşa ve restorasyonunda karar

ücra kentlerinden birinde ORADAKİLER

yetkisi verilmesiyle kentin hızla ranta

ARKINDA OLSA DA OLMASA DA bir şahane

dönüştürülmesinin önündeki engeller

bienal ortaya çıkıverdi”. İyi de, Mardin’de

kaldırılmıştır. Böylelikle tarihi mekanlar,

kamusal alanlarda kamu için yapılan /

geçmişten gelen kent belleği ve özel sosyal ,

yapılması gereken bu şahane bienal, hiç

yerel dokular yok edilmektedir. Bu aşamada,

farkında olmayan bir halk için mi yapıldı

kamu-belediyeler eliyle, özel sektör ve

ya da gerçekten bu şahane bienal kime,

üniversiteler bir işbirliği içindedirler.

ne için yapıldı ? Belki Mardinliler, bunun,

Kamu’ya yani biz sıradan kentlilere /

farkında olabilirler, belki onların gerçek

citizen’lara ise, kamu parasını ve mallarını

gereksinimlerinin, hele hele Mardinli olası

kullanma yetkisi verilmiş olan Belediyeler, W.

güncel sanatçılarının özgür ve eşit katılımını

Benjamin’in bir yazı başlığındaki gibi aynen şunu söyler “KAMUYA: BU FİDANLARA İYİ BAKIN! ONLARI KORUYUN!”.

ÇİZGİDIŞI 7 – KAMUYA: BU SANATA İYİ BAKIN! ONLARI KORUYUN!

Günümüzün sanat olgusunun sermaye ile

hiçe sayan bir şahane bienal’in, gerçekte “HİÇ KİMSE!” olarak görülen kamu yararına olmadığının farkına varmış olduklarının, yegâne sessiz dile getirilişinin “farkında

ortaklığı, kültür endüstrisi içinde görev almış

olmamak” olduğunun farkındadırlar belki

kişiler – başta küratörler- eliyle yürütülür.

de. Bu şahane bienal’in alımlayıcısı olması

Küratörler gerçekten de “sanatı pazarlamayı

gereken kamu, bence şunu söylemiş:

ve satmayı bilen başarılı birer işadamıdırlar”.

NE KADAR YAKIN OLSA DA , UZAK!

Aralarında kadınların da var olması meselenin özünde bir farklılık yaratmaz. Hal Foster, sanatın sermayeyle ilişkisi konusunda daha şiddetli bir dil kullanarak “suç ortaklığı” terimini kullanır. Bu ortaklıkta

Ben demiyorum, güncel sanatla ilgilenen her sanatçının ilahı, Danto diyor: “Bizzat kamu, sanat seçiminde söz sahibi değildir. O seçim, benim küratör camiası dediğim kişiler, yani neyin

kentin, ülkenin, imajın pazarlanması

iyi, neyin kötü olduğunu bilen (çünkü

amacıyla sermayenin festivaller, bienaller,

kamu bilmiyordu) sanat uzmanlarınca

büyük sergi etkinlikleri, sokak gösterileri,

belirleniyordu. Bunun küratör camiası

konserleri v.s gibi kültür-sanat tüketimine

açısından iktidara oynamak biçiminde

yönelik faaliyetler yanı sıra artık kamu

okunabileceğine hiç kuşkunuz olmasın.”

müzelerinin yanı sıra özel müzelerin “rolünü

Danto , bu vesileyle New York Federal

popülist tavırla genişletmek” için gündelik

Plaza’ya konulan Richard Serra’nın “eğri

yaşamı bir sanat nesnesi olarak göstermeye

kemer” adlı işinin kaldırılmasını isteyen

prim verdikleri görülür. Sermaye ile suç

kamunun yanında oy kullandığını ve uzun

ortaklığı içindeki sanatçılar da sözüm ona

mücadelelerden sonra plazanın kamuya

direniş kültürü göstergelerini kullanırlar,

geri verildiğini de belirtir. Richard Serra

ancak “sermayenin göstergeye kadar nüfuz

ne kadar ünlü ve önemli bir heykeltıraş,

ettiğini” unutarak. Elbette bu ortaklık

eser de kendi başına mükemmel bir sanat

dışında nelerin dışarıda bırakıldığı da

eseri olsa da her şeyden önce kamusal

unutulmamalıdır. Çünkü kamusal alanı

alanın kullanımı, orayı kullanan kamunun

kullanmaktan mahrum edilen kimlerdir ve

çıkarına olmalıdır, ona karar verecek tek

kamu adına ve yararına yapıldığı söylenen

mercii de kamunun kendisidir. Katılımcı

bütün bu gösterinin gerçekten kent

demokrasi bunu gerektirmez mi, yoksa

insanının özgür, demokratik katılımına

nasıl kamuya “BU HEYKELİ KORUYUN,

şans verip vermediğini irdelemek gerekir.

ONA İYİ BAKIN!” diyebilirsiniz ki?

Kamusal / özel alan kavramlarının cazibesinde gerçekleşen Mardin Bienali hakkında Radikal Gazetesi yazarı Cem Erciyeş yazısında kenti pazarlamanın, kültür turizmini geliştirmenin amacına “biçilmiş kaftan” çağdaş sanat bienali yapmak olduğunun altını çiziyor ve şöyle noktalıyor yazısını; “Türkiye’nin en

44


45

Otoyollarda açık hava reklamlarına izin vermek gerekip gerekmediğine ilişkin mevcut fikirayrılığı, kritik yangın bölgelerinde cadı yakmayı serbest bırakmak gerekip gerekmediğine ilişkin bir tartışma kadar gerçekdışı. Howard Gossage


YENI MUAMMALAR: KAMUSAL ALANDAKI KAMU KIM? SANAT NE? HER SIYASI ORTAM KENDI GERÇEKLIĞINI ÜRETIRKEN, KENDI KLIŞELERINI DE ÜRETIYOR VE BIZ BU KLIŞELER YARDIMIYLA BIR TAKIM GERÇEKLIKLERI DILE GETIRMEYE ÇALIŞIYORUZ. ÇOK IYI BILIYORUZ KI SÜREKLI KULLANIP DURDUĞUMUZ KLIŞELER, ASLA GERÇEKLIĞIN TAM KARŞILIĞI DEĞILDIRLER; YALNIZCA KODLAMALARDIR. VE BU KODLAMALAR, BIZIM HANGI GERÇEKLIK ÇERÇEVESINDE GEZINME NIYETINDE OLDUĞUMUZU, DÜŞÜNCELERIMIZIN SINIRLARINI NERELERDE ÇIZDIĞIMIZI ANLATMAKTAN BAŞKA BIR IŞE YARAMAZ. ÖNEMLI OLAN, O KODLAMALARLA IFADE ETMEYE ÇALIŞTIĞIMIZ KIMI GERÇEKLIK ALANLARININ IÇINE GIREBILMEK VE INCE AYRINTILARI ORTAYA KOYABILMEKTIR. YA Z I / E M R E Z E Y T I N O Ğ LU

46


Fakat yazık ki bugünün düşünsel ortamı, kodlamalar aracılığı ile gelişiyor. Göstergeler birer gerçeklik

“Kamusal alan” halkın alanıdır... Son derece iç rahatlatıcı bir tanım... Otoritenin

olarak dayatıldığından ve bu durumun

baskısından sıyrılmanın alanları... Nasıl

meşruluğu ilân edildiğinden beri (bu

olacak bu sıyrılma? Şöyle: Her karşılaşma

önerme, bir yanlış anlaşılma sonucunda

bir deneyimdir. O karşılaşma, kitleler

meşrulaşmıştır) tüm siyasi ortam,

üzerindeki empoze ortamını bir an

kodlamaların “gerçekliğine” teslim

(yani, yüzyüze kalındığında) dağıtabilir.

edildi. Örneğin nedir bir “merkez”?

Ve her karşılaşma yeni bir bilinçtir. O

Bir “çevre” nedir? Bu bağlamda

bilinç de, yine empozelerle oluşturulmuş

“iktidar” nasıl tanımlanabilir? “Merkez”

her tür bilinç yapısını alaşağı eder.

ve “çevre” arasındaki “ötekilik” ilişkisi

Burada Foucault’culuk yaparak bir

değiştikçe, “iktidar” ortadan kalkar

yoruma kalkışırsak, şunu diyebiliriz:

mı? “Demokratikleşme”nin anlamı,

“Kamusal alan”da gerçekleşecek her

“çevre”nin etkin olduğu durumda yerini

karşılaşma, bir deneyim, bir bilinç ve bir siyaset anıdır. Zaten “kamusal

birçok soru, kodlamalar aracılığı ile

alan”ın sivillik niteliği de buradadır.

tartışılmaya başlanırsa, ortaya çıkacak

Ne var ki düşünce yürütme işi bu kadar kolay yürümüyor ve bu kadar

başka bir şey olmayacaktır. İşte bu

kolay sonuçlanmıyor. Akla hemen

anlamda “kamusal alan” problematiği de,

şu soru takılıyor: “Kamusal alan”da

mevcut tartışma biçimleri uzantısında,

sahne alan herkes kamu mu (halk mı)?

kodlamaların arasına sıkışmaktan ve

Elbette değil. Bir takım toplumsal

orada körelip gitmekten kurtulamıyor. Nedir bir “kamusal alan”? Bu sorunun yanıtı üzerine iki büyük çelişki noktası bulunuyor:

değerlerin telaffuz edilmeye başlandığı 18. yüzyıldan itibaren bugüne kadar, “kalabalıklar”ın tamamı asla kamu olarak tanımlanmadı. Kamunun dile getirildiği “ilk gün”den itibaren, “kalabalıklar”ın

• Devlete ait alanlar (bunlar birer otorite alanıdır) • Sivil alanlar (bunlar da, yukarıdaki

kamu sayılamayacağını biliyoruz. Önce kadınlar ve çocuklar (reşit olmayanlar), deliler ve suçlular kamu değildi. Sonra da

şıkkın tersine, otoriteden bağımsız

giderek evsizler, kimlik kartı olmayanlar,

alanlardır. Daha açık bir söyleyişle,

kaçak göçmenler ve sığınmacılar vb.

her tür kitlesel / sınıfsal yapının

kamu dışı kaldı. Küresel sürecin tam

karşılaşma ve ifade alanıdır).

içinden baktığımızda ise, kamu olma ölçütünün daha belirgin bir tanımı ortaya

1970’li yıllardan aldığı ivme ile

çıkıyor: Sisteme katılamayanlar kamu

postmodern bir ortamı deneyimleyen

olamazlar. Yani üretime ve tüketime yeteri

düşünsel yapı, 1990 sonrası “küreselleşme

kadar katılamayanlar kamu değildir.

gücü”ne ulaştığında, devlete ait eleştiri mekanizmasını daha da etkili bir biçimde

Her sistem kendi bilgisini üretir. Bu bilginin kaynağı da, dönemin üretim

çalıştırmaya başladı. Böylece “kamusal

ve tüketim mantığının siyasi ortamıdır.

alan” denilen şey, devlet otoritesinin

Sistemin marjinalleri, kamusal alanda

dışında, “özgür / sivil karşılaşma

yer alabilirler ama, onlar kamusal

alanları” olarak algılandı. Eğer sanat

alanın sahipleri olamazlar. Çünkü

yapıtı ve “kamusal alan” arasında bir

sistemin ürettiği bilgi ile onların “akılları”

ilişkiden söz edilip duruluyorsa, işte bu

arasında bir mesafe vardır. Sistemin

alan, otorite-dışı özgür / sivil karşılaşma

öngördüğü “akıl” başka bir yerde,

alanından başka bir şey değildir.

sistem marjinallerinin “akılları” başka bir

O halde bu kez de akla şu soru gelir:

yerdedir. Küreselleşme sürecinin en ünlü

Nedir “kamu”? Kabaca bir tanımla şudur:

kodlarından bir olan “ötekilik”, anlamını

Kamu=Halk... Ve o halde şunu kolayca

burada bulur. Nedir bu sürecin “ötekilik”

ÇİZGİDIŞI 7 – YENI MUAMMALAR: KAMUSAL ALANDAKI KAMU KIM? SANAT NE?

bulabilir mi? Bunlara benzer daha

şey, bu kavramların körelmesinden

47

söylememiz mümkün hale gelmektedir:


üzerine düşündüğü? Şudur: “Ötekiliğin”

bugünkü “iktidar” yapısının karakteri,

giderilmesi... Yani sistem-dışı olanların,

hegemonyasız bir yapıyı öneriyor;

sisteme monte edilmesi... Bunun çok

bu durumda bir muhalefete de gerek

açık anlamı da şudur: “Ötekiler” ile

kalmıyor. Estetik yöntemlere çıkan

sistem arasında bir “ehlileşme”nin

yollar tek tek işlevsizleşiyor ve “imge

gerçekleştirilmesi... “Ehlileşecek”

yaratma” çabaları, yerini “bu görünenin

olan, sistemin kendisi değildir tabii;

arkasında hiçbir şey yok” düşüncesine

“ötekiler”dir. Buradan şunu çıkartabilir miyiz: “Kamusal alan”, bir “ehlileşme” alanıdır. Kamu ise, “ehlileşmiş-ötekiler”dir.

sürecindeki psikolojinin uzantısı

Şimdi yazının başına dönelim;

olarak) tahammül kalmıyor. “Hemen”

ne sormuştuk: “Merkez” ve “çevre”

ve “şimdi”ye dair talepler, ütopyaları

arasındaki “ötekilik” ilişkisi değiştikçe,

boğuyor. Sanatsal gerçeklik ile pratik

“iktidar” ortadan kalkar mı? İlk bakışta öyle görünüyor. Uzun süre “merkez”in ÇİZGİDIŞI 7 – YENI MUAMMAL AR: KAMUSAL AL ANDAKI KAMU KIM? SANAT NE?

bırakıyor. Öyle uzun vadeli “gelecek zaman” beklentilerine de (küreselleşme

gerçeklik örtüşüyor ve gerçeklikler-arası mesafe anlayışı tedavülden kalkıyor.

üretiminden pay alamamış kesimlerin

Dahası, “mevcut durum” ile “olması

(“ötekiler”in) bu “merkez”i zorlayarak, onu

gereken” arasındaki sınır da hızla yok

değiştirerek ve onun üretimine katılarak

oluyor. Hegemonyayı ve merkezi iktidar

paya ortak olmaları, “merkezi iktidar”ın

biçimlerini reddeden bir sistem, işte

yıkılıp gittiğini haber verir bize... Aynı

böyle bir sanata olanak veriyor.

zamanda da “kamusal alan”da yapılagelen

Her şey keşke yukarıda yazıldığı gibi

otoriter (merkezi devlete dair) tanımların

“mutlu son” ile bitseydi. Merkezi iktidarın

geçerliliğini yitirdiğini söyler. Ama şu var

yok olup gitmesiyle, “iktidar” kavramı da

ki, merkezi devlete ait bir iktidar yapısının

tarihin derinliklerine gömülseydi. Fakat

sorgulanabilir bir ortamda zayıflatılması,

öyle olmamıştır. Daha önce sistem-

“iktidar” kavramının tümüyle ortadan kalktığını göstermez. Sistemden

dışı kalmış kimi toplumsal etkenlerin “merkez”e yaklaşıp, onu sorgulama

pay alamamış kesimlerin giderek

ve çözümleme işlemini başarıyla

bir “merkezi yapı”nın iktidar biçimini

tamamlayıp, sistemin üretim ve tüketim

değiştirmiş olması, bir “iktidardan

mekanizmasına ortak olmasıyla; bir

arınma” döneminin başlangıcını

anlamda “ötekiler”in “ehlileşerek” yeni

müjdelemez. Yeni bir “iktidar” biçiminin

bir “güç” organizasyonu oluşturmasıyla,

belirmeye başladığının ipuçlarını verir.

yeni bir “iktidar” biçimi doğmuştur.

Nedir yeni iktidarın karakteri: Bir devlete, bir sınıfa ya da herhangi bir

Kendisini (merkezi iktidar biçimlerine göre) daha farklı sunan, daha gizemli bir

ideolojinin meşruluğu bağlamında

“iktidar”dır bu: Metaya dayalı bir iktidar...

oluşturulmuş “iktidar” bilgisinin ürettiği

“İktidarsızlığı” içeren bir “iktidar”...

bilinçten, o bilincin biçimlendirdiği “akıl” tanımlarından uzaklaşmış,

İşin tuhaf yönü, böyle bir “iktidar” tasarımının herhangi bir tasarımcısının

dolayısıyla pedagojik yönünü yitirmiş,

olmamasıdır. Ya da bu yeni “iktidar” bir

hegemonyasını imha etmiş bir “iktidar”...

kesime bir takım siyasi yöntemlerle

Düpedüz şu: “Ehlileşmişlerin iktidarı”... Ya da: “Ötekilerin” ortadan kalktığı,

içten içe onaylatılmamıştır. Bu yeni “iktidar”, “merkez”in hegemonyasını

“farklılıklar” düzleminde oluşturulmuş bir

yıkan, o hegemonik “iktidar”ı sorgulayan

“iktidar”... Ya da: Yeni “konfor alanları”... Ve

ve çözümleyen bir “öteki” gücün

“kamusal alan” nedir diye sorduğumuzda,

tetiklemesiyle ortaya çıkmıştır. “Merkez”i

sivilleşmenin yarattığı bir özgürlük alanı...

alaşağı eden gücün, onunla kurduğu

Böyle bir “konfor alanı”ndan söz edebilme

meşru bir ilişkiden doğan bir “iktidar”...

olanağının yakalanabilmiş olması... Ve o halde “kamusal alan”daki sanatın

İyi de burada “öteki” etkeni tümüyle ortadan kalkmış mıdır? Kesinlikle

karakteri nedir (ne olmalıdır)? Muhalefet

hayır. Çünkü “ehlileşen” ve merkezi

biçimini yitirmiş bir sanat... Çünkü

değiştirerek, onunla yeni bir “iktidar”

48


organizasyonu oluşturan “öteki”, kendi boşalttığı yerde yine kendi “ehlileşmemiş”

yeni diline gereksinim duyar. Yine

halini bırakmıştır. “Öteki” dediğimiz

de bu yazıyı “iyimser” bir biçimde

şey, bir “ehlileşmiş” olarak (ki bu yeni “iktidar” biçiminin bir bölümüdür); bir de “ehlileşmemiş” olarak (ki bunlar yeni “ötekiler”dir) ikiye bölünmüştür. Örneğin

bitirmek amacıyla şunu vurgulayabiliriz: Bugünkü görüntüsüyle sanat, yeni “iktidar” biçiminin dümen suyunda ilerliyormuş gibiyse de, bu “iktidar”ı

bugünlerde Türkiye’de yeni yeni dile

çözümleme yetisini (bugünkü haliyle

getirilmeye başlanmıştır ki PKK terörü

bile) içinde barındırmaktadır. Bu başka

“açılımlar” ile “ehlileşse” bile, bunun bir

bir yazının konusudur ama, bir ipucu

“ehlileşmeyen” yanı mutlaka kalacaktır.

olarak şu söylenebilir: Tüm ideolojik-

İran’ın “ehlileşmiş” yanı, Avrupa ve

estetik bağlarından kurtulmuş ve

ABD ile tam bir entegrasyon içindeyse

kendisini sokağın gerçekliğine bırakmış

de, “ehlileşmemiş” yanı savaşlara ve

sanatın, ilk anda yeni “iktidar”a ortak

gerilimlere sahne olmaktadır. Afganistan

olduğu düşünülebilir. Ama mevcut klişelerden ve kodlardan bu kadar

“öteki”dir. Filistin’in “ehlileşmemiş” yanı

uzak duran bir sanat yapısı da, tarihin

iktidarda olduğu için, “öteki” statüsünün

hiçbir anında ortaya çıkmamıştı. Kendisini hiçbir yere ait hissetmeyen

Irak’ın “ehlileşmemiş” bölgeleri asla

sanat, yeni “iktidar”a daha ne kadar

dünyanın ilgi alanında değildir. Vb.

uyum gösterecek? Her an “ihanet”e

Bu tip durumlar ve tanımlar kargaşası

yatkınlık, sanata muhalefet adına bir

içinde bir kez daha “kamusal alan

avantaj sağlayabilir mi? Sanatın “lumpen

nedir?” diye sorduğumuzda, oranın da

hali”ni ele alma zamanı gelmiştir.

(yeni “iktidar” biçimine uygun olarak) tam bir “ehlileşme” alanı olduğunu söyleyebiliriz: Sistemin üretimine ve tüketimine katılanların; yani “ehlileşen ötekiler”in alanı... “Kamusal alan”ın demokratik yapısı, bu “ehlileşme”den ibarettir. Şüphe yok ki bu “ehlileşme”, daha önce yukarıda belirttiğimiz üzere, bir merkezi iktidar biçiminin hegemonyasını reddeder. Bu yüzden, sanatın söyleyecek özgün bir sözü kalmaz. Diğer yandan bu “ehlileşme”, “öteki” kavramını da reddeder. Ve bu yüzden, sanatın söyleyecek özgün bir sözü yine elden uçup gider. Sanat ile reklâm arasında bir yakınlaşma varsa, böyle bir sahnenin olanak verdiği bir yakınlaşmadır: “Ehlileşmiş” sanatın, “ehlileşmiş” kamusal alandaki görüntüsü: Bu yeni “iktidar” biçiminin tam bir karşılığıdır. Sonuçta şu soruyu sormalı: Yeni “iktidar” yapısını çözümleyecek düşünsel yapı nereden kotarılacaktır? Bu çözümleyici yapının sanatı ne olacaktır? Ve “kamusal alan”ın sivilliği, ne ölçüde sistem empozelerinin dışında yer alabilmektedir? İşte bu soruların yanıtları, tam anlamıyla klişeler ve

ÇİZGİDIŞI 7 – YENI MUAMMALAR: KAMUSAL ALANDAKI KAMU KIM? SANAT NE?

“ehlileşemediği” için, hâlâ tam bir

yaptırımlarından kurtulamamaktadır.

49

kodlar-dışı bir siyasete ve o siyesetin


BU BIR DÜNYA DEĞILDIR! BIR KAPMA AYGITI OLARAK MEKÂN GERÇEK DÜNYAYI BERTARAF ETTIĞIMIZE GÖRE, GERIYE KALANA NE DEMEMIZ GEREKIYOR? GÖRÜNÜMLER DÜNYASI MI? KESINLIKLE HAYIR! ÇÜNKÜ HAKIKI DÜNYAYLA BIRLIKTE GÖRÜNÜMLER DÜNYASINI DA YOK ETTIK. FRIEDRICH NIETZSCHE

YA Z I / S UAT H AY R I K Ü Ç Ü K

50


Politika, ekonomi ve toplumsal yaşamın kültürün egemenliği altına girdiği

bir yer olarak kurmakta, düzenlemekte.

günümüzde metafizik terminoloji ile

Tanrı, özne ve yüce mertebesine oturan

materyalist dünya görüşü üretiliyor. Bu

nesneler ve nesnelere dönük açlık, arzu

da çağın ruhunu, mantığını ve modern

çağı olarak çağın ruhu kendi dilini üst

toplumsal bedeni kavramsallaştırmayı

bir gösterene dönüştürüyor. Böylece bir

olanaksızlaştırıyor. Yaşamın tüm

anlamlama sistemi içine çekilen bütün

katmanları artık anlam üretimine boyun

bir yaşam gibi sanat ve politik olan da

eğmişken güncel dünyaya dair uçucu

içeri alınmış, içine girilmiş, en kökten

içerikleri imgeleyen bir sanatsal tavır

eleştirisi dahi çalınmış, yenik düşmüş

politik alana eklenme ya da saldırı

oluyor. Yenik olanın zafer naraları ise

olarak zamanda ve mekânda zuhur

yenenin konumunu garantileyen bir şey

ediyor. Mevcudiyetin zırhında, gösterinin

olarak alkışlanıyor. Başkaldırı ve direniş

kabuğunda menfez açacak bir sanat

sanatları da aslında nesneye boyun eğme

yapma biçimi epistemolojik kopuştan

durumunun esrimesi olarak gösteriye

sarkarak ontolojik bir oluş olarak çarklara

katılıyor. Hileli bir oyun masasında hile

kum atma kabilinden oluşlar, olay ve

yapmakla oyalanmak yerine sitüasyonist

durumlar içinden başka türden öznellikler,

tavır o masayı tekmelemek anlamında

kendilikler ve olma biçimleri ile kendini

saldırı kipinde konuşan, gösteren,

yaşama açmak zorunda. Simgesel

söyleyen bir sanat yaşam tutkusunun

düzenin bilinç üretme şebekesi olarak

gereğidir artık. Bir iz gibi şey bile

çalıştığı, despotik müphemlik ve kapma

olmayan bir varlık, anlatmayan anlamlar,

aygıtlarının bedenden ruha yöneldiği

işaret dahi edemeyen imgeler, sözden

bu kadife saldırganlıkta kuramsal şiddet

yoksun sesler kakofonisi ile çekilen

yaşama karşı nezaketimizin kefareti

söylevler çoğaldıkça imgelemimiz

olarak kendini dayatıyor. Kapitalizmin

yoksunlaşmakta. Böylesi bir yoksunluğun

bu son mutasyonundan sonra kusursuz

ürettiği boşluk ve hafifliğin esrarından

olmaya çalışan bu ölü düzenin gerçeklik

çıkmak için gerçeğin çölünden, kültürden

evreni ve gerçeklik ilkesi yaşamın

ve kültürün nesnelerinden öteye sarkan,

ağzındaki çürük diş ve snop bir sırıtışa

akışa kısa devre yaptıracak olan bir

dönüşüyor. Tüketim toplumunun gösteri

paralaksa ve yamuk bakışa ihtiyacımız var.

kültüründe tüm nesneler estetikle

“Çağdaş sanatla teknik, reklam amaçlı,

ensest yapmakta, Sanata esir edilen

medyatik ya da sayısal işlemler arasında

tüm bir yaşamın içi emilmekte. Anlamını,

fark kalmamıştır. Artık sanatsal aşkınlık,

önemini yitiren inançlaşmış düşünceler

farklılık, dünyayı başka bir şekilde

gerçeklik ilesi inşa edemez hale gelmiştir

yansıtacak bir saha yoktur. İşte bu

artık. Bu yoksunluğu bir özgürleşme

anlamda çağdaş sanat diye bir şey yoktur,

olarak pazarlayan ve arzu nesnesi

çünkü onunla dünya arasında bir fark

olarak yaşamın kalbine mıhlamaktadır

yoktur, ikisi aynı şeydir.” diyen Baudrillard,

sistem. Böylece mevcudiyetin yeniden

benzerliğin figüratif maskaralığından

üretim şebekelerince kapılan mutlu

uzak, hakikati çıplak yakalayacak ve

köleler çağı düşü ve ütopyayı da

işlevsel yarasızlık ile değerlenen sanatı

menzilden çıkarmakta, ufku ve Kutup

burjuva gerçeklikten koparacak olanın

Yıldızı’nı yaşamdan koparmakta. Tam

yaşamsal yoksunluğuna işaret ediyor.

da nedenledir ki sanat epistemolojik

Hakikat çıplak gezmeyi sevmez, hep

kopuşla yetinemez, ontolojik bir içerik

giyiniktir ve kostümü ise ait olduğu çağın

oluşturmakla var oluş nedenini yeniden

muktedirlerince hazırlanır. Görünen şey

tanımlamak zorunda. En sağlam

aslında esir alınmış hakikattir, dejenere

evrensel kavramlar dahi semptomlara

edilmiş, soysuzlaşmış biçimidir hakikatin.

dönüştürüldüğünden nevrotik bir hakikat

Bu gerçeklik sahilinde, içrek ve aşkın

salgılamakta, akıl biçimden ve yüzeyden

olanın orta yerinde yaşamın yaratıcılarına

öteye geçememekte. Simgesel düzen,

karşı saldırganlığı karşısında yaşamın

ÇİZGİDIŞI 7 – BU BIR DÜNYA DEĞILDIR! BIR KAPMA AYGITI OL ARAK MEKÂN

51

mekânı hayal gücünün boğazlandığı


tökezlemeye hakkı yok. O yüzden

anlamlarla, “var olmak her şey demek

ütopyamız gerçeğimizdir, yaşam bir

değildir” bilgisinin vasat alındığı bir

ütopyadır ve sanat bizi buraya kışkırtacak

mecrada adını hak etmek zorunda.

ÇİZGİDIŞI 7 – BU BIR DÜNYA DEĞILDIR! BIR KAPMA AYGITI OL ARAK MEKÂN

yırtıklarda varlık nedenini tanımlamanın

Sanatın entelektüel mezarlık olarak

eşiğindedir. Eğer çağdaş sanat sistemin

müzeden çıkartılmasıyla, sanatçı

mantığına boyun eğmeyen bir başka

gündelik değerlerin, gösteri kültürünün

soydan bir anlam ve varlık kipi bulacaksa,

ve piyasanın mutlu kölesi olarak

ancak yansıttığı dünyanın içermediği

yeniden üretim süreçleri içine çekildi.

bir parçaya sahip olmalıdır. Kapma

Bu mezardan kaçış, bir diriliş ya da

aygıtından kaçan bir savaş makinesi

ikinci bahar olmaktan uzak, burjuva

olarak mekâna girdiğinde, zamanda zuhur

uygarlığın maskesi olarak yüzeyde

ettiğinde artık her şey adıyla çağrılmalıdır.

köpürmekle varlığına, anlamına ve

Sanat betimlemeye teşne olmadan,

değerine piyasanın ruhu ve mantığı

yitirilen hayallerin melankolisinden,

sirayet etti. Bu sıfır toplamlı bir ikilik-

kültürel pişmanlıktan, anlamını

karşıtlık olmadı hiç. Fluxus ve sitüasyonist

yitirmiş ironiden, trajiğin estetiğinden,

tavır, sanatı kurumların ve kuramların

değersizlik talebinden, fetişist-dekoratif

paryası olmaktan kurtarma denemeleri

ideolojiden, ancak eleştirel şiddetin

olarak ancak günümüze izler bıraktı.

yaratacağı uzamda kendi dilinin

Güncel sanatın anlatım biçimleri popüler

imgelerini yaratarak korunabilir. Soyut süreçlerden oluşan toplumsal,

kültüre, kültürel üretime, metalaşmaya ve piyasaya boyun eğdi. Eğer sanatın

eskinin simgesel, ritüel kalıntıları üzerine

içinden geçmek zorunda olduğu bir çöl

kuruludur ve şeyler bu içeriğe boyun

varsa, direnç araçlarının metalaştırılması

eğmektedir. Şiddet üreten bir makine

ve toplumsal denetimin soğuramayacağı

gibi çalışan mevcut toplumsalın bir aklı

bir varlık nedeni olma biçimi ile iddiasını

olduğu bile söylenemez. Toplumsalı

bir daha tanımlamalı. Kentsel mekânlarda,

oluşturan ve onu üreten düşünceye karşı

bienallerde seyirlik-eğlencelik ürünler,

meydan okuyan ve bu sistemi bir artığa

eylemler olma tehdidini karşılayan bir

dönüştürecek olan ve yaşama uzam

tavrı kendi varlık alanına katmalı.

açacak olan, mevcut anlam perdesini kaldıracak içeriğin biçimi etrafında

Kent mimarisinin ve kentsel mekânların görüngübilimsel anlamları vardır. Şehir

dönmelidir sanat. Sanat, eğer bir varlık

sakinleriyle konuşur, onları çağırır, iyi-

nedeni bulacaksa, çağın ruhuyla ensest

güzel-doğruyu kentin muktedirlerinin

içinde, oluş olarak yaşama boyun eğdiren

sınıfsal ihtiyaçları için imâl eder. Eşitsizlik

mevcut toplumsal bedenin düşünce

ve iktidar şebekeleri zihne ve ruha

yapısından enfeksiyon kapmadan,

saldırırken sanatı bir teselli olarak sürer

şeylerin içinden bakan bir gözle

masaya. Bu haliyle burjuva kamusallığı

söylemin dışına sarkmalıdır. Böylece

ölü süslemeciliğine benzemektedir.

anlamın öncesine ait biçimler için tekrar

Harvey’in “Postmodernizmin gösterilen

anlama borçlanmadan, gerçeği ufka

yerine göstereni, otoriteye dayanan

yerleştirmenin tersine, onu ilk adımda,

ve bitmiş bir sanat nesnesindense

eşikte bırakan bir sanat inandığı nesnenin

katılım, performans ve “happening”i,

varlığından kuşku duyan nevrotik var

kökler yerine yüzey görünümlerini öne

oluşundan yolunu ayırabilir. Görünümler

çıkaran tavrıyla uyum içindedir. Gösterici

evreninde gerçeklik mekânı terk edilerek,

zincirde böyle bir kopuşun sonucu, insan

özgürlük kölelikle ilgili bir kavram

yaşantısını zaman içinde bir dizi arı ve

olmaktan kurtarılabilir. Gerçeklik anlam

bağıntısız şimdiki ana indirgemektir.”

düzeyinde öldürülmediğinde, zaman

diye özetlediği postmodern sanata

içinde oluşan düşünce gerçeğin içine

yönelik eleştirisi sanatın estetik biçimi

çöküp, şeylerin kararsızlık durumuna

anlamındaki sorunsalı ortaya koymaktadır.

boyun eğer. Şeylere son veren sanatın

Sanatın söz konusu mekânlardaki anlamı,

hiçlik çukurunu doldurduğu ölü

bu süreksizlik durumu içinde gücünü

52


büyük ölçüde yitirmektedir. Habermas’ın kamusal alanı özel alanın burjuva karakteri karşısında bir özgürlük mimarisine benzetişi, Arendt’ın ölümsüzlük ve ikinci varoluş alanı olarak görmesi, Deleuze’nin “Ama ölüme karşı direncin ikinci bir tarzıyla bir buluşması vardır sanatın: Yani insanların kavgasıyla; ölüme, tahakküme, baskılara karşı umutlu kavgasıyla...” mottosuyla düşünmek gerekir. Kamusal alanla sanat nesnesinin akrabalık ve çatışmalarını düşünmeye sevk eder bizi. Bir yer olarak kamusal mekânlar; anlamların, değerlerin, kimliklerin ve öznelliklerin kurulduğu, imâl edildiği, ruhun terbiye edildiği sömürgelerdir bedeni emen mekânın ideolojisiyle sirayet eden kültür, toplumsal düzen kadar, benliklerimizin de keşfedildiği, deneyimlendiği, iletildiği, yeniden üretildiği kapma aygıtlarıdır. İşte bu aygıt karşısında ve bu aygıtın çalıştığı uzamda sanat eğer isyanı biçimde massetmeyecekse, avant-gardizm,

53

sosyal-realizm ve eleştirel modernizm’in ufkunu kendine eşik bellemelidir. Ekonomik sömürü kültürel tabiiyetle suç ortaklığı içinde hegemonyasını aşkın ve içrek bir köken mertebesine çıkarmaktadır. Meta-imgenin mantığınca burjuva mitler salgılayan bu nevrotik toplumsal bedenden kendini esirgeyen, bu çevrimi kendinden yoksun bırakan bir sanatın bütün bir mevcudiyet metafiziğini göz hizasına indirgemekten kaçamayacaktır. Aksi halde her kaçış deneyimi kendilik yadsıması olarak sanatı burjuva snobizme terk ediş olacaktır…

ÇİZGİDIŞI 7 – BU BIR DÜNYA DEĞILDIR! BIR KAPMA AYGITI OL ARAK MEKÂN

de. Sistemin son sömürgesi olan ruhsal


BIR KENDINI TATMIN BIÇIMI OLARAK KAMUSAL ALAN VE SANAT ÇAĞIMIZ ÜLKELERINDE KAMUSAL ALAN SADECE BIR ALDATMACADAN IBARETTIR. GERÇEKTE HIÇ VAR OLMAMIŞ OLAN VE VAR OLMAYACAK OLAN KAMUSAL ALAN, SADECE BIR ELIT GRUBUN IÇINDE IFADE HAKKINA SAHIP OLDUĞU “TASARLANMIŞ” YERLERDIR. JÜRGEN HABERMAS’A GÖRE “KAMUSAL ALAN”IN EN ÖNEMLI NITELIĞI BÜTÜN VATANDAŞLARA AÇIK OLMASIDIR. “KAMUSAL ALANIN BIR BÖLÜMÜ” YANI KAMUSAL ALANI TOPLUMUN ÖZGÜR ILETIŞIM MEKÂNI HALINE GETIREN ÖĞELERDEN BIRI, BIREYLERIN BIRBIRLERIYLE BIR KAMU ORGANI ARACILIĞI ILE GERÇEKLEŞTIRDIKLERI HER TÜRLÜ ETKILEŞIMLE OLUŞUR. İLERLEYEN BÖLÜMLERDE BUNLARIN KAMUYA AIT ILETIŞIM VE MEDYA ORGANLARI OLDUKLARINI GÖRÜYORUZ. HABERMAS’A GÖRE, “KAMUSAL ALAN IÇINDE BIREYLER NE ÖZEL MÜLKÜN ÜYELERI GIBI, NE DE DEVLET BÜROKRASISININ YASAL YAPTIRIMLARINA MARUZ KALAN ANAYASAL DÜZENIN ÜYELERI GIBI DAVRANABILIRLER. GERÇEK ANLAMDA KAMUSAL ALAN, YANI TOPLUMUN KENDISINE AIT “BOŞLUKLAR” HIÇBIR DEVLET ORGANI YA DA ÖZEL GIRIŞIM TARAFINDAN SAHIPLENILEMEZ VE DENETLENEMEZ. YA Z I / S A L I H C E M N A R

54


Toplum kitle iletişim araçlarına özgürce ulaşarak ve bunların yayınlarını dilediği

iletişim yapma niteliğinden tamamen

gibi denetleyerek “iletişim” sürecini

yoksunlaştırılmış ve bir aristokrasinin

gerçekleştirir ve kamuya ait mekânların

iktidarını yüceltmek ve güçlendirmek

özerkliğini sağlar. Ne yazık ki kapitalist

için kullanılır olmuştur. Topluma bir

dünyamızda kamusal alanın var

enformasyon aracı olarak tanıtılan bu

olmamasının en büyük sebebi özel

medyalar sadece ve sadece propaganda

sektör ve iktidar odakları tarafından

ve ticaret amacıyla kullanılmakta, yoğun

çok güçlü bir sansüre maruz bırakılması

bir sansüre tabii tutulurken bireylerin kendilerini ifade edebilmelerine izin verilmemektedir. Kamuya ait olan bu

vatandaşlara “açıkmış” gibi gözükmekte

kitle iletişim araçlarının kamu tarafından

fakat bu toplumsal “boşluklara” girip

kullanılıp yine toplumun yararına

çıkanların davranışları ve ifade biçimleri

ve sadece “enformasyon” amacıyla

son derece net çizgilerle denetlenilip,

kullanılması gerekirken, günümüz kitle

anayasal düzen tarafından “köşeli”

iletişim araçları ve medya organları

çizgilerle belirlenmiştir. Kamusal alanda

toplumdaki çok sesliği kırmak, ifade

ifade özgürlüğü sadece ve sadece belirli

özgürlüklerini kısıtlamak ve toplumu bir

sansürlere tabii tutularak ve bireye çok

aldatmaca ve benzetim oyunun içine

yüksek maliyeti olan bir süreçtir, bu da

gömmek için çalışmaktadırlar. Kamusal

hiçbir vatandaşın kendini kamusal alanda

alanların en temel temennisi olan medya

ifade etme hakkı olmadığını ortaya koyar.

organlarının ufak bir azınlığın eline

alanlardaki iletişimin ve kamusal alanları

bırakılmasıyla yok edilmesi başlamıştır. Fakat toplumun öyle ya da böyle kamusal

“kamuya” ait yapan “iletişim” etkinliğinin

alanlara ihtiyacı vardır. Kapitalizmin

en temel öğesinin, kitle iletişim araçları,

çözümü, tasarımlanmış ve sonradan

bunların da genellikle gazeteler olduğunu

yaratılmış kamusal alanları toplumun

görüyoruz. “Büyük bir kamusal alan göz

içine yedirmektir. Alışveriş merkezleri,

önüne alındığında, bu tür bir iletişim

özel sektör müzeleri, kamunun sesiymiş

için bilginin iletilmesini sağlayarak

gibi hareket eden ve “paket programlar”

ve alıcıları ya da bireyleri etkileyecek

ile çalışan medya organları, tasarlanmış

özel araçlar gerekir. Günümüzde

ve “güzelleştirilmiş” sokaklar, açık

kamusal alan içinde bu türden bir

hava alanlarının hepsi günümüzde

iletişimi sağlayan medya, gazetelermagazinler, radyo-televizyondan oluşmakta.” Nitekim kamusal alanlarda, bu kitle iletişim araçlarının da kamuya

“yaratı –mekanlardır” ve aslında her biri kamusal alanın sanal gerçekliğidirler. Habemas’a göre gazeteler, kamusal alanları denetleyen ve gözetleyen özel

ait olduğu ve özel bireyler, burjuvazi

sektöre ve devlet otoritesine karşı bir

ya da kapitalizmin yeniden hortlattığı

dengeleyici görevi üstlenerek muhalefet

aristokrasi tarafından denetlenmediği

görevini yerine getirmelidirler. Fakat

sürece ya da iktidar odakları tarafından

entelektüel gazetecilik, “burjuva

sansüre maruz bırakılmadığında sadece

anayasa devletleri” kurulduğundan

ve ancak “kamusal alanda iletişim”

beri, burjuvazinin elinde tamamen ticari

mecrası olarak kullanılabilmektedirler.

kaygılarla üretilir olmuştur. Bir yerden

Yani burada gözüktüğü gibi, Habermas,

sonra gazetecilik kavramı sadece

gazeteleri, televizyonları, radyoları ve

ilanların ve reklamların yayınlandığı,

dergileri birer “kamusal mekân” olarak

yukardan indirme haberlerin ve toplumu

ele almaktadır. Günümüzde bu tarz

dikte etmeye yarayan “enformasyon

“iletişim” mecralarının birer kamusal

benzeri” bildirilerin topluma yedirildiği

alan olmasına imkân bırakılmamıştır,

birer “propaganda” organlarına

kapitalizm ile özel sektörün ve bir elit

dönüştürülmüşlerdir. Karl Bücher’e

grubun eline bırakılmış olan bu “kitle

göre “Gazeteler salt haberlerin

ÇİZGİDIŞI 7 – BIR MASTÜRBASYON BIÇIMI OLARAK KAMUSAL ALAN VE SANAT

ve sürekli çeşitli organlar tarafından denetlenmesidir. Kamusal alan denilen şey

Habermas’ın kuramında kamusal

55

iletişim” mecraları, kamusal alanda


yayımlanmasına yarayan kurumlar

yarattıkları ve tasarladıkları kamusal

olmaktan çıkarak parti politikasının

alanlar ve boşluklar, bireylerin nerede

silahı olan kamuoyunun taşıyıcıları ve

nasıl davranacaklarını denetlemekte

liderleri olmaya başladılar. Haber toplama

ve sürekli izlemektedir. Kamusal alan

ve haber yayımlama arasında yeni

denilen mekânlara girdiğinizde güvenlik

bir unsur kendisini gösterdi: editörler

elemanlarının sizi sürekli denetlemesi,

kadrosu. Gazete sahipleri için gazete

kameraların sizi gözetlemesi, bireylerin

editörlerinin ortaya çıkması, kendilerinin,

güvenliği için değil, tüketimin zinciri

en son haberleri yayımlayan haber

olan mağazaların ve logoların korunması

satıcıları olan kimliklerinin kamuoyunu

içindir. Günümüz sokakları yedi yirmi

pazarlayıcıları haline gelmesine yol açtı.”

dört güvenlik kameraları tarafından

ÇİZGİDIŞI 7 – BIR MASTÜRBASYON BIÇIMI OLARAK KAMUSAL ALAN VE SANAT

Gazetelerin ve öteki medya

denetlenmektedir. Belediyeler ve

organlarının, kamunun siyasi otoriteleri

iktidar odakları sürekli olarak kamusal

rahatlıkla tartışabileceği, eleştirebileceği

denilen alanları şekillendirmek için

ve siyasi otoritelere yön verebileceği

harıl harıl çalışmakta ve bu şekillenen

birer organ olması beklenirken, bu

alanlar yine özel sektöre peşkeş

kamusal alanların tamamen ticari

çekilmektedir. Burada görülen bir

kaygılarla üretilir olması, günümüz

kamusal alan aldatmacası, bir parodidir.

medyasının tüketim kültürünün

Kamusal alan kavramı günümüzde içi

temennisi ve aristokrasinin yani özel

boşaltılmış ve yeniden anlamlandırılarak

sektörün propaganda mecrası olarak

yok edilmiştir. Kamusal alanlar artık

görev yapmasına sebep oldu. Günümüz

bireylerin yararına çalışan kurumlar

kamusal alanları “tüketim kültürü” altında

olmaktan çıkmış ve aristokrasinin

ezilmekte ve yok edilmekteyken, özel

emellerini gerçekleştirmek için kullandığı,

sektörün çıkar çatışması altında bölünüp

üzerinde büyük çıkar çatışmalarının

bölüştürülmektedir. Özel sektörün

yaşandığı “sanal – gerçeklik” ortamlarına

eline bırakılmış medya organlarının

dönüştürülmüşlerdir. Toplumun ve

kamusal alanlarda kamuya açık birer

bireylerin kendini gerçekleştirebileceği

yayın organı olmasını beklemek zaten

hiçbir mekân bırakılmamışken,

oldukça ironiktir. Özel sektörün çıkar

günümüzde tek gerçek kamusal alan

çatışması kamusal alanlara sıçradığından

internettin ta kendisidir. Bireylerin özgür

beri toplumun elinde kendine ait hiçbir

ifade haklarının olduğu ve yapılan her

mekân bırakılmamıştır. Bu mekanlar

şeye müdahale etme yetisine sahip

birer bina, sokak, açık hava alanları,

oldukları tek mekânın “sanal” olması

medya organları v.s gibi nosyonlar

aslında onu “kamusal alan” kavramı

olabilir fakat bunların her biri, şirket

içerisinde öteki bütün mecralardan

propagandaları için birer mecraya

çok daha “gerçek” haline getirir. Bu

dönüştürülmüş ve günümüz insanının

yüzdendir ki, devlet organlarının ve

içinde dolaştırılarak “tasarlanmasına

özel şirketlerin interneti keşfedip sürekli

ve yeniden şekillendirilmesine” aracılık

bir denetlemeye ve yasaklamaya

eder duruma gelmişlerdir. Kamusal

tabii tutmaya çalışması bunun içindir.

alan denilen aldatmaca, daha önce de

Bireye ait olan her şey sürekli olarak

dediğimiz gibi bundan böyle sadece

elinde alınmaya çalışılmakta, yeniden

özel sektör tarafından tasarlanan ve

dönüştürülmeye ve anlamlandırılmaya

yaratılmış tüketim mekânlarıdır.

tabii tutularak bireye geri verilmektedir.

Tıpkı Avrupa Ortaçağsında

Bahsettiğim argümanlar çerçevesinde

olduğu gibi, feodal beylerin “kamuyu

kamusal alan diye bir şeyin var olmadığını

simgelemesi” gibi, günümüz şirketleri

görüyoruz. O zaman kamusal alanda

ve neo feodalizmin derebeyleri bugün

yapılan sanat nedir sorusunu bizim

kamunun temsilcileri haline gelmişlerdir.

karşımıza getiriyor. İnsanı antropolojik

Ellerinde bulundurdukları ve tekel

açıdan incelediğimiz zaman, insanın

haline getirdikleri medya organlarıyla,

en temel düşünme biçiminin ve

56


bu düşünceleri yansıtma ve iletme biçiminin imgeler üzerinden olduğunu

kamusal alanların özel sektöre peşkeş

görürüz. Sanat denen kavram, en

çekilmesinden bu yana, kamusal alanda

ilkel mağara resimlerinden beri süre

sanat yapmak özel sektör için çok doğal

gelmekte ve insan için bir iletişim aracı

bir olgu olmuştur. Tıpkı bireylerin kamusal

olma görevini üstlenmektedir. İnsanın

alanda hiçbir söz hakkına sahip olmaması

yarattığı ilkel alfabeler ve konuşma

gibi, bireylerin kamusal alanlarda sanat

biçimleri, kelimelerle kendini ifade

yapmasına da imkân verilmemektedir.

etme şekli bile imgeler üzerinden olmuş,

Bireylerin sanat yapabilmesi, vatandaşlara

hayal dünyasının görselleştirilmesi

büyük maliyetler getirmekte, ekonomik

için sanata başvurmuştur. Yani sanat,

olarak sansürlenmektedirler. Kimlerin

konuşmak, bağırmak, ağlamak kadar insanın en doğal ifade biçimi olarak

kamusal alanda sanat yapacağı ve “sanatçı” olarak adlandırılacağı şirketler

binlerce yıl görev yapmış, bir ticarete

ve iktidar odakları tarafından çok kesin

dönüştüğündeyse, sanat kavramı

çizgilerle belirlenmiştir. Kendi söylemine

“zanaat” olarak ayrılmış ve bir meslek

ve jargonuna en uygun sanatçıları

koluna çevrilmiştir. Fakat “sanat” asla

toplayan şirketler bunlar için birer “ticari

insanın elinden alınmamıştır. Ta ki

danışman” görevi gören küratörleri

kapitalizm ile insanın en temel ifade

kullanmaktadırlar. Bu sit – komun

biçimi olarak imgelerle anlatım biçimi

yönetmeni görevini üstlenen seçici jüriler

elinden alınmış ve yine ufak bir elit

ve küratörler de bu ticari döngünün birer

grubun eline bırakılarak günümüz “plastik

onayıcısı ve parçası olmakta, kraldan

sanatlarına” dönüştürülmüştür. Eğitim

daha çok kralcı geçinmektedirler.

kurumları, küratörler, galeriler, müzeler

Hiç var olmamış olan kamusal

bu ticari dönüşümün devam etmesi için

alanlarda, sanat olmayan sanatın icra

çalışmışlar ve “sanatı” insandan koparıp

edilmesinin sebebi, özel sektörün çıkar

bir ticari meta haline getirmişlerdir.

çatışmasına hizmet etmesi, sanatın da

Her şeyin birer tüketim nesnesine ve

bir reklam ve pazarlama mecrasına

ticari niteliğe dönüştüğü günümüz

dönüştürülmesindendir. Radikal

dünyasında, sanatın bu dönüşümü

gazetesinde Ayşegül Sönmez’in yazdığı

oldukça doğaldır. Yani yapılan şey

yazıdan alıntılarla argümanlarımı

bir sanat değil, tüketim nesneleri

örneklemek istiyorum. Ayşegül

yaratımıdır. Sanat da tıpkı kamusal

Sönmez, alışveriş merkezlerini birer

mekânlar gibi dönüştürülmüş, anlamı

kamusal alan olarak ele almış ve Profilo

boşaltılmış ve yeniden şekillendirilerek

alışveriş merkezinde gerçekleştirilen

bir azınlığın eline bırakılmış, sonra

sanatsal etkinliklerden birisi hakkında

da topluma “sanat” diye yedirilmeye

bir yazı yazmıştır. Yazının başlığı

çalışılmıştır. Günümüzde görkemli

“Profilo da bir alışveriş – bir iş”tir:

açılışlarla sahnelenen sanat festivalleri, sanat galerileri, sanat müzayedeleri, sanat ödülleri, bu elit kesimin eline geçirdiği “imgeleri kullanma” hakkının yüceltilmesi ve kapitalist tüketimin onanması için düzenlenen muğazam bir şovdur. Görüldüğü gibi zaten kamuya ait olan sanat, kamudan alınmış, yeniden

“Güncel sanat nerede nasıl sergilenmeli? Bir çağdaş sanat müzesinde ve şehrin ta öte yakasında mı? Sergiler şöyle ayağımıza gelemez mi? Mesela bir alışveriş merkezine? Şöyle hem alışveriş yapsak hem de biraz iş(!) baksak... Ne? Kamusal alanda sanat olmaz mı?

paketlenerek kamuya geri kazandırılmaya

Siz öyle sanın. Yıldız Teknik Üniversitesi

çalışılmaktadır. Kamusal alanda sanat

Sanat Tasarım Fakültesi’nin farklı

yapmanın büyük bir “fenomen” olmasının

dallarında okuyan öğrencileri, hocaları İnci

sebebi bundandır. Kamusal alanda

Eviner liderliğinde hayatın içinde, hayatla

sanat büyük bir güldürü şovudur, bir sit

birlikte üretmek üzere bir araya geldiler.

– komdur. Özel sektörün çıkar çatışması

Hayatın tam da ortasında, ‘bize kalan son

ÇİZGİDIŞI 7 – BIR MASTÜRBASYON BIÇIMI OLARAK KAMUSAL ALAN VE SANAT

57

kamusal alanlara sıçradığından beri ve


kamusal alan’ olarak tanımlanan alışveriş

çalışmalarıdır. Financial Times’ın bu sanat

merkezi Profilo’da, dört ay boyunca onlara

sponsorluğu draması için “ işte iyi niyet,

tahsis edilen atölyede üretime geçtiler.

ülke çapında tanıtım ve yerel bağlantılar,

Bu üretim sırasında Profilo’nun artık malzemelerinden, kullanılmayan boş

bir reklam mecrasına dönüştüğünü ve

vitrinlerine her şeyinden faydalandılar ve

neden şirketlerin sürekli finansmanını

alışveriş merkezine yayıldılar. Projenin

aldığını özetliyor. (Chin Tao Wu) Gerçek

sorumlusu İnci Eviner, “Kamusal alan

şu ki, sanatın şirketler tarafından finanse

çalışması, orayı düzenlemek, süslemek

edilmesine bir ihtiyacı yokken, günümüz

demek değildir. Mekâna müdahale

aristokrasisi sanatı ve sanatçıyı sakat

etmez, mekânı işaretler” diyor.

bırakarak sponsor bulmasını zorunlu

Eviner, ‘Çıkış-Giriş’ ismini taşıyan

ÇİZGİDIŞI 7 – BIR MASTÜRBASYON BIÇIMI OLARAK KAMUSAL ALAN VE SANAT

düşük maliyet” diyerek sanatın nasıl

kılmış ve bundan sonra sanat sponsorsuz

sergiyle ilgili “Gördüğünüz işlerin hiçbiri

yapamaz hale getirilmiştir. Kamusal

bir galeri için üretilmedi. Her biri Profilo

alanlarımız bizim elimizden alındığından

Alışveriş Merkezi’nde sergilenmek

beri toplum, artık en doğal özgürlüğü

üzere üretildi” diyerek bir yandan da

olan sanatı yapmak için yine kamusal

uyarıyor. Eviner için bu sergi büyük

alanların hamileri olan özel sektörün

bir fırsat. Öğrencilere, temel sanat

iznini ve finansmanını almak zorundadır.

eğitimi sırasında asla karşılaşılmayan hayatla tanışma fırsata veriyor. Serginin genç ve yetenekli isimlerinden

Yazarın da dediği gibi, günümüz sanatının alışveriş merkezlerinde olmaması için hiçbir neden yoktur ve

Serkan Zihli, aynı zamanda projenin

çağımızın “plastik sanatları” belki de bu

koordinatörlüğünü yapıyor. Yapıtı

haliyle en güzel alışveriş merkezlerine

Profilo’nun en üst yiyecek içecek

yakışmaktadır. Birer tüketim nesnesi

katında yer alıyor. Bu bir Monopol.

haline getirilmiş olan sanatsal üretimler,

Çocukluğumuzun oyunu Monopol’deki

öteki tüketim nesneleriyle ve mağaza

Bankalar Caddesi, Gençlik Parkı gibi

vitrinlerinin yanlarında birer “ürün” olarak

isimlerin yerinde indirim, TV, DVD player, müzik seti ve fiyatları yazıyor.

“iş” sıfatıyla, alışveriş yapılırken bakılan ve göz zevkinizi arttıran dekorasyon ürünleri olarak sergilenmelerinde hiçbir

(….)

sakınca yoktur. Bu şekilde yapılan bir şeye “sanat” demek, sanata hakaret

İnci Eviner’in ısrarla altını çizdiği

etmek olur, ortaya konmuş olan bu

gibi ‘Çıkış-Giriş’, bir ‘sanat sergisi değil’,

muğazam komedi programı, sanatın

değil evet ama “kamusal alanda sanat

ismini ve büyüleyiciliğini, etkileyiciliğini

nasıl olmalı”ya aradığı yanıtlardan

ve statüsünü kullanan fakat sanat

dolayı önemli bir sergi (….)” (Ayşegül

olmayan, adı konmamış bir şeydir.

Sönmez – Radikal Gazetesi)

Yazarın, “bize kalan son kamusal alan” olarak alışveriş merkezlerini

Görüldüğü gibi İnci Eviner bile

ele alması, yazarın kamusal alanlarla

yaptığı şeyi bir “sanat sergisi” olarak

ilgili düşüncelerine hayretler içinde

adlandırma cesaretini kendinde

bakmamıza sebep olmaktadır. Daha

bulamamaktadır. Bu konuya daha

önce Habermas’dan verdiğimiz örnekte

sonra döneceğiz lakin yazarın bunu bir

olduğu gibi, kamusal alanları kamusal

“kamusal alanda sanat” etkinliği olarak

alan yapan en önemli etmen, içindeki

ele alarak öteki sanat etkinliklerine bir

özerk bireylerin bağımsız bir şekilde

“referans” olmasını beklemesi oldukça

iletişime geçebilmesi, ifade özgürlüğüne

ironiktir. Daha önce bahsettiğimiz gibi

sahip olabilmesidir. Kamusal alanların

güncel sanat bir ticari metadan ibarettir

hiçbir profesyonel grup ve odak

ve kamusal alanlara çıkabilmesini tek

tarafından ya da iktidar ya da devlet

sağlayan şey özel şirketlerin “büyük

organı ve bürokrasi ile denetlenmemesi

lütuflarla” gerçekleştirdikleri sponsorluk

gerekmektedir. Fakat alışveriş merkezleri

58


özel sektörler tarafından tasarlanmış ve “yaratılmış” mekânlardır, birer kamusal

tüketmektir ve tüketimin yüceltilmesine

alan adı taşıyan “sanal gerçekliklerdir.”

katkıda bulunmaktır. Çağımızın

Kamusal alan olarak girdiğiniz alışveriş

entelektüelleri olarak adlandırdığımız

merkezlerinde “özerk” bireylerin

bu insanlar bile, tüketim çılgınlığının

yapabildiği ve yapması beklenen tek

birer parçası olmuşlar, bu “iflah olmaz”

şey alışveriş yapmaktır. Ne bir iletişim

ve ahlaksız ticari döngünün birer

etkinliği, ne de bir ifade özgürlüğü

onayıcısı olarak “toplum liderliği ve

kavramı söz konusudur. Yapılan tek

fikir öncüsü” görevi üstlenmektedirler.

iletişim özel sektörle bireyler arasında “mağaza ve müşteri” ilişkisinden ibarettir.

Ne yazık ki kamusal alanda sanat yapmak, bir sektörün size atölye

Alışveriş merkezlerinin birer kamusal

tahsis edebilmesi, logosunu bahşedip

alan olarak adlandırılması bile kamusal

izin vermesi ile yapılabilmektedir.

alanlar üzerine bu kadar yazılmış çizilmiş

Alışveriş merkezinin sahibi şirket,

kuramların çöpe atılması demektir. Fakat

sanatçılara lütfetmiş ve alışverişten arta kalan çöplüklerini vererek sanat

üretimin ve bu üretimin denetiminin

yapmalarını beklemiştir. Yani yapılan

ufacık bir azınlığın eline teslim edilmesiyle

sanat “tüketimden arta kalan değersiz

birlikte ortaya çıkmış olan elit kesimin

malzemelerin” yeniden değerlendirilerek

çıkarlarının kamusal alanlara kadar

birer “tüketim ürününe” dönüştürülmesi

taşması sonucunda, kamusal alanları ele

olarak adlandırılabilir. Bu da bahsettiğimiz “sanat” nosyonuna birebir uymaktadır.

yaratarak eskilerinin yerine koyma işlemi

Günümüz sanatının çöplükten ve

yapılmış ve bizlerin eskiden “kamusal

sanatçının da “geri dönüşüm işçisinden”

mekân” olarak adlandırdığı yerler

bir farkı kalmamışken, bir şirketin

unutturularak yenileriyle zihinlerimizde

artıklarından sanat yapmaya çalışmak

bir değiş tokuş yapılmıştır. Bundan böyle

kadar daha doğal ne olabilir? Hatta

özel sektör logosu taşıyan ve güvenlik

sanat eserlerinin boş vitrinlerde

görevlileri tarafından aranarak girdiğiniz,

yayınlanması, yeri boşaltılmış ve kira

kameralar ve denetleyiciler tarafından

alınamayan mağazaların vitrinlerinin

sürekli izlendiğiniz, tüketici davranışları

değerlendirilmesi için bir yoldur. Kamusal

bilimcileri ve pazar analizcileri tarafından

alanların vitrinlerinde sergilenen sanat

gözlemlendiğiniz mekânlar ne yazık

eserlerinden daha ne beklenir ki?

ki kamusal alanlardır. Toplum burada

İnci Eviner, “Kamusal alan çalışması,

kendi kendini gerçekleştirme eylemini

orayı düzenlemek, süslemek demek

yapamaz. Yapması da beklenmez.

değildir. Mekâna müdahale etmez,

Tüketmekle görevli ve hizmetli olarak

mekânı işaretler” diyerek bu sanattan

addedilen toplumun yeni ismi de

ne beklenebileceğini ve neye hizmet

zaten “toplum” değil, tüketici kitlesidir.

ettiğini de bize çok güzel özetliyor. Zaten

Tüketici kitlesinin kamusal mekânları da pek tabii alışveriş merkezleri, kafeler,

sanatçıdan kamusal alana ve şirketin “özel mülküne” sanatıyla bir müdahale

restorantlar, şirket müzeleri, eğlence

etmesi beklenmez, beklenmeyecektir

parkları v.s gibi şirketlere ve özel sektöre

de. Şirket jargonuyla paralel giden

ait mekânlardır. Yazarın da dediği gibi bu

sanatçıdan, tüketici kitlesini cezp edecek

ticari sektör tarafından yaratılmış “sanal

ve “dükkânlara” çekecek işler yapması

gerçeklikler” “hayatın ta kendisidirler

beklenmektedir. Ayşegül hanım’ın da

ve “tam içinde” yer almaktadırlar. Çünkü

dediği gibi “bize kalan son kamusal

tüketici kitlesinin hayatı reklamcılar

alanların”, yani özel sektör mülkiyetlerinin,

ve şirketler tarafından bir senaryoya

tüketiciler tarafından daha cazip hale

dönüştürülmüş ve bu senaryo her gün

getirilmesi için bir “işaretleme” oyunu

aralıksız olarak ticari propaganda ile

oynanmaktadır. Sanatçıdan yapılması

topluma okutulup ezberletilmektedir.

beklenen, tüketicileri büyülemek, cezp

ÇİZGİDIŞI 7 – BIR MASTÜRBASYON BIÇIMI OLARAK KAMUSAL ALAN VE SANAT

daha önce de ortaya koyduğumuz gibi

geçirmek yerine, yeni kamusal alanlar

59

Bundan böyle tüketici kitlesinin tek hayatı


ÇİZGİDIŞI 7 – BIR MASTÜRBASYON BIÇIMI OLARAK KAMUSAL ALAN VE SANAT

etmek ve sanatın statüsü ve estetiğini

eserlerde sanat adına bir şey bulmak,

kullanarak mekânların “ilgi çekici” hale

samanlıkta iğne aramaya benzemektedir.

getirilmesidir. İnci Eviner ve ekibine

Yapıtların tüketim nesnelerinden

bahşedilen çöplük ve boş dükkânların

ayrışmamalarının en önemli özelliği,

kullandırılmasının sebebinin altında bu

bahsettiğimiz gibi, tüketim ürünlerinden

durum yatmaktadır. Bu boş vitrinler

geriye kalan artıkların, lütfedilip şirket

ve artık malzemeler tüketici kitlesini

tarafından sanatçılara sunulmasıdır. Bu

irite edecek ve alışveriş merkezindeki

sayede bu artıklardan ortaya çıkacak

seyahatinin yönünü değiştirecektir,

tek şey, yine tüketim nesneleri olacaktır.

sanatçıdan ve sanatından beklenen,

Sanat adını kullanan ve sanatsal

bu “irite” edici ve engelleyici

yapıtların estetiğinden biraz olsun

mekânların makyajlanarak kamufle

almaya çalışan bu yapıtlar, birer “mağaza

edilmesi, saklanması ve sanatıyla bu

ürünü” olarak sergilenmektedirler.

çöplüğü “alışveriş merkezinin” içine

Bu tarz sanal gerçeklik alanlarında

yedirebilmesidir. Böylece tüketici kitlesi

yapılan sanat benzetimleri de ne

bir yandan alışverişini yaparken artık

yazık ki sanal gerçekliğin içine

malzemeyi ve boş vitrinleri görmeyecek,

gömülerek birer “aldatmacaya”,

onun yerine çağımızın güzide plastik sanat eserleriyle karşılaşacaktır. Görüldüğü gibi kamusal mekânda yapılan sanatın tek hizmet ettiği yine özel

“sanatımsıya” dönüşmektedirler. Eviner, ‘Çıkış-Giriş’ ismini taşıyan sergiyle ilgili “Gördüğünüz işlerin hiçbiri bir galeri için üretilmedi. Her

sektördür. Zaten burada kamusal alan

biri Profilo Alışveriş Merkezi’nde

diye söz edilen şey özel mülkiyettir ve

sergilenmek üzere üretildi” diyerek,

kamusal alanlar yedi yirmi dört kamuya

bize sanatın hangi mekanlarda yer

hizmet ederken burası sabah saat dokuz

alması gerektiğiyle ilgili düşüncelerini

– gece saat on hizmet vermektedir. Bir kamusal mekânın belirli saatler içerisinde

özetlemiş oluyor. Sanat denilen ve insanın en tabii anlatım biçiminin yer

çalışması, kamusal alanların belirli

alabileceği tek mekânlar, günümüzde

otoriteler tarafından sansürlenmesi

ya bu tasarlanmış ve yaratılmış sanal

değil midir? Gerçek kamusal mekânlar

kamusal alanladır ya da ticari döngünün

kamu, yani toplum tarafından idare

devam ettiği sanat galerileridir. Sanat

edilirler ve sansüre, kapatmaya, ya da

galeri için sanat tasarlamak ve yapmak

mesai saatlerine ihtiyaç duymazlar. Bu

zaten ayrı bir muammadır. Buradaki

tarz “kamu alanlarında” yapılan sanat da

mesele, gördüğümüz bu çöplüğün

sanat değil bir “işaretleme” çalışmasıdır.

bir sanat galerisinde sergilemek için

Şirket logolarına ve tüketim mekânlarına

tasarlansaydı ne fark edeceğidir.

tüketiciyi cezp ederek çekmekten başka

Sanat galerisinde sergilemek adına iş

bir şey değildir. Günümüz bienalleri

üretmek ve sanat galerilerinin içlerine

ve sanat festivalleri ve büyük şirketler

ve mekânını kullanarak buraya sanatsal

tarafından organize edilip güya

işleri yedirmek, sanat etkinliğini

kamusal mekân olan sokaklarımıza

gerçekleştiriyormuş gibi gözükerek

çıkartılmalarının ve bunun oldukça şaşalı

bir ticari üretimin parçası olmaktır.

bir şekilde yapılmasının sebebi, şirket

Sanat galerilerine özel işler üretmek ve

logolarını işaretleme ve tüketimi yüceltme

sanat galerilerinde sergilenmek üzere

çalışmalarıdır. Görüldüğü gibi kamusal

sanat yapmak eylemlerinin altındaki

alandaki sanatın, sanat olarak hiçbir

iyi niyet ciddi biçimde sorgulanmalıdır.

maiyeti, değeri ve içeriği kalmamıştır.

Burada yapılan her ne ise, sanat

Sanat adı altında yapılan işler bile,

değildir, belki bir ticarettir, belki bir

mağaza içerisindeki ürünlerden ayrışamaz,

kurgulamadır, bir tasarlanma ya da

mağaza içerisindeki tüketim jargonunu

düzenlenme hatta geri dönüşümdür

kullanan, bu estetik anlayışından

fakat bu kesinlikle ve kesinlikle

yararlanan üretim biçimleridir. Bu

sanat değildir. Çünkü sanat denen

60


nosyon, yıllar önce kamusal alanlarla

En güçlü reklam kamusal alanlarda

ve insanın özerkliği ve bağımsızlığı

yapılmaktadır. Çünkü çağımız kitle

ile birlikte ölmüş ve yok edilmiştir.

iletişim araçlarını insanlar kapatabilir,

Bu yüzden İnci Eviner ısrarla

insanlar eninde sonunda sokağa çıkmak

vurgulamaktadır. Yapılan şeyin bir sanat

zorundadır. Dolayısı ile burada yapılan

olmamasının sebebi acaba henüz “sanatçı

propaganda hiçbir şekilde engellenemez.

ismi” almamış olan sanatçı adaylarının

Görüldüğü gibi sanatı da o sıcak galeri

ve küçük tüccarların neyin satıp neyin

ortamlarından dışarı çekip, statüsünü

satmayacağına dair bilgilerinin eksik olmasından mıdır? İnci Eviner acaba

“topluma indirgemeye” çalışmanın sebebi şirketlerin yeni bir reklam mecrası

bu alışveriş merkezinde bir “üretim”

bulmuş olmalarından ve bunu hemen

yapsaydı ona sanat der miydi? Buradaki

en etkileyici ve verimli şekilde tüketici

dürüstlüğün sorgulanması gerekmektedir.

kitlesiyle paylaşmak istemelerinden

İnci Eviner’e göre burada yapılan üretimin

kaynaklanmaktadır. Sanat eğer eskisi gibi

ya da geri dönüşüm çalışmasının sanat

insana ait olan bir şey olarak kalsaydı,

olmamasının sebebi, birincisi “sanatçılar”

bırakın kamusal alanları daha en başından

tarafından yapılmamasıdır, ikincisi,

toplumdan kopmaz, bu elit statüye

ticari bir nitelik taşımamasıdır. İnci

girmez ve bir ticari nesneye dönüşerek

Eviner ve onun gibi sanatçılar için sanat

ölmezdi. Bu şarlatanlığa son vermek yine

üretiminin yeri sanat galerileri ve -ticari

sanatçıların elindedir. Galerilere, kamusal

nitelik taşıyacaksa eğer - şirketlerin

alanlara ve bu tarz kıvır zıvır mekânlara

bize sunduğu kamusal alanlarda yapılan

iş yapmak ve para kazanmak hülyalarına

etkinliklerdir. Çünkü günümüzde sanatçı

bir son verip, marka olmaya çalışmak

birer “reklam üreticisi” durumuna gelmiş

yerine bu oluşumlara karşı sanatsal

ve bu işten para kazanan “yaratıcı

yapıtlarıyla savaş vermeleri ve bütün

işçiler” olarak görev yapmaktadır. Artık

sanatçıları, tasarımcıları ve kuramcıları

bizim olmayan ve hiç var olmayacak

bu savaşa çekmeleri gerekmektedir.

olan kamusal alanlarda sanat yapmaya

Ya da bu yağlı düzenin bir parçası

çalışmanın ironisi, zaten bizim olan

olmayı seçip, özel sektörün ve ufak bir

şeyi toplumdan alıp bize geri vermeye

azınlığın, bu azınlığın şakşakçısı olan

çalışmaktır. Ticaret sanatı öyle bir hale

küratörlerin ve yazarların kamuyu temsil

getirmiştir ki, öncelikle toplumdan

etmesini ve “bizim” adımıza bir şeyler

ve halktan uzaklaştırmış, elit ve çok

yapmasını mı izlemeyi tercih edersiniz?

yüksek bir statüye oturtarak toplumun anlayamayacağı bir hale getirmiş, jargonunu toplumun kendisinden ve insanın düşünme biçiminden çok uzaklaştırmış, bambaşka bir forma dönüştürmüş, daha sonra da üzerindeki ticari baskı arttıkça, çağımız tüketici kitlesine hitap etmek ve bir reklam aracı olarak kullanılabilmek için tüketiciyle aynı jargonu paylaşır duruma getirilmiş ve “kamusal alanlara” çıkma çabası içine girmiştir. Sanatın eskiden sahip olduğu elit statüyü bırakıp toplumun ayağına gelmeye çalışması, kamusal alanda sanat yaparak, toplumu sanata yakınlaştırmaya çalışmak, bütün bu iyi niyet ve lütufkâr hareketler, sanatın içerisindeki reklam potansiyelinin keşfedilmesiyle başlamıştır.

ÇİZGİDIŞI 7 – BIR MASTÜRBASYON BIÇIMI OLARAK KAMUSAL ALAN VE SANAT

61

sesini kısabilir, okumayabilir, fakat bütün

yapılan şeyin bir sanat olmadığını


TOPLUMSAL HAREKETLER, DIRENMENIN ESTETIĞI VE KAMUSAL SANAT TOPLUMSAL HAREKETLERIN SIYASET SAHNESINDE ÖNCÜ KONUMA GEÇMESIYLE YENI TIP KAMUSAL SANATTAN SÖZ EDILMEYE BAŞLANMASI AYNI DÖNEME DENK GELIYOR. YENI DIRENIŞ ESTETIĞI VE SANATIN YENI STRATEJILERI ARASINDA ŞAŞIRTICI BENZERLIKLER VAR. TOPLUMSAL HAREKETLER VE KAMUSAL SANATIN EN ÖNEMLI ORTAK HEDEFLERI ISE KAMUSAL ALANI ELE GEÇIRMEK VE MUHALIF KAMUSAL ALANI INŞA ETMEK. PEKI HAZ, YARATICILIK VE MIZAHLA IKTIDAR DIZE GETIRILIR MI? KAMUSAL ALAN HAYAL GÜCÜYLE ELE GEÇIRILEBILIR MI? ESTETIK VE SIYASETIN IÇ IÇE GEÇTIĞI ANLAR OLMADAN KAMUSAL SANATTAN VE GÜNDELIK HAYATI DÖNÜŞTÜRME GÜCÜ OLAN SIYASI EYLEMDEN SÖZ EDILEBILIR MI? EĞER KAMUSAL SANAT GERÇEKTEN OLANAKLIYSA, ÖZNESININ SANATÇI OLMASI MÜMKÜN MÜ? SAHI NEDIR KAMUSAL SANAT? M A K A L E / E ZG I B A KÇ AY

62


DIRENIŞ ESTETIĞI 2000’li yılların başından bu yana

halinde sloganlar atmış, kısık sesle

toplumsal hareketlerin kullandıkları dilde

marş söylemiş, üzerinde prova yazan

ve seçtikleri eylem biçimlerine gözden

dövizler taşımış, “eylem halaysız olmaz”

kaçmayacak bir değişim yaşanıyor. Bu

diyerek 3-4 kişilik küçük halay ekipleri

değişim Türkiye’deki toplumsal muhalefeti

oluşturmuşlardı. Bayram provasına

de içine almış gibi görünüyor. Buna ilişkin

katılanların anlattığına göre polis ne

dikkatimi çeken ilk örnek Haziran 2004’te

olduğunu anlayamamış, amirlerine de

İstanbul’da yapılan NATO Zirvesi sırasında

ne olup bittiğini anlatamamıştı. “Ne yapıyorsunuz?” sorusuna “eylem değil prova” cevabını alınca polis

olan katılımcıların üzerini arayıp nükleer

olayı sessizce izlemekle yetinmişti. 21

bomba taşıyıp taşımadıklarını öğrenmek

Nisan’da ise “Gazcı Kardeşler” adlı

istemesiydi. Ardından “Zalimlere

ikinci provayı gaz efektleri ve oyuncak

Karşı Hayal Gücü Eyleme” sloganıyla

panzerlerle gerçekleştirmişlerdi. Polis

2006 yılında kurulan %52 grubunun

bu defa şaşırmamış, telsizinden amirlere

eylemleri geldi.1 %52’nin en çok ses

bildirmişti: “Bir şey yok amirim eylem

getiren işi Boğaziçi Üniversitesi’nde Koç

değil prova yapıyorlar.” Yaratıcı direniş

Holding tarafından düzenlenen kariyer

üyeleri sokakları, meydana dönük okların

günlerinde gerçekleştirilen eylemdi.

üzerinde “1 Mayıs Alanına Gider” yazılı

Ayrıca Cevahir Alışveriş Merkezi’nde

stencillarla işaretleyip dağılmışlardı.

hırsızlıkla suçlanan bir çocuğun güvenlik

Geçmişe dönüp baktığımızda Türkiye’de, sözünü ettiğimiz direniş dilinin

nedeniyle ölmesinin ardından, bu

kullanıldığı deneyimlerle karşılaşmak

alışveriş merkezinde sahte dolar

mümkün: 1969 yılı yazında Boğaziçi

dağıtıp, avludaki havuza kırmızı boya

Köprüsü yapımı ülkenin gündemine

dökerek eylem yaptılar. Üniversitelerde

oturmuşken “Boğaz’a Değil Zap Suyu’na

uygulanan başörtüsü yasağını, çeşitli

Köprü” diyen devrimci gençler ülkenin

fakültelerde türbanlı erkek öğrencilerin

en uzak köşesine, Hakkari’ye doğru

okula girmesiyle protesto ettiler.

yola koyuldular. Devrimci Gençlik

2008 yılında ise “Yaratıcı Direniş”

Köprüsü, bu gençlerin bölgesel eşitsizliği

atölyesi kuruldu. Bir çeşit performans/

vurgulamak üzere kurguladıkları hem

eylem türü olan ve dünyada farklı

sembolik hem de estetik göndermeler

örnekleri bulunan “flashmob”u kullanan

içeren bir eylem biçimiydi. Zap Suyu

atölye üyeleri, Dink’in vurulduğu saat

üzerine yapılan köprü Joseph Beuys’un

15:00’te Galatasaray Meydanı’nda bir

söz ettiği sosyal heykeldi. Köprü inşasına

anda vurulmuşçasına yere yığıldılar.

karşı geliştirilen direniş stratejilerinden

“Noviembre” (Kasım) filminden esinlenen bu eylemde pantomim

biri de sokak tiyatrosuydu. Sokaklarda, meydanlarda oyun oynayan Devrim

sanatçıları gibi yüzlerini beyaza boyayan

İçin Hareket Tiyatrosu, Boğaz’ın her iki

atölye üyeleri, ellerinde kayıpların

yakasındaki gecekondu mahallelerinde

fotoğraflarıyla dolaştılar, geçenlere

defalarca bu oyunu sergiledi.

fotoğrafları göstererek sessizce kayıpları

Bugün benzer bir stratejiyi nükleer

aradılar. Hrant Dink’i anmak için

karşıtı Sinoplu gençler kullanıyor. Sinop

gerçekleştirilen “O Gün Biz de Vurulduk”

Sanat Tiyatrosu adı altında bir araya

isimli performans-eylem ve Cumartesi

gelen, çoğunluğu liselilerden oluşan

Anneleri’nin mücadelesini desteklemek

gençler, ceplerinde velilerinden aldıkları

için düzenledikleri pandomim-eylemle

izin belgeleriyle Türkiye’nin dört bir

akıllarda yer eden Yaratıcı Direniş

köşesinde “Tımarhanede Özgürlük

Atölyesi’nin en etkili eylemi 1 Mayıs

Var” adlı oyunlarını sergiliyorlar. Bu

2009 öncesinde gerçekleştirilen işçi

oyun 70’lerdeki sokak tiyatrolarından

bayramı kutlama provalarıydı. 18

farklı olarak her şehirde, her semtte, her

ÇİZGİDIŞI 7 – TOPLUMSAL HAREKETLER, DIRENMENIN ESTETIĞI VE KAMUSAL SANAT

bir grup antimilitaristin, kırmızı bölge sınırında toplantıdan ayrılmak üzere

görevlilerinin aşırı şiddet kullanmaları

63

Nisan’da Taksim’de toplanan grup fısıltı


mahallede oranın sakinleri tarafından

geçen Plastik Lale Ödül Töreni sanat

yeniden yorumlanıyor. Oyun Sinop’ta

kurumunun aktörlerinin maskelerinin

yapılması düşünülen nükleer santralden,

düşürüldüğü bir şenliğe dönüştü.

Bergama’daki altın madenine karşı

Muhalefetin sesini duyurmak için

direnişe, Pazarcık’taki çimento

seçtiği yeni stratejiler, yeni “direniş

fabrikalarından, Hasankeyf’teki tarih

estetiği”nin ürünleri giderek daha sık

kıyımına kadar birçok çevre felaketine

karşımıza çıkıyor. Yerel direniş odakları,

değinerek, yerellerdeki mücadelelerin

özgün dil ve kültürel dizgeler üzerinde

sesi oluyor. Sinoplu gençler ücretsiz

şekillenmiş stratejiler üreterek “neo-

olarak gerçekleştirdikleri bu etkinliğe “Eylem Sanat” adını veriyorlar.

liberal hegemonya”nın gündelik yaşama saldırısına karşı çıkıyorlar. 2 Bu direniş estetiğinin niteliğini ise yaratıcılık,

DIRENIŞ ESTETIĞI VE KAMUSAL ALAN ÇİZGİDIŞI 7 – TOPLUMSAL HAREKETLER, DIRENMENIN ESTETIĞI VE KAMUSAL SANAT

Kamusal alan, muhalefetin ürettiği

ilişkisellik ve kamusallık gibi temel kavramlar belirliyor. Ve aklımıza şu soruları düşürüyor: Haz, yaratıcılık ve

yeni dil ve kurguladığı politik eylem

mizahın gücü iktidara ezberini unutturur

biçimleri için kuşkusuz en önemli

mu? Kamusal alan hayal gücüyle ele

kavram. Bu eylemler çoğu zaman

geçirilebilir mi? Estetik ve siyasetin iç içe

kentsel-kamusal mekanı hedef alıyor, her

geçtiği anlar dışında, kamusal sanattan

zaman düşüncenin, bilginin, mekanın

ve gündelik hayatı dönüştürme gücü

kamusallaştırılmasını amaçlıyor. Örneğin

olan siyasi eylemden söz edilebilir mi?

Feminist örgütler “Geceler de Bizim Sokaklar da” diyerek kadına yasaklı zaman ve mekanı, kamusal alanı ve geceyi işgal etme girişiminde bulunuyorlar.

KAMUSAL SANAT Siyasetin alanından başladığımız düşünce süreci bizi ister istemez sanatın

Kentsel dönüşüm çerçevesinde muhtemel

alanına taşıyor. Çünkü sözünü ettiğimiz

bir gecekondu yıkımına sahne olabilecek

direniş estetiğinin nasıl ve hangi araçlarla

mahallelerden Gülsuyu’nda mahalleliler

üretilmekte olduğunu sorgulamak için

rantı değil, “yaşamı savunmak” için

sanat kuramının kavramlarına ihtiyaç

permakültür bahçeleri kuruyorlar.

duyuyoruz. Ve belki de bu yolculuk bizi

Geçtiğimiz yıl ulaşım zamlarına karşı

yeni bir sanat tanımına doğru sürüklüyor.

Ankara, İzmir ve İstanbul’da aynı anda

Çünkü geçtiğimiz yirmi yıl içinde

“Akbilim Boş Topbaş” sloganıyla akbil

kolektif üretim, ilişkisellik, kamusallık

basmadan toplu taşıma araçlarına binme

niteliklerine sarılan sadece toplumsal

eylemleri yapıldı. “IMF Papucu Yarım Çık

hareketler değil, çağdaş sanat da

Dışarıya Oynayalım” diyerek örgütlenen

bugün daha önce hiç olmadığı kadar bu

Direnistanbul-IMF ve Dünya Bankası’na

kavramlarla uğraşıyor, kent ve kamusal

Karşı Direniş Günleri Koordinasyonu,

alandan söz ediyor. Artık modernizmin

Tarlabaşı’nda semti tehdit eden kentsel

tamamlanmış, tekil, özerk sanat yapıtı

dönüşüm planlarını mahallelilerle

idealine karşı, sürece ve işbirliğine

tartışma zemini yaratmak için “Para

dayalı, mekana, bağlama göre şekillenen,

Değil Yemek” eylemini gerçekleştirdi.

kamusal alanda, kamu için ve kamusal

Semt pazarının atıklarından yaptıkları

olan ile birlikte üretimi hedefleyen yeni

yemekleri Tarlabaşı’nda pişirip

bir sanatın tanımı yapılıyor. 3 Yaşam

mahallelilerle paylaştılar. Beşiktaş’taki

anları tasarlayan, karşılaşma mekanları

otobüs durağının hiçbir açıklama

olarak muhalif kamusal alanlar yaratmayı

yapılmadan kaldırılmasından rahatsız,

öneren, gündelik yaşamın içine sızan,

ulaşım zamlarından muzdarip öğrenciler

deneyimler ve toplumsal ilişki biçimleri

kartondan “tabanvay”la yolculuk ettiler.

örgütleyen bir tür kolektif eylem

Emek Sineması’nın yıkılmasını protesto

laboratuarı olarak bu yeni sanat tanımı

etmek için, Yeşil Çam Sokak bir açık hava

için pek çok isim kullanılıyor, komünite

sinemasına dönüştürüldü. İKSV ile dalga

temelli sanat (community based art),

64


proje temelli sanat, aktivist sanat ya da yeni tip kamusal sanat… Adı her 4

Kamusal sanatın tanımı ya da tanımları,

ne olursa olsun bu sanatın stratejileri

elbette akla hemen Bourriaud’nun

tarihsel olarak toplumsal hareketlerin

ilişkisel estetik kuramını getiriyor.

direniş estetiği ile nereyse kusursuz

Fransız küratör Nicolas Bourriaud

biçimde örtüşüyor. Zaten yeni tip kamusal

1998’de, temel niteliği insanlar arası

sanatın olgunlaşması siyaset sahnesinde

değiş tokuşu bir estetik nesnesi olarak

toplumsal hareketlerin öncü konuma

ele almak olan “ilişkisel estetik kuramını”

geçmeleriyle aynı döneme rastlıyor.

tanımlamıştır. Bourriaud sosyallik ve

Toplumsal hareketler ve yeni tip

sanat arasındaki ilişkisinin pekiştiği,

kamusal sanatın barınma, eğitim, sağlık

tüketim sürecinin ön planda olduğu,

gibi acil ihtiyaçlara cevap vermek,

özneler arası karşılaşmalar ve interaktif

siyasi toplumsal iktidarın doğasının

işlerden oluşan 1990’lı yıllar güncel

dönüştürülmesi, herkesin aktif politik

sanat haritasını çıkarır. Kolektif duyarlılık,

birer özne olması ve kamusal alan

katılım, etkileşim, diyalog anahtar

Evsizler için yaşam alanları tasarlamak,

kelimelerdir. Örnekler ise genelde 1980 sonrası uluslararası sergilerde adlarını

alternatif enerji kaynakları keşfedip

duyuran Liam Gillick, Rirkrit Tiravanja,

kamusallaştırmak, hırsızlık yapmak

Pierre Huyghe, Phillippe Paraneo, Carsten

yani özel mülkü kamusallaştırmak için

Höller, Vanessa Beecroft, Maurizio

giysi tasarlamak, satılmak istenen bir

Cattelan gibi sanatçılardan seçilmiştir.

parkı korumak için örgütlenmek, tüm

Örneğin Tiravanja davet edildiği müze

halkın ücretsiz kullanımı için yüzme

ve galerilerde ziyaretçilerle birlikte

havuzu kiralamak, çeşitli ırklardan

körili yemekler pişirip yiyor. New York

mültecilerle birlikte yerleştirmek için

303 Galeri’de kendi evinin bir kopyasını

boş alanları işgal etmek kamusal

inşa ederek, ziyaretçilerin kullanımına

sanat pratiklerinden bazıları.

açıyor. İzleyicilere en sevdikleri filmleri

Burada en önemli noktalar sanatçıların,

sorup, bu filmleri Glasgow’da iki sokağın

sanat kurumu dışından insanların

kesiştiği bir dış mekanda gösteriyor.

katılımıyla iş üretmeleri, sanatçı ve

Bu işler şaşırtıcı biçimde toplumsal

izleyici hiyerarşisini yok etmeye

hareketlerin yeni direniş estetiği

çalışmaları, nesne değil, süreç üretmeleri,

çerçevesinde ürettiği çözümlere benziyor.

estetik yargılardan bağımsız eylemler

Diğer yandan her biri sanat kurumunun

gerçekleştirmeleridir. Yani kamusal sanat

koruyucu kanatları altında, dünyaca

kamusal alanda yer alan sanat işi değil,

ünlü sanatçı tarafından üretiliyor.

üretim süreci kamusal olan, kamusal

Tam da bu bağlamda Bourriaud’nun

olarak alımlanan yaratıcılık biçimidir.

“ilişkisel estetiği” eleştiriye açıktır. Özellikle

Kamusal sanat özellikle kolektifler,

Claire Bishop’un vurgusu, kamusal sanat

inisiyatifler olarak örgütlenen sanatçı

tartışmaları için büyük önem taşır. Bishop,

toplulukları tarafından benimsenir.

ilişkisel estetiğin sınırlarına işaret eder:

Toplumsal, ekonomik, ekolojik sorunları

“İlişkisel” pratiklerle yakınlığı bir

anlamak, onlara müdahale etmenin bir

sanat yapıtının kamuyu etkin bir araca

aracı olarak kabul edilir. Kamusal sanat

dönüştürdüğü anlamına gelmez. Sadece

yapan sanatçı toplulukları sanatın üretim

işbirliği yapmak, katılımcı, interaktif olmak

ve dağıtım biçiminin değişmesinde ve

bir yapıtı kamusal ve meşru kılmaz. Çünkü

sanat kurumunun dışına taşmasında

bugün katılım, kitle iletişimi, kültür turizmi

etkili olurlar. Lübnan’dan Al-Jana,

ve siyaset tarafından halkın denetim

Makeonya’dan Multimedya, Meksika-

altına alınması için kullanılmaktadır. 5

ABD’de çalışan Chiapas Media Project,

Kamusal sanatı değerlendirirken asıl

ABD’den Temporary Services, Group

belirleyici olan ne tür ilişkilerin, kimin için,

Material, DOPA, Huit Facettes, Yomango

nasıl ve elbette neden üretildiğidir. Claire

verilebilecek örneklerden bazıları.

Bishop, Laclau ve Mouffe’un çatışma

ÇİZGİDIŞI 7 – TOPLUMSAL HAREKETLER, DIRENMENIN ESTETIĞI VE KAMUSAL SANAT

yaratmak gibi pek çok ortak amaçları var.

65

KAMUSAL SANATIN ELEŞTIRISI


(antagonizma) kuramından yararlanarak ilişkisel estetiğin bağlamını eleştirir.

politik etkinlik olarak “estetik politik

Ernesto Laclau ve Chantal Mouffe,

eylem” kavramı üzerine düşünmeyi

bağlamın kurulup tanımlanabilmesi

önermek yanlış olmayacaktır.

için belirli sınırlar çizilmesi gerektiğini savunuyor. Çatışmayı, mücadeleyi, çelişkiyi bu sınırlar doğurur. Çatışma

ÇİZGİDIŞI 7 – TOPLUMSAL HAREKETLER, DIRENMENIN ESTETIĞI VE KAMUSAL SANAT

yaratıcı, kamusal, duygulanımsal,

Kamusal sanat anlayışından beslenen “estetik politik eylem”i değerlendirirken bir sanat eseri ile karşılaşma anına

otorite tarafından dayatılan söyleme

ne kadar çok benzediğini fark

karşı çıkıldığı anlamına gelir. İlişkisel

edebilirsiniz. Söz konusu olan katılımcı,

estetiğin farklılaşmamış kimliklerden

duygulanımsal, hayalgücüne dayalı

oluşan, açık uçlu bağlamı ise çatışmayı

estetik bir deneyimdir. Bu eylem-protesto

dışarıda bırakarak, kendini içsel

biçiminde performatif bir karşılaşma

uyuşmazlıklardan arınmış bir “microtopya”

gerçekleşir. Bu anları“duygulanımsal”

içine hapseder. Böylece etkisizleşir. Bu

(affective) kılan içinde bulunan ironi,

etkisizleşme Bourriaud’nun örneklerinde

mizah ve hazdır. Estetik politik eylem

gördüğümüz gibi aslında aktörlerin

gerçekleştiği yer Balibar’ın tasvir ettiği

her zaman sanatçılar ve sahnenin her

biçimiyle “toplumsal çatışmaların ifade

zaman sanat kurumu olduğu, toplumsal

edildiği ama insanlar arasında bir ortaklık

çatışmaların uzağında oynanan bildik

kurulma olasılığını da içeren “karşılaşma

senaryodan kaynaklanır. Bu nedenle

mekanı” olarak kamusal alandır.” 8

sınırları çizmeden, taraf tutmadan, tavır

Yeni sanat tanımındaki “kamusal”

almadan ilişkisellik ve kamusallıktan

sözcüğü her sanatçı ya da sanatçı grubu

söz etmek mümkün değildir.

tarafından farklı değerlendirilebilir. Fakat Negt ve Kluge’nin kuramında yer alan

ESTETIK POLITIK EYLEM VE KAMUSAL ALAN Sanat ve Devrim” adlı kitabında

“karşıt kamusal alan, çoğulcu, proleter kamusal alan” kavramları kamusal sanat tanımı yapılırken mutlak dikkate alınması

Gerald Rauing, çağdaş sanatsal pratiğinin

gereken anahtar sözcüklerdir. Negt ve

yöntem ve stratejilerini kullanan politik

Kluge’nin “ilişkisellik” ve “kamusallık”

eylemleri ele alır. Bu eylemler ne sanatsal

arasında kurdukları bağ ise sanat kuramı

alanın ne de dar anlamıyla siyasal alanın

içerisindeki tartışmalara yol gösterecek

parçasıdır. Yepyeni bir çapraz hareketler

berraklıktadır: “İlişkisellik ilkesi, sınıf

bölgesi yaratırlar. Anlaşılmaları yeni

mücadelesi perspektifi içinde bütünlüklü

kategoriler gerektirir. Örneğin 2000’de

bir yaşam ve tecrübe tarzı arayışı, ifade

Avusturya’da geçici hükümete karşı

ve bellek üretimi açısından olduğu kadar

yapılan protesto gösterileri sırasında

farklı nitelikteki karşıt ve muhalif politik

iletişim gerillalığından, karşı istihbarat

kamuların işbirliği arayışına yön verecek,

önlemlerine kadar çok sayıda eylem

politik olduğu kadar etik ve estetik bir

gerçekleştiren geniş bir sanatsal direniş

ilkedir .” 9 İlişkisellik ilkesi çevresinde

platformları topluluğu oluştuğundan söz

yeniden biçim alan sanat bugün karşıt

eder. Burada küresel protesto hareketi

kamusallıklar kurma rolünü üstlenmiştir.

bağlamında sanatsal ve siyasal pratikler

Bu Bourriaud’nun ilişkisel estetiğinde

nihayet sanat ve aktivizm arasındaki ikiliği

olduğu gibi sosyal dokudaki açıklıkları

geride bırakmış görünüyor diye ekler.6

yamayan ve yeni sosyal etkileşim

Gerard Rauing estetik ve politikanın iç

biçimlerinin mikroskobik örneklerini

içe geçtiği eylem biçimlerini tanımlamak

yaratan bir sanat önermesi değildir.

için çalışan pek çok kuramcıdan biridir.

Karşıt kamusallıklar kurmak:

Alanın belirsizliğini kanıtlarcasına her

İktidarsızlaşan politik alanı genişletmek,

araştırmacı ayrı bir kavram önermiştir.7

egemen kamusal alandan dışlanan

Sanırım bu yazının sonuna yaklaşırken

konuları, sorunları görünür kılmak,

kamusal sanat pratiklerine yönelttiğimiz

sorunların muhataplarını bir araya

eleştirilerden sıyrılabilecek bir çeşit

getirmek demektir. Negri ve Hardt’a

66


göre kentsel mekanları anlık ve etkin bir biçimde ele geçirmek için stratejiler

kısmını ifade ediyor. http://www.kontratv.

ve eylemler geliştirmeye ihtiyaç vardır.

com/33368/yuzde-52-ve-koc-tasagi

Politik eylemle sanatın işbirliği bu noktada önem kazanır. Mevcut olanın alternatifini hayal edebilme, özgün

(2) Konuyla ilgili: Doğan Çetinkaya (Hazırlayan) Toplumsal Hareketler Tarih, Teori ve Deneyim, İletişim Yayınları, 2008. Kenan Çayır (Hazırlayan), Yeni Sosyal Hareketler, Kaknüs Yayınları, 1999. Barış Çoban

sosyo-mekansal pratikler, duygulanım ve

(Hazırlayan), Küreselleşme, Direniş, Ütopya - Yeni

paylaşım yaratma gerekliliği politik alanda

Toplumsal Hareketler (Küreselleşme Çağında Toplumsal

sanatın yetilerine olan ihtiyacı işaret eder.

Muhalefet), Kalkedon, 2009. “Karşı Küreselleşme

SONUÇ: Bu yazıda tanımlamaya çalıştığımız “kamusal sanat” bugün sanatçılar tarafından ve sanat kurumu içinde değil kent mekanını kamusal kılan toplumsal

Hareketleri” özel sayısı, Birikim Sayı 197, Eylül 2005. (3) Hou Hanru, “Sürekli Yeniden Kamusallığı Kurmak ve Kolektif Eylem”, Pelin Tan’ın Hou Hanru ile gerçekleştirdiği görüşmeden, Olasılıklar, Duruşlar, Müzakere, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, s.140, İstanbul, 2007 (4) Suzanne Lacy, Mapping the Terrain: New Genre Public Art, Washington: Bay Press, Seattle, 1995 (5) Sotirios Bahtsetzis, Kamuyu Sınamak, Yunanistan’da Yeni Kamusal Sanat, Olasılıklar, Duruşlar, Müzakere,

ediliyor. Kamusal sanatın en son noktada,

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, s.66, 2007, İstanbul

kendine en sadık olduğu anda sanat

(6) Gerald Rauing, İmparatorluğa Karşı Bir

ve sanatçı kategorilerini yok etmesi gerekiyor. Çünkü toplumsal ilişki sanat

Savaş Makinesi, VolxTeaterKarawane’ın Kırılgan Göçebeliği Üzerine, Art and Revolution. (7) Aktivist-sanat (Activist-art) (Raunig), sanat aktivizmi (art-

düzleminde kurulduğu anda sanatçı ve

activism) (Felshin), crimethinc (Anon, 2001), kültürel aktivizm

katılımcı arasında hiyerarşi kuruluyor. Söz

(cultural activism) (Trapese Collective), kültür-bozumu/

konusu olan bir “sanat projesi” olduğunda

karıştırması (culture-jamming) (Dery), dark matter (Sholette),

sanatçının yönlendirmesi kaçınılmaz

the eros-effect (Katsiaficas), etik gösteri (ethical spectacle)

oluyor. Kamusal sanat bağlamında sürekli

(Duncombe), müdahalecilik (interventionism) (Sholette

olarak alt ekonomik ve kültürel statüden insanlarla çalışan sanatçı ya da sanatçı

and Thompson), iletişim gerillası (kommunikationsguerilla) (Guerilla Communications) Spaßguerilla (Guerilla Prank) (Autonome A.F.R.I.K.A. Gruppe), şiirsel terörizm (poetic

grubu ilişkisi tam da bu çıkmaza işaret

terrorism (Bey), taktiksel eğlence (tactical frivolity)

eder. Yeni Tip Kamusal Sanat bu noktada

(Evans), geçici otonom alan (the temporary autonomous

bir tür kibirli yüce gönüllülüğe en iyi

zone) (Bey), (transversal activism) (Raunig)

ihtimalle naif yardım severliğe dönüşür,

(8) Meral Özbek, Politik Kamusal Alan ve Kolektif Yaratıcılık, Kamusal Alan, s.181, Hil Yayınları, İstanbul, 2004

kendi kendisini etkisizleştirir. Çünkü

(8) Meral Özbek, Kamusal Alan, Politik Kamusal Alan ve

dönüşümün taşıyıcısı olacak özne gruplar

Kolektif Yaratıcılık, s.204, Hil Yayınları, 2004, İstanbul

yaratmak söz konusu olmamaktadır. Bugün kamusal sanatla uğraşan sanatçılar toplumsal hayatta kendileri için bireysel ve sınıfsal açıdan sorunlar yokmuş gibi davranmaktadırlar. O sorunlar mevcuttur ve sanatçıyı, sistemin diğer madurlarıyla aynı seviyeye getirecek olan o soruların bilincine varmaktır. O zaman sanatçı için söz konusu olan “toplumsal

KAYNAKÇA • Çayır Kenan (Hazırlayan), Yeni Sosyal Hareketler, Kaknüs Yayınları, 1999. • Çetinkaya Doğan (Hazırlayan) Toplumsal Hareketler Tarih, Teori ve Deneyim, İletişim Yayınları, 2008. • Çoban Barış (Hazırlayan), Küreselleşme, Direniş, Ütopya - Yeni Toplumsal Hareketler (Küreselleşme Çağında Toplumsal Muhalefet), Kalkedon, 2009. • Derleme, Olasılıklar, Duruşlar, Müzakere, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2007 • Harvey David, Umut Mekanları, Çev.Zeynep Gambetti, Metis Yayınları, 2008.

duyarlılık” değil “özgürlük mücadelesi

• “Karşı Küreselleşme Hareketleri” özel sayısı, Birikim Sayı 197, Eylül 2005.

olacaktır.” Bir çeşit özgürlük bilimi olan

• www.clioawards.com arşivleri 2009-2010

sanat bu noktada kendinin fes eder.

• Harvey David, Opening speech at the Urban Reform Tent, January

Sanat yerine “yaratıcı eylem biçimleri” sanatçı yerine “politik özneler” geçer. Bu

29, 2009, World Social Forum, Belem, http://vice.typepad.com/ vice_magazine/2009/02/belem—introdu.html#more • Lacy Suzanne, Mapping the Terrain: New Genre Public

sadece avangardın yüzyıllık hedefinin

Art, Washington: Bay Press, Seattle, 1995

gerçekleştirilmesi değil aynı zamanda

• Lacy Suzanne, Mapping the Terrain: New Genre Public

ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal koşulların getirdiği acil bir ihtiyaçtır.

Art, Washington: Bay Press, Seattle, 1995 • Özbek Meral, Kamusal Alan, Hil Yayınları, 2004, İstanbul • Rauing Gerald, Art and Revolution,Semiotexte(e) Active Agent Series, Los Angeles, 2007

ÇİZGİDIŞI 7 – TOPLUMSAL HAREKETLER, DIRENMENIN ESTETIĞI VE KAMUSAL SANAT

hareketler tarafından, sokakta icra

67

DIPNOTLAR (1) %52 Türkiye’deki nüfusun 26 yaşın altındaki


KAMUSAL ALANIN DÖRT DUVARI YOK! KAMUSAL ALAN GALERILERIN ARKA DUVARI DEĞILDIR!

GIDEREK ÇOĞALAN ALIŞVERIŞ MERKEZLERININ BÜYÜK GÖLGELERI ALTINDA KALAN KENT, GITTIKÇE ÇOĞALAN DEV GÖVDELERIN ALTINDA EZILIYOR. YA Z I / N A Z L I P E K TA Ş

68


Devleşen kent küçük izlerle, samimi ifadelerle mutlu olmayı çoktan unuttu.

olmayan kamusal mekana çevirmenin

Kamuya dayatılan XXL binalar, arabalar,

ötesine geçememişlerdir. Yapılanlar

menüler kentin dilini kesip attı.

elbette iyi niyetlidir. (Sponsorlara

Alışık olduğumuz caddelerin

rağmen) Sergiler esnasında güçlü

kenarlarını, köşelerini ve hatta

işlerle karşılaşılmıştır fakat burada

gökyüzünü işgal eden reklam devleri

asıl önemli olan giderek daralan

kamusal alanın asıl sahiplerinin “A.Ş.”ler olduğunu sabun köpükleri, deterjan kutularıyla anlatır oldular. Biz kimiz peki? Aç, tüket, at eylemlerinin öznesi mi?

kamusal alanın sahibinin aslında kim olduğu meselesidir. Yazının başında da belirttiğim gibi sermayenin yarattığı dev gölgeler yaşamsal izleri örtmektedir. Kentin dokusunu oluşturan, kentin

İzle, dokun, keyif al! Bu eylemler kimin?

kimliğini kuran yerel bölgeler kente

Kentin içinde yaşayan, nüfus

yakışmadığı için temizlenmekte,

sayımında sayı, seçimlerde zarf olan

yerlerini yeni dokuya “uygun” olana

kişiler, yaşayan matematiksel değerlerdir

bırakmaya mecbur edilmektedirler.

iktidar odaklarınca. Satıcılar içinse, tüketimin istatiksel sonucudur. Kenti dev tüketim makinesi gibi etmektedir. Küresel pazar ekonomisi

Toplumsal belleği ve bilinci yok eden bu müdahaleler yaşamlarımıza yapılan bir sürtünmedir ve hepimizi taciz etmektedir aynı zamanda. Kamusal alana yapılan müdahale

yaşadığımız her yere müdahale ederek ve

kentin asıl sahiplerini sürgüne

kent yöneticilerini ekonomik güçleriyle

gönderirken, bu endişeyi paylaşan

ihya ederek bizim sandığımız sokak

sanatçılar için de alan daraltmakta,

taşlarını bile yerinden sökmektedir.

sermayeye dâhil olmalarını istemektedir.

Küresel ekonominin kuralları gereği kuşatma altına alınan kent, belleğini

Bu sürecin getirdiği bir durumdur ve görünmez mürekkeplerle atılmış

kaybettiği gibi giderek estetik

imzalar vardır ortada. Sanatçının

değerlerini de kaybetmektedir.

yaratması ve yarattığını paylaşması

Devleşen kente yakıştırılan dev inekler,

söz konusu olunca, tüm olana kayıtsız

dev ayakkabılar reklam olduklarını

da kalamayınca bir anda buluverir

unutturarak dünyanın en büyük sanat

kendisini bir reklam panosunda.

ve sosyal sorumluluk projeleri olarak

Kamuya, kamusal alanda sunulan her

kamuya sunulmaktadırlar. Pop kültürün

şeyin özgür bir ruhu olması gerektiğine

meşhur simalarından faydalanan

inananlardanım. Ve yaşadığım bu

bu girişimler; sosyal sorumluluk bilincini, reklamı sanat nesnesi olarak sunarak kamuyu kandırmaktadırlar. Yaşamın geneline sirayet eden

şehirde özgürlük alanı giderek daralıyor. “Güvenlik” amaçlı kameralara rağmen özgür hissetmek ve davranmak çok zor. Dev reklam panolarından karşı

bu “süsleme” kent yöneticilerini de

kaldırımı görmek, imaj kirliliğini yok

derinden etkilemiştir. Yakın zamanda

saymak, sokağı benim sanmak çok zor.

Üsküdar meydanına yerleştirilen dev

Gece karanlığında boş duvarlara

saatler, rakamlar, vs. sanat nesnesi

grafiti yapanlar da özgür değil

olarak halkın gözüne sokulmaktadır.

artık. Belki de hiç olmamışlardı.

2007’de Radikal Art’ın kullandığı

Hazine arazilerinin satışının

reklam panolarını da hatırlarsak,

belediyelerce yapılacağı şu günlerde

adı üstünde reklam panosu içine

her şey iktidara hizmet eder ve sermaye

sıkıştırılmış sanat durumun ironisini

odaklı kapitalist yaşam doğayı da

afişe etmekten başka ne işe yaramıştır.

bu hizmete sokarken özgür kalmak

İlki Nişantaşı’da gerçekleştirilen yaya sergilerini de hatırlarsak; steril mekan Nişantaşı’ndan Karaköy’e taşınan bu

mümkün mü? Bize ait bir şeyden söz etmek onun sahiplenmek kolay mı? Ya internet? Kuşatılan kamuya,

ÇİZGİDIŞI 7 – KAMUSAL ALANIN DÖRT DUVARI YOK

gören düşünce toplumsal belleği tahrip

69

sergiler, Kamusal alanı, dört duvarı


alternatif bir alan olarak kullanılan sayfalar yeterince özgür mü? Bizim ülkemizde değil. Her an her şey olabilir? Sıkı durmak lazım. Önce You Tube, şimdi Google’ın bazı uygulamaları. Çözüm bulmasına buluyor tüm yasakları deliyoruz ama buna gerek var mı? Kuşatmalarla daraltılmaya çalışılan kamusal alanda, tüm olan bitene rağmen üretilen sanata, en çok da bugünlerde ihtiyaç var kanısındayım. “Rağmen üretmek” gerekmektedir. Kamusal alan herhangi bir reklam panosu olmadığı gibi tuval de değildir. Bu gerçeklikten bakıldığında sokağı sanata katmak, sanatı sokakla anlatmak ve ağaç gölgelerini geri istemek zorundayız. Kamusal alanda sanat dediğimde yüksek sesle bunu

ÇİZGİDIŞI 7 – KAMUSAL AL ANIN DÖRT DUVARI YOK

kendi kendime tekrar ettiğimde benim anladığım bu. Azalan çocuk parkları, çoğalan binalar, mahallerinden çıkartılan, ehlileştirilen kente fazla gelenler, sözlerini kendi sokaklarında anlatmalılar. Sokak kamuya aittir. Sanat kamuya ait alanda onu anlatırsa kamusallaşır. Dev gölgelerin altında ezilen kent için mücadele etmek gerekmektedir. Sanatçı, süslemek yerine seslenmek eylemini düşünmeli, meşrulaşan tacize izin vermemelidir. Var olan kamusal düzeni sarsacak, güçlü bir sanatsal söylem ve eyleme ihtiyaç duyulmaktadır.

70


YÜZLERCE GÖÇMEN İŞÇİ, MEYVA YETİŞTİRİCİLERİ BİRLİĞİ ONLARIN İSTEMLERİNİ KARŞILAMADIKÇA BİR TEK ERİĞE BİLE DOKUNMAYI REDDEDEREK MEYVA BAHÇELERİNDEN UZAKLAŞTILAR. İKİ TARAF DA UZLAŞMAYA YANAŞMIYORDU. SONRA MAYMUNLAR İTHAL EDİLEBİLECEĞİ VE BUNLARIN İNSANLARDAN DAHA UCUZA MEYVA TOPLAMAK İÇİN 71

EĞİTİLEBİLECEĞİ PARLAK FİKRİYLE BİRİ ÇIKTI ORTAYA. YETİŞTİRİCİLER BU FİKRE ÇOK SEVİNDİLER VE PLANI İŞLEME KOYDULAR. MAYMUNLARIN ÖRGÜTLENMEYE BAŞLADIKLARINI BİR GÜN FARKEDİNCEYE DEK HERŞEY İYİ GİDİYORDU HOWARD SELSAM


72


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.