sdg

Page 1

Ayasofya-TopkapýSarayý-YerebatanSarnýcý

Ýstanbul 2

0

0

9


2

Ýçindekiler

Önsöz Ayasofya Topkapý Sarayý Yere Batan Sarayý

Hazýrlayan: Nazif ERSAN nazifersan@gmail.com


3

ÝSTANBUL U YAÞAMAK Ýster Ýstanbul'un antik dönemlerini anlatan gravürlere bakýn; isterseniz Ýslam Ýstanbulu'nu hikaye eden eski minyatürlere bakýn, bu þehrin tarih boyunca, binlerce yýl insanlar tarafýndan mistik bir þekilde yücelttiðini göreceksiniz.Klasik Osmanlý zamanlarýnda Ýstanbul'un "bir taþý bütün acem ülkesine deðer" di zaten.Ama modern zamanlarda bile ona meftun olmayan bir þaire, bir edibe rastlamak mümkün müdür? Ýstanbul, bütün eli kalem tutanlarý, bütün sanatçýlarý, bütün devlet adamlarýný, hatta bütün askerleri ihtirasla peþinden sürükleyen, onlarý divaneye çeviren bir güzeldir.Dünyada bu kadar çekici bir güzellik, bu kadar derin ve estetik bütünlük içinde bir merkez az bulunur. Ýstanbul u gezmeye baþlarken biran binlerce yýllýk tarihi gözlerimin önüne serecek olmam beni hem heyecanlandýrmýþtý. Bir yer düþününki asýrlarca dünyaya hükmetmiþ üç kýtada sözü yankýlanmýþ. Yollarýnda yürürken bu hisleri bu büyük tarihi bi film þeridi gibi seyrederek dolaþmak ayrý bi haz ayrý bir mutluluk. Topkapý sarayýný dolaþýrken duvarlarda tarihin yorgun izlerini ve muhteþem Süleyman ýn sesini duyabilirsiniz, biranda kendinizden geçip soluklanýp oturayým dersiniz ama her taþda her adýmda bir tarih bir serüven görürsünüz, telaþlanýr, bir heycanla bakarsýnýz. Bu þehirde tarih, kültür, sanat o kadar doludurki bunu görmemek hissetmemek mümkün deðildir. Onun "Yedi Tepe"si en güzel þarkýlarýmýza söz olmuþ, en güzel bestelerimize konu olmuþ, en büyük þairlerimize dize olmuþtur. Hiçbir edebiyat dönemi yoktur ki içinde bir "Ýstanbul" takýntýsý olmasýn. Hiçbir Türkiye aþýðý yabancý yoktur ki içinde Ýstanbul'dan bir ukde kalmýþ olarak ülkesine dönmesin. Hiçbir Türkiye düþmaný yoktur ki içinde Ýstanbul'dan bir ihtiras, bir kýskançlýk, bir garez kalmýþ olmasýn. Çünkü Ýstanbul'un zamandan ve tarihten baþka hiçbir amilin meydana getiremeyeceði tarzda bir geçmiþi, olaðanüstü bir hikayesi vardýr. Hikayesini, dünyanýn geriye kalan þehirlerinde yaþayanlarýn bir masal gibi dinleyecekleri, gerçek bir masal ülkesidir Ýstanbul. Nadide bir eserdir. Ýstanbul'un tarihi ve kültürel birikimine baktýðýmýzda, onun dünyada az görülecek zenginlikte bir mirasa sahip olduðunu görmekteyiz. Bu miras katmalý bir mirastýr. Tarihin çeþitli evrenlerini bu katmanlara bakarak yeniden okuyabiliriz. Bu bakýmdan düþünüldüðünde, Ýstanbul'a tarih boyunca yapýlan seferleri, nadide bir elmasý ele geçirmeye çalýþan savaþçýlarýn binlerce yýllýk masalsý mücadelesi olarak hayal edebiliriz. Sýrf bu binlerce yýllýk ihtiras bile, Ýstanbul'da yaþamanýn ne kadar ayrýcalýklý bir þey olduðunu anlamamýza yeter.Kültür þehirde doðmuþtur. Ýrfan þehirde doðmuþtur. Sanat þehirde doðmuþtur. Medeniyet þehirde doðmuþ ve geliþmiþtir. Ýstanbul ise, bütün bu yüce insanlýk tecrübelerini hazinesinde barýndýrýyor bu gün. Ýstanbul ki. bize taþlarýyla tarih anlatan yaþlý bir bilgedir.Eski binalarýyla ve mekanlarýyla gözlerimizi eðiten bir eðitmendir. Boðazlarý ve minareleriyle bizi mest eden bir ressamdýr.Mabedleriyle ruhumuza dinginlik ve sükunet veren bir derviþtir.Onu anlatmak için. kulaklarýmýzý onun tarihi kiriþlerine dayamamýz lazým. Onun temellerinden, tarihin derinliklerinden yükselip gelen seslerine, estetik biçimlerine iyice eðilmemiz lazým.Dolayýsýyla Ýstanbul'u anlatan her kitabý biz, bu perspektiften bakarak deðerlendiriyor ve bir müjde olarak algýlýyoruz. Her yeni Ýstanbul anlatýcýsý eseri biz, onun bir yönünü daha fark etmemize yarayan yeni bir kýlavuz olarak alýyoruz. Hiçbir estetik güzellik, bir rehber olmadan anlaþýlamaz. Ýstanbul ise, ancak ve ancak rehberler eþliðinde anlaþýlabilecek büyük ve çapraþýk bir tablodur. Anlamaya çalýþaný yorabilecek çetin bir sanat eseridir. Bilindiði gibi Ýstanbul'u Boðazlar'dan görmeden onu görmüþ sayýlmayýz.Dolayýsýyla Boðazlara gitmek, Ýstanbul'u bir de "kýyýlarýndan" seyretmek gerekiyor. Sizler Ýstanbul'u Boðazlarda seyrederken, bizler önemli bir sosyal ve kültürel vazifemizi daha ifa etmiþ olmanýn huzurunu yaþýyoruz.

Nazif ERSAN


4

M

imarisi, ihtiþamý, büyüklüðü ve iþlevselliði yönünden ilk ve son ünik uygulama olarak görülen Ayasofya; Osmanlý camilerine fikir bazýnda da olsa esin kaynaðý olmuþ, doðu-batý sentezinin bir ürünüdür. Bu eser dünya mimarlýk tarihinin günümüze kadar ayakta kalmýþ en önemli anýtlarý arasýnda yer almaktadýr. Bu nedenle, Ayasofya, tarihi geçmiþinin yaný sýra, mimarisi, mozaikleri ve Türk çaðý yapýlarý ile yüzyýllar boyunca tüm insanlýðýn ilgisini çekmiþtir. Ayasofya 916 yýl kilise, 481 yýl cami olmuþ, 1935'ten bu yana müze olarak tarihi iþlevini sürdürmektedir.

Bizans tarihçileri ( Theophanes, Nikephoros, Gramerci Leon) ilk Ayasofya'nýn Ýmparator I. Konstantinos ( 324- 337) zamanýnda yapýldýðýný ileri sürmüþlerdir. Bazilika planlý, ahþap çatýlý bu yapý, bir ayaklanma sonunda yanmýþtýr. Bu yapýdan hiçbir kalýntý günümüze gelmemiþtir. Ýmparator II. Theodosius, Ayasofya'yý ikinci defa yaptýrmýþ ve 415'te ibadete açmýþtýr. Yine bazilika planlý bu yapý 532'de Nika ihtilali sýrasýnda yanmýþtýr. 1936 yýlýnda yapýlan kazýlarda bununla ilgili bazý kalýntýlar ortaya çýkmýþtýr. Bunlar mabede giriþi gösteren basamaklar, sütunlar, baþlýklar, çeþitli mimari parçalardýr. Ýmparator Iustinianus ( 527- 565) ilk iki Ayasofya'dan daha büyük bir kilise yaptýrmak istemiþ, çaðýn ünlü mimarlarýndan Miletos'lu Ýsidoros ve Tralles'i Anthemios'a günümüze ulaþan Ayasofya'yý yaptýrmýþtýr. Anadolu'nun antik þehir kalýntýlarýndan sütunlar, baþlýklar, mermerler ve renkli taþlar Ayasofya'da kullanýlmak üzere Ýstanbul'a getirilmiþtir. Ayasofya'nýn yapýmýna 23 Aralýk 532'de baþlanmýþ, 27 Aralýk 537'de tamamlanmýþtýr. Mimari yönden incelendiðinde büyük bir orta mekân,


Ayasofya

5

iki yan mekân (nef), absis, iç ve dýþ nartekslerden meydana gelmiþtir. Ýç mekân, 100 x 70 m. ölçüsünde olup, üzeri dört büyük ayaðýn taþýdýðý 55 m. yüksekliðinde, 30.31 m. çapýnda kubbe ile örtülmüþtür. Ayasofya Ýstanbul'un fethi ile birlikte baþlayan Türk döneminde çeþitli onarýmlar görmüþtür. Mihrap çevresi, Türk çini sanatý ve Türk yazý sanatýnýn en güzel örneklerini içerir. Bunlardan kubbedeki ünlü Türk Hattatý Kazasker Mustafa Ýzzet Efendi'nin Kuran'dan alýnma bir suresi ile 7.50 m. çapýndaki yuvarlak levhalar en ilgi çekici olanýdýr. Bu levhalarda, Allah, Muhammed, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Ebu Bekir, Hüseyin'in isimleri yazýlýdýr. Mihrabýn yan duvarlarýnda ise Osmanlý padiþahlarýnýn yazýp buraya hediye ettiði levhalar vardýr. Avlunun içerisindeki müze giriþi, asýrlar sonra yeniden kullanýlmaya baþlanan, batý yönündeki orijinal kapýdýr. Giriþin yanýnda önceki, ikinci binanýn kalýntýlarý görülür. Vaftiz olamayanlarýn girebildikleri dýþ koridor 5 kapý ile iç koridora, burasý da 9 kapý ile kilisenin esas kýsmýna açýlýr. Ortadaki yüksek kapý Ýmparatorluk kapýsý idi. Bunun üzerindeki mozaik pano 9. yy. sonunda yapýlmýþtýr. Ayasofya ya daha ilk giriþte adýmlarýmýn kontrolümün dýþýna çýktýðýný Ortada taht üzerinde oturan pantokrator Ýsa dan bir imparator þefaat ve biran önce bu tarihi mekaný görmek için hýzlandýðýmý ve heyecanlandýðýmý istemektedir. Yanlardaki madalyonlarda Meryem Ana ve Baþ Melek hissetmiþtim. Ayasofya Fatih ini bulduðu günkü gibi mutluydu bunu görebilmek Gabriel in portreleri vardýr. Ýç koridor ve yan neflerin tavanýndaki için biraz kulak verip dinlemek yeterliydi benim için, nedensiz gibi görünen diðer figürsüz mozaikler Justinyen devri orijinalleridir.Kubbe mozaiklerinin 3 deðiþik renk tonu, yapýlan 3 deðiþik tamirat devrini derin bakýþlarla buradan ne padiþahlar geçmiþtir bu duvarlar nelere þahit gösterir. Yüksekliði ve çapý ile dünyanýn en büyük kubbesi iken olmuþtur diye düþünürken birden müzenin kubbesinde meryem ana heykeliyle günümüzde de sayýlý büyük kubbelerindedir. Yapýlan tamiratlardan Allah , Muhammed lafzýný yan yana görünce irkildim, bir inanç ki bir devletki dolayý kubbe tam bir çember deðildir. Apsis yarý kubbesinde kucaðýnda fetihten sonra bile hiçbir kutsallarýna dokunulmamýþ aksine tamir edilip çocuk Ýsa ile Meryem Ana, sað yanda da Baþ Melek mozaikleri onarýlmýþ bu hoþgörüyü bu büyüklüðü görüp ibret almamak elde deðil. Bu bulunmaktadýr.Galeriler seviyesinde duvarlara asýlý, deri üzerine kare günümüz dünyasýna örnek teþkil etmekte bence ve nekadar büyük bir yapýlmýþ 7.5 m. çapýndaki büyük diskler ve kubbedeki yazýt, eserin ecdadýn torunlarý olduðumuzu görmekteyim. cami olarak kullanýldýðýný hatýrlatýrlar. 19. yy. ortalarýnda dönemin büyük ustalarý tarafýndan yazýlan bu kaligrafiler birer þaheserdir. Yuvarlak tablolarda Allah, Hz. Muhammed, 4 Halife ve HasanNazif ERSAN Hüseyin isimleri yazýlýdýr. Döneminin güzel örnekleri mihrap üstü


6

Ayasofya


7

Ayasofya nýn bir diðer ilginç yanýda var aslýnda dýþardan ve içerden baktýðýmda bir camiden hiçbir farkýnýn olmadýðýný gördüm ki bu yapý yaklaþýk 1500 yýllýk ve hala ayakta ve hala dimdik, hangi malzemeyi nasýl bu kadar iyi kullanmýþlarki bir yýkýlma ciddi bir tahribat olmamýþ. Ýçerde gezerken insanýn bir tarih bilinci ile dolaþmasý çok farklý, loþ karanlýk ve yankýlanan sesiniz ile geçmiþe mükemmel eksiksiz bir yolculuk yaþadýðýmý düþünüyorum bir yanýmda Fatih bir yanýmda Konstantin. Nazif ERSAN

vitraylar, apsis içine yerleþtirilmiþ cami mihrabý, yanýndaki minber ve mevlithanlar balkonu Türk dönemi ekleridir. Zeminde yer alan, renkli mermer parçalarýndan yapýlmýþ kare kýsým, belki 12. yy.da ilave edilmiþ, Ýmparatorlarýn taç giydiði mahaldir.

Varsayýlan Ayasofya Efsaneleri Bizanslýlarýn ve Türklerin en büyük mabedi olmuþ Ayasofya hakkýnda inþa yýllarýndan baþlayarak birçok efsaneler söylenmiþtir Akþemseddin'in ilk tefsir dersini verdiði pencere, soðuk pencere ismiyle anýlmaktadýr. Bu pencereden esen serin rüzgarýn ilahiyet tahsil edecek talebeye zihin açýklýðý verdiði inancý beslenirdi. Ayasofya'nýn güney tarafýndaki delhizlerde bulunan oyuk bir taþ Hz. Ýsa'nýn beþiði olarak gösterilmekte idi. Kadýnlar yeni doðmuþ rahatsýz çocuklarýný bu beþiðe koysalar sýhhat bulacaklarýna inanýlmýþtý.Müslamanlarýn inanýþlarýna göre Hýzýr, Ayasofya'da top kandilin altýnda namaz kýlardý. 40 sabah ayný yende namaz kýlanlarýn Hýzýr'a rastlamalarý mümkündü.Hýzýr genelllikle bir derviþ kýlýðýnda görünürdü. Eðer o anda tanýnýr ve eline sarýlýrsa dilenilen þey olurdu. Ayasofya'nýn kubbesindeki 4 melek tasviri de birer týlsým sayýlýrdý.Bunlardan biri de Cebrail sureti kanat takýp sayha vurursa (baðýrsa) doðu semti ganimet olur derlerdi. Ýsrafil sureti sayha vursa batýda kýtlýða dalalet eylerdi.Mikail seslense kuzey tarafýnda bir asi ortaya çýkardý. Azrail seslense cemi alemde taun (veba) baþgösterirdi diye itikad edilmiþti Caminin 361 kapýsý vardýr. Ama yüzü büyük kapýdýr ve cümlesi týlsýmlýdýr. Defalarca saysak bir kapý daha meydana çýkar, ona dahi niþan koysak görmediðimiz bir kapý zahir olur '(görünür) tuhaf hikmettir.Orta cümle kapýsý üzerinde sarý piniç tabuta benzer bir uzun sanduka vardýr. Ýçinde Kraliçe Sofya'nýn naaþý mumya olarak defnolunmuþtur.Nice kimseler bu sandukaya dokunmaya cür'et ettiklerinde caminin içinde büyük bir deprem ve velvele peyda olduðundan vazgeçmeye mecbur kalmýþlardýr.Bunun üstünde "amudu sagirmlerin (küçük direklerin) taký üzere bir mermer kitabe içinde Kud-sü Þerif'in eski kýblesi tavsvir olunmuþtur. Ýçi türlü cevherlerle süslenmiþtir. Bu dahi týlsýmdýr. Kimse dokunmaya cesaret edemez. Ayasofya mevcut 11 kuyudan biri bileziðinden ötürü Hz. Ýsa'ya izale edilmektedir. Yukarý mahfilin doðu tarafýnda mermere döþeme üzerinde yazýlý bir taþ vardýr. Taþýn üstünde 1205 Haziran'ýn 1'inde ölen Ehlisalib reisi Hanri Dandalo ismi yazýlýdýr. Dandalo buraya gömülmüþtü. Lahid içinde bulunan zýrhý ve armasý Fatih tarafýndan ressam Bellini'ye hediye olunmuþtur. Evliya Çelebi unutkanlýk hastalýðýna tutunanlarýn Ayasofya kubbesi ortasýndaki altýn top altýnda yedi kere sabah namazý kýlýp dua etmeleri ve her vakitte yediþer siyah üzüm yemeleriyle dertlerinin iyileþeceðini yazmaktadýr. Ayasofya'nýn geride cümle kapýlarýnýn batý tarafý nihayetindeki direklerden biri terler direk ismiyle anýlmaktadýr.Bu rutubetli sütun önünden asýrlarca, binlerce insan geçmiþ ve türlü dertlere þifa ümidiyle uzattýklarý parmaklarýyla sütunda derin bir çukur býrakmýþlardýr. Kýble kapýsýnýn kanatlarý Nuh Peyamber'in gemisinin tahtasýndan yapýlmýþtýr diye efsane vardýr. Tacirlerin, kaptanlarýn o kapýnýn önünde namaz kýlýp ellerini kapýnýn tahtasýna sürmeleri ve Nuh peygamber ruhuna bir fatiha okuyup sefere çýkmalarý uðurlu sayýlýrdý. Yürek oynamasýna ve nefes darlýðýna uðrayanlarýn Ayasofya içindeki kuyunun suyundan sabah erkenden aç karnýna üç kere içerlerse iyileþeceklerine inanýlýrdý.


8

Topkapý Sarayý T

opkapý Sarayý dünyada günümüze gelebilmiþ saraylarýn en eskisi ve geniþi Topkapý Sarayýdýr. Ýstanbul'da Sarayburnu sýrtlarýnda yaklaþýk 400 yýl Osmanlý Devletinin idare merkezi olan saray, Sultanahmed ile Haliç ve Boðaz sahilini kaplýyordu. Asýl alaný 700.000 m2 kadardý. Ýnþasýna Fatih Sultan Mehmed (1451-1481) zamanýnda 1465 yýlýnda baþlandý. Osmanlý teþrifatýnda ilk adý Saray-ý Cedîd-i Âmire olup, Yeni saray demekti. Fatih, sarayýn tek binadan deðil, birçok köþk ve dairelerden meydana gelmesini istiyordu. Saray inþaatýna bu istek üzerine baþlandý. Osmanlýlar devrinde devamlý ilave ve tadilat yapýlýp, geniþletilerek, ihtiyaca cevap verilecek hale getirildi. Sultan Ýkinci Mahmud zamanýnda, 1825 yýlýnda ahþap olarak Topkapý Sarayý adýyla yeni bir saray yapýldý. Bütün yeni saraya Topkapý Sarayý denildi. Yangýnlar ve demiryolu inþaatý sebebiyle pekçok köþk ve daire tahrip olup, yýkýldý. Atatürk'ün emri ile 3 Nisan 1924'den beri müze olarak kullanýlmaktadýr. Konumu Haliç'i , Boðaziçi'ni ve Marmara denizi gören, çok gözel manzaralý, Ýstanbul'un ilk kuruluþ yeri olan bilinen akropol tepesidir. Ýstanbul'un fethini 1453'te gerçekleþtiren genç Fatih Sultan Mehmet, Ýmparatorluk tahtýný bu þehre taþýmýþtý. Kurduðu ilk saray þehrin ortasýnda bulunmaktaydý. 1470'lerde yaptýrdýðý ikinci saraya, önceleri yeni saray, yakýn tarihlerden beri de Topkapý Sarayý denilmektedir. Burasý, tarihte bilinen diðer Türk saraylarý gibi, klasik bir Türk sarayýdýr. Deðiþik fonksiyonlarý olan, aðaçlarla gölgelendirilmiþ, bir birini takip eden ve abidevi kapýlarla ayrýlmýþ avlulardan oluþmuþtur. Saray, kurulduðu çaðdan baþlayarak Sultanlarýn yaptýrdýðý birçok deðiþiklik ve eklemelerle sürekli geliþmiþtir. Sultanlarýn 1853'te gösteriþli Dolmabahçe Sarayýna taþýnmalarý ile resmi saraylýktan çýkmýþ ve hýzla harap olmaya yüz tutmuþtur. Cumhuriyet döneminde 50 yýlý aþan sürekli onarýmlar Topkapý Sarayýný eski sade güzelliðine kavuþturmuþtur. Sarayda sergilenen müze parçalarýnýn pek çoðu dünyada eþi-benzeri olmayan þaheserlerdir. Burasý imparatorluðun tek sahibi Sultanýn resmi ikametgâhý olmakla beraber, resmi devlet iþlerinin merkezi, bakanlar kurulunun toplantýðý, devlet hazinesi, darphanesi ve arþivlerinin bulunduðu yerdi. Ýmparatorluðun en yüksek öðrenim kurumu, Sultanýn ve devletin üniversitesi de sarayda bulunurdu. Osmanlý Türk Ýmparatorluðunun kalbi, beyni ve her anlamdaki tek merkezi burasýydý. Kuruluþundan epey sonra da sultanlarýn özel haremleri de bu saraya yerleþtirilmiþti. Osmanlý Türk Ýmparatorluðu Türklerin tarihte kurduðu 16 baðýmsýz devletten en uzun ömürlü ve en geniþ topraklara sahip olanýdýr.

Birinci avlu Sarayýn birinci avlusuna Bab-ý Hümayun diye bilinen Ýmparatorluk kapýsýndan girilir. Kapý dýþýndaki anýt çeþme 18. yy. Türk sanatýnýn en güzel örneklerindendir. Birinci avluda saray fýrýnlarý, darphane, muhafýz alayý, odun depolarý ve aþaðýdaki düzlüklerde özel sebze bahçeleri yer alýrdý. Sarayýn ilk yapýsý Çinili Köþk ve Arkeoloji Müzesi de bu avludadýr. Giriþi takiben solda 6. yy. Bizans eseri olan Aya Ýrini Müzesi yer alýr. Ýkinci avlu Topkapý Sarayý Müzesinin ana giriþi, ikinci kapý olan Bab-üs Selam, orta kapýdýr. Ýkinci avlu devlet ve hükümetin yönetim merkezidir. Yalnýzca sultanlarýn at bindiði bu avluda, halktan resmi iþi olanlar, özel ödeme günlerinde maaþlarýný alan yeniçeri temsilcileri, elçi kabulleri ve devlet törenleri yapýlýrdý. 5-10 bin kiþinin mevcut olabildiði törenlerde, tam bir sessizliðin hüküm sürdüðü bilinir. Sultanlarýn katýldýðý tören ve olaylarda imparatorluk tahtý bu avlunun diðer yanýndaki kapýnýn önüne yerleþtirilir ve bir saygý ifadesi olarak tüm katýlanlar elleri önlerinde kavuþmuþ olarak dururlardý. Avlunun sol yanýnda kabinenin toplandýðý yönetim bölümü yer alýr. Sarayýn tek kulesi de buradadýr. Devlet adaletinin bu divanda daðýtýlmasýndan dolayý buraya Adalet Kulesi denilirdi. Bu kuleden bütün Ýstanbul ve liman gözetlenebilirdi. Kulenin tek giriþi harem kýsmýnda bulunmaktadýr. Harem Topkapý Sarayý Haremi dar uzun koridorlar, küçük iç avlular etrafýna serpiþtirilmiþ 400 kadar odadan oluþmuþtur. Burasý çaðlar boyunca deðiþikliklere uðrayarak geliþmiþtir. Sultanýn annesi, kýz, erkek kardeþleri, ailenin diðer fertleri ve geniþ aileye hizmet eden cariye ve harem aðalarýnýn bulunduðu evin özel bölümü durumunda idi Harem. Dýþarýya kesinlikle kapalý olan bu özel, Harem bölümü için asýrlar boyu pek çok öyküler anlatýlmýþtýr. Sultana ve ailesine hizmet verecek cariyeler, çeþitli ýrklarýn en güzel ve sýhhatli kýzlarý arasýndan seçilir veya hediye edilirlerdi. Çocuk yaþta hareme giren kýzlar yýllar süren kati Topkapý sarayýna defalarca girmiþ olmama raðmen harem bölümüne ilk defa girecektim bu yüzden daha bir mutluydum uzun derin karanlýk koridorlardan geçerken hadým aðalarýn eþliðinde yürüdüðünüzü hissediyorunuz bir kapýdan diðer bir kapýya. Bir cariyenin gözlerinizin önünden hýzla geçtiðini görüyorsunuz aynalardan içiniz ürperiyor. Derin derin bu bölümde gezerken kahkaha sesleri duyuyorsunuz gülüþmeler ve bir sürü þey herþey burda yaþandý ve bitti diyorsunuz ellerim çinilerdeyken. Nazif ERSAN

Hare


rem

TopkapĂ˝

9


10 disiplin içinde yetiþtirilillerdi. Saray usullerini öðrendikten sonra, belirli sýnýflara ayrýlmýþ bu cariyelerden sultanýn gözüne girebilenler, onun karýsý bile olabilirdi. Ýmparatorlukta kraliçe unvaný yoktu. Haremin bütün idaresi sultanýn annesinin elinde idi. Zenginlik ve ihtiþamýn yanýnda dedikodu, kin ve sultana daha yaklaþabilmek için mücadele, yaþamýn bir parçasý idi. Yeni bir sultanýn tahta geçiþi, eski sultanýn hareminin bir baþka saraya gönderilmesine sebep olurdu. Ýdaresi ve kiþiliði zayýf sultanlar devirlerinde harem kadýnlarý ve harem aðalarýnýn yönetime etkileri ve çevirdikleri entrikalar hemen ortaya çýkardý. Bütün güzellikler, entrikalar ve çirkinlikleri ile birlikte haremde yaþam, çaðdaþý kadýn dünyasýndan üstün bir yaþam þekli idi. Harem bölümünün ancak bir kýsmý ziyarete açýktýr. Hareketli ve renkli eski günlerinin tam tersine loþ koridorlar, boþ odalar ziyaretçinin ancak hayal gücünde canlanabilir. Harem gezisi sultan annesine tahsis edilen bölüm ile 40 odalý kýsýmdan baþlar. Büyük hamam ve kubbeli, geniþ sultan salonu sonraki bölümlerdir. Her münasip yere çeþme ve ocak yerleþtirilmiþtir. Enteresan çeþmelerin aktýðý havuzlu, büyük salon 16. yy. þahane çinileri ile süslü olup, III. Murat devri eseridir. Küçük kütüphane odasýna ve çok enteresan meyve ve çiçek resimleri ile bezeli 'yemiþ odasýna' salonun dip tarafýndan girilir. Harem turunun sonunda gezilen iki 16. yy. odasý, camlarý güzel vitraylar ve duvarlarý zengin dekorla kaplýdýr. Bu çift oda þehzadeye tahsis edilmiþti. Üçüncü avlu Üçüncü avluya Bab-üs Saade denilen, Ak Hadým Aðalarýn kontrol altýnda tuttuðu, ancak özel izni olmayan hiç kimse geçemediði kapýdan, Sultanýn özel avlusuna girilirdi. Saray Üniversitesi, Taht Odasý, sultanýn Hazine Dairesi ve Kutsal Emanetler bölümü bu kýsýmda yer alýrdý. Sultanlar elçi kabullerini Taht Odasýnda yapar, yüksek devlet memurlarý ile de burada görüþürlerdi. Giriþ karþýsýndaki taht odasý hizmetkârlarý, güvenlik nedenleri ile saðýr ve dilsiz kimselerden seçilirdi. Sultanýn çeþitli, deðiþik hizmetlerini gören subay rütbeli personel ayný zamanda saray okulunun ileri gelenleriydi. Avlunun ortasýnda bulunan 18 yy. III. Ahmet Kütüphanesi Barok üslubunun Türk mimarisine uyumunun tipik, güzel örneðidir. Elbiseler Avlunun sað yan bölümünde teþhir edilen sultan elbiseleri koleksiyonunun, dünyada bir benzeri yoktur. Özel saray tezgâhlarýnda, elde yapýlmýþ kumaþlardan dikilen elbiseler 15. yy.dan beri itina ile bohçalanýp, özel sandýklarda saklanmýþ olup tamamý 2500 kadardýr. Ýpek, altýn ve gümüþ simlerle iþlenmiþ elbiseler yanýnda, Türk Sanatýnýn þaheserleri olan Sultanlarýn kullandýðý ipek halý, özel seccade örnekleri de teþhir edilmektedir. Hazine Topkapý Sarayý müzesinin hazine koleksiyonu dünyanýn en zengin, bir numaralý koleksiyonudur. 4 odada teþhir edilen eserler otantik ve orjinaldir. Deðiþik yüzyýllardaki Türk mücevherat iþçiliðinin þaheserleri, Uzak-Doðu, Hint ve Avrupa eserleri ile birlikte seyredenleri büyüler. Hazine Bölümü sergilemesi 2001 yýlýnda modernize edilerek deðiþtirilmiþtir. Ýlave bir ücret ile gezilebilen bölümde ilk odada Osmanlý Ýmparatorluðunun deðiþik çaðlarda kullandýðý biri som altýn kaplamalý diðeri benzersiz mine ve kýymetli taþlarla süslenmiþ, bir diðeri abanoz aðacý ve üzerine fildiþi kakma motifli, ötekisi baða ve sedef kakmalý, kýymetli taþlarla süslü dört taht ve sultanlarýn nadide taþlarla süslü sorguçlarý, iri taþlý zümrüt askýlarý yer alýr. Ýkinci odada Rus-Çin-Ýran-Hind el iþi güzel eserler, devlet madalyonlarý sergilenmektedir. Üçüncü salon vitrinlerini Yeþim, tutya ve neceften yapýlma eþsiz eserler, bir 16 yy. merasim miðferi, her biri 48 kg som altýndan yapýlan iki büyük þamdan süsler. Dördüncü salonda merasim kýlýç ve hançerleri, taký ve yüzükler yanýnda Sarayýn sembolü Topkapý hançeri, Kaþýkçý Elmasý, III Mustafa'nýn süslü zýrhý ve altýn üzeri deðerli taþlarla süslü beþik sergilenmektedir. Üçüncü odayý dördüncüye baðlayan, Boðaziçi'nin giriþine ve Asya sahiline hakim þahane manzaralý bir balkon vardýr. Kutsal emanetler bölümü 16 yy. Mýsýr'ýn fethini takiben saraya getirilen Ýslam'ýn kutsal emanetleri o tarihten beri bu bölümde muhafaza edilmektedirler. Emanetlerin sergilenmesinden önce, bölüm Taht Odasý olarak kullanýlmýþtý. Kubbeli odalarýn duvarlarý çinilerle kaplýdýr. Hz. P a d i þ a h Z ý r h ý Muhammed'in kýlýçlarý, yayý ve deðerli bir kutu içerisinde muhafaza edilen hýrkasý koleksiyonun önemli parçalarýdýr. Odadaki büyük, Bir saray düþünün 600 yýl dünya burdan yönetilsin ve güneþi batmasýn süslü iþlemeli, kubbeli kafes gümüþten mamuldür. Diðer oda vitrinlerinde Peygamberin, mührü, sakal kýllarý, mektup ve ayak bu düþüncelerle dolaþýyorum bu mükemmeliyetçi zihniyeti hayal izleri sergilenmektedir. Ýlk el yazma Kuranlardan birisi, Kâbe'nin ediyorum. Dünyayý iki hükumdara çok gören Yavuz Sultan Selim in anahtarlarý, önemli kiþilerin kýlýçlarý diðer eserlerdir. sesini duyuyorum ve buradaki mukaddes emanetleri bize getirdiði için Sultan portreleri galerisi Kutsal Emanetler bölümü ile Hazine arasýnda, müze müdüriyetinin ona teþekkür ediyorum. Etrafýmda insanlar var heryerden her ülkeden bulunduðu önü sütunlu binadadýr. Büyük salonda zaman, zaman içimden onlara seslenmeden geçemiyorum sizin tarihinizde bu kadar deðiþtirilen sergiler yer alýr. Topkapý Sarayý Müzesinde zengin, deðiþik belgeler, kitaplar, minyatürler, yazý takýmlarý gibi kýymetli büyükmü, üzülüyorumda ayný anda Fransa da çýkan bir dansý bir kelimeyle eserler bulunmaktadýr. Bu nadide parçalar buradaki salonda zaman durduran Kanuniyi düþünüyorum ve þimdiyi... içerisinde sergilenir. Salonun balkon þeklindeki galeri duvarlarýnda Sultanlarýn yaðlý boya tablolarý bulunmaktadýr. Nazif ERSAN Dördüncü avlu


11

A r z

O d a s ý

Sarayýn üçüncü avlusundan koridorlar ile dördüncü avluya, bahçeler içindeki pavyonlara geçilir. Burada sarayýn tek ahþap pavyonu, 17. yy. zengin iþlemeli ve çinilerle süslü Baðdat ve Revan köþkleri ve nihayet saraya inþa edilen en son yapý olan Mecidiye köþkü yer alýr. Köþkün alt katý ziyaretçilere ayrýlmýþ lokantadýr. Baðdat köþkünün önündeki teras Haliç, Galata bölümü ve Eski Ýstanbul'un kubbeler ve minarelerden oluþan eþsiz manzarasýnýn birlikte seyredilebileceði en uygun yerdir. Saray yamaç bahçeleri halka tahsis edilmiþ büyük bir þehir parkýdýr.

M u k a d d e s

E m a n e t l e r


12

Ö

yküsü Su Seslerine Karýþan 1500 Yýllýk Bir Mekan Sultanahmet te bulunan Yerebatan Sarnýcý, 542 yýlýnda Bizans Ýmparatoru Justinyen tarafýndan At Meydaný nýn diðer tarafýnda bulunan Büyük Saray ýn su ihtiyacýný karþýlamak üzere yaptýrýlmýþtýr. Fetihten sonra yaklaþýk yüzyýl süreyle sarnýcýn varlýðý fark edilmemiþ; ancak bodrumlarýnda su biriktiren ve deliklerden sepet sarkýtarak balýk tutan insanlarýn varlýðýnýn anlaþýlmasýyla keþfedilmiþtir. Osmanlý döneminde onarýlarak kullanýlan sarnýcýn giriþ kýsmýndaki evler 1940 larda belediye tarafýndan istimlak edilerek, giriþ için düzenli bir bina yapýlmýþtýr. Yerebatan Sarayý olarak adlandýrýlan sarnýç içten 145 metre uzunluðunda 65 metre geniþliðindedir. Yaklaþýk 9800 metrekarelik bir alaný kapsamaktadýr.Her bir dizide 28 tane olmak üzere 12 sýra sütun tuðla kemerleri ve bunlarýn desteklediði tonozlarý taþýr. Toplam sayýlarý 336 olan sütunlardan 8 i kuzey bölümde Örme kýlýf içine alýnmýþ, güneybatýda 37 sütun, etraflarýný çeviren bir dolgu duvarýn içinde kalmýþtýr. Ýstanbul`un görkemli tarihsel yapýlarýndan biri`de Ayasofya`nýn güneybatýsýnda ve biraz ilerisinde bulunan Basilika Sarnýcýdýr. Bizans imparatoru I. Justinianus (527-565) tarafýndan yaptýrýlan bu büyük yer altý sarnýcý, suyun içinden yükselen ve sayýsýz gibi görülen mermer sütunlara bakýlarak halk arasýnda yerinde bir deyimle "Yerebatan Sarayý" olarak isimlendirilmiþtir. Sarnýcýn yerinde daha önce Genç Roma çaðýnda muhtemelen III-IV.yy`da yapýlmýþ olan, ticari ve hukuki iþlerde, bilim ve sanat faaliyetlerinde büyük bir Basilika kullanýlýyordu. 476 yýlýnda çýkan bir yangýnda tamamen harap olduktan sonra ýlius tarafýndan yeniden yaptýrýlan ve tekrar bir yangýn felaketine uðrayan ve 532 yýlýnda þehri kasýp kavuran Nika isyanýnda, Basilika`nýn mermer heykeli vardý. Eski kaynaklar bu yerde yüzü sütunlu revaklarla çevrili üstü açýk bir avlu su Ayasofya`ya dönük belirtmiþtir. Hz. Süleyman`ý elini çenesine Hz. Süleyman`nýn bronz heykelinin bulunduðunu dayamýþ


12

vaziyette,kendi eserinden çok daha güzel olan hayretle temaþe ettiðini gösteren bu heykel Ayasofya`yý daha sonra imparator kaldýrýlmýþtýr. Bilindiði gibi Ýsrail hükümdarý I. Basilius (867-886) tarafýndan Hz. Süleyman`ý kendi adýna Kudüs`te yaptýrdýðý mabet yeryüzünde Ayasofya`ya gelinceye kadar yapýlmýþ olan mabetlerin en güzeli en muhteþemi olarak biliniyordu. Daha sonra imparator Basilius`un sözü geçen heykeli eridikten sonra kendi heykelini koydurduðu söylenmektedir. ýmparator Justinianus yangýna uðramýþ olan büyük basilika`nýn yaklaþýk 532 yýlýnda, rivayetlere göre 7.000 kölenin çalýþtýðý bu sarnýcý inþa ettirmiþtir. Ve sarnýç ismini yakýnýndaki ýlius Basilika`ndan almýþtýr. Basilika Sarnýcý`nýn suyu ýmparator Valens tarafýndan (368) yýlýnda yaptýrýlan 971 m. uzunluðundaki Valens (Bozdoðan) kemeri ile ýmparator Justinianus`un yaptýrdýðý 115.45 m. uzunluðundaki Maðlova Kemeri yardýmýyla þehre 19 km. Mesafede Belgrat ormanlarýndaki Eðrikapý su taksim merkezinden gelmektedir. Basilika Sarnýcýnýn planý yüzyýlýmýzýn baþýnda Alman Deniz Altýcýlarý çýkarmýþtýr. Buna göre uzunluðu 140 m. geniþliði 70 m. diktörtgen biçimde bir alaný kapsayan dev bir yapýdýr. 52 basamaklý taþ bir merdivenle inilen bu sarnýcýn içerisinde her biri 9 m. yüksekliðinde 336 sütun bulunmaktadýr. Birbirine 4.80 aralýklarla dikilen bu sütunlar, her sýrada 28 tane 12 sýra meydana getirirler. Bu sütunlarýn baþlýklarýnda yer yer farklý özellikler taþýr. Bunlardan 98 adedi Corinth üslubu yansýtýrken bir bölümünde Dor Gezdiðim her müzede ve tarihi mekanda ilgimi çeken çok þey oldu Yere üslübunu yansýtmaktadýr.Sarnýcýn tuðladan örülmüþ 4.80 m. Batan Sarayý ndakilerde yaþadýklarýmdan doðal olarak farklýydý mekan bir kalýnlýðýndaki duvarlarý ve tuðla döþeli zemini Horasan harcýndan kalýn kere çok eski bir bizans yapýsý bana daha ilginç gelenide bu su deposunun bir tabakayla sývanarak su geçmez hale getirilmiþtir. Toplam 9.800 istanbul un fethinden 100 yýl sonra keþfedilmiþ olmasý. m2 bir alaný bulunan bu sarnýç yaklaþýk 100.000 ton su depolama kapasitesine sahiptir. Sarnýçtaki sütunlarýn, köþeli veya yivli biçimde Loþ karanlýk ve egzotik bi yer, tavanlardan damlayan su olan birkaç tanesi hariç büyük çoðunluðu silindir biçimindedir. Bu damlacýklarýnýn çýkardýðý ses bir ensturmanýn çýkardýðý sesden farksýzdý þiir sütunlar içerisinde üzeri oyma ve kabartma halinde Tavuz Gözü, Sarkýk gibiydi esasýnda burdaki gezim. Sudaki balýklar sanki bu tarihin canlý þahitleri Dal, Gözyaþý þekillerinin tekrarýyla süslenmiþ olaný özellikle dikkati gibi sessiz ve suskundu çok yaþlý olduklarýný gördüm onlara bakarken. çeker. Bu sütun Bizans devrinde "Farum Tauri" denilen bugünkü Beyazýt Uzun uzun sütunlarý inceliyorum o kadar yýl geçmiþ ve hala ayakta meydanýnda kalýntýlarý bulunan IV. yy. zamanýna ait büyük Theodesiusun acaba diyorum kendi kendime teknoloji, sanat ozamanmý daha geliþmiþ (379-395) zafer takýndaki sütunlarý benzeridir. yoksa þimdimi... Yerebatan Sarnýcý tavan aðýrlýðý haç biçiminde tonozlar yuvarlak, Nazif ERSAN kemerler vasýtasýyla sütunlara aktarýlmýþtýr, çoðunluðu daha eski


14


15 yapýlardan toplandýðý anlaþýlan ve çeþitli mermer cinslerinden granitten yontulmuþ sütunlarýn büyük bir kýsmý tek parçadan, bir kýsmý da üst üste iki parçadan oluþmaktadýr. Bu sütunlarýn baþlýklarý yer yer farklý özellikler taþýr. Bunlardan 98 adedi Corinth üslubu yansýtýrken bir bölümünde Dor üslübunu yansýtmaktadýr. Yerebatan Sarnýcý' nýn tuðladan örülmüþ, 4.80 m. kalýnlýðýndaki duvarlarý ve tuðla döþeli zemini Horasan harcýndan kalýn bir tabakayla sývanarak su geçmez hale getirilmiþtir. Toplam 9.800 m2 bir alaný bulunan bu sarnýç yaklaþýk 100.000 ton su depolama kapasitesine sahiptir. Yerebatan Sarnýcý inþasýnda 7.000 kölenin çalýþtýðý sarnýcýn suyu imparator Valens tarafýndan (368) yýlýnda yaptýrýlan 971 m. uzunluðundaki Valens (Bozdoðan) kemeri ile imparator Justinianus' un yaptýrdýðý 115.45 m. uzunluðundaki Maðlova Kemeri yardýmýyla þehre 19 km. mesafede Belgrat ormanlarýndaki Eðrikapý su taksim merkezinden getirilmiþtir. Yerebatan Sarnýcý' nda ki sütunlarýn, köþeli veya yivli biçimde olan birkaç tanesi hariç büyük çoðunluðu silindir biçimindedir. Bu sütunlar içerisinde üzeri oyma ve kabartma halinde Tavus Gözü, Sarkýk Dal, Gözyaþý þekillerinin tekrarýyla süslenmiþ olaný özellikle dikkati çeker. Bu sütun Bizans devrinde "Farum Tauri" denilen bugünkü Beyazýt meydanýnda kalýntýlarý bulunan IV. yy. zamanýna ait büyük Theodesiusun (379-395) zafer takýndaki sütunlarýn benzeridir. Bir Müslüman evinin avlusuna giriyor, karanlýk ve rutubetli Bir söylentiye göre, üzerindeki þekillerin gözyaþýna benzemesin nedeni bir merdivenin son basamaðýna kadar iniyor ve kendimi Büyük Bazilika nýn inþasýnda ölen yüzlerce köleyi anlatýr.. Sarnýcýn orta yerini geçtikten Ýstanbul halkýna göre nasýl bittiði bilinmeyen Bizans'ýn sonra, güneybatý duvarýndan içeriye doðru, yaklaþýk 40 m. uzunluðunda 30 m. büyük Basilika Sarnýcý'nýn kubbeleri altýnda buluyorum. geniþliðinde düzensiz bir çýkýntý halinde görülen kýsým aðýrlýðý taþýyabilmesi için geçmiþ, yüzyýllarda yapýlan onarýmlar sýrasýnda örülen duvarlardýr. En uzun Karanlýðýn verdiði dehþeti daha da arttýran çivit renkli yerinde 9 sütun, en dar yerinde ise 2 sütun olmak üzere toplam 40 sütun bu bir ýþýkla yer yer aydýnlanmýþ, yeþilimsi sular, kara duvarlarýn arkasýnda kaldýðý için görülmemektedir. Yerenbatan Sarnýcý' nýn kubbelerin altýnda kayboluyor, üzerinden sular sýzan kuzeybatý köþesindeki iki sütunun altýnda kaide olarak kullanýlan iki Medusa baþý duvarlarý parlýyor ve her tarafta, budanmýþ bir ormandaki Roma Çaðý heykel sanatýnýn þaheser örneklerindendir. Sarnýcý ziyarete aðaç gövdeleri gibi gözün önüne dikilen bitmez tükenmez gelenlerin hayretler içerisinde seyrettikleri IV.yy. ait bu baþlarýn hangi yapýdan sütun sýralarýný belli belirsiz ortaya çýkarýyor.? alýnarak buraya getirildiði konusunda kesin bir bilgi olmamakla birlikte Genc Roma Edmando De Amicis Çaðý' na ait antik bir yapýdan sökülerek buraya getirildiði sanýlmaktadýr


2

0

0

9


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.