Geleceği inşa edecek nesiller için...
İHYA VAKFI BÜLTENİ Sonbahar Güz 2015 Sayı:4 İmtiyaz Sahibi İhya Vakfı Adına Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf ÖCALAN
Editörün Kaleminden! Muhterem Efendim, Ağaçların sararan yaprakları da döküldü. Yazın neşesi yerini uzun ve soğuk gecelere bıraktı. Çocuklar parklarda neşeyle koşmuyor, kuşlar yuvasında üşüyor, ağaçlar içine kapanmış. Bizden sizlere; içinizi ısıtacak, çocukların neşesini çağıracak, güzel hayaller kurmanızı sağlayacak haberler var.
Editör Yusuf ÖCALAN
Biliyoruz; heyecanımızı hissettiğinizi! Biliyoruz; her an yanımızda olduğunuzu! Biliyoruz; dualı ağızlarınızla peşimizden dualar okuyup, üflediğinizi! Nefesinizi hissediyoruz!
Görsel Tasarım Ömer AKYEL
Vakıf; birlik, beraberlik, gönüllülük, ortaklaşa iş yapmak, candan istemek, gayrettir demiştik. Vakıf; nihayetsiz tahammül, tebessüm, el ele tutuşmak, beraberce gülmek ve göz yaşı dökmektir.
Yayın Kurulu Yusuf ÖCALAN Eşref GÜRSÜL
Baskı Hanlar Matbaa
Burada ; Allah Teâlâ’ya Salih Ameller olarak sunacağımız işlerimizi paylaştık. Ağrıyan bir baş gördüğümüzde onunla ilgilenmek, aç gördüğümüzde ekmeği bölüşmek, göz yaşlarını ellerimizle silmek ve umut aşılamak, sizin öğrettiğiniz/övdüğünüz işlerimizdir. Allah Teâlâ Nasip etti, hizmet alanlarımızı artırıyoruz, size müjdelerimiz var!
İletişim; Silivrikapı Mh. Kocamustafapaşa cd. No:236/A Fatih / İstanbul / Türkiye
“ Pazar Sabahı Sohbetleri ” tadına doyum olmaz! Artık Pazar Sabahı sohbetlerini “ İHYA ÖNCÜLERİ “ olarak isimlendirdik. Bu program; Saygı, vefa, azim, gıbta ve özlem içindir…
Tel.: +90 212 585 0502
Allah Teâlâ nasip etti; Erzincan Sümbül Valide Sultan Kız Kur’an Kursu’muzun Hafızlık bölümü İnşaatının temelini attık.
ihyavakfi@gmail.com info@ihyavakfi.org.tr http//www. ihyavakfi.org.tr
Sıbyan Okulunun önemini biliyor ve anlatıyoruz. Çok şükür Zeytinburnu’nda “ Sümbül Bahçesi Sıbyan Okulumuz “ etrafına sümbül kokularını vermeye başladı. Başımız önümüzde, ayak uçlarımıza bakarak; mazinin izleri üzerimizde, parlak ve izzetli bir istikbal’e doğru yürüyoruz.
İÇİNDEKİLER 4-5
İLİM - AMEL - İHLAS
6-9
KUR’AN KURSLARIMIZ
10 - 13
ANA SINIFI SIBYAN MEKTEBİ
14 - 16
MANDA İLE BİZİM İNEK
18 - 19
HAYDİ HANIMLAR HANIMELİNE
20 - 21
GÖNÜL KABI NASIL DOLAR
22 - 25
CAMİ İÇİ DERSLER
26 - 30
İSLAM ÜMMETİNİN UFKU KUDÜS
32 - 37
İHYA ÖNCÜLERİ
38 - 39
ÇINAR GÖLGESİNDE İHYA YÜRÜYÜŞÜ
42- 46
HATTAT HAFIZ OSMAN EFENDİ’NİN HAYATI
48 - 53
HAFIZ AYŞE YILDIRIM RÖPORTAJ
54 - 58
GELDİ GENÇLİK ÇAĞIMIZ HAFIZLIK EN GÜZEL TACIMIZ
60 - 61
BİZLEŞMEK VE BİRLEŞMEK
62 - 63
KUR’AN’I KERİM SÖNMEZ VE SÖNDÜRÜLMEZ BİR GÜNEŞTİR
64- 65
ERZİNCAN HAFIZLIK BÖLÜMÜ İNŞAAT PROJESİ
66 - 67
FAALİYETLERİMİZ
68 - 69
HATİCE-İ KÜBRA NESLİ
70- 71
SURİYE İLKOKULU
72
İZMİT-BAŞİSKELE HASBAHÇE EĞİTİM KÖYÜ
İlim-Amel-İhlas Günde kırk defa namazlarımızda Fatiha suresini okuyor; “ Bizi, kendilerine nimetler verdiğin Nebiler, Sıddıklar, Şehitler, Salihler yoluna ilet “ diyerek dua ediyoruz. Rabbimizden nimet istiyoruz. Nedir nimet? Bir ifadeyle; Dünyada İzzet, Ahirette Cennet. Dünyada İzzet; güven, huzur ve rızık olarak açıklanmıştır. Bu üç nimeti de bir arada ancak Rabbimiz verebilir. O güven verirse, korkular ortadan kalkar, insanlar selamet bulur. O huzur verirse, hüzün, sitres, bunalım, geçimsizlik, ayrım ortadan kalkar. O rızık verirse ihtiyaçlarımızı karşılar, başkasına muhtaç olmaz, onurumuzu, izzetimizi koruruz. Ancak Rabbimiz, bu üç nimetin ötesinde bir başka şeyden de söz eder: “ Nimetin tamamlanması”. Eğer nimetin tamamlanması lütfu gerçekleşmezse, eldeki nimetler eksik kalır, eksik olan her şey de erkenden yok olur. Öyleyse ; nedir nimetin tamamlanması? Onu da Bakara Suresi 151. Ayet-i Kerimeden öğrenelim: “ Size ayetlerimizi okuyan, sizi ahlâken arındırıp temizleyen, kitabı ve hikmeti öğreten Peygamber’in gönderilmiş olmasıdır.” Yani Allah Teâlâ’nın gönderdiği kitabı öğrenmek ve Peygamberlerine tabi olmak! İlim ve amelin yokluğu kitabımızda “ cehalet” olarak nitelendirilir. Cehalet ; dinimizin 4
Günümüzde Kur’an okuma/ezberleme, Hadis-i Şerifleri okuma/ezberleme gayretleri artmış, lakin okunulanın mucibince söz söylemek, iş yapmak hususunda geri kalınmışsa; dualar kabul olmuyor, işlerde bereket olmuyor! Okuduğumuz Kur’an boğazımızdan aşağıya inecek! İçimiz, işimiz, gönlümüz onunla dolacak. Ferdi değiştirecek! Aileyi değiştirecek! Toplumu değiştirecek! O zaman; doğanın dengeleri yerine oturacak, toplumların dengesi yerini bulacak, su kendi yatağında akacak, endişeler izale olup kalpler mutmain olacak! Bunu nasıl başaracağız! Reçetede birinci olarak: “ eğitim” yazıyor. Kur’an Kurslarımızda çocuklarımıza ilim ortadan kaldırmayı hedeflediği en tehlikeli yolunda yürümelerini anlatıyoruz. hastalıktır. Kur’an hidayettir, Nur’dur, Hazreti Peygamber (SAS) Kur’an’ı en güzel yaşayandır. Resulullah (SAS) Efendimiz hadis-i şeri- “ Beşikten mezara kadar ilim talep edin” flerinde şöyle buyurur: “ Allah Teâlâ ilmi buyuruyor, Hz. Ali (r.a) insanlardan elbise çıkarır gibi çekip almaz. Çocuklarımızı, kız-erkek ayırt etmeden eğAlimleri aralarından almak suretiyle ilmi itime dahil ediyoruz. alır! Geriye cahiller kalır! İnsanlar onları İlim tek başına yetmez! kendilerine baş edinir, onlara fetva sorarlar. Onlar da, kafalarına göre fetva verip; Eğitimde bilmekten sonra amel etmek hem sapar, hem de saptırırlar.” vardır. Amelimiz ihlasla olsun/kabul olsun! Bir diğer Hadis-i Şerif’te: “ Kişi sabah evinden mümin çıkacak, ancak evine akşam kafir olarak dönecektir. Bundan ancak Allah’ın ilim ile ihya ettiği kişiler kurtulacaktır” buyurulmaktadır. Bu zikredilen ikazları öğrenince insan titriyor ve korkuyor!
İlim peşinde koşan çocuklarımızın en güzel ve yakın örnekleri: “ Kıymetli Hocaları “ dır. Öğrettiğni yaşayan öğretmenden daha etkili bir şey yoktur. Temiz, helal rızıklar ile rızıklanmış, ilim sahibi evlatlara sahip olan ebeveynlerin/toplumun iyi şeyler hayal etme hakkı vardır.
Allah’ın kitabını öğrenen, Peygamber Allah’ın isminin zikredildiği meclislere ahlâkı ile yaşayan, Hayırlı Evlat olan rağbet eden, ilim meclislerinin müdavigençler yetiştirme derdimiz pekişiyor. mi olan, hayırlı evlat yetiştirmek, hayırlı müesseselerin yaşaması için gönülden Neslimizden müminler yetişsin, Alimler destek olanlardan kalmak temennisi ile… yetişsin, İlmi ile amil muhlisler yetişsin gayretinde olmalı, geri durmamalıyız. Kurra Hafız İbrahim YILDIRIM...
5
‘‘ 6
Kur’an Kurslarımız, Kur’an Kursu çalışmalarına İstanbul’da Sümbül Valide Sultan Kız Kur’an Kursu ile 2010 yılında başladık.
Ne kadar heyecan doluyuz! Kurs binası için; nasıl olsun tartışmaları, dizaynı, yeni bir model olması, en önemlisi çocuklarımız için sıcak, samimi ve devamlılığı olan bir yapı ve yapılanma olsun!
Sümbül Valide Sultan Kız Kur’an Kursu’nda Uyguladığımız projeler: değerlendirmede öğrencilerimizin durumu; yüzde yüz başarı olarak değerlendirilmiştir. Yani bu öğrencilerimiz bu durumda Hafızlık Çalışmalarına başlayabilirler denilmiştir. Hafızlığa başlamak için öğrencilerimizin her biri ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Ezber yapmadaki hızları nedir, bir sayfayı ne kadar zamanda ezberliyor? Kur’an Nesli Yeryüzü Yıldızları Hafızlık Hazırlık:
Bütün bu soruların cevabına göre okul ile olan ilişkisi ayarlanır.
Bu projemiz için İlkokul dördüncü sınıfı Eğer hafızlık yapacak ise; Gülsüm Hanım bitirmiş, beşinci sınıfı İmam Hatip Orta- İhya Kız Kur’an Kursu’na geçiş yapar. okulu’nda okumayı kabul eden kız çocukları ile gerçekleştiriyoruz. Sümbül Valide Sultan Kız Kur’an Kursu’muzda takip ettiğimiz bir diğer proje; Okul derslerinden yapmış olduğumuz bil- açık lise öğrencileri için Arapça ve Hafızlık gi ve dikkat testinden sonra, öğrenciler çalışmalarımızdır. Liseyi açıktan okumak ve aileleri ile yapılan mülakattan yeterlil- isteyen kızlarımız önce iki yıl Arapça eğitiik alınca; üç hafta süren uyum kampında mi alır, sonra “Hafızlık Eğitimi” ne geçiş gözlemleyip ailelere çocukları ile uzun yapılır. yolculuğumuzun ilk merhalesine geçebileceğimizi söylüyoruz. Bu projemizde ana fikir; Arapça alt yapı ile hafızlığa geçen öğrencilerimiz, mânâyı Bu ilk merhalede çocuklarımız; sabah düşünerek ezberlerini yapsınlar, manayı İmam Hatip Ortaokuluna servis araçları bilmek ezber becerisini biraz daha kolay ile götürülüyor, öğlene kadar süren okul kılar. eğitiminden sonra Kur’an Kursu’muza dönüyorlar. Kurs binamızda yemek ve ih- Bu gurubumuzdaki öğrencilerimize; “Hatitiyaçlarını giderdikten sonra Kur’an eğiti- ce-i Kübra Nesli” dedik. mine geçiliyor. Kur’an eğitimi dediğimiz; Hafızlık Hazırlık Sınıfı. Bir yıl boyunca çocuklarımız hocalarının nezaretinde Kur’an-ı Kerim’i yüzünden hatasız ve akıcı okuyacaklar, harflerin söyleniş özelliklerine göre telaffuz çalışması, tecvid ve uygulanışı üzerinde yoğunlaşalacalar. Bir yıl boyunca kısa surelerin ezberleri ve bazı uzun surelerin ezberlenişi ile sorumludur. Geçen seneki çalışmalarımızda Fatih Müftülüğü Yetkililerinin yapmış olduğu
7
Sümbül Valide Sultan Kız Kur’an Kur- Eğer altıncı sınıfta İmam Hatip Ortaokulu su’nda gerçekleştirdiğimiz üçüncü kaydını dondurmak için ezber kabiliyeti proje: tamam ise okul kaydı dondurulur. “ Akademik Kur’an Hafızları “
Ezberler için önünde bir yıl gibi kesintisiz bir zaman dilimi vardır. Okul dersleri için Üniversite öğrencilerinden; Tıp Fakültesi etüd çalışmaları yapılarak okul dersleri ile ve İlahiyat Fakültelerinde okuyan irtibatı devam eder. öğrencilere hafızlık teklif ettik, Üniversite tahsilini sürdürürken hafız olabilecekleri- Bir yıl sonunda okulun açacağı bir üst sınıni söyledik! İlahiyat tahsili için hafızlığın fa geçiş imtihanı yapılarak sene kaybı olöneminden ve mümkün olduğundan bah- madan yedinci sınıfa hafız olarak devam settik. eder. Tıp Fakültesi’nde okuyan öğrenciler bir çok bilgiyi ezberlemek zorunda! Öyleyse;” neden olmasın? ” dedik. Tekliflerimiz kabul gördü ve öğrencilerimiz Fakültelerindeki eğitimi sürdürürken hafız olma yolunda kolları sıvadılar.
Eğer beşinci sınıf sonrası kesintisiz hafızlık çalışması için öğrenci hazır değil ise; altıncı sınıfı örgün eğitimde devam eder, bu süre içinde ezberlerine de hafifletilmiş olarak çalışır, hafızlığı hızlandırma zamanı geldiğinde, yedinci sınıfta kayıt dondurularak ezberi tamam edilir.
Onlar; çalışkanlıkları, terbiyeleri, ahlâkları ve takvaları ile küçük kardeşlerinin önünde Bir sene zarfında hafızlığı tamamlayan güzel bir örnektir. hafızlarımız, gelecek senesinde ezberlerini kuvvetlendirme çalışması; bizim dilimizle Gülsüm Hanım İhya Kız Kur’an Kursu/ “Haslama” yaparlar. Hafızlık Bölümü Haslama’yı yapan öğrencilerimiz için “ Yeryüzü Yıldızları “ Sümbül Valide Sul- Müftülüğün açacağı imtihan neticesinde tan Kız Kur’an Kursu’nda hafızlık hazırlık “ Hafızlık İcazeti” ni almaya hak kazanır. çalışmalarını yapıp başarılı olduktan sonra; derecelendirilmeleri yapılarak “ Biz Kur’an Kursu Eğitimi’nin neşeli, deGülsüm Hanım İhya Kız Kur’an Kursu” na vamlı, başarılı olması için; öğrencilerimizi alınır. kültürel ve sportif aktivitelerin içinde tutarak, çalışıyoruz. Zira burada yoğun bir şekilde ezber yapılacaktır. Bundan dolayı; Hafızlık Hazırlık Öğrencilerinden ayrı bir binada, bütün öğrencileri ezber çalışmaları yapan bir gurup ile başarı şansları daha mümkün olacaktır. Hafızlık büyük bir makam, ancak bir o kadar da meşakkatli. Bu eğitime Öğrenciler ile birlikte; anne-babaları da fedakarlık yaparak katılıyorlar. Gülsüm Hanım İhya Kız Kur’an Kursu Hafızlık Öğrencileri; bir yıl gibi kısa bir İskender Çelebi Erkek Kur’an Kursu zamanda hafızlıklarını ikmal edebilecek şekilde çalışırlar. Hafız ve Hafız Adayı Erkek öğrenciler için hazırladığımız İskender Çelebi Erkek
8
Kur’an Kursu’nda İmam Hatip Ortaokulu’nda okuyan öğrencilerimiz; Gündüzcü Kur’an Kursu, Hafızlık Hazırlık, Hafızlık, Hafızlık Haslama ve Hafızlık Tekrarıyla Arapça Gurubu olarak eğitim görmektedir. Gündüzcü Kur’an Kursu; Civarda bulunan ilkokul ve ortaokul öğrencileri okul saatlerinin dışında öğleden sonra, Kur’an’ı Yüzünden Okuma eğitimi alıyorlar. Bu eğitim aynı zamanda gözlem, içlerin- Erzincan Sümbül Valide Sultan Kız den Hafız Adayları seçmeye çalışıyoruz. Kur’an Kursu Hafızlık Hazırlık Öğrencileri; İmam Hatip Ortaokulu dersleri ile birlikte yüzünden okuma ve kısa surelerin ezberleri ile bir yılı tamamlayıp; Hafız Adayı derecelendirmesi ile okul durumunu tespit ediyorlar.
“ Etrafı dağlık, ortası bağlık ERZİNCAN ” . Yirmibeş yıllık Kur’an Eğitimi, Hafız Yetiştirme tecrübesi ile hizmet verdiğimiz Erzincan Sümbül Valide Kız Kur’an Kursu.
Hafızlarımızın Haslama Dönemi ve İcazet Yeryüzü Yıldızları projesini uyguladığımız, sonrası dönem; tüm kurslarımızda aynı şehrimize hizmet-sohbet zenginliği geşekilde devam eder. tirmiş olan; İlim, Kur’an, Kulluk yuvamız. Kur’an Muhafızları Projesi; Hafızlığını Hafız ve Hafız adaylarımız ailelerinin tamamlayıp icazetini alan öğrencilerimiz yüzlerini güldürmek, onlara Hafızlık Tacı her gün bir cüz ezber tekrar ederek, İmam ile dönmek için canla, başla çalışıyorlar. Hatip Lisesi’nde eğitime devam ederler. Erzincan’da ailelerin bu teveccühü; kısa Baştan beri söylediğimiz söz; “ Bu Kur’an zamanda fiziki şartlarımızı zorlamış, eğiAnlaşılmak ve Yaşanmak İçin tim kalitesinden taviz vermemek adına, İndirilmiştir.” yeni bir bina inşaatına girişerek “ Hafızlık Kursu Bölümü “ oluşturma teşebbüsüyle Kur’an’ı Kerim’in anlaşılması için Ara- işe koyulduk. pça bilmek gerekir. Arapça ilimlerin anahtarıdır. Hafızlarımız hafta içi her gün; Erzincanlılar, hafızlığı candan istediği gibi İmam Hatip Lisesi derslerini okulda hafız yetiştirecek müesseseyi de candan tamamladıktan sonra Arapça Kursu’na sahiplendiler. katılmakta, hafızlığın vermiş olduğu bereketle süratle dil eğitimine adapte ol- Allah nasip ederse 2016-2017 Eğitim maktalar. Dönemi’nde, hafızlarımız yeni binalarında eğitimlerini yapacaklar. Mimarisi ile, özel hizmeti ile etrafına güzellikler katacak olan inşaatımız süratle devam ediyor. Sümbül Valide Sultan Kız Kur’an Kursu’muzun hafızlık hizmetlerinin yanında; Zehra Hatun Çocuk Köşkünde 4-6 yaş arası çocuklarımıza eğitim vermekte ve Erzincan’ı Sümbül Bahçesi’ne çevirmek için çalışmaktayız.
9
Ana S覺n覺f覺 S覺byan Mektebi
10
Her çocuk, okul öncesi dönemde, planlı- plansız etkilerle yoğun bir öğrenme ve etkileşim süreci yaşayarak gelişmesini sürdürür. Çocuk bu dönemde, ahlâk ve inanç muhtevalı olan sosyal ve kültürel kimlik geliştirme yönünde de önemli mesafeler alır. Dinin kabul ettiği zihnî doğrular/ yargılar ve ahlâkî erdemler bakımından olumlu ve olumsuz şekillenmeler de bu dönemde belirgin bir duruma gelir. Hemen belirtmemiz gerekir ki, din eğitimi, çocuğa sadece ihtiyacı olan dinî bilgileri aktarıp öğretme ve onları zihnine yerleştirme ameliyesi değildir. İslâm’ın, insanı ulaştırmak istediği nihaî hedef, iman, ahlâk ve davranış olgunluğu ile beraber, âhiret mutluluğu da olduğuna göre, elde edilen bilginin, zikrettiğimiz seviyeye ulaşmada sadece temel bir araç olduğu rahatlıkla görülecektir. Okul öncesi çağda çocuğa göre; Allah, Peygamber ve Melek gibi kavramlar henüz örtülü anlamlar ihtiva etse de o, bunların üzerindeki sır perdesinin kalkmasını ister ve kendine göre sorular sorarak merakını gidermeye çalışır. Bu çağda, çocuğun dinî nitelikli ilgi ve merakının rasgele, gelişigüzel bir şekilde cevaplandırılması veya cevapsız bırakılması, büyüdüklerinde bu çocukların bazı ruhî boşluklar duymalarına sebep olacaktır. Dolayısı ile, küçük yaşlarda ferdin kişiliğinde meydana gelecek manevî boşlukları ileride kapatmaya çalışmak ise ya çok zor ya da büsbütün imkânsız hâle gelebilecektir. Resûlüllah’tan (s.a.s.), çocuğa güzel isimler verilmesi yönünde, hadis kitaplarında pek çok hadis bulunmaktadır. Bu hadis-i Şeriflerden hareketle diyebiliriz ki, din eğitimi faaliyeti daha çocuğun ilk günlerinde bu şekilde başlatılmış olmaktadır. İleriki günlerde ise içinde Allah sözünün geçtiği Mâşaallah, Allah bağışlasın, Allah’a emanet ol, Allah’a ısmarladık vb. sözler ve dualar, çocuğun sürekli bu söze
muhatap olmasına imkân tanıyacak ve olumlu etkilenmeler meydana gelmiş olacaktır (Öcal, s.103). Öyle ise, ailede, okul öncesine ait dinî eğitim, öğretim faaliyetleri programlanırken, gerekli görülen zihnî tedbirler, ilk etapta, bazı dinî kavram ve ifadelerin tekrar edilmesi şeklinde olabilir. Ayrıca, çocuk yemek yemeye başladığında ve sonrasında, uyuyacağında “Euzu billahi mine’ş- , şeytani’r-râcim demeye, dua etmeye yavaş yavaş alıştırılabilir. Çevresi ile olan ilişkilerinde, yaşı arttıkça iyilik duygusuna yönlendirilip, varsa olumsuz tutum ve tavırlarından uzaklaştırılmaya çalışılabilir. (Cebeci, Genel Din Eğitimi Çağı ve İlkokullarda Din Dersleri, Orta Dereceli Okullarda Yürütülen Din Eğitimi ve Öğretiminin Problemleri, s. 84â 90). Çocuk görerek, duyarak, taklit ederek öğrenir. Kişiliği de, çevresinde görüp, duy11
duklarına göre oluşur. Bundan ötürüdür ki; din eğitimine en sağlıklı başlangıç, çocuğun, dinin yaşandığı bir ortamda, hayatını dinin gereklerine göre düzenleyen bir aile ve çevre içinde bulunması, ya da bulundurulması ile gerçekleşebilir.
ları onlardan daha üstün kılan ve seven, özellikle çocukları daha çok seven ve koruyan, besleyip büyüten, sayılamayacak güzelliklerde yiyecekler ve içecekler veren, çiçeklerle, hayvanlarla tabiatı dolduran, suçları ve yanlış davranışları hemen cezalandırmayıp, farkına varıp vazgeçmemiz için zaman tanıyan, davranışlarımızın iyi ve güzel olanlarına büyük ölçüde mükâfatlar veren, yaptığımız bir iyiliğe karşı daha başka pek çok iyiliklere ulaşmamızı sağlayan Yüce Rabbimizdir (Ayhan, s.117). Allah inancında iki temel unsur :
Çocukta Allah mefhumu ve inancı ! Çocuk hangi yaşta Allah mefhumunu tanımaya başlar? Bu, gerçekten güç bir sorudur. Genellikle 3-4 yaşından itibaren dünyayı ve kendi varlığını soru konusu yapan çocuğun dinî fikirlerle temas ettiği kabul edilir. Çocuğun Allah kavramı ile karşılaşması sadece yaş faktörüne bağlı değildir. Olgunlaşmanın yanında, çevrede yaşanan dinî hayatın onun üzerindeki etkisi de küçümsenemez. (Selçuk, s.70) Dinî bilgilerin çocuklara 3-4 yaşından itibaren verilebileceğini, her şeyi yaratan, düzene koyup idare eden Allah tasavvurunun, çocukların o yaşlardaki anlayışlarına zor gelmeyeceğini söyleyebiliriz. Esasen çocuk düşünmeden, şüphelenmeden ve itiraz etmeden inanmaya hazır olduğundan, söylenenlere içtenlikle inanır. Buna sadece dilde inanma denmez. Bu, aynı zamanda ruhun da kabulü ve inanışıdır. Tabiî olan da budur. Çünkü çocuk, inanmakla kendini güçlenmiş ve Allah a yaklaşmış hisseder. Böylece o, hayatı iyi, güzel ve yaşamaya değer bulacak ve o nispette yaşama gücü artacaktır.
İnanç duygusunun temeline bakıldığında, iki esas temel görülecektir: Allah sevgisi ve Allah korkusu. Bilmeyerek yapılan Allah korkusu telkinlerinin çocuk ruhunda birtakım olumsuz sonuçlara yol açtığı belirlenmiştir. Bu sebeple, ilk yaşlardan itibaren başlatılması gereken iman esasları öğretiminde Allah sevgisi esas olmalıdır, denilebilir. Zira henüz mücerret kavramların, suç ve cezanın, günahın ne demek olduğunu kavrayamayacak derecede küçük yaştaki çocukların, psikolojik hayatlarında önemli bir rol oynayan korku duygusunun, Allah korkusu şekline dönüştürülmesi ve ebeveynin bundan faydalanma yoluna gitmeleri oldukça yanlış bir tutumdur. (Ay, Çocuklara İman Esaslarının Öğretimi , Çocuk Gelişimi ve Eğitimi, s.243).
Her yeni doğan çocuk temiz bir fıtrat Dinimizin en temel konusu olan Allah in- üzere doğar. Çocuk fıtratı gereği inanmaya ancı, bu yaşlarda şu şekilde de verilebilir: hazırdır. Onda bulunan bu inanma potanAllah, bütün varlıkları yaratan ve insan- siyeli ortaya çıkarılmalı ve işlenmelidir.
12
temel dinî bilgiler verilmelidir. Eğer erken dönemlerde gerekli eğitim verilebilirse ergenlik döneminde bu sözler kendisine tesir eder ve önceki verilenlerin ne anlama geldiğini anlamaya başlar. Taşa yazı yazmak gibi, bu bilgiler onun kalbine sağlam bir şekilde yerleşir ve onda iz bırakır. Fakat bunun aksine, küçük yaşlarda iyi terbiye edilemezse kötü söz ve kötü davranışlara alışırsa ileri dönemlerde anlatılanları kabul etmez. Asıl mühim olan, daha ilk dönemlerde çocuğu ele alıp yaşına ve başına göre terbiyesiyle meşgul olmaktır. Çünkü onun saf bir cevher olarak yaratılan kalbi, hayrı da şerri de kabule elverişlidir.
Âdeta o, yazılmamış bir kağıt gibidir. Ona her şeyi yazabilirsiniz. Çocuklarda dine ve dine ait meselelere ilgi başladığında, çocukların seviyesine uygun dinî bilgiler verilmeli, inanmaya özendirilmelidir. Çocukluğunda Allah inancı yerleşmemiş ve Allah ile irtibatı öğrenememiş bir kimsenin ileride bunu sağlıklı bir şekilde başarmasını beklemek zordur. İleri yaşlarda görülen birtakım yanlış düşünce ve davranışların temelinde, erken yaşlarda sağlam bir din eğitiminin verilememesi vardır. Bunun için okul öncesi dönem din eğitimi çok önemlidir. Çünkü okul öncesi eğitim gömleğin ilk düğmesidir ve bunun doğru iliklenmesi gerekir.
Kısaca özetlemek gerekirse çocuklarımızı bir taraftan çağın gereklerini, diğer taraftan yüzyıllardır rafine edilen değerlerimizi öğreterek geleceğimizi inşa ediyoruz. Sıbyan mektepleri bu vizyon ile gelecek nesilleri yetiştiriyor, başka bir deyişle ağacı yaşken eğmek gelecekte sağlam meyveler almak demektir. Ama unutmamalıdır ki ağacı eğelim derken yontmaya gidilmemeli ve toprağından özünden ayırmamalıdır. Çocuğa Allah korkusundan önce sevgisini nakşetmeli ve onu inançtan soğutmamalıyız. Çünkü korku ile yetişen nesiller değil, sevgi ile yetişen çocukların insanlığa sevgiyi, barışı, huzuru kazandıracağına inanmaktayız ve bizler Sümbül Bahçesi Anaokulu/ Sıbyan Okulları olarak bu ince ve hassas konuda çocuklarımızın tamda en kritik ve öğrenmeye açık oldukları dönemlerde Fatih Sultan Mehmet Han’ın öncülüğünü yapmış olduğu sıbyan mekteplerini model alarak, Allah ve Peygamber aşkını aşılamak için kollarımızı sıvayıp geleceğe sağlam inançlı, sevgi dolu bireyler yetiştirmek için yola çıktık. Ve dedik ki; niyeti hayır olanın akıbeti de hayır ola!..
Sümbül Bahçesi Anaokulu Ergenlik çağına gelinceye kadar çocuğa Zahide Kantemur
13
Manda ile Bizim inek Bir okul müdürü her eğitim öğretim yılının başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş: “Bir toplama kampından sağ olarak kurtulanlardan biriydim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken her türlü pisliği gördü. İyi okutulmuş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları. İyi eğitilmiş doktorların zehirlediği çocuklar. İşini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler. Lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar. Bu nedenle eğitim-öğretimden büyük kuşku duyuyorum, korkuyorum. Sizlerden âcizane isteğim şudur: öğrencilerinizin iyi bir insan olması için çaba harcayın. Osman Egin Haseki Abdurrahman Gürses Eğitim Merkezi Müdürü
14
Verdiğiniz emekler sonunda bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar meydana gelmesin. Edebiyat, matematik, fizik, kimya çocuklarımızın daha iyi insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.”
Öldürmek için silah, hançer mi olmalı? Saçlar bağ, gözler silah, gülüş kurşun olmaz mı? Victor Hugo bu mısralarla acaba günümüz öğretmenini mi anlatıyor?
Korkutmayan ürkütmeyen eğitim –öğre- Muaviye bin Hakem es-Sülemi (R.A) antim nasıl olabilir. Bunun üzerinde ciddi latıyor: ‘’Namazda aksıran birine namaz kafa yormamız gerekir. esnasında mukabele ettim. Bu hedef doğrultusunda kanaatimce pa- Selamdan sonra insanlar beni gözleriyle rolamız ‘’ÖNCE ÖĞRETMEN’’ olmalıdır. dövmeye başladılar. Çok korktum. Ben bir şey yapmadım desem de fayda etmedi. Genelde öğretmen özelde ise Kuran öğretmenine dair bazı bilgilerimi düşüncelerimi Bunu gören Rasulullah (S.A.V.) beni yanısizinle paylaşmak istiyorum. na aldı. Yeni müslüman olmuştum. Bak buna namaz derler dedi. Öğretmen öğrencilerine umut vermelidir. Ufuklar açmalıdır. Ahlak aşılamalıdır. Namazda dünya kelamı konuşulmaz, tesbih, tekbir ve Kuran okunur. Onu tanıdıkDünyanın en kolay ama en işe yaramaz tan öncede sonrada ondan daha güzel bir öğretmenliği sürekli nasihat etmektir. öğretmen görmedim. Bir öğrencide öğrenme sevdasını yok etmenin en pratik yolu ona sürekli yardım Allah’a yemin ederim ki ne yüzünü ekşitiretmek ve sürekli nasihatte bulunmaktır. di, ne elini kaldırırdı, nede azarlardı.’’ Naif bir özün, güzel bir yüzün eşlik et- Öğretmen öğrencisini bedenen, ruhen, mediği hiçbir söz fayda vermez. Sahabe aklen beslemeli, onun hayat kaynağı yaşaRasulullah Efendimizden daha güler yüzlü ma sevinci olmalıdır. bir insan görmediklerini anlatırlar. Bütün huzursuzluklarını sınıfa girince un‘’Keşke görmez olsaydım, keşke gelmez utmalı, bir gül bahçesine girercesine her olsaydım dedirten bir Kuran öğretmeni- sabah öğrencilerine kavuşmanın hazzını nin şerrinden Allaha sığınmak en güzel doyasıya yaşamalıdır. yoldur. Bütün eğitimciler en etkili ve kalıcı öğretAbdullah bin Selam (R.A) anlatıyor: ‘’Ra- menin ‘’yaparak- yaşayarak öğretme’’ oldsulullah (S.A.V) Medine’ye teşrif buyur- uğu hususunda hemfikirdirler. dukları gün, insanlar onu görmek için akın akın koşuyorlardı. Öğretmen öğrencisinin işini kolaylaştırır, kolaylaştırarak öğretir, yaşayarak öğretir. Bende onlara katıldım. Yüzünü gördüğümde ilk kanaatim, bu yüz bir yalancının yüzü “Sizi seçen ve din konusunda üzerinize bir olamaz demiştim.’’ zorluk bir güçlük yüklemeyen odur. Ağlamak için gözden yaş mı akmalı Dudaklar gülerken insan ağlayamaz mı? Hırsızlık para mal mı çalmaktır. Saadet çalmak hırsızlık olamaz mı?
” (Hac 78) öğretisini asla unutmaz. Kuran insan tabiatına ters düşen, eziyetçi-çileci bütün davranış ve yaklaşımlara karşıdır.
15
Öğretmen akl-ı selim, kalb-i selim, zevk-i Bu durumu bilmeyen kişi mandaların selim sahibi olmalıdır. önüne otunu koyarken, ineğin aç olacağını hesap etmez ve onun önüne yiyeÖğrencilerini sevmeyen, sevemeyen cek koymaz, bu durumda ineğin kârı saöğretmenin gönül varlığından bahsetmek dece mandalarla birlikte takılmaktır dedi. mümkün değildir. Yarın yine toplantımız var annem dedim. “Rabbimiz bize imanı sevdirdi, onu kalpler- Oğlum toplantıya katıl ama akşam eve imizde güzelleştirdi, güzel olan şeylere geldiğinde kapıları şaşırma dedi. karşı çıkmayı bize çirkin gösterdi. – Bizim evin iki kapısı vardı. Biri bu akşam ” (Hucurat 7) prensibiyle hareket etmeli girdiğimiz kapı, diğeri ise hayvanlarımızın ve Rabbimizin kendisine vermiş olduğu bu girdiği kapı. amelin bilincinde olmalıdır. - Tabi sonraki gün toplantıya gitmedÖğretmen sadece kendi işine yoğun- im ve doğruca rahmetli babamın sabah laşmalıdır. Farklı rollere heves ederek bu namazından bir saat önce derslerini dinlekutsal vazifeye ihanet etmemelidir. meye başladığı hafızlarına yardım etmek üzere Os Medresesi’nin yolunu tuttum. Üniversite yıllarımda üzerime vazife olmayan, ilçemizin kendisini ileride gören- İnsan sadece yaptığı işe odaklanmalerin düzenlediği bir toplantıya katılmıştım. lı, Yaratanın kendisine verdiği rolü en Akşam geç vakitlerde iki saat yürüyerek iyi şekilde oynamalı, aslında ben başrol evime varmıştım. oynamalıyım dememelidir. Gökyüzünün öğrencisi, benim de ilk Nurettin Topçu hocanın satırlarıyla bitireöğretmenim olan yaşlı babaannem karan- lim: Yarınki Türkiye’nin kurucuları, yaşalık kapının önünde beni karşıladı. ma zevkini bırakıp yaşatma aşkına gönül verecek, sabırlı ve azimli, lakin gösterişSabahleyin onun hazırladığı kahvaltıdan siz ve nümayişsiz çalışan, ruh cephesinin başka gün boyu hiçbir şey yiyememiştim. maden işçileri olacaklardır. Mütevazı soframızda yemeğimi yerken yaşadıklarımı kendisine anlatmaya başladım. Biraz dinledikten sonra; “ah be yavrum! ineğin aptalı mandalarla gezer’’ dedi.
Bu ruh amelesinin ilk ve esaslı işi, insan yetiştirmektir. Hünerleri hep fedakârlık olan bu hizmet ehli gençler, hizmetlerinin mükâfatını da hizmet ettikleri insanlardan beklemeyecekler, sonsuzluğa sundukları eserin sesinin akislerini yine sonsuzluktan Konferans başlamıştı. Dedim ki “Annem, dinleyeceklerdir. ben bu senin dediğinden hiçbir şey anlamadım.” “Anlatayım yavrum” dedi Osman Egin ve devam etti: “Sabahleyin hayvanlarını Haseki Abdurrahman Gürses Eğitim köyün merasına süren kişi mandaların Merkezi Müdürü akşama kadar yatıp otlamayacağını, ineklerin ise karınlarını doyuracağını hesap eder. ” Bunun benim durumumla ne alakası var anneciğim? Devam etti, oğlum bazı inekler mandalara özenir ve onlarla beraber takılır ve akşama eve aç dönerler.
16
17
Haydi
hanımlar Hanımeli’ne! İyi bir eş ve iyi bir anne olmak fıtratındadır her kadın. Bir taraftan evine çeki-düzen veren, temizliğini ve ihtiyaçlarını karşılayan “iyi bir ev hanımı” bir taraftan da çocuğunu yetiştiren, ona yol gösteren rehberdir, Kadın. Bu ideallere kavuşması için üretken olması, kendini geliştirmesi ve değişik çalışmalar yapması gereklidir. İşte Hanımeli’nde tam buna göre; hem dini bilgilerimizi pekiştirip geliştirecek, hem de evimize / düzenimize faydalı, hayata dair bir çok yararlı işlerin / becerilerin olduğu atölyelerde buluşacağız.
18
Hanımeli İlim ve Etkinlik Merkezi’nde neler var ; • KURAN’I KERİM; Efendimiz (s.a.v) ‘in buyurduğu gibi “Sizin en hayırlınız Kuran’ı öğrenen ve öğretendir.” Hadisine muhatap olmaktır ilk hedefimiz… Tecrübeli bayan hocalarımızla birlikte kıraatinizi düzelterek, daha seri ve yanlışsız düzeyde okumayı hedefliyoruz. • TECVİD: Kuran’ı Kerim’de buyurulduğu üzere; “ Kuran’ı tertil üzere oku!” emrini yerine getirmek için alanında uzman hocalarımız ile birlikte Kuran tilavetindeki incelikler, tecvid kuralları en güzel bir şekilde öğretmeyi hedefliyoruz. • HÜSNÜ-HAT / TEZHİB : İyi bir annenin, iyi bir ev hanımının aynı zamanda bir sanat ile uğraşması kadar güzel bir şey var mıdır? İşte bu mümkün… Kuran’ı kerim ve Tecvid derslerimizin dışında el becerisine yönelik sanatsal faaliyetlerimiz ile hanımlarımıza sanat becerilerini keşfetmelerini sağlıyoruz. • GEZİLERİMİZ: Kültür; kadını erkeği ayırmadan herkesi kuşatan bir husustur. Gezip, görmek, keşfetmek herkesin hakkı. Hanımeli’nde birbirinden eğlenceli kültürel geziler yapıyoruz. Gezerken eğlenmeyi, hem de bilmediklerinizi öğretmeyi istiyoruz. Siz maharetli ev hanımları, siz dünya güzeli anneler Kuran bilgilerinizi tazelemek, bu sırada farklı alanlarda kendinizi geliştirmek ve bunu hiç sıkılmadan, farklı çalışmalar yaparak öğrenmek istemez misiniz?
ımeli’ne … n a H i d y a H e; Öyle is
19
Gönül
Kabı
Nasıl Dolar?
SEMA MARAŞLI
İyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz. Şâyet kötülük ederseniz o da kendinizedir.” (İsra suresi; 7. Âyet-i Kerîme) “Sabret. Çünkü Allah, iyilik yapan, iyi harekette bulunanların mükâfatını zâyi etmez.” (Hud suresi; 115. Âyet-i Kerîme ) Dervişe bir gün sormuşlar: “Peki” deyip çorbalarını içmeyi dene“Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu mişler. yaşayanlar arasında ne fark vardır?” Fakat kaşıklar uzun geldiğinden sıcak çorbayı döküp saçmaktan hem kendilerini Derviş “Size farkı göstereyim.” deyip, yakmışlar hem de ağızlarına bir damla bile önce sevgiyi dilden kalbine indirememiş götürememişler. En sonunda bakmışlar olanları çağırarak onlara bir sofra hazırla- olacak gibi değil sofradan aç kalkmışlar. mış. Hepsi sofrada yerlerini almışlar. Daha sonra derviş, bu defa sevgiyi gerçekten bilenleri yemeğe çağırmış. Onlara da Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar aynı şartı dile getirmiş. gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar getir- Her biri uzun kaşığını çorbaya daldırmış, ilmiş. sonra karşısındakine uzatarak çorbalarını içmişler. Böylece her biri diğerini doyurDerviş şöyle bir şart koymuş: muş ve sofradan afiyetle, şükrederek kalk“Bu kaşıkların sapının ucundan tutup öyle mışlar. yiyeceksiniz.”
20
Derviş sevgiyi gerçekten yaşayanların farkını soranlara:
Eskiden insanlar bir odaya sığıp bir ömür geçirmişler; şimdi ise birkaç odalı evlere sığamıyorlar. Neredeyse “Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini her şey varken birkaç eksik yüzünden görür ve doymayı düşünürse o aç ka- birbirlerini yiyorlar. lacaktır. Ve kim karşısındakini düşünür de doyurursa o da onun tarafından Sevmek en çok ihtiyacımız olan şey; doyurulacaktır. Şüphesiz şunu da un- fakat sevmekten çok sevilme derdindutmayın. Hayat pazarında her zaman eyiz. Elbette sevilmeyi istemek de alan değil, veren kazançlıdır.” doğal fakat sevilmek için gayret göstermek gerek; fakat biz direktifler veriHikaye, dinimizin iyilik ve güzel ahlak- yoruz. Zorla ve cebren sevgi almaya la ilgili emirlerinin hikmetini gü- çalışıyoruz. Oysa sevgiyi ancak iyilik zel anlatıyor. Nefsimizi terbiye edip ederek elde edebiliriz. açgözlülükten kurtulur, başkalarını düşünürsek gönül kabımız da ahiret “İyilik de eşit değildir, kötülük de. Sen azığımız da o zaman dolacak. Yoksa kötülüğü en güzel olan hareketle sav. bedenimiz doyarken gönlümüz hep aç O zaman görürsün ki seninle kendikalacak. si arasında bir düşmanlık olan kimse, sanki yakın/candan bir dost oluverBekarlar kendilerini mutlu edecek eş miştir.” (Fussilet suresi; 34. Âyet-i adayını bekliyorlar, nişanlılar nişan- Kerîme) lısından dertli, “beni mutlu etmiyor” diye, evlilerin gözü eşinin yaptıkların- Oysa bizler, kötülük edenlere iyilik da ya da yapmadıklarında. yapıp sevgi oluşturmayı bırakın, bencilliğimiz ve iyilik beklentimiz yüzünKimsenin kendini gördüğü yok. den sevgiyi öldürüyoruz ve en sevErkekler “İyi bir kavvam olmak için ne diklerimizle hasım oluyoruz. yapmalıyım?” kadınlar ise “Saliha bir eş olmak için ne yapmalıyım?” soru- Büyük aşklarla evlenenler kısa sürede larını kendilerine pek sormuyorlar. birbirlerine düşman oluyorlar. Rabbimiz, bizi iyilik ettiğimizde mutlu olacak şekilde dizayn etmiş. Fakat maalesef son elli yıldan beri ortaya çıkan özgürlük salgını, bencillik mikrobu ile kitlelere bulaştırıldığı için elimizdeki kaşıklar uzadıkça uzadı, önümüzdeki yemekler çeşitlendikçe çeşitlendi; fakat genel bir açlık hali var. Tüm dünyada depresyon oranları yüzde yüz artarken mutluluk sonuçları da gittikçe aşağı düşüyor.
“Ben takıntısı” yüzünden bitiyor evliliklerin pek çoğu. “Beni ihmal ediyor, ben böyle bir evlilik istememiştim, ben mutsuzum, ben daha iyisine layığım, ben daha iyisini hak ediyorum...” Gönül alırken değil, verirken mutlu olmaya programlanmışken eşini sadece onun ihtiyaçlarını karşılayacak bir araç olarak görenlerin gönül kabı nasıl dolar ki?
Avrupa genelinde intihar oranları son on beş yılda iki kat artmış.
21
Cami içi dersler
Sümbülefendi Camii’nde Bir Hafta’nın Hikayesi! Hafta dediğimiz zaman dilimini, nereden başlatalım? Hangi günü başlangıç olarak kullanalım? Bizimkisi imamesi olmayan bir tespih gibi; 7 tane boncuğu dizmişiz bir ipe, döner dururuz. Ne başı belli, ne sonu! Durmak, yorulmak yok dedik, yola çıkarken! “Dine hizmet yolunda, yorulmak yoktur “ yazar, bizim ajandamızda! Yerel olana uyarak; biz de başlayalım Pazartesi günü ile! Cami bizim huzur bulduğumuz, Rabbimize kulluğumuzun gereğini ifa ettiğimiz, buluştuğumuz, biliştiğimiz güzel mekân. Peygamber Efendimiz’in (sas) Medine’ye hicret edince yaptığı ilk bina; Mescit.
22
lamış, Suriyeli Türk kardeşlerimizdendir. Yıllarca Halep şehri ve civarında imamlık yapmış, irşad etmiş, Müslümanların aile ve toplumsal yaşantısında doğan meselelerine hükümler vermiş, hakemlik yapmış, Suriye’deki savaş sebebi ile yanımıza hicret etmiş bir Alim’dir. Hüseyin Murtaza Ali Hocamız kürsüdeki yerini alır ve “ Müslümanda Olması Gereken Ahlâk’ı ” bizlere Ayet-i Kerimeler ve Hadis-i şerifler ışığında anlatır. Hocamızın kendine has üslubu, dilindeki yörenin etkisi ve anlatımdaki zenginliği cami içerisinde farklı bir havanın esmesine sebeptir. Suriye’den hicret eden cemaatimizin de katılımı ile saflar sıklaştırılır. Çarşamba Günü; Hâdim İbrahim Paşa Camii İmam-Hatibi Ahmet Baskın Hoca Pazartesi öğle namazı öncesi; Ezan’a öğle namazı öncesi kürsüde yerini almıştır. yarım saat var daha! Alim bir zât olan hocamızın varlığı, ilçemize İlahi bir lütuftur. Cami cemaati abdestini almış, saflardaki yerini bulmuş, bekliyor. Cami İmamımız Kurra Hafız İbrahim Hoca’nın Riyaz’us-Salihin dersi var. Hadisi-i Şerifler okunur ve açıklaması dinlenir. Peygamber Efendimiz’in (sas) buyruğu asırlar öncesinden bize bugünkü yaşantımıza ışık tutuyor. Bunun yanında İmam Nevevi’nin hazırlamış olduğu bu eser; usulü ile cami cemaatinin, sohbet meclislerinin vazgeçilmezi olmuş, asırlardır hadis meclislerine kaynaklık etmiştir. Cami Cemaatini bilgilendiren, namaza hazırlayan ders meclisinde adeta zihinlerde oluşan sorulara cevap vardır. Öğle namazı kılınır, Kur’an tilaveti ile âdetâ gönüller cila atılıp yolcu edilir. Salı günü iple çekilen günlerdendir, zira bu gün katılan cemaat çok renklidir! Suriye’nin Halep şehrinden hicret ederek aramıza katılan Alim; Hüseyin Ali Murtaza Hocamızın “ Ahlak Dersleri” var bugün. Hüseyin Murtaza Ali Hocamız; Mısır ElEzher Üniversitesi’nde eğitimini tamam-
Hocamızın kürsüden cemaatimize yapmış olduğu Kur’an Tefsiri dersleri ile bilgilenen cemaatimiz, Allah Kelamı’nın hayatımız ile nasıl örtüştüğüne, Kur’an Ayetleri’nin kıyamete kadar insanlığın ihtiyacına cevap vereceğine “ İlme’l-yakîn” şahit oluyor. Hocamızın anlatışındaki canlılık, hayata dair ifadeleri ile şirkten arındırılmış, mutmain bir kalbe erişmiş iman ile hayata ve
23
Sümbülefendi Camii’ne “ Gülzar-ı Samini Tasavvuf Sohbetleri “ de pek yakışıyor. Unutmayalım! Perşembe Günleri Öğle Namazı’ndan Sonra, hanımlar kısmında Haftalık Mukabele vardır. Mukabele’den sonra ise; hanımlara özel ilmi Hal dersi ve sohbet yapılır. Sümbülefendi Camii’nin Hanım Cemaati pek yoğun ve devamlıdır. Bir çok işin sürükleyicisi ve destekçisidir, hanımlar!
zorluklarına, ölüm ve sonrasına dair haberlere ve Âhiret Hayatı’na hazırlanıyoruz. Cuma Günü Yüksek Bir Davet ; davete davete icabet edenlerde farklı bir neşe, Günlerden Perşembe ise; uzun ve hare- farklı bir dinçlik var! ketli bir güne hazır olmanız gerekir! Emekli Vaiz Mehmet Taşkıran Hocamız, Pek tabii Efendim! hazırlanmış ve ajandasını şişkin bir şekil- Allah Teâlâ bu günü özel kılmış,hakkında de doldurmuş olarak kürsüde ağır ağır Ayet-i Kerime indirilmiş. Biz müminler konuşarak cemaatin yerini almasını bekliyor, öğle namazına yarım saat kala! Bugün öğle namazı öncesi; gündeme dair meseleler Kur’an ve Sünnet ışığında yorumlamır, nasihat edilir. İctimaî Hayat çok hareketli ve değişkendir. Asli dinamikler her daim zinde olacak ki; idare edenler ve teb’a yanlış yapmasın, haberdar olunsun! Yatsı namazı vakti geldiğinde namaza gelenler bugün erken çıkamayacaklarını bilir. Zira Perşembe günleri yatsı namazı sonrası Mehmet Taşkıran Hocamızın “ Gülzâr-ı Samini “ dersleri vardır. “Cennet Bahçeleri “ manasına gelen bu akşam sohbeti; İbadet, İlim, Ahlak sahibi insanlara “Tasavvuf’un İnce Yolları” nı anlatır. Uzun ve meşakkatli yolculuğun zorlukları, engebeli yolun zahmetlerinde Salik’in ayakları kaymasın, Şeytan’ın hile ve oyunlarına karşı uyanık olsun diye, bu yol rehberliği ile erişilen makam ve hallerin şükrü nasıl ifa edilecek ve sonrasında bizleri nelerin beklediğine dair yapılan rehberlik ile, kalpler mutmain olsun diye, yürünür. İstanbul’un fethinden sonra kurulan ilk Halveti Tekkesi olma özelliğini taşıyan 24
olarak bugüne özel hazırlık yaparız. Elbiselerimiz temiz, bedenimiz temiz, cami ve çevresi de temiz ve hazırlanmıştır. Bugün Cuma Vaazı var, herkes merakla bekler; acaba bugün hangi hoca vaaz edecek? Zira her hafta alanında uzman farklı bir hoca misafir edilir, hazırlık, tarz, çeşitli ve zengindir.
Kürsülerin Emektarı Ziya Bilgiç Hocamız hazırlığını yapmış olarak kürsüde konuşmaktadır. Ziya Bilgiç yanından hiç ayırmaz HOCA NASREDDİN’i . Anlatılacak konuda muhakkak Nasreddin Hoca’dan bir fıkra vardır. Fıkrada ders vardır, öğüt vardır. Bu öğütlerin yanında bir de bilmece vardır. Kafalarda sorular oluşsun, cemaat dinledikleri ile soruyu çözmeye çalışsın. Çözemezse, Ziya Bilgiç Hocamız zaten aramızda, ayaküstü hemen cevabını verir. Ziya Hocamızın derslerinde dikkat çeken bir diğer husus; namazdan sonra kürsüden Hocamızın hazırlamış olduğu kağıtları cemaatimiz alır, ev halkının da öğrenmesi için imkan sağlanmış olur. Her ikindi namazından sonra günün Ayet Kürsüde yapılan vaaz; bizim yaptığımız ve Hadisi okunur, açıklaması yapılır. işlerin her zaman dinin süzgecinden Böylece cami içi haftalık program tamageçmesi, onunla irtibatlı olmasını tavsiye mlanmış olur, yarın yeniden bir başlangıç yapılacak, hazırlıklar için gönüllüler sırada eder. beklemektedir. Cuma Hutbesi; dikkatle dinlenir! Çünkü, kısa ve net mesajlar vardır. Mesaj alınır ve yaşamak üzere camiden işe ve eve gidiş başlar. Cumartesi Günleri ise; Kürsüde Emektar Hocamız Hasan Akdoğan vardır. Tüm detaylarına inerek, inceden inceye, bol örnekler ile cemaate İlmi Hal dersi için hazırlanmış, sohbet yapar. İşlenen konu ile alakalı akla gelebilecek her soru ve cevabı hazırdır. Akıllarda şüphe, bilgide eksik bir şey kalmasın. Pazar Günleri Sümbülefendi Camii’nde hayat teheccüd vakti başlar. Pazar Sabahı İhya Öncüleri programında yer bulmak için İstanbul’da hareket başlamıştır. Sabah dolu dolu başlar, bereket devam eder gün boyu. Sabah programımız; “ İHYA ÖNCÜLERİ “ Sümbülefendi Camii cemaatine özeldir. Pazar Günü Öğle Namazı Öncesi Dersimiz: Adab-ı Muaşeret
25
İSLAM ÜMMETİNİN UFKU, KUDÜS…
Tüm İnsanlığa gönderilmiş bir kitap ve peygamber. Daha doğrusu kitaplar, Suhuf’lar ve Peygamberler… Tevrat nazil olurken İsrailoğulları ve Hz.Musa ile Hz.Harun’un istikametine doğru yürüdükleri, Zebur ve İncil’in bir kısmının nazil olduğu, yine kendisine Suhuf gönderilmesi itibarıyla İbrahim’in (a.s.) 26
yaşadığı ve diğer ismini bildiğimiz belki de bilmediğimiz başka peygamberlerinde yaşadığı bölgenin adıdır Kudüs.
tutunma imkanı çok zordu. Ufuk olarak Kudüs bize anlatır, der ki; Ümmet olarak yolunuz bitti, çıkmaza girdiyseniz Kudüs’ü hatırlayın. Kudüs’ün ruhuna dönün. Son peygamberin de Mek- Tefrikada iseniz vahdete ke de yaşadığı bir dönem- gelin, Kudüs sizi birleştirir. de gecenin bir vaktinde Müslümanca duruşunuzu yürütüldüğü yerdir Kudüs. kaybettiyseniz, o onurlu Öyle bir dönemde getirildi duruşu Kudüs size hatırlaki Kudüs’e Mekke ve Taif’te tır. Diğer dinlere veya
LULLAH yazan geçmişinizi görün. Ve onlardan ders alın. Öyle ki onlar, değil İslam’a sarılmış kardeşlerinin hakkını, hukukunu, farklılığına saygı duymayı, müslüman olmayanlara dahi, hak ve hukuklarına, onların farklılıklarına ne kadar toleranslı olması gerektiği bilincini verir Kudüs. Belki de çağlarüstü bir numuneye, bir pratiğe sahip olduğumuz Hz.Ömerin hatırası El Umariyye ahitnamesini hatırlatır Kudüs. Evet muhatap tüm insanlık, hatta cinler. Ancak bizi ilgilendiren kendi alemimiz. Bir başka deyişle insanlıkta kardeşlerimiz olan Ademoğullarıdır. Onlarla münasebetlerimizle dünyayı imar veya ifsad ederiz. Hak ve batıl ile birlikte kaçınılmaz bir diğer olgu; adalet ve zulüm zıtlığıdır. İman edenler ahiret hayatını önceleyerek dünya hayatlarında ahireti imar etmeye gayret ederler. Zira imarı için çalışılmadığı takdirde, ziyan edilmiş olma durumu kaçınılmazdır. Adli ilahi, ahireti imar etmek gayesinin dışındamilletlere olan bakışınızın ki tüm gayret, çaba veya en güzel numunesidir amellerin akıbetini ahireti Kudüs. zayi ve ziyan etmekle birlikte dünya hayatının da Ümmet olarak birbirinize kaybı ile aynı düzlemde tahammül edemeyecek halk etmiştir. kadar manen körelmiş iseniz, Kudüs’e gelin ve EL Dolayısıyla, dünya haHALİL kapısındaki LAİLAHE yatının güzelliğini, İLLALLAH İBRAHİM HALİ- hoşluğunu, ferahlığını veya
nimetlerini isteyen arzulayan veya hedefleyen kişilere ahiret menzili doğrultusunda sıratı müstakim üzere yürüme ve amel etmeyi tavsiye ve emreder. Hem ahiretin kazanımı hem de dünyanın imarı, adalet ve zulüm çizgileri üzerinden değerlendirilmelidir. Öyle ki bir Müslüman, dünya hayatında güce talip olma istek ve sebebini adaleti ikame etme gerekçesine bağlamalıdır. Kendisi gücü elinde tutacak ki adaletle hükmedebilsin. Veya kendisi gücü başkalarına bırakınca, gücü eline geçirenlerin uhrevi kaygısı yok ise, adaleti sağlayacak olan güç zulmün ta kendisini oluşturmuş olur. Dünyanın imarını hedefleyen bir anlayış, adaleti sağlamak için gereken altyapıya sahip olmak durumundadır. Öncelikle cehaletten kurtulmak lazım. Öyle ki biz ümmetiz. Ümmet ana idi. Ana, şefkat ve merhametin en somut gerçeği iken aynı zamanda daimi manada öğretmendir. Öğretmen olmak için bilmek lazım. İlim gerekli ve kaçınılmazdır. Ve biz Müslümanlar ehliyet hususunda hikmetli hareket etmek durumundayız. Yani emaneti ehline vermek durumundayız. Müslümanın, ufkunun, düşünsel ve eylemsel manada sinir uçlarının yaşadığı bölgenin sınır uçlarıyla bitmediğinin
27
farkında olması lazım. Yani evrensel bir duruşa, evrensel bir düşünceye sahip olmalıdır. Bunun yaşayan ve yaşayacak olan canlı şahidi Kudüs’tür. Dünyanın böylesi küçülmüşlüğü dikkate alındığında, biz Müslümanların yaşadığımız mahalle, şehir veya ülkelerin sınırları ile kısıtlı bir bakış açısından uzak durmamız lazım. Öyle ki Kudüs bizim için tarihi, mimari, sanatsal, siyasal manada çok önem arz ettiği halde bunların başında ve en önemlisi dini manada bizi ilgilendirmektedir. Dini ve akidevi demek daha doğru olacaktır.
yerdir Kudüs. Öyle ki, İslam dünyasının ilk sanatsal ve anıtsal yapıtı olan (Mescidi Aksanın mimari incisi) Kubbetussahra, Kudüs’te Mescidi Aksadadır. Yine Hırıstiyanlar için önemli ilk dönem dini yapıtlar,Kudüs ve çevresinde bulunmaktadır. Hukuki Manada : Hukuk değil sadece, uluslararası hukuku ilgilendiren dünyanın en önemli yerlerindendir Kudüs. Öyle ki, üç semavi dinin gözde şehri kıyamete kadar kutsal bölgesi olduğu tartışmasız bir konudur.
Durum böyle olunca, her bir din, her dinin Dini manada sünnet bizi buraya bağlarken kendi içindeki farklı akım ve mezhep orada sünnetten önce vahyin bizi buraya var olmanın yarışına girmişlerdir. Oraya bağladığı unutulmamalıdır. hakim olmanın yolu birazda olsa orada bulunmak ile ilgili bir durumdur. Mesela Kudüs, Ümmete siyasi manada vahdeti her bir Hırıstiyan, mezhepsel olarak orada öğretir. Ümmet Siyaseten vahdet bilincin- varolmayı yeterli görmediğinden ulusal/ den uzak kalır ise Kudüs’ü elde tutmak Milli manada orada olma ihtiyacını hissetmümkün olmayacaktır. Kudüs’e sahip ol- miştir. Bundan dolayı, Katolik ama Alman, mak, veya yitirmemek için vahdetin şart Katolik ama Fransız, Katolik ama Ermeni, olduğu gerçeğini kavrarız. katolik ama Vatikan gibi. Mekke ve Medine’de, ümmet bir araya gelir, buralarda sosyal, içtimai ve özellikle gönül olarak aynı çizgi üzerinde durduğunu aynı çizgi üzere vahdet sağladığını ifade eder.
Veya Ortodoks ama Rus, Ortodoks ama Yunan, Ortodoks ama Ermeni gibi üst ve alt kimlik farklılıklarının tümü muhafaza edilerek bu topraklarda var olurlar. Ve bu farklılıklarla bu topraklarda var olmak, Oysa Kudüs, uluslararası bir çekişme ve Filistin topraklarının bir gerçeğidir. mücadele alanı olduğu için, siyaseten aynı çizgi üzere bizi birleştiren ilahi ikram Bunlara ilave, Kıpti, Habeş, Süryani ve çizgisidir. Protestanlarda eklenebilir. Genelde Müslüman, Yahudi ve Hırıstiyanlar, Kudüs Kudüs, o kadar zengindir ki, bir çok nokta- ve civarı topraklarda durumun kritik hasda derin bir ufuk kazandırır. sas ve stratejik olduğu gerçeğinden dolayı ellerinde bulunan gayrı menkullerini koTarihi Manada : Dünyada eşine az ras- rumak ve yaşatmanın yolunu gayrımentlanır veya emsali olmayan bir yerdir, kullerini vakfederek sağlamışlardır. Ve Kudüs. Defalarca yıkılmış, defalarca el bunlara mevzi gözü ile bakıp vakfetme değiştirmiş olmasına rağmen yine aynı yolu ile sağlamlaştırmışlardır. yerde bir daha ayağa kaldırılmış ve yaşam yeri olarak kullanılmıştır. Beş bin yıllık tar- Arkeolojik olarak :Biz Müslümanlar için ihi ile sürekli göz kamaştırmış bir şehirdir. başka bir benzerine sahip olmadığımız bir Tarihi, coğrafik ve dini değeri burayı farklı yerdir Kudüs. İslami fetihten sonrasının bir cazibe yeri kılmıştır. tüm zaman periyodunu kesintisiz ve hareketli bir şekilde görebildiğimiz yegane Sanatsal Olarak : Benzeri olmayan bir yerdir Kudüs.Tarihsel yapılar zinciri ile il-
28
gili, adeta zincir halkalarının hiçbirinde kopuk veya eksiğin olmadığı yerdir Kudüs. Öyleki İslami dönemi, İslami fetihten öncesine Hz.Adem’e kadar dayandırmak gibi inanç ve fikirsel altyapıya sahibiz. Bu noktada vahiy coğrafyası, birçok kuran kıssasının yaşandığı yer gibi artı durumlar da gözardı edilmemelidir.
mimarisinin eserlerini , kışla ve kaleler, vakıf binaları, medreseler, okullar, sebiller, çarşılar ve mahalleleri ile ayakta kalmakla yetinmeyip hala göz kamaştıran güzellik ve sağlamlıkları ile bizlere birşeyler anlatır Kudüs. Sadece İslam mimarisi bağlamında değil tabi ki; Hırıstiyan mimarisinin de ilk dönemden günümüze kadar en önemli, muhteşem ve nadide numunelerini Dini Zenginlik ve dinler tarihi açısından bağrında barındırır. ; Her halde başka bir yerle mukayese edilemeyecek bir zenginliğe sahiptir. Zira Siyasi olarak ; Siyaseten neredeyse burayı önemli kılan dini mekanlar, çoğu popülerliğini kaybetmeyen veya sürekzaman diğer dinlerle ortak kutsal alanlar li gündemde kalabilen bir yerdir Kudüs. olarak kabul edilmektedir. Öyle ki, siyaseten güçlü olmayan veya güçlü siyasi bir yapıya sahip olanların hiBu ise, içinden çıkılamaz bir hal ve pay- mayesi olmadan Kudüs’e sahip olunamaz. laşılamaz bir coğrafya haline getirir Bu bağlamda Kudüs İslam ümmetinin imKudüs’ü. Gerek İslam, gerek Yahudi ger- tihan alanıdır. ekse Hırıstiyanların tüm mezhep, meşrep ve akımlarının varolmak istediği veya İslam Ümmeti İçin, Hem İmtihan Hem de vazgeçmeyeceği / vazgeçemeyeceği bir İlahi İkramdır Kudüs… yerdir Kudüs. İslam ümmeti bu kutsal yeri, bu mübarek Mimari Manada ; Kudüs’te İslami fetihten emaneti koruyup koruyamayacağı nokbu yana İslam mimarisinin tüm evrelerini tasında sınava tabidir. Kudüs’e sadece incelik ve güzelliklerini görmekteyiz. Hem imtihan gözüyle değil, ilahi ikram boyuibadethane, hem kamu hem de sivil İslam tu ile bakmak gerekir. Öyle ki Kudüs gibi 29
değerli bir yeri elde tutmak için; siyasi, biz Müslümanlar sayesinde bu güne geldaskeri, ilim, bilim, ekonomik ve teknolojik iğini görecektir. olarak üstün olmak gerekir. Belki de İslam dünyasının kıyam şeklidir Kudüs. Hasılı kelam, mimarımız, sanatçımız, tarihçimiz, sanat tarihçimiz, dinler tariMekke ile Medine bizim Rüku ve Secdem- hçimiz, ilahiyatçımız, hukukçumuz ve siyaizdir. Kudüs ise bizim kıyam halimizdir. setçimizin ufku yaşadığı toprakların öteMekke ve Medine’de manevi manada inşa sinde olmalı. Ufkumuzun başlangıç çizgisi olurken, tövbe istiğfarlarımızı artırıp iba- Kudüs olmalı. det ve itaate odaklanırken, Kudüs’te teyakkuz halinde durma ihtiyacını hissederiz. Kudüs olunca başlangıç çizgimiz elbette Kudüs’ün herhangi bir alanda elimizden ki, farklı kutsallarla, diğer dinlerle, diğer çıkmaması için gayret gösteririz. dinlerin farklı mezhepleri ile, ve diğer devletlerle ilgili bir çok konu ile direk teBu anlamda Kudüs bizim namazlardaki mas etmek onları tanımak gibi bir zeminle teyakkuz hali ayakta duruşumuz, sorun- başlamış olacağız. lara karşı kaim bir hal ile kıyam halimizi oluşturur. Bu ise bizim için yerel bir ufuktan öte evrensel bir ufuk anlamına gelmekteSonuç olarak :Bizim ufkumuz, yaşadığımız dir. Ve bir Müslümana yakışan da bu olbeldelerle değil, dünyanın önemli bir malıdır. Ufuk çizgimizi Kudüs oluşturur. Ve bölümünü ilgilendiren Kudüs’ten başlar. bu çizginin en asgari seviyesinin başlangıç Ufkumuz Kudüs olunca, mimarımız, tar- noktasını evrensel bir ufuk oluşturmakihçimiz, hukukçumuz, ressamımız, san- tadır. Buna yakışan isim ise KUDÜS UFKU atçımız, sanat tarihçimiz, dinler tarihçimiz isimlendirmesidir. ve ilahiyatçımız kendi ihtisas alanı ne olur- Selam ve dua ile… sa olsun dünya çapında bir yarışmanın içinde olduğunu unutmayacaktır. Mimarımız, hem İslam hem de diğer dinlerin mimarisini görür Kudüs’te. Hem de iki bin yıldır kesintisiz olarak tüm evre ve dönemlerini görmektedir Kudüs’te. 1400 yıldır diğer dinlere karşı nasıl bir mimari anlayışla kendimizi ifade ettiğimizi görecektir. Tarihçimiz, sadece bir milletin değil, bir ümmetin tarihi ile ilgilenmek durumundadır. Sadece ümmetin tarihi de yetmeyecek Yahudi ve Hırıstiyan tarihi ile de ilgilenecektir. Hukukçumuz, sadece hukuk değil, uluslararası hukukla da ilgilenmek zorunda kalacaktır. Dinler arası hukuku bilmek durumunda olacaktır. Sanatçımız, İslam sanatının diğer dinlere ait sanatsal yapıtların gerisinde kalmadığını, diğer dinlerin de bu yapıtlarının
30
31
iHYA Öncüleri
Cemaatle kılınan namazdan sonra Peygamber Efendimiz (sas) mescidi hemen terk etmez, ashabına dönerek kimi zaman onların varsa eğer rüyalarını tabir etmek için vakit ayırır, kimi zaman cemaati irşad etmek için onlara Allah’ın Ayetlerini açıklar, dinlerini öğretmek için onlara sorular sorar; cevabını da kendisi verirdi. Etrafında toplanmış olanlar ve özellikle Suffe Ashabı dikkatle dinler, öğrendiklerini orada olmayanlara, gelecek nesillere aktarılacak şekilde not ederlerdi.
lendiğinde aynı karakter ve davranış üzerine kurulduğunu görüyoruz. Mahallelerin kurulup planlanmasında, yerleşik hayatın merkezinde; Cami vardır. Meskenlerden çıkılır, çarşıdan geçilir, camiye varılır. Bütün sokaklar bu şekilde insan seli ile dolar. Cami toparlayıcı fonksiyonunu icra eder.
Kollarını açmış güvenli bir liman gibidir. Fırtınalardan kaçanları, yorgunları, yükü olanları, biraz nefeslenmeye ihtiyaç duyanları bekler. Mescid-i Nebevi’de geçen zamanlar; bir Kapılarını açmış; temizdir herkesi bağrına Akademi gibi İlmî, Arkadaş Meclisi gibi basar. Samimi, Genel Kurul gibi İlkeli ve Kurallı olarak yaşanmıştı. Bu zamanda yaşananlar her işimizde olduğu gibi bize örnektir. Aradan uzun zaman geçse de yerleşik hayatta yerleşim yerlerinin, büyük toplumun minimize edilmiş hali (labaratuar ortamı diyebileceğimiz ) mahalle merkezli yapılanma ile oluştuğunu, işleyiş ve hiyerarşinin pek de değişmediğini , ince34
Kubbesi; göğün derinliğini işaret eder. Mihrap; önderlik makamı, peygamber makamıdır. Minber; Semadan bir duyuş, bir hatırlatma, bir ikazdır. Minare; birliğe, şahitliğe işaret eder. Müminler asırlardır olduğu gibi; cami gölgesinde geçirdiği zamanlarda gönüllerinde bir huzur, mutluluk hisseder. Sümbülefendi Camii’nde onlarca yıldır alışık olduğumuz, ihtiyaç duyduğumuz, tutkunu olduğumuz Pazar sohbetlerine getireceğim sözü! Müminlerin ayak sesleri böler gecenin sessizliğini. Acele etmeyen sakin ayak sesleri; emin, mütevekkil. Sokaklardan akar müminler, sel olur çağlar. Sabah Namazı Sümbülefendi Camii’nde! Huşû ile, huzur ile! Okunan Kur’an, tekrar edilen tesbihat dilin-gönlün pasını siler, sabah mahmurluğunu alır götürür. Pazar Sabahları Sümbül Efendi Camii’nde ve civarında Bayram Havası estirir. Hazırlıklar bir önceki Pazar gününden başlamıştır. Her iş özenle yapılır, zira buraya gelmeyi tercih eden herkes özeldir, işleri özenlidir. Buraya bağlayan, kelimelere dökülemeyen bir sevgi, alışkanlık vardır. Uzak kalmanın, ayrı olmanın mahcubiyeti vardır; bazı yüzlerde! Sanki, verilen söz tutulmamış gibi!.. Yeri boş kalmış gibi!.. Akan pınardan nasibini alamamış, eksik kalmış gibi!.. Sümbülefendi Camii, Pazar Sabahları İhya Sohbetleri ile dolar taşar. Sohbette irşad vardır, ilim vardır. Yaşamak için dinleriz, bize dinimizi öğretene, bizi yanlıştan alıp, hayra sevk edene dua ederiz.
35
İlm-i Halimizi öğretip sahih ibadet yapmamıza vesile olana hayır dua ederiz. Her hafta ayrı bir tat, ayrı bir konuk ile çeşit çeşit hazırlanır; manevi ziyafet soframız. Pazar Sabahı İhya Sohbetlerinin kendine has bir formatı vardır, dinleyeni alışıktır. Aynı coşku, aynı aşk ile devam eder. 2015-2016 yılı faaliyet programına yepyeni bir format ile başladık; Pazar sabah sohbetlerine ” İHYA ÖNCÜLERİ “ adını verdik! İHYA ÖNCÜLERİ ; İhya Vakfı’nın kuruluş ve hizmet anlayışının mimarlarıdır. İHYA ÖNCÜLERİ; Ardına bakmadan yürüyenlerin adıdır. Pazar Sabah sohbetlerinin kendine has sakinliği, kendine has huzuru var! Öyle ise bizler; bu uzun soluklu yürüyüşümüzde sıhhatli yürüyüşümüzü sürdürmek için ilim, takva ve aşk ile işine sarılmış olanları hatırlayıp yâd edelim ve örnek olarak önümüze koyalım! İHYA ÖNCÜLERİ davet edildikleri yere icabet ediyorlar! O ahlak ile ahlaklanmış, o bilinç ile bilenmiş, yolun yılmaz neferleri tarafından anlatılan misaller tesir ediyor. Bizim en güzel karakter hasletimizdir; Kimden bir iyilik gördüysek, ona teşekkür etmek! İyiyi ve iyiliği unutmayıp yâd etmek. Kim bir hayırlı kapı açtı ise onu devam ettirmek ve neferler yetiştirmek.
36
Allah Teâlâ onların amellerini kabul etti ki; asırlar geçmesine rağmen adlarını unutturmadı, işlerini nesillere övdürdü, örnek kıldı. Gönlümüz, yüzümüz, yönümüz Kabe! Boyun bükmeyiz; bir olan Allah’tan başkasına! Ne güzel örnektir; Habib-i Edip Muhammed Mustafa (sas)! Nur’dur, Şifadır; Allah kelamı Kur’an! Dizlerimizi kırar, bağdaş kurar, zikrullah dilimizde tesbih ederiz Güzel Esma’yı! Ebu Eyyûb El-Ensari konuğumuz, Fatih Sultan Mehmed, Sümbül-ü Sinan, Mahmut Bayram Hoca, Yunus Emre, MehmetAkif Ersoy, Hacı Bayram Veli, Mevlana Celaleddin Rumi, İskilipli Atıf Hoca, Bediuzzaman Said Nursi, Süleyman Hilmi Tunahan, Hacı Veyiszade, Ali Ulvi Kurucu el ele tutuşmuşlar Sümbül Efendi Camii’ne ziyaret geliyorlar, sevenleri ile buluşmak için gün sayıyorlar. Onlar; “ İHYA ÖNCÜLERİ “..
37
38
Günler, aylar, yıllar birbirini kovalar, takvim yaprakları dağılıyor, kurumaya yüz tutmuş yeryüzünün damarları. “ Öyle bir gün ki; ne mal fayda verir, ne de evlat! Ancak, kim Selim Bir Kalp ile geldiyse Allah’a!” İnsan; bir iş yapar hayat bulur, bir iş yapar hayat verir. Hayırlı işler ile uğraşmak berekettir. Kimler geldi, kimler geçti bu dünyadan? Kiminin adı bile yok! Kimileri ise adlarını taşlara kazıtmış unutulmuyor, kalplere kazınmış çıkarılıp atılamıyor!
39
“ Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde,
Dünya makamı ve menfaati değil! Onlar için Ahiret yurdunun mutluluğu ve nimeti, hepsinden daha hayırlı idi.
Dünya’da bıraktığın eserlere de kıymet verme!” (Bediu’z-Zaman Said Nursi) Onlar; kökleri derinde, gövdesi kalın, dalAkıllı insanlar; hep peşlerinde eser bırak- ları göğe doğru, dua eder gibi dimdik dumaya çalıştılar. ran çınar ağaçlarıdır. Çınar’ın gölgesinde herkese yer var! Korur seni, serinlik verir, yol gösterir, hayatın hasılatı “ tecrübelerini “ hiç esirgemeden verir sana. Mutlu eder insanı, doyurur, yükünü alır/ yükünü arttırır. Çınar Gölgesi’nde İHYA YÜRÜYÜŞÜ’nü sürdürüyoruz.. Ahiret’i düşünen iman sahipleri, kendilerini kurtaracak eser bırakmaya çalıştı, “Sadakayı Cariye” bırakma gayretinde oldular. Mücadele ettiler, bedel ödediler, mirasçısı olduğu Peygamberlerin yolunu sürdürdüler. 40
Vakur , Mütevekkil, Sabırlı…
Hattat Hafız
Osman Efendi̇’ni̇n Hayatı 42
Hattat Hafız Osman Efendi yada Büyük Hafız Osman Efendi, Hilyeleri ile tanınan Osmanlı hattatıdır. Hattat Osman Efendi H.1052/1642 yılında İstanbul Haseki’de dünyaya gelmiştir. Babası, Haseki Sultan Camii müezzini Ali Efendi’dir. Küçük yaşta Kur’an-ı Kerim’i ezberlediği için kendisine ‘’hafız’’ lakabı verilmiştir. 43
Öğrenimine Köprülü Fazıl Ahmet Paşa himayesinde(1637-1691) başlamış ve bu esnada yazıya ilgi duymuştur. Yazıya hevesi dikkate alınarak, hat ustası Derviş Ali Efendi’den ders almıştır. Derviş Ali, o sıralar çok yaşlı olduğundan, bu kabiliyetli genci oyalamak istemedi.
bur gördüm. Gece Gündüz çalışarak, sonsuz ilim ve kudret sahibi Allah’ın yardımı ile bu seviyeye ulaştım.
Allah’tan ulaşamadığım başka derece ve merhalelere de nail kılmasını, en kalbi hislerimle niyaz ederim. Çünkü bu çalışmalarım gençlik yıllarımda olmuştur. Şimdi Kendi talebelerinin ileri gelenlerinden ise zaman şüphesiz, daha ileri safhalara Suyolcu zade Eyüplü Mustafa Efendi’ye ilerleme zamanıdır. havale etti. Suyolcu Zade’den, Aklam-ı sitte adı verilen; sülüs, nesih, muhakkak, Allah’ın kullarının en zayıfı ve bu isme en reyhani, tevki ve rik’a adındaki altı çeşit layık olan Kur’an Hafızı Osman” yazıyı öğrendiğine dair 18 yaşında (H. 1070-1686) icazet aldı. Hafız Osman Efendi, hayranı olduğu Şeyh Hamdullah’ın yazı stilini öğrenmiş ve Hafız Osman Efendi, Şeyh Hamdullah yazı “Şeyh-i Sani” (ikinci şeyh) namıyla şöhret ekolünün inceliklerini öğrenmek için Nef- bulmuştur. es Zade Seyyid İsmail Efendi’nin yanında yeniden meşke başladı. Yazıları Şeyh Hamdullah’ın yazılarına o kadar benzerdi ki, Şeyh vadisinin bütün işin mütehassısı özelliklerini öğrenolan kimseler bile, di ve (H.1090-1678) imzasız yazıların tamamen Şeyh kime ait olduğunu Hamdullah üslubunayırt edemezlerdi. da yazmaya başladı. Şeyh Hamdullah Hafız Osman Efendi, üslubunu elde etmek sanat vadisinde ileriçin, onun eserlerileyiş serüvenini bini tetkik ettiği gibi, zzat kendisi kaleme sarayda bulunan bir almıştır. Burada Şeyh’in Mushaf’ını Şeyh Hamdullah’a da takliden yazmıştır. olan hayranlığını ve çalışma gayretini Hüsn-ü Hatta hakkıyla Şeyh’in şivesi üzere göstermiştir. Hafız Osman’ın nesih hat- yazmak öncekiler ve sonrakiler arasında la yazdığı ve Topkapı Sarayı’nda olan bu Hafız Osman Efendi’ye münhasır idi. Ağa belge Arapçadır ve tercümesi şöyledir: kapılı İsmail Efendi gibi bir üstat dahi onun kemalini itiraf edip: “Benim yazıma dikkatlice ve insafla bakan kişiye Allah binlerce merhamet etsin. Şunu -“Hüsn-ü Hattı biz bildik Osman Efendi bil ki ben, ilahi lütuflara mahzar olmuş ve yazdı” demiştir. ‘ibnu’ş-şeyh’ olarak bilinen Hamdullah’ın zamanına ulaşamadım. Hafız Osman, kırk yaşına kadar Şeyh Hamdullah’ın usulünde yazı yazmaya devam Onun yanına gidip gelerek bu güzel sanatı etti. H.1106-1695 senesinin sonlarında nasıl öğrettiğini göremedim. Onun terbi- Sultan II. Mustafa’ya hat hocası oldu. yesinden geçme mertebesine de nail olamadım. Fakat birçok latif kıt’asını topar- Padişah her ne zaman yazı yazmak ve layarak onlar üzerinde mütalaalar yaptım meşk etmek istese önce Hafız Osman’a ve ondan nakiller yapmaya kendimi mec- yazdırır, daha sonrada kendisi taklit eder-
44
di. Hafız Osman yazı yazarken Sultan II. da bulunanlar tarafından toplanır, daha Mustafa onun hokkasını tutardı. Bir ders sonra Hafız Osman’ın müsaadesiyle arzu esnasında Padişah, ona hürmeten: edenlere dağıtılırdı, ihtiyacı olan dervişler, kendisine verilen varağı satarak ihtiyacını -“Artık Hafız Osman gibi bir hattat yetiş- görür, ihtiyacı olmayanda teberrüken mez” deyince, Hafız Osman Efendi “ Efen- o varağı saklar, evinin en güzel köşesdimiz gibi hocasına hokka tutan padişahlar ine asardı. Hafız Osman Efendi, gayet geldikçe, daha çok Hafız Osman’lar yetişir mütevazı ve cömertti. hünkârım” cevabını verdiği çok meşhurBir Müslüman’ın işini görüp, duasını almaktan çok hoşlanırdı. Hat dersi almak için gelen hevesli ve istidatlı olan herkesle ilgilenirdi. Pazar ve Çarşamba günleri umumi ders yapardı. Bir gününü zenginlere, bir gününü fakirlere ayırmıştı. Cuma günleri Sümbül Efendi dergâhına giderken evinden erken vakitte çıkar, yolu üstünde, elindeki yazısını tashih ettirmek için bekleyen talebelerle tek tek ilgilenirdi.
dur. Hafız Osman, sarayda bu kadar hürmet ve itibar görmesine rağmen derviş meşrep tavrından hiç vazgeçmemiş hatta Koca Mustafa Paşa dergâhının Şeyhi Seyyid Alâeddin Efendi’ye biat ederek Sümbülîye tarikatına girmiştir.
Bekleyeni gördüğünde hemen atından iner, yol üstündeki bir taşa oturur, gerekli düzeltmeyi yapardı. Talebelerinin özürlerini kabul eder, onları sıkıntıya sokmazdı. Osman Efendinin günden güne değeri artmaktaydı. Öyle ki kendi talebesi olmayanlar dahi kendi vadilerini terk ile onu taklide başlamışlardır. Osman Efendi, vakitlerini bir an bile boş geçirmez, ya ilim öğrenmekle ya da hat dersi vermekle geçirirdi. Elinin alışkanlığının bozulmaması için her gün mutlaka yazardı.
Seyyid Alâeddin Efendi’den aldığı ilim ve feyiz ile kalbini tasfiye ve nefsini tezkiye eden Osman Efendi, ilim ve ibadette züht ve takvada çok ilerlemişti.
Hatta Hacca giderken bile her merhalede bir- iki sayfa yazı yazmaktan kendini alamamış, ketebesinde yazdığı yerin adını yazmayı da ihmal etmemiştir.Kırk seneden fazla bu şekilde yazı yazmış, sonunda Hal ve hareketlerini, ahlak ve tabiatını Al- enbiya hastalığı sayılan felce müptela lah-ü Teâlâ’nın emrine Resul-i Ekrem’in olmuştur.Padişah bizzat ilgilenip, kendi sünnet-i şerifine uydurmakta büyük me- doktorlarını göndermiştir. safeler kat etmişti. Her hafta Cuma günleri Sümbül Efendi Dergâhına gider, dervişlere Yapılan tedavi neticesi, Allah-ü Teala’nın zikir esnasında nezaret eder, onlara yol izni ile kısmen şifaya kavuşup yazı yazgösterirdi. maya devam etmiş ise de artık kalem açamamıştır.Hastalığı esnasında,kalem Zikir esnasında kendisinden geçer, koy- açma hizmetini talebesi Çinici Zade Abdununa koyduğu varaklar halindeki yazılar, rrahman Efendi görmüştür. Bu şekilde üç ortalığa yayılırdı. Üzerinde fevkalade gü- sene daha yaşamıştır. Vefat etmede önce, zellikte yazılar bulunan bu varaklar, ora- en son dersini Yedikuleli Emir Efendi’ye
45
Bir gece rüyasında Resul-i Ekrem efendimizi görmekle şereflenerek aldığı emir üzerine, ilk defa levha şeklinde Hilye-i Saadet’i yazdı. Hz. Peygamberin beşeri ve ahlaki vasıflarının yazıyla anlatılma şekli olan Hilyenin, bugün de en çok kullanılan formu, ilk defa Hafız Osman tarafından geliştirilmiştir. Baş makam denilen kısımda “Besmele”, göbek kısmında genellikle Hz. Ali’nin rivayet ettiği metin; bu kısmın dört köşesinde Hulefa-i Raşidin (Hz. Ebubekir, Hz. Ömer,Hz. Osman,Hz. Ali) isimleri, göbek kısmının hemen altında Hz. Peygamberle ilgili bir ayet, alt kısımda da göbekte yazılı metnin devamı bulunacak şekilde tasarlanan bu Hilye formu Hafız Osman tarafından tasarlanmıştır. vermiştir. Emir Efendi’nin İmam-ı Zeynel Hattat Osman Efendi, özenerek, bütün Abidin Hazretlerinin bir şiirinden “ ve ustalığını kullanarak şanına layık edep eykane ennehu yevm-el- firak. ve saygıya riayet ederek yazmış olduğu Mushaf-ı Şerifleri zamanın en usta nakkaş (O, ayrılık gününde olduğunu kat’i ve tezhipçilerine teslim ederdi. olarak bilendir)” mısrası üzerindeki hat çalışmasını tashih edip, düzeltmiş, iki saat Onlar da aynı edep ve saygı içerisinde sonra vefat etmiştir. vazifelerini icra ederler, asırlara mal olacak, binlerce insan tarafından kopya edilHafız Osman Efendi, 58 yaşında H. 29 Ce- ip yazılacak,beğenilip okunacak eserler maziyülevvel 1110-3 Aralık 1698 tarihinde vücuda getirirlerdi. vefat etmiştir.
Hafız Osman Efendi’nin eserlerini, Bayram Paşa Türbedarı Hafız Mehmet Çelebi gibi tezhip ustaları süslerdi. İstanbul’un zamanın Hilafet Merkezi olması sebebiyle, Hafız Osman Hattı ile basılan Kur’an-ı Kerimler bütün dünyaya yayılmış, Hafız Osman Efendi’de bütün dünyada rahmetle “ Efendi, zahmet çekme! Merhumun işi anılmıştır… çoktan tamam oldu. Ruhu illiyyine yükselHazırlayan: Sümeyye ŞAHİN di. Hak Teâlâ şefaatini müyesser eyleye!”demiştir. Kabri, Koca Mustafa Paşa Sümbül Efendi Dergâhı bahçesine defnedilmiştir. Cenazede imamın telkini sırasında orada bulunan Sipahi Mehmet Dede hemen müdahale ederek;
Kırk sene boyunca durup dinlenmeden çalışan Hafız Osman Efendi; yirmi beş Mushaf-ı Şerif, çok sayıda En’am-ı Şerif, Delail-i Hayrat, Yazı Kıtaları, Karalamalar, Murakka’lar yazdı. Hattat Hafız Osman’ın kabri sümbülefendi cami haziresindedir.
46
-Kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz?
- Hafızlığınızı kaç yaşında ve kimde - İsmim Ayşe Yıldırım Erzincanlıyım. yaptınız? 6 çocuklu bir ailenin en büyüğüyüm. İki çocuk annesiyim. Hafızım ve Kuran Kur- -Hafızlığımı 10 yaşında, babamda Akyazı sunda hafız yetiştiriyorum. Köyü Orta Camii’nde yaptım. - Kardeşlerinizin hepsinin hafız olduğunu biliyoruz. Buna kim ve nasıl karar verdi. O dönemlerde babamın görev yaptığı camide, 2 arkadaşımla hafızlığa başladım. Başarıya nasıl ulaşabildiniz? Daha sonra arkadaşlarımın bu zorlu ve Babam bir gün radyo dinlerken, ses san- meşakkatli yola dayanamayınca yalnız atçısı olan bir kişinin, 5 yaşındaki çocuğu- kaldım. Cami lojmanı olan tek odalı evina da kendi mesleğini öğretip, sanat mizde 5 kardeşimle ders çalışmam zor dünyasında beraber yer almasından et- olacağından, hatta imkânsız olacağından kilenmiş ve şöyle demiş; “Rabbim bu in- dolayı cami benim medresem olmuştu. sanlar kendi davalarında bu kadar idealist olurken, biz hak olan davamızda neden bu Bulunduğumuz dönemin zor şartlarıyla kadar idealist olamıyoruz. medresem olan camiye gitmek büyük bir zorluktu. ” 6 Evladım var Rabbim, inşallah altısını da senin yolunda yetiştirip, hafız yap- Şöyle ki; kışın yaklaşık 1 metre kar yağardı acağım” diye söz veriyor. Ve bizim hafızlık ve babam sabah namazından önce kalkıp, sevdamız böyle başlıyor… evden camiye kadar benim camiye gide48
bilmem için bana yol açar, sobayı yakar, “Bizler bu davanın hak ve hakikat olduğuközlerini mangala koyardı ki, sıcakta ders na inanıyoruz. çalışabileyim. Hak bildiğimiz bir konuda her türlü fedakârlığı da yaparız. “İlim öğrenme yolunda Tabi bunlar zahirde çektiğimiz sıkıntılardır. zorluklar var, acılar ve çile var. O zaman başka seçenek yoktu. Ancak Rabbimiz, Muhakkak ki bu sıkıntılar ve zorluklar ha- insanları sadece güçlerinin yeteceği zoryatımızın bilgi taşlarıdır. Onlara sürtüne luklarla sınıyor. Zorlukları boşuna vermez sürtüne keskinleşiriz. Rabbimiz, sevdiği ve merhamet ettiği için verir. Zorluk, insana yemek, içmek gibi ge-Bu zorluklar gözüken zorluklar dediniz, reklidir, güzelliktir. başka zorluklarda mı çektiniz? Bunlardan bahseder misiniz? Zaten bu çekilen sıkıntılar, zahirde bir zorluktur. Çünkü zorluklarla beraber, muhak-Biraz öncede belirttiğim gibi hafızlık ha- kak kolaylık vardır. Sabırla çalışmak gereyatımda yalnız kalmıştım. kir. Bayanlara ait özel hafızlık kurslarının ol- Bazen zorlanmak gerekir, gevşek kalınca maması sebebiyle çok zor şartlarda hafı- kopabilir çünkü. Nitekim Kuran-ı Kerim’de zlık yaptık. Rabbimiz Ali-İmran Suresi 103. Ayette şöyle buyuruyor. -Peki, bu şekilde hafızlığınızı ne kadar zamanda bitirebildiniz ve neler yaptınız? “Allah’ın ipine sımsıkı sarılın.” Sımsıkı olmak için, biraz zorlanmak, -Hafızlığımı rabbimizin inayetiyle bir yıl- canımızın yanması gerekir. da bitirdim. Daha sonra İstanbul’dan Emri bi’l-maruf için gelen hocalarımızla tanışıp, Bu ipe sımsıkı sarılıp, beklemek, yorar inonların tavsiyeleri üzerine İstanbul Fatih’ sanı. Ama yorulmanın sonunda rahatlık de bir medreseye yerleştirildim. gelir. Peygamberimiz şöyle buyuruyor. Bu medresede 4 yıl boyunca akaid, fıkıh, “Sabreden zafere ulaşır... siyer, tefsir, Arapça, hadis ve çeşitli din dersleri aldım. Şu anda bu arzularımızın gerçekleşmesiyle, çektiğimiz sıkıntıları özlemle anımsıyoTabi bu dönemlerde de birçok zorluklar rum. çektik. 11 yaşımda ailemden uzakta gurbette okumanın zorluğunu yaşadık. -Medrese de çektiğimiz zorluklar derken; ilk anımsadığınız hatıranızı bizimle payBu arada medresemiz bodrum kat- laşır mısınız? ta, ışıklandırmalar ile aydınlanan çok mütevazı bir yerdi. -İstanbul’a ilk gittiğim yıllarda henüz 11 yaşında ve gurbette yaşamam, ailemden Bütün bunların yanı sıra ilmimi tamam- uzak, hasret içinde olmam, benim için tarlayıp, memleketimde hafız ve talebe ye- ifi imkânsız bir özlemdi. tiştirme sevdası bütün çektiğim sıkıntıları unutturuyordu. Telefon imkânının kısıtlı olduğu(yılda üç defa), mektubun ise memleketten İstanNitekim bu dava uğrunda fedakârlık bul’a gelen biriyle gönderildiği o dönemgösteren, sıkıntılara katlanan kimsel- de, bütün zorluklar beni yıldırmıyor, erinde bize gösterdikleri gerçek şudur: azmimi kamçılıyordu.
49
Bir gün dersteyken, kapı çalındı, ziyaretçin var denildiğinde, çok şaşırmış, sevinmek bir tarafa, “benim İstanbul’da kimsem yok ki, beni kim ziyaret edebilir ?
Talebelerimizin çoğalması, kursun daha büyük olması özlemimi artırıyordu. Bir gün içimde ki özlemi babamla paylaştım. Babamın cevabı bana şu olmuştu.
” diye içim burkulmuş, bir anda hüzne bürünmüştüm. Kapıya yöneldiğimde, ziyaretçimin köyümüzden gelen bir komşunun olduğunu görmek, benim sevinç gözyaşlarımı dökmeme sebep olmuştu. Ailemin gönderdiği mektupları ve hediyeleri bana verince sevincim bir kat daha artmıştı.
“6 çocuk ve 1 memur maaşı ile imkânsız kızım.” Bu cevap içimdeki umudu hiç azaltmadı. Her gün Rabbime daha büyük kursumuz olsun, daha çok talebe yetiştirelim diye dua ediyorduk.
Şöyle ki 25 m2 bir odada 50 öğrenci vardı. Ve bu odayı gündüz dershane ve yemekhane gecede yatakhane olarak kulBuram buram memleket kokan mektu- lanıyorduk. Bunun yanı sıra kursumuzun pları hem okuyor, hem ağlıyordum. An- temizliği, yemek yapma, bulaşık yıkama layacağınız o gün , gözlerimin yaş günü gibi işleri kendimiz yapıyorduk. olmuştu. Bu arada talebelerimizin sayısı artıyor 2. -Peki, 4 yıllık medrese eğitimini tama- bodrum katımızı da kiralamak zorunda mlayıp, memlekete döndüğünüzde kalmıştık. Kursu böcek ve haşerat basmış, amaçlarınıza kavuştunuz mu? imkansızlıklar bizi zorlar hale gelmişti. Ancak bu böcekler ne bizi, ne de öğrencile-Memlekete döndüğünde, içim kıpır rimizi yıldırmıyordu. kıpırdı. Neler yapabilirim diye düşünürken dayımın desteği ile bodrum katta ilk kursu- Aksine her geçen gün yaptığımız işten muzu açtık.3 talebe ile başladık ve sayımız daha da zevk alıyorduk. bir yıl içerisinde 50’e ulaştı. 50
Ama Kur’an Bülbüllerimizin böyle zorluk- yorduk. larla böcekler içerisinde eğitim görmeleri bizi içten içe üzüyordu. Bu ne büyük imtihan Ya Rab! Dualarımızın tecellisiyle hizmetimizin 3. yılında arsa alıp, kurs inşaatına başladık. İlk etapta bodrum katı bitirip hizmete orada devam ettik.
Doyasıya ben içinde gezmedim, Sen öğrettin; karıncayı ezmedim, Oynanan oyunları hiç de sezmedim, İnsafsızca ayırdılar medresem.
Ama hedefimizin büyüklüğü, inşaata da sirayet etti ki; bir yılda 4 katın kaba inşaatını bitirdik, Rabbimizin inayetiyle! Esmaü’l- Hüsna’dan “YA REZZAK” ismi şerifini okumamız hürmetinedir ki; sabahladığımız her gün kursumuzun önüne bilinmeyen kişiler tarafından inşaat malzemeleri bırakılıyordu.
Kıyamadım dışarıdan bakmaya, Duvarından bir taşını yıkmaya, Mecalim yok merdivenimden çıkmaya, Dizimden dermanı kestin medresem.
Ve öğrencilerimizin; dinlenme saatlerinde bile inşaata yardım etmeleri, hele hele kullanılan çivileri düzeltilerek, tekrar kullanacak hale getirmeleri, bizim bütün azmimizi ve şevkimizi artırıyordu. - Bu çalışmalarınız sonucu kursu kaç yılda tamamladınız?
Canımı feda etmiştim sana, Bırakmadılar insafsızlar bana, Helal olsun benden sana kalana, Doymadım ki ben sana hiç medresem. Ben derim ki; öldürseniz kanım akmaz, Medresemin ahı kimsede kalmaz, Cihad çiçek açtı, artık kimse solmaz, Gönül bağımdaki bahçıvansın, medresem.
İnsafsızca hep yabana attınız, Helal lokma idi, zehir kattınız, -Rabbimizin inayetiyle 2. yılımızda kursu- Koskoca tarihi, ucuza sattınız, muzda eğitime başladık. 150 öğrenci ile Şanlı tarihimin kilidiydin medresem. eğitimimize bütün azim ve isteğimizle devam ediyorduk. Bu arada babam emekli Müslüman hep uyur mu sandınız, olmuş, benim ve annemin en büyük ar- Koskoca tarihe ucuza kondunuz, zularından biri olan Hac vazifemizi yerine Kültürümü tavuk gibi yoldunuz, getirmek için başvuruda bulunmuştu. El- Surlarıma kapı oldun, medresem. hamdülillah o gün gelmiş ve ailemle bir- Çare mi sandılar, seni kapatmayı, likte Hacca gitmiştik… Kolay mı sandılar, yabana atmayı, Ayakta uyurlar, unutmuşlar uyutmayı, Vazifelerimizi bir bir yaparken, Türkiye’den Gafillere perde oldun, medresem. aldığımız bir telefon, bizi altüst etmişti. 28 Şubat süreci başlamış, kursumuza kilit Kıymaz güneş, üzerine doğmaya, vurulmuştu. Münafıklar niyet etmiş boğmaya, Muratları; Müslüman çoğalmaya, Eğitimimiz durdurulmuş, sohbetlerimiz Cihadıma önder oldun medresem. hüsrana uğramıştı. Böylece tam 10 yıl medresemize hasret Zorlu mücadele’ler sonucu yapılan kursu- kalarak yaşamıştık. muzda; sadece 3 yıl eğitim yapabilmiştik. Ama bu 10 yılda yine boş durmamış, Bakmaya bile kıyamadığımız, her taşında çeşitli şekillerde eğitim vermeye devam gözyaşı olan medresemize şimdi giremi- etmiştik.
51
ümitlerimiz tekrar yeşermeye başlamıştı. 25 sene sonra Kur’an’ı Kerim’e hizmet etme şerefi, girdiğim MELE imtihanıyla kadroya geçip, tekrar hafız yetiştirmemize vesile olacaktı. Binlerce şükürler olsun Rabbimize… Umre dönüşü Erzincan Müftülüğümüze bağlı olarak, kendi medresemiz de “İhya Vakfı Sümbül Valide Sultan Yatılı Kız -Peki, unutulmaz, acı bir hatıra olan 10 yıldan sonra medresenize nasıl geçiş yaptınız? -Oğlum o dönemde 4 yaşında idi. Oğlumdan ilham alarak sıbyan eğitimine başladık. Sıbyan öğrencimiz 60’a ulaşmışken 3 yıl eğitimden sonra yine hüsrana uğradık. Kursumuz tekrar kapatıldı.
Kur’an Kursu” adı altında hafız yetiştirmeye başladık. - İhya Vakfı dediniz, Sümbül Valide Sultan Kur’an Kursu dediniz, bu isimler nereden geliyor? -Kurs binamızı vakıflaştırıp, hizmette ebedileştirmek en büyük arzumdu.
İhya Vakfı (İhya İlim, hizmet ve Yardımlaşma Vakfı) Mütevelli Heyet BaşkanBütün bu yaşadıklarımız bize gül yüzlü lığını yapan kardeşim Kurra Hafız İbrahim Efendimizi, onun çektiği sıkıntıları hatırlaYıldırım’ın da destekleriyle bu kervanda tıyordu. yer aldık. Ve daha büyük azimle hizmetimize devam Sümbül Valide Sultan ismi ise kardeşimin etmemize neden oluyordu. Öğrencilerim; görev yaptığı, Sümbül Efendi Camii’nden bütün bu yaşananlara rağmen, yılmayan geliyor. Bundan amaç yüzlerce Valide Suldavalarımızda, meçhule sürüklenen güle tanlar yetiştirmek. dönmüşlerdi adeta. -Hedefinizdeki en büyük projeniz nedir? Ve’l-hâsıl bazı uğraşlardan sonra kreşimizi Uygulamaya geçirebildiniz mi? resmi olarak tekrar hizmete açtık. Bütün bu çalışmalarımızın yanı sıra, hafız yetiştirme -Arzuladığım en büyük projem yüzlerce sevdamız içimizde kor olmuş yanıyordu. hafız yetiştirmek ve buna vesile olmaktı. Bu arada umreye gittik.
“İmam Hatipliler Hafızlıkla Buluşuyor” ve vakfımız “Yeryüzü yıldızları” projesi ile Rabbim yapılan duaları, O’na ilticaları, çocukların küçük yaşta (11-12) hem okuhele hele Kâbe’ de açılan elleri hiç boş çeluna, hem kursuna devam ederek bir yıl virir mi? içerisinde hafız olabiliyor. Sen Rabbim dersin de, Rabbim Lebbeyk Âcizane bizlerde Erzincan Müftülüğümüzün kulum demez mi? Nitekim Rabbim “Lebbize verdiği görevle ve İhya Vakfımızın beyk kulum” demiş ve dualarımıza icabet destekleriyle bu projede yer aldık. etmişti. Türkiye’den gelen telefonla hazan olan 52
-Şu an kursunuzda kaç öğrenci öğrenim
görüyor?
kadar kısa dönemde ilerleme kaydetmesinde büyük rolü olan İhya Vakfı eğitim-Şu an kursumuzda 20 tane hafızlık yapan, cilerimizden Kurra Hafız Mehmet Kılıç ho35 tane hafızlığa hazırlık, 30 tane 4-6 yaş camızdı. Şu anda zikredemediğim, maddi grubu okul öncesi eğitim alan öğrencimiz manevi desteklerini esirgemeyenlerden var. Vakfımızın “Yeryüzü Yıldızları” projesi Rabbim ebediyen razı olsun. ilk meyvelerini veriyor. -Hocam kıymetli vaktinizi bizim için 11 hafızımız yakın zamanda hafızlıklarını ayırdığınız için teşekkür ederiz. Son ikmal ediyorlar, İnşaallah. olarak neler söylemek istersiniz? -Peki, bu projeye talep nasıl, çok katılım -Ya Nebi! Bi’ri Mauna’da 70 Kur’an var mı? Muallimi şehit olmuştu da ağlamıştın, ashabında ağlamıştı, hıçkırıklarınız mesci-Rabbimizin ihsan ve inayeti eğitim- di aşmıştı da Arş-ı Ala titremişti. cilerimizin gayretleri, öğrencilerimizin çalışmaları, büyüklerimizin de dualarıyla Sen üzülme ey Nebi! Nice 70 şehit verilyüksek performans gösteren kursumuza di. Ama arşı titreten yüreğin serinlesin. taleplerin yoğunluğu, bizleri ihtiyaca cev- Hıçkırıkların sürûra dönsün. Hafızların ap veremez hale getirdi. ruhu şad olsun. Bizde gelen talepleri geri çevirmemek için 2.kursumuzun temelini attık. İnşallah yardımsever kardeşlerimizin maddi manevi destekleriyle kursumuzu tamamlayıp, daha çok hafız adayına ulaşıp, daha çok “Kur’an Bülbülü” yetiştireceğiz. -Bugüne kadar olan çalışmalarınızda en büyük destekçiniz kimdir? -Öncelikle ilk hocam olan babam en büyük destekçimdir. Şu hatıramı anlatmadan geçemeyeceğim. Bunaldığım, çaresiz kaldığım bir gün hıçkırıklarla ağlarken, babamın şu sözleri ufkumu açmış, gayretimi, azmimi artırmıştı. Babam o dönem de Başbakanımız olan Tansu Çiller’i örnek göstererek. “Bir bayan koskoca ülkeyi yönetiyor da, sen bir kursun sorunlarında mı boğuluyorsun.
Bak Ya Nebi! Nice hafızlar geliyor, Kur-an için Rabbimizin rızası için, senin yüzüne bir tebessüm olmak için, nice hafızlar geliyor… Aç avucunu Ey Nebi! Sana geliyorlar, yer aç yanı başında sana geliyorlar. Asrın Kur’an hatimleri geliyor. Gelin Hafızlarımız! Zamanın nabzına taptaze kan verin. Asrın çarkında çaresizce ezilen hasta ruhları kurtarın. Sizin gönüllerinizle bahar gelsin. Gözyaşlarınız kurak gönüllerimize Nisan Yağmuru olsun. Yıkasın asrın kirlenmiş dimağlarını, yeni bir saadet sizinle gelsin. Fethi Mübin sizinle gelsin.
” Bu söz beni kendime getirmeye yetmişti. Bunun akabinde en büyük destekçim kardeşim; İhya Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı Kurra Hafız İbrahim Yıldırım ve hafızlık metotlarını en ince ayrıntısıyla bizlerle paylaşan, hafız adaylarımızın bu
53
54
HAFIZLIK EĞİTİMİNİN DÜNÜ VE BUGÜNÜ Hâfız; Fatiha’dan Nas suresine kadar Yüce Kitabımız Kur’an’ı ezbere okuyan, lafzın hâmili, mananın âmili, ilahî hitabın ete kemiğe bürünmüş canlı hali, Kur’an’ı kalbinde taşıyan kişidir. Hâfız; İnsanlığa hidâyet, kurtuluş ve huzur kaynağı olarak gönderilen Kur’an’ın, nazmı celîlinin koruyuculuğunu üstlenen, İlahî müjdeye nail olan nasipli kişidir. “ Şüphesiz o zikri (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.” (Hicr, 15/9) Hâfız; Kur’an’ı ezberleyip, onun hükümleriyle amel ederek asla zarar etmeyecek büyük bir ticarete kavuşmuş ve Allah’ın (c.c.) kullarından mirasçı olarak seçtiği (Bkz. Fatır, 29-32) zümreye dahil olmuştur. Hâfız; Hz. Peygamber ‘in (s.a.s) “en hayırlı”, “en şerefli” ve “ Allah’ın ehli” olma müjdesine nail olmuştur. “Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir.” (Buhârî, Fedâilu’l Kur’ân 21), “Ümmetimin en şereflileri, Kur’ân okuyup, ezberleyip onunla amel edenler ile geceleri ibâdet edenlerdir.” (Beyhakî, Şuabü›l-Îmân), İşte bu ilahî muştular mü’min gönüllerde büyük bir heyecan oluşturmuş, Asr-ı saadetten günümüze Kur’an’ın ezberlenmesine, hafızlığa büyük bir önem verilmiştir. Allah (c.c.) tarafından Cebrail (a.s.) vasıtasıyla Hz. Muhammed’e (s.a.s.) indirilen Kerim Kitabımızın ilk hafızı Nebi zîşân Efendimizdir. Bu yolun öncüleri Hz. Osman, Abdullah İbni Mesud, Ebu Musa el-Eş’ari, Muaz b. Cebel, Abdullah İbni Abbas, Ebu’d-Derda, Salim, Ubey b. Kâ’b (Allah kendilerinden razı olsun) daha sonraki asırlarda Ebû Abdurrahman Nâfi’ b. Ebû Nuaym, Abdullah b. Kesir el-Mekkî, Ebû Amr b. el-Alâ el-Basrî, Abdullah b. Âmir ed-Dımaşkî, Ebûbekr Âsım b. Ebi’n-Necûd el-Kûfî, Ebû Ammâre Hamza b.Habib ez-Zeyyât el-Kûfî, Ali b.Hamza Ebû’l-Hasen el-Kısâî, ve Cezeri gibi alimler (Allah cümlesine rahmet eylesin) altın silsilenin birer halkası olmuş, Kur’an’a ve kıraat ilimlerine büyük hizmet etmişlerdir. Hira Nur mağarasında temelleri atılan, Dar’ul –Erkam ve Suffe de gelişen, Dar’ul-Huffaz, Dar’ul-Kurra, Ribat ve Medreselerde kurumsallaşan Kur’an hizmetleri, Cumhuriyet döneminde de Kur’an kurslarında hayat bulmuştur. 1932 yılında 9 Hoca Efendiye (Hâfız Hasan Akkuş, Hâfız Ömer Ödem, Hâfız Necati Bilgin, Hâfız İsmail Bayrı (Kesik Bacak), Hâfız İdris Okur, Hâfız Mehmet Hilmi Bilge, Hâfız Said Çayırlı, Hâfız Mustafa İlter, Hâfız Ömer Aköz) verilen kısmi izinle 9 mekânda 232 kişi ile Kur’an hizmeti başlamıştır. SON 20 YIL HAFIZLIK İSTATİSTİK BİLGİLERİ YIL 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005
ERKEK 3606 3814 4103 4229 3424 2734 1442 827 597 678 721
KADIN 1058 1109 1341 1531 1534 1558 1478 1049 820 876 987
TOPLAM 4664 4923 5444 5760 4958 4292 2920 1876 1417 1554 1708
YIL 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015
ERKEK 802 850 1039 1350 1624 1989 2161 2228 2363 2968
KADIN 1024 1224 1325 1635 1887 2226 2607 2878 2443 3056
TOPLAM
1826 2074 2364 2985 3511 4215 4768 5106 4806 6024
1937 de Trabzon/Of ilçesinin Uğurlu Köyünde M. Rüşdü Aşıkkutlu, Antalya /Kepez Kepezaltı Mah. Kur’an Kursu, 1939 yılında Hatay/Merkez Furkan Kız Kur’an kursu, Kayseri/Melikgazi Taşçıoğlu Kur’an kursu, Manisa/ Demirci Merkez Hacıbaba Kur’an kursu vesilesi ile Kur’an hafızları memleketimizin her köşesinde bülbüller gibi şakımaya devam etmiştir. Bu aziz ve necip millet tarihin her döneminde hafızların ve hafızlığın (K. kurslarının) hamisi olmuş ve olmaya devam etmektedir. Daha önceki yıllarda hafızlığını tamamlayan öğrenciler Kur’an kursu/müftülükte
55
bulunan kütük defterine ilgililerce kaydedilirken, 01.03.1975 tarihinde hafız olan memurlara hizmet cetvellerinde 1 derece verilmesi neticesinde Hafızlık Tespit Sınavları başlatılmıştır. İlk defa kurulan komisyon huzurunda zamanın Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Tayyar Altıkulaç sınav olmuş ve 01 numaralı ilk Hafızlık Belgesini almıştır. 2015 yılı sonu itibari ile son hafızlık kütük belge numarası 120.076’dır. Kur’an kursları mevzuat gelişim süreci; 03 Mart 1924 tarih ve 429 Kanunla Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuş, Rıfat Börekçi hocanın özel gayret ve teşebbüsleri sonucu Kur’an kursları Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası) dışında tutulmuştur. 1925 yılında 50 milletvekilinin takriri ile hafız yetiştirmek için Diyanet İşleri Başkanlığı’na 10 adet Kur’an muallimi (50 bin lira tahsisat konmuş) kadrosu verilmiştir. 1928’de harf inkılabı ile beraber Kur’an Kursları da kapatılmıştır. Rıfat Börekçi hocanın gayreti ile 1932’de yeniden açılmıştır. 1965 yılında “Kur’an Öğretim Kursları Özel Talimatı” hazırlanmış, 1971 yılında ise ilk defa “Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an Kursları” yönetmeliği çıkartılmıştır. 22.07.1999 tarih ve 4415 sayılı kanunla 633 sayılı kanuna ek-3’üncü madde eklenmiş, Kur’an kursları mevzuatında önemli değişiklikler yapılmıştır. İlkokul 5. sınıftan itibaren öğrencilerin yaz Kur’an kurslarından faydalanabileceği belirtilmiş, kursların açılış, denetim vb. konularda Milli Eğitim müfettişlerinin etkinliği artırılmıştır. (Geniş bilgi için bkz. Diyanet Aylık Dergi, Mayıs, 2000, Şükrü Öztürk) Kur’an kurslarında verilen hizmetin daha geniş kitlere ulaşması amacıyla 24 Kasım 2003 yılında yeni bir yönetmelik çıkarılmış fakat oluşturulan büyük bir algı operasyonu ile 11 Aralık 2003 yılında iptal edilmiştir. 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun’da değişiklik yapan 653 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 17.09.2011 tarihli ve 28057 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak ek-3’üncü madde uygulamadan kaldırılmıştır. Nihayet yıllardır beklenen kanun çalışmaları TBMM’de milletvekillerinin genel kabulüyle sonuçlanmış ve Başkanlığımız 01.07.2010 tarihinde teşkilat kanununa kavuşmuştur. Bu kanunla Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü kurulmuş ve yaygın din eğitimine yönelik aşağıdaki görevler belirlenmiştir; 1) Kur’an-ı Kerim okumak, anlamını öğrenmek, hafızlık yapmak, din eğitimi almak isteyenler için kurslar düzenlemek ve Kur’an kursları açmak. 2) Bu kurslarda okuyan öğrenciler için yurt ve pansiyonlar açmak ve yönetmek. 3) Kur’an-ı Kerim’in usulüne uygun olarak okunması konusunda çalışmalar yapmak. 4) İlgili birim, kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak eğitim programları geliştirmek, planlamak ve uygulamak, bu amaçla eğitim merkezleri açmak ve bu merkezlerle ilgili iş ve hizmetleri yürütmek. Kur’an kursları sayıları; Cumhuriyet dönemi hafızlık eğitimi veren Kur’an kurslarının yıllara göre genel dağılımı aşağıdaki şekildedir. Bu verilere göre Kur’an kurslarının Cumhuriyet döneminde en yüksek sayıya ulaştığı yıl 1996 yılıdır. Genel Olarak Yıllar 1925-1934 1934-1945 1945-1950 1950-1996 1996-2000
56
Kurs Sayısı 10 14-41 41-127 127-5949 5949-3305
Başkanlığımızca büyük özveri ve gayretle sürdürülen mevzuat ve program çalışmaları kısa zamanda sonuç vermeye başlamış, yaygın din eğitimi/Kur’an kursları hizmetinden toplumun geneli faydalanmaya başlamıştır. Bir örnek olması açısından 2014-2015 eğitim öğretim yılı sayıları aşağıda verilmiştir.
KURS SAYILARI A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu
153 1,067 14,177 12,718
ÖĞRETİCİ SAYILARI KADROLU ÖĞRETİCİ GEÇİCİ ÖĞRETİCİ 20,776 20,455 ÖĞRENCİ SAYISI 1,193,057 Hafızlık eğitimi ülkemizde yaygın olarak ilkokul 5. Sınıftan sonra yapılmaktaydı. Nitekim 16.08.1997 tarihinde kabul edilen 4306 sayılı kanunla ilköğretim kesintisiz 8 yıla çıkarılmış, hafızlık eğitimi ise lise döneminde ve genellikle “Açık Lise” ile beraber sürdürülmüştür. 2011 yılı 4+4+4 yeniden yapılanma ile beraber tekrar ortaokul döneminde hafızlık yapma imkânı ve ortamı oluşmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığı müftülüklere gönderdiği Kur’an kursları uygulama esasları yazısı ile ortaokul dönemi için gerekli tedbirlerin alınmasını istemiştir. Buna göre; Ortaokul birinci sınıfta okula devam eden öğrenciler aynı zaman da kurslarımıza kayıt yaptırabilecektir. İmam-Hatip Lisesi orta kısmında meslek derslerine devam eden bir öğrenci, aynı zamanda Kur’an kurslarımızda “İhtiyaç Odaklı” programlar kapsamında 6, 12 veya 18 saat Kur’an-ı kerim dersi alarak hafızlık eğitimi için hazırlık yapabilecektir. Bu şekilde bir veya iki yıl ortaokula devam eden öğrenci hafızlık için yeterli altyapı (hazırlık) çalışmalarını tamamladığında hafızlık ezber dönemi için bir yıl ortaokul eğitimine ara verebilecektir. Haziran ayının üçüncü haftası kayıt döneminde hafızlığa başlayan bir öğrenci için bir sonraki yılın Eylül ayına kadar 14 (on dört) aylık bir zaman bulunmaktadır. Ortaokul döneminde başarılı bir hafızlık eğitimi için çocuğun hazır bulunuşluk düzeyi, ailenin desteği, kursun eğitim kadrosu ve fiziki yapısı, kursun İHL’ye yakınlığı vb. hususlar büyük önem arz etmektedir. Hafızlık eğitimi için oluşan bu yeni alternatif ve imkânlar halkımızın dikkatini çekmiş ve çocuklarının bu eğitimden faydalanmaları için kurslarımıza müracaatlar artmıştır. Bu eğitim neticesinde öğrenci hafız olma imkânı bulamasa da usulüne uygun bir Kur’an okuma ve din eğitimi alma fırsatı elde etmiş olacaktır. 2015-2016 eğitim-öğretim yılında ortaokul döneminde Kur’an kurslarımıza devam eden öğrenci sayısı aşağıda verilmiştir. Erkek 14.913 14.772
Yatılı Öğrenci Gündüzlü Öğrenci
Kız 5639 20.580
Günümüzde hafızlık eğitimi genel olarak dört durumda yapılmaktadır; a)
Ortaokula devam edip, kayıt dondurmadan,
b)
Ortaokulda bir yıl kayıt dondurarak eğitime ara verip,
c) verip, d)
Lise birinci sınıfta öğrenim hakkını kullanmama yoluyla bir yıl ara Açık liseye kayıt yaptırıp, Kur’an kursuna devam ederek. 57
Çocuk ergenlik döneminde yoğun bir dikkat dağınıklığı yaşar, ilgisini toparlayıp ezbere yoğunlaşmada bir hayli zorluk çeker. Âlimlerimiz, çocukluk dönemi öğrenmeyi, taş üstüne nakış yapmaya, yaşlılıkta öğrenmeyi ise su üzerine yazı yazmaya benzetmişlerdir. Nitekim Gazâlî, çocukluk dönemini öğrenme/ ezberleme için çok bereketli ve verimli bir zaman dilimi olarak ifade etmiştir. İbn’ül-Cevzi ise ezber yapmanın on beş yaşa kadar üst düzeyde olduğunu daha sonraki yaşlarda ise düşüncelerin dağılacağını, dikkat toparlamanın zor olacağını, küçük yaşta öğrenilen bilginin kolayca unutulmayıp ete ve kana karışacağını söylemiştir. İslam âlimlerinin çoğu hafızlıklarını daha ilim yolculuğunun başında yani çocukluk döneminde tamamlamış daha sonra diğer alanlarda derinleşmişlerdir. Abdullah İbni Abbas (r.a.) küçük yaşta hafız olmuş, Suyuti merhum ise yedi yaşında hâfızlığını tamamlamıştır. Osmanlı döneminde Sıbyan mekteplerinde hafızlığa çalışanlar olsa da genel olarak Sıbyan mektebini tamamladıktan sonra 9-10 yaşlarında çocuklar hafızlığa başlatılmışlardır. İbn Cübeyr, hâfız olması için çocuğun zorlanmasını doğru bulmamıştır. Hâfızlık için daha küçük yaşlarda çocuğu teşvik etmek, gayretlendirmek, Kur’an kurslarını ziyaret edip, icazet merasimlerine katılımını sağlamak faydalı olacaktır. Çocuğun bilgi ve anlayış düzeyine göre tanıtım yapıp, öğrenci-hoca-aile işbirliğini eğitim sürecinde sürdürmek başarıyı artıracaktır. (Geniş bilgi için bkz. X. Kur’an Sempozyumu 12-13 Mayıs 2007/ Tokat, Hafızlık Eğitiminin Geleneksel Yöntemleri Ve Kur’an Kursları, Prof. Dr. M. Faruk Bayraktar) Ortaokul döneminde hafızlığını tamamlayan erkek öğrencilerin din hizmetleri alanında daha iyi bir eğitim alabilmeleri için Milli Eğitim Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında bir protokol imzalanmış, bu öğrencilerimiz için özel yatılı İHL’ler tespit edilmiştir. Hafızlığı tamamlayan öğrenciler, lise döneminde hem devlet parasız yatılı imkânlarından faydalanacak hem de Türkiye Diyanet Vakfı tarafından burs alma imkânına sahip olabileceklerdir. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 9 11 12 13
YÜZ YATILI KURAN KURSU HAFIZLIK PROJESİ OKULLARI (2015 YILI) ABDURRAHMAN GÜRSES AİHL ADAPAZARIAİHL AMASYA AİHL ANKARA TEVFİK İLERİ AİHL ANTALYA KEPEZ MAHMUT CELALETTİN ÖKTEN AİHL BURSA GEMLİK AİHL DENİZLİ CEDİDE ABALIOĞLU AİHL ERZURUM YAKUTİYE AİHL ISPARTA MERKEZ IŞIK KENT AİHL İSTANBUL AİHL İSTANBUL KADIKÖY ERKEK AİHL MEHMET RÜŞTÜ AŞIKKUTLU AİHL ORDU ÜNYE YUSUF BAHRİ AİHL
İSTANBUL-BAHÇELİEVLER SAKARYA-ADAPAZARI AMASYA-MERKEZ ANKARA-YENİ MAHALLE ANTALYA-KEPEZ BURSA-GEMLİK DENİZLİ-MERKEZ EFENDİ ERZURUM-YAKUTİYE ISPARTA-IŞIKKENT İSTANBULFATİH İSTANBUL KADIKÖY TRABZON-MAÇKA ORDU-ÜNYE
Bu çalışmalar Allah’ın yardımı ve ilgililerin büyük destek ve fedakârlığı ile kısa sürede semeresini vermeye başladığında Kur’an hafızları ilahiyat fakültelerinde özellikle temel İslami bilimlerde ve din hizmetlerinde üstün bir donanım ve yeterlikle ümmetin yüzünü güldürmeye devam edecektir. Kur’an ahlakına ve kültürüne sahip olan bir hafız, sadece Kur’an’a bakmayıp aynı zamanda Kur’an’la bakabilmeyi öğrenecek milletimizin manevi rehberi ve ahlaki örneği olacaktır. Bünyamin ALBAYRAK Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yaygın Din Eğitimi Daire Başkanı
58
59
Bizleşmek ve Birleşmek: Selman-ı Fârisi (ra) Özelinde Bir Sorgulama Hüseyin ÖRESİN DİB Manisa Eğitim Merkezi Müdürü
İnsan ve İslam olmanın ortak zemin olma değerinin zayıfladığı; tâli aid- 1.Tüm varlık, var olma ve bir arada iyetlerin belirleyici olduğu zaman bulunma cihetiyle birdir: Mevcudidilimlerinden birini yaşıyoruz. yet birlikteliği. Bu zemin kaybının tabii sonucu olarak da Gazali’nin de İhya’da vurguladığı üzere (İhya,Beyrut 2004, I/32) “hak” üzerinden kişilere değil, kimlikler/kişiler üzerinden “hakka” doğru yol alma gibi bir yön kaybı da kaçınılmaz olarak karşımıza çıkmaktadır. İstikâmetin kaybolduğu bu süreçte de insanlar aynı olma korkusundan kaçıp, farklı olma tutkusunun peşinde bir meçhule sürüklenmektedir. Bu noktada doğru zemini yakalama adına üç temel ortaklık noktasından bahsedebiliriz:
60
2. Tüm insanlar, Âdem’in çocukları olarak aynı ailenin parçasıdır: İnsaniyet birlikteliği. 3. Tüm müminler, iman ve İslam ailesinin parçasıdır: İslamiyet birlikteliği. Burada ortak zemini yakalama sürecine bir örnek olarak Selmân-ı Fârisi (ra) üzerinde bizleşmenin ve birleşmenin mahiyetini sorgulamaya çalışacağız. Selmân (ra) ebedi kardeşlerini bulma adına çıkılan bir zorlu yolculuğun meyvesidir (Bu serüven için bakınız, İbnü’l-Esir, Üsdü’l-Ğâbe, 2 / 510 vd. ; İbn Hacer, el-İsâbe, 4 / 402 vd.; İbrahim Hatiboğlu, “Selmân-ı Fârisî”,
DİA, 36 / 441 - 443 ). Bu yüzden kendisini tasını doğru tespit ettikleri için kardeşti. “İslam’ın oğlu Selmân” diye tanıtmıştır. Bu nokta Kur’an’da “takvâ” kelimesi ile Bu ismin hatırası şöyledir: Selmân’ın da ifade edilir (Hucurat, 13). Takvâ en genel (ra) bulunduğu bir ortamda herkesten soy- anlamıyla kişinin insan olmaklığını yani larını saymaları istenir. Orada bulunanlar, Allah karşısındaki duruşunu ifade eder ve kimin soyundan geldiklerini uzunca anlat- varlığını / yokluğunu ya da değerini tesbit tıktan sonra sıra Selmân’a (ra) gelir ve O, Allah’a ait olan bir konudur (Necm,30, 32). kendisini soyu yönüyle yani Arap olma- Bu yönüyle de kavram yeni bir ayrışmanın masında dolayı zor durumda bırakmaya ve dışlamanın misdakı olmaya kapıları çalışanlara şu cevabı verir: kapamaktadır. Aksine takva, bizleşmenin yani bizi biz yapan değerlere yaslanmanın “Benim soyumu mu bilmek istiyorsunuz. böylece de birleşmenin de bir çıkış nokRabbim bana İslam nimetini nasip etti. tası olmaktadır. O yüzden ben İslam’ın oğlu Selmân’ım.” Selmân’a yapılanları duyunca üzülen ve Bu yönüyle Kur’an’da takvâdan, ortak bir celallenen Hz. Ömer (ra) çıkagelir ve tüm söylem birliği (Kelimetü’t-Takva - Fetih, insanlığa şu mesajı verir: 26); eylem birliği (Libâsü’t-Takva - Araf, 26) ve kaynak birliği (Zâdu’t-Takva - Baka“Kureyşin çok iyi bildiği üzere babam ra, 197) olarak bahsedilmektedir. Hattab cahiliye döneminin en seçkin in- İşte Hz. Peygamber (sav) çevresindekilsanlarından biriydi. Ama artık beni ba- ere bu duruşu kazandırdığı için o dönem, bamın adıyla anmayın. Çünkü ben de İs- insanlığın evrensel zaaflarının tedavi lam’ın oğlu Selmân’ın kardeşi İslam’ın edildiğine tanıklık eden bir zaman dilimi oğlu Ömer’im “ (Beyhaki, Şuabu’l-İman, olmuştur. Beyrut, 2000, 4 / 286 – 287 (No: 5131); O seçkin insanlar bu duruşun sonucu İbn Manzûr, Muhtasaru Târih-i Dımaşk, olarak Bilal’in (ra) ezanına kulak veriyorDımaşk, 1986, 10 / 45). lardı; Bilal’in (ra) rengine ve ırkına bakmadan okuduğu ezana itimad ederek. Fuzûli de Selman’ın (ra) bu konumunu Selmân’ın (ra) görüşüne uyup hendek şöyle nazma döker: kazmaya koyuluyorlardı; Selmân’ın (ra) soyuna bakmadan görüşünün enginliğine Fi’ldür asl-ı rızây-ı Hak ne kim asl ü neseb uyarak. Bir kölenin oğlu Üsame b. Zeyd’in Hâk-i fermân-ber beşer âsî melek şeytan (ra) komutanlığında nefer olmayı kabul olur ediyorlardı; Üsâme’nin köleliğine değil ehliyetine ve onu görevlendiren emre baSâyiri mahlukdan bir kimse olsa pâk-dil karak. Ehl-i Beytün fırkasından sayılur Selmân olur Son cümle: Selman (ra) ve Ömer (ra) İslam’ın çocuğuydu. Peki, biz kimin Hâh seyyid hâh âmî kâm bulmaz bî-edeb çocuğuyuz? Fi’li müstahsen olan müstevcib-i ihsân olur Yukarıdaki olayda da görüldüğü üzere sıkıntılarımız bir anlamda kendimizi ne ile tanımladığımızdan kaynaklanıyor. Hz. Ömer (ra), Selmân (ra) ve sahabe halkasının diğer yıldızları bu tanım nok-
61
KURAN’I KERiM Sönmez ve Söndürülemez Bir Günestir .
62
Selam Olsun Kur’an-ı Kerim’i Sevenlere Selam Olsun Kur’an-ı Kerim’i Sevdirenlere Selam Olsun Kur’an-ı Kerim’i Okuyan Dillere Selam Olsun Kur’an-ı Kerim’le Amel Edenlere Selam Olsun Kur’an’ı Kerim’i Ezberleyen Gönüllere Sad Sûresi 29. ayette Allahu Teala Hazretleri: “(Resûlüm!) Sana bu mübarek Kitab’ı, âyetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.” Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v) Hz. Osman (r.a) dan rivayet edilen hadisi şerifinde şöyle buyuruyor: “Sizin en hayırlınız Kur’an-ı Kerim’i öğrenen ve öğreteninizdir.” Bu mübarek söze muhatap olmak, bu kapsamda bulunmak Rabbimizin bize çok özel bir lütfûdur, ihsanıdır. Böyle bir define, mevcut iken insan nasıl olurda Kur’an-ı Kerim’i öğrenip, öğreterek en hayırlı olmaya çalışmaz ve bu şereften mahrum olmak ister ki… Numan İbn-i Beşir’ den rivayet edildiğine göre Resul’u Ekrem (s.a.v) bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor: “Ümmetimin ibadetlerinin en üstünü; Kur’an-ı Kerim okumaktır.” Kur-an’ı Kerim’ in üstünlüğünü bu hadisi şeriften de anlıyoruz. Bu kadar büyük ve müjde verici haberleri duyup nasıl olur da hâlâ bir takım bahanelerle meşgul oluyoruz, ama Kur’an-ı Kerim’le meşgul olmuyoruz? Kur’an-ı Kerim’i okumak bu kadar faziletli olduğuna göre, onu bilen, onunla amel eden de en faziletli olur. Demek ki hepimiz uğraşımıza göre kıymet kazanırız. Yüce Kur’an-ı Kerim bizler için şifa ve rahmettir. Zira Üstad Necip Fazıl Kur’an-ı Kerim’e olan sevgisini şu dizeleriyle dile getiriyor; Hasta olsam, ilacım, çorbam, sütüm,o kitap… Suda mantarım, gökte paraşütüm o kitap Kimseciklerin bizi anmaya değer bulmadığı, unutulduğumuz o devirlerden bizi rahmetinle çekip çıkardın, insan eyledin, anılmaya değer kıldın, ey Rahman! Bize andığımız, anladığımız her Kur’an ayetinin anlamını giydir, bizi kelamının diriltici gücüyle ayağa kaldır. Adımızı hep Kur’an’la andır, EY RABBİMİZ!...(AMİN) Hilal YILDIRIM
63
64
iHYA
iLiM HiZMET VE YARDIMLASMA VAKFI ERZiNCAN HAFIZLIK BÖLÜMÜ iNSAAT PROJESi .
65
66
67
Hatice-i Kübra Nesli Hira Nur dağından koşarak inen eşini heyecan ve merakla karşılıyordu, saçlarına aklar düşmüş vakur Kadın! Son beş yıldır eşini takip ediyor, O’nun için endişeleniyor ,yaşlı gözlerle yolunu gözlüyordu. Çocuklarına anne, akrabalarına hayırlı, hizmetçilerine merhametli, alış-verişinde dürüst/bereketli, eşine sevgili ve tutkun, sevdalı Kadın! Merakla yolunu gözlediği eşine güvenen ve onunla mutlu olan Kadın; eşinin nasıl bir haberle döneceğini merakla bekliyordu! - Beni örtün, diyerek gelen eş’te farklı haberler var! O güvenilir/emin olan eş sevdiğine, güvendiğine sığınıyor ve onun yanında olmasını istiyordu. Güven, tasdik, bağlılık ve fedakarlık hepsi bir arada yaşanacaktı, artık. Hatice-i Kübra; sevgili! Hatice-i Kübra; çocuklarının annesi! Hatice-i Kübra; tasdik eden! Hatice-i Kübra; güvenilir bir liman! Hatice-i Kübra; her şeyini feda etmeye hazır olan! Hatice-i Kübra; Cennet Kadını! İmam Hatip Ortaokulları için hazırladığımız; “ Kur’an Nesli, Yeryüzü yıldızları “ hafızlık projemizde bir hayli mesafe kat ettik. Oluşturduğumuz bu projenin hayatın gerçekleri ile ne kadar örtüştüğünü, uygulanabilir olduğunu, ne kadar bereketli ve isabetli olduğunu azimle çalışıp, sabırla bekleyişimiz neticesinde görmeye başladık, elhamdülillah. Yakında peşi sıra; hafızlık meclisleri, icazet merasimleri ile kuracağımız şükür meclislerinin haberleri ile manevi coşkuyu yaşayacağız. Akıbetinden emin olduğumuz bu isabetli projemiz bir çok eğitim kurumuna ilham kaynağı olmuş, yurdumuzun bir çok yerinde uygulamaya geçilmiştir. Hayırlı bir işte çığır açmanın mutluluğunu yaşıyoruz. 68
Sizlere müjdesini verdiğimiz yeni proje; Hatice-i Kübra Nesli Projesi! Orta okulu bitirmiş, liseyi açık liseden okumak isteyen kız çocukları için hazırlanmış bu projede; ilk önce kızlarımızı Kur’an eğitimi ile alakalı yeterliliğe hazırlıyor beraberinde Arapça eğitimi veriyoruz.
Zira biz; Kur’an-ı Kerim’in anlaşılması için çalışıyoruz. Arapça eğitimini alan hafız adaylarımız hıfzını yaparken metnine, manasına aşina oldukları ayet metinlerini kolayca ezberleyecekler, ezberlediklerini anlayarak koruyacaklar.
İki yıllık eğitim programını tamamladıklarında; hıfzını tamamlamış, okuduğu Kur’an’ı anlayan, Yüksek okul tercihinde İki yıl olarak planlanmış birinci bölüm- ilahiyat eğitimi için güçlü bir alt yapıya sade kızlarımız; Kur’an Kursumuzda ara- hip, bildiği ile amel eden fertler olacaklar. pça Sarf-Nahiv dersleri, Karşılıklı Konuşma-Muhadese dersleri, Metin Okuma İbadet, Edep- Ahlak eğitimi güzel örnek dersleri ile dolu dolu bir program içine sahibi kıymetli hocaları nezaretinde giriyor. gerçekleşecektir. İşin özünde; öncelik Arapça Eğitimi’nedir.
Okul derslerine etüt hocaları ile destekleniyor ve ev ekonomisi, mutfak becerisi ile abla olarak eğitim alıyor. İki yıllık Arapça Eğitimi’ni başarı ile tamamladıktan sonra; projenin ikinci kısmı “ hafızlık Çalışması” na geçiyor. Şimdi burada Projenin önemi ; belirgin bir şekilde müşahede edilecek!
İlim ile mücehhez, ahiret yurdunu dünyadan daha çok seven, kurduğu yuvayı ayakta tutan/dayanışmayı bilen, çocuklarını İslam kurallarına göre yetiştiren, Ayaklarının Altında Cennet, Hatice-i Kübra Annemize komşu olmak isteyen nesiller yetiştirme projesidir.
69
70
Suriye İlkokulu Evlerinden yurtlarından ayrılıp da kardeşlerinin yanına gelen Suriye’li komşularımız kısa zamanda İstanbul’a alışıp yerlisi gibi davranmaya başladılar. Kalacak yer ve acil insani ihtiyaçlarını kardeşlik kampanyaları ile kısa zamanda çözen kardeşlerimizin elleri ekmek tutmaya başladı. Başkasına muhtaç/yük olmadan yaşamak isteyen kardeşlerimiz ya mesleklerini icra edecekleri bir yer buldular, ya da farklı iş kollarında vasıfsız eleman olarak ekmek mücadelesini vermeye başladılar. Mesele sadece karın doyurmak değil; aydınlık ve hür geleceğimizi düşünerek iş yapmak vakti gelmiştir, dediler. Her daim kardeşlerimizin yanında olduğumuz gibi, çocuklarının eğitimi ile alakalı açmış olduğumuz ilkokul müfredatını haiz kurslarımızda Suriyeli hocalar tarafından dersler vermekteyiz. Bu eğitim programında özellikle bu çocukların Türkçe dersi almasını zorunlu gördük. Zira aramızdaki iletişim dili Türkçedir. Bir lisan bir insan demektir.
71
Hayır Çarşısı Veren el ile alan elin, buluştuğu takva kapısı...
72