ARAF / TAYFUN YILMAZ

Page 1


Yalnızlığıma... Bana bunları yazdıran yalnızlığıma…


Eylül Korkusu

Tanımadım seni, Kokun neydi, hangi iklimdi doğumun... Bilmeden inandım, sevişerek... Bunun adı aşk mıydı bilmedim, Ama her neyse o şey, Belli bir şehri, zamanı yoktu... Sonra savaştım seninle sevişir gibi, İnadına duvarların sesi oldum, İnadına yükselen seslerin ritmi oldum zamanla... Sevdim ama tanımadan, Fotoğrafların anlattıkça seni bana, Astım tüm inançlarımı, Kimi zaman gözlerindeki yurt özlemine, Kimi zaman başındaki yıldızlı kasketine... Sonra bir sabah sustu herkes, her şey gibi... Yollar sustu, duvarlar sustu, sen sustun. Üzerimizden geçti metal anlamsızlık, Sokaklardaki kavgamı aradım aşkla seviştiğim, Ama soğuktu her şey, Ölüler gibi... Mermiler gibi... Haykıran duvarlarla tanıştım sonra yine, Sonsuz hayalleri olan,


Ama ölümleri üstünde taşıyan, Kanlı ve soğuk bir kafeste Ama sevmeyi bırakmadım, inandım yıllarca... Belki yorgundum belki sessiz, Umutsuz olmadım, insanlığımı benden alsalar da... Haykırışlar boşluklara sığmıyor artık, Karalıyorum bir daktiloya tüm susmalarımı; “Ölme zamanın geldi yoldaş, korkma artık, Unutulmak yok benimle Harf harf sarılacaksın cümlelerime, Yaşayacak sonra tüm benliğin böylece...” Ama elimde değil korkuyorum, Ya unutulursak harf harf, Ya anlamsızlaşırsa sevişmelerimiz kavgamızla, Ya da sen diye bir şey yoksa... Ya… Şimdi içimde bir eylül korkusu Ya yoksa’ larla ansızın uyanan... !


Yalandan

Unutuyorum seni, resimlerine baka baka, Bende kalan hatıralarını koklayarak uzaklaşıyorum senden Sevmemeyi öğreniyorum her daim seni düşünürek... Ve sağırlaşıyor kalbim aşka, sesine özlemlerimi biriktirerek... Alışıyorum ama sensizliğe, Tenin tümcelerime sarılsa da Adım adım koşuyorum yalnızlığına, Ve düşüyorum, kanıyorum uzak ihtimaline... Dönüp bakıyorum arkama İzbe yollarımdaki ayak izlerine, Unutturmuyor hayat, iz bırakıyor sadece geçmişine... Sonra yalandan bir kuş konuyor omzuma, Fısıldıyor “Ben Aşkım” diye... Belki de bu aralar bir yalana ihtiyacım vardı, Hayat dedim... Sonunda yine adı Aşk kaldı...


Kırık Kalpler Tamircisi Acınası gözlerle gelirler tamirhaneye Bir de ellerinde kırılmış kalpleriyle, Çaresiz, yorgun sözlere gebedir artık Sancılanır yalnızlıkları her nefeste. Ben bir kırık kalpler tamircisi Odam yalnızlıklarla dolu… Sahipsiz mezarlar gibi taşıyor insanlar, Farkedince yaşıyorlar korkularını, Kaybede kaybede… Ben bir kırık kalpler tamircisi Kimi kızgın, kimi kırgın, Kimi ayrılık sonrası… Ve tamiri mümkün olmayan yaralar saklıdır hep Yüzlerinde, gözlerinde ve kalplerinde…


Satır Araları -3Zehre varınca dudaklar, Bırakır mı sandın uzaklara Dumanındaki yalnızlığı... Siz o dumanda kayboldunuz mu peki? Kaybettiğinizi sandığınız zehr-i dudaklarda... Ve siz hiç bir hiçliğe kattınız mı bir nefeslik sigaranızı ? O varlıkta kaybolacağınızı bile bile... -2Suskunluğum büyüyor içimde, Cebimde sağır kelimelerin buruşukluğu, Ve anlık zevkler ruhsuz bakışmalara gebeyken, Devrik ilişkiler içinde hayat nasıl yaşanır ki... -1Ayrılığı koyma araya, Gitmeyi koyma... Tenimde kokun, Dudaklarımda yalnızlığın, Kalır


Yalnızlığa Dair... Yalnızlık her yerde aslında, hatta yanı başında... Yalnızlığın senin en yakın sırdaşın, dostun, susuşların, ağlamaların... Sığınabileceğin bir kuytuluk, bir omuz, bir sıcaklık, bir nefes... Seni her sabah sahte kalabalıklara uyandıran yanağındaki bir buse... En umulmadık anda gösterip kaybeder kendisini, ya arkasında bir gülümseme kalır eskilere ait ya da bir fırtına olur gözlerinde, dinmez sızısı... Sen hala kendini yalnız değil misin sanıyorsun... Ne diyeyim sen öyle san, ama şunu unutma bunu sana düşündüren de O...


Yalnızlığa Herkesin içinde yalnızlığına dair kağıt parçaları vardır... Korkularını, gizlenmesi gerektiğini düşündüğü taraflarını, susmalarını, imkânsız diye düşündüğü mutluluklarını ve buna benzer ertelemelerini hep o kâğıtlara yazar. Ama gösteremez, sağır çığlıklara atar ama söyleyemez. İşte Aşk da böyle buruşturur tüm kâğıtlarını ve hepsini içine atar... Attıkça yalnızlaştırır kendisini... Attıkça Aşk’ın adı olur yalnızlık...

Kağıt Parçaları


Duvarların... Ne oluyor satırlarıma, Yetim kalmış suskunlukları haykıramıyor bir türlü, Herşey bu kadar güzel giderken hem de... Gitmeleri saklıyorsun ezberinde, Ne olacağını sen bile bilmeden, Duvarların ayrılık nidaları yazarken, Yıkmama izin vermiyorsun... Ama kırıyorsun duvarlarında aşk fısıldayan çocuğu... Bilerek ya da bilmeden... Niye uzağız böyle birbirimize, Korkak sevişmeler içindeyken... Ve de aşk bu kadar bize yakınken, hangi uzağın hayalindeyiz? Elimi tutuyor yalnızlığım, Paçamı çekiştiriyor muzip bir çocuk edasıyla, Sen bana aitsin diyor nedense, Kendimi aitsiz hissettiğimi bile bile... Artık Aşk, yalancı bir bahar kadar uzak düşlerime...


Değil mi?

Unutabilirim seni değil mi? Bir daha kelimelerim kandırmaz beni, Gözlerin uzak bakarken sessizliğime Teninin kokusu çağırmaz beni... Değil mi? İhanetlerin kelimelerimin intiharına gebe olmaz mı, Yenidenlerime vazgeçmeler eklemez mi sandın? Bir benzerine duyduğum özlemi nasıl karalarsın, Bilmiyorum ama İstemsiz seviyordu seni kalbim Şimdilerde ölmeni benden daha çok ister oldu... Sus payı biçilmiş ayrılıklara Bensizliği haykırdın her yerde Şimdi başkalarına gösteriyorsun sensizliğini Ki bu bir aldatış değil de nedir peki?


Ne Sen Ne De Başkası Bu aralar rastlamıyorum O’na, Ne hayatımda Ne de satırlarımda... Kaçışlarımız kime bilinmez ama, Ne yalnızlığım sana Ne de bir başkasına... Yeniden’le başlayan cümlelere uzağım artık, Tekrarlarsın kendini Ey yalnızlığım... Yeni değil ki bu yaşadıklarımız, Ezberler bile artık faydasız... Sessiz sedasız gitmişsin bir sabah benden, Üzülemiyorum bile, ne acı... Öyle bir yokluk büyüttün ki içimde, Ne sen bir daha doldurabilirsin, Ey yalnızlığım, Ne de sonraki aşkın faili...


Ne Zamandır...

Yoktun aklımın kuytuluğunda Ne zamandır yoktun sen diye karalayıp, yazdığım şarkılarda ta ki yalnızlığım diye senle öpüştüğüm anlar aklıma düşerken... Özlediğimi anladım, Kendimden çok bir başkasını düşünmeyi, Gece uyurken seni seyretmeyi, Senleyken nefesinle yokluğuna sımsıkı sarılmayı, Ve bir sabah öpüşünle yeni umutlarıma kapılar aralamanı... Gülüşündeki ıssızlığını özledim... Sıcaklığında gideceğin günü düşünerek üşüdüm hep, Kendi kurduğum cümlelerde boğuldum bazen, Belki de ayrılığımıza el sallayan olmamak içindi bunların hepsi... Dedim ya... Sende farklı bir yalnızlık var, Yalnız yalnızlığında, Farklı ayrılıklara uzanan...


Zıtlıklar Unutmak için yazmak gerek dedim Hatırlamak için karalamak, Ölmek için yaşamak gerek dedim Sevmek için nefret etmek… Ben bunları bir bunalım halindeyken zaten söylemiştim, Ama Aşk kendi cumhuriyetini çoktan kurmuştu, Kelimelerimin kısır tarlasında… Sonra bir ses duydum uzaktan, “Aşk için yanmak gerek, Aramak için bulmak gerek, İnanmak için inkâr etmek gerek, Sonsuzluk için nefisle ölmek gerek…” Ve son bir cümle daha döküldü dudaklarımdan; Susmak için Aşk’ı anlamak gerek…

Bunalımı


Oradaydın

İçimde tarifsiz bir yokluk muamması… Ordaydın, Yanımda değilsen bile ordaydın, Biliyorum… Kızdığım da oldu kimi zaman, Sana kırıldığımda. Çaresiz çırpınışlarını gördüm, Masum, küçük elleri olan bir kız çocuğuyken… Ama yine de oradaydın… Ya şimdi akıttığım gözyaşlarıma Yenilerini mi ekleyeceğim. Sen varken, yok mu diyeceğim, Ne diyeceğim… Bir çocuk daha babasız kaldı bu akşam, Bir çocuk daha yarınsız… Ve büyüyecek bu kız çocuğu, Senin yine de orada olacağını bilerek…


... Değildi Aslında Bulmak değildi aslında seni, Bu sıradan gecede… Ama bahaneydi hepsi bahane, Seni unutmak için… Soyutlamak değildi kendimizi hayattan, Çoğul bir yalnızlıkta bulmaktı aslında. Ne aradığını bildiğimizi zannederek, Dost meclisinde, ayrı dünyalarda yaşarken… Aramak değildi aslında kendimi, Rakı sofralarında yudumlarken nefesini. Sonra içime çektim her nefeste yalnızlığımı, Bir sigara dumanı zehirliğinde, Kömür karası gözlerini…


Yaşanmışlıklar Cehennemi Kâbus dolu bir gece, İçimdekileri kusmak geliyor Engelli harflerimle… Aynalar kendime aksi, bir hayat yaşarken, Uzaklaşıyor şimdi, tüm gerçekler hayallerimden… Düşünüyorum seni, Sonsuz ve bir o kadar da, Kendine kendisiyle çelişen yaşanmışlıklar içinde… Düşünüyorum da, Benim koynumdayken, Kiminle sevişiyordun sen, Gözlerime yalan söylerken Kimi düşünüyordun…


Sende Farklı Bir Sende farklı bir yalnızlık var, Tenindeki suskunluğunda. Hissederim ayrılığı, Dokunuşlarım yabancılaşır nefesinde. Tutarım sensizliği içimde, Tensel yaşanmış bir aşkı, Unuturum yalnızlığında… Gülüm, Sende farklı bir yalnızlık var, Bir nefes kadar kısa, Yaşatacak kadar sonsuz... Ve sende farklı bir aşk var, Yalnız yalnızlığında, Farklı ayrılıklara uzanan…

Yalnızlık Var


Fısılda... Nasıl bir yalnızlığı seçeriz bilmeden ya da bilerek Aşka yorgun kelimeler taşırken, Tensiz cümlelerin varlığına inat. Bu yalnızlık ki sevdirir beni, Aşksız sandığım karalamalara. … Ne olacak şimdi yalnızlığım? Kendini tekrarlayarak, Yok oluşlarına, Yeniden mi şahit olacak bu satırlar çaresiz? Ayrılık ekme yeniden satırlarıma, Susma yine bilerek, İçini artık bu satırlara değil, Doğmamış kelimelerin telaşıyla, Fısılda aşkından bihaber sevgilinin kalbine… Fısılda… Duymazdan gelse bile… Fısılda…


Bilmiyorsun...

Bilmiyorsun, Daha ellerin ufacıkken, Yabancı yüzlere hayretle dokunduğunu, Gece gündüz ağlamalarında Yeni susuşlara, Geç kalmış uykulara pışpışladığım günleri Bilmiyorsun… Bilmiyorsun, Yalnızlığı ilk adımınla öğrenişini, Bana koşarken yüzündeki tebessümü, Düşerken ilk acı gözyaşlarını, Bilmiyorsun…


Bilmiyorsun, Arkamdan “ Beni de al yanına… Baba ” haykırışlarını, Cam buğusundaki ağlamalarını, Hıçkırıklı susmalarını, İnatçı bir o kadar da çaresiz hallerini, Ve “ gel ” dememle aceleci koşmalarını, Sanki bir daha tutamayacağını biliyormuşsun gibi, Hıçkırıklarla elime sıkıca tutmalarını… Bilmiyorsun… Bilmiyorsun, Özlediğimi… Uyurken seni izlemeyi, Annen kızdığı vakit bana sıkıca sarılmanı, Korktuğun gecelerde yanımıza gelip Ürkek ürkek yatmalarını… Bilmiyorsun…


Bilmiyorsun, Daha ellerin büyümemişken, Eksik bir yalnızlığa sarılacağını, Son nefesimde sizlerden nasıl çaresiz ayrıldığımı, Gözü yaşlı sevgiliyi istemeden terk edişimi, Bilmiyorsun… Bilmiyorsun, Çok yakınken dokunamamanın acısını, Bu kör karanlıkta unutulmuş gibi hissedilmeyi, Ve zamansız gidişin geri dönülmez eksikliğini… Bilmiyorsun ya da yaşıyorsun acıyı, ayrılığı, yalnızlığı, Sen dünya üzerinde, Ben toprak altında… Bilmiyorsun…


Aşk’ın “ten” Hali

Tövbekâr sevişmelerle uyanıyorum her sabah Pişmanlığım mı yanında uzanan Yoksa kirletilmiş bir saflığın Masum, çocuksu ihaneti mi? Kimbilir… Sigara dumanı örterken Uzanmış çıplak bedenini, Yüzlerimiz yabancılaşır birbirine, Kendimizden uzaklaşır bakışlarımız. Acaba Aşk’ın hangi hali bu Sevişme sonrası? Belki de ten hali aşkın… “Ten” hali… Ve uzaklaşır yeniden, Yatağın iki ucundaki İki çıplak beden, Uzaklaşır, Aşk ve Ten…


tozlu raflar Gecenin cır cır böcekleri ile dans edişini Dinlerken bulurum kendimi, Issız, serin bir gecede…

Eski hatıralar takılmaya görsün aklıma

Tozları özlem kokar rafların.

Boynu kırık bir kuğu bakar masumca,

Yaramaz bir çocuğun izini boynunda taşırken.

Eskiye midir bu özlem, Yoksa tozlu raflara mı hayranlığım Bilinmez…


Gecedir, insanları uykusunda boşluğa bırakan, Tuhaf bir sessizlik bu, Uyutmayan… Bir şiir dolanır aklımın çetrefilliğinde, İçimdeki sığmazlığı susturmaya çalışırken Bulurum kendimi.

Tozlu raflara takılır hatıralarım yeniden,

Ve bana bakarken yakalarım,

Boynu kırık kuğunun gözlerinde Yaramaz bir çocuğun içinde büyüteceği

Tozlu aşkların

Masum sevmelerini…

KRIK BİR KUĞU

ve BOYNU


A İT

G

N A

Bir uğultu kulaklarımda,

Bir telaş martı kanadında,

Bir buse ince bellide,

Bir hırçınlık kıyına vuran denizde,

Bir küsmüşlük havanda, suyunda… Nice aşkların şahidisin sessizliğinde, Nice aşkları yaşatırsın kuytuluğunda, Ganita… Gelecek dünleri unutturursun, Rüzgârla sevişirken, Yoroz aydınlığında, Yağmur yalnızlığını saklarken…


KARANLIK ve AŞK Karanlık gecede hissettirir yalnızlığını, Ona dair yazılan ne varsa… Beyaz bir sayfa saflığında, Yine beyaz kalır alacakaranlıkta. Karanlıkta yazılan boşluğa değil, Yüreğe yazılır. Karanlığın aşkı da böyle işte. Görmezsin ama hissedersin, Bilmeden yazarsın aşkı, Bilmeden yaşadığın gibi. Yazdıkça beyazlaşır karanlığın aşkı, yalnızlığı. Sadece geriye, Sana dair karalamalar, siyah, Aşka yazılanlar, beyaz kalır, Gecede… Ve gece anlamsızlığını yitirirken kör bir şafakta, Aşk, beyazlığını yaşatır her anında, Karanlıkta da olsa…


Güneş, bulutların arkasına saklanır, Yaramaz bir çocuk telaşıyla,

DENİZ

Usul usul gelen bir gemi,

Kıyıya yanaşamaz bir türlü,

Kavuşma korkusu ağır bastığından. Ve kendi şansını hapseder bir balıkçı

Ağlarıyla sonsuzluğa…

Bilemez, yalnızlaştırdığını denizi,

Bilemez… Ve eşlik eder bu yalnızlığa,

Kayalıkta kafası kıyak balıklar ve martılar…

Hep bir ağızdan,

Türküsünü söylerler yosun kokulu sevgilinin… Uzakta da olsa buluşturacağına inanarak…

Mavi tenli, yosun kokulu

Deniz’in…


ARAF Benle öğrendin, aşkı ve sevmeyi bunu unutma… İlk harf, ilk adım gibi… Aşksız bir dünyada yaşadığını zannediyordun, Ama

Bilmiyordun, En büyük aşk, yaşamaktır, yaşamak…

Benle öğrendin, arafta kalmayı, Akıl ve kalp arasında… Ağır bastı aşka düşman kelimelerin mânasızlığı, Ama yine de

Kalbe inanmayı benle öğrendin,

Aşkımla sarhoş olup,

Mânalarda meşk olmayı…

Benle öğrendin, benle olamayacağını,

İnançsız bir aşka kapılamayacağını, Ki sevmiyordun beni,

Alışmaya çalışıyordun sadece varlığıma…


Belkilerle oyalıyordun kelimelerimi,

Sahipsiz şiirlerimin varlığını

Daha anlayamadan…

Senle öğrendim, biraz da kendimi,

Uzakmışım içimdeki aslıma,

Ama bilemedim

Aşkın çetrefilliğini,

Bir o kadar da anlamsızlığını.

Senle öğrendim,

Özlemenin ruhuma dokunuşlarını,

Sessiz bir buse gibi,

Aceleye gelmeden yaşanması gerektiğini Aşkın.

Ardından farklı bir yalnızlığı sevdim bırakmak istercesine… Ve büyüdüm şiirlerimle, Gözlerindeki ayrılığı, ( u)mutsuzluğu, Aşksızlığı, kızgınlığı, kırgınlığı

Yazarken…

Senle öğrendim, benle olmak istediğini, Hayal ve gerçek arasındaki arafta…


İÇİMDEKİ ÇOCUĞU KAYBETTİM,

GÖREN VAR MI? İçimdeki çocuğu kaybettim, gören var mı? Bir kız çocuğunun peşinden gitti, Umarsızca… Haber yok artık, İnandı, kız çocuğunun inanmadığı aşkına, Kandırdı kız çocuğu, bir gülümsemesiyle, Ağladı, ardından koşarken, Düştü, düş olduğunu bildiği bir kız çocuğunun peşi sıra, Sustu, hıçkırıklarını içinde saklayarak, Ve gitti, yalnızlığını bırakarak… İçimdeki çocuğu kaybettim, gören var mı? Yeni bir aşk için büyütüyormuş kendini, Sarıyormuş yaralarını gözyaşlarıyla. Adı konmamış şehirlerin, Dilsiz duvarlarına yazıyormuş Mütemadiyen, “Unuttur bana kendini…”


Ama kız çocuğu başka ellerde, Başka ellerin peşindeyken, Unutmaya çalışır bu çocuk, Kanayan tümceleriyle…

Şimdi nerde, ne yapıyorsun bilmiyorum ama

İnançlar biriktiyorum her sabah uyanışlarıma,

Yeni bir aşk getirecek seni bana.

Ve sessiz çığlıklarım yükseliyor sağır sokaklarda, “ İçimdeki çocuğu kaybettim, gören var mı? ”…


SOKAK ARASI

-1-

Dön deyişlerimiz kime, Aşka, sevgiliye, yalnızlığa… Kime… -2– İnsanlar geçiyor etrafımdan, Yüzleri bulanık, Konuşkan ama bir o kadar da dilsiz, Bakışlarında hep bir anlamsızlık taşır, Nereye gittiklerini Bilmeden… -3Çöktüm bir duvar dibine, Yüreğim üşüdü Aniden, Sensizliğimi, ıssızlığımı, tarifsiz yalnızlığımı, Dilsiz duvarlar anladı bir tek. Sonra duvar olmak geçti içimden, Dilsiz, soğuk ama bir o kadar sessiz…


Şehrin rüzgârıdır tenimle sevişen, Sonra kaybolur gider aniden…

-5Guruba karşı yüzüyorum, Sana ulaşamamak gibi olsa da… Sen güneş misali Hep uzaktaydın. Kulaçlarım, çırpınışlarım… Hep boşunaydı, Boşunaydı, Hep…

KARALAMALARI

-4-


GECE UYANIŞLARI -1Ölü bir aşka yazılmıyor artık… Ne umut var yaşaması için, Ne de uzaklıklar korkutuyor sevenleri… Ama Aşk, ölü bile olsa, Acısını bırakıyor öl(dür)meden önce, Bir ölüm boyu unutulmasın diye… -2Saat sabahın erinde, Karanlık, güneşi kucaklar, Yok olacağını bile bile… Aşk da böyle bir şey işte, Yok olacağını bile bile… -3“Seni seviyorum” ayrılık vakti söylenir mi? Söylenecek o kadar şey yokken…


-4Gidiyorum yeniden... Ardımda sana yazılmış kelimelerin kalabalığıyla... Ne için o zaman bu suskun gidişler? Yokluğunda seni büyütmekse eğer, Bu yollar ne suskunluğuma çare olur ne de gidişlerime... En iyisi mi ben gidersem bile sen gitme...

-5Biz, bize yasaklı bir bahçeden geçmek istedik, Ama bilemezdik içinde saklanan Aşkmış görmek istemediğimiz... O aşktı ki sensiz anlamı yoktu Kim bilir… Belki de bu yüzden görmedi, görmek istemedi gözlerimiz…


Hayat panaroması Hayat, anlık yaşantılar panaroması… Tuhaf bir çelişki ölümle yaşam arasında Sevmeler, aşklar, hüzünler, mutluluklar, kayıplar… vb haller, Anlık yaşanır bu panaromada… Bir koşturmacada sürükler şehir, insanları, Nereye, niye gittiklerini bilmeden, Koştukça uzaklaşır kendilerinden, Habersiz ölür içindeki mutluluklar… Renkler değildir aslında Kaybolan, soluklaşan panaromada, Tüketilmiş değerler şehridir her bir kare, Ve kendileri yoktur diye düşünürler o anda, Kaybedeceklerini umursamazlar bu yüzden… Büyütürler içlerinde boşlukta kaybolmuş aşklarını, Korkarlar kaybedeceklerini şehrin kuytuluğunda, Düşünürler bir an şehrin kalabalığında, “Cebimdeki umutlar meğerse hayal kırıklıklarıymış”…


Şehir, sıkılganlığından kurtaramaz kendini, Yırtar panaromanın bir anını, Ama engel olur yarısında insancıl duygular, Bir aşkın saflığında sarılır tüm yaralar… Ve Şehir aşkı tadar bir sevgilinin gözlerinde, Hızla akar anlar bu panaromada… Kendi koştururken sebepsiz, Sokaklar şaşar şehrin bu telaşına… Anlamaz ama sevgili, Şehrin bu suskun çırpınışlarını, Her gün ağlamaklı yalvarır yağmura, “ Hissettir her bir damlada beni ona”… Bilmez ama sevgili Islanan şehrin gözyaşlarıdır aslında her bir damla, Artık … Rüzgârla sevişen bir şehir… Suskun yollar… Sen-Siz-liğe dönüşen caddeler… Ve sahibi eksik bir gölge… Kalır geriye…


Ve yeniden… Alışır şehir artık yeni uyanışlara, Uyanır yeniden biraz zor olsa da… Hayat, çıplak bir soyutlukla hissettirir kendini, Anlamsızlaşır duygular, Tekdüze iner yaşanmışlıklar, Ve panaroma tekrarlar anlık yaşantıları Yeniden… Ve yaşamın son fotoğrafıdır, ölüm Hayat susar bu defa… Sevmeler, mutluluklar, hüzünler, kayıplar, dostluklar… Susar… Tek kişi kalır bu karede yaşanmışlıklara inat… Belki yeni bir panaromada bulacaktır kendini, Varlığından bihaber, hayal meyal… Belki de sonsuz bir panaromanın başkahramanı olacaktır… Ama şunu bilir insan, şehir, sevgili…

“ Hayat, anlık yaşantılar panaromasıdır…”


ölü bir aşka karalamalar 1 / boşluk Daha aynalar yalan söylemezken Küçük mutlulukları gözlerinde, Yüzündeki en ince çizgide bulduğum bir sabah, Seni öldürdüm satırlarımda…

Bir fincan çay zehirliğinde,

Yudumluyorum yaşan(ma)mışlıkları…

Garson kızı ortak ediyorum failliğime,

Bir kâğıt, bir kalem istiyorum, şaşkın bakışlarında…

İçimdeki ölümün yine sessiz olsun diye…

Beyaz boşluğum oluyor gözlerin toprak gözlüm, Yazdıkça susuyorum, Yazdıkça bitiriyorum seni, Yüreğimdeki birikintilere inat…

Katili oluyorum üzerini çizdiğim kelimelerin,

Seni anlatıyorlar diye,

Ama şunu biliyorum ki,


Tüm satırlar, Sendeki anlamsızlığın, belirsizliğin bendeki iz Yaralarını sarıyorum artık kelimelerimin, Unuttuğum belirsizliklerin geliyor aklıma, Sonra meçhulü oluyor failliğimin, Sana yazdığım karalamaların boşluğu…

Aşkı sende değil içimde yaşamışım,

Büyütmüşüm bir çocuk gibi,

Şimdi sonsuzlaştırıyorum sana ait susma zamanını…

Yetmiyor artık bakışlar, gülümseyişler…

Şuna inanıyor kalbim artık…

Büyüsü bozuldu senliliğin…

Artık yazdığım her şiir,

söylediğim her söz bir sonraki aşkın failine…


ölü bir aşka karalamalar 2 / ben demiştim Ben demiştim sana, Beni bana bırakma. Yaşatma beni o kör satırlarda Her yazdığım vakit, Uzaklaştı ellerim, Kendime, kendine, kendisizliğine… Zor be satırlarımın ilhamı, Tende hissedilmeyince aşk, Yazmak zor, yaşamak zor, Zoraki bile olsa… Ve kalem kâğıtla sevişmiyor nicedir, Yeni tümcelere gebe olmuyor artık, Ayrılığımız… Ben demiştim, Yanlış doğrularını benle yaşa,


Aşka yabancı gibi durma diye… Dökülen her yaşı aşka adarken, Korkma, Ürkek bir ceylan telaşıyla atsın kalbin, Bu aşk için yaşatsın kendini… Ne zamanki yalnızlaştı tümcelerim, Anladım, Biz birbirimizi kaybetmişiz. Acılarımız bu yüzden ortaktı hep… Bilemezsin ne kaybettiğini, Bendeki aşkta, Yaşanmamışlıkta… Tekrarlarım kendimi satırlarımda, Uzaklaşır tenim teninden… Susar yeniden yeni susuşlara, Ve sendeki aşkı bitiriverir, Belirsizliğinin varlığında… Sonra geriye senden,


Adı konmamış bir ilişkinin, Başlamadan bitişini hatırlatan, Anılar, anlamı düşmüş nedenler, Ve bu şiir kalır… Sahi sevdiğim sen ne demiştin? İnanmadığın aşka dair, “Ben demiştim”’ten başka…

3 / Adı konmamış -1Miş’li geçmiş bir masalda, Varlığınla yokluğunu sorguladım sürekli. Yalnızlığım seninle büyüdü sayende. Sonra, Kaybettiğim heyecanı satırlarımda buldum Yeniden… Karalamalarım, Haykırışlarım, Yalnızlığım,


Adı konmamış yaşanmışlığın Sondan eklemeli Bir AŞKınaydı hep… -2Yeşilim, Mavi bakışlı deryam, Ne güzel sana dokunabilmek, Seni hissedebilmek kıvrımlığında… Serin bir yaz gecesinde, Sıcak nefesini içime çekebilmek… Ah… Gölgende uzanarak serinlemek, Ne güzel… Bir tılsım var beni sana getiren. Aşk belki ama daha derin, Tutkudan da öte, Sevgiden de yüce… Bir adını koyabilsem, Ah bi bilebilsem…


artık ben yokum... Kendime söylediğim yalanlar, Yalanlar kendini gözlerine bakınca, Umut arar, umut sorar her bir gülümsemende… Ama… Yine de… Sen gitmeme hazırdın, Bense kal demene… Bekleyişler erteler yaşanacakları, Tercihler kayar belirsizliklere, Bilmiyorum’lar dolanır aklının her yerine, Zaman istersin zamandan, Ama… An kaçmakta… Umutlar yitirilmekte… Aşk tüketmekte kendini… İçimdeki aşk da susturuyorsa kendini, Ve Aşk büyütmüyorsa sözcüklerimi kuytuluğunda, Ben yokum artık,


Belirsiz varlığına… Ben yokum… Korkuyorum, Yeniden umutlanmalara, Olamayacağını bile bile susmalara, Bir adım ötedeki mutluluğa… Korkuyorum, Seni büyütürken içimde, Sensiz geçecek olan zamanlara, Belkilerden önce keşkeleri yaşamaya, Korkuyorum bir bilinmezlik boşluğunda, Yeniden aşkı içimde öldürüp yazmalara… Korkuyorum, Korkuyorum yâr… Yeniden sana âşık olmaya sen inanmasan da, Korkuyorum…


YENİDEN Yeni bir sevdaya yine susarak başladın… Ne oldu o kadar acıya, Ne içindi o suskunluk gözyaşları, Elinle devirdiğin sözcüklerin altında kim kaldı? Uykusuz kalmadın mı şiire sığındığın gecelerde… Her günün o, her anın o, her cümlen ona dair, Her nefesin onun için, her haykırışın ona değil miydi… Ve bunca nedenlere rağmen, Sen kalbim, Hâlâ aşk diye sayıklıyorsan, Hâlâ yeni sevmelerde eski heyecanı buluyorsan, Ve “Aşk, bile bile kaybetmektir.” diye tekrarlıyorsan kendini O halde içinde yeni acıları dindirmek için, Kanat kelimelerle kendini, Ve Aşk’ı yeniden yaz beyaz bir boşluğa Umarsızca…


sen çoktan

gitmiştin...

Gözlerime sensizlik düştü, Ağlamak istedim Ama sen çoktan gitmiştin... Rüzgâr katar yağmura ruhumu, Denize savurur pul pul yüreğimi, Yok olurum denize bakan gözlerinde. Gözlerime sen düşerken, Sakladım incilerini, Ama sen çoktan gitmiştin...


bu aralar Bu aralar ben, ben değilim, Bunu biliyorum… Kırıyorum sevdiklerimi, Bilmeyerek ya da Bilmediğimi zannederek. Her geçen gün daha bir memnuniyetsizlik Sarıyor ruhumu… Zevkler, tatminkâr olmuyor artık… Eski sevmeler, sevişmeler gelmiyor aklıma nicedir. İnsanlığımı mı kaybediyorum yoksa, İnsanlığım mı kaybettiriyor yaşanmışlıkları... Ruhu eksik sözcükler tüketiyorum bu aralar, Yalan dünyamda. Bir şey eksik diyorum ya hayatımda, Sen diye çoğulladığım o kadar şey, Bir yokluğu büyütüyor içimde Ve soyutluyorum kendimi, kendinden… Bildiğim bir şey varsa, Bu aralar ben, ben değilim…


özlemişim

Özlemişim yağmuru, Zamansız tenime değişini, Her damlanın bıraktığı içimdeki boşluk hissini... Özlemişim rüzgârı, Hiçbir şeyi umursamadan, Beni benden alışını. Düşüncelerimdeki bulanıklığı, Bir esintiyle yok edişini. Özlemişim... Adı dizelerimdeki saklı dilberi, Yaşadığım ve yaşattığın her anı, Yüreğimde bıraktığın yangını. Ama yine de Özlemişim Yağmuru ve Rüzgarı... Seni hatırlatır küllerim Bir bahar sabahı Savrulurken uzaklara... Özlemişim...


ne kaldı ki...

Günlerin sayılı olmadığı bir yerdeyim, Herşeyin sıradanlaştığı bir dünya. Ara ara seni düşünesim geliyor, Sonra vazgeçiyorum yine... Çünkü seni ( yaşadıkça ) yaşattıkça dizelerimde, Ayrılıklar filizleniyor kalbimin bir yerlerinde... Oysa seni unuturken noktalamıştım herşeyi, Aşkımı, şarkılarımı, anılarıımı... Ama bir virgülle girdin yine hayatıma, Umarsız... Nedensiz...


O zamanlar mutluluğa ramak kaldı diye Zannederken, Nedenlerinle, Bilinmezliğinle. Sensizliği kabullenir oldum, Ama hala tüketemedim sözcükleri seni düşünürken, Küllenmiş olsalar bile...

Belki bu sözler kendimi avutmam için yazıldı,

Belki de seni unutmam için.

Zaten,

Şunun şurasında ayrılığa ne kaldı ki !...


olmaz

Daha başlamamışken Tükettin beni... Bir “ OLMAZ “ deyişinle. Şimdi her gece kendime ölüyorum, Sessizliğin içimde büyürken...


bir sana soramıyorum

Kendime soruyorum, Cevabı sende gizli soruları. Bir sana soramıyorum, Hayal mi kalacaksın, Sonsuz mu olacaksın. Kalbim izin verse dudaklarıma, Ve bir de şu içindeki tarifsiz heyecan olmasa, O gece şahit olacaktı yakamozlar aşkıma. Düşümde düştüm yüreğine, Ilık bir sonbahar esintisiyle Fırtınalar kopsa da içimde, Ebruli saatler büyüttüm sensizliğinde.


gitmeler Şimdi günlerden ayrılık Mevsimlerden yalnızlık Uzakları yakın ederdim İsteseydin bu aşk için

Git diyorsun uzaklara

Daha beni tanımadan

Gitmeler kolay olsaydı

Kalmalar bu kadar acıtmazdı.

Bir bakışın yeterdi,

Bu aşkı yaşatmaya

Bir sözün yeterdi

Yaralarımı sarmaya


Dön desen artık bana Kolay olmaz bir daha Sen beni tanımış olsaydın Böyle ayrılıklara sığınmazdın.

Bir resmin kaldı elimde

Seni bana unutturan

Gitmeler kolay olsaydı

Kalmalar bu kadar acıtmazdı.


nedensiz olmazlar

Tüm şehirler düşman bana sanki…

Saklar seni benden kuytularında.

Lâl olmuş dudaklarım seni fısıldar,

Yankılanır içimdeki sevda külleri…

Artık sen kokan şehirlerde, Gözlerine bakarak uyanmak hayal, Kendimin faili oluyorum, Meçhul keşkelerinde…

Şimdi soruyorum kendime,

Nedensiz ayrılıkların

OLMAZLARINI…

Nedensiz susuşların

İçimdeki yıkımlarını…


İçimdeki ümitsizlik artıkça,

Devrilir cümlelerim yüreğine.

Sayıklarım Aşk diye…

Oysa bir rüzgârdım sadece

Sevgilinin yüreğinde

Bir sevda yangını olmak isteyen…

Bir sevgi külü olmak isteyen…


Öyle şeyler aklıma gelir ki Gözlerindeki saflığı görünce Unutmak gelir içimden İzin vermez Ayrılık bilmez yüreğin.

O An...

İşte ben o an tükenirim Ya sen diye tutturursa bu gönlüm İşte ben o an biterim Ya sen olmaz dersen Umut sokağında yürüyorum Belki kaybolurum sensizliğinde Belki de kendimi bulmak için Giderim senden Giderim sen yağan şehirlere. İşte ben o an tükenirim Ya sen diye tutturursa bu gönlüm İşte ben o an giderim Gözyaşlarım hatıra kalır benden.


Yazmalıyım,

Ben’liğimi bulmak için.

Renklenmeliyim,

Siyah ve beyazı terk etmeliyim.

Suskunluğumun yankısını Kâğıdımda görmeliyim. Durmalıyım bir an için, Hayatta var olduğumu anlamak için. İçimdeki Ben’e, Ben’ler eklemeliyim, Kendimden kurtulmak için.

Sevmeliyim,

İnsanları, doğayı, hayvanları, bitkileri…

Her şeye hayran olmalıyım,

Seni ilk gün gördüğüm gibi.

Zamanı geldiği için değil, İçimden geldiği için …malıyım, …meliyim.

...meliyim, ...malıyım


gidişlere

Yalnızlıkları içinde biriktirdikçe, Kendine çoğullaşan bu kalp, Dayanmaz gidişlerine... Ve sessiz bir buse bırakır, Ayrılık düşmüş dudaklarına, Bir daha dönme diye...


Günler geçmiyor O sabah sen gittin ya Bir ben götürdün uzaklara Zoraki... bir aşk... Zoraki bir aşk... Bu bizimkisi Karanlıklar doyar mı aydınlığa Ben sana doymadım her anında Bilirim bu aşk yakmadı seni Bilirim bu aşk yetmedi sana Zoraki... Bir aşk... Zoraki bir aşk ... Bu bizimkisi Sen varken bile yanımda Ayrılıklara uyandım her sabah Umursamadın yalnızlıklarımı Çekip gittin bir sabah ardı sıra Çekip gittin ardı sıra Zoraki... bir aşk.... Zoraki bir aşk .. bu bizimkisi Zoraki bir düş gibi bu aşk....

zoraki aşk

Hasretin gittikçe büyüyor


Martılara Sordum Seni... Deniz kenarındaki evimde martı çığlıkları ile uyanırdım her sabah Sana olan aşkıma ilk onlar şahittirler Sana dair ne varsa ilk onlar vardı yanımda Onlar benim sırrıma ortak oldular. Bir gün dedim bir martının gözyaşını akarken görürsen Sevdiğim... Bil ki o an o martı kaybolmuştur en derin sularda Bil ki o an ben yokum hayatında... Çünkü martı gözlüm.. Martılar gözyaşından yaratılmıştır.


Bir sabah martılar acı çığlıklar atınca Yâr, birden sen düştün yüreğime Pencere önünde bir martı belirdi aniden Ve ağlıyordu... Öleceğine değil, ayrılığımıza…

Ölüm, sana kavuşmak için tek yol olunca, Ağlayan bir martı daha belirdi yanımda... Belki de martı gözlüm… Sen hiç olmadın ki hayatımda… Sen hiç yoktun yanımda...



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.