BAŞKANDAN MESAJ
Sıcak Yaz Günleri Bu yıl, çok çetin geçen kış mevsimini takip eden İlkbaharın onca güzelliklerinin ardından şimdi de yaz mevsimi, tüm özelliklerini hissettirmeye başladı. Yazla birlikte gelen kavurucu güneş ya da güneşle beraber gelen yakıcı sıcaklar. Yüce Yaradan’ın hikmeti ilahisine dayalı olarak her mevsimin ayrı güzellik ve nimetlerini yaşarken bu yaz; Mübarek Ramazan ayı ile beraber Ramazan Bayramını da karşılayıp uğurlayacağız. Genellikle yıl boyunca çalışarak yorulan insanlar, yaz mevsimiyle birlikte Lokman Hekimin; “İşi terk et, Mekânı değiştir, Havayı tebdil et” sözünden aldıkları ilhamla, gezi planları yapmaya başlarlar. Okulların yaz tatiline girmesiyle de bu planlarını olanakları ölçüsünde gerçeğe dönüştürürler. Bu nedenledir ki yaz mevsimi bir bakıma seyahat ve tatil mevsimidir. Sahiller dolar taşar, yaylalar şenlenir. İnsanlar doğanın güzelliklerinden en üst seviyede yararlanma olanağı bulurlar. Buralarda elde edilen moral ve motivasyonla bütün bir yılın getireceği sıkıntılara daha kolay katlanabilme gücü elde ederler. Bu yıl, Mübarek Ramazan ayının ve Ramazan Bayramı’nın da sıcak yaz günlerine denk gelmesiyle manevi yönden kazanılan gönül huzuru; insanları, bütün bir yılın getireceği zorluklara karşı daha bir güçlü kılacaktır Ülkemizde her mevsimin her ayın ayrı bir özelliği ayrı bir güzelliği vardır. Kış mevsiminde uyuyan toprak ilkbaharla uyanıp; dört bir yanı yeşile boyarken; kırda bayırda, bağda bahçede açan çiçeklerle, üretime hazırlanır. Yaz mevsiminde ise bolluk ve bereketini insanların kucağına bırakır. Yaz mevsiminin tüm güzellikleriyle gözümüzde ve gönlümüzde hoş izler bırakarak unutulmaz anılarımız içinde yer alması kendi elimizdedir. Her şeyde olduğu gibi burada da İfrat ve tefrik dengesini iyi kurmamız gerekmektedir. Güzelliklerle dolu ülkemizin her karış toprağı, mevsimlerin özelliklerine göre bir başka değer kazanıyor. Yeryüzünde bu güzellikleri yaşayamayan pek çok ülke insanı var. Biz Türkler ülkemizin bulunduğu konum itibariyle bize sunduğu bu güzellikleri yaşayabilen şanslı insanlardanız. Teşekkürler. Bizlerin bu güzel ülkede yaşaması için emeği geçenlere…
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
1
İçindekiler 20
24
26
30
Ramazan ayı, ay takvimine göre, dokuzuncu ayın adıdır. Ramazan ayının dinimizde büyük bir önemi ve diğer aylar arasında seçkin bir yeri vardır.
Yaz mevsimini yaşadığımız bu ayrlarda sağlığımız açısından daha dikkatli olmamız gerekiyor.
Terimsel ifadeyle makyaj; yüzü güzelleştirmek, yüz bakımı ve bazı fiziksel kusurları örtmek için kullanılan boyama sanatıdır. Sanattır!
New York gökdelenleriyle, hızlı ve renkli yaşamıyla, alışveriş merkezleriyle, ışıltılı caddeleriyle Dünya’nın rüya şehirlerinin başında gelir.
36
40
HOŞGELDIN 11 AYIN SULTANI
32
KOŞMAKLA İLGİLİ DOĞRU VE YANLIŞ BİLDİKLERİMİZ! Koşmanın, yüz ifadesini 10 yıl yaşlandırdığı doğru mu?
DOĞANIN ESTETIK HAVALAR ÇOK SICAK DİKKATLİ OLMAK LAZIM! DOKUNUŞU…
HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?
ALTERNATIF HAYATI Daha anlayışlı biri haline DÜŞÜNÜRKEN dönüşmek, sayısal GÜNLÜK HAYATIN KISA hesaplamalarda pratikleşmek, TANIMI
42
BEYPAZARI
Dünyaya açılan örnek bir ilçe
aile bireylerini verdikleri cevaplardan sizden beklentilerini kavrayabilmek...
46
52
62
68 i 70 i Yemeğ Röportaj Öğrenc
76
Kaşarlı sucuklu Börek
Nevzat PALTA (Aksaray Belediye Başkanı)
BİR ATA SPORU OKÇULUK Türklerin ata sporu olan okçuluk, yüzyıllar boyunca bu geleneksel özelliğini muhafaza etmiş,
82
86
96
ARILARIN GİZEMLİ DÜNYASI Arı, zar kanatlılar takımına ait Apodia familyasını oluşturan tüm böcek türlerine verilen isimdir.
İBN-İ SİNA İbn-i Sina; ( Tam adı: Ebu Ali el-Hüseyin ibni Abdullah ibn-i Sina el-Belhi), Ünlü Türk filozofu...
80
POSTA GÜVERCİNLERİ “Posta güvercini” kavramı oldukça geniş bir anlama gelmektedir.
SİZDEDE FOBİK RÖPORTAJ BOZUKLUK OLABİLİR Mİ? SONSUZ ŞÜKRAN KÖYÜ Dünyada en sık görülen psikiyatrik hastalık fobi. Öyle ki dünyadaki nesne ve durum sayısı kadar fobi çeşidi olabiliyor.
2
ÖZGÜRLÜK ANITI’NDAKİ OSMANLI İZİ
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
58
KONYA'DA MAĞRA TURİZMİ “Turizm çeşitliliği açısından ülkemizdeki mağaralar, önemli bir potansiyel oluşturmaktadır.
60
ÖFKE ÖLDÜRÜR. KENDİNİZ İÇİN AFFETMEYİ SEÇİN! "Affetmek bencil bir eylem olarak düşünülebilir çünkü tüm faydası affeden kişiyedir.” (Anonim)
VERİMLİ DERS ÇALIŞMA Ödüllü Bulmaca YOLLARI Başarıyı hedef alın; mükemmel olmayı değil. Yanlış yapma hakkınızdan vazgeçmeyin.
Temmuz/Ağustos/Eylül 2012
bilim sanat
eğlence
20
24
24
30
32
36
40
42
46
52
58
60
62
68
70
74
80
82
86
96
genç olmak
var
kültür
sanat
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
3
TEMMUZ / AĞUSTOS / EYLÜL 2012 Yıl : 2 Sayı : 4 Üç Ayda Bir Yayınlanır. Yayıncı Ahmet BAYDAR (İmtiyaz Sahibi) Genel Yayın Koordinatörü Gökmen TOPRAK Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Emel Şerife AKKÖSE Yapım
Mutfak Süreli Yayın Tasarım Şems-i Tebrizi Mah. Alaaddin Bulvarı Mıhoğlu İşhanı 25-1/106 KONYA www.onewayreklam.com T_+90.332.350 70 55 G_+90.545 350 70 55 Görsel Yönetmen İlter TÜRKMEN ilter@mutfakyayincilik.com Editör Emel Şerife AKKÖSE Haber Koordinatörü Selin ŞERİTÇİ info@mutfakyayincilik.com Reklam Koordinatör Mehmet YALÇIN Grafik Tasarım Akif BİRCAN Ahmet Esat ÜLKÜ Moda Editörü Selin ŞERİTÇİ Danışma Kurulu Yazarlar Birliği Başkanı Mustafa USLU Fotoğrafçı & Gezi Yazarı Zeki OĞUZ Yazar Melahat ÜRKMEZ Yazar Ali AKIN Yönetim Yeri Alaaddin Bulvarı Saray İşhanı Kat: 3 / 401 Meram / KONYA T_ 0332 353 68 93 Baskı-Cilt
Dergimize interactive ortamda www.gencideal.com sitesinden ulaşabilirsiniz. Dergimiz ile ilgili görüş öneri ve eleştirilerinizi info@gencideal.com adresine gönderebilirsiniz. Dergide yayınlanan yazılar ve fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. Yazı, fotoğraf ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir.
4
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
EDİTÖR
Sıcak Bir Merhaba
Sıcak çok sıcak! Beklentilerimizin üstünde bir sıcak yaşıyor olsak da, bizler siz sevgili okuyucularımızla buluşmayı asla ihmal etmeyerek, yazın sizi serinletecek bir sebeple yine karşınızdayız. Yaz mevsiminin öyle avantajları var ki, mesela artık sabahları erkenden uyanıp apar topar hazırlanıp okula gitmiyorsunuz ya da gözünüzü açtığınızda sıkıcı, karanlık bir hava ile karşılaşmıyorsunuz. Dışarıdan gelen seslerle, pozitif bir enerji ile başlıyorsunuz güne. Güneş içinize işliyor ve önünüzde tatili değerlendirmek için oldukça fazla zaman var! Bu zamanı değerlendirirken, en yeni teknoloji haberleriyle, yine birçok öneri ve araştırmayla sayfaları çevirirken keyifleneceğinizi biliyoruz. Çünkü biz her sayımızda olduğu gibi bu sayımızda da hazırlıklarımızı yaparken oldukça keyifliydik. Değerli vaktinden bize de ayırarak, keyifli ve samimi röportajlarından dolayı Aksaray Belediye Başkanımız, Nevzat Parla'ya teşekkür ederiz. Sizlere güzel bir yaz tatili geçirmenizi temenni ediyorum ve şimdiden ramazan bayramınızı en içten dileklerimle kutluyorum…
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
5
▧KISA KISA◢ Selin ŞERİTÇİ
=
$
Değeri Trilyon Dolarları Bulacak ABD’li bir teknoloji analisti, şu an dünyanın en değerli şirketi konumunda olan Apple’ın, gelecek yıl hisse değerini ikiye katlayacağını ve piyasa değerini trilyon dolarlara çıkaracağını öne sürdü.
Chicago merkezli Topeka Capital Markets analisti Brian White, Apple’a olan inancı bakımından dünyanın en iyimser analistleri arasında gösteriliyor. White, dün yaptığı açıklamada, bugünkü hisse değeri 585.7 dolar olan Apple’ın, bu rakamı 2013’te 1,111 dolara çekeceğine inanıyor. Analistler, geçtiğimiz aylarda hisse değeri 600 doların üzerine çıkan ve sonbaharda iPhone 5 ile iOS 6’ın piyasaya sürülmesiyle yeniden bir satış patlaması yaşaması beklenen Apple’ın, White tarafından öngörülen rakama ulaşabileceğini düşünüyor. DÜĞÜM EYLÜL’DE ÇÖZÜLECEK
White, “Apple’ın 2012 sonunda, küresel arenada bir şirket tarafından elde edilen en yüksek yıllık geliri elde edeceğine” inandığını belirterek, yatırımcıları heyecanlandıran sözler sarf etti. White ayrıca, yatırıcımcılara Apple’ın piyasa değerinin “milyar dolarla sınırlı kalmayabileceğini ve trilyonlara ulaşabileceğini” ifade etti.
6
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Dünya’nın Gülümsemesini Topluyor! Yoko Ono, 1967’de hayalini kurduğu katılımcı sanat projesini 45 yıl sonra internette başlattı. John Lennon'ın eşi Japon sanatçı Yoko Ono, internet üzerinden kitle kaynaklı büyük bir sanat projesi başlattı. Sanatçı, 1967’de “Dünya'daki herkesin gülümsediği anları yakalayan bir film yapmak istiyorum” demişti. Bu hayalini gerçeğe dönüştürmek 45 yıl sonra gelişen internet uygulamalarıyla gerçek oldu. Projeye katılmak için #smilesfilm etiketini kullanarak Instagram ya da Twitter’a fotoğrafınızı yükleyin. Sitedeki dünya haritasındaki yerinizi almak için ise yer bilgilerinizi belirtmeniz gerekiyor. Ve tabii ki gülümsemeyi unutmayın! #smilesfilm projesiyle toplanan fotoğraflar 9 Eylül’e kadar Londra’da Serpentine Galerisi’nde gösterilecek.
////////////////////////////////////////////////////////////////////
Guns N’ Roses Ve Evanescence Geliyor! Tuborg GoldFest ile İstanbul rock müziğe doyacak. Temmuz ayında İstanbul Parkorman’da gerçekleşecek festivalde, dünyaca ünlü grup ve sanatçılar sahne alacak. Parkorman, yenilenen çehresiyle Tuborg GoldFest'e ev sahipliği yapıyor. Şehrin göbeğinde, stres ve kargaşadan uzakta, doğayla iç içe olacak bu festival, Türkiye’deki tüm rock sevenlerin de buluşma noktası olacak. Rock’n’roll, numetal, senfonik rock ve hard rock gibi rock müziğin farklı türlerinden dev isimlerin sahne alacağı festival, rock müziğin farklı türlerine gönül veren herkese muhteşem bir müzik deneyimi yaşatmayı amaçlıyor. Festivalde Guns N’ Roses, Evanescence, Apocalyptica, Within Temptation, Godsmack, In Flames, Lacuna Coil, Ugly Kid Joe gibi dünyaca ünlü isimler müzikseverlerle buluşacak. Ülkemizin rock müzikteki önemli sanatçı ve grupları da festival kadrosunda... Pentagram, Redd, Erdem Yener, Gürcan Ersoy, Ayşe Saran, bu isimlerden sadece birkaçı.
Düşük Bel Pantolondaki Tehlike! Uzmanlara göre, özellikle kas-iskelet sistemini etkileyen giysileri seçerken dikkatli olmakta fayda var. Korse, topuklu ayakkabı, çok dar pantolon ve gömlek bunlar arasında.
Elektrikli Otomobil İle 24 Saat Rekoru!
"Güzel ve zayıf görünme arzusu bazen sağlık sorunlarını da beraberinde getirebiliyor” diyen Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Tolga Aydoğ’un dikkat çektiği giyeceklerden biri düşük bel ve dar pantolonlar. Aydoğ, “Pantolonun bel çevresinden 7-8 cm’den daha dar olmaması gerekir" diyor. Kas-iskelet sistemi sorunlarına maruz kalmamak için ayakkabı topuklarının da 5 cm’den daha yüksek olmaması, gömlek yakasının ise boynu sıkmayacak nitelikte olması gerekiyor. Dr. Aydoğ, bu kurallara uyulmaması durumunda gelişebilecek sağlık sorunları hakkında şu bilgileri veriyor:
Renault Zoe 24 saatte en uzun mesafe kat eden elektrikli araç rekorunu kırdı.
• Sıkı pantolon ve korse kullanımı bağırsaklara baskı yaparak hazımsızlığa ve karın ağrısına neden olabilir. • Boynu sıkan dar gömlek ve kıyafetler, boynun ön yüzünde yer alan şah damarına baskı yaparak baş ağrısı, görme bulanıklığı ve çınlamaya yol açabilir. • Yüksek topuklu ayakkabı, aşil tendonunda kısalık, dizde bükülme, bel çukurluğu ve sırt kamburluğunda artmaya neden olabilir. Baldır arkasında bulunan aşil tendonunda kısalık sıkça görülür. Bu sorunlar topuk yükselmesi ile daha belirgin hale gelir. Dizde artan bükülmeye bağlı diz kapağı sorunları artar. Yüksek topuk kullanımına bağlı, ön ayaktaki basınç artar ve tarak kemikleri altında nasırlar, sinirsel belirginleşmeler (morton nörinom) ve parmaklarda sorunlar artar. Parmaklarda çekiç parmak, başparmak eğriliği (halluks valgus) ortaya çıkabilir. Ayrıca denge sorunu, ayak bileği burkulmaları sıkça ortaya çıkabilir. Buna karşın 7 santimetreye kadar olan ayakkabıların pelvik kasları olumlu etkilediğini söyleyen çalışmalarda da mevcuttur.
ZOE 24 saatte en fazla mesafe kat eden seri üretilen elektrikli otomobil kategorisinde dünya rekorunu kırdı. Araç Normandy’deki Aubevoye hız pistinde 363 tur atarak 1618 kilometre yol almayı başardı. Aubevoye teknik merkezindeki bir etkinlik sırasında rekor kıran Zoe önceki rekoru 338 kilometre geride bıraktı. Zoe’nin bu etkileyici işi başarabilmesi için “hızlı şarj” kullanılmış, yani otuz dakikadan kısa sürede bataryaları %80 şarj edilmiş. Otomobilin 24 saatte 18 kere şarj edilmesi gerekmiş. Zoe 65 kW (89 bg) ve 220 Nm tork üreten bir elektrik motoru bulunuyor. Otomobil 135 km/s azami hıza çıkabiliyor ve tek şarjla 210 km’ye kadar yol alabiliyor.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
7
▧KISA KISA◢ Selin ŞERİTÇİ
Kızgın Boğa' Yeniden Ringe Çıkıyor! Jake LaMotta’nın hayatını konu alan Martin Scorsese başyapıtı ‘Kızgın Boğa'nın devam filmi çekiliyor. Yaşayan en büyük yönetmenlerden Martin Scorsese’nin başyapıtlarından ‘Kızgın Boğa’nın (Raging Bull) devam filminin çekimlerine bu hafta başlandı. Ancak boksörün iki farklı dönemini konu alan yeni filmde, Scorsese yer almıyor. Yönetmenliğini Martin Guigui’nin üstlendiği, aynı zamanda senarist Rustam Branaman ile birlikte öyküsünü kaleme aldığı filmin çekimlerine bu hafta Los Angeles’ta başlandı. Genç oyuncu Mojean Aria LaMotta’nın gençliğini canlandırırken William Forsythe ise efsaneye keder ve ızdırap dolu son yıllarının anlatıldığı bölümde hayat verecek. Scorsese’nin ‘Bronx Boğası’ Jake LaMotta’nın yaşam öyküsünü anlatan Oscar ödüllü filmi 'Raging Bull' sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri olarak kabul ediliyor. 1980 tarihli filmde boksöre hayat veren Robert DeNiro, bu filmdeki rolüyle Oscar kazanmıştı.
Turistlerin Gözdesi Çayırın Ortasındaki Plaj!
Teknoloji Milyarderi Kendine Ada Satın Aldı! Dünya'nın en büyük yazılım şirketlerinden Oracle’ın CEO’su Larry Ellison, Hawaii’nin Lanai adasını satın alıyor. Üç bin nüfuslu adada bir tane bile trafik lambası bulunmuyor. Hawaii valisi Neil Abercrombie, Ellison’ın, Hawaii’nin parçası olan Lanai adasının yüzde 98’ini satın almak istediğini doğruladı ve “Ellison’ın doğaya, özellikle de okyanusa ve America’s Cup yelken yarışmasına olan bilgisi bilinen bir şey” dedi. 365 kilometre karelik alanıyla Hawaii’nin en büyük altıncı adası olan Lanai, 1985’ten bu yana milyarder David Murdock’un Castle & Cooke şirketine ait. Ellison’ın yazılım alanındaki en büyük rakibi, Microsoft’un sahibi Bill Gates, eşi Melinda ile 1994 yılında bu adada evlenmişti. Oracle’ın gerçekleştireceği satın alımın kapsamında iki otel, şampiyonaların düzenlendiği iki golf sahası ve kulüp binaları, 600 dönümden fazla yerleşim birimi içeren 88 bin dönümlük arazi, bir güneş enerjisi santrali ve parklar yer alıyor. Castle & Cooke şirketinin, 26 Haziran’da satışın gerçekleşebilmesi için onay verdiği bildirildi.
8
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
İspanya’ya gelen turistler dünyanın en ilginç plajını ziyaret etmeden ülkeden ayrılmıyor. Gulpiyuri plajının özelliği, sahilden 100 metre uzakta, bir çayırın ortasında bulunması. İspanya’nın kuzeyindeki Lianes şehrine gelenler dünyanın en ilginç plajıyla karşılaşıyor. Gulpiyuri plajı kyıdan 100 metre içeride bir çayırın ortasında bulunuyor. Denizden karanın iç kısmına doğru yürüyenler yeşilliklerin arasında mavi sularla karşılaşıyor. Milyonlarca yıl boyunca kayaların altından tüneller açan deniz suları çayırın ortasında havuz benzeri bir su birikintisi oluşturmuş.
Yeni Bir Sinema Fenomeni Mi? Wachowski Kardeşler ve Tom Tykwer’ın yönettiği, Tom Hanks, Halle Berry, Hugh Grant gibi yıldız isimlerin rol aldığı 'Cloud Atlas', yılın en çok merak edilen filmlerinden. Matrix serisinin yaratıcıları Andy Wachowski ve Lana Wachowski kardeşler ile birlikte 'Lola Rennt' (Koş Lola Koş) ve 'Perfume' (Koku) filmlerinden tanıdığımız Alman yönetmen Tom Tykwer’ın yönetmenliğini üstlendiği, David Mitchell'in ödüllü romanından uyarlanan 'Cloud Atlas', 2012 yılına damga vurmaya hazırlanıyor. 100 milyon dollar bütçeli filmin oyuncu kadrosunda; Tom Hanks, Halle Berry, Hugh Grant, Hugo Weaving, Jim Broadbent, Susan Sarandon, Jim Sturgess, Ben Whishaw ve Keith David yer alıyor. 6 farklı hikayeden oluşan ve geçmişten günümüze, günümüzden geleceğe farklı hayatların nasıl birbirini etkilediğini anlatan filmde her oyuncu birden fazla karakteri canladırıyor. Nefes kesici görüntüleriyle bir sinema fenomeni olması beklenen 'Cloud Atlas' için Tom Hanks şunları söylüyor: “Canavar gibi olacak. Müthiş bir şey. Çünkü çalıştığımız kişiler birer deha! ” ABD’de 26 Ekim’de gösterime girecek olan film, Türkiye’de aynı tarihte sinemaseverlerle buluşacak
40 Milyar Yüz Fotoğrafı İçeren Veri Tabanı Aldı! Facebook, akıllı telefon ve online uygulamalar için mobil yüz tanıma platformu geliştiren Face. com’u saklı tutulan bir fiyata satın aldı. Veri tabanında 40 milyar yüz fotoğrafı bulunduran şirket, güvenlik uzmanlarını endişelendirdi. Fotoğrafların, FBI tarafından kullanılabileceği öne sürüldü. Facebook, Sıkça Sorulan Sorular sayfasında yaptığı açıklamada, “fotoğraf paylaşımında yüz tanımlamasının kullanılması, etiketlenen fotoğrafların daha fazla paylaşıldığı göz önüne alındığında önemli bir fikir... Fotoğraf etiketlemeyi etkin hale getirdiğimizde, her ay siteye bir milyar fotoğraf yükleniyordu. Kullanıcıların fotoğraflarını daha etkin paylaşmaları için Fotoğraf Etiketlemenin ardından, etiketlenmesinden önce arkadaşlarınız tarafından siteye yüklenen fotoğraflarınız hakkında sizi uyaran Face Alarm’ı hayata geçirdik. Siteye yüklenen fotoğraflarını takip etmek isteyen kullanıcılar arasında bu içerik çok popüler oldu” ifadesini kullandı. Face.com, geçtiğimiz ay adının duyulmasını sağlayan uygulama olan Klik’i sundu. Klik, belli bir fotoğraf tabanı veya sosyal ağ içinde, fotoğrafları tarayarak insanlara ait profil bilgileri çıkarıyor. Şirket, 2010’dan bu yana Klik’i kendi ürettikleri programlar dahilinde kullanmaları için yaklaşık 45 bin uygulama geliştiren şirkete sundu. Reuters, uygulamanın değerinin 60 milyon dolar civarında olduğunu savundu.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
9
▧TEKNOLOJİ◢ İlter TÜRKMEN
Dev Ekranda Angry Birds Keyfi Samsung, 2012 için hazırladığı ürünleriyle akıllı telefon, tablet bilgisayar, televizyon, kamera ve beyaz eşya alanında bir numara olmayı hedefliyor. Güney Kore devinin en büyük kozu ise Angy Birds oyununu oynayabileceğiniz ES8000 LED TV.
YETİŞKİNLERİN TAKINTISI OLDU! ABD ve İngiltere'deki yetişkinlerin yarısının, mobil cihazlarından oyun indirdiği ve oynadığı belirlendi. Oyun sektörünün önemli şirketlerinden Electronic Arts'in (EA) yaptığı araştırmada, mobil oyun sektörünün çok hızlı bir şekilde büyüdüğünü ve bununla birlikte oyun oynayanlar ve oynama alışkanlıklarının da değiştiği belirlendi. Akıllı cep telefonlarının değil aynı zamanda tablet bilgisayarlarda da görülen artışın mobil oyun sektörünün büyümesinde etkili olduğu bildirilen araştırmada, ABD ve İngiltere'de ölçümlenmiş en az 125 milyon mobil oyun tutkununun bulunduğu ifade edildi. Araştırma sonucunda, bu ülkelerdeki her 100 yetişkinden 44'ünün geçtiğimiz ay içerisinde en az bir kez mobil oyun oynadığı bilgisi yer alırken, bu oranın 1 yıl önce yüzde 29 olduğu hatırlatıldı. Yeni oyuncu sayısında da büyük artış olduğu vurgulanan EA'nın araştırmasında, üç yıl önce yüzde 22 olan yeni oyuncu oranı bu yıl yüzde 44'e yükseldiği belirtildi. Tablet bilgisayarlarda ise yüzde 10 oranında yeni mobil oyuncu olduğu belirtildi. Bu oranın, geçtiğimiz 12 ay içerisinde 11 milyon yeni oyuncu anlamına geldiğine dikkat çekildi. Raporda geçtiğimiz yıl, haftada 3 saatten fazla oyun oynayan kişilerin oranının yüzde 14'ten bu yıl yüzde 22'ye yükseldiği bilgisi yer aldı.
10
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Samsung, İstanbul’da bu yıl ikincisi düzenlenen Uluslararası Samsung Forum etkinliğinin dün yapılan açılışında Ortadoğu ve Kuzey Afrika stratejisini ve 2012 beklentilerini açıklarken, yeni ürünlerini tanıttı. Tanıtımda en dikkat çeken ürün, şüphsesiz yeni akıllı TV ES8000 oldu. Etkinliğin açılışında bir konuşma yapan Samsung Ortadoğu ve Kuzey Afrika Başkanı Kyung Tae Bae, 2011’in küresel ekonominin yaşadığı en zor yıllardan biri olmasına rağmen bölgedeki satışlarını yüzde 44 oranında büyüttüklerine dikkat çekti. Kyung, aynı yıl içinde 143 milyar dolar gelir elde ettiklerini ifade ederek, Samsung’un başarasını, satışların dayandığı güçlü altyapı ve iş ortaklarıyla yıllardır süren iyi ilişkilerine” bağladı. DUYULARI OLAN TELEVİZYON!
Samsung’un basına yaptığı tanıtımın öne çıkan ürünü ise ES8000 LED TV oldu. Son altı yıldır dünyanın en başarılı televizyon üreticisi olan Samsung, ekran boyutu 75 inçe (190 santimetre) kadar büyüyebilen ES8000 ile yeni ürünleriyle beraber sunduğu akıllı etkileşim, akıllı içerik ve akıllı gelişim yeniliklerini de tanıttı. SÜPER HD!
ES 8000’in sahip olduğu Micro Dimming Ultimate işlevi, görüntüyü yüzlerce parçaya ayırarak analizini yapıyor ve her parça için gerçek zamanlı olarak LED arka ışığını ve video sinyalini optimize ediyor.
Apple'ın 2012'deki 3 Kozu! Apple 2012'de iPhone5, iPad3 ve AppleTV'yi piyasaya sürecek. iPhone 4s ve iPad 2 ile 2011’i geride bırakan Apple, 2012 yılında bir çok yeni ürünleriyle pazarı sallayacağa benziyor. imaclove Dergisi, ocak sayında yer alan haberde Apple’ın patent başvurularını incelendiğinde bir çok yeni ürünün hayatımızın bir parcası olacağının müjdesini veriyor. Patantlere göz attığımızda birçoğu iPhone’lara ve iPad’lere entegre edilmiş özelliklere erişim için tasarlanmış yeni hareket özellikleri ile ilgili. Hatta bu hareket kabiliyetlerinden bazıları parmaklarınızı kullanmanızı dahi gerektirmiyor. Apple tek ekran görevlerini tamamlamak için değiştirilebilir hareket özelliğinin yeni yolları üzerinde çalışıyor. Bir seçeneği kabul etmek için ya da gerçekleşecek bir eylemi onaylamak için parmağınızla çarpı işareti çizdiğinizi düşünün. Böyle bir hareket gelecekteki Apple ürünlerinin geleneksel tek ekran iletişim kutularını ortadan kaldıracağı anlamına gelebilir. Yeni bir patent başvurusu gösteriyor ki Apple, “sanal SIM kartları” devreye sokma üzerinde çalışıyor. Bu, kullanılan GSM operatöründen diğerine geçiş konusunda telefon kullanıcılarının işini kolaylaştırabilir. Hem belki de Apple’ın
Endüstriyel Tasarım Kıdemli Başkan Yardımcısı Jonathan Ive, SIM kart yuvalarını ortadan kaldırarak daha küçük ebatlarda iPhone’lar üretilebilecek. Her şeyden önce, eğer bir aygıt içerisinde daha az yer gerekliyse daha küçük cep telefonları mümkün olacak.
arasındaki farkı bariz şekilde ortaya koyduğu son hamle. Sesli komutla arama özelliği, Siri’nin mükemmelleştiği nokta değil. Ses komutlarının ve entegrasyonunun farklı özellikleri de var.
HIZA İHTİYAÇ
APPLETV
Apple ile ilgili uzun zamandır etrafta dolaşan diğer bir söylenti ise Cupertino bilim adamlarının Apple televizyonu üzerinde çalıştığı. Amerikan Patent Dairesi’nden gelen yeterli miktarda pozitif kanıt bu söylentileri destekledi. AKILLI KONUŞMACI
Eğer her geçen gün bulut ve internet tabanlı depolamaya daha çok güvenir hale geliyorsak ileride daha hızlı bağlantıya ihtiyacımız olacak. Üstelik sadece evde değil dışarıda da. YENİ İPAD3
Apple yeni bir kit piyasaya sürer sürmez gözlerimizi acaba yeni neler tasarlıyorlar diye düşünerek ve gelecek olan yeni büyük şeyi hayal etmeye çalışarak Cupertino’ya çeviriyoruz. Bu kez ilgi odağımızda iPad 3 var.
Şu an sadece iPhone 4S’de mevcut olan Siri, Apple’ın bir yığın Android akıllı telefon ile
Dokunmadan Algılayan Akıllı Telefon! Sony'nin yeni telefonu Xperia Sola parmağınızı ekran dokunmadan algılayarak internet sayfalarında dolaşmanızı sağlıyor. Sony, Ericsson olmadan devam ettiği Xperia serisine Xperia Sola’yı ekledi. 3,7 inçlik ekranıyla Sony Xperia Sola daha önce satışa sunulan 3,5 inçlik Xperia U ile 4 inçlik Xperia P modeli arasında kalıyor. Android 2.3 işletim sistemini kullanan cihaz, 1 GHz hızında çift çekirdekli NovaThor işlemci, 854×480 çözünürlük sunan 3,7 inçlik TFT LCD ekran, 512 MB RAM ve 8 GB dahili hafızaya sahip. MicroSD kart yuvası sayesinde hafızası 32 GB’a kadar artırılabiliyor. 5 megapiksel çözünürlük sunan kamerası ile 720p HD videolar çekebileceğiniz Sola, Wi-Fi, Bluetooth, aGPS, DLNA ve NFC teknolojisini destekliyor. 107 gram ağırlığındaki telefon yalnızca 9,9 mm inceliğinde ve 6 saate kadar konuşma süresi,
475 saate kadar bekleme süresi, 40 saate kadar müzik dinleme ve 6 saate kadar video izleyebilme olanağı tanıyor. PARMAĞINIZI YAKLAŞTIRMANIZ YETERLİ
Log'un haberine göre; Sony Xperia Sola ile tanıtılan yeni bir özellik de floating touch teknolojisi. İnternet sayfalarında kullanabileceğiniz bu teknoloji sayesinde, parmağınız, ekran üzerindeki algılayıcı tarafından ekrana dokunmadan algılanarak fare imleci görevi görüyor ve satırlar arasında dolaşmanızı sağlıyor. Yalnızca seçim yapmak istediğinizde dokunma özelliğini kullanıyorsunuz.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
11
Tek Pille 15 Yıl Çalışan Cep Telefonu Akıllı bir telefon yerine şarjı uzun giden bir telefona ihtiyacınız varsa SpareOne tam sizlik... Telefonlar akıllandıkça şarj süresi kısalır oldu. Birçok kullanıcı, olur olmadık zamanlarda telefonlarını kullanamamaktan muzdarip. Bu sıkıntıyı önlemek için bir çözüm var üstelik vaadi oldukça iddialı. Xpal Power tarafından geliştirilen SpareOne adlı telefon, tek bir AA pille tam 15 yıl çalışabiliyor. Bunu yapabilmesini sağlayan en önemli şey şüphesiz kullandığı Energizer Ultimate Lithium L91 pil. Telefonun tam orta yerine yerleştirilen pil, normalde ekran olması gereken yerdeki pencereden bakıldığında da görülebiliyor. Telefonun ekranı ve pil kullanımını artıracak onun gibi hiçbir ekstra özelliği ve bağlantısı yok. Yanlızca telefon etmeye yarıyor.
ACİL DURUMLAR İÇİN
Android Ve İos'te Truva Atı Alarmı Apple ve Google, kullanıcıların telefon defterlerindeki bilgileri çaldığı tespit edilen bir truva atı virüsünü uygulama platformlarından kaldırdı.
Asıl geliştirilme amacı ise acil durumlarda kullanılması. 10 saat konuşma süresi sunan telefon, yapılan aramalarda telefon numarası bilgisinin yanında konum bilgisini de karşı tarafa gönderiyor. Bu sayede herhangi bir ihtiyaç anında yerinizin tespit edilmesi kolaylaşıyor. SpareOne üzerinde microSIM kart yuvası bulunuyor. SIM kart takılmamış olsa dahi telefonla acil aramalar yapılabiliyor. Bu çeyrekte piyasaya çıkması beklenen telefonun fiyatının 50 dolar olması bekleniyor.
Diesel'den Geometrik Kulaklık Giyim sektörünün güçlü markası Diesel teknolojik ürünlere de el attı. Firma müzik tutkunlarına özel bir kulaklık üretti.
Androd ve iOS kullanıcılarını hedef alan truva atı niteliğindeki uygulama, mobil cihazlarınıza bir arkadaşınızın size gönderdiği, bir uygulamayı indirmenizi öneren anlamsız bir mesajla düşüyor. Birçok kullanıcı, arkadaşlarının gönderdiğini zannettikleri mesajdaki uygulamayı indiriyor. Apple ve Google, güvenlik yazılımcısı Kaspersky Lab’in uyarısı üzerine “Find and Call” adlı uygulamayı, AppStore ve GooglePlay’den kaldırdı. Securelist sitesi, “mesajın ilk başta bir SMS tabanlı kötü amaçlı yazılım sanıldığını ancak analizler sonucunda uygulamanın telefon defterlerindeki bilgileri çalan bir truva atı virüsü olduğunu anladıklarını” belirtti. Kullanıcı bilgilerini başka bir server’a aktaran virüs uygulama, indirilip yüklendiğinde, telefon defterindeki telefonları ve diğer bilgileri çalıyor. Bu bilgiler daha sonra SMS spam kampanyanlarında kullanılıyor.
12
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Diesel modanın ardından Monsters ile işbirliğine giderek kulaklık üretti. Ses konusunda Monster kalitesinden ödün verilmeyen ürüne Diesel de stilini kattı. 'Vektr' adlı kulaklık dışarıdan bakıldığında geometrik yüzeylerden oluşan, siyah, maskülen hatlara sahip ve dış yüzeyi parlak pleksi ile kaplı. YÜKSEK BASLAR TEMİZ TİZLER
Kulaklık dışarıdan ve içeriden ses izolasyonu sağlaması için tam kulak şeklini alacak şekilde tasarlanmış. ControlTalk teknolojisi ile de telefonla görüşmek gerektiğinde tek tuşla cevap vermek de mümkün... Yüksek baslar ve temiz, yüksek tizler için titanyum kaplama sürücüler kullanılan Vektr, katlanabilir olduğu için boynunuza asıp onunla dolaşmak zorunda da kalmıyorsunuz. Özel kanvas kılıfıyla birlikte satılan kulaklığın fiyatı 280 dolar yani yaklaşık 500 TL.
E-Ticareti Geride Bırakacağız
Gözlüksüz Üç Boyutlu Tv Keyfi Toshiba'nın 55 inç boyutundaki televizyonu 55ZL2, 3D deneyimini kullanıcılara gözlüksüz olarak yaşatabiliyor.
Avrupa’nın en büyük performans reklamcılığı şirketi olan Zanox, bir yıl içinde Türkiye’deki müşteri sayısını 80’in üzerine çıkardı. Türkiye'deki performans reklamcılığı piyasasını inşa etmek isteyen Zanox, e-ticaretin hızını geride bırakmayı istiyor. Ülkemizde henüz yeni tanınmaya başlayan bir alan olan performans reklamcılığı, reklam verenlerin dikkatini çeken bir performans ve verimlilik sunuyor. Hepsiburada, Groupon, Çiçeksepeti, Bonnyfood, Finansbank, Darty, Ttnet, Markafoni, Trendyol, Hızlıal, Peakgames gibi bulundukları sektörlerde lider olan firmalarla çalışan Zanox’un Türkiye Müdürü Murat Kalafat, performans reklamcılığını ve Türkiye’deki planlarını anlattı.
Htc'den Apple'a Karşı Çifte Zafer! ABD’de Samsung ve Google’a karşı patent davalarında zafer kazanan Apple, İngiltere’de benzer bir davada HTC’ye yenildi. Apple, HTC akıllı telefonlarının ABD'ye nakliyatını da engellemeye çalışmış ama bu talebi hafta başında reddedilmişti. Elektronik üreticilerinin mobil cihaz savaşları son sürat devam ediyor. İngiltere’de görülen en son patent davasında, Yüksek Mahkeme, “kaydırarak kilit açma” özelliği üzerindeki patent ihlali başvrusunda Apple’ı haksız buldu. Mahkeme, 81 sayfalık kararında, fotoğraf yönetimi ve kaydırarak kilit açma patentlerinin de dahil olduğu üç patentin ihlal edildiğine yönelik suçlamanın geçersiz olduğunu belirtti. Apple, söz konusu patentlerin HTC’nin akıllı telefon ve tabletlerinde kullanıldığını öne sürmüştü. Mahkemenin yargıcı, HTC cihazlarında kullanılan Android 2.3 işletim sistemine (Gingerbread) dahil bir çoklu dokunmatik yazılımının patent haklarını ihlal ettiği iddiasını da reddetti. Yargıç, yazılımın bir bilgisayar programı olduğunu belirterek, patente sahip olamayacağına karar verdi. HTC, Apple’a karşı alınan zaferin ardından yaptığı açıklamada, “Mahkemenin aldığı karardan memnunuz. Bu karar, Apple’ın gelecekte bize karşı yapacağı suçlamaların da asılsız olacağını gösteriyor” dedi. Apple, konu hakkında yorum yapmadı.
Dünya’nın ilk gözlüksüz 3D televizyonu 55ZL2 modeli 139 cm (55 inç) boyutunda ve 3D izlemek için gözlük kullanmak gerekmiyor. Üstelik Quad Full HD özelliği sayesinde çok sayıda kişi aynı anda 3D görüntü deneyimi yaşayabiliyor. Modelde aynı ekrandan dokuz görüntü elde etmek için 3840 x 2160 piksel gömülü panel, yani Quad Full HD çözünürlüğüne eşdeğer olan panel de yer alıyor. 55ZL2'nin bir diğer özelliği ise 2D içerikleri Quad Full HD çözünürlüğünde görüntüleme. 8 MP kamera ile çekilmiş olan görüntüleri kaliteden ödün vermeden gösterebiliyor. TOSHIBA 55ZL2'NİN ÖZELLİKLERİ
• Quad Full HD / 16:9 LCD panel, 3840 x 2160 piksel ve LED arka ışıklandırma, • CEVO-ENGINE tarafından desteklenmektedir. • 3D gözlükleri ortadan kaldıran teknoloji, • Otomatik kalibrasyon, • 3D Resolution + • Kişisel TV uygulamalarının kullanım kapasitesi dört kişiye yükseltilmiştir. • SMART-TV özellikleri: Toshiba alanlarına geçiş izni, entegre WLAN bağlantısı, Windows 7 uyumlulukları, dış HDD bağlantılı USB kayıtları, Toshiba uygulama bağlantıları. • DVB-T, DVB-T2, DVB-C ve DVB-S / S2 gömülü tuner özelliği.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
13
Coca Cola Ve Pepsi'nin Formülü Değişiyor!
Kafeinsiz Kahve Beyni Güçlendiriyor!
Yemeğin yanında, sıcak havalarda veya oturduğumuz cafede, birçoğumuzun özellikle aklına gelen ilk içecek, kola… Kolanın içinde ki maddelerin, sağlık açısından zararlarını bilsek bile tüketmeye devam ediyoruz. Kola sevenler ve çok tüketenler için ise bu haber, ilaç niteliğinde olabilir… Coca Cola ve Pepsi'yi üreten şirketler, California yasaları gereği ürünlerine kanser uyarısı konmaması için bu içeceklerin formülünü değiştiriyor. Yeni formüle göre içeceklere karamel rengini veren 4 - metilimidazol maddesinden daha az kullanılacak.Coca Cola ve Pepsi'yi üreten şirketler, California'da satılan ürünlerinde zaten yeni formülü kullanmaya başlamıştı. Ancak yeni formülün artık ABD genelinde de yaygın şekilde kullanılacağı, bunun üretim açısından daha verimli olduğu belirtiliyor.Coca Cola şirketinin temsilcisi Diana Garza-Ciarlante Associated Press haber ajansına yaptığı açıklamada, 'bilimsel açıdan bir temeli olmadığını' savunduğu uygulamadan zarar görmemek için bu kararı aldıklarını ancak ürünlerinin bir sağlık riski taşımadığını vurguladı. 'Tadı değişmeyecek' Söz konusu kimyasal madde, bir araştırmada kullanılan denek farelerde kansere yol açtı.Ancak Amerikan İçecekleri Birliği bunun insanlar için risk taşıdığına dair bir kanıt olmadığını belirtiyor. ABD Gıda ve İlaç Dairesi de laboratuar deneylerinde farelere verilen miktarda kimyasalın kana karışması için bir insanın bin kutu Coca Cola ya da Pepsi içmesi gerekeceğini iddia ediyor. Gıda sektöründeki gelişmeleri takip eden Beverage Digest adlı araştırma şirketine göre; Coca Cola ve Pepsi, gazlı içecek pazarının yaklaşık yüzde 90'ında paya sahip bulunuyor. Her iki şirkette içeceklerin lezzetinde bir değişiklik farkedilmeyeceğinin altını çiziyor.
Günlük hayatımızda sıkça karşılaştığımız durumlardan birisi olan unutkanlık, bir çok kişinin şikayetçi olduğu bir konu. Ancak bu konuyla ilgili sıkıntı duyanlar için müjde! Unutkanlığa çare bulundu. Bilim insanlarına göre, kafeinsiz kahve içmek, belleği güçlendiriyor. New York’taki Mount Sinai Üniversitesi araştırmacıları, kahvenin beyin hastalıkları ya da yaşlanmaya bağlı unutkanlıktan muzdarip kişilerde belleği güçlendirebileceğini ve hatta semptomların ortaya çıkmasını engelleyebileceğini ileri sürdü. Araştırmalarını fareler üzerinde deneyen bilim adamları, Tip 2 diyabeti olan farelerin ilk grubuna kafeinsiz kahve, ikinci gruba ise plasebo verdi. Diyabetin, beyinde glikoz seviyesini düşürdüğü için, bellek ve diğer beyin fonksiyonlarında gerilemeye yol açtığını belirten bilim adamları, beş aylık kahve tedavisinin ardından ilk gruptaki farelerin, glikoz seviyesinde önemli oranda artış olduğunu belirledi. Araştırmayı yöneten Giulio Maria Pasinetti, Tip 2 diyabet, yaşlanma ve nörodejeneratif hastalıklar gibi nedenlerin yol açtığı, bilişsel gerilemenin önlenmesi ve tedavi edilmesinde kafeinsiz kahvenin önemli bir role sahip olduğunu ifade etti.
Prebiyotik Gıdalar!
Hangi gıdanın ne içerdiğini, ne gibi faydası
Bu yüzden prebiyotik gıdalar, probiyotik
olduğunu ya da ne zararı olduğunu son za-
organizmaların yaşaması ve bağırsakta
manlarda daha çok düşünür olduk. Çünkü
çoğalmaları açısından büyük önem taşırlar.
artık hepimiz biliyoruz ki, sağlıklı bir yaşam için, sağlıklı beslenmek şart! İşte sizler için
Prebiyotikler, bağırsaktaki sağlıklı bakteri-
hazırladığımız bu haber, prebiyotik gıdalar
lerin büyümesini ve faaliyetlerini harekete
ile ilgili kısa bir bilgi niteliğinde.
geçiren, sindirilemeyen gıda lifleridir. Prebiyotik karbonhidratlar muz, kırmızı
Prebiyotikler ,bağırsaktaki sağlıklı bakteri-
meyveler, kuşkonmaz, sarımsak, buğday,
lerin büyümesini ve faaliyetlerini harekete
yulaf, arpa (ve diğer tam tahıllar), keten to-
geçiren, sindirilemeyen gıda lifleridir. Probi-
humu, domates, yer elması, soğan, hindiba,
yotik bakteriler normalde, insan bağırsağın-
baklagiller ve yeşil sebzeler gibi gıdalarda
da bulunmaz bu yüzden vücuda alındıkla-
doğal olarak bulunur.
rında genellikle iyi uyum sağlayamazlar.
Uydu Görüntüleriyle Antik Kent Tespiti!
Keşfedilen birçok şeyin ardından, şimdi de
kazandıracak. Araştırmacı, önce bilgisayar
yeryüzünün uydu görüntülerini inceleyen
görüntüleri üzerinden hedefi belirlediklerini,
arkeologlardan, yeni bir keşif!
önceden yoğun araştırmalara gerek olmadığı için, alanlara bizzat gittiklerinde daha
Dr. Jason Ur, Suriye'nin kuzey doğusunda
çok zamana sahip olduklarını da ifade etti.
kazı yapılabilecek 9000 alan bulunduğunu
Dr. Ur, geçmişte gizliliği kaldırılan casus
söyledi. Uydulardan elde edilen görüntüler,
uydu fotoğraflarına bakarak, olası kazı alan-
bilgisayarlarla taranarak görüntülerdeki
ları bulmaya çalışmış. Ancak son 3 yıldır
renk de-
Massachusetts Teknoloji Enstitüsünden,
ğişimleri
bilgisayar uzmanı Bjoern Menze ile birlikte
ve toprak
çalışarak yeni bir yazılım geliştiren Ur, bu
yığınlarını
program sayesinde, insan gözüyle taran-
incelene-
ması zor olan çok geniş alanları, süratle
rek yeni
sınıflandırabildiklerini belirtti. Bu uygula-
höyükler
manın objektif sonuçlar verdiğini söyleyen
bulunabi-
Dr. Ur, artık daha geniş alanları inceleyebil-
liyor. Dr.
diklerini söyledi. Program sayesinde 23.000
Ur, aynı
kilometrekarelik bir alanda kazı yapılması,
bölgeyi
muhtemel 9000 yeni alan tespit edildi.
uydu gö-
Keşfedilen bu alanların, kazı çalışmaları
rüntülerini
yapılmaya çok uygun bir bölge olduğunu
kullanma-
anlatan Dr. Ur, ancak Suriye'nin şu anda
dan yer-
içinde bulunduğu, politik durum yüzünden
yüzünde
çalışmalarını askıya aldıklarını ekledi.
incelemenin yıllar
BBC'ye açıklama yapan Dr. Ur, Kuzey
sürebileceği görüşünde. Bulgularını Na-
Irak'taki Kürt bölgesinde araştırmalara
tional Academy of Sciences dergisindeki,
başlamak istediğini belirtti. Kuzey Irak'taki
bir makalede aktaran yazar, BBC'ye yaptığı
kazılarla, uydu görüntülerini inceleyen ya-
açıklamada, bilgisayar programlarıyla,
zılımın güvenilir olup olmadığı da anlaşıla-
haritada insanların 7000 ila 8000 yıl önce
cak. Geçmişte Irak'ta arkeolojik çalışmaların
yaşadıkları ilginç alanları görmenin müm-
çok yaygın olmadığını ancak artık insanlığa
kün olduğunu söyledi. Ur'a göre, bilgisayar-
miras kalan bu tarihi alanların, önemini
da incelenen görüntüler sayesinde, bölgeyi
anlamanın ve bu kültürel mirası korumanın
ziyaret etmeden, nereye gitmeleri gerek-
zamanı geldiğini söyledi.
tiğini bilmek, arkeologlara büyük zaman
▧KISA KISA◢ Selin ŞERİTÇİ
Yeni Nesil Teknolojiye Yer Açın! Neutron’un, geniş ürün yelpazesi içerisinde yer alan, iç ve dış kapı üniteleri, yeni nesil teknolojinin en iyi örnekleri arasında yer alıyor. Neutron, DH-VTO1210A IP Tabanlı Bina Dış Kapı Üniteleri, ID Kimlik Kartı Geçişi, Tam IP ağ yapısı ile sınırsız monitör bağlama, kolay sistem yönetimi, merkezden 24 saat gözlemleyebilme, ağ şifreleme teknolojisiyle daha güvenli veri aktarımı, 16G TF kartı ve video mesaj depolama özellikleriyle kısa sürede vazgeçemeyeceğiniz bir model olacak. Ayrıca DH-VTH1110A IP Tabanlı Daire İçi Üniteleri, kapı otomatiği ve manyetik kapı açma, acil durum bilgisini bildirebilme, yüklenebilir kapı zili alarm çıkışı yönetim merkezi ile haberleşme(görüntülü/sesli/yazılı mesaj) özellikleriyle Türkiye’de ilk ve tek modelleriyle Neutron güvenli yaşamın kapılarını aralıyor.
Yeni İpad’in Ekranı Nasıl?
Dünya Ve Güneş Uzayın Derinliklerine Doğru Yol Alıyor! 30 kilometre yol alıyor. Bu da bize güneşle birlikte aslında uzayın derinliklerine doğru yol aldığımızı gösteriyor” dedi.
iPad 2 ve yeni iPad'in ekran farkı! Yeni iPad'in "Retina" ekranı, iPad 2'nin ekranından ne kadar farklı? Kendi gözlerinizle görün! Yeni iPad'in 2048x1536 çözünürlüğündeki "Retina" ekranının iPad 2 yanında nasıl bir görüntü sunduğunu merak ediyor musunuz? Yakında çıkacak olan iOS oyunu Food Run'dan elde edilen bu görüntüler merakınızı giderebilir. Bu görüntüler, farkın yeni iPad'in ekranında insan gözüyle ne kadar fark edileceği konusunda büyük bir ipucu vermese de detayların yoğunluğunun ne kadar artabildiğinin bir göstergesi.
Fizik Yüksek Mühendisi ve Araştırmacı Yazar Taşkın Tuna, dünyanın güneşle birlikte dönerken saniyede 30 kilometre yol aldığını, bunun da uzayın derinliklerine doğru ilerlediğini gösterdiğini söyledi. Amasya Üniversitesi tarafından Eğitim Fakültesi konferans salonunda 'Uzay’ın Fiziksel Özellikleri' konulu bir konferans düzenlendi. Öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği konferansa Amasya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Orbay, öğretim üyeleri de katıldı. Konferansta konuşan Fizik Yüksek Mühendisi ve Araştırmacı Yazar, Taşkın Tuna, dünyanın kendi ve güneşin etrafında belli bir yörüngede döndüğünü belirtti. Taşkın Tuna, “Okullarda öğrendiğimiz bilgilerden hepimiz hatırlıyoruz. Dünya güneşle birlikte dönerken her saniyede
16
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Evrenin insana benzetilmesinin çok doğru olduğunu belirten Tuna, insanın en küçük parçasının hücre olduğunu, hücrelerin dokuları, dokuların organları, organların sistemleri, sistemlerin de organizmayı oluşturduğunu anlattı. Aynı zincirlemenin uzayda da var olduğunu kaydeden Tuna, güneş, yıldızlar, ve gezegenlerin tüm evreni oluşturduğunu ve bu yönüyle de insanla benzerlik taşıdığını vurguladı. Tuna, şunları kaydetti: "Dünya güneşten kopan bir parçadır' bilgisi bundan 200 yıl önceye ait bir bilgidir. Sadece madde değil zaman da Bigbang ile başlamıştır. Hubble Uzay Teleskopu 20. yüzyılın başlarında evrenin genişlediğini keşfetmesi yani yıldızların ve galaksilerin sadece bizden değil birbirlerinden de uzaklaşması bulması, evrenin yaratıldığı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu durum evrenin bir yaratıcı tarafından var edildiğinin kanıtıdır” ifadelerini kullandı.
Sürücü, Titre Ve Kendine Gel! Çok yakında otomobiller ‘akıllı direksiyonlara’ sahip olacak. AT&T ve Carnegie Mellon Üniversitesi ortak çalışmasıyla geliştirelen direksiyonlar, uydu navigasyon cihazları ile uyumlu çalışıyor. Gidilecek adres sisteme giriliyor ve sürücü doğru yola dönmek için pozisyon almamışsa, direksiyon titreyerek uyarıyor. Direksiyon ayrıca, ters yöne girilmesi veya gerekli mesafe olmadan sollamaya kalkışılması durumunda da sürücüyü ‘titretiyor’. Akıllı direksiyonun, her yıl kazalarda onbinlerce insanın ölmesini engelleyebileceği kaydediliyor.
'Gezegen Avı'na Devam! Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), gezegen avı programını 2016 yılına kadar uzatma kararı aldı. NASA'dan yapılan açıklamada, Güneş Sistemi'nin dışında Dünya'ya benzer gezegenler bulmak için Mart 2009'da uzaya gönderilen uzay teleskobu Kepler'in 2016 yılına kadar arayışına devam edeceği belirtildi.Uzatma kararı, uzmanların 600 milyon dolarlık projede ilerleme kaydedildiğini açıklamasının ardından alındı. Kepler'in uzayda geçirdiği her yıl NASA'ya 18 milyon dolara mal oluyor.12 Mayıs 2009'da hizmete giren Kepler, 2010 yılında beş dış gezegen keşfetmişti.Kepler'in büyükten küçüğe dış gezegenlere son derece hassas ışın yoğunluğunu ölçmeye yarayan "fotometre" cihazı ile keşfettiği dış gezegenlerin en küçüğü Neptün, en büyüğü ise Jüpiter'den daha büyüktü. Gezegenlerin yaşam barındırması için çok sıcak olduğu belirlenmişti.
Dünyanın En Büyüğü Artık O!
Görüntü teknolojilerinde yıllarıdır önde gelen isimlerden biri olan Samsung, ekranlarını daha önce doğrudan Samsung çatısı altında üretiyordu. Ancak bölüm, bundan böyle ayrı bir şirket haline getirildi: Samsung Display Co. Böylece Samsung Display Co., dünyanın en büyük ekran üreticisi olarak hayatına, resmi olarak başlamış oldu. Şirketten yapılan açıklamada sadece Samsung Display altında 20 bin çalışanın istihdam edildiği dile getirilirken, 5 üretim fabrikasıyla da bu alanda dünyanın en büyük ismi olduklarına dikkat çekildi.Hatırlanacağı üzere Samsung'un ekran teknolojilerini üreten kolunda yıllardır süregelen sorunlar var. LCD TV'lerinde bulunan bazı donanım hataları yüzünden ürün başına müşterilerine 300 dolar ödemek durumunda kalmıştı.
Windows 8'in laptop'ları!
Windows 8'li laptop'lar neye benzeyecek? Dönen, kayan ve kenetlenen... Windows 8 ile birlikte işte bu sıra dışı laptoplar da gelecek!Windows 8'in dokunmatiği temel alan arayüzü, laptop'larda yeni bir dalga olarak karşımıza çıkacak. Bu nedenle laptop'lar, artık farklı, alışmadığımız tasarımlara sahip olabilirler. İşte Windows 8'in dokunmatik özelliklerinden faydalanacak 4 ilginç tasarım.Dönen tablet tasarımıFujitsu Lifebook T580 gibi çevrilebilen tablet PC'ler, 180 derece dönebilen ve yatabilen ekranlara sahipler. İlk çıkışları yaklaşık 10 seneye dayanan çevrilebilen tablet PC'ler, şimdiye dek yaygınlaşmadılar. Ancak Windows 8'li dönen PC'ler, hem daha ince, hem de daha uygun fiyatlı olacaklar. Onları Metro arayüzü ile bir tablet olarak veya tam bir laptop olarak kullanabileceğiz. Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
17
İstanbul, Üst Düzey Alan Adı Oluyor!
.ist
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 'istanbul' ve 'ist' domain talebiyle ICANN'e başvurdu. Talep kabul edilirse 'istanbul' ve 'ist'; 'com', ve 'net' gibi alan adı uzantısı olacak.
İSTANBUL - İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin, ''istanbul'' ve ''ist'' şeklindeki üst düzey alan adı uzantıları (domain) talebiyle, İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu'na (ICANN) başvurduğu bildirildi. Büyükşehir Belediyesi'nden yapılan açıklamaya göre, ICANN'a, 30 Mayıs 2012'de sona eren başvuru sürecinde, dünya çapında bin 930 adet yeni alan adı uzantısı talep edildi. Açıklanan listede New York, Londra, Berlin, Barcelona, Moskova ve Sidney gibi metropollerin dahil olduğu 66 yerleşim de internet alan adı talebiyle yer aldı. Türkiye'den ise yalnızca İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul adına başvurdu. ''istanbul'' ve ''ist'' olarak alan adı talep eden Büyükşehir Belediyesi, 370 bin dolar olan başvuru ücretini de yatırdı.
Mercanlara İhtiyacımız Var! Denizdeki yaşamın sürmesi için mercan resiflerine ihtiyacımız var. Dünya genelinde mercan resiflerinin ancak yüzde 18,7'si koruma altında... Ve bunların sadece yüzde 1,4'ü hiç kimsenin giremediği, tamamen korumaya alınmış bölgelerde. Uzmanlar, aşırı tüketilen balık stoklarının uzun vadeli korunabilmesi için dünyadaki bütün resiflerin en az yüzde 30'unun herkese kapatılmasını öneriyor. Dünya'daki mercan resiflerine ise bir beyazlık çöküyor. Bu renk kaybının nedeni, ısıdan dolayı strese giren mercanların parlak renklerini yaratan besin kaynakları algleri kovması. Mercanların çoğu rengini kaybettikten sonra ölüyor. Bu yıkımın nedeni ise balıkçılık faaliyetleri, atıklar, mercan çıkarma... Bilim insanlarına göre küresel ısınma bu tahribatı artırıyor. İklim değişimi resifleri tehdit etse de, çoğu bilim insanına göre aşırı balık avı gibi yerel tehditlerle uğraşmak her zamankinden önemli. Resif biyoloğu Lauretta Burke, "Yerel tehditleri sınırlarsak, mercan resifleri iklim belasıyla başa çıkabilir" diyor.
18
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Kadın Gladyatörler Gerçekti! İki bin yıl öncesine ait olan kadın bir gladyatörü tasvir eden bronz heykel, Roma döneminde kadınların da arenaya indiğine dair güçlü bir kanıt olabilir. Nerede bulunduğu bilinmeyen ancak bugün, Almanya’nın Hamburg kentindeki Museum für Kunst und Gewerbein'da yer alan heykel, galip geldiği dövüşün sonrasında zafer işareti yapan yarı çıplak bir gladyatör kadını gösteriyor. Üzerinde sadece peştamal ve sol dizi üzerinde bir sargı bulunan kadın savaşçı, büyük olasılıkla yerde yatan, öldürmüş olduğu rakibine bakıyor. Livescience sitesine konuşan Granada Üniversitesi’nden Alfonso Manas, saçı uzun ancak toplanmış olan kadın gladyatörün, elinde sica olarak bilinen, kısa kıvrımlı kılıcı tuttuğunu belirtti. Gladyatörlerin kullandığı kılıçlardan biri olan sica’yı havaya kaldırmış olan kadın gladyatör, bu şekilde seyircilere zafer işareti yapıyor. Manas, gerçeğe çok yakın olan tasvirin, gerçek bir kadın savaşçıya ait olduğunu düşünüyor. Eğer bronz heykelin gerçekten bir kadın gladyatöre ait olduğu kanıtlanırsa, Roma döneminde kadınlarında arenada dövüştüklerine dair ikinci görsel delil elde edilmiş olacak.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
19
▧ARAŞTIRMA◢
Ali AKIN
HOŞGELDİN 11 AYIN SULTANI… Ramazan ayı, ay takvimine göre, dokuzuncu ayın adıdır. Ramazan ayının dinimizde büyük bir önemi ve diğer aylar arasında seçkin bir yeri vardır. Çünkü kutsal kitabımız Kur'an bu ayda indirilmeye başlanmıştır. Kur'an'da bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen "kadir gecesi" yine bu ay içindedir. Ayrıca İslam'ın temel ibadetlerinden olan oruç da bu ayda tutulur. Bu nedenle Ramazan ayı, Müslümanlar için en kutsal aydır ve ona "ON BİR AYIN SULTANI" denilmiştir.
20
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Ramazan, Kur'an ayıdır!
Müslümanlar, ramazan ayında Kur'an okumaya her zamankinden daha çok özen gösterirler. Bunun için evlerde veya camilerde bir araya gelerek, her gün Kur'an'dan yirmi sayfa okurlar. Ramazan ayının sonuna gelindiğin de ise Kur'an'ı baştan sona bir kez okumuş olurlar. Buna hatim denir. Daha sonra hatim duası yapılır. Müslümanlar yüzyıllar boyu bu geleneği devam ettirmişlerdir. Kur'an-ı Kerim, Ramazan ayında inmeye başlamıştır! Kur'an-ı kerim, ramazan ayının Kadir Gecesi'nde indirilmeye başlanmıştır. Kadir gecesi ramazan ayının 27. gecesi olarak bilinir. Yüce Allah Kadir Gecesi'nin "Bin aydan daha hayırlı" olduğunu haber vermiştir. Peygamberimiz de "Kim inanarak ve sevabını Allah'tan umarak Kadir Gecesi'ni değerlendirirse geçmiş günahları bağışlanır" (Buhari) buyurarak, bu gecenin önemini belirtmiştir.
Ramazan ayını değerli kılan nedenlerden birisi, Kutsal kitabımız olan Kur'an'ın bu ayda indirilmiş olmasıdır. Yüce Allah Kur'an'da " Ramazan ayı insanları kurtuluş yolan götüren, doğruyu yanlıştan ayıran Kur'an'ın indiği aydır. "(Bakara suresi, ayet 185) buyurmuştur. Kur'an', Allah tarafından insanlara öğüt vermek ve yol göstermek için gönderilmiştir. Bu nedenle Kur'an insan için hayati değer taşır. Kur'an okumak bir ibadettir. Peygamberimiz Allah'ın bildirdiği görev ve sorumluluklarımızı sıkça hatırlamamız için Kur'an'ı çok okumayı teşvik etmiştir.
Ramazan, oruç ve sabır ayıdır! Ramazan ayını önemli kılan etkenlerden biri de, dinimizin temel ibadetlerinden olan orucun bu ay içinde tutulmasıdır. Yüce Allah Kur'an'da "… Kim Ramazan ayına ulaşırsa oruç tutsun" (Bakara suresi, 185. ayet) buyurarak, ramazan ayında oruç tutulmasını emretmektedir. Bu nedenle Müslümanlar ramazan ayı boyunca oruç tutarlar. Ramazan ayı oruç, ibadet ve sabır ayıdır. Allah'ın rahmet ve bağış kapılarının açıldığı aydır. Sevgili
Peygamberimiz, ramazan ayında içtenlikle yapılan dua, ibadet ve iyiliklerin Allah katında daha değerli olacağını bildirmiştir. Ramazan ayının yaşayışımız üzerinde ne gibi etkileri vardır? Gerçekten ramazan ayının yaşayışımız üzerinde ayrı bir etkisi vardır. Bu ayın yaklaşması ile birlikte hazırlıklara başlanır. Ramazan boyunca yiyeceğimiz özel yemeklerin malzemelerini önceden alırız. Evlerimizde genel temizlik yapılır. Çevremizde bazı camilerin minarelerine mahya denilen "Hoş geldin ya şehri ramazan" gibi yazılar görürüz. Radyolar, televizyonlar özel ramazan programı yaparlar. Ramazanda oruç açma vaktinin ayrı bin neşesi vardır. Bütün aile bireyleri hep birlikte sofraya oturur, oruç açma vaktini gelmesini bekleriz. Ezan veya top sesinin duyulmasıyla birlikte orucumuzu dua ile açarız. Yemeğimizi yedikten sonra dua ederek Allah'a şükrederiz. Sonra akşam namazını kılar ve teravih namazı için hazırlıklara başlarız. Bu ayda camiler dolar taşar. Ramazan ayı gerçekten bir ibadet ayı olarak yaşanır. Namaz ve orucun yanında aynı zamanda bir yardımlaşma ayıdır. Bu ayda yoksullar, düşkünler daha çok hatırlanır. Geleneğimizde yakınlar, komşular, yoksullar iftara çağrılır. Maddi durumu iyi olmayanlar için iftar sofraları düzenlenir.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
21
▧ÖNERİ◢ Dyt.Aslı Cemile Özatan
Ramazan İçin Beslenme Önerileri Mübarek Ramazan ayına nihayet ulaştık. 1 ay boyunca tutmamız gereken oruç 11 ay çalışan sindirim sistemimizi bir nebze rahatlatacağa benziyor. Fakat Türk-Anadolu yemek kültürü bu rahatlamaya pek izin vermiyor. Bu ayda ‘fazladan aldığım kaloriyi nasıl ve nerede harcarım’ kaygısı gütmeden iftar ve sahurda tüm ikramlarda iradesine hakim olamadan besin alımı yapanlar olacak.
Unutulmaması gereken en önemli nokta bu dönemde uzun bir süre aç kalmanızdır. İlk hafta içinde vücut bu açlığa ve yemek yeme saatlerine kendini adapte ettikten sonra harcanan günlük enerjiyi düşürerek az yakmaya dolayısı ile metabolizmanız yavaşlamaya başlar.
Bu durumda demek ki, normalde yediklerinizi azaltmalısınız. Porsiyon miktarlarını fazla arttırmadan ve yediklerinizin içeriğinde bulunan maddelere (yağ, karbonhidrat, protein, vitamin, mineral) dikkat ederek ve en önemlisi de pişirme yöntemlerinden sağlıklı olanları seçerek bu ramazanda daha dinç, daha fit, daha sağlıklı bir şekilde bayramı karşılayabilirsiniz. Ramazanda 'reflü hastalığı'na dikkat
Ramazan geliyor. Oruç tutacaklardan özellikle
22
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
sindirim sistemi hassas olanların hastalanmamak ve rahat oruç tutabilmek için özel dikkat harcamaları gerekiyor. İftarda boş midelerini hızlı olarak ve fazlaca dolduranların yaşayacağı şişkinlik, gaz, hazımsızlık gibi yakınmaların yanında reflü hastalığına karşı da dikkatli olunması gerekiyor. İftar sonrası tok karna uzananlarda ve özellikle sahurda yemek yedikten sonra tekrar uykuya yatanlarda göğüs kafesi arkasında yanmalar, ağıza acı su gelmesi, geğirti, boğaz ve geniz bölgesi yakınmaları, uyku bozuklukları sık görülen yakınmalardır. Ramazanda sağlıklı beslenme için dikkat edilmesi gereken en önemli noktalar şunlar:
1- İftarda asla birden bire ve çok hızlı yemek yemeyin. Her zaman yavaş yavaş ve küçük lokmalar alın ve uzun uzun çiğneyerek tüketin. 2- İftarı öncelikle bir zeytin ya da hurma ile açın ve daha sonra bir bardak ılık ballı limonlu su tüketin. Sonra bir kase mümkünse sebze çorbası
ya da hafif bir çorba tüketin. 3- Çorbadan sonra bir kaç dakika arkanıza yaslanın ya da ibadetinizi yerine getirin veya sadece oturarak dinlenin. Sağlıklı bir beslenme programı takip edin. 4- Tok karnına tatlı ve ya aşırı şekerli meyve ya da şekerli çay tüketmeyin. 5- Yağlı, ağır ve yüksek kalorili besinler tüketmemeye özen gösterin. 6- Yemekle birlikte ve ya yemek sonrasında sindirime yardımcı olan bitki çayları (rezene, anason, yeşil çay vb.)tüketin. 7- Toksin atmanıza ve sindiriminize yardımcı olan baharatları ( Zencefil, zerdeçal, dereotu, kişniş, tarçın, kimyon gibi ) aşırıya kaçmamak kaydıyla tüketin.
Bunları Biliyor Muydunuz? ◉Ördeğin sesi yankı yapmaz. ◉Denizyıldızlarının beyni yoktur. ◉İnsan yılda en az 1460 rüya görür. ◉İçtiğimiz sular 3 milyar yaşındadır. ◉ Karınca iki hafta su altında yaşayabilir. ◉ İnsan kalbi dakikada 60-80 defa çarpar. ◉ Üzümü mikrodalgaya koyarsanız patlar. ◉ Parmak izi gibi herkesin dil izi de farklıdır. ◉"Pi" sayısının bir milyarıncı rakamı 9'dur. ◉Dünyada insanlardan daha çok tavuk var. ◉Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir. ◉İnsanın kalça kemiği betondan daha sağlamdır. ◉Hiçbir kağıt 7 defadan fazla 2'ye katlanamaz. ◉Türkiye'de Mehmet adında 1 milyon 229 kişi var. ◉Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar. ◉Yerçekimsiz ortamda mum alevi küre şeklinde olur. ◉El tırnakları ayak tırnaklarından 4 kat daha hızlı uzar. ◉ Otomobil sayısı insan sayısından 3 kat daha hızlı artıyor. ◉-Doğum gününüzü en az 9 milyon kişiyle paylaşıyorsunuz. ◉Bir bardak sıcak su, buzdolabında soğuk sudan daha çabuk donar. ◉ Günde 24 saat sayı saysanız, 1 trilyona ulaşmanız 31 bin 688 yıl alır. ◉Dünyada bir yılda gerçek paradan daha fazla Monopol parası basılıyor. ◉ Eksi 90 derecede nefesimiz, havanın ortasında donar ve düşer. ◉ Ördeğin sesi yankı yapmaz. ◉ Denizyıldızlarının beyni yoktur. ◉İnsan yılda en az 1460 rüya görür. ◉ İçtiğimiz sular 3 milyar yaşındadır. ◉Karınca iki hafta su altında yaşayabilir.
◉ Vücudumuzdaki tüm damarları uç uca ekleseniz 19 bin 200 kilometre eder. ◉ Çin'de İngilizce konuşan kişi sayısı Amerika'dan daha fazladır. ◉ Elma, soğan ve patatesin tadı aynıdır. Fark sadece tamamen kokularından kaynaklanır. Aslında hepsi tatlıdır. ◉ 13 rakamının uğursuz olarak bilinmesi nedeniyle ABD'de birçok otelde 13. katta oda bulunmaz. ◉ En uzun boylu insan 1940 yılında ölen 2,72 metre boyunda ABD'li R.P. Wadlow olmuştur.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
23
▧ARAŞTIRMA◢ Selin ŞERİTÇİ
Havalar Çok Sıcak Dikkatli Olmak Lazım! Yaz mevsimini yaşadığımız bu ayrlarda sağlığımız açısından daha dikkatli olmamız gerekiyor. Tatil ve dinlenme için diğer mevsimlere göre daha fazla zaman ayırdığımız bu mevsimde, güneşten kaynaklanabilecek rahatsızlıklara karşı dikkatli olmak zorundayız.
Mümkün ise aşırı sıcak günlerde, serin yerlerde kalınması ve güneşe direkt çıkılmaması tavsiye ediliyor. Yazın vücudu serin tutup, fazla güç sarf ederek yormamak gerek. Bol bol sıvı (su, meyve suyu, ayran, maden suyu gibi) içip ,aşırı yağlı ve kızartmalardan uzak durun. Beslenmenizde her zamankinden daha fazla meyve ve sebze yemeklerine ağırlık verin. Sıcak havalarda daha fazla terleyeceğinizden vücudun su ihtiyacını karşılayın. Sıcakla birleşen nem oranının yükselmesinden gerçekten korkun ve eğer astım - kalp gibi sorunlarınız varsa kendinize daha fazla ihtimam gösterin. GÜNEŞ ÇARPMASI! Uzun süre güneşte kalmamaya dikkat etmekle beraber yine de güneş çarpmasına maruz kalınırsa, yapılması gereken hususlar için şunlar söylenebilir: Hastanın hemen gölgeli ve mümkünse esintili bir yere
24
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
kaldırılması gerekir. Hastanın başına soğuk kompres yapmak yararlı olup, hafif tuzlu içecekler verildikten sonra en kısa zamanda sağlık kurumuna götürülmesi gerekir. GÜNEŞ YANIKLARI! Güneş yanıklarına karşı hafif antiseptik solüsyonlar ve bunların üzerine de güneş yanık kremlerini uygulayın. Eğer yanmadan dolayı meydana gelen ağrı fazla ise ağrı kesici ve antialerjikler de kullanılabilir. YAZ İSHALİ! Kızarmış ekmek, beyaz peynir, haşlanmış patates, çay ve yoğurttan oluşan bir diyet yapın. Bir su bardağı kaynar suya 1 çorba kaşığı bal karıştırıp hemen için. Veya bir kase yoğurdun içine üç-dört kaşık nişasta ekleyip yiyin. Deneyebileceğiniz bir başka yöntem de aç karnına 2 adet limon suyunun içilmesidir. Ayrıca bol miktarda kaynatılmış ve ılımaya bırakılmış su için. Eğer ishal vakası bir günü geçtiği halde devam ediyorsa hemen bir doktora müracaat edin. MANTAR! Havuzdan veya denizden çıkar çıkmaz duş alın. Ancak mantar enfeksiyonuna yakalanırsanız hasta olan deri bölgesini kuru tutmaya önem gösterin. Bu bölgede sabun ve benzeri maddeleri kullanmayın. UÇUK! Güneşe çıkmadan önce yüksek koruyucu faktörlü bir krem kullanmayı ihmal etmeyin. Su toplayan yaraları patlatmayın. Aksi takdirde yüzünüzün diğer bölgelerine de mikrop bulaştırabilirsiniz. Bu durum bakteriel
enfeksiyona da sebep olabilir. Güneşe dikkat! YOLCULUK ÖNERİLERİ! Önemli telefon numaraları ve adresleri yanınıza alın. Giyebileceğiniz kadar eşyayı yanınızda götürün. Taşınması güç valizlerle kendinize eziyet etmeyin. Midenize dikkat edin. Ayak üstü beslenmeye prim vermeyin. Yanınızda mutlaka yara bandı, sargı bezi, ağrı kesici, iğne iplik, antialerjik hap, buz torbası bulundurun. Bir karayolları haritası edinin. DENİZE GİRECEKLERE ÖNERİLER! Deniz suyu kan dolaşımını hızlandırır ve cildinizi gerginleştirir.
Deniz kumu ciltteki ölü hücreleri gideren mükemmel bir temizleyicidir. Tatil dönüşü beraberinizde birazcık deniz kumunu evinize getirebilirseniz içine bir miktar su ilave edip vücudunuzu bununla ovabilirsiniz. Daha sonra duş almayı unutmayın. Solunum yetmezliği, kalp rahatsızlığı olan hastalar hariç, içinde nem oranı oldukça yüksek olan deniz havası kuru ciltler için çok yararlıdır. Deniz havasında bulunan milyonlarca görünmez su damlacıkları cildinizi canlandırır. Tuzlu deniz suyunda vücut için yararlı olan birçok madde vardır. Ayrıca yüzmek vücut sağlığı için en yararlı olan spor dalıdır. Asla unutmayın ki düzenli yapılabilen yaz yüzmeleri astım rahatsızlığına bağlı atakları yüzde 75 oranında azalır. Denizden çıktıktan sonra duş almayı ve mümkünse vücudunuzu kremlemeyi ihmal etmeyin. Çünkü tuzlu su cildin yağını ve nemini emer.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
25
▧KİŞİSEL BAKIM◢ Elif Güzellik Merkezi
e ler l klik z. i ş i ı eğ tım kd e Ufa r haya izde v . e m ç i zde iş ge imi de, d z n i ek e Evim mlisi k örünm öne enkli g sade. en r n en ir aze Baz r iz, b laka b e t t u ız is a m yapar adı m ş j A kya unu dok ze, ma i dim tında… ken al
Doğanın Estetik Dokunuşu… Terimsel ifadeyle makyaj; yüzü güzelleştirmek, yüz bakımı ve bazı fiziksel kusurları örtmek için kullanılan boyama sanatıdır. Sanattır!
26
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Her sanatta olduğu gibi makyajda da püf noktaları iyi bilmek gerekir. Biz bunu artık çok iyi biliyoruz. Biraz da size ufak tüyolar verelim. Açık tenli iseniz; göz makyajında yelpazenizdeki her rengi rahatlıkla kullanabilirsiniz. Günlük makyajda açık renkli far ile birlikte ince bir göz kalemi ve kirpik diplerine koyu renk far deneyebilirsiniz. Makyajı derinleştirmek isterseniz; kaş altına koyu renk farla gölgelendirme yapın. Gözleriniz daha belirgin hale gelecektir. Allığınızı açık renk tercih edin ve geniş sürün. Burun ve çeneye de allık fırçasıyla yumuşak dokunuşlar yapabilirsiniz. Esmer tenliler koyu renk farla mucizeler yaratabilir. Göz kenarına doğru geniş bir çerçeve kullanarak küçük gözler belirginleştirilir ve şeftali tonunda allık makyajınıza doğallık katar. Makyajınızın kalıcı hale gelmesi için; rujunuzun üstüne parlatıcı sürün. Cildinizdeki sivilce izleri ve lekeler için stick fondöten kullanın. Üzerine mineral bazlı fondöten uygulayın. Mineral makyaj ürünleri gözeneklerin nefes almasını sağladığı için cilt kusma yapmaz, dolayısıyla en doğal halinizle güzel bir görünüm kazanırsınız. Mineral makyaj ürünleriyle ilgili bizden bilgi alabilirsiniz. Doğallığınıza doğallık katmak için bizimle görüşmeyi ihmal etmeyin.
Sağlıkla kalın…
ELİF GÜZELLİK MERKEZİ İl Sağlık Md. Arkası Mehtap Apt. No:8 Selçuklu/Konya TEL: 332 353 21 57 GSM: 505 670 42 02 Faks:332350 77 91 e-mail : bilgi@elifguzellikmerkezi.com Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
27
▧SAĞLIK◢ Selin ŞERİTÇİ
Sağlığınız İçin
Kısa Kısa
İpuçları!
Sağlıklı yaşamayı hepimiz isteriz ancak yapılması gereken birçok şeyi göz ardı ederiz. Aslında sağlıklı kalmanın çok basit yöntemleri vardır. Yapmanız gereken tek şey, uzmanların önerilerine uymak. Bu şekilde; temel beslenme, ağız ve diş sağlığı ya da kalp hastalıkları gibi konularla ilgili kendinizi koruma altına almanız mümkün. İşte uzmanlar tarafından belirtilen ve araştırmamız dahilinde sizlere sağlık ile ilgili tüyolar…
Yaban mersini, böğürtlen, yulaf gibi süper besinlerden satın almak, farklı türde meyve ve sebze tüketmenin en iyi yolu. Ancak yalnızca pahalı süper besinlerden tüketirseniz 'sıradan' meyve-sebzelerde bulanan önemli vitaminlerden mahrum kalabilirsiniz. Sağlıklı beslenebilmek için günde en az beş porsiyon, farklı renklerde sebze ve meyve tüketmeye çalışın.
28
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
D vitamini güçlü kemiklere sahip olabilmek için, gerekli olan kalsiyumu absorbe ediyor. Sağlıklı bir vücut için gerekli olan kalsiyum miktarı ise 10 mikrogram. Güneş banyosu kalsiyumun açığa çıkmasına yardımcı oluyor. Ancak güneşin zararlı ışınlarına maruz kalma endişesi bizi bu konuda biraz çekingen yapıyor. Eğer bu endişeyi yaşıyorsanız, yağlı balıklardan yiyebilir ya da takviye kapsüllere başvurabilirsiniz.
Kan şekerinizi ve kolesterolünüzü dengelemek için, gün içinde küçük porsiyonlar halinde yemek yiyin. Eğer öğünlerinizde gereğinden fazla yerseniz kolesterolünüz yükselebilir. Öğün atlarsanız da yeteri kadar beslenemezsiniz.
Yaşınız ilerledikçe metabolizmanız da yavaşlar. 50 yaşından itibaren, günlük öğünlerinizden 200 kalori azaltmalısınız. Eğer azaltmaz ya da yakmazsanız, size geri dönüşü ayda 6.000 kalori yani yaklaşık 1 kilo olacaktır. Düzenli egzersiz yapmak, hem kilo vermenize yardımcı olur hem de kas yoğunluğunuzu artırır ve bu da metabolizmanızı hızlandırır.
Alaşımında nikel bulunan takılar kullanmaktan kaçının. Bu tarz aksesuarlar derinizde kızarıklık ve kaşıntıya yol açabiliyor. Parfüm alerjisi de derinin tahriş olmasına neden olabiliyor. Eğer alerjiniz varsa parfümünüzü cildiniz yerine kıyafetinizin üzerine sıkın.
Geçici dövmeden uzak durun. Bu tip dövmelerde PPD adı verilen kimyasalı da içeren koyu renkli saç boyası bulunuyor. Bu yüzden geçici dövmeler cildinizin kabarmasına neden olabilir. Üstelik cildiniz bir kez böyle bir tepki verdiğinde ömür boyu bu hassasiyeti yaşayabilirsiniz.
Göbeğinizin ve göbek kaslarınızın sıkılaşması, alt sırt kaslanızı da güçlendirir ve sizi zayıf gösterir. Ayrıca adet öncesi yaşadığınız ağrıları da azaltır. Göbeğinizi içeri çekin ya da karnınızı kalın bir kuşakla bağlayın ve mümkün olduğunca böyle dolaşın.
Eklemleriniz menstural dönemizde hassaslaşabilir. Östrojen değerleri yumurtlama döneminizde ve periyodunuzdan birkaç gün önce yükselir. Bu dönemde eklemlerinizi koruyarak onların incinmesini önleyebilirsiniz. Dolayısıyla bu dönemde yüksek tempolu egzersizlerden, ağırlık kaldırmaktan kaçının.
Fazla pişmiş, yanık ya da mangalda çok kalmış yiyeceklerin, özellikle de etin, kansere sebep olan maddeler içerdiği artık kanıtlandı. Ayrıca çok fazla kırmızı et tüketmek de bağırsak kanserine davetiye çıkarıyor. Dolayısıyla günlük kırmızı et tüketimi bir porsiyonu yani 80 gramı geçmemeli.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
29
▧TARİH◢ Tahir YAMAN
Özgürlük Anıtı’ndaki Osmanlı İzi New York gökdelenleriyle, hızlı ve renkli yaşamıyla, alışveriş merkezleriyle, ışıltılı caddeleriyle Dünya’nın rüya şehirlerinin başında gelir. Şehrin en çok turist çeken ve marka değerlerinden biri de New York Limanı’ndaki Özgürlük Anıtı’dır şüphesiz. Hollywood’lu film yapımcıların sık sık özgürlük anıtı üzerinden bağımsızlık propagandası yaptığını film severler yakından bilirler. Amerikalılar için bu denli öneme sahip olan bir sembolün yapım hikâyesini biliyor musunuz? İşte hayretler içerisinde okuyacağınız bir yazı. 1800’lü yıllarda bugünkünün aksine Amerika’nın en yakın dostu ve müttefiki Fransa’dır. Bu dostluğun en büyük somut örneği ise New York Limanında yükselen Özgürlük Anıtıdır. Evet, Amerikalıların o çok sevdikleri anıt Fransızlar tarafından hediye edilmiştir daha ilginci ise o anıt Osmanlı Devleti tarafından yaptırılmıştır. Yanlış okumadınız 1885 yılında New York Limanı’na dikilen bol elbiseler içinde, elinde bir meşale tutan kadın heykelinin parasını Sultan
30
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Abdülaziz ödemiştir. Kadın heykelin başında olan taç, 7 denizi ve 7 kıtayı temsil etmektedir. Heykelin sol elindeki kitabenin üzerinde ise Amerika’nın hürriyet günü olan 4 Temmuz 1776 yazılıdır. Şimdi sizi meraklandıran kısma gelelim, Özgürlük Anıtı’nın Osmanlılarla ilişkisi nedir? İşte size cevabı; Özgürlük Heykeli 19. asrın ortalarında dönemin Türk toprağı olan Mısır’a dikilme-
si maksadıyla Fransızlara yaptırılmış ama sonradan yaşanan bazı talihsizlikler sonucu Mısır yerine Amerika’nın göz bebeği olmuştur. Anlayacağınız heykelin masrafları zamanın hükümdarı Sultan Abdüllaziz tarafından ödenmiş ama Amerikalılar’a yar olmuştur. Peki, neden Mısır’a böyle bir heykel dikilmek istenmiştir? Mısır Valisi Said Paşa Akdeniz ile Kızıldeniz’i birbirine bağlayacak bir kanal yaptırmak ister ve 1854 yılında Fransız Mühendis
maya varılır. Anlaşma gereği kanalın Akdeniz’e açıldığı yere dev bir heykel de dikilecektir. Heykel ise firavun dönemine ait bir elbise giyecek, ışığın doğudan yükseldiğini hatırlatacak bir meşale taşıyacaktır.
Ferdinand de Lesseps’e Süveyş Kanalı’nın projesini çizdirir. Sultan Abdülaziz’in tam 12 yıl boyunca onaylamayacağı proje, Osmanlı’ya rağmen 1854 yılının 30 Kasım’ında Fransız Mühendise proje için tam yetki verilir. İstanbul’dan izin gelmeden kanalın yapımına müsaade eden Said Paşa kanalın yapımını göremeden 1863 yılında vefat eder ve yerine İngiliz hayranı İsmail Paşa geçer. İsmail Paşa, Fransızlar tarafından yapımı süren kanala gereken ilgiyi göstermez taaki kanalın öneminin farkına varıncaya kadar. Sultan Abdülaziz 1866 yılında projeyi onaylar ve Fransızlarla anlaş-
Heykel ünü Fransa topraklarını aşan Frederic Auguste Bartholdi’ye sipariş edilir. Dikileceği yerde monte edilecek şekilde parçalar halinde hazırlanan heykel birkaç sene içinde tamamlanır ve kanalın Akdeniz’e açılacağı yere birkaç hafta içinde yerleştirilecek hale getirilir. Ama Said Paşa’dan sonra Mısır’ın başına geçen İsmail Paşa, Müslüman bir memlekette böylesine büyük bir heykel dikilmesinin halk arasında hoşnutsuzluk yaratacağını düşündüğü için mühendis Ferdinand’a heykelin Mısıra getirilmemesi gerektiğini söyler. 1869 yılının Kasım ayında Süveyş Kanalı dünyanın dört bir tarafından gelen davetlilerin katıldığı büyük ama bir o kadar heykelsiz bir törenle açılır. Bartholdi’nin eseri ise Paris te bir depoya konularak çürümeye terk edilir. O yıllarda bugünkünün aksine Amerika-Fransa ilişkileri çok sıcaktır. Taraflar birbirlerine jest yapmakta adeta yarışır hale gelmişlerdi. Fransız-Amerikan dostluk lideri Laboulaye, Fransız hükümetini Birleşik Devletlerin dostluklarını daima
hatırlayabilmeleri için çok değerli bir hediye götürülmesi konusunda ikna eder. Yapılan tartışmalar sonucunda hediyenin dev bir heykel olması fikri benimsenir. Fransız Hükümetine göre heykel elinde hukukun üstünlüğünü simgeleyen bir kitap ve diğer elinde de ışığıyla dünyayı aydınlatan bir meşale tutmalıdır. Ve heykelin siparişi dönemin popüler sanatçısı Bartholdi’ye verilir. Zaten Bartholdi’nin eseri çoktan hazırdır sadece birkaç değişiklik yapması gereklidir o kadar. Sanatçı, eserini depodan kurtarır ve hemen çalışmalarına başlar. Yapacağı çok iş yoktur sadece eserin ellerinde ve kollarında bazı değişikliklere ihtiyaç vardır o kadar. Çelik ve bakırdan yapılan heykelin mühendisliği ilgilendiren kısımları ise Gustave Eiffel yardımıyla tamamlanarak 1884 yılında hükümete teslim edilir. Bartholdi heykelin yüzünü tamamen değiştirir ve annesi Charlotte’nin yüzünü işler. Birbirine monte edilecek şekilde yapılmış 350 parçadan oluşan heykel İsere adındaki bir Fransız gemisine yüklenir ve 4 Kasım 1885 tarihinde başından geçen onca olaya rağmen New York’a ulaşır.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
31
▧SPOR◢ Tahir YAMAN
Koşmakla İlgili Doğru ve Yanlış Bildiklerimiz Koşmanın, yüz ifadesini 10 yıl yaşlandırdığı doğru mu? 50 yaşını aşanlarda koşmaya başlayabilirler mi? Koşmakla ilgili birçok yanlış bildiğiniz doğru, doğru bildikleriniz de yanlış çıkabilir, en iyisi sizin için derlediğimiz koşmakla ilgili yazımıza bir göz atın eminiz ki okuduklarınıza çok şaşıracaksınız.
Havaların ısınmasıyla Urban Gym denilen yani şehir jimnastiği akımına rağbet gösterenlerin sayısı hızla artıyor. Parklar, yollar, yeşil alanlar bireysel sporcularla dolup taşıyor. Ancak spor eğitmeni desteği olmadan yapılan aktiviteler, sakatlanmalara bile yol açabiliyor. En basitinden koşmanın bile belli kuralları var. Yaygın inanışlar veya arkadaşlardan duyulan ipuçları da her zaman doğru çıkmayabiliyor. Koşmakla ilgili bilmeniz gereken doğru ve yanlışları sizin için topladık.
32
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
* Koşmak Diz Kemiklerine Zarar Verir Tabi ki yanlış. Koşan ve koşmayanlar üzerinde diz ve kalça kemiği erimesi (Osteoarthritis) araştırmaları yapıldı. Ancak iki deney grubu arasında ya çok az çıktı ya da hiçbir fark çıkmadı. Aksine koşmak, eklemin sağlıklı kalmasına yardımcı oluyor. Ama daha önceden bir eklem problemi veya çıkıklık varsa koşmak sorunu hızlandırabiliyor.
* Soğuk Algınlığınız Varsa Koşmayın Bu da yanlış. Soğuk algınlığı varken spor yapmak, sarf ettiğiniz eforu biraz da artırabilir o kadar. Ya da daha kolay yorulabilirsiniz. Ama sağlığınız için asla bir tehlike yaratmaz. Ancak grip farklıdır. Yüksek ateşli enfeksiyonları ayrı tutmak gerekir. Bu durumda egzersiz yapmaktan kesinlikle uzak durulmalıdır. * 50 Yaş, Koşmaya Başlamak İçin Geçtir Koşmayla ilgili bir yanlış daha. Keşke daha çok orta yaş üstü insan koşsa... Düşük tempoda başlayıp kendinizi zorlamadığınız sürece koşmanın yaş ile herhangi bir bağlantısı yoktur. * Tempoyu Düşürüp Artırmak Formu Geliştirmenin Tek Yoludur Alın size bir yanlış daha. Bu sizin ne kadar fit olduğunuza ve neye ulaşmak istediğinize bağlıdır. Çoğu insan başlar ve başladığı hızla aynen koşar. Maraton koşmak istiyorsanız ne güzel! Tempoyu düşürüp artırma vücudun ısınmasını sağlar. Yani bir futbolcu oyun sırasında kısa sprintler atacaksa, kendisini geliştirmek için bu tarz çalışma idealdir ama herkes için geçerli değildir. * Yanınızda Daima Nabız Ölçer Olmalı Bu da yanlış bir bilgi. Nabız ölçüm aletleri, koşunun başlangıç aşamalarında sarf ettiğiniz eforu ve az ya da çok çalıştığınızı göstermesi açısından çok işe yarar. Ayrıca size aralıklı antrenman yaparken aşırıya kaçıp kaçmadığınızı da söyler ama sporcular zaten ne durumda olduğunu ve ideal nabız sayısını bilir. Terliyken ona bakmak için durmak çok da iyi fikir değil.
süzgün görünürler. * Koşmak Beldeki Yağlanmadan Kurtarmaz Yanlış gibi dursa da doğru bir bilgi. Eğer çok kiloluysanız koşarak kilo verebilirsiniz. Ancak sadece aletli çalışma sizi beldeki yağlardan kurtarır. * İyi Bir Koşucu Olmak İçin İyi Bir Fiziğe İhtiyacınız Var Doğru bir bilgi. Herkes koşabilir ama gerçekten iyi olmak için fiziksel olarak da fit olmalısınız. Biliyoruz ki çoğumuz için koşmak bir hobi ama isterseniz “sırım” gibi koşucuların fiziklerine bir göz atın... * Koşmak Göğüsleri Sarkıtır Doğru. Kadınlar doğru spor sutyeni kullanarak bu sorunu çözebilir. Küçük göğüslü kadınlar, göğüslerini göğüs kafesine sıkıştıran tipte spor sutyenleri kullanır. Büyük göğüslü kadınlarsa göğüsleri saran/kavrayan geleneksel tipteki sutyenleri tercih eder. Son araştırmalar, sarmalayan klasik sutyenlerin göğüs sarkmalarına karşı daha etkili olduğunu gösterdi. * Koşmak Yüzünüze Zararlıdır Ne yazık ki doğru. Dikkat ederseniz uzun mesafe koşucuları biraz yaşlı görünür. Bu atletler üç sebepten dolayı normalden daha yaşlı dururlar. Sürekli hareket ve sonucundaki mekanik gerilmeler, cilt altındaki destek dokularında gerilmelere sebep olabilir. Sürekli güneş ve rüzgara maruz kalmak ciltlerini yıpratır. Ve vücut yağ oranları az olduğundan
* Koşu Bandında Koşmak Sokakta Koşmak Kadar Etkili Değildir Kesinlikle yanlış. Bilakis koşu bandında, topuktan omurgaya ve bele alınan darbeler daha azdır. Bu da vücutta daha az hasar demektir. Yolda koşmak ile koşu bandında koşmak arasındaki tek fark, koşu bandında yolun yürüyor olmasıdır. Yoldakiyle aynı kaloriyi yakar ve dinç olursunuz. Ama yarışlara katılacaksanız, yarışın yapılacağı parkur üzerinde hazırlanmanızı tavsiye ederiz. * Koşmak En Üst Düzey Bir Yağ Yakma Çalışmasıdır Yanlış. Araştırmalar vücudun uzun süreli ve orta şiddetteki çalışmalarla yağ yaktığını gösteriyor. (Bir saatlik yumuşak bir koşu idealdir). Ama aynı kiloyu daha kısa ve daha yoğun çalışma seanslarında da verebilirsiniz. Ama bunun sonucunda yağ yakamazsınız. * Hamileyseniz Koşmayın Yanlış. Kadınların hamileyken koşamamaları için, taşıdıkları fazladan ağırlık yüzünden daha çabuk yorulmaları dışında hiçbir engel/ sebep yoktur. * Paranızı En İyi Ayakkabıya Yatırmaktan Çekinmeyin Yanlış. Eğer koşmayı ciddi olarak düşünüyorsanız, iyi bir çift antrenman ayakkabısı alın. Eğer koşmak sizin için arada bir yapacağınız basit bir faaliyetse şu an ayağınızda giyiyor olduğunuz ayakkabılar iyidir. Eğer eklemlerinizde sorun varsa, spor yapmak için özel ayakkabılar bulmalısınız.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
33
cularda görülür. Dinç olmadığınız anlamına gelmez fakat kendinizi çok zorladığınızın bir göstergesi olabilir. Daha yaşlı koşucularda sonradan ortaya çıkan ve her koşunun aynı yerinde beliren veya soğuk günlerde kötü bir hal alan bıçak saplantıları, şüphe çekici bir durum olduğundan kalp ağrısı veya göğüs ağrısı ile karıştırılabilir. Eğer şüphe içindeyseniz doktorunuzla konuşmalısınız. * Her 800 Km’de Bir Yeni Bir Ayakkabı Alın Doğru bir bilgi. Günümüz ayakkabıları bir yıl sonra bile yepyeni gibi görünebilir. Fakat darbe soğurma özelliklerinde 500-800 km geçtikten sonra belirgin bir azalma olur. Yeni bir ayakkabı aldığınızda tabandaki ezilme farkını hemen hissedersiniz. Bu nedenle ayakkabınızı yenilemekte tereddüt etmeyin.
34
Göğüse Saplanan Ani Acı Sizin Kondisyonsuz Olduğunuzu Gösterir * Yanlış. Göğüse saplanan acıların (bıçak saplanması gibi) anlamı hâlâ tam çözülememiştir. İç organlar ve diyaframın aşırı hareketinden kaynaklandığı düşünülür. Bu çoğu koşucu için sorundur ve kişinin ne kadar fit olduğu ile ilgili değildir. Ama daha çok gençlerde, yirmili yaşlarda ve acemi spor-
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Koşmak Düzenli Egzersizin Sadece Bir Parçası Olmalıdır * Doğru. Eklemlerinizi güçlendirmek, sağlamlaştırmak ve vücut duruşunuzu düzeltmek için pilates, yoga ve başka türden jimnastik hareketleri gibi dayanıklılık eğitimleri de yapmalısınız. Sadece koşmak, her şeye yarayan bir aktivite değildir.
* 25 Dakikadan Az Koşmak Yararsızdır Yanlış. Bu, ne elde etmek istediğinize bağlı bir durumdur. Eğer maratonlara hazırlanıyorsanız 25 dakikadan az koşmak yarar getirmez. Bununla beraber, 25 dakikada hız ve tempoyla oynayarak belirli miktar yağ yakabilirsiniz. 1 dakika normal tempo koşup, 10 saniye sprint atın sonra yeniden 1 dakika normal hızına dönün. Bu şekildeki bir 25 dakika fazlasıyla sonuç verir. * Yürümek Yararsız Bir Angaryadır Yanlış. Yürümek mükemmel bir çalışma şeklidir. Bir saatlik enerjik, tempolu bir yürüyüş 300 kalori yaktırır.
Tarihte İlkler Toplu İğne
Milattan 4 bin yıl önce Mısırlılar, giysilerini tutturmak için bakırdan yapılmış topluiğneler kullanıyorlardı. Mısır'da ayrıca, balık kılçıklarından ve başka hayvan kemiklerinden de topluiğneler yapılırdı. Romalılar ve Yunanlılar döneminde daha güzel görünümlü topluiğneler üretildi . O dönemin varlıklı insanları, giysilerinde altın ve gümüşten yapılmış topluiğneler kullandılar. Demirden yapılan topluiğnelerin kullanımı, 16. yüzyıldan itibaren yaygınlaştı. Bu topluiğneler elde yapılıyorlardı. Amerikalı Lemnel Wrihgt, 1820'li yıllarda otomatik bir topluiğne üretim aygıtı geliştirdi.
Steteskop
Jilet
Ayna
King Camp Gillette tarafından 2 Aralık 1901 günü patenti alındı. Aslında Gillette'e bu fikri, patronu William Painter vermişti. Bir gün ona gelerek, "Neden şöyle bir kere kullanıldıktan sonra atılabilecek bir şey yapmıyorsun? Öyle bir şey bul ki, müşteri tekrar almak zorunda kalsın!" dedi. Gillette, bu öneriyi 1895 yılma kadar hiç önemsemedi. O yıl, bir gün aynanın önünde durup yüzüne bakarken, usturanın yerini alabilecek bir şey yapmak fikri geldi. Derhal çelik üreticileriyle temaslara başladı. Ama konuştuğu bütün ustalar, ona yeterince ince, yeterince düzgün, yeterince keskin ve yeterince ucuz bir kesici çelik yapmanın olanaksız olduğunu söylediler. Bir gün (28 Eylül 1901) Boston'da William Nickerson adlı bir teknisyene rastladı ve öteki bütün ustaların sıraladıkları güçlüklerin üstesinden birlikte geldiler. 1903 yılında, jilet üretimi başladı.
1816'da Fransız doktor Rene Laennec Paris sokaklarında dolaşırken, oynayan iki çocuk gördü. Çocuklardan biri elindeki tahta sopanın bir ucuna kulağını dayamıştı, öbürü ise tahtanın öteki ucuna iğneyle vuruyordu. Vuruş sesleri tahtanın içinden iletiliyordu. Daha sonra Laennec bir sayfa kağıdı rulo yaparak iple bağladı. Bunu hastanın göğsüne dayadığında kalp atışlarını dinleyebiliyordu. Bu alete Yunanca göğüs anlamındaki stethos sözcüğünden gelen stetoskop adı verildi.
Günümüzden 4 bin yıl önce, Ortadoğu ve İtalya'nın kuzey kesimlerinde, yanardağ lavlarının parlak artıklarının cilalanmasıyla, görüntüyü aksettiren ilk aynalar yapıldı. Gümüşleme yöntemiyle ayna elde etme tekniği ise, 14. yüzyılda Venedik'te geliştirildi. Venedikliler, bir cam tabakasının arka yüzeyine cıva sürerek, ayna yapmayı başardılar ve o tarihten sonra bu cam parçası, özellikle kadınların ellerinden düşmez oldu. Asıldıkları odanın içinde bulunan her şeyi yansıtan dışbükey aynalar, ilk kez 14. yüzyılda Almanya'nın Nürnberg kentinde yapıldı. Cam ustaları, üfleme yöntemiyle cam küreler oluşturduktan sonra, bunları ortadan ikiye bölüyorlar, sonra da iç kısımlarını ince bir cıva tabakasıyla kaplayarak dışbükey aynayı elde ediyorlardı. Günümüzde ayna yapmak için kullanılan yöntemin temelleri ise, 1835 yılında, Alman kimyageri Justus von Liebig tarafından atıldı. Gümüş nitrat, özel bir yöntemle cama tatbik edildiğinde, içindeki gümüş cama yapışıyor ve böylece son derece net görüntü veren bir ayna elde ediliyordu. Gümüş nitratı cama sıvanırken ayrıştırmak için, genellikle şeker ya da Rochelle tuzu kullanılıyordu. Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
35
▧ARAŞTIRMA◢ Selin ŞERİTÇİ
Hiç Düşündünüz mü? Daha anlayışlı biri haline dönüşmek, sayısal hesaplamalarda pratikleşmek, aile bireylerini verdikleri cevaplardan sizden beklentilerini kavrayabilmek... Az da olsa, bu ayrıntıların hayatımızı değiştirebileceğini biliyoruz.
Beynimize yaptıracağımız mini egzersizlerle “daha anlayışlı biri haline dönüşmek, sayısal hesaplamalarda pratikleşmek, aile bireylerini verdikleri cevaplardan sizden beklentilerini kavrayabilmek...” bunları başarmak mümkün. Bu arada yediklerimize ve içtiklerimize de dikkat etmemiz gerekiyor. Beynin ihtiyacı olan besinlerin başında makarna, pirinç, patates ve ekmek gibi karbonhidratlar geldiğini de mutfakta bir yerlere yazmak gerekiyor.
36
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Her Gün Yeni Kelimeler Öğrenin Günlük yaşam içinde karşılaştığımız her kelimenin anlamını biliyor muyuz? Bu soruya tam olarak yanıt veremiyorsanız kelime dağarcığınızı geliştirmeniz gerekiyor demektir. İnsanlarla etkin bir iletişim için yeterli kelime bilgisine sahip olmalıyız. Toplumun büyük bir kısmı günlük hayatta 6 bin kelime kullanıyor. Bu sayı içinde tekrarlar da bulunuyor. Peki sözlük bilgimizi nasıl geliştireceğiz, işte size bazı ipuçları; *Yeni bir kelimeyle karşılaştığınızda ilk işiniz sözlüğe bakmak olsun. *Karşınızdaki kişi bilmediğiniz bir kelime veya deyim kullandığında bunların ne anlama geldiğini sormaktan çekinmeyin.
Dünyanın IQ’su en yüksek insanı, 228 puan ile Guinness rekorlar kitabına giren Marilyn Vos Savant. Bunu nasıl başardığını “Beyin Jimnastiği: Beynin Gücünü Artırmak ve 12 Haftada IQ’nuzu Geliştirmek” adını verdiği kitapta anlatıyor. Savant, “Beyin jimnastiği aklınızın sınırsız kapasitesini öğrenmenizde, günlük hayatta karşılaştığınız problemleri çözmenizde, etrafınızdaki kişilerle iyi ilişkiler kurmanızda yardımcı olacak” diyor. İşte beyninizi geliştirmek için uygulayabileceğiniz programın başlıca etapları: Daha Zeki Olabilir miyiz? Doğru diyet uygulanarak beynin daha iyi çalışmasını sağlayacak olan 100 milyar hücresini besleyen yakıt ihtiyacı karşılanabilir. Peki, bu yakıtı nasıl temin edebiliriz? İşte cevabı: Beynin ihtiyacı olan besinlerin başında karbonhidratlar geliyor; makarna, pirinç, patates ve ekmek. Bitkisel yağlarda ve yumurtanın sarısında bulunan E vitamini, magnezyum, çilek, domates ve sebzelerdeki C vitamini, tahıllardaki B1 vitamini, ıspanak ve muzdaki B6 vitamini, ayrıca D vitamini ve kalsiyumu da unutmamak lazım.
*Hayatınızdan argo kelimeleri çıkarın, konuşurken daha anlamlı ve keskin kelimeleri tercih edin. Kolay İşlemlerde Hesap Makinesi Kullanmayın 6 bölü ½ kaç ediyor. Eğer bu sorunun cevabını vermekte zorlanıyorsanız (sonuç 12) hesaplamalarda sıkı bir egzersiz yapmanız gerekiyor demektir. Matematik konusunda pratik olmak düşünceleri daha iyi kavrayabilmenizi, doğru kararlar alabilmenizi sağlıyor. Bu sorunla başa çıkabilmeniz için size birkaç öneri.
*Problemler karşısında aklınızı kullanmaya özen gösterin. Sakin olun ve çözüm için en iyi yolu bulmaya çalışın. Çevrenizdeki insanları olaydan uzak tutun. *Kişilerin söylediklerine körü körüne inanmayın, dışarıda yağmur yağıyor cümlesini duyduktan sonra, yanınıza şemsiye almadan önce bir kere de pencereden kendiniz bakın. Gözlem Ruhunuzu Harekete Geçirin Bir ahtapotla bir gül arasındaki ortak özellikler nelerdir sorusu karşısında donup kalıyorsanız gözlemlerinize güvenmemeniz gerekmektedir. Çünkü bu sorunun birçok cevabı bulunabilir, en azından ikisinin de birer canlı oldukları söylenebilir. Gözlem gücünü artırmak için; *Çevrenizdeki eşyalara ya da canlılara dikkatle bakın, yaşanmış olaylardan da yararlanabilirsiniz. *Bol Bol Test Çözün *Günlük hayatta karşılaştığınız reklam panolarına eleştirel gözle yaklaşın, hedefe ulaşmak için kullanılmış araçlara dikkat edin. Konsantrasyon Oranınızı Artırın Konsantrasyonunuzu ve dikkatinizi geliştirmek için şu yollara başvurabilirsiniz: *Her seferinde tek bir iş yapın.
*Rakamları düşman olarak görmekten vazgeçin önce. Matematik soyut bir bilim değildir. Tüm rakamların bir karşılığı vardır ve bu karşılık üzerinden düşünmek gerekmektedir. *Matematiğin eğlenceli olduğuna inanmanın zamanı geldi. Öğretmenlerle yaşamış olduğunuz sorunları matematiğin üzerine atmayın. *Beyninizin gücünün farkına varın. Küçük işlemlerde hesap makinesi kullanmayın, beyninizden yardım isteyin.
*Fazla zaman istemeyen işlerinizi çabucak yapın, böylece daha önemli işlerinize vakit ayırabilirsiniz. *Televizyonu kapatın, televizyon ritmi dikkatinizin dağılmasına neden olur. *Yaptığınız işlerde sona ulaşmayı başarın, başladığınız işleri yarım bırakmak, özellikle de hiçbir neden yokken, zaman kaybından başka birşey değil.
Mantığınıza Güvenin Mantık, problemleri analiz etmede ve çözüme ulaşmada size yardımcı olacak. Mantığınızı geliştirmek ve kullanabilmek içinse şunları yapabilirsiniz. Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
37
▧İDEAL◢
İDEAL ÖĞRENCİ YURTLARI YAZ DÖNEMİNDE HİZMETİNE DEVAM EDİYOR Konya’nın tanıtımında önemli yeri olan Türkiye satranç turnuvası ve gençlik değişim projesine Katılan yerli -yabancı turistleri misafir ederek Kulublere ve turizme destek verdi 2012 Türkiye Kulüpler Satranç Şampiyonası Konya da düzenlendi… 15-22 Temmuz 2012 tarihleri arasında Konya ve Aksaray'da 35 il ve KKTC’tan toplam 70 kulübün ve 1.064 sporcunun rekor katılımıyla gerçekleşen 2012 Türkiye Kulüpler Satranç Şampiyonası katılımcıları ve hakemleri İdeal Öğrenci Yurtlarında misafir edildi. Misafirlerimiz turnuva dışında kalan vakitlerinde İdeal Yurtları Yöneticileri tarafından düzenlenen şehir turu katılarak Konya’yı tanımaları sağlanıldı. 22 Temmuz 2012 sona eren turnuvada Kahraman Belediye Spor Kulubü şampiyon olurken ,İkinciliği Akdeniz Belediyesi Spor Kulubü, üçüncülüğü ise Aliağa Gençlik Spor Kulübü aldı, düzenlenen ödül törenine Türkiye Satranç Turnuvası Ali Nihat Yazıcı şampiyon ve dereceye giren kulüplere ödüllerini takdim ettiler.
38
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
ÇEVRECİLİK BİLİNCİ TOPLUMA YAYILIYOR!
25.06.2012-01.07.2012 tarihleri arasında Türkiye,Litvanya ve Letonya ülkelerinde ki ekipler ile yapılan çalışmada çevrecilik bilincini topluma yaymak ve ülkeler arası bir kültür paylaşımı sağlamak amaç düzenlenen proje katılımcıları İdeal Öğrenci Yurtlarında misafir edildi.
Proje Ulusal ajans ve Anadolu Kartalı Grubunun ortak çalışmasıdır.Projeye Meram belediyesi Sponsor olmuştur.Orjinal adı ‘Explore the Nature ‘ olan proje (Doğayı keşfet) kapsamında bir çok faaliyet yürütülmüştür.Konya nın Ballı kayalar mevkiinde çadır kampı kurulmuş doğa ile iç içe olunmuştur. Faaliyetlerin büyük çoğunluğu İdeal Öğrenci Yurtlarında Yöneticilerinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Katılımcılar ülkesinin geleneksel yemeklerini ve danslarını değişik oyun ve aktiviteler hazırlayarak ülkelerini tanıtma şansı yakalamışlardır. Meram Belediye başkanı projede ki gençleri akşam yemeğine ve sabah kahvaltısına davet ederek projeye destek vermiştir.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
39
▧KİŞİSEL Betül TÜRKMEN
Alternatif Hayatı Düşünürken Günlük Hayatın Kısa Tanımı
Sabahın 7’sinde başlayan günlük maratonunuz, saat 18 sularında mesainin bitmesiyle bitmemiş, akşam trafiğiyle yeni ve zorlu bir parkura daha başlamıştır.
Şansızsanız, bireysel krallığınızın tahtırevanı otomobilinizde, aynı radyonun aynı programını dinleyerek, yavaşça eve ulaşmayı hayal ediyorsunuzdur. Şanslıysanız, servisin bir köşesinde o hep hasret kaldığınız uykunuzla erken buluşmanın kısa ama tatlı keyfini yaşıyorsunuzdur. Hangi yoldan gelirseniz gelin, akşamların açıldığı tek kapı o sıcak, o sözünüzü dinleyen evinizdir.
40
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
kaygısızlık hep biraradadır. Artık iyice evinize yerleşmişsinizdir.
Topuklarına basarak çıkarıdığınız ayakkabılarınızı öylece bırakıp, sırtını yaslayarak oturmanın verdiği rahatlığı önceden hissederek doğruca salondaki kanepeye atarsınız kendizi. Televizyon kumandası dün akşam uyuyakaldığınız yerdedir, yani az önce kendinizi bıraktığınız yerde. Sevinirsiniz, yoksa “şimdi kim kalkıp alacak kumandayı”. Şöyle bir iki bakarsınız kanallara. Önce haberler. Ne olmuş bitmiş memlekette. Biran kendizi duyarlı hissedersiniz. Gündemden haberli, içinde bulunduğu dünyanın farkında. Ama çok geçmeden sıkılır, kafanızı dağıtacak, boş anlamsız bir yerli dizinin hayatınıza benzer yanlarında bulursunuz kendizi. Zaman geçmektedir. Karnınız acımakta, yapılacak işler sizi beklemektedir. Ama o kanepe, sanki iyice sizi içine çekmekte. Kanepe sizi içine çektikçe, rahatlıyacağınıza, sırtınız ağrımaya başlar. Çünkü geçen zaman yapılacak işlerin baskısını iyice artırmaktadır omuzunuzda. Kumandaya son bir çare bakar, sizi beş on dakika daha oyalacayacak bir program bulmaya çalışırsınız ama olmaz. Of puflarla kalkarsınız, sıcak, yumuşak yerinizden. Odanıza doğru sallanırsınız, ama resmen sürünerek. Günlük “aklı başındalık” köstümünüzü çıkarır, bir eşofman altı, bir de “sweat shirt”ten bozma akşamlığınızı giyersiniz. Artık gerçekten eve gelmişsinizdir. Temel ihtiyaçlar herşeyin önüne geçmiştir ama ne yiyeceğim sorusu zaten aç olan midenizin başınıza vurmasına sebep olmaktadır. “Hep aynı hep aynı kardeşim, bunun hapı ne zaman
çıkacak” diye söylenirsiniz, daha dün akşam söylenmemiş gibi. İlgisizlikten günü geçmiş buzdolabınadır ilk hamle. “Bakim varmı hazırda bişey hemen ayaküstü” der ve buzdolabının kapısını refleksif açarsınız. Taşlaşmış bir pizza dilimi, asiti gitmiş litrelik açık bir kola, solmaya yüz tutmuş bir iki yeşillik. Düşünmeye başlarsınız, ama hala dolabının kapağı açıktır, görecek olduğunuzu görmenize rağmen. Gerçekten baktığınızdan değil, orda geçen süre açlığınızı bir süre unuttuğunuz içindir. Buzdolabının soğukluğunun böbreklerinize hafiften vurmasıyla artık karar vermeniz gerektiğine karar verirsiniz. Ama makarnayla, sabahki gibi kahvaltımsı bir hızlılık arasında kalmışsınızdır. Vaktiniz dar olduğu için bu akşam da kahvaltımsıyı seçersiniz. Hızlıca yer, ani bir doygunluk yaşarsınız. Bir sonraki hamle çantadaki sigarayadır. Ama bu kez buzdolabındaki gibi zaman kaybedilmez. El yordamıyla paket bulunur, tereddütsüzce sigara yakılır, ve o tatlı nefes ciğerlere doldurulur. Şimdi iyice evinizdesinizdir. Birbirine o kadar zıt, birbirini bir o kadar tamamlayan temel ihtiyaçlar, sırayla kendilerini hissettirmektedir. Sarı ışık veren ampüllerle ambiansı tamamlanmış tuvalete doğru, yavaş ama emin adımlarla ilerlersiniz. Siz yürürken bütün dünya flulaşıp arka fonda kalmıştır. Şimdi sadece o anlatılmaz keyif dakikaları, gününe göre kitap yada mizah derginiz, sigaranız ve klozetiniz kalmıştır ön planda. Az sonra günün bütün ağırlığını üzerinizden atacaksınızdır tam manasıyla. Haz, rahatlık, boşluk, dinginlik,
Sifonun çekilmesindeki o şarıltılı gürültülü, flulaşmış dünyayı tekrar berraklaştırıp aklınızın kadrajına sokmuştur. Hemen bilgisayarınıza gidip bu görüntüye daha yakında bakmak için, pasaportsuz sınırlar ötesi yolculuğunuza açılırsınız, tek tuşla, seyahat aracınız “browser”ınızı cam kenarı koltuk yaparak. Kaptan şoförün o çekilmez “doldurma kaseti” yerine, “winamp”ın “shuffle”ına emanet müzik eşliğinde. Bir-iki e-posta, bir-iki web sayfası, bir-iki blog, bir-iki yararlı-yararsız bilgi, bir-iki masaüstüne “mouse”la boş kare çizme hareketinden sonra neyle uğraşılması gerekiyorsa onla uğraşmaya geçersiniz. Termo-dinamiğin sınırlarını zorlayan bünyenizle, potansiyelinizdeki son enerjinizi, kinetiğe aktarırsınız. Manivelanız, klavyedir, dayanak noktası “mouse”. Kızaran gözlerinizdeki acıyı derin bir esnemenin ardından hissedersiniz. Akabinde sigaradan dolayı kültablası kıvamına gelmiş ağzınızdaki acılığı. Kısılan gözleriniz, yatağın dayanılmaz çekiciliğini her açıdan görebilmektir her nasılsa. Esneye esneye gittiğiniz lavaboda, diş fırçanıza macunu sürer sürersiniz ve yan gözünüzle aydaki yansımasınıza gururla bakmaktasınızdır. Ve usulca yatağa süzülüverirsiniz.
Ve artık evinizle bir bütün halidesinizdir. Hiç olmamış gibi. Bugün hiç yaşanmamış gibi. Yarın bunlar yaşanmayacakmış gibi…
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
41
▧GEZİ◢ Selin ŞERİTÇİ
Dünya'ya Açılan Örnek Bir İlçe
BEYPAZARI
Beypazarı, İç Anadolu Bölgesi'nde Ankara'ya bağlı bir ilçe. Ankara'nın 98 km. batısında, denizden ortalama 700 m. yüksekliktedir. İsim kökeni Osmanlı Devleti'nin toprak rejimi ve askeri sisteminin bel kemiğini oluşturan tımarlı sipahi merkezleri'nden birisi olan Beypazarı, yöredeki sipahi beyine ve ticari, ekonomik hayatın yoğunluğuna istinaden Beğ Bazarı diye adlandırılmıştır. Beypazarı, Roma döneminde, İstanbul'u Ankara ve Bağdat'a bağlayan önemli büyük tarihi geçit yolları üzerinde bulunmaktaydı. Bilinen ilk adı "kaya doruğu ülkesi" anlamına gelen Lagania idi[2] ve Bizans İmparatorluğu'nun piskoposluk merkeziydi. M.S. 491-518 yılları arasında hüküm süren Doğu Roma (Bizans) İmparatoru Anastasios'un ziyaretine atfen şehrin adı, Lagania - Anastasiopolis (Anastasios Kenti) olarak değiştirildi.
42
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Tarihçe Beypazarı toprakları pekçok çok eski uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. İlk yerleşimi işaret eden net bilgiler bulunmamakla birlikte yerleşim yeri olarak kullanılmasının eski çağlara dayandığını gösteren bulgular vardır. Bu yüzden üzerinden değişik hakimiyetler gelip geçen Beypazarı topraklarında biriken tarih farklı kültürlerin izlerini taşımaktadır. Beypazarı’nın Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde deyinmeden geçemediği tarihi önemi, bu farklılıklarla beslenmiştir. Eski bir yerleşim yeri olan Beypazarı topraklarında, sırasıyla Hitit, Frig, Galat, Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu ve Osmanlıların egemen olduğu bilinmektedir. Selçuklular döneminde Beypazarı, İstanbul Bağdat yolu üzerinde önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Beypazarı, Orhan Bey'in Ankara'yı alması ile Hüdavendigâr (Bursa) Sancağı'na bağlanarak Osmanlı yönetimine geçmiştir.
Roma döneminde, "Lagania" adını alan bu yöre bir piskoposluk merkezi haline gelmiştir. "Kaya Doruğu" anlamına gelen bu ad daha sonra o dönemlerde hüküm süren İmparator Anastasius’un (M.S. 491 – 518 ) bölgeye ziyaretiyle "Lagania Anastasiapolis" olarak değişmiştir. İstanbul’u Ankara’ya ve Bağdat’a bağlayan geçit yolları üzerindeki konumuyla ticari anlamda parlak dönemlerini yaşamıştır. Türklerin Anadolu’ya egemen oluşuyla Türkmen boylarının da yurdu olur Beypazarı.Bu boylardan en önemlisi Kayı Boyu'dur. Selçuklu Sultanlığı kendilerine yurt olarak yer göstermiş, Gazi Gündüzalp yönetiminde ilk önce Ankara civarına yerleşmişlerdir. Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osman Bey'in dedesi Gazi Gündüzalp'in mezarı Beypazarı'nın Hırkatepe Köyü'ndedir.
Mimari Beypazarı konakları ile meşhurdur. Genellikle iki ya da üç katlı olan konaklar yapılırken işlevsel ve kültürel detaylarla bezenmişlerdir. Bu evler zemin katları taş, üst katları ahşap iskelet içine ahşap veya kerpiç dolgu sistemi kullanılarak inşa edilmiş. Bahçesiz, küçük bahçeli ve büyük bahçeli olarak çeşitlilik gösteriyorlar. Cumbalı veya çoğunlukla "guşgana"lı yapılar olarak çıkıyorlar karşımıza. Bahçeli evlerin bir özelliği olan ve "çantı" olarak da bilinen "guşgana", tipik Beypazarı evlerinin en üst kısmında bulunan küçük bir bölüm. Bu bölüm inşaata yarıda kalmış hissi verse de aslında kasten o şekilde yapılandırılmıştır. Beypazarılılar, hem aileleri genişlediğinde evi büyütme ihtimalini düşünerek hem de yiyeceklerini kuruturken veya muhafaza ederken de yararlanmak amacıyla böyle bir yapı tercih etmişler. Guşganalar yazın sıcaktır; kışlık ihtiyaçlar kurutulur ve kış geldiğinde de o aylarda soğuk olan bu kısımda bozulmadan saklanır. Yarının erzakını bugünden hazır eden tedbirli Beypazarılı, sıcak kanlı olduğunu da evlerini birbirine bitişik yapmış olmasıyla açığa vuruyor.
Birbirine komşu evlerdeki kapılar, pencereler, guşganalar birbirine bakar durumda. Bu iç içe yerleşim tarzı sosyal yaşamın ve ilişkilerin samimiyetine işaret ediyor. Beypazarı evlerinde yerel dilde "dinme dolap" diye adlandırılan ve katlar ve bölümler arasında yatay ve düşey servis sağlayan döner dolaplar vardır. Ev çatıları genellikle alaturka kiremitten yapılmıştır. Son zamanlarda onarım amaçlı elden geçerken kolay uygulanabilirliği ve ucuzluğu düşünülerek sac malzemeyle kaplanmış çatılar da bulunmaktadır. Bahçeli evlerde sokak yönündeki bahçe duvarlarının oldukça yüksek olması dışarıya karşı tedbiri vurguluyor. Bahçelerin komşu evlerle neredeyse bitişik olması da halk arasındaki güven duygusunu düşündürüyor. Anadolu evlerinin genel mimari özellikleri ile birlikte gelişmiş olan konakların çamdan kapılarını aralayarak samimi, sıcak yaşantılara göz atabiliyor insan. Göz atmakla kalmayıp, içinde konaklayarak, konaklarda sunulan yöresel yemekleri tadarak bu yaşantıdan birkaç gün çalabilirsiniz. Yöresel kültürü yansıtan değerlerin sunulması için Beypazarı Konakları’nın bazıları restoran
veya pansiyona çevrilmiş. Daha küçük evler de yöresel gıda ürünlerinin satıldığı mağazalara ya da el işçiliği alanında büyük önem taşıyan Beypazarı gümüşçülerine mekan olmuşlar. El sanatları Yıllar boyu gümüşü, bakırı, demiri, deriyi, ipeği işleyen Beypazarı halkı bu sanatlardan geçimini sağlamaya devam ediyor. Günlük yaşamın bir parçası olarak karşımıza çıkan el emeği göz nuru ürünler yalnızca turistlere hitap etsinler diye işlenmemekte; aynı zamanda, yöre halkının ihtiyaçlarına cevap vererek bir gelir kaynağı teşkil etmekte. Beypazarı, kültürü ve geleneklerini yaşatan, kendini bu işe adamış el sanatı ustalarıyla el sanatları tezgâhları turistik ve yaşamsal anlamda büyük önem taşımaya devam ediyor. Telkari Beypazarı’na Ahilik yoluyla kazandırılmış bu sanat Beypazarılılar için oldukça eski bir uğraştır. Gümüş işlemeciliğinin en gözde sanat olduğu bu ilçede gümüş madeninin bulunduğu düşünülmesin. İlçeye gümüş başka illerden Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
43
ziyaretçilerin ilgisini oldukça çekiyor. Mardin başta olmak üzere, ülkemizde ve yurt dışında birçok yerde alıcısını bularak ticari pazarı hareketlendiriyor.
dukça ilgili görüyor. Renk renk boyanmış deriler, ustalarının ellerinde biçimlenip ayaklara yarıyor. Yemenilerin de telkari işi takılar gibi, hem yurt içinden hem yurt dışından alıcısı mevcut.
Dokumacılık İlçede bu sanattan ortaya çıkan ürünler hala kullanılıyor. Suni ipek, pamuk ipliği ve yün ipliği kullanılarak icra edilen sanat, bir aile mesleği olarak devam ettiriliyor. Dokuma tezgahlarında kıldan kumaşlar dokunuyor ve kışın giyilecek şalvar, yelek gibi giysiler dikiliyor.
Bindallı - El İşlemeleri Dokuma işi olan veya ince deriden yapılmış birtakım giysilere ya da eşyalara, iğne ile farklı renklerde, özelliklerde iplikler kullanılarak yapılan süslemeler işleme olarak adlandırılır. Beypazarı yöresinde en yaygın ve ön plandaki yöresel giysi türü olan sırma işlemeli "bindallı”lar çeşit çeşit desenle süslenir. Her genç kıza annesinden kalan bu değerli elbiseyi, "çevre" adı verilen minik örtülerin işlenmesiyle süslenmiş tülbentler tamamlar.
Beypazarı’nda "ipekli bürgü" yöreye özgü dokuma olduğundan oldukça büyük önem taşıyor. Bürgü, kadınların örtünmek için kullandığı bir tür örtüdür ve çok eski dönemlerden beri dokumacılığın vazgeçilmez ürünlerindendir. geliyor ve burada usta ellerle buluşup harika aksesuarlara dönüşüyor. Gümüşün işlenip ince tel haline getirilerek şekillendirildiği bu tekniğe telkari denir. Telkari işçiliğiyle kemer, kolye, bilezik, küpe, iğne, başlık gibi takı ve aksesuarlar yapılıyor. Bu özgün ürünler ilçeye gelen
44
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Yemenicilik Ülkemizin Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Kilis gibi şehirlerinde de devam ettirilen yemenicilik Beypazarı için oldukça önemli bir sanattır. Deriden yapılmış kısa konçlu ayakkabı olarak tarif edilebilecek yemeniler Beypazarı’nda ol-
Dövme Bakırcılık Beypazarı’nda yaygın olarak icra edilir. Bu sanat bakır madeninin dövülerek işlenip genellikle mutfakta kullanılan çeşitli eşyalara dönüştürülmesi işidir. İlçede en çok ilerlemiş sanat olarak görülür. Bakır ustalarının elinde çekiç ve örs ile dövülerek hayat bulan maden; tencere, tava, kazan, ibrik, güğüm ve sigaralık gibi eşyalarla
İnözü Vadisi İnözü Vadisi'nden bir görünüm. Vadinin derin havasına alandaki doğal bitki örtüsü ve birtakım tarihi kalıntılar eklenmiş. Beypazarı’nın kuzeyinde bulunan vadinin iki tarafı balık sırtı görünümünde yükseliyor. İnözü Çayı’nın aşındırmasıyla oluşmuş vadide kayalıklara oyulmuş çok sayıda mağara bulunuyor. Mağaraların bir bölümü çok yüksekte olduğundan ziyaret edilmeleri pek mümkün olmuyor. Bu mağaraların, o devirde yaşayanlar tarafından kullanılan, ziynet eşyalarının da muhafaza edildiği mezarlar olduğuna dair çeşitli göstergeler bulunuyor. Ancak, arkeolojik anlamda bir çalışma yapılmadığından kesin veriler elde edilememiştir. Doğal mağaralardan oluşturulmuş kullanım alanlarına işaret eden alanlar da dikkat çekmekte. halkın yaşantısındaki yerini hala korumakta. Demircilik Ateşin şekillendirdiği sanatla ortaya çıkan emek demircilik. Ateş ocaklarında yumuşayıp şekil alan demir; örs, çekiç, balyoz ve maşa kullanılarak çeşitli eşyalara, araçlara dönüştürülüyor. 70 yıldır uygulanan sanat, eskisi kadar olmasa da ilçede varlığını hala devam ettiriyor. Halkın günlük hayatında işlev sahibi olmayı sürdürürken, ustasına gelir kaynağı oluyor. Semercilik İçinde bulunduğumuz yüzyılda bu mesleğin sürdürüldüğü ender yerlerden olan Beypazarı’nda eskisi gibi yaygın olmasa da semercilik hala
icra edilen bir sanat. Bir kervan yolu üzerinde bulunan Beypazarı’nda semerciliğin gelişmesi şaşırtıcı değil. Ancak zamanla ulaşım araçlarının değişmesiyle eskiye göre oldukça az ürün verilmekte. Yine de, yeni üretim ve onarım hizmeti hala halk içinden alıcısını buluyor ve ustalara gelir kaynağı oluyor.
2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası kapsamında, bu vadi doğal ve arkeolojik sit alanı olarak koruma altındadır. Vadide gezinirken oturup doğanın tadını çıkarabileceğiniz ve yöresel yemekleri tadabileceğiniz tesisler de bulunmakta.
Saraçlık Eski dönemlerde ulaşımda yaygın olarak kullanılan at arabalarının gerekleri sonucu gelişen bu sanat, deri ve meşinden yapılma eşyalar işlenilerek icra edilir. Ustasına saraç adı verilir. At takımları, araba koşumları, eyer, semer gibi takımların deri kısımlarının tamiri ve üretimi işidir. Beypazarı'nda halen yaşatılmakta olan bu mesleğin Türkler için önemi büyüktür. Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
45
▧HAYVANLAR KISA KISA◢ Selin ALEMİ ŞERİTÇİ◢ Betül TÜRKMEN
ARILARIN GİZEMLİ DÜNYALARI Arı, zar kanatlılar takımına ait Apodia familyasını oluşturan tüm böcek türlerine verilen isimdir. Zar kanatlıların özelliği, içinde enine ve boyuna damarcıklar bulunan ve iki çift saydam zar şeklinde kanatlarının olmasıdır.
Arıların vücudu baş, göğüs ve karın olmak üzere üç kısımdan meydana gelir. Vücutları yumuşak yapıdaki yoğun bir kıl örtüsüyle kaplıdır. Başta bir çift duyarga bulunmaktadır. Bunlar koku, tat, dokunma ve hissetme duyularını sağlarlar. Duyargalar içerisinde bulunan sinir uçları sayesinde duyularına ek olarak rüzgâr hızını ve hava sıcaklığını da algılayabilmektedirler. Arıların duyargaları o kadar hassastır ki 2 km mesafeden balın kokusunu alırlar. Baş içyapı itibariyle de önemli salgıların yapıldığı kısımdır. İşçi arıların yutak üstü salgı bezleri genç yaşta arı sütü, daha ileriki yaşlarda
46
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
baldaki sakarozu parçalayan enzimler salgılarlar. Çenede bulunan bezler ana arıda ana arı feremonunu, işçi arılarda ise alarm feremonunu salgılamaktadır. ÇALIŞMA GRUPLARINA GÖRE ARILAR Kraliçe Arı, petek gözlerine bırakılmış bulunan döllü bir yumurtanın lavra döneminde, İşçi arı olacak larvaya göre daha sık ve daha zengin gıda (arı sütü) ile özel beslenmesi sonucunda yumurtadan yetişkine toplam 16 günde ulaşır. Daha sonra erişkin anaarılar, içlerinden yalnızca bir tanesi kovanda kalıncaya değin kıyasıya dövüşürler. Bu yeni anaarı kovanın eski anaarısına saldırır. O da yeni bir koloni kurmak üzere bir
sürüyle birlikte kovanı terk eder. Buna arıcılıkta oğul verme denir. Bu şekilde arı kolonisi ikiye bölünmüş olur. Arı kolonilerinin her birinde sadece bir kraliçe bulunur ve bu kraliçe arı diğer dişilere göre daha büyüktür. Temel görevi ise yumurtlamaktır. Yalancı Kraliçe Arı: Koloni, herhangi bir nedenle kraliçe arısını yitirdiğinde, kraliçe arının yokluğu işçi arılar tarafından 1-2 gün boyunca anlaşılmaz. 1-2 günün sonunda kraliçe arının yokluğunun farkına varan arılar kraliçe arı olarak beslemek üzere günlük yumurta da bulamayacaklarından, kendi aralarından bir işçi arı seçerek onu arı sütü ile beslemeye başlarlar.
Bal arısı 1,2 cm uzunluğundadır. Baş ve göğüs bölümü az çok kıllıdır ve genellikle sarı tonlardaki rengi soydan soya değişir. İki büyük bileşik göz ve üç basit göz, başın tepesinde yer alır. Koku alıcı iki duyarlı anten de keskin görme duyusuna yardımcı olur. Bal arıları toplu halde yaşayan canlılardır ve kovanda yaşamın devamlılığını sağlamak için hep birlikte çalışırlar. Bir kovanda işçi arılar, ana arı ve erkek arılar bulunur.
Bal arısı 1,2 cm uzunluğundadır. Baş ve göğüs bölümü az çok kıllıdır ve genellikle sarı tonlardaki rengi soydan soya değişir. İki büyük bileşik göz ve üç basit göz, başın tepesinde yer alır. Koku alıcı iki duyarlı anten de keskin görme duyusuna yardımcı olur. Bal arıları toplu halde yaşayan canlılardır ve kovanda yaşamın devamlılığını sağlamak için hep birlikte çalışırlar.
İşçi arılar kovandaki bütün işleri üstlenmişlerdir ve büyüdükleri hücreden çıktıkları andan itibaren gelişimleri ile orantılı olarak kovan içindeki görevleri de değişir. İşçi arılar yaşamları boyunca kovan içindeki her türlü işle ilgilenmiş olurlar. İlk üç günleri kovan temizleyicisi olarak geçer. Kraliçe ve işçi arıların iğnesi olduğu halde bal yapmayan erkek arılar iğnesizdir.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
47
ARILARIN BİLİNMEYEN ÖZELLİKLERİ
◉16.000 arı türü vardır. Bunların çoğu küme
adamı Jan Swammerdam,kovanın büyük arısını
Gizli Böcek Sensörü Projesi’nde Los Alamos
hâlinde yaşamayan arılardır. Yalnızca yüzde
parçalarına ayırıp incelediğinde yumurtalıklarını
bilim adamları, arıları patlayıcıları tanımlayabil-
beş kadarı grup hâlinde yaşar. En sık rastlanan
keşfetti.
◉Avustralyalı araştırmacılar, bal arılarının
mesi konusunda eğitti.
sosyal arı türü bal arısıdır. 80.000 kadar arı tek bir kovanda koloni olarak yaşayabilir.
◉“Balayı” kelimesi eski bir Kuzey Avrupa
insan yüzlerini ayırt edebildiğini keşfetti.
geleneğinden türemiştir. Bu geleneğe göre
◉1660’ların sonuna kadar kraliçe arının aslında
Böceklere siyah-beyaz resimler gösterildi ve
yeni evlenenler bir ay boyunca mayalı baldan
“kral” olduğu zannediliyordu. Hollandalı bilim
verdikleri doğru yanıtlar için ödüller sunuldu.
yapılmış bal likörü içiyorlardı.
48
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
◉Vücut ağırlıklarının 330 katı yük çekebiliyorlar.
◉Bir işçi arı, gidip de ön ayaklarıyla, bir diğer işçi arıyı sarsmaya başlarsa bunun anlamı şudur: "Hey, uyan da işbaşı yap arkadaş’’ demektir. ◉Manyetik alanı algılamaları engellenen
arıların, besin kaynağını bulamadıkları gözlenmişti. Engellenmeyenler ise, kolaylıkla besin kaynağına ulaşabiliyorlardı.
◉Eğer arılar, kovandaki sıcaklık ve nemi azaltmazlarsa, kovandaki bal da alkole dönüşür. Bu durumda bal birasını andıran, sulu bir bal oluşur. Çok sarhoş arılar, sinir sistemleri bozulduğundan, dengelerini kaybederler, uçamazlar, yere düşerler.
◉Arılar, kanatlarını çırpınca, kirli havanın dışarıya çıktığı, kanat çırpmayı bırakınca da temiz havanın içeri girdiğini gözlenmiştir. ki hepsini öldürmek zorunda kaldı.
◉Bir arı yaklaştığında duyduğunuz “vız” sesi,
aday kovanları beğendirmek ve özendirmek
dakikada 11.400 kez çırptıkları kanatlarının sesi.
için, kendi aralarında bir dans rekabetine girer.
Arılar saatte en az 15 millik hızla gider.
Kovandaki dans rekabeti, en fazla 16 saat
◉Yeni doğan bir kraliçe arı, o kovandaki
sürer ve en sonunda bir karara varılır. Sonuçta
doğmuş ya da doğacak tüm diğer kraliçe arıları
balarıları, kaşif arıları takip ederek, aday kovana
öldürür.
doğru uçarlar.
◉1943 senesinde Avusturyalı zoolog Karl Von
◉Birinci Dünya Savaşı sırasında bal askerlerin
◉Kaşif bal arıları, kovandaki arılara, buldukları
◉Üç yıldır süren araştırma, başlangıçta arıların,
Frisch, arıların çalışan diğer arıları harekete
mayın tarlalarının temizlenmesine yardımcı
geçirmek için yaptıkları dans üzerine yazdığı ça-
olmaları üzerinde yoğunlaşmıştı. Ancak daha
lışmasını yayınladı. Buna göre daire şeklindeki
sonra araştırma genişletildi ve geçen yaz,
dans, yemeğin yakında olduğunu, sallanarak
eğitilmiş arıların, patlayıcı dolu bir kamyonu
yapılan dans ise uzakta olduğunu gösteriyor.
anında bulmaları sağlandı. Araştırma ekibindeki
◉İşçi arılar güdümlü rollere sahiptir. Buna, ölen
bilim adamları, şekerli suyu ödül olarak kulla-
kardeşlerini kovandan çıkaran cenaze kaldırıcılı-
narak arıları, değişik kokuları tercih etmeleri
ğı da dâhildir.
konusunda eğitti.
alınan 3.300 arı, uzaya gönderildi. Sıfır yer çeki-
Yeni dersini öğrenen bir arı, bu bilgiyi bir şekilde
mine alışan arılar neredeyse çok düzgün bir bal
diğer arılara aktardı. Bir saat içinde tüm kovan,
peteği oluşturabildi. Ancak tuvalete gitmiyor-
zaman zaman diğer kovanlardaki arılarla birlik-
lardı. Arılar yalnızca kovanın dışına dışkılarını
te, yeni kokuyu aramaya yöneldi. Ve bir kovan
bıraktıkları için yedi gün boyunca hiç dışkı
bal arısının, çiçekler yerine, çok küçük miktarda,
◉Kuzey Myanmar’da bir madende amber
bırakmadılar. NASA sözcüsü, uzay kovanının
dinamit ve diğer patlayıcı izlerini, sadece iki
içinde bulunan melittosphex burmensis cinsi
son derece temiz olduğunu ifade etti.
◉Arının beyni saniyede 16 milyar işlem yapabi-
saatten az bir sürede buldukları görüldü. Arılar,
yaralarını iyileştirmek için kullanılıyordu. Çünkü bal nemi emiyor ve böylece de değerli bir iyileştirme aracı hâline geliyor. Bal asla ve asla bozulmaz.
◉Yaban arıları zaman aralıklarını tahmin edebilir. Araştırmacılar bu böceklerin dillerini aynı anda uzattıklarını tespit etti. Bu özellikleri sayesinde nektar avları hep daha kolay geçiyor.
arı, bilinen en eski arı. Bu tür tam 100 milyon yıl önce yaşamış.
◉Bezelye bitkisiyle genetik yasalarının önünü açan Avusturyalı keşiş Gregor Mendel, melez arılar yetiştirdi. Ancak bu arılar öyle korkunçtu
◉Nisan 1984’te özel fakat sınırlayıcı bir kutuya
liyor. Bu en hızlı bilgisayardan 100 milyon kat
havaya kimyasal madde yayan uyuşturucu bulunmasında da kullanılacak.
daha hızlı olması anlamına geliyor.
◉Her bir petek gözünün derinliği 12 mm olup, altıgen prizma şekli sebebiyle büyük bir dirence sahiptir. Kilolarca balı taşır. Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
49
▧SAĞLIK◢ Selin ŞERİTÇİ
İnsanların genel olarak şikâyet ettiği konulardan birisi hatırlamanın güçlükle sağlanabildiği durumlarda, öğrenilen bilgilerin kısa süre içerisinden unutulmasını da kapsayan, gereken yerlerde, öğrenildiği zannedilen bilgilerin ortaya çıkmaması durumunda hafıza zayıflığı diye adlandırılan durumdur.
Sende Unutkanmısın? Hafızanın İşleyişi; Hafıza genel kabul gören teorilere göre üç ayrı sistemin birlikte çalışması olarak değerlendirilmektedir. Yani biz birbirini tamamlayan üç ayrı hafıza aşamasına sahibiz. Bunlar: a)Çok Kısa Süreli Hafıza(Duyusal Hafıza) (20-30 saniye kalıcılık)
Hafıza Nedir? Hafıza öğrenebilmeyi(bilginin depolanmasını) ve hatırlayabilmeyi(bilginin depodan çağrılabilmesini) kapsar. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki beynimiz yaklaşık bir milyar nörondan(sinir hücresi) oluşuyor. Bu kadar çok nöronun bilgi depolama kapasitesi dünyadaki bilgilerin çok büyük bir kısmını içerebilecek büyüklüktedir. Bilgilerin nöronlara yüklenebilmesi, öğrenmedir. Nöronlara yüklenen bu bilgilerin bulundukları yerden çağrılabilmesi ise hatırlama dediğimiz süreçtir. Nöronlara yüklenmiş olan bilgi kümeleri arasında bağlantı oluşturabilmek için üretici zekânın ortaya çıkması gerekir. Bizler çocukluğumuzdan kalma birçok bilgiyi hatırlayabiliriz. Bu durum, nöronlarımızın çocukluğumuzdan beri hayatlarını sürdürmelerinin bir sonucudur. Vücut hücrelerimizin önemli bir bölümü ortalama üç ay yaşayıp ölmekte ve yerlerine yenileri yapılmaktadır. Beyin hücreleri ise varlıklarını sürdürmektedir. Beyin hücresinin ölmesi demek onun taşıdığı bilginin ömür boyu kaybedilmesi demektir.
50
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
b)Kısa Süreli Hafıza(20 dakika 1 gün kalıcılık) c)Uzun Süreli Hafıza(beyin-nöron yaşadığı sürece) Duyusal hafıza duyu organlarımıza ilişkin hafızamızdır ve veriler ilk önce buraya gelir. Yolda yürürken duyduğumuz sesler, gözümüze ilişkin tüm görüntüler anlık olarak bu hafızada kaydedilir. Eğer biz, bu seslerden ve görüntülerden birine dikkat etmeye başlarsak bu veri kısa süreli hafızaya alınır. Burada bilgiler 7-8 saniye civarında tutulur ve sonra unutulur. Akılda tutulacak bilgiyle ilgili bir şey yapmaz, bir çaba göstermezseniz o bilgi kaybolur gider. Bilginin uzun süreli belleğe geçmesi için -ki buna zaman zaman ‘’uzun süreli belleğe depolanması’’ da denir- bilgiyi temsil etmek, onu işlemek, başka deyişle prova yapmak ya da tekrarlamak şarttır. Bazı kişilerin hafızaları diğerlerine göre daha iyi hatta mükemmel diye tanımlanırken gerçek olan şu ki birçok insan hafızasını etkin ve verimli kullanmayı sağlayacak stratejilerden
yararlanmamaktadır. Verilen işin gereklerini ya da istenileni anlama, stratejileri kullanmayı bilme, bu stratejileri etkili bir biçimde kullanma ve depo edilmiş bilgileri ne şekilde bulup çıkaracağını öğrenme becerisini edinme yukarıda bahsedilen öğrenme, unutma durumları için çözüm teşkil edebilir. Eğitimde öğrenme yetersizliği sorununu yaşayan öğrenciler içinse sorunun çözümünün temelinde bu stratejileri öğrenme ve kullanabilecek düzeye gelmek için edinme yer alır. Bilgi bize çevremizden ulaşır. Bir insanda algısal süreç bozukluğu varsa, bu bilgi karışmış ve hatırlama fonksiyonunu etkilemiş olabilir. Bilginin yorumlanmasında(algılama) bir sorun yoksa onu kısa süreli hafızaya kaydetmek için, insan dikkat kesilmek durumundadır. Çocuğun dikkat yetersizliği gibi bir rahatsızlığı(ADD) olması halinde ise, hatırlama fonksiyonu(hafızanın işleyişi) kesin olarak engellenmiş olacaktır. Görülüyor ki, öğrenme özürlü insanların çoğu, bilgiyi kısa süreli hafızalarına kaydetmezler bile. Sadece, onu ilk etapta hatırlayacak strateji ya da süreçten yoksundur. Okul ortamlarında, öğrenme özürlü öğrencilerden, birinin adından çok çok daha karmaşık bir bilgiyi hatırlamaları istenmektedir; ancak bu konudaki süreç değişmez, aynıdır. Bilginin uzun süreli hafızaya kaydolması ve istenildiğinde bulunup çıkarılabilir durumda olmasını sağlamak için onun üzerinde etkili olmaları, onu işlemeleri gereklidir.
serbest radikal avcısı minerallerin hücreleri oksitlenmekten koruyan güçlerinden faydalanabilirsiniz. Yeteri kadar B vitamini, özellikle B12 vitamini aldığınızdan emin olun. Dengeli bir beslenmenin de yaşlılıkta vitamin eksikliğine yol açabileceğini hatırlayın. ▶Hayata bağlı kalın. Hayatınıza önem katan bağları iyice sıkılaştırın. Huzurunuzu koruma ve güçlendirmeye bakın. Aileniz, dostlarınız, işiniz, hemşerilik ve vatandaşlık bağlarınıza, inançlarınıza daha sıkı sarılın. İnsanlarla daha sık birlikte olmaya, aileniz ve arkadaşlarınızla olumlu ilişkiler kurmaya ve sosyal aktivitenizi çoğaltmaya çalışın. ▶Tek bir şeyle ilgilenin. Örneğin, kitap okurken televizyonun açık olmaması, yemek yaparken telefonla konuşmamak gibi… Öğrenme özürlü öğrencilerde, hafıza süreci içinde herhangi bir yerde aksaklık, bir duraksama görülebilir. Bu öğrencilerin; çoğu kez, bir hatırlama stratejisine ihtiyaçları olduğundan bile haberleri olmadığı gibi, içe bakış ya da kendileri hakkında derinlemesine sorgulayabilirlik ve kendi sorunlarının(özürlerinin) farkında olmaları olasılığı da daha azdır. Hatırlama güçsüzlüklerini telafi etmek yerine, ev ödevlerini akılda tutmaları için gerekli stratejilerin, örneğin özel bir deftere not almanın öğretilmesi daha etkili olabilir. Anahtarlarını hep yanlış yere koyuyorlarsa, evin içinde her zaman anahtarları bulundurabilecekleri bir yerin (dolap vs.) bulunmasına yardımcı olunabilir. Bu tip stratejiler öğretilebilir. Hatta öğrenme bozukluğu olan insanlar, belirli stratejileri nasıl kullanacaklarını öğrendiklerinde, öğrenme becerileri de gelişir; böylece öğrenme stratejilerini edinme, öğrenme becerilerini edinmelerine yönelik kapı açılmaktadır. GÜÇLÜ BİR HAFIZAYA NASIL SAHİP OLABİLİRİM? ▶İyi ve kaliteli uyku uyuyun. İyi bir uyku için ortalama 8 saat gerekir. Kaliteli uyku beynin yeni öğrenilenleri pekiştirmesini sağlar. Öğrenilmiş bilgilerin pekiştirilmesinin uzun süreli belleğin en önemli desteği olduğu biliniyor. ▶Stresinizi iyi yönetin. Ölçülü ve kontrollü stres
dikkati yoğunlaştırmakta, odaklanmayı arttırmaktadır. Kontrolsüz, uzun süreli ve aşırı stres ise dikkati sürdürme kapasitesini yok etmekte, unutkanlığını tetiklemekte, kortizon hormonunu yükselterek beynin bellek için önemli bölümlerinde hasar geliştirmektedir.
▶Okumak ve okunan kitabı tartışmak hafızayı güçlendiriyor. Beyindeki düşünmeden sorumlu bölgeyi güçlendirmek için okunan şeyin tercüme edilmesi de etkili oluyor.
Bilgi bize çevremizden ulaşır. Bir insanda algısal süreç bozukluğu varsa, bu ▶Tembelliği bırakın. Zihinsel faaliyetlerinizi sıbilgi karışmış nırlamayın. Özellikle televizyon seyretmek gibi ve hatırlama pasif faaliyetleri azaltın. Televizyon karşısında fonksiyonunu geçirdiğiniz saatler sadece bedensel değil, etkilemiş ruhsal sağlığınızı da kötü yönde etkiler. olabilir. Bilginin yorumlanmasında ▶Her gün egzersiz yapın. Günde 30-35 dakika, (algılama) bir haftada en az 4 gün yürümeye, iş saatlerinizde sorun yoksa daha çok aktif olmaya, kısa mesafelerde taşıt onu kısa süreli kullanmamaya çalışın. Özellikle yürümenin hafızaya beyin sağlığı ve yeniden yapılanma sürecini olumlu yönde etkilediğini gösteren çok sayıda kaydetmek kanıt var. Beynin yeni yetenekler kazanabilmesi için, insan beyin hücreleri arasında güçlü ve yoğun yeni dikkat kesilmek bağlantılar oluşturabilmesinin başlıca destekdurumundadır. ▶Yeni şeyler öğrenmeye devam edin. Her yeni bilgi ve beceri birer bellek egzersizidir. Yeni sporlar, hobiler, araştırma alanları, heyecanlı ve zevkli problemler, ezberlenen yeni şiirler ve diller beyniniz için en güçlü vitaminlerdir.
lerinden biri de düzenli ve ılımlı egzersizleridir. ▶Vitaminlerden yararlanın. E ve C vitamini gibi antioksidan vitaminlerin, selenyum gibi
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
51
▧TARİH◢ Selin ŞERİTÇİ
POSTA
GÜVERCİNLERİ
“Posta güvercini” kavramı oldukça geniş bir anlama gelmektedir. Çok eski dönemlerden beri çeşitli güvercin ırkları dünyada posta güvercini olarak kullanılmışlar ve adlandırılmışlardır. Günümüzde posta güvercini denildiğinde dünyada son iki asırdır geliştirilmiş olan ve artık daha çok yarış amaçlı yetiştirilen güvercin ırkı akla gelmektedir.
Posta güvercini yarış amaçlı yetiştirildiği için form özelliklerinden ziyade zekâsı ve bunun paralelinde yarışlarda başarılı olması her zaman için daha fazla önemsenmiştir. Bu demek değildir ki posta güvercininde gözle görünen bazı vasıflar aranmaz. Tam tersine kuşun yarışlardaki başarılarının yanı sıra fiziki olarak da elde istenilen vasıflara sahip olması her yetiştiricinin ortak amacıdır. Bu vasıflar tüy yapısı, göz ve gaga yapısı, göğüs kemiği, sırt veya bel yapısı, kanatlar, kuyruk ve dengedir. Renk ve diğer
52
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
unsurlar hiç önemli değildir. Sonuç itibariyle her renkten şampiyon olmuş kuşlar mevcuttur. Esas olan tek şey kuşun görünen (mental) vasıflarından ziyade görünmeyen (zihinsel) vasıflarıdır. Ayrıca Posta güvercinlerinde kuşun soyu çok önemlidir. Her kuşun bir seceresi vardır. Kuşların ayaklarına daha yavru iken takılan markalarda kuşun hangi soydan geldiği belirtilir. Bu markanın karşılığı olan bir de kart olur. Buna “Pedigre” denilir ve bir çeşit kuşun nüfus kâğıdı gibidir. Kalitesi test edilmiş bilinen
soyların devam ettirilmesi gerekmektedir. Posta güvercini yetiştiricileri soyu belli olmayan kuşları kesinlikle almazlar. Bu tür kuşlar değersiz olarak kabul edilmektedir. Hatta bu konuda Belçikalıların atasözü haline gelmiş bir sözü vardır. “ İyi soy aldatmaz” denilir. YÖN BULMA YETİLERİ: Genel olarak güvercinlerin ve özellikle de çok uzun mesafeleri kat eden posta güvercinlerinin yönlerini nasıl buldukları hep merak
edilen, hayret uyandıran, gizemli bir konu olma özelliğini korumuştur. Bu konuda zaman içinde çeşitli görüşler ileri sürülmüş ve birçok deney yapılmıştır. İlk önceleri güvercinlerin yeryüzü şekillerini ezberledikleri üzerinde durulmuştur. Daha sonraları ise güneşin ve yıldızların konumlarına bakarak yönlerini ayarlayabildikleri saptanmıştır. 1947 yılında geliştiren yeni bir varsayıma göre de güvercinlerin yerin manyetik alanını yön bulma amacı ile kullanabildikleri ortaya çıkartılmıştır. Güvercinlerde sinir sistemine yuvalanmış küçük manyetik mineral birikimleri yani güvercinlerin kafatasları ile beyinleri arasında bulunan bu ferromanyetik tanecikler, yerin manyetik alanına karşı duyarlı birimlerdir. Pusulanın ibresi gibi düşünebileceğimiz bu mineral tanecikleri, yeryüzünün manyetik alanındaki değişimlerden etkilenmekte ve ilişikte bulundukları sinir hücrelerinde bir implus (uyarı) meydana getirmektedirler. Bu impluslar sinir sistemi aracılığı ile beyine iletilmekte ve güvercin gerekli hareketleri gerçekleştirmektedir. Koku varsayımı ilk kez 1972 yılında F. Papi tarafından ileri sürülmüş ve 1980 yılında Almanya’da Hans Wallraff tarafından hafifçe değiştirilerek son halini almıştır. Bu varsayıma göre her coğrafi bölgenin uçucu maddelerden oluşan kendine özgü bir kokusu vardır. Posta güvercinlerinin bu kokuları tek tek tanıdıkları düşünülmektedir. Bu güvercinlerin yavrularının bile farklı yönden esen rüzgarların, farklı kokular taşıdığını daha uçmaya başlamadan öğrendiği ve yaşadığı bölgenin bir koku haritasını çıkarttığı kabul edilmektedir. Uçmaya başladıktan sonra ise, farklı bölgelerin kokularının bu haritaya ilave edilerek haritanın geliştirildiği varsayılmaktadır. Bu konuda birçok deney yapılmakta ve varsayım desteklenmeye çalışılmaktadır. Özellikle koku alma duyuları geçici olarak köreltilen güvercinlerin tanımadıkları bir bölgeden geri dönemedikleri gözlenmiştir. Ancak bölgeyi önceden tanıyorlarsa geri gelebilmektedirler. Bugün koku varsayımı genel olarak kabul edilen bir görüş durumundadır. Ancak diğer yön bulma yetileri ile birlikte ve duruma göre kullanıldığı düşünülmektedir. Bu konudaki çalışmalar ve araştırmalar devam etmektedir. POSTA GÜVERCİNLERİNİN BAKIMI VE
YETİŞTİRİLMESİ: Posta güvercini yetiştirmek, diğer güvercin ırkları yetiştiriciliğine göre daha fazla maddi ve manevi özveri gerektirmektedir. Posta güvercini yetiştiriciliğinde sabır şarttır. Bu güvercinler aynı bir sporcunun olimpiyatlara hazırlanması gibi ciddi ve disiplin altında çalıştırılırlar. Bu güvercinlere, düzenli uçuş ve yarışa yönelik antreman uçuşları yaptırılır. Antreman uçuşları sırasında belli uzaklıklara bir program dahilinde götürülüp bırakılmaları gerekmektedir. Bakımlı ve sağlıklı olmaları için çok ciddi anlamda bilgi ve hizmet gereklidir. Belli hastalıklara karşı düzenli aşılarının yapılması, beslenme rejimlerinin kuşun geçirdiği dönemlere bağlı olarak ayarlaması, sürekli hastalık takibi ve ilaç tedavisi, vitamin ve mineral takviyeleri şarttır. Bütün bunlar, fazladan bir özeni gerektirmektedir. Bu aynı zamanda maddi olarak ek bir bütçe ayrılmasını da zorunlu kılmaktadır. POSTA GÜVERCİNLERİ İLE HABERLEŞME NASIL YAPILIR? Genellikle güvercin yetiştiriciliği üzerine bilgisi olmayan kişilerin en çok merak ettikleri soru sanırım budur. Eğer posta güvercinleri haberleşme amacı ile kullanılacaklarsa, bu sistem, duruma göre tek taraflı ya da iki taraflı olarak iki şekilde düzenlenebilir. TEK TARAFLI DÜZENLEME: Kuş yuvasından alınır ve uçuş mesafesi içersinde herhangi bir yere götürülüp beslenmeye başlanır. Dikkat edilecek nokta kuşların eş olarak alınmaması gerekliliğidir. Eşlerden sadece biri götürülür. Diğer eş yuvada bırakılır. Kuş götürüldüğü yerde uzun süre bulundurulabilir. Bu süre 1–2 sene hatta daha fazla bile olabilir. 5–10 yıl sonra yuvasına geri dönen kuşların olduğu bilinmektedir. Kuş götürüldüğü yerde başka bir güvercinle eşleştirilmez ve tek olarak bakılır. Bu kuş bırakıldığında mutlaka ilk yuvasına ve ayrıldığı eşine geri döner. Böylece kuşu götüren kişi, kuşun ayağına haber bağlayarak serbest bıraktığında kuşun ilk yuvasının bulunduğu yere haber gönderebilir. Eskiden savaşlarda ön cephede hareketli halde bulunan birlikler, sabit olan merkez karargahları ile bu şekilde haberleşiyorlardı. Günümüzde düzenlenen posta güvercinleri yarışmalarında kullanılan yöntem ve mantık aynıdır.
İKİ TARAFLI DÜZENLEME: Bu düzenlemede de iki nokta vardır; ancak noktaların ikisi de sabittir. Örneğin biri Ankara’da diğeri Konya’da bulunan iki posta güvercini yetiştiricisi karşılıklı olarak kuşlarını değişirler. Değişim sırasında kuşlar eş olarak değil tek olarak verilirler. Değişilen kuş sayısı kadar haber gönderebilme olanağı bulunmaktadır. Böylece Ankara’daki yetiştirici Konya’dan getirdiği kuşu salıverdiğinde kuşun gideceği adres bellidir. Haber Konya’ya ulaşır. Konya’daki yetiştirici de buna cevap vermek isterse, Ankara’dan getirdiği güvercinlerden birini salıverir. Böylelikle sabit iki nokta arasında karşılıklı haberleşme sağlanabilir. Dikkat edilmesi gereken nokta kuşların götürüldükleri yeni yuvalarında başka kuşlarla eşleştirilmemeleri ve tek olarak bakılmaları gerektiğidir. Eskiden savaşlarda birbirinden belli bir uzaklıkta bulunan iki kale arasında haberleşme bu şekilde sağlanıyordu. POSTA GÜVERCİNLERİNİN TARİHİ: Posta güvercinlerinin dünya üzerindeki geçmişi çok eskilere dayanmaktadır. Bu konudaki ilk kayıtlar M.Ö 1200 yıllarına kadar gitmektedir. Bu yıllarda Mısır’da güvercinlerden haberleşme amacı ile yararlanıldığı bilinmektedir. Daha sonraki dönemlerde haberleşme amaçlı yetiştiricilik farklı ülkelere de yayılmıştır. M.Ö 300 yıllarında Çin’de güvercinlerle bütün ülkeyi kapsayan bir haberleşme ağı kurulmuştur. Özellikle savaş sırasındaki haberleşmelerde güvercinler önemli bir rol oynamışlardır. Cengiz Han’ın seferleri sırasında haberleşme amaçlı posta güvercini kullanıldığı bilinmektedir. Bağdat halifelerinin de güvercinlere çok değer verdiği bir gerçektir. Suriye’nin güçlü hükümdarı Nureddin (1146 – 1174), Mısır’da yıllarca çok iyi işleyen bir güvercin posta şebekesi kurmuş olması ile ünlüdür. Bu amaçla kullandığı güvercinlerin ayak ve gagalarını kendi şifreleri ile işaretlemiştir.Eski Yunan ve Roma’da da savaşlar sırasında güvercin kullanımı yaygındır. İslam öncesi Orta Asya’da bulunan Türk devletleri ile Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlılarda da güvercinler hem haberleşme hem de güzellikleri için yetiştirilmişlerdir. Anadolu’da Yapılan kalelerin bazılarında posta güvercinleri ile haberleşme Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
53
amaçlı güvercinlikler inşa edilmiştir. Bunların güzel bir örneğini Adıyaman’da Memlük egemenliği döneminden kalma Yeni Kale’de görebiliriz. Son büyük savaşlar olan I. ve II. Dünya Savaşları’nda da güvercinlerden haberleşme amaçlı yararlanılmıştır. Telsiz ve telefon görüşmelerinin yapılamadığı anlarda posta güvercinleri çok işe yaramışlardır. Hatta savaş sonrası hizmetlerinden ötürü madalya verilmiş posta güvercinleri bile bulunmaktadır. CUMHURİYET YILLARINDA POSTA GÜVERCİNİ YETİŞTİRİCİLİĞİ: Osmanlı sonrası Cumhuriyetin ilk yıllarında da ordu içinde posta güvercinlerinin önemli bir yer tuttuğunu görüyoruz. Ülkemizde güvercinler konusunda yayınlanan ilk kitap 1925 tarihlidir. Bu kitap posta güvercinleri ile ilgili olup Osmanlıcadır. Nuri Halil adlı bir yüzbaşımız tarafından yazılmış olan 48 sayfalık bu kitap, “Muhabere Vasıtalarından Güvercin Usul-i Talim ve Terbiyesi” adını taşımaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü arşivinde bulunan bazı belge ve yazışma kayıtlarından anladığımıza göre 1954 yılı başında Türk ordusunda posta güvercinlerinin muhabere (haberleşme ) amaçlı kullanımına son verilmiştir. Günümüzde posta güvercini yetiştiriciliği daha çok sportif ve yarış amaçlı olarak yapılmaktadır. Posta güvercini yetiştiricileri dünyada çok ciddi ve büyük örgütsel donanıma sahiptirler. Dünyanın neredeyse her ülkesinde kulüpleri bulunmaktadır. Ülkemizdeki posta güvercini yetiştiricileri de son yıllarda hızla örgütlenmekte ve çeşitli dernek, kulüp gibi organizasyonlar altında toplanmakta ve yarışlar düzenlemektedirler.
54
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
▧KISA KISA◢ Selin ŞERİTÇİ
DÜNYANIN ENLERİ
Dünya'nın En Büyük Ayakkabısı! Ayakkabının boyu 7 metreden fazla, ağırlığı ise 1500 kilogram Tabii mega dev boyutlu ayakkabının rekorlar kitabına girdikten sonra ne işe yarayacağı bilinmiyor.Belki bir Hollywood filminde kullanılır, belki de bir müzede saklanır.
Dünya’nın En Büyük Kurbağası! Bu fotoğraflar Dünya’nın en büyük kurbağasına ait. Afrika’da bulunmuş, 55 kilo ağırlığındaymış yani neredeyse yetişkin bir insan ağırlığında. Boyu ise 55 cm. Bilinen en büyük kurbağa türü 30-35 cm. uzunluğunda olan Golyat kurbağalarıymış ve anavatanı Amerika’ymış; ama bu hem Amerikalı değil, hem de 30 cm. değil...
Dünya'nın En Derin Havuzu! Brüksel’in Uccle bölgesinde 33 metre derinlikdeki “Nemo 33” adlı havuz, bilimsel araştırmalar ve profesyonel dalgıçlık eğitimi amacıyla kullanılıyor. 2.5 milyon litre su alan ve güneş ışınıyla ısınan havuzun sıcaklığı ortalama 30 derece civarında. Havuzun içinde dalgıçlar için 100 metreye ulaşan görüş mesafesi ve denizin doğal ortamını yansıtan dekorlar bulunuyor. Havuz, 3.2 milyon Euro’ya mal olmuş.
Dünya’nın En Büyük Tavşanı! 1 m 20 cm boyundaki Amy’nin 32 yavrusu var. Sahibi Annette Edwars gün geçtikçe büyüyen tavşanını, gururla objektiflere gösterirken Kedi ve köpeklerin yanında oldukça büyük görünüyor. Çok fazla havuç tüketiyor. Gün geçtikçe şişiyor. Bunu önlemek için çeşitli egzersizler yaptırıyorum” diyor.
Dünya’nın En Büyük Bitkisi!
Titan Arum, dünyanın en büyük çiçeği. Ama birisine almadan önce dikkat etmeniz gereken şeyler var. Öncelikle boyunun 3 metreye, çapınınsa 1 metrenin üzerine çıkabildiğini bilmeniz gerekiyor. Yani taşıması oldukça güç olacak. Ayrıca kokusunun da leş gibi olduğu söyleniyor. O yüzden ceset çiçeği de deniyor. Endonezya’da Sumatra bölgesinde yağmur ormanlarında görülüyor. Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
55
▧TURİZM◢ Ali AKIN
Konya’da Mağara Turizmi
Turizm çeşitliliği açısından ülkemizdeki mağaralar, önemli bir potansiyel oluşturmaktadır. Ülkemizin % 40’ı, mağara oluşumları aşısından önemli bir nitelik olan karstlaşmaya uygun kayalardan meydana gelmiştir. Erimeye uygun kayaların kapladığı alan ve bu alanlarda tespit edilen mağara sayısının oranına göre Türkiye’de 20.000’den fazla mağaranın bulunabileceği öngörülmektedir. Bunlarda 800’ü MTA, 450 tanesi de değişik kulüp ve derneklerce olmak üzere ancak 1250’si incelenmiştir. BALATİNİ MAĞARASI Mağara, Konya İli, Beyşehir İlçesine bağlı Çamlık Beldesi ile Derebucak İlçesi sınırlarında yer almaktadır. Konya-Beyşehir-Üzümlü-Manavgat yolunun 45.km. ayrılan yolla Çamlık veya Derebucak üzerinden, bu iki yerleşim merkezini bağlayan stabilize karayolu ile ulaşılmaktadır. Çamlık’a 5 km. Derebucak’a 6 km. uzaklıkta bulunmakta olup Körükini ile Suluin mağar¬alarının 3 km. kuzeybatısındadır. Toplam uzunluğu 1830 m. olan mağaranın
58
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
düden ve kaynak konumunda iki girişi vardır. Balatini mağarası üst üste bulunan iki farklı seviyeden oluşmuştur. Üst katı oluşturan fosil kolun zemini tamamen mağara kili ile kaplıdır. Alt kat olan su taşıyan asıl galeri de ise suyun az olduğu dönemlerde su içinden yürünerek ilerlenebilmektedir. Sadece biri 5 m.den daha derin olan 3 adet Cadı kazanı geçiş tekniği ya da bot kullanılarak geçilebilir. Travertenleri, Heykel Odası ve Dev Cadı kazanları mağaranın görülmeye değer güzellikleridir.
KORUKINI MAĞARASI Konya İli Beyşehir ilçesine bağlı, Çamlık Beldesinin 500 m. Güneybatısında bulunan mağaraya stabilize yolla ulaşılmaktadır. Toplam uzunluğu 1250 m. olan Körükini Mağarasının içinden Uzunsu Deresi geçmektedir. Mağaradan çıkan su değirmen vadisine daha sonra da Değirmenini Mağarasına girmektedir. Tamamıyla aktif olan mağarada bot kullanımı hatta büyük kaya blokları arasından şelaleler yapan suyu geçmek ayrıca bir deneyim gerek-
tirmektedir. Mağaraya giriş için yaz ve sonbahar ayları en uygun zamanlarıdır. Bahar ayları aşırı su, sifonlar, şelaleler nedeniyle tehlikeli olabilir. SULUİN (DEĞİRMENİNİ) MAĞARASI Konya İli Beyşehir İlçesine bağh Çamlık Beldesinin 500 m. Güneybatısında bulunan mağaraya stabilize yolla ulaşılmaktadır. Körükini Mağarasından çıkan Uzunsu Deresi, 100 m. Uzunluktaki Değirmen Vadisi boyunca kayalıklar arasından akarak Değirmenini Mağarasına girmektedir. Buradan su dev kaya blokları arasından şelaleler yaparak ilerlerken, mağara çok geniş ve yüksek bir galeri halinde devam eder ve 150 m. sonunda büyük göle ulaşır. SAKALTUTAN MAĞARASI Konya İline bağlı Seydişehir İlçesi yakınların¬dadır. Mağaraya Seydişehir, Süleymaniye Köyü-Mor taş yolu ile ulaşılır. Dikey bir mağara olan Sakal tutan Mağarasının toplam derinliği 303 m.dir. SUSUZ MAĞARASI Mağara, Seydişehir İlçesine bağlı Susuz Köyünde yer almaktadır. Aktif olan mağara, biri yatay diğeri ise 60 m.lik dikey bir iniş olan iki gir¬işe sahiptir. Mağaranın toplam uzunluğu yaklaşık 2000 m.dir. Mağara boyunca yeraltı nehrinin akışı gözlenmektedir. Özellikle ilkbahar aylarında mağaraya girilmesi tehlikeli olabilir.
TINAZTEPE MAĞARASI Mağaraya Konya-Seydişehir-Manavgat yolun¬da Seydişehir’den 35 km. mesafede bulunmak¬tadır. Toplam uzunluğu 1650 m. Derinliği 65 m. olan mağara Tınaztepe’nin güneybatı yamacında yer almaktadır. Fosil ve aktif olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Fosil bölümüne bahar aylarında girilecek olursa, sayısı 5’i bulan göllerin botla geçilmesi gerekecektir. Sonbahar aylarında suların azalması sonucu aynı galeri yürünerek geçilebilir. Beşinci gölden sonra mağarada 30 m. ‘lik bir inişle Büyük Salon’a gelinmektedir. Bu salon gölle son bulmaktadır. PINARBAŞI MAĞARASI Beyşehir gölü güneyinde bulunan Kızıl ova Polyesinin güneybatı yamacında yer alır. Beyşehir-Derebucak karayolundan ayrılan bir yol, Kızıl ova Polyesinden geçerek Pınarbaşı Köyüne varır. Mağara, köyün hemen yakınındadır. Pınarbaşı, Kretase kireçtaşlarımdaki belirgin bir fay üzerinde gelişmiş yatay bir mağaradır. İçin¬den büyük bir karstik kaynak çıkan mağarada geçmesi zor sifon ve göller yer alır. Bu nedenle araştırması zor bir mağaradır. Ayrıca damla taş birikimi yönünden son derece zengindir. BÜYÜK DÜDEN MAĞARASI Mağara Konya İli, Derebucak İlçesindedir. Konya-Beyşehir-Derebucak yolundan sonra, Derebucak’dan İbradi yönünde, 18’inci km.de, Kembos Ovası batı kıyısında yer almaktadır. Genişliği 1 km. uzunluğu 15 km. olan Kembos Ovası, bahar aylarında eriyen kar suları ve özellikle Uzunsu Deresi ile gelip toplanan suları bir başka düden olan Feyzullah Düdeni ile birlikte drene etmektedir. Bu düdenlerden batan su Altınbeşik Düden suyu Mağarasından geçerek
Manavgat çayına karışmaktadır. Mağaranın turistik bir önemi olma¬makla birlikte, speolojik açıdan önem taşımaktadır. 714 m. uzunluğundaki düden de çok sayıda göller, dev cadı kazanları ve sifonlar bulunmaktadır. FEYZULLAH DÜDENİ Düden, Konya İlinin, Derebucak İlçesine yak¬laşık 25 km. uzaklıktadır. Aktif bir düden özel¬liğinde olup ilkbaharda, Kembos Polyesinin sularını drene eder. YERKÖPRÜ MAĞARASI Konya İli, Hadim İlçesi sınırının yakınlarında, Göksu Vadisinde bulunmaktadır. Mağaraya Konya- Karaman yoluyla, Kaya ağzı-Habiller Köyleri üzerinden 116 km.lik bir yolculukla ulaşılmaktadır. Ayrıca mağaranın bulunduğu Göksu Vadisine Mersin-Silifke üzerinden de ulaşılabilmektedir. Köy yolları stabilizedir. Mağara tamamen bir traverten tüfün içinde yer almaktadır. Türkiye’nin doğası en güzel mağar¬alarından birisidir. Göksu Nehrinin, bu traverten tüfünün altında oluşturduğu mağara 500 m. kadar uzunluktadır. Suyun battığı yerde mağara sifonlanmaktadır. Mağaranın çıkış ağzında, Göksu Nehrinin, dışarı¬dan akan bir bölümü mağaradan çıkar. Diğer bölümüne bir şelale ile birleşirken bir doğa harikası oluşturmakta ve derin, mavi göller oluş¬turarak Göksu Nehri devam etmektedir.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
59
▧Kişisel Gelişim◢ Selin ŞERİTÇİ
ÖFKE ÖLDÜRÜR!
KENDİNİZ İÇİN AFFETMEYİ SEÇİN! "Affetmek bencil bir eylem olarak düşünülebilir çünkü tüm faydası affeden kişiyedir.” (Anonim) fetmekle ilgili yazı yazmaya karar verdiğimde Af-
duygu ve düşüncelerinizdir.
affetmekle ilgili değişik tanımlara ulaştım. Tanımların hemen hemen tümünde ortak bir
Hayat âdildir, kötüler her zaman cezalandırı-
nokta olduğunu fark ettim. Affetmenin temel
lır, iyiler ise her zaman ödüllendirilir şablonu
kazancı affeden kişiyedir.
size uyuyor mu?... Bunu çok istesek de hayat âdil değildir. Hayatta farklı dengeler ya da
Belki bu yazıyı okuyan herkesin hayatında,
doğrular olsa da adalet beklentiniz her zaman
geçmişe baktığında hala affedemediği birile-
karşılanmaz. Bu beklentiyle hayata yaklaşı-
ri olabilir. Hala düşündüğünde öfkesini canlı
yorsanız hemen şu sözü bir okuyun. “İyi bir
tuttuğu bazı olaylar kişiyi nasıl da tutsak
insan olduğunuz için dünyanın size âdil dav-
eder. Bu tutsaklıktan kurtulmanın
ranmasını beklemek, vejetaryen olduğunuz için bir boğanın size saldırmamasını beklemek
yolu var mıdır?
gibidir.” İnsanların fark edip, yön veremeyecekleri
Öncelikle düşünce ve duygular fizyolojimizi
duygu yoktur. Yeter ki
yani sağlığımızı etkiler. Vücudunuza dikkat
fark edelim, fark ettikten sonra temel olarak yapılması gereken şey, düşünce şablonları-
edin ve en zayıf noktanızı belirlemeye çalışın. Stres durumlarında vücudunuzda hangi bölge tepki veriyor.
mıza bakmak değişmesi gerekenleri Mide: hazımsızlık, bağırsak sendromları.
değiştirmektir.
Kalp: Yüksek tansiyon ve ritm bozuklukları. Örneğin, “affedersem tekrar yapar.” yanlış bir
Baş ağrısı: Tansiyon ve migrenden dolayı.
şablondur. Eğer bunu düşünüyorsanız hemen
Uykusuzluk, buna bağlı halsizlik, dikkatte
şunu da hatırlayın: “Affedin, ama unutma-
bozulma ve diğerlerini fark edebilirsiniz…
yın.” Affetmek, unutmak demek değildir.
Yani öfkenizi çözemiyorsanız yüksek tansiyon
Affetmek gerçeği unutmanızı değil, onu çok
ve buna bağlı olarak kalp krizi geçirme olasılı-
iyi hatırlamanızı ve anlamanızı ister.
ğınızı artırıyorsunuz.
“Affedersem ben kendimi değiştirmiş olurum; hâlbuki onun değişmesi gerekiyor.” Başka bir yanlış şablondur. Eğer başkasını değiştirebileceğinizi sanıyorsanız bu düşüncenizden vazgeçin; çünkü ne bir başkasını, ne de hayatı kontrol edemezsiniz… Tek kontrol edebileceğiniz şey, kendi
Bu bilgiyi hemen test etmeniz mümkün. Gözlerinizde öfke yaşadığınız olayı canlandırdığınızda bile vücudunuzun ritmi değişir. Bunu bir arkadaşınıza anlattığınızda ise yeniden aynı duygu durumuna geçtiğinizi fark edersiniz. Aynı durum için bu kez affetme olasılığını gözünüzde canlandırdığınızda bile fizyolojik sıkıntılarınızın tersine döndüğünü de gözleyebilirsiniz.
Amerikan Kalp Derneğinin 2000 yılında yaptığı bir araştırmaya göre: “Öfkeye büyük eğilimi olan bir insan en az eğilimli olan insanlardan üç kat daha fazla kalp krizine yakalanma
Af-
olasılığına sahiptir.” Denilmektedir.
fetmek hayatın kontro-
Hayatımızı hiç öfkelenmeden sorunsuz geçir-
lünü tekrar size
memiz mümkün değildir. Ancak akut stres
kazandıracak,
durumlarından çok, kronik stres( bir olay
kendi iyiliğiniz
sürekli olarak beynimize yer edip oradan çık-
için harekete
madığında) size zarar verebilir. Çünkü kronik
geçmeniz gere-
streste vücut dinlenip kendini yeniden inşa
ğini hatırlata-
edemez. Sürekli alarm halinde olmak vücu-
caktır.
dun rezervlerini tüketir. Bu durum organların
Affetmemek en
yıpranmasına neden olacaktır.
çok sizi üzer.
Öfkeli insanlar duygusal olarak da acı
Affetmek özgürleş-
çekerler. Kırılgandırlar. Hayatlarında acı, kin,
tirir, mahkûmiyetinizi
incinme, öfke onları bırakmaz. Herşeyi siyah
bitirin.
mercek üzerinden değerlendirerek, olumsuz
Siz affetmeyi seçtiği-
çıkarımlarla, hayatlarını insanların berbat etti-
nizde etrafınızdakiler
ğine inanırlar. Nadiren bunun kendi tercihleri
de daha olumlu
olduğunu fark ederler. Hayat onlara adaletsiz
olmayı seçecek-
davrandığından hayatın sunduğu güzellikleri,
lerdir.
heyecanı, eğlenceyi tam olarak yaşayamazlar; çünkü öfke hayatlarını kontrol etmektedir.
Madem bu kadar
Kendinize anlattığınız hikâye gerçekle uzaktan
hayat kalitemiz
yakından ilişkili olmayabilir. Bu hikâye çoğu
üzerinde etkisi
zaman gerçeklerin saptırılmasından, yorumlar
var. Neden affetmeyi
katılmasından, yarım kalmış detaydan, söy-
seçmeyelim?
lenmemiş sözlerden ibarettir. Hepimiz seçici bir hafızaya sahibiz. Olumsuz duyguları olumlu duygulardan çok daha güçlü hissederiz. Olumsuz duyguları olumlu olanlardan daha fazla hatırlarız. Olumsuz detaylar, sözler üzerinde daha çok durarak olayların kontrolünü kaybederiz. Kötü olanları abartır, iyi olanları küçümseriz. Anılarımızı seçeriz. Çarpıtmalar kümesi şeklinde beslediğimiz anımız bizi yenilgiye uğratır. Onu bu haliyle biz besleriz, affetmeyerek de beslemeye devam ederiz. Sizi öfkelendiren olayı tekrar değerlendirin. Kendinize şunu sorun ve seçiminizi yapın:Hayattaki payım gerçekten de başkasının incitici davranışlarıyla mı yönlendirilecek? Hem şimdi hem de gelecekte benim de söz hakkım var mı?
“Aptal insan ne affeder ne de unutur; saf insan affeder ve unutur, akıllı insan ise affeder, fakat unutmaz.” Thomas Szasz
▧TARİH◢ İlter TÜRKMEN
Ünlü Türk Filozofu
iBN-i SiNA
İbn-i Sina; ( Tam adı: Ebu Ali el-Hüseyin ibni Abdullah ibn-i Sina el-Belhi), Ünlü Türk filozofu, İbni Sina, Farabi'nin ölümünden otuz yıl sonra, Ağustos 980 tarihinde, bugünkü Özbekistan sınırları içinde Buhara şehrinin, Afşane köyünde dünya’ya gelmiştir ve bütün Ortaçağ Avrupa'sında, felsefenin temel taşlarından birisi olarak kabul edilip “Avicenna” ismi ile ün kazanmıştır.
Samanoğulları sarayı kâtiplerinden, Abdullah Bin Sina'nın oğlu olan İbn-i Sina (Batı'da Avicenna adıyla tanınır), babasından, ünlü bilgin Natili'den ve İsmail Zahit'ten ders aldı. Geometri (özellikle Öklid geometrisi), mantık, fıkıh, sarf, nahiv, tıp ve doğa bilim üstüne çalışmalar yaptı.Farabi'nin el-İbane's aracılığıyla, Aristoteles felsefesini ve metafiziğini öğrenip, hastalanan, Buhara prensini, iyileştirince (997) saray kütüphanesinden yararlanma olanağına kavuştu. Babası ölünce, Cür-can'da Şiraz'lı Ebu Muhammed’den destek gördü (Tıp Kanunu'nu Cürcan'da yazdı). Çağında tanınan bütün Yunan filozoflarının ve Anadolu doğacılarının yapıtlarını incelemiştir. İbn-i Sina, Kuşyar isimli bir hekimin yanında tıp eğitimi aldı. Değişik konular üzerine, 240'ı günümüze gelen, 450 kadar makale yazdı. Elimizdeki yazıların; 150 tanesi felsefe, 40 tanesi de tıp üzerinedir. Eserlerinin en ünlüleri, felsefe ve fen konularını içeren çok geniş bir çalışma olan Kitabü'ş-Şifa (İyileşme Kitabı) ile El-Kanun Fi't-Tıb'dır (Tıbbın Kanunu). Bu ikincisi ortaçağ üniversitelerinde okutulmuştur. Hatta bu eser, Montpellier ve Louvain'de 1650 yılına kadar ders kitabı olmuştur.
62
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
İbn-i Sina, İslamın Altın Çağı olarak bilinen, Yunanca, Farsça ve Hintçeden eserlerin çevirilerinin yapılıp, yoğun bir şekilde incelendiği dönemde, önemli çalışmalar gerçekleştirdi. Horasan, Orta Asya'daki Samani Hanedanı ve Batı İran ile Irak topraklarındaki Büveyhiler bilimsel ve kültürel ilerlemeye çok uygun bir ortam hazırlamışlardı. Bu ortamda Kuran ve Hadis çalışmaları çok ilerlemişti. Felsefe, fıkıh ve kelam çalışmaları İbn-i Sina ve çağdaşlarınca oldukça geliştirilmişti. Al-Razi ve Farabi tıp, felsefe alanında yenilikler sağlamışlardı.
İbn-i Sina, Belh, Hamedan, Horasan, Rey ve İsfahan'daki muhteşem kütüphanelerden yararlanma olanağı elde etmişti. Çocukluğu; İbn-i Sina; 980 yılında günümüz Özbekistanında yer alan Buhara yakınlarındaki Afşana kentinde doğdu. Babası Abdullah, Samani İmparatorluğunun önemli şehri Belh'ten gelen saygın bir bilim adamıydı. Buhara da iyi bir eğitim aldı. Olağanüstü hafızası ve zekası da bu konuda ona çok yardımcı oldu. 14 yaşına geldiğinde öğretmenlerini geçmeye başlamıştı. 16 yaşında tıbba döndü ve bu konudaki bilgileri öğrenmekle kalmayıp yeni tedaviler de geliştirdi. 19 yaşında doktor ünvanı elde etti ve ücret almaksızın hastaları tedaviye başladı. Erişkinliği; İbn-i Sina, ilk olarak 997 yılında tehlikeli bir hastalıktan kurtardığı emir’in yanında çalışmaya başladı. Bu hizmetinin karşılığında aldığı en önemli ödül; Samanilerin resmi kütüphanesinden dilediğince yararlanmak oldu. Kütüphanede kısa süre sonra meydana gelen yangında, düşmanları onu bilerek kundaklama yapmakla suçladı.
vermeye başladı. Kanun kitabının başlangıcı da bu döneme rastlar. Daha sonra Rey'de ve Kazvin'de çalıştı. Yeni eserler yazmaya da devam etti. İsfahan valisinin yanına yerleşti. Bunu öğrenen Hamadan emiri, İbn-i Sina'yı yakalattı ve hapsetti. Savaş sona erdikten sonra Hamadan emirinin yanında çalıştı. Kısa süre sonra İbn-i Sina, kardeşi, iyi bir öğrencisi ve iki köleyle kılık değiştirip şehirden kaçtı, korku dolu bir yolculuktan sonra çok iyi karşılandıkları İsfahan' a ulaştı.
22 yaşında babasını kaybetti. 1004 yılının Aralık ayında Samani Hanedanı sona erdi. İbn-i Sina; Gazneli Mahmud'un teklifini geri çevirdi ve batıya Ürgenç'e gitti. Buradaki vezir, bilim dostuydu ve ona küçük de olsa bir maaş bağladı. Yetenekleri için kullanma sahası arayan İbn-i Sina; Merv'den, Nişabur'a ve Horasan sınırlarına kadar bölgeyi adım adım dolaştı. Kendisi de şair ve bilim adamı olan, İbn-i Sina'ya sığınak sağlayan hükümdar, Kabus bu sırada çıkan ayaklanmada hayatını kaybetti. İbn-i Sina'nın kendisi de şiddetli bir hastalığa yakalanmıştı. Sonunda Hazar Denizi kıyısındaki Gorgan'da eski bir arkadaşına rastladı. Onun yanına yerleşti ve bu kentte mantık ve astronomi dersleri
Sonraki Yılları ve Ölümü; İbn-i Sina'nın, kalan 10 ya da 12 yılı Ebu Cafer'in hizmetinde geçti. Burada doktor, bilim danışmanı olarak çalıştı ve hatta savaşlara bile katıldı. Bu yıllarda edebiyat ve filoloji çalışmaya başladı. Bir Hamadan seferi sırasında, şiddetli bir kolik atağına yakalandı. Güçlükle ayakta duruyordu. Hamedan'a vardığında önerilen tedavileri uygulamadı ve kendisini kadere teslim etti. Ölüm yatağında mallarını yoksullara bağışladı, kölelerini azat etti ve son gününe dek, 3 günde bir Kuran okudu. 1037 Haziranında Ramazan ayında 57 yaşında öldü. Kabri, Hamedandadır.
sayesinde gerekli olan varlık); özü gereği gerekli olan varlık (Allah). İbn-i Sina; Allah'ı "Vahdet-i Vücud" yani 'varlığı zorunlu olan' olarak belirtir ve bu fikir ona hastır. Ruhbilim; İbn-i Sina, ruhbilimin, metafizik ile fizik arasında bağlantı kuran ve bu iki bilimden de yararlanan bir bilgi alanı olduğunu savunmuş, ruhbilimini üç ana bölüme ayırmıştır: Akıl ruhbilimi; deneysel ruhbilim; tasavvuf ya da gizemci ruhbilim. İnsanların ruhlarının müzikle tedavi edilebileceğini öne sürmüş ve bu yöntemi geliştirmiştir.
Metafizik; İbn-i Sina'ya göre metafiziğin temel konusu, "vücudu mutlak" olan Allah ile yüce varlıklardır. Vücut (var olan) üçe ayrılır: Olası varlık ya da ortaya çıkan ve sonra yok olan varlık; olası ve zorunlu varlık (tümeller ve yasalar evreni, kendiliğinden var olabilen ve bir dış neden Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
63
Akıl; Bu konudaki görüşleri; Aristotales ve Farabi'den farklı olan İbn-i Sina'ya göre, akıl 5 çeşittir; bilmekle (ya da 'olası akıl' açık-seçik ve zorunlu olanları bilebilir); he-yulâni akıl (bilmeyi ve anlamayı sağlar); kutsi akıl (aklın en yüksek aşamasıdır ve her insanda bulunmaz); muste-fat akıl (kendisinde bulunanı, kendisine verilen "makûllerin" suretlerini algılar); bilfiil akıl ("makûl"leri, yani kazanılmış verileri kavrar). İbn-i Sina, akıl konusunda, Eflatun'un idealizmi ile Aristoteles'in deneyciliğini uzlaştırmaya, birleştirici bir akıl görüşü ortaya koymaya çalışmıştır. Bilimlerin Sınıflandırılması; İbn-i Sina'ya göre bilimler, madde ve biçim ilişkisi bakımından üçe ayrılır: El-ilm ül-esfel (Doğa bilimleri ya da aşağı bilimler), maddesinden ayrılmamış biçimlerin bilimidir; mabad-üt-tabia (metafizik), el-ilm'üll-âli (mantık ya da yüksek bilimler) maddesinden ayrılan biçimlerin bilimleridir; el-ilm ül-evsat (matematik ya da orta bilimler) ancak insanın zihninde maddesinden ayrılabilen, bazen maddesiyle birlikte, bazen ayrı olan biçimlerin bilimidir. Kendisinden sonraki Doğu ve Batı filozoflarının çoğunu etkileyen İbn-i Sina, müzikle de ilgilenmiştir. 250'yi aşkın yapıtının başlıcası olan;
64
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
İbn-i Sina'nın yazmış olduğu Kanun fit-Tıb adlı eserinde bulunan ve sindirim sistemini gösteren bir çizim Şifa ve Kanun, felsefenin temel yapıtı sayılarak, uzun yıllar boyunca pek çok üniversitede okutulmuştur. Başlıca Yapıtları; - El-Kanun Fi't-Tıp, (ö.s), 1593, "Tıpta Kanun" (Tıp ile ilgili zamanının bilgilerini ihtiva eder. Orta çağda, dört yüz yıl Batı'da, ders kitabı olarak okutulmuştur. Latinceye on çevirisi yapılmıştır.) - Kitabü'l-Necat, (ö.s), 1593, "Kurtuluş Kitabı" (Metafizik konularda yazılmış özet bir eserdir.) - Risale Fi-İlmü'l-Ahlak, (ö.s), 1880, "Ahlak Konusunda Kitapçık" - İşarat Ve'l-Tembihat, (ö.s), 1892, (Belirtiler ile ilgili eserdir.) - Kitabü'ş-Şifa, (ö.s), 1927, "Mantık, Matematik, Fizik ve İlahiyat” yani (Metafizik konularında yazılmış on bir ciltlik hacimli bir eserdir. Bir çok kereler Latinceye çevrilmiş ve ders kitabı olarak okutulmuştur).Mantık bölümü, Mantık, Musiki ve Hitabet kitaplarından meydana gelir. Matematik bölümünde Aritmetik, Geometri ve Astronomi kitapları yer alır. Tabiat veya Fizik bölümünde ise, Fizik, Kimya, Mineraloji.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
65
▧TEKNOLOJİ◢
Garip Teknolojik Adımlar!
Günümüz imkanları teknolojinin hızla ilerlemesine olanak sağlamakta. Artık sadece hayal etmek yeterli gibi görünüyor. Garip ama bir okadarda kullanışlı gördüğüm teknoloji haberlerini sizinle paylamak istiyorum. İşte onlardan bir kaçı...
Mobil Mutfak! Dragan Trenchevski tarafından tasarlanan Electrolux Mobile Kitchen, dizüstü bilgisayar görünümüne sahip ve yemek pişirmek için gerekli alet edevatın bir araya getirildiği bir mobil mutfak. Sahip olduğu indüksiyonlu ocak, kesim tahtası ve rendenin yanı sıra yemek tariflerinden besin değerine kadar birçok bilgiye de çevrimiçi ulaşabilmenize imkân tanıyor. Tasarımın en eğlenceli tarafından biri de görüntülü konuşma yapılmasına olanak sağlıyor oluşu. Dokunmatik ekranı da unutmayalım tabii. ‘’Mutfakta biri mi var?’’ tabirinin hakkını verecek gibi görünüyor, siz ne dersiniz?
Giyilebilir Gitar!
Ve artık üstünüzdeki t-shirt ile de gitar çalabileceksiniz. İlk bakışta basit bir çocuk oyuncağı gibi görünen bu t-shirt bir müzik aleti aslında! 4AA Pil ile çalışan bu zamazingo; tüm majör akorları ve belde taşınabilecek minik bir amfiyi bulundurur. En sevdiğiniz şarkıları üstünüzdeki t-shirt sayesinde çalabilirken sesi ile de istediğiniz şekilde oynayıp dinletebilirsiniz.
66
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Evler Balonla Taşınacak! Kulağa garip geliyor ilk etapta bir evin etrafında renkli balonlar gibi fakat öyle değil. Büyük UFO gibi bir görünümü olan bir balon ile 150 tonluk ağırlığı 2000-3000 km uzaklığa taşıyabilecek balonlar yapılıyor. Proje üzerinde çalışan Avustralyalı firma Skylifter şirketi Daily Mail gazetesine balonlarla ilgili bilgi verdi. UFO gibi disk biçiminde tasarlanan futbol sahası büyüklüğünde hava gemileri vasıtasıyla ileride bir felaket anında çok büyük yapılar bir noktadan başka bir noktaya taşınabilecek.
Uykunuzu Hizaya Getirin! Eğer siz de uyku düzensizliğinden şikâyetçi iseniz bu cihaz sayesinde uykunuzu düzene sokabiliriz. Dreamate adı verilen cihaz, akupunktur yaparak sizin uykunuzun düzene girmesini sağlıyor. Dreamate özel bir masaj tekniğiyle sol bileğinize basınç uyguluyor. Bileğinize yatmadan 30 dakika önce taktığınızda sizin biyolojik saatinizi sıfırlayarak ve sizi dinlendirerek konforlu bir uyku uyumanıza yardımcı oluyor ve bunu uyku hapları gibi size zarar vererek değil aksine sizi rahatlatarak yapıyor.
Sileceksiz Cam! Leonardo Fioravanti tarafından tasarlanan bu cam dört katmandan oluşmakta. Birinci katman (havayla temas halindeki), güneş ışınlarını filtreliyor ve suyu uzaklaştırıyor. İkinci katman, cam üzerindeki tozları kenarlara doğru itilmesini sağlıyor. Üçüncü katman, cam üzerindeki tozu algılayıp ikinci katmanın harekete geçmesini sağlıyor ve son olarak dördüncü katman ise tüm bu mekanizmanın elektrik enerjisini sağlıyor.Nanoteknoloji ürünü olan bu camın seri üretimi 5 yıl içerisinde başlayacak gibi gözüküyor…
Veinwiewe - Damar Bulucu Kan alırken yaşanan en büyük sıkıntı damarı bulamamaktır. Hemşirelerin en büyük sıkıntılarından birisi olan damar bulma işlemi için artık tehlikesiz bir yöntem var. Özel bir ışıkla damarların nerede olduğu artık kolaylıkla bulunabilecek.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
67
▧YEMEK◢ İlter TÜRKMEN
i ğ e m e Y i c n e r ğ Ö
Kaşarlı sucuklu Börek! 68
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Ve Kaşarlı Sucuklu Börek Tarifi Malzemeler Buradaki porsiyon 2 kişiliktir. •Böreklik Yufka •Sucuk •Kaşar Peyniri
Yapılışı: •Sucuklar ince bir şekilde dilimlenir ve tavada az yağ ile hafifçe kızartılır. •Kaşar peyniri dilimlenir veya rendelenir. •Yufka masaya serilerek 4 parçaya bölünür. •Her parçanın kenarına istediğimiz miktarda pişmiş sucuk ve kaşar peyniri konularak yufka sarılır. Bunu yaparken önce yufkanın kenarları ortada birleştirilir, ardından yufka paçanga böreği yapar gibi katlanır. •Börekler tavada sıvıyağda kızartılarak, havlu peçete üzerinde fazla yağı emdirilir. •Yumurta, süt, tuz ve toz biberi derin bir kasede çırpın. 10-12 cm çaplarında teflon bir tavada tereyağı eritin. •Çırptığınız yumurtayı tavaya dökün. Her iki yüzünü pişirdiğiniz omletin yarısına hazırladığınız patatesli harcı koyup diğer kenarını üzerine kapatın. Sıcak servis yapın.
Not: Aynı şekilde hazırladığınız böreklerin bir kısmını sade kaşarlı, veya peyaz peynirli veya ıspanaklı da yapabilirsiniz. Kişi başı iki tane servis edeceğinizi düşünürseniz 4 kişi için 2 adet yufka yeterli olacaktır. Son olarak bir öneri de paylaşmak istiyorum, ben bu börekleri boş vaktimde bolca hazırlayıp streç film ile sararak derin dondurucuda saklıyorum. Ara sıra çayın yanında veya kahvaltıda çıkarıp az çözdürdükten sonra hemen kızartıyorum, çok pratik oluyor...
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
69
▧RÖPORTAJ◢ İdeal Yurtları
Nevzat PALTA (Aksaray Belediye Başkanı)
BİZİM İLKELERİMİZ VAR! dımcılığı görevinde bulundum. Ayrıca TCDD’ye bağlı Tüdemsaş’da Yönetim Kurulu üyeliği yaptım. 28 Mart 2004 yılı yerel seçimlerinde AK Parti'den Belediye Başkanı oldum. 2009 yılı yerel seçimlerinde 33 yıl aradan sonra % 59,3 rekor bir oyla ikinci kez başkan seçildim. Evli ve 3 çocuk babasıyım.
"Bizim ilkelerimiz vardır. Dürüst olacaksın, yalan söylemeyeceksin, çok çalışacaksın, herkesi sevip kucaklayacaksın, haram yemeyeceksin, haksızlık yapmayacaksın vb. Biz bu ilkelerimizle yola çıktık. "
Aksaray Belediye Başkanı Nevzat Palta İle GüzelBir Söyleşi! •Sayın Başkanımız Genç İdeal Okurlarına kendinizi tanıtır mısınız? 1962 Yılında Aksaray’da doğdum. İlk ve orta tahsilimi Aksaray’da tamamladım. Lise tahsilimin 1.Sınıfını Aksaray Endüstri Meslek Lisesi’nde okudum. Daha sonra Konya Teknik Lisesi Makina Teknisyenliği bölümünden mezun oldum. İstanbul Teknik Üniversitesi Makina
70
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra 1988 yılında TCDD Genel Müdürlüğünde İnşaat Dairesinde Makina Mühendisi olarak göreve başladım. Uzman Mühendis ve Baş Mühendis olarak görev yaptım.2002 yılında kurulan Ak Parti Hükümetinin Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım Bey'in bir süre Danışmanlığını yaptım. Daha sonra TCDD Genel Müdür Yar-
•Aksaray’da iki kez belediye başkanı seçildiniz, buda başarınızın göstergesi olduğunu düşünürsek, başarınızı nasıl açıklayabilirsiniz? Her şeyden önce şunu söylemeliyim. Bu başarıyı öncelikle Allahın bir lütfu olarak görüyorum. Her insana kısmet olmayacak bir durumu Allah bize lütfetti. Göreve geldiğimiz tarihten itibaren çizgimizden sapmadık. Kişiliğimizden ödün vermedik. Aksaray’a hizmet heyecanımızı yitirmedik. Biz şehrimizin ihtiyaçlarını, modern bir şehirde olması gerekenleri ve şehrimizi nereye götürdüğümüzü biliyoruz. Attığımız her adım, yaptığımız her iş, geliştirdiğimiz her proje buna yöneliktir. Bizim ilkelerimiz vardır. Dürüst olacaksın, yalan söylemeyeceksin, çok çalışa-
•Okurlarımıza Aksaray ilimizi bir sloganla tanıtabilir misiniz? Yaşayanların, “Mutluyum, çünkü Aksaray’da yaşıyorum” dediği konforlu bir şehir. Gök kubbede bırakılacak hoş bir sadanın bu millete hizmet etmekten geçtiğini, bu millete hizmetin de en büyük himmet olduğunun bilincinde olarak, yaşayanlarının yüzünün güldüğü, “işte aradığımız buydu” diyebilecekleri bir şehir. caksın, herkesi sevip kucaklayacaksın, haram yemeyeceksin, haksızlık yapmayacaksın vb. Biz bu ilkelerimizle yola çıktık. Bu ilkelerimizden hiç taviz vermedik hiçbir zaman da taviz vermeyeceğiz. Bu ilkelerimizden dolayı halkımız destekledi ve tekrar iş başına geldik. Bundan dolayı da tüm Aksaray’lı hemşerilerimin yaşlısıyla genciyle hepsinin başkanıyım. Biz Aksaray’ı ve Aksaraylı tüm hemşerilerimizi seviyoruz. Bu vazifede yorulmak yok. İnsan inandıktan sonra yorulmayı bir kenara bırakıyor. Hani Atatürk’ün güzel bir sözü var ya “Dinlenmemek üzere yola çıkanlar asla yorulmazlar” Biz yola dinlenmemek üzere çıktık. Allahın izniyle yorulmayacağız. Allah’ın rızası için, halkımızın duası için ne gerekiyorsa yapacağız. Rahmetli Necip Fazıl’ın çok güzel bir sözü var diyor ki “Devler
gibi eser bırakmak için karıncalar gibi çalışacağız” Devler gibi eser nedir? Modern, yaşanabilir bir Aksaray, o zaman karıncalar gibi çalışacağız. Yorulmadan, usanmadan, bıkmadan çalışıyoruz ve de çalışacağız. Ve ben inanıyorum ki Allah çalışana veriyor. Hemşerilerimizin vermiş olduğu destekten güç alarak şehrimizin sorunlarını çözüyoruz. Yeni projelerimizle Aksaray’ımızı hemşerilerimize yakışır bir şehir haline getirme gayretimiz hızlı bir şekilde devam ediyor. Dürüst çalışmanın ve verilen sözleri tutmanın karşılığında elde edilen güvenin, bizler için en önemli sermaye olduğuna inanıyoruz. Bunun bilincinde olaraktan da var gücümüzle hizmet ediyoruz. Yaptığımız hizmetleri asla yeterli görmüyoruz. Çünkü halkımız her şeyin en iyisine layıktır.
•Görev sürenizce gerçekleştirdiğiniz en büyük projeleriniz ve bundan sonra ki süreçte Aksaray için vizyonunuz nelerdir? Şehrimiz daha yakın bir zamanda Anadolu’nun bozkırında kendi kendine yetebilen orta halli bir ilçe iken 1989’da vilayet olmasıyla birlikte bugün baktığımızda bu durumunu ilerleme yolunda hızlı bir şekilde değiştirmeye aday bir kent durumuna gelmiştir. Bu ilerleme her alanda birbirine paralel bir şekilde devam etmektedir. Kalkınmada öncelikli iller kapsamına alınması ve son günlerde de 5. Bölgede olmasıyla birlikte gelişen organize sanayi bölgesiyle, kendisine ait bir üniversitesiyle, ülkemizin her noktasına olan kolay ulaşım avantajıyla sürekli gelişen bir il. Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
71
Şehrin beklentileri artık çok değişti. Biz tüm ekibimizle bunun bilincindeyiz ve hiç hız kesmeden bu güzel şehrimizi nasıl daha da güzelleştirebiliriz nasıl bir adım daha ileriye götürebiliriz diye bunun gayreti ve bilincinde olarak çalışıyoruz. Yakın bir gelecekte öyle inanıyorum ki Aksaray, İç Anadolu Bölgesi’nde ortaya koyduğu bu yapılanması ile birçok kente örnek oluşturabilecek çağdaş ve modern kent olgusu ile Türkiye’nin yükselen bir devi konumuna gelecektir. Söz konusu bu çalışmalar elbette kolay bir zaman aralığında gerçekleştirilmiyor. Önümüzdeki birkaç yıllık süre içerisinde Aksaray, kendi içerisinde barındırdığı iç dinamiğini modern şehircilik alanında etkin bir şekilde ortaya koyabilecektir. Bunu halkımız ile birlikte görmenin ayrıca mutluluğunu yaşayacağız. Çok yakın bir gelecekte Türkiye’nin her alanda olduğu gibi şehircilik alanında da örnek gösterilecek bir şehri haline
72
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
gelecektir. Kısaca özetlersek gelecekte Aksaray’ı; sanayisi büyümüş, alt ve üst yapıları bitmiş, hayvancılıkta, tarım ve turizmde belli bir seviyeye gelmiş, refah ve kültürel değerleri artmış, gelişen büyüyen görülmeye değer herkesin görmek istediği ve de yaşamayı arzu ettiği bir şehir olarak görüyorum. Geleceğin Aksaray’ını kurmak için talip olduğumuz bu yolda değerli hemşerilerimizin % 60 ‘a varan desteğiyle 2.dönemimizde de coşkumuzu ve heyecanımızı kaybetmeden hizmet sevdamızı sürdürüyoruz. Geçen yılların muhasebesini yaptığımızda; Eğri minare ve Ulucamii çevre düzenlemesi, Uluırmak çevre düzenlemesi ve kent meydanı projesini hayata geçirdik. Aksaray’ımıza Somuncubaba Kültür Merkezini kazandırdık. Kılıçarslan Parkını çirkin görüntüsünden arındırıp halkımızın hizmetine sunduk. Ayrıca Kılıçarslan parkımızın 2. Etap yapım ihalesini de gerçekleştirdik. İpekyolu Alışveriş Merkezini Aksaray’ımızın hizmetine sunduk. Efor AVM tamamlanarak hizmete sunuldu. Karayolları Genel Müdürlüğü ile birlikte tarihi 3 köprümüzün restorasyonuna başladık. Şehrin kuş bakışı izlenebileceği modern Seyir Terası projemizin inşaatı başladı. En kısa zamanda orası da hayata geçecek. Aksaray Belediyesi olarak tarihi mirasın korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması konusunda şehrin gizli kalmış tarihi bir zenginliğini ortaya çıkarmak için örnek teşkil edecek bir uygulama ile yine ilk adımı atmış olduk. İki adet tarihi konağımızın resterasyonuna başladık. Belediye olarak Azm-i Milli’yi Tarihi/Kültürel Mirasa Katkı kapsamında ele alıp, Sanayi Müzesi Ve
Kültür Merkezi fonksiyonları ile eski ihtişamlı döneminde olduğu gibi ayağa kaldırıp, tarihi yaşatarak gelecek nesillere emanet etmiş olacağız. Azmi Milli Un Fabrikasının Sanayi Müzesi Ve Kültür Merkezine dönüştürülmesi ve çevre düzenlemesinin yapılması için proje çalışmalarını bitirdik, en kısa zamanda da ihalesini gerçekleştirmiş olacağız. Aksaray’ın 50 yılına hitap edecek imar Revizyon çalışmasını tamamladık. Kadın Aktivite Merkezini söz verdiğimiz gibi yerine getirdik ve Ak-Mek’teki yeni kurslarımızla birlikte Aksaraylı hanımların hizmetine sunduk. Semt spor sahalarından bir tanesini Yunus Emre Mahallesine diğerini Küçük Bölcek mahallesine yaptık. Çılgın projemiz dediğimiz Küçük ve orta ölçekli sanayi için yer tahsisini yaptık, teknik ekiplerimiz esnafla görüşmelerini bitirdiler. Nasip olursa 2014 seçimlerinden önce esnafımız yeni yerlerine taşınacaklar ve oraya kentsel dönüşüm uygulayacağız. Eski terminal alanının kentsel dönüşümü için öncelikle yeni terminalin yakınına kırsal terminali yapıp halkımızın kullanımına sunduk. Eski terminal alanı için düşündüğümüz Selçuklu mimarisinde avlulu han-bedestenlerimizi andıran çağdaş ve geleneksel çizgileri aynı anda barındıran proje çalışmamızı bitirdik ve önümüzdeki günlerde esnafımızla toplantılara başlamış olacağız. Estetik kurulumuzu kurduk, şehir merkezi, Uluırmak kenarı ve E-90/Nevşehir Yolundaki bina cephelerinin modernizasyonu ve rehabilitasyonu için çalışmalarımızı belirli bir safhaya getirdik. Tarihi türbe ve mekânlarımızın aslına uygun restorasyonları ve güzelleştirilmesi için proje çalışmalarını bitirdik ve Vakıflar
Bölge Müdürlüğüne teslim ettik. İncelemelerin ardından ihalelerini gerçekleştirmiş olacağız. 48 mahalleye muhtarlık konağı yapma sözü vermiştik, isteyen muhtarlarımıza muhtarlık konaklarını yapıp teslim ettik. Türkiye’nin en büyük Kapalı Pazar yeri inşaatımız nasip olursa 1 aya kadar bitecek. Şehir merkezi ulaşım projemizi Bahçeşehir Üniversitesindeki hocalarımızla birlikte projelendiriyoruz. Nüfusu hızla artan şehrimizin ileriki yıllarda su ihtiyacının karşılanabilmesi için Aksaray genelinde yer altı su kaynakları araştırmalarına İller Bankası ile beraber başlanılmış ve çalışmalarımız devam etmektedir. Bu bağlamda daha önceki yıllarda olduğu gibi 2012 yılında da projelerimizi hayata geçirmeye var gücümüzle gayret edeceğiz. •Üniversiteler arasında Aksaray Üniversitesinin yerini nasıl buluyorsunuz? Bu şehir geçmişinde önemli bir ilim ve kültür
şehri olma vasfına sahiptir. Günümüzde ise ulaşım, sanayi, tarım ve turizm şehri olma yolunda önemli bir merkezdir. Bu vasfının yanında eskiden olduğu gibi bir ilim şehri olması gerekmektedir. Aksaray’ımıza yakışanı da budur. Bunun olabilmesi de Aksaray’ın bir üniversite şehri olmasından geçer. Üniversite Aksaray’ımızın atılım yapabilmesi için çok önemlidir. Çünkü Tarihsel gelişim içinde büyük değişimler yaşanmakta ve bu yüzyıldaki değişimler ülkeleri bir anda etkileme gücüne sahip. Değişim için üniversiteyi önemsiyorum. Rektörümüzde gerçekten gayretli birisi. Aksaray üniversitemiz rektörümüzle birlikte büyük bir atılım gerçekleştirecektir. 21 Ekim 2010 tarihinde yayımlanan “URAP Ekim 2010-Üniversitelerimizin Akademik Performansa Dayalı Sıralaması” başlıklı rapora göre, Aksaray Üniversitesi hem “ 2000 Yılından Sonra Kurulan Üniversiteler Genel Sıralaması”nda 2. sırayı ve yine aynı sıralama içerisinde bulunan devlet üniversiteleri arasında da 1. sırayı alarak, hem de toplam 125 Türk üniversitesi arasında “Toplam Yayın Puanı” sıralamasında 10. sıraya yerleşerek Türk üniversiteleri arasındaki üstün başarısını bir kez daha ortaya koymuştur. Bu da Aksaray üniversitemizin iyi yolda olduğunu göstermektedir. •Belediye olarak üniversite öğrencileri için projeleriniz var mı? Belediye olarak kültür ve sosyal anlamda sayısız kurslar, eğitici, eğlendirici, geliştirici, seminerler, konferanslar, sempozyumlar, konserler düzenliyoruz. Bunlar gençlerimizin faydalanacağı çalışmalar diye düşünüyorum. Kurslardan örnek verecek olursak; İngilizce,
Bilgisayar, Autocad, Girişimcilik, Hızlı okuma, Sosyal iletişim ve özgüven geliştirme, Diksiyon ve güzel konuşma kursları vb. Ayrıca kısa adı AKMEK olan Aksaray Belediyesi Meslek Edindirme ve Kadın Aktivite Merkezinde hanımlara yönelik kurslarla da bayanlarımızın girişimci olmaları için çalışmalar ve kurslar düzenliyoruz. Çeyiz ürünleri hazırlama kursu, Bilgisayar kursu, Huzurlu aile ve mutlu evlilik kursu, El nakışı, Çini, Tezhip kursu vb. •Aksaray Üniversitesi ile birlikte yürüttüğünüz veya planlanan bir projeniz var mı? Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
73
naylon poşet yerine file, bez çanta ve kâğıt keseler ile sepet kullanılması gerektiğine dikkat çekilecektir. Naylon poşetlerin zararlarını halkımıza ve öğrencilerimize anlatmak için Aksaray Belediyesi olarak her zaman işbirliğine hazırız. İnşallah üniversitemizle ilerde daha nice ortak çalışmalara imza atacağız. Ayrıca Belediye-üniversite işbirliği ile üniversiteli gençlerimizi ve bazen de liseli gençlerimizi 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Günü’nde Çanakkale gezisine gönderiyoruz.
Aksaray Belediyesi ve Aksaray Üniversitesi İnsan sağlığının korunması adına işbirliği yaparak “Naylon poşete hayır” kampanyası düzenledi. Kampanya kapsamında Aksaray Belediyesi tarafından belirlenen pilot bölgelerdeki okullarda öğrencilere naylon poşetlerin zararları konusunda eğitim verildi. Vatandaşlarda naylon poşetlerin ayrımı ve zararları konusunda bilgiler verildi. Belediyemiz Zabıta Müdürlüğüne bağlı ekipler, naylon poşet konusunda işyerlerini uyaracaklar. Yapılan çalışmada vatandaşların
74
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
•Sizce bir öğrenci yurdu nasıl olmalı, Aksaray da hizmet veren Özel Öğrenci Yurtları için düşüncüleriniz nelerdir? Üniversite hayatı ile tanışan gençlerin, barınma ihtiyaçlarının karşılanmasında “yurtlar” önemli bir yer işgal ediyor… Yurtlar, öğrencilerin adeta yaşam alanları… Üniversiteden arta kalan vakitlerinin çoğu buralarda geçiyor… Yurtları “kendi çocuğumuzun kalacağı şekilde” düşünüyor ve hazırlıkların buna göre olması gerektiğini düşünüyorum. •Öğrencilere gelecek ile ilgili önerileriniz var mı? Ne arıyorsan, kendinde ara, diyor Hz. Mevlana… Eğer sen, can konağını arıyorsan, bil ki sen cansın/Eğer bir lokma peşinde koşuyorsan,
sen bir ekmeksin/Bu gizli, bu nükteli sözün manasına akıl erdirirsen, anlarsın ki/Aradığın ancak sensin, sen… Kitaplardan önce, kendimizi okumaya çalışmalıyız… Gençlik geleceğimiz… Onlar, cesaretimizi güçlendiren ve sürdürenler… Onları değişimin ardından koşanlar olarak değil, değişimlere yön verenler olarak kabul ediyorum… Çünkü biliyorum ki, gelecek gençliktedir. Gençliğin her adımı “düşüncesinden bir yansımadır”. Onun sahip oldukları, gelecekte bizim sahip olacaklarımızdır. Necip Fazıl’ın dediği gibi: Düşün genç adam, düşünmenin ne kadar haysiyetli bir şey olduğunu düşün… Gençlere tavsiyem bu vatan bu şehir hepimizin ona iyi sahip çıkalım. Hepimizin ortak derdi iyi bir insan olmak, faydalı bir insan olmak. Gençlerimize sesleniyorum; çok okusunlar, kendilerini geliştirsinler. Belediye olarak onların hizmetine sunduğumuz eserleri de koruyup sahip çıksınlar. Hakikaten güzel ve iyi eğitim almış, milli ve ahlaki değerlerimize, bizim için önemli olan değerlere sahip insanlar olmak ve bunlarla beraber çağın gerektirdiği her türlü imkânları üzerinde bulunduran gençler olsunlar. Çünkü gelecek, genç nesillerin elinde olacaktır.
EN
Arkeoloji Arkeoloji, "eski kültür ve uygarlıkları onlardan kalan maddi kalıntıları açısından inceleyen; yer ve zamanını saptamakla uğraşan bir bilimdir". Maddi kalıntılar terimiyle insan elinden çıkan, insan düşüncesinin ürünü olan eserler,alet ve malzeme ile ev eşyaları,sanat yapıtları kastedilir.
Bu yönüyle arkeolojiyi,geçmiş zaman insanlarının "el emeği göz nuru " olarak tanımlayabiliriz. Eski Yunanca'nın "Arkhaios" (eski) ve "Logos" (bilim) kelimelerinden türetilmiş olan arkeoloji kelime olarak (Osmanlıca "Atikiyat") "Eskinin Bilimi" anlamına gelirse de, diğer bütün bilim dallarının kaynağı " anası " durumundadır. Arkeoloji biliminin amacı, ışık tutarak geçmişi canlandırmak, ilk çağ insanını düşünceleriyle ve bunların sonucu gerçekleştirdiği yapıtlarla günümüz insanına derinlemesine tanıtabilmek, onu anlamasına yardımcı olabilmektir. Bu amaçla, eski kültür kalıntılarını bulup ortaya çıkarıp, tanımlayıp, aslında uygun bir biçimde tekrar kurarak geçmiş kültürleri yorumlayarak aydınlatmaya çalışır.
duyduklarını, kendisinde iyi yada kötü bir anısı olan şeyleri toplama, koruma ve saklama eğilimine sahiptir. Toplanılan bu tür malzemeler bazen bir koleksiyona dönüşebildiği gibi; bazen de basit bir biriktirmeden öteye geçmemiştir. İster zevk için olsun isterse bilinçli olarak yapılsın, bu derleyip toplama eğilimi büyük arkeolojik koleksiyonların, ardından da müzelerin doğmasından en belirgin etkendir.Â
Günümüz insanına geçmişini ve köklerini öğreterek geleceğini aydınlatmasında yol göstermesidir. İnsan yaradılışı gereği merak
Bilinen ilk kapsamlı koleksiyonların, Roma İmparatorları ile Roma'nın önde gelen zenginleri tarafından oluşturulduğu kabul edilmektedir.
Roma İmparatorları ülkenin dört bir yanından getirttikleri antik eşyaları, özellikle de çeşitli boyutlardaki heykellerle saray, şato ve villalarını süsleme yoluna gitmişlerdir; sonuçta, bugünkü değerli arkeolojik koleksiyonların oluşmasında öncülük etmişlerdir. Arkeoloji'nin tarihçesine baktığımızda insanlığın geçmişini aydınlatma yolunda çok eskiden beri bir takım araştırmalar yapıldığını görürüz. Başlangıçta tarih ve felsefeyi açıklamada kullanılan arkeoloji, daha sonra bu bağımlılıktan kurtulmuş ve bir bilim dalı kimliği kazanmıştır.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
75
▧ATA SPORU◢ İlter TÜRKMEN
Türklerin ata sporu olan okçuluk, yüzyıllar boyunca bu geleneksel özelliğini muhafaza etmiş, gerek tarihimiz içinde, gerekse İslam dininde özel bir yere sahip olmuştur.
Bir Ata Sporu OKÇULUK Türk tarihinin Orta Asya’ya uzanan derinliklerinde, önceleri bir savaş aracı olarak kullanılan ok ve yay, ateşli silahların keşfinden sonra, giderek bir spor dalı olarak kültürümüz içindeki yerini almıştır. Tarihsel belgeler incelendiğinde, Türklerde okçuluğun M.Ö. 5000 yıllarında başladığı ve okçuluk ile ilgili ilk kuralların Oğuzlar ile gerçekleştiği görülür. Oğuzlar’ın Müslümanlığı kabulünden sonra ise daha da gelişen okçuluk, en parlak devrine Osmanlılar ile ulaşır. Okçuluk, İslam dininde çok önemli bir yer tutmaktadır; öyle ki, adeta yaşamın ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmiştir. Bizzat Hz. Muhammed de ok atmış, savaşlarında kullanmış ve ok atma konusunda birçok hadis-i şerif beyan etmiştir. Özellikle, “Evinizdeki kölenize bile ok atmayı öğretiniz” buyurmaları okçuluğa verilen özel önemin simgesi olmuş; yine bir
76
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
başka hadislerinde “Bizim hakkımız gibi, çocukların da bizde hakları vardır, ki o hak, ona yazı yazma ile ok atmayı öğretmek ve helal miras bırakmaktır” demiştir. Osmanlılar döneminde, okçuluğu ciddi kurallara bağlayarak yarışma esası içine alan ve tesis kuran hükümdar Fatih Sultan Mehmet’tir. Her ne kadar Fatih’ten önceki bazı hükümdarların dönemlerinde çeşitli okçuluk yarışmaları yapılmış ise de, saha ve tesislerin oluşturulması Fatih Sultan Mehmet’in emri ile başlar. İstanbul’un fethinden hemen sonra, Kasımpaşa semtinde kurulan ve bugün ancak çok az bir bölümü korunabilmiş olan Ok Meydanı, Fatih’in bu spora verdiği büyük önemin bir göstergesidir. Fatih’ten sonraki hükümdarların hemen tümü bu sahayı genişletip ilave tesisler yapmışlar, diğer kentlerde de sahalar kurmuşlardır. Sultan II. Bayezit döneminde bununla da yetinilmemiş,
yerleştirilmişlerdir. 15. ve 16. yüzyıllarda İstanbul’da sayıları 500’ü bulan ok ve yay imal eden atölye ile özel olarak okçuluk eğitimi yapılan okulların bulunduğu gerçeği dikkate alınacak olursa, bu spor dalında ne denli zengin bir geçmişe sahip olduğumuz kolayca anlaşılacaktır.
okçular özel olarak himaye edilmiş, okçuluk malzemeleri imalatı ile uğraşan sanatkârlar bir araya toplanarak, kendilerine her türlü olanak sağlanmıştır. Hatta bu amaçla, sanatkârların neredeyse tümü İstanbul’a getirilmiş ve Bayezit Camii’nin arkasına inşa edilen Okçular Çarşısı’na
Daha önce de belirtildiği gibi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde hükümdar ve sadrazamların birçoğu okçu idi. Bunların içinde özellikle Sadrazam Kemankeş Kara Mustafa Paşa’nın (1592-1644) okçuluk tarihi içinde özel bir yeri bulunmaktadır. Kara Mustafa Paşa, sadrazamlığı döneminde okçuluk ile ilgili bir ferman (kanun) yayınlamıştır. Bugün, aslı Topkapı Müzesi arşivinde bulunan bu ferman, spor ile ilgili ilk kanun olma özelliğini taşımaktadır. Osmanlı döneminin ünlü okçuları içinde, Tozkoparan İsmail, Bursalı Şüca gibi isimler en çok bilinenlerdir. Hayvan boynuzu, sinir gibi organik maddeler ve ahşap malzemenin sentezi ile imal edilen eski Türk yaylarının inanılmaz teknik güçleri, bugün dahi, okçuluk tekniği ile ilgilenen dünya otoritelerini hayretler içinde bırakmaktadır. Günümüzün ileri teknolojisi ile üretilen yaylarla 250-300 m mesafeye zorlukla ok atılırken, eski Türk yayları ile 800-900 metrelere ok atılabilmesi bu hayretin temel nedenini oluşturmaktadır. Okçuluk tarihimize dikkatle göz atıldığında, Fatih Sultan Mehmet’ten II. Bayezit’a uzanan dönemin ciddi bir “Planlama Dönemi”, II. Bayezit’ten II. Selim’in ölümüne değin geçen sürenin ise “Gelişme Devri” olarak değerlendirildiği görülür. Daha sonraki hükümdarlar da okçuluk ile ilgilenmişler, ancak III. Selim’in tahta geçmesinden II. Mahmut’un ölümüne kadar geçen süre “Yeniden Yükselme Devri” olarak tarihe geçmiştir. Daha sonra II. Abdülhamid’ten V. Mehmet’in ölümüne kadar geçen süre ise okçuluğun “Duraklama ve Gerileme Devri” olmuştur, Osmanlı’nın son döneminde ise okçuluk sanatkârları artık ellerindeki sanatı bırakarak
başka işlere yönelmişler, bu işi yürüten kişi sayısı 3-5 kişiyle sınırlı kalmıştır. Cumhuriyet dönemiyle birlikte, 1923-1937 yılları arasında, eski Türk okçularının ailelerinden gelen üç beş kişi, aralarına hevesli gençleri de alarak, İstanbul’un çeşitli semtlerinde ok atışları yapmışlar ve geleneksel sporumuzu yürütmeye çalışmışlardır. Türk okçuluk tarihinin efsanevi ismi Tozkoparan’ın ikinci kuşak torunları olan İbrahim ve Bekir Özok ile, Türk okçuluğuna ilk kitabı armağan eden Mustafa Kani’nin torunu Vakkas Okatan, bu spora yakın ilgi duyan Prof. Necmettin Okyay, Hafız Kemal Gürses ve yine o devrin Beyoğlu Vakıflar Müdürü ve Milli Sporlar Federasyonu Başkanı Baki Kunter’in girişimleri sonucu kurulan Okspor Kurumu adındaki kulüp, Cumhuriyet dönemimizin ilk ciddi adımı olmuştur. İstanbul Beyoğlu Halkevi’nde, Ulu Önder Atatürk’ün direktifleri ile, milli sporumuz okçuluğu yeniden canlandırmak amacıyla 1937 yılında kurulan bu kulüp, Atatürk’ün ölümünden sonra himayesiz kalarak dağılmıştır. İlk bayan okçumuz olan Betül Diker (Or), o yıl yapılan 19 Mayıs gösterilerindeki atışları ile Atatürk’ün dikkatini çekmiş ve Ulu Önder, Halim Baki Kunter’e “Bu kız ile ilgilenin!” talimatını vermiştir.
Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/digersporlar/5321-okculuk-nedir-okculuk-hakkindagenel-bilgiler.html#ixzz20zApdDah Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
77
▧ARAŞTIRMA◢ Betül TÜRKMEN
BUZULLAR VE BALİNALAR… Buzulların erimesi balinaları tehdit ediyor.. Kuzey buzulları iklim değişikliğinin etkisiyle hızla eriyor... Bu erime, balık avcılığının kuzey ülkelerine doğru kaymasına neden oluyor... Çevre örgütü WWF, özellikle balina ve yunus gibi deniz memelilerinin korunması için bu bölgelerdeki ülkelere çağrı yapıyor. Son yıllarda kuzey bölgelerindeki buzulların erimesiyle bu alanlar balıkçılık ve petrol sanayileri için de çekici konuma geldi. Ancak Norveç, İzlanda ve Japonya gibi ülkeler balina avcılığı konusunda işbirliği yapmak istemiyorlar. Çoğu çevre örgütü ise yerel grupların küçük boyutlu balina avcılığına karşı çıkmıyor, ancak bu faaliyetlerin büyük çapta yapılmasının geri dönülemez çevresel ve biyoçeşitlilik etkileri olacağını savunuyor.
78
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
79
▧SAĞLIK◢ Selin ŞERİTÇİ
Sizde De Fobik Bozukluk Olabilir! Dünya'da en sık görülen psikiyatrik hastalık fobi. Öyle ki dünyadaki nesne ve durum sayısı kadar fobi çeşidi olabiliyor.
Basit fobiyle birlikte başta depresyon olmak üzere diğer ruhsal hastalıkların da sık görüldüğünü belirten Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Erhan Kurt, dünyadaki nesne ve durum sayısı kadar fobi çeşidi olabileceğini söyledi. Kurt, “Sosyal fobi ve agorafobi gibi spesifik fobileri konunun dışında tuttuğumuzda geriye kalan fobileri modern psikiyatri, özgül (basit) fobi olarak nitelendirmektedir” dedi. Özgül fobinin durumlar veya nesnelerden duyulan mantıksız, aşırı korku şeklinde tanımlanabileceğini ifade eden Kurt, özgül fobisi
80
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
nedeniyle doktora başvuran hasta sayısını çok az olduğunu belirtti ve şunları söyledi: “Bunun en önemli nedeni fobilerin hastalık değil huy veya kişilik özelliği olduğunun düşünülmesi, tedavisinin olmadığının sanılmasıdır. Özgül fobilerde korkulan belirli ve bilinen bir durum veya nesne olduğu için hastalar kaçınma taktikleriyle sorunsuz bir yaşam şekli oluşturmuş olabilirler. Örneğin, kedi fobisi olan bir kişi evinde kedi besleyen arkadaşlarına gitmeyerek, kedilerin dolaşma ihtimali olan sokaklarda dolaşmayarak, nispeten rahat bir hayat sürebilir.
Bazen hastalar belli bir yaşa gelinceye kadar özgül fobilerinin farkına varmamış olabilirler. Bunun nedeni, o fobik ortamla hiç karşılaşmamış olmalarıdır. Basit gibi görünen hayvan fobileri ağır olduklarında hayatı büyük oranda kısıtlayabilir, hatta evden çıkmamaya neden olabilir. Yükseklik korkusu olan kişi yükseğe çıkmayı gerektiren işlerde çalışamayabilir. Uçak fobisi kişinin seyahat etmesini engelleyebilir. Yutma fobisi olan kişi yemesi-içmesi bozulduğu için ciddi kilo kaybı yaşayabilir.”
FOBİYİ PEKİŞTİREN ETKENLER
Kişinin özgül fobisinin olmasının ek bir psikiyatrik hastalığının olması ihtimalini artırdığını belirten Kurt, “Fobi oluştuktan sonra gelişen kaçınma, fobinin kendiliğinden düzelmesini engelleyen, fobiyi pekiştiren en önemli etmendir. Bu yüzden kişinin kafasındaki muhtemel felaket senaryosu sınanamamakta ve felaket olup olmadığı anlaşılamamaktadır” diye konuştu. Değişiklikler olmakla birlikte fobik nesne veya durumla karşılaşan kişide gerçek korkularda ortaya çıkan belirtilerin aynısının görüldüğünü hatırlatan Kurt, “Yani kişinin kalbi çarpar, sıkışır, nefesi daralır, titreme-terleme, uyuşma, karıncalanma, baş dönmesi, bayılma hissi olur, sık idrara gitme isteği görülür. Özgül fobilerin en önemli özelliği kişinin korku duyduğu durumun oldukça belirli ve sınırlı olmasıdır. Ancak, kişi fobik nesne ve durumla karşılaşmadan da anksiyete yaşayabilir. Bu durumu düşünmekhayal etmekle veya karşılaşma öncesinde de kişi korku duyabilir” ifadesini kullandı.
KORKUYU FOBİDEN AYIRIN! Doç. Dr. Erhan Kurt, özgül fobi tanısı alanlarda görülen en sık korku türlerini ise şöyle sıraladı: “Hayvan fobileri, yükseklik korkusu, kan ve yaralanma fobisi, uçak korkusu, kapalı yer korkusu ve yalnız kalma korkusu.” Normal korkuları fobiden ayırt etmek gerektiğini de aktaran Kurt, kişinin ve çevresinin saçma ve aşırı bulmadığı, işini ve sosyal hayatını etkilemeyen korkuların fobi sayılmadığını da sözlerine ekledi.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
81
▧SANAT◢ Selin ŞERİTÇİ
Sonsuz Şükran Köyü
Sanat Güzelliğin İfadesidir!
82
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
“Bu ifade söz ile olursa şiir, nağme ile olursa musiki, nakş ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık… olur.”
Nilgün Arıburnu Porselen Sanatçısı
Kamer Batıoğlu Ressam
Şükran köyünde yapılan faaliyetlerde, Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözünün fazlasıyla yansıtıldığını düşünüyorum… Yapılan faaliyetleri görünce; Bir çocuk kazandırmak sanata, bir hikâyeye tanık olmak, gerekirse çamurlar içinde, gerekirse yazın sıcağında samimiyetle çocukların sanatla buluştuğunu görmek muhteşem... Üstelik kalıcı tasarımlar geçiriliyor hayata Muazzam anıt, Sonsuz Şükran Çeşmesi gibi…
Sevgi Erdaha Ressam
“Hayata farklı bakmayı öğreteceğiz çocuklarımıza. Aynı zamanda her şeyin para demek olmadığını, idealizmin ve inandığın değerler uğruna ısrarlı çalışmaların ne demek olduğunu dünyadan örneklerle anlatacağız. “ diyor kurucusu olan Mehmet Taşdiken. Aralarında birçok ünlünün de bulunduğu Şükran köyünü destekleyenler arasında Ertuğrul Günaydın ( Kültür ve Turizm Bakanı), Ahmet Sever (Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanı), Prof. Dr. M. Rifat Çelebi (Dekan) ve Prof. Dr. Metin Sözen (Çekül Vakıf Başkanı) da bulunuyor.
Nilüfer NARLI Sosyolog
Karma resim sergisi, Karma fotoğraf sergisi, Selçuk üniversitesi resim sergisi, Anadolu’ya üç boyutlu saygı sergisi, Konfad Karma fotoğraf sergisi, Çavuş’tan Portreler projesi, Sonsuz Şükran köyü fotoğrafları ile karşılaşacak olmak mutluluk veriyor insana.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
83
▧TARİH◢ İlter TÜRKMEN
CESARET MARŞI MEHTER! Mehter dost, sevgi, birlik ve kahramanlık ocağıdır. Osmanlılarda, askerî musukiyi icra eden topluluğa verilen isimdir. Mızıkacı, çadırcı, kavas gibi muhtelif manalarda kullanılan ve Farsça'da mihter olarak geçen mehter kelimesi, ekber (en büyük), âzam (pek ulu) mânâsında bir ism-i tafdildir. Dilimizde bu kelimenin Arapçalaştırılmış şekillerinden “Mehter”, çoğulu olarak da “Mehterân” kullanılmaktadır. Bu manada Mehter, Türk kahramanlığının ve evrensel boyutlara ulaşmış anlayışının günümüzdeki görkemli bir anıtıdır. Mehter, Dünyanın ilk ve en eski alaturka Ordu bandosudur. Hun'lar zamanındaki adı Tuğ olan ve vurmalı sazlarla nefesli sazlardan oluşan askeri mızıka okulunun Fatih'ten sonra aldığı isimdir. Hunlardan beri Türk savaş tekniğinin vazgeçilmez unsuru olan askeri müziğin amacı,
84
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
çok uzaklardan duyulan ve gitgide yaklaşan gök gürültüsüne benzer yabancı bir müzmin sesiyle düşmanın moralini bozup savaşacak güç bırakmamak, düşmanı teslim almak suretiyle harbi en kısa zamanda bitirmek ve böylece bir bakıma insan kıyımını önlemektir. MEHTERİN TARİHÇESİ Dünyanın en eski askeri bandosu olan mehtere ilk olarak Orhun Kitabelerinde rastlanmaktadır.
Bu kitabelerde “Kübürge” ve “Tuğ” olarak anlatılan askeri bandonun, XI. yy. yazılmış Divan-ü Lügat-it Türk’te Hakanların huzurunda müzik yaptığını anlatılır. O zamanlarda küvrük (kös), tomruk (davul), çenk (zil) ve nay-i Türkî adındaki sazlardan oluşan “Tuğ” lar, savaşlarda ve özel günlerde müzik yapmaktaydılar. Ayrıca “Tuğ” Türklerde hâkimiyetin de sembolü olmuştur. Türkler İslamiyet’e geçtikten sonra da askerî musiki ile irtibatlarını kesmemekle birlikte, Orta Asya’daki geleneğin Abbasiler, Fatımiler ve Moğollar gibi topluluklarca da kullanımının önünü açmışlardır. Nitekim Osmanlı öncesi devirde Gazneliler, Harezmşahlar, Büyük Selçuklu, İlhanlı, Timur ve Memluk devletlerinde de bu musiki kullanılmıştır. Akkoyunlular’daki “Nakkerehane” adı verilen birim de aynı şekilde askerî musikiyi icra etmiştir. Büyük Selçuklu devlet yapısını benimseyen Türkiye Selçukluları tarafından devam ettirilen bu gelenek dönemin kaynaklarında pek çok hükümdarın gerek savaş sırasında, gerek tahta geçme vesilesiyle ve elçi kabullerinde özellikle kös ve zurna gibi mehtere özgü enstrümanlar çaldırdıkları bilinmektedir. Oradan da bu gelenek, beylikler vasıtasıyla Osmanlılara geçmiştir. Osmanlı Devleti’nde pek çok kurumda olduğu gibi mehter musikisinin sistematize olması da Fatih Sultan Mehmet devrine tesadüf etmiştir. Topkapı Sarayı’nı inşa ettirirken Demirkapı denilen mevkide mehterhaneyi kurduran ve mehterin esaslarını belirleyen Fatih olmuştur. Yavuz, Kanuni Sultan Süleyman, IV. Murat ve III. Selim de mehterle bizzat ilgilenen sultanlar olarak karşımıza çıkmıştır. Osmanlılarda mehterin kökleri Osman Gazi zamanına kadar uzanmaktadır. Bazı kaynaklarda geçtiğine göre Türkiye Selçuklu hükümdarı, uç bölgesinde muvaffakiyetler gösteren Osman Gazi’ye hakimiyet sembolü olarak çeşitli alametlerin yansıra tuğ, alem, nakkare ve davul da göndermişti ki, bunlar hakimiyet alameti olan sembollerdir.
Osman Gazi kendisine gönderilen bu alametleri büyük bir hürmet ile karşılamış ve çalınan davulu hem cihada davet maksadı taşıdığından, hem de Selçuklu sultanından geldiği için ayakta dinlemiştir. Kendisinden sonra da bu âdet devam ettirilmiş, ancak Fatih Sultan Mehmet: “İki yüz yıl önce ölmüş bir hükümdar için ayağa kalkmak lüzumsuzdur” diyerek bu usulü kaldırmıştır. Mehterin aynı makamda birçok parçayı art arda çalıp söylemesine “nevbet vurma” denilmiştir. Önceleri günde beş kez her namazdan önce nevbet vuran Mehter, Fatih Sultan Mehmet döneminde yalnız ikindi namazlarından önce çalmaya başlamıştır. Bunun dışında cüluslarda, kılıç alaylarında, zafer müjdesi geldiğinde, arife divanlarında, şehzade ve sultanların doğum ve sünnet düğünlerinde de çalınmıştır. Barış zamanında özel yerinde çalan Mehter, seferde padişahın (o yoksa serdarın) çadırı önünde nevbet vurulmuştur. XVII. yüzyılın sonunda ve XVIII. yüzyılda Topkapı Sarayı'nda Demirkapı denen yerde ve çeşitli semtlerde geceleri yatsı namazından sonra ve halkı sabah namazına kaldırmak için güneş doğmadan hemen önce nevbet vurulurdu. Bünyesinde barındırdığı sazlardaki değişikliklerle, kapatıldığı 1826 tarihine kadar gelişmesini sürdüren Mehterhane, 1828'de II. Mahmut
tarafından kapatılmış, bunun yerine III. Selim'in yakın dostu Napolyon'un emekli bando subayı Giuseppe Donizetti'ye Mızıka-i Hümayun adlı Batı kopyası saray bandosu oluşturulmuştur. Dünyanın ilk askeri bandosunu tekrar yaşatmak, Eski Yeniçeri bandosunu ve ordusunu sembolik olarak temsil etmek için askeri müze bünyesinde 1914 yılında mehter yeniden kurulmuş, I. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin ilk yıllarında da askeri müzede varlığını sürdürmesine rağmen, 1935 yılında tekrar kaldırılmıştır. 1952 yılında ise askeri müze bünyesinde Mehter takımı yeniden kurdurularak daha sonraki yıllarda kurulacak Mehter takımlarının da önü açılmıştır. Bu tarihten sonra da Cumhuriyet Türkiye’sinden günümüze kadar yaşatılmış ve böylece Dünya askeri tarihinin bu ilk bandosu geçmiş dönem Türk müziğinin coşkulu ritimlerinin de bugüne taşıması sağlanmıştır. Mehter Musikisinin Avrupa'daki Tesirleri * 18. Asırdan itibaren birçok memleketlerde mehteran bölüklerinden etkilenerek buna benzer gruplar kurulmaya başlanmıştır. * Bestekâr Mozart ve Haydn da mehter müziğinden ilham alarak meşhur bestelerini meydana getirmişlerdir. * Büyük Alman bestecisi Beethoven'in büyük senfonisinin son bölümü, mehterin kösüyle, davulu ve zurnasıyla seslendirilmiştir. * Yine Avusturyalı Bestekâr Mozart'ın, Türk askerlerinin hatıralarını terennüm eden Allah Allah seslerini nakarat halinde kullanarak, Türk Marşı diye bir eser meydana getirdiği de vakıadır. * Alman bestekârı Wagner bir mehter konserini dinlerken heyecanlanmış, kendisini tutamayarak " İşte musiki buna derler" diye mehter hakkında hissiyatını ifade etmiştir. * 18. YY. içinde Avusturyalılar ve Prusyalılar, daha sonra Ruslar, Almanlar ve Fransızlar mehter teşkilatından etkilenerek mızıka takımları kurmuşlardır.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
85
▧KİŞİSEL GELİŞİM◢ İlter TÜRKMEN
VERİMLİ DERS ÇALIŞMA YOLLARI Başarıyı hedef alın; mükemmel olmayı değil. Yanlış yapma hakkınızdan vazgeçmeyin.
Başarı iç in gerek li plan ve prog ramları yapmak başar m anın ya nitelend rısı olar a irilmekt edir. Bir k meşgul o lay o bunun y lmak kolay, am la anında a verimli zorlaşır olmak . Başarıy a ulaşm için anla ak ma, öğr kazanm enme v e hız a çalışm alarını bir şekil sistemli de sürd ür mek gerekir.
86
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Vazgeçerseniz yeni şeyler öğrenme ve
Temel bilgi eksikliğinden dolayı dersleri
Gelişme olanağınızı kaybedersiniz. UNUT-
anlayamama.
MAYIN Mükemmeliyetçiliğin arkasında
Ailevi sorunlar.
korku yatar. İnsan olduğunuzu hatırlayın.
Öğrenciler arasında en yaygın olan neden
Korkularınızı göğüsleyin.
yanlış çalışma alışkanlıklarıdır. Bunlar:
DAHA MUTLU Ve etkili bir insan olursu-
Amaçsız çalışma,
nuz.
Plansız ve programsız çalışma. Evin değişik yerlerinde çalışma.
Çok sayıda öğrenci ders çalışma ile ilgili
Kaynaklardan yararlanmama.
sorunlardan yakınır. Bir kısmı çalışama-
Derslerden korkma, anlayamadığı dersi
dığından- bir kısmı da ders çalışmaya
bırakma.
başlayamadığından yakınır.
Dersle ilgili ön yargılar. Bazı insanlar insan yaşamında şansın
Öğrencilerin ders çalışma sorunlarının
büyük rol oynadığına inanırlar. Halbuki
başlıca nedenleri:
bu çok basit bir yaklaşım tarzıdır. Uzaktan
Öğrencilerin, küçük yaştan itibaren çalış-
şans veya rastlantı gibi görünen olayların
ma alışkanlığını kazanamamış olması.
aslında insanların kişisel çabaları, özveri-
Yanlış çalışma alışkanlığı.
leri ve problemi çözmek için gösterdikleri Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
87
Çalışmanın verimli olması için ne kadar zaman harcandığı değil, ne kadar zamanın verimli geçtiği önemlidir. Verimli çalışma amaç doğrultusunda zamanı programlı ve planlı kullanmaktır. yaratıcılığın olduğunu anlamak istemez-
yapmak başarmanın yarısı olarak nite-
DOĞRU ÇALIŞMA ALIŞKANLIKLARI
ler.
lendirilmektedir. Bir olayla meşgul olmak
Amacınızı belirleyin
Öğrenmeye karşı istekli olma ve öğren-
kolay, ama bunun yanında verimli olmak
Amacını açık seçik belirlememiş bir kişi
me için gerekli yeteneklere sahip olma,
zorlaşır. Başarıya ulaşmak için anlama,
dümeni olmayan bir gemiye benzer.
öğrenmede başarıyı etkileyen en önemli
öğrenme ve hız kazanma çalışmalarını
Gemi sürekli gider ama rotası yoktur,
etmendir. Ancak bazı insanların gerekli
sistemli bir şekilde sürdürmek gerekir.
nereye gittiği bilinmez. Bu gemi kayalara
çabaları karşısında istedikleri sonucu
çarpabileceği gibi hiç alakasız bir limana
alamadıklarından yakınırlar. Bu da planlı
VERİMLİ ÇALIŞMA NEDİR?
da gidebilir.
ve programlı bir çalışmanın olmadığını ya
Çalışmanın verimli olması için ne kadar
Önce ne istediğinizi belirleyin
da verimli çalışma yollarını bilmediğinden
zaman harcandığı değil ne kadar zama-
Başarılı olmak için; kendini tanımak,
kaynaklanmaktadır.
nın verimli geçtiği önemlidir. Verimli
inanmak ve verimli çalışmakla olur.
Unutmayın ki yanlış çalışma alışkanlık-
çalışma amaç doğrultusunda zamanı
Hayattan isteğiniz için hedefleri, öncelikli
larınızın farkında iseniz sorunlarınızın %
programlı ve planlı kullanmaktır. Verimli
işleri ve idealleri belirlemek gerekir.
50’sini çözmüş sayılırsınız. Bu durumda
ders çalışma sadece ders çalışma değil
Amacınızı belirlemede kendinize şunları
yapılacak yanlıştan kısa zamanda dönme-
diğer etkinliklerle beraber ders çalışmayı
sorun?
nin getireceği yararlardır.
da belirli bir plan ve programa bağlamaktır.
◉ Hangi mesleği yapıyor olmak istersi-
YAPABİLECEĞİMİZ ŞEYLERİ YAPMA-
UNUTMA!
niz?
YA BAŞLARSAK
BAŞARININ EN KOLAY VE EN KISA
KENDİMİZİ HAYRETLER İÇİNDE BIRA-
YOLU, VERİMLİ ÇALIŞMAKTIR.
KACAK SONUÇLAR ALIRIZ Başarı için gerekli plan ve programları
88
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
◉ Nasıl bir yaşam tarzı size uygundur?
◉ Nerede ve ne yapıyor olmak sizi mutlu eder?
Bu soruların cevabı sizin birincil amacı-
◉ Her öğrenci çalışma planı yapmasını
saatlere kaydırılmasına olanak verecek
nızdır. Artık çalışmalarınızı bu soruların
bilmelidir.
şekilde esnek olmalıdır.
düzenlenmelidir.
◉ En iyi öğrenilen saatler zor öğrenilen
rin özelliklerine göre düzenlenmelidir.
GİDECEĞİ LİMANI BİLMEYENE, HİÇBİR RÜZGARDAN HAYIR GELMEZ.
dersler için ayrılmalıdır.
zaman günün aynı saatleri arasında
cevaplarına göre yönlendirmeniz gerekir.
◉ Planlar günlük, haftalık ve aylık olarak
◉ Çalışma sürelerinin uzunluğu dersle◉ Çalışma saatleri olabildiğince her olmalıdır.
PLANLI ÇALIŞMAK GEREKLİDİR! Planlı çalışma baştan sona amaçlı bir
Çalışmak için ayrılacak saatler saptanır-
◉ Yemeklerden hemen sonra çalışılma-
iştir. Planlı çalışacak bir öğrencinin planlı
ken çalışılacak dersin sınıfta verildiği
malıdır.
olmanın önemini ve gereğini kavramış
gün ve saate yakın olmasına dikkat
◉ Hangi saatte neyin çalışılacağı kesin
olması gerekir.
edilmelidir. Bu durum unutmayı azaltır,
olarak önceden bilinmelidir.
◉ Bir işin hazırlanmasında kendine yeterli zamanı yaratmasını sağlar.
◉ Daha etkin olmasına yardımcı olur. ◉ Kendine güveni yükselir.
◉ Doğru karar vermesini sağlar ve sık sık karar değiştirmekten kurtarır.
◉ Sorunlarını çözmesini kolaylaştırır.
öğrenilenleri pekiştirir.
◉ Her öğrencinin; en iyi anlayabileceği
◉ Çalışma aralarındaki dinlenmeler ne çok uzun ne de çok kısa olmalıdır.
saatler farklı olmakla birlikte herkes için
◉ Yapılan plana ne ölçüde uyulduğu
etkili öğrenme zamanı uykudan önceki ve
günün sonunda mutlaka denetlenmelidir.
sabahın erken saatleridir.
◉ Çalışma planı, ani olarak ortaya çıka-
◉ Plana uymanın bir zorunluluk olduğu içsel olarak duyulabilmelidir.
bilecek durumlarda çalışmanın değişik Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
89
Gezegenler ve Işıklar Astrolojide Nasıl Çalışırlar?
İki yakın arkadaş çok beğendikleri pırıltılı bir gece elbisesini birlikte alırlar. Her ikisi de kendisine çok yakıştığını düşünerek onu elde ederler. Fakat her biri elbiseyi farklı bir şekilde taşır. Onu kimin taşıdığı, elbiseye de farklı bir yorum getirmektedir. Ona eklenen takılar, ayakkabı ve bir çanta ile iki bambaşka sonuç çıkabilir. Eğer Astrolojik olarak kişinin doğum anına bakarsanız, aslında ne kadar çok donanımlı olduğunu görürsünüz. Gezegenler hemen kendisinden az önce yan ameliyathanede doğmuş küçük adamdan farklı yerleşmiştir. İkisi de farklı donanımlar ile dünyaya gelmişlerdir. Elbiseleri dünyalarıdır, haritalarındaki gezegenlerdir. Ancak onu nasıl taşıyacakları ve nasıl yorumlayacaklarını zaman gösterecektir.
90
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Kar yağarken mayo ile dışarı çıkmayız fakat doğumu bir mucize kabul ederken, bu dünyaya donanımsız gelmiş olduğumuza kolayca inanırız.
▧ASTROLOJİ◢ İlter TÜRKMEN
Bir Astrolojik haritaya bakıp, kişinin neler yapabileceğini tahmin etmek doğru değildir. Kişi her an değişime açık bir süreç geçirerek olasılıklar içinden birini tercih eder. Yolunu kendi çizecektir. Ya tökezleyecektir, ya da sahip olduklarını daha verimli bir hale getirecektir. Gezegenler bunları bize ifade eden önemli enstrümanlardır. Bir doğum haritasında, hangi evde ve hangi burçta bulunduklarına göre anlam kazanmak için hazırdırlar.
kişiliklerimizi, köklerimizi gösteren işaret, horoskoptaki Ay'ımızdır. Herkesin doğum haritasında çok özel bir yere sahiptir. İlginç bir sembolizm gösteren Ay'ın konumu çoğu zaman Güneş'in haritadaki konumuna nazaran daha özel bir anlam taşır. Tıpkı kendi evreleri gibi, kişiliğin yaşam boyu geçireceği evrelerin net bir şekilde anlaşılması için büyük fırsatlar sağlar. Ay'ı ve haritadaki konumunu anlamak pek çok kapıyı açar.
Astrolojik Ay
Astrolojik Merkür
Duyguların temsilcisi ve ruhun yapı taşı dişi prensip ile sembolize edilebilir. Aynı zamanda içgüdülerimiz ve yaşayacağımız değişimler ile alışkanlıklarımızın da işaretçisi niteliğindedir. Güneş, hayatta gittiğimiz yeri, Ay da nereden geldiğimizi temsil eder. Çocukluğumuzu, alt
Mantık, iletişim, alışveriş, bedensel ve zihinsel haberleşme Merkür ile sembolize edilebilir. Duygulardan arındırılmış saf düşünceyi temsil eder. Merkür'ün ev ve burç konumu, düşünce tarzını, ortamlardaki ve ilişkilerdeki uyumu gösterir. Dil, yazı, konuşma ve öğrenme gücü, ma-
Bir Astrolojik haritaya bakıp, kişinin neler yapabileceğini tahmin etmek doğru değildir. Kişi her an değişime açık bir süreç geçirerek olasılıklar içinden birini tercih eder. Yolunu kendi çizecektir. Ya tökezleyecektir, ya da sahip olduklarını daha verimli bir hale getirecektir.
tematik zeka, günlük hayatın yaratmış olduğu tüm düşünce kalıpları Merkür ile bağlantılıdır.
Astrolojik Venüs Sahip olma, sevgi, güzellik, sanat, uyum, birlik ve küçük şanslar Venüs ile ilgilidir. Venüs, horoskopta kadını temsil eden iki ana gezegenden biridir. Venüs, zevk aldığınız her şeyi yönetir. Güzellik, süs, sanat, hediyeler, dünyayı çekici ve eğlenceli gösteren her şey Venüs'ün kontrolü altındadır. Venüs güzel olan her şeyi temsil
ettiği için, yaşamın tüm pahalı zevklerini, güzel giyinmeyi, hoş kokuları, cazibeyi gösterir. Venüs asla agresif bir gezegen değildir. Çok çekici ve açık bir gezegen olan Venüs, arzuları gerçekleştirmek için çekiciliği ve erotizmi kullanır.
Astrolojik Mars Enerji, hareketlilik, güç ve şiddet Mars ile ilişkilidir. Zodyakta erkeksi unsurların tümünü gösteren tek gezegendir. Astrolojide erkeği temsil
eder. Motivasyon olarak da nitelendirebilecek olan Mars, enerjik, cüretkar, agresif, girişken ve güçlü bir gezegendir. Seksin ve savaşın eril etkilerini de Mars yönetir. Yıldız haritanızda güçlü bir Mars, yaşamdaki tüm rekabet unsurlarını tek başına geçebileceğinizi göstermesi açısından önemlidir.
Astrolojik Jüpiter Genişleme, öğrenim, uyum, kanun, din, felsefe ve büyük şanslar Jüpiter ile ilişkilidir. Doğum Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
91
yönlerimizi ve kendimizi geliştireceğimiz yerleri göstermesi açısından çok önemlidir. Satürn ağır ve buz gibi bir etkiye sahiptir. Horoskopta dokunduğu her yerde yavaşlama, duraklama ve zorlama görülür. En derin korkularımız ile yüzleşmemize sebebiyet verir.
Astrolojik Uranüs horoskopunuzdaki Jüpiter, ödüllerinizi, mutlu olduğunuz yeri, kısmetinizin ve şansınızın olduğu bölgeleri göstermesi açısından çok önemlidir. Astrolojiyi eğer bir duvar saati kabul edersek, Jüpiter akrebi, Satürn ise yelkovanı gösterir. Yaşamda iyimserlik, neşe ve şans verir. Horoskoptaki iyi yerleşimi, büyük bir servet ve şanslı bir yaşama işarettir. Şifa gücü, bedenin hastalıklara direnişi Jüpiter tarafından yönetilir. Jüpiter'in transit hareketleri esnasında horoskopunuzda girmiş olduğu bölgeler, fırsatların ve şansın size destek olacağı yerler anlamına gelir.
Astrolojik Satürn Sorumluluk, disiplin, kısıtlama, konsantrasyon ve sınırlandırma Satürn ile ilgilidir. Satürn yaşamımızdaki görevlerimizi, eksik olduğumuz
92
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
Ani gerçekleşen şeyler, değişim, düşüş ve zorlanma, toplumsal kısıtlama, yenilikler ve bağımsızlık Uranüs ile ilişkilidir. Uranüs, Astroloji'de, bağımsızlığı, özgürlüğü, geleneksel olmayan, geçerliliği kalmayan, hatta toplumsal etik kurallara sığmayan tüm zıtlıkları temsil eder. Ekseni etrafında 98 derece yatık olan, 4 kutuplu, batıdan doğuya doğru dönen tek gezegendir. Zaten kendisi de Fransız devrimine çok yakın bir zamanda keşfedilmiştir. Aslında Uranüs, üst aklı ve dehayı temsil eder. Merkür'ün bir üst oktavı olan Uranüs, duygusal yönü asla olmayan, rasyonel, objektif ve realist karakterlidir.
Astrolojik Neptün Karşılama, etkilenme, bilinçaltı, gizlilik, hayaller Neptün ile ilişkilidir. Neptün, Astroloji'de
bilinçaltını, hayallerimizi, rüyaları, fantezileri, beyaz büyüyü, şifacılığı ve biyoenerjiyi gösterir. Haritamızdaki güçlü bir Neptün, fedakarlığı ve merhameti öğretir. Venüs'ün bir üst oktavıdır ve güzellik ile estetik kavramlarını evrensel bir boyuta taşır. İçimizdeki sanatçı, Neptün'ün etkisi ile ortaya çıkar. Müzik, dans, resim gibi tüm sanatsal kavramlar, film, tiyatro, bale gibi tüm kollektif görsel öğeler ve iletişim sanatları Neptün'ün etkisi altındadır.
Astrolojik Plüton Yüksek güç, yüksek enerji, görünmeyen güç, noktalama, sonuçlandırma ile ilişkilidir. Plüton, Astroloji'de başlangıç ve bitiş döngülerini göstermesi açısından en önemli gezegendir. Plüton, karanlık kardeşi Charon ile beraber ikili bir gezegen sistemini oluşturur. Plüton, bilinçli aklın sınırlarının bittiği yere işaret eder. Yaşam, ölüm, cinsellik gibi konular ile ilgilidir. Duygular hariç, gömülü ve gizli olan diğer herşeyi temsil eder.
▧KİTAP TANITIMI◢ İlter TÜRKMEN
AŞK HER ZAMAN YARIM KALIR Aslında bu tespit, birçok insanın başkası ile paylaşmaktan bile çekindiği ve iç dünyasında derinden yaşadığı gerçek hikâyenin adıdır... Kitabın sayfaları arasına daldığınızda, satır satır, ilmek ilmek dokunduğunu görüyorsunuz bu düşüncelerin. Belki bir başka yalın gerçek var ki, sevgililer kavuşsa da çoğu defa aşklar yine yarımdır... Kim bilir belki de aşk, gerçekte ne aradığını bilmeden ulaşılmazlığa yol almaya çalışmaktır. Talha Bora Öge, kitapta yer alan “Bir varmış bir yokmuş” şiirinde şöyle anlatır bu durumu; “Şimdi anlıyorum, masalmış demek ki tüm yaşananlar.” Hayata dair masalımsı bir tat için, “AŞK Her Zaman Yarım Kalır...” kitabına göz atmanızı tavsiye ediyoruz.
KOŞUMSUZ ATLAR Koşumsuz Atlar’da şair gözleme, tenkite ve yaşanmışlıklara dayanan şiirlerinde vatan ve anne sevgisini her şeyin üstünde tutarken, tehlikeli bir salgın hastalık olarak gördüğü sevgisizliği bazen yumuşak bazense olabildiğince sert dille eleştirmiştir. Türkçeyi ustalıkla kullanan ve özgün söyleyiş biçimleri geliştiren Ali AKIN Koşumsuz Atlar’da şiirlerini alfabetik olarak sıralamıştır. Bu şiirlerde bazen battal geceleri sadık bir dost edinecek, bazen hüzünlü türküler dinleyecek, bazen de her biri Mustafa Kemal olan gözleri bayrak, kalpaklı süvarilerin geçişini göreceksiniz.
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
93
♨SiNEMA
MADAGASCAR 3 Yönetmen: Eric Darnell, Tom McGrath, Conrad Vernon Tür: Animasyon Yapım Yılı : 2012 Senaryo: Eric Darnell, Noah Baumbach Seslendirme: Ben Stiller, Chris Rock, David Schwimmer, Jada Pinkett Smith,Sacha Baron Cohen Filmin Özeti: Aslan Alex, Zebra Marty, Hipopotam Gloria ve Zürafa Melman hâlâ New York’a dönmeye çalışıyorlar. Tabii ki Kral Julien, Maurice ve Penguenler de onlarla birlikteler. Yolculuk onları Avrupa’ya götürüyor; gizlenmek için buldukları sirki Madagaskar stilinde baştan yaratıyorlar.
BUZ DEVRİ 4 Yönetmen: Steve Martino, Mike Thurmeier Tür: Animasyon Yapım Yılı: 2012 Senaryo: Jason Fuchs, Michael Berg Seslendirme:Queen Latifah, Denis Leary, John Leguizamo, Jennifer Lopez Filmin Özeti: Manny, Diego ve Sid kıtaların ayrılmasıyla birbirinden ilginç maceraların ortasında kalıyorlar. Bir buzdağını kendilerine gemi yapan ekip, deniz yaratıkları ve korsanlarla karşılaşırken yepyeni bir dünya keşfediyorlar. Tabi Scrat de meşe palamudunun ardında koşturup duruyor.
İNANILMAZ ÖRÜMCEK ADAM Yönetmen: Marc Webb Tür: 3 Boyutlu, Bilim Kurgu, Aksiyon, Fantastik, Gerilim, Macera, Suç, Senaryo: Stan Lee,James Vanderbilt, Steve Ditko, Gary Ross, David Lindsay-abaire Filmin Özeti: Peter Parker gerçek ailesi tarafından terk edilmiş dayısı ve yengesinin büyüttüğü dahası sosyal hayatta zayıf karakterli, lise çağında bir gençtir. Her ergenin yaşadığı "ben kimim?, nereye aitim?" sorunları daha derin sormaktadır. Bir yandan da Gwen Stacy'ye kör kütük aşıktır. Bir gün babasına ait bir çanta bulan Parker, anne ve babasının ortadan kaybolmasının ardındaki sırları çözmeye karar verir. Karşısına Oscorp şirketi ve babasının eski ortağı olan Dr. Curt Connor’ın laboratuvarı çıkar. Artık hiçbir şey Peter Parker eskisi gibi olmayacaktır...
PAMUK PRENSES VE AVCI Yönetmen: Rupert Sanders Oyuncular: Chris Hemsworth, Kristen Stewart, Charlize Theron, Ian McShane, Nick Frost Tür: Aksiyon Yapım Yılı: 2012 Senaryo: Hossein Amini, Evan Daugherty Filmin Özeti: Kristen Stewart, ülkede kötü kraliçeden (Charlize Theron) daha güzel olan tek kişiyi, Snow White’ı canlandırıyor. Onu ortadan kaldırmak için fırsat kollayan kötü kraliçenin aklına bile gelmeyen bir şey var: Hükümdarlığını tehdit eden genç kadının, onu öldürmesi için gönderilen avcıdan (Chris Hemsworth) savaş sanatı konusunda eğitim alıyor olması…
94
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
KARANLIK GÖLGELER Yönetmen: Tim Burton Oyuncular: Johnny Depp, Michelle Pfeiffer, Helena Bonham Carter,Eva Green, Jackie Earle HaleyTür: Komedi Yapım Yılı: 2012 Senaryo: Seth Grahame-Smith, John August Filmin Özeti: Joshua ve Naomi Collins küçük oğulları Barnabas’la birlikte yeni bir hayat kurmak üzere Amerika’ya gelirler ve bir balıkçılık imparatorluğu kurarlar. Aradan yirmi yıl geçtiğinde Collinwood Malikanesi’nin efendisi olan Barnabas zengindir ve iflâh olmaz bir playboydur… ta ki Josette DuPres adındaki güzele aşık olup, Angelique Bouchard’ın kalbini kırana dek.
KIYAMET KİTABI Yönetmen: Jee-woon Kim, Phil-Sung Yim Oyuncular: Seung-Bum Ryoo, Kang-Woo Kim, Sae-Byeok Song Tür: Bilim Kurgu Yapım Yılı: 2012 Senaryo: Jee-woon Kim, Phil-Sung Yim Filmin Özeti : Yüksek teknoloji sahibi bir dünyada, kendi kendini yok etmeye meyilli bir insan ırkı. İnsan zekâsıyla robotların yapay zekâsının yer yer iç içe geçtiği 3 farklı hikâye. Bir aşk hikâyesinin ortasına düşen ve insanları zombiye çeviren bir virüs, insan beyninin kapasitesinde düşünebilen bir robot ve dünyaya yaklaşan bir meteor. Dünyanın sonu yeni bir başlangıç olabilir mi?
Karanlıklar ülkesi 4: Yeni Şafak Underworld 4: New Dawn Yönetmen: Christopher Nolan Oyuncular: Tom Hardy, Christian Bale, Anne Hathaway, Joseph Gordon-Levitt, Gary Oldman Tür: Aksiyon Yapım Yılı: 2012 Senaryo: Jonathan Nolan, Christopher Nolan Filmin Özeti: Batman, Bane ve Kedikadın gibi başat karakterleriyle birlikte tüm zamanların en önemli ve en büyük serisi olacağını hissettirmeye başladı. Konusu halen sır gibi saklanan filmin kadrosunda Bruce Wayne/Batman rollerini beraber canlandıran Christian Bale, Selina Kyle olarak seyredeceğimiz Anne Hathaway, John Blake olarak arz-ı endam edecek.
GERÇEĞE ÇAĞRI
Yönetmen: Len Wiseman Oyuncular: Kate Beckinsale, Bryan Cranston, Colin Farrell, Jessica Biel, Bill Nighy Tür: Aksiyon Yapım Yılı: 2012 Senaryo: Kurt Wimmer, Mark Bomback Filmin Özeti: Bir fabrika işçisi olan Douglas Quaid (Colin Farrell), çok sevdiği güzel bir karısı (Kate Beckinsale) olmasına rağmen, sinir bozucu hayatında sahip olabileceği en güzel anıların, süper ajan olduğu bir hayattan gerçek anılara sahip olmak olduğunu düşünmektedir. Ancak, korkunç bir prosedür hatası yüzünden Quaid, aranan bir adam olur ve kendisini, lider Cohaagen (Bryan Cranston), tarafından kontrol edilen, polis güçlerinden kaçarken bulur. Gerçekle hayal arasındaki çizgi iyice bulanıklaşırken, Quaid’in dünyasının kaderi de, kendi gerçek kimliğini, gerçek aşkını ve gerçek kaderini bulmasına bağlıdır. Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
95
▧
BULMACA◢ Selin Şeritçi
Ödüllü Bulmaca
1 2
5 3
4
6 7
Şifre
Sorular
SOLDAN SAĞA 1- Düğünleri de dilleri gibi gösterişli olan toplum? 2- Uydu görüntüleriyle arkeologların yeni bir keşfi? 3- Zinde bir gün için yapılması gereken? 4- Apodia fomilyasını oluşturan tüm böcek türlerine verilen isim? 5- Ünlü bir Türk filozofu? 6- Bir Ata sporu? 7- Dünya'nın en büyük kurbağası nerede bulundu? 8- Aksaray Belediye Başkanı kimdir?
Üçüncü: SUSKUNLAR Bulmacayı doğru cevaplayanlar! 8.ŞUBE –ÖZGE YARDIMCI 8.ŞUBE –CEREN SUNTUR 8.ŞUBE –MERVE NUR BALAL 5.ŞUBE – HİLAL KÜÇÜKDURMAZ 6.ŞUBE – BÜŞRA ÖRGE 12.ŞUBE –BAKİ ŞAKA 10.ŞUBE – BURAK KARADAĞ
96
Temmuz - Ağustos - Eylül 2012
1
2
3
4
5
6
7
Cevabı info@gencideal.com adresine gönder. Doğru cevabı ilk gönderen 5 kız öğrencimize Saç güzellik seti, ilk 5 erkek öğrencimize kol saati, hediye
YUKARIDAN AŞAĞIYA 1- Dünya'nın ne büyük bitkisi nedir? 2- Dünya'ya açılan örnek bir ilçe? 3- Steteskopu kim icat etmiştir? 4- Beyni güçlendiren bir içecek? 5- Ortadoğu ve İtalya'nın kuzey kesimlerinde ki buluş? 6- Üst düzey alan adı olacak olan şehrimiz? 7- Dünya'da en sık görülen psikiyatrik hastalık? 8- İnsanların genel olarak şikayet ettiği konulardan birisi?