Genç İdeal 13. Sayı

Page 1



Hep sevin, Hep sevilin, Hep Gülün, Hep Mutlu olun… Değerli İDEAL DERGİSİ okuyucuları

K

onya’da sonbahar mevsiminin kendisine has güzellikleri yaşanırken, bu durum bizler için genelde zorlu geçecek bir kış mevsiminin habercisi olarak da görülüyor. Yeşil bitki örtüsü ve Konya’nın kendine özgü güzelliği ise bizlere her anın keyfini çıkarmamız gerektiğinin habercisi gibi… Konya artık yavaş yavaş kış moduna girerken, sararıp dökülen yaprakların yanı sıra yer yer hala yeşilliğini koruyan ağaçlar Konya’nın ve mevsimin bir başka güzelliğini gözler önüne seriyor. Sonbaharın gelmesiyle birlikte Konya’da çok sayıda ağacın yaprakları yeşilden sarı ve kırmızı renge bürünürken, dökülen yapraklar bizlere kışı haber ederken, gönüllerimize de ayrı bir huzur katıyor. Tabii mevsimler gelip geçerken, hayatta hiç durmadan akmaya devam ediyor. Bir yandan mevsimler değişiyor, bir yandan da zaman insanları durmadan koşturamaya ve bir yerlere sürüklemeye devam ediyor.

Ahmet BAYDAR

İdeal Öğrenci Yurtları Yönetim Kurulu Başkanı info@ahmetbaydar.com

Koşmak, koşturmak ve bir gaye için çabalamak… Aslında tüm insanlar bu amaç ile arşınlamalıdır yollarını. Allah’ın rahmetini ve hoşgörüsünü gözeterek, insanlar için yararlı uğraşlar içinde bulunmaktan daha hayırlı bir iş olabilir mi? Keşke herkes bu sağduyuya sahip olsa öyle değil mi? Keşke herkes bir öteki için bir şeyler yapmaya çabalasa… Açlıklar, sefaletler, kavgalar olur muydu hiç? Bu koşturmaca ve hayat maratonunda unutmamamız gereken en önemli konuların başında sevmek ve gülümsemek geliyor. Hani bir söz vardır ‘’Sevgi öyle bir duygudur ki, verdikçe artar, paylaşıldıkça büyür’’ Benim mutluluk reçetemde “İnsanları seveceksin” ilkesidir. İnsanları seveceksiniz ama karşılıksız seveceksiniz. Çünkü insanoğlu vefasızdır. Çünkü siz insanları severken, onlardan da sizin gibi sizi sevmesini beklemek gerekir ama sadece bir umut olarak. İşte bu nedenle insanları karşılıksız seveceksiniz. Ancak böyle hem güçlü, hem sevgi dolu ve bu nedenle de mutlu olabilirsiniz. Sevgi ancak akıl ile buluştuğu zaman bir anlam kazanıyor. Ve asıl sevgi karşılıksızdır. Başkalarını ve insanlığı, onlar için değil, kendiniz için sevin. Böylece bitmez tükenmez bir enerji kaynağı emrinizde olacak. Her işte bir adım önde olacaksınız. Çünkü en başta kendinizle, sonra da herkesle barışık ve dolayısı ile mutlu olacaksınız. Karşılık beklemediğiniz yani akıllı olduğunuz için de, size yapılan haksızlıklar, kabalıklar tepenizden sıyrılıp gidecek. Kötü insanlar, kin ve nefretleri, küçük hesapları içinde çirkinleşip, mutsuz bir yaşamın içine doğru yuvarlandıkça, siz sevginizin ürettiği güzellik denizinde hem yükselecek hem de yüceleceksiniz. Onun için de sevgi akıldır. Hep sevin, Hep sevilin, Hep Gülün, Hep Mutlu olun…

DERGİSİ

1


KASIM-ARALIK-OCAK

İÇİNDEKİLER

2017 Yıl:2017 Sayı:13 Üç ayda bir yayınlanır

4

YAYINCI Ahmet BAYDAR (İmtiyaz Sahibi)

ÖDÜLLER SAHİPLERİNİ BULDU

GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ Gökmen TOPRAK SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Emel Şerife HASÇAĞAN

6

10

GRAFİK TASARIM www.artistmedya.com info@artistmedya.com

SEFA ZENGİN

“ÖĞRETMENİM İLK OKUL MÜSAMERESİNDE OYNATMADIĞI İÇİN OYUNCU OLDUM.”

REKLAM Hasan Hüseyin GÜLCAN

BASKI - CİLT

Dergimiz ile ilgili görüş, öneri ve eleştirilerinizi diyalog@idealyurtlari.com adresine gönderebilirsiniz. Dergide yayınlanan yazılar ve fotoğraflar izinsiz kullanılamaz.

2

DERGİSİ

BOZKIRIN TEZENESİ

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ SIĞINILACAK BİR LİMANDIR

HABER MERKEZİ Melihşah KARAKÜLAH Eda YILMAZ Rukiye NADAS

YÖNETİM YERİ Alaaddin Bulvarı Saray İşhanı 3/401 Meram / KONYA Tel : 0332 350 83 56

NEŞET ERTAŞ

Prof. Dr. BAYRAM SADE

EDİTÖR Emel Şerife HASÇAĞAN

8 12 14 20 24 26 28

REKLAMCILIK gelişiyor mu? Prof.Dr.Hüseyin ALTUNBAŞ BİZ'DEN BİLİNÇLİ GIDA TÜKETİMİ YENİ KATILAN MÜDÜRLERİMİZ BİZ'DEN BİRİ IDEAL'DE NELER OLUYOR BU YILA DA HIZLI BAŞLADIK

ESKİMOLAR ABDÜLHAMİT HAN BİLİNMELEN 10 İLGİNÇ ÖZELLİĞİ DOĞU KARADENİZ’DE

gezilebilecek 4 yer

22

30 32 34 38 42 44 46

BÜYÜLÜ ŞEHİRLER BURANO İTALYA, SINTRA PORTEKİZ, BOHINJ SLOVENYA JACK MA ALİ BABA'NIN SIRRI TÜRK SPOR TARİHİNİN UNUTULMAZLARI ZAFERE GÖTÜREN AZİM

GÜNEY AFRİKA İSTANBUL’DA BOĞAZİÇİ’NDE, BİR GARİP ORHAN VELİ ANALİTİK DÜŞÜNCE NEDİR? GELİŞTİRİLEBİLİR Mİ? YUNUS EMRE KIRK YIL SIRTINDA ODUN TAŞIYAN ŞAİR

48 50 52 52 54 58 60 62 64 66 68 70 72 74 76

DÜNYANIN EN ESKİ KÜTÜPHANESİ AL-QARAWIYYIN 2017/18 SONBAHAR KIŞ ERKEK ve KADIN MODASI ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI SOSYAL MEDYA AN'I YAKALAYAN İCAT FOTOĞRAF SOSYAL PROBLEMLERİNİZE SİHİRLİ FORMÜL IDEAL’İN AYRICALIKLI GENÇLERİ Dr. RENGİM SİNE ÖĞRENCİLERİMİZ MERVE ÇORBACI, YASİN FİLİKÇİ ve HASAN ALAGÖZ DİYABET ŞEKER HASTALIĞINA KARŞI 6 ÖNERİ SEBZE VE MEYVELERİN MUCİZE ETKİLERİ YETENEK NASIL GELİŞTİRİLİR? GELECEĞİN TEKNOLOJİLERİ SADECE GÜZEL BİR GÜLÜMSEME İÇİN DEĞİL PİZZA BİLİNÇALTI PAZARLAMACILARI NEDEN KİM NE OKUYOR İZLİYOR EMOJİLERLE FİLMLER ve DİZİLER

Gençlik milletin sigortasıdır Yepyeni konularla ve yepyeni duygularla yine birlikte olmanın hazzını yaşamaktayız. 2017 yılını bitirmeye sayılı günler kala genç kardeşlerimiz için hazırladığımız bu dergide, değişik ve ilginç konularla sizlerle beraber olmak, sizlerin duygularına tercüman olmak bizleri mutlu ediyor. Gençlik, geleceğimizin teminatı ve milletimizin sigortasıdır. Bu gerçeği yıllar önce bilen ve kavrayan Mustafa Kemal Atatürk; gençliğin önemine binaen bizzat kendisinin kaleme aldığı ”Gençliğe hitabeyi” Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında Türk Gençliğine armağan etmiştir.. Üzerinde yaşadığımız bu kutsal toprakların vatanlaştırılması ve bu toprakların vatan olarak sonsuza kadar kalmasının teminatı hiç şüphe yok ki, gençliğimizdir. Türkiye Cumhuriyetini ilelebet ayakta tutmak istiyorsak ,gençliğimizi milli ve manevi değerlerle eğitmeliyiz. Özel İdeal Öğrenci Yurtları olarak milli ve manevi değerlerle donanmış bir gençlik yetiştirmek amacıyla çalışmalarımız aralıksız devam etmektedir. Dergimizin bu sayısında da çok çeşitli ve ilginizi çekecek konulara yer verilmiştir. Değerli sanatçımız Merhum Neşet Ertaş’ı anlatan yazının ilginizi çekeceğini umuyorum. Bunun yanı sıra Konya Ticaret Odası röportajı ile ekonomik yaşantımızdan bir kesit açmak istedik. Ülkemizin ne güzel köşelerinden biri olan Karadeniz bölgesini tanıttığımız yazımızın yanı sıra manevi iklimimizin ender şahsiyetlerinden Yunus Emre’nin hayatını anlatan yazı ile geçmişe kısa bir yolculuk yapacağız. Bütün bunların yanı sıra psikoloji, moda, tanıtım ve diğer ilginizi çekecek yazıların yer aldığı dergimizi beğeneceğinizi umarım. Sosyal faaliyetleri ile özel öğrenci yurtları arasında örnek olarak gösterilen Özel İdeal Öğrenci Yurtları faaliyetlerinden biri olan sosyal medya yarışmasında dereceye giren öğrenci kardeşlerimin ödül töreni de sayfalarımız arasında yer almaktadır. Ödül kazanan öğrencilerimizi de yürekten kutlarım. Yeni yarışmalar için bizi takip edin derim. Zengin içeriklerle dolu olan dergimize sizinde katkılarınızı beklediğimizi bir kere daha hatırlatarak, yakında gireceğimiz 2018 yılının sizlere başarı, mutluluk ve sağlıklı günler getirmesi dileklerimi bir kere daha tekrar ederek, yeni yılınızı en içten duygularımla kutlarım. Emel Şerife HASÇAĞAN eakkose@idealyurtlari.com

DERGİSİ

3


ÖDÜLLER SAHİPLERİNİ BULDU İDEAL ÖĞRENCİ YURTLARI’nın gerçekleştirmiş olduğu yurt bünyesinde yer alan öğrenciler arasında sosyal medya yoluyla düzenlenen #yaşamakiçin temalı araba yarışması ödül töreninde ödüller sahiplerini buldu.

16. Bosna İdeal yurdu şubesinde gerçekleşen ödül töreninde Bajaj marka arabayı almaya hak kazanan isim Furkan Arıkan yarışmada birinci oldu. Yarışma'da dereceye girmiş diğer isimlere ise iPhone model telefonlar ve tabletler verildi. İdeal yurtları araba yarışması ödül töreni gecesinde konuşan ABK şirketler grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Baydar bu anlamlı gecede ödül almaya hak kazanan öğrencileri kutladı. Öğrenciler ödüllerini Ahmet Baydar ve şirketin Genel Müdürü Tahir Erdoğan'ın elinden aldı. Ödül töreni toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.

“İDEAL ÖĞRENCİ YURTLARI YENİ FİKİRLERE HER ZAMAN AÇIKTIR” Ödül töreninde konuşan ABK Şirketler grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Baydar; "1994 yılında #yaşamakiçin sloganıyla çıktığımız bu yolda her zaman ögrencilerimizin dostu olduk ve yanında yer aldık. İdealimizi hep bir adım ileriye götürmek için ne gerekiyorsa yapma gayreti içinde olduk. İdeal öğrenci yurtları yeni fikirlere açık olmasıyla ve düzenlediğimiz etkinliklere sektörde hep örnek verir oldu. Sizleri iyi yetişmiş birkaç birey olarak modern bilime dayalı bilgi üreten ve bu bilgileri gelişen teknoloji ve ekonomik ve yaralara çeviren özgüveni yüksek bireyler olarak görmekten onur duyacağız.

Furkan ARIKAN Bajaj Qute

Tolga KINAY iPhone7

Ülkemizin geleceği geleceğimizin güvencesi siz sevgili öğrencilerimizin bütün bu amaçlarına ulaşabilmesinin yolu Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi 'Tek bir şeye ihtiyacımız vardır çalışkan olmak' sözünde gizlidir. Bu sözüm sizlere yolunuzda Işık olmasını öneriyorum. Ailemizin en büyük kazanımı sizlerin gelecekte ülkemize yapacağınız katkıları görmektir. Sizleri hedeflerinize ulaşmış olarak görmemiz bizleri mutlu edecektir.

Mehmet SATILMIŞ iPhone6

Bugün burada bulunmamızın nedeni olan Facebook'ta düzenlenen #yaşamakiçin temalı yarışmasının ödül töreninde bu yarışmaya katılan tüm öğrencilerimize teşekkür eder kazanan öğrencilerimizi tebrik ederim' ifadelerini kullandı.

4

DERGİSİ

DERGİSİ

5


KTO(Konya Ticaret Odası) Karatay Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bayram Sade

Konya’da, Ticaret Odası’nın da vermiş olduğu destekle birlikte farklı alanlarda hem akademik hem de teknik anlamda nitelikli öğrenciler yetiştirdiklerini ifade eden Rektör Sade, “Birinci sınıfta öğrencimize edindirdiğimiz sektör danışmanı ile birlikte hem akademik eğitim alan öğrencimiz hem de sektörel yolda sağlam adımlar ile yoluna devam ederek Dünya’da ki gelişmeler hakkında bilgi sahibi oluyor.Aynı zamanda KTO Karatay Üniversitesi, Türkiye’nin işsizlik oranına bakıldığı zaman farklı alanlarda birçok nitelikli insan yetiştiriyor. Yüzde oranı dikkate alındığında üniversitemizden mezun olan öğrenciler arasında işi bulamayan sadece yüzde 9’luk bir oran var” şeklinde konuştu.

6

DERGİSİ

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ SIĞINILACAK BİR LİMANDIR “TARİHSEL VE GELECEĞE DÖNÜK PROJELER İLE AYRICALIĞIMIZ VAR” KTO Karatay Üniversiteli olmanın farklı bir ayrıcalığı olduğunu söyleyen KTO(Konya Ticaret Odası) Karatay Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bayram Sade; “1882 yılında kurulmuş köklü bir geleneği olan bir kurumuz. Böyle bir yapının içerisinde bulunmanın hem kurumun geçmişi ve tarihsel birikimi anlamında hem de geleceğe dönük projeleri anlamında sağladığı türlü etkiler ve ayrıcalıklar var. Bunun yanında Konya Ticaret Odasının ismini da almak Karatay Üniversitesine daha bir anlam katıyor. Burayı kuran irade 1251 yılına kadar dayanan zor koşullar altında tıpkı o zaman olduğu gibi şimdi de bayrağı yerden kaldırarak İlim İrfan ve bilim dağıtan bir eğitim kurumu olmayı sürdürüyor. 2009’da yeniden kurulan ve 2010’da ilk mezunlarını veren Üniversitemiz, o günden bu güne geçen 7 yılda tarihi bir rektörlük binası olan yerden 7 binası olan bir kuruma dönüştü. Geçmişte 1000’le ifade edilen mezun rakamı şimdi KTO Karatay Üniversitesinde ki son durumu ile 8.000’i buluyor. Bu anlamda dünden bugüne Üniversite adına değişim oldukça etkili bir süreç kaydettiğini söyleyebiliriz.

Ayrıca ilk Karatay Üniversitesinde ilk bulunduğum tarihlerde 20 program varken şimdi lisans ve Ön lisans dahilinde 39 program var. Baktığımız zaman bu gelişmelerin ışığında Konya ve Türkiye çapında hızlı büyüyen ve gelişen, Hedeflerimize emin adımlar ile ilerleyen bir Üniversite görüyoruz. Bu ülkenin böyle bir üniversiteye çok ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. KTO Karatay Üniversitesi bilim ve eğitim anlamında sığınılacak bir limandır. Rakamsal dikey büyümenin yanında, Üniversitemizde bulanan laboratuarlar,bilim ve teknik alanlar olmak üzere teknik ve akademik kadromuzun niteliğinde de gelişim sağlayarak aynı zamanda bir yatay büyüme kaydetmiştir. İkisini de birlikte yürüterek zor olanı yapıyoruz” ifadesini kullandı.

“SEKTÖR DANIŞMANLIĞI PROJESİ İLE NİTELİKLİ İNSANLAR YETİŞTİRİYORUZ” Türkiye’de ki üniversiteler arısında sadece KTO Karatay Üniversitesine özgü “Sektör Danışmanlığı” projesi hakkında bilgi veren Rektör Sade; “2 yıl önce başladığımız Üniversitemizin bünyesinde yer alan ve bu yıl 3. yılına girdiğimiz “Sektör Danışmanlığı” projesi ilk önce kendimizin duyurumları ile yola başlayıp şimdilerde ise bu kısa zamanda toplumda karşılığını bulup sanayicinin,öğrencilerin ve işletmelerin de desteğini arkasına alarak kendi kendini gittikçe yayıp etkisini gösteriyor.Üniversitemizde bulanan Mühendislik, Güzel Sanatlar ve İşletme bilimleri fakültelerini bu projeye dahil ediyoruz. Şu anda bu projeyi faal bir şekilde 17 bölümde uyguluyoruz. Birinci sınıfta öğrencimize edindirdiğimiz sektör danışmanı ile birlikte hem akademik eğitim alan öğrencimiz hem de sektörel yolda sağlam adımlar ile yoluna devam ederek Dünya’da ki gelişmeler hakkında bilgi sahibi oluyor. Dünya’da ki eğitim kurumlarına bakıldığı zaman akademik eğitimin yanında bir de sektörel bazda eğitim almak oldukça önemli bir durum.Sektör Danışmanlığı, firmaların bir makine mühendisinden isteyebileceği tüm donanımları kazandırıyor.

Berat BAYINDIR - Anadolu’da Bugün

KTO(Konya Ticaret Odası) Karatay Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bayram Sade; KTO Karatay Üniversitenin dünden bugüne önemli anlamda gelişim kaydettiğini dile getirirken, kurumsal anlamda geleceğe dönük projelerinin olduğunu kaydetti.

Aynı zamanda KTO Karatay Üniversitesi, Türkiye’nin işsizlik oranına bakıldığı zaman farklı alanlarda bir çok nitelikli insan yetiştiriyor. Yüzde oranına bakıldığı zaman Üniversitemizden mezun olan öğrenciler arasında işi bulamayan sadece yüzde 9’luk bir oran var. Bu durumu Türkiye standartları düşünüldüğünde çok önemli bir gelişmedir” diye konuştu.

DERGİSİ

7


REKLAM

REKLAMCILIK

ACIDIR. MOTİVASYON AR KENDİNİ YENİLEME ARACIDIR.

gelişiyor mu?

İTİBAR KAYNAĞIDIR.

Prof.Dr.Hüseyin ALTUNBAŞ S.Ü.İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölümü Reklam Araştırmaları ABD Başkanı

Özellikle günümüzde bu bir zorunluluk. Konuşmayan reklam iletişimi yapmayan firmalar er ya da geç ölüyorlar. Ölmek zorundalar. Kaçınılmaz. Gelişse ne olur ki? Kısır düşünenler böyle cevap verir. Sanki sadece reklamcıların derdiymiş gibi algılanırsa kısırlıktır. Reklamcılık ülkenin gelişmişlik göstergesi aslında. Ama kim biliyor ki bunu? Ancak kurumsallaşan ve markalaşan yöneticiler ve çalışanlar… Kendini geliştiren, dünyanın farkında olan insanlar belki de… Dünyanın büyük markaları önceden KOBİ’ydi. Küçüktü, küçücüktü yani… Sonra iletişime, reklama ve markalaşmaya yatırım yaptılar hem kendileri gelişti hem de bulundukları bölgeler, şehirler ve ülkeler… Büyük pazarlama guruları bunları yazdı, çizdi, modelledi… Keşke ülkemizde de çok sayıda IBM olsa, Coca-Cola olsa, Nokia olsa, Pepsi olsa, Toshiba olsa, Philips olsa, Adidas olsa, Ali Baba olsa diyoruz değil mi? Ekonomimiz nasıl olur? İtibarımız nasıl olur? Algılanışımız nasıl olur? Gücümüz nasıl olur? Ah keşke diyoruz değil mi? Bunlar artık onların tekelinde değil. Biz de biliyoruz. İthal ediyoruz hatta kendi özümüzle ihraç eder hale bile geliyoruz. Geleceğiz…

8

DERGİSİ

MARKAYA GİDEN ANA YOLD UR.

Farkındayız aslında. Sıra geldi bunu uygulamaya dökmek. Uygulama iradesini ortaya çıkarmak. Silsile etkiye inanmak. Reklam kesinlikle domino etkisine sahip muhteşem bir güç. Doğru ve düzgün yapıldığında…

İşte reklamcılık gelişsin ki, markalarımız çoğalsın, reklamcılık gelişsin ki, itibarlı firmalarımız artsın, reklamcılık gelişsin ki, istihdam oranlarımız fırlasın, reklamcılık gelişsin ki, mutlu insanlarımızın sayısı uçsun.

Bireysel iletişimde konuşmak ne kadar önemliyse reklamda bir o kadar önemli. Konuşmayan insan ne kadar başarısız olursa konuşmayan ve reklam yapmayan firmada o kadar başarısız oluyor.

Fabrikaya, araziye, makineye yani somut değerlere yatırım yapan anlayışımız iletişim gibi soyut değerlere de yatırım yapmaya başlasın ki değerlerimiz artsın. Konya bu örnekleri son yıllarda protföyüne katmaya başlayınca bakın etrafımız nasıl da güzelleşti. Firmalarımız yatırım yapmaktan korkmazken reklam iletişimine yatırım yapanlar daha da rahatlamaya, gururlanmaya, cesaretlenmeye başladılar.

Reklam motivasyon aracıdır. Reklam kendini yenileme aracıdır. Reklam itibar kaynağıdır. Markaya giden ana yol reklamdır. Böyle bir ilacı, gücü ve kaynağı kullanmak ama düzenli ve bilinçli şekilde kullanmak bizi markalaşmaya götürecektir. Küçük firmalar aslında günümüzde daha şanslı. Küçük balık büyük balığı yiyor ya hani. Çünkü daha az maliyetle daha güçlü marka değerine sahip olabiliyorlar. Gerilla pazarlama çağı bu avantajı veriyor onlara. Ama efektif olmak gerekiyor. İletişimi, neyi, nasıl ve nerede yapacağınızı belirlemek, reklam mesajını yaratıcı ve mecraya göre uyarlayarak vermek apayrı bir uzmanlık. Bu uzmanlığa sahip olmak gerekiyor. Sadece duyuru reklamını mecraya göndermek bir şey ifade etmiyor artık. Tüketicinin zihnine mesaj nasıl giriyor ve diğer tüketicilerin zihinlerine kolayca geçebiliyor mu, buna bakılıyor. Yani bulaşıcı etkisi çok önemli. Kulaktan kulağa markayı dolaştırmak itibarı sağlam yerlere oturtmayı sağlıyor. Bunu yapmak krizlerde “yok batacak”, “yok kredi bulamadı”, “yok işçi çıkartacak” gibi dedikodulara baraj oluyor.

Dışarıdan algılanışları değişti. Vay be dedirtmeye başladılar. Bu gücü reklam iletişimi verdi bize. Daha çok yol almamız lazım. Durmadan Konyalı firmalar olarak iletişim yapmalıyız. İçerideki başarılarımızı dışarıya anlatmalıyız. Bizi bilen biliyor hastalığından tez elden kurtulmalıyız. Dünyanın bir ucundaki diğer insanlar bizi tanımalı, bir mesajla değil, çok mesajla tanımalı, bilmeli, bize gelmeli, bizim Konyamız’a gelmeli, gezmeli, ürünümüzü almalı, çayımızı içmeli, etliekmeğimizi yemeli, bizim gelişmemizi seyretmeli, bize değer katmalı. Çağ iletişim çağıysa bizde iletişim kurmalıyız. Geleceğimiz adına, çocuklarımız adına iletişim kurmalıyız. Geçmişin KOBİ’leri şimdi marka olduysa KOBİ cenneti Konya gelecekteki markalarında cenneti olacak o zaman. Ne güzel! İşte Konya olarak marka anahtarını almaya başlıyoruz. Marka cennetine giriş bizden sorulur.

DERGİSİ

9


Sefa Zengin “ÖĞRETMENİM İLK OKUL MÜSAMERESİNDE OYNATMADIĞI İÇİN OYUNCU OLDUM.”

Oynarken en keyif aldığınız rol hangisidir? Şöyle söyleyeyim, aslında oyuncular en iyi rolüm henüz oynamadığım rolümdür derler. Bununla birlikte çok lezzetli kompozisyonlarım olmadı değil. Bunlardan en bilineni Kurtlar Vadisi'ndeki Erdal Kömürcü rolüdür. Bu rol geniş kitlelerce tanınmamı sağladı. Çok izlenen bir televizyon dizisinin efsane karakterlerinden birine dönüştüm. O rol çok şey kattı bana çünkü şizofren bir karakterdi. Bir oyuncu için bulunmaz bir fırsat. Onun haricinde Gen filminde oynadığım Sadık karakteri gizemli bir karakterdi. Benim çok severek oynadığım bir karakterdi. Pek çok rolü oynarken haz duymuşumdur. Benim oyunculuk kültürüm gereği oynadığım her rolü ciddiye alırım.

Sefa Zengin Kimdir? Bize biraz yaşam hikayenden bahseder misin?

Oyunculuğun dışında eğitimcilikte yapıyorsunuz. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz ? Diksiyon ve beden dili dersleri veriyorum. Zaman zaman özel firmalara danışmanlık yapıyorum. Bu danışmanlığın içinde gidip firmaların çalışanlarına etkili iletişim dersleri veriyorum. Bende dilini nasıl kullanılmalı? Doğru iletişim dili nedir, nasıl olmalıdır? Yönünde iletişim eğitmenliği yapıyorum. Bunların yanı sıra da 2 ayda bir yayımlanan bir eğitim dergisinde yazarlık yapıyorum ve fırsat buldukça şiir yazıyorum yaklaşık 160 - 170 tane şiirim olmuştur. Bütün arkadaşlarım ve şiirlerimi okuyanlar neden bu şiirleri bir kitaba dönüştürmedin diye sitem ederler ama ben hala dönüştürmemekte ısrar ediyorum. Bunu haricince üniversitelerde ve liselerde çok farklı konularda konferanslar veriyorum. Atatürk’ten Anekdotlar, Sokrates’in Savunması, Ömer Hayyam, Yunus Emre, Mozart bu gibi değerleri anlattığım konferanslardan oldukça keyif alıyorum.

1968’de Malatya’da doğdum.2 yaşında İstanbul’a göçtük tipik göçerlerdenim yani. Gelip de İstanbul’a doğudan yerleşen olduğu gibi o köylü geleneğini getirenlerdenim fakat bende şöyle temel bir şey oldu. Şanslıydım altı yaşındayken Aziz Nesin’e kitap imzalattım. Çünkü o zamanlar işçi hareketlerinin yoğun olduğu bir dönemdi ve şair, yazarların imza günleri çok sıklıkla yapılırdı. Annem babamda o imza günlerine bilinçli olmamalarına rağmen arkadaşları vasıtasıyla katılırlardı. Bende bu sayede 1974' de Aziz Nesin’e kitap imzalattım. Bende zaten bir oyunculuk tutkusu vardı fakat ben nasıl oyuncu oldum biliyor musun? Öğretmenim beni ilkokul müsameresinde oynatmadığı için oyuncu oldum. Tek bir tane rol kalmıştı. O da jandarma rolüydü. Onu bana versin diye heyecanla bekliyordum. Hoca rolü başka bir arkadaşıma verdi. Sonra o arkadaşım bana sosyal medyadan istek yollamış bende kabul etmedim.Seneler sonra bende ki psikolojiyi düşünebiliyor musun? Öğretmen ne yaptı, beni koroya seçti. Şarkı söylemekten ömrüm boyunca nefret ettim. Konservatuarda şan okumamamın sebebi budur. Oysa iyi bir tiyatro oyuncusunun hem iyi şarkı söylemesi hem de iyi dans etmesi gerekir. Daha sonra ortaokula geçtim. Benim Türkçem Türkçe öğretmenim sayesinde çok iyiydi. Türkçe yarışmalarında ve şiir okuma yarışmalarından hep dereceyle dönerdim. Ben annemin zoruyla meslek lisesi okudum. O yetmedi turizm okudum. Turizm okurken TRT’ye girdim. İstanbul’da TRT misafirhanesinin resepsiyonun da çalışırken Pendik’te oturduğum semtte çocukluk arkadaşıma rastladım yıl 1989 “Ne haber, ne yapıyorsunuz Funda dedim. Funda dedi ki; ‘Tiyatro Renk’ diye bir topluluğumuz var. Amatör ama devrimci tiyatro yapıyoruz dedi. “Beni de alır mısınız? “dedim hem çalışırım hem tiyatro yaparım diye düşündüm. Funda, “Devrimden devrimcilikten ne anladığına bağlı” dedi. Benim babam inşaat ustası annem işçi emeklisi benden iyi devrimci mi olur dedim. İkna etmiş olacağım ki gel dedi. Bende Tiyatro Renk’te provalara başladım henüz ortada okul falan yoktu. Benim yetenekli olduğumu söyleyerek konservatuara girmemim uygun olacağını söylediler. Bende onların vasıtasıyla konservatuara hazırlandım . 1991 yılında konservatuara girdim. Henüz mezun olmadan 4. Sınıfta Dormen Tiyatrosu’na başladım. Haldun Dormen hem yönetmenim hem oyuncu arkadaşım hem yakın dostum hem de nikah şahidim oldu. Ben Dormen Tiyatrosu’yla profesyonel oyunculuk hayatıma başladım. Sonra arkası çorap söküğü gibi geldi. Televizyon dizileri, sinema filmleri Kurtlar Vadisi’ndeki Erdal Kömürcü rolüyle de tanınmış oldum. Ve şimdide oyunculuk serüvenim halen devam ediyor.

Boş zamanlarınızda neler yapıyorsunuz hobileriniz nelerdir? Kızımla ilgilenmek en sevdiğim şeydir. Pekte boş zaman bulamıyorum ama ben aileme çok düşkün biriyim aile benim için çok önemli bir kavram, aile birliğine çok inanırım. Boş zaman kavramı benim için kolaylıkla ifade ettiğim bir şey değil çünkü boş zamanım olmuyor. Kitap okumak en sevdiğim meşgalelerimden biridir. Benim başucumda 5-6 adet farklı kitap olur. daha çok felsefi içerikli, gerilim ve polisiye türünde kitapları seviyorum. Bunlara çok zaman ayırırım. Konya'yla ilgili ne düşünüyorsun? Daha önce geldiniz mi Konya'ya? Evet Konya'ya daha önce de birçok defa geldim. Her defasında şaşırıyorum çünkü çok büyük bir il. Hatta ilginç, Antalya'dan gelirken uçakla Konya üstünden geçtiğimde yani ne kadar büyük git git bitmiyor diye düşündüm. Hayatta bu kadar uzun ve dümdüz çizgide bir yol başka bir yerde bulamazsın. Ben Konya'ya 4 mevsim geldim. Konya'nın yazı ve baharı çok farklı ve kışı çok sert. Yani bu kadar sert kışı olan nadir illerden biri galiba Konya. Mevlana'nın burada olması belki de çok başka güzellik katıyor. Ulvi bir kent. İşte Konya'ya dair bildiklerim bunlar. (U.Can Hodoğlugil)

10

DERGİSİ

DERGİSİ

11


BİLİNÇLİ GIDA TÜKETİMİ “BİLİNÇLİ OLMAK” ALIŞVERİŞLE BİTMİYOR! Bilinçli bir tüketici olmak güvenilir ve kaliteli bir ürün satın almaktan ibaret değil! Bilinçli tüketici bunun yanında, aldığı ürünleri en iyi şekilde muhafaza ederek tüketebilen kişidir. Dolayısıyla gıdaların saklanması ve ambalajı ile ilgili dikkat edilmesi gereken kurallardan haberdardır.

Gülden BAYDAR Gıda Mühendisi 16. Şube Müdürü

Süt ve süt ürünleri, ambalajları açılmadığı takdirde üzerinde yazılı olan muhafaza koşullarında (sıcaklık ve saklama yeri) son kullanma tarihine kadar tazeliğini korur. Mikroorganizmaların çok kolay üremesi nedeniyle bu ürünler, ambalajları açıldıktan sonra mümkün olan en kısa sürede tüketilmelidir. Bu süre pastörize sütler için 3 gün, sterilize edilmiş (UHT) sütler için 5-7 gündür. Krem peynir gibi yumuşak peynir türleri ambalajı açıldıktan sonra 1 hafta, tulum peyniri gibi sert peynirler ise açıldıktan sonra 3-4 hafta içerisinde tüketilmelidir. Un, şeker, bakliyat türü kuru gıdaların cam kavanozlarda, kuru ve serin yerlerde; meyve ve sebze ürünlerinin ise buzdolabı koşullarında saklanması gerekir. Meyve, sebze gibi çabuk bozulabilen ürünlerin ihtiyaç miktarınca satın alınmaları önemlidir. Çünkü bu ürünlerin kısa zamanda ve yeterli miktarlarda tüketilebilecek kadar satın alınmaları hem ekonomik açıdan hem de sağlıklı tüketilebilmeleri bakımından önem arz eder. Ayrıca genetiği değiştirilmiş ürünleri (GDO) dışarıdan anlamak hatta tadarak koklayarak anlamak mümkün değildir. Çünkü bu ürünler çok detaylı araştırmalar sonucu gen yapıları değiştirilerek elde edilir ve GDO'lu olup olmadığı da yine laboratuar analizleri sonucu belirlenebilir. Hormonlu ürün GDO'lu ürün demek değildir. İkisi çok farklıdır. Hormonlu ürünü hormonsuzundan görsel olarak ayırmak mümkün olabilir. Meyve ve sebzelere hormon takviyesi çoğunlukla mevsimi haricinde yetiştiriliyorsa katılır.Bilinçli tüketiciler olarak sebze ve meyveleri mevsiminde tüketmeliyiz. Tüm bunlar gösteriyor ki, öncelikle tüketici kimliğimizin ne denli önem arz ettiğinin bilincinde olmalıyız. Belirleyici, denetleyici ve düzeni değiştirici rollerimizin farkındalığıyla hareket ederek bilinçli gıda tüketimini gerçekleştirebilmeliyiz.

12

DERGİSİ

Tüketici olarak güvenli gıda zincirinin kilit noktasını teşkil ediyoruz. Sahip olduğumuz bu konumun hakkını verebilmek için beraberinde getirdiği sorumlulukların farkında olmamız gerekiyor. Peki nedir bu sorumluluklar? Alışverişlerimiz esnasında etiket okuma alışkanlığı edinmeli, gıda maddelerinin etiketlerinde mutlaka gıda maddesinin adı, içindekiler, net miktarı, firma adı, adresi ve üretildiği yer, son tüketim tarihi, Tarım Bakanlığından alınmış üretim iznini gösteren tarih ve sayısının olup olmadığını kontrol etmeliyiz.

1.

2. 3.

Son kullanma tarihine ürünü kullanacağımız zaman değil(!) satın alırken bakmalı ve kullanma süresi geçmiş yani raf ömrü dolmuş gıdaları tüketmemeliyiz.

Satın alındıktan sonra son kullanma tarihi geçmemiş olsa bile gıda maddesinin ambalajı açıldığı anda bozulma, küflenme, renk değişikliği veya kokusunda değişiklik varsa böyle gıdaları tadına bakarak kontrol etme yoluna gitmeden iade etmeliyiz.

4.

Alışveriş esnasında gıdaların görünüş özellikleri ve ambalajına da dikkat etmeliyiz. Alt ve üst kapakları normal görüntüsünü kaybetmiş ve bombaj (şişkinlik) oluşturmuş konserve kutularını almamalıyız. Vakumla paketlenmiş ürünlerde de vakum bozulmuşsa bu ürünleri tüketmemeliyiz.

Ebru BİRİM 2. Şube Müdürü

GÖKYÜZÜNDE AÇILAN ŞEMSİYE Birçok ismi vardır sözlüklerde ve halk arasında: boran, bereket, rahmet, yağmur… Hepsi aynı şekilde yağar gökyüzünden süzülerek. Şekilleri aynı ama anlamları farklıdır. Kimileri kuruyan toprak için yağmasına sevinir. Kimileri yeryüzünün kirden arınmasına mutlu olur.Kimileri açar ellerini yağması için duaya çıkar.Kimileri evim akacak korkusu ile yağmaması için dua eder. Kimileri şemsiyesiz yakalanmanın endişeni yaşar kimileri de çocuk gibi ıslanarak oyuna ve neşeye çevirir yağmurun yağmasını. Kimileri de şarkı sözü yazar onun üzerine: “Hiç kimsenin yağmurun bile böyle küçük elleri yoktur.” diyerek. Kimileri de alır kitabını, çayını, kahvesini oturur pencerenin kenarına, cama vuran damla sesleri de melodi olur renk katar keyfine. Hele de ardından çıkan insanı alıp uzaklara götüren Gökkuşağı yok mudur? Keyfine değer biçilemez. Kitaplara, şiirlere, şarkılara, masallara, fotoğraflara, resimlere konuk olur sık sık renklerin sesi gökkuşağı. Ben ise en çok; çiçeklerin, çimlerin ve toprağın mis gibi kokularını severim yağmurdan sonra ve tabii ki gökkuşağını. Hepimizin hayatında farklı farklı anlamlar barındıran bu doğa mucizesinin, sevdiğimiz ve hep hayatımızda olmasını istediğimiz insanlara; çocukça bir sevinçle birlikte temizlik, bereket, huzur getirmesi arzusuyla; bahar kokuları yayan GÖKKUŞAĞI ismini verdiğimiz kocaman, rengarenk bir şemsiyenin altında toplanıp mutluluk şarkıları söyleyebileceğimiz nice YAĞMUR DAMLALARI diliyorum.

Ayşenur İNANÇ 6. Şube Müdürü

SANATIN GÜCÜ Dünyada var olduğumuz süre boyunca, bizi hiç yalnız bırakmayan bir yaşam arkadaşımız, iç sesimiz vardır. İç sesleri ile anlaşabilen insanlar kendi gerçekliklerini yaratarak dünyada iz bırakmayı başarır. Yaptıkları iş ne olursa olsun önemli olan bu insanların ruhları ile anı yaşamaları, özgün vizyona sahip müthiş eserler bırakmalarıdır. Her izleiğimizde etkilendiğimiz bir film kahramanı, eşsiz yorumu ile empati kurabilen bir müzisyen, kurtarıcı bir öğretmen, ruhları ile insanlara yaklaşmayı başarabilen her insan…! Eğer ailede ya da çevrede yetişkinlik çağına kadar fazlaca olumsuzluk ve destek eksikliği varsa, bu durumda olan insanlar ruhları ile değil iç sesleri(öğretilen bilgiler) ile yaşamlarında kararlar almaya devam ederler. Tabi bu olumsuzluklar insanların inançlarını olumsuz etkiler ve hayatlarını istedikleri gibi yaşayamamalarına sebep olur. Bu noktada insanlığın en büyük mirası olan ‘sanat’ giriyor hayatımıza. Yaşam standartlarımız ne olursa olsun ruhları ile etkileşimde olan her insan sanatta kendinden bir parça bulabiliyor. Sanatın evrenselliği onu ölümsüz ve saf kılıyor. Bizimle hem empati kurabiliyor, hem yaralarımızı sarabiliyor, hem de mutluluğumuza mutluluk katabiliyor. Her gün az da olsa sanatın herhangi bir dalı ile vakit geçiren bir insan, ruhuna iyi bakmış, an’ın keyfini çıkarmış, bilinç düzeyini arttırmış demektir. Bu da insanlarla birlikte yaşanacak mutlu, medeni, özgür, özgün ve güçlü bir ‘zaman’ yaratmaz mı? Elbette yaratır. Yetişkinlik çağında olan gençlerimiz, sorgulama zamanınız geldi. Arkadaşınızı(iç sesinizi) karşınıza oturtun ve neyi yapıp neyi yapamayacağınızı söylemesini istemediğinizi belirtin. Kendi gerçekliğinizi yaratın, sanatla iç içe olun. Hayallerinize giden yolda sanat ile an’ın keyfini çıkarın. ‘Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.’ Mustafa Kemal ATATÜRK

Zümrüt AKÇAM 7. Şube Müdürü

ESKİ BİR TAPINAK YAZITI Gürültü ve patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun, Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma. İçten ol; telaşsız,kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver.Seveceğin bir iş seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle seveceksin ki, başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinle yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın. Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma. Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz. Unutma; insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsalda tek bir kum taneciğinden fazla değildir. Aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma. Bu dünyada bırakacağın en değerli miras dürüstlüktür.Yılların geçmesine öfkelenme, gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapacaklarını engellemesine izin verme. Rüzgarın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgara göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir. Hatırlar mısın doğduğun zamanları; sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir ömür geçir ki,herkes ağlasın öldüğünde,sen mutlulukla gülümse. Sabırlı, sevecen,erdemli ol. Önünde sonunda bütün servetin sensin. Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen, Dünya insanoğlunun biricik güzel mekanıdır.

DERGİSİ

13


Aramıza yeni katılan MÜDÜRLERİMİZ Necati KİRAZ

21. Şube Erkek Öğrenci Yurdu

Sadece yurtlarımızda kaldığınız sürece değil, yıllarca hatırlamak, hatırlanmak dileğimle... Hepinize mutluluklar dilerim...

Doğum Yeri : Konya / Bulduk Doğum Tarihi : 1954 Üniversite : Anadolu Üniversitesi Bölüm : Matematik

2017-2018 Eğitim-Öğretim döneminde İDEAL ailesine katılmaktan onur ve gurur duyuyorum. İlk hedefim siz değerli öğrencilerimizin başarıları için değer sağlamak amacıyla kalite standartlarında hizmet sunmak ve aile sıcaklığından yoksun bırakmamaktır. Bizler İDEAL ailesi olarak öncü yurtlar arasında yer almak ve her türlü yeniliği yakından takip etmeye ve sizlere daima en iyiyi yansıtmak tek isteğimizdir.Yurdumuz sizlerin her türlü sorununu çözmek amacıyla içinde bulundurduğu avantajların yanı sıra özel sorunlarınızla da yanınızda olmayı bir amaç olarak görmüştür. Sıkıntılarımızdan uzak , kolay ulaşımlı ve sıcak aile ortamı bulunan yurdumuzda her an yanınızda olmaktan mutluluk duyuyoruz. İDEAL ailesi olarak ilkemiz ve hedefimiz, benimsediğimiz kuralların başında sizleri rahat ettirmek amacımızdır. Bizler değerlerimizi sizlerin memnuniyetinizden almaktayız. Siz değerli öğrencilerimize başarılı bir eğitim yılı ve mutluluklar dilerim…

DERGİSİ

Doğum Yeri : Konya / Ilgın Doğum Tarihi : 1962 Üniversite : Anadolu Üniversitesi Bölüm : Ev Ekonomisi

24. Şube Kız Öğrenci Yurdu

25. Şube Erkek Öğrenci Yurdu

14

Sevgili öğrenci arkadaşlarım, önceliklikle Atatürkçü, çağdaş, evrensel, laik ve bilimsel yurt hizmeti sunan İdeal çatısı altında sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyduğumu belirtmek isterim.

Ayfer MEŞE

Ali ÖZLER

Doğum Yeri : Konya Doğum Tarihi : 1978 Üniversite : Anadolu Üniversitesi Bölüm : İşletme

9. Şube Erkek Öğrenci Yurdu

Her başlangıç gelecek için bir ümittir, ülkemizin geleceği olan siz gençlerin burada yapmış oldukları başlangıcın vatanımıza milletimize ve sizinle birlikte değerli ailelerinize hayırlı olmasını diler 2017-2018 eğitim yılının hayırlara vesile olmasını temenni ederim.

2017-2018 Eğitim-Öğretim döneminde İDEAL ailesine katılmaktan onur ve mutluluk duyuyorum.Bizler İdeal Yurtlar ailesi olarak her sabah gülümseyerek güne başlıyoruz. Evlatlarımızı, çalışanlarımızı dinliyoruz.Çünkü ‘Dinlemek Bir Sanattır.’ diyoruz. İdeal Yurtları olarak,bir aile ortamını yarattık.Gençlerimizin ruhunu işlenmeyen bir tarla gibi kendi haline bırakmadık.Biliyoruz ki kendi haline bırakırsak ısırgan ve dikenler yetişir. Biz ise evlatlarımız bütün hayallerini gerçekleştirsin diye var gücümüzle destek veriyoruz,vermeye de devam edeceğiz. Geleceğimizi belirleyen sağlam ve verimli gençlik oluşturacağız. Gençler unutmayınız ki,iyi bir kafaya sahip olmak yetmez,önemli olan onu iyi,doğru olarak kullanmaktır.Biz de İdeal ailesi olarak size her zaman için iyi bir rehber olmaya hazırız. Tüm personelimizle bir baba,bir anne,bir abi,bir abla sıcaklığı verebiliyorsak ne mutlu bizlere...

Mehmet Ali DEMİRBAŞ

Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK..

Doğum Yeri : Sivas Doğum Tarihi : 1973 Üniversite : Ege Üniversitesi Bölüm : Sanat Tarihi

Kendini ülkesine vatanına adamış, “ okuyan araştıran sorgulayan, bilim ve sanat peşinde koşan, hoşgörü sahibi siz değerli gençlerimizle İDEAL YURTLARI çatısı altında birlikte olmaktan gurur duyuyorum. Attığınız her adımın ülkemiz ve vatanımız için ne kadar önemli olduğunu belirtir ve hayatta başarılar dilerim.

Ali Gürol YALÇINKAYA

23. Şube Erkek Öğrenci Yurdu Emeklilik hayatıma bir nokta koyarak 27.11.2017 tarihinde Özel İdeal Öğrenci Yurtlarında göreve başladım. Yenilikler, yeni umutları doğuracaktır felsefesinden yola çıkarak Gençler ile yeniden çalışma fırsatını sağlayan başta Yönetim Kurulu Başkanımız Sn. Ahmet BAYDAR ve Tüm İdeal ailesine teşekkürü borç bilirim. Şubemizde kalan tüm gençlere Aile ortamını aratmadan hizmet vereceğimizi, Modern Çağdaş Türkiye aşkı için elbirliği ile çalışacağız. Yeni Umutlara Merhaba dileklerimle. HOŞÇAKALIN.

Doğum Yeri : Adapazarı Doğum Tarihi : 1950 Üniversite : Anadolu Üniversitesi Bölüm : Tarih

DERGİSİ

15


İ R İ B N E BİZ'D

SERPİL YANGIN 8. Şube Kız Öğrenci Yurdu Müdürü

FATMA DİNÇ

12. Şube Erkek Öğrenci Yurdu Müdürü

16

Siz kimsiniz? Serpil Yangın “İdeal” sözcüğü size neyi çağrıştırıyor? Üstün nitelikliliği Yurt müdürü olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz? Savcı Sizi en güzel anlatan sözcük nedir? Sabır Hangi etkinlik sizi en çok mutlu eder? Seyahat etmek Şimdi kadar hiç yapma fırsatı bulamadığınız ama bir bir gün mutlaka deneyeceğim dediğiniz şey nedir? Sosyal içerikli bir filmde rol almak Hayatınızda size alınan en güzel hediye neydi? Gençlik yıllarımda babamın bana bir at alması En son kime hediye aldınız? Yeğenime Hangi yazar sizi etkilemiştir? Dostoyevski - Halide Edip Adıvar En son hangi filmi izlediniz? Ayla

Size yakıştığını düşündüğünüz favori renkler? Siyah, beyaz Giyim tarzınız? Spor, klasik Tarzım dediğiniz parfüm markası? Incandes Benzetildiğiniz ünlü var mı? Demet Akbağ En sık kullandığınız kelime nedir? Allah beterinden esirgesin, anladın mı Facebook mu, Twitter mı, Instagram mı? Kullanmıyorum Görmek istediğiniz ülke? Japonya En sevdiğiniz yemek nedir? Keşkek En karakteristik özelliğiniz ne? Fazlaca açık sözlü olmam. Müdürü olduğunuz yurtta öğrenci olsaydınız, müdürünüze ne söylemek isterdiniz? Herşey için teşekkür ederim, sizi hiç unutmayacağım.

Siz kimsiniz? Ben Fatma Dinç. 1960 Silifke doğumlu emekli Fizik öğretmeniyim. “İdeal” sözcüğü size neyi çağrıştırıyor? Erişmek, hedef ve mükemmellik olarak çağrıştırıyor. Yurt müdürü olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz? İnşaat Mühendisliği veya öğretmenlik Sizi en güzel anlatan sözcük nedir? Sevecenlik, dürüstlük, azim Hangi etkinlik sizi en çok mutlu eder? Doğa yürüyüşü ve yüzmek Şimdi kadar hiç yapma fırsatı bulamadığınız ama bir bir gün mutlaka deneyeceğim dediğiniz şey nedir? Dağ kulübesinde doğa ile iç içe yaşamak isterdim. Hayatınızda size alınan en güzel hediye neydi? Oğlumun bana araba alması En son kime hediye aldınız? Bir arkadaşımın doğum gününe kolye aldım. Hangi yazar sizi etkilemiştir? Maxim Gorgi, Nazım Hikmet

En son hangi filmi izlediniz? Comman Dante Che Size yakıştığını düşündüğünüz favori renkler? Mavi, lila ve yeşil Giyim tarzınız? Spor giyim genelde Tarzım dediğiniz parfüm markası? Carminella Benzetildiğiniz ünlü var mı? Benzetilen bir ünlü yok ama genelde İtalyanlara benzetirler En sık kullandığınız kelime nedir? Canım kelimesini çok kullanırım. Facebook mu, Twitter mı, Instagram mı? Facebook Görmek istediğiniz ülke? İsviçre, Fransa ve İtalya En sevdiğiniz yemek nedir? İçli köfte ve salataları En karakteristik özelliğiniz ne? Çalışkanlık Müdürü olduğunuz yurtta öğrenci olsaydınız, müdürünüze ne söylemek isterdiniz? Anneciğim derdim.

DERGİSİ

SEMA KARAKUŞ 18. Şube Erkek Öğrenci Yurdu Müdürü

FAZİLET ÇAKIR 20. Şube Kız Öğrenci Yurdu Müdürü

Siz kimsiniz? Sema Karakuş “İdeal” sözcüğü size neyi çağrıştırıyor? Kopamamak Yurt müdürü olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz? Öğretmen Sizi en güzel anlatan sözcük nedir? Mütevazi Hangi etkinlik sizi en çok mutlu eder? Çocuklar için yapılan her etkinlik Şimdi kadar hiç yapma fırsatı bulamadığınız ama bir bir gün mutlaka deneyeceğim dediğiniz şey nedir? Umreye gitmek Hayatınızda size alınan en güzel hediye neydi? Evlilik yıldönümümde papatya sepeti En son kime hediye aldınız? Yeğenime Hangi yazar sizi etkilemiştir? Frank Mccourt En son hangi filmi izlediniz? Dağ

Size yakıştığını düşündüğünüz favori renkler? Siyah Giyim tarzınız? Spor, klasik Tarzım dediğiniz parfüm markası? Raphael 4 Benzetildiğiniz ünlü var mı? Yok En sık kullandığınız kelime nedir? Kuzum Facebook mu, Twitter mı, Instagram mı? Instagram Görmek istediğiniz ülke? Uzakdoğu ülkeleri En sevdiğiniz yemek nedir? Bütün yemekleri severim. En karakteristik özelliğiniz ne? Burnum Müdürü olduğunuz yurtta öğrenci olsaydınız, müdürünüze ne söylemek isterdiniz? Onu anladığımı ve sevdiğimi :)

Siz kimsiniz? Her şeyden önce anneyim. 1978 Karaman doğumluyum. İşletme bölümünü bitirerek İzmir ve Konyada çalışma hayatım oldu. “İdeal” sözcüğü size neyi çağrıştırıyor? “En iyi standart” kelime olarak bunu çağrıştırıyor, ama bu çatı altında içini dolduran bir çok şey var. Yurt müdürü olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz? Sanatla uğraşmak isterdim. Sizi en güzel anlatan sözcük nedir? Vicdan Hangi etkinlik sizi en çok mutlu eder? Çocuklarımla tatil Şimdi kadar hiç yapma fırsatı bulamadığınız ama bir bir gün mutlaka deneyeceğim dediğiniz şey nedir? Farklı kültürler tanımak. Hayatınızda size alınan en güzel hediye neydi? 5-6 yaşlarımda bir gün annemle fotoğrafçı dükkanının önünden geçerken 3 tane neredeyse boyum kadar bebek gördüm. Annem elimden asılsa da beni o camın önünden alamıyordu. Akşam babam yemekten sonra dışarıya çıkacaktı gitme diye ağladığımı hatırlıyorum. O saatte açık olmayacağını bile bile bebeği istemiştim. Küçük yerde yaşamanın avantajı dükkan sahibine dükkanı açtırıp getirdiği o bebek çok mutlu etmişti. Şimdi düşündükçe anlıyorum beni o kadar mutlu eden sadece bebek değildi

aslında; bebeği ertesi güne bırakmayacak kadar aceleyle getirdiği baba sevgisiydi... En son kime hediye aldınız? Kızıma Hangi yazar sizi etkilemiştir? Frank Mccourt En son hangi filmi izlediniz? Ayla Size yakıştığını düşündüğünüz favori renkler? Siyah, kırmızı Giyim tarzınız? Her tür, ama pul, taş, tüy olmalı Tarzım dediğiniz parfüm markası? Christian dior. Son dönem Bulgari Jasmin. Benzetildiğiniz ünlü var mı? Sanırım yok En sık kullandığınız kelime nedir? Hiç dikkat etmemişim. Ben de düşündüm şimdi ne acaba? Facebook mu, Twitter mı, Instagram mı? Sık kullanmıyorum. Bana göre hiçbiri. Görmek istediğiniz ülke? Viyana En sevdiğiniz yemek nedir? Balık En karakteristik özelliğiniz ne? Çabuk öfkelenmek, güler yüzlü olmak. Her ne kadar tezat olsa da. Müdürü olduğunuz yurtta öğrenci olsaydınız, müdürünüze ne söylemek isterdiniz? Gece yarısından sonra paket siparişi serbest olsa :)

DERGİSİ

17


Ulu Önder Atatürk, Milli Mücadele sonrası sağlanan başarının asla yeterli olmadığını düşünerek bir benzerinin dahi yapılması çok güç hatta imkânsız olan bir çok devrimler gerçekleştirmiştir. O’nun Türk ulusuna en büyük hediyesi ise Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak olmuştur. Tanzim ederek hayata geçirdiği devrimler ile Türk ulusuna çağ atlatmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya devletleri arasında saygın konuma yükselmesine vesile olmuştur. İçine birçok şeyi sığdırdığı kısa yaşamının en son anına kadar memleketine hizmet etmiş olan bu büyük lider; “Benden sonra beni benimsemek isteyenler bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar” diyerek kurduğu cumhuriyete sahip çıkılmasını ve bunun ise çok çalışılarak bilimde ileri bir seviyeye çıkılması suretiyle gerçekleşeceğini ifade etmiştir. İşte, bütün 10 Kasım’lar bu yüzden ulusça içinde bulunduğumuz mateme rağmen; Atatürk’ün fikirlerinin en iyi bir şekilde anlaşılarak tatbik edileceği günler olarak kalmalıdır. 10 Kasım’larda bizler onu her seferinden daha da iyi anlayarak, düşüncelerinden en üst düzeyde istifade ederek, ilmin ve fennin ışığında ülkemiz ve ulusumuz için daha iyi neler yapabiliriz sorusuna cevaplar aramalı ve de vakit geçirmeden hemen işe koyulmalıyız. Her 10 Kasım atmosferinin ruhumuzda oluşturduğu kaçınılmaz hüzne rağmen, taşıdığı anlam bakımından bu günün büyük bir gün olduğu biraz önce yaptığımız kısa açıklamalardan da daha iyi anlaşılacaktır. Bu nedenlerle onun izinde yürüyen ve ulaştığı noktayı daha ilerilere taşıyacak bir kuvvetin varlığını damarlarındaki asil kanda hissetmekte olan Türk evladı, kendisinden beklenen başarıyı elde etmektedir ve etmeye de devam edecektir. Büyük kurtarıcımız ve liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk! Sen ebedi mekânında rahat uyu! Bizler emanet ettiğin Türkiye Cumhuriyeti’ne her zaman olduğu gibi gönülden sahip çıkacak ve sana layık bir ulus olmaya devam edeceğiz.

“Benden sonra beni benimsemek isteyenler bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar”

18

DERGİSİ

DERGİSİ

19


‘de

neler oluyor?

MORAL GECELERİ Yurtlarında canlı müzik eşliğinde eğlenceli saatler geçiren öğrenciler yurt arkadaşları ile tanışma fırsatı buldular.

BU YILA DA HIZLI BAŞLADIK 10 KASIM ANITKABİR ZİYARETİ İdeal Öğrenci Yurtları, Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 79. Yılında da yanındaydı.

LOKMA İKRAMLARI Dökülmesi, izlemesi yemesi ayrı zevkli olan lokma ikramında öğrenciler keyifli zaman geçirdiler.

TANIŞMA TOPLANTILARI Öğrencilerimize hoşgeldin demek, tanışmak ve öğrencilerimizin yurda adapte olmasını sağlamak için tanışma toplantıları düzenlendi

KONYA GEZİSİ 2017- 2018 döneminde İdeal Öğrenci Yurtları ailesine katılan yeni öğrencilerimiz için düzenlenen gezide öğrenciler Konya ile tanıştırıldı.

KAHVE İKRAMLARI Ders çalısmaktan yorulan ya da ders çalısmak için zorlanan öğrencilerimiz için kahve ikramları odalarına dağıtılarak küçük bir mola vermeleri sağlandı.

20

DERGİSİ

DERGİSİ

21


NEŞET ERTAŞ (1938- 24 Eylül 2012) Neşet Ertaş 1938 yılında Kırşehir ili Çiçekdağı ilçesi Kırtıllar Köyü’nde dünyaya gelmiştir. Babası yine bağlama ustalarından Muharrem Ertaş, annesi ev hanımı Döne Ertaş’tır. Beş kardeşin ikincisidir. Müzikle Tanışması Babası kendisine keman çalmayı öğretmiş 7 yaşından itibaren düğün ve toplantılarda bağlama çalan babasına kemanla eşlik etmeye başlamıştır. Daha sonra saz çalmayı öğrenmiştir. 8 yaşına kadar kendi köyünde ikamet etmiş, daha sonra İbikli Köyü’ne yerleşmişlerdir. Babası ile bu seyahatler sırasında iki yıl devam ettikten sonra gidememiş okuma yazmayı da ilerleyen yıllarda öğrenmiştir.12 yaşında annesi vefat ettikten sonra babası Arzu isminde bir bayanla evlenince Yozgat’ta Kırıksoku Köyü’ne taşınmışlardır. Daha sonra Yerköy ilçesine yerleşmişlerdir.

İstanbul Yılları ve İlk Plağı Abdallık geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan Neşet Ertaş “Aynı ruhun insanlarıyız” dediği babasının yanından 15 yaşında ayrılarak İstanbul’a gitmiştir. Neşet Ertaş’ın şansı yaver gitmiş, Şençalar Plak Şirketi’nin sahibi Kadri Şençalar tarafından kendisine ilk albüm olan “Neden Garip Garip Ötersin Bülbül” yapılmıştır. 1957 yılında çıkan bu ilk plakla birlikte Beyoğlu’nda bir gazinoda çalıp söylemeye başlamıştır.

NEREDESİN SEN Şu garip halimden bilen işveli nazlı Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen Datlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen Ben ağlarsam ağlayıp gülersem gülen Bütün dertlerim anlayıp gönlümü bilen Sanki kalbimi bilerek yüzüme gülen Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen Sinemde gizli yaramı kimse bilmiyor Hiç bir tabip bu yarama melhem olmuyor Boynu bükük bir Garibim yüzüm gülmüyor Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen

Babası ile Uzun Yıllar Dargın Kalır

Rahatsızlığı ve Almanya Yılları

Tekrar Türkiye’de

2 yıl sonra Ankara’ya gelip yerleşmiştir. Bağlama ustası Mustafa Çağlıyan’dan dersler almıştır. Kazablanka Gazinosunda çalıştığı sırada burada tanıştığı Leyla Hanımla evlenmiştir. Bu evliliğe babası karşı çıkmış bu sebepten dolayı uzun yıllar babası ile dargın kalmışlardır. Bu evlilikten bir oğlu ve iki kızı olmuştur. 1962 yılında gittiği askerlik dönüşü Mustafa Çağlıyan’ın yardımı ile Ankara Radyo Evi’ne girmiştir. Aynı zamanda Anadolu’da dolaşarak derlemeler yapmaya başlamış, kendi güfte ve bestelerini söylemeye başlamıştır. Radyoda istediği parçaları çalmasına izin verilmeyince buradan ayrılmıştır.

Neşet Ertaş, alkol ve sigara yüzünden geçirdiği felç yüzünden 1978 yılında parmaklarını kullanamaz olmuştur. Müzik çalmak dışında bir mesleği olmadığı için artık işsiz ve parasız kalmıştır. 1979 yılında kardeşinin daveti üzerine Almanya’ya tedavi olmaya gitmiştir. Bir müddet sonra da çocuklarını yanına aldırmıştır. Burada gerek çocuklarının eğitim hayatı gerekse başladığı müzik çalışmaları sebebiyle uzun süre kalmıştır.

Birçok eserini “Garip” mahlası ile söyleyen üstat 2000 yılında İstanbul’da verdiği konserle sanat yaşamına geri dönmüştür. Bu yıllarda Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından devlet sanatçısı olma teklifi yapılmış fakat kendisinin halkın sanatçısı olduğunu öne sürerek bunu kabul etmemiştir. TBMM tarafından “Üstün Hizmet Ödülü” verilmiştir. Mütevazı kişiliğe sahip Neşet Ertaş, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ile imzalanan Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesine göre Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Envanterine alınarak Yaşayan İnsan Hazinesi olarak kabul edilmiştir.

22

DERGİSİ

Neşet Ertaş’ın Vefatı

atosunun 35 25 Nisan 2011 yılında İTÜ Sen ri doktora fah ne üyesinin oy birliği ile kendisi İzmir’de tığı yap unvanı verilmiştir. Askerlik l 2012 Eylü 24 tedavi gördüğü hastanede tarihinde vefat etmiştir.

DERGİSİ

23


ESKİMOLAR

B

24

DERGİSİ

uzdan evler, soğuk iklim, kar denince akla gelen ilk isimlerden olan Eskimolar, değişik yaşam stilleri nedeniyle günümüzde adeta efsane olmayı başarmışlardır. Buzdan evlerle bütünleşmiş ve o buzdan evler Eskimoların simgesi olmuştur.Eskimoların yaptıkları eve iglo denilmektedir. İgloları yapmadan önce bir çukur kazılıyor. Ardından kürek yardımıyla büyücek bir kaba kar doldurulup üzerine bastırarak sıkıştırılıyor. Daha sonra bu şekilde oluşturularak yapılan kar blokları yan yana ve üst üste dizilerek iglo tamamlanıyor. En sonunda ise kar bloklarının etrafı karla iyice sıvanıyor. Bu şekilde inşa edilen igloların içine rüzgar ve soğuk girmiyor. Eskimoların, çok ilginç özellikleri bulunmaktadır. Bu kavmin çoğunda beyaz kan oldukça fazladır. Kavmin insanlarının yüz hatları incelendiğinde ise, ortaya Moğolları andıran görüntüler çıkmaktadır. Fakat bu kavmin Moğollarla bir ilişkisi belirlenememiştir. Yine Eskimoların ayakları küçük, boyları kısa ve burunları dardır. Hiç şüphesiz ki bu fiziksel özellikler, yaşanan fiziksel ortamın şartları için uygun nitelikler taşımaktadır. Kış aylarında Eskimolar, ava komatik adı verilen köpeklerin çektikleri kızaklar sayesinde ava çıkmaktadırlar. Çıkılan avın uzun sürme olayında ise, hemen kardan kulübe yapılarak oraya yerleşilir. İlkbahar ve yaz aylarında ise, kışa stoklanmak üzere bolca balık ve hayvan avlamaktadırlar. Eskimolar aynı zamanda göçebe hayatı da sürmektedir. Çünkü yaz aylarında nehir ve deniz kıyılarına göç edilir. Buradaki evleri ise, hayvan derilerden yapılmış çadırlardır. Eskimo kavminin konuştuğu dile bakılacak olunursa eğer, Eskimoların dili Eskimo-Aleut dil topluluğunun bir kolunu oluşturmaktadır. Bu dilde genizden konuşulmaktadır ve dilde yaklaşık olarak 10.000 kelime mevcuttur. Eski çağlarda yazı olarak sadece resim çizilirken, 20. Yüzyılda yazı şekli değişmiştir. Eskimo kavminde din inanışları incelendiğinde Eskimolar tabiat kuvvetlerini yöneten ruhlara taparlardı. Fakat son yıllarda buraya yapılan keşif gezileri, Eskimoların inanışlarında ve hayatlarında birçok değişikliğe imza atmıştır. Medeniyetten uzak Eskimo kabileleri angagkok adı verilen şamanların etkisi altındadır. Etkisi altında bulundukları angagkoklar büyücülük, doktorluk ve bunlara benzeyen işleri yaparlar.

DERGİSİ

25


26

DERGİSİ

ABDÜLHAMİD HAN

“Ha kendi evlatlarım, ha millet farkı yoktur.”

Bilinmeyen

10 ilginç özelliği Kızıl Sultan değil, Ulu Hakan Kızıl Sultan olarak bilinse de aslında son derece merhametliydi. Kendisine suikast planları yapan insanları bile affetmişti. Tedbirci yapısı Tedbiri elden bırakmayan şüpheci bir yapısı vardı. Hatta bir sözünde "Beni evhamlı sanıyorlardı hayır! Ben sadece gafil değildim o kadar." demiştir. Ben abdestsiz hiçbir devlet işine imza atmadım! Geceleri önemli bir mevzu söz konusu olursa uyandırılmasını isterdi. Bir gece yarısı Başkatip Esat Bey çok önemli bir haberin imzalanması için Abdülhamid'in kapısını çalmıştı. Ama açan olmamıştı. Bir süre sonra Abdülhamid Han elinde havluyla kapıda görünmüş, ve şöyle demişti: " Evlat bu vakitte çok mühim bir iş olduğunu anladım. Ama abdest aldığım için geciktim, kusura bakma. Ben bu zamana kadar hiçbir devlet işini abdestsiz imzalamadım. Getir şimdi imzalayayım." İsrafı Sevmezdi İsraftan, savurganlıktan kaçınan bir yapısı vardı. Alışverişini yapan ağalara aldıkları şeylerin fiyatlarını tek tek sorar, kontrol ederdi. Hatta ona bu yüzden "Pinti Hamid" diyenler olmuş. İleri Görüşlüydü Abdülhamid Han 1. Dünya Savaşı başlarında Enver Paşa'ya şöyle demişti: "Bizim bu savaşı kaybetmemizde yahudilerin büyük rolü olacaktır. Almanlar çalışkan ve dinamik millet olsalar da dünya siyasetini bilmezler. Yahudilerden intikam almaya kalkacaklardır ve değişik ülkeler Almanya'ya saldıracak böylelikle 2. Dünya Savaşı çıkacaktır. Kendilerine yapılanları çok fazla abartacak Yahudiler Filistin'de devlet kurmak için gereken desteği alacaklar. İşte 3. Dünya Savaşı da bunda gömülüdür." demiştir. İlginç bir uğraş: Marangozluk Marangozluk işiyle de uğraşıyordu. Hatta Osmanlı-Yunan savaşında(1897) yaralanan askerlere baston hediye ettiği bilinir. Hamidiye Suyu'nun kökeni Hamidiye su aslında 1902 yılında 2. Abdülhamit Han tarafından kurulmuştur. Onun zamanında neler yapılmış neler... Ayrıca onun zamanında birçok demiryolları yapılmış, çiftçilere destek gayesiyle Ziraat Bankası açılmış, Mekteb-i Hukuk-u Şahane adında hukuk fakültesi açılmış, çeşmeler yapılmış ve daha birçok alanda eserler yapılmıştır. Şahsi Gelirinden Masrafları Karşılaması Yunan Seferi sırasında hazinede yeteri kadar para olmadığı için şahsi servetinden masrafları karşılamıştır. Ben bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir! Yahudiler Filistin'de bir devlet kurmak istiyorlardı. Siyonistlerin başkanı Theodor Herzl bu konuyu 2.Abdülhamit'e açtığında 2.Abdülhamit tarihi cevabını verdi: Ben bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir!

DERGİSİ

27


Karagöl, Artvin

Göl çevresi, ladin ve çam ağaçları ile dolu olan yoğun ormanlarla kaplıdır. Ormanlarla çevrili olan Karagöl, ender manzara güzelliklerine sahiptir. Ayrıca gölün kuzeydoğusundaki Bagat mevkii ve çevresinde çim kayağı pisti niteliğine sahip alanlar vardır.

DOĞU KARADENİZ’DE gezilebilecek 4 yer Anzer Yaylası, Rize

Doğası ve sağlığa yararlı meşhur Anzer Balı’nın üretildiği bölge olmasının yanı sıra çok sayıda endemik türde çiçeğe de ev sahipliği yapması, çok sayıda yerli ve yabancı turisti bölgeye çekmektedir. 1991 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla turizm merkezi ilan edilmiş olup, 3 bin metreyi aşan doruklara ve 2 bin metreye kadar yükselen ormanlara sahiptir.

Karaca Mağarası, Gümüşhane

Karaca Mağarası, damlataşı şekillerinin en güzel ve en görkemli örneklerine sahiptir. Damlataşı oluşumları bakımından hem çok zengin hem de damlataşı oluşumlarının çeşitli renk ve şekillerini ihtiva eder. Mağara içerisindeki damlataşı şekillerini şöyle sıralamak mümkündür: Sarkıtlar, dikitler, sütunlar, bayrak şekilleri, org desenli duvarlar, mağara çiçekleri, mağara incileri, traverten havuzları ve traverten basamakları.

Verçenik, Rize

3.711 m yüksekliğindeki Verçenik Dağı'nın eteklerinde bu buzul gölleri gibi bir çok göl bulmak mümkün Kaçkar zirvelerinde. Verçenik, Kaçkar Dağı'ndan sonra bölgedeki ikinci yüksek zirve olup, Türkiye'de bu alanda 8. sırada yer almaktadır. Günlük gezilerin kolay kolay yapılamayacağı bu mekanlar Türkiye'deki maceraperestlerin en meşhur mekanları arasında yer alır. Çadır ile bir kamp alanı oluşturup bu mekanlarda dilediğinizce kalabilmek şüphesiz keyifli olacaktır.

28

DERGİSİ

DERGİSİ

29


BÜYÜLÜ ŞEHİRLER

BOHINJ SLOVENYA

Avrupa'da az bilinen büyüleyici yerler. Sakin bir yerlere gitmek istiyorsanız bu yazı tam sizin göre! Herkesin çok fazla bilmediği doğal güzellikleriyle öne çıkan şehirleri araştırdık.

BURANO İTALYA Venedik dendiğinde hayalinizde sadece gondollar, San Marco meydanı ve dar sokaklar canlanmasın. Venedik’te yer alan Burano adası yeni favoriniz olacak. Birbirine köprülerle bağlı bu dört ada rengarenk evleriyle biliniyor. Eğer fotoğraf çekmeyi seviyorsanız bu cıvıl cıvıl sokaklarda nerenin fotoğrafını çekeceğinizi şaşırabilirsiniz. Balıkçılığın temel geçim kaynağı olduğu bu adada mutlaka balık yiyin. Hatıra olsun diye bu renkli kasabadan bir şey alacaksanızda dantelli bir şeyler almayı tercih edin. Çünkü buranın dantelleri çok meşhur. Hatta Scuola del Merletto adında bir dantel müzesi bile var. Ünlü eğik çan kulesi olan San Martino kulesini de görülecek yerler listesine eklemeyi unutmayın.

“Julian Alpleri etrafında yer alan bu şehir hafta sonunu dinlenerek geçirmek istiyorsanız yeni gözdeniz olacak. Dört bölgeden oluşan bu vadinin en yüksek vadisi Zgornja Dolina’dır. Bölgenin en yüksek dağı içinde yer alan Triglav Ulusal Parkı ve çevresi 12 km olan Bohinj Gölü buranın en önemli turistik yerleri. Eğer su sporlarına meraklıysanız bu gölde dilediğiniz su sporunu da yapabilirsiniz. Bunun yanı sıra yapabiliceğiniz başka bir aktivite ise Triglav Dağı’na tırmanmak olabilir. Bohinj’e kadar gitmişken Savica Şelalesi’ni de mutlaka görün.

SINTRA PORTEKİZ Sintra Lizbon’un içinde, trenle yarım saatte ulaşabileceğiniz bir bölge... Anıtların ve binaların romantik döneme ait olmasından dolayı UNESCO Dünya Listesi’nde yer alan bu şehir turistlerin çok tercih ettiği bir yer. Farklı renklere boyanmıs sempatik binalar sizin de çok hoşunuza gidecek. Şehrin en meşhur Pene Sarayı’nı da mutlaka gezin. Saray demişken listenize Regaleira Sarayı’nı da eklemeyı unutmayın.

30

DERGİSİ

DERGİSİ

31


ALİ BABA'NIN SIRRI JACK MA Çin'in en zengin ikinci adamı olan Jack Ma'nın hikayesi her yönüyle ilham verici. Reddedilmekten korkmuyor, zorluklardan yılmıyor. 1995’te yaptığı Amerika seyahati sırasında internet ile tanışan Jack Ma, ilk önce internetin ne olduğunu tam olarak anlayamadı ve arama motorunda yaptığı denemelerden sonra karşılaştığı sonuçlara inanamadı. Bilgisayar ve internet hizmetinin çok pahalı olduğu Çin’e 1999 yılında döndü ve orada bir site tasarlayarak bunu hükümete sattı. Sitenin ismi Alibaba ve Kırk Haramiler konseptinden aklına geldi ve bu ismin bilinirliğini test etmek için yoldan geçen kişilere bu ismi bilip bilmediklerini sordu. İnsanlar bu ismi biliyorlardı ve sitenin ismi de Alibaba.com oldu.

Jack Ma, daha ilkokul sınavlarında 2 defa, ortaokul sınavında ise 3 defa başarısız oluyor. Üniversite sınavlarında ise 2 defa başarısız olduktan sonra 3. denemede İngilizce Öğretmenliği bölümüne girmeyi başarıyor. Okuldaki başarısızlıkları iş hayatında da yakasını bırakmıyor. Üniversite sınavı ile boğuştuğu o yıllarda 30 defa iş başvurusundan ret cevabı alıyor. Polis olmak için başvuruyor. 5 kişinin başvurduğu pozisyona 4 kişi alınıyor. Reddedilen o oluyor. KFC Çin pazarına girdiğinde iş için 25 kişi başvuruyor. Bunlardan biri de Jack Ma. 24 kişi alınıyor, Jack Ma yine reddediliyor. Ayrıca hayatı boyunca 10 kez Harvard Üniversitesi’ne başvuruyor. 10 defasında da reddediliyor.

32

DERGİSİ

Dünyanın en başarılı e-ticaret sitelerinden biri olan Ali Baba'nın kurucusu iş dünyasında tanındığı ismiyle Jack Ma’dan söz ediyoruz.

Şirket ilk 3 yılda hiç para kazanmıyor. Hatta bir gün bir restoranda gittiğinde yediği yemeği ödeyeceği sırada garson hesabın ödendiğini ve bir not bırakıldığını söylüyor. Notta: “Ben sizin platformunuzun kullanıcısıyım. Sizin sayenizde çok para kazanıyorum. Sizin de hiç para kazanmadığınızı biliyorum. Bu yüzden yemeğiniz benden” yazıyor. İşte o dönemde ödeme konusunda yasal prosedürler onların önünü tıkıyorken, yapacak bir şey bulamıyor ve yeni bir vizyon kazanmak için Davos’a geliyor. Davos Zirvesi’nde bir Liderlik Oturumuna katılıyor. Bu paneli dinledikten sonra telefonla ofisindeki arkadaşlarını arayıp acilen aksiyon almalarını istiyor. İşte bu konuşma sonrası “Ali Pay” ödeme sisteminin temeli atılıyor. Bu ödeme sistemi hayata geçtiğinde çok aptalca bir fikir olduğunu söylüyorlar. Ama bugün bu sistemin 800 milyon üyesi var.

Ma tarafından 100 bin dolarlık sermaye ile kurulan Alibaba.com'un bugün Alibaba Group adı altında, ABD'den Güney Kore'ye, Hindistan'dan İngiltere'ye yaklaşık 80 ülkede 20 binin üzerinde çalışanı ve 10 binden fazla iş ortağı bulunuyor.Elektronikten makineye 40 farklı kategoride, 190 ülkeden alıcı ve satıcının iletişime geçebildiği küresel toptan satış platformu Alibaba, milyonlarca alıcı ve satıcıya hizmet veriyor.3,5 milyonu aşkın şirketin faaliyet gösterdiği Alibaba'nın yıllık cirosu 300 milyar doları geçmiş durumda. Ma'nın hayata bakışını şu sözleri anlatıyor: "Bugün zor. Yarın eminim fırtınalı ve daha zor olacak. Ancak ondan sonra güneşin çıkacağı kesin..."

DERGİSİ

33


TÜRK SPOR TARİHİNİN UNUTULMAZLARI

Yaşar Erkan

Naim Süleymanoğlu

Haltere 1977'de başladı. 15 yaşında iken Brezilya'da düzenlenen dünya gençler halter şampiyonasında 52 kiloda iki altın madalya alarak şampiyon oldu. On altı yaşında rekor kırarak yine şampiyon oldu. Böylece halter tarihinde en genç dünya rekortmeni unvanını aldı. 1983-1986 arasında gençlerde 13, büyüklerde 50 olmak üzere tam atmış üç rekor kırarken, yine bu dönemde Dünya ve Avrupa şampiyonalarında 52,56,60 kilolarda şampiyonluklar yaşadı.

Kenan Sofuoğlu

1984 yılında Sakarya'da motor tamircisi bir bababın küçük oğlu olarak dünyaya gelen Kenan Sofuoğlu 2007 yılında Supersport Dünya Şampiyonluğu'nda sezonun bitimine 3 yarış kala şampiyon oldu. Sofuoğlu aynı başarısını 2010, 2012 ve 2015'de de göstererek dünya motorsiklet şampiyonaları tarihine geçmiştir

Cemal Kamacı

1943'de Trabzon'da doğan Cemal Kamacı, Türk boks tarihinin en önemli ismidir. Spora futbolla başladı, ancak geçirdiği sakatlıktan sonra boksa yöneldi. Avrupa şampiyonu olan ilk Türk boksör olan Kamacı, 1973'de Ali Sami Yen Stadı'nda düzenlenen unvan maçında Avrupa şampiyonu Roger Zami'yi yenerek 63,5 kg'da Avrupa şampiyonu oldu. Kamacı, profesyonel boks yaşamında hiç nakavt olmadı.

Elvan Abeylegesse

Pekin'de düzenlenen 10000 metrelik yarışta son anda liderliği kaptırarak 2. olan Elvan Türk atletizmine olimpiyat oyunlarındaki ilk gümüş madalyasını kazandırdı. 2001'de üç ayrı dalda Avrupa gençler şampiyonu oldu. 2003 yılında Dünya Atletizm Şampiyonasında 5.000 metre beşincisi oldu. 2004 yılında Norveç'in Bergen kentinde, "Bislett Oyunları" adı altında Fana Stadında düzenlenen ve atletizm dünyasının en önemli organizasyonlarından biri olan ve 6 ayaktan oluşan Altın Ligin ilk ayak yarışmalarında, bayanlar 5.000 metrede 14.24.68'lik derecesiyle dünya rekoru kırarak birinci oldu.

1936 yılında bir telgraf çekilir Ankara’dan Berlin’e …Telgrafı çeken, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, alan ise Yaşar Erkan’dır… Şu yazılıdır telgrafta: “Kendin küçüksün ama memleket için çok büyük iş yaptın. Artık ismin Türk spor tarihine geçti. Çok yaşa Yaşar!..”11 Ağustos 1936 günü, Berlin Olimpiyat Stadını dolduran yüz bin kişi ayağa kalktığında saatler 16.30’u gösteriyordu… Birincilik kürsüsünde, Yaşar Erkan sevinç gözyaşları döküyordu… Cumhuriyet Türkiye’sinin bayrağı olimpiyat oyunlarında ilk kez birincilik direğinde yükseliyor, İstiklal Marşımız ilk kez bu kadar kalabalık bir insan topluluğu tarafından dinleniyordu.

Tanju Çolak

1987-1988 yılında 39 gol ile Avrupa gol kralı olarak altın ayakkabının sahibi olan Tanju Çolak, Türkiye futbol taraftarlarının da kalbinde taht kurmayı bir çok kez başarmıştı.

Yasemin Dalkılıç

1979 yılında Ankara'da doğan Yasemin Dalkılıç dünya sualtı dalış rekortmeni olarak tarihe geçti. 1999 yılında serbest dalışın en zor disiplininde 68 metre derinliğe dalarak dünya rekoru kırdı. Rekorlarına 2000 yılında iki yenisi eklendi. Serbest dalışın en itibarlı disiplinleri olan Limitli ve Limitsiz Değişken Ağırlık kategorilerinde 100 ve 120 metre derinliğe indi. Daha sonra, Mısır'da Limitli Değişken Ağırlık kategorisinde 105 metre ve Yunanistan'da Desteksiz Sabit Ağırlık kategorisinde 40 metrelik dünya rekorları ile bu sporda dünyanın en elit grubuna yükselmeyi başardı.

Hamza Yerlikaya

Grekoromen güreşte Olimpiyat, Dünya ve Avrupa sampiyonu olan Hamza Yerlikaya, modern güreşin tarihinde dünya minderlerinde ilk kez 17 yaşında şampiyon olmasıyla tarihe geçti. Uluslararası Güreş Federasyonları Birliği (FILA) Yerlikaya'yı "Asrın Güreşçisi" unvanı ile ödüllendirildi. 1976 İstanbul doğumlu Yerlikaya spor kariyerini 15 altın madalya ile taçlandırdı. Yerlikaya halen Türkiye Güreş Federasyonu Başkanlığını yürütüyor.

34

DERGİSİ

Halil Mutlu

Halil Mutlu'nun başarıları: Dünya Gençler Şampiyonu (1993). 5 Kez Dünya Şampiyonluğu (2003, 2001, 1999, 1998, 1994). 3 Kez Olimpiyat Şampiyonluğu (2004 Atina, 2000 Atlanta, 1996 Barselona). 10 Kez Avrupa Dünya Şampiyonu on (2008, 2005, 2003, 2001, 2000, 1999, 1997, 1996, 1995, 1994). Avrupa Şampiyonlarında 26 altın madalya sahibi (9 Koparma, 8 Silkme ve 9 Toplam olmak üzere). Bu kategoride David Rigert, 27 altın madalyaya sahip. Tarihte, 3 Olimpiyat şampiyonluğu kazanan 4 halterciden biri.

DERGİSİ

35


ZAFERE GÖTÜREN

AZİM

Ampute Milli Takım'ı, finalde İngiltere’yi 2-1 mağlup ederek Avrupa Şampiyonu oldu. Herkesi gururlandıran, tarihe isimlerini altın harşerle yazdıran bu koca yürekli kahramanlarının hepsinin ayrı bir hayat hikayesi var. Kimi vatanını savunurken hain bir pusuda ayağını kaybetmiş, kiminin ise doğuştan bir ayağı yok. Avrupa Ampute Futbol Federasyonu Avrupa Şampiyonası'nın finalinde İngiltereyi 2-1 mağlup eden Ampute Milli Takım'ı, son yıllarda ay-yıldızlı formayla Türkiye'ye en büyük gururu yaşatan ekip oldu.

Belki de bu zamana kadar çoğumuzun isimlerini duymadığımız kahramanlar onlar. Finale kadar güçlü rakiplerini adeta eze eze geldiler. Tek istekleri ise kupayı kaldıracakları karşılaşmayı Vodafone Park'ta oynamaktı. Beşiktaş yönetimi de Millilerin bu isteğini kırmadı ve kapılarını Ampute Milli Takımı'na açtı. Asıl engelin bedende değil kafalarda olduğunu bizlere bir kez daha gösteren kahramanları Türk insanı da yalnız bırakmadı. Tam 40 bin kişi o zafere tanıklık etmek için Vodafone Park'a geldi. Son dakikalarda yenen gole rağmen pes etmeyen engelsiz sporcular, bitime az bir süre kala bulduğu golle rakibini 2-1 mağlup etti ve kupaya uzanan taraf oldu. Türkiye'yi gururlandıran bu 13 adamın hayat hikayeleri de farklı farklı. Şırnak'ta vatan görevindeyken hain bir pusuda ayağını kaybeden kaptan Osman Çakmak'tan, trafik kazasında ayağını kaybeden Alican'a kadar hepsi değişik anılar biriktiriyor.

36

DERGİSİ

DERGİSİ

37


GÜNEY AFRİKA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER ÖNEMLİ BİLGİLER Eğer resmi tatiller Pazar gününe denk gelirse Pazartesi günü de otomatik olarak tatil oluyor. Ülkenin para birimi Güney Afrika Randı ve USD/EUR gibi birçok para birimine döviz bürolarından çevrim yapabilirsiniz.

Ne Yenir Ne İçilir?

Ülkeye girişte vize istenmiyor.

Afrika kökenli yemekleri de yiyebilirsiniz. Siyah ekmek de çokça tüketilir. “Bobotie köftesi”, “Potjiekos” dedikleri Afrika yahnisi ise kırmızı et tercih edenler için yöresel lezzetler. Timsah, kunduz, geyik, deve kuşu eti gibi farklı tatlar da deneyebileceğiniz bir yer. Cape Town Şehirde hemen her bütçeye uygun yemek bulunabiliyor.

Alışveriş - Ne Alınır? V&A Waterfront Rıhtımı şehrin en turistik bölgesi olması yanı sıra alışveriş için de oldukça uygun. Buradaki restoranlar ve mağazalardan hem yerel ürünler hem de giyim satın alabilirsiniz. Eğer alışveriş ile çok vakit kaybetmek istemiyor ama yine de eve dönerken yerel bir şeyler satın almak istiyorsanız “Watershed” alışveriş merkezine uğrayabilirsiniz. Buradaki 150 kadar alışveriş standından Afrika sanatından kıyafete kadar pek çok şey alabilirsiniz.

38

DERGİSİ

Ulaşım

Cape Town

Cape Town’da toplu ulaşım hala gelişim aşamasında. Çok pahalı bir seçenek olmayan araç kiralamak ya da günübirlik şehir turlarına katılarak şehri gezmek turistler için en iyi alternatif. Taksi dolmuşlar ya da Rikkis dedikleri taksileri de kullanabilirsiniz. Her yere olmasa da şehrin uzak bazı bölümlerine gidebileceğiniz trenleri de var.

Güney Afrika Cumhuriyeti, 11 resmi dili olan, yasama, yürütme ve yargının farklı şehirlerde konumlandığı ilginç bir ülke. Cape Town ise ülkenin başkenti değil ama yasama merkezi olarak önemli bir kent. Üstelik 3,5 milyonluk nüfusu ile Güney Afrika’nın en kalabalık ikinci şehri ve ülkenin kültür merkezi olarak konumlanmış.

Buraları Görmeden Dönmeyin Robben Adası , Köle Barınak Müzesi, Masa Dağı, Kirstenbosch Botanik Bahçeleri, İyi Niyet Kalesi, Güney Afrika Müzesi

İklim / Hava Durumu Ne Zaman Gidilir Cape Town’da ülkenin geri kalanından farklı olarak yazları sıcak ve kuru, kışları ise orta derecede soğuk ve yağışlı olan Akdeniz iklimi hâkim. Bu sebeple de yılın her mevsiminde ziyarete uygun bir yer. Yalnız şehirde yaz ayları Kasım ve Mart arasında yaşanıyor. Hava sıcaklıkları ise bu dönemde 19 ile 35 derece arasında değişiyor. Yağış çok az görülüyor.

DERGİSİ

39


KADINLAR İÇİN SÜSLENEN ERKEKLERİN KABİLESİ

WODAABE Yağmur, Nijer’in kupkuru araziler dolusu susamış topraklarını ziyaret ettiğinde, göçebe Wodaabe Kabilesi yerlilerini ”Guérewol Festivali”nin neşesi sarar. Güneşin kavurucu sıcağı altında süren festival boyunca, erkekler geleneksel çabalarını maksimum seviyeye getirerek bölgedeki kadınların beğenisini kazanabilmek için süslenirler. Eşlerinin onları seçmesi için fırsat yakalamış olan erkekler, kadınların güzellik algıları için yarışırlar. Yerliler, sıcak kültürlerinin özel anlarında, iç içe yaşadıkları doğal koşulların ışığıyla yabani hayvanların yollarını takip ederek buldukları su kaynaklarının bereketine teşekkür eder ve eş bulma ritüellerini tüm canlılığıyla gerçekleştirirler. Gezgin fotoğrafçı Terri Gold, şarkılar; dans ve oyunlar ile misafir olduğu bölgede büyüleyici atmosferin tadını bozan El-Kaide üyelerinin çatışma çıkarması yönünde duyduğu kaygısından, hayvan sürülerine eşlik eden binlerce yıldızın altında kamp yapmanın hazzıyla kurtulabiliyormuş. Medeniyetten izole formu, sanatçının kullandığı kızılötesi filmler ile gizemli ve derin bir yansıma meydana getirirken, kabile yerlilerinin orijinal görünüşleri etkiliyor.

Kadının öne çıktığı toplumların farklı yapıları daima ilgi odaklarımızdan birisi. Eril dünya bu kadar kuvvetli olmasaydı nasıl olurdu merakımızı gidermek için Nijer’deki bir kabileye uzanıyoruz. Wodabee Kabilesi. 40

DERGİSİ

DERGİSİ

41


ONU GÜZEL HAVALAR MAHVETTİ. NASIRDAN VE ELİNDE CIMBIZ SERESERPE YATAN KADINDAN AZ ÇEKMEDİ. SOKAKTA GİDERKEN KENDİ KENDİNE GÜLÜMSEDİ. GÖZLERİNİ KAPATIP İSTANBUL’U DİNLEDİ. ANLATAMADI. VE GÜN OLDU ALIP BAŞINI GİTTİ

Edebiyatla dopdolu bir yaşam 36 yıllık kısa yaşamına şiirlerinin yanı sıra hikâye, deneme ve çeviri alanında birçok eser sığdıran Orhan Veli’nin ilk şiirleri 1936’da Varlık dergisinde yayınlanır.

İstanbul’da Boğaziçi’nde,

bir garip Orhan Veli 1914’te doğdum. 1 yaşında kurbağadan korktum. 2 yaşında gurbete çıktım. Yedisinde mektebe başladım. 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak sardım. 13’te Oktay Rîfat’ı, 16’da Melih Cevdet’i tanıdım. 17 yaşında bara gittim. 18’de rakıya başladım. 19’dan sonra avarelik devrim başlar. 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25’te başımdan bir otomobil kazası geçti. Çok âşık oldum. Hiç evlenmedim, şimdi askerim.” Arkadaşı Muvaffak Sami Onat’a gönderdiği bir mektupta yaşam hikâyesinin özetini bu cümlelerle yapan Orhan Veli Kanık, Mızıka-yı Hümayun’da klarnist olan Mehmet Veli ile Fatma Nigar Hanım’ın oğlu olarak 13 Nisan 1914’te, İstanbul’da dünyaya gelir. Galatasaray Lisesi’nde başladığı

42

DERGİSİ

eğitimini babasının Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın şefi olmasıyla Ankara’da sürdürür. 1933’te Ankara Gazi Lisesi’nden mezun olduktan sonra bir süre İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne devam eder. Ancak eğitimini tamamlamadan üniversiteden ayrılır. Ankara’da PTT Genel Müdürlüğü’nde çalışır. Oradan Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’na girer. 1947’de buradaki görevinden ayrılıp yaşamını yazarlık ve çevirmenlikle kazanmaya başlar. 1950 yılında Ankara’da belediyenin açtığı bir çukura düşüp yaralanır. Dört gün sonra İstanbul’da bir dostunun evinde rahatsızlanır. Kaldırıldığı Cerrahpaşa Hastanesi’nde ise 14 Kasım 1950’de beyin kanaması sonucu yaşamını yitirir.

Başlangıçta geleneksel şiire sadık kalmış olsa da daha sonra Türk şiirindeki eski yapıyı temelinden değiştirmeyi amaçlayarak Garip Akımı’nın en önemli sanatçılarından olur. Artık şiirlerinde sıradan olayları mizahı da kullanarak sokaktaki adamın söyleyişiyle anlatır. Çocukluk arkadaşları Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday’la birlikte 1941’de yayınladıkları “Garip” isimli kitabın adını taşıyan bu şiir akımında geleneksel şiire tamamen karşı gelecek şekilde ölçü ve uyağa karşı çıkar. Bir şairin kendi doğal içselliğiyle yansıttığı duygularının daha önce belirlenmiş kalıplarla sınırlandırılmasının şiire zarar verdiği görüşündedir. Dönemi için kaba sayılabilecek kelimeleri kullanır, ‘nasır’ gibi... Romantizmden, kahramanlıktan uzak günlük yaşamı anlatır, toplumsal aksaklıkları, bozuklukları yalın ve mizahi bir dille şiirleştirir. Parıltılı, iddialı sözcükler yerine sade bir halk Türkçesi kullanır. Orhan Veli, Şubat 1945’te “Vazgeçemediğim” isimli şiir kitabını, Nisan 1945’te ise “Garip”in sadece kendi şiirlerini içeren ikinci baskısını çıkarır. Bu kitapları 1946 yılında yayımlanan “Destan Gibi” ile 1947’de basılan “Yenisi” ve 1949’da “Karşı” takip eder. 1948 yılında 15 günde bir yayımlanan “Yaprak” dergisini çıkarmaya karar verir. Cahit Sıtkı Tarancı, Sait Faik Abasıyanık, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Külebi gibi yazar ve şairlerin eserlerini yayımlayan dergi, 1 Haziran 1950’ye kadar 28 sayı yayımlanır. Kanık, yeri geldiğinde dergiyi çıkartabilmek için paltosunu, Abidin Dino’nun kendisine hediye ettiği tablolarını satar.

İstanbul’u dinliyorum...

1988 yılında yapılan Orhan Veli heykeli Rumelihisarı sahilindeki ufak bir parka kondu.Bu heykelde şairin elinde bir kitap, hemen arkasında ise bir martı duruyor. Orhan Veli ise ‘İstanbul’u dinleyip’ Boğaziçi’ni seyrediyor. Tüm fedakârlıklara rağmen dergiyi parasal güçlükler nedeniyle yayımlayamaz olunca Ankara’dan ayrılıp İstanbul’a döner. Ölümünden sonra 1 Şubat 1951’de Orhan Veli anısına arkadaşları tarafından “Son Yaprak” çıkarılır. Orhan Veli sadece şiirleriyle değil çevirileriyle de Türk edebiyatında önemli yer tutar. Moliere, Gogol, Sartre gibi yazarlardan çeviriler yapar, William Shakespeare’in “Hamlet” ve “Venedik Taciri” gibi tiyatro oyunlarını da dilimize kazandırır. Orhan Veli değişime, değişikliğe inanan bir şairdi. Geleneksel tarzda başladığı şiirlerini yenilikçi ve yıkıcı üsluba çevirip, yeni bir akım yarattı. İlerleyen zamanda içerik ve anlayış olarak bu akıma bağlı kalarak ama daha yumuşak bir tarza geçti. Kendini dile getirdi, nükte, alay, şaşırtmacalar kullandı. Folklorcu eğilimle toplumsal şiirler de yazdı. Kısacık hayatında kendini ve eserlerini sıradanlığa karşı sınırları zorlayarak, bazen çok ağır eleştirileri göze alarak geliştirmeye çalıştı. Olağanüstü bir şanssızlıkla yakasına yapışan ölümün ardından Orhan Veli Kanık’ın cenazesi, “Urumelihisarı’na oturmuşum/Oturmuş da bir türkü tutturmuşum...” dediği; Rumelihisarı’nda, Aşiyan Mezarlığı’nda, tasarımını Abidin Dino’nun yaptığı kabrine defnedildi.

DERGİSİ

43


Peki analitik düşünce becerisi geliştirilebilir mi?

Analitik düşünce becerisi doğru egzersiz ve yöntemlerle geliştirilebilir. Örneğin strateji ve zeka oyunları(scrabble, satranç) oynamak bizi sistematik düşünmeye ve strateji geliştirmeye yönelttiği için, analitik düşünme becerimizi geliştirmemizi sağlar. Aynı şekilde bulmaca, kare bulmaca, su doku vb oyunlarda bu becerimizi geliştirmeye yardımcı olur. Polisiye ve dedektiflik filmleri de analitik düşünmenizi sağlar ancak kitap okumak daha verimli sonuçlar verir. Polisiye romanlarında dedektif suçluyu ararken sürekli iz sürer, ipuçlarını birbirine bağlar, bu ipuçlarını değerlendirir ve bunları yaparken en önemlisi akıl yürütür, tabi ki sizde. Bu açıdan Sherlock Holmes, Suç ve Ceza gibi polisiye tarzı kitaplarını okumak analitik düşünme becerinizi artıracaktır.

Analitik düşünmenin avantajları

Analitik düşünce becerisi gelişmiş insanlar sorgulayıcıdır, şüphecidir. Toplumsal olarak kabul görmüş düşüncelere bile kuşkuyla yaklaşıp, bir düşünce sentezinden geçirirler. Bu sayede doğru bilinen yanlışları fark edebilirler.

ANALİTİK DÜŞÜNCE NEDİR?

Normal hayatta karşılaşılan problemlerde analitik düşünerek sağlam çözümler üretebilir ve daha sağlıklı sonuçlar alabilirler. Özellikle iş hayatında iş süreçlerinin verimliliğini artırmak, proje yapmak ve yönetmek, ekip kurup yönetebilmek gibi kilit görevleri hakkıyla yerine getirebilirler. Kısacası analitik düşünebilen insanlar; olayları, durumları birçok yönden çözümleyebilen, olasılıkları hesaplayabilen ve seri, planlı ve sistematik bir şekilde hareket edebilen insanlardır.

Size bir bilgi verildiğinde veya yeni bir şey öğrendiğinizde neden, nasıl, niçin gibi sorular kafanızda dönmeye başlıyorsa siz analitik düşünen birisiniz demektir.

Analitik düşünce anlam olarak; Bir sorunu veya durumu parçalara ayırarak, her parçayı ayrı ayrı değerlendirebilme yeteneğidir. Bunu yapmaktaki amaç parçadan yola çıkıp, bütünü çözebilmektir. Şöyle diyebiliriz; biz matematikte dört işlemi nasıl yapabiliyorsak, analitik düşünmede de sorunları parçalara ayırıp, basit çözümler üretip birleştiririz. Özellikle karmaşık görünen problemlerde analitik düşünebilmek bu yönüyle çok önemlidir.

44

DERGİSİ

Netice olarak

Yapmamız gereken tek şey toplumsal yaşamımızı belirleyen tüm “soyut” kavramları herkes tarafından anlaşılacak ve tüm insanlığın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde objektif, gerçekçi, bilimsel “bilgi” ler ile doldurarak “somut” laştırmaktan ibarettir.

DERGİSİ

45


KIRK YIL SIRTINDA

ODUN TAŞIYAN ŞAİR

Ok vınlayarak bulutların arasında kaybolup gitti. Yunus tam beş yıl bu oku aradı. Sonunda doğduğu Sarıköy’de buldu. Oraya yerleşti ve orada öldü. Şimdi mezarı Sarıköy’dedir. Ak sakallı Taptuk Koca, topluluğa bakındı. En arkada kapı dibinde Yunus’u gördü. “Haydi oduncu Yunus, sen söyle!” Yunus bir anda gözlerinden bir perde kalkmış gibi içinin aydınlandığını hissetti. Her şeyi daha bir arı duru görmeye başladı ve dili çözüldü. O gece orada öyle güzel şiirler söylendi ki dinleyenler kendilerinden geçtiler. Sonraki gün Taptuk baba Yunus’u çağırdı: “Artık,” dedi, ”aradığını buldun. Çilen doldu, tamam oldu. Bundan böyle bu kapıya odun getirmen gerekmez.”

YUNUS EMRE Yoksul Yunus sırtıyla kırk yıl dağdan odun indirdi. Kırk yıl sabretti yüreğine aydınlığın doğacağı günü bekledi.

Sivrihisar’a bağlı Sarıköy derler bir köy vardı. Burada Yunus adında genç bir adam yaşıyordu. Taptuk Emre adında bir yol göstericinin kapısına sığınmıştı. Başka insanlarda vardı burada. Taptuk Emre Yunus’u dağdan odun getirmekle görevlendirmişti. Yunus her gün dağa gitti, odun getirdi. Bunlar öyle odunlardı ki oklava gibi dümdüzdü. “Niçin hep düzdün odun getiriyorsun? Ormanda hiç eğri odun yok mu?” diye soranlara “Taptuk’un kapısına eğri odun yaraşmaz,” karşılığını verirdi. Bir yıl değil, beş yıl değil, yoksul yunus tam kırk yıl hergün dağdan odun taşıdı. Durumundan kimseye yakınmadı, yazıklanmadı. Kırk yıl geride kalmıştı. Bir akşam Taptuk ocağında kalabalık bir topluluk yer almıştı. İlahiler okunacak, şiirler söylenecekti. Yunus da dağdan yorgun argın gelmiş, kapı ardında bir yere ilişmişti. Taptuk’un adamları arasında Yunus’-ı Güyende (Söyleyici Yunus)adında bir şair vardı. Taptuk emre ona: “Yunus,” dedi. “haydi bir şeyler söyle de dinleyelim.” Güyende mırın kırın etti, bir şeyler demek istedi başaramadı.

46

DERGİSİ

Yunus pirinin elini öptü. Sırtında aba, ayaklarında çarık, omzunda çıkını, elinde sopası yollara düştü. Dağlara taşlara, uçan kuşlara, tarlalarda çalışan insanlara, atlarının üstünde kurumlu kurumlu giden eli kanlı beylere şiirler söyleyerek yıllarca dolaştı. Yolu bir gün Konya’ya düştü. Büyük şair ve bilgin Mevlana’nın yanına vardı, elini öptü. Mevlana kendisine yeni yazdığı altı ciltlik Mesnevi adlı kitabını gösterdi. Yunus baktı, karıştırdı: “Uzun yazmışsın,” dedi “Ben olsam, Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm derdim, olur biterdi.” Yunus bütün Anadolu’yu Suriye’yi, Azerbaycan’ı içine alan uzun yolculuğundan dönünce gene Taptuk Emre’nin yanına vardı. Taptuk Baba, artık iyice yaşlanmıştı. İki gözü görmez olmuştu. Yunus’a: Yunus’um,” dedi, “iki güneş bir arada barınmaz, şimdi bir ok atacağım. Bu oku ara, onu nerede bulduysan orada yerleş kal.”

Şiirlerinden hangi dinden, hangi ırktan olursa olsun, insanları sevmek gerektiğini, barış içinde yaşama dileğini dile getirdi. Derler ki, Yunus üç bin tane şiir yazdı. Şiirlerinin yazılı bulunduğu defter, Yunus öldükten yüz yıl sonra Molla Kasım adında bir Ham Sofunun eline geçti. Defteri yanına aldı. Irmak kıyısına vardı. Sağ yanında bir ırmak akıyordu sol yanında da bir ateş yaktı. Başladı şiirleri okumaya. Dar kafalı Molla, şiirleri okuyor hiç birisini beğenmiyordu. Bunları dine aykırı buluyordu. Okuduğu sayfayı koparıyor kimini yanı başında sessiz sessiz akıp giden ırmağa atıyor, kimini de yanan ateşte yakıyordu. Tam iki bin şiiri yok etmişti. Birden eline iki bin birinci şiir geçti. O şiirin sonunda şöyle deniliyordu: “Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme seni sorguya çeken bir Molla Kasım gelir.” Molla Kasım böğründen kurşun yemişe döndü. Dili dişi kitlendi. Ben ne yaptım da iki bin şiiri yaramaz diye yok ettim,” diye dövünmeye başladı.” Ama dövünmesi gereksizdi. Çünkü o şiirlerin hiç birisi boşa gitmedi. Yok olmadı. Halkımızın inancına göre bu gün ırmağa atılan bin şiiri denizlerde balıklar, yakılan bin şiiri gökyüzündeki kuşlar, kalan bin şiiri de insanlar okuyor. Şimdi siz bunun aslı varmı diye soracaksınız. Aslı olmasa da bir büyük şaire halkın verdiği değeri göstermesi bakımından çok güzel bir hikaye büyük şairler çiçeklere benzer, halk toprağında her yıl yeniden açıp dururlar.

DERGİSİ

47


İbni Haldun ve İbn Rüşd‘ün (Avrupa’da tanınan ismiyle Averroes) eğitimlerine tanıklık eden, Papa Sylvester II‘nin gezmeye gelip avlusunu adımladığı ve bu yıla kadar yalnızca araştırmacıların girebildiği eşsiz alQarawiyyin Kütüphanesi, ihmal edildiği uzun yılların ardından restore edilerek dünyanın dört bir tarafından gelen meraklı okurları ağırlamaya başladı. Kütüphane, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’daki araştırmacıların bilgileri arasında bir köprü görevi görüyordu. Kütüphane 859 yılında, dünyanın ilk derece veren eğitim kurumu olan al-Qarawiyyin Üniversitesi bünyesinde, zengin bir tüccarın kızı ve sosyoekonomik açıdan güçlü bir kadın olan Fatima El-Fihriya tarafından inşa ettirilmiş. Kütüphane ilk açıldığında Müslümanlar ve gayrimüslimler arasındaki fikir alışverişlerinde merkez rol oynuyormuş. Restorasyon ekibi üyelerinden Abdullah al-Henda da kütüphanenin kültürler ve coğrafyalar arasında bir köprü oluşturduğunun altını çiziyor.

DÜNYANIN EN ESKİ KÜTÜPHANESİ

AL-QARAWIYYIN Fas‘ın Fez kentinde bulunan ve dünyanın varlığını günümüze kadar koruyabilmiş en eski kütüphanesi unvanına sahip olan al-Qarawiyyin Kütüphanesi üç yıllık yoğun restorasyon çalışmalarının ardından geçtiğimiz mayıs ayında kapılarını yeni ziyaretçilerine açtı.

48

DERGİSİ

Kütüphane, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’daki araştırmacıların bilgileri arasında bir köprü görevi görüyordu

Bu kadar değerli bir kültürel mirasın ilgisizlik içerisinde çürümesine daha fazla tahammül edemeyen Fas Kültür Bakanlığı, Kuwait’s Arab Bank’dan aldığı bağışla 2012 yılında restorasyon çalışmalarını başlatmış. Çalışmalara liderlik etmek için seçilen isim ise Kanada-Fas asıllı bir mimar olan Aziza Chaouni olmuş. Böylece al-Qarawiyyin Kütüphanesi’nin kaderi bir kez daha başarılı bir kadının ellerine teslim edilmiş. Chaouni ve ekibi, yapıdaki hasarları düzeltmenin ve mozaikleri titizlikle yenileyerek kütüphanenin orijinal güzelliğini korumanın yanı sıra mekana ufak bir kafe, avluya açık alan şemsiyeleri ve kütüphanenin içine müze ışıklandırmaları ekleyerek modern dokunuşlar yapmaktan da kaçınmamışlar. Elbette restorasyonun asıl amacı kütüphanenin içerisinde bulunan son derece kıymetli ve hassas el yazmalarını nemden ve zamanın etkilerinden korumak. Kütüphanenin, İbni Haldun‘un Mukaddime‘sinin orijinal bir kopyasının ve 9. yüzyıldan kalma küfi yazısıyla kaleme alınmış bir Kuran’ın da bulunduğu 4,000 yazmalık nadide koleksiyonu artık modern güvenlik sistemleriyle donatılmış, nem ve sıcaklık kontrolleri sürekli yapılan odalarda muhafaza ediliyor. Henda, mayıs ayında kapılarını yeniden açan kütüphanenin sadece bir binadan çok daha fazlası olduğunu söylüyor.

DERGİSİ

49


ERKEK GİYİMİNDE 2017/18 SONBAHAR KIŞ

Kırmızının ardından bu sezonun en popüler ve aynı zamanda mevsime yakışan rengi ile karşınızdayız: Kahverengi. Ama bu kez sıkıcı bir tonla değil, capcanlı çikolata kahvesi tonu ile podyumlara damga vurdu. Dünyaca ünlü modacıların 2017-18 Sonbahar Kış erkek giyim koleksiyonları önümüzdeki mevsimlerin trendlerini ortaya koydu. Aşırı pofuduk montlar, ofis stilinizi tamamlayacak uzun mantolar, kırmızı ve turuncunun başrolü, deri pantolonun dönüşü, 50’lerin rock stili ve 70’lerin renkli modası; gardıroplarınıza taşıyabileceğiniz sezonun erkek modası trendleri.

Ekose deyince normal şartlarda akla 90’lı yıllar gelir. Fakat bu sezon ekose modası gardıroplara 90’lar değil, 70’ler efektiyle yansıyor.

2017-18 Sonbahar Kış podyumlarını ısıtan bir diğer renk de turuncu oldu. Erkek modasına da hızla giriş yapan bu dinamik renk, cesur bir şekilde baştan aşağı kullanımlarda bile karşımızda. Siz de bu kış mutlaka turuncu bir erkek kabanı ve turuncu pantolon ya da kazakları gardırobunuza ekleyin.

50

DERGİSİ

2018 kış modası göz alıcı detaylarla öne çıkıyor. Özellikle gece giyiminin vazgeçilmez bir parçasına dönüşmeye aday parıltılı çizmeler Chanel!den Saint Laurent’e, Oscar de la Renta’dan J Crew’a; birbirinden büyük modacılarının koleksiyonlarında fark edilen bir tamamlayıcı oldu.

KADIN GİYİMİNDE 2017/18 SONBAHAR KIŞ Bu sonbahar kış trendlerine göz attığımızda kırmızı ve çikolata kahvesinin en popüler renkler, ışıltılı çizmeler ve viktoryen yakaların en dikkat çekici detaylar, kadife ve ekosenin en kurtarıcı kumaşlar olacağını gördük.

DERGİSİ

51


ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI

SOSYAL MEDYA Sosyal medya kuşkusuz hayatımızın her yerinde artık! Nereye gitsek, cebimizde kocaman ve renkli bir dünyayı yanımızda taşıyoruz. Öyle yoğunuz ki, yıllardır yüzünü görmediğimiz çoğu insanla ilişkimizin hala sürüyor olmasını bile sosyal medyaya borçluyuz. Buluşamıyoruz ama birbirimizi takip ediyor ve haberleşebiliyoruz. Bir tık uzaktaki her şey zamanın bize yüklediği ağırlıkları kaldırıyor ve hayatın daha kolay akmasına yardım ediyor...

ALDIĞIMIZ LIKE’LARLA RAHATLIYORUZ! Gerçek hayattan uzaklaşarak, kendine yabancılaşan insanların sayısı artıyor. Sosyal medya üzerinden klavye kahramanlarına dönüşüyoruz. Söyleyemediğimiz her şeyi daha ustaca ve cesaretle ifade ediyor, hakkımızı boşluğa haykırır gibi arayarak rahatlıyor, aldığımız like’larla gizli gizli, çaktırmadan rahatlıyoruz. Facebook logosu üzerinde duran ‘kırmızı +1’ bize iyi geliyor. Onaylanmak hoşumuza gidiyor. Hoşumuza gittikçe de sıradaki her +1’i tutkuyla beklediğimiz bir kısır döngüye giriyoruz.

52

DERGİSİ

HEP MUTLU, HEP GÜZELİZ Sosyal medyada bazı insanların ve özellikle kadınların en büyük silahı, mutlu görünmek… Bizi üzen dünyaya, haksızlık eden ve hayal kırıklığına uğratanlara en büyük cevabımız, mutlu olmak. Oysa üstünü örtmeye çalıştığımız şey, kendini bir yerde belli ediyor. ‘DARISI BAŞINA’ RİTÜELLERİ Belirli bir yaşta iseniz ve hayatınızda kimse yoksa ‘darısı başına’ dileğinin hayatınızda önemli bir yeri vardır. Halinizden memnun olmanızın anlamı olmaz, her düğün ve doğum tebriğinizin altında tutkuyla sizin için de dilekler alt alta sıralanır. EKMEK ALMAYA GİDİYORUM! Her an nerede olduğumuzu herkes bilmeli mi? Ya da bunu belirtmeyenler yeteri kadar sosyal ve eğlenceli değil mi? Ya da onları gerçekten kimse merak etmiyor mu? Tabii ki hayır! ŞÜPHELİ YENİ SEVGİLİ Sevgilimizden ayrılmış olabiliriz, ancak maalesef kendisini gizlice takip ettiğimiz için hayatında olduğundan şüphelendiğimiz ama kanıt olmadığı için emin olamadığımız o kadın da tutkuyla takip ettiklerimiz arasındaki yerini alır. Sonu engellemeyle sonuçlanan sendromların en acılısıdır. ORTAK HESAP Facebook’ta bazı çiftlerin ‘ortak’ hesap açtığını görürsünüz. Bu tek hesap altında yatan ‘bir olma’ anlayışı, ulaşmak istediğinizde hangisinin size cevap yazacağını bilememenize neden olur. Bazen de ortak hesap olmasa da eşlerden biri aynı şifreyi kullanarak diğerinin hesabına girer... Özel alan ne ki zaten? ESRARENGİZ MERHABA ‘Diğer (1)’in anlamı, tanımadığınız, etrafınızda olmayan, ortak arkadaşınızın bulunmadığı kişilerin size büyük cesaretle ulaşma gayretinden ibarettir. ‘Merhaba daha önce tanışmış mıydık?’

mesajını sizden cevap gelmedikçe çeşitli versiyonlarıyla tekrarlayan inatçı kişiliklere ayrılan bölümdür. NEFRET DİLİ Uzmanlar buna maruz kalanlara ‘anlayacak olabilenleri uyarmak, ağır dil kullananları ise cevap vermeden spamlamak’ yönünde öneri getiriyor. Önemli olan, karşıdaki kişiyi değil tarzı, dili eleştirdiğini açık biçimde ortaya koymak... AMCAN SENİ EKLEMİŞ, KABUL ET YAVRUM Teyzeniz, enişteniz ve amcanız da artık vesikalık bir fotoğraşa da olsa sosyal medya. En cool tavrınızla yazdığınız bir durum güncellemenize, teyzenizden aleni bir ‘iyi misin yavrum?’ yorumu almanız an meselesi, ona göre! OYUN DAVETİ ALMAK VEYA ALMAMAK Profil fotoğrafınıza ‘Bu kişi oyun daveti almaktan hoşlanmıyor’ ibareli uyarıcı bir görsel de ekleseniz, sosyal medyada en kaçınılmaz olan şey, oyun için davet almanız. Oyun oynayanların ise ‘sistemin kendisi gönderiyor’ diyerek hayatlarına devam etmeleri mümkün, fazla kafa yormayın. KENDİ FOTOĞRAFINI BEĞENME İnsan neden sosyal medyada kendi fotoğrafını önce kendi beğenir? İlgili fotoğrafı öne çıkarmak için yaptıkları düşünülen bu hareketin ‘ilgi beklediğini bağırarak söyleme’ demekten ibaret olduğunu hatırlatalım...

DERGİSİ

53


AN'I YAKALAYAN İCAT M.S. 965-1030 Aslında Niepce’den 750 yıl kadar önce görüntünün büyüsü peşinde çalışan ünlü İslam optik bilgini Basralı El-Hasan’dır.

1813

DERGİSİ

birleşmesinden oluşan terimdir. Teknik açıdan bakarsak optik ve kimyasal süreçleri kullanarak yüzey üzerinde kalıcı görüntü elde etme işine fotoğraf diyebiliriz. Fotoğraf sözcüğü ilk kez İngiliz Sir John F. W. Herschel tarafından 1840 yılında kullanılmıştır. Sir John, yakın

1868

Dünyanın ilk fotoğrafı ise 1968 yılında Apollo 8 tarafından görüntülendi.

1838

İlk insan fotoğrafı ise Fransız ressam ve kimyager Louis Jacques Mande Daguerre tarafından çekilmiştir.

DÜNYADAKİ İLK FOTOĞRAFI KİM ÇEKTİ? FOTOĞRAF NEDİR?

54

İlk savaş fotoğrafı ise 1847 yılında Meksika-Amerika savaşında Charles J.Betts tarafından çekildi.

Dünyada bilinen ilk fotoğraf emekli bir subay olan Joseph Nicephore Niepce tarafından bir yaz günü 1827 tarihinde çekilmiştir.

Batı, Karanlık Kutuyu, Roger Bacon’ın 13.yüzyıl’da Arap yazmalarından öğrendiği Karanlık Kutunun ayrıntılı bir tanımını yapması sonucu tanıdı.

Hemen hemen hepimizi fotoğraf çekeriz. Elimizde makineler ve telefonlarla her anı ölümsüzleştirmeye çalışırız. Peki duygularımızı ve anlarımızı belgeleyen fotoğraf nedir diye hiç düşündük mü? Fotoğrafın tarihini merak etmedik mi? Fotoğraf; Yunanca Photos “ışık” ve Graphos “çizmek” sözcüklerinin

1847

1827

arkadaşı olan İn­giliz bilim adamı William Henry Fox Talbotun (18001877) uyguladığı yeni yöntemle, yüzey üzerinde elde ettiği görüntüye fotoğraf adını vermiştir. Devlet başkanlarından halka, sanatçılardan iş adamlarına kadar herkes fotoğraf nedir diye merak ederek dünyadaki ilk fotoğraşarı çektirmeye başlamışlardır.

DÜNYADAKİ İLK FOTOĞRAF VE FOTOĞRAF MAKİNESİ Fotoğrafın tarihi gelişimi içerisinde ilk fotoğraf makinesi ve fotoğraşar oldukça dikkat çekicidir. Fotoğraf makinesi bildiğiniz üzere görevi görüntü oluşturmak olan bir araçtır. Fotoğrafın ortaya çıkışı iki temel tarihsel gelişme ile olmuştur. Birincisi, yüzey üzerinde hayali görüntünün

oluşturulması. İkincisi ise yüzey üzerinde gerçek görüntünün elde edilmesidir. Dünyadaki ilk fotoğraf da bu çalışmalar üzerine çekilmiştir. Fotoğrafın tarihi gelişimi içinde teknolojiyle birlikte gözle görünen ancak yüzeyde kalıcı olmayan görüntülerin yerini kalıcı görüntüler

almıştır. Fotoğraf makinesi geliştirmeye çalışan araştırmacılar, yansımaları ve gölgeleri belirli bir yüzey üzerinde kalıcı duruma getirmeye uğraşmıştır. Bu uğraşlar sonucu fotoğraf belirli bir yüzeyde kalıcı hale getirilerek ilk fotoğraf ortaya konmuştur.

DERGİSİ

55


SOSYAL PROBLEMLERİNİZİ

Peki çözüm nedir? ebiliriz: Sorunlarımızı 3 farklı yolla çöz

ÇÖZÜME KAVUŞTURACAK SİHİRLİ FORMÜL

E N İ B L A K SOR N Ü Ş Ü D

HA RE KE TE GE Ç

“Sen benim ne yaşadığımı biliyor musun?” Kimi zaman içimizden sessiz bir çığlıkla, kimi zaman da karşımızdakine var gücümüzle söylediğimiz, ya sorunun başlangıcındaki sızdırmada ya da sonuca vardığını düşündüğümüz o anda en rafine yardım isteme şeklidir bu soru cümlesi. Peki bir sorun ile karşılaştığımız zaman ne yaparız? Kaçalım mı? Yoksa mücadele mi edelim? Sizce mücadele edersek o problemi çözebilir miyiz? Yoksa ilk anda duygu düşünce ya da davranışlarımızla mı yanıt bulmaya çalışırız?

56

DERGİSİ

Zihinsel Duygusal Davranışsal

mi çözerek başlayalım. 9 Hadi o zaman işe bir proble ırmadan 4 hamlede nokta olan bir şekil. Elimizi kald geçebilir miyiz? bütün noktaların üzerinden karmaşık ve bir o kadar a ukç Aslında hayatlarımız old olaylar, denedinamiktir. Yaşadığımız anılar, dırmaktadır. lan am anl yimler nefes almamızı nde sınırların dışına Yoksa problem çözümü kolay ulaştırır? çıkmak sonuca daha mı karmaşık ve bir o kadar Aslında hayatlarımız oldukça olaylar, deneyimler nefes dinamiktir. Yaşadığımız anılar, r. Bazen bu durum almamızı anlamlandırmaktadı ilir. Yani sorunlar ne bizi bir sorun yumağına da iteb edebilme düzeyi de kadar karmaşıksa kişinin baş anılan çatışmalar, içine azalır. Sosyal ilişkiler içinde yaş ar, yetersizlik, karar girdiğimiz roller, ruhsal sorunl sorunlar çok çeşitli verememe ya da toplumsal eri genelde aynıdır. gözükse de ortaya çıkış nedenl

duygusal olarak yaklaştığı Bir kişi sorunlarına ilk olarak e kendisini oldukça zaman problemin çözümünd başına ise fazla tek yıpratır. Kişi eğer bu süreçte ayabilmektedir. yaş miktarda duygusal boşalmalar yaklaşan kişi de ise Davranışsal problem çözmeye ebilir fakat düşünce çöz hareket ön plandadır. Sorunu blem temelinde pro ve hisler geri planda kaldığından pişmanlık a ınd ras tam anlamıyla çözemeyip son yaşayabilir. bir matematik, geometri Tıpkı sosyal sorunlarımızı da rak yaklaşır isek çözer gibi ilk etapta zihinsel ola analiz ve detaylandırma tanımlama, muhakeme etme, ön plana çıkar.

Problem çözmede his ve davranışlarımız önemli midir? Problemler karşımıza çıktığında yapacağımız en sağlıklı ilerleme, düşüncelerimizi harekete geçirip, duygularımızla harmanladıktan sonra eyleme dökmektir. Kısacası; Düşün, Kalbine sor, Harekete geç! Yaşamın her konusunda olduğu gibi sosyal problemlerimizin çözümünde de ilk adımın zihinsel anlamda atılması gerekmektedir. Yoksa bebeğin oluşum sürecinde beynin ilk sırada yer alması bize bir ipucu mu?

DERGİSİ

57


Merhaba İDEAL’in “ayrıcalıklı”

gençleri… Şimdi sizlerin “Aman ne ayrıcalık!” dediğinizi duyar gibiyim. Bu ayrıcalığın farkına varabilmeniz için daha vaktiniz var emin olun. Ben de sizler gibi “Kahvaltı da yine bu mu var, yemekler çirkin çıkıyor, odam da şu eksik v.b.” birçok şikâyetle Emel ve Ahmet Baydar’ı sürekli rahatsız ederdim☺ Bu arada benim kim olduğuma gelince; Yrd. Doç. Dr. Rengim Sine, Abant İzzet Baysal Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim üyesiyim. Lisans ve Yüksek Lisans öğrenimimi tamamlarken İdeal’den de mezun oldum. Hayatımın on senesini Konya’da geçirdim, birbirinden güzel insanlar tanıyıp, harika dostlar edindim. Bu maneviyatı yüksek şehrin kıymetini umarım yaşarken anlarsınız. Sene 2004, şuan 17.şube olarak hizmet veren ama benim döneminde 2.şubesi olan , 2. Şubeye kayıt yaptırmaya geldiğimde Zafer trafiğe yeni kapanıyordu. Sizlerin şu an en çok zaman geçirdiğiniz Bosna Hersek mahallesinde ise neredeyse yaşam belirtisi yoktu ☺ Benden üst dönemde olan arkadaşlar Kule Site’nin yeni açıldığından ve mükemmelliğinden söz edip duruyordu o günlerde. Bu yüzden Bosna’da yaşamayı asla düşünmedim. Zaten şehir merkezleri bana hep daha canlı ve hayat dolu gelmiştir. Bu tutkum yüzünden hayatımın 10 senesi Zafer- Üniversite arasında gidip gelmekle geçti. İşte bu koşullarda İdeal’in mükemmel servisi cankurtaranım olmuştu. Tramvayın yavaşlığı ve kalabalığını düşününce neden mükemmel dediğimi anlamışsınızdır☺

58

DERGİSİ

Kaldığım 2. Şube şu an erkek yurdu. Bu haberi ilk aldığımda yaşadığım üzüntüyü anlatamam, en güzel anılarımı yaşadığım, evim dediğim o çatı katındaki minik yuvamda benden başkası nasıl yaşardı… Ama gayet yaşadı ☺ Ahh o çatı katı… Yemekhane ve kantinle aynı kattaydı odam. Hemen karşımda da çalışma odası vardı. Sabahları kızların şen kahkahalarla kahvaltıya çıkışını hiç unutamam. Çünkü ikinci öğretim olan ben, bu kahkahalar yüzünden erkenden uyanmak zorunda kalırdım. Geç saatlere kadar çalıştığım için bu duruma sinir olurdum. Bu yüzden benim odamın önünden geçmek demek sessiz olmak anlamına geliyordu. Sanırım biraz kızıyordum kızlara, tamam birazdan fazla kızıyor olabilirim kabul ediyorum. Ama hepsini çok seviyordum☺

Üniversite yıllarında o denli çalışmasaydım şu an bir akademisyen olamazdım sanırım. Yurtta kalmış olmam da bu anlamda benim için çok büyük artı oldu. Ev işi, temizlik, ev arkadaşıyla yaşanılan sorunlar, maddi külfet v.b. çoğu sorundan habersiz şekilde yaşadım. Sorunlarla boğuşacağım zamanı çalışmaya ve gezmeye ayırdım. Gezmek, aktiviteler güzel fakat hepimizi bekleyen bir gelecek var ve burada bize çok iş düşüyor. Sizin yürüdüğünüz yollarda yürümüş, sizler gibi İdeal ailesine mensup biri olarak hepinizi güzel yerlerde görmek inanın beni çok ama çok mutlu eder. Bu yüzden fırsatlarınızı değerlendirin. Fırsatımız yok demeyin sakın, inandığınız zaman her şeyin aslında karşınızda olduğunu, sizin görmediğinizi anlayacaksınız. Konya gibi zengin kültürü, tarihi dokusu olan harika bir şehirde bu fırsatların hepsi sizi bekliyor, sadece bakmayı, inanmayı ve sevmeyi bilin.

Tüm dostlara selam ve sevgiyle Dr. Rengim SİNE DERGİSİ

59


Bir ideallinin hatıra defterinden

Umut Işığına Yolculuk

MERVE ÇORBACI

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ 3. SINIF MEMLEKETİ ORDU

Kocaman Teşekkür Etmelisin Geçmişine

Geçmişte yaşadıklarına tebessüm edip yoluna devam etmelisin. Onlar değil mi? Seni şuan güçlü kılan. Defalarca yıkıldığın halde seni dimdik ayakta durmanı sağlayan. Bir düşünsene bu zamana kadar ne çok şey yaşadın ve gördün. İnsanların her zaman yanında bulundurduğu ikinci bir yüzleri olduğunu gördün. Herkese koşulsuz güvenilmediğini anladın. Çok sevdiğin kişilere çok değer vermemeyi, bağlanmamayı öğrendin. İçindeki çocuğun nasıl biri olduğunu hissettin. Ve sayamayacağım kadar çok şey öğretti sana geçmiş. Ona asla sırtını dönmemelisin. Hatta her şey için seni bu konuma getirdiği için kocaman bir teşekkür etmelisin. Geçmişine...

60

DERGİSİ

Neden yaşıyorum demek yerine nasıl yaşamalıyım demelisin. Gideceğin yolu da, geleceğin yolunu da önceden hesap etmelisin. Bu yol boyu birçok engellerle karşılaşacaksın elbet. Yeri gelecek düşeceksin. Yeri gelecek acımasızca çakılacaksın. Her zaman kolundan tutup kaldıracak birisi olmayacak yanında. O yüzden yalnız da ayağa kalkmasını bileceksin. Tekrar aynı şeyleri yaşamaman için dersler alacaksın hayattan. Yeri gelecek bu düştüğün engeller sana hayat tecrübesi olacak. Kimseye muhtaç olunmayacağını anlayacaksın. Kendin mutlu olduğun için yap çoğu şeyi. Başkası için değil. Bir şey uğruna yaşa. Mesela hayalin için yaşa. Yapmak istediklerin için yaşa. Ailen için yaşa. Geleceğin için yaşa. Sen bu dünyaya gönderilen bir lütufsun. O yüzden kendin için yaşa. Acımasız hayata hoşça kal deyip. Yoluna devam et. Yarı yolda kalmak yok. Yolun sonundaki beyaz ışığı (umut ışığını) görene kadar devam et. Asla pes etmeden… İnsan Sarrafı Dostoyevski’nin sözüyle bitirmek istiyorum yazımı. “Anlamından çok hayatı sevmeli. Anlam ancak o zaman anlaşılır hale gelir.”

Kimsesiz İnsanlar

Her mevsimin tadı, hissettirdiği duyguları farklıdır. Sonbahar, kış, ilkbahar ve yaz hepsi ayrı bir güzeldir. Her mevsimin insanın üzerinde farklı bir etkisi vardır. Ben kış çocuğuyum. Doğduğum aydan kaynaklı olsa gerek içimin sıcaklığı dışarının soğukluğuyla birleşince kendimi huzurlu hissediyorum. Yağmurun veya karın yağışını izlemek yüzümde tebessüm açmama neden oluyor. Her yere düşen kar tanesi bana umut veriyor. Bu yüzden kış çocuğu olduğum için kendimi çok şanslı buluyorum. Her kış geldiğinde içimde bir yerlerde her zaman bir buruklukta hissediyorum. Aklıma sokakta yaşayan insanlar en önemlisi de çocuklar geliyor. Kendi kendime bu karda, kışta giyecek kalın kıyafetleri, sağlam ayakkabıları ve en önemlisi de yiyecek bir şeyleri var mıdır diye düşünürken buluyorum kendimi. Ben burada kış geldi diye sevinirken, onlar keşke gelmeselerdi diyorlar mıdır? Ya da bu soğuğa nasıl dayanacağız diye üzülüyorlar mıdır? Aslında hepimiz ne yazık ki bu soruların cevabını biliyoruz. O da maalesef ki koca bir 'EVET'. Onlar çocukluklarını huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşayamayan her günü ayrı bir stres ve dertle geçen; hayatla ölüm arasında yaşam mücadelesi veren çaresiz kimselerdir. Kış aylarında onlara daha çok sahip çıkalım.

İdeal Öğrenci Yurtlarındaki serüvenim 2014 yılında başladı. Ilk geldiğim gün ailemden uzak bir yere geldiğim için alışabilir miyim, arkadaşlarımla problem yaşar mıyım gibi sorular aklıma gelmedi değil. Fakat çok geçmeden yurt personelinin sıcaklığı ve samimiyeti bu kanaatimi adeta çürüttü. Yurt personelinin davranışları ve tutumları her haliyle bir aile ortamını anımsatıyordu. Bu tutum karşısında günden güne yeni aileme alışıyor arkadaşlarımla kaynaşıyordum.

YASİN FİLİKÇİ

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ KAMU YÖNETİMİ 3. SINIF MEMLEKETİ KONYA

Yurdun sosyal aktiviteleri de git gide bizi birbirimize bağlıyordu. Bir de yeri gelmişken size bir anekdotumu anlatayım. 2014 yılında ilk üniversiteye geldiğimde Aralık ayında Şeb-i Arus törenine katılım sağladık. Muhteşem bir organizasyonla ulaşımımız Mevlana Kültür Merkezine sağlandı. Tören alanına gittiğimizde elinde ideal pankartlarıyla arkadaşlarımız hazır olarak bizleri bekliyorlardı. Bizleri görünce hemen pankartları kaldırdılar. Bizde hemen yanlarına oturduk ve gösteriyi hep birlikte izledik. Gösteri boyunca hepimiz fazlasıyla duygulandık, kültür ve turizm başkenti Konya’mızın kıymetli kişisi Mevlana’yı andık hem de ideal ailesinin yanımızda olduğunun bir kez daha farkına vardık. Okulum bu sene sona eriyor ama hayatım boyunca buradaki sıcaklık ve içtenliğin üzerimde olacağına eminim. Yazımı burada noktalarken tüm ideal ailesine katılan ve katılacak olan öğrencilere ideallerinize ideal ile ulaşmanız temennisiyle diyorum.

Tıp Fakültesine Başlamadan Önce Yapmanız Gerekenler Tıp fakültesini kazandığınız için mutlu olmak ve bunu kutlamak önemlidir. Bu sevinci paylaşmanızda hatta abartmanızda hiçbir sakınca yok. Fakülteye başlamadan önce rahatlayıp kendinizi mutlu edecek şeyleri yapmanızı hatta uzun tatillere çıkmanızı öneririm. Hiçbir zaman sizi tedirgin edecek ve korkutacak ‘’Çok zor okul, zorlanacaksın!’’ gibi laflara ve tıp fakültesi eğitimiyle ilgili şehir efsanelerine aldırış etmeyin. Ortalamanın altında bir çaba gösterseniz bile tıp fakültesini bitirecek ve biraz geçte olsa doktor olacaksınız. Burada önemli olan ne kadar donanımlı bir doktor olmak istediğiniz ve ne tür bir kariyer seçtiğinizle ilgilidir. Okuduğum bir kitap tıp fakültesinde okumayı ‘’yangın söndürücüden su içmeye’’ benzetiyordu. Su sizin nefes alamayacağınız basınçta akar ve bu yoğunlukta akan sudan boğulmadan su içmek zor bir beceridir. Bununla baş edebilmek için önceden nasıl bir öğrenme stratejisiyle başarılı olabileceğinizi araştırın. Kampüsünüzde dolaşırken öğrencilerin uğradığı kafeteryaya muhakkak uğrayın, kendinize bir çay söyleyin ve sizden daha üst sınıfta birileriyle konuşun. Konuştuğunuz kişilere bazı sorular sorun, nasıl başarılı olduklarını öğrenin, sizin çalışma metotlarınızla onların önerdiklerini karşılaştırın, bazı ipuçlarını ve önerileri not alın, kısacası edinilmiş tecrübeleri önemseyin.

HASAN ALAGÖZ

GAZİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEMLEKETİ IĞDIR

Tüm tıp fakültesi öğrencilerine başarılar diler, ileride hepinizi başarılı birer meslektaşım olarak görmekten gurur duyacağımı belirtmek isterim.

DERGİSİ

61


1. ŞEKER HASTALIĞINA KARŞI 6 ÖNERİ İnsan sağlığını tehdit eden en önemli sağlık sorunlarından biri olan diyabet, yapılan araştırmalara göre son 40 yılda 6 kat artış gösterdi. Dünyada 2016 yılında 482 milyon olan diyabet hastası sayısının 2035 yılında 792 milyona çıkacağı tahmin ediliyor. Türkiye’de ise bu rakamın 2035 yılında yaklaşık 16 milyona ulaşacağı öngörülüyor.

Şeker hastalığı (diyabet) nedir? Pankreasın yeterli miktarda insülin üretememesi ya da ürettiği insülinin etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda gelişen bir hastalıktır. İnsülin, şekerin hücre içine girmesini ve hücrede glikojen olarak depolanmasını sağlar. Şeker hastası, yediği besinden kana geçen şekeri yani glukozu kullanamaz ve bu durumda kan şekeri düzeyi yükselir (hiperglisemi). Bu durum uzun dönemde birçok doku ve organda hasara yol açar. Şeker hastalığının belirtileri nelerdir? Şeker hastalığının tipik belirtileri çok su içmek, çok acıkmak, sık idrara çıkmaktır. Ayrıca iştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma, bulanık görme, açıklanamayan kilo kaybı, kaşıntı, inatçı enfeksiyonlar (örneğin diş eti iltihapları) ve başka birçok bulgu şeker hastalığının belirtileri olabilir. Hasta şeker hastalığının vücuda verdiği zararlarla ilişkili belirtiler de yaşayabilir. Örneğin sinir yapısının zarar görmesi nedeni ile ayaklarda geceleri artan yanma, ağrı, his kaybı görülebilir.

62

DERGİSİ

2.

İçinde beyaz şeker olan her şeyden uzak durun. İdeal olanı şeker ve şekerli maddeleri hiç kullanmamak, beyaz şeker tüketimini tamamen sıfırlamaktır.

Çay kahve gibi içeceklerinizi tatlandırıcı ile değil “şekersiz” içmeye alışın. İlk günler zor olabilir ama araştırmalar, kişilerin en geç iki ay içinde şekersiz içeceklere alıştığını göstermektedir. Hayatınız boyunca içeceğiniz çay ve kahveyle boş yere aldığınız şekeri düşünürseniz bu çabaya değeceğinizi anlarsınız, hemen bugün başlayın ve iki ay sabredin.

3.

5.

Her gün 30-45 dakika hızlı tempoda yürüyün veya ağırlık kaldırma egzersizi yapın. 55-69 yaşları arasında 41 bin kadın üzerinde yapılan bir çalışmada düzenli spor yapanlarda diyabet riskinin %31 daha az olduğu gösterilmiştir. Anne-babanızda diyabet varsa, sizin şeker sonuçlarınız normal olsa bile hemen yürümeye ve spor yapmaya başlayarak ileride şeker olma ihtimalini azaltabilirsiniz.

Kola vb. gazlı, şekerli içecekleri asla içmeyin. Yemeklerinizde margarin kullanmayın. Sebze yemeklerini ve salatayı artırın. Kesinlikle sigara içmeyin.

Günde bir çay kaşığı “tarçın” yiyin. Tarçının kan şeker seviyesini dengelemekte yararlı olduğu gösterilmiştir. Yalnız şeker hastalarının değil, ailesinde şeker olanların da “tarçın” almasında yarar var. Tarçını, kabuğundan yapılmış çayı içerek veya bir tatlı kaşığı toz tarçını bir parça ekmek içinde yutarak alabilirsiniz.

4.

Şekere yatkınlığı olanların ve kilolu kişilerin tansiyon ilacı olarak beta bloker veya idrar söktürücü ilaç kullanmalarının ileride şeker hastası olma ihtimallerini %28-50 oranında artırdığını gösterilmiştir. Doktorunuzla konuşarak kullandığınız tansiyon ilacının şeker hastalarında güvenle kullanılan gruplardan birisinden olduğundan emin olun. Tansiyonunuzun kontrol altında olduğundan emin olun. (Her zaman 140/90 ve altı olsun)

6.

DERGİSİ

63


Sebze ve meyvelerin

Karnabahar 100 g çiğ karnabaharda, 1,92 g protein, 4,97 g karbonhidrat, 2 g lif, 0 kolesterol, 22 mg kalsiyum, 15 mg magnezyum, 0.42 mg demir, 299 mgpotasyum, 30 mg sodyum, 48.2 mg C vitamini, 57 mc g folat bulunuyor. 100 gramı sadece 25 kalori olan karnabahar, C vitamini açısından zengin olması sebebiyle vücudun kolajen üretimini sağlıyor ve demir emilimini artırıyor. Sadece lahanagillerde bulunan U vitamini ile mide ve bağırsak iç yüzeylerini koruyan, idrar söktürücü ve aynı zamanda antioksidan etkisi olan karnabaharın kansere karşı koruyucu etkisi de var. Diyabet ve kalp hastalarının tüketmesi önerilen bu faydalı sebze, içerdiği folat sebebiyle gebelere özellikle tavsiye ediliyor. Karnabahar çiğ salata olarak ya da buharda pişirilerek tüketilmeli. Çünkü pişirildiği zaman içerdiği vitamin ve minerallerin birçoğunu kaybediyor.

mucize etkileri

Doğa insan için harika bir sağlık kaynağı. Tüketeceğiniz gıdalar sizi hastalıklara karşı korumakla kalmıyor, bazı rahatsızlıkların tedavisinde de kilit rol üstleniyor. İşte bu gıdalardan bazıları ve onların mucize faydaları Doğanın sunduğu sebze ve meyveleri tüketmek, zinde bir bedene sahip olmak için en büyük desteği sunuyor. Öyleyse beslenmemizde onlara neden daha fazla yer ayırmayalım? Bu sayımızda ağırlıklı olarak kış sebzelerini büyüteç altına aldık.Unutmadan, kış geldi diye sıvı tüketimini sakın azaltmayın. Vücudunuzun kış aylarında da suya ihtiyacı var.

64

DERGİSİ

Pırasa 100 g çiğ pırasa; 1.8 g protein, 4.6 g karbonhidrat, 0 kolesterol, 1.3 g lif, 27 mg fosfor, 60 mg kalsiyum, 2.78 mg potasyum, 12.5 mg magnezyum ile B1, B3 ve C vitamini içeriyor. 100 gramı 25 kalori olan pırasanın idrar söktürücü ve bağırsak çalıştırıcı etkileri bulunuyor. Damar sertliği, böbrek hastalıkları ve kalp hastalıkları açısından önemli bir sebze olan pırasa, balgam söktürücü, idrar artırıcı, hazmettirici etkilere de sahip. Pırasanın beyaz renkli kısmı, pişirilmeden, soğan halinde yenildiği zaman oldukça faydalı. Sahip olduğu B ve C vitaminlerinin ısıyla kolayca niteliğini kaybetmesi sebebiyle, pırasanın mümkün olduğu kadar kısa sürede ve diriliğini koruyacak şekilde pişirilmesi çok önemli. Etli pişirilecekse, kıyma veya et pişirildikten sonra, pırasanın tencereye çiğ olarak eklenmesi, sebzenin besin değerini korumasını sağlıyor. Pırasanın yağda kızartılmadan ve kavrulmadan pişirilmesinin besin değerlerini koruması açısından önemli olduğunu da hatırlatalım.

Ceviz Protein, yağ, karbonhidrat, çinko, kalsiyum ve demirin yanı sıra A, B1, B2, C, D, E ve P vitaminleri ile Omega-3 yağ asitleri kaynağı olan ceviz, beyin, kalp ve damar sağlığı için oldukça faydalı bir besin. Cevizdeki doymamış yağ, kanda kolesterol birikimini önlerken, sahip olduğu fosfor ve kalsiyum, zihin yorgunluğunu gideriyor, kemik ve dişleri güçlendirerek diş eti kanamasını azaltıyor. Ceviz ayrıca, çocukların büyüme ve gelişmesinde oldukça faydalı olan çinkoyu da barındırıyor. Enerji değeri yüksek bir besin olan cevizin 100 gramı yaklaşık 700 kalori. Günde üç-dört ceviz yiyerek hem fazla kalori almaz hem de günlük Omega-3 ihtiyacının yüzde 90’ını karşılayabilirsiniz. Cevizin besin değerlerinden faydalanmak için kabuklu olanlarını almak ve evde kırarak taze yemek çok önemli.

Su

Yerelması

İnsan sağlığı için en önemli faktörlerden biri olan su, sağlık için hayati önem taşıyor. Rengi ve kokusu olmayan ve kalori içermeyen suyun sağlıklı olarak adlandırılabilmesi için kimyasal, bakteriyolojik ve radyoaktivite yönünden gerekli parametrelere uygun olması gerekiyor. Bu nedenle içtiğiniz suyun kalitesi oldukça önemli. Su tüketimi her mevsim önem taşıyor. Suyun vücudumuzdaki işlevlerinin başında vücut ısısını yaklaşık 37 derecede tutarak düzenlemesi geliyor. Ağız, gözler ve burun gibi vücut dokularının nemlenmesini sağlayan su, vücuttaki kan, sindirim sıvısı, tükürük ve idrar gibi sıvıların büyük bir kısmını oluşturuyor. Vücuttan sadece yarım veya 1 kg’lık su kaybı kişide susama hissi oluşturuyor. Vücuttaki sıvı miktarının yüzde 20 azalması ile yaşamsal risk meydana geliyor.Sağlıklı bir insanın günde 8-10 bardak su içmesi öneriliyor.

Besleyici bir sebze olan yerelması, A ve C vitaminleri ile kalsiyum, demir ve fosfor mineralleri açısından oldukça zengin bir besin. Vücut direncini ve cinsel gücü artıran, içerdiği demir ve C vitamini sebebiyle kansızlığa iyi gelen yerelması, anne sütünü artırıcı özelliğe de sahip. Bu faydalı sebze, cildin yaşlanmasını geciktirdiği gibi basur şikâyetlerini de azaltıyor. İdrar söktürücü etkisi olduğu da bilinen yerelmasını haşlayarak yiyebilirsiniz. Besin değeri yüksek, kalorisi ise düşük bir gıdadır.

DERGİSİ

65


YETENEK NASIL GELİŞTİRİLİR?

Peki yetenek nasıl geliştirilir?

Bir rutine bağlandığında, yani tekrar edildiğinde hiçbir şey yerinde saymaz. Yetenek ve becerilerinizi geliştirdiğinizde ve üstlerine gittiğinizde zamanla yaptığınız şeyi daha iyi, hatta daha hızlı yapmaya başladığınızı fark edeceksiniz. Yani “ben aslında fena yazmıyorum ama benden yazar olmaz” gibi bir algıya sahip olmak yanlış. Eğer hiç yeteneğinizin olmadığını düşünenlerdenseniz yanılıyorsunuz. Mutlaka yaptığınız diğer şeylerden daha iyi yaptığınız bir şeyler vardır. Onu geliştirebilmek için fark etmek ve doğru bir şekilde ilerlemek yeterli.

66

DERGİSİ

Bir şeyde daha iyi olmak istiyorsanız, daha çok pratik yapmanız gerekir, daha çok pratik de daha çok zaman ister. Yeteneklerinizi kullanamadığınız bir işte çalışıyor olabilirsiniz, işiniz zamanınızın çoğunu alıyor olabilir ancak her gün 20 dakika ayırmak bile, o işte gelişme kaydetmenizi sağlar. Önemli olan kendinizi bir adım daha öteye taşımanız için her gün rutininize yeni bir şey daha eklemek.

Kendinize hedefler koyun

Herkesin diğer insanlara göre daha iyi olduğu, daha iyi becerdiği konular ve alanlar var. Bazıları daha iyi iletişim kurarken, bazıları kelimelerle ustaca oynayabiliyor, bazıları tuvalde devleşirken, bazılarıysa adeta koşarken kanatlanıyor… Ancak bazı insanlar sahip oldukları yeteneği tam anlamıyla kullanamayabiliyor, hatta yeteneklerinin farkında bile olmayabiliyor. Yeteneğinizin farkında olmak ve onu en iyi şekilde kullanabilmek için ilk adım; kendi rutininizi yaratmak. Çoğu başarılı sanatçı, bilim insanı ya da iş adamı başarıya ulaşmalarında en önemli rolü oynayan faktörün rutinleri olduğunu söylüyor. Örneğin birbirinden sürükleyici, hatta klasikleşmiş romanlarıyla çoğu kitap severin hayran olduğu yazarlardan Stephen King her sabah saat 5’te uyanıp, 10’a kadar yazı yazar, 1 saatlik ara verdikten sonra yazı yazmaya devam edermiş. Ve bunu her gün aynı şekilde gerçekleştirirmiş.

Zaman yaratın ve rutin oluşturun

Sadece ulaşmak istediğiniz noktaya odaklanmak her zaman doğru değil, ancak küçük ve kısa zamanlı hedefler, gün aşırı ilerleme kaydetmeniz için gerekli ve yararlı. Başlangıç noktasındayken hayaller kurup, sonuca odaklanırsanız gelişim sürecini geri planda bırakmış olursunuz. Dolayısıyla “bugün kendime ayırdığım 20 dakika içinde rutinime yeni bir şey eklemeyi deneyeceğim” gibi hedefler ilerleme kaydediyor olduğunuzu rahatça görebilmenizi sağlar. Bunu her gün yapmasanız da 2 günde 1, haftada 2 gibi sürelerle uygulayabilirsiniz.

Gelişmelerinizi kaydedin

Keyif aldığınız şeyleri keşfedin

Bazı insanlar sahip oldukları yeteneği ya da yetenekleri çok erken yaşlarda fark edip geliştirme şansına sahip olabilirken, bazı insanlar neyde iyi olduklarını bildikleri halde onun bir yetenek olduğunun farkında olmayabiliyor. Düşünün, neyi yaparken daha çok keyif alıyorsunuz? Hangi işte diğerlerine göre daha iyisiniz? El becerileriniz mi yoksa algı ve düşünce becerileriniz mi daha çok gelişmiş? Yeteneğinizi geliştirmek için onu fark etmeniz ve onun bir yetenek olduğunu kabul etmeniz, özgüveninizi ve o işte devam etme motivasyonunuzu arttıracak.

Gelişme kaydetmek motivasyonunuzu arttırmak ve devamlılık sağlamak için izleyebileceğiniz en etkili yollardan biri. Ancak kaydettiğiniz gelişmeleri mutlaka görebileceğiniz yerlere koyun. Eğer gün içinde zamanınızın çoğunu dizüstü bilgisayarınızda geçiriyorsanız bilgisayar notlarınıza (ya da akıllı telefonunuza), ofisinizdeki masanıza ya da karşısındaki duvara, her gün kullandığınız not defterinize ya da uyandığınızda ilk gördüğünüz yere asabilirsiniz. Gelişiminizi görmek, hedeflediğiniz noktaya çok daha hızlı varmanızı sağlar.

Yeniliklere açık olun Yeteneğinizi geliştirmek için önemli olan bir diğer şey algılarınızı daima açık tutmak olmalı. Artık her yerde farklı dallarda disiplinlerin ve aktivitelerin workshopları oluyor, hatta bazen bu workshoplar ücretsiz dahi olabiliyor. DERGİSİ

67


GELECEĞİN TEKNOLOJİLERİ Konuşan arama motoru

Bu arama motoru sayesinde internetten aratmak istediğiniz şeyi söylüyorsunuz ve o sizin için aramayı yapıyor. Normal aramalardan tek farkı arama motoruyla arama yapmak istediğiniz şeyi tartışabilmeniz. Petrol fiyatlarını öğrenmek istiyorsanız, bilgisayar size güncel fiyatları mı yoksa petrol fiyatlarındaki değişiklikleri mi aramak istediğinizi soracak.

Uzaya ya da deniz altına seyahat normal olacak

600 yolcu alabilen süper jumbo jetlerle atmosfer içinde seyahat mümkün olacak. Jet uçakları ile seyahatlerde ölümcül kazalar da milyonda birden daha az seviyeye düşecek.

Artık uzaya gidip gelmeler o kadar yoğunlaşacak ki, insanlar Yılbaşı ve diğer tatil günlerinde uzay turlarına katılacaklar. Özel teknolojik araçlarla denizin dibine ziyaretler de mümkün olacak.

Vücudumuzda yeni organlar geliştirebileceğiz Önümüzdeki 50 yıl içinde insanlar kaybettiği bir organı yeniden kazanabilecek. Şu anda bazı hayvanlar da vücutlarında kaybettikleri parçaları yeniden geliştirebiliyorlar. Bilimadamları organların, kol ve bacakların gelişmesini sağlayan genetik kodların hücrelerin içinde bulunduğunu söylüyor. Bazı bilimadamları ise bu temel büyüme kodunun insanların anne karnındaki gelişmesinden sonra hiç kaybolmadığını savunuyorlar.

68

DERGİSİ

Süper jumbo jetlerle atmosferde seyahat mümkün olacak

Ay'da oteller açılacak

Rüzgar gücü önemli enerji kaynağı olacak

Televizyon, bilgisayar, tost makinesi, lamba, elektrikli süpürge gibi evde kullandığımız elektronik aletler şarj edilebilir özel pillerle çalışacak. Bu pillerin şarjları 40 saat dayanabilecek.

Kendi vücudumuzu tam anlamıyla başka bir ortama aktaramasak da, 3 boyutlu projeksiyonumuzu dünyanın her yerine yansıtabileceğiz.

Antarktika üzerindeki ozon tabakası yenilenecek. Bu ozon tabakasını incelten gazların kullanımının azaltılması ve uluslararası işbirliği açısından büyük bir zafer olacak.

yeni bir Uzay turizminde tık insanlar çağ açılacak ve ar rde bir süre Ay’da açılan otelle er. konaklayabilecekl

Elektronik aletler pille çalışacak

Işınlanma gerçek olacak

Antarktika'daki ozon tabakası yenilenecek

Fabrikalarda robotlar çalışacak

Önümüzdeki 10-15 yıl içinde rüzgar jeneratörlerinin kapasitesi ciddi oranda artacak ve elektrik ihtiyacının büyük bir kısmı da rüzgar jeneratörlerinden sağlanacak.

50 yıl içinde fabrikalarda 24 saat boyunca yorulmayan robotlar çalışmaya başlayacak. Evde, okulda, işyerlerinde, hastanelerde, dükkanlarda ve fabrikalarda robotlar görmeye alışacağız.

DERGİSİ

69


Sadece GÜZEL BİR GÜLÜMSEME için değil Çürükler ve diş eti hastalıkları; kalp-damar hastalıkları, yüksek tansiyon, kemik erimesi, şeker hastalığı riskini artırıyor

G

ülümsediğimizde bembeyaz parlayan dişler estetik bir görüntüden ibaret değil. Ağız ve diş sağlığını bozan faktörler, vücut sağlığımızı da doğrudan etkiliyor. Çünkü diş çürükleri ile diş eti hastalıkları; kalp-damar hastalıkları, yüksek tansiyon, kemik erimesi, şeker hastalığı risklerini artırıyor. Bakımlı dişler beden sağlığımızı koruduğu gibi, ülke ekonomisine de katkı sağlıyor Araştırmalar, diş hastalıklarının koruyucu tedbirlerle, oluşmadan önlenmesi halinde tedavinin ülke ekonomisine maliyetinin 12 kat azalacağını gösteriyor. Diş ipi kullanımına dikkat Ağız hijyeninin ihmali sonucu oluşan diş çürükleri ve diş eti hastalıklarından korunmak için düzenli fırçalama alışkanlığı, diş ipi kullanımı, beslenme alışkanlığının düzenlenmesi ve düzenli olarak diş hekimine gitme alışkanlığının kazanılması gerekiyor. Aslında çürüklerden korunmak çok zor değil. Sabah kahvaltıdan sonra ve gece yatmadan önce ikişer dakika etkili bir fırçalama, çürüklerden korunmak için yeterli oluyor. Ancak diş hekimleri, diş fırçalarken aşırı kuvvet kullanmaktan kaçınmamız gerektiği uyarısında bulunuyor. Çünkü aşırı kuvvet, diş eti çekilmesine yol açıyor. Bu nedenle dişlerimizi diş etlerine masaj yapar

70

DERGİSİ

gibi, dairesel hareketlerle fırçalamamız gerekiyor. Ayrıca dişlerimizin sadece görünen yüzeylerini doğru fırçalamamız da yeterli değil. Çünkü doğru yöntemle fırçalasak bile fırçalama diş aralarındaki bakteri plağını etkilemiyor. Bu nedenle diş aralarını da günde bir kez ve gün sonunda diş ipiyle temizlememiz şart. Beslenme alışkanlığımız da diş sağlığı için hayati önem taşıyor. Diş sağlığı için peynir, süt ve yoğurdu soframızdan eksik etmememiz öneriliyor. Şekerli yiyecekler için de bir zaman belirlenmiş. Bu yiyeceklerin tükürük akışının en yoğun olduğu ana öğünler sırasında tüketilmesi öneriliyor. Öğün aralarında abur cubur yeme alışkanlığınız varsa tercihinizi iyi yıkanmış taze meyve ve sebzeden yana kullanmalısınız. Çürüğe karşı savaşta bir yardımcımız da diş hekimince diş yüzeylerine uygulanacak fluor. Birçok besinde doğal olarak bulunan fluorun uygun dozda ve sürekli olarak ağız ortamında bulunması, diş çürüğü oluşumunu engelliyor. Özellikle erken yaşlardaki diş çürükleri, çoğunlukla azı ve küçük azı dişlerinin çiğneyici yüzeylerindeki çukurcuklarda başlıyor. Bu nedenle bu çukurcukların üzerinin diş hekimlerince kapatılması gerekiyor.

Türkiye’nin diş sağlığı haritası Ağız-diş sağlığı hizmetleri, başta diş hekimleri olmak üzere, ülkemizde yaklaşık 7 bin diş protez teknisyeni, diş protez laboratuvarları, diğer sağlık çalışanları ve dental firmaların da dâhil olduğu 1 milyar dolarlık gayrı safi hasılasıyla dev bir sektör. Ancak kişi başı ağız-diş sağlığı harcaması AB ülkelerinde yaklaşık 220 dolar iken ülkemizde 15 dolar civarında. Avrupa ülkelerinde diş hekimine bir yılda başvuranların sayısı 5 iken Türkiye’de bu sayı sadece 0.7.

19’uncu yüzyıla kadar berberler, nalbantlar, kırık-çıkıkçılar tarafından riskli yöntemlerle yapılan dişçilikte, 1908’de İstanbul’da açılan ilk Dişçilik Yüksek Okulu olan Dişçi Mekteb-i Âliyesi ile yeni bir dönem başladı. Açılan ilk dişçilik yüksek okulu 1964’te tıp fakültesinden ayrılarak İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi adıyla kuruldu.

DERGİSİ

71


1994 yılına gelindiğinde çizgi film milyonlarca çocuğu ve genci etkisi altına almıştır.Bu çocuklar tuhaf bir biçimde annelerinden pizza pişirmesini istemeye başlar.Türk anneleri pizzayı nasıl yapacağını bilmez.Talep gitgide artar.Derken pizza zinciri dükkanlarını yeniden aktif hale getirir, yeni dükkanlar açar. Çocuğu yemek yemeyen anneler mecburen pizza sipariş eder.Liseli, üniversiteli gençler arasında bir itibar nesnesi haline gelir. Türk mutfağının demode lahmacunu, pidesi terk edilmiş, gençler gruplar halinde pizza dükkanlarına gider hale gelir. Şimdi o çocuklar büyüdü, çizgifilmi ilk izleyenler 30’larına geldi. İlk jenerasyon genç evli, yeni nesil aile oldu. Onlardan sonraki jenerasyon şimdilerde üniversite öğrencisi, ya yurtta ya da öğrenci evinde kalıyor. İlk jenerasyondaki evliler evde yemek pişirmek yerine sık sık şöyle diyor : “Pizza mı söylesek?” Bir sonraki jenerasyon da yurt odasına ya da öğrenci evine neredeyse her akşam pizza sipariş ediyor.

a z z Pi KÜLTÜRÜNÜN BİLİNÇALTI PAZARLAMACILARI

TÜRKİYE'DE YAYGINLAŞMASI 1989 yılı. Türkiye ilk defa pizza dükkanlarıyla tanışır.Türkiye’ye birkaç dükkan açarak pazarın nabzını yoklayan ünlü marka aldığı sonuçla şoka girer. Bekledikleri gibi olmaz.Boğazına düşkün olduğu için pizzayı seveceğini düşündükleri Türk tüketicisi, pizzayı sevmez.Dükkanlar kapatılır. Geri dönülür.

72

DERGİSİ

enson akami-Wolf-Sw m dünyada 1991 yılı. Mur i fil ürettiği bir çizg rkiye’deki Productions’ın t Tü ke r. Yapımcı şir büyük ilgi görü çizgi filmi teklif eder. Kanal bu ı gerekenin bir özel kanala rçekten olmas ge at fiy r, ynir gibi şaşkındı pe i ta kapandak %10’udur. Ade çırmaz özel kanal. ifi ka duran bu tekl m Türkiye’de başlar. Çizgi fil a ay Yayınlanm rozetleri, r.Oyuncakları, de çok tutulu tap kapları ile ki ve defterleri rı, . la al st po rt ka raberinde gelir zarlama da be müthiş bir pa

İşte algılarımız böyle yönetiliyor. 20-30 yıllık stratejiler çiziliyor, uygulanıyor.Bizim eğlenceli diye izlediğimiz masum çizgifilmler, diziler, sinema filmleri birtakım fikirlerin beyinlerimize çok daha hızlı zerk edilmesini sağlayan katalizörlerden ibaret. Ve emin olun, bu bilinçaltı pazarlamacıları, bu algı sihirbazları bize sadece pizza yedirmiyor…!

Tesadüfen(!) pizza talebini patlatan bu çizgi filmi çoktan tahmin ettiniz değil mi? Bravo! O çizgi film “Ninja Kaplumbağalar”! Böylece pizza günlük hayatımızdaki yerini almış oldu. DERGİSİ

73


KİM NE

OKUYOR İZLİYOR

STEFAN ZWIG

DAN BROWN

Olağanüstü Bir Gece, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikâyesidi....

Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? İnsanoğlunun var olduğu günden beri cevabını bulmaya çalıştığı bu temel soruya cevap bulma iddiasındaki bir...

Olağanüstü Bir Gece

Başlangıç

ARİF V 216 Vizyon Tarihi : 5 Ocak 2018 Tür : Komedi Oyuncular : Cem Yılmaz, Ozan Güven, Seda Bakan Zafer Algöz, Farah Zeynep Abdullah

JIGSAW Vizyon Tarihi : 3 Kasım 2017 Tür : Gerilim, Korku Oyuncular : Tobin Bell, Laura Vandervoort, Callum Keith Rennie, Matt Passmore, Brittany Allen

YOL AYRIMI

WILLIAM GOLDING

ŞERMİN YAŞAR

“Sineklerin Tanrısı başlangıçta, ıssız bir adaya düşen çocukların serüvenlerini anlatan, küçükler için yazılmış bir öykü, R.M. Ballantyne’ın Mercan Adası’nın çağdaş bir uygulaması sanılabilir.

Yeşilçam filmlerindekileri andıran, kalbimize dokunan karakterler... Bir köşede unutulmuşlar, yalnızlığıyla yoğrulmuşlar, kırık gönüller, bir yerlerde görmezden geldiklerimiz...

Sineklerin Tanrısı

74

DERGİSİ

Vizyon Tarihi : 10 Kasım 2017 Tür : Dram Oyuncular : Şener Şen, Mert Fırat, Nihal Yalçın, Rutkay Aziz, Tilbe Saran

Tarihi Hoşçakal Lokantası

STAR WARS Vizyon Tarihi : 15 Aralık 2017 Tür : Bilim Kurgu Oyuncular : Daisy Ridley, Domhnall Gleeson, Adam Driver, Oscar Isaac, Billie Lourd

DERGİSİ

75


EMOJİLERLE FİLMLER ve DİZİLER Şimdi sana 16 tane dizi ve filmi emojilerle anlatıyoruz ve hangisi olduğunu tahmin etmeni istiyoruz. Seçeneklere bakarak çözmek elbette kolay, önce seçeneklere bakmadan tahmin etmeye çalış, bulamazsan seçenekleri oku. Haydi başlıyoruz.

76

DERGİSİ

DERGİSİ

77


78

DERGİSİ

DERGİSİ

79





Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.