Türkiye Geleceùini Ar×yor
78’lilerden
# Her Yer Kandil! Her Yer Gezi!
Celalettin Can
Tükenmez’in bu say×s×nda Gezi direni÷inden Kandile uzanan toplumsal fay hatt×nda ‘geleceùini arayan Türkiye’nin büyük fotoùraf×n× çekmeyi amaçlad×k. Kandil röportajlar×, Gezi’yi her bir yan×yla anlayan ve irdeleyen röportajlard×r ayn× zamanda. Türk medyas×n×n bugünkü tek yanl× ve manülatif tarz×na da kar÷× Orta Doùu’ya kadar geni÷leyen bir yelpaze çizmeyi hedefledik. ‘’Her Yer Kandil! Her Yer Gezi!’’ dedik, çünkü Türkiye’nin çözüme, bar×÷a, demokratik hak ve Özgürlüklere ihtiyac× son derece yak×c×. Çözüm ve bar×÷ süreci kendini Kandil’de, demokratik hak ve özgürlükler Gezi’de ifade ediyor. Bu iki noktadan ç×kan toplumsal/ siyasal fay hatt× bize geleceùini arayan Türkiye’nin ayd×nl×k ipuçlar×n× veriyor. Say×n Ba÷bakan, Gezi’ye Tahrir, Saraçhane’ye Adeviye meydan× diye bak×yor. Bir yandan Adeviye meydan×nda toplanan darbe kar÷×tlar×na destek verirken, diùer yandan Gezi park×nda toplananlara darbeci cuntac×lar×n zalimliùiyle sald×r×yor. Oysa bir hat nas×l Gezi’den Kandil’e uzan×yorsa, bir ba÷ka hatta Gezi’den Adeviye’ye uzanmaktad×r. Yani Gezi’de olmak M×s×r’daki darbeye kar÷× olmaya engel deùildir... Kandil-Gezi ekseninde haz×rlad×ù×m×z dergimizin 12. say×s×nda, Kandil’de KCK E÷ Ba÷kanlar× Cemil Bay×k ve Bese Hozat, KCK Ba÷kanl×k Konseyi üyesi Mustafa Karasu, KCK Yürütme Konseyi Üyeleri Duran Kalkan, Sabri Ok, Ali Haydar Kaytan ve Beritan Dersim ile kritik evreye giren sürecin doùru anla÷×lmas× aç×s×ndan önemli röportajlar gerçekle÷tirdik. Hukukçu, akademisyen, gazeteci, siyasetçi insan×m×z×n Gezi’yi çe÷itli boyutlarda deùerlendiren zengin yaz×lar× ise, dergimizin bu say×s×n×n sayfalar×nda yer al×yor. úlgiyle okuyacaù×n×za eminiz. *** Çözüm ve Bar×÷ sürecine ili÷kin çal×÷malar diùer çal×÷malar×m×z×n görünürlüùünü gölgelemi÷ durumda. Olsun. Biz bundan memnunuz. Ama ba÷ta 12 Eylül olmak üzere çal×÷malar×m×z sürüyor. 33. Y×ldönümünde 78’liler ve dostlar× bulunduklar× her alanda 12 Eylül darbesini protesto etkinlikleri geli÷tiriyorlar. 78’liler Giri÷imi bünyesine olu÷turulan ve deneyimli gazeteciler ile akademisyenlerin çal×÷malar× yönlendireceùi Röportaj Atölyesi’nin haz×rl×klar× son a÷amaya geldi. Yak×nda duyurusunu yapacaù×m×z atölyede çal×÷malar×n×n Ekim’in ilk haftas×nda ba÷lamas×n× planl×yoruz. Atölyeye kat×lmak isteyenler çok yak×nda internet sitemizde yay×nlanacak olan ba÷vuru formunu doldurarak bize iletebilirler. (Röportaj Atölyesi ba÷vuru formuna ula÷acaù×n×z adres: www.78li.org) *** Dergimizin bir önceki say×s×nda ‘21. Yüzy×l ve Kürtleri konu edinmi÷tik. Bu say×m×zda halklar×m×z aras×ndaki ayr×÷may× onaran ve ortak mücadele alanlar×nda birle÷tiren bir yoldan ilerliyoruz. Yolumuz aç×k olsun!
celalettincan@gmail.com
1
Hayat ArĆivi’nden... Bir únsanl×k Onuru Sava÷ç×s×: Didar öensoy ‘Tarihe verilmi÷ sözlerimizin Güvercini gülümsüyordun Deùil mi Didar Abla? Aln×ndaki ×÷×k, Tarihten al×nacak yan×tlar×n mu÷tuluùu Deùil mi?’
1
2 Eylül’ün toplumun neredeyse tümünün sindirildiùi ilk y×llar×nda bütün yaln×zl×klar×na raùmen siyasi tutsaklar×n yak×nlar× içerideki karde÷lerinin, çocuklar×n×n, e÷lerinin, sevgililerinin haklar×n× savunmaktan geri durmad×lar. Y×lmad×lar, direndiler, mücadele ettiler. Didar öensoy i÷te bu mücadelenin bir simgesi olarak insanl×k onuru ve haklar×n× korumak mücadelesinde hep en önde oldu. O sadece 80’li y×llarda aù×r i÷kencelerden geçirilen MLSPB davas× san×ù× en küçük karde÷ Hasan öensoy’un ablas× deùildi, o Türkiye’deki bütün siyasi tutsaklar×n Didar ablas× oldu.
ĉçindekiler 1 4 6
78’lilerden Celalettin Can 12 Eylül Evren’den, Ergenekon F rat’tan, Öteye Geçmezse Yalan! AKP’nin Bar Ć ‘Güven Verici DeĈil’
DOSYA Kandil Her Yer Kandil, Her Yer Gezi 10 Silahlar Susuyor Kandil KonuĆuyor / Nimet Tanr kulu Cemil Bay k, Bese Hozat, Duran Kalkan, Sabri Ok, Mustafa Karasu, Ali Haydar Kaytan, Beritan Dersim ile röportajlar
30 ‘Bir Daha Asla’ / Selma Irmak 33 Türkiye GeleceĈini Ar yor. / 34
2
Muzaffer Ayata Orta DoĈu’da Kürtlerin YükseliĆi. / Mete Çubukçu
36 Türkiye ĉçin ĉzahl - ĉçtihatl Gelecek Tahmini 38 40 42 44 46 48
/ Prof. Bask n Oran Çözüm Süreci ve Medya / Rag p Duran Bu Bir Nefret Yaz s deĈildir / Zeynep Alt ok Akatl Misak- Milli S n rlar / Hasan Erkul ‘Rum’ DeĈil, ‘Rum Rum’ , ‘Karetta Karetta’ gibi. / Mihail Vasiliadis GeleceĈimizle Bar Ćmak... Erol Dora Türkiye, GeleceĈi ĉçin GeçmiĆiyle Bar Ćabilecek mi? / Doç Dr. Ozan Erözden
DOSYA Gezi 50 Özgürlük Ad n Gezi Olsun / Celalettin Can
52 ‘O Gece Türkiye’de Devrim Oldu’ / Naz m 54
Alpman ‘Beyaz Gül’, Gezi ve Hukuk. / Av. Fikret ĉlkiz
78’LúLER TÜKENMEZ 78’liler Dernekleri Federasyonu Yay×n Organ×d×r
Didar öensoy, nerede bir umut, bir demokrasi, bir insanl×k mücadelesi varsa oradayd×. únsan Haklar× Derneùi’nin onursal kurucusu oldu. Defalarca gözalt×na al×nd×, ölümle tehdit edildi, ama mücadelesini hep sürdürdü. 87 Aùustos’unun son günleri siyasi tutsak yak×nlar× için zor zamanlard×. Tek tip elbise uygulamalar×na kar÷× Türkiye’nin dört bir yan×ndaki cezaevlerinde açl×k grevi ba÷lam×÷t×. Kamuoyunu harekete geçirmek için açl×k grevinin 39. gününde tutuklu ve hükümlü yak×nlar×n×n Sultanahmet park×nda ba÷latt×klar× oturma eyleminde Didar öensoy her zamanki gibi en öndeydi. 3 gün boyunca siyasi tutsaklar×n taleplerini b×kmadan anlatt×. 3. gün sonunda polisin engellemeleri ve müdahaleleri sonucu son verilen oturma eylemi sonras×nda Ankara yürüyü÷ünün ba÷×nda yine Didar öensoy vard×. Amaçlar× tutuklular×n ya÷ad×klar× ko÷ullar ile ilgili yetkili organlara dilekçe vermekti. Sanki o gün bir veda yolculuùu gibiydi. Yol boyunca uùranan cezaevlerinde “Arslanlar×na” beyaz e÷arb×yla el sallarken ‘’ho÷çakal×n’’ diyordu. Öyle de oldu. Günlerden 1 Eylül’dü. Dünya Bar×÷ gününün kutland×ù× tüm dünyada, Türkiye’nin ba÷kenti Ankara’da TBMM kap×lar×nda tutsak yak×nlar×, en temel demokratik en temel anayasal haklar×n×n kullan×lmas× yolunda ya÷am×n× yitirdi. O korkunun ve ölümün kol gezdiùi ortamda inad×n, sevginin, mücadelenin resmini b×rakt× bizlere. Nimet Tanr×kulu
Yay×n Türü Ulusal, Süreli ISNN 1309 - 0666 Süslü Saks× Sk. No: 15/5 Tarlaba÷× - ústanbul www.78li.org / www.tukenmez.org 78lilergirisimi@gmail.com 0 212 244 48 02 Sahibi ve Yaz× ú÷leri Müdürü Osman Zorba Genel Yay×n Yönetmeni Celalettin Can Yay×n Kurulu Ay÷en Canda÷, Berat Günç×kan, Celal Ba÷lang×ç, Feyyaz Yaman, Fikret úlkiz, Hasan Erkul, Hülya Gülbahar, Zeki Co÷kun, Mehmet Güç, Naz×m Alpman, Nimet Tanr×kulu, Rag×p Duran Fotoùraf / Katk× Özcan Yaman, Seyfettin Genç, úsmail Altan, öeyma Elaman, Özgür Gündem Redaksiyon / Katk× Önder B×y×k Grafik Tasar×m Dilek K×rcan, Rag×p úncesaù×r Daù×t×m / Koordinasyon: Abdullah Öztüre, Baki Ceylan, úhsan Karabulut, Seyfettin Genç, Öner Naz×m Altunka÷
56 Sokakta BirleĆtik, Sokakta 58 60 62 64 65 66
72 74
KazanacaĈ z. / Yunus Bircan Geziye Sol Bak Ć. / Fahrettin Dede Karanl kta Ne Yapacaks n z? / Doc. ąenel KarakaĆ Gezi ve Eko- EĈilimler. / Ahmet Çakmak Sokaklar da, Meydanlar da Dolduruyoruz. / Meral GündoĈmuĆ ąoreĆgerî Û Pêvajo / Feratê Deng zî Tükenmezler Galerisi/ ‘Anti Kapitalist Müslüman’ ‘ Abdestli Kapitalizme KarĆ ’ Celal BaĆlang ç Dil: Politika’da Merkezi Unsur / Sultan KarakaĆ Politik Rapor’dan
Bask× ve Cilt Duplicate Matbaa Çöz. San. ve D×÷ Tic. Ltd. öti. Maltepe Mah. Litros Yolu Sok. Fatih San. Sitesi, No: 12 / 98 Topkap× – Zeytinburnu / ústanbul Tel: 0 212 674 3980 (pbx) Fax: 0 212 565 0061 www.duplicate.com.tr TÜKENMEZ Temsilcilikleri Ankara: Metin Uzunöz / 0532 542 41 71 Antakya: Hikmet Subaşı: 0505 375 22 47 Artvin: Nurettin İhtiyar: 0533 432 52 00 Avanos - Nevşehir: Mükremin Tokmak / 0541 714 63 23 Aybastı - Ordu: Dursun Yıldırım / 0537 241 57 02 Batman: Behçet Türkan: 0537 604 23 75 Bursa: Fahrettin Dede / 0532 286 49 56 Çanakkale: Hayrettin Pişkin / 0544 212 77 60 Çorlu: İlyas Karaçayır / 0505 820 13 66 Denizli: Nebi Ebci / 0533 353 86 87 Dersim: Kemal Tulga / 0534 405 62 62 Amed: Gani Alkan / 0506 852 30 24 Gebze - İzmit: Ömer Çimen / 0532 306 56 85 Gönen/Balıkesir: Burhanettin Yılmaz /0535 781 59 78 Hatay: Mehmet Arhanalp / 0535 957 63 39 İstanbul: Abdullah Öztüre / 0554 340 75 00 İzmir: Temur Taşdemir / 0532 207 78 11 / Seyithan Çelik / 0507 920 74 48 Kırşehir: M. Emin Avcı / 0530 974 99 40 Konya: Mehmet Havuçcu / 0507 921 48 63 Mardin: Necat Coşkun / 0534 795 83 46 Mersin: İbrahim Bilen / 0535 489 59 19 Nazilli - Aydın: Kazım Turanlı / 0542 836 15 44 Osmaniye: Mehmet Kandar / 0543 764 66 72 Urfa: Abdurrahman Pişkin / 0541 717 31 48 Van: Abdullah Damarseçkin / 0506 852 30 24
3
TÜRKúYE YARGI
12 Eylül Evren’den, Ergenekon F rat’tan Öteye Geçmezse Yalan! Ergenekon yarg lamalar , iktidar mücadelesine dönüĆtü, yozlaĆt , F rat’ n ötesine geçemedi. Darbeciler yarg lanmas n diye Silivri’ ye y Ĉ lanlar ise, 12 Eylülcüler yarg lanmas n diye Ankara’ya gelmeyeceklerdi…
1
2 Eylül darbecilerinin yarg×lanmas× kampanyas×n× 14 y×ld×r sürdürüyoruz. 4 Nisan 2012 tarihinden itibaren de Ankara’daki Evren–öahinkaya mahkemesine kat×l×yoruz. Sadece içeride görülen mahkemeye deùil, maùdurlar×m×zla, kat×l×mc× kurumlar×m×zla, afi÷lerimizle, pankartlar×m×zla Ankara Adliyesi önünde kurduùumuz kürsüden doùru geli÷tirdiùimiz bir nevi yüzle÷me/ hesapla÷ma etkinliklerimizle kat×l×yoruz. Öncesi var, hükümetin iki 12 Eylül darbecisini yarg× önüne ç×karma projesine yol açan iç ve d×÷ kamuoyunda yaratt×ù×m×z 14 y×ll×k birikim bir yana, her 12 Eylül mahkemesinden önce bölgelerde geli÷tirdiùimiz eylemlilikler, binlerce suç duyurusu ve müdahil ba÷vurusu dilekçeleri var. Y×llard×r yürüttüùümüz darbe kar÷×t× toplumsal/ demokrasi mücadelemizin aùz×m×za çal×nan “bir parmak bal” olmamas×, gerçek anlam×yla 12 Eylül darbecilerinin ve suç ortaklar×n×n yarg×lanmas× için Ankara Adliyesi önünde ve içinde mahkemeye kat×l×yoruz. Say×lar× giderek azalsa da bir k×s×m sol ve demokratik kurulu÷larda kat×l×yor. Bu tip davalar siyasi davalard×. Bu davalara bir ba÷×na hukuki argümanlarla yakla÷×lamazd×. Toplumsal/siyasal düzlemde ciddi bir sahiplenme pekâlâ davay× arzulanan sürece sokabilirdi. En az×ndan bu yolu denemek gerekiyordu. “Denemi÷” ve bu yolu tüketmi÷ olacaù×m×z gibi 12 Eylülcülerin yarg×lanmalar× ihtiyac×n× topluma daha fazla mal edebilir ve onlar× toplum vicdan×nda daha güçlü bir ÷ekilde mahkûm etmi÷ olurduk. Olmad×! 30 y×ld×r 12 Eylül darbecilerinin yarg×lanmas×n× gündemine alma-
4
yan Sol’un önemli bir kesimi, bu kez AK Parti’ye duyduùu tepkinin sonucu olarak gündemine almad×. Ama 12 Eylül darbecilerinin yarg×lanmas× sorunu ortada duruyor. Darbecileri “Yarg×lamama” Evren – öahinkaya ‘da cisimle÷en 12 Eylül yarg×lamas× olmas× gereken ÷ekilde gerçekle÷miyor. Dava nas×l ba÷lam×÷sa öyle sürüyor. Davay× geni÷letme yönünde kayda deùer bir ilerleme saùlanam×yor. úki darbeci mahkemeye getirilemedi. Haf×zalar×n×n yerinde olduùu video – kamera da çok belirgindi. Darbeci Evren’den 10 ya÷ büyük olan Berfo ana ile k×yasland×ù×nda, bu iki darbe ÷efi mahkemeye rahat getirilebilirlerdi. B×rakal×m mahkemeye getirilmelerini, video- kamera yöntemiyle soru- cevap i÷leminin sürdüùü mekânda müdahil bir avukat×n bulunmas× reddedildi. Sorulara kar÷× tutumlar×n× kamera da görünmeyen birilerinin yönlendirdiùi çok aç×kken,
yanlar×nda Mahkeme heyetinden kimse yoktu. Orta Hakim Süleyman únce ba÷ta olmak üzere, Mahkeme Heyeti, “sivil” bir s×k×yönetim mahkemesini and×r×yordu. Yanl×÷ anla÷×lmas×n darbecilere kar÷× deùil, biz davac×lara ve maùdurlara kar÷×. Darbecilere kar÷× ise çok toleransl× davrand×lar. Bizlere söz vermiyor, müdahil say×s×n× en alt düzeyde tutuyorlard×. Darbecilerle ilgili ald×klar× ara kararlar genellikle kollay×c× mahiyette oluyordu. Davan×n as×l çeli÷kisi sadece darbe yapt×klar×ndan dolay× yarg×lan×yor olmalar×. Elbette darbe yapma suçu ba÷l× ba÷×na yarg×lanmalar×n× gerektiriyor. Ama ÷u da var: darbe te÷ebbüs a÷amas×nda kalmad×, devleti ele geçirip 12 Eylül devletine dönü÷türdüler. Uluslararas× toplum ‘darbe devleti’ esprisine bakmadan yeni durumu kabul etti ve 12 Eylül devleti, devletleraras× hukukun güvencesi alt×na girdi. ‘Sivil’ hükümetlerin 30 y×ld×r cunta yasalar×yla ülkeyi idare etmeleri ba÷ka bir
Ankara Adliyesi, 12 Eylül mahkemesi önü.
koruyuculuk saùlad× darbecilere. Kurulu devletin özüne dokunmadan, biçimini deùi÷tirmeye dönük bir darbe, elbette onlar× kurucu irade yapmaz, ama “devletin özü ve devletin biçimi” gibi devlet kavram×na dönük analizler cuntac×lar× neden ilgilendirsin ki? Bu tür siyasi/felsefi mülahazaralara ak×llar× da ermez. Onlar×n akl× düz ve kestirme çal×÷×r: Nitekim bu mant×k silsilesi içinde ‘ben devleti yeniden kurdum, kurucu iradeyim, sen beni yarg×layamazs×n’ diyorlar. Elbette bu argümanlara kar÷×, bizim gibi dü÷ünen insanlar×n söyleyeceùi daha çok ÷eyi var, ama mevcut devlet ve rejimin yasall×ù× içinde dü÷ünenlerin, bu tür savunular×n kendi içinde bir mant×ù× olduùunu kabul etmeleri gerekiyor. Uluslararas× devletler sisteminin 12 Eylül cunta devletini neden kabul ettiùini ve bugüne kadar uzayan muhtemel sonuçlar×yla beraber derinlemesine dü÷ünmek gerekiyor. Biz dü÷ündük. Bundan ç×kard×ù×m×z sonuç, 12 Eylül darbecilerinin mevcut siyasi kuvvet ili÷kileri ve politik atmosferin etkisi alt×nda ancak “únsanl×k Suçu’’ undan dolay× yarg×lanabilecek-
leri tezini ortaya att×k. 12 Eylül darbesinin ko÷ullar× ad×m ad×m örülmü÷tü. Cunta ÷efi Evren bunu, “ko÷ullar×n olgunla÷mas×n× bekledik” biçiminde itiraf etmi÷ti. Mahkeme ‘’únsanl×k Suçu’’ kavram×n× kabul etti, ama Evren’in bu ifadesini suç duyurusu olarak ele al×p 12 Eylül öncesi her biri bu mahiyette olan katliamlar aras×nda hala ili÷ki kurmuyor. Bu ne demektir? 1 May×s 1977 katliam×, 16 Mart ústanbul Üniversitesi, Balgat, Bahçelievler, Sivas, Mara÷, Çorum Katliamlar×n×n aç×ùa ç×kar×lmamas×, katliamc×lar×n yarg×dan kaç×r×lmas× demektir. Abdi úpekçi, Kemal Türkler, Doùan Öz, öldürülen 5.000 genç; on binlerce, i÷kence, kay×p, yarg×s×z infaz suçu ve ölüm vakalar×n×n aç×ùa ç×kar×lmamas×, katillerin yarg×dan kaç×r×lmas× demektir. Bu ÷ekilde darbe yapanlar esasen yarg×lanmazken, yapamayanlar yarg×lanacak, mahkûm olacakt×. Hükümet, Ergenekon planlamalar×na gösterdiùi ilginin binde birini Ankara’daki 12 Eylül davas×na göstermeyecekti. 4+1 ay süresiyle s×n×rl×
naylon nitelemesini ziyadesiyle hak eden Meclis Darbeleri Ara÷t×rma Komisyonu 28 öubat soru÷turmas× için 103 ki÷iyi dinlerken, 12 Eylül gibi devasa bir dava için sadece 29 ki÷iyi dinleyecekti. Darbenin en büyük maùduru 78 Ku÷aù× ve temsilcilerini ise hiç dinlenmeyecek, komisyonun dinlediùi 29 ki÷inin çoùu deùi÷ik dönemlerde ve deùi÷ik biçimlerde darbe i÷ birlikçisi burjuva politikac×lar× olduklar× ise görmemezlikten gelinecekti. Ç×k×÷× doùru olan Ergenekon yarg×lamalar×, iktidar mücadelesinin bir parças×na dönerek yozla÷acak, F×rat’×n ötesine geçemeyecekti. Darbeciler yarg×lanmas×n diye Silivri’ye y×ù×lanlar ise, 12 Eylülcüler yarg×lanmas×n diye Ankara’ya gelmeyeceklerdi. 12 Eylülcülerin yarg×lanmas×ndan korkanlar Ergenekon’un yas×n× tutanlard×. Sonuç olarak, iki darbeci eskisiyle yetinen 12 Eylül yarg×lanmas× da, F×rat’×n ötesine geçemeyen faili meçhuller, koy bask×nlar× gibi vah÷ice i÷lenmi÷ suçlar× ayd×nlatmayan bir Ergenekon yarg×lamas× da yalandan öteye geçemez. TÜKENMEZ
5
TÜRKúYE BARIö SÜ SÜRECú
Dolmabahçe Akil ĉnsanlar Toplant lar - Notlar
AKP ‘nin Bar Ć ‘Güven Verici’ DeĈil... Dolmabahçe BaĆbakanl k Ofisi / 26 Haziran 2013
P
uslu bir ortamda yolunu arayan bar×÷a katk× sunmak amac×yla, Ba÷bakan ve Hükümet Yetkilileri’yle Akil únsanlar Heyeti’nin Dolmabahçe’de gerçekle÷tirdiùi toplant× notlar×n×n en az×ndan bir k×sm×n× yay×nl×yoruz. Süreç ne kadar aç×k ve ÷effaf olursa halk o denli gerçeùe eri÷ebilir.
Say×n Ba÷bakan ve çal×÷ma arkada÷lar×n×n yapt×ù× düzenleme ile coùrafi esasa baùl× olarak Türkiye yedi bölgeye ayr×ld×. Her bölgede dokuzar ki÷iden olu÷an Akil únsanlar Heyeti Komisyonu olu÷turuldu. Toplam 63 ki÷iden olu÷an Akil únsan Heyeti, 4 Nisan 2013 tarihinden itibaren 2-2,5 ay boyunca 81 ilde, 60 binden fazla yurtta÷×m×zla görü÷tü. Her bölge, haz×rlad×ù× ortak raporunu daha önce Kamu Güvenliùi Müste÷arl×ù×’na göndermi÷ti. 26 Haziran 2013 tarihinde Dolmabahçe Ba÷bakanl×k Ofisi’nde ise heyet ba÷kanlar× Ba÷bakan’a özet bilgiler sundular. Raporda ortakla÷amayanlar×n kendi raporlar×n× haz×rlama haklar× vard×. Yaz×ld×ù× ÷ekliyle raporda ortakla÷m×÷t×m, ortakla÷amad×ù×m öneri ve görü÷lerimi kendi ad×ma haz×rlad×ù×m ek raporla iletmi÷tim. 26 Haziran 2013 tarihli Dolmabahçe toplant×s×nda raporlarla ilgili bilgi verildikten sonra Ba÷bakan bizlere söz hakk× verdi. Bunun birçok aç×klamas× olabilir, ama heyet üyeleri pek söz alma eùilimi göstermedi. Benim d×÷×mda söz alan heyet üyelerinden Taha Erdem ‘demokratik adımların atılmasını beklendiğini’ anlatmaya çal×÷t×. Kadir únan×r ‘Sayın Başbakan’ım her zaman böyle yumuşak olsanız’ me-
6
alinde bir cümle kurdu. Orhan Gencebay -barajlarla ilgili söylenenlerden dolay× m×, ba÷ka bir nedenle mi, bilemiyorum- ‘barajların yararından, depremlerden’ bahsetti. Doùu Ergil’in, Taha Erdem’e benzer cümlesini hat×rlayam×yorum. úzzettin Doùan ise -Alevileri koruma güdüsüyle olmal×, ‘Başbakan’ın ifade ettiği gibi Alevilerin Gezi Parkı’na toplu olarak gitmediğini, bütün Alevilerin CHP’li olmadığını, Reyhanlı’da ölenlerin Sünni vatandaşlar olarak açıklanmasının uygun olmadığını’ ifade etti.
...
A÷aù×da yer alan tutanak tamamen ki÷isel notlar×mdan olu÷mu÷tur. Aktar×mlar bire bir konu÷malar×n de÷ifresi deùildir. Ancak meali ve özü, ayn×yla vuku bulmu÷tur. Konunun daha bütünlüklü ele al×nmas× için Akil únsanlar olarak “Yola Ç×karken” gerçekle÷en ilk 4 Nisan
2013 tarihli Dolmabahçe toplant×s×n×n notlar×n× da son k×sma ayr× bir bölüm olarak ekledim. Ayr×ca her iki Dolmabahçe toplant×s× da bas×nda yaz×l× ve görsel boyutlar×yla yeterli olmasa da geni÷ biçimde yans×d×. Olay×n tarihselliùi ve önemi dikkate al×nd×ù×nda toplant×da dile getirdiùim dü÷ünceleri, Ba÷bakan ile aram×zda geçen tart×÷ma diyaloglar× olabildiùince geni÷ bir çerçevede izah etmem bir zorunluluk olarak belirdi. Metinde italik karakterle yaz×lan bölümler toplant×da dile getirdiùim dü÷üncelerdir. Bar×÷ Süreci’ne úli÷kin Genel Deùerlendirme Demokratik Çözüm ve Barış Süreci’nin ilk aşaması silahlı grupların sınır dışına çıkması, buna paralel olarak operasyonların durması ve ülke siyasetinin silahların gölgesinden kurtulmasıydı.
Devletin ve PKK’nin bizzat kendi açıklamaları ve kabulleriyle sürecin birinci aşaması tamamlanmış durumda... Şimdi sıra ikinci aşamada, yani demokratikleşmede… Elbette ki ikinci aşamaya tekabül eden demokratik önlemlerin birden uygulanması mümkün değil. Bu aşamanın en önemli hedeflerinden başta geleni; demokratik, katılımcı, eşitlikçi, özgürlükçü bir anayasa yapımı… Dolayısıyla bu uzun bir mesele… Belki de genel seçimlere böyle bir anayasa yapımı şiarıyla girmek gerekecek. En önemlisi, taraflar arasında barış koşullarının tesisi için vazgeçilmez olan “Güven Verici Önlemler” meselesi. Uzak tarihe gitmeye gerek yok, son on yıllık süreç bile taraflar arasında ciddi bir güven probleminin var olduğunu ortaya koyduğuna göre bu nokta çok önemli. PKK ateşkes, “esirlerin bırakılması” ve giderek silahlı güçlerini önemli ölçüde Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışına çekerek “Güven Verici Önlemler” çerçevesinde üzerine düşeni yapmış oldu. Kamuoyu şimdi Ak Parti hükümetinin üzerine düşünleri yapmasını bekliyor. Özellikle PKK güçlerinin s×n×r d×÷×na çekilme konusun da, Ba÷bakan “Yanlış biliyorsunuz. PKK güçlerinin yüzde 15’i geri çekildi. Yüzde 85’i çekilmiş değil. Sanılmasın ki biz bilmiyoruz…” diye itiraz etti. “Bu bilgiyi kamuoyu bilmiyor, sizde ilk defa açıklıyorsunuz,” ÷eklinde kar÷×l×k verince, Ba÷bakan “Kamuoyu bilecek” dedi. Ba÷bakan×n bu aç×klamalar×na cevaben“Ama algı dediğiniz gibi değil. Ayrıca çekilme bir tercih, üstelik çatışma olmuyor. PKK baharın çekilmenin zor olacağını, güzü bulacağını zaten söylemişti,” demem üzerine Tunceli-Ovac×k’ta i÷adam× kaç×rma ve bölgedeki kimi olaylardan bahsetti*. Güven Verici Önlemler KCK tutuklular×n×n durumu: KCK davası tutuklularını salıvermek için anayasa değişikliği gerekmiyor. Bunun herhangi bir maliyeti de yok. Bir kanun değişikliği ile KCK tutukluları bir gece de bırakılabilir. Sadece onlar değil, silahlı şiddete başvurmamış bütün tutuklular salıverilmeli. Ba÷bakan bu sorunla ilgili herhangi bir cevap vermedi… Hasta tutuklular×n durumu: 400 civarında hasta tutuklu içeride son de-
Dolmabahçe BaĆbakan’l k ofisi. rece olumsuz koşullarda yaşıyorlar ve bazıları her an ölme tehlikesiyle karşı karşıyalar. Başta müebbetlik ağır hastalar olmak üzere, hasta tutukluları Cumhurbaşkanı’nın salıverme yetkisi var. Bu yetkinin kullanılması önünde herhangi bir engel yok. Ba÷bakan bu konu hakk×ndaki aç×klamalar×m×za cevap vermedi. Koruculuk sisteminin kaldırılması: Koruculuk sistemi mutlak olarak kaldırılmalı. Bunun için bir geçiş sürecine ihtiyaç olduğunu biliyoruz. Korucular öncelikle silahsızlandırılır. İşgal ettikleri toprakları boşaltmaları sağlanır. Bir kısmı kırsal alanlardaki petrol boru hattı vb. noktaların güvenliğinde, bir kısmı tarımsal üretimde istihdam edilir. Ba÷bakan cevaben “Bu konuyla ilgili çalışmalar sürüyor” dedi ama aç×klay×c× ve ikna edici bir cevap vermedi. Koruculuğun tasfiyesi süreci, çatışmalar nedeniyle köylerini terk etmek zorunda kalan köylülerin dönüşlerinin teşvik edilmesi ve bunun için fiili adımlar atılması ile koşut yürütülmeli. Ba÷bakan bu konuda “Çatışmalar nedeniyle göçen köylülerin geri dönüşüyle ilgili teşvik sürüyor,” dedi ve harcanan paran×n miktar×n× aç×klad×. Ancak benim “Korucular onların birçok köyünü ve toprağını işgal etmiş, üstelik korucular silahlı… Koruculuk sistemi çözülmeden bütün köye dönüş projeleri karşılıksız kalır” ÷eklindeki görü÷üme kar÷× ikna edici bir cevap vermedi. Yeni karakollar ve baraj yap×m×: Yeni karakollar yapılıyor. Yetkililere soruyoruz, “eski ihaleler” ile açıklanıyor.
Türkiye Cumhuriyeti devleti barışını birkaç ihaleyi iptal edememeye bağlayamaz. İhaleyi alan şirket ve kişiler başka alanlara yönlendirilerek bunların mağduriyetleri telafi edilebilir. Ayrıca Dersim’de 38 adet Karakoldan bahsediliyor**. “Hepsi de yöre insanı açısından kutsal ziyaret yerleri ve çevrelerinde yapılıyor” deniyor. Suriye, Irak, İran sınır boylarında yapılacak karakollar anlaşılabilir, ama bölgede bu kadar karakol yapılması anlaşılamaz. Ba÷bakan ile en çok diyaloga girdiùimiz konulardan biri bu sorun oldu ve netice olarak “Bu devlettir, devlet yolgeçen hanı değildir. Dediğin yerlerde dâhil, devlet ihtiyaç duyduğu her yerde ve mekânda karakol yapacaktır” dedi. Konu÷mam s×ras×nda baraj yap×mlar×na da deùinmi÷tim. Ba÷bakan bu konuyla ilgili olarak, ‘Baraj yapımının güvenlikle ilgili olmadığını, Türkiye’nin su problemi olduğunu, sınır dışı sularla ilgili haklarımızı güvence altında tutmak için baraj yapımına devam edileceğini’ söyledi***. únsans×z hava araçlar×n×n ke÷if faaliyetleri: Çatışma yaşanmadığı ve silahlar sustuğu sürece, insansız hava uçaklarının uçuş programlarına son verilmesi gerekir. Ülke sınırları dâhilinde İnsansız Hava Uçakları’nın keşif yapması bir yerde anlaşılabilir. Ancak silahlı grupların çekildikleri ve öbek öbek yaşadıkları Kandil’de, bu uçakların keşiflerinde ısrar etmek, İnsansız Hava Uçakları’nın katliam tehdidi yaratması sürece ciddi zararlar verme potansiyeli taşımaktadır.
7
TÜRKúYE BARIö SÜ SÜRECú Ba÷bakan bu konuda “Bu devlettir, güvenliği için İnsansız Hava Uçakları’nın keşiflerini sürecektir,” cevab×n× verdi. Yüzde 10 seçim baraj×: Yüzde on seçim barajı parlamentonun meşruiyetini zedelemektedir. Bu nedenle, seçim barajları kaldırılmalı ya da en alta çekilmeli. Bunun için de anayasa değişikliği gerekmiyor. Bir kanun değişikliği yeterlidir. Ba÷bakan bu konuya ili÷kin olarak “İktidara geldiklerinde seçim barajlarını önlerinde bulduklarını, istikrar için barajın kaldırılmayacağını’ belirtti. Abdullah Öcalan’×n ko÷ullar×: Barış süreci için Öcalan’ın stratejik bir değer olduğu kabul görüyor. Buna rağmen yaşam ve siyaset problemleri sürüyor. Kaldığı mekân sağlıklı, güvenlikli, aynı zamanda dünyayı izlemeye elverişli dijital teknolojik ortama kavuşmalı. Öcalan, BDP gibi legal parti temsilcileri de dâhil, değişik sivil toplum, sendika, vakıf vb. temsilcileriyle görüşebilmeli. Ba÷bakan buna kar÷×l×k, ‘BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın bu konuda kamuoyuna açıklama yaptığını, Öcalan’ın kaldığı odaya ek olarak bir oda daha verildiğini, ağırlaştırılmış mahkûmiyeti olan bir insanla ilgili talep edilen görüşmelerin yapılmasını kabul etmenin mümkün olmadığını’ söyledi. Bar×÷ dili: Barışın inşasında taraflar arasında eş değer saygı ve barış dili çok önemlidir. Ba÷bakan bu konuda “Dağda eli silahlılar var, onlar ne olacak? Bir de onlara bakınız,’ dedi. Gezi Olaylar× Hakk×nda Ba÷bakanla diyaloglar×m×zda as×l s×k×nt× Gezi Park× olaylar×n× gündeme getirince ya÷and×. Ben Gezi direni÷inden söz etmeye ba÷lad×ù×m s×rada sözümü keserek “Ben sizin Gezi’ye nasıl baktığınızı biliyorum, ne yaptığınızı da. Ama gündeme getirmedim. Neden? Çünkü Barış süreci ile bunun ilgisi yok. Lütfen gündeme getirmeyelim,” dedi. Ben “İlgisi var”, diye ×srar edince, Ba÷bakan ayn× ×srarla “Yok” dedi, ama her ÷eye raùmen a÷aù×daki görü÷leri-
8
mi ifade edebildim… “Bu noktada bir tespitim ve buna bağlı olarak bir önerim olacak. İstanbul’da bir parka ilişkin merkezi tasarrufa gösterilen tepki, Kürt meselesinin çözümünde Yerel Yönetimlere Özerklik Şartı’nın ne kadar yakıcı bir sorun olduğunu ortaya koymuştur. Son bir ayda yaşananlar en azından toplumun bir kesiminde ‘Doğu’da yaşanan devlet şiddeti batının meydanlarına mı taşınıyor?’ kaygısını yarattı. Hükümetin barış süreci ve şiddetsiz bir toplum yaratılması konularındaki duruşuna ilişkin kuşkular arttı. Söz konusu kaygı ve kuşkular sadece batıdaki laik/seküler halk kesimlerinde görülmedi; Kürtler de benzeri kaygıları çok daha derin yaşadılar, halen de yaşıyorlar. Ama onlar çok daha dikkatli ve temkinli davrandılar. Nitekim Sayın Başbakan, dün yaptığınız grup toplantısında Kürt kardeşlerinize teşekkür ettiniz. Benim kanaatime göre Gezi süreci, Güven Verici Önlemler paketinin süratle uygulanması ve ikinci aşamaya tekabül eden demokratikleşme adımlarının sadece Kürtleri değil, başta Aleviler olmak üzere bütün Türkiye halkını kapsaması gerektirdiği gerçeğini ortaya çıkardı. İfade ettiğiniz gibi sorun sadece Gezi den ibaret değil… Elbette fırsatçılar da vardı. Bir kısım dış güçler de iç ve dış siyaseti belirli bir çizgide tutmak için hadiseyi kendi açılarından kullanmış olabilirler, sermaye birikim biçimlerinden rahatsız olan kimi finansal çevreleri de… Ama demokratik tepkiye gösterilen “orantısız” reaksiyonun demokrasi dışı organizasyonlara hareket sahası sağladığını da görmüş/yaşamış bir insan olarak bu noktanın hiç unutulmaması gerektiğini ifade ediyorum. Demokrasi dışı organizasyonların dışında kalan laik/seküler gençlik, sol ve halk kesimleri farklıydı. Hadisenin tamamen Kürt karşıtı, çözüm karşıtı bir mecraya sürüklenmesini sadece Kürtler değil, onlar da engelledi. Ak Parti’nin bilinebilir politikalarına tepkiler vardı ama Kürt meselesinin çözümü politikasına tepki çok zayıftı, hatta yok gibiydi. Kısacası kentlerde, özellikle İstanbul’da Gezi ile başlayan çatışmalarda taraf olan kesimlerin çok büyük bir bölümü Kürt meselesinin çözümüne en
dolaysız destek veren kesimlerdi. Polis çözümden yana kesimlerle çatışıyordu aslında. Gezi’de Türkiye, hakkında bir fikir edinmeye zaman ve ortam bulamadığı yeni bir kuşakla da tanıştı. Eski muktedirler 68’liler ve 78’lilere yok etme kaderini biçmişti. 2013’de tarih sahnesine çıkmanın sancılarını yaşayan bu kuşakla ilgili umudum, hiç bilmediği korkuyla tanışmadan barış içinde yaşayabilmesi ve zamanı gelince ülkesini yönetebilmesidir.” Kar÷×l×kl× diyalogun zorlay×c×l×ù×na raùmen Gezi ile ilgili bu derli toplu anlat×m×mdan sonra bir iki ÷ey daha söyleyecektim ki, Ba÷bakan biraz da gergin bir ÷ekilde araya girdi ve konu÷tuùumuz tüm ÷eylerle ilgili yeniden cevap verdi. Bitirince “Görüşlerinize saygı duyuyorum, ama katılmıyorum Sayın Başbakanım” deyince, “ Teşekkür ederim” dedi ve konu÷mam×z bitti. Sonuç olarak, ben konu÷urken Ba÷bakan s×k s×k araya girdi ve konu÷ma doùal ak×÷× içinde yer yer kar÷×l×kl× diyalog ve tart×÷maya dönü÷tü. Görü÷melerimi itirazs×z bir atmosferde anlatma olanaù×n× bulamasam da, bütünlüklü anlatabildim. Ancak ÷unu da belirtmek de yarar var; herhangi bir nezaketsizlik ya÷anmad×. Yola Ç×karken… Dolmabahçe Ba÷bakanl×k Ofisi 4 Nisan 2013 Celalettin Can- (Heyeti ve başbakan’ı ‘Selamlıyorum’ hitabından sonra…) Heyetlerin heyet ba÷kan×n×, ba÷kan yard×mc×s×n×, sekreterine kadar siz belirlerseniz Akil únsanlar’×n akl× ne olacak? bu doùru deùil… Biz belirlenen görü÷ ve program× deùil, kendi bildiùimizi anlat×r×z. Kendi ad×m×za gideriz. Sadece halka gitmekle kendimizi s×n×rlamak istemeyiz; úmral×’ya, Kandil’e, Aleviler gibi sorunlar× olan, ikna zorluùu çekilen alanlara gitmek isteriz. Kürt meselesi yüzle÷me perspektifiyle de ele almal×. Örneùin Diyarbak×r 5 No lu cezaevinde ya÷anm×÷l×klar üzerinden Kürtlere yap×lanlar× ülkenin bat×s×na anlatabiliriz. Bu konuda gayr× resmi ama me÷ru bir Hakikat Komisyonu’nun çal×÷malar× da var.
Kullan×lan dil sorunlu... Üsttenci, ezen ve muktedir bir dil… Mademki bar×÷ olacak, bunu hedefliyoruz, daùdakilerle ilgili “terör”, “terörist” kavramlar×n× kullanmamal×y×z art×k. Bu dili b×rakmal×, bar×÷ ve karde÷lik dilini kullanmal×y×z. öahsen kendim bölgede çal×÷ma yürütürken “terör”, “terörist” gibi kavramlar× kullanmayacaù×m. Bugüne kadar kullanmad×m, bundan sonra da kullanmayacaù×m; zaten kullanamam da. Her ÷ey bir yana, daùdakiler bir yan×yla 78’lilerin Kürt kanad×, arkada÷lar×m×z. Silah sadece bir sonuç… Sorun terör sorunu deùil… Sorun Kürt sorunu ve bu sorun bundan sonra ne olacak? Kürtlerin hangi talepleri kar÷×lanacak? Bölgelerde bize soracaklar, hangi talepler kar÷×lan×yor? K×sa ve orta vadede ne gibi ad×mlar at×lacak? Bu sorular×n bir cevab× olmal×… Te÷ekkürler. Murat Belge: Sona kald×m. Birçok ÷ey söylendi. Söylenecek fazla bir ÷ey kalmad×. Celalettin Bey’in dil meselesiyle ilgili söylediklerine kat×l×yorum. (Hatırlayamadığım bir noktaya daha katılarak sözlerini bitirdi.) Ba÷bakan - ú÷ bölümünü size kolayl×k olsun, diye dü÷ündük. Kalabal×k olunca kar×÷×kl×k oluyor. Siz oturup yeniden belirleyebilirsiniz. Ke÷ke bu i÷i sivil toplumun kendisi yapsayd× da bize hiç ihtiyaç kalmasayd×. úmral×’ya gitmek olmaz. öimdilik BDP heyeti
yararl× olduùu için gidiyor. Halka herhangi bir siyasi parti ad×na gitmiyorsunuz, kendi ad×n×za gidiyorsunuz. Program×n×z× kendiniz yapacaks×n×z. Biz tedbir (güvenlik) alacaù×z ve toplant× yerlerine ula÷×m, konaklama gibi sorunlar×n×zla ilgileneceùiz. “Terör” kavram× yasa gereùidir. Bu yasalar var oldukça kullanacaù×z. Silah sonuç deùildir. Meselenin bu noktaya gelmesinin, s×k×nt×n×n temeli terördür. Sorun silah×n b×rak×lmas×d×r. Silah elde kal×rsa, bu sürecin anlam× yok. Silah b×rak×ld×ù× an ortam durulur, rahatlama olur. Bu görü÷le ilgili bir ÷ey daha söylenebilir, ama söylemeyeceùim. ‘Kürt sorunu’ doùru bir kavram deùildir. “Kürt vatanda÷lar×m×n sorunlar×” vard×r. Bu sorunlarla ilgili epey ad×m att×k, atmaya da devam edeceùiz. Ba÷bakanl×k düzeyinde ilk defa oluyor bu… Karde÷liùimi verdim, “Kardeşlik hukuku” dedim, “Helalleşme” dedim. Ba÷ka Akil Heyet Üyesi arkada÷lar×n sorular×na cevaplardan… Ba÷bakan – (‘Akillerde Kad×n az’ görü÷üne kar÷×) Her bölgeye iki kad×n verildi. Ba÷bakan – (Herhalde ‘medyan×n rolü ile ilgili’ bir soruya kar÷×) Ara durakta halk×n beklentilerine bakar×z. Araziyi görüp görsel medya ile çal×÷malar× payla÷ma ve birle÷tirme olabilir.
Ba÷bakan – (herhalde bu yönlü ‘çal×÷malar×n ortak bir dile kavu÷turulmas×’ ile ilgili’ sorulan bir soruya kar÷×) Tamam, ortak dil… Ba÷bakan – (‘Akillerin yasal durumundan, çekilmelerin konumuna kadar yasalla÷ma nas×l olacak’ sorusuna kar÷×) Yasal düzenleme mümkün deùil, bu süreçte. Ba÷bakan – (Akillerle ilgili ba÷bakan’×n görü÷ü) Akil únsanlar olay×, topluma anlatmad×r. Devlet-millet kayna÷mas×n×n arac×l×ù×d×r. Akil únsanlar 75 milyonun özetidir. Ba÷bakan – (‘Anayasa yap×m× ile ilgili tutumlar×n×n ne olacaù×na’ dair sorulan bir soruya kar÷×) B plan× CHP – MHP… Olmazsa C plan×, BDP ile referandum…
*Daha sonra bana ‘kaç×rma’ olay×n× Tunceli’de Faaliyet gösteren TKP-ML adl× örgütün kamuoyu önünde sahiplendiùi, söz edilen diùer 17 olay×n büyük çoùunluùunun PKK ile ilgili olmad×ù×’ bilgisi geldi. **Sonra bana konuya ili÷kin bilgi geldi. Durum daha vahimmi÷. öu an Dersim’de 52 karakol yap×l×yor. Bunlardan 5’i kalekol, 16’s× seyyar karakol, 31’i kulesi görülen tipten… Yani yerin alt×na da karakol yap×l×yor. ***3 baraj yap×ld×, 4 tana de Munzur vadisi üzerinde yap×lmak isteniyor. 3 termik santral yap×lacak.
9
# heryer_kandil # heryer_gezi
Silahlar Susuyor Kandil KonuĆuyor Bütün kayg lara karĆ n geliĆen bar Ć sürecini, Tükenmez olarak Kandil’deki muhataplar Cemil Bay k, Bese Hozat, Duran Kalkan, Sabri Ok, Mustafa Karasu, Ali Haydar Kaytan, Beritan Dersim ile yapt Ĉ m z röportajlarla aktar yoruz.
Nimet Tanr×kulu nimettanrikulu@yahoo.com.tr
G
eçen y×l×n ortalar×nda en önemli iç tart×÷mam×z 21. Yüzy×lda bizleri nelerin beklediùiydi. Özellikle 21. Yüzy×lda Kürtleri nelerin beklediùi ve bu yüzy×l×n Kürtlerin yüzy×l× olup olmayacaù×yd×. Temel dü÷üncemiz 21. Yüzy×l×n Kürtlerin yüzy×l× olacaù× yönüne evrilince öubat ortalar×nda üç arkada÷, Celal(Ba÷lang×ç) ve Celalettin (Can) ile kendimizi Güney Kürdistan’da bulacakt×k. Güney/ Mahmur, Doùu ve Rojava ile ilgili görü÷melerimizi tamamlam×÷, doùa ve benzeri ko÷ullar nedeniyle Kandil’e ula÷am×yorduk. Neyse ki Kandil’den Kad×n gerillalardan haber gelince arkada÷lar×m geri dönerlerken bana Kandil’e gitmek dü÷üyordu. Kandil’e yolculuk zorluydu. úklim sertti ve yaù×÷ ÷iddetliydi. Sel nedeniyle yollar kötüydü. Kad×n gerillalar bizi heyecanla kar÷×lad×lar. Saatler sürecek tart×÷malar, sohbetler bizi bekliyordu. Sohbetlerimize ve tart×÷malar×m×za damgas×n× vuran anla÷×lacaù× üzere yeni yeni kamuoyuna
10
yans×maya ba÷layan, ama kimsenin detaylar×n× bilmediùi daha henüz ad× dahi konmam×÷ olan bar×÷ süreciydi. AKP ve Ba÷bakan’a güvensizlik yüksek sesle dillendirilirken, ‘’Önderliùe’’ güven ise eksiksizdi. AKP’ye ili÷kin güvensizliklerini ileri düzeyde ifade ediyorlar, s×ra Önderliùe gelince ‘güvenlerinin tam olduùunu, hiçbir çeli÷kiye mahal vermeyecek kadar kendilerini iyi tan×d×ù×n×’ ifade ediyorlard×. Bu görü÷ ve tart×÷malar dergimizin (Tükenmez) 11. say×s×nda yer ald×. Say×n Öcalan’×n ‘silahlar×n susmas×, fikirlerin’ konu÷mas× çerçevesinde Newroz’da yapt×ù× çaùr× üzerine ‘gerillan×n geri çekilmesi’ sürecini izlemek üzere Tükenmez olarak Kandil’deydik.
aç×s×ndan heyecan vericiydi. 13 y×ld×r daùda olan Bervar’a yolculuklar×n×n nas×l geçtiùini soruyoruz: “Kar ve yaùmur vard×,” diyor Bervar. “Yolumuz üzerine kurulan karakollarda korucular vard×. Köprülerin olmad×ù× karla kapl× yerlerden zorluklarla geçiyorduk. Hava sald×r×lar× olmad×, ama çok yoùun sava÷ uçaklar× ve ke÷if uçaklar× üzerimizde dola÷×yordu. Bu da hareket etmemizi ve yol almam×z× zorla÷t×r×yordu.” Kandil’e ula÷an gerillalar müzakere sürecinin kendileri için sürpriz olduùunu belirtiyorlard×. 2012 y×l×nda ya÷anan yoùun çat×÷malar×n ard×ndan 2013’te de ÷iddetli bir sava÷a haz×r-
“Bar×÷a Emanet Olun” 8 May×s’da da çekilmeye ba÷layacak gerillan×n ilk s×n×rdan geçi÷ini izlemek üzere Dohuk üzerinden Behdinan’×n Metina bölgesindeki vadideydik. Hakkari – Beytü÷÷ebap hatt×ndan gelen 6’s× kad×n, 7’si erkek 13 ki÷ilik grupla röportajlar yapma imkân×m×z da oldu. Grup bir haftal×k yorucu bir yolculuktan sonra Irak – Türkiye s×n×r×n×n s×f×r noktas×ndaki H×ro bölgesine ula÷m×÷t×. Gerillay× kar÷×larken Hasan Cemal’in ‘’bar×÷a emanet olun’’ cümlesi özellikle bekleyenler Hasan Cemal geri çekilmeyi izliyor.
Kandil geri çekilme (ikinci grup) lan×yorlarm×÷. “Partimiz aç×klama yapt×; kuzey gruplar×m×z bir hafta içinde Güneyde olacak diye. Biz de elimizden geleni yapt×k,” diye aç×kl×yor vaziyeti üç y×ld×r daùda olan Bahoz. Ancak hepsinin vurgulad×ù× ortak nokta, ‘’önderliùe’’ olan sonsuz güvendi. “K×÷ boyunca alt× ay, sava÷ üzerine, ilkbaharda yap×lacak hamle üzerine haz×rlanm×÷t×k. Önderliùimiz aç×klama yapt×, biz de mecburen uymak zorunda kald×k. Bize zor da geldi ama biz önderliùimize inand×k. Sonuna kadar da inan×yoruz. Hep de onun çizgisinde yürüyeceùiz”diye devam ediyordu Bahoz. Dersimli Munzur Piro tam 16 y×ld×r daùda. Belli ki bu 16 y×la birçok tecrübe, an×, ya÷anm×÷l×k s×ùd×rm×÷. ‘Silah×n kendileri için en sad×k dost olduùunu, ancak tabula÷t×r×lmamas× gerektiùini’ belirterek, “40 y×l önce Kürtlerin siyaset yapabilme olanaklar× olsayd×, silaha belki hiç gerek kalmayacakt×,” diyor. Munzur Piro bar×÷ sürecinin mimar×n×n Öcalan ve PKK olduùunu üstünü basa basa vurguluyor. Bu noktada devletten bir beklentisi yok. Bu dü÷üncesini, “Bu yeni bir ba÷lang×ç. Yani halk ve gerillan×n art×k yeni bir süreçle kendi özerk sistemini özgürce ya÷ayabileceùi bir alanlar olu÷turma çabas×d×r. Bizim bir projemiz var. Devletten de, hükümetten de hiçbir beklentimiz yok. Özgürlüùü kendimizi gerçekle÷tireceùiz,” sözleriyle görü÷lerini özetliyor Munzur Piro. Bervar ise Munzur Piro’ya benzer bir bak×÷ aç×s×yla hükümetten çok,
Türk halk×na ve kad×nlara güveniyor; “Bizim hükümetten, devletten bir beklentimiz yok. Daha çok Türk halk×na inan×yoruz. Bu süreci anlay×p destek olacaù×na inan×yoruz. Kad×n×n özünde bar×÷ var. Ve bu süreci as×l yürütecek olan da kad×nlard×r.” Bu çekilmenin kendisinde bir parça burukluk yaratt×ù×n× gizlemiyor 10 y×ld×r daùda olan Hira; “Ayr×lmak zordu, istemiyorduk ama önderliùimizin çaùr×s×yd×, biz buna uyduk. Orada halk×m×za yap×lan bask×lara hemen müdahale edip savunabiliyorduk,” sözleriyle dile getiriyor bu duygusunu… Sohbet ettiùimiz grup ayn× zamanda gazeteci Hasan Cemal’in geri çekilme sürecinde birlikte yürüdüùü gruplardan biri. Hasan Cemal gerçek bir gazetecilik olay×na imza atarak geri çekilme sürecinde çetin daù ko÷ullar×na ald×rmadan gerillalarla birlikte gece gündüz yol alm×÷ ve tarihsel bir olaya gazeteci gözüyle tan×kl×k etmi÷ti. Yol boyunca gerillalarla röportajlar yapan ve bu röportajlar× yazd×ù× sitede kamuoyu ile payla÷an Hasan Cemal’le tarihi yolculuùunu payla÷t×k. ’’Daùdakilerin geri çekilme sürecine an be an tan×k olman×n nas×l bir duygu olduùunu’’ sorduùumuzda ‘bunun gazetecilik aç×s×ndan heyecan verici bir ÷ey olduùunu’ belirtti Hasan Cemal. Ancak ‘yolculuk s×ras×nda, daùa t×rman×rken çok zorland×ù×n×’ da gizlemiyordu: “Gazeteci olarak böyle bir olaya tan×k olmak çok ho÷tu. Heyecan vericiydi ama ayn× zamanda çok da yorucu geçti. Türkiye’den çekilen ilk silahl× PKK grubuyla gece
yar×s× bulu÷mak, ondan sonra birlikte yürümek filan... Tabi onlar biraz daha h×zl× gidiyorlar. Ondan sonra onlarla biraz sohbet imkân× bulmak gerçekten heyecan vericiydi. Ama daùa t×rman×rken çok zorland×m doùrusunu isterseniz…” Hasan Cemal’e gerillalarla yapt×ù× sohbetlerde edindiùi izlenimleri soruyoruz. Hepsinin a÷aù× yukar× ayn× ÷eyli söylediklerini, Öcalan’a güvendiklerini dile getiriyor: “Kendi deyi÷leriyle önderliklerine olan inançlar×n×, güvenlerini söylediler ve önderliklerinin belirlediùi ko÷ullar içinde bar×÷×n olabileceùini söylediler. Yani her seferinde de bar×÷×n içini özgürlükle, e÷itlikle doldurman×n önemini belirtiler,” sözleriyle özetliyor tan×kl×ù×n× usta gazeteci. Evet, daùdakiler ‘’kayg×lar×na raùmen’’ bar×÷ sürecinin geli÷mesi konusunda iyimser olmak istiyorlar, ancak bar×÷×n hükümet ve AKP’den ziyade kendi mücadelelerinin ve halklar×n dayan×÷mas×n×n bir eseri olacaù×n× da vurgulamaktan geri kalm×yorlard×. Geli÷en süreçte Bese Hozat, Duran Kalkan, Mustafa Karasu, Sabri Ok ve en son Aùustos’un ikinci haftas×nda Cemil Bay×k, Mustafa Karasu, Ali Haydar Kaytan, Beritan Dersim ve Gazi gerillalarla da sürecin gidi÷at×, olas× geli÷meler ve muhtemel tav×rlar üzerine kapsaml× röportajlar yapt×k. T×kanma eùilimlerinin süreci ciddi olarak zorlad×ù× bu k×ritik evrenin a÷×lmas×na, bar×÷a ve çözüme katk× sunduùu oranda bu çal×÷ma amac×na ula÷m×÷ olacakt×r...
11
Cemil Bay k (KCK EĆ BaĆkan )
‘Bu Oyunu SürdürmeyeceĈiz.’
Sürecin ask ya al nmas n n birçok yolu var. Gerillan n geri çekilmesinin yavaĆlat lmas ndan durdurulmas na, Türkiye’ye yay lan serhildanlardan, kitle hareketlerinden görüĆmelerin durdurulmas na, diĈer parçalarda ve uluslararas toplumda AKP politikalar na karĆ siyaset geliĆtirilmesine kadar daha akla gelmeyen birçok yol ve yöntem geliĆtirilebilir. En kritik sorudan ba÷layal×m: Komisyonlar hadisesi nedir? Önderliùimiz taraf×ndan Hükümetten sekiz komisyon kurulmas× istendi. Bu komisyonlar×n kurulacaù×n×n Eylül’de aç×klanmas×, Mecliste kurulmalar× süreçlerinin 15 Ekim’e kadar tamamlanmas× gerekiyor. Ancak o zaman durum normalle÷ir, süreç devam eder. Eùer bu olmazsa o zaman bir oyundur bu. Bu oyun sürdürülemez. Onun için biz komisyonlar meselesinin olumlu veya olumsuz 1 Eylül’e kadar netle÷mesi gerektiùini söyledik. Netle÷mezse ne diyeceksiniz? Olumlu ya da olumsuz netle÷tirmezlerse bu çözüm amaçlar×n×n olmad×ù× anlam×na gelir. Bir oyun oynuyorlar demektir, biz bu oyunu sürdürmeyiz. Bunun hareketimiz, halk×m×z ve kamuoyu taraf×ndan bilinmesi gerekiyor. Komisyonlar×n faaliyet alanlar×n× ve amaçlar× nelerdir? Hukuk, Sosyal Ekonomi, Ekoloji Komisyonu, Hakikatleri Ara÷t×rma Adaleti Gerçekle÷tirme, Kad×n Özgürlüùü, Sivil Toplum, Me÷ru Savunma, Misak× Milli komisyonlar×. Önderliùimizin hükümete sunmas×n×n nedeni Kürt sorununun demokratiksiyasal çözümünü saùlamakt×r. Bu komisyonlar eùer kurulur, çal×÷×r, karar tasar×lar×n× haz×rlar, meclise sunar, meclisten bunlar geçerse Kürt sorununun demokratik-siyasal çözümü ortaya ç×kar. Normalle÷meye geçi÷ ve normalle÷me süreci saùl×kl× ya÷an×r.
12
O zaman en az×ndan Eylül’de bunun sözü verilecek, Ekimin 15’ine kadar gereùinin yap×lmas× gerekiyor. Tabi tabi, parlamento aç×l×r aç×lmaz bu komisyonlar×n parlamentoya tasar×lar× haz×rlay×p sunmas× gerekiyor. Bu komisyonlar×n olu÷mas×, çal×÷mas×, kararlar×n parlamentodan geçmesi ayn× zamanda yeni anayasan×n haz×rlanmas×n× da getirecektir. Yeni anayasan×n çözümü bu temelde olur zaten. Yeni anayasa olu÷turmada da sorunlar ya÷×yorlar, i÷te bu komisyonlar olu÷up çal×÷×rsa, karar tasar×lar×n× haz×rlar sunarsa parlamentodan yeni anayasay× ç×karmakta oldukça kolayla÷×r. Herhalde tarih mutlak deùil… Hükümet 1 Eylül’de aç×klamaz da sonraki bir tarihte aç×klar. En az×ndan Komisyonlar× kuracak-
lar×n× ve bunlar×n meclisin aç×lamayla birlikte çal×÷acaklar×n×, karar tasar×lar×n× sunacaklar×n× aç×klamalar× gerekiyor. Eùer bu olmazsa o zaman bir oyundur bu. Bu oyun sürdürülemez. Onun için biz bunlar×n netle÷mesi gerektiùini söyledik. Olacaksa da olmayacaksa da. Hükümetin elinde 48 maddelik bir anayasa paketi var O Paketin demokratikle÷meye çok hizmet ettiùini söyleyemeyiz. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Türkiye’de birçok çevre bunu söylüyor. Daha çok zaman kazanmaya yönelik, Türkiye demokratikle÷iyor, reformlar yap×l×yor izlenimi veriliyor. Sizin bu aç×klamalar×n×za kar÷× ‘÷antaj m×’, ‘silahl× mücadele kozu mu’ kullan×l×yor deniyor.
‘Kürt Meselesini Seçimlere Kurban Ettirmeyiz.’ Bizim tehdide ve ÷antaja ihtiyac×m×z yok. Biz sadece bizimle oyun oynanmas×n diyoruz. Eùer oyun oynarlarsa biz bunu kabul etmeyeceùimizi söylüyoruz. Kendilerini ciddiyete, sorumluluùa davet ediyoruz. öimdiye kadar hep oyalad×lar. Ad×m atmad×lar, atm×yorlar. Hep süreci uzatmaya çal×÷×yorlar, zaman kazanmaya çal×÷×yorlar, sanki çözüm yönünde ad×mlar atacaklarm×÷ gibi yap×yorlar. Ama hiçbir ad×m atm×yorlar. ú÷leri böyle seçime kadar idare etmek istiyorlar. Her ÷eyi seçimlere kurban etmek istiyorlar. Bu tarzda süreç üzerinde kontrol kurup inisiyatifi ele geçirmek, kendilerine göre seçim yapmak, seçimde iktidarlar×n× koruyup iktidarlar×n× sürdürmek istiyorlar. Ortada asl×nda Kürt sorununu çözmek diye bir amaç yok. Çözer gibi konu÷uluyor, söyleniyor ama pratikte tam tersi ad×mlar at×l×yor. Çözüm yönünde en küçük bir ad×m yok. Zihniyetlerinde, uygulamalar×nda en ufak bir deùi÷iklik yok. Hatta eskiye göre daha olumsuz baz× ad×mlar× var. Türkiye’nin en önemli meselesi olan Kürt meselesini seçimlere kurban edemezler. Biz bunu hiç kabul etmeyiz. Eylülde diyelim ki beklediùiniz aç×klamay× yapmad×lar ve 15 Ekime kadar da pek ad×m atmad×lar. Yapt×r×m×n×z ne olacak? Silahl× mücadeleye dönü÷te yok. Biz o zaman süreci ask×ya al×r×z. Nas×l alacaks×n×z mesela, yöntemi ne olacak bunun? Bunun son derece zengin ve yarat×c× yollar× var. Gerillan×n geri çekilmesinin artan ölçüde yava÷lat×lmas×ndan durdurulmas×, bütün Türkiye’ye yay×lan serhildanlardan, kitle hareketlerinden görü÷melerin durdurulmas×na, diùer parçalarda AKP politi-
kalar×na kar÷× siyaset geli÷tirilmesine kadar daha akla gelmeyen birçok yol ve yöntem geli÷tirilebilir. Silahl× mücadeleye var×r m×? Her zaman her türlü geli÷meyi kar÷×layacak örgütsel düzeyi yakalam×÷ durumda olduùumuz bilinmelidir. Tekrar silahl× mücadeleye dönmek istemeyiz. En az×ndan ÷u an silahl× mücadeleyi dü÷ünmüyoruz. Ama ad×m atmazlarsa, her ÷eyi böyle seçimlere kurban ederlerse elbette ki biz bunu bir tasfiye olarak deùerlendiririz. Kendimizi tasfiyeye kar÷× korumas×n× biliriz ve hiçbir ÷ekilde kendimizi tasfiye ettirmeyiz Me÷ru müdafaa çizgisinde… Elbette. Bizim me÷ru müdafaa hakk×m×z vard×r. Kendimizi koruma hakk×m×z vard×r. Deùerlerimizi, halk×m×z× koruma hakk×m×z vard×r. Bu en doùal hakt×r. Elbette ki biz bu hakk× kullan×r×z. Bunu kimse de engelleyemez. Tekrar edeyim: Bu tür aç×klamalar×n×z bat× da ve hükümet yetkililerince ‘tehdit’, ‘÷antaj’ olarak alg×lan×yor. Bu gerçeùi ortaya koymad×r, bir de uyarmad×r. Bizim ÷antaja ihtiyac×m×z yok. Biz dediùini yapan, yapt×ù×n×n da arkas×nda duran bir hareketiz. As×l ba÷kalar× bize ÷antaj yapmas×n… Art×k bu tarzda i÷lerin yürütülemeyeceùini bilmeleri gerekiyor. Önderliùimiz ÷imdiye kadar be÷ tane proje sundu, hepsini ayakalt×na ald×lar. Biz birçok yöntem denedik. Sorunu demokratik siyasal yönden çözmek için. Bu zay×f olduùumuzdan deùil. Tam tersine felsefemiz, ideolojimiz gereùi bunu yapt×k, yap×yoruz. Ama yapacaklar×m×z da bu kadard×r. Daha bundan ötesi yoktur. Bunun da herkes taraf×ndan bilinmesi gerekiyor. Dünyada nerede görülmü÷ tek tarafl× bu kadar büyük
ad×mlar×n at×ld×ù×. Biz esirleri b×rak×yoruz, biz ate÷kes ilan ediyoruz, biz gerillay× güneye çekiyoruz ve bunlar hiçbir kar÷×l×k beklenmeden yap×l×yor. Arada üçüncü bir güç yok, belki de hiç olmad× deùil mi? Araya üçüncü bir güç girmeden bunlar× yap×yoruz. Dünyada hiç kimsenin yapmad×ù×d×r bu. Bunu san×yorum dünyada herkes takdir eder. öimdi bunun kar÷×l×ù×nda Türk Devletinin atmas× gereken ad×mlar var. Hiçbir ad×m atm×yor, tam tersine önderliùin ko÷ullar×nda en ufak bir deùi÷iklik yok. Saùl×k sorunu ciddidir, Tabipler Odas× müracaat etmi÷ gidip muayene etmek istiyor, kabul edilmiyor. KCK tutuklular×n×n rehinlik hali devam ediyor, hatta yetinmiyor büyük cezalar veriliyor. Tutuklu hastalar var, ölüm dö÷eùinde, b×rak×lm×yor. Barajlar, karakollar, askeri yollar yap×l×yor, çetelerin, korucular×n say×s× fazlala÷t×r×l×yor, insans×z hava araçlar×n×n ke÷ifleri her yerde aral×ks×z sürüyor, askeri operasyonlar var… K×sacas× temelde deùi÷en hiçbir ÷ey yok. Bütün bu güvensizliklere raùmen Ak Parti hükümeti ile neden bar×÷ süreci, úç Anadolu’da görü÷tüùümüz halkta diyordu: Ortada verilmi÷ bir söz, yaz×l× bir mutabakat yoksa ‘PKK’nin ba÷×na ta÷ m× dü÷tü?’, temel dü÷ünce ne? Biz hükümeti bar×÷a demokrasiye ikna etmek istiyoruz. Kendilerinin ve Türkiye’nin ç×karlar×n×n bar×÷ta ve demokraside olduùunu göstererek demokrasi sürecine çekmek istiyoruz. Her ne olursa olsun Türkiye’nin tek güvenilir ittifak×n×n Kürtler olduùunu göstermek, daha fazla kan dökülmesini önlemek istiyoruz. Bunu da en güçlü olduùumuz dönemde yap×yoruz. PKK yenilmezliùini ortaya koymu÷tur. Türkiye olas× bir sava÷× daha fazla kald×ramaz.
13
Mustafa Karasu (KCK BaĆkanl k Konseyi Üyesi)
Türkiye, Solu ĉle Bar Ćmak Zorunda Türkiye Cumhuriyeti sola, Kürtlere ve inananlara karĆ bir paradigma üzerine kuruldu. Bugün ĉslamî kesimlerle bar Ćt . Kürtler ve solcularla da bar Ćacak. 20. yüzy×lda Kürtler neler ya÷ad×? 21. yüzy×l Kürtler için ne demek? Dünya Sava÷×’ndan sonra Kürtlerin inkâr×na dayanan bir Ortadoùu sistemi kurulmu÷tu. Cumhuriyet döneminde Türk devleti, bat×n×n da desteùini alarak Kürtler üzerinde yoùun bir kültürel soyk×r×m ve bask× politikas× izledi. 1970’lere gelindiùinde Kürtler yok olman×n e÷iùine getirilmi÷ti. ú÷te PKK böylesi bir süreçte tarih sahnesine ç×kt× ve bu köleliùin kabul edilmeyeceùini ilan etti. PKK mücadelesi, Kürdistan’×n dört parças×n× ve dünyadaki bütün Kürtleri etkiledi tabi. Doùulusu, kuzeylisi, güneylisi, Rojaval×s×yla bütün Kürtler örgütlendi. Art×k yap×l-
ööyle deniyor; doùrudan haklar× verme yerine, Rojava nedeniyle Salih Müslüm’le görü÷meler üzerinden bir tak×m kolayl×klar görüntüsü yarat×p talepkarl×ù×n×z× a÷aù× çekme, amaçlan×yor… Türkiye hükümeti çok s×k×÷m×÷t×r. Bütün politikalar× çökmü÷tür. úç ve d×÷ta inand×r×c×l×ù×n× kaybetmi÷tir. Son M×s×r olaylar×ndan da oldukça ürkmü÷tür. Gezi Park× olaylar×ndan ürkmü÷tür. öimdi ‘bunlar× nas×l telafi edeceùim’ onun tela÷× içerisindedir. Bunlar× telafi etmenin yolunu da Suriye politikas×nda bir tak×m manevralarla gerçekle÷tirmek istiyor. Salim Müslim ile görü÷meleri biraz da bu çerçevededir. Suriye’de içine dü÷tüùü batakl×ktan ç×kmak istiyor. Burada tekrar inisiyatif elde etmek istiyor. Onun yolu da Kürtlerle ili÷kilerin geli÷mesi. Ba÷ka türlü Suriye batakl×ù×ndan kendisini ç×karamaz. Eùer Salim Müslim ile ili÷ki kuruyorsa esas amac× budur. Yoksa gerçekten Kürtlerle ili÷kileri düzeltmek, Kürt sorununun çözümünü amaçla-
14
mas× gereken ulusal bir konferansla siyasal güçlerin de bir araya geldiùi ortak meclisleri olu÷turacak bir sürece girmektir. Art×k Ortadoùu’da eski dengeler y×k×lm×÷ durumda. Bir geçi÷ süreci ya÷an×yor. Kürtler bu süreçte birliklerini gerçekle÷tirip doùru bir politik tutum tak×n×rlarsa, 21. Yüzy×l dengeleri içinde güçlü bir biçimde yer alacaklard×r. KDP’nin Kürt birliùine yakla÷×mlar×n× nas×l deùerlendiriyorsunuz? KDP, olaylara çok dar yakla÷maktad×r. Mesela, Rojava’da bütün dertleri PYD’yi zay×flatmak ve kendilerine bir güç alan× yaratmak. S×n×r kap×lar×n×
mak bu aç×dan yapm×yor bunu. Eùer öyle olsayd× Kuzey’de sürece doùru yakla÷mas× gerekiyordu. Önderliùe doùru yakla÷mas× gerekiyordu. O zaman Rojava’ya yakla÷×m× bir anlam ifade ederdi. Ama kuzeyde çözüm yönünde en ufak bir çaba yok, hatta tam tersi ÷eyler var. Hala ‘terörist örgüt’ diyor, en küçük bir ad×m atm×yor. Kar÷×s×nda böyle aldatacaù× herhangi bir Kürk falan yok. Belki
kapal× tutuyorlar. Bu El Nusra ve AKP hükümetine destek oluyor. KDP son on y×l içinde Türk devletine bu denli yak×n olmasayd×, Kuzey Kürdistan’da daha önemli geli÷meler ya÷anabilirdi. ABD’nin heronlar× KDP’nin izniyle dola÷×yor. Uçaklar Roboski’de çoluk çocuk katlettiùi halde KDP sesini ç×karmad×. Art×k demokratik bir Kürt kamuoyu var ve bu kamuoyu siyasal güçler üzerinde bir bask× yarat×yor. Habur ve Oslo gibi süreçlerin içinde yer ald×n×z. Ancak bu süreçler akamete uùrad×. Yeni süreci nas×l deùerlendiriyorsunuz? PKK olarak biz 1988’den ba÷laya-
eskiden olsayd× olabilirdi. Ama art×k Kürkler aldat×lacak bir halk deùil. Kürtler oldukça bilinçlendi. KDP kap×lar× açm×yor ama… Rojava üzerinden çok kapsaml× bir plan yürütülüyor. Rojava halk×n×n iradesi nas×l k×r×lacak? Rojava Kürtlerinin statü kazanmas× nas×l engellenecek? Bu hedef için birçok úslami güç El Nusra ile birlikte sald×r×yor.
rak 2004’e kadar defalarca ate÷kes ve bar×÷ giri÷iminde bulunduk. Önder Apo, daha 1988’de M. Ali Birand ile yapt×ù× röportajda “Bir memurlar×n× göndersinler, görü÷elim,” demi÷ti. Çok mütevaz× yakla÷×mlar göstermi÷ti. 1993’te Özal’×n ×l×ml× mesajlar×na, Önder Apo ate÷kesle kar÷×l×k vermi÷ti. Ancak süreç devam ederken Özal öldürüldü. Kendi cumhurba÷kanlar×n× öldüren bir derin devlet, çözüme zaten izin vermezdi. Önder Apo 1995’te de ate÷kes ilan etti, 1998’de uluslararas× komplodan önce 1 Eylül Dünya Bar×÷ Günü’nde çok yumu÷ak mesajlar verdi. Komplo sürecini bir bar×÷ sürecine dönü÷türmek için gerilla güçlerini s×n×r d×÷×na çekti. 2000-2004 y×llar×nda sürekli bar×÷ çaùr×s× yapt×k. Hiç birine cevap vermediler. 1 Haziran 2004’te yeniden gerilla hamlesi ba÷lat×nca, Türk devleti zorland×. 2006’da Ba÷bakan Erdoùan; ayd×nlar, Diyarbak×r belediye ba÷kan× ve KDP üzerinden “Ate÷kes yap×l×rsa, biz de baz× ÷eyler
yapabiliriz” biçiminde haberler gönderdi. Fakat bu ate÷kes sonras×nda da hiçbir ad×m at×lmad×ù× gibi 2007 May×s ay×nda Genel Kurmay Ba÷kan× Büyükan×t ile Dolmabahçe Mutabakat×’n× imzalad×lar. Mutabakat×n özü ÷udur; AKP, Kürt özgürlük hareketini tasfiye etmek için ordunun istediùi her ad×m× atacak, bunun kar÷×l×ù×nda da Genelkurmay, e÷i türbanl× birisinin Çankaya’ya ç×kmas×n× kabul edecek, AKP’nin 22 Temmuz seçimlerinde iktidar olmas×n×n önünü kapatmayacak. Nitekim 22 Temmuz seçimlerinden sonra Abdullah Gül Cumhurba÷kan× oldu ve ilk Milli Güvenlik Kurulu top-
Bunlar×n AKP hükümetinin desteùiyle ayakta kald×klar× bu sald×r×lar× beraber organize ettikleri de biliniyor. Güney Kürdistan Hükümeti de bu sald×r×lara destek veriyor. Sald×r×lar ya÷an×rken Güney Kürdistan hükümetinin Smelki kap×s×n× kapatmas×, s×n×rda güçlerini yoùunla÷t×rmalar× aç×kça bu sald×r×lara destektir. Türkiye, KDP ve El Nusra ayn× amaçta birle÷iyorlar.. Esat rejimi “kar×÷mama” görüntüsü vererek bizi k×rd×rmay× amaçl×yor. úran’da ayn× ÷ekilde. Rojava halk× ise bütün olanaks×zl×klara raùmen büyük bir direni÷ sergiliyor. Bütün Kürtler bu direni÷i sahiplenmelidir. Rojava Kürtlerin onurudur. Bu onura sahip ç×kmak gerekiyor.
sürecine zarar veren tutumlar olursa, bunlara kar÷× durmalar× gerekiyor. Öte yandan toplumu doùru bilgilendirilmesi gerekiyor. Akil insanlar, çal×÷malar× s×ras×nda baz× bölgelerde sald×r× ve hakaretlere maruz kald×lar. Buna raùmen çal×÷malar×n× yürüterek raporlar×n× haz×rlad×lar. Kendi emeklerine sahip ç×kmalar× gerekiyor. En az×ndan ula÷t×klar× sonuçlar ×÷×ù×nda hükümeti uyarmalar× gerekiyor. Akil insanlar önder Apo ile görü÷melidir. Çözümün yolu sadece hükümetle ve ba÷bakanla görü÷mekten geçmiyor. Önder Apo ile de görü÷meleri gerekiyor. Çözüm sürecini AKP deùil, Önder Apo geli÷tirdi. Sava÷× ve kan× durdurdu. Bunu Türkiye toplumu da görüyor. Hal böyle iken Akil insanlar Önder Apo ile görü÷üp, öneri ve varsa ele÷tirilerini sunmal×d×rlar. Önder Apo’nun deùerlendirmelerini almal×d×rlar. ústiyorlarsa bizi ziyaret edebilirler, bundan da memnun oluruz.
Akil insanlar raporlar×n× haz×rlayarak ba÷bakanl×ùa sundular. Siz bu konuda ne dü÷ünüyorsunuz? Akil insanlara bir öneriniz var m×? Akil insanlar×n çal×÷malar× çözüme kadar devam etmelidir. Çok kalabal×k olmas× da gerekmiyor. Devletten ya da PKK’den kaynaklanan ve bar×÷
lant×s×nda da s×n×r ötesi sava÷ tezkeresi karar× al×nd×. Bunun yan×nda ABD’nin desteùini alarak geni÷ çapl× bir taarruza geçtiler. Ancak Zap’ta bozguna uùrad×lar. Bunun üzerine yeni bir konsept ba÷latt×lar. Bu sürecin içinde úlker Ba÷buù da var. Güya
Akil únsanlar Heyeti’nden Celalettin Can ile görü÷tünüz. Bu ilk ziyaret. Evet. Biz de bu çerçevede deùer veriyor ve görü÷üyoruz. Bar×÷ için bizden talepler varsa bize söyleyebilirler. Biz destek vermeye haz×r×z. Yeter ki akil insanlar gerçekten çözüm yönünde çaba sarf etsinler. Biz bu çabalara deùer veriyoruz. Kendi emeklerine sahip ç×kmalar×n× istiyoruz. 4 Nisan‘da yap×lan ilk Dolmabahçe toplant×s×nda, say×n Öcalan’la ve sizlerle görü÷mek istediùimizi Ba÷bakan’a ifade ettim. Ancak Ba÷bakan, úmral× ile yararl× olduùu için ÷imdilik BDP Heyetinin görü÷tüùünü belirterek bu isteùe ‘ye÷il ×÷×k’ yakmad×. Kandil ile görü÷me isteùi hakk×nda ise yorum yapmad×. Akil insanlar bunu kabul etmemeli. Bu süreci geli÷tiren, sürecin kaderinin belirleyen Önder Apo’dur. Önder Apo’nun saùl×k sorunlar× var. Bu
15
belirli ad×mlar atacaklar; TRT-öe÷, üniversitelerde Kürtçe bölümler, kurslar aç×lacak. Bu s×rada da Oslo görü÷meleriyle ortam× yumu÷atacaklar ve Kürt özgürlük hareketinin taban×n× zay×flatarak ÷ok bir bask×nla askeri, siyasi sald×r×lar×n× artt×r×p Kürt özgürlük hareketini tasfiye edecekler. ú÷te Oslo tam da bu konsept gereùi gerçekle÷ti. Bu sürecin ba÷lang×c× Eylül 2008’dir. Oslo’da görü÷meye gelen heyet ilk önce, “Devletin temsilcisiyiz. Her ÷eye haz×r×z,” dediler. Sonradan bakt×lar ki, süreç onlar×n istediùi gibi ilerlemiyor, bu kez “Sizin dü÷üncelerinizi biz devlete götürürüz. Biz devlet ad×na karar almay×z” gibi bir yakla÷×m gösterdiler. Önder Apo görü÷melerden sonra 2009’da yol haritas× haz×rlad×. Daha sonra da 2011’de üç protokol haz×rlanarak Önder Apo taraf×ndan bize gönderildi. Biz protokolü onaylad×k ama AKP hükümeti onaylamad×. Ama AKP bildiùiniz gibi 2011 seçimlerinde yüzde 50 oy al×p seçimlerden güçlü ç×k×nca, Oslo görü÷melerine gelmedi. 2011’de Sri Lanka yöntemiyle hareketimiz tasfiye edilmeye çal×÷×ld×. “PKK 2012’nin
bahar×na ç×kmaz,” denildi ama tersine gerilla büyük bir direni÷ göstererek devlet güçlerini karakollardan ç×kamaz hale getirdi. PKK’nin 2013’te de sava÷× devam ettirmesi halinde kendisinin tasfiye olacaù×n× gören AKP, úmral×’ya heyetler gönderdi ve yeniden görü÷meler ba÷lad×. Önder Apo da devletin s×k×÷t×ù×n×, ezme politikas×n×n sonuç almad×ù×n× görünce bir hamle yaparak AKP’yi ve devleti çözüm kulvar×na sokmaya çal×÷t×. Süreç böyle kar÷×l×kl× geli÷mi÷tir. Gelinen noktada AKP ne yapacak peki? Art×k oyalama taktiklerini hareketimiz kabul etmez. öimdi herkes demokratikle÷meyi tart×÷×yor. Bar×÷ sürecine kad×nlar da müdahil olmak istiyor. Akil insanlar heyetinde kad×nlar yoktu. Kad×nlar×n yer almad×ù× bir bar×÷tan söz etmek mümkün mü? Biz de bütün a÷amalarda kad×nlar×n etkili olmas×n× istiyoruz. Bizim yönetimlerimizde, toplant×lar×m×zda kad×n say×s× istisnas×z her zaman fazlad×r. Toplant×lar×m×za kad×n ve erkekler
16
Bugünden bakt×ù×n×zda, Paris Suikast×’n× nas×l deùerlendiriyorsunuz? Bu katliam nas×l oldu, nas×l planland×? Daha aç×ùa ç×km×÷ deùil. Ama ben bu katliam×n bir günde, bir ayda planland×ù×n× dü÷ünmüyorum. Tetikçi olarak kamuoyuna sunulan adam bir buçuk y×l önce derneklere s×zm×÷, BBP çevresinden olan birisi... Sara’n×n (Sakine Cans×z) katledilmesi, hareketimize yönelik “ba÷× kopar, gövdeyi bir tarafa at” yakla÷×m×n×n bir parças×d×r. PKK yöneticilerini katletmenin ilk uygulamas× Sara arkada÷t×r. Bu katliam×n bar×÷ süreci ile doùrudan
bizim ku÷kular×m×z× güçlendiriyor. Gerçekten çözümden yanaysalar bu ku÷kular× hemen gidermeleri gerekiyor. Bunu yapmazlarsa daha çok ku÷kuya yol açarlar bu da sürecin daha çok t×kanmas×na neden olur. Bunun sorumluluùunu ise hükümet ta÷×r. Bu nedenle akli insanlar×n bu gerçeùi hükümete anlatmalar×, izin talep etmeleri gerekiyor.
Geri çekilen gerillalardan bir grup.
kamuoyuna da yans×d×. Türkiye Tabipler Birliùi, úmral×’ya gidip Önder Apo’yu muayene etmek için Adalet Bakanl×ù×’na müracaatta bulundu. Ama Adalet Bakanl×ù× bir cevap vermedi. Neden cevap gelmiyor? Normalde olumlu kar÷×lamas× gerekiyor. Bakanl×ù×n Tabipler Odas×’n×n isteùini derhal kar÷×lamas× Çözüm
e÷it say×da kat×l×yor, ayr×ca PAJK üyeleri doùal üye olarak kat×l×yor. Bu aç×dan hareket olarak tabi ki akil insanlar topluluùu içinde de kad×nlar×n etkin olmas×n×, say×lar×n×n çok olmas×n× isterdik. Tabi ki, gençlik de bu sürece kat×labilirdi. Ama biz hareket olarak eksikler olsa da zorlamak istemedik. Bir ad×m at×lm×÷t×r. Te÷vik ederek ve sorumluluklar×n× hat×rlatarak onlar×n gerçekten doùru bir yakla÷×m içinde olmalar×n× saùlamaya çal×÷t×k.
sürecine güveni artt×racaù× gibi ku÷kuyu ortadan kald×r×r. Bu hükümete de güven saùlar. Ama bunun kabul edilmemesi halk×m×zda ku÷kular×n derinle÷mesine yol aç×yor. Acaba Önder Apo’ya yönelik bizden kamuoyundan gizlenen bir ÷eyler mi geli÷tiriyorlar, bunun ortaya ç×kmas×n× m× önlemek istiyorlar? Bu tutum
Akil únsanlar 81 ilde hükümetin gözetiminde temsiliyeti olan 60 binin üzerinde insanla görü÷tü. öunu söyleyebilirim: únsanlar kayg×lar× olmakla birlikte bar×÷×n gelmesini istiyorlar. Bu raporlara taraflar×n sahip ç×kmas×, raporlar×n Say×n Öcalan’a da verilmesi gerekiyor. úlk kez hükümetin reddedemeyeceùi düzeyde me÷ru bir zemin ortaya ç×kt×. Evet. Söylediklerinizi deùerlendireceùiz. Bu süreç çok önemli, raporlar×n sonuçlar× haz×rlanan demokrasi paketine yans×mal×…
baù× var m×d×r? Bu konuda tam bir ÷ey söyleyemem. Benim bu konuda tereddütlerim var. Bunu Fransa biliyor ama aç×klam×yor. Yani Fransa arkas×nda m×? Avrupa arkas×nda m×? Türkiye ne kadar arkas×nda, netle÷mi÷ deùil. Bugün Kürdistan’da büyük bir kad×n özgürlük hareketi varsa bunun sembolü Sara yolda÷t×r. Bu cinayet ayd×nlat×lmadan Kürt sorunu çözülemez. Yeni ku÷aklar hep sava÷×n içinde ya÷ad×ù× için bar×÷a daha uzak… Siz 78 ku÷aù×n×n bir ferdisiniz ve ÷u anda PKK yönetimi aù×rl×kl× olarak bu ku÷aùa mensup insanlardan olu÷uyor. Eùer bar×÷ sizinle gerçekle÷mezse yeni ku÷akla nas×l olacak? Belirttiùiniz gibi gençler sava÷ içinde büyüdü. Ac×dan ba÷ka bir ÷ey ya÷amad×lar. Annelerine zulüm yap×ld×ù×n× gördüler, köylerinin yak×l×p y×k×ld×ù×n× gördüler, karde÷lerinin katledilmesini gördüler, polisin her gün sokakta terör estirdiùini gördüler. Tabi, öfkeli bir gençlik var. Bu öfkeli gençlik eùer bir çözüm olmazsa patlayabilir de. Türki-
21. Yüzy×l, Kürtler ve PKK baùlam×nda ne söyleyebilirsiniz? Sadece Türkiye’nin deùil, bütün dünyan×n ÷unu iyi anlamas× gerekiyor, PKK ve Kürtler olmadan Orta doùu’da istikrar saùlanamaz. Art×k PKK ve Kürtler Ortadoùu’da dengeleri belirleyen en önemli güçlerden biridir. 21. Yüzy×lda Kürtler Ortadoùu’nun kaderini belirleyecek bir güç durumuna gelmi÷tir. Bu da PKK’nin mücadelesi ile gerçekle÷mi÷tir. Art×k PKK ile Kürtleri birbirinden ay×rmak mümkün deùildir. Bu ayr×mlara art×k son vermeleri, PKK’ye, önderliùine, Kürt halk×na sayg×l× olmalar× gerekiyor. Kürtler art×k özgürlüùe a÷×k bir halkt×r. Ya÷am Kürtler için ya özgür olacak ya da olmayacak. Kürtler bunun karar×n× vermi÷tir. Bunlar×n iyi anla÷×l×rsa, PKK ve Kürtlere doùru yakla÷×l×rsa Orta doùu’daki sava÷lar, bu çat×÷malar, anlams×z kavgalar ortadan kalkar ve demokratik bir Orta doùu ortaya ç×kar. Bölge halklar×
ye ile Kürdistan aras×ndaki o duygusal kopu÷ h×zlanabilir. öimdi bile bu gençliùi zor dizginliyoruz. Türkiye geleceùiyle nas×l bar×÷×r? Türkiye’nin geleceùiyle bar×÷mas× için geçmi÷iyle ve tarihiyle hesapla÷mas×, Alevileri Sünnile÷tirmek ya da Kürtleri Türkle÷tirmek gibi inkârc× ve asimilasyoncu politikalarda vazgeçmesi gerekiyor. Tabi ki Türklerde kendi kimliùi ve kültürüyle bu topraklarda var olacaklar ve Kürtlerle karde÷çe
bar×÷ içerisinde, birlikte ve özgürce ya÷arlar. Aksi takdirde PKK ve Kürtler zorlanabilir ama asla mücadeleyi terk etmezler. Bundan en çok zarar görenler ise Kürtler ve PKK’nin d×÷×ndaki güçler olur. Türkiye’nin geleceùini arayan bir bar×÷ma için Türkiye halklar×na nas×l bir çaùr×n×z var? Biz Türkiye halk×yla her düzeyde birlikte bir mücadele yürütmek istiyoruz. Türkiye’yi bir bütün demokratikle÷tirmek istiyoruz. Türkiye’deki demokrasi ve özgürlük sorunlar×n×, kimlik sorunlar×n×, kültür sorunlar×n×, inanç sorunlar×n× çözmek istiyoruz. Herkesin kendi gerçekliùiyle kendisini örgütleyip, kendisini özgürce ifade etmesini istiyoruz. Asl×nda Türkiye’de halklar, inançlar ve kültürler aras×nda sorun yok. Sorunu yaratan devletin kendisidir. Rejim bu sava÷× yürütmeden ayakta kalam×yor, kalamaz. Sava÷ toplumu da zehirlemi÷. Türkiye’deki
ya÷ayacaklar. Ermeniler, Süryaniler, Ezidiler; bütün etnik ve dini topluluklar kendilerini özgürce ifade edecekler. Türkiye Cumhuriyeti hem sola, hem Kürtlere, hem de inananlara kar÷× bir paradigma üzerine kuruldu. Bugün ise úslami kesimlerle bar×÷t×. Öyle ise Kürtler ve solcularla da bar×÷acak. Tabi öte yandan önemli bir kad×n sorunu var. Kad×nlar toplumun yükselen deùeridir. Günümüzde kad×nlar× dikkate almayan hiçbir sistem demokratikle÷emez.
ya÷anan bütün sorunlar sava÷ rejiminin yaratt×ù× sorunlard×r. Eùer Türkiye sorunlar×n× çözmek istiyorsa özel sava÷ rejimine son vermelidir. Bunun yolu da demokratikle÷meden geçiyor. Bugün demokratikle÷menin öncülüùünü PKK ve Kürtler yap×yor. Bu Türkiye’deki bütün demokrasi ve özgürlük güçleri için de büyük bir ÷anst×r. Bu güçlerin PKK ile dayan×÷mas× onlara büyük kazand×racakt×r. Türkiye’nin demokratik güçleri Kürtlerden ve PKK’den uzak durmamal×, dururlarsa çok daha zay×f duruma dü÷erler. Dayan×÷may× geli÷tirdikleri oranda Türkiye demokratikle÷ir, halklar×n, siyasi, ekonomik, kültürel ve inançsal sorunlar× çözülür. Demokrasi, özgürlük, bar×÷, adalet bu temelde geli÷ebilir. PKK’nin de geli÷tirmek istediùi budur. Bunun mücadelesini yürütüyoruz. Mücadeleyi Türkiye halklar× ve demokratik güçleriyle birlikte yürütmek istiyoruz.
17
Duran Kalkan (KCK Yürütme Konseyi Üyesi)
“Lozan’ n S n rlar ĉĆlemez Hale Geldi” PKK Ću an s n rlar önemli oranda tutmuĆ durumda. Bu bölgeye Medya Savunma Alanlar diyoruz. PKK böylelikle OrtadoĈu’daki hareketliliĈi de kontrol edecek bir konum elde etmiĆ oluyor. GeliĆ geçiĆleri kontrol ediyor. Kürtlerin durumunu deùerlendirerek ba÷layal×m isterseniz… 20. Yüzy×l Kürt tarihinin en olumsuz, en aù×r, en tahripkâr yüzy×l× oldu. Soyk×r×m yüzy×l× da diyebiliriz. Kürt soyk×r×m×nda fiziki k×r×m×n yan× s×ra kültürel soyk×r×m da var. Kürt toplumu, Ortadoùu’daki kültürel birikimin ak×÷×nda rol sahibi bir toplum. 21. yüzy×la girerken, halklar bir özgürlük ve demokrasi devrimiyle ayaklan×yor. 2011’de Tunus’ta, M×s×r’da ba÷layan Arap isyan×na, “Arap bahar×” dendi. Gerçekten de önemliydi bu ayaklan-
malar. Fakat esas bahar× Kürtler ya÷×yor bugün. 1990’dan bu yana ulusal dirili÷ devrimi ba÷ar×ld×. Bu co÷ku tüm Türkiye, Ortadoùu ve dünyay× etkiliyor. En son Paris katliam×n×n ard×ndan geli÷en tepkileri gördük. Gerçekten biz de bu kadar×n× tahmin etmiyorduk. Mücadelemiz birçok çevreyi etkilemi÷ demek ki. Bu bize mutluluk veriyor. Rojava çok güncel. AKP hükümeti Rojava’y× okuyamad× m×? Evet, basit gördü. Tehditlerle en-
gelleyebileceùini sand×. “Çe÷itli çete gruplar×yla önleyebilirim”, dedi. Bir de “Suriye’de rejimi h×zla deùi÷tiririm. Dolay×s×yla sistem bozulmaz. Eski merkezi milliyetçi sistem kal×r. Kürtleri de bast×r×r×m” hesab× yapt×. Hiç birisi tutmad×. Kuzeyde ise halk 199091 y×l×ndan beri serh×ldan halinde. Gerçekten de çok yönlü bir toplumsal devrim ya÷an×yor. Bu Kürdistan’×n tümünü etkiliyor. Sonuç Kuzey’deki geli÷melere göre belirlenecek. Kuzey Kürdistan devrimi, ayn× zamanda Türkiye demokratik devrimidir. Bunu
Bu noktada Gezi olaylar×n× nas×l deùerlendiriyorsunuz? Gezi park× olay×n×n ortaya ç×kard×ù× sonuçlar var. Daha ileride ortaya ç×kabilecek sonuçlar× da olabilir. Sonuçlar× itibariyle benim önemli gördüùüm iki önemli sonuç ÷udur; birincisi, Önder Apo’nun geli÷tirdiùi paradigma Gezi’de uygulanm×÷t×r. úkincisi, Türkiye solu dar ve hizipçi kal×b×n× k×rma imkân× yakalam×÷t×r. úlk kez kendi kimliùini yaratma, kitleselle÷me imkân×n× kazanm×÷t×r. Bu aç×dan önemlidir. Gezi Park× olay×na birçok güç kendi bak×÷ aç×s×yla yakla÷×yor. AKP Gezi Park× olaylar×n× i÷leyerek oradaki kazan×mlar× tersine çevirmek istiyor. Kendi iç sorunlar×n× Gezi üzerinden çözmeye çal×÷×yor. Ayr×ca ulusalc× geçinen kesimler de ba÷tan beri Gezi Park× mücadelesindeki öncülüùün zay×fl×ù×ndan yararlan×p öncülüùü ele geçirmek Gezi mücadelesini amaçlar×ndan sapt×rmak için büyük çaba yürüttüler. Hala da yakla÷×mlar× öyledir. Gezi direni÷ini doùru yönde geli÷tirmek isteyenler de oldu. Bu konuda tabi ki bizim yetersizliklerimiz oldu. Zaman×nda direni÷in içinde yer almama,
direni÷in öncülüùünü güçlendirememe, onu zay×f b×rakma gibi tutumlar bizim aç×m×zdan özele÷tiri yap×lmas× gereken tutumlard×r. Biz bunun asl×nda özele÷tirisini verdik. Kald× ki bu tip eylemlilikler Türkiye’de demokratik siyasetin önünü açan eylemliliklerdir. Bu eylemler ne kadar geli÷tirilip güçlendirilirse o kadar Türkiye’de demokratikle÷meye hizmet eder. Dikkat edilirse hükümet demokratik siyasetin geli÷mesini istemiyor. Nerede bir demokratik hareket varsa k×rm×z× ÷al görmü÷ boùa gibi sald×r×yor. En küçük demokratik k×p×rdanmaya bile tahammül etmek istemiyor. Susmu÷ bir toplum istiyor. Bundan daha tehlikeli bir ÷ey olamaz. Onun için Türkiye’deki bütün demokrasi güçlerinin bu tehlikenin önünü almalar× gerekiyor. Bu Türkiye’yi gerçekten felakete götürür. Toplumun konu÷mas×, tart×÷mas×, protesto etmesi gerekiyor, istemlerini dile getirmesi gerekiyor. Bu, Türkiye’yi demokratikle÷tirir, Mevcut iktidar mant×ù× ile Türkiye ilerleyemez. Tam tersine bu durum Türkiye’yi susturur, çürütür, Türkiye’ye kaybettirir.
Son kongre’de PKK E÷ ba÷kanl×k sistemine geçti. Bu konuyu biraz açar m×s×n×z? Bu deùi÷iklikler Önder Apo’nun öngördüùü deùi÷ikliklerdir. Önder Apo sadece Kürtler için deùil, tüm Ortadoùu halklar× ve insanl×k için yeni bir sistem geli÷tirmeye çal×÷×yor. Bu nedenle sürekli izliyor, nerede bir hata veya ters bir durum varsa düzeltmeye, sistemi demokratikle÷tirmeye çal×÷×yor. Genel kuruldaki deùi÷iklikler bu temelde yap×lan deùi÷ikliklerdir. Bir de Önder Apo’nun geli÷tirdiùi bir süreç var. Bunu h×zla geli÷tirmek istiyoruz. Önder Apo hareketin örgütlülüùünün de buna denk ad×mlar atmas×n× istiyordu. Sürecin yer yer gerisinde kalan, biraz hantal kalan bir yap× vard×. Önder Apo bunun giderilmesi için sistemde baz× deùi÷iklikler öngördü. En önemli deùi÷ikliklerden biri, e÷ ba÷kanl×k sistemini getirmesi oldu. Asl×nda kongrenin daha önce yap×lmas× gerekiyordu. Sava÷× geli÷tirmek için yeni bir hamleye haz×rland×ù×m×zdan dolay× Genel Kurulu erteledik. Daha sonra önderlik tarihsel Newroz at×l×m×n× yapt×. Bundan ötürü
18
asl×nda devlet iyi biliyor. Demokratik güçlerin, ayd×nlar×n da bu ili÷kiyi derinlemesine anlamas×nda yarar var. Güney Kürdistan’da ise belli bir devletle÷me çabas× var. Ancak daha çok d×÷a baùl× sürüyor bu çaba. Nas×l? Küresel ve bölgesel güçlere baùl× sürüyor. Mali olarak güçlü. Biraz feodal. öimdi burjuvala÷t×, deniliyor. AKP ile ili÷kileri, ekonomik ili÷kileri oldukça önemli. Ekonomik kriz döneminde Türkiye’yi Güney Kürdistan ayakta tuttu. AKP’nin KDP’ye bu kadar önem vermesi bundan ileri geliyor. Yoksa Avrupa’daki mali krizin Türkiye’ye etkisi çok tahrip edici olacakt×. AKPKDP ili÷kileri, bir tür PKK’yi frenleme ili÷kileridir. Güney Kürdistan’da KDP d×÷×nda YNK, GORAN, úslami partiler gibi birçok parti var. Bir demokratikle÷meyi ifade ediyor bu partile÷meler.
geciktirdik. Sistemde yaratt×ù× deùi÷iklikler, süreç hakk×ndaki tart×÷malar, vard×ù× kararlar aç×s×ndan önemli bir kongre oldu. Kongrede sürece baùl× deùi÷iklikler yap×ld×. Kimileri bu deùi÷ikliklere bakarak PKK içinde “÷ahinler-güvercinler” gibi ayr×÷malardan söz ediyorlar. Bunlar özel sava÷ merkezinin geli÷tirdiùi propagandalard×r. Bu maksatl× propagandalar hareketimize ve halk×m×za hakarettir. Kitleleri aldatmak için geli÷tiriyorlar. Çünkü kitlelerin beklentisi var. PKK tek yanl× büyük ad×mlar att×, ancak devlet kendisine dü÷en ad×mlar× atarak ikinci a÷aman×n gereklerini yerine getirmiyor. Devlet, burada s×k×÷×yor ve bu s×k×÷×kl×ù×n× gidermek için çe÷itli propagandalara ihtiyaç duyuyor. ú÷te ÷ahin-güvercin meselesini de bundan dolay× geli÷tiriyor. Topluma ÷u propaganday× yay×yor, “ú÷te bak×n, PKK ÷ahinler ve güvercinler olarak bölünmü÷. öimdi ÷ahinler yönetime geldi. Hangisiyle bu süreci yürüteceùiz? Süreç ilerlemiyorsa bir nedeni de budur. Zorlan×yorsak bundan ötürüdür. Yoksa biz sorunu çözmek istiyoruz. Ama bu durumlar sorunun
Bu bak×mdan mevcut devletle÷me, eskiden olduùu gibi KDP ya da bir a÷iret merkezile÷mesi ile kalmayacak. Güney’de demokratik bir toplum var. KDP de, diùer partiler de bu gerçeùi dikkate ald×kça var oluyorlar.
úran Kürdistan’×ndaki durumu nas×l görüyorsunuz? Doùu Kürdistan, potansiyeli daha güçlü bir alan. öu anda konjönktör harekete geçmesine izin vermese de, bu potansiyelin ne kadar etkili oldu-
çözülmemesine yol aç×yor. Dolay×s×yla bu durumda suçlu olan biz deùiliz, PKK’dir” alg×s×n× yaratmaya çal×÷×yor. Bir taraftan bu propaganday× geli÷tirirken, diùer taraftan da “Cizre’de, Lice’de ya÷anan olaylar× görüyorsunuz. Süreç Habur süreci gibi provake ediliyor. PKK’de çözüm istemeyenler var. Eùer ad×m atm×yorsak bundan dolay× atam×yoruz. Zaten gerilla geri de çekilmiyor. Aksine yeni sava÷ç×lar al×yorlar. Öyle ise sürecin ilerlememesinin nedeni biz deùil, PKK’dir” biçiminde bir psikolojik bir sava÷ yürütüyorlar. Ben ÷u soruyu sormak isterim: Diyelim ki PKK’ye yeni sava÷ç×lar kat×l×yor, bunun sorumlusu biz miyiz, kendileri mi? Eùer gerçekten çözüm çabalar× olsayd×, insanlar buna inansayd× insanlar neden gerillaya kat×ls×nlar? Eùer buna ihtiyaç duyuyorlarsa demek ki çözüm yönünde bir çaba görmüyorlar, inanm×yorlar. Hatta hükümetin yakla÷×mlar× onlarda endi÷eye neden oluyor. Geleceklerini güvencede görmüyorlar. Bundan kim sorumlu? PKK sorumlu deùil. Devlet ad×m atm×yor çünkü bir çözüm projesi yok. Bunu nas×l kamufle edecek?
Nas×l kendini hakl× ç×karacak? ú÷te bu tip propagandalarla bunu saùlamaya çal×÷×yor. Bu süreçte Öcalan’×n ya÷am ko÷ullar×n× nas×l deùerlendiriyorsunuz? Bu konuda beklentileriniz nelerdir? Bu süreçte Önder Apo devletin bütün kurumlar×yla tek ba÷×na tart×÷malar yap×yor, politikalar belirliyor. Kendisiyle sadece BDP heyeti s×n×rl× olarak görü÷ebiliyor. Önceden BDP heyeti üç ki÷iyken çe÷itli bahanelerle bu say× iki ki÷iye dü÷ürüldü. Çözüm süreci böyle yürütülemez. Çözüm amac× olanlar, müzakere yapanlar e÷it ko÷ullara sahip olmal×d×r. Bir tarafta alabildiùine görü÷meler, tart×÷malar diùer tarafta da Önder Apo tek ba÷×na. Ko÷ullar×nda en küçük bir deùi÷iklik yap×lm×yor, tecrit devam ediyor. E÷it ko÷ullar×n olmad×ù× yerde çözüm de tehlikeye girer. Üçüncü taraf×n ÷ahitliùine bile müsaade edilmiyor. Yukar×da ifade ettik: Önder Apo’nun saùl×ù× için baù×ms×z doktorlar×n gidip muayene etmesine de müsaade edilmiyor. Hâlbuki bu süreçte doktorlar×n, akil
19
ùu, neler yaratabileceùini 1979-1982 aras×nda gördük. Büyük bir devrimci ç×k×÷ oldu. Ne var ki, Mahabat Kürt Cumhuriyeti’nin 2. Dünya Sava÷×’na kurban gitmesi gibi bu potansiyel de úran-Irak sava÷×na kurban gitti. úran KDP’si ile Irak KDP’si birbiriyle çat×÷t×r×ld×. Bugün ise Ortadoù×u’da asl×nda bir 3. Dünya Sava÷× ya÷an×yor. Bu sava÷×n bir taraf× úran’d×r. úran bu sava÷ta kendini var edebilmek için Doùu Kürdistan üzerinde büyük bir askeri tahakküm kurmu÷ durumda. Toplumun mevcut örgütlülüùü bunu k×racak düzeyde deùil. Fakat siyasi durum ve bölge dengeleri biraz deùi÷se, Doùu Kürdistan’da büyük geli÷meler ya÷anabilir. PKK’nin mevcut konumlan×÷× bütün parçalar× koordine ediyor. Lozan öncesinde Ankara- Fransa anla÷mas×, yine Ankara- úngiltere anla÷mas×yla çizilen s×n×rlar, PKK ile birlikte i÷lemez hale geldi. PKK ÷u an s×n×rlar× önemli oranda tutmu÷ durumda. Bu
bölgeye Medya Savunma Alanlar× diyoruz. PKK böylelikle Ortadoùu’daki hareketliliùi de kontrol edecek bir konum elde etmi÷ oluyor. Geli÷ geçi÷leri kontrol ediyor. Son günlerde nerdeyse sanki bütün dengeler PKK üzerine oturmu÷ gibi. Türk – úsrail ili÷kileri dahil, güncelde Ortadoùu sorunu nas×l okunmal×? AKP hükümeti úslam âleminin desteùini alabilmek, iç politikada elini güçlendirmek için úsrail’e kar÷× gerilim siyaseti izledi. D×÷i÷leri Bakan× Davutoùlu’nun politikas× budur. Bu strateji, ABD’nin Ortadoùu politikalar× ve bölge dengeleri aç×s×ndan ciddi risk yaratt×. Asl×nda Amerika, AKP’nin güçlenmesi ad×na bu çat×÷maya bir süre göz yumdu. Ama 2013’te Kürt meselesinde siyasi çözüm aray×÷× öne ç×k×nca, bu gerilim Amerikan siyasetine zarar vermeye ba÷lad×. ABD’nin müdahalesiyle úsrail özür diledi ve Türk-úsrail ili÷kileri yeniden normal-
le÷me sürecine girdi. 2013’e girerken Amerika’n×n Ortadoùu politikalar×nda yenilikler ya÷and×. Suriye’de çözüm arama sürecine girdiler. Çözüm silahl× m×, siyasi mi olacak; çok net deùil. Öncelikle siyasi uzla÷ma aray×÷× içindedirler. Rusya, úran ve Çin aç×k tav×r koyunca Suriye’nin M×s×r, Tunus ve Libya gibi olmayacaù×n× gördüler. Suriye iç dengeleri de izin vermedi buna. Amerika ve úsrail, BAAS yönetimi y×k×ld×ktan sonra úhvan× Müslimin yönetimi gelsin istemiyor. Daha çok güçler bile÷imine dayal× bir Suriye sistemi istiyorlar. Suriye’deki siyasi çözüm aray×÷×nda ABD’nin elinin güçlü olabilmesi için Türkiye ve úsrail’in uzla÷mas× gerekiyordu. Suriye’nin kaderini tayin eden üç etken var: bir, Kürt sorununun çözümü; iki, Arabistan’daki durumun netle÷mesi; üç, úran sorunu… Bunlar olmadan Suriye sorunu çözülemez. Bu ise Ortadoùu sorunu demek.
insanlar×n, bas×n×n, akademisyenlerin, siyasetçilerin úmral×’ya gitmesi gerekiyor. Önder Apo’nun birlikte tart×÷acaù×, karar alacaù× yolda÷lar×n×n da yan×nda olmas× gerekiyor. Bunlar olmadan çözümü geli÷tiremeyiz. Türk devletinin görü÷mecilerinin sahip olduùu olanaklara Önder Apo’nun da sahip olmas× gerekiyor. Ancak O zaman e÷it ko÷ullarda görü÷meler, tart×÷malar, müzakereler olur ve çözüm süreci geli÷ir. En son olarak kamuoyuna ne söylemek isterdiniz? Son olarak söyleyeceùim ÷udur, Amed’de ve Ankara’da da birer konferans gerçekle÷tirildi. Belki bu konferanslar×n eksik yanlar× vard×r. Ama bu konferanslarda al×nan kararlar×n hayata geçirilmesi gerekiyor. Kürt halk×yla Türkiye’deki halklar×n, kültürlerin, inançlar×n çözüm yönünde çabalar×n× artt×rmalar× gerekiyor. Hükümetten çözüm yönünde ad×m atmalar×n× istemeleri gerekiyor. Eùer bu olursa, hükümet bu bas-
20
k×lara dayanamaz. Dolay×s×yla da çözüm yönünde ad×m atar. Eùer bu yap×lmazsa, konferans kararlar×na sahip ç×k×lmazsa, demokratik eylemlilikler geli÷tirmezse süreç ç×kmaza girer. Bu herkes için kay×plara yol açar. Bunun mutlaka önünün al×nmas× gerekiyor. PKK tek yanl× olarak önemli ad×mlar att×. Çözüm için ortam ve olanaklar yaratt×. Öyle ise devlete ve hükümete ÷u sorular sorulmal×d×r: Siz neden ad×m atm×yorsunuz? Neyi bekliyorsunuz? Türkiye’yi nereye götürmek istiyorsunuz? Neden her ÷eyi seçimlere endeksliyor, bar×÷× seçimlere kurban ediyorsunuz? Buna hakk×n×z yok. Bu Türkiye için bir felakettir. Bar×÷tan, çözümden, demokrasiden ve özgürlükten yana olan güçler hükümete çözüm yönünde çaùr×da bulunmalar× gerekiyor. Eùer süreç t×kan×rsa bunun sorumlusunun hükümet ve devlet olacaù×n×, Kürt halk×yla her düzeyde dayan×÷acaklar×n× hayk×rmalar× gerekiyor.
ABD ve Avrupa’n×n bar×÷ sürecindeki pozisyonunu nas×l deùerlendiriyorsunuz? ABD’nin Ortadoùu politikalar×nda baz× k×smi deùi÷iklikler var. Bugün itibar×yla müzakere sürecini engelleyici bir noktada durmuyorlar. Suriye’deki sorunun çözümü aç×s×ndan Türkiye’yi bir noktaya çekmeye çal×÷×yorlar. Fakat Avrupa, özellikle Fransa ve Almanya bar×÷ sürecini engelleyici bir konumda bulunuyorlar. Paris Katliam×’n× bile ayd×nlatmad× Fransa. Hala ara÷t×r×yorlarm×÷. Bu katliam×n ayd×nlat×lmamas×, çözüm istenmediùini gösteriyor. úkinci olarak Suriye’deki geli÷meler Kürt sorununa yeni bir yakla÷×m gerektiriyor. Rojava’n×n alacaù× statü, Kürt sorununun seyrinde belirleyici olacak. Rojava bir statüye kavu÷ursa, Kuzey’i eski statüde tutamazlar. Sistem bu haliyle yürüyemiyor. Türkiye’nin de bütünlüklü bir demokratikle÷meye ihtiyac× var. Bar×÷
sürecinde gelinen noktada, her ÷ey siyasi mücadeleye baùl×. Bar×÷ sürecinde kad×nlar×n rolü üzerine konu÷al×m biraz… Bu durum Türkiye siyasetinin cinsiyetçi tutumunu yans×t×yor. Meclis’te ve partilerde erkek egemenliùi hâkim. Bu konuda BDP’liler aç×klama yapt×lar. Bizim önerilerimiz vard× ama dikkate al×nmad×. Cuma arkada÷ (Cemil
Bay×k) yapt×ù× aç×klamada akil insanlar×n yar×dan fazlas×n×n kad×n olmas× gerektiùini belirtmi÷ti. Heyet aç×kland×ktan sonra PAJK’×n ve KJB’nin aç×klamalar× olmu÷tu. Belli ki çözüm aray×÷×nda da erkek egemenliùi, cinsiyetçi yakla÷×m sürdürülmek isteniyor. Bu doùru deùil. Bu süreç ba÷ar×ya gidecekse, bar×÷ ve demokratik siyaset egemen olacaksa bu kad×n×n özgürlüùü ve e÷itliùiyle olacak.
Sabri Ok (KCK Yürütme Konseyi Üyesi)
“Çok Güçlü Bir Durumday z” Bar×÷ için müzakere de sürecini dili, üslubu ve tarz× önemlidir. Bu süreç halklar× ikna süreci ise, her iki taraf×n hassasiyetleri önemli. Bu sürece tek bir denklemden bakamay×z. Müzakere sürecinin belli bir a÷amas×nda, Ba÷kan Apo ile görü÷me talebimizde ×srarl×y×z. Devlet yetkilileriyle yapt×ù× görü÷meler sonras× mektuplar× el yaz×s× ile yaz×l×yor. Biz önderlikle birbirimizi anl×yoruz. Önderliùimizle olan ili÷kide güven tamd×r. Israrla belirttiùimiz gibi bizimle, kad×nlarla, gençlikle akil insanlarla görü÷melidir. Süreç topluma hakikatler üzerinden doùru anlat×lmal×d×r. Türkiye de sol ve toplumsal muhalefet aç×s×ndan, bar×÷ sürecine ili÷kin beklenen düzeyde hala güçlü, anlaml× bir ses olu÷mad×. Tarih bir kez daha bize gösteriyor ki, geçmi÷i ile yüzle÷meyen bir sol yeni bir ÷eyde etkili bir tav×r geli÷tiremiyor. Hala ayn× yakla÷×mlar. Biz kendimize dü÷en ad×mlar× att×k ve atmaya da devam ediyoruz. Mesele halklar ad×na sürecin doùru yürütülme-
sidir. Bu süreçte taraflara, gençlere ve Akil únsanlara önemli roller dü÷üyor. Rollerini oynamal×d×rlar. Halklar doùru bilgilendirilmeli. Süreç h×zla ilerliyor. Kürtler bu süreçte bar×÷ için gereken neyse yap×yorlar, yapmaya da devam edeceklerdir. Toplumun bizden beklentisini biliyoruz. Onlar ve biz bunu görüyoruz. Tarihsel olarak çok güçlü bir dönemdeyiz. Kürtler bar×÷a da sava÷a da haz×rd×r. Kimse bizim ad×m×za kayg× ve ku÷ku içinde olmas×n. Tarihsel bir deneyim ve ya÷anm×÷l×k vard×r. Kürt halk× ve onun mücadelesinin yürütücüleri, önderlik ne yapt×ù×n× ve ne istediùini bilmektedir. Bu süreç sadece Kürtlerin deùil, Türkiye halklar×n×n da sürecidir. Ortadoùu ve Suriye de bu süreçte çok önemlidir. 30 y×l× a÷k×nd×r süren sava÷ halklar üzerinde çok ciddi tahribatlar, inkâr, yoksulluk, hak gasplar× yaratt×. Alevilerle ilgili yap×lan ise sistemin kimi güçlerinin yüzy×llard×r bozma oyunlar×d×r. Bunu kimi Aleviler fark edememektedir. Oysa bu hareketin tarihsel pratiùi bilinmelidir. Önderlik, ‘ben de alevi olmak isterdim’ der. Kürt ve Türk halklar×n×n kurtulu÷u için ortak mücadele önemlidir. 78’lilere selam, sevgi… Önemli çal×÷malar yap×l×yor. Ba÷ar×lar…
21
Kürdistan Gazileri Bar Ć Sürecini DeĈerlendirdi:
Süreç Bozulursa, Çat Ćmalardan En Çok Halklar Zarar Görür
Medeni: öu anda Kürdistan Gaziler Kurumu’na kay×tl× 500 kadar gazi mevcuttur. Bu konuda istatistikî çal×÷malar×m×z× sürdürüyoruz. úleriki süreçte daha net rakamlar ortaya ç×kacakt×r. Zinar: 1995’te bir may×n patlamas× sonucu yaraland×m. Gazi olduktan sonra bizim için yeni sorumluluk ba÷lar. Öncülük misyonuna sar×lma gibi. Çözüm süreci bir yere kadar gelebildi, ama bu haliyle kabul edilemez. Devlette somut elle tutulur bir ad×m yok. Sürüncemede b×rakma var. Bu da halkta ÷üphe uyand×r×yor. ‘Acaba yeni bir oyun mu var’ diye dü÷ünülüyor. Devletin ad×m atmas× için, halk×n ve sol/sosyalist ayd×nlar×n üzerlerine dü÷eni yapmas× gerekiyor. Süreç bozulursa tekrar sava÷a doùru giderse tüm halklar için bir kay×p olacaù×n×n fark×nday×z. Dilovan: Daha önce yaralanmalar×m oldu, ama en aù×r yaralanmam 1995’te Gabar’da oldu. Çözüm sürecinin ba÷-
22
lamas× bizim aç×m×zdan önemlidir. Bugün de bu süreç önderliùin çabas×yla ba÷lat×ld×. Önderliùin öubat ay×nda gönderdiùi 20 sayfal×k mektupta ilk a÷aman×n nas×l yürüyeceùi detayl× olarak belirtilmi÷ti. úlk ba÷ta ate÷kes ve geri çekilme ve örgütün elindeki esirlerin b×rak×lmas×yd×. Bu örgüt taraf×ndan yerine getirildi. úkinci a÷ama yasal ad×mlar×n at×lmas×yd×. öu ana kadar bu yönde bir ad×m at×lmad×. Bu yüzden süreç kesintiye uùrar ve tekrar bir çat×÷ma sürecine gidilirse bir daha böyle bir olumlu hava yarat×lamaz. Mahir: 1992’de kat×ld×m. Süreci önderliùimiz ba÷latt×ù× için inan×yorum. Süreç kesintiye uùrarsa herkes bundan zarar görür. Onun için her kesimin sürecin ba÷ar×ya ula÷mas× için elinden gelen çabay× göstermesi gerekir. Adem: 1996 y×l×nda kat×ld×m. 2010’da lav silah×yla yaraland×m. Sürecin saùl×kl× ilerlemesi için hükümeti atacaù× ad×mlar bizim için önemlidir.
Önderliùin ko÷ullar×n×n iyile÷tirilmesi ve saùl×ù× sürecin ilerlemesi aç×s×ndan bizim için k×rm×z× çizgidir. Çünkü o sürecin bir aktörüdür. Rojava’da El-Nusra ve El Kaide gibi örgütlere nas×l destek verdiklerini takip edebiliyoruz. Bu ÷ekilde sürecin saùl×kl× yürümeyeceùi de aç×kt×r. Hükümet bu f×rsat× deùerlendirmezse ileride bir daha böyle bir f×rsat× yakalayamayabilir. Bunda kaybedecek olan halklar olur. Arzelen: 2009’da 19 ya÷×nda kat×ld×m. Kad×n olarak sistem içerisinde hedeflerine, amaçlar×na ula÷am×yorsun. Daha önce kald×ù×n ortam ailen bile olsa, sana baz× olanaklar sunsa dahi ne olduùunu göremiyorsun. Biz, yok say×lan, inkâr edilen bir halk×n haklar× için sava÷×yoruz. Geçen sene öemzinan ku÷atmas×nda top mermisiyle yaraland×m. Bu sürece Kürt halk×n×n ödediùi aù×r bedellerle gelindi. 40 y×la yak×n bir mücadele bu sonucu doùurdu. Bu süre boyunca biz anlatmaya, devlet anlamamaya çal×÷t×. öimdi ise Alt× ay
Ali Haydar Kaytan (KCK Yürütme Konseyi Üyesi)
‘Bin Çiçekten Bal Almak’ T
arihin geli÷im seyri içinde oraya ç×kan e÷itlik, adalet ve özgürlüùü esas alan dü÷ünceler ve inanç sistemleri PKK hareketine yabanc× deùildir. “Bin çiçekten bal almak” felsefesi bizim özümüzde var. PKK laisizmi bütün inançlar×n ve mezheplerin özgürce ya÷amas×n× savunan bir anlay×÷ temelinde geli÷mi÷tir. Bu bütün halklar ve cinsler de bizim sistemimiz içinde kendini özgürce ifade ediyor. Alevilik / K×z×lba÷ inanc× iktidardan daha uzak bir sistem olduùundan dolay× onda kad×n×n ezilmesi daha azd×r. Alevilerde de ataerkil kültürün etkileri ÷üphesiz vard×r, ama Dersim Aleviliùinde 1938’e kadar kad×n çok daha özgürdür. Kad×n Dersim’de ataerkil s×n×fla÷man×n gazab×na uùramam×÷t×r. Ancak Kemalizm’in giri÷i ile birlikte Dersim Alevilerinde kad×n daha çok ezilir hale gelmi÷tir. Kemalizm devletçi / sünnîci / erkek egemen bir ideolojidir çünkü… Kemalizmin sözde kad×n – erkek e÷itliùi Dersim kad×n×n× özgürle÷tirmemi÷tir, aksine Dersim’in eski kad×n× çok daha özgürdür. Varl×k, eril ve di÷il olarak vard×r doùada. Biyolojik olarak herkes, kad×n×n bütünlüùünün bir parças×d×r; ana olan kad×nd×r. Erkek
de bu anlamda kad×n×n bir uzant×s×d×r. Kad×n kapsay×c× ve kucaklay×÷×d×r. Ayr×÷t×r×c× olan erkektir. Toplumu birle÷tiren kad×nd×r. Alevilikte ÷öyle bir felsefe var: “únsan eksik bir tanr×, tanr× mükemmel bir insand×r.” Özgürlük insan×n bütüne, yani tanr×ya doùru yürümesidir. Bu noktada doùada, erkek ve kad×n×n etraf×nda döner. Oysa günümüzde bu tersine çevrilmi÷tir. Bu noktada toplumsalla÷may× yaratan kad×nla bulu÷mak, onu ya÷am×n gerçeùi haline getirmek çok önemlidir. PKK, ruh ve dü÷ünce ve ürettiùi anlamlar dünyas×n×n bir sonucu olarak bir kad×n hareketidir. Özü itibariyle iktidar haline gelmemi÷ úslam’×n deùerleri Alevilik’te ya÷amaktad×r. Hallac-× Mansur Alevi deùildi ama “tanr× insandad×r,” felsefesini savunuyordu. Sünnî Türklerde ya÷ayan úslam, kültürel úslam’d×r. AKP eliyle kültürel úslam devlete kanalize edilerek devlet úslam’× haline getirilmek isteniyor. Böylece bu enerji devlet eliyle tüketilmek isteniyor. Bunu görmek laz×m… úslam’× ya÷atmak isteyen bir mümin bizim sistemimizin en saùlam kö÷e ta÷lar×ndand×r. Böyle bir insanla bi-
geçmesine raùmen bu halka umut verebilecek bir yakla÷×mda bulunulmad×. Bu hareket bir kad×n hareketidir.
Dünyada kad×nlar baz× meclislerde yer almaktad×r. Ama orada da kendi rolünü oynayam×yor, s×n×rl× tutuluyor, önü aç×lm×yor. Bu 5000 y×ll×k erkek egemen zihniyet. Hâlbuki bu toplumu erkek var etmedi. Her ÷eyi yapan kad×n×n kendisidir, emeùidir, yakla÷×m×d×r. Beklentilerimiz çoktur. En büyük beklentimiz önderliùimizin o zindandan ç×k×÷×d×r. Piroz: Ben burada ÷ehit aileleriyle dayan×÷ma komitesinde yer al×yorum. 1992’de kat×ld×m. Miladi bir süreçten geçiyoruz. Buraya gelene kadar bü-
zim hiçbir çeli÷kimiz olmaz. Bu noktada kültürel úslam ile devlet úslam’×n×n fark×n× ortaya koymak gerekiyor. úslam’×n devlete baùlanmas×na kar÷× ç×kmak gerekiyor.
yük mücadeleler verildi, büyük bedeller ödendi. 40 y×ll×k bir mücadele sonucu bu sürece gelindi. Bu süreç ba÷ar×s×zl×ùa uùrarsa sadece bir kesim deùil herkes kaybedecek. Demokrat×m, bar×÷severim, özgürlükçüyüm, e÷itlikçiyim diyen herkesin duyarl× davranmas×, özellikle de kad×nlar×n duyarl× olmas× gereken bir süreçtir. Hiçbir dönemde bu süreçteki kadar kad×n×n önü aç×lmam×÷t×r. Bu dönemde en fazla emek vermesi gereken, öncülük yapmas× gereken kad×nlard×r. Ben burada ÷ehit aileleriyle dayan×÷ma komitesinde yer al×yorum.
23
Bese Hozat (KCK EĆ BaĆkan )
‘Bu Mücadelede Kad nlar E Bir süre önce 9. kongresini gerçekleĆtiren KCK ‘nin ilk kad n EĆ BaĆkan seçilen Bese Hozat (Hülya Oran) Kandil’de görüĆtük. Uzun ve soluksuz geçen söyleĆimizde yaĆam öyküsünü, Dersimi, kad nlar ve bar Ć sürecini konuĆtuk. Gerillaya kat×lman×zda sizi etkileyen nedenler nelerdir? PKK hareketini okulda tan×d×m. Kayseri’de okuyordum. Ailem zaten sol bir gelenekten geliyor. Alevi ve K×rmancl×k kültürü güçlü bir aile. Dersim katliam×nda K×rmanc ve Alevi olduùumuz için katledildiùimiz bilinci vard× ailede. Sürekli zulüm gören, katledilen,bask× gören bir gerçeklik içinde ya÷×yorsun. Ya÷ad×ù×m×z toplumda kad×nlar×n ya÷ad×klar×n×da görüyorsun.Bütün bu ya÷ananlar bir bilinç yarat×yor ve ya÷ananlara kar÷× bir mücadele aray×÷× geli÷iyor. O dönemde Önderliùin Kürdistan’da Kad×n ve Aile kitab×n× okuduùumda çok etkilendim. Kad×na müthi÷ deùer vard×. Farkl× yay×nlar× okumaya çal×÷t×m. PKK felsefesi ideal bir alternatif ya÷am sunuyordu. Bu durum bana müthi÷ bir güç verdi ve PKK’ye, gerillaya Dersimde kat×ld×m. 20 y×ld×r bu mücadele içerisindeyim. KCK’ de bu yeni dönemde E÷ Ba÷kanl×k dönemine geçi÷ gündeminizdemiydi? Sizin E÷ Ba÷kanl×ù×n×z cözüm süreciyle ili÷kilendiriliyor... Önderliùimiz dört y×l önce gündeme getirmi÷, önermi÷ti. Kad×n partisi (PAJK) kongresinde tart×÷t×k. Haz×rl×kl× olmad×ù×m×z× ilettik. Önderlik bu konuda ×srar etmedi. Gerekli çal×÷malar konusunda önerileri oldu. Bu y×l 9.kongrede tekrar önerdi. Tart×÷malar yürüttük. Siyasi ve örgütsel olarak haz×rl×kl× olduùumuz tart×÷malarda ortaya ç×kt×. Bu doùrultuda sistemimizi deùistirdik. úsmim kad×n hareketinde belirlendi. Önderliùe iletildi. Olumlu görü÷ sundu. Dersimli Alevi olmam×n bu sürece ili÷kin özel bir anlam× yok. PKK bir çok rengi, kültürü, kimliùi içinde bar×nd×ran, ya÷atan bir hareket.
24
Kad×nlar bu mücadelenin neresinde oldular? Kad×nlar hep önlerde oldular. PKK bu toplumsal dönü÷üm içinde onlarca devrim yapt×. Devletin ve sömürgeciliùin iradesizle÷tirdiùi, hiçle÷tirdiùi bir halk× ayaùa kald×rmak, bir halka irade ve kimlik kazand×rmak,özgürlük bilinci geli÷tirmek çok büyük bir devrimdir. Bu kazan×mlar kad×nla ba÷ar×ld×.öu anda Kürtlerin bölgenin en demokratik halk× olduùunu iddia ediyoruz biz. Erkeùin önünde yürüyen kad×n, e÷itlik ve demokrasi taleplerini hayk×r×yor. Bu muhte÷em bir ÷eydir. Kad×n olarak ÷ava÷ta kazand×ù×n×z kimliùi nas×l tan×ml×yorsunuz? Öncelikle belirtmek istediùim silah özgür bir ya÷am için zorunluluktu, ama sadece bir araçt×. As×l amaç; ezilen, bask× alt×nda tutulan halklar×, s×n×flar× ve kad×nlar× özgürlüùe kavu÷turmakt×. Kad×n bu arac× kullan×rken öz gücü, öz bilinci ve iradesi çok geli÷ti. Mücadele süreci kad×nlar aç×s×ndan çok büyük kazan×mlar yaratt×. Cinsiyetci toplumun yaratt×ù× bask× kad×n× ya÷am×n bütün alanlar×nda ÷ekillendiriyordu. úktidar kültürü ve gücü erkekte somutla÷×yordu bu mücadele bunu k×rd×, bu iktidarc× durum kimi eksiklikler ya÷ansada bizde a÷×ld× diyebiliriz. Kad×n somut olarak ÷unu ya÷ad×: sava÷×yor, inisiyatif al×yor, örgütleniyor, ald×ù× kararlar× uyguluyordu. Mücadele bir kimlik kazan×yordu. Bu kimlik insanl×ù×n kurtulu÷u için mücadele yürüten tüm kimliklerle örtü÷üyor. Mücadelenizle feminist mücadele aras×ndaki ili÷kiyi deùerlendirebilirmisiniz? Feminist hareketi mücadelemizin bir
miras× olarak gördüùümü belirtmek isterim. Ben kendimi kad×n kurtulu÷ mücadelesi içinde radikal feminist olarak tan×ml×yorum. 17. 18. yüzy×lda feminist mücadele insanl×ùa büyük deùerler kazand×rd×.Ancak bu gün bütün kazan×mlar×na raùmen bu yüzy×ldaki Feminist hareketlerin ideolojik ve politik tutumlar×n× fazla elit ve dar bulduùumuzu söylemek isterim. Salt kad×nla s×n×rl× kald×. Kad×n özgürlüùü sadece kad×nlar×n ya÷ad×ù× bir kentte yarat×lamaz ki. Dar cins bak×÷×yla soruna bakm×yoruz. Sonuçta erkeklerle birlikte ya÷×yoruz. Erkeùin özgürle÷mesi içinde ciddi mücadeleler yürütüyoruz. Mesela bizim ‘erkeùi dönü÷türme’ projelerimiz var. 2001-2004 y×llar×nda erkekler için eùitim devreleri açt×k. Eùitimi kad×nlar veriyordu. Devlet/ iktidar/erkek zihniyeti, kad×n gerçeùi, özgür erkek nas×l yarat×l×r, gibi konular. Bir grup erkek arkada÷ devrenin sonunda ç×kar×lan
ErkeĈin Önünde Yürüyor’ sonuçlar× kitap ve rapor haline getirdi. Birçok erkek arkada÷ bu çal×÷malarda kendini büyük oranda dönü÷türdü. Henüz tam olarak kad×n× dönü÷türemediùimiz bir noktada erkeùi dönü÷türmek kolay deùil. Hareketinize Irak, Türkiye, úran, Suriye’den kat×l×mlar var. Hepsi farkl× sosyal ve kültürel ortamlardan geliyorlar. Ortak dili nas×l kuruyorsunuz? Hareketimizin etkili olduùu Kürt coùrafyalar×nda bu anlamda ciddi bir dönü÷üm söz konusudur. Bizim ideolojimiz bir insanl×k ideolojisidir, her türlü fikre ve ya÷am anlay×÷×na aç×k. Bu ideolojiyle yoùruldukça, birçok ÷eyin fark×na vard×kça, derinle÷tikçe tercihleri deùi÷iyor. Bu bütün inançlar için geçerli. PKK kitlesinin nerdeyse yar×s× Alevidir. PKK insan× merkeze alan bir harekettir. Bu dönü÷ümün Kuzey’deki etkileri daha iyi görülebiliyor.Bütün parçalarda büyük bir umuda yol aç×yoruz. Suriye’de kad×nlar Suriye kad×n inisiyatifi ad×yla bir konferans yapt×lar.Anlat×lanlar korkunçtu. Suriye’deki kad×nlar×n ya÷ad×klar× vah÷et boyutunda. Sava÷ kad×na kar÷× korkunç bir ÷iddete dönü÷üyor. Arap, Ermeni, Dürzî kad×nlar× ve Hristiyan kad×nlar× Radikal úslami hareketlerin, AKP’nin de desteklediùi çetelerin tecavüzüne uùram×÷lar. öu anda Bat× Kürdistan’da PYD’nin ve TEVDEM’in denetimindeki alanlardaki Kürt kad×nlar× kendilerini daha korunakl× ve güvende hissediyorlar. Erkekler sava÷a giderken kad×nlar× Kürtlerin bölgesindeki Kad×n hareketi Yekitiya Star’a teslim ediyorlar. Bu konferansta Arap, Ermeni, Süryani, Dürzî, Türkmen kad×nlar×ndan bizi izleyenler bizim yürüttüùümüz kad×n mücadelesini bir umut olarak görüyorlar. Lübnan’da bir dönem kald×m. Lübnan’dayken taksiye bindiùimizde “Öcalan’×n cemaati” diye bizden para alm×yorlard×. Böyle
Nimet Tanr kulu ve Bese Hozat bir sayg× ve hayranl×k vard×. PKK içinde de kad×n-erkek mücadelesi ya÷anm×÷t×r. Anlat×r m×s×n×z? Önderliùimiz birçok tepkiyi göze alarak erkek egemen sisteme kar÷× kad×nlar×n yan×nda mücadele etti. Bu anlamda bizim için müthi÷ bir güçtü. Komplo sonras×, biz kad×nlar çok büyük bir bo÷luk ve zorlanma ya÷ad×k. PKK’deki erkek arkada÷lar×n özgürle÷me düzeyi geli÷kin olsa da erkek egemen zihniyet tümüyle k×r×lm×÷ deùil. Bu yüzden çeli÷kiler ve tart×÷malar ya÷and×. Örneùin, birçok toplant×da bize raùmen karar almak istiyorlard×. Biz ise muhalefet ediyor, blok oy kullan×yorduk. Ama say×sal olarak az olduùumuzdan sonuç alam×yorduk. Biz de farkl× yöntemler geli÷tirdik. Örneùin oylamay× terk ediyorduk. Bu durum kar÷×s×nda baz× erkek arkada÷lar kendi tutumlar×n× sorguluyorlard× ama baz×lar× da tepki gösteriyordu.
düme dayal× bir çal×÷ma yürütmesini istiyorduk. Kongre’de al×nan baz× kararlara kar÷× olmam×za raùmen oylamada kendi eùilimimizi kabul ettiremiyorduk. Sonra saç kesme fikri ç×kt×. Herkeste ciddi bir heyecan yaratt× bu fikir. Sakine arkada÷ da bu protestoya s×cak yakla÷t×. Saç×n× ilk kesenlerden biri de o oldu. Hepimizin saçlar× çok uzundu ve bizler uzun saçl× hallerimizi seviyorduk. Kongrenin üçüncü günüydü yüze yak×n kad×nd×k. Saçlar×m×z× kestik ve ba÷×m×z× kefiyelerimizle kapat×p, erkek arkada÷lardan sonra toplant× salonuna girdik. En önde Sakine arkada÷ içeri girdi. Hep birlikte kefiyelerimizi indirdiùimizde bu eylem erkek arkada÷larda ÷ok etkisi yaratt×. Sonradan öùrendik baz× erkek arkada÷lar aùlam×÷t×. Ele÷tirme ve farkl× yorum olmad×. Sakine arkada÷, “úlerde ben bunun tiyatrosunu yapacaù×m” diyordu.
Bir saç kesme protestonuz var. Sakine Cans×z’×n da kat×ld×ù×... Ocak 2000’de, 7. PKK Kongresi’nde oldu. Bu kongrede hareketimiz stratejik dönü÷üm karar× ald×. Önderliùimiz yakalanm×÷t×. Erkek arkada÷lar kad×n hareketinin tümüyle merkezi karar organ×na baùl× olarak çal×÷mas×n× istiyorlard×. Biz buna kar÷× ç×kt×k. Biz özerk bir örgütlenmeyiz. Bu örgütlenmenin korunmas×n× ve e÷ gü-
Sakine Cans×z’×n PKK’deki kad×nlarda yaratt×ù× duygu ve dü÷ünceleri konu÷sak... O bize her zaman güç ve moral veren, cesaret a÷×layan, motivasyon kazand×ran bir arkada÷t×. Kab×na s×ùmaz bir ki÷ilikti. Çok asi ve cesurdu. Müthi÷ bir özgürlük tutkusu ve inad× vard×. Onun duru÷undan ve mücadeleci ki÷iliùinden büyük güç al×yorduk. O Bizde ÷u duyguyu çok güçlü yarat-
25
Beritan Dersim (KCK Yürütme Konseyi Üyesi)
“21. Yüzy l, 20. Yüzy l n RövanĆ Olacak.” SavaĆ ve örgütlenme içinde erkekle eĆitliĈi saĈlamaya çal Ćt k. Birçok konuda çok zorlansak da bunu yaratt k. Sizin Dersim’den Avrupa’ya uzanan bir hayat yolculuùunuz var. Gerillaya nas×l kat×ld×n×z? 1974 Dersim doùumluyum. 22 y×ld×r PKK’deyim. Annemi kaybettikten sonra, lise 2’de okulu b×rakt×m ve judoya yöneldim. Judo tak×m×nda olduùumdan, ailemin bir k×sm× Viyana’da olduùu için 1989’da Avrupa’ya ç×kt×m. 1991’de partiye kat×ld×m. O zamana kadar PKK’!yi çok fazla tan×m×yordum. Kemalizme göre ÷ekillenmi÷tik ve Kürtlük bilincimiz yoktu. Dersim’de iyi tan×nan Bak×l aùan×n torunuyum.
Alevi inanc×n× bir kültür olarak ya÷×yorduk. Alevilikte únsana ve kad×na büyük deùer verilirdi. Dedemin evinin kap×s× asla kapanmazd×.“úhtiyac× olan biri girsin içeri als×n’’ derdi. Bu Alevilikten kaynaklanan bir yakla÷×md×. únsana verilen deùer, ‘candan cana olmak’ felsefesi… Judo’da Avusturya’da birkaç tane birinciliùim vard×. Bir defas×nda birincilik kürsüsüne ç×kt×ù×mda Avusturya spor bakan× beni Türkçe olarak anons etmek istediùini ve söylenmesi gerekenleri Türkçe yaz×p kendisine vermemi istemi÷ti. O anda
nas×l oldu bilmiyorum, hiç dü÷ünmeden Türk deùil, Kürt olduùumu söyledim. Bakan ‘’O zaman Kürtçe yaz,’’dedi. Kürtçe bilmediùimi söyleyince çok ÷a÷×rd×. Almanca konu÷up kupam× ve madalyam× verdi. O gün, o madalyay× Kürtler ad×na ald×ù×m duygusunu derinden ya÷ad×m. Türk devlet sisteminin okullar×nda okuman×n sonuçlar×na göre ÷ekillenen, Kemalist, Atatürkçü, sonradan Türkçü olan deùil de Kendini gerçekten Türk bilen biriydim ben. Bu anlam×yla Kürtlük ve mücadele bilincim yoktu.
mücadelesiydi. Dersimdeki son politik süreçler kendisini çok etkilemi÷ti. Dersimde ya÷amay×, oralarda olmay× çok istiyordu. Dersimin asi ve asil k×z× topraklar×na böyle bir dönü÷ü hiç dü÷ünemezdi diyebilirim. Onun katledilmesi bütün PKK kadrolar×n× derinden sarst×. Sakine arkada÷×n ÷ahs×nda asl×nda özgür kad×n hareketi hedeflendi. PKK’nin kurucu üyelerine imha mesaj× verildi. Bu süreci engelleme amaçl×yd×.
t×. Biz kad×nlar kesinlikle onun gibi inatc× ve iddial× olacaù×z. Direni÷ci olacag×z. Bar×÷ için yürütülen bu süreçlerde de en heyecanl×m×zd×. En büyük tutkusu bu günlerin bar×÷la sonuçlanmas×yd×. Tabular×, geleneksel kad×n ÷ekillenmesini, piskolojisini kendisinde y×kan, a÷an feminist bir kad×nd×. Dersim tutkunuydu.Dersim insan×n×n ya÷ad×ù× o büyük ac×lar×, trajedileri,
26
bütün Kürt halk×n×n ac×s× olarak anlat×rd×. Ya÷ad×ù×, büyüdüùü, ÷ekillendiùi kültürden,o tarihten edindiùi, hissettiùi tüm duygular× evrenselle÷tirdi. Sakine mücadelesinde Dersim katliam×nda öldürülen, tecavüze uùrayan, ele geçmemek için kendini Munzur’a atan, uçurumlardan at×lan, kad×nlar×n ac×lar×n×, ç×ùl×klar×n× yüreùinde, ruhunda hisseden bir kad×nd×. Sakine’nin mücadelesi o kad×nlar×n
Bar×÷ sürecinde, bu süreçte kad×n bak×÷× ve iradesi ne kadar kendine yer buluyor? Biz bu süreçte kendimize temel öncü bir rol biçiyoruz.Biz de kad×n hareketi olarak Bar×÷ için yürütülen müzakere süreçlerindeki önderliùin bu güne kadar yapt×ù× tüm analizlerini okuyup deùerlendirdik ve kendimiz aç×s×ndan bir planlama ç×kard×k. Bu anlamda biz burada aktif olarak sürecin içerisindeyiz. Bar×÷ olacaksa kad×nlar×n talepleri müzakerenin her a÷amas×nda yer bulacakt×r. Kad×nlar olarak bar×÷ sürecini na-
Dersim Katliam×n×n sizdeki izleri neler? Ailemden 38’de katledilen yok. Ancak katliam s×ras×nda Ermenileri ve maùdurlar× korumu÷lar. Kurtarma hikâyeleri çoktur ailemin. Yap×lan Dersim belgesellerini izlediùimde, baz× ya÷l×larla konu÷ulurken;“Lütfen bunlar× çekmeyin,’’diyorlar. Hala büyük bir korku ya÷×yorlar. Bu korkunç bir ÷ey. Dersim tutkunuyum. Dersim hak ettiùi deùeri görmüyor. Sadece dersimde ya÷amak yetmiyor, o tarihe, o kültüre, o doùaya sahip ç×kmak gerekiyor. Kad×n özgürlüùü deneyimi PKK’de nas×l ya÷an×yor? Ordunuzda var… Partide kad×n ordula÷mas× ilk defa bizim devrede tart×÷×ld×. Biz o zaman 13 arkada÷ bir evde kal×yorduk. Mahsum Korkmaz Akademisi kapat×lm×÷t×. Önderlik, kad×n ordula÷mas×ndan bahsettiùinde çok ÷a÷×rd×k. ‘Zaten bir ordumuz var, kad×n ordusuna ne gerek
s×l deùerlendiriyorsunuz? Önderliùimizin ortaya koyacaù× her yakla÷×m×n arkas×nday×z. Fakat AKP’nin politikalar× bizde kayg× yarat×yor. Güven artt×rma ve süreci destekleme ad×na önemli ad×mlar att×k. Fakat devlet cephesinden bir kar÷×l×k görmedik. Bar×÷ süreci bizce iyi gitmiyor. Sürecin tam olarak t×kand×ù×n× söylememekle birlikte gelinen noktay× riskli ve kritik buluyoruz. Yap×lan görü÷melerde belli bir çerçeve olu÷turulmu÷tu. úlk olarak Önderliùimiz taraf×ndan önerilen Akil insanlar çal×÷mas×na deùer verdik. Ancak heyetinin raporlar× da bu güne kadar toplumla payla÷×lmad×. Demokrasi paketinden bahsediliyor bu pakete raporlar ve önderliùimizin görü÷melerde belirttiùi taleplerimiz ne kadar yans×d× bunu Kürt ve Türk halk× bilmek durumunda. Bar×÷ süreci bu anlam×yla ÷effaf yürümüyor. Demokrasi paketini aç×klay×p ‘’ben yapt×m’’ oldu olmaz.Kad×n sözü ne derece yans×d× bilemiyoruz. Alevilerin de temsili yok denecek kadar azd×. Bu süreçte yürütülen diyaloùun halklar×n kaderini belirleyecektir. Bu
var?’ dü÷üncesi hâkimdi bizde. Ama önderlik bunun altyap×s×n× olu÷turdu. Zele’de bir kongre planlad×. Fakat önderlik, erkeklerin denetiminde yap×ld×ù× için bu kongreyi tan×mad×. Kongrenin gerçek anlamda bir kad×n kongresi olmas×n× istiyordu. Daha sonra YAJK kuruldu. 1995’te kongre yap×ld× ve YAJK karar×yla kad×n ordula÷mas× ba÷lad×. O zamana kadar kad×n sava÷ta yedek güç olarak görülüyor, sava÷×n kad×n i÷i olmad×ù× dü÷ünülüyordu. Ancak Önderlik kad×na en önde yer vererek, özgürlük bilincinin geli÷mesinin fitilini ate÷ledi. Örneùin, bir ta÷× yerinden kald×ram×yorsak, asla erkekleri çaù×rm×yor, gerekirse bir manga kad×n bir araya geliyor ve o ta÷× kendi öz gücümüzle kald×r×yorduk. Erkek egemenliùiyle mücadelede zorlanmalar da ya÷and× tabii. Sava÷ta kahramanca direnen ve ÷ehit olan kad×n yolda÷lar vard×. Zinarin, Beritan, Varto’lu Koçerin, Gurbetelli Ersöz böyle arkada÷lard×r. öehit Sakine Cans×z,
nedenle Türk ve Kürt halk× etkili bir demokrasi mücadelesi yürütmelidir. Belirlenen zaman dilimlerinde gerek önderlik taraf×ndan belirtilen,gerekse hareketimiz taraf×ndan belirtilen güven veriçi önlemler için ad×m at×lmazsa öncelikle süreci yava÷lat×r×z. Her ÷eye raùmen de biz sonuna kadar süreci ilerletme çabas× içinde olacag×z. Sürecin önündeki engelleri, nedenlerini Türkiye halklar×na ve Dünyaya anlatacaù×z. Süreç geli÷mezse, tersine dönerse tarihlere tak×lmadan söylüyoruz halklar×n hak etmediùi korkunç bir sava÷a sürükleniriz. Çünkü bölge çok çok yak×c× bir sava÷ dönemini ya÷×yor. Bu bizim aç×m×zdanda risk. 20. yüzy×lda kaybettiklerimizi bir kez daha ya÷ayabiliriz.
lumda güven k×r×c× alg×lar yaratmak doùru deùil. Müzakere süreçlerinde at×lmas× gereken ad×mlar× biz at×yoruz. Bu konu÷malar×n sürece zarar verici ve bilinçli yap×ld×ù× dü÷üncesindeyiz. Kat×l×mlar sürüyor. Bununda temel nedeni cözüm sürecinde gerekenin yap×lmamas×d×r. Bu süreçte tekrar belirtmek isterim devletin güven k×r×c× yaklas×mlar× aù×r bas×yor. E÷ deùer bir çözüm yakla÷×m× görülseydi, paralel bir ad×m görülseydi kat×l×m olmayacakt×. Önderliùimizle ilgili durum bizim aç×m×zdan kayg× vericidir. Anayasa yap×m süreci,barajlar,kalekollar, ohal benzeri yüksek güvenlik önlemleri, seçim baraj× ve bar×÷ dilinin olu÷mas×ndaki ×srar×m×z×n kar÷×l×k bulmamas× gibi bir çok konu bu süreçleri zorluyor.
Geri çekilme konusunda kimi konu÷malar oluyor, kat×l×mlar×n devam ettiùi söyleniyor. Geri çekilmeye ili÷kin söylenenler gerçekci deùil. Söylenenden çok fazla gücümüz geri çekilmi÷ durumda. Çözüm süreçlerinde güven artt×r×c× önlemleri konu÷ma yerine say×larla top-
Kad×nlar ÷iddetin en aù×r×n× ya÷×yor sava÷larda. Bu uzun sava÷ sürecinden sonra kad×nlar×n geleceùi ile ilgili ne dü÷ünüyorsunuz? Mücadelemiz kad×n özgürlüùü, kimlik kazanma, kad×n siyasetine alan açma gibi çok önemli mücadele imkânlar× ortaya ç×kard×. Kad×nlar
27
önder kadrolardan biriydi. Gerçekten bizim ilham ve güç kaynaù×m×zd×. Önderlik, ’Devrimimizin ba÷ar×s×, kad×n×n ula÷t×ù× düzeyle ölçülür,’ diyordu. Bizim mutfaùa girmemizi istemiyordu. Art×k Kürt kad×n×n×n çözemeyeceùi hiçbir sorun yoktur. Örgütsüz, evine hapsolmu÷, erkek egemen sistemin sömürdüùü, intihar eden tek bir kad×n kalmamal×. Bu bak×mdan i÷in henüz çok ba÷×nday×z. Sakine Cans×z hakk×nda konu÷sak Heval Sara’n×n kayb×n×n bizim için tarifi zordur. Derin bir ac× duyduk.. Bir
“Mücadele ettik, özgürle÷tik, kazand×k, bitti” gibi bir yan×lg×ya dü÷memeli. Bu süreçte sadece Kürt kad×n× deùil, Türkiyeli tüm kad×nlar da gücünü birle÷tirebilmeli, ortak bir mücadele perspektifiyle bu bar×÷ sürecini kad×nlar lehine, halklar lehine, tüm kültürler lehine bir kazan×ma dönü÷türebilmelidir. Kad×n birliùini olu÷turabilmeliler. Kad×nlar olarak farkl× eùilimlerimiz, çizgilerimiz, perspektiflerimiz olabilir ama bizim ortak paydalar×m×z çok daha fazlad×r. Farkl×l×klar× derinle÷tirmeden ortak paydalarda bulu÷arak birlikte mücadele edersek, kad×nlar olarak özgür geleceùi in÷a edebiliriz. Uzun y×llar daùlardas×n×z. Gün gelir de daùdan inmeniz gerekirse... únan×n tasavvur etmek çok zor. Bireysel anlamda “÷unu yapsam” diye çok dü÷ünmedim aç×kças×. Daùlar bizim için özgürlük mekânlar×. Bu coùrafyayla gerilla o kadar bütünle÷ti ki, her taraftan ya÷am f×÷k×r×yor. Sakine Cans×z ve tüm kaybettiùimiz mücadele arkada÷lar×m×z×n bu mücadelenin ba÷ar×ya ula÷t×ù×n× bununla birlikte kad×n kurtulu÷ mücadelesin-
28
de özlediùimiz,istediùimiz noktaya gelmeyi görmeyi çok hak ettiùini dü÷ünüyorsun. Bir büyük ac× hissediyorsun. Borcumuz var. Tabi henüz o atmosfere girmedik. Dersimlisiniz, Dersime ili÷kin son dönemlerdeki siyasi yakla÷×mlar× nas×l degerlendiriyorsunuz? Dersimde doùduùumu söylemi÷tim. Dersim kültürü saf bir kültürdür. Son süreçlerdeki politikalar gösteriyorki bölge ciddi bir ku÷atma alt×nda. CHP’ye oy veriyor, AKP taban yaratabiliyor Dersimde. Dersim onuruna sahip ç×kmada örnek bir ya÷am göstermi÷tir. Direnmemnin bir ad×d×r Dersim. Çok ag×r bedeller ödendi Dersim’de. Devlet bir bütün olarak asimilasyon politikalar×n× Dersimde uyguluyor demek yanl×÷ olmaz. Dersim ad×n×n geri verilmesi konu÷uluyor bu kendiliùinden olmad×, çok mücadeleler verildi. Dersimi Kürtlükten koparmaya çal×÷an bir zihniyet hakimiyetini sürdürüyor. Dersim özüne geri dönmenin mücadelesini vermelidir. Alevi inanc×n×n ya÷ad×ù× Dersimde tarihsel soyk×r×m×n temsilcileriyle hesapla÷madan, yüzle÷meden ya÷amak Dersimlinin onurunu yok
Dersimli olarak bildiùim ilk devrimci kad×nd×r. Birlikte çok ÷ey payla÷t×m. Benim için büyük bir ÷anst×r. Çok ÷ey öùrendim.Direni÷in simgesidir. Diyarbak×r direni÷inde en önde yer almas× mücadelemizde ve özgür kad×n× yaratmada bir efsanedir. Zindan direni÷i, i÷kence kar÷×s×ndaki tutumu bizim için gerçekten bir efsanedir. Mütevaz× ki÷iliùiyle, insani özellikleriyle, kad×n kimliùiyle, adalet bilinciyle, payla÷×mc×’l×ù×yla gerçekten özgür bir kad×nd×r. Onun hedef al×nmas× bar×÷ ve çözüme vurulmu÷ büyük bir darbedir. Kad×nlar olarak önümüzdeki sürece nas×l bak×yorsunuz? Kad×n hareketi olarak sürece sürekli müdahil olmak, öncülük yapmak durumunday×z. Gerilla güçleri olarak birinci a÷ama olan geri çekilme a÷amas×n×
eder. Daù×, ta÷×, suyu kutsal olan bu topraklar gün gelir isyan eder. Bar×÷ süreçleri sonras× kad×nlar× ya÷amlar×na ili÷kin neler yap×labilir? Önderliùin STAR Kenti projesi vard×. Kad×n Özgürlük Evleri ya da Kolektif Kad×n Evleri de diyordu buna. Mesela bu benim için büyük bir özlemdir. Örneùin, Dersim’de mükemmel yerler yap×labilir, öyle deùil mi? Karadeniz’de, Ege’de, Marmara’da muhte÷em yerler var. Buralarda kad×nlar eùitim görecek, spor yapacak, dü÷ünsel üretimde bulunacak, kendi ekonomik geçimini saùlayacak. Neden olmas×n! Eùer gerçekle÷irse o özgür kad×n evlerinde oturup ÷ehitlerimizin hayat×n× yazmay× çok isterim. Onlar×n her biri bir tarih çünkü. Gelecek ku÷aklar onlardan güç almal×. Kad×nlardaki özgürle÷me süreci erkeklerde nas×l bir etki yarat×yor? Erkek bak×÷× nedir kad×n özgürle÷mesine? Yeni sistem erkekler aç×s×ndan nas×l kar÷×land×? Kad×n×n özgürle÷mesinden büyük heyecan duyan, güç alan erkek arkada÷lar×m×z çok tabi. Ama kendisinde iktidar×n egemenlik zihniyetini
tamamlad×k. Kan dökülmüyor, cenazeler gelmiyor. Toplum bir rahatlama ya÷×yor. Bar×÷× konu÷abilmenin olanaklar× olu÷tu. Bunlar olumlu ÷eyler, ama her ÷ey demek deùil. Kar÷×l×l×kl× güven verici ad×mlar×n devreye girmesi gerekiyor. Sürecin yava÷lamas×n×n sebebi AKP politikalar×d×r. Önderliùimizin doùrudan topluma seslenmesi gerekiyor. öimdiye kadar ÷ehit ailelerini ileri sürüyorlard×. Onlar da bar×÷a desteklerini aç×klad×lar. Eùer hükümet ad×m atmazsa süreç t×kan×r… Bu silahl× mücadelenin hemen ba÷layacaù× anlam×na gelmez, ama o da ihtimal d×÷× deùil. Demokratik kitle hareketlerini yükseltmemiz gerekiyor. Kad×n×n sava÷ta kazand×ù× kimliùi nas×l tan×ml×yorsunuz? Özgürle÷me anlay×÷× asl×nda sa-
y×kamayan erkeklerde farkl× davran×÷a yol açabiliyordu. Özgürle÷emeyen, demokratikle÷meyen erkek, kad×n×n kendisini a÷mas×n× istemez. Asl×nda PKK’de erkek aç×s×ndan da önemli bir özgürlük düzeyi ortaya ç×kt×. Ama bütün olarak da erkek egemen sistemin kal×nt×lar×n×n y×k×ld×ù× da söylenemez. O yüzden de kar÷×s×nda güçlü ve mücadeleci kad×n gördüùünde kimi tepkiler verebiliyordu. Mesela bar×÷ sürecinin ilk ba÷langiç döneminde masaya hep birlikte oturuyoruz, kararlar al×yoruz ama aç×klamalar× genellikle erkekler yap×yordu. Kat× bir hiyerar÷imiz yoktu, ama KCK sistemine göre en yetkili ki÷i yürütme ba÷kan× oluyordu. Yoksa salt erkek olduùu için
va÷la birlikte ba÷l×yor. Sava÷×n çetin ko÷ullar×nda kad×nlar için aù×r gelebilecek ÷eyleri kendimiz ba÷armaya çal×÷t×k. Silah bizim için araç olmakla birlikte, sava÷ ve örgütlenme içinde erkekle e÷itliùi saùlamaya çal×÷t×k. Birçok konuda çok zorlansak da bunu yaratt×k. Örneùin Zilan arkada÷ özgür kad×n kimliùinin en mükemmel temsili idi. Sava÷ta güç olmay× erkeùe benze÷erek deùil, kad×n kimliùini geli÷tirerek saùlad×. PKK’de önderliùin büyük çabas×n×n yan×nda birçok öncü kad×n arkada÷ kad×n özgürle÷mesinin bu noktaya gelmesini saùlad×. öüphesiz kad×n sorununun çözümlenmesinde her ÷ey bitmi÷ deùil. Özgürle÷me sorununun sonu yok. Bir toplum, kad×n özgürle÷irse özgürle÷ebilir; biz buna inand×k. Kad×nlar×n parti içinde etkin olmas× kimi erkek zihniyetini a÷ama-
yan arkada÷larda tepkiye de yol açt×. Bu mücadelede biz kendimizi a÷t×k. Kendimizi çok abartm×yoruz ama bugün ki E÷ Ba÷kanl×k sisteminde olduùu gibi kad×n×n yapamayacaù× bir i÷, ba÷aramayacaù× çal×÷ma yoktur. Kad×n mücadelenin her alan×nda öncü olarak vard×r art×k.
öne ç×km×yorlard×. Ama doùal olarak öyle bir intiba yarat×lm×÷ oluyordu. Yeni sistem erkek arkada÷lar×m×z taraf×ndan tart×÷maya neden olmad×.Ortakla÷ma oldu diyebilirim. Bu süreçteki yeni E÷ Ba÷kanl×k sistemi bu anlamda çok ciddi deùi÷imler getirecek. Kad×n mücadelesini daha görünür k×lacak ve güçlendirecektir.
fazla taviz koparmak için kulland×. Bu anlamda Erbil’deki yap×lacak olan Ulusal Kongreyi biz Kürtlerin demokratik ulusal birliùi aç×s×ndan çok stratejik bak×yoruz. Bizim baù×ms×z Kürdistan hedefimiz yok.Kendi kendimizi yönetme d×÷×nda. Bunun modelleri bellidir. Bunu yaratabilirsek,Kürtler özgürlüùe ad×m atm×÷ olur.Konferans×n yaratacaù× sonuçlar bu aç×danda çok önemlidir. Bir tür Avrupa birliùi örgütlenmesi modeli önerimizdir. S×nrlar üzerinden bir bak×÷a sahip deùiliz.Toplumsal dayan×÷ma,ekonomik,sosyal ve kültürel birlik önemli. Avrupa’n×n yapt×ù×n× biz kürtler Orta Doùu’da neden yapmayal×m? Kad×nlar×n özgürlük mücadelesinde Ortadoùuda olusturacag× birlik için ulusal kongrenin çok büyük bir önemi var. Dört parçada ya÷ayan kürtleri dikkate almayan politikalar art×k hayat bulmaz. 21. yüzy×lda ortadoùunun kaderini Kürtler belirleyecektir. Türkiyenin geleceùiyle gerçek anlamda bir bar×÷× için ciddi bir demokrasi mücadelesi verilmesi gerekir. Türkiye halklar×n×n ortak mücadelesi bu süreçte halklar×n kaderini belirleyecek. Riskli bir sürecin e÷iùinde Türkiye halklar× Bar×÷ta ×srar etmelidir.
Bitirirken sormak istiyorum; 21. Yüzy×lda Kürtlerin durumunu nas×l deùerlendiriyorsunuz? Türkiye geleceùiyle nas×l bar×÷acak? 21.Yüzy×l bizim için özgürlük yüzy×l× olacak. Bu yüzy×lda Kürtler mutlaka statü kazanacak. Ancak uluslar aras× güçler bunun PKK çizgisinde olmas×n× istemiyorlar; onlara göre bu olacaksa i÷birlikçi bir çizgide olmal×d×r. O yüzden, Amerika, Türkiye ve úsrail ilkel milliyetçi-i÷birlikçi Kürt eùilimini güçlendirmeye çal×÷×yorlar. Suriye, Rojava meselesi bugün ortadad×r. El Nusra’n×n desteklenmesi, El Kaide’nin sald×r×lar× Uluslar aras× güçlerin planlar×ndan baù×ms×z deùildir. Avrupa da bu politikan×n içindedir. Avrupa y×llarca Kürt meselesinde ikiyüzlü davrand×. Kürtleri hep Türkiye’den daha
21. Yüzy×l ve Kürtlerle ilgili ne söyleyebilirsiniz? Geli÷meler bu yüzy×l×n Kürtlerin yüzy×l olacaù×n× gösteriyor. 20. Yüzy×lda ya÷ananlara bakt×ù×m×zda, Kürt mücadelesinin ula÷t×ù× düzey, örgütlenme, politikle÷me seviyesi, dört parçan×n uyan×÷ süreci ya÷amas×, kad×n mücadelesinin geldiùi nokta, Kürtler aç×s×ndan 21. Yüzy×l×n 20. Yüzy×l×n rövan÷× olacaù×n× gösteriyor.
29
Bir Daha Asla! Dünyadaki çat Ćma bölgelerindeki bar Ć süreçleri deneyimlerinden ç kar lan sonuç; soyk r m, aĈ r hak ihlalleri, iĆkence, taciz - tecavüz, katliam gibi vakalar n tekrarlanmamas için al nan en güçlü tedbirin geçmiĆle hesaplaĆma olduĈudur.
Selma Irmak
BDP Diyarbak×r Milletvekili Diyarbak×r Cezaevi
T
ürkiye’nin geleceùini aray×÷× geçmi÷iyle hesapla÷mas×ndan ayr× deùildir... Bugün içinden geçtiùimiz zaman, katmanla÷m×÷ ac×lar×m×z×n yaratt×ù× s×z×y×, di÷lerimizin aras×na s×k×÷t×r×p ×s×rd×ù×m×z öfke mendiliyle gidermeye, ötelemeye çal×÷t×ù×m×z yaman bir zamand×r. Hani neredeyse ellerimizin, ayaklar×m×z×n doland×ù×, aziz bir misafiri kar÷×lamaya haz×rlanman×n heyecan×n× duyduùumuz, söze nereden ba÷layacaù×m×z× bilemediùimiz, tatl× tela÷×n bizi sard×ù× bir zaman… Y×llarca o kadar çok ac× ile yoùrularak, direnerek, dur durak bilmeden bugünlere yürüdük ki, ÷imdi durup bir nefes alman×n nemenem bir ÷ey olduùunu anlamaya çal×÷×yoruz. Sanki ani bir susu÷la tüm sözler aùz×m×zda kalakalm×÷. Evet, ÷imdi konu÷ma zaman×... öimdi o amans×z yolculuùu tersine çevirme zaman×… Diyebiliriz ki, bu topraklar×n havas×nda, suyunda, köklerinde iflah olmaz bir özgürlük tutkusu, ortak ya÷am×, çok renkliliùi dayatan bir demokrasi damar× var… O nedenle bu topraklara kurulan tüm medeniyetler, imparatorluklar, devasa devletler; bu özgün toplumsal dokuyu bozmaya, ÷iddet ayg×t×na sar×lmaya yeltendiklerinde sonlar× felaket olmu÷, tarihin
30
derinliklerinde yok olup gitmi÷lerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulu÷u da özgün toplumsal dokuyu dikkate almadan gerçekle÷ti denilebilir. Bir koalisyonla, geni÷ bir mutabakat ve ortakla÷mayla ba÷layan mücadele, in÷a tamamland×ktan sonra sona erdi. Ortakla÷ma, çok kimlikli, çok sesli, çok renkli yap×; tekçi bir anlay×÷a terk etti yerini. Asl×nda bugün ya÷ad×ù×m×z sanc×lar bir yanl×÷ doùumun kal×c× hastal×ù×d×r. Çat×÷mal× ve çok kanl× geçen son otuz y×ll×k süreç, yanl×÷ tasarlanan mimarinin düzeltilmesine, restorasyonun ve yeniden yap×lanman×n kaç×n×lmazl×ù×na i÷aret etti. Çekilen bunca ac×ya, ya÷anan vah÷ete raùmen Kürt özgürlük mücadelesinin büyüyerek devam etmesi, anti-demokratik rejimde b×çaù×n kemiùe dayand×ù× son noktaya gelinmesinden ötürüdür. Zorlu f×rt×nalar× a÷×p bar×÷ iklimine ad×m atmaya ba÷lad×ù×m×z bugünlerde, bu iklimin bozulmamas× için gösterdiùimiz bu ihtimam×n nedeni, ya÷ad×ù×m×z sanc×l× sürecin hat×rlatt×ù× kötü an×lard×r. Bar×÷ Süreci Biliyoruz ki, bar×÷ süreçleri çat×÷mal× süreçlerin tümünde çok sanc×l× geçmi÷tir. Elbette çat×÷man×n yaratt×ù× kan kayb×n×, günlük olarak ya÷anan hak ihlalini, zor ve bask×y× sona erdirmek ilk elden yap×lmas× gerekenlerdir. Ama as×l olarak çat×÷maya neden olan uygulamalar× ele almak, düzeltme yoluna gitmek, çat×÷may× durdurmak kadar, hatta daha fazla önem arz etmektedir. Aksi durum yaray× sadece pansuman etme olur. Yürürlükteki “sava÷ yasalar×” çat×÷may× nüksettirebilecek en önemli,
en tehlikeli etmenler olmaya devam eder. Çat×÷malar× sona erdirme ve bar×÷ sürecini geli÷tirebilmenin en büyük zorluùu gerekli iradi ve kararl× duru÷u sergileyebilmek, cesaret ve basiret sahibi olmay× ba÷arabilmektir. Türkiye’de bar×÷ süreci, Say×n Öcalan’×n devlet ve hükümetle vard×ù× mutabakat üzerinden olu÷turulan yol haritas×n×n gösterdiùi güzergâhta ilerliyor. Gerilla, Say×n Öcalan’×n çaùr×s×na uyarak silahl× mücadeleyi durdurduùunu, silahl× güçlerini s×n×r d×÷×na çektiùini aç×klad×. úkinci a÷ama olarak ifade edilen devlet taraf×ndan demokratik ad×mlar×n at×lmas×, güven art×r×c× önlemlerin al×nmas× ve sonras×nda yürürlükte olan anti-demokratik anti-terör yasalar×n×n kald×r×lmas× a÷amas×na geçilmesidir. Ne yaz×k ki “sava÷ yasalar×” olan TMK, CMK gibi yasalar hala yürürlüktedir. On binlerle ifade edilen siyasi tutsak, bir “dü÷man hukuku” anlay×÷×yla cezaevlerinde tutulmakta, aù×r hasta tutsaklar×n bile -tüm giri÷imlere raùmen- birer birer ya÷amlar×n× cezaevlerinde kaybetmelerine göz yumulmaktad×r. úkinci a÷amadaki ad×mlar×n at×lmas× sorunu çözmeyecektir ancak as×l meseleye yakla÷m×÷ olacaù×z. Yani yap×sal sorunlar× konu÷ma, tart×÷ma sürecine gireceùiz. Yüzle÷me, Hesapla÷ma Kavram olarak bar×÷×n in÷as× denilen süreç, hepimizin üzerine -ama ku÷kusuz en çok devletin üzerineçok önemli görevler yüklemektedir. Yüzle÷me, hesapla÷ma kararl×ù× hayati önem arz etmektedir. Bu a÷amada Ba÷bakan’×n 2004’te Diyarbak×r’da sarf ettiùi sözleri hat×rlataca-
ù×z! “Kürt sorunu benim sorunumdur. Devlet geçmi÷te hatalar yapm×÷t×r. Büyük devlet olman×n gereùi, yapt×ù× hatalarla yüzle÷mektir.” Belirtmek gerekir ki, hatalarla yüzle÷mek yetmez. Çünkü yüzle÷me, sorunun çözümüne tek ba÷×na hizmet etmez! Bir daha tekrarlamama taahhüdünü vermez. Yüzle÷me, o güne kadar kabul edilmeyen sorunlar×n tan×nmas×; yap×lan mezalimin, zor ve bask×n×n, ya÷at×lan insan haklar× gasp×n×n kabulü anlam×na gelir ki, bu toplumsal yap×y× saùaltan deùil, sadece teskin eden bir tutum, bir nevi geçi÷tirme ya da kabul gören kavramla “sorunu unutu÷a havale etme” olur. Sorunlar×n× bu tarz bir yöntemle çözmeye çal×÷an ülkeler olmu÷tur. Böyle yapan ülkeler geçmi÷leriyle bar×÷m×÷lard×r, ancak çat×÷may× ba÷ka bir zamana, ba÷ka bir nesle havale etmi÷lerdir. Oysa bizim üzerinde ×srarla durmam×z gereken konu unutma deùil hat×rlama, yüzle÷me deùil hesapla÷mad×r! Hesapla÷madan kas×t, intikam alma, yaralar× ka÷×ma, kar÷×t bir tutum alma deùildir elbette. Toplumsal yeniden
in÷a için “negatif geçmi÷”i sorgulama; sonuç ç×karma, toplumsal travmay× atlatma çabas×d×r. Ya÷ananlar×n “bir daha asla!” ya÷anmamas× için esas al×nmas× gereken temel yakla÷×md×r. Dünyadaki çat×÷ma bölgelerindeki bar×÷ süreçleri deneyimlerinden ç×kar×lan sonuç ve ekseriyetle gördüùümüz ÷ey; ya÷anan soyk×r×m, aù×r hak ihlalleri, i÷kence, taciz-tecavüz, katliam gibi vakalar×n tekrarlanmamas× için al×nan en güçlü tedbirin geçmi÷le hesapla÷ma olduùudur. Kimi ülkeler yar×m yüz y×l, kimileri yetmi÷ y×l sonra kirli geçmi÷leriyle hesapla÷mak zorunda kalm×÷lard×r. Almanya ve Japonya buna örnektir; Arjantin, öili, úspanya, Fransa ve daha çok yer eklenebilir. Kurulan hakikat komisyonlar×, adaleti saùlama ve toplumsal saùalt×m, haf×za olu÷turma, an×t-müze, belgeleme çal×÷malar×n×n tümü saùl×kl× bir toplum ve bar×÷ içinde bir gelecek amac×na hizmet eder. Prof. Dr. Mithat Sancar, “Bir toplumun ÷iddet ve suç dolu bir geçmi÷le ve bu geçmi÷in kurbanlar× maùdurlar×yla nas×l bir ili÷ki kurduùu, her zaman o toplumun demokratikle÷-
me seviyesini gösteren bir test i÷levi görür. Adaleti tesis etmeye yönelik önemler e÷liùinde ‘geçmi÷e bak×÷’, ayn× zamanda geleceùe bak×÷t×r. Çünkü amaç, sadece geçmi÷in yaralar×n× geçici çarelerle sarmak deùil, yaralara yol açan nedenleri ve yap×lar× ortadan kald×rarak yeni yaralar aç×lmas×n×n önüne geçmektir,” der. Çok aù×r ve unutu÷a havale edilen, bast×r×lan, negatif bir geçmi÷e sahip olan Türkiye’de geçmi÷le yüzle÷me, daha da önemlisi hesapla÷ma kolay olmayacakt×r. Zira “unutu÷ katmanlar×” kal×n bir kabuk olu÷turmu÷tur. Bu kabuùu k×rmak çok zor ve çetrefilli bir i÷tir. Bu kabuùu k×rman×n önünde y×ù×nla engel vard×r. En önemlisi “yarat×lan ulus” yan×lsamas×, yalanlar üzerine kurulu “çarp×t×lm×÷ tarih anlay×÷×”, ÷anl× devlet, kahraman millet, dört taraf× dü÷manla çevrili ülke mitosu toplumsal haf×zada korkunç bir tahribat yaratm×÷t×r. Bununla suç toplumsalla÷t×r×lm×÷t×r, kolektifle÷tirilmi÷tir diyebiliriz. Bugün Akil únsanlar’×n özellikle Bat×’da gördüùü tepki, siyasal-ideolojik organizasyonlar×n k×÷k×rtmalar× d×÷×n-
31
da, toplumun haf×zas×na kaz×nm×÷ bu mitlerin k×r×lmas×n×n ÷okudur; buna gösterilen içsel, ruhsal bir tepkidir. Hayal k×r×kl×ù×, aldat×lma psikolojisiyle gerçeùi yads×ma ve kabul etmeme; ikilemin yaratt×ù× öfkeli buhran, bunal×m halidir. Zira y×llarca devlet taraf×ndan “terör örgütü”, “bölücüler”, “vatan hainleri”, “d×÷ mihraklar×n piyonu” olarak ÷eytanla÷t×r×lan PKK ve “Bebek katili”, “Terörist ba÷×” olarak s×fatland×r×lan Say×n Öcalan ile devletin müzakere ediyor olmas×, toplumun yarat×lan haf×zas×nda yerli yerine oturmuyor, onda çatlak yarat×yor. O nedenle Akil únsanlar úç Anadolu Komisyonu Üyesi Say×n Celalettin Can’×n ‘Akil únsanlar×n halka gerçeùi söylemesi gerektiùi, devletin hata yapt×ù×, toplumu yan×ltt×ù×, vah÷et uygulad×ù×, bugün devletin ba÷ta Kürtler olmak üzere tüm muhaliflere yapt×ù× hatalar×n telafisine gittiùi’ minvalindeki sözlerini önemli buluyorum. Esas×nda Akil únsanlar Komisyonu’nun temel görevinin de toplumu gerçeklerle yüzle÷meye haz×rlamak, olu÷turulan toplumsal haf×zay× sarsmak ve ne kadar ac× ve kabul edilemez olursa
olsun “bir daha asla!” ayn× ac×lar×n ya÷anmamas× için hakikatin yan×nda tutum almaya çaù×rmak olduùunu dü÷ünüyorum. Türkiye negatif geçmi÷iyle yüzle÷medikçe, hikmet-i hükümet, yani soùuk devlet akl×yla deùil, demokratik teamüllerle sorunun çözümüne eùilmedikçe ve yüreklilikle geçmi÷iyle hesapla÷mad×kça, saùl×kl× bir toplum yaratamaz, geleceùiyle bar×÷amaz. Sadece son otuz y×ll×k sava÷ sürecinden söz etmiyorum; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulu÷una giden yolu ba÷lang×ç alarak, hiç ÷üphesiz ilk s×raya “Ermeni Tehciri” olarak adland×r×lan olaylar× koyarak bir tarihin muhasebesi yap×lmal×d×r. Milli Mücadele s×ras×nda ya÷ananlar; örneùin Mustafa Suphi ve arkada÷lar×n×n ak×beti, úttihat ve Terakki Cemiyeti yöneticilerine yönelik suikastlar, tek parti dönemindeki olaylar, örneùin Sabahattin Ali cinayeti ve benzer faili meçhuller, ústiklal Mahkemeleri, öeyh Sait ve benzeri süreçler, Kürt isyanlar×, tenkil-tedip hareketleri, Dersim Tertelesi ve Seyit R×za’n×n idam×, 6-7 Eylül olaylar×, 1 May×s 1977, K×br×s ç×karmas× ve
Türk Mukavemet Te÷kilat×, 27 May×s, 12 Mart, 12 Eylül darbe ve rejimleri; Mara÷, Çorum, Sivas Katliamlar×, 28 öubat süreci ve 1984’ten günümüze Kürdistan’daki sava÷ sürecinin ele al×nmas× gerekmektedir. Gazeteci, ayd×n, i÷adam× 17 bin faili meçhul cinayet, 4 bin köy yakma göçertme, hukuk cinayetleri, Hrant Dink ve Roboski katliam×; aç×ùa ç×kar×lmas×, yüzle÷ilmesi, hesapla÷mas× gereken olaylard×r. öu an biz siyasi tutsaklara mekânl×k eden Diyarbak×r E Tipi Cezaevi, nam-× diùer 5 No lu Askeri Cezaevi bu ülkenin geçmi÷inde bir kara leke gibi durdukça bar×÷×n in÷as×ndan söz edilemez. Geleceùe umutla, güvenle bakman×n bir yolu, Diyarbak×r vah÷etinin özele÷tirisini verme, maùdurlar×ndan özür dileme ve bir daha asla ya÷anmamas× için Diyarbak×r Cezaevi’nin an×t-müzeye çevrilmesi olabilir. Çok dilli, çok dinli, çok kimlikli zengin bir kültür ve farkl×l×klar manzumesine sahip Türkiye bu renkli manzumeye uygun olarak yeniden yap×lan×rsa, geleceùini bar×÷ üzerine kurabilir. Bar×÷ dileklerimle…
Rüzgar n Çocuklar Y
eni toplumsal hareketin, çe÷itli deùerler üzerinde yükselmesi, tepki veren toplumsal guruplar×n, bir araya gelmesi, ÷iddetten ar×nm×÷ bir dünya, özel hayata sayg×, rant ili÷kilerine kurban edilmemi÷ çevre ve hayvan haklar×na özgürlük diyecek kadar duyarl× bir nesil. únsanc×l, yüce deùerlerle yola ç×kan bir gençlik. Süratli karar alabilmeleri ve bir lidere baùl× olmamalar× farklar×. Örgütsüzler ama örgütlü olmaya meyilliler. Sosyalistlerden ve deùi÷ik çevrelerden destek de alarak vah÷i polis ÷iddetine cesurca kar÷× koydular. Tehdit alt×nda hissettikleri ‘’kimlik deùerlerini’’ savunan, e÷itlik, özgürlük, bar×÷, adalet ve daha ye÷il bir dünya temelinde top-
32
lanan, dünyadan da destek alan yeni ku÷ak hareketiyle kar÷× kar÷×yay×z. 20 günü a÷k×n bir süre, toplumsal gücün rüzgar×n× da arkas×na alan deùi÷ik renk ve görü÷ten binlerce genç, gezi alan×nda sohbet edip tart×÷t×lar. Kapitalizmin tüketime endeksli umutsuz ve mutsuz döngüsünden ç×k×p, ye÷il çevrelerine ve tüm canl×lara ve dünyaya sahip ç×kmak, özgür ve demokratik bir ülkede ya÷amak istediklerini gösterdiler. Direni÷ alanlar×ndan zor ve ÷iddetle ç×kar×ld×lar. Ancak ‘’yenildik’’ duygusuna dü÷meden, ‘’Duran Adam’’la duraksamadan devam etmeyi önerdiler. Rüzgarlar× hepimize iyi geliyor. öengül Yüksel
Türkiye GeleceĈini Ar yor Türkiye geleceĈiyle bar Ćacak, halklar, inançlar ve topluluklar bar Ć içinde bir arada yaĆayacaklarsa, ĉslamc çevrelerinde rkç -milliyetçi etkilerden ar narak, devletçi geleneĈi sorgulayarak köklü bir özeleĆtiriden geçmeleri gerekir.
Muzaffer Ayata muzafferayata@hotmail.de
T
ürkiye, cumhuriyetin kurulu÷undan günümüze kadar kurduùu sistemin sonuna geldi. Yeni bir sistemin, yeni bir Türkiye’nin in÷a edilme zaman×d×r. Türkiye’nin kurulu÷undan günümüze kadar en temel sorunu, sistemin demokratik temelde kurulmamas×, içinde bar×nd×rd×ù× toplumlar×n özgürce geli÷mesine izin vermemesidir. Geleceùiyle bar×÷×k bir toplum yaratman×n yegâne yolu, geçmi÷iyle doùru biçimde hesapla÷mas×ndan geçer. Cumhuriyeti kuranlar, Osmanl×’dan kalan topraklar× ve nüfusu sorunsuz bir biçimde elde tutmak için ulus-devlet modelini benimsediler. Devletin s×n×rlar×n× çizdikten sonra bir ulus projesi geli÷tirdiler. Buna göre Türklük esas al×nd×. Türkiye`de tek bir millet, tek bir dil ve tek bir din (Sünni mezhebi) yarat×lacakt×. Aleviler, Kürtler, Asuriler, Ezidiler, Araplar ve diùer bütün etnik topluluklar, inançlar yok say×lacak, asimile edilecek ve bu tek millet, tek devlet potas×nda eritilecekti. útiraz edenler, kar÷× ç×kanlar katliamlar, idamlar, sürgünler ve benzeri yollarla hizaya getirilecekti. Türkiye kurulu÷undan günümüze kadar genellikle askerlerin yapt×ù× anayasalarla yönetildi. 1980`den günümüze otuz y×ldan fazla zaman geçmesine raùmen Türkiye hala 12 Eylül’ün darbe anayasa ile yönetilmektedir. 12 Eylül’le birlikte bütün muhalefet odaklar× yerle bir edildi.
Me÷hur Diyarbak×r zindanlar×ndaki sistematik i÷kenceler, hapishaneden ç×kan onlarca ceset için kimse yarg×lanmad×, cezaland×r×lmad×. Bu geleneksel geli÷im çizgisine ek olarak Kürdistan’da 15 Aùustos 1984 gerilla hamlesiyle ba÷layan Kürtlerle sava÷ da ×rkç×, militarist geleneùi güçlendirmeyi öne ç×kard×. “Kürtçülük” tehlikesini bertaraf etmenin yolu, Kürtleri halk olarak yok etmek ve tarihten silmekti. Kat× bir asimilasyon yan×nda Koçgiri`den, öeyh Sait, Aùr×, Zilan ve Dersim katliamlar×yla devam eden bir jenosit sürdürüldü. Bu gelenek 12 Eylül Askeri Darbesi ile daha güncel ve daha kat× bir biçimde uyguland×. ANAP`tan Doùru Yol`a, CHP`den AKP`ye kadar Kürt sorununa yakla÷×mda askeri militarist çizginin hâkimiyeti sürdü. 30 y×ll×k bir sava÷×n ard×ndan Türkiye bar×÷×n× ar×yor. Gelinen noktada Türkiye, büyük bir tarihsel ayr×÷ma ve karar verme a÷amas×na gelmi÷tir ve geçmi÷iyle yüzle÷me ve geleceùiyle bar×÷ma imkânlar×na sahiptir. Türkiye’nin en temel eksiùi, sol ve demokratik güçlerinin daù×n×k, örgütsüz ve lidersiz olmas×d×r. Türk úslami kesimleri ise kendisiyle hesapla÷ma, yüzle÷me ve özele÷tiri kültüründen yoksundur. Günümüz Türkiye’sinin en büyük handikaplar×ndan birisi budur.. Eùer Türkiye geleceùiyle bar×÷acak, bütün halklar, inançlar ve topluluklar bar×÷ç×l bir biçimde bir arada ya÷ayacaklarsa, úslamc× çevre ve partilerin de ×rkç×-milliyetçi etkilerden ar×narak, devletçi geleneùi sorgulayarak geli÷im çizgilerini gözden geçirmeleri ve köklü bir özele÷tiriden geçmeleri gerekmektedir. Kemalizm’i savunan, askerin etkin
olmas×n× isteyen parti ve ak×mlar×n da gelecek Türkiye’sinde yeri yoktur. Öncelikle bu ak×mlar×n geçmi÷i doùru analiz ederek kendilerini güncelle÷tirmeleri Anadolu ve Mezopotamya halklar×na ve kültürlerine kendilerini aç×k hale getirmeleri, üstenci, elit devlet geleneùini terk etmeleri gerekir. Liberal, sol ve sosyalist ve demokratik güçlerin de kendilerini ve tarihsel geli÷melerini saùl×kl× gözden geçirmeleri, örgütlenme, birlik ve dayan×÷maya ve ittifaklara kendilerini aç×k tutmalar× gereklidir. Güçlü bir demokrasi cephesi yarat×lmadan, demokratik Türkiye`ye öncülük iddias×n× kendisinde yaratmadan ciddi bir aù×rl×klar×n×n olmayacaù× aç×kt×r. Sava÷an, direnen ve örgütlenen Kürdistan halk×n×n da kendini Türkiye`nin geleceùinden sorumlu tutarak Türkiye’nin deùi÷im ve dönü÷ümünde daha etkin rol oynamas× gerektiùi aç×kt×r. Bu aç×dan Kürdistan’×n siyasal güçleri Türkiye`de demokrasi, bar×÷ ve özgürlükten yana güçlerle birle÷mesi, deùi÷ik ittifak ve birlikler yaratmas× önemlidir. Bu temelde birlikler yarat×l×r ve geçmi÷le doùru yüzle÷ilir ise Türkiye geleceùi ve bar×÷× saùl×kl× bir biçimde kazan×r.
33
OrtadoĈu’da Kürtlerin YükseliĆi Kürtler OrtadoĈu’da yeni oluĆumlar n oluĆmas nda, belki yeni s n rlar n çizilmesinde öncülük yapacak. Kürtler hiç olmad Ĉ kadar kendilerine güveniyor, birçok noktada anahtar n kendi ellerinde olduĈunu biliyor.
Mete Çubukçu cubukcumete@hotmail.com
2
0. yüzy×l×n ba÷×nda Ortadoùu’da s×n×rlar çizilirken Kürtler dörde bölünmü÷, yeni payla÷×mda Türkiye, Irak, Suriye ve úran s×n×rlar× içinde kalm×÷t×. Bu s×n×rlar içinde Kürtler uzun y×llar boyunca görmezden gelinmi÷ti. 21. yüzy×l×n ba÷×ndaysa s×n×rlarla birbirinden ayr×lan Kürtler, Ortadoùu’da yeniden bir özne olarak ortaya ç×kt×. Hatta Kürtlerin hareketliùi Ortadoùu’nun geleceùinde olduùu kadar bölgenin yeniden yap×lanmas×nda önemli... Dünyan×n belli zamanlar×nda tarih ve üzerinde ya÷anan coùrafya, yeni olu÷umlar× zorlar. Y×llard×r üzeri örtülen, görmezden gelinen millet, grup ya da etnik yap×lar öne ç×kar; tarihin öznesi haline gelir. ú÷te Ortadoùu’da Kürtler de önümüzdeki dönemde bu kapasiteye sahip. Ya÷ad×ù×m×z tarih Kürtleri Ortadoùu’da yeniden önemli bir aktör olarak sahneye sunuyor. Tabii ki tarihin belirleyiciliùi d×÷×nda, Kürtlerin farkl× coùrafyalarda verdikleri mücadeleyi de unutmamak gerekir. Arap ayaklanmalar× M×s×r, Libya, Tunus, Suriye gibi ülkeleri doùrudan etkilerken baz× ülkelerdeki halklar× dolayl× olarak harekete geçirdi. Ayaklanmalardan -olumlu/olumsuz anlamda- bölgedeki ülkelerin muaf olmayacaù×n× ortadayd×; öyle de oldu. Bu iç sava÷ hemen her ülkenin bula÷t×ù×, herkesin bir hesap, payla-
34
÷×m pe÷inde olduùu bir ülke haline geldi. Suriye’deki kanl×/kirli iç sava÷ eski al×÷kanl×klar gereùi görülmeyen Kürtlerin önünü açt×. Irak’ta Kürtler aç×s×ndan kurumsal ve anayasal olarak oturmu÷ bir yap× söz konusu. Irak ú÷gali’nden sonra Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ilk kez merkezi hükümet ile aras×ndaki sorun nedeniyle merkezden giderek uzakla÷×yor. Irakl× Kürtler baù×ms×zl×ù× gündemlerinden ç×kard×klar× bir ortamdan sanki baù×ms×zl×ùa zorland×klar× bir noktaya geldiler. Türkiye’de çözüm süreci olarak adland×r×lan yeni bir dönem ya÷an×yor. Türkiye’deki bu süreci, Irak ve Suriye’deki geli÷melerin tetiklediùini söylemek yanl×÷ olmaz. Yani Türkiye de iç ve d×÷ dinamikler aç×s×ndan tarihin dayatmas×na kar÷× koyamad×. 4 Parça Yap×lan Ara÷t×rmalar dünyada yakla÷×k 25 milyon Kürt olduùunu söylüyor. 15 milyonu Türkiye, 5 milyon Irak’ta, 1,5-2 milyon Suriye’de, 1,5 milyon úran’da ve geri kalanlar× ise diasporada, dünyan×n farkl× bölgelerinde… Türkiye’deki durum önemli… Türkiyeli Kürtler, demografik aç×dan olduùu kadar, siyasi gelenek, demokratik tecrübe anlam×nda diùer bölgelerden farkl×... Bu hem avantaj hem de bir dezavantaj. PKK’n×n yola ç×karken hedef olarak önüne koyduùu Baù×ms×z Kürdistan fikri eskimi÷, yerini demokratik özerklik, demokratik cumhuriyet ve Demokratik Konfederalizm alm×÷ durumda. Hem Türkiye hem de bölgedeki Kürtleri içine alacak bir projeden söz ediliyor. Bir Türkiye ve Ortadoùu
projesi asl×nda… Ancak, Irak’ta hali haz×rda hayata geçmi÷ bir Kürt federal bölgesi var; kurumlar×, yasalar× ve tecrübesi ile bu projeye çok s×cak bakan bir yap× deùil. Önümüzdeki dönemde Türkiye’deki çözüme baùl× olarak Kürtler, tüm bu yap×lar hem kendi içlerinde tart×÷acak hem de uluslar aras× aç×dan dikkatle izlenecek. Rojava’n×n Rolü Rojava’da yani Suriye Kürdistan’× ya da Bat× Kürdistan sava÷la birlikte daha özerk davranmaya ba÷lad×. Sava÷ henüz bitmi÷ deùil. Suriyeli Kürtler hala Suriye Ulusal Koalisyonu’na kat×lm×yor. Bunun gerekçesi diùer gruplar×n Kürtlerin anayasal ve Esad sonras×ndaki taleplerine kar÷×l×k vermemi÷ olmalar×. Hala ne Esad ne de Suriye muhalefetine güveniyorlar. Türkiye’de Öcalan’la ba÷lat×lan süreç sonras×nda ise Rojava Kürtleri belli bölgelerde Suriye muhalefeti ile hareket etmeye ba÷lad×. Bu birliktelik k×r×lgan olsa da Öcalan’×n Suriyeli Kürtler ama özellikle PYD üzerinde etkili olduùu biliniyor. Türkiye’nin Öcalan’la süreç ba÷latmas×n×n alt×nda yatan nedenlerden biri, önceleri hesaplayamad×ù× PYD faktörü. Suriye’deki Kürt partilerini bir k×sm× Barzani çizgisinde olsa bile bölgede PYD’nin etkisi daha güçlü. PYD özellikle iç sava÷a raùmen örgütlenmesine devam ediyor, yerel inisiyatifleri harekete geçiriyor; kendi deyimleriyle demokratik özerkliùi hayata geçirmeye çal×÷×yor. Bu nedenle muhtemel yeni bir dönemde Suriyeli Kürtleri eski statülerine döndürmek pek mümkün deùil. Suriyeli Kürtler Araplarla birlikte ama anayasal hak-
lar× tan×nm×÷ bir biçimde Irak benzeri özerk ya da federal bir yönetim d×÷×nda herhangi bir yap×lanmay× kabul etmeyecekler gibi. Türkiye’deki resmi yetkililerin ‘Kürtlerin herhangi bir biçimde federal örgütlenmelerine izin verilmeyeceùi” yönündeki aç×klamalar× ise sadece retorik ve pek k×ymeti yok. Suriye Kürtleri aç×s×ndan tek handikap yer alt× zenginliùi aç×s×ndan zengin olmay×÷lar×… Ama siyaseten güçlü bir yap×ya sahipler. Birçoùu y×llar önce Türkiye’den gitmi÷ olan Rojava Kürtlerinin s×n×r×n bu yakas×nda akrabalar× bulunmakta. Yani Türkiye ve Suriye Kürtleri birbirlerine çok yak×nlar. Irak’ta Kürtler Baù×ms×zl×ùa “Zorlan×yor” Irak Kürtlerin ise anayasaya uymamas×, anayasan×n birçok aç×dan Kürtleri d×÷lamas×, ekonomik anlamda taahhütleri yerine getirmemesi nedeniyle merkezi hükümetle aras×ndaki ipler kopmu÷ durumda. Bu durum Irakl× Kürtleri merkezden uzakla÷t×rmaya ve daha baù×ms×z hareket etmeye yöneltiyor. Petrol ellerindeki önemli bir koz, dünyan×n büyük enerji ÷irketleri ile hali haz×rda anla÷malar imzalam×÷ durumda. Türkiye’ye petrol pompalamak için planlanan boru hatt× h×zla ilerliyor. Türkiye-Irak Kürt yönetimi ili÷kileri en üst düzeyde, Amerika bile Türkiye’nin Kürtleri yan×na çekmesinden rahats×z. 10 y×l önce Irak’× böleceùi iddia edilen ABD, ÷imdi Türkiye’yi Irak’×n bütünlüùüne
dikkat etmesi konusunda uyar×yor. Türkiye’nin bu yak×nla÷mas×n×n arkas×nda 12 milyar dolarl×k ticaret hacmi var. Türkiye’nin kafas×ndaki formül emperyal niyet ta÷×sa da Irakl× Kürtler bu durumdan ÷imdilik rahats×z deùil. Ayr×ca Irak Kürt bölgesinin petrol potansiyeli dünyan×n birçok ülkesi gibi Türkiye’nin de i÷tah×n× kabartmakta. Sonuç olarak güneyden s×k×÷t×ran Kürtler, petrolü Türkiye üzerinden dünyaya açmak istiyor. Yani Irakl× Kürtler de ekonomik ve kurumsal olarak güçlü. Ama Türkiye’de ba÷layan yeni çözüm sürecinde, Irakl× Kürtlerin baù×ms×zl×k fikrine giderek daha s×cak bakmalar×n×n etkisi var tabii ki. Ortak Bir Gelecek úçin… Kürtler Ortadoùu’da yeni olu÷umlar×n olu÷mas×nda, belki yeni s×n×rlar×n çizilmesinde öncülük yapacak. Kürtler hiç olmad×ù× kadar kendilerine güveniyor, birçok noktada anahtar×n kendi ellerinde olduùunu biliyor. 20 yüzy×lda farkl× ülkelerin s×n×rlar× içinde kalan Kürtler, zaman zaman birbirlerine uzak dü÷seler bile 21. yüzy×lda bölgede giderek birbirlerine yakla÷×yorlar. Arap ayaklanmalar× Arap diktatörlüklerini sars×p y×karken, bu ülkeler içindeki diùer etnik unsurlara da alan açt×. Uzun y×llar Arap diktatörlükleri alt×nda ezilen, bu nedenle Araplara mesafeli duran Kürtler; Arap ayaklanmalar×n×n da dolayl× aktörü haline geldi. Örneùin, Suriye meselesinin içinden ç×kamayan hüküme-
tin, Suriye’de ‘demokratik bir sistem kurulmas×ndan sonra halk geleceùine karar versin’ gibi bir formülü Kürtler kabul etmiyor. Çünkü geçmi÷in ac× tecrübeleri nedeniyle Arap yönetimlere güvenmiyorlar. Bu güvensizlik Kürtleri daha baù×ms×z ve kararl× k×l×yor. Türkiye’deki yeni dönem de, Kürtlerin art×k farkl× bir konumda ele al×nmas×n× gerekli k×l×yor. Bölgesel aç×dan dengeler göz önüne al×n×rsa Kürtler; k×sa vadede Suriye, úran ve Irak rejimlerine mesafeli, PKK anlam×nda ise dikkatli bir süreç izlenecek, diyebiliriz. öimdilik üç parçadaki Kürt meselesinin çözümü ya da çözüm için ad×m at×lmas×, hem Kürtlerin ayr× ayr× kendi içlerinde hem de bölgedeki ülkeler aç×s×ndan yeni bir tart×÷ma sürecine sokacakt×r. Ancak Irak ve Türkiye Kürtlerinin gelecek tahayyüllerine orant×l× olarak Kürtler, s×n×rlar× içinde bulunduklar× topraklarda ortak gelecek ve e÷it vatanda÷l×k baùlam×nda birlikte ya÷am ya da eskisi gibi d×÷lanma anlam×nda farkl× bir yöne yelken açabilecek. Yani bölgedeki Kürtlerin hareketliliùi birbirine baùl× olmakla birlikte ayn× zamanda hepsi birbirinden baù×ms×z geli÷ebilir. Ancak kesin olun ÷u; art×k Kürtleri hesaba katmadan bölgede yeni politikalar olu÷turmak -Türkiye dâhil olmak üzere- bölge ülkeleri aç×s×ndan pek mümkün görünmüyor. Irak, Suriye, úran ve Türkiye’nin geleceùi kendi vatanda÷lar× ile ortak politika olu÷turmaktan geçiyor; önceki yüzy×lda olduùu gibi görmezden gelerek deùil... Bölgedeki Kürtler de bunun bilincine varm×÷ durumdalar. Ancak Ortadoùu’nun kaygan ve kaypak zeminindeki ittifak dengelerinin de deùi÷ip tehlikeli noktalara sürüklendiùi biliniyor. Türkiye’nin de dâhil edilmek istendiùi bir mezhep hatt×na doùru çekilen bölgede ‘Yeni Ortadoùu’nun din ya da mezhep üzerinden kurulamayacaù×n×, böyle bir durumun felaket olacaù×n× bilmek gerekiyor. Ortadoùu’nun geleceùinin Kürt, Türk, Arap, Müslüman, H×ristiyan ya da Yahudi; hangi din ve mezhep olursa olsun; sadece etnik, dini ve mezhebi kimlik üzerine kurulamayacaù×n× hat×rlatal×m.
35
Türkiye ĉçin ĉzahl -ĉçtihatl Gelecek Tahmini Gerilla düzenli orduyu yenemedi, düzenli ordu da gerillay ortadan kald ramad . Bu sebepledir bar Ć n kal c olacaĈ umudu mevcut. ĉkinci Lozan sürecindeyiz. Lozan, bir ‘yeniĆememe durumu’nun belgesidir. Onun için ayakta kalm Ćt r.
Prof. Bask×n Oran xxxx@yahoo.com.tr
5
May×s 2013 Pazar. U÷ak sanayi çar÷×s×nda toplant×day×z. Tabii, d×÷ar×da küçük bir grup, yakla÷×k 20 ki÷i, her yerde yapt×klar× gibi biz girerken Türk bayraklar×n× sopa gibi sallay×p baùr×÷t×lar, ç×karken de minibüse kald×r×m ta÷× att×lar. úçeriye s×zd×rd×klar× bir ÷ah×s ise toplant×y× elinden geldiùi kadar sabote etti, ama o kadar. Diùer yandan, içeride çok ilginç iki ÷ey duyduk. Birincisi: “Niye daùa ç×kt×lar deùil, niye daùa ç×kartt×k demek laz×m”. Ama esas, konumuz aç×s×ndan, ikincisi: “Kendi yaratt×ù×m×z bir dü÷manla bar×÷ yapmaya çal×÷×yoruz. Çok zor bir i÷e giri÷tiniz. únsanlar×n haf×zalar×n×, bilgisayar terimi kullan×rsak, nas×l risetlemeyi dü÷ünüyorsunuz? Bal×k haf×zas×na m× güveniyorsunuz?” Bütün Kürtler Niye Destekliyor? Esas ac×y× çekmi÷ olanlar, tabii ki Kürtler. Resmî istatistikler de öyle gösteriyor: TBMM únsan Haklar× Komisyonu verilerine göre PKK’n×n öldürdüùü devlet görevlileri: 2.375’i TSK mensubu, 5.543’ü de úçi÷leri (polis, vd.) ve diùer bakanl×klardan olmak üzere, 7.918 ki÷i. PKK’dan ölü say×s× ise 22.101. Ama, buna eklemeler yapmak laz×m. Çünkü: a) Ölen sivil say×s×: 5.557. PKK’n×n
36
Kürtleri de öldürdüùü bilinmekle birlikte, bu sivillerin çoùunun Kürt olduùunu söylemek zor deùil; b) Binlerce “faili meçhul” var. Bunlar, Ergenekoncular×n devlet silahlar×yla i÷lediùi siyasi cinayetlerin ürünü. Tabii ki tamam×na yak×n× Kürt. Say×lar× hakk×nda Komisyon bir sonuca varamam×÷; dinlediùi ki÷iler 2.000 ila 17.000 aras× demi÷ler. Oysa, “Türkiye Türklerindir” mottolu Hürriyet’in (09.09.2002) Adalet Bakanl×ù× Adli Sicil ve ústatistik Genel Müdürlüùü’ne dayanarak verdiùi, “DGM Davalar×n×n Yüzde 62’si Faili Meçhul” haberine göre, 2001 sonunda bu say×: 17.165. c) Türkiye’de Kürt nüfusun oran× yüzde 18 olduùuna göre, toplam 7.918 ÷ehidin asgari 1.425’i Kürt olmal×. Sonuçta bu dört kalemin yani “ölü ele geçirilen terörist + faili meçhul + ölen sivil (Kürt) + ölen devlet görevlisi (Kürt)”ün toplam× 46.248 ediyor. 40.000’e geri yuvarlasan×z bile yine de TBMM únsan Haklar× Komisyonu raporunun verdiùi “Terör sonucu hayat×n× kaybedenlerin toplam say×s×” 35.576’den fazla Kürt kayb× var. Çoùu, mezar× bile olmayan 40.000 ana evlad×. Türklerin ÷ükür mezarlar× var, cenazeleri devlet töreniyle kalk×yor, 386.360’s× evleri-köyleri yak×ld×ù× için göç yollar×na dökülmediler. Muùla’daki toplant×da duyduùum ÷u sözler hâlâ kulaù×mda: “Askerliùimi komando olarak yapt×m. Niye Muùla Güneydoùu gibi sevinmiyor? Çünkü köyü yak×lan yok, bir çocuùu askerde biri daùda kimse yok. Türkiye’nin en güzel yeri olan Muùla, Kürtleri tabut geldikçe tan×d×”. Dolay×s×yla, bar×÷ sürecini en fazla
destekleyen de Kürtler: Sürecin ba÷×nda, bat×daki (Ege) yüzde 43,5’e kar÷×l×k doùuda (Güneydoùu) yüzde 81. Ki, bu yüzde 81’in May×s ba÷×nda yüzde 90’× a÷t×ù× söyleniyor. Durumun sebebini dü÷ündüùümüzde, tabii ki kar÷×l×kl× ÷iddet politikalar×n×n bölgeyi ya÷anmaz hale getirmesinin art×k bitiyor olu÷unun yaratt×ù× sevinç ve umut çok önemli. Ama sanmam ki esas/kal×c× sebep bu olsun. Esas sebep san×r×m ÷udur: Kürtler 30 y×ll×k silahl× çat×÷ma sonucu istediklerini ald×lar: Kimliklerini kabul ettirdiler. Bu durum, bizzat Ba÷bakan Erdoùan’×n aùz×nda ifadesini “Asimilasyon sona ermi÷tir” biçiminde buldu. PKK da, Öcalan’×n emrini g×k×n× ç×kartmadan yerine getirdi. Yine dü÷ünürüm ki, bar×÷×n kal×c× olabilmesi için en büyük umut kaynaù× budur. Kürtlerin bu bar×÷ sürecinden bu sebeple memnun ve mutlu olmas×d×r. Galiba bu durum bizi, U÷ak sanayi çar÷×s×nda dile getirilen “risetleme ihtiyac×”n×n, Kürtler için fazla gerekli olmad×ù×n× dü÷ünmemize imkan veriyor. Baz× Türkler Niye Köstekliyor? Baz× Türkler deyince, MHP ve hatta úP’den çok, CHP cenah×n× kastediyorum. Bunlar bar×÷×n gelmesinden hiç memnun deùiller. Ac×, ama böyle. Bu durum, çok s×radan bir insan tabiat× icab× olabilir: úlke olarak, rakibin seviniyorsa sen kaybediyorsun demektir. Bir de, Cumhuriyet’in ba÷×ndan beri hiçbir ana meselenin (özellikle Ermeni, úslam, Kürt sorunlar×n×n) halledilmeden hal×n×n alt×na süpürüldüùünü, Frans×zlar×n tabiriyle ceset-
lerin gömülmek yerine dolaplara t×k×÷t×r×ld×ù×n×, ÷imdi bunlar×n dolaptan d×÷ar× uùray×p Zombiler misali üzerimize üzerimize yürüdüklerini, insanlar×n bundan ödlerinin koptuùunu da ayr×ca hesap etmek laz×m. Fakat mesele bu kadar×yla kalsa, üç kere öpüp ba÷×m×za koyal×m. Galiba bu kar÷× ç×kman×n sebebi daha derinde: Bu Türkler, bar×÷ süreci sonucunda kurulacak düzeni, yani Kürtlerin kimliùinin tan×nmas×n× ve art×k e÷it say×lmalar×n×, kendilerinin 1924 Anayasas×’ndan beri yerle÷tikleri Millet-i Hakime taht×ndan inmek olarak al×yorlar. (K×sa bir not, öyle devam edelim: Osmanl×, Konstantinopolis’i al×nca bir de bakt× ki, Gayrimüslim tebaan×n oran× yüzde 60’a ç×k×vermi÷. Böyle bir nüfus kompozisyonunun, ÷eriat bazl× bir hukukla yönetilmesi imkans×z. Ertesi y×l, 1454’te, úmparatorluùun belkemiùi olarak “Millet Sistemi” kuruldu. Gayrimüslimler kendi iç i÷lerinde özerk ilan edildi. Hatta, ayn× dinden iki Gayrimüslim aras×ndaki hukuk davas×na (ceza deùil) o dinin Milletba÷×’s× bak×yordu. Fakat, tabii ki Millet Sistemi bundan ibaret deùildi. Egemen unsur, “Millet-i Hakime” (hüküm veren millet) diye an×lan, etnik farkl×l×k söz konusu olmaks×z×n bütün
Müslümanlar idi. “Millet-i Mahkume” (hakk×nda hüküm verilen millet/ler) de, Gayrimüslimler oldu. Yani bunlar özerk, ama kesinlikle ikinci s×n×f olarak kategorize edildiler.) (Cumhuriyet ilan edildi, 24 Anayasas×’ndan itibaren Millet-i Hakime’nin ad× deùi÷ti. “Müslüman”×n yerine “Türk” geçti [asl×nda, Gayrimüslim Türkiyelilere yap×l×verenleri dü÷ündüùümüzde, “Müslüman Türk” geçti ama, buna bu yaz×da girmeyelim, kar×÷mas×n]. ú÷te bu Türk, o Millet-i Hakime taht×ndan inmek istemiyor ÷imdi. Kürtlerin kimliùinin tan×nmas× biçiminde e÷it ilan edilmelerine bu yüzden fena tepki duyuyor.) Bu sebeple, baz× Türkler hiç memnun deùil. Bu, tabii ki, bar×÷× zorla÷t×racak en büyük tehlike kaynaù×. Yani, U÷ak sanayi çar÷×s×nda dile getirilen “risetleme ihtiyac×” esas olarak bu Türkler için söz konusu olabilir. Hava Tahmini Parçal× Güne÷li Benim alan×m uluslararas× ili÷kiler. Bu disiplinin hammaddesi ve laboratuvar×, siyasi tarihtir. Siyasi tarih bize ÷unu öùretiyor: Bir sava÷ta kesin yenen ve kesin yenilen olursa, orada bar×÷ kolay yap×l×r ama tutmaz. Çünkü bar×÷ pazarl×kla/müzakereyle deùil, dikte etmeyle yaz×lm×÷t×r. Örnek ve-
reyim: Birinci Dünya Sava÷×’n× bitiren bar×÷ antla÷malar×n×n bugün hiçbiri ayakta deùildir. Ba÷ta da, Osmanl×’yla yap×lan Sevr. Çünkü hepsi, kazanan taraf×n dikte ettiùi metinlerdir. Asl×nda, bunlardan tek bir tanesi ayaktad×r: Lozan. Niçin, çünkü Lozan hem Osmanl×’n×n kaybettiùi Birinci Dünya Sava÷×’n×, hem de TBMM Hükümeti’nin (Lozan’dan önceki ad×m×z budur; Türkiye devleti 24 Temmuz 1923’te Lozan’da kurulmu÷tur) kazand×ù× Kurtulu÷ Sava÷×’n× bitiren bar×÷ antla÷mas×d×r da ondan. Buradan ç×kan sonuç: Bugün ayakta kalan tek bar×÷ antla÷mas× olan Lozan, bir “yeni÷ememe durumu”nun belgesidir. Onun için ayakta kalm×÷t×r. öu anda da bir yeni÷ememe durumu var Türkiye’de. Evrensel kural i÷ledi ve gerilla düzenli orduyu yenemedi, düzenli ordu da gerillay× ortadan kald×ramad×. ú÷te bu sebepledir ki bar×÷×n kal×c× olacaù× umudu mevcut bende. úkinci Lozan’× yapma sürecindeyiz. Gev÷eyecek Bir Durum Yok Ama gev÷ememek için de bütün sebepler mevcut. Bu i÷ iki evreli: úçinde olduùumuz kan durdurma evresi, ülkeyi 90 y×ld×r yiyip bitiren Kürt Meselesi’nin halli için bir önko÷ul. Meselenin halli ise, ikinci evrenin, kan banyosuna geri dönü÷ü kal×c× olarak engelleyecek gerçek ademimerkeziyetçi reformlar×n yap×lmas× evresinin, iyi düzenlenmesine baùl×. Eùer bu evre yetersiz kal×rsa, birinci evreye deùil, onun öncesine dönülür. Yani, tabutlara. Bir daha da diki÷ tutmamacas×na. Oysa, söz verdiùi ademimerkeziyetçiliùi sumenalt× eden bir AKP’yle kar÷× kar÷×yay×z ÷u anda. 28 Aùustos 2013 tarihli medyadan haber: “AKP, aynen CHP ve MHP gibi, anayasa çal×÷malar×nda ‘Devletin dili Türkçedir’i kabul etti”. 4. Yarg× Paketi bir hayal k×r×kl×ù× oldu. Eùer durum bu deùilse, dü÷ünmemi÷se, veya kendisinin s×k s×k söylediùi, “Türkiye’de Kürt sorunu yok, terör sorunu var” sözünü inanarak söylemi÷se, ört ki ölem. Ba÷ka bir ÷ey demek akl×ma gelmiyor.
37
Çözüm Süreci ve Medya Türk egemen medyas 88 y ld r Kürt meselesine ‘ąekavet’,‘AsayiĆ’ ya da ‘Bölücü Terörizm’ gözlükleriyle bak yordu. Çok k vrak Türk medyas , art k büyük ölçüde ‘Apoci olmiĆtir’! Bu kadim medya ile bar Ć olur mu? Yan t önerileri…
Rag×p Duran ragip137@hotmail.com
Ç
özüm ya da Bar×÷ Süreci ad× verilen dönemde, kaç×n×lmaz olarak i÷in siyasi, ideolojik, toplumsal boyutlar× ön plana ç×k×yor. Geçtiùimiz y×l×n Aral×k ay×ndan bu yana MúT-úmral×Kandil-BDP-Erdoùan be÷lisi aras×nda ya÷anan trafik, görü÷melerle bunlar×n yank× ve yorumlar× bize hep medya arac×l×ù×yla ula÷t×. Kürt meselesinde, CHP-MHP-Ulusalc× blokun muhalefetine, Kürt ve Parlamento d×÷× sol çevrelerdeki çe÷itli itiraz ve ele÷tirilere raùmen (ki bunlar× da hep medya üzerinden okuyabiliyoruz), Süreç, PKK’nin 8 May×s tarihi itibar×yla silahl× güçlerini Türkiye d×÷×na çekeceùini aç×klamas×yla yeni, önemli, tart×÷mal× bir boyuta evrildi. Birinci Kandil Seferi’nin Türk medyas× taraf×ndan izlenip aktar×lmas×, medyan×n ikiyüzlülüùünün ilk tezahürü oldu. Radikal’den Ezgi Ba÷aran’×n daùdan wi-fi muhabbetleri ile bilhassa Özgür Gündem’de Özgür Amed imzal× yaz×da, Beyaz Türk muhabirlerin oryantalist Kandil izlenimleri dikkat çekti. Bunlar i÷in sadece konjonktürel, teknik, mesleki, belki de ki÷isel ve s×n×rl× uyumsuzluk sorunlar×. ústanbul ya da Ankara’dan kalk×p, ‘Allah’×n Kandil daù×nda’ Karay×lan’×n bas×n toplant×s×n× izleyip aktarmak, hayat×nda ilk defa k×rsala ç×kan bir muhabir için zor bir faaliyet olabilir. Ben i÷in muhabir düzeyinde deùilim. Medyaya neyin nas×l yans×t×ld×ù× konusuyla ilgileniyorum. H×zl× ve sindirilmemi÷ olsa da, yani
38
yüzeysellik ta÷×y×p kal×c× olmayan, dolay×s×yla da geçici-uçucu olma tehlikesi olsa da, Türkiye toplumunda son 6 ay içinde, özellikle baz× kesimlerde kimi sözcük, kavram ve tan×mlarda hafif de olsa bir dönü÷üm-deùi÷im ya÷and×ù×n× saptamak çok zor olmasa gerek. Bu metamorfozu yine medya üzerinden okumak kolay. AKP’nin daha doùrusu Ba÷bakan Erdoùan’×n plans×z-programs×z gibi görünen giri÷imi sayesinde, ama büyük bir ihtimalle daha çok úmral×’daki cezaevinde yatan Abdullah Öcalan’×n hamleleri sayesinde, belirli bir kesimde, ‘Kürt’, ‘PKK’, ‘Bar×÷’, ‘Ortadoùu’, ‘Silahl× Mücadele’, ‘Siyasi Mücadele’, ‘Terörist / Aktivist’, ‘Bölünme / Birle÷me’ gibi sözcük, kavram ve ibarelerin anlam×nda/alg×lamas×nda/çaùr×÷×mlar×nda önemli denebilecek deùi÷imler meydana geldi/geliyor. Bu deùi÷imi de yine medyadan okumak mümkün. ‘Türk Bas×n×nda Kürtler’ 1925’den bu yana Kürtler ve Kürt haklar× için mücadele eden örgüt ve ÷ahsiyetler hakk×nda çok aù×r hakaretleri hiç çekinmeden/s×k×lmadan yay×nlayan Türk egemen medyas×, ne oldu da, çok k×sa bir süre içinde, 1. Kandil Seferi s×ras×nda ve sonras×nda PKK’yi ve Murat Karay×lan’× ‘Tarihi’ aç×klama yapan bir örgüt ve siyasi ÷ahsiyet olarak okuruna sundu? 1925-2013 döneminde, Genel Kurmay Ba÷kanl×ù× ve Derin Devletin ürettiùi Kürt kar÷×t× resmi ideolojiyi yeniden üreten, yayg×nla÷t×ran, me÷rula÷t×ran egemen medya, ‘Bebek katili’, ‘Bölücüba÷×’, ‘Bölücü terörist’, ‘Suriye kuklas×’…vs… gibi hakaretlerden hemencik vazgeçip, PKKliler için art×k ‘aktivist’, Öcalan için ‘Time dergisinin seçtiùi dünyan×n en etkili 100 ki÷isiden biri’ s×fat×n× kullanmas× manidar deùil
mi? Daha da ilginci, özellikle hükümet yanl×s× medyan×n Apo’dan daha Apocu kesilmesi, mesela Akdoùan gibi sathi ideologlar×n Kandil’i Öcalan’la tehdit etmesi art×k sadece komik. K×saca geçmi÷e bakt×ù×m×zda, Faik Bulut’un ‘Türk Bas×n×nda Kürtler’ ba÷l×kl× çal×÷mas×nda yüzlerce somut al×nt× ve örneùini görebileceùimiz ÷ekilde, Türk egemen medyas×n×n Kürtler, Kürt haklar× için mücadele eden örgüt ve ÷ahsiyetler (Azadi, Hoybun, PKK, öeyh Said, Memduh Selim, Dr. Nuri Dersimi, Öcalan) hakk×nda aùza al×nmayacak vahamette a÷aù×lama ve hakaretler içeren haber, yorum ve karikatürleri bir anda unutuldu mu? Yok mu say×yoruz bunca çirkin sald×r×y×? 1925-2013 döneminde devlet, haber gizleme, haber çarp×tma, manüpilasyon, ajitasyon-propagandan×n yüzlerce farkl× yöntemini kullanarak Türkiye kamuoyunda, ‘öaki Kürt’ bilahare de ‘Bölücü Kürt’ imaj ve alg×s×n× yaratmaya çal×÷t×. öimdi ise ‘Anlay×÷l× Kürt’, ‘AKP ile iyi geçinen Kürt’ imaj× ve alg×s× yarat×lmaya çal×÷×l×yor. Türk egemen medyas×nda temel mesele, herhangi bir konunun, özellikle netameli olarak bilinen konular×n, i÷te mesela Kürt meselesi, Ermeni Meselesi, Atatürk meselesi, laiklik meselesi, Derin Devlet meselesi vs. nas×l i÷lendiùi, nas×l haber ya da kö÷e yaz×s× konusu yap×ld×ù× deùil. Daha doùrusu bu sorunun bir önceki a÷amas× önemli. Türk egemen medyas×, - zaten ilk bebeùi, Saray’×n talimat× ve paras×yla, Sultan’×n memurlar× taraf×ndan yarat×lm×÷t×,- iktidarlara baù×ml× olduùu için, bizatihi kendisi bir yay×n politikas× olu÷turup uygulayamaz. Türk egemen medyas×n×n kendine has siyasi, iktisadi, ideolojik bir gücü yoktur. Medya mülkiyeti hangi güce dayan×yorsa, ancak onun kadar güçlüdür. Yak×n zama-
na kadar egemen medyan×n merkez tabir edilen kesimi, ideolojik olarak, siyasi olarak Türk Silahl× Kuvvetlerine dayan×yordu, AKP iktidar×n×n askeri vesayeti büyük ölçüde törpülemesi sayesinde o merkez medya çöktü, yerini, s×rt×n× siyasi iktidara dayayan yeni bir medya mülkiyet sistemi ald×. Dolay×s×yla yap×sal alanda önemli bir deùi÷iklik yok: Türk egemen medyas× eskiden, amiyane tabirle askerciydi, bugün de art×k Erdoùanc× oldu. úçerik deùi÷mi÷ olabilir ama yöntem ayn×, yap× ayn×. Nedir bu deùi÷ikliùin s×rr×? Basit. úktidar×n söylemi deùi÷ti. Medya Mülkiyeti Medya mülkiyeti yap×s×n×n, hukuki ve ekonomik kurallar× deùi÷meden, bu durumun deùi÷mesi imkans×z görünüyor. úktidar yanl×s× medya, içeriùini/yakla÷×m ve politikalar×n×, ülkenin, toplumun siyasi, ekonomik, toplumsal geli÷melerine göre deùil, iktidar×n iradesine göre ayarlay×p deùi÷tirdiùine göre, ancak iktidar deùi÷ince medyan×n yeniden ürettiùi tezler deùi÷ecek, demektir. Medya mülkiyeti meselesi, bu konuda, tayin edici olmakla birlikte, Türkiye’de (ve asl×nda ne yaz×k ki dünyan×n ba÷ka bir çok ülkesinde de) , gazetecilik mesleùi olaùanüstü bir ÷ekilde erozyona uùrad×ù× için, tek tek gazetecilerin teknik ve mesleki yetersizliùi, çaps×zl×ù× da medyan×n saùl×kl× bir i÷lev görmesini engelliyor. Büyük ölçüde medya mülkiyetinden kaynaklanan bu durum, yani bilgili, iyi eùitim alm×÷, konusunda uzman özellikle muhabir ve editörlere ihtiyaç duymayan mesleki ortam, iktidar×n söylediklerini haber, yorum, fotoùraf ya da karikatür olarak formüle edip yay×nlamakla s×n×rl× bir etkinlik içinde. Muhalefetin, ele÷tirinin, sorgulaman×n, ara÷t×rman×n, ku÷kuculuùun (ki bunlar haberciliùin olmazsa olmazlar×d×r) karg×land×ù× neredeyse yasakland×ù× bir ortamda, öyle çok da kaliteli, okumu÷-yazm×÷, tecrübeli gazetecilere gerek yoktur. Verirsin eline bavulu, s×kleti çekerse al×r önce gazeteye götürür, oradan da Savc×l×ùa ta÷×r bavulu. Ard×ndan gelsin ara÷t×rmac× gazetecilik ödülleri! Naz×m Hikmet’in ‘Akrep gibisin kar-
de÷im!’ ÷iirine selam sark×t×p, Türkiye’de medyay× izleyen geni÷ yurtta÷ kesiminin de sütten ç×km×÷ ak ka÷×k olmad×ù×n× hat×rlamak gerek. Medyan×n baù×ms×zl×ù×, iktidarlara kar÷× kamu ç×kar×n× koruyup geli÷tirmesi için elzem olan toplumsal irade, destek ve bask×, Türkiye’de ne yaz×k ki, çok çe÷itli nedenlerle oldukça zay×f. Türkiye toplumunda da ele÷tiri, sorgulama hatta tart×÷ma kültürünün çok geli÷mi÷ olmad×ù×n× gözlemek için doktora yapmaya gerek yok. Bar×÷ Gazeteciliùi, Hak Haberciliùi gibi kavramlar son dönemlerde olumlu bir ÷ekilde egemen medya organlar×nda bile boy göstermeye ba÷lad×. Ancak ‘PKK sözde ate÷-kes ilan etti’ gibi ba÷l×klara da hala rastlayabiliyoruz. Erdoùan’×n Çözüm süreci ne kadar saùlam, altyap×l×, planl× ve programl× ise Türk medyas×n×n olas× olumlu transformasyonu da o kadar saùlam, altyap×l× ve programl× olabilir. Gerçek anlamda olumlu bir medya, ancak geçmi÷in olaùanüstü olumsuzluklar×ndan ar×narak yarat×labilir. Dün Kürtlere küfür eden medya bugün Kürtleri poh pohlarken ne kadar samimi, ne kadar inand×r×c×, ne kadar güven verici ki? Bu nedenle medyan×n öncelikle Kürt meselesi konusunda kendisiyle kurumsal, mesleki ve ki÷isel olarak yüzle÷mesi gerek. Gazete koleksiyonlar×na ar÷ivlere ula÷mak bugün art×k kolay.1984’den bugüne kim Kürt meselesi hakk×nda ne yazm×÷? Bunlar×n dökümünü yapmak gerek. Muhabirler, editörler, kö÷e yazarlar×, haber ve yaz× i÷leri müdürleri tüm bu eski yaz×lar üzerinde, bugünkü perspektifle okumalar yap×p tart×÷mal×, olumsuzluklar×n neden ve kökenlerini aç×klamal×, k×-
sacas× bir özele÷tiri yapmalar× gerekir. Kürt meselesi konusunda, topraù× bol olsun bir tek Mehmet Ali Birand’×n bir özele÷tirisi yay×nlanm×÷t×. Birand, o yaz×s×nda, Kürt meselesi konusunda mealen, ‘Asker ne dediyse onu yazd×k, ara÷t×rmadan etmeden iktidar ne istiyorsa onu haber yapt×k’ demi÷ti. öimdi Birand’×n vasiyetine de uygun bir ÷ekilde onun bu aç×klamalar×n× somut olarak her bir kö÷e yaz×s×, her bir man÷et haber temelinde i÷lemek, deùerlendirmek gerekir. Geçmi÷ yüzle÷mesi Bu yüzle÷me, bu özele÷tiri yap×lmadan, sanki geçmi÷te hiçbir ÷ey olmam×÷ gibi, birden bire Kürtler, PKK ve Öcalan konular×nda, Erdoùan’×n perspektifiyle, olumlu haberler, yorumlar yapmak i÷i kurtarmaz. Kimse, ne gazeteciler, ne Kürtler bal×k haf×zal×… Üstelik bu olumsuz yay×nlar yüzünden hayat×n× kaybeden insanlar×n aileleri, yak×nlar× ve dostlar× ya÷×yor aram×zda. Helalle÷me gibi dini içerikli deyimler, ciddi mesleki ya da akademik çal×÷malarda geçersiz bir deyim/kavram. Kendi içinde tutarl× olmak için, geçmi÷in ac×lar×n×n, olumsuzluklar×n×n bir kez daha ya÷anmamas× için geçmi÷le içten bir ÷ekilde hesapla÷mam×z gerekiyor. Sonuç olarak, mevcut kadim sava÷ç× medya ile yeni dönemde bar×÷ zor görünüyor. Çünkü esneklik konusunda pek ba÷ar×l× olan medya, yeni ortama belki çabucak ayak uydurabilecek hamleler yap×yor ama bu hamleleri medyan×n bilerek, isteyerek, baù×ms×z ve özgür bir ÷ekilde yapmad×ù×n× herkes biliyor. Üstelik de bu yeni dönemde sözde bar×÷ç× egemen medya, altyap× ve söylem derinliùi konusunda da hiç de saùlam gözükmüyor.
39
Bu Nefret Yaz s DeĈildir... Ben kimle bar ĆacaĈ m? Babam n katilleri ile mi? Eylemcilerle mi? Sivas katliam n örgütleyenlerle mi? Müdahale etmeyen devlet görevlileriyle mi? Adaletin izini sürmeyenlerle mi?
Zeynep Alt×ok Akatl× xxxx@yahoo.com.tr
B
ende vard×, ama ben y×llar y×l×, Bende olan× hep sizde de arad×m. Biraz ürkek, biraz suçlu, biraz kayg×l× Yüreùinizi sezdirmeden yoklad×m. Dem çekse bir güvercin kar÷× çat×da; Sizdekini arad×m b×rak×p bendekini. Böyle böyle gördüm i÷te sonunda, Bir y×lan×n deri deùi÷tirmesini. únsan×n talihsiz oyunudur bu, Y×k×m× yine kendi elinden olur. Engelleyemez payla÷mak duygusunu; Gün gelir yorulur, kendini de unutur. “Ben buraya bebe hakk× için geldimdi;” Ben kimdim unuttum, bebeler kimdi.” 20 y×ll×k bir ac×yla, 20 y×ll×k bir umutla, 20 y×ll×k bir hayal k×r×kl×ù×, 20 y×ll×k yaln×zl×kla “bar×÷”× izliyorum. Hala umarak, isteyerek, özleyerek... 20 y×ll×k bir aù×rl×kla kavramlar üzerinden ilerleyen talepleri, kavramlar×n içinin bo÷al×÷×n× izliyorum. Bizler deùil miyiz o kavramlar×n içini dolduracak olan? Peki, o zaman “bar×÷” niye hoyrat,
40
zalim ve güçlü olan×n lütfunda? O bah÷edecekmi÷ bar×÷× bize! Söylediùi anda, söylediùi yerde, onun ko÷ullar×yla gelecekmi÷ bar×÷! Buras× öyle bir ülke ki en (!) olmaz olamaz dedikleriniz olurken, bebe hakk× yerde kal×rken, “gündüz eùilmeyip gece kanarken” bir de bakars×n×z kan×ksam×÷s×n×z en olmayacaklar×… En aù×r ac×n×z× bir dava uùruna göz k×rpmadan anlat×rken, hoyrat×n elinde ba÷×n×za gelenleri kan×ksar olursunuz. “22.00 den sonra içki sat×lmayacak” denir, kuramazs×n×z bunun bar×÷la baù×n×… Zaten kanun koyucu sizi buna da haz×rlam×÷t×r. “Ne olacak stok yapar×m” ya da “Zaten içki de içmiyorum” filan deyip bir sonraki gündeme akars×n×z. Yaygara koparmaya gerek yoktur. Onca insan ölürken, onca dert, tasa varken; bir virgül, bir kenar süsü gibi geçer haklar×n k×s×tlan×÷× önünüzden... öimdi “Ba÷ka örnek mi yok,” diye dü÷ünenler olur. Tam da o yüzden bu örnek... TBMM únsan Haklar× Komisyonu terör maùdurlar× ile temas kurmaya karar verdiùinde, AKP milletvekili Oya
Eronat’×n bana yönelttiùi “ Aziz Nesin tahrik etmeseydi de babam yanmasayd× diye dü÷ündünüz mü?” sorusundan beri, i÷te ben bizlere dü÷en bu kan×ksam×÷l×ù× dü÷ünüp duruyorum. O kadar al×÷×kt×m ki bu ideolojinin bize yakla÷×m×na; ÷a÷×rmad×m, incinmedim bile... Her zamanki gibi yan×t× verip geçtim. Öyle ya soru “çal×÷t×ù×m yerden “(!) gelmi÷ti. “Öyle yaral×y×m ki ölmem ben art×k” diyordu bir dizesinde babam. úncinmeyecek kadar ‘normal’ geldi bana bu soru. Ya÷ad×ù×m an×n ak×÷×ndan ç×k×p olanlar× dostlar×ma anlatt×ù×mda, onlar×n yüzünün ifadesini görüp bas×nda yer alan tepkileri okudukça, gerçekte hissetmem gerekenleri hissetmeye ba÷lad×m ve bunu dü÷ünür oldum. Bar×÷abilir miyiz? Geçtiùimiz günlerde Ankara’da gerçekle÷en “Bar×÷ ve Demokrasi Kongresi” boyunca da bunlar× ve kiminle bar×÷t×ù×m×z× dü÷ündüm. Bar×÷abilir miyiz? Elbet, mutlaka… Ama bar×÷×n, egemenin hoyrat dilinden nokta at×÷×yla tan×mland×ù× bir ortamda acaba bar×÷a olan özlemimiz yan×lt×yor mu bizi? Duymak istediklerimizi içi bo÷ romantik kavramlar olarak süslü cümleler içinde duyunca kan×ksad×klar×m×za kap×l×p gözden kaç×rd×klar×m×z var m×? Bu bar×÷ herkes için tan×mlanabilecek mi? Uzun zamand×r hasret kalmaktan olsa gerek, zaman zaman kendimi “iyilik” ihtiyac× içinde biraz fazla duygusal, hatta bazen ×ù×l ×ù×l buluyorum. Kendi tan×mlamak istediùim “iyilerin dünyas×n×n”, inand×ù×m doùrular×n içini bu tav×rla bo÷altan olmaktan korkuyorum. Elbet benim de her insan gibi zaaflar×m, yenilgilerim oluyor. Özellikle son zamanlarda ilkesiz
ve omurgas×zl×ù×na “alenen” tan×kl×k ettiklerimden haz etmiyor, kimilerine kar÷× sevimsiz duygular besliyorum. Ancak her zaman “yüzle÷meye” inan×r×m. Kendim için tek önemli kriter, kendime sayg×m× koruyabilmek. Kendi s×ùl×klar×m, ay×plar×m dâhil yüzle÷emeyeceùim ÷ey yok; olmas×n isterim. Bunlar× dü÷ündüùüm bir anda “Bar×÷mak zorunda m×y×z?” sorusu geldi yap×÷t× yakama. Ben bar×÷abilir miyim? Bar×÷mak zorunda m×y×m? Daha da önemlisi kiminle bar×÷acaù×z? Örneùin ben kimle bar×÷acaù×m? Babam×n katilleri ile mi? Eylemcilerle mi? Sivas katliam×n× örgütleyenlerle mi? Müdahale etmeyen devlet görevlileriyle mi? Adaletin izini sürmeyenlerle mi? Ayd×n sorumluluùu ta÷×d×ù× ve ayd×nlatan olduùu için öldürülen tüm simge insanlar×n hakk× için söz söylemeyen, onlar×n yerini dolduramayan ve “kof sözlere s×ù×narak” ki÷isel emellerine, egolar×na teslim olan her devrin zararl×s× i÷birlikçi ayd×nlarla m×? Ben küsüm… Bunu söylemekten çekinmeyeceùim. Söylediklerim ‘süreci baltalamak’ için deùil, hatta sürdürülebilir k×lmak için. Bar×÷mak deùil, so-
mut ad×mlarla hesapla÷mak gerekli. Ben katliamlara s×rt çevirip, insanl×k suçlar× zaman a÷×m×na uùrarken “ Hay×rl× olsun!” diyebilen bir ba÷bakan ve onun düzeninden, ba÷ka bir diyarda ba÷ka maùdurlara bar×÷ ç×kacaù×na inanmam. Sivas davas×nda, ‘bizim’ davam×zda adil yarg× bugünden itibaren i÷lese, zaman a÷×m× sorunu çözülse, tüm eleba÷lar× yakalansa dahi, öte yanda Roboski’de olanlara “úhmal yok” raporunu ç×karan meclisle bar×÷amam. Faili meçhul cinayetler, etnik k×r×mlar, kad×n cinayetleri, dü÷ünce ve ifade k×s×tl×l×klar×, tutuklu gazeteci ve öùrenciler, Reyhanl× ve Suriye ilgili politikalar× göz önündeki iktidardan gelen vaatleri ciddiye alamam. Eylem ve söylemlerinde tutarl×l×k olmayanlarla yürüyen müzakereden endi÷e ederim. Bar×÷mak zorunda da deùiliz. Ancak yaral× olduùumuz yerde nefret, intikam ve öfkeden uzak bir tutarl×l×kla küs kal×nabilir pekâlâ. Helalle÷mek hayaldir. Ama dinlemeye aç×k, yap×c× bir tav×rla yap×lacaklar için birlikte yürümek ve at×lacak somut ad×mlar üzerinden takdir ve hak
teslimi mümkündür. Affedilmez olan için özür de dilenemez. Kar÷×l×kl× olmayan zulümde, maùdur olandan büyüklük beklemek de abestir. Devlet yapmas× gerekenle yükümlüdür. Bu yolda çok sesli kat×l×mc×lara da aç×k olmal×d×r. Elbette tarihi kanla dolu bir ülke ve ölüm kültüründen gelen bir geleneùin olduùu yerde, bar×÷ sihirli deùnekle gelmez. Bar×÷ ve demokrasi için son dönemde yürütülen tüm giri÷imler bu anlamda çok anlaml× ve deùerli. Bar×÷×n kal×c× ve içsel bir tan×m× olabilmesi, bu gibi al×÷ veri÷i bol tart×÷ma ortamlar×ndan ve hakikatle yüzle÷me öùretilerinden gelecek somut kriterlerle mümkün. Bu nedenle Türkiye’nin geleceùi ve bar×÷ için konu÷mak, yazmak gerektiùinde ahkâm kesen herkese hayret ve ku÷kuyla bak×yor ve sorularla, en çok da kendime sorularla yürüyorum. Elimden gelen ne varsa yapmaya haz×r ÷ekilde ak×l yolundan ilerleyen, somut tan×mlar× ve çoùulcu payda÷lar× olan herkesi kapsayacak bir bar×÷×n umudu ise hep var. Haydi hep birlikte bebe hakk× için “motorlar× maviliklere sürelim!”
41
Misak- Millî’nin S n rlar Kürtler, dört parçada olmad Ĉ oran ve çoklukta hareketli. Hareketlilik, meclis kurmak oluyor, Mahmur oluyor, Rojava oluyor, bar Ć yaratmak oluyor, demokrasi için demir çar klar eskitme oluyor, toplumu yeniden kurmak oluyor…
Hasan Erkul XXXXX@gmail.com
2
0. yüzy×l×n ba÷×nda Alman Kayzeri Wilhelm, Baùdat demiryolu in÷as×yla Ortadoùu’nun zenginliklerine, petrole ve Hindistan’a ula÷mak istiyordu. Alman Kayzeri Osmanl× padi÷ahl×ù×n×n hilafet gücünü kullanarak Müslümanlar× ‘kutsal sava÷’a katacaù×n× ve cihat çaùr×s× sayesinde úngiliz emperyalizmini daha kolay yeneceùini hayal ediyordu. Büyük bir emperyalist oyundu bu! Osmanl× da, Alman himayesinde bu oyuna kat×ld×. Oysa 1. Dünya sava÷×, Osmanl× úmparatorluùu için aù×r bir hezimet ve hüsranla bitti.
úlk Bölen Padi÷ahl×ù×n ve hilafetin yerine yeni devlet kurulurken, o günlerde yükselen deùer olan Mustafa Kemal ve Ankara’y×, Misak× Milli’yi ilk bölen duruma dü÷üren konu, büyük oyunun devam× olarak Musul-Kerkük meselesi ve petrolün úngiliz emperyalizmince ele geçirilmesiydi. Asl×nda yine bölünen Kürdistan’d×. úngilizler Ortadoùu’ya ve petrole hâkim oldular. Ortada Musul-Kerkük ve petrol kalmay×nca öte yandan ústiklal Sava÷× zaten ‘kazan×ld×ù×ndan dolay×’ Kemalistler için Kürtlerin de önemi kalmad×. Rejim, milli bask×n×n çe÷itli biçimlerine (zor kullanma, tehcir, zorunlu ikamet, asimilasyon, yok sayma…) ba÷vurarak Kürtleri (genel anlamda herkesi) Türkle÷tirmeyi görev olarak önüne koydu.
42
Petrol: Ba÷ka öeye Benzemez Dünyan×n ihtiyaç duyduùu enerjinin üçte ikiye yak×n k×sm× hala petrolden elde ediliyor. Petrolün önemli havzalar×ndan biri, Hazar’dan Basra’ya uzanan coùrafi alan. Bu alan×n merkezinde Kürdistan var. Petrol, azami kar getiren bir enerji kaynaù×. Dünya borsalar×nda yer alan diùer mallara göre özel bir stratejik deùeri var. Önümüzdeki otuz y×l boyunca da petrolün bu niteliùi deùi÷meyecek gibi. 2013 y×l×nday×z. Ba÷lang×c×ndan bu yana yüz y×ll×k bir hikâye bu. Birle÷ik Krall×k’×n yerini ABD ald×. öahl×ù× y×kan Humeyniciler içerde günden güne bask×y× artt×r×rken, d×÷ar×da Persle÷mek istiyor. Rusya yeni emperyalist konumunu benimsedi ve bu konumuna göre davran×yor. Almanya, AB’nin içinde ve AB geleceùini sorguluyor. Çin dünyadaki kapitalist krize kar÷×n on y×ld×r misliyle büyüyen, yükselen ve emperyalizme dönü÷en bir ekonomiyi temsil ediyor. Büyük oyun yine sahnede. ABD’nin ba÷×n× çektiùi güçler, Büyük Ortadoùu Projesi’ni “k×÷k×rt-zay×flat-yönet-el koy” ÷eklinde sürdürüyor… Çift Anlaml×l×k Türkiye Cumhuriyeti asl×nda Osmanl× bakiyesidir. Yar× feodal yap×dan kapitalizme dönü÷mü÷ bir toplumuz Peki ama yüz y×l sonra bölgemizde Misak-× Milli’yi güncel k×lan ne?! Bunun nedeni, Büyük Ortadoùu Projesi kapsam×nda Yeni Osmanl×c×l×ù×n zuhur etmesi deùil sadece. Misak-× Milli’ye çift anlaml×l×ù× kazand×ran en önemli etken, Kürt özgürlük hareketinin onlarca y×l× a÷an mücadelesi, talepleri, iktidar önermeleri, dört parçay× ve çevresini içeren örgütlü siyasi varl×ù×d×r.
Günümüzde Kürtler, dört parçada ÷imdiye kadar olmad×ù× oran ve çoklukta hareketli. Parçalar birbirini derinden etkiliyor. Hareketlilik, meclis kurmak oluyor, Mahmur oluyor, Rojava oluyor, bar×÷× yaratmak oluyor, demokrasi için demir çar×klar× eskitme oluyor, toplumu yeniden kurmak oluyor, Arapl×k oluyor, Türklük oluyor, Acemlik oluyor, Ortadoùu’da demokratik platformu saùlamak oluyor, petrolüne sahip ç×kmak ve daha iyi para kazanmak oluyor. Yer yer güdük, zaman zaman güçlü anti-emperyalizm oluyor. Böyle olunca ústanbul’daki padi÷ah×n meclisinden, Kemalistlerin Ankara’s×na yolculuk eden Misak-× Milli ve onun yeni zamandaki çift anlaml×l×ù×, AKP aç×s×ndan hem yok, hem var say×lacak art×k! Zaten AKP’nin kar÷× devrimci pozisyonunu koruyarak, Kürt meselesinde reformcu bir yola niyetlenmesi bundan dolay×… 2023 program× için AKP’nin elinde iki temel araç var. Birincisi, ‘ekonomik istikrar ÷ampiyonluùu’. öampiyonumuzun bilmezden geldiùi ise Türkiye’nin gayr× milli has×la büyüklüùü ve büyüme h×z×n×n, Türkiye kapitalizmine hali haz×rda alt emperyalist özellik kazand×racak hacimde olmad×ù×. Ne zaman ula÷×r, Allah bilir! Zaten bu yüzden AKP; özellikle Irak Kürdistan’×yla ticareti h×zla ilerletirken; ústanbul’a üçüncü havaalan×, üçüncü boùaz köprüsü vb projelerle yüklenerek be÷-alt× y×la gidecek zaman diliminde her sene ekonomiyi hiç olmazsa yüzde yar×m ekstra büyütüp durumunu kuvvetlendirmek murad×nda. Ama nafile! AKP’nin ikinci temel arac× Müslüman milliyetçiliùi. AKP, Türkleri ve Kürtleri, hatta orta doùudaki Sünni halklar× tek milliyetten türemi÷ say×p,
78’liler Postas
Bu Günler Bar Ć Zaman E
lbette ele÷tiri olacakt×r. Gel gör ki, kendilerini sosyalist olarak niteleyen baz× kesimler, süreçle ilgili ‘Kürt özgürlük hareketinin, emperyalizmin kucaù×na dü÷tüùünü, demokratik cumhuriyet kavram× ile birlikte sistemin yedeùine yap×÷t×ù×n×’ yazmay× b×rakal×m, konu÷maktan yorulmad×lar. Nurettin Hele baz× gruplar var ki, onlara söyleúhtiyar necek söz bile bulmak zor. Yapt×klar× birkaç slogan alt×nda ç×ù×rtkanl×k yapmakt×r. Siyasi partilerin bir k×sm× bar×÷ diyor; ama “Nas×l bar×÷?” diye sorulduùunda ‘’tek tarafl× Kürtsüz bar×÷” diyorlar. Hâlbuki bu söylem, demokrasiye susam×÷, bu ülkede ya÷ayan Türk, Kürt, Laz, Süryani ve diùer halklar×n haklar×na ihanetle e÷deùerdir. öimdiye kadar da görülen o ki; baz× siyasi partiler, Kürt hareketini demokrasi güçlerinden, Artvin
kitle kültürüyle yönetilen yeni bir ümmet ve buna dayal× bir milliyetçilik tarif ediyor. Oysa uluslar aras× egemen güçler, Kürtlerin ve bölge halklar×n×n iç ve d×÷ çeli÷me ve çat×÷malar×n×n fark×ndalar. Bu çeli÷me ve çat×÷malar üzerinden kendi ç×karlar×na göre sürece müdahale ediyorlar. AKP’nin “Arap Bahar×na” gerek yeti÷tirdiùi ve deùi÷tirdiùi tiplerle, gerekse siyaseten doùrudan müdahaleleri; zaman×m×zdaki ‘yeniden düzenleyici usulleri’ anlayamad×ù×ndan, bo÷a dü÷tü. Dü÷üklerden kimin sorumlu say×lacaù×n× zaman gösterecek.
sol kesimden tecrit etme politikas× izlemi÷, özellikle Karadeniz bölgesinde bugüne kadar da ba÷ar×l× olmu÷lard×r. Devlete kar÷× muhalif güçleri birbirlerinden kopar×p zay×flatma gayreti içinde olan bu siyasi güçler, statükoyu korumak ad×na, genetikleri uyu÷masa da her türlü kirli ittifak× yapabilmi÷lerdir. Sol ve sosyalist karakterlerini bir kenara b×rakm×÷, tamamen nasyonal sosyalist bir çizgiye bürünmü÷, Kürtsüz çözümü önermi÷ ve Kürt’le olan bar×÷a ÷iddetle kar÷× ç×kan bu siyasi olu÷umlar, hala direnmektedirler. Bu ülkenin sosyalistleri, devrimcileri, ilericileri! ba÷×n×z× kald×r×n art×k! Etraf×n×za bak×n! Bu ülkenin sorunlar×n×n çözümü için siyasi partilere baù×ml× kalmadan gücümüzü birle÷tirelim, örgütlenmemizi geli÷tirelim. Adil ve ya÷an×l×r bir dünyaya, demokratik cumhuriyete, e÷it yurtta÷l×ùa, bar×÷a ve demokrasiye dayal× bir ülke projesi geli÷tirip, hep beraber yerimizi alal×m…
Ömer Akdi, Ehli kitaba göre ya÷ayacak ümmetle, hatta farkl× milliyetlerden olu÷an bir ümmetle, himaye edilen Müslüman olmayan halklar×n ili÷kisini tan×ml×yordu. Oysa AKP’nin Müslüman milliyetçiliùi, asl×nda Sünni ve cemaatle÷mi÷ Türklerin d×÷×ndakilere, hem ümmettensin, hem zimmisin demekten ba÷ka bir ÷ey deùil! Irak’da, Suriye’de, Rojava’da ba÷×na gelen tam da bu anlay×÷×n×n sonucu. Günümüzde geçerliliùi kalmayan Ömer Akdini modern bir devletin iç ve d×÷ politikas×nda düzenleyici görmek, ‘büyüyen’ bir kapitalizmde bile müm-
kün deùil. Sahi, ümmet ne, zimmî olan kim! AKP bu açmazdan, Kürt halk×n×n kolektif haklar×n×n yasal ve fiili güvencelerini saùlay×p kurtulmak yerine, Kürt bireyine bugüne kadar verilmemi÷ k×smi haklar× vererek s×yr×lmak istiyor. Ku÷kusuz reform için bu da bir yol! Ancak Misak-× Milli’si; Kerkük’ü, Musul’u, Kandil’i, petrolü ve Ortadoùu hâkimiyetini içermeyen bir politikayla AKP’nin 2023 program×n× gerçekle÷tirmesi çok zay×f görünüyor. Zaten böyle bir politika için AKP’nin ne kendisi ne de yedekleri haz×r. Bu dolambaçl× yollarda vakit tüketmek yerine, kolektif haklar saùlamak için hem Türkiye hem orta doùu halklar×na önerilebilecek olan: resmi vatanda÷l×ù× tam vatanda÷l×ùa, tam vatanda÷l×ù× çifte ve çoklu vatanda÷l×ùa ilerletmek olabilir. Peki, hangi anlamdaki Misak× Milli diùerine üstün gelecek! Petrol paras×n×n Ortadoùu’ya, özelde Kürdistan’a saùlayacaù× zenginlik çürümeye yol açmaz ve çevredeki halklar ve emekçiler; e÷itlik, karde÷lik, kom÷uluk temelinde birle÷irse s×n×rs×zl×ktan yana olan yemin kazan×r. Çünkü insanl×k kökümüz geleceùe fitil sunuyor!
43
‘Rum’ deĈil, ‘Rum-Rum’, ‘Ka GeleceĈin Türkiye’sinde var olabilmek için en büyük engel demografik sorunumuz. YaĆ ortalamas n n da 60’larda olan bir toplumda üç çocuk yapmak da bir çözüm deĈil. Nüfusumuz ölümlerle eksilmedi ki doĈumlarla arts n.
Mihail Vasiliadis XXXXX@gmail.com
“
Türkiye geleceùiyle nas×l bar×÷acak?” sorusunu yan×tlamak için bu yaz×y× yazarken akl×mda ac× bir gerçek vard×: Son y×llarda dini bayramlar×m× kutlayanlar aras×nda, Müslüman Türk dostlar×n say×s× dinda÷×m×z Ortodokslar×n say×s×ndan fazlayd× ve fark gittikçe art×yordu. Bunda Türk dostlar×m×z×n artmas×n×n da bir katk×s× varsa da esas neden ústanbul’daki Rum nüfusunda meydana gelen dramatik dü÷ü÷tü. Bu durumda konuya ÷u aç×dan bakmak gerekiyor: Türkiye geleceùiyle bar×÷acaksa, bunda Rum toplumunun yeri ne olacak? Daha doùrusu bu geli÷mede yer alacak, kendisine dü÷en görevi üstlenecek, bir Rum toplumu kalm×÷ olacak m×? Yukar×daki paragraf ne kadar dramatikse bir o kadar da gerçekçi. Gayrimüslim az×nl×klara uygulanan “Eritme Program×n×n” hedefini Ayhan Aktar hocan×n yay×nlam×÷ olduùu belgeden de biliyoruz. CHP kaynakl× bu belgeye göre, ústanbul’un fethinin 500. y×l×n×n kutlanacaù× 1953 y×l×nda, bu kentte tek bir Rum kalmam×÷ olmal×yd×! Bu kentin en kadim kültürünü kendilerine kimlik edinmi÷ Rumlar×, bu topraklar× terke zorlamak kolay bir i÷ deùildi. Çok daha önce ba÷layan ve sava÷ y×llar×nda doruùuna ula÷an bask×lara raùmen, direniyorlard×. Anadillerini kulland×rmamak, Lo-
44
zan’a raùmen eùitim kurumlar×n× s×k× kontrol alt×na almak, Anayasaya raùmen devlet memurluùu kap×s×n× onlara kapamak, meslek kurulu÷lar×n× ve özellikle baroyu onlardan “temizlemek” vs, v.s. gibi tedbirlere, sava÷ y×llar×nda, çok daha sert ve ac×mas×z olanlar eklendi. 1940 y×l×nda al×nan bir kararla 22 ya÷×ndan 42 ya÷×na kadar tüm az×nl×k erkekleri toplama kamplar×na yolland×lar. Kendilerine öyle davran×ld× ki, hepsi sonlar×n×n geldiùine, ailelerini art×k göremeyeceùine inand×. Ancak olay Avrupa ve Amerika’da duyulunca reaksiyon ÷iddetli oldu ve bu ki÷iler geri yolland×. Kepenkleri inmi÷ dükkânlar yeniden aç×ld×. Sars×lan i÷lerini yeniden canland×rma çabas×na girerken “varl×k vergisi facias×” ile kar÷× kar÷×ya kal×nd×. Varl×k vergisi büyük bir darbeydi. Buna raùmen Rumlar –ve genellikle az×nl×klar- büyük kay×plarla da olsa atlatmas×n× bildi. “Bundan daha kötüsü olmaz” diye dü÷ünenler ne yaz×k ki yan×ld×. 1955 Eylül’ü geldi çatt× ve –K×br×s bahanesiyle- o korkunç pogrom ya÷and×. K×br×s sorununun bir bahane olduùunun ispat×, olaylar×n yaln×z Rumlara deùil tüm az×nl×klara yönelik olmas×yd×. Rumlar nas×l azald×? Eritme program×n×n en sert ve ac×mas×z bir biçimde uygulanmas×na raùmen, Rum nüfusunda bir eksilme olmuyor, Rumlar ústanbul’u terk etmiyordu. Gerçi 6 Eylül olaylar× bir k×r×lma noktas× olmu÷ Rumlara “bize art×k bu ülkede yer ve istikbal yok” dedirtmi÷ti ama bu istikbali kendileri için deùil çocuklar× için dü÷ünüyorlard×. Üstüne üstlük K×br×s sorunu en
÷iddetli günlerini ya÷×yordu. ú÷ adam× olanlar art×k i÷lerine i÷i ayakta tutacak kadar yat×r×m yap×yor, fazla aç×lmaktan, göze batmaktan kaç×n×yorlard×. Bir gayrimenkul alma imkân×na sahip olanlar onu yurt d×÷×nda, özellikle Yunanistan’da almay× yeùliyordu. Böylece “çocuklar için” de ilerde bir garanti olacakt×. Gazetelerde Rumlara yönelik nefret söylemi alt×n devrini ya÷×yordu. Kö÷e yaz×lar× zehir zemberekti. En ünlü yazarlar, bugün okunduùunda yüzleri k×zartan yaz×lar yaz×yor, Rumlar aleyhinde kamuoyu olu÷turuyordu. Anneler çocuklar×yla d×÷ar× ç×kt×ù×nda onlar× elinden tutmak yerine omuzundan dolay×p kucakl×yor, bu arada avucuyla da aùz×n× kapat×yordu. Olur ki çocuk Rumca bir ÷ey söyler ba÷a belâ gelebilirdi. Rum okullar×ndaki durum da içler ac×s×yd×. Rum okulunda müdür olmak gerilmi÷ ip üzerinde cambazl×k yapmaktan zor ve tehlikeli duruma gelmi÷ti. Tarih Vakf× için az×nl×k okullar×yla ilgili olarak haz×rlad×ù× raporda, Nurcan Kaya ÷öyle demektedir: “1937 y×l×nda ba÷lat×lan, 1948-1949 y×l×nda son verilen ama 1962 y×l×nda yeniden getirilen bir uygulamaya göre, az×nl×k okullar×nda daha önce Türk Müdür Ba÷yard×mc×s× olarak, ÷imdi ise Müdür Ba÷yard×mc×s× olarak an×lan pozisyona atanan ki÷iler, MEB taraf×ndan az×nl×k okullar×na atanan ve okul yönetimi konusunda yetkiyi okullar×n müdürleriyle payla÷an memurlard×r. Türkçeyi ve mevzuat× bu ülkede ya÷ayan herhangi bir okul idarecisi kadar bilen müdürler taraf×ndan yönetilen az×nl×k okullar×nda müdür ba÷yard×mc×lar×n×n
aretta-Karetta’ gibi... görev yapmas× ve ‘az×nl×k okullar×na göz kulak olmas×’ az×nl×klar× rencide etmekte, yönetimde çift ba÷l×l×ùa neden olmaktad×r. Okullarda görev yapan Türkçe ve Kültür dersleri öùretmenlerinin sicil amirleri halen müdür ba÷yard×mc×lar×d×r. Herhangi bir d×÷ yaz×÷ma ancak müdür ba÷yard×mc×lar×n×n imzas×yla yap×labilmekte, az×nl×k okullar×na kay×t ba÷vurular×n× az×nl×klar× tan×mayan müdür ba÷yard×mc×lar× karara baùlamaktad×rlar. Okul müdürleri izindeyken müdür ba÷yard×mc×lar× otomatik olarak müdürlere vekâlet etmektedirler, ama müdür ba÷yard×mc×lar× izindeyken ancak Türkçe ve Kültür dersi öùretmenlerinden biri müdür ba÷yard×mc×s×na vekâlet edebilmektedir.” Rumlar Nas×l Azald×? Her ÷eye raùmen 1 Ocak 1965 tarihine gelindiùinde, yani T.C.nin ilân×ndan 41 y×l sonra, ústanbul’daki Rum toplumu nüfusu doksan binin üstündeydi. Ancak 18 ay sonra, 30 Haziran 1966da bu rakam otuz binlerin alt×na dü÷tü. Bu “mucize” nas×l gerçekle÷mi÷ti? Atatürk ile Venizelos, ac× dolu bir sava÷tan sonra bar×÷× dü÷ünebilmi÷ ve 1930 y×l×nda bir bar×÷ ve i÷birliùi anla÷mas× imzalam×÷lard×. Ne yaz×k ki, iki taraf×n güçlü liderlerinin anla÷mas× sürekli bir bar×÷×n saùlanmas×na yeterli olmuyor; nefret söylemi susturulamam×÷, bar×÷ ve karde÷lik fikri halka mal edilememi÷se. 1930 anla÷mas×, 1964 sonunda dönemin úsmet únönü hükümeti taraf×ndan tek tarafl× olarak iptal edilmi÷ ve Rum toplumunun mensubu yakla÷×k on üç bin ki÷i, nakit / gayrimenkul, tüm varl×klar× haczedilerek, s×n×r d×÷× edilmi÷ti. Yakla÷×k 13000 ki÷inin Emniyet Müdürlüùüne çaùr×larak gerekli tebligat×n yap×lmas× 18 ay sürmü÷tü. Tebligata göre ülkeyi 24 saat içerisinde terk edecekler, giderken de yanlar×na en çok 25 kiloya kadar zati e÷ya içeren bir çanta ve 20 dolardan
ba÷ka bir ÷ey alamayacaklard×. Aile reisi olan bu ki÷ileri aile fertleri de izlemek zorunda kald×. Rum toplumundaki çözülme bununla da kalmad×. K×br×s sorunu ve Yunanistan’la gittikçe sertle÷en gerginlik, s×n×r d×÷× edilmelerin yaratt×ù× paniùi büyüttü. Çorap söküùü devam etti ve günümüze geldiùimizde topluluk iki bin ki÷ilik bir nüfusun da alt×nda kald×. öimdilerde, geleceùin Türkiye’sinde var olabilmek için en büyük engel demografik sorunumuz. Say× azl×ù× yan×nda ya÷ ortalamas×n×n da 60’larda seyreden bir toplumda üç çocuk yapmak da bir çözüm deùil. Zaten nüfusumuz ölümlerle eksilmedi ki doùumlarla ikame edilsin. Bu arada “gidenler geri gelsin” gibi, kulaùa ho÷ gelen ancak uygulamas× mümkün olmayan öneriler gelmekte. Yar×m yüzy×l önce doùduklar× topraklar× terk etmek zorunda b×rak×lanlar, hala ya÷×yorlarsa, 80’li, 90’l× ya÷lardad×r. Ayaùa kalk×p gelebilseler bile topluma ne gibi faydalar×
olabilir? Çocuklar×na gelince, doùup büyüdükleri aile kurup ya÷ad×klar× topraklar×, hele ba÷ar×l× ki÷ilerse, neden terk etsinler? Bir Çözüm Yolu Eùer bizler için “mozaiùin en nadide rengiydiler, ke÷ki gitmeselerdi” diyen ekâbir, sözlerinde samimiyse, yap×lacak tek ÷ey vard×r: ústanbul’dan insafs×zca sürülen on üç bin ki÷inin (ailenin) yüzü suyu hürmetine, buradan gitmi÷ olup olmad×ù×na bak×lmaks×z×n, ústanbul’a yerle÷ip de toplumumuza kat×larak, çal×÷mak ve yaratmak isteyen Ortodoks ki÷ilere kap×y× açmak. Onlara, her hangi bir bedel talep etmeden, oturma ve çal×÷ma izni vermek. Bu durumda bizlere de, cemaat olarak dü÷en görev, onlar× ellerinden tutmak ve elimizden gelen desteùi saùlamak. Bu mucizenin gerçekle÷mesine devletimiz izin ve katk× verirse “Rum sorunu” aç×s×ndan geleceùiyle bar×÷m×÷ olur ve bu konuda uluslararas× imaj×n× olumlu k×lar.
45
GeleceĈimizle Bar Ćmak... Tarihle yüzleĆmek, asl nda Türkiye’nin demokratik bir cumhuriyete dönüĆüp dönüĆmeyeceĈi noktas nda turnusol kâĈ d iĆlevi görecektir. Bu baĈlamda, ‘Hakikatleri AraĆt rma ve GeçmiĆleYüzleĆme Komisyonu’nun kurulmas gerekir.
Erol Dora
önemli bir ad×m niteliùi ta÷×maktad×r. úçinde bulunduùumuz süreç kesinlikle tek tarafl× bir süreç deùildir. Sürecin selametle ilerlemesi için her iki taraf×n da bar×÷ dilini kullanmas× ve kar÷× taraf× incitici sözler sarf etmemesi elzemdir.
BDP Mardin Milletvekili
Y
akla÷×k 30 y×ld×r süregelen “dü÷ük yoùunluklu bir sava÷” da binlerce genç fidan topraùa dü÷tü, tarifi imkâns×z ac×lar ya÷and×. Kürt sorunu güvenlikçi, askeri politikalarla çözülecek bir sorun deùil, bir halk×n halk olmaktan kaynaklanan temel hak ve özgürlükleriyle ilgili siyasi bir sorun olduùunu her f×rsatta dile getirdik. Uluslararas× siyasi konjonktür, Ortadoùu’daki geli÷meler ve Suriye meselesi gibi faktörlerin etkisiyle de olsa, netice itibariyle silahlar×n devreden ç×kar×lmas×na yönelik verilmi÷ bu karar, Türkiye halklar× için son derece olumlu ve önemlidir. Bu karar, her ÷eyden önce Türkiye aç×s×ndan çok önemli bir kazan×md×r; sorunlar×m×z× demokratik siyaset, fikir tart×÷malar× ve diyalogla çözümlememiz konusunda bizlere bir f×rsat tan×maktad×r. Bu aç×dan dü÷ünüldüùünde de ba÷lat×lm×÷ olan bu süreç, “Demokratik Çözüm ve Bar×÷ Süreci” olarak deùerlendirilebilir. Türkiye’nin ba÷ta Kürt sorunu olmak üzere, diùer etnik gruplara ve farkl× inançlara dair pek çok sorunu var. Demokratikle÷me, temel hak ve özgürlükler ile ilgili sorunlar, bu sorunlar×n ba÷×nda gelmektedir. Bu sürece inananlar×n kal×c× bir bar×÷ için gerekli desteùi vermesi ve bunun için çaba sarf etmesi gerekiyor. Bu süreç ayn× zamanda, Türkiye’de demokrasiyi in÷a etmemiz için çok
46
Tarihle Yüzle÷me Türkiye’de demokratik bir cumhuriyet in÷a edebilmemiz için, Türkiye’nin öncelikle kendi tarihiyle yüzle÷mesi gerekmektedir. Tarihte etnik yap×s×ndan veya inanc×ndan dolay× birçok halka katliamlar yap×ld×ù×n× biliyoruz. únsanlar inançlar×ndan dolay×, etnik yap×lar×ndan dolay× d×÷land×lar, katliamlara uùrad×lar ve çok ac×lar çektiler. Ayn× ÷ekilde 30 y×ll×k çat×÷mal× süreçte Türkiye’de binlerce faili meçhul cinayet i÷lendi. Unutmayal×m ki, ancak gerçekler insan× ruhen ve vicdanen özgürle÷tirir. Tarihi geri getiremeyiz ancak Türkiye’de ya÷anm×÷ ac×larla yüzle÷mek
mümkün. Tarihle yüzle÷mek, Türkiye’nin gerçek anlamda demokratik bir cumhuriyete dönü÷üp dönü÷meyeceùi noktas×nda turnusol kâù×d× i÷levi görecektir. Bu baùlamda, ‘Hakikatleri Ara÷t×rma ve Geçmi÷le Yüzle÷me Komisyonu’nun kurulmas× gerekir. Bilim insanlar×ndan, siyasetçilerden, tarafs×z uzman tarihçilerden olu÷acak bir komisyon, Türkiye’nin geçmi÷iyle yüzle÷ebilmesine katk×da bulunacakt×r. Bu konuda elbette parlamentonun da devrede olmas× çok önemlidir. Geçtiùimiz günlerde, toplumsal bar×÷ yollar×n×n ara÷t×r×lmas× ve çözüm sürecinin deùerlendirilmesi amac×yla kurulan komisyon son derece önemli birçok i÷levi yerine getirecektir. Komisyon, Cumhuriyet tarihi boyunca ve hatta Cumhuriyet kurulmadan önceki süreçleri deùerlendirecek bir komisyondur. Bu komisyonda, Türkiye’deki Ermenilerin, Asuri- Süryanilerin, Alevilerin, Rumlar×n, Ezidilerin, Araplar×n ve Türkiye’de az×nl×k konumunda bulunan, d×÷lanm×÷ olan diùer bütün halklar×n ve inanç gruplar×n×n tarihte ya÷am×÷ olduklar× ac×lar× ortaya ç×karan çal×÷malar yap×lmal×d×r. Köylere Geri Dönü÷ 1923’te kurulan cumhuriyet, üniterulus devlet yap×lanmas× ÷eklinde kurgulanm×÷t×r. Tek tipçi bir zihniyetle olu÷turulan ulus-devlet paradigmas×, insanlar×n etnik yap×lar×n×, kültürlerini, dillerini yasaklam×÷t×r. Tüm farkl×l×klar× ötekile÷tirmi÷tir ve uygulanan bu politikalar neticesinde Türkiye’de ya÷ayan birçok yerli halk, anavatanlar×n× terk etmek zorunda kalm×÷ ve birçoùu deùi÷ik ülkelere yerle÷mi÷tir. Bu vatanda÷lar×m×z×n geri dönmeleri zor ama elbette dönmek isteyenlere de
Bar Ć Süreci ĉle ĉlgili Bir Kaç Söz Ankara
Ü
nlü Romanc× Çehov, ‘’ Dünya büyüktür ama, gene de çald×ù× ÷eyi saklayacak yer bulamaz insan. ústerlerse tavuklardan alçaùa da inebilirler kartallar Metin ama tavuklar bulutlaUzunöz ra yükselemezler hiç. Sen, ne saklanabilirsin ne de saklayabilirsin çald×klar×n× ve ben ya÷×yorum hala aç×lmam×÷ kanatlar×mla ve aç×lmam×÷ kanatlar×n büyüklüùünü asla bilemezsin.’’ Birbirine ac× vermi÷ toplumlar, ki÷iler ve devletlerin bar×÷malar× nas×l olur? ‘’úçime at×yorum ne yapay×m’’ sözünü çok duyar×z. Bu durum insan×n ruh halini bozar, hasta eder. Ken-
dini ifade edemeyen ki÷i ve anlay×÷lar×n patlamas× ve susturulma biçimi olarak ‘’teröre kar÷× terör olu÷turur.’’ Devlet terör estirdiùinde direnme hakk× olarak zor’a ba÷vuranlar me÷ruiyet kazan×rlar. Burada yasal, kanuni zemin deùil hakl×l×k geçerlidir. Tarihsel kazan×mlar×m×z önemli süreçlerde tarihin önünde yürüyen halklar ve önderlerle kazan×lm×÷t×r. únsanl×ù×n kazan×mlar× hiçbir zaman lütuf olmam×÷t×r. Ödenen bedellerle özgürle÷ilmi÷tir. S×n×f mücadelesinde de, özgürlük mücadelesinde de bu böyledir. Özgürlük hareketinin her geli÷en durumu yapt×ù× hamleyle bo÷a ç×kar×p f×rsata çevirmesi 30 y×ll×k mücadele deneyimini yaratm×÷t×r. Rojavadaki kazan×m, Kürdistan’×n dört parça-
s×nda özgün duru÷u, kendi gücüne dayanmas×, geli÷meleri iyi okuyup strateji içerisinde taktikleri yerinde kullanmas× önünü açm×÷t×r. Geriye dönü÷ü olmayan bir güçle önemli bir ba÷ar× saùlamaktad×r. Bu ba÷ar× tarihten gelen devrimci, toplumsal mücadeleninde birikimidir. úbrahimler, Mahirler, Denizlerin ç×k×÷×n×n miras×na sahip ç×kmakla da ilgilidir. Tarih de önemli dönemeçlerde verilecek saùl×kl× kararlar kaderi belirlemede ve ba÷ar×da önemli ad×md×r. úlerletmek, geli÷tirmek egemenlere güven duyarak deùil mücadeleyi daha da ileriye ta÷×makla, yine de ‘’ Vermezler alacaù×z’’ ÷iar× ile gerçekle÷ecektir.
imkânlar×n tan×nmas× gerekmektedir. Ayr×ca, Türkiye’de köyleri bo÷alt×lm×÷, göçler nedeniyle farkl× ÷ehirlere yerle÷mek zorunda kalm×÷ Kürt yurtta÷lar için köylerine geri dönü÷leri gündeme gelmeli ve bu konuda devlet te÷vik edici olmal×d×r. Devlet ve hükümet; siyasi, ekonomik ve sosyal çal×÷malar yaparak zararlar×n tazminini ve vatanda÷lar×n köylerine tekrar dönebilmelerini saùlamal×d×r. 1984’te ba÷layan çat×÷mal× süreçten daha önce ve bu süreç boyunca, anavatanlar×n× terk etmek zorunda kalan ve Avrupa’da ya÷ayan gayrimüslim halklar, anayasal ve yasal düzenlemeler yap×larak geri dönmeye te÷vik edilmelidir. Bu süre zarf×nda vatanda÷l×ktan ç×kart×lm×÷ olanlara tekrar bu hakk×n tan×nmas× gerekmektedir. Avrupa’da ya÷ayanlar×n çoùu dönemeyecek durumda olsa dahi, geri dönü÷ için gerekli imkânlar×n saùlanmas× devletin samimiyetini göstermesi bak×m×ndan önemlidir. Yeni Anayasa’da, en önemli konular×n ba÷×nda vatanda÷l×k tan×m× gelmektedir. Biz, Türkiye’nin etnik çe÷itliliùini dü÷ünerek ‘Türkiyeli halklar’ söylemini doùru buluyoruz. Tek bir
kimliùin içine bütün farkl×l×klar× koymaya çal×÷t×ù×m×zda bu demokratik bir nitelendirme olmaz. “Türkiye’ye vatanda÷l×k baù× ile baùl× olan herkesin Türk” olarak nitelendirilmesi, Türklerin d×÷×ndaki halklar× memnun etmemi÷ ve onlar× mü÷teki konumuna koymu÷tur. Demokratik bir cumhuriyet in÷a edeceksek, pozitivist, kapitalist ve modernist bir paradigma üzerine in÷a edilmi÷ tekçi ulus yap×lanmas×n× bir kenara b×rakarak, demokratik modernite paradigmas× çerçevesinde yeni bir demokratik siyasal ulus yap×lanmas×na gitmeliyiz. Yeni bir vatanda÷l×k tan×m× önemlidir ve bu tan×mda, herhangi bir etnik yap×ya vurgu yap×lmamal×d×r. Diùer önemli konu ise anadilde eùitimdir. Bir halk×, bir toplumu hayata baùlayan en önemli bile÷enidir anadil. Dolay×s×yla her anadil bizim için bir zenginliktir ve önemsenmesi gereken bir varl×kt×r. Bu nedenle anadilin önündeki tüm yasaklar×n kald×r×lmas× ve anadilde eùitim için anayasal ve yasal düzenlemelerin yap×lmas× gerekir. Bugün Avrupa’ya bakt×ù×m×zda dillerin kaybolmamas× için nice akademik çal×÷ma yap×lmakta, devletler bu
konu için ciddi bir bütçe ay×rmaktad×r. Art×k biz de, tekçi zihniyetten kurtulmal× ve farkl× dillerin ya÷at×lmas× için korumac× bir politika geli÷tirmeliyiz. Türkiye’de ve Ortadoùu’da oldukça önemli olduùunu dü÷ündüùüm evrensel din özgürlüùünün egemen k×l×nmas× gerekmektedir. Türkiye Anayasas×’nda laiklik ilkesi yer almas×na raùmen laiklik prensiplerine uygun olarak hareket edilmemi÷ ve yaln×z bir dinin üstünlüùüne dayanan bir anlay×÷ geli÷tirilmi÷tir. Bu nedenle diùer dinlere mensup vatanda÷lar, Aleviler, gayrimüslimler kendilerini ötekile÷tirilmi÷, d×÷lanm×÷ hissetmi÷lerdir. K×sacas×, Cumhuriyet’ten önce ve Cumhuriyet’ten sonra Mezopotamya ve Anadolu halklar×na ya÷at×lm×÷ ac×larla yüzle÷meli ve bir daha bu tür ac×lar×n ya÷anmamas× için gereken anayasal ve yasal düzenlemeler yap×lmal×d×r. Ki÷i olarak bütün halklar×n e÷it olduùuna ve bütün farkl× inançlar×n e÷it derecede sayg× görmesi gerektiùine, bu duygu ve dü÷üncelerin herkesçe içselle÷tirilmesini saùlayacak politikalar geli÷tirerek geleceùimizle bar×÷abileceùimize inanmaktay×m.
78’liler Postas×
47
Türkiye GeleceĈi ĉçin GeçmiĆiyle Bar Ćabilecek mi? GeçmiĆle yüzleĆme yoluyla toplumsal iyileĆmenin saĈlanmas , her Ćeyden önce, geçmiĆe iliĆkin gerçeĈin tart Ćmaya yer b rakmayacak bir kesinlikle ortaya konmas sayesinde mümkün olacakt r.
Doç.Dr.
Ozan Erözden
D
emokrasiye geçi÷ sürecinde “adalet” denen kavram, otoriter bask×c× bir rejim alt×nda ya da merkezi otoritenin ortadan kaybolduùu, yayg×n toplumsal karma÷a veya iç sava÷ ortamlar×nda ortaya ç×kan geni÷ ölçekli, sistematik insan haklar× ihlallerinin yaratt×ù× bireysel ve toplumsal ölçeklerdeki maùduriyetin giderilmesi için harekete geçirilen mekanizmalar× ve bu mekanizmalar×n i÷leyi÷ine hâkim olan ilkeleri içerir. Bir ba÷ka deyi÷le, “geçi÷ süreci adaleti” mekanizmalar×n×n i÷letilmesi, toplumun geni÷ kesimlerinin ÷iddete ve hak ihlallerine maruz kald×ù× bask×c× bir düzen sonras×nda yap×land×r×lmaya çal×÷×lan yeni demokratik rejimin, geçmi÷le yüzle÷me faaliyetine giri÷mesidir. Bu baùlamda kar÷×m×za temel bir soru ç×k×yor: Bir demokratik rejim, geçmi÷le neden ve hangi amaca yönelik olarak yüzle÷melidir? Neden Geçmi÷ Yüzle÷mesi? Bu sorunun yan×t× birkaç farkl× aç×dan verilebilir. Bir bak×÷ aç×s×na göre, demokratik bir rejimin geçmi÷le yüzle÷me gerekliliùi bizzat demokrasinin içsel deùerlerinden kaynaklan×r. Demokratik sistemin olmazsa olmazlar×ndan birisi, hesap sorma ve hesap verme mekanizmalar×n×n i÷ler durumda olmas×d×r. Bu özellik nedeniyle, bir
48
demokratik rejim aç×s×ndan geçmi÷ dönemin hukuka ayk×r× fillerinin sorumlular×n×n cezas×z kalmas×, i÷lenmi÷ suçlar×n hesab×n×n sorulmamas× kabul edilemez bir olgudur. Ayn× bak×÷ aç×s× baùlam×nda, geçmi÷le hesapla÷man×n, geçmi÷ dönemin maùdurlar×n×n uùrad×klar× haks×zl×ù× bir ölçüde de olsa giderebilmek aç×s×ndan kaç×n×lmaz olduùu da savunulmaktad×r. Hak ihlallerine uùram×÷ olanlar×n ya÷ad×ù× maddi ve manevi kayb×n mümkün olduùunca giderilebilmesi için geçmi÷te olan bitenin tüm aç×kl×ù×yla ayd×nlat×lmas× ve sorumlular×n tespit edilerek cezaland×r×lmas× gereklidir. Geçmi÷le hesapla÷man×n demokratik rejimler aç×s×ndan bir gereklilik olduùunu savunanlardan baz×lar×, konuyu salt demokrasinin içsel deùerleri ve ahlaki yükümlülükleri üzerinden deùil, ayn× zamanda pratik aç×dan da gerekçelendirirler. Buna göre, yeni kurulan bir demokratik rejimin, kendi temellerini saùlamla÷t×rabilmesi ve sürekliliùini saùlayabilmesi ad×na geçmi÷le yüzle÷mesi kaç×n×lmazd×r. Öncelikle, geçi÷ süreci adalet meka-
nizmalar×n×n i÷letilmesi sonucunda geçmi÷ dönemin suçlar×n×n aç×ùa ç×kar×lmas× ve faillerin cezaland×r×lmas×; yeni kurulmakta olan demokratik rejimi y×k×p yeniden otoriter bir rejim kurmak isteyebilecekler aç×s×ndan cayd×r×c× olacakt×r. Öte yandan, geçmi÷te ya÷anan toplumsal travman×n yaratm×÷ olduùu k×r×lman×n a÷×labilmesi, yeniden bir arada bar×÷ içinde ya÷ama kültürünün olu÷turulabilmesi aç×s×ndan da geçmi÷le yüzle÷me gereklidir. Geçmi÷le yüzle÷me yoluyla toplumsal iyile÷menin saùlanmas×, her ÷eyden önce, geçmi÷e ili÷kin gerçeùin tart×÷maya yer b×rakmayacak bir kesinlikle ortaya konmas× sayesinde mümkün olacakt×r. Travmatik geçmi÷, ister bir iç sava÷ ister bir diktatoryal rejim ÷eklinde ya÷anm×÷ olsun, toplumsal haf×zada bir yar×lmaya yol açar. Gerek bask×c× rejimler, gerek çat×÷ma ortam×nda diùer kesime ÷iddet uygulayan taraflar, hem kendilerini hakl× ç×karmak hem de i÷lemi÷ olduklar× suçlar× örtmek için gerçekliùi çarp×tacaklard×r. Böylelikle bu propagan-
daya maruz kalan kitleyle, doùrudan ihlallerin maùduru olan kitle aras×nda bir alg× fark× olu÷acakt×r. Bu alg× fark× ortadan kald×r×lmad×ù× sürece, toplum iki farkl× geçmi÷i ya÷amaya devam edecektir. Bu da, gelecekte ortaya ç×kacak ilk krizde toplumsal birlikteliùi sarsacak bir unsurdur. ú÷te bu nedenle, toplumsal haf×zan×n ortakla÷t×r×lmas×, toplumun farkl× kesimlerinin geçmi÷te neler ya÷and×ù×na ve bu ya÷ananlar×n sorumluluùunu kimin ta÷×d×ù×na ili÷kin haf×zalar×n×n ortak kabul gören tek bir gerçeklik üzerinden tan×mlanmas× gereklidir. Bu son noktay× somut bir örnekle aç×klamak üzere Kürt sorununa deùinebilirim. Bugün, Kürt sorununun ortaya ç×k×÷ nedenleri ve özellikle 12 Eylül sonras× ya÷ananlar aç×s×ndan Türkiye toplumunun iki farkl× alg×ya sahip olduùu aç×kt×r. Aù×rl×kl× olarak Kürt kökenli yurtta÷lardan olu÷an bir kesim, sorunun bugünkü a÷amas×na gelmesinde devlet terörünü ve kültürel haklar×n×n inkâr×n× ana etken olarak görürken, yoùun olarak devlet propagandas×na maruz kalan bir diùer kesim ise sorunu “d×÷ k×÷k×rtma kaynakl× terör” ekseninde alg×lamaktad×r. Eùer sorunun çözümü sonras×nda Türkiye toplumunu olu÷turan halklar bir arada ya÷amaya devam edecekse, bu iki farkl× alg× ortadan kald×r×larak tek bir toplumsal haf×zada birle÷tirilmesi
kaç×n×lmazd×r. Bunun da yolu, Cumhuriyetin kurulu÷ döneminde ve 80’li, 90’l×, 2000’li y×llarda ya÷ananlar× tam olarak ortaya ç×karacak bir geçmi÷le yüzle÷me faaliyetine giri÷ilmesidir. Yüzle÷menin Ko÷ullar× Pekâlâ, Türkiye’de bir geçmi÷le yüzle÷me sürecinin ba÷lat×labilmesinin somut ko÷ullar× olu÷mu÷tur, diyebilir miyiz? Öncelikle belirtilmelidir ki, Türkiye’nin geçmi÷le yüzle÷mesi sadece Kürt sorunu alan×nda deùil, Ermeni soyk×r×m×, Cumhuriyet dönemi az×nl×k politikalar× ve askeri darbeler gibi birçok mecrada gerçekle÷tirilmesi gereken bir faaliyettir. Ancak bu alanlar×n hepsine birden, ayn× anda el at×lmas× gerçekçi bir beklenti olmayacakt×r. O nedenle k×smi çabalar×n ve giri÷imlerin deùeri az×msanmamal×d×r. Bu yaz× Gezi direni÷inden önce kaleme al×nsayd×, varacaù×m sonuç ÷u ÷ekilde olurdu: Bar×÷ sürecinin ba÷lat×lm×÷ olmas× çok önemli bir ad×md×r. Hükümet kanad× aç×s×ndan, otoriter bir ba÷kanl×k sistemine gidi÷in duraklar×ndan biri olarak harekete geçirilmi÷ olsa bile (ne yaz×k ki, bu olas×l×ù× tamamen eleyemiyoruz) bu dinamik Türkiye’nin geneli aç×s×ndan demokratikle÷mede önemli bir s×çrama yaratma potansiyeli ta÷×yor. Dinamiùin iki ucunun liderlerinin bar×÷×
-Müslümanlar×n (Sünni) karde÷liùine indirgeme yollu söylemlerine raùmen- bu süreç ister istemez devletin Kürt sorununa yönelik olarak, 12 Eylül darbesinden 1990’lar×n sonuna dek aral×ks×z uygulad×ù×, bir ayaù× sistematik hak ihlallerine dayal× politikas×yla (ki bunlara 2000’li y×llarda da dönem dönem ba÷vurulmu÷tur) hesapla÷may× da beraberinde getirecek. Bu da, gerek devlet kadrolar×nda gerek siyasetçiler s×n×f×nda, hesap vermekten hiç ho÷lanmayan, bu uùurda topluma yalana dayal× propaganda yapmaktan çekinmeyen, buyurgan devlet zihniyetinin sorgulanmas×na yol açacakt×r. Böylelikle geçmi÷le yüzle÷me çabas×n× talep eden ve destekleyen kesimlerin önünü açacakt×r. Ne var ki, Gezi direni÷i s×ras×nda ve sonras×nda, Cumhuriyetin kurulu÷undan beri sistematik devlet politikas× haline gelen baz× reflekslerin siyasal iktidar taraf×ndan yeniden hortlat×ld×ù×n× görüyoruz. Ba÷ta Ba÷bakan olmak üzere siyasi erkin temsilcileri yap×lan hak ihlallerinin hesab×n× vermeme ve toplumsal fay hatlar×n× iyice gererek iktidarlar×n× güçlendirmek için yalana dayal× sistematik bir propaganda yapmaya ba÷lad×lar. Bu ortamda demokratikle÷me ve geçmi÷le yüzle÷me çabalar×, ister istemez sekteye uùrayacakt×r.
49
# heryer_kandil
# heryer_gezi Özgürlük Ad n Gezi Olsun... Celalettin Can xxxx@yahoo.com.tr
H
ep söyleriz; Türkiye’de toplumsal sürecin doùal mecras×nda akmas×n×n, siyasetin ve hayat×n normalle÷mesinin önündeki temel engel, Kürt meselesinin çözümsüz b×rak×lmas×d×r. Gezi Direni÷i’nin kan×tlad×ù× bir bak×ma bu oldu. Sava÷ sürseydi, ‘bölücülük’ ve ‘terör’ korkusuyla kontrol alt×nda tutulan genç kitlelerin sokaùa ç×kmas× mümkün olur muydu, ‘ç×ksalar’ bile egemen muktedirler muhalif kitle hareketini “ezme” arzular×n× bu kadar uzun bir süre erteler miydi? “Demokratik çözüm ve bar×÷” süreci toplumu rahatlatt×. Halk, tepkisini ‘terör’ bask×lanmas× alt×nda kalmadan ifade etmeye ba÷lad×. Devletin, me÷ru kitle hareketlerini ‘terör’ yalan×yla “kirletme” etme olanaklar× darald×. “Camide bira içildiùi”, “ba÷örtülü k×zlar×n taciz edildiùi” gibi bizim ku÷aù×n yabanc× olmad×ù× yalanlar, yeni genç ku÷aùa oldukça ÷a÷×rt×c× geliyor. Bu ku÷aù×n ÷a÷k×nl×k içinde, “Bize bu inan×lmaz iftiralar× att×klar×na göre, 30 y×ld×r sava÷an Kürt halk×na ne iftiralar atm×÷lard×r,” ifadeleri, kendi ya÷am pratikleriyle öùrendiklerini gösteriyor. Bizden farkl× olan yanlar×; ön yarg×lar×, “öùrenilmi÷” dü÷ünceleri, ezberleri yok. Yeni doùmu÷ çocuklar gibi kötü olarak alg×lad×klar× her ÷eye an×nda tepki veriyorlar. Yalanlarla
50
“Çözüm ve bar Ć” süreci toplumu rahatlatt . Halk, tepkisini ‘terör’ bask lanmas alt nda kalmadan ifade etmeye baĆlad . Devletin, meĆru kitle hareketlerini ‘terör’ yalan yla “kirletme” olanaklar darald .
kar÷×la÷t×kça devlete kar÷× h×zl× bir yabanc×la÷ma süreci ya÷×yorlar. Daha doùrusu devlet dü÷ünceleri yok. ú÷kence nedir görmemi÷ler, postal alt×nda ezilmemi÷ler, yanlar×nda arkada÷lar× ölmemi÷. Devlet nedir, ne yapar; bunun ayr×m×nda deùiller. Korku
kavram×n× bilmiyorlar. Bask×, terör ve korku ÷okuna girmeden zaman içinde bu tip kavramlar× sonuçlar×yla birlikte öùrenmeleri gerekiyor. Bu baùlamda eski ku÷aklar×n, onlar× yaln×z b×rakmamas×, f×rt×nada kaybolmamalar×na dikkat ederek geminin usturuplu bir
÷ekilde sahile yana÷mas×na katk× sunmas× gerekiyor. Gezinin Öùrettikleri Gezi’nin öùrettiùi en önemli toplumsal deneyim, BDP’li bir genç erkek ile Atatürk posterli bayrak ta÷×yan bir genç k×z×n el ele direnirken, bir MHP’linin kendi i÷aret sembolüyle polise kar÷× durmas× ve onlara destek vermesiydi. Ayn× kesimlerin Say×n Öcalan’×n resmi alt×nda hep beraber halay çekmeleriydi. Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni, H×ristiyan, solcu, Atatürkçü vd. kesimlerden insanlar×n; çad×rlar×, a÷×, temizliùi, gaz× payla÷×m×yd×. Türkiye halklar×n×n hep özlemini duyduùu, bar×÷×n, karde÷liùin, zulme kar÷× birbirine tutunman×n, ortak ya÷ama iradesinin yarat×labileceùinin unutulmaz bir deneyimi oldu Gezi Direni÷i… Kendiliùinden geli÷en, sosyolojik derinliùi olan toplumsal muhalefet kar÷×s×nda adeta politikas×z kalan ve belki de 11 y×ll×k iktidar× döneminde bat×da/kendi zemininde ilk kez böylesi bir kitlesel tepkiyle kar÷×la÷an hükümet acz içine dü÷tü. Bu bak×mdan Gezi Direni÷i, mesajlar×n× tüm dünyaya net olarak iletmi÷ ve amac×na ula÷m×÷ bir direni÷tir. Bundan sonra at×lacak ad×mlar, Gezi Direni÷i’nin geleceùi ve kaderi aç×s×ndan hayati önem ta÷×yor. Hükümetin referandum önerisinin kabul etmeyi÷imiz hukuken ve insanl×ù×n müktesep haklar× aç×s×ndan doùruydu. ‘Mahkeme karar×n× bekleme tutumu’ hükümet için geri ad×m olmakla beraber, ona tepkisel reaksiyonlar× sorgu-
lama zaman× da kazand×r×yordu. Bize de ciddi bir hareket sahas× saùlamaya aday olan bu tutum, Taksim Dayan×÷mas× bünyesindeki kurumsal yap×lar×n çoùunluùunun hemfikir olduùu, barikat×n kald×r×lmas×, sembolik çad×rlar kurma vs. gibi ortam×n yeniden düzenlenmesi tutumu; gerilimi a÷aù× çekme, taleplerimizin bütünüyle kar÷×lanmas× politikam×z×n canl× tutulmas× aç×s×ndan, gerçekçi ve anla÷×l×r bir politikayd×. Bundan sonra hükümetin atacaù× ad×mlar gözlenerek yön tayin edilmesi de öyle. Ne var ki kimi “sol” gruplardan ve genç ku÷aktan gelen ‘ret ve her ko÷ulda sürdürme’ tutumunun a÷×lmas× sürece b×rak×l×nca, ‘bunlar×n niyeti ba÷ka’ manipülasyonu e÷liùinde hükümet güçlerinin sald×r×s× bilinen sonucu yaratt×. Bu noktada ortaya ç×kan gerçek eksiklik, ne yapt×ù×n× bilen, ortaya ç×kan Gezi “karma÷as×” üzerinde söz sahibi olabilecek bir liderliùin olmay×÷×yd×.
Gezi Direni÷i’nin öùrettiùi diùer bir husus da halk×n; kendini yok sayan, ki÷isel iradesini kamu iradesi haline getirmeye çal×÷an, otoriteryen, kibirli siyasete kar÷× temennaya durmayacaù×, sesini yükselteceùidir. 1970’lerde ortaya ç×kan, 12 Eylül darbesiyle birlikte üzerinden silindir geçer gibi topraùa gömülen demokratik bilincin 30 y×l sonra yeniden dirili÷idir. Ancak tüm bu tespitlere kar÷×n 2000’nin 19 Aral×k Cezaevi operasyonlar× vah÷etini ak×ldan ç×karmadan bir noktadan akli selimle hareket etmemiz gerekiyor. Büyük co÷kular×n arkas×ndan k×y×c× ÷iddetle gelen yenilgilere müsaade etmememiz gerekiyor. Türk devlet geleneùinde bunun emsali çok, bunlar× hep hat×rlamam×z gerekiyor. Toplumsal tepkimiz ve özgürlük aray×÷×m×z bir at×ml×k barut olmamal×. Zirve sand×ù×m×z nokta, kar÷×l×ù× olmayan zafer sarho÷luklar×n×n da ya÷anabileceùi noktad×r.
51
‘O Gece Türkiye’de Devrim Oldu!’ Gençlere güvenelim, onlar n arkas na düĆelim, destek olal m… Ama kar Ćmayal m. T pk Gezi’de ‘AĈaç Nöbeti’nde olduĈu gibi… Gezi sadece Gezi deĈildir, gelecektir!
Naz×m Alpman nazimalpman@birgun.net
T
ürkiye’nin yak×n geleceùini ili÷ken tahlil ve tahminler yapanlar×n büyük çoùunluùu 2002’de iktidara gelen ve sonras×nda yap×lan bütün seçimleri kazanan Adalet ve Kalk×nma Partisi’nin (AKP) siyasi olarak sars×lmaz bir konuma ula÷t×ù×n× teslim ediyorlard×. Her türlü bask× rejimlerine kar÷× b×kmaz bilmez bir mücadele azmine sahip sol-sosyalist geleneùin muhalif tavr× da AKP’yi fazlaca etkilemiyordu.
Bu yüzden geleceùe ili÷kin bir “umutsuzluk” havas× hakimdi, ülkenin her yan×nda… Ta ki, Gezi Park× içinde küçücük çad×rlar kurup sessizce “direni÷e” ba÷layan bir avuç çok genç insan×n “Aùaç Nöbeti” eylemine kadar… 31 May×s 2013 gecesi ba÷lay×p ÷ekil deùi÷tirerek devam eden Gezi Park× Direni÷i Türkiye’nin yak×n tarihinde en büyük toplumsal patlama olarak kabul ediliyor. O gece Gezi’de ya÷anan vah÷ete kar÷×n insanlar×n evlerine kapanmay×p, sokaklara ta÷malar× Türkiye’nin tarihinde ilk kez görülüyordu. öimdiye kadar en direngen sokak eylemleri bile polisle temas edene kadar sürebiliyordu. Polis taarruzlar×yla finale ula÷×l×yordu. 31 May×s gecesiyse polisten, biber gaz×ndan ve TOMA’lardan kurtulanlar bir kö÷ede toplan×p yeniden polislerin tuttuklar× noktalara yöneldiler. Daù×lmad×lar… Ama en önemlisi ÷uydu, Korkmuyorlard×! Cesaretleriyle bütün toplumu pe÷lerinden sürüklediler. Bu bir dip dalgas×yd×. Önceden kimseler hissedememi÷ti. Kökleri 1980’lere dayan×yordu. 1990’lardan itibaren izliyorlard×. 2013 Haziran×nda patlad×lar! Yüksek Çapulcu Nitelikler Bilgi Üniversitesi úleti÷im Fakültesi Öùretim üyeleri Esra Ercan Bilgiç ve Zehra Kafkasl× taraf×ndan 3008 ki÷inin yan×tlad×ù× ara÷t×rma sonuçlar× Ba÷bakan Tayyip Erdoùan’×n “Çapulcular” diye tan×mlad×ù× eylemcilerin profillerini ortaya koyuyor. Öncelikle dikkat çeken ortak özel-
52
liklerin ba÷×nda genç olmalar× geliyor. Sonra özgürlükçü tan×m×n× büyük bir çoùunlukla benimsiyorlar. Yar×dan fazlas× ise hayatlar×nda ilk kez bir eyleme kat×l×yorlar. Gezi Park× eylemlerine destek verenlerin yüzde 40’× 19-25 ya÷ aral×ù×nda. Yüzde 24’ü 26-30. Toplam yüzde 63’ü 19-30 ya÷×ndalar. Genç ku÷ak eylemcilerin “yüzde 70’i hiçbir partiye yak×n” olmad×klar×n× ifade ediyorlar. Kendilerini bir siyasi partiye-harekete yak×n hissedenlerin oran× yüzde 15 olarak görünüyor. Peki, o zaman sen kendini nas×l tan×ml×yorsun? Anketi yan×tlayanlar×n yüzde 81.2’i ÷öyle diyor: Özgürlükçüyüm! S×ralama; “yüzde 64 laikim, yüzde 54.5 apolitik deùilim, yüzde 75 Muhafazakar deùilim, yüzde 92 AKP seçmeni deùilim” ÷eklinde devam ediyor. Niye sokaktalar? “Ba÷bakan×n otoriter tavr×: yüzde 92. Polis ÷iddeti: yüzde 91. Hak ihlalleri: yüzde 84. Aùaçlar×n kesilmesi: yüzde 56. Baùl× olduùum siyasi hareket için: yüzde 7.7” Bu çal×÷man×n beni en çok ilgilendiren bölümü ise kat×l×mc×lar×n ya÷ gruplar× oldu. Eylemlere kat×l×p destekleyenlerin yüzde 1.4’ü 56 ya÷ üzeri grup içinde yer al×yor. Yeni ku÷aklar Özgürlük maddesini en öne alm×÷lar, geldiler, ErdoùanAKP ile birlikte her yeri, her ÷eyi sallad×lar! Y×llard×r iktidarlar× sarsacak bir toplumsal hareketlilik yaratamam×÷ olan orta ve ileri ya÷taki devrimciler “art×k onlar×n arkas×ndan gönül rahatl×ù×yla yürüyebiliriz” dediler: Ho÷ geldiniz Çapulcular!
Onurumuzu úade Ettiler Türkiye’nin ba÷×nda bulunanlar, s×k aral×klarla genç bir nüfusa sahip olduùumuzu tekrar ederler: Genç nüfusumuz en büyük avantaj×m×zd×r! Ülkenin 1960’larda, 1970’lerde “÷anl× direni÷” günlerini ya÷am×÷ bizim gibi eski tüfekler de yak×n×p dururduk: B×rak yaa, apolitik gençlikle nereye gidecek bu ülke? Genç ku÷ak vatanda÷lar herkesin aùz×n×n pay×n× verdi. Bilmiyorum art×k devlet kat×nda eskisi kadar s×k olarak “genç nüfusumuz avantaj×m×zd×r” tekerlemesi yürürlükte olacak m×? Gezi Park× Direni÷iyle Türkiye’nin Yak×n Tarihi için bir kö÷e ta÷× olu÷tu: 31 May×s’tan önce-31 May×s’tan sonra! Hiç kimsenin ummad×ù× bir yerde ve zamanda çok genç ku÷ak rü÷tünü ispat eden bir toplumsal patlama yapt×. T×pk× yüzlerce y×ld×r patlamam×÷, bu yüzden de sönmü÷ kabul edilen yanardaùlar gibi… Baz× durumlarda eski yanardaùlar×n bacalar× t×kan×r. Magma hareketi olsa da patlamaz. 1980’de ABD’deki St. Helens Yanardaù×nda hareketlilik ba÷lad×. Bütün haber kanallar× daù×n etraf×nda konu÷land×. Bir aydan fazla beklediler. Daù×n zirvesindeki baca eski patlamalar×n donmu÷ magmas×yla t×k×nm×÷t×. Patlama olmayacak diye ilgi azald×, TV ekipleri de b×rak×p gittiler. 18 Ma-
y×s 1980 günü 500 metre alt×nda yana doùru bir baca açmay× ba÷ard× 1857’den beri patlamayan St Helens, kendine bir ç×k×÷ yolu bularak patlad×. Böylesi bir patlama ilk kez görülüyordu. Patlama ile lavlar binlerce metre ötelere savruldu. Türkiye’nin en gençleri de “bir daha olmaz” denileni ba÷ard×lar. Ülke tarihinde ÷imdiye kadar benzeri görülmemi÷ bir patlamay× ya÷att×lar: Toplumun onuru iade ettiler! Gezi Park× Medyay× Yere Serdi Gezi Park× için küçük bir grubun ba÷latt×ù× direni÷ Türkiye’de “k×p×rdamaz” denilen ta÷lar× yerlerinden söküp att×. Ülkenin yüz ak× oldu. úktidara gelen her renkten, türden, ÷ekilden, ÷ekilsizlikten ibaret “güç” kar÷×s×nda büyük bir uysall×kla “destekçi” pozisyonu alan toplumsal bel kemiksiz hallerimiz Gezi Park× Direni÷i sayesinde ortadan kalkt×! Bask×c× devlet yap×s×n×n en önemli ayg×t×, “devletçi medya” idi… Kendilerini “devletin sahibi” ilan edenler ne zaman isteseler medya gönüllü olarak haz×r-ola geçip emirleri yerine getirdi: Ülkemiz büyük felaketle kar÷× kar÷×ya! Olaùanüstü önlemler geliyor! Bu hizmeti veren medya patronlar× da kar÷×l×ù×n× devletin bankalar×ndan ziyadesiyle ald×lar. Hatta bankay× bile medyac×lara verdiler. Kar÷×l×ù×nda
korku sald×lar! öimdi yeni bir dönemdeyiz. Medyan×n toplum üzerinde hiç mi hiç etkisi ve sayg×nl×ù× kalmad×. Çünkü sosyal medya var. Gezi’yi günlerce görmedi yayg×n medya ne oldu? Kendilerini rezil ettiler! Daha doùrusu direni÷çiler habercilik alan×nda medyay× yere serdiler. Art×k devletin yan×nda bir medya gücü yok. úktidar ile halk kar÷× kar÷×ya… úktidardakilerin ellerinde bir tek polis copu, Toma’s× ve biber gaz× kald×! Onu da sonuna kadar denediler ama sonuç ortada: Kimse korkmuyor bu t×rnaklar× sökülmü÷ devlet denilen hain kurttan! Gezi Direni÷i demokrasi bak×m×ndan AKP için dramatik bir final oldu. Bütün diùer siyasi sosyal yap×lar içinde yeni bir ölçü olu÷turdu: Gezi demokrasi ç×tas×! Gençler Geleceùi Belirleyecekler Adalet ve Kalk×nma Partisi (AKP) ilerde en çok dozer, beton, polis gaz× ve aùz×n× her açt×ù×nda birilerini tahkir eden “testere dilli” lideriyle an×lacakt×r!.. Önümüzde uzanan karamsarl×k da yaratan “AKP-Ötesi” dönem için ne yap×lmal×? Hedefe yönelik eylemlerin bir araya getirdiùi gönüllülük temelli yap×lar×n toplumda saùlad×ù× “güven” dikkate al×nmal×… Gençlere daha fazla inisiyatif verilmeli… Türkiye’nin ba÷×na çöreklendirilmi÷ uluslararas× proje AKP ve onun son derece ba÷ar×l× proje liderinin ne yapmak istediùini gençler çok iyi görüyorlar. Onlar×n önünde uzun bir ya÷am süresi var. úmam×n ülkesinde kuzu gibi ya÷amak istemiyorlar. Gençlere güvenelim, onlar×n arkas×na dü÷elim, destek olal×m… Ama kar×÷mayal×m. T×pk× Gezi’de “Aùaç Nöbeti”nde olduùu gibi… Gezi sadece Gezi deùildir, gelecektir! Herkesin ortak yarg×s× olarak ortaya ç×kan bir gerçek var: O gece Türkiye’de bir devrim oldu!
53
‘Beyaz Gül’, Gezi ve Hukuk ‘Her birey bu kader vaktinde elinden geldiĈince kendini savunmal ve insanl Ĉ n k rbac na, faĆizme ve mutlak yetçi devleti and ran her türlü sisteme karĆ mücadele etmelidir.’
Av. Fikret úlkiz fikret.ilkiz@gmail.com
ú
kinci Dünya sava÷× y×llar×nda kurulan “Beyaz Gül”, gençliùin entelektüel ve ahlaksal ba÷kald×r× örneklerinden birisidir. Hikâyesi ac×kl×d×r ve bedeli canla ödenmi÷tir. Önceleri Hitler’ci olan ve Münih burjuvas×na mensup ailelerin çocuklar× “Beyaz Gül” adl× “direni÷” grubunu kurdular. Hiçbir tehlikeli eylemde bulunmam×÷lard×, örgütlü deùillerdi. Beyaz Gül Grubu, binlerce el ilan× bast×r×p ve sadece alt× kez daù×tm×÷lard×. Alman entelektüellerine sorumluluk duygular×n× an×msatmak için 1942 yaz×nda ölümcül sava÷×n bitmesini ve ifade özgürlüùünün geri gelmesini istedikleri ilk el ilanlar×nda ÷öyle demi÷lerdi: “Her birey bu kader vaktinde elinden geldiùince kendini savunmal× ve insanl×ù×n k×rbac×na, fa÷izme ve mutlak×yetçi devleti and×ran her türlü sisteme kar÷× mücadele etmelidir.” Gestapo, Beyaz Gül grubunun bütün sempatizanlar×n× tutuklat×r ve hepsi mahkûm edilir. Tutuklanan üç öùrenci Hans Scholl, k×zkarde÷i Sophie ve Christoph Probbst; “vatana ihanet suçu tasarlamak”,”dü÷manla i÷birliùi yapmak” ve “askerlerin moralini bozmak” suçlar×ndan yarg×lan×rlar ve ölüme mahkûm edilirler. 22 öubat 1943’de cezalar× infaz edilir. Yarg×lama s×ras×nda “Mutlaka birinin ba÷lamas× gerekiyordu” diyen 22 ya÷×ndaki Sophie Scholl’un sözlerine kar÷×l×k, davaya bakan savc× mütalaas×nda “Reich’×n sava÷ s×ras×nda gör-
54
düùü en tehlikeli propagandac× vatan ihaneti” demi÷tir.1 Almanya’daki “iç muhalefet” içinde fa÷izme kar÷× direnen gençleri kimse hat×rlam×yor. Ama onlar fa÷izme kar÷× bu direni÷te vard×lar ve kimsenin görmek istemediùini gördüler. Yüzy×l×m×z ba÷kald×r×lar×n ya÷and×ù× yüzy×ld×r. Be÷ y×l önce 2008 y×l×nda Atina’da Aleksis Grigoropulos adl× 15 ya÷×ndaki genç, polisler taraf×ndan vurulmu÷tu. Bu yüzden öùrenciler 400 okul ile Atina Ekonomi ve ú÷letme Fakültesi’ni (ASOEE) i÷gal etmi÷ti. Naz×m Hikmet’in ÷iirleriyle bildiriler yay×nlam×÷lard×. Ard×ndan Fransa, útalya, úspanya’da destek gösterileri yap×lm×÷t×.2 Polisler 15 ya÷×ndaki gencin “seken kur÷undan” öldüùünü savunurken Yunanistan’a yay×lan eylemler direni÷e ve ba÷kald×r×ya dönü÷mü÷tü. Yunanistan Kilisesi Atina Ba÷piskoposu Yeronimos “... bu çocuklar nedensiz öfkelenmedi” demi÷ti. Atinal× gençler; “Her yerdeyiz. Biz gelecekten bir resimiz” sloganlar× ile Yunanistan’× sarsm×÷lard×. Kimse öùrencileri suçlamad× ve yarg×lamad×. Yunanistan’da polisin üniversitelere girmesi yasakt×r. Kimse bu yasaù× deùi÷tirmeyi dü÷ünmedi. Aksine, direnme hakk×n× y×llar önce Anayasal bir hak olarak kabul etti. Meclis D×÷× Muhalefet Terör mü? “Direnme Hakk×”, hak olarak Yunanistan Anayasas×’nda yer alm×÷t×r. Anayasaya ve ona uygun olan kanunlara sayg×, vatana ve demokrasiye baùl×l×k bütün Yunanlar için temel bir ödevdir. “Anayasa’ya sadakat, Anayasa’y× cebren ilga etmeye te÷ebbüs edecek herkese kar÷× mümkün olan her vas×tayla direnme hakk×na ve ödevine sahip olan Yunanlar×n vatanse-
verliùine emanet edilmi÷tir”. (Madde 120. Direnme Hakk×)3 Parlamenter muhalefet kapsam×na girmeyen toplumsal yap×daki her türlü muhalefet giri÷imleri Parlamento D×÷× Muhalefet’i olu÷turur.4 Bar×÷ç×l protesto eylemleri, grevler, mitingler, yürüyü÷lerdir. Tümü, Anayasal haklard×r. Daha anla÷×l×r tan×m×na göre: “Toplumsal yap×da yer alan deùi÷ik ve çe÷itli güçlerin; kendilerini, ÷imdiki ve gelecekteki ya÷amlar×n× ilgilendiren konulardaki kararlar×n al×nmas×nda ve uygulanmas×nda, içinde ya÷ad×klar× sistemin i÷leyi÷ sürecinde söz sahibi olmak yolundaki (siyasete doùrudan doùruya, arac×s×z olarak kat×lmak) isteklerinin bir kan×t× ve aç×klama kanal×d×r.” Kitlelerin siyasi iktidarlara, yapt×klar×n×n ve yapmad×klar×n×n hesab×n× sormas×n×n bir yoludur. Daha da önemlisi, yaln×zca hükümet ve politikas×n× deùil; sistemin i÷leyi÷inin, sistemin kendisinin, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yönleriyle kitleler taraf×ndan sorgulanmas× demektir.5 Gezi Direni÷i / Dayan×÷mas× “Parlamento D×÷× Muhalefet” yaratanlar×n ifade özgürlüùüdür. Art×k “direni÷”in ad×, sivil itaatsizlik eylemlerinin pusulas×d×r. Gezi Direni÷i/Dayan×÷mas× en temel hak ve özgürlüklerin ders ç×kar×lacak öùretiler bütünüdür. Soru÷turmalar ve davalar gösteriyor ki; Gezi Direni÷i/Dayan×÷mas×, Terörle Mücadele Kanununa muhalefet edildiùi gerekçesiyle polisin “daù×l×n” emrine insanlar×n direndiùi, toplant× ve gösteri yürüyü÷leri kanununa ayk×r× davrand×ù× ve örgütlü biçimde suç i÷lemek amac×yla bir araya geldikleri gibi anla÷×lmas× güç ve mant×ks×z suçlamalarla örülmü÷ ceza davalar×yla yarg×ya “intikal ettirilen” adli vakalar olarak görülecektir. Hatta ba÷ta
TÜRKúYE GERÇEK VE ADALET
birkaç aùac×n kesilmesini protesto etmek amac×yla ba÷layan “masum” eylemler olarak görülmesine raùmen giderek provokasyonlarla iç ve d×÷ mihraklar×n tahriki yüzünden “terör” eylemlerine, izinsiz toplant× ve gösterilere, hükümeti zay×flatmaya ve ÷iddete dönü÷tüùü, kamuya ait Taksim Gezi Park×n×n i÷gal edildiùi, kaos ve karga÷a ortam× yaratt×ù× iddia ve suçlamalar×n×n ileri sürüldüùü iddianameler ortaya ç×kacakt×r. Gezi Dayan×÷ma/Direni÷i için Terörle Mücadele Kanunu uygulanmak doùru mudur ve neden bu Kanun uygulanmak isteniyor? TMK úle Sorunlar× Çözemezsiniz Gezi Dayan×÷ma/Direni÷i terör deùildir. Taksim Gezi Dayan×÷ma/Direni÷ini eùer “hükümeti devirmek”, “anayasal düzeni yok etmek” eylemi/eylemleri olarak suçlarsan×z ve aç×lacak ceza davalar× ile insanlara gözdaù× vermek isterseniz, her vatanda÷×n×z× potansiyel suçlu ve muhalif “ötekilerden” saymaya ba÷lars×n×z demektir. Kendi vatanda÷×n×n en temel hakk× olan parlamento d×÷× muhalefetine katlanamad×ù× için direni÷ini ve dayan×÷mas×n× suçlarsan×z ve ceza davalar× açarsan×z eùer; böyle bir devlet, hukuk devleti olamaz. Kanunlarla
ve ceza davalar×yla insanlar×n korkutulduùu bir düzen “hukuki” deùil, korkulan bir düzenden ibarettir. Gezi Direni÷i/Dayan×÷mas×nda olduùu gibi bir gün insanlar “korkuyu” a÷abilir ve kendine güveninden kaynaklanan gücüyle insan onurunun korunmas×n× görev sayd×ù× eylemleriyle yarg×y× da sarsabilir. 1991 y×l×nda kabul edilmi÷ olan 3713 say×l× Terörle Mücadele Kanununun gerekçesine göre terörle mücadele edilirken getirilecek yeni hükümlerle, çaùda÷ demokratik toplum düzenine ula÷mak için ÷iddeti vas×ta k×lmayan dü÷ünceleri ifade etme hürriyeti saùlanacak ve ÷iddeti benimsemeyen dü÷üncelerin örgütlenebilmesi mümkün olacakt×… Olmad× ve hala olam×yor. 2006 y×l×nda deùi÷tirilen TMK’nun 1. maddesindeki “Terör” tan×m× çok muùlâkt×r ve her ÷ey, her eylem “terör” say×labilir. Dayan×÷ma, direni÷, ba÷kald×r× ama her ÷ey… Terörle Mücadele Kanunu yürürlükten kald×r×lmal×d×r. Çünkü bu kanun yüzünden kanunsuz suç olmaz ve cezalar×n ÷ahsiliùi prensibi en çok ihlal edilen ilkelerdir. Bu kanunla “Gezi Dayan×÷ma/Direni÷i” suçlanamaz, ama suçlanacakt×r. Bu kanun hükümleri uygulanamaz, ama bu Kanun hükümleri uygulanacakt×r ve uygulanmaya
ba÷lam×÷t×r. Yak×n tarihimizde ve geçmi÷ olaylardaki uygulamalar, deùi÷iklik göstermeden Gezi Direni÷/Dayan×÷maya uygulanacakt×r. Yak×n zamanda aç×lacak ceza davalarda ise yarg×lanacak san×klarla dayan×÷ma için “bende san×ù×m”/ “bende direni÷çiyim” diyecek protestocular×n adliyeleri, duru÷ma salonlar×n× doldurmas×na kimse ÷a÷×rmas×n. Her direni÷, her dayan×÷ma, her demokrasi talebi, insanlar×n görü÷ sahibi olma hakk× ve ifade özgürlüùü “terör” deùildir. Türkiye’nin her kenti, her yeri çok büyük bir “terör mahkemesine” dönü÷türülemez, dönü÷türmeyin. Aksi takdirde, art×k Türkiye’nin her yerinde ve her olayda “haklar×n× ihlal edilmi÷” sayarak veya öyle hissederek kar÷×n×za dikilecek olan “Gezi Dayan×÷ma/Direni÷i”nin yaratt×ù× her yer “Taksim”, her yer “Direni÷” eylemlerine “müdahale”leriniz, terörünüz olacakt×r. 1 úsyankâr Yüzy×l. “Beyaz Gül”. Judith Simony. Sel Yay×nc×l×k. 2004.Sayfa 108. 2 Fikret úlkiz. BúANET. 15.12.2008. “Atinal× Gençler ve Ba÷kald×r×” 3 Yunanistan Anayasas×. ústanbul Bilgi Üniversitesi Yay×nlar× 101. 1 Bas× Haziran 2005. 4 Turgut, Nükhet. Siyasal Muhalefet. 1984. Birey Toplum Yay×nlar×. ústanbul 5 N.Turgut. syf. 146. age
55
Sokakta BirleĆtik, Sokakta KazanacaĈ z! ‘Seninle gurur duyuyorum. DireniĆinizi selaml yorum. Yan n zda yer almak istiyorum’ diyerek öpüyordu k z n .1990’da avuçlar n n içine alarak uzun uzun bakt Ĉ , öpüp koklad Ĉ o minicik bebeĈin büyümüĆ olduĈunu fark ediyordu …
Yunus Bircan bircan_can93@hotmail.com
“
Seninle gurur duyuyorum. Direni÷inizi selaml×yorum. Yan×n×zda yer almak istiyorum.’’ diyerek öpüyordu k×z×n× baba.1990’da avuçlar×n×n içine alarak uzun uzun bakt×ù×, öpüp koklad×ù× o minicik bebeùin büyümü÷ olduùunu yeni yeni fark ediyordu … Haks×zl×ùa, hukuksuzluùa, a÷aù×lanmaya, ÷iddete ve nobranl×ùa itiraz ederek kendi öyküsünü kuruyordu babas×n×n öyküleriyle büyüyen k×z. Kendi halinde okuluna gidip gelen bir öùrenci iken, birden bire direni÷çi oluvermi÷ti. Burnu k×r×ld×ù× halde, üstelik s×navlar×n×n bir kaç×n× kaç×rm×÷ olmas×na raùmen hiç üzülmüyordu. ’‘Çapulcu’’ arkada÷lar×yla örgütsüzlüùün örgütlülüùe, apolitikliùin politikliùe nas×l dönü÷ebileceùini dosta dü÷mana gösteriyorlar, büyüttükleri isyan ile tarihe not dü÷üyorlard×. Bu toplum 33 y×ld×r süren 12 Eylül darbe anayasas× ve hukukunun yeniden yeniden tahkim edilmesine kar÷× -Taksim Gezi Direni÷i gibi yayg×n ve kitlesel olmasa da- itirazlar×n× hep sergilemi÷tir. Gezi Direni÷i’nin; i÷çilerin ve emekçilerin hak arama mücadelelerindeki ×srarl× direni÷lerinin, Kürt özgürlük mücadelesinde ya÷anan sürecin, öùrenci gençliùin akademik-demokratik mücadelesinin izlerini içinde ta÷×yan bir eylemlilik olduùunu ba÷tan not dü÷meliyiz. Gezi sürecinde ya÷ananlar, devletin kendi bekas× için halk×na neler yapa-
56
bileceùinin ipuçlar×n× verdi. Öte yandan toplumun kendi hak ve özgürlükleri için neleri göùüsleyebileceùinin referanslar×n× da gördük. Gezi Direni÷i kendine özgü parametreleri olan bir eylem olarak ortaya ç×kt×. Bir çevre eylemi olarak ba÷lamakla birlikte, AKP hükümetinin 11 y×ll×k politikalar×n×n ve bu politikalara kar÷× yürütülen mücadelenin kodlar×n× ta÷×d×. Gezi Direni÷i, neoliberal sömürgeciliùin kentsel dönü÷üm projeleriyle kent d×÷×na at×lmak istenenlerin kar÷× duru÷uydu ayn× zamanda. Gezinin Özgünlüùü Gezi Direni÷inin ‘kendine özgü’ olmas×ndaki en belirleyici faktör önceden öngörülemeyen, beklenmedik bir hareket olmas×yd×. Geleneksel sol siyaset ve mücadele biçimleri üzerinden okuyabileceùimiz bir olay deùildir Gezi Direni÷i. S×n×fsal karakteri ve iç dinamikleri aç×s×ndan bu güne kadar olagelmi÷ direni÷lerden farkl×, post-modern bir karakter ta÷×maktad×r. Her s×n×ftan, meslekten, kimlikten, etnisiteden ve inançtan insanlar direni÷ içinde yer alsa da sosyolojik olarak, kentli ve orta s×n×f hareketidir. Direni÷in as×l öznesi ise yüksek eùitim
alm×÷, modern ya÷am tarz×na sahip gençliktir. Kendiliùinden geli÷mi÷, politik bak×mdan öncüsüz, heterojen bir yap× ihtiva eden bar×÷ç× ve sivil bir eylemdir Gezi direni÷i. Ancak talepleri itibari ile politiktir ve süreç içinde politik bir halk hareketi karakteri kazanm×÷t×r. Gezi Direni÷i’nin önemli parametrelerinden birisi de sokak-eylemci ili÷kisinde, sokaù×n gücünü aç×ùa ç×karmas×, sokaktaki dayan×÷may× yeniden örmesidir. Apartmanlardan ve i÷ yerlerinden eylemcilere verilen destek tam da buna i÷aret eder. Direni÷çi profilindeki renklilik ve zenginlik, Gezi aktivistlerinin ‘insan’ kavram×n× yeni ve farkl× bir bak×÷ aç×s×yla ele almalar×, her bak×mdan ezberleri bozan bir direni÷ kültürü ve dayan×÷ma ili÷kisi yaratmalar×, ‘yeni direni÷çi tipi’ni ortaya ç×karm×÷t×r. Gezi direni÷inin bireysel kahramanlar× yoktur, dayan×÷mac× ruhun kendisi kolektif kahraman haline gelmi÷tir. Bu aç×dan da yeni bir örgütlenme ile kar÷× kar÷×yay×z. Dü÷eni Kald×ran Dayan×÷ma Ruhu Liberallerin bu direni÷i apolitik bir alana hapsetme çabalar×, devrimci
ve sosyalistlerin eksiklikleri ayr× bir makalenin konusudur. Ancak ÷unu belirtmeliyim ki; polisin ÷iddetli sald×r×s× ile birlikte yard×ma ilk ko÷anlar da yine devrimciler ve sosyalistler olmu÷tur. Barikatlar×n olu÷turulmas×nda ve alan×n içindeki tüm düzenlemelerde sosyalistler inisiyatif alm×÷lard×. Hükümetin ‘çevreci-marjinal’’ ayr×m× yaratma çabas×, Taksim’de ‘terörist gruplar×n’ sahaya ç×kt×ù× manipülasyonu; bu gerçeùin iktidar taraf×ndan da görülmesi ile ilintili idi. Böylece direni÷in toplumsal me÷ruiyeti konusunda kitlelerde ÷üphe yaratarak devrimci-sosyalistlerin direni÷te söz sahibi ve yol gösterici olmas× engellenmek istendi. Ancak sald×r×lar×n en yoùun olduùu anlarda devrimciler ve sosyalistler, dü÷eni kald×ran bir dayan×÷ma ruhuna sahip olduklar×n×; e÷it, özgür ve kolektif ya÷am×n bir ütopyadan ibaret olmad×ù×n× Gezi dayan×÷mas×nda sergiledikleri tutumla gösterdiler. Gezi Direni÷indeki bir diùer önemli parametre, toplumsal vicdan×n harekete geçmesi ile geli÷en me÷ruiyet alan×n×n bu güne dek ya÷anmad×ù× ölçüde yönetenler aras×ndaki ayr×÷may× gün yüzüne ç×karmas× ve iktidar mensup-
lar× taraf×ndan yap×lan itiraflard×. Ba÷bakan’×n tehditleri, a÷aù×lay×c×, itibars×zla÷t×r×c× ve manipülatif söylemleri; Cumhurba÷kan× ve diùer bakanlar×n yapt×ù× çeli÷kili aç×klamalar bunun aç×k göstergesidir. B×kmadan, usanmadan düzenlenen AKP kitlesini bir arada tutma ve toplumu kutupla÷t×rma siyaseti, süreç boyunca devam etti. Bu ayr×÷t×r×c× ve sosyal gerilimi körükleyici siyaset toplumsal bar×÷ ruhuna ciddi zarar verdi. Bu siyaset tarz×n×n dozu yükseltilerek sürdürüleceùi alg×s×, “Demokratik Çözüm ve Bar×÷ Süreci’’ için de büyük tehlike doùurmu÷tur. Elbette ki, ifade ve örgütlenme özgürlüùünün olmad×ù× yerde demokrasiden bahsedilemez. Eùer bir halk×n temel evrensel haklar×yla, hu-
kuk devletinin esaslar×yla oynamaya ba÷larsan×z, toplumun itiraz etme hakk×n× da pe÷inen kabul etmek zorundas×n×z. Gezi Park× Direni÷i, tam da bu noktada son derece me÷rudur ve hükümetin gerici-otoriter politikalar×na kar÷×, demokratik bir cephe olu÷turmu÷tur. Gezi süreci, birçok bak×mdan içinde ta÷×d×ù× öùretici pratiklerle, önemli bir direni÷ modeli ve politik deneyim olarak tarihe miras kalacak. Mizah×n en yarat×c× örneklerinin sunulduùu Gezi Direni÷’inde üretilen ve orant×s×z zekâlar×n eseri sloganlardan biriyle; direni÷i en iyi anlatt×ù×n× dü÷ündüùüm ve çok öùretici bulduùum bir slogan ile bitirmek istiyorum yaz×m×… “ Sokakta Birle÷tik, Sokakta Kazanacaù×z!”
78’liler Postas
El mi Yaman Bey mi ? B
u y×l Taksim’de 1 May×s kutlamas× bir ba÷ka güzel olacakt×; çünkü Bar×÷ süreci ba÷lam×÷t×. Toplumun geni÷ kesimlerinde bar×÷ süreci heyecanla tart×÷×l×yor, daùlardan ölüm ve çat×÷ma haberleri de gelmiyordu aylard×r. Kürt sorununa bar×÷ç×l çözüm, anadilde eùitim; emekçilerin ekonomik, demokratik ve sendikal haklar×, demokratik anayasan×n çal×÷malar× gündemde ilk kez bu kadar sahicilikle tart×÷×lmaya ba÷lanm×÷t× ki, birden birileri Taksim’de 1 May×s yasaù×n× an×msad×! Yetkililer pe÷ pe÷e bas×n aç×klamalar× yapt×lar; “Çukur var” dediler, çukuru gösterdiler. “Zemin y×k×l×r, alan dar, insanlar s×ùmaz” diyerek yasaùa kendilerince gerekçeler bulma gayre-
tine dü÷tüler. únsan sormadan edemiyor; bu yasak karar× verilirken, kar÷×la÷×lacak tepki hesap edilemedi mi? Taksim yasaù×n×n sürdüùü y×llardaki ac× tecrübeler akla gelmedi mi? Yasaklarla ku÷at×lan her 1 May×s’ta, ústanbul’da hayat×n felç olduùunu da m× unuttular? Hay×r, hepsi biliniyor olmas×na raùmen al×nd× bu karar. Taksim’e ç×kan bütün yollar kesildi. Olaùanüstü güvenlik önlemleri ile ústanbul’da ya÷am durdu adeta. Peki, sonuç ne oldu? 1 May×s geçen y×l×n aksine büyük protestolar ve çat×÷malara sahne oldu. Binlerce insan bulunduùu her yeri Taksim haline getirerek, 1 May×s’× biber gaz× ve tazyikli su taarruzu alt×n-
da kutlad×. 1 May×s Taksim yasaù× yetmemi÷ ki Gezi Park×’nda aùaçlar×n sökmeye ba÷lad×lar. Ba÷ta çevreciler olmak üzere demokratik kitle örgütlerinin tepkilerini umursamadan yapt×lar bunu. Bir gece sabaha kar÷× bir avuç duyarl× çevrecinin çad×rlar×n× hoyratça yakt×lar. Peki, bu kez sonuç ne oldu? Yüz binlerce insan sel olup Taksim’e akt×. Ne biber gaz×, ne tazyikli su ne polis ÷iddeti. Hiçbir ÷ey durduramad× onlar×. 1 May×s’ta Taksim’e ç×kamayan halk, Gezi direni÷i ile Taksim’i özgürle÷tirdi. El mi yaman, bey mi ? Mustafa Y×ld×z
57
Gezi’ye Sol Bak Ć Gezi’de bar Ć taleplerini yüksek sesle hayk ran bir dil yoktur. Gezi’ye kat lan bir kesim, bar Ć sürecine olan tepkilerini üstü kapal bir Ćekilde AKP karĆ tl Ĉ üzerinden dile getirdi. Problem Kürtlerin neden muhatap al nd Ĉ d r.
Fahrettin Dede fahrettindede08@gmail.com
6
8 ve 78 ku÷aù× gibi her tarihsel ku÷ak kendi tarihsel döneminin etkileriyle ortaya ç×kar. 90 ku÷aù×n×n da tarih sahnesine ç×kmas× kaç×n×lmazd×. Bu ku÷aù× belki de ilk defa Gezi’de fark ettik. 90 sonras× bir ku÷aù×n hangi tarihsel iklimde olu÷tuùu kendini hayatta nas×l ifade edeceùi henüz belli deùil. Fakat ÷u kesindir ki egemenler bu ku÷aù×n kendinden bir önceki ku÷aktan etkilenmemesi için her türlü çabay× harcad×lar. 70’li y×llar×n yok say×lmas×, karalanmas×n×n nedenlerinden biri de budur. Fakat ya÷am×n diyalektiùi onlar×n istediùi gibi akm×yor. Alabal×klar yumurtlama zaman×, yüksek ÷elaleleri dahi tersinden a÷×p üremeye devam ederler. Burada bizim rolümüz bal×ù×n ÷elaleyi tersine a÷mas×na yard×mc× olmakt×r. Gezi eylemlerinin esas dinamiùinin d×÷ kaynakl× olduùu olduùunu ileri sürerken ba÷ka bir kesim ise abart×l× bir bak×÷la her ÷eyi iç dinamiklerle izah etmekte. Gezi eylemleri tek bir dinamiùe indirgenecek kadar basit bir eylem deùildir; her iki dinamiùin de eylem sürecinde etkisi vard×r. Bask×n olan iç dinamiktir. Ülke genelinde gezi kat×l×mc×lar×n×n siyasi tonuna bakt×ù×m×zda aù×rl×kta ulusalc×l×ù× da görürüz. Gezi olay×nda tepki gösterilen meseleler küçümsenemez, küçümsenmemeli; ama bu toplum 30 y×ld×r as×l yüzle÷mesi gerekenlerle yüzle÷ememi÷tir. AKP kar÷×tl×ù× üze-
58
rinden toplumsal tepki olu÷turmak gereklidir; ancak eksiktir. Siyasette yön tayini önemlidir. Bu Türkiye siyasetinin temel s×k×nt×lar×ndan biridir. Gezi olay× liderler çaù×n×n bittiùini ve kat×l×mc× kitlelerin ortak mücadelesiyle yeni mücadele döneminin ba÷lad×ù×n× gösteriyor. Gezi olay×n×n kapitalizm kar÷×t× olup olmad×ù× tart×÷×l×r; tümüyle düzen içi bir hareket olmad×ù× gibi tümüyle de düzen kar÷×t× deùildir. 30 y×ld×r bu ülkede sanat dünyas× içinde sadece bir avuç insan toplumsal olaylara duyarl× olmu÷tur. Sanat çevrelerinin Gezi’de gösterdiùi büyük duyarl×l×ù×n sebebi AKP’nin onlar×n ya÷am tarz×na müdahale edeceùini gösteren yönelimleridir. Yeni Eùilimler Gezi’yi s×n×fsal olarak tek bir zeminde izah etmek doùru deùildir. Gezi’de tek bir s×n×fsal katman×n olduùu söylenemez. Daha önceleri hayat× s×n×ftan insana doùru izah ederdik. Bu durum biraz deùi÷ti; art×k insan+s×n×f diyoruz. Küresel kapitalizmin vah÷eti ekolojik sistem, nükleer silahlanma, kad×n sorunu,
bölgeleraras× e÷itlikler küresel ×s×nma gibi bir çok sorunu daha öncelikli hale getirdi. Bu sorunlar hangi s×n×ftan olursa olsun tüm insanl×ù× ilgilendiren sorunlard×r ve bu yüzden toplumsal katmanlar baz× konularda ortak tepki verebilmektedirler. Art×k dünyadaki mücadele ili÷kilerini s×n×f art× insandan çok, insan art× s×n×f ile izah edeceùiz. Bugün toplumda laik anti-laiklik gibi gereksiz paranoyalar yarat×ld×… Türkiye’ye ÷eriat×n geleceùi bir yan×lsamad×r. Hayat öyle akm×yor. Türkiye sermayesi 50 y×l önceki sermaye deùil Türkiye ekonomisi dünyan×n 16. Ekonomisi… Türkiye sermayesi emperyalist sermaye ile bütünle÷me sürecini ya÷×yor ve kendisi de emperyal hedefler güdüyor. Günümüz AKP’sinin misyonu da emperyalist sermaye ile bu entegrasyonu gerçekle÷tirmektir. AKP topluma muhafazakâr deùer yarg×lar×n× dayatsa da sermayenin ve kapitalist hayat tarz×n×n geli÷imi bu muhafazakârl×ù× çözüyor. Bu süreç neredeyse tamamlanmak üzere… Öte yandan bu toplumun kendi içindeki ya÷am al×÷kanl×klar×, hiçbir muhafazakârla÷ma dayatma-
s×n× kald×rmaz. Gezi’deki tepkinin bir boyutu da budur. Bu bak×mdan Gezi, sistem içi bir tepkidir. Gezi Türkiye’deki úslami gelenekten gelen çevreleri de s×n×fsal olarak bölmü÷tür ve bu bölünmenin dozu önümüzdeki süreçte giderek artacakt×r. Anti-Kapitalist Müslümanlar×n konumu bu gerçeùin d×÷avurumudur. Bar×÷
Gezi’den bir süre önce bar×÷ konu÷uluyordu. Nas×l bir bar×÷, sorusunu yan×t×n× tart×÷abiliriz ama bu sürecin doùru geli÷imi konusunda çaba sarf etmek bizler için olmazsa olmazd×r. Gezi’de bar×÷ taleplerini yüksek sesle hayk×ran bir dil yoktur. Hatta ÷u kesindir ki, Gezi’ye kat×lan bir kesim, bar×÷ sürecine olan tepkilerini üstü kapal× bir ÷ekilde AKP kar÷×tl×ù× üzerinden dile getirmi÷leridir. Problem
Kürtlerin neden muhatap al×nd×ù×d×r. Bu rövan÷ sistem içi çat×÷man×n getirdiùi bir rövan÷t×r. Ancak Gezi’de bar×÷ sürecinden rövan÷ almak isteyenlerin niyetleri de tutmam×÷t×r. Kürtler Gezi’ye mesafeli durdular. Bu duru÷un doùru ve yanl×÷ yanlar× bulunmakta… Yukar×da belirttiùimiz gibi Türkiye genelinde Gezi’nin siyasi tonu, ulusalc×d×r. Toplumdaki tepkiler ulusalc×lar×n ×rmaù×na akmakta-
78’liler Postas
Ortak Bir YaĆam Mümkün! G
ezi Park×’nda geçtiùimde doùa dostu, bar×÷ç×l insanlar, rengârenk çad×rlar×n× kurmu÷, evleri yerine burada yat×p kalk×yor, kesilmek istenen aùaçlar×n kesilmemesi için nöbet tutuyorlard×. Her milliyetten, dil, din ve mezhep fark× gözetilmeksizin ezeli rakip olan GS, FB, BJK taraftarlar× da tek vücut olmu÷ AKP’ye kar÷× direniyorlard×. Polis ÷iddetinde yaralananlar parkta kurulan revirlerde, gönüllü doktorlar taraf×ndan tedavi ediliyorlard×. Her türlü yiyecek, içecek ve malzemeler için komünler olu÷turulmu÷, kütüphaneler kurulmu÷, eùitim bile veriyor, sinema, tiyatro gibi sanatsal ve sosyal aktiviteler yap×l×yor ve serbest kürsüde konu÷malar yap×l×yordu. Çocuklar, hayvanlar, her ÷ey dü÷ünülmü÷. Oyun alan×, güvercinler için yemlik, hemen yan× ba÷×nda bostan alan× kurulmu÷; domates, salatal×k ve ye÷ilbiber fidanlar× dikilmi÷, çiçekler ekilmi÷ti. Parkta, insanlar için adeta ortak ya÷am alan× olu÷turulmu÷, her ÷ey vard×, ama para geçmiyordu. K×sacas×, 18 günlük direni÷, ‘insan×m’ diyen herkese, hayat× severek, bar×÷ içinde, ama direnerek de ortak bir ya÷am×n mümkün olduùunu ve çok farkl× kesimlerin bir arada ya÷ayabileceùi deneyimini önünüze koydu. úsmail Altan
‘Apolitik’ 90 GençliĈinden merhaba! G enç hayat×m×z×n büyük bir k×sm×n× büyüklerimizin bizi ele÷tirileriyle geçirdik. “Bu kadar politik bir neslin nas×l olur da böyle apolitik çocuklar× olur,” sözlerini çok duyduk, çok dinledik. Gezi’ye kadar da duymaya devam ediyorduk. Gezi’de öyle bir ÷ey gerçekle÷ti ki, her kesime ders niteliùinde bir “÷ey” oldu. Solcusundan saùc×s×na, 68’lisinden 78’lisine, askerinden polisine herkesi, en çok da eski usül kafalar× ve yöneticileri ÷a÷×rtt×. Ki hala o kafalar bizleri anlamamaya ve yönetmeye devam ediyor. Bu naif direni÷ herkese art×k baz× ÷eylerin deùi÷tiùini ve deùi÷mesinin zaman×n×n geldiùini gösterdi. Bu direni÷ önce bir grup gencin aùaç direni÷iydi. Oradayd×m, azd×k. Daha sonra polisin sert müdahalesine kar÷× bir direni÷e dönü÷tü. Yine oradayd×m. Bu sefer biraz daha fazla olduk. Birileri konu÷tukça, özgürlüklerimizi elimizden ald×kça daha da büyüdük. Yine oradayd×m. Siz 68 ve 78 ku÷aù×! Sizin genç fidanlar×n×z suland×kça büyüdü. Daha çok sulad×lar, daha da büyüdük. Yine oradayd×m. Bu sefer sayamad×lar. Art×k o kadar çoktuk ki! Korkudan ve çaresizlikten bizi size; annelerimize, babalar×m×za ÷ikâyet ettiler. Onlara inat yan×m×za gelerek eli-
mizden tutup bizimle saflar×m×za geldiniz… Daha da büyüdük... Evet, bizler farkl× bir ku÷akt×k. Ama hiçbir zaman geçmi÷imizi reddetmedik, geçmi÷in birikimlerine yüz çevirmedik, onlardan ders ald×k. Ama ÷unu söyledik; art×k zaman ve direni÷ daha çe÷itlendi, daha farkl×la÷t×. Bunu söylemlerimizle, dilimizle, kulland×ù×m×z araçlarla herkese ve tüm dünyaya gösterdik. Bu direni÷e haz×rlanmad×k ama direni÷i haz×rlad×k; kimsenin lekeli elleri deùmeden temiz ellerimizle biz haz×rlad×k. Herkes samimiyetimize inand×, güvendi ve pe÷imizden geldi, yine büyüdük. Bir ülke olmaktan ç×kt×k dünya olduk; biz öncü olduk. Bugün hala büyüyoruz... Bugün siz büyüklere “biraz da bize yer aç×n!” dedik. Bugüne kadar koruduùunuz gençlerin art×k sizin arkan×zda deùil, yan×n×zda yürümek istediùini söyledik. Bugüne kadar hep büyüklerimizin siyasetini dinledik. Biraz da bizimkini deneyin, dedik. Kimse korkmas×n bizden! Ezmek yok! Yok etmek de yok! Hala o eski refleksle korumay×n kendinizi... Kendinizi bize b×rak×n, sakin olun… Biraz da sevgi siyaseti konu÷al×m! Bu daha ba÷lang×ç mücadeleye hep beraber devam! Gezi Direni÷i Aktivisti / UMUT
59
Karanl kta Ne Yapacaks n z? Gezide birbirini anlamaya baĆlayan halk Lice’ye selam gönderdi. Kürt, Gezi’de kardeĆ halka destek verdi. “Biz ölürken, biz sürülürken, biz d Ćk yerken, biz gazla, tomayla büyürken siz nerdeydiniz?” dese de k rg n yürekleri...
Doç. öenel Karaka÷
E
ski bir konak. Bu konaù×n tahta pencereleri. Her biri ayr× gökyüzüne aç×lan, zamana direnen pencereler. Her birini açt×ù×n×zda ba÷ka yüzler, ba÷ka adlar kar÷×lar sizi. Bir tek ac×lar×, geçmi÷ten gelen yaralar× ortak. Oysa tahta pencereler birbirine o kadar uzak ki kimsenin ç×ùl×ù× kimseye ula÷m×yor o köhne konakta. Herkesin ac×s× avucunda bir cam parças×. Ve kimse kimsenin elindeki cam parças×n× bilmez. Ve bir gün avuçlar aç×ld×ù×nda yere dü÷en cam parçalar×yd× s×rr× if÷a eden hakikat sahibi. Herkes unutamad×ù× hikâyesinin pe÷inden giderken, kafas× cam k×r×klar×yla dolu Oùuz Atay ve Olric onlar× sarsmaya geldi y×llar öncesinden. únsaf sahiplerini, vicdan× ayaùa kald×rmaya geldiler. Her pencere bir s×z×. Gezi park×ndaki dört aùac×n gücü milyonlar×n gücüne e÷deùerdi. Dört aùaç, insana insan olduùunu hat×rlatt×, dört aùaç uykuya dalm×÷ vicdan× ayaùa kald×rd×. Pencerenin ard×nda “Her yer Taksim, her yer direni÷” afi÷i göze çarpar. Darbeden beri derin bir uykuya çekilen ülkenin bat×s× direnmekte. Neye direndiùi konusunda büyük analizler yap×lan, sosyolojik bir vaka olarak masaya yat×r×lan gezi olaylar×. Bir patlama konusunda anla÷maya var×ld×ù× gözlemlenen Gezide, neyin patlamas× ya÷and×? Bu konuda da herkes kendi penceresinden ba÷ka bir deùerlendirme yapt×. Asl×nda bu kadar
60
kozmopolit bir direni÷i, bir pencereden bakarak aç×klamaya çal×÷mak en büyük yan×lg×. Herkes o meydana yaras×n× alarak gitti. En derin ac×lar sessizdir ya ac×lar dile geldi orada. Bazen mizahla, bazen sloganla. K×rm×z× bir elbisede sal×nd× özgürlük duygusu, siyah bir elbisede sessizliùin yas× tutuldu. Anneler darbeden beri büyüttükleri korkular×n× dört duvar aras×nda b×rakarak dü÷tüler çocuklar×n×n ard×na. Yoksa bu utanç yutard× kendi gençliklerini yutan darbe gibi. Pencereyi ard×na kadar açt×ù×n×z da sallanan bayraklar göz k×rpar size. En çok da bu ülkenin bayraù×. ú÷gal alt×nda bir ülkenin önlenemez refleksi gibi. Oysa ölen siz, öldüren sizden. Gezi bir ÷ey deùil, çok ÷eydi. Kürt’tü, Türk’tü, Ermeni’ydi, Rum’du, Aleviydi, emekçiydi, yoksuldu, kad×nd×, mülteciydi, LGBT bireyleriydi, ezilendi, ötekiydi, futbolcuydu ve gençti. Yediùi gazla, copla, tomayla dalga geçen gençlerdi. Tayyipsiz hava sahas×n×n ard×na bir dü÷ü yerle÷tiren, unutulan sorgulaman×n hayata geçtiùi, sorgulanmaz deni-
len devletin sorguland×ù×, hükümetler taraf×ndan her ÷eyin al×n×p sat×lamayacaù×n× anlatan bir yol hikâyesiydi Gezi. Hükümet taraf×ndan derinle÷tirilen uçurum ve kontrolsüz ÷iddetin sonucunda daha tehlikeli bir ÷ey ç×kt× ortaya, halk ve vatanda÷ kavram×n×n yeni tan×mlar× ve siyasi jargondaki yeni anlamlar×. Kamusal alan neydi, kimlere hizmet eder konusu Gezi’nin ortaya ç×kard×ù× önemli bir soruydu. úkiye bölünmü÷ bir halk panoramas×… Her türlü hizmetten yoksun Beyoùlu, ücretsiz ula÷×lan Kazl× çe÷me. Muteberler ve ötekile÷tirilen y×ù×nlar! Gezi asl×nda yeni toplumsal hareketlerin niteliùi konusunda da, Alain Touraine’in ifadesiyle, bundan böyle s×n×fsal bir eksende deùil, kimlik bazl× kültürel eksende cereyan edeceùi öngörüsünün tezahürü ÷eklinde bir okumaya da yol açt×. Gezi ne bir tahrir ne de bir devrimin adresidir. Böyle büyük okumalar gezinin ard×nda yatan küçük ama çok önemli hikâyeyi görmemizi engeller. Hani bir gezi ÷ark×s× vard×, devrim göz k×rpt× bize. Bu dinamizm,
bu iktidara kar÷× ç×k×÷, asl×nda her ÷eye ve herkese kar÷× ç×k×÷t×. Ve sessiz akan slogan; iktidars×n×z ama muktedir deùilsiniz bizim için! Gezi’den Lice’ye Gezi penceresini kapat×rken ba÷ka bir pencere aralan×r, Ad× bar×÷ ya da çözüm süreci. Kürtler; úslamiyet’in yetim evlad×. Bu ülkenin kanayan, tampon tutmaz yaras×. Aylard×r ölümden söz edilmeyen bir ortamda birden Lice ad×n× duyar×z, bir de Medeni Y×ld×r×m ad×n×. Aù×zlar bar×÷ derken karakollar×n hatta ba÷ka bir deyi÷le yeni kale-kollar×n in÷a edilmesi akla çok ba÷ka kurgular getirmekte. Bir yandan bar×÷ görü÷meleri öte yandan yasal mermilerle ölen bir genç… MazlumDer Diyarbak×r ÷ubesinin haz×rlam×÷ olduùu ön rapordaki ÷u deùerlendirme: “Olaydan sonra kamu erkinin aç×klamalar× yan×ltma ve yönlendirme amaçl× olup gerçek d×÷× beyanlar×d×r. “Göstericiler birbirlerini vurmu÷lar”, “Köylüler aras×nda husumet vard×, olay bu husumetten kaynaklanm×÷t×r” gibi gayri ciddi aç×klamalar×n yap×lmas×, bir kez daha devlet akl×n×n böylesi olaylarda “memurunu korumakollama” al×÷kanl×ù×ndan vazgeçmediùini göstermektedir. Bu aç×klamalar bir kez daha ya÷ananlar×n üstünün örtüleceùi kayg×s×n× bizde olu÷turmu÷tur.” Herkesin içini kemiren, yar×na dair umutlar×n üstünü örten derin bir endi÷enin tezahürüdür. Gezi olaylar× s×ras×nda ba÷×na ta÷ gelmi÷ olabilir denilen Ethem ile birbirlerini vurdular denen Medeni ayn× ÷iddetin, farkl× coùrafyalardaki yiten canlar× deùil mi?
Bir ba÷ka pencere daha aç×l×r, kana, sava÷a doùru. Ve Rojava’ya kar÷× tutulan tav×r. Yine zor sorular×n olduùu puslu bir dönem. Oysa hepimiz ya÷ad×klar×m×zdan biliriz ki bar×÷ iki tarafl× yürünmesi gereken bir yoldur. Kan dökenin kan× temiz kalmaz denildiùi gibi, bu kadar sivilin ya÷am×n× yitirdiùi bir yerde siyasal ve devlet refleksiyle hareket etmek bar×÷ konusunda endi÷eleri giderek artt×r×r. ú÷in bir ba÷ka boyutu ise ülkenin bat×s×n×n Rojava konusunda yine sessizliùe bürünmesi. T×pk× Roboski’deki gibi. Oysa Jose Marti “gerçek insan ba÷kas×n×n yüzünde patlayan tokad× kendi surat×nda duyabilen insand×r.” Demi÷ti. Ana ak×m medyan×n Roboski kar÷×s×ndaki uzun süren dilsizliùi, Rojava’ya kar÷× bir kine dönü÷mü÷ durumdayken ve Gezi’de ortaya ç×kt×ù×n× varsayd×ù×m×z toplumsal ruh yine medyan×n diliyle dü÷ünmeye ba÷lad× maalesef. öimdi Rojava bu ülke için bir tehdit. Ölen sivilleriyle, ölen çocuklar×yla… Ve bir bayram kart× her ÷eyi özetledi, Büyüklerin kanl× ellerinden, çocuklar×n ölen gözlerinden öperim.” Gezide birbirini tan×maya ve anlamaya ba÷layan halk Lice’ye selam gönderdi emanet ald×ù× Tomas×yla. Kürt, Gezide karde÷ halk×n yan×nda olarak destek verdi, biz ölürken, biz sürülerken, bir d×÷k× yerken, biz gazla, tomayla büyürken siz nerdeydiniz dese de k×rg×n yürekleri. Kürtler ve Gezi dinamikleri; özgürlük taleplerini birlikte derinle÷tirmekten ba÷ka yollar× olmad×ù×n× anlamak zorundalar. Müzakere süreci sava÷anla-
r×n d×÷×nda önce alanlarda ba÷lamal×. Birbirini tan×maktan, anlamaktan bu kadar uzakla÷t×r×lan halklar araya giren devlet mevhumu ve onun organlar×n×n dilini ve ezberini bir kenara b×rakarak, Gezi olaylar× s×ras×nda s×k s×k ya÷anan birlikte mücadele etmeye yönelmeliler. Baz× yetkililerin aç×klamalar×nda yer alan, Rum ve Ermeni vurgusu k×sacas× bu ülkenin kanl×, ×rkç× öteki alg×s×na ancak avuçlardaki cam k×r×klar×n× birbirine göstermekle yan×t verebilirler. “Dayan×÷ma ezilenlerin inceliùidir” diyen Che kadar, insanl×ù×n yüz aklar×n×n, “Güne÷in sana gelmesini istiyorsan, gölgeden ç×k” öùüdüne kulak verilmeli belki de. Yoksa Kürt bölgesine teknolojik kale-kollara her gün bir yenisi eklenirken, Rojava’ya kar÷× Allahuekber nidal× katiller desteklenirken, Gezi direni÷i sonras× “emniyet te÷kilat×n×n mühimmat ve teçhizat×n×n yenilenmesi” amac×yla 44 milyon liral×k özel ödenek tahsis edilirken ve Roboski hepimizin bir yaras× olarak kanamaya devam ederken ve Medeni, Ali úsmail, Ethem, Abdullah, Mehmet orada öyle sessiz bizlere bakarken ve orant×s×z gücün maùduru yüzlerce insan bir sat×rla kovalan×rken, ulusalc× - ×rkç× manipülasyona dü÷mek yerine onurla ayaùa kalkmak gerekir. Sineman×n çirkin kral× ya÷asayd× size, “Arkada÷lar, d×÷ar×da bir ÷eyler oluyor... Fark×nda m×s×n×z? Uykuda olanlar× sars×n, uyand×r×n. Herkese söyleyin, Yak×nda ×÷×klar kesilebilir. Karanl×kta ne yapacaks×n×z?” diyecekti…
61
Gezi ve Eko-EĈilimler Neden kitle hareketleri kimi zaman milyonlarca insan n kat l m n saĈlad Ĉ halde neoliberal sald r y durduramad ve neden temsili demokrasi uluslararas sermayenin taleplerinin arac s haline geldi?
Prof.
Ahmet Çakmak
sariyergul@yahoo.com
N
eoliberalizmin sembolik ba÷lang×ç tarihi olarak 1980’i al×rsak yakla÷×k 30 y×ld×r kitlesel hareketlerin siyasal iktidara yönelik deùil, ekonomik/demokratik amaçl× olduùunu söyleyebiliriz. Bu hareketlerden birincisi geli÷mi÷ ülkelerdeki i÷çi s×n×f× protestolar×d×r. Zaman zaman çal×÷an halk×n büyük bir kesimini, i÷sizleri ve öùrencileri de kapsayan bu hareketler esas olarak 1980 öncesinde kazan×lm×÷ haklara kar÷× yap×lan neoliberal sald×r×lar× püskürtmeye yönelikti ve ba÷ar×l× olamad×. Özellikle Avrupa’da ve bilhassa Güney Avrupa’da i÷sizlik önemli ölçüde artt×. Güney Avrupa’da gençler aras×nda i÷sizlik yüksek boyutlara ula÷t×. Reel ücret art×÷lar× verimlilik art×÷lar×n×n gerisinde kald×. Üretim tesislerinin reel ücretlerin daha dü÷ük olduùu ülkelere ta÷×nmas× tehdidi i÷çi s×n×f×n×n ücretlerdeki s×n×rlamaya birçok yerde boyun eùmesine neden oldu. úkinci grup hareketler geli÷mekte olan ülkelerde özelle÷tirmeler gibi neoliberal uygulamalara kar÷× direnmeler ÷eklinde ortaya ç×kt×. Bu iki gruptaki hareketler son y×llarda özellikle güney Avrupa’da doruùa ç×kt×. úspanya’daki ve Yunanistan’daki grevlere ve mitinglere kat×l×m çok yüksek düzeylere ula÷t× ama elle tutulur sonuçlar al×namad×. Bu neoliberal dönemin alt× çizilmesi gereken özelliklerinden biridir. Nitekim içlerinde i÷çiler olmakla beraber esas olarak öùrenciler ve beyaz yakal×lardan olu÷an gruplar protestolar×n× kü-
62
resel neoliberalizmin karar odaklar× olarak görünen G-7 ve G-20, IMF ve Dünya Bankas×n×n y×ll×k genel toplant×lar×na yönelterek küresel kapitalizmi hedef göstermeye çal×÷t×lar. Ne var ki bu direni÷ler de söz konusu zirve toplant×lar×n×n yap×ld×ù× yerlerdeki mitingler ve sokak çat×÷malar×ndan ibaret kald× ve neoliberalizm bildiùi yolda yürümeye devam etti. Bu süreçte radikal sol teorisyenler aras×nda bir ayr×÷ma olduùunu söyleyebiliriz.
Bir grup devrimci özne olarak i÷çi s×n×f×n× görmeye devam ediyor. ú÷çi s×n×f×n×n yeniden politikle÷eceùini ve küresel kapitalizmin ancak bu yolla yenilgiye uùrat×labileceùini dü÷ünüyorlar. Bunun yerine i÷çi s×n×f×n×n iktidar×n×n kurulacaù×na inanmay× sürdürüyorlar. Radikal sol içinde entelektüel aù×rl×ù× giderek artan bir diùer gruba ( bu gruplar kendi içinde homojen deùil. Buradaki ayr×m i÷çi s×n×f×n×n devrimci özne olduùuna inananlar ve farkl× dü÷ünenler ÷eklinde bir düzlemde geçerlidir) göre ise sosyalizm insanl×ù×n özgürlük mücadelesinin 20. Yüzy×lda ald×ù× biçimin ad×d×r. öimdi, 21. Yüzy×lda bunun nas×l bir biçim alacaù×n×
henüz bilmiyoruz. Kendi içinde birçok varyantlar× olan bu grupta genel bir eùilim önümüzdeki ad×m×n – ÷u a÷amadaki hedefin – temel gelir mücadelesi olduùudur. Temel gelir bu dünyadaki herkesin, bu dünyan×n bir vatanda÷× olarak, çal×÷×yor olsun veya olmas×n, temel bir gelire hakk× olduùu dü÷üncesidir. Bu hem bir yan×yla yoksulluùa kar÷× mücadelede önemli bir ad×md×r hem de kapitalizme kar÷× kazan×lm×÷ bir mevzidir: kapitalizmi bir gelir elde edebilmek için çal×÷ma zorunluluùu olarak tan×mlarsak temel gelir bu baù× gev÷eten bir geli÷medir. ú÷sizliùin özellikle geli÷mi÷ ülkelerde giderek art×yor olu÷u ve bugünden kestirebildiùimiz kadar×yla geleceùin teknolojilerinin i÷sizliùi emecek özellikte olmay×÷× temel gelir mücadelesi ile örtü÷üyor. Çünkü temel gelir, yukar×da da belirttiùim gibi çal×÷×yor olsun veya olmas×n herkesin hakk× olacak. Ne var ki temel geliri savunan kapitalizm yanl×s× teorisyenler de var. Onlar temel gelirin hem yoksulluùu azaltarak hem de talebi canland×rarak kapitalizmin iki önemli sorununa çare olabileceùini öne sürmekteler. Temel gelirin yoksulluùu hafifletme aç×s×ndan bir avantaj× da var: Dünyadaki yoksullar×n büyük bir k×sm×n× Asya ve Afrika’daki köylüler olu÷turuyor. Bu insanlara da ancak temel gelir tarz×nda bir yöntemle ula÷×labilir. Temel gelir radikal solun teorisyenleri aras×nda raùbet görüyor ama bunun kitle hareketlerinde raùbet gördüùünü söylemek biraz zor. Sözgelimi Hindistan’×n yoksul köylülerinin onbinlercesi alt×ndan kalkamayacaklar× maddi s×k×nt×lara dü÷tüklerinde ne bu ülkedeki birçok kendisinin Marksist olduùunu söyleyen hareketlere kat×ld×lar ne de temel gelir talebinde bulundular, çaresizlik kar÷×s×nda inti-
har etmeyi seçtiler. Avrupa’daki kitle hareketlerinde de ana taleplerden biri olarak temel geliri görmüyoruz. Kitle hareketlerinde giderek ön plana ç×kan bir özellik bunlar×n yatay olmas×, bir ba÷ka deyi÷le temsiliyete, bunun kat× bir hali olan hiyerar÷iye ve bir merkeze sahip olmaya kar÷× ç×kmas×. Bu doùrudan demokrasiye yönelik bir ad×m olarak görülebilir ama böyle bir yan yana durman×n sorun çözme aç×s×ndan avantajlar×n×n ve dezavantajlar×n×n tart×÷×lmas× gerekiyor. Türkiye’deki gezi olaylar× da bu aç×dan ilginç bir örnek olu÷turuyor. Orada ki “ne bu iktidar ne de bu muhalefet bizi kesmez” pankart×n×n gezi ruhunu çok öz bir ÷ekilde yans×tt×ù×n× söylemek yanl×÷ say×lmaz. Bu pankarttaki muhalefet kapsam×na Gezi direni÷inin içinde yer alan radikal sol gruplar×n da dahil olduùunu rahatl×kla söyleyebiliriz. ‘Temsiliyet, merkez ve hiyerar÷i olmadan, yani bildiùimiz örgütlenme olmadan nereye kadar?’ ÷eklinde bir ele÷tiri i÷in çok kolay×na kaçmak olur. Bunun doùru okunu÷u kitlelerin mevcut örgütlenme modelleri üzerinden kurulu bir hayat×n art×k onlar×n istedikleri bir hayat olmad×ù×d×r. Bunun nereye varacaù×n× ÷imdilik bilmiyoruz ama kitleler eski tarz örgütlenmeleri a÷m×÷ görünüyor. Bir ba÷ka deyi÷le neoliberal dönemde partilerin pek birbirinden fark× kalmad×ù× için, uluslararas× sermayenin taleplerinin arac× haline geldikleri için, k×saca post-demokrasi denen yönetim tarz× ortaya ç×kt×ù× için, tabandan aksine demokrasiyi doùrudan hale getirme talebi yükselmeye ba÷lad×. Taban merkezin varl×ù×n×n, hiyerar÷inin ve temsiliyetin uluslararas× sermayenin isteklerinin yerine getirilmesinin arac× haline geldiùini gördü.
Peki ama Kazl×çe÷mede de kitleler vard×, hem de Gezi direni÷inden say×ca çok daha fazla. Ve onlar×n böyle bir dertleri yoktu. Çaùda÷ insani ve toplumsal deùerlerin oldukça gerisinde bir yerden konu÷an ba÷bakana destek vermeye gelmi÷lerdi. Hatta k×÷k×rt×lmalar× ve serbest b×rak×lmalar× halinde Taksimdekileri kesmeye te÷ne olanlar×n×n say×s×n×n hiç de az olmad×ù×n× söyleyebiliriz. Bu Türkiye’ye özgü bir durum. Yoksul y×ù×nlar 1970’lerin ba÷×nda Ecevit’in seçim ba÷ar×s× hariç hep milliyetçi/muhafazakar partileri destekledi. Bu Atatürk zaman×ndan beri hep böyle oldu. Bunun bir aç×klamas× ÷u: cumhuriyet rejimi i÷te toplumun yüzde 25-30’una okuma imkan×, meslek, kimlik ve gelir saùlad×. Gezi Umut mu? Onlar da rejimin partilerini destekledi. Hep rejime kar÷× olduùu imaj×n× veren milliyetçi/muhafazakar partiler ise kalan yüzde 70’in desteùini ald×. Bununla birlikte bu aç×klaman×n ötesine geçmek gerekiyor. Bunun iki ipucu var. Birincisi údris Küçükömer, öerif Mardin, Hikmet K×v×lc×ml× ve Mübeccel K×ray gibi hocalar×n analizlerini derinlemesine incelemek, ikincisi de Ecevit’in seçim ba÷ar×s× ve bunun ard×ndan gelen kaos dönemini yine seçmen duru÷u aç×s×ndan deùerlendirmek. Neden kitle hareketleri kimi zaman milyonlarca insan×n kat×l×m×n× saùlad×ù× halde neoliberal sald×r×y× durduramad× ve neden temsili demokrasi uluslararas× sermayenin taleplerinin arac×s× haline geldi? Uluslararas× üretken sermayenin ve finansal sermayenin elindeki ba÷l×ca koz kendi kurallar×na uymayan ülkeleri terk etme tehdididir.
Nitekim üretken sermayenin oldukça önemli bir k×sm× ücretlerin daha dü÷ük olduùu ve vergi yasalar×n×n daha uygun olduùu geli÷mekte olan ülkelere gitti. Bir diùer neden ekonomik büyümenin art×k büyük ölçüde ihracat yoluyla gerçekle÷mesidir. Bu durumda ücretler iç talebin bir unsuru olmaktan çok maliyet unsuru olarak deùerlendirilmeye ba÷land×. Öyle ki Türkiye gibi bir ülke Banglade÷ ve Pakistan gibi ülkelerin yan×nda görece yüksek ücretli ülke gibi görünmeye ba÷lad×. Bütün bunlar radikal solun, kapitalizmi a÷ma amac×n× çapa olarak kullanmaya devam eden solun enternasyonalizme her seferinden daha fazla ihtiyac× olduùunu, art×k enternasyonalizmden ba÷ka ç×k×÷× olmad×ù×n× dü÷ündürüyor. Son zamanlarda uluslararas× i÷çi dayan×÷mas×n×n örneklerine de rastlanm×yor deùil ama bunlar×n say×s× oldukça s×n×rl×. Radikal sol yine bir türlü hayata geçiremediùi enternasyonalizmini ar×yor. Tekrar demokratikle÷meye dönersek beyaz yakal×lar×n Gezi direni÷i bir umut ×÷×ù× olabilir mi? Beyaz yakal×lar×n art×k çok önemli kozlara sahip olduklar×n× da unutmamak laz×m: Bilgisayarlar× kapat×rlarsa bu bir genel grevden bile daha etkili olabilir. Ne var ki gezi direni÷i esas itibar×yla ya÷am biçimlerine yönelik tehdit alg×s×n×n sonucuydu. Nitekim memlekette daha evvel birçok antidemokratik uygulama varken sesleri ç×km×yordu. Dolay×s×yla beyaz yakal×lar×n dünya ölçüsünde etkisi hem nicelik hem de nitelik olarak art×yor ve daha da artmaya devam edecek ama buradan demokratikle÷menin yeni öznesi doùar m×, onu ÷u anda bilemiyoruz.
63
Sokaklar da Meydanlar da Dolduruyoruz! Y llard r var olma mücadelesi verdikleri kamusal alanlar açt . Y llard r sokaklarda ‘Gündüzleri de geceleri de sokaklar da meydanlar da terk etmiyoruz’ dedik ve direniĆ alanlar n erkeklere terk etmedik. Meral Gündoùmu÷ Sosyalist Feminist Kollektif
G
ezi direni÷i sadece alanlara gidenlerin, destek verenlerin deùil, direni÷ten yüz çevirenlerin, öteki yüzde ellinin de belleùinde iz b×rakt×. úktidar×n her türlü görünümü halk hareketinin dönü÷türücü gücünü hat×rlamak durumunda kald×. En basitinden, kamusal alana dair al×nan kararlarda daha temkinli hareket ettiklerini görür olduk. Ama bundan daha önemlisi, direni÷ için sokaùa ç×kan kitlenin kendi gücünün ve bu gücün deùi÷tirme kabiliyetinin fark×na varmas× oldu. Sokaklarda ve meydanlarda örgütlenen direni÷in etkisi direni÷in mekânlar×yla s×n×rl× kalmad×. K×sa vadede doùrudan ve büyük kazan×mlar elde etmemi÷ olsak da, toplum ve siyaset kadar, sermaye üzerinde de sars×c× sonuçlar doùmad× denemez. Sözgelimi, medya patronlar× uygulad×klar× oto sansürün bireysel inisiyatiflerinden deùil kurumsal bask×dan ileri geldiùini ilan etmek zorunda kald×. Medya patronlar× dahi kendilerini “çapulcu” ilan edip direni÷e destek verdiklerini ilan etmek durumunda kald×. Bu direni÷ en çok kad×nlar×n direni÷iydi. Kad×nlar direni÷ örgütlenmesinin ba÷ özneleriydi. Bu böyle iken kad×nlar, direnmenin yan×nda, kad×n hareketinin söylemlerini öne ç×karmak söyle dursun, kad×n olarak alanda var olma mücadelesi de verdiler. Bir ba÷ka deyi÷le çifte direni÷ mesaisi
64
yapt×lar. Bu mücadelenin iki cephesi vard×: ilki temsille ilgiliydi. Kad×nlar Taksim Dayan×÷mas× ve diùer platformlarda e÷itleri gibi ihtilafs×z biçimde temsil hakk×na sahip olma haklar×n× dile getirdilerse de temsil alanlar×nda erkekler daha fazla çoùunluktayd×. úkinci sorun ise direni÷in söylemine ili÷kindi. Bir yandan direni÷e destek verirken, diùer yandan taraftar ve tribün kültürünün direni÷e ta÷×d×ù× cinsiyetçi dil ile mücadele etmek zorunda kald×lar. Bunlar×n ard×ndan ‘kad×nl×k’a dair bir ba÷ka e÷itsizlik de tats×z biçimde kendini gösterdi; polis ÷iddeti kad×nlar söz konusu olduùunda ba÷ka bir hal ald×; taciz devlet eliyle bir y×ld×rma yöntemi olarak bir kez daha yüzünü gösterdi. En Az Üç Barikat, En Az Üç öark×, En Az Üç Aùaç Kad×nlar hem bu engellere hem de kendi öz temsillerini yaratma, söylemlerini in÷a etmek ad×na, kendi forumlar×n× örgütlemeye ba÷lad×lar. Temmuz ay×n×n ba÷×ndan bu yana ba÷ta Kad×köy Yoùurtçu Park× olmak
üzere, her hafta kad×n forumlar× düzenleniyor ve çevreden kentle÷meye, kürtajdan bar×÷×n olanaklar×na pek çok meseleyi kad×n kad×na tart×÷×yorlar. Bunlar×n yan× s×ra, iktidara duyulan öfkenin pekâlâ cinsiyetçi olmayan bir dille de gösterilebileceùini ortaya koymak ad×na, küfür atölyeleri düzenliyor; bir yandan da, kad×na yönelik ÷iddete ses ç×karmayan, kad×n bedenini tahakküm alt×na almaya çal×÷an devlet politikalar×na kar÷× sesini yükseltmeye devam ediyor. Direni÷, kad×nlara içinde y×llard×r var olma mücadelesi verdikleri kamusal alanlar× açt×. Y×llard×r sokaklarda ‘Gündüzleri de geceleri de sokaklar× da meydanlar× da terk etmiyoruz’ dedik ve direni÷ alanlar×n× erkeklere terk etmedik. Kamusal alanda söz söylemenin, sokaklar× ve meydanlar× i÷gal etmenin, dönü÷türmenin verdiùi hazz× hiç bu kadar doùrudan ya÷amam×÷t×k. Gönlümüz sokaklarda, meydanlarda ve hapsedilmeye çal×÷×ld×ù×m×z evlerimize dönmeye hiç niyetimiz yok! ‘En az üç çocuk’ fa÷izmine kar÷× en az üç barikat, en az üç ÷ark×, en az üç aùaçla direni÷e devam!
ąoreĆgerî Û Pêvajo Feratê Deng×zî
ö
ore÷ger ew e ku guherînê dixwaze, ne bi tenê dixwaze, ji bo wê jî têdiko÷e; guherîna ku kes, civak, gel û jiyan jê sûdêwergire. Ti÷ta sereke jî ÷ore÷ger li dijî kedxwariyê ye; kedxwariya bi her ÷êweyî, çi ya emperyalî, mêtingerî, sosyalî, çi çînî, çandî, netewî û çi zayendî… Li hember kedxwarîbûn bi xwe re têko÷înê tîne, têko÷îna li hember emperyalî, mêtingêrî, ÷ovenî, serdestî, dagirkerî, zilmî, tehdeyî, tundî û mafxwarî… ku di roja me de kedxwariya herî no ÷aristaniya sermayedarî ye ku weke sermayedariyeke hov e, weh÷iyane ye. Li hember kedxwariya xwe qet û qet tu astengan nasnake; mafe mirovan, rew÷a xwezaye, mafe hebûnê yên sîru÷tî, yên jinan, ên zarokan, ên jîngêhê û herwiha jê re ‘hewa’ ne. Gelê kurd bi hebûna xwe ya bi hezar salan li Rojhilata Navîn li ser xaka xwe Medya jiyana xwe domand ku Medya bû Kurdistan. Du sed salên dawîn ji me kurdan re mîna dîrokeke bîra xwînê ye. Êdî qala xwînê, ku li ser gelek propaganda û qesrê derewîn hatine avakirin, dilê me dixelîne. Bes e, em wek kurd naxwazin navê xwînê bibihîsîn; lê hilbet em jiyanek bi rûmet, li ser xaka xwe û bi qedera xwe dixwazin û jê venagerin. Lê em dibêjin “êdî bes e” bila xwîn nerijê û mafgerî û têko÷în bila bi siyasetê be; siyaseta demokratîk û rastîn î rasteqîn. Em dixwazin, û em dixwazin di serî de dewlet bila her kes dengê me bibihîse û rêzdar be. Li Rojhilata Navîn gelê ku herî zêde rêzdariyê heq dike; kurd in. Qewm û dewletên gelê cîran hindik xwîna me kurdan bêheq û bêhiqûq nerijandin! Çi ku em jî kirin navgîn û çi ku hin serdestên me yên fêhmkor bûne navgîn. Lê
me bedêla vê jî daye û ne jî bi hindikî. Em serbilind in ku ji ÷a÷iyê vegerin lê bila her kes vegere û em amadeyê jiyanake wekhev û demokratîk in. Êdî bila kes ne xwe û ne jî me bixapîne û bixwaze bixapîne. Kurd ne yê berê ne. Rêxistinkirî ne. Xwe bi rêxistin kirine û rêxistina wan rêxistineke hemdem î jîr û jêhatî û candar e. A÷kere ye ku bi têko÷în, rêxistin û rêberê xwe xwe selimandiye ku yek ji endamê mirovahiya hemdem a rêzdar e. Êdî bes e; kurd xwedî îrade ne û dikarin bi hemdemî siyastê jî bikin û xwe birêve jî bibin. Bila kes êdî xwe û me jî nexapîne. Û bila ev jî ba÷ bê zanîn... Ji ber ku ev pêvajo; pi÷tî têko÷îneke bêhempa û elem, keder û trajedî û wêraniyê hate vê astê; divê êdî wijdan bipeyîvin. Wijdanê esîl yê mirovahiyê… Ji ber vê ez/em vê pêvajoyê; pêvajoya a÷tî û çareseriyê diparêzim/n. öore÷gerî vê divê; lewra ÷ore÷ger mirovparêz, jiyanparêz, candarprêz û mafparêz in. Alîgirê guherînê ne. Ku mirov bi serbestî dikare derdê xwe bîne ziman û li çareseriyê bikaribe di nav ÷ert û mercên demokratîk de bigere û pêk bîne; êdî tundî û ÷er bêwate ye. Em dibêjin ji bonî siyaseta demokratîk û ji bonî ku xwîn nerije divê qada demokrasiyê vekirî be û asteng li hemberî siyaseta demokratîk tunebin. Li gorî vêna em li rew÷a welêt binêrin; Ji bonî pê÷îlêgirtina tundiyê, ilim jî tundiya li ser jinan divê guherînên berbiçav hebin û peywira le÷ker û polêsan ne bêsînor be. Divê ew li gorî demokratiya pirrengî û pirdengî bi rêzdarî tevbigerin û pê÷iya limafgerînan bi her awayî vekirî be. Ji boni vê di mitîng û xwepê÷andan de edî divê TOMA, gaz û ava bi÷id tune bin ku ewlehî bi hemwelatiyan re çê bibe. Dîsa divê qa÷o zagona li dijî terorê (TMY) vê gavê biguhere ku hemwelatî bi rihetî li mala xwe razên û bikaribin di ÷ert û mercên demokratîk de li mafên xwe bigerin û raya xwe bînin ziman,
derdê xwe derbikin û li çareseriyê bigerin. Yanî divê dewlet, hikumet, peywirdar, hiqûq; ewlehiyê û baweriyê bide hemwelatiyan. Divê rew÷a gundên ÷ewitî û koçberî bi nex÷erêyekê ber bi ba÷iyê ve biçe. Ji bonî siyaseta demokratîk divê girtiyên siyasî, di serî de rêzdar A.Ocalan, yên nexwe÷ û di serî de yên doza xwedêgiravî KCKê serbest bêne berdan. Lewra herî zêde çavên kurdan li serdestan e ku wan weke hebûna wan bipejirînin. öikestin û trawmayên civakê, pê÷în ên kurdan zêde ne, ji bonî çareseriya van berpirsiyarî ya dewlet û hikumetê ye. Ancax gavên erênî û berbiçav vê baweriyê xurt bike... Ev û pirsgirêkên civakê û kes bi zêdeyî têne zanîn. Ji bonî vê, wek hemwelatiyekî azad ez/em dikaribim/n jiyana xwe bidomînim/n, divê muzakere bi rêzdarî bime÷in û çek, tundî û ÷er ji holê rabe û her kes, her tevger û kom berpirsiyariya xwe bîne cî. A ji bonî van tevan divê mirov; çi bawermend, çi bindest, çi demokrat, çi sosyalîst, çi zayendîparêz, çi jingehîparêz… her kes ji aliyê xwe ve divê bi berpirsiyarî pi÷tgirî û destekê bide pêvajoyê. Ez weke kurdekî mirovhez bi can û dil; li ser pîvanên rastîn, hiqûqî û mirovîn dixwazim ev pêvajo li ser ewlehî û bihevbawerî ligel sazkirina ÷ert û merc û derfetan ku bar bi zêdeyî yê dewlet û hikumetê ye, dixwazim pêvajoya siyaseta demokratîk a a÷tî û aramî bidome û pi÷tgiriyê didime ku her gel, bawermend û her be÷ên civakî bi jiyaneke wekhev, azad û hevpar bijîn. Ev ê rêya a÷tî, aramî û demokrasiyê li Rojhilata Navîn jî veke û ez bawerim ew ê mînaka ku kurd pê÷niyaz dikin û ji cîhanê re jî bibe mînak û sedsalên pê÷în a siyseta demoktaîk û azad e. Êdî di her ÷ert û mercî de, mirovê ÷ore÷ger divê pêvajoya siyaseta demokratîk biparêze. Hevî ji her demê xurttir e.
65
TÜKENMEZLER GALERúSú úHSAN ELúAÇIK
Antikapitalist Müslüman, ‘Abdestli Kapitalizme’ KarĆ ĉhsan Eliaç k, AK Parti iktidar na karĆ amans z bir mücadele veriyor. Eliaç k’ n ‘Anti Kapitalist’ çizgisinde 12 Eylül’e günler kala düĆtüĈü Mamak Cezaevi’nde devrimci tutsaklarla ayn koĈuĆu, ayn ranzay paylaĆmas n n derin izleri var.
Celal Ba÷lang×ç baslangiccelal@gmail.com
M
amak Cezaevi’nin kap×s×ndan içeri girdiler. 1980 Aùustos’unun son günleriydi. 12 Eylül’e ko÷ar ad×m gidiyordu Türkiye. Yakla÷×k bir hafta süren yolculuklar× ÷imdilik demir parmakl×klar×n arkas×nda bitmi÷ti. Asl×nda amac× cezaevine deùil, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girmekti. Liseyi bitirdiùi Nev÷ehir’den memleketi Kayseri’ye gelmi÷ti. Üniversite s×navlar×na haz×rlan×yordu. Sürekli gidip geldiùi Ak×nc×lar Derneùi bir kamp kurma karar× vermi÷ti. Yahyal×’dan Aladaùlar’a ç×k×lacakt×. “Abdullah Gül’ün karde÷i vard× Macit, o zamanlar dernekte beraberdik. Biz gençlik i÷lerine, Macit de muhasebe i÷lerine bakard×. Abisinin düùünü olduùu için Macit sonra gelecekti kampa. O günlerde evleniyordu Abdullah Gül. Nev÷ehir, Niùde, Kayseri gibi Orta Anadolu civar×ndaki kentlerden Ak×nc× gençlerin kat×ld×ù× bir kamp olacakt×.” 18 genç Kayseri’den Yahyal×’ya gider, oradan da Aladaùlar’a t×rman×rlar tam yedi saat. Orman×n içinde, bir derenin kenar×nda çad×rlar×n× kurarlar. “Spor yapacakt×k, daùlara t×rmanacakt×k. Amaç silahl× eùitim deùildi. Üç dört tane çakaralmaz tabanca vard× ama gençler bir hevesle getirmi÷lerdi. Çevredeki köylüler bizi terörist zannedip jandarmaya ihbar etmi÷ler. Jandarma pe÷imize dü÷mü÷. Sabaha kar÷× namaz×m×z× k×l×p yatt×k. Daha
66
yeni uyumu÷tuk ki kamp× bast× jandarma. ‘D×÷ar× ç×k×n’ diye baù×r×yorlard×. Arkada÷lar ne olduùunu anlamak için fenerlerini yakt×lar. San×r×m ate÷ ediliyor sanm×÷ jandarma. Tarad×lar bizi. Bir ki÷i öldü. Sekiz ki÷i yaraland×.” Bir sedye yap×p ölen arkada÷lar×n× yüklerler, saatlerce ç×kt×klar× keçi yollar×ndan yaral×larla beraber Yahyal× jandarmas×na indirilirler. Oradan Kayseri’ye, ard×ndan da Ankara’ya kadar sorgulana sorgulana götürülürler. Son olarak ç×kar×ld×klar× Ankara’daki S×k×yönetim Mahkemesi de tutuklanmalar×na karar verir ve biletlerini keser Mamak’a… öimdi cezaevinin giri÷inde, bir ba÷çavu÷la yan×ndaki yaz×c×s× asker vard×r kar÷×lar×nda. En önde olduùu için ba÷çavu÷ direkt ona sorar: “Saùc× m×s×n? Solcu musun?” Ba÷çavu÷, hiç fark×nda olmadan öyle bir soru sormu÷tu ki… Sonunda soru eki olan bu iki sözcük asl×nda siyasi, felsefi, teolojik aç×dan kar÷×s×ndakinin belki de bütün bir hayat×n× geçmi÷ten geleceùe, bulunduùu noktadan onlarca y×l sonras×na ta÷×yacak bir sorgulaman×n, ara÷t×rman×n, aray×÷×n çok temel kilit ta÷×yd×. Sorular×n×n pe÷ine dü÷tüùü, bir “inanan” olarak sonunda ona “Hiçbir din úslam kadar tahrif edilmemi÷tir” dedirtecek ya÷am× Kayseri’nin úncesu kasabas×ndan ba÷l×yordu. “Babam Muammer, Toprak Mahsulleri Ofisi’nde memurdu. Dedeme ‘Kerimoùlu Muhittin’ derlerdi. Medrese hocas×d×r. Ayn× zamanda Ulucami’nin imam×d×r. Babama dini eùitimi ilk o vermi÷. Babam da dindar bir ki÷i, ben de babamdan öùrendim Kuran-× Kerim’i. Camide hocal×k yaparken gitmi÷ memur olmu÷ babam ama memur olunca da camiye yak×n ev tutup fahri imaml×k yapm×÷. Benim hayat×m da hep camide geçti. Görev gereùi Boùazl×yan’×n Ba÷köy’üne tayini ç×km×÷. Ben de asl×nda orada doùmu÷um. Sonra Kayseri’nin bir ba÷ka ilçesi
Tomarza’ya ç×k×yor tayini. Erciyes Daù×’n×n eteklerinde bir yer.” úlkokulu, ortaokulu, babas×n×n görev gereùi gittiùi Tamarza’da bitiriyor úhsan Eliaç×k. Tipik bir orta Anadolu kasabas×. Tomarza’da geçirdiùi çocukluùunun an×lar× aras×nda kamyonlarla gelen buùdaylara eksperlik yapan babas×, köylerden hasat kald×r×p ürünlerini traktörlere doldurup ofise gelen köylülerle yapt×ù× sohbetler, onlar×n araçlar×na binip gittiùi tarlalar var. Bir de sadece yaz tatillerinde deùil, okullar×n aç×k olduùu süreçlerde de gittiùi Kur’an Kurslar× çocukluk an×lar×ndan kalan... Sonra babas×n×n tayini K×r÷ehir’e ç×k×yor. Art×k lise çaù×na gelmi÷tir Eliaç×k. Babas× önce úmam Hatip’e kaydettirir. Ancak sevmez okulun ortam×n×. Ayr×ca evleri K×r÷ehir’in bir ucunda, úmam Hatip de öte ucundad×r. “Liseye gideceùim” der. K×r÷ehir’deki evlerinin hemen yan×ndad×r okul. ústeùini yerine getirir babas×. Liseye kaydolur. Türkiye, Eliaç×k’×n liseye ba÷lad×ù× y×llarda, saùla solun silahl× çat×÷ma sürecine girdiùi karanl×k bir tünelden geçmektedir. Ülke genelindeki bu durum doùal olarak K×r÷ehir Lisesi’ne de yans×m×÷t×r. “Gençlik saù-sol olarak tam ikiye ayr×lm×÷t×. Öùrenciler gruplar halinde gider gelirlerdi okula. Önce Ülkü Ocaklar×’nda toplanan öùrenciler gelirdi liseye. Devrimci gençlik de kendi derneklerinde toplan×p ülkücülerden sonra gelirlerdi. Ben bu saù-sol ayr×÷mas×na hiç kar×÷mad×m. Ben de Milli Türk Talebe Birliùi’ne ve Ak×nc×lar Derneùi’ne gidip gelmeye ba÷lam×÷t×m lisenin ilk y×llar×ndan itibaren. Biz s×n×fta birkaç arkada÷t×k zaten buralara giden. úki grup birbiriyle dövü÷ürdü. Biz arada gibiydik. Pek kat×lmazd×k kavgaya. Zaten say×m×z azd×. Diyelim saùc×lar yüz ki÷i gelir, solcular 300 ki÷i gelir, biz ancak sekiz on ki÷iydik. Okulda solcular çoùunluktayd×. S×n×fta sohbetler, fikir tart×÷malar× olurdu. Zaten okulun basketbol tak×m×ndaki arkada÷lar×n hepsi de solcuydu. Ben hem saùc×larla hem de solcularla konu÷urdum.” ‘Biz Gavur muyuz? Biz de Müslüman×z!’ 1979’da bitirir K×r÷ehir Lisesi’ni. O y×l da babas×n×n tayini ç×kar. Bu kez Kayseri merkezine yerle÷ir ailesiyle. Ayn× çat×÷ma burada da vard×r. Ak×nc×lar Derneùi’ne gidip gelmeye ba÷lar. ú÷te Eliaç×k için sonu Ankara’da Mamak Cezaevi’nde bitecek süreç 1980’in Aùustos’unda Yahyal×’dan Alacadaù’daki Ak×nc×lar kamp×na ç×kmas×yla ba÷lar. Türkiye karanl×k ve kanl× bir askeri darbeye ko÷ar ad×m yakla÷maktad×r ve o, 19 ya÷×nda, tutuklanm×÷ bir delikanl× olarak cezaevinin kap×s×nda kendisine “Saùc× m×s×n? Solcu musun?” diye soran ba÷çavu÷un kar÷×s×ndad×r. “Biz saùc×-solcu deùiliz” der, “Biz Müslüman×z”. Birden köpürür ba÷çavu÷: “Oùlum sen benimle dalga m× geçiyorsun! Biz gavur muyuz, biz de Müslüman×z.” Görü÷ünde ×srarl×d×r: “Biz kendimize ‘saùc×-solcu’ demiyoruz.” Ba÷çavu÷un sinir katsay×s× giderek yükselmektedir: “Bak oùlum, adam×n tepesini att×rma. Bir saùc× koùu-
÷u var, bir solcu koùu÷u. Ben size ÷imdi ayr× bir koùu÷ mu yapt×racaù×m. Memleketin anas×n× aùlatt×lar zaten. Birileri ç×km×÷ vatan, millet, din, iman diyor. Öbürleri ç×km×÷, e÷itlik, özgürlük, devrim falan diyor. Siz bu z×kk×mlar×n hangisini söylüyorsunuz?” Belli ki ba÷çavu÷u ç×ld×rtmaya kararl×d×r. “Valla ba÷çavu÷um bizde ikisi de var...” Asl×nda 1980’in Aùustos sonunda, cezaevi kap×s×nda ba÷çavu÷a verilen bu yan×t, bugün 1 May×s’ta, Gezi Park×’nda, Yeryüzü iftarlar×nda úslami motivasyonu yüksek bir AK Parti iktidar×na kar÷× en s×k× muhalefeti yapan, hatta baz× AK Parti kurmaylar×na göre onlar× kendi içlerinden vuran úhsan Eliaç×k’×n hayata, akla, vicdana, hatta Mülümanl×ù×n bugün yeryüzüne yans×mas×na kar÷× tak×nacaù× tutumun ilk görünür ipucudur. Ama elbette bu i÷in daha da arkas× vard×. “Ta o zamandan bunlar×n hepsi bir aradayd×. Ama as×l tart×÷malar içeride ba÷lad×.” Ama daha tart×÷malar×n ba÷lamas×na biraz zaman vard×r. Onun için 12 Eylül’ün olmas× gerekmektedir. Ba÷çavu÷ “Saùc× m×s×n? Solcu musun?” sorusundan istediùi cevab× alamaz ama yap×lan üst aramalar×nda bir takke ile misbak ç×k×nca çantalar×ndan, karar×n× bildirir yan×ndaki yaz×c× ere: “Sen ‘saùc×’ diye yaz. úçeride namaz k×larken rahat ederler.” Aladaùlardan getirilen ve Ankara S×k×yönetim Komutanl×ù× Askeri Mahkemesi’nce tutuklanan 17 ki÷ilik Ak×nc×lar grubunu cezaevi yönetimi kimini A, kimini B bloklar×na iki÷er üçer daù×t×r. Eliaç×k art×k Ülkücülerin koùu÷undad×r. “Koùu÷lar doluydu. Ben 17 ki÷ilik bir koùu÷a dü÷tüm. Önce kafese al×p bir güzel dayaktan geçirdiler. Geldiùim koùu÷ta Ülkücüler te÷kilatlar×n× kurmu÷lar. Reisleri var ba÷lar×nda. Gazeteleri bile s×rayla okuyorlar. Ben orada 15 gün kadar kald×m. Tam 12 Eylül sabah×na kadar. Koùu÷lar×, Ülkücülerin cezaevi te÷kilat×n× o sabah darmadaù×n ettiler. Koùu÷lar bas×ld×. Askeri mangalar, komandolar alt×n× üstüne getirdi cezaevinin. Bir gün boyunca bizi avluya ç×kart×p yere yat×rd×lar. Koùu÷lar× ar×yorlar, her ÷eyi d×÷ar× ç×kart×yorlard×.
67
TÜKENMEZLER GALERúSú úHSAN ELúAÇIK Sonra rastgele jopluyorlar ak×llar×na geldikçe. Hiçbir ÷ey söyleyemiyorsun. Ak÷ama kadar sürdü bu i÷kence. Sonra bizi yeni koùu÷lara daù×tt×lar.” Belli ki 12 Eylülcülerin Amerikal× aùababalar× taraf×ndan ellerine tutu÷turulan Pentagon kaynakl× bro÷ürde yaz×ld×ù× gibi uygulamaya geçilir; “kar×÷t×r, bar×÷t×r...” “Yeni koùu÷lara gittik. Ben 70 ki÷ilik dördüncü koùu÷a dü÷tüm. 15 ülkücü var, iki ki÷i de biziz. Gerisi solcu. Ama yukar×da yatan kim, a÷aù×daki kim kimse bilmiyor. Sürekli eùitim. Aral×ks×z mar÷lar söyleniyor. Söyleyemeyenler coplan×yor. Ak÷ama kadar askeri mar÷lar dinletiliyor. Tam bir askeri terör estiriliyor. Talimatlar okunuyor merkezi ses sisteminden. Kenan Evren’in konu÷malar×n× dinletiyorlar. D×÷ar× ç×kart×yorlar, eùitim yapt×r×yorlar, say×m yapt×r×yorlar. Gençliùe Hitabe’yi, ústiklal Mar÷×’n×n bütün k×talar×n× ezberletiyorlar. Nereden baksan en az dört ay kimse kafas×n× kald×ramad×. S×rf eùitim ve dayakla geçti 12 Eylül’den sonraki dört ay. Sonra yava÷ yava÷ gev÷emeye ba÷lad×. Sadece say×m zaman× d×÷ar× ç×k×yorduk koùu÷lardan. Ben as×l orada tan×÷t×m solcularla. Ayn× koùu÷ta, ayn× ranzalarda kal×yorduk. Hepsi vard×. TúKKO, Dev-Yol, DevSol, Partizan, TKP... Arnavutlukçusundan Denizcisine, Mahircisine kadar hepsi oradayd×.” úlk f×rt×na atlat×ld×ktan, askerlerin koùu÷larda estirdiùi terör biraz olsun durulduktan sonra fikir tart×÷malar× yava÷ yava÷ ba÷l×yor. Eliaç×k’×n olduùu bölüme bir ülkücüler, bir devrimciler geliyor. “Saùc×lar da geliyordu, solcular da geliyordu ama ayn× anda gelmiyorlard×. Ayr× ayr× geliyordu” diyor. Farkl× siyasi eùilimdeki tutuklular birbirleriyle konu÷muyorlar, hatta birbirlerini görmeden geçiyorlard× ranza aralar×ndan. Bu noktada ilginç bir gözlemini aktar×yor Eliaç×k: “D×÷ar×dan bakt×ù×n zaman hepsi kafalar× üç numaraya vurulmu÷, bir sürü genç. Ama hiç biri diùeriyle görü÷müyor doùru dürüst. Ama herkes birbirini biliyor. Biz namaz k×lard×k. Cemaat namaz×nda ülkücülerle birlikte olurduk. Solcular seyrederdi.” Ancak koùu÷ muhabbetlerinin en
68
yoùun k×sm× solcularla oluyor Eliaç×k’×n. Devrimcilerle en çok kad×n erkek e÷itliùi, peygamberin evlilikleri, küçük ya÷ta k×zlar×n evlendirilmesi gibi Kur’anla hayat aras×ndaki çeli÷kiler gündeme geliyor. úslam’da özel mülkiyetin var m× yok mu, mülkiyet ne kadar olabilir, bir Müslüman×n sermayesi olabilir mi, yan×nda i÷çi çal×÷t×rabilir mi?.. “Yani solun üzerinde durduùu, ÷u an bizim piyasada tart×÷×lan bir sürü konuyu tart×÷×rd×k solcularla. Yani özel mülkiyetten tut tek parti olur mu, demokrasi olmal× m×, neden Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliùi’nde tek parti var, sonra devlet kapitalizmi... Kapitalizmin ters çevrilmi÷ hali. útiraz ederdim, kar÷× ç×karlard×. Piyasa olur mu, úslam’da kar var m×? Mesela onlar bütün fabrikalar×n, i÷ yerlerinin, maùazalar×n devletin elinde olmas× gerektiùini savunurlard×. Özel giri÷ime kar÷× ç×karlard×. ‘Al×÷veri÷ olmal× ama faiz olmamal×’ derdim, onlar da ‘al×÷veri÷ olduùu zaman kar×n önünü alamazs×n sömürü olur’ görü÷ünü savunurlard×.” Suçu T.C.’yi Y×kmaya Te÷ebbüs Devrimci gençlerle tart×÷t×klar× konular× birbiri arkas×na s×ralarken “Ülkücülerle ne konu÷urdunuz?” sorusunu ayn× ak×c×l×kta yan×tlayam×yor Eliaç×k. “Derin mevzular konu÷mazd×k” diyor, “Onlar derin mevzulara kafay× takmazd×. Onlar, i÷te ‘Biz komünistlere kar÷× mücadele ettik, siz yatt×n×z. Siz niye solculara kar÷× mücadele etmiyorsunuz. Asl×nda siz ye÷il komünistsiniz. Karpuz gibisiniz asl×nda. D×÷×n×z ye÷il ama içiniz k×z×l. Beraber bak sol-
cularla nas×l konu÷uyorsun. Biz iki dakika konu÷am×yoruz, sen solcularla sabahlara kadar konu÷uyorsun. Demek ki bir ortakl×ù×n×z var, anla÷×yorsunuz. Sen d×÷ar×da namaz falan k×l×yorsun ama asl×nda Komünistsin’ derlerdi.” Cezaevine girmeden önce Devrimcilere bak×÷×yla cezaevinde ayn× koùu÷u, hatta ayn× i÷kenceyi payla÷t×ktan sonraki bak×÷× aras×ndaki fark× da net biçimde çiziyor Eliaç×k. “Ben ilk defa bir solcuyla veya bir Ülkücüyle bu kadar yak×n bir mesafede bir y×l ya÷ad×m. Ayn× dayaù× yiyorsun, ayn× ÷artlara maruz kal×yorsun. Bir noktadan sonra solculuk, ülkücülük unutuluyor yani. Mahkumsun. ‘Lan’ oluyorsun. Bize askerler ‘Lan’ derlerdi, ad×m×z× söylemezlerdi. ‘Gel lan, git lan...’ Dolay×s×yla önce ÷artlar×n ortakl×ù×ndan bir muhabbetimiz olu÷tu. Soldakileri daha çok sevdim ama. Onlar×n d×÷ar×da bize anlat×ld×ù× gibi olmad×ù×n× ilk defa gördüm. Nas×l kaliteli insanlard×. Benden bilgililerdi. Dini konular olunca beni dinlerlerdi. Ekonomi, politika, iktisat olunca ben onlar× dinliyordum. Epeyce okumu÷lard×. Epey geli÷tirmi÷lerdi kendilerini.” Ortalama geleneksel, dindar, muhafazakar bir aileden geliyor. úlk gençlik y×llar×nda Ak×nc×lar Derneùi’nde yeti÷iyor. Elbette oralarda emekti, sermayeydi, diye konu÷ulmuyor. Bu sorunsallarla ilk kez cezaevindeki solcular sayesinde tan×÷×yor Eliaç×k. Mapusluùunun birinci y×l×nda ilk kez duru÷maya ç×k×yor. Suçu T.C.’yi y×k×p ÷eriat devleti kurmak... Sonunda beraatle bitecek davas×n×n ilk duru÷mas×nda tahliye oluyor. Cezaevinden ç×k×p
memleket yollar×na dü÷üyor ama art×k o cezaevine giren ve gözü Ak×nc×l×ktan ba÷ka bir ÷ey görmeyen genç deùildir. “D×÷ar× ç×kt×ù×mda 1981’in yaz×yd×. Ailemin yan×na döndüm Kayseri’ye. Ama darbeden sonra her ÷ey çok deùi÷mi÷ti. Ama geri dönünce cezaevinde tart×÷t×ù×m×z konular×n hiç tart×÷×lmad×ù× bir ortama gelmi÷tim tekrar. Bunlarla ne ko÷acaù×m? Yabanc× kald×m, ayr×ks× durdum hep. Mamak’taki ortam× bulam×yordum.” 12 Eylül’ün korkusu insanlar×n iliklerine, kemiklerine kadar i÷lemi÷. Eskiden tan×d×ù× birisinin yan×na gitse, s×f×r numara saçlar×yla en fazla yak×nl×k gösterini “Bir çay iç, git” diyor. únsanlar korkudan yüzüne bakm×yorlar. “Yahu gelin bir otural×m konu÷al×m” dese, “Ne konu÷mas×, deli misin sen” kar÷×l×ù×n× al×yor. Naz×m’×n deyi÷i gelir akl×na, 12 Eylül’ün Kayseri’sinde cezaevinden yeni ç×km×÷ Eliaç×k için “hava kur÷un gibi aù×r”d×r. Çaresiz kendini kitap okumaya verir. Eve kapan×r tam iki y×l. Zaten darbe dönemleri onun için hep iyi kitap okuma zamanlar× olmu÷ ya÷am×nda. Bir 12 Eylül’den bir de 28 öubat’tan sonra “kitap okuma y×llar× gelmi÷”. Radikal úslamc× Yolu Seçti Ortal×kta kimse yok, sosyal faaliyetler s×f×r, örgütler yerle bir... Bu ÷artlarda askere gitmeye karar verir. 1983’te Sar×kam×÷’ta tank çavu÷u olur. Koca birlikte kütüphaneye giden tek askerdir. Terhisine yak×n sicili de arkas×ndan gelir. Rütbelerinin sökülüp er olarak terhis edilmesi gerekiyordur. Komutan× çok sevdiùi için sümenalt× yapar ama dü÷üncelerini de söylemeden edemez: “Asker oldum olal× hayat×mda kütüphaneye gidip kitap okuyan tek bir asker gördüm, sen de terörist ç×kt×n.” Askerlik dönü÷ü úlahiyat Fakültesi’ne girer. Ama amac× okulu bitirip devlet imam× falan olmak deùildir. Merak sald×ù× Arapças×n× ilerletmektir. úlahiyat’×n üçüncü s×n×f×na geldiùinde art×k öùreneceklerini öùrenmi÷, evliliùini yapm×÷, nas×lsa kesinlikle devlet memuru olmayacak birisidir. Art×k kitap ve yay×nc×l×k dünyas×na
girmi÷tir. Bir yandan ilk k×z×, arkas×ndan ikinci, üçüncü, dördüncü, be÷inci çocuklar× olurken, kitaplar× da pe÷ pe÷e s×ralan×r. Bugüne kadar say×lar× 20’yi bulacak kitaplar×ndan ilki “útikat Üzerine” 1992’de yay×nlan×r. Politik olarak da eski “yolda÷lar×”na göre daha radikal tutum alan bir yolu tercih eder. “Refah Partisi kurulurken biz d×÷×nda kald×k. Arkada÷lardan baz×lar× partiye doùru yöneldiler. Eski Ak×nc×lar ikiye ayr×lm×÷t×. Birincisi partiden yana olanlard×. úkincisi ise, partiyle mücadele edilmez, partiyle deùi÷tirilmez, parti hiçbir i÷e yaramaz, diyenler. Daha illegal yollardan gidilmesi gerektiùini savunuyorduk. Yani ‘Halk devrimi laz×m’ diyen 70’lerdeki solun yapt×ù× tart×÷malar gibiydi; demokratik yoldan m×, devrimci yoldan m×; köylerden ÷ehirlere mi, ÷ehirden köylere mi? Biz radikal islamc× bir yolu tercih ettik. Sistemin içine girdikleri için ele÷tirdik. Enteresand×r, Refah Partisi, Fazilet Partisi, yani Milli Nizam çizgisi 2002 y×l×na kadar, AK Parti iktidara gelene kadar hep muhalefetini ele÷tirdik. 2002’de iktidar oldular, bu kez iktidar×n× ele÷tirmeye ba÷lad×k. Çizgimiz hep ayn×yd× yani.” Partile÷meyi reddeden “úslamc×lar”, ad× konmam×÷ cemaatler olarak kitapevlerinde, derneklerde, vak×flarda, dergi ve radyo çevresinde örgütleniyordu 90’l× y×llarda. Eliaç×k da yay×n ve yazarl×k dünyas×na girebilmek için ústanbul’a ta÷×n×r. Kitaplar× da pe÷ pe÷e yay×nlanmaya ba÷lar. Bu arada Kayseri’de bir radyo kurulmu÷tur ve arkada÷lar× orada örgütlenmektedir. Tekrar geri döner Kayseri’ye. Radyoda tefsir program× yap×yordur. Hatta o y×llarda “sahura kalan” müdavimler
aras×nda Abdullah Gül de vard×r Kayseri Milletvekili olarak. Radyonun yan× s×ra bir yerel gazetede de yazmaya ba÷lar. K×sa bir süre kal×p tekrar yay×nc×l×k ve yazarl×k yapmak için bu i÷in merkezi olan ústanbul’a dönmek istemektedir ama ko÷ullar hiç beklemediùi biçimde geli÷ir. Art×k Türkiye 28 öubat sürecine girmi÷tir ve Eliaç×k kendini bu sürecin ortas×nda bulur. “Radyo ve gazeteye bir anda ba÷örtülüler dolmaya ba÷lad×. Okula al×nm×yorlar, devams×zl×klar× dolunca da binbir umutla girdikleri üniversiteden at×l×yorlar. Onlar× programa ç×kart×yorum, gazetede yaz×yorum. Bu arada da hakk×mda sürekli davalar aç×l×yor. 1997’den sonra hakk×mda tam 32 dava aç×ld×. Ben bir anda Kayseri’de kendimi imam hatiplerin, ba÷örtülülerin ve kuran kurslar×n×n sesini duyurduùu, etraf×mda onlar×n baùr×÷t×ù× bir eylemler zincirinin odaù×nda buldum. ú÷ eylemleri organize etmeye kadar varm×÷t×.” Eliaç×k bir eylemin anonsunu radyodan yap×yor, gazetedeki kö÷esinden duyuruyor, an×nda oraya binlerce ki÷i toplan×yor o y×llarda. Böyle bir durum süreklilik kazan×nca durum savc×lar×n da dikkatini çekiyor. úfadeye çaù×ran savc× “Sen burada radyoculuk, gazetecilik yapm×yorsun. Eylemlerin içindesin ve bunlar× örgütlüyorsun. Eylemlerin k×÷k×rt×c×l×ù×n× yap×yorsun” diyor. Anlatt×ù× 28 öubat sürecinin bu noktas×nda durup “T×pk× Gezi’deki gibi” diyor Eliaç×k. “Bana savc× ‘irticai ba÷ provakatör’ diyordu. Bütün Kayseri’nin hesab×n× ben verdim aç×lan onlarca davada. úki defa cezaevine girdim 28 öubat sürecinde. úlkinde 25 gün yatt×m. Bize
69
TÜKENMEZLER GALERúSú úHSAN ELúAÇIK
bir operasyon düzenlediler. Tam 42 ile yayd×lar. ‘Müslüman Gençlik Hareketi’ dediler. Deùi÷im Dergisi çevresi, diye de geçiyordu. Örgüt davas× açt×lar. Yakla÷×k 500 ki÷iyi içeri ald×lar. 220 ki÷iye dava açt×lar. Malatya’dan, ústanbul’dan, Kayseri’den arkada÷lar çoùunluktayd×. Evler bas×ld×, insanlar topland×. Sadettin Tantan’×n úçi÷leri Bakanl×ù× zaman×nda modayd× operasyonlara isim koymak. Bizimkine de ‘öafak Operasyonu’ dediler.” úkinci kez tutukland×ù×nda Kayseri’nin bu kez sivil cezaevine gönderilir. Girdiùi koùu÷ta hüküm giymi÷ bir PKK’li vard×r. O s×rada yerel bir televizyon kanal×ndan haberleri izliyor. Haberde silahlar gösteriliyor, örgütte silah yok ama haberlerde araya parça koymu÷lar. Kayseri Gündem gazetesi yazar×, falanca radyonun yorumcusu yakaland× diye ak×p gidiyor haber. Bir kanalda, ‘úslami Hareket’ deniliyor yakaland×klar× örgüte, ba÷ka bir haberde ‘öafak Hareketi’, bir diùer haberde ‘Malatyal×lar Hareketi’... Yedi sekiz kanalda da örgütün ismi farkl× veriliyor. Haberler bitince PKK’li dönüp “Sizin örgütün ismi neydi? Kaç tane isim sayd×lar valla ben anlayamad×m ne olduùunu” diyor. Asl×nda örgütlerine ad vermek gibi bir gelenekleri yok. Genellikle çevresinde topland×klar× yay×n×n ad×yla an×l×yorlar. “Bizim örgütün ad× yok” deyince, PKK’li mahkum durumu hiç beùenmiyor: “Olur mu, niye adamlar×n size örgüt ad× vermesine izin veriyorsunuz. Bak bizimki Partiye Kalkeren Kürdistan.
70
Ad×n× koy ki ba÷kas×na koydurma. Böyle illegallik olmaz. úllegalliùin içine ettiniz yani...” “Rah÷an Aff×”yla tahliye olur. Ancak radyo yorumlar×n× da gazete yazarl×ù×n× da b×rak×r. Çünkü aç×lan davalar, kesilen para cezalar×yla iki yay×n da ç×kmaza girmi÷tir. Bir süre daha devam etse ikisini de kapatacakt×r 28 öubatç×lar. B×rak×r radyoculuùu ve kö÷e yazarl×ù×n×. Yeniden evine kapan×r okumak ve kitap yazmak için. 1998’den 2002’ye kadar sürer bu çal×÷maya, üretmeye dönük ama içe kapan×k hayat. Bu süreçte iki kitap daha bitirmi÷tir. “Dört y×l okudum ve kitap yazd×m. Ba÷ka bir ÷ey yapmad×m. ústanbul’a gelip yay×nc×l×ù× ve yazarl×ù× sürdürmeliydim. Cezalar bir yandan ertelenmi÷, bir yandan davalar yava÷ yava÷ bitiyor. Ta÷×nd×m ústanbul’a. Bir yandan kitaplar yaz×yorum, bir yandan da yazd×ù×m kitaplar× yay×nl×yorum.” 1990’l× y×llar×n sonuna doùru parti kurulmas×na kar÷× olan fikirlerinde de bir yumu÷ama olur. Bu yöntemin de kullan×labileceùini dü÷ünmeye ba÷lam×÷t×r. ú÷te bu süreçte 2002 seçimlerinde yeni bir rüzgar estirir AK Parti. Eliaç×k da hem ilk, hem de son kez AK Parti’ye oy verir. Bir y×l bekledikten sonra iktidara tan×d×ù× sürenin dolduùunu dü÷ünerek aç×ktan aç×ùa ele÷tirmeye ba÷lar AK Parti iktidar×n×: “Kemalistlerin Yerine Geçtiler” “Bir dü÷ünce adam× elinde güç olan× ele÷tirmelidir. Elinde güç olmayan× ele÷tirmeyi namertlik olarak bulurum. Ama ÷imdi iktidara hemen gelir gelmez vurulmazd×. Onun için bir y×l bekledim. Bir y×l sonra az çok kestirdim i÷in nereye gideceùini. öuradan belliydi ki, bunlar×n sistemi temelden deùi÷tirmeye niyetleri yok. Devletin temel davran×÷lar×n× deùi÷tirmiyorlar. Davran×÷lar×n× devlet yap×yorlar. Kemalistlerin yerine geçmeye niyetleri var. Kemalistlerin yerine geçecekler ve onlar×n yapt×klar×n× yapacaklard×. Bir gün bunlar 28 öubat’ta yap×lanlar×n ayn×s×n× bize yapacaklard×. Yapt×lar da. Gezi’de ortaya ç×kt× bu. 28 öubat’ta yap×lanlar×n ayn×s×na maruz
kal×yorum bu günlerde. K×yamet gibi sald×r×yorlar. 28 öubat sürecinde tezgahlanan Kalkanc× kasetleri gibi. Kaset bulamad×klar× için montaj fotoùraflar yap×yorlar. M×s×r’da katliam olmu÷. Adam onun yan×na benim resmimi koymu÷ ve Mursi devrilmeden önce att×ù×m twiti de alt×na yap×÷t×rm×÷, ‘Bak úhsan Eliaç×k katliamlar× destekliyor’ diye. Erdoùan iktidar× ÷ehvetle isteyen birisi. Bundan zevk al×yor. úbadet gibi, ibadet a÷k× gibi iktidar talebinde bulunuyor. Dolay×s×yla bu eninde sonunda bir gün ortaya ç×kacakt× ve dü÷ündüklerim, öngördüklerim tamamen ÷u anda kar÷×m×zda. Tiran olma ihtimali bile var.” Eliaç×k’a göre ÷u andaki iktidar úslami cepheden gelen ele÷tiriye aç×ktan kar÷× ç×kam×yor. Daha çok nefret objeleriyle örtü÷türme yoluna gidiyorlar. Muhafazakarlar×n öteden beri nefret ettiùi Ergenekonculuk ve darbecilik. Bir de 28 öubat’taki “hocalar” Ya÷ar Nuri ve Zekeriya Beyaz... ú÷te iktidar muhafazakar kesimin nefret objeleri yan×na úhsan Eliaç×k’× da koyarak gözden dü÷ürmeye çal×÷×yor. “Gül’ün Cumhurba÷kan× seçilmesinden sonra, televizyona ç×kmaya ba÷lad×m, internet sitelerinde yaz×lar×m ç×kt×. Ele÷tirinin dozunu artt×rmaya ba÷lad×m. Türkiye’de bir kapitalizm olduùunu, bunlar×n iktidara geldikten sonra kendilerini kapitalist sistemin nimetlerine kapt×rd×ù×n× söylüyorum. Vesayet rejimi, diyor, askeri tasfiye ediyor. Ama kendi adamlar×n× yerle÷tiriyor. Kapitalizm ayn× kapitalizm ama, bir isim koymak gerekir, dedik ve bunlar×n kapitalizme abdest ald×rd×ù×n× söyledim.” Eliaç×k, úslami motivasyonu yüksek bu iktidara úslami aç×dan ele÷tirilerini yoùunla÷t×rd×kça çevresindeki ilgi odaù× giderek büyür. Özellikle gençler ç×kar ortaya kendisi gibi dü÷ünen. “Telefonlar, insanlar gelmeye ba÷lad×. Yaùmur gibi insan geliyor. Platformlar kurulmaya ba÷land×; Ani Kapitalist Müslümanlar, Devrimci Müslümanlar gibi. Onlar da kendiliùinden ortaya çkt×. Sonra 2011 Ramazan’×nda lüks iftarlar protesto edildi. 2012’de 1 May×s’a kat×lmaya karar verdik. Önce Fatih Camisi’nde g×yabi cenaze nama-
7
8’liler Giri÷imi taraf×ndan geçtiùimiz günlerde düzenlenen panele konuk olan Anti Kapitalist Müslümanlar sözcüsü úhsan Eliaç×k, “úslamiyet’te e÷itlik ve özgürlük”, “Gezi direni÷i” ve “Son politik geli÷meler” hakk×nda deùerlendirmelerde bulundu. 78’liler Giri÷imi ústanbul Meclisi taraf×ndan ayda bir düzenlenen “Kahvalt×l× Söyle÷iler” ilk konuùu Anti Kapitalist Müslümanlar’×n sözcüsü úhsan Eliaç×k oldu. Eliaç×k toplant×da “úslamiyet ve e÷itlik”, “Gezi direni÷i”ve gündemin öne ç×kan konular× hakk×n-
da bir sunum yapt×. Eliaç×k, ç×k×÷×nda e÷itlikçi ve özgürlükçü olan bütün dinlerin saraylar×n, imparatorlar×n eline geçince yozla÷t×ù×na, úslamiyet’in özünde e÷itlikçi ve özgürlükçü bir cevher bulduùuna dikkat çeken Eliaç×k “Kuran’×n özü e÷itlik, adalet, özgürlük ve vicdand×r. Bu kadar basit… Bundan ötesi ritüellerdir. Tarihler boyu peygamberlerin dini format içinde söylediklerini, Marksizm seküler bir dille din olmaks×z×n söylemi÷tir” diye konu÷tu. Sunumun ard×ndan soru cevap bölümüne geçilen panelde “Gezi Dire-
ni÷ine ili÷kin bir soruya Eliaç×k ÷öyle yan×t verdi: “Gezi’de bir rüya ya÷and×. Ortakl×k, karde÷lik, dayan×÷ma ve payla÷×m… Bu rüyan×n devam etmesi gerekiyor. LGBT bireylerle dindarlar yan yana durdu, ulusalc×larla Kürtler de öyle… Biz namaz k×larken ateistler bizim etraf×m×zda çember olu÷turdular. Bu gerçekten bir rüyad×r. Rüyalar× biri görür, ba÷kalar× inan×r ve gerçekle÷tirmeye çal×÷×r. Dinci adam, adam g×rtlaklarken ayet okuyor, ateist kad×n Gezi’de bir kedi gazdan boùulurken aùl×yor. Bu iki tabloyu kar÷×la÷t×rd×kça benim beynimde depremler oluyor. Yeryüzü sofralar×nda hep bunlar× anlatmaya çal×÷t×k.” Kürt, Türk, Çerkes, Alevi, Sünni, Kad×n erkek herkesin bu topraklarda e÷it ve özgür ya÷amas× gerektiùini vurgulayan Eliaç×k, Rojava ve M×s×r’daki katliamlara dikkat çekerek her türlü katliam× lanetlediùini belirtti.
z× k×ld×k. Binden fazla insan kat×ld×.” Eliaç×k’×n o 1 May×s’ta cami avlusunda namazdan önce yapt×ù× konu÷ma, asl×nda herkese yeni bir hareketin ba÷lad×ù×n× duyuruyordu. ööyle demi÷ti Eliaç×k: “Burada reddi miras yap×yoruz. Bundan y×llarca önce Fatih ve Sultanahmet camilerinden toplan×p dönemin muhafazakar-mukaddesatç× Müslüman gençliùi Deniz Gezmi÷leri ta÷lamaya gitmi÷lerdi. Onlar 6. Filo’yu protesto ediyordu. Bunlar da 6. Filo’yu protesto edenleri protesto ediyordu. Bundan 40 y×l sonra biz çocuklar× ve torunlar× olarak yine burada toplan×yoruz, bu sefer Deniz Gezmi÷lerin an×ld×ù×, fotoùraflar×n×n as×ld×ù× yere gidiyoruz, 1 May×s’a gidiyoruz. Önce 1 May×s’ta ölenler için g×yabi cenaze namaz× k×l×yoruz. Bizim bu hareketimiz ayn× zamanda bir reddi mirast×r. Bize devredilen,70’li y×llardan kalan bu miras× reddediyoruz. Ke÷ke o zaman Deniz Gezmi÷lerin yan×nda yer alsalard×... Ama biz 40 y×l gecikmeyle bunu yap×yoruz...”
Toplumun belli bir kesimi taraf×ndan 1 May×s’a kat×l×m×yla dikkati çeken Eliaç×k ve onun gibi dü÷ünen gençlerin bilinilirliùi Gezi olaylar×nda adeta patlama yapt×. Anti Kapitalist Müslümanlar×n varl×ù×, Gezi’de, Ataist gençlerin çevrelerinde olu÷turduùu koruma duvar×n×n önünde namaz k×lmalar× AK Parti iktidar×n×n elinden önemli bir silah× da ald×. Gezi eylemini karalamak için her türlü yalana, kara propagandan×n en ilkel araçlar×n sar×labilen iktidar sahipleri, Eliaç×k ve arkada÷lar×n×n varl×ù× nedeniyle bir tek iftiray× atamad×; “Dinsizler, Allahs×zlar, úslam dü÷manlar×...” Gezi sonras×nda Türkiye’nin dört bir yan×nda kurulan Yeryüzü Sofralar× adl× iftarlara Ramazan boyunca bir kentten diùerine yeti÷meye çal×÷an Eliaç×k, özellikle Sosyalist solun emek, vicdan ve özgürlükler baùlam×nda bir araya gelebileceùinin ve bu birlikteliùin kal×c× olabileceùinin en aç×k göstergesi oldu. Bu zamana dek Türkiye’de olu÷an úslami davran×÷ kal×plar×n×n zincirlerini k×ran Eliaç×k’× NATO protestolar×ndan
Hrant Dink’i anma toplant×lar×na kadar e÷itlikten, özgürlükten, emekten yana bu ülkeyi ilgilendiren her eylemin içinde görmek mümkün. úslamc×lar için de, bu zamana dek çizdikleri ana davran×÷ biçimi nedeniyle úslamc×lara kar÷× soùuk, hatta tepkili yakla÷an sosyalistler için de Eliaç×k ve onun çizgisini izleyenler yeni bir vicdan hareketinin simgesi oldu. Çünkü úslamc× motivasyonu yüksek görünen AK Parti iktidar×n×n bütün yald×z×n× kaz×yorlar ve úslam ad×na geldikleri iktidar×n büyülü ÷atafat×na olan dü÷künlüklerini dost dü÷man herkese te÷hir ediyorlar. “Yiyeceùi ekmeùi olmad×ù× halde k×n×ndan s×yr×lm×÷ bir k×l×ç gibi isyan etmeyen insan×n akl×na ÷a÷ar×m” diyen, Peygamber’in “karde÷i” Ebu Zer f×trat×ndan; úslam dininin devrimciliùini, Marksizme dönük bir anlay×÷la yorumlayan Ali öeriatî’nin yolundan gelen úhsan Eliaç×k ve onun gibiler sayesinde öùreniyor herkes; bu “kendine Müslüman”lar×n kapitalizme abdest ald×rd×ù×n×.
Eliaç k: Gezi’de Bir Rüya YaĆand
71
KÜLTÜR SÜNÜT DúL
Dil: Politikada Merkezî Unsur Bütün toplumsal hareketler, dil üzerinden beslenmektedir. Her dönem kendi ideolojisini oluĆturduĈu gibi, her ideoloji de kendi literatürüne ve görüĆlerine uygun bir jargon ve söylem biçimi yaratmaktad r.
Sultan Karata÷ sultankaratas@hotmail.com
D
il nedir, diye sorgulamaya girmi÷tim ilk yaz×mda. Ard×ndan da sonunun pek de nereye varacaù×n× kestiremeden anadil, dil ve toplumsal kavray×÷ üstünden devam etmi÷tim. Oysa gerçek anlamda dilin ne olduùunu ve böylesi bir ara÷t×rman×n sonunu, içeriùi itibariyle kestirmek zor görünmektedir. Zira dilin ne olduùu konusunda hala bir kavram karga÷as× bulunmaktad×r. Kimilerine göre ‘dil ya÷ayan bir organizma’, aù×rl×kla kabul gören görü÷e göreyse “dil kültürel bir olgudur”. Dil insan var olduùu sürece, tarihin sonraki ku÷aklara aktar×lmas×nda en etkili ve tarihi canl× tutan bir araç olarak süregelmi÷tir. Dil 19. yüzy×l×n ortalar×ndan itibaren siyasi, toplumsal ve kültürel teoride gittikçe merkezi bir konu olmu÷tur. 20. yüzy×lda ise insan bi-
72
limlerine ve sosyal bilimlere egemen olan trendlerin çoùu ‘dilbilimsel dönü÷ler’ olarak adland×r×lm×÷ ya da bir biçimde dile, söyleme ve dü÷ünmeye odaklanm×÷t×r. Ayr×ca dilin dünya üzerine dü÷ünme ve dünyay× anlamland×rma biçimimiz ile derinden bir baù× olduùu görü÷ü, dilbilimciler aras×nda çoùunlukla kabul görmektedir. Dil, politika için merkezi bir unsur olmas×n×n yan× s×ra; kültürle de iç içedir. Bu noktada, Dünya sözcüklerle politikle÷erek ve terimleri anlamland×r×larak günlük ya÷amda kar÷×m×za ç×kmaktad×r dersek, san×r×m abart×l× olmaz. 20. Yüzy×l×n önemli filozoflar×ndan say×lan Avusturyal× felsefeci Wittgenstein’×n ÷u vecizesi bu anlamda yerinde görünmektedir: ‘Bir sözcüùün anlam× o sözcüùün dildeki kullan×m×d×r.’ Politikada Dilin Manipülasyonu Dilin politikadaki kullan×m×, sorunlu ve karma÷×k alanlardan biridir. Bunun önemli sebeplerinden biri, dilin her alanda kolayca uygulamaya elveri÷li olmas× ve zenginliùi itibariyle de manipülasyona yatk×nl×ù×d×r. Top-
lumda kullan×lan dil, kendi içinde bir ideolojinin ürünüdür ve bu dil, toplumdaki bütün kurumlarda hiyerar÷ik bir ÷ekilde içselle÷mi÷tir. Bir anlamda, kurumlar×n dokusuna, devlet elinde bulunan her türlü ayg×t arac×l×ù×yla i÷lenmi÷ ve kan×ksan×r hale getirilmi÷tir. Bütün toplumsal hareketler, bu dil üzerinden beslenmektedir. Çünkü toplumsal hareketler dilden güç alarak ivmelerini art×rmaktad×r. Her dönem kendi ideolojisini olu÷turduùu gibi, her ideoloji de kendi literatürüne ve görü÷lerine uygun bir jargon ve söylem biçimi yaratmaktad×r. Politikada dil, yönetenlerle yönetilenler aras×nda yürütülen diyalogda en önemli unsurdur. En geni÷ anlam×yla dil semboller, her türlü bildiri÷im i÷aretleri, hareket, yaz×, görüntü ve konu÷ma dilleri halinde geçerlidir. Yöneticiler için kitlelere giri÷ olanaù×d×r. Dilin politikada etkili kullan×m× deùi÷ik yöntemlerle mümkün olabilmektedir. Ortak hedefler, çoùu zaman farkl× ideoloji ve görü÷teki insanlar×n dili ayn× yöntemlerle kullanmalar×na f×rsat vermektedir. Günümüzde kullan×lan politik dil, seçilen tümceler ve teknolojiyle her gün türetilen yeni sözcükler, dilin manipülasyonunu da gittikçe kolayla÷t×rmaktad×r. Tespitlerimize görsel dünyan×n ve medyan×n çarp×c× zenginliùini de katarsak; dilin dayan×lmaz hafifliùini daha iyi gözlemleyebiliriz. Dünyada var olan ve varl×klar×n× sürdürmek isteyen sistemler, politik anlamlar×na sözcüklerle ula÷maktad×rlar. Hâkim ideolojiler, kendi kültürünü yaymak için kullanacaklar× dili yaratmakta ve onun yayg×nla÷mas×nda en çok bas×n-yay×n organlar×n× kullanmaktad×rlar. Egemen sistem, hâkim
Salih Kandal Ölümsüzdür
KK tarihinde “Hilvan olaylar×” olarak bilinen ve 1977 ile 1979 y×llar× aras×nda ya÷anan çat×÷malarda ya÷am×n× yitirenler, Salih Kandal’×n 34. ölüm y×ldönümü dolay×s×yla Hilvan
öehir Mezarl×ù×’nda düzenlenen tören ve BDP úlçe binas×nda verilen mevlitle an×ld×. 34 y×l önce Hilvan’a baùl× K×rba÷× köyünde AP Milletvekili Mehmet Celal Bucak’a kar÷× yap×lan sald×r×da ya÷am×n× yitiren Salih Kandal’×n mezar× ba÷×nda MEYA-DER öncülüùünde biraraya gelen yüzlerce yurtta÷ Salih Kandal’×n posteri ve “öehidên merumeta me ne” pankart×n× açt×. S×k s×k “öehit namirin” slogan× atan yurtta÷lar, bir dakikal×k sayg× duru÷unda bulundu. Ard×ndan dönemin canl× tan×ù× da olan BDP PM üyesi Sait Üçlü, yapt×ù× k×sa konu÷mada, “buras× sözün bittiùi yerdir” dedi. Üçlü devamla , “úlk ÷ehidimiz ‘Söz onurdur, onuru çiùnetmeyeceùiz’ diyor. Söz aù×zdan ç×kar.
Aù×zdan giren deùil, ç×kan insan× kirletir. öehitlerimiz onurlar× ile bu ülke ve halk×n özgürlüùü için mücadele ettiler. 36 y×l önce ilk ÷ehidimiz burada topraùa dü÷ünce bir avuç insand×k. 35 y×lda kimsenin hayal etmediùi noktaya geldik. Bu topraklar×n bir yan× Nemrut’tur, karanl×kt×r, zulümdür; bir yan× da emektir, úbrahim’dir, halkt×r, özgürlük ve hakikat aray×÷×d×r. Hakikat a÷k, a÷k özgür ya÷amd×r. Onlar hakikati, demokrasiyi, özgürlüùü büyük bir a÷k ile arad×lar. O a÷kla mücadele ettiler, o a÷kla topraùa dü÷tüler” ... diye konu÷tu. Akabinde Hilvan’da ya÷am×n× yitirenler için BDP binas× dam×ndaki fotoùraf sergisi izlendikten sonra etkinlik sona erdi.
bir formül üretmek için cinsiyet, s×n×f, ×rk gibi parametrelerle toplumu bölüp, toplum üzerinde tahakküm kurarken dil ile bunu destekler. útalyan dilbilimci Franco Lo Piparo’ya göre toplum olarak kulland×ù×m×z dil, konu÷urken seçtiùimiz sözcükler üzerinde bütünüyle özgürce seçim yapabileceùimiz yan×lg×dan öte bir ÷ey deùildir. Nas×l konu÷acaù×m×za ili÷kin kararlar, aç×k bir biçimde genellikle hükümet taraf×ndan finanse edilen ve var olan gramer kitaplar×, sözlükler ve hükümet destekli eùitim sistemi taraf×ndan ÷ekillendirilmektedir. Ba÷ka bir deyi÷le, dilin kullan×m× birçok kurumsal kaynaù×n etkisi ve yönlendirmesi alt×ndad×r. Özel olarak dil, politikada hitabet ve yaz× sanat× olarak da çok önemlidir. Meydanda, salonda, radyoda, ekranda konu÷ulan ve konu÷mac×n×n kitleyi etkileyen dili, sonuç almakta büyük rol oynar; ba÷ar× saùlar. Politikac×lar dilin bütün incelik ve tekniklerini kullanarak kendi güçlerini toplum üzerinde hissettirip dili en büyük silah olarak kullanmaktad×rlar. Dilin bu ince kullan×m sanat× retorik olarak tan×mlanmaktad×r.
Yunan’dan Günümüze Retorik Politik dile yak×n ve onunla birebir ili÷kisi olduùundan, yukar×da söz ettiùim retorikten ve retoriùin tarihçesinden bahsetmek istiyorum. Anlat×lanlar ×÷×ù×nda dünyada var olan ve varl×klar×n× sürdürmek isteyen sistemler, politik anlamlar×na sözcüklerle ula÷maktad×rlar. Retorik basit tan×m×yla ‘topluluk önünde etkili konu÷ma sanat× ve becerisidir.’ Konuya ili÷kin yaz×lar, eski M×s×r ve Yunan ÷ehir devletlerine dayanmaktad×r. Özellikle antik çaù Yunan filozofu Aristo’nun (M.Ö. 384M.Ö. 322) bundan 2300-2400 y×l önce yazd×ù× Konu÷ma Sanat× (Rhetoric) adl× kitab× bugün hala birçok çal×÷maya temel te÷kil etmektedir. Aristo insan× ‘siyasal bir varl×k’ olarak tan×mlarken bu siyasi varl×klar×n ayn× zamanda ‘iyi ya÷amalar× gereken bir toplumsal bütünlük’ olduùuna dikkat çekmektedir. Dolay×s×yla, toplumla iyi ileti÷im kurabilmenin en saùl×kl× yolunun onlarla konu÷mak, onlara hitap etmek olduùu dönemlerde, toplum kar÷×s×nda etkili konu÷ma becerisi çok önem ta÷×maktad×r. O dönemlerde hitabet, al×nan eùitimin bir parças×d×r.
Geçmi÷teki söylem ve hitabet ÷ekilleri incelendiùinde dini, siyasi ya da kurumsal liderlerin hitabet yeteneklerinin çok güçlü olduùu görülmektedir. Retorik günlük dilde, siyasette, hukukta, hatta saùl×k kuramlar×nda ve onlar×n söylemlerinde hep etkili bir ÷ekilde kullan×lm×÷t×r. Retorikte gerekli olan ana malzeme, esas olarak üç temel öùeye dayanmaktad×r: Bir konu÷mac× yani orator, dinleyici topluluùu ve üzerinde farkl×l×klar×n tart×÷×ld×ù× konu. Retorik edebiyatta, siyasette, mahkemelerde, doùal dilde, bilim d×÷× ak×l yürütmede, fikirde, güzel konu÷mada, örtük unsur içinde, örtük olan×n arkas×ndaki niyette ortaya ç×kar. Esnek yap×s× itibariyle retorik kendini k×s×tlamam×÷, yay×lm×÷t×r. Retorik, mahkemede adaleti gerçekle÷tirmek, politikada yarar saùlamak ve esas olarak ikna amac×yla, en etkili ve cezbedici bir biçimde kullanma sanat× olmu÷tur.
P
Kaynakça: Language and Hegemony (Peter Ives, 2004) - Retorik (Aristotoles: 2012, YKY) XX. Yüzy×lda Dilbilim ve Göstergebilim Kuramlar× (Mehmet R×fat: 2005, YKY) Deùi÷en Dünya Deùi÷en Dil (Macit Gökberk: 2007, YKY)
73
TÜRKúYE MECLúS
Politik Rapor’dan 78’lileri tüketemediler. Neden mi? ĉnsan tükenmez de ondan! ĉnsan varsa zulme karĆ direniĆ tükenmez! Umut tükenmez! Vicdan tükenmez! Hak, hukuk, adalet tükenmez de ondan! 78’lilerin Tarihi ve Mücadelesi’nden... 19. Dönem Türkiye 78’liler Meclisi Diyarbak×r/1-2 Haziran 2013 …
7
8’lilerin yürüyü÷ü 1999 y×l×n×n Kas×m ay×nda ba÷lad×. Son derece gösteri÷siz, sessiz, sade ama bir o kadar da sahici ve kendinden emin bir yürüyü÷tü bu. Ba÷ka nas×l olabilirdi ki? 78’lilerin yokluùu ön bir kabuldü. 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 20 y×l geçmi÷ti. Arada 20 y×l gibi büyük bir zaman dilimi bo÷luùu vard×. 78’liler olarak birbirimizi 1980 öncesinden, sorgu ve i÷kence merkezlerinden, zindanlardan hayal meyal biliyorduk, ama fiziki özelliklerimizin zamana direnme gibi bir yetisi olmad×ù×ndan birbirimizi tan×makta zorluk çekiyorduk. En önemlisi 12 Eylül’le ba÷layan yenilgi ve geri çekilme süreci, ‘sosyalist’ sistemin çökmesi, solun her toparlanma çabas×n×n akametle sonuçlanmas×, umutsuzluk ve karamsarl×k duygusunu artan ölçüde derinle÷tirmi÷ti. Solun tüm eùilimleriyle, bildiùimiz tan×d×ù×m×z ili÷kilerle konu÷uyorduk. Yakla÷×m olumsuzdu. Görünen ÷ey ‘bizim ku÷ak’ diye bir ÷eyin olmad×ù×’ idi. Öyle ki konu÷tuùumuz çoùu arkada÷ geçmi÷inden utan×yordu. ‘Yitik ku÷ak’ politikas× tutmu÷ gibiydi. Gerçekler ac×d×r ve maalesef gerçek buydu. 14 y×l önce 1999’un Kas×m ay×nda yani 2000’li y×la girerken 78’liler diye bir ku÷ak ve 78’liler diye kavram da yoktu. Alg× buydu… Peki, bu gerçek miydi? Hay×r, deùildi! Dolay×s×yla ilk iki y×l×m×z ‘78’liler ku÷aù× var’, ‘bu ku÷ak yüz binleriyle
74
19. dönem Türkiye 78’liler Meclisi 1970’li y×llarda tarihi bir rol oynad×, yine oynayacak’ , ‘bu ku÷ak toparlanacak, kendini yeniden kuracak, 12 Eylül darbecilerini yarg×layacak, demokrasinin önünü açacak’ dü÷üncesini memleketin dört bir yan×nda sürekli ve sistemli bir ÷ekilde anlatmakla geçti. Kurduùumuz cümlelere en ba÷ta eski okul arkada÷lar×m×z, öi÷li Siyasal Bilgiler Fakültesi öùrencileri ve çevre ili÷kileri destek verdi. Buradan ústanbul’a, Türkiye’ye doùru 78’lilik dü÷üncesi geli÷ti. Ortaya att×ù×m×z 78’liler dü÷üncesinin hayat içinde kar÷×l×ù× vard×. 12 Eylül darbesinin silindir gibi üzerinden geçtiùi, ezilen, sanki hiç ya÷amam×÷ gibi yok say×lan, her biri bir tarafa savrulan 78’liler, kendine özgün bir yolla sab×rla örülen baù×ms×z bir alanda toparland×, bir ku÷ak olarak kendini kurdu ve tarih sahnesindeki yerini ald×. Bugün herkes 78’lileri biliyor. 78’lileri anlatan an×lar, romanlar, öyküler, ÷iirler yay×mlan×yor. Sempozyumlar, paneller, forumlar, TV programlar×, radyo ve gazete söyle÷ileri, tart×÷ma-
lar yap×l×yor. 78’lilerin ya÷anm×÷l×klar×n× öykülerini konu alan filmler izlenme rekorlar× k×r×yor. 12 Eylül cuntas×n×n ve egemen oligar÷ik ayg×t×n ‘Yitik ku÷ak” politikas× yenildi. 78’lileri tasfiyeye yat×rma politikas× yenildi. Bugün 78’lilk dü÷üncesi var. 78’liler ve 78’liler hareketi var. Kan×t m×? Kan×t biziz. 14 y×l önce Türkiye’de, 12 Eylül, genellikle 12 eylül darbesinin y×l dönümlerinde hat×rlan×rd×. Toplum ve halk, 12 Eylül’ü geçmi÷te kalm×÷ bir hadise olarak kan×ksar olmu÷tu. Bugün Türkiye’de 12 Eylül bütün yönleriyle tart×÷×l×yor. Daha da ötesi, iki darbeciyle s×n×rl× olsa da 12 Eylül yarg× konusu oluyor. Diyarbak×r 5 No.lu Cezaevi ile ilgili soru÷turma aç×ld×. Yarg× konusu oldu. 78’liler Tasfiye Edilmeden... 78’liler, Kürt ve Türk halklar×n×n karde÷çe ve özgürce birlikte ya÷ad×ù× bir Türkiye idealine canlar×n× verecek kadar baùlanm×÷ bir gençlik ku÷aù×yd×lar. 70’lerin Kürt, Türk ve farkl× mil-
YAąIYORLAR!
M. Hayri DurmuĆ, Kemal Pir, Akif Y lmaz, Ali Çiçek liyetlerden ilerici, yurtsever, devrimci gençleriydiler, yüz binlerleydiler. 78’lilerin sesi k×s×lmadan Türkiye, ABD, úsrail, M×s×r, Suudi Arabistan ve Katar’×n stratejik suç ortaù× durumuna dü÷ürülemezdi. 78’liler tasfiye edilmeden emekçi halk×n al×n teri emperyalistlere, tekelci sermayedarlara, büyük toprak sahiplerine, tefecilere pe÷ke÷ çekilemezdi. Türkiye IMF’ye teslim edilemezdi. 78’liler k×r×lmadan kontrgerilla çeteleri çe÷itli biçimler alt×nda, zehirli bir sarma÷×k gibi bütün ülkeyi saramazd×. 78’liler yenilmeden, Kürt halk×n×n özgürlük mücadelesi yaln×z ba÷×na b×rak×lamazd×. 78’liler, i÷te bu yüzden hiçbir ku÷aù×n maruz kalmad×ù× büyük haks×zl×klarla yüz yüze kald×lar. “Kahrolsun Fa÷izm” dedikleri, fa÷izme ve gericiliùe kar÷× demokrasiyi, savunduklar× için k×r×ld×lar. “Üretenler yönetsin” dedikleri, sermayeye kar÷× emeùin hakk×n× ve sosyalizmi savunduklar× için sürüldüler. ústanbul, Ankara, úzmir sokaklar×nda “Kurdara Azadi” dedikleri ve özgür Kürt hareketinin potansiyel müttefiki say×ld×klar× için tasfiye edildiler. Diyarbak×r’da, Mardin’de, Urfa’da “Kahrolsun sömürgecilik” dedikleri, Kürt halk×n×n kendi kaderini tayin hakk× için yola ç×kt×klar× için öldürüldüler, Diyarbak×r zindan vah÷etini ya÷ad×lar. 12 Eylül’cüler, topluma, Kürt ve Türk halk×na ve ezilen milliyetlere diz çöktürmek için 78’lileri i÷kenceden geçirdiler, ast×lar, yüz binlercesini cezaevine doldurdular, d×÷ar× ç×kt×klar×nda yurtta÷l×k haklar×ndan mahrum b×rakt×lar. Olmad×. 78’lileri tüketemediler. Neden mi? únsan tükenmez de ondan! únsan
varsa zulme kar÷× direni÷ tükenmez! Umut tükenmez! Vicdan tükenmez! Hak, hukuk, adalet tükenmez de ondan! Direni÷ ya÷at×r ve ya÷amakt×r da ondan… 78’lilerin Kampanyalar× Öncelikle ÷u veya bu ölçüde bir araya gelen 78’liler, yirmi y×l boyunca yap×lan tek yanl× ideolojik, politik, kültürel sald×r×lara, hileli yönlendirmelere cevap verdiler. Duru÷lar×n× ortaya koydular. Hakikat, vicdan, hak hukuk, adalet kavramlar× üzerinden kendi programlar×n× ve felsefelerini ortaya koydular. Gasp edilen kamusal ve siyasi haklar×n×, medeni haklar×n× k×sacas× “Yurtta÷l×k Haklar×n× ústiyoruz!” ad× alt×nda yürüttükleri kampanya ile kazanma mücadelesini verdiler ve bunu kazand×lar. ‘Yasaklar kalkm×÷t×… S×ra darbecilerde idi. 12 Eylül darbecilerinin yarg×lanmas× için, “Anayasa’n×n geçici 15. Maddesi’nin kald×r×lmas×, Gerçekleri Ara÷t×rma ve Adalet Komisyonlar×’n×n Kurulmas×” mücadelesini verdiler. Türkiye’de darbeyi haz×rlayan kö÷e ta÷lar×na dair dosyalar açt×lar: 1 May×s 1977 ve Mara÷ katliamlar× dosyalar×yd× bunlar… 12 Eylül darbesi, Darbe giri÷imi düzeyinde kalmam×÷t×. Darbeciler, Anayasa’n×n Geçici 15. Maddesi’nin ve devletle÷en darbenin uluslararas× hukukun güvencesi alt×nda ‘cezas×zl×k’ halini saùlama alma rahatl×ù× içindeydi. Kendilerince ‘zaman a÷×m×’ kavram× da lehlerine i÷liyordu. 78’liler ‘únsanl×k suçlar×nda zaman a÷×m× olmaz’ müktesebat× baùlam×nda, Erdal Eren ve 6 Haziran katliam×, Veysel Güney dosyalar×n× açt×lar. K×z×ldere, úbrahim Kaypakkaya dosyalar×n× açt×lar. Diyarbak×r 5 No.lu Askeri Cezaevi dosyas×n× açt×lar. Bu alanda ‘Devlet hakikat komis-
yonunu kurmazsa ya da ön ayak olmazsa, olmaz’ ezberini bozdular. Kürt ve Türk halklar×n×n ilerici, yurtsever, devrimci evlatlar×n×n özgücüyle, emeùiyle, dayan×÷mas×yla yasalar önünde ‘gayri resmi’ ama toplum vicdan×nda son derece me÷ru olan Hakikat Komisyonu kurdular. Bu ayn× zamanda Türkiye’de kurulan ilk ve tek me÷ru Hakikat Komisyonu oldu. 78’liler kurulduùu tarihten itibaren her y×l gerçekle÷tirdikleri Türkiye Meclislerinde ana tema ve ÷iarla çe÷itli kampanyalar sürdürdüler. Kas×m 1999 – öubat 2002 y×llar×nda, ‘78 ku÷aù× ve 12 Eylül darbecilerinin yarg×lanmas×’ fikrinin ortaya ç×kt×. 2 Mart 2002 - 4 Mart 2004 y×llar×, 78’lilerin ve 30 Ocak 1987 öncesinin gasp edilen kamusal, siyasi ve medeni haklar×n× kazanma y×llar×yd×. Kampanyam×z×n ad× “ Yurtta÷l×k Haklar×n× ústiyoruz” idi. Haziran 2004 yaz× süresince 78’lilerin saflar×nda tart×÷×lan temel konu ‘darbecilerin yarg×lanma ko÷ullar×n×n nas×l yarat×lacaù×yd×. Marmaris’te yasaklanan ‘Netekim Festival’ bunun ipuçlar×n×, yay×n hayat× süren ‘78’liler Tükenmez’ dergisi ise araçlar×n× sunuyordu. 78’liler Tükenmez dergisinin, Mart 2004 y×l×nda ç×kan ilk say×s×n×n üst ba÷l×ù×, ‘Yasaklar Kald×r×ld×! S×ra Darbecilerde!’, Nisan say×s×n×n üst ba÷l×ù× ‘Darbecileri Nas×l Yarg×layacaù×z Baba?’, May×s say×s×n×n üst ba÷l×ù×, ‘Darbecileri Yarg×layal×m! Asmayal×m! Besleyelim’, Temmuz - Aùustos say×s×n×n üst ba÷l×ù×, ‘Darbecilerin Pe÷ini B×rakmayacaù×z’, Eylül - Ekim say×s×n×n üst ba÷l×ù× ‘ 15. Madde Kald×r×ls×n!’ idi. Ocak 2005 y×l×nda yap×lan bas×n toplant×s× ile yeni y×la, ‘12 Eylül Darbecileri Yarg×lans×n! Gerçekleri Ara÷t×rma ve Adalet Komisyonu Kurulsun!’ kampanyas× ile girecektik.
75
TÜRKúYE MECLúS
YAąIYORLAR!
Bu kampanyan×n biçimleri bir yan×yla derginin Ekim – Kas×m 2005 say×s×n×n üst ba÷l×ù×nda, “Darbecisiniz! ‘Pa÷a Pa÷a’ Yarg×lanacaks×n×z!” biçiminde yer al×rken, pratik ifadesi, dosyalar×n aç×lmas× olacak ve dosyalar içinde 12 Eylül 2007 tarihinde, Diyarbak×r 5 No.lu Askeri Cezaevi öne ç×kacak, bu çabalar be÷ y×ld×r ×srarla ve sab×rla sürdürülen Hakikat Komisyonu’na dönü÷ecekti. Hakikat Komisyonu dahil, 78’liler ba÷×ndan itibaren Kürt meselesine ve taleplerine kar÷× olabildiùince duyarl× davrand×lar. Bu tav×r meyvelerini verdi: Kürt ve Türk karde÷liùi 78’liler zemininde de ortak bir ya÷am alan× buldu. Nisan 2011 Nisan ay×nda Mersin’de düzenlenen XVII. Dönem: Türkiye 78’liler Meclisi Toplant×s×, Kürt – Türkiyeli 78’lilerin ortakla÷mas× aç×s×ndan tarihi bir geli÷meydi. Bu ortakla÷man×n geçen y×l May×s 2012’de XVIII. Dönem: Türkiye Meclisi toplant×s× olarak Diyarbak×r’a ta÷×nmas× ve bu y×lda ”demokratik çözüm ve bar×÷” sürecinde bu toplant×n×n Kürt halk×yla bir bulu÷ma olarak gerçekle÷tirilmesi son derece önemli. 14 y×l önce, “78’liler tarihi bir süreçte Türkiye Meclisi toplant×lar×n× Diyarbak×r’da yapacaklar, bu toplant× da Türkiye ve Kürdistan coùrafyas×n×n sorunlar×n× Kürt, Türk, Arap, Ermeni, Çerkez, Gürcü ve diùer milliyetlerden karde÷ler olarak ortak örgütlülükte kar÷×l×kl× konu÷acaklar” denseydi, eminim buna kimse inanmazd×. 14 y×l süren uzun ve zahmetli çal×÷malar sonucu, Türkiyeli ve Kürdis-
76
Necdet Adal Hayri DurmuĆ Mine Bademci Nurettin Yedigöl Zeki Yumurtac Süleyman Cihan
tanl× 78’liler gönül rahatl×ù× içinde ve beraber konu÷uyor, tart×÷×yor ve mücadele ediyorlar. 78’lilerin Örgütlenmesi 78’liler burjuva yasall×ù× zemininde hareket etmiyorlar. 78’liler ‘úç Hukuk’lar×na dayanarak devrimci me÷ruluk ve yasall×k yolunda yürüyorlar. Doùrudan demokrasi perspektifiyle, ya÷anm×÷ deneyimleri kendi özgül Meclis deneyimlerinde deùerlendiriyorlar. Kentte, kasabada, köyde Meclis’i esas al×yorlar. Darbe kar÷×t×, demokrasi yanl×s× tüm eùilimlerin, ÷ahsiyetlerin, derneklerin, vak×flar×n, sendikalar×n içinde yer ald×ù×, her görü÷ün özgürce ifade edildiùi, her organ×n×n seçimle geldiùi Meclis’e dayanarak kendilerini geli÷tiriyorlar. 78’liler iç hukuklar×n× ve bildirgelerini yeniden yeniden gözden geçiriyor, yeniliyorlar ve Meclis örgütlenmesini yayg×nla÷t×r×p derinle÷tirme çabas× içindeler. Kapitalizmin dayan×÷may× tamamen yok ettiùi bilinciyle, dayan×÷man×n yeni biçimleri üzerinde dü÷ünüyor, tart×÷×yor, ad×m atmaya çal×÷×yorlar. Yay×n faaliyetini geli÷tirmeye, bu yönlü aksamalar× a÷maya çal×÷×yorlar. Dergimiz Tükenmez son üç say×s×, özellikle son Türkiye’nin Kürdistan gerçeùiyle yüzle÷mesi perspektifiyle ç×kard×ù×m×z “ 21. Yüzy×lda Kürtler”
say×s× yoùun ilgi gördü. ‘Darbecilerin yarg×lanmas×’n×n her zaman darbecilerin yarg×lanmas× anlam×na gelmediùini, demokrasinin önünün aç×lmas× anlam×na ise hiç gelmediùini bilen 78’liler, 12 Eylül darbecilerinin yarg×lanmas×n× demokratikle÷me ile birlikte ele al×nmas×n× istediler, bu konuda yoùun bir çaba içinde oldular. Olmuyorsa ÷ayet, olmayacaksa ÷ayet, 78’liler alternatifsiz deùildir! 78’liler Ankara’daki 12 Eylül davas×n×n “÷ike” olduùunu aç×klama yürekliliùine, “Haydi Türkiye devrimcileri ve halk×! Haydi Diyarbak×r’a! 12 Eylül darbecilerinin yarg×lanmas×n×n yolu Diyarbak×r zindan suçlular×n×n yarg×lanmas×nda geçecektir!” çaùr×s×n× yapacak siyasal cesarete ve bunu ete kemiùe büründürecek toplumsal desteùe sahiptirler. … Bilelim ki yarg×lan×rlarsa ve yarg×lan×rsa ÷ayet; 12 Eylül darbecileri ve 12 Eylül sistemi Diyarbak×r’da, Diyarbak×r 5 No.lu Zindan gerçekliùiyle yarg×lanacakt×r. Yoksa davam×z mah÷ere kalma tehlikesi ile kar÷× kar÷×yad×r. 12 Eylül darbecilerinin esasen Diyarbak×r 5 No’lu Askeri Cezaevi’ndeki suçlar×ndan yarg×lanacaù× inanc×yla ba÷×ndan itibaren bu yönlü ad×mlar× güçlendirmeye çal×÷×yoruz. Türkiye Toplumu ve halk×n×n, Kürt meselesiyle ve Diyarbak×r vah÷et ko÷ullar× ile mahkemelerde yüzle÷mesini istiyoruz. Tükenmez
76