Gok tanri

Page 1

GOK TANRI nm Sıfatlarına Esm âiı 1-Hüsnâ Açısından Bakış

SAİT BAŞER Araştırma İnceleme


Eski Türk'ün bütün dünyâsını tanzim ve tertib eyleyen "Töre", bizi aynı konularla doğrudan ilgili bulduğumuz Gök Tanrı inanışının içtimâî plândaki siste m in e götürmektedir. Töre, bize göre eski Türk dîninin adıdır.

ISBN 975 - 7663 - 08 - 5

91.34.Y.0243.0001

R I'N IN SIFATLARI* SAİT BAŞER

Eski Türkler'in inandıkları "Gök Tanrı" ile İslâmiyet'teki "Allah" hem mânâ hem de isim ve sıfatları îtibâriyle aynı kudrettir. Bu inanış teorik ve mücerred bir inanış olmayıp, cemiyet içerisine bir inanç dokusu hâlinde yerleşmiştir. Demek ki: Tanrı içtimâi planda müesseseleşmiş, sistematik ve semavî karakter­ de bir dînin merkezinde bulunmaktadır.


Seyran İktisâdi İşletmesi İstanbul, 516 63 87 SEYRAN ARAŞTIRMA SERİSİ-1 ÖZAL Matbaası (520 60 58) İST. İSTANBUL 1991


GOK TANRININ SIFATLARINA ESMÂÜ'L-HÜSNÂ AÇISINDAN BAKIŞ ARAŞTIRMA - İNCELEME

SAİT BAŞER


İ ç in d e k il e r önsöz

GİRİŞ Ulûhiyete Mahsûs Sıfatlar Zâti ve Sübûtî Sıfatlar Kıdem-Bekâ Vahdâniyyet Muhâlefetü'n li'l-Havâdis Kıyâm bi Nefsihî Hayat İlim Semi* Basar İrâde Kudret Tekvin Kelâm Vâcibü'l-Vücûd Esmâü'l-Hüsnâ Esmâü'l-Hüsnâ 1- er-Rahman 2- er-Rahîm 3- el-Melik 4- el-Kuddûs 5- es-Selâm 6- el-Mü’min 7- el-Müheymin 8- el-Azız 9- el-Cebbâr 10- el-Mütekebbir 11- el-Hâlık

7 10 14 15 15 16 18 18 19 19 20 21 23 26 27 28 29 31 32 33 35 36 36 37 39 39 39 40 40 41

12- el-Bâri’ 13- el-Musavvir 14- el-Gaffâr 15- ei-Kahhâr 16- el-Vehhâb 17- er-Rezzâk 18- el-Fettâh 19- el-Alîm 20- el-Kâbıd 21- el-Bâsıt 22- el-Hâfıd 23- er-RâfT 24- el-Mu‘izz 25- el-Müzill 26- es-Semî‘ 27- el-Basîr 28- el-Hakem 29- el-Adl 30- el-Latîf 31- el-Habîr 32- el-Halîm 33- el-Azım 34- el-Gafûr 35- eş-Şekûr 36- el-Aliyy 37- el-Kebîr 38- el-Hafîz 39- el-Mukıt 40- el-Hasîb 41- el-Celîl

41 42 43 44 45 45 45 46 46 46 48 48 49 49 49 50 50 50 51 51 51 52 52 52 53 53 53 54 55 55


42- el-Kerîm 43- er-Rakib 44- el-Mucıb 45- el-Vâsi‘ 46- el-Hakîm 47-el-Vedûd 48-el-Mecîd 49- el-Bâis 50- eş-Şehîd 51- el-Hakk 52- el-Vekîl 53- el-Kaviyy 54-el-Metîn 55- el-Veliyy 56- el-Hamîd 57- el-Muhsî 58- el-Mübdi’ 59- el-Mu‘îd 60- el-Muhyî 61- el-Mumît. 62- el-Hayy 63- el-Kayyûm 64- el-Vâcid 65- el-Mâcid 66-el-Vâhid 67-es-Samed 68- el-Kâdir 69- el-Müktedir 70- el-Mukaddem 71- el-Muahhır

67 56 72-73- el-Evvel, el-Âhir 67 56 74-75-ez-Zâhir, el-Bâtın 57 76- el-Vâlî 67 77-el-Müteâlî 68 57 57 78- el-Berr 68 69 58 . 79-et-Tewâb , 59 80- el-Müntekim 70 81el-Afiivv 59 70 59 82-er-Raûf 71 71 60 83-Mâlikü'l-Mülk 60 84- Zii'l-Celâli ve'l-İkrâm 71 60 85- el-Muksıt 72 86- el-Câmi‘ 72 61 61. 87- el-Ganiyy 73 73 62 88- el-Mugnî 89-el-Mâni‘ 63 73 74 63 90- ed-Dârr 64 91-en-Nâfî5 74 92en-Nûr .64 75 64 93- el-Hâdî 75 64 94- el-Bedî‘ 75 65 95-el-Bâkî 76 96el-Vâris 65 76 97- er-Reşîd 65 76 98- es-Sabûr 66 77 Netice 66 78 Bibliyografya 84 66 66 ■' \ 66 i 66


Eski çağ cemiyetlerinde içtimâi müesseselerin başında dinler gelir. Bu itibarla medeniyet ve millî unsurların kaynağı umûmiyetle dinlerdir. Öyle görünüyor ki Türk millî kültürünün mayası da eski Türk dînidir. Büyük bir ihtimalle Türkler'in bir çok prijinal darvanış ve yüksek içtimâi müesseselerinin kaynağı odur. Fakat eski Türk dîni teferruâtıyle bilinememektedir. Çünkü bu mevzûdaki kaynaklar çok azdır. Bilebildiğimiz kadarı, bu dînin hiç bir iptidâi inanışa benzemediğini gösteriyor. Bir çok orijinal unsur ve semâvî karakter taşıyan gerçek bir "din" ile karşı karşıya bulunduğumuz muhakkaktır. Türkler'in ahlâk, seciye ve dünyâ görüşleri, ile İslâmî telâkkiler arasında büyük yakınlıklar olduğu kabul edilir. İslâmiyet'e kolayca intisâp edişleri de buna bağlanır. Bu husus, bir çok mütehassıs târihçinin dikkatini çekmek­ tedir.


8

SAlT BAŞER

Bugüne kadar maalesef eski Türkler'e âid kültür ve inanç unsurlarıyle İslâmî unsurlar arasındaki yakınlık ve paralelliklerin bir icmâli yapılmamıştır. Halbuki böyle bir çalışma eski Türkler'in dînî inançlarını geniş . çapta vuzûha kavuşturacağı gibi, Türkler’in İslâmiyet’i kolayca kabûl ediş sebeblerini de teferruâtıyle ortaya çıkarabilecekti. Böylece Türk medeniyet târihinin bir çok mes'elesi sır olmaktan kurtarılabilirdi. Kanâatimizce bu bakış açısı, eski Türk dîninin mâhi­ yetini anlama gayretlerine yeni bir metod olabilir. Zâten ilim, bir bakıma, bilinenlere nisbetle bilinmiyenleri aramak değil midir? "Eski Türk inançlarında îslâmiyete benzer taraflar" mevzuunda çalışmaya başladığımız zaman, umduğumuz­ dan daha çok ve manâlı malzeme bulduk. Mevzû, düşündüğümüz çerçeveyi çoktan aşmıştı. Bunun üzerine, bize kılavuzluk eden büyük âlim, muhterem hocam merhum Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, mevzû içindeki en müstakil bir bölümü hazırlamamı tavsiye etti. Asıl mevzû üzerindeyse çalışmaya devam edecektik. Ne yazık ki, bu büyük insan bu çalışmamızın arkasından asıl mevzûdaki incelemeleri de tâkip ettikten ve bize artık yazmamızı tavsiye buyurduktan sonra bugünlere ulaşama­ mıştır. Eski Türk dîni ile İslâmiyet arasındaki benzerlikler mes'elesi, ilk görünüşte kısa bir etüd içine Sığar gibi gelmekteyse de, çok geniş bir bahistir. Böyle bir çalışmada ilk adım; eski Türk dînindeki Gök Tanrı inancıyla İslâmiyet'teki Allah inancı arasındaki benzerlik­ lerin tesbit edilmesidir. Dolayısıyle "Esmâü'l-Hüsnâya


GÖK TANRI'NIN SIFATLARI

9

göre eski Türk dînindeki Tanrı'nm sıfatları" mevzûunu öncelikle ele aldık. Yukandaki ifâdelerden de anlaşılacağı üzere, Türkler’in inandıkları Tanrı'nm sıfatlannı "Esmâü'l-Hüsnâ"'yı esas ittihaz ederek aradık. Burada merhum Ali Osman Tatlısu'nun "Esmâü'l-Hüsnâ Şerhi" adlı eserini kullan­ dık. Tahlillerimize Tatlısu'nun sıfatlar ve isimler hakkmdaki kısa târiflerini esas aldık. Eğer şerhleri de göz önünde tutsaydık meVzû çok dağılacaktı. Kaldı ki, şerhler bahsi ehliyet ve salâhiyetimizin dışındadır. Yanlış mânâlandırmalann önüne geçmek için konuya girmeden evvel hemen bir noktayı tavzih etmek isteriz: Araştırmamızda İslâmî mânâsıyle bahsederken "Allah", Türk inançlarını anlatırken de "Tanrı" lâfızları kullanıl­ mıştır. Orijinal Türk telâkkilerinin tesbiti esas olduğu için bu incelememizdeki çerçeve düşünülürken merhum Kafesoğlu'nun tavsiyesine uyarak Mani ve Budist Türkler'in, bilhassa Uygurlar’ın orijinal telakkilerden ayrıldıkları dönemlerden mümkün mertebe uzak durulmuştur. Araştırmamızın millî irfânımıza bir katkısı olursa kendimizi bahtiyar addedeceğiz. Burada merhum hocamın adını tekrar ve sonsuz hürmet duygularıyla anıyor, rûhunun şâd olmasını niyâz ediyorum.


GİRİŞ İnsanlar, inanç ve kültürlerinden tecrîd edilemezler, Bilhassa târihin erken çağlarında millet olma vasfını kazanmış bir topluluk için bu durum tamamen imkânsız­ dır. Milletlerin medenî seviyelerinin izlerini, onların bıraktı klan her eserde bulmak mümkündür. Cemiyetlerde geçerli yüksek fikir ve prensiplerin o cemiyette hâkim olan inançlarla sıkı bir alâkası vardır. İslâmiyet’ten Önceki Türk cemiyeti, geleneklerine bağlı bir cemiyettir. Onlarda, yabancıları bile hayran bırakan, kültürleriyle sıkı sıkıya ilgili bir içtimâi olgunluk ve düzen göze çarpmaktadır. Türkler, Kore'den M acaristan'a kadar uzanan geniş sâhada çok hareketli bir hayat yaşamışlar; cihanşümûl devletler kurmak ideali sebebi ile de, sık sık farklı kültür ve inanç sistemleri ile karşılaşmışlardır. Bu yüzden çeşitli dînlere de girmişler ama o dînlere giren Türk boylarının pek çoğu millî vasıflarını muhâfaza edememişlerdir.


GÖK TA N R IM N SIFATLARI

11

Çünkü, değişik bir dînî hayâtın, aslî kültürler üzerinde pek Din değiştirmek, yan yarıya kültür değiştirmek demek­ tir. İslâmiyet hâricindeki dinlere intisâb eden Türk boylan millî varlıklarını bu sebeble kaybetmişlerdir. İslâm dînini kabul eden Türk kütleleri ise millî varlıklarını daha da kuvvetlendirerek devam ettirmişlerdir, Bu niçin bövledir? Verilebilecek en mâkul cevap, bu konu ile meşgul kişilerin de belirttikleri üzere, eski Türk kültür ve inanç esasları ile İslâmî prensipler arasında büyük benzerlikler olduğu merkezindedir. Eski Türk dînj ile İslâmiyet arasındaki benzerlikler üzerinde günümüze kadar îcab eden çalışmalar yapılmamıştır. Tabiatıyle, mevcûd benzerliklerin tesbit ve dökümü de henüz ortaya konmuş değildir. "Esmâü'l-, Hüsnâ" ile eski Türk dînindeki Tanrı’nın vasıflan arasındaki paralellikleri tesbit ederken hareket noktamız da bu olmuştur. Eski Türkler'den, medeniyet târihi araştırıcılarının işlerine yarayacak vasıfta pek az vesika kalmıştır. Mevcut kaynaklar ise daha ziyâde siyâsî târih malzemesi durumundadır. Bize kadar intikal eden metinlerde de, doğ­ rudan doğruya eski Türk dînini anlatmak gâyesi güdülmemiştir. Hâliyle, mevzuun aydınlatılması oldukça güç görünmektedir. Fakat biz, mümkün olduğu kadar az ve öz söz söylemeye meyilli Türk mizacının ortaya koyduğu delillerden hareket ederek kaynaklarda rastlanan ibâreler, küçük cümleler ve vesikalardaki umûmî hava üzerinde .tahliller yapmak yolunu seçtik. Dolayısıyle mevcûd ifâde


12

SAÎTBAŞER

ve ibarelere değişik açılardan bakıp muhtelif yorumlarını verdik. Meselâ; Orhun Âbideleri'nde geçen, "Kişi oğlu hep ölmek için türemiş. Zamanı Tanrı yaşar" cümlesi bunlardan biridir. Görüleceği gibi, zikredilen ifâdeler Tanrı'nın yaratıcılığına (El-Hâlık), ölümün ondan olduğuna (El-Mümît), Tann'nın ebedî ve ezelî oluşuna (Kıdem, Baka), ilk ve son varlık oluşuna (El-Evvel, EIAhı.r), diriliğine (El-Hayy)... delil teşkil etmektedir. Açıklanması müşkil bâzı mefhumlarda, İslâmlaşma devri eserlerinden Kutadgu Bİlig ve Divân-ı Lûgati't^ Türk'ün İslâmî mefhumları ne şekilde karşıladıklarına bakarak izahımızı kuvvetlendirmeğe çalıştık. Çünkü, bu iki kitapta (KB ve DLT) İslâmî mefhumlar karşılanırken, orijinal Türk telakkilerinden hareket edilmiştir. Bu telakkilerden bilhassa "kut" ve "töre" hakkında mezkûr eserlerde dikkate değer malzeme vardır. Bu itibarla Kaşgarh Mahmud'un himmetiyle toplanan eski Türk atasözlerinden bir hayli faydalandık. Arap, Bizans ve Çin kaynaklarının yanısıra mütehassısların tesbit ve kanâatlerine de yer verdik. Esmâü'l-Hüsnâ'daki bâzı sıfatlanıl Tanrı inancında bulunamadığını, yâhud tesbit edilemediğini söylemek mecburiyetindeyiz. Bilindiği gibi. İslâmiyet'te Allah'ın sıfatları tek başlarına ele alınmaz. Bunlar, Bir (Vâhid) olan Allah'ın ”” değişik veçhelerde tecellîlerinden ibârettir. Sıfatlardan birinin mevcûdiyeti hâlinde diğer sıfatların pek çoğu zarûrî olarak bulunur. Meselâ; El-Hâlık isminin var


GÖK TANRI'NIN SIFATLARI

13

olabilmesi için İlim , İrâ d e , K udret, M usavvır, Hakîm, Hakk, Mübdi' vb gibi bir çok isim ve sıfatın da mevcûdi-yeti şarttır. Esmâü'l-Hüsnâ'da sıfatların birbirinden tefriki imkânsızdır. Bu prensibi bir bakış açısı olarak kullandık. Başka bir metodumuz da, eski Türk cemiyetinde hü-küm süren içtimâi müfesseselerden (kut, töre, .il, ıduk-yirsub ...) hareketle onların inanç temellerini tesbit etmek olmuştur. Şimdi; EsmâüT-Hüsnâ'dakl Zâti ve Subûtî sıfatlar ile eski Türk inancındaki Tanrı'nm vasıflan arasındaki benzerlikleri maddeler hâlinde ele alabiliriz.


ULÛHÎYETE MAHSUS (ZÂTİ VE SUBÛTÎ) SIFATLAR

1. Kıdem 2. Beka 3 . Vahdâniyyet 4 . M uhâlefetu'n-Ii’l-Havâdis 5 . Kıyam bi Nefsihî 6 . Hayat 7 . tlim 8 . Semi‘ 9 . Basar 10 . îrâde 11..

Kudret

12 . Tekvin 13 . Kelâm 14 . Allah "Vâcibü'I-Vücûd,,’dur


ULÛHÎYETE MAHSUS (ZÂTI VE SUBÛTÎ) SIFATLAR

KIDEM: "Allaha Teâlâ'nın varlığının önü olmamaktır" BEKÂ "Allahı Teâlâ'mn varlığının sonu olmamaktır.1 İslâmî mânâsıyle Allah Kadîm ve Bâkî'dir. Bu inancın karşılığı olarak, eski Türk inancında da T a n n J ^ â H l l (Kadîm) ve "Mengü" (Bâkî) dür. Nitekim "Bayat” tâbiri b ızz a p T a n n karşılığı olarak Kutadgu Bılıg de tam yüzdoksanüç yerde kullanılmıştır2- Ayrıca "M engü Tengri" terkîbi de yine Kutadgu Bilg’de "Ebedî Tann" mânâsıyla kullanılmıştır3-Divânü Lûgati'.t-Türk'de ise 1 Ali Osman Tathsu, E sm âü’l-H üsnâ Şerhi; Diyânet İşleri Reisliği yay. Sh: 16, Ankara 1960. 2 Kutadgu Bilig İndeks-; Haz. Kemal Eraslan, O.F. Sertkaya, N. Yüce, TKAE yay, sh: 66, İstanbul 1979. 3 Kutadgu Bilig-Metin-; Haz. R.R. Arat, TDK yay., beyit: 6, 10, 378,3055 v.d. Ankara 1979.


16

SAÎTBAŞER

"M engü" kelimesi "Ebedî, dâimî, sonsuz; ebedîlik, sonsuzluk" mânâlanyle verilmiştir.4 .Orhun Âbideleri'nde " .... öd tengri yaşar ..." denilmek suretiyle Tann'nm "Zaman"ı yaşayan yegâne varlık olduğu ifâde edilmiştir5. Bu cümlenin tamâmı: "Kişi oğlu hep ölümlü yaratılm ıştır, zamânı /ancak/tanrı y a ş a r ” şeklindedir. B ulgar Kitâbesi'nde bu husus: "İn san lar fâni, T anrı ebedîdir" tarzında ve çok kuvvetli bir şekilde dile getirilmektedir6. Türk inançlarını benimsemiş Moğolların kağanı Möngke ise Fransa Kralı IX. Luis'e şöyle hitâb etmekteydi: "Ebedî T anrı'nın buyruğudur bu ", "Tanrı ancak bir ve ebedîdir ...”78 Yukandaki delillere istinâden şu neticeye varmaktayız: Eski Türkler Tanrı'yı ezelî ve ebedî bir varlık olarak görmüşlerdir. Zâten Türkoloji ilmiyle uğraşanlarda da bu kanâat hâkimdir. VAHDÂNÎYYET: "Allahü Teâlâ'nın ulûhiyetinde ve sıfatlarında herhangi bir ortak veya bir benzeri olmamaktır"* Eskiden beri Türkler'in tek bir Tann'ya inandıkları bilinen bir husustur. Burada bâzı deliller zikredelim: Önce, orijinal Türk kaynaklarının hiç birinde "Tanrılar" şeklinde, kelimeyi çokluk vanan bir kullanılışa 4 Divânü Lûgati't-Tiirk Dizini; Haz. Besim Atalay, TDK yay. sh: 411, Ankara 1943. 5 Orhun Âbideleri; Haz. Muharrem Ergin, İstanbul 1970,1. baskı sh: 59. Kiil T iginK it., kuzey cephesi, satır: 10. 6 İbrahim Kafesoğlu; Türk Millî Kültürü, TKAE yay., sh: 260, dip not nr: 391, Ankara 1977. 7 L. Rasonyı; Târihte Türklük, TKAE yay., sh 31, Ankara 1970. 8 Ali Osman Tatlısu; a.g.e., s. 16.


GÖK TANRI’NIN SIFATLARI

17

rastlânmamaktadır. O, dâimâ bir tânedir. Eşi ve benzeri yoktur. İtil (Volga) Bulgarlarının hâkam tarafından, kendilerine İslâmiyet'i öğretmesi için X. asır başında, devrin İslâm Halîfesi'nden istenen ve Türkler arasında kaldığı zamanı seyahatnâmesinde anlatan İbn Fadlan bu hususu bir hâtırasıyle nakletmektedir9. Bir Oğuz Türkü tercümanı vâsıtasıyle İbn Fadlan'a sorar: "Rabbınızın karısı var mı?" İbn Fadlan tövbe istiğfar getirince Oğuz Türkü de ellerini göğe açarak: "Bir Tengri" der. İbn Fadlan'a göre bu "Bir Allah" demektir. Aynı mevzûda bir Uygur Türkü ile konuşan Rubruquis da bunu te'yid etmektedir10. Kıdem ve Bekâ maddelerinde geçen: "Bir ve ebedî Tanrı" sözlerinden anlaşılacağı gibi, eski Türkler'de Tanrı "Bir"dir. Kezâ, V. Beşevliyev, "Protobulgar Dîni" adlı makâlesinde bütün Türkler’in "Bir" ve "Büyük İlâh" inancına sâhib olduklannı anlatır11. Vahdâniyyet, tek ilâh inancının temel umdesidir. Türk inancındaki Tann’nın bir ve benzersiz oluşu ise izahtan vârestedir12. Çünkü en sağlam Türk kaynağı olan Orhun Âbideleri’nde yaratan, öldüren,,devlet ve ülke veren, kadîm, dünyâyı tanzim edip duran bir Tanrı düşüncesi son derecede açıktır. Defâlarca ve her vesileyle zikredilen Tann’nın yanında, o mâhiyette bir ikinci tasavvura katiyyen 9 İbn Fadlan Seyahatnâmesi; Haz. Ramazan Şeşen, sh: 31, 32. İstanbul 1975. 10 İbrahim Kafesoğlu; Eski Türk Dini, sh: 60 not nr: 110 Ankara 1980. 11 V. Beşevliyev; Protobulgar Dini, Belleten; cild: 9, sh: 238 Ankara 1945. 12 İbrahim Kafesoğlu; a.g.e., sh: 55-67.


18

SAİT BAŞER

rastlanmamaktadır. "Iduk yır sub" tâbiri ise "T anrı gibi" veyâ "T anrı’ya m uâdil" bir kuvvet olmayıp " T a n rı'y a ad an m ış ülke" mânâsına gelen bir tasavvurdur. Araştırmamızı doğrudan doğruya alâkadar etmediği için bu husustaki tesbit ve düşüncelerimizi başka birçalışmaya bırakıyoruz. MUHÂLEFETÜ’N LÎ'L-HAVÂDlS: "Allahû Teâlâ havâdis ve mümkînattan ibaret olan kâinattan hiç bir şeye benzemez"13. Ezelî ve ebedî oluşu ile vahdâniyyet vasfına mâlik oluşu, Tann'nın kendiliğinden bu sıfatı da taşıdığını gösterir. Zîrâ ona benzemesi ihtimâli olan herşey fânidir. Orhun Abideleri'nde yer ve göğün hâlıkı olan Tann, mümkinat denen kâinatın yegâne yaratıcısı olması hasebiyle onlara üstünlüğünü de göstermektedir: "Kişi oğlu hep ölümlüdür. • Zamânı Tann yaşar.” Yâni Tann ölümsüzdür. Mâmâfih bu hususta kendisine "Tanrı b ir cisim midir?" suâlini sordu Su zaman Uygur Türkü'nün: "Havır. O b i r . jrû h ju r. filân da vaDilamaz" meâlindeki cevâbı ile Ruhruauis'ıı şaşırtması bu fikri kuvvetlendiren delillerdendir14. Çünkü bir Budist tapınağında bekçi olan bu Türk, Talin inancından bahsetmekle Budizm'deki Allahsız sistemi kabul etmediğini göstermekteydi. KIYAM BÎ-NEFSÎHÎ: "Varlığı kendisinden başka hiçbir şeye istinad etmeyen ihtiyaçsız bir varlıktır" 15. A.O. Tatlısu; a.g.e., sh: 17. 14 İbrahim Kafesöğlu; a.g.e., sh: 60, not nr: 110. 15 A.O. Tatlısu; a.g.e., sh: 17.

j I ı i


GÖK TANRI NIN SIFATLARI

19

Tanrı gök ve yerin yaratıcısıdır1617.Yâni Tann, yarattık­ larından evvel de mevcuttu. Varlıklar âleminin henüz yaratılmadığı ânı düşünürsek Tann'nm kendiliğinden var olduğuna inanıldığı anlaşılır. İhtiyaçlar ancak aczin ifâdesidir. Tann ise aczden uzaktır; Tann'da acz düşünülemez. Bundan sonraki bahislerde ele alınacağı gibi, Tann Kâdir-i Mutlak'dır. Bilinen herşeyin zaman ile mukayyed oluşu dikkate alındığı takdirde* zamânın sâhibi kimliğiyle Tann'nm bu sıfatı hâiz olduğu aşikârdır. "Mungsuz Tengri" seklinde her ihtiyaçtan uzak ve hiç bir sıkıntısı olmayan bir Yâni eski Türk inancında mefhum olarak yaşadığı belli olan bu sıfatın tâbirine Kutadgu Bilig’de rastlamaktayız. HAYAT: "Allaha Teâlâ diridir." 18 Ezelî, ebedî ve aynı zamanda herşeyden müstağni T alın, diridir de. "Öd Tengri yaşar" şeklinde, yâni zamânı Tanrı yaşar hükmüyle sarâhaten ifâde edilen "yaşama" vasfı hakkında daha fazla söze lüzum yoktur. tLİM:”Allahü Teâlâ olmuşu olacağı herşeyi bilir"19 Milâddan sonra 732 senesinde Emevîler’in Horasan vâlisi olan Cüneyd b. A bdurrahm an, Türgiş kağanı S u -lu ile defâlarca karşı karşıya gelip yaptıkları muhârebelerde yenildikten sonra, Hakan tarafından dâvet edilir. Aralarında dînî mes’elelerle alâkalı bir konuşma cereyan eder20. El Câhız’ın nakline göre21 bir ara Su-lu 16 M. Ergin; a.g.e., Bilge Kağan Kit., doğu cephesi, satır: 3. 17 Kutadgu Bilig-Metin-; 5,6,28,378,3055,6508,4777 vd. 18 A.O.Tathsu, a.g.e., sh: 17. 19 A.O.Tathsu; a.g.e., 17. 20 İbrahim Kafesoğlu; Türk Millî. Kültürü, sh: 124.


20

SAfTBAŞER

Hâkan'm sualleri karsısında sıkışan Cüneyd: "Herşeyin iç yü zünü ancak Allah b ilir. İn san la r yan lış hüküm ler verip yanılabilirler." der. Bunun üzerine îslâm dînine mensub olmadığı halde Hâkan:"Sen şu âna k ad ar bundan kıymetli bir söz söylemedin, bu sözlerinle kalbime derin bir kaygu bıraktın" diye cevap verir. Hakan’ın bu sözleri, herşevi hakkıyla ancak Tann’nm bildiğine kendisine en çok tesir eden söz, Tann’nm "bilicilik" vasfının ifâdesidir. Tonyukuk Kitâbesi’nde; bilginin kaynağı Tann’dır:" Anda kisre Tengri bilig birtük üçün ...”2122. Bulgar Kitâbesi’nde de:"Doğru insanı; yalancıyı T anrı bilir .... B u lg arlar hiristiy an ların (B izans'ın) iyiliği için çok çalıştılar. O nlar bunu unuttu, fakat T anrı biliyor."23 denmektedir. Türkler'in Tanrı'da "İlim" sıfatının varlığına inandıklarını bu deliller açıkça göstermektedir. K.B.'de bu sıfatın karşılığı "bilir"lik olarak verilmektedir. Yâni "Allah âlimdir", "Tanrı bilir"2*. SEMΑ: "Allahü Teâlâ’nın işitmesidir."25 Tabiîdir ki burada, basit mânâsıyle beşerî plânda bir işitiş bahis mevzuu değildir. Hakkıyle ye kemâliyle haberdar oluş anlaşılmalıdır. 21 El Câhız; Hilâfet Ordusunun M enkıbeleri ve Türkler'in fa ziletleri, tere. R. Şeşen, sh: 89, Ankara 1967. 22 Orhun Âbideleri; Tonyukuk Kit. I. taş, batı cph. satır: 6. 23 V. Beşevliyev; a.g.e., sh: 238. 24 Kutadgu Bilig-Metin-; beyit: 6513. 23 A.O.Tatlısu; a.g.e.,sh: 17.


GÖK TANRININ SIFATLARI

21

Eski Türkler Tann'nın işiticilik vasfına da inanıyorlardı. Oğuz Kağan Destanı nda Kağan’ın bir yerde Tann'yâ yalvardığından bahis vardır26- Tann'ya işitmeyeceği bir duânm yapılması düşünülemez. Aynı mevzuda Gök-Türk alfabesiyle yazılmış fal kitabı "Irk Bitig"de de bâzı cümlelere rastlanmaktadır. Meselâ 54. paragrafta: "Kul sözü beye duâdır. Kuzgun sözü /ise/ T anri'ya karşı y alv arır. Üstte T anrı işitir /bunun böyle olduğunu/ altta ihsan b ilir" 27 denmiştir. Ayrıca bir îzâha ihtiyaç bırakmayan bu ifâdelerden anlaşıldığı üzere, Türk insanının Tann'da işiticilik vasfınâ inandığı açıktır. Daha sonraki asırlarda ortaya çıktığı ileri sürülse bile, orijinal’ bir Türk atasözünde: "Yerin kulağı v a rd ır" denir ki; bu inanıştaki kemâli göstermesi bakımından dikkate değer. . BASAR ^'AllahüTeâlâ'nm görmesidir."2* Tanrı, yeryüzündeki olan biten bütün hâdiseleri görür. Tabiî buradaki görüş, rü’yet mânâsında değildir. Peki Tanrı j nasıl görür? Hun Tan Huşu (M.Ö. 160-126) K ü n -Ç in , Çin imparatoru tarafından hazırlanan tuzaktan kurtulunca: "T anrı tak d ir buyurduğu için kendini ko ru d u ­ ğunu" söylemişti29. Tuzağın Tanrı tarafından bilindiğini ve görüldüğünü hissettiren bir tasavvurla karşı karşıyayız. 26 W. Bang ve R.R. Arat’dan nakleden M. Ergin, Oğuz Kağan Destanı, M etin, satır: 50. İstanbul 1970. 27 H. N. Orkun; Eski Türk Yazıtları, cild II, Irk Bitig bölümü İstanbul 1936-1941. A.O.Tatlısu; a.g.e., sh: 17. 29 İbrahim Kafesoğlu; a.g.e., sh; 259.


SMTBAŞER

22

Nitekim düzeni bozulan ve zor durumda kalan Hunlar'a rehber olup, Hun devletini yeniden kuran Liu-Yüan için de:/âdetâ bu hâli gören/"Tanrı bu kişiyi H unlar'ı düşünerek dünyâya getirdi" 30 denmiştir. Yeminlerde ise dâimâ şâhid olarak Gök Tanrı gösterilmiştir 31. Orhun Âbideleri’nde bu hal Tanrı'nın görücülüğü zikr edilmeden îmâ yollu ifâdelerde yerini bulmaktadır. Kuvvetli bir düşman karşısında kalan GökTürk ordusu (sanki Tanrı onların hâlini görüyormuş-casına) Tanrı yarlıgadığı için korkmaz, saldırır ve gâlib gelirdi32. Kezâ zor vaziyette kalan Gök-Türkler'e İl (Devlet) veren, hakanını yükseltmek suretiyle onlan yeniden dirilten bir Tanrı inancı çok yaygındır33. Bunlar Gök-Türkler’in kendi hallerini Tann’nın görmekte olduğuna inandıklarının işâretleridir. Meselâ Tonyukuk Kitâbesi' nde "H âkan verdim, hâkanını koyup gittin. Gâyet tabiîdir ki gittiğin için T anrı öldürm üştür."34 denmektedir. Burada hâkanını bırakıp giden Türkler’in Tanrı tarafından görüldüğü inancı pek sarihtir. Maalesef bu hususta daha net bir misal göremedik. Ancak kaynakların kaleme alınışında Tanrı’yı anlatmak kaygısı güdülmemiştir. Fakat diğer sıfatların varlığı, "Basar"in da mevcûdiyetini icâb ettirir. Onun için bu sıfatın da eski Türk Tanrı inancında mevcûd olduğunu söyleyebiliriz.

1. ı ıın«mnı«ıv.eımM rafr!'nn»Wıı

nJ i

>- 1

ı tf ııi ıW V ,m -|<TiTTi|- *ı ,<■ u ‘ ırTTnı 111—m ı "-nır^ı

r~— ~~

~~~

-----~

3® Aynı yer. > 31 Aynı yer. 32 Orhun Âbideleri, Tonyukuk Kit., I. taş, güney ceph., satır. 9. 33 Orhun Âbideleri, Bilge Kağan K it., doğu ceph. satır: 21,23,32,35. 34 Orhun Âbideleri; Tonyukuk Kit., I. taş, batı ceph., satır: 3.


GÖK TANRININ SIFATLARI

23

İRÂDE: "Allahü Teâlâ her istediğini istediği gibi yapar, istemezse yapmaz."35 "İrade Allah'ın istemesidir."36 Evvelâ bu sıfatın tâbir olarak da mevcûdiyetini göstermeğe çalışalım: Gerek eski Türkkitâbelerinin bugünkü dille ifâdesinde, gerek te lif eserlerde karşılığı dâimâ " K u d ret" olarak verilen ve o mânâda kullanılan "ERK" kelimesi üzerinde biraz duralım: Divânü L ügatiT -T ürkde kelime "Erk: Saltanat, sözü ve buyruğu geçerlilik, kudret, iktidar, gücü yeterlilik" mânâsıyle verilmiştir. Ancak devâmında "Erk: İrâde, seçme, ihtiyar" olarak da kaydedilmiştir37. Biz, erk sözünün "İrâde” mânâsı ifâde ettiğini kabûl ederek bâzı eski Türk metinlerini bir de bu gözle değerlendirdik. Meselâ; KB'in 6. beyti: "Av erklis usan mengü mungsuz bayat Yaramaz seningdin admka bu at" şeklindedir. KB'i bugünkü dile nakleden R.R. Arat bu beyti şöyle vermiştir: "Ey kuvvetli, kadir, ebedî ve m üstağni olan t a n r ı ; senden başkasına bu ad yakışmaz" 38Mâlûmdur ki kuvvet ve kudret ifâde eden kelime "u g an "39 kelimesidir. Halbuki beyitte bir de "erk" kelimesi vardır. Burada "erk"in "kuvvet" mânâsında 35 Ali Osman Tatlısu; a.g.e.,. sh: 17. 36 Ferit Devellioğlu; Osmantıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, 4. baskı, Ankara 1980. 37 DİT, Dizin, sh: 190 38 KB, Metin (çeviri), b. 6. 39 DLT, Dizin, sh: 681.


24

SAİT BAŞER

olmadığı açıktır. Reşit Rahmeti Arat tarafından "erk”, "ugan"ın bir müterâdifi gibi telakki edilmiştir. KB müellifi Yusuf Has Hâcib, bir müslümandır. Allah'ın sıfatlarım sayarken İslâmî sıralamaya riâyet etmiştir. İslâmî tasnife göre Allah'ın "İrâde" sıfatı, "K udret" sıfatından önce gelmektedir. Zîrâ evvelâ istek, sonra o isteğin tahakkuku bahis mevzûudur. Yukarıdaki beyitte riâyet edilen sıralama bu tasnife uygundur. O halde burada " e rk s trâ d e " mânâsına alınmalıdır. Yine KB'den bir beyit verelim40: "Yaratsa yaramasa erklig bayat

,

Tapugatıtildeatamasaat" Reşit Rahmeti Arat bu beyti şöyle naklediyor: "Kula bu ad /kul adı/ verilmemiş bile olsa kadir T anrı ister kabûl etsin, ister etmesin; ibâdet ve zikir elden düşm emelidir". "Erk"i "İrâde" olarak kabûl edip beyti yeniden ele alırsak: "Kula bu ad /kul adı/ verilmem iş bile olsa, ibâdet ve zikri bırakm am ak lâzımdır; /bu ibâdetleri/ kabûl edip etmemek T anrı'nın isteğine (İrâde'sine) bağlıdır." mânâsı ile karşılaşırız. Görüldüğü gibi beyit, daha anlaşılır bir mâhiyet kazanmaktadır. İslâm öncesi Türk hayâtında buna dâir başka misaller de vardır: Meselâ Irk Bitig'de:"On ançıp alku kentü ülügü erklig ol"41 şeklinde bir cümle vardır. Hüseyin Namık O rkun bu cümleyi:"BöyIece herkes kendi m u k ad d erâtın a sâhibtir" şeklinde vermiştir. Aynı cümleye bizim verdiğimiz mânâ ise: "B Öylece herkes 40 KB-M etin-, Çeviri, beyit: 3358., 41 H.N.Orkun; a.g.e., Irk Bitig, paragraf: 65.


GÖK TANRININ SIFATLARI

25

kendi kısm etini /O'mın/ isteğine (îrâde’sine) g öre ahr"dır. Yine H.N.Orkun'un Eski Türk Yazıtlan'nda42: "T ört inilgü ertim iz bizni erklig ad ırti yıta" şeklindeki mezar kitâbesine verdiği mânâ: "Dört küçük kardeşli id ik xbizi kurdet ayırdı ne çâre"dir. Aynı cümleyi biz:"Dört küçük kardeşli idlk/ö/ irâde sahibi bizi ayırdı ne çâre" şeklinde mânâlandınyoruz. Eski Türk Yazıtlan'nda: 1- Üze erklig ... m...k . mış 2- Adırılmış ölügme ....t.......yıglayu bertim A3 kitâbesine de; < "1- Üstteki kudretli semâ 2- ayrılmış ölü olana cenâze töreni yapıverdim (veyâ ağlayı verdim)" mânâsı verilmiştir. Aynı kitâbe bizce: "1- Ü stteki /Tann /n ın irâdesiyle ... 2- ay rılm ış /olan/ ölen cenazeme m erasim yapıverdim (veyâ, ağlayıverdim)" diye mânâlandmlmalıydı. Görüldüğü üzere kitâbeler böylece daha farklı ve kuvvetli bir muhtevâ kazanmaktadırlar. Bu hususta başka misaller vermenin lüzumsuzluğuna binâen İslâmiyet'teki Allah’da görülen İrâde sıfatının muâdili olarak, eski Türk inancındaki Tann'nın da "Erkli" olduğunu söyleyebiliriz. Kaldı ki "erkli" kelimesiyle karşılaşmasak bile "İrâde" sıfatının ffievcûdiyetine delil teşkil edecek birçok târihî hâdise vardır. M.Ö. 176'da Hun Tan Hu'su Mo-Tun, Çin imparato­ runa yazdığı mektupta:"Zaferlerini önce T an n 'n ın 42 H.N.Orkun, a.g.e., cild:3, sh:102, Altın Köl Yazıtı.

42 H.N.Orkun, a.g.e., cild:2, sh:123, Ihe Ashete Yazıtı-C.


26

SAİT BAŞER

inâyeti ile kazandığını" belirtmektedir44. Orhûn Âbidelerindeyse; güç veren45, yer ve sulan tanzim eden46’ kut ve ülüg veren (kısmet veren)47’ yeri göğü yaratan ... hep Tanrı’dır. Bütün bunların iradesiz olamıyacağı âşikârdir. Zâten Türk târihi üzerindeki çalışmalanyle tanınan R ason yiye göre de48: "Ancak bir Tanrı vardır. Onun iradesine göre yaşanmakta ve ölünmektedir. Hâkimiyet telakkileri ve hayat Tanrı'nın buyruğuna göre şekillenmektedir." Türkler, her vesileyle Tann'nın irâdesini hatırlamaktadırlar. Meselâ, savaşlarda kazandıkları zaferlerini Tanrı'nm irâdesinden bilmektedirler49. KUDRET: "AllahüTeâlâ'nın herşeye gücü yeter. Onun yapamayacağı hır şey yoktur"50. DLT "Ügan Tengri" (Herşeye gücü yeten Tanrı)51 haberini vermekle bu mes'el eye açıklık getirmiştir. Aynı mevzûda Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu'nun görüşü Özetle şöyledir:: Tanrı tam iktidar sâhibidir. Kullarını bahtiyar yâhud perîşan etmek onun istek ve kudretindedir. İnsanları şerefli veyâ zelil eden O ’dur. Tanrı, "Ulu Tann"üır. Ölüm, hayat, yaratıcılık tamâmen Tann'nın irâde 44 45 46 47 48 49 50 51

İbrahim Kafesoğlu; a.g.e, sfı:259 Orhun Âbideleri; Kül T iğin Kit., doğu ceph. satır: 12. Orhun Âbideleri; Kül Tigin Kit., doğu ceph. Satır: 12, Orhun Âbideleri; Kül Tigin Kit., güney ceph. satır: 9. L. Raşonyı; a.g.e., sh:, 30-31, İbrahim Kafesoğlu; Eski Türk Dini, s. 57. ^ A.O. Tatlısu; a.g.e., s. 17. DLT-Dizin-; sh: 681.


GÖK TANRI'NIN SIFATLARI

27

ve kudreti dahilindedir. O’nun eşi ve benzeri yoktur. Cezâ ve mükâfat o ulu varlıktandır."5253 Anlaşılmaktadır ki eski Türkler Tanrı'yı; herşeye gücü yeten, yapamayacağı hiç bir sev olmayan tek ilâh olarak görmektedirler.'Hem tâbiri52 hem de mefhümuyle mevcûd Ugan Tengrı mefhumu tesbıt edilmiştir.

I*1**1" ııiM™w»MM«rt»ıWM»ıWMtHı|l>pffWIHHI»W|l!l lıL'iı.'i»

Bu mevzûda elimizin altında birçok delil vardır. Ancak, burada sıralamayı lüzumsuz buluyoruz. Çünkü varlığı bilinen bir sıfattır. "İrâde" maddesinde verilen misaller, birbirleriyle ayrılmaz iki sıfat oluşları dolayısiyle Kudret sıfatı için de geçerlidir. TEKVİN: "Âllahü Teâlâ'nın yaratılmışlar üzerindeki icrâât ve tasarrufâtini bildiren fiilî sıfatlar hep buna râcîdirZ'54 , nzk veren Tanrı’dır. Yaratan ve yarattığı yer yüzünün tanzim edicisi de O'dur. İrâde ve kudret sâhibidir. Gök-Tanrı "T an ü n tü rü r" (Şafak söktürmek-güneşe hükmetmek).55 Hâdiseler ferdî ve beşerî mizaçlar dâimâ Tann'nın irâde ve kudreti ile mâhiyet kazanmaktadır. Bu mevzûda Orhun Âbideleri’nde "Oğlu babası gibi yaratılm adığı; küçük kardeş, büyük kardeş gibi yaratılm adığı için kötü olm uştur..."56. "Tanrı yeri karıştırdığı için'Dokuz: Oğuz bodunu kendi kavmim olmasına 52 İbrahim Kafesoğlu; a.g.e., sh: 55-60. 53 İbrahim Kafesoğlu; T ürk Millî Kültürü, sh: 260. 54 A.O.Tatlısu; a.g.e., sh: 18. 55 İbrahim Kafesoğlu; a.g.e., sh: 260. 56 Orhun Âbideleri; Kül Tigin Kit., doğu ceph., satir: 5-6.


26

SAİTBAŞER

inâyeti ile kazandığım" belirtmektedir44. Orhûn Abideleri'ndeyse; güç veren45, yer ve sulan tanzim eden46» kut ve ülüg veren (kısmet veren)47» yeri göğü yaratan ... hep Tanrı’dır. Bütün bunların iradesiz olamayacağı âşikârdır. Zâten Türk târihi üzerindeki çalışma!anyle tanınan Rasonyı'ye göre de48: "Ancak bir Tanrı vardır. Onun iradesine göre yaşanmakta ve ölünmektedir. Hâkimiyet telakkileri ve hayat Tanrı'nın buyruğuna göre şekillenmektedir." Türkler, her vesileyle Tanrı'nın irâdesini hatırlamaktadırlar. Meselâ, savaşlarda kazandıkları zaferlerini Tanrı’nm irâdesinden bilmektedirler49. KUDRET: "Allahü Teâlâ’nın herşeye gücü yeter. Onun yapamayacağı hır şey yoktur"50. DLT "Ügan Tengri" (Herşeye gücü yeten Tanrı)51 haberini vermekle bu mes'eleye açıklık getirmiştir. Aynı mevzûda Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu'nun görüşü özetle şöyledir:: Tanrı tam iktidar sâhibidir. Kullarını bahtiyar yâhud perişan etmek onun istek ve kudretindedir. İnsanları şerefli veyâ zelil eden O’dur. Tanrı, "Ulu Tanrı "dır. Ölüm, hayat, yaratıcılık lamâmen Tanrı'nın irâde 44 İbrahim Kafesoğlu; a.g.e, sh:259 , 45 Orhun Âbideleri; Kül Tigin Kit., doğu ceph. satır: 12. 46 Orhun Âbideleri; Kül Tigin Kit., doğu ceph. satır: 12. 47 Orhun Âbideleri; Kül Tigin Kit., güney ceph. satır: 9. 48 L. Rasonyı; a.g.e., sh:, 30-31, 49 İbrahim Kafesoğlu; Eski Türk Dini, s. 57. 50 A.O. Tatlısu; a.g.e., s. 17. 51 DLT-Dizin-; sh: 681.


' GÖK TANRI'NIN SIFATLARI

27

ve kudreti dahilindedir. O'nun eşi ve benzeri yoktur. Ceza ve mükâfat o ulu varlıktandır."52534 Anlaşılmaktadır ki eski Türkler Tann'yı; herşeye gücü yeten, yapamayacağı hiç bir şey olmayan tek ilâh olarak görmektedirler. Hem tâbiri55 hem de mefhümuyle mevcûd ^ s^ S ttrn ^ ^ ^ e ^ tö lc r^ IS im îîl^ P în a n c m a ^ m u k â b iî Ugan Tengn mefhumu tesbıt edilmiştir. <M«IMlllllİ llli|llll«lılTllll|lllll(>l||i|.lıSrt»^'IIIIK 'lllfUMIHH'l'H'» III Mini li I I ılım rır inli ır(||-nrı> 11 ||| llllllTril'" pimi ır H |H|l»l'HlfP)tıT

IılliV » n 'VHmjTi ; I ~l; i Ii i i , ıı'ili? ,

I

I j i,

R*iS3gîSSi»ywî>swr-î!

Bu mevzûda elimizin altında birçok delil vardır. Ancak, burada sıralamayı lüzumsuz buluyoruz. Çünkü varlığı bilinen bir sıfattır. "İrâde" maddesinde verilen misaller, birbirleriyle ayrılmaz iki sıfat oluşları dolayısiyle Kudret sıfatı için de geçerlidir. / TEKVİN: "Allahü Teâlâ'nın yaratılmışlar üzerindeki icrâât ve tasarrufâtinı bildiren fiilî sıfatlar hep buna râcîdir.W Eski Türk inançlarına göre kut, ülüg (kısmet), rızk veren „ Tanrı'dır. Yaratan ve yarattığı yer yüzünün tanzim edicisi de O'dur. irâde ve kudret sâhibidir. Gök-Tann "Tan ü n tü rü r" (Şafak söktürmek-güneşe hükmetmek).55 Hâdiseler ferdî ve beşerî mizaçlar dâimâ Tanrı'nın irade ve kudreti ile mâhiyet kazanmaktadır. Bu mevzûda Orhun Âbideleri'nde "Oğlu babası gibi yaratılm adığı; küç^k kardeş, büyük kardeş gibi yaratılm adığı için kötü olm uştur..."56. "Tanrı yeri karıştırdığı için'D okuz Oğuz bodunu kendi kavmim olmasına 52 İbrahim Kafesoğlu; a.g.e., şh: 55-60. 53 İbrahim Kafesoğlu; T ürk Miîlî K ültürü, sh: 260. 54 A.Ö.Tatlısu; a.g.e., sh: 18. 55 İbrahim Kafesoğlu; a.g.e., sh: 260. 56 Orhun Âbideleri; Kül Tigin Kit., doğu ceph., satir: 5-6.


28

SAİT BAŞER \

.

.

rağmen bana düşm an oldu"57 .. gibi cümlelere de rastlanmaktadır. Tann'mn "Tekvin" sıfatını hâiz olduğunu bu ve benzeri bir çok vesikada görmek mümkündür. Bununla beraber bu sıfatin tâbirinin de mevcûd olması ihtimâli kuvvetlidir. Zirâ KB'de bu mefhum "Törûtgen İdi" tâbiriyle ifâde edilmiştir. "Yaratıcı sâhib, türeten Mevlâ11demektir58. . KELAM: "Allahü Teâlâ'nın söylemesidir." Kur'ân Allah'ın Kelâm sıfatının bir tecellîsidir59. Tann'mn "söyleyicilik" vasfı hakkında şimdiye kadar ortaya bir şey konulmamıştır. Görüleceği üzere, vesikalar bu dikkatle tarandığı takdirde gâyet açık ifâdelere rastlanmaktadır. Meselâ; Tpnyukuk Kitâbesi’nde: "Tengri ança timiş erinç: Kan birtim , kam ngın kodup içigding."60 (Tabiî ki o zaman Tann şöyle demiştir: Hâkan verdim, hâkanını terk ettin, gittin) denmektedir. Irk Bitig’de de, bir kaç yerde Tann’mn kullanna hitâb ettiği görülüyor: Tann "Kut bergeymen" diyor61. Er emeliyerek Tann'ya vanr. Kut ister. Bunun üzerine kut veren Tann: "A ğılında atların olsun, özün (ömrün) uzun olsun."62 der. Ayrıca:"Ben kırılanları birleştiririm , yırtılanları bir 57 Orhun Âbideleri; Kül Tigin Kit., kuzey ceph., satır: 4. 58 KB-Metin-; beyit: 124.. 59 A.O.Tatlısu; a.g.e. sh: 18. 69 Orhun Âbideleri; Tpnyukuk Kit., I. taş, batı ceph., satır: 2-3 61 Irk Bitig; paragraf: 17. 62 Irk. Bitig; Parag:47.


GÖK TANRI’NÎN SIFATLARI

29

araya koyarım. Ülke tanzim ederim. Hayırlı olsun." demektedir6364 Yukarıya alman misallerden de anlaşılacağı üzere Tanrı, "Kelâm" sıfatına sâhiptir. Tâbir olarak da Tanrı "Deyicı" dir.

ırnırr-H'ı-'l iıV rır-r-r-—

iV„ı^ır--|-n;rıı^ıniTTiıı WOTWT,ıTWWın>|l^ ı ^ hi|ıj|iM|ıwiTıır.:mW''li;ir*' >*ıi!.!tj.mMımn.ıin «um

im

■mı

ı.ııı . rrHTCSnlıı.;ı..ırnın^ı»-,Hır

VÂCÎBÜ L-YÜGÛD OLUŞ: "Ulûhiyyete mahsus sıfatlarla bilinir. Bunun karştlığı olarak Mümkinü'l-Vücûd telâkkisi vardır. Ki varlığını Allah’a muhtaç olanlar, fâni ve yaratıcının eseri olanlar için kullanthr"M. Prof Dr. Bahaeddin Ögel'e göre: "Tengri tek tengri ..." ibâresi (Tann'ya benzer Tann) yâni Tann'ya benzeyen tek şey yine ve ancak Tann'dır, mânâsıyla anlaşılmalıdır. B, Ögel bu mânâsıyle: "Tengri tek tengri." ibâresinin Tann’nın Vâcibüİ-Vücûd oluşuna delil teşkil edeceği kanaatindedir65. EsmâüTHüsnâ'da Vâcibü'l-Vücûd vasfının, Kıyam-BiNefsihî vasfı ile beraber bilindiği ilâve edilmiştir 66. Bu itibarla daha önce işâret edilen o mevzû burada tekrar edilmiyecektir. Fakat buraya kadar zikr edilen hususlar hatırlanırsa bu sıfatın Tanrı'da açıkça mevcudiyeti anlaşılacaktır. Çünkü bütün varlık âlemini yaratan Tann’nın; bütün yaradılmışlardan önce ve sonra, mevcûd ve şart olduğu bellidir, Binâenaleyh Tann Vâcibü’l-Vücûd ise yarattıklan da Mümkinü'l-Vücûd'dur, *

<

ıı ıı

rr r mıirini

ıı»ı')iınrinB)CTiıırHi*ıniffî~T 'ii— ~~n rr rnıiffi<nrnîıBn~i'ı?fıi ~

~~ımiıyrır

63 Irk Bitig; paragraf: 48. 64 A. O. Taüısu; a.g.e., sh: 18. 65 Bahaeddin Ögel; Türk Mitolojisi, II. cild, sh: 118-119, 1. Baskı İstanbul 1971, 66 A, Q- Tatlısu; a.g.e., sh: 18. '


\

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ

' 1

.

'

.

i

"'li; ■ ‘

i ' ■l!j


Cenab-ı H akk’ın Esm âü'l-H üsnâ'şı aşağıda görüldüğü gibidir: 1- Allah 2- er-Rahman 3- er-Rahîm 4- el-Meîik 5- el-Kuddûs 6- es-Selâm 7- el-Mü’min 8- el-Müheymin 9- el-Azîz 10- el-Cebbâr 11- el-Mütekebbir 12- el-Hâlık 13- el-Bâri‘ 14- el-Musavvir 15- el-Gaffar 16- el-Kahhâr 17- el-Vehhâb 18- er-Rezzâk 19- el-Fettâh 20- el-Alim 21- el-Kâbıd 22- el-Bâsıt 23- el-Hâfıd 24- er-Râfi\ 25- el-Muizz 26- el-Muzill 27- es-Semî‘ 28- el-Basîr 29- el-Hakem 30- el-Adi 31- el-Lâlîf 32- el-Habîr 33- el-Halîm

34- el-Azîm 35- el-Gafûr 36- eş-Şekûr 37- el-Aliyy 38- el-Kebîr 39- el-Hafîz 40- el-Muhît 41- el-Hasîb 42- el-Celîl 43- el-Kerîm 44- er-Rakîb 45- el-Mucîb 46- el-Vâsi‘ 47- el-Hakîm 48- el-Vedûd 49- el-Mecîd 50- el-Bâis 51- eş-Şehîd 52- el-Hakk 53- el-Vekîl 54- el-Kaviyy 55- el-Metîn 56- el-Veliyy 57- el-Hamîd 58- el-Muhsî 59- el-Mübdi‘ 60- el-Muîd 61- el-Muhyî 62- el-Mumît 63- el-Hayy 64- el-Kayyûm 65- el-Vâcid 66- el-Mâcid

67- el-Vâhid (ehad) 68- es-Samed 69- el-Kâdir 70- el-Muktedir 71- el-Mukaddim 72- el-Muahhir 73- el-Evvel 74- el-Âhir 75- ez-Zâhir 76- el-Bâtm 77- el-Vâli 78- el-Müteâli 79- el-Beır 80- et-Tevvâb 81- el-Müntekîm 82- el-Afüvv 83- er-Raûf 84- Mâlikü’l-Mülk 85- Z ü ’l-C elâl-i ve’l-îkrâm 86- el-Muksit 87- el-Cami‘ 88- el-Ğaniyy. 89- el-Muğnî 90- el-Mâni‘ 91- ed-Darr 92- en-Nâfi‘ 93- en-Nûr 94- el-Hâdî 95- el-Bedi‘ 96- el-Bâkî 97- el-Vâris 98- er-Reşîd 99- es-Sabûr


ESMÂÜ'L-HÜSNÂ

hayır ve rahmet irâde buyuran. Sevdiğini, sevmediğini ayırd etmiyerek tekmil mahlûkâtını sayısız nVmetlere miistağrak kılan. 67

wwııiijiMiııw w m ım ^aıi|(|i'|'ı'v,'|ı n

Türkler, târih sahnesinde görüleli beri, kendilerini hükümlerine uymakla mesûl kabül ettikleri bir T öre’ye aâhiptirler. Töre’nin tatbiki ise hakanın vazifesidir. ^Bilindiği üzere Türkler'de hâkan olabilmek için T anrı’dan k u t alm ak gerekir68. Kut almak; ancak bilge, alp, erdemli, dürüst ve en mühimi âdil kişilerin harcıdır69. Aksi takdirde kut kazanmak muhaldir. Kazanılan kut'un devamlılığı bu faziletleri yaşamakla mümkündür. Yİm Tann’mh istediği yolda yüründüğü takdirde Tanrı kut’unu

JlMtJ1fffl>ıW^îBm(ıffP ^ OTirTO.l»ffl^W rr>T,'irı|[T|TiM)[(m ilinnnıım;ı>t^ Wlipm ^ıFıT(iriltnv Ti--n~:T;ıiı;n'r3nrıırıij'-ıı - ■nrMir\rıiriTrfj;-^7ri7ıv[Tfl||Ş|^ |^ ]||iı ^ ıi9iy^ j^ )ı|^ i| ^ ^ ı|t|)ff)B ^ıi||)|T^fff|]l(|iır-r-ri>tr - r

67 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 24. 6 8 1. Kafesoğlu; a.g.e., sh: 220. 69 KB -İndeks- sh: 293. Kut ile alâkalı beyitler. Ayrıca bkz.: Sait Başer; Kutadgu Bilig’de Kut ve Töre, 1990 Ankara.


34

SAİT BAŞER

geri almaz. Denilebilir ki, hakan Tann'nm istediklerini -yerine getirmeğe memurdur. Hal böyle olunca, Töre'yi tatbik etmekle mükellef hâkanın Tann'nm irâdesine uyduğu söylenebilir. Töre’nin dört ana prensibi vardır. Bu prensiblerden birisi, bütün insanlığa eşit BiuSBKlFfelMdtür7^ “~~— Kendisini cihan halkına eşit muâmele etmekle mükellef savan bir devlet anlayışıyla karşı karşıyayız. Türk devlet anlayışında, devletin vazifeleri içinde halkın giydirilmesi, doyurulması ve çoğaltılması en mühim şartlardandır7071. Türk’ün bütün cihan halkına rahmet nazanyla, onlan sulh ve sükûna kavuşturmak gâyesiyle Hal böyle olunca inandıkları Tann'da kendilerindeki bu hususiyetleri görmemeleri mümkün değildir. Aksi halde Tanrı'ya göre üstün duruma geçmek gibi tuhaflıkları kabullenmek gerekir. Tann'nm, yarattıklanna verdiği meziyetleri taşımadığı, noksan ve âciz olduğu düşünü­ lemez. <JSSW«IW<*W(Wfc

^

~r'‘

— W*—*llll»l>« lla.ı

1A.JM' >r,tv .

“* >

.....— . ı—

ı

...

J » -r

.p p - .f ,

--------r |

ı ~j , , |_,j_^ LL

f T ı|lll|( Hll. ıı ı

| ll||,,ı„, |.„

RAHMETİN ZIDDI GAZAB: "Rahmetin zıddı olan gçzab baştan ve birinci o l o r d ^ ^ ^ ^ n w ^ n ı n u k t e z â s ı eğıldır. Belki halkın isyânı ve verilen ni‘metleri kendi istekleriyle kötüye h ı l l a m ^ m m ^ t e ^ o t m a ^ ı ^ î a derecede tecellî eden rabbanî bir hikmettir”72.

■m-.jtuuuMMJn«mımillilivt.ı.»ifiw» ı

Orhun Âbideleri’nde Önce il ve han veren Tann, bunların kıymeti bilinmediği takdirde cezâ vermektedir. Yukanda Kelâm bahsinde geçen "Han verdim, hanını 7 0 1. Kafesoğlu; KB ve Kültür Târihimizdeki Yeri, sh: 20-21; 1980. İstanbul. 7 1 1. Kafesoğlu; Türk Millî Kültürü, sh: 225. 72 A. O. Taüısu, a.g.e., sh: 25.


GÖK TANRININ SIFATLARI

35

koyup gittin. Bu yüzden öldün ve öleceksin"7374* ibâresi Gök Tann'nın gazâbmı dile getiren mükemmel bir delil mâhiyetindedir. Zâten Tann’nın irâdesine boyun 2- ER-RAHIM: "Pek ziyâde merhamet edici, verdiği nVmeileri iyi kullananları daha büyük ve ebedî ni‘metler yermek süreliyle mükâf â t l a r î d m c sıfatının" tecellîsindeki umumîlik bunda yoktur. Daha hususî, Allah'ın kendi yolunda giden sevdiği kullanna gösterdiği \ teveccühtür. .

il H» ı.ın ıimmim ıı

m.

rn ninnin ırr ıı ı ıı m in— i i i ~Tıır rıiı~r tuniıininıırrTfiı>Hır m n ıT ^ıım|rnmn»ımiıKıiıılı/Tııi 'ıirm r,^>,rnnnni»Tt.nrnnıi.ımlılnıwmnrırriııııı'iTfiryTfi^'i)

Er-Rahman maddesinde görüldüğü gibi, Töre'nin bütün insanlığa hayır ve huzur vermek fonksiyonuna mukabil T anrı; kendi arzûsu istikâm etinde davranan kim­ selere kut verm ektedir. Kut, iktidar olma gücünden bilge (hakîm)İiğe kadar çeşitli ni‘metleri berâberinde getirmektedir. Dolayısıyle Tann'nın kut verişinde İslâmiyet'teki Rahîm isminde görülen "İyi kullanna ni ‘met vericilik" ortava çıkar. Cürikfl kut sâhibi olabilmek avm zamanda "sakınuk',', Bu hal Kitâbeler'de açıkça görülmektedir76. Eski Türk inancında, Rahman ve Rahîm sıfatlannm temel prensibi olan İlâhî merhamet anlayışı mevcüddur. KB'de bu husus: 73 Orhun Âbideleri; Tonyukuk Kit., I. taş., batı ceph., satın 3. 74 î. Kafesoğlu; Eski Türk Dini, sh: 57. T A. O. Taüısu; a.g.e.,. sh: 26 76 Orhun Âbideleri; Kül T igin K it., kuzey ceph., satır:ll. "sakınuk" kelimesini "takvâ ehli” mânâsiyle, Muhammed b. Hamza yaptığı K ur'an Tercem esi'nde kullanmıştır. A. Topaloğlu neşri, 1. c. Meryem: 72.1976 İstanbul.

5


36

SAİT BAŞER

şefkatli Tanrı"7778mânâsında kullanılmaktadır. Rahman ve Rahîm isimleri mefhum ve tâbiî^^®ıEteBî3duğumuz isimlerdendir. t 3- EL-MELÎK; "Bütün kâinatın sâhibi, bi'l-esâle ve 'f mutlak surette h ü k ü m d ü r ’■ . ............ ■ Oğuz Kağan Destanı'ndzı Ulug Türk: "Gök T anrı döşümde verdiğini hakikate çıkarsın. Tanrı bütün dünyâyı senin uruğuna b a ğ ı ş 1 a s i n" demektedir79. Aynı destanda Tann, Oğuz Kağaria yer vermek lutfunda bulunmuştur80. Görüldüğü gibi mülk Tann'ya aittir. Zâten yukarıdan beri veregeldiğimiz misaller sebebiyle bu hal tabiî sayılmak gerekir. Çünkü il ve kut veren, yer ve sulan nizâma sokan ve kanştıran, öldüren ve can veren Tann'dır. Sayılan vasıflan hâiz bir Tann’nın, mülkün de sâhibi olacağı ortadadır. Muharrem Ergin81» KB ve DLT8283ün: sâhib. efendi, 1 Tann mânâsı yle verdikleri "idi" kelimesi tam bu ismin karşılığı bir mânâyı ihtiva etmektedir. J î f f i Ö î S ' ve " î a r Bayat" gibi terkîbler ise; mülkün kudretli ve ezeîî sahibi Tann'dır, mânâlanna gelmektedir. Hem mefhûmu hem de tâbiri mevcûd isimlerdendir. .....""u"'' rl_" .........................t . . ........................................................................ •

-------, u ^

f” 4- EL-KUDDÛS: "Hatâdan, gafletten, aczdenve her 7 türlü eksiklikten uzak, pek temiz"™. 77 KB, A l i l . vd. beyitler. Ayrıca bkz. İndeks sh: 52-53

78 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 32. 79 M. Ergin; Oğuz Kağan Destanı, metin, satır: 325-328. 80 M. Ergin; a.g.e.,. satır: 193-194 81 M. Ergin; Orhun Âbideleri, Sözlük kısmı, sh: 98. 82 KB-lndeks; sh: 187 ve D LT- Dizin; sh: 226 83 A. O. Tatlısu; a.g.e. sh: 34


GÖK TANRI'NIN SIFATLARI

37

Zâti sıfatlan işlerken Tann'da bu sıfatın varlığı uzun uzun anlatılmıştı. Maamafih, bu hususta bir iki misâl daha verebiliriz;: Oğuz Türkü'nün İbn Fadlan'a "Rabbınızm karısı var mı?'* diye sorduktan sonra; tövbe-istiğfar eden İbn Fadlan’la berâber tövbe ettiği seyahâtnâmede yazılıdır84. Oğuz Türkü'nün "Bir Tengri!" defken takındığı ululama ve Tanrı'yı kusurlardan tenzih edişi, Tann'da bu ismin mefhum olarak mevcûdiyetine inandığını gösterir. Bu mevzüda başka işâretler de vardır: H azar H âkanı ile Constantin Kril'in sohbetleri aynı mevzüa kuvvetli delil teşkil eder. Hazar başşehrine Bizans'dan gönderilen St. Kril ile mülakatı sırasında H âkan (M.S. 862): "H ristiyanlar T anrı'nm üçlü kişilisine (Trinity) inandıkları halde k e n d i l e r i n i n (Türkler'in) t ek. T a n rı'y a îm an ettiklerini" bildirmişti85. Bu kabil ululama ve Tann ’yı tenzih etme Türkleşin çok dikkat ettikleri bir husustur. Hristiyanlann teslis inancında görülen Baba-Allah, ÖğulAllah ve Kutsal Ruh telakkilerini Türk'ün hafsalası almamıştır. Tanrı'nm her türlü hatâ ve gafletten, eksiklikten uzak oluşu KB'de "M ungşuz T engri" ibaresiyle ifâde edilmiştir86. Ki, ihtiyâçsız, sıkıntısız Tanrı demektir. Asla bunalmıyan Tann'da acz aramak ise abestir. f 5-ES-SELÂM "Her çeşit ârıza ve hâdiseden sâlim kalan. I Her türlü tehlikelerden kullarını selâmete çıkaran. 84 R. Şeşen; tbn Fadlan Seyahatnâmesi, sh: 31-32. 86 1. Kafesoğlu; Türk Millî Kültürü, sh: 262 86 KB, beyit: 4777


38

SAİT BAŞER

Cennetteki bahtiyar kullarına selâm eden. Her türlü selâmetin sâhibi O olduğu gibi, istediğini selâmete erdirecek olan da 0'dur"^7 Asya Hun Tan Hu’su M ö -tu n , M.Ö. 176'da Çin imparatoruna gönderdiği mektafİR, zaferlerini önce "Gök Tanrı'nın inayeti" ile kazandığım belirtmiştir. Başka bir Hun Tan Hu'su K ü n -Ç in (M.Ö. 160-126) tuzaktan kurtulduğu zaman, "Tanrı tak d ir buyurduğu için kendini koruduğunu" belirtmiş; M.S. IV. asır başında bir Hun devleti kuran Liu-Y uan için ise genç yeğeni: "Gök T anrı bu kişiyi H unlar'ı düşünerek dünyâya getirdi" demiştir. M.S. 328 senesinde diğer bir Türk hükümdan bir muvaffakiyeti üzerine kollarını gök yüzüne kaldırarak "Ey T anrım ! Sana şü k ü rler olsun," diyerek hislerini dile getirmiştir8 788. Orhun Âbidelerindeyse, Tanrı'nın yardımıyle güçlenen ve en kuvvetli hâkanlıdan daha kuvvetli olup, çoğalan, zenginleşen, ferahlayan bir millet anlatılmaktadır. Tann'nın kut vermesi, bir mânâsıyle bu ismi de karşılar mâhiyettedir. Râsonyı've göre Gök Tanrı deSi şmemektedir, ebedîdir89. Ulûhivete mahsus sıfatlarda işlenen mevzûlar dikkate alınırsa Tann sâlim kalmaktadır. Zâten KB'de de Tann, "Tüzün (Halîm, asıl) ve Küsüş (Azîz, değerli)" isimleriyle tavsif edilmektedir90. Hâsılı Tann, kullarını ^selamete erdirdiği gıoı kendisi de salım kalmaktadır. —

"

-

ıı.ıf c j. —,—- — —

--

87 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 38. 8 8 1. Kafesoğlu; a.g,e., sh: 259. 89 L. Râsonyı; a.g.e.,. sh: 31. 90 KB, beyit: 1155

«■ >’ " * ' I |

|| f

n, | J n- II --HI ||. , ' LUP.tJ-LLLL.


GÖK TÂNRI'NIN SIFATLARI

39

/

6-EL-MÜ’MİN: "Gönüllerde îman ışığı uyandıran, /kendine sığınanlara aman verip onları koruyan, I rahatlandıran"91. iüj.»wıWWwBi.'"'r~iıııl)

\

Tanrı, kendisine aczle gelip kut dileyene kut vermek­ tedir92. Mal ve ömür ihsan etmektedir93. Kitabelerde sık sık geçen "Tann yarlıgadığı için kazandık, güçlü ve kurt gibi olduk, zengin olduk, dört yöndeki bütün kavimleri hükmümüz altına aldık" gibi bir çok misal ve halkın, hâkanda mutlaka Tann vergisi olan kut arayışı; kut'un mâhiyeti göz önünde bulundurulduğu takdirde, bu mânânın varlığını gösterir. f 7- EL-MÜHEYMtN: "Gözetici ve koruyucu"9495. \ Orhun Âbideleri'nde "Teıigri yarlıkaduk üçün..." inanışı, en çok tekrar edilen ifâdelerdendir. Yukandaki misalleri burada tekrarlamak lüzumsuzdur. Bu isim, hem mefhum, hem de tâbir olarak mevcûddur. Tann, " Yarlıgayıcı"dır.

) Râlib" 95.

Daha önce de belirtildiği gibi Tann, "Mungsuz" ve "Küsüş"tür. M.S. IV. asırda bir devlet kurucusu L,itıY u a n bir vesileyle "T a n rı'n ın irâ d e sin e k a rşı gelinemiyeçeğini" anlatmak sûretiyle Tann'nın mutlak gâlib olduğunu daha o vakit ifâde etmişti96. Mefhumu ve 91 A. O. Tatlısu; a.g.e.,. sh: 42. 92 Irk Bitig, paragraf; 73.

93 A.gie., aynı yer. 94 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 44. 95 A.g,e. sh: 45. 96 1. Kafesoğlu, a.g.e., sh: 259.

'


40

ç

SÂÎTBAŞER

tâbiriyle mevcûd sıfatlardandır. Allah "Azîz", Tanrı "KüSüş"tür. 9- EL-CEBBÂR: ''Kırılanları onaran, eksikleri tamamlayan, dilediğini zorla yaptırmağa muktedir olan ................... .................

........................

I ıtfcıİl

----- ,----------,--- ,---- ... ıİl ITIIl^ırnııu.ııııij) |||| ||- imim mil

Tanrı, "kırılanları birleştirir, yırtılanları birbi­ rine ular, ülkeler tanzim eder"97989. Kaynağımızdaki bu tarif, İslâmî anlayıştaki Cebbar isminin târifiyle hemen hemen aynıdır ve Tann'nın bizzat kendi ifâdesidir. Başka delile gerek olmamakla berâber Tanrı, kendisinde kut olmayanı, hakanlıktan tard eder, kut’unu geri alır". Ayrıca sıfatlardan İrâde ve Kudret bahislerinde sözü edilen gücü her şeye yetmektedir. Yeri karıştırıp, kendi bodunu o lm asm ujm ğ^m D ^^’ögîızlar'ı Bilge Kağan'a düşman eden de Tann’dır100. Bir Türk TanHu’su işlediği adam öldürme suçuna karşı Tann'yı teskin etmek için, ondan af dilemiş ve hayrat inşâ ettirmişti101. Görüldüğü gibi bu ismin mefhûmu tereddütsüz mevcûddur. Ama tâbirine rastlanamadı. 10- EL-MÜTEKEBBİR: "Herşeyde ve her hâdisede ?rcn"102. Orhun Âbideleri’nde insanlara şeref, yücelik, kudret ve yükseklik veren bir Tanrı inanışı bârizdir103. Yâni yüceliklerin sâhibi Tann’dır. Kezâ Pierre Gordon, bu 97 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 46. 98 Irk Bitig, prg; 48. 99 Bilge Kağan Kit., doğu ceph., sattı*: 35. 100 Kül Tigin Kit., kuzey ceph., satır: 4. 101 î. Kafesoğlu, a.g.e., sh: 258. 102 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 48 103 Bilge Kağan Kit., doğu ceph., satır: 10, 21.


GÖK TANRI'NIN SIFATLARI

41

hususu anlatırken Türkler'in Tann'yı "G rand D'ieu" olarak vasıflandırdıklarını kaydetmektedir10*. Ki, bu "Grand D'ieu" tâbiri " E k b e r A llah" demektir. V. Beşevliyev de104105106, Türkler'in: "Bir ve Büyük tlâh'a ta p tık la r ın ı" söyledikten sonra; Bizans târihçisi M e n a n d ro s 'a dayanarak Avar Hâkan’ı B a y a n 'ın yeminine "En büyük şâhid" olarak Tann'yı gösterdiğini nakletmektedir. Görüleceği üzere bu isim de mefhûmuyla yaşamıştır. f boyunca ) Rörüp geçireceği halleri, hâdiseleri tâvin ve tesbit eden ve Tann’nın Hâlık ismine sâhib olduğu esâsen îzâha muhtaç bir bahis değildir. Çünkü Gök Tann yaratıcı ve tam iktidar sâhibi idi107. Leon Cahun bu noktayı çok güzel tesbit etmiştir. Ona göre Tann: "C reateur de la creatio n " yâni "Hilkatin H âlikı"dır108. Yaratıcılık, Tann olmanın ilk şartıdır. Ve Tann "Törûtgen" yâni varlık âlemini türeten büyük kudrettir.

.fT | 12- EL-BARr: "Eşyâyı ve herşeyin âzâ ve cihazını _ / birbirine uygun mülâyim bir halde yaratan"109. 104 P. Gordon, H istoirs des R eleg io n s'd a k i R elegions Archaiques de L'assie, 1953 Paris. 105 V. Beşevliyev; a.g.e., sh: 238. 106 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 49. 107 I. Kafesoğlu; a.g.e., sh: 258. 108 L. Cahun; Introduction â l'histoire de L'assie, sh: 70; 1896 Paris. Aynca bkz. K.B.İndeks "Törütğen" md, 109 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 51.


42

SAİT BAŞER

Türkler, inandıklan Tann'nın, O'na adanmış yer ve sulan intizâma sokmasını gâyet tabiî karşılamaktadırlar110. Takvim11112»dört yön, hâldmiyet, disiplin, teşkilât yapı ve inançları bir arada mülâhaza edilince Türkler'in Tann'da bu ismin varlığına inandıklanna hükm edilebilir. Ayrıca kitâbelerde de geçen ve hâlen kullandığımız Türkçedeki yaratm ak kelimesi, uyumlu hâle getirmek mânâsını da taşır. (Yaraşmak, varamak...) Ih

^

13- EL-MUSAVVİR: "Tasvir eden, her şeye bir şekil ve ü ^ î^ tv e r e P ^ .

Kül Tigin K itâbesi’nde113: "înisi eçisin teg kılm m aduk erinç, oğlı kangın teg kılınm aduk erinç, biligsiz olurm ış erinç" ibâresi geçmektedir. Bugünkü söyleyişle, bu cümlenin mânâsı şudur: "Küçük kardeş büyük kardeş gibi, oğul baba gibi yaratılmamış olabilir. Bu gâyet tabiîdir. Ve tabiî bilgisiz olur". Görüldüğü, gibi, insanlara şekil ve hususiyet veren "K ılıcı," Tanrı'dır. Bir başka misal olarak Türk telâkkilerini aksettirmesi bakımından Moğol M öngke Kağan'ın Fransa Kralı IX. Luis'e söylediği şü cümleyi de . Q :j;E b e 0 ^M E llm n b j y a ^

110 Bilge Kağan Kit., doğu ceph., satır: 10. "Türk T e n g r is i ıd u k y i r i su b ı a n ç a itm iş e rin ç ." "Erinç": Ş ü p h e siz, k e s in o la r a k , ta m â m iy le d e m e k tir , A. Caferoğlu: Eski Uygur Türkçesi

Sözlüğü 1968 İstanbul. 111 Osman Turan; O niki H ayvanlı Türk T akvim i, 1941 İstanbul. 112 A. O. Tathsu; a.g.e.j sh: 51. 113 Kül Tigin Kit., doğu ceph., satır; 5.


GÖK TANRININ SIFATLARI

43

ancak bir sahibin.b u lu n m a sıg e r e k ir " ^ Burada Tann'nm İlâhî bir tasavvuru bahis mevzûudur. Zâten mutlak kudretiyle yeri göğü yaratırken Tann'nm musavvir olmaması düşünülemez. 14- EL-GAFFÂR: "Maarifeti yek çok. Bu sıfat j Mü'mine ve Münkire ayırım gözetmeden tecellî eder115. S

^

îbn Fadlan şöyle diyordu: "Oğuzlardan biri, haksızlığa uğrar veyâ başına hoşlanmadığı bir iş gelirse, başını göğe kaldırır ve "Bir Tanrı" der, bu: "Bi’llah Vâhid"(Bir Allah) demektir116. Bu hareket Tann'nm mağfiretini istemek içindir. insanlık esaslanna müsteniddir. Bunlardan son ikisi oğlu ile yabancıyı ayırmamak, bey ve kulu tefrik etmemek esâsına dayanmaktadır. Töre'de cihanşumûllük ve' insanlığa hizmet fikri vardır. Töre'nin güneşi bütün insanlara ulaşmalı, bütün cihânı aydınlatmalıdır117içtimâi hukukunu bu esâslara göre düzenleyen ve bunlara uyan Türkler, inandıkları Tann'nm da kendileri için iyilikler vermeye hazır olduğu kanâatindedirler. Onlann bu kanâati kitâbelerde çok güzel aksetmektedir: "Türk milleti yok olmasın ve millet olsun diye Tanrı Türk hakanını ve eşi hâtunu yükseltmiştir ”118. Kaldı ki bir başka çalışmamızda tesbit ettiğimiz Töre'nin eski Türk 1*4 L. Rasonyı; a.g.e., sh: 31. a . O. Tatlısu; a.g.e., sh: 54. 1 1. Kafesoğlu; Eski Türk Dini, sh: 59. 117 İ. Kafesoğlu; KB ve Kültür Târihimizdeki Yeri, sh: 20-21. 1 Kül Tigin Kit., doğu ceph., satır: 11.


44

SAlTBAŞER

dîninin adı oluşu1 Töre’nin cihanşumûl hükümlerini I T anrı'ya bağlam akta m ahzur bulunm adığını | göstermektedir. (

15- EL-KAHHÂR: "Her istediğini yapacak sûrette Tanrı, irâdesine uymayanları cezâlandmrıaktadır. M.Ö. 48'de Hun Tah-Hu'su Ho-Han-Yeh Çin ile yaptığı bir anlaşmada: "Kim sözünde durm azsa nesiller boyunca T a n rı'n ın cezâsını çeksin" demiştir. Ş in e -U s u kitabesindeyse, "günahkâr atlıların Tanrı tarafından yakalanışı" anlatılır*120121. V. Beşevliyev'in tesbit ettiği eski Bulgar kitabelerinde: "Akidler sağlam / olmalı/ ip ö rgüleri gibi b irb irin in yakını o lm am alıdır. Yeminlerini bozacak olurlarsa kanları bardaktan boşanırcasına akmalı, eğerleri sahipsiz ve tersine dönmüş olarak kalmalı ve Tanrı da /akdini bozanın/ otlarım kurutarak atları yemsiz alafsız koymaladır"122 gibi ibâreler vardır. Yâni Tann, koyduğu ahlâkî nizâmı bozanları kahretme gücündedir. Avar Hakanı Bayan, bu" inançı, a yapmak süreriyle göstermiştir. Zîrâ, o, yeminini bozarsa Tanrı'nm kahrına uğramak ihtimâlinden söz etmektedir123• H 9 Sait Başer; Kudatgu Bilig'de Kut ve Töre, sh: 124, Ankara 1990. 120 A. O.Tatlısu; a.g.e., sh: 55. 121 H. N. Orkun; Eski Türk Yazıtları; l.c., sh: 168. 122 v. Beşevliyev; a.g.e., sh: 254. 123 I. Kafesoğlu; Türk Millî Kültürü; sh: 259. V. Beşeliyev; a.g.e., sh. 238.


GOK .TANRININ SIFATLARI

16- EL-VEHHAB: j bağışlayıp duran"124.

45

Çeşit çeşit n i‘metleri dâimâ ,

^ Tapirinin çeşitli ni‘metler verip durduğu hakkında bir çok misal zikr edildi. Bu meyanda Tann'nın kut, il, ululuk, nizam, yardım, güç, hayat, bilgi, kağan vs. vermekte olduğunu zikr edebiliriz. 17- ER-REZZÂK: "Yaradılmışların faydalanacakları şeyleri ihsan eden. Rızk yalnız yenip içilecek şeylerden ibâret değildir. Kendisiyle mutmain olunan hersevdir"125-------- ------ ...... . muınrıııirumıı ı

Tann güç verir126. İl ve Töre verir127. Türk milletine şan, şöhret, kağana kut ve ülüg (kısmet) verir128- Han verir129. Bilgi verir130. Herkesin kısmetini verir131Yukarıda sıralanan bütün bu ni‘metler hem maddî, hem mânevî kıymetlerdir. Yâni Tanrı Rezzâk'dır. ( 18- EL-FETTÂH: İkolaylaştıran"132-

"Her türlü mü,

açan,

*Tanrı güç verdiği için babam kağaıım askeri kurt gibi imiş, düşm anlarınki ise koyun gibi imiş"133Kendisine yalvarana kut, mal ve ömür veren Tann134, bu 124 A. O. Tatlısu; a.g.e„ sh: 56. 125 A.g.e., sh: 58. 126 Kül Tigitı Kit., doğu ceph., satır: 12. 127 A.g.e., doğu ceph: satır 15-16, 25. 128 Aynı yer, şatır: 25-26.

129 Tonyukuk Kit., I. taş, batı ceph., satır: 2-3. 130 Aynı yer, satır: 6. 131 Irk Bitig, prg: 58. 132 A. O. Tatlısıı; a.g.e., sh: 59. 133 Bilge Kağan Kit., doğu ceph., satır:, 11, 32-33. 134 Irk Bitig, prg: 47.


46

SAÎTBAŞER

suretle sıkışan kullarının müşkillerini açmaktadır. GökTürkler'in bir hâkanlık kurması O’nun isteğiyle olmuşT lîâkânTTfa^^ Türk halkının istiklâliyle ilgilenen ulu bir varlıktır. Savaşlarda Tann'nın irâdesiyle zafere ulaşılır. Türk'ün ve umûmivede insanların hayâtına Tann vasıtasız müdâhele _edfâdâ5. Tann, dağ başında kalan ata ot ve su bulmakta yardım eder136- Yolunu kaybeden kuş, geyik ve insanı katında bir araya getirip, sevindirir137138*- Görüldüğü gibi Tann aynı zamanda Fettah'dır. Yarattıklannm müşkillerini çözmekte, onları tehlikelerden muhâfaza etmektedir.

ıM l[m^M|ıı■ı■^ıı*ı»lııı ı nu"‘.vwr..ı ı.ıMM..........

«I* ı.Mın,. ' I 1» ı , ı ıı!in11 w" wııi H

»,

>ı ıj| n

ı iiwi.ni

ı»'ı ı ı ı ' ~ıı Iİ.111»rn ı f - ı -r ı~-rr ~~*~'

j 19- EL-ALÎM: "Herşeyi çok iyi bileri'13*' Tann'nın tüm sıfatını işlerken gösterilen deliller aynen burada da tekrarlanabilir. Hem mefhum ve hem tâbir olarak mevcûdiyetine daha önce işaret edilmiştir. 20- EL-KÂBID; "Sıkan, da ra lta n "^ 21- EL-BÂSIT: "Açan, genişleten"™hun Âbideleri'nde defâlarca tekrarlanan "Ö tüken'de sıkıntı yok" telâkkisi üzerinde biraz durmak gerekmek­ tedir. Daha sonra bir başka çalışmamızda tafsilâtıyla gösterileceği gibi "Iduk" kelimesi Tann'ya adanmışlığı ifâde eden bir tâbirdir. "Iduk Ötüken" ise "T a n n 'y a 13^ 1. Kafesoğlu; a.g.e., sh:259-260. 13<* Irk Bitig, prg: 17. 137 Aynı yer. 138 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 60. 13^ Aynı eser; sh: 62. 14®Aynı yer.

"f


GÖK TANRI'NIN SIFATLARI

47

adanmış niyaz yeri; duâ yeri"141 m â n â s ın a gelmektedir. Bp mülâhazayı göz önünde bulundurarak "Ötûken'de bung yok"142 inancının Tanrı ile alâkasını görürüz. Bunu aksinin de doğru olduğu yine kitâbelerde yana yakıla anlatılmıştır14314. Tanrı'nın sıkan, daraltan ve genişletip rahatlatan vasıflan için bu bir misaldir. Aynı mevzuda bir başka ifâdeye de T onyukuk Kitâbesi'nde'rastlamaktayız: "Oğuz geldi, askeri üç bin imiş. Biz iki bin idik. Savaştık. Tanrı lü t f e tt i, d a ğ ıttık . /O ğuz/ n e h ir e d ü ştü . Dağıttıklarımızdan kalanı da hep yolda öldü". Görüldüğü gibi sıkışmış olan Gök Türkler'e kendilerinden üstün bir düşman karşısında yardım edip ferahlatan Tann'dır. Böyle olduğuna inanılmaktadır. Kezâ Tanrı "Türk milletinin adı kösü yok olmasın diye" Türkler'e devlet vermiştir. Önlan esâretten kurtarmıştır. Kendisine kut verilen kişi buna lâyık olmazsa Tann kut'unu geri almaktadır. Kut'u alınan kimse herşeyinden olmakta ve sıkıntılara uğramaHad^^TAma Türkler, sıkın­ tıların devamlı olmadığını bilmektedirler. Bir atasözü ile” bunu şöyle dile getirmişlerdir: "‘Emgek eğinde kalmas (Sıkıntı sırtta kalmaz). Bu sav yüce Tanrı nm (Islamı) ‘her zorlukta bir kolaylık vardır’ sözüne benzer." Kaşgarlı Mahmud bu atasözünü İslâmî bir hükümle teyid ederek izâha kalkışmakla, bunun orijinal bir Türk atasözü 141 1. Kafesoğlu; Eski Türk Dini, sh: 55 dipnot nr: 67. 142 Kül Tigin Kit., güney ceph., satır: 3. 143 Bilge Kağan Kit., doğu ceph; satır: 19-20. 144 Bilge Kağan Kit., doğu ceph., satır: 35.


48

SAÎTBAŞER

olduğunu haber vermiş oluyor145- Tanrı'ya kurbanlar da sunulm aktaydı. (A ttan aygır, koyundan koç, deveden b u ğ ra)146*. Ki, bu aynı zamanda Tânrı'dan, ferahlık ve isteklerin tahakkukunu talep etmek içindi. Hiç gerçekleşmemiş veya tahakkukuna inanılmayan taleplerle Tann'ya kurban kesmenin mantığı olamaz. S 22- EL-HÂFİD: ''Yukarıdan aşağıya indiren, I alçâklaîan"141, ". ' " Kâbid ve Bâsıd maddelerinde işlenen küt'un geri alınması (taplanmaması) bu sıfata delil teşlik etmektedir. Bilge Kağan Kitâbesi’nde kut'u alınan bir hâkanın nasıl zelil olduğu anlatılır148. Yerini süyunu terk eden Dokuz Oğuz Bodunu’nun Çin'e esir düştüğünü anlatan ibâreler vardır. Birine kut verilm esini yükseliş, geri alınmasını da alçalış sebebi olarak görmek m üm kündür. Kut’un İlâhî menşei dikkate alındığı takdirde Tann’nın el-Hâfid ismini hâiz olduğu görülecektir. Bu isimden sonraki er-Râfı‘ isminde geçen yükselticilik fonksiyonu, zıddının mevûdiyetine de delil teşkil etmektedir. 23- ER-RÂFİ‘: "Yukarı kaldıran yükselten"149. 1 Bilge Kağan Kitâbesi'nde bu ismin mevcûdiyetini göste­ ren iki cümle vardır: "Babam Ilteriş Kagan'ı ve anam İlbilge Hâtun'u tepelerinden tutup yükselten 145 DLT, çile 1, sh: 110. 146 İbrahim Kafesoğlu; a.g.e., sh: 50. A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 63. 148 Bilge Kağan Kıt., doğu ceph., satır: 35. 149 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 64.


GÖK TANRININ SIFATLARI

49

gâyet tabiî ki Tanrı'dır"150>"Annem Hâtun'u yükselten T an rı'd ır"151*-Görüldüğü gibi Tann aynı zamanda ERRÂFÎ'dir. 25- EL-MUZÎLL. "Z ille te gören "152.

r

hakîr

" Tanri'nm kut vermesi, kut verilen kişinin şereflenip ağırlanması demek olup, zıddı da doğrudur. Nitekim DLT'de: "Kutsuz kuyuya girse kum yağar" meâlinde bir atasözü vardır153. Kut, orijinal Türk kültürü motifi olduğu için rahatça kullanabileceğimiz bu atasözünü, Kaşgarlı Mahmud şöyle izâh etmiştir: "Kutsuz kimse kuyuya bile girse, yel onu oradan çıkarır: Sıkıntıya sokmak için". Buradan anlaşılan sudur: Kut Tanrı bağısıdır. Dolayısıyle Tann'nın ağırlamadığı kişi hor ve hakîr olup, zillete düşer. Kitâbeler'de "Bir kişi yanılıp yoldan çıkacak olursa onu; âilesi, milleti, akrabasına kadar banndırmazlannış" şeklinde bir cümle vardır. Bu hâlin, Töre'deki yanılan kişinin Tanrı tarafından zelîl edildiği düşüncesinden kaynaklandığını ileri sürmek mümkündür154-

T 26- ES-SEMİ':

"İyi işiten"155.

Bu ismin izâhı subûtî sıfatlardan Semî* sıfatının izâhmda tafsilâtıyle yapıldı. 150; Bilge Kağan Kit., doğu ceph., satır: 10. ^ 1 Bilge Kağan Kit., doğu ceph., satır: 21. 152 a . o . Tatlısu; a.g.e., sh: 65. 153 DLT, 1 c., sh: 457. 154 Kül Tigin Kit., güney ceph., sata: 6. 155 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 66.


SAİT BAŞER

50

1 27- EL-BASÎR:" EL-BASÎR:" .

ören"156*-

» » « « « » -» = » » « « »

' Bu da subûtî sıfatlardan Basar maddesinde uzun uzun anlatıldı. y “ EL-HAKEM: "Hükm eden, hakkı yerine "157. iu ı k Töresi'ndeki birinci prensibin adâlet (könilik) olduğunu biliyoruz. Adâlet eski Türkler'in hem günlük, hem de içtimâi hayâtlarında son derece dikkat ettikleri bir prensiptir. "Könilik" diye tavsif edilen adâlet prensibi İbrahim Kafesoğlu tarafından tafsilâtıyle anlatılmıştır158. Bir insanın inandığı Tann'da, kendinde olan bir güzel tarafın yokluğunu farz etmesi, onu, kendisinin Tann'dan üstün olduğu gibi bir hisse götürür. Halbuki Türkler'de böylesine bir şirk bahis mevzûu değildir. Konu ile ilgili olarak K.B'de Kut ve Töre adlı çalışmamızda geniş bilgi verilmiştir. S 29- EL-ADL: "Çok adâletli"159* v Eski Türkler’de devlet ile birlikte Töre de,yürürlüğe girm ekte ve toplulukta her türlü tecavüz sona ererek, insanlar hak ve hürriyetleriyle huzûra kavuşmaktadır. Töre şahsî hürriyetin de teminâtı idi. Türk cemiyetinde yaşa­ yanlar âdil ve eşitlikçi Töre'nin himâyesi altındaydılar1611* Töre'nin olduğu yerde kut davardır161*Kut Tann'dandır. 156 A. O. Taüısu; a.g.e., sh: 68. 15? A. O. Taüısu; a.g.e., sh: 69. .158 1. Kafesoğlu; KB ve Kültür Târihimizdeki Yeri, s. 20; Türk Millî Kültürü; sh; 239 ve devamı. 159 a . O. Taüısu; a.g.e., sh: 70. 1601. Kafesoğlu; KB ve Türk Kültür Târihindeki Yeri, sh: 23. 1611. Kafesoğlu; a.g.e., sh: 22.


GÖK TANRI'NIN SIFATLARI

51

Töre'nİn tatbiki kut kazanmaş bir hâkanm işidir. Hâkan birinci plânda adâletle hükm etmeye mecbûrdur. Aksi takdirde kut'u Tanrı tarafından tasdik edilmez. Hâl böyle olunca Tann'nın âdil olduğu ve kullanndan da âdil davranmalarını istediği neticesine varılır. Kaldı ki Töre hükümlerini Tann fikrinden tecrid imkânsızdır. (

30- EL-LA1ÎF: "En ince islerin bütün inceliklerini bilen, ?nasıl yapıldığına nüfûz edilemeyen en ince şeyleri yapan, f İnce ve sezilmez yollardan kullarına çeşitli faydalar \ ulaştırc t"162. Bir Uygur Türkü Tann'nın bir rûh olduğunu söylem işti163. KB'de rûh "süzülmüş can"164 olarak tavsif edilmektedir. Bu cümlelerin letâfet mânâsını izâh ettikleri bellidir. Zâten bundan önceki sıfat, isim ve göreceğimiz sonraki esmânın mecûdiyeti Lâtif vasfının Tann’da bulunmasını icâb ettirir. Fakat, bu hususta daha açık ve kuvvetli bir delil yoktur. 31- EL-HABÎR: "Her şeyin iç yüzünden, gizli raflarından haberdar. Niyetleri bilir"165. Sıfatlardan ilim bahsinde verilen misallerde bu sıfatın mevcûdiyeti işlendiğinden aynca üzerinde durmuyoruz. C 32- EL-HALÎM: "Hilmi çok"166. 162 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 73. 163 î. Kafesoğlu; Eski Türk Dini, sh: 60. 164 KB-Metin-; beyit: 1518-1535. 165 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 75. 166 Aynı eser, sh: 76.

1 ı


52

SAİTBAŞER

KB ve DLTde bu isim "Tüziin Tengri" (Halim Allah) mânâsında kullanılmıştır1^7- Mefhum velâbm yhbM Ssîe bilinen isimlerdendir. m

33- EL-AZÎM: "Pekazc

Tanrı Türk hakanına kut vermekle, onu dünyanın en azametli insanı yapmaktadır. Kişi oğlunun, insanlığın üzerine kılman hâkan16718169, bu büyüklüğünü Tann'dan almaktaydı. M.Ö. 176'da Mo-Tun "Tanrı kutu Tan-Hu" ünvânmı taşımaktaydı170. Tann'nın azametini gösteren başka misâller de vardır. O, aynı zamanda U lu g Tengri'dir1711723. El-Mütekebbir bahsinde görüldüğü için, orada zikr edilen diğer kaynaklara da bakılabilir. i 34- EL-GAFÛR: "Maarifeti çok. Mağfiret Allah'ın *§ yarlıgamasıdır"m -

V

Bu isim daha önce El-Gaffâr ve El-Müheymin bahsinde işlendiğinden, tekrar ele almaya lüzum yoktur. Orhun Abidelerinde "Tanrı yarlıgadığı için" şeklinde geçen ifâde yeteri kadar tatminkârdır.

| 35- EŞ-ŞEKUR: "Kendi rızâsı için yapılan iyi işleri daha İ ziyâdesiyle karşılayan, ancak k e n d is in e jî^ \, M.S. 328 senesinde bir Türk hükümdarı muvaffak olduğu 167 KB-M etin-; beyit; 1155 ve DLT, 1. c, sh; 221, 414, D izin, s; 680. 168 A. O, Tatlısın; a.g.e., sh: 77. 169 Bilge Kağan Kjt., doğu ceph„ satır. 3. 170 1. Kafesoğlu; Türk M illi Kültürü; sh: 221. 171 I. Kafesoğlu; Eski Türk Dini; sh: 56-57. 172 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 79. 173 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 81.


53

GÖK TANRININ SIFATLARI

bir işten sonra (Bunun Tann'dan olduğu inancıyle) ellerini göğe açarak Tann'ya şükretmişti174. eelere hitâb ederek gökyüzüne yönelmeleri, eski Türkler'in Tanrı'yı aynı zamanda yüce bir varlık olarak gördüklerinin işâretidir. Zâten bu hususun izâhı bizce lüzumsuzdur. Elbette ki Tanrı Ulu'dur ve yücedir. Zira O en yüksek varlık olarak eski Türk îtikâdınin merkezinde yer almaktaydı17415176178.Ulu Tanrı, yüceliklerin sâhibi olan Gök Tann'dır. " 37- EL-KEBÎR; "Pek büyük"™ . - Tann Ulu Tann'dır. Gök Tann'dır. Yüksek, her hal ve şartta büyüklüğünü gösterendir. v 38- EL-HAFİZ: "Yapılan işle ri bütün tafsilâtıyle tutan, her şeyi, belli vaktine kadar afat ve belâdan saklayan"11*.

" Hun Tan-Hu’su Kün-Çin tuzaktan kurdulduğunda "Tanrı takdir buyurduğu için kendini koruduğunu”179 belirtmişti. Elli senelik bir esâretten sonra T ü r k milletinin adı kösü yok olmasın diye il ve kağan veren, kendilerini m uhâfaza eden G ök-T anrı’da Türkler'in bu sıfatı görmeleri inançlan icâbıdır. 174 1. Kafesoğlu; Türk M illî Kültürü; sh: 259. 175 A. O. Taüısu; a.g.e., sh: 82. 176 1. Kafesoğlu; a.g.e., sh: 258. 177 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 84. 178 Aynı eser; sh: 86. 179 İ. Kafesoğlu; a.g.e., sh: 259.

*


54

SAİT BAŞER

Türk telâkkileriyle uygunluğu otoritelerce iddiâ edilen Konfiçyüs feİsefesih d ^® :E ^ * ele. •şu tarzda ızaii'-"edilm ekted irT " GöKyüzıul'd^ki olaylar İlâhî bir kânuna göre cereyan etmektedir. İnsanın ömrü de hâdiseler gibi nizâmı Olmalıdır"180181182. Bu cümlelerde, tabiattaki nizam Tanrı’ya bağlanmıştır. Tabiattaki zamanlama ve bozulmadan işleyiş; her hâdisenin organize bir sistemi harekete geçirmesi Tann'nın yaratış hikmetlerinden sayılmaktaydı. Burada her şeyin hesaplı olduğu ve tecellî ânına kadar beklediğine olan inaç ^açıkça görülmektedir. • ..

39- EL-MUKÎT: "Her yaradılm ışın azığını veren"19,2. .

1- "Binek atı güneşli yerde dura kalmış, Tanrı irâdesiyle dağ üstünde ot, su görüp ölümden kurtulmuştur"183* "Böylece herkes kendi kısmetini onun irâdesine göre alır"184. "Tanrı ona kut vermiş - Ağılında atların olsun, özün uzun olsun, d e m iş " 185. "Ağılda oğlak doğsa derede otu büyür"186187., gibi misallerden anlaşılmaktadır ki Tanrı, avnı zamanda el-Mukît'dir. KB, bu sıfat için "İgidgen" " k e h m e sın rk S â r^ k ^ îff^ rîg ıd ^ n rb e s k ^ m ^ tistire n , - T - m nınırnııııri'n l

180 1. Kafesoğlu; KB ve Kültür Târihimizdeki Yeri, sh: 4648. . 181 W. Ebçrhard; Çin Felsefesinin Esasları; ADTCFD, c. II, sh: 267. 182 A. Ö. Tatlısu; a.g.e., sh: 88. 183 Irk Bitig, prg: 17. 184 A .g.e., prg: 65. 185 A .g.e., prg: 47. 186 DLT, 1. c. sh: 65. 187 KB -Metin-; beyit; B -l, 124.


GÖK TANRI'NIN SIFATLARI

55

özen gösteren demektir188 1890Tâbiri ve mânâsıyla mevcûd isimlerdendir. 40- EL-HASÎB: "Muhâsib, herkesin hayâtı boyunca )yapıp ettiklerini bütün tafsilât ve teferruatıyla hesap­ layan"1*9' Baştan beri görüldüğü gibi Türkler kendilerine hayat, güç, kudret, nzk, kağan, il, kut vs. verip duran bir Tann'ya inanıyorlardı. Bu sebeble Tflrkler'de miskinliğe, tenbellik ve uyuşukluğa kapalı bir tevekkül hâkimdi. Bir insanın mütevekkil olabilmesi için. Tahn'nm islerinde hesaplı olduğuna inanması lâzımdır. Zâten Tann'ya izâfe edilen bunca işin hesapsız kitapsız olamayacağı âşikârdır. C 41- EL-CELÎL: "Celâlet ye ululuk sâhibi"™. v Fransız Jean Paul Raux Türkler'in eski inançlan hakkında: "T anrı dedikleri sem âvî ve büyük A llah 'ın bulunduğunu, O ’na k a rşı dâim i b ir incizabları olduğunu ve tabiatın da m ütenevvî şekilleriyle O 'n u n altın d a yer aldığını kabûl etmemeğe im kân y o k tu r"191 derken bu hususa da açıklık getirmektedir. Gerçi bu mevzûda bir çok delil daha vermek mümkündür: "Ululuk T a n rı'n ın d ır"192. "O, kimi dilerse onu yüceltir"193. "Tanrı bilgi verdiği için kendim bizzat kağan kıldım"194. "Tanrı kerem 188 A. Caferoğlu; a.g.e., sh: 90; KB, İndeks, sh: 189. 189 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 90. 190 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 92. 191 Jean Paul Raux; La Turquie sh: 64, 1953 Paris. 192 DLT; 1. c., sh: 150. 193 KB -Metin-; beyit: 6. 194 Tonyukuk Kit., I. taş, batı ceph., satır: 6.


56

SAÎTBAŞER

kıldı, onun için kutu ve devleti yükseldi"195. "Tengri ineni ulugladı"196. "Ulugnı uluglasa kut bolur"197- "Günahkâr atlıları Tanrı tütüverdi"19819.. gibi. Ulug Tengri tâbirinden daha önce bahsettik. Bütün bunlar göstermektedir ki, Tanrı el-Celîl ismine sahiptir. 42- EL-KERÎM: "Keremi bol, lütfeden, ikram eden, afv Tann'nın kerem ve lutfunun bolluğunu yukarıdaki bahislerde gördük. Âffediciüğinin mevcûdiyetine de işlediği suçu affettirmek için Tann'dan af dileyen Hun TanHu'sunu hatırlatmak süreriyle belirtelim200. 43ER-RAKIB: "Bütün varlık üzerinde gözcü. Bütün işler murâkabesi altında bulunan,'201. Eski Türk inançlanna göre Tanrı, insanların hayâtına vâsıtasız müdâhele ederdi. Emreder, irâdesine uymayanı cezâlandınrdı. Şafak söktüren (tan üntürü), bitkiyi canlan­ dıran, kuzgun ve at dâhil her şeyle alâkadar olan Tann idi202. Kut verdiği kişi, buna lâyık olmazsa kut’unu geri alırdı. Yâni onun hareketlerini kontrol edip murâkabesi altında tutardı. Sıfatlardan îlim bahsinde de işlendiği gibi herşeyin iç yüzünü bilen, insanların gafletine düşmeyen bir Tann inancı bahis mevzûudur. 195 DLT, 1. c., sh: 300-301, BÜ cümle müslüman olmayan Tangut Beyi için söylenmiştir. 196 DLT, 1. c., sh: 304. 197 DLT, 1. c., sh: 304. 198 H. N. Orkun; a.g.e.,T . c., sh: 168. Şine-Usu kit., satır: D-2. 199 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 94. ^ 1. Kafesoğlu; Türk Millî Kültürü; sh: 259. 291 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 95. 2021. Kafesoğlu; a.g.e., sh: 260.


GÖK TANRININ SIFATLARI

57

44EL-MUCÎB: "K endine y a lv a ra n la rın isteklerin i vcr(?w * Destan’da Oğuz Kağan Tann'ya yalvanr203204. Bunun üzerine Tanrı ona yer205 ve kut verip, dünyayı onun uruğuna bağışlar206207. Tann'nın, kendine yalvarana icabet ettiğine inanıldığı açıktır. ^

45- EL-VÂSİ‘: "Geniş ve m üsâdekâr

"Gök Tanrı" terkibinde bu mânâ ayrıca bir izâha lüzum bırakmayacak derecede kuvvetlidir. 46-

EL-HAKÎM: " B u y ru k la rı v e

bütün) İ ş le r i

hikm etli"208.

\

Tann, Üteriş Kağan, Bilge Kağan ve diğerlerine muhtelif sûrette yardımlar etmektedir. Bunları Orhun Âbidelerinden biliyoruz. Ama neden yardım etmektedir? Bunun hikmeti nedir? Bu suallerin cevâbı kitâbelerde şöyle verilmektedir: "Türk kavm inin adı kösü yok olmasın diye"209. --Beki-Tann neden Türkler'in adı kösü yok olmasın diye Tann adına kurulun. Tann adına idâre edilecektir. Cihan ■ ■ '•ı'YlL . ır —-ıj . -ııljT i - r — -■ -rT - Tr_ı

ı ı ıı

W 203 A.O. Tatlısu; a.g.e., sh. 96. ^ Muharrem Ergin; Oğuz Kağan Destanı -M etin-, satır: 50.■ 51. 206 Aynı eser satır 193-194. 206 Aynı eser satır 325-328. 207 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 99. 208 Aynı eser, sh: 100. 209 Bilge Kağan Kit., doğü ceph., satır: 21. Ayrıca bkz: Sait Başer, "İlâhî Kös!", Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ocak 1991. İst.


58

SAİT BAŞER

ıalkının sulh ve sükûna, huzur ve refâha kavuşmasına vesile olacaktır210. Hikmet karşılığında kullanılan "bilgelik" Tanrı vergisi bir ni‘mettir. tnsanlann bilgeliği Tann'dandır211* Kur'ân-ı Kerîm’de geçen: "Ey insanlar, biz sizi bir ekrek ve b ir dişiden y a ra ttık ve b irb irin izi tan ım an ız için sizi m illetlere ve kab ilelere a y ırd ık ..."212 âyet-i kerîmesindeki mânâ ile Orhun Âbidelerindeki "Türk bodununun adı kösü yok olm asın, bodun olsun diye il veren T an rı..." '-cümlesi arasında bir mânâ benzerliği vardır. Yukarıda zikr edildiği gibi "il sahibi olmak" Türkler için cihan halkına huzur ve sükûn sağlamak; aralarındaki münâsebetleri pekiştirmek demektir. Tanrinın işlerinde dâima bir hikmet gizlidir. 47- EL-VEDÛD: "I\i kullarını seven, onları rahmet ve fe ve dostluğu kazanılmağa mâsına erdiren: .. biricik lâyık olan"2* Kut’un verildiği şahsın özellikleri: Bilge, alp, erdemli, ^ dürüst, adıl, halkı için gece gündüz çalışıcı, hizmet ehli, zor durumda olanlara yardım edici... vs. dir214. Ancak bu takdirde Tann’dan kut almağa lâyık olabilmektedir. Sayılan ISÜHler sü rd ü rülürse kutu taplanmakta (tasd ik 210I. Kafesoğlu; a.g.e., sh: 205-209 (Devlet bahsi). 211 Tonyuyuk Kit., I. taş ,batı ceph., satır: 6. 212 Kur'ân-ı Kerîm; Hucurât sûresi, âyet: 13. 213 A. O. Tatlısu; a.g.e, sh: 102. 214 KB -İndeks-; sh: 293 Kut ile alâkalı beyitler. Ayrıca bkz.: Sait Başer, Kutadgu Bilig'de K ut ve Töre; Ank. 1990; Kut bahsi.


GÖK TANRININ SIFATLARI

59

edilmekte), Tanrı, kendisinden râzı olmaktadır. Yâni Tanrı rızâsını kazanmak fikri başta gelmektedir. Kut’

481 ^ ve yükseklik hem kudretli, hem de en güzel ahlâkın sâhibi olmak demektir"215' ..... .....S ----- nınnıi^mnı«M iımiBiııım ıiPiı»ınııınııının l i||ı«|mn," iı ııi"i ............ mıııııın ı

ıı

ıiırı n ıı n ıffıTl

ı rv

'ı" r ı rı 11— ıiı'rnınrn u ırrrl.......ı ---- - *

Tann'da bu sıfatın varlığını izâh etmeğe lüzum yoktur. 49-EL-BÂÎS: "Ölüleri diriltip kabirlerinden çıkaran"216. Türkler'de bir âhiret inancı vardı. Rûhun ölümsüz­ lüğüne inanılırdı217. Ölümün Tann irâdesiyle olduğunu görmüştük. Fakat öldükten sonra "T anrı'daki hayâta dönmek"218 şeklinde ifâde edilen bir hayâtın varlığı bahis mevzûudur. 50 ES-SEHID: "Her zamanda ve her nâzır"219.

y '1

... .m........ r a >■ ■ !■ », ....... .... ......... .

.... . ' .inginim»,--------------------------------------- ------------

hazır ve

Tann, ebedîliği, Kâdir-i Mutlak'lığı yanında, bir şekle sokulamıyan ve her yerde hâzır ve nâzır bir vasıf taşıyordu22021.Tâbiri deJTam ik^İdiHiı 215 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 104. 216 Aynı eser, sh: 105, 2171. Kafesoğlu; a.g.e., sh: 255-256. 218 Kül Tigin Kit., güney doğu cehpesi. 2 1 9 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 108. 2201. Kafesoğlu; a.g.e., sh: 261. 221 KB -Metin-; beyit: 5 ve ayrıca İndeks: sh: 422.


60

SAÎTBAŞER

51- EL-HAKK: "Varlığı hiç değişmeden duran". "Bu (varlığa söz, prensip, evsaf vs. herşey dâhildir"222. vR asonyı’ye göre: "Gök T an rı hiç değişmemektedir, bozulm am aktadır"223. Zâten M.Ö. IH. asırdan, M.S. XI. asra kadarlık bir zaman içindeki seyrini tâkib ettiğimiz Tann inanışmda varlık ve evsaf bakımından hiçbir ciddî değişme olmamıştır. Çünkü Tann'ya hep aynı prensip ve inançlar çerçevesinde inanılmıştır224- İnançlardaki istikrar Tann’da bu ismin gerektirdiği Vasıflara şâhittir. 52- EL-VEKİL: 'İşlerini yolu ile kendisine bırakanların isini düzeltip, onların yapabileceğinden daha iyisini temin eden”225Tanrı inancı, Tanri'ya sonsuz bir güven duyulmasını icâb ettirir. Aksi takdirde, Tann’ya duyulan inanca gölge düşer ve eksik olur. Her türlü noksan ve kusurdan tenzih edilen Tann elbette ki kişi oğlunun vekilidir. "T anrı H u n la r'ı düşünm eseydi k ah ram an îl-y ü -sü 'y ü gönde-rir m iydi?"22627 diyen Hun prensi tevekkül bahsinin en açık misâlini vermiştir. Zâten kendisine sığınılmayan, tevekkül edilemeyen bir ilâh inanışının tasavvuru dahi gülünçtür. C 53- EL-KAVlYY: "Pek eüclü"22'7. v 222 A. O. Tatlısu; a.g.e, sh: 110, 223 L. Rasonyı; a.g.e., sh: 31. 2241. Kafesoğlu; a.g.e., sh: 260. 225 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 112, 2261. Kafesoğlu; a.g.e., sh: 259. 227 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 116.


GÖK TANRININ SIFATLARI

61

Orhun Âbideleri'nde görüldüğü gibi Tanrı, "güç veren" bir kudretin sahibidir22®- Kendinde olmayanı nasıl versin? (Ayrıca bak. Kudret bahsi). Ç 54- EL METİN: "Cok sa$lam"2 28229. ■ Türk milleti esir durumda230231ve henüz kurtulmak söz konusu değilken, Tann, Türkler’in kendisine adadıkları vatanı (ıduk yir-sub) tanzim etmeğe başlamıştır. Sonra Türk milletinin adı kösü yok olmasın diye İlteriş Kağan'a kut, yücelik ve güç yererek onun isyânına yardımcı olmuştur. Yirmi kişi iken yetmiş, yetmiş iken de yediyüz kişi olan bu askerler Tann'nm verdiği güç sâyesinde kurt gibiymişler. Tanrının yardımıyla Töre ve İl geri alındıktan sonra, çevre devletler tâbi kılınmış, böylece Gök-Türk hâkanlığı "başlıya baş e ğ d irip , dizliye diz çöktürecek" sağlamlık ve kudrette bir devlet hâline gelmiştir. Bu tahlillerimizde kullarına, esîr ve câriye iken efendi millet olma imkânı hazırlayan bir Tann inancı görülmek­ tedir. Kullanna bu derece güçlü ve sağlam bir devlet ihsan eden Tann "M etin" olacaktır. Kezâ Tann’nm irâdesi 55- EL-VELİYY: "İyi kullanna dost"232-

ım»»«Hı« ı— n ıı ı—

«■ ııııumuumın«ııwiLm— w»mw«fı' ııı ıı nnııı... ıımııııınw»|»|iı»|i^ımwMiBiıı»-juBaEW!fttW,j."

Tann’da iyi kullanna dost olmak sıfatınm mevcûdi-vetini açıklıkla /et’ten önceki ...............haber veren bir ibareye .....■ II

-- - - 1 ıı

iriminmnı manııını ıı ıjinı■ ııı»iimii ımıı ııııııııııı i ıı ınıllTim ııııı ııı ~ -n rn r-m r—~T

228 Kül Tigin Kit., doğu ccph., satır: 12. 229 A. Ö. Tatlısu; a.g.e., sh: 117. 230 Kül Tigin Kit,. doğu ceph., satır: 10, 16 ve dev. 2311. Kafcsoğlu; a.g.e., sh: 259. 232 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 118.

ri‘rrT~r ı~~~r " ~ ‘-

•=

-


62

SAITBAŞER

kaynaklarımızda rastlanamamaktadır. Ancak orijinal Türk telâkkilerini en iyi biçimde aksettiren KB'de bu hususta esaslı malûmat vardır. KB’ye göre Tanrı kendisinden ümîd kesilmeyen233’ bütün günahları tövbe edildiği takdirde affeden, kendisine sığınılan, sığman kulunu destekleyen bir Tann'dır234. KB’de bu hususun temerküz ettiği şahıs, Odgurmış'dır. Tann dostu olarak görülmektedir. Ama bu görünüş Türk telâkkileriyle o kadar iç içedir ki, bu hususta eski Türk inançlarını aksettiriyor gibidir235236.Tabiatıyle KB bu konuda tam bir tahlil için yetmez. Çünkü İslâmiyet sonrasına âit bir eserdir. Ancak burada yine KUT mefhumuna başvurmak gerekecektir. Zira çok muhtevâlı olan bu mefhum, tarihimizin önemli şifre kelimelerin-dendir. K u t kazanm ak T öre'ye uym akla m üm kündür. T anrı Töre'ye uyan kişiye kut verir. Yâni Töre ile Tann’nın bir ilgisi vardır. Tanrı, kut kazanmaya lâyık olacak derecede iyi bir kimseye, bir nevi dostlukla, böylece mükâfat vermektedir. 56- El-HAMÎD: "Ancak kendisine hamd ü senâ olunan, Irk Bitig'de "Kuzgunun niyâzının Tann’ya yalvarış"237 olduğu beyân edilirken bir Türk hakanı da "Ey Tanrım sana şükürler olsun"238 diyordu. DLT'de öğülmeye 233 K B -M etin-; beyit: 5122. 234 KB -Metin-; beyit: 5125. 235 KB, bkz. Orgurmış Ue alâkalı beyitler, indeks sh: 332-333. 236 A.O. Tatlısu, s. 119. 237 Irk Bitig; prg: 54. 2381. Kafesbğlu; a.g.e., sh: 259.


GOK TANRI'NIN SIFATLARI

63

lâyık olanın yalnızca Tanrı olduğu anlatılmaktadır2?9. KB'de Tann'nm öğülmeye değer oluşu ve kendisine hamd edildiği sarih bir ifâdeye kavuşmuştur. Hattâ bu hususu aydınlatmak için bir fasıl tertiblenmiş ve "Tengri ögdisin a y m a k " -diye de adlandırılmıştır239240. Araştırmamızın getirdiği umumî hava da göz önüne alındığında GökTanrinm El-Hamîd/3|;âlS!Ji(,4,isminin sâhibi bulunduğu şüphesizdir. , f 57- EL-MUHSÎ: "Nâmütenâhî de olsa bir bir herseyin } sayısını bilen"241' v/ Bu ismin varlığına delâlet edecek herhangi bir işarete rastlanamamıştır. Ancak bir önceki isimde işaret edilen umumî hava aynı şekilde bu ismin de mevcûd olması gereğini düşündürmektedir. 58- EL-MÜBDV: "Mahlûkâtı maddesiz ve örneksiz olarak ilk bastanyaratan"242. Kâinâtın yaratıcısı olan Tanrı, felsefî tâbiriyle: İlk prensip (Premiere principe)dir. Bü hususta uzun söze hâcet olmadığı açıktır. Yaratıcılılık ve ilk olmak Tann'nm en önde gelen vasfıdır. Aksi takdirde ulûhiyyet bahis mevzûu olamazdı. Dolayısiyle kâinatın varlığını borçlu olduğu Tann'nm bir örneğe dayanmamak şartı tabiî karşılanmalıdır. ’ 239 DLT; c. 2, sh: 243 (Id im n i ö g e r m e n ...) 240 KB, beyit: 1-33. Aynca 1256 "B ayatıg ökü ş ö g d i k ıld ı sena". 241 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 122. 242 Aynı eser, sh: 123.


64

SAİT BAŞER

' Bilge Kağan kardeşi Kül Tigin'in ölümü üzerine "Zamanı Tanrı yaşar. Kişi oğlu hep ölümlü türemiştir" demişti. Gene Kül Tigin"in ölümütiü "kergek bolmak" yâni gerekenin bu olduğu, bu hâlin yaradılış kanûnunun bir icâbı olduğu yolunda ifâde etmişti. "Kergek bolmak" İslâmî rnânâsıyle "vefât etmek" demektir. Bu, Tann'ya olan vefa borcunu yerine getirmek şeklinde anlaşılmalıdır2 43244. Kergek bolmak, Tann'ya ulaşmak ve "T anrı'daki hayâta dönmek" demektir.245246- Daha önce de bahs edildi-ğİ gibi Türkler âhirete ve rûhun ölümsüzlüğüne inanmak-taydılar. C 60- EL-MUHYÎ: "Can bağışlayan, sağlık veren". . EL-MÜMIT: "Canlı bir mahlûkun ölümünü ■^îbiv'

A

.

"246

nayat ve ölüm Tann'nın irâdesine bağlıydı (bkz: irâde) Nebatlan canlandınrdı. Canı verdiği gibi onu, istediğine göre geri de alabilirdi247248f 6 2 - EL-HAYY: "Diri, herşeyi bilen ve herşeye gücü ____ ____ İlim , İrâ d e ve K u d re t bahis­ lerinde geniş mâlûmât verildiği için burada tekrara gerek duymuyoruz. Gök Tann’da varlığından şüphe etmediğimiz isimlerdendir. 243 Aynı eser, sh: 125. 244 F. Devellioğlu, a.g.e. 245 Kül Tigin kit. güney doğu ceph. 246 A. O. Tatlısu; a.g.e.,. sh: 126-127. 24 7 1. Kafesoğlu; a.g.e.,. sh: 260. 248 A. O. Tatlısu; a.g.e.,. sh: 128.


GÖK TANRININ SIFATLARI

65

63- EL-KAYYÛM: "Gökleri, verive hercevi tutan"2A9 Yukarıda gök, aşağıda yeri yaratan Tann'mn, yer ve sulan tanzim etmekte olduğunu görmüştük. Tabiî nizâmın bozulmadan devam edişi Tann'da bu sıfatın mevcûdiyetine delildir, (bkz: El-Hafız). Ayrıca, Bilge K ağan'ın: "Ü stten T anrı basmasa (ve bu sebeple) altta yer delinmese T ü rk B odununun il ve Töresini kim bozabilir?" *250 şeklindeki ifâdesi bir de bu bakımdan değerlendirilirse, varlığı anlaşılan isimlerdendir. 64- EL-VÂCtD: "İstediğini istediği vakit bulan"251. bahs edilmektedir. Ama kut'un tabiatı dönektir. Yoldan çıkanı terk eder. Ancak lâyık olana gider. Lâyık olan nerede ise onu kolayca bulur. O kişi dünyanın neresinde olursa olsun bulm akta hiç b ir güçlük bahis mevzûu değildir252. Kut'u ihsana Tann'mn verdiğini nazar-ı itibâra alırsak Tann'mn el-Vâcid isminin sâhibi olduğunu anlanz. Zâten Tann istediği anda her türlü mahlûkatını "at, kuş, geyik"... gibi bulduğu, hayırlı kullarını tesbît ederek kut bahşettiği gibi, yolunu şaşıran insanı da derhal bulabilmektedir253254. 65- EL-MÂCÎD: "Karü sânı büyük. kerem ve semahatı b o r 25* '«U«JW1ı»ı»«>ı»>ıoiinw ^M i»ır'ı«ıii, jMiı»ıılv»ıım»JiJU>wı'wılWW*iwı.1.1)1.Ilı

Aynı eser, sh: 131. 250 Bilge Kağan Kit., doğu ceph., str. 18-19. 251 A. O. Tatlısu; a.g.e.,. sh: 132. 252 KB -Metin-; beyit: 620-764. Kut'u temsil eden Aytoldı'nın kendi vasıflarını anlattığı fasıl. 253 Irk Bitig, pirg: 15. 254 A. O. Tatlısu; a.g.e.,. sh: 133.


66

SAİT BAŞER

R a h m a n , R a h im , G a fû r, M ü te k e b b ir, A zîm ... isimlerini hâiz bir Tann'nm bu ismi de taşıdığı muhakkaktır. Sözü geçen bahislerde verilen misalleri kâfi buluyoruz. >: "Tek, zâtında, sıfatlarında, işlerinde, hükümlerinde aslâ şeriki veyâ nazîri) Sıfatlardan Vahdaniyyet bahsinde anlatıldı. 67- ES-SAMED: "Hacetlerin bitirilmesi için. ıztırablann giderilmesinde tek merci"756. Esir ve câriye olan Türk milletinin hürriyet arzûlanna cevap veren Tanrı’dır. Türkler, Tann’nm, hürriyet ve (Bkz: es-Selâm). 68- EL-KÂDİR: "İstediğini istediği gibi yanmaya gücü ■ j ı e u V , . / 69- EL-MUKTEDÎR: "Kuvvet ve kudret sâhiı U m M & M l m M İ gibi tasarruf eden^5*^ K u d ret sıfatı ve diğer alâkalı bahislerde geniş geniş anlatıldı, C 70- EL-MUKADDEM: "İstediğini öne geçiren, ileri .alan"

4

'- y 1)

^ rraıııı-ırı ■...ı ■*'■“*■■■

^

svf

«>» *«*SWSW«S.«Wîft>Se«SS«sv-:w«î^Sa-»').-^asa»sS

bırakan 25678259Tanrı güç verdiği için askerleri kurt gibi olan 255 Aym eser;. sh; 134. 256 Aym eser, sh: 136. 25 7 1. Kafesoğlu; a.g.e., sh: 259. 258 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 138-142. 259 Aynı yer.


GÖK TANRININ SIFATLARI

67

Türk kağanları ve milleti yeniden şereflenirlerdi. Güçlü kağanlıdan güçlü, zengin milletlerden daha zengin olurlardı. Tanrı il verdiği için de sulh ve sükûna kavuşur, diğer milletlere hükümrân olurlardı. Tabiî zıddı da doğruydu. Türkler, Gök Tann'da Mukaddem ve Muahhir isimlerinin

i'W»Mı»ı|-i.ı«)iıw|ımMiıiti>ııı*w(Wnı>i|iflıtırîrnınrıın)irrmnıi'T’" ‘ T"i*‘— ı ıri'Mlı HT"rv'riı<Hl|,*"TT"" Y

'»«•s

‘ —V

İZ

W<5SW’s«s.'i:w»ws?

72-73- EL-EVVEL, EL-ÂHİR: "İlk ve son"260. Kâinatı yaratan Tann’dır. (bkz: el-Hâlik, el-Mübdî). însan O'ndan gelir261263ve O'na giderdi. İnsanlar için O, ilk ve son duraktı. İlk ve Son olmak, Tanrı inanışında kendiliğinden mevcut mefhumlardandır. f 74-75- EZ-ZÂHİR, EL-BÂTIN: "Aşikâr ve gizli'™1. ^ Eski Türk'e göre Tanrı her yerde tecellî etmiştir. O herşeyden önce "Gök T a n rı "dır. Bütün dağlar mukaddestir, hattâ adlan Tanrı Dağları'dır. A karsular ve toprak Tattri'ya adanmış olduğu için "Iduk yer su"dur. Kut'lü hâkan İlâhî sıfatlarla muttasıftır. Ama, Tanrı'nın zâtı gözle görülemez. Mekândan münezzehtir. Yâni hem zâhir, hem bâtındır, (bkz. Muhâlefetü'n-li'lHavâdis). 76- EL-VÂLİ: "Bumuazzam kâinâtı ve hâdisâtı tek basına tedbîr ve idâre eden"763 Kâinâtı yaratıpianzimetmekte olan,’ dahasopra da sâhitı olmaktadır, nezâret 260 Aynı yer. 261 Bilge Kağan Kit,. doğu ceph., satır: 262 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 143-145. 263 Aym eser, sh: 148

1

olup biten

libAfs&UU


68

SAİT BAŞER

g ü n e şT a n rı'm h ^ Beşerî j plânda ise bu tedbir ve idare işini TurK TOÎle!iIe"^^Mstifr^ 4

A trM i

r* n

n *% s J n

A « k n rt

k A İ \r t m r t

c a ırlr

ırâ

Daha önce bir çok maddelerde çeşitli işâretleri işlenmiş olduğundan ayrıca ele almıyoruz. Varlığı su götürmez isimlerdendir. 78- EL-BERR: "Kulları hakkında müsâit bulunan... Gerek Zâti, Subûtî sıfatlar ve gerekse şu âna kadar işlediğimiz Esmaü'l-Hüsnâ'da Tanrı; dâimâ bağışlayan, ihsan eden, kendisine yalvarana dilediğini veren, kerîm, fettâh, vehhâb gibi sıfatların sâhibi olarak tesbİt edilmişti. Bir Hd noktaya daha dikkat çekelim: Oğuz Kağan Destanı'nda Kağan, Tann'ya yalvarmak­ tadır. Tanrînın lutûfkârlığını, iyilik ve bahşiş vericiliğini bilmeyen birinin Tann'ya yalvarması düşünülemez. Eski vardı. Bu kelime muhtevâsmda "niyaz etmek" mânâsını 264 H. N. Orkun; a.g.e.,. c. III., sh: 63 Barlık III mezar kit. satır:3. "Tanrı'nın g ü n e şin e ve y e r d e k i d e v le tim e d o y m a d ım ” denmektedir. 265 Bkz. Sait Başer, Kutadgu Bilig'de Kut ve Töre . 266 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 150. 267 Aynı eser,, sh: 152. . 268 a . Caferoğlu; a.g.e., sh: 155.

■k


GÖK TANRININ SIFATLARI

69

Bu kökten türemiş bir çok kelime vardır ki biri de "ötüg"dür: Dilek, istidâ, duâ, suâl mânâlarını taşımaktadır*270. Kelime, KB'de de yukarıdaki mânâlarla kullanılmıştır271."Ö tü n m ek " kelimesinde "k ü çü ğ ü n büyüğe h itâ b ı... istek ve ric â d a b u lu n m a sı" mânâsı da vardır272. Köklü bir inanç sisteminden doğduğu belli olan zikr edilen mefhumların mevcûdiyeti bizi destekler mâhiyettedir. Zâten, Tanrı kuluna kut, mal, ömür... vermektedir. Kırılanları onarıp yırtılanları bir araya getirmektedir. Ülkeler tanzim eden Tanrı bütün bunların üstüne kullarının iyiliğini isteyerek "Edgüsü bolsm” (hakkınızda hayırlısı olsun)273274demek sûretiyle bu sıfatı da taşıdığım göstermektedir. Varlığı kesin isim-lerdendir.

Hassız yere adam öldüren ve bunu anlayan bir Hun TanHu'surtun Tann'dan afv dileyip tövbe etmesi bü açıdan bakıldığı takdirde çok mânâlı gelmektedir. Üstelik aynı Tan-Hu tövbesini, yaptırdığı mukaddes mahaller ile (imâret olsa gerek) takviye etmişti. Tabiî buradaki tövbe Gök Tanrı'nın gazabına uğramak korkusundan ileri geliyordu275. Şöyle veyâ böyle, neticede tövbeleri kabûl ettiğine inanılan bir Tanrı inancı âşikârdır. 26^ 1. Kafesoğlu; Eski Türk Dini, sh: 45- dip not im 67. 270 A. Caferoğlu; a.g.e., sh: 154. 271 KB-lndeks; sh: 366-367. 272 A. Caferoğlu; a.g.e.,. sh: 155. 273 Irk Bitig, prg: 47-48. 274 A. O. Tatlısu; a.g.e.,. sh: 152. 275 î. Kafesoğlu; a.g.e.,. sh: 53.


70

SAİT BAŞER

OBMİiLH^MÜigEK^ "Suçluları atâletiyle müstahak t oldukları cezâya çarptıran"216. Tann, çeşitli şekillerde suçluları cezalandırmaktaydı. Bu işi doğrudan doğruya yaptığı gibi vâsıta kullandığına da inanılırdı. Tonyukuk Kitâbesi'nde: "Han verdim . H anını koyup gittin. H anını te rk ettiğin için T an rı ö ld ü rm ü ştü r tab iî. T ü rk m illeti öldü. M ahvoldu. Yok oldu. T ü rk m illetinin yerinde millet kalmadı"276277 tarzındaki cümleler Tann'nın vâsıtasız intikam alıcılığının delilleridir. Mâlûm olan diğer bir misal de A ttila'n m "T a n n 'n ın K ırbacı (yâhud K ılıcı)" olarak tavsif edilme-sidir. Bu sûrede Tann, adâleti yerine getirmek için, Âttila ve Hunlar'ı vâsıta kılmış oluyordu. S 81- EL-AFÜVV: "Afvi çok”2™. el-M üntekim sıfatını izâh için verdiğimizi Tonyukuk* un yukandaki sözleri birinci Gök-Türk hakanlığının yıkıhş sebebini anlatmak içindir. Mâlûm olduğu üzere, bu hâdiseyi elli senelik bir esâret hayâtı tâkib etmiştir (630-680)279. Hâkanlık ve devlet ikinci defâ kurulduğu zaman bunun, Tann'nın artık Türk milletini af ettiğini gösterdiği ifâde edilmişti. Zirâ Tann bütün hatâ ve kusurlanna rağmen "T ürk milletinin adı kösü yok olmasın diye"280 276 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 154. 277 Tonyukuk Kit., I. taş, bau ceph., satır: 2-3. 278 A. O. Tatlısu; a.g.e.,. sh: 156 279 t. Kafesoğlu; Türk Millî Kültürü; sh: 92-93. 280 Ayrıca bkz.: Sait Başer, "İlâhî Kös", Kubbcalb Akademi Mecmuası, Ocak 1991, IsL sh. 67.


GÖK TANRININ SIFATLARI

71

tekrar il vermek lutfunda bulunmuştu. Yâni Türkler’i af etmişti281283. ,J52- ERrRAÛF: "Pek rejğtli"2^ (Merhametli, acıyan). el-Afüvv bahsinde verilen misaller, aynı zamanda bu ismin mevcûdiyetine de şehâdet etmektedirler. Türk milletinin adının, kösünün yok olmasına râzı olmayan Tann'dır. O, böylece Türkler'e acıyıp merhamet etmişti. Türk inancına göre, bir doğan kuşu Tanrı'dan ada tavşanı isteyebilirdi283. Dağda zor durumda kalan at Tanrı yardımıyla ot ve su bulurdu. Dağda yolunu kaybeden kuş ve geyik yavrusuna, insan oğluna acıyarak kendi katında bir araya getiren Tanrı, bu sûrede onları sevindirirdi284*286. Görüldüğü gibi Tanrı mahlûkâtma merhamet edici ve acıyandır. , ■83- MÂLÎKÜ’L-MÜLK: "Mülkün ebedî sâhibi'™5. Daha önce el-Melik bahsinde işâret edilmişti. 84- ZÜ’L-CELÂL-t VE’L-ÎKRÂM: "Hem büyüklük Jıem fazl-ı kerem sâhibi"'2*6Bu bahis için; el-Celîl, el-Kerîm , el-Fettâh, esSelâm, el-M ucîb, vd. isimlerin izâhına bakılırsa mevcûdiyeti anlaşılır. 281 Kül Tigin Kit., doğu ceph., satır: 10-14. 282 A. O. Taüısu; a.g.e., sh: 158. 283 Irk Bitig, prg: 44i 284 Aynı eser: prg: 17. 283 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 161. 286 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 162.


72

SAİTBAŞER

-*J&5 .EL îMIİKSIX ( Türkler, on Ud ay'a bölünmüş bir takvim kullanırlardı. İ Millî teşkilâtlan da on ikişer boydan müteşekkil iki ana bodundan meydana gelmişti. Cihan onlara göre dört I yönden ibaretti. Felsefesi Tıîrk ınançlanmn toplanmasm! dan ibaret olan Konfiçyus287288'un nakline göre "Gök yûIz ü n d e k i o la y la r b ir k â n u n a göre yetmektedir. Nizâmîdir"289. '■■■‘Mama*

•-v.<ı'^ıTı&y.ı..K ^ " r.-.ıtJ»«aı<t’^ .'

Yukandaki misallerin, Türkler'in inançlanyla alâkasız olduğunu söylemek imkânsızdır. Yâni Tann el-Muksıt’dır. 86- EL-CÂMİ‘: "İstediğim istediği zaman istediği yerde toplayan"290. "Kuş oğlu uçarak, yavru geyik koşarak, insan oğlu yü rü y erek yolunu k aybetti. Yine T an rı k atın d a hep esen-tükel (sağ sâlim) b ir araya gelm işler. Hep m em nûn o lu r se v in irle r” 291. T anrı: ” Ben kırılanları birleştiririm , yırtılanları bir araya koyarım , ülke tanzim ederim. Hayırlısı olsun" demiştir292II (devlet), kağan, kağana kut veren Tanrı bu sûrede "adını kösünü muhâfaza eden" Türkler'in bir araya gelmelerini temin etmiş oluyordu. Türkler'i cihânın 287 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 164. 288 1. Kafesoğlu; KB ve Kültür Târihimizdeki Yeri, sh: 47. 289 W. Eberhard; a.g.e., sh: 267. 290 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 167. 291 Irk Bitig; prg: 15. 292 Irk Bitig; prg: 48.


GÖK TANRININ SIFATLARI

73

nizâmım te’sîs etmekle vazifelendiriyor293 böylece dünyâ çapında birliği de kurmuş oluyordu. Tanrı, Töre ve Devlet (İl) bahislerinin birimleriyle olan bu alâkalan, tarihte örneği zorl 87- EL-GANİYY: "Çok zencin ve her şeyden tüstağnî"294f 88-EL-MUGNÎ: "İstediğini zengin eden"®5. ■ "Er emeleyü (aczle) varmış Tanrı'ya, kut yalvarmış. O, kut vermiş /ve/ -Ağılında atların olsun, özün (ömrün) uzun olsun demiş"296. Tanrı, ' doğan kuşuna ada tavşanı vermektedir297. Bilge Tonyukuk’a bilgi veren, Türkler’e kağan veren2982930» Bilge Kağan’a kut ve ülüg verip böylece az milletin çok, fakir milletin zengin olmasını temin eden dâimâ Tanrı’dır2" . Verilen bu misaller hem zengin hem de dilediğini zengin eden bir Tanrı inancını aksettirmektedir. Varlıkları asla şüphe kaldırmaz isimlerdendirler. j

89- EL-MÂNΑ: "Bir sevin meydana gelmesine müsaade etrnĞyen"m . "»nı

...... . . . ,ı

.... . W . ı . » lu , . , . , ,.,.. . , . , . » . . . ! ......... .

Bir mezar kitâbesinde şöyle sızlanılmaktadır: "Dört küçük kardeş idik. Bizi Erkli (İrâde sâhibi) ayırdı 293 Osman Turan; Türk C ihan H âk im iyeti Târihi’ne geniş bilgi için bakınız. 294 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 170. 293 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 172. 296 Irk Bitig; prg: 47. 297 Irk Bitig; prg: 44. 298 Tonyukuk Kit. I. taş batı ceph. satır: 2-6. 299 K ül Tigin Kit., doğu ceph. satır: 29. 300 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 175.

M efkûresi


74

SAİT BAŞER

ne çâre"301. Yemin merasiminde, yeminin bozulması ihtimâline karşı Tann’nın şu tarzda bu işe mâni‘ olacağı kaydediliyor: "Akitlerini bozanların kanı su gibi aksın. E ğerleri tersine dönüp kalsın (sâhipleri öleceğinden b ir daha binilenlesin), T anrı o tla n kurutsun. A tları yemsiz, alafsız koysun"302. Kötü niyetli bir avcıya Tann mâni‘ olur, düşen avcı da bunu Tanrı irâdesinden (Erklig’den) bilirdi303304. Yâni Tann, arzulamadığı olayların meydana çıkmasını sonsuz yoldan engelleyen bir gücün sâhibidir. ^ 90- BD-DÂRR: "Elem ve mazarrat verici şeyleri yaratan" n1 CXT-NÂFV: "Hayır ver esk i ıürkler'de iyilik ve kötülük (hayır ve şer) Tann'dan bilinmekteydi305- Yeri karıştıran Tann idi. Yeri karıştırmakla insanlara da tefsir eder ve meselâ Dokuz Oğuzlar'ı, Gök-Türkler'e düşman ederdi306. Türk ilini ve Töresini ancak Tanrı bozabilirdi307. En makbûl ni‘met bildikleri at, Tann'dandı308. Buna mukabil baştan beri söylenegeldiği gibi il, kut, kağan...veren Tanrı'ydı. Zaferler onun verdiği güç ile kazanılmaktaydı. Kut verdiği kağan vâsıtasıyle milleti diriltirdi. Zengin ederdi. Dört yönün hâkimi yapardı309.

301 H. N. Orkun; a.g.e., c. III, sh: 102, Altın Köi Yazıtı. 302 V. Beşeyliyev, a.g.e., sh: 254. 303 Irk Bitig; prg: 12. 304 A. O. Tatlısu; a.g.e,, sh: 178. 305 B. Ögel; Türk M itolojisi, II. c. sh: İTİ. 306 Kül Tigin Kit., kuzey ceph. satır: 4. ■ 307 Kül Tigin Kit., doğu ceph. satır: 22. 308 1. Kafesoğlu; Türk M illî Kültürü, sh: 222 309 Kül Tigin Kit., doğu ceph. satır: 29-30.


GÖK TANRININ SIFATLARI

75

92- EN-NÛR: (Münevvir mânâsına) "Â lem leri nûrlandıran. İstediği simalara, zihinlere ve gönüllere nâr yağdıran" Tanrı, G ö k Tann'dır. Gök ise "Y ar u k ", yâni nûr'dur310311. Aydınlatıcı, tenvir edicidir. Tanrı bilgi vermek sûretiyle zihinleri aydınlatır312. Bilge Kağan şu kısa etüdde birkaç misâlini verdiğimiz o muhteşem sözlerini "Gönlünden geldiği" için söylemiştir. Yâni Tann'nın vasıflan hakkında bizleri aydınlatan o sözler, "gönülden gelen" sözlerdir313314. Anlaşılan Tann, hem zâhirî mânâda hem de gönülleri aydınlatan vasfıyla bu ismin sahibidir. \ 93- EL-HÂDÎ: "Hidâyet yaratan, istediği kulunu hayırlı b e kârlı yollara muvaffak kılan, murâdına erdiren "T anrı'ya îman fik ri'n in mevcûdiyeti, h id â y e t mefhûmunun varlığından doğar. Tann'nın istediği kuluna İlâhî teveccüh demek olan kut vermesi bildiğimiz bir şeydir. Kut almak ise bir noktada hidâyete, murâda ermek demektir. Eski Türkler’in, kendilerine hidâyet vermiyen bir 94EL-BEDT: "Örneksiz, misalsiz, acîb ve hayret verici âlemler icâd eden"315. Tann'nın tek yaratıcı, âlemin nâzımı, irâde ve kudret sâhibi olduğunu gördük. Hal böyleyse yarattığı herşeyi gayet tabiî ki örneksiz yaratmıştır. Böyle inanılması lâzım 310 A. O. Taüısu; a.g.e., sh: 184. 311 Emel Esin; Ötügen Yış, Atsız Armağanı, 1976 İstanbul, sh: 147 312 Tonyukuk K it., I. taş, batı ceph., satır: 6. 313 B ilge Kağan K it., kuzey ceph., satır: 14; ”E b e d î t a ş yon ttu rdu m v e o m gö n lü m d ek i sö zü m ü vurdurdum ".

314 A. O. Tatlısu; a.g.e., sh: 187. 313 Aynı eser, sh: 190.


76

SAÎTBAŞER

gelir. Acâib ve hayret verici ne kadar mahlûk ve hâdise varsa elbette ondan bilinecektir. 95- E1-BÂKÎ: "Varlığınınsonu olmayan'™ ' Sıfatlardan Beka bahsinde anlatıldı. 96- EL-VÂRÎS: "Servetlerin geçici sâhibleri elleri bos arak yokluğa döndükten sonra varlığı devâm eden. Servetlerin hakîkî sâhibi"^11. Bâkî olan yalnız Tanridır. Bu vaziyet karşısında mülkün hakîkî sâhibi olarak Tanrı'nm el-Vâris ismine mâlik ^bulunduğu düşüncesi garip karşılanmamalıdır. -REŞÎD: "Bütün isleri ezelî takdirine göre , yürütüp, dosdoğru bir nizam ve hikmet üzere âkıbetine \ ulaştıran Türk inançlarım benimsemiş olan Moğol Möngke Kağan: "Ebedî T anrı'nm buyruğudur bu. Gökte ancak bir ve ebedî T anrı vardır. Yer yüzünde de ancak b ir sâhibin olması gerekir"316378319, diyordu. Bulgar araştırıcı V. Beşevliyev de: "T anrı insanların m u k ad d erâtın a yön verm ekte, onları sevk ve idâre etm ektedir. Yer ve göğün yaratılışı da onun işidir"320 demektedir. Sıfatlardan Hayat bahsinde gördüğümüz bir cümle vardı: "Zamanı Tann yaşar"dı. Zamânın Tann tarafından böylece ihata edilmesi, zaman zarfındaki hâdisâtın da belli bir hikmet üzerine binâ edilip istikâmetlendirilmesi demektir. 316 Aynı eser, sh: 192-195. 317 Aynı yef. 318 Aynı yer. 319 L. Râsonyı; a.g.e., sh: 31. 320 V. Beşevliyev; a.g.e., sh: 238.


GÖK TANRFNIN SIFATLARI

77,

.IV DLT'de gayr-ı müslim Tangut Beyi ... için .şöyle bir tekerleme verilmiştir: "Begim özin ogurladı Yarag bilip ogurladı UlugTengri ağırladı Anın kut, kıw töri toğdı"322. Yâni; "Beyim kendini gizledi. Bunu silâh bilerek vaktini gözledi. Tanrı kerem kıldı. Onun için kut ve kıwı yükseldi". Bu tekerlemede sabrın Tanridan mükâfat alma sebebi olarak gösterildiği pek açıktır. Bu mevzûda DLT’de birçok Türk atasözleri vardır. Meselâ "Aceleci sinek süde düşer"323.,"Suyu görmeden edük çıkarm a " 324' "Esende iwek yok" (Sâlim insan aceleci olmaz)325 ... gibi. Şahsî hayâtta olduğu gibi devlet hayâtında da aceleciliğe yer yoktur. Devletin alacağı kararlarda katiyyen acele edilmez ve "Kengeşmek" denen müsâvere usûlü kullanı­ lırdı326*Beşerî plânda görülen bu sabırlılık Tanrı inancının bir tezâhürüdür. Böyle olması gerekir. *** Böylece Esmâü'l-Hüsnâ'nın her birini eski Türk inan­ cımla aradığımız bu araştırmanın sonuna geldik. Şimdi bu

A. O. Tadısu; a.g^., sh: 197. 322 D L T ,c.I,sh: 300-301. 323 DLT, c. II, sh: 19. 324 DLT, c. III, sh: 426. 325 DLT, c l , sh: 472. 3 2 6 1. Kafesoğlu; Türk Milli Kültürü; sh: 227.

'i


NETİCE İslâmiyet'te ulûhiyete mahsûs sıfatlar Allah'ın hem kendi "Zâtı", hem de yasattık ları ile alâkalı her şeyi ihtivâ etmektedir. Onların mâhiyet, sayı ve tasnifi sağlam bir mantık içerisinde kat‘i hükümlere bağlanmıştır. "Vâcibü'I-Vücûd" olan Allah’ın bu sıfatlan "Kıdem, Beka, Vatıdâniyyet, Muhâlefetü'n-U'l-Havâdis, Kıyam bi-nefsihî, Hayat, İlim, Semi‘, Basar, Îrâde, Kudret, Tekvin ve Kelâm" tarzında sıralanmaktadır. Esmâü’l-Hüsnâ ise tamâmen ulûhiyete mahsûs sıfatlara râcîdir. Belli bir sıralama an'anesi bunlar için de bahis mevzûudur. Esniâ’dan umûmiyetle doksan dokuz tanesinin bilinmesi kâfi bulunmaktadır. Ama, klâsik medrese ta‘limine göre Allah "Câmiü'l-ezdâd' dır. Bütün zıdlıklan Zât'mda toplayandır. Zıdlık gibi görülen unsurların her biri, aslında Allah'ın bir isim veyâ sıfatının tecellîsidir. Esmâü'l-Hüsnâ, zıdlıklann sonsuzluğu sebebiyle belli bir sayıyla sınırlı değildir. Zâten dîn âlimleri bu hususta müttefiktirler. MevzûümuZ îcâbı Esmâü'l-Hüsnâ'daki


GÖK TANRININ SIFATLARI

79

bütün isim ve sıfatlan tek tek ele alarak, eski Türk dîninde inanılan Tânrı'da aradık. Metinde görüleceği üzere bunlardan ulûhiyete mahsus zât! ve subûtî sıfatların tam âm ının mevcûdiyetini m üşâhede ettik. Böylece netice büyük ölçüde tahakkuk etmiş oldu. îkinci merhale­ deki Es mâ için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Gerçi, Tann’da Esmâ’daki isimlerden bir çoğunun varlığı derhal tesbit edilebilmektedir; fakat bâzılannı ancak bir takım zayıf işâretleri tâkib ederek tesbit edebildik. Bir kısmının varlığına şehâdet edecek her hangi bir delile ise rastlayamadık. Esmâü'l-Hüsnâ'daki isimlerden bir kısmının eski Türk dîninde zayıf kalması, kanâatimizce iki sebebe bağlana­ bilir: Bunlardan birincisi; kaynak kifâyetsizliğidir.Bu, başlı başına bir meseledir. İkinci sebeb ise; Türkler’in millî yapısından kaynaklanmaktadır. Konuştukları dilden îtibâren, karakter, aile ve devlet yapısı ile, inançlara kadar aks eden bu yapının başlıca hususiyeti şudur: Eski Türkler hareketli hayat tarzlarından neş‘et eden, pratik gâyelere yönelik fiillere kıymet vermektedirler. Tabiatıyle değer ölçülerini tâyin eden mefhumların teşekkülü de bu ana prensipten ayrılamamaktadır. Maksadlarını, mümkün olduğu kadar kısa ve özlü cümlelerle ifâde etmeleri bundandır. Meselâ "Ululuk, yücelik" mânâsı ortak olmasına rağmen; her biri değişik tefekkür nüansları ile farklı njefhumlan anlatan "EI-Azîm, El-Aliyy, El-Kebîr, El-M ütekebbir, El-Celîl, Zü'l-Celâl-i ve'l-İkrâm..." isimlerinin tamâmı eski Türkler'de: "Ulug Tengri" terkibinde anlatılıverilmiş görülmektedir. Halbuki İslâmiyet'te bu kabil aklî alternatiflerin tamâmına cevap veren bir sıfatlar ve Esmâ silsilesi mevcûttur. Türkler'in


80

SAİT BAŞER

yapılarındaki pratiklik ve dâimâ öze yöneliş, İslâmiyet'ten sonra da devam etmiştir. Meselâ Yûnus Emre'de: "Dört kitabın mânâsı uzunca bir hece "de toplanır. Gerçi K ur'an-ı Kerîm gibi, vahye dayalı, İlâhî bir kaynaktan doğan Esmâü'l-Hüsnâ'daki tasnif ve isimlen­ dirme sistemiyle, eski Türk telâkkilerinin, tıpatıp aynı mükemmeliyette olması beklenemez. Gâyemiz; mânâ incelikleri üzerinde çalışmak değil, ana prensiplerdeki yakınlık ve benzerlikleri yakalamaktır. Giriş'de ve yukarıda temas edildiği üzere, asi olan ulûhiyete mahsus sıfatlardır. Zâti ve subutî sıfatlar tek tek değil, bir küll olarak mülâhaza edilir, isimlerden birinin bulunduğu yerde diğerlerinden bir çoğunun mevcudiyeti zarûrîdir. Yâni birbirlerinin varlığına hem delil, hem sebeptirler. Kısaca, mes‘eleye bu açıdan bakıldığı takdirde mevzuun gedikleri kapanmakta ve netice vâzıh bir hâle gelmektedir. Şu halde, rahatlıkla söyleyebiliriz ki, eski Türkler'in inandıkları T an rı ile İslâm iyet'teki Allah aynı kudrettir. Bu, hem mânâ, hem de isimleri ve sıfatları îtibâriyle böyledir. Elimizdeki neticeye istinâden çok şümûllü tahlillere girişmek ve hükümler vermek mümkün ise de, biz sözümüzü şöylece bağlayalım: E sm âü 'l-H ü sn â, isimler listesine bakınca derhâl farkedileceği üzere bâtıiı ve zâhir, m addî ve mânevi... hayâtın tam âm ını kuşatan, düzenleyen, yürüten bir yüce yaratıcı îmânının özetidir. Tanrı


GÖK TANRININ SIFATLARI

81

inanışının bu derece şümullü ve köklü olduğu durumlarda (mevcut inanışlar gözönüne alınırsa) fevkalâde sistemli bir semavî dîn sözkonusu olur. İnsanlığın îman haritasına ve dînler târihine vâkıf olanlar, bu gerçeği derhâl kabul edeceklerdir; Peki, araştırmada madde madde tahlil edilen özellikleriyle gerçek bir tevhîd sisteminin merkezinde bulunan Gök Tann'nm insanlara bir dîn göndermemiş olması düşünülebilir mi? Bize göre düşünülemez. O halde bu dînin mâhiyeti ve hiç olmazsa adı nedir? Domuz eti yememekten başlayıp "Hân-ı yağma" denen bir nevî z e k â ta ; zînâ yasağından, diğer inançlara gösterilen to le ran sa; m isafirp erv erlik ten , nizâm -ı âlem fikrine; adâlet anlayışından, ahlâk anlayışına kadar son ve mükemmel dîn olan İslâm'ın getirdiği mesajlarla ters düşmeyen bir cemiyetin Tanrı inanışından söz ediyoruz. Yâni, baştan beri anlatılâgelen Tanrı inanışı mücerret plânda, teorik bir inanış değildir. Cemiyet içerisine bir inanç dokusu hâlinde yerleşmiştir. Demek ki, içtim âi plânda m üesseseleşm iş sistem atik b ir dînin mevcûdiyeti su götürm em ektedir. Türk târihinde, belki bir tâlih, belki de tâlihsizlik eseri sayılabilecek şifahî kültür geleneği sebebiyle, fikir ve îman hayâtıyla doğrudan ilgili pek az vesika vardır. Hattâ bu vesikalar da doğrudan doğruya îman hayâtını dile getirmpk kaygısının eserleri değildirler. Meselâ; Orhun Kitâbeleri, tamâmen siyâsî düşünce ve kaygılarla kaleme alınmış metinlerdir. Ama biz, bu metinlerde fevkalâde kuvvetli bir îman dünyâsıyla yüzyüze gelmekteyiz.


82

SAİT BAŞER

Bu kitâbelerde, daha başta söze T an rı adıyla başlanmakta ve hemen her düşünce ve hâdisenin yorumunda mevzû mutlakâ Tanrı îmânına bağlanmak-tadır. Siyâsetin merkezinde bulunan Kağanlar kendilerini mutlakâ Tann'ya yakın ve iyi kullar olarak göstermek ihtiyâcını duymaktadırlar. Burada bizim için bu Kağanların iyi veyâ kötü olm alarından çok, cemiyet içerisinde g eçerli olan d eğ er h ü k ü m le rin in k uvveti ilgilendirmektedir. Bir Kağan, mutlakâ Tann'nın "K u f’unu kazanmak zorundaydı. Bu "Kut" motifi Türk halkı arasında öylesine köklü bir tesîre sâlıiptir ki, gücünü asırlar boyunca sürdürmüş ender mefhumlannıızdandır. Üstelik, akıp giden asırlara rağmen, mânâ ve mâhiyet değişikliğine uğramamıştır. O kadar uğramamıştır ki, kitâbelerde anlatılan "K u t” la, İslâm iyet'in kabulünden bir buçuk asır sonra yazılmış okın K utadgu Bilig'te anlatılan "K u t” mefhûmu arasında hiçbir fark yoktur. Bu sürekliliği daha sonraki asırlarda Büyük Selçuklu ve A nadolu S e lç u k lu la n 'n d a d a, m üşâhede etmekte güçtük çekmi-yoruz. işte "Kut" mefhûmundaki bu devamlılık, bizi "Kut Kazanma Bilgisi" demek olan Kutadgu Bilig'i bu nokta-dan tahlil etmek mecbûriyetinde bırakmıştır. "K u tad g u Bilig'te Kut ve Töre" adını verdiğimiz araştırmamız bu düşüncenin mahsûlüdür.327 327 Sait Başer, Kutadgu Bilig’de Kut ve Töre, 1990 Ankara; , kezâ Sait Başer, Türk Münevveri’ninıMüşterek Fikir ve îmân Zemîni, Töre, 1988 İstanbul.


***

Sözünü ettiğimiz araştırma vesilesiyle, Tanrı ihsânı olduğu şüphe götürmeyen "Kut"un ancak ve sâdece "Töre" ye uymak sûretiyle kazam labildiğini gördük. Böylece Tanrı ile Töre arasında organik bir bağ bulunduğu açıkça ortaya çıktı ki, bu bağ kitâbelerin umûmî havasından zâten hissedilmektedir. Yâni, Töre ve Tann münâsebeti İslâmî devirde Kutadgu Bilig müellifi tarafından yakıştmlmamıştır. Ulaştığımız şu noktada "Töre" ve Töre'yi meydana getiren unsurlar konusu, yeniden ele alınıp değerlendirilmeye, araştırılmaya muhtaç olmakla birlikte, bizim şu hükmü vermemize mâni bir durum yökdun Eski Türk'ün bütün dünyâsını tanzim ve tertîb eyleyen "Töre", aynı konularla doğrudan ilgili bulduğumuz Gök Tanrı inanışının içtim âi plândaki müesseseleşmesidir. Bize göre, Eski Türk Dîninin adıdır.


BteUYOGRAFY Başer, Sait; K utadgu Bilig'de Kut ve Töre, Kültür Bakanlığı Yayınlan 1153, Kaynak Eserler 39, Ankara 1990. . Başer Sait; "T öre” ‘Türk Münevveri'nin Müşterek Fikir ve îmân ve Zemini, 1988, İstanbul. Başer Sait; "İlâh î K ös", Kubbealtı Akademi Mecmûası, Ocak 1991, İstanbul. Beşevliyev, V.; Proto Bulgar Dinî, Belleten, IX, 1945 Ankara. Caferoğlu, Ahmet; E ski U ygur T ürkçesi Sözlüğü, TDK 1968 İstanbul. EFCâhız; Hilâfet O rdusunun M enkıbeleri ve T ü rk ler'in Faziletleri, tere. Ramazan Şeşen, 1967 Ankara. Dânişmend, 1. H ; T ü rk lü k ve M üslüm anlık, 1959 İstanbul. Devellioğlu, Ferid; O s m a n l ı c a - T ü r k ç e Ansiklopedik Lügat, 4. baskı 1980 Ankara. Eberhard, W.; Çin Felsefesinin Esasları, DTCF Dergisi II, 1944 Ankara. Ergin, Muharrem; Oğuz Kağan Destanı, 1970 İstanbul. Ergin, Muharrem; O r h u n  bideleri, 1970 Istanbul.Esin, Emel; Otügen Yış; Atsız Armağanı, 1 9 7 6 İ s t a n b u 1 .


GOKTANRI'NIN SIFATLARI

85

inan, Abdulkadir; Eski T ürkler’de And, DTCF Dergisi VI, 4-1948 Ankara. Kafesoğlu, İbrahim; T ürk Millî K ültürü, TKAE 1977 Ankara. Kafesoğlu, İbrahim; Kııtadgu Bilig ve K ültür Târihimizdeki Yeri, 1980 İstanbul Kafesoğlu, İbrahim; Eski T ürk Dini, 1980, Ankara. Kaşgarlı Mahmud; Divan-ı L ûgati't-T ürk, I-IV. hzr. Besim Atalay, TDK 1941-1943. Ankara. (IV. Dizin). ' Muhammed b. Hamza; XV. yy. b aşın d a yapılmış K u r’an Tercemesi. Çeviren ve neşr eden Ahmed Topaloğlul, 1976 İstanbul. Orkun, H. N.; Eski T ürk Yazıtları I-IV. 19361941 İstanbul, Ögel, Bahâeddin; Tü rk M itolojisi I-II, 1971 İstanbul. RâSonyı, L.; T â rih te T ü rk lü k , TKAE 1971 Ankara. Şeşen, Ramazan; İbn Fadlan Seyahatnam esi, 1975 İstanbul. Tatlısu, Ali Osman; EsmâüT-Hüsnâ Şerhi; 1960 Ankara (Diyânet işleri Reisliği Yayını). Turan, Osman; T ü r k C ih an Hâkimiyeti Mefkûresi T ârihi I-II 1978, İstanbul. Turan, Osman; Oniki Hayvanlı T ürk Takvimi, 1941 Isttmbul. Yusuf Has Hâcib; Kutadgu Bilig -Metin-, hzr. Reşid Rahmeti Arat TDK 1979 Ankara. Çeviri; hzr. Reşid Rahmeti Arat T İK 1974 Ankara, indeks; hzr. Kemal Eraslan - Osman F. Sertkaya - Nuri Yüce TKAE 1979 İstanbul.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.