TÜRK’ÇE Türkçe Düþün, Türkçe Konuþ, Umudun Türkçe Olsun...
ý, m ý z a s m ý y a l , a ü ç m e ü ç z k Tür söyleyim sö dir? i e m ç k l r i ü ð e d T e ç ? k r r i d ü i m T Umut ürkçe deðil lir, e T g n m a ü l z o Ö z ý ð a y , r r ý i l b a e e n V i z i d , ý r n ý ý l z a a ç l S a r a l ð a d a ! c e n ç ý l k r a ü Ç T ü s ü k r ü T
2010 / Sayý: 11
SUNUÞ / 3 MUSTAFA TÜRKARSLAN SUSMAK GÜZELDÝR / 4 ÝSMAÝL ÜLGER TÜRKÇE / 5 ALÝ KINIK SENSÝN / 6 ÞERÝFE ORAL ÝLLA EDEP ÝLLA EDEP / 7 S.BURHANETTÝN AKBAÞ RUHNAME / 9 ANAKIZ KOLAÞ BÝR ÝNSANIN KALEMÝNDEN ÝNSANOÐLU / 12 RÝFAT ERAVÞAR GENÇ ÞAÝRLERE NASÝHAT / 14 OZAN ERBABÝ NÝÇÝN / 15 MUSTAFA AYDIN MUGAMLAR YASTA / 16 FAZIL AHMET BAHADIR MENÝM ANAM / 17 BAHTÝYAR VAHAPZADE UNUTTUÐUNUZ BÝRÞEY VAR; TÜRKÜZ BÝZ! / 18 KÜBRA KÖROÐLU BÝZÝM EVÝN KIBLESÝ / 19 ÝMDAT AVÞAR AL YÜREÐÝNÝ AVUCUNA / 21 HAYRÝYE DURMUÞ BAÞLAMADAN BÝTEN YOLCULUK / 22 MAKBULE ÜNAL TANRI DAÐINDA YALNIZ BÝR ADAM / 24 EBUBEKÝR YILDIZ HEKÝM BEY'ÝN VEDASIZ GÝDÝÞÝ / 25 FUNDA SADIK AHMET YAÐMUR / 26 GÖKHAN YILDIRIM LAL OLASI BÝR DÝLÝN IZDIRABI / 27 FATÝH KOCATEPE TELKÝN / 28 YUSUF ERSÝN ÖZE ÇAÐRI / 30 BAYRAM DURBÝLMEZ SELENGA / 31 BETÜL ÖVÜNÇ TÜRKÜ GÖZLÜ GÜZELE MEKTUP - IV "ÞÜKÜR" / 32 MUSTAFA TÜRKARSLAN HESAP / 34 MUTTALÝP KESKÝN
Ýmtiyaz Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni Mustafa TÜRKARSLAN Yazý Ýþleri Müdürü Abdulkadir ÖZTÜRK Yayýn Danýþmaný Ýsmail ÜLGER Halkla Ýliþkiler Salih YILMAZ Taha Zeki KARAKÖSE
Sunuþ... Þol gökleri kaldýranýn Donatarak dolduranýn "Ol" deyince olduranýn Doksan dokuz adý ile… Uzun bir aradan sonra yine ayný inanç ve sevda ile siz deðerli dostlarýmýzla buluþmanýn mutluluðunu yaþýyoruz. Türk Milleti'nin zor günlerden geçtiði, Türk'ün ve Türkçenin suçlandýðý ve bizi idare edenler tarafýndan gözden çýkarýldýðý bir dönemde TÜRK'ÇE bir sevda ve saðlam adýmlar ile kutlu bir hedefe olan yolculuðumuz devam ediyor. Yýlmadan, yýkýlmadan ve bizi biz yapan deðerlerimizi unutmadan, TÜRKÇE ve TÜRK'ÇE sevdalar kuþanarak yanýmýzda olan herkese selam olsun. Sevdanýz TÜRK'ÇE olsun… Mustafa TÜRKARSLAN
Yayýn Kurulu Rýfat ERAVÞAR Mustafa KARAKUÞ Muttalip KESKÝN Rasim ARTIRAN Yusuf GENÇER Ertuðrul MARAL Dizgi - Baský KAYSERÝ MEYDAN GAZETESÝ MATBAA TESÝSLERÝ 0.352 - 231 22 12
Ýrtibat: Alacamescit Mh. Ýnce Sk. No:1 Melikgazi / KAYSERÝ Ýnternet Sitesi www.turcedergisi.com Elektronik Posta: turkcedergisi@hotmail.com Telefon/Belgegeçer: 0.352 222 43 14
SAYFA
3
SUSMAK GÜZELDÝR
Ýsmail ÜLGER Bazen öyle anlamsýz gelir ki sesler ne kendinizin ne de bir baþkasýnýn sesini duymak istemezsiniz. Kafanýzýn içindeki gürültüler zaten yeterince yormuþtur sizi. Dinlemeye, dinletmeye mecaliniz yoktur. Düþünmek istemediðiniz halde baþka bir þey yapamazsýnýz. Çýldýrmak raddesine gelirsiniz, kendinizi ifade edemez, ne kâðýt kalemle dertleþebilir, ne karanlýkta teselli bulabilirsiniz. Velhasýl kelam, Uykuya dalýncaya kadar düþünüp durursunuz. Sizi bu haldeyken görenler ya asosyallikle, ya da kibirle suçlarlar. Hep konuþur, ama anlamaya çalýþmazlar. En zor ancak en erdemli davranýþlardan biridir susmak. Öyle çok kolay deðildir. Görüyoruz örneklerini... Ancak bilip, görüp hatta kýzýp susmak, büyük olgunluktur. Diyeceksiniz ki, karþýndaki anlamýyorsa... Bunu zaten kendimiz için yapýyoruz. Karþýmýzdaki anlamýþ, anlamamýþ meselesi için deðil. Konuþsanýz da karþýnýzdaki zaten anlayacak diye beklemeniz yanýlgýdýr. Ancak bazen susup sabretmek insanýn kendisini en iyi þekilde terbiye etme yoludur. Bir de teslimiyetin... Bazen susarýz konuþulan konuyu boþ, basit ve anlamsýz buluyoruzdur, konuþmayý da gereksiz ve anlamsýz buluruz. Konuþulanlar öyle abes ve mantýk dýþýdýr ki sadece hayretle dinler ve sessiz bir tepkiyle belli ederiz duruþumuzu… Sessiz bir onaydýr susuþumuz… Biraz utangaçlýk belki ama içten bir katýlýþtýr söylenenlere. Sessiz bir bekleyiþ olur susmak… Ya kendimizin ya da karþýmýzdakinin ortak deðerleri yeniden gözden geçirmesine tanýnmýþ bir fýrsattýr sessizliðimiz… Ya da birinin bizi fark etmesi, doðru algýlayabilmesi için tanýnmýþ bir süre… Susan için endiþe ve olasýlýk hesaplarý arasýndaki gel gitlerle biraz da huzursuz bir bekleyiþtir susmak. Dile getirilmeyen bir öfkedir bazen suskunluðumuz. Öylesine yaralanmýþýzdýr ki yaralamak isteriz, yüreðini acýtmak ve kanatmak. Ve biliriz ki hiçbir söz acýtamaz, yaralayamaz ve kanatamaz kimseyi bir suskunluk kadar. Ve susmak en acýmasýz, öldürücü silahtýr bazen. Hassas ve kýrýlgan bir tepkidir. Küçücük bir hatýrlatmadýr belki. Fark edilmesi ve onarýlmasý incelik ister. Ya yeniden bir kazanýþtýr ya da aleyhte bir delil olarak kalýr karþýmýzdaki için. Bir muhabbette negatiflerin gözümüze batmaya baþladýðý, karþýmýzdakine ait aleyhte deliller dosyasýnýn kabarmaya baþladýðý ve hatta dosyayý
masanýzdan kaldýrmaya gerek duymaz olduðunuz bir noktadasýnýzdýr. Bir duruþ, bir soluklanmadýr susmak. Ortak geçmiþin deðerlendirilmesi ve geleceðin muhasebesidir. Durup yeniden, þimdi bulunduðunuz noktadan bir daha bakmak istersiniz yaþananlara ve eldekilerle geleceðe gitmenin ne kadar mümkün olduðuna. Bir içe kaçýþ ve söylenemeyenlerin biriktirilmeye baþladýðý yerdir susmak. Ýletiþimin týkandýðý yerdeyizdir hiçbir iletinin bize yeterli gelmediði ve hiçbir iletimizin doðru algýlanmadýðý. Yanlýþlýklar, yanýlgýlar ve kim bilir belki de gerçeklerdir bir fýrtýnaya tutulmuþçasýna savrulup duran. Sözler yerini sessizliðe býrakmaya baþlar ve siyah, tek nokta konur cümlelerin sonuna. Zamanla cümlelerimizin sonuna konan o tek ve siyah nokta büyüyerek bir kara deliðe dönüþmeye baþlar. Güven ve sevginin içten içe çürümeye baþladýðý yerdir ve gitmek zamanýnýn ertelenmiþ halidir susmak. Kabul edilmiþ bir hata ya da suçtur susuþumuz ve söylenecek her söz kaybetme riskidir. Korku eþlik eder suskunluðumuza. Bir gidiþi kabullenmektir susmak, yerinde ve zamanýnda olduðunun ayýrýmýnda olduðumuz bir gidiþin… Hayata karþý bir susuþtur bu kez yaþanan. Bizi can evimizden vuran bir kayýp, yaþanan büyük bir acý, ölesiye bir çaresizliktir yaþadýðýmýz. Söylenecek hiçbir sözümüzün adrese teslim olmayacaðýndan emin olduðumuz, bütün sözcüklerin anlamýný yitirdiði bir yerdeyizdir. Hayatýn bize bir þey katamadýðý ve bizim de hayata bir þey katmak için anlamýmýzý kaybettiðimiz bir yer. Belki de boþ gözlerle, algýlamadan bir seyirdir hayat o noktada ve belki de amacý ve beklentisi olmayan, bir mesaj kaygýsý taþýmayan ve hedefi olmayan tek susuþtur yaþadýðýmýz. Susmak… Bazen her derde deva, bazen de derdin ta kendisi. Yerine göre susmak… Bazen içimizde kopan fýrtýnalarý dýþarýya haberdar etmemektir."Konuþmak ihtiyaç olabilir, ama susmak bir sanattýr…" Susmak iyidir. Susmayanlar anlasýn diye…
SAYFA
4
TÜRKÇE Türkçe çalayým sazýmý. Türkçe söyleyim sözümü. Asya'da anayurt uyur, Uykularda umut uyur , Ve bozkýrda bir kurt uyur, Uykusu Türkçe...
Umut Türkçe deðil midir? Ölüm Türkçe deðil midir? Ve bir yaðýz ozan gelir, Sazýný dizine alýr, Çalýnca daðlar alçalýr, Türküsü Türkçe...
Sevgiler Türkçe bilinsin. Kavgalar Türkçe bilinsin. Bir millet ki bilen bilir, Gelirse þimþekle gelir, Yalnýzca Tanrý'ya eðilir, Korkusu Türkçe…
ALÝ KINIK SAYFA
5
SENSIN Ceylan gözlerine dalýp giderek Bulduðum aþkla dize gelerek Bir seher vaktinde iman ederek Hüznümü secdeye döküþüm sensin
Geceyi derdime esir alýþým Gözlerini meye sebil kýlýþým Hasreti her daim günah biliþim Zehrimi kaleme döküþüm sensin
Yalnýzlýðým sensizliðin sürgünü Güneþten al bakýþýna sür günü Baþýmla, gözümle bir Cuma günü Yönelip kýbleye çöküþüm sensin
Sen ki aþka varýþýn ilk cümlesi Sen ki feryadýmýn naçar hamlesi Ey! Tanrýyý bulmanýn besmelesi Ellerimi göðe açýþým sensin.
ÞERÝFE ORAL SAYFA
6
Seyit Burhanettin AKBAÞ
ÝLLÂ EDEP ÝLLÂ EDEP... Þair demiþ ki: "Ehl-i irfan arasýnda aradým kýldým talep Her hüner makbûl imiþ illâ edep illâ edep" Siz de ne hünerler, ne cevherler bulunursa bulunsun bir insanda birinci derecede aranmasý gereken vasýf edeptir demek istiyor. Bir baþka þair "edeb"in kaynaðýný da açýklayarak þöyle diyor: "Edep bir tâc imiþ nûr-ý Hüdâ'dan Giy o tâcý emin ol ber belâdan" Edep, Allah'ýn nurundan bir taçtýr insan için / Bu tacý giyen bütün belalardan uzak olur. Biz, insanýmýzý anlatýrken "Osmanlý terbiyesi görmüþ" , "Osmanlý Beyefendisi" ya da "tam bir Osmanlý kadýný" diye onun terbiyesini övüyoruz. Çünkü, Osmanlý toplumunda tanýdýðýmýz birçok kabiliyetli ve büyük insanýn kendini anlatýrken gururdan, yani nefisten uzak ifadeler kullandýklarýný görüyoruz. Mesela Yunus Emre kendine "miskin Yunus" diyor.
Divan Edebiyatýmýzýn en büyük þairlerinden biri kendisine "Fuzuli" mahlasýný uygun görmüþ. Yine birçok devlet adamý, kalem üstadý kendisini anlatýrken se'vedubu (çala kalem bir þeyler yazan), ez'aful küttap (en zayýf yazýlarý yazan), müznib (günahkar), bendeniz (köleniz, kulunuz) gibi ifadeleri kullanýyorlar. Hatta daha son yýllara kadar içimizde, nesilleri tükenmekte olan bazý insanlar, karþýsýndakilere "zât-ý âliniz" diye seslenirlerdi. Biz bugün kimseden bunlarý yapmalarýný bekleyemeyiz. Hem zaten bugünkü anlayýþta bu yapmacýk ve göstermelik olur. Ben bu örneklerde Osmanlýnýn edebe ne kadar dikkat ettiðini ve insanýn edepli oluþunun nasýl bir deðer teþkil ettiðini ifadeye çalýþýyorum. 1519-1520 yýllarýnda Koca Bali Paþa, Polonya, Macaristan ve Almanya seferlerinde çok üstün bir baþarý saðlamýþ. Bali Bey, sultanýn da yakýn bir akrabasýdýr. Hemen sultana dilekte bulunarak bu baþarýlarýndan dolayý kendisine bir tuðluk (bugünkü manada tümgenerallik) verilmesini istemiþ.
SAYFA
7
Sultanýn cevabý ilginçtir: "Þimdi sen dahi bu iyilikleri þükrünü yerine getirmeye çalýþasýn ve her iþ Allah'tandýr, bunu bilesin ve katiyen nefsine gurur getirmeyesin." Kendisine tuðluk verilmediði gibi, padiþahýn çok ince bir uyarýsýyla da karþý karþýya kalýyor. Ýþte burada her þey netleþmeye baþlýyor. Ýnsaný edep sýnýrlarýnýn dýþýna çýkaran þeylerden biri "nefsine gurur getirmesi" olarak açýklanýyor. Halk arasýnda "ne oldum delisi olmak" diye baþlayan þey bu olsa gerek. Hele hele bir devlet memuru nefsine gururu getirir de maiyetindekilere ve kendisine iþi düþen halka eziyet etmeye baþlarsa, sultanýn söylediði sözleri ona hatýrlatacak birilerine ihtiyaç vardýr. Çünkü, mahkeme kadýya mülk deðildir. Kimsenin oturduðu koltuk, edepsizliðine müsamaha getirmez. Bu ülke ki, her köþesinde bir kubbe, her sokaðýnda bir türbe bulunan, dula, yetime, sakata teselli daðýtýlan bir yerdi. Burada insanlarýn baþkalarýný horlamalarý, dýþlamalarý, azarlamalarý örfümüze aykýrýdýr ve bunu kimse kendisinde bir hak olarak göremez. Bernard Grenard: "Devletten müstakil hiçbir otorite yoktur. Hiçbir kimse resmi görevinin getirdiðinden baþka bir þekilde otoriteye sahip olamaz. Kýymet yalnýz hizmet merkezindedir" diyor. Stuart Mill ise "Bir devletin deðeri onu oluþturan fertlerin deðerine eþittir" demektedir. Bizim geleneðimizde bu yok mudur? Hem de âlâsý vardýr. Osman Bey, oðluna vasiyet ederken ne diyordu: "Ey oðul, sabretmesini bil. Hiçbir þey vaktinden önce çiçek açmaz. Þunu unutma! Ýnsaný yaþat ki devlet yaþasýn." Þunu asla unutmamak gerekiyor ki; devlet, millet için vardýr ve insan, yaþatýlmasý gereken, deðer verilmesi gereken en önemli varlýktýr.
Çünkü edepli olsalardý, þeytanla arkadaþlýk edip gýybet etmezlerdi. Edepli olsalardý, insanlara çamur atýp sonra da attýklarý çamura kendileri batmazdý. Edepli olsalardý, ahiret gününe inanýr ve bu dünyada yapýlan her türlü iftiranýn kul hakkýna gireceðini bilir ve Allah'tan korkarlardý. Edepli olsalardý, bir gönül yýkmanýn dahi neyi ifade edeceðini okur öðrenirlerdi ya da Seyrani Baba'nýn "Gönül, Kabe'dir yýkma Seyrani" sözünü bilirlerdi. Edepli olsalardý, küfürle yatýp küfürle kalkacak kadar alçalmazlardý. Edepli olsalardý, sabretmesini bilirlerdi. Edepli olsalardý, insanýn deðerini bilirlerdi. Edepli olsalardý, her makamý, mevkiyi Allah'tan bilirlerdi. Eskiler "Usule riayet etmeyen vusülden mahrum kalýr" derlermiþ. "Vusül" Arapça'da "ulaþma, gelme, varma, eriþme, yetiþme" anlamlarýna gelen bir sözcüktür. Bu sözle anlatýlmak istenen ise "ne kadar güzel amaçlar edinmiþ olursanýz olunuz, doðru yol ve yöntemlerle hareket etmiyorsanýz baþarýya ulaþamazsýnýz." demektir. Buradaki "usul" ise, edeptir, terbiyedir, nezakettir, alçak gönüllülüktür, adam gibi adam olmaktýr, güzel söz kullanmaktýr, insanlarý kýrmamaktýr.. Öyleyse sýkýntýmýz da belli oldu. "Vusülsüzlüðümüz, usulsüzlüðümüzdendir."
Çaðýmýzýn delirmiþ aklý, nefsin eline geçince insanoðlu makam, mevki ile kendisine gurur yapmakta ve bu gurur da halka, millete, ya da maiyetindeki insanlara eziyet þekline dönüþmektedir. Muhammed Ýkbal, çaðýmýzý en iyi yorumlayanlardan biri olarak bu durumu sevgi eksikliðine baðlamaktadýr. Ben ise, edebe baðlayanlardaným.
SAYFA
8
Anakýz KOLAÞ
RUHNAME- 2 RUHNAME- 2
Aþk ezberlerin çok uzaðýnda sana anlatabilmeyi ya da özlemlerini dindirebilmeyi ne çok isterdim oysa paylaþmak sadece sevdiðin ile güzel. Güzel olanda sensin mana verende sensin bana ve hayatýmdaki her þeye. Gönül daðý insanýn en yüce daðýdýr hani, sen o daðýn doruklarýsýn; bulutlar topluyorsun sonsuz maviliklerden, üstüme yaðmurlar yaðdýrýyorsun da yeþil kýrlara bulanýyor Gönül Daðýmýn etekleri. Aþk henüz hiç yaþanmamýþ olandýr bildiðimi sandýklarým ise en büyük yanýlgýlarýmdýr. Kâinatýn tohumu zaman ve gitgide geniþleyen zaman dilimlerinde keþkeler' e yer yok. Her insan bir âlemdir deniyor ya hani sen Samanyolu kadar güzel ve eþsiz bir âlemsin, yýldýz yýldýz gözlerin, yüreðin pýrýl pýrýl bir billur öyle sýcak öyle sevecen öyle güçlü öyle gerçekçi… Senin verdiklerini seninle paylaþabilme hasretine sabýr ve veremediklerin için mücadele gücü veriyorsun yüreðime, bana bir þeyler söyle hadi ne olduðu mühim deðil senden olmasý kâfi, düþüncemi
ve aklýmý alamýyorum senden, Ruhumu ve varlýðýmý ezelden doldurmuþ gibisin zaten, ihtiyacým oluyorsun artýk gel de geleyim ya da sus de lal olayým ben razýyým sus desen bile deðer dilinden dökülmesi kâfi. Her sözün her gülüþün beni sürgünden sürgüne salýyor. Kollarýmý omzuna atmak gibi düþlerde yüzüyorum her gece ben sýcak denizlerine inen buzdan bir daðým sevgilim gülüþün kulaðýma her deðdiðinde yoklarým yerinde duruyor mu diye baþým dimaðým. Gözlerin kýyafetin ve tenin bittiði yerde bir ruh örtüsü aþkýn anlam bulduðu maneviyatta sen bendesin ben sende. Yangýnlarda yol bulaný, Karanlýkta mum olaný, Sevdiðine kor olaný, sevgiye kul olaný, üþütür mü kara toprak ölümü Aþk için yere çalaný. Ýzim var hak yol üstünde, Söz'üm var rahmana dil üstünde, söz verdim sevgiliye iki cihan üstüne, kör geceler neylesin közüm ben kül üstünde.
SAYFA
9
Tüm örtülerimi sýyýrdýn üstümden, kalbimde kör bir nokta býrakmadýn iþledin her bir hücreme, yaðmurlar yaðýyor kalbimde, rýhtýmsýz bir kumsal duygularým, sakýn sorma neredeydim kaç zamandýr, dur! ne olur sorma özledim ben seni. Can'a nefes gibi, Daðlara kar gibi, imana namaz gibi, fatihe Ýstanbul gibi bebeðe ana gibi, vatana bayrak gibi özledim iþte seni… Kayboldum seni ararken çýkmaz duygularda, riya bakýþlarda örselendim yýllarca, ne olur sorma tut yüreðimi sýkýca sürükle hayatýna. Damla damla yaðmurlarýmý dinle sessizce sarýl boynuma, özlemin yanar gecelerde çok uzak þehirlerde þarký söylerken aþkýmýza, Yaðmur yaðýyor tel tel saçlarýna ne olur gitme öylece kal yaðmurum altýnda… Þimdi ne demelide bu düþünceleri bu duygularý hapsedebilmeli kelimelere tüm benliðime sahip etmiþ sanki yaradan seni, Sen aðlarsan viran olur umutlar, sen aðlarsan heder olur bitap canlar, Sen üzülme saçlarýmý yolar bu Gam'ýn kederin. Düþümde sen düþüncemde sensin, küsme düþüncelerini ve düþlerini paylaþ benimle ki hayatý paylaþayým seninle güzel gülüþünde güzel sesinde. Sürprizdik ikimizde birbirimize ama sevdik iþte her þeye raðmen biliyorum ki yaþlanabilsem de seninle gencim sevdiðim müddetçe ve sevebildiðim kadar, sevdiðime her þeyimi verebildiðim müddetçe ve verdiðim kadar gencim ve yaþýyorum aslýnda. Duygularýnýn denizinde yüzmeyi seviyorum, biliyorum o denizin derinlerinde kalbim var nefesim bitinceye dek dalacaðým gözüm kara dalacaðým dalabildiðimin ötesinde bir bir toplayacaðým incilerini, biliyorum o incilerin bana ait ve ne kadar çok o incilere sahip olmak istediðimi sadece ben biliyorum. Senin tüm incilerine kurban olurum. Ebediyetse Aþkta aradýðýn gel bana sevgilim gerisi teferruat, her þey bir yana sen bir yana demek
yetecek gibi geliyor bazen içime fakat aklým gülüyor ruhuma her þey zaten sensin sen bir yana sen bir yana da eþitleniyor dünya. Gitmem gerekirse bir gün, bir gün azalýrsa gülümsemendeki ýþýk gitmelisin dememenden korkarým, dürüst yaþamak çok zordur dünyada gözbebeðim, benim kadehim tek bir þeye kalkar Onurlu bir sevdaya. Sana olan hislerim elde deðil ki dile gelsin sevdiðim, bu duygular aðýr ama hafif, bu heyecanlar yavaþ yavaþ ama çok hýzlý kaplýyor içimi, sevdan belki acýtýyor içimi ama tatlý tatlý, Ýlham verene aþk olsun ilham edene And olsun Seviyorum Seni. Sen benim en güzel mucizemsin her þeyin hesabýný soracak rabbim tek seni sormasýn bana, cevabým yok, severken sebebim olmadý, hayal kurarken de umudum, tek senden ayrý koymasýn tek seni almasýn senin yerine koyabileceðim bir þeyim ve de hiçbir þeyim yok. Sen gidersen gönlümden, hüznün kaplar yüreðimi aþamam hüznümü, yenemem kederimi, yetmez sen siz can' a nefeslerim, tutunacak bir dalým olmaz koca kâinatta yüreðimden seni almasýn Rabbim yerine koyabileceðim bir þeyim yok hatta hiçbir þeyim yok. Gül yüzlüm benim gülden güzelim seninle ilgili hiçbir þey sýradan olamaz uykun bile gül kokulu sevgilim kalbim elinde iþte her þey seninle özel. Her þeyinle özletiyorsun kendini bazen olmasý gerekenden daha karamsarýz ama üzüntülü iken gerçekten olduðumuz gibi hissettiðimiz gibi görünmüyoruz bana kýzdýðýnda söylediklerine aslýnda kendinin de inanmadýðýný biliyorum ve aslýnda göründüðünden daha iyisin biliyorum. Allah o þaþýlasý insanlarý götürdü de aþka bizi neden gerilerde býraktý bilmiyorum milyonlarcasý pes etti öfkelenmiyor, aðlamýyor, tepki gösterme becerisini yitirmiþ sevdiðine en sevgilisine bile yabancýlaþmýþ, sadece zamanýn dolmasýný bekliyor, tükettikleri sevgileri gibi hayatýnda tükenmesini bekliyor. SAYFA
10
Oysa ne çok istedim, seni ne çok arzu ettim ki gönlüme raðmen, duygularýma raðmen uçsuz bucaksýz çöl yangýnlarýma raðmen, getirmedi seher yelleri seni bana kavruldu ruhum çaresizlikten vermedi rabbim seni bana. Caným yanýyor þuan caným' ýn canýnýn' da yandýðýný bildiðim için caným yanýyor. Þükretmeliyiz buna da! bu ruhumuzun hala Aþk ile bir olduðunu kanýtlýyor. Bana ne yapýyorsun bilmiyorum ama ses tonunun güzelliði ve cümlelerindeki içtenlik sarhoþ ediyor asi baþýmý, gün sen, gece sen, nefes sen… Öyle hassas, öyle kýrýlgan, öyle ürkek bir yürek var ki karþýmda sevgi onda hastalýða dönüþmüþ yalvarýyor sanki sözleri gitme diye ama oysa kýzgýn dil ile defalarca kovaladý beni ama gitme diyerek git dediðinden gidemedim hiç. Ýlgi görmek için deli olmakta ama söylemeye kýzarmakta yanaklarý, sýra dýþý bir tat, sýra dýþý bir doyumsuzluk duygularýn nasýl gideyim senden. Hasret bizi üþütemez özlemedin mi sanki sen beni! Gönlünün zenginliklerine tutulmuþum sýký sýký, yapýþmýþým umutlarýnýn ellerine, gidemem senden, hayallerinin kokusunda doymuþum ben. Uzandýn mý sýrtýn topraða dönük, gözlerin yýldýzlarda gönlün sevgilide hiç, evet iþte o huzur benim gitme benden. Sana yorulursam anlatmaktan aþkýmý iþte o zaman kendimden utanýrým çünkü sevdan beni güçlü kýlan bir vuslat. Sevgilim gözbebeðim, sevda kanatlým yüreðim yüreðine can olsun varlýðým su olup aksýn çatlayan topraklarýna aklýndan geçen her þeye tüm ruhumla varým ben gitme benden! Seninle aralansýn hayat perdelerim keþkeler terk etsin hayatlarýmýzý gökyüzünde yan yana kalabilmek için çýrpalým kanatlarýmýzý acemi uçuþlarýmýz misli misli yorsa da, örselese de bizi, birbirimize kanat çýrpmayý býraktýðýmýz an sadece kavuþmak hayal olmaz, yaþamakta hayal olur yere düþeriz sanýrsýn ki arzdan dünyaya düþtük, tutunacak dal bulamayýz düþerken, bana kanatlarýný çýrp sevgilim durma! Hasretten ve gurbetten alsýn bizi yaradan da, vuslata boðsun bizi kanat çýrp nolur! Vazgeçme hiç benden korku en tehlikeli hastalý kanserden veremden öte bir þey yavaþ ve emin adýmlarla esir alýr seni sen cesaretimin ve mertliðimin kaynaðýsýn
cesur cümlelerinden vazgeçme sakýn! Ne kadar çok þey yaþayýp ne kadar çok bedel ödedim, hiç kimseyi böyle korku ile sevmedim, sana tutkun sana vurgun, yalnýzlýða elbet alýþýr yüreðim yalnýzlýkla baþa çýkabilir zor gelse de yaþar öðrenirim sensizliði. Ýçine alan yalnýzlýk beni korkutan bir sen bir ben olsam yeter oysa yalnýzlýklar výz gelir sen yoksan ve ben mahþer yerinde olsam da yalnýzým kal gitme benden! Yürek dediðin kalp ise eðer tenden gayrý deðildir, ten diye atar güzellik gönüldeyse bu gönül can diye atar. Kâinat'ýn bir yerlerinde can'ým var olsun diye yok olsun tenim, ne ten' in ne can'ýn yanmasýn diye bir beyaz buluta karýþýr ben giderim. Yeter ki sen gitme benden! Gül diye, dalýnda kal diye, Gül dalýmýn var oluþu bana yeter diye, kaþlarýmý çatmadan ben giderim. Dalýp dalýp derinlere düþünmen niye? Bu suskunluk, bu durgunluk, düþünmen niye? Çok uzakta bir yer var adý mutluluk, paylaþýlmaya hazýr bir gülüþ var adý mutluluk, paylaþýlmaya hazýr bir hayatým var susma lal etme beni de senden baþkasýna meyletmez gönlüm içindeki zehirleri akýtýver de sevdiðine seni ölürcesine sevenine geliver artýk gülüm. Hala bir ben kaldýysa sensiz bende, rüzgârýna býraktým kendimi rüzgârýna dalýp, hala düþünce kaldýysa bende kelam et de delin olayým. Deryadan deryaya sende dalayým. Ne diyeyim de gönlüme býraktýðýn tohumun yeþilini ve güzelliðini anlatayým sana? Yay kaþlarýnýn kuvvetli çelik tellerine takýlan gönlüm asýrlarca peþinden sürüklenecek, sen bir ahu gibi daldan dala uçsan da aþkým seni canavarlar gibi takip edecek.. Yeline teslim olmazsam ruh mu kalýr hayraným? Cananý görmeyen can mý olur Nur-can'ým? Her sözün can olmuþken yüreðime sen aþka dair her þeysin, Sen dualarýma cevaptan ötesin, sen düþlerimden de ötedesin, sen yalandan ve riyadan berisin, Aþkýn en saf halisin. Kapadým derken gönlümü sevdaya aþka, Tövbe kapýlarýný bir bir açan elsin. Elden ayrý asýl sensin sevdiðim.
SAYFA
11
BÝR ÝNSANIN KALEMÝNDEN ÝNSANOÐLU Rifat ERAVÞAR "Ýnsanlýk görmüyor mu insaný yorduðunu Ýnsanlýk paylaþmaktýr Tanrý'nýn verdiðini Hiçbir canlý görmedi insanýn gördüðünü Kahrolasý güçlerin kime olmuþ faydasý Merhamet de kalmamýþ baksanýza hainde Ýnsanlýk tükeniyor canlar yandýkça evrende! " Yaralandýnýz… Vurdular sizi can damarýnýzdan. Kan gölünde boðuldu insanlýðýnýz. Birbirinize bir soluk kadar yakýnken, birbirinize ulaþamýyorsunuz. Ayaða kalktýðýnýzda dizleriniz kanýyor. Çok farklý boyutlardaymýþ gibi birbirinizi anlamamaya direniyorsunuz. Ne oldu size? Nasýl böyle oldunuz? Daha dün çok güçlüydünüz; oysa tek elinizle çocuðunuzu kucaklarken. Yazgýya yenilen sevdalar taþýrken bedenlerinizde hiç yorulmamacasýna… Peki ya bugün neredesiniz? Kim vurduya gittiniz de dönecek misiniz? Gülleri koklamýyor, baharlarý heyecanla beklemiyorsunuz artýk. Çiçek çiçek açmýyorsunuz, her dem acýtan bir dikensiniz birbirinize. "Bâbil' in Asma Bahçeleri" nde mi kaldý insanlýðýnýz? Hey siz kaçýn kurasýsýnýz, kaçýncý kura bu çektiðiniz? Katledildiniz, katlettiniz… Vietnam' da günahsýz nice insaný katlettiniz. Hiroþima' da yüz binlerce insanýn üzerine atom
bombasý yaðdýrýp canavar kesildiniz. Masum yürekleri acýmasýzlýðýnýza kurban ettiniz. Þimdi ise kurbanlarýnýz ardýndan aðýt yakan hecelerle piþmanmýþ gibi davranýp, iflasýmý kurutuyorsunuz. Kýbrýs' ý, Lübnan'ý kan kýrmýzýya boyadýnýz. Akdeniz utandý maviliðinden. Bosna' da anneleri kurþuna dizdiniz. Ceninleri, bebekleri yaþamdan mahrum ettiniz. Hocalý' da kýz kardeþimin gelinliðini sandýklarda kirlettiniz. Gün geldi Irak' ta esmer çocuklar yerine, "mavi gözlü sarý saçlý" sahipsiz çocuklarýn doðmasýna sebep oldunuz. Afganistan' da halký aç býrakýp uyuþturucuya mahkûm ettiniz. Filistin' de babalarý evlatlarýnýn önünde vurdunuz. Azerbaycan' da, Nahcivan' da, Makedonya' da kýzlarýmýzýn namusuyla oynadýnýz. Yine gün geldi Doðu Türkistan' da soydaþlarýmý katlettiniz. Urumçi' de camileri basýp Müslüman kardeþimi sýrtýndan vurdunuz. Kaþgar okullarýnda ilim çocuklarýný iþkencelerinize maruz býraktýnýz. Barýþ umudumuza kan sýçrattýnýz. Kanattýkça kanattýnýz birbirinizi. Âdem' i, Havva' yý unutup her gördüðünüz elmayý yediniz, ayva olduðunu fark etmediniz bile. Hani laf cambazýydým ben? Lâl kesildim, unuttum biriktirdiðim bütün kelimelerimi, caniliðinizi seyrederken...
SAYFA
12
Kalpsizleþtiniz… Unuttunuz mu insanî duygularý, sevmeyi sevilmeyi, belki de siz hiç sevmediniz… Geceleri sevda türküleri tutturmuyorsunuz artýk, fesat düþüncelerinizden kurtulup þiirler göndermiyorsunuz. Bir sokak köpeðine sarýlamýyor, bir kediyi eve alamýyorsunuz. Kýrlara gitmiyor, kelebeklere ömürleri yüzünden acýmýyorsunuz. Mecnun ölmüþ, Leyla sokaklarda. Aþk bile deðiþmiþ zamanla. Sevdiði kýzý elinden almak için Habil' i vururken, Kâbil olmuþsunuz. Yeryüzünde ilk cinayeti iþleyen yaratýklar olarak tarihe geçmiþsiniz. Kandýrýldýnýz… Paranýn oyununa geldiniz. Dostlarýnýzý banka hesaplarýna göre deðerlendirdiniz. Her þeyin baþý para dediniz. Üç kuruþ verdiðiniz iþçiniz beþ kuruþ istedi. Emeðinin karþýlýðýný vermek yerine baþýnýzdan defettiniz. Siz insanlýðýnýzý bunca yoksulluða raðmen lüks menülerin sunulduðu, pahalý içkilerin su gibi aktýðý masalarda býraktýnýz. Kayboldunuz… Hilenin, riyanýn, günahýn arasýnda kayboldunuz, kaybettiniz kendinizi. Hâlâ da kayýpsýnýz. Biri sizi durdursun artýk ve bir diðeri sýrtýmdaki kamburunuzu köþeye kadar taþýsýn! Sizi yazdýkça suç ortaðýnýz oluyor kalemim. Sizin günahlarýnýzla suçlanýyorum. Ýnsanlýk buysa eðer ben insanlýðý kabul etmiyorum. Ýnsanlýk bir yükseliþtir göklere kadar. Ýnsanlýk zor iþtir. Ýnsanlýk, bir düþüþtür, bir çöküþ belki... Ýnsanlýk bir yaþama arzusudur ve yaþatma duygusudur. Ýnsanlýk bir deliliktir. Ýnsanlýk sabýrdýr, cesarettir. Ýnsanlýk bir öyküdür. Ýnsanlýk her þeydir iþte... Yalnýz esirlik deðildir! Ýkiyüzlü dünyayý çoktan boþadým. Zümrüt de, çakýl da senin olsun ey sevdalýsý! Bana þeffaf bir kalp yeter bir de masmavi bir bakýþ. Kurtlarýn koyunlara bekçilik yaptýðý bir dünyada yaþamak istemiyorum!
SAYFA
13
GENÇ Þ AÝRLERE N ASÝHAT Ozan ERBABÝ Eðer meþhur þair olmak istersen, Ayakta görürsün hep rüya gardaþ. Ben kendimden taviz veremem dersen, O zaman kim bile, kim duya gardaþ. Reklâm ol, medyaya adýný yaydýr, Adam bul, kendini ekrana koydur. Besteye yakýþýr uyaklar uydur, Kapat gözlerini doðruya gardaþ. Havadan, yaðmurdan, sýcaktan bahset, Mankenden, dansözden, köçekten bahset. "Fahriye ablanýn etekten" bahset, Dokunma sabuna ve suya gardaþ. Selvi boylu olsun bütün kýtalar, Dikkat et, yar zülfün ne yana tarar. Saç rengiyle dolu bolca mýsralar, Sýrala gözleri âhûya gardaþ. Bu çaðda Yunus'un söyle, iþi ne? Yanma Ýbrahim'in hak ateþine. Nemrutlarý methet, takýl peþine, Atarlar Yusuf'la kuyuya gardaþ. Cüzdanýný düþün, vatandan evvel, Ýhanet edersen, alýrsýn Nobel. Pisliði görsen de görmezlikten gel, Burnunu týka tüm kokuya gardaþ. Karýþma her olur olmaz bir iþe, Hakký söyleyerek dönülmez köþe. ERBABÝ atýný sürdü hep boþa, Kaldý en sonunda bak, yaya gardaþ. SAYFA
14
NÝÇÝN
Mustafa AYDIN
Biz bu dünyaya geldik bir amaç için Yürüdük ayný yolda daðýlmak niçin? Haykýrdýk sokaklarda kavgamýz için Gerçekler dillendi diye mi ceza niçin? Sürüklendik yýllarca umarsýzca kavgaya Doðru bildiklerimizi çalýþtýk anlatmaya Hakkýmýzda çetele tutuldu dosya dosya Gençliðimiz elimizden alýndý niçin? Garibim kalmýþým ana-babadan ayrý Yârim beni, bekler gözüm sýladan ayrý Her þeyden baþka vatan sevgisi ayrý Umutlarýmýz gönlümüzden silindi niçin? Genç yaþta okurken gönül vermiþim Gitmiþim gelmiþim vazgeçmemiþim Hiçbir zaman davamdan dönmemiþim O güzelim Eylüllerim karartýldý niçin? Sönmez bir ýþýktýr davamýz kutlu Umutlu gençler gönüllerde mutlu Herkes toplandý ayný safta yer tuttu Nifak sokulmak isteniyor niçin? Baþ koymuþum bu dava benim Ölürsem bu yolda sayýn ki þehidim Deðiþtirtmem ülkümü edilmiþtir yeminim Yýllardýr söylenen türkü sussun niçin? Kür Þad'ým der ki: Söyledim iki kelam Baþladý bitecek bir yerde elbet yaþam Olacaktýr sonunda iki metrekare odam Hakk yolunda yürünmez mi sandýn niçin? SAYFA
16
MUGAMLAR YASTA
Ýki nehir, Aðlayan iki gözümdür Akar gider Hazar'a; Biri Araz, biri Kür. Özümüzü kesmiþ kýlýç, Baðrýmýzda bir sýzý var. Can bedenden azat olmuþ, Uçmaða varmýþ Bahtiyar. Bir ömür gördüðü hayal, Gerçeðe döndü çok þükür! Göy Hazar'ýn sularýnda Üç renkli bayraðýn þavký Mavisi, yeþili, alý hür. Deniz çalkalanýr coþar, Ak köpükler Sonsuza dek bahtiyar. Al kanatlý Azrail'in Kanadý dokunmuþ zamana. Durmuþ, Türk Türk vuran yürek. Fenâdan, Bekâya göçmüþ Bahtiyar.
Dertli bir mugamdýr Bu gece rüzgâr Hangi yöne esse Hüzün götürür. Karabað'ýn karasýný Bu yanda Bürünmüþ tar. Titriyor gönül telimiz, Her naðmede ayrýlýk var. Toy kurulmuþ Öbür yanda, Geliyor diye Bahtiyar. Bir yanýnda Nizami, Bir yanýnda Þehriyar… Fuzuli, Öz oðluna Kavuþmaktan bahtiyar. Fazýl Ahmet BAHADIR 14.02.2009 SAYFA
16
Türk Dünyasý’nýn Büyük Þairi Bahtiyar Vahapzade'yi ölümünün 1. yýlýnda rahmetle anýyoruz
MENÝM ANAM Savadsýzdýr, Adýný da yazabilmir Menim anam... Ancag mene, Say öðredip, Ay öðredip, Ýl öðredip; En vacibi: Dil öðredip Menim anam... Bu dil ile tanýmýþam Hem sevinci, Hem de gami... Bu dil ile yaratmýþam Her þi'rimi, Her naðmemi. Yoh men heçem, Men yalanam, Kitap-kitap sözlerimin Müellifi: menim anam! Bahtiyar VAHAPZADE
SAYFA
17
UNUTTUÐUNUZ BÝRÞEY VAR; TÜRKÜZ BÝZ! Kübra KÖROÐLU Ýnsanýz biz! Zamaný yýrtan bir doðum sesiyle tarihe adým atan Türkleriz! Tarihimizi ezbere bilir, gururla anlatýrýz. Destan olur cihanda sýðmaz kaleme kâðýda. Dökülür dillerden dize dize. Ne türküler yakýlýr bize, ne þiirler söylenir kahramanlýk adýna. Bu cihanda kurusak da bin cihanda yeþerir kolumuz. Güneþin doðup battýðý her yerde varýz biz. Hak nasip etmiþ yiðitlik var kanýmýzda… Yaratana muhabbetle baðlýyýz biz! Tek Ona nefer olur, tek Onun önünde eðiliriz seccadelerde. Caferi Tayyar'ýz, aslan avcýsý Hamza'yýz biz. Herkes ateist yetiþtirirken, bizler doðar doðmaz Allah sevgisi iþleriz küçücük yüreklere. Onlarda bir tek hava boþluðuna girmiþ uçakta ateist bulmak zorken, bizler her an her dakika Allah'ý yürekten hissedenleriz. Tahtadan kýlýç ve ipten üzengi ile Allah'ýn adýyla baþlar yedi düvele hükmederiz. Onun kýlýcýyýz biz Atilla'nýn elinde… Dilini bilen, dilini konuþan insanlarýz biz! Anamýzýn ak sütü gibidir Türkçemiz. Türk'çe konuþacaksak Türkçe konuþuruz. Ne savaþlar ne mücadelelerle beslendi tarihten geldi bu dil. Hangi milletin dili var ki Türkçe kadar aydýnlýk, Türkçe kadar birikimli ve Türkçe kadar kolay olsun. Elimizde konuþulan bir hazine varken onu yabancý kelimelerle kaynaþtýrmayalým. Panolarýmýzý, dükkân tabelalarýmýzý yabancý kelimeler doldurmasýn, yaldýzlý aldatmacalara kapýlmayalým. Ýki kuruþ daha fazla kazanacaðýný düþünen esnaf uyansýn artýk. Türkçe
konuþup Türk parasý kazansýn! Türküz, dillerde türküyüz biz! Tek bir satýrýný okumasak bile Yunus'u, Ahmet Yesevi'yi, Hacý Bektaþ-i Veli'yi yürekten sevenleriz. Sabah eve rahmet girsin diye penceresini açanlarýz. Açlýktan ölsek bile namerde avuç açmayanlarýz. Biliriz ki Allah verecektir rýzkýmýzý. Anlamayýz belki hepimiz bilimden sanattan ama anlayan çok olsun isteriz. Bilim adamý olmasak da bilim adamlarý yetiþtiririz. Kara rahmet yaðmura bereket diye bakarýz. Ölüm kalým savaþlarýna gülerek gideriz. Daðlarda gemi gezdirir, cihana destan oluruz biz. Ýçimize girip nifak tohumu atanlarý, atalarýmýza sahip çýkmaya çalýþanlarý tank paletleriyle deðil gölgemizle ezeriz. Yoktur parada pulda gözümüz. Ýncili kaftaný çul eden Muhsin Çelebiyiz biz. Yere serdiðimizi sýrtýmýza almayýz. Yenilmez Türkleriz biz! Atilla'yýz, Fatih'iz, Yavuz'uz biz. Ta iliklerine kadar Atatürk'üz biz! Nakýþ nakýþ vatan sevgisi iþlidir yüreðimizde. Ýþimiz yok cetvelle çizilmiþ sýnýrlarda. Doymayýz kahramanlara kahramanlýklara. Bir þehit verir bin olsa da veririz deriz. Korkmayýz vatan için ölmekten. Bize bahþedilmiþ en büyük þereflerdendir. Bunu ne emperyalistler bilebilir ne de büyük ideacýlar. Çünkü mesele vatandýr ve gerisi teferruattýr. Zaman zaman aðlasak da karalar baðlasak da vatan sana canýmýz feda…
SAYFA
18
BÝZÝM EVÝN KIBLESÝ Ýmdat AVÞAR
Sadece kýble taþ duvarý kalmýþtý ayakta. O viranenin yýkýntýlarý arasýnda dolaþtým. Sanki otuz yýl önce, unutmuþlardý beni ocak baþýnda. Destanlar anlatan ebemin sesini duydum. Karlar savruldu birden, bir kurt gibi uludu rüzgâr. Kapýnýn önünden geçen çileli kadýnlar yürüdü. Kollarýnda aðýr helkelerle yüreðime basarak… Gündoðduya açýlýrdý kapýsý. Kýble duvarý taþ, üç yaný kerpiç. Dört odadan ibaretti… Berdi yastýklarý, halý minderleri ve dokuma kilimleriyle; sekili büyük oda. Her zaman kilitliydi gömme dolabý. Kapýsý ise yasaktý çocuklara. Misafir geldiðinde lambasý titrer, bacasý tüter ve yüzü aydýnlanýrdý… Ýki penceresi vardý küçük odanýn. Poyraz yaný kör pencere… kýþýn hiçbir yer görünmezdi. Günbatýmý güneþ düþen pencereden bakardýk köye… Kat kat yorgan ve döþeklerin bulunduðu yüklük, evlikteydi. Evliðin astarýnda hevenk hevenk yaz mevsimi olurdu. Üzümler, soðanlar, mýsýrlar… Bir ocak vardý mabeynin duvarýnda. Ýçinde ölgün tezek ateþi, önünde deþilmiþ külleri olan. Yel ters estiðinde evi dumana boðan ocak. Anam, periþan kýnalý saçlarýyla, dumanlarýn içinde tütsü yakan bir büyücü gibi dururdu ocaðýn kenarýnda. Ocak alevlendiðinde sisler içinde parlardý yüzü. Alev rengindeydi kýnalý saçlarý. Saçlarý tutuþtu sanýrdým. Ocak demirlerinin üstündeki ise batmýþ tencerede hep bir þeyler kaynardý. Ocaðýn iki yanýnda, ikiþer kermeden oluþan tabureler olurdu. Hüseyin'i Kerbela'da ölürken, Arzu'yu suya inerken, Köroðlu'nu yol keserken, Kerem'i yanarken… gördüm. O kutsal ocaðýn baþýnda gördüm. Bozkýr ayazýnýn, buzdan bir býçak olup kestiði
sabahlarda ve kan donduran akþamlarda hep suya inerdi kadýnlar… Ulu yol üstünde bir han gibiydi bizim mabeyin. Kýþýn, suya gelen kadýnlarýn ellerini ýsýttýðý bir han. Güzün, evin önündeki bahçe bozulduðunda, çeþmeye giden kadýnlar nerdeyse bizim evin içinden geçerlerdi. Helkelerini bizim basamaklara koyar, çardaktan mabeyne açýlan kapýyý, kendi kapýlarý gibi açarlardý. Güneþ, Aðbayýr'dan burnunu gösterdiðinde ya da kol harmandan sallanýp batarken suya inen kadýnlar; bizim ocaðýn baþýnda, üþüyen ellerini ýsýtýr, yorgun kollarýný dinlendirirdi. "Acýk soluklanýyým gurban oluyum, dondum." "Kollarým koptu anam, elerim buydu." "Aman anaaam! Bu nasýl soðuk, dýþarýda kalanýn döðüm canýna…" diye, diþlerini zangýrdatarak gelirlerdi. Zennibe Teyze, Emine Bacý, Sevgi Bacý, Ümüþ Bibi, Sabýr Yenge, Vahide Ebe… her biri çile kiliminde birer gül nakýþýydý. Dayanýklý, güçlü, yiðit, cesur, er tabiatlý, hatun analar. O, yüzü yel çalgýný kadersizler, kýþýn suya inice bir serçe gibi üþür, ocaðýn baþýna davetsiz üþüþürlerdi. Bozkýrýn ayazý, en çok onlarý vurur, en çok onlarýn baþýna savrulurdu kar. Sert eserdi feleðin rüzgârý, onlarýn tepesinde. Köyün en yüksek tepesi, Aðbayýr gibi dikti baþlarý. Zemheri sabahlarýnda horozlar öterken düþerlerdi yollara. Ya kollarýnda asýlý aðýr helkeler, ya ellerinde komþu ocaklardan aldýklarý ateþle... Kibritsiz köyün, ateþ taþýyanlarýydý onlar. Bir yangýn yeri olan yüreklerini ocaða koyup üfleseler, tezekler tutuþurdu. Bundan haberleri bile yoktu. Her sabah duman çýkan bacalarý gözetler, ocaklarýný tutuþturmak için ellerinde ateþ taþýrlardý.
SAYFA
19
Suya geldiklerinde, ocaðýn baþýnda, ya anamla ya da ebemle, iki çift laf edip ýsýnýr giderlerdi. Bazen iki çift söz, tadýna doyulmaz bir sohbete dönüþürdü. Ocaðýn baþýnda baþ baþa veren iki yoldaþ lafýn belini kýrýp, arkayý unuturlardý. Laf ayak parmaklarýndan baþlar, diz kapaða kadar çýkardý. Bazen onlarýn ibikleþmeleri akþamüstü baþlar, gün gedikten aþana kadar devam ederdi. Ocakbaþý sohbetleri koyulaþtý mý dýþarýda helkelerin yüzü buz tutana kadar devam ederdi. Dar akþam, karda anasýnýn izini süren çocuklar, bizim kapýnýn önündeki helkeleri tanýr, analarýnýn ocak baþýnda olduðunu bilerek dalarlardý içeriye. Çoðu zaman babalarýndan bir ferman getirip okurlardý. Eve gelip babalarýnýn fermanýný okuyan çocuklar, analarýndan bir karþý ferman alýp izleri üstü dönerlerdi. Çocuktan elçiler akþamüstleri analarýndan aldýðý fermaný babalarýna, babalarýndan aldýklarýný da analarýna okurlardý. Anaa, babam dedi ki, "aðzýný ayýrmasýn çabuk eve gelsin..." Baba anam dedi ki, "babayýn boynu altýnda kalsýn, çatladý mý geliyom iþte…" Anaa, babam dedi ki, "unsuz evin iti gibi kapý kapý dolaþmasýn, tez gelsin…" Baba, anam dedi ki, "Babansýz kalaydým ilahi, Ýki eþeðe bir arpayý bölemez, eme seme yaramadýk…" Anaa, babam… "tez gelsin, beni yanýna eletmesin…"diyor. Baba anam… "Daþýný dikeydim babayýn..." diyor. "Anaa, ocaktaki süt taþtý. Anaa, babam kazaný küllüðe attý. Gelirsem … Anaa, yalancý memeyi lokuma batýrýp verdik, bebek gene susmuyor. Babam…" diye fermanlar gelir; "Babansýz kalaydým… Babaný emzirecek miyim…? Eli yanýna döþensin babayýn… Þapkasýný önüne mi yýktým? Kýrýk tutup kahpelik mi ettim? O kazaný, baþýna dikerim inþallah" diye karþý fermanlar giderdi. Ben o, gül yüzlülerden en çok Vahide Ebeyi severdim. Ebemin ahiretlik yoldaþýydý o. Ýkisi de genç yaþta dul kalmýþ, saçlarýný sürüyerek büyütmüþlerdi çocuklarýný. Onlarýn yüzü suyu hürmetine vardýk biz. Ocak baþýnda konuþmaya baþladýlar mý, dört cephede harb ederler, Sarýkamýþ' ta donar, Yemen'de yanar, Çanakkale'de topraða düþerlerdi… Bir saatte üç kýtayý dolaþýr gelirlerdi. Yokluðu, yoksulluðu açlýðý, sefaleti…
konuþurlardý. Sonra þükrederlerdi periþan hallerine. Seferberliðin sunasýydý onlar. Ebem gibi giyinirdi. Vahide Ebe. Baþýnda tülbendi, fistanýnýn üzerinde bir önlüðü vardý. Dalýnda solmuþ bir yelek. Ayaklarýnda mesti ve üzerine giydiði lastik ayakkabýlarý vardý. Anamýn yaptýðý çörekleri, kömbeleri pek severdi. Diþi yoktu aðzýnda. Taze piþmiþ kömbeleri sever, doyuncaya kadar yerdi. Fýrsat buldukça iki büklüm gelirdi ebemin yanýna. Yazmasýnýn kenarýndan porsumuþ saçlarý dýþarý fýrlardý. Dipleri beyaz, üstleri kýnalý saçlarý. Aklýna geleni söylerdi birden. Saf, temiz, cefakar bir kadýndý. Çeþmeye geleceðinden, su götüreceðinden deðildi. Ebem ile biraz sohbet etmek, varsa taze kömbelerden yemek için eline iki cingil alýr düþerdi yollara. Bir gün elinde iki cingil ile geldi. Kondu bizim kapýya. Çardakta dikiliyordum. "Eben evde mi gurban olduðum" dedi. "Evde, evde gel "dedim. Zorlanarak çýktý merdivenlerden, çardaða çýktýðýnda belini doðrulttu. Bir of çekti derinden. Yazmasýndan taþan saçlarýný yüzüne doðru savuruyordu rüzgâr. Ýçeri geçti. Ebem ile mabeyindeki ocaðýn baþýnda bir sohbete daldýlar. Yarým asýr öncesine gittiler bir müddet sonra. Hava kararýyordu. Köyün imamýnýn sesi rüzgârda daðýlýyor, kesik kesik gelen ezan sesi bizim eve kadar zor ulaþýyordu. Akþam ezanýný duyan vahide Ebe: "Zeliha, yoldaþým" dedi, "bir namazlýk ver de akþamý kýlýp gideyim." Ebem evlikten bir namazlýk getirdi, Vahide Ebe'ye verdi. "Sen namazýný kýl, ben de ahýra gidip geline yardým edeyim" dedi. Vahide Ebe ile mabeyinde yalnýzdýk. Bizim evin bir yaný taþ duvardý. Kýble duvar derlerdi. Namaza duranlar, yüzünü taþ duvara dönerlerdi. Vahide Ebe, namazlýðý ocaða doðru serdi. Ocak kuzeye bakardý. Vahide Ebe "Allahu ekber" deyip namaza baþladý. Bir telaþ bastý beni. Vahide Ebe namaza ters durmuþtu. Dayanamadým, baðýrdým. "Ebeee! Ebe! Ters duruyorsun. Kýble þu taraf " dedim. Daha namaza yeni durmuþtu. Feryadýmý iþitince saða sola selam verip bana doðru döndü. Kendinden emindi. "Yanlýþýn var gadasýný aldýðým" dedi. "Bizim evin gýblesi ocaða bakar."
SAYFA
20
AL YÜREÐÝNÝ AVUCUNA Yüreðin bir aþk kuyusunda, Gözü yaþlý ardýndan aðlýyor Yakup, Züleyha sen olmadan anlamsýz. Al yüreðini avucuna Yusuf'u zindandan çýkaran sebebi hatýrla. Yüreðin bir aþk tufanýnda, En yakýnýn geminin uzaðýnda, Kendi pisliðinde boðuluyor insanlýk. Al yüreðini avucuna Nuh'u karaya çýkaran tufaný hatýrla. Yüreðin bir aþk umanýnda, "Rabbiþ rahli…" diye dua ediyor Musa. Kimlere yol açýyor bir asa. Al yüreðini avucuna Firavuna secde ettiren Kýzýl Denizi hatýrla. Yüreðin bir aþk masalýnda Leyla'yý anlamak için Mecnun'a bakmalý Mevla'nýn huzurunda Al yüreðini avucuna Kaf daðýnýn ardýnda ki ilahi aþký hatýrla. Hayriye DURMUÞ SEVDANIZ TÜRK’ÇE OLSUN! Türkçe düþünün, Türkçe konuþan, Türkçe yazan, Ümidi, sevinci, hasreti ve sevdasý TÜRK'ÇE olan tüm dostlarýmýza Dergimizin sayfalarý açýktýr. Yayýnlanmasýný istediðiniz; ÞÝÝR, HÝKÂYE ve DENEMELERÝNÝZÝ Her türlü istek ve tavsiyelerinizi turkcedergisi@hotmail.com adresine gönderebilirsiniz.
TÜRK'ÇE DERGÝSÝ
SAYFA
21
Makbule ÜNAL
BAÞLAMADAN BÝTEN YOLCULUK Baharýn ilk günleriydi… Doða, hüzünle baþlayýp, uykuyla devam eden yolculuðundan uyanýþa geçmiþti. Aðaçlar adeta tomurcuklanmaya yemin etmiþti. Birçok bitki bu uyanýþýn müsebbibi ve þahidiydi. Hepsi de inatla kafasýný çýkarýyordu hayata. Hazýrýz diyorlardý, zorluklara, güzelliklere, sýkýntýlara, olgunlaþmaya… Her þeye hazýrýz, diyorlardý… Bu yolculuk meþakkatliydi. Uyanýþtan sonra geleceðe dair nelerle karþýlaþacaðýný kimse bilemezdi. Onlar yaþamaya aday olmakla ve bu inatçýlýklarýyla güçlerini ortaya koymuþlardý zaten. Bir ressam elinden çýkmýþ edasýyla renklerin cümbüþünü sergiliyordu yine… Kendi halindeki küçük bahçede de bir kýpýrdanma oluyordu. Kayýsý aðacý bu yýl hiç olmadýðý kadar çok zarif ve beyazý harika tonundaki yavrularýný dallarýndan çýkarýyordu hayata. Küçük kayýsý çiçeði ne kadar da harikuladeydi ve onun da yolculuðu baþlamýþtý… Baþarabilecek miydi, yoksa pes mi edecekti? Merhaba dedi ilk gün… Biraz da þaþkýndý… Olgunlaþma safhasýnda nasýl bir görev verilmiþti acaba? Güzel bir nimet olup þifâ mý olacaktý yoksa çabuk mu bitecekti bu seferi? Dündü… Diðerleri de benim gibi ne kadarda güzel… Bana çok benziyorlar fakat benden farklýlar, dedi. Çünkü
hepsinin yolculuðu faklýydý. Doðuþundan birkaç gün geçmiþti ve doðduðu dala daha da sýký tutunmaya baþlamýþtý ki… O gün her zamankinden farklý bir þeyler oldu. Uyanýþtaki doðanýn güzelliðinin zýtlýðý kaim oluyordu. Bu da kurulan nizamýn bir parçasý olmalý diyordu kendi kendine… Ama ürküyordu… Rüzgâr çok þiddetli deðildi ancak küçük kayýsý çiçeðini kopardý dalýndan, kopardý yolculuðundan… Kopardý nimet olma sevdasýndan… Ýþte savruluyordu. Rüzgârýn önüne iradesi dýþýnda katýlmýþ savruluyordu. Ve rüzgâr onu býraktý… Henüz solgun deðildi… Çok olmamýþtý kopalý, koparýlalý… Ne kadar zavallýyým! Güzelliðimi düþünürken aczimi akýl edemedim dedi. Amacým hoþ bir meyve olmakken ve bunun için gönderilmiþken dünyaya tam zýddý olabileceðini düþünemedim… Baktý etrafýna bir temaþâger edasýyla… Yeþilin bin bir tonuyla dolu yine kendi gibi mini mini çayýrlarýn asýndaydý… Birazdan rüzgâr tekrar kattý önüne… Kopalý dalýndan biraz daha zaman geçmiþti ki yavaþ yavaþ solgun yüzüne þahit oldu. Çok hoþ ve iþlenmiþti. Ama iþte her canlý gibi ömrü de güzelliði de yok oluyordu.
SAYFA
22
Rüzgârla olan yolculuðu yeni çýkmak üzere olan yeþil bitkinin dibinde son buldu þimdilik… Baktý! Pek anlam veremedi… Ne güzelliði var ki dedi. Dokundu… Hafif salladý ve o müthiþ koku yayýldý etrafa… Bu ne güzel bir koku dedi… Yine kafasýný öne eðdi. Dýþ güzelliðe bakarak yorum yaptý öze inince esas güzelliði keþfetti ve düþündü… Ýnsanlar da böyle… Geçici güzelliklere yönelirken maneviyatý, içi, özü unutuyorlar! Farkýna varýnca birçok þey için geç oluyor… Sonra da piþmanlýklar ve hezeyanlar ekliyorlar bedbahtlýklarýna… dedi ve benim gibi diye ekledi. Tekrar döndü o yeþil bitkiye… Fesleðendi o. Ve yanýnda hiçbir ehemmiyetim kalmadý diye düþündü. Ömrü kýsalýyordu. Nasýl can verecekti? Hiç olmadýðý kadar düþünüyordu. Yine rüzgâr geldi ve çaðýrdý baþka bir yolculuða. Bu sýrada etrafýný seyretti. Yeþilin bin bir tonu… Beyazlar… Merhaba diyordu zamana onlar da. Sonra onlarýn baþýna geleceklerle uðraþamam dedi. Zaten rüzgâr da bir kaldýrýmýn kenarýna býraktý onu. "Taþ" dedi. Ýlk kez dokundu ona… Soðuktu, hoþ deðildi, yapaydý… Sevmedi! Uyanýþa katýlanlardan farklý bir canlý geçti üzerinden. Karýncaydý… Üzerinden geçiyordu. Acýtmadan eziyordu onu… Sonra bir kedi geldi. Baktý küçük çiçeðe, kokladý. Ve iþine yaramayacaðýný anlayýnca geri çekildi. Büyüktü… Ömrünün sonuna ramak kala geri çekildi kedicik. Düþündü yine küçük kayýsý çiçeði, büyüklük mefhumunu. Neye göre büyüktü, kime göre büyük? Karýnca onun yanýnda küçüktü, üzerinden geçiyordu, kedi ona göre büyüktü dokunmadý bile… Büyüklüðün neresinde olunduðu etrafýndakilerle teþekkül ediyordu demek ki… Bunlarýn üzerinde yoðunlaþýrken düþünceleri pervasýz bir ayak altýnda bitirdi yolculuðunu… Týpký yaþama adaylýðý gibi son veriþi de irade dýþýydý. Üzdü onu bu þekilde can veriþ… Yolculuðuna son veren farkýnda bile deðildi. Pervasýzcaydý adýmlarýný atýþý. Böyle miydi yaþamak? Niye gönderildi mahlûk, nasýl yaþardý? Baþýna neler gelirdi… Ve gidiþi… En önemlisi bunlarýn farkýnda olur muydu?
SAYFA
23
TANRI DAÐINDA YALNIZ BIR ADAM Þimdilerde yalnýzým Tanrý Daðýnda burada ne bir insan ne de bir canlý var. Bir zamanlar bayram yeri gibi olan buralarý þimdi yaslý bir hava içinde efkârlý bir sis çökmüþ tamda oðuz iline. Ýçimde bilinmeyene doðru hýzlý ve acý veren bir seyir var durmak bilmeyen yalancý çocuklar gibi koþuyorum orta asya düzlüklerinde at sesleri duyuyorum kýlýç þakýrtýlarý... Ve bir ses az sonra gök girsin kýzýl çýksýn... Bir rüya sanki bu kendimi iyice seçemiyorum ama bu yiðitleri biliyorum Oðuz Ata deðil mi o þimþek duruþlu, Bilge Kaðan deðil mi o tevazu denizi, Korkut Ata iþte bak þu elinde kopuzu ile kendinden geçmiþ ak sakallý gök adam. Devler arasýnda kalan cücelerden ne farkýn var bu rüyada masal gibi bir tarihin içinden fýrlamýþ korkusuz ama þöyle boyun büküp baksan seninle aðlayacak devlerin arasýnda kalmýþ bir
cüce. Akýn akýn gelen ak yüzlü cengâverler, atlarý rüzgâra meydan okuyan yiðitler Allah'tan baþkasýna teslim olmayan alperenler orta asyanýn dik duran beli tanrý daðýnýn neþeli çocuklarý. Ruhumun tüm kývrýmlarýnda dolu bir sel gibi þimdi tarih, elime bir kýlýç alýp koþmak geliyor içimden tanrý daðýndan aþaðý doðru çine kadar koþup Kürþadla birlikte basmak çin hükümdarýnýn sarayýný, Alparslanla birlikte rum diyarýný titretmek, Fatihle peygamber müjdesinde buluþmak tarihin ortasýnda baðdaþ kurup oturmak istiyorum. Bütün þeytanlaþmýþ dostlarýma bütün ihanetlere raðmen imanýn ilmin izzetini hissediyorum tenimde, diken diken bütün tüylerim, iplik iplik bir yaðmur altýnda ýslanmakla bir ateþ sarýyor her yerimi bir titreme ölmek belki de ama tanrý daðýndayým þimdi yakýþmaz burada elinde kýlýç olmadan at üstünde olmadan ölmek. Ebubekir YILDIZ SAYFA
24
HEKÝM BEY'ÝN VEDASIZ GÝDÝÞÝ Ilýk bir meltem esti Rodop daðlarýndan Sanki temmuz gecesi olduðunu, 13 yýlý unutturmak istercesine, Gelip oturdu yüreðimin tam ortasýna! Evimizdeyim baba. Senin en sevdiðin Kahveni yudumlarken oturduðun Balkon köþesindeyim. Masamda iki fincan Türk kahvesi Birinin telvesi kalmýþ, Diðeri tam! Annem yatmadan soðuk karpuz getirdi Býraktý masaya. Senin sevdiðin gibi… Gel gör ki, tabakta da iki dilim Sanki gelip yiyecek varmýþ gibi? Eski evimiz, senin muayenehanen sol yanýmda, Sað yanýmda ilkokulum, Arkamda yargýlandýðýn adliye, Karþýmda ise ….. Boþ ver be baba! Niye anlatýyorum ki bunlarý sana? Anýlarým canlandý iþte … Her biri, en az bir kere Bir sevincimize þahit olmuþken, Bu balkon senin sessiz gidiþine En acýsýna, en kötüsüne þahit olmuþ, Bir onu canlandýramýyorum gözümde! Yaklaþamýyorum, Bakamýyorum aþaðýya. Olurda canlanýrsa gözümde, Gidiþine inanmak zorunda kalýrým diye! Zor be Hekim Bey'im Vedalaþmadan her gidiþinde, Dayanamayýp döndün. Bu defa çok oldu ama Kýzýyorum haberin ola !!! Aslýnda kýzmak deðil, Sitem ama isyan hiç deðil! Özledim be Hekim Bey'im Bu özlem hepsinden farklý, Bu hasret baþka türlü, Bu sensizlik kanadý kýrýk kuþ gibi, Bambaþka bir þey! Ne hayallerim vardý… Üniversiteyi kazandýðým haberini Kucaklaþýp kutlayacaktýk,
Eðilip elini öpecektim gururla. Özleyip geldiðimde senin de olduðun eve, Anlatacaktým durmadan, inatla Dinleyecektin o müthiþ sabrýnla. Belki param bittiðinde, arayacaktým çekinerek Anneme söyletecektim, Onu öne sürerek… Diplomamla döndüðümde Kim bilir ne hayaller kurarak Belki biraz da korkarak Dolacaktý gözlerin, kucaklayacaktýn "Kýzým" deyip, Ýlk alnýmdan öpen sen olacaktýn! Ýþ, aþ, yaþ derken… Onun da sýrasý gelecekti Gelinlik kuþaðýmda, Senin parmak izin olacaktý !!! Bak; Hepsi yarým kaldý. Hayal iþte, Zaten tam olsa, Hayal de olmazdý! Masal iþte, Upuzun, karmakarýþýk… Baþkahramanýný, sayfalarý arasýnda kaybeden Sonu hüzünle örülmüþ! Adý mý? Hekim Bey'in vedasýz gidiþi… Vedasýz gittiðine göre, Geleceksin demek ki? Kim bilir belki de o yüce ana, Doðurdu senin gibi bir Sadýk yiðidi þu anda !!!
Funda SADIK AHMET
SAYFA
25
YAÐMUR GÖKHAN YILDIRIM Yaðmur, uyudum sensiz kumsallarda, rüyalarýmda seni göresim gelir Nasýl yaðacaksýn gönlüme diye bu garip kördüðümü çözesim gelir Yaðdýn yanmýþ çöllere diye, bütün kum taneciklerini öpesim gelir... Bir zindandayým zifiri karanlýk, gözlerin karasýný göresim gelir Bir yýldýzým semada, ah görsem miracýný oracýkta düþesim gelir Bir divane bülbülüm, iki cihanýn en güzel gülüne uçasým gelir... Bir hoyrat cýðlýðým, düþünce yaðmur ortasýna sesimin susasým gelir Bir saðýrým içinde çýðlýklarýn, çok uzaktan sesini duyasým gelir Bir meraklý elifim kitabýnda, arayýp sakalýný bulasým gelir... Bir bulanýk dereyim, arýnmak için gönül denizine akasým gelir Bir bulabilsem nübüvvet mührünü,sarýlýp da göðsüme basasým gelir Kurbaným parmaðýnýn bir iþaretine, ay olup erken doðasým gelir... Bilsem düþüreceðimi gönlüme, týrnaklarýmla göðü kazasým gelir Bilsem düþüreceðimi özüme, dünyayý bedenime süzesim gelir Bilsem düþüreceðimi közüme, sözünle bedenimi yakasým gelir... Tatmak için suyundan, bir susuz karýnca olup tüm çölü aþasým gelir Varmak için gönlünün bahçesine, dal olup köklerimi kesesim gelir Almak için þefaatinden, bütün þehadet þerbetini içesim gelir... Bir güvercinim tedirgin, cihanýn en nurlu maðrasýna giresim gelir Bir örümceðim, görem diye çehreni kaderin aðýný öresim gelir Alsamda içime tüm zehrini yýlanýn, sessiz bir zikir olasým gelir... Özünce kýtalarýma hayatýný, bu garip aklýmý yorasým gelir Çözünce mýsralarým gizini, gelir misin diye arþa sorasým gelir... SAYFA
26
LAL OLASI BÝR DÝLÝN IZDIRABI Fatih Kocatepe
Söyle seni bu yürek nasýl yazsýn Gece yýldýzým gündüz güneþim Yeryüzünde yoktur eþin Yýldýz mýzrabýn sema sazýn Mýsralara asla sýðamazsýn
Senin için bu þehri yakmaz mýyým Kaldýrmaz mýyým bütün uyuyanlarý Basýp hasretin saklandýðý inleri Kurþun üstüne kurþun sýkmaz mýyým Yokluðunu zindana týkmaz mýyým
Bir çift göz bir derin bakýþ Ýnceden inceye süzülse düþüme Karýþsa umudun göz yaþýma Söyle kaç gece sürecek bu yarýþ Ruhunu titretse de bu yakarýþ
Tene yangýn düþse güller savrulur Ruh titrer kalp acýr nefes donar Bir busede bir beyaz gül kanar Hayal kýrk yerinden kavrulur Bedenim bir dað gibi devrilir
Ne fýrtýnalar kopar bilir misin Hesapsýzca içimde her gece Ruhumu sallar yalnýz beþ hece Kalbim yerinden sapsa gelir misin Düþlerimi düþlerine alýr mýsýn
Bu serüven bir tatlý düþ olmalýydý Bahar yeli esmeliydi saçlarýna Deðmeliydi kirpik uçlarýna Avuçlarým göz yaþýnla dolmalýydý Sevinçten gözlerin ruhuma dalmalýydý
Yollar uzun yolar ýssýz Bir özlemdir senden bana Yokluðun sanki tabanca Sýskamda nafile, kuralsýz Beynime her gece hesapsýz
Hani demiþtin ya yýkýldý hayallerim Bir gece hayata küstüm kaldým Sevdamý karanlýða astým kaldým Kýrýlaydý o mektubu yazan ellerim Lal olaydý hayýr diyen dillerim Lal olaydý hayýr diyen dillerim SAYFA
27
TELKÝN Yusuf ERSÝN Bir son bahar günüydü. Bulutlar, aniden sinirlenmiþ, kýpkýrmýzý kesilmiþti. Gökyüzünün orasýný burasýný acýmasýzca yumrukluyorlardý. Zavallý gökyüzününse elinden hiç bir þey gelmiyor onlara karþý koyamýyordu. Aðlýyordu. Güneþ bir an önce yüzünü gösterseydi de bulutlarý defetseydi. Tek düþüncesi buydu. Yeryüzünde iki saat sonra dersi baþlayacak olan Levent'te yaðmurun dinmesini ve bulutlarýn tekrar daðýlýp güneþin eski yerinde görünmesini istiyordu. Yoksa fakülteye gidene kadar epeyce ýslanacaktý. Vakit git gide daralýyor, bulutlar þiddetinden taviz vermiyor, zavallý gökyüzü ise hala aðlamaya devam ediyordu. Levent, çantasýný hazýrlamýþ bir köþeye koymuþtu. Sonra cama doðru bir iki adým attý. Umutsuzca kafasýný kaldýrdý. Son duruma baktý. Fakat hiçbir geliþme yoktu. Gökyüzünün eli yüzü yara bere içerisinde kalmýþtý. Onun bu durumuna çok üzüldü. Yapabileceði hiçbir þey yoktu. Sol kolunu aðýr aðýr kaldýrdý ve saatine baktý. Yaklaþýk bir
saatin daha, bir daha geri gelmemek üzere gittiðini fark etti. Dersin baþlamasýna bir buçuk saat kalmýþtý. Acele etmesi gerekiyordu. Hýzlýca yan odaya geçti. Eþofmanlarýný çýkardý ve üzerine uygun kýyafetlerini giydi. Yýllardýr deðiþtirmediði kendisine has kokusunu süründü. Sonra aynanýn karþýsýna geçip saçarlýný taradý. Kendisine þöyle bir baktý ve dudaklarýndan galiba hazýrým sözleri döküldü. Ama sözler dökülürken hiç ses çýkmadý. Levent þimdi dýþarý çýkýyordu. Elinde çantasýnýn olmadýðýný fark etti. Kapýyý dýþarýdan aralayarak çantasýnýn bulunduðu köþeye doðru eðildi ve onu bir çýrpýda aldý, kapýyý kapattý. Evi ile okul arasýnda yarým saatlik bir mesafe farký vardý. Yürümek zorundaydý. Çünkü bulunduðu mahalle yalnýz kendisi yaþadýðý için, buraya ne belediye otobüsü ne dolmuþ ne de taksi uðruyordu. Herhangi bir hususi araç dahi geçmiyordu. Hýzla yürümeye baþladý. Yaðan güz yaðmurunun damlalarý, yeni taradýðý saçlarýný n ahengini bozuyor ve ceketini týrmalýyordu. Levent'e, her damla birer mektupmuþ gibi geldi. Sanki gökyüzü, bulutlarýn kendisine yaptýðý katliamdan ötürü bu damlalar aracýlýðýyla ondan yardým istiyoardu. Levent'te bu durumdan muzdaripti. Fakat ne yapabilirdi ki. Bu düþüncelerin, hýzýný yavaþlattýðýný fark etti ve tekrar yürüyüþüne ivme kazandýrdý. Attýðý her adým paçalarýna çamurlu su olarak geri dönüyordu.
SAYFA
28
Oturduðu mahalleden daha çýkamamýþtý. Öyle can sýkýcýydý ki çevrede kendisinden baþka canlý yoktu. Burada in cin top oynuyordu. Arkasýna döndü, kat etiði yola, gözlerine rahat vermeyen yaðmur damlalarý arasýndan bakmaya çalýþtý. Evi görünmüyordu. Epeyce yol kat ettiðini anladý. Bu durum kendisi için oldukça sevindiriciydi. Çünkü birazdan bu ýssýz mahalleden çýkacaktý. Adýmlarýný hýzlandýrdý. Yürüdüðü yolun bitiminde bir insan gördü. Sevindi. Görünen insan, orada diðer insanlarýn da varlýðýna iþaretti. Nihayet, oturduðu mahalleden çýkmýþ, fakültenin bulunduðu mahalleye girmiþti. Havanýn bozuk olmasýna raðmen burasý cývýl cývýldý. Ýnsanlar her yerdeydiler. Yaðan yaðmura aldýrýþ etmiyorlardý. Levent'in yüzünde bir tebessüm belirdi. Þimdi yanýndan hýzla kahkahalar atarak kol kola yürüyen bir kýz grubu geçti. Ýlerlemeye devam ediyordu. Az önce, bir saat kulesinin yanýndan geçtiðini fark etti. Döndü saate baktý. Dersin baþlamasýna on iki buçuk dakika vardý. Zaten fakülteye yaklaþmýþtý. Ýçi rahatladý ve bir sýcaklýk hissetti. Sonra yaðmurun þiddetinin azaldýðýný… Gökyüzüne baktý. Bugün ne kadar aðlamýþtý. Nihayet güneþ bulutlarý kovalamaya baþlamýþ, gökyüzünün imdadýna koþmuþtu. Hava eski halini almýþ, Levent'te fakülte kapýsýndan içeri adýmýný atmýþtý. Doðruca bölüm kütüphanesine gitmesi gerekiyordu. Onu, orada bekleyen birisi vardý. Her gün okula gittiðinde ilk önce oraya uðrar, sýnýfýna sonra giderdi. Saatine baktý, üç dakika vakti vardý. Bu onun için yeterli bir zamandý. Koþarak merdivenleri çýktý, kütüphanenin önüne geldi. Hýzla kapýyý açtý ve çantasýný rast gele bir yerlere savurdu. Karþýsýnda gülümseyerek duran adama yaklaþtý. Hipnoz seansý yeni bitmiþti. Levent gözlerini açtý, kýsa bir þaþkýnlýk yaþadý. Þimdi üzerinde bir rahatlýk hissi dolaþýyordu. Karþýsýnda gülümseyerek kendisine bakan doktora" ben neredeyim " diye sordu. Etrafýna þaþýrarak bakýyordu. Doktorun sihirli sözlerine kendisini öyle kaptýrmýþtý ki, adeta yaþamýþtý. Doktor, "burasý bölüm kütüphanesi deðil seans odasý dedi". Levent nerede olduðunu yeni fark etmiþti. Sonra devam etti. "bu odanýn özelliði sözün gücüyle her þekle girebilmesidir."Doktor, Levent'in çok yakýn arkadaþýydý. Levent, kendisini ziyarete geldiðinde bu deneyimi ona yaþatmak istemiþ ve yaþatmýþtý da.
SAYFA
29
Kaybetmeden kimliðini Ey Türk; titre, özüne dön! Koru Türk'ün birliðini
Yürü kutlu coðrafyaya
Ey Türk; titre, özüne dön!
Yine nizam ver dünyaya! Çin seddinden Viyana'ya
Bentleri yýk, çaðlayýp taþ
Ey Türk; titre, özüne dön!
Büyük düþün, kendini aþ Uyan, nefsin ile savaþ!
Öze dönüþ tek çaremiz
Ey Türk; titre, özüne dön!
Yaþamalý her töremiz Bilim-teknik mefkûremiz
Vurgun þimdi Türkçe bile
Ey Türk; titre, özüne dön!
Türkçe düþün, Türkçe söyle! Bitsin hüzün, bitsin çile...
Der Ozantürk, türkü de Türk!
Ey Türk; titre, özüne dön!
Türkülerde Türk'ü de Türk! Dile gelsin türküde Türk
Gök çadýrýn, gün bayraðýn
Ey Türk; titre, özüne dön!
Gözesisin bir ýrmaðýn Çýnarýsýn bu topraðýn Ey Türk; titre, özüne dön! SAYFA
30
SELENGA BETÜL ÖVÜNÇ
Hulin daðýndan aþarken günün son ýþýðý, Aybars'ýn yüzüne vuruyor ayzer… Sen kývrým kývrým dolan Selenga… Suyunda bir Bedrunnisa sevdasý yüzer… Gündüzleri güneþi, Geceleri ay'ý yutarsýn Selenga… Bizim yurtlardan alýp ýþýðý Yad diyarlarýn yolunu tutarsýn Selenga! Oysa damlalarýnda Bir Türk emekler… Çöl seni bekler Selenga, Çöl seni bekler… Dudaklarým çatlak çatlak Ýçim kurak… Alnýmda kol geziyor ölüm, Ben Bedrunnisa'yým Selenga Ben çöl'üm.
Þimdi Selenga Bizim yaylalarda erguvanlar açmýþtýr… Çiðdemler boy boy… Balaca uþaklar yiðit olmuþtur Türküler söyler sevdiðine Türküler; oyy oy!
Kamýþlarý emzirirsin kýyýnda, Ney/ler, seni üfler Selenga. Dudaklardan akar akar durursun, Kavurur Bedrunnisa'nýn sevdasý Taþarsýn, kudurursun! Sal suyunu kuraða Selenga, Çöller çiçeðe dursun… Büyüsün Gök börü soylu çiçekler, Daha fazla bekletme Çöl seni bekler Selenga Çöl seni bekler…
Gözlerime doluþun sihir, Gözlerimden akýþýn zulüm. Ben Bedrunnisa'yým Selenga Ben çölüm.
Kýlýçlar kalkanlar atýlýr elden, Uçuþur Kanadýna cemre deðmiþ kelebekler… Bereketi sende sýrdýr sevdanýn Çöl seni bekler Selenga Çöl seni bekler… Sarhoþ eder beni; seninle vuslat, Damarýmdan ak Selenga Beni ýslat!
Aðlýyor avucumda Ciðeri kavrulan bebekler…. Dol avuçlarýma Sýz parmaklarýmdan Çöl seni bekler Selenga Çöl seni bekler… SAYFA
31
TÜRKÜ GÖZLÜ GÜZELE MEKTUP - IV
"ÞÜKÜR" "Þol gökleri kaldýranýn, Donatarak dolduranýn, "Ol!" deyince olduranýn", Cümle cihaný yaratanýn, Seni hem alnýma hem gönlüme yazanýn selamý, rahmeti ve bereketi üzerine olsun! Ey gönlümdeki sýzý, Ey alnýmdaki yazý, Ey baharým, Ey kolum kanadým, Ey özü güzel sözü güzel, Ey varlýðý ölüm yokluðu zulüm, Ey Türkü Gözlüm! Nasýlsýn? Kaç âlem devrettim yokluðunda, kaç kez kuyuya düþtüm, kaç kez düþ gördüm, kaç kez sultan oldum kaç kez köle, kaç nemrut ateþine girdim, Gülizar olmadý yandým... Temizlendi senden ayrý geçen günlerin âhý ve anlarýn günahý... Bilesin! Kaç asýr yaþadým yokluðunda... Sustum... Kendime bile söylemedim sevdamý. Her susuþ rüzgâr oldu gönlümdeki ateþe; suskunluk büyüdü, ateþ büyüdü, sevda büyüdü... Bilesin! Sustum; sana deðil kendime bile söyleyemedim... Çünkü bilirim ki söylersem; Can yanar, canan yanar... Söylersem; Özüm yanar sözüm yanar Söylersem; Dilim yanar gönlüm yanar Söylersem; Diyen yanar duyan yanar Söylersem; Zaman yanar mekân yanar...
Söylemedim, söyleyemedim. Senin için biriktirdiðim kelimeleri senden gayrýsýna diyemem dersem kalem yanar kelam yanar ben yanarým sevdiðim, korkum yanmaktan deðil kelamýn heba olmasýndandýr... Ve Tüm bunlar söyleyeceklerimin sadece ön sözüdür. Bilesin! Þimdi gitme Ey Türkü Gözlü Güzel! Gitme! Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslý, Ferhat ile Þirin, Yusuf ile Züleyha eski Bir masal olarak kalmasýn zihinlerde... Gitme! Yýllar sonra yeni nesiller mektup yazsýn Türkü Gözlü Güzellere... Yüreðimin parçalanmasýný umursama ama Gitme... Tarihin mirasýný Talihin yükünü reddetme Gitme... Bülbül ve Güle olan inancýmýzý sarsma... Aþk'ý bu çaðýn karanlýðýnda býrakma Gitme... Gitme! Ayrýlýðýn masalýný deðil, sevda destanýný okusun yeni nesiller. Sen gitme ki aþk'a olan imanýmýz sarsýlmasýn, Sen gitme ki aþk her daim var olsun. Þimdi dur ve düþün; Dedim ya yüreðimin darmadaðýn olmasýný umursama ama tarihin mirasýný, talihin yükünü gelecek nesilleri Türkü gözlü Güzelleri, gülü, bülbülü, Leyla'yý, Þirini, Aslýyý, Züleyha'yý yaþatmayý düþün, Leyla'nýn varisi Aslý'nýn aslý sensin... Bilesin! Yusuf kim, Züleyha kim? Yusuf sarayda mahkum, zindanda hükümdar... Züleyha mýsýra sultan, Yusuf'a köle... Yusuf Züleyhaya sultan, Allah'a köle... Yusuf mu haklý Züleyha mý, parmaklarýný doðrayan kadýnlar mý? Þimdi Yusuf kim, Züleyha kim, kuyu nere Mýsýr nere... Kim köle olur kim sultan olur? Gün gelir köle bilinen sultan sultan denilen köle olur. Bilesin!
SAYFA
32
Ey hayatýnýn anlamý sevgi olan güzel, ey hayatýmýn anlamý sevgisi olan güzel! Bir eski baþkent kadar asil bir o kadar mahzun, seher vakti edilen dualar kadar saf ve dua ederken dökülen gözyaþlarý kadar temiz bir sevda bu. Bilesin! Türkü Gözlerinin ýþýðý gülen yüzünün nuru solmasýn diye neleri feda edebileceðimi sen bile tahmin edemezsin. Bilesin! Acý hayattan daha acý, imkânsýz aþktan daha imkânsýz bir aþk yaþanýr bu çaðda... Leyla ile mecnun cennetten bakar kýskanýr, Ferhat ile Þirin aþklarýndan utanýr, Kerem ile Aslý boþa yandýk diye hayýflanýr. Bilesin! Gün oldu konuþtun, can oldun, canan oldun tüm dertlere derman oldun sevdama ferman oldun, gün oldun güneþ oldun, kurumuþ topraða rahmet oldun... Uçurumun kenarýnda tutunduðum dal oldun, sonbaharda açan gülnihal oldun gönlümü aydýnlatan mahcemal oldun... Þimdi sustun... Dilimde ah oldun, günüme siyah oldun, gönlüme eyvah oldun... Bilesin! Yüzüne düþen gözyaþýnýn gölgesinde bir anlýk tebessüme can feda olsun ey yar! "Kanat olsa ruhuma yokluðun... Uçmam bir ömür býraktýðýn yerde beklerim." Bilesin! Bir Kerkük hoyratý dinlerken bir hikâye düþer aklýma gene bülbül ve Beyaz Güle dair; "Kendini gül sanan kaktüslerin, bülbül taklidi yapan kargalarýn istilasýna uðramýþ bir çaðda; eski zamanlardan kalma sevda mirasýný yaþatan bir Beyaz Gül vardýr. Kat kat perdelerin ardýna sakladýðý gönlünde nice sýrlar barýndýrýr. Bir tebessümüne nice can adanýr.
O'nu en iyi tanýyan ve anlayanýn tek anladýðý þey aslýnda O'nu hiç anlayamadýðý ve tanýyamadýðýdýr. Anlaþýlmaz ve anlatýlmaz bir güzelliði vardýr. Bir eski baþkentte kutlu bir mekânýn yanýnda yaþadýðýndan mýdýr asaleti bilinmez. Ama ilk görüþte bile fark edilir, o herkesten ve her þeyden farklýdýr. Kimse görmez aðladýðýný kimse bilmez... Seher vakitleridir sýðýnaðý. Bilen bilir ki geceleri ansýzýn bir yaðmur baþlamýþsa O aðlamaktadýr. O aðladýkça yaðmur yaðmakta yaðmur yaðdýkça her damlada bir bülbül yanmaktadýr. Ve þimdi bir yaðmur baþlar ansýzýn bir bülbül kanat çýrpar yaðmura, Gül aðlar, Yaðmur yaðar, Bülbül yanar... Bilesin!" "Ve þimdi sen bu dikenler deðil tenine, can damarlarýna batsa, kalbini yaralasa, ruhunu canýndan alsa, gitmeyecek misin yani, beni kendin için deðil önce yaradan sonra benim için mi seveceksin yani? Öylemi? Sen mi bülbüllerden olmayacaksýn? Yoksa güllerin kaderimi deðiþecek benimle? Kim, kim için nelerden vazgeçecek? Sen mi bülbüllük'den? Ben mi güllük'ten?" Diye sormuþtun yýllar önce, ne sen vazgeç ne de ben... Gel mutlu sonla biten bir sevda hikâyesini beraber yazalým. Gülün güzelliðine kokusuna hayran olup ta dikeninin bir küçük çiziðine isyan eden ve gülü kýnayanlardan sayma beni... Seni sevmek Allah'a þükretmektir. Þükrümden alýkoyma beni... Þükrümden alýkoyma beni... Ve ben hâlâ Çok Þükür…
Mustafa TÜRKARSLAN SAYFA
33
HESAP Allah'a gönülden iman etmiþ insanlar, her zaman þeytanýn ilk hedefidir. Þeytan hep onlarý kandýrmak, hak bildiði yoldan çýkartmak ister. Kimi zaman dolaylý yoldan, kimi zamanda direkt olarak herhangi bir kostüm içinde karþýmýza çýkar ve nefsimize hoþ gelen, fakat Allah'ýn emir ve yasaklarýna uymayan tekliflerde bulunur. Ýþte bu nokta da þeytanýn nefsimize sunduðu hoþ þeyler karþýnda nefsimize uyup (Yani þeytana) kabul edersek, her aþamasýnda sýnava tabi olduðumuz þu yalan dünyada bir yanlýþ cevap vermiþ oluruz. Yok, eðer ki biz iman ýþýðýnda aklýmýzla hareket eder, nefsimize "Dur" diyebilirsek ki bu olmasý gereken þarttýr. Ýþte o zaman bize ne dünyada ne de öteki dünyada ölüm vardýr. Yani kimi insanlar düþünür ki! Alýn teri olmadan kazanayým, kolay kazanayým, birilerinin hakkýný alayým, "onda çok nede olsa"diyerek malýný çalayým, yalanýna ortak olayým payý paylayalým, haksýzlýk, hýrsýzlýk, yolsuzluk karþýsýnda bilerek susayýmda "sus payý" alayým vs.. gibi düþünce karmaþasýnda þeytan ile iþbirliði yapmak için hayal kurarlar. Þeytanda hazýrdýr zaten. Bu tür düþünceler içinde kaybolanlar þeytanla özleþir. Ama inanýn ki; þeytan ondan daha haysiyetlidir. Çünkü þeytan þeytanlýðýný yapýyor, insan ise acz içinde olduðunu unutarak þeytanlýk yapmaya çalýþýyor. Þeytanla iþbirliði
Muttalip KESKÝN yapýyor. Ama bilmezler ki; Allah ile iþ birliði yapanlar her zaman kazanmýþ ve bundan sonrada kazanacaktýr. Þimdi þöyle bir düþünün, þeytanla iþbirliði yapýp, kendini kazandý sayanlar, günübirlik yaþamlarýna birlerce þeytan ortaklýðý sýðdýranlar, kafalarýnda kirli duygularý bir bir gerçekleþtirerek sözde zafer edasýyla savurganlýk yapanlar sizce kazandýlar mý? Belki bu dünyada hasbelkader yatacak yerleri vardýr ama þu sözü söylemekte yarar var: "Zalimler için yaþasýn cehennem" Her zaman Allah'a sýrtýnýzý dayayýn. Her zaman Allah ile iþbirliði yapýn. Belki bu dünyada mazlum rolünde Cennet zaferini kazananlardan olacaksýnýz. Belki bu dünyada hiç yüzsünüzün gülmediðini düþüneceksiniz, belki kimsenizin olmadýðý kanýsýna varacaksýnýz, kimseden yardým isteyemeyeceksiniz belki de... Fakat herkes biliyor ki; Allah her zaman inananlarýn yanýndadýr. Ýstediðimiz zaman ona dua eder, yardým isteriz... Kimselerin "kimi" yoksa "Allah'ý" var... Son olarak diyorum ki; unutmayýn ki; bu dünyada yaptýðýnýz her þeyin karþýlýðýný alacaksýnýz. Her þeyin bir bedeli var, ödenmiþ yada ödenecektir. Bir de unutmayýn ki; Herkesin bir hesabý varsa, Allah'ýnda bir hesabý var...
SAYFA
34
“Çevreye Atýlan Ýmza”
Mimarsinan Organize Sanayi Bölgesi 10. Cadde No:11 Melikgazi / KAYSERÝ Tel: (0352) 294 24 24 Faks: (0352) 294 25 66 muratparke@hotmail.com