SUNUŞ Güzel Türkistan’ı ikinci sayısı ile sizlere sunmaktan TÜRKDAT olarak büyük mutluluk duyuyoruz. Güzel Türkistan’ın bu sayısını baharın yavaş yavaş yaklaşması nedeniyle Nevruz özel sayısı yaptık. Türk Dünyasının çeşitli bölgelerinde Nevruz kutlama geleneğini bütün yönleriyle sizlere sunmaya çalıştık. Kazak, Kırgız, Özbek, Uygur, Başkurt, Azerbaycan ve Türkmen Türklerinde birbirinden küçük farklılıklarla kutlanan coşkulu Nevruz Bayramı’nı, o bölgelere gidemeseniz de aynı heyecanla içinizde hissetmeniz dileğiyle… Bu vesile ile TÜRKDAT olarak hem topluluğumuza ayrılan internet sayfası ile hem de Güzel Türkistan gibi elektronik bir dergi ile sesimizi duyurma imkânı sağlayan başta Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Süleyman BÜYÜKBERBER’e ve öğrenci topluluklarından sorumlu Rektör Danışmanı Prof. Dr. Emin KURU’ya teşekkürlerimizi sunarız. Cemile KINACI TÜRKDAT Danışmanı
2
İÇİNDEKİLER Arş. Gör. Cemile KINACI
3
Sunuş
Prof. Dr. Naciye YILDIZ ANADOLUDA NEVRUZ
6
KAZAKLARDA NEVRUZ 7
KIRGIZLARDA NEVRUZ 11
3
ÖZBEKLERDE NEVRUZ 18
UYGURLARDA NEVRUZ 25
AZERBAYCANDA NEVRUZ 33
TÜRKMENLERDE NEVRUZ 41
BAŞKURTLARDA NEVRUZ 46
4
Ġmtiyaz Sahibi Safiye YAZICI
Editör AyĢegül ÖRSELOĞLU Muhammet Emin ÇEVĠK
Yayın Kurulu Goncagül TANRIVERDĠ Betül DÖNMEZ Fatih ERTÜRK Bilal SAKIK Engin GÖRAL
E Dergi Sorumlusu Muhammet Emin ÇEVĠK
Grafik Tasarım Safiye YAZICI Ġnternet Sitesi http://turkdat.gazi.edu.tr/ ĠletiĢim Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ÇağdaĢ Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü
5
Anadoluda Nevruz Prof. Dr. Naciye YILDIZ Türk milleti, tarih boyunca yaĢadığı değiĢik coğrafi mekanlarda değiĢik inançlara sahip olmuĢ ve bu inançlardan etkilenmiĢtir. Bu etkilenmeler, Türk milletine sahip olduğu kültürü unutturmamıĢ, aksine meydana gelen değiĢikliklerle kültürde bir zenginlik oluĢmuĢtur. Yüzyıllar önce Türkistan topraklarından ayrılıp Anadolu’ya yerleĢen Türkler, bu topraklarda ata yurttan getirdikleri Nevruz geleneğini asırlarca devam ettirmiĢlerdir. Osmanlı Türklerinde Nevruz’un kutlandığını tarihçiler, bilimsel çalıĢmalarıyla ortaya koymaktadırlar. Divan edebiyatımızda “Nevruziyye” denilen bu bayramı kutlamak üzere Ģairlerce söylenen Ģiirler, Nevruz’un Anadolu’da kutlanıĢındaki kültür zenginliğini gösteren bir unsurdur. Söyledikleri Nevruz Ģiiri karĢılığında sanatçılar padiĢahtan “atıyye” denilen bahĢiĢ alırlardı. Bu sanatçılara sarayın müneccimbaĢlarını da ilave edebiliriz. Osmanlı Türklerinde yılbaĢı nevruzla baĢlamakta ve müneccimbaĢı hazırladığı yeni yıl takvimini padiĢaha nevruz sabahı sunmaktaydı. Bunun karĢılığında müneccimbaĢına da sarayda hilat giydirilirdi. Devlet adamlarının göndermiĢ olduğu bir çok nevruz tebrik mektubu, bugün arĢivlerimizde yer alan ve bu bayramın kültürümüz içinde belgeleriyle de yer aldığını gösteren vesikalardır. Nevruz’da Osmanlı Türklerinde yerine getirilen bir baĢka adet de kırk çeĢit baharatla hazırlanan ve bugün hâlâ Manisa’da sürdürülmekte olan Ģifalı macun dağıtma geleneğidir ki bunlar hem saray erkanı için hazırlanmakta, hem de halka dağıtılarak yeni yılın sağlıklı geçmesi mesajı verilmekteydi. Halk arasında da “Mart dokuzu” olarak bilinen tarih, Nevruz’a tekabül etmekte ve bu gün evlerin temizlenip yemekler piĢirilmesi, ateĢ üzerinden atlayarak kötülüklerden ve dertlerden kurtulma dileğinin ifadesi gibi çeĢitli pratiklerle kutlanmakta idi.
Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ÇağdaĢ Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü BaĢkanı
19.yy. baĢlarına kadar bilhassa sarayın teĢviki ile kutlandığını bildiğimiz, halk arasında da güneĢin koç burcuna girmesiyle tabiatın canlanıĢı olarak kabul edilen bu gün, Türkiye
Cumhuriyeti’nde, Atatürk tarafından 1921-1926 yılları arasında bayram olarak kutlanması yönünde teĢvik görülmüĢtür. Bu yıllarda gazeteler, halkın, öğrencilerin ve devletin üst kademelerdeki yöneticilerinin çayırlıklara, meydanlara toplandıklarını yazmaktadır. 1922 yılında Atatürk, nevruzun bir milli bayram olarak kutlanmasını emreder ve diğer uygulamaların yanında görkemli birde resmî geçit düzenlenir. Nevruz o dönemin gazetelerinde Ergenekon’dan ilhamla “Türklerin Halas” günü olarak ifade edilir. Sonraki yıllarda bayramın kutlandığını ancak 1926 yılından sonra resmi olarak kutlamalar düzenlenmediğini bilmekteyiz. Köklü bir kültür unsuru birden bire ortadan kalkamayacağına göre ne oldu Anadolu’da nevruza? Halk arasında ufak tefek farklılıklarla mahalli eğlenceler Ģeklinde devam ederken nevruzun Hıdırellez ile de özdeĢleĢtirildiğini görmekteyiz. Zaman içinde nevruzda yerine getirilen pratikler bir bakıma Hıdırellez’e aktarılmıĢ, birlik ve beraberliğin, kaynaĢmanın ifadesiyle bir kültür çeĢitliliği olarak yüzyıllardan beri sürdürdüğümüz bu gelenek baĢka bir isimle kutlanmaya devam edilmiĢtir. Demek ki biz bu bayramı yeni öğrenmedik: 1990’lı yıllardan itibaren bayramımızı Ģimdiye kadar saklayıp getiren diğer Türk yurtlarındaki kardeĢimizle buluĢmalarımız sonucu yeniden hatırladık. Demek ki bu bayram Anadolu’nun Ģu veya bu köĢesine bağlı değil, bütün Türk dünyasına aittir. Demek ki bu bayram kavganın, küskünlüğün, düĢmanlığın değil; sevincin, kucaklaĢmanın, yeniden doğmanın sembolüdür. Anadolu’da kendi ruhuna uygun olarak yeniden doğan Nevruz, bunun en güzel ifadesidir. Bütün Türk dünyasının Nevruz’u kutlu; kucaklaĢmaya, huzura, bereket ve bolluğa vesile olsun…
6
KAZAKĠSTANDA NEVRUZ BAYRAMI AyĢegül ÖRSELOĞLU Farsça yeni manasına gelen “nev” ve gün manasına gelen “ruz” kelimelerinden oluĢan Nevruz, çeĢitli Türk lehçelerinde “ulusun ulu günü”, “Ergenekon”, “Bozkurt”, “çağan”, “yeni gün” gibi kelimeler ile adlandırılmaktadır. M.Ö. asırlara ait Çin kaynakları, Hunların 21 Mart tarihinde kırlara çıkarak bahar Ģenlikleri yaparak Nevruz’u kutladıklarını söylemektedir. Bu tarihî bilgilere dayanarak Nevruz Türklerin tarihte bilinen en eski cetlerinden olan Hunlar devrinden beri kutlanmaktadır. M.Ö. II. asırda yaĢamıĢ olan ünlü Çin tarihçisi Simaçen “Tarihi Hatıralar” adlı eserinde, Hun liderlerinin yılbaĢında, yani Nevruz’da kutlama yaptıklarını anlatmaktadır. Selçuklu hükümdarları Nevruz’a özel bir ehemmiyet vermiĢlerdir. Sultan MelikĢah döneminde yapılan yeni takvimde Nevruz yılbaĢı olarak kabul edilmiĢtir. Bu devrin ünlü devlet adamı Nizamülmülk “Siyasetname” adlı eserinde beyan ettiğine göre, Selçuklu hükümdarları Nevruz günü, sarayın kapılarını halka açarlardı ve onların dilek ve Ģikayetlerini dinleyerek, isteklerini yerine getirmeye çalıĢırlardı. Buna benzer örnekleri Osmanlı devletinde de görmekteyiz. Nevruz’da astronomi âlimleri yeni yılın takvimini hazırlayarak padiĢaha takdim ederlerdi. PadiĢah da bunun karĢılığında onlara hediyeler verirdi. Osmanlı sarayının baĢ hekimbaĢısı da, türlü Ģifalı ot ve bitkilerden hazırladığı “Nevruz macunu” olarak adlandırdıkları yiyeceği, yeni yılda sağlık ve mutluluklar dileyerek, padiĢaha sunardı. Nevruz, Cumhuriyet’in ilk yıllarında resmi bayram olarak büyük törenlerle kutlanmıĢtır. 1925 senesinde Ankara’da Nevruz münasebetiyle Mustafa Kemal PaĢa’nın huzurunda yapılan resmi geçitte askeri kıtalar sancaklarla yürümüĢtür. Ancak 1926 yılında miladi takvimin kabulüyle Nevruz yılbaĢı olmaktan çıkmıĢtır. Halihazırda kullandığımız miladi takvim ile eski Türk takviminin yılbaĢıları arasında tabiat olayları açısından önemli farklar vardır. Miladi takvimde yılbaĢı kıĢın en Ģiddetli günlerinin
Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ÇağdaĢ Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi.
hüküm sürdüğü bir devreye gelmektedir. Bu zaman diliminde tabiatta hiçbir değiĢim süreci yaĢanmamaktadır. Halbuki eski Türk takviminde yılbaĢı, tabiatın hususiyetlerine özellikle dikkat edilerek belirlenmiĢtir. Mesela, yılbaĢı olarak kabul edilen 21 Mart’ta gün ve gecenin süreleri eĢitlenir. Soğuklar sona erip, havalar ısınmaya baĢlar. Mevsim kıĢtan bahara geçer ve tabiatta bir uyanıĢ baĢlar. Bu açıdan ele aldığımızda Türk takvimi tabiatla özdeĢleĢmiĢti. Diğer bir ifadeyle yeni yılın baĢlangıcı ile tabiatın canlanıĢı aynı güne rastlamaktadır. Bu sebeple yeni yılı karĢılama bayramı ile bahar bayramı aynı anlamı taĢımıĢ olur. Nevruz’a bahar bayramı denmesi de bu yüzdendir. Nevruz inançlarına göre tarihte birçok önemli ve kutlu hadise bu günde meydana gelmiĢtir. Bunların içinde en önemli ve yaygın rivayetlerden birisi Ergenekon hadisesidir. Buna göre, Gök-Türk Hakanlığının kağanı Ġl Han savaĢta yenilir ve düĢman onu çoluk-çocuğuyla beraber öldürür. Hakanlık ailesinden sadece küçük oğlu Kayan ile Kağan’ın yeğeni Tukuz sağ kalır. Bunlar ailelerini yanlarına alarak, düĢmandan saklanmak üzere dağlarla çevrili bir ovaya yerleĢirler. Burayı Ergenekon diye isimlendirirler. Zamanla burada iki ailenin nesilleri çoğalarak, Ergenekon’a sığmazlar. Ancak Ergenekon’u çevreleyen dağlardan dıĢarı çıkacak bir yol da bulunamaz. Sonunda bir demirci ustasının tavsiyesi üzerine, dağın demir madeninden oluĢan bir kısmı yakılan büyük bir ateĢle eritilerek dıĢarıya çıkılır. ĠĢte Türklerin yeniden diriliĢi sayılabilecek hadise, Nevruz ile hatırlanarak yad edilmiĢtir. Bugün Nevruz kutlamalarında devlet adamlarımızın çekiç ile örs dövmesi bu hadisenin anısınadır. Kazak Türklerinde Nevruz’a “ulusun ulu günü” denilmesi de bu olay ile iliĢkilendirilebilir. Zaman içerisinde önemli dini olaylar da Nevruz günü ile iliĢkilendirilmiĢtir. Mesela, Adem Peygamber bu günde yaratılmıĢtır, Süleyman Peygamber kaybettiği tılsımlı yüzüğünü bu günde bulmuĢtur, Yunus Peygamber bu günde balığın karnından dıĢarı çıkmıĢtır, yine bu günde Nuh’un gemisi karaya oturmuĢ gibi bir dizi olayı saymak mümkündür. Ulus Kün, Ulıstın Ulı Küni, Navrız adlarıyla anılan Nevruz, kendi adıyla anılan Navrız ayının 22.gününde kutlanmaktadır. Gece ile gündüzün eĢitlendiği, 22 Navrız (Mart
7
)danitibaren günün uzadığı, köktem (bahar ) ayının baĢladığı; göçebe hayatı yaĢayan Kazak halkının, bahar ayının gelmesi ile kıĢlaklardan yaylaklara çıktıkları zamana tesadüf etmektedir. (Ğabdulin 1996: 47-48 ) Ulıstın Ulı Küni, köktem baĢlangıcı, gündüz ile gecenin eĢitlendiği gün olmanın yanında toplumun birlikteliğinin sağlandığı, ulusun barıĢtığı, kaynaĢtığı; ürünlerine bolluk dilendiği gündür. Bu güne özgü bir yemek olan Nevruz köje de bu birlikteliğin ifadesi olarak yorumlanmaktadır. Bu günün anlamlarından biri, ulu iĢin (büyük iĢin)gerçekleĢtiği gündür. Ġbrayev, Nevruz törenlerinin eski inançlarla ilintili olduğu kanaatindedir. Ona göre, Nevruz törenlerinde tepelere çıkıp GüneĢ/Ay selamlamak ve kurban kanının alınlarına sürülmesi, güneĢe tapınma ile; Nevruz törenlerinde yapılan yarıĢmaların, kıĢ ile yazın, aydınlık ile karanlığın, soğuk ile sıcağın değiĢkenliğini anlatan eski kozmogonik inançların; ateĢ yakılması ve ateĢ çevresindeki pratiklerin de temizlenme ile ilgili olduğu ve ZerdüĢtlik inancıyla bağlantılı olduğu kanaatindedir (Ġbrayev 2000: 59-60 ). Ġbrayev, Nevruz’un menĢeini Sak, Hun, Masagetler, Üysünler ve Ortaçağa kadar Türk medeniyetlerinde ( Kuzey Doğu Türk yurtları ve Türkistan / Orta Asya merkezli olmalı ) dönemi eski inançlara /GüneĢ ve ateĢe tapınma / bağlayarak neolitik dönemlerde bu inancın izlerine rastlandığını ifade ederek bununla ilgili anlatılan mitik örnekleri de vermektedir. ĠnanıĢa göre Tan ve Ġnir adlı iki tanrının varlığına inanan ilkel düĢünce devrinde Ģüphesiz tanrılara karĢı saygı göstermek kaçınılmazdır. Bu inanmadan dolayı, güneĢ battığında Ġnir Tanrı’ya saygısızlık yapmamak için yatılmazmıĢ. Bu inanma gece ile gündüzün tanrı olarak algılanmasına yol açarken, GüneĢ ve Ay ile ilgili birçok anlatma da bulunmaktadır. Efsaneye göre, çok eski devirlerde GüneĢ ve Ay adlı ikiz kız varmıĢ. Bunlar birbirini kıskanırlar ve bir gün GüneĢ, Ay’ın yüzünü tırmalar. Bundan sonra Ay ve GüneĢ birbirinden uzak dururlar. Yine Kazak Türklerindeki inanca göre güneĢ kadın, ay ise erkek olarak telakki edilir. GüneĢ Ana yeryüzüne sıcaklığı ve iyiliği getirip, derinliği simgeler. Bundan dolayı güneĢ doğduğunda halk tazimde bulunur. Bir baĢka rivayette ise; ”Yüce yaratıcı o ulu merhametiyle ikisi arasında ( yer ile gök ) ikiz evladını yaratmıĢtır. Bunlarda GüneĢ ve Ay olmuĢ.
Böylelikle dünya aydınlanarak tan ağarmıĢ, GüneĢ ıĢıklarını yeryüzüne saçmıĢ. Ay da geceyi aydınlatmıĢ (Mincanulı 1996: 24 ). Kazaklarda Ay’a uzun bakarsan, “kötü olacak” derler. Kazaklarda biri uykuda iken, ay ıĢığı yüzüne değse, o adam hastalanacak, derler. Geceleyin tırnak, saç kesmek, ağlamak olmaz. Nevruz, 17. yüzyıla kadar hem Kazak Türkleri hem de Kazak Türkleri ile birlikte yaĢayan Slavlar tarafından mart ayında kutlanılmaktadır. Nevruz, Rus hakimiyeti ile birlikte 17. yüzyılın sonlarından itibaren yılbaĢı miladî takvim esas alınarak 1 ocak tarihinde kutlanmaya baĢlanmıĢtır. Resmi olarak 1 ocakta kutlanan yıl dönümü törenleri, halk tarafından yine mart ayında kutlanmaya diğer Türk boylarında olduğu gibi Kazak Türkleri arasında da devam etmiĢtir. Nevruz, 19. Yüzyılda bir hafta süre ile kutlanırken, 1922 yılında yeniden kutlamalara izin verilmiĢtir. 1926 yılından itibaren eski dönem kalıntısı olduğu gerekçesiyle yasaklanmıĢ, 1960’lı yıllardan itibaren “Ġlkbahar Bayramı” veya “Emek Bayramı” olarak kutlanmasına izin verilmiĢtir. Genellikle 4 gün süren Nevruz kutlamalarında, her gün ayrı törenler yapılmaktadır. Birinci gün, bayramın kutlanacağı alanlar seçilir, çevre avulllardan gelen ahali burada toplanmaya baĢlar. Ġkinci gün kurbanlar kesilir ve konuklar için üyler/yurt kurulur, üçüncü gün eğlenceler yapılır ve ziyafet verilir. Dördüncü gün spor oyunları oynanır (Çay 1993: 73-74). Kutlanması yasaklanmasına rağmen dinî bir bayram olarak kabul gören Nevruz, halkın Ģuurunda yaĢamıĢ ve altmıĢ yıl aradan sonra 1986 yılından itibaren yeniden kutlanmaya baĢlanmıĢtır.
8
Nihayet Kazakistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra 1991 yılında 22 Navrız (Mart ) günü resmî bayram ilan edilmiĢtir. (KadaĢeva 2001: 101) Kazak Türkleri arasında, Nevruz’un amaçlarının Korkut Ata tarafından belirlendiği ifade edilmektedir. “Korkut Babamızdın iliminen alıngan maksat” Tepe-tendik (adalet eĢitlik), iygilik ( hayır iĢleri ) ve janaru (yenilenme )dir. Tepe-tendik ve Nevruz münasebeti; Nevruz ve Nevruz toyı tabiatı koruyan güçlerin, ilk olarak tabiat-toplum, halk ile yurdun, toplumdaki sosyal grupların eĢitlenmesive korunmasını talep eder, biçiminde özetlenebilir. Ġygilik ( hayır iĢleri ) ise, “Bulak körsen közini aĢ” (pınar görsen gözünü aç ) atasözü gereğince, pınarlar temizlenir, su kaynaklarının bakımı yapılır. Yine “Atandan mal kalkanĢa tal kalsın” (Atandan mal kalıncaya kadar dal kalsın atasözünden de anlaĢılacağı gibi, fidan dikilir, analar gün doğumunda, GüneĢ’e karĢı durup; “Armısın, kayırımdı kün ana, kut darıt, jarılka” (Hayırlı, Ģefkatli Gün Ana, saadet ver, esirge ) dualarıyla pınarlara yağ döküp bitkilere ak ( süt, kımız, yoğurt, vb) saçarlar böylece tabiatın canlanmasına, bereketlenmesine ortam hazırlarlar. Janaru (yenilenme) da, Nevruz günü gök cisimleri dönüĢlerinin baĢlangıç noktasına gelirler. Hayvanlar ürer, toprak yeĢillenir, dünya yenilenir. Ġnsanlar temizlenir, yeni giysiler giyilir. Temizlenmek aynı zamanda yenilenmektir. Bunun için yüksek tepelere çıkan ev reisleri “Malımjanımnın sadağası, janım – arımnın sadağası” (malım canımın sadakası, canım Ģerefimin sadakası) olsun diyerek geçmiĢ yıl ile ilgili
vicdanî hesabını verirler. Dolaysıyla kendi vicdanî temizliğini yaparlar (Älimkulov 1994: 79 ) Nevruz, Kazak Türkleri’nin kökü çok eskilerde olan bir millî bayramıdır. Kazaklar, bir yılı her birini otuzar gün eden on iki aya bölmüĢler ve yıl sonundaki sayıma eklenmeyen 56 güne “beĢ konuk” veya “ölü ara” adını vermiĢler ve bu zaman diliminde iyilik ile kötülüğün yaĢamak için mücadele ettiğine inanmıĢlardır. Kazaklar bu ölü arada hiçbir önemli iĢleri yapmamıĢlar, yolculuğa çıkmamıĢlar, göçmemiĢler, tören yapmamıĢlar, hayvanlarını satmamıĢlar ve misafir ağırlamamıĢlardır. Bu ölü zaman dilimini geçirdikten sonra Mart’ın 21’ini 22’sine bağlayan gece iyiliğin kazandığı, kötülüğe galip geldiği gün olarak kabul edilmiĢ ve halk Nevruz geldi, ulusun ulu günü geldi diyerek, bu günü coĢkuyla karĢılamıĢtır(Rustemov 1993: 3) Nevruz (yeni gün, yeni yıl) gündüz ile gecenin eĢit olduğu 22 Mart gününde kutlanır. Kazaklar Mart ayına “Navrız”, 22 Mart’ta kutlanan yılbaĢı bayramına da “ulustıñ ulı küni” veya “navrız merekesi/meyramı” demektedirler. SSCB döneminde bu bayramın kutlanması yasaklanmıĢtır. Ancak 60 yıl sonra, 1986’da Kazaklar Nevruz bayramıyla tekrar kavuĢtular. Bu tarihten baĢlayarak Nevruzbayramı Kazakistan’da devamlı kutlanmaktadır. Sovyet Kazakistan’ında NevruzBayramı geri plana atılmıĢ olsa da 1991 yılından bu yana Kazak takviminde 22 Navrız ( Mart ), bayram ve resmî tatil günüdür. Kazakistan sahasında Nevruz yaklaĢtığı zaman, bayram hazırlıkları da baĢlar. Genel temizlik yapılması ile Nevruz’aözel olan çevre düzenlemeleri, Nevruz kutlamalarının habercisidir. YerleĢim birimlerinde Nevruz kutlamaları için ayrılan açık veya kapalı alan, düzenlenip süslenmeye baĢlanır. Kutlamaların yapılacağı merkeze kiyiz üyler ( keçe çadır ) kurulur ve her üyin sahibi, mensup olduğu avıl ( köy ) veya ailenin tamgasının ya da o yerleĢim biriminin tanındığı unsurun iĢlendiği flamasını kiyiz üyin önüne asar. Nevruz aĢında verilecek yemeklerin yapılacağı ocaklar hazırlanır. YerleĢim birimlerindeki yollar da dahil olmak üzere bayraklar ve flamalarla süslenir. Flamalarda kullanılan renkler tesadüfî değildir. Binlerce yıllık tarihî bilgi ve tecrübe ile anlam kazanan renkler, özellikle de birkaç temel renk bulunmaktadır. Bunlar kırmızı, yeĢil, sarı, beyaz, mavi ve kara renklerdir. Kara renk, derunîliğin ifadesi olup
9
ortak bilinci ve toplumda temel yapı olan aileyi ifade eder. Kara Ģanırak, ata-baba evi anlamındadır ki bu büyük ailede ifadesini bulur. YeĢil, YaratılıĢ Destanından Tanrı Ülgen’in yedi hayır iyesinden YaĢıl koruyucu ruhundan itibaren bereketin, gençliğin, zindeliğin, yeryüzünün canlanmasının ifadesi olmuĢtur. Ak renk, saflığın, temizliğin sembolüdür. Kırmızı renk, eski Türk inançlarından günümüze gelen ve hakimiyetin, canlanmanın ifadesidir. AteĢ kültüyle de yakından ilgili olan kırmızı renk, kızıl elma, al ruhu gibi kavramlarda saklanmıĢtır. Sarı renk de YaratılıĢ Destanından kaynaklanan, dünyanın merkezi olmanın sembolüdür. YaratılıĢ Destanında Tanrı Ülgen doğuda, yeryüzünden bir mızrak boyu yüksekte olan altın dağda, kapılar altın sarısı olan bir sarayda ve altın tahtında oturmaktadır. Sarı da ortak bilinçte yaĢayarak Kazak Türkleri arasında kullanılan bir renk olarak günümüze kadar gelmiĢtir. Mavi renk de eski inanç sisteminde, yaratılıĢtan itibaren ilahî bir anlam kazanmıĢ, üremenin, çoğalmanın ifadesi olmuĢtur. Gök Tanrı, Gök Yeleli At, Gökböri, Gök Sakallı Ata gibi semboller, eski Türk inanç sistemindeki kozmik düĢüncenin ifadesi olarak görülmektedir. ( Genç 1996: 41-48; KadaĢeva 1986: 95-96 ) Navrız ( Mart ) ayının 21.gününü 22.güne bağlayan gecede saat 03: 00’ten itibaren Nevruz’un olduğu inancıyla, o geceye Kıdır Tünü ( Hızır Gecesi ) adı verilmektedir. “Jalnız Ģala säyle bolmas” ( Yalnız çıra ıĢık vermez ) düĢüncesiyle evin baĢ köĢesinde çift kandil yakılır. Ġnanca göre, yeni yıl temiz eve girerse o yıl bereketli olur. Bu yüzden evlerin temiz olmasına özen gösterilir ve Nevruz arefesinde evler temizlenir. “Bereke basınan bastaladı” (Bereket baĢtan baĢlar)düsturunca, iyi ve güzellikler ile baĢlayan bu gün, yıl boyunca öyle devam eder. Kıdır Tününde, yılın bereketli, ak ( süt ve süt ürünleri ), bal ve tahılın bol olması için kaplar tahıl ve pınar suyu ile doldurulur. Zira bu gece Kut iyesi Kıdır Ata evi ziyaret edecektir ( Älimkulov 1994: 84 ). Kazak sahasında Kıdır ile ilgili pek çok efsane ve inanma bulunmaktadır. Daima halk arasında gezerek insanlara yardım eden, destekleyen, çeĢitli dıĢ etkilerden koruyan kutsal varlık Kut iyesi Kıdır’dır. Onun sevdiği insanlar kutsallaĢır, talihi yaver gider, Ģansı artar. Sevmediği insanlar ise yukarıdakilerin tersine birçok olumsuzluklar ile karĢı karĢıya kalırlar.
Kazak Türklerinin alkıĢ ve kargıĢlarında rastlanan “Tanrı koldasın, Kıdır ondasın” , “Huday jarılkasın, Kıdır esirkesin”, “Kıdır darısın, bak kalasın” gibi söyleyiĢler Kıdır’ın toplum zihninde büyük ve önemli bir yeri olduğunu iĢaret etmektedir. Efsanelerde Kıdır’ın sadece sevdiği ve hoĢ bulduğu insanlara görüneceğine inanılmaktadır. Kıdır’ın görünüĢü de farklı farklıdır. Çoğunlukla beyaz sakallı, ĢeĢen (bilge, hikemi söz söyleyen, ak sakal) tipinde görünür.
Anadolu’daki Hıdırellez bayramı ve Hızır inancı, Kazaklarda Nevruz’la iç içe geçmiĢ durumdadır. 22 Mart gecesi saat 3’te Kızır ( Kıdır ) Dede’nin geldiği ve bereketin arttığı söylenerek bu geceye Kızır gecesi adı verilmiĢtir. “Bereket baĢtan baĢlar, yılbaĢı iyi baĢlarsa sonu da iyi olur” , inancıyla kızır gecesi yemek kaplarının hepsine yıl yağıĢlı olsun diye ak olan yiyecekler süt, ayran, kımız…vs, bereket dolu olsun diye taneli yiyecekler buğday, arpa, darı, mısır…vs ve pınar suyu doldurulur. Bu gece köyün genç kızları soğımın* en sona kalan parçalarını piĢirirler. Uyku açar (kaçırır) adını verdikleri yemeği, köyün delikanlılarına ikram ederler, köyün delikanlıları ise bu ikrama karĢılık kızlara ayna, tarak, esans gibi hediyeler verirler ( A.g.e., s.4; S. Kaliyev, M.Orazayev, M.Smayılaca, Kazak Halkının Örf ve Âdetleri, Almata, 1994) Nevruz için özel yemekler hazırlanır. Bunun baĢta geleni Köpköje, yaygın adıyla Navrız Köjedir. Nazvrızköje, “Jeti Jut (Yedi Yokluk: Kuraklık, mal kırgınlığı, yangın, veba,savaĢ, sel baskını, zelzele ); Jeti Jok (Yedi Yok: Ölümsüzlük, göğün direği, taĢta demir,
10
kaplumbağada dalak, kuğuda süt, atta öd, Tanrı’da ciğer ); Jeti Jetim ( Yedi Yetim: Dinlenmeyen söz, sahipsiz kalan bez, sahipsiz kalan yer, baĢsız kalan el, kuğusuz kazsız göl, vatandan ayrılan il, akransız insan ) Jeti Kat Kök ( Yedi Kat Gök: Bunlar yedi yıldızdır. Ay, Merkür, ġolpan, GüneĢ, Kızıl yıldız (Mars), MüĢteri (Jüpiter ), Satürn ); Jeti ġerip-Evliye ( Yedi Evliya; Mekke, Medine, Buhara, ġam, Katım, Mısır, Kur’an ) örneklerinde olduğu gibi eski inançlardan günümüze kadar gelen yedi sayısının üzerine bina edilmiĢ bir anlayıĢın yemek kültürüne yansımıĢ biçimidir. Astrolojik ve mitik temelleri olan ve yedi çeĢit yiyecek maddesinden yapılan Navrızköje, aynı zamanda cömertliğin, konukseverliğin de ifadesi olması bakımından önemli sayılmaktadır ( Köse 2001: 153 ) Yedi çeĢit, su ve tuzun ilave edilmesi ile dokuz çeĢit yiyecekten oluĢan Navrızköje, et, süt, kurut, buğday, darı, soğan ve havuçtan oluĢmaktadır. Bol miktarda piĢirilen Navrızköje, Nevruz sabahı konuklara ikram edilmek için mutlaka hazırlanmaktadır. Navrızköjenin dıĢında hazırlanan bir baĢka yiyecek türü ise genç kızların hoĢlandıkları, delikanlılar için hazırladıkları soğım etinin ( kıĢlık et ) kalanının ilk süt ( ağız sütü ) ile
piĢirilmesiyle yapılan ve uykıaĢar ( uyku açar ) adı verilen yiyecektir. Nevruz günü kızların sevdikleri erkeklere ikram ettikleri yiyeceğin karĢılığında genç erkekler de armağanlar hazırlarlar. Ayna, tarak, koku gibi nesnelerden meydana gelen bu armağanlara, selt etkizer ( heyecanlandıran, ürperten) veya dir etkizer ( titreten ) adı verilmektedir ( Älimkulov 1994: 85 ) Nevruz bayramı baĢlamadan önce “navrız ĢeĢek” ( Nevruz çiçeği, kardelen ) çiçeğini kendi elleriyle yetiĢtirirler ve bayram sırasında birbirine hediye ederler. Bayram günü, pencerelerdeki perdeler çekilir, evin içine “üt kirsin” ( ġubat girsin ) dileği dilenir. Kazaklar, bu bayram gününde perdesi çekilmiĢ pencerelerden ve kapıdan içeriye güneĢ ıĢığı düĢerse, “üt kirdi, üyge kut kirdi” ( ġubat, bahar girdi, eve kut girdi ) diyerek eve üt’le birlikte kutun da girdiğine inanırlar. Ayrıca bu bayram gününde sofraya sütten yapılmıĢ yiyecek ve içecekler konur. “Ak” (süt) bolluğun ve bereketin sembolüdür. Üstümüzdeki yılın hayvanlar takvimine göre yılan yılı olması sebebiyle, camdan yapılmıĢ bir kaba dolduran “ak” ( süt ) konur. Bu davranıĢın kaynağı, halk arasında yaygın olan bir inanıĢa dayanır: Yılan “ak sütü” sever. Sofradaki “ak süt”ün tadına bakan yılan insanlara dokunmaz; onlara iyi dilekler diler. Nevruz bayramı her ailede kutlanır. Konuklar davet edilir. Sokak ve caddelerde “kiyiz üyler” (otağ, keçe çadır) dikilir. “Altıbakan” (salıncak) kurulup, genç kızlarla yiğitler “altıbakan”da sallanır, eğlenirler. At yarıĢı ve ve “kökpar” oyunuyla birlikte güreĢ ve atıĢmalar düzenlenir. Jır (destan, manzume ) okunur, Ģarkı söylenir ve küyler çalınır. Bu bayram gününde doğmuĢ bebeklere “Navrızbay”, “NavĢa” ve “”Navrızgül” isimleri verilir. Nevruz kutlamaları, dinî bir bayram niteliği de kazandığı için Kazak Türkleri tarafından çok önemsenmektedir. Bundan dolayı, herkes birbiriyle bayramlaĢır. BayramlaĢmalarda karĢılıklı bata (dua ) verirler. Körisüv (görüĢme, ziyaret, selamlaĢma) geleneği oldukça önemlidir. Nevruz sabahı, yaĢça küçük olanlar büyüklerin bayramını kutlamak için onların yanına giderler. Göğüs göğüse kucaklaĢıp tokalaĢırlar. Ömir tiregim-tösim, tirĢilik közim-eki kolım aman sav bolsın (Ömrümün direği göğsüm ve hayat hayat kaynağım iki elim sağ olsun) sözleriyle yapılan bu selamlaĢmada, ziyarete giden kiĢi; Navrız kuttı
11
kiyiz üylere asılmaktadır. Her kiyiz üyde mutlaka zengin sofralar kurulmaktadır. Sofralar, bir yandan Nevruz kutlamaları için hazırlanırken, bir yandan da Nevruz’un dinî bir bayram olarak algılanmasından dolayı okutulan mevlid (Çay 1993: 75 ) için kurulmaktadır. Dastarhan ( sofra ) kiyiz üyin ortasından gün boyu kalkmaz. Dastarhana oturmanın kendine mahsus kuralları bulunmaktadır. Herkesin oturacağı yer bellidir. En baĢa (tör) tör ağa oturur ki, tör ağa, toplumun ileri geleni, aksakalı veya kıymet verilen bir konuktur. Sohbet anında sohbetin, yemek anında ise
bolsın,jasınız kuttı bolsın (Nevruz kutlu olsun, yaĢınız kutlu olsun) bir jaska Ģıguvıñızben (Yeni bir yaĢa basmanız kutlu olsun), ulıs ak bolsın (Nevruz bolluk ve bereket getirsin) gibi bata (dua)verilir. Zira, ulusun ulu gününde, ulıs küni kazan tolsa, ak mol bolar; ulı kiĢiden bata alsa, jolı (ak) bolar (ulus günü kazan dolsa bolluk olur, ulu kiĢiden dua almanın yolu açık olur). Nevruz batası: Jasıñkuttı bolsın/YaĢın kutlu olsun Ömir jasıñ uzak bolsın/Ömrün uzun olsun Ulus baktı bolsın/Ulus bahtlı olsun Tört tülik aktı bolsın/Dört çeĢit mal ( koyun, at, sığır, deve )bol olsun Ulıs bereke bersin/Nevruz bereket versin Lele-jala çerge ensin/Lale, sümbül açsın Ulıstıñ ulı küni kuttı bolsın/Ulusun ulu günü ( Nevruz ) kutlu olsun Navrızıñız kuttı bolsın/Nevruzunuz kutlu olsun Kızır koldasın/Hızır kollasın Teñir jalğasın/Tanrı korusun! Bu dualar karĢılıklı söylendiği gibi, yazılarak ev, yol güzergahları ve kiyiz üylere de asılır. Dastarhanın mol bolsın, obırayın zor bolsın! (Sofran açık olsun. ġöhretin yayılsın), Ulıstın ulı küni kuttı bolsın (Ulusun ulu günü kutlu olsun), Navrız kuttı bolsın ( Nevruz kutlu olsun ), Tört tülik mal aktı bolsın ( Dört çeĢit mal bol olsun ), Kirsin devlet/ Ģıksın beynet gibi bata sözler ( dualar ) bunlardan bazılarıdır. Bunlardan baĢka, Kazak Türklerinde hayata dair prensiplerini belirleyen esaslardan bazıları da süslü yazılarla
yemeğin idaresi tör ağadadır. Yemekte, ilk ilkram tör ağaya yapılır. Kesilen etlik/ kurbanlık hayvanın baĢı ona ikram edilir. Ġlk önce kendisi bir parça yiyen tör ağa, baĢın muhtelif yerlerinde birer parça keserek sofradakilere ikram eder. BaĢ etinden ekilen her bir parçanın özel anlamı bulunmaktadır. Tör ağa, parçaları dağıtırken, dilden bir parça verdiği kiĢiye, ulusun dili ol; kulak verdiği kiĢiye, ulusun kulağı ol; göz verdiği kiĢiye ulusun gözü ol gibi temenni sözleriyle, her parçanın anlamını açıklar. Navrızköje içilip yemek bittikten sonra sofra sahibine bata verilir; Teñnir bahıttı as bersin/Tanrı bahtlı aĢ versin Ulıstın ulı küninde,/Ulusun ulu günüde, Ulın onğa konsun,/Oğlun sağda otursun Kızın kırğa bolsın,/Kızın kırk olsun, Kırvan malın öriske tolsın,/Malların çok olsun,
12
Dävletindi asırsın,/Zenginliğin artıversin, DüĢmanın basılsın,/DüĢmanın yol olsun, Menin bergen bul batam,/Sana verdiğim bu dua, Ulıs künge saktap jürgen bolsın./Ulus günü hürmetine geçsin. (Çınar 2000: 452 ) Nevruz kutlamalarının kaynağı ne olursa olsun, amacı toplumda huzurun sağlanmasıdır. Bundan dolayı Nevruz Bayramında birbirleriyle kavgalı olan kiĢiler mutlaka barıĢmalıdırlar. Nevruzda barıĢık olanlar, o yılı barıĢık geçirirler. Ulusun ulu gününde, varlıklı olanlar yoksullara yardım ederler. Yardımların yapılıĢının çeĢitli, yolları bulunmaktadır. Kimileri nakit para yardımı yaparken, kimileri giyecek-yiyecek yardımı; kimileri bir kiĢiyi veya bir aileyi himayesine alır. Özellikle bayramın kutlandığı anda kesilen kurbanlıkların deri ve iç organları, kurban sahibi tarafından yoksullara dağıtılır ve onlar daha sonra bayram kutlamalarına katılarak konuklar için hazırlanan ikramlardan da paylarını alırlar. Nevruz kutlamalarının yapıldığı meydanda kurulan kiyiz üylerde ( keçe çadır ) kopuz, dombra, Ģan kopuz gibi geleneksel çalgılar bulunmaktadır. Hemen hemen her çadırın önünde, ellerinde tuz ve ekmek bulunan genç erkek ve kızlar, dombıraları ve geleneksel kıyafetlerle konuklarını karĢılarlar. Kız ve erkek akınlar, baĢta Nevruz olmak üzere çeĢitli konularda ölenler (Ģarkı/türkü) söylerler. Günümüzde bağımsız Kazakistan’da Nevruz Bayramı, her yıl millî ruhla, çok özel bir heyecanla ve geniĢ bir çerçevede kutlanmaktadır. Yıldan yıla bu bayram yeni anlamlar, yeni değerler kazanarak zenginleĢmekte ve geliĢmektedir. Nevruz bayramında bütün Ģehirlerde törenler, Ģölenler ve baĢka kutlama faaliyetleri de gerçekleĢtirilmektedir. Konser salonlarında veya açık havada kurulmuĢ sahnelerde konserler veriliyor ve atıĢmalar düzenleniyor. Bunlarla birlikte çeĢitli spor faaliyetlerine de yer verilmektedir. Nevruz kutlamalarında, akınlar karĢılıklı ölenler söylerken, aytısger akınlar yaz ile kıĢı, ölü ile diriyi, soğuk ile sıcağı, iyi ile kötüyü sembolize eden; ölü-diri aytısı, soğuk-sıcak aytısı, kıĢ-yaz aytısı adlarıyla dombralarının eĢliğinde zıtlıkların yarıĢtığı Ģiirler söylerler. KarĢılıklı ölenlerin söylendiği eğlencelere, katılım oldukça fazla olur.
Özellikle geleneğin yaĢatılması bakımından bu tür faaliyetler, halk nezdinde de kabul görmektedir. HanĢa:/Han kızı: Ulı toyda, ädemi ädemi/Ulu toyda güzel güzel, Ännen ĢaĢu, Ģakayık,/ġarkıdan saçı saçalım. Al, balalar kadeli/Haydi çocuklar geleneğimiz, Navrız jırğa basayık !/Nevruz Ģarkısını söyleyelim ! BirinĢi Bala:/Birinci çocuk : Hanğırıp bar tirĢilik,/Yenilenip bütün tabiat, Türlendi de dala, kır,/Renklendi bozkır, kır, Dünyeni jırĢı ğıp,/Dünyayı Ģarkıcı, türkücü yapıp, Keldi ölkeme jana jıl !/Geldi ülkeme yeni yıl ! ĠkinĢi Bala :/Ġkinci çocuk : Ekey bolıp bir malı,/Ġki olup bir malı, Adamdar jur mäz bolıp,/Ġnsanlar dolaĢıyor sevinçli, Küyge toldı kır mañı,/Ezgiyle doldu tepenin çevresi Özen-kölge käz konıp !/Dereye göle kaz konup ! ÜĢinĢi Bala :/Üçüncü çocuk: Asır salıp Ģuvakta/Zıplayıp güneĢ ıĢığı altında, Kozı-laktar oynaydı,/Kuzular oğlaklar oynar, Sıldır kağıp bulak ta/ġırıl Ģırıl akıp pınar da, Navrız toyın toylaydı !/Nevruz toyunu kutlar ! TörtinĢi Bala :/Dördüncü çocuk : Atam sözin mendi etip,/Dedem sözünü anlamlı kılıp, Tuyip oyın payımdı,/Sonuçlandırıp düĢüncesini derin anlamlı, Ükiletip, sändetip/Nazarlık takıp, süsleyip, Erttetip jur tayımdı./Eyerletiyor tayımı. BesinĢi Bala :/beĢinci çocuk : SüyinĢiler Ģabayın,/ Müjde isteyip koĢayım, Kanat kaksın bala jır,/Kanat çırpsın çocuk Ģarkıları, Kuttı bolsın agayın,/ Kutlu olsun kardeĢler, Ulıs küni jaña jıl!/Ulus günü, yeni yıl ! ( Estenov 1998: 27-28 )
13
Nevruzda Söylenen ġiir: Qıs ötip, qar ketip,/KıĢ geçip, kar gidip, ġıraylı jaz jetip,/Aydınlık yaz gelip, ġaruanı kenelgen/Ġçin rahatlayıp, Meyramı ejelden/Bayram olan ezelden, Quttı bolsın, bul Navrız!/Kutlu olsun bu Nevruz! ( Devlet Naskalı : 1999: 49 ) Oyun tekerlemesi : Tındañızdar, tındañızdar!/Dinleyiniz dinleyiniz Toy dabılın kağıp turğan,/ Toy davulunu çalıp duran, Mina biz ben,/ Buradayız iĢte biz, Estimegen, estinder,/ Dinlemeyenler dinlesin! Navrız toyı bastaladı,/Nevruz toyu baĢladı, Bul orında turmanlar./Buralarda durmayınız . ( Çınar 2000: 452 ) Kıdır Ata ile ilgili ölen: Samalık samalık/Samalık samalık, Kök kus közin astı ma?/Gök kuĢ gözünü açtı mı ? Ayağın jerge bastı ma?/Ayağını yere bastı mı ? Samalık samalık/Samalık samalık Kap tavının kök kusu/Kaf Dağı’nın gök kuĢu Çigirdi me, kördin be?/Uçtu mu acep, gördün mü ? Samalık samalık/Samalık samalık Jana jıl jarılka,/Yeni yıl ortaya çık Eski jıl esirke./Eski yıl gidiver ( Çınar 2000: 451 )
Çınar, Ali Abbas, “ Kazak Türklerinde Nevruz” , Türk Dünyasında Nevruz Üçüncü Uluslar Arası Bilgi ġöleni, AKM Yay., Ankara 2000, s.447-455 Estenov, Arasanbay, Navrız Toyı, Almatı 1998 Genç, ReĢat, “ Türk DüĢüncesi, DavranıĢı ve Hayatında Renkler ve Sarı, Kırmızı, YeĢil” , Türk Dünyasında Nevruz Ġkinci Bilgi ġöleni, AKM Yay., Ankara 1996, s.41-48 Ğabdulın, Melik, Kazak Halkının Avız Ádebiyeti, Almatı 1996 Ġbrayev, ġakir, “ Kazak Folklorunda Nevruz” , Türk Dünyasında Nevruz Ġkinci Bilgi ġöleni, AKM Yay., Ankara 1996, s.189-198 Ġbrayev, ġakir, “Nevruz Bayramının Kazak Türklerinde Kutlanması Ve Onun Eski Türk Felsefesiyle Bağlantısı” , Tür Dünyasında Nevruz Uluslar Arası Sempozyumu Bildirileri, AKM Yay., Ankara 2000 Ġbrayev, ġakir, Nevruz ve Renkler, Kazak Folklorunda Nevruz, Ankara, 1996 KadaĢeva, karlıgaĢ “ Kazakistan’da Nevruz Bayramı” , Türk Dünyasında Nevruz Dördüncü Uluslar Arası Bilgi ġöleni, AKM Yay., Ankara 2001, s.101-105 KadaĢeva, KarlıgaĢ, “ Kazak Medeniyetinde Semboller” , Türk Dünyasında Nevruz Ġkinci Bilgi ġöleni AKM Yay., Ankara 1996, s. 95-97 KadaĢeva, KarlıgaĢ, Türk Dünyasında Nevruz Dördüncü Uluslarası Bilgi ġöleni, Kazakistan’da Nevruz Bayramı, Sivas, 2001 Köse, Nerin, Kazaklar’ın Gelenek-Görenekleri ile Ġnanç ve Pratikleri, Ankara 2001 Mincanulı, Nığmet, Kazaktıñ Miftik Añızdarı, Urumçi 1996 Rustemov, Muhammedcan, Gelenegi Koruyabil, Çimkent 1993. Turan, Ahsen, Türkili Nevruz Özel Sayısı, Kazakların Millî Bayramı Nevruz Türk Dünyası Nevruz ġiirleri Antolojisi, 2004
KAYNAKÇA A.g.e., s.4; S.Kaliyev, M.Orazayev, M.Smayılaca, Kazak Halklarının Örf ve Adetleri, Almaata,1994 Álimkulov, B- Abdirahmanov, E., Küvey Keltır, Kız Uzat Toyındı Kıl, Almatı 1994 Çay, Abdulhalûk, Türk Ergenekon bayramı Nevruz, TKAE Yay., Ankara 1993 Çetin, Ġsmet, Çetin, AyĢe Yücel, Türk Dünyasında Nevruz Ansiklopedisi, Kazakistan’da Nevruz, Ankara, 2004
14
KIRGIZLARDA NEVRUZ Muhammet Emin ÇEVĠK Milletleri
meydana
getiren
temel Kırgızlarda
unsurlardan biri kültürdür. Kültür bir toplumun
beĢ
tane
millî
bayram
maddi ve manevi değerlerinin bütünüdür. Dil,
bulunmaktadır. Bu bayramlar Türkiye Türklerinde
inanç sistemi, örf ve âdetler, edebiyat ve sanat
olduğu gibi dinî, mahallî ve millî olarak
kültür unsurları olarak kabul edilir. Bu kültür
ayrılmamaktadır. Hepsine birden millî bayram
unsurları bölge bölge az da olsa farklılık gösterir.
denmektedir. Bu bayramlar; Nooruz”Nevruz”
Bu farklılıklar kültürlerde zenginliği
Çeçkor“Güz Bayramı” ÜlüĢ“Yayla Bayramı”
ortaya
Ayt“Ramazan
Bayramı”
ve
Kurman
çıkarmaktadır. Nevruz (Ergenekon) Bayramında
Orozo
bu zenginliği çok rahat bir Ģekilde görebiliriz.
Ayt“Kurban Bayramı”dır. Ġlk üç bayram Kırgızlar
Doğu
Sibirya’dan
arasında Müslüman olmadan önceki devirlerde de
Türkistan’dan
Kafkaslar’a,
kutlanılmıĢtır. Fakat bu bayramlar arasında en
Anadolu’ya,
Anadolu’dan
coĢkulu, bütün halkın ve devlet erkânının katıldığı
Türkistan’dan
Türkistan’a, Kafkaslar’dan
Sibirya’ya,
milletinin
bir bayram vardır ki bu da Nevruzdur. Nevruz’un
kutlanmasına
ortaya çıkıĢı ile ilgili Kırgız Türkleri arasında
rağmen hepsinde ufak tefek değiĢiklikler göze
rivayetler vardır. Bu rivayetlerden birisi Ģu
çarpmaktadır. Bu da bize Türk kültürünün
Ģekildedir: “Ġshak babamızın oğlu Türk babamız
zenginliğini göstermektedir.
büyüdüğünde Calalayın isimli birisinin Nevruz
Balkanlar’a yaĢadığı
kadar
bütün
kısacası
Türk
coğrafyalarda
adındaki kızıyla evlenmiĢ. Bu ikisinin düğünü Çıñ Kuran ayında, yer yeĢillenmeye baĢladığı zaman olmuĢtur. Bu gün 24 Mart’a denk gelmektedir. Bundan dolayı kutsal gün, Türk babamızla Nevruz annemizin miras bıraktığı bu toy, doğudaki Müslüman halkın da büyük bayramı olarak kutlanmaktadır.
Bu
bayram,
annemiz
Nurnevruz’un adına, hatırasına Nevruz olarak adlandırılmaktadır”(Karatayev 1995:230-231). Nevruz, bütün doğu toplumlarında, baharın baĢlangıcı, yeni bir hayata baĢlama olarak görülse de aynı zamanda Kırgızlar için Nevruz, hayat bulan bir baharın, emeğin, iyi dileklerin, birlik ve
Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ÇağdaĢ Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü 2. Sınıf Öğrencisi.
15
Tabi bunlar yapılırken halk ozanları da Nevruz’a özel Ģiirler söylerler. Nevruz için Kırgızlarda çok önemli iki yemek vardır. Bu yemekler “sümölök” ve “köcö”dür. Bunların yanında beĢ tane daha yemek yapılır fakat en çok önem verileni bu iki yemektir. Sümölöğün ne Ģekilde ortaya çıktığıyla ilgili Kırgız Türkleri arasında bir rivayet vardır. Bu rivayette Ģunlar anlatılmaktadır: Çok eskiden halk, beraberliğin, hayırseverliğin, cömertliğin, bol ve
yazın birinci Çıñ Kuran“Mart” ayında büyük bir
bereketli bir sofranın sembolüdür.
açlıkla karĢı karĢıya kalır. Birçok insan ölür,
Nevruz, diğer boylarda olduğu gibi Kırgız
hayvan sürüleri de telef olur. Herkes elinde kalan
kültüründe de yeni yılın baĢlangıcı olarak kabul
son yiyecek kırıntılarını bir araya getirip bir
edilir. Yüzlerce yıldır var olan bu inanç ve
yemek yapmaya karar verirler. Kimi bir tutam un,
kutlamanın ne zamandan beri var olduğuna dair
kimi birkaç tane buğday, kimi bir kaĢık yağ,
elimizde bir belge olmamasına rağmen Çin’deki
kimisi de birkaç erik kurusu vb. getirip büyük bir
Tan Ġmparatorluğu zamanında yazılmıĢ bir kitapta
kazana malzemeleri doldururlar. Malzemelerin
yer alan “Kırgızdardın cıl esebinde cıl bası
üstüne bolca su konup, ateĢ yakılır. Bu sırada
Nooruz
yılbaĢı
kazanın baĢına dokuz çocuğu ile dul bir kadın
Nevruz)” ifadesinden bu geleneğin 581-618
gelir. Ağlamaklı bir Ģekilde, kendisinin kazana
yıllarında
ve
koyacak bir yiyeceğinin olmadığını söyler ve
Nevruzun bu dönemden itibaren kutlanıldığını
dokuz yuvarlak taĢı iyice temizleyip kazana atar.
(Kırgızların Çin
yıl
hesabında
kaynaklarında
geçtiğini
biliyoruz. Bir kültürün sahiplenilmesi için millet tarafından en az bir asır boyunca coĢkulu bir Ģekilde kutlanılması ve belli bir ritüellerinin ortaya çıkması gerekmektedir. Bundan dolayı biz bu tarihi bir veya iki asır daha geri çekebiliriz. Kırgız Türkleri Nevruz kutlamalarına en az bir hafta önceden ön hazırlık ile baĢlarlar. Genci yaĢlısı bu bayrama oldukça önem verir. Yeni kıyafetler alınır, boz üyler tamir edilir, kötü görünen ağaçlar budanarak daha estetik bir hale getirilir ve en güzel yemekler bu güne saklanır.
16
sağlanır. Ertesi gün buğday tekrar temizlenir. Temizlendikten
sonra
sofra
bezinin
üstüne
buğdaylar iyice yayılır ve üstüne de bir örtü atılır. Kurumaması için arada sırada üzerine su serpilir ve oda sıcaklığında muhafaza edilir. Buğday filizleri üç-dört santim büyüklüğe ulaĢınca havana alınır ve un yapılır. Hazırlanan un bir kaba Çocuklarını bu Ģekilde avutmak istediğini söyler. Ardından da “Bismillahirrahmanirrahim, bizleri yaratan Allah, halkıma tokluk ve refah getir” diyerek yakarıĢ yaparlar. Kazanın kaynamaya baĢladığı sırada açlıktan ve ağlamaktan yorulan çocuklar uykuya dalmıĢlardır. Bir müddet sonra kazandaki güzel yemeklerin kokusu etrafa yayılır ve halk bu duruma oldukça fazla sevinir. Kazanda tatlı ve doyurucu bir yemek ortaya çıkar. Yemek soğuyup dinlendikten sonra dul kadın iĢaret parmağı ile yemeği on ikiye böler. Halkı açlıktan kırılmaktan kurtaran, içindeki taĢların mucizevî Ģekilde yemeğe dönüĢen bu yemeğe “el sümölök” adı verilir. Yemeğin ilk yapıldığı yaz büyük bir bolluk ve bereket meydana gelir. Kırgız Türkleri, bu günü ve bu yemeği mübarek bilip, açlık afetinden kurtulmak için her yıl sümölök yapmaya
alındıktan sonra üstüne su eklenir. Nevruz’un ilk gecesi, etrafta itibar gören büyükleri sümölök yapılan eve davet edilir. Onlarda ellerinde bulunan malzemeleri erik, kuru üzüm vb. alıp gelirler. Getirilen yiyeceklerde önemli bir ritüel havasında dikkatli bir Ģekilde havanda dövülür ve sıra ateĢin yakılmasına
gelir.
Nevruz’un
ilk
sabahında
yakılan ateĢ ertesi günü yakıldığı saate kadar harlanır ve sönmesine izin verilmez. Kazana yağ ve tokoç“mayalı hamurdan yapılır aynı zamanda kazanda piĢirilen kalın ekmek türü” konur. Bu iĢlemler yapılırken aksakallı büyükler Kuran okumaya baĢlarlar. Kazana dul kadının koyduğu gibi yuvarlak taĢlar iyice temizlendikten sonra ilave edilir. Sümölök iyice koyulaĢıncaya kadar piĢirilir. Kazanın kapağı açılmadan önce bölgenin önemli dedeleri ve nineleri Allah’a Ģükretmek için
baĢlamıĢlardır. Böylece sümölök, yeni yılın kutsal yemeği haline gelmiĢtir. Bu efsane dilden dile kuĢaktan kuĢağa aktarılarak,
asırları
aĢarak
günümüze
kadar
gelmiĢtir. Günümüzde Kırgız Türkleri sümölöğü Ģu aĢamadan geçirirler. Sümölök yemeği için günümüzde hazırlıklar on ile on beĢ gün önceden baĢlar. En baĢta 250 veya 350 gr. buğday iyice temizlenir, yıkanır ve bir kabın içine konur. Bu kaba su koyarak buğdayın bir gün suda beklemesi
17
ve milletin iyiliği için yakarıĢ ederler ve kazanın kapağını yakarıĢın ardından dikkatlice açılır. Yemek tabaklara veya kaplara bölünür azıcık soğumasını bekledikten sonra ise misafirlere sunulur. Yemek yendikten sonra oyunlar ve türkülere genci yaĢlısı katılım gösterir. Bu ziyafetten sonra ise hep birlikte Ģu sözler dökülür ağızlardan: Sümölök bugün kaynatıp/ Bugün sümölök kaynatarak BeĢene terim sürtömün/ Alın terimi siliyorum Iymanı bugün kütömün/ Ġmanımız bugün artıyor Baktıbız bugün açılsın/ Bahtımız bugün açılsın Irızkı-keĢik çaçılsın/ Rızkımız talihimiz saçılsın. Kırgızların Nevruz gününe özel yaptıkları bir diğer yemek ise Köcö veya Çon Köcö diye adlandırılır. Bu yemek de yine buğdaydan yapılır. Diğer bir özelliği ise yedi ailenin birleĢmesiyle yapılmakta ve bu yedi ailenin kıĢtan arta kalan Aydan aman/ Aylardan sağlıklı
yiyecekleri de köcö’nün yapımında kullanmasıdır. Kırgız
Türklerinde
Nevruz
ile
Cıldan esen/ Yıllardan esen
ilgili
yemekten baĢka ritüellere bakmak gerekirse tütsüleme olayı oldukça önemli ve yaygındır.
CakĢılıktı Teñir berer/ Ġyiliği Tanrı verir Carık kündü kenen berer/ Aydınlık günü bolca verir
Kırgız Türkleri arasında ayin esnasında yapılan ardıç ağacı ile alastoo“alazlamaları, tütsülemeleri” yapılır. Belli ağaçların koruyucu ve arındırıcı
Oroobuz dañga tolsun/ Anbarımız buğday dolsun Oozubuz nanga tolsun/ Ağzımız ekmekle dolsun Alas alas/ Halas halas
niteliğine inanılır. Bu inanç bize ağaç kültünden mirastır. Alazlama esnasında ağaç kültü ile ateĢ kültü bir arada görülür. Tütsüleme sırasında: Alas, alas/ Halas halas Ar baleeden kalas/ Her beladan uzak Eski cıl ketti/ Eski yıl gitti Cañı cıl keldi/ Yeni yıl geldi Alas alas/ Halas halas
bu sözler hep bir ağızdan coĢkulu bir Ģekilde söylenir. Bu ritüele alastoo adı verilir. Kırgızlarda günümüzde de ardıç ağacı kutsal ağaç olarak yerini
korumakta
ve Kırgızların
yeni
eve
taĢınmadan önce ve salgın hastalıklar sırasında ardıçla tütsü yapmaları, özellikle onu yeni doğmuĢ bebeğin beĢiği için malzeme olarak seçmeleri de
18
yakılır ve küçük-büyük, kadın-erkek demeden ateĢten
atlanılır.
Kırgız Türklerinin
ateĢten
atlarken söylenen: Senin kızıl nurun bana gelsin Benim kötü hastalığım sana geçsin yakarıĢları, insanların ateĢin yok edici gücüne de inandıklarını gösterir. Dünyanın yenilendiği ve yeni yılın bu ilk gününde, kendilerini fiziki ve ruhi yönden arındırmak için ateĢe baĢvururlar. Aynı zamanda yeni yıla canda ve gönülde arınmıĢ olarak
girme
isteklerini
yerine
getirmiĢ
olduklarına inanırlar. Kırgız Türkleri Nevruz gününde, Balban KüröĢ, Er OodarıĢ, Köz Tanmay, Tokuz Korgool, Arkan TartıĢmay, Cöö CabıĢ ve Corgo adlı ardıç
ağacının
kutsal
niteliğindenkaynaklanmaktadır. Ayrıca tek bitmiĢ
oyunları oynar. BaĢka oyunlar da vardır fakat bu yedi oyun en çok sevilen ve ilgi gören oyunlardır.
ardıçağacına mazar“kutsal yer”denilir ve özel amaçlı
Balban KüröĢ“Pehlivan GüreĢleri”, belden üst kısmı çıplak olarak, bele bağlanan kemerden tutmak suretiyle ve gruplar halinde yapılan güreĢe
ziyaretler gerçekleĢtirilir. Bez parçaları bağlanır
denir.
ve dilek tutulur. Ağaçlara bez parçası bağlayarak
Er OodarıĢ“At Üstünde Yapılan GüreĢ”,
dilek tutma geleneği bizim ilk inancımız olan Gök
Kazak ve Kırgız Türkleri arasında yaygın bir
Tanrı inancından kalan bir mirastır. Ağaçlara bez parçaları bağlayarak dilek tutmaları ve çocuğu olmayan kadınların tek biten ardıç ağacının altından geçmeleri Kırgız Türklerinde olduğu gibi Anadolu Türklerinde de oldukça yaygındır. Nevruz’un yenilenme, arınma
özelliği
kendini ateĢle ifade etmesine sebep olmuĢtur. Bu da bize ateĢ kültünü iĢaret etmektedir. AteĢ kültü Nevruz kutlamalarında karĢımıza Ģu Ģekilde çıkmaktadır. Büyük meydanlarda ulu ateĢler
19
Önce sayıĢma yapılır ve ebe belirlenir. Seçilen kiĢinin
gözleri
bağlanır
ve
diğer
kiĢileri
yakalaması esasına dayanan bir oyundur. Tokuz Korgool, satranç, dama ve dokuz taĢ vb. gibi oynanan bir tür oyun çeĢididir. Arkan TartıĢmay“Ġp Çekmece” oynayan kiĢilerin kollarının güçlü olması gereken bir oyundur. Oyuncular iki grubu ayrılır ve ellerine ip verilir. Ġp çekilerek rakibin çizgiyi geçmesini Ģekilde oynanır. Belden üstü çıplak olan gençler,
amaç edinen bir oyundur. Çizgiyi geçen takım
güreĢin baĢlamasıyla birlikte birbirlerinin attan
yenilmiĢ kabul edilir.
düĢürmeye çalıĢırlar. Oyun 10- 15 dakika sürer.
Cöö CabıĢ“Yaya SavaĢ”, bir çeĢit savaĢ
Bu süre zarfı içerisinde kazanan olmaz ise
oyunudur. Yaya ve mızrakla oynanır. Oyunda
güreĢenlerin yerine yenileri geçer. Birinin attan
büyük çaplı yaralanma olmaz.
düĢmesiyle oyun son bulur ve atta kalabilen vaat edilen ödülü almaya hak kazanır.
Corgo“At YarıĢı”, Köz Tanmay da olduğu gibi bu oyun da hemen hemen bütün Türk
Köz Tanmay “Kör Ebe”, Türk dünyasının
dünyasında karĢımıza baĢka isimlerle çıkar.
hemen hemen her yerinde oynanan bir oyundur.
Kunan olarak adlandırılan üç yaĢını geçmemiĢ tayların yürüyüĢ yarıĢmasıdır. Oyunlara, yemeklere ve günlük hayatın bazı bölümlerine etki eden Nevruz’un edebiyatı etkilememesi düĢünülemez. Buna bir örnek olarak Kırgız edebiyatında, Nevruz ile ilgili: Keldi Nooruz-cañı cıl/ Geldi Nevruz- Yeni Yıl Keremetin taanı, bil,/ Kerametini tanı, bil, Babalardın cañı bul/ Ecdadın canı bu Bardık körkü, Ģanı bul/ Varlığın güzelliği, Ģanı bu. Kün men tün teñ bügün/ Gündüz ile gece denk bugün Külkü kütöt el bügün/ Güler, eğlenir halk bugün Tamırınan kan dürgüp/ Damarından kan yürüyüp Tamılcıyt ay, cer bügün./ Renklenir ay, yer bugün. Kıdır Ata bata ber/ Hızır Baba dua et Kırman tolup aĢa ber/ Harmanlar dolusu ver
20
Umay-ene bata ber/ Umay-Ana dua et
Nevruz yasaklansa da devletlerini eline alan
Uuç uzarıp aĢa ber/ Avuç dolusu ver
Kırgız Türklerinin neredeyse ilk iĢi Nevruz’u
Kadır tündü süröp öt,/ Kadir gecesini sürüp geç,
resmi tatil ve millî bayram olarak kabul etmeleri
Kabagıñdan kün öböt/ Gözkapağından güneĢ öper
olmuĢtur. 1 ġubat 1991 yılından itibaren yılın 21
Attap barsak aylına/ Gitsek köyüne
Mart’a
Suna körgön sümölök./ Sunar sümölök.
rastlayan
günde
Nevruz
canlandırılmaktadır. Nooruz kuttu bolsun!
Alas, alas, alas/ Halas, halas, halas Ar baleeden kalas/ Her beladan uzak Can bütgöndün baardıgı/ YaratılmıĢ canların hepsi CakĢılıkka canaĢ./ Ġyilikle yanaĢ. (Nadirova 2002:117) Ģiirler bulunmaktadır. Kırgız Türkleri Sovyet rejimine girene kadar Nevruz’u ellerinden geldiğince iyi bir Ģekilde kutlamıĢlar ve heyecanı canlı tutmuĢlardır. Sovyet rejimi idaresine girildikten sonra ise bu bayram
kısa
bir
yasaklanmıĢtır.
süre
sonra
kutlanması
bu
bayramı
Rejimin
kaldırmasındaki sebep ise toplumdaki birlik ve beraberliği pekiĢtirmesidir. Bu tip beraberlikler Kırgız
Türklerinin
gelenek
ve
görenekleri
yaĢatmasına sebep olmaktadır. Fakat Nevruz
KAYNAKÇA Karatayev, Olcabay, Kırgız Tarihi ve Nevruz, Türk Kültüründe Nevruz Uluslar Arası Bilgi ġöleni Bildirileri,(20-22 Mart 1995, Ankara), Ankara 1995.Nadirova, Anarhan, Nevruz Mayramında Aytılgan Tilekter, Türk Kültüründe V. Uluslar Arası Bilgi ġöleni Bildirileri, (15-16 Mart 2002, Diyarbakır), Ankara 2002. Oğuz, Öcal, Kırgızların Kutladığı Bayramlar ve Nevruz Pratikleri, Nevruz ve Renkler, Ankara 1996 Çay, Abdulhaluk, Ergenekon Destanı ve Nevruz Bayramı 4.Baskı, Ankara 1991. Türk Dünyası Nevruz Ansiklopedisi, Ankara 2004 Arslan, Ensar, Nevruz Geleneği Kutlu, Sönmez, Kırgız Türklerinde Nevruz Kutlamaları Kaya, Doğan, Nevruz Geleneği ve Kırgızlarda Nevruz Çetin, Emrah, Türk Dünyasında Ortak Kültür Mirası: Nevruz
yasaklansa bile Kırgız Türklerine aĢırı bir etki etmemiĢtir. Çünkü günümüz Kırgız topraklarının büyük bir çoğunluğu dağlık bölgedir. Dağlık bölge olduğundan dolayı ĢehirleĢme çok fazla yaygınlaĢamamıĢtır.
ġehirleĢmenin
yaygın
olmayıĢı ise rejimin her yere istediği gibi anında müdahale etmesini kısıtlamıĢtır. Bu açıklıktan yararlanan Kırgız Türkleri Nevruz’u özgürce kutlayamasalar da dağlarda küçük gruplar halinde bu geleneği yaĢatmıĢlardır. Sovyet rejiminden Kırgızistan Cumhuriyetine kadar olan sürede
21
Türkler bu bölgede güçlerini toplar, kuvvetli hale
ÖZBEKĠSTAN'DA NEVRUZ BAYRAMI
gelip nüfuslarını arttırırlar. Buradan çıkmak istediklerinde
Fatih ERTÜRK Nevruz Bayramı, Türk milletinin yüzyılları aĢmıĢ en eski bayramlarından biridir. Nevruz, kelime anlamı olarak “Yeni gün” anlamına gelir ve milli, dinî duyguların, inançların, örf ve
etrafın
demir
dağlarla
çevrili
olduğunu görürler, bunun için büyük ateĢler yakıp dağları eritirler ve tekrar eski yurtlarına dönerler. ĠĢte Türk kültürüne göre nevruz, takvim baĢlangıcı olan Ergenekon’dan çıkıĢ günüdür.
âdetlerin uygulandığı, sergilendiği, bir toplumda millet olma Ģuurunun Ģekillendiği, kuvvetlendiği günlerdir. Nevruz Bayramı, Türk milli kültüründe baharın habercisi olarak kabul edilir ve Türk milleti için mukaddes bir hususiyet arz eder. Türkler baharın geliĢini, tabiatın canlanıĢını anonim
ve
yazılı
dönemlerde
destanlarda,
masallarda, türkülerde baharın yemyeĢil örtüsünü
ÇıkıĢ gününden beri yeni yılın baĢladığı
coĢkunlukla dile getirmiĢlerdir. Ulu âlim KaĢgârlı
gece Köktürkler için bayram sayılır. Bir parça
Mahmud“bayram”
kültürü
demiri ateĢe salıp kızdırırlar. Önce kağan bunu
açısından mühim bilgiler ihtiva eden Divânu
kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver ondan
Lügati't-Türk’te “bedhrem” halk arasında gülme
sonra beyler de öyle yaparlar ve bunu mukaddes
ve
çiçeklerle
bilirler, böylece Tanrıya ĢükretmiĢ olurlar. Eski
bezenmesi ve orada sevinç içinde eğlenilmesi
Türk boylarında da nevruz; eğlenceler, piĢirilen
olarak tanımlar. Diğer bir âlim Yusuf Has Hacip
özel
ise Kutadgu Bilig adlı eserinde oldukça canlı
müsabakaları, musiki makamları ile karĢılanır.
tabiat tasvirleri yaparak baharın geliĢine, ağaçların
Türklerin
yeĢillenmesine,
dallarının hepsinin baharın geliĢi ile sergilendiği
sevinme,
bir
kelimesini
yerin
tabiatın
Türk
ıĢıklarla
çeĢitli
renklerle
süslenmesine yer vermiĢtir. Nevruzun
oluĢumunda
yemekler, sanat,
oynanan edebiyat,
oyunlar, spor
ve
güreĢ musiki
bir bayramdır. Bayramda sarı, kırmızı ve yeĢil Ergenekon
renklerinin özel anlamları vardır. ĠnanıĢ ve varlık
Destanı’nın büyük bir payı vardır. Destanda
dünyasını yorumlayıĢ sonucunda yeĢil; dirilik,
düĢmanlar Türkleri hile ile yener ve Türklerin
tazelik ve gençlik, sarı; hükümranlık, kırmızı;
çoğu ya öldürülür ya da tutsak edilir. Kurtulanlar
Tanrı, koruyucu ruh, hürriyet ve bağımsızlığı
kimsenin bilmediği, adını duymadığı dağlık,
temsil eder. Bu renklerin birleĢmesi ise tabiatın
verimli topraklara sahip olan Ergenekon’a gelirler.
diriliĢini, yeni yılın geliĢini temsil eder.
Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ÇağdaĢ Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü 2. Sınıf Öğrencisi.
22
özgürlüğün
sembolü
ve
ak
bayraklar
da
doğruluğun sembolü olarak asılır. Ak sakallı babaların ve ak yazmalı anaların huzuruna çıkılır ve hürmet edilir. Özbekler geleneksel merasimlere büyük önem verirler. BeĢik toyu, sünnet toyu, tokız toyu (niĢan), üy kurma toyu (evlenme), toğulgen kün (doğum günü) ve kutama yemekleri “avkatlar” ile merasim adabını en iyi Ģekilde yaĢatırlar. Ayrıca “Ayaller Küni” (Kadınlar Günü), Anneler Günü, Özbekistan’da da Nevruz çok eskiden beri
Babalar Günü, Öğretmenler Günü, Müstakilliyet
kutlanmaktadır. Bir zamanlar Türkistan’da hüküm
Bayramı (Bağımsızlık Bayramı), Ğalebe Küni de
süren Makedonyalılar, Araplar, Moğollar sonra ise
resmî olarak kutlanır.
Ruslar nevruzu tüm baskı ve yasaklamalara
Nevruza günler öncesinden hazırlanan
rağmen engelleyememiĢlerdir. Sovyet Sosyalist
Özbekler
Cumhuriyetler Birliğinin yetmiĢ yıllık hâkimiyeti
kazanlarını kurarlar. Gençler, uyumadan sabaha
döneminde nevruz, köylü ve zanaatçılar tarafından
kadar ateĢin etrafında eğlenirler koĢmalar, türküler
dar
olarak
söylerler. Her Özbek en az on kadar Ģiir “yâddan”
milletinin
yani ezberden okumasını bilmelidir. Merasimlerde
gelenek-
“tok ekesi” kime söz verirse, o kiĢinin Ģiir
bir
çevrede
kutlanabilmiĢtir. ruhuna
aile
bayramı
Asırlardır
yerleĢmiĢ
olan
Özbek
örf-âdetler,
göreneklerden biri olan Nevruz Bayramı da sıkı takiple
yasaklanmıĢtır.
vasıtalarında,
kitaplarda
Umumi nevruz
arife
günü
sümelek
(bulamaç)
okuması gelenekseldir.
basın kelimesini
kullanmak yasak olarak kabul edilmiĢ, içinde nevruz
kelimesi
bulunan
kitaplar
tüm
kitapçılardan, okul ve kütüphanelerden toplanmak suretiyle nevruz kutlamaları yok edilmiĢ ve halka unutturulmaya çalıĢılmıĢtır, ancak bu çabalar halk tarafından kabul görmemiĢtir. Nevruz, Özbek Türkçesinde “navroz” diye söylenir. Hem milli hem de dinî bir bayramdır ve diğer bayramlara göre daha gösteriĢli geçer. Sarı, kırmızı, yeĢil bayraklarla caddeler renk renk donatılır.
Gök
renginde
mavi
bayraklar
23
olsun anlamındadır. Nevruz günü insanlar ayrıca birbirlerine çiçekler hediye ederler, “güzel olun”, “çiçek gibi olun” demektir. Nevruz günü insanlar birbirlerine su serperler. Bu; “Yıl boyunca su çok olsun, problem olmasın.” demektir. Yine tatlılar yemek, birbirlerine tatlı hediye etmek eski âdetlerdendir. kucaklama,
Nevruz
günü
birbirlerini
kutlamadan
ve
konuĢmaya
baĢlamadan önce üç kaĢık bal yalamak, yeni tanesi alınmıĢ taze zeytinyağını sürmek en eski ve güzel âdetlerdendir. Hastaları görmek ve hediyeler
Nevruz Duası
vermek, yaĢlı kiĢileri ziyaret etmek, tabiata,
Eski yıl getti
güneĢe, çiçeklere, ağaçlara, dağlara, sulara, göğe,
Yeni yıl geldi.
mal (koyun), ata selam vermek, onlar hakkında
DaĢkazanlar dizilsin
Ģarkılar söylemek bir gelenektir.
Sumalaklar süzilsin
Ali ġir Nevâî nevruz için Ģu mısraları
Buğdaylar piĢib çok ölsun
iĢlemiĢtir:
Emeğimiz as ölsun
“Her dünün kadr ölübon,/Her günün nevruz
Ana yurdumuz bağ ölsun
olsun.”
Puzki ruzimiz dağ ölsun. Özbekistan 1 Eylül 1991 yılından itibaren bağımsız olduktan sonra Nevruz Bayramı milli bayram olarak kabul edilerek o gün resmî tatil olarak
ilan
edilmiĢtir.
Günümüzde
ise
Özbekistan’da Nevruz Bayramı bütün canlılığıyla yaĢamakta ve yaĢatılmaktadır.
oyunları,
Nevruz
atasözleri, oyunları, müzik, dans, kukla, bahĢiler, atıĢuvları (Tartisuv; atıĢma) manalı ve eskidir. Çolpan’ın Andican’da yazdığı Ģiiri “Bayçiçek”
Özbekistan’da Nevruz Nevruz
Nevruz türküleri, koĢukları, destanları,
Bayçiçekning balası, / Bayçiçeğin yavrusu, yemekleri,
Açdı yüzini,/ Açtı yüzünü,
Nevruz türkü ve Ģarkıları, Nevruz dansları,
Suvga çıkkan hâlesi/Suya düĢen halesi
Nevruz giyimleri her biri kendi kelime anlamlarını
Kördi kızını!/Gördü kızını!
aĢacak kadar sayısız gelenekle çevrelenmiĢtir. Nevruz günü insanlar birbirlerine Ģeker,
Bayçiçekning balası/Bayçiçeğin yavrusu
bal ve tatlı hediye ederler. Bu yeni yıl boyunca
Yetimça bir kız./Yetim bir kızcağız. Uning ügay
hayatınız Ģeker kadar tatlı olsun, bal gibi tatlı
anası,/Onun üvey anası,
24
Cüda yaman tez!/Çok fazla aceleci!
sofrasına koyar, “Kazan toldı” (Sofra doldu) tamamlanınca “Kazan dönderildi” (Sofra bitti)
Bayçiçekning balası,/ Bayçiçeğin yavrusu, Yulib alındı./ Koparılıp alındı.
merasimi baĢlatılır. Adetlere göre her evde yemekler piĢirilir
Yurtning kozı âlasi,/ Yurdun ala kuzusu,
ve bu bayramın meĢhur tatlısı sümelek (sumalak)
Cüda sevindi!/ Çok sevindi!
hazırlanır. Sümelek sadece nevruza özgü bir yemektir. Özel olarak filizlendirilmiĢ buğday,
Bayçiçekning balası,/ Bayçiçeğin yavrusu,
arpa, darı gibi hububatlardan yapılan karıĢıma altı
Her üyda küldi./Her evde güldü.
çeĢit malzeme daha eklenerek büyük kazanlarda
Gödaklarning haltası,/ Bebeklerin çantası,
yapılan sümelek, törene katılanlara dağıtılır.
Nan bilan toldı./ Ekmekle doldu.
Kadın-erkek, zengin-fakir, yaĢlı-genç demeden herkes aynı kazandan sümelek yer. Aynı ateĢten
Ev sahibi çocukları karĢılamaya çıkarken:
atlarlar.
Dargınlar
barıĢır.
EĢitlik,
dostluk,
Otırıp çıkıng,/ Oturup çıkın,
paylaĢma Nevruz Bayramı’nın temelini oluĢturur.
Otırıp çıkıng,/Oturup çıkın, Yağaç tavakni toldırıb çıkıng./Tahta leğeni doldurup çıkın. KaĢgarlı Mahmud' tan bir dörtlük: KıĢ yay bile tokuĢtı,/ KıĢ yazla vuruĢtu, Kınğır közün bakıĢtı,/ Kızgın gözle bakıĢtı, TutuĢkalı yakıĢtı,/ TutuĢmak için yaklaĢtı, Utgalımat ograĢur./Birbirini utmağa uğraĢır. Nevruz, Özbekistan’da “kazan doldu”, “sofra açıldı” âdetleri ile baĢlar ve “nevruz geldi”, “çarçilar cakiruvi” ile devam eder. “Kazan doldu” Özbeklerin en eski âdetlerindendir. Bu âdette büyük bir kazan kurulur ve sofra (Nevruz sofrası) hazırlanır. Bu âdet 21 Mart-22 Mart gecesi yapılır. Büyük bir kazanda yapılan pilav ve gök aĢı komĢulara, mahalle sakinlerine dağıtılır. Sofra için her kim ne bulursa büyük kazana atar veya Nevruz
Nevruzda ölmüĢ yakınların ruhu için Kur’an okunur. Kabirlerin üstü ve çevresi temizlenir. Evler onarılır ve temizlenir. Mahalle komiteleri kültürel faaliyetler, oyun ve eğlenceler düzenlerler. ġairler, Ģiir Ģölenleri düzenler, yaĢlılar sohbetler yaparlar. Halk, bu nevruz eğlencelerine "Seyil Eğlenceleri" adını verir ve Seyil Yerleri; dönme dolaplar, çalgıcılar, beççeler, seyyar
25
satıcılarla dolar. Nevruzun birinci günü, halk çadır çadır gezerek birbirlerinin bayramını kutlar. Özbekistan’daki
nevruz
sofrası
Nevruz günü ervahların ruhunu Ģad etmek çok
için mumlar yakılır. Bayram sofrasına büyük bir
zengindir. Âdetlere göre nevruz günü sofraya 7
bardak su konulup içine ''Kök berg'' yani yeĢillik
parça ağaç koyulur. Bunlar;
konulur. Özbeklerde nevruz sofrasına “s” harfi ile
1- Mecnun dalı parçası
baĢlayan yedi tür yemek koyma geleneği vardır.
2- Zeytin dalı parçası
Bunlar; samsa, sebzi, seb, sümelek, sedana,
3- Behi (Ayva) dalı parçası
sevyağ, süttür. Yine bu sofraya “s” harfi ile
4- Yanğak (Ceviz) dalı parçası
baĢlayan yedi tür baharat koymak Ģarttır. Bunlar;
5- Badumu darehti dalı parçası
sebzi,
6- Dısta dalı parçası
(sarımsak, piyaz), sirke, seter (taĢçöp), sumah
7- Anar (Nari) dalı parçası
(tatum) tohumlarından çıkan baharattır.
sepand
(taĢbagatal),
sib
(elma),
sir
Nevroz-i Alam Sufra Alkiş Duası Bazı köylerde sib-alma, sabsis, sarımsak,
“Amanlik hey amanlik Etdik Nevröza
sirke, satar - daĢgul, siyahdan evrik, sancid gibi
Unutilsin yamanlik
değiĢik
Kut ver, rizk rüza
erkekler, kadınlar, yaĢlılar, gençler bir sosyal
Yurta tinçlik söraymen
dayanıĢma içerisinde hazırlanır.
Cahana ciray Su ayamni kutlay deb Undirdim buğday”
kombinasyonlar
vardır.
Yemekler
Yemekler issik (sıcak) ve kuyuk (soğuk) gibi gruplara ayrılır. Ġssik (Sıcak)Yemekler: ġurba (çorba), gök
“Bay çeçeğim asaldır
aĢ, lağman, atala, suyuk aĢ, mastava, ugra aĢ,
Bahar gözal fesildir
tabuk Ģurba, kıymali mastaba, mashörda, sut aĢ,
Gelva göğlam
sümalak, halim gibi yemeklere denmektedir.
Nevruzu Sumalaklar asaldir.”
26
nevruz çiçeğidir. Atlaslarda sarı, kırmızı, yeĢil renkleri hâkimdir. Kadınların saçları uzun ve örülüdür. Erkekler ise “Ģirhon” denilen kınına sokulmuĢ, kabzası süslü hançerlerini takınırlar. Nevruz oyunlarında genellikle güreĢçi gençler güreĢ tutar, spor oyunları yapılır, kadim ata oyunları; küpkari- ulak; genellikle kıĢın oynanan bir oyun olsa da müsabakalar nevruz bayramında Kuyuk
Yemekler:
Pelav,
maĢkiçira,
da yapılır. Köz tanmay; “Kör Ebe”, Türk
Ģirgurıxnç, kaburma, acabsanda, kazı, iç karta,
dünyasının hemen hemen her yerinde oynanan bir
narın, sevla gibi yemeklere denmektedir.
oyundur. Önce sayıĢma yapılır ve ebe belirlenir. Seçilen kiĢinin gözleri bağlanır ve diğer kiĢileri
Özbek mutfağının olmazsa olmazı aynı
yakalaması esasına dayanan bir oyundur.
zamanda dünyaca ünlü bir tat Özbek pilavı da
Tokuz Korgool, satranç, dama ve dokuz
Nevruz Bayramı’nda yemek kategorisinde önemli
taĢ vb. gibi oynanan bir tür oyun çeĢididir.koç
bir yer iĢgal eder. Bu eĢsiz tat: Tuz, türüp (Turp),
savaĢtırma, horoz savaĢtırma, bıldırcın savaĢtırma,
küyruk, sarımsak, ziravar, kiĢmiĢ, domates, yağ,
Ak terakmi, kök terak; bir grup halinde el ele
su, ceviz, biber, soğan, et, nohut, pirinçten yapılır.
tutuĢup oynanan bu oyun eski zamanlardan kalmadır ilk olarak büyükler oynasa da zamanla çocuklarda bu oyunu oynamıĢlardır. Altin qabuq; halat çekme, pehlivan güreĢleri ve aĢık oyunu da oynanmaktadır. Kızlar ise talpopuk oyunu, toptaĢ, gelin-gelin,
misafir
etmek,
yar-yar,
ev-ev
oyunları,yöresel danslar oynarlar. Nevruz,
Türkler için önemli bir ata
Nevruzda Özbek nevruz pilavını evde kadınlar,
bayramıdır. Bütün Türkistan’da yeni yılın Ģerefine
çayhane ve bozkır gibi yerlerde erkekler yapar.
mutluluk, sevinç hissini ifade eden çeĢitli Ģiirler,
Özbek pilavı gibi büyük kazanlarda yapılan
Ģarkılar hazırlanır. Nevruz giyimleri, sofraları,
sümalak da önemli bir tatdır.
çiçekleri, Ģerbetleri, yemekleri; ekmekler, oyunlar,
Nevruzda
geleneksel
giyim
tarzının
belirgin özellikleri kadınların “atlas” denilen
âdetleri, ananeleri ile bir bayram neĢesi içinde kutlanır.
kıyafetleridir. Renkli ince uzun çizgiler gök
Özbek Türkleri için bu bayram eskiden
kuĢağını yansıtır, bazı kıyafetlerdeki çiçek motifi
olduğu gibi Ģimdi de güzelliktir, sevinçtir,
27
emektir, gençliktir, saygıdır, sevgidir, barıĢtır, umuttur,
berekettir,
ziyarettir,
ziyafettir,
mutluluktur. Ne siyasi bir kutlama ne de basit bir kutlamadır nevruz Özbekler için. Ulu bir geçmiĢ kültürün içinde sakladığı büyük bir törendir. Özbekistan Cumhuriyeti bu bayramı hem Ġslam Kerimov gibi devlet büyüklerinin katılımıyla hem de milletçe kutlamaktadır. Nevruz: Türk’ün tabiat ile barıĢıdır. Türkistan âleminin Nevruz Bayramı kutlu olsun.
KAYNAKÇA AHMEDOV, Allahverdi (2002), “Nevruz Bayramı’nın Türk Kültüründeki Yeri ve Önemi” ARSLAN, Ensar, Nevruz Geleneği ÇAY, Abdulhaluk (1991), Ergenekon Destanı ve Nevruz Bayramı 4.Baskı, Ankara ERCĠLASUN, Ahmet Bican (2012), Türk Lehçeleri Grameri, Akçağ Yay., Ankara Nevruz Bayramı’nın Türk Kültüründeki Yeri ve Önemi Konulu Makaleler, 1-4. Türk Dünyası Nevruz Ansiklopedisi, Ankara 2004 TEZCAN, Mahmut (1997), “Türk CoĢkusunun Simgesi Nevruz”, Türk Dünyası, Ankara. http://www.jasstudies.com/Makaleler/1722073136 _4Emrah%20%C3%87etin_59-67.pdf (10.02.2014) http://www.millifolklor.com/tr/sayfalar/24/24.pdf #page=10 (07.12.2013) http://turkoloji.cu.edu.tr/makale_sistem/tum_list.p hp?t=tum&psearch=%D6zbek (06.12.2013) http://www.turkishstudies.net/dergi/cilt1/sayi3/te mizkan.pdf (10.02.1014)
28
UYGURLARDA NEVRUZ SafiyeYAZICI Nevruz kelimesi birçok insanın aklına ilk olarak baharı getirir. KıĢ boyunca uyuyan toprağın nevruzla beraber hareketlenmesi, canlanması düĢünülür. Aynı zamanda her nevruz, yeni bir diriliĢtir. Türk milletini birbirine kenetleyen, Ergenekon’da demir dağların eritilmesiyle ortaya çıkan atalar ruhunun dirilmesiyle oluĢan ortak bir kültür ateĢidir. Türk kültüründen kaynaklanan Nevruz bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleĢmiĢ ananevi ve temeli beĢ bin yıllık Türk tarihine dayalı milli bir bayramdır. Bu kültürün izlerini Osmanlı’da da görmek mümkündür. Osmanlı devlet geleneğinde Nevruz’un daima önemli ve devamlı bir yeri olmuĢtur. Bir bayram olarak kutlanan Nevruz, edebiyat ve musiki baĢta olmak üzere diğer alanlara da tür oluĢturmuĢtur. Edebiyatta nevruziye; musikide nevruz makamı; halk hekimliğinde nevruz macunu; saray âdetlerinde nevruziye piĢkeĢi (astın bağlı bulunduğu kiĢiye saygı ve bağlılık iĢareti olarak sunduğu hediye) yer bulmuĢtur.
Uygur Türklerinde Nevruz “noruz” ya da “ne bahar” Ģeklinde adlandırılır. Nevruz ile ilgili ilk bilgilere miladî IX. ve X. yüzyıllardan kalan Budist ve Mani metinlerinde rastlanmaktadır. Ġslamiyetin kabulünden sonra Nevruz Bayramından ilk bahseden kaynak da 11. yüzyılda KaĢgarlı Mahmut tarafından yazılan Divân-ı Lügâti’t Türk’tür. Baharın geliĢi KaĢgarlı Mahmut’un eserinde Ģöyle vurgulanmıĢtır: Türlüg çeçek yarıldı Barçın yadhım kerildi Uçmak yeri körüldi Tumlug yana kelgüsüz (Baharda türlü çiçek açıldı, sanki ipek kumaştan döşek serildi, cennetin yeri görüldü, soğuk hiç gelmeyecek.) Nevruzu eserine konu eden bir diğer isim de Yusuf Has Hacip’tir. Kutadgu Bilig adlı eserinde; Kurımış yıgaçlar tonandı yaşıl Bezendi yipün al sarıg kök kızıl
Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ÇağdaĢ Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi.
29
makamını, evliya mezarı olarak kabul edip, asırlardan beri saygıyla ziyaret etmektedirler. Nevruz Pınar Rivayeti KaĢgarlı Mahmut, KuĢ Yolu üzerinden Bağdat’a geçip burada uzun yıllar ilim tahsil eder ve ömrünün sonlarına doğru doğum yeri olan Opal’a gelir. Azik’te sekiz yıl müderrislik yapar. Pek çok öğrenci yetiĢtirir. Her yıl Nevruz ayında öğrencilerini yanına alıp köyün yanındaki pınara gelir. Hep birlikte Nevruz’la ilgili gazel ve beyitler söyleyip gezintiye çıkarlar. ġiir okuma müsabakası düzenlenir. Ayrıca bu pınarın baĢında okula baĢlama ve bitirme merasimleri de yapılır. (Kurumuş ağaçlar yeşiller giyindi; tabiat sarı, gök kırmızı renklerle süslendi.)Ģeklinde baharın geliĢini tasvir etmiĢtir. Uygur Türklerinde Nevruzla ilgili bulunan bazı rivayetler vardır. Bu rivayetler, KaĢgarlı Mahmut’un hayatı etrafında ĢekillenmiĢtir. Bu rivayetlerden ilki KuĢ Yolu rivayetidir. KuĢ Yolu Rivayeti Karahanlıların son devirlerinde Ģehir halkı arasındaki hukukî konularda çıkan ihtilâfların boyutları artmıĢ, sonunda Ģiddet ve katliama dönüĢerek pek çok Ġnsan ölmüĢtü. KaĢgarlı Mahmut’un babası da bu kargaĢalıklar sırasında hayatını kaybeder. Talihin yardımıyla sağ kalan büyük bilgin Mahmut artık orada duramayacağını ve hayatının tehlikede olduğunu anlayarak annesi Bubi Rabia’nın da tavsiyesiyle Pamir’deki KuĢ Kalesi Ģehri üzerinden Bağdat’a gider. Bu yol, Ġnsanların üzerinde yürüyemediği, ancak kuĢların öterek geçebildiği tehlikeli bir güzergâh olduğundan adına da “ kuĢ yolu” denmiĢtir. Bu yüzden söz konusu yoldan geçen kiĢileri, halk adeta destan kahramanı gibi görerek menzile ulaĢan her kiĢiyi bir kuĢun adıyla anmakta ve falan kuĢ filân kuĢ Ģeklinde unvanlarla onlara hitap etmektedir. Mahmut, bu yoldan geçtikten sonra yolun adı Hazret-i KuĢ Yolu diye anılmaya baĢlanmıĢtır. Mahmut’un gidiĢinden sonra annesi geçit vermeyen bu tehlikeli yolun baĢına kadar gelir ve oğlunu beklemeye baĢlar. Ancak kavuĢamadan onun hasretiyle ölür. Cenazesi KöprübaĢı denilen yere defnedilir. Uygurlar onun
Bu pınarın özelliği dilden dile yayılmıĢ ve uzak yerlerden gelen mollalar “Ġlim Pınarı” veya “Ġlim Sahibi Pirler Pınarı” Ģeklinde saygıyla andıkları Nevruz Pınarı’nı ziyaret ederlermiĢ. Daha sonraki âlimler de bu geleneği sürdürerek öğrencilerin mezuniyet törenini söz konusu Nevruz Pınarı’nda, düzenlemeye devam etmiĢler. O günden sonra KaĢgarlı Mahmut’un makamını ziyaret ederek izin almak da gelenek haline gelmiĢ.
Bu rivayetler neticesinde Uygur Türkleri Nevruz bayramı ve okulların açılıĢ-kapanıĢ günlerinde pınarı ziyaret ettikleri ve bu alanın yapılan eğlencelere sahne olduğu bilinmektedir. Uygur Türkleri, tarım ve çiftçiliğe geçmiĢ olsalar da mevsimlerle ilgili çeĢitli tören ve bayramlar yapmaya devam etmiĢlerdir. Ġlkbaharda doğanın uyanmasıyla ilgili kutlanan bayramlardan biri
30
Nevruz bayramıdır. Bu bayram Uygur Türklerinin en eski ve görkemle kutladıkları bayramlarıdır. Miladi takvime göre her yıl 21 Mart günü kutlanır. Uygur Nevruz koĢaklarının ve beyitlerinin geçmiĢi 2000 yıl öncesine dayanmaktadır. M.Ö II. Yüzyılda yaĢayan ünlü Çin tarihçisi Simaçen “Tarihi Hatıralar-Hunlar Tezkiresi” adlı eserinde “Her yılbaşı günü (nevruz günü) Hun liderleri Tanrı-Kurt Sarayı‟nda yeni yılı kutlarlar ve nezirçirak verirler.” diye yazmaktadır. 626 yılı ünlü tarihçisi TarımĢah “Her yeni yılın ilk yedi günü Kuçar‟da boğa, aygır ve buğra güreşleri yapılır ve on binlerce kişi bunu seyreder” diye kaydeder. Çinli müzik tarihçisi Huylin, Tan sülalesi devrindeki (M.S 9. yüzyıl) Müzik Tefsiri adlı eserinde Nevruz Bayramını anlatmaktadır. O, Nevruz bayramının çok eski çağlara dayandığını, argımak oyunu, salma taĢlaĢ oyunu, su buz oyunu gibi maskeli oyunlar oynandığını kaydetmiĢtir. ġair Lütfi “Gül ve Nevruz Destanı” ile bir diğer Uygur Türk Ģairi ġatur Binni Akhun “Nevruznâme” adlı divanı yazmıĢtır. Bunların dıĢında Uygur Türkleri Nevruzu konu alan Ģiirler de icra etmiĢlerdir. KELDİ NORUZ KÜLDİ GUNÇE (Uygur Türkçesi) Pelek çerhi buraldi, gül-çimenge bakti, Kelip noruz cut çillinin zencinin çakti Kakçirigan can tomurda yeni kan akti. Visal eylep noruz mehri gunçige yakti Keldi noruz küldi gunçe könül yayridi. Gül işkida hendan urup bulbul sayridi. Dedi gunçe : Nev baharim-dil humarimsen Şu âlemde men yaratkan eziz yarimsen Dedi noruz: boynimdiki til tumarimsen. Canim pida erkin üçün, çünki arimsen. Keldi noruz, küldi gunçe, könül yayridi.
Geldi nevruz, güldü gonca, gönüller açıldı Gülün aşkıyla bülbül neşeyle öttü. Dedi gonca: İlkbaharım, sen gönülden sevdiğimsin. Bu âlemde yarattığım aziz sevgilimsin Dedi Nevruz: Boynumdaki muskamsın Canım fedadır hürlüğün için, çünkü namusumsun. Geldi nevruz, güldü gonca, gönüller açıldı. Gülün aşkıyla bülbül neşeyle öttü. KaĢgar Opal’da bulunan KaĢgarlı Mahmut’un türbesi civarındaki Nevruz Bulak’ta yapılan Ģiir ve nazım festivalleri de günümüzde devam etmektedir. Doğu Türkistan’da bütün idari, mülki organlar, fabrikalar, iĢletmeler ile her seviyedeki eğitim ve öğretim kurumlarında coĢkulu bir Ģekilde Nevruz kutlanmaktadır.
GELDİ NEVRUZ GÜLDÜ GONCA (Türkiye Türkçesi) Felek çarkı döndü, güllere, çimenlere baktı. Çelip nevruz, soğuk kırağının zincirini kırdı. Özlemle yanan can damarında taze kan aktı. Kavuşunca, Nevruz'un şefkati goncaya hoş geldi
31
Kırsal kesimlerde son 60 yıldan beri devamlı olarak kutlanmakta olan Nevruz etkinlikleri ve faaliyetleri Ģu Ģekilde sıralanmaktadır: Yeni Gün Hazırlığı: Köy, kasaba ve mahallelerde genel temizlik yapılır. Evler yeniden boyanarak keçe kilim ve halılar silinir. KiĢiler yeni ve temiz elbiselerini hazırlarlar. Sokaklar ve yollar temizlenir, eksik ve bozuk kısımlar yeniden tamir edilir. Köprüler tamir edilerek çeĢitli süs malzemeleriyle süslenir. Nevruz etkinliklerinin yapılacağı alanlar seçilip belirlenir. Herkes, Ģenlik için imkanları dahilinde un, yağ, Ģeker, kuru yemiĢ, ekmek ve değiĢik yiyecekler getirir. Her mahallenin merkezinde kazanlarla bu getirilen malzemelerle yemek piĢirilir. Nevruz aĢı için buğday, mısır, arpa, mercimek, pirinç ve nohuttan ibaret yedi türlü gıda ve iğde karıĢtırılmıĢ köce hazırlanır. Köceden ne kadar çok insan yerse o kadar sevap ve bereket olacağına inanılır. Ünnap, iğde, Ģeftali kurusu, et, koyun kafası, sarımsak ve sirkeden oluĢan yedi türlü yemiĢ ıslatılarak karıĢımdan nevruz suyu yapılır.
Yeni Günü Kutlama: Nevruz günü sabahtan itibaren bütün mahalle, köy, kasaba ve Ģehirlerde karĢılıklı Nevruz kutlanır. Birbirlerine hediyeler verip ikramda bulunurlar.
Yeni Gün Seferi: Bölgede yaĢayanlar çeĢitli araba, fayton, at, deve, öküz ve eĢeklerle yola dökülürler. Kilim, halı ve mutfak malzemelerini yanlarına alarak sanki göç ediyorlarmıĢ gibi yola çıkarlar. Yol boyunca Ģarkılar ve türküler söylerler. Birbirleriyle yarıĢırcasına kutlamaların yapılacağı meydana doğru sel gibi akarlar. Meydana toplanan binlerce kiĢi çadır, sayeban, kepe ve satmalar kurarlar. Dükkânlar kurulur. Nevruz kutlamaları için meydana toplanan halk, daire Ģeklinde dizilir ve eğlence yerini düzenlerler. Yeni Gün Törenleri: Nevruz bayramının baĢladığı ilan edilir ve Nevruz aĢı dağıtılır. Nevruz koĢakları söylenir. Büyük küçük, erkek kadın topluca oynarlar. Destanlar söylenir. Meddahlar kıssalar anlatırlar. Pehlivanlar güreĢ
Uygur Türklerinin Nevruz sofrasında “s” harfi ile baĢlayan yedi tür yemek koyma geleneği vardır. Bu bayram yemekleri; samsa, sebzi, seb, sümelek, sedana, sevyağ ve sütten oluĢur. Yine bu sofraya “s” harfiyle baĢlayan yedi tür baharat koymak Ģarttır. Bunlar; sebzi, sepand (taĢbagatal), sib (elma), sir (sarımsak, piyaz), sirke, seter (taĢ çöp), sumah (tatum) tohumlarından çıkan baharatlardır. Nevruz bayramı kutlamalarında, Uygur Türklerinde en çok ilgi çeken Nevruz sofrasının zenginliği, çeĢitli yemeklerin ve tatlıların hazır bulunmasıdır. Bu da erken yerleĢik Türk kültürünün bir belirtisidir.
32
tutup kendilerini denerler. Dansçılar dans ederler. Sihirbazlık, horoz ve koç dövüĢleri yaptırılır. Avcılar ava çıkar. Birkaç gün süren bu Ģölen, at beygisi (at yarıĢı), oğlak tartıĢ (oğlak çekiĢmece), çarkıfelek oyunları, uçurtma yarıĢları, kaçkaç top, tepküç, dokuz katar ve satranç gibi oyunlar oynanır. Büyükler karĢılıklı ticaret anlaĢmaları yaparlar. Nevruz bayramı devamında 1 hafta içinde mahalledeki yaĢıtlar arasında meĢrep oyunu oynanır. Nevruz bayramından sonra ekim faaliyetlerine baĢlanır.
çapraz bağlanan tahtalara sıkıca tutturulur. Yatay tahta çubuğun iki tarafına dörder kiĢiden sekiz kiĢi geçer, tahta çubuk itilir, tekerlek döner. Tekerleğe bağlanan salıncaktaki iki pilot göğe doğru yükselir. Tekerlek ne kadar hızlı dönerse iki kiĢi de hızlıca yükselir. Bu oyunun kendine has kuralları vardır.
Bu yapılan Nevruz etkinlikleri herkese açıktır. Hatta Nevruz kutlamalarına okul çocukları da toplu halde katılırlar. Düzenli sıralar oluĢturup çiçeklerle bezenmiĢ tahtalara yazılmıĢ nevruznâmelerini hep birlikte okurlar. Nevruz Oyunları 1) GüreĢ: GeçmiĢi çok eskiye dayanan geleneksel oyunlardan biridir. Bayram, düğün, piknik gibi yerlerde akrabalar ve kabileler arasında güreĢ müsabakası yapılır, pehlivanların kuvvetleri denenip cesurlukları ölçülür. Orta Asya’daki Türk boylarının en eski oyunları arasında ismi geçmektedir.
3) Koyla Oyunu: Kaç kaç top Ģeklinde isimlendirilir. Uygur Türklerinin hareketli, çabukluk isteyen ve beceri gerektiren geleneksel oyunlarından biridir. Ġki takım halinde oynanır. GeniĢ ve düzlük bir alan tercih edilir. Top ve sopa ile oynanır. Bu sopanın uzunluğu 90 santimetredir ve topa vurulan kısmı yassıdır. Topa ıskalamadan karĢılık veren takım oyunun galibi olur. 4) Tepküç Oyunu: Uygur Türkleri arasında yaygın bir oyundur. Kızlar tarafından top veya benzer nesnenin ayakla saydırılmasıyla oynanmaktadır. 5) Tuhum SokuĢturma (Yumurta ÇakıĢtırma)
2) Dönme Salıncak: Uygur Türklerinin en sevdiği geleneksel oyunlardan biridir. Bu oyun yıllardır çiftçilik takvimine göre yeni yılı kutlamak için düzenlenen Nevruz bayramında oynanmaktadır. YaklaĢık 15-20 metre yüksekliğindeki bir tahta direğe bir tekerlek takılır ve tekerleğin üzerine iki tahta çaprazlama bağlanır. Bu bağlantı ağaç tekerleğin sağlam durmasına yardım eder. Oyuncuların üzerinde durdukları salıncağın ipleri bu tekerleğin üzerinde
33
Oyunu: Oyuna katılacak kiĢilerin en dayanıklı yumurtayı seçmeleriyle oyun baĢlar. Bu seçim yapan kiĢinin iyi seçip yapıp yapamadığının ve Ģansının da göstergesidir. Oyun sonunda en dayanıklı yumurtaya sahip olan kiĢi ödüllendirilir ve o kiĢinin oyuna katıldığı yumurta bir sonraki Nevruz’a saklanır. 6) Oğlak TartiĢiĢ (Oğlak ÇekiĢmece) Oyunu: Bu oyun bazı Türk topluluklarında kökböre (bozkurt) olarak da adlandırılır. Oyun baĢlamadan önce seçilen bir oğlağın baĢı kesilip iç organları çıkarıldıktan sonra oğlak tulum Ģeklinde hazırlanır. KarĢılaĢma Ģeklinde olan oyun, oğlağın alana atılmasıyla baĢlar. Hızlı ata sahip olan oyuncular oğlağı herkesten önce kapmaya çalıĢırlar. Oğlağı kapan oyuncu, onu üzengisinin altına, takımlarının arasına sıkıĢtırıp kaçar. Diğer oyuncular, oğlağı yakalayan oyuncuyu yakalayıp oğlağı çekiĢtirmeye baĢlarlar. Mücadele oldukça heyecanlıdır. Eğer oğlağı yakalamıĢ olan oyuncu, kendini kovalayan oyunculardan kurtulabilirse o oyunun galibi olur ve bozkurt ya da baĢbuğ serdarı namına sahip olur.
7) ġir (Aslan) Oyunu: Bu oyun iki kiĢinin aslanı andıran deriden veya kumaĢtan yapılan bir kıyafete bürünerek baĢlarına da aslan Ģeklinde bir maske takarak oynadıkları bilinir. Üçüncü kiĢi bir avcıdır. Avcı eline aldığı kılıç, mızrak veya baĢka bir nesneyle aslanları avlamaya çalıĢır. Oyuncular bu oyunu müzik eĢliğinde oynarlar. Doğu Türkistan’ın Hoten ve KaĢgar bölgelerinde oynanır.
beraber çalgı aletleri daha basittir. Kazan, kepçe vb. aletlerin birbirine burulmasıyla ortaya çıkan ritimle oynanır. Bu oyunlar dıĢında Nevruz, düzenlenen gezilerle devam eder. Nevruz için toplanan insanlar, kabir ziyaretleri yaparlar. Bu ziyaretlerde sadece kendi
akrabalarının ya da yakınlarının değil devlet ve din büyüklerinin kabirlerini de ziyaret ederler. Yapılan kabir ziyaretleri nevruz duası olarak adlandırılır. Bunun dıĢında bağ gezileri, çarĢı gezileri ve yurt gezileri de yapılır. ÇarĢı gezisinde amaç, alıĢveriĢ yapmaktır. Bağ gezisinde baharın geliĢiyle canlanan doğa, açan çiçekler seyredilirken; yurt gezisinde de kendi tarla ve topraklarını gezmek esastır. Nevruz, geçmiĢten günümüze kadar Türk toplulukları için önemli bir yere sahip olmuĢtur. Çok eski dönemlerden beri Nevruz’un kutlandığı çeĢitli kaynaklarda ve kayıtlarda mevcuttur. Çin kaynaklarında bulunan Ģu kayıtlar dikkat çekicidir. Teo Man Han (Tümen Han. Çince’de Tiao ManWang ) M.Ö.230. yılı yapılan bütün kavimleri toplanan Türk Kurultayında böyleçağırılarda bulunmuĢ: “Ong (sağ) yönümde kutsal Tanrı Dağ, Boğda Gölü, sol yönümde kutsal Noyan Dağı. Halkım ortaya toplandı. Coştular, coşuyorlar. Ordum çok yorgun idi, çok savaştılar. Bugün Yengi Kün (yeni gün, nev bahar), eğlensin bari.”1Yine Çin kaynaklarında Türk Tanrı-kutu Oğuz Han ile ilgili ulaĢılan 1
8) Kaplan Oyunu: Aslan oyununa benzemekle
ZĠYAĠ (ALĠMU MAĠMAĠTĠ) DR. ALĠMCAN, Eski Türk (Hun) Ġnançlarına Göre YılbaĢı Kutlamaları, KardeĢ Kalemler(3. Sayı), Mart 2007.
34
metinlerde Oğuz Han Çin elçisini kabul ettiği sırada Ģunları söylemiĢ: “ Nihayet Yengi Kün geldi. İlim gül bağ oldu. Sen yarın yaylaya gel, gör ki her yer yeşil don giyiyor. Bugün yılbaşı, nev bahar günüdür bize.”2 Nevruz’un bilinip kutlandığı geniĢ coğrafyada simgesel ögeleriyle kavramak, zaman ve mekân içinde toplumların ve kültürlerin ona yükledikleri farklı anlamları kavramayı da kolaylaĢtıracaktır. Çünkü Nevruz’un temellendirildiği kaynaklar, her toplulukta farklılık göstermektedir. Uygur Türklerinde Nevruz’un Ģekillenmesinde dini inançlar da etkili olmuĢtur. Bunun ifadesi için Ahmet Ziyaî’nin sözleri önemlidir: Urumçi‟deki Kızıl Dağda, Kızıl Tapınak (Kızıl Buda Tapınağı) tepesi var idi. Kızıl Dağ şehir merkezinde, Eskiçağ Uygur Türklerinin Budizm medeniyetinin örneklerinden biri olan Kızıl Tapınak şehir duvarının batı tarafında yer alıyordu. Doğu Türkistan‟ın orta bölgesindeki bu şehrin çevresinde yani doğu, kuzey, güney ve batısındaki çok sayıda Budist tapınaklarını, ateş meydanlarını bulmak mümkündü. Urumçi ve onun yakın bölgesinde yaşayan Uygur Türklerinin Müslümanlaşma tarihi çok uzak değildi. En fazla 130- 150 senelik bir tarihi vardı. Ben bu halkı Türk boylarının en son
araştırılırken, onların atalarının mezarlarında çok az sayıda İslâma ve Budizme, çok sayıda Şamanizme ait izler bulundu. Burada bulunanlar arasında Kızıl Dağın en yüksek yerinde kocaman bir bozkurt heykeli varmış. Ancak maalesef günümüze gelmeden bozkurt heykeli yerinden kaldırılmış, yerine Çin mimarîsinin özelliklerini taşıyan “Tapınak
Minare” yerleştirilmiştir. Bu heykel kaldırılmadan önce martın yirmi, yirmi bir ve yirmi ikinci akşamlarında bozkurt heykeli önünde ateşler yakılıyormuş. Millet birkaç kilometre uzaklıktaki Kızıl Tapınakta sol elinde mum yakıp sağ eliyle Kızıl Dağdaki bozkurta benzer şekilde işaretler yaparak itikadını ifade ediyormuş. Bu bölgede mart ayının üçüncü haftasında dünyaya gelen erkek çocukların hepsine Noruz adını koyarlarmış. Böylece millet, Noruz ismindeki birinin doğum yerini, doğum gününü kolayca anlıyormuş. Noruz ismindeki kişiler, kendilerini „Adım Noruz, eski Urumçiliyim.‟ diye tanıtırmış.”3 Uygur Türklerinde Nevruz ile ilgili söylenmiĢ ve günümüzde de kullanılmaya devam eden bazı atasözleri Ģöyledir:
Müslüman olanı diye bilirim. Urumçi etrafında yaşayan Uygur Türklerinin buradaki tarihi
Nevruz geldi mi kış gelmez Mizandan (sonbahardan) sonra yaz gelmez.
2
ZĠYAĠ (ALĠMU MAĠMAĠTĠ) DR. ALĠMCAN, Eski Türk (Hun) Ġnançlarına Göre YılbaĢı Kutlamaları, KardeĢ Kalemler(3. Sayı), Mart 2007.
3
GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 25, Sayı 2 (2005) 183-199
35
Tanrı Dağıda kar buzu Nevruzda da gürürsen gibi. Nevruzu görmüş gibi Tenleri yumuşamış. Nevruz, bağımsızlıklarını kazanan Türk Cumhuriyetleri baĢta olmak üzere Türk Dünyasında coĢkuyla ve büyük bir özenle kutlanmaktadır. Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan ile Rusya Federasyonu bünyesindeki Tataristan 21 Mart Ergenekon/Nevruz Bayramı'nı "Milli Bayram" olarak ilan etmiĢlerdir. Yıllardır sönmeden yanan Nevruz ateĢi, gelecekte de kıvılcımlarıyla tutuĢturduğu binlerce kalbi ve ruhu ısıtmaya devam edecektir.
36
AZERBAYCANDA NEVRUZ Müzəffər ABASOV Ulu ecdadlarımız ilkin-ibtidai çağlarda gündüzle gecenin eĢitlenmesini,gök gurlamasını, yıldırımın çakmasını,yağmurun, karın yağmasını, birden-bire her yanın dumana bürünmesini, havaların derecesinin
gah
isti,
gah
soyuk,
olmasını
vs.
doğadakı
dondurma bu
tür
değiĢmələri, baĢ vermeleri mucize hesap etmiĢler. Onlar doğada baĢ veren olayları öz isteklerine uygunlaĢtırmak, hatta itaat ettirmek namine
Doğrudan baharın, yazın, bununla hem de
çeĢitli önlemlere el atmıĢlar. Bu önlemler zamanı
yeni çiftlik yılının baĢlanması Ģerefine büyük
görülen iĢler ve bu iĢlerin ahengine, ritmine uygun
kutlama ile her yıl kutlanan Nevruz bayramı,
olarak avazlanan sesler – nağmeler vahdetde git-
sözsüz ki, birden-bire baĢlanmır. ġöyle ki, ulu
gide stabilleĢmeye, bütün halda ayine, mesarime,
ecdadımız çevresindeki diğer olay ve prosesler
nihayet, bayrama dönüĢmeye baĢlayır.
gibi yılın mevsim, ay, günlerinin mezmunundaki mahiyyeti ayrıcadeyerlendirmiĢ, elametlerine, arz etdikleri
özelliklere
göre
onlara
adlar
da
verilmiĢdir. Örneğin, Ģubatın son ve martın ilk iki ongünlüğü Boz ay, Aprel(nisan) – leysan, May – ağlar-gülər,
Ġyun(haziran)
–
vaynənə,
Ġyul(temmuz) – qorabiĢirən, Avqust(ağustos) – quyruqdoğan, elqovan, Sentyabr(eylül) – solyan, Oktyabr(ekim) – elköçdü, Noyabr (kasım) – qırovdüĢən
vs.
adlanır.
Yahut
ne
için
avqust(ağustos) ayına hem quyruqdonan, hem de quyruqdoğan ay deyilir. Danılmaz hakikatdır ki, yalnızca eskilerde değil, Ģimdi de Azerbaycan köylüsünün
çiftlik
hayatında
ekinçilikle,
hayvandarlıkla yanaĢı, koyunçuluk da önemli yer tutur. Koyunçunun öz koyun çiftliğini kıĢda
Azerbaycan Özel Üniversitesi Ġktisat ve Ġdarecilik Bölümü 3. Sınıf Öğrencisi.
aranda(ovada), yayda yaylada tutması da makul
37
sayılan haldır. Amma bu da var ki, ağustos ayının beĢi ilə onu arasında yayla çimenine gözle görünmeyecek derecede nem, çiy deyir. Bu çimeni otlayan kuzuların dudakları aynı nemden, çiyden yara
dökür.
Sözsüz
ki,
eski
koyunçunun
yetkisinde Ģimdi ki takvim yokdu ve o, deyilen zamanı bilmesi için zaman-zaman sınavlardan geçirdiyi tecrübesine arkalanırdı. O, kesilmiĢ koyunun kuyruğundan bir parça alıp sininin içinde akĢamdan ayaza koyur. Sabah kalkıp bakır. Eğer sinideki kuyrukda donma elameti varsa, demek ki, yere kuzuların ağzına yara sala bilecek çiy gelmiĢ. Kuzuları zamanıdır.
yayladan Bu
arana(ovaya) nedenden
de
indirmek ağustosa
“quyruqdonan ay” deyilir. Ayın quyruqdoğan adlanması ise yıldızlarla bağlıdır. ġöyle ki, ağustos ayında gök, sema geceler çok aydın, açık olduğundan kuyruklu yıldızlar da görünür. Bu nedenle ağustos ayı hem de “quyruqdoğan ay” adlanır. Yılın mevsimlerine de ilgi böyledir. Bu ilgi öz eksini bir el söylenmesinde de korumuĢtur: Üçü bizə yağıdı(düşman),
Üçü cənnət bağıdı, Üçü yığıb gətiri, Üçü vurub dağıdı. Yılın dört mevsimini seciyyelendiren bu örnekde, göründüyütek, yay bolluk, firavanlık, var-devlet yığıp getiren mevsim, yaz “cennet bağı”, payız olan-olmazı soldurupsoluĢduran, dağıdan, kıĢ ise “yağı”, yeni düĢman adlandırılır ve hem de aminist tasavvurla bağlı olarak canlı sayılırlar. Azər Bayramı – Kövsəc Bayramı Çok eski çağların ürünü olan hayır-Ģer (dualist)
dünyagörüĢ
adamlarda
kıĢa
Ģer,
demonoloji güçlerin emeli gibivbakmak hissleri aĢılayıpmıĢ.
Odur
ki,
bu
“yağı”nı
–
kıĢı
saymamak, ona karĢı mücadele etmek giriĢimi hele kıĢ mevsiminin baĢlanmasına bir ay kalmıĢ icra olunan hususi bir merasimde de açık-aydın görünmektedir. “Kövsəc” adı ile tanınan bu merasim
çok-çok
eskilerde
“Azər”
adlanan
38
nohtalanıb binilmesi de doğal etki bağıĢlayır. Ele “Səddə”
çok
eski
bayramı
da
zamanlarda insanların
geçirilmiĢ kıĢa
karĢı
yanaĢmalarını, kıĢdan korkmadıklarını sergileyen bir bayramdır. Nevruza ne az, ne çok, düz elli gün kaldığını bildirmek için icra olunan “Səddə” bayramında insanlar akın-akın gelip karar verilmiĢ meydana
toplaĢır.
Meydanda
büyük
bir
tongal(ateĢ) yandırılır. ToplaĢanlar el-ele tutub tonqalın çevresinde dolanır, Ģenlik geçirir, dans bayramın merasimlerinden biridir. ġimdi “Azər”
edip
bayramı ve onun diğer merasimleri, ayinleri
Azerbaycan Ģairi Nizami Gencevi “Ġskəndərmanə”
unutulsa da “Kövsəc” kaynaklarda koruna-koruna
poemasında
yaĢamıĢtır.
bayramını da böyle tarif etmiĢdir:
“Kövsəc” merasimi, adeten, kasımda – qırovdüĢən
ayda
icra
edilermiĢ.
Merasime
eylenceli
tamaĢalar
Nevruzla
gösterirler.
eĢit
Ayinlər yenidən olurdu bərpa, Ər üzü görmemiş növrəstə qızlar
örnek,
çorbalar
Evindən sevinclə dışarı çıxar.
salmıĢ,
Əllər al xınalı, üzlər bəzəkli,
yeyermiĢler.
et, Özünü
biber
katılmıĢ
gülünç
duruma
paltarının cın-cındırı dökülen bir kiĢi katıra binip
Hər yandan gəlirdi coşqun ürəkli.
meydana çıkar ve elinde de tüyü dökülmüĢ karga
...Hər bir qıvrım saçlı, gəlişi gözəl
korkuluğu
Ayaq yerə döyər, şappıldadar əl.
tutarmıĢ.
Yan-yöredekilerin
onun
üstüne soğuk su tökmelerine rağmen, o , çok
Hərə bir sərv idi, əldə güldəstə,
saymazyana
Sərv əndamlı bənzər çiçəkpərəstə.
“Sıcaktır!
Sıcaktır!”
–
deye
“Səddə”
Novruz ilə Səddə bayramlarında
katılanlar, esasen, vücuda sıcaklık veren yemekler, yağlı
olarak
Dahi
bağırarmıĢ (Y.V.Çemenzeminli) Bu merasim doğrudan kıĢ mevsimi ile bağlı olması ayinde kullanılan araçlardan da belli olur. Burada üst-baĢı cın-cındırlı kimse boĢ yere elinde tüyü dökülmüĢ karga korkuluğu tutmur. Bilindiğitek el arsında karganın “garr-garr” ötmesi onun karı – kıĢı çağırması gibi yozulur. Bundan savayı, kıĢ yılın barsız-behersiz mevsimi sayıldığı için doğup-töretmeyen, nesil artırmayan katırın onun sembol olarak alınması, nihayet,
39
Hər il qızlar bu gün axır hər yandan, Ürək arzusuna açılır meydan.
Səməni Bayramı
Yılın “yağı” mevsimi sayılan kıĢ mevsimi
Büyük çillənin en meĢhur ayini, sössüz ki,
ibtidai tasvir ve etikatlardan baĢlangıç götürmekle
“səməni” göyertmek(ekip, büyütmek) ve ondan
Ģimdinin özünde de üç hususi çilləyə bölünür.
helva piĢirmektir. Ve bilmeliyiz ki, bu, bir zaman
Birinci çillə kıĢın baĢlangıç gününden, yani aralık
doğrudan-doğruya “Səməni bayramı” adlanan
ayının iyirmi ikisinden Ģubatın evvelinedek olan
bayramın çoksaylı merasim ayinlerinden biridir.
kırk günlük zamandır. Büyük çillənin yarısı kadar
Baharı çağırmak, bununla da doğanı yeĢil görmek,
– iyirmi gün olan el arasında “kıĢın oğlan çağı” da
öz ektiği tahılın göyermesi arzusunun süni
adlanan Kiçik çillənin ömrü Ģubatın iyirmi ikisine
sembolunnu yaratmak teĢebbüsünden ileri gelen
kadardır. ġubatın iyirmi ikisindən, yılın uzun-
semeni göyertmenin tarihi ecdadlarımızın ilkin
qısalığından asılı olarak, martın iyirmi, iyirmi bir,
emek, çiftlik hayatı ile bağlıdır. YaĢayıĢını,
iyirmi ikisine kadar olan ve “Boz ay” adı ile
dolanacağını çiftlik yılının – baharın, yazın
tanınan zaman ise her biri yeddi günden ibaret
baĢlanmasında gören ulu ecdadımız tahılı süni
dört balaca çilləyə, baĢka sözle, “çilləbeçəyə”
Ģekilde, yani, ev muhitinde göyertmekle yazın tez
bölünür.
gelmesini, bununla toprağın uyanmasını, ürünün
Evvela bunu söyleyek ki, mevsimin bu tür
çimlenip büyümesi arzusunu ifade etmiĢler.
bölgüsü ve onların “çillə” adlandırılması yine eski
Sözsüz ki, burada taklidi sihir aktı aparıcıdır. Bu
tasavvurlarla bağlıdır. “Çillə” aslında “çehl”
taklidi sihrin baĢa düĢülen anlamı böyledir:
söznden olup kırk sayını bildirir ve el arsında
Ürünüm, seni evde göyertdiyim gibi, ekin
çokluk, ağırlık, çetinlik anlamında anlaĢılır.
alanımda, toprağımda da böylece göyer, büyü. Semeni helvası piĢirmek için Büyük çillənin evvellerinden baĢlayarak yaklaĢık bir santimetr hündürlüyünde göyerdilmiĢ semeni tahta çanak, yahud tahta tabakda taĢla ezir, döyüp suyunu sıkırlar. Bu suda yeddi evden alınmıĢ buğda unundan sıyıq(lapa) hamur yoğrulur. Helva piĢtikden sonra daha çok vücuda sıcaklık getiren, bununla da kıĢtan, soğuktan korkmamak
tasavvuru
yaradan,
esasen,
bu
dövüĢmüĢ edvaları elekten geçirip ona katırlar: kara istiot(biber), darçın, “mixək”, “razyana”, ceviz,
“quluncan”,
badyan,
“qulsakəmər”,
“zəncəfil”, hil. Bundan sonra helvanı doĢapla
40
karıĢtırır
ve
qoğal(poğaça),
yahut,
künde
formasında yumrulayıp evlere paylayırlar. Xıdır Nəbi ġubat ayının evvelinden baĢlayarak iyirmi
Xıdıra Xıdır deyərlər, Yoluna çıraq qoyarlar. Xıdırı saymayanın Gözlərini oyarlar –
gün davam eden Kiçik çillə kıĢın oğlan çağı
ġeklinde deyilmesi ve yahud:
sayılır. Kiçik çillə soğukluğu, boran-tufanı, saxta
Xıdır Nəbi, Xıdır İlyas,
sazağı ile özünden evvelki çilləlerden seçeilir.
Bitdi çiçək, oldu yaz –
Kiçik çillənin “Xıdır Nəbi” adlanan birinci
gibi örnekler de kanıt ola bilir.
ongünlüğü ise, genellikle kıĢ mevsiminin en sert,
Kiçik çillənin kurtatdığı zamandan yazın
çovğunlu, dondurucu zamanı sayılır ve buna hatta
ilk gününe, yani Nevruz bayramına kadar olan çağ
bu hususiyyetine göre “yalquzaq zmanı” da
“Alaçalpo”, “Ağlar-gülər”, “Boz ay” adlanır. Ayın
deyilir. El arasında kıĢ mevsimi bu “Xıdır Nəbi”
böyle adlanması onun bulutlu, yağmurlu, rüzgarlı, sıcak, soğuk – bir sözle, değiĢken olması ile bağlıdır. BoĢ yere değil ki, halk bu adlardan “Boz aya”
“Boz
ay
bozara-bozara
keçər”
de
deyirmiĢler. Buradakı “bozara-bozara”nın hem net hem de mecazi anlamı vardır. Belli olduğu üzre, “boz” dilimizde bir sıra anlamlarla yanaĢı, ayrıca hem rengi(boz paltar, korkutan, tahud soğuktan insan yüzünün boz renk alması), hem de huyu, sertliği, kabalığı(boz adam, yüzə bozarmak) ile seciyelenir. BoĢ yere değil ki, bir Azərbaycan
bildirir. “Boz ay bozara-bozara keçər” dediğinde
ata sözünde de “Xıdır girdi, qıĢ girdi, Xıdır çıxdı,
de daha çok onun sertliği kastedilir. Bunu örnek olarak getirdiğimiz aĢağıdaki el söylemesinden de
qıĢ çıxdı” deyilir. Bu zamanın “Xıdır Nəbi”(Nəbi
görmek mümkündür.
peygamber) adlanması ve bu Ģerefe icra olunan
Martda mərək(mereka, anbar)
ayinler Xıdırın yaĢıllıq, bahar velinimeti de
Yarı gərək.
sayılan Xızırla ve çoğu halklarda olduğu gibi su,
Martda havalar soğuk, karlı-donlu ola bilir. Odur
yağıĢ, çay, deniz velinimeti bilinen Ġlyasla da
ki, “Xızır Nəbi” için değildiği gibi bu ay için de:
alakasından haber verir. Bunu “Dəryada nə iĢim
Mart girdi, qış girdi,
var ki, Xırı Ġlyası da köməyə çağırım” yaxud
Mart çıxdı, qış çıxdı –
Xıdır Xıdır deyərlər,
deyilir. Bu nedenle de çiftlikçi sığırları-koyunları
Xıdıra çıraq qoyarlar –
için tedarik etdiği ot-elefin(saman) belim-samanın
örneğinin bazen
41
belli hissesini bu ay için merekde(samanlık) yedek
gelir. Sözsüz ki, eğer hava(yel) sıcak değilse, o
saklamalıdır.
zaman sualrın donu açılmaz. Havaya
sıcak
Ġlaxır(yılsonu) çərĢənbələr
gelmelidir ki, toprağın canındaki su donu erisin,
Yel(rüzgar) çərĢənbəsi. Sössüz ki, Nevruzöncesi
toprak yumĢalsın ve çiftlikçi – ekinçi bu toprağı
kutlanan
dört
ilaxır(yılsonu)
çərĢənbə
merasimlerinin, ayinlerinin zenginliği ile daha meĢhurdur. Elde-obada, köyde-kesekde hamının, her evin tentene ile kutladığı bu çərĢənbələrin her birinin ayrı-ayrılıkta farklı adları da vardır. Örnek, dört ilsonu çərĢənbənin birincisi farklı bölgelerde farklı adlarla tanınır: “Əzəl çərĢənbə”, “Müjdəçi çərĢənbə”,
“MuĢtuluqçu
çərĢənbə”,
“Toz
çərĢənbə”, “Yel çərĢənbə” vs.ÇərĢənbəyə böyle adların verilmesi onun mezmunu ile bağlıdır. Bu ilk çərĢənbədir. Yazın yakınlaĢmasını haber verir. Bu çərĢənbədə ev-eĢik his-tozdan temizlenir. Pal-
Ģumlaya(yeri kazmak) bilsin, bağban(bahçıvan)
paltarın, xalça-palazın(halı) tozu dökülür. Bu
bağdakı ağaçların dibini belleyip yumĢalda bilsin.
yüzden de bu çərĢənbə “Toz çərĢənbə” de adlanır.
Su
Sözü geden çərĢənbənin “Yel çərĢənbə” adlanması
çərĢənbəsinin ikincisi de ayrı-ayrı bölgelerde
da sebepsiz değil. Çünkü yılsonu çərĢənbənin
çeĢitli adlarla çağrılır: “Kül çərĢənbə”, Külə
birincisi doğrudan kainatın astronomik durumu,
çərĢənbə”, “Su çərĢənbəsi”, “Sular Novruzu” ve s.
doğabilimi ve fizik kanunlarına uygun bir olaydır.
ÇərĢənbənin bu adlarla tanınması, sözsüz ki,
Bu deyilenlere esasen sıcaklık ilk olarak havaya
sebepsiz değil. Ġlk çərĢənbədə havaya buğun,
çərĢənbəsi.
Nevruz
bayramının
yılsonu
sıcaklığın geldiğini bilen çiftlikçini Ģimdi daha çok bağ-bostanı, ekin-biçini düĢündürür. Bunların da kıĢ uykusundan ayılmasını, uyanmasını isteyir. Bunun için o, akĢam yandırılmıĢ çərĢənbə tonqalının
külünü
sıcak-sıcak
bağ-bostana,
ekilecek alana sepir. Sıcaklığın süni sembolunu yaratmakla üzerlerine kül septiklerinin de tezlikle oyanması, canlanması isteyini ifade edir. Yer(toprak) çərĢənbəsi. Nevruz çərĢənbələrinin üçüncüsünün “Gül çərĢənbə”, “Torpaq çərĢənbə”, “Yer çərĢənbə”, “Ölü çərĢənbəsi”, “Ata-baba günü
42
Od çərĢənbəsi. Nihayet, yılın sonuncu çərĢənbəsi Azerbaycanın her yerinde hiç bir diğer adla değil, yalnız “Ġlaxır(yılsonu) çərĢənbə” adı ile de deyilir, kutlanır. Bu çərĢənbədə doğada ve toplumda ne varsa,
hepsinin
canında
uyanma,
dirilme,
canlanma prosesi baĢa çatır. Yılsonu çərĢənbə ihtiĢamı ile özünden evvelki çərĢənbə’lerden dördünde de tonqal qalanır(ateĢ yakılır).
çərĢənbəsi” adları vardır. Bu çərĢənbədə toprağın, yerin canına
sıcaklık gelir. MeĢelerde(orman)
novruzgülü(kardelen)
baĢ
kaldırır.
Bu
yakınlıklarda yaĢayanlar, husisen oğlan, kız çoçukları, gençler gedip bu novruzgüllerinden toplayıp
çərĢənbə
honçasına
koyurlar.
Bu
çərĢənbə haftasının PerĢembe, Cuma günlerinde insanlar ölmüĢ akrabalarının kabirlerini ziyaret ederler. Bu
zaman
insanlar
evlerinde
Ģekerlemeler
piĢirirler. Mesala, “qoğal, Ģəkərbura, paxlava, badambura” ve s. bu Ģekerlemelerden ölülerinin da kabirlerine aparırlar.
Novruz falları Açar(anahtar) falı – önceden tutulmuĢ niyyetin haberverme ayini. Yılsonu çərĢənbə
akĢamı
yüreğinde niyyet tutan kes özü ile açar götürüp evlerinin yakınlığından geçen yola çıkır. Yolayrıcı olan yerde açarı sağ ayağının altına koyup bekleyir.
Yoldan
ötenlerin
konuĢuklarından
duyduğu ilk sözü aklında tutup açarı da götürerek geri dönür. Duyduğu bu sözü yüreğinde tutduğu niyyetle tutuĢdurar. Uygunluk olduğu halda, isteyine kavuĢavağına inanır. Açar niyyətin açacısı demektir. Alma(elma) falı – önceden tutulmuĢ niyyetin
43
belli elamete esaslanan haberverme ayini. Bu maksatla Yılsonu çərĢənbədə iki almadan birine
KAYNAKÇA
niĢan koyulur. Sonra niyyet tutup evdekilerden kimdense bu almalardan birini götürmesi istenilir.
~Bəhlul Abdulla, Tofiq Babayev, Məhərrəm
Eğer niĢanlanmıĢ alma götürülerse, niyet sahibi
Qasımlı
niyyetinin
Ensiklopediyası
gerçekleĢeceğine
inanır.
Ayinde
kullanılan alma mifoloji dünyagöüĢde mutluluk,
–
Novruz
Bayramı XALQ
BAYRAMI.2008
uğur, yeni hayat bahĢeden sembolu motivin
~Bələdçilər Ədalət Vəliyev, Vaqif Bəhrəmli –
daĢıyıcısıdır.
Azərbaycan Xalq Bayramları-Novruz.2011
Ayna falı – Yılsonu çərĢənbədə icra olunan fal.
~Azad Nəbiyev – Novruz.1989
Yılsonu çərĢənbə akĢamında, adeten, subay kızlar bir eve toplaĢırlar. Bir sıra diğer ayinlerle eĢit olarak, ayna falı da icra edirler. Ayinin kuralı böyledir:
bir
kurgu
kurulur
ve
Ģam(mum)
yandırılır. Evdeki diğer iĢıklar söndürülür. Aynaya yalnız Ģamın iĢığı düĢür. Niyyet tutan kız aynanın karĢısında oturur. Ġnama göre kız aynaya bir hayli baktıkda orada oğlan eksi görünür. Kız eksi görünen bu oğlana niĢanlı olacağına inanır. Cıdır(atların yarıĢ yeri) falı – Yılsonu çərĢənbə ve Nevruz bayramı günlerinin fallarından biri. Bu maksatla gençler cıdıra çıkır, at yarıĢı keççirirler. Bir kimse cıdırdakı atlardan birini gözaltı edip yüreğinde niyyet tutar. YarıĢda bu at zafer kazanırsa, yüreğinde niyyet tutan daisteğine çatacağına inanır. Ġynə
falı
–
Nevruz
bayramının
yılsonu
çərĢənbəsində su ile dolu kasaya(kase) uçlarına pamuk sarınmıĢ iki iyne salırlar. Eğer suda yüzen iyneler yıldız tarafdan bir-birine yakınlaĢsa, yüreğinde niyyet tutan isteğine çatacağıan inanır.
44
TÜRKMENĠSTANDA NEVRUZ Betül DÖNMEZ Her
milletin
geçmiĢte
ortaya
çıkıp
günümüze kadar gelen âdetleri, bayramları vardır. ġüphesiz yeryüzünde yaĢam sürdüren milletlerden en eski ve en köklü olanlarından biri Türklerdir.
Türkler,
yeryüzünün
her
bir
köĢesinde yaĢamıĢ piĢip olgunlaĢmıĢtır. Coğrafi olarak bazı kesimler birbirinden uzak olsa da geçmiĢten itibaren yaĢattığı bayramları vardır. Bu bayramlardan en meĢhur olanı hepimizin bildiği
Yenigün...) Nevruz bayramı, Hızır Nebi vb. gibi
Nevruz'dur. Nevruz, halkın en samimi duygularını
bayram ve törenlerde en karakteristik unsurlar
dıĢa yansıttığı, toprak ananın tekrar filizlenip
eski Türk inanç sisteminin atalar kültü, yer-su
bezendiği
bir
kültü, ateĢ kültü ile ilgili âdetler olup bütün Türk
içerisinde
kaybolmama,
vererek
bir
bayramdır. kahraman
Tarihin
gelgitleri
unutulmama edasıyla
savaĢı
topluluklarında ortaktır.
günümüze
ulaĢmıĢtır. Nevruz, Türklerde yılbaĢıdır ve Türk
Türklerde Nevruzla ilgili çeĢitli rivayetler
topluluklarında çeĢitli adlar almıĢtır. ( Nevruz,
vardır. En önemli rivayet ise bugünün Ergenekon
Noruz, Navrız, Ergenekon, Bozkurt, Çağan,
günü oluĢudur. Ergenekon Destanı'nı Ebulgazi Bahadır Han Ģu Ģekilde dile getirmiĢtir: " Türk illerinde Köktürk oku ötmeyen, Köktürk oku ulaşmayan yer yoktu. Bütün kavimler birleşerek,
Köktürkler'den
öç
almak
için
yürüdüler. Türkler çadırlarını, sürülerini bir yerde topladılar; çevresinde hendek kazdılar, beklediler. Düşman geldi. on gün vuruştular. Köktürkler üstün geldi... Köktürk hanı İl-han'ın oğlu çoktu. Savaşta hepsi öldü. " "Kıyan/Kayan" adlı küçük bir oğlu vardı. O yıl evlendirmişti. İl-han'ın "Negüş/Tukuz" adlı bir de yeğeni vardı. Bu ikisi bir yerdeki
Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ÇağdaĢ Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi.
kişilerin eline düşmüşlerdi. On gün olduktan
45
sonra bir gece ikisi kadınlarıyla birlikte atlanıp kaçtılar. Yurda geldiler. Düşmandan kaçıp gelen dört maldan ( deve, at, öküz, koyun) çok buldular. Eğer İl'e varalım desek; dört taraftaki illerin hepsi bize düşman. İyisi odur ki dağların içinde insan yolu düşmez bir yer izleyip oturalım deyip dağa doğru sürülerini sürüp gittiler. Geldikleri yoldan başka yolu olmayan bir yere vardılar. O da öyle bir yoldu ki bir deve,
içtiler, derisini giydiler. O yere Ergenekon adını koydular.
bir at bin güçlükle yürürdü. Eğer ayağını yanlış bassa parça parça olurdu. Vardıkları yerde akar sular, çeşmeler, türlü otlar, meyveli ağaçlar, Türlü türlü avlar vardı. O yeri görünce Tanrı'ya şükür kıldılar. Hayvanlarının, kışın etini yediler, yazın sütünü
Burada bu ikisinin çocukları çoğaldı. Kıyan'ın evladı çok oldu. Nöğüş/Tukuz'un ki ondan daha az oldu. Kıyan'ın çocuklarına Kayat/kıyat deiler. Tukuz çocuklarına iki ad koydular. Bir niçesine Tukuzlar deiler. Bir niçesine Türülken dediler. Çok yıllar bu iki kişinin çocukları
Ergenekon'da
kaldılar.
Enine
boyunauzayıp yayıldılar. Dört yüzyıl sonra Ergenekon'da kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldı ki sığmadılar. Bu sebepten bir yere toplanıp oturup konuştular. Dediler ki, atalarımızdan işittik Ergenekon'un dışında geniş yerler, güzel yurtlar olurmuş. Bizim yurdumuz eskiden o yerlerde imiş... Dağların arasında yol izleyip bulalım. Göçüp çıkalım. Her kim
bize
dostum
derse
onunla
görüşelim.
Düşmanlarla güreşelim dediler. Hepsi bu sözü beğenip çıkmaya yol izlediler, bulamadılar. O zaman bir demirci dedi ki: Burada bir demir madeni var. Yalın kata benziyor. Şunun demirini eritsek bir yol olurdu. Varıp o yeri
46
Mahtumkulu
eserlerinde
konu
etmiĢtir.
Mahtumkulu nevruzu içtenlikle anlatmıĢtır. Nevruzname geleneğinin Türkmenlerde de görüldüğü Mahtumkulu Firaki'nin eserlerinden anlaĢılmaktadır. nevruznamesinde
Mahtumkulu Nevruzu
Ģöyle
bir tasvir
etmiĢtir: "Gelse novruz aleme, reng kılar cahan peyda, Ebrler avaz urup, dağ kılar duman peyda,
gördüler. Bu sözü de beğendiler. Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler. Dağın
Bicanlar cana gelip, açarlar zıban peyda,
üstünü,
Göğermedik gayalar, göğerib zovan peyda..."
arka
yanını,
beri
yanını
böylece
Türkmenistan'da nevruz hazırlıkları bir
doldurduktan sonra yetmiş deriden körük yapıp hafta
yetmiş yerde kurdular. Ateşleyip körüklediler. Tanrı'nın gücü ile ateş kızdıktan sonra
önceden
baĢlamaktadır.
Evler
temizlenmekte, yeni elbiseler alınmaktadır. Özel
demir dağ eriyip akıverdi. Yüklü deve çıkacak
olarak
kadar yol oldu. O günü, o ayı, o saati belleyip
arasında; Türkmen çöreği, külçe, yağlı piĢme,
dışarı çıktılar.
bovursak, koko, çovdur pidesi, noybalı eriĢte,
O günden beri yeni yılın başladığı gece Köktürkler'de adettir. O günü bayram sayarlar".
çokça
bulamaĢ,
yiyecekler
Türkmen
hazırlanır.
palovu
Bunlar
sayılabilir.
Türkmenlere göre nevruz ne kadar çok yiyecekle
Türkler bu güne çok sevindiler. Yenigün
karĢılanırsa, o denli iyi geçeceğine inanılır.
diye çıkıĢlarını bayram ilan ettiler. Bundan sonra
Bayram boyunca bu yiyecekler aile fertleri
artık her yıl Yenigün diye demir ayini yapmayı
tarafından
âdet haline getirdiler.
edilir.Ayrıca Nevruz özel yemeğine "yedi taham"
tüketilir
ve
misafirlere
ikram
Nevruzu kutlayan Türk topluluklarından biri
hiç
Ģüphesiz
Türkmenistan’da
yaĢayan
Türkmenlerdir. Türkmenler Nevruzun kutlandığı ilkbahara çok önemli anlamlar yüklemiĢlerdir. Gelinler için ilkbaharın Ģahaneliğini, yaĢlılar için geçmiĢ günlerin yadedildiğini, gençler için uçsuz bucaksız
günleri
ifade
eder.
Çocuklar
ise
ilkbaharın tatlı yağmurları altında oynamakta ve atalarından miras kalan türküleri söylemektedirler. Nevruzu
meĢhur
Türkmen
Ģairi
47
adı verilmektedir. Türkmenistan'da "Semeni" ( Sümelek, Semelek) Nevruzun simgesi haline gelmiĢtir. Semeni hazırlığı binlerce yıl öncesine dayanır. Semeni hazırlamanın bir baĢka özelliği de buğday tanesinin yedi günde yetiĢtirilip, beĢ santim
uzunluğuna
gelmesini
sağlamaktır..
Buğdayın yetiĢen kısmı yedi kere yıkanır, sokuda(tahıl dövmeye yarayan tas dibek, çukur taĢ) ezilerek yedi gün boyunca beklemeye bırakılır. Semeni piĢiren ev halkı yetiĢtirilen buğdayın üç dört tanesini bir iple bağlayıp Nevruz
verilen önemin fazla olduğunu gösterir. En meĢhur bilmece Ģöyledir: "Ekiminizi yaş gördüm, Tuzsuz pişmiş aş
günü yakalarına takarlar. Cam kapta yetiĢtirilen buğday,
sofranın
ortasına
dileklerin
kabul
gördüm". Nevruz öncesi son gün Türkmenistan'da
edilmesi amacıyla konur. Semeni her aile tarafından piĢirilmez. Birkaç ev birleĢip, ortaklaĢa büyük bir kazanda buğday özüne un, Ģeker ve su ekleyerek hazırlar. Halkın eski inancına göre kaynatılmıĢ semeninin üzerinde AyĢe Fatma'nın ( Hz. Muhammedin kızı) beĢ parmağının izinin görülmesi beklenir. Eğer bu iz görülüyor ise semeninin helal ve kapağını açan kiĢinin çalıĢkan ve dürüst olduğu anlaĢılır. Semeni ile ilgili oluĢturulan bilmeceler de bu yemeğe
ateĢler yakılmaktadır ve üzerinden atlanmaktadır. Türkmenler yakılan bu ateĢe " ġaman-od" adını verirler. AteĢ üzerinden atlarken yaĢlılar, genç kızlar,
delikanlılar
tekerleme
söylerler.
(Günahımızı dökmek için şaman od üzerinden atlayalım) Nevruz'un kutlandığı yerde Türkmen çadırı kurulur (ak-öy). Türkmen kadınları dutar-gicek eĢliğinde
türküler
söyler.
Bunun
yanı
sıra
geleneksel danslarını yaparlar. At yarıĢları, horoz dövüĢleri yapılır. Bunlar Nevruz etkinliklerinin baĢlıcalarıdır. Türkmenistan'da ayrıca diğer Türk topluluklarında görülen salıncağa binip sallanma geleneği
yaygındır.
Salıncakta
sallandıkça
günahların döküldüğüne inanılır. Kız toplantıları da Nevruz etkinliklerinin en önemlilerinden biridir. Genç kızlar bir araya gelip eğlenirler, karĢılıklı
bilmeceler sorup,
türküler söylerler. Bu tür toplantı ve oyunlara "Moncukattı" adı verilmektedir. Fal amaçlıdır. Bir
48
tür
"kader
kilidinin
sergilenmektedir.
açılması"
Gençler
oyunları
Abdulhaluk Çay, " Türk Ergenekon Bayramı
buluĢmalarında
Nevruz", Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü
söyleyemedikleri kalpten gelen istek ve arzularını
Yayınları, 1993, ANKARA
Moncukattı
"Altın Asıra Girerken Türkmenistan", Şubat
oyununda
söylerler.
Söylerken
oldukça içtenlerdir. Sanki söylediklerini o kız
2000.
veya oğlan duyacak gibi Ģefkatli dile getirirler. Türkmenistan'ın bazı bölgelerinde "sövziman salmak" olarak da adlandırılmaktadır. Söylenen maniler Türklerin özelliğini sergilemekte ve Türk kültür bütünlüğünün Ģahane örneklerindendir: "Başladı kız başladı, Suya boncuk taşladı, Şiirin yanlış okuyup, Maral yaşlı haşladı, Çıkar cennet can boncuğu". Ġnsanları heyecanlandıran
bu bir
kadar gün;
sevindiren,
Nevruz.
Onun
geliĢindeki sır nedir? Onun bu mükemmelliği neden? Kısaca söylemek gerekirse; yepyeni umutlar, taze bir gün, yeni baĢlangıçlar, gelen bahar mevsimi ile kıĢ mevsiminde uyuyan tabiatın yeniden uyanması...
KAYNAKÇA Abdulhaluk M. ÇAY, " Nevruz Türk Ergenekon Bayramı
Kökeni-Tarihi
Gelenekleri,
İleri
Yayınları, Mart 2012 Sadık TURAL, Elmas KILIÇ, "Nevruz ve Renkler", Atatürk Kültür Merkezi Yayını, 19-21 Mart 1996, ANKARA Gurbandurdı
GELDİYEV,"
Sözkonusu
Edebiyat", Kaynak Yayınları, Mayıs 2003, İSTANBUL
49
BAġKURT TÜRKLERĠNDE NEVRUZ Engin GÖRAL Nevruz Bayramı BaĢkurtlarda çok önemli bir yer tutar. BaĢkurtların geçim kaynakları tarım ve hayvancılık olduğu için tabiat olayları onların hayatlarında önemli olan unsurlardandır. BaĢkurtlarda tabiatla yaĢam o kadar iç içe bir Ģekilde gitmektedir ki tabiattaki her olay onlar için bayram olarak kutlanır. BaĢkurtların bu tabiat olaylarıyla bağlantılı olan çok sayıda bayramı ve kutlaması vardır. Bu bayramlardan bazıları “ Kisi Yil Bayramı’’, “Ulu Yıl
Bayramı’’, “Nardugan
Bayramı’’, “ Sümbüle Bayramı’’, “Kekük Seyi’’, “May Seyi’’, Bayramı’’,
“Karga
”Ayıw
Butkahı’’,
Tuyı’’,
“Ayıw
“Kuzğalak Biyiwi’’,
“Ebiyzer Sıvağı’’, “Habantuy’’, “Yıyın’’ vb. daha birçok bayram. Bu yazıda ise BaĢkurtlar’ın
Bayramı’nda
Nevruz
neler
yaptıkları
ele
alınacaktır. Nevruz bayramı BaĢkurtlar’da “Yanı yıl bayramı’’,
“yanı
yıl
baĢı’’
diye
adlarla
anılmaktadır.Nevruz bir birlik ve beraberlik sembolüdür.Nevruzda
oynanacak
oyunlar,
düzenlenecek eğlenceler hep birlikte karar verilen etkinliklerdir. Nevruzda her evde bir ziyafet verilir. Bu ziyafetlerde en önemli olan yemek ise tabağa doğranan piĢmiĢ etin üzerine, havanda dövülmüĢ haĢlanmıĢ buğday konularak yapılan yemektir. Bu yemek yapılırken aynı zamanda Ģiir de okunur: Nevruz yılın baĢıdır Buğday yemeğin baĢıdır Buğday olgunlaĢınca aĢ olur OlgunlaĢmazsa 1taĢ aĢ olur Yılın baĢı iyi olsun Rızıkları helal olsun Ekinler iyice olgunlaĢsın!
Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ÇağdaĢ Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü 2. Sınıf Öğrencisi.
Kazanları taĢsın!
50
Günlere huzur versin Ġller emin olsun Nevruz sabahında bütün çocuklar ve gençlererkenden
köydeki
yaĢlıları
gezer.Bu
Ģekilde her eve uğrarlar ve uğradıklarında ev ahalisi ile selamlaĢıp büyüklerin hayır dualarını alırlar. Uzaktaki akrabalarda unutulmaz, onlar da ziyaret edilir. Onlarında hayır duaları alınır. Bu bir ritüel olarak bağlılıkla yapılır. Yapılmaması durumunda
hiçbir
zaman
mutluluğun
bulunamayacağına dair Nevruz’da okunan bir Ģiir
hayır dualarının alındığındaysa onları güzelliğin ve mutluluğun beklediği öğütlenir.
de vardır: Kim nevruzda ihtiyarları
Nevruz geldi, büyüklerine
Ziyaret etmez
Gir, görüp çık!
O kiĢinin kapısından
Her birini kutlaya kutlaya!
Mutluluk girmez
GörüĢüp çık
Nevruzda unutan
Her birine hediye ver
Büyükleri
Ver sadaka
ĠĢe yaramadan sağa sola
Cennet olur geleceğin
Savrulur.
Hey, inĢallah!
Bunun yanı sıra büyüklerinziyaret edip Nevruz’da büyüklere saygıyla ilgili baĢka Ģiirlerde okunur: Büyüklerden al fatiha Al teĢekkür Kaygı görmeden yaĢarsın Hep rahat Ana-baba duası Canını paklar Aile duası Canını saklar
51
Nevruz bayramında bu gelenekler dıĢında düzenlenen baĢka eğlenceler de vardır. Bunlar arasında at yarıĢı, güreĢ, kız kovalama gibi muhtelif yarıĢlar ve oyunlar yer alır. Bunların yanı sıra nikâh törenleri de Nevruz’a denk getirilmeye çalıĢılır. Nevruz’da kız isteme ile ilgili Ģiir örneklerinden biri Ģöyledir: Rica sözüm var size Kızını ver sen bize Sevap olur o size Nevruz olsun mübarek Nevruz dileğinde bulunup ev ev gezenler
Güzel boyun uzayınca
evlerden yemek yapmak için evlerden tereyağı ve
Babam verdi cahile
para isterler. Buna da “Nevruz hakkı’’ adını
Cahil yiğit sayılır
verirler. Bunu toplarken ise mani okurlar:
ġeytandan daha yamandır
Agıdil boyu hep ağaç
Âlimler gibi
Yaprakları çok seyrek
Benzer kızıl elmaya
Yemeğe katacak yağ gerek
Âlim yatsa uykuya
Nevruz mübareği var Nevruz hakkı bir altın Etrafına bakınma Bakarsan, ver iki altın Nevruz mübareği var
Verilen
bu
“Nevruz
hakkı”
yetersiz
görünür ve toplayan gençleri tatmin etmezse yine bir mani ile bu durum dile getirilir: Ey Zeynulla, Zeynulla Tereyağı yiyor molla Getiriniz ne varsa Nevruz mübareği var
52
BaĢkurtlarda
bulunan
Nevruz
Ģiirleri
arasında diğer Türk boylarında da var olan “Nevruz Beyti’’vardır. Bunların ortak noktaları ise bitiĢlerinin ortak olmasıdır.Bu ortak cümleler ise “Nevruz mübareği var’’, “Nevruz olsun mübarek’’ olmasıdır. Bu örnekler Ģunlardır: Havadan uçar bin kaz Bininin baĢı bir kaz Açılır muharrem yaz Nevruz mübareği var
Nevruz diyor, biz geldik Kutlu cemalini gördük Aziz dualar kıldık Nevruz mübareği var…
Zikreder Allah’a Nevruz zamanı geldiğinde yörenin en güzel ve akıllı kızlarından biri seçilir ve bu kıza “Nevruzbike’’ denir. Bu kıza yeni yılda yazın nasıl
geçeceği
ile
ilgili
sorular
sorulur.
Nevruzbike bu sorularla ilgili yorumlar yapar. Bu yorumlarda yazın iyi geçeceği ile ilgili yorumlar olur. Bu yorumlar ile yaĢlıların gönüllerini hoĢ eder ve onlarda kıza “Yorumların gerçekleĢsin, Nevruzbike’’ diyerek hayır duada bulunurlar. Türk Dünyasının genelinde görülen ateĢ yakma kültü BaĢkurt Nevruz gelenekleri arasında da yer alır. BaĢkurtlarda insanlar milli kıyafetleri giyer
ve
sokaklara
çıkarlar.
Nevruz
için
samandan büyük bir kukla yapılır. Gövdesi çeĢitli püsküllerle süslenir. Ve en son olay olarak dilekler dilenir ondan sonra bu kukla yayılır.AteĢ yakma kültünü bu Ģekilde devam ettirirler.
53
Nevruz olsun mübarek… Akidil boyu hep ağaç Yaprakları çok seyrek
Güzel kızın suçu yok
Yemeğe katmaya yağ gerek
ġakirtlerin azığı ok
Nevruz mübareği var…
Bir öpenin suçu yok Nevruz olsun mübarek…
Nevruz hakkı bir altın Etrafına bakınma
Ah-var, çok güzel kızlar
Bakarsan, ver iki altın
Görsen, yüreğin sızlar
Nevruz mübareği var…
Beyit söylüyoruz biz Nevruz olsun mübarek…
Ġn bacım, in bacım Ġnip ayakkabı giy, bacım
Ġnanmayan kızlara
Nevruz hakkı ver, bacım
Sözde usta olurlar
Nevruz mübareği var…
Hile gibi gelir size Nevruz olsun mübarek
Havada sinek uçar Bu evde çoktur kızlar
Kızma sen bizlere
Onları görünce, içim sızlar
Biz söylüyoruz sizlere
Nevruz mübareği var...
Biz geldik kız gözlemeye Nevruz olsun mübarek…
Bülbül öter Tuti kuĢu Ģeker çiğner
Güzel imiĢ anası
Guguk, karga izi kaynar
Nasıl acaba çucuğu
Nevruz mübareği var
Varıp görüp bakası Nevruz olsun mübarek…
Ey Zeynulla, Zeynulla Tereyeğı yiyor molla
Yürümez idim, mal olsa
Getiriniz ne varsa
Daha güzel yar olsa
Nevruz mübareği var..
Çalar idim, yay olsa Nevruz olsun mübarek…
Güzel olsun çocuğunuz Ona iyi bakın Yaman gözden sakınınız
54
Çalardım, el olsa Kaçardım, yol olsa Kızı güzel olsa Nevruz olsun mübarek… Güzel imiĢ çocuğu Ne yapıp almalı Gelse bize faydalıydı Nevruz olsun mübarek… Rica sözüm Ģu size Kızını ver sen bize Sevap olur o size Nevruz olsun mübarek… Ağam, iĢin baĢarılı olsun Malın mülkün bol olsun Bizim söylediğimizi gör Nevruz olsun mübarek…
KAYNAKÇA Kolektif, Ansiklopedisi
Türk
Dünyası
Nevruz
(Habibe
YAZICI
ERSOY,
Başkurtlarda Nevruz 259-268.syf.), Ankara, 2004.
55