ISSN 1309-3673 TED Meşale
DOSYA: EBEVEYN - ÇOCUK İLİŞKİSİNDE DENGE
SABAH KUŞAĞININ GÜLÜMSEYEN YÜZÜ: İRFAN DEĞİRMENCİ
ORHAN VELİ 100 YAŞINDA ŞİZOFRENİ TEDAVİSİNİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL: DAMGALAMA
yaşam
başkanın mesajı
Çivi Yazısından E-Dergiye Geçtiğimiz Aylara Bakış Yaz Tatili İçin Öneriler Modası Geçmeyen Güzellik: Akdeniz Sakin Şehirler “Cittaslow”
YAYIN SAHİBİ Türk Eğitim Derneği İktisadi İşletmesi adına Sinan Selçuk PEHLİVANOĞLU
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Füsun OKUTAN
Orhan Veli 100 Yaşında! Ankara’ya Yeni Bir Soluk: SALT Ulus
dosya
Sabah Kuşağının Gülümseyen Yüzü: İrfan Değirmenci
sağlık
kültür-sanat
röportaj
İÇERİK YÖNETİCİSİ Beste GÜMÜŞBOĞA
Ebeveyn-Çocuk İlişkisinde Denge Helikopter Aileler Esnek Aile Özgür Çocuk Tutsak Anne
Şizofreni Tedavisinin Önündeki Engel: Damgalama Mavi At Kafe Lezzetli ve Sağlıklı Tarifler: Zümrüt Özkan’dan
YAYIN TÜRÜ Yerel Süreli Yayın PRODÜKSİYON Zeta Tasarım ve Dış Ticaret Ltd. Şti. Arjantin Cad. Borazan Sok. No:13/A G.O.P. / Ankara T: 0 312 466 86 96 F: 0 312 466 96 86 info@zetatasarim.com.tr www.zetatasarim.com.tr KATKIDA BULUNANLAR Sevinç ATABAY, Zerrin KOYUNPINAR, Doç. Dr. Haldun SOYGÜR, Serap BİLGİÇ, Dr. Zeki PEHLİVAN, Dr. Özgür BOLAT, Sibel ERENTAY, Seçkin ÇİFTÇİ
YAYIN TARİHİ Haziran 2014 YÖNETİM YERİ
Kitap Raflarından Bilim Teknik Eğlenceli Bilim Çocuklarınızın Ödev Yapmasını Kolaylaştıracak 10 İpucu
TED’den
bilgi dağarcığı
Türk Eğitim Derneği İktisadi İşletmesi TED Ankara Koleji Vakfı Okulları İncek Yerleşkesi F Blok Bilim Merkezi Taşpınar Köyü Yumrubel Mevkii Gölbaşı / ANKARA T: 0312 489 85 90 F: 0 312 489 85 86 www.ted.org.tr
TED’den Haberler Kampus: TEDÜ TEDMEM Okullarımızdan Nasıl Meşale Olunur? Gelecek Sayı İçin...
OKUR ÖNERİLERİ ve YORUMLARI İÇİN info@ted.org.tr Yazıların hukuki mesuliyeti röportaj sahiplerine ve yazarlarına aittir.
ISSN 1309-3673 TED Meşale
Selçuk Pehlivanoğlu Türk Eğitim Derneği Genel Başkanı
Türk Eğitim Derneği Ailesinin Değerli Üyeleri, Türk Eğitim Derneği, her geçen gün belirlediği yeni hedefler, yenileşme çalışmaları ve yol haritası ile faaliyetlerini sürdürmektedir. Tüm bunları gerçekleştirirken, siz değerli üyelerimizle tam bir iletişim ve etkileşim içinde olmak en büyük arzumuzdur. İletişim ve bilgi teknolojisindeki gelişmelerle, yeni hizmet ve iletişim biçimleri hayatımızda daha çok yer almaya başlamıştır. E-ortamların zihinsel boyutta gerçek bir güç ve önemli iletişim araçlarından biri olmasından hareketle, TED Meşale dergimizi bu sayıdan itibaren sizlere e-dergi olarak sunuyoruz. Çalışanından, öğrencisine, mezunundan,
velisine kadar tüm TED ailesi üyeleri arasındaki bağ ve etkileşim, e-dergimiz ile artık daha hızlı ve etkin bir biçimde yaşama geçirilecektir. Bilgilendirirken düşünsel dönüşüme katkı sağlayabilecek konuları farklı boyutlarıyla ele almak, dergimizin ana hedeflerinden biri. Bu nedenle, ebeveyn-çocuk ilişkisinde dengeye dikkat çeken dosya, haberciliğe dair İrfan Değirmenci röportajı, sağlıklı çocuk yemekleri, çocuklara ödev yaptırmanın püf noktaları ve eğlenceli bilim gibi güncel ve faydalı konu başlıkları ele alındı. Daha çok iletişim ve etkileşim sağlamak ve daha sıkı bağlar kurmak için hep birlikte, el ele.
BAŞKANIN MESAJI
1
yaşam
ÇİVİ YAZISINDAN E-DERGİYE M.Ö. 5000’ler Hayvan kemiklerinden yapılmış gereçler tabletlere resim yapmak için kullanılmaya başlandı.
M.Ö. 3. Yüzyıl Bugün kullanılan kâğıdın atası sayılan selülozdan yapılma kâğıt Çin’de üretildi. Aynı dönemde ipek üstüne renkli çiçek desenleri basmaya yarayan ahşap kalıplar kullanıldı.
M.Ö. 4000’ler Mısırlılar hiyeroglif adı verilen resimyazı sistemiyle yazılı kaynaklar ürettiler. Aynı zamanda papirüs denilen kâğıdı üretmeyi başardılar.
M.Ö. 2. Yüzyıl Bergama yakınlarında icat edilen Parşömen adlı hayvan derisinden üretilmiş yazı yüzeyi yaygın olarak kullanılmaya başlandı.
M.Ö. 3000’ler Sümerler, ses değeri olan işaretleri tabletlere kazıyarak bugünkü anlamda yazıyı icat ettiler.
M.Ö. 1. Yüzyıl Roma Senatosu, siyasi gelişmeler, savaşlarla ilgili haberler, toplumsal olaylar gibi haberlere yer veren; metal veya taş üstüne 2.000 adet basılarak imparatorluğun çeşitli köşelerine dağıtılan Acta Duirna’yı yayınlamaya başladı. Acta Duirna, tarihteki ilk gazete sayılıyor.
M.Ö. 1000’ler Mürekkep kullanılarak yazı yazmaya yarayan ilk gereç olan kamış kalem icat edildi.
8. Yüzyıl Çin’de günlük politik ve yerel haberlerden oluşan ve bilinen ilk resmi gazete örneği olan Kaiyuan Za Bao yayınlandı. Gazete ipek üzerine elle yazılarak hazırlanıyordu.
YAŞAM
2
1300’ler Avrupa ahşap baskı kalıplarıyla tanıştı.
1849 Türkiye’nin ilk dergisi olan Vekayi-i Tıbbiye yayın hayatına başladı.
1450 Guttenberg metal kalıplarla baskı tekniğini geliştirerek modern matbaa makinesini icat etti. Bu makine ile ilk basılan kitap İncil’di.
1990’lar İnternetin yaygınlaşmaya başlamasıyla elektronik yayıncılık kavramı doğdu.
1605 Kâğıda basılan ilk haftalık gazeteler yayın hayatına başladı. Antwerp’te (Belçika) yayınlanan Nieuwe Tijdinghen bu türün ilk örneği kabul ediliyor.
2006 TED Meşale’nin ilk sayısı çıktı.
1663 Bilinen ilk dergi, Erbauliche MonathsUnterredungen, Almanya’da yayınlandı.
2014 TED Meşale artık e-dergi :))
YAŞAM
3
MARQUEZ HAYATA VEDA ETTİ Yirminci yüzyılın en çok okunan yazarlarından olan Gabriel Garcia Marquez bir süredir devam eden tedavisine yanıt vermeyerek 87 yaşında, Meksika’da hayata gözlerini yumdu. 1927 yılında Kolombiya’da dünyaya gelen Marquez, çocukluğunu büyükannesinin evinde, onun anlattığı hikâyeleri dinleyerek geçirdi. Bu hikâyeler, ilerleyen yıllarda Marquez’in “büyülü gerçekçilik” akımının en yetkin örneklerini vermesini sağladı. 1940 yılında hukuk eğitimini yarım bırakarak uzun yıllar sürdüreceği gazetecilik mesleğine başlayan Marquez, 1967 yılında dünyada büyük ilgiyle karşılanan Yüzyıllık Yalnızlık’ı yayımladı. 1982 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü almasının ardından git gide büyüyen bir hayran kitlesine sahip olan yazarın kitapları 30’dan fazla dile çevrildi. İspanyolca konuşulan ülkelerde yalnızca İncil, Marquez’in ulaştığı satış rakamlarını aşabildi.
YAŞAM
4
UNESCO DÜNYA MİRASI GEÇİCİ LİSTESİ’NE TÜRKİYE’DEN YENİ KÜLTÜR VARLIKLARI EKLENDİ Kısa adı UNESCO olan Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü, 15 Nisan 2014 tarihli toplantısında Dünya Mirası Geçici Listesi’ne adaylık konusunda Türkiye’nin hazırladığı on üç dosyanın tamamını kabul etti. Böylece Türkiye’den bu listede yer alan kültür varlıklarının sayısı 51’e yükseldi. Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınan yeni kültür varlıkları şunlar oldu: Anavarza Antik Kenti (Adana), Kaunos Antik Kenti (Muğla), Korykos Antik Kenti (Mersin), Arslantepe Arkeolojik Alanı (Malatya), Kültepe Arkeolojik Alanı (Kayseri), Çanakkale ve Gelibolu 1. Dünya Savaşı Alanları (Çanakkale), Eflatunpınar Hitit Su Anıtı (Konya), İznik (Bursa), Mahmutbey Camii (Kastamonu), Ahi Evran Türbesi (Kırşehir), Vespasianus-TitusTüneli (Hatay), Zeynel Abidin Camii ve Mor Yakup Kilisesi (Mardin), Anadolu Selçuklu Medreseleri (Erzurum, Sivas, Kayseri, Konya ve Kırşehir).
KIŞ UYKUSU, ALTIN PALMİYE’Yİ 32 YIL SONRA TEKRAR TÜRKİYE’YE GETİRDİ Bu yıl 67. kez düzenlenen Cannes Film Festivali’nde en iyi film ödülü Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu adlı filmine verildi. Nuri Bilge Ceylan’ın, senaryosunu eşi Ebru Ceylan ile birlikte yazdığı filmde; Haluk Bilginer, Demet Akbağ, Melisa Sözen ve Nejat İşler gibi Türk sinemasının sevilen oyuncuları kamera karşısına geçti. Yönetmen Nuri Bilge Ceylan, Cannes Film Festivali’nde daha önce, 2002 yılında çektiği Uzak ile jüri özel ödülünü; 2006 tarihli İklimler ile FIPRESCI ödülünü; 2008 yapımı Üç Maymun ile en iyi yönetmen ödülünü; 2011 yılında çektiği Bir Zamanlar Anadolu’da ile jüri büyük ödülünü kazanmıştı. 2008 yılındaki festivalde “Ödülü, tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum” diyen Ceylan, bu yılki ödül konuşmasında “Bu ödülü Türkiye’nin gençlerine ithaf ediyorum. Geçen sene hayatını kaybeden gençlere ve ölen madencilerimize adıyorum.” dedi.
YAŞAM
5
DÜNYANIN EN BÜYÜK MOZAİK MÜZESİ HATAY’DA AÇILIYOR Yıllardır yürütülen kazılarda gün yüzüne çıkartılan mozaikler depoda kalmaktan kurtuluyor. 3 yıllık bir çalışma sonucunda açılma aşamasına gelen Yeni Hatay Arkeoloji Müzesi 5 bin metrekare mozaik sergileme alanına sahip olacak. Mevcut durumda yer darlığı nedeniyle 951 metrekarede ziyaretçi karşısına çıkarılan mozaiklerden çok daha fazlası müzenin deposunda bekletiliyordu. Ayrıca alan darlığından dolayı toprak altında yeri belirlenip sergilenemeyen eserler çıkarılıp, sergilenebilecek. Müzenin yerli ve yabancı çok sayıda ziyaretçiye ev sahipliği yapması bekleniyor.
İSVEÇ’İN ÇÖPÜ BİTTİ! Geri dönüşüm, güneş enerjisi ve daha birçok sürdürülebilir uygulamada tüm ülkelerin başını çeken İsveç, enteresan bir sorunla karşı karşıya. Elektrik ve ısınma ihtiyaçlarının büyük kısmını çöplerden elde eden ülkede çöp bitti. 250.000’in üzerinde evin elektrik ve ısınma ihtiyacını çöplerin yakıt olarak kullanılmasından sağlayan İsveç hükümeti, ülkede üretilen çöpten daha büyük kapasiteli çöp dönüştürme tesisine sahip. Bu durum da İsveç’i Norveç’ten çöp ithal etmek durumunda bıraktı. İsveç bundan böyle Norveç’ten yılda (başlangıç olarak) 80.000 ton çöp satın alacak. 9,5 milyon nüfuslu ülkede çıkan atıkların yalnızca %4’ü geri dönüşmez durumda. Vatandaşların geri dönüşüm konusunda bu denli duyarlı olması da İsveç’in yakıt olarak kullanabileceği çöpün tükenmesindeki ve komşu ülkelerin çöpünü geri dönüştürür hale gelmesindeki ana etken. (www.yesilist.com)
YAŞAM
6
TARİHTE BİR İLK: AVRUPA KUPASI FİNALİNDE İKİ TÜRK TAKIMI KARŞI KARŞIYA GELDİ
PİCASSO’YA REKOR FİYAT
Alanında dünyanın en büyük organizasyonu olan FIBA Avrupa Kadınlar Ligi’nde Türkiye’yi temsil eden Galatasaray Odeabank ile Fenerbahçe, büyük bir başarı örneği sergileyerek finale yükseldiler. Galatasaray Odeabank, Rusya’nın Ekaterinburg kentinde oynanan final maçında geçen yılın da finalisti olan Fenerbahçe’yi 58-69 yenerek Avrupa şampiyonu oldu. Turnuva boyunca yenilgi yüzü görmeyen Fenerbahçe, ilk yenilgisini final maçında aldı. Galatasaray Odeabank, FIBA Avrupa Kadınlar Ligi kupasını ülkemize getiren ilk spor kulübü oldu.
İspanyol ressam Pablo Picasso’nun “Kurtarma” adlı tablosu, New York‘ta düzenlenen açık artırmada 31,5 milyon dolara satıldı. Sotheby’s Müzayede Evi, 20. yüzyılın en önemli sanatçılarından biri kabul edilen, çağdaşlarını ve sonraki dönemi derinden etkileyen Picasso’nun 1932 tarihli eserinin, adının açıklanmasını istemeyen bir koleksiyoncu tarafından satın alındığını duyurdu. Aynı müzayedenin bir gün önceki oturumunda Fransız empresyonist ressam Claude Monet’nin 1907’de Fransa’nın Giverny kentindeki evinin bahçesinde yaptığı “Nilüferler” adlı tablosu 27 milyon dolara alıcı bulmuştu.
YAŞAM
7
Yaz Tatili İçin Öneriler
Yaz tatili, öğrencilerin iple çektiği bir dönem. Uzun ve yorucu okul günlerinden sonra biraz dinlenmek, kışın olanak bulamadıkları isteklerini gerçekleştirmek ve yazın tadını çıkarmak onların da hakkı. Yaz tatilini eğlenceli ve verimli geçirmek için neler yapılabileceğini düşündük. Öğrencilerin yıl içindeki derslerin tekrarı ve gelecek dönemki derslere ön hazırlık için ayrılan sürenin dışında kalan zamanlarda hem eğlenmeleri hem dinlenmeleri hem de yeni bilgiler edinmeleri için seçenekler hazırladık. Matematik Köyü’nde Yeni Bir Dünya Keşfedin İzmir’in Selçuk ilçesinin Şirince köyüne 1 kilometre uzaklıkta doğa içinde 22 dönüm araziye kurulmuş olan Nesin Vakfı Matematik Köyü, yaz boyunca çeşitli çalışma gruplarına ev sahipliği yapıyor. Matematik Köyü, matematiğin, okullarda müfredatla ve sınav sistemiyle sınırlandırılmış sıkıcı yanının gerçek matematik olmadığını savunuyor. Yaz okullarında gençlere “lisede gördükleri matematiğin dışında olağanüstü güzel bir dünyanın varlığını hissettirmeyi” amaçlıyor. Lise öğrencilerini soyut düşünceye alıştıracak yöntemler üzerinde durulan programlar, Türkiye’nin dört bir yanından gelen akademisyenlerin yönetiminde, açık hava dersliklerinde gerçekleştiriliyor. Köyde ayrıca 5.000 kitaplık, özgün bir mimariye sahip matematik, sanat ve felsefe kütüphanesi bulunuyor. Yaz tatilinde yeni arkadaşlar edinirken matematiğin büyülü dünyasına girmek için Nesin Vakfı Matematik Köyü güzel bir fırsat. http://matematikkoyu.org/
YAŞAM
8
Toprakla Tanışın Kent yaşamı içinde unutulmaya yüz tutsa da toprak, canlı varlığının temel bileşeni. Toprakla haşır neşir olmak, onu tanımak, onun birazcık ilgiye vereceği devasa karşılıkları görmek unutulmaz bir yaz deneyimi olabilir. Bu yaz, varsa bahçenizde, yoksa ekilmesinde yasal engel bulunmayan bir toprak parçasında tarım alıştırmaları yapmayı deneyebilirsiniz. Anne-babanızla birlikte domates, salatalık, maydanoz, fesleğen gibi yiyeceklerden süs bitkilerine, hatta ağaçlara kadar canınızın istediği tohumu toprakla buluşturun. Kitaplardan ve internetten edindiğiniz bilgilerle ektiğiniz tohumun sizden ne tür bir ilgi beklediğini öğrenebilirsiniz. Her gün toprağa su vermenin, bir süre sonra ektiğiniz tohumun size cevap verdiğini görmenin tarifsiz bir mutluluk sağlayacağını göreceksiniz.
Aileniz, Doğa ve Siz Doğayla iç içe vakit geçirmenin en güzel yollarından biri de “uygarlığın” henüz girmediği bir yerde kamp yapmak. Elektrikten uzak, yaban yaşamının içinde geçirilecek birkaç gün ve bu günlerde ihtiyaçlarınızı doğrudan doğruya doğadan elde etmeye çalışmak size farklı heyecanların kapılarını açacaktır. Ailenizle birlikte, yalnızca sırt çantanıza sığacak, uyku tulumu, su, basit yiyecekler ve uygun kıyafetlerle kendinizi doğaya bırakmanın tadını bir kez aldığınızda bu tutkudan vazgeçemeyeceksiniz. Bu deneyimin aynı zamanda doğayla uyuyumlu yaşamayı öğreteceğinden emin olabilirsiniz. Unutmayın, anne-babanızla birlikte çetin koşulların üstesinden geldiğinizi görmek aile bağlarınızı da güçlendirecektir.
Müzeler Yaz Tatili Yapmıyor Topraklarımız üzerinde bin yıllardır iz bırakmış tarih ve sanat birikimi ülkemizin çeşitli köşelerindeki 300’ün üzerinde müzede ziyaretçileri bekliyor. Geçmiş uygarlıkların izini sürmek, insanı çok boyutlu bir bakış açısıyla tanımak, sanatın serüvenine tanıklık etmek için müzeler sizi bekliyor. Bulunduğunuz şehirdeki müzeleri gezmekle yetinmeyip, tatil için gittiğiniz beldelerde de müzeleri ziyaret edebilirsiniz. Eski olana bakıp yeni şeyler keşfetmek için büyük bir fırsat olan müze ziyaretleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Müzekart uygulamasıyla oldukça ekonomik bir etkinliğe dönüşüyor. http://www.muzekart.com/
Boş Zamanlarınızda Kitap Okumayın! Kitap okumak, tıpkı yemek yemek, ders çalışmak gibi kendine ait zamanı olan bir etkinliktir. Dolayısıyla kitap okunan zamanlar boş zamanlar değildir. Kitap okumaya zaman ayırın. Sözcük dağarcığınız genişledikçe düşünme yeteneğinizin geliştiğini, olaylara çözüm üretmekte daha az zorlanacağınızı fark edeceksiniz. Edebiyatın geniş dünyasında yol aldıkça içinde yaşadığımız dünyayı daha yakından tanıyacak, hayata biraz daha hazır olacaksınız. Kitapları okumakla kalmayın, okuduğunuz kitaplar hakkında arkadaşlarınızla, ailenizle konuşun, hatta kitaplar hakkında notlar alın. Notlarınızı sosyal medyada paylaşabilir, beğendiğiniz kitapların daha fazla insana ulaşmasını sağlayabilirsiniz.
YAŞAM
9
Akdeniz, Eski Dünya’nın en önemli kültür havzalarının başında geliyor. Amerika’nın Avrupalılarca keşfine kadar ticaretin kalbi bu bölgede atıyordu. Keşiften sonraki dönemlerde de önemini koruyan Akdeniz’de yer alan adalar bugün turizmin gözbebeği konumunda. Doğal güzellikleri, yerel lezzetleri ve tarihi mirası ile Akdeniz adaları her gün dünyanın dört bir yanından turistleri ağırlıyor. Seda Özbulut’95 TED Meşale’nin bu sayısında bu adalardan dördüne ilişkin izlenimlerini bizlerle paylaştı.
ibiza
İspanya’nın dünyaca ünlü adasında beyaz ince kumlar, berrak masmavi deniz, kırmızı begonviller ve yeşil bitki örtüsü ile tüm renkler aklınıza kazınsa da, Ibiza denince akla ilk gece hayatı geliyor. Koruma altına alınmış tarihî mekânların da bulunduğu ada, plajları ve partileriyle ünlü. Bora Bora Plajı bunlardan en uzun olanı. Hiç uyumayan bu ada, son moda restoranları, sabaha kadar açık diskoları ve kulüpleri ile tüm dünyanın akın ettiği bir eğlence merkezi. Ibiza’nın yerel mutfağı tipik Akdeniz mutfağı. Zeytinyağının bolca kullanıldığı yemekler, “tapas”lar, deniz mahsulleri ve İspanya dediğimiz zaman akla ilk gelen ‘paella’ adada tatmanızı önereceğimiz yemeklerin başında geliyor. İbizalıların dünyanın en güzel gün batımını izleyebileceğinizi iddia ettikleri Cafe Del Mar ise dünyaca ünlü isimlerle karşılaşabileceğiniz şık ve nezih bir mekan.
Capri İtalya’nın Sorrentine yarımadası açıklarında, Napoli’den 50 km uzaklıktaki bu ada için “cennetten bir köşe” desek abartılı olmaz. Birçok filme doğal set olan bu ada, kayalıkları, Akdeniz bitki örtüsü içindeki villaları, yılan gibi kıvrılan antik Roma patikaları, yemyeşil tepeleri ve mağaraları ile insanın ağzını açık bırakıyor. Adanın tamamı 11 kilometre. Oldukça küçük bir ada. İki tane yerleşim yeri bulunuyor adada: Capri ve Anacapri. Epey dik bir yamaçta bulunan Capri’nin her noktasından müthiş manzaralar görmeniz mümkün. Özellikle Maksim Gorki’nin sürgün yıllarına ev sahipliği yapan Via Krupp’a ve dünyaca ünlü kayalara, Faraglioni’ye hayran kalacaksınız. Anacapri biraz daha yüksekte ve Capri kadar popüler olmasa da orada da renkli ve keyifli lokantalar, oteller ve dükkanlar var. Anacapri’de bulunan Mavi Mağara’ya yani Grotta Azzurra’ya girmenin tek yolu ise küçük sandallar. Emsalsiz Grotta Azzurra’da güneş ışınlarının yansımalarının yarattığı mavi renk, mağaraya ismini veriyor. Capri’ye yolunuz düşerse kendinize meşhur Capri sandaletlerinden ve tüm dünyaya ihraç edilen Capodimonte porselenlerinden almadan dönmeyin.
YAŞAM 11
Malta Akdeniz’in tam ortasında bulunan Malta aslında tek bir ada değil, beş adadan oluşan bir takımada. Adaların toplam yüzölçümü 316 km². En büyük adası Malta adası. 400 bin nüfusa sahip olan adaya yaz aylarında yaklaşık 1,5 milyon turist akın ediyor. Malta, benzersiz iklimi, temiz sahilleri, denizaltı güzellikleri, M.Ö. 5000 yıllarına ait tapınakları ve ortaçağ yapıları ile Akdeniz’de görülmesi gereken adaların başında geliyor. Adanın genelinde hiç orman yok. Var olan ormanlar Fenikeliler zamanında gemi yapımı için kesilmiş. O yüzden Malta’ya inişte karşılaşılan kuşbakışı görüntü biraz ürkütücü. Adada sarı renk Malta taşlarından oluşan yapılar dışında tek bir yeşil alan görmenin mümkün olmadığını söyleyebiliriz. Adanın hakim mimarisi Osmanlı’dan oldukça fazla etkilenmiş. Evler ahşap veya taştan cumbalı. Malta Cumhuriyeti, son on yılda İngilizce dil eğitimi veren okul sayısının artmasıyla, dünyanın dört bir köşesinden gençlerin rağbet ettiği bir ülke haline gelmiş. Yüzyıllarca İngiliz egemenliği altında kaldığı için trafik soldan akıyor. Malta’nın otobüsleri dillere destan. Sarı otobüslerin minyatür anahtarlıkları dostlarınıza alacağınız güzel bir Malta hediyesi olur. Son olarak küçük bir bilgiyi de aktarmadan geçmeyelim: Konusu Akdeniz’de geçen pek çok film Malta’da çekiliyor.
YAŞAM 12
Hvar Adriyatik Denizi’nde, Hırvatistan’a bağlı Hvar hem doğal güzellikleri hem de Ortaçağ’dan kalma görkemli mimarisiyle görenleri büyülüyor. Adanın tepeleri çam ormanları ile kaplı. Nefis koyları, masmavi denizi, burnunuza çarpan lavanta kokusu ve taş evleri ile yaşayan bir açıkhava müzesi adeta. Nisan - Ekim arası dönem adanın sunduğu tüm imkanlardan faydalanabilmek için en uygun dönem. Gündüzü kadar gecesi de şahane olan eski şehrin Orta Çağ tarzı dar sokakları ve taş binaları ay ışığında harika görünüyor. Hvar Adası’nın çevresinde birçok küçük ada bulunuyor. Günübirlik turlarla gezebileceğiniz bu adaların en önemlileri arasında muhteşem koylarıyla ünlü Jerolim, doğal güzellikleriyle adından söz ettiren Marinkovac, sakin ve huzur dolu olmasıyla bilinen Planikovac ve yüzmek için oldukça güzel sahillere sahip olan Borovac bulunuyor. Önerimiz mutlaka bir kaya ayakkabısı almanız. Bu ayakkabılarla neredeyse hiç kum sahili olmayan Hvar’da çok rahat hareket edebilirsiniz. Yerel ızgarada pişirilen kalamarı ve Hırvat zeytinyağını tatmanızı şiddetle tavsiye ederiz.
YAŞAM 13
SAKİN ŞEHİRLER “CITTASLOW”
Yüksek hız, içinde yaşadığımız çağın en çok başvurulan, en fazla övünme konusu olan kavramlarından biri. Farklı sektörlerde ürün ve hizmet üreten markaların reklamlarında en sık duyduğumuz sözcüklerin başında hız geliyor. İletişim teknolojisinin, elli yıl kadar önce ancak bilimkurgu romanlarında hayal edilebilen bir noktaya ulaşması, bir-
çok alanda mesafelerin önemini yitirmesini sağladı. Bir yerden bir yere haber iletmek saniyeler içinde mümkün olabiliyor; dünyanın, adını bile bilmediğimiz bir bölgesinde olanları anlık olarak takip edebiliyoruz. Peki, bu yüksek hız hayatımıza neler getirdi?
GEZİ
77
Mesafelerin ortadan kalkması, dünyanın ortak gündemli, her akşam birlikte sofraya oturan, benzer eğilim ve alışkanlıklara sahip insanların yaşadığı dev bir ev haline gelmesinin önünü açtı. Bu durum, daha iyi koşullarda eğitim görmek, hastalıkların tedavi yöntemlerini keşfetmek gibi yaşamsal önem taşıyan kazanımlar sağlasa da kaynaklara erişim konusunda eşit olmayan bireylerin tüketimde eşitliğe zorlanmasına neden oldu. Tıpkı Sanayi Devrimi sonrası yaşanan ve sonu dünya savaşlarına kadar uzanan sömürgecilik süreçleri gibi. Buhar makinesinin endüstriyel üretimde kullanılması, fabrikaların kurulup gelişmesini sağlamış, üretim arttıkça hammadde, pazar ve işçi ihtiyacı o güne kadar düşünülmeyen boyutlara ulaşmıştı. Üretim, ihtiyaca veya talebe göre hesaplanmıyor, tek ölçüt kârın artırılması olarak görülüyordu. Daha fazla ve daha hızlı üretim isteği ekonomik, siyasi ve askeri açıdan zayıf durumdaki toprakların işgaline yol açtı.
rünün hem doğayı hem insanı tahrip eder nitelikte olduğunu vurgulamak üzere bir gösteri düzenledi. Dünyada geniş yankı bulan bu gösterinin ardından çeşitli ülkelerden insanlar bir araya gelerek 1989 yılında Paris’te “Yavaş Yemek Manifestosu”nu yayımladılar. Buna göre hızlı gıda üretimini sağlamak için ekosisteme verilen zararların ve üretimde çalışan insanların haklarının korunmasının yolu, yerel biyoçeşitliliği teşvik eden, geleneksel pişirme yöntemlerini öne çıkartan, organik tarımın yaygınlaşmasını sağlamak için eğitimler düzenleyen, çiftçiye üretimin karşılığını veren bir anlayıştır. Böylece hem dünyadaki farklı lezzetler tek bir yeme alışkanlığının boyunduruğuna girmeyecek hem de sağlıklı nesiller yetişecektir. Ayrıca hızlı yaşamayı bir özgürlük göstergesi olarak kabul eden anlayışa karşı “hız bizim zincirimiz oldu” ifadesiyle birey özgürlüğünün, dayatılan hıza karşı çıkmaktan geçtiği de vurgulanmıştır.
Günümüzde sömürgeciliğin kanlı yüzü bazı istisnalar dışında perdenin arkasında kaldı. Ancak hızlı üretim tutkusu canlılığını koruyor. Hızlı üretimin devam etmesi için gerekli olan hızlı tüketim ise çağımızın ciddi sorunlarından biri. Fast food olarak adlandırılan, hazırlanması ve tüketilmesi oldukça kısa zaman alan gıdaların yaşamımıza girmesi de bu sürecin bir sonucu. Aynı zamanda bu süreci besleyen, yeme içme gibi en temel ihtiyaçlar üzerinden yaşama bakışımızı şekillendiren bir olgu. Dünyanın her yerinde standart bir tat sunan, hangi malzemelerle hazırlandığı, insan sağlığına etkileri konusunda kesin bilgilerin kamuoyundan saklandığı bu yeme içme sistemi uzun süredir çevrecilerin ve sağlıklı beslenmek isteyenlerin merceği altında.
Yeme içme alışkanlıkları, kişilerin ve toplumların biyolojik sağlığını etkilediği kadar kültürel yaşamı da etkiliyor. Beş dakikalık bir karın doyurma seansı için doğanın binlerce yıllık akışına müdahale etmeyi kendinde hak gören bir yaklaşım gezegenimizin geleceğini geri dönüşü mümkün olmayan bir felakete sürüklüyor. Dünyanın birbiriyle ilgisiz köşelerinde sürekli aynı şeylerin yenmesi kültürel çeşitliliği tüketen bir eğilim. Yerelliğin ortadan kalkması, hızlı üretim-tüketim zincirine kendini kaptırmış bir dünya için sorun teşkil etmeyebilir belki. Ancak tek tip gıda üretimi için aynı hammaddeye olan sonsuz ihtiyaç, diğer tarım ürünlerinin yerine bunların üretilmeye çalışılması, su kaynaklarının buna göre düzenlenmesi doğanın dengesine yönelen bir tehdit.
İspanyol Merdivenlerinden Dünyaya Yayılan Akım
Yavaş Yemek Hareketi Kentselleşiyor: Cittaslow
1986 yılında İtalya’nın başkenti Roma’da yer alan ünlü İspanyol Merdivenleri’nin tam karşısına bir fast food zincirinin şubesi açılmak istendiğinde, bir grup insan bu restoranın alanın tarihsel dokusunu bozacağını ve hızlı yemek kültü-
Yavaş Yemek Hareketi, kısa bir süre içinde dünyanın gündemine oturmakla kalmadı, yeme içmeyi hazırlayan arka planın, yani gündelik yaşayışın da bu hızdan arındırılması dillendirilmeye başlandı. 1999 yılında İtalya’nın dört küçük
YAŞAM 15
şehrinin belediye başkanları bir araya gelerek, bu hareketin kentsel boyuta taşınması fikrini ortaya attılar. Kuruluş amaçları insanların bir arada güven içinde yaşadıkları yerler sağlamak olan kentlerin bundan uzaklaşarak insanların daha hızlı hareket etmeleri ve daha hızlı çalışmaları için tasarlanan büyük hapishanelere dönüşmesine verilen bir tepkiydi bu. İçinde süpermarketlere, fast food zincirlerine, trafiğe izin verilmeyen, pazarında yalnızca organik ürünlerin satılabildiği, yerel lezzetlerin ön plana çıkartıldığı, doğayla barışık şehirler inşa etme, daha doğru bir ifadeyle şehirleri özüne döndürme hareketi böylece başlamış oldu. Bu harekete ve buna uygun şehirlere İtalyancada şehir anlamına gelen “citta” ile İngilizcede yavaş anlamına gelen “slow” sözcüklerinin birleşmesiyle Cittaslow adı verildi. Cittaslow bugün uluslararası bir belediyeler birliği statüsüne sahip. Birliğe üye olmak isteyen kentler birliğin belirlediği kriterleri gerçekleştirmek için projeler geliştirmek ve uygulamak zorunda. Kriterlerin başında kent nüfusunun 50.000’den fazla olmaması geliyor. Ölçütler; çevre politikaları, altyapı politikaları, kentsel yaşam kalitesi politikaları, tarımsal, turistik ve esnaf-sanatkara yönelik politikalar, misafirperverlik, farkındalık ve eğiTürkiye’deki Sakin Şehirler tim için planlar, sosyal uyum ve ortaklıklar başlıkları altında toplanıyor. Temiz çevre, sürdürülebilir üretim, organik tarım ve kaliteli bir yaşam için Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 28 ülkede Sakin Şehirler yer alıyor. Sakin Şehirler’de yapılmak istenen hayatın yavaşlatılmasından çok, olağan hızına kavuşturulması. Dışarıdan müdahaleyle hızlandırılmış bir mekanizmanın bir süreden sonra aşınması veya rayından çıkması kaçınılmaz. Cittaslow felsefesi, bu hızın normalleştirilmesi için ekonominin yerel değerlerle işlemesinden hava kirliliğinin önlenmesine, dezavantajlı grupların toplum hayatıyla bütünleşmesinden kentin özgün kimliğinin ortaya çıkartılmasına kadar birçok konuyu kapsıyor. Küreselleşme dolayısıyla öyle görülse de dünya bir bütün değil. Bütün gibi görmeye çalışmak yuvarlağı yontarak onu köşelere sıkıştırmaya neden oluyor. Farklılıklarla güzel dünya. Tabii bu dünyada yaşamak istiyorsak. Sahte, illüzyon ürünü bir gezegende yaşamak ile gerçek dünyada yaşamak arasındaki fark hayatımızın hızında kendini ele veriyor.
Akyaka (Muğla) Gökçeada (Çanakkale) Seferihisar (İzmir) Taraklı (Sakarya) Yenipazar (Aydın) Yalvaç (Isparta) Perşembe (Ordu) Vize (Kırklareli) Halfeti (Şanlıurfa) www.cittaslow.org www.cittaslowturkiye.org
YAŞAM 16
röportaj
Sabah kuşağının gülümseyen yüzü:
İrfan Değirmenci’95 Haberciliğe yeni bir anlayış getiren, sabah ekranının vazgeçilmez ismi İrfan Değirmenci ile TED Ankara Koleji yıllarını, televizyonculuk yaşamını ve Türkiye’de haberciliği konuştuk. RÖPORTAJ 17
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Ben İrfan Değirmenci. 1988-1995 yılları arasında 7 yıl TED Ankara Koleji öğrencileri arasındaydım. 1995’te mezun oldum. Sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nü kazandım. Aşağı yukarı 17 senedir de sektörde televizyon haberciliği yapıyorum. Çocukluk hayallerinizde kamera karşısında olmak var mıydı? Evet vardı. Biraz hırslıydım. Aslına bakarsanız her şey Ankara Koleji’nde başladı. Lisede Kolej’in tiyatro kolundaydım. Lise birinci sınıfta “South Pasific” adlı İngilizce bir müzikal sahneye koymuştuk. Sonra da Kurtuluş Savaşı yıllarını anlatan Türkçe bir oyunda, Candan Can Koparmak’ta oynadım. Sahne tozunu yutunca ben aslında oyuncu mu olsam diye düşünüyordum. Konservatuar sınavını kazanamadım. Gazetecilik bölümünü kazandım. Üniversitede gazeteciliğe devam ettim ama hep göz önünde olmak, sahnede olmak ya da kamera karşısında olmak gibi hevesim vardı. Hatta şöyle bir anekdot aktarayım:
Oysa salon doluydu. Ödül alan diğer arkadaşlar da vardı. Ben küçük bir hile ile televizyona çıkmıştım. Sonrası çorap söküğü gibi geldi zaten. Haber yapmanın, haberleri insanlara duyurmanın dünyada olup bitenleri merak etmekle bir ilgisi olduğunu düşünüyor musunuz? Merak habercilikte çok önemlidir. Az evvel anlattığım olaydan 10-15 sene sonra sahada muhabirlik yaptım. 12 yıl Ankara’da muhabirlik yaptım. Neredeyse bütün televizyonların Ankara bürolarında çalıştım. Yine benzer
İlkokuldayken, valilik öğretmenler günü ile ilgili bir kompozisyon yarışması açmıştı. Ablam da bir kompozisyon hazırlamış ancak göndermeye cesaret edememişti. Ben de kompozisyonu alıp kendimce düzenleyip altına da adımı yazıp gönderdim. Çok kötü bir şey yaptım amagönderdiğim kompozisyon Ankara üçüncüsü oldu. Sonra -bunlar hep kötü örnek olacak- Ankara Valiliği tören düzenledi bununla ilgili. Televizyonun tek kanallı dönemleriydi. TRT etkinliğe muhabir göndermişti ama törene katılacak olanlar geç kalmıştı. Televizyoncular salonun kapısında beni gördüler. Bana sordular “ödül kazanan gençler nerede?” diye. Ben de “Hepsi gitti, bir tek ben kaldım” dedim. Benimle röportaj yaptılar. O zaman TRT’de çıkmıştım. Televizyona ilk çıkışım bu şekilde olmuştu.
RÖPORTAJ 18
küçük numaralarla arkadaşlarımı atlattım ve atlattığım haberlerle dikkat çektim. Kendime has üslubumla geçen yıllar içerisinde haber koşturmacasında pişerken ustalarımdan şunu öğrendim: Birincisi dürüstlük… Haberciliğin, ne olup bittiyse olayı nasıl görüyorsan öyle anlatmak olduğunu öğrendim. Bu çok önemliydi. Bunu öğrendim. Sonrasında şunu gördüm, insanların merak ettiği sorulara yanıt bulmaya çalışmak çok önemli. Seyirci neyi merak ediyorsa o soruya yanıt vermeniz gerekiyor. Eğer televizyon haberi yapıyorsanız bunu kısa bir süre içerisinde gerçekleştirmeniz gerekiyor. Seyircinin tahammülü yok. Merak ettiği konulara yanıt bulamazsa kanalı değiştirir. Bizim işin de sırrı budur. Kendinizi haberci olarak mı tanımlıyorsunuz? Habercilik size ne ifade ediyor? Evet, kendimi haberci olarak tanımlayabilirim. Benim yaptığım iş haberciliktir. Spikerlikten ayrılır benim yaptığım iş… Ben haberleri prompter cihazından okumuyorum. Gelişen olayları haberleri kendime has üslubumla doğaçlama anlatırım. İnsanların merak ettiği sorulara hızlıca yanıt bulmaya çalışırım. Ne olup bittiyse, olayı nasıl görüyorsam öyle anlatırım. Yorumlarım. Bu yüzden doğruları söyleyen biri olarak anılmam güzel. Bu
bakımdan ben haberciyim. Günde en az 2 saat, haftada ortalama 10 saati aşan haber yorumluyorum canlı yayında. İşimi yaparken işin mutfağıyla da ilgileniyorum. Sabah 06.45’te başlayan program için 01.00’den itibaren çalışmaya başlıyorum. İşin mutfağını da takip ediyorum. Habercilik yaparak başka insanların hayatına değer kattığınızı, onlara bir şeyler verdiğinizi düşünüyor musunuz? Elbette… Habercilik yaparak aslında insanların merak ettiği soruların yanıtlarını sunuyorum. Bunu yaparken de olabildiğince, doğruları olduğu gibi sunma gayreti içindeyim. Doğru haberci olarak anılıyorum. Bu benim için çok güzel. Daha önceki televizyonculuk kariyerinizle karşılaştırdığınızda sabah kuşağında ekranda olmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Altın Kelebek ödüllüne layık görüldünüz. İlerisi için nasıl bir kariyer planınınız var? Televizyon haberciliği yapmak benim için önemli. Başladığım noktadan bu güne gelindiğinde canlı yayında olmak tabii ki önceki dönemle kıyasladığınızda benim için önemli bir aşama. Ama benim hedefimde gelecek ile ilgili planlamamda en büyük hedefim ana haber yorumlamak. Biliyorsunuz bu işi yapanlara “anchorman” deniliyor. Benim de hedefim o…
RÖPORTAJ 19
Yalnızca haber yapma teknikleri öğrenilerek gazeteci olmak mümkün müdür? Üniversitede edinilen bilgilerle habercilik yürütülebilir mi? Üniversitede temel hatlar öğrenilir. Ama iş aslında sahada öğrenilir. Ben 15 yıla yakın Ankara’da neredeyse tüm televizyon kanallarının muhabirliğini yaptım. Sahada çalışarak kendimi geliştirdim. Sonrasını, teknikleri sizin bulmanız, araştırmanız öğrenmeniz gerekir. Habercilikte teknik önemlidir. 5N1K (ne, ne zaman, nerede, nasıl, neden, kim) gibi. Bu haberciliğin olmazsa olmazıdır. Merak etmek, araştırmak kadar önemlidir. Türkiye’de gazetecilik veya habercilik yapılırken çocuklar ve gençler başta olmak üzere özel ilgi gerektiren kesimlerin hassasiyetleri göz önünde bulunduruluyor mu? Maalesef çok göz önünde bulundurulmuyor. Ben ve ekibim bu özeni gösteriyoruz. Olumsuz etki yaratacak haberlerde örneğin bir cinayet haberinde detay vermiyorum. Gönül ister ki programı/haberi hazırlarken bir de uzman pedagog ekipte bulunsun. Bu işe dahil edilsin. Ancak bizim işimiz zamanla yarış halinde olduğundan bu pek mümkün değil. Ama ben yine de konuda hassas davranıyorum. Televizyonculuk yaşamınız birbirinden ilginç anılarla dolu olmalı. Hele hele canlı yayın büyük bir risktir. Canlı yayın yaptığınız dönem veya önceki habercilik çalışmalarınızda hiç unutamadığınız anlar oldu mu meslek hayatınızda?
TED Ankara Kolejli olmaktan her zaman gurur duymuşumdur. Ankara Koleji’nde bize düz bir eğitim verilmedi. Hepimizle tek tek ilgilenildi. Yeteneklerimizi görmemiz sağlandı. Bu noktada olmam Kolej sayesinde. Her şey Kolej’de başladı…
Evet çok... Ama en önemlisi sanırım yakın zamanda başıma geldi. Canlı yayında, RTÜK tarafından ceza verilen bir radyo programı ile ilgili haberi sunuyordum. Haberi yorumlarken radyo programında söylendiği için cezaya konu olan sözleri farkında olmadan aynen tekrar ettim. Muhtemelen bundan dolayı ceza alacağız. Okul yıllarınıza dönelim biraz. TED sizin için neyi ifade ediyor? TED Ankara Kolejli olmaktan her zaman gurur duymuşumdur. Ankara Koleji’nde bize düz bir eğitim verilmedi. Hepimizle tek tek ilgilenildi. Yeteneklerimizi görmemiz sağlandı. Özgüvenimizi arttırdı. Geniş açılardan bakmayı öğrendik. Hocalarımız çok ilgiliydi. Konuşmamın başında da söyledim… Bu noktada olmam Kolej sayesinde. Her şey Kolej’de başladı… Son olarak öğrencilerimize, özellikle gazetecilik/habercilik mesleğini seçecek olanlara yönelik tavsiyeleriniz nedir? Bu soruya gazetecilik/habercilik mesleği dışında genel olarak bir cevap vereceğim. Kolejli gençlerin üniversite tercihleri çok önemlidir. İlgi alanlarına göre tercihte bulunsunlar. Hangi işi yaparlarsa mutlu olacaklarını düşünüyorlarsa o alana yönelsinler. Televizyon ve habercik mesleğini seçecekler öncelikle meraklı olmalılar. Her şeyi sorgulasınlar ve en önemlisi dürüstlükten ödün vermesinler. Olanı gördükleri gibi yorumlasınlar, cesur olsunlar ve çok çalışsınlar.
RÖPORTAJ 20
Ebeveynler, çocuklarını kendilerine bağlamaya çalışırken onları bağımlı hale mi getiriyorlar? Ailelerin çocuklarının etrafında dört dönmelerinin nedeni nedir? Çocukları serbest bırakmak onları özgürleştirir mi yoksa önü alınamaz bir düzensizliğe mi yol açar? Bunların bir orta yolu yok mu?
dosya: ebeveyn-çocuk ilişkisinde denge Helikopter Aileler Esnek Aile Özgür Çocuk Tutsak Anne
HELİKOPTER HELİKOPTER AİLELER AİLELER
Dr. Zeki Pehlivan TED Ankara Koleji Vakfı Okulları Kalite ve Strateji Geliştirme Koordinatörlüğü Eğitim Uzmanı DOSYA 22
HELİKOPTER HELİKOPTERAİLE AİLE NEDİR? NEDİR?
Helikopter Aile (Helicopter Parents) terimi ilk defa Foster W. Cline ve Jim Fay tarafından 1990 yılında “Parenting with Love and Logic: Teaching Children Responsibility” kitabında kullanılmış ve Batı ülkelerinde öğretmenler ve diğer profesyoneller tarafından kullanımı yaygınlaşmıştır. Bu terimin ilk çıkış hikâyesi, bir çocuğun “Annem başımda helikopter gibi dönüyor” şikayetiyle başlamış ve bu kitapta yer almıştır.
Anne babaların sorumluluğu çocuklarına bir yol çizmek değil, bir yol haritası vermektir.
Jackson Brown
Helikopter Anne-Babalar; çocuklarının başından ayrılmayan, etrafında pervane olan, her şeylerine yetişmeye çalışan, hayatlarına ve kişiliklerine müdahale eden, yorulmak bilmeyen anne babalardır. Günümüzde “helikopter aileler”, çocuklarının sosyal ve öğrenim hayatlarında onları çok yakından takip eden, çocuklarının üstlenmesi gereken sorumlulukları büyük bir hevesle üstlenen, evlatlarını tamamen kendilerinin uzantısı olarak gören, her sorunu onlar adına çözmekten mutlu olan ve daha da ileri giderek “Biz tıp okumak istiyoruz” diyebilen ailelerdir. Bu tür anne babalar genellikle eğitimli, orta ve üst sınıf ailelerden gelmektedirler ve çocuklarından akademik olarak beklentileri çok yüksektir. Texas Üniversitesi’nden Patricia Somers, yaptığı bir araştırmada helikopter aile yaklaşımının sadece orta ve üst sınıfın gösterdiği bir davranış olmadığını, bu tür davranışların tüm gelir düzeylerindeki ailelerde, her iki cinsiyette ve tüm etnik kökenlerdeki bireylerde değişik biçimlerde görüldüğünü belirtmektedir.
DOSYA 23
Helikopter aile ile yetişen çocuklar; kendine yetemeyen, anne babasına bağımlı, öz güveni düşük çocuk, geleceğin sorunlu bir yetişkini olarak toplumda yer alacaktır.
Son yıllarda “helikopter aile” olarak adlandırılan bu durum uzmanlarca bir psikolojik ve sosyolojik sorun olarak ele alınmaktadır. Bu anlamda Helikopter Anne-Babaların Türkiye’de de çok yaygın olduğu görülmektedir. Helikopter aileler, çocuklarının ödevlerini yapıyor, her tür programını düzenliyor, farklı şehirde yaşayan çocuklarını bile sabahları uzaktan kumanda uyandırma görevini üstleniyor, hocalarını arayıp düşük notlar için hesap sorabiliyorlar. Sarah Briggs’in “Dünyanın en uzun göbek bağı” olarak nitelendirdiği cep telefonunun kullanımının da yaygınlaşmasıyla iyice kanıksamaya başlanan “helikopter ebeveynler”, tüm iyi niyetleri ile çocuklarının başarısı için çalışsa da aslında şu mesajı veriyor: “Sen beceriksizsin, bu genç yaşında hayatını dengelemeyi bilmen mümkün değil, işte bu yüzden ben devrede olmak zorundayım”. İşin ilginç yönü, çocuklar bu durumdan gayet hoşnut, önceki nesillerle karşılaştırıldıklarında inanılmaz bir teslimiyet sergiliyorlar, hayat onlara bu şekilde çok daha kolay geliyor çünkü bir anlamda bu genç yaşlarında hem sekreterleri, hem şoförleri, hem kişisel asistanları var. Peki, neden böyle oluyor? Grose, doğrudan medyayı işaret ederek, “kötü haberlerle ilgili günlük bombardıman nedeniyle, ailelerin dünyanın tehlikeli bir yer olduğunu düşündüklerini ve doğal olarak çocuklarını koruma tepkisi verdiklerini” söylemektedir. Bugünün aileleri, doğal olarak çocuklarının geleceği için endişelenmektedirler. Bununla birlikte, aile ve toplum yapısındaki köklü değişiklikler de aynı zamanda önemli bir rol oynamaktadır. Farklı kuşakların bir arada olduğu aile yapılarının ortadan kalkmaya başlaması çocukları diğer yetişkinlerden soyutlamaktadır. Bunun anlamı şudur; büyük anne, büyük baba ya da komşularımızın, çocuklarımız sokağın köşesindeki markete giderken veya arkadaşının evinde oyun oynayıp bisiklete binerken onlarla daha az ilgilenmeleri ve dikkat etmeleridir. Bunlar artık tamamen anne babaların görevidir.
DOSYA
24
HELİKOPTER HELİKOPTER AİLE AİLEİLE İLEYETİŞEN YETİŞEN ÇOCUKLARIN ÇOCUKLARIN ÖZELLİKLERİ ÖZELLİKLERİ VEVETOPLUMSAL TOPLUMSAL SORUNLARA SORUNLARAETKİSİ ETKİSİ
Aşırıcı korumacı çevrede büyüyen, her sorunu anne babası tarafından çözülen, kendi kararlarını kendi alamayan çocukların en belirgin özelliklerini şu şekilde sıralanmaktadır; şişirilmiş bir egoya sahip olma, düşük öz saygı ve yeterlilik duygusu, bastırılmış kişilik, sağduyudan yoksun olma, karar vermekte zorlanma, problem çözme becerisi gelişmemiş olma, daha iyiyi yapma ve çabalama isteği düşük olma, çok güçlü aile bağına ve aileye bağımlı olma. Bu özellikler daha da artırılabilir. Aşırı koruyucu anne baba olmak, çocuğun normal gelişimine müdahale eden bir yaklaşımdır ve bu yaklaşımla büyüyen çocukların birçok becerileri eksik, iş ve özel hayatında problemler ve başarısızlıklar yaşayan bir birey olma olasılığı çok yüksektir. Bütün aileler çocukları için en iyi olanı sağlamak ve onların hayatlarını kolaylaştırmak isterler. Bu iyi niyetli istek bazen çok aşırı biçimde ortaya konup uygulandığında, çocuklar için zararlı, zorlayıcı ve yardım etmekten uzak bir hal almaktadır. Kendi ayakları üzerinde durabilen sağlıklı bir birey olarak yetişemeyen gençlik sadece aileler için değil, toplum için de bir sorundur.
SAĞLIKLI SAĞLIKLI DAVRANIŞLAR DAVRANIŞLARİÇİN İÇİN NELER NELER YAPILABİLİR? YAPILABİLİR?
Çocuklarımıza iyilik yaptığımızı düşünürken, onların hayatta kalabilmek için gerekli olan becerilerini ve kendi koruyucu kalkanlarını geliştirmelerine engel olmamalıyız. Bizler, çocuğumuzun hayat boyu eli, ayağı, beyni ve koruyucusu olamayacağımıza göre, onların kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlayacak deneyimleri yaşamalarına imkân tanımalıyız. Eğer siz de birer helikopter anne babaysanız bunun farkına varmanız ve çocuğunuzun kendi hatalarını yaparak-yaşayarak öğrenmesine, hayal kırıklıkları yaşamasına ve bununla başa çıkmayı öğrenmesine, hayatla mücadele etmesine izin vermelisiniz. Çocuğunuzun akademik başarısına takılıp, kişiliğini bastırmayın. Çünkü sadece okulda başarılı olması mutlu ve sağlıklı bir hayat sürmesinin, hayatta başarılı olmasının hiç bir zaman garantisi değildir. Hayatta başarılı olmasının garantisi sağlıklı bir kişiliğe sahip olması, normal gelişim aşamalarından geçerek sağlıklı bir anne baba tutumuyla büyümüş olmasına bağlıdır. Bunun için nereye kadar koruyacağız nerede aşırıya kaçıyoruz bu çizginin çok iyi belirlenmesi gereklidir. Bunu nasıl belirleyeceğiz? Fuller, bunu belirlemenin basit bir
DOSYA 25
kuralı bulunduğunu belirtmektedir. “Çocuğunuz için sürekli bir şeyler yapmaya çalışmayın, onlar kendileri için bir şeyler yapabilirler” demektedir. Karar verebilmek için kendinizi sağlam bilgilerle desteklemeniz gereklidir. Bilmediğiniz konularda korkular geliştirirsiniz. Örneğin çocuğunuz internette gezinirken sürekli oralardan gelebilecek tehlikeleri ararsınız. Bunun yerine oradan gelebilecek tehlikelerin bilinmesi konusunda çocuğunuza yardımcı olmalısınız. Çocuğunuzun ihtiyaçlarında göz önünde bulundurmanız gereken gerçekler onun huylarına ve olgunluk seviyesine göre belirlenmelidir. Çizginizi nereye kadar sınırlandıracağınız buna bağlıdır. Örneğin, ikinci sınıfa giden bir çocuğun takım antrenmanı için 10 dakikalık bir yürüyüşle gidebiliyor olması ve yakındaki alış veriş merkezlerine tek başına gidebilmesi onun bir sonraki yıl için biraz daha bağımsızlık sınırlarının arttırılması için cesaretlenmesi anlamına gelmektedir. Burada ailenin yapması gereken, çocuğun gidebileceği alanlara öncelikle birlikte gidip yol göstermek ve güvenli bir şekilde bunu nasıl yapabileceğini anlatmak daha sonra onu kendi gidebileceği konusunda desteklemektir. Bu davranış çocuğun kendine olan özgüvenini de destekleyecektir. Son olarak, başarı ile ilgili bazı kavramları ve düşüncelerimizi yeniden gözden geçirmemiz gerekmektedir. Ölçülebilir sonuçları olan yaratıcı etkinlikleri yapmamız bizim için çok daha değerli olabilir. Belki de anne babaların, çok başarılı bir çocuk yerine, mutlu ve keyifli bir çocuğa sahip olmaları gerektiğini akıllarından çıkarmamaları gereklidir.
YARARLANILAN YARARLANILANKAYNAKLAR KAYNAKLAR
1. Ayşe Kora, Helikopter aileler, bumerang çocuklar ve boş yuva sendromunun sonu 2. http://www.yeniaktuel.com.tr/yaz54-210004107,126@2100.html 3. http://blackboard.college.bm/webapps/portal/its/ orientation/helicopter_parents.html 4. http://www.ecampustours.com/forparents/ campuslife/helicopterparents, helicopter parents 5. http://www.quintcareers.com/helicopter_parent_ quiz.html, Are You a Helicopter Parent? A Quintessential Careers Quiz 6. http://www.relationshipmatters.com/index.php?/ archives/3062-Are-Helicopter-Parents-helpfulorharmful-to-their-children.html 7. Joel N. Lampert, (2009) Parental Attachment Styles and Traditional Undergraduates’ Adjustment to College: Testing the “Helicopter Parent” Phenomenon. http://scholar.google.com.tr/
DOSYA
26
ESNEK ESNEK AİLE AİLE
Dr. Özgür Bolat www.twitter.com/ozgurbolat ozgurbolat@hurriyet.com.tr DOSYA 27
ESNEK ESNEKAİLELER AİLELERÇOCUKLARA ÇOCUKLARA NASIL NASILZARAR ZARARVERİYOR? VERİYOR?
Arkadaşlarla kahvemizi yudumlarken, bir çocuk ağlaması duyuyoruz. Çocuğun elinde bir içecek, bir de kek var. Ama farklı bir kek daha istiyor. Anne de “Hayır!” diyor. Çocuk biraz daha ağlıyor. Anne, “Hayır dedim!” diyor. Çocuk ağlamaya devam ediyor. Anne, “Aman iyi tamam. Sus!” diyor. Gidip keki alıyor. Şimdi anne çocuğuna ne öğretti? Bu annenin nasıl bir ebeveynlik anlayışı var? Bu çocuk büyünce nasıl bir çocuk olacak?
ESNEK ESNEKAİLE AİLE
Çoğu aile çocuk-merkezli bir hayat sürüyor. Bu tür esnek aileler çocuklarına sınır koymuyor. Çocuğun her istediği oluyor. Her istediği alınıyor. Çocuğa çok az hayır deniyor. Çocuk, anne hayır derse babayı kullanıyor. Baba hayır derse, anneyi kullanıyor. Sınır koymayan ve çocuğun her isteğine evet diyen esnek aileler, çocuğa büyük zarar veriyor. Nasıl mı?
ÇOCUKLARI ÇOCUKLARIBEKLEYEN BEKLEYEN TEHLİKE TEHLİKE
Bu tür çocuklar çok başarılı olamıyor. Çünkü her istediği olan çocuk zevklerini ve dürtülerini ertelemeyi öğrenemiyor. Oto kontrolleri gelişmiyor. Her istediği hemen olsun istiyor. Zevklerini erteleyip işine konsantre olamayan bir insan başarılı olabilir mi? Saatlerce oturup çalışabilir mi? Başarı için zevkleri erteleyip hedefe yoğunlaşmak gerekiyor.
DOSYA
28
OTOKONTROL OTOKONTROL VE MUTLULUK MUTLULUK
Otokontrolü gelişmeyen çocuk ilerde özel ilişkilerinde de sorun yaşıyor. Kişinin otokontrolü zayıfsa, eşiyle tartışırken, kendi fikrini bekletme sabrını gösteremiyor. Çünkü fren mekanizması gelişmiyor. Dürtüsel davranıyor. Pişman olacağı şeyler söylüyor ve yapıyor. Saygıyı kaybediyor. İlişkisinin kalitesi düşüyor.
SEVGİ SEVGİANLAYIŞI ANLAYIŞI VE MUTSUZLUK MUTSUZLUK
Esnek ailede büyüyen çocukların sevgi anlayışı da farklı oluyor. Her istediği yapılan çocuk, bir süre sonra “sevilmek” ile “isteklerin karşılanmasını” eş değer tutuyor. Sevginin gösterilme yolunun bu olduğunu zannediyor. Aile ortamı dışına çıkınca, doğal olarak diğer insanlardan aynısını göremiyor. Bu sefer sevilmediğini düşünüyor. İleride evlenince ailesinin yaptığı gibi eşinin de kendi ihtiyaçlarını bırakıp, onla ilgilenmesini bekliyor. Bunu göremeyince de mutsuz oluyor.
DOSYA 29
GÜVEN GÜVENVEVEYALNIZLIK YALNIZLIK
Esnek ailelerin çocuklarını bekleyen en büyük tehlike bunlar da değil. Daha büyük bir tehlike var. Esnek aileler, çocuklarının onlara duyduğu güveni de zedeliyor. Çocuk ailesine bağımlı doğar. Çocuk ailesinden, hayatın nereye kadar tehlikeli nereye kadar tehlikesiz olduğunu ona göstermesini bekler. Bu konuda ailesine güvenir. Ama esnek aile kural koymayınca, tehlike çizgisi de kayboluyor. Çocuk korunmadığını düşünüyor. Bu da çocukta güvensizlik yaratıyor. Çocuk bilinçaltında ailesine kızgın büyüyor. Çoğu yetişkin, ailesi ona rehberlik yapmadığı, doğruyu ve yanlışı göstermediği için onlara kızgındır.
ANNENİN ANNENİNTAVRI TAVRI
İşte yukarıda bahsettiğim anne, tam bir esnek annedir. Çocuğuna verdiği gizli mesaj şudur: Benim kurallarım vardır ama geçerli değildir. Ağlayarak, yani dürtüsel davranarak, kurallarımı çiğneyebilirsin. Kurallarıma güvenme. Kurallarıma güvenemeyeceğin için de, ben nereye kadar tehlikeli nereye kadar değil, sana rehberlik yapamam.
SINIR SINIRİÇİNDE İÇİNDEÖZGÜRLÜK ÖZGÜRLÜK
Sonuç olarak anne, çocuğunu belki o an mutlu ediyor ama onun geleceğini elinden alıyor. Aileler esnek olmayı bırakıp, sınırlar içinde özgürlük vererek çocukların geleceğini inşa etmelidir. Bu çocuklar otokontrolünü geliştirir ve sorumluluk kazanır. Sağlıklı bir sevgi anlayışı geliştirir. Böylece de hem başarılı hem de mutlu bir yaşam sürer.
DOSYA
30
ÖZGÜR ÖZGÜRÇOCUK ÇOCUK TUTSAK TUTSAK ANNE ANNE
Sibel Erentay *Bu yazı daha önce Psikeart dergisinde yayımlanmıştır.
DOSYA 31
Çocuklardan çok şey öğreniriz. Örneğin ne kadar sabırsız biri olduğumuzu… Franklin P. Jones Şu sıralar herkesin dilinde olan, herkesin ihtiyacını duyduğu özgürlük. Çocuğundan yaşlısına, zengininden fakirine, doğulusundan batılısına kadar ihtiyaç duyulan ama bir o kadar da farklı tanımlara sahip özgürlük. Herkes farklı algılıyor ve farklı farklı anlamlar yüklüyor bu tanıma. Çocukların verdiği özgürlük savaşı bence savaşların en zorlusu. Yaşam boyunca varlığını hep hissetirecek özgürlük anlayışının öğrenildiği, yerleştiği evredir çocukluk dönemi. Taraflar ikiden fazladır çoğu kez. Bir taraf çocuktan oluşurken, diğer taraf anne ve baba tüm diğer aile fertleridir. Çocuğun amacı otoritenin sınırlarını zorlayıp en uç noktaya kadar esnetebilmektedir. Anne ve babanın otoritesini sarsmak, yerle bir etmek, arzularına kavuşmak için verdiği savaş özgürlüğüne kavuşmak gibi görünse de, asıl amaç otorite duygusunun yarattığı güvenliği yaşamaktır. Müthiş bir paradoks değil mi? Gelin biraz açalım. Özgürlük aslında insanın yaptıklarından sorumlu olmasıdır bir anlamda. Yani iyisi kötüsü, günahı sevabı kendine aittir. Oysa çocuk için bu kadar özgürlük fazla değil mi? Çocuğun istediği, güven duygusu, kendini emniyette hissetme arzusu. Ya bir gün ebeveyni onu bırakırsa, yaşamı nasıl devem eder? İşte bu varoluş endişesi onu tam güvenlikli sınırları oluşturmaya ve bilmeye zorlar. Bu sınırlar bilmenin yolu da otoritenin nerede başlayıp bittiğini
DOSYA 32
Bir çocuğa önce konuşmayı öğretirsiniz, sonra da susmayı. Porochnow
bilmektir. Yani özgür olmaya çalışırken, aynı zamanda bağımlılık arzusu içten içe kendini gösterir. Aslında yetişkinlikte yaşanan ikilemden çok farklı değil. Hem bağımsız olma isteği, hem de onaylanma ihtiyacı. Güven duygusu bir çocuk için en önemli ihtiyaç ve özgürlük olgusunun da temel taşıdır. Kendini güvende hissetmeyen hiç kimse özgürlük duygusunu yaşayamaz. Çocuk ise güveni annesinde bulur. Aslında güvenlik ihtiyacı çocukta olduğu gibi yetişkinde de ihtiyaçtır. Bu nedenle de herkesin korkularını yenecek bir güce dayanma gereksinimini duyar. Özgür davranış ve düşüncenin oluşabilmesi için güvenlik duygusunun önemine vurgu yapan Maslov şöyle der: “Ancak kendini güvende hisseden bir bebek sağlıklı gelişmeye açık olacaktır. Güvenlik gereksiniminin giderilmesi gerekmektedir. Giderilmeyen güvenlik gereksinimleri her zaman içten içe doyurulmak için diretecek ve ilerlemeye engel olacaktır.” Çocuk güvenlik duygusunu yaşarsa seçimlerini kendisi yapacak, dolayısıyla kendini özgür hissedecektir. Güvenlik duygusunu hissetmeyen çocuklarda kaybetme korkusu oluşacağı için isteklerini dile getiremeyecek, başarıya doğru yürüyemeyecektir. Kısaca, özgür olmanın temelinde çocuklukta yaşanan güven vardır. Bu yüzden gelişim aşamalarında ebeveyne büyük bir görev düşer. Annebaba bu güven ortamını, çocuğun yeteneklerini yok etmeden hazırlamaktadır.
Aslında her anne baba en başarılı, en ideal, en mutlu, en iyi yetişmiş çocuğa sahip olma isteğinde. Yeni yaşam kültüründe ebeveyn olmak da, çocuk olmak da zorlu iş. Asıl amaç “çocuk projesinde” başarılı olmak. Çocuğun özgürlüğü almış başını gidiyor… Sonuç özgür çocuk, tutsak anne-baba… Günümüzde görünür olan tek şey geleneksel kültürden postmodern kültür yönündeki sarkaç. Bir uçtan diğer uca hızlı bir devinim. Geleneksel kültürün çocuk için ne kadar zorlayıcı, yıkıcı etkisi varsa bugün de yeni kültürün etkileri o denli yıkıcı ve zorlayıcı. Çocuğa özgürlük adı altında yapılanlar özgüven kazandırmak yerine, çocuğa kuralsızlığı öğretmekte. Çünkü karıştırılan kavramlar özgüven ve kuralsızlık. Diğer insanların ihtiyaç ve beklentilerini, öncelikler listesini oluştururken dikkate alacağı değerleri öğretmek yerine; özgüven kazandırmak adına, ego isteklerini kapılmayı teşvik etmek çocuğa yapılan en büyük kötülük. Hem de hiç istemeden, farkına varmadan. Çocuklar ebeveynlerini sık sık denerler. Anne babanın istemediği bir davranışı yapıp onlardan bir tepki beklerler. Bu belli yaş
DOSYA 33
dönemlerinde krizlerle kendini gösterir. Ebeveynin tepkisi bir sonraki davranışı belirler. Çocuklarda doğuştan varolan sezgi sayesinde ebeveynin tereddütlerini, zaaflarını ve tedirginliklerini hemen anlarlar. Bunu kullanmak için de hiç vakit kaybetmezler. Burada temel motivasyon kendini kabul ettirirken özgürlüğüne kavuşma isteğidir. Özgürlük isteği bu noktada yine aynı paradoksla kendini gösterir. Hem onaylanacak hem de özgür olacak. Oysa onaylanmak özgürlükten fedakarlık etmeyi gerektirir. Ebeveynin yapması gereken ise çocuğun güvenlik ihtiyacını rencide etmeden özgürlük sınırlarını öğretmektir. Özgüvenini kaybetmesin diye sınırlanmamış bir çocuk, özgürlüğün anlamını da kavramakta zorlanır. Özgürlüğü kuralsızlık olarak öğrenir. Tutsak ebeveynler, çocuk özgürlüğünün yarattığı sorunlarla başa çıkmakta zorlanırken, çocuklar da özgürlüğün çıkmazlarında yitip giderler. Ve sonuçta özgürlük, her ne kadar kulağa hoş gelse de, yaşamı yok eden karadeliklere dönüşür, diğer tüm kavramlar bu kara delikler tarafından yutulur. Sanırım yapılan ilk hatalardan biri, anne baba sevgisini çocukları boyunduruk altına almak ve onları bağımlı hale getirmek için koşulları sunmaları. Sevgilerine bağımlı olduğumuz insanların isteklerine boyun eğmek küçük yaşlarda öğrenilmektedir. Özgür olmakla itaat etmemek eş anlamlı. Özgürlük korku ve endişeyle beraber hissediliyor. Öte yandan yeni anne baba tanımı oluşsa da öz değişmiyor. Kendi çocukluklarında sevgiyi kaybetmeme adına anne babalarına verdikleri taviz, bu sefer çocuğun sevgisini kaybetmeme adına tekrar ediliyor. Yani tutsaklık değişmiyor, değişen sadece tutsak olunan insanlar. Bir konferans sırasında bir anne bunu çok net dile getirmişti. “Ben” diyor anne “çocuğumun beni sevmemesinden çok korkuyorum. İstediği her şeyi yaptığında sevgisini kaybetmeyeceğimi düşünüyorum “. Sevgiyi kazanmak veya kaybetmemek adına yapılan her şey kuralsızlığı yaratıyor. “Benim çocuğum özgür, ben çocuğumla arkadaşım” cümleleri çocukların tüm geleceğini etkiliyor. Anne baba, çocuğun arkadaşı değil rehberi olduğunu unutuyor.
Tutsak ebeveynler, çocuk özgürlüğünün yarattığı sorunlarla başa çıkmakta zorlanırken, çocuklar da özgürlüğün çıkmazlarında yitip giderler.
Hayatın her anında sınırlar, kurallar olduğu ve bunların yaşamın özünü oluşturduğu dikkate alınsa ve öğretilse hayat hem çocuklar, hem ebeveynler, hem de toplum için çok daha kolay olacak. Aksi halde hiç durmadan şikayet ettiği, her şeyi kendine hak gören, diğer insanların haklarını ihlal ederken rahatsızlık duymayan narsisist kültürden başımızı kaldırmamız çok zor.
DOSYA
34
kültür-sanat
Alper Beşe
Yüz yıl, insan hayatı için oldukça uzun, insanlık içinse dikkate alınmayacak kadar kısa bir zaman dilimi. Geçtiğimiz yüzyılın, dünyayı takvimlerin gösterdiğinden çok daha fazla yaşlandırdığı söylenebilir. İki büyük savaş felaketi, yerel savaşlar, açlık, gözü doymaz sanayileşmenin yarattığı kirlilik, doğal kaynakların sorumsuzca tüketilmesi gibi birbirinden olumsuz etmenler, insanlığın gelecek yüzyıllarından çalarak hayatımıza damga vurdu. Geçtiğimiz yüzyıl, bunların yanı sıra, insanın geleceği için umut dolu atılımlara da sahne oldu. Bunların başını sanat çekiyordu. 19. Yüzyılda temelleri atılan modern şiir, modern aklın getirdiği yıkıma karşı bir direniş olarak ortaya çıktı örneğin; resimde, heykelde, tiyatroda insanlığın mirasından hareket eden, güncelin eziciliğine karşı duran kalıcı akımlar boy gösterdi. Bütün dünya için olduğu gibi Türkiye için de sıkıntılı dönemlere ve bu sıkıntıların aşılmasına yönelen çabalarla doluydu geçtiğimiz yüzyıl. Türkiye’yi dünyanın geri kalanından ayıran noktalardan biri, edebiyatın, özellikle şiirin toplum hayatında kapladığı yerdir. Turgut Uyar, 1963 yılında yazdığı “Çıkmazın Güzelliği” başlıklı yazısında bu durumu şöyle özetler: “… ülkemizde toplumun birçok sorunu açık kapalı şiirde tartışılır, şiirde çözülür yahut çözülmez veya bu sorunlardan şiirde vazgeçilir.”1 Dil, bir toplumun dünyaya bakışını ortaya koyan en büyük gösterge, o dilin edebiyatı ise dünyayı şekillendirme aracıdır. Türkçe şiir, Anadolu Türkçesinin oluşmaya başladığı dönemden 1 Turgut Uyar, Çıkmazın Güzelliği, iç. Korkulu Ustalık, sf. 351, YKY 2009
itibaren bu işlevi üstlenmiştir. Türkiye’de modern şiir, hangi estetik kaygıdan hareket ederse etsin bu işlevden ayrılmamış, toplumculuğu benimsemeyen şairler bile yazdıklarıyla daha güzel bir dünya yaratmanın önündeki engellere dikkat çekmiştir. Bu çerçeveden bakınca, Türk şiirinin en çok ses getiren atılımı, Yeni veya bu hareketin üç öncüsünün Orhan Veli, Oktay Rifat ve Melih Cevdet’in ortak kitabının adıyla anılan Garip hareketinin bir şiir olayı olmaktan çıkıp günümüzde üzerinde konuşulan bir etki bırakması olağan karşılanır. 1941 yılında, lise sıralarından tanıştığı iki arkadaşıyla Garip’i yayımlayan Orhan Veli Kanık, 1914 yılında Ankara’da dünyaya geldi. Lise eğitiminin ardından İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’ne kaydoldu. Ancak buradaki eğitimini tamamlamadan Ankara’ya döndü. Bir süre PTT Genel Müdürlüğü’nde ve Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’nda çalıştı. 1947 yılında görevinden istifa ederek hayatının geri kalan üç yılını, yazarlık, yayımcılık ve çevirmenlik yaparak geçirdi. Orhan Veli’nin ilk şiirleri, Yahya Kemal’de aruz ölçüsüyle başlayıp Cahit Sıtkı, Ahmet Kutsi Tecer, Ahmet Muhip Dıranas’ta hece ölçüsüyle devam eden, köklerini Fransız şiiri içinde özellikle Paul Valéry ve Charles Baudelaire’de bulan bir anlayışın ürünüdür. 1940’lara yaklaşıldıkça Orhan Veli şiirde romantizmden, sembolizmden, mistik bağlardan kurtulmak gerektiğini düşünür. Garip için yazdığı önsözde o dönemki şiir görüşünü sert bir dille ortaya koyar. Örneğin, modern
KÜLTÜR SANAT
36
şiir içinde en fazla tartışmaya neden olan anlamın şiirdeki yeri konusunda Orhan Veli’nin tavrı net ve serttir: “Şiir bütün hususiyeti edasında olan bir söz sanatıdır. Yani tamamıyla mânadan ibarettir. Mâna insanın beş duygusuna değil, kafasına hitap eder. Binaenaleyh doğrudan doğruya insan ruhiyatına hitabeden ve bütün kıymeti mânasında olan hakiki şiir unsurunun musiki gibi, bilmem ne gibi tali (ikincil) hokkabazlıklar yüzünden dikkatimizden kaçacağını da hatırdan çıkarmamalı.”2 Sıradan insanın yaşamını konu alan, şairanelik yerine alayı ve mizahı yeğleyen, yerleşik dize ve uyak kalıplarına sırt çeviren bir şiirdi Garip şiiri. Onun şiire getirmeyi denediği yenilik, taraftarlarınca iyi analiz edilmeden geniş bir uygulama sahasına ulaştı. Onun kadar şiire ve dile hakim olmayan, hevesi yeteneğinin çok önünde onlarca genç, Kanık’ın ‘basit’liğini ‘bayağı’lıktan ayırt edemedi. Dergiler birdenbire bu yeni tarzdaki şiirlerle, giderek de bunun kötü örnekleriyle doldu. Orhan Veli, -ondan daha uzun yıllar yaşayan- Melih Cevdet ve Oktay Rifat bu limandan başkalarına yelken açtı ama o kötü şiirlerin müsebbibi olarak hep onlar görüldü. Hatta Orhan Veli, Garip’i beş yıl sonra yeniden, bu kez tek başına yayımlarken yazdığı yazıda bu değişimi şöyle andı: “Şiirdeki garip mefhumu üzerine bugün bir yazı yazsam herhalde aynı şeyleri yazmam. Ama bundan dolayı kim beni haksız bulabilir? Onları beş sene evvel yazmıştım. Beş sene sonra da aynı şeyleri söyleyecek olduktan sonra ne diye yaşadım?”3 Şairin bu tavrı, şiirin tıpkı yaşam gibi sürekli devinen, değişen bir alan olduğuna inanmasından gelir. Nitekim kısacık ömründe şiiriyle ortaya koydukları bunun göstergesidir. Orhan Veli’nin şiirimize getirdiklerini, ondan bir sonraki kuşağın önemli temsilcisi Cemal Süreya şu şekilde özetler: “Orhan Veli’nin edebiyat hayatımızda hiçbir şairinkine benzemeyen bir kaderi oldu. Yeni şiirimizin, işlev olarak kurucusu olan bu adam kuramını yazılarıyla değil, başka iki şeyle yaptı: hayatıyla ve şiiriyle. Hayatıyla, çünkü Orhan Veli hayat tarzıyla, sakalıyla, tipiyle, serüvenleriyle, hakkında çıkarılan hikâyelerle de yeni şiirin kuruluş yıllarında büyük rol oynadı. Şiiriyle, çünkü Orhan Veli, yazacağı makaleleri de şiirinde vermeye alışmıştı.”4 Orhan Veli, açtığı yolda yürüyemeden, talihsiz bir kaza sonucu hayata veda etmeseydi, şiirimize etkisi ne yönde değişirdi, tahmin etmek güç. Ancak, denilebilir ki son otuz yıldır Orhan Veli olayına daha serinkanlı yaklaşılabiliyor. Şairin doğumunun 100. ölümünün 53. yılında, Türkçenin belki de en çok tanınan şairine yeniden eğilmek, dünyanın daha yaşanılır bir yer haline gelmesi açısından önemli bir fırsat olarak değerlendirilebilir. 2 Orhan Veli, Garip, iç. Bütün Şiirleri, sf. 29, Adam Yay. 1998 3 A.g.e. sf. 20 4 Cemal Süreya, Orhan Veli’nin Yanlışı, iç. Şapkam Dolu Çiçekle, sf. 114, YKY 2006
KÜLTÜR SANAT
37
SALT İletişim ve Yönetim Direktörü Derya Açar Ergüç ile Ankara’nın kültür-sanat yaşamına yeni bir soluk getiren SALT Ulus hakkında konuştuk. Bir proje olarak SALT hangi fikirlerle doğdu ve bugüne nasıl ulaşıldı? Dört yıllık bir araştırma ve planlama dönemi sonucunda, farklı misyonlarla Garanti Bankası’nın değişik mekânlarında faaliyet gösteren Garanti Galeri, Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi ile Platform Garanti Güncel Sanat Merkezi’nin bilgi ve belleklerini bütüncül bir biçimde zamanımıza uyarlamayı hedefledik. Bu doğrultuda oluşturulan SALT, Nisan 2011’de faaliyetlerine başladı. SALT, kâr amacı gütmeyen özerk bir kurum olarak kuruldu. SALT’ın misyonunun özünde araştırmacılık, deneysellik, dolayısıyla hata yapmaktan çekinmemek var. Hedefimiz, öğrenme ve tartışmaya açık bir ortam sağlayarak ziyaretçilerini ilgi duymaya, sorgulamaya, eleştirmeye, katılmaya, paylaşmaya ve iletişim kurmaya teşvik etmek. SALT güncel sanat; mimarlık ve tasarım; tarihi, ekonomik ve sosyal çalışmalar alanlarında faaliyet gösteriyor. Sergi, söyleşi, konferans, atölye çalışmaları, eğitim programları, video/film gösterimleri ve yayınlar yapıyor. Kurumun programları, Ankara’da SALT Ulus, İstanbul’da SALT Beyoğlu ve SALT Galata ile saltonline.org üzerinden yürütülüyor.
SALT Ulus nedir? Bir sanat galerisi diyebilir miyiz? SALT özünde araştırma olan bir kültür ve araştırma kurumudur. Faaliyet gösterdiğimiz konularda yaptığımız uzun soluklu araştırmaları kamuya, kimi zaman bir sergi, kimi zaman konferans, kimi zaman bir yayın ya da bir web sayfası formatında açabiliyoruz. İstanbul’da faaliyet gösteren SALT Beyoğlu ve SALT Galata’dan sonra Ankara’da açılan SALT Ulus, bir uydu mekân olarak değil, kurumun tüm bileşenleriyle yakın bir uyum içerisinde işliyor. SALT, İstanbul odaklı kültür gündemini genişletmek üzere bir ağ oluşturma kararı aldı ve SALT Ulus’u bu temelde açtık.
Vadedilmiş Bir Sergi - Gülsün Karamustafa 22 Nisan - 21 Haziran Adını, Gülsün Karamustafa’nın Vaat Edilmiş Resimler (1998-2004) serisinden alan Vadedilmiş Bir Sergi, Karamustafa’nın iki farklı sanatsal varoluş biçiminin; yerel sanat izleyicisi düşünülerek yapılmış resimleri ile daha deneysel bir yönde ilerleyen sanat pratiğinin buluşma noktasının altını çiziyor. SALT Ulus için yeniden düzenlenen sergi, sanatçının 70’lerin sonundan günümüze dek üretmeye devam ettiği resim, kolaj, enstalasyon ve video işlerini içeriyor. KÜLTÜR SANAT
39
SALT Ulus SALT Ulus, Ankara Atatürk Bulvarı üzerinde, Cumhuriyet’in başlıca peyzaj projelerinden biri sayılan Gençlik Parkı’nın karşısındaki eski Osmanlı Bankası’nın ek binası olarak inşa edilmiş ve müfettiş lojmanı olarak tasarlanmıştır. İstanbul’da süregelen araştırmalara paralel olarak Ankara’da yeni araştırma projelerinin üretimini teşvik eden SALT Ulus, bir uydu mekân olarak değil, kurumun tüm bileşenleriyle yakın bir uyum içerisinde işler. Modern Türkiye’nin dönüşümünü inceleyen öğrenci ve araştırmacıların programlarıyla ilişki kurmasını önemser. Bu çerçevede SALT Ulus’ta iki oda, dörder aylık dönemlerle genç araştırmacıların kullanımına sunuluyor.
İstanbul’un Ankara’ya oranla daha canlı bir kültür hayatı var. Böyle bir şehirde başarıya ulaşmış bir mekanı Ankara gibi görece daha az renkli bir şehre taşırken kaygılarınız oldu mu? Hayır, tam tersine burada olma fikri bizi çok heyecanlandırdı, burada olmaktan çok mutluyuz. Ankaralıların SALT’ı sahiplenmeleri çok önemliydi, geri bildirimleri çok olumlu. Ankara derinlikli ve katmanlı bir toplumsal tarihe sahip. Tam da bu sebeple, SALT Ulus, İstanbul’da süregelen araştırmalara paralel olarak Ankara’da yeni araştırma projelerinin üretimini teşvik etmek istiyor. Aslında Ankara’yla sınırlı kalmayı da istemiyoruz, sırada umuyorum ki başka şehirler de var. “Hedef kitleniz kim?” şeklinde sorular yöneltiliyor bize, SALT bir kültür kurumu, gözü gönlü açık herkes SALT’ın takipçisi, kullanıcısı olabilir. Belirli bir hedef kitle tanımımız yok. Diğer taraftan, SALT yapıları haricinde de SALT programlarına ulaşmak mümkün. Saltonline.org ve sosyal medya kanallarımızdan tüm sergi ve etkinliklerimizi takip edebilir, SALT Araştırma’daki kaynaklarımıza ulaşabilirsiniz.
KÜLTÜR SANAT
40
SALT Beyoğlu ve SALT Galata’dan sonra son olarak Ankara’da da Ulus’u seçmiş olmanız tarihi bir doku içinde olma isteği, değil mi? Evet, SALT Ulus Atatürk Bulvarı üzerinde, Cumhuriyet’in başlıca peyzaj projelerinden biri sayılan Gençlik Parkı’nın karşısındaki eski Osmanlı Bankası’nın ek binasıdır. Ana binanın inşaatı 1926 yılında başlamış, bu ek bina ise zamanında müfettiş lojmanı olarak kullanılmış. Bu tarihi yapıların restore edilerek kültür sanata hizmet vermesi hedefiyle 2002 yılından beri boş olan bu yapı SALT Ulus olarak tekrar işlevlendirildi ve Nisan 2013 itibariyle programlarımız faaliyete geçti. Biz SALT Ulus’u, Galata ve Beyoğlu’nun şubesi olarak mı görmeliyiz? Yoksa daha kendine has bir yapısı mı var? Üçünde de aynı sergiler mi oluyor? SALT Ulus’a şube demek doğru olmaz. Biraz önce de aktardığım gibi, SALT Ulus’u bir uzantı, bir uydu mekan olarak değerlendirmemeliyiz. SALT Ulus İstanbul’dan daha sonra açıldığı için, ilk dönem programı, İstanbul’da hazırlanmış, ancak içerik itibariyle Ankara’yla ilişkili bir proje seçkisinden oluşuyor. Bu ilk safhayı takiben Ankara’da geliştirilmiş programlara öncelik verilmesi ve bunların başkentten sonra İstanbul’da paylaşılmasını hedefliyoruz. Şu anda SALT Ulus’da devam eden Vadedilmiş Bir Sergi 2013 yılında İstanbul’da sergilendiğinde çok ilgi gördü, farklı kaynaklar tarafından yılın sergisi olarak değerlendirildi. Adını, Gülsün Karamustafa’nın Vaat Edilmiş Resimler
KÜLTÜR SANAT
41
serisinden alan Vadedilmiş Bir Sergi’yi Ankaralıların da izleme fırsatını yakalaması önemliydi. Diğer taraftan sanatçının Ankara’da geçen çocukluğuna gönderme niteliğinde olan ve SALT Ulus’un giriş katında izleyiciyi karşılayan Abide ve Çocuk (2010) enstalasyonu da mekana özel sergi tasarımına örnek teşkil edecektir. Hedef kitle ile ilgili kuşatıcı bir açıklama yaptınız. Yaş aralığı gibi bir kriteri belirlemek için sormuyoruz ama hangi alanlarla ilgi duyanlar SALT’la ilişki içine giriyor veya girmeli? SALT’ın faaliyet gösterdiği alanlar güncel sanat, mimarlık, şehircilik, tasarım, ekonomik ve sosyal tarih çalışmaları. Tabi ki bu konularla birebir ilgili her türlü profesyonel, üretici, araştırmacı SALT’ın programlarını takip ediyor. Diğer taraftan, bunların tümü toplumsal konular, gündelik hayatımızda karşımıza çıkan, hayatımızdan parçaları içeren konular. Bu sebeple gözü gönlü açık herkese hitap edebilecek programlar geliştirdiğimizi söylüyorum. Diğer taraftan, SALT’ta sadece sergi izlemiyor katılımcılar. Sergiye paralel geliştirdiğimiz kamu programlarında da çeşitlilik var; film gösterimleri, konuşmalar,
KÜLTÜR SANAT
42
performanslar, seminerler, atölyeler farklı kimliklerden, farklı yaş guruplarından, farklı meraklardan izleyicilere dokunabiliyor. Dünyadaki sanat kurumlarıyla ilişkileriniz nasıl? Eğilimleri takip ediyor musunuz? Ortak projeler planlıyor musunuz? SALT, 2013 yılında uluslararası bir müzeler konfederasyonu olan L’Internationale üyesi oldu. L’Internationale, değişik coğrafyalardan yerel hikâyelerin birlikte okunabilmesi adına daha etkili araçlar ve yepyeni yöntemler sunmayı hedefleyen bir konfederasyon. Konfederasyon, üyesi olan altı kuruma, sürekli bir iş birliği, birbirlerinin arşiv ve koleksiyonlarına erişim imkanı sağlıyor; aynı zamanda bu kurumların insan kaynakları da birbirlerine katkı sağlıyorlar. Kurum, yerel ve bölgesel araştırmalar için bir üretim odağı olma işleviyle özellikle arşiv uygulamalarındaki gelişmelere eğiliyor.
Buna ek olarak tabi ki dünyanın farklı coğrafyalarındaki çeşitli kültür kurumlarıyla proje bazlı iş birlikleri geliştiriyoruz, onları SALT’ta ağırlıyoruz, biz oralarda SALT’ı anlatıyoruz. Dergi olarak, çocuklardan yetişkinlere uzanan geniş bir okuyucu kitlemiz var. Söylemek istediğiniz bir şeyler var mı? Kültür kurumları müzakerelerin yeşerdiği, bilginin paylaşıldığı ve geleceğe aktarıldığı yerler. SALT’ı ailelerin takip etmesini arzu ederim. Çocuklarımıza olaylara farklı açılardan bakmalarını öğretmemiz gerektiğini düşünüyorum. Okurlarınızı Ankara’da SALT Ulus’a, İstanbul’a geldiklerinde ise SALT Beyoğlu ve SALT Galata’ya bekliyoruz. Ayrıca programlarımızı saltonline. org’dan ve sosyal medya kanallarımızdan takip edilebilir. SALT’ın kapıları, merak eden, araştırmak, tartışmak ve sorgulamak isteyen her bir bireye açık ve ücretsiz. Gelin, izleyin, kullanın, sahiplenin SALT’ı.
KÜLTÜR SANAT
43
sağlık
ŞİZOFRENİ TEDAVİSİNİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL:
Doç. Dr. Haldun Soygür
Toplum şizofreniye ilişkin yalan yanlış fikirler ve olumsuz önyargılarla dolu… Birçok insan şizofreninin tedavisi olmayan bir hastalık olduğuna inanır, oysa şizofreni tedavi edilebilir bir hastalıktır. Birçok insan şizofreni hastalarının asla iyileşmeyeceğine inanır, oysa şizofreni hastaları iyileşebilir. Birçok insan şizofreni hastalarının cinayet işleyen, saldırgan, zarar verici insanlar olduğuna inanır. Oysa onlar naif, kırılgan kişilerdir. Hastalığın en şiddetli olduğu dönemde böyle bir olasılık olsa bile, bunun oranı %10’dur ve bu oran tedavi ile daha da azalır (Planlanarak gerçekleştirilen cinayetlerin tama yakınının “akıllılar” tarafından işlendiğini ve herhangi birimizin bir şizofreni hastası tarafından öldürülme olasılığının on dört milyonda bir olduğunu biliyor muydunuz?). Birçok insan şizofreni hastalarının iş yapamayacağına, hiçbir zaman çalışamayacağına, şizofreni hastalarının tembel ve güvenilmez kişiler olduğuna inanır, oysa olanak yaratılırsa yeteneği ölçüsünde her biri üretken olabilir. Birçok insan şizofreni hastalarının her zaman saçmalayarak konuşan ve ne dediği anlaşılmaz kişiler olduğuna, ne zaman ne yapacakları belli olmayan kişiler olduğuna inanır, oysa bu durum sadece hastalığın aktif olduğu belirli dönemlerde olur, bunun dışında ise bir şizofreni hastasından öğreneceğimiz pek çok şey vardır. Şizofreni, genellikle gençlik çağında başlayan, belirtilerde alevlenme-düzelmeler ile seyreden, ilaçlar, psikoterapiler ve toplumsal girişimlerle tedavi edilen bir ruhsal hastalıktır. Şizofreninin oluş nedenini henüz mutlak bir kesinlikte bilmiyor olsak da, esas olarak biyolojik ve çevresel faktörlerin etkileşimi içinde ortaya çıktığını ifade edebiliriz. Hastalığın alevlenme döneminde kişinin gerçeği değerlendirme yetisi bozulur. Bu kendini varsanılar ve sanrıların varlığı ile gösterir. Varsanılar, gerçekte var olmayan bir şeyi duymak, görmek, hissetmek, tat veya koku olarak algılamaktır. En sık rastlanan varsanılar sesler duymaktır. Bazı kişiler özellikle ilk başlarda bu sesleri korkutucu olmayan, rahatlatıcı bir şey olarak algılayabilirler. Diğerleri kendilerine hakaret eden, olumsuz şeyler söyleyen veya emirler veren sesler duyabilirler. Sanrılar, gerçek olamayacak bir şeye güçlü biçimde inanmaktır. Örneğin, televizyondan izlendiğini düşünmek, ünlü biri olduğuna inanmak, televizyon veya radyonun size sinyaller veya mesajlar gönderdiğine inanmak, garip veya takıntılı dinsel inanışlara sahip olmak gibi. Sanrılar kimi zaman paranoid (aşırı şüpheci) içerikte olabilir. Buna örnek olarak da, başkalarının size komplo kurduğuna, size zarar vermeye çalıştığına veya sizi takip ettiğine inan-
mak, uzaylıların sizi takip ettiğine inanmak, Marslılar tarafından kaçırıldığınıza ve başka bir gezegene götürüldüğünüze inanmak gibi durumları verebiliriz. Bu süreç içinde eksilme (negatif) belirtileri de görülebilir. Kişi yaşam karşısındaki ilgisini yitirebilir. Enerjisi ve motivasyonu azalabilir. En basit işleri bile yapmak içinden gelmeyebilir. Kendine bakımı azalbilir. İnsanlardan uzak ve yalnız kalmayı tercih edebilir. Şizofreninin başarılı tedavisinin ve hastanın yeniden topluma kazandırılmasının önündeki en önemli engellerden birisi olumsuz önyargılar ve damgalamadır. Aslında burada bir kısır döngü söz konusu olmaktadır. Damgalama, tedavi olanaklarından yeterince yararlanmayı olumsuz etkilerken, yetersiz tedavi ve hastalığın gidişinin kötü olması da damgalamayı körüklemektedir. Toplum içinde herhangi bir nedenle damgalanmak ve olumsuz önyargılara maruz kalmak, stres dolu bir yaşam deneyimi anlamına gelir. Damgalanmış insanlar, önemsiz ve değersiz bir toplumsal kimliğe bürünürler. Bu değersizlik durumu ve bunu izleyen sonuçlar, damgalanmış insanları şiddetli ve süreğen diğer stres etkenlerinin baskısı altında bırakır. Damgalanan kişi önyargı veya ayrımcılığın hedefi durumundadır.
SAĞLIK
45
Böyle bir durum damgalanmış bireyin benlik saygısına ciddi bir tehdittir. Damgalanmanın başka bir anahtar özelliği diğer insanların bir bireyin toplumsal kimliği hakkında olumsuz ve kalıplaşmış fikirlere sahip olduğu gerçeğidir. Damgalanmış insanlar, onlara inanmıyorlar olsalar bile, bu kalıplaşmış görüşler tarafından sıklıkla tehdit edilmektedir. Bir bireyin, önyargılı bir tutumla muamele görüp görmediği konusunda yaşardığı belirsizlik damgalanmanın önemli bir özelliğidir. Damgalanmamış insanlar, damgalanmış insanlara karşı besledikleri, gerçek tutumlarını genellikle gizlemeye çalışırlar. Bunun sonucu olarak, damgalanmamış bireylerin damgalanmış bireylere karşı gösterdiği davranışlar, onların gerçek tutumlarının doğru bir göstergesi değildir. Damgalanmış insanlar için yaratılan bu belirsizlik, bir stres kaynağıdır. Damga, strese dolaylı bir biçimde de neden olabilir. Damgalanmış insanlara karşı gösterilen ayrımcılık, onların hastane, barınma, eğitim ve iş edinme gibi olanaklara ulaşmasındaki zorluklar bunun örnekleridir. Damgalanmış insanların yaşamları, daha zengin ve statüsü daha yüksek olan insanların yaşamlarına göre daha fazla günlük sıkıntılara ve süreğen gerginliklere uğrayabilir. Damgalanmış insanların toplum tarafından reddedilmesi, yalnızlığa ve toplumsal desteğin azalmasına yol açabilir. Şizofreni hastalarının tedavisi önündeki en büyük engel olan damgalamayı azaltmak ve ortadan kaldırmak, bizim elimizdedir. Dışlamadan, yok saymadan, önyargısız bir tutumla hareket etmek, şizofreni hastalarıyla toplumsal temas kurmaya açık olmak, şizofreni hastalarına yapılacak en önemli katkıdır.
SAĞLIK
46
Gençler için Şizofrenide Erken Uyarı İşaretleri* •
Duygudurumdaki değişiklikler Örneğin; karamsarlık, depresyon, ağlayamama, aşırı ağlama, herhangi bir neden olmaksızın gülme veya gülememe
•
Duygusal değişiklikler Örneğin; sesler duymak, sese veya ışığa karşı aşırı duyarlılık
•
Aktivitelerde değişiklikler Örneğin; çok aktif olmak veya aktif olmamak, çok fazla uyumak veya uyumama
•
Sosyal davranışta değişiklikler Örneğin; sosyal ortamlardan kaçınma, aktivitelere katılmamak, dışarıya çıkmayı reddetmek, ilişkilerin bozulmasına izin vermek, mantıkdışı ve uygunsuz şeyler söylemek, tuhaf kelimeleri kullanmak veya anlamsız yorumlarda bulunmak
•
Aileyle ilişkilerde değişiklik Örneğin; sürekli tartışma etmek, hiçbir zaman eve telefon etmeme, gecenin garip saatlerinde evi telefonla arama
•
Okulda veya işte değişiklikler Konsantre olma konusunda problem yaşama, akademik başarıda düşüş
•
Davranışta değişiklikler Garip duruş şekilleri, uzun süreli olarak gözlerini bir noktaya dikip bakmak, aşırı dinsel inanışlar, yasal olmayan maddeler kullanmak
•
Görünümde değişiklikler Örneğin; tuhaf giysiler giymek, yetersiz kişisel bakım
*Bu belirtilerin varlığı kişide şizofreni olduğu anlamına gelmez.
Ancak bu açıdan ciddi bir değerlendirmenin gerekliliğine işaret eder.
SAĞLIK
47
Mavi At Adı Nereden Geliyor?
Toplum tarafından çoğunlukla yanlış değerlendirilen şizofreni hastalığı konusunda bir bilinç oluşturmak ve şizofreni hastalarına iş olanağı sunmak için hayata geçirilen Mavi At Kafe’yi ziyaret ettik. Ankara Bahçelievler’de sıcacık bir mekan. Çalışanların tamamı şizofreni hastası, müşterilerin büyük çoğunluğu da yine hastalar ve hasta aileleri. Meral Taşkent ve Dr. Fatoş Canborgil’66 ile Mavi At Kafe’nin serüvenini, hastaların ve hasta yakınlarının toplumsal sorunlarını konuştuk.
Yetmişli yılların başında İtalya’da büyük akıl hastanelerinin kapatılmasını ve toplum içinde tedavi anlayışını amaçlayan bir hareket başlatılmıştı. 1971’de Trieste’deki akıl hastanesinde 1.200 hasta “yatıyor”du. Hastane faaliyetteyken hastane çalışanlarından başka hiç kimsenin dışarı çıkma hakkı olmadığı kurumdan çıkmasına izin verilen tek canlı çamaşırhaneden kirli çamaşırları dışarı götüren bir attı. O dönem erzakları getiren çamaşırları alıp götüren bir at arabası ve at var. Atın Adı Marcello Cavello idi. Bu yıllarda Dr. Franco Basaglia hastaneden topluma geçişin temellerini attı. Hastane temelli tedavi yerine toplum temelli tedaviyi öngördü. Topluma karıştıkça hastaların tedavi süreçlerinin daha iyi olacağını ortaya koydu. Basaglia için bizzat özgürlüğün kendisinin tedavi edici bir etkisi vardı. Doğrudan doğruya “kapatılmak” ise bir bakıma “kurumsal nevroz” yaratıcı bir etken olarak kendisini gösteriyordu. 1974 yılına gelindiğinde ise, hastanenin kilitli kapıları açıldı ve hastaların diledikleri zaman dışarı çıkmalarına fırsat verildi. Hastane yıkıldı ve hastane çalışanları ile halk ele ele vererek iki buçuk metre yüksekliğinde, ahşaptan mavi bir at yaparak hastanenin girişine yerleştirdiler.
SAĞLIK
48
Şizofreni hastalarının toplumdan kopmaması için açılan Mavi At Kafe’nin öyküsüne başlamadan önce şizofreniden ve toplumdaki şizofreni algısından söz etmek istiyoruz. Şizofreni nedir? Toplumda şizofreni algısı nasıl? Şizofreni psikiyatrik bir hastalıktır. Kökeni biyolojik olmakla birlikte psikiyatrik bir hastalıktır. İlaçla kontrol altında tutulması mümkündür. Ancak toplumda şizofreni algısı ne yazık ki bundan farklı. Delilikle eş değerde görülüyor. Üzülerek söylüyorum ki, erkek psikiyatristlerin %47’si bile şizofreni hastalarının saldırgan olduğuna inanıyor. Oysa bir şizofreni hastası tarafından öldürülme ihtimaliniz 10 milyonda 14’tür. Karşıdan karşıya geçerken trafik kazası geçirerek ölme ihtimaliniz bunun çok çok üstünde. Hastalığın alevlenme döneminde veya ilaçların aksatılması durumunda hasta saçma konuşmaya başlar, davranışları bozulur ama kimseyi öldürmeyi düşünmez. Kendi içine döner. Toplumsal önyargı eğitimsiz hastalarda da fazlasıyla bulunuyor. Bunları aşmak, hastaları, hasta yakınlarını ve her an bir şizofreni hastasıyla karşılaşma olan insanları, yani toplumu bilgilendirmek için yapılacak şeyler elbette var. Bu noktada basın çok önemli. Şizofreni terimi aşağılama sıfatı, hakaret olarak kullanılıyor. Bunun önüne geçilmeli. Ayrıca, şizofreninin büyük oranda lise döneminde ortaya çıktığı düşünülürse liselere uzman doktorlar nezaretinde şizofreniyi anlatan bir ders konulabilir. En azından, şizofreninin en büyük belirtisi olan gerçekte var olmayan sesler ve görüntüler algılamasının İlaç kullanımı ile durdurulabildiğini bilmeli insanlar.
Mavi At Kafe, şizofreniyle ilgili çalışmalar yapan bir oluşumun, Şizofreni Dernekleri Federasyonu’nun bir parçası. Bu federasyon nasıl kuruldu? Şizofreni Dernekleri Federasyonu 2006 yılında kurulmuş bir sivil toplum kuruluşudur. Şizofreni Dernekleri Federasyonu’nun asıl nüvesi, birkaç hasta yakını ve psikiyatrisin katkılarıyla 1996 yılında kurulan Ankara Şizofreni Hastaları Yakınları Dayanışma Derneği’dir. Daha sonra buna paralel olarak Türkiye’nin muhtelif yerlerinde dernekler kuruldu. Bugün İstanbul’da üç, Ankara, İzmit, Bursa, İzmir, Manisa’da birer tane olmak üzere sekiz dernek bulunmakta. 2006 yılında bu dernekler Şizofreni Dernekler Federasyonu şemsiyesi altında bir araya geldiler. Aslında kamu yararına iş gören bir kuruluş burası. Kamu kurumlarının desteğini alabiliyor mu bu proje? Özellikle değinmek istediğim noktalardan biri de buydu. Aynı nitelikte Amsterdam’da bir rehabilitasyon merkezi bulunmakta. Orada çalışan şizofreni hastası sayısı kadar sosyal hizmet uzmanı görev yapıyor. Merkezin uzman psikiyatristi bulunmakta. Orada çalışan şizofreni hastalarına normal kafelerede benzer işi yapanlardan iki kat daha fazla ücret ödeniyor. Üstelik kira ve genel giderleri devlet tarafından karşılanıyor. Mavi At Kafe bir rehabilitasyon merkezi işlevindeyken sıradan ticari işletme muamelesine maruz kalıyor. Herhangi bir ticari işletmeye uygulanan yüksek elektrik, yüksek su bedelleri bizden de tahsil ediliyor. Aslında bu sosyal bir proje. Uzmanların, profesyonellerin işin içine dahil edilmesi gerekiyor. Biz bugüne kadar bunu kendi imkanlarımızla sağladık.
SAĞLIK
49
Mavi At Kafe’nin amaçlarına ulaştığını söyleyebilir misiniz? Ekonomik açıdan çok sıkıntılı olmamıza rağmen sosyal rehabilitasyon açısından tavan yaptık. Psikoloğumuz Fatoş Canborgil ve Doç. Dr. Haldun Soygür özveriyle çalışmakta. Haldun Hoca hem psikiyatri hem farmakoloji uzmanı. Hastalıkla ilgili sosyal ve biyolojik süreçler konusunda uzman. Onların destekleri bize çok şey kattı. Geçen sene ikinci el ürün satışına başladık. Az kullanılmış, hatta hiç kullanılmamış kıyafet ve takıları satışa sunduk. Ayda iki üç kez film gösterimi yaparız. Ankara Üniversitesi Psikoloji bölümü öğrencilerinin kurduğu gruplar ile eğitimlerimiz oluyor. ODTÜ Psikoloji Bölümü’nde son sınıf öğrencilerinin aldığı Alan Çalışması dersi için öğrenciler gruplar halinde buraya geliyorlar. Hastalarla doğrudan ilgilenerek hem onlara hem bize destek oluyorlar. Etkinlikler önce oyunlarla başladı. Sonradan paylaşım toplantıları, ortak çalışmalar, tiyatrolar, danslar, korolar... Şunu söylemek istiyorum bizim derneğe gelen hastalar ve aileleri yıllardır şizofreni konusunda eğitim alıyorlar. Aynı zamanda TED Ankara Koleji mezunu olan ODTÜ Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Nuray Karancı yaz ayları dışında her ay bir kez aile toplantıları düzenliyor burada. Bu toplantılar aileleri bilinçlendirmek adına çok verimli geçiyor. Bu hastalıkta olmazsa olmazlar var, bunları ailelerin bilmesi çok önemli. Başka bir yönden bakacak olursak, şizofreni tanısı almış biri işe girmekte sorun ciddi sorunlarla karşılaşıyor. Atak dönemleri gibi kaygılardan dolayı istihdam edilemiyorlar. Burada onların özgüven kazanmasına yardımcı olunuyor. En basitinden, saatlere uyma zorunlulukları ile hayatlarını disipline sokuyorlar. Beş yıl önce Mavi At Kafe’yi açtığımızda yanımızda olan 18 çalışanımızdan 8’i bugün devlet kurumlarının açtığı sınavları kazanarak işe başladı. Mevcut çalışanlarımızdan da bu sınavlarda yüksek puan alanlar var. Misyon edindiğimiz topluma kazandırma olgusuna güzel bir örnek olduğunu düşünüyorum.
Son olarak Mavi At Kafe’nin daha uzun yıllar hizmet verebilmesi için beklentilerinizi soralım. Üniversitelerin yoğun olduğu bir bölgede, Ankara’nın işlek alanlarından birinde bulunmamıza karşın ziyaretçilerimizin büyük çoğunluğu hastalar ve hasta yakınları. Yolu Bahçelievler, Beşevler civarına düşenlerin gelip bir çay içmeleri, ürünlerimizden satın almaları bizim için önemli. Bunun dışında iş dünyasının duyarlı isimlerinin desteklerini bekliyoruz. Kolejli iş adamlarımızın da destek olması yönünde mailler gönderdik. Taleplerimiz oldu. Onlardan dönüş bekliyoruz. Onların desteğine gerçekten çok ihtiyacımız var. En azından küçük bireysel katkılarla kira ödememize destek vermelerini bekliyoruz.
SAĞLIK
50
İlerleyen yaşlarda ortaya çıkan birçok sağlık problemi çocuklukta edinilen yanlış beslenme alışkanlıklarıyla doğrudan ilgili. İçeriği tam olarak açıklanmayan hazır gıdalar ve pratik olduğu için tercih edilen sağlıksız yiyecekler çocuklarımızın geleceğini tehdit ediyor. Zümrüt Özkan buradan hareketle kendi oğlu Alex Kaan’a sağlıklı öğünler sunmak için giriştiği çabaları 2005 yılında Yiyorum Büyüyorum adlı kitapta sergiledi. Kısa zamanda yeni baskılar yapan kitap, bugün Türkiye’nin en sık ziyaret edilen sitelerinden olan www.yiyorumbuyuyorum.com sayfasının da temelini oluşturdu. 1987 TED mezunu olan Özkan, TED Meşale okuyucuları için doğal malzemelerle hazırlanacak lezzetli yemek tariflerini ve anne babalara yönelik tavsiyelerini paylaştı... Anne Babalar Dikkat • Meyve ve sebzeleri kendi mevsimlerinde tercih edin. • Birbirine uyumlu gıdaların bir arada sunulduğu, az yağlı, az tuzlu, sade, lezzetli ve besin değeri yüksek yemekler hazırlayın. • Katkılı, boyalı, sıkıştırılmış hiçbir malzeme kullanmayın. • Evde kızartmayı en aza indirin. • Çocuklar için hazırladığınız yemeklerde her besin grubundan çeşitlere yer verin. Dengeli beslenme ancak çeşitlilikle mümkün olur. • Çocuklarınızın yeme alışkanlıklarını erkenden şekillendirin. Ne kadar erken o kadar kolay! Anlayıp, dinlemeyeceklerini düşünseniz bile onlarla beslenme üzerine konuşun, ne kadar çok çeşit yerlerse o kadar güzel büyüyeceklerini onlara sık sık hatırlatın. • Asla öğün atlamayın, atlatmayın.
Anne Pidesi
4 kişilik Hazırlaması: 30-35 dakika (hamur mayalanması hariç) Pişmesi: 15 dakika Hamur için: ½ su bardağı ılık su 1 çay kaşığı toz şeker 1 tatlı kaşığı kuru maya 1 fincan zeytinyağı 2 su bardağı un 1 tatlı kaşığı tuz
Harç için: 1 küçük kalıp lor Peyniri (300 gr) 5-6 sap taze soğan ½ demet maydanoz 1 yumurta
Üzeri için: 1 yumurta sarısı ½ fincan sıvı yağ
-Yoğurma kabına yarım bardak ılık su, şeker, maya ve sıvı yağ katılıp iyice karıştırılır. -Un ve tuz eklenip kulak memesi kıvamına gelene kadar yoğurulur. -Hamurun üzeri örtülüp 30 dakika dinlendirilir. -Harç için taze soğan ve maydanoz çok ince kıyılır. -Ufalanmış lor peyniri ve çırpılmış yumurta eklenip iyice harmanlanır. -Hamurdan parçalar koparılıp her biri 25 cm boyunda, 20 cm eninde ve ½ cm kalınlığında açılır. -Tam ortasına 2-3 yemek kaşığı peynirli harç yerleştirilip, uzunlamasına yayılır. -Tercihinize bağlı olarak ister açık, ister kapalı pide şekli verilir. -Hamur olan kısımların üzerine yumurta sarısı ve sıvı yağ karışımı sürülür . -Önceden ısıtılmış 200 derece fırında 15-20 dakika pişirilir. *Bu pideyi kıymalı, kuşbaşılı ya da kaşarlı olarak da hazırlayabilirsiniz. *Açtığınız hamur ½ cm’den daha kalın olmamalı. Yanında ayran veya ev yapımı meyve suları ile servis yapıldığında çocuklara güzel bir Pazar günü sürprizi.
SAĞLIK
51
Yufkada Köfte 3 kişilik Hazırlaması: 20 dakika Pişmesi: 15 dakika -300 gr yağsız kıyma -1 orta boy soğan -½ su bardağı ekmek içi -tuz-kimyon -2 yemek kaşığı zeytinyağı + 2 yemek kaşığı su -Dürümlük yufka -Yoğurt -Soğan rendelenir, zeytinyağı ve su eklenmiş tavada pembeleştirildikten sonra soğutulur. -Kıymaya ekmek içi, soğutulmuş soğan, tuz ve kimyon eklenip iyice yoğurulur. -10-15 cm uzunluğunda rulolar halinde şekil verilir. -Tereyağı eklenmiş yapışmaz tabanlı tavada önlü arkalı kızartılır. -Lavaşlara sıkı sıkı sarılıp dürüm yapılır. Her bir dürüm 3 cm genişliğinde kesilir. -Yoğurt çırpılıp , düz bir tabağa yayılır. -Kesilmiş dürümler yoğurtlu tabağa yerleştirilip servis yapılır. *Üzerine sarımsaklı domates sosu gezdirebilirsiniz.
Frigo Buz 1 dolu yemek kaşığı un 2 dolu yemek kaşığı pirinç unu 1 paket vanilya 2 yemek kaşığı kakao 2,5 su bardağı süt 1/2 su bardağı toz şeker 1 yemek kaşığı tereyağı -Un, pirinç unu, vanilya ve kakao iyice harmanlanır. -Elenip sütün içine katılır ve pütürsüz olana kadar çırpma teli ile karıştırılır. -Orta harlı ateşte koyulaşana kadar karıştırmaya devam edilir. -İndirmeye yakın toz şeker ve tereyağı katılıp katılır. -Frigo dondurma kalıplarına dökülür. Soğuduktan sonra buzluğa aktarılıp en az bir gece bekletilir. *Bence dondurmadan daha güzel! *Pişme aşamasının sonunda soyulmuş fındık, fıstık, badem gibi kuruyemişler ekleyebilirsiniz.
SAĞLIK
52
KİTAP RAFLARINDAN
bilgi dağarcığı
Ölen Adam
Bir Fasit Daire
Kör Baykuş
Dünya klasikleri arasındaki yerini alan Ölen Adam, İngiliz yazar D. H. Lawrence’ın diğer romanlarına göre küçük hacimli ancak oldukça derin bir kitap. Lawrence, iki bölüme ayırdığı kitapta, ölümden sonra dirilme konusunu işleyen mitolojik öyküleri yeniden üretiyor. Mısır ve Babil mitolojilerinden erken dönem Hristiyanlık söylencelerine uzanan geniş bir yelpazede ortak temalar üzerine inşa edilen kitap, batı dünyasının inanç ve düşünce geleneklerinin arkeolojisi için de önemli bir kaynak. Ayrıca, yüzyıllar içinde yerleşmiş ve sorgulanmasından vazgeçilmiş yargılara yeni bir bakış öneren Ölen Adam’ı Türkçeye kazandıran ismin, usta yazar Bilge Karasu olması yapıta özel bir anlam katıyor.
Uzun yıllardır dergilerde yayımladığı öykülerle dikkatleri üzerine çeken Berna Durmaz’ın 2014 Haldun Taner Öykü Ödülü’nü kazanan üçüncü kitabı Bir Fasit Daire, birbirinin içinden geçen on üç öyküden oluşuyor. Durmaz, Kolombiyalı ünlü yazar Gabriel Garcia Marquez’in en yetkin örneklerini verdiği büyülü gerçekçilik tekniğini yerel öğelerle destekleyerek özgün bir öykü dili kurmayı başarıyor. Ayrıntıların ince ince işlendiği kitapta, günlük hayatın akışı içinde birden beliren olağanüstülükler ve hangi karakterin hangi öyküde okurun karşısına çıkacağının kestirilemeyişi yüksek tempolu bir okuma deneyimi sunuyor.
1903-1951 yılları arasında yaşayan Sadık Hidayet, çağdaş İran edebiyatının kurucularından kabul edilir. 1937 yılında yayımlanan Kör Baykuş, yazarın en fazla tanınan eseridir. Hidayet’in Kafka, Rilke, Poe gibi batılı yazarlardan etkilenmesi gibi, yirminci yüzyılın ikinci yarısında yazan birçok batılı yazar da Hidayet’ten etkilenmiştir. Kör Baykuş, eleştirmenlerce dünya edebiyatına damgasını vuran Camus’nün Yabancı’sı ile yan yana anılır. Dünyadaki var oluşun sorgulanması, toplumsal bağların birer zincire dönüşmesi, yalnızlık, sevgisizlik gibi evrensel temalar Hidayet’in kaleminde lirik ile epik söyleyiş arasında özgün bir yerde dile gelir. Türkçenin en önemli şairlerinden Behçet Necatigil tarafından dilimize aktarılan Kör Baykuş üzerine Türkiye’de ve dünyada çok sayıda makale ve kitap yayımlanmış, konferanslar düzenlenmiştir.
D.H. Lawrence Çeviren: Bilge Karasu Can Yayınları, 78 sayfa
Berna Durmaz Can Yayınları, 120 sayfa
Sadık Hidayet Çeviren: Behçet Necatigil Yapı Kredi Yayınları, 100 sayfa
BİLGİ DAĞARCIĞI
53
ÇOCUK KİTAPLARI 3-8 yaş
Kırmızı Kanatlı Baykuş Feridun Oral Yapı Kredi Yayınları, 36 sayfa
Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği’nin 2012 yılının en iyi resimli çocuk kitabı seçtiği Kırmızı Kanatlı Baykuş, bir dostluk hikayesi. Arkadaşlıkların birlikte başarılanlarla pekişeceğini bir masal diliyle ortaya koyan Feridun Oral, resimleriyle de çocukları büyülü bir dünyaya çağırıyor. Çocukların sınırsız hayal gücünün erdemlerle desteklenmesinin yararları göz önüne alındığında Kırmızı Kanatlı Baykuş eğlendirici olduğu kadar eğitici yönüyle de ortaya çıkıyor.
10+ yaş
Aydede Her Yerde Hacer Kılcıoğlu Günışığı Kitaplığı, 144 sayfa
Dünyanın her bölgesi kendine has kültürel ve coğrafi farklılıklarla dolu. Öte yandan da fiziksel şartlardan ve kültürden etkilenmeden gezegenimizin her yanında aynı olan birtakım olgular var. Sevgi, dostluk, bağlılık gibi erdemler ile özlem, yoksulluk gibi acıya yol açan durumlar nereye gidilirse gidilsin değişmiyor. Hacer Kılcıoğlu, aydedenin ışığı altında Türkiye’den Mısır’a, Peru’dan Vietnam’a, İspanya’dan Kıbrıs’a dünyanın çeşitli köşelerinden çocukları konu aldığı on altı öyküyü bu sucak kitapta bir araya getiriyor. Çocukların evrensellik ve yerellik üzerine düşünmesi için kapılar aralıyor.
8-12 yaş
Profesör Kant’ın En Çılgın Günü
Jean Paul Mongin, Çeviren: E. Burak Şaman Metis Yayınları, 64 sayfa Laurent Moreau tarafından resimlenen kitap, filozofların hikâyelerini anlatan Küçük Filozoflar Dizisi’nin ilk kitabı Profesör Kant’ın En Çılgın Günü, görüşleriyle felsefe tarihinde çığır açmış Alman filozof Immanuel Kant’ın yetişkinlere sıkıcı gelen yaşamından renkli bir kesit sunuyor. Kitapta, Königsberg Üniversitesi’nin saplantılı denecek derecede titiz profesörü Immanuel Kant, bir yandan hayatının en çılgın gününü yaşarken, diğer yandan felsefi soruların cevaplarını bulmaya çalışıyor. Çocukların felsefeye zevkli bir giriş yapmaları, kendi sorularını sorup, bunların peşinden gitme özelliğini kazanabilmeleri için oldukça yararlı bir kaynak.
BİLGİ DAĞARCIĞI
54
BİLİM TEKNİK MUZ KABUĞUNDAN PLASTİK ÜRETTİ Google Bilim Fuarı, geçtiğimiz yıl 16 yaşındaki bir Türk öğrencinin başarısına sahne oldu. Lise öğrencisi Elif Bilgin, muz kabuğunda yer alan nişasta ve selülozdan biyoplastik üretme projesiyle bir çevre, sağlık veya kaynak sorununu ele alarak pratikte farklılık sağlayan bir projeye verilen Scientific American Etkin Bilim Ödülü ve dünyayı değiştirme konusunda en büyük potansiyele sahip projeye verilen Oy Verenlerin Seçimi Ödülü’ne layık görüldü. Petrolden üretilen plastiğin hem çevreyi kirletici hem de daha yüksek maliyetli olduğunu söyleyen Bilgin, üzerinde iki yıl çalıştığı projede muz kabuklarından plastik üretmenin mümkün olduğunu ortaya koydu
KENTSEL ISI ADALARI Güneş ışınları yeryüzüne ulaştığında belli oranda emilir belli oranda yansıtılırlar. Kentsel alanların yüzeylerindeki renk dağılımı kırsal alanlara oranla daha koyu tonları içerdiğinden bu alanlarda emilim fazla, yansıtma az miktarda olur. Bu durum, özellikle büyük şehirlerde, kent merkezinin taşraya göre daha fazla ısınmasına neden oluyor. Küresel ısınma sürecini hızlandıran bu durum kentsel ısı adaları olarak adlandırılıyor. Bilim adamları, kentsel ısı adalarının olumsuz etkilerinin azaltılması için “yeşil çatı”, “açık renk asfalt” gibi çevreci çözümler üzerinde çalışmalarını sürdürüyorlar. Öte yandan Columbia Üniversitesi’nden ağaç fizyoloğu Kevin Griffin gece yükselen sıcaklığın şehir merkezindeki ağaçların ertesi gün güneş çıktığında fotosentez tepkimesini artırdığını ortaya koyan bir araştırmaya imza attı. Araştırmanın sonunda şehirdeki fideler, kırsal alandakilere göre 8 kat daha fazla biyokütle üretti. Diğer faktörleri kontrollü deneylerle eleyen araştırmacılar, aradaki farkın en büyük sebebinin aradaki sıcaklık farkı olduğunu doğruladı. Dünya nüfusunun neredeyse yarısının şehirlerde yaşadığı günümüzde, şehirleşmenin olumsuz etkilerini en aza indirmek, dezavantajlardan avantaj yaratmak gün geçtikçe daha önemli hale geliyor. Bunun için şehir merkezlerindeki yeşil alanların artırılması küçük ama etkili bir adım.
BİLGİ DAĞARCIĞI
55
ÇÖLLEŞMEYİ DURDURAN ADAM Dünyamızın karşı karşıya olduğu en önemli tehlikelerden biri olan çölleşmeye karşı bilim insanlarının ve çevre kuruluşlarının çabaları sürüyor. Ancak yapılan çalışmalar bazı bölgelerde durumun umutsuz olduğunu ortaya koyuyor. Bir Batı Afrika ülkesi olan Burkina Faso’nun kuzeyindeki tarım arazileri bu bölgelerden biriydi. Ta ki Yacouba Sawadogo adlı yaşlı bir çiftçi, atalarından kalan geleneksel tarım yöntemlerinde ısrar edene kadar. Bölgedeki toprak, uzun yıllar içinde aşırı ekim, aşırı otlatma ve aşırı nüfus yoğunluğu nedeniyle verimsizleşmeye ve çölleşmeye başlamıştı. Sawadogo, başlarda kimsenin ciddiye almadığı “Zai” tekniğiyle hareket ediyor; önce sertleşmiş zemine büyük bir çukur açıyor, sonra içine bitki artıkları ve gübreden oluşan bir karışım yerleştiriyordu. Yıllar içinde yaşlı çiftçinin yönteminin işe yaradığı, çölleşmiş 120 dönümlük arazinin, 60 ayrı tür ağaçtan oluşan yeşil bir alana dönüştüğü görüldü. Bugün çevre örgütleri ve bilim dünyası tek başına çölü durduran bu adamın başarısının sürdürülebilir ve daha geniş alanlara yayılabilir olması için çalışıyor.
SOSYAL ETKİNLİKLER BİLİŞSEL GERİLEMEYİ DURDURUYOR Yakın dönemde tamamlanan bir araştırmaya göre, hareketli bir sosyal hayat, beyin sağlığını korumanın en iyi yollarından biri. Rush Üniversitesi Tıp Merkezinde gerçekleştirilen araştırma, düşünme ve bellek yeteneklerinde kayıp yaşandığında sosyalleşmenin zorlaştığını; sık aralıklarla gerçekleştirilen sosyal etkinliklerin ise ileriki yaşlarda bilişsel gerilemeyi geciktirdiği ya da önlediğini ortaya çıkardı. Tıbbi geçmişleri öğrenilen ve sinir fizyolojisi testlerinin yanı sıra sosyal etkinlik durumlarını ortaya koyan bir dizi ankete alınan 1.138 katılımcının yaş ortalamasının 80 olduğu belirtildi. Çalışmanın sonucunda son beş yıldan daha uzun süredir daha aktif bir sosyal hayata sahip olanlarda bilişsel gerilemenin az olduğu sonucuna varıldı. Ancak sosyal etkinliğin bilişsel gerilemeyi nasıl önlediği ya da geciktirdiği henüz tam olarak bilinmiyor ve mekanizmasının çözülebilmesi için gelecekte ileri düzey araştırmaların yapılması gerekiyor.
BİLGİ DAĞARCIĞI
56
EĞLENCELİ BİLİM Bilimsel çalışmalar, çoğunlukla anlaşılması güç formül ve teknik terimlerle ifade edilir. Oysa bu çalışmaların önemli bir bölümü, gündelik hayatımızda bize yarar sağlayacak bilgiler içerir. Bazen de ortay çıkan bu bilgiler, şaşırtıcı, hatta eğlenceli olabilir. İşte bunlardan bazıları:
Dil izi, tıpkı parmak izi gibi biriciktir.
Kelebekler yiyeceklerin üstüne konarak beslenirler, çünkü tat alma organları ayaklarındadır.
ğin bebe i k i da ında mlar si arasın re u ğ o ü e İkiz d ya gelm üksek s y a y n dün dilen e e kayd attir. 87 sa
Bir su aygırı insandan hızlı koşabilir. El kuklalarının çoğu solaktır. Çünkü kuklacıların büyük çoğunluğu sağ ellerini kullanırlar.
Porcellanaster ivanovi adı verilen denizyıldızı türü suyun 7.584 metre altında yaşayabilir.
BİLGİ DAĞARCIĞI
57
Periyodik Cetvel’de yer almayan tek harf J’dir.
yinin aç spre teri s ı r la n k sa Bilim in ayan yeni bir ba ş a y içinde fetti. türü keş Arjantin karıncası (Linepithema humile) olarak adlandırılan ve Güney Amerika kökenli olan karınca türünün bireylerine Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya’da da rastlanıyor.
BİLGİ DAĞARCIĞI
58
Ödev, aile ve çocuk arasında tatsız ve gereksiz çekişmelere yol açan önemli bir sorun haline gelebilir. Bunu engellemek için uzmanların önerilerine kulak vermekte yarar var. İşte size 10 ipucu!
Verimliliği yükseltmek için atılacak ilk adım, zamanı doğru yönetmektir. Ödevlerin zamanında yapılmasını sağlamak için çocuklarınızın sosyal ihtiyaçlarını ve dinlenme sürelerini göz ardı etmeyen, ders programlarına uygun çizelgeler hazırlayın.
Her çocuk aynı çalışma ortamında aynı verimlilikte çalışamayabilir. Çocuğunuzla, hangi ortamların ve koşulların daha iyi olacağını saptamak amacıyla birkaç deneme yapabilir, doğru çalışma ortamını belirleyebilirsiniz.
Çocuklar genellikle ödeve başlamadan önce gerekli malzemeleri hazırlarken çok zaman harcarlar. Buna engel olmak için, çalışma masasında onun gereksinim duyacağı malzemeleri ve kaynakları bulundurmaya özen gösterin.
Çocukların kafalarında sorularla çalışmaya başlaması, aradıkları sonuçları daha kolay bulmasını sağlar. Ödevinin kapsamını tespit edebilmesi için sorular sormayı alışkanlık haline getirmesi yönünde telkinlerde bulunabilirsiniz, örneğin;
• • • •
Öğretmenin bu ödev kapsamında benden ne istiyor? Bu ödevden ne kazanacağım? Bu konuda uygun kaynakları nereden bulabilirim? Ödevi hangi formatta teslim edeceğim? Yazılı mı, yoksa sınıfta da sunacak mıyım?
• Ödev hazırlamam için verilen süre nedir? • Ödevim en az ve en çok kaç sayfa olabilir? • Ödevim hangi ölçütlere göre değerlendirilecek?
Çocuğunuzun iyi bir başlangıç yaptığından emin olmak için çalışmanın ilk beş dakikasında yanında oturmanız yararlı olacaktır. Ödev sürecinin tamamında çocuğunuzun yanında oturmanız ise kendi başına araştırmaktan kaçarak her şeyi sizden beklemesine neden olabilir.
6.
Kütüphanelerin ve elektronik kaynakların taranması, farklı türde kaynakların bir arada kullanımı ve kaynaklarda bulunan bilgilerin aynen kopyalamaması gibi konularda çocuklarınızı destekleyerek tüm eğitim hayatlarında yararlanabilecekleri bir yaklaşım geliştirmelerini sağlayabilirsiniz.
Birçok çocuk ara vermeden uzun süre ödevle uğraşmakta zorlanabilir. Uzun süre çalışma gerektiren ödevlerde bir çalar saat yardımı ile 5-10 dakikalık dinlenme süreleri belirleyip uygulayabilirsiniz.
BİLGİ DAĞARCIĞI
61
Böylece, onların ödev yapma konusunda daha gerçekçi ve yaratıcı olmaları için yardım etmiş olursunuz. Vereceğiniz destek; onların ödevlerini onların yerine yapmak yerine, yön göstermek şeklinde olmalıdır. Çocuklar kendileri araştırarak yaptıkları ödevleri sahipleneceklerdir.
Ceza vermek veya verileceği uyarısını yapmak çocuklarda direnç yaratabilir. Ödevin istenildiği biçimde tamamlanması halinde, kazanacağı bir durum sunun; 20 dakika oyun oynamak veya televizyon seyretmesine müsaade etmek gibi.
Çocuğunuzun tam gün bir okulda okuduğunu ve eve yorgun döndüğünü unutmayın. Ona dinlenme zamanı tanıdıktan sonra ödevinin başına oturması için onu anladığınız ve takdir ettiğiniz mesajlarıyla isteklendirmeniz, ödev sorumluluğu kazanmasında işe yarayacaktır. Küçük bir dipnot: Beklenti düzeyinin çok yüksek olması, çocuğunuzda başarısızlık duygusu ve çaresizlik hissi yaratabilir.
BİLGİ DAĞARCIĞI
62
TED’den
TED’DEN HABERLER
Türk Eğitim Derneği 70. Olağan Genel Kurulu Gerçekleşti
Türk Eğitim Derneği’nin 70. Olağan Genel Kurulu 09 Mart 2014 tarihinde TED Üniversitesi’nde gerçekleşti. Kurulda Yönetim Kurulu adına konuşan Genel Başkan Selçuk Pehlivanoğlu, 69. dönemde gerçekleştirilen çalışmalar hakkında bilgi verdi. Göreve geldikleri ilk günden bugüne atılan her adımda kamuoyu yararının gözetildiğini belirten Pehlivanoğlu, “Türk Eğitim Derneği herhangi bir şahsın ya da kurumun mülkü değildir; Dernek, Cumhuriyetin bir değeridir ve topluma ait bir sivil toplum kuruluşudur. Bu nedenle, yürüttüğümüz çalışmaların temelinde kamuoyu yararını gözetiyoruz.” şeklinde konuştu. Genel Kurul’da Faaliyet Raporunun sunulmasının ve diğer gündem maddelerinin ele alınmasının ardından, yeni dönem için Yönetim ve Denetleme Kurulu Asil ve Yedek Üyelerinin seçimi gerçekleştirildi. Seçim sonrası Yönetim ve Denetleme Kurulu toplantılarıyla da, Yönetim ve Denetleme Kurulu üyelerinin görev dağılımları belirlendi.
Yönetim Kurulu S. Selçuk PEHLİVANOĞLU Kemal Ziya SAVRAN Füsun OKUTAN Sami TÜRKOĞLU Ayşe Esra ŞAKAR Emin HİSARCIKLIOĞLU Gamze AŞÇIOĞLU ÖZ Mehmet Can ULUSOY Sedat KASAN Sinan Selçuk BÖREKÇİ Timur KOLOĞLU
Genel Başkan Genel Başkan Yardımcısı Genel Sekreter Genel Sayman Üye Üye Üye Üye Üye Üye Üye
Denetleme Kurulu A. Kartal USLUEL Eda Aslı ÖZDEMİR Çağatay AYTEKİN Kamil Yalçın MENGÜ Mirat İlsu ÇATAK
Denetleme Kurulu Başkanı Raportör Üye Üye Üye
TED’DEN
63
Türk Eğitim Derneği Genel Başkanlar Buluşması Gerçekleşti Kurulduğu 1928 yılından bugüne kadar Türk Eğitim Derneği’nde Genel Başkanlık görevini yürütmüş liderler ve yakınları, 24 Mayıs 2014 tarihinde Ankara’da bir araya geldi.
1928 yılında Büyük Önder Atatürk’ün önderliğinde kurulan ve Türkiye’nin eğitim alanında en köklü sivil toplum örgütü olarak faaliyet gösteren Türk Eğitim Derneği’nin “Başkanlar Buluşması”, 24 Mayıs 2014 tarihinde gerçekleşti. Türk Eğitim Derneği’nde Genel Başkanlık görevini yürütmüş liderler ve yakınlarının katıldığı ve TED Ankara Koleji kampüsünde başlayan buluşma, Kolejliler İş Dünyası Zirvesi ve TED Üniversitesi kampüs ziyaretleriyle devam etti. Kampüs ziyaretleri sonrasında heyet, Anıtkabir’de resmi bir törenle Türk Eğitim Derneği’nin kurucusu Atatürk’e saygılarını sundu. Buluşma, Çengel Han’da düzenlenen bir organizasyonla son buldu.
Buluşmada bir konuşma yapan Türk Eğitim Derneği Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, birlik ve beraberliğin önemini vurgulayarak, Türk Eğitim Derneği’ne ve ülkemizin eğitim sistemine katkıda bulunmuş tüm Genel Başkanlara saygı ve şükranlarını sundu. Türk Eğitim Derneği’nin 31 okuluyla, üniversitesiyle, öğrenci yurtlarıyla, burslu öğrencileriyle, okullarının dernek ve kulüpleriyle hizmet veren benzersiz yönüne vurgu yapılan gecede; aramızdan ayrılan tüm Genel Başkanlar da rahmetle anılarak, yakınlarına Türk Eğitim Derneği’ne katkıları hakkında bilgi verildi.
TED’DEN
64
“Soma’ya El Ver” Kampanyası Tüm Hızıyla Devam Ediyor!
Türk Eğitim Derneği (TED), Soma’daki maden emekçilerinin çocuklarına eğitim bursu sağlanabilmesi amacıyla başlattığı Soma’ya El Ver! kampanyasını tüm imkanlarını seferber ederek sürdürüyor. Resmi makamlarla işbirliği içerisinde yürütülen kampanya çerçevesinde toplanan tüm yardımlar, ödeme planı ile evlatlarımıza eğitim bursu olarak aktarılacaktır. Nakdi yardımların dışında psikolojik danışmanlık, eğitim materyali ve okul başarılarının izleme değerlendirmeleri gibi tüm süreçlerde TED uzmanları gönüllü çalışmaktadır. Kampanya, Türk Eğitim Derneği uzmanlarınca üç ayrı faza ayrılarak projelendirildi. Saha ziyaretleri ve ön burs görüşmelerinin yapılması I. Fazı; eğitim bursu alacak ve psiko-sosyal desteğe ihtiyaç duyan çocukların seçimi, kayıt işlemleri, TED Okullarında okuyacak çocukların okullarına yerleştirilmesi, ödeme planlarının yapılarak bursların aktarılması II. Fazı; çocukların akademik performanslarının izleme değerlendirmesi ve eğitim bursu aktarımlarının takibi III. Fazı oluşturmaktadır. I.Faz çerçevesinde, yaklaşık 150 hane ziyaret edilmiştir. Saha çalışmasının yapıldığı yerleşim yerleri; Soma ilçesi merkez ve köyleri, Savaştepe, Bergama ve Kırkağaç ilçeleri, İzmir’in Kınık ilçesi ve en çok kaybın verildiği Köseler, Elmadere ve Çan köyleridir. Ziyaretler çerçevesinde eğitim bursu alacak ve psiko-sosyal desteğe ihtiyaç duyan çocukların tespit çalışması yapılmış ve kayıt altına alınmıştır. Paralel olarak II. Fazın çalışmaları da yürütülmektedir. Türk Eğitim Derneği, kampanyayı yürüten sivil toplum kuruluşu olarak; • Saha çalışmaları kapsamında eğitim bursu alacak çocukların tespit edilmesi ve sisteme dâhil edilmesi, • Kampanyada eğitim bursu amacıyla toplanan yardımların, kampanya amacına uygun olarak harcanması (Öğrenci velilerine yıllık olarak 1.600 TL nakdi yardımın her eğitim öğretim yılı için ödeme planı dâhilinde aktarılması ve takibi) ve kampanya sonunda kesin bütçesi detayları ile birlikte Mülki İdare Amirliği’ne bildirilmesi, • Çocuklardan ve ailelerden psiko-sosyal olarak acil ihtiyacı olanlara özel destek sağlanması, • Ailenin izni çerçevesinde, psikolojik ve akademik olarak uygun olan öğrencilerin TED Okullarında okutulmasının sağlanması, • Eğitim bursu alan çocukların akademik başarılarının takibinin yapılması, kampanya giderlerinin kendi öz kaynaklarından karşılanması (Tanıtım, idari ve saha çalışması giderleri ile kampanyada görevli konunun uzmanlarının görevlendirilmesi), • Mesleki eğitime tabi tutulabilecek çocuklara mesleki sertifika alma olanağının sağlanmasından sorumludur. Türk Eğitim Derneği’ne inanan ve Soma’daki ailelerimizin acısını paylaşan tüm destekçilerimize teşekkürlerimizi sunarız. Kampanya hakkında detaylı bilgi için tıklayınız. Kampanya bilgi hattı: 0 312 417 42 02 - 111/152/159 Kampanyaya destek olmak için tıklayınız.
TED’DEN
65
Türk Eğitim Derneği, “Askıda Bilet Var” Projesiyle Öğrencileri Sanatla Buluşturuyor!
Türk Eğitim Derneği eğitime verdiği gönülden desteği sanata da vermeye devam ediyor. “Askıda Bilet Var!” uygulamasıyla olanağı olmayanların yerine bilet alıp, “Biletiniz hazır, askıda! Haydi, sanata.” diyor. “Askıda Bilet Var!” Türkiye genelinde sınırlı sayıda etkinlikte ve/veya girişimde kullanılan “Askıda” uygulamasından ilham alan bir sosyal sorumluluk projesidir. Türk Eğitim Derneği, toplumsal yardımlaşma temelli bu uygulamayı sanatta hayata geçirerek dezavantajlı grupları sanatla buluşturmaktadır. Proje kapsamında 17. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali ve 25. Ankara Uluslararası Festivali’nde filmler izleyicileriyle buluşmuştur. Projenin yıl içinde farklı şehir ve etkinliklerde sürdürülmesi planlanmaktadır.
Tüm sanat dalları, hiçbir ayrım olmaksızın gencinden yaşlısına, erkeğinden kadınına herkes içindir ve tam da hayatın içindedir. Sanat, özgürdür ve özgürlükçüdür. Sanat, sorgulayıcıdır; düşündürür. İlham verir ve hayal kurdurur; hayal kurdurdukça geleceğimizin mimarı olmamız gerektiğini hatırlatır. İşte tam da bu yüzden, eğitimde olduğu gibi sanata ulaşma hakkı herkes içindir.
TED’DEN
66
Türk Eğitim Derneği ve Kanada Hükümeti Arasındaki Eğitim Anlaşması Tazelendi!
2012 yılında ilk adımları atılan Kanada Hükümeti ve Türk Eğitim Derneği arasındaki “Eğitim Anlaşması” devam ediyor. Eğitim Anlaşması’na ilişkin olarak Nova Scotia Milli Eğitim Bakanı Karen Casey ile TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu’nun katılımlarıyla Kanada’da gerçekleşen törende imzalar atıldı. TED ve Kanada Nova Scotia Mili Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan eğitim anlaşmasıyla, çift diploma ve TED öğrencileri için Kanada’daki üniversitelere sınavsız geçiş hakkı sağlanıyor. Anlaşma kapsamında; başarılı olan TED öğrencileri bir dönem Kanada’da okuyacak veya Kanada’da bir yıl geçirebilecek ya da kendi okullarında seçecekleri derslere
göre eğitimlerine devam ederek, Kanada’dan gelecek sınavlara girip başarılı olmaları halinde diplomalarını alabilecekler. Böylece TED ve Kanada lise diplomasına sahip olacakları gibi dil şartı olmadan diploma notları ile Kanada üniversitelerine otomatik kabul alarak sınavsız giriş yapabilecekler. Eğitim alt yapısı ile alanda liderliğini sürdüren Kanada’nın Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek amacıyla Türk Eğitim Derneği’ni tercih ettiği anlaşmayla, TED Okulları’nın eğitim, öğretim kalitesiyle donanmış öğrencilerin, geleceğin yetkin ve öncü kişileri olması hedefleniyor.
TED’DEN
67
TED Senfoni Orkestrası’ndan Geleneksel Yeni Yıl ve İstanbul Konserleri Ülkemizin ilk ve tek amatör senfoni orkestrası olan TED Senfoni Orkestrası’nın Geleneksel Yeni Yıl Konseri 4 Ocak 2014 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser Salonu’nda gerçekleşti. Konserin ilk yarısında dünya klasikleri seslendiren Orkestraya, ikinci yarıda ünlü opera sanatçısı Bariton Güvenç Dağüstün eşlik etti. Konserin son parçasında ise TED Malatya Koleji ve TED Batman Koleji’nde okuyan tam eğitim burslu öğrenciler Orkestraya eşlik ederek büyük beğeni topladı.
Konserin videosu için tıklayınız.
CSO Konser Salonu, Yeni Yıl Konseri, 2014
Ankara’dan sonra İstanbullu sanatseverler de TED Senfoni Orkestrası ile buluştu. Orkestra; 12 Nisan 2014 tarihinde ise Cemal Reşit Rey konser salonunda İstanbullu sanatseverlerle buluştu. Konserde dünya klasiklerinin yansıra Ankara Devlet Opera ve Balesi Sanatçısı Tenor İhsan Ekber’in de eşliğiyle Neşet Ertaş, Osman Mazlum, Cumhur Kerküklü ve Mehmet Özbek’e ait Türk Halk Müziği eserleri ve düzenlemesi Musa Göçmen ve Oğuzhan Balcı’ya ait anonim eserlerin yorumları seslendirildi. TED Senfoni Orkestrası, Genel Müzik Direktörü ve Şef Ahmet Ünlü yönetiminde Ankaralı dinleyicilerinden sonra İstanbullu müzikseverlere de eşsiz bir müzik şöleni sundu.
Konserin videosu için tıklayınız.
Cemal Reşit Rey Konser Salonu, İstanbul Konseri, 2014
TED’DEN
68
Access Sosyal Sorumluluk Projesi - 5 ile İngilizce’yi Devlet Okulu Öğrencileriyle Buluşturuyoruz! ABD Büyükelçiliği tarafından desteklenen ve Türk Eğitim Derneği (TED) tarafından yürütülen “İngilizce Access Mini-Burs Programı” kapsamında, her yıl devlet okullarında eğitim gören başarılı ancak maddi olanakları kısıtlı 9. sınıf öğrencilerine yönelik olarak, TED Okullarında İngilizce hazırlık kursu düzenlenmektedir. Seçilen 10 TED Okulunda yürütülen kursta, öğrencilere Program süresince 360 saat İngilizce eğitim verilmektedir. Aralık 2013’te başlayan ve Haziran 2015’te bitmesi planlanan Program boyunca, TED Afyon, TED Batman, TED Eskişehir, TED Gaziantep, TED Hatay, TED Isparta, TED Karabük, TED Kayseri, TED Mersin ve TED Polatlı Koleji’nde 300 öğrenci İngilizce dil eğitimi görecektir. Eğitim süresince öğrencilerin ulaşımı ve tüm eğitim materyalleri de ücretsiz olacaktır. Program sonunda, kursa katılım gösteren öğrencilerin bir kısmı, Uludağ’daki yaz kampına katılma hakkı kazanacak ve hepsi ABD Hükümetinin sunduğu diğer değişim programlarına katılım şanslarını arttıracaktır.
Sanal Sınıf Projesi ile Kültürlerarası Diyalog Daha önce başarıyla uygulanmış olan “Genç İnovatif Girişimcilik Projesi” ortaklarımızdan Amerika Birleşik Devletleri merkezli PH International isimli firma ile yürütülen “Sanal Sınıf Projesi” uygulama planına göre devam ediyor. Türk ve ABD’li öğrenciler hazırlanan bir portal üzerinden fikir alışverişinde bulunmakta, okullar arasında tele-konferanslar gerçekleştirilmektedir. Ayrıca paralel zaman diliminde Türk ve ABD’li öğrenciler arasında ortak oturumlar düzenlenerek öğrencilerin iletişim gücünün, yabancı dil kullanımının, kültürlerarası farkındalık ve diyaloğun artırılması planlanmaktadır.
TED’DEN
69
2014-2015 Eğitim Öğretim Yılında Açılacak Olan TED Okulları Kamuoyuna Tanıtıldı
2014-2015 eğitim öğretim yılında açılacak olan TED Adana, TED Çorum, TED Denizli, TED İzmir, TED Rönesans ve TED Trabzon Kolejleri bulundukları illerde düzenlenen basın toplantılarıyla kamuoyuna tanıtıldı. Yeni TED Okulları ulusal ve bulundukları bölgenin yerel basınında geniş yankı uyandırdı.
Tam Eğitim Bursu ile Mezun Olan TED Öğrencileri “UniTED Meşaleler Kariyer Basamaklarında” Buluşmasında Bir Araya Geldi
Tam Eğitim Bursu ile eğitimlerini tamamlayarak mezun olan TED Öğrencileri “UniTED Meşaleler Kariyer Basamaklarında” buluşmasında bir araya geldi. Türk Eğitim Derneği, “Tam Eğitim Bursu Programı” çerçevesinde mezun olan burslu öğrencilerin kariyer gelişimlerine katkıda bulunmakta ve öğrencilerin takiplerini profesyonel iş yaşamında da sürdürmektedir. Bu kapsamda eğitimlerini Tam Eğitim Bursu ile tamamlayarak mezun olan ve profesyonel iş yaşamına adım atan “Meşaleler” 31 Mayıs-1 Haziran 2014 tarihlerinde İstanbul’da “UniTED Meşaleler Kariyer Basamaklarında” buluşmasında bir araya geldi.
Etkinlikte, başarılı kariyerleriyle dikkat çeken ve kamuoyunda bilinen TED Okulu mezunları, meşalelere deneyimlerini aktardı. Etkinliğin ilk günü olan 31 Mayıs’ta Doğuş Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı ve TED Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyesi Aclan Acar, CHP Ankara Milletvekili ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Karma Parlamento Komisyonu Üyesi Aylin Nazlıaka, Erkunt Traktör Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Zeynep Erkunt Armağan gibi isimlerin Seda Akgül moderatörlüğünde konuşmalar yaptığı bir panel düzenlendi. Buluşmanın ikinci gününde önce kahvaltıda bir araya gelen mezunlar, Ritim Atölyesi ve radyo programcısı Geveze eşliğinde beden dili eğitimine katılarak verimli bir gün geçirdi.
TED’DEN
70
TED Genç Meşale Öykü Yarışması’nın İkincisi Düzenlendi Yazı hayata atılan bir imzadır; varoluşu kanıtlamaktır… Ben de varım; duygularım, düşüncelerim, hayallerim ve aktarmak istediğim gözlemlerim var demektir.
Bu yıl ikincisini düzenlenen “Genç Meşale Öykü Yarışması”, lise düzeyinde tüm TED Okullarında gerçekleştirildi. Yarışma; TED öğrencilerini duygu, düşünce, gözlem ve düş dünyalarını yazarak ifade etmeye özendirmek, zengin ve doğru Türkçe kullanımını sağlamak ve geleceğin yazarlarının yetişmesini teşvik etmek amacıyla düzenleniyor.
Yarışmada dereceye giren öğrencilerimiz, 30 Mayıs 2014 tarihinde TED Ankara Koleji Vakfı Okullarında düzenlenen bir törenle ödüllerini aldılar. Öğrencilerimiz, Yazar Zülfü Livaneli, TEMA Vakfı Onursal Başkanı Hayrettin Karaca, Tıp Doktoru ve Yazar Erdal Atabek ve İzgören Akademi Kurucusu ve Türkiye Uğur Böcekleri Programı’nın Lideri Ahmet Şerif İzgören’den ödüllerini almanın gurur ve mutluluğunu yaşadılar.
Yarışmada dereceye giren öğrencilerimiz: TED Genç Meşale Öykü Yarışması 1.’si Ayşe Haruka Açıkbaş, TED İstanbul Koleji
TED Genç Meşale Öykü Yarışması Jüri Özel Ödülü Emircan Çavuş, TED İstanbul Koleji
TED Genç Meşale Öykü Yarışması 2.’si Doğu Can Elçi, TED Polatlı Koleji
TED Genç Meşale Öykü Yarışması Mansiyon Ödülü Eda Türker, TED Karabük Koleji
TED Genç Meşale Öykü Yarışması 3.’sü Özge Sena Deveci, TED Karabük Koleji
Soma İçin Bağış Müzayedesinde Resimler Umut Oldu Tüm Türkiye’yi acıya boğan Soma faciası sonrasında sanat camiası da harekete geçti. RC Sanat Galerisi’nin Soma’daki faciadan etkilenen evlatlarımız yararına düzenlediği bağış müzayedesi gerçekleşti. Gönüllü sanatçıların bağışladıkları eserleriyle düzenlenen müzayedenin tüm geliri Türk Eğitim Derneği’nin “Soma’ya El Ver” kampanyasına bağışlandı.
Akça, Sami Gedik, Remzi Taşkan, Ekrem Kadak, Neşe Üçer gibi değerli ressamların eserleri koleksiyonerlerle buluştu. Müzayedede satışa çıkan eserlerden bazıları, sadece Soma için oluşturuldu. Sanatçı duyarlılığıyla çok kısa bir süre içinde bir araya getirilen eserler için yapılan müzayedeye birçok kurum da destek verdi.
Spiker-Editör Çağatay Gökmen’in sunumuyla açılan müzayedede, Türk Eğitim Derneği Genel Başkan Yardımcısı Kemal Ziya Savran, Soma saha çalışması ile ilgili olarak hayırseverlere bilgi aktardı.
RC Sanat Galerisi sahibi Rahmi Çöğendez yönetiminde düzenlenen müzayedede, hayırsever sanatçılar tarafından bağışlanan ve sanatseverler tarafından satın alınan 100 eserden elde edilen tüm gelir Türk Eğitim Derneği’nin “Soma’ya El Ver” kampanyasına bağış olarak aktarıldı.
Müzayedede Fikret Otyam, Yalçın Gökçabağ, Habip Aydoğdu, Haluk Evitan, Mustafa Ayaz, Hikmet Çetinkaya, Sabri
TED’DEN
71
Mehmet B. Mağdenli Mezarı Başında Anıldı TED Camiasının çok değerli üyelerinden Türk Eğitim Derneği’nin 28. Genel Başkanı Merhum Mehmet B. Mağdenli, ölüm yıl dönümü olan 11 Mart 2014 tarihinde mezarı başında anıldı.
3. Geleneksel TED Spor Şenliği Gerçekleşti
TED Okulları öğrencilerine sporu sevdirmek, ekip çalışmasına yatkınlığı arttırabilmek, birlik ve beraberlik duygusunu çoğaltmak amaçlarıyla 3. Geleneksel TED Spor Şenliği, TED Ankara Koleji Vakfı Okullarında gerçekleşti. TED Isparta, TED Karabük, TED Malatya, TED Batman, TED Polatlı ve TED Ankara Kolejlerinin bir araya geldiği etkin-
liğin ilk yarısında basketbol, futbol, atletizm branşlarında müsabakalar yapıldı. Etkinliğin ikinci yarısında ise kişisel kabiliyetleri arttırmak üzere beceri parkurlarında çeşitli aktiviteler düzenlendi. Öğrencilerin keyifli vakit geçirdiği etkinlikte sağlıklı ve organik besinlerin yer aldığı ikramlarla öğrencilere doğru beslenmenin önemi de anlatıldı.
TED’DEN
72
Benzersiz Bir Burs Sistemi Türk Eğitim Derneği, Tam Eğitim Bursu ile burs verdiği öğrencilere sadece maddi destek sağlamakla kalmayıp, öğrencilerin tüm sosyal gelişimlerini uzman psikologlar aracılığıyla izlemektedir. Öğrencilerin eğitim hayatı boyunca takibi yapılmakta ve barınmasından servisine, kıyafetinden cep harçlığına kadar tüm ihtiyaçları karşılanmaktadır. Tam Eğitim Bursu ile eğitim almaya hak kazanan öğrenciler, ülke genelindeki ve KKTC’deki TED Okullarında eğitimlerini sürdürmektedirler.
Burslu Öğrencilerimizin 2014 YGS Sonuçlarıyla Gurur Duyduk! Türk Eğitim Derneği bursu ile eğitimlerini sürdürmekte olan öğrencilerimiz; yine azmin, disiplinin ve çalışmanın karşılığını aldılar! Öğrencilerimizle gurur duyuyoruz. 2014 Yüksek Öğretime Geçiş Sınavında göstermiş oldukları başarı nedeniyle öğrencilerimizi, ailelerini, emeği geçen tüm öğretmenlerimizi ve yöneticilerimizi kutluyor; başarılarının devamını diliyoruz.
Burslu Öğrencilerimizin 2014 YGS (Yüksek öğretime geçiş sınavı) Sonuçları BAŞARI SIRALAMASI
ÖĞRENCİMİZ
PUAN
HÜSEYİN ALPEREN SUDAGEZER
486,23282
153
SADIK BEYTAŞ
481,90235
397
BANU EBRU GÜLTEKİN
471,64715
581
DOĞA KURT
457,05564
881
BESTE ARTAR
459,91075
1010
MERT CAN DEMİRAY
454,19092
1108
TUĞBERK OĞULCAN ÇAKICI
474,12675
1140
HAMZA BERDAN TANRIKULU
469,34139
1566
ALİ İHSAN DOĞAN
453,13621
1707
MAİDE SELEN KUŞKONMAZ
465,87741
2074
BİLAL ZENGİN
466,1363
2256
RUVEYDA SİLAY
443,22653
2273
YİĞİTCAN AKSOY
459,7022
3114
FURKAN YILDIRIM
440,3952
3645
BÜŞRA ÖNER
452,285
4793
ŞUHEDA YILDIRIM
440,41154
5617
DAMLA ŞERİFE YASTI
448,77024
6181
ŞEVVAL ŞAHİNGÖZ
438,13344
6291
BAŞAK SANDAL
444,94737
7013
DOĞUKAN ERKILIÇ
445,88442
7099 7140
ÖZGÜR ZORLU
444,54988
ASIM EMRE BİÇER
418,69144
7223
NEFİSE GEYİK
434,48961
7466
MUSA HARUN AYKAN
432,38831
8155
BÜŞRA KALEM
439,994
8797 10488
YAĞIZ ÖNEN
436,33885
HATİCE ÖZEKEN
413,76697
11796
MELİH ACAR
417,35715
18716
AZİZ ÖMER KAVAK
415,34693
19846
GİZEM YILMAZ
403,63767
22080
EBRU ACAR
400,9583
28469
Türk Eğitim Derneği Tam Eğitim Bursu Sınavına 15.222 Öğrenci Katıldı Türk Eğitim Derneği Tam Eğitim Bursu Sınavı, 5 Nisan 2014 tarihinde Türkiye genelinde 32 il ve ilçede, 43 sınav merkezinde 15.222 öğrencinin katılımıyla gerçekleştirildi. Tam Eğitim Burslu olarak eğitim almaya hak kazanacak öğrenciler, başarı puanı sıralamasına göre ev ziyaretlerinde yapılacak mülakatlar sonrası belirlendi.
TED’DEN
73
Burslu Üniversite ve Lise Öğrencilerimiz V. Burslu Öğrenci Kampı’nda Buluştu! Çeşitli üniversitelerde ve TED Okullarında eğitimlerine devam eden burslu öğrencilerimizin kişisel gelişimine katkıda bulunmak ve birbirleriyle olan iletişimini kuvvetlendirmek amaçlarıyla, bu yıl beşincisi düzenlenen “Burslu Öğrenci Kampı” Antalya’da gerçekleşti. 280 burslu öğrencimizin katıldığı kampta, • TED’li Olmak ve Motivasyon (TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu), • Neden ve Nasıl bir Üniversite? (TED Yönetim Kurulu Üyesi, ODTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi, Yard. Doç. Dr. Gamze Öz) • Kurumsal Aidiyet ve Motivasyon (İzgören Akademi- Oytun Yumşak)
• Film Atölyesi ve Fotoğraf Atölyesi (Yapım-eki, CAVA Institute, Tufan Taştan) • Takım Oyunları (Bilkent Üniversitesi Öğretim ÜyesiDoç. Dr. Aslıhan Salih), • Liderlik (YGA, Enis Güray), • Dans Eğitimi (ODTÜ Eşli Danslar Topluluğu-Tuncer Cavit Yücesan, Çağıl Torgal), konu başlıkları altında eğitimler düzenlendi. Kamp süresince öğrencilerimiz, bilgi edinmenin yanı sıra dinlenme ve yeni arkadaşlar edinme fırsatı da buldular.
TED’DEN
74
25 Kent 25 Kolej Projesi’nden Kareler… Ülkemizde ve KKTC’de 25 farklı kentteki 25 TED Okulunun tanıtılması, Tam Eğitim Burslu öğrencilerin eğitimlerine devam ettikleri kentlerden farklı kentlere giderek birbirlerini tanımaları ve “TED‘li Olma” farkındalıklarının pekiştirilmesi amacıyla başlatılan “25 Kent 25 Kolej Projesi”nde başarıyla sonuçlandırıldı. 17 TED Okulundan 70 öğrenci, 25 TED Okulu ve yerleşim bölgelerini fotoğrafladılar. Bu fotoğraflar, burslu üniversite öğrencilerimiz tarafından öyküleştirildi. Proje kitabı, Türk Eğitim Derneği Genel Merkezi’nden edinilebilir.
1931 1958 1964 1966 1967 1987 1988 1997 1998 1999 2000 2001 2003 2004 2005 2007 2008 2010 2011 2012 2103...
1931 1958 1964 1966 1967 1987 1988 1997 1998 1999 2000 2001 2003 2004 2005 2007 2008 2010 2011 2012 2103...
25KENT25KOLEJ
25
K
25K
25KENT25KOLEJ
25KENT25KOLEJ
25K
25K
25KENT25KOLEJ
25K
25
K
TED’DEN
75
KAMPUS TEDÜ “Mühendislik Yönetimi” Yüksek Lisans Programı TEDÜ’de Eylül 2014 itibariyle yeni bir yüksek lisans programı daha başlıyor. Yüksek Lisans programında belli uygulama alanlarında derinlemesine bilgi ve deneyim kazanmak isteyen öğrencilere bir bitirme projesi yürütebilecekleri tezsiz program; ve yoğun akademik eğilimi olanlara ise yüksek lisans düzeyinde araştırma yapacakları tezli program alternatifleri sunulmaktadır. Program aracılığıyla işletme ve ekonomi gibi yönetim veya sosyal bilimler programlarından yetişen mezunların, hizmet ve imalat sistemlerine ilişkin kararlarda optimizasyon temelli analitik yöntemleri kullanabilme; mühendislik, matematik, fizik ve istatistik gibi fen bilimleri lisans programlarından yetişen mezunların ise temel yönetim prensiplerini öğrenme ve karar verme süreçlerinin optimizasyonuna yönelik beceriler kazanması hedeflenmektedir. TEDÜ Mühendislik Yönetimi Yüksek Lisans Programı bu becerilere ek olarak katılımcılara, yaratıcı bir fikri yenilikçi bir ürün veya hizmete dönüştürme ve işletme operasyonlarını en etkin şekilde yönetme yöntemlerini öğrenme fırsatı da sunacaktır. Disiplinler arası karakteri nedeniyle program dersleri, İşletme, Endüstri Mühendisliği, Bilgisayar Mühendisliği ve İnşaat Mühendisliği bölümlerince ortaklaşa yürütülecektir. Temel zorunlu derslerin paralelinde sunulan zengin bir seçmeli ders havuzu yardımıyla, katılımcılara ilgi ve seçimleri doğrultusunda İnovasyon ve Girişimcilik, Operasyon Yönetimi, Karar Analizi ve Risk Yönetimi, İş Süreçleri Yönetimi ve Yapım Yönetimi gibi alternatif uzmanlık konulardan birini odak alanı olarak seçmeleri olanağı tanınacaktır. Programın Uzmanlık Alanları ise; Operasyon Yönetimi, İnovasyon ve Girişimcilik, İş Süreçleri Yönetimi, Yapım Yönetimi, Karar Analizi ve Risk Yönetimi’dir. Program hakkında detaylı bilgi için; Doç. Dr. Öncü Hazır (TEDÜ İşletme Bölümü) ve Doç. Dr. Mehmet R. Taner (TEDÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü) www.tedu.edu.tr
TED ÜNİVERSİTESİ TED’DEN
76
Empirical Investigations in Service Trade Workshop TEDÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyelerimizden Doç. Dr. Ayça Tekin Koru ve Doç.Dr. Nazire Nergiz Dinçer’in organizasyonuyla gerçekleşen bu uluslararası etkinliğe, Notre Dame Üniversitesi’nden Prof. Dr. Jeffrey Bergstrand, Zürih Üniversitesi’nden Prof. Dr. Peter Egger ve Dünya Bankası’ndan Bernard Hoekman konuşmacı olarak katıldı. Konuşmacıların ve davetli ekonomistlerin çalıştay konusu üzerine Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya’da gerçekleştirmiş olduklarıaraştırma çıktılarını paylaştıkları etkinlik, 5-7 Haziran 2014 tarihinde TED Üniversitesi Fatma Semih Akbil Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Çalıştay ile ilgili detaylı bilgiye www.tedu.edu.tr/events/EIST2014 adresinden ulaşılabilir.
Liseliler Üniversitemizde TEDÜ Eğitim Fakültesi, okullarda yürüttüğü projelerde, öğretim üyesi ve çalışanlarıyla okullara işbaşı ziyaretleri yapmanın yanı sıra lise öğrencilerine üniversite dünyasını tanıtmayı hedeflemekte. Yürütücülüğünü öğretim üyelerimizden Prof. Dr. Murat Günel’in yaptığı FP7 Çerçeve Programı Projesi “Chain Reaction: A Sustainable approach to Inquiry Based Science Education” kapsamındaki uygulama okullarındaki öğrenciler üniversitemiz sınıflarında ve laboratuvarlarında çalışma imkanı buluyorlar. Öğrenciler, bu ziyaretler kapsamında üniversitemiz araştırma görevlilerinden Gizem Cansın Pekün ve proje araştırmacılarımızdan Kutlu Tanrıverdi’nin eşliğinde fizik laboratuarımızda çeşitli deneysel etkinlikler de yaptılar. Üniversite-lise işbirliğinin geliştirilmesi ve daha etkin kılınması amacıyla yapılan bu çalışmalarda öğrenciler, okul ortamlarında var olmayan deney araç-gereçlerini kullanarak yaptıkları deneylerle mekanik konuları hakkındaki bilgilerini zenginleştirme imkanı da buluyorlar. Projeyle ilgili detaylı bilgiye https://www.facebook.com/chreactr adresinden ulaşılabilir.
TED’DEN
77
TEDÜ Tiyatro Topluluğu İlk Oyununu Sergiledi TEDÜ Tiyatro Topluluğu Turgut Özakman’ın yazdığı Resimli Osmanlı Tarihi adlı oyunu Atila Oğultekin’in yönetmenliğinde ve Turgay Erdener’in müzikleriyle 12 Mayıs 2014 tarihinde TED Ankara Koleji 1.Kademe Amfi Tiyatroda sahneledi. Topluluğun sahneye koyduğu ilk oyunu olması sebebiyle ayrı bir anlam taşıyan oyun salonu tamamen dolduran izleyiciler tarafından büyük beğeni ile karşılandı. Detaylı bilgiye topluluğun https://www.facebook.com/groups/424622054265606 adresinden ulaşılabilir.
RadioTEDÜ Geri Sayıma Başladı TEDÜ’nün kapılarını açmış olduğu 2012 Sonbahar’dan beri üniversitemizin Radyo ve İletişim Topluluğu’na bağlı olarak öğrencilerin üzerinde çalıştıkları RadioTEDÜ kısa bir süre sonra deneme yayınlarına başlayacak. Teknik altyapı ve stüdyo çalışmaları sonlanmak üzere olan radyonun üç aylık bir test yayını süresi olacak. İnternet üzerinden hayata geçecek olan radyoda yabancı müzik yayını yapılacak. Yayının başlamasıyla birlikte, TEDÜ Radyo ve İletişim Topluluğu üniversite radyoları arasında RadioTEDÜ’yü ilk sıralara yerleştirmek ve örnek olarak gösterilecek seviyeye getirmeyi planlamaktadır. Radyoyla ilgili detaylı bilgilere ve gelişmelere www.facebook.com/radiotedu adresinden ulaşılabilir.
TED’DEN
78
“Gelecek Perspektifinde Çocuk ve Teknoloji” Paneli
Türkiye’de ilk kez, zaman ve mekândan bağımsız, sınırsız öğrenme imkânı sunan U-Öğrenme tartışıldı. Türk Eğitim Derneği’nin düşünce kuruluşu TEDMEM tarafından TED Üniversitesi’nde “Gelecek Perspektifinde Çocuk ve Teknoloji” başlıklı bir panel düzenlendi. Panelde U-Öğrenme alanının öncülerinden Dr. Kinshuk önderliğinde eğitimde giderek daha fazla kabul gören yer ve zamandan bağımsız (ubiquitous) öğrenme konusu, Türkiye’de ilk kez ele alındı. Teknolojinin hayatımızdaki kullanım alanı giderek genişlerken, kullanım yaşı da her geçen gün düşüyor. Türkiye’de 2013 yılı itibari ile ortalama bilgisayar kullanmaya başlama yaşı 8, internet kullanmaya başlama yaşı ise 9’a kadar indi. Dünya ise, E-Öğrenme ve M-Öğrenme gibi kavramlardan sonra, artık U-Öğrenmeyi tartışıyor. Yani, istediğiniz zaman ve istediğiniz yerde istediğiniz materyallerle öğrenme. U-Öğrenme kişinin ihtiyaçlarına anında cevap verebilen ve bilgiyi kişiye özgü biçimde dönüştüren, sürekli ve sınırsız öğrenme ortamları sunuyor. Artık interaktif bilgi teknolojileri aracılığıyla ihtiyacınız olan tüm bilgiler anında elimizde.
www.tedmem.org
Panelin diğer konuşmacıları arasında, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Türkiye’nin ilk İnsan-Bilgisayar Etkileşimi Araştırması ve ODTÜ Uygulama Laboratuvarı’nın kurucusu Prof. Dr. Kürşat Çağıltay, Yenilikçi Öğrenme ve Öğretme Merkezi kurucusu ve Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi Kayhan Karlı ve ODTÜ Yayıncılık tarafından yayınlanan “Çocuklar İçin Teknoloji Eğitimi” serisinin “Çocuklar İçin Programlama”, “Çocuklar İçin Web Tasarımı” gibi kitapların yazarı Doç. Dr. Selçuk Özdemir de vardı. Panelde, okul öncesi ve özel eğitim ihtiyacı bulunan çocukların bilişsel gelişimini desteklemek üzere inovatif öğrenme ortamları, 21. yüzyılda dijital pedagojinin uygulama çerçevesi ve Türkiye’de az sayıdaki “Bilişimle Girişimcilik” uygulamaları katılımcılar ile paylaşıldı.
TED’DEN
79
Türkiye Eğitim Atlası’yla Eğitim Sistemimize Makro Bakış
TEDMEM tarafından hazırlanan Türkiye Eğitim Atlası, 12 Şubat 2014 tarihinde düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna tanıtıldı. Türkiye Eğitim Atlası, Türk eğitim sistemini makro düzeyde, genel bir bakış ile değerlendirmek isteyen araştırmacılar ve eğitimle ilgilenen tüm yurttaşlar için yeni bir kaynaktır. Atlas, hali hazırda paylaşılmış istatistikleri harita, grafik ve tablo gibi görsellerle zenginleştirerek erişimi ve anlamayı kolaylaştıran bir seçenek olması amacı ile hazırlanmıştır. Kimler, ne amaçla kullanabilir? Birçok ülkeye kıyasla Türk eğitim sistemini değerlendirmek için kullanılabilecek eğitim istatistiklerine tek elden ulaşmak ne yazık ki oldukça zor ve zahmetlidir. Ulaşılabilir olan istatistikler ise farklı kaynaklarda yer almakta olup tüm bilgilerin bir araya getirilmesi fazlasıyla zaman almaktadır. Özellikle eğitim politikaları oluşturulurken veri temelli kararların alınması için karşılaştırılabilir ve bütünleştirilmiş verilere ihtiyaç duyulmaktadır. Eğitim Atlası, Türkiye eğitim sistemini genel bir bakış ile değerlendirmek isteyen araştırmacılar ve eğitimle ilgilenen tüm yurttaşlar için erişimi ve anlaşılması kolay bir seçenek sunmaktadır.
(Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması) ve OECD Education at a Glance (Bir Bakışta Eğitim) gibi kaynaklarda öne çıkan bilgiler de Türkiye Eğitim Atlası’nda bulunmaktadır. “Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı kademelere ve Türkiye’deki coğrafi bölgelere göre nasıl değişmektedir? Türkiye’deki eğitime katılım diğer ülkeler ile kıyaslandığında nasıl bir durum sergilemektedir? Türkiye’de ortaöğretimdeki devamsızlık oranları nedir? Cinsiyete veya bölgelere göre devamsızlık oranları değişmekte midir? Uluslararası değerlendirme sınavlarında nasıl bir sıralamaya sahibiz?” gibi birçok soru araştırmacıların ve eğitimle ilgilenen yurttaşların cevabını sıklıkla aradıkları sorular arasındadır. Türkiye Eğitim Atlası, bu ve benzeri daha birçok sorunun cevabını görsellerle destekleyerek Türkiye’ye dair genel bir fotoğraf ortaya koymayı kolaylaştırmaktadır. Türkiye Eğitim Atlasına ulaşmak için tıklayınız: http://portal.ted.org.tr/genel/yayinlar/ted_egitim_atlasi.pdf
Hangi bilgilere ulaşılabilir? Türkiye Eğitim Atlası’nda, her yıl düzenli olarak yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) örgün eğitim istatistiklerinin yanı sıra MEB’den ayrıca sağlanan çeşitli verilere de yer verilmektedir. Ayrıca yükseköğretim istatistikleri, PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı), TIMSS
TED’DEN
80
TED Afyon Koleji Öğrencileri Dünya’ya Meydan Okudu TED Afyon Koleji öğrencileri Alp Bozca, Nihat Alaz Akkent, Fatih Gümüş, Yiğit Ege Yılmaz, Akın Köken ve Dorukhan Uğurluoğlu Dünya Tenis Federasyonu (ITF) ve Gökhan Dönmez Tenis Akademisi tarafından Antalya’da düzenlenen uluslararası turnuvadan madalya ile döndüler. 10 ülkeden, 300 sporcunun katıldığı turnuvada Afyonkarahisar’ı temsil eden öğrencilerimiz, kortlardaki mücadeleleri ve başarılarıyla turnuvaya damgalarını vurdular. 23 Nisan Kupası için ülkemizi başarılı bir şekilde temsil eden ve madalyasını alan öğrencilerimizden Dorukhan, aynı zamanda Türkiye Tenis Federasyonu’nun lisanslı en küçük sporcusu olma özelliğiyle ve gösterdiği performansıyla ulusal basında da yer aldı.
TED Ankara Koleji’nde V. Genç Eleştirmenler Sempozyumu: “Yaratımın Bir Parçası Ol” TED Ankara Koleji Vakfı Özel Lisesi, 10-12 Nisan 2014 tarihleri arasında 11 okuldan, 120 lise öğrencisinin katılımıyla “IV. Genç Eleştirmenler Sempozyumu”nu düzenledi. TED Ankara Koleji Türk Dili ve Edebiyatı Zümresi tarafından lise öğrencilerinin edebiyat dersleri aracılığıyla edindikleri kültürel birikimi paylaşmalarını sağlamak, eleştiri yöntemleri konusunda etkileşimlerini gerçekleştirmek, edebiyat eğitimi konusunda farkındalıklarını belirleyerek bu konuda söz sahibi olabilmelerini sağlamak amacıyla düzenlenen sempozyuma çeşitli okullardan 120 öğrenci katıldı. Sempozyumun dört temel oturumunda, geçtiğimiz yıl yitirdiğimiz şair ve yazarların yapıtları ele alındı; edebi yapıtlarla ilgili yaratıcı drama atölyeleri gerçekleştirildi; makale yazma çalışması yaptılar. Genç Eleştirmenler Sempozyumu, “Yaratımın Bir Parçası Ol!” sloganıyla her yıl gençlere yeni ufuklar açmaya devam edecek.
TED’DEN
81
Kırıntı Eğitim Festivali’nin Bu Seneki Teması “Kültürel Mirası Korumak”
TED Ankara Koleji Vakfı Okulları tarafından yetişmekte olan bireylerin erdemli davranışlarını öne çıkartmak, yaşama ve insana ilişkin farkındalıklarını artırmak amacı ile bu yıl ikincisi gerçekleştirilen Kırıntı Eğitim Festivali’nin ana teması “Kültürel Mirası Korumak” olarak belirlendi. Bu kapsamda zümreler tarafından düzenlenen etkinlikler şöyle: • Matematik Zümresi tarafından; “Mimarinin İçinden Matematik” sergisi, “Atatürk ve Matematik” adlı mini drama ve ÇEKÜL Vakfı Gönüllüsü, Mimar Vedat Ağca ile söyleşi
•
• •
Sosyal Bilgiler Zümresi tarafından Devlet Sanatçısı ve Heykeltıraş Metin Yurdanur ile söyleşi ve “Gerçekleşen Düşler” adlı tiyatro Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Zümresi tarafından “Işık Doğudan Yükselir” adlı gösteri İngilizce Zümresi tarafından “Nesilden Nesile Aktarılması Gereken Değerlerimiz” adlı etkinlik .
TED Aliağa Koleji Fizik Projesi Türkiye Temsilcisi TED Aliağa Koleji 11-A Sınıfı öğrencileri Mehmethan Tuna ve Mine Erdem, Fizik öğretmenleri Füsun Cingi rehberliğinde yürüttükleri “Manyetik Alan Etkisinde Ağırlık Kalınlık Ölçümünün Uygulaması” isimli projeleri ile dünyanın prestijli yarışmalarından biri olan ve İspanya Barcelona’da gerçekleşen Magma Exporecerca Jove Proje ve Bilim Olimpiyatında Türkiye’yi temsil edecekler. Uluslararası 3.DOESEF’in temsilciliğini yürüttüğü organizasyon, 2015 Mart ayında Barcelona’da Campus La Salle Universitat Ramon’da yapılacak. TED Aliağa Koleji Öğrencilerimiz, TED’in kendileri için anlamını bir videoyla anlattılar. “Tek Kelimeyle TED’li Olmak”: http://vimeo.com/94175060
TED Aliağa Koleji Video
TED’DEN 82
TED Antalya Koleji TÜBİTAK Türkiye Finallerinde TÜBİTAK tarafından bu yıl 45.si düzenlenen Ortaöğretim Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Isparta Bölge Sergisine, TED Antalya Koleji Özel Lisesi “Ekmekteki Nişastanın Sakkarifikasyonu ile Biyoetanol Eldesi” isimli kimya projesi ile Antalya elemelerini geçerek katılmaya hak kazandı. Kimya öğretmeni Gülay Demirci danışmanlığında ve öğrenciler Melisa Rigoli ve Ezgi Güneş tarafından hazırlanan proje, jürinin değerlendirmeleri sonucunda Akdeniz Bölge 1.si olarak, 5-9 Mayıs 2014 tarihlerinde Ankara’da yapılacak olan Türkiye Finallere katılmaya hak kazanmıştır.
TED Antalya Koleji Projesi Dünyada İlk 3’te Toyota Avrupa ve Çevre Eğitim Vakfı’nın (FEE) birlikte yürüttükleri, Çevre ve Yenilikçi Fikirler Projesinin bu yılki konusu “Sürdürülebilir Ulaşım” olarak belirlendi. Proje kapsamında Eko-Okullar Toyota Bayileri ile işbirliği yaparak güvenlik, sağlık ve trafik sıkışıklığı gibi konuların ilişkisine dayanarak projeler geliştirilecek. Bu amaçla açılan yarışmaya katılan TED Antalya Koleji’nin “Otomatik Kapanan Emniyet Kemeri Projesi” Türkiye’de fon almaya hak kazanan okullar arasına girdi. Ayrıca Toyota Avrupa ve FEE uzman jürilerinin yaptığı ikinci değerlendirme sonucunda da bu proje, fikir bazında “Dünyada En İyi Üç Proje” içinde yer almayı başardı.
TED’DEN
83
TED Adana Bekir Sapmaz Öğrenci Yurdu’nda “Ben Varım” Kişisel Gelişim Eğitim Programı TED Adana Bekir Sapmaz Öğrenci Yurdu öğrencilerimizin kendilerini ifade etme becerilerinin geliştirilmesi amacıyla, 96 saatlik bir kişisel gelişim eğitim programı uygulandı. Eğitimler; Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü Araştırma Görevlisi Özgün Çakar Özdemir tarafından verildi. Öğrencilerimiz; program boyunca bedende çeşitli ifade olanakları arama, beden dilini etkin kullanma, diksiyonla ilgili genel kurallar, beden ses uyumunu keşfetme, sesleri doğru çıkarma, doğru ve kurallı cümle kurarak konuşabilme ve drama konularında eğitimler aldılar. Eğitim sonunda öğrencilerimize senarist Tufan Taştan tarafından sinema konulu bir seminer verildi.
Eskişehir Gençlik Ödülü Kampı TED Adana Bekir Sapmaz Öğrenci Yurdumuz’da uygulanmakta olan “The Düke Of Edingburgh’s International AwardTürkiye” (Gençlik Ödülü Derneği) ödül programının son bölümü Eskişehir Kızılay Kampında gerçekleştirildi. Yurdumuzdan 19 öğrenci belletmenlerimiz eşliğinde iki günlük programı başarıyla tamamladı.
TED Adana Bekir Sapmaz Öğrenci Yurdu Öğrencilerimize Ankara’da Üniversite Tanıtım Programı TED Adana Bekir Sapmaz Öğrenci Yurdu son sınıf öğrencilerimizin, üniversite tercihlerini sağlıklı bir şekilde yapmalarına katkı sağlamak amacıyla Ankara’da üniversite tanıtım programı uygulandı. Program kapsamında TED Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversiteleri ziyaret edilerek ayrıntılı bilgi alındı. Öğrencilerimiz program sonrasında Anıtkabir ziyareti gerçekleştirdi ve TED Ankara Kolejliler - Banvit basketbol maçını izleyerek TED ruhunu tezahüratlarıyla hissettirdi.
TED’DEN
84
TED Bodrum’un Güneşi, Mardin’e Ulaştı!
TED Bodrum Koleji “Arkadaşım Üşümesin!” diyerek 2014 Kasım ayında başlayan ve yaklaşık iki ay süren bambaşka bir yolculuğa çıktı. Bu yolculukta, öğretmenlerimiz, velilerimiz, öğrencilerimiz, çalışanlarımız el ele Verdi ve ülkemizin soğuk bölgelerinde mevsim ve çevre şartlarıyla mücadele eden çocuklara, sevgi, dostluk, sıcaklık taşımak için çalıştı. Ders aralarında, oyun oynamak yerine kız/erkek demeden örgü ördü, yünler toplandı; alışverişler yapıldı, hangi mont daha sıcak tutar, hangi çizme daha dayanıklıdır hepsini öğrenildi. Büyük bir sınıf, toplanan eşyalara ayrıldı ve yaşlarına, kullanım alanlarına göre sınıflandırılarak katlandı, poşetlendi, bazılarının içine küçük notlar, resimler eklendi. Sonra öğrendik ki, Bodrum’un güneşi ilk olarak Mardin’e ulaşmış. Oradaki arkadaşlarımız TED Bodrum Koleji’ne teşekkür fotoğrafları ve filmler çekip yollamış. Şimdi, uzaklardaki arkadaşlarımıza söylemek istediğimiz bir şey var; Asıl biz teşekkür ederiz, zor şartlarda öğrenmenin, öğretmenin değerini bizlere yeniden anımsattığınız için.
TED’DEN 85
TED Bodrum Koleji’nde Arkadaşlığa Engel Yok!
Hayatı yaşamak kadar, paylaşmak da önemli… Tüm TED Okulları çocuklarımıza sadece öğretim alanında değil, hayatın her anında sağlam adımlar atacak bir perspektif kazandırmak için çalışıyor. TED Bodrum Koleji’nde Engelliler Haftası kapsamında, iki farklı etkinlik gerçekleştirildi. İlk olarak, Gören Kalpler Görme Engelliler Eğitim Derneği’nin Bodrum Şubesi Başkanı Seher Kara, 7. Sınıf öğrencileri ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Seher Kara, çocukluğundan bu yana yaşadığı aşamaları, anılarını öğrencilerimiz ile paylaştı ve kararlılıkla. Çocuklarımıza, kendisinin karşılaştığı yüzlerce zorluğa karşılık okuma aşkından asla vazgeçmediğini, sadece engeli olduğu için bireylerin eğitim, istihdam ve sosyal hayattan soyutlanmalarına kimsenin gönlünün razı olmaması gerektiğini belirtti.
Öğrencilerimiz, özellikle Seher Hanım’ın okuma-yazma eyleminde kullanılan kabartmalı harflerden oluşan Braille Alfabesini merakla incelediler. Bu söyleşinin ardından öğleden sonra, öğrencilerimiz Yahşi Zihinsel Engelliler Okulu öğrencileri ile okul yemekhanesinde bir araya geldiler. Bu buluşma öncesinde, PDR uzmanlarımız tarafından, farklı gelişen çocuklara dair bilgilendirilerek nasıl yaklaşmaları gerektiği hakkında bilgi sahibi oldular. Sonra, hep birlikte resim yaptılar, pasta yediler ve coşkuyla dans ettiler. Çocuklarımız birlikte geçirilen saatler sonunda, tüm arkadaşların birbirine benzemesi gerekmediğini, bazen kendilerinden 5-6 yaş büyük birisinin yürümesine, yemek yemesine yardımcı olabileceklerini, yadırgamamayı, görmezden gelmemeyi, koruma içgüdülerini ortaya çıkartmayı öğrendiler. Dünyanın bambaşka renklerinden biriyle daha tanıştılar.
TED’DEN
86
TED Bursa Koleji’nde Matematik Köyü Gezisi ve Video Yarışması
Nesin Matematik Köyü, İzmir`in cennet köşelerinden Şirince Köyü`ne 1 km uzaklıkta, Nesin Vakfına ait 55 dönüm arazi üzerinde kurulmuştur. Gençlerde matematik sevgisini yeşertmek ve büyütmek amacıyla kurulmuş olan köyde her türlü matematik etkinliği yer almaktadır. TED Bursa Koleji öğrencilerimiz de Matematik Köyü’nde Ali Nesin ile üç gün ikişer saatlik ders yapma şansını yakaladılar. Matematikte sayılar arasındaki düzeni keşfederek, oyunlarla matematiğin tadına vardılar.
Oyunları doğru hamlelerle hangi kazanma stratejileriyle nasıl kazanabileceklerini tartıştılar, şans oyunlarındaki kazanma olasılıkları üzerine çalıştılar. Bunun yanı sıra okulumuzun bu yıl 2.sini düzenlediği ve Bursa ili ve ilçelerindeki okulları kapsayan ‘Sahne Matematiğin’’ adlı video yarışması ile öğrenciler, günlük hayatta matematiğin nerelerde ve ne şekilde somutlaştığına örnekler verdiler.
TED Bursa Koleji CISV Türkiye 2014 Delegasyonları Mini Kampı’na Ev Sahipliği Yaptı
Kısa adı CISV olan Uluslararası Bursa Kampları Derneği, düzenlediği kamplarda dünyanın her tarafından gelen çocuklar ve gençler arasında sevgi, dostluk ve anlayışı geliştirmeye yönelik faaliyetler düzenlener ve 11 ile 21 yaşlar arasındaki bu katılımcılara “barış eğitimi” verilir. Bu faaliyetler çerçevesinde çocukların ve gençlerin diğer kültürlerle yakınlaşmaları ve bu şekilde kendi kültürlerinin de daha fazla bilincine varmaları hedeflenir.
CISV Türkiye 2014 delegasyonları için düzenlenen mini kamp, TED Bursa Koleji’nde gerçekleştirilmiştir. Kampa bu yaz Türkiye’deki ve yurt dışındaki CISV kamplarına liderler, kamp sorumluları ve JB’lerden oluşan toplam 58 kişi katılmıştır. Bu yaz 13 farklı kampa katılacak olan gençler, gidecekleri kamplarda uygulamak üzere ebru sanatı eğitimi almış ve kültürümüzü yansıtacak halk oyunları öğrenmişlerdir.
TED’DEN
87
TED Eskişehir Koleji’nden Dünya Otizm Günü Etkinliği TED Eskişehir Koleji Tam Eğitim Burslu öğrencileri “2 Nisan Dünya Otizm Günü” nedeniyle okullarında bir farkındalık çalışması gerçekleştirdiler. “Otizm değil O Bizim” sloganıyla yola çıkan 15 Tam Eğitim Burslu öğrenci, içeriğinden görsel tasarımına kadar tamamen kendi emekleri olan bir bilgilendirme kitapçığı hazırladılar ve Dünya Otizm Haftası’nda dağıtımını yaptılar. 2 Nisan Çarşamba günü Tam Eğitim Burslu öğrencilerimiz Ayşe Didem Durgut ve Çağla Su Keşan, ilkokul, ortaokul ve lise sınıflarında otizm ile ilgili sunumlar yaptılar. Gerçek hayattan örneklerin de yer aldığı sunumlar büyük ilgi gördü.
TED Gaziantep Koleji’nde 5. Geleneksel Minikler Olimpiyatı Her yıl geleneksel olarak düzenlenen Minikler Olimpiyatının 5.si 20 Nisan Pazar günü TED Gaziantep Koleji yerleşkesinde yapıldı. Etkinliğe yaklaşık 180 minik yarışmacı katıldı. Kentin değişik semtlerinde bulunan okul öncesi eğitim kurumlarında okuyan minik öğrenciler uzun atlama, koşu, gülle atma, labirent, beceri ve kordinasyon dallarında kıyasıya yarıştılar. Her yarışma dalında ilk üç dereceye giren kız ve erkek öğrencilere madalya ve kupaları okulda düzenlenen bir törenle verildi. Etkinliğin yapıldığı
Pazar günü TED Gaziantep Koleji yönetici ve öğretmenleri,öğrenci velileri ve öğrenciler tam kadro okuldaydılar. Etkinlik bir şenlik havası içinde gerçekleşti. Ödül dağıtım töreninde bir konuşma yapan Okul Müdürü Hasan Büyükçerçi “86 yıllık TED’in 17.meşalesi olarak kurulan TED Gaziantep Koleji’nin bu yıl 10.yılını kutladığını, TED Okullarının sadece sınava hazırlayan kurumlar olmadığını, sanatsal,sportif kültürel alanda da öğrencilerin başarı ve gelişmelerini çok önemsediklerini belirtti.
Uluslararası Kardeşlik TED Gaziantep Koleji’nde
TRT 36. Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği bu yıl Gaziantep’te büyük bir coşkuyla kutlandı. Etkinliğe yaklaşık 40 ülke katıldı; Makedonya Cumhuriyeti ve Seyşeller Cumhuriyeti’nden gelen 25 konuk öğrenci TED Gaziantep Koleji öğrencilerince büyük bir misafirperverlikle ağırlandı. İlkokul ve ortaokul düzeyinde bulunan misafirlerimize velilerimizin dışında iki İngilizce öğretmenimiz de eşlik etti. Ülkesi, inancı, rengi ne olursa olsun çocukların kaynaşması ve Yüce Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” düşüncesinin uygulanabilir olması bizler için bambaşka bir anlam ifade ediyor.
TED’DEN
88
TED Hatay Koleji’nden Eğitim Sempozyumu TED Hatay Koleji Kampüsü’nde Türk Eğitim Derneği Genel Merkezi, TED Üniversitesi ve Mustafa Kemal Üniversitesi işbirliğiyle okulumuzda “Dikkat! Sınav mı Var?” konulu eğitim sempozyumu düzenlendi. Hatay’da ilk defa düzenlenen sempozyuma ilgi büyüktü. TED Hatay Koleji Kurucusu Doç. Dr. Mustafa Özat, Türk Eğitim Derneği Genel Müdürü Sevinç Atabay ve Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş’ın konuşmalarından sonra, sempozyum Dr. Özgür Bolat’ın “Sınav Başarısı mı Yaşam Başarısı mı?” sunumu ile başladı. Eş zamanlı başlayan oturumlarda Sn. Prof. Dr. Murat Günel “Öğrenci Başarısının Sırrı: Öğretmen”, Sn. Doç. Dr. Tacettin İnandı “Artılarıyla ve Eksileriyle Başarıda İnternet ve Sosyal Medyanın Rolü”, Sn. Doç. Dr. Ayşegül Öz “Çok Çalıştım Az Başardım”, Sn. Doç. Dr. Sezai Demir “Sınav Sürecinde Anne Babaya Düşen Roller ve Sorumluluklar”, Sn. Uzman Diyetisyen Cemile Canan Özat “Sınav Başarısını Arttırmada Beslenmenin Önemi”, Yabancı Diller Bölüm Bşk. Sn. Özlem Aydın “Başa-
rıda Öğrenme Stillerinin Önemi”, Ölç. Değ. Uz. Sn. Selin Alamdar “Öğrencinin Akademik Başarısında Etkili Olan Faktörler”, Okul Müdürü Sn. Serdar Aydın “Başarıya Giden Yolda Lise Eğitimi”, Sn. Doç. Dr. Yunus Yıldırım “Sporun Ders Başarısına Etkileri”, Sn. Öğrt. Görv. Berna Asfuroğlu “Öğrenme Güçlüğünün Öğrenci Başarısına Etkisi”, Eğt. Den. Sn. Mete Tan “Başarıda Motivasyonun Önemi”, PDR Uzmanları Birsen Şanlı - Ela Oflazoğlu “Sınav Kaygısı ve Stresiyle Baş Etme Yöntemleri”, Müzik Zümre Bşk. Sn. Tuğba Coşkun “ABRSM (İngiltere Kraliyet Akademisi Müzik Okulları ve Sınavları”, Eğt. Den. Sn. Dr. İnci Balcı “Sınav Psikolojisi”, PDR Uzmanı Birsen Şanlı “Dikkat Dağınıklığı ve Hiperaktivitede Aile Sorumluluğunun Sınav Başarısına Etkisi”, Sn. Sezgin Suna “Müzik Öğretiminin Öğrencilerin Akademik Başarılarına Etkileri”, Yabancı Diller Bölüm Bşk. Sn. Özlem Aydın “Uluslararası Dil Sertifikası Sınavları (İngilizce, Almanca, Fransızca)” konularında katılımcılara bilgi verdiler.
TED Hatay Koleji’nde Nostaljik Çocuk Oyunları Şenliği Açılışını TED Ankara Koleji Genel Müdür Danışmanı Merih Törüner’in yaptığı “TED Okulları Nostaljik Çocuk Oyunları Şenliği”, TED Ankara, TED Alanya, TED İstanbul, TED Karabük ve TED Malatya Kolejlerinin katılımıyla düzenlendi. Oyunun çocuğun gelişiminde büyük katkısı olduğunu benimseyen Okullarımız, TED Hatay Koleji’nin organize ettiği Nostaljik Çocuk Oyunları Şenliği Mendil Kapmaca ve Seksek yarışmalarında buluştu. İdareci, öğretmen, öğrenci, okul-aile birlikleri ve velilerimizin katılımıyla gerçekleştirilen şenliğimizde TED Okulları arası bağlar daha da güçlendi.
TED’DEN
89
TED İstanbul Koleji Gururla Sundu: Bir Yaz Gecesi Rüyası TED İstanbul Koleji Vakfı Özel Ortaokulu Tiyatro Kulübü öğrencileri, Tiyatro Öğretmeni Doğan Adnan Dileroğlu’nun yönettiği William Shakespeare’e ait “Bir Yaz Gecesi Rüyası” adlı oyunu 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde sergilediler. Türkçe/Danışman Öğretmenleri Beyza Uzun’un da desteğiyle altı ay süren bir hazırlık çalışmasından sonra sergilenen oyun, izleyenlerin büyük beğenisini topladı. Her biri profesyonel oyunculara taş çıkaracak bir performans gösteren Tiyatro Kulübü öğrencileri, çok heyecan verici ve eğlenceli bir deneyim kazanmış oldular. Oyundan elde edilen gelir, her yıl olduğu gibi sosyal yardımlaşma çalışmaları çerçevesinde değerlendirilecek ve bu yıl da yardıma ihtiyacı olan öğrenciler yararına kullanılacak.
Bir Yaz Gecesi Rüyası (Orijinal adı A Midsummer Night’s Dream), William Shakespeare’in erken dönem romantik komedya - romanı. İlk basımı 1600 olmakla beraber yazımı ve ilk sahnelenişinin 1594 ya da 1595 yıllarında gerçekleştiği sanılmaktadır. Ana teması aşk ve evlilik olan ve karışık ilişkiler üzerinden bu iki kavramın komikliğine vurgu yapan oyundaki olaylar, bir düğün çevresinde geçmektedir.
TED İstanbul Koleji Dünyanın Öbür Ucundaki Bir Köyde, Nepal’de Toplum Hizmeti Projesi kapsamında, yarıyıl tatilinde Nepal Bandipur’un köy okulundaki küçük öğrencilerle ile birlikte beş günlük bir çalışma yapan lise öğrencilerimiz, matematik, ingilizce, spor, sanat dersleri vermenin yanı sıra öğrenciler ve köy halkından kültürlerini, müziğini, danslarını öğrendiler. Kendi kültür ve geleneklerini de onlara anlatan ve öğreten öğrencilerimiz ayrıca, yardım amaçlı köy okulunu boyayıp, onardılar. Öğretmen ve öğrencilerimiz, köy
halkıyla birlikte örgü örüp, yemekler hazırlayıp, kendi yemeklerimizi tanıtıp dostluk bağları kurdular... Gezi süresince kültür faaliyeti olarak Kathmandu, Pokhara ve Bandipur kentleri ziyaret öğrencilerimiz, öğretim faaliyeti olarak programlanmış sınıflarda derslere girdiler. Öğrencilerimiz, yöre halkıyla çok iyi ve sıcak iletişimde bulunarak gerek davranışlarıyla gerekse çalışmalarıyla göz doldurdular.
Bölge 1.si TED Isparta Koleji TÜBİTAK tarafından düzenlenen 45. Ortaöğretim Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması Bölge Finalleri, 17-20 Mart’ta gerçekleştirildi. Yarışmada TED Isparta Koleji Özel Lisesi 10-C sınıfı öğrencilerinden Büşra ŞAHİN ve Dudu ARSLAN, Coğrafya Öğretmeni Mahmut DANİŞMENT danışmanlığında hazırladıkları “Antropojenik Faktörlerin Neden Olduğu Ötrofikasyon: Kovada Gölü Örneği” adlı projeleri ile Coğrafya dalında Bölge 1.si seçilme başarısını gösterdiler. 25 - 26 Şubat 2014 tarihinde Türkiye Tenis Federasyonu okullar arası kort tenisi, 55 sporcunun ve 16 takımın katıldığı müsabakalarında TED Isparta Koleji küçük kız ve küçük erkek takımlarında il birincisi olarak Türkiye Finallerine gitti. Turnuvada yıldız erkekler takımı il ikincisi, genç kızlar takımı il üçüncüsü oldu.
TED’DEN
90
TED Isparta Koleji Öğrencilerimiz Türkiye Finallerinde 25 - 26 Şubat 2014 tarihinde Türkiye Tenis Federasyonu okullar arası kort tenisi, 55 sporcunun ve 16 takımın katıldığı müsabakalarında TED Isparta Koleji küçük kız ve küçük erkek takımlarında il birincisi olarak Türkiye Finallerine gitti. Turnuvada yıldız erkekler takımı il ikincisi, genç kızlar takımı il üçüncüsü oldu.
TED Karabük Koleji’nden LÖSEV’e destek
TED Karabük Koleji’nde geleneksel olarak düzenlenen “Oyuncaklarımı Satıyorum Projesi” ve “Değerler Eğitimi” çalışmaları kapsamında açılan Lösev standında sorumlu-
luk ve işbirliğinin önemi üzerine durularak, yapılan satışlarla Lösev yararına maddi destek sağlandı.
TED’DEN
91
TED Kayseri Koleji’nde “Çocuktan Çocuğa” Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklarımıza armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mızın 94. Yılının çoşku ve şenlik içerisinde geçmesi amacıyla 22- 23 Nisan 2014 tarihlerinde TED Kayseri Kolejinde şenlik düzenlendi. Şenlikte resmi kutlama programının yanı sıra “Kermes, Geleneksel Çocuk Oyunları Final Karşılaşması” gibi etkinliklere yer verildi. Kermesten elde edilen gelir, “Çocuktan Çocuğa” anlayışıyla ihtiyacı olan “Kardeş Okullara“ gönderildi.
TED Kayseri Koleji Özel Lisesi Kardeş Okulunu Ağırladı
TED Kayseri Koleji Vakfı Özel Lisesi ile Almanya’nın Nordenham şehrinde bulunan Gymnasium Nordenham Okulu arasında geçen yıl başlayan “Kardeş Okul Projesi” kapsamında, Alman öğrenciler okulumuzu 21-26 Nisan 2014 tarihleri arasında ziyaret etti. Misafir öğrenciler bir hafta boyunca 10. ve 11. sınıf öğrencilerimizin evlerinde misafir edildi. Proje kapsamında okulumuzun mutfağında Alman ve Türk mutfağından yemekler yapan öğrenciler, “Deutsch-Türkische Küche / Türk-Alman Mutfağı” adlı bir yemek dergisi çıkardılar.. Okulumuzu ve Kayseri’yi çok beğendiklerini her fırsatta dile getiren öğrenciler ve öğretmenler bu projeyi uzun yıllar devam ettirmek istediklerini söyleyerek, güzel anılarla ülkemizden ayrıldılar.
TED’DEN
92
TED Konya Ereğli Koleji Öğrencilerinden Sosyal Sorumluluk Projesi
TED Konya Ereğli öğrencilerinin Sosyal Sorumluluk Projesi adı altında Ereğli’de ziyaretlerde bulunuldu. Okulumuz öğrencilerinin düzenlemiş olduğu bu proje de Emniyet Amirliği, Down Cafe gibi birçok yer ziyaret edildi.
TED Konya Ereğli Koleji Masa Tenisi Takımlarından Büyük Başarı TED Konya Ereğli Koleji masa tenisi takımlarımız küçük erkekler, yıldız erkekler ve yıldız kızlar kategorilerinde Ereğli ilçe birincisi ve Konya il ikincisi oldular.
TED’DEN
93
TED Kuzey Kıbrıs Koleji’nde 23 Nisan Coşkusu
“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” TED Kuzey Kıbrıs Koleji Dr. Fazıl Küçük Spor Salonu’nda kutlandı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan tören öğrenci, öğretmen ve özellikle ailelerin yoğun katılımıyla gerçekleşti.
“16. Uluslararası 23 Nisan Çocuk Festivali” kapsamında Dünya’nın çeşitli ülkelerinden öğrenciler ülkemize geldi. Almanya’dan gelen Ruclolstadt halk dansları grubunu da TED Kuzey Kıbrıs Koleji Öğrencileri evlerinde misafir etti.
Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Dairesi Müdürlüğü organizasyonluğunda KKTC’nin ev sahipliğinde düzenlenen
TED Kuzey Kıbrıs Koleji Seçenekli Lise Programlarını Tanıttı
TED Kuzey Kıbrıs Koleji Rauf Denktaş Kongre Merkezi’nde öğrenci, öğretmen ve velilerin katıldığı bir tanıtım toplantısı düzenlendi. Toplantıda Türk Eğitim Derneği Genel Müdürü Sevinç Atabay, TC Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Müşaviri Mehmet Avcı, TED Kuzey Kıbrıs Koleji Direktörü Ali Özkan, Okul Müdürü ve Genel Koordinatörü Sevinç Boztuna da hazır bulundular. Okul Müdürü ve Genel Koordinatörü Sevinç Boztuna, konuşmasında bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da tüm öğrencilerinin ihtiyaçlarına titizlikle cevap veren TED Kuzey Kıbrıs Koleji lise programlarını öğrencilerinin hizmetine sunarken çeşitliliği hedef aldıklarını belirtti. Türkiye Cumhuriyeti üniversiteleri ile başta İngiltere ve Avrupa Üniversiteleri olmak üzere üçüncü dünya ülkeleri üniversitelerine de cevap verecek her iki eğitim-öğretim programını (Yükseköğretime Geçiş Sınavı/Lisans Yerleştirme Sınavı
ve A Level) aynı titizlik ve önemle sürdürmekte olduklarını söyledi. TED Genel Müdürü Sevinç Atabay konuşmasında, Türkiye Cumhuriyeti Üniversitelerine hazırlayan YGS/LYS programının TED Genel Merkez’in büyük katkı ve destekleriyle TED Kuzey Kıbrıs Koleji’nde gerçekleştirilmeye başlandığını belirtti. Programın 2. dönem sonu sınavlarına kadar TED Ankara Koleji’nden gelecek konusunda uzman ve deneyimli öğretmenlerle birlikte yürütüleceğini bildirdi. TC Lefkoşa Büyükelçiliği’nde de görevli T.C. MEB Müşaviri Mehmet Avcı da toplantıda yaptığı konuşmada, TED Kolejlerinin yalnız Türkiye’de değil dünya ölçeğinde geçerli bir eğitim kalitesine sahip olduklarını anımsattı. Avcı, öğrencilere bundan böyle A Level - IGCSE gibi uluslararası sınav kriterlerinin Türkiye’deki üniversitelerde de geçerli kılınacağı müjdesini verdi.
TED’DEN
94
TED Malatya Koleji Öğrencilerimiz “Özgür Pencere Çocuk ve Genç Kalem” Yarışması Türkiye İkincisi Oldu TED Malatya Koleji öğrencilerimizden Ayşe Ece Kayabaş, Özgür Pencere Edebiyat ve Sanat Derneğinin Türkiye genelinde düzenlediği; Muzaffer İzgü, Gülten Dayıoğlu, Ayşe Yamaç, Pakize Özcan, Şebnem Sema Tuncel gibi ülkemizin önde gelen önemli yazarlarının jüri üyeliğini yaptığı “Özgür Pencere Çocuk ve Genç Kalem” yarışmasında yazdığı öykü ile Türkiye ikincisi oldu. Yarışmanın ödül töreni TED Bursa Koleji’nin ev sahipliğinde Mayıs ayı içinde Bursa’da gerçekleşti. Yüzlerce öykü arasından, kalemi ve ifade gücü ile öne çıkmayı başaran öğrencimizi kutlar, başarılarının devamını dileriz.
NBA Yıldızı Gheorghe Mureşan TED Mersin Koleji’nde! Amerikan Basketbol Ligi NBA’in 2006 yılında basketbolu bırakan, Washington Bullets ve New Jersey Nets takımlarında forma giyen 2.31 boyundaki basketbol yıldızı Gheorghe Mureşan, TED Mersin Koleji öğrencileri ile basketbol antrenmanında buluştu. İki ayrı basketbol salonumuzda ilkokul, ortaokul,lise öğrencilerimize ve Amerika’nın seçkin okullarından Marietta High School’dan gelen misafir öğrencilerimize NBA hakkında detaylı bilgiler veren Gheorghe Mureşan ve Coach Matt Lyons basketbolun temeli olan topu kavramanın, şut atmanın, savunmanın ve denge sağlamanın önemli detaylarını öğrencilerimize uygulamalı olarak gösterdi. Dört saat boyunca ögrencilerimizle antren-
man yapan Mureşan: “TED Mersin Koleji’nde oldukça yetenekli basketbolcular ve onları eğiten tam donanımlı antrenörler bulunuyor. Ayrıca spor tesislerinin uluslararası standartlarda olması Mersin için önemli bir avantaj. TED Mersin Koleji ile atılan ilk adım önümüzdeki yıllarda da devam edecek.” dedi. Sports United organizasyonu ile okulumuzu ziyarete gelen Marietta High School öğrencileri 3 Boyutlu eğitim teknolojisi ile tanıştı ve daha sonra sanat ve bilim sokağımızda düzenlenen etkinliklere katıldılar. Model Birleşmiş Kulübümüzün “Sporda Doping” konulu paneline katılan Amerikalı öğrenciler ve Kolejliler konu hakkında oldukça önemli noktalara değindiler.
TED’DEN
95
Dünya Çocukları TED Polatlı Koleji’nde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri kapsamında 5 farklı ülkenin çocukları TED Polatlı Koleji’ni ziyaret etti. Makedonya, Moldova Gürcistan, Bulgaristan ve KKTC’den gelen öğrenci grupları düzenlenen organizasyon kapsamında okul bahçesinde çeşitli gösteriler ve
ülkelerinin halk oyunlarını sergilediler. Gösteriler TED Polatlı Koleji öğrenci ve velileri tarafından büyük ilgi ile takip edildi. Gösteride aynı zamanda farklı ülkelerden gelen öğrenci gruplarıyla tanışma fırsatı da buldular. Öğrenciler daha sonra tarihi Gordion şehrini ziyaret ettiler.
TED Samsun Koleji Hayalindeki Arabayla Tokyo’da Dünyanın 5 kıtasından binlerce çocuğun katıldığı, “Hayalimdeki Araba Resim Yarışması”nın Türkiye ulusal ayağı sonuçlandı ve Türkiye adına Japonya’daki Dünya Yarışması’na katılacak eserler seçildi. TED Samsun Koleji Özel İlkokulu 2. Sınıf öğrencisi Hüsamettin Tan Keskin, Toyota tarafından düzenlenen “Hayalimdeki Araba Resim Yarışması”nda dereceye girerek Japonya Tokyo’da, Türkiye’yi temsil etme hakkı kazandı.
TED’DEN
96
Genç Şairin Samsun’dan İtalya’ya Uzanan Serüveni TED Samsun Koleji Lisesi 12. sınıf öğrencisi Neslişah Aslan şiiriyle, İtalya’da düzenlenen “10. Uluslararası Castello Di Duino Şiir ve Tiyatro Yarışması”na katılarak; 90 ülkeden 950 katılımcı arasında 1. olmayı başardı ve büyük ödül olan İtalya Cumhurbaşkanlığı madalyasını almaya hak kazandı. “Zümrüd-ü Anka” şiiri ile en prestijli ödüle sahip olan öğrencimiz Neslişah Aslan, bu ödülü alan ilk ve tek Türk olma özelliğini de taşıyor. Neslişah Aslan “ben ve sen” temalı şiirinde Zümrüd-ü Anka’yı anlattığını, tarih ve mitolojiden faydalandığını, Hint ve Mısır felsefesini, Phoenix’i ve Yunan mitolojisini araştırdığını ifade etti.
Dünya Tiyatrolar Günü TED Zonguldak Koleji’nde Kutlandı! “27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü” TED Zonguldak Koleji Edebiyat bölümü ve Tiyatro Kulübü öğrencilerinin hazırladığı bir programla kutlandı. TED sahnesinde gerçekleşen program öğrencilerin tiyatro bildirisini sunmalarıyla başladı. Devlet tiyatrolarının fragmanlarının gösterildiği program daha sonra tiyatro bilgi yarışmasıyla devam etti. 20 sorunun sorulduğu yarışmada 3 finalist grup mücadele etti ve 11. sınıfların grubu birinci oldu. Öğrencilerimiz başka tiyatro oyunlarının biletleriyle ödüllendirildi.
TED’DEN
97
TED Meşale 18. sayıdan itibaren e-dergiye dönüştü. Dergimizin TED’lilerle etkileşiminin daha fazla olmasını sağlayacağını düşündüğümüz bu dönüşüm, gelecek sayılarda sizlerin de katılımıyla TED Meşale’yi bir adım daha ileri taşıyacak. 19. sayıda yer almasına karar verdiğimiz iki yeni bölüm için size bir çağrımız var: 1. TED Mezunu işverenler veya yöneticiler, iş başvurusu için size gönderilen CV’ler içinden, çeşitli yönleriyle size en ilginç gelenleri (kişisel bilgileri gizli tutarak) bizimle paylaşın. CV nasıl hazırlanmaz, hep birlikte görelim. 2. Sosyal medyada karşılaştığınız ilgi çekici içerikleri bizimle paylaşın; TED Meşale’nin sosyal medya eğilimlerini birlikte belirleyelim. Gönderileriniz için: info@ted.org.tr