TURP MİZAH DERGİSİ - SAYI 19 - RAMAZAN ÖZEL

Page 1




R

umeysa Ellerini Açmış Ağlıyordu! ‘Yapmayın’ Diyordu...

Bu ay uzuuuunn hayat tecrübemin ışığında Ramazan’a dair birkaç tavsiyemle sizi baş başa bırakıyorum. Öncelikle sayın televizyoncu hocalarım! Bir dinleyin beni n’olur! Kuran kursu öğreticisi olarak ilk atandığımda en korktuğum şey dümdüz bir insan olduğumdan teyzeleri ağlatamayacağım için ciddiye alınmamaktı. Sanıyordum ki teyzeler kendilerini ağlatan hocaları sever sayar. 2 buçuk sene halkın nabzını tuttum ve gördüm ki teyzeler kendilerine bir harf öğreten herkesi seviyor. Ağlatanı da seviyor ağlatmayanı da… Yani sayın televizyoncu hocalarım! Sesinize eko vermeniz teyzeleri zırıl zırıl ağlatmanız şart değil. Teyzeler sizin programınız bittiğinde ‘Şu hocanın sohbeti de ne güzel, nasıl güzel anlatıyor, ne ağladım’ demesin. ‘Şu hocanın programında şunu öğrendim’ desin. Kıssadan hisse verin teyzelere, bol gözyaşı değil. Daha teyzem gidecek iftar sofrasını hazırlayacak, heba ettiniz kadını oldu mu ya! Bilgilendirme olayını da abartmayın gözünüzü seveyim. Millet neredeyse ‘Yürüdüm, caiz mi’ diye soracak. Bunlara prim vermeyin. Belli ki sırf seninle konuşmuş olmak için soruyor o soruyu. Hey Ya Rabbim. ‘HOCALAR DA NAMAHREM OLUYOR HANIMLAR’ diye mahya mı assak minarelere n’apsak? Bilgilendireceğim diye işin dozunu da kaçırmayın. İbadetin öneminden, bizim için ne ifade ettiğinden önce o ibadeti bozan şeyleri sürekli sürekli tekrar ederseniz insanda şevk mi kalır yahu! Yapmayın n’olur. O sahur programına gelen kızlara da birer iş bulun, sabah işe gideceğim, uyanamam telaşesinden eyelinerlarını sürüp gecenin bir yarısı sizin programa gelmekten vazgeçerler belki. Biz bilmez miyiz gece gece o sahur programı senin bu sahur programı benim gezmesini? Ama işte iftarı yap, bulaşıkları yıka, çayını iç derken insanda ne giyeceğine karar verip, ütü yapıp, eyeliner sürüp programa gidecek hal mi kalıyor? Bir de programdan çık, eve gel, eyelinerını temizle, uyu, sabah kalk, işe git. Mümkün mü? Değil! O kızlara derhal iş bulun sayın hocalarım. Şimdilik size diyeceklerim bu kadar.

A

nalar! Babalar! Evlatlarınıza Kıymayın!

İlk orucumu hatırlamıyorum. Belki yazarım, güzel bir hikaye olur diye zorladım kendimi ama, yok hatırlamıyorum. Yine de çocukken tuttuğum oruçlara dair bir sürü anım var. Bizim çocukluğumuzda çocuklar da gayet oruç tutardı ve sıra dışı bir olay değildi bu. Okulda iftar yapardık bütün sınıf. Bütün sınıf oruç tutardı yani. Şimdiki bebeler pek nazlı. Evet oruç yaza denk gelmiş olabilir, günler uzun olabilir ama bu bebeler tatilde sevgili analar, sevgili babalar! Bunu unuttunuz galiba. Akşama kadar evde yatabilirler. Oruç tutmasalar da zaten yapacakları o. Kıymayın evlatlarınıza, bırakın oruç tutsunlar. Hiiiiçbir şey olmaz. Olsaydı benim çırpı gibi kardeşlerime olurdu. Böyle böyle alışacaklar. Sonra büyüdüklerinde de havalı havalı anlatacaklar, ‘Ben oruca başladığımda mevsimlerden yazdı, 17 saat tutardık, bu ne ki’ diye. Çocukların geleceğini çalmayın. (Okulda iftar yapardık dedim ya aklıma geldi. Beşinci sınıfta dersimize giren İngilizce öğretmeni kendi dersinde iftar yapmamıza izin vermezdi. Benim dersimin olduğu gün oruç tutmayın derdi. Sonraki sene Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersimize de girmişti bu kadın. Neredeeeeeeennn nereye ey halkım.)


Ç

alışan Kadınlar! Toplanın!

Stajyerliğimi de sayarsak bu çalıştığım beşinci iş alanı. Dördünde yazın Ramazan’da tam zamanlı çalıştım. Valla işim taş taşımak olmadığı için pek keyifli çalıştım Ramazan’larda. Hatta birinde sırf vakit geçsin diye 50 dakika güneşin altında yürüyerek dönüyordum işten :D Tek sorun (aslında baya büyük bir sorun) sabahları uyan(ama)maktı. Ağır işlerde çalışanlar için bir şey söyleyemeyeceğim. Allah onlara kolaylık versin. Tabii ki onların oruçlarıyla bizim oruçlarımız bir değil. Masabaşında ya da daha hafif işlerde çalışan kadınlar için konuşabilirim. Genelde Ramazan ayında izne ayrılırlar. Eğer bekarsanız ve beslenmek için sizin evde olmanızı bekleyenler yoksa hayatınızda, yapmayın. Oruç evde de iş yerinde de aynı geçer. Evde yatacak yer ararsınız, vakit bir türlü geçmez, uyusanız vicdan yaparsınız, olmaz. Ama iş yerinde hem çalışmış olursunuz, hem vakit geçer. Uyanıp da işe gidebilirseniz tabi :D Sahur Dediğin… Yaz Ramazan’ının en zor yanı uzun süre aç susuz kalmak değil, kanımca sahur olayı. Gündüz süresinin uzunluğundan çok iftar sahur arasındaki vaktin kısalığı… Tabi şahsi konuşayım, başıma bir iş gelmesin de açlık ve susuzluk bana bir şey yapmıyor. Evet acıkıyorum, susuyorum ama zaten amaç bu değil mi? Bunlardan şikayet edip acınmanın anlamı nedir yahu! Beni en çok zorlayan, sahur. Şöyle ki: Sahura kadar uyumuyorum zaten ve bunun keyfi başka, evet deeeeee insanın karnı acıkmıyor ki o kadarcık saatte. Sahur hazırlıyorsun sonra başında bekliyorsun ki karnın acıksın. Zaten iftarda yükleniyorsun, sonra çaydır, teravihten sonra atıştırmadır derken sahuru beklemenin tek amacı sabah namazını beklemek oluyor. Uyuduysan da sahura kalkmanın bir anlamı olmuyor zaten.

G

eçen yıl tek başımaydım Ramazan’da.

Dedim madem sahurda bir şey yemiyorum bari iftardan sahura iyice sulayayım kendimi. Normalde günde en fazla iki bardak su içiyorum. Krizi fırsata çevireyim, her gün tam da uzmanların dediği gibi iki litre su içeyim, sağlıklı, huzurlu bir hayatım olsun. Anam demez olaydım. Her gün çıldırmış gibi iftardan sahura kadar iki litre su içiyorum, e çay içmeyince de bütün gün başım ağrıyor, çay da içmem lazım. Birkaç litre de çay içiyorum. Sonrası malum. Hal böyle olunca sahurdan sonra da uyumak ne mümkün! Ertesi gün iş yerinde tam bir zombi. İşten eve gelince uyuyakalıp kaç tane iftar kaçırdığımı sayamadım :D Demem o ki sayın okur, sen yapma! Susuzluğa çare yok ki. Sahurda içsen de içmesen de aynı susuyorsun. Test ettim onayladım. Sahurda içtiğin su zaten durmuyor ki vücudunda. Su falan içme, hiç gerek yok. Uyku daha önemli. Not. Ben bu yazıyı yazarken Muhammed Mursi ve arkadaşlarının idam kararı kesinleşti. Önce Tahrir, ardından Adeviyye. Karadavi’nin Cuma Hutbesi geldi gözümün önüne. Dilini bilmediğimiz insanların ne demek istediğini anlıyorduk. Ruhlarımız aynıydı onlarla. Şimdi biz aynı ruhu taşıdıklarımızın şehit edilmesine şahit mi olacağız? Sadece Mısır’da da değil üstelik. Alimler şehit edilirken biz seyirci mi olacağız? Müslüman ümitvar olmalı değil mi? Niye ben başaramıyorum? Rabbim ismini bildiğimiz bilmediğimiz kim varsa hepsinden razı olsun.








Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.