Akdeniz'de Deniz ve Kıyı Koruma Alanlarının Oluşturulması ve Yönetilmesi için Rehber

Page 1

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESİ İÇİN REHBER Arturo López Ornat, Editör

MedMPA Project


UNEP – BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇEVRE PROGRAMI MAP – AKDENİZ EYLEM PLANI RAC/SPA – ÖZEL KORUMA ALANLARI BÖLGESEL FAALİYET MERKEZİ MedMPA – AKDENİZ BÖLGESİ’NDEKİ DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARININ GELİŞTİRİLMESİ BÖLGESEL PROJESİ

Akdeniz’de Deniz ve Kıyı Koruma Alanları’nın Oluşturulması ve Yönetilmesi için Rehber


Not: Bu yayında kullanılan gösterimler ve materyallerin sunumunun hiçbir parçası, UNEP’in herhangi bir devlet, ülke, şehir veya alan ya da onların yetki makamları veya onların sınır ya da hudutlarının sınırlaması ile ilgili herhangi bir fikrinin ifadesini içermez. © 2006

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (United Nations Environment Programme-UNEP) Akdeniz Eylem Planı (Mediterranean Action Plan-MAP) Özel Koruma Alanları Bölgesel Faaliyet Merkezi (Regional Activity Centre for Specially Protected Areas-RAC/SPA) Boulevard du Leader Yasser Arafat B.P.337 - 1080 Tunis CEDEX - TUNISIA e-posta: car-asp@rac-spa.org www.rac-spa.org

MedMPA Projesinin programı, RAC/SPA tarafından, icra sorumluluğu gereği organize ve koordine edilmiştir. Daimi RAC/SPA uzmanları (*) ve Merkez Müdürünün gözetiminde proje esnasında yetiştirilen uzmanlar tarafından yönetilmiştir. (*) Chedly Rais, Souha El Asmi and Daniel Cebrián, RAC/SPA Aşağıdaki iki ortak, MedMPA Projesinin gerçekleştirilmesini desteklemişlerdir: PANGEA Consultores S.L. Ronda de Toledo 16 – 307. Madrid 28005 – Spain www.pangea21.com Empresa de Gestión Medioambiental S.A. (EGMASA) C/ Juan Gutemberg s/n – Sevilla 41092 – Spain www.egmasa.es Bu eser kaynakça amacıyla şu şekilde atfedilebilir: López Ornat,A. (Editor). 2006. Guidelines for the Establishment and Management of Mediterranean Marine and Coastal Protected Areas. MedMPA project. Ed: UNEP-MAP RAC\SPA.Tunis. © Ön ve arka kapak fotoğrafları, Daniel Cebrián. MedMPA projesi, finansal bakımdan Avrupa Komisyonu (EU) tarafından desteklenmektedir. Bu yayın Küresel Çevre Fonu (GEF) mali desteğiyle T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı (ÖÇKKB) tarafından Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Temsilciliği (UNDP Türkiye), Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü ortaklığında yürütülen Türkiye’nin Deniz ve Kıyı Koruma Alanları Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi kapsamında Türkçe’ye çevrilerek basılmıştır. Tercüme Serisi: 1 Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı Alparslan Türkeş Cad. 31. Sok. 10 Nolu Hizmet Binası 06510 Beştepe/Yenimahalle/Ankara Tel: 0 (312) 222 12 34 Faks: 0 (312) 222 26 61 www.ozelcevre.gov.tr www.dka.gov.tr Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Birlik Mahallesi 2. Cadde No. 11 06610 Çankaya/Ankara Tel: 0 (312) 454 11 00 Faks: 0 (312) 496 14 63 www.undp.org.tr ISBN: 978-605-393-089-1 Çeviri: Murat Bilecenoğlu Düzelti: Güner Ergün ve Harun Güçlüsoy Tasarım: UNEP-MAP-RAC/SPA Türkçe Uygulama: Murat Mert Temel Türkçe Uygulama Kontrol: H. Suda Ekici, Nurhan Şen ve Gülden Atkın Gençoğlu Baskı: Yorum Basın Sanayi Ltd. Şti. Türkçe Baskı Tarihi ve Yeri: 2011, ANKARA Bu belge, Birleşmiş Milletler resmi belgesi olarak düşünülmemelidir.


Akdeniz’de Deniz ve Kıyı Koruma Alanları’nın Oluşturulması ve Yönetilmesi için Rehber Arturo López Ornat, Editör



Önsöz Korunan alanlar biyolojik çeşitliliğin muhafazası, önemli çevresel hizmetlerin garanti altına alınması ve bir takım toplumsal hedeflerin karşılanması için gereklidir. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (1992) ile özellikle Barselona Sözleşmesi ve 1995 yılında gözden geçirilen Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitlilik hakkındaki protokollerini takiben Akdeniz ülkeleri, korunan alanları oluşturmak ve yönetmek adına adım attılar. Sonuç olarak, koruma altına alınan bölgelerin sayıları ve alanları son yıllarda artmış ve bölgemizdeki kıyısal/denizel koruma alanlarında belirgin gelişmeler meydana gelmiştir. Bununla birlikte, potansiyel kazançların farkedilebilmesi için uygun yönetim mevcudiyetinin sağlanması, pek çok bölgede temel bir problemdir. RAC/SPA tarafından 19971 yılında yapılan bir değerlendirmede, ÖKA’lardaki personel durumunun yönetsel ihtiyaçların gerisinde olduğunun altı çizilmiştir (optimumun %46’sı). Alanlar belirli bir öneme ve karmaşıklığa göre geliştiklerinden, ilgili personel korunan alan yönetimi hakkındaki resmi eğitimlerden mahrum kalabilmektedir. ÖKA personelinin niteliği orta seviyeli olarak varsayılırken, Deniz Koruma Alanları yöneticileri için çok sınırlı eğitim – öğretim imkanı bulunmaktadır (ülkelerin sadece %27’sinde mevcut). Bu amaçla RAC/SPA, EU-SMAP Programının MedMPA Projesinden sağladığı finansal destek ile, burada sunulan rehberin de gözden geçirildiği “Akdeniz’in Deniz ve Kıyı Koruma Alanları’nın Yönetimi ve Planlanması” hakkındaki bölgesel eğitim seminerini organize etmiştir. Bu rehber, şu anda yürütülen eğitim kursuna katılan Deniz Koruma Alanları yöneticileriyle sınırlı kalmayıp, tüm Akdeniz kıyılarındaki 100’den fazla yönetici için gelecekteki çalışmalara yol gösterecek temel yönetim ve eğitim materyali niteliğindedir.

1 RAC/SPA. 1997. “Assessment on the Management of marine and coastal Specially Protected Areas in the Mediterranean”. Regional Activity Centre for Specially Protected Areas. Mediterranean Action Plan.Tunis.

Mevcut rehberler hükümetlerin çeşitli kademelerindeki karar vericilerden, STK’lar, akademisyenler ve uluslararası fon kuruluşlarına kadar, Deniz ve Kıyı Koruma Alanları’nın politika ve uygulamalarıyla ilgilenen herkesin kullanımını amaçlamaktadır. Bu rehberlerin yayınlanması ve dağıtımıyla ilgili olarak RAC/SPA, koruma alanları yönetiminin ihtiyaçlarının ve bölgelerdeki yönetsel standartların daha iyi anlaşılmasını ümit etmektedir.



Türkçe Çeviriye Önsöz Akdeniz, Ege Denizi, Marmara Denizi ve Karadeniz kıyıları olmak üzere yaklaşık 8.500 km kıyı uzunluğuna sahip kara sularımızın Akdeniz ve Ege kıyılarında yer alan 10 adet Özel Çevre Koruma Bölgesi yaklaşık 1.133 km kıyı uzunluğu ile 2865 km2’lik deniz alanını ihtiva etmektedir. Türkiye, Akdeniz’in en büyük deniz koruma alanına sahip ülkesidir ve kara sularının yaklaşık % 4’ü koruma altındadır. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kıyı ve deniz alanlarının doğal, tarihi ve kültürel değerleri, kentsel baskı, kirlilik ve aşırı avcılık tehdidi altındadır. Bu tehditlerin azaltılması, denizel biyolojik çeşitliliğinin korunması sağlıklı bir ekosistemin sürdürülebilmesi için gereklidir. Ülkemizde bu alanlardan önemli olanları Bakanlar Kurulu Kararı ile Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilmektedir. Bununla birlikte uzun vadeli çözüm için, etkin, uyarlanabilir ve sürdürülebilir bir yönetim altında, biyolojik çeşitliliği korurken aynı zamanda ekosistem hizmetlerini de uygun hale getiren “Deniz ve Kıyı Koruma Alanları (DKKA)” sisteminin kurulması da temel bir araçtır. Bu kapsamda, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı tarafından, Küresel Çevre Fonu (GEF) mali desteğiyle Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü ortaklığında ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Temsilciliği (UNDP Türkiye) uygulayıcı ortaklığıyla, deniz ve kıyı koruma alanlarının genişletilmesi ve etkin korunmasının sağlanması amacıyla “Türkiye’nin Deniz ve Kıyı Koruma Alanları Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi” yürütülmektedir. Deniz koruma alanları tüm dünyada deniz alanının korunması ve yönetiminde önemli rol oynamaktadır. Korunan bir alanın uygun yönetiminin sağlanmasına doğru atılan en önemli adım ise Yönetim Planlarıdır. Basit anlamı ile Yönetim Planı belirli bir zaman süresinde koruma alanı içinde başvurulan yönetim yaklaşımı ve hedefini, karar alma çerçevesi ile birlikte beyan eden bir dokümandır. Dünyadaki çeşitli koruma alanlarından uygulamalara dayalı durum ve çalışma çerçevesinin sunulduğu bu rehberin, deniz koruma alanları planlayıcı ve yöneticilerinin çalışmalarında bilgilendirici, destekleyici ve teşvik edici olmasını dilerim. Saygılarımla

Ahmet ÖZYANIK Kurum Başkanı



Bölüm 1. DENİZ ÇEVRESİNİN MUHAFAZA EDİLMESİNDE KORUNAN ALANLARIN ROLÜ Diego Moreno Lampreave (EGMASA) 1. GİRİŞ ................................................................................................ 13 2. DENİZ EKOLOJİSİ ................................................................................. 14 2.1. Denizel ekolojik parametreler ve özellikleri................................................. 14 2.2. Deniz ekosistemleri.............................................................................. 15 2.3. Doğa tarihi açısından denizel habitatların ve türlerin korunması: üreme stratejileri. 16 2.4. Akdeniz’in denizel biyolojik çeşitliliği: türler, endemizm, habitat....................... 17 2.5. Karasal türlerin üreme, barınma ve beslenme durumları.................................. 21 2.6. Denizel ekosistemler üzerindeki tehditler................................................... 21 2.7. Akdeniz denizel biyolojik çeşitliliğinin durumu ve maruz kaldığı tehditler............. 22 3. DENİZ KORUMASI ................................................................................. 23 3.1. Deniz korumasının tarihi ....................................................................... 23 3.2. Deniz Koruma Alanları’nın hedefleri: kategoriler, uluslararası ağlar .................... 24 3.3. Akdeniz’deki Deniz Koruma Alanları: geniş ve küçük bölgelerdeki amaçlar ve değerler . ....... 25 3.4. Deniz Koruma Alanları’nın ilanından önceki temel çalışmalar............................ 25 3.5. Yasal kapsam ve uygulanabilir yönetmelikler................................................ 26 3.6. Akdeniz’deki Deniz Koruma Alanları: kuzey ve güney kıyılardaki alanlar ............... 27 3.7. Temel Yönetsel İhtiyaçlar: işaretler, tedbir, kontrol ve izleme: değişik yöntemlerin karşılaştırılması ve nispi masrafları ................................................................ 27 3.8. Diğer yönetim programları: çevre eğitimi. Etkinliklerin odağı ........................... 29 KAYNAKLAR ........................................................................................... 30 EK BÖLÜM 1. BARSELONA SÖZLEŞMESİ (UNEP, 1996) ........................................... 33 EK BÖLÜM 2. AKDENİZ’DEKİ DENİZ KORUMA ALANLARI ......................................... 40 Bölüm 2. ULUSAL KORUNAN ALANLAR SİSTEMİ İÇİN PLANLAMA Arturo López Ornat and Elena Correas (PANGEA Consultores S.L.) 1. GİRİŞ ................................................................................................ 42 2. HEDEFLER VE DENİZ KORUMA ALANLARININ TİPLERİ...................................... 44 2.1. Tanımlar........................................................................................... 44 2.2. Koruma alanları için IUCN kategorileri........................................................ 45 2.3. Deniz Koruma Alanları’nın hedefleri (Kelleher 1999’a dayanılarak)...................... 45 2.4. Deniz Koruma Alanları’nın tipleri.............................................................. 45 2.5. Deniz Koruma Alanları’nın boyutları........................................................... 46 2.6. Yönetsel açıdan dikkat edilmesi gerekenler................................................. 47 3. ULUSLARARASI KORUNAN ALAN AĞLARI...................................................... 49 3.1. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (BÇS) .......................................................... 49 3.2. Akdeniz’deki Deniz Ortamlarının ve Kıyı Bölgelerinin Korunması Sözleşmesi (Barselona Sözleşmesi) .................................................................................................. 50 3.3. Dünya Mirası Sözleşmesi ........................................................................ 50 3.4. UNESCO Biyosfer Rezervleri .................................................................... 50 3.5. Natura 2000 Ağı .................................................................................. 51 3.6. Ramsar veya Sulakalan Sözleşmesi ........................................................... 51 4. DENİZ KORUMA ALANLARINDAKİ GENEL TEHDİTLER ....................................... 52 5. SİSTEM PLANLAMASI? ............................................................................ 53 5.1. Hedefler . ......................................................................................... 53 5.2. İçerik .............................................................................................. 54 5.3. Dikkate alınması gereken anahtar noktalar ................................................. 54 6. BİR KORUMA ALANI SİSTEMİNİN ÖZELLİKLERİ ............................................... 55

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

İçindekiler

9


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER 10

6.1. Temsil edilebilirlik, kapsamlılık, denge ..................................................... 55 6.2. Yeterlilik .......................................................................................... 56 6.3. Uyumluluk ve tamamlayıcılık .................................................................. 57 6.4. Maliyet etkinliği, verimlilik, tarafsızlık ...................................................... 57 7. HUKUKİ ÇERÇEVENİN GELİŞTİRİLMESİ ........................................................ 57 7.1. Yaklaşımlar ....................................................................................... 58 7.2. Mevzuat çerçevesi ............................................................................... 59 7.3. Dikkat edilmesi gerekenler .................................................................... 59 8. SİSTEM PLANININ BAŞARILI BİR ŞEKİLDE UYGULANMASI İÇİN GEREKENLER ........... 59 8.1. Yükümlülük ve politik destek .................................................................. 60 8.2. Kurumlar .......................................................................................... 60 8.3. Ortaklıklar ........................................................................................ 60 8.4. Finansman ........................................................................................ 61 8.5. Eğitim ............................................................................................. 64 8.6. İzleme ve değerlendirme ....................................................................... 64 KAYNAKLAR ........................................................................................... 65 EK I. DENİZ KORUMA ALANLARININ PLANLANMASI VE YÖNETİMİ ............................... 67 Bölüm 3. DENİZ KORUMA ALANLARI’NIN PLANLANMASINDA VE YÖNETİLMESİNDE PAYDAŞ KATILIMI Arturo López Ornat and Maya Ormazabal (PANGEA Consultores S.L.) 1. GİRİŞ ................................................................................................ 70 1.1. Paydaş katılımının önemi ....................................................................... 70 1.2. Uluslararası hukuki şartlar ..................................................................... 72 2. KATILIM VE PAYDAŞLARIN DAHİL EDİLMESİ Faydalar, riskler, anahtar önlemler ve zorluklar . ............................................ 73 2.1. Danışma ve katılım .............................................................................. 74 2.2. Yukarıdan aşağıya/aşağıdan yukarıya karar alma yaklaşımları ........................... 75 2.3. Katılımın faydaları .............................................................................. 76 2.4. Katılımın zorlukları ve riskleri ................................................................. 77 2.5. Anahtar zorluklar ................................................................................ 77 2.6. Anahtar ihtiyaçlar: uygun kaynaklar, beceriler ve zaman ................................. 78 3. KİMLER, NE ÖLÇÜDE KATILIR? ................................................................. 79 3.1. Paydaşlar ......................................................................................... 79 3.2. Farklı seçeneklerde ve düzeylerde katılım .................................................. 80 3.3. Kimler katılmalıdır? ............................................................................. 82 4. KATILIM PROGRAMI İÇİN SAFHALAR . ......................................................... 84 4.1. Giriş ............................................................................................... 84 4.2. Katılımcı süreç için önkoşullar ................................................................ 85 4.3. Program tasarımı ................................................................................ 86 4.4. Programın başlaması ............................................................................ 86 4.5. Katılım kurumları ve yapıları .................................................................. 87 4.6. Programın geliştirilmesi ........................................................................ 89 5.TEKNİKLER.......................................................................................... 94 5.1. Giriş ............................................................................................... 94 5.2. Kolaylaştırıcı ..................................................................................... 94 5.3. Paydaş analizi .................................................................................... 95 5.4. Bilgilendirme ..................................................................................... 96 5.5. Katılım teknikleri ................................................................................ 97 KAYNAKLAR .......................................................................................... 101 EK I. KATILIMA KLAVUZLUK ETMEK İÇİN ANAHTAR İLKELER .................................... 102 EK II. .................................................................................................. 104


1. AKDENİZDEKİ KORUMA ALANLARI İÇİN ZİYARETÇİ YÖNETİMİNİN KAPSAMI ............ 106 2. YÖNETİM PLANLARI BAĞLAMINDA, KORUMA ALANLARI İÇİN ZİYARETÇİ YÖNETİMİNİN PLANLANMASI . ............................................................................................... 110 2.1. Koruma alanlarının ve ziyaretçilerin yönetilmesi ......................................... 110 2.2. Ziyaretçi yönetiminin planlanması ........................................................... 111 3. ESAS DURUMUN TEŞHİSİ ....................................................................... 113 4. YÖNETİM MODELİNİN SEÇİMİ .................................................................. 115 5. ZİYARETÇİ YÖNETİM PROGRAMLARI ......................................................... 117 6. TAŞIMA KAPASİTESİ, KABUL EDİLEBİLİR DEĞİŞİKLİK SINIRLARI VE ETKİ İZLEMESİ ... 122 6.1. Doğal çevre üzerindeki etkiler ve sosyoekonomik etkiler ................................ 122 6.2. Etki değerlendirmesi ........................................................................... 124 6.3. Taşıma kapasitesi: kavramlar ve metodoloji ............................................... 124 6.3.1. Taşıma kapasitesi uygulamalarının kısıtlanması ......................................... 126 6.3.2. Rekreasyonel ziyaretçi taşıma kapasitesinin hesaplanması için metodoloji . ........... 127 6.3.3. Kabul edilebilir değişim sınırı için metodoloji ........................................... 129 KAYNAKLAR .......................................................................................... 132 Bölüm 5. DENİZ KORUMA ALANLARI’NDA İZLEME ÇALIŞMALARI: TEMEL KAVRAMLAR VE ÖNEMİ Juan Jiménez Pérez (PANGEA Consultores S.L.) 1. GİRİŞ ............................................................................................... 2. NEDEN İZLEME? .................................................................................. 3. İZLEME PROGRAMININ PLANLANMASI . ...................................................... 3.1. Neleri izlemeliyiz? ............................................................................. 3.2. Ne zaman izleme çalışması yapmalıyız? ................................................... 3.3. İzleme çalışmalarında kimler görevlendirilmelidir? ...................................... 3.4. Masraflar ........................................................................................ 4. GÖSTERGE TİPLERİ .............................................................................. 4.1. Doğal göstergeler .............................................................................. 4.2. Halk kullanım göstergeleri ................................................................... 4.3. Sosyal göstergeler ............................................................................. 5. YÖNTEMLER VE KARŞILAŞTIRMALAR ........................................................ KAYNAKLAR ..........................................................................................

134 135 137 137 138 139 140 140 140 141 142 142 144

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Bölüm 4. KIYISAL KORUMA ALANLARI’NDAKİ ZİYARETÇİLERİN TEŞVİK EDİLMESİ, PLANLANMASI VE İZLENMESİ Alicia Portillo Navarro (EGMASA)

Bölüm 6. DENİZ KORUMA ALANLARI’NDA İZLEME: İZLEME VERİLERİNİN YÖNETİMİ Juan Jiménez Pérez (PANGEA Consultores S.L.) DURUM ÇALIŞMALARINA GİRİŞ .................................................................... DURUM ÇALIŞMASI 1: Posidonia çayırlarının izlenmesi ....................................... DURUM ÇALIŞMASI 2: Biyogöstergeler ile kirliliğin izlenmesi ................................ DURUM ÇALIŞMASI 3: Delici midye (Pinna nobilis) popülasyonlarının izlenmesi ............... DURUM ÇALIŞMASI 4: Koruma alanlarında balıkların izlenmesi ............................. DURUM ÇALIŞMASI 5: Deniz kuşlarının izlenmesi .............................................. DURUM ÇALIŞMASI 6: Deniz memelilerinin izlenmesi ......................................... DURUM ÇALIŞMASI 7: Ziyaretçi akışının izlenmesi ............................................ DURUM ÇALIŞMASI 8: Ziyaretçi etkinliklerinin izlenmesi ..................................... DURUM ÇALIŞMASI 9: Paydaşlar üzerindeki düzenleme etkisinin izlenmesi ............... DURUM ÇALIŞMASI 10: Paydaşların ve ziyaretçilerin tutumlarının izlenmesi ............. DENİZ KORUMA ALANLARINDA İZLEME ÜZERİNE KİTAPLAR VE MONOGRAFLAR . ...........

146 146 149 151 153 156 158 161 163 165 166 169

11


12

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER


Diego Moreno Lampreave (EGMASA)

1. Giriş Kıyı şeritlerindeki büyük uzunluklara ve denizdeki engin mesafelere rağmen, deniz ekosistemleri birbirleriyle ve özellikle kıyılardaki karasal kullanım faaliyetleriyle yakından ilişkilidir. Deniz suyu atmosfere göre 800 kat daha yoğundur ve bu özelliğiyle molekülleri, partikülleri, bitkileri, hayvanları, kirleticileri ve çökeltileri askıda tutmak, uzun süre korumak ve taşımak açısından daha büyük bir kapasiteye sahiptir. Deniz suyunun yoğunluğu uzak bölgeleri bile öylesine birleştirir ki, eğer alan çok büyük değilse, araştırma ve projelerin elverişliliği için dahi izole olarak kabul edilmesi zordur. Şu ana kadar, küresel deniz ekosistemlerinin yönetimiyle ilgili bütünleşik bir yaklaşım, henüz tamamlanmamıştır.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

1. Deniz Çevresinin Muhafaza Edilmesinde Korunan Alanların Rolü

Deniz ve deniz tabanı, dünyadaki tüm karasal bölgenin yüzölçümünden 2,5 kat daha fazla alana sahip olmasına karşın, denizel ortamın günümüzde sadece %1’lik kısmı korunan alanlara dahildir. Denizel çevrenin korunması için harcanan gayretler, kara ortamına göre çok daha gerilerde kalmaktadır. Pek çok deniz alanı ciddi problemlerle karşı karşıyadır, örneğin kirlilik, kaynakların azalması (türler dahil), kaynakların uygunsuz kullanımı ve habitatların maruz kaldığı hasarlar. Çoğu durumda tehditler, karasal faaliyetler ile ilişkilidir. İdeal durum, havzaların, kıyısal kara ve suların koordineli yönetimleri ile derin denizlerin (döküntüler, balıkçılık vs.) yönetimini ilişkilendiren iç içe (yuvalanmış) hiyerarşi ile gösterilebilir. Böyle bir şemsiye altında, kaynakların çekilmesi ve

13


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

denizel ortama gerçekleşen girdilerin kontrolü ve sınırlamaları söz konusu olacak, aynı zamanda bazı bölgeler bir kenarda tutularak referans, araştırma, rekreasyon ve yerel halkın varlığını sağlayacak diğer özelliklerle birlikte korunacaktır. Bütünleşik yönetim, ekosistem yönetiminin geniş çatılı yapısının bir bileşeni olarak ya belirli habitatlar, bentik türler, plankton dışındaki ve karasal türler için çok önemli olan bir seri nispeten küçük Deniz Koruma Alanları’nın (DKA) oluşturulmasıyla; ya da balıkçılık düzenlemeleri ve balıkçılığa kapalı alanlar ile birlikte büyük, çoklu kullanıma açık bölgeler ve Deniz Koruma Alanları’nın oluşturulmasıyla başarılabilir. DKA’ların konumlarının ve DKA’larının kapsamının tanımlanması, şu hedeflerin dikkate alınmasını gerektirmektedir: (a) önemli ekolojik olguların devamlılığının sağlanması, (b) türlerin ve ekosistemlerin sürdürülebilir kullanımlarının garanti altına alınması ve (c) biyolojik çeşitliliğin korunması. Karalardan farklı olarak, denizel habitatlar nadiren kesin veya kritik şekilde sınırlanmıştır. Türlerin hayatta kalmaları, her zaman özel bir bölgeyle ilişkili olmayabilir. Pek çok serbest yüzen türlerin çok büyük alan yayılımları vardır ve su akıntıları sedenter veya karasal türlerin genetik materyallerini büyük mesafelere taşıyabilir. Endemizm’e nadiren rastlanılır ve planktonik faza sahip türler için yok oluşlar henüz rapor edilmemiştir. Bahsi geçen kavramlar deniz memelileri, deniz kaplumbağaları ve deniz kuşları için kritik alanlara ve nadir endemik türlerin habitatlarına uygulanabilir. Dolayısıyla denizlerde, bir alanın korunması için gereken ekolojik durum tehdit altındaki türlerin kritik habitatlarını daha az dikkate alabilir, fakat ticari ve rekreasyonel bakımından önemli türlerin önemli habitatlarının korunmasını veya kommünitelerinin genetik ve özel çeşitliliğiyle beraber dikkat çekici örnek oluşturan habitat tiplerinin korunmasını daha yüksek ihtimalle esas alır. Sonraki sayfalarda, denizel çevrelerin güncel durumları iki bölüm halinde kısaca sunulmuştur: her ikisi de Akdeniz havzasından örnekler içermek üzere A) Deniz Ekolojisi ve B) Denizlerin Korunması.

2. Deniz Ekolojisi 2.1. Denizel ekolojik parametreler ve özellikleri Dünya yüzeyinin %70’lik kısmı okyanus ve denizlerle kaplıdır. Su, yaşam ve çevresel süreçlerde temel role sahip bir maddedir. Fiziksel ve kimyasal özellikleri alışılmışın dışındadır. Suyun katı hali olan buz, sıvı haldeki sudan daha az yoğundur ve bu yüzden kutup bölgelerinde yüzeyde kalır. Böylesine olağandışı bir davranışı olmasaydı, buz, çevresindeki su kütlesinden daha yoğun olacaktı ve batacaktı. Eğer buz batsaydı, kutup denizleri tamamen katı halde olacak ve hem deniz hayatına, hem de dünya iklimine çok yüksek etkilerde bulunacaktı. Suya ait diğer önemli fiziksel özellikler, ısıyı muhafaza etmekteki olağanüstü kapasitesi, diğer sıvılara göre daha fazla madde eritebilme kapasitesi,

14


Ayrıca, deniz suyunun tüm dünyadaki sürekli dağılımının düzenli bir çevre oluşturduğunu bilmek de önemlidir. Kimyasal bakımdan deniz suyu son derece ilginç bir yapıya sahiptir. %95’inden fazlası sudan oluşan bu alışılmadık derecedeki saf madde, ticari olarak üretilen bileşiklerin çoğundan daha fazla saflık derecesine sahiptir (Bramwell, 1977). Deniz suyunun toplam tuz konsantrasyonu ‰ (binde) ile ifade edilir. Okyanuslarda bu değer ‰35’ler civarındadır, fakat buharlaşmanın oldukça yoğun gözlendiği Akdeniz havzasında tuzluluk ‰38 – 39’a kadar çıkabilir. Gel-git hareketleri, okyanusların dünya yüzeyindeki iki dengesiz gücüne karşı sergilediği bir davranıştır: yerçekimi (ay ve güneş gibi objelerin çekim gücünden kaynaklanır) ve merkezkaç kuvveti. Kapalı bir havza olan Akdeniz’de sadece küçük çaplı gel-gitlere rastlanılır (50 cm yüksekliğinde) ve Atlantik Okyanusu kıyılarıyla karşılaştırıldığı zaman littoral yaşam üzerinde çok sınırlı bir etkisi vardır. Gel-git veya rüzgar etkisiyle oluşan akıntılar, deniz ve okyanus yüzeyindeki su kütlelerini sürükler. Aynı zamanda derin sularda da, sıcak ve soğuk su kütlelerinin yoğunluk farkından kaynaklanan hareketlere rastlanılır. Akdeniz’in diğer denizlerle olan tek doğal bağlantısı, Cebelitarık Boğazı ile sağlanır. Yüksek buharlaşmanın gözlendiği bu dikkat çekici havza, Atlantik Okyanusu’ndan Akdeniz’e doğru ilerleyen soğuk ve düşük tuzluluğa sahip bir yüzey akıntısına ve tam aksi istikamette ilerleyen sıcak ve yüksek tuzluluktaki başka bir derin deniz akıntısına sahiptir (Rodríguez, 1982). Özellikle yüzeydeki deniz akıntıları, pek çoğu deniz diplerinde yaşayan organizmaların (bentoz) larvaları da dahil olmak üzere, planktonun yayılımında çok önemli bir role sahiptir.

2.2. Deniz ekosistemleri

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

sıkıştırılamayan bir madde durumunda olması, vizkozitesi ve optik özellikleridir (Bramwell, 1977).

Suyun özellikleri, yatay düzleme kıyasla dikey olarak çok daha hızlı olmak üzere (özellikle sıcaklık, basınç ve radyasyon), denizin her bölgesinde değişir. Işık, açık sularda en fazla 200 metre derinliğe kadar ulaşabilir. Bu olgu, kıyılardan derin deniz diplerine hareket edildiğinde rastlanan çevresel koşullardaki hızlı değişimi açıklar. Her organizma, kendine özel çevresel koşullarda yaşar ve dolayısıyla her tür sadece bir habitatta (örneğin kum, kaya, deniz çayırları) veya belli bir derinlikte (kıyılarda, 30 – 50 m derinlikler arasında) bulunur. Kıyı zonları kavramı, biyolojik kommünitelerin araştırılmasında çok önemli bir araçtır. Vertikal (dikey) tabakalaşma, deniz diplerini pek çok bölgeye ayırmaktadır (Margalef 1989):

15


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

• Supralittoral (deniz yüzeyinin dışı), gel-git zonu (med ve cezir arasındaki kıyı), • Infralittoral (her zaman deniz yüzeyinin altında bulunur), • Sirkalittoral (deniz çayırlarının sonlandığı derinlik), • Batiyal bölge (güneş radyasyonu sınırından itibaren), abissal bölge (derin abissal düzlüklerde). Bu bölgelerin tamamı Akdeniz’de mevcuttur, fakat sonuncu maddedeki abissal bölge son derece sınırlı yerde bulunur. Deniz tabanının çeşidi de türlerin ve kommünitelerin dağılışına etki eder: • Yumuşak substratum çamur, kum ve çakıldan oluşur ve deniz diplerinin önemli bir kısmını teşkil eder. Sedimentin içinde gömülerek yaşayan yüksek çeşitlilikteki bir faunaya (çeşitli gruplara ait kurtlar, midyeler, karındanbacaklılar, yengeçler, deniz yıldızları ve balıklar) korunak görevi yapar. • Sert substratum taş ve kayalardan oluşur ve barındırdığı pek çok alg grubu, süngerler, mercanlar, deniz şakayıkları, kurtlar, yumuşakçalar, derisi dikenliler, krustaseler ve balıklar ile en yüksek biyolojik çeşitliliğe sahiptir. • Deniz çayırları, fanerogam (çiçekli) bitkiler tarafından oluşturulan karmaşık ekosistemler olup, yumuşak zeminlerde yaşarlar. Deniz çayırlarının varlığı, substratumun yapısını çok belirgin şekilde değiştirebilir. Deniz çayırlarının temel fonksiyonları: a) bitkiler deniz diplerini kıyısal sedimanları dengede tutar, b) yapraklar dalga ve akıntı gibi su hareketlerini hem yavaşlatıp, hem de geciktirerek sedimantasyonu arttırırlar, c) çayırlar, pek çoğu ticari öneme sahip olan jüvenil (genç) ve ergin hayvanlar için korunma ve barınma ortamı sunarlar, d) bitkiler yüksek büyüme ve üretimi sağlarlar (biyokütle ve oksijen). Açık sular pelajik ve planktonik organizmalar için barınma sağlar. Diatom gibi mikroskopik alglerlerden oluşan fitoplankton ve pek çok larva ve küçük hayvanlarla birlikte zooplankton akıntılar ile hareket ederlerken, nektonu oluşturan hayvanlar (kafadanbacaklılar, balıklar ve yunuslar) iyi yüzücülerdir.

2.3. Doğa tarihi açısından denizel habitatların ve türlerin korunması: üreme stratejileri Deniz canlıları açık suları yayılmak ve jüvenil safhalarında (larva) korunmak için kullanabilir. Bentoz’dan pek çok grup ve tür metamorfoza uğrayıp planktonla beslenen larvalara sahipken (planktotrofik gelişim); diğer taraftaki gruplar ve türler ise bir yumurta kapsülü sayesinde beslenirler (doğrudan gelişim) ve metamorfoz geçirmezler. Planktotrofik gelişime sahip türler, tıpkı istiridyelerin 10 – 12 milyon yumurta oluşturması gibi (buna R stratejisi denilir), genellikle büyük sayıda yumurta

16


2.4. Akdeniz’in denizel biyolojik çeşitliliği: türler, endemizm, habitat Yaşamın çeşitliliği veya daha basit bir ifadeyle biyolojik çeşitlilik, biyolojik açıdan pek çok hiyerarşik seviyede bulunabilir: genetik, tür, yüksek taksonomik gruplar ve ekosistem çeşitliliği (Norse, 1993). En düşük seviye olan türe ait genetik çeşitlilik, en az görülebilir ve çalışılmış olanıdır. Her tür bir veya daha fazla sayıda popülasyondan oluşur. Değişik popülasyonlar sınırlı genetik karışıma sahip olduklarından, genetik çeşitliliklerini mutasyon veya doğal seçilim ile sağlamaya meyillidirler. Tür çeşitliliği Hiyerarşik modelimizde tür çeşitliliği en belirgin seviyedir. Tür sayıları hem aile (familya) veya sınıf gibi yüksek taxonomik gruplarda, hem de coğrafik bölgeler arasında oldukça değişiklilik gösterir. Örneğin, yumuşakçaların tür sayısı, derisidikenlilere nazaran çok daha fazladır. Benzer şekilde, yumuşakçalar gibi küçük türler, deniz çayırları gibi büyük türlerden sayıca fazladır. Bitkiler aleminden pek çok alg grubu infralittoral bölgede önemli rol oynarlar: örneğin yeşil (Chlorophyta), kahverengi (Phaeophyta) ve kırmızı algler (Rhodophyta). Bu organizma gruplarının kayalık diplerde yaşayan yüzlerce türü bulunmaktadır. Chlorophyta içerisinde deniz marulu olarak bilinen Ulva spp. gibi yenilebilen alglerin yanısıra, algler için alışılmadık kökleriyle yumuşak zeminlere tutunabilen Caulerpa cinsine ait türler de yer alır. Caulerpa prolifera tipik bir Akdeniz türüdür ve Caulerpa taxifolia ise yabancı bir türdür. Cystoseira cinsinin dahil olduğu kahverengi algler tehdit altında olup (Barselona Sözleşmesi, Ek II, bkz. Ek Bölüm I) aynı zamanda iyi belirteç (gösterge) türlerdir ve infralittoral bölgenin üst kısımlarında yaşarlar.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

üretirler. Bunlar çok etkin öncüler olup, larvalar bir haftadan aylara kadar uzanan sürelerde hayatta kalabildiklerinden çok önemli bir yayılım kapasitesine sahiptirler. Bununla birlikte, doğrudan gelişim gösteren türlerin planktonik yaşantıları yoktur ve az sayıda büyük boyutlu yumurta kapsülleri üretebilirler (buna K stratejisi denilir). Yayılım kapasiteleri daha sınırlı olsa da, popülasyonları çok daha kararlı ve dengelidir.

Lithophyllum byssoides (Barselona Sözleşmesi, Ek II, bkz. Ek Bölüm I, aynı şekilde Goniolithon byssoides ve L. lichenoides) gibi bazı kırmızı algler kalkerli yapıda olup kayalık kıyılarda yaşarlar ve infralittoral bölgenin üst kısımlarında saçak benzeri “tretuvar” adı verilen ilginç yapılar oluştururlar. Diğer kırmızı algler güneş ışınlarının daha az erişim gösterdiği sirkalittoral bölgede yaşayabilirler. Posidonia oceanica, Cymonodocea nodosa, Zostera marina ve Zostera noltii gibi deniz çayırları alg değillerdir. Bu fanerogam (=çiçekli) bitkiler esasen karasal bir kökene sahiptir ve deniz habitatlarına ikincil bir adaptasyonla katılmışlardır. Bu bitkilerin infralittoral bölgedeki önemleri tüm dünyada oldukça yüksektir (Luque ve

17


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Templado, 2004). Bunların arasından en önemli tür, şüphesiz Posidonia oceanica (öncelikli habitat, Habitat Direktifi 92/43/EEC; Barselona Sözleşmesi, Ek II, bkz. Ek Bölüm 1) olup Akdeniz’e endemiktir; ve büyük kök ile yaprakları sayesinde 30 metre derinliğe kadar olan kıyılarda yaşayabilir (hatta resif benzeri bariyerler oluşturabilir). Ayrıca meydana getirdiği çayırlar ile yüksek bir üretime ve biyolojik çeşitliliğe imkan sağlar. Hayvanlar arasından çok farklı gruplar denizel ortamda yaşayabilir. Süngerler (Porifera) ilkel ve sesil (substratum üzerinde sabit) organizmalar olup, sayısız porlarını sil hareketleriyle sudaki besini süzmek amacıyla kullanırlar. Axinella polypoides korallijenli biyosönozlarda yaşayan büyük boylu bir türdür (Barselona Sözleşmesi, Ek II, bkz. Ek Bölüm 1). Banyo süngerlerinin de yer aldığı Spongia cinsine ait türler Barselona Sözleşmesinin Ek-III’üne dahil edilmiştir (bkz. Ek Bölüm I). Posidonia oceanica Akdeniz’e endemik bir deniz çayırı olup infralittoral ortamda önemli rol oynar (Cabo de Gata – Nijar Doğa Parkı, Almeria, İspanya). Fotoğraf: Diego Moreno

Cnidaria şubesi, deniz eğreltileri (Hydrozoa), deniz şakayıkları, mercanlar (Anthozoa), deniz anaları veya medüzler (Scyphozoa) gibi ilginç hayvanları içerir. Bunlardan turuncu mercan olarak bilinen Astroides calycularis, olağanüstü bir güzelliğe sahiptir ve sadece batı Akdeniz havzasında dağılım gösterir (Barselona Sözleşmesi, Ek II, bkz. Ek Bölüm 1). Kırmızı mercan (Corallium rubrum) ve siyah mercanlar (Antipthes sp.) gibi türlerin avcılıkları Barselona Sözleşmesinin Ek-III’ü kapsamında düzenlenmektedir (bkz. Ek Bölüm I). Popüler bir isim olan “solucan ve kurt”, pek çok farklı hayvan için kullanılmaktadır, örneğin Turbelleria (yassı kurtlar), Nemertina (şerit kurtları), Nematoda (yuvarlak solucanlar), Priapulida, Echiurida, Sipuncula ve Annelida (halkalı solucanlar). En son gruba dahil olan türlerden solucanların karasal ortamda da yaşayan temsilcileri vardır, sülükler hem tatlısu, hem de deniz habitatlarında bulunabilir ve tüplü kurtlar (aynı zamanda poliketler denilir) deniz ortamında oldukça yaygındır. Yumuşakçalar (Mollusca), yaşamın pek çok safhasında oldukça başarılı olmuş ve tür sayısı bakımından eklembacaklılardan (Artropoda) hemen sonra gelen bir şubeyi oluşturur. Kara ve tatlısularda da yaygın olsalar bile, çoğu yumuşakça denizeldir ve deniz ortamının her kısmında bulunabilirler. Yumuşakçaların çok farklı grupları vardır: sekiz plakadan oluşan Kitonlar (Polyplacophora), spiral şeklinde bir kabuğa sahip karındanbacaklılar (Gastropoda; istisnai olarak deniz tavşanlarında kabuk yoktur), çift kabuklular (Bivalvia), küçük fil dişlerine benzeyen tüp şekilli kabuklar (Scaphopoda) ve bir iç kabuk içerebilen ahtapotlar, kalamarlar ve sübyeler (Cephalopoda). Bazı karındanbacaklılar ve çift kabuklu midyeler, büyük boyları ve etkileyici güzellikteki kabukları nedeniyle koleksiyoncuların hedeflerinden biridir ve bu

18


Patella ferruginea insanlar tarafından aşırı miktarda toplanarak dağılım sınırlarının büyük kısmında yok olan tehlike altındaki bir türdür (Alboral Adası Doğal Kamp Alanı, Almeria, İspanya). Fotoğraf: Diego Moreno

Diğer önemli bir karındanbacaklı türü, Akdeniz havzasının güney kıyılarındaki (İspanya, Sicilya, İsrail ve kuzey Afrika) kayalık alanlarda küçük fakat inlginç resifler oluşturan Dendropoma petraeum türüdür. Charonia cinsine ait büyük boylu türler de Akdeniz’de tehlike altındadır, fakat uzun yaşamlı planktonik larvalardından dolayı aynı zamanda diğer okyanus ve denizlerde de dağılım gösterir.

Çift kabuklu midyelerden olan Pinna nobilis, dev kalamarları takiben Avrupa’daki en büyük omurgasız türüdür ve Posidonia oceanica çayırlarında yaşar. Denizel eklembacaklılar arasından yengeçler, istakozlar ve karidesler (Crustacea), bu grubun oldukça önemli canlılarındandır. Büyük boylu türlerden bazılarının avcılıkları ve tüketimleri Barselona Sözleşmesinin Ek-III’ü kapsamında düzenlenmektedir (bkz. Ek Bölüm I), örneğin istakoz (Homarus gammarus), böcek (Palinurus elephas), büyük ayı istakozu (Scyllarides latus) ve dikenli örümcek yengeci (Maja squinado). Derisidikenliler (Echinodermata) tamamen denizel türleri içeren bir şubedir. Derisidikenlilerin en göze çarpan özellikleri beş parçalı simetrileri, kalker yapılı iskeletleri ve su dolaşımına izin veren damar sistemleridir. Deniz yıldızları arasından Asterina panceri (Posidonia çayılarında yaşar) ve Ophidiaster ophidianus (korallijenli biyosönozların karakteristik bir türü) Bern Sözleşmesinin Ek-II’sine dahil edilmişlerdir (bkz. Ek Bölüm I). Uzun dikenli deniz kestanesi (Centrostephanus longispinus), yine aynı şekilde Ek-II kapsamına alınmışken, kayalık bölgelerin yaygın deniz kestanesi (Paracentrotus lividus) EkIII’de yer almaktadır.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

nedenle nesilleri tehlike altındadır (Barselona Sözleşmesi, Ek II, bkz. Ek Bölüm I). Bunlardan Akdeniz’e endemik bir tür olan Patella ferruginea çok büyük tehdit altındadır ve denizin sakin olduğu zamanlarda su yüzeyinin hemen üzerinde yaşadığından insanlar tarafından dağılım sınırlarının büyük kısmında aşırı derecede toplanarak yok edilmiştir. Günümüzdeki popülasyonları sadece batı Akdeniz havzasındaki bazı adalarda (Corsica, Alborán, Chafarinas) veya küçük kıtasal bölgelerde (Cebelitarık Boğazı, Fas ve Cezayir) yaşamaktadır (Templado, 2001).

Avrupa denizlerinde tehlike altında olduğu bilinen yüz civarında balık türü vardır. Bunlardan mersin balıkları (Acipenser spp.), denizatları (Hippocampus spp.) ve pek çok köpekbalığı arasından güneşlenen köpekbalığı (Cetorhinus maximus) ve büyük beyaz köpekbalığı (Carcharodon carcharias) gibi türler Barselona Sözleşmesinin Ek-II’si kapsamındadır. Diğer balık türleri Ek-III’de listelenmişler (bkz. Ek Bölüm I) ve avcılıkları düzenlenmiştir, örneğin yılanbalıkları (Anguilla anguilla), orfoz (Epinephellus marginatus), orkinoz (Thunnus thynnus) ve kılıçbalığı (Xiphias gladius).

19


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Akdeniz sularından tüm deniz kaplumbağaları tehlike altındadır. Sık rastlanan türlerden biri olan iri başlı deniz kaplumbağası (Caretta caretta), halen bazı kumsalları (özellikle Yunanistan, Libya, Türkiye ve Kıbrıs) yuvalamak amacıyla kullanmaktadır. Yeşil kaplumbağa (Chelonia mydas) ise daha nadirdir ve sadece Kıbrıs ile Türkiye’nin güneydoğusundaki bazı belirli kumsallarda beslenir ve yuva yapar. Deniz kuşları, büyük flamingo (Phoenicopterus ruber) gibi nehir ağızlarında ve littoral lagünlerde yaşayıp beslenen türlerden, açık denizlerin tipik kuşları olan yelkovanlara (Puffinus yelkouan ve Calonectris diomedea) veya fırtına kuşlarına (Hydrobates pelagicus) kadar değişik grupları kapsar. Ada martısı (Larus audouinii), sumrular (Sterna albifrons and Sterna sandvicensis) ve karabataklar (Phalacrocorax aristotelis) gibi diğer kuş türleri kara ile deniz arasındaki arayüzde yaşarlar ve denizel ortamda beslenip karasal alanlardaki kumsallar veya yamaçlarda dinlenmeyi tercih ederler. Deniz kuşlarından bazı türler, günümüzde Akdeniz’de tehlike altındaki kuşlar arasında yer almaktadır (bkz. Ek Bölüm 1). Balina, yunus ve fok gibi memeliler hem dünyanın, hem de okyanusların en büyük boylu hayvanlarıdır. Akdeniz sularında dağılım gösteren deniz memelilerinin hemen hemen hepsi kirlilik, balıkçılık vb. insan kaynaklı nedenlerden ötürü tehlike altındadır. Balinalar arasında uzun balina (Balaenoptera physalus) diğer türlere göre daha yaygındır. Mutur (Phocoena phocoena) günümüzde Akdeniz’de yaşayan en nadir dişli yunus ve balinalardan (Odontoceti) biridir. Tüm dünyanın en büyük tehdit altındaki türlerinden biri olan Akdeniz keşiş foku, havzadaki tek fok türüdür. Geriye kalan son üreme popülasyonları Moritanya (Atlantik Okyanusu, yaklaşık 250 birey) ve Yunanistan adalarında (Ege Denizi, yaklaşık 150 birey) bulunmaktadır. Akdeniz’deki canlı çeşitliliği, Avrupa’nın Atlantik kıyılarındaki soğuk sulardan ve batı Afrika’nın Atlantik kıyılarındaki sıcak sulardan kökenlenen türler ile tipik olarak Akdeniz’li türlerden meydana gelir. Sadece bölgesel veya çok küçük alanlarda bulunan endemik türler, azalan yayılım sahaları yaşamlarını tehlike altına soktuğundan, koruma biyolojisi açısından çok önemlidir. Endemik türler arasında deniz çayırlarınından Posidonia oceanica, kırmızı mercanlardan Corallium rubrum, turuncu mercandan Astroides calycularis, Patella ferruginea türü karındanbacaklıdan, Asterina pancerii türü deniz yıldızından, Balerik yelkovan kuşundan Puffinus mauretanicus, ada martısından Larus audouinii ve Akdeniz keşiş fokundan bahsedebiliriz. Ekosistem çeşitliliği Akdeniz’in infralittoral bölgesindeki kayalık substratumda bulunan en önemli kommüniteler (veya biyosönozlar), Lithophyllum cinsine ait türlerin kabuk şeklinde oluşturduğu yapıların örnek olarak verilebileceği fotofilik alg biyosönozu ve Dendropoma petraeum türünün oluşturduğu Vermetid resiflerdir. Yumuşak substratumda, çift kabuklu midyeleri ve halkalı solucanları içeren çok ince kumların oluşturduğu biyosönoz ve Posidonia çayırları biyosönozu (en önemli infralittoral ekosistem) gözlenebilir (Pérès, 1967).

20


2.5. Karasal türlerin üreme, barınma ve beslenme durumları Kıyılarda hava ile deniz suyu arasındaki yüzey, denizlerin insanoğlu tarafından fazlaca etkilenen bir bölgesidir. Kayalık kıyılarda bulunan deniz salyangozları, deniz kuşları, deniz kaplumbağaları ve foklar açık denizlerde yaşayan, fakat aynı zamanda üreme, barınma veya beslenme amaçlı olarak karasal fazları olan türler olup, littoral bölgenin ve ilgili ekosistemlerinin bozulmasına bağlı olarak en fazla tehlike altındaki organizmalardır.

2.6. Denizel ekosistemler üzerindeki tehditler Tüm dünyada, insan popülasyonlarının kıyısal bölgelerde yaşamaya karşı bir eğilimleri vardır. İnsan faaliyetleri, deniz ekosistemlerini beş temel sınıf altında gruplandırılabilecek şekilde bozup hasar verebilir: kaynakların aşırı tüketilmesi, fiziksel değişimler, deniz kirliliği, yabancı türlerin girişi ve küresel atmosferik değişimler. Deniz kaynaklarının aşırı tüketilmesi, deniz ekosistemlerini tehdit eden ilk faktördür. Balina, balık, istiridye veya istakoz gibi vahşi popülasyonların öldürülmesi genellikle hasat kelimesiyle ifade edilir, fakat burada anlatılmak istenen tanımın dışında olup, hasat daha çok karalardaki ziraat veya denizlerdeki akvakültüre uygundur. Balıkların ve çift kabuklu yumuşakçaların avcılığına yönelik balıkçılık, hem türlere ait popülasyonların azalmasına ve ekonomik geri dönüşün düşmesine sebep olur, hem de türler arasındaki ekolojik ilişkileri (predatörlük, simbiyoz, rekabetçi türler ve av konumundaki türler) engeller.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Sirkalittoral bölgenin sert substratumunda gözlenen en önemli biyosönoz korallijenli ortamlar olup, kalkerli kırmızı algleri, gorgon mercanlarını ve yosun benzeri hayvanları (Bryozoa) içerir. Diğer önemli biyosönozlardan birisi, kırmızı mercan Corallium rubrum ve bazı sünger türlerinin yaşadıkları yarı-karanlık mağaralardır. Sirkalittoral bölgenin yumuşak substratında, kıyısal detritik biyosönozuna rastlanılır (Templado ve diğ., 1993). Dip akıntılarının altında bulunan kaba kumluk ve ince çakıllık biyosönozların dikey tabakalaşma ile ilişkileri yoktur, dolayısıyla hem infralittoral hem de sirkalittoral bölgelerde bulunabilir (Pérès, 1967).

Fiziksel değişim, kendi içinde bazı gruplara ayrılabilir. Bazıları istemli olup, belirli bir hedef doğrultusunda (limanlar, kanalizasyon, drej, vs.) fiziksel çevreyi rahatsız eder. Diğer durumlarda fiziksel değişim, trol, insan ziyaretleri, çapalama, dalış ve ses kirliliğinde olduğu gibi gözden kaçabilir. Bazı insan faaliyetleri denizde bile gerçekleşmiyorken, karasal faaliyetler sonucu siltasyon, nehir drenaj havzalarının değiştirilmesi, tatlısu girdisinin, sedimanların ve besleyici elementlerin azalması örneklerinde olduğu gibi, kara ile tatlısu ve deniz arasındaki önemli madde alışverişlerini engellediğinden, etkide bulunur. Denizler, insan faaliyetleri sonucu oluşan istenmeyen atıklar için ideal bir çöplük durumundadır, çünkü atıklar kolaylıkla yok oluyor gibi görünür. Üzüntü verici olsa 21


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

bile, kıyısal sularda çok miktarda kirleticiden oluşan kompleks bir karışım mevcuttur ve dolayısıyla, karalardan çok uzaklarda bile kirlilik problemi artış göstermektedir. Kirleticiler kimyasalları (zehirli ürünler, yağ, ağır metaller, PCB’ler, radyoaktif partiküller, besleyici elementler) ve katı atıklardan (çöp, metal, cam, plastik maddeler, gemiler) oluşmaktadır. Biyolojik istilacılar olarak da bilinen yabancı türler, tarihsel bakımdan daha önce yaşamadıkları bölgelere kazara, insan faaliyetleri veya istemli taşınan organizmalardır. Ticari balıkçılık, akvakültür, akvaryumlar, bilimsel araştırmalar, yeni gemi kanalları veya gemi taşımacılığı ile gelebilirler. Biyolojik istilalar yeni katıldıkları ekosistemde olumsuz etkiler yaratabilirler, belirgin hiç etkileri olmayabilir veya yerel Avcılığa yasak bölgelerin pasif korumasını sağlamak kommünitelere olumlu bir katkı şeklinde için yerleştirilen yapay resifler ve cezbettikleri kupez algılanabilirler. Örneğin güney Amerika ve istavrit sürüleri (Cabo de Gata-Nijar Doğa Parkı, kökenli bir mercan olan Oculina patagonica Almeria, İspanya). Fotoğraf: Diego Moreno veya Avustralya ve Yeni Zelandaya has bir kırmızı alg olan Asparagopsis armata, 20. yy başlarında Akdeniz’e kazara katılmışlardır. Diğer taraftan, akvakültür amacıyla bazı türler Amerika’nın Atlantik veya Pasifik kıyılarından istemli olarak Avrupa’ya getirilmişlerdir, örneğin Crassostrea gigas (istiridye) ve Ruditapes philippinarum (kum midyesi). Günümüzde Akdeniz’de varlığı bilinen 828 türe ait veri mevcuttur ve bunların girişindeki ana etken 1869 yılında açılan Süveyş Kanalıdır (bu organizmalara Lessepsian tür denilir) (Streftaris, Zenetos ve Papathanassiou, 2005). Küresel atmosferik değişimler, deniz suları ve atmosfer bir sisteme ait iki bileşen olduğundan, okyanuslar ile yakından ilişkilidir. İki fenomen atmosfere doğrudan tesir eder ve okyanuslar üzerinde de potansiyel etkileri vardır: ozon tabakasının tükenmesi (biyolojik açıdan zarar verici UV-B radyasyonun dünya yüzeyine ulaşmasını arttırır) ve atmosferik sera gazlarının (CO2 ve metan) meydana gelmesiyle açığa çıkan “sera etkisi” sonucu, deniz ekosistemlerini de etkileyen küresel iklim değişiminin ortaya çıkması.

2.7. Akdeniz denizel biyolojik çeşitliliğinin durumu ve maruz kaldığı tehditler Eski çağlardan beri insan popülasyonları için büyük önem arz eden ve kapalı bir deniz konumundaki Akdeniz, diğer tüm okyanus ve denizlerden daha fazla probleme sahiptir. Akdeniz’deki kaynakların aşırı tüketilmesi, fiziksel değişimler, deniz kirliliği, yabancı türlerin girişi ve küresel atmosferik değişimler, diğer havzalara nazaran daha büyük tehdit oluşturmaktadır. Akdeniz’deki aşırı avcılıkla ilgili olarak, trol balıkçılığı deniz çayılarının hasar görmesine neden olmaktadır. Sahillerin başka bölgelerden getirilen kumlarla

22


Son olarak, küresel atmosferik değişimler, Akdeniz gibi kapalı denizlerde çok önemli olabilir. Bu fenomen deniz seviyesiyle ilişkilidir ve hali hazırda dünyanın ısınmasıyla birlikte deniz seviyesi de artacak gibi görünmektedir. Eski çağlarda (örneğin buzul çağı), deniz seviyesi çok ciddi dalgalanmalar göstermiştir. Messinian çağında (Miyosen dönemi) Akdeniz okyanusla bağlantısını yitirip uzun bir zaman dilimi boyunca kuru kalmıştır.

3. Deniz Koruması 3.1. Deniz korumasının tarihi Organizmaların bir takım doğal özellikleri kara-deniz boyutunda gerçekleştiğinden, karasal koruma, bazı yönleriyle denizlere uygulanabilir. Bununla birlikte kara ve deniz arasındaki ortam, boyut ve ölçek farklarından dolayı deniz korumasının bazı önemli ayrım noktaları vardır. Sonuç olarak, deniz korumasının prensipleri, karalarda elde edilen tecrübelerden çok farklı olabilir ve bu durum koruma tarihçesine yansımıştır. Tablo 1.- Deniz korumasının kısa tarihçesi Yıl

Etkinlik veya Olay

DKA için Önem

1958

Cenova Sözleşmesi olarak bilinen dört sözleşme

Canlı deniz kaynaklarının korunması için uluslararası bir çerçeve oluşturdu.

1972

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) Bölgesel Denizler Programı oluşturdu. İlk eylem planı 1975’de Akdeniz’e uyarlandı.

Denizel çevreyle ilgili konuların bölgesel ölçekte değerlendirilmesi için bir çerçeve sağladı. DKA, bu konuya hitap etmekte.

1976

Akdeniz’in kirliliğe karşı korunması (UNEP) için Barselona sözleşmesi

DKA’nın ilan edilmesi için yönerge

1984

IUCN “Deniz ve Kıyı Koruma Alanları: Plancılar ve Yöneticiler için Rehber” kitabını yayınladı.

Bu rehber koruma alanlarının kurulması ve planlanmasıyla ilgili yaklaşımları açıkladı.

1992

Doğal Habitatların, Fauna ve Flora’nın Korunması üzerine Avrupa Birliği Direktifi 92/43/EEC (Habitat Direktifi)

Deniz çayırlarını da içeren (Posidonia, Cymodocea, Zostera), tehlike altındaki deniz habitatlarının listesi. Ek IV 3 deniz türünü içerir: Patella ferruginea, Pinna nobilis ve Lithophaga lithophaga

1996

Akdeniz Eylem Planı (Barselona Sözleşmesi: UNEP): Tam yetkili elçilerin Akdeniz’deki Özel Koruma Alanları ve Biyolojik çeşitlilik Protokolünün ekleri hakkındaki toplantısı

Ek I: Yeni bir DKA tanımı: Akdeniz Açısından Önemli Olan Özel Koruma Alanları (AÖKA) Ek II: Tehlike ve tehdit altındaki türlerin listesi Ek III: Avcılığı düzenlenen türlerin listesi (bkz. Ek Bölüm I’de Ek I, II ve III)

2001

Akdeniz havzasında AÖKA’nın ilan edilmesi

2003 yılında Akdeniz’de 14 AÖKA ilan edildi.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

beslenmesi, muhtemelen Akdeniz’deki en ciddi fiziksel değişimler arasında yer alır. Akdeniz genelindeki deniz kirliliği (kimyasallar ve katı atıklar) yüksek seviyelerde olup, Atlantik Okyanusuyla bağlantının zayıf olması nedeniyle bertaraf edilmesi oldukça zordur. Yakın zamanlarda katil yosun olarak bilinen tropikal kökenli Caulerpa taxifolia yeni bir yabancı tür olarak Akdeniz’e katılmış ve bazı bölgelerde (Fransa, İtalya, Balerik Adaları ve Tunus) infralittoral bölgenin en önemli türü olan endemik deniz çayırlarının (Posidonia oceanica) yerini almıştır. Günümüzde, yabancı bir organizma olan Caulerpa racemosa türünün iki varyetesine ait bir hibrit hızla yayılmaktadır (Durand ve diğ., 2003).

23


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

İnsanlar sıcakkanlı ve hava soluyan karasal varlıklardır, dolayısıyla dalgaların ardındaki alan bizler için yaşam sınırımızın dışında bir dünyadır. Araştırma ve gözlem, karasal ortama nazaran denizlerde daha zor ve pahalıdır, bu yüzden denizlerdeki biyolojik çeşitliliğin korunması, karalara göre daha fazla ihmal edilmiştir (Deniz Rezervlerinin Değerlendirmesi, Tasarlanması ve Gözlenmesi Komitesi, 2001). Örneğin, dünyadaki ilk karasal doğa parkı 1872 yılında ilan edilmişken (Yellowstone, Wyoming, ABD), ilk deniz parkı olan Everglades Milli Parkı (Florida, ABD) 1934 yılında oluşturulabilmiştir. İspanya’daki ilk karasal koruma alanı (Covadonga Dağı Milli Parkı) 1918 yılında, ilk Deniz Koruma Alanı (DKA) olan Tabarca Adası Deniz Rezervi ise 1986 yılında ilan edilmiştir (Ramos Esplá ve diğ., 1992).

3.2. Deniz Koruma Alanları’nın hedefleri: kategoriler, uluslararası ağlar

Cabo de Gata-Nijar Tabiat Parkı (Almeria, İspanya) aynı zamanda bir Deniz Rezervi, Biyosfer Rezervi ve AÖKA olup, karasal, littoral ve deniz çevresinin yönetimi ve korunması için iyi bir örnektir. Fotoğraf: Diego Moreno

Tüm DKA’lar denizel çeşitliliğin (fiziksel ve biyolojik) korunmasını hedef alır. Buna rağmen, gerçek koruma büyük ölçüde ilan eden kuruma bağlıdır. Örneğin İspanya’da Çevre Bakanlığınca ilan edilen ve çok sınırlı alanlara sahip Milli Parklar vardır; Özerk Hükümetlerin insan faaliyetlerine izin verdikleri Tabiat Parkları mevcuttur; ve aynı zamanda Merkezi Hükümetin ilan ettiği deniz rezervlerine rastlanılır, fakat Tarım ve Balıkçılık Bakanlığı durumunda olduğu gibi sadece balıkçılık hedefleri olan kurumlar da yer alır.

Günümüzde artık DKA’lar için uluslararası ağlar da mevcuttur. UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) Biyosfer Rezervlerine yönelik bir ağa sahiptir. İspanya’daki Cabo de Gata-Níjar Tabiat Parkı da bir Biyosfer Rezervidir. Akdeniz Eylem Planı (Barselona Sözleşmesi: UNEP, 1996) ve tam yetkili elçilerinin Akdeniz’deki Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitlilik protokolünün ekleri üzerindeki toplantısında yeni bir Deniz Koruma Alanı ile birlikte yeni bir ağ tanımlanmıştır: Akdeniz Açısından Önemli Olan Özel Koruma Alanları (AÖKA). 2001 yılında, Akdeniz havzasındaki pek çok Deniz Koruma Alanı AÖKA olarak ilan edilmiştir. 2001 yılında yeni bir uluslararası ağ daha doğdu: İspanyol ve Latin Amerika Deniz Koruma Alanları’nı içeren Latin Amerikan Deniz Rezervleri Ağı (Moreno ve Frías, 2003).

24


DKA’larının ilan edilmesinde farklı yöntemler söz konusudur. Her ülke ve her bölge değişik kategorilere sahiptir. Örneğin İspanya’nın Akdeniz kıyılarında bir Milli Park (Balerik Adalarının bir parçası olan Cabrera Adaları), pek çok Tabiat Parkı (Cabo de Gata-Níjar, Cebelitarık Boğazı, Columbretes Adaları, vs.) (García Raso ve diğ., 1992; Templado ve diğ., 2002), çok sayıda Doğal Kamp Alanları (Maro-Cerro Gordo, Alborán Adaları vs.), değişik Tabiat Anıtları (Bajos de Roquetas,Terreros ve Negra Adaları vs.) ve Deniz Rezervleri (Tabarca Adaları, Columbretes Adaları, Cabo de Gata-Níjar, Alborán Adası vs.) (Calvo ve diğ., 2001) bulunmaktadır. Diğer taraftan bazı DKA’ların değişik ilan yolları mevcuttur. İspanya’da, örneğin, Cabo de Gata-Níjar (Almería) Özerk Hükümet tarafından 1987 yılında Milli Park, Merkezi Hükümet (1995) tarafından Deniz Rezervi, Biyosfer Rezervi (UNESCO, 1997) ve AÖKA (Barselona Sözleşmesi, UNEP-2001) şeklinde ilan edilmiştir. Çok farklı tiplerdeki deniz ekosistemlerini içeren önemli littoral bölgeleri koruyan geniş DKA’lar da mevcut olup, koruma çalışmaları için genellikle iyi bir durum sergilerler. Bu geniş DKA’lar, pek çok tehlike altındaki türü de içeren yüksek bir tür çeşitliliğini barındırırlar. Diğer kategoriler, mesela İspanya’daki Tabiat Anıtları, sadece bir ekosistemi veya tehlike altındaki bir türü korumayı amaçlayan küçük koruma alanlarıdır (Posidonia set-resifleri gibi oldukça ilginç bir oluşumu barındıran Bajos de Roquetas (Almería) örneğinde olduğu gibi) (Castro ve diğ., 2003). Tüm dünya ve Akdeniz çapında bozulmaya yüz tutmuş kıyısal çevreler açısından Deniz Koruma Alanları’nı ilan etmek oldukça önemlidir. İster geniş, ister küçük alanları kaplasınlar, her deniz rezervinin belli amaçları vardır ve deniz ortamının sadece %1’inden azının korunduğu bir ortamda hepsi önem arz eder. İkinci bir adım olarak, her ilanın ardından bu bölgeler gerçek birer koruma alanı olabilmeleri için mutlak suretle yönetilmelidir (uyanıklık, kontrol, izleme, araştırma, halk faaliyetleri vs.)

3.4. Deniz Koruma Alanları’nın ilanından önceki temel çalışmalar

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

3.3. Akdeniz’deki Deniz Koruma Alanları: geniş ve küçük bölgelerdeki amaçlar ve değerler

Her girişimde olduğu gibi, iyi bir tasarı Deniz Koruma Alanları’nın başarısı için temel ilkedir. Bir Deniz Koruma Alanı ve kurulacağı bölgeyi seçerken doğal ve sosyoekonomik kriterlerin çalışılması son derece önemlidir (Ortiz García, 2001). En önemli kriterler arasında fiziksel çevre, biyotik çevre, sosyoekonomik durum, Deniz Koruma Alanları’na ait bölgenin ve sınırlarının tanımlanması yer almaktadır. Fiziksel çevrenin çalışılması, bir deniz alanı için temel bilgiyi oluşturmaktadır ve genel iklimsel özellikleri, deniz suyu sıcaklığını, denizel akıntıları, jeomorfolojik özellikleri ve değişik tipteki substratlarıyla birlikte deniz tabanını içermektedir. Biyotik çevre de mutlaka çalışılmalıdır. Her Deniz Koruma Alanı’nın temel hedeflerinden biri, sahip olduğu biyolojik çeşitliliğin korunmasıdır. Türler ve

25


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER 26

dağılımlarının, mevcut denizel kommünitelerin (hem hayvansal, hem de bitkisel) ve bunlar arasındaki ilişkilerin (türler ve ekosistemler arası) bilinmesi önem arz eder. Ekonomik faaliyetler deniz çevresini etkilediğinden, sosyoekonomiyle ilgili bilgiler Deniz Koruma Alanları’nın sınırlarının ve kategorisinin tanımlanmasında önemli bir rol oynarlar (Badalamenti ve diğ, 2000). İnsan sayısı, balıkçılık, turizm ve diğer etkinlerin hepsi bu başlık ile yakından ilişkilidir. Aynı zamanda yerel halkın ve hükümetlerin de bu işe dahil edilmesi büyük önem arz etmektedir. Deniz Koruma Alanları’nın genişliğinin ve yer alacakları bölgenin tanımlanması oldukça zor bir iştir. Sadece yukarıda listelenen çalışmalar gerçekleştirildikten sonra Deniz Koruma Alanı’nın bölgesi ve sınırları hakkında tam bir tanımlama yapmak mümkün olabilir. Sosyoekonomik durum genellikle belirleyicidir, dolayısıyla deniz rezervlerinin layıkıyla korunması her zaman olası değildir.

3.5. Yasal kapsam ve uygulanabilir yönetmelikler Deniz Koruma Alanı olarak ilan edilmeye uygun her bölge, uzun süreli etkin bir korumayı garanti altına alabilmek için mutlaka yasal bir statüye kavuşturulmalıdır. Her ülke ve barındırdığı her özerk hükümet, koruma alanları ve tehlike altındaki türler hakkında yasal bir kapsama ve uygulanabilir yönetmeliklere sahip olmalıdır. Örneğin İspanya’da doğa mirasını ve doğal alanları korumaya yönelik ulusal ve bölgesel kanunlar mevcuttur; aynı şekilde tehlike altındaki türlerin listesini içeren kanunlar (Ulusal ve Bölgesel Kataloglar) da bulunmaktadır. Avrupa Birliği üyeleri Habitat Direktifi (92/43/EEC) (denizel türler için bkz. Ek IV) gibi habitat ve tür koruması için uluslararası sözleşmelere (Ramos ve diğ., 2001) veya özel olarak tür korumasıyla ilgili Bern Sözleşmesi (Ek II ve Ek III) ve IUCN Kırmızı Listesine sahiptir (Rosas ve diğ., 2002). Günümüzde Akdeniz’e kıyısı olan tüm ülkeler, yeni koruma alanlarıyla ilgili pek çok önerinin (Akdeniz Açısından Önemli Olan Özel Koruma Alanları, AÖKA) ve tehlike altındaki türlere ait listelerin (bkz. Ek Bölüm I) sunulduğu Barselona Sözleşmesi (UNEP, 1996) (bkz.Ek Bölüm I) sayesinde ortak bir yasal kapsama sahiptirler. Tüm bu öneriler, yavaş yavaş her Akdeniz ülkesinin yasalarına dahil edilmelidir. Yine İspanya’dan bir örnek verilecek olursa, Tehlike Altındaki Türler Ulusal Katalogu (1999 yılına ait), Barselona Sözleşmesinin Ek-II’sindeki yaklaşık 100 tür içinden (bkz. Ek Bölüm I) sadece 10 türü kapsamaktadır (Kanarya Adaları hariç): üç deniz memelisi (Tursiops truncatus, Megaptera novaeangliae ve Eubalaena glacialis) ve yedi deniz omurgasızı (Patella ferruginea, Pinna nobilis, Charonia lampas lampas, Dendropoma petraeum, Astroides calycularis, Centrostephanus longispinus ve Asterina pancerii) (Templado ve diğ., 2004), fakat bu liste henüz kapatılmamıştır ve halen daha fazla türü bölgesel kataloglara ilave etme şansı bulunmaktadır.


İster tek başlarına, isterse bölgesel veya dünya organizasyonlarının katılımcıları olarak hükümetler, denizel organizmaların ve ekosistemlerin korunmasına, araştırılmasına ve sürdürülebilir kullanımlarına fırsat tanıyan ortamlar yaratabildikleri gibi, söz konusu olgulara zarar verebilecek koşulların oluşmasına da neden olabilirler. Hükümetlerin ve uluslararası devlet kurumlarının, denizlerin korunması için yardımlaşmak yerine çoğu zaman birbirlerini engelleyici gözükmelerinin pek çok nedeni vardır. Endüstrileşmiş ve gelişmekte olan ülkelerin arasındaki derin uçurumlar, dünyanın çevreyle ilgili problemlerinin çözümlenmesindeki en büyük politik engellerden biridir. Dünyanın müşterek kullandığı denizler, tamamen bu uyuşmazlık nedeniyle büyük risk altındadır. Bu durumun Akdeniz’deki yansıması oldukça belirgin olup, kuzey kıyılar Avrupa’nın endüstrileşmiş ülkeleriyle (Fransa, İtalya, İspanya, Hırvatistan, Yugoslavya, Yunanistan vs.), güney kıyılar ise Kuzey Afrika’nın gelişmekte olan ülkeleriyle (Fas, cezayir, Tunus, Libya ve Mısır) çevrelenmiştir (Badalamenti ve diğ., 2000). Akdeniz’in kuzey kıyılarında bulunan endüstrileşmiş ülkeler ekonomik bakımından zengin fakat biyolojik bakımdan fakir olup, insan kaynaklarından korkunç düzeyde yararlanıp doğal sermayelerini tasfiye ederek teknolojilerini finansal sermaye ile bir araya getirmiş ve güneydeki ülkelere yıkıcı teknolojileri ihraç etmeye devam etmişlerdir. Diğer taraftan Akdeniz havzasının güney kıyılarında yer alan gelişmekte olan ülkeler, daha az bilimsel ve teknolojik kaynağa sahiptir ve ekonomik açıdan daha fakir olma eğilimindedir; fakat biyolojik açıdan kuzeydeki ülkelere nazaran çok daha zengindirler. Akdeniz’deki koruma faaliyetlerinin temel ilkesi denizle ilgili süreçlerin devamlılığının sağlanmasıdır, bu yüzden kuzey ve güney ülkeleri, kendi faydaları adına birlikte çalışmak zorundadır. Aralarındaki sağlam temelli gelişmiş iş birliği, denizlerin korunması açısından her türlü anlamlı ilerlemenin kaydedilebilmesi için anahtardır. Akdeniz havzasında pek çok DKA bulunmaktadır. Ek Bölüm 2’de sadece seçilmiş olanları Cogetti (1990) ve Badalamenti ve diğ. (2000)’ne dayanılarak gösterilmiştir. RAC/SPA tarafından kurulan Akdeniz Deniz ve Kıyı Koruma Alanları Direktörlüğü’nün son yayını 122 adet koruma alanı listelemiştir. Yüzölçümü bakımından 1.767.032 hektarlık bir alanı kaplamaktadırlar (daha fazla bilgi için bkz. http://www.rac-spa.org/).

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

3.6. Akdeniz’deki Deniz Koruma Alanları: kuzey ve güney kıyılardaki alanlar

3.7. TEMEL YÖNETSEL İHTİYAÇLAR-işaretler, tedbir, kontrol ve izleme: değişik yöntemlerin karşılaştırılması ve nispi masrafları Tüm DKA’lar insan faaliyetleri açısından tedbirli olma ve kontrol gerektirmektedir. İlk olarak korunan alanlarının sınırlarının işaretlenmesi temel bir adım niteliğindedir: denizde şamandıralar ve nirengi noktaları ve koruma alanının kullanımı hakkında temel bilgiler içeren posterlerin kumsal ve limanlara yerleştirilmesi. 27


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER 28

Deniz çayırlarının yoğunluk değerini saptamak için haritalama yöntemiyle Posidonia oceanica biyosönozunun gözlenmesi (Cabo de Gata-Nijar Doğa Parkı, Almeria, İspanya). Fotoğraf: Diego Moreno

Tedbirli olabilmek için pahalı araç gereçler ve özel bir takıma ihtiyaç duyulur: gemiler, tekneler ve dalış malzemeleri. Balıkçılık, dalış, yüzme, yelkencilik, çapalama vb. insan faaliyetlerinin etkin kontrolü için ne şekilde tedbir alınacağı önem arz eder. Tedbirin diğer bir tipi, pasif kontrol temellidir ve sadece araştırma faaliyetlerinin izin verildiği avcılığa kapalı alanlarda (bütünleşik rezervler), büyük değer arz eden bölgelerdeki kaynakların korunması için ortama bırakılan yapay resiflere dayanır (genellikle yumuşak substratuma bırakılan büyük beton yapılar). Pasif tedbirler, aktif tedbirlere göre çok daha ucuz maliyete sahiptir.

Deniz Koruma Alanları’nın etkin rolünü anlayabilmek için denizel ortamdaki farklı türlerin koruma statülerinin değerlendirilmesi büyük önem arz etmektedir. Deniz çayırları gibi belirteç türler (Moreno ve diğ., 2001), tehlike altındaki türler (Akdeniz’de: Patella ferruginea, Pinna nobilis, Charonia lampas, Dendropoma petraeum, Astroides calycularis, Centrostephanus longispinus vs.) veya makrofauna ve makroflora’ya ait elemanlar (alg, mercanlar, deniz kestaneleri, istakozlar, yosun benzeri hayvanlar ve balıklar), karar verme süreci için gereken izleme stratejilerinin belirlenmesine olanak tanır. Deniz rezervlerinin tür ve biyosönoz iyileşmesi üzerindeki etkilerinin değerlendirilebilmesi için çeşitli deniz organizmalarına ait popülasyonların evrimlerinin ve dağılımlarının bilinmesi önemlidir. Belirli türlerin doğrudan gözlem, transekt, işaretler vb. kolay ve ucuz yöntemlerle izlenmesi mümkündür (Goñi ve diğ., 2000). En yaygın problem, yönetsel personeldeki biyologların varlığına rağmen, izleme ekiplerinin eksikliğidir. “Rezerv Etkisi”nin balıkçılığa kapalı alanlar (sadece bilimsel araştırmaya izin verilir) ile korunmayan (balıkçılık, turizm, kirlilik vs. mevcut) bölgeleri karşılaştırarak çalışılması, pek çok türün ve dolayısıyla Deniz Koruma Alanları’nın durumunu ve gelişimini değerlendirmeye olanak tanır. “Rezerv Etkisi” nin izlenebilmesi için tam nihai ilan tarihinde (tür ve popülasyonların tedbir alınmadan önceki durumlarını saptamak için) bir “Sıfır Noktası” elde etmek çok önemlidir. Eğer deniz rezervi etkili tedbirlerle korunuyorsa, denizel canlı popülasyonları sayı ve büyüklük bakımından artacaktır. Bunu tespit edebilmek amacıyla balıklar görsel sayım yöntemleriyle, alg ve deniz çayırları haritalama yöntemleriyle izlenebilir (Goñi ve diğ., 2000).


Tüm koruma alanlarında (kara veya deniz), rezerv sahası içindeki sınırlama ve kullanımlar hakkında ziyaretçi ve turistler için bir program hazırlanmak zorundadır. Bu program, sergi ve panelleri içeren bir açıklayıcı merkez ile, toplantı, kurs ve çalıştaylar için konaklama ve etkinlik imkanı sunan bir çevre eğitimi merkezi içermelidir. Tüm ziyaretçiler, DKA dahilindeki her çeşit etkinliklerini sadece izin verilen bölgelerde gerçekleştirmelidir. Trekking, yürüyüşler, aletli dalış ve serbest dalış gibi doğadaki etkinlikler ziyaretçilerin hoşlandıkları faaliyetler arasındadır. Alandaki ekipman ve biyolojik hakkında yapılan sohbetler ve Deniz Okulu’nda, çevre eğitimi etkinliğine çeşitlilik katılan çocuklar (Cabo de Gata-Nijar Doğa Parkı, konferanslar, bilgili personelle birlikte yapılan Almeria, İspanya). Fotoğraf: Diego Moreno etkinlikler ve üniversite öğrencilerine yönelik uygulamalı eğitimler temeldir. Son olarak, Deniz Koruma Alanı hakkında tatminkar bilgi edinmek ve kontrol sağlayabilmek için bir araştırma ekibi mutlaka gereklidir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

3.8. Diğer yönetim programları: çevre eğitimi. Etkinliklerin odağı

29


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

KAYNAKLAR Badalamenti, F., Ramos, A.A.,Voultsiadou, E., Sánchez Lizaso, J.L., D’anna, G., Pipitone, C., Mas, J.,Ruiz Fernández, J.A., Whitmarsh, D. Y Riggio, S. 2000. Cultural and socio-economic impacts of Mediterranean marine protected areas. Environmental Conservation, 27 (2): 110-125. Barba, R., Moreno, D., Molina, M., Sandino, L., De La Linde, A., Remón, J. M., De La Rosa, J., Arroyo, M. C., Fernández-Casado, M. Y Gómez, G. 2005. “Programa de Gestión Sostenible de Recursos para la Conservación del Medio Marino Andaluz”: datos preliminares del censo de Patella ferruginea Gmelin, 1791. Bollettino Malacologico, Secondo Supplemento vol. 41 (1/4): 3 (IV International Congress of the European Malacological Societies, October 10-14 2005 Naples, Italy, Abstracts in Notiziario SIM anno 23, n. 5-8 maggio-agosto 2005). Bramwell, M. 1977. Atlas of the Oceans. Mitchell Beazley Publisher s.l., 208 pp. Calvo, M.,Templado, J., Moreno, D., Remón, J.M.Y Ramos, M.A. 2001. La Reserva Marina de la isla de Alborán: peculiaridades y estado actual de conocimientos sobre su flora y fauna bentónicas. En: González, J. L. and Revenga, S. Actas de las I Jornadas Internacionales sobre Reservas Marinas, Murcia, 24-26 de marzo de 1999. Secretaría General de Pesca Marítima MAPA: 53-69. Castro, H., Molina, F., Díaz, F., Caro, A., Carrascal, F. Y Hernández, M. 2003. Monumentos Naturales de Andalucía. Junta de Andalucía , 303 pp. Cognetti, G. 1990. Marine reserves and conservation of Mediterranean coastal habitats. Council of Europe, Strasburg, 87 pp. Committee On The Evaluation, Design And Monitoring Of Marine Reserves And Protected Areas In The United States, National Research Council. 2001. Marine Protected Areas.Tools for sustaining ocean ecosystems. National Academy Press,Washington, D.C., 271 pp. Durand, C., Manuel, M., Boudouresque, C. F., Meinesz, A., Verlaque, M. Y Le Parco, Y. 2002. Molecular data suggest a hybrid origin for de invasive Caulerpa racemosa (Caulerpales, Chlorophyta) in the Mediterranean Sea. J. EVOL. BIOL., 15: 122-133. Fine, M., Zibrowius, H. Y Loya, Y. 2001. Oculina patagonica: a non-lessepsian scleractinian coral invading the Mediterranean Sea. Marine Biology, 138: 11951203. García Raso, J.E., Luque, A.A.,Templado, J., Salas, C., Hergueta, E., Moreno, D.Y Calvo, M. 1992. Fauna y flora marinas del Parque Natural de Cabo de Gata-Níjar. Madrid, 288 pp. Goni, R., Harmelin-Vivien, M., Badalamenti, F., Le Diréach, L.Y Bernard, G. edit. 2000. Introductory guide to methods for selected ecological studies in marine reserves. GIS Posidonie publ., Fr., 112 pp.

30


Guirado, J., Soler, M., Pérez, J., Moreno, D., García, J., Luque, A.Y Castro, H. 1997b. Planificación y gestión del ámbito marino en el Parque Natural marítimoterrestre Cabo de Gata-Níjar. Investigación y Gestión, 2: 107-139. Luque, A. A.Y Templado, J. (Coords.) 2004. Praderas y bosques marinos de Andalucía. Consejería de Medio Ambiente, Junta de Andalucía, Sevilla, 336 pp. Margalef, R.D. 1989. El Mediterráneo Occidental. Omega , 374 pp. Moreno, D. 2003. El espectacular patrimonio natural litoral y sumergido de Cabo de Gata-Níjar (España). En: Moreno, D. and Frías, A. Eds. Actas de las I Jornadas sobre Reservas Marinas y I Reunión de la Red Iberoamericana de Reservas Marinas (RIRM). Cabo de Gata-Níjar 17-23 de septiembre de 2001: 25-46. Moreno, D., Aguilera, P.A. Y Castro, H. 2001. Assessment of the conservation status of seagrass (Posidonia oceanica) meadows: inplications for monitoring strategy and the decision-making process. Biological Conservation, 102: 325-332. Moreno, D. Y Frías, A.E. 2003. Actas de las I Jornadas sobre Reservas Marinas y I Reunión de la Red Iberoamericana de Reservas Marinas (RIRM). Cabo de Gata-Níjar 17-23 de septiembre de 2001, 169 pp. Norse, E.A. 1993. Global Marine Biological Diversity. A strategy for Building Conservation into Decision Making. Center for Marine Conservation, Islands Press, Washington D.C. (USA), World Conservation Union (IUCN), World Wildlife Fund, United Nations Environment Programme,World Bank, 383 pp. Ortiz García, M. 2001. La conservación de la biodiversidad marina: Las Areas Marinas Protegidas. Editorial Comares, Granada. Colección Ecorama 16, 761 pp.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Guirado, J., Moreno, D., Castro Nogueira, H.,Vicioso, L.Y Tamayo, F. 1997a. Gestión de los recursos marinos en el Mediterráneo Occidental: Arrecife Artificial de Cabo de Gata-Níjar. En: García Rossell, L. and Navarro Flores, A. Eds. Recursos Naturales y Medio Ambiente en el Sureste Peninsular. Instituto de Estudios Almerienses y Ayuntamiento de Cuevas del Almanzora. Trabajos presentados al “Simposio de Recursos Naturales y Medio Ambiente en el Sureste Peninsular. Investigación y Aprovechamiento”, Cuevas del Almanzora, Almería (23, 24 y 25 de noviembre de 1994): 147-159.

Pérès, J.M. 1967. The Mediterranean benthos. Oceanogr. Mar. Biol. Ann. Rev., 5: 449-533. Ramos, M.A., Bragado,D.Y Fernández, J. 2001. Invertebrados no insectos de la “Directiva Hábitat” en España. Ministerio de Medio Ambiente. Dirección General de Conservación de la Naturaleza, 186 pp. Ramos Esplá, A. A., Bayle Sempere, J.T.Y Sánchez Lizaso, J. L., 1992. Reserva Marina de Tabarca: Balance de cinco años de protección. En: Estudios sobre la Reserva Marina de la Isla de Tabarca. Ministerio de Agricultura, Pesca y Alimentación, Secretaría General de Pesca Marítima: 165-181.

31


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Rodríguez, J. 1982. Oceanografía del mar Mediterráneo. Pirámide, Madrid, 174 pp.

32

Rosas, G., Ramos, M.A. Y García Valdecasas, A. 1992. Invertebrados españoles protegidos por Convenios Internacionales. ICONA-CSIC, Ser.Téc.250 pp. Streftaris, N., Zenetos, A.Y Papathanassiou, E. 2005. Globalisation in marine ecosystems: the story of non-indigenous marine species across European seas. Oceanography and Marine Biology: An Annual Review, 43: 419-453. Templado, J. 2001. Patella ferruginea. En: Ramos, M.A., Bragado,D. y Fernández, J. (Ed.). Los invertebrados no insectos de la “Directiva Hábitat” en España. Ministerio de Medio Ambiente y Museo Nacional de Ciencias Naturales (CSIC): 41-49. Templado, J., Calvo, M., García-Carrascosa, A.M., Boisset, F.Y Jiménez, J. 2002. Flora y fauna de la Reserva Marina de las Islas Columbretes. SGPM-MAPA, MNCNCSIC, 263 pp. Templado, J., Calvo, M., Garvía, A., Luque, A. A., Maldonado, M.Y Moro, L. 2004. Guía de invertebrados y peces marinos protegidos por la legislación nacional e internacional. Ministerio de Medio Ambiente, Museo Nacional de Ciencias NaturalesCSIC, 214 pp. Templado, J., Guerra, A., Bedoya, J., Moreno, D., Remón, J.M., Maldonado, M.Y Ramos, M.A. 1993. Fauna marina circalitoral de la Península Ibérica. Museo Nacional de Ciencias Naturales, 135 pp.


Barselona Sözleşmesi (UNEP, 1996) AKDENİZ’DEKİ ÖZEL KORUNAN ALANLAR VE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK PROTOKOLÜ EK I AÖKA LİSTESİ’NE DAHİL EDİLEBİLECEK KORUNAN DENİZ VE KIYI ALANLARININ SEÇİMİ İÇİN ORTAK ÖLÇÜTLER A. GENEL İLKELER Akit Taraflar aşağıdaki genel ilkelerin AÖKA Listesi’nin hazırlanmasında yapacakları çalışmalara yol göstereceğini kabul ederler: a) Doğal mirasın korunması bir AÖKA’yı karakterize etmesi gereken temel amaçtır. Kültürel mirasın korunması ve bilimsel araştırmanın, eğitimin, katılımın, iş birliğinin desteklenmesi gibi başka hedeflerin de izlenmesi AÖKA’larda çok arzu edilir ve koruma amaçlarına uygun düştüğü ölçüde, alanın Liste’ye dahil edilmesi lehine bir unsur teşkil eder. b) Liste’ye dahil edilen alanların toplam sayısına ve herhangi bir Devletin Liste’ye alınmasını teklif edebileceği alanların sayısına hiçbir sınır konulmamıştır. Bununla birlikte, Taraflar, alanların bilimsel bir temele göre seçileceğini ve Liste’ye niteliklerine göre dahil edileceğini kabul ederler; bu nedenle Taraflar Protokol’ün ve ölçütlerin belirlediği şartları yerine getireceklerdir. c) Listelenen AÖKA ve bunların coğrafi dağılımı Akdeniz bölgesini ve onun biyolojik çeşitliliğini temsil eder nitelikte olmak zorunda olacaktır. Bu amaca ulaşmak için Liste’nin mümkün olan en yüksek sayıda yaşama ortamı ve ekosistem tipini temsil etmesi gerekecektir. d) AÖKA’ların Akdeniz mirasının etkili biçimde esirgenmesini amaçlayan bir bilgi ağının çekirdeğini teşkil etmesi gerekecektir. Bu hedefe ulaşmak için, Taraflar, doğal alanların korunması ve yönetimi alanında ve özellikle sınıraşan AÖKA’ların tesisi yoluyla ikili ve çok taraflı temelde işbirliklerini geliştireceklerdir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

EK BÖLÜM 1

e) AÖKA Listesi’ne dahil edilen alanların bölgenin doğal mirasının korunması için bir örnek ve model değerine sahip olması amaçlanmaktadır. Bu sonuç için, Taraflar Liste’ye dahil edilen alanların yeterli hukuki statüye, koruma önlemlerine ve yönetim yöntemleri ve araçlarına kavuşturulmasını güvence altına alırlar.

33


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

B. AÖKA LİSTELERİNE DAHİL EDİLECEK ALANLARIN GENEL ÖZELLİKLERİ 1. Bir alanın AÖKA Listesi’ne dahil edilmeye yeterli olması için, Protokol’ün 8 inci maddesinin 2 nci fıkrasında belirtilen genel ölçütlerden en az bir tanesine uyması gerekmektedir. Belli durumlarda aynı alan bu ölçütlerden birkaç tanesine birden uyabilir ve böyle bir durum bu alanın Liste’ye dahil edilmesi durumunu ancak güçlendirebilir. 2. Bölgesel değer, bir alanın AÖKA Listesi’ne dahil edilmesi için temel şarttır. Bir alanın Akdeniz açısından ilgi çekiciliğinin hesaplanmasında aşağıdaki ölçütler kullanılmalıdır: a) Eşsizlik Alan eşsiz veya ender rastlanan ekosistemler ya da ender rastlanan veya endemik türler içermektedir. b) Doğayı temsil özelliği Alanda yüksek temsil özelliğine sahip ekolojik süreçler veya topluluk ya da yaşama ortamı türleri veya doğal karakteristikler vardır. Temsil özelliği, bir alanın bir yaşama ortamı türünü, ekolojik süreci, biyolojik topluluğu, fizyografik özelliği veya başka bir doğal karakteristiği temsil etme derecesidir. c) Çeşitlilik Alanda yüksek bir tür, topluluk, yaşama ortamı ve ekosistem çeşitliliği vardır. d) Doğallık Alanın, insanların yol açtığı rahatsızlık ve bozulmanın bulunmamasının veya düşük düzeyde olmasının bir sonucu olarak yüksek düzeyde doğallığı vardır. e) Tehlikeye düşmüş, tehdit altında veya endemik türler için kritik önemi olan yaşama ortamlarının mevcudiyeti. f) Kültürel temsil kabiliyeti Doğayla bütünleşmiş, çevreye zarar vermeyen ve yerel toplulukların esenliğini destekleyen geleneksel etkinliklerin varlığı nedeniyle alanın yüksek kültürel temsil kabiliyeti vardır. 3. Bilimsel, eğitsel veya estetik bakımdan ilgi çeken bir alanın AÖKA Listesi’ne dahil edilmesi için, buna uygun olarak, doğal bilimler alanında veya çevre eğitimi etkinlikleri ya da çevre bilinci açısından belli bir değer sergilemesi veya dikkat çekici doğal görüntüler, peyzaj veya deniz peyzajı içermesi gerekir. 4. Protokol’ün 8 inci maddesinin 2 nci bendinde belirlenen temel ölçütler yanında, bazı diğer belli karakteristikler ve unsurlar alanın Liste’ye dahil edilmesinde olumlu biçimde değerlendirilmelidir. Bunlara aşağıdakiler dahildir: a) alanın ekolojik, biyolojik, estetik veya kültürel değerine zarar verme ihtimali olan tehditlerin varlığı, b) genel olarak halkın ve özel olarak yerel toplulukların alanın planlanması ve yönetimi süreciyle ilgilenmesi ve etkin katılımı, c) alanla ilgilenen resmi, mesleki ve hükümetdışı sektörleri ve bilimsel topluluğu temsil eden bir yapının varlığı,

34


e) Sözleşme’nin 4 üncü maddesinin 3 (e) bendi bağlamında bir bütünleşik kıyı yönetim planının var olması.

C. HUKUKİ STATÜ 1. AÖKA Listesi’ne dahil edilmeye yeterli olan tüm alanlara uzun dönemde etkili korunmalarını garanti altına alan bir hukuki statü verilmelidir. 2. Bir Taraf’ın ulusal egemenliği veya yargı yetkisi altında bulunan halihazırda sınırlandırılmış bir alanın AÖKA Listesi’ne dahil edilmesi için ilgili Tarafça tanınmış koruma statüsüne sahip olması gerekmektedir. 3. Tamamen ya da kısmen açık denizlerde veya ulusal egemenliğin ya da yargı yetkisinin sınırlarının henüz tanımlanmadığı bir bölgede bulunan bir alan söz konusu olduğunda, Protokol’ün 9 uncu maddesinin 3 üncü bendinde öngörülen hukuki statü, yönetim planı ve diğer unsurlar bu alanı AÖKA Listesi’ne dahil etme teklifiyle ilgili komşu Taraflarca sağlanacaktır.

D. KORUMA, PLANLAMA VE YÖNETİM ÖNLEMLERİ 1. Muhafaza ve yönetim hedeflerinin herbir alanla ilgili metinde açıkça tanımlanması gerekir ve bunlar AÖKA Listelerinin gözden geçirilmesinde alınan önlemlerin yeterliliğinin ve bunların yerine getirilmelerinin etkililiğinin değerlendirilmesinin temelini oluşturacaklardır. 2. Herbir alana uygulanabilir koruma, planlama ve yönetim önlemlerinin alan için belirlenmiş olan koruma ve yönetim hedeflerine ulaşılmasında kısa ve uzun dönemde yeterli olmaları ve özellikle alana yönelik tehditleri hesaba katmaları gerekir. 3. Koruma, planlama ve yönetim önlemlerinin doğal çevrenin elemanları ile herbir alanı karakterize eden sosyoekonomik ve kültürel unsurlar hakkında yeterli bilgiye dayanması gerekir. Temel bilginin yetersiz olması halinde, AÖKA Listesi’ne dahil edilmesi teklif edilen bir alanın, elde bulunmayan verilerin ve bilginin toplanmasına yönelik bir programı olması gerekir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

d) alanda sürdürülebilir kalkınma imkanlarının varlığı,

4. AÖKA Listesi’ne dahil edilmesi teklif edilen alanlara ilişkin koruma önlemlerinin idaresine ve yerine getirilmesine ilişkin yetkinin ve sorumluluğun herbir alanı düzenleyen metinde net olarak tanımlanması gerekir. 5. Her korunan alanın onu karakterize eden özelliğiyle ilgili olarak, bir AÖKA’ya yönelik koruma önlemlerinin aşağıdaki temel unsurları hesaba katması gerekir:

35


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

a) alanın bütünlüğüne doğrudan veya dolaylı olarak zarar verme ihtimali bulunan atıkların veya başka maddelerin serbest bırakılmasının veya boşaltılmasının düzenlenmesinin güçlendirilmesi, b) alana herhangi bir türün sokulmasının veya yeniden sokulmasının düzenlenmesinin güçlendirilmesi, c) türlere zarar verme veya onları rahatsız etme ihtimali bulunan veya ekosistemlerin veya türlerin koruma statülerini tehlikeye sokabilecek ya da alanın doğal, kültürel veya estetik karakteristiklerini bozabilecek her tür etkinlik veya kararın düzenlenmesi, d) söz konusu alanı çevreleyen alana uygulanabilir düzenleme. 6. Bir alanın AÖKA Listesi’ne dahil edilmesi için, amaçlarına aykırı olma ihtimali bulunan etkinlikleri önlemek ve/veya kontrol etmek için yeterli yetkilere, aynı zamanda araçlara ve insan kaynaklarıyla donatılmış bir yönetim yapısına sahip olması gerekir. 7. Bir alanın AÖKA Listesi’ne dahil edilmesi için bir yönetim planıyla donatılması gerekir. Bu yönetim planının esas kuralları dahil edilme tarihinden başlayarak belirlenmeli ve derhal uygulanmasına başlanmalıdır. Dahil edilme tarihinden itibaren üç yıl içinde ayrıntılı bir yönetim planı ortaya çıkarılmalıdır. Bu yükümlülüğe uyulmaması alanının Liste’den çıkarılması sonucunu doğurur. 8. Bir alanın AÖKA Listesi’ne dahil edilmesi için bir izleme programıyla donatılması gerekir. Bu program alanın durumunun ve evriminin ve aynı zamanda, ihtiyaç olursa kullanılmak üzere, yerine getirilen koruma ve yönetim önlemlerinin etkililiğinin değerlendirilmesine olanak sağlamak amacıyla söz konusu alanla ilgili olarak belli önemli parametrelerin belirlenmesini ve izlenmesini içermelidir. Bu amaç için başka gerekli araştırmalara izin verilecektir.

EK II TEHLİKEYE DÜŞMÜŞ VEYA TEHDİT ALTINDAKİ TÜRLER LİSTESİ MAGNOLIOPHYTA Posidonia oceanica Zostera marina Zostera noltii CHLOROPHYTA Caulerpa ollivieri PHAEOPHYTA Cystoseira amentacea (included var. stricta and var. spicata) Cystoseira mediterranea

36


RHODOPHYTA Goniolithon byssoides (=L. byssoides) Lithophyllum lichenoides (=L. byssoides) Ptilophora mediterranea Schimmelmannia schousboei PORIFERA Asbestopluma hypogea Aplysina spp. Axinella cannabina Axinella polyploides Geodia cydonium Ircinia foetida Ircinia pipetta Petrobiona massiliana Tethya spp. CNIDARIA Astroides calycularis Errina aspera Gerardia savaglia ECHINODERMATA Asterina pancerii Centrostephanus longispinus Ophidiaster ophidianus REPTILES Caretta caretta Chelonia mydas Dermochelys coriacea Eretmochelys imbricata Lepidochelys kempii Tryonix triunguis

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Cystoseira sedoides Cystoseira spinosa (included C. adriatica) Cystoseira zosteroides Laminaria rodriguezii

BRYOZOA Hornera lichenoides MOLLUSCA Patella ferruginea Patella nigra Gibbula nivosa Dendropoma petraeum Erosaria spurca 37


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER 38

Luria lurida (= Cypraea lurida) Schilderia achatidea Zonaria pyrum Tonna galea Ranella olearia (=Argobuccinum olearium = A. giganteum) Charonia lampas (= C.rubicunda = C. nodifera) Charonia tritonis (= C. seguenziae) Mitra zonata Lithophaga lithophaga Pinna nobilis Pinna rudis (= P. pernula) Pholas dactylus CRUSTACEA Ocypode cursor Pachylasma giganteum PISCES Acipenser naccarii Acipenser sturio Aphanius fasciatus Aphanius iberus Cetorhinus maximus Carcharadon carcharias Hippocampus ramulosus Hippocampus hippocampus Huso huso Lethenteron zanandreai Mobula mobular Pomatoschistus canestrinii Pomatoschistus tortonesei Valencia hispanica Valencia letourneuxi MAMMALlA Balaenoptera acutorostrata Balaenoptera borealis Balaenoptera physalus Delphinus delphis Eubalaena glacialis Globicephala melas Grampus griseus Kogia simus Megaptera novaeangleae Mesoplodon densirostris Monachus monachus Orcinus orca Phocoena phocoena Physeter macrocephalus Pseudorca crassidens


AVES Pandion haliaetus Calonectris diomedea Falco eleonorae Hydrobates pelagicus Larus audouinii Numenius tenuirostris Phalacrocorax aristotelis Phalacrocorax pygmaeus Pelecanus onocrotalus Pelecanus crispus Phoenicopterus ruber Puffinus yelkouan Sterna albifrons Sterna bengalensis Sterna sandvicensis EK III AVCILIĞI/TÜKETİMİ DÜZENLENEN TÜRLERİN LİSTESİ PORIFERA Hippospongia communis Spongia agaricina Spongia officinalis Spongia zimocca CNIDARIA Antipathes sp. plur. Corallium rubrum

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Stenella coeruleoalba Steno bredanensis Tursiops truncatus Ziphius cavirostris

ECHINODERMATA Paracentrotus lividus CRUSTACEA Homarus gammarus Maja squinado Palinurus elephas Scyllarides latus Scyllarus pigmaeus Scyllarus arctus PISCES Alosa alosa Alosa fallax 39


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Anguilla anguilla Epinephelus marginatus Isurus oxyrinchus Lamna nasus Lampetra fluviatilis Petromyzon marinus Prionace glauca Raja alba Sciaena umbra Squatina squatina Thunnus thynnus Umbrina cirrosa Xiphias gladius EK BÖLÜM 2 AKDENİZ’DEKİ DENİZ KORUMA ALANLARI (2003 YILI İTİBARIYLA) Avrupa Akdeniz ekosisteminin muhafaza edilmesinde öncü bir rol oynayan Fransa, pek çok DKA’ya sahiptir. En önemlileri arasında Port-Cros (Milli Park, 1963), BanyulsCerbère (Doğa Rezervi, 1974) Scandola, Corsica (Doğa Rezervi, 1975) ve Lavezzi, Corsica (Doğa Rezervi, 1982) yer alır. Pek çok deniz rezervine sahip Italya’dan seçtiğimiz alanlar şu şekildedir: Ustica, Sicilya (1986), Isole Egadi, Sicilya (1991), Miramare Trieste Körfezi (1986), Isole Tremiti, Puglia (1989), Porto Ceaseareo, Puglia (1997), Portofino, Liguria (1997), Penisola del Sinis e Isola Mal di Ventre, Sardinia (1997), Tavolara Punta Coda Cavallo, Sardinya (1997), Isole di Ventotene e Santo Stefano, Lazio (1997) ve Punta Campanella, Campania (1997). İspanya da artık çok miktarda DKA’ya sahiptir. En önemlileri: Medes Adaları, Catalonia (Deniz Parkı, 1983 ve AÖKA = ZEPIM, 2001), Tabarca Adası, Valencia (Deniz Rezervi, 1986), Columbretes Adaları (Tabiat Parkı ve Deniz Rezervi, 1990 ve AÖKA = ZEPIM, 2001), Cabrera Takım adaları, Balearic Adalarının bir parçası olarak (Milli Park, 1991), Cabo de Palos, Murcia (Deniz Rezervi, 1995), Cabo de Gata-Níjar, Andalusia (Tabiat Parkı-1987, Deniz Rezervi-1995, Biyosfer Rezervi-1997 ve AÖKA = ZEPIM, 2001), Alborán Adası, Andalusia (Deniz Rezervi-1997 ve Doğal Kamp (Paraje) - 2003), Cebelitarık Boğazı ve Andalusia (Tabiat Parkı, 2003). Hırvatistan, birisi Istra yarımadasında (Brijuni Adaları) ve ikisi Dalmaçya kıyılarında (Kornati Adaları, 1980; ve Mljet Adası, 1961) olmak üzere toplam üç Milli Parka sahiptir. Yunanistan oldukça az DKA’na sahip olsa da, Alonnisos (Sporades) 220.000 hektarlık alanıyla Akdeniz’deki en büyük Deniz Koruma Alanı’dır. Orta Doğu Türkiye’nin deniz ortamında iki adet Milli Parkı bulunmaktadır: Olimpos-Beydağları Sahil Milli Parkı (1972) ve Dilek Yarımadası Milli Parkı (1966).

40


Kuzey Afrika Mısır, İskenderiye yakınlarında (aynı zamanda kıyısal bir gölü de kapsayan) Edku Gölü’ne ve Metruk yakınlarındaki Ras El Mekuma koruma alanına sahiptir. Tunus, Kneiss Adaları (aynı zamanda AÖKA, 2001), Zembra ve Zembretta Adaları ile Galite Adası deniz rezervlerini barındırmaktadır. Cezayir, Chenoua kıyısal rezervinin bir parçası olan Tipasa (Algiers’in 70 km batısı) Deniz Parkına sahiptir ve Bon-Ismail Körfezinin orta kısımlarını kaplamaktadır. Fas’ta Al Hoceima Milli Parkı bulunmaktadır.

Harita1.- 2003 yılı itibarıyla Akdeniz’deki Deniz Koruma Alanları 1.- Cebelitarık Boğazı, Andalusia, İspanya (Tabiat Parkı, 2003). 2.- Maro-Cerro Gordo, Andalusia, İspanya (Doğal Kamp Alanı, 1989; AÖKA = ZEPIM, 2003). 3- Alborán Adaları, Andalusia, İspanya (Deniz Rezervi, 1997; AÖKA =ZEPIM, 2001; Natural “Paraje”, 2003). 4.- Bajos de Roquetas, Andalusia, İspanya (Tabiat Anıtı, 2001). 5.- Cabo de Gata-Níjar, Andalusia, İspanya (Tabiat Parkı, 1987; Deniz Rezervi, 1995; Biyosfer Rezervi 1997, AÖKA =ZEPIM, 2001. 6.- Doğu Almería Littorali , Andalusia, İspanya (AÖKA =ZEPIM, 2001), iç kısmında Terreros ve Negra Adalarını içerir (Tabiat Anıtı, 2001). 7.- Cabo de Palos, Murcia, İspanya (Deniz Rezervi, 1995) ve Mar Menor, Murcia, İspanya (AÖKA =ZEPIM, 2001). 8.- Tabarca Adası, Valencia, İspanya (1986). 9.- Cabrera, Balerik Adaları, İspanya (Milli Park, 1991). 10.- Columbretes Adaları, Valencia, İspanya (Tabiat Parkı ve Deniz Rezervi, 1990; AÖKA =ZEPIM, 2001). 11.- Medes Adaları, Catalonia, İspanya (Deniz Parkı, 1983; AÖKA =ZEPIM, 2001). 12.- Cabo de Creus, Catalonia, İspanya (AÖKA =ZEPIM, 2001). 13.Banyuls-Cerbère, Fransa (Doğa Rezervi, 1974). 14.- Port-Cros, Fransa (Milli Park, 1963). 15.- Scandola, Corsica, Fransa (Doğa Rezervi, 1975). 16.- Lavezzi, Corsica, Fransa (Doğa Rezervi, 1982). 17.- Portofino, Liguria, Italya (Deniz Rezervi, 1997). 18.- Isole di Ventotene e Santo Stefano, Lazio, Italya (Deniz Rezervi, 1997). 19.- Punta Campanella, Campania, Italya (Deniz Rezervi, 1997). 20.- Penisola del Sinis e Isola Mal di Ventre, Sardinya, Italya (Deniz Rezervi, 1997). 21.Tavolara Punta Coda Cavallo, Sardinya, Italya (Deniz Rezervi, 1997). 22.- Egadi Adaları, Sicilya, Italya (Deniz Rezervi, 1991). 23.- Ustica Adaları, Sicilya, Italya (Deniz Rezervi, 1986). 24.- Ciplopi Adaları, Sicilya, Italya (Deniz Rezervi, 1991). 25.- Miramare, Trieste Körfezi, Italya (Deniz Rezervi, 1986). 26.- Isole Tremiti, Puglia, Italya (Deniz Rezervi, 1989). 27.- Porto Ceaseareo, Puglia, Italya (Deniz Rezervi, 1997). 28.- Brijuni Adaları, Istra Yarımadası, Hırvatistan (Milli Park). 29.- Kornati Adaları, Dalmaçya, Hırvatistan (Milli Park, 1980). 30.- Mljet Adası, Dalmaçya, Hırvatistan (Milli Park, 1961). 31.-Alonnisos, Sporades Adaları, Yunanistan (Milli Park, 1992). 32.- Dilek Yarımadası, Türkiye (Milli Park, 1966). 33.- Olimpos-Beydağları, Türkiye (Milli Park, 1972). 34.- El Mina açıklarındaki Tavşan Adaları,Tripoli, Lübnan (Doğa Rezervi).

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Lübnan, El Mina (Tripoli, 1973) açıklarındaki Tavşan Adaları’nda küçük bir deniz rezervine sahiptir. İsrail, birisi Lübnan sınırındaki Rosh Hanikra Doğa Rezervi (1965) ve Milli Parkı (1972), diğeri ise Hayfa ve Tel-Aviv arasındaki Dor-Habonim Doğa Rezervi (1963) olmak üzere iki adet Deniz Koruma Alanı mevcuttur.

41


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

2. Ulusal Korunan Alanlar Sistemi İçin Planlama

Arturo López Ornat ve Elena Correas (PANGEA Consultores S.L.)

1. Giriş Deniz ve Kıyı Koruma Alanları, Akdeniz’in doğal mirası ve ekolojik yapılarının korunmasında, uluslararası çapta anahtar unsurlar olarak tanımlanmışlardır. Bu durum Akdeniz ülkelerine Özel Koruma Alanları’nı (SPA) oluşturmak adına öncülük etmiştir ve 1998’den beri ilk kez açık denizlerde de Akdeniz Açısından Önemli Olan Özel Koruma Alanları (AÖKA) oluşturulabilmektedir. 2002 yılında, Sürdürülebilir Gelişme üzerine yapılan Dünya Zirvesi toplantısında, Deniz ve Kıyı Koruma Alanlarının yönetimi, yargı yetkisi içerisindeki ve dışındaki alanlarda ekolojik olarak temsil edecek ağın etkili bir şekilde tamamlanması ve ekosistem yaklaşımının denizel ortamda uygulanması için bir hedef tarih (2012) belirlenmiştir.

Minorca’da küçük bir deniz rezervi. Fotoğraf: A.Lopez

42

Kıyısal/denizel korumada atılacak ilk adım, ulusal seviyede koruma alanlarını oluşturmaktır ve en etkili yaklaşım ulusal bir sistem sayesinde farklı koruma kategorileri ağlarının yapılaştırılmasıdır. Ulusal sistem planı ülkeyi tamamiyle inceler; ulusal düzeyde diğer planlarla ve ulusal sistemin farklı birçok birimi arasındaki düzenlemeyi sağlar; uygun sistemin başarısında birtakım birimler için


Bir koruma alanları ulusal sistemi, temsili bir biyocoğrafik sistem inşa etmelidir ve tercihen geniş bir algıyla insan gelişimine ait ihtiyaçlarla bütünleştirilmelidir, dolayısıyla geniş karasal kullanım, kaynak kullanımı, kurumsal, ekonomik ve sosyal sistemlerin ayrılmaz bir parçası olarak planlanmalı ve yönetilmelidir. Koruma alanları, doğal mirasın korunmasında, temel hedeflere sahip ve yönetiminde öncelikle hukuki çerçeve, kurumsal düzenleme ve yönetim kategorilerinin esnek olabileceği ve birçok alan durumu, içeriği ve uygunluğuna adapte olabilecek şekilde olmalıdır. Bu bölüm ulusal korunan alanlar sisteminin planlanmasında teknik bir rehberlik sağlamaktadır. Deniz Koruma Alanları’nın özellikleri, 2. kısımda özetlenmiştir ve daha sonra 3. kısımda koruma alanlarının farklı özellikleri, Barselona Sözleşmesi ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesine dayandırılan ana hukuki çerçevede sunulmuştur. Bir sonraki kısımda Deniz Koruma Alanları için en yaygın tehditler özetlenmektedir. 5. kısımda koruma alanı sistemlerinin ana özellikleri tanımlanmaktadır ve son olarak 6. ve 7. kısımlarda sistem planının başarılı bir şekilde yerine getirilmesi için hukuki ve teknik anlamdaki gereksinimler ele alınmaktadır. Ülke seviyesinde olabilecek mali kısıtlamalar dikkate alınmalıdır. Bu kısıtlamaların bilinmesi, yerel ve ulusal anlamda yapabilirliklerin daha gerçekçi amaçlanmasına ve öncelikler kadar çaba veya önem sarfedilmesi gerekmeyen kapsamlı çalışmalardan kaçınılmasına neden olur. Sahadaki kendi deneyimimizle tamamlanan birçok materyal bu yayında sunulmuştur. Bu materyaller, her bölüm başında da belirtildiği gibi konu hakkındaki temel literatüre dayanmaktadırlar. Bunların ana kaynakları: 1. Kelleher, G. (1999) Guidelines for Marine Protected Areas. IUCN, Gland, Switzerland and Cambridge, UK. 2. R.V. Salm, John Clark and Erkii Siirila (2000) Marine and Coastal Protected Areas. A guide for planners and managers. IUCN,Washington DC. 3. Davey, A.G. (1998) National System Planning for Protected Areas. IUCN, Gland, Switzerland and Cambridge, UK. 4. IUCN. 1997. Parks for Biodiversity. Policy Guidance based on experience in ACP countries.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

istenen özelliklerin programını temin eder. “Tek bir koruma alanındaki odağımızı değiştirip diğer koruma alanları ile arasındaki ilişkiye bakmaya başladığımızda ve tüm koruma alanı ağını bu geniş bakış açısı içerisine koyduğumuzda, sistem planlaması ulusal koruma alanlarının toplam önem ve etkisinin, bu koruma alanlarının tek tek önem ve etkilerinin toplamından çok daha fazla olduğunu anlamamızı sağlar’’ (Davey 1998).

43


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

2. Hedefler ve Deniz Koruma Alanları’nın tipleri 2.1 Tanımlar IUCN’e göre koruma alanı tanımı: “Biyolojik çeşitliliğin ve kültürel kaynaklarla birleşmiş doğanın korunması, yasal veya diğer etkili değerlerle yönetilmesi için özellikle belirlenmiş kara veya deniz alanlarıdır.” (IUCN,1994) IUCN Deniz Koruma Alanları (DKA) tanımını benzer şekilde geliştirmiştir: “İçerdiği su kütlesi, flora, fauna, tarihi ve kültürel özelliklerle birlikte herhangi bir kıyısal arazinin, kanunlar ve diğer etkin yöntemler tarafından kısmen ya da tamamen korunduğu alanlardır.” Bu tanımlar özellikle şunları ifade etmektedir: •

Bir DKA her zaman denizel ortamı içerir, fakat kıyı bölgesini ve o bölge sınırlarındaki adaları da kapsayabilir. Genellikle, tüm deniz alanının ve bu alanı çevreleyen kara parçalarının sınırlarıyla belirlenen alanın korunması veya durumu belirlenmiş geniş bir deniz alanının korunması, bu bölgelerin DKA olarak tanımlanmasında ve sınıflandırılmasında yeterli olmaktadır.

Koruma yöntemlerinden bazıları, genellikle yasal olmalarının yanında zorunlu değillerdir. Örneğin; Pasifik’te Deniz Koruma Alanları geleneksel kurallarla belirlenmektedir.

Özellikle çok geniş Deniz Koruma Alanları’nda koruma derecesi alanın tümünde aynı seviyede olmayabilir. Bu gibi geniş alanlar kısımlara ayrılarak farklı kullanımlara izin verilir.

DKA, sadece deniz yatağını kapsamamalıdır (alanın yönetimini sağlamada da önemli), en azından su kolonu üzerindeki flora ve faunayı da barındırmalıdır.

DKA sadece doğal özelliklerle ilgili alanlar değillerdir, aynı zamanda harabeler, eski deniz fenerleri ve dalga kıranlar gibi kültürel özelliklerin korunmasını da sağlamaktadırlar.

Biyolojik çeşitliliğin büyük kısmı 0-50 m arasında bulunur. Fotoğraf: WWF

44

Tanımlar, Deniz Koruma Alanları’nda halkın dışlanması gerektiğini ifade etmemektedir. Aksine doğa korumacılar DKA’nın asıl amacı insanı bu alanların dışında tutmaktır şeklinde oluşan algıları değiştirmek için gerçekten çabalamaktadırlar. Bu kitapçıkta da belirtildiği gibi, Deniz Koruma Alanları eğer bu alanların tüm kullanıcıları tarafından desteklenirse, o denizel ortamda başarıya ulaşılabilinir. Dolayısıyla bazı yönetsel durumların genellikle her paydaş grubunu bağladığı söylenebilir.


Birçok ülkede, koruma alanları 30 ve hatta 50’den fazla farklı isim ve kategoride belirlenmektedir. IUCN bu kategorileri farklı koruma ve yönetsel durumlar anlamında 6 yönetsel kategori altında standart bir terminolojiye oturtmayı önermiştir: IUCN Kategorisi

İSİM

AMAÇ

I

Bakir Alan, Mutlak Koruma Alanı

Bilimsel çalışmalar veya bakir alanların korunması ana hedefli yönetim

II

Milli Park

Ekosistemin korunması ve rekreasyon ana hedefli yönetim

III

Tabiat Anıtı

Özel doğal özelliklerin korunması ana hedefli yönetim.

IV

Habitat/Tür Yönetim Alanı

Yönetsel müdahale sürecinde koruma ana hedefli yönetim.

V

Kıyı/Deniz Alanlarının Korunması

Deniz/Kıyı alanlarının korunması ve rekreasyon ana hedefli yönetim.

VI

Kaynakların Korunduğu Alanların Yönetimi

Doğal ekosistemlerin sürdürülebilir kullanımı ana hedefli yönetim.

2.3 Deniz Koruma Alanları’nın hedefleri (Kelleher 1999’a dayanılarak) IUCN’de belirtildiği üzere, Deniz Koruma Alanları’nın hedefi okyanuslardaki biyolojik çeşitliliği ve üretimi (ekolojik yaşamı destekleyen sistemleri de kapsamaktadır) korumaktır. Her iki hedef de ekosistemlerin onarılması ve sağlıklı durumlarının sağlanmasında eşit öneme sahiptir. Denizel koruma ve sürdürülebilir kullanım bazen farklı hedefler gibi gözükse de, aslında her ikisi de birbiri ile oldukça ilişkilidir. Deniz Koruma Alanları’nın bazılarında başarısız olunmuştur çünkü o bölgedeki yerel halkın tek amacı belirli bir seviyede kaynak kullanımı iken dış bir sponsorun tek amacı ise biyolojik çeşitliliğin korunmasıdır. Her iki hedef bir DKKA’da bağdaştırılabilir ve genellikle bir dereceye kadar bağdaşmaktadır. Ancak, çalışmaların başından itibaren her iki hedefin birbiri ile nasıl ilişkilendirileceğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

2.2 Koruma alanları için IUCN kategorileri

Birçok DKA’nın sürdürülebilmesi yerel halkın desteğine bağlıdır ve bu destek, DKA’da biyolojik üretim sağlanırken bu bölgedeki insanların yaşamlarına sorunsuz devam edebilecekleri ölçüde bir yardım olmasına dayanmalıdır.

2.4 Deniz Koruma Alanları’nın tipleri Uygulamada birçok DKA tipi bulunmaktadır. Bu, Deniz Koruma Alanları devlet tarafından işletilenler; kurulup yönetim sistemi ile iş birliği halinde işletilenler, özel mülkte kurulup iş birliği ile yönetilenler; gönüllü desteği ile yönetilenler ve yerel halk tarafından yönetilenleri de içermektedirler.

45


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Sınırötesi Deniz Koruma Alanları veya DKA olarak açık denizlerde kurulanlar, uluslararası sınırlar arasındaki ülkelerce görüşülebilir ve komşu ülkeler arasında önemli iş birliği olanakları sağlayabilmektedir. Açık denizlerdeki Deniz Koruma Alanları karasal sınırlar boyunca uzanan ve özel (herkese açık olmayan) ekonomik bölgeler gibi dünya okyanuslarındaki kısımları kapsadığından ülkeler arası iş birliği şeklinde çalışmalar düşünülmektedir. Barselona Sözleşmesi’ndeki Biyolojik Çeşitlilik üzerine yapılan protokolle ilk kez açık denizlerde Deniz Koruma Alanları’nın kurulması için uluslararası önemli bir çerçeve oluşturulmuştur.

2.5 Deniz Koruma Alanları’nın boyutları DKA sistemi oluşturmak için iki ana yaklaşım vardır; (a) sınırlar çerçevesinde ekosistem yönetimi olarak ilişkili küçük Deniz Koruma Alanları’nı tepit etmek veya (b) büyük, çok kısımlı Deniz Koruma Alanları’nın kapsadığı büyük denizel ekosistemleri tespit etmek. Küçük Deniz Koruma Alanları, etrafındaki alanlardaki göçmen olmayan ya da plankton evresine sahip balık türlerinin stoklarının artmasına yardımcı olmaktadır (Roberts ve Hawkins 1997). En önemlisi, denizel ya da kıyısal küçük deniz rezervlerinde, koruma ilgisi ve sorumluluğunun yerel paydaşlarca (yerel idareler, yerel balıkçılar, yerel turizm ofisleri ve STK’lar) paylaşılması, bu alanların yönetilmesini kolaylaştırması avantajlarını sağlayabilir. Küçük deniz rezervleri, aynı zamanda araştırma ve eğitim içinde önemli bir role sahiptirler. Akdeniz’de, küçük Deniz Koruma Alanları, gezi ve turizm için de özel bir ilgiye sahiptirler. Deniz rezervlerine olan turizm ilgisi ispatlanmıştır (örn; sadece 93 hektarlık Katalonya’daki Medes Adası’na yılda 50.000’den fazla dalgıç uğramaktadır). Bununla birlikte, yoğun ziyaretlerden kaynaklanan etkiler iyi bir şekilde kayıt altına alınmaktadır. Temel olarak bu etkilerin; kirlilik, çöpler, gezi teknelerinin demirlemelerinden deniz dip yapısının bozulması, dalgıçlar ve balık, omurgasız kommüniteleri üzerine sportif avcılık faaliyetleri olduğu söylenebilir. Ziyaretçilerin fazlalığı, rezervin büyüklüğü ile ilgili değil, alanın imkanlarının fazlalığı ile ilgilidir (Jimenez, 2000). Turizm, Akdeniz deniz rezervleri için çok önemli bir fon kaynağı olabilir. Bu alanların taşıma kapasiteleri tespit edilmiştir ve ziyaretçiler ile onların biyolojik çeşitlilik üzerine etkileri sıkı bir şekilde kontrol edilmektedir. Deniz Koruma Alanları aynı zamanda mümkün olan pekçok koruma hedefi için planlanmalıdır. Mümkün olduğunda, büyük Deniz Koruma Alanları, koruma çalışmaları için ve oldukça belli biyolojik ve ekolojik sebeplerden dolayı tercih edilen bir yaklaşım olabilir. Çünkü tüm alanın yönetimi için öncelikli sorumluluk neredeyse tek bir kurumun elindedir. Bu durumda, bütünleşik yönetim, başarıya ulaşmada, öncelikli sorumluluğun farklı kurumlar ve hatta bazen birbiri ile anlaşamayan farklı kurumlar arasında paylaşıldığı zamandakinden daha kolay olabilir.

46


Akdeniz’de, koruma alanlarının koruma ve yönetim masrafları ve finansal açıklıkları son zamanlarda hesaplanmıştır (Lopez Ornat ve Jimenez 2006). Her bir hektarda gerekli bütçe için bir yaklaşımda bulunmak, herbir koruma alanının özel koruma ihtiyaçları büyük ölçüde inişli çıkışlı bir haldeyken oldukça zordur. •

Boyut: küçük koruma alanları diğerlerine göre koruma ve yönetim için çok daha pahalı.

Doğa: deniz alanlarının korunması çok daha masraflı.

Koruma Kategorisi: dar koruma alanları ve Milli Parklar (Kategori I-IV), çok kısımlı kara alanları, ormanlar veya balıkçılık rezervlerinden (Kategori V-VI) çok daha yüksek bir finansal girdi sağlamaktadır.

Tablo 1. Akdeniz’deki bazı AB ülkelerindeki DKA için bütçe (Avrox1000) Yıllık Bütçe

Koruma Alanı (ha)

(Avro/ ha)

DOĞAL DENİZ PARKLARI 5.000

2.475

2.020

Miramare Koruma Alanı (İtalya)

Port Cross Milli Parkı (Fransa)

400

190

2.000

Ses Negres (bilimsel)

42

78

1.860

120

340

353

DENİZ REZERVLERİ (İspanya) Masia Blanca Columbretes Deniz Rezervi

1.235

4.400

281

Estrecho Deniz Rezervi

500

7.000

71.4

La Graciosa (balıkçılık)

600

70.700

8.5

Alborán (açık deniz)

800

200.000

4.0

Kaynak: Lopez Ornat ve Jmenez (2006)

Denizel alanlarda, sahada çalışan ekiplerin ulaşımları, ekipmanları, izleme ve gözetim çalışmaları masraflı olduğundan, ekstra fon desteğine ihtiyaç vardır. Ayrıca bazı Deniz Koruma Alanları’nda her hektar için daha küçük, oransal olarak artan harcamalara yönelinmiştir. Tablo 1’de bazı Doğal Deniz Parkları’nın en yoğun yönetim ve yüksek harcamalardaki değişimlerinin sonucu gösterilmektedir. Port Cross Milli Parkı (Fransa) 2.475 ha ve Miramare Deniz Rezervi (İtalya) sadece 190 ha olmasına rağmen yaklaşık aynı bütçeyi almaktadırlar (yaklaşık 2.000 €/ha/yıl). Her ikiside oldukça iyi korunmaktadır ve rekreasyon, araştırma amaçlı yoğun bir kullanım vardır. İspanya’daki Ses Negres’de sıkı bir koruma vardır ve ciddi anlamda bilimsel mercek altındadır (1.860 €/ha/yıl). Deniz rezervleri genellikle büyük ve rekreasyonel anlamda yoğun bir ilgiye sahip değilse çok daha az bir bütçeye ihtiyaç duyulmaktadır. İspanya’da, bu aralık 71 ile 343 €/ha/yıl’dır ve bu değişim tamamen DKA’nın boyutuna bağlıdır.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

2.6 Yönetsel açıdan dikkat edilmesi gerekenler

Özetlenecek olursa, denizel alanlar yaklaşık 50 Avro - +1000/ha/yıl aralığında harcamaya sahiptir. Bu harcamalar DKA’nın boyutuna, koruma önlemlerinin

47


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

yoğunluğuna, ziyaretçilerin kontrol edilmesi için gereksinimlerin miktarına, araştırma faaliyetlerine ve yönetsel durumun sorumluluğunun başka paydaşlarla paylaşılıp paylaşılmama durumuna dayanmaktadır. Tablodaki son iki örnekte de görüleceği gibi, hiç ziyaretçileri olmayan geniş denizel balıkçılık rezervlerinin kontrolleri ve araştırma çalışmaları için sadece, yaklaşık 5-10 €/ha/yıl yeterli olmaktadır (Balıkçılık Bakanlığı, İspanya, kişisel görüşme). Büyük Deniz Koruma Alanları’nda, balıkçılar, turizm ofisleri ve akademik merkezler gibi ilgili alanı kullanan gruplar ile iş birliği halinde koruma faaliyetleri gerçekleştirilmezse, kontrol oldukça zor ve masraflı olabilir. Başarılı olunabilmesi için, büyük Deniz Koruma Alanları kısımlara ayrılmalı, düzenlenmeli ve uyumluluk içerisinde yönetilmelidir. Deniz Koruma Alanları kısımlara ayrılırken (mekansal planlama), farklı gradiyentteki daha küçük kısımlarda sıkı bir koruma veya balıkçılığın düzenlendiği geniş kısımlar etrafında kontrollü ziyaretler sağlanırsa, birbiri ile uyumlu kısımlarda tüm bu farklı yaklaşımlarla biyolojik çeşitliliğin korunması için genel hedefler gerçekleştirilebilir. Yaşayan deniz kaynaklarının yönetilmesinde geleneksel yaklaşım balıkçılık mevzuatına göre belirlenmektedir. İşleyiş şunları içermektedir (Kelleher 1999): • • • • • •

Belirli bir balık veya omurgasız stoğunun kullanımı sınırlandırılabilir, Minimum ağ gözü büyüklüğü gibi herhangi bir ekipmana, toplam balıkçılık eforunu belirlemek için özellikle sınırlama getirilebilir, Toplam balık avcılığına sınırlama getirilebilir, Belirlenen balık stokları için lisans veya izin belgesi istenebilir, Avcılığa kapalı mevsimler ilan edilebilir, Balıkçılığa tamamen kapalı ya da birkaç mevsim kapalı alanlar belirlenip ilan edilebilir.

Koruma alanlarında, Balıkçılığa Kapalı Alanlar (No-Take Zones) ile tehlike altındaki deniz kaynaklarının yeniden alanda var olmaları sağlanabilir. Bu balıkçılığa kapalı alanlarda balık stokları güvenle üreyebilir ve stoklar artabilir. Diğer DKA koruma tipleri, bireylerin genç juvenil evrelerini geçirdikleri ve beslendikleri alanları korumak için gerekli olabilir (Clark, 1996). Bu gibi düzenlemeler genellikle mercek altındaki ticari türler için yapılmaktadır. Ticari olmayan türlerin habitatları, bu habitat üzerinde yaşayan diğer türler, bu türlerle rekabet halinde olan türler ancak ticari stokların üretimi üzerindeki etkiler görüldüğünde tespit edilir. Deniz Koruma Alanları’nın yönetimi, büyük yönetsel avantajlar sağlayan, denizel alandaki tüm etkileri örten, geleneksel balıkçılık yönetimine göre işlemektedir. Örneğin; balıkçılığa kapalı alanlarda, balıkçılığın ya yoğunluğu ve çeşitliliği düzenlenebilir ya da tamamen yasak olabilir. Bazı Akdeniz ülkelerinde bu yaklaşım uygulanmaktadır. Örneğin İtalya’da üç tane balıkçılığa kapalı alan ilan edilmiş ve trolün etkisini azaltmak için ortama yapay resifler atılmıştır. Daha sonraki yıllarda yapılan çalışmalar bu alandaki balık ve omurgasız biyokütlesinin belirgin bir şekilde arttığını göstermektedir (Badalamenti, cit. Werner 1999), benzer şekilde

48


3. Uluslararası korunan alan ağları Teknik olarak belirtilen IUCN kategorilerine göre yapılan sınıflandırmaya ek olarak, birçok DKA, Biyosfer Rezervi, Ramsar Alanı, Dünya Mirası Sit Alanı, SPA (Özel Koruma Alanı) veya Akdeniz Açısından Önemli Olan Özel Koruma Alanları (AÖKA) gibi uluslararası isimlendirmelere sahiptirler.

3.1 Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (BÇS) Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Aralık 1993’te yürürlüğe girip, biyolojik çeşitliliğin korunmasında (biyolojik üretimi de içermektedir), biyolojik kaynakların sürdürülebilir kullanımında ve biyolojik çeşitliliğin kullanımından sağlanan yararların paylaşımında bir çerçeve anlaşması niteliğindedir. Sözleşme, denizel ortamların korunması için gereken desteği sağlamaktadır ve Deniz Koruma Alanları’nın tespit edilmesini sağlar. Bu anlaşma altında ülkeler, ulusal biyolojik çeşitlilik stratejilerinin gelişimi, önemli biyolojik çeşitlilik bileşenlerinin tanımlanması ve izlenmesi, biyolojik çeşitliliği korumak için koruma alanı sistemlerinin tespit edilmesi ve komşu koruma alanlarının, tahrip olmuş ekosistemlerin sürdürülebilir gelişimini sağlamaya yönelik uygulamalarda bulunmaya zorunludurlar.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Yeşil kaplumbağa, Chelonia mydas. Fotoğraf: RAC/SPA

yerel avcılığın, sadece 8 yıl içerisinde (Ramos ve Mc. Neill, 1994) %50-80’lere yükseldiği Tabarca’da (İspanya) da ya da Medes adalarında da balıkçılığa kapalı alanlar oluşturulmuş ve benzer sonuçlar gözlenmiştir (Domenec, 2002). Fransa’da balıkçıların sorumluluğu altında olan karargah şeklindeki birçok balıkçılık bölgesinde aynı durum belgelenmektedir (Bourduresque, 1995). Bu balıkçılığa kapalı alanların potansiyelleri, Hırvatistan, Yunanistan ve Türkiye gibi uzun kıyı şeridine sahip ülkeler için dikkate alınması gereken önemli bir durumdur.

1995 yılında Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin tarafları denizel ve kıyısal biyolojik çeşitliliğin önemi üzerine “Jakarta Mandate” kararını onayladılar. Deniz ve Kıyı Koruma Alanları, bu kararda, yapılacak beş eylem temasından biri olarak tanımlanmıştır. Son gerçekleştirilen, V. Dünya Parkları Kongresi’nde (IUCN, Durban 2003), Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi için gönderilen mesaj, koruma alanlarındaki sorunların takip edilmesine ve bu sorunların sebep olduğu boşlukların çözümlerine ihtiyaç olduğu ve temsili bir DKA sistemi geliştirilmesi gerekliliğini ifade etmektedir.

49


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

3.2 Akdeniz’deki Deniz Ortamlarının ve Kıyı Bölgelerinin Korunması Sözleşmesi (Barselona Sözleşmesi) Sözleşme, Temmuz 1995’de Barselona’da, Akdeniz’de Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitlilik Hakkında Protokol’ü (SPA Protokol’ü) de kapsayarak yeniden güncellenmiştir. Sözleşme tarafları, sürdürülebilir bir şekilde yönetilecek koruma alanları tespit edeceklerine dair karar alıp bu kararı ilan etmişlerdir. SPA Protokol’ü, Akdeniz bölgesindeki koruma amaçları için en özel uluslararası araçtır. Bu protokol, kıyı ve deniz alanlarını özellikle mercek altına alır. SPA Protokol’ü altında 140’dan fazla Deniz ve Kıyı Koruma Alanı, 19 nehircil Akdeniz ülkesi tarafından tanındı. Bu protokol için yapılan eylem planı, Tunus’taki Özel Koruma Alanları/Bölgesel Faaliyet Merkezi (RAC/SPA) tarafından hayata geçirilmiştir.

Barselona sözleşmesiyle korunan hassas bir habitat olan Dendropoma vermetid terası. Fotoğraf: A.Lopez

Özel Koruma Alanları’nın sayısı ve kapsamı bir ülkeden diğerine gittikçe çeşitlenmektedir (İspanya’da 29, İtalya’da 15, Fransa ve Türkiye’de 12, Hırvatistan’da 11, Yunanistan’da 9, İsrail’de 7, Tunus’ta 5, Cezayir’de 4 ve diğer birçok ülkede 3 veya daha az sayıda bulunmaktadır). Açık denizde ilk kez 90 km²’lik AÖKA (Fransa, İtalya ve Monako arasında) Ligurya Denizi’nde, balıkçılığı ve habitat durumuna etkilerini düzenleyerek ve geçen teknelerden kaynaklanan etki hakkında farkındalığı arttırarak, Akdeniz’deki ana yunus ve balina popülasyonlarını korumak amacı ile kurulmuştur. Diğer 16 AÖKA 2006 yılında listelenmiştir.

3.3 Dünya Mirası Sözleşmesi Dünya’nın Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Hakkındaki Sözleşme, 1975 yılında yürürlüğe girmiştir. Bölgeler hükümetler tarafından belirlenmiştir ve sonrasında Dünya Mirası Komitesi tarafından kabul edilmişlerdir. Kabul edilen bölgeler Dünya Mirası Listesi’ne doğal, kültürel veya hem doğal hem de kültürel bölgeler olarak kaydedilmiştir. Sözleşme, “Tehlike Altındaki Dünya Mirası” listesine eklenebilecek şekilde; listelenen bölgelerin maruz kaldığı hasarın önlenmesi konusunda kuvvetli bir kaldıraç olduğunu ortaya koymuştur. Bazı finansal destekler, UNESCO’ya üye ülkelerden sağlanan Dünya Mirası Fonu’ndan elde edilebilmektedir.

3.4 UNESCO Biyosfer Rezervleri Biyosfer rezervlerinin üç işlevi, büyük çoklu kullanımlı DKA’nın konsepti ile oldukça benzerdir. Bunlar; koruma, ekolojik ve kültürel olarak sürdürülebilir gelişme ve bölgelerin, işletmelerin araştırma, izleme, deney ve eğitim faliyetlerine destek sağlamasıdır.

50


a) Minimum insan faaliyetinin olduğu ve uzun süreli koruma için yasal olarak kurulabilen çekirdek bölge, b) Çekirdek bölgeyi korumak için etkinliklerin düzenlendiği tampon bölge. Bu bölge, ekonomik olarak uygun şekilde, büyük ekosistemlerin doğal kaynaklarının sürdürülebilir kullanımlarını geliştirecek yaklaşımlar için araştırma bölgesi olabilir. c) Sınırları sabit olmayan dış geçiş bölgesi ya da iş birliği bölgesi. Bu bölge, yerel halk, doğal koruma acenteleri, bilim adamları, kültürel gruplar, özel kurumlar ve diğer paydaşların birlikte çalışmaya karar vermeleri gereken kısımdır. Biyosfer rezervlerinin hedeflerinin planı, deniz ortamları için uygundur fakat bazı Deniz Koruma Alanları biosfer rezervi olarak kurulmaktadır ve denizel biyosfer rezervleri için rehberliğe ihtiyaç duyulmaktadır.

3.5 Natura 2000 Ağı Natura 2000, AB için önemli 200 habitat tipi ve 700 bitki ve hayvan türünü tanımlayan 1992 yılında kurulmuş Habitat Direktifi altında AB çapında doğa koruma alanları için bir ağdır. Natura 2000 altında, üye ülkeler, Özel Koruma Bölgeleri’ni (SAC-Special Areas of Conservation) tanımlamışlardır. Deniz habitatları ve türleri, karasal türler gibi Habitat Direktifi’nin eklerinde iyi bir şekilde sunulmamıştır (O´Brian ve Martin, 2001). Natura 2000’in, özellikle geniş yayılımlı türler ve bölgelerin sınırlarını belirlemekle ilgili konulardan dolayı deniz ortamında uygulanmasının zorlukları fark edilmiştir. Genel olarak, şimdiye kadar, birçoğu küçük sayılabilecek, az sayıda denizel (kıyısal değil) bölgeler seçilmiştir.

3.6 Ramsar veya Sulakalan Sözleşmesi Sözleşme, başlangıçta sulak alanlarda su kuşlarının göçünü mercek altına almasına rağmen, günümüzde sulak alanların tüm fonksiyonları ve değerlerini, bu alanlardaki bütünleşmiş yaklaşımların ihtiyaçlarını dikkate almaktadır.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Biyosfer rezervleri, birbiri ile ilgili üç kısım altında organize edilir:

Tanımlanmış Ramsar alanlarının %48’i kıyısal ve dolayısıyla denizel bileşenleri barındırmaktadır. Bu yüzden, DKA yöneticileri, bölgelerindeki en az bir kısımla kolayca ilişkili ek bir koruma formu olarak Ramsar tanımlamalarını görebilirler. Sözleşme Taraflarının Konferansı, ülkeleri, güncel olarak Ramsar Listesi altında sunulmuş sulakalan tiplerinden, mercan resiflerini ve diğer omurgasız formasyonlarını, mangrovları ve deniz çayırı yataklarını içeren yeni alanlar tanımlamalarına öncelik vermeleri konusunda zorlamaktadır.

51


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

4. Deniz Koruma Alanları’ndaki genel tehditler Denizel ve kıyısal sistemler karakteristik özellikleri yüzünden koruma çalışmalarına meydan okumaktadırlar. Bu özellikler: • •

Deniz Koruma Alanları, materyallerin en hızlı nasıl çözünüp dağılacağı su hareketleri ile belirlenen fiziksel olarak açık sistemlerdir, dolayısıyla fiziksel ve kimyasal dinamik yere ve zamana göre oldukça farklıdır. Bu alanlar, canlı organizmaların hareket halinde olduğu, bu canlıların birbirleri ile ilişkilerinin ekolojik değişkenler ile belirlendiği, ilişkilerinin, hareketlerinin ve habitat kullanımlarının çoğunlukla sabit olduğu kıyısaldenizel sistemler olduklarından biyolojik olarak açık sistemlerdir. Bu sistemlerin kullanımı geleneksel modellere göre birileri tarafından sahiplenilmeye maruz kalmamaktadır, bunlar “serbest kaynaklar”dır ve kullanıcıları limitsizce, kendi doğrularına göre, bu kaynaklara maksimum tahribatı vererek kısa vadede en fazla kazancı sağlamak için bu kaynakları kullanabilirler.

Deniz Koruma Alanları için ana tehlikeler, birçoğu fakir ülkelerdeki temel insan ihtiyaçlarında uygun kaynaklar için giderek artan talepler ile ilgilidir. En önemli baskı kaynaklarından bazıları fiziksel değişiklik, kirlilik, kaynakları ticari amaçlı sömürme, iklim değişikliği ve aşırı turizmdir. Salm ve Clark (1984) ve Borrini (1996)’e göre, Deniz ve Kıyı Koruma Alanları’nın yönetiminde 5 önemli problem grubu vardır: • • • • •

Bilgi ve katılım eksikliğinden dolayı yerel desteğin olmaması. Yetersiz fonlar. Yetersiz alan çalışanının olması ve bunların yetersiz bir eğitimden geçmeleri. Kurumsal desteğin yetersizliği, evrensel otoriteler, ulusal, yerel ve denizel otoriteler arasındaki yetkinin tam olarak tanımlanamaması. Koruma alanlarının durumları ve uygun yönetime izin veren temel ekolojik sorunlar ile ilgili yetersiz bilgi.

Zoura, Tunus’taki bozulmamış sahil ve kumullar. Foto: A.Lopez

52

RAC/SPA’ya (1997) göre, Akdeniz’deki Özel Koruma Alanları’nın %41’i küçük (1.000 ha’dan daha küçük) ve sadece %15’i tamamen denizel iken tamamının en az yarısı sadece kıyısaldır. Bu alanların çoğunun yönetiminde, kurumsal düzenlemeler oldukça zayıf, hatta eksik ya da yetersiz olup karasal, denizel, yerel veya ulusal otoritelere ait görevler birbiri ile çakışmaktadır. Bu otoritelerin çoğunluğu, sosyal ortamları ile, geleneksel olsun ya da olmasın (balıkçılık, kum çekme, avcılık, tarım veya turizm endüstrisi) kaynak kullanıcıları ile problemlere sahiptirler. Bu alanların yaklaşık yarısı yönetsel bir planın bulunmadığını iddia etmektedirler ve her 3 Özel Koruma Alanı’ndan 2’sinde sahada çalışan personel


5. Sistem planlaması? (Davey,1998’e dayanmaktadır)

5.1 Hedefler Sistem planlaması şunlar hakkındadır: •

“Koruma alanlarını daha stratejik olarak ele almak gerekir; duruma göre kaynak yönetimi kararları almak gerekir; ulusal turizm, ulusal biyolojik çeşitlilik koruması veya sürdürülebilir kalkınma gibi diğer önemli planlama stratejileri ile ilişkilendirme kolaylaştırılmalıdır. Koruma alanlarının önceliğini ulusal değerler hakkında tanımlayacak olursak; ulusal öncelikli koruma alanları birbirleri ile ilişkilendirilmelidir ve farklı bakış açıları ile koruma alanlarının gelişimi öncelikli duruma getirilmelidir; yapılması gerekenler uluslararası sözleşmeler altında desteklenmelidir; ülkeler koruma yönetimde daha önleyici tedbirler almaları konusunda desteklenmelidir ve etkin koruma alanı sistemleri konusunda gelişim göstermelidirler; koruma alanlarındaki firmalardan, bu alanlar için politik destek sağlamaları konusunda yardım talep edilmelidir. Koruma alanlarındaki farklı birimler ve kategoriler ile koruma alanları ve karalardaki diğer önemli kategoriler arasındaki ilişkiyi tanımlarsak; koruma alanlarındaki sistem için, alanlarda sıkı bir koruma yönetiminin ve koruma ile ekolojik faaliyetleri birleştiren bir yönetim sıkalasının yapısal bir çatı altında işleyişi sağlanmalıdır. Koruma alanlarının kapsamındaki boşlukları tanımlayacak olursak (fırsatlar ve ihtiyaçlar için bağlantıları da içermektedir); koruma alanlarının durumu için önerilen eklemeler, daha ikna edici ve mantıklı bir tavır içinde planlanmalıdır. Yönetim geliştirilirken, kaynaksal, yönetsel ve finansal eksiklikler tespit edilmelidir; uluslararası ve ulusal fonlardan faydalanma olanaklarını kolaylaştırmak için, koruma alanlarına yatırım yapma öncelikleri tanımlanarak ve bu fonların amaca uygun olarak kullanıldığına dair güvence verilerek bu durum sağlanmalıdır; sınırlarası iş birliği çalışmaları da güçlendirilmelidir (bakınız, örneğin; Thorsell, 1990). Balerik Adalarındaki bir deniz feneri. Fotoğraf: GoB

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

bulunmaktadır. Sonuç olarak sadece bir “soru işareti” belirmesi durumunda eğitim ve halkı bilinçlendirme çalışmaları yapılmakta ve her 5 ÖKA’dan birinde ziyaretçi ve turistler üzerinde kontrol bulunmaktadır. Yöneticiler eğitsel anlamda, sürekli ekipman ve temel koruma ihtiyaçları için fon desteği talep etmektedirler.

53


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

• •

Güncel ve sonrasındaki olası etkiler tanımlanmalıdır. Koruma alanlarındaki anahtar rol oynayan kişilerle olan ilişkiler ve bu kişilerin kendi aralarındaki ilişkileri tanımlanmalıdır; anlaşmazlıkların çözümüne yardımcı olması için, bu kişiler ile ilişkilerdeki dengeler karara bağlanmalı, farklı paydaşların görev ve sorumlulukları açıklığa kavuşturulmalıdır; koruma alanlarındaki faaliyetlerin, kaynakların ve sorumlulukların daha iyi bir durumda yönetilmesi için, STK’ları ve özel sektör paydaşlarını kapsayacak şekilde, görevler dağıtılmalı yani tek bir merkezden yönetilmemelidir” (Davey, 1998).

5.2 İçerik Plan şunları sağlamalıdır: •

• • • •

Alan kullanımı ile ilgili diğer bakış açıları ve ülkelerin kararlaştırdığı sosyal gelişim ile koruma alanlarının düzenlemesi için mekanizmalar, kurumlar ve prosedürler üzerine bir rehber hazırlanmalıdır. Merkezi ve merkezi olmayan aşamalar arasında ve farklı bölgeler ile koruma alanları arasında önemli düzenleme yöntemleri tanımlanmalıdır. Mevcut olan ve önerilen koruma alanları, bunların durumları ve yönetimsel sorunları tanımlanmalıdır. Ülkelerin, koruma alanlarının öncelik kararları konusundaki yetkileri tanımlanmalı veya yasallaştırılmaları tartışılmalıdır. Sistemlerin gelişimi, fon desteği, yönetimi ve bu sistemlerin komponentlerinin düzenlenmesi için durum ve sorumluluklar ayrıntılı olarak anlatılmalıdır.

5.3 Dikkate alınması gereken anahtar noktalar Birçok ülkede, korumada en büyük tehdit, koruma alanları sisteminin dışında yer almaktadır. Koruma alanları yönetimi ve dış faktörler belirlenip birbirleri ile bağdaştırılmadıkça, temel koruma sorunlarını çözümlemek oldukça zordur. Koruma alanı sistemi planları, bu yüzden sadece koruma alanları üzerine odaklanmamalıdır, fakat bunu gerçekleştirirken, toplumların sınır sorunları hakkındaki kararlarını göz ardı etmemelidir. Sistem yaklaşımı, koruma faaliyetlerinde önemli ilerleme sağlanması ihtimalini arttırır. Ayrıca tamamen bütünleşik bir yaklaşımla korumanın diğer insan çabalarıyla ilişkilendirilmesine yardımcı olur. Plan, koruma statüsünün veya yönetim performansının uzlaştırılabilmesi gibi faktörlerde ani bir değişim gösteremeyeceği gibi, birden bire, etkili bir koruma alanı sistemi de yaratamaz. Ancak, yine de istenen başarılı sonuçlara ulaşmak için potansiyel güçlü bir araç ve önemli bir basamaktır.

54


• • •

Çok hırslı hazırlanmış olmaları ve bütçe kısıtlamalarının önemsenmemesi; çok geniş alanları kapsamaları ve kapsadıkları alanların sınırlarından çıkan sorunların çok fazla detay içermesi, Koruma alanları için politik desteğin arttırılamaması ve bu alanların tanıtımlarının yeterince yapılmaması, Dış desteğe, fonlara ve bilirkişilere çok fazla güvenilmesi.

6. Bir koruma alanı sisteminin özellikleri (Davey,1998’e dayanmaktadır) “Odağımızı bir koruma alanından ziyade, alanlar arasındaki ilişkilere yoğunlaştırarak tüm koruma alanları ağını en geniş haliyle değerlendirirsek, sistem planlaması, ulusal koruma alanları sistemine ait parçaların toplamdan daha büyük olmasına ve toplam önem ve etkinliklerinin garanti altına alınmasına yardım edecektir” (Davey, 1998). Koruma alanları sisteminin dört ana özelliği vardır: • • • •

Temsil edebilirlik, kapsamlılık ve denge, Yeterlilik, Uyumluluk ve tamamlayıcılık, Maliyet etkinliği, verimlilik ve tarafsızlık.

Bu kriterler arasındaki denge, kaçınılmaz şekilde kişisel bakış açısı ile ilgili ve her ülkenin koşullarına bağlıdır.

6.1 Temsil edebilirlik, kapsamlılık, denge Bu, özellikle, ülke biyolojik çeşitliliği için uygundur (genetik, türler ve habitatlar gibi önemli aşamalarda) fakat karasal formlar ve kültürel alanlar gibi diğer özellikler için de uygulanabilir. Tek bir ülke kapsamında, hiçbir koruma alanının tüm biyocoğrafik alan olarak temsili olabilmesi imkansız olduğundan beri, temsil edebilirlik, ayrı ayrı koruma alanları ağının gelişimine neredeyse her zaman ihtiyaç duyacaktır.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Koruma alanları için ulusal sistem planlarının başarısızlığının bazı sebepleri:

Dünya’nın bazı bölgelerinde, var olan koruma alanı sistemleri, etkileyici faunası veya muhteşem manzarası ve özel ekolojik bölgeler için karakteristik olan hayvan ve bitki türlerini yeterince kapsamayan kısımları ile çok fazla ilgi çekmektedirler. Nadiren, var olan koruma alanlarında, biyolojik çeşitlilik hiçbir sistematik yöntemle örneklenmemektedir, bu durumlarda fırsatçı bir şekilde, geçici sistemler yaratılmaktadır.

55


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER 56

Tipolojilerin plana uygun bir ölçekte olması ana gerekliliktir ve en uygun şekilde bilime dayandırılmaktadır. Eğer tipoloji uluslararası kabul edilmiş planla ilişkili ise, bu durum koruma alanlarına yardımcı olur. Her bir çevre tipi örneği olarak uygun olabilecek alanları tanımlamak önemlidir. Aday bölgeler, daha sonra, özellikleri ile ilgili, boyutları ile ilgili, durumları ve bütün dikkat edilecek unsurlarına göre değerlendirilmeye ihtiyaç duymaktadırlar. Bölgesel ve alt bölgesel temsil edebilirlik önemlidir. SPA Protokolü’ne (Madde 4) göre Akdeniz’deki Özel Koruma Alanları’nda, “kıyısal ve denizel ekosistemleri yeterli boyutta, uzun süre yaşamasını sağlayacak ve biyolojik çeşitliliğini koruyacak temsili tipler olmalıdır”. Aynı maddeye göre Özel Koruma Alanları, doğal alanlarının dağılımları, bilimsel, kültürel ve eğitsel olarak oldukça değerli, tehlike altındaki veya endemik türlerin kritik bir şekilde hayatta kalabilirlikleri gibi durumlar altında korunması gereken habitatlardır.

6.2 Yeterlilik Ulusal koruma alanları sistemine ait alternatif tasarılar arasında seçim yaparken, çok farklı konuları göz önünde tutmak gereklidir. Koruma alanlarının, son konumu, büyüklüğü ve sınırları aşağıdaki faktörlerden etkilenmektedirler:

Biyolojik üretim (kırmızı bölgeler) özellikle kıyılarda ve nehir kaynaklı nütrientlerin karıştığı sularda daha fazladır. Kaynak: Nimbus 7, NASA

Ekolojik Faktörler: • Biyolojik çeşitlilik: türlerin zenginliği ve eşsizliği. • Büyüklük: Habitat/alan ihtiyaçlarına göre ya da diğer türlerin ve onların en az yaşayabilirliklerine göre popülasyon büyüklükleri belirlenir. • Çevre/alan ilişkisi. • Yabanıl hayat göçlerine izin veren veya bazen hastalık geçişi veya predatörler gibi durumlardan korunmak için popülasyonun küçülerek izole olması gibi durumlarda koruma alanları arasındaki iletişim; okyanuslarda akıntılar sayesinde garantilenen iletişim, aynen kıyı/okyanus sisteminde de düşünülmesi gerekir. Örneğin; the Pan-Avrupa Ekolojik Ağı (PEEN), denizel koridorlaın oluşturulmasında Barselona Sözleşmesi, AB Habitat Direktifi, Bern ve Bonn Sözleşmeleri gibi var olan hukuki belgelerin ve nehir ağızlarında uygulanan BKAY ve ÇED gibi ulusal yasal prosedürlerin kullanılmasını önermektedir. • Doğal sistem birleşmeleri ve sınırları (ör; nehir havzaları arası set), volkan, okyanus akıntıları, rüzgarlardan oluşan ya da diğer etkin jeomorfik sistemler.


• • •

Yönetsel müdahaleleri üstlenmek için ulaşılabilirlik ya da potansiyel etkilere sahip etkinlikleri engellemek; Doğallık: var olan bozulmalar veya dış kaynaklı tehditler ve değerler; Geleneksel kullanım, işgal ve sürdürülebilirlik.

6.3 Uyumluluk ve tamamlayıcılık Her bir bölgenin, niceliksel olduğu kadar niteliksel olarak da koruma alanlarındaki ulusal sisteme değer eklemeye ihtiyacı vardır. En az harcama oranları kadar yarar getirmezse, var olan alanlarda ya da koruma alanlarının sayısında çok küçük bir artış olur. Tamamlayıcılık (aday alanda bütününü temsil edecek başarılı bir hedef alanı) yüksek tür çeşitliliğinden belki de daha önemlidir.

6.4 Maliyet etkinligi, verimlilik ve tarafsızlık Ekolojik, sosyal ve ekonomik kriterler gözetilerek bir ulusal koruma alanı sistemi tespit edilirken, sistemin başarıya ulaşması için hesaba katılması gereken can alıcı bazı pragmatik kriterler (aciliyetin derecesi, boyut, tehdit derecesi, etkinlik, fırsatçılık, uygunluk ve yenilenebilirlik) vardır. Örneğin; başarıya ulaşan koruma alanı statüsünün harcamalarını minimuma indirmek (çok yaygın olarak yer edinme, tazminat parası veya transfer harcamaları veya yönetsel mekanizmanın tespitindeki harcamalar). Koruma alanlarının tespit edilmesi ve yönetilmesi bir çeşit sosyal kontrattır. Kurulurlar ve toplumlar için belli yararların farkına varılmasını hedefleyerek kullanılırlar. Bu yüzden insanlar, bu alanların maddi olarak etkin, temsili değere sahip olup olmadıklarını garanti altına almaya ihtiyaç duyarlar ve bu yerel halka etkileri adaletinde yönetsel bir yol izlerler.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Yönetsel Faktörler:

7. Hukuki çerçevenin geliştirilmesi (Kelleher, 1999’a dayanmaktadır) Birçok ülke için, denizel kaynakların korunması ve yönetiminin, yaygın, bütünleşik yaklaşımı, var olan kanunlar için yeterliliği sağlanamamış yeni çabalardır. Bu yüzden, yeni bir DKA ilan etmeden önce, var olan kanunları iyice gözden geçirmek ya da yeni kanunlar geliştirmek önemlidir.

57


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

7.1 Yaklaşımlar Yeni özel hedefli kanunlardan, küçük değişiklikler ile şu an yürürlükte devam eden kanunlara kadar, birçok değişik yaklaşım vardır. Birçok durumda, Deniz Koruma Alanları balıkçılık mevzuatı altında ve diğerleri ise ormancılık mevzuatı altında kurulmaktadır. Hiçbir ülkede, ülkelerin kültürleri, gelenekleri ve yasal durumları detaylı bir şekilde anlaşılarak, doğru yaklaşım sağlanamamıştır. Aşağıda, takip edilmesi gereken genel prensipler bulunmaktadır: 1. Kanunlar önerilmeden önce, Deniz Koruma Alanları’nın planlayıcılarının, çok sayıda küçük Deniz Koruma Alanları’nı mı yoksa birkaç büyük çoklu kullanımlı Deniz Koruma Alanları’nı mı savunacaklarına karar vermeleri gerekmektedir. Deniz Koruma Alanları’nı ilan ederken, belkide yapılan en yaygın hata, balıkçılık ve ulaşım gibi, bu alanların etraflarındaki geniş çevre hakkından tamamlayıcı kontroller yapılmadan küçük Deniz Koruma Alanları’na göre kanunların düzenlenmesidir. 2. İkinci temel soru, ulusal mevzuat detaylı bir idari bakış açısı çerçevesi sağlayabilecek mi ya da sadece yönetim şekli için geniş bir kaynak mı sağlayabilir? Bazen, alanda, kısa süreli ekonomik yararlar sağlayan yerel insanların desteği, kaynakların aşırı sömürülmesini önlemeye yönelik güçlü yerel baskı sağlanması ve buna yerel toplulukların liderlik yapması gibi destek sağlanmaktadırlar. Diğer durumlarda da, yerel topluluklar denizel kaynakların korunması ve sürdürülebilir kullanımı konularında yardım etmektedirler. Bu nedenle, yerel toplulukların alanların yönetsel olarak korunması aşamasında hangi hedeflere yönelik hareket etmeleri gerektiği ve bu koruma yönetiminde başarıya ulaşmada yerel toplulukların durumunun ne olduğu, mevzuatta çok açık ve özel maddelerle belirtilmelidir. Deniz Koruma Alanları ile ilgili, daha kapsamlı yeni bir yasanın yürürlüğe girmesi yıllar alabileceğinden, uzun vadade bazı yaklaşımlar uygun olmasa bile, var olan mevzuatı veya diğer araçları (örneğin idarecilerin hükümleri) kullanıma sokmak oldukça önemlidir. Koruma işinde, önemli alanların koruma ve güvenliği, alanlar arasındaki bütünlüğün sağlanması ve eş zamanlı olarak yeni yasaların tasarlanması aşamalarının herbirinin aynı anda başlatılması gerekebilir. Eğer koruma işi iyi ilerlerse, bölgede yaşayan yerel halk uzun süredeki yararların daha çok farkına varmış olabilir, yeni kanunların devreye sokulabilmesi için ortam sağlanmış olur ve bunların kapsamı hakkında bilgilendirme başlatılabilir. Mevzuat, ulusal politika için önemli bir anlam ifade eder, fakat kapsamlı yeni mevzuatın yetersizliği, kritik DKA özellikli bölgesinin geri dönülemez şekilde tahrip edilmesi gibi gecikmiş eylemlere izin vermemelidir. Koruma yöneticileri, alanlara uzun süreli tahribatı minumuma indirecek, balıkçılık izinleri, turizm düzenlemeleri, ticari lisanslar veya direkt hükümetler arasındaki görüşmeler gibi ilave, tamamlayıcı veya alternatif önlemleri çok dikkatli bir şekilde takip etmelidir. Mevzuat seçilirken, basit düzenlemeler en iyi şekilde işlemelidir. Birçok ulusal düzenleme, yararlarının fark edilmesini zorlaştıracak kadar karmaşıktır.

58


7.2 Mevzuat çerçevesi Bir DKA ilan edilirken, ister geniş kapsamlı kanun, isterse bölgeye özel mevzuat olsun, aşağıdaki maddeler belirtilmelidir: a) Hedefler: Kanunda açık bir şekilde korumanın öncelikli hedef olduğunun belirtildiğinden emin olunmalıdır, öncelikli hedefin değişimi ülkedeki mevzuattan sorumlu en yetkili kişiye göre ve onun tarafından kararlaştırılmalıdır. b) Sınırlar çizilmelidir. c) Otorite ve prosedürlerin cümlelerinin yeterli ve uygun olması sağlanmalıdır; Deniz Koruma Alanları’nı tespit edip, yönetebilecek olan kurumlar için yasal temeller yaratılmalıdır ve diğer ulusal ve yerel otoriteler, uyumlu çalışma ve anlaşmazlıkların çözümlerinin prosedürleri, özellikle yönetsel anlamda kıyı ve balıkçılık doğruları aralarında ilişkiler kurulmalıdır. d) Yönetim kuralları ve cezaların uygulanması; kanunun, DKA dışında ve bu alanın özelliklerini, doğal kaynaklarını olumsuz etkileyebilecek ya da DKA içerisinde gerçekleşen eylemlerin kontrolünü sağlaması için önlemleri içermelidir. e) Bölge kısımlara ayrılmalı, herbir kısım için temel düzenlemeler olmalı, yönetim planları, bu planların yeniden gözden geçilmesi ve izleme çalışmaları için önlemler alınmalıdır. f) Tavsiye ve danışma durumları ve karar için kriterler. g) Tazminat.

7.3 Dikkat edilmesi gerekenler • • • •

Eğer yaklaşım olarak oldukça büyük Deniz Koruma Alanları seçilirse, her bir DKA için ayrı yasal araçlar mı yoksa tüm Deniz Koruma Alanları için genel olarak bir şemsiye kanun mu hazırlanacağına karar verilmelidir. Eğer yaklaşım olarak küçük Deniz Koruma Alanları ağı seçilirse, bu alanların toplum faaliyetlerinin temeline kurulmaları üzerine düşülmelidir ve mevzuat tarafından desteklenmelidir. Sağlanan yasal çatı, ulusların geleneksel yapıları ile tutarlı olmalıdır. Mevzuat uluslararası bir bakış açısı sunmalıdır.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Genel olarak, en basit ulusal kurallar, yüksek ihtimalle yerel seviyede devam ettirilmektedir. DKA özel kuralları olabildiğince basit ve açık olmalıdır.

8. Sistem planının başarılı bir şekilde uygulanması için gerekenler (Davey, 1998’e dayanmaktadır) Planlamanın, olabildiğince geniş kapsamıyla birlikte bütünlüğü çok önemlidir. Koruma alanları izole unsurlar değillerdir, fakat dikkatle hesaba katılması gereken, geniş politik, ekonomik ve ekolojik sistemlerle birleşmişlerdir. Bu sebeple, koruma

59


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

alanı planlaması ve yönetimi, Ulusal Koruma Stratejileri ve Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejileri ve Eylem Planı ile sistem seviyesinde bağlanmalıdır. “Sistem planı, ülkeyi tamamiyle inceler; diğer planlamalar ile birçok farklı ulusal sistem birimi arasında, ulusal seviyede düzenleme sağlamaktadır; istenen özelliklere uygun sistemlerin birçok biriminin başarısı için program oluşturur” (Davey, 1998). Bununla birlikte sistem planı, Ek 1’de Kelleher’e (1999) göre özetlendiği gibi, bölge seviyesinde de yönetim planlaması için rehberlik sağlamalıdır.

8.1 Yükümlülük ve politik destek Koruma alanı sistemleri, birçok hedeften ve politik seviyedeki stratejilerden sorumlu olmak ve geçerli olan mevzuat tarafından yönetilmek zorundadırlar. Uygun sosyal, politik ve finansal destek olmadan koruma alanı sistemleri başarılı olamaz. Anahtar rol oynayan hedef gruplar: • • • • •

Destekleri kritik öneme sahip ve finansal ve kurumsal yardımları olacak, tüm seviyelerdeki karar vericiler ve politikacılar. Bu şahısları belirlemek için, sistem planlamasının gelişimi ve uygulamasında etkili karar vericilere ihtiyaç vardır. Uluslararası sözleşmeler, politik desteği arttırmak için ve Barselona Sözleşmesi, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Dünya Mirası ve Ramsar Sözleşmeleri altında sağlanan diğer fırsatlar ile bağlantı kurularak kullanılanılabilirler. Uluslararası fon kaynakları. Koruma alanlarının devamlılığında destekleri önemli olan yerel topluluklar. Halkın farkındalığını ve bilincini arttırmada yardımcı olacak ulusal ve yerel medya.

Uzun, geniş kapsamlı teknik belgeler, politik ve yerel desteği nadiren arttırır. Sistem planı, özet belgelerle ya da anlaşılabilir bir dille video şeklinde sunulmalıdır.

8.2 Kurumlar Herbir DKA büyüklüğüne ve bunların koruma statülerine göre, sadece ulusal hükümetlerin koruma alanı birimlerini içermeyen fakat farklı seviyelerde, hükümetler ve STK’ların geniş aralıktaki fonksiyonlarını uygulayan, farklı kurumlar gerekebilir. Sistem planı, kurumlar için uygun kaynakları sağlayabilir olmalıdır. Aksi taktirde, etkin kurumlar olmadan, etkin koruma alanları da olmaz.

8.3 Ortaklıklar Tüm dünyadaki yaklaşım doğal kaynak yönetimini vilayet ya da yerel yönetimler,

60


Tüm kontrolün idari birimlerce yapılmasından, tüm kontrolün bölgesel olarak diğer paydaşlarca yapılmasına kadar opsiyona sahip koruma alanı yönetimi için çok fazla şeçenek mevcuttur (bkz. bir sonraki bölümdeki gönüllülükle ilgili kısım). Ortakların, ulusal sistem planında rolleri göz önüne alındığında, aşağıdakiler not edilmelidir: Yerel halkın, koruma alanlarında çok sayıda ilgi alanları bulunmaktadır. Bu ilgilerini, koruma ve yönetim konularında istenenlerle ilişkilendirmek ve fazlalaştırmak gerekir. Toplulukların, koruma alanlarından direkt yararlarlanmaları, koruma programına ilgilerini ve koruma başarısını arttırma olasılığını doğurur. Yerel topluluklardan, turizm organizatörleri, su ve enerji sağlayan şirketler ve medya gibi potansiyel olarak söz sahibi olan tüm önemli paydaşları kapsayan, konsültasyon genişletilmelidir. Bu gibi kurum ve kuruluşların desteği olmadan, koruma alanlarındaki etkin gelişim daha zor olabilir. Bazı paydaşlar ile olan hatalı görüşmeler, anlaşmazlıklara sebep olabilir ve problemlerin sürdürülebilir ve yaratıcı çözümlerini bulma şansı kaybedilebilir. Ortaklar umulmadık yerlerden (yerel topluluklar, askeriye, özel sektör gibi) bulunabilir. Açık iletişim ve karşılıklı yarar için alan arayışı ihtiyaçlardır. Ortaklıklar ancak şu durumlarda yürür: • • •

Karşılıklı ilgi olmalıdır. Karşılıklı yarar olmalıdır. Ortakların katkıda bulunabilecekleri olmalıdır.

Etkin ortaklıklar sahiplenme ve sorumluluk kavramlarını arttıracaktır ve bu sayede uygulamanın etkisi ve sürdürülebilirliği artacaktır. Ortaklıklar yol gösterici olur. Gerçekçi umutlar, ortakların başarılı ilişkileri ile sağlanır.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

topluluklara dayanan gruplar, STK’lar, birleşmiş sektör ya da özel şahıslar gibi merkezi idarelere göre yönetimden uzaklaştırmaktır. Bu yaklaşım, koruma alanlarının başarılı olabilmesi için karşılıklı yarar sağlayacak ortaklıkların gelişmesi gerektiğini göstermektedir.

STK’lar, toplumlar ile idari yöneticiler arasında, sıklıkla değerli ortaklardır. Kaynakların hedefler doğrultusunda kullanımları ve korunmaları için, STK’lar hareketlenme başlatmak konularında yardımcı olabilirler ve birlikte çalışmayan gruplar arasında orta noktayı bulmada eşsiz bir role sahiptirler. STK’ların bu koruma çalışmalarına katılımı, ortaklar arasındaki iletişimi kuvvetlendirir, yerel toplulukların farkındalıklarını arttırır, yöneticiler ve önemli kurumlar arasında daha etkin bağlantılar kurulması ihtimalini doğurur.

8.4 Finansman Son on yılda, koruma alanı kurumlarının bütçeleri pek çok ülkede keskin bir şekilde düşmüştür. Tahmini ihtiyaçlara Kısım 2.6’da değinilmiştir. 61


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Şekil 1. Gelişmiş ülkelerdeki mevcut Koruma Alanlarının etkinaktif yönetiminde fon eksiklikleri

Farklı çalışmalarda, tüm dünyadaki koruma alanlarının finansal eksikliklerine değinilmiştir. James ve diğ. (1999), çalışmalarında gelişmiş ülkelerdeki koruma alanlarının güncel finansmanının yaklaşık 800 milyon A.B.D. Doları olduğunu ve bu miktarın ihtiyaçların yaklaşık % 25’i olduğunu tespit etmişlerdir. Bruner ve diğ. (2003)’e göre, dünya kara alanlarının %15’ini korumak için koruma alanı ağının genişletme ihtiyacı göz önüne alındığında, 10 yıl boyunca yılda 25.000 milyon A.B.D. Doları gerekmektedir. Bunlara ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin (2005) diğer yazarlarına göre, fon açığının gelişmekte olan ülkelerde %71 ile %83 arasında değişebileceği raporlanmıştır (Şekil 1).

AB’ye üye olmayan Akdeniz ülkelerinde, yıllık uluslararası yardımlar eklendiğinde koruma alanları için ayrılan pay yılda 10-40 milyon A.B.D. Doları’dır. AB’ye bağlı olmayan koruma alanlarında güncel elde edilebilir fonlar, yıllık ödenekte her bir hektar için 2.5 – 5.5 A.B.D. Doları olarak sonuçlanan, 25-55 milyon A.B.D. Doları aralığında değişebilmektedir (López Ornat ve Jiménez, 2006). Bu yazarlar, bizim bölgemizde, AB üyesi olmayan ülkelerdeki koruma alanları için fon açığının yılda yaklaşık 850 milyon A.B.D. Doları olarak belirtmişlerdir, dolayısıyla bu miktar yaklaşık %10 civarında yatırım ihtiyacını kapsamaktadır. Sınırlı fonlar yönetimde genellikle ana sınırlayıcı olduğundan beri, sistem planlamasının başarısı, fon ve yatırım stratejilerindeki gelişimin açıklığa kavuşmasına dayanmaktadır. Ulusal veya uluslararası merkezi ne olursa olsun, Akdeniz’deki koruma alanlarına fon desteği için tüm halka ait sektör kaynakları, kısa vadede büyük ölçüde yetersiz kalacaktır ve koruma alanı otorite ve yöneticileri daha geniş spektrumda finansal mekanizmaya başvurmaya gereksinim duyacaklardır: •

• •

Yeniden düzenlenen devlet desteği politikaları, çevresel etki ve belirli vergilerle dengelenmektedir. AB bütçeleri dahilinde, koruma alanlarının, o yılın %3-6’lık devlet desteği ile “doğal kaynaklar” (aslında tarım ve balıkçılık anlamında) olarak tahsis edilmesi kararlaştırılmıştır. Koruma alanlarına giriş ücretleri, izinler, kaynakların dışarıya çıkarılması ücretleri ve en önemlisi ekosistem hizmetleri ile ilgili harcamalar gibi piyasa ile ilişkili mekanizmalar geliştirilmelidir. Ekonomik ve sosyal sektörler ile yardımları arttırabilecek imkanlar sunabilecek özel şirketlerle ortaklıklar göz önünde bulundurulmalı ve geliştirilmelidir.

Farklı tipteki ücretleri kapsayan farklı araçlar (giriş ücretleri, izin ücretleri, rekreasyonel faaliyet ücretleri, dalış ücretleri, yakıt vergisi gibi farklı vergiler, doğa için borç senetleri ve koruma fonları) tespit edilmelidir.

62


Kıyısal Deniz Koruma Alanları için önemli bir gelir kaynağını, Akdeniz’deki Deniz Koruma Alanları’nda günde en az 120 Avro ödenen, dalış faaliyetlerine olan ilgi oluşturmaktadır. Bazı denizel doğa parkları, sadece giriş ücreti ile tamamiyle finanse edilmektedir. Bunlarla birlikte, fon eksikliğinin kaynağı, koruma alanlarında hafife alınmaktadır. Koruma alanları, yüksek ekonomik değere sahip birçok yarar ve hizmet üretmektedir, hizmetler tam olarak, anlaşılamamakta, tanımlanamamakta ve değer verilmemektedir, bu hizmetlerin korunması için kullanıcılar teşvik edilmemektedir. Koruma alanları sadece turizm hizmeti vermemektedirler, aynı zamanda temiz suyun çiftçilere ve şehirlere ulaşması, doğal felaketleri önlemeyi, biyolojik çeşitlilik stokları ile ticari olarak değerli balık stoklarının varlığı gibi faydalar da sağlamaktadır. En iyi fırsatlar, su ve su gücü üretimlerinden ve turizm endüstrisinden ortaya çıkmaktadır. Güncel çalışmalarda (Merlo ve Croitoru, 2005), 18 Akdeniz ülkesinde ormanların yaklaşık toplam ekonomik değeri her yıl için 133 avro/ha olarak belirlenmiştir; Akdeniz bölgesinde orman hizmetleri, tek başına, onların korunması için yapılan harcamalardan çok daha fazla ekonomik yarar sağlamaktadır. Fon desteği veya koruma alanlarının yönetimi, imkanları ve hizmetleri için yerel sektörlerin tek sorumluluğa sahip olmalarını gerektirecek hiç bir gerekçe yoktur. Koruma alanlarının yönetimindeki harcamalar, ortaklaşa kararlar ile paylaştırılmalıdır. Akdeniz her yıl yaklaşık 150 milyon turiste ev sahipliği yapmaktadır ve bunların büyük kısmı kıyı bölgelerini tercih etmektedir. Bu durumda koruma alanları değeri artan turizm ürünleridir. Koruma alanlarının korunmasında turizm desteğinin seviyesi, koruma alanlarının yöneticilerinin bu sektör ile verimli ilişkiler kurabilmelerine dayanmaktadır. Diğer özel şirketler, koruma alanlarındaki doğal varlıkların kullanımı için alan bağışı veya ücretlerin ödenmesi konusunda destek sağlayabilirler.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Turizm ve rekreasyon, koruma alanının yararlarının değerini arttırır. Koruma alanlarında önemli geliri doğrudan ücretlendirmeler sağlamaktadır (giriş ücretleri, rekreasyonel faaliyetlere için izinler, otel konaklaması için doğrudan olmayan ücretlendirmeler, kalkış havaalanı ve diğerleri). Akdeniz bölgesinde sadece 8 ülke turizm ile ilişkili önemli olanakların avantajlarını kullanabilmektedir. Çok az bir sıklıkta, koruma alanlarına devletten aktarılan bir gelir olmaktadır ve bu miktarlar koruma alanı sistemini yürütmeye yetmemektedir (López Ornat ve Jiménez, 2006). Genel durumda, koruma alanları hiç fiyat talep etmemekte veya çok düşük fiyat talep etmektedirler.

Sistem planı, fon önceliklerini tanımlamalıdır ve muhtemel kaynakları fon desteği için teşvik etmelidir. Koruma alanı yöneticileri tecrübeli olmalıdır. Bu özellikler, diğer paydaşlar ve ortakların biyolojik çeşitliliği korumasında ekonomik ve sosyal ilgilerinin şekillendirilmesinde yardımcı olabilir. Yönetim planları, sadece fon desteği önceliklerini değil aynı zamanda fon kaynaklarını da tanımlamalıdır. Planlamacılar ve yöneticilerinin, sistemlerin finansal anlamda yaşayabilmelerinin, sadece devlet bütçelerinin desteği ile olması gerekmediği bilinci ile, ulusal koruma alanı sistemleri için tüm olabilir ve uygulanabilir finansman araçlarını tanımlamalarına ihtiyaç duyulmaktadır. 63


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

8.5 Eğitim Akdeniz’de koruma alanı yönetimi eğitimi öncelikli durumdadır. Bununla birlikte, bu ihtiyaç geleneksel olarak kaynak kullanımı üzerine bakış açılarına odaklanılmasından daha kapsamlı olmalıdır. Yerel halkla olan ilişkilerin düzenlenmesi, tartışma ve olumsuzlukların sonuca bağlanmasında uzman yaklaşımlar, finansal stratejiler, araçlar ve ortaklar arasında harcamaların paylaşılması gibi konuları da içeren eğitimler yapılmalıdır. Birçok ülkede, pratik anlamda tecrübeye sahip yerel veya idari aşamalarda insan gücüne ihtiyaç vardır, dolayısıyla yapılacak kapsamlı ve nitelikli eğitimler alanlarda yapılacak projelerde ve çalışmalarda önem taşımaktadır. Özellikle gelişen ülkelerde, üniversitelerde uygulamalı araştırma kapasitelerinin oluşturulması gerekmektedir, özel olarak çevre yönetimi üzerine bütünleşmiş ve multidisipliner yaklaşımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Üniversite ve diğer kurumların personellerinin birlikte çalışması, bu alanlarda arzulanan durumdur. Böylece yöneticiler, araştırma durumunun kapasitesini ve sınırlamalarını, araştırmacılar ise yönetimin önceliklerini ve sınırlamalarını çok daha iyi anlayabilirler. Koruma alanı yöneticileri, koruma alanlarının işletme planları, fon desteği ve ilgili paydaşlar ile ortakların durumları için başarılı olacak yeni teknikler geliştirmelidirler. Maalesef, Akdeniz ülkelerinde uygulanan eğitimler koruma alanlarının finansmanı hakkındaki eğitimlere hala çok uzaktır. Bu kapsamda, ulusal sistem planının rolü, ülkelerin eğitim ihtiyaçlarını belirlemek ve ulusal ya da bölgesel kurumları veya gerekli olduğu yerlerde uluslararası yardımları kullanarak, bu eğitimler için stratejiler geliştirmektir.

8.6 İzleme ve değerlendirme Ulusal sistem planları, plan ve gerçek arasındaki uyumu sağlamayı garanti altına alacak izleme ve değerlendirme düzenlemelerine yer vermelidir. İzleme düzenlemeleri, tek bir koruma alanındaki seviyeleri kapsamalıdır, böylece sistemin tümünün performansını değerlendirmeye izin verecek uygun veri toplanıp, değerlendirebilir. Bu kitaptaki 5. Kısım bu önemli konu hakkındadır. Plan, uzun süreli kurulan koruma alanlarının hedeflerine ulaşabilmesi için, (sıklıkla geçmişte yapılmamış) kapasiteyi geliştirmelidir. Araştırmaları arttırmak ve organize etmek için etkili mekanizmaların birleştirilmesi, izleme ve değerlendirme şu aşamalarda önem taşımaktadır: • • • • •

64

Koruma alanları için desteğin oluşturulması, Etkili yönetim stratejilerin ve uygulamaların tasarlanması ve düzenlenmesi, Yönetsel anlamda performansı arttırmak için kurumların tanınmlanması ve yeniden biçimlendirilmesi, Koruma alanları için optimum düzenlemeler, gereksinimler ve diğer paydaşların alan ile ilgileri arasındaki dengelerin sağlanması, Koruma alanları ağının yönetimi veya pozisyonu için stratejik bir bakış açısı ile alternatiflerin yeniden şekillendirilmesi.


Borrini-Feyerabend, G. 1996. Collaborative management in protected areas: tailoring the approach to the context. Issues in social policy, IUCN, Gland (Switzerland), 67 pp. Boudouresque, C.F. 1995. The Marine Biodiversity in the Mediterranean: status of species, populations and communities. RAC-SPA UNEP.Tunis. Bruner,A., Hanks, J. ve Hannah, J. 2003. How much will effective protected are system cost? IUCN VthWorld Conservation Congress. Durban. CBD. 2005. Options for mobilizing financial resources for the implementation of the Programme of Work by Developing Countries and Countries with Economies in Transition. Secretariat of the CBD and UNEP. Monteccatini, Italy 13-17 June 2005. UNEP/CBD/WG-PA/1/3 Davey, A.G. 1998. National System Planning for Protected Areas. IUCN, Gland, Switzerland and Cambridge, UK. Domenech, J. 2002. La biodiversidad del mar Mediterráneo: situación actual y papel en el funcionamiento del ecosistema. Simposio Internacional. Biodiversidad Mediterránea: bases para su gestión y conservación. Centro Iberoamericano de la Biodiversidad (CIBIO), Universidad de Alicante. Febrero 2002. IUCN. 1994. Guidelines for Protected Area Management Categories. Cambridge, UK and Gland, Switzerland. IUCN. 1997. Parks for Biodiversity. Policy Guidance based on experience in ACP countries. Gland, CH. James, A.N. & Green M.B.J. & Paine J.R. 1999. Global Review of Protected Areas and Staff.WCMC. UK. Jiménez, J. 2000. El Uso Turístico en las reservas marinas del litoral Mediterráneo. I Congreso Nacional de Reservas Marinas, Murcia, España

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

KAYNAKLAR

Kelleher, G. 1999. Guidelines for Marine Protected Areas. IUCN, Gland, Switzerland and Cambridge, UK. López Ornat, A. ve S. Jiménez. 2006. Sustainable financing sources for protected areas in the Mediterranean. UICN Mediterranean Cooperation Centre, Málaga. Merlo, M. ve Croitoru, L. 2005. Valuing Mediterranean Forests: towards total economic value. Cabi Publ., CAB International, Cambridge, MA, USA. 397 pp. O´Briain, M. & Rizo, J. 2001. The State of Implementation of Nature Directives with particular reference to the Marine environment. Introduction and overview of the situation. Application of Natura 2000 in the Marine Environment. Workshop at the International Academy for Nature Conservation (INQ) on the Isle of Vilm (Germany) from 27 June to 1 July 2001. pp. 49 65


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Ramos, A.A. & McNeill, S.E. 1994. The Status of Marine Conservation in Spain. Ocean & Coastal Management 24:125-138.

66

RAC/SPA 1997. Assessment on the Management of marine and coastal Specially Protected Areas in the Mediterranean. A. López Ornat, Consultant.Tunis. Roberts, C.M. ve Hawkins, J.P. 1997. How small can a marine reserve be and still be effective? Coral Reefs 16: 150. Salm, R.V., J. Clark ve Erkii Siirila. 2000. Marine and Coastal Protected Areas. A guide por planners and managers. IUCN,Washington DC. Thorsell, J., ed. 1990. Parks on the borderline: experience in transfrontier conservation. IUCN, Gland. Werner, R. 1999. Prospects for the establishment of “No Fishing Zones” in the Mediterranean Sea. Endangered Seas Campaign,WWF International.


DENIZ KORUMA ALANLARI’NIN PLANLANMASI VE YÖNETİMİ (Kelleher, 1999’dan alınmıştır.) Bölgesel seviyede, ulusal sistem planlaması ve yönetim planlaması arasında açık bir fark vardır. Sistem planlaması tüm ülkeyi inceler; diğer planlarla ulusal sistemin çeşitli farklı birimleri arasında ulusal seviyede düzenleme sağlar. Bu nedenle, sistem planı, bölgesel seviyede yönetim planlaması için rehberlik yapmalıdır. Bunun için, sadece sistem birimleri için yönetim planlamaları yapılırken, ulusal sistem planlarının kısımlarıyla biçimlendirilmemeli, sistem planı, yönetim planları için geniş bir çerçeve oluşturmalıdır. KORUMA ALANI PLANLAMASI VE YÖNETİMİ ESASLARI Koruma Alanlarını Geniş Kapsamlı Planla ve Yönet Koruma alanları, etrafındaki çevreden izole edilmemelidir. Diğer politik, ekonomik ve ekolojik sistemler ile bağlantılı geniş ortamlara eklenirler. Sürdürülebilir Kalkınma İçin Korunan Alanı Sistemlerini Geniş Kapsamlarla Bütünleştir Koruma alanı sistemleri, Ulusal Çevre Eylem Planları, Ulusal Koruma Stratejileri ya da Sürdürülebilirlik için Ulusal Stratejiler’de belgelendiği gibi, daha kapsamlı koruma stratejilerinin parçaları olmalıdırlar. Korunan Alanların Etrafındaki Çevrenin Bir Parçası Olarak Planla ve Yönet Koruma alanlarının çevresinde etkili alan kullanımı planlama sistemleri, kontrol, yapı, inşaat, tarım, ormancılık ve diğer etkinliklerle uyarlamak oldukça önemlidir. Koruma alanları arasındaki ekosistem iletişiminin yarı doğal ve doğal habitat koridorlarıyla sağlanması ve tampon bölgelerin oluşturulması gereklidir. Halka Koruma Alanlarının Yararlarını Belirt ve Açıkla

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

EK I

Doğal kaynakların korunmasına dair ekonomik faydaların değerlendirilmesi çaba gerektirir, bu sayede in situ (yerinde) koruma tedbirlerinin desteklenmesi adına bu konu halkla tartışılabilir. Bu değerlendirmenin içerdiği değerli yaklaşımlar: • • •

Koruma alanlarının ekonomik değerleri için metotlar geliştirmek. Özellikle maddi durumlarla ilgili zor hesaplamaları içermek koşuluyla, belirli yararlar üzerine görevlendirme ve birleştirme çalışmaları yapmak. Herbir koruma alanının değerlerinin kapsamlı envanterlerini hazırlamak.

67


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Yerel Toplulukları Dahil Et ve Yetki Ver Uzun dönemde sadece yerel halkı işin içine dahil eden katılımcı yönetim yaklaşımları başarılı olabilir, ayrıca daha az masraflıdır ve anlaşmazlıkları önler. • Koruma alanlarının planlanmasına yerel toplulukları dahil et • Koruma alanlarının yönetimine yerel toplulukları dahil et • Koruma alanları için seçilmiş geniş bir bölgedeki halkı bilgilendir DKA’NIN PLANLAMA VE YÖNETİMİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN BAZI HUSUSLAR • Planlamaya başlamadan önce hedeflerin açık şekilde belirtildiğinden emin olunmalıdır. • Planlama ve gelişim safhasında harcanan zaman ve para, daha sonraki yönetim aşamalarında defalarca telafi edilebilir. • Özellikle planlama aşamasında, yönetim kapasitesi belirlenmelidir. • Uzun süreli fakat uyarlanabilir bakış açısına sahip olunmalı, yönetim yeniden gözden geçirilmeli ve planın dışına çıkılmamalıdır. • Planlama ve yönetimde, bir Sistemler Yaklaşımı benimsenmelidir. • Disiplinler arası bir proje ekibi bir araya getirilip sorumlulukları iyi tanımlanmalıdır. • Proje yönetiminin yerleşik prensipleri kullanılmalıdır. • Tespit edilen kararlar açık olmalı ve uygulanmalıdır. • Neredeyse tüm DKA yönetimlerinin, insan faaliyetlerinin yönetimini de kapsadığı unutulmamalıdır. • Önemsiz anlaşmazlıklardan uzak durulmalı ve bu anlaşmazlıklar çözümlenmelidir. • Halk ve sektörün kendilerini kuvvetlendirecek mekanizmalarının oluşturulması gereklidir, fakat bunlar yasal resmi prosedürlerle sağlamlaştırılmalıdır. • Yeni veri ihtiyaçlarının üzerinde fazla durulmamalıdır. Genellikle planlama için gereken bilgi zaten vardır ve sadece bir araya getirilmesi gerekiyordur. ALAN YÖNETİM PLANI Özel bir bölge için yapılan Yönetim Planı periyodik olarak güncellenen bir çalışma belgesidir. Düzenlemeleri ve karmaşıklığı sebebi ile bölge ihtiyaçları uygun hale getirilmeli, uygun modeller fikir verici olmalı fakat aşırı kuralcı olmamalıdır. Her bölge kendi ihtiyaçlarına göre plan ister. DKA’lar tasarlanırken, planlama safhasında dikkate alınması gereken noktalar vardır: • • • • • • •

68

Dahil edilecek habitat tipleri; Koruma alanının ve farklı kısımlarının büyüklüğü; Bölgedeki dış kaynaklı etkiler ve etkileri azaltacak prosedürler; Anlaşmazlıkların çözümlenmesi ve yerel topluluklar ve kurumlar ile iş birliğinin düzenlenmesi; Uygunsuz kullanımları ayırt etmek için, gerektiğinde etkinlikleri bölgelere ayırma; Sınırları belirleme; Personelin eğitimi;


• •

Ziyaretçilerin alan kullanımlarının uygunluğunun analiz edilmesi ve güvenlik tedbirleri; DKA imkanlarının yerleşimi; Gözetim ve taşıma için kullanılan bot ve motorların tipleri. Bölge Planlaması Rehberi 1. DKA için bölgesel yönetim planı işlevsel bir rehberdir ve özel yönetim sorunlarının çözümü için eylemleri tanımlar. Nitekim bu rehber yönetim için de bir araçtır. 2. Yönetim planının genel olarak, ana hedefi, bölgenin doğal kaynak değerlerini (deniz kıyıları, özel habitatlar, ekolojik durumlar) oluşturmak ve amaca uygun olarak kullanımlarını sağlamaktır. 3. Yönetim planı, doğal değerlerin korunmasını, ekonomik kullanımların optimize edilmesini ve geleneksel kullanımlarla birleştirilmesini amaçlamalıdır. Kısımlara ayırma boyunca, uygun olmayan eylemlerin yapılmamasını, bu özel kullanımlara sadece uygun bölgelerde izin verilmesi sağlanmalı ve sürdürülebilir kullanımların seviyeleri tanımlanmalıdır. 4. Yönetim planı, paydaşlar arasındaki düzenlemeler (yönetim otoritesi, idari yönetimlerce belirlenmiş departmanlar, komşu topluluklar ve diğer kullanıcı grupları), kurumlararası düzenlemelerin başarısını görev edinmelidir ve DKA uygulama ve yönetimi arasında iletişimi kolaylaştırmalıdır. 5. DKA planı tamamlanıncaya kadar, bölge yönetimiyle ilgili girişimler ertelenmemelidir. Uzun bürokratik prosedürler veya planın tamamlanmasını geciktirecek diğer faktörlerin gözlendiği ülkelerde, geçici yönetim belgeleri (işlevsel plan) formülüze edilmeli ve uygulanmalıdır. 6. Yönetim planlarının, yorumlayıcı belgeler ve yerel yönetime en uygun şekilde tasarlanarak işlevselliği sağlanmalıdır. Planlama çalıştayları, yakındaki halkla belirli idarecilerin en iyi şekilde koruma alanları ile ilgilerini paylaşabilecekleri ve ilginin toplanabileceği paylaşımlar olmalıdır. 7. Planlamada, Deniz Koruma Alanları’nın yerel halk üzerine etkisi incelenmeli ve olumsuz etkilerinin engellenmesine yönelik alternatiflerin bulunması gerekmektedir. Planlamada, güncel kullanımların tanımlanması, gönüllülerin katılımı ve yerel kuruluşlarla olabilecek anlaşmazlıkların engellenmesi için yerel halkın görüşünün alınması önemlidir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Kaynak: Salm et-al. 2000. Marine and Coastal Protected Areas. A Guide for Planners and Managers. IUCN

Planın, uygun kaynak yönetimi için gerçekçi hedefler kurgulaması oldukça önemlidir. Aksi taktirde, plan yanlış umutları teşvik eder ve hatalara neden olur. Planlar, yöneticiler için uzmanlık alanlarına dayanan belirli faaliyetleri değiştirebilecek ve uygulanması aşamasında yeni veri girişine izin verecek esneklikte olmalıdır. Her yönetim planı, kendini yenileyebilmek için bir program ve etkinliğini değerlendirme mekanizmalarını kapsamalıdır. Genel kural olarak, planlar 3 ila 5 yıllık bir ömre sahip olmalıdırlar.

69


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

3. Deniz Koruma Alanları’nın Planlanmasında ve Yönetilmesinde Paydaş Katılımı Arturo López Ornat ve Maya Ormazabal (PANGEA Consultores S.L.)

1. Giriş Koruma alanlarının yönetilmesindeki en yaygın problemlerden biri, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, doğal kaynakların kullanımı sınırlandırıldığı zaman koruma alanlarının fırsatının maliyetinden dolayı, yerel toplulukların muhalefeti olmuştur. Özellikle de Akdeniz’de, kaynaklar için rekabetin ve insan faaliyetlerinin farklı sektörlere ilgilerinin olmadığı bir kıyısal alan bulmak zordur.

Nüfusu 10.000’den fazla Akdeniz şehirlerindeki büyüme (1950-1995 dönemi). Kaynak: Plan Bleu 1999

Bu bölüm, etkilenmiş grupların dahil edilmesinin neden kaçınılmaz olduğunu analiz etmektedir. Aynı zamanda katılımcı sürecinin farklı aşamalarını, katılımın risklerini ve maliyetini ve en yaygın alan tekniklerini de, geçen yirmi yıldır dünya çapında kazanılan deneyimleri sentezleyerek sunmaktadır. Deniz Koruma Alanları’nın katılımcı planlanması ve yönetilmesi gittikçe uzayan bir uygulama olmuştur ve hem teknik gruplar hem de uluslararası sözleşmeler tarafından tavsiye edilmiştir.

1.1. Paydaş katılımının önemi “Paydaş” terimi, bir alanda etkin rolü veya çıkarı, yasal bir ilgisi olan veya sonuçlardan etkilenen bireyleri ve organizasyonları ifade etmektedir. Bu bölüm, DKA’da paydaşların katılımının, uzun dönem amaçların gerçekleştirilmesi açısından neden gerekli olduğunu özetler.

70


Katılım genel olarak, insanları etkileyen kararlar üzerinde insanların etkileyebildiği ve kontrolü paylaşabildiği sosyal bir süreç olarak tanımlanır. Bu, perspektiflerin çeşitliliğine ve otoriteler, yerel halk ve STK’lar arası karmaşık etkileşimlerin çeşitliliğine, başından itibaren tanınması için, izin verir böylece anlaşmazlıklar önlenebilir ya da bu anlaşmazlıklar pozisyonların sağlamlaştırılmasından önceki sürecin başında konuşulabilir. Uzun vadede, her ne kadar daha karmaşık bir durum oluştursa da, sadece katılımı cesaretlendiren planlamaların ve yönetimlerin başarılı olması beklenir. Paydaşların dahil edilmesi, denizlerin doğal bağlantılarının olduğu bir alanın diğer alan üzerindeki etkisine neden olduğu deniz çevrelerinde özellikle önemlidir. Yerel topluluklarla olan ortaklık, geleneksel balıkçılık alanlarının kullanımı gibi yönetimle ilgili birçok topluluğun yasallığı açısından da düzeltilebilir. Gerçekte koruma alanları, ekonomik gelişme ve daha iyi bir yaşam kalitesi için yerel halkın ihtiyaç beklentilerini karşılamak birbirinden ayrılamaz. Katılım, etkilenen taraflar arasında güven ve itimat kurar ve ortak görüşün oluşmasına yardım eder. Katılım yerel perspektifin anlaşılmasına, kaygılarına değer verilmesine ve yerel bilgilerin kullanılmasına olanak sağlar. Paydaşlar dahil edilirse yerel kapasiteler harekete geçirilir ve güçlendirilir, anlaşmazlıklar önlenir ve işbirlikçi sosyal atmosfer oluşturularak koruma çabaları çok daha verimli, etkili ve uzun süreli olur. Koruma alanlarında katılım, yerel paydaşlar ile koruma ve sürdürülebilir kalkınma hakkında ortak bir vizyon geliştirmesine yardım edecek ve alanın korunması için yerel iş birliğini teşvik ederek yerel halkın parkı gururla sahiplenmesini sağlayacaktır. Başka bir deyişle katılım parkın katı korunması yerine, yerel kültür, kullanım ve düzenlemeler ile çevresindeki sahada sürdürülebilir bir toplum oluşturmasını teşvik etmesi anlamına gelir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Doğa korumanın, özellikle yerel topluluklarda, paydaşların gelenekleri ve hakları ile ilgili anlaşmazlığa neden olduğu genel olarak farz edilir. Gerçekte, koruma alanları ve ekonomik gelişme ve daha iyi bir yaşam kalitesi için yerel halkın ihtiyaç beklentilerini karşılamak birbirinden ayrılamaz. Pek çok DKA anlaşmazlıklar, kaynak kullanıcıları ve koruma amaçlı aktörlerin sorun idrak etme yolları arasındaki temel farklılıklara dayanır. Örneğin, Yönetim planları yasal bir belge olabilir ama aynı zamanda da araştırılmasının kontrolüne yönelik eylemler tarafından anlaşılmalı ve üstlenilmelidir.

Otoritelerin Rolleri Katılım, karar üretim sürecinin yerine geçmez ama karar alımına yardım eder ve onun başarısına katkıda bulunur. Hangi sorunun ulusal ve merkezi seviyede ve hangisinin daha bölgesel olarak değerlendirilebilmesi için planlama ve yönetimde dikkate alınması gerekir.

71


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Katılım, ilgili grupların (hem hükümet hem de sivil toplum) strateji tasarlanması, bilgi takası, karar alımı ve uygulama gibi konuları içeren uygun görevlerde tam katılımı anlamına gelir. Paydaş katılımı, korunan alan otoriteleri temsilcilerinin karar alma ve sorumluluklarını devrettikleri ve kaybettikleri anlamına gelmez. Deniz Koruma Alanları’nda paydaş katılımında ana risk, koruma amaçlarının paydaş öncelikleri nedeniyle tehlikeye dönüşebilmesi ve DKA güçlü çıkarlar karşısında hükümet katılımı olmadan korumasız kalmasıdır. Katılımda, özel çıkarlar göz önüne alınmalı ve bunlara saygı duyulmalıdır ama nihai amaç genel çıkarların üst amacının belirlenmesidir. Paydaş katılımı, korunan alan otoriteleri temsilcilerinin karar alma ve sorumluluklarını devrettikleri ve kaybettikleri anlamına gelmez. Merkezi hükümetin rolü; liderlik, teşvik edici yapılar ve finansal kaynakların paylaştırılmasını sağlamak konusunda çok önemlidir, ama merkezi hükümet çoklu paydaş katılımcı sürecinin bir parçası olabilir ki bu durum yerel yetkilileri, özel sektörü ve marjinal gruplar, genç ya da yaşlı yerli halk ya da kadınlar gibi sivil toplumu gerektirir.

1.2. Uluslararası hukuki şartlar Paydaş katılımı, özellikle yasal uygulamalar için kapasitenin ve potansiyelin sınırlandırıldığı yerlerde doğal kaynakların ve biyolojik çeşitliliğin korunmasının uzun dönemli başarısı için kilit bir bileşen olarak kabul edilir. Aslında bu, pek çok uluslararası sistemlerde değinilen doğal korumadır, özellikle de koruma alanları ile ilişkili olanlarda. Rio de Janeiro’daki Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’ndaki İlkeler Beyannamesinin (UNCED 1992), 10. İlkesinde ileri sürülen şudur: Çevre sorunları, amaca uygun düzeyde, ilgili tüm vatandaşların katılımı ile en iyi şekilde ele alınır… Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin başlangıcı (1992) aşağıdaki hususları içermektedir:

Kıyısal alanlarda insan faaliyetleri sonucu kaynak rekabeti bulunmayan bir yere denk gelmesi zordur. Foto. A.Lopez

72

“Geleneksel yaşam tarzlarını devam ettiren birçok yerli ve yerel topluluğun biyolojik kaynaklara geleneksel olarak yakından bağımlı olduğunu dikkate alan ve biyolojik çeşitliliğin korunması ile bunun unsurlarının sürdürülebilir kullanımı bakımından anlamlı


“Ayrıca, biyolojik çeşitliliğin korunmasında ve sürdürülebilir kullanımında kadınların üstlendiği yaşamsal rolü kabul etme ve biyolojik çeşitliliğin korunması için kadınların her düzeyde politika belirlemesi de ve uygulanması da tam katılımına ihtiyaç duyulduğunu teyit etme” Yönetim sistemleri; doğanın, kültürel ve sosyoekonomik ve yasal unsurların birbirinin içine giren karmaşıklığından etkilenir. Bu unsurlar arası etkileşimler, Akdeniz bölgesinin eşsiz özelliklerinin bir kaynağıdır: insanlar uzun zamandır Akdeniz’in çevresinde bulunmuştur ve medeniyetler çevre ile sıkı bağlantı geliştirecek zamana sahiptiler ve onu büyük ölçüde değiştirdiler. Bir de, eğer politik, yasal, sosyoekonomik ve değerler sisteminden bahsedildiğinde Akdeniz içinde K-G (N-S) ve D-B (W-E) işaretli geçişler vardır. Bununla birlikte; biyolojik çeşitlilik, genel tarihi ve kültürel geçmiş somut ve birleştirici bir bağ sağlar. Barselona Sözleşmesinin çatısı altında, Akdeniz Açısından Önemli Olan Özel Koruma Alanları (AÖKA) sistemi, Deniz ve Kıyı Koruma Alanları’nda etkin bir yönetime ulaşılması için bölge çapında ortaklaşa bir çaba sonucunda sunuldu. Akdeniz’deki Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitlilik ile ilgili Protokolün 7. maddesinde adlandırıldığı gibi, önlemler belirlendiği zaman her Özel Koruma Alanı (SPA), “Özel Koruma Alanlarının yönetiminde yerel toplulukların ve popülasyonun etkin ilişkisi, kendine uygun olarak, bu alanların ileri gelenleri tarafından etkilenen yerel halkın yardımını içerme”yi kapsamalıdır. Bununla birlikte, Akdeniz’deki alan araştırmaları, genel olarak yerel popülasyonların, Deniz Koruma Alanları’nın (DKA) planlanmasına ve yönetimine hemen hemen hiç entegre edilmediğini işaret etmektedir.

2. Katılım ve paydaşların dahil edilmesi: Faydalar, riskler, anahtar önlemler ve zorluklar Yönetim; farklı yapılar, süreçler ve gelenekler arasındaki karmaşık ilişkiler olarak tanımlanır ve gücün nasıl uygulanacağını, kararların nasıl alınacağını ve yurttaşların ya da diğer paydaşların nasıl söz sahibi olacağını belirler. Bu terim aynı zamanda “gücü, ilişkiyi ve sorumluluğu etkileyen, bunlara karar veren ve karar mercilerinin nasıl sorumluluk alabileceklerini belirleyen” olarak da tabir edilmiştir (WPC:Dünya Parkları Kongresi, IUCN 2003).

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

geleneksel bilgilerin, yeni yöntemlerin ve uygulamaların kullanımından doğacak yararları adil biçimde paylaşmanın arzu edildiğini de kabul etme”

WPC her durumda, koruma alanlarının yönetim değişikliği için iticiliğine, bireysel ülkeler ve bölgelerin mevcut yönetim yapılarında soyutlama yapılamayacağını tahlil eder. Dünyanın farklı bölgelerinden ve ülkelerinden katılımların olmasında, kavramlarda değil ama uygulamada belli farklılıklar olması hakkında dikkate değer bir fark olabilir. Pek çok ülkede “katılım”, halka danışma süreçleri şeklinde genel olarak söylenebilir. Kamu bilgilendirme periyodunda uygulamadan önce yeni araziplanlama programları ve kuralları önerilir. Bunlar demokratik uygulamalarda önemlidir ama katılım olarak göz önünde bulundurulmamalıdır.

73


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

2.1. Danışma ve katılım Danışma ve katılımın avantajları ve dezavantajları aşağıdaki gibi özetlenebilir ve ileride de açıklanacağı gibi Katılımlar kıyaslanabilir.

YÖNTEM

AVANTAJLAR

DEZAVANTAJLAR

Danışma

Yerel bilgi toplanabilir.

Topluluklar bilgilendirmenin ve planların pasif alıcılarıdır ve kendi önerilerini göz önünde bulunduramayacaklardır.

Yerel topluluklara, otoriteler tarafından sunulan materyaller hakkında kendi fikirlerini açıklamalarına izin verir. Topluluklar ve kamu yöneticileri arasındaki diyaloğu kolaylaştırır.

Katılım

Bkz. 2.3, KUTU 1

Öneriler nihai olarak sunulursa olumlu tartışmalar çatışmaya dönüşebilir. Topluluklar tarafından önerilen değişiklikler, ilerleyen planlama süreçlerinde geriye gidiş anlamına gelecektir. Bkz. 2.4

Kaynak:Windevoxhel 2001

Danışma ve katılım arasındaki ana fark; ikincisi farklı sivil toplum organizasyonlarına tanımlama, planlama ve çevrelerini ya da davranışlarını değiştiren faaliyetler için çözümlerde izin verir. Böylece karar almada söz sahibi olabileceklerdir. Katılım, kurumsal ya da profesyonel yöneticilerin ihtiyacı olduğu zamanlarda eylem planını ya da somut anlarda herhangi bir izole kararı yasal hale getirmek için kullanılamaz. Bu durumlarda katılım, danışmaya dönüşür. Pirinç üreticileri kıyısal sulakalanların kullanıcılarıdır; Ebro Delta’sındaki bir koruma alanında zirai ilaçlara pestisite önlem olarak bazı geleneksel yöntemlerle iyileşme sağladılar. Foto:SEO/Birdlife

Katılım bir tekniktir ama aynı zamanda bir kabiliyettir. Farklı kültürel, sosyal, yasal, idari ya da politik durumlarda farklı formlar alacaktır. Toplumlar kendi uygulamaları için sorumluluk paylaşma gibi ve neyin nasıl yapılacağı hakkındaki tanımlamaların parçası olabileceklerdir ve bu bütün durumlar için geneldir. Katılım, kurumsal ya da profesyonel yöneticilerin ihtiyacı olduğu zamanlarda eylem planını ya da somut anlarda herhangi bir izole kararı yasal hale getirmek için kullanılamaz. Bu durumda, danışmadan bahsetmek gerekir.

74


Yukarıdan-Aşağı Bu süreçte hükümet; karar, danışma ve kararın açıklanmasına vekalet eder. “Yukarıdan aşağıya” süreçleri (OECD 2001) genellikle: • kanuni yönetmelikler ve uluslararası anlaşmalar, • bazı makamlar tarafından tasarlamalar, • muhtemel yasal ilgiye sahip ya da sonuçlardan etkilenen sınırlı paydaş katılımıyla profesyonel personel tarafından geliştirilen, • paydaş olmaları gerekmeyen otoriteler tarafından düzenlenen amaçları ve yaklaşımları içeren • bu otoriterin genel sorumluluklarının uygulaması tarafından yürütülür. Yukarıdan aşağı bu gibi uygulamalar ulusal devletlerin düzeyinde olduğu gibi merkezsizleştirilmiş seviyelerde de bulunabilir. Yukarıdan aşağıya karar alma, paydaşlar arasında hararetli karşıtlıklara neden olabilir, örneğin DKA planlayıcılarını ve yöneticilerini kendi sektörleriyle ilgilenmediklerini düşünmeye eğilimli olan balıkçılar, kendi çıkarlarını dezavantaja dönüştürüyorlar. Yukarıdan-aşağı stratejileri pek çok nedenden dolayı sürdürülmektedir (OECD 2001), örneğin •

• •

• •

Hükümetlerde, özel sektörde ve sivil toplum kuruluşlarında, ilgilerini açıkça söylemek, ittifaklar kurmak, uzlaşma aramak, farklı perspektifleri kabul etmek, uzun dönem hedeflerini ve stratejilerini hazırlamak ve yerine getirmek ve katılımcı ve değişik milletlerden olan süreçleri yönetmek gibi genellikle zayıf bir kapasite vardır. Sivil memur ve diğerlerinin yetki konumlarında (genellikle orta sıralarda olanlar), en iyiyi kendileri biliyormuş gibi davranmış ve bu gibi hareketleri kendi statülerine ve güçlerine bir tehdit olarak görmüşlerdir. Planlama döngüsünün farklı seviyelerinde ve farklı aşamalarında, uygun katılım organize etmek için mekanizmalar ve metodolojiler bulunmuştur fakat genellikle ilişkilendirilmiş olanlar belirsizdir ya da işlem maliyetleri ve zaman ihtiyaçları aşırı derecede fazladır. Etkili bir katılım elde etmek zordur (örneğin fakir insanlar, kendilerinin acil önceliklerini vurgulamak için zorlanır ve aynı zamanda kaynaklar yetersiz, uzun dönemli karar almaya kalkışmak güç ve kapasite yetersizdir). Devam eden taahhütleri ve hükümet dışı sözleşmelerin etkili ilişkilerini garantiye almak da zordur, özellikle de katılımcı süreçlerinde onların geçmiş katılımlar çoğunlukla yüzeysel gösterilmiş ve fikirleri hesaba katılmamıştır.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

2.2. Yukarıdan aşağı/ aşağıdan yukarı karar alma yaklaşımları

Aşağıdan-Yukarı “Aşağıdan – yukarı” yaklaşımlar, tam ters bir yaklaşımla karakterize edilirler ve paydaşların etkin katılımıyla gerçekleşirler ve onlar tarafından başlatılırlar.

75


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Unutulmaması gerekir ki, ne yukarıdan-aşağı uygulamaları her zaman eksiklikle eş anlamlıdır ne de aşağıdan-yukarı uygulamaları her zaman başarıyla.

76

Planlama ve yönetimin, hangi sorunların sadece ulusal ve merkezi düzeyde ve hangilerinin çok daha yerel olarak ele alınabilmesi gerektiğini göz önünde bulundurmaya ihtiyacı vardır. Bu durum sıklıkla yerel düzeyde olur ve koruma için insan-merkezli uygulamalar gerçekten belirgin olmaya başlar. Bireyler ve topluluklar bölgesel eğilimlerin, zorlukların, problemlerin ve ihtiyaçların tanımlanmasında, ayrıca kendi öncelikleri ve tercihlerinin kabul edilmesinde ve hangi yetenek ve kapasitelerin eksik olduğunun saptanmasında etkindirler. DKA yönetiminde merkezi hükümet, lider belirleme, teşvik edici yapıları sağlama ve finansal kaynakları paylaşma konularıyla ilgili olacaktır. Katılım, sorumlulukların dağıtıldığı ve paylaşıldığı bir mekanizmadır. Bu doğrultuda, paydaşların dahil edilmesi kurumsal otoriteler ile yönetim ağırlığını rahatlatmaya yardım eder. Özet olarak, “yukarıdan-aşağı” ve “aşağıdan-yukarı” uygulamaları arasındaki denge en iyi seçenektir. “Bu, hangi yaklaşımın daha uygun olduğu sorusu değil daha simetrik bir yönetim yaklaşımı sağlamak için her iki yaklaşımın nasıl birleştirileceği sorusudur.” (Jones 2001).

2.3. Katılımın faydaları KUTU 1. KATILIMIN FAYDALARI • Genel hedefler için taahhüt ve vizyon paylaşımının kurulmasına izin verir. • Paylaşılan önceliklerin ve gerçekçi eylemlerin tanımlanmasına izin verir. • Farklı gruplar arasında güven ve itimat kurar ve anlaşmazlıkları önler. • Koruma süreçleri için yasallık sağlar. • Ortak vizyonların birleştirilmesine ve anlaşılmasına izin verir. • Yerel bilgileri kullanır ve bilgi için yeni kaynaklar temin eder. • Yerel kapasitelerin varlığını teşvik eder ve kullanır. • Pozitif bir sinerji yaratır. • Yerel kapasiteleri güçlendirir ve sosyal sermaye yaratır. • Kararlaştırılmış faaliyetlerin etkinliğini geliştirir. • Sürecin istikrarını, sürekliliğini ve sürdürülebilirliğini güçlendirir.

Genel anlamda katılımcılık, etkilenen taraflar arasında güven ve itimat kurarak taahhüdü arttırır ve oybirliğine yardım eder. Çoğunlukla hükümet amaçları olmak üzere pek çok farklı çıkara yasallık verir. Katılım, koruma hedeflerinin ele alınmasına yardım eder. DKA’da katılım; alanların korunmasında, kaynakların kullanımında ve eğitimde yerel iş birliklerini, yerel gurur duygusu ve korunan alanın sahipliği ile birlikte teşvik edecektir. Bu yüzden, anlaşmazlıkları önler ve çözümlerin sunulmasına ve gerçekleştirilmesine katkıda bulunur. Deneyimler göstermiştir ki, geniş katılım, bilgi ve yönetim kapasitelerindeki boşluğu doldurmakta ve çabaların tekrarlanmasını önlemektedir. Ayrıca, koruma süreçlerinin çok daha etkili yapılmasını sağlar çünkü kaynakları seferber eder, kurumları ve topluluk yapılarını güçlendirir ve DKA otoriteleri için yönetim ihtiyaçlarını daha kolay ve daha az maliyetli hale getirerek olumlu bir sinerji yaratır.


Daha öncede bahsedildiği gibi katılım süreçlerinin pek çok faydası vardır, fakat her korunacak alanın yöneticilerinin farkında olması gereken zorlukları ve riskleri de vardır. Ana risklerden bazıları şunlardır: • • •

• • • • • • •

Süreç ile ilgili zayıf kamu liderliği. Katılım süreçleri hakkında kurumsal farklılıklar, örneğin derinliği ve dahil edilen paydaşların çeşidi. Yanlış paydaş temsilcileri. Her paydaş grupta anlaşmazlıkları önlemek için uygun temsilci seçimi kritik bir durumdur. Yerel grupların “temsilcileri” gerçekten kendi gruplarını temsil etmeyebilirler ya da katılımcı kuruluşları kişisel platformlarda kullanabilirler. Temsilcilerin ya da kurumların önderliği, bireycilik ya da gizli gündemler katılım süreçlerini olumsuz etkileyebilir. Aşırı danışma ve toplantılar, sürecin sıkışmasına ve paydaşların ilgilerini kaybetmesine neden olabilir. Anlaşma ve eylem olmaksızın analizlerin aşırılığı süreci yavaşlatacaktır. Yetersiz eylemler ve sonuçlar, katılım için paydaşların gönüllülüğünü etkileyebilir. Diğer taraftan, sonuçlar için aciliyet, katılım sürecinin başarısızlığına yol açabilir. Sonuçlar için aşırı beklenti ciddi bir risktir. Beklenilen sonuçlar çok gerçekçi olmalıdır. Kısa ve orta vadede yatırım gereklidir. Katılım için herhangi bir teşvik yoktur: kararlar bağlayıcı değildir, alan sonuçlarında gecikme ya da lojistik maliyetler katılımcılar tarafından kapatılmalıdır.

2.5. Anahtar zorluklar Genel bir karakteristik olarak, paydaşların dahil edilmesi uzun dönemli bir süreçtir ve çok hızlı itmemek çok önemlidir. Sonuç olarak, işleri zamanında bitirmek ve aynı zamanda da katılımcılık sürecinin ilerlemesini sağlamak arasında bir dengeye ihtiyaç vardır.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

2.4. Katılımın zorlukları ve riskleri

Gönüllü ekipler, katılımın koruma alanları kapsamında en kıt kaynaklar olan zaman ve ekstra finansa ihtiyacı olduğunu unutmamalıdır. Katılımcı metotlar kullanıldığında, karar alma tahmin edilenden daha çok süre alır. Önde gelen organizasyonlar ve takımlar için zorluk, önceliklere ilişkin önem ve katılımcıların zamanlamasıdır: danışmanlar, teknik elemanlar ve bazı organizasyonların genellikle “aceleci” olduklarının farkında olunmalıdır, özellikle de karar alma için yerel zamanlama düşünüldüğünde. “Yöneticilik” talep edildiğinde, katılım ertelenir ve zamanında karar alma çok daha karmaşıklaşır. Paydaşların dahil edilmesi uzun dönemli bir süreçtir ve çok hızlı itmemek çok önemlidir. Katılımın zamana ve ekstra gelire ihtiyacı vardır. Katılımcılık yöntemleri kullanıldığında, karar alma süreci beklenenden daha uzun süre alır.

77


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Paydaşları dahil etmekteki bazı zorluklar, hem genel hem de Deniz Koruma Alanları için özel olarak, Jones (2001) ve Jimenze (2003)’e göre burada özetlenmiştir: ZORLUKLAR

TAVSİYELER

Kaynaklara sahip ilgili kurumlar

Sorumlulukların çoğu paydaş gruplarına devredilmeli

Bölgesel ve ulusal politikalar arası dikey bütünleşmenin eksikliği.

Ulusal politikalarda bölgesel politikaların yansıması gibi yanlış beklentiler yaratılmamalı. Politikalar, ulusal politikalara çevrilmesini gerektirecek şekilde formüle edilmemeli.

Sektörel kuruluşlar arasında bütünleşmenin eksikliği.

Katılım süreçleri, onlar arasındaki bağı güçlendirmek için bir fırsat olabilir.

Paydaşların resmi olarak gruplara ya da kuruluşlara bağlı olmaması

Katılım süreci, iletişim ağlarının resmileştirilmesini sağlayabilir, örneğin temsilcinin seçimi yoluyla.

Farklı paydaş gruplarının diğerlerinin ilgi ve önceliklerinin farkında olmaması.

Paydaş grupları kendi ilgi ve önceliklerini ana hatlarıyla belirtebilir ve onları diğer gruplarla tartışabilir, böylece oybirliği sağlanmış ve çatışmaların çözümüne doğru yol alınmış olur.

Paydaşların rolü, iyi bir şekilde tanımlanmamıştır. Bu da, beklentilere, hayal kırıklığına ya da çabaların tekrarına neden olabilir.

Katılımın erişimi, sorumlulukların paylaşımı, yetkinin devri ve karar alma başlangıçta açık bir şekilde yapılmalıdır.

Tartışmaları kontrol etmek için belli konuların potansiyeli

Bu gibi konuların çözümünde en yapıcı nokta, bu konuları başından tartışmak ve sonra ilerlemeye çalışmak, tartışmaları tarafsız tutmak ve DKA’nın önceliklerine odaklanmaktır.

Coğrafik dağılım: geniş alanlardaki haberleşme ve taşımanın zorlukları, toplantıları ve bilgi değişimlerini, topluluklara ulaşmasını çok zorlaştırır.

Uzak ülkelerde yer alan katılımcıların masraflarını karşılamak için para ve zaman hesaba katılmalı ve sürecin ana kilometre taşında bilgi paylaşılmalıdır.

Deniz konularındaki bilgi ve deneyim eksikliği

Deniz konularında insanların bilgilerini arttırmaya yönelik farkındalık artırma girişimlerinin biçimlendirilmesi gerekir.

Balıkçıların, av yasaklarının kısa dönem faydalarına yönelik aşırı umutlanmaları

Söz konusu faydaların abartılmasının önlenmesiyle bu durum azaltılabilir, örneğin bu gibi faydaların uzun soluklu ve belirsiz doğasının vurgulanması.

Balıkçılar genellikle kendi alanları yerine diğer yakın alanların kapatılmasını ister.

Bu gibi dışsal ekonomiye yönelik faydaların muhtemel yerelleşmiş doğasının vurgulanması ve bu faydaları elde etmek amacıyla, yerel balık için kapatma süresince yatırım yapmak gerekir.

Balıkçılar her zaman stoklardaki azalmanın diğer balıkçılardan kaynaklandığını düşünürler.

Stoklardaki azalmada kendi potansiyel rollerinin farkına varmaları sağlanmalıdır.

2.6. Anahtar ihtiyaçlar: Uygun kaynaklar, beceriler ve zaman Kısa dönemde katılımın genellikle ekstra sermayeye ihtiyacı vardır. Bununla birlikte, sürecin sonuçları ile bu maliyet oldukça telafi edilmektedir ve orta ve uzun dönemde düşük maliyetlidir. Etkili katılım yavaş yavaş başlama eğilimindedir ve erken yatırım gerektirir; zamanla çok daha düşük maliyetli olmaya başlar.

78


• Katılımcıların sayısı ve tipi, yerleri ve katılımlarının fırsat maliyeti. Pek çok paydaş, var olan işlerine ve rollerine göre iş alabileceklerdir. Diğerleri, geçim faaliyetinden dolayı zamana ihtiyaç duyacaktır (örneğin sivil toplum kuruluşları ve özellikle de balıkçılığın zaman kaybı olarak görüldüğü yerlerdeki yerel topluluklar). Kadınlar, evdeki sorumluluklarından kolaylıkla vazgeçemeyebilirler. Eğer etkili bir şekilde katılımcı olmaları isteniyorsa, bunun ya maddi bedelinin ödenmesi, ya da yardım sağlamak için telafi yollarının bulunması gerekebilir. • Zaman ihtiyacı – Güven yaratmak ve yabancılar ile ortaklık için insanların cesaretlendirilmeleri için bir çatı altında toplanmaları zaman alır, özellikle de bazı yerel düzeylerde. Sıklıkla 18 ay ile beş yıl arasında bir zamanda, kapsamlı katılım çalışmaları kurulur ve üstlenilir. • İletişim ihtiyacı. Tartışmaya katılan kurumların ve bireylerin çoğunun, konuların tartışılabilmesi için önemli olan anahtar bilgilere ulaşabilme ve anlama ihtiyacı olacaktır. Tartışmalar için bir forum oluşturmak ve farkındalığı arttırmak için medyayı etkin bir şekilde kullanmak gerekir. Eğer iyi bir şekilde idare edilirse medya, koruma sürecinde halkın katılımını arttıracak yararlı bir rol oynayabilir (Egiju 2001). Kısa dönemde katılımın genellikle ekstra sermayeye ihtiyacı vardır. Bununla birlikte, sonuçları ile maliyet telafi edilmektedir. Etkili katılım yavaş yavaş başlama eğilimdedir ve erken yatırım gerektirir; zamanla çok daha düşük maliyetli olmaya başlar. Katılım sürecinden önce bazı önemli ön koşullar vardır. Bunlar kısım 4.2’de detaylandırılmıştır. 3. Kimler, ne ölçüde katılır? 3.1. Paydaşlar

Sidi Mechreg (kuzey Tunus)’de el sanatları. Fotoğraf: WWF

Korunan alanlarda tipik paydaşlar2; kamu kuruluşları, idari makamlar, kaynak kullanıcıları, yerel halk, araştırma enstitüleri ve sivil toplum kuruluşlarıdır. DKA’da yerel halk; koruma alanlarının içinde ya da bu alanlarda yaşayan toplulukları ve balıkçılar, ticari liman tesisleri operatörleri, tekne yapımı ve denizcilik sektörleri , turizm operatörleri ve yelkencilik ve dalış gibi su sporları alanlarında kendi doğal kaynaklarını kullanan veya bundan gelir elde eden halkı içerir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Katılımın maliyeti çeşitli faktörlere bağlıdır (OECD 2001):

Her paydaş, DKA’yı farklı şekilde algılar. Örneğin, DKA’nın ileri gelenleri tarafından kendi ilgi alanlarının zarar göreceğine dair balıkçıların korkuları olabilir ve balıkçılık üzerinde gösterilmiş olan faydalı etkiler algılanmaz, hele de turizm, bir bölgenin korunmasından sıklıkla ilk faydalanan sektördür. 2 “Paydaş” terimi, bir alanda etkin rolü veya çıkarı, yasal bir ilgisi olan veya sonuçlardan etkilenen bireyleri ve organizasyonları ifade etmektedir.

79


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

WWF (2000) ve Windevoxhel (2001)’e göre dört çeşit paydaş tipi tanımlanabilir: •

Birincil ya da sorumlu paydaşlar: Korunan alana ilişkin kaynakların ya da sürecin düzenlenmesi için kanun ile yetki ve sorumluluk verilen kurumları içerir. Örneğin Çevresel ya da Alan Kullanım Yetkilileri, Koruma altındaki alanın Yöneticileri, Deniz ve Limanlar için yetkililer, devlet balıkçılık kuruluşları… Bu grup aynı zamanda, kaynaklar üzerinde hak iddia edebilen, ortaklığın sonuçlarını etkileyebilecek kapasiteye sahip ve herhangi bir koruma girişimi için merkez olanları içerir, örneğin balıkçılar. İkincil ya da yararlanan paydaşlar: sonuçlarla dolaylı olarak ilgilenen ya da korunan alandan bir şekilde fayda sağlayabilecek olanlardır, bazen bunun farkında olmasalar bile. Bu paydaşların da dahil olmaları gerekebilir ama onların rolü birincil paydaşlarınkine göre çevreseldir, bu yüzden periyodik olarak ilişkilendirilmeleri gerekebilir. Örneğin turizm sektörü, STK’lar, araştırma enstitüleri. Karşıt ya da etkilenmiş paydaşlar, kaynaklar boyunca ve kendi etkileri altındaki alanlarda sonuçları olumsuz olarak etkileyebilecek kapasiteye sahiptirler. Bu kişi ya da enstitüler, korunan alanlar üzerinde kullanım hakları bir şekilde kısıtlanmış olarak görünenlerdir. Örneğin ticari balıkçılar, yerel işyerleri, deniz endüstrileri, turizm yatırımcıları. Bunlar koruma planlamasının farklı görüşlerini olumsuz olarak etkileyebilirken, özellikle erken aşamalarda onlarla yakın diyalog halinde bulunmak çok önemlidir. Kadınlar, yerel halk ve diğer yoksullaştırılmış ve haklarından mahrum edilmiş gruplar gibi marjinal paydaşlar aslında birincil, ikincil ya da karşıt paydaş olabilirler ama eşit şekilde katılmak için tanıma veya kapasite eksikliği olabilir. Onların katılımını sağlamak için her zaman özel çabalar gerekebilir. Organize olmaları ve katılım sağlamaları için gerekli zaman ve desteği belirlemede stratejik öngörü gereklidir. Sürecin başarısı, mevcut çatışmaların çözümlenmesi veya somut bir yönetim planının onaylanmasından çok, zorluklar karşısında esnek tutum sergileyebilecek kuvvetli ortaklıkların oluşturulmasına bağlıdır.

3.2. Farklı seçeneklerde ve düzeylerde katılım DKA’nın kabulü ve ortaklığına paydaşları katma süreci, basit bilgilendirmeden danışmaya ve hatta paylaşılan sorumluluklara kadar değişir. Bu yüzden katılımın ardışık düzeyleri vardır. Bir sonraki diyagram (WPC 2003), koruma alanlarına yönelik farklı uygulamaları göstermektedir:

KORUNAN ALANLARIN YÖNETİM SEÇENEKLERİ

Halk Kontrolü mekanizmaları Hükümetin tek yönetimi

80

Hükümetin danışma yönetimi

Diğer kontrol Hükümet iş birliği ile yönetim

Müşterek yönetim

Temsilci yönetimi

Paydaş yönetimi


Jones (2001) bu benzer seçenekleri ve katılım düzeylerini dört kademeli dinamik sınıflandırmada özetler: KATILIMCILIK FAALİYETİ DÜZEYİ

HEDEFLER

ÖRNEK TEKNİKLER

1. Bilgi paylaşımı faaliyetleri

Bir kamu alanında bilgi aktarmak

Haber bültenleri, internet siteleri, broşürler, videolar, halk gösterileri, slayt sunumları, medya brifingleri

2. Danışma faaliyetleri

Karşılıklı bilgi paylaşımının desteklemek

Konu ile ilgili yetkililerin yönetim grubunun, anketler yoluyla paydaşlara danışması; odak grupları, halk toplantıları, anahtar bireyler/ organizasyonlar vs. ile yüz yüze brifingler

Paydaşların kaynaklarını ve bilgilerini desteklemek

Bir probleme eğilmek ve çözümleri tartışmak, ekolojik araştırmaları düzenlemek için söz konusu gruplar yoluyla İlgili otoriteler ve paydaşlar ile iş birliği vasıtasıyla hiyerarşik yönetimler oluşturmak, site-tabanlı olayları hızlandırmak, vs.

Ortaklık yaklaşımı ile alınan kararlar ve sonuçlar için güç ve sorumluluğu paylaşmak

İlgili otoriteler ve paydaşların birleştirilmesiyle “düz” yönetim grupları yaratma; ilgili otoriteler ve paydaş gruplarından bireylerin oy birliği ile seçilmesi; kaynakların ve bütçelerin devredilmesi, vs.

3. İşbirliği faaliyetleri

4. Yetkilendirme faaliyetleri (Temsilci ya da müşterek yönetim)

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

a) Hükümetin tek yönetimi: Genellikle temsilciler toplumu bilgilendirir. Ör. Koruma altına alınan alanda (parkta) ağlara izin yok. Temsilcilerin isteklerine toplumun boyun eğmesi gerekir. b) Danışmacı yönetim: Temsilci, karar alma süreci içinde paydaşlara başvurur, örneğin yönetim planındaki endişeler ve düşüncelerin kabulü. c) Hükümet iş birliği ile yönetim: Topluluk kararları desteklemeye katılır ve programlarda ve faaliyetlerde alakalı olmaya başlar. Örneğin bir STK, temsilcilerin istekleri doğrultusunda, parktaki eğitim ve izleme programını üstlenmeyi kabul eder. d) Müşterek yönetim: Temsilci, paydaşları, karar alma sürecinde yasal bir role sahip olmaya davet eder. Örneğin imar, yönetmelikler, koruma ve izleme faaliyetleri. e) Temsilci yönetimi: Temsilci, diğer paydaşların ya da toplulukların karar almalarındaki ve kontrollerindeki kısımlarını aktarır ya da tamamlar. Topluluk/ paydaş bir ya da birkaç karar almada ya da tüm yönetim faaliyetlerinde ve sorumluluklarında özerkliğe sahiptir ve temsilci yönetim girdilerini arayabilir. Örneğin arazi sahibi, kendine ait özel ve önemli alanı doğal rezerv sistemlerine bağışta bulunmak ister; balıkçılar korunan alandaki sorunlar için gönüllü olurlar ve orayı dış etkenlerden korurlar, hükümet temsilcilerinden yasal veya idari destek arayışına girerler. Temsilci, kaynakların ve uzmanların sağlanması sayesinde yönetimi kolaylaştırabilir.

Kaynak: Jones (2001)

81


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Yerel orman alanı paydaşları. El Feidja, Tunus. Fotoğraf: WWF

Bütün sosyal süreçlerde olduğu gibi, ortaklık kurmak güven ve itimat kazanmak amacıyla zaman gerektirir. Hızlı bir şekilde sonuçlara ulaşmak için baskı yapmamak kritik derecede önemlidir. Gerçekte sürecin başarısı, mevcut çatışmaların çözümlenmesinden ya da somut bir yönetim planının onaylanmasından ziyade zorluklara esnek bir şekilde cevap verebilecek sağlam ortaklıkların oluşturulmasına bağlıdır.

Hükümet temsilcilerinin katılımcı rollerine daha önce değinildi ama katılımcı süreçleri çok dinamiktir. İletişimin ortak hedeflerin ve büyüyen sorumlulukların anlaşılması arttıkça katılımın düzeyi de artar. Bir sonraki diyagram, paydaşların yetkilendirilmesinin ideal derecelendirilmesini gösterir (Kelleher 1999). TOPLULUKTAKİ BİREYLER VE GRUPLAR Potansiyel paydaşlar Paydaşlar

Tanımlanmış paydaşlar

Güçlendirilmiş paydaşlar

Sorumlu paydaşlar

ANAHTAR ADIMLAR

Mevcut çevresel şartların ve risklerin tanımlanması: kendi ilgileri ve kaygıları gibi ifadelerin kendiörgütlemesi Yetkilendirmeler (ve/veya yasal haklar) olarak paydaşların ilgilerinin ve kaygılarının kurumlar tarafından tanınması/görüşülmesi Paydaşlar anlaşmaları, tanınan haklara göre çevresel faydaları paylaşmak için kurumları, kuralları ve kuralları uygulatacak sistemleri görüşür Paydaşlar yönetim ortaklıkları kurar: kendileri ve ilgili otoriteler arasında faydalar ve sorumluluklar eşit olarak paylaşılır, bilgi katkısı yapılır, yönetim için beceri ve finansman sağlanır, kabul ettikleri sorumluluklar için sorumlu tutulurlar.

3.3. Kimler katılmalıdır? Katılım gerektiği kadar esnek olabilir. Katılımın maksimum seviyeye ulaşması her zaman gerekli ya da tavsiye edilir bir durum değildir. Bazen ilgili grupların bilgilendirilmesi, somut bir hedefe ulaşmak için yeterlidir. Örneğin, ortak bir vizyon ve paylaşılan hedefler kararlaştırılmıştır, bazı konular sadece hükümet temsilcileriyle tartışılmalıdır (ör. Yeni politikalar, yönetmelikler, yatırımlar…). Çoğu zaman alınan kararlar hakkında paydaşları bilgilendirmek yeterlidir. Katılımın maksimum seviyeye ulaşması her zaman gerekli ya da tavsiye edilir bir durum değildir. Bazen ilgili grupların bilgilendirilmesi, somut bir hedefe ulaşmak için yeterlidir.

82


Katılımın zayıf bir şekilde tasarlanmasının iyi organize sektörler lehine olabileceğinin farkında olunmalıdır, özellikle de genel halk çıkarlarından ziyade kendi özel çıkarlarına imkan sağlayacaklardır. Proje yöneticileriyle olan toplantılarda, katılımcıların “her zaman aynı” olduğunu duymak hiç de şaşırtıcı değildir. Bu olasılık sürece bir tehdittir; yeni katılımcılar davet etmek gerekebilir ya da zaman ve yapılan masraflar, herhangi bir ek yarar sağlamayabilir ve gösterilen çabaya değmeyebilir.

Kaç katılımcı? Karmaşık durumlarda, ör. kaynaklar için talep isteyen geniş kıyısal alanlar, daha önce anlatılan dört paydaş tipi, ya bir düzeyle ya da diğeriyle ilişkili olmalıdır. Diğer taraftan, uzak alanlardaki küçük alanlar, desteğiyle birlikte sadece bir devlet temsilciliği tarafından ve eğer gerekliyse, uzmanlaşmış bir araştırma enstitüsü ya da bir koruma STK’sının desteğiyle kurulabilir ve yönetilebilir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Çok geniş katılım, ne mümkün ne de mutlaka istenilen bir durumdur ve aşırı derecede maliyetli olacaktır. Paydaş analizi (ileride ve bölüm 5’de değinildiği gibi), vizyonlar ve potansiyel katılımcıların rolleri arasında iyi bir denge sağlamak için gereklidir. Sadece toplum sektörleri değil (hükümet, sivil tolum, özel) aynı zamanda temsilcileriyle birlikte uzmanlaşma düzeyleri de (yerel ve bölgesel kamu görevlileri ve yöneticileri, Temsilcilerini bulmadan ve önemli kararlarda söz sahibi kaynak kullanıcıları, uzman teknisyenler) olmadan, tüm paydaşlar ilk başta ilgili görünmeyebilir. göz önünde bulundurulmalıdır. Göçmenler, Fotoğraf: A.Lopez gençler ve kadınlar gibi toplumun marjinal sektörleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Harici analizlerin; sağlık, su, spor, kültür, konutlandırma için resmi ya da resmi olmayan bölgesel organizasyonların çoklu formlarını reddetmesi ender olan bir durum değildir. Etkili bir şekilde yardımı olan organizasyonlar, iletişim ve yerel toplulukları temsil edenlerdir.

Aşağıdakiler arasında bir denge kurulması gerekir: • •

Geniş tabanlı bir düzenleme ve sürekli oybirliği için katılımcıların geniş bir yelpaze içerecek şekilde olması. Park yetkililerin kolaylaştırma ve yönetsel kapasitelerine aşırı yüklenme.

Eğer idari kapasiteler zayıf ve katılım mekanizmaları fakir olursa, başlangıçta katılımcıların sayısı sınırlandırılabilir- ama belirli stratejik görevlerin geliştirilmesi ve yinelenmesiyle birlikte arttırılmalıdır (OECD 2001). Genel bir kural olarak, anahtar katılımcıların sayısı, gerçekçi bir azlıkta tutulmalıdır ama kaliteleri maksimum seviyede olmalıdır.

83


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Temsilcilerin kalitesi Paydaşlar kendi organizasyonları ve toplulukları adına katılımda sorumluluk sahibi olmalıdır, toplu sözleşmelere ve eylemlere yönelik çalışmalıdır. İyi liderler gereklidir. Paydaş temsilcileri, tanımlanmış ve hatırı sayılır bir çoğunluk ile paydaş grupların kendileri tarafından seçilmelidir. Paydaş grupları tarafından izin verilirse, bu seçimi etkilemek denenebilir, ama her zaman paydaşlar tarafından seçilen temsilcilere saygı duyulmalıdır. Korunan alan için olumlu olabilecek ama ilk seçimlerde seçilmemiş olan diğer temsilciler, sürece daha sonradan dahil edilebilir. Başlangıçta bütün paydaşlar süreç ile ilgilenmeyebilir. Temsilcilere saygı duyulması ve önemli kararlardaki söz haklarının olması, onların bu sürece olan ilgisini arttırır. Her paydaş grubu için tartışmalardan kaçınmak için uygun temsilcilerin seçilmesi kritiktir. Aksine, bir süre sonra bölgesel grupların “temsilcilerinin” kendi gruplarını gerçekten bilgilendirmedikleri, temsil etmedikleri ya da katılan grupları kişisel çıkarlar doğrultusunda kullandıkları görülebilir. Farkında olunmalıdır ki, enstitülerin ya da temsilcilerin önderleri, bireycilik ya da gizli gündemler katılımcılık süreci için güçlü bir engel olabilir. Temsilciler tarafından yapılan işlere ek olarak, park yöneticileri ve özellikle bölgesel topluluklar ve kaynak kullanıcıları olmak üzere temsil edilen grup arasında doğrudan temel bir iletişim kurulması iyi bir fikirdir. Genel bir kural olarak, anahtar katılımcıların sayısı, gerçekçi bir azlıkta tutulmalıdır ama kaliteleri maksimum seviyede olmalıdır.

4. Katılım programı için safhalar 4.1. Giriş Mümkün olduğunda, katılım süreci başından başlamalıdır ve korunan alanın planlanması ve yönetilmesindeki bütün safhalarda genel bir uygulama olmalıdır. Korunan alanın yönetim planı genel 5 safhaya ayrılır: 1. Teşhis: ana sorunun tanımlanması ve temel çalışmalar. Hem araştırmalar hem de sorunun tanımlanması ortak yapılabilir. Genel teknik, katılımcı çalıştayları ve SWOT analizleridir. 2. Planlama: alanın bölgelere ayrılması, her bölgeyi etkileyen düzenlemelerin yapılması ve eylemlerin önceliğinin belirlenmesi. 3. Onay: katılımcıların desteği ile park yetkilileri, var olan yapılar yoluyla sentetik bir raporu, uygulayıcılar ve finansal destek sağlayıcılar olan karar alıcılar tarafından açık ve kolay okunabilecek bir şekilde resmi olarak sunacaktır.

84


Bu fazlar basit olarak ve az bir katılımcı ile başlayabilir ve döngünün gelecek tekrarlarında daha tam bir şekilde uygulanabilir. Tecrübeler göstermiştir ki, başından itibaren bütün katılımcılara ulaşmak hem mümkün hem de gerekli değildir. Tipik döngü, birkaç kez döngünün tekrarlamasıdır ve bir döngüden çok bir spirale benzer. Bölgesel şartlara uy. Detaylı projelere güvenme. Tecrübeler göstermiştir ki, katılımcı tecrübeleri pek çok değişkene ve gerçek şartlara bağlı süreçlerdir; bu belgede yer alan, bazı temel noktalar ve faydalı tekniklerle yardım edilebilecek bir uygulama ve yetenektir. Fakat detaylı projelerde sihir yoktur; standart bir yaklaşımdan kaçınılmalıdır. Bunun yerine, var olan sürecin, kurumsal düzenlemelerin ve prosedürlerin, ülkelerin kendi ihtiyaçları, öncelikleri ve kaynakları doğrultusunda yeniden yapılandırılması ve kullanılması gerekir.

4.2. Katılımcı süreç için önkoşullar Tartışmaları önlemek ve çözmek için bir seri önkoşul vardır, bunlar Ostrom (1990) tarafından önerilmiştir ve korunan alanın yönetilmesinde başarılı paydaşların dahil edilmesi için de uygulanabilir. Sürece başlamadan önce, itici kurumlar şunları analiz etmelidir: 1. Hedefler baştan itibaren açık olmalıdır. İtici kurumlardaki tüm katılımcılar, hangi alanın ne amaçla düzenleneceğine karar vermelidir. 2. Katılımcılar bir isme ve önemli bir role sahip olmalıdır; bu rolün nasıl paylaşılabileceğini ve rolün hangi alan ve konularda olabileceğini tespit etmelidir. 3. Uygun kaynakların, becerilerin ve zamanın tespit edilmesi gerekir; etkili bir katılım, erken yatırım gerektirir ve yavaş bir eğilimle başlamalıdır. 4. Esneklik: mekanizmalar esnekliğe izin vermelidir ve beklenmedik ekolojik, sosyal, kurumsal ya da finansal değişikliklerin ışığında, bu değişikliklere adapte olabilmelidir. 5. Yerel kültür ve yapıları takiben prosedürleri ve mekanizmalar kullanmaya hazır olmalıdır. Geniş bir ölçek ya da uluslararası düzenlemeler empoze edilmemelidir; kurallar ve prosedürler, yerel şartlara göre tasarlanmalı ya da uyarlanmalıdır.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

4. Uygulama: korunan alan yönetim rutinleri, bölgesel projeler, kurumsal güçlendirme ve finansal mekanizmalar üzerine odaklanılacaktır. Hepsinde, korunan alan paydaşları kendi sorumluluklarını üstlenecek ve destekleyecektir. 5. Değerlendirme: Sürecin başından itibaren biyolojik, ekolojik, yönetimsel, sosyal ve ekonomik göstergelerin tespit edilmesi önemlidir ve daha sonra Korunan alanın yöneticileri ve paydaşlar tarafından alan gözlenmelidir ve her sene katılımcı kuruluşlar tarafından tartışılmalıdır. Değerlendirmeden sonra, yeni bir teşhis-planlama-onay-uygulama döngüsü ile devam edilebilir.

85


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

6. İşbirliği yapmak için hakların tanınması: eğer harici yetkililer karşı çıkar ya da kurumsal düzenlemeleri ve oyunun kurallarını görmezden gelirlerse, katılımcı çabaları devam etmeyecektir. 7. Hata hakkı tanınması ve öğrenme zenginliği. 8. Başlamadan önce katılım programlarının tasarlanması (bkz. Gelecek bölüm).

4.3. Program tasarımı Katılım için üzerinde anlaşılmış ve ortaya konulmuş açık bir strateji olmalıdır. Bu kurulduğu zaman, farkında olunmalıdır ki, oldukça geniş çaplı katılım ne mümkündür ne de mutlaka istenilen bir durumdur. Zaman ve kaynaklar etkisiz olacaktır ve mutlaka etkili olacak diye bir durum söz konusu değildir. 1. Programın amaçları ve hedefleri, proje alanının içeriği, çevresel/koruma ve halk katılımı için beklenen sonuçların açıkça tanımlanması gerekir. 2. Bir katılım stratejisi geliştirmek: program nasıl idare edilecek, ör. genişliğin kurulması ve gereken danışma/katılım düzeyi, çalışma prensipleri, kurallar ve organizasyonlar, kullanılacak teknikler, ilişkili ana paydaşlar, kaynak gerekleri, proje bütçesi. 3. Paydaş analizi: (bkz. bölüm 5): hedef kitlenin ve projenin amaçlarına ulaşmasındaki ana kişiler olan paydaşların tanımlanması; projenin, topluluğun farklı kesimlerine ya da geniş kitlelere uygulanabilir olup olmayacağına karar verilmesi ya da projenin daha geniş veya sadece belli coğrafik alanlara uygulanabilirliğinin belirlenmesi. 4. Paydaşlara nasıl danışılacağının, paydaşlarla ne kadar ilişkide olunacağının ve olay yeri ya da zaman gibi belli gereklerin belirlenmesi.Katılım için iki farklı organ olabilir, biri sorumlulukları üstlenir diğeri de danışma noktası ve açık bir karakterdir (bkz. 4.5.). 5. Proje zaman çizelgesinin tanımlanması, hangi aşamada halk katılımının meydana geleceği, ne kadar süreceği, aşamalı olarak mı sağlanacağı noktaları tespit edilmelidir. 6. Kilometre taşlarının tanımlanması: projenin kilometre taşları, programın uygulanmasındaki ana basamakları tanımlamalıdır ve kilometre taşları programın başarısının bir ölçüsü olarak kullanılabilir. 7. Yatırım gereklerinin, kaynakların ve olanakların belirlenmesi: ne kadar maliyet gerektirir, sermaye uygun mudur, kim bağışta bulunacak? 8. Ana belgelerin ya da benzer ve ilgili hedeflerin tanımlandığı rehber araştırmaların yeniden gözden geçirilmesi, yasal belgelerin/önceki kararların yeniden incelenmesi ve proje tarihinin araştırılması vs. 4.4. Programın başlaması 1. Yönlendirme Komitesi: Birincil paydaşlardan oluşan 3-7 kişilik küçük bir grup işe başlamalıdır. Örneğin ilgili otoriteler, diğer gruplar ile birlikte korunan alanın ya da kaynak kullanıcıları ve diğer bazı ilgili gruplar (ör. STK) üzerinde sorumluluk sahibidir. Bu grupların temsilcileri, işi organize etmek ve sorumluluk paylaşmak

86


Sürecin başlaması 3. Katılım süreci teşvik edilerek bütün potansiyel paydaşların, sürecin varlığından ve nasıl organize edileceğinden haberdar olması sağlanmalıdır. Bazen katılım için katalizörler vardır, ör. katılımı başlatmak ve merkezi olarak alınması gereken kararları, bölgesel seviyedekilere daha uygun olanlarla ilişkilendiren STK’lar ve yerel yetkililer. Profesyonel bir kolaylaştırıcı ile sözleşme yapılabilir (bkz. bölüm 5). Bu aşamada onları bilgilendirmek ve onlarla görüşmek için ayrı ayrı anahtar kişiler seçilebilir; paydaşların fikirleri, ihtiyaçları ve algıları hakkında daha fazla bilgi elde edilebilir ve onlara da DKA ile ilgili planlar hakkında bilgilendirme yapılabilir. Teknikler görüşülür, halka duyurulur ve diğerleri (bkz. bölüm 5). 4. Genel bir vizyon: Doğal kaynakların uygun kullanımı ve korunması için anlaşma ve iş birliği için isteklilik, ilgili tüm paydaşlar ile genel bir toplantı sonucunda geliştirilmiş olan alanın geleceği için genel bir vizyon olacaktır. Genel bir vizyon oluşturmak, tüm katılım süreci içindeki en önemli basamaktır. Alanın sürdürülebilirliği, kendi ilgilerinin çeşitliliğini tanımlama ve bilgi paylaşım süreçlerinde birlikte çalışmak için katılımcılar kendilerini uzun dönemli bir vizyona teslim etmelidirler. Katılımda, özel çıkarlar göz önünde bulundurulmalıdır ve bunlara saygı gösterilmelidir ama amaç, genel çıkarın üstün ilgisini tanımlamaktır. 20-25 katılımcı eşliğinde, yetenekli kolaylaştırıcılar ile 1-2 gün boyunca çalıştayda bu aşama ile yüz yüze gelinebilir (bkz. bölüm 5) 5. Pek çok sektörde rastlanılan ortak problemler tanımlanmalı ve bu problemler arasından tartışmaya en az açık olan üzerine odaklanılmalıdır. Bu tanımlama ve sorunların seçimi aynı çalıştay grubunda ya da toplantılarda yapılabilir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

için etkin bir yönlendirme komitesi (ya da temsilci konseyi) oluşturabilir. Deniz Koruma Alanları’nın önemine bağlı olarak bu grup, merkezi yöneticiler ile ya da korunan alan yöneticileri ile koordine edilebilir. 2. Temel teşhis: İlgili otoriteler ve yönlendirme komitesi, var olan bilgiler ve SWOT analizi ile organize edilen teknik girdiler ile alanın ilk teşhisini hazırlamalıdır. Böylece dahili güçlendiriciler ya da zayıf noktalar ve harici fırsatlar ve tehditler tanımlanabilir. Senaryolar üzerinde çalışmak, harici faktörlerin ve dahili zayıflıkların göz önünde canlandırılmasına yardım eder. Haritalara bilgilerin girilmesi komite içinde ve sonrasında da paydaşlarla iletişimin sağlanmasında etkili bir yoldur.

Ortak bir vizyon oluşturmak, tüm katılım süreci içindeki en önemli basamaktır.

4.5. Katılım kurumları ve yapıları Katılımcı yapıları ve sorumlulukları başından itibaren tespit edilebilir, böylece paydaşların güveni kazanılır ve yanlış umutların oluşturulmasından kaçınılmış olur. Bununla birlikte, eğer katılım değerlendirme sonuçları tarafından önerilirse, zaman içinde değiştirilebilir.

87


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Danışma Komitesi: Bu ortak vizyon oluşturulup, koruma alanı fikrinin genel kabulünden sonra, çeşitli gruplardan paydaşlar süreci takip etmek için ve eğer yönlendirme komitesinin küçük olması veya hükümetin yüksek seviyeleriyle ilişkilendirilmek istenirse, yönlendirme komitesinin genişletilmesi veya muhtemel yeni bir danışma komitesi oluşturulması amacıyla seçilmelidir. Diğer bir ihtimal ise, belirli yönetim programlarıyla bağlantılı, tematik gruplar oluşturmaktır. Muhtemel organik bir düzenleme şu şekilde olabilir: KAMU KURUMLARI

Yönlendirme Komitesi ya da Temsilciler Konseyi (küçük)

KORUNAN ALAN YETKİLİLERİ

Danışma Komitesi (daha geniş) ya da konu ile ilgili gruplar

YÖNETİM PROGRAMLARI A

B

C

D

E

Pek çok diğer ikincil ya da etkilenen paydaşları içeren bu daha geniş danışma komitesi, yönlendirme komitesinin bir uzantısı olarak düşünülebilir. Korunan alan yetkilileri, uygun yönetim programlarında sektörel katkı için, bu komitenin bireysel üyeliğini isteyebilir. Bu danışma komitesi şunlara ihtiyaç duyar: • • •

Sorumlu kurumlar tarafından toplantı düzenlenmesi, rapor ve bilgilerin kopyalanıp dağıtılması gibi bazı basit etkin kaynaklar, Komiteleri ve temsilcileri tarafından verilen kararları sektörleriyle paylaşmak için mekanizmalar, Olabildiğinde, yetkili makamlardan yasal bir onay gerekir.

Danışma gruplarının ana avantajı, üyeler genellikle eğitimlidirler, bu yüzden onların tavsiyeleri sıklıkla halktan gelen genel yorumlardan daha bilgilendiricidir. Bu grup bir takım amaçlara hizmet edebilir: • • • • •

88

Kararları teklif etmeden önce halkın tepkisini tahmin ederek yardım edebilir. Kilit bölgeler için iletişim sağlayabilir. İlgili grupların devam eden alâkaları konusunda eğitir ve onları, alternatif eylemlerin sorunları ve sonuçları hakkında bilgilendirir. Süreklilik sağlar böylece kararların teknik taraflarını anlayan ilgili grupların tavsiyelerine ulaşılabilir. Fikir birliği oluşturmak için bir forum sağlar.


Yasal tanıma? Katılım, yasal olmayan bir süreç olabilir ama yapı yasallaştırıldığı ve görev ile sorumluluğu içerdiği zaman çok daha etkili olmaktadır. Tecrübeler göstermiştir ki, bu danışma veya katılım komiteleri, yetkililer tarafından her zaman olmasa bile oldukça nadir resmileştirilirler. Resmi statü beğenilen bir durumdur ama yokluğu bir engel olarak değerlendirilmemelidir. Bu gruplar, alanın yönetilmesinde ve planlamasında kendi rollerinin önemine ikna edildiklerinde, toplantı çağrıları için güç oluştururlar ve yerel grup er ya da geç yetkililer tarafından resmi veya gayri resmi olarak tanınacaktır. Bazı ülkelerdeki yasalar, katılımcı yönetim organlarını, sadece tavsiye ya da danışma için değil aynı zamanda yönetmeliklerin benimsenmesi ve alanın korunmasına katkıda bulunulması, araştırma, eğitim ve kamu bilinci gibi bazı yönetim kararları üzerinde bağlayıcı görev olarak kabul eder. Bu komite, kendi rejim ve yönetmeliklerini önerir, yönetimin iyileştirilmesine yönelik teklifler için yasal olarak alanın yöneticisiyle görüşür (örneğin iki yılda bir) ve yıllık planları ve bütçeleri de her türlü yönetim kararları ve planları ile ilgili olarak bilgilendirilir. Bu komite, korunan alan yetkililerinin desteklemek için planları tartışır ve onaylar ve onların yerine getirilmesinde koordineli bir katılımı sağlar. Tecrübeler göstermiştir ki, bu danışma ve katılım komiteleri, yetkililer tarafından her zaman olmasa bile oldukça nadir resmileştirilirler. Katılım, yasal olmayan bir süreç olabilir ama yapı yasallaştırıldığı ve görev ile sorumluluğu içerdiği zaman çok daha etkili olmaktadır.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Bununla birlikte, bu grupların kurulması için pek çok gereklilik vardır. İlk olarak, onlar gerçekten temsilci olarak algılanmalıdır. Sonra, grupların yetkililerinin limitlerinin tanımlanması gerekir. Üçüncü olarak da; bir danışma grubu kurmak ve bunu sürdürebilmek, zaman ve personel kaynaklarının önemli bir taahhüdünü gerektirir.

4.6. Programın geliştirilmesi Süreç açık ve şeffaf olmalıdır, adil bir şekilde yönetilmeli ve danışma, veri ve bilgi paylaşımı konusunda tarafsız olunmalıdır. Paydaşlar ve sorumlu yetkililer arasındaki artan güven ve itimat, fikir birliğine ulaşmak için daha büyük bir bağlılık içinde sonuçlanır. Öncelikle katılımcı kuruluşlar bir yerde konumlandırılmalıdır ve onların ilk görevleri şunlardır: 1. Otoritelerin ve teknik ekibin koordinasyonlu çalışacakları danışma komitesi tarafından genel kurallar tespit edilmelidir. Sürecin başında belirlenen sorumluluklar ortaklık oluşturulmasına yardım eder. Beklenen kilometre taşların, sürecin ve

89


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

örneğin teşhis, korunan alanın final hedefleri, alan planlama, yönetmelikler, yönetim programları gibi beklenen sonuçların sunulması. 2. Mevcut durumun teşhis ve temel araştırmalarında iş birliği yapmak. • •

Temsilcileri alana götürmek ve planlanması gereken durumun açıklanması iyi bir fikirdir ve korunan alan tarafından çözülmektedir. Paydaş grupları, araştırmacılar tarafından elde edilmemiş olan alan bilgilerini sağlayabilir ve sağlamalıdır. Ayrıca bilgilendirmedeki boşlukları doldurabiir ve tehlikedeki kaynakları belirleyebilir, tehditleri ve uygun durumları gösterebilir ve alan eylemleri3 için öncelikleri seçme konusunda yardım edebilir. Bu gruplarla birlikte, mevcut durum ve gelecek senaryoları içerecek şekilde alanın haritası üzerinde çalışmak önemlidir. Haritalar, tüm paydaş grupları tarafından toplanmış bilgilerin bir sonucu olabilir.

Programın geliştirilmesi, her zaman ilgili bilgileri kolaylaştırır. Belgeler; paydaşların kültürlerine duyarlıdır, bilimsel terimlerden uzak durur ve olumlu ve yapıcı yaklaşımları destekler. Bu eylemler, paydaşların heveslerine ve bilgilerine saygı gösterecektir ve muhtemel gerginlikleri en aza indirecektir. Yeni bilgilere açık olmak gerekir. Uyarlanabilir yönetimlerin yapabilirliklerine başvurmak önemlidir ve yeni sorunlar ortaya çıktığında programa uydurmak için hazır olmalıdır. Ayrıca programın uygulaması sürecinde yeni paydaşlar tanımlanmalıdır. İlgili bilgileri her zaman kolaylaştır. Çok fazla bilimsel ifade kullanma ve belgelerin paydaş kültürüne hassasiyet göstermesini sağla.

Yasal ve kurumsal çatıların sunulması Korunan alan yetkilileri, kendisini paydaşlara belli bir zamanda tanıtmalıdır ve aşağıdaki maddelere açıklık getirmelidir: • • • •

Bu sorumlulukları nasıl alacaklar? Uymaları gereken yasalar hangileri ve “oyunun kuralları” hangileri? Korunan alanın tespit edileceği ve alanın yönetilmesi adına yönetimsel düzenlemeler için yasal hükümlerin ve hedeflerin yasal çatısının sunulması. Korunan alanın ana hedeflerinin sunulması.

Unutulmamalıdır ki, yasal yönler müzakerelerin konusu değildir. Kolaylaştırıcıların (bkz. bölüm 5) bu sunumu yapması istenilen bir durum değildir. Bu konuları sunacak olan yetkilinin kendisi olmalıdır.

3 Katılımcı Eylem-Araştırması çalışmanın bir metodudur ve tam verim ve kullanılabilir veri içeren eylem, ortak durumları geliştirmeye yardım eder. Paydaşların kendileri, bilgi toplanması ve analiz edilmesinde el ele verebilir ve özellikle kendi sektörlerinde senaryolar üretebilirler.

90


Öncelikle temel bilgi toplanmalı ve analiz edilmelidir. Bir sonraki aşama ise mevcut kullanımların, tahmin edilen senaryoların ve istenen gelecek kullanımların kıyaslanması için haritaların üretilmesini içerir. Bu bilgi, eylemlerin öncelikli olarak uygulanması gereken kritik alanların tanımlanmasına imkan verir. Haritalar, tüm katılımcılara hangi alanların biyolojik, ekolojik ya da kültürel sonuçlarının en önemli olduğunu, hangilerinin doğal kaynakların farklı kullanımına meydan verebileceğini ve hangi alanların aşırı istismara uğradığını ve korunması gerektiğini ya da iyileştirilmesi gerektiğini açıkça gösterecektir. İkincisi “kritik alanlar” olarak tanımlanabilir ve gelecek Eylem Planlarındaki eylemler için öncelik kazanabilir. Bu uygulama ilk olarak, tehditleri tanımlamak ve kendi tercihlerini tartışmak için korunan alan yetkilileri ve teknik ekip ile birlikte yapılmalıdır. Önceki uygulamalar sunulmadan, aynı uygulama daha sonra danışma komitesinde, yasal mecliste ya da katılımcı kuruluşlarla da yapılacaktır. Eğer bu ikinci uygulamada hiçbir aksi sonuç ya da karar çıkmazsa, birincisi kabul edilmelidir. Bu analiz ve açık tartışma, alan için teknik ekibin alan planlama önerisini üretmesine izin verecektir. Ana hedefler ve kurumsal düzenlemeler için fikir birliği sağlandıktan sonra, bir anlaşmaya varmak zor olmamalıdır. Fikir birliği, tüm belirli ilgiler ve paylaşılan hedeflerdeki karşılıklı güven için saygı gerektirir. Fikir birliği paydaşların tamamen benzerliği demek değildir ama genel problemlerin çözümünde geçici bir birlik sağlar. Sorumlulukları üstlenmek ve tek yönlü baskılarla dahi değiştirilemez kuralları belirlemek için muhtemel tek ilke, fikir birliğidir. Eğer her alan için bölgelere ayırma ve yönetmelikler, oybirliği ile kabul edilirse ve katılımcı kuruluşlar bilgi paylaşımında açık olursa, tüm süreç düzgün bir şekilde geleceğe doğru ilerler. Eylem Planı Hedefler, alan planlama, yönetmelikler ve kurumsal düzenlemelerde genel bir anlaşmaya varıldığında, bir sonraki aşama temel eylem önceliklerinde hem fikir olmaktır. Heveslilik sağla, esnek ol: Uygulama aşaması boyunca daha önceden göz önünde bulundurulmamış yeni sorunlar çıkabilir ya da önemsiz olarak düşünülmüş sorunlar gerçekte daha büyük olabilir. Esneklik sağlamak önemlidir, bu sayede paydaşlara ve sorunlara adil bir ortam sunulabilir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Alan planlama önerisi

Pek çok sektörün genel problemi olan esas problem tanımlanmalı ve danışma komitesi ile paylaşılmalıdır. Sonra, fikir birliğindeki daha az tartışmalı konulara odaklanılmalıdır. Ağır kararlar sürecin daha sonraki aşamalarına saklanmalıdır ve bu süreçte katılımcılar ve korunan alan arasında güven sağlanmalıdır. Kazan-kazan çözümleri, tüm paydaşların mümkün olduğu kadar çok kazançlı çıktığı eylemler için araştırılan ve olumlu atmosfer oluşturmaya katkıda bulunan stratejilerdir. Öncelikle bu tarz stratejileri kullanmak tavsiye edilir çünkü büyük bir anlaşmazlığı aynı anda çözmeye çalışmak, neredeyse imkansız bir meydan okumadır.

91


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Katılım, herkes için süreci kolaylaştırmalıdır, yük haline getirmemelidir. Unutulmamalıdır ki, ılımlı hedeflerle başlamak, var olan kapasiteyi kullanmak ve yerel yetkililer ile öncelikleri eşleştirmeye çalışmak gerekir. Başlangıçta, çoğunluğa fayda sağlayacak açık konulara odaklanmak en iyisidir, örneğin yerel balık stoklarını iyileştirmek gibi. Tecrübeler göstermiştir ki, Deniz ve Kıyı Koruma Alanları’nın planlanmasında, yerel birlikler ve paydaşlar genellikle şu konularla ilgilenmektedir: • • • • • •

Barınak alanlarının ve yerel balıkçılar için diğer alanların tespit edilmesi Yerel geleneksel balıkçılığın ayrıcalığa sahip olduğu balıkçılık alanlarının tespit edilmesi Tahrip edilmiş alanların iyileştirilmesi Temel sosyal ihtiyaçların desteklenmesi Korunan alanın yönetiminde yerel istihdam Eğitim ve öğretim Başlangıçta, çoğunluğun faydalanabileceği şekilde fikir birliğine varılmış ve daha az tartışma yaratacak konulara odaklanın. Zor kararlar daha sonraki safhalar için saklanmalıdır. Katılım, herkes için süreci kolaylaştırmalıdır, yük haline getirmemelidir.

Katılımcı kuruluşlarca kararlaştırılmış somut eylemler basit ve gerçekçi olmalıdır. Aşırı umutlanma ve somut sonuçların eksikliği, katılım sürecinin en güçlü düşmanlarından biridir. Daha kullanışlı ve uzun soluklu olan ne ise, “sağduyulu” bir şekilde herkesin anlayabileceği ve katılabileceği kadar basit olmalıdır. Uzun dönemde paydaşların katılımını ve taahhüdünü sürdürmek için, alanda sonuçları görmek gerekir. Uzlaşma ve sorumlu paydaşların ve yetkililerin birliği uzun dönem devam edecektir ve gerçekte olması gereken ortaklıklara ön ayak olacaktır. Bilimsel bilgilerdeki boşluklara göre, karar almanın bazen, bazı belirsizlik dereceleri altında yapılması gerektiği açıklığa kavuşturulmalıdır. Katılımcı kuruluşlarca kararlaştırılmış somut eylemler basit ve gerçekçi olmalıdır. Aşırı umutlanma ve somut sonuçların eksikliği, katılım sürecinin en güçlü düşmanlarından biridir. Ilımlı hedeflerle başlamayı, var olan kapasiteyi kullanmayı ve yerel yetkililer ile öncelikleri eşleştirmeye çalışmayı hatırla. Katılımı teşvik etmek için, hükümetin sorumluluklarını yerine getireceğine ve anlaşmaya varılan düzenlemeleri uygulayacağına dair güvenilirlik bulunmalıdır. Kademeli yaptırımlar kurmak ve hak sahibi olanları bu yaptırımlara dahil etmek iyi bir fikirdir. Yaptırımlar kademeli olmalıdır ve her türlü ihlale yanıt vermelidir. Korunan alanın yönetilmesindeki ana ihtiyaçlar kamuya yönelik yapılmalıdır ve gruplarda, çalıştaylarda ya da halk oturumlarında tartışılmalıdır. Ana eylemleri göstermek için ilginç bir araç, bölgelere göre sıralamak ve önceliklere göre

92


EYLEM

SORUMLU KURULUŞ

1.ZON

2.ZON

3.ZON

Karada ve denizde sinyal zonları

Korunan alan (KA) ve deniz yetkilileri

A

B

C

Harici balıkçılıktan koruma

KA ve yerel balıkçılar

A

A

A

Topluluğun içme suyunun karşılanması

KA ve Belediyeler

Yerel turizm hizmetlerinin organize edilmesi

KA, A topluluğu ve yerel sektör

Tehlike altındaki türlerin araştırılması/gözlenmesi

Araştırma merkezleri, balıkçılar ve STK’lar

A B B

B

C

Diğer… Öncelikli sınıflar, örneğin A (ilk iki yıl), B (3 – 5 yıl), C: ikincil öncelikli.

Her eylemden kimin sorumlu olacağının tespit edilmesi çok önemlidir. Katılımcılar bir isim almalı ve önemli bir role sahip olmalıdır. Var olan kapasitenin kullanılması ve harekete geçirilmesi her zaman hatırlanmalı, herhangi yeni bir yapı zorlanmamalıdır. Sonuçlar her ne olursa olsun, basit bir düzende yazılmalı ve yetkililere teslim edilmelidir. İzleme Bütünleyici ortaklık döngüsü için son ama önemsiz olmayan safha izleme ve değerlendirmedir. Bilgi akışını sürdürmek gerekir. Programın sürecinden, hem yetkili kişileri hem de paydaşları bilgilendirmek önemlidir. Geniş çaplı programlar için bir gazete oluşturulabilir ya da e-posta listeleriyle program sürecinin güncellemeleri yapılabilir. Katılım sürecinin etkinliği ve DKA hedeflerine ne kadar katkıda bulunduğu, gösterge sistemler ile periyodik olarak değerlendirilir. Bu, gelecek programların geliştirilmesinde yardımcı olacaktır. Paydaş memnuniyetinin değerlendirilmesi (katılım sürecinden memnun kaldılar mı?) ve kilometre taşlarının derlenmesi (toplanabildiler mi?) göz önünde bulundurulması gereken noktalardır. Katılımcılara geri bildirim yapmak önemli bir noktadır, çünkü sonuçta, topluluklar kendi girdilerinin projenin çıktılarına nasıl etki ettiğini bilmek isteyecektir. Katılım sürecinin kesin bir kaydının saklanmasını ve son kararların nasıl alındığının kaydedilmesini sağlamak önemlidir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

sınıflandırmaktır. Zaman ölçeği, yılları ayrıntılı olarak göstermemeli ama öncelikli süreçleri göstermelidir ki bunlar, beklentilerin ve eğer başarılamazsa hayal kırıklıklarının oluşmasına neden olacaktır.

İdeal olarak izleme; paydaşlar için önemli olan ve korunan alanın korunmasıyla ilgili ana göstergelerin tanımlanmasına katılan hak sahiplerini içermelidir. Paydaşlar kendi sektörlerindeki ya da uzmanlık alanlarındaki verinin toplanmasında birlik olabilirler. Katılımcıya destek sağlayabilir, tanıtabilir ve onları cesaretlendirebilir.

93


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Katılımcıları izlemek, tüm paydaşlar arasında uzun dönem hedefler için tutarlılık sağlanmasına yardım eder ve onların sorumluluklarını güçlendirir. Durumun değerlendirilmesine ve istenmeyen durumları düzeltmek için kararların alınmasına izin verir. Toplanan veri yılda bir genel danışma komitesi toplantısında sunulabilir ve yerel gazeteler, radyolar ya da diğer yerel medya araçlarıyla halka duyurulabilir. Her eylemden kimin sorumlu olacağı önemlidir. Katılımcılar bir isim almalı ve önemli bir role sahip olmalıdır. Var olan kapasitenin kullanılması ve harekete geçirilmesi her zaman hatırlanmalı, herhangi yeni bir yapı zorlanmamalıdır.

5. Teknikler 5.1. Giriş Var olan içeriğe, tüm katılımcıların ihtiyaçlarına ve katılımcılık hedeflerine uygun olan teknikler adapte edilmelidir. Planlama sürecinde, araştırma ve izleme iş birliğinde ve danışma konseyinde ya da karar alıcılarda, alanın teşhisinde katılım için fayda sağlayan pek çok araç gereç vardır. Bu belge, profesyonel yöneticiler, çatışma yöneticileri, arabulucular ve sosyologlar tarafından iyi bilinen en yaygın tekniklerin sadece kısa bir tanımlamasını sunabilir. Dolaylı fayda sağlayan kullanışlı araçlar da vardır, örneğin kamu bilinci oluşturmak, resmi ya da resmi olmayan eğitimler düzenlemek, eğitim fırsatları, yerel istihdam, hizmet imtiyazı ve genel olarak hali hazırda çalışanları kuvvetlendirmek gibi. Belirli teknikler, paydaşların belli gruplarıyla tasarlanmalıdır ve onların ilgilerini cesaretlendirmesi hedeflenmelidir. Ekonomik ve güvenilir olmalıdır, böylece fikir birliğini de cesaretlendirir. Gerekli beceriler ve kapasiteler, gelişemekte olan ülkelerde genellikle yetersizdir ve var olanlar da sıklıkla ağır bir şekilde üstlenilmiştir ve fazla sıkıdır. Karmaşık paydaş durumlarında, katılımcı tekniklerinde profesyonel olan birinden yardım almak etkili bir yatırım olarak tavsiye edilir. İyi bir profesyonel, var olan herhangi bir yerel kapasitenin yerine geçmeye çalışmayarak ve yerel toplulukları kendi yapıları ve liderleriyle canlandırmaya çalışarak süreci kolaylaştıracaktır. 5.2. Kolaylaştırıcı Harici bir kolaylaştırıcı gerekli değildir. Katılım süreci, teknik ekip tarafından canlandırılabilir. Bununla birlikte, deneyimler göstermiştir ki, sürecin ilk aşamalarında, harici bir kolaylaştırıcının bulunması başarıdaki genel bir faktördür. Bu kişinin profesyonel kalitesi önemlidir. Toplantıların düzenlenmesinde onun güvenilirliği ve yapabilirliği, ayrıca olayları tarafsız bir şekilde değerlendirmesi de önemlidir. Bu kişi şu özelliklere uymalıdır: • •

94

Alan veya yer alan hiçbir grup ile ilgili hiçbir kişisel ilgisi olmamalıdır Katılımcılık ve çatışma çözme araçları ve yöntemleri konusunda deneyimli


• • •

olmalıdır. Grupları yönetebilecek ve anlaşmazlıkları çözebilecek kapasiteye sahip olmalı ve proje planlamasında tecrübeli olmalıdır. Korunma altındaki alanın planlanması hakkında ya da arazi kullanım çatışmaları ile ilgili bilgili olmalıdır. İyi bir yapı kurabilen, halk sunumlarını kolay duyabilen ve belgelerin yayılmasında yetenekli biri olmalıdır. Bilgilerin sistematik hale getirilmesinde ve rapor hazırlanmasında kabiliyetli olmalıdır.

Kolaylaştırıcıların ana sorumlulukları ise şunlardır: • • • •

Çalışma alanını ziyaret etmek ve ana teknik raporları bilmek, Yönlendirme Komitesine ve ilgili yetkililere, toplantılar ve çalıştaylar için gündem hazırlanmasında ve katılımcıların seçilmesinde yardım etmek, Toplantıları ve çalıştayları yönetmek ve tüm paydaşların anlayabileceği şekilde teknik olmayan bir dilde toplantı ve çalıştayların raporlarını hazırlamak, Çatışmaları çözmek ve önlemek, iletişimi teşvik etmek ve kavgacı gruplar arasındaki özel amaçlı toplantıları kolaylaştırmak.

5.3. Paydaş analizi Potansiyel ilgili gruplarını listelemekte ve grupların tam koruma ilgilerinden güçlü ekonomik gelişme veya kısa dönem ilgilerine kadar olan değişimlerini göstermektedir. Temsil edilebilirlik, örnekleme ve katılımın uygun derecelerinin sorunları önemli olmaya başlar. Aşağıda bahsedilen konular arasında bir denge kurulması gerekir: • •

Geniş tabanlı ve dayanıklı bir fikir birliği oluşturmak için katılımcıların mümkün olduğunca geniş bir katılım göstermesi ve Korunan alan yöneticilerinin kolaylaştırıcı ve idari kapasitelerine fazla yüklenmesi.

Mevcut yapıların kullanımı: toplulukları ve yerel grupların korunmakta olan alanı desteklemek için yapılan eylemlere katılması ve endişelerini ifade etmesi, bazı yerel toplantılarla sağlanabilir. Kullanıcı grupları hükümetten gelen sorumlulukları üstlenmiştir ve bu durum uzak olan köylerde önemli bir rol oynayabilir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Yeni fikirler üretmek için toplanıldığı zaman paydaşları davet etmek oldukça akıllıca bir davranıştır ki bir çok paydaş ve bakış açısı ya da tarzları, bahsedilen seçilmiş aşamalar için bir bağlantı sağlanmış olur. Somut isimler ya da kişiler yerine grup isimleri ya da organizasyonlar gibi daha genel isimler olarak tutulan her öneri yargılamaksızın kaydedilir. Fikir üretmek için toplanma dönemleri paydaşlar, onların ilgileri ve süreci etkileyen etkileri arasındaki ilişkiyi tanımlamak için devam ettirilebilir. Şu sorularla sonuçlar kontrol edilmelidir: Sürecin tüm aşamalarını kontrol ettik mi? Yarar sağlayan ya da mağdur olan biri var mı? Şemsiye organizasyonların arkasındaki insanları tanımladık mı?

95


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

İlk önce paydaşlar tanımlanır, her aşamadaki her aktörün katılım derecesinin tanımlanmasıyla uzun bir liste düzenlenebilir. İlgili paydaşlar ile iletişim sağlanır. Her paydaştan beklenen rolün ve sürece olan katkısının açık bir şekilde ifade edilmesi gerekir. 5.4. Bilgilendirme Farklı seçenekler arasında karar verebilmeleri için paydaşların etkili bir şekilde bilgilendirilmesi sağlanmalıdır. Belgelerin yerel kültüre duyarlı olması, bilimsel ya da hukuki terminolojinin kullanılmaması önemlidir. Tekniklerin bazıları şunlardır: Etkin dinleme Görüşmelerin hedefi: “bir sorun hakkında görüşülen kişinin ne düşündüğünün mümkün olduğu kadar çok anlamak gerekir”, kolay görünür. Bununla birlikte, eğer görüşülen kişiler tartışmaya katılmazlarsa oldukça zordur. Tartışma süresince, görüşülen kişilerin kendi tavırlarının farkında olduğunda bu durumun önüne geçilmelidir. Görüşülen kişiden en iyi faydayı sağlamak için dinleme yeteneği ile ilgili bazı püf noktalar kullanılabilir. Görüşmeler Bire bir görüşmelerde ya da halka yönelik forumlarda çıkan tartışmalarda insanlardan sıklıkla çok fazla bilgi sağlanır. Topluluktaki herkes ile görüşme mümkün olmasa da, her anahtar grubun temsilcileriyle konuşmak için iki üç gün yeterli bir zamandır. Sürecin başlarında beklenilen sorunlar hakkında bilgi almak ve sürecin bir veya iki önemli kavşak noktasında bazı görüşmeleri yapmak için yönlendirmeler yapılabilir. Görüşmelerin hedefi, görüşülen kişinin sorun hakkında neler düşündüğünü mümkün olduğunca anlamaktır. Bunun dışında, sorunla ilgilinen kuruluşlarla kişisel tanışıklar sağlamak iyi bir yoldur. Sorgulamanın doğru bir şekilde yapılması, şu sonuçlara ulaşılmasında yardımcı olabilir: •

96

Bir seri oldukça açık sorulardan oluşan form konuşmanın bel kemiğini oluşturur. Problem ve sorunların tanımlanması önemlidir. Bazı sorular şu şekilde olabilir: Ne tür bir değişiklik görüyorsunuz? Ne tür sorunlar öngörüyorsunuz? Sizce bu sorunların nedeni nedir? İstenilen durum nedir? Soruların çok açık olması ya da konuşmacının çok az teşvik edici olması gibi durumlar ortaya çıkabilir. Bu gibi durumlarda soruları başka şekilde ifade etmek en iyi yol olacaktır, fakat esas konunun daima sürdürülmesi gerekir.


Sunum toplantıları bilgi paylaşımı için iyi bir yoldur. Fotoğraf: GoB

Topluluktaki etkili kişilerle görüşmenin en etkili yolu; kentteki gruplarla, ticaret ile uğraşanlarla, çevreci gruplarla, komşu gruplarla… bir toplantı ayarlanıp bir sunum yapılmasıdır. Eğer bir seri sunum yapılacaksa, slayt gösterisi hazırlamak ya da diğer görsel yardımcıların kullanılması sıklıkla tavsiye edilir. Görsel bir sunum, sadece katılımcılar için ilginç bir olay değil aynı zamanda kısa bir sürede daha fazla bilgiye ulaşmayı sağlayan bir yoldur.

Halk Açıklaması Bunlar, insanların pozisyonlarını ve durum ile ilgili haklarını resmi bir şekilde beyan ettiği resmi toplantılardır. Ne yazık ki, halkın katılımı için halk açıklamaları özellikle etkili değildir. Yasal kayıtların hazırlanmasında toplantının hukuki işlerinin yapılmasında iyi iş çıkarabilirler ama sorunların çözümü için insanları bir araya getirmekte zayıftırlar çünkü açıklama sırasında konuşmacıların aldığı pozisyonlar daha az resmi toplantılarda ifade edilenlere göre sıklıkla çok sert ve aşırıdır. Topluluk Forumu Bu; halka açıktır ve topluluktaki üyelerin ihtiyaçları olan konularda açıkça tartışabildikleri bir açık toplantı şeklidir. Belli balıkçılık sahalarının aşırı kullanımı gibi somut sektörel poblemleri tartışmak için de kullanılabilir ama dikkatle kullanılmalıdır çünkü DKA’nın kurulması gibi yeni öneriler ile karşılaşılabilinir. DKA yönetimi gibi çok sektörlü sorunlar, eğer somut sonuçlar aranıyorsa, açık ve yapılanmamış topluluk forumlarında dile getirilmemelidir. 5.5. Katılım teknikleri Halka bilgi alışverişi sağlamak için etkili olabilecek bir format, sorunların çözümünde ya da paydaşlardan geri bildirim alınmasında etkisiz olabilir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Sunumlar

Beğenilen/beğenilmeyen, umutlar/korkular Bu teknik (Jones 2001) kilit sorunları ana hatlarıyla ortaya çıkarmaktadır ve göstermektedir ki paydaşların kaygıları ve öncelikleri ilgilidir. Bir grup paydaştan, alandaki beğendikleri ve beğenmedikleri üç konuyu, DKA ile ilgili umutlarını ve korkularını ya da belli yönetim planlarıyla ilgili düşüncelerini yazmaları istenir. Daha sonra grupların cevapları tartışılır ve bazıları bir liste şeklinde hazırlanır ve dağıtılır.

97


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Çalıştaylar Öncelikle bu diğer formatlardan farklıdır. Belli bir görevin tamamlanmasının amacını belirtmektedir. Örneğin bir çalıştay, ana hizmetler için alternatif yerlerin değerlendirilmesinde kullanılacak kriterler üzerinde anlaşmaya ulaşmak için tasarlanabilir çünkü bunlar çok etkileşimlidir ve büyük gruplarla yapıldığında iyi sonuç elde edilmez. Bazı büyük grupların/küçük grup formatlarının kullanımı mümkün olsa da, katılımcı sayısının 20-25’i geçmesi durumunda, gereken etkileşime ulaşmak zordur. Geleceğe dair ortak bir vizyon ve senaryolar yaratmak için çalıştay Doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir kullanımı için anlaşma ve iş birliği isteği alanın geleceği ile ilgili ortak bir vizyon oluşturulmasından sonra ancak gerçekleştirilebilir. Ortak bir vizyon oluşturmak, tüm katılım süreci içindeki en önemli basamaktır. Katılımda belirli istekler göz önünde bulundurulmalı ve saygı gösterilmelidir, ama amaç genel isteklerin üstün bir vizyonunu tanımlamaktır. Ortak bir vizyon yaratmak, gelecekte tüm DKA’lardaki fikir birliğine ulaşmanın nasıl olacağının hayal edildiği bir egzersizdir, sadece onlara basit sorular sorarak ve cevapları somutlaştırarak yapılır. Senaryo planlama teknikleri görüşmeler için seçeneklerin tanımlanmasına yardım edebilir. Bir senaryo, muhtemel bir geleceğin bir resmidir. Senaryo çalıştayları, tüm paydaş gruplarına ait 24-30 katılımcının katıldığı iki günlük bir toplantıdır. Katılımcılar fikirlerini ve deneyimlerini paylaşmak için bir araya gelirler ve DKA’nın sürdürülebilirliğine yönelik yolda görüşlerini, engelleri ve girişimleri tartışırlar. Bu süreçte tüm katılımcılar uzman rolüne sahiptir çünkü yerel aktörler olarak: • •

Yerel olasılıkları ve değiştirilecek engelleri bilirler ve Bu değişikliklerin onlara, onların şimdiki ve gelecekteki faaliyetlerine bağlı olduğunu bilirler.

Örneğin 6 kişilik gruplar oluşturulabilir ve her gruba: 15-30 yıl sonra bu alanın nasıl olmasını istersiniz? sorusu sorulabilir. Her grup ekolojik, sosyolojik, ekonomik, kültürel vs gibi farklı bakış açılarıyla bu soruyu değerlendirebilir. Aynı çalışma bütün üyelere de yapılabilir ama böyle bir durumda her katılımcıya bir kart verilmesi ve sadece bir ya da iki düşünceyi bu kartlara yazmasının istenmesi gerekir. Bu herkese gelecek üzerinde düşünmek için aynı şansın verilmesini ve kendi düşüncelerini halkın önünde konuşmadan iletmelerine olanak sağlar ki halk önünde konuşmak, çok iyi fikirlere sahip olunsa bile çoğu zaman kişiler tarafından yapılmak istenmeyen bir durumdur. Tüm bu uygulamalar sadece olumlu ve iş birliği ile oluşturulan bir atmosfer yaratılmasına katkıda bulunmaz aynı zamanda gelecek için olumlu bir vizyon üretilmesini sağlar. Gruplar arası görüşme organize etmek için iyi bir yol, özetle, her üyeden yapmak istedikleri bir soruyu kağıda yazmaları istenebilir. Sonra, her üyenin kendi düşüncesini ve sorusunun nedenini 3-5 dakikada tüm gruba açıklaması istenir. Tüm

98


İkinci gün boyunca bu gruplara: “bu gelecek vizyonunun gerçekleşmesini engelleyecek ana problemler nedir?” sorusu sorulabilir. Burada, sürdürülemezliğin ana nedeni olarak sorunların kavranması sağlanır. Çoğu sektörde ortak kök problemler tanımlanmalı ve bu problemlerden daha az tartışmalı olanlara odaklanılmalıdır. Bu sorunların tanımlanması ve seçilmesi vizyon olarak aynı çalıştayda ya da toplantıda yapılabilir. Genel problemlerin tanımlanmış olması, ortak genel hedeflerin önerilmesini kolaylaştırır. İyi geliştirilmiş bir çalıştay iki gün sürmelidir. Senaryo çalıştaylarından beklenilen en önemli sonuç muhtemelen, DKA’nın geleceğinin geliştirilmesi ve planlaması ile ilgili hedeflerin ve isteklerin formülasyonunda birçok farklı insanın dahil olmasıdır. KUTU 2. SENARYO ÇALIŞTAYINDAKİ AŞAMALAR 1. Giriş ve fikir Teknik ekip ya da ana paydaşlar tarafından senaryoların kısa bir sunumu. Mevcut durumu ve gelecek planlarını sunacak yerel yetkililer tarafından senaryoların yerel durumlarla olan bağlantıları. 2. Rol gruplarında vizyon oluşturma Katılımcılar, 15 ya da 30 yılda sürdürülebilir DKA üzerine kendi vizyonlarını geliştirebilirler. Bunu, senaryoları ve diğer öne sürülen fikirleri, eleştiri noktalarını ve referansların çerçevesini kullanarak yapabilirler. 3. Vizyonların tartışılması, Açık oturum Rol gruplarının vizyonlarının tartışılması, sunumu ve açıklaması. Gelecek günlerdeki çalışmaların hareket noktası olarak ana konular sunulacaktır. 4. Tema grupları: neler yapılması gerekir? İkinci günün ana görevi, vizyonların farkına nasıl varılacağının çözülmesidir. Vizyonun farkına varmak için “neler yapılması gerekir” üzerine fikirler geliştirmek için tema gruplarında katılımcıların bir araya gelmesidir. 5. Fikirlerin değerlendirilmesi ve seçilmesi Grup çalışmalarından çıkan fikirlerin sıralanması genel kurulda sunulmasıdır. Bu sunum aynı zamanda, fikirlerin uygulanabilirliğinin bir değerlendirmesini de içerir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

üyeler bunu yaptığında, grup tartışmayı yönetmek için bir kişiyi seçer ve grubun tartışılmasını istediği bir soru 20 dakika boyunca tartışılır. Bu uygulama; kişisel görüşlere, grup tartışmalarına ve belli konular üzerindeki anlaşmalara izin verir. Sonra her grubun kolaylaştırıcısı, herkese sorusunu sunar.

6. Değerlendirme Katılımcılar, senaryo çalıştayının çıktıları ve çalışma metotları üzerinde bir değerlendirme şeması doldurur. 7. Basın toplantısı Çalıştaydan çıkan sonuçlar ve fikirler yerel ya da bölgesel yetkililere, halka ve basına sunulur. Kaynak: Bilderbeek, R. ve Andersen (1998)

Mantıksal Çerçeveye dayanan Katılımcı Çalıştayları Bu, konu bakımından duyarlı bir forumdur, bir - üç gün arasında sonuçlanır. İlgili vatandaşlar, bağımsız temsilciler ya da organizasyonlarla direkt temas kurulmasına izin verir. Bu, diğer ortak toplantı ya da çalıştaylarda tanımlanmış olan önemli sektörel 99


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

problemleri çözmek için kullanılabilir. Katılımcılar, bağımsız veya kamu çalışanı ya da diğer organizasyonlardan olan ve kendi sektörel bilgilerini ve münakaşalarını tartışarak besleyecek olan harici teknisyenleri dahil edebilirler. Bu çalıştaylar 2025 katılımcıdan fazla olmamalıdır. Olağan durum; paydaşların problemleri abartmak, motivasyonu düşürmek ve kendilerini haklı çıkarmak için “diğerleri” tarafından önerilen çözümlere karşı çıkmak yönünde meyilli olabilecekleridir. Anlaşmazlıklar esnasında taraflar, “diğeri” herhangi bir fayda sağlamazken, kendi hedeflerine ulaşmak için daha ilgili görünür. Bu yüzden, gruplar “ya hep ya hiç”i vurgulayabilir, başarısız olma durumunda da hiç kimse kazançlı çıkmaz. Her katılımcıya bir kart (maksimum iki) verilir ve 5 ya da 10 dakika içinde, kendilerinin dikkate aldığı belli sektördeki ana problemlerden bir (ya da iki) tanesini bu kartlara yazmaları istenir. Toplamda 25 ya da 50 probleme ulaşılır ve bu da tartışmaya başlamak için yeterlidir. Bu kartlar yönetici kişiler tarafından toplanır ve tek tek halka sunulur; eğer çoğunluk problemin gerçek olduğunu düşünürse, yönetici, odanın önündeki panoya bu kartı iğneler. Daha sonra, pek çok sorunun tekrarlandığı fark edilir. Bu yüzden kartlar belli gruplar altında toplanırlar. Uygulama, kartların neden-sonuç olacak şekilde merkezlenmesi ve herkesin anlaştığı bir “sorun ağacı” oluşturulmasıdır. Her katılımcı tarafından bir kart yazılır. Daha sonra grup, katılımcıları etkileyen temel problemler hakkında bilgi sahibi olur. Kademeli olarak ve genel uzlaşıyı takiben, kartlar etki ve tepkilerine göre sıralanabilir. Son olarak temel nedenlere odaklanıp, en az tartışma yaratacak şekilde ilk planlar yapılmalıdır. Foto: A.Lopez

Pek çok sektör tarafından ortak ana problemler tanımlanır ve bu dışarıda kalan problemlerden ziyade ana problemlerin çözümüne odaklanılmasına izin verir. Öncelikle “sorun ağacında” anlaşılır (çalıştayın bir bölümünde ya da bütün gününde), sonraki bölümde bu problemleri çözmek için gerekli olan hedefler üzerine odaklanılır. Problemin çözümündeki ana hedefler, eylem planı için de hedefler olmalıdır.

Daha sonra teknisyenler bir eylem planı ya da çalıştayda anlaşılan ana amaçları hedefleyen projeler için çalışabilirler. Böyle bir projenin formülleştirilmesi “Mantıksal Çerçeve” tekniklerini takip edebilir ki bu teknikler ortaklıktaki kuruluşlar ve sosyologlar arasında yaygındır ve bu yayın için önemli değildir. Mantıksal çerçeve ya da teknik geliştiren diğer herhangi bir proje sadece ana hedeflerin teknik gelişmesidir. Bu ana hedeflerdir detaylar değil ve katılımcı bir çalıştayda ihtiyacımız olduğuna emin olunan konular tanımlanmıştır ve hem fikir olunmuştur.

100


Bilderbeek, R. & I. Andersen. 1998. Local Scenario – Workshop. Sustainable urban living in the coming decades (EASW).TNO Centre for Technology & Policy Studies. VALUE II Program of the Commission of the European Union (CEC). http://www. cordis.lu/easw/src/cookbook.htm. Borrini-Feyerabend, G. 1996. Collaborative management of protected areas: Tailoring the approach to the context. IUCN. Switzerland. Cardiff University, IUCN. 2003. Draft case study: Marine Protected Areas Categories. Ejigu, Mersie. 2001. Guidance in preparing National Sustainable Development Strategies. ONU, New York. Heras Hernández, F. 2002. Entre-Tantos. Guía práctica para dinamizar procesos participativos sobre problemas ambientales y sostenibilidad. Gea. Spain. IUCN. 2003. Reinforcing Regional Initiatives and partnerships for the rational use of natural areas. Conference on Protected Areas in the Mediterranean context.Workshop B: Governance, new ways of working together. Conclusions and recommendations for the Durban Congress, Murcia Mediterranean Workshop. Centre for Mediterranean Cooperation, IUCN. Malaga, Spain. Jones, PJS. 2001. Recommendations concerning approaches for promoting relevant authority and stakeholder participation in Marine SACs in the Azores. Report to the MARÉ Project. Jones PJS, Burgess J, Bhattachary. 2001. An evaluation of approaches for promoting relevant authority and stakeholder participation in European Marine Sites in the UK. University College London. August 2001. Jiménez, Javier. 2003. Guía práctica para la Participación Pública. Pangea Consultores. Madrid.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

KAYNAKLAR

Kelleher, G. 1999. Guidelines for Marine Protected Areas. Best Practice Protected Area Guidelines Series nº 3.WCPA, UICN and Cardiff University. UK King, G. & D. Clark. 1999. Participation in the ICZM processes: mechanisms and procedures needed. Hyder Consulting. March 1999. OECD. 2001. DAC Policy guidance for Strategies for sustainable development. Organization for Economic Co-operation and Development. Development Aid Committee. Paris. Parks Australia. 2002. Public participation in protected area management. Best practice the committee on national parks and Protected area management. Parks and wildlife commission of the northern territory. Australia.

101


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER 102

WDM. 2002. Guidance document on public participation. Public participation techniques.Water Directors´ Meeting. Windevoxhel, N. 2001. Guía para la planificación participativa en áreas marino costeras protegidas. Guatemala. Proarca/Costas. 56 pp. WWF. 2001. Stakeholder Collaboration. Building bridges for Conservation. Ecoregional Conservation Strategies Unit. Research and Development. Washington,D.C. September 2000. EK I – KATILIMA KILAVUZLUK ETMEK İÇİN ANAHTAR İLKELER Aşağıdaki anahtar ilkeler, DKA sürecinde tatminkar bir katılımın yönlendirilmesi için genel tavsiyelerdir: •

Bütün planlama ve karar alma sürecinin bütünleyici parçası olarak katılım, anlaşma ve basitçe düzenlemek için açık bir strateji olmalıdır. Bu strateji kurulurken, çok yaygın katılımın ne mümkün ne de gerçekten istenilen bir durum olduğunun farkında olunmalıdır çünkü bunlar zaman ve kaynak için etkisiz olacaktır.

Etkili bir katılım yavaş bir şekilde başlama eğiliminde olduğu için uygun kaynakların, yeteneklerin ve zamanın tespit edilmesi ve yatırımın erken bulunması gerekir. Böylece zamanla birlikte etkin maliyetli olmaya başlar.

Katılım sürecinin desteklenmesi böylece tüm potansiyel paydaşların bu sürecin varlığından ve nasıl organize edildiğinden haberdar olmasının sağlanması gerekir. Tüm idari seviyeler katılımcı yaklaşımlarını teşvik etmelidir. Bazen katılım için STK’lar ve yerel otoriteler gibi katalizörler katılımı başlatmak ve kararları bağlamak için vardır. Kararlar merkezi olarak yerel seviyelerde alınmalıdır.

Geleneksel deniz uygulamalarına yönelik bazı ilk araştırmalar, kaynaklara yönelik mevcut ve potansiyel tehditleri ve mevcut ya da potansiyel fırsatları önermektedir. Uygun gelişmeler için fırsatların tanımlanması tamamlanmalıdır ve yenilenen fırsatlar paydaş katılımını desteklemektedir.

Paydaş analizleri sürecin erken safhalarında yapılmalıdır.

Katılım süreci, etkin olarak dahil olan dolaylı ya da doğrudan tüm paydaşlar için uygun fırsatlar sağlamalıdır. İlk önce, iletişimin pek çok yolu denenebilir. Yönetim birimlerinin büyüklüğü ile tecrübelere teşebbüs edilebilir. Anlaşmanın farklı seviyeleriyle çalışmak oldukça anlamlı olabilir.

Süreç açık ve şeffaf olmalıdır, adil bir şekilde yönetilmelidir ve haber, bilgi ve veri paylaşımında tarafsız bir davranış sergilenmelidir. Paydaşlar ve sorumlu yetkililer arasındaki artan güven ve itimat, fikir birliğine ulaşmak için büyük bir bağlılıkla sonuçlanır.

Yönetim yapıları, sürecin başında tanımlanmalı ve benimsenmelidir. Bazen katılımın iki farklı organa sahip olması tavsiye edilir. Bunlardan biri yönetici sorumlulukları diğeri ise danışma ve açıklanmış karakterdir.


Sürecin başında sorumlulukları belirlemek ortaklıkların kurulmasına yardım eder.

Mümkün olduğunca, paydaşlar kendi organizasyonları ya da toplulukları adına sorumluluklara ortak olmalıdır. Toplu sözleşmeler ve eylemler yolunda çalışılmalıdır. İyi liderler gereklidir.

Mümkün olduğunca, paydaşların kendi organizasyonları ya da toplulukları adına sorumluluklara ortak olmalıdır. Toplu sözleşmeler ve eylemler yolunda çalışılmalıdır. İyi liderler gereklidir.

Katılım süreci için ilgili bilgilerin kolaylaştırılması gerekir. Belgelerin paydaşların kültürüne duyarlı olarak, bilimsel terimlerden uzak ve olumlu ve yapıcı uygulamaları teşvik edici şekilde hazırlanması gerekir. Bu eylemler paydaşların bilgileri ve isteklerine saygı gösterecektir ve muhtemel gerilimleri azaltacaktır.

Uzun dönemde paydaşların ve sorumlu yetkililerin katılımını ve bağlantılarını sürdürmek, alanda sonuçları görmek için gereklidir.

Bilimsel bilgilerdeki boşluklardan dolayı bazen karar almanın bazı belirsizlik durumlarında yapılması gerekebileceği ifade edilmelidir.

Alanın sürdürülebilirliği, kendi ilgilerinin çeşitliliğinin tanımlanması ve bilgi paylaşarak süreç içinde birlikte çalışmak için uzun dönemli bir vizyona katılımcılar kendilerini teslim etmelidir. Genel bir vizyon oluşturmak, gelecekteki DKA ile ilgili tüm hayallerin nasıl olması gerektiğine dair fikir birliğine ulaşmak için kullanılan bir uygulamadır ve sadece onlara basit sorular sorup cevapları somutlaştırılarak yapılır. Bu uygulama olumlu ve işbirlikçi bir atmosferin yaratılmasına katkıda bulunacaktır.

Kazan-kazan çözümleri, paydaşların olabildiğince bir şeyler kazandığı eylemler gibi üretime olumlu bir katkıda bulunan stratejilerdir. Başlangıçta bu tarz stratejileri kullanmak tavsiye edilir çünkü o tempoda oluşacak büyük bir anlaşmazlığı çözmeye çalışmak neredeyse imkansız bir meydan okumadır.

DKA personelinin ve paydaş temsilcilerinin katılımlarının şekillendirilmesi tavsiye edilir.

DKA’da gönüllü çevreci grupları destelemek ve geliştirmek.

Periyodik olarak ve bir gösterge sistem aracılığıyla katılım sürecinin etkinliğini ve DKA’nın hedeflerine ulaşmak için nasıl katkıda bulunacağını değerlendirmek.

Katılımcı tekniklerinin bir çeşitliliği vardır ve tüm süreç boyunca kullanılabilir. Genel anlamda, sürecin başından itibaren mümkün oldukça yüz yüze görüşmelerin desteklenmesi tavsiye edilir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

103


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

EK II Aşağıdaki tablo her aşamadaki katılım için en iyi uygulamaları ve teknikleri tanımlar (“Korunan alan yönetimindeki halk katılımı. En iyi uygulamalar”. Doğal Parklar ve Korunan Alan Yönetimleri Komitesi, Avustralya). KATILIM DÜZEYİ

EN İYİ/İYİ UYGULAMALAR

KATILIM TEKNİKLERİ

PERFORMANS GÖSTERGELERİ

Bildirmek/Uymak

• İleriye dönük olmak

• Halk toplantıları

• Aşağıdan-yukarıya yaklaşımını uygulamak

• Sunumlar

• Yetkili eğitim programlarında katılım seviyeleri

Yetkililer halkı uyarır ör. Parkta köpeklere izin yok

Yetkilinin bu bildirisine halkın uyması gerekir.

• İnternet ve kitle iletişim araçları • İletişim planları

• Bilgi için taleplerin sayısı • Bilgilendirilen insan sayısı (araştırma sonuçları)

• Kararların nedenleri konusunda insanların farkına varmalarını sağlamak

• Basın bültenleri

• Topluluğa söz hakkı fırsatı yaratmak için geri bildirim döngüsü kurmak

• İşaretler

• Kanunların sayısı

• İnternet

• İnternet tıklanma sayısı

• Standart operasyon prosedürleri

• Fark edilen sorunların ihlal sayısı • Şikayetlerin sayısı

• Eğitim kampanyaları • Basılı broşür ve bültenler Danışma

Yetkili karar alım sürecinin girdilerini araştırır ör. Alan yönetiminin planlanmasının geliştirilmesi; topluluğun planlama sürecindeki girdileri sağlamak için cesaretlendirilmesi

Topluluk kararları desteklemeyi kabul eder ve programlara ve faaliyetlere dahil olmaya başlar ör. “Korunan alanın arkadaşları” grubu yetkililerin istekleri üzerine parklardaki ekim programını üstlenmek için anlaşır

104

• İnsanların bilgi edinebilecekleri yolları araştırmak

• Danışma zaman ve kaynak alır – bunlar yetersiz kaldığında başarılı çıktılar baltalanabilir • Katılım için ana konuların açık olması • İnsanların bağışlarının değeri • İnsanların ve ilgili grupların çeşitliliğinin kapsamını yükseltmek • Topluluğu kapsayan bir dilin kullanımı • Topluluğun konular ve ne yapmalarının istendiğinin farkında olmalarını sağlamak • Paydaşların/topluluğun girdilerini/iş birliğini kabul etmek • Eğer programda halkın söz sahibi olma fırsatı yoksa, bu konunun açıkça ifade edilmesi

• Çalıştaylar

• Başvuruların kalitesi

• Paydaş toplantıları

• Gündeme getirilen sorunların sayısı

• İncelemeler • Yönetim planları • Paydaşlara mektuplar • Basındaki duyurular • Halk gösterileri • İnternet

• Ulaşılan paydaşların sayısı • Paydaş girdilerinin çeşitliliği • Müşteri memnuniyet düzeyi (Araştırmalar/müşteri geri bildirimleri ile ölçülen) • Danışma teknikleri konusunda eğitim alan personel sayısı (ör.kolaylaştırma, anlaşmazlıkları çözme) • Gönüllü günlerinin sayısı ve koruma çıktılarının kalitesi • Gönüllü saatlerinin sayısı • Halk eğitim programlarına katılan kişi sayısı


EN İYİ/İYİ UYGULAMALAR

KATILIM TEKNİKLERİ

PERFORMANS GÖSTERGELERİ

İşbirliği

• Bütünlük/dürüstlük sağlamak

• Danışma grupları

• Katılımın düzeyi ve tipi

• Özel görev grubu

• Bölgesel planlama kararlarının yetkili yönetim eylemleri ile birleşme seviyesi

Yetkililer karar alma sürecine toplulukları davet eder, ör. Topluluk tarafından yeni Deniz ve Kıyı Koruma Alanları’nın belirlenmesi. Topluluk karar alma sürecinde yasal bir role sahiptir.

Ortaklık Yetkili ve topluluk (paydaşlar) karar alımında sorumluluğu paylaşır, ör. Yerliler sahip oldukları alanı, ulusal park olarak yönetilmesi için devlete kiralarlar.

• Yeni fikirlere açık olmak • Kültürel çeşitliliğe saygı göstermek • Ortak ilgi alanlarının tanımlanması • Tutulamayacak sözlerin verilmemesi • Gerçek katılım için fırsatlar sağlamak

• Paydaş geri bildirimleri • Topluluk, alan sahipleri ve sanayi ile olan ortaklıkların korunması

• Kararların sayısı

• Müşterek yönetim

• Kararların desteklenmesi

• Yönetimin yasal kurulları

• Ortaklık anlaşmalarının sayısı

• Danışma gruplarının işlevleri ve güçleri hakkında açık olmak

• Danışma grupları için aday olan insanların sayısı

• İlişkilerin kalitesi • Ortaklaşa yönetilen korunan alan sayısı

• Tüm sorunların tartışmaya açık olduğu diyalogları sağlamak • Katılım için yasal çerçeve sağlamak • Devam eden katılımcı yönetimini garantiye almak • Açık sonuçlar/çıktılar oluşturmak

Devretme/Kendi Kendine Yönetim

• Ortak faydaların, güvenin ve desteğin oluşturulması • Şeffaf bir sürecin kurulması

Yetkili, kontrolü ve karar almayı topluluğa devreder. Yetkili, kaynak ve uzmanlık sağlayarak topluluk tarafından sağlanan yönetimi kolaylaştırabilir.

Topluluk/Paydaş, karar alınmasında özerkliğe sahiptir ve yönetsel girdilere ihtiyaç duyabilir. Ör. Alan sahipleri, kendi özel alanlarının ulusal rezerv sistemlerine dahil olmasını ister.

• İyi koruma çıktılarına sahip projelerin desteklenmesi

• Topluluk meclisinde devlet yetkililerinin nerede oturması

• Özel koruma stoklarının sayısı ve koruma çıktılarının kalitesi

• Koruma çıktılarında sonuçlanan tavsiyelerin ve diğer kaynakların temin edilmesi

• Koruma anlaşmalarının sayısı ve koruma çıktılarının kalitesi

• Yerel koruma alanları • Gönüllü koruma anlaşmaları

• Anlaşmaların kalitesi ve sayısı • NRS’ye eklenen özel arazilerin alanı

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

KATILIM DÜZEYİ

• Teftiş mekanizmaları

105


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

4. Kıyısal Koruma Alanlarındaki Ziyaretçilerin Teşvik Edilmesi, Planlanması ve İzlenmesi Alicia Portillo Navarro (EGMASA)

1. Akdeniz’deki Koruma Alanları için ziyaretçi yönetiminin kapsamı Kıyısal koruma alanları (KA) ve Akdeniz’deki genel durum: Koruma alanları sürdürülebilir gelişmeye katkı sağlar. Akdeniz bölgesi tarihi ve ortak kültürü, coğrafyası, ekolojik karakteri ve paylaşılan kapalı denizi ile tanınmaktadır. Bölge bize sistemler, doğa ve insanlar arasındaki etkileşimi değerlendirme olanağı sunar. Bölgedeki durum analizleri (IUCN), belirgin teşhislerin konması için yol göstermiştir. Akdeniz’in kapalı bir havza oluşu, kıyılarındaki ve nehir yataklarındaki yüksek kentleşme ve sanayileşme oranı, bölgeyi büyük çevresel değişime hassas hale getirmiştir. Aynı zamanda, bölgesel ve sosyal anlamda belli temel dengesizlikler söz konusudur. Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Balkanlar bundan en fazla zarar görmüş bölgelerdir. Ayrıca, uzun vadeli ve sürdürülebilir ekonomik gelişme ile meydana gelen yoksulluk oranındaki düşüş, bugün toprak yapısının bozulması, giderek artan tatlı su kıtlığı, kıyısal ekosistemlerin ve balıkçılık kaynaklarının aşırı tahribi, orman kayıpları ve biyolojik çeşitliliğin tür ve ekosistem seviyesindeki hızlı düşüşü ile engellenmektedir. Bölgenin yoksul sakinleri bu kötü çevresel şartlardan, özellikle de çevresel değişimlerin getirdiği sonuçlardan ve doğal afetlerden olumsuz etkilenmektedirler.

106


Denize sınırı bulunan bazı devletler bu gerçeklerin farkına varmış, dolayısıyla değerlerini, doğal kaynaklarını ve biyolojik çeşitliliklerini korumak adına birlikte adım atmak konusunda destek vermişlerdir. Böylece Özel Koruma Alanları Barselona Sözleşmesi (1995) ve Natura 2000 iletişim ağı teşvikiyle, ayrıca Küresel Çevre Fonu (GEF)’nun desteğiyle, bir Deniz ve Kıyı Koruma Alanları ev sahibi belirlenmiştir. Akdeniz kıyılarında büyümekte olan kentleşmeye kısmi bir yanıt olarak bir dizi koruma önlemi tanıtılmıştır. Üç ülkede, kıyı şeridinin yaklaşık %30’u bazı koruma formlarından yararlanmıştır.Mavi Plan’a göre, 1985’ten 1995’e, koruma alanlarının yüzey alanı üç katına çıkmış, neredeyse 1.200.000 hektar alanı kapsamaktadır. 1995’te kıyısal koruma alanlarının boyutu (ha) ÜLKE

YÜZEY ALANI

ÜLKE

YÜZEY ALANI

Arnavutluk

3.550

Lübnan

500

Cezayir

85.750

Libya

50.000

Bosna

?

Malta

260

Kıbrıs

3.319

Monako

51

Hırvatistan

45.026

Fas

51.050

Mısır

128.200

Slovenya

?

Fransa

129.568

İspanya

196.111

Gazze

?

Suriye

?

Yunanistan

33.695

Tunus

20.770

İsrail

3.094

Türkiye

320.060

İtalya

68.105

Yugoslavya

12.550

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Çevresel değişimler, sağlığı tehdit edişi, doğal afetlerin varlığı ve bu afetlerden korunma gerekliliği nedeniyle yoksulluğu arttırabilir. Çevresel kaynak arayışının artmakta olması ve giderek zararlı etkiye sahip daha çok ürünün türemekte olması nedeniyle ekonomik gelişme çevre üzerinde yeni baskılar oluşturabilir. Ancak çevresel kaynakların ekonomik büyümeyi desteklemesi ve yoksulluğu azaltması gerekir, büyümenin kendisi daha iyi bir çevre için araçları ve gerekleri oluşturur.

Kaynak: Plan Bleu

Artan talep: Koruma Alanlarında turizm ve ziyaretçiler. Akdeniz biyolojik çeşitliliğinin korunmasında bir tehdit ve katkı olarak turizm Bir bütün olarak Akdeniz ülkeleri dünyanın en turistik bölgelerini oluşturur. Günümüzde neredeyse 200 milyon uluslararası turist buraları ziyaret etmektedir (UNEP-Plan Bleu). Akdeniz kıyılarında ikamet eden insan sayısının demografik artışına her yıl buralara ziyarete gelen turistlerin de eklenmesi gerekmektedir. Bu insan yoğunluğu arazi tüketiminin, doğal kaynakların

107


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

tüketiminin ve kirliliğin artmasına neden olduğu gibi, bölge altyapısı, endüstri, hizmet ve limanlar da bu artışa katkı sağlamaktadır. Aynı zamanda son birkaç yıl içinde işsizlikle ilgili olarak turist taleplerinde bir değişim olmuştur. Bugün, ülke turizmi yönünde bir eğilim oluşmuştur ki bu eğilim çevresel kalitenin önemsenmesini gerektirmektedir. Bu bağlamda koruma alanları özel bir yer tutmaktadır. Kitle turizmi peyzajları harap etmiş, toprak erozyonuna katkı sağlamış, atıkların denize deşarjını arttırmış, birçok doğal habitatın kaybolmasına neden olmuş, tehlike altındaki türler üzerindeki baskıyı arttırmış ve ormanları yangına karşı daha savunmasız hale getirmiştir. Ayrıca su kaynaklarını tehdit etmiş ve hasatta düşüşe neden olmuştur. Uluslararası turist girişinin %30’una sahip olan Akdeniz kıyıları şimdiden ciddi derecede hasar görmüştür (Lopez ve Correas, 2003). Avrupa Konseyi, turist hareketlerinin hem doğal hem de kültürel çevre üzerinde olumsuz etkilere neden olabileceğini de belirtmiştir. 1970’lerden beri, çalışmalarla ve toplantılarla bu tehlikenin ikazı verilmiş ve çözümler öne sürülmüştür. Avrupa Konseyi tarafından Avrupa Mirası için yapılan çalışmaların çoğunda, turist konusu çevreyle ilişkili olarak dile getirilmiş ve ardından hem devletler arası hem de özellikle Orta ve Doğu Avrupa’ya yönelik, 1991’den sonra girişilen programların bağlamında özel çalışmalarla uğraşılmıştır. Dengeli, kalite bazlı turizmin gelişmesi hayati öneme sahiptir. Üzerinde durulması gereken konular bölgeyi iyileştirme, anıtların restore edilmesi ve turistlerin seçeneklerinin çeşitlendirilmesi olmalıdır. Ayrıca, rekreasyonel, eğitsel ve turistik doğa talebi, kullanım değişikliği anlamında, koruma alanlarındaki en dinamik görüşlerden biri olarak yer almıştır. Bu, özellikle Milli Parklar ve Doğa Parkları gibi, hedefleri arasında ziyaretçilerin ilgisini çekmek olan alanlarda belirgindir. Koruma alanları yönetimi gibi faaliyetler son zamanlarda popüler olmuş ve bu alanlardaki yetkili insanların en önemli görevleri haline gelmiştir. Önceden çevre canlandırmaları ve eğitimine yoğunlaşmış olan bu alanlardaki idareciliğin kapsamına bu gün dinlence ve turist faaliyetleri de dahil edilmelidir. Turizm sektörü spor faaliyetleri ve doğal çevre hakkındaki bilgileri yeni ürünlere çevirdikçe bu değişiklikler meydana gelmiştir, ancak bunların yanında bu faaliyetlerin farklılaşmasına ve değişimine de ihtiyaç olduğu bilinmekte idi. Talepteki değişiklikler ve koruma alanları için yeni ziyaretçi yönetimi formüllerine duyulan ihtiyaç, bu değişimi daha katılımcı bir yolla mümkün kılmıştır. Sürdürülebilir turizm modellerini destekleyici koruma alanları için çok büyük bir potansiyel alan bulunmaktadır. Bu alanlar sosyal, ekonomik, politik, kültürel ve ekolojik bakış açıları bir araya getiren sürdürülebilir kalkınma ilkelerinin ortaya konmasında kullanılabilir. Koruma alanları yalnızca fiziksel açılarından değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve kültürel çevre olarak da dikkate alınabilir. Koruma alanlarında yaşayan insanlarla, direkt bu alanların yönetimi, korunması ve sürdürülebilirliği ile görevli insanlar arasında bir birlik ve bütünlük sağlanabilir.

108


Eylem alanının tanımlanması: ziyaretçi yönetimi “Koruma alanlarında ziyaretçi yönetimi” terimi burada faaliyetler paketi, yani koruma alanı idarelerinin, ziyaretçilerin alandaki doğal ve kültürel değerlere aşina olmaları için sağlamak zorunda olduğu hizmetin düzenli ve güvenli bir şekilde yapılması olarak kullanılmaktadır. O halde bu, Akdeniz’deki kıyısal koruma alanlarının uygulaması açısından ağırlık verilecek olan konu olacaktır. Koruma alanlarındaki ziyaretçi yönetiminin tasarımı aşağıda verilen temellere dayanmaktadır: • Mirasın korunması Mirasın bulunduğu yerdeki koruma alanının görevinin bu olduğu düşünüldüğünde, ziyaretçi yönetimi koruma alanının idaresi için bir araçtır. • Çevre eğitimi Çevre eğitimi ve farkındalık kazanımı, insanların davranışlarını değiştirmeleri ve sorumlu bir rol üstlenmeleri için gerekli bilgileri giderek edinmelerini ve çevrenin korunmasında etkin bir şekilde yer almalarını sağlayan uygulamalardan biridir. Bir işi en iyi şekilde yapabilmek için o konu hakkında bilgi sahibi olmak gerektiği bilindiğine göre, koruma alanlarının uygulamaları, toplumun eğitilmesine yardımcı olmalıdır.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Turizm koruma alanlarına özellikle uygun bir şekilde yönetilmezse olumsuz etkiler yaratsa da, diğer taraftan büyük yararlar da getirebilir. Turizm hizmetleri çoğunlukla doğal alanları bozar ve koruma amaçlarına karşı bir tavır sergiler. Ancak koruma alanlarının yönetimi ve planlaması sürdürülebilir kriterler baz alınarak yapılırsa, turizm olumlu bir güç olabilir ve koruma alanlarına ve yerel topluluklara avantajlar sağlayabilir. Hatta turizm, koruma alanlarının kurulmasını savunarak ücra bölgelerin yerel ekonomilerine katkı sağlayabilir ve geleneksel kültürlerini canlandırabilir.

• Sürdürülebilir turizm/ ekoturizm Turizm, turistlerin ve ev sahibi bölgenin ihtiyaçlarını karşılarken gelecekteki fırsatları korur ve şekillendirir. Bütün kaynakların ekonomik, sosyal ve estetik ihtiyaçların karşılanacağı, kültürel bütünlüğün, temel ekonomik süreçlerin, biyolojik çeşitliliğin ve yaşam sistemlerinin korunacağı bir yol ile idare edilmesi öngörülmektedir (WTO). Gelişmiş toplumlarda “doğa” talebi artmaktadır. Bir koruma alanına gelen turistler, yalnızca temel besin, kalacak yer ve güvenlik taleplerinin tatmin edilmesini değil, ama aynı zamanda kültürel veya doğal mirasın içinde olarak keyifli ve dinlendirici vakit geçirmek istemektedirler. 109


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Ziyaretçi yönetiminin gerçekleştirmesi gereken uygulamalar aşağıda verilmiştir. • •

• • • • • •

Koruma alanlarının değerlerinin daha iyi anlaşılması için popüler hale getirme Ziyaretçinin güvenliğinin, temel ihtiyaçlarının, sağlık ve rehberlik ihtiyaçlarının tatmin edilmesi için danışma ve rehberlik. Gelen ziyaretçiler koruma alanının sunabileceği olanakların bilincinde olmalıdır. Bu, aynı zamanda ziyaretçilere korunmuş doğal alanın etrafında yol gösterecek tabela veya işaretleri de kapsamaktadır. Ziyaretçilerin boş zamanlarında uygulayabilecekleri faaliyetler için rekreasyon Koruma alanlarının değerlerinin takdir edilmesi ve bu değerlere saygı duyulması, bilgilenmenin belirli bir seviyeye ulaşması için mirasın açıklanması Özel grupların hedeflenerek insanların farkındalığını arttırmak için çevre eğitimi Çevre eğitiminin, koruma alanının içinde veya etrafında oturan yerli insanlar için popüler hale getirilmesi Faaliyetler yapılırken güvenliğin sağlanması Turist ve ekoturist faaliyetlerine destek verilmesi

2. Yönetim planları bağlamında koruma alanları için ziyaretçi yönetiminin planlanması 2.1. Koruma alanlarının ve ziyaretçilerin yönetilmesi Karasal bölgeler ile koruma alanları bir bütün olarak ele alınıp entegre bir planlama yapılması gerekmektedir. Korumak için küçük adalar halinde tasarlanmış koruma alanlarının etkisiz olduğu görülmüştür. Koruma alanları faaliyetlerinin doğal ve kültürel kaynakların gelişmesi için bir kaynak olduğunun garanti edilebilmesi çok karmaşık ve zor bir mücadele gerektirmektedir: Koruma alanlarının karasal alanların planlanmasına bir bütün olarak başarılı bir şekilde entegre edilmesi. Bu nedenle, turist faaliyetleri koruma alanlarının gelişmesine entegre edilmeli, başka bir deyişle, koruma alanı ziyaretçi yönetimini bütünleştirmelidir. Avrupa Birliği’ndeki Akdeniz ülkelerindeki koruma alanı politikasına örnek olarak İspanya’nın tecrübeleri verilebilir. Örneğin İspanya durumunda, 1970’lerden beri yönetim planları kapsamında koruma alanlarının planlanması için çalışmalar sürmektedir. Bu özellikle ulusal mevzuatta açıkça görünen PRUG (Doğal Koruma Alanlarının Kullanım ve Yönetim Ana Planı) için geçerlidir (Kanun 4/1989). Bu kanun, doğal kaynak planlamasının daha geniş, işlevsel olarak tutarlı karasal bir yapılaşmayı içeren, PORN (Doğal Kaynak Gelişim Planı) adı verilen yenilikçi bir planlama aracı içermektedir. PORN’lar, normal uygulamanın dışında, doğal kaynak kriterleri tarafından tanımlanan (hidrografik havzalar, adalar, dağ sistemleri ve hatta bölgeler) geniş karasal alanlarda belirli istisnai durumlarda da uygulanmış olmalıdır. Bu kriterler vasıtasıyla koruma alanlarının gerekliliği ve tanımlanması belirlenmiştir. Ancak pratikte bu kriterler neredeyse sadece halihazırda karar verilen DKA’ların kurulmasını gerekçelendirmek için uygulanmıştır. Ayrıca, kendilerine ait olanı diğer

110


PORN, koruma alanlarının yönetimi ve standartların getirilmesi için, PRUG olarak adlandırılan daha somut araç planlamasına izin verir. Kapsamı: • • • •

Açıklanan hedeflere ulaşmaya yardımcı genel alan yönetimi yönergeleri Olan ya da olması gereken faaliyetlerin düzenlenmesi ve yürürlüğe konması için standartlar Söz konusu alanların somut amaçlarının geliştirilmesi için gerektiğinde özel eylem programlarına izin veren yönergeler Uygulamaya konulan kısıtlamaları dengelemek için teknik ve ekonomik yardım

‘İdeal’ bir planlama sisteminde, tutarlılığı garantileyen ve insan ve madde kaynaklarını optimize eden bir mekanizma, bunun yanında ayrıca daha düşük bir düzeyde, ziyaretçi yönetimi veya ekoturizmde olduğu gibi koruma alanı yönetiminin somut görünümlerinin geliştirildiği başka bir mekanizma vardır.

2.2. Ziyaretçi yönetiminin planlanması Ziyaretçi yönetimi koruma alanı uygulamalarının temel alanlarından biridir. Ancak çoğu koruma alanı için bu konu planlama sınırlarını geçmektedir. Planlama belirli anahtar noktalar üzerine kurulmalıdır: • • • • •

Koruma alanları kaynaklarının kırılganlığı Diğer koruma alanı programları ile koordinasyon Yöresel veya yabancı ziyaretçilere kaliteli hizmet ve ilgi Vatandaşların planlama sürecine dahil edilmesi Koruma alanı programlamasının komşu çevrelerle daha geniş bir kapsamda birleştirilmesi

Planlama iki tip vasıtaya dayandırılabilir: •

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

kentsel alanlarda veya su havzalarındaki planlama araçlarına karşı koruyabilmek için gerekli olan politik niyet eksikti. Yönetimler arası koordinasyon eksikliği özellikle yerel, bölgesel, ulusal veya uluslararası çevrelerin bir araya geldiği kıyısal ve denizel alanlarda ciddi bir problem oluşturuyordu. Mevcut araçlar kullanılarak müşterek olarak yürütülen sektör bazlı hareket birçok anlaşmazlığı çözebilirdi.

Ziyaretçi yönetimi planı esas durumu analiz eder ve önerilen uygulamaların ve modelin hangi anahtar noktalara bağlı olduğunu teşhis eder. Plan yönetim modelini tanımlar, yönetim faaliyetleri ve olanaklar için formüle eder ve koruma alanı yönetim planının bölgesini ve taşıma kapasitesini de göz önünde bulundurarak faaliyet programının yönetimi için direktif verir. Ziyaretçi yönetimi programı, bahsedilen faaliyetler, olanak ve hizmet projeleri gibi gelişen bir liste içerir. Bu listeye ayrıca ilişkili acenteler, gerekli bütçe, belirli direktifler ve standartlara başvurma, izleme ve değerlendirme sistemi dahildir.

Bu program ne kadar hareket alanı varsa o kadar programa bölünebilir.

111


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Koruma alanı ziyaretçi yönetimi planlarında yer alması gereken hususlar (İspanya’nın Koruma Alanı Hareket Planı’na göre):

112

1. Giriş •

Geçmiş tarih ve gerekçeler. Tanımlar.

2. Planlama hedefleri • •

Genel amaçlar Belirli amaçlar. Amaçlar ziyaretçiler, kaynaklar ve yönetim olanakları için geliştirilir

3. Esas durumun tespiti • • • • • • • • • • • •

Ziyaretçi yönetimi, idarecilik ve alana göre dağılımı uygulanabilir yasama sistemi Etkilenen bölge Teşhis haritalama Ziyaretçi yönetimi için ulaşılabilir kaynak seçimi Ziyaretçi yönetimi desteğinin analizi Talep analizi -Ölçme -Ziyaretçi tipi İlgili temsilcilerin analizi ve yatırım mekanizmaları ağı Taşıma kapasitesinin en iyi şekilde değerlendirilmesi ve ziyaretçi yönetimi için faaliyet alanının tanımlanması Ortak düzeltici önlemlerin ve etkilerin belirlenmesi ve öngörülmesi Faaliyete ve çevrenin kırılganlığına uygun olarak alan planlama kapasitesinin belirlenmesi Elementlerin ve planlama modeli anahtar noktalarının analizi (ilgili acentalar, altyapı yönetim modeli, hizmet işlemleri, alan dışından hizmet) Ziyaretçi yönetim programı yönergeleri

4. Ziyaretçi yönetimi planlama tasarımı. Faaliyetlerin programlanması ve düzenlenmesi • Resepsiyon programı - Faaliyetlerin düzenlenmesi için alt program - Etkilerin düzeltilmesi ve önlenmesi için alt program • Çevre eğitimi programı -Bilgilendirme ve iletişim için alt program Bilgilendirme: kılavuz, yayınlar, imgelerin kullanımı, tanıtım Tercüme -Eğitim için alt program • Güvenlik programı • Gönüllü programı • İleri programlama derecesi. Tasarım ve tarife yatırımı


• Kamu hizmetlerinin sağlanması için formül • Sözleşme koşulları için modellerin detaylandırılması ve hizmetlerin sağlanması için formül • Başka yönetimlerle iş birliği ve koordinasyon için iletişim yolları 6. Planlamanın değerlendirmesi ve takibi Bu önerilen içerikten koruma alanı yöneticilerini ilgilendirebilecek ana noktalar aşağıda belirtilmiştir. 3. Esas durumun teşhisi a) Ölçüt çerçevesi ve etkilenen alan Yasal çerçeve, yönetsel çerçeve ve uygulayacak sınıfların dağılımının önceden açık bir şekilde tanımlanması tercih edilir. Ayrıca, araya girecek alanların seviyelerinin tanımlanması da iyi bir hamle olabilir (koruma alanı, yakın çevre, bölgesel çevre). b) Hangi kaynakların ziyaretçilere sunulacağı kararı İnsan kaynaklarını da içermek üzere, ilgi merkezlerinin, doğal ve kültürel kaynakların özelliklerinin tanıtılması ve envanterinin çıkartılması; özellikle mirasın ve çevre eğitiminin teşviki ve anlatılması göz önünde bulundurularak koruma alanı ziyaretçilerine neler sunulacağının belirlenmesi. Kaynak envanterine örnek. Grazalema Doğa Parkı Ziyaretçi Yönetim Programı (Andalusia, İspanya) 1999 • • • • •

İlgi çekici peyzajlar İlgi çekici ormancılık formasyonları İlgi çekici jeomorfolojik elementler İlgi çekici tarihsel/kültürel elementler Süreç ve etkileşimler: karstik biçimlendirme, bitkilerin kullanımı, geleneksel sebze yetiştirimi, kentsel süreç, sosyoekonomik gelişme vs.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

5. Ziyaretçi yönetimi uygulaması

c) Temin analizi Amaçlarına uygunlukları ve katkıları göz önünde bulundurularak hangi faaliyet ve ekipmanların koruma alanındaki ziyaretçilerin kullanımına açık olacağı teşhisi. Analiz için önerilen bakış açıları: • • • • • •

Altyapı, özellikle koruma alanına giriş yolları İşaret levhaları Ziyaretçiler için ekipman ve hizmetler Rekreasyonel faaliyetler ve turist faaliyetleri Koruma alanlarındaki nüfuz alanlarındaki diğer ekipman ve altyapı Ziyaretçi yönetimi altyapısı 113


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

d) Talep analizi Ziyaretçilerin, bir zaman aralığında gelen ziyaretçi sayısı, gelen ziyaretçi profili (nereden geldikleri, ne tür bir grup olduğu, öğrenim düzeyi vs.), koruma alanındaki dağılımları ve faaliyetleri ile elde edilen veri ışığında farklı özellikleri belirlenerek yerleştirilmelidir. Ayrıca, diğer koruma alanlarından veya sektörlerden (turizm, trafik, spor) sağlanan veriden anlam çıkarılarak potansiyel ziyaretçi talep analizi yapılabilir. Ziyaretçi etkinlerinin doğrudan bağımlı olduğu çevrede yer alan ve turistik faaliyetleri sınırlama veya kuvvetlendirme ihtimali bulunan faktörlerin ve ziyaret yoğunluğuna maruz kalan koruma alanı ekosistemlerinin hassasiyetlerinin anlaşılması gereklidir. e) Faaliyetlerin bağlı olduğu sosyal ve ekonomik faktörlerin analizi Bu, özellikle koruma alanlarında ziyaretçi faaliyetlerinin gelişimine önemli etkisi olan civarların sosyoekonomik görüşlerinin tanımlanması anlamına gelmektedir. Örneğin, balıkçılık, güçlü bir turist sektörünün varlığı veya yokluğu, spor kulüplerinin ve okul merkezlerinin koruma alanı yakınındaki varlığı ve alanın kullanımı doğru bir şekilde tespit edilmelidir. f) Çevredeki faaliyetlerin bağlı olduğu faktörlerin analizi Ziyaretçi etkinlerinin doğrudan bağımlı olduğu çevrede yer alan ve turistik faaliyetleri sınırlama veya kuvvetlendirme ihtimali bulunan faktörlerin ve ziyaret yoğunluğuna maruz kalan koruma alanı ekosistemlerinin hassasiyetlerinin anlaşılması gereklidir. g) Taşıma kapasitesinin en iyi şekilde kullanımı Son olarak, hem ziyaretçilere yönelik faaliyetlerin uygulanabilmesi için coğrafik durumun ne derece uygun olduğunun, hem de olası yan etkilerinin koruma alanı ve yönetim planı içeriği çerçevesinde etraflı bir değerlendirmesi yapılmalıdır. Böylece, ulaşılabilir insan ve maddi kaynakların yönetimi göz önünde bulundurularak koruma alanının çeşitli bölgeleri ve kaynakları için sosyal ve ekolojik taşıma kapasitesi tanımlanabilir. Koruma alanlarındaki yönetim bölgeleri Koruma alanlarındaki ziyaretçiye açık alanların tanımlanması, hangi bölgelerin her bir kullanım türüne uygun olduğunun saptanması, bütün gelişim sürecinin bir parçasıdır. Bu yönetim alanları, korunma dereceleri, geliştirilen faaliyet türü ve izin verilen kullanım yoğunluğuna göre tanımlanmaktadır. Ziyaretçi yönetimi en başından itibaren, hem hedeflerin ve bölgelerin tanımlanması hem de yönetim faaliyetlerinin tanımlanmasında anonim olmalıdır. Genel olarak, aşağıda verilen bölge tipleri uygulanabilir.

114


DOĞAL DEĞER

ANA HEDEF

HALKIN KULLANIM YOĞUNLUĞU

ÖRNEK TESİS

Soyut

Yüksek

Koruma

Yok

Yok

İlkel

Yüksek

Koruma

Çok düşük

Patikalar

Geri kazanılmakta

Vasat

Koruma

Düşük/Vasat

Patikalar

Kaynaklar işlenmekte

Vasat

Koruma

Düşük/Vasat

Patikalar

Yaygın kullanım

Vasat

Kamu kullanımı

Yüksek

Patikalar, yollar

Yoğun kullanım

Düşük

Kamu kullanımı

Çok yüksek

Kamp alanları

Özel

Düşük

İnşa

Çok yüksek

Yapılar

Tacon, A., Firmani, C. 2003. Guía Técnica de Senderos. CIPMA-FMAM project

4. Yönetim modelinin seçimi Son olarak, ziyaretçi yönetim gelişimi için hangi modelin en uygun olduğu kararının verilmesi gerekir. Tercihen, çeşitli ilgili katılımcıları (kamu yönetimleri, müteahhitler, yerel insanlar vs.) da içine alan, mümkün olan en etkili ve uygulanabilir model seçilir. Bu aşamada, çeşitli programların gelişmesini sağlayacak direktiflere karar verilmelidir. Ziyaretçi yönetiminin dayandığı ve ileriki zamanlarda modelin doğru uygulanmasını sağlayacak üç temel unsur, hizmetler, tesisler ve işaret levhalarıdır. Ziyaretçi yönetim modelinin içermesi gerekenler aşağıda verilmiştir: • Özel programlar için yönergeler • Koruma alanlarının ziyaretçi kullanımı için bölgelere ayrılması (taşıma kapasitesi) • Özel programlar (resepsiyon, çevre eğitimi, güvenlik) • İdarecilik: - insan kaynakları ve maddi kaynaklar - eğitim - bütçe ve yatırım - yönetimler arası iş birliği - hizmet ve kalite standartların sağlanması için formül • Sirkülasyon • Zaman çizelgesi ve bütçe (planlama modeline göre) • Planın değerlendirilmesi ve takibi

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

BÖLGE

Alanın dikkate değer yönleri için özel programlar tasarlanarak, uygulamaların tutarlı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için gruplandırılacaklardır. Nitekim, programlar alanlara göre farklılık gösterebilir, fakat en azından alan ve bilgi algısıyla ilgili konuların, ayrıca iletişim ve ziyaretçi güvenliğini de içeren çevre eğitiminin dikkate alınması önerilmektedir. Bu programların koruma alanlarının rekreasyonel faaliyetlerini düzenlemesi önemlidir. Plan veya programa dahil edilen araç-gereç tipine göre, olası yatırım kaynaklarının üzerinde durulduğu bir zaman çizelgesi ve beraberinde bütçe tasarlanabilir. Bununla birlikte, belirtilmelidir ki, bu tür planlamaların dahil edilmesi daha büyük

115


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

vaatler ve idarecilik açısından daha gerçekçi uygulamalar anlamına gelmektedir. Ayrıca, bir programın aşama aşama yürütülmesi, böylece kazanımın ve uygulama masraflarının ilk aşamada detaylı olarak görülebilmesi, geriye kalan uygulamaların ise bu gelişime bağlı olması, ya da gelişim için ileriki uygulamaların öngörülmesini mümkün kılması mantıklı bir hamle gibi görünmektedir. Seçilen modelin yönetilmesi için, hem alanın kendi idaresi hem de kuruluşlar veya başka katılımcı idareler açısından gerekli olan kadroya, ayrıca gerekli görevler için uygulanacak eğitimlere karar verilmesi gerekmektedir. Ziyaretçilerle kurulan doğrudan iletişimin dikkatli yürütülmesi çok önemlidir, çünkü koruma alanlarının imajı ve bu alanlara karşı tutumlar çok büyük ölçüde bu temaslara bağlıdır. Günümüzde koruma alanlarındaki temel eksikliklerden biri profillerin tanıtımında veya koruma alanı rehber veya bilgi sağlayıcıların eğitimlerinde başarısız olunmasıdır. Bunların yanında, koruma alanı yönetiminin güçlendirilmesi amacıyla gayret sarf edilmesi ve gerekli tahsisat ve bütçelerin kaydedilmesi, tüm destek modellerinden ve olası mekanizmalardan yararlanılması şarttır. Akdeniz kıyı bölgesinde turizm ve çevre girişimlerini birleştirmek elzemdir çünkü önce gelen sektör genellikle sonra gelen sektörden daha fazla kamusal ve özel fona sahiptir. Diğer sektörler de unutulmamalıdır, fakat burada kaynakların optimize edilmesinde yönetimler arası iş birliğinin ana unsur olduğuna tekrar işaret edilmektedir. Ziyaretçilere yönelik kamu hizmeti ile ilgili olarak, gerektiğinde koruma alanlarının ekoturizm yönlü reklamının yapılması ve sürekli kaliteyi yükseltici yönde yönetim modellerinin belirlenmesi gereklidir. Bugün, ziyaretçilerin kamu hizmetini karşılamak üzere kullanılmaktadır. Verilen tablo özet bir rehber niteliğindedir:

çeşitli

formüller

Koruma alanları ziyaretçileri için kamu hizmeti ve ekipmanı yönetim formülü özeti • • • • • •

Kullanıcı ve kuruluş faaliyetleri için izin Yönetimin doğrudan idaresi Kişiler tarafından işletilen hizmetlerin getiri paylaşım yönetimi Depozitonun işletilmesi ve olası ödemesini düzenleyen faktörlerle birlikte idari ve kişisel imtiyazlar İşbirliği oluşturan ilişkilerin bir parçası olarak toplantıların yapılması Yönetimden başka kurum/kuruluşlara faydalı olabilecek transferler

Çeşitli yönetim stratejilerinin kullanılabilir olduğu bu model, ziyaretçileri, yaptıkları faaliyetleri ve bu faaliyetlerin yapıldığı yerleri idare etmek için kullanılacaktır. Bu faaliyetler kısaca şunlardır: • • •

116

Ziyaretçi sayısının, ziyaretçi grup sayısının veya resmi iş saatlerinin kısıtlanması Ziyaretçilerin daha az hassas alanlara yönlendirilmesi Ziyaretçilerin erişilir, kontrollü alanlarda yoğunlaştırılması


Alanın olası etkilere karşı korunması Faaliyetlerin olası en az etkiye sebep olacak şekilde yürütülmesi Ziyaretçilerin, onlardan beklenen davranışları ve nedenlerini anlayabilmeleri için eğitsel tedbirlerin alınması.

Sonuç olarak, yapılan planlamaların ve koruma alanı ziyaretçi yönetimi modelinin sirküle olması (her ne kadar koruma alanı idareleri tarafından unutuluyor olsa da) şarttır. Bu idare, koruma alanı yönetiminin bir parçasıdır ve bu, diğer enstrümanlar gibi sosyal iş birliği ve katılım olarak hesaba katılmalıdır. Hem genel toplum hem de koruma alanı civarında yaşayan insanlar için temel sonuçları ve önemli durumları yayınlamak durumundayız. 5. Ziyaretçi yönetim programları Bu bölümde program isimlerini belirtmeden veya gruplandırma yapmadan kullanılan ziyaretçi yönetim programlarından söz edilecektir. Bu, evrensel bir modelden çok bir modelin sunulması olarak algılanmalıdır. a) Resepsiyon, enformasyon ve rekreasyon Enformasyon ve hizmetler, ziyaretçi ihtiyaçlarını, sağlığını, çeşitli hizmet ve araçgereci ve doğal alanla ilgili daha farklı taleplerini tatmin edecek şekilde bilgi ve rehber hizmeti sunmayı amaçlamalıdır. Bu program aynı zamanda bir alana gitmek ve orada nelerle karşılaşabileceklerini, o alana nasıl gidileceğini ve o alandaki ihtiyaçlarını nasıl karşılayabileceklerini (yemek, konaklama, diğer) bilmek isteyen olası ziyaretçilerin ihtiyaç duyduğu bilgileri de içermelidir. Rekreasyon programı, ziyaretçilerin doğal çevre içinde boş zamanlarını etkin ve anlık olarak geçirmelerine izin veren ücretsiz veya organize edilmiş faaliyetlerin sağlanmasını kolaylaştıracaktır. Bu fonksiyonların idaresinin odak noktası temel olarak tesislerdir. • • • • • • • • • • • • • • •

Ziyaretçiler için olağan tesisler Pansiyonlar Rekreasyonel alan Doğa ofisi Bisiklet yolu Ziyaretçi merkezi Ekomüze Botanik bahçesi Gözetleme kulesi Gözlem evi Ormanlık doğa parkı Danışma noktası Barınak Patika Ücretsiz/organize kamp alanı

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

• • •

117


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Koruma alanı tesisleri arasında ziyaretçi merkezi bulunur. Bu merkez, ziyaretçiler için alanın değerlerinin tanıtıldığı ve ziyaretçilerin gezilerini organize ederken ne tür faaliyetlerin yardımcı olabileceğinin gösterildiği tanıtım odağıdır. Merkez aynı zamanda eğitsel programlara ve özel ihtiyaçları bulunan (kör, engelli vs.) insanlar için koruma alanı çevresini tanıtım odaklı olabilir. Tesisin bir diğer önemli kısmı da patikalardır. Patikalar hem sportif yürüyüşler, hem ziyaretçilere koruma alanındaki değer ve kalıntılara aşina olmaları hem de ziyaretçi farkındalığını arttırması ve daha geniş anlamda çevre eğitimine fırsat verişi ile önemlidir. Bahsedilen, kısa ve kolay ulaşılabilir, basit veya bir parça zor, alışılmadık yerlerden geçen, kamu için ve özellikle miras kalıntılara doğru tasarlanmış patikalardır. Koruma alanının işaret tabelaları, rehberlik ve temel bilgilendirme sağlamaları açısından ziyaretçiler için kilit bir noktadır. Koruma alanı veya koruma alanı iletişim ağı için işaret standartlarının, bunun yanında gereksinim doğrultusunda bakım ve yeniden konumlandırma için periyodik bir revize planının oluşturulması çok faydalıdır. Bilgilendirme araçlarındaki bilgi ve mesajlar üç farklı türde olabilir: sadece bilgilendirme, yön gösterme veya yorumlama. Bunun dışında, ziyaretçi davranış standartları belirlendiği durumlarda mesajlar yapıcı veya caydırıcı olacaktır. Koruma alanı ile ilgili işaretlerde öncelikler aşağıdaki gibidir: • • •

Koruma alanı: varış, alana giriş Resepsiyon ve danışma ekipmanı: Ziyaretçi merkezi, danışma noktası ve rekreasyonel alan: Konum ve giriş için yön gösterimi Patikalar ve diğer tesisler: Konum, giriş ve süreklilik.

Koruma alanlarındaki en yaygın rekreasyonel faaliyetler aşağıdaki gibidir: • • • • • • • • • •

Yürüyüş Kamp-çoğunlukla belirli spor dalları dışında yasaktır Dağ bisikletçiliği Binicilik alanları Dört tekerlekli araç sürüş yolları Piknik Denize girmek Su sporları Serbest dalış Uzmanlık gerektiren sporlar: scuba dalışı, tırmanma, yamaç paraşütü, mağara keşfi.

Bu faaliyetlerin çeşitli etkileri bulunmaktadır bu nedenle de düzenlenmelidirler. Örneğin, ‘düşük ekolojik kalite’ gerektiren faaliyetler (piknik) vardır ki bu alanlarda oldukça yüksek yoğunlukta kullanıcı hoşgörülebilir. Bu alanlar insan toplulukları için güvenlidir, ulaşım açısından ana yollara erişimleri kolaydır; işaret levhaları, park alanları, masa ve bankları bulunur. Bu tür alanlar kullanıcıları cezbederek daha hassas ve duyarlı alanlardan uzak tutmakta, aynı zamanda ziyaretçi yoğunluğu

118


Ayrıca, bazı faaliyetler (çoğunlukla uzmanlık gerektiren sporlar) genellikle kuruluşlar ve federasyonlar aracılığı ile düzenlenir böylece koruma alanı yönetiminin gruba yaklaşmasına izin vererek düzenleyici faaliyetler için çift yönlü bir iletişim sağlar. b) Çevre eğitimi ve iletişim Çevre eğitiminin amacı, çevre ve çevreyle ilgili problemlerin farkında olan, bilgili, vasıflı, bireysel ve müşterek olarak güncel problemlerle uğraşmaya ve tekrarlanmalarını önlemeye hevesli bir nüfus oluşturmaktır (UNESCO, Belgrat Konferansı, 1975). Koruma alanı yönetimi ve çevre eğitimi içeriği kapsamındaki iletişim, popülasyon ile koruma alanı, alanın değerleri ve meseleleri arasındaki ilişkileri geliştirmenin bir parçasıdır. En önemli konulardan biri mirasın yorumlanmasıdır. Ziyaretçilerin dikkatini çekmek adına temel strateji, koruma alanındaki kültürel mirasın çeşitli vasıta ve tekniklerle cazip ve ilgi çekici bir şekilde sunulmasıdır. Böylece toplum bilgilenecek ve o mirasın değerlerine saygı duyacaktır. Çevre eğitimi faaliyetlerinin tanıtım ve organizasyonu, insanların akıllarındaki amaçlar gözetilerek detaylı bir şekilde planlanmalıdır. En azından, farklı seviyelerdeki öğrenci gruplarına yönelik eylemler olmalıdır; örnek olarak, okullarda resmi çevre eğitimi veya başka gruplar için resmi olmayan eğitimler verilebilir. Bu iki farklı yaklaşım tamamen farklı amaçlar, tutumlar ve davranış özgürlükleri sergileyen toplulukları hedefler. Farklı grupların koruma alanı hakkında sahip olduğu ilk bilgi ve baştaki tutumları da farklılık göstereceğinden, yöre insanları ve dışarıdan gelen ziyaretçiler için farklı stratejilerin oluşturulması iyi bir fikirdir. Eğitsel ve açıklayıcı bir strateji; koruma alanındaki kültürel mirasın çeşitli kaynaklarının yoruma dayalı potansiyelini, süreci temsil etmek için bu kaynakların potansiyel yeterliliğini ve ziyaretçilere bir mesaj iletmesini de analiz etmelidir. Turistlerle yapılan görüşmeler ise, onların gezilerini zenginleştirir ve tamamlar ve böylece koruma etkinliğimize de yardım eder.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

gözlenmelerini ve çöplerin toplanmasını sağlamaktadır. Bu tür yoğun ziyaretçi toplulukları için bilgilendirici, eğitsel veya açıklayıcı kampanyalar tasarlamak da daha kolaydır.

Yayınlar haberleşme stratejisinin ana unsurlarıdır. Sağlanması önerilen unsurlar aşağıdaki gibidir: • • • •

Koruma alanı broşür setleri (bilgilendirici ve yorumlayıcı) Bölgesel veya ulusal doğa alanları iletişim ağı kitapçıkları (bilgilendirici) Koruma alanındaki her türlü yol hakkında (yayalar, biniciler ve bisikletçiler için) söz konusu koruma alanı yollarına dair broşür setleriyle uyumlu açıklayıcı kitapçıklar Orta öğretim okulları ve kolej öğretmenleri için eğitsel yaklaşımlı kitaplar.

119


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Bu yardımcı materyal, diğer özel ve hükümet kuruluşlarından çok daha kolay finansal destek bulabilir. c) Güvenlik Acil durumlarda veya doğal afet durumlarında (yangın, sel vs.), temel eylem ve koordinasyon standartları koyan koruma alanları güvenlik prosedürlerinin üzerinde durulması için, sivil savunma kuruluşlarıyla ortak çalışmalar yürütmek şarttır. Genellikle ziyaretçi yönetimi için, neredeyse tüm ülkelerde var olan standartlar ve uzmanlara duyulan ihtiyacı kapsayan özel bir program belirlenir. Bu program ile koruma alanlarında farklı seviyelerde, bütünden özel bölge veya ekipmanlara kadar yapılacak eylemler belirtilir. Ziyaretçilerin güvenliğini garanti altına almak için iki aşama tasarlanmalıdır. İlk aşama önleyici niteliktedir: tesislerin ve doğal çevrenin kullanımında davranış ve öneriler için standartlar belirlenir. İkinci aşama düzeltici nitelikte veya acil durumlar içindir: acil durumlara ve koruma işlemlerine rağmen yerine getirilir. Bir koruma alanına gelen ziyaretçilerin her zaman güvende hissetmeleri gerekmektedir. Bu nedenle, ziyaretçilerin bilgilendirilmesi ve karşılaşabilecekleri yeni durumlar hakkında önerilerde bulunularak sunulan profesyonel vasıtalar ile onlara güven aşılanması, olası tehlikelere karşı uyarılmaları veya riskleri sınırlandırıcı hizmet ve tesislerin sunulması, karşılanması ve yönlendirilmesi gerekmektedir. Yukarıda bahsedilen ihtiyaçlar kapsamında, birkaç minimum güvenlik önlemine göre tesis ve hizmetlerin düzenlenmesi ve ziyaretçi yönetimi kapsamında hizmet sağlayan kişilere olası kazalarla başa çıkabilmeleri için eğitim verilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, standartlar ve öneriler, yüksek risk içerebilecek noktaların özel olarak üstünde durulacak şekilde tüm tesislerde olmalıdır. Gerekli yerlerde alana giriş bile sınırlandırılabilir. Bilgilendirici levhalar bu görev için zorunlu araçlardır. Koruma alanı ziyaretçilerine yönelik hizmetlerin yönetiminde güvenliğin üçüncü bir ekip ile sağlanması unutulmamalıdır. Belirlenmiş sözleşme veya kontratta bu konu ile ilgili özel bir bölümün bulunması zorunludur. d) Katılım ve gönüllü çalışmaları (Castro, 1998) Koruma alanı yönetim eylemlerine sosyal boyut da entegre edilmelidir. Yalnızca teknik veya yasal önlemlerin uygulanması kesinlikle yeterli değildir ve çoğunlukla istenmeyen sonuçlar doğurur. Toplumu temsil eden görünür, etkin katılım gereklidir. Halkın ilgisi ve katılımını dahil eden stratejiler toplumumuzun çevresel meselelerine bir yanıt sağlanmasına yardımcı olur. Yönetici ve vatandaşlar için çevresel sorunlarda sosyal katılımı zorlaştıran en yaygın faktörler; genellikle uzman ekip ve maddi kaynakların eksikliği, idareci ve teknisyenlerin katılım stratejileri ve sosyal aracılık eğitimi ihtiyacı, doğal alandaki

120


Toplumumuzun kültürel ve sosyoekonomik gelişim sürecinde olduğu gibi, gönüllü katılımcı toplulukların kendi problemlerini önledikleri ve çözdükleri yerler artmaktadır. Bu nedenle idari kuruluşlar ve sosyal birlikler, etkin birey ve grupların katılımının kolaylaştırılması ve bunun tanıtımının yapılması zorluklarıyla yüzleşmelidir. Görevlerden biri, çevredeki problem ve etkili bir şekilde katılım hakkındaki bilgilerinin eksik olduğu varsayılan, başkalarına tesir edebileceklerinden veya olumlu etkileyebileceklerinden şüphelenilen daha az etkin insanların algılarını değiştirmektir. Koruma alanı ziyaretçi yönetim planı sosyal katılımı arttırıcı eylemler belirlemeli ve belirli konu veya belirli zamanlarda somut adımlara aracılık etmelidir. Çevre korunmasına en önemli katılım stratejilerinden biri, gönüllü eylemlerini desteklemektir. Gönüllü çevre hizmeti, her hangi bir kâr amacı gütmeden, özgürce ve fedakârca çevrenin iyileştirilmesi ve doğal kaynakların korunmasında görev almak anlamına gelmektedir. Bu faaliyetler, yapabilirliği yüksek sosyal kuruluşlar tarafından desteklenen iyi yapılandırılmış projelerde uygulandığında, olumlu bir sosyal ve çevresel etki oluşturabilir. Gönüllü çevre çalışmalarının ana alanlarından biri koruma alanlarıdır. Gönüllülerin üç etkisi olabilmektedir. Bunlar: • • •

Eylemleriyle doğrudan çevrenin iyileştirilmesi Çevre dostu tutum ve davranış benimseme Alandaki insanlar üzerinde olumlu etki yaratma.

Koruma alanlarındaki en yaygın gönüllü faaliyetleri şunlardır: • • • • •

Ekosistemlerin korunması Tarihi, sanatsal ve etnografik yapıların restorasyonu ve bakımı Yoğun rekreasyon alanlarındaki veya hassas alanlardaki çöplerin temizlenmesi Etkinin izlenmesi ve gözetimi Kullanıcıların bilgili ve farkında tutulması, bilgilendirici altyapıların kurulması, tesislerin bakımı, vs.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

çoklukla uzlaşma girişimlerine ters ilgi alanlarına sahip sosyal sektörlerin göze çarpan çeşitliliği, halkın katılımını önleyen belirli sosyal birliklerin rolü, insanlar arasındaki önyargı ve çoğu durumda idarecilerin katılımcıları yönlendirmeye korkmasıdır.

Tüm programlarda olduğu gibi, sorulacak ilk sorular stratejiktir: eğitilmiş nitelikli insan kaynakları var mı? Gönüllüler fedakârlık ilkesiyle çalışır ve desteklendikleri ve denetlendiklerini hissetmeye ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle organizasyon için yeterli ekonomik ve maddi kaynağın sağlanması ve sosyal kurumun bu eylemleri özel veya yalnızca destekleyici faaliyetler olarak görmeden gönüllü hizmet amaçlarını kabul etmesi önemlidir.

121


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Çevre için gönüllü çalışmalar üç şekilde belirlenebilir: • •

Gönüllülerden oluşan bir iletişim ağı: Sabit, iyi donatılmış çevre eğitimi ve ziyaretçi yönetim tesisleri olan koruma alanlarında, kişisel gönüllü katılım formları başlatılabilir. Bölgesel doğa gönüllüleri çalışma projeleri: çoğunlukla civardaki sosyal kuruluşlardan gelen, bölgesel gruplar tarafından üzerinde durulan faaliyetlerdir. Kurumlar uygulama için destek, fon ve denetlemeye odaklanır. Grup, projenin yürütülmesi ve değerlendirilmesi üzerinde durur. Bu model, sabit bir süreç boyunca daha kapsamlı görevlerin geliştirilmesine izin verir. Gönüllü çalışma alanları: bu; kısa zamanlı (bir aydan kısa), karışık kökenli fakat bir arada çalışan bir grubun katıldığı; somut, iyi tanımlanmış faaliyetler anlamındadır. Bu alan, serbest faaliyetlerin daha düzensiz gönüllü çalışmalara tercih edilmesi riskini taşımakla birlikte, eğitim ve oyun faaliyetlerini kapsayabilir.

6. Taşıma kapasitesi, kabul edilebilir değişiklik sınırları ve etki izlemesi 6.1. Doğal çevre üzerindeki etkiler ve sosyoekonomik etkiler Ziyaretçilerin koruma alanlarına etkileri, kullandıkları alt yapı kadar kendi varlıkları ve sayıca yoğunluklarından da kaynaklanmaktadır. Aşağıda koruma alanlarındaki ziyaretçilerin doğal ve sosyal çevreye temel etkilerinin bir özeti verilmiştir. Fiziksel çevre ve peyzaj üzerindeki etkiler • • • • • • • • • • • • • •

122

Altyapı veya faaliyetler vasıtası ile doğrudan kullanım Üst organik katman tahribi. Karasal ortamın ve toprak yapılarının bozulması Toprak sıkışması Erozyon artışı Drenaj ağında değişim Kanallarda bozukluk Gelen besin, sediman ve kirleticilerden kaynaklı su (tatlı veya tuzlu) kalitesinde düşüş Sucul kommünitelerin bozulması Kullanılabilir tatlı su miktarında düşüş Araç trafiği kaynaklı gaz emisyonu ve atmosferdeki toz miktarında artış Yangın riski Alanın görsel kalitesinde düşüş Akustik kalitede düşüş Jeomorfolojik dinamiklerde bozulma


• • • • • • • • • • •

Ezme, araç sürtmesi ve koparılma kaynaklı bitkilerin doğrudan tahribi Bitki örtüsü gelişimi ve örtünün koruma kapasitesinde düşüş Bitki formasyonlarının yaş yapılarında bozulma Ağaçlara verilen hasarlar, izler, açıkta kalan kökler Bitki kommünitelerinde değişim. Ezilmeye dirençli veya azot-sever bitki türlerinde bolluk. Egzotik tür girişi. Türler için yaşamsal öneme sahip habitatların geçici veya bölgesel olarak yer değiştirmesi Doğrudan zarar verme ve ele geçirme Üreme başarısına etki edebilecek tahribat Normal beslenme ve davranışta değişim. İnsanoğlunun toleransı. Popülasyon yapısında değişim. Alan ve miktarda dağılma. Egzotik tür girişi

Sosyal ve ekonomik etkiler Ziyaretçilerin söz edilen faktörlerle alana verdikleri zararı belirlemek ve koruma alanının vasıflarını kullanarak önlem alabilmek genellikle alandaki yönetimler için daha zordur. Ayrıca, bu durumlarda etkiler ya olumlu ya da olumsuzdur. Turistlerin koruma alanlarına olası olumlu etkilerden bazıları şunlardır: • • • • • • •

Yerel iş imkanları oluşturma Yerel ekonominin çeşitlenmesi Yerel hizmet gelişimini canlandırması Alanın çevresindeki bölgelerin geliştirilmesi için fon oluşturulması Farklı kültürler arasında iletişimin geliştirilmesi Koruma alanı programları için fon getirimi Ziyaretçiler için tasarlanan altyapının geliştirilmesi için motivasyon sağlanması

Bazı olası olumsuz etkiler şunlardır: •

Aşağıda belirtilen nedenlerden dolayı rekreasyonel faaliyetlerin vasat kalitede oluşu: - özel sektörlerde çok fazla ziyaretçi olması - farklı gruplardaki ziyaretçiler arasında çıkan ilgi ve beklenti çatışmaları - ziyaretçilerin memnuniyetsizliği, koruma alanlarına ilgilerini yitirmeleri Yerel topluluklar üzerindeki etki - kullanım çatışmaları - gelenek, folklor ve dilin değerinin düşmesi ve kaybı - hızlandırılmış değişim (besin, üretim) - kültürel miras kaynaklarının bozulması - yerel toplulukların küçümsenmesi

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Vejetasyon üzerindeki etkiler

123


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

6.2. Etki değerlendirmesi Ziyaretçilerin koruma alanına etkilerinin değerlendirilmesi, zaten var olan kullanımı veya potansiyel kullanımını değerlendirme şeklinde yapılabilir. Doğal olarak ikinci seçenek, geçmiş deneyimlerden veya benzer bölgelerdeki deneyimler temel alınarak hipotez oluşturmayı kapsar. Bu değerlendirme aşağıda sıralanan aşamaları temel alır (Benayas, 2002): Koruma alanının turistik ürünlerin ve faaliyetlerin özellikleri. Kullanıcıların bilgilendirilmesi, tesisler, kullanım süreci, gelen grup büyüklüğü, saptanabilirse sosyolojisi, hizmet koşullarının oluşturulması vb. Faaliyetlerin altyapı, tesis ve sağlanan hizmetlere yaklaşık etkileri. Koruma alanının kaynakları bilindikten sonra, kaynaklar ileriki gerçek ve potansiyel etkilerin belirlenebilmesi amacıyla öngörülen eylemlere göre koruma alanına yerleştirilir. Rekreasyonel alanlardaki etki değerlendirme sahaları: • • • • • • • • • • • • • •

Faaliyetlerin dağılımı Kullanıcıların faaliyetleriyle alanı kullanım düzeyi ve miktarı Ziyaretçi tipi Ziyaretçi talebi Rekreasyonel alanın tipi Temel turistik tesisler ve kaynakları Alanın fiziksel ve doğal özellikleri Çeşitli alanların tehlikeye açıklığı/kırılganlığı Koruma alanının ulaşılabilirliği Giriş kolaylığı İlgili merkezler İlgili alanlardaki faaliyetlerin saptanması Geleneksel faaliyet ve mevzuat üzerindeki etkiler Çevresel Etki Değerlendirmesi

İlk yaklaşıma bağlı olarak, gösterge görevi olan değişkenler tanımlanacak ve ziyaretçilerin neden olduğu tahribatın nicel sonuçlarını elde edebilmek için örnekleme metotları ve parametreler seçilecektir. •

Etkilerin durdurulması, azaltılması veya onarılması için ıslah önlemlerinin etkisinin belirlenmesi

6.3. Taşıma kapasitesi: kavramlar ve metodoloji Taşıma kapasitesi fikri başlıca fauna için kullanılmaya başlanır. Bu özellikle, avlanma yönetimini kapsar, çünkü bir alanda belirlenmiş maksimum hayvan sayısı, hayvanların temel kaynağını (genellikle yiyecektir) sarsacak büyük bir etken olmadığı sürece sabit kalabilir (dayanabilir). Hayvan faaliyeti ile alan sınırları arasında doğrudan bir ilişki olduğu düşünüldüğünde, bu fikrin uygulaması basittir.

124


Turistik taşıma kapasitesi yararlı bir kavramdır, fakat pratikte uygulaması zordur. Kavram; kapasite tiplerinden ve alıcı kapasiteyi kurmamıza olanak veren dört elementten yararlanır: •

• •

Fiziksel kabul edilebilirlik kapasitesi: Bir alandaki kabul edilebilir ziyaretçi sayısı, alanın fiziksel özelliklerine bağlı olabilir (büyüklük, ulaşılabilirlik). Bu, o alanın koşullarına, alandaki fiziksel özelliklere (eğimler/substrat vb.) ve ziyaret için beyan edilen güvenlik koşullarına bağlıdır. Hizmet taşıma kapasitesi: Ziyaretçilere hizmet etmek amaçlı oluşturulan ürünlerin ve tesislerin kapasitesi (rekreasyonel alanlar, ziyaretçi merkezleri, bilgilendirme noktaları, rehberli geziler, park yerleri vb.) Sosyal ve psikolojik taşıma kapasitesi: Bir alanın veya tesisin kabul edebileceği maksimum ziyaretçi sayısı, her bir ziyaretçinin ihtiyaçlarının karşılanabileceği ve ziyareti boyunca tatmin olmasının sağlanabileceği düzeyde olmalıdır. Belirli bir düzeyde katılım yoğunluğuna ulaşıldığında, kullanıcılar rekreasyonel eylemleri olumsuz algılamaya yatkınlaşır. Bu kapasite ziyaretçi tipine (profil ve davranış) ve rekreasyonel faaliyete bağlıdır. Değerlendirme için tarafsız, etkili standartların belirlenmesi zordur. Genellikle ziyaretçilere ziyaret tecrübelerinin kalitesi sorularak değerlendirme yapılır. Bu kapasite büyük değişiklikler geçirebilir. Öyle ki, yalnız bir kampçı için bir hektar alandan, 100 m² lik kalabalık bir kamp alanına, saklı doğal alanlarda kişi başına 20 m² alana veya rampalarda kişi başına 1 m² lik alanlara kadar çeşitlilik gösterebilir. Ekolojik kabul edilebilirlik kapasitesi: Doğal olarak etkisizleşen veya düzeltilebilen bazı etkiler kabul edilmekle birlikte, bir yerleşim bölgesindeki ziyaretçi sayısı, alanın ekolojik dengesine zarar vermeyecek miktarda olabilir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Koruma alanlarındaki turist faaliyeti artışıyla birlikte, bu alanlardaki ziyaretlerin yönetimi ve düzenlenmesi için sınırlandırmalar getirilmesi veya kriterlerin belirlenmesi ihtiyacı doğmuştur. Bahsedilen, rekreasyonel veya turist alma kapasitesinin maksimum kullanıcı niteliği sağlamasının, yerleşim bölgesinin doğal ve rekreasyonel kalitesini geriye döndürülemez bir şekilde düşürdüğüdür. WTO’nun konuyla ilgili tanımı (1992) şöyledir: “Bir alanın maksimum ziyaret limiti, yüksek seviyedeki ziyaretçilerin tatminini sağlayabilmesinin yanı sıra; fiziksel, psikolojik ve doğal değişkenleri içeren kaynaklar üzerinde zayıf bir etki yaratılmasını kapsamalıdır”. Başka bir tanım şu şekildedir (McIntyre, 1993): “Bir alanın, kaynakları bozulmadan kaldırabileceği altyapının sağlanması, ziyaretçiye sunulan hizmet kalitesi düşürülmeden veya alanda yaşayan toplumun ekonomisine veya kültürüne ters davranışlarda bulunulmadan alınan önlemler.”

Sınırlayıcı veya kritik etkilerin (erozyon, fauna ve flora, ekolojik süreç) bağlı olduğu durum veya kaynakların tanımlanıp bir izleme programının kurulması çok önemlidir. Turistik taşıma kapasitesi her durumda planlama sırasında her unsura verilen özel öneme bağlı olacaktır. Koruma alanlarının amacı göz önünde bulundurulduğunda; doğal kaynakların sürdürülebilir korunumu ve ziyaretçi yönetiminin kilit noktası ekolojik kabul edilebilirlik kapasitesinde yatmaktadır (Örneğin, etkilerin fazla ciddileştiği, hatta geri dönüşsüz olmaya başladığı anı saptayabilir olmak). 125


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Bunun yapılabilmesi ve sorumlu insanların bu alanları mümkün olan en iyi şekilde yönetebilmesi için, son birkaç yıldır, bir yerleşim bölgesinin doğal rejenerasyonuna etki edilmeden kabul edebileceği yeni bir Kabul Edilebilir Değişim Sınırı (LAC) kavramından söz edilmektedir. Bunu yapabilmek için, bize belirli bir ekolojik kapasite tanımlamamıza olanak verecek, akılda tutulması gereken ekolojik değişkenleri seçmemiz gerekmektedir. Seçilen indeks, ekosistem tipine veya alanın tahmin edilen kullanımına bağlı olacaktır. LAC tanımlanmasında kullanılan göstergeler, rekreasyonel alan için kullanılan göstergelerden (ör; bitki örtüsü kaybı, toprak sıkışması veya çimen türlerinde çeşitlilik), benzer şekilde hizmete özel erişimli rezerv alanları için kullanılan (ör; önemli bir türün üreme başarısı) göstergelerden farklı olacaktır. 6.3.1. Taşıma kapasitesi uygulamalarının kısıtlanması Koruma alanlarındaki turistik taşıma kapasitesinin etkinliğini kısıtlayan faktörler şunlardır: • • • •

Farklı ekosistemler ziyaretçi baskısından aynı şekilde etkilenmezler Bir koruma alanında ziyaretçiler tarafından yaratılan etkiler değişken ve heterojendir ve çoğu zaman ölçülmesi zordur Ziyaretçi sayısı ile neden olunan tahribat veya tahribatın yoğunluğu arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Ziyaretçilerin neden olduğu etkiler geniş kapsamlı değişkenlere bağlıdır. Farklı ziyaretçilerin farklı beklenti ve talepleri hesaba katılmaz

Ziyaretçilerin alana etkisi büyük ölçüde aşağıdaki faktörlere bağlıdır: • • • • • •

Ziyaretçi tutumu ve sosyolojik özellikleri Ziyaretin uzunluğu ve ne kadar sabit olduğu Ziyaretçinin alanı kullanımı Koruma alanı yönetiminin idare yeteneği Alanın çevresel olarak ne kadar kırılgan olduğu Ekosistemin etkilenme kapasitesi

Bir alana giriş yapabilecek ziyaretçi sayısını sabitlemek, ancak koruma alanı yönetiminin alan veya ziyaretçi tutumu üzerinde kontrolünün iyi olması ve ekolojik kapasite göstergelerinin ölçümünün ve izlenmesinin nispeten kolay olması durumlarında faydalıdır. Alanda patikalar, rezervler veya altyapı tesisleri gibi somut bölgelerde uygulanabilir. Sonuç olarak, rekreasyonel baskıya maruz kalan bir koruma alanının yönetiminde önemli olan, maksimum ziyaretçi sayısına karar vermek yerine ziyaretçilerin nasıl idare edileceğini planlamak, bu süreçte koruma alanından daha geniş bir bölgede turist gelişim stratejisine ayak uydurmaktır. Bunun yapılması için, kritik olarak dikkate alınan etkilerin verimli bir şekilde izlemesini gerçekleştirmek ve istenen yönetim hedeflerini tanımlamak gereklidir.

126


Manuel Cifuentes (1992)’e göre Yazar, taşıma kapasitesinin, koruma alanındaki ziyaretçi baskısından kaynaklanan problemlerin ne çözümü ne de amacı olabileceğine değinmiştir. Taşıma kapasitesi sadece planlamada ve yönetsel olarak, öncelik sıralarına göre; sosyal, ekonomik ve politik duruma bağlı kararların kapsamında yardımcı bir araçtır. Yazar ayrıca, tahmin edilebilir ve değişime açık değişkenlere bağlı olduğu düşünüldüğünde, taşıma kapasitesinin göreceli ve dinamik olduğunu da belirtmektedir. Aynı koşulların farklı iki ziyaretçi tarafından çok farklı şekillerde değerlendirilebileceği gerçeği (farklı memnuniyet dereceleriyle), bu durum için açık bir örnektir. Taşıma kapasitesi alanın kendine özgü özelliklerine bağlı olduğundan, halkın ziyaret ettiği her bir alan için ayrı olarak belirlenecektir. Ardından tüm taşıma kapasitesi oluşturulur, ancak bu, tüm alanların basit bir toplamı değildir. Bazı durumlarda, tek başına alanın alıcı kapasitesini belirleyen “kritik olarak koşullandırılan veya sınırlandırılan unsurlar” bulunur. Bir patikadaki zorlu bir geçit diğer bölgelere geçişi kısıtlar ve bağlantılı diğer ziyaret yerleri için kritik bir limit haline gelir. Bu, diğer yerleşim bölgelerindeki insan kapasitesine bağlı bir durum değildir. Aşamalar: Turizm ve koruma alanı yönetimi ilkelerinin analizi Koruma alanının ilkeleri ile ulusal, bölgesel ve yöresel düzeydeki turizm arasında olabilecek eksiklik, potansiyel ve çelişkilerin belirlenmesi. Koruma alanının hedeflerinin analizi Korumanın uygunluğu, yönetici sınıfına atfen, ziyaretçilerin sınırlı alan kullanımları unutulmadan analiz edilmelidir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

6.3.2. Rekreasyonel ziyaretçi taşıma kapasitesinin hesaplanması için metodoloji

Ziyaret alanlarındaki durumun analizi Başlangıç olarak yönetim planı tarafından ziyaretçilere ayrılmış alanların bölgelendirmesi ele alınır. Bu bölgelendirme genellikle izin verilen kullanım yoğunluğunu belirler (seyrek ve yoğun kullanım bölgeleri). Ziyaretçiler tarafından kullanılan bu bölgeler alanın yönetim gereksinimlerini ve ziyaretçilerin ihtiyaçlarını ne ölçüde karşıladığı ve olası uyuşmazlıkları açısından analiz edilir.

127


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Sınıf ve bölgelerin ele alınmasıyla ilgili olarak, politika ve kararların tanımlanması, güçlendirilmesi ve değiştirilmesi Önceden yapılmış analizler, rekreasyonel kullanım ve yönetmeliği ile ilgili tespit edilmiş potansiyeller ve uyuşmazlıkların (şimdiki ve gelecekteki) açık bir özeti olmalıdır. Bu özet, yeni karar ve yönetmelik önerilerine ya da mevcut karar ve yönetmeliklerin güçlendirilmeleri ve değiştirilmelerine olanak sağlayacaktır. Ziyaretçiler tarafından kullanılan alanlardan her birini etkileyebilecek faktör/ özelliklerin tespit edilmesi Kabul edilebilir ziyaretçi kapasitesinin her bir bölge için ayrı ayrı belirlenmesi gerektiğinden tüm ziyaret noktalarının karakteristik özellikleri tam olarak belirlenmelidir. Bazı kaynakların fiziksel durumları ve miktarları, zarar görme olasılıkları ve hassasiyetleri belirlenmelidir. Her ziyaretçi noktası için taşıma kapasitesi belirleme Taşıma kapasitesi için üç seviye varsayılmaktadır. Her bir seviye, kendisinden sonra gelen seviyenin bir düzeltmesi ya da sınırlandırılmasıdır. Fiziksel taşıma kapasitesi (PCC) bir bölgeye belirli bir süreçte yapılabilecek maksimum ziyareti ifade etmektedir. Genel formülü şöyledir: PCC = V/a * SA * T V/a: ziyaretçi/işgal edilen alan SA: ziyaret için uygun yüzey alanı T: ziyaret için gerekli süre Bunun için bazı temel hipotezler kullanılmaktadır: • • •

Genellikle bir bireyin rahatça hareket edebilmesi için bir metrekare yeterli varsayılmaktadır. Uygun yüzey alanı fiziksel faktörler ile sınırlandırılacak ve güvenlik ya da hassasiyet gerekçesi ile kısıtlamalar getirilecektir. Zaman faktörünün işlevi ziyaret saatleri ve ziyaret için gerekli gerçek süre ile ilgilidir.

Gerçek taşıma kapasitesi (RCC), mekanın karakteristik özelliklerine uygun olarak PPC düzeltildikten sonraki maksimum ziyaret kapasitesidir. Düzeltme faktörleri fiziksel, çevresel, ekolojik, sosyal ve yürütme değişkenlerinden elde edilir. Genel formülü şöyledir: RCC = (CCF1-CF1) - …CFn CF yüzde ile ifade edilen, her mekanın özel karakteristik yapısı ve durumu ile sıkı ilişki içindeki düzeltme faktörüdür. CF’nin hesaplanması için şu formül kullanılır: CF = ML/TM * 100 CF: düzeltme faktörü ML: değişkeni sınırlandıranın etkisi TM: değişkenin toplam etkisi 128


ML: çok sıcak günler * aşırı sıcak olan saatler/gün CFT = ML/TM * 100, TM burada ziyaret için yıllık uygun saat sayısıdır. Etkin taşıma kapasitesi (ECC), idare edebilme ve düzeni sağlayabilme kapasitesinde göre izin verilebilecek maksimum ziyaret anlamına gelir. Genel formül şöyledir: ECC = RCC * MC/100 MC, koruma alanı yönetiminin minimum taşıma kapasitesinin yüzde ile ifade edilmesidir. Bu kapasitenin ölçülmesi, araya birçok faktör girdiğinden (yasal destek, gerçek yetenekler, tesisler, personel ödenekleri, personel eğitimi, parasal kaynak vb.) kolay değildir.

6.3.3. Kabul Edilebilir Değişim Sınırı için metodoloji Kabul Edilebilir Değişim Sınırı, koruma alanındaki kabul edilebilir doğal ve sosyal koşulları belirleyen bir süreçtir. Bu koşullardan başlayarak, mekandaki önceden kabul edilmiş koşulların korunması ve devam ettirilmesi için bir takım koruma alanı işletme eylemleri tanımlanmıştır. Aşamalar: a) Problemin teşhis edilmesi Yöneticiler ve vatandaşlar beraber çalışarak; koruma alanında üzerinde en çok durulması gereken konular, var olan ve çözülmesi gereken yönetim sorunları, neyin korunması gerektiği ve hangi tür ya da sistemin değişiminin veya etkilenmesinin sınırlandırılmak istendiğini belirleyecektir. b) Halk için ayrılabilecek rekreasyonel alanlarının belirlenmesi

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Örneğin normal bir ziyareti engelleyen yüksek sıcaklıktaki saatler sınırlandırıcı etkenler olabilir.

Doğal alanın karakteristik yapısına dayanarak bazı alanlar olası rekreasyonel alanlar olarak tahsis edilecektir. c) Gösterge seçimi Bunlar koruma alanının ve belirlenmiş diğer alanların doğal ve sosyal konumlarını sembolize eder. d) Bölgedeki kaynakların ve sosyal koşulların envanterinin çıkartılması Önceki göstergeler dikkate alınarak var olan kaynakların listesinin çıkartılması gerekmektedir. Bu kapsamda altyapı sistemi, doğal kaynaklar ve sosyal koşullar belirlenecektir. 129


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

e) Doğal kaynaklar ve sosyal koşullar (kabul edilebilir koşullar) göz önüne alınarak her bölgeye bir seviye ya da koşul atanması Oluşturulacak parametreler, söz konusu bölgeye yapılabilecek tadilat ve değişimlerin kabul edilebilir seviyelerini belirleyecektir. Ancak belli bir oranda değişime izin verileceği, kabul edilebilir koşulların aşamalı ve sürekli bir biçimde bozulmasına ise izin verilemeyeceğinden bu eylem planı LAC’nin temelini oluşturmaktadır. f) Her bölge için yönetim alternatiflerinin ve alternatif rekreasyon seviyelerinin belirlenmesi Her bölge için olası rekreasyon olanakları, ziyaretçilere sunulmak istenen olanaklara (b) ve bölgenin kabul edilebilir koşullarına göre (e) belirlenir. g) Önerilen her alternatif için yönetim uygulamalarının belirlenmesi Burada her bir alternatifin ne anlama geldiği analiz edilmelidir: uygulamaya sokulmasındaki kolaylık-zorluk, maliyet/kâr ilişkisi, gerekli altyapı sistemi, mevcut bütçe vs. Bu analizler her bir alternatifin yapılabilirliğini belirleyecektir. h) Rekreasyon modellerinin değerlendirilmesi ve seçimi Son olarak her bir bölge için seçilen alternatif ve yürürlüğe girecek eylem programına karar verilecektir. i) Eylemlerin uygulanması ve koşulların izlenmesi Model seçildikten sonra kararlaştırılan eylemler uygulanacak ve koruma alanı koşullarının izlenmesi için bir program oluşturulacaktır. Bu program, göstergeler (c) ve ele alınan koşulların karşılaştırılmasından çıkan sonuçlar (e) temel alınarak hazırlanır. Gerekli görüldüğü takdirde ‘g’ ve ‘i’ maddeleri tekrar ele alınır. Bu yöntemdeki en büyük zorluk göstergenin seçiminde yatmaktadır. Bunlar LAC’nin uygulaması için yararlı olmalıdır. İyi bir göstergenin sahip olması gereken nitelikler şunlardır: • • • • • • • •

130

Ölçülebilir olmalı En düşük olası hata payı ile hesaplanabilmeli Ekonomik; eldesi ve bilgileri işlemesi kolay ve ucuz olmalı Anlamlı; söz konusu koruma alanının koşullarını yansıtmalı Süreklilik; rekreasyon faaliyetleri başta olmak üzere bölgedeki değişimleri yansıtmalı Hassasiyet; kaynakların gördüğü zararı kaydedebilmeli ve engelleyici bir sistem olmalı Etkinlik; sadece kendisininkinin değil, diğerlerinin de koşullarını yansıtabilmeli Duyarlılık; anlık değişimlerin sebepleri açıklayabilmeli ve göstergeyi etkileyen faktörleri tespit edebilmeli


Fiziksel kapasite: • • • • • •

Uzunluk Genişlik (her 6-8 m’de) Hizmet ve tesisler (çöp kutuları, çeşmeler …) Patika çeşidi (genişliğe göre sınıflandırma) Hakiki dinlenme bölgeleri (ağaç gölgesi, çöplerin yığılması) İkincil patikalar

Ekolojik kapasite: • • • • • • • •

Kayaların boya ile işaretlenmesi (etki) Aşırı ve akıl karıştıran işaret levhaları Grafiti Vahşi hayatı rahatsız etme Çöp Akustik etki Erozyon, çıplak (bitkisiz) zemin Sıkıştırma (referans noktalarındaki ölçümler ile doğrudan ölçüm)

Sosyal kapasite: •

Ziyaretçilerin algılarının incelenmesi (çok fazla insan sayısı, çevreye zarar verilmesi, temizlik, işaret levhaları ve bilgilendirme, yerleşimin tanımlanması, güvenlik). Ayrıca tercihler (kayalar ve şekilleri, peyzaj ve doğa) ve olumsuz tepkiler (temizliğin eksikliği, işaretlemeler, diğer ziyaretçilerin davranışları) Gözlenmiş davranışlar (başlangıç noktasındaki bir uyarının önünde durmak, ayakkabı ve kıyafetlerin uygunluğu, bağırarak konuşmalar, öğlen yemeğinin yenmesi, sırada beklemeler)

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Patikaların taşıma kapasitesinin değerlendirildiği bir çalışmadan örnek göstergeler (Torcal de Antequera Bölgesi Ziyaretçi Yönetimi Kriteri (Bölgesel Çevre Bakanlığı – Adalusia Özerk Hükümeti)

131


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

KAYNAKLAR Benayas, J. (coord.) et al. (2000). Manual de Buenas Prácticas del Monitor de Naturaleza: Espacios Naturales protegidos de Andalucía. Consejería de Medio Ambiente de la Junta de Andalucía. España. www.juntadeandalucia.es/medioambiente/educacion_ambiental/EducamII/ index_pub_manual_bp.html Castro, R. (coord). (1998). Voluntariado Ambiental. Participación y conservación del Medio Ambiente. Consejería de Medio Ambiente de la Junta de Andalucía. Cifuentes, M. (1992) Determinación de capacidad de carga turística en áreas protegidas. CATIE, Costa Rica. Conseil de l’Europe (2002). Synthèse des activités du Conseil de l’Europe Tourisme, environnement et développement durable. Prise en compte de considérations relatives à la diversité biologique et paysagère dans les secteurs concernés. Consejería de Medio Ambiente (1998). Criterios y orientaciones para la elaboración de los Programas de Uso Público de los Espacios Naturales gestionados por la Consejería de Medio Ambiente. Consejería de Medio Ambiente de la Junta de Andalucía. Documento interno de trabajo. España. EUROPARC-España (2002). Plan de Acción para los espacios naturales protegidos del Estado Español. Fundación Fernando González Bernáldez. España Gómez-Limón, J. (2003). Comunicación personal. El concepto de capacidad de carga.V Curso Maestría en Conservación y Gestión del Medio Natural. La Rábida (Huelva), Octubre de 2003. España. López, A. & Correas, E. (2003). Assesment and Opportunities of Mediterranean Networks and action plans for the Management of Protected Areas. IUCN, Gland, Switzerland and Cambridge, UK (anglais, français et espagnol) Morales, J. (1998). Guía Práctica para la Interpretación del patrimonio. El arte de acercar el legado natural y cultural al público visitantes. Consejería de Cultura de la Junta de Andalucía. Tilden, F. (1957). Interpreting Our Heritage.The University of North Carolina Press, Chapel Hill. Tacón, A. et Firmani, C. (2003) Guía Técnica de Senderos y Uso Público. Programa de Fomento para la Conservación de Tierras Privadas de la Décima Región. Proyecto CIPMA-FMAM. Chile (http://www.cipma.cl/gef/publicaciones/Documentos%20 Apoyo%20APP/Guia%20Tecnica%20Senderos%20PF.pdf). UICN (2002). Projet Aires Protégées en Méditerranée. Vers une gestion intégrée du territoire. Programme à moyen terme (2002-2004) UICN (2003). Analyse de la situation dans la région. (Projet soumis à discussion, Mai 2003)

132


Conseil de l’Europe http://www.coe.int Convenio de Barcelona http://www.unepmap.org/ Dispositif de mutualisation d’informations et de services concernant l’éducation à l’environnement http://www.educ-envir.org/ Desarrollo y Gestión Sostenibles del Ecoturismo en las Américas con casos de estudio: Documentos preparatorios del Año Internacional del Turismo en el 2002. http://www.world-tourism.org/sustainable/IYE/Regional_Activites/Brazil/Brazilmenu-esp.htm EUROPARC http://www.europarc.org/international/europarc.html European Charter for Sustainable for Tourism in Protected Areas http://www.europarc.org/international/europarc.html Interpret Europe ; Réseau Européen d’Interprétation du Patromoine http://www.geographie.uni-freiburg.de/ipg/forschung/ap6/interpret-europe/ Junta de Andalucia - España (espagnol) www.andaluciajunta.es Consejería de Medio Ambiente http://www.cma.junta-andalucia.es/medioambiente OMT http://www.world-tourism.org Plan Bleu http://www.planbleu.org/ Ramsar http://www.ramsar.org Mémorandum de collaboration avec la Convention de Barcelone http://www.ramsar.org/archives_trans_barcelona.htm

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

İNTERNET KAYNAKLARI

Regional Activity Centre for Specially Protected Areas (RAC/SPA) http://www.rac-spa.org.tn/ Scottish Natural Heritage - Interpretation http://www.snh.org.uk/wwo/Interpretation/default.html UICN http://www.iucn.org. UICN - Centre de cooperation pour la Méditerranée http://www.iucn.org/places/medoffice/indexFR.htm Rapport :Analyse de la situation dans la région http://www.iucn.org/places/medoffice/Documentos/Situation_Analysis_June03_ FR.pdfConvention

133


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

5. Deniz Koruma Alanları’nda İzleme Çalışmaları. TEMEL KAVRAMLAR VE ÖNEMİ

Juan Jiménez Pérez (PANGEA Consultores S.L.)

1. Giriş Koruma alanları yönetilmelidir ve yönetim, korumanın hedeflerinin başarısını sağlamak amacıyla izlenmelidir. “Eğer önlem alabiliyorsan, yönetebilirsin.” İzleme çalışmalarının sonuçları, hangi yönde hareket edildiğini bilmemize izin verir, yönetim kararlarını besler ve yönetim planlarının uygun bir şekilde yenilenmesini sağlar. Yönetim planları, kullanımın denetlenmesi ve değişiklikler için sırasıyla aşağıdakileri sağlamalıdır: • • •

Bilimsel çalışmaların amaçları için yönetilen ekosistemlerin durumunu ve kaynaklarını belirlemek, Hangi kullanıcıların yönetim unsurlarına bağlı kaldığının boyutunu bilmek ve Yönetimin değerlendirilmesinde ve sonrasındaki yönetsel program ve araçların düzeltilmesinde yardımcı olmak.

İdeal olanı, izlemenin düzenli bir faaliyet olmasıdır ve yönetim planının uygulamaya sokulmasıyla başlar. Doğal kaynakların yönetimiyle ilgili tüm önemli tedbirler, ekosistemin ve sosyal sektörün verdiği tepkinin izlenmesi eşliğinde alınmalıdır. Aksi takdirde araştırma, öğrenme, yönetimin gelişmesi ve koruma alanlarının hedefleri için yerel halkın çalışmalara dahil edilmesi konusunda büyük bir fırsat kaybolur. Uzun süreli izleme çalışmaları, aynı bölgede, aynı konu üzerine, belirlenmiş bir süreden daha fazla süreliğine önlemlerin tekrar alınmasını sağlayabilir (Nobel ve Norton, 1991). İzleme çalışmaları, ölçülebilir göstergelerin veri setine dayanmalıdır. İzlenecek muhtemel göstergelerin listesi uzundur, dolayısıyla her bir bölge hedeflerinin, yönetiminin ve değerlendirilmesinin önemli olduğu göstergelerini seçmelidir. İki veya üç gösterge, her bir DKA’nın hedefine karşılık verebilir. Mümkün olduğu kadar, göstergeler, yapay, güvenilir, karşılaştırılabilir ve kolay elde edilebilir olmalıdır.

134


Balıkçılık ve turizm sektörü hizmetleri kendi faaliyetleri ile ilişkili olarak, göstergelere katkıda bulunabilir.

2. Neden Izleme? DKA, karadan denize kadar, 20 yy ortalarında, koruma alanları olarak kısa fakat etkileyici bir geçmişe sahiptir. Yasal kanunlar altında, DKA yönetimi, birçok DKA’nın hala “kağıt üzerinde park” olması gibi durumlar ile halen öncelikli bir sorundur ancak Akdeniz’de bu konudaki uzmanlık hızla artmaktadır. Şimdiki talepler, Deniz Koruma Alanları’nın izlenmesidir. Kelleher ve diğ. (1995), tüm dünyadaki Deniz Koruma Alanları’nın yönetim etkinliğini değerlendirdiğinde, 1.303 alandan 925’i (%71’i) dışındakilerin yönetim etkinliği bilgisinin uygun olmadığını bulmuşlardır. Koruma alanları yönetilemelidir ve yönetim, koruma hedeflerinin başarısını sağlamak için izlenmelidir (Şekil 1).

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Sonuç olarak, izleme sonuçları, tüm paydaşlar ve gönüllülerle paylaşılmalıdır ve hatta, ofislerde gösterilmeli veya yerel medya aracılığı ile denizel kaynakların korunması için ihtiyaçlar ve eğilimler hakkında bilgilendirme yapılmalıdır. İzleme sistemi sadece neyin izleneceğini (gösterge) sorgulamalıdır fakat izleme çalışmalarına kimlerin katılacağı da önemlidir. Katılımlı izleme çalışmaları diğer kurumlar ve paydaşlar ile sorumlulukların paylaşımını arttırıcı bir araçtır ve hedefe (parkın korunması) ulaşmada, uzun süreli, tutarlılık ve düzenleme sağlar. Bu sonuca göre, yerel üniversiteler ve STK’lar ile iş birliği yapılmalıdır.

Şekil 1. Deniz alanı özellikleri için koruma hedeflerinin oluşturulmasında İngiltere’nin yaklaşımı (Davey ve diğ., 2001’den değiştirilerek)

135


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Baker (2000)’in çalışmasında yer aldığı üzere, “Deniz Koruma Alanlarında izleme, kullanıcı grupların faaliyetlerini araştırmalara yönlendirir ve habitat özelliklerinin korunması, türlerin sayılarının yeniden artması ve biyolojik çeşitliliğin korunması gibi yönetim hedeflerinin etkinliğinin değerlendirilmesini sağlar. İzleme sonuçları, DKA’nın etkinliğini değerlendirir ve yönetimin değişimindeki ve DKA’nın kullanımındaki etkilerin önceden tahmin edilmesini sağlar. İzleme sonuçları, aynı zamanda, önemli politik, sosyoekonomik, bilimsel ve diğer tepkilere neden olur.” İzleme, aynı zamanda, kullanıcıların yönetim hükümleri ile bağlantılarının boyutlarını bilmemize ve yönetim program ve araçlarının muhtemel hatalarını düzeltmeye yardım olur. İzleme çalışmalarının sonuçları, hangi yönde hareket edildiğini bilmemize izin verir, yönetim kararlarını besler ve yönetim planlarının uygun bir şekilde yenilenmesini sağlar. İzlemenin önemi, ulusal ve uluslararası seviyede, koruma alanları kanunlarına özel hükümlerin dahil edilmesini sağlamış ve şu an zorunlu bir gerekliliktir (Kutuya bkz.)

Barselona Sözleşmesi, Biyolojik Çeşitlilik Protokolü Madde 3. (Genel yükümlülükler) . 5: “Bu sözleşmenin 3. paragrafında belirtildiği gibi, taraflar biyolojik çeşitlilik bileşenlerini izleyebilirler, bu durumu tanımlayabilirler ve korumaya önemli etkisi olan ve biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilir kullanımını sağlayan faaliyetleri sınıflandırabilirler, etkilerini izleyebilirler.” Ek 1-D8: Taraflar kararlaştırmışlardır ki: “Akdeniz Açısından Önemli Olan Özel Koruma Alanları listesinin içerdiği gibi, bir alan izleme programı ile belirlenebilir. Bu program, sorunlara sahip bir alan için, alanın değerlendirilmesi ve durumuna göre, olabildiğince etkin, koruma ve yönetim önlemlerini kapsayarak, dolayısıyla eğer gerekiyorsa uyarlanarak, belirli sayıdaki önemli parametrelerin izlenmesi ve tanımlanmasını içerebilir.” Habitat Yönergesi 92/43/EEC Şunu belirtir: “Her bölgede, koruma şartlarının durumunu izlemek ve yürürlükteki yönetsel tedbirlerin etkinliğinin değerlendirilmesi amacıyla, bir izleme programı yürütülecektir”. ÖKA’nın korumayı hedeflediği habitat ve türlerin koruma durumlarının rapor edilmesi, Madde 17’ye göre bir gerekliliktir.

Sonuç olarak, izleme, sadece, yöneticilerin değişiklikleri kontrol ettiği bir araç ya da yasal bir gereksinim değildir. İzleme verisi, yöneticilerin otoritelere, paydaşlara veya genel olarak halka sonuçlarını sunabilecekleri bir yoldur, fakat aynı zamanda kendilerini değerlendirebilecekleri de bir yöntemdir.

136


3.1 Neleri Izlemeliyiz? (bkz. 4. Kısımdaki “Gösterge”)

Deniz Koruma Alanları, habitatların korunmasında anahtar rol oynamaktadır. Fotoğraf: Universidad de Alicante

İzleme çalışmaları, ölçülebilir göstergelerin veri setine dayanmalıdır. İzlenecek muhtemel göstergelerin listesi uzundur, dolayısıyla her bir bölge hedeflerinin, yönetiminin ve değerlendirilmesinin önemli olduğu göstergelerini seçmelidir. İki veya üç gösterge, her bir DKA’nın hedefine karşılık verebilir. Bu göstergeler, yerel kullanım ve yönetim parametreleri ile birlikte, genellikle biyotik kommüniteler, türler ve ekolojik durumlar ile ilişkilidir.

Türler ve Habitatlar. DKA, aslında doğal varlıkların korunmasını hedefler, taksonlar ve kommünitelerin değişimlerini ve evrimini izlemek öncelikli olmalıdır. Bu öncelikler demografik öğeleri (popülasyon, yoğunluk, büyüme, üreme, mortalite), türler arası ilişkileri (predasyon, kompetans) veya habitat karakterlerini (yüzey, çeşitlilik, stabilite) içerebilir. Her ne durumda olursa olsun, izleme programı, insan faaliyetlerinin doğanın değişimine sebep olduğu ayırdedici değişiklikler hakkında çalışmalıdır, bu değişimler ilk aşamada yönetim programı ile de belirlenir. Akdeniz Deniz Koruma Alanlarında biyolojik izleme çalışmalarına girişte Boero ve diğ. (1999) çalışmasına başvurulmalıdır. Örnekler, bir sonraki kısım 4’te sunulmaktadır. Yerel kullanım. Yönetim kuralları, genellikle, sınırlı veya kontrollü gerek kullanıma izin verir, sayılar (kotalar) veya bölgeler (zonlama) için oluşturulur. Bu sınırlamaların kontrolü, sadece düzenlemelerin başarısını test etmek için gerekli değildir, aynı zamanda bu düzenlemelerin iyi hazırlanıp hazırlanmadıkları veya güncel durum için uygun olup olmadıkları da kontrol edilmektedir. Ziyaretçi akışının izlenmesine dair bazı örnekler Arnberger ve diğ. (2002)’de derlenmiştir, fakat aynı zamanda bir sonraki kısımda (4. Kısım) da sunulmuştur.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

3. İzleme programının planlanması

Ziyaretçilerin ve paydaşların tepkileri. Eğer olağan rekerasyonel hedefler ya da sürdürülebilir gelişim başarılabilmişse, kontrolün en iyi yollarından biri, kullanıcılara, basitçe, DKA düzenlemeleri ve uygulamaları hakkında kendi fikirlerini sormaktır. Yönetimle ilgili alınan zayıf ve kötü tepkiler, uzun süreli koruma için kesinlikle dikkate alınmalıdır. Ayrıca, sosyal sektörlere danışmak, koruma alanı hedefleri dahilinde yerel halkı işin içerisine dahil edecek ilk adımdır. Bu bölümdeki bir sonraki kısımda ve 3. kısımda bu konu ile ilgili birkaç durum sunulmaktadır. Aynı zamanda, yöneticilerin paydaşlara yaklaşımının birçok tekniğini, detaylı bir şekilde Jones ve diğ. (2001)’nin yayınlarında bulmak mümkündür. Sosyoekonomi. Yerel topluluklarda DKA’nın etkilerini anlamanın en iyi yolu,

137


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

kazanım, yatırım ve demografik eğilimlerin değişimlerine bakmaktır. Kesinlikle, DKA’nın yerel refeha olumlu katkısını göstermek sürdürülebilir kalkınmayı savunmak için mükemmel bir dayanaktır. Deniz rezervlerinin yarar durumları ile ilgili en iyi derleme Ward ve diğ. (2001) tarafından gerçekleştirilmiştir. Üzerinde izleme çalışmaları gerçekleştirilecek unsurlar, koruma hedefleri, yöneticilerin bakış açıları veya bilimsel danışmanlar tarafından tanımlanmışlardır, fakat aynı zamanda, paydaşların önerileri de göz önüne alınmalıdır. DKA’da istenen düzeyde yer almaları için, yerel topluluklara bazen anlaşılması çok zor veya onlar için önemsiz olabilecek (ör; balıkların yaklaşık yoğunluğu) veri veya grafiklerin sunulması yeterli değildir, aynı zamanda onlar ile ilgili soru ve göstergelere anlaşılır cevaplar verilmesi (ör; balık yakalama) gerekmektedir. Badalamenti ve diğ. (2000)’de belirtildiği gibi: “Temel başlangıç noktası olarak birçok doğa koruma çalışmaları yapılırken, sosyoekonomik ve sosyokültürel bakış açılarının ihmal edilmesi, tamamiyle ve nadiren zayıf yerel toplulur için, eğer arada husumet yoksa, DKA kapsamında sadece kısmi bir bakış açısı kazandırır.”

3.2 Ne zaman izleme çalışması yapmalıyız? İzleme, sürekli devam eden bir çalışma olmalıdır, fakat belirli aşamaların tespit edilmesi ve düzenli bir şekilde sonuç almayı sağlayacak bir programın olması oldukça önemlidir: Yönetim önceliği: Koruma rejimi oluşturmak için, alanın durumunun önceliği üzerine bilgi biriktirmek yönetim etkinliğini test etmek için önemlidir. Bir “sıfır noktasına” ya da referansa sahip olunması çok yarar sağlar, ör; koruma önlemleri uygulanmadan önce, alanın durumunun bilinmesi. Bu referans, belli bile olsa, sıklıkla unutulmaktadır, çünkü DKA’daki ilk çalışmalar, anlaşmazlıkların çözümlenmesi, alt yapının oluşturulması ve bölgeye sağlanabilecek finansal desteğin belirlenmesi üzerine yoğunlaştığından, sonraki aşamalarda izleme çalışmalarına başlamak gecikmektedir. Devamlılık: Sahada çalışanlar tarfından belirli verinin gün bazında toplanması gerekmektedir. Günlük rutin olarak, veri işleme (ziyaretçilerin sayısı, ortam) ve nadir veya umulmadık durumların kaydı (yağmur, rüzgarlar, nadir göçmen türlerin gözlenmesi, umulmadık ziyaretçiler) tutulmalıdır. Günlük durumların devam eden ip uçları, sadece saha çalışanları tarafından başarılı bir şekilde anlaşılabilir ve DKA’nın devamlılığı için, bu durumlar rutin olarak ilişkilendirilmelidir. Yıllık: Birçok doğal olay yıllık olarak meydana gelir, sıklıkla öngörülebilir mevsimlerde (ör; çiftleşme) yoğunlaşır. Diğer taraftan, sürekli olarak tutulan kayıtlar (ör; ziyaretçiler), karşılaştırma için örnek bir birimin kurulmasını gerektirmektedir. Sonuçların düzenli olarak gösterilebilmesi için, yıllık olarak rapor edilebilecek minimum sayıda göstergenin bulunması tavsiye edilmektedir. Bu sonuca göre, yıllık yönetim raporunun hazırlanmasına izin verecek bir izleme programına sahip olunması önerilmektedir.

138


Fırsatçı: Elverişli olduğu zaman.

3.3 İzleme çalışmalarında kimler görevlendirilmelidir? İzleme çalışmaları, DKA yönetiminin bir başka görevi şeklinde düşünülmelidir, düzenlemeye yönelik hedeflerin başarılı olup olmadığını kontrol etmenin en iyi yollarından biridir. İzlemeyi diğer dış odaklara, finansa ve amaçlara bağlı ilave bir girdi olarak değerlendirmek, yöneticinin elini zayıflatır ve tartışmalara yol açar. İzleme, DKA’da bir yükümlülüktür, fakat sorun bunu kimin gerçekleştireceğidir? DKA personeli. DKA için çok az gelişimler mevcut olsa da, alandaki minimum yükümlülükten maksimum yükümlülüğe kadar hepsini gerçekleştiren saha çalışanları veya görevlilerini bu gelişim içerisinde değerlendirebiliriz. Bu çalışanların eğitimleri oldukça önemlidir, böylece alandan günlük bilgi kaydedilebilir. Uzun süreli izlemenin sağlanması ve harcamaların düşürülmesi için, saha çalışanlarının saha verisini girmeyi öğrenmesi ve uygulaması gerekmektedir. Araştırmacılar: Genellikle, rolleri, özellikle alanın, referans, “sıfır noktası”nı belirlemede, DKA’nın ilk aşamalarında kritiktir. Araştırmacıları izleme programlarına dahil etmek, bu araştırmaları onların gerçekleştirmesini sağlamak ve sonraki aşamalarda, DKA’da kaydedilen, saha verisi protokolünün oluşturulmasında araştırmacılardan yardım almak oldukça önemlidir. Yerel araştırmacıların katkısı (üniversitelerden) sadece harcamaları düşürmek anlamında eşsiz çalışmalar değildir, aynı zamanda DKA için yeni paydaşlar bulunmuş olur. Bu ilişkiler karşılıklı fayda ilişkileridir, DKA, araştırmalar için, deneysel çalışmaların yapılabileceği ortam sunar ve lojistik fırsatlar ile alandaki eğitsel süreç devam ettirilmiş olur. Uzmanlar: Dışarıdan gelen öneriler, eğer uzmanlıklarla ilişkili, tecrübelere dayanan, yeni yaklaşımlar ise, sıklıkla elverişli olmaktadırlar. Bununla birlikte, dışarıdan gelen öneriler, yerel kararlar, durum ve sınırlamalarda hasas olmamalıdırlar ve genellikle bölgede karar veren bir topluluk oluşturmalıdır.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Aşamalı: Bazı çevresel değişimler, birçok yıl boyunca yapılan kontrollere dayanmaktadır. Bu durum, özellikle, yavaş gelişim gösteren (Posidonia yatakları, mercan oluşumlar) kommüniteler arasındaki ilişkilerde uygundur. Bu yaklaşım altında, AB Habitat Yönergesi, üyelerinin, habitatların durumunu ve kommünitelerdeki türleri her altı yılda bir raporlamasını gerektirmektedir..

Paydaşlar: İdeal olması gereken yerel iş birliği ile koruma başarısının sağlanmasıdır. Bu hedef doğrultusunda, paydaşların izleme sistemine dahil edilmesi için çaba harcanmalıdır. Bu sadece maliyet etkin olduğu için değil aslında katılımcı yaklaşımın insanların kendilerini etkileyecek kararları etkileyebilmeleri ve kontrolü paylaşmalarını gerektirdiği içindir. Eğer izleme çalışmaları, yönetsel programda değişiklikleri öneriyorsa, paydaşlar tarafından toplanan verinin, kararlar için iyi bir noktaya hizmet ettiği anlaşılabilir.

139


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Gönüllüler: Kuş gözlemcileri, dalgıçlar ve çevre bilincini arttıran kurumların rutin, bir özelliğe sahip olmayan izleme çalışmalarında çok büyük yardımları olmaktadır, aynı zamanda DKA’nın da yönetim sorumluluğunun oluşmasını sağlamaktadırlar (Baker, 2000). 3.4 Masraflar Kesinlikle, bu bir merkezi sorundur. Deniz Koruma Alanları’nın gelir sağlamaları hakkında yapılan çalışmalarda, tüm dünyadaki yöneticilerden toparlanan bilgilerle, (“personel” ve “yükümlülükler”) toplam gelirin %17’sinin eklenmesi ile birlikte araştırma ve izleme 3. sırada yer almaktadırlar (Gravestock, 2002). Minimum giderin tespit edilmesi kolay değildir; öyle ki neredeyse her zaman normal harcamaları aşmaktadır. Harcamaları düşürmenin en kolay yolu, saha desteği ile ve teknik personel desteği ile sağlanan izleme çalışmalarının içselleştirilmesidir. Diğer yol ise, öğrenciler için, yerel üniversitelerden eğitsel anlamda destek istenmesidir. Sonuç olarak, birçok Deniz Koruma Alanları’nda oluşturulan ekonomik yarar (Dixon, 1993), genellikle alan içerisindeki rekreasyonel faaliyetler ile ilişkilendirilmektedir. Eğer düzenli ve sürdürülebilir faaliyetler sağlanabilirse, elde edilen bu gelir, kısmi olarak izleme çalışmalarına aktarılmalıdır. Her durumda, izleme çalışmaları için finansal destek sağlamanın en iyi yolu, yönetim ve iletişim için önemini ve faydasını belirtmektir.

4. Gösterge tipleri Öncelikle, izleme çalışmaları hesaplanabilir veri serisine sahip göstergelere yanıt olmalıdır. İzlemesi yapılacak olası gösterge listesi uzundur ve herbir alanda, o alanın hedeflerinin önemine, yönetimine ve gelişimine göre gösterge serisi seçilmelidir. Göstergeler, mümkün olduğunca, yapay, kıyaslanabilir ve kolay elde edilebilir olmalıdır. Göstergeler, genellikle, biyotik kommüniteler, türler ve ekolojik durumlar ile yerel kullanım ve yönetsel parametreler ile arasında ilkişki olmalıdır. DKA göstergelerine genel bakış Pomeroy ve diğ. (2004) tarafından belirtilmiştir. 4.1 Doğal göstergeler

Her ikisi de Barselona Sözleşmesi tarafından korunan, Posidonia oceanica (yoğunluk ve dağılımı) ve Pinna nobilis (yoğunluk ve kabuk hasarı) çok iyi koruma göstergeleridir. Fotoğraf: Universidad de Alicante

140

Korunması gereken habitat ve türler: Tüm DKA’nın hedef ve gereksinimlerinden birisi, önem arz eden habitat ve türlerin korunmasıdır. Genellikle, koruma alanlarının ilan edilmesi ile bu habitat veya türler tanımlanır, dolayısıyla bu türleri gösterge olarak seçmek kolaydır. Akdeniz’de tanımlanmış uygun tür ve habitatlar için, Barselona Sözleşmesi Tür ve Habitatlar Listesi, iyi bir rehberdir.


Hassas tür ve habitatlar: Bu hassaslık, özellikle, düzenlenen faaliyetler veya diğer insan kaynaklı etkilerle ilişkilidir. Hassas Dendropoma resifi yakınlarındaki lağım atıkları Ulva alginin büyümesine neden olur. Ulva, kolay örneklenebilir ve iyi bir “kötü” göstergedir. Foto: A.Lopez

Caulerpa taxifolia ve Akdeniz’deki diğer agresif yabancı türler

Geçmiş yıllarda yapılan çalışmaların çoğunda, Deniz Koruma Alanları’nda biyolojik izleme çalışmaları için kıyaslanabilir metodlar oluşturmak ve farklı Deniz Koruma Alanları ile kıyaslamalar yapabilmek için, teknikleri standard hale getirmek üzere ciddi çaba harcanmaktadır (Ekteki bibliyografik referanslara bakınız.). En ilginç girişim (“Sistema Afrodite”), İtalyanlar tarafından Uygulamalı Deniz Araştırmaları Merkezi’nce (ICRAM) lanse edilmiştir. Bu merkez, genel kriterleri ve Akdeniz’deki Deniz Koruma Alanları’nın izlenme ağını oluşturmuştur.

4.2 Halk kullanım göstergeleri Sürekliliği: İzlenen unsurlar, ziyaretçilerin sayısı, nerden geldiği, cinsiyeti, yaşı ve ayrılış yollarıdır. Bilgiler, DKA’daki, zamana ve yere göre dağılım olarak kaydedilmelidir. Faaliyetler: Çok bölgeli DKA, ziyaretçiler tarafından geliştirilen faaliyetlerin şekillerini ve özellikle, herbir faaliyetin alan için riskinin hesaplanmasını sağlar. Tutumlar: Sayılar ve tanımlanmalar kadar önemli olan, neden DKA’ya geldikleri, hangi beklentilere sahip oldukları ve ziyaretleri hakkında genel düşünceleri gibi önemli bilgilerin kullanıcılardan toplanmasıdır.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Bölgesel öneme sahip habitat ve türler: Bir DKA, uluslararası ölçekte olmasa bile, bölgesel olarak önemli tür veya kommüniteleri barındırabilir. Ulusal düzeyde etnolojik değere sahip ve özellikle ekonomik değer taşıyan nadir türler, bu kapsama girer.

Bu bilgiler, alanın ziyaretçi taşıma kapasitesini en kesin şekilde ortaya kaymaya yarar.

141


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

4.3 Sosyal göstergeler Onay: Özellikle yerel paydaşların fikirleri, Deniz Koruma Alanları’nın uzun süreli fonksiyon gösterebilmesi için oldukça önemlidir. Aynı zamanda gönüllüğü ve sosyal birikim sağlama yolundaki temelleri atar. Ekonomi: Deniz Koruma Alanları’nda ve çevresinde geliştirilen faaliyetler, sadece o antisosyal etkiyi açığa çıkardığından önem taşımamaktadır, aynı zamanda eğilimlerin öngörülmesinde de önemlidir. Paydaşların geliri, kazanımı, istihdamı ve kıyısal gelişim, koruma alanlarında diğer olası alternatifler ile kıyaslanabilmelidir. Basın: Basın bildirileri, geniş ölçüde, yerel fikir, benimseme ve çatışmalar için çok önemli bir göstergedir.

5. Yöntemler ve karşılaştırmalar Bir izleme programının başarıya ulaşabilmesi uygun yöntemlerin veya tekniklerin seçimine bağlıdır. Bu yöntemlerin istenene bazı özellikleri (Davis, 2001): Hedef değer ile kaydedilen bilgiyi kıyaslayabilmek için, teknik yeterince hassas olmalıdır. • • • •

Şekil 2’de, izleme yöntemini seçmek için yapılan karar ağacı ortaya konulmuştur. Dikkate alınması gereken diğer bir husus, zamana ve mekana bağlı değişim ve eğilimlerin saptanabilmesi için DKA bünyesinde karşılaştırmaların yapılabilir olduğudur. Bunun için önemli 3 tip yaklaşım kullanılabilir: • • •

142

Yöntem, türlere veya çevreye zarar vermemelidir. Yöntem, programın diğer aşamalarında da kullanabilir olmalıdır. Genel standart, uygulanabilirlik gereksinimlerine sahip bir metot kullanılmalıdır, böylece diğer bölgeler ile kıyaslamalar yapılabilir. Yöntem maliyet-etkin olmalıdır ve yıllık bütçe ile belirlenmelidir.

ÖSKE (Önce-Sonra Kontrol- Etki)(BACI (Before-After Control-Impact): değişimler, yönetim kararı uygulandıktan sonra kontrol edilir. ZİY (Zaman İçin Yer) (SFT (Space For Time): aynı zamanda farklı alanların kapsadığı farklı seviyedeki kullanım veya etkilerin kıyaslanması. USÇ (Uzun Süreli Çalışmalar) (LTS (Long Term Studies): aynı alanda uzun süre hedefleri belirlemek için karşılaştırmalar yapmak.


Şekil 2. Metot seçimi için önerilen karar ağacı (ECOSCOPE, 2000)

143

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

KAYNAKLAR Arnberger, A., Brandenburg, C. & Muhar, A. (eds.). 2002. Monitoring and management of visitors flows in Recreational and Protected Areas. Institute for Landscape Architecture and Landscape Management. University of Vienna. Badalamenti, F. ve diğ., 2000. Cultural and socio-economic impacts of Mediterranean marine protected areas. Environmental Conservation, 27 (2): 110-125. Baker, J.L. (ed.). 2000. Guide to Marine Protected Areas. Department for Environment. South Australia. Boero, F., Briand, F. & Micheli, F., 1999. Scientific design and monitoring of Mediterranean marine protected areas. Executive summary: 7-16. CIESM workshop Series Davies, J. (ed.)., 2001. Marine Monitoring Handbook. Joint Nature Conservation Committee. UK. Dixon, J.A., 1993. Economic benefits of Marine Protected Areas. Oceanus, 36(3): 35-40. Ecoscope, 2000. A species and habitats monitoring handbook, Volume 1: Designing a monitoring programme. Scottish Natural Heritage, Edinburgh. Gravestock, p., 2002. Towards a better understanding of the income requirements of Marine Protected Areas. MSc Thesis. Cranfield University. Silsoe, U.K. Jones P.J.S., Burgess J. ve Bhattachary D. (2001) An evaluation of approaches for promoting relevant authority and stakeholder participation in European Marine Sites in the UK. English Nature (UK Marine SACs Project). Kelleher, G., Bleakley, C & Wells, S., 1995. Priority areas for a global representative system of marine protected areas. Four Volume Report to the World Bank Environment Department, Washington DC. Nobel, I. & Norton, G. , 1991. Economics aspects of monitoring for national park management. In Margules, G. & Austin, M. (eds.): Nature conservation: Cost effective biological surveys and data analysis. CSIRO. Australia. Pomeroy, R.S., Parks, J.E. & Watson L.M., 2004. How is Your MPA Doing? A Guidebook of Natural and Social Indicators for Evaluating Marine Protected Area Management Effectiveness. IUCN The World Conservation Union. Ward,T.J., Heinemann, D. & Evans, N., 2001. The role of marine reserves as fisheries management tools: a review of concepts, evidence and international experience. Bureau of Rural Sciences. Camberra, Australia. 192

144


145

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

6. Deniz Koruma Alanları’nda İzleme. İZLEME Verİlerİnİn Yönetİmİ Juan Jiménez Pérez (PANGEA Consultores S.L.)

Durum çalışmalarına giriş Günümüzde çoğu Deniz Koruma Alanı bir izleme programı geliştirmemiştir. Pek çok koruma alanının karasal bölgeleri için iyi bir veri tabanı bulunurken, yine denizel çevredeki değişimlerle ilgili bilgi oldukça kısıtlıdır. Yönetim ve planlamanın tüm evreleri ve ileriki aşamada yapılacak uygulamalar için izleme işleminin tüm ilgili konuları içeren bir veri tabanına ihtiyacı vardır. Birçok idari kurum, enstitüler, sivil toplum kuruluşları ve özel sanayilere yayılmış olan büyük miktardaki bilgi için ilgili tüm kısımlar, yararlı bir veri tabanına dönüştürülmelidir. Burada Akdeniz’deki DKA’ların izlenmesine yönelik bir takım pratik tecrübeyi, şu temel konuları içerecek şekilde sunuyoruz: Posidonia çayırları, kirlilik, delici midye (Pinna nobilis) gibi gösterge türler, balıklar, deniz kuşları, deniz memelileri (Cetacea takımı üyeleri); ayrıca genel insan kullanımında gösterge olan ziyaretçi akışı, ziyaretçilerin etkisi ve paydaşların katılımları.

DURUM ÇALIŞMASI 1: Posidonia çayırlarının izlenmesi Neden?: Ekolojik rolleri dolayısıyla Posidonia oceania çayırları Akdeniz’in en önemli denizel habitatlarından biridir ve genelde öncelikli korunması gereken canlılar olarak bilinirler. Posidonia çayırı; balıkçılık (trol), dip yapısına zarar verme (demir atma), kirlilik veya kıyısal yapılaşma gibi insan kaynaklı değişikliklere karşı çok hassastır.

146


Yöntemler: Posidonia haritalaması: Küçük Posidonia adacıkları aletli dalışları veya doğrusal hatlardaki video çekimleri ile haritalanabilir. Geniş çayırlar ise hızlı bir şekilde kenar tarayıcılı (side scan) sonar araçlarıyla, GPS aracılığıyla konum bildiren sonograflar ve navigasyon yazılımlarıyla kaydedilir.

Yoğunluk ve kapladığı alan: Bir Posidonia adacığının koruma statüsü, yaprakların yoğunluğu ve kapsadıkları alanla ilgili veri ile değerlendirilir. Yoğunluk yaprak sayısı/m2, kapsadığı alan ise Posidonia’nın deniz yatağını işgal ettiği yüzde ile ifade edilir. Her iki ölçüm aletli dalışlar ile elde edilebilir ve sonuçlar farklı derinlikler için çok katmanlı örnekleme yapılarak geliştirilebilir. Bu iki ölçüm incelenerek bir koruma indeksi oluşturulabilir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Ne izlenmeli?: Posidonia çayırları belirgin sınırlarla gösterilebilen habitatlar olduğundan ilk kaydedilmesi gereken veriler haritalama ve kapladığı alanın hesaplanmasıdır. Belirli örneklerin koruma statüleri, kaplanılan alanın yoğunluk ve yüzdesi hesaplanarak saptanabilir.

Şekil 2. Yoğunluk ve kapladığı alan hesaplaması için Posidonia yataklarında örnekleme (Institut d’Ecología Litoral, Alicante).

147


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Avantajları: Zonlama işlemi için temel bir gereksinim olduğundan sualtı habitat haritalaması (karasal ortamda olduğu gibi), yönetim için önemli bir araçtır. Posidonia ile ilgili nicel veriler, değişimleri algılamak üzere oluşturulmuş izlemenin devamlılığını sağlar. Akdeniz’deki farklı alanların karşılaştırılması ve metodoloji üzerine çok sayıda kaynak mevcuttur. Dezavantajları: Sağlam ve karşılaştırılabilir sonuçların eldesi için iyi bir örnekleme düzeneği gereklidir. Maliyeti: Geniş alanlar söz konusu olduğunda hem iş gücü (aletli dalışlar), hem de bütçe (kenar tarayıcılı sonar) açısından masraflı yöntemlerdir. Her iki yöntemin uygulandığı 100 hektar Posidonia çayırının değerlendirilmesi yaklaşık 500 Avro tutmaktadır. Uzmanlık: İyi eğitimli dalgıçlar, pahalı araçlar ve sonografların CBS (Coğrafi Bilgi Sistemleri) uygulamaları için özel yazılımlar gereklidir. Örnek: Rekreasyonel demirlemenin Posidonia üzerindeki etkisi Durum: Altea’da (Alicante, İspanya) Deniz Koruma Alanı olması önerilen bir bölgede sportif tekneler demirlemek için korumalı alanlar seçmektedir. 2000 hektarlık bölgede teknelerin %25’inin 10 hektarlık, Posidonia ile kaplı deniz yataklarının üzerinde toplandığı gözlendi. Çapaların verdiği zararı belirlemek ve çözümler önermek adına bir çalışma hazırlandı. Analiz: Çalışma bölgesi, birkaç teknenin bulunduğu yan taraftaki bir bölge ile karşılaştırıldı. Kenar tarayıcılı sonar ile deniz yatağı haritalandı. Dalgıçlar Posidonia’nın yoğunluğunu ve kapsadığı alanı ölçtü. Demirleyen teknelerin sayısı belirlendi ve tüm bilgiler CBS’ye aktarıldı. Tablo 1. İki yakın kıyı bölgesinde farklı derinliklerdeki Posidonia’ların yoğunlukları ve kapladığı alan: Cala La Mina (yüksek) ve Bahía Altea (düşük)’daki demirleme yoğunlukları (Institut d’Ecología Litoral, Alicante). DERİNLİK

0-5 M Yoğunluk (yaprak/m²)

148

5-10 M Kapladığı alan (%)

Yoğunluk (yaprak/m²)

Kapladığı alan (%)

Cala La Mina

342

58

196

47

Bahía Altea

470

85

410

80


Sonuç: Teknelerin Posidonia yataklarından uzakta demirlemelerini sağlayan bir plan hazırlanmış ve Posidonia’ları daha az etkileyen demirleme araçları (Harmony) geliştirilmiştir. Şekil 3. Tabarca Adaları’nda çapaların Posidonia’lara zarar vermesini engellemek amacıyla hazırlanan demirleme planı (TRAGSA, İspanya).

Kaynaklar: Bouduresque, C.F., Jeudy de Grisac,A. & Olivier, G.1984. International workshop Posidonia oceanica beds. GIS Posidonie. France.

DURUM ÇALIŞMASI 2: Biyogöstergeler ile kirliliğin izlenmesi Neden?: Kaynağını karadan alan kirlilik, kıyı sularındaki biyolojik çeşitliliği tehdit eden faktörlerin başında gelmektedir. Kirliliğe karşı duyarlılıkları dolayısıyla, koruma açısından önemli olan pek çok tür seçilmiştir (Şekil 4.) Ne izlenmeli?: Sayıları kirlilik yüzünden azalan hassas türlerin varlıkları, yoğunlukları ve popülasyon dinamikleri, azalan tür çeşitliliği veya topluluklardaki değişimler. Yöntemler: Hassas türler: Koruma altında olan, bulması ve tayin etmesi kolay türlerin seçilmesi tercih edilir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Posidonia yatakları sık tercih edilen bölgede, özellikle yoğun demirlenen derinliklerde (>5 m), ciddi biçimde etkilenmişlerdir. Bu alanlardaki ölü Posidonia’lar, tüm deniz yatağının %17’si gibi yüksek ölçülere ulaşmıştır.

Popülasyonlar: n. sayıda birey, % kapladığı alan ya da % görülme olarak ölçülebilir. Topluluklar: Topluluklardaki değişimler çeşitlilik indeksi ya da tür çeşitliliği kullanılarak ölçülebilir. Avantajları: Biyogöstergeler, kirlilik etkisinin ortaya çıkarılmasında fiziko-kimyasal parameterlere nazaran bazı üstünlüklere sahiptir. Su analizleri kirletici maddelerle ilgili ancak kısıtlı ve değişken veriler yansıtmakta, biyolojik topluluklara doğrudan hitap edebilecek hızlı müdahaleler sunamamaktadır. gösterge türler kirliliğin etkilerini ölçmektedir.

149


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Dezavantajları: Biyogöstergelerin deniz sularında kullanımı tatlı sularda (ör. makro omurgasızlar) olduğu kadar olgunlaşmış bir uygulama olmayıp bir çok tür ya da topluluk için henüz standart hale getirilmemiştir. Türlerin tayinleri belli bir seviyede taksonomik tecrübeye ihtiyaç duymaktadır. Örnek: Lağım sularının littoral bentik alglerdeki etkisi Durum: Yukarıda bahsedilen bölgede iki noktada kentsel lağım suyu akıntısı bulunmaktadır. Yakında bulunan kayalık kıyıdaki etkisini görmek ve kıyı habitatlarındaki değişiklikleri tespit edebilecek kalıcı bir sistem oluşturmak adına kirliliğe hassasiyetleri ve kolay örneklenebilmesi özelliklerinden dolayı sığ sulardaki littoral bentik makro algler (supralitoral, midlitoral ve üst infralitoral) seçilmişlerdir. Analiz: Makro alg örnekleri lağım sularının aktığı yere farklı uzaklıktaki noktalardan ve kontrol örnek için yakındaki kirlenmemiş sulardan toplanmıştır. Her örneklemedeki türler için ayrı ayrı kapsadıkları yüzdeler hesaplanmış ve örnekler istatistiksel analizler (Kümelendirme analizi ve Temel Bileşenler Analizi - PCA) sonucu gruplara ayrılmıştır.

A

B

C

D

Şekil 4. Gösterge kıyı makro algleri. Temiz sular: A= Cystoseira amentacea; B= Cystoseira compressa; Kirli sular: C= Ulva rigida; D= Pterocladia capillacea (Institut d’Ecología Litoral, Alicante, İspanya).

Sonuçlar: Kıyısal kirlenme etkilerini gösteren bir harita çizilmiştir. Sahil şeridinin yaklaşık %75’inde topluluklarda değişim gözlenmiştir. Lağım suyunun döküldüğü yerden 5 km’ye kadarki uzaklıklarda kirlilik kaydedilmiştir (Şekil 5.)

150


B

Şekil 5. A: Makro alg örneklerin Temel Bileşenler Analizi (Principal Component Analysis – PCA). IB: Kontrol istasyonu. B: Gösterge makro alglerle oluşturulan kirliliğin etki haritası (Institut d’Ecología Litoral, Alicante).

DURUM ÇALIŞMASI 3: Delici midye (Pinna nobilis) popülasyonlarının izlenmesi Neden?: Avrupa Habitat Direktifi ve Barselona Sözleşmesi gereği koruma altına alınan delici midye, Akdeniz’e endemik devasa bir çift kabuklu yumuşakçadır. Kirliliğe ve Posidonia çayırlarının azalmasına karşı hassas olan bu tür yasadışı bir biçimde dalıcılar tarafında çıkarılmakta, trollerden ve çapalardan zarar görmektedir (kabuk kırılması). Ne izlenmeli?: Popülasyon yoğunluğu ve yapısı. Kabuğun gördüğü zararlar. Yöntemler: Yoğunluk: Yoğun Posidonia yataklarında bulunmaları söz konusu olduğunda dolaylı örnekleme (deniz kızağı veya sualtı video çekimleri) popülasyonun yoğunluğunu doğru tahmin edememektedir. Doğrudan örnekleme, genelde iki dalgıcın beraber çalışmasıyla doğrusal hat ve örnek alanlar şeklinde yöntemlerle yapılabilir. Dairesel örnekleme (10 m çaplı) ile elde edilen rakamların doğrusal örneklemeye oranla daha yüksek çıktığı gösterilmiştir (Tablo 2.)

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

A

Tablo 2.: Moraira Koyu’nda iki yöntemle sayılan n. sayıdaki delici midye (Alicante, İspanya). García-Carrascosa ve García-March, 2003 (Valencia Univ. Yayınlanmamış veri) METOT

0-5 M’DEKİ SAYI

5-10 M’DEKİ SAYI

10-15 M’DEKİ SAYI

3×200 m² doğrusal hat (600m²)

2

8

16

3×200 m² dairesel hat (600m²)

2

13

22

Popülasyon yapısı: Kabuk boyutunun dağılımı ile anlaşılabilir. Kabuğun bir kısmının gömülü ve substrata bağlı olması sebebiyle midyenin asıl boyunu doğrudan ölçmek

151


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

imkansızdır. Bununla birlikte kabuğun açıkta olan kısmının ölçülmesi ile tam boyunun bilinmesi mümkündür (García-March ve diğ.., 2002. Şekil 6).

Şekil 6. Canlı delici midyelerin ölçümleri ile kabuğun gerçek boyutlarının elde edilmesi (University of Valencia, İspanya).

Avantajları: Koruma altındaki omurgasızlar arasında tayini oldukça kolay olan bir türdür ve yüksek bir potansiyel halk profili vardır. Sesil olan bu türün örnek alanları sabitlenebilmekte ve konumları tam olarak kaydedilebilmektedir (CBS). Dezavantajları: Aletli dalış yapan dalgıçlara ve karşılaştırılabilir bir tablo için bol miktarda çok katmanlı (derinlik ve habitatlar) örneklere ihtiyaç vardır. Maliyet: İki aletli dalış yapan dalgıçdan oluşan bir takım; yoğunluk, kabuk boyutu ve habitatların tanımlanması (genelde Posidonia, bkz: Durum çalışması 1) gibi bilgilerin kayıtlanacağı bir çalışma ile günde 3-5 örnek inceleyebilir (10 m çapında bir alanda). Uzmanlık: Temel aletli dalış ve ölçüm araçları. Genel yoğunlukların ve popülasyon yapılarının hesaplanması bir takım istatistiksel işlemler gerektirir. Örnek: Deniz Koruma Alanı olması önerilen bir bölgedeki delici midyelerin yoğunlukları. Durum: Serra Gelada kıyısı (Alicante, İspanya) denizel yaşamı dolayısıyla Natura 2000 bölgesi olması önerilmiştir. Kesin sınırları çizilmiş bir Deniz Koruma Alanı

152


Analiz: Koruma altına alınabilecek yüksek kalitede (öncelikli) bölgelerin tespit edilmesi için diğer göstergeler arasından delici midye seçilmiştir. 6-30 m derinliklerde rastgele belirlenen 96 adet 10 m çaplı örnekleme alanı seçilmiş ve GPS ile konumları kaydedilmiştir. Sonuçlar: Bölgedeki yoğunluklar 0 ila 4 midye/100m2 arasında değişmektedir. Yüksek yoğunluk tespit edilen alanların önerilen Deniz Koruma Alanları’na dahil edilmesi teklif edilmiştir (Şekil 7.)

A

B

Şekil 7. Bendidorm ve Altea Koy’larında (Alicante) delici midye yoğunluğu çalışması. A: Örnekleme düzeneği; B: Bir bölgedeki midye yoğunluğu (University of Alicante).

Kaynaklar: García-March, J. R., García-Carrascosa, A.M. & Peña, A.L. 2002. In situ measurements of Pinna nobilis shells for age and growth studies: a new device. Marine Ecology, 23 (3): 207-217.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

olma süreci tartışmalı bir durumdur ve koruma altındaki türlerin dağılımı ile desteklenmelidir.

DURUM ÇALIŞMASI 4: Koruma alanlarında balıkların izlenmesi Neden?: Hem korunma durumları, hem de ekonomik önemleri sebebiyle kıyı balıkları çok uygun DKA göstergeleridir. Balık avlama yasağı veya balık avcılığını sınırlama DKA yönetmeliğindeki genel kurallar arasında olduğundan balıklar ve populasyonları, uygulamanın denetimi açısından önemli roller üstlenirler. Ne izlenmeli?: Araştırmaların koruma altındaki ya da yüksek ekonomik değere sahip türler üzerinde yoğunlaştırılması tavsiye edilir (Şekil 8.) Küçük ve orta ölçekli DKA’larda dikkate alınması gereken bir diğer faktör seçilen türlerin hareket menzilidir. Pelajik özellikli ya da DKA’nın sınırlarını aşan hareket menzili olan türler yerine menzili dar, hatta alanlarını koruyan türlerin seçilmesi uygun

153


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

olur. Gözlenmesi gereken faktörler yoğunluk, boyut ve doğurganlıktır. DKA’nın kendi sınırları dışında yaratacağı etkiyi (taşma etkisi) gözlemlemek, sınırlar içinde balıkçılık yasağının savunulması için bulunmaz bir iddiadır.

Şekil 8. DKA’da ekonomik değeri olan türlerin gözlenmesi. Epinephelus marginatus ve Dentex dentex (Institut d’Ecología Litoral).

Yöntemler: Görsel sayım (visual census) için su altı doğrusal hat uygulaması, Akdeniz’de de uzun veri serileri olan dünya çapında standart hale getirilmiş bir yöntemdir (Harmelin-Vivien ve diğ., 1985). Birim av gücü (Catch per Effort Unit – CPEU) gibi balıkçılık araştırma teknikleri ile, koruma alanı sınırları dışında görülecek taşma etkisini kanıtlamak için balıkçıların anlayabileceği tablolar elde edilebilir (Bennet ve Atwood, 1993). Avantajları: Sayı, boyut veya biyokütlede artış, DKA’nın işe yaradığının en iyi kanıtlarıdır. Ekonomik değerleri olan türlerin daha çok avlanabilmesi (sınırlar içinde ya da dışında), koruma uygulamalarına destek olacaktır. Dezavantajları: Balık popülasyonları koruma rejimi ile ilgisi olmayan, özellikle de koruma alanının dışından kaynaklanan faktörlerden kolayca etkilenebilir. Göç, koruma alanı dışında toplanma ya da tür kompozisyonundaki değişimler (predatörlerde artış, fitobentosda azalma, şelale etkisi) tür dinamiklerinde değişikliklere sebep olabilir. Maliyet: Doğrusal hatta aletli dalış özel bir donanım gerektirmez. Asıl maliyet yeterli örnek toplamak ve karşılaştırılabilir veri elde etmek için gereken iş gücündedir. Balıkçılık verilerini (CPEU) kullanmak, popülasyon artışını tespit etmek için kullanılabilecek basit ve ekonomik bir yöntemdir.

154


Kısa bir eğitim gereklidir. Örnek: Bir DKA’da balıkların izlenmesi Durum: Medler Adası DKA (Girona, İspanya) 1990 yılında oluşturulan ve merkez bölgesinde balıkçılığı tamamen yasaklayan bir alandır. Özellikle orfoz (E. marginatus) ve diğer avcılığa hassas türler için bir popülasyon izleme sistemi geliştirilmiştir. Analiz: Koruma alanı sınırları içinde ve dışında farklı doğrusal hatlarda balık sayımı. Sonuçlar: Balık sayılarının, yıl içinde önemli değişiklikler göstermesiyle beraber, arttığı kanıtlanmıştır. Bununla beraber boy/yaş oranında kaydedilen düşüş, yoğunluk artışının kısmen toplanmaya bağlı olduğunu göstermektedir. Orfoz gibi türlerin cinsiyetlerinin yaşa bağlı değiştiğini ve orta yaşların yüksek oranda dişi cinsiyeti (üreme potansiyeli) temsil ettiği unutulmamalıdır.

Toplam uzunluk (cm)

B

Balık sayısı

A

Yaş (yıl)

Balık sayısı

A

B

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Uzmanlık:

Şekil 9. Medes Adası’ndaki bazı türlerin yıllarla değişen birtakım sayısal değerleri. A: Orfoz (E. marginatus); B: Levrek (D. labrax). García-Rubies ve diğ. (2000)’den.

Kaynaklar: Bennet, B.A. & Attwood, C.G. 1991. Evidence for recovery of a surf-zone fish assemblage following the establishment of a marine reserve on the southern coast of South Africa. Marine Ecology Progress Series, 75: 173-181.

155


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

García-Rubies,A.,Hereu, B. & Zabala,M. 2000. Seguiment de la població de meros (Epinephelus marginatus) i d’altres espècies vulnerables de les Illes Medes i la Costa veïna parcialmente protegida (1991-2000). Universitat de Barcelona. Departament de Medi Ambient. Generalitat de Catalunya. Harmelin-Vivien, M.L., Harmelin, J.G., Chauvet, C., Duval, C., Galzin, R., Lejeune, P., Barnabé, G., Blanc, F., Chevalier, R., Cucler, j. & Laserre, G. 1985. Evaluation visuelle des peuplements et populations des poissons: methodes et problemes. Rev. Ecol. (Terre Vie), 40: 467-539. DURUM ÇALIŞMASI 5: Deniz Kuşlarının izlenmesi Neden?: Akdeniz’deki bazı deniz kuşları, uygunsuz koruma statüleri itibarıyla koruma altına alınmıştır. Deniz kuşlarının koloni bölgeleri insanların yol açtığı zararlardan kolayca etkilenmektedir ve bu bölgelerin seçimleri de bu durumla sıkı biçimde bağlantılıdır. Deniz kuşlarının popülasyon dinamikleri, özellikle toplanma hareketi, av popülasyonlarındaki değişimlere karşı oldukça hassastır. Deniz kuşları uzun dönemde balıkçılık faaliyetlerine karşı duyarlıdırlar. Deniz kuşları çalışması kolay ve popüler bir gruptur. Ne gözlenmeli?: Esas olarak üreyen popülasyonlar (n. sayıda üreyen çift, Şekil 10.) ve üreme başarısı (tüylenmekte olan uçamayan yavru/çift). Bırakılan yumurta sayısı ve yumurta hacimleri gibi diğer parametreler bize fiziksel koşullarla (genelde besin miktarıyla bağlantılı) ilgili bir fikir verebilir ve dış etkenleri anlamamıza yardımcı olabilir.

Şekil 10. Columbretes Adası’nda (Castellón, İspanya) bazı deniz kuşu türlerinin zamanla değişen üreyen çift sayısı.

Yöntemler: Üreyen popülasyon: Akdeniz deniz kuş kolonilerinin genelde küçük olmaları, yuva ve üreyen kuşların doğrudan sayımını mümkün kılmaktadır. Büyük ya da ulaşılması mümkün olmayan noktalarda bulunan koloniler için örnekleme yapılması gerekmektedir. Gececi ya da saklanan türler için özel teknikler (ör. fırtına kırlangıcı için kullanılan önceden kaydedilmiş sesler) veya dolaylı sayma yöntemi (ör.

156


Yumurta sayısı: Örneklenen yuvadaki yumurtalar sayılır. Örnekleme sayısı koloninin büyüklüğü ile orantılı olmalıdır. Üreme başarısı: Yuvadan uçurulan yavru sayısı/üreyen çift sayısı ile ifade edilir. Yalnız yaşayan ya da seyrek kolonileri olan türler (karabatak, ada doğanı, yelkovan kuşları) için örneklenen yuvadan uçurulan yavru sayısı sayılmalıdır. Her çiftin üreme süreçlerini gözlemenin çok zor olduğu martı gibi sıkı kolonileri olan türler için birkaç yöntem önerilmektedir. Uygulanan bazı teknikler yakalama-yeniden yakalama ve yavrular yuvadan uçana kadar bir grup yuvanın etrafını kapatmak gibi yöntemler içermektedir. Bu uygulamalar oldukça zaman almakta ve genelde erken yuvadan yavru uçurma dönemi ölümlerini (genelde yüksektir) kaydedememektedir. Genç bireylerin kolonilerine yakın bölgelerde suda bir araya toplandıkları öngörüsünden yola çıkarak sal sayımı da alternatif bir yöntemdir (Tablo 3.) Tablo 3. Bernidorm Adası’nda (Alicante, İspanya) bir gümüş martı kolonisinin üreme başarısı (tüylenen yavru/üreyen çift) (A. Martínez, IMEDEA, yayınlanmamış veri) METOT Yakalama-salma

2000

2001

0,4

0,5

0,4

0,4

Yuva çevirme Sal sayımları

2003 0,7 0,7

Avantajları: Deniz kuşları tanımlaması kolay ve arazi çalışanları tarafından iyi bilinen bir gruptur. Arazi çalışmaları özel bir donanım gerektirmez. Deniz kuşları popülerdir ve yüksek bir koruma profilleri vardır. Dezavantajları: Popülasyonların eğilim ve yönelimlerini yorumlamak uzun veri serileri gerektirmektedir (>10 yıl). Deniz kuşlarının popülasyon dinamikleri uzakta gerçekleşen olaylarla (beslenme alanları, kışlama alanları) bağlantılı olabilmektedir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

yuva olarak kullanılan salların veya yelkovan kuşlarının alacakaranlıkta koloniye girmeden önce sayılması) kullanılmalıdır.

Maliyet: Düşüktür. Temel maliyet iş gücünden kaynaklanmaktadır. Uzmanlık: Arazi çalışanlarına kısa bir eğitim verilmesi ve standart hale getirilmiş protokolü takip etmek yeterlidir. Popülasyon eğilim ve yönelimlerinin yorumlanması genelde modellerin oluşturulması ve araştırmacıların iş birliği şeklinde gerçekleşmektedir.

157


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Örnek: İki ada martısı kolonisinde besin miktarının üreme performansına etkisi Durum: Ebro Deltası ve Columbretes Adası’nda (Doğu İspanya) ada martılarının üreme mevsiminde trol avcılığı sırasında ıskarta edilen avın tüketildiği belirlenmiştir. 1991 yılında söz konusu bölgede ada martılarının üreme dönemlerinde trol avcılığı yasaklanmış ve üreme parametrelerinin gözlenmesi arttırılarak üreme sonuçlarına etkisi araştırılmıştır. Analiz: Trol yasağından önceki ve sonraki yıllarda kaydedilen yumurta sayısı ve üreme başarısı karşılaştırıldı.

Şekil 11. Trol avcılığının yasaklanmasından (1991) sonra iki ada martısı kolonisinde yumurta sayıları (yumurta/yuva) ve üreme başarısı (yuvadan uçurulan yavru/çift) (Jiménez ve Martínez-Villalta, 1998).

Sonuçlar: Trol yasağının yumurta bırakma dönemine (Nisan-Mayıs) denk geldiği durumlarda hafif bir değişim gözlendi: trol avcılığı olduğunda: 2,25-2,39 yumurta/ yuva; trol yasağında: 2,10-2,18 yumurta/yuva. Ancak özellikle çok az besin kaynağının olduğu Columbretes’de üreme başarısının kayda değer biçimde düştüğü görülmüştür. Sonrasında Columbretes’deki koloni yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Kaynaklar: Jiménez, J. & Martínez-Vilalta, A. 1998. The effects of fishing moratorium on clutch size and breeding success in two Audouin’s gull (Larus audouinii) colonies in Eastern Spain. En: Ecologie des oiseaux marines et gestion intégrée du littoral en Méditerranée. Les Amis des Oiseaux – MEDMARAVIS.Tunis. Pp: 234-248. DURUM ÇALIŞMASI 6: Deniz memelilerinin izlenmesi Deniz memelilerinin izlenmesi Neden?: Tıpkı deniz kaplumbağalarında olduğu gibi, deniz memelileri Akdeniz’de en yüksek korunma önceliği bulunan türler arasında yer alır ve DKA’lar, bu türlerin mevcudiyetlerine dayanarak önemlerinin altını çizer. Deniz memelileri Barselona Sözleşmesinin korunan türler listesine dahil edilmişlerdir ve halk tarafından iyi tanınırlar.

158


Yöntemler: Deniz memelilerinin dağılımlarının ve popülasyonlarının doğrudan izlenmesi hava gözlemleri ve tekne seyirleri ile pek çok türün göçmen (veya en azından uzun mesafelere yayılabilen) olduğu hesaba katılarak büyük alanlarda yapılır ve mevsimsel değişimlerin saptanabilmesi için zamana yayılan tekrarlı gözlemler gereklidir (Şekil 12).

Şekil 12. Valencia kıyılarındaki deniz memelilerinin dağılımını araştırmak için tasarlanan bir havadan gözlem (Valencia Üniversitesi)

Yerel türler için (örneğin bazı kıyısal şişe burunlu yunus popülasyonları), tekrarlı araştırma seferleri ve fotoğraftan tayinler, toplam popülasyonu saptamak için yardımcı olabilir (Şekil 13).

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Ne izlenmeli?: Böylesine az rastlanan canlılar için, tür ve birey sayılarını da içermek üzere her gözlem kayıt altına alınmalıdır. Toplam sayıların veya yoğunlukların belirlenmesi hem zor, hem de pahalıdır. Kıyıya vuran hayvanlar daha yakından yapılacak incelemelere olanak tanır ve popülasyondaki eğilimleri gösterebilecek uzun süreleri kapsayan veri tabanları için tür tayinleri ve muhtemel yaralanma/ ölüm nedenleri hakkında bilgi sağlar.

Şekil 13. Sırt yüzgecindeki izlerden tanımlanan iki şişe burunlu yunus (Alicante, İspanya) (Valencia Üniversitesi)

Fırsatçı gözlemler (rutin sefer esnasında, karaya vuran hayvanlar vs), eğer uzun zaman serisi verisi mevcutsa, oldukça faydalı bilgiler sunabilir (Şekil 14).

159


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

A

B

Şekil 14. Deniz memelilerine ait fırsatçı gözlemler. A: Columbretes adasında 1990-97 dönemindeki şişeburunlu yunus gözlemleri (Jiménez ve Martínez, 1998). B: Valencia kıyılarında 2002’de karaya vuran deniz memelileri.

Avantajlar: Deniz memelileri, toplum ve politikacılar tarafından oldukça rağbet gören canlılardır ve bölge hakkında uluslararası ilgi bile çekebilir. Lokal kıyıya vurma vakalarının kayıt altına alınması ve veritabanlarının bölgesel veritabanlarıyla birleştirilmesi ve karşılaştırılması kolaydır (RAC/SPA veritabanı). Şişeburunlu yunusların yerli popülasyonları DKA altyapısıyla (tekneler, bekçi) izlenebilir. Dezavantajlar: Açık denizdeki hat çalışmaları hem uçakla, hem de tekneyle oldukça pahalıdır. Hatların tasarlanması (uzunluk, hatların birbirlerinden ayrılması, tabakalı örnekleme) ve verinin yorumlanması, belirgin sonuçlar elde edebilmek için kesinlikle bilimsel öneri gerektirir. Pelajik türlerdeki eğilimler sadece bölgesel ölçekte değerlendirilebilir. Maliyet: Hatlar pahalıdır (300-400 Avro/100 mil) ve deniz memelileri genellikle düşük yoğunlukta bulunduklarından, karşılaştırılabilir veri elde etmek için çok uzun hatlara gereksinim duyulur. Uzmanlık: Kıyıya vuran hayvanların kontrolü, saha hakimiyeti ve bilgi akışını hızlandıracak protokollere ihtiyaç duyar. Ölüm/yaralanma olaylarının temel nedenlerinin keşfedilmesi için basitçe bir veteriner yardımı alınmalıdır. Örnek: Valencia kıyılarındaki deniz memelilerin yoğunlaştığı bölgeleri saptamak için havadan sayım Durum: AÖKA (Barseola Sözleşmesi) olarak teklif edilmek üzere deniz memelileri için önemli alanları keşfetmek amacıyla, İspanya Çevre Bakanlığı, Valencia kıyıları ile Balerik Adaları arasında havadan gözlem gerçekleştirilmesi için Valencia Üniversitesiyle bir kontrat imzalamıştır (bkz. Şekil 12)

160


Sonuçlar: Yapılan 200’den fazla gözlem sonucunda, toplamda 1.500 bireyle temsil edilen 6 tür kaydedildi. Maksimum yoğunluğun 10 birey/100 nm değerine ulaştığı gözlendi. Deniz memelilerinin özel korunmasına yönelik üç bölge belirlendi (Şekil 15). Kayda değer miktarda deniz memelisi barındırabilmek için alanların yeteri kadar büyük olması (>50.000 ha) gerekmekte. A

B

C

Şekil 15. Hava fotoğrafları. A: Uzun balina, B: Çizgili yunus, C: Deniz memelilerinin korunması için önerilen bölge (Valencia Üniversitesi)

Kaynaklar: Jiménez, J. y Martínez, J. 1998. Observaciones de delfín mular (Tursiops truncatus) en la Reserva Marina de las Islas Columbretes. Boll. Soc. Hist. Nat. Balears, 41: 119-124. DURUM ÇALIŞMASI 7: Ziyaretçi akışının izlenmesi Neden?: DKA, genellikle ziyaretçileri ya belirli sayıda tutarak (kotalar), ya da bazı bölgelere girişlerini kısıtlayarak (zonlama) kontrol altında tutmaktadır. Düzenlemelerin başarıyla sonuçlandığını kontrol edebilmek için, fakat aynı zamanda eğer yönetsel hükümler talebi karşılıyor ve tahmin edilebilir karışıklıkları gün yüzüne çıkartabiliyorsa, ziyaretçilerin akışı hakkında güncellenmiş bir veri tabanı bulundurmak çok önemlidir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Analiz: 1999 – 2003 yılları arasında, sabit hatların bulunduğu kıyılar farklı mevsimlerde, her biri en az 5.000 deniz milini kapsayacak şekilde 6 kez araştırılmıştır. Her deniz memelisi grubu tayin edilmiş, sayılmış (Şekil 15) ve CBS ortamına aktarılmıştır.

Ne izlenmeli?: Düzenlemelerin şartlarına bağlıdır, fakat temel olarak: ziyaretçi sayısı, yıl içindeki dağılımları, bölgelere göre dağılımları ve en yoğun ziyaretçi dönemi. Yöntemler: DKA’ya ulaşan tüm ziyaretçileri saymak suretiyle genel bir fikir edinmek tercih edilir. Alanların büyük olduğu durumlarda veya gözetimin sürekliliğinin garanti olmadığı zamanlarda, örneklem sayısının temsil edici olduğu hesaba katılarak bir örnekleme yöntemi geliştirilebilir ve karşılaştırmalar yapabilmek amacıyla tekrarlanabilir. 161


Ortalama günlük ziyaretçi sayısı

Toplam yıllık ziyaretçi sayısı

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

O

M

M

T

E

K

Şekil 16. Koruma altındaki iki adada ziyaretçi istatistikleri. A: Columbretes Adaları Deniz Rezervine yılda gelen toplam ziyaretçi sayısı. B: Benidorm Adasında aylara göre günlük ortalama ziyaretçi sayısı (2000)

Avantajlar: Ziyaretçi akışı, DKA’nın halk tarafından kullanımını ve eğilimlerini değerlendirmek için anahtar veriyi sağlar. Ziyaretçileri saymak kolay bir görevdir. Dezavantajlar: Ziyaretçilerin geliş eğilimleri, dış faktörlerden etkilenebileceği için (ulaşım kolaylığı, tamamlayıcı öneriler, fiyatlar), daha geniş bir bakış açısıyla dikkate alınmalıdır. Maliyetler: Düşük. Temel maliyet sadece insan gücünü kapsamaktadır. Uzmanlık: Saha personeli tarafından, standart veri kayıt protokolleri takip edilerek ve kısa bir eğitimle geliştirilebilir. Örnek: Günlük kotalar, Columbretes Adası Deniz Rezervinin gerçek ziyaretçi talebiyle uyumlu mu? Durum: Turizm yatırımcıları, mevcut kotaların bölgeyi daha fazla insanın ziyaret etmesini engellediğini öne sürerek, Columbretes Deniz Rezervinde günlük kota artışı talep etmişlerdir. Analiz: Günlük kotaya ulaşılan yıldaki gün sayısının karşılaştırılması.

Şekil 17: Columbretes Adası Deniz Rezervinde günlük kotalara ulaşılan günlerin sayısal değişimleri.

162


DURUM ÇALIŞMASI 8: Ziyaretçi etkinliklerinin izlenmesi Neden?: DKA yönetsel şartları, genellikle önceki durumla ve doğal varlıkların maruz kaldıkları potansiyel risklerle uyumlu olarak, alandaki çeşitli etkinlikleri düzenlemektedir. Etkinliklerin dağılımını önceden bilmek, talebe göre düzenlemeleri ayarlamaya yardımcı olur. Diğer taraftan bir DKA ilan edilmesi, bazı etkinliklerde artışların ortaya çıkmasına veya beklenmeyen yeni etkinliklerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Ne izlenmeli?: Düzenlemelerin şartlarına bağlıdır. İzin verilen her bir etkinlik, sayısal olarak zaman (eğilimler) ve alan (zonlama) açısından izlenmelidir. Yöntemler: Her bölgedeki her etkinliğe ait genel sayısal verilere sahip olmak tercih edilmelidir. Alanların büyük olduğu durumlarda veya gözetimin sürekliliğinin garanti olmadığı zamanlarda, örneklem sayısının temsil edici olduğu hesaba katılarak bir örnekleme yöntemi geliştirilebilir ve karşılaştırmalar yapabilmek amacıyla tekrarlanabilir. Muhtemel tüm etkinlikler veya koruma sürecinde potansiyel risk oluşturanlar yerine en sık gerçekleştirilenleri tercih etmek önerilmektedir. Aynı ziyaret esnasında birden fazla etkinliğin yer aldığı durumlarda, potansiyel olarak en fazla etkiye sahip olanı seçmek iyi bir yoldur (ör: balıkçılık>demirleme>yelkencilik). B1

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Sonuçlar: Frekans analizi, 1998 yılı için günlük kotaların 60’dan 80’e ziyaretçiye yükseltilmesi gerektiğini göstermektedir. Sonradan ortaya çıkan artış talepleri onaylanmamıştır.

B2

Şekil 18. İki alandaki ziyaretçi teknelerine ait etkinlikler. A: Benidorm-Altea’da (Alicante, İspanya) önerilen bir DKA’nın üç farklı kıyısal bölgesinde sportif tekne etkinliği. B1: Columbretes DR’nde sportif tekne etkinliği (1998: 1422 tekne); B2: yelkenliler (1998: 403 tekne)

163


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Avantajlar: Kayıt işlemleri kolaydır ve eğilimler örneklerden yola çıkarak tahmin edilebilir. Maliyetler: Düşük. Temel maliyet sadece insan gücünü kapsamaktadır. Uzmanlık: Saha personeli tarafından, standart veri kayıt protokolleri takip edilerek ve kısa bir eğitimle geliştirilebilir. Örnek: Columbretes DR’de turistik etkinliklerin eğilimleri Durum: Koruma öncesindeki düşük rekreasyonel faaliyetlerden ötürü, Columbretes Deniz Rezervindeki ilk düzenlemeler ticari balıkçılık üzerinde yoğunlaşmıştır. Alan bir DKA olarak ilan edildikten sonra, çok az yönetsel araca rağmen rekreasyonel açıdan çok hzılı bir artış saptanmıştır. Analiz: Teknelerin günlük kontrollerinden, sportif tekne faaliyetleri sonucu gelişen eğilimler ortaya konmuştur.

Şekil 19. Columbretes DR’de sportif teknelerin esas faaliyetlerinin eğilimleri

Sonuçlar: İlk başta dalış faaliyetleri çok yüksek bir artış oranı sergilemiş (> %1.000, 1990-94) ve bu etkinliğin özel olarak düzenlenmesi 1996 yılında onaylanmıştır. Daha sonra, rekreasyonel balıkçılık yüksek bir artış potansiyeli sergilemiş (%380 1990-98) ve 1999 itibarıyla düzenlenmiştir.

164


Neden?: Mevcut veya önerilen düzenlemeler, paydaşlar veya paydaş etkinliği üzerindeki etkilerini görmek amacıyla değerlendirilmelidir. Önerilen her kural, etkilenen toplam kullanıcı sayısına dair bir kanı içermelidir, bu sayede hangi çıkarların etkileneceği önceden bilinerek karar verilebilir. Ne izlenmeli?: Paydaşlar hakkında izlenmesi gerekenler sayı, köken ve nispi önemdir. Yöntemler: Paydaşların rutin şekilde gözetim altında tutulması, DKA’nın ve/veya kaynaklarının mümkün olduğu kadar kesin olarak kim ve ne şekilde kullanıldığının saptanması adına önemlidir. Çevre bölgelerdeki mevcut istatistiklerin analizi (rekreasyonel tekne sayısı, balıkçı teknesi sayısı) (şekil 20) çok temel bir adımdır.

A

B

Şekil 20. Önerilen bir DKA çevresindeki üç limanda (1. Altea; 2: Benidorm; 3:Vilajoyosa), tekne faaliyetlerinin dağılımı. A: Ticari balıkçılık tekneleri B: rekreasyonel tekneler.

Avantajlar: Tahmin edilebilir etkilerin ölçülebilmesi veya katılımcı yaklaşımların planlanması için, öncelikle paydaşların ilgi ve dayanma güçlerini bilmek gereklidir.

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

DURUM ÇALIŞMASI 9: Paydaşlar üzerindeki düzenleme etkisinin izlenmesi

Dezavantajlar: İstatistik, zayıf bir tanımlayıcı araçtır. Paydaşların DKA ile ilişkileri, ekonomik ilgi, istekler, beklentiler ve duygusal katılımın bir karışımıdır. Örnek: Bir DKA’nın genişletilmesinin, ticari balıkçılık üzerine etkisi Durum: Bölgesel hükümetin, Columbretes Adası Deniz Rezervinin sınırlarını genişletme önerisi, profesyonel balıkçıların tepki göstermesiyle sonuçlandı. Özetle balıkçılar, daha büyük bir alanı kapsayacak bir av yasağının filodaki teknelerin büyük kısmını olumsuz yönde etkileyeceğini ve balıkçılığın tamamen terk edilmesine yol açacağını iddia etmektedirler. 165


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Analiz: Columbretes bekçileri, deniz rezervinin en dışındaki bölgede bulunan tüm balıkçı teknelerinin teleskop ve radar kullanılarak tanımlanması ve saptanması yönünde bir talimat almışlardır. Aynı zamanda, resmi istatistikler de kullanılarak yakın civardaki balıkçı filosu hakkında detaylı bir çalışma yürütülmektedir. Sonuçlar: Radar incelemesi, balıkçılık faaliyetlerinin (esasen trol) büyük kısmının DKA’ya çok yakın bölgelerde gerçekleştiğini ortaya koydu (Şekil 21). Balıkçılık gücü (trolcülük yapılan km/km2), deniz rezervi sınırlarından açığa doğru azalmakta (< 1 km = 23,4; 1-2 km = 15,9; 2-3 km = 12,7) ve balıkçılık filosunun deniz rezervine ait “kenar etkisinin” avantajından faydalandığını ispatlamaktadır. Bu durumda, koruma alanının sınırlarını arttırmanın aynı zamanda “kenar etkisini” de arttıracağı tartışılabilir. A

B

Şekil 21. Columbretes Adası Deniz Rezervi çevresindeki ticari balıkçılık faaliyetleri. Kalın çizgiler: küçük balıkçılar; ince çizgiler: trolcüler. A: Mayıs-Haziran 2002; B: Temmuz-Ağustos 2002 (trolcüler için av yasağı dönemi)

Columbretes civarında balıkçılık yapan tekneler ile bölgesel balıkçı filosu arasındaki karşılaştırma, filonun sadece %12,8’inin deniz rezervi civarında çalıştığını ispatlamaktadır. Teknelerin önemli bir kısmı (%43) sadece bir limana bağlıdır. Frekans analizi, ada etrafında rapor edilen 26 tekneden 9’unun balıkçılık faaliyetine %68 katkı yaptığını ve sadece 3 tanesinin tamamen deniz rezervine bağımlı olduğunu ortaya koymuştur (alanın dış bölgesindeki balıkçılığın %50’sinden fazlası) DURUM ÇALIŞMASI 10: Paydaşların ve ziyaretçilerin tutumlarının izlenmesi Neden?: DKA’lar sosyal kapsamda geliştirilir ve yönetilir. İster paydaşlarla (ör. Balıkçılar), isterse ziyaretçilerle yüz yüze gelinsin, davranış ve tutumlarının izlenmesi gereklidir. Bilimsel ve teknik veriler, kullanıcılar tarafından genellikle yanlış anlaşılmakta ve basitçe onlar için alakasız kalmaktadır. Sözler, heveslilik, uzlaşı veya ortaklık bile biyolojik koruma başarısıyla ilgili olmayabilir, fakat kesinlikle koruma çabasının devamlılığına yardımcı olacaktır.

166


Yöntemler: En basit yöntem, kullanıcılara koruma rejimi ve yönetsel şartlar hakkındaki düşüncelerini sormaktır. Bunun için şahsi görüşmeler, kamuoyu yoklaması, toplantı organizasyonları ve tartışma grupları düzenlenebilir. Sosyal bilimcilerin ve danışmanların katılımları önerilmektedir. Tablo 4. Bir deniz rezervi ve korunağı kurulduktan sonra San Salvador Adası Deniz Rezervi ve Balık Korunağı (Filipinler)’nda yapılan yerel görüşmeler sonrasında performans göstergelerinde algılanan değişimler. White ve diğ. (2002)’den değiştirilerek. 1990

1998

Korunak yönetimi

3,24

6,21

Rezerv yönetimi

3,26

5,88

Mangrov yönetimi

2,67

6,62

Deniz rezervinden sağlanan faydalar

3,17

6,31

Ev halkının durumu

4,17

6,71

Ev halkının geliri

3,52

6,38

Balıkçılık düzenlemelerinden memnuniyet

Avantajlar: Halkın ve paydaşların düşünceleri, özellikle alan yönetimi halk kaynaklarına dayanıyorsa özel bir önem arz eder ve halk ile bölgesel destekler sayesinde şekillenir. Dezavantajlar:

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Ne izlenmeli?: Paydaşların yönetsel şartlara ne kadar bağlı olduklarının saptanması büyük önem taşır. Bunun gerçekleşebilmesi için DKA’dan bir fayda (ekonomik, estetik, rekreasyonel veya duygusal) sağlayacaklarını algılamış olmaları gerekir.

Paydaşların tutumları, DKA ile ilişkili olmayan kurumların yarattığı çelişki ile maskelenebilir. Bölgesel kommüniteler, düşüncelerini özgürce ifade etmek konusunda isteksizdirler. Örnek: Bir DKA hakkında dalgıçların düşünceleri Durum: Medes Adaları DKA, uzun bir rekreasyonel ve ticari geleneğe sahip kuzeydoğu İspanya’nın gözde aletli dalış mekanlarından biridir. 1990 yılında koruma rejiminin devreye sokulmasından beri, dalgıçların taşıma kapasitesi (kotaları), turist operatörleri (artış talepleri var) ve koruma yöneticileri (eski frekans seviyesine azaltmaya uğraş var) arasında tartışmalara yol açmaktadır.

167


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER 168

Analiz: 1998-99 yıllarında (tahmini 20.000 kişilik popülasyon arasından) 500 dalgıçtan oluşan bir örneklem ile araştırma yapıldı. Şahsi görüşmelerde aletli dalıcılara profilleri (cinsiyet, yaş, köken, uzmanlık alanı, çalışmalar, ......), Medes DKA’nı seçme nedenleri ve ziyaret sonrasındaki memnuniyet seviyeleri hakkında sorular soruldu (Mundet ve Ribera, 2001). Sonuçlar: Medes DKA’nı tercih etmelerinin temel nedeni zengin deniz yaşantısıyken, fiyatlar yedinci sırada yer almıştır. Dalgıçların çoğu ziyaretlerinden tatmin olmuşlardır (Şekil 22). En akla yatkın sonuç olarak, dalgıçların temel ilgisinin doğa olduğu ve bu nedenle Medes Adasını bir dalış noktası olarak seçtikleri düşünülürse, sadece doğal çevrenin korunmasıyla turistik dalış endüstrisinin devamlılığının sağlanabileceği söylenebilir.

Şekil 22. Medes adasını ziyaret eden dalgıçlar la yapılan görüşmeler. A: Medes adası dalış yeri olarak seçme nedenleri. B: Ziyaret ile ilgili genel izlenim.

Kaynaklar Mundet, L. & Ribera, L. 2001. Characteristics of divers at a Spanish resort. Tourism Management, 22: 501-510. White, A.T., Courtney, C.A., & Salamanca, A. 2002. Experience with Marine Protected Area Planning and Management in the Philippines. Coastal Management, 20: 1-26.


İndirilebilir Kaynaklar P.Tomas. 1996. Monitoring Mediterranean wetlands: A methodological guide. (Ed.). Medwet. IUCN. www.medwetcoast.com/article.php3?id_article=129 Davies J. et al. 2001. Marine Monitoring Handbook. UK SACs Marine Project. JNCC. www.jncc.gov.uk/communications/pubcat/mar_gen.htm A. McCrone. 2001. National Overview of Biological Monitoring in New Zealand’s Marine Protected Areas. Department of Conservation. New Zeland. www.doc.govt. nz/Publications/ 004~Science-and-Research/Miscellaneous/PDF/Marinemonitor. pdf The Design and Monitoring of Marine Reserves (FCRR 1997) Vol. 5 (1), 1997. Edited by T Pitcher. Canada. www.fisheries.ubc.ca/publications/ reports/report5_1.php Scientific design and monitoring of Mediterranean marine protected areas, 1999. CIESM workshop Series, www.ciesm.org/publications/porto.pdf J.L. Baker. 2000. Guide to Marine Protected Areas. Department for Environment. South Australia. www.environment.sa.gov.au/coasts/pdfs/mpa1.pdf M. J. Anderson. 2002. Structures for establishing a database for marine monitoring. Department of Conservation. New Zealand. www.doc .govt.nz/ Publications/004~Science-and-Research/DOC-Science-Internal-Series/PDF/ DSIS58.pdf Arnberger, A., Brandenburg, C. & Muhar, A. (eds.). 2002. Monitoring and management of visitors flows in Recreational and Protected Areas. Institute for Landscape Architecture and Landscape Management. University of Vienna. www.mountainbike.co.nz/politics/doc/conflict/perception_and_reality_of_ conflict.pdf Ward,T.J., Heinemann,D. & Evans, N. 2001. The role of marine reserves as fisheries management tools: a review of concepts, evidence and international experience. Bureau of Rural Sciences. Camberra, Australia. 192 pp. www.affa.gov. au/corporate_docs/publications/ pdf/rural_science/fisheries/ brs_marine_report. pdf

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

DENİZ KORUMA ALANLARI’NDA İZLEME ÜZERİNE KİTAPLAR VE MONOGRAFLAR

Pomeroy, R.S., Parks, J.E. & Watson L.M. 2004. How is Your MPA Doing? A Guidebook of Natural and Social Indicators for Evaluating Marine Protected Area Management Effectiveness. IUCN The World Conservation Union. http://effectivempa.noaa. gov/guidebook/guidebook.html Diğer Kaynaklar PM Walsh, DJ Halley, MP Harris, A del Nevo, IMW Sim and ML Tasker. 1995. Seabird

169


AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER

Monitoring Handbook for Britain and Ireland. A compilation of methods for survey and monitoring of breeding seabirds. JNCC

170

P Yesou and J Sultana. 2000. Monitoring and Conservation of Birds, Mammals and Sea Turtles of the Mediterranean and Black Seas. BirdLife. Malta Goñi, R., Harmelin-Vivien, M., Badalamenti, F., Le Diréach, L. & Bernard, 2000. Introductory Guide to methods for selected ecological studies in Marine Reserves.G. (eds.), GIS Posidonie. Marseille.


171

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER


172

AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER


Özel Koruma Alanları Bölgesel Faaliyet Merkezi (RAC/SPA) Boulevard du Leader Yasser Arafat B.P.337 - 1080 Tunis CEDEX - TUNUSIA Tel: ++(216) 71206 649 Faks: ++(216 ) 71 206 485 e-posta: car-asp@rac-spa.org www.rac-spa.org

Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı Alparslan Türkeş Cad. 31. Sok. 10 Nolu Hizmet Binası 06510 Beştepe/Yenimahalle/Ankara Tel: 0 (312) 222 12 34 Faks: 0 (312) 222 26 61 www.ozelcevre.gov.tr www.dka.gov.tr Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Birlik Mahallesi 2. Cadde No. 11 06610 Çankaya/Ankara Tel: 0 (312) 454 11 00 Faks: 0 (312) 496 14 63 www.undp.org.tr

MedMPA projesi, finansal bakımdan Avrupa Komisyonu (EU) tarafından desteklenmektedir.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.