125 web

Page 1

Röportaj

Hamilelikte Spor Bedeni ve Ruhu Rahatlatıyor Memorial Ataşehir Hastanesi / Op. Dr. Serap Mollaoğlu SİYAD’dan Halep’e Yardım Eli!

Röportaj

Handan Ekici Yaratıcılık Psikiyatrist Benek İşmen Çocuklarda Disiplin Oluşturma Dr. Nesli Güven / Dünya Anaokulu

İlklere İmza Atan Kadınlar Sessizlikte Diyalog Çılgın Tatlılar Atölyesi

iPhone’ları Çökerten Mesaj Geri Döndü Galaxy S8’de Beklenen 8 Özellik

Nedim Saban Röportaj

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

3


Rรถportaj

4

125. SAYI - OCAK 2017

www.cekmekoymagazin.com


Röportaj

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

1


KICK BOX Röportaj

Saatte minimum 500 kalori

Saatte minimum 500-700 kalori harcayarak en fit siz olun. Haftada 2 gün maksimum 10 kişilik gruplardan oluşan KICK BOX derslerimize kayıtlar başladı. Ayrıntılı bilgi eğitmenlerimizde.

2

T. 0216 642 2732 F. 0216 642 2699 W. mayadromsports.com 125. SAYI - OCAK 2017

www.cekmekoymagazin.com


Röportaj

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

3


Rรถportaj

4

125. SAYI - OCAK 2017

www.cekmekoymagazin.com


Röportaj

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

5


İçindekiler 10 Teknoloji / Galaxy S8’de Beklenen 8 Özellik iPhone’ları Çökerten Mesaj Geri Döndü 12 Moda / Chanel İlkbahar/Yaz ‘17 / Bottega Veneta İlkbahar/Yaz ‘17 Louis Vuitton İlkbahar / Yaz’17: “Series 6” 14 Sağlık / Hamilelikte Spor Bedeni ve Ruhu Rahatlatıyor Memorial Ataşehir Hastanesi / Op. Dr. Serap Mollaoğlu 18 Röportaj / Nedim Saban 24 Röportaj / Handan Ekici 30 Çocuk / Çocuklarda Disiplin Oluşturma Dr. Nesli Güven / Dünya Anaokulu 34 Yaşam / Yaratıcılık / Psikiyatrist Benek İşmen 38 Yaşam / SİYAD’dan Halep’e Yardım Eli! 40 Tarih / İlklere İmza Atan Kadınlar 42 Eğitim / Kariyer Yolculuğum / Sessizlikte Diyalog Çılgın Tatlılar Atölyesi 44 Sahne Sanatları 46 Konser 48 Sinema 50 Astroloji / Klasik Astroloji Uzmanı Meltem Yalçındağ 52 Bulmaca

6

125. SAYI - OCAK 2017

www.cekmekoymagazin.com


Röportaj

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

7


Editör

İMTİYAZ SAHİBİ 2M Danışmanlık ve Reklam Ajansı Adına Muharrem ÇAĞIL YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ (Sorumlu) Muharrem ÇAĞIL GENEL YAYIN ve SANAT YÖNETMENİ Cansu BERK YAYIN KURULU Muharrem ÇAĞIL Rahmi ÇAĞIL Av. Toyhan GİRGİN Müh. Rıza CÜCE Öğrt. Sertaç ULU Av. Mete AKKAYA Meriç GÜNDOĞAN GÖRSEL TASARIM Meriç GÜNDOĞAN BASIM YERİ Özlem Matbaacılık ve Reklacılık Ltd. Şti. ULAŞTIRMA & LOJİSTİK Şeref BULUT Sami Onur KAHRAMAN YÖNETİM Mehmet Akif Mah. Recep Ayan Cad. No:9/B Çekmeköy / İSTANBUL REKLAM PAZARLAMA Ünsal ÇAĞIL 0216 640 43 43 0535 983 01 41 www.cekmekoymagazin.com pazarlama@cekmekoymagazin.com

Çekmeköy Magazin dergisi Çekmeköy Magazin Dergisi

8

125. SAYI - OCAK 2017

Yazı ve fotoğrafların tüm hakları Çekmeköy Magazin Dergisi’ne , yayınlanan reklamların sorumluluğu ilan sahibine aittir. www.cekmekoymagazin.com


Röportaj

www.cekmekoymagazin.com /CekmekoyFinal

/FinalCekmekoy

/cfinalokullari OCAK 2017 - 125. Sayı

9


Teknoloji

Galaxy S8’de Beklenen 8 Özellik! Samsung’un sıradaki amiral gemisi Galaxy S8 hangi özelliklerle gelecek? İşte beklenen 8 özellik!

Samsung, merakla beklenen amiral gemisi akıllı telefonunu geliştirmeye devam ediyor. Şirketin Galaxy S8’i 26 Şubat 2017 tarihinde tanıtmasını bekliyorduk ancak test süresinin uzaması ve önemli yeniliklerden dolayı tanıtım zamanı ertelendi. Samsung Galaxy S8 hakkında söylentiler uzun süredir geliyor ve telefon tanıtılana kadar da bu devam edecek gibi görünüyor. Ancak tanıtım yaklaştıkça telefon hakkında bilgiler netleşmeye başladı. Kenardan kenara çerçevesiz ekran, ekran içi parmak izi tarayıcısı ve çift kamera gibi birçok özellik söylentisi mevcut. Minimum Çerçeve Büyük Ekran Samsung’un, çerçeveleri inceltmesi bekleniyor ancakt bu oran ne kadar olacak belli değil. Parmak İzi Tarayıcı Gelen diğer bilgilerden biri de Samsung’un ekranın içine gömülü bir parmak izi tarayıcısı kullanacağı oldu. Basınca Duyarlı Ekran Samsung, üç Galaxy S8 modelinde de Force Touch ekran teknolojisini kullanabilir. Galaxy S8 Plus İçin S-Pen Kalem 6.2 inç ekrana sahip olacağı söylenen Galaxy S8 Plus modelinde S-Pen sunmayı planlıyor olabilir.

Stereo Hoparlörler Galaxy S8’in ve S8 Edge’in büyük olasılıkla stereo hoparlörlere sahip olacağı iddia ediliyor. Hoparlörlerin Harman markasına sahip olacağı da iddia ediliyor. Continuum Benzeri Bir Özellik Söylentilere göre Samsung, Galaxy S8 / S8 Edge için Continuum benzeri bir özellik hazırlıyor. Söz konusu özelliğe “Masaüstü Deneyimi” adı verilmiş ve kullanıcıların akıllı telefonu harici bir ekrana bağlayıp uygun bir masaüstü cihazı olarak kullanmasına izin verileceği bildiriliyor. Güçlü Donanım 8GB RAM, Snapdragon 835, Exynos 8895.

iPhone’ları Çökerten Mesaj Geri Döndü! iPhone’ların çökmesine neden olan mesaj, iOS 9’dan iOS 10.2.1’e kadar tüm iOS sürümlerinde tekrardan ortaya çıktı. Geçtiğimiz aylarda iPhone’un mesajlar uygulamasını bozan bir mesaj ortaya çıkmıştı. Gönderilen uzun bir mesajla iPhone’ların “Mesajlar” uygulaması kilitleyen ve kullanılamaz hale getiren hata, tekrardan ortaya çıktı. iOS 9’dan iOS 10.2.1 sürümüne kadar olan iOS sürümlerini kapsayan açık, tekrardan iPhone’ların kitlenmesine neden oluyor. Kullanıcı gönderilen mesajı açmaya çalıştığında “Mesajlar” uygulaması donup kalıyor. Ardından kişi uygulamayı kapatıp açtığında ise güvenliği açısından sadece beyaz bir sayfayla karşılaşıyor. Apple, daha önce yayınladığı bir güncelleme ile sorunu kısa sürede düzeltmişti. Firmanın bu sorunu ne zaman düzelteceği şimdilik bilinmiyor. 10

125. SAYI - OCAK 2017

www.cekmekoymagazin.com


Röportaj

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

11


Moda

CHANEL İLKBAHAR/YAZ’17 Grafik silüetlerin zirveye yerleştiği koleksiyondan detaylar, haberimizde. İlkbahar/Yaz’17 kampanyasında Karl Lagerfeld, modern kadına kattığı biraz Lolita, biraz da siber-punk dokunuşlarla öne çıkarıyor. Lagerfeld’in kontrastlarla oynadığı görseller feminen ve ultra modern bir karaktere sahip olan koleksiyonun ana temalarının altını çiziyor. Seksi iç çamaşırlarının yeni materyaller ve sanal dünyadan referanslarla buluşmasıysa, zıtların uyumuna harika bir örnek niteliğinde. Tabii bunların yanında görünümlere son noktayı koyan, aksesuarları da unutmamak gerek! Yaratıcı ve oyunbaz esintilerle gelen yeni koleksiyonla Chanel, İlkbahar/ Yaz’17 sezonuyla yakın geleceğe göz kırpıyor.

BOTTEGA VENETA İLKBAHAR/YAZ’17 Bottega Veneta, İlkbahar/Yaz 2017 reklam kampanyasıyla önümüzdeki sezona hazır! Joan Smalls ve Vittoria Ceretti gibi, koleksiyonun defilesinde de yürüyen modellerin yer aldığı film, Amerikalı fotoğrafçı Todd Hido’nun imzasını taşıyor. Detaylara ve kaliteye dikkat çeken reklam filminin yıldızıysa, koleksiyon defilesinin de kapanışını yapan efsane aktris Lauren Hutton!

LOUIS VUITTON İLKBAHAR/YAZ’17: “SERIES 6” “Series 6” koleksiyonuyla Paris’te büyülü bir yolculuğa çıkıyoruz.. Yaratıcı dehasını görsellikle buluşturan Bruce Weber bu seride Nicolas Ghesquière’in en sevdiği kahramanların cazibesini gerçek yaşama taşıyor. Büyük yazarlar, ödüllü şairler ve tanınmış ressamlar tarafından yıllar boyunca yüceltilen kadın imgesi, Michelle Williams, Jennifer Connelly, Adèle Exarchopoulos ve Sasha Lanegibi Louis Vuitton ile özdeşleşmiş yüzlerle; yeniden tasarlanan Paris için modern bir ilham kaynağı halini alıyor. Ile Saint Louis’de gerçekleşen ve Seine Nehri’nin şiirselliğinden etkilenen çekimlerde Bruce Weber, portrelerini güçlü siluetlerle canlandırıyor. Sezonun çantaları baş aktörler olarak sahneye çıkıp, bu güçlü kimliklerle bütünleşiyor. Karakterlerse, Dadaizm ve Sürrealizm gibi önemli entelektüel akımlar ve politik hareketlerin merkez üssü olan Place Louis Aragon’da fotoğraflanıyor. 12

125. SAYI - OCAK 2017

www.cekmekoymagazin.com


Röportaj

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

13


Sağlık

HAMİLELİKTE SPOR BEDENİ VE RUHU RAHATLATIYOR... İLK 3 AY TEMPOLU YÜRÜYÜŞLER ÇOK ÖNEMLİ

Hamileliğin ilk 3 ayında, hafif tempolu yürüyüşlerle egzersizlere başlanabilir. Omurgayı güçlendirecek sırt egzersizleri düzenli olarak yapılabilir. Hamilelik yogası ve pilates de hamileliğin ilk haftalarından itibaren önerilmektedir. Haftada 3-5 gün yapılan 30 dakikalık tempolu yürüyüşler hamilelik süreci için oldukça faydalıdır. Anne adayı, yürüyüş temposunu kendisini yormayacak şekilde ayarlamalıdır.

PİLATES VE YOGA İLE SIRT-BEL AĞRILARINI ÖNLEYİN Hamilelik dönemi için uyarlanmış yoga ve pilates, son yıllarda anne adaylarının en çok tercih ettikleri egzersizlerdir. Vücudu rahatlattığı gibi ruhu da arındıran, sırt ve bel ağrılarını önleyen, anne adayının bedenini keşfetmesini sağlayan yoga ve pilates için bu konuda uzman kişilerle çalışmak önemlidir. Bu konuda dikkat edilmesi gereken hamilelik sürecine uygun yoga ve pilates hareketlerinin yapılmasıdır.

Birçok anne adayı bebeğine zarar vereceği düşüncesi ile hamilelik döneminde spor yapmıyor hatta mümkün olduğunca az hareket ediyor. Ancak kontrollü bir şekilde YÜZME BEBEKTE ANİ yapılan spor, bu düşüncenin ISI DEĞİŞİMLERİNİ aksine anne adayına doğum ENGELLER ve sonrasında birçok fayda Hamileliğin 3-6 aylık döneminde yürüyüş, pilates ve yoga egzersizlerine sağlıyor. Memorial Ataşehir devam edilebilir. Bunun yanı sıra bu dönemde vücut ağırlığının en çok Hastanesi Kadın Hastalıkları hissedildiği egzersizlerden biri olan yüzme tercih edilmelidir. Su içinde yapılan tüm egzersizler anne adaylarına önerilmektedir. Suyun kaldırma kuvveti anne ve Doğum Bölümü’nden Op. adayının artan vücut ağırlığını dengelemekte ve su içinde yaralanma, kaza Dr. Serap Mollaoğlu hamilelikte risklerini de minimuma düşürmektedir. Karada yapılan egzersizlere göre anne spor yaparken dikkat edilmesi adayının vücut ısısı daha eşit olarak dağılmakta ve buna bağlı olarak bebeğin de vücut ısısında ani ve hızlı ısı değişimi olmamaktadır. Ancak havuzun hijyenik gerekenler hakkında bilgi verdi. olmasına, ıslak alanlarda düşme ve kayma risklerine karşı dikkatli olunmalıdır.

14

125. SAYI - OCAK 2017

www.cekmekoymagazin.com


Sağlık

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

15


Sağlık

DÜZENLİ YAPILAN EGZERSİZİN ANNE ADAYINA 10 FAYDASI -Ağırlık kontrolü sağlamaya yardımcıdır. -Metabolizma hızını arttırır. -Dayanıklılığı ve kuvveti arttırır. -Sırt ve bel ağrılarını minimuma indirir. -Doğum için gerekli olan kas aktivitesini çalıştırır. -Sindirim sistemini düzenler, kabızlığı önler. -Gebelik diyabet riskini önler. -Uyku düzeni sağlar. -Daha az ödem oluşur. -Anne adayının psikolojisini olumlu etkiler.

Fiziksel ve ruhsal denge için gerekli olan spor, hamilelik döneminde de çok daha fazla önem kazanmaktadır. Ancak bu dönemde bazı durumlar sporu riskli hale getirebilir. Anne adayında kalp-damar tıkanıklığı, solunum, tiroit, böbrek, diyabet, yüksek tansiyon ve kansızlıkla ilgili hastalıklar varsa, daha önce düşük yapılmışsa veya şu anki gebelikte düşük ya da erken doğum tehdidi varsa spor bu kişiler için tehlikeli olabilir. Bu gibi durumlarda kişinin sağlık geçmişine bakılır ve doktor kontrolünde egzersiz programı uygulanır.

Hamilelik sürecinin 6-9 aylık dönemi, karın bölgesinin oldukça büyüdüğü bir dönemdir. Bunun için bu süreçte oturma pozisyonlarındaki egzersizleri yapmak daha uygun olacaktır. Anne adayının erken doğum gibi bir riski yoksa en uygun görülen egzersiz hafif tempoda 30 dakikalık yürüyüşler yapmaktır. Yine 6-9 ay dönemi için uygun hareketlerin olduğu pilates egzersizleri de yapılabilir.

16

125. SAYI - OCAK 2017

www.cekmekoymagazin.com


Röportaj

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

17


Röportaj

Nedim

Tiyatroya, 12 yaşında çocuk oyunları yazarak başlayan Nedim Saban’ın, bir çocuk oyunu, Unesco tarafından "Dünya Çocuk Yılı"nda ödül almış ve İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda sahnelenmiştir. 1982 yılında, 15 yaşında "Beş Kafadarlar Çocuk Tiyatrosu"nu kuran Saban, bu tiyatroda George Orwell’in “Hayvanlar Çiftliği” (Animal Farm) başta olmak üzere yedi adet çocuk oyununun yazarlık, yönetmenlik, oyunculuk ve prodüktörlüğünü üstlenmiştir. Bu ayki sayımızda sevgili Nedim Saban'la keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. RÖPORTAJ: Gürsel TOROS çıkarırdık. Son birkaç yıldır prodüksiyon yapmak zorlaştı, oyuncular çok dağınık, diziler baskın, herkes dizilerden haber bekliyor, koşullar zorlaştı. O yüzden bir oyun için bile altı yedi hafta tamamen içimize kapanıyoruz. 24 Aralık’ta Profilo’da prömiyer yaptık.

Tiyatrokarenin bu sezon oynamaya devam eden diğer oyunları hangileri?

Yoğun bir hazırlık dönemi geçirdiğiniz için, uzun süre röportaj teklifimizi ertelemiştiniz. Sohbetimize, bu çalışmaların sonucunda biraz gecikerekte olsa, sahneye koyduğunuz oyununuzu konuşarak başlamak istiyorum. Provalarını sürdürdüğümüz "Ahududu" isimli oyunumuz olgunlaştı ve sahneye kondu. Bu kadar gecikmemizin sebeplerinden birisi de sevgili Melek Baykal’ın küçük bir sağlık sorunu yaşamasıydı. O yüzden sezonumuz biraz gecikti, tatlı bir yetişme telaşı içerisindeki çalışmalarımıza 24 Aralık’tan itibaren sahne dedik. Biz Tiyatrokare olarak her yıl iki ya da üç yeni prodüksiyon ortaya 18

125. SAYI - OCAK 2017

7 yıldır devam eden "Leyla’nın Evi", öncesinde çok çalıştığımız bir projeydi ve halâ da talep görmeye devam ediyor. Birçok yere 3-4 kez turneye gitti. Hatta Ankara ve İzmir’de hep son kez oynuyoruz dememize rağmen, gördüğümüz ilgi tekrar turneyi zorunlu kıldı. Seyirciye de inandırıcı gelmeyeceğinden artık afişimize son kez yazmıyoruz. 33-34 defa Ankara’ya gittik, inanılmaz bir talep var, 29-30 defa da İzmir’e gittik. İnşallah, ömür boyu devam edeceğiz gibi görünüyor. Diğer oyunumuz "Fosforlu" ise Suat Derviş’in Fosforlu Cevriye isimli romanından bir uyarlama. Daha modern bir bakış açısıyla, biraz daha batılı bir yaklaşımla sahneledik. Fosforlu rolünü oynayan Ayça Varlıer, Sadri Alışık ödüllerinde hem en iyi oyuncu, hem de müzikâl dalındaki ödülü kazandı. Şu an repertuarımızdaki

yeni oyunumuz "Ahududu" ile birlikte "Leyla’nın Evi" ve "Fosforlu" olarak 3 oyunumuz devam etmekte. "Leyla’nın Evi"de müzikli bir oyun. Ayrıca 3 tane de çocuk oyunumuz var. Bunları sosyal sorumluluk projeleri kapsamında oynuyoruz, şirketlerin sponsorluğunda. Bir tanesi Geberit Şirketi sponsorluğunda oynadığımız, "Su Gelecektir" sloganı ile su tasarrufuna yönlendiren bir proje. Diğeri Anavarza Bal Çocuk Tiyatrosu'ndaki "Bal Arıları ve Hınzır Ayı" isimli bir oyunumuz ve düzenlediği sosyal sorumluluk projeleriyle sahipsiz hayvanların en büyük destekçisi olan Goody için, Goody Çocuk Tiyatrosu'nda da "Bir Dostluk Hikâyesi" isimli oyunu oynuyoruz. Bir oyunumuz arıların hayatını anlatıyor, diğeri de hayvan sevgisine yönlendiriyor. 3 farklı şirketle üç sosyal sorumluluk projemiz var.

Özellikle çocuk oyunlarının bir mesajı olması, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın fikri gelişimi bakımından çok önemli. Çocuk tiyatrosu benim çok sevdiğim ve geldiğim alan. Ben çocuk tiyatrosunu çok ciddiye alırım. Orada Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler gibi değil de, daha çok sosyal sorumluluk projeleri olan oyunlar ortaya koymaya çalışıyoruz. www.cekmekoymagazin.com


Röportaj

Saban Tiyatrokare oyunlarının hepsinin mutfağında siz varsınız, kendinizin de rol aldığınız oyunlar var mı? "Ahududu" oyunundan bize biraz bahseder misiniz?

15 yıl sonra ilk kez "Ahududu" oyunu ile ben de sahnede rol alacağım. Böyle olağanüstü bir kadro içerisinde ben de yer almak istedim. Yıllardır beraber çalıştığım arkadaşlarımdan Dicle Alkan'la 6 yıl, Halim Ercan'le 10 yıl, Bülent Seyran’la 10 yıl, Suna Keskin'le 8 yıldır birlikteyiz. Gerçekten bu kadroda olmak istedim, "Zeki" isimli kendini asker sanan bir adamı oynuyorum, evin delisi rolündeyim. Çok eğlenceli bu oyunda, ben de çok eğleniyorum.

Bence evin delisi belkide en akıllısı, birçoğumuz içimizde bir ünlü sanatçı, bir kraliçe, başarılı bir sporcu, bir prens gibi zararsız kişilik bölünmeleri yaşarız ya o misâl. Evet, bir kişilik bölünmesi, bir travma içindeki bu kişiyi ben, birlikte yaşadığı iki halasını ise Melek Baykal ve Suna Keskin canlandırıyorlar. Onun bu zaafını kullanıyorlar ve böylece ortaya çok eğlenceli bir komedi çıkıyor. Aslında halalar da iyilik yaptıklarını zannederek, çılgın plânlar içerisindeler. Bu iki yaşlı kadın kendilerinden hiç beklenmeyecek şeyler yapıyorlar ki, oyunun sürprizi de bu. Olaylar geliştikçe oyun bir durum komedisine dönüşüyor. "Ahududu", tiyatro severlerin bildiği bir oyun, daha www.cekmekoymagazin.com

önce iki kez sahnelendi. İlkinde Vasfi Rıza Zobu tarafından oynanmış. Şu anda Cem Güler oynuyor onun rolünü. Geçen sene tesadüfen "Fosforlu"da oynadığı Barba rolüyle Vasfi Rıza Zobu Ödülleri’ne aday oldu, şimdi de onun rolünü oynuyor. Daha önce 1998 yılında bu rolü Cem Davran oynamıştı. Şimdi Suna Pekuysal’ın rolünü Suna Keskin, Ani İpekkaya’nın rolünü de Melek Baykal oynuyor. İlk versiyonunda Vasfi Rıza Zobu’nun oynadığı bu oyun, sonraki iki gösteriminde de çok başarılı olmuş.Türk Tiyatrosu'nda hala güncelliğini koruduğu için seçtiğim bu oyunun 9 kişiden oluşan bir kadrosu var. Benimki küçük bir kompozisyon, sahneye kısa giriş çıkışlarım var. Ama her seferinde çok komik ögeler taşıyan bir rol.

Tiyatrokare kaç yıldır var? Her sezonda en az bir müzikâliniz oldu mu? Şu açıdan soruyorum, müzikâl daha farklı ve kapsamlı bir oyun tarzı. Oyuncularında farklı yetenekleri gerektiren, prodüksiyonunda da gerek uygulama, gerekse ekonomik açıdan bazı zorlukları beraberinde getiren bir tarz. Tiyatrokare 25 yıldır sahnede ama her yıl müzikal yapmıyoruz. Zeki Müren için ölüm yıldönümünün birinci yılında bir mega müzikâl yaptık, 100 kişi çalıştı. Şimdi biraz daha küçük müzikallere yoğunlaştık ama teknik olarak mükemmelliyeti yakalamak şartıyla. Çünkü teknolojinin bu kadar geliştiği bir çağda hiç kimse patlayan, çatlayan ses düzenlerini, yankıları, ötmeleri kabul

etmiyor. Bu sezonda müzikâl olarak "Fosforlu" ve müzikli bir oyun olması dolayısıyla "Leyla’nın Evi" sahnede. Yeni teknolojilerin sağladığı olanaklar ve kullandığımız mikrofon yapısıyla "Leyla’nın Evi" oyunu da neredeyse bir müzikâl tadında. "Ahududu"da da aynı yöntemi uygulamaya devam edeceğiz.

Hayatımızı karşısında geçirdiğimiz televizyonda sunulanlar, neredeyse gerçekliğin birebir aynısı gibi. Tiyatro alışkanlığı daha az olan seyirci, tiyatroyu biraz yavan bulabiliyor. Oysa bu canlı performansın, değer biçilmez bir yapıt olduğunu gözden kaçırmamalılar. Tiyatronun şöyle bir yönü var ki, teknolojiye de yer vermek zorundadır ama onunla yarışmamalıdır. Çünkü, teknolojinin ve onunla yapılacakların sonu yok. Biliyorsunuz bir dönem Broadway’de çok ciddi bir teknolojik atak oldu, özelikle de müzikâllerde. Şimdi ise yine üç dört kişilik oyunlara bilet satılırken, klâsik tiyatroya ve yeniden insan malzemesine geri dönüldü. OCAK 2017 - 125. Sayı 19


Röportaj anlattık, bu öyküyü böyle anlatabilmek de çok güzel. "Fosforlu", onun yazarken var ettiği bir karakter.

Çok da güzel bir sonuç çıkmış ortaya, emeği geçen herkesi, tüm seyirciler adına tebrik ediyoruz. Biraz da "Leyla’nın Evi"nden bahsedelim.

Tekrar "Fosforlu" müzikâline dönmek istiyorum? "Fosforlu" yeni sayılabilecek küçük bir müzikâl, ama biz kaliteli bir prodüksiyon olmasına büyük özen gösterdik. Özellikle "Fosforlu" rolündeki Ayça Varlıer çok sevdi bu hâlini, 7 yıldır da "Leyla’nın Evi" oyununda yer alıyor. Kendisi büyük bir müzikâl starıdır, bu projeye çok inandı, çok sevdi ve ortaya da çok güzel bir eser çıktı, iyi ki de yapmışız.

Prodüksiyon yapısı itibariyle her sahnede oynanmaya imkân vermediğinden, buna nasıl bir çözüm buldunuz? Her şeyden önce, "Fosforlu" için sahnede yüksekliğe ihtiyaç var. İstanbul’da oynayabildiğimiz çok az salon var. Profilo, Kenter Tiyatrosu, Kadıköy Halk Eğitim, CKM, Moi Sahne ve Ataköy Yunus Emre bizim oyunlarımız için uygun yerler. Biz seyirci desteğiyle ayakta duran bir tiyatro olduğumuz için bu büyük prodüksiyonları en az 300 - 400 seyirciye oynamalıyız ki prodüksiyon kendini çevirebilsin.

Seyirciye bir ön bilgi vermesi 20

125. SAYI - OCAK 2017

açısından, "Fosforlu"nun konusundan da biraz bahseder misiniz? Suat Derviş’in bu çok ünlü romanı Fosforlu Cevriye, bir hayat kadının bir solcu aydına âşık olması üzerine. Aydın, ona ilk defa kadınlığının dışında, insan olduğunu da hissettiriyor davranışlarıyla ve çok güzel bir dostluk hikâyesine dönüştürüyor oyunu. Bu keyifli dostluk, süreç içinde bir tutkuya dönüşüyor. Belki aşkı hiç yaşamıyorlar ama tutku’yu fark ediyorlar ve kadın ilk defa kendisine insani değerlerle yaklaşan bu solcu aydınla kendini buluyor. İnsanı çok derinden yaralayan bir öykü...

"Fosforlu" müzikâli, görselliği müziği, dansları ve oyuncuların hissettirdikleri ile seyirciyi çok tatmin eden bir sanat performansı. İçimizi acıtan konusu, o insanlara empati yapmamıza da aracılık ediyor. Suat Derviş’in romanı orijinalinde daha mahallevâri ve alâturka, göbeklerin atıldığı bir yapıda iken, bizim uyarlamamız daha Batılı ögelerin olduğu bir yorum içeriyor. Biz Suat Derviş’in gözünden

"Leyla’nın Evi", Zülfü Livaneli’nin aynı adlı romanından uyarlandı ve çok da büyük sükse yaptı. Çok güzel bir öykü, Celile Toyon başrolde, Ayça Varlıer’i de "Leyla’nın Evi" oyununda keşfetmiştik. Ayça, orada da bir hiphopçuyu oynuyor. İzlediğinizde, onun iki oyun arasındaki performansının farkını göreceksiniz. Ayça, Almanya’da yaşayan bir Türk işçisinin kızını canlandırıyor. Leyla ise evinden atılan bir kadın, boğazda bir yalıda yaşarken, birdenbire Cihangir’de yaşamak durumunda kalıyor. Eskiden tanıdığı bir arkadaşının oğlu Yusuf, bir göz odada o hiphopçu bir kızla yaşamaktadır. Bir anda evsiz kalan bir İstanbul hanımefendisi olan Leyla'yı misafir ederler. Yaşam kültürleri arasındaki fark komik olaylarla gelişirken, aralarında duygusal bir dostluk başlar.

Biraz da sizden söz edelim. Avukat bir baba ve iş kadını bir anne ve tiyatro tutkunu siz. Peki, bu tiyatro aşkı nasıl gelişti? Benim için tiyatro hem bir tutku hem de bir yaşam biçimi. Bu yıl benim sahnede otuzbeşinci yılım, 1982’den beri tiyatro soludum. İstanbul doğumluyum, eğitimim sonrası Amerika'dan Türkiye'ye döndüğüm 1992’de profesyonel bir tiyatro topluluğu, bir çocuk tiyatrosu kurdum. Neden çocuk tiyatrosu derseniz, biraz geriye gitmeliyiz. Çocukluğumda, Tepebaşı deneme sahnesi vardı, Tepebaşı'nda o yıllarda. Tepebaşı Tiyatrosu yandıktan sonra, oranın küçücük bir atölyesini tiyatroya çevirdiler. Şimdiki alternatif tiyatrolar gibi, seyircinin ortasında oynanan oyunlar vardı. Ben orada "Birlikte Oynayalım" isimli bir çocuk oyununu izledim ve müthiş heyecanlandım. Oyunda bir bilmece soruyorlar çocuk izleyicilere, "Hadi Birlikte Oynayalım" oyunun adı. www.cekmekoymagazin.com


Röportaj Bilmeceyi bilen çocuğa da oyunda bir rol veriliyor. Tabii ki Allah rahmet eylesin yönetmen Deniz Uyguner’in hiç aklına gelmemiş ki bir çocuk her gün gelecek ve bilmeceyi bilecek. Tek bir bilmece var, ilk seyrettiğimde bilmeceyi bilemedim, ama ikincide artık cevabı biliyordum ve şak diye cevapladım. Hadi gel oyna dediler, üçüncü ve sonraki günlerde de tabii ki bilmeceyi bilen yine hep ben oldum. Böylece oyundaki rolümü garantilemiş oldum. Deniz bey, çok kibar bir insandı ve bilmeceyi hiç değiştirmedi. Ben hergün sanki bir mesaiye gider gibi oyuna gidiyordum. Daha sonra "Harbiye Şehir Tiyatrosu"nda, "Yarın Bütün Dünya" isimli faşizmle ilgili bir oyun seyrettim. Yani bugün sadece Almanya, ama yarın bütün dünya, şeklinde bir mesajı olan oyun. Savaş yıllarındaki üç çocuğun hikâyesini anlatıyor, çocukları izleyince, onlarla kendi aramda müthiş bir empati kurdum. Akşam sekizde, perdenin açılış saatinde evde bile olsam, sanki oyunu izliyormuşum gibi terler basıyordu beni. Saat 20:30 olduğunda, şimdi birinci perdenin üçüncü sahnesi oynanıyordur, şöyle olmuştur diyerek, oyunu yaşıyordum. İlginçtir Celile Toyon’da bu oyunda oynuyordu, düşünebiliyor musunuz? Bugün birlikte çalışıyoruz. Ben çocukluğumda, adeta o oyunların içinde yaşıyordum.

kalabilirdim; Amerika’nın çok büyük üç tiyatrosunda staj yaptım, ayrıca New York Theatre Workshop’un 950 yönetmen arasından 3 kişiye verilen bursunu kazanmıştım. Kendi kendime dedim ki, ben Türkiye’ye dönüp kendi memleketimde bir şeyler yapmalıyım.

Aidiyet duygusu genellikle bağlayıcı oluyor, hayatımızı yönlendirmemiz konusunda. Biraz Tiyatrokare'den konuşabilir miyiz? Tiyatrokare 1992’den beri devam ediyor. Bazen çok büyük zorluklar, parasal sıkıntılar yaşasakta Tiyatrokare’de şu anda yaklaşık 40’a yakın arkadaşımız bu kurumda, sadece seyirciden elde edilen gelirle ayakta duruyor. Ben tiyatronun bir meslek olduğuna inanmak ve inandırmak istiyorum. Maalesef mesleğimizle ilgili şöyle bir kanı var, daha çok da dizi oyuncularında; "Tiyatrodan para kazanılır mı?", "Kazanılmaz"t diyorlar. Evet, tiyatrodan para kazanıp zengin olunmaz ama ekmek yenir! Biz bu kültür ve disiplinle ayakta duran bir kurumuz ve bu kültürü yaşatmakta kararlıyız. Bazı tiyatrocu arkadaşlarımız dizilerden çok

büyük paralar kazanıyor olabilirler, ama bizim tiyatromuzdaki 40 arkadaşımızın 20 - 25 tanesi sadece tiyatrodan ekmek yiyorlar. 25 yılı böyle geçirdik ve bu süre boyunca komedi, müzikâl ya da tek kişilik oyun tarzında, çok büyük prodüksiyonlar yaptık. Yirminci Yüzyıl klasikleri de dâhil, her yıl yeni projelerle 25 yılda 80’e yakın prodüksiyon yaptık. Bir de Türkiye’ye, Tiyatrokare'nin getirdiği bir yenilik de şu oldu; 1992’de Türkiye’ye geldiğimde, her tiyatronun kendi kadrosu vardı. Her yeni oyunda, kimin hangi rolü oynayacağı neredeyse belliydi, Gazanfer Özcan’da da, Dormen’de de kadro belliydi. Ben ise "Prodüksiyon Tiyatrosu" yaptım. Her oyunun farklı oyuncuları vardı, oyuncuya göre rol, role göre oyuncu seçtik. Halâ da aynı şekilde devam ediyoruz ki zaten doğrusu da budur. İzlediğiniz prodüksiyondaki başarının temelinde bu yatar. Ayrıca bir laboratuvar yöntemiyle, yeni oyunların yazımına endekslendik ve yeni oyun yazarlarına kapılarımızı açtık. Meselâ ilk interaktif tiyatroyu da biz getirdik. Bundan 15 sene önce "Şen Makas" oyunu, seyirci ile oynanan ilk interaktif tiyatro oldu. Bir şeyler yapabildiysem ne mutlu bana.

"Vatanım Sensin" dizisinde babaanne rolünde Celile Toyon’un başarılı oyunculuğunu keyifle izliyoruz. Sonrasında oyunculuk süreciniz nasıl gelişti? Ben bir çocuk oyunu yazdım 1979’da henüz 12 yaşındayken, Çocuk Hakları ile ilgili 10 dakikalık küçük bir oyun, içimden gelen bir istekle yazdım. UNİCEF‘in bir yarışması vardı, oyun orada birinci oldu ve Şehir Tiyatrosu’nda oynanmaya başladı. 1982 yılında da, Beş Kafadarlar Çocuk Tiyatrosu'nu kurdum. Yıllarca, parklarda okullarda tiyatroya gidemeyen çocuklara oynadık, kendi çapında bir sosyal sorumluluk projesi gibiydi. Belki de böyle tanımlanmıyordu o zamanlar, ama öyleydi. 1986 yılında Robert Koleji'ni bitirip, Amerika'ya New York Üniversitesi Tiyatro Bölümü'nü okumaya gittim. Orada 6 yıl okuduktan sonra tuhaf bir şekilde, kanım beni Türkiye’ye çekti. Burs kazanmıştım rahatlıkla Amerika’da www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

21


Röportaj

Ülkemiz tiyatrosuna getirdiğiniz yenilikler ve ilklerle yapmış olduğunuz katkılardan dolayı sizi kutluyoruz. Ben kendimi biraz kumbaraya benzetiyorum, hem seyirci, hem de beraberinde sevgi biriktiriyorum. Seyirci artık Tiyatrokare markasına geliyor.

Seyirci size gelmeye karar verdiğinde biliyor ki, gelmeye değer yapıtlarla karşılaşacak. Seyirci, sunumları zaman zaman beğenir beğenmez, o işin ayrı bir tarafı, ama biliyor ki sahneye konulan kendisine verilen değerin karşılığı.

Gelelim dekorlara... "Ahududu" da dekor Barış Dinçel'e ait. Şehir Tiyatroları'ndan biliyorum, sahnede dekoru gördüğünüz anda, burada Barış Dinçel imzası var dersiniz. Bir de özellikle dikkatimi çeken bir husus daha var ki, bu röportajın uzun süre 22

125. SAYI - OCAK 2017

ertelenmesinin, sebeplerinden biri de içinde bulunduğunuz eğitim süreci oldu. Siz, bildiğim kadarıyla ömür boyu kişisel gelişimi, temel prensiplerinizden biri, yaşam felsefeniz olarak benimsemişsiniz. Kesinlikle öyle, akademisyenlik kuru bilgi edinerek değil, pratik yaparak öğrenildiğinde değer kazanır. Önce Kültür Üniversitesi şimdi de Işık Üniversitesi’nde üç yıldır varım ve bu yoğunluğumun içerisinde dâhi hiçbir dersimi aksatmadım. Şu anda Işık Üniversitesi Sinema Tv bölümündeyim. Tiyatro bölümünün kuruluşuna bir miktar katkım oldu. Gelecek için insana yatırım yapmak, benim en çok istediğim şeylerden biridir. Rekabetin bu kadar yüksek olduğu bir sektörde eğitim şart. Eğitimi yetersiz olan oyuncu kısa bir süre parlar ama çok da çabuk da söner. Ayrıca tiyatronun bir basamak olarak kullanılmasına da karşıyım. O sezon dizisi olmayanın yaptığı bir iş olmamalı tiyatro. Tiyatrocunun

beslendiği yerdir tiyatro.

Her tiyatrocunun gönlünde yatan bir aslandır, kendine ait bir sahnesi olsun... Biz yıllarca Şişli Tiyatrosu'ndaydık, daha sonra orası Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu oldu. Oradan çıkarken şöyle düşündüm, İstanbul çok büyük bir Metropol, o yüzden adeta her gün turneye gidiyoruz. Akatlar’dan Levent’e gitmek bile bir turne sayılır. Normalde seyircinin gelmesi gerekirken, biz seyirciye gitmek durumunda kalıyoruz. Bizim de gönlümüz ister, rahat bir salonumuz olsun. Prova başka yerde, ilk gösterim başka yerde, dekorun bir parçası atölyede, bir parçası burada, bir parçası depoda. Öyle olunca, daha çok üretebilmek için, böyle bir salona ihtiyacımız var aslında. Yurt dışında bütün yönetmenlerin özel atölyeleri var, bizim doldur boşalt zorunluluğumuz yaratıcılığı zorluyor. Provalar, tüm dekorların yer almadığı ortamda eksik kalıyor. www.cekmekoymagazin.com


Röportaj

Bu şartlar altında, oyun ilk sahnelendiği salonda tam anlamıyla son şeklini alıyor o zaman. Böyle olunca da, 50 oyun sonra hadi bir daha bakalım noktasına geliyoruz. Çalışmalar mobil olduğunda, bölünmelerde o derece artıyor.

Sanat yaşantımı bitirmeden şunu da mutlaka yapmalıyım dediğiniz bir prodüksiyon var mı? Her yönetmen mutlaka bir Shakespeare oynamak ister. Benim öyle bir isteğim yok, ben daha çok yirminci yüzyıl eserlerini oynamak istiyorum, İbsen ve Çehov gibi. Hiç Çehov yönetmedim ama İbsen ile ödül aldım Amerika'da. Arthur Miller ve Tennessee Williams işlerini çok az yapabildim, ama Tiyatrokare’de daha çok yapmak istiyorum. Beni heyecanlandıran o klâsiklere, yeni yorumlar kazandırmak istiyorum. "Ahududu" 1930 yılında yazılan bir oyun. Dünya tiyatrosundaki klâsiklere çağdaş bir yorum ve yeni bir bakış getirebilmek, benim idealim. Bunu yapmadan ölmemeliyim diyeceğim bir tane oyun var, ama ben bu oyunu kimseye anlatamadım. Biraz, özel tiyatro işi değil, üç erkeğin oynadığı bir oyun. Belki bir gün bir çılgınlık yapar, onu da oynarım, 25 yıldır takip ediyorum. Rahmetli Mücap Ofluoğlu, Kamuran Usluer, Cüneyt Gökçer gibi birçok ustaya teklif ettim, ama bir türlü olamadı. Erol Keskin’le niyetlendik en son, yine olmadı. Oyunu Türkçe'ye çevirdim ve ödenekli tiyatrolara teklif ettim, umarım bir gün oralarda sahneye koyabiliriz.

Sanırım biraz daha bekleyeceksiniz, bazı belirsizliklerin netleşmesi gerekiyor ödenekli tiyatrolar açısından... Beni çok heyecanlandıran bir husus daha var; Tiyatro sadece İstanbul’da yapılmaz. Tiyatrocuların bu kente takılı kalması beni üzüyor. Tiyatrokare olarak biz, bir vakıf gibi hareket ederek, oyunumuzu Diyarbakır’da da oynamalıyız meselâ. Turneye Bingöl’e gittik, 20 liraya bilet satıyorsunuz, 300 www.cekmekoymagazin.com

kişi seyirci gelse bile, masrafları dâhi karşılamaz. Ama nasıl yapıyoruz? Başka bir prodüksiyondan arttırılan bütçeyle Bingöl’e gidebiliyoruz. Umuyorum Türkiye’nin her yerinde yeni salonları açılır ve buralarda da oyunlarımız seyirciyle buluşabilir. Anadolu’da çok büyük bir tiyatro açığı var ve çok da büyük bir ilgi var. Sivas’ta öyle bir seyirci var ki, daha çok gitme isteğimizi kamçılıyor.

Bu konuda beni hayrete düşüren bir şey yakın zamanda yaptığım bir röportajda konu edildi. İzmir’de bile yeterince sahne olmadığını öğrendiğimde, çok şaşırdım. Koskoca İzmir’de iki tane sahne var ve bütün günler dolu. Çünkü, sahne dediğin şey, sadece tiyatro değil ki konser oluyor, etkinlik oluyor vs.

Bu noktada belediyelere çok iş düşüyor, bunun altından kalkabilecek bütçeye sahipler, buradan durumu tekrar duyurmak isterim. Bu noktada başka bir şey daha yapılması lâzım, kültür hiçbir zaman öncelik değildir belediyelerde! Sokaktaki insan, belediyeden daha acil hizmetler bekleyebilir! Ancak belediyeler kültüre de değer vermeli ve gelecek kuşaklar için yatırım yapmalıdır. Geçenlerde, Bilecik Belediyesi’nin bir festivalinin açılışına gittim. Bu festivali 15 yıldır ısrarla yapıyorlar; Belediye Başkanı şunu çok güzel söyledi: "Biz seçildiğimizde, Bilecik’in yolları bozuktu ama biz önceliği kültür yatırımına verdik." Bu alkışlanan bir çaba olmalı, bu partiler üstü bir çaba olmalıdır. Bilecik Belediye Başkanı Selim Yağcı’ya bu hassasiyetinden ötürü ayrıca teşekkür ediyorum. Şunu da söylemek isterim ki; CHP’li belediyeler bu konuda beni epeyce hayal kırıklığına uğrattı. Düşünün ki Şişli’nin, halâ bir salonu yok, Beşiktaş’a halâ yeni bir salon yapılamadı. Artık İstanbul’un ortası dediğimiz yerde de yetersizlik varsa, buna mutlaka dikkat çekilmelidir.

Öncelikle Türkiye’nin her yerinde perdeler özgürce açılmalı ve sanat güdümsüz olmalıdır. Sanat herhangi bir güdüm altında olamaz, çünkü sanat eleştirel bir olgudur. Gerektiğinde alkışlanacak işler yapacak, gerektiğinde de karşı çıkışlar yaptığında gelen tepkilere göğüs gerecek. Ama özellikle de otosansür yapmaktan kurtulmak zorundadır; Hem sanatçı hem yapımcı hem yönetmen hem de oyuncu. Türkiye’nin her yerinde çalışmak istiyorum. Bu yaşımda çalışmazsam, bir daha ne zaman çalışacağım. Sanatçı her yaşta işini yapar, ama bu fâni bedenimizin de bir sınırı var. Bunu bilerek aktif olduğumuz yılları daha verimli kullanmalıyız. Sanat için özgürlük ve yaygınlık diyorum. Anadolu tiyatrolarında bir takım hareketlilik ve yeni yapılanmalar var. Bu, kültür politikasının olumlu bir yanı, kimi yatırımların Anadolu’da yapılması da buna olanak sağladı. Eski dönemde devlet, Anadolu’da sanat çabalarına biraz daha kapalıydı. Her zaman, her yerde ve hep özgür olmalıdır sanat. Özellikle de heryerin altını kalın olarak çiziyoruz. Biz bu işleri, sadece İstanbul’un belli yerlerinde oynatmak için üretmiyoruz. Her yerde olmalıyız ve toplumun her kesimini kucaklamalıyız diyorum.

Sanat alanında sizce halledilmesi gereken en öncelikli durum nedir? OCAK 2017 - 125. Sayı

23


Röportaj

Handan Bu sayıdaki konuğumuz, biraz uzaklardan, bir barış elçisi. "Doğu'da sanat yapmak, Doğu'da kadın olmak, hele bir de o kadın sanat yapmaya kalkışırşa, seyreyle gümbürtüyü" diyor, Handan Ekici. "İnancımız tam, bölünmeden, güven ortamında, barış ve hoşgörü içinde, birlikte yaşamak istiyoruz." Tiyatrosu’nda 6-7 projenin kiminde oyuncu, kiminde yönetmen yardımcısı, kiminde dramaturg olarak çalıştım. Bu sezon Devlet Tiyatrosu’nda yeni bir çocuk oyununa başladım, Shakespeare’in "Bir Yaz Masalı" isimli oyunu. Yeni sezon için de bir yetişkin oyununun provalarını sürdürüyoruz.

Sanatsal aktiviteler açısından çokça eksiklerin bulunduğu bir şehir olan Diyarbakır’da, tiyatroya olan merakınız ve oyunculuk süreciniz nasıl gelişti?

Sohbetimize sizi biraz tanıyarak başlamak isteriz. 1969 Diyarbakır doğumluyum, Dicle Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Tiyatroya Diyarbakır’da başladım. 1988 yılında üniversite öncesi Diyarbakır Devlet Tiyatrosu Gençlik Birimi'nde bir yıl kadar eğitim aldım. 1990 yılında Diyarbakır Şehir Tiyatrosu kurulduğunda, önce misafir oyuncu olarak yer aldım, sonrasında ise kadroya dâhil oldum. Orhan Asena’nın "Atçalı Kel Mehmet" oyunuyla açılışı yaptık, kadroda ben de vardım. Kursiyer olarak başladığım Devlet Tiyatrosu’ndan, Şehir Tiyatrosu’na kadrolu olarak geçtim ve 26 yıldır da görev yapmaya devam ediyorum. Devlet Tiyatrosu’nda da zaman zaman misafir oyuncu olarak yer almaktayım. Devlet 24 125. SAYI - OCAK 2017

Ortaokul son sınıfta bir mezuniyet oyunu yönetmiştim, dekor olarak da evden annemin eşyalarını götürmüştüm. Lise yıllarımda “Acaba tiyatro yapmalı mıyım?” gibi bir kararsızlık içerisinde kaldım. Çünkü konservatuvara hazırlanmak ayrı bir süreç. Bu sürece nasıl hazırlanabilirim, nerede ve kiminle? O zamanlar Diyarbakır’da olanaklar çok kısıtlıydı. Sadece, bir özel tiyatro vardı ve oradaki kadro da zaten alaylılardan oluşuyordu. Böyle bir ikilem içinde ve imkânsızlıklardan dolayı üniversite sınavı yaklaşırken vazgeçtim konservatuvar hayalimden. O dönemde, olanaksızlığın bir başka önemli boyutu daha var; ailem feodal bir yapıdan geliyor. Anne ve babanın sıkıştırması bir yandan, mahalle baskısı diğer yandan kuşatıyordu beni. Yıl 1986, tam 30 yıl öncesi… Şehir, o zamanlar küçük ve herkes birbirini tanıyor. Küçük şehirlerin bu yapısının bazı handikapları oluyor. Bu kültürel yapı neredeyse tüm hayatlarını biçimlendiriyor insanların. Hukuk fakültesinde okumayı arzularken, gazetecilik bölümünü kazandım. Ancak, babam başka bir şehirde okumamı istemedi, zira Diyarbakır’da okumamı şart koşmuştu. Üniversite sonrasında, Fransa’ya gitmeyi çok istediğim için Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü tercihimdi, kazandım ve orada okumaya başladım. Mezun olduğumda, tiyatro dalında yüksek lisansımı Fransa’da, Sorbonne’da yapmayı hayal ediyordum. www.cekmekoymagazin.com


Röportaj

nE

Devlet Tiyatrosu Diyarbakır’da 1988 yılında faaliyete geçti. Diyarbakır DT’nin açtığı sınavda gençlik birimine seçilmem benim için bir dönüm noktası ve büyük bir şans oldu. Çünkü çok iyi hocalarla çalıştım o dönemde. Rahmi Dilligil tiyatronun müdürüydü, Saydam Yeniay, Bülent Emin Yarar, Ahmet Mümtaz Taylan, Meltem Evcioğlu ve Sedat Savtak gibi hocalarımız, 30 kişiden oluşan öğrenci kadrosuna yoğun ve kaliteli bir eğitim verdiler. Diyebilirim ki bizlere tiyatroyu öğrettiler ve sevdirdiler. O eğitimden sonra iflah olmaz tiyatro aşıkları olmuştuk.

Otuz kişilik küçük bir öğrenci kitlesinin bu kadar değerli hocalar tarafından eğitilmesi çok büyük şans. Kursiyerler arasında Diyarbakır’da özel tiyatro yapanlar da vardı, üniversite tiyatrosundan gelen arkadaşlar da. Karma bir gruptu, hatta üniversiteden hocalar bile vardı.

Tiyatroya olan hevesiniz, sadece ortaokuldaki mezuniyet oyunuyla mı gelişti? Ben çok içe kapanık, sessiz bir çocuktum. Kalabalık ve avlulu bir evde büyüdüm, Diyarbakır’da, Sur içinde. Hatta bir gün, kalabalık ailem bir yere gezmeye giderken, beni evde unutmuşlar ve www.cekmekoymagazin.com

kici .

farketmemişler bile unuttuklarını. O kadar sessiz ve kendi halinde bir çocukmuşum. Liseye başlayınca biraz açıldım, içe kapanıklık yok olmaya başladı. Devlet Tiyatrosu’ndaki kurslar da özgüvenimi arttırdı. Aynı zamanda bu eğitim, dünyaya bakış açıma da büyük katkıda bulundu.

Kişiliğinizdeki bu büyük farklılığı, bugün sizi dinlerken ve izlerken, iki ayrı döneminizi karşılaştırdığımızda ne kadar büyük bir değişim yaşadığınızı şaşırarak görüyoruz. Tabi bu arada, eğitim süreci dışında da birçok farklı zorluklarla karşılaştığımı da belirtmeliyim. Kurs akşam 19:00 gibi başlıyor, bazen bitişi saat 23.00’ü geçebiliyordu. Tiyatro evimize çok yakın olmasına rağmen hem aile hem de mahalle baskısından etkilenmemek için, ablam kurs bitimine yakın, annemin mantosu ve başörtüsü ile beni almaya gelirdi. Böylece gece vakti sokakta bizi görenlere anne-kız görüntüsü verirdik. Babam çok tanınan bir aileden geldiği için “namusuna halel getirmemek” adına böyle bir uygulama geliştirmiştik. Bunlar taşrada benzerleri çok yaşanan zorluklardır.

Ailenizde, sanatla ilgilenen başka bireyler var mıydı?

.

Ermeni kökenli bir aileyiz. Ailemizde el sanatları becerisi ön plândadır. Ağabeyim, Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'nda solisttir. Ablam el sanatları uzmanıdır, 6-7 tane sergi açmıştır. Almanya’da olan büyük ablam müzikle uğraşıyor, kızım da enstrüman çalıyor. Belki de genetik olarak, ailede sanatın farklı alanlarında yetenekli bireyler çok.

Zengin bir kültür mozaiğine sahip ülkemizde yaşayan, farklı etnik kökenli insanların kendi kültürlerine has, özel yetenekleri olduğunu biliyoruz. Farklı etnik kökenden olanlara yönelik tepkilere maruz kalmanın getirdiği zorluklar kimi zaman içimi acıtır. Çünkü ben Ermeni kökenli

olduğumu öğrendiğimde neredeyse 20 yaşındaydım. O yaşa kadar bunu bilmiyordum maalesef. Çünkü bizim gibi aileler tarihsel süreç içinde Müslümanlaşmışlar. OCAK 2017 - 125. Sayı

25


Röportaj

Bu durumdaki ailelerin bu gerçeği, kendi çocuklarından bile gizlemeleri çok acı. Hele de gizlemek zorunda kalmaları, çağdaşlık hedefine yürüdüğümüz yolda çok olumsuz bir dezavantaj. Benim aidiyetim, etnik kökenim farklı olabilir ama ben kendimi bir “dünyalı” olarak tanımlıyorum. Çünkü beni en iyi ifade eden tanım bu. Temelde ben insanım ve insan olarak değer görmeliyim. Çocukluğumdan itibaren çok farklı kültürlerin içinde büyüdüm. O zamanlar böyle ayrımlar yoktu. Yan komşumuz Zazalar, alt komşumuz Süryaniler'di. Sağımızda Kürtler, solumuzda Ermeniler otururdu. Renk cümbüşü idi adeta Diyarbakır. Ayrım gözetmeksizin, her cemaat bir diğerinin bayramını kutlardı. Ortak değerlerimiz vardı ve etnik/dini köken önemsenmezdi hiç. Müslümanlar, Hristiyanlar ve diğer dinlerden, farklı etnik kökenlerden insanlar, barış ve hoşgörü içinde yaşarlardı. Paskalya zamanı Müslümanlar, Ermeniler'in yumurta boyamasına yardım ederlerdi. Diyarbakır, Sur içindeki ve çevresindeki evlerin "Cümle Kapısı" dediğimiz ana girişlerinde kilit olmazdı. Büyük avlulu evlerin en dışındaki kapının adıdır "Cümle Kapısı". O kapılar, hiç bir zaman kapanmaz, her çocuk diğer komşunun avlusunda oyun oynardı. Meselâ, şehriye yapılacağı zaman bütün komşular imece yaparlardı. Benim çocukluğum böyle geçti; uluslar, dinler ve diller zenginliği içinde. 1986 yılında mezun olduğum lise eğitimim boyunca da kimsenin kimliği ya da aidiyeti ile nitelendirildiğine tanıklık etmedim. Diyarbakır, pek çok medeniyetin bir arada yaşadığı gerçekten bir kadim şehirdir. Tarihi boyunca birçok kültüre beşiklik etmiş bir şehir… İnsanları kategorize etmek ve ötekileştirmek, ne Diyarbakır halkının, ne ailemin ne de benim aklımızdan dahi geçmemiştir.

Ne oldu bize? diyoruz. Ben de İstanbul’da, Sur içinde, Haliç çevresindeki mahallelerde büyümüş, çok kültürlü bir toplumun, yaşayanı ve tanığıyım. 26

125. SAYI - OCAK 2017

Umuyorum ve inanıyorum ki, o çok kültürlü yapıyı hoşgörü içerisinde, bir arada ve güven içinde yeniden tesis edeceğiz. Ailemin kökeni Erzurum Oltu’dan geliyor, orada taş işleriyle uğraştıklarından soyisimleri “Taşcıyan” imiş. Ama zamanla yaşadıkları korkular yüzünden soyadlarını birkaç kez değiştirmek zorunda kalmışlar. Dedemin annesi ve kız kardeşi 4 ve 6 yaşlarındayken, savaş yıllarında yaşanan trajediden sonra Diyarbakır’a getirildiklerinde farklı koruyucu ailelerin yanında büyümek zorunda kalmışlar. O dönem, ailesini kaybeden birçok çocuk böyle koruyucu aileler tarafından evlerine alınarak büyütülmüşler.

Yeniden sanat alanına dönersek, Doğu’da tiyatro yapmak ve hele kadın olmak üzerine görüşlerinizi almak isterim. 1990 yılında Diyarbakır Şehir Tiyatrosu’nda profesyonel olarak başlayan oyunculuk yaşantım, o günden beri bir “öğrenme süreci” olarak devam ediyor ve yaşamım boyunca da öyle devam edeceğine inanıyorum. Oyunculuk mesleğinde öğrenme ve kendini geliştirme süreci, diğer mesleklere göre daha baskındır. Oyunculuk sürecimde, çevremden sık sık şunu duydum: "Sen akıllı bir kızsın, ne işin var tiyatroda?" Üstelik, tiyatronun maaşlı ve kadrolu personeli olduğum halde bu yaklaşıma maruz kaldım. Üniversitede Fransız Dili ve Edebiyatı eğitimimi sürdürürken

evlendim. Bir süre sonra, konservatuvar eğitimi almak için kolları sıvadım. Mimar Sinan Üniversitesi sınavlarına hazırlandım aylarca,. Ziya Demirel Diyarbakır Şehir Tiyatrosu’nun, ilk genel sanat yönetmenidir. O ve Orhan Asena birlikte kurmuşlardı kurumu. Ziya Bey "Zaten profesyonel oyuncusun, ne işin var İstanbul’da!" diyerek beni caydırmaya çalıştı. O zamanlar konservatuvara 10-12 kişi alınıyor ve yaş sınırlamasına tabi tutuluyordu. Sınava 2 gün kala, ailevi nedenlerden dolayı vazgeçmek zorunda kaldım. Böylece konservatuvar eğitimi hayali de hayatımdan çıkmış oldu. Daha sonraları, Sorbonne’da master yapabilmek için 2 yıl boyunca sınavlara hazırlandım. Sorbonne Üniversitesi benden bir tez istedi. Ben de Vasıf Öngören’in "Asiye Nasıl Kurtulur?" isimli eserinin Bertolt Brecht karşılaştırması üzerine bir tez yazdım. Bu tezle, Sorbonne Üniversitesi Tiyatro Bölümü’ne kabul edildim. Ancak yine mahalle baskısı ve ailevi nedenlerle oraya da gidemedim. Oysa öğrenci pasaportumu bile çıkartmıştım…

O dönemde kaçırdığınız bu fırsat, belki bir gün bir proje ile yeniden karşınıza çıkar ve içinizdeki öğrenme aşkı böylece mutlu sona ulaşır. Biz tiyatronun mutfağından yetiştik diyebilirim. Dekor yapmayı da, kostüm dikmeyi de, sahnemizi temizlemeyi de biliriz. Çünkü hepsi bir bütündür tiyatroyu seviyorsanız. Yönettiğimiz ve oynadığımız oyunun her aşamasında yer aldık. Profesyoneldik, ama yapısal eksiklikleri de kendimiz tamamlamayı görev biliyorduk. Bu durum bizler için büyük bir kazanım oldu. Çünkü konservatuvarda ağırlıklı olarak daha teknik bir eğitim alacaktık; ama alaylı olarak teoriyi de pratiği de bir arada öğrenme şansımız oldu. Bir taraftan sanat felsefesi dersi alırken, diğer taraftan çay servisi yapıyorduk tiyatroda. Öte yandan, Diyarbakır Şehir Tiyatrosu Doğu’ya turne yapan ilk kurumdur. Diyebilirim ki, Doğu’da gitmediğimiz yer kalmadı. Doğu ile yetinmeyip Batı’da da çok turneye gittik ve çok seyirci çeken oyunlar sahneledik. Turne deneyimleri, tiyatrocunun hem görgüsü hem de farklı seyirci kitleleriyle buluşması açısından çok eğiticidir. www.cekmekoymagazin.com


Röportaj

Eğitim sistemindeki en önemli kırılma, felsefe ve mantık derslerinin terk edilmesi ya da sıradanlaştırılması ile yaşanmıştır. Sebep sonuç ilişkisinin sorgulanması temelini oluşturan, bu derslerden uzaklaşmak tevekkelci bir topluma dönüşmeye neden olmaktadır. Düşünen insanın rağbet görmediği dönemler yok olmaya mahkûmdur. Bilinmelidir ki, tarihi süreçte düşüncenin önüne set çekilememiştir. Sonuç daima bu yapay duvarların yıkılmasıyla, son bulmuştur. Şimdi de Doğu'da kadın olmayı konuşalım biraz... O başlı başına bir problem, çünkü Doğu’da kadın kimliğini bir yere oturtamıyorsunuz. Orada kadın neredeyse “yok sayılıyor”. Belirli bir yaşa kadar ailenizle yaşıyorsunuz, aile hayatınız şekilendiriyor kişiliğinizi. Feodal aile yapılarında birey olabilmek çok zordur. Çağdaş ve modern bir ailenin ferdi iseniz biraz daha şanslısınızdır ve önde başlarsınız, bu anlamda hayata. Benim avantajım, görece aydın sayılabilecek bir ailemin olmasıydı. Meselâ annem okuma yazma bilmiyordu, ama azmetti ve dışarıdan okuyup diploma aldı. Babam Sanat Okulu mezunu olduğundan, daha aydın bir insandı ve bize çok şey öğretmişti. Diyarbakır’daki ilk gazinoyu o açmıştı. Ablam ve ağabeyim sayesinde evimize her gün gazete ve bol bol kitap giriyordu. Bunlar o dönem için çok önemli şanslardı. Yine de görece modern aile yapısında bile, kadın kimliği eksik kalıyordu. Kadın, Anadolu’da kot pantolon giyemez, yürürken sağa sola bakamaz. "Erkek gibi ol, yerinde ağır ol" gibi söylemlerin muhatabıdır. Neden erkek gibi oluyorum ki? Ben kadınım! Şunu çok iyi hatırlarım, ortaokulda, göğüslerimiz gelişmeye başladığında, onlardan utanırdık. Tülbentle bağlardık ki erkeklerin ilgisini çekmesin. "Yürürken yere bak, sakın sokakta gülme!" gibi şeylerdi büyüklerimizin bize öğrettikleri. Doğu’daki kadının oturması kalkması, gülmesi, yemek yemesi, her davranışı baskılanır. Kadın daima kendini savunur pozisyondadır bu yüzden. Kadın bedeni bir suç azmettiricisi olarak görülür! www.cekmekoymagazin.com

Böylesi bir ortamda sanat yapmaya kalkan kadının durumu çok daha vahimdir haliyle. Ne hazindir ki, Sanat Okulu mezunu olmasına rağmen, oyunculuğa başladığım yıllarda, babamın hayatta olmaması benim için şans oldu diyebilirim! Çünkü ağabeyim bile, "Nedir bu saate kadar bu provalar?" diye çıkışırken kim bilir babam nasıl bir tepki gösterirdi! Sanırım, benim dönemimde orada doğup büyümüş, tiyatro sanatçısı olabilmiş tek kadın bendim. Benim kuşağım gençlerin önünü açtı, pek çok öğrenci yetiştirmeyi başardık ve tiyatronun sevilmesine katkıda bulunduk diyebilirim.

Kendinizi ifade edebilmenin ve başarmanın hazzını yakaladığınızda, onun da verdiği cesaretle sizden sonraki kuşağı yönlendirmede artık çok daha güçlüydünüz... Diyarbakır Şehir Tiyatrosu kurulduktan sonra, kurum bünyesinde bir de “Çocuk Tiyatrosu” olsun istedik ve 1992 yılında açmayı başardık. Çocuk tiyatrosunda, yıllarca asistanlık yaptım ve çok güzel çocuk oyunlarını eğittiğimiz çocuk oyuncularımızla birlikte sahnelemenin sevincini ve onurunu yaşadık. Çocukları motive etmek için küçük yevmiyeler verirdik.

Çocuklara verdiğiniz bu harçlık, motive olmalarını sağlarken aynı zamanda onlara emeğin bir karşılığı olması gerektiği bilincini de vermiş oldu... Bazı çocukların aileleri itiraz etseler de, zaten bir defter bir kalem parasından

ibaretti yevmiyelerimiz. 1995 yılında Diyarbakır Şehir Tiyatrosu süreci sekteye uğradı ve tiyatro kapanma aşamasına geldi. Oyuncular farklı birimlere yönlendirildiler; kimi çöpçü oldu, kimisi ofise alındı. Biz 10 arkadaş topluca istifa ettik ve çok zorlu bir sürece girdik. Hayatımızı sürdürebilmek için para kazanmaya ihtiyacımız vardı. O dönem Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir ilkokulda Türkçe öğretmenliği yaptım. Yine bu arada, 1996 yılında üç arkadaşımla birlikte Tiyatro Anadolu adında bir tiyatro kurduk ve iki yıl bu tiyatroyu yaşattık. O dönemde Devlet Tiyatrosu, sahnesini bize ücretsiz olarak verdi. Ticaret ve Sanayi Odası’nın verdiği bir mekânda da provalarımızı yapabildik. Bunlar önemli desteklerdi elbette. Bizim için zor bir süreçti, çünkü gündüzleri başka işlerde çalışıyor, akşamları sahneye çıkıyorduk. 2000 yılında Diyarbakır Şehir Tiyatrosu yeniden toparlandı ama ayrılanlardan dönmeyen arkadaşlar olmuştu. Eski kadrodan kalan dört beş kişiyle işe koyulduk ve tiyatromuzu yeniden yapılandırdık.

Sizi bazı sinema filmleri ve dizilerden de hatırlıyoruz... Çok büyük roller değildi belki, ama birçok projede yer aldım. Meselâ "Yangın Var". Bu işler, beni kamera önü ve kamera arkası oyunculuğu açısından çok geliştiren çalışmalar oldu. Yirmi yaşındayken, "Mem u Zin" filminde oynadım, Mardin’de çekilmişti. Rol aldığım "Yeraltında Bir Dünya Var" TRT yapımı olarak Diyarbakır’da çekilen bir diziydi. "Keje"de, "Yaralı Yürek" dizilerinde de oynadım. Ayrıca, Benjamin Hopkins’in yaptığı, 4 Altın Portakal alan, İngiliz ortak yapımı "Bir Ticaret Masalı-Pazar" sinema filminde, Genco Erkal ve Tayanç Ayaydın ile birlikte oynadım. En son kamera oyunculuğu deneyimim, bundan bir ay önce çekilen "Didem Madak Belgeseli" oldu. Kırklı yaşlarda kanserden ölen bir kadın şairimiz Didem Madak’ın hayat hikâyesini anlatan bir belgesel film. Jülide Kural, Deniz Türkali, Hülya Uçansu, Banu Güven, Ece Temelkuran, Birsen Tezer gibi isimlerden oluşan, aralarında benim de bulunduğum 12 kadın oyuncu rol alıyor ve Madak’ın şiirlerini okuyor. 8 Nisan 2017’de İstanbul’da galası yapılacak. Belgesel, galadan sonra sinemalarda gösterime girecek. OCAK 2017 - 125. Sayı 27


Röportaj

Tiyatro için başka teknik çalışmalar da yapıyorsunuz sanırım.

çözüme en çok ihtiyacı olan bir konuda görüşünüzü almak isterim.

Tiyatro çalışmaları ile birlikte drama çalışmalarını da yürütüyorum. İstanbul’da Oluşum Drama Derneği’nde ve OYTAD Tiyatro Pedagojisi Derneği ile çalıştım. Kimi zaman atölyeler yapıyorum. Diyarbakır’da 2004 yılında belediye bünyesinde bir drama atölyesi açtım ve on yıl kadar sürdürdüm bu atölye çalışmasını.

Diyarbakır’da son dönemde sanatsal faaliyetler çok zorlaştı. Geçen yıl Sur’da olaylar çıktığında –ki ben Sur’a çok yakın oturuyorum yaklaşık 3-4 ay boyunca uyuyamadık yaşananlardan dolayı. Sabahları insanlar, evlerinden aileleriyle vedalaşarak ayrılıyorlardı.

Toplumsal alanda, sizin için

28

125. SAYI - OCAK 2017

Sur süreci orada yaşayanlar için çok zorlu bir dönemdi. Bir çok kez canımızı acıtan şeyler yaşandı. Çünkü Sur içi,

Diyarbakır’ın merkezidir, tarihidir. Birçok medeniyetin bir araya geldiği yerdir, aynı zamanda. Kiliseler, Camiler iç içedir ve bu semtin yaşattığı çok renkli kültür ile hep gurur duymuşuzdur. Böyle bir yerde, bir annenin çocuğunun ölüsünü kokmasın diye dolapta bekletmesi çok hazindir. Şu yaşımda, beni en çok yaralayan olaylardan biridir bu. Biz bir arada olmak zorundayız, biz bir arada yaşamak zorundayız. Kapı komşumuzun Süryani, Kürt, Zaza olması hiç önemli değil. Hepimiz sadece insanız. Ve artık yeter diyor, tüm taraflara barış çağrısında bulunuyoruz.

www.cekmekoymagazin.com


Röportaj

Bir insanın en temel ihtiyaçlarından biridir, "Güven". Güvenli bir yerde yaşamak. Yemek-içmek kadar zaruri bir ihtiyaç, güvende olmak. Ülkemizin bu hale gelmesine neden olan birçok olumsuzluğun son bulmasını istiyoruz. Ben 1980’li yıllardaki çocukluğumu istiyorum ve özlüyorum. Yan komşumuzun avlusuna gidip, onların yumurta boyamasına yardım etmek istiyorum. Her Ramazan ve Kurban Bayramı’nda bütün çocuklar ev ev dolaşıp, mendillerine şeker toplasınlar istiyorum. Ne kadar acı bir durumdayız

www.cekmekoymagazin.com

bugün. Barış ve kardeşlik geleneğimizi çocuklarımıza devredemeyeceğimiz endişesini yaşamak istemiyoruz. Biz yeni tanıdığımız birine sadece ismini sorardık, nereli olduğunu değil. O barış dolu günleri geri istiyoruz. Sizler İstanbul’da, sadece aldığınız haberden etkilenirken, biz 24 saat o haberlerin içinde bizzat yaşıyoruz. O yüzden, bizim yüzlerimiz daha gergin ve daha mutsuz! O yüzden, bizler yaşamaya karşı biraz daha direngeniz, daha dirençliyiz. Umutlarımız hiçbir zaman tükenmez bizim. Kötünün de kötüsünü gördüğümüz, onun daha da kötüsünü

gördüğümüz içindir belki umudumuzu hiçbir zaman kaybetmememiz. Ben ve benden sonraki kuşak, belki bu süreci daha da sancılı yaşayacaklar. Ama ne olursa olsun, güzel günlerin geleceğine inancımız tam. Bölünmeden, bir arada, güvenli bir biçimde, barış ve hoşgörü ile birlikte yaşamak istiyoruz. Diyarbakır, Mardin, Midyat ve diğer şehirleriyle bu coğrafya, kültür birliğini ve zenginliğini, dayanışmayı ve kardeşliği yaşatmıştır tarih boyunca. Bizler de birçok medeniyetin bu mirasını barış içinde yaşayarak ve yaşatarak sürdürmeliyiz.

OCAK 2017 - 125. Sayı

29


Çocuk

Çocuklarda Disiplin

Oluşturma Zaman zaman canımızdan çok sevdiğimiz çocuklarımız yaptıkları asi davranışlar ve yaramazlıklarla bizleri canımızdan bezdirebiliyor. Bunun üstesinden gelmek ve onları daha sağlıklı bireyler olarak yetiştirmek için sizlere çeşitli öneriler getirdik.

DÜNYA KOLEJİ Dr. Nesli GÜVEN

30

125. SAYI - OCAK 2017

www.cekmekoymagazin.com


Çocuk Disiplin; çocuğunuzun kendi sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğini ona göstermektir. Bu çocuğunuz için bir sosyalleşme sürecidir. Okulda arkadaşlarına vuran, yemek masasında kurallara uymayan, durmasını istediğinizde durmayan, oyuncaklarını kıran, size birçok konuda uyum sağlamakta zorlanan çocuğunuz için disiplini yerleştirmek çok da zor değildir. Bir davranışı ya da kuralı çocuğunuza benimsetmek ve yaşam boyu uygulamasını sağlamak için; öncelikle ona doğru bir model olmalısınız. Akşam yemeğinde ıspanağı yemeyen babayı gören çocuğunuzun yemek seçmesi beklenen bir sonuçtur. Bu durumda ona yemek kuralları ve beslenme ile ilgili gerekli disiplini yerleştiremezsiniz. Kurallar; çocuğunuzun yaşına uygun bir şekilde ve anlayabileceği bir dilde anlatılmalıdır. Neden bu kuralların koyulduğu, bu kurallara uyduğunda neler kazanacağı ve uymadığında neler kaybedebileceği ile ilgili bilgiler anne – baba tarafından açıklanmalıdır. Bu açıklamalar için; tüm aile üyelerinin bulunabileceği bir toplantı saati ve evde bir köşe belirleyin (mutfak masası, Ali’nin odası vb.). Toplantı esnasında yiyecek ve içecek ikramının yapılması çocuğunuzu mutlu edecek ve bu olayın ciddiyetini algılamasını kolaylaştıracaktır. Gerekli açıklamalar yapıldıktan sonra, çocuğunuza güvendiğinizi ve bu davranışı yapabileceğine inandığınızı söylemeyi unutmayın. Evde ya da yaşamda sizin de uymanız gereken kurallardan bahsedin. Kurala uyulmadığında çocuğunuzun karşılaşabileceği durumları kendisine ifade edin ve bu söylediklerinizde kararlı (şifremiz=kararlılık) olduğunuzu ona hissettirin. Her ne olursa olsun bu kararınızdan vazgeçmeyeceğinizi ona göstermelisiniz. Bazen yapılan konuşma sonrasında karşılıklı yazılı bir formu imzalamak çocuklar için daha motive edici olabilir. Beklenen davranış gerçekleşmediğinde yani koymuş olduğunuz kurallar uygulanmadığında öncelikle sakin olun (sinirlenmeyin, bağırmayın, eleştirmeyin) ve kararlı ifadenizi devam ettirin. Başlangıçta söylemiş olduğunuz sonuçları uygulayın. Eğer çocuğunuz beklenilen davranışı gösterdiyse öncelikle bundan çok mutlu olduğunuzu (manevi ödül) ifade edin. “Bu davranışın beni çok mutlu etti.”, “Yemeğini bitirdiğin için çok mutlu oldum.”, “Misafirliğe gittiğimizde arkadaşlarınla hiç kavga etmedin, onlarla çok güzel oyun oynadın ben de anneleriyle sohbet ettim, bunu yapabileceğine inanıyordum, aferin.” gibi. Çocuklarınıza sık olmamakla birlikte maddi ödüller de sunabilirsiniz. Fakat istediğimiz özellikle doğal ihtiyaçlar (beslenme, uyku vb) ve sosyal kurallarda çok fazla maddi ödüller sunulmaması çünkü çocuğunuzun bu davranışı yapılması gereken bir davranış olarak öğrenmesi gerekmektedir. Bu nedenle maddi ödüller sunulurken sıklığına dikkat edilmesi gerekir. Disiplin oluşturulmaya çalışılırken uygulanan ceza davranışları çok önemlidir. Ceza çocuğunuzun psikolojisine ve kurduğunuz ilişkiye zarar vermeyecek nitelikte olmalıdır. Cezada amaç çocuğunuzun farkındalığını arttırmak ve ona iç görü kazandırmaktır. Yapılan yanlış davranış www.cekmekoymagazin.com

sonrasında ondan yaptığı davranışı düşünmesini isteyin ve evde bir düşünme köşesi belirleyin (bu köşeye birlikte eğlenceli bir isim takabilirsiniz, bazen siz de yanlış davrandığınızda bu köşeye gidebilirsiniz). Verilen ceza çok uzun süreli olmamalı ve yapılan davranıştan hemen sonra uygulanmalıdır. Süre olarak üç yaş için üç dakika, dört yaş için dört dakika , beş yaş için beş dakika, 6 yaş için yine 5 dakika olarak belirlenmelidir. Sürenin uzun olması çocuğunuzun davranışı ile ceza arasında bağlantı kurmasını engelleyecek ve ceza amacına ulaşmayacaktır. Ceza

amacına uygun olarak verilmelidir. Örneğin; oyuncaklarını toplamadığı için hafta sonu gidilecek bir geziden tamamen mahrum bırakılması çocuğunuzu çok mutsuz edecek ve sizden uzaklaşmasına neden olarak bundan sonra koyacağınız kurallarda uyumsuzluğunu arttıracaktır. Kendi sınırlarını belirleyebilen ve kendi ihtiyaçları için yapılması gereken davranışları kazanabilen bir çocuk ileride kendine güvenen, sosyal ilişkileri kuvvetli bir birey olacaktır. Bu nedenle okul öncesi dönemlerde bu davranışın kazandırılması çok önemlidir. OCAK 2017 - 125. Sayı

31


Çocuk

DİSİPLİNİN ÜÇ TEMEL AMACI VARDIR: Sevgi ve güven ilişkisini geliştirmek, Benlik değerinin temelini atmak, Başkalarını anlayarak ve onların kişiliklerine saygı göstererek model görevini gerçekleştirmek olarak sınırlanabilir. Geleneksel eğitim anlayışında disiplinden anlaşılan; ceza, ilgiden anlaşılan şımartmayken; çağdaş eğitim anlayışında disiplin; sorumluluk kazandırma, ilgi ise takdir etme, destek verme, rehber olma anlamındadır. Çağdaş eğitim anlayışında disiplin ile ilgi arasında bir uçurum değil, bir bütünlük vardır. Çocuk, belli davranışlarına hâkim olmayı, ceza ile değil sevgi, ilgi ve hoşgörü ile disiplinli bir şekilde öğrenir. Ceza, bir davranışı öğretmeye ya da olumsuz bir davranışı terke değil, sadece bir süreliğine bastırma ya yarar. Bu ise, bizim istediğimiz bir eğitimi karşılamaz. Bu nedenle cezaya dayalı bir eğitimin disiplin olarak anlaşılması ve adlandırılması kanımızca yanlıştır. 32 125. SAYI - OCAK 2017

Çocuklar ilgi ve ihtiyaçları gözetilerek, yerinde ve zamanında yapılan doğru yönlendirilmelerle yaşama hazırlanmalıdır. Çağdaş disiplin anlayışı olarak da adlandırılan bu yeni disiplin anlayışının asıl amacı, küçük yaşlardan başlayarak çocuklarda öz denetim mekanizmasını geliştirmektir. Bu şekilde çocuk, demokratik yaşama bilincini, yaratıcılığı, sorumluluğu, faydacılığı, hoşgörüyü, bireysel özellik olarak kazanacak ve hayat boyu bu özelliklere uygun davranımlar geliştirecektir. Böylece çocuk; sorumluluklarının bilincinde, kendi kararlarını kendi alabilen, (toplumsal bir) “birey” olacaktır.

Dayak veya zor kullanarak davranışı yönlendİrmeyİ amaçlayan anne baba; Çocuğun kendilerine karşı korku, öfke ve kızgınlık içinde olmasına sebep olur. Çocuğa saldırgan olmayı ve sorunlarını şiddet yoluyla çözmeyi öğretir. Zayıf vicdan ve ahlak gelişimine yol açar.

Öneriler: Bağırıp çağırmak, azarlamak çocukta kuşku, utanç ve suçluluk duygularına yol açar. Bunun yerine davranışı yönlendirmede alternatif yöntemler geliştirin. Çocuğunuza ne yapması gerektiğini söyleyip durmak yerine, onu kararlara dahil etme yöntemleri bulun. Böylece bireysel güç ve bağımsızlık duygusu kazanır. “Şimdi ne yapsak iyi olur?” söylemek yerine gösterin. Bir şey rica ederken saygılı olun. Bir şeylerle uğraşırken araya girip, “hemen şimdi” bir şey yapmasını istemeyin. “Bunu beş veya on dakika içinde yapmak nasıl olur?” diye sorun. Küçük çocuğunuzun sizin söylediklerinin tamamını anlayacağını düşünmüyor olabilirsiniz. Emirler yerine seçenekler sunarak aslında siz kendinize “saygılı davranmayı” öğretiyorsunuz. Bir diğer olasılık ona bir takım uyarılar yapmaktır. “Bir dakika içinde çıkıyoruz. Oyun salonunda yapmak istediğin son bir şey var mı?” www.cekmekoymagazin.com


Çocuk Yanınızda bir kronometre taşıyın. Çocuğunuzun onu bir yada iki dakikaya kurmasına ve cebine koymasına izin verin. Böylece zaman dolduğunda gitmeye hazır olacaktır.

alışveriş, vb sonra çocuğunuza sorun; “Günlük rutinimize göre ne yapmamız gerekiyor.” Daha büyük çocuklar size cevap verecektir; “Şimdi yatak/yemek/ alışveriş zamanı.”

Onun yardımına ihtiyaç duyulan tercihler yaptırın. “Yirmiye kadar saydığımda gitme vakti olacak. Çantamı arabaya kadar taşımak mı, yoksa anahtarları taşıyıp arabayı çalıştırmama yardım etmek mi istersin?” “Eve vardığımızda yapmamız gereken ilk şey nedir, aldıklarımızı yerleştirmek veya bir hikâye okumak?”

Gelişim düzeyi anlamaya hazır olana kadar, çocuğunuza bir takım şeyleri tekrar tekrar öğretmeniz gerekebilir. Sabırlı olun. Kelimeleri mümkün olduğunca az, hareketleri bol kullanın.

Henüz konuşmaya başlamamış çocuklar net bir şekilde yol gösterilmeye ve yönlendirmeye ihtiyaç duyabilirler. Yani “susun ve hareket edin”. Çocuğunuzun elinden yavaşça tutun ve gitmek istediği yere gitmesine yönlendirin. Ne yapması ve yapmaması gerektiğini ona gösterin. Mizah duygunuzu kullanın. “Annesini dinlemeyen çocuklara gıdıklama canavarı geliyor.” Henüz yapmayı beceremediği şeyler hakkında düş kırıklığına uğrayıp ağladığında veya öfke nöbetine tutulduğunda kendinizi onun yerine koyun. Bu hemen onu kurtarmak anlamına gelmiyor, onu anlamak anlamına geliyor. Ona sevgiyle sarılın ve “Şu anda çok üzgünsün. Biliyorum devam etmek istiyorsun ama artık bırakma zamanı.” Sonra çocuğunuzu alın ve başka bir aktiviteye geçin. Her gün olan olaylar için rutinler oluşturun; sabah, yatak zamanı, yemek,

Çocuklarınızın davranışlarını kişisel algılamayın, onun size kızgın, kötü veya küstah olduğunu düşünmeyin. Durun, suçlamak ve utandırmak haricinde ne yapılması gerekiyorsa onu yapın. Unutmayın ki; bir savaş meydanı mı yoksa çocuğunuzun uygun sınırlar içinde keşfedeceği ve deneyimleyeceği bir ortam mı yaratacağınız sizin davranışlarınıza bağlıdır. Onu kontrol etmeye çalışmak yerine yapabilecekleri konusunda yol göstererek, onu uygun olmayan davranışlardan uzaklaştırın. Koyduğunuz kurallarda anne baba olarak kararlı ve tutarlı olun, davranın. Davranışlarının yaramazlığının sonuçlarına katlanmasını sağlayın. Duvarı kalemle boyamışsa bırakın kendi temizlesin. Çocuğunuzun “hayır” kelimesini gerçekte sizin düşündüğünüz şekilde anlamadığını anlarsanız, dikkatini çekme, yol gösterme ve diğer saygılı ve sevecen metotlar size daha anlamlı gelmeye başlayacaktır.

CEZALANDIRMA YERİNE BAŞKA SEÇENEKLER GELİŞTİRME -Disiplin davranışı yönlendirme olduğuna göre, istenen davranışı yapması yönünde çocuğa ceza yerine diğer seçenekler sunulmalıdır. Davranışı yönlendirirken yapılan ilk hata yanlış davranışı görmezden gelme, ikinci hata ise ilk çare olarak cezaya başvurmaktır. -Cezalandırma yerine kabul edilemez davranış yerine kabul edilebilen bir davranış koymak, -Yardımcı olabileceği bir yol göstermek, -Davranışı şiddetli kınandığını belirtmek, -Seçme şansı tanımak, -Hatasını nasıl telafi edebileceğini göstermek daha çok sorumluk sahibi olmaya özendirecektir. -Çocuklar anne babalarının davranışlarını model alırlar. Her türlü olumlu olumsuz duyguları da... Öğüt vermek yerine davranışlarımızla model olmak, sözden daha çok eylem etkili olduğu için daha çabuk öğrenmesini sağlar. Çocuk duyduğunu değil, gördüğünü uygular. -Sevilen ve kişiliğine saygı duyulan çocuk başkalarını sever ve onlara saygı duyar. Bu nedenle disiplini sevgi temeli üzerine inşa edin.

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

33


YARATICILIK Yaşam

İnsanlığın en önemli özelliği yaratıcılıktır. Bu yeteneğimiz sayesinde inşa ettiğimiz kültür ve teknolojiyle, bir zamanlar mağaralarda yaşamış olan atalarımızdan çok farklı bir hayat yaşıyoruz. Bu derya gibi konu hakkında felsefe, teoloji, psikoloji, psikiyatri hatta mistisizm öğretileri çeşitli görüşler ileri sürerler. Bu yazıda psikiyatri ve psikolojinin bakış açısından, günlük hayatımız için anlamlı olabilecek bir özet sunacağım.

Psikiyatrist/Dr. Benek İşmen

yaratıcılık özelliği devreye giriyordu. Çalışmalar, yaratıcı kişinin neye benzediği hakkında bir kişilik profili ortaya çıkardı. Bu özellikler deneyime ve maceraya açık olma, asilik, bireysellik, duyarlılık, oyunculuk, ısrarcılık, merak ve sadeliktir.

Yaratıcılığı “Sıradan Yaratıcılık” ve “Sıradışı Yaratıcılık” olarak iki grupta ele alabiliriz. Sıradan yaratıcılık, eğer engellenmemişse tüm insanlarda bulunan bir gizil güçtür. Bazılarımız el becerilerinde veya estetik konularda, bazılarımız dili kullanma, öykü anlatma ve hitabette, bazılarımız hayatı kolaylaştıracak çözümler yaratmakta veya diğer başka konularda daha yaratıcı olabilir. Fazlaca katı kuralların olduğu, eleştirel ve cezalandırıcı ortamlar yaratıcılığı engeller. Tersine kişiye kendisini değerli hissettiren empatik ve destekleyici ortamlarda yaratıcılık kolay ortaya çıkar. Kişinin kendisine güvensiz olması, hata yapma ve eleştirilme korkusu, mükemmeli 34 125. SAYI - OCAK 2017

isteme, fazla uyumlu olma, engellerden korkma, bir konu üzerinde sabırla çalışma güçlüğü ve kişilik yapısını oluşturan bazı savunma mekanizmaları yaratıcılığın ortaya çıkmasını engelleyebilir. Sıradışı yaratıcılık için, dahi olarak kabul edilen kişilerin bilimde ve sanatta sıçramalara, paradigma değişikliklerine sebep olan yaratıcı eylemleri örnek gösterilebilir... Yapılan araştırmalarda zekanın yaratıcılıkla bir şekilde ilişkisinin olduğu ama farklı bir özellik olduğu görüldü. Yaratıcı bir katkıda bulunmak için yüksek bir eşik zeka düzeyinin (IQ 120-130 civarı) gerekli olduğu, fakat zeka düzeyi arttıkça yaratıcılığın da buna paralel artış göstermediği gözlendi. Bir noktada başka bir yetenek,

Yaratıcı kişiler önyargılarla sınırlanmamış bir şekilde dünyaya bakarlar. Daha az yaratıcı olanlar için apaçık ortada olan ve yaşama rahat bir yapı kazandıran düzen ve kurallar, yaşama farklı bir gözle bakma eğiliminde olan yaratıcı birey tarafından genellikle algılanmaz. Yeni deneyimlere açıklık, başkalarının göremediği şeyleri yaratıcı bireyin görebilmesini sağlar çünkü etrafa gelenekçiliğin atgözlüğü ile bakmazlar. Deneyim ve maceraya açık olmanın beraberinde belirsizliklere tahammül edebilme vardır. Yaratıcı insanlar, siyahbeyaz bir dünyanın belirliliğine ihtiyaç duymazlar, grinin tonları arasında da keyifle yaşayabilirler. Yaratıcı insan maceraperesttir. Keşfetmeyi sever. Keşfederken de sosyal gelenekleri zorlayabilirler. Dışarıdan dayatılan kurallarla değil, kendi içlerinden gelen yönelimlerin etkisiyle hareket ederler. Dışarıdaki dünyanın sıradanlığına uyum sağlamamaları, yabancılaşma ve yanlızlık duygularını yoğun yaşamalarına sebep olabilir. Algılama ve bilgiye dair açık ve belirgin standartların yokluğu kimlik ve benlik sınırlarında bulanıklık yaratabilir. Bu durum, toplumun geneline oranla yaratıcı kişilerde daha çok akıl hastalığına rastlanmasını açıklayıcı bir özellik olabilir. www.cekmekoymagazin.com


Yaşam Yaratıcı bireyler fazlasıyla meraklı olurlar. İşlerin nasılını-niçinini anlamayı, birşeyleri bozup yeniden yapmayı, gelenekçi toplumun gizli ve yasak olarak algıladığı zihin ve ruh alanlarına kaymayı severler.Bir fikir veya konuya gömülünce sonuna kadar giderler ve uzun saatler çalışırlar. Çoğu zaman, yaratıcı insan için önemli olan tek şey yaptığı çalışmadır.

yanlızca yaratıcı değil aynı zamanda hastalığa eğilimli de yapar. Fakat her yaratıcı kişinin psikiyatrik sorunu olduğu gibi bir sonuç da çıkarılmasın, sadece genel popülasyona göre oranı biraz daha yüksektir. Deha ve çılgınlık arasındaki ilişki Antik Yunan döneminden beri farkedilmiş

Yaratıcı insanların çoğu yaratabilmek için yoğun bir konsantrasyon ve odaklanma durumuna girerler. Kişi zihinsel olarak bir anlamda çevresinden soyutlanır, başka bir boyuta geçer. Gündelik dilde kişinin gerçeklikle temasını yitirdiği söylenebilir fakat aslında daha gerçek olan başka bir dünyaya girmektedir. Sanki omzuna bir ilham perisi oturmuş, yapması gerekenleri söylemektedir. Sıradışı yaratıcılık nitelik olarak sıradan yaratıcılıktan farklıdır. Altında yatan sinirsel süreçler kendine özgüdür. Sıradan yaratıcılığa sahip olanların yapamadığı biçimde bilinç dışını tetiklerler. Çağrışım zincirleri, görüntüler, fikirler uçuşur ve bir süre sonra düzene girip oturduğunda yeni bir yaratı ürünü ortaya çıkmıştır. Sıradışı yaratıcılığa sahip olanlar daha rahat serbest çağrışım yapabilen beyinlerle ödüllendirilmişlerdir. Bu yetenek hem bir lütuf hem de lanettir çünkü kişiyi

www.cekmekoymagazin.com

Beynin Plastikliği Beyin, içine girdiği çevrenin talep ve baskılarına göre tepki verebilen, uyum sağlama yeteneğine sahip, sonsuza kadar değişebilen bir organdır. Sinirbilimdeki gelişmeler, yaşam boyunca yaşanan deneyimlerin beynimizi değiştirebildiğini gösterdi. Yaşamımızın her dakikasında, tüm davranışlarımız, sezgilerimiz, tepkilerimiz, hal ve tavrımızla beynimizi, kim olduğumuzu yeniden yaratıyoruz. Bu yazıyı okurken bile beyniniz bir değişime uğruyor. Bebeklik, çocukluk, ergenlik, gençlik, orta yaş ve yaşlılığımız süresince hepimiz, deneyim ve anılardan oluşan bir hazine biriktiririz. Bunlar zihnimizi ve beynimizi şekillendirir. Gördüğümüz, kokladığımız, dokunduğumuz, yaptığımız, okuduğumuz ve anımsadığımız şeyler oluruz. Plastik beyin, toplayıp depoladığı anılarla kendisini sürekli yeniden yaratabilir.

ve incelenmiştir. Psikiyatrik sorunları olan bazı yaratıcı kişiler, bu özelliklerini kaybettireceği endişesiyle tedavi olmak istemezler. Fakat fikir akışları, çağrışımları zengin olsa da hastalıklı durum, bunların toparlanıp bir ürün haline gelmesini engeller. Günümüzde yan etkileri daha az olan ilaçlar ve psikoterapi yöntemleri de var artık. Her kişinin özelinde yaratıcılığını feda etmeden hastalığı tedavi edebilecek bir denge tutturmak mümkün.

Bazı yeteneklerin hızla gelişebileceği kritik dönemler vardır. Örneğin dil öğrenmek için altın çağın bir ve oniki yaş arası olduğunu araştırmalar göstermiştir. Bu yaşlar çocukların, sesler arasındaki ince farkları duymak ve dudaklarıyla telafuz etmek için beyinlerini eğittikleri yaşlardır.

OCAK 2017 - 125. Sayı

35


Yaşam

Erken yaşlarda televizyon ve video oyunlarında çok fazla görsel öğeler ve özellikle şiddet içeren film ve oyunlarla haşır neşir olmaları, bunları olağan hale getirmek ve hayatlarında da şiddet olaylarının aktörü olmak sonuçlarını doğurmaktadır. Televizyon ve internetin diğer bir sakıncası, yaratıcılık ve özgünlük üstüne yapacağı olumsuz etkidir. Örneğin Harry Potter’ın romanını okuyan bir çocuk imgeleme ve hayal etmeyi kendi başına öğrenirken, filmini gören çocukların hepsine aynı imgeler hazır olarak gelmektedir. Birçok ailede televizyon, bebek bakıcısı görevi görmekte, çocuklar saatlerce hipnotize olmuş gibi karşısında oturtulmakta, bu sayede evin içinde dolaşıp başını belaya sokmayacağı düşünülmekte. Oysa çocuk etrafı merak edip karıştırarak becerilerini geliştirme ihtiyacındadır. Bu sayede uzay, ağırlık, şekil gibi kavramları oluşturacak, yer çekimi ve diğer mekanik güçleri algılayacak. Bu dönemde evi onun için güvenli hale getirerek özgürce hareket etmesine imkan verilmesi gerekir. Televizyonu en fazla günde bir saatle sınırlamak, yatmadan önce birlikte kitap okuyarak, karşılıklı sorularla onu da hikayenin içine 36 125. SAYI - OCAK 2017

sokma alışkanlığı olacaktır.

edindirmek

yararlı

Birçok çalışma, müzikle uğraşmanın beynimiz için iyi olduğu sonucunu çıkarmamızı sağlar. Orkestra müzisyenlerinin beyninde gri madde oranı, müzikle uğraşmayanlara göre daha fazladır ve yaş ilerledikçe gri madde azalması da daha az olmaktadır. Müzik öğrenimi de dil gibi küçük yaşlarda daha hızlı geliştirilebilen bir yetenektir. Ama ileri yaşlarda da, bir enstrüman çalamasak da dinleyici olarak müzikle ilgilenmek, diğer konularda da yaratıcılığa katkı sağlar.

Hayatımızı kazandığımız işimiz dışında farklı konularla derinlemesine ilgilenmek de yaratıcılığımızı geliştirir. Olaylara değişik açılardan da bakabilmeyi, daha zengin çağrışımlar yapabilmeyi kolaylaştırır. Daha yaratıcı bir zihin durumuna geçmek için önerilen bir yöntem de “yanlızca düşünme” alıştırmaları yapmaktır. Dış dünyadan gelebilecek her türlü uyarandan kopabileceğiniz her ortamda yapabilirsiniz. İşin püf noktası, zihninizi özgür bırakarak fikir ve imgelerin bilinç dışından yüzeye yükselmesine, uçuşmasına, sonra yeni bağlantılar oluşturduğu “o yere” gidebilmektir. Kendimizi bilinçli olarak düşünmeye zorladığımız zamanlarda bu türlü bağlantılar kolay kolay gerçekleşmez. Beynin plastikliğinin yaşam boyu sürdüğünü ve bu yüzden beyni çalıştırmanın iyi bir şey olduğunu biliyoruz. Beynimizi çalıştırmaya yaşam boyu devam etmeliyiz. Böylece belki de yaşlanma sürecini yavaşlatabilir, dejeneratif beyin hastalığı riskini azaltabiliriz. Psikiyatrist/Dr. Benek İşmen www.benek.ismen.web.tr www.cekmekoymagazin.com


Röportaj

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

37


Yaşam

SİYAD’DAN HALEP’E YARDIM ELİ! Son 6 yıldır insanı insanlığından utandıran zulümlere sahne olan Suriye’de vahşet durmak bilmiyor. Sivil halkın hedef alındığı saldırılarda binlerce insan hayatını kaybetti ve kaybetmeye devam ediyor. Hayatta kalanlar ise bombalar, silahlar ve açlık tehdidi altında ölüm kalım savaşı veriyor. Suriye’nin kuzeyindeki Halep, başkent Şam’dan sonra ülkenin ikinci büyük kenti. Türkiye sınırına uzaklığı 40 km. Merkezin batısını rejim, doğusunu muhalifler kontrol ediyor. Rejim kuşatmasında yaklaşık 300 bin sivilin bulunduğu doğu Halep’te, halk son 4 ayı aşkın süredir temel insani ihtiyaçlarını gideremiyor. Tüm Türkiye gibi Sinop İli ve İlçeleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği de bu çığlığa duyarlılık gösterdi. Geçtiğimiz ay Siyad Başkanı Keramettin Arpacı önderliğinde kampanya başlatarak yardım toplayan SİYAD, toplanan yardımları, Halep’e gönderilmesi için Kızılay’a teslim etti. Siyad Başkanı Keramettin Arpacı kampanyaya yoğun ilgi gösterildiğini belirtirken, “Tüm şubelerimiz kampanyaya büyük bir duyarlılık göstererek yoğun çaba sarf ettiler. Ayrıca Ataşehir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Ataşehir Belediyesi Daimi Encümen Üyesi, Sinoplu işadamı Sayın Arif Kuşçu’ya, tüm hemşerilerimize yardım ve destekleri için teşekkürlerimi sunuyorum.” dedi

38

125. SAYI - OCAK 2017

Siyad Başkanı Keramettin Arpacı

Ataşehir Belediyesi Daimi Encümen Üyesi Arif Kuşçu

www.cekmekoymagazin.com


Röportaj

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

39


Tarih

İlklere İmza Atan Kadınlar!

Cumhuriyet döneminde başarılı olmuş kadınlar!... İlklere imza atan Türk Kadınları... Türkiye’nin ilk kadın bakanı ve başbakanını şüphesiz bilirsiniz. Peki ya ilk kadın muhabiri ilk sendikacısı ilk subayını tanıyor musunuz? Biz de birkaçına sayfalarımızda yer verdik. Keşke hepsini tek tek anmak mümkün olsaydı.

KORE SAVAŞI’NI GÖRÜNTÜLEYEN İLK TÜRK KADIN FOTOĞRAFÇI

KUMAR OYNAMAYI YASAKLAYAN İLK KADIN MUHTAR 1933 yılında Türkiye’nin ilk kadın muhtarı seçilen Gül Esin, Aydın’ın Çine İlçesi Karpuzlu Bucağı’nın muhtarlığını yaptığı dönemde Atatürk tarafından ödüllendirilmiştir. Muhtar olmasının ardından kahvehanelerde kumar oynamayı yasaklayan Gül Esin, kız kaçırma olaylarını önlemiş ve nikah işlerini düzene sokarak da büyük başarı elde etmişti. 40 125. SAYI - OCAK 2017

1956 yılında Tifdruk tekniği ile basılan Hayat Dergisi fotoğraf dünyamıza yeni değerler kazandıran bir dergi oldu. Derginin birinci sayısında Hikmet Ferudun Es’in Malatya’dan yolladığı bir yazı dizisi yayınlanmaya başlamıştı. Bu röportajı fotoğraflarıyla zenginleştiren ise; Semiha Es idi... 25 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nda Kore Savaşı’na katılmak üzere 4 bin 500 kişilik silahlı birliğin Birleşmiş Milletler emrine verilmesi kararlaştırıldı. Hürriyet Gazetesi savaşın görüntülenmesi için Semiha Es’i görevlendirdi. 11 Kasım 1950 tarihinde gazetede verilen Kore eki ile Türkler savaşı Semiha Es’in objektifınden izleme olanağına kavuştu. www.cekmekoymagazin.com


Tarih

İLK KADIN DOKTOR SAFİYE ALİ

İLK AVUKAT SÜREYYA AĞAOĞLU Yassıada’da hukuk profesörü babasını savundu. Hür Fikirleri Yayma Derneği’nin kurucusu. Çocuk Dostları Derneği’nin kurucusu. Milletlerarası Hukukçular Komisyon’u üyesi. Milletlerarası Barolar Birliği Yönetim Kurulu İdari Heyeti Üyesi. Yazar ve kadın hakları savunucusu.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde çeşitli hizmetleriyle tanınmış bir ailenin kızı olan Safiye Ali, Balkan Savaşı günlerinde cepheden getirilen pekçok yaralıyı görüp doktor olmaya karar verir. Ancak onun bu isteğini gerçekleştirmek zor olacaktı. Çünkü o yıllarda bir kadının tıp öğrenimi görmesi olanaksızdı. Oldukça yetenekli ve başarılı bir kişi olarak dikkatleri çeken Safiye Ali dönemin Maarif Vekili Şükrü Bey’in desteği ile Almanya’ya tıp eğitimine gönderilir. Kurtuluş Savaşı’nın sona erdiği günlerde yurda döner ve hemen işe başlar. Safiye Ali o dönemin ünlü doktorlarından Besim Ömer Paşa, Akil Muhtar ve Operatör Emin Bey’den büyük destek görerek süt ve bakımevlerinde çalışır. Ayrıca Türkiye’yi yurtdışındaki tıp kongrelerinde temsil eden Safiye Ali bir zaman sonra sağlık nedeniyle eşiyle birlikte Almanya’ya gider ve mesleğini burada sürdürür. İkinci Dünya Savaşı günlerinde Almanya’da yaralananların ve hastaların bakımını üstlenen Ali savaşın ardından Türkiye’ye döner. Yakalandığı kanserden kurtulamayan Safıye Ali 1952 yılında yaşamını yitirir.

İLK KADIN MİLLETVEKİLİ Seçilme hakkını kullanan ilk kadın olan Benal Arıman 1935 yılında Atatürk’ün meclisinde bileğinin hakkıyla kazanan ilk kadın milletvekilidir. İzmirli gazeteci Tevfik Nevzat Bey’in kızıdır. Sorbonne Üniversitesi’nde edebiyat eğitimi alan Arıman daha sonra İzmir’de Halk Partisi’nde görev aldı. Kadınların partilere girmediği o yıllarda latin alfabesinin öğrenilmesi ve yaygınlaşabilmesi için büyük çaba harcadı. Daha sonra milletvekili seçilen Arıman belediye ve parti üyeliğinden sonra bir kadın olarak konumundan ötürü hiçbir rahatsızlık yaşamamış olduğunu dile getirmiştir. 16 yıl süreyle kadın milletvekili olarak görev yapan Benal Arıman hamileliği döneminde yıllık izinlerini kullanıp gizlice doğum yapmış ve hamileliği esnasında TBMM’de bulunmamayı uygun görmüştür. www.cekmekoymagazin.com

Süreyya Ağaoğlu tarihimize ilk kadın avukat olarak geçmiştir. 1989 yılında 85 yaşında yitirdiğimiz Ağaoğlu yaşadığı dönemin en cesur entellektüel kadınlarından birisiydi. 58 yıl süreyle avukatlık yapan Süreyya Ağaoğlu Hukuk Profesörü Ahmet Ağaoğlu’nun kızıydı. Lise yıllarında sınıfta cumhuriyet rejiminden

söz ettiğinde arkadaşlarının: gavur olarak çağırdığı Süreyya Ağaoğlu avukat olmayı kafasına koyar. Hukuk fakültesine kaydını yaptırmak istediğinde ise; engellerle karşılaşır. O yıllarda kız öğrenci olmadığından üniversitenin rektörü olan Haldun Taner’in babası Selahattin Bey’e başvurur. Dönemin kadınlarının henüz çarşafla dolaştığı bir zamanda başını bile kapatmadan görüşmeye giden Ağaoğlu Selahattin Bey’e fakülteye girmek istediğini söylediğinde odanın içinde kahkahalar yankılanır. Ancak; Süreyya Ağaoğlu bu direnişin ardından kendisi gibi avukat olmak isteyen 3 arkadaşını daha götürünce “Size hemen fakülteyi açalım.” cevabını alır. O yıllarda öğleden önce erkeklere öğleden sonra ise; kadınlar ders izleyebiliyor ve oldukça da yorucu olduğundan fakültenin çabası yalnızca bir dönem sürmüş. Başını kapatmamakta direnen Ağaoğlu’na, erkekler başını açma dediklerinde verdiği yanıt: “Ben açıyorum sen bakma” oluyormuş. Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Süreyya Ağaoğlu avukatlığının yanısıra sıkı bir kadın hakları savunucusu olur. 1948 yılında Berlin Milletlerarası Hukukçular Komisyonu Üyesi olan Ağaoğlu Hür Fikirleri Yayma Derneği Çocuk Dostları Derneği’nin de kurucusu.. 1949 yılında Milletlerarası Barolar Birliği Yönetim Kurulu İdari Heyeti’ne seçilen Ağaoğlu 1960 ihtilalinin ardından Yassıada Davaları’nda babasının avukatlığını üstlenerek hukuk savaşı verir. Süreyya Ağaoğlu aynı zamanda Adli Mülahazat adlı İngilizce bir etüt, Londra’da Gördüklerim ve Bir Hayat Böyle Geçti isimli kitapların yazarıdır. OCAK 2017 - 125. Sayı 41


Kariyer Yolculuğum Levent Loft / 11 Ocak 2017 / 20:00 Zuhal Gürçimen, Yaşam Atölyesi - Levent Loft’ta gerçekleştirilecek eğitimde iyi bir kariyer sahibi olmanızı sağlayacak.

eğitim

Herkes daha iyi bir kariyeri elde edebilir. Kariyer geliştirme, sürekli olarak üretilen bilgilere odaklanır. Kariyer yönetimi ise bireyin bilgilenerek kendisini daha etkin kılması ve bu doğrultuda yönetmesi sürecidir. Ne var ki bu gelişim ve yönetim, her zaman hepimiz için mümkün olmuyor. Çünkü modern zamanların ruhu ve ritmi bazen, entelektüel ya da profesyonel bilgi ve deneyimimizi doğru yönetme fırsatını azaltıyor. O kadar ki seçimlerimizde hata yapma lüksü de kalmıyor. Güvenli ve programlı bir şekilde, mevcut kariyerinizi güçlendirmeniz veya alternatif bir kariyer planı yaratmanız için Kurucu ortağı ve Kariyer Danışmanı Zuhal Gürçimen, yaklaşık 20 yıllık kurumsal hayat deneyimi ve edinimlerini sizinle paylaşmak üzere Yaşam Atölyesi’nde.

Sessizlikte Diyalog

Turkcell Diyalog Müzesi Gayrettepe Metro Istasyonu 13 Ocak 2017 Dünyada milyonlarca kişi tarafından ziyaret edilen Sessizlikte Diyalog Sergisi, Turkcell Diyalog Müzesi’nde sizlerle... Sıra dışı bir deneyim için 60 dakikanızı Sessizlikte Diyalog Sergisi’ne ayırın, hayatınızın deneyimini yaşayın! Özel bir alana kurulmuş sergide işitme engelli rehberleriniz ile birlikte, tamamen sessiz bir ortamda sözsüz iletişimi keşfedeceksiniz. Empati kurma yeteneğiniz ile birlikte farkındalığınızın da artmasını sağlayacak bu sergi, hayatınız boyunca yaşabileceğiniz en olağanüstü deneyimlerden biri olacak! Özel bölümlerden oluşan sergide; yüz ifadelerinizi ve vücut dilinizi nasıl etkin kullanabileceğinizi, işitme dışındaki duyularınızla neler başarabileceğinizi göreceksiniz. Zorlukları fırsata dönüştürme yeteneğiniz güçlenirken, kendiniz ve çevrenizle ilgili tüm önyargılarınızı sonsuza dek geride bırakacaksınız. Mutlaka deneyimlenmesi gerekenler listenizde yerini alacak Sessizlikte Diyalog sergisi ile hayata bakış açınız değişecek!

Çılgın Tatlılar Atölyesi

Çılgın Tatlılar Atölyesi Veliefendi Fabrika Kahve Dünyası 13 Ocak 2017 / 13:00 Gerçek bir tatlısever, tatlı yapmayı da sever. Şimdi kendinizi çocukluğunuzdan beri damağınızı tatlandıran, en vazgeçemediğiniz lezzetlerden olan birbirinden nefis pastaların, kurabiyelerin enfes kokusu altındaki bir atölyede, size özel yorumunuzla bunları yaparken hayal edin. İşte bu, artık hayalin bir ‘tık’ daha ötesinde...Tatlıların arkasında yıllardır saklı kalan o çok gizli formüller, en kaliteli malzemeler ve size özel ekipmanlarla verilen derslerde Kahve Dünyası Atölyesi’nde gün yüzüne çıkıyor. Kahve Dünyası ustalarının maharetlerini, bu eğlenceli ortamda anlattığı derslerle siz de kısa sürede öğrenerek bir usta olacaksınız! 42

125. SAYI - OCAK 2017

www.cekmekoymagazin.com


Röportaj

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

43


Sahne Sanatları

SERMİYAN MIDNIGHT Müşfik Kenter Sahnesi

Ünlü oyuncu Sermiyan Mid yat, “Sermiyan Midnight” ismini verdiği stand-up göste risiyle Aysa Organizasyon ile sahnede! Sermiyan Mid yat; yönetmenlik, dizi ve tiyatro oyunculuğunun ard ından stand-up gösterisiyle izleyicisinin karşısına çıkma ya hazırlanıyor. Daha önce “Ay Lav Yu”, “Hükümet Kad ın” ve “Hükümet Kadın 2” filmlerinde senarist, yönetm en ve oyunculuğu üstlenen Midyat; bugüne dek pe k çok dizi projesinde yer aldı.

Tarih

10 OCAK 2017 Saat

20:30

Tarih 11 OCAK 2017

ÜR

LD GÜLDÜR GÜ BKM

mı Güldür medi progra aya devam ko n ile n e ğ e Ekranların b rciyle buluşm a farklı bir , BKM’de seyi rın Güldür Show hayatın sıradan konula ow, aileden Saat k Sh lü r n ü ü ld G r Gü ediyor. , klaşan Güldü ya arkadaşlığa ile n 20:30 a sı ld çı o a tb ş fu , bakı e jiy lo o i ile yen en tekn şı tt yı re la h n a şö , h a a iz aşk yine kendi m ın adresi birçok konuya çözümleri ile kahkahan ve yaklaşımlar m ediyor. a v e d ya a olm

YALNIZ Oda Tiyatrosu 19 27 ’d e ya zıl an , ilk ve so n kez 19 58 ’d e An ka ra De ne me Sa hn es i’n in oy na dı ğı “Yal nı z” , yıl so nr a Ka an Er ka m’ ın yö ne tm en liğ in de la r Ti ya tr os u’ nd a. .. Od a Bu ke yif li, ‘ço k şe y sö yle ye n am a hi çb ir şe y an la tm ay an ’ oy un Od a Ti ya tr os u’ nd a. ..

Tarih

12 OCAK 2017 Saat

20:00

NEFES Asmalı Sahne

“Beyaz kağıtlar, anlam adığım kelimeler, sö zler boğazıma dizildi. Yoruldum, du rdum, nefes aldım. Ne fes aldığımda kendimden utandım . Siz hiç nefes alama yan birini gördüğünüzde nefe s almaktan utandın ız mı? Ben utandım. Nefesimi ruhumdan çıkartıp vermek isted im. Alınıp satılan bir şey olsun istedim nefes...”Gerçek bir hik ayeden ilham alınarak sahneye uy arlanan “Tek Kişilik Oyun; Nefes”, tüm dengelerini yitirmiş bir kadının, yaşam ve ölüm arasındaki dramatik hikayesi...

44

125. SAYI - OCAK 2017

Tarih

12 OCAK 2017 Saat

20:30

www.cekmekoymagazin.com


Sahne Sanatları

Her Aşk Biraz Komiktir KKM Gönül Ülkü ve Gazan

fer Özcan Sahnesi, Kadın- erkek arasında yaş anan ama asla çözülemeyen olayların anlatıldığı “Her Aşk Biraz Komiktir” KKM Gönül Ülkü ve Gazan fer Özcan Sahnesi ‘nde İnsanlığın varlığından günüm üze kadar hep içinde olunan ama asla çözümü bulunamayan kadın-erkek savaşı. Gerçek aşkı birbir lerinde arayan Hande ve İrfan karakterleri üzerin den hayatlarımıza, aşklarımıza, kavgalarımıza ayna tutarak güldüren bir oyun.

Tarih

10 OCAK 2017 Saat

20:30

E ÖTEKİLER

Tarih 11 OCAK 2017 l ve Ötekiler”

V UŞAK, KRAL Uniq Hall

“Uşak, Kra in yönettiği k’ ile zd Sahne’de Ö t n Leve boyunca Bo yı uk Saat a k ca O , u yüzü ve tav tiyatro oyun rallığın altın “K r. yo şu lu bu 20:30 izleyicisiyle dir bu... ir bir hikaye a d a n ” er hangi bir h su o in n e pop lk ü ir her hangi b kralımız Oyunumuz ette bir tane lb E . ını e kt e çm e krala krallığ krallığında g e uşağımız, d e n ta ir b ki var, ve tabi k. ca ta a rl hatı

BALKON Mekan Artı Uf uk Ta n Al tu nkay a’ nı n yö ne tti ği , Je an Ge ne t’i n ün lü Ba lko n oy un u oc ak ay ın da izl ey ici siy le bu lu şu yo r. Me ka n Ar tı ye ni se zo nu Tü rk iye ’d e uz un yıl la rd ır sa hn el en me ye n, Je an Ge ne t’n in 19 56 yıl ın da ya zd ığ ı ve sır ad an in sa nl ar ın ge lip dü şle rin i ge rç ek le şt ird ikl er i bi r “y an ıls am al ar ev i”n in ko nu ed in en “B al ko n” oy un uy la aç ıyo r.

Tarih

18 OCAK 2017 Saat

20:30

AHU DUDU

Cadde Bostan

Kültür Merkezi

Tiyatrokare 25. Yı lına Müthiş Bir Ko medi ile Giriyor! “AHUDUDU” seyi rcide unutulmaz bi r tad bırakacak Dünyanın en çok oynanan komedile rin den biri olarak tiy tarihine geçen “A atro hududu” Tiyatrok ar e’ nin yeni yorumuy Nedim Saban imza la, sıyla sahnede! Dünyanın en büyü k starları tarafında n yorumlanan ve Grant’ın başrolde Cary oynadığı bir film ol ar ak da bilinen (Ars and Old Lace), enic

www.cekmekoymagazin.com

Tarih

12 OCAK 2017 Saat

20:30

OCAK 2017 - 125. Sayı

45


KORAY AVCI 18/01/2017 JOLLY JOKER

OCAK AYI JOLLY JOKER Selami Şahin Çar, 11/01/17 Adamlar Per, 12/01/17 Fettah Can Cum, 13/01/17 Mehmet Erdem Cmt, 14/01/17 Koray Avcı Çar, 18/01/17 Ege Per, 19/01/17 Levent Yüksel Cum, 20/01/17 Mustafa Gökay Ferah Çar, 25/01/17 İlyas Yalçıntaş Per, 26/01/17

GÖKHAN TEPE 27/01/2017 JOLLY JOKER

Gökhan Tepe Cum, 27/01/17 Yaşar Cmt, 28/01/17 Harun Kolçak Çar, 01/02/17 Umut Akın Per, 02/02/17 Halil Sezai Cum, 03/02/17 Berkay Cmt, 04/02/17 Sancak Paz, 05/02/17 Tan Taşcı Cmt, 11/02/17 Cem Adrian Cum, 17/02/17 Hakan Altun Çar, 22/02/17

46

125. SAYI - OCAK 2017

www.cekmekoymagazin.com


konser HARUN KOLÇAK 01/02/2017 JOLLY JOKER

Sektördeki 25. sanat yılını muhteşem bir saygı projesi ile eylül ayında hayata geçiren, müzik dünyamızın usta sanatçılarından Harun Kolçak, 1 Şubat’ta Jolly Joker İstanbul sahnesinde... “Hangimiz onun şarkıları ile dans etmedik veya aşık olmadık ki? Veya aşk acısı çekerken başa sarıp sarıp kasetler eskitmedik ki? ‘Gir Kanıma’, ‘Yanımda Kal’, ‘Elimde Değil’, ‘Müptelayım Sana’ ve daha nice ölümsüz şarkılar... Rahatsızlığı öncesinde Umut Kuzey’in sanat yaşamının 25. yılına özel bir proje önerisi ile başlayan ve keyifle geçen bir yıllık stüdyo kayıt sürecinden sonra tamamladığı ‘Çeyrek Asır’ albümü, Arpej Müzik etiketiyle raflardaki yerini aldı.

İLYAS YALÇINTAŞ 26/01/2017 JOLLY JOKER

Türk pop müziğinin yeni yıldızı İlyas Yalçıntaş, 26 Ocak’ta Jolly Joker İstanbul’da sahne alıyor. X Factor Türkiye’de “İncir” şarkısı ile en çok dikkat çeken isim olan İlyas Yalçıntaş, bu özel gecede hayranlarıyla buluşmaya hazırlanıyor. Enbe Orkestrası’nın son albümünde “İncir” şarkısıyla yer alan İlyas Yalçıntaş, iTunes’ta ve TTNet Müzik’te en çok indirilen ve en çok dinlenilen şarkıcı olmayı başardı. Albümün ilk klip şarkısı da olan İncir’in videosu internette milyonlarca kez izlenerek dinleyicilerle buluştu.

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

47


Sinema

ANTHROPOID 1941’in sonlarında Çekoslovakya, Nazi Almanyası kontrolündedir. Alman güçlerinin başında yer alan Reinhard Heydrich aynı zamanda Yahudileri Avrupa’dan tamamen temizleme planının (Nihai Çözüm) arkasındaki isimdir. Sürgündeki Çekoslovak Hükumeti ve İngiliz gizli servisinin desteğiyle Jozef Gabčík (Cillian Murphy) ve Jan Kubiš (Jamie Dornan) adında iki ajan Çekoslovakya’ya gönderilir. Anthropoid Operasyonu’nun amacı, Heydrich’i öldürmektir, ancak bu güçlü adamın canını almak kolay olmayacaktır.

AŞIKLAR ŞEHRİ Oyuncu olabilme hayaliyle yanıp tutuşan Mia (Emma Stone) ile klasik cazı günümüzde sürdürmeye çalışan Sebastian (Ryan Gosling) trafiğin sıkışık olduğu bir gün tanışırlar. İkisinin de hayallerinin gerçeğe dönüşmesi imkansız gibidir. Ancak büyük cesaret gerektiren hayalleri ve aralarında başlayan aşk, ikiliye adeta büyülü bir dünyanın kapılarını açacaktır. 48

125. SAYI - OCAK 2017

SONSUZLUK ORMANI Bunalımlı bir hayat yaşayan ve intihar eğilimi olan Amerikalı Arthur Brennan (Matthew McConaughey) insanların intihar etmek için gittiği Japonya Fuji Dağı yakınlarındaki Aokigahara Ormanı’na gider. Bu sırada aynı amaçla oraya gelmiş, ancak başarısız olduktan sonra ormanda kaybolmuş Takumi Nakamura (Ken Watanabe) ile karşılaşır. İki adam ormanda ilerlerken kendilerini sorgulayacak, bu yolculuk Arthur’un yaşamına ve karısı Joan’la ilişkisine yeni bir gözle bakmasını sağlayacaktır.

ŞEYTANIN OĞLU 11 yaşındaki Cameron’ın (David Mazouz) içine şeytan girmiş, durumu giderek kötüye gitmeye başlayan çocuk anlaşılmayan dillerde konuşmaya başlamıştır. Birçok şeytan çıkarma yöntemi denenmesine rağmen sonuç alınamaz ve devreye bu alanda uzman olan doktor Seth Ember’a (Aaron Eckhart) başvurulur. Şeytan çıkarma işlemini dini ritüellerle değil, hastalarının zihnine girip oraya yerleşmiş şeytanla yüzleşerek yapmaktadır. Cameron’ın içine giren şeytan daha önce gördüklerinden çok daha güçlüdür. www.cekmekoymagazin.com


Sinema

ÇALGI ÇENGİ İKİMİZ Gürkan (Ahmet Kural) ve Salih (Murat Cemcir) artık mafyayla içli dışlı olmaktan, mafya düğünlerinde müzik yapmaktan bıkmışlardır. Bu nedenle mafyadan tamamen uzaklaşıp hayatlarında yepyeni bir sayfa açmaya karar verirler. Ancak bu o kadar kolay olmayacaktır, mafyadan azledilmeleri için sahneye çıkacaklardaki bir düğündeki nikah memurunu kaçırmaları gerekmektedir. Ne var ki nikah memuru Tarkan’ı keşfeden kişidir ve ikiliyi de meşhur etme vaadinde bulununca Salih ve Gürkan’ın çok zor bir tercih yapması gerekecektir. Ankaralı 2 arkadaşın yaşadığı komik olaylar, Çalgı Çengi’den 6 yıl sonra gelen devam filminde de sürüyor.

KURBAĞA KRALLIĞI Yağmur, Prenses’le olan düğünü nden kaçtıktan sonra şehirden uzaklaşmış, ancak bazı patlam alardan sonra yeniden Kurbağa Krallığı’na dönmüştür. Anc ak krallığın koruyucusu Kristal Kurbağa’nın tehlikede olduğu haberleri hızla yayılmaktadır. Kral Yağmur’la birlikte hepsi kendine has yeteneklere sah ip bir kurbağa takımı kurar. Yol da onlara Prenses de katılır. Ancak ormanda kaldıkları gec e, Kristal Kurbağa’nın mağarasını gösteren haritaları çalınır . Önce haritayı bulmak, sonra da mağaraya giderek kraliyeti kurtaracak bilmeceyi çözmeleri gerekecektir.

AĞ Güney Kore sınırındaki bir nehrin kenarındaki küçük bir kasabada yaşayan Kuzey Koreli balıkçı Nam Chul-woo (Ryoo Seung-bum), iki ülkeyi ayıran sınırda avlanmakta, fakir olmasına rağmen eşi ve kızıyla birlikte mutlu bir yaşam sürmektedir. Sınırı kontrol eden muhafızlar da Nam’ı tanıdıkları için güneye kaçmayacağından emindirler. Ancak bir gün ağının motora dolanmasıyla teknenin kontrolünü yitirir ve Güney Kore sularına sürüklenmekten kurtulamaz. Burada bir ajan veya mülteci olduğu düşünülen Nam, burada ağır sorgular ve insanlık dışı muamelelere maruz kalır. Tek istediği, ailesinin yanına geri dönmektir, ancak ülkesine iade edildikten sonra da yaşamı eskisi gibi olmayacaktır.

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

49


Astroloji

OCAK AYI BURÇ YORUMLARI facebook.com/siriusastroloji www.siriusastroloji.com

instagram.com/siriusastroloji

siriusastroloji@gmail.com

Klasik Astroloji Uzmanı Meltem Yalçındağ

Kişisel Harita Analizi ve Danışmanlık

Sevgili Koçlar ve yükseleni Koç olanlar, Ocak ayına Kariyer ve iş konularına odaklanmış bir şekilde başlıyorsunuz. Bu ay işinizde kendinizi göstermek, ön plana çıkmak, toplumsal konularla ilgilenmek ve bu konularda konuşmalar ve görüşmeler içinde olmak oldukça önem kazanacak. 29 Aralık’ta meydana gelen Yeniay’da sizi destekleyerek iş ve mesleki alanda yeni fırsat ve şansların karşınıza getirmiş olabilir. Hiç beklenmedik yerden bir iş teklifi ya da işinizde terfi söz konusu olabilir. Ancak Merkür’ün de 9 Ocak’a kadar gerilediğini düşünürsek önemli anlaşma ve imza için biraz daha beklemek de fayda var. Yönetici gezegeniniz Mars’ın ay boyunca Balık burcunda hareket etmesi ile enerjiniz biraz çekilebileceğinden bu süreç sosyal ortamlardan uzaklaşarak daha fazla içe dönük bir sürece girmenize sebep olabilir. 12 Ocak tarihinde meydana gelen Dolunay sizin ev ve ailenizi ilgilendiren konularda daha hassas ve huzursuz olmanıza yol açabilir. İş hayatınızda meydana gelen konu ve olaylar ailenizi etkileyebilir. Bu dönemde biraz daha sorumluluklarınızın artacağından, aile ve iş arasındaki dengeyi iyi sağlamanız gerekebilir. Ay sonunda meydan gelen Yeniay ile beraber geleceğe yönelik ümit ve hayallerinizin gerçekleşme olasılığının yüksek olduğu bir döneme giriyorsunuz.

KOÇ

Sevgili Boğalar ve yükseleni Boğa olanlar, Ocak ayına seyahat, yabancılarla işler, yurtdışı bağlantılı konular ve özellikle eğitimsel alanlarınıza odaklanarak giriş yapacaksınız. Önemli kararlar alabileceğiniz ve etkin konuşmalar yapabileceğiniz bu dönemde yeni bir şeyler öğrenmek içinde uygun zaman içerisinde olacaksınız. Yabancılarla iletişiminiz aktifleşebilir, yurtdışına yönelik işler, özellikle eğitim ile ilgili projeler gerçekleştirebilir veya hukuksal konularla ilgili imza atabilirsiniz. Merkür’ün 9 Ocak’a kadar geri harekette olması sebebi ile anlaşma ve imzalarınızı bu tarihten sonra atmanızı tavsiye ederiz. Arkadaşlarınızla olan bağlantılarınızı kuvvetlendirerek onlarla daha fazla görüşmek, planlar yapmak, davetlerde bulunmak isteyebilirsiniz. 12 Ocak’ta meydana gelen Dolunay ile beraber yakın çevreniz, akrabalar ya da kardeşlerle ilgili hassas ve duygusal konular gündeminize gelebilir. 13 Ocak’ta Merkür’ün Oğlak burcuna geçiş yapması ile zihinsel motivasyonunuzun oldukça güçlü olduğu bir sürece giriyorsunuz. Yaşadığınız hayatı ve çevrenizi çok rahat analiz edeceğiniz bir dönem olacaktır. Ay sonunda meydana gelen Yeni ay ile beraber iş ve meslek alanınızda beklenmedik fırsatlarla karşılaşabilirsiniz. Kariyer alanında daha önce planlamış olduğunuz proje ve girişimlerinizi rahatlıkla hayata geçirebilirsiniz.

BOĞA

İKİZLER Sevgili İkizler ve yükseleni İkizler olanlar, Ocak ayına, ortaklaşa parasal konular ön planda olarak giriş yapacaksınız. Parasal konularla,

yatırımlarınız ve birikimlerinizle ilgili önemli adımlar bu ay sizin daha fazla vaktinizi alacak ve bu konularda daha fazla düzenleme yapmak ihtiyacı hissedeceksiniz. Ancak yönetici gezegeniniz Merkür’ün 9 Ocak tarihinden itibaren düzgün hareketine dönmesi ile birlikte bu alanlardaki kararlarınızı uygulamak bu tarihten sonrası için daha akıllıca olacaktır. Ay boyunca Venüs ve Mars’ın Kariyer evinizde hareket etmesi ile enerjinizi daha çok iş ve meslek alanına kaydırıyorsunuz. İşinizle ilgili konularda kendiniz daha fazla göstermek ve enerjinizi harcamak isteyeceksiniz. Bu dönemde Mars’ın agresif yapısından kaynaklanan durumlara karşı dikkatli ve akıllıca adımlar atmak çok önemli. İş ortamınızdaki kişilere agresif davranma, onlardan tepki alma durumlarına karşı da dikkat etmelisiniz. 12 Ocak’ta Yengeç burcunda meydana gelen Dolunay hayattan beklentilerinizi ve kendinize hem maddi anlamda hem de bir hedef belirlemenizi işaret etmektedir. Yine bu dolunay mali konularda yaptığınız harcamaların kontrol edilmesinde faydalı olacağını gösteriyor. Harcamalarda dikkatli olmakta fayda var. Ay sonunda Kova burcunda meydana gelen Yeniay ile beraber arzu ettiğiniz ileri adımları atabilecek fırsatlar karşınıza çıkacaktır.

YENGEÇ

Sevgili Yengeçler ve yükseleni Yengeç olanlar, Ocak ayı ikili ilişkiler açısından oldukça yoğun bir ay olacak. Bu ay özel hayatınız, sevdiğiniz insanla olan ilişkiniz ve beraber atacağınız ortak her türlü adım destekleniyor olacak. Bir yandan da işle ilgili konularda ilişkilerinizi geliştireceğiniz ve iş arkadaşlarınızla beraber sorumluluklar üstlenerek yolunuza devam edeceğiniz bir ay olacak. Ay boyunca Venüs gezegeninin Balık burcunda hareket etmesi ile seyahatler gündeme gelebilir ya da yabancılarla özellikle bayanlarla birlikte yürütülecek proje, eğitim ya da hukuksal konularla ilgili olaylar karşınıza gelebilir. Merkür’ün 9 Ocak itibariyle düzgün hareketine dönmesi ile işle ilgili her türlü anlaşma ve sözleşmeler için rahatlıkla imza atabilir, yeni girişimlerde bulunabilirsiniz. 12 Ocak’ta burcunuzda meydana gelen Dolunay ile çevrenizde güçlü kişiliğiniz ve duruşunuzla oldukça dikkat çekeceksiniz. Aynı zamanda çevresel koşulların sizi zorladığı davranış şekilleri ile duygusallığınız arasında kalarak çelişkiler yaşayabilirsiniz. Ayın 20’sinden sonra Güneş’in Kova burcuna geçmesi ile ortaklaşa parasal konular, yatırım, vergi, sigorta gibi konular sizi daha fazla meşgul edecektir. Ayrıca ay sonunda meydana gelen Yeniay’da sizi bu konularda destekleyerek maddi konularda yeni yatırımlar ya da yeni ortaklıklarda bulunmanıza, girişimler yapmanıza ortam sağlayacaktır. Sevgili Aslanlar ve yükseleni Aslan olanlar, Yeni yıla iş, hizmet ve sağlık konularında kendinizi etkili bir şekilde ortaya koyma arzusuyla başlıyorsunuz. Bir yandan günlük işleriniz önem kazanırken bir yandan da enerjinizi ikili ilişkilerinize harcayacaksınız. Sevdiğiniz insanla daha fazla konuşacağınız, görüşeceğiniz ve ortaklaşa yeni adımlar atacağınız bir ay olacak. 3 Ocak’tan itibaren Venüs’ün Balık burcuna girmesi ile para işlerinde ilişkilerinizi devreye sokabilirsiniz. Borç almak konusunda arkadaşlarınızdan destek görebilir ya da ortaklı işlerinizde yeni fırsatlar elde edebilirsiniz. 9 Ocak’ta Merkür’ün düzelmesi ile birlikte iş ve çalışma ortamında organize olmanın, disipline girmenin ve daha akılcı ve mantıklı adımlar atmanın bilincine varabilirsiniz. Aynı zamanda zihinsel olarak oldukça aktif ve girişken olacak aynı anda birden çok iş ile ilgilenebileceksiniz. 12 Ocak’ta meydana gelen Dolunay ise sizin iç dünyanızı daha fazla etkiyerek duygusal anlamda daha hassas olmanızı sebebiyet verecektir. Bu süreçte meditasyon yapmak ya da sizi rahatlatacak keyifli hobiler edinmek sizin için faydalı olacaktır. Yine bu süreçte hiç beklemediğiniz yerden haberler almakta mümkün olabilir. Ay sonunda meydana gelecek Yeniay ise sizin ikili ilişkiler alanınızı etkileyerek yoğunluğunuzu arttırmakta aynı zamanda güzel fırsatları da karşınıza getirmektedir. Yeni ilişkiler, yeni beraberlikler söz konusu olabilir.

ASLAN

50

125. SAYI - OCAK 2017

www.cekmekoymagazin.com


Astroloji Sevgili Başaklar ve yükseleni Başak olanlar, Ocak ayı eğlenceli konu ve olayların daha fazla etrafınızda cereyan ettiği, aşk hayatınıza ve çocuklarınızla ilgili konulara daha fazla vakit ayırdığınız bir ay olacak. Yönetici gezegeniniz Merkür’ün 9 Ocak itibariyle düzgün hareketine geçmesi ile aşk hayatınızda daha önceden yaşamış olduğunuz sıkıntılar geride kalmaya başlıyor. Ayrıca zihnen yaratıcı olacağınız, hobilerinize daha çok yöneleceğiniz, hayattan daha fazla keyif alacağınız, keyifli sohbetler yapacağınız bir zamana girmektesiniz. 3 Ocak’ta sevgi gezegeni Venüs’ün de ilişki evinize girmesi ile sevdiğiniz insanla duygusal bağlarınız daha da güçlenerek, onu hayatınızda daha fazla ön plana çıkartabilirsiniz. Bununla beraber yeni beraberlikler ve teklifler de söz konusu olabilir. 12 Ocak’ta meydana gelen Dolunay ile aşk hayatınızda birtakım duygusal hassaslıklar yaşayabilir, radikal kararlar alabilirsiniz. Bu süreçte zaman zaman agresif ve sert tavırlar sergileyebilirsiniz. Olaylara objektif bakmak biraz daha sakin yaklaşmak faydalı olacaktır. Ay sonunda Kova burcunda meydana gelen Yeniay ile birlikte iş ve çalışma ortamında yeni fırsatlar karşınıza çıkabilir. İş ortamı değişikliği ya da yeni bir iş teklifi gündeminizde yer alabilir.

BAŞAK

Sevgili Teraziler ve yükseleni Terazi olanlar, Ocak ayı bir yandan kişisel hayatınızla ilgili mücadeleleriniz ve hareketliliğiniz devam ettiği, bir yandan da aile hayatınıza daha fazla ilginizi ve kimliğinizi yönelttiğiniz bir ay olacak. 9 Ocak tarihi itibariyle Merkür’ün düzgün hareketine dönmesi ile aile içerisinde iletişiminiz yoğunlaşacağı, güçlü ve önemli kararlar alacağınız bir süreç olacak. Yönetici gezegeniniz Venüs’ün 3 Ocak itibariyle Balık burcuna geçmesi ile beraber iş, hizmet ve sağlık alanında gelişen önemli olayları daha keyifle ve istediğiniz şekilde yönlendireceğiniz bir döneme giriyorsunuz. Ay boyunca çalışma ortamında iş ilişkileriniz önem kazanarak onlarla birlikte yeni plan ve projelerinizi uygulayabilme şansına sahip olacaksınız. 12 Ocak’ta meydana gelen Dolunay Kariyer evinizi etkileyecektir. Bu süreçte iş ve mesleki alanda duygusal hassaslıklar ve sıkıntılar yaşayabilirsiniz. Kariyerinize yoğunlaştığınız bugünlerde alacağınız kararların aileniz üzerinde de oldukça etkisi olacaktır. Bu süreçte ev ve iş arasındaki dengeyi iyi sağlamaya çalışın. Ay sonunda Kova burcunda oluşacak Yeniay özellikle aşk hayatınıza hareket getirerek bu alanda şans ve fırsatların sizden yana olacağına işaret etmektedir. Ayrıca yaratıcılık alanında yeni hobi ve kurslara katılabilir, spor ve çocuklarla yapılan her türlü aktivitelerde yer alabilirsiniz.

TERAZİ

Sevgili Akrepler ve yükseleni Akrep olanlar, Yeni yıla yakın çevre iletişiminizle aktif olarak giriş yapacaksınız. Bu ay, iletişimsel konularda etkili gücünüzü ortaya koyarak ilerleyeceksiniz. Bir yandan da parasal konularda önemli sorumluluklar sizi bekliyor olacak. 9 Ocak tarihi itibariyle Merkür’ün düzelmesi ile birlikte daha önce akrabalar, kardeşler ve yakın çevrenizle yanlış anlaşılmadan kaynaklanan birtakım sorunlar ve sıkıntılar geride kalıyor. Ayrıca zihinsel olarak da son derece aktif ve yoğun bir döneme giriyorsunuz. Bu süreçte uzun zamandır gitmek istediğiniz bir kursa yazılabilir ya da kısa kısa seyahatler yapabilirsiniz. Sevgi ve Aşk gezegeninin ay boyunca Balık burcunda seyahat etmesi aşk hayatına canlılık getirecektir. Flört ettiğiniz insanla olan bağınız daha da kuvvetlenerek , onunla daha fazla vakit geçirmek isteyebileceksiniz. Ayrıca bu süreçte yeni beraberlikler ve teklifler söz konusu olabilir. 12 Ocak’ta meydana gelen Dolunay ile araştırmacı kimliğinizi daha fazla ön plan çıkartarak, değişik kültürlere ilgi duyacak, daha fazla bilgi edinme ve öğrenme amacıyla eğitimsel ve kültürel faaliyetlerde bulunabileceksiniz. Ay sonunda meydana gelen Yeniay ile birlikte uzun zamandır planladığınız seyahatinizi gerçekleştirebilirsiniz. Yine bu dönemde yabancılarla ilgili konularda ya da uzak ülkelerden gelecek şans ve fırsatlara da son derece açık olacaksınız.

AKREP

Sevgili Yaylar ve yükseleni Yay olanlar, Ocak ayına maddi konulardaki etkili gücünüz ile başlıyorsunuz. Parasal konulardaki çözüme yönelik adımlarınızı bu ayın ilk günlerinde atabilirsiniz. 9 Ocak’tan itibaren Merkür gezegeninin düzelmesi ile zihinsel olarak maddi güvenliğinize odaklanarak para ile ilgili iletişim trafiğiniz artabilir veya ticari fırsatlarla karşılaşabilirsiniz. Bu ay anlaşmalar ve sözleşmeler için oldukça uygun bir ay. 3 Ocak’tan itibaren Venüs gezegenin Balık burcuna geçmesi ile ev ve aileye yönelik konular size oldukça keyif verebilir. Ev dekore etmek, güzelleştirmek isteyebilir ya da emlak ya da mülk ile ilgili şanslı durumlarla karşılaşabilirsiniz. Bu arada ev kiralama ve satmak için son derece uygun bir dönem. 12 Ocak’ta Yengeç burcunda meydana gelen Dolunay yine sizin maddi alanınızı etkilemektedir. Özellikle ortaklaşa parasal konularda da beklenmedik hassasiyetler gösterebilirsiniz. Maddi konularda anlık kararlardan kaynaklı olarak farklı davranma isteğiniz, risk içeren işlerinizde para kaybetmenize sebep olabilir. Bu haftalarda riskli işlerde, borsa yatırımları ya da döviz işlemlerinizde dikkatli olmaya çalışın. Ay sonunda Kova burcunda oluşan Yeniay ile beraber yakın çevrenizden, akrabalar, kardeşler ya da komşularınız tarafından alacağınız haberler ile beklenmedik sürpriz gelişmeler söz konusu olabilir.

YAY

Sevgili Oğlak ve yükseleni Oğlak olanlar, Ocak ayına şartlar lehinizde olarak başlıyorsunuz. Bu ay kendinizi güçlü ve güvende hissederek kendiniz tam anlamıyla ortaya koymak isteyeceksiniz. Özellikle 9 Ocak’ta iletişim gezegeni Merkür’ün düzgün hareketine dönmesi ile birlikte kendinizi çevrenize karşı çok daha rahat ifade ederek, kendi kişisel girişimlerinizi rahatlıkla uygulayabileceksiniz. 3 Ocak itibariyle Venüs gezegeninin Balık burcuna geçmesi ile akraba, kardeş ve yakın çevrenizdeki insanlarla olan bağınızı, ilişkilerinizi güçlendirmeye başlıyorsunuz. Bir yandan da zihinsel aktivitelerinizin daha da yoğunlaşacağı bir döneme giriyorsunuz. 12 Ocak’ta meydana gelen Dolunay sizin aşk hayatınızı, ilişkilerinizi tetikleyecektir. Özel hayatınıza daha fazla dikkat etmeniz gereken bir sürece gireceksiniz. Kendi kişisel hayatınıza bu kadar odaklı iken ilişkinizi ihmal edebilir ya da gereken ilgiyi yeterince göstermeyebilirsiniz. Her iki taraf arasındaki dengeyi iyi korumanız gerekebilir. Ay sonunda meydana gelen Yeniay, parasal konularda yeni başlangıçlarınızı karşınıza getiriyor. Parayla ilgili konularda yeni adımlar atabilir, kararlar alabilir, ticari adımlarınızı başlatabilirsiniz.

OĞLAK

Sevgili Kovalar veyükseleni Kovaolanlar,Ocakayınageriplandadurarakbaşlıyorsunuz. Özellikle iç huzuruteminedebilmekiçinbiraz kalabalıktan uzaklaşıp kendi düşüncelerinizle baş başa kalmak istediğiniz bir dönemdesiniz. 3 Ocak itibariyle Venüs gezegeninin Balık burcuna geçmesi ile para ilişkileriniz önem kazanmaya başlıyor. Güzel olan her şeye olan ilginiz artacak. Bir yandan para kazanmak konusunda becerilerinizi ortaya koyarken de bir yandan da güzel eşyalara, güzel şeylere para harcayacaksınız. Bu arada Mars’ın para evinizde hareket etmesi harcamalarınızı daha da arttırabilir. 12 Ocak’ta meydana gelen Dolunay iş, sağlık ve hizmet alanınızı oldukça etkilemektedir. Çalışma ortamında iş arkadaşlarınızla bu süreçte duygusal hassaslıklar yaşayabilir ya da sizi sıkıntıya sokan sağlık sorunları ile karşılaşabilirsiniz. Ay sonuna doğru çok güzel bir Yeniay burcunuzda gerçekleşmektedir. Bu yeniay kendinizi güçlü ve güvende hissetmenize sebep olarak dikkatleri üzerine çekmenizi sağlayacaktır. Kendinizi çevrenize çok iyi ifade edeceğiniz, ilişkilerinizde verimlilikler yaşayacağınız bir sürece giriyorsunuz. Bu süreçte pek çok şans ve fırsatlar ayağınıza gelecektir.

KOVA

BALIK

Sevgili Balıklar ve yükseleni Balık olanlar, yeni yıla sosyal çevrenizde ve arkadaş ortamınızda kendinizi etkili bir biçimde ortaya koyarak giriş yapacaksınız. İletişim gezegeni Merkür 9 Ocak tarihinden itibaren düzgün hareketine dönecek. Sosyal çevrenizde ya da arkadaşlarınızla alacağınız kararlarınızı, daha önceden konuşulmuş birtakım fikirleri veya geleceğe dair planlarınızı bu dönemde devreye sokabilirsiniz. 12 Ocak’ta meydana gelen Dolunay ile arkadaş ve sosyal çevrenizde sıkıntı ve sorunlar yaşayabilirsiniz. Bu tarihlerde önemli anlaşma ve sözleşme yapmamaya özen gösterin. Bu arada ay boyunca Mars’ın burcunuzda seyahat etmesi ile kendinizi daha güçlü ve iyi hissederek enerjinizi spora ya da fiziksel aktiviteler gerektirecek uğraşılara yönlendirebilirsiniz. Ay sonunda Kova burcunda gerçekleşecek Yeniay sizin kadersel alanınızda meydana gelmektedir. Diğer burçların aksine harekete geçmek yerine bu dönemi bir plan yapma dönemi olarak kullanabilir, planlarınızı gözden geçirebilir, biraz daha geri planda durarak gözlem yapabilirsiniz. Bu süreçte meditasyon yapmak, kendi içinize dönmek sizi oldukça rahatlatabilir. www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

51


Bulmaca

C

Kutucuklarda çıkan harfleri; AÇIK ADRES, TELEFON NUMARASI, ADINIZ SOYADINIZ ile birlikte pazarlama@ cekmekoymagazin.com adresine e-mail olarak gönderin. 3 adet Mini Kulaklıklı MP3 Çalar’dan birini kazanma şansını yakalayın. Kazanan kişiler istedikleri zaman hediyelerini, hiçbir yükümlülük gerektirmeden kullanabilirler / alabilirler. Kazananların isimleri ŞUBAT ayı sayısında açıklanacaktır. Kazanan 3 kişi, cevabı e-mail olarak gönderenler arasında yapılacak kurada belirlenecektir. (Kutucuklardaki cevap herhangi bir anlam içermeyebilir)

Bu ın Ay yesi di He

Geçen Ay Kazananlar CANSIN ERKOÇ / CASA GRANDE EZGİ PEKCAN / ÖMERLİ KONAKLARI AHMET ÖZCAN / MAYAVERA

M

Y

CM

MY

CY

ÖDÜLLÜ ÇENGEL BULMACA

SUDOKU

52

125. SAYI - OCAK 2017

www.cekmekoymagazin.com

CMY

K


Röportaj

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

53


Rรถportaj

54

125. SAYI - OCAK 2017

www.cekmekoymagazin.com


Röportaj

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

55


Rรถportaj

56

125. SAYI - OCAK 2017

www.cekmekoymagazin.com


Röportaj

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

57


Rรถportaj

58

125. SAYI - OCAK 2017

www.cekmekoymagazin.com


ÇEKMEKÖY MAGAZİN DERGİSİ

OCAK 2017 YIL: 12 SAYI: 125

Röportaj

www.cekmekoymagazin.com

OCAK 2017 - 125. Sayı

59


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.