Mustafa Enver

Page 1

Üsküdarl› Bir fiair ve Mutasavv›f: Mustafa Enver (Enverî, 1824-1872) P R O F .

D R .

A .

A Z M ‹

B ‹ L G ‹ N

‹stanbul Üniversitesi

I. XIX. Yüzy›l Türk Tasavvuf Edebiyat›n›n Bafll›ca fiairleri Mustafa Enver’in yaflad›¤› XIX. yüzy›lda, yeniçerili¤in kald›r›lmas›, Tanzimat Ferman›’n›n ilân› gibi olaylar sosyal hayat› derinden etkilemifl olsa da Türk tasavvuf edebiyat›n›n bunlardan çok fazla etkilendi¤i söylenemez. Bu yüzy›lda tarikat âdâp ve erkân›, tasavvufî düflünce, vahdet-i vücut konular›, silsilenâme ve biyografiler, ö¤üt ve mektuplar Türk tasavvuf edebiyat›n›n bafll›ca konular›n› oluflturur ve özellikle Mevlevîli¤e mensup flairlerin artt›¤› görülür. Bu yüzy›lda divan fliirimizin son temsilcilerinden olan Leskofçal› Gâlib (ö. 1867), Hersekli Ârif Hikmet (ö. 1903), Yeniflehirli Avnî Bey (ö. 1883) ise fliirlerindeki tasavvufî düflüncenin derin izleriyle Türk tasavvuf edebiyat› içerisinde de de¤erlendirilebilecek flairlerimizdendir. Ad› geçen flairlerden baflka Mustafa Kabulî Efendi (ö. 1244/1829), Kufladal› ‹brahim (ö.1262/1846), Kadirî fleyhi Kuddûsî (ö. 1849), Hasan Nazif Dede (ö. 1228/1861), Mustafa Aczî (ö. 1283/1866), Aydî Mehmed Efendi (ö. 1288/1871), Hamza Nigârî (ö. 1885), Ali Örfî Efendi (ö. 1305/1887), Kâz›m Pafla (ö. 1307/1890) bu yüzy›l›n bafll›ca mutasavv›f flairleridir. Ayr›ca bu yüzy›l›n sonlar›nda yaflayan ünlü mutasavv›flardan Üsküdarl› Osman fiems Efendi’nin (ö. 1311/1893) tasavvufî yönü kadar flairli¤i de güçlüdür. Baz› gazelleri, murabbalar›, ilâhîleri çeflitli makamlarda bestelenmifltir. Yine bu yüzy›lda Seyrânî (ö. 1866), Ruhsatî (ö. 1899), Minhacî (ö. 1901), Sümmânî (ö. 1914), Dertli (ö. 1846), Erzurumlu Emrah (ö. 1860 ?) gibi Âfl›k edebiyat› içerisinde yer al›p da tasavvuftan etkilenen flairler de bulunmaktad›r.1


Ü S K Ü D A R

S E M P O Z Y U M U

V

II. Mustafa Enver’in Hayat› fieyh Mustafa Bey ad›yla tan›nan Enver’in babas› Said Efendi, Osmanl› Devleti’nde ilk matbaay› kuran ‹brahim Müteferrika’n›n soyundan gelmektedir.2 Müteferrika’n›n o¤lu R›fat Efendi ve torunlar›ndan baz›lar›n›n kabirleri de Üsküdar’da Özbekler Tekkesi’nde bulunmaktad›r. Mustafa Enver 1240 (1824-25) y›l›nda ‹stanbul’da do¤mufltur. Çocukluk y›llar› Büyük Ayasofya civar›nda geçen Mustafa Enver, Ayasofya Camii baflimam› Hac› Abdi Efendi’den ilim ö¤renmeye bafllam›fl, Karînâbâdal› Hoca ad›yla bilinen Hoca Abdurrahman Efendi’den Arapça dersleri alm›fl, daha sonra bu alandaki bilgisini geniflleterek Üsküdar müderrislerinden Kara Hüseyin Efendi’den icazet sahibi olmufltur. Arapçay› çok iyi derecede ö¤renen Mustafa Enver, çor zor anlafl›labilecek metinleri kolayl›kla anlayacak bir düzeye ulaflm›flt›r. Defter-i Hakanî (Defterhane) ketebesinde çal›flan babas› Said Efendi o¤lu Mustafa Enver’in de kendi çal›flt›¤› müessesede bir vazife almas›n› sa¤lam›fl, Mustafa Enver bir süre hem Defterhane’deki görevine hem de tahsiline devam etmifltir. Ayn› yerde birlikte çal›flt›klar› yak›n arkadafllar›ndan birinin bir tekkeye sohbete gitti¤ini ö¤renen Mustafa Enver, arkadafl›yla birlikte Üsküdar ‹nadiye’deki3 Nalçac› Halil Efendi Dergâh›’na gelip gitmeye bafllam›fl ve o s›ralarda tekkenin fleyhi olan Reflid Efendi’nin (ö. 1280/1863-64) tasavvufî sohbetlerine kat›lm›flt›r. Tekkenin kurucusu Nalçac› Halil Efendi (ö. 1040/1630-31) Halvetiyye tarikat› fleyhlerinden Antalyal› Vahhab Ümmî’den (ö. 1004/1596) hilâfet ald›ktan sonra Üsküdar’a gelmifl ve kendi ad›na tekke infla ederek irflat faaliyetlerinde bulunmufltur. Babas›n›n vefat›ndan sonra Mustafa Enver, Üsküdar’da Nalçac› Halil Efendi Dergâh›’n›n yan›na tafl›narak buraya daha s›k gidip gelmeye bafllam›flt›r. fiabaniyye tarikat› fleyhi Reflid Efendi’den feyz alan Mustafa Enver dünya ifllerinden uzaklafl›p vaktinin ço¤unu tekkede geçirmeye bafllam›fl, bir süre sonra tekkede bir odada halvete çekilmifltir. Bu y›llarda Kufladal› ‹brahim Efendi müntesiplerinden Kad›köylü Çavuflbafl› muavini (Deâvî Nezareti muavini) Nâflir Efendi (ö. 1288/1871) ile karfl›laflan Mustafa Enver, onun sohbetlerine de ifltirak etmifltir. Mustafa Enver’in sohbetlerine kat›l›p etkilendi¤i ve feyz ald›¤› bir di¤er mutasavv›f Kufladal› halifelerinden Bosnal› Mehmet Tevfik Efendi’dir. Onunla tan›fl›p görüflmesi de flu flekilde olmufltur: Tevfik Efendi Üsküdar’da bulundu¤u bir s›rada Nasuhî Dergâh›’na u¤rar, o s›rada orada Nalçac› Halil Efendi Dergâh› fleyhi Reflid Efendi de bulunmaktad›r. Tevfik Efendi’nin sohbetinden çok lezzet al›p vecde gelen Reflid Efendi onu Nalçac› Halil Efendi Tekkesine davet eder. Bosnal› Tevfik Efendi, Reflid Efendi’nin davetine icabet için özel olarak bir gün Nalçac› Tekkesi’ne gider. Kendisini karfl›layan Mustafa Enver’e “Evlad›m fleyh efendi yok mu?” diye sorar. Mustafa Enver fleyhin olmad›¤›n› söyler. Tevfik Efendi Mustafa Enver’e hitaben, “Evlad›m! Bizim matlubumuz sensin.” diyerek onun280


Ü S K Ü D A R L I B ‹ R fi A ‹ R V E M U T A S A V V I F : M U S T A F A E N V E R ( E N V E R Î , 1 8 2 4 - 1 8 7 2 )

la bir odada bir süre sohbet ederler. Bu görüflmeden ve sohbetten çok etkilenen Mustafa Enver, fleyhinin bilgisi d›fl›nda bir buçuk y›l kadar Tevfik Efendi’nin sohbetlerine devam eder.4 Bu durumdan haberdar olan Reflid Efendi (ö.1280/1863) tekkenin fleyhli¤ini Mustafa Bey’e b›rak›r. Mustafa Enver bir süre sonra da Nalçac› Halil Efendi Dergâh› meflihatine tayin edilir.5 Bu y›llarda k›rk yafllar›nda olan Mustafa Enver, Tevfik Efendi’nin manevî terbiyesi alt›nda kemalini artt›r›r. O ölümünden sonra, fleyhi Kufladal› ‹brahim Halvetî gibi kimseyi resmen halife b›rakmam›fl, ancak onun s›rlar› Mustafa Enver’de tecelli etti¤inden Üsküdar’da ‹nadiye civar›nda Nalçac› Dergâh›n›n post-niflini olmufltur.6 Âlim, flair ve sufî bir kimse olan Mustafa Enver, ikinci fleyhi olan Hammamî Mehmed Tevfik Efendi’nin kemâl ve feyzinin vârisidir. Tevfik Efendi’nin vefat›nda k›rk üç yafl›nda olan Mustafa Enver, alt› sene sonra 19 Recep 1289 (22 Eylül 1872) tarihinde vefat etmifltir. Kabri Nalçac› Halil Efendi Camii haziresinde olan Mustafa Enver’in kabir tafl› kitabesi flöyledir: Halvetiyye-i fia‘bâniyye’den Hammâmî Mehmed Tevfik Efendi halifesi Mustafa Enver Efendi rûhuna fâtiha, 1289. Sîreti gibi sûreti de güzel olan Enver’in beyaz yüzlü, boyu posu yerinde, nazik kibar, güzel bir insan oldu¤u sohbetlerine kat›lanlardan nakledilmifltir. Ayr›ca konuflmas›n›n etkileyici oldu¤u, konuflurken herkesi kendine hayran b›rakt›¤› biyografisi hakk›nda bilgi veren kaynaklarda belirtilmektedir. Onun Arapça’ya hâkimiyeti Haririzâde fieyh Muhammed Kemaleddin Efendi’nin (ö. 1882) fierhu Virdi’s-settâr adl› eserine yazd›¤› Arapça takrizden ve Arapça’dan Türkçe’ye çevirdi¤i risalelerden anlafl›lmaktad›r. Arapça takrizinin içeri¤i k›saca flöyle özetlenebilir: Halvetiyye tarikat›, sufî tarikatlerin en büyüklerindendir ve Hz. Peygamber’in yoluna en yak›n olanlardand›r. Halvetî ricali ise Hz. Peygamber’in yoluna sülûk ederek tasfiye ve tezkiye ile onun velayetinin vârisleri olmak suretiyle hakikate vas›l olmufllard›r. Bu vird-i flerif ulemâ ve meflâyih büyükleri aras›nda çok kabul görmüfltür. Ayn› zamanda bu vird ehl-i sünnet akaidine uygun olup, bid’at ehlinin fesatlar›na da karfl› durmaktad›r... Bu güzel ve latif flerhten, flârihin ehli teftifl ve tahkik oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Çünkü o, eserindeki mana incilerini, sanki derin denizlerden elde eder gibi ç›karm›fl, baz› s›rlar› aç›klam›fl ve halk›n gözünü açm›flt›r. Cenab-› Hak bizi dinin hakikatine erifltirip yakîn mertebesine ulaflt›rs›n.” 7

III. Eserleri ve fiiirleri Mustafa Enver’in flüphesiz en önemli eseri Divan’›d›r. Ancak Mustafa Enver’in hayat› hakk›nda bilgi veren kaynaklarda söz edilmesine ra¤men biz henüz divan›na ulaflamad›k. Arapça’dan çevirdi¤i risaleler ve muhtevalar› k›saca flöyledir: 1. Tercüme-i Kelimât-› Kümeyl b. Ziyâd. Kümeyl ‹bn Ziyad’›n Hz. Ali’ye hakikat 281


Ü S K Ü D A R

S E M P O Z Y U M U

V

Mustafa Enver Efendi’nin mezar›

ile ilgili sordu¤u sorulara Hz. Ali’nin verdi¤i cevaplar›n flerhinden oluflmaktad›r.8 Bu risale Abdürrezzak b. Ebilganâyim el-Kâflî’nin Arapça olarak kaleme ald›¤› eserin çevirisidir. Eserin konusu k›saca flöyledir: Kümeyl ilk olarak Hz. Ali’ye “Hakikat nedir?” diye sormufl, Hz. Ali ona “Hakikat ile senin ne münasebetin vard›r?” diye baflka bir soru ile karfl›l›k vermifltir. Yani hakikate senin henüz tam bir istidad›n yoktur demek istemifltir. Daha sonra Kümeyl “Ben senin s›rr›n›n sahibi de¤il miyim? Böyle bir soruya niçin istidad›m olmas›n” deyince, Hz. Ali “Do¤ru sen benim s›r sahibimsim, fakat benden feyezan eden s›rlar›n sana azar azar verilmesi gerekir” diye karfl›l›k vermifltir. Bu giriflten sonra Hz. Ali hakikati ilk olarak flöyle tan›mlamaktad›r: Herhangi bir flekilde iflaret olmaks›z›n celâl ve azamet sahibi olan Yüce Allah’›n nurunun keflfolunmas›d›r. Kümeyl bu tan›m›n daha çok aç›klanmas›n› ister. Hz. Ali ile Kümeyl aras›nda geçen konuflma bu minval üzere devam eder. Her sorudan sonra verilen cevaplarda konu gittikçe ayr›nt›l› olarak ortaya konur. Hakikatin sözün tahammül gücü nispetinde aç›klan›p anlat›lmaya çal›fl›ld›¤› belirtilir. Belli bir makamdaki kifli için hakikat hiçbir biçimde de¤iflmeyen zat›yla sabit olan Vâcibü’l-vücûd’dan ibarettir. S›rr›n manas›na nefs makam›ndan geçmifl olanlar vâk›f olabilir. Vahdet makam›na ulaflm›fl olan ruha ulaflan kalbe s›r denir. Çünkü o kalp fazlas›yla latif ve nuranî olup nefis ve duyular›n makam›ndan uzakt›r. Yine kalbin ruhtan yana olan yönüne s›r denir. Kalbe mecazen s›r ›tlak olunur. Bu arada Kümeyl’in sordu¤u sorularla hakikatin hangi makam›nda oldu¤una iflaret edilme282


Ü S K Ü D A R L I B ‹ R fi A ‹ R V E M U T A S A V V I F : M U S T A F A E N V E R ( E N V E R Î , 1 8 2 4 - 1 8 7 2 )

Nalçac› Halil Efendi Türbesi Haziresi

ye çal›fl›l›r. Bu sorular çerçevesinde fena, beka, velayette istikamet ve temkin makam› hakk›nda yorumlar yap›l›r. Kümeyl’in s›rr›n›n müflahede nuru de¤il mükâflefe nuru oldu¤u belirtilir. Bir insan›n istedi¤ini anlamaya yetene¤i olmasa bu yönde sorular soramaz. Bundan dolay› bir fleyi istemek ile bulmak ikizdir. Biri birinden ayr›lmaz, istemek bulmay› gerçeklefltirir. Eserde soran›n derecesine göre cevaplar verildi¤i ifade edilir. Risalenin ortalar›na do¤ru hakikatin flöyle bir tan›m› daha yap›l›r: Hiçbir fleye iflaret olunmak mümkün olmamak üzere bütün masivay› mahv ve ifna etmek için s›fat perdelerini kendin keflfederek bakî olan Allah’›n nurunun örtüsüz olarak do¤mas› ve ortaya ç›kmas›d›r. Bu hakikat tan›m› verilen ayet ve hadisle desteklenir. Baki olan Hak daima bakidir; fani olan mahluk her zaman fanidir. Cenab-› Hakk’› ilim yoluyla bilen, s›fat perdelerinden kurtulamay›p zat›n kendine ulaflamaz. Hakikat ancak akl› azledip ilâhî cezbe ile (cünûn-› ilâhî) kendinden geçen kimseye münkeflif olur. Cafer-i Sâd›k “Aflk ilâhî cezbeden ibaret bir haldir.” der. S›r galip olunca perde y›rt›l›r. S›r zay›f ve gizli oldukça ak›l o s›rr› örter ve kalp de gizler. ‹nsan ne zaman hakikat sahibi olur? Bu konuda da aç›klamalar yap›ld›ktan sonra sekrân sâlikinin durumuna göre de¤iflti¤i belirtilir: Baz› sâlikler aflk flarab›ndan çok az içtikleri halde kendinden geçer, baz› sâlikler ise kadeh kadeh içtikleri halde böyle bir hal görülmez. Daha sonra makam-› velâyet, makam-› fi’z-zât, sekrden sonra sahv9, istikamet makam› vb. bir çok tasavvufî hal üzerinde 283


Ü S K Ü D A R

S E M P O Z Y U M U

V

durulur. Risalenin sonunda Hakk’›n nuruna nispetle akl›n nuru günefle nispetle kandil mesabesinde oldu¤u ifade edilir.10 2. Tercüme-i Babü’fl-flüyûh min Fütûhât-i Mekkiyye. Muhyiddin ‹bn Arabî’nin ünlü eseri Fütûhât-› Mekkiyye’sinin fleyhlerle ilgili bölümünün tercümesidir. Risaleye “Cinlerin ve insanlar›n yarat›lmas›n›n hikmeti ancak Allah’a ibadet içindir”11 ayetiyle bafllan›r. Ayette geçen “li-ya‘büdûn” ibaresinin ‹bn Abbas taraf›ndan “li-ya‘rifûn” ile aç›kland›¤› söylendikten sonra bu konuda baz› hadisler verilir. Bunlardan dolay› “ilm-i billah”›n bütün farzlardan önce geldi¤i belirtilir. Risalede ifllenen bafll›ca konular flunlard›r: Allah’› bilmek için, hakiki veraset ile peygamberin vârisi olan âlim-i billah›n sohbetine kat›lmak gerekir. Hakk’a ulaflmaya vesile olan âlim-i billah› aray›p bulmak, sohbetleriyle nefsi tezkiye, kalbi tasfiye etmek her mümine farz-› ay›n olarak görülmüfltür. Âlim-i billahtan kas›t peygambere vâris olan kâmil ve mükemmil kimsedir. Bunlar›n üstün nitelikleri, Hakk’›n bunlara lutuflar›; kâmil mürflidin sohbetine nail olmufl olan saadet ehli; fleyh ve mürflide nas›l hürmet gösterilece¤i ve mürflidin s›rlar›na vâk›f olabilmek için onun sohbetine hakk›yla riayet etmek gerekti¤i; fleyhlerin derecelerine ulaflamayan yani sülûkünde sad›k olup da tasavvufî makamlar› cem’ edememifl yahut makam-› cem‘de12 müsta¤rak kalm›fl, verasete nail olamam›fl fleyhlerin halleri ve yine bu zümre ile sohbet ve onlara uyman›n kesinlikle caiz olmad›¤› anlat›l›r. Mustafa Enver tercüme etti¤i üç risaleden ikincisi olan bu risalenin giriflinde bu eserle ilgili bu bilgiyi verdikten sonra Fütûhât-› Mekkiyye’nin 81. bab›nda yer alan metnin ibaresinin paragraf paragraf tercüme edildi¤ini, baz› aç›klamalar›n da baflka bablardan al›nd›¤›n› ifade etmektedir. Daha sonra Arapça ibareler parantez içinde verilerek Türkçe tercümesi yap›l›r. 13 3. Tercüme-i Usûl-i Aflere’yi Kübreviyye tarikat›n›n kurucusu Necmeddîn-i Kübrâ’n›n (ö. 618/1221) en önemli eseri el-Usûlü’l-aflere’nin muhtasar olarak tercümesidir. Risalenin bafl›nda tarikatlarla ilgili olarak belirlenen üçlü bir tasnif ve daha sonra verilen on tasavvufî esas (usul-i aflere) yüzy›llar boyu önemini korumufltur. Çok de¤iflik adlarla istinsahlar› yap›lm›fl, ünlü mutasavv›f flairlerimizden ‹smail Hakk› Bursevî (ö. 1137/1724) taraf›ndan tercüme ve flerh edildikten sonra Osmanl› Devleti döneminde yayg›nl›¤› daha da artm›flt›r. Mustafa Enver de Bursevî’den sonra bu önemli risaleyi yeniden Türkçe’ye çevirmifltir. Necmeddin-i Kübrâ’n›n bu risalesi baflka iki risalesiyle birlikte Latin harfli olarak yay›mlanm›flt›r. Bu yay›nda ‹smail Hakk› Bursevî’nin tercüme ve flerhi esas al›nm›flt›r.14 Risalenin muhtevas› k›saca flu flekilde özetlenebilir: Allah’a ulaflan yollar yarat›lm›fllar›n nefesleri say›s›ncad›r. Bu yollar çok olmakla beraber bunlar›n hepsi üç ana bafll›k alt›nda toplan›r: 1. Ahyâr tarîki: ‹badet ve salih amel iflleyenlerin yolu. Bunlar oruç, namaz, Kur’an okuma, hac, cihat vd. ibadetleri çokça yaparlar. Bu yol ve yöntemle menzil-i maksuda ulaflanlar çok azd›r. 2. Ebrâr tarîki: Mücahede ve riyazet sahiplerinin yolu. Bunlar ahlaklar›n› güzel284


Ü S K Ü D A R L I B ‹ R fi A ‹ R V E M U T A S A V V I F : M U S T A F A E N V E R ( E N V E R Î , 1 8 2 4 - 1 8 7 2 )

lefltirmek, nefislerini tezkiye etmek ve ruhunu berraklaflt›rmak için, yani bat›n› bay›nd›r hale getirmek için çal›fl›rlar. 3. fiüttâr tarîki: Sâir ilallah15 olanlar›n; aflk, muhabbet ve cezbe ile bu yola girmifllerin yoludur. Bu yolun bafl›ndakilerin derecesi di¤erlerinin sonunda ulaflt›klar› mertebeden daha ileridedir. Bu seçkin yol iradeye ba¤l› bir ölüm üzerine kurulmufltur. Nitekim Hz. Peygamber “Ölmeden önce ölünüz”16 buyurmufltur. Yani tabiî olarak ölmeden iradî olarak ölünüz. Bu yolun temel ilkeleri on tanedir: 1. Tevbe: Kulun kendi iste¤iyle Tanr›’ya yönelmesi. 2. Zühd: Dünya mal›ndan mülkünden, flehvetlerinden az olsun çok olsun uzak kalma. 3. Hakk’a tevekkül: Her türlü sebeplere ba¤lanmaktan ve güvenmekten kurtulup yaln›zca Allah’a güvenme. 4. Kanaat: Yaflamak için zaruri olan ihtiyaçlar›n d›fl›nda kalan nefsanî ve hayvanî her türlü isteklerden kurtulmak. 5.Uzlet: T›pk› bir ölü gibi halkla birlikte yaflamaktan uzaklafl›p inziva ve halvet yolu ile onlardan yüz çevirmek. 6. Zikre devam etme: Masivay› tamamen unutup yaln›zca Allah’› zikretme. 7. Tüm varl›¤›yla Allah’a yönelme: Allah’tan baflka herhangi bir varl›¤a davet eden fleylerden uzak olma ve yüz çevirme. Bu halde olan yol ehli Allah’tan gayr› matlup, mahbup, maksud tan›maz. 8. Sab›r: Nefsin haz duydu¤u fleylerden mücahede ile uzaklaflmak. Nefsi tezkiye etmek ve flehevî arzular›n› k›rmak için, al›flt›¤›, ülfet etti¤i, sevdi¤i fleylerden onu men etme. 9. Murâkabe: Bu hale ulaflan kifli, ‹lâhî arma¤anlar› gözler, ilâhî lütuflar› gözetler. Allah’tan baflka her fleyden yüz çevirip ‹lâhî aflk deryas›na dalar. Ona kavuflmay› cân-› gönülden arzular, onun huzurunda flevke gelip a¤lar. Yaln›z ona güvenir ve O’ndan yard›m bekler. 10. R›za: Ezelî hükümlere teslim olup, hiç itiraz etmeden, bütün ifllerini Allah’›n ebedî tedbirlerine havale edip O’nun r›zas›n› elde etme. Baz› sûfiler flöyle der: Bütün ifllerimi hakiki sevgili, yüceler yücesi Allah’a havale ettim. O dilerse yaflat›r, dilerse öldürür.17 4. Divan. Mustafa Enver’in hayat› hakk›nda bilgi veren kaynaklarda divan›n›n oldu¤u belirtilmektedir. Ancak bugüne kadar yapt›¤›m›z araflt›rmalarda divan›n› elde edemedik. Bu sebeple edebî kiflili¤i hakk›nda fikir yürütmemiz pek sa¤l›kl› olmayacakt›r. Mustafa Enver hakk›nda bilgi veren Hüseyin Vassaf ve ‹bnülemin Mahmut Kemal ‹nal afla¤›daki fliirlerini örnek olarak eserlerine alm›fllard›r. Ayr›ca ‹bnülemin’in verdi¤i nüsha farklar›ndan iki nüshay› gördü¤ü anlafl›lmaktad›r. Biz de bu fliirleri küçük düzeltmelerle yaz›m›z›n sonuna al›yoruz. Fâilâtün/Fâilâtün/Fâilâtün/Fâilün 285


Ü S K Ü D A R

S E M P O Z Y U M U

V

Mustafa Enver Efendi’nin sohbetlerinden feyz ald›¤› Mehmed Tevfik Efendi’nin mezar›

‹fltiyâk› böyle mehcûr olmay›nca bilmedim Kadr-i vasl-› yâri ben dûr olmay›nca bilmedim Nefl’e-i dîdâr› mestûr olmay›nca bilmedim Câm-› aflk› sâf billûr olmay›nca bilmedim Zevk-i Hakk’› zikr-i dâim18 olmay›nca bilmedim19 Ceyfl-i nefse gâlib ü mansûr-› Yezdân olma¤› Tâc-› fakr ile ser-efrâz-› cihân-bân olma¤› Mülk-i tende hükm ider bir özge sultân olma¤› fiehr-i dilde20 câlis-i taht-› Süleymân olma¤› Yok olup bu varl›¤›m mûr olmay›nca bilmedim Bâyezîd’in cezbesinde celle flânî21 remzini Zât-› Ahmed’den tecellî men raânî22 remzini ‹z rameyte23 nass-› pâkinde meânî remzini Rü’yet-i dîdâr-› Hak’dan24 len-terânî25 remzini 286


Ü S K Ü D A R L I B ‹ R fi A ‹ R V E M U T A S A V V I F : M U S T A F A E N V E R ( E N V E R Î , 1 8 2 4 - 1 8 7 2 )

Cism-i zâr›m26 aflk ile Tûr olmay›nca bilmedim Kays’› hayrân Leyli’yi gîryân iden aflk âtefli Güllerin ba¤r›n yakup elvân iden aflk âtefli Bülbülü ol nâr ile sûzân iden aflk âtefli Mahv idüp pervâneyi büryân iden aflk âtefli Cezbe-i zikr ile tennûr olmay›nca bilmedim Tâlib-i dîdâr olup durdum der-i dîvânda Feyz-i Mevlâ vâs›l oldu mecma‘-› irfânda Sendedir gâfil ararsan sen seni yabanda Arad›m envâr-› lâhûtu dil ü vicdânda27 Kayd-› nâsût aradan dûr almay›nca bilmedim Sa‘y ü gayret eyleyüp anla flerîat s›rr›n› Bâb-› Haydar’dan duhûl it bil inâbet s›rr›n› Ârif-i remz-i fenâ ol gör tarîkat s›rr›n› Kisve-i Âl-i Abâ Enver hakîkat s›rr›n› Vuslat-› mürflidle mesrûr olmay›nca bilmedim28 Gazel Mefûlü Fâilâtü Mefâîlü Fâilün Cezb itdi gönlüm ol kad-i dilcû-y› serbülend K›ld› kemend-i zülfi ile dâm-› aflka bend Hüsni perî, h›sâli melek, nâz› cângüdâz Olmufl yegân yegân revifl ü tavr› dilpesend Müjgân-› çeflmi pürham olup her flikencile Eyler niçe gazâleyi pâbend ü der-kemend Telkîni sevk edince gözün kufl› cân›ma Girmez hevâ-yi aflkdan âvâz-› nush u pend Enver husûl-i nazm-› melîh ârzû eder ‹hsân› pîrden dileyüp himmet-i bülend 287


Ü S K Ü D A R

S E M P O Z Y U M U

V

Gazel Fâilâtün Fâilâtün Fâilâtün Fâilün Dîde-i pürhûndur aflk›nla dolu sahbâ bana La‘l-i nâb›n flevki oldu bâde-i hamrâ bana Gonce-i gülzâr-› hüsnündür beni nâlân iden Aflkda demsâz olur mu bülbül-i fleydâ bana Gönlümü mecnûn iden sevdâ-y› zülfündür senin Sünbül-i gîsûna ermek vuslat-› Leylâ bana Hem siyeh zülfün k›lar temfliyyet-i âyîn-i küfr Hem kafl›n mihrâb› eyler secde-i îmâ bana Safha-i hüsnünde vard›r tâlibe tedrîs-i aflk Nüsha-i ruhsâr›n oldu nuhbe-i inflâ bana Dem-be-dem âh›m yeli tahrîk ider emvâc-› yem Nîl olur eflk-i siriflkim aflkd›r deryâ bana Gerçi yokdur tab‘›ma Enver fesâhat behresi Lîk nâdir-gû Senîh’in29 himmeti bâlâ bana30 Üsküdar’da yetiflen ve güçlü bir âlim olan Mustafa Enver de Osmanl› Devleti’nin son y›llar›nda yetiflen mutasavv›f flairlerimizden biridir. Mustafa Enver’in fleyhlik yapt›¤› ve kabrinin bulundu¤u Nalçac› Halil Efendi Tekkesi Üsküdar’›n kültür tarihi aç›s›ndan önemlidir. Tekkenin dördüncü fleyhi Mudurnulu fieyh Mehmed Tulûî Efendi (ö. 1170/1756) dinî besteleriyle tan›nan ve ayn› zamanda hattat olan bir kimsedir. Tulûî Efendi, 18. yüzy›l›n Tekke musikisinde önemli eserler vermifltir. Kufladal› ‹brahim Efendi’nin halifelerinden Mehmed Tevfik Efendi vefat edince Mustafa Enver taraf›ndan bu tekkenin haziresine defnedilmifl, buras› uzun süre ziyaretgâh olmufltur. ‹stanbul’un 19. yüzy›lda yetifltirdi¤i ünlü zakirbafl›lar›ndan Hac› Haf›z Nafiz Bey (ö. 1897)’in Mustafa Enver’e mensup oldu¤u bilinmektedir. Aslen Nakflibendiyye’den olup son dönem Halvetî-fiabanî fleyhleri aras›nda önemli bir yere sahip olan Seyyid Yakup Han’›n (ö. 1899) Bosnal› Mehmet Tevfik Efendi’nin vefat›ndan sonra, ‹stanbul’da bulundu¤u y›llar288


Ü S K Ü D A R L I B ‹ R fi A ‹ R V E M U T A S A V V I F : M U S T A F A E N V E R ( E N V E R Î , 1 8 2 4 - 1 8 7 2 )

da Mustafa Enver Bey’in Üsküdar’daki sohbetlerine kat›ld›¤› bilinmektedir.31 Yine Mustafa Enver’in o¤lu ve bu tekkenin son fleyhi olan fieyh ‹hsan Efendi (ö. 1949) de dinî musiki sahas›nda derin bilgisi ve kabiliyetiyle tan›nm›fl sanatkârlar›m›zdan birisidir. Çeflitli kimselerden birçok ilâhî meflk etti¤i bilinmektedir.32 D‹PNOTLAR 1 Azmi Bilgin, “Osmanl›lar-Tekke fiiiri”, D‹A, ‹stanbul 2007, XXXIII, 561. 2 Mehmet Nermi Haskan, Yüzy›llar Boyunca Üsküdar, ‹stanbul 2001, I, 287. 3 Mehmet Mermi Haskan Nalçac› Halil Camii’yle ilgili bilgi verirken yanl›fll›kla “Bu semt eskiden, ‹cadiye ismiyle maruf idi” demektedir (bk. Yüzy›llar Boyunca Üsküdar, I, 285). 4 Osmanzade Hüseyin Vassaf, Sefîne-i Evliyâ, haz. Mehmet Akkufl-Ali Y›lmaz, ‹stanbul 2006, IV, 130. 5 ‹bnülemin Mahmut Kemal ‹nal, Son As›r Türk fiairleri, ‹stanbul 1988, I, 318. 6 Bursal› Mehmet Tahir, Osmanl› Müellifleri, ‹stanbul 1333, I, 170. 7 Harîrîzâde Mehmed Kemâleddin, fierhu Virdi’s-settâr, ‹stanbul 1287, s. 2-3; çevirisi için bk. Osmanzade Hüseyin Vassaf, Sefine-i Evliya, IV,129. 8 Kümeyl b. Ziyâd (ö. 82/701) Hz. Ali’ye yak›nl›¤› ile tan›n›r. Baz› kitaplarda Hz. Ali’nin kendisine tavsiyeleri ve ö¤retti¤i dualar yer al›r. Çeflitli tarikat silsilelerinde ismi geçen Kümeyl’e Hz. Ali’nin bütün zahir ve bat›n ilimlerini bildirdi¤i rivayet edilir, genifl bilgi için bk. Mustafa Öz, “Kümeyl b. Ziyâd”, D‹A, Ankara 2002, XXVI, 550. 9 Allah aflk›ndan do¤an vecd ve isti¤raktan sonra yeniden his ve fluur haline dönüfl. 10 Mustafa Enver’in tercüme etti¤i üç risaleden ilki olup Arap harfli olarak yay›mlanm›flt›r (‹stanbul 1285, s. 2-13). 11 ez-Zâriyât 51/56. 12 Yarat›lm›fllar› görmeyip bütün varl›klar› Allah’›n s›fatlar›n›n zuhuru bilerek varl›klar›n›n izafî oldu¤unu idrak etme derecesi. 13 Mustafa Enver’in tercüme etti¤i üç risaleden ikincisi olup Arap harfli olarak yay›mlanm›flt›r (‹stanbul 1285, s. 13-32). 14 Necmüddin Kübra, Tasavvufî Hayat (haz. Mustafa Kara), ‹stanbul 1996. 15 Sâir ilallah: Allah’a do¤ru seyr ve seyahat edenler. 16 bk. Azmi Bilgin, “Türk Tasavvuf fiiirinde ‘Ölmeden Önce Ölme’ Temi”, Kubbealt› Akademi Mecmuas›, sy. 142, y›l 36/2, ‹stanbul 2007, s. 42-53. 17 Mustafa Enver’in tercüme etti¤i üç risalenin sonuncusu olup Arap harfli olarak yay›mlanm›flt›r (‹stanbul 1285, s. 33-39). 18 Zikr-i dâim: Zikr-i mezkûr. 19 Zevk-› mesti âb-› engûr olmay›nca bilmedim. 20 fiehr-i dilde: Kaf-› dilde. 21 Celle flânî: “fian›m ne yücedir.” anlam›nda, ilk büyük mutasavv›flardan Bâyezîd-i Bistâmî’nin (ö. 234/848) cezbe halinde söyledi¤i rivayet edilen flathiye niteli¤inde bir söz (bu sözün farkl› bir rivayeti için ayr›ca bk. Osmanzade Hüseyin Vassaf, Sefine-i Evliyâ, I, 374-375). 22“Beni gören” anlam›nda, “Beni gören hakk› görmüfltür. Çünkü fleytan benim suretime giremez.” hadisinden iktibast›r (ayr›ca bk. Sadreddin Konevî, fierh-i Hadis-i Erbaîn: K›rk Hadis fierhi, trc. Ekrem Demirli, ‹stanbul 2002, s. 142). 23 “Att›¤›n zaman” anlam›nda, “Onlar› siz öldürmediniz, Allah öldürdü; att›¤›n zaman da sen atmad›n, Allah

289


Ü S K Ü D A R

S E M P O Z Y U M U

V

att›; bunu müminleri güzel bir imtihanla denemek için yapt›. fiüphesiz Allah ifliten ve bilendir.” (el-Enfâl 8/17) ayetinden iktibast›r. 24 Hak’dan: Hak’da 25 “Sen beni asla göremezsin” anlam›nda, “Musa belirledi¤imiz vakitte gelip de Rabbi onunla konuflunca ‘Rabbim, bana kendini göster, seni göreyim.’ dedi. O, ‘Sen beni asla göremezsin. Fakat flu da¤a bak, e¤er o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!’ buyurdu. Rabbi o da¤a tecelli edince onu param parça etti; Musa da bayg›n düfltü. Ay›l›nca dedi ki: Seni noksan s›fatlardan tenzih ederim, sana tövbe ettim ve ben inananlar›n ilkiyim.” (el-A‘râf 7/143) ayetinden iktibast›r. 26 Cism-i zâr›m: Zerre zerre. 27 Arad›m envâr-› lâhût nefl’esin vicdânda. 28 Hüseyin Vassaf, Cerîde-i Sûfiyye, 22 fiaban 1332 (16 Temmuz 1914), nr. 99, s. 32-33. 29 Bursal› Süleyman Senih Efendi (ö. 1900). 30 ‹bnülemin Mahmud Kemal ‹nal, I, 318-319. 31 Hâfi Kadri Alpman,“Seyyid Yakup Han v e fieceresi”, Yeni Tarih Dünyas›, y›l 1, c. II, sy. 17, ‹stanbul 1954, s. 686; Osmanzade Hüseyin Vassaf, Sefîne-i Evliyâ, haz. Mehmet Akkufl-Ali Y›lmaz, ‹stanbul 2006, IV, 134137; 32 Baha Tanman, “Nalçac› Tekkesi”, Dünden Bugüne ‹stanbul Ansiklopedisi, ‹stanbul 1994, VI, 41-42; Mehmet Nermi Haskan, Yüzy›llar Boyunca Üsküdar, ‹stanbul 2001, I, 286-287.

290


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.