Kur'an Tilâvetinde ‹stanbul Tavr› Üsküdar A¤z› ve Haf›z Ali Üsküdarl› (1873-1976) P R O F .
D R .
N ‹ H A T
T E M E L
Marmara Üniversitesi
‹stanbul, ilimde, sanatta, kültürde as›rlarca merkez oldu¤u gibi Kur’an tilâveti içinde öyle olmufltur. ‹nce bir ruhun ve flafl›rt›c› bir dehan›n ortaya koydu¤u o müthifl kubbelerin alt›nda deyim yerindeyse as›rlarca ‹stanbul bülbülleri flak›m›fl ve mü’minlerin ruhunu coflturmufltur. Konuflma dilinde bir bölgeden baflka bir bölgeye, bir flehirden baflka bir flehre göre karfl›m›za ç›kan farkl›l›klar Kur’an okuyuflunda da karfl›m›za ç›kar. Befl asra yak›n Osmanl› Devletine baflkentlik yapm›fl olan ‹stanbul Kur’an tilâvetinde de di¤er birçok ilimlerde oldu¤u gibi ‹slam âleminde merkez vazifesi görmüfltür. “Kur’an Mekke’de nazil oldu, M›s›r’da okundu, ‹stanbul’da yaz›ld›” fleklindeki yayg›n sözün asl›nda “‹stanbul’da yaz›ld› ve okundu” fleklinde ikmal edilmesi gerekti¤ini bu tebli¤de gösterme¤e çal›flaca¤›z. Kur'an Tilâvetinde ‹stanbul Tavr› A- Genel Özellikleri: ‹stanbul tavr›nda okuyufl fem-i muhsine (güzel ve ölçülü a¤za) dayan›r. Ölçüyü alm›fl olan ve o ölçüyü okuyufluna veren bir mukri, öncelikle tecvit kurallar›na s›k› s›k›ya uyar. Mehâric-i huruftan taviz vermez. Talim döneminde s›k›, kat› bir e¤itim al›n›r. A¤z› düzeltmek için aynal› usûl denilen, hocay› taklide dayal› usûl bu dönemde kullan›l›r. Kal›plar mahreclere yerlefltikten sonra s›ra onlar› ç›kar›p tezyinât (süsleme) ifline gelir. Kal›plar sadece araçt›r. ‹flleri bitince b›rak›l›rlar. Dudak talimi, görüntü ve ses uyumu, hafd-› savt, raf ve savt (sesin yükseltilip alçalt›lmas›) ses ve mana uyumu ‹stanbul tavr›nda
Ü S K Ü D A R
S E M P O Z Y U M U
V I
Haf›z Ali Üsküdarl›
çok önemlidir. ‹stanbul tavr›nda makamlar ustal›k ile Kur’an tilâvetine uygulan›r. Na¤me yapmak ad›na tecvit kaidelerinden taviz verilmez. Mus›kî de amaç de¤il, sadece bir araçt›r. ‹stanbul tavr› denge tavr›d›r. Arapçadaki “vav” harfi ve ötrelerin okunuflu(ince harfler için) ‹stanbul tavr›nda mutedildir. Kal›n ile ince, “u” ile “ü” aras› bir sestir. ‹stanbul tavr›nda mânâ ve ses uyumu (temsili okuyufl) vard›r. Vurgu ve tonlamaya dikkat edilir. Kelimeler bafl›ndan vurgulanarak okunur. B- Tav›r Özellikleri: Anadolu yakas›nda Üsküdar okuyuflu, Avrupa yakas›nda ise mutedil okuyufl ve ifrat okuyuflu olmak üzere ‹stanbul tavr›nda üç tarz vard›r. 1- Avrupa yakas›nda mutedil (›l›ml›) tarzda k›raat edenlerin temsilcisi merhum Hâf›z Hasan (Akkufl) Efendidir. Merhum Hendekli Hâf›z Abdurrahman (Gürses) Efendinin de bu tarz okudu¤u bilinmektedir. Bu okuyufl tarz›nda, harflere fazla yükleme yap›lmaz ama mahreçler de ihmal edilmez. Sergilenen makam say›s› fazla de¤ildir. 2- Avrupa yakas› ifrat okuyuflu, temel e¤itim kurallar›na s›k› s›k›ya ba¤l›, kat›l›ktan vazgeçmeyen bir okuyufltur. Harfler mahreçlerinden ç›karken, mahreç ve s›fatlar›n› tam al›rlar. Merhum Hâf›z Aya¤›kesik ‹smail Efendi ile ondan biraz 180
K U R ’ A N Ü S K Ü D A R A ⁄ Z I
T ‹ L Â V E T ‹ N D E V E H A F I Z A L ‹
‹ S T A N B U L T A V R I Ü S K Ü D A R L I ( 1 8 7 3 - 1 9 7 6 )
esnek çizgiyi temsil eden Enderunlu ‹smail Efendi’nin okuyufllar› böyledir. Ayn› tarz› devam ettiren Fatih Camii imam› Ömer Efendi’nin; “okudu¤unda sanki deprem oluyor” derdi talebesi merhum Mustafa Göl hocam›z. 3- Üsküdar okuyuflu ise, itidal ile tefrit aras›ndad›r. Temsilcisi merhum Hâf›z Ali (Üsküdarl›) Efendi’dir. Üsküdar okuyuflunda rahat okuyufl hâkimdir. Harflere fazla yüklenme olmaz. Mus›kînin tilâvete uygulan›fl›nda makam zenginli¤i dikkati çeker. ‹nce harflerde “ü” ye kaçan bir okuyufl dikkati çeker. Üstad Hâf›z Ali Efendi (Üsküdarl›) 1301 (28/06/1873) y›l›nda ‹stanbul’da do¤du. Enderun mektebi mezunu olan hoca, memuriyet hayat›na Tapu Dairesi kâtibi olarak bafllam›fl, 01.06.1931’de Beyo¤lu ilçesi yer alt› camiinde imam – hatip olarak göreve bafllam›flt›r. ‹stanbul ‹mam – Hatip okulunda Kur’an- › Kerim ö¤retmenli¤i, 1969 y›l›nda Yüksek ‹slam Enstitüsü’nde Kur’an –› Kerim, vücuh ve belagat-› Kur’aniye ö¤retim üyeli¤i görevlerinde bulundu. Hâf›z Ali Sadettin Üsküdarl›, icazetli olup, tahsili ortaokula denk kabul edilmifltir. Kur’an – › Kerim ilmi ve di¤er ‹slami ilimlerde tahsil görmüfl, ayr›ca hattat ve musikiflinas idi. Birçok ünlüye hocal›k yapm›flt›r. Ayn› zamanda Reisü’l-kurrâ’l›k makam›n› deruhte eden hoca vafat›na müteakip bu makam Gönenli Mehmet Efendi (1901 – 02 Ocak 1991) hocaya intikal etmifltir. Yafl› soruldu¤unda “El bereketül fi’l-meçhul = bereket bilinmeyendedir” fleklinde espri yapan hocam›z, vefat›na kadar din hizmetine devam etmifl ve 27/08/1976 tarihinde hakk›n rahmetine kavuflmufltur. Rahmetli Hoca Efendinin; Mehmet Lütfullah ve Mehmet A. ‹zzet isimli iki çocu¤u vard›. Yer alt› camii imam› olarak bilinen hoca efendi Sahra-y› Cedid mezarl›¤›nda medfundur. Allah rahmet eylesin. Ali R›za Sa¤man (1890 – 1966): Hoca onun hakk›nda flunlar› söyler: Sesinin perdesi azd›r, fakat tonu rebap sesine benzer, son derece muhrik ve müessir hançere o nispette zengin, tav›r daha güzel ve halâvetlidir. Hâf›z Sami (1874 – 26 Nisan 1943) Efendi’nin 盤›r›nda yürüyenlerdendir. Makamlara olan vukufu ile oldukça rahat bir okuyufla sahip olan üstad›n okuyuflunun taklit edilemedi¤i, talebelerince ifade edilmiflse de onlar› dinleyenler talebelerinin okuyuflunda hocalar›ndan pek çok fley bulurlar. Burada ondan ders ve feyz alm›fl dört ö¤renciye yer vermeyi yararl› buldum: Kâni Karaca, , Mehmet Ali Sar›, ‹smail Karaçam, Emin Ifl›k. Kâni Karaca: 1930 y›l›nda Adana’da do¤du. 3 ayl›kken geçirdi¤i bir rahats›zl›k (ald›¤› bir yanl›fl ilaç) sonucu gözlerini kaybetti. ‹lkokul ö¤retmeni Ali R›za Efendi’den 9 yafl›nda h›fz›n› tamamlad›. 1950’de ‹stanbul’a geldi. Sadettin Kaynak’tan mûsiki meflk etti. Üsküdarl› Ali Efendi’den aflere ve takrib icazeti ald›. Uzun y›llar birlikte oldu¤u hocas› Ali Efendiyi iyi taklit etti¤i bilinmektedir. Kansere 181
Ü S K Ü D A R
S E M P O Z Y U M U
V I
yenik düflerek 74 yafl›nda ‹stanbul’da 2004 May›s’›nda aram›zdan ayr›ld›. Çok güzel ve özel bir icras› yan›nda muhtelif makamlarda besteleri vard›r. TRT arflivlerinde yüzlerce okuyufl örne¤i bulunmaktad›r. Mesut Cemil, Nuri Halil Poyraz, Sadettin Heper, Alaeddin Yavaflça, Refik Fersan, M. Nurettin Selçuk’tan meflk eder. Ruflen Ferit Kam, Vecihe Daryal, Necdet Yaflar, Niyazi Say›n, Cevdet Ça¤la gibi büyük sanatkârlara refakat etmifltir. Adeta bir yayl› tamburun müzikalitesine sahip olan sesini pek be¤endi¤i Kâni Karaca için, Hâf›z Ali Üsküdarl›’n›n “Bu çocuk önüme gelen en müsait talebeydi; ama ona bildiklerimin ancak yüzde onunu ö¤retmifltim ki kay›npederi onu hemen piyasaya sürdü. Yaz›k oldu.” dedi¤i dikkate al›n›rsa; Rahmetli Kâni Karaca’n›n tavr›na ve sanat›na hayran olmufl olanlar›n bir kere de e¤er rahmetli Ali Üsküdarl› Hoca Efendi’nin ö¤retmeye f›rsat bulamad›¤› %90’l›k bilgiyi de kendisine ö¤retebilmifl olsayd› Kâni Karaca’n›n nas›l daha da bir ola¤anüstü durumda olaca¤›n› hayal etmeleri gerekir. Bu, Hâf›z Ali Üsküdarl›’ya yetiflmemifl olanlar›n bu zat›n nas›l bir Kur’an tilâvet abidesi oldu¤unu idrak edebilmelerine de bir mukayese ve bir ›fl›k tutar. Dr. Mehmet Ali Sar›: 1934 y›l›nda Bolu’nun Seben ilçesine ba¤l› Tepe köyünde dünyaya geldi. Köyünde ilkokul ö¤retmeninden hâf›zl›¤›n› tamamlad›. 1948 y›l›nda ‹stanbul’a geldi. A¤a Camii imam› merhum Rahmi fienses Hocadan aflere, Fatih Camii imam› merhum Ömer Aköz Hocadan (vefat› 1951) f›k›h ve ferâiz dersleri ald›. 1951’de yeni aç›lan ‹stanbul ‹mam-Hatip okuluna kaydoldu. Burada Ali R›za Sa¤man Hocadan özel dersler ald›. 1959’da Yüksek ‹slam Enstitüsü’ne bafllad›. Burada Hâf›z Ali Üsküdarl› Hoca Efendi’den dersler ald›. Çok yak›n görüfltü¤ü hoca efendi’nin tavr›n›n, M. Ali Bey’in tavr›n›n oluflmas›nda da etkili oldu. 1963’te ‹stanbul ‹mam- Hatip okuluna tayin oldu. 1972 de ‹stanbul ‹slam Enstitüsü’nde Kur’an-› Kerim, Belâgat ve Vücuh ö¤retim üyeli¤i yapmaya bafllad›. 1984’te emekliye ayr›ld›.1990’da Diyanet ‹slam Ansiklopedisi sekreteri oldu. Halen ‹slam Ansiklopedisi’nde ilim heyeti üyesidir. Yer alt› Camii ‹mam Hatibi Ali Üsküdarl› Hoca, vaktiyle Abdulhamid Han zaman›nda saray imaml›¤› yapm›flt›r. Onun Yüksek ‹slam Enstitüsü’nden talebeleri Mehmet Ali Sar› ve ‹smail Karaçam hocalar›n naklettiklerine göre Ali Üsküdarl› Hoca, Macar kral› taraf›ndan bir heyet içerisinde Macaristan’a davet edilir. Çeflitli kültürel faaliyetlere kat›ld›ktan sonra bizzat kral taraf›ndan saraya ça¤›r›l›r ve baz› görüflmelerden sonra Ali Üsküdarl› Hoca’dan Kur’ân-› Kerîm okumas› istenir. O da bir aflr› flerif tilâvet eder. Mehmet Ali Hoca’n›n ifadesine göre nihavent makam›nda okunur bu aflr-› flerif. Ali Üsküdarl› o zamanlar çok genç bir hâf›zd›r, kurrad›r, sesi çok güzeldir, edas› da pek hofltur. Dolay›s›yla onun okudu¤u bu ilahi kelam, kral› öyle büyüler ki, kraliçeye dönüp bir fleyler söyler. Bu arada Kur’ân-› Kerîm tilâvetiyle ilgili neler söylendi¤ini merak eden Ali Üsküdarl› Hoca tercümana: “- Kral hazretleri kraliçeye ne söyledi?” diye sorar. O da kral hazretlerinin kraliçeye: “- Bu okunan kelâm befler kelâm› olamaz. Befler kelâm›, insan› bu kadar etkileyemez.” dedi¤ini ifade eder. 182
K U R ’ A N Ü S K Ü D A R A ⁄ Z I
T ‹ L Â V E T ‹ N D E V E H A F I Z A L ‹
‹ S T A N B U L T A V R I Ü S K Ü D A R L I ( 1 8 7 3 - 1 9 7 6 )
Prof. Dr. ‹smail Karaçam: 1937’de Burdur’da do¤du. 1952y›l›nda ‹stanbul ‹mam Hatip Okulu’na bafllad›. Burada Ali R›za Sa¤man Hocadan özel dersler ald›. 1959’da mezun oldu. Ayn› y›l bafllad›¤› ‹stanbul Yüksek ‹slam Enstitüsü’nden 1963’te mezun oldu. Bursa ‹mam Hatip Lisesi’nde üç y›l meslek dersleri ö¤retmenli¤i yapt›. 1966’da Konya Yüksek ‹slam Enstitüsü’nde ö¤retim üyesi oldu. 1971’de ‹stanbul Yüksek ‹slam Enstitüsü’nde Kur’an-› Kerim, Belâgat ve Vücuh ö¤retim üyeli¤ine tayin edildi 1984’de Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Kur’an-› Kerim’in nüzûlü ve K›raat› adl› tezi ile doktor ünvan›n› ald›. 1990’da doçent, 1996’da Profesör unvan›n› ald›. 2002’de fakültedeki görevinden emekliye ayr›ld›. Ö¤rencili¤i y›llar›nda ve sonras›nda merhum Üstad Hâf›z Ali Üsküdarl› ile yak›n görüflmelerde bulunmufltur. Tavr›n›n oluflmas›nda Üstad Ali Üsküdarl› ile Ali R›za Sa¤man etkili olmufltur. Y.Doç. Dr. Emin Ifl›k: 1936 y›l›nda Hatay’da do¤du. ‹lkokuldan sonra babas› fiemseddin Efendi’den Kur’ân-› Kerîm ve ilmihal dersleri okudu. K›r›khan müftüsü Mesrur Efendi’den Arapça, Sarf, Nahiv, F›k›h dersleri ald›. Antakya müftüsü Abdullah Efendi’den tefsir ve hadis dersleri okudu. Antakya’da bulundu¤u tarihte Habib Neccar Camii Kur’an kursunda Numan ve Hac› Emin Efendilerden Kur’an talimi yapt›. Dinî musiki bak›m›ndan Antakya’da flöhret sahibi Haririzade Mehmet ve fieyh Nuri Efendilerden makam ve tecvit k›raatine ait bilgiler ö¤rendi. Adana ‹mam Hatip okulunda bafllad›¤› orta e¤itimini 5. s›n›ftan sonra geldi¤i ‹stanbul ‹mam Hatip okulunda tamamlad›. (1960) Musikide epeyce ilerlemifl olan Bedri Bilgin, Hüseyin Top, ‹smail Karaçam, Ayd›n Tar›, Tayyar Alt›kulaç, Mehmet Ali Sar› gurubuna kat›ld›. Ali R›za Sa¤man hocadan mevlit ve mevlit ilahileri meflk etti. ‹stanbul Yüksek ‹slam Enstitüsü’ne girdi. (1960) Burada Ali Üsküdarl› Hoca’dan istifade etti. Ö¤rencilik y›llar›nda bafllad›¤› memuriyet görevine, ‹stanbul ‹mam Hatip okulunda ö¤retmen olarak sürdürdü. 1969 y›l›nda da ‹slam Enstitüsü’ne asistan oldu. 1984’te Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Ebu Bekr ‹bnu’l-Enbari Hayat›, Eserleri ve Kitabu’l-Vakf ve’l‹btida adl› tezi ile doktor oldu. ‹lâhiyat Fakültesi’ndeki görevinden 2002 y›l›nda emekliye ayr›ld›. Eski Diyanet Baflkanlar›ndan Dr. Tayyar Alt›kulaç ve Dr. Ali Kemal Belviranl› gibi daha birçok ünlüye de Üstad Ali Efendi hocal›k yapm›flt›r. Üsküdar A¤z›: Kur’an tilâvetinde Üsküdar a¤z›na sahip hâf›zlara özel musiki ve Kur’an e¤itimi verilirdi. Hangi sürenin genellikle hangi makamda okunaca¤› ve hatta bir süre içindeki belirli ayetler okunurken hangi makama geçifl yap›laca¤› dahi ö¤retilirmifl. Biz buna bugün temsilî okuyufl tarz› diyoruz. Üsküdar A¤z›’n›n üstad›; Üsküdar’daki Kaptanpafla Camii imam› Haf›z Ahmed Nazif Hoca (1861–1931) imifl. Nazif Hoca, Üsküdar Selimiye Camii ‹mam› Hoca 183
Ü S K Ü D A R
S E M P O Z Y U M U
V I
Sabri Efendi’den h›fza çal›flm›fl ve Hac› Faik Bey ile fieyh Said Özak’dan da meflk etmifltir. Kendisi Celveti tarikat› mensubuydu. Karacaahmet mezarl›¤›nda medfundur. Nazif Hoca’dan sonra bu iflin e¤itimiyle Haf›z Ali Üsküdarl› meflgul olmufltur. Üsküdar A¤z›na Sahip Di¤er Zevat: 1-Osmanl› Hanedan›n›n son müezzinbafl›s› ve Dümbüllü ‹smail Efendi’nin (1897-1973) amcas› olan Nakkafltepe Camii müezzini Haf›z Muhittin Tan›k Efendi (1878-1952) 2- Üsküdar Emetullah Gülnüfl Valide Sultan Camii ‹mam ve Hatibi hazerfen Necmeddin Okyay Hoca (1883-1976). 3- Üsküdar Mihrimah Sultan Camii (iskele Camii) imam› Nazif Uncu Hoca’d›r (1886-1958). Hazerfen Necmeddin Okyay Hoca Kur’an tilâvetinde “Üsküdar a¤z›” e¤itimi almam›fl olmas›na ra¤men bu a¤z› edal› bir flekilde gayet iyi taklit edenlerden oldu¤u söylenir. Ö¤rencilerinden Haf›z Ali Üsküdarl› Hoca Efendi ‹le ‹lgili Baz› Hat›ralar: Prof. Dr. ‹smail Karaçam: Haf›z Ali Efendi bu memleketin yetifltirdi¤i ve daha yetifltirece¤ini zannetmedi¤im, Türk musikisini Kur’ân-› Kerîm’in tilâvetinde istihdam eden, efli görülmemifl bir üstadd›r. Kendisine mahsus üslubu, yetifltirdi¤i talebe üzerindeki müessiriyeti, ahlak› ve karakteri bak›m›ndan özellik tafl›yan bir insand›. Üzülmesin diye hüzzam makam›n› çok az okuyan, hayat› seven bir güzel sohbet adam›yd›. Rahmetullahi aleyhin bir tabiri vard›. Derdi ki; “Bir makama geldin mi, o makam›n furuât› karfl›s›nda flöyle yar›m daire fleklinde otururlar. S›ra ile -beni al›ver- der, öteki -beni al›ver- der, öteki -beni al›ver- der. Onun ifli biter, öteki –beni al›ver- der. Bu tabir aynen Hoca rahmetlinindir. Ömrümde onun kadar bu iflte muvaffak olmufl bir insan görmedim.” Erenköy, Sahra-y› Cedid. Sene 1972 olacak. Tayyar Alt›kulaç Diyanet ‹flleri Reis muavini, Saim Yeprem de Diyanet neflriyat müdürü idi. Bu zevat bir hat›ra olmak üzere Ali Efendi merhumdan bir k›raat-› âflere veya takrib tariki ile Kur’ân-› Kerîm almak istemifller. Hoca rahmetli “bu uzun ifltir, bunu ben yapamam” demifl. Sonra “düz bir hatim alal›m” demifller, ona raz› olmufl. “Hocam biz size imkân haz›rlayaca¤›z”. Bunun üzerine ‹stanbul’a geldiler. Akay diye büyük bir teyp vard›, dönen bantlar. O kadar güçlü ki Tayyar Bey söylüyordu, “Bunu sizin apartman›n üstüne kursak ta son sesini versek, hoparlör gibi, ses ta Kad›köy’den dinlenir.” Arada 7-8 km mesafe var. Öyle özel bir cihazd›. Onu ald›lar araba ile getirdiler ‹stanbul’a. Bu ifli hoca ile beraber yapacak, daha do¤rusu hocaya hizmet 184
K U R ’ A N Ü S K Ü D A R A ⁄ Z I
T ‹ L Â V E T ‹ N D E V E H A F I Z A L ‹
‹ S T A N B U L T A V R I Ü S K Ü D A R L I ( 1 8 7 3 - 1 9 7 6 )
Bir diploma töreni (sa¤dan sola) Ömer Kirazo¤lu, Ali Üsküdarl›, Oral Çilingiro¤lu, Osman Pazarl›, Sabri Sözeri
edecek bu aletleri kullanacak birisi laz›m. Diyanette çal›flan epeyce bir adam aram›fllar. Hoca rahmetli çok titiz bir adamd›. Kabul etmemifl hiç birini. Nihayet hocam flöyledir, böyledir den sonra, “Ben bunu ‹smail Karaçam’dan baflkas›yla yapmam azizim” demifl. Bana da daha önce geldiler. “Bu ifli bana y›kaca¤a benziyorsunuz, sak›n ha ben bu ifli hoca ile yapamam” demifltim. Fakat hoca böyle deyince ifl bafl›m›za patlad›. Bu ifli nas›l yapaca¤›z? Baflka türlü çaresi yok. “Siz makineyi bizim eve kuracaks›n›z, hoca gelecek açaca¤›z kapataca¤›z, hoca okuyacak”. Böylece hoca iki ayda hatmi okudu. Hoca rahmetli çok titiz bir adamd›. Katiyen yüzünden okutamad›m. Hatta bir gün açt›m okuyaca¤› yeri hocan›n. Karfl›da bir makine de olunca insan›n tabii hali bozuluyor. fiöyle bir yer yapt›k ona evin bir köflesinde, gelince okusun diye. Hoca geldi oturdu, kulakl›klar› falan tak›yoruz. Hoca orada Mushaf’› görünce döndü öbür tarafa bafllad› okumaya. Zaman zaman bu okuyuflu esnas›nda hatalar oluyordu ve ben bunlara müdahale ediyordum acizane ve hoca efendi “ne oldu gene” diyordu. Umumiyetle hatalar vak›f ve ibtida bahislerinde oluyordu. Ben de ona izah ediyordum. “Hocam burada vak›f yapmak münasip olmaz” “Neden” Ben anlat›yordum. Hocam burada ibtida etmek 185
Ü S K Ü D A R
S E M P O Z Y U M U
V I
olmaz” “Neden” ‹zah ediyordum. “Bana dediler ki” dedi. “Tayyar Efendiler, falan ile yap bunu, filan ile yap dediler. Ben de ‹smail Efendi olmadan olmaz, dedim. Ne kadar hakl›ym›fl›m görüyor musun?” Hoca ile biz komfluyduk. O komfluluk dolay›s›yla hoca rahmetli aram›zdaki yafl fark›na ra¤men yan›ma gelir, beni yaln›z b›rakmazd›. Allah rahmet eylesin. Hoca ile benim bir kitap olacak kadar hat›ram›z vard›r. Dr. Mehmet Ali Sar›: “Ben daha çok Ali Üsküdarl›’y› dinledi¤im için onun tavr›n› benimsedim. Ali Efendi makamat› uygulard›, ama s›r›tmazd› makamlar. Nas›l geçifl yapt›¤›n› anlamazd›n›z, külfetsiz rahat okurdu.” Ali Efendi taklit edilemez. Ali Efendi sindirilir ama taklit edilemez. Çünkü Ali Efendi buradan Beyaz›t’a 20 yoldan gider, ama Haf›z Hasan Akkufl Efendi iki, bilemedin üç yoldan gider. O yollardan birinde onu yakalars›n. Ya birindedir, ya di¤erinde, ya öbüründedir. Ama 20 yoldan giden bir insan› nas›l bulacaks›n? Yakalayamazs›n. Ama onun genel tavr›n› üslubunu sindirmek mümkün. Ama hoca bir yapt›¤› na¤meyi bir daha yapmaz. Hep de¤iflik akortlar, de¤iflik makamlar kullan›r. Hoca bafll› bafl›na bir okuldu. Özetle ‹stanbul ekollerinden Ali Efendi’ninki saray ekolüdür. Talebeleri Kâni Karaca ve Haf›z Ahmet Bolulu’yu da unutmamak gerekir. Ali Efendi ile Beykoz ‹ncirli köyünde bir mezuniyet cemiyetine kat›lm›flt›k. Ali Efendi cemiyetlere geç gelir, erken ç›kard›. Cemiyet sonras› hocalar cami önündeki kahvede oturmufl, çay içip hasret gideriyorlard›. Ali Efendi onlar› gördü. Bir yan›nda ben var›m, di¤er yan›nda Kâni Karaca. Onlara flöyle bir bakt›. “Bunlar flimdi ifli medreseye dökerler” dedi. “F›k›h, hadis konular›na girerler.” S›k›lmaya gelmezdi hoca efendi. “Biz flöyle bir lamelif çizelim” dedi. fiöyle gidip flöyle gelmeye lamelif çizmek denirdi. Beykoz’dan Paflabahçe’ye. Hava da güzel. “Paça meflhurdur burada, ama biz eski paçay› bulamay›z” dedi. Bo¤aza naz›r bir k›raathanede çay içtik. Otobüse bindik Üsküdar’a gitmek için. Otobüsün en arkas›nda ben, Kâni Karaca ile Hoca Efendi birlikte önümde oturdular. Ben de arkalar›nday›m. Kâni Karaca âmâ görmüyor; Ali Efendi fotörünü önüne indirdi, o da görünmez oldu. Bir bafllad›lar, Üsküdar’a kadar konser verdiler. Halk otobüsünde 30 km’lik klasik müzik konseri. Ali Efendi ile çok an›lar›m›z vard›. Ali Efendi baflka adamd›. Abdurrahman Efendi vakur ve ciddi idi mesela. Ali Efendi fliir okurdu, edebiyattan da anlard›. Baki Süha Edipo¤lu ile Hoca bir radyo program› yapt›lar. Baki Süha Edipo¤lu, edebiyatç›, çok kibar tarzda Ali Efendi’nin yafl›n› sordu. “Allah uzun ömürler versin. Ne zamand›r sizden istifade ediyoruz, acaba yafl›n›z ne alemde?” diye sordu. Hoca “el bereketü fi’l-meçhul” dedi. “Meçhuldedir bereket.” Onun için müsaade edersen o bize kals›n. ‹flte Ali Efendi budur. Kaba insanlardan hofllanmazd›. Ham de¤ildi, piflmiflti. Saray erkân› ile padiflah ile görüflmüfltü. O ald› götürdü bu ifli. Merhum Kâni Karaca: Hocama bir gün mevlitten Tevhid bahrini onun na¤meleriyle teybe okudum ve dedim ki hocam: “sizin çok önceleri okudu¤unuz tev186
K U R ’ A N Ü S K Ü D A R A ⁄ Z I
T ‹ L Â V E T ‹ N D E V E H A F I Z A L ‹
‹ S T A N B U L T A V R I Ü S K Ü D A R L I ( 1 8 7 3 - 1 9 7 6 )
hit bahrini buldum dinler misiniz? “Çok memnun olurum” dedi. Bahrin sonuna yak›n bir yerde “Ulan kör, bu na¤me benim de¤il senin” dedi. Hocay› en iyi ben taklit ederdim. Onu taklit çok zordu, hatta imkâns›z gibiydi. Hocam, Karaköy’deki Yer alt› Camiinde Kur’an okurken; ‹stanbul’un köklü ailelerinden, Osmanl› Hanedan›na mensup fertler, meflhur müzik adam›, besteci, kompozitör Cemal Reflit Rey, kardefli meflhur tiyatro adam› Ekrem Reflit Rey kardefller ve daha pek çok musîki adam› ve sanatkâr kendisini dinlerdi. Prof. Dr. Nihat Temel: Hoca Efendi ile çok beraber olduk. Enstitü’den Cuma günleri kaç›p, Yer alt› Camiinde Cuma namaz›ndan önce okudu¤u 45 dakikal›k Kur’ân› Kerîm’i hep dinlemeye çal›flt›m. Bu gidifl geliflimizde bir hukukumuz olufltu. Beni çok sevdi ve birçok merasime, gitti¤i yere beraberce gittik. Bu flerefi bana bahfletti¤i için Allah’a flükrediyorum. Birçok hat›radan sadece iki tane anlataca¤›m: Fatih Camiinde bir haf›zl›k merasimine beraber gittik. Abdestini ald›. A¤›zl›¤›n› temizledi. Vakit erkendi. “flurada bir çay içelim” dedi ve cami avlusunun d›fl›ndaki has›r sandalyeleri olan bir çayhaneye oturduk. Çay›n› yudumlay›p sigaras›n› içerken bana Telhis ve Muhtasar’dan fliirler okuyordu ki, o arada hocay› tan›yan birisi geldi. “Ben Doktor Süleyman hocam” dedi. Hoca ona da çay söyledi ve fliirlere devam etti. Doktor Bey kendisiyle hocan›n ilgilenmedi¤ini görünce tekrar “Hocam ben Doktor Süleyman’›m” deyince hoca “Ne yapal›m ben de Haf›z Ali’yim” demiflti. Haf›zl›k ona göre bütün meslek ve makamlar›n ve her fleyin üstündeydi. Yeralt› Camii’nin ç›k›fl›ndaki Pilavc› Arnavut’tan yedi¤imiz nohutlu pilav›, katibim aile çay bahçesinde beraber dinledi¤imiz tafl plaklar›, Beyo¤lu A¤a Camiinin imam odas›ndaki haftal›k sohbetlerini (Kemal Batanay, Haf›z Kemal, Saadettin Heper) daha ismini hat›rlayamad›¤›m nice zevatla yap›lan ve bir devrin musîki ve tilâvet dehalar›n› dinleme f›rsat›n› bana tatt›ran hocam›za rahmet diliyor, minnet ve flükranlar›m› vücudi manevilerine arz ediyorum. Sonuç Geçmifl yüzy›llar içinde Kur’an tilâvetinde ‹stanbul’a has bir okuyufl tavr›n›n do¤du¤u ve gelifltirildi¤i aç›kt›r. Belki ‹stanbul’un fethiyle daha bir zenginleflerek günümüze kadar gelmifl olan bu tavr›n ve Üsküdar A¤z›’n›n iyi bilinmedi¤i ve yeni nesillere gere¤i gibi aktar›lmas›nda sorunlar yafland›¤› da bir gerçektir. Hac mevsimlerinde ve baflka vesilelerle Arap ülkelerinden getirilen kasetler ülkemizde Kur’an ö¤renimi görenler aras›nda bir taklit modas›n›n yay›lmas›n› da peflinden getirmifltir. Bu durum ise, Kur’an tilâvetinde as›rlar›n içinden süzülerek gelen güzel bir okuyufl tarz› olan ‹stanbul tavr›n›n unutulmas› ve terk edilmesine sebep olmufltur. Baflta Diyanet ‹flleri Baflkanl›k Birimleri olmak üzere Türkiye’mizdeki ‹lahiyat Fakültelerinde bu alanda yap›lacak çok fleyler oldu¤unu düflünüyor ve yap›laca¤› kanaatini tafl›yorum. 187
Ü S K Ü D A R
S E M P O Z Y U M U
V I
Ali Üsküdarl›, mesai arkadafllar›yla birlikte (oturanlardan soldan dördüncü)
‹lim, ahlak timsali, flair, edip, musikiflinas, tilâvet ve k›raat üstad›, bir devri bütün de¤erleri ile yaflayan ve bize haliyle, ka’liyle aktaran Üsküdarl› Haf›z Ali Efendi’yi sizlere anlatma ve hat›rlatma f›rsat›n› bana veren Üsküdar Belediyesi bütün yetkililerine teflekkürü bir borç biliyor, hepinize sayg›lar sunuyorum. KAYNAKLAR AKAKUfi Recep “Akkufl Hasan” TDV ‹slam Ansiklopedisi, XI, ‹stanbul 1989. BALTACI Cahit vd., Kur’an Kurslar›nda E¤itim Ö¤retim ve Verimlilik, ‹stanbul 2000. ÇOLLAK Fatih, Reisü’l-Kurra Hendekli Haf›z Abdurrahman Gürses Hoca Efendi, ‹stanbul 2002. Elif ÇOfiKUN, ‹stanbul’da Kur’an Tilâveti, (Mezuniyet Tezi), ‹stanbul 2005. KARAÇAM ‹smail, Kur’ân-› Kerîm’in Faziletleri ve Okunma Kaideleri, ‹stanbul 1984. OK‹Ç M. TAYY‹B, Kur’ân-› Kerîm’in Üslubu ve K›raati, Ankara 1963. ÖZCAN Nuri, “Haf›z Sami”, TDV ‹slam Ansiklopedisi, XV, ‹stanbul 1997. SA⁄MAN Ali R›za, Meflhur Haf›z Sami Merhum, ‹stanbul 1947. SA⁄MAN Ali R›za, Mevlid Nas›l Okunur ve Mevlidhanlar, ‹stanbul 1951. SA⁄MAN Ali R›za, Sa¤man Tecvidi, ‹stanbul 1955. fiENSES Rahmi, Bugünün Meflhur Huffaz-› Kiram› ve Mevlidhanlar, ‹stanbul 1965. Yaflayan Huffaz-› Kiram’dan Hat›ralar
188