Prof. Dr. Nihad M. Çetin

Page 1

Kadîm Bir Üsküdarl› ve ‹stanbul Çelebîsi: Prof. Dr. Nihad M. Çetin P R O F .

D R .

H Ü S E Y ‹ N

Y A Z I C I

‹stanbul Üniversitesi

Bir Üsküdar afl›¤› Prof. Dr. Nihad Mazlum Çetin, 14 fiubat 1340 (1924) senesinde bir zamanlar Anadolu’nun Oxford’u say›lan Amasya’da Gümüflhac›köy kazas›n›n Saray Mahallesi’nde dünyaya geldi. Babas›n›n ad› Hüseyin Mazlum, annesinin ise Resîde’dir. Büyük dedesi Ömer Efendi, Sultan Abdülaziz (18611876) zaman›nda sarayda hamlac›bafl›l›k1 yapm›flt›r. O zaman Kastamonu, flimdi ise Çank›r› vilayetine ba¤l› Çerkefl’ten gelip Üsküdar’a yerleflmifltir. Ömer Efendi’nin torunu Mehmed Vahdetî Bey, yüzbafl› rütbesiyle Üsküdar’daki Askerî Rüfltiye’de mant›k ve hitabet ö¤retmenli¤i yapm›flt›r. Mehmed Vahdetî Bey’in o¤lu Hüseyin Mazlum Bey Bahriye’de okudu¤u s›ralarda ‹stanbul iflgal edilmifl ve aile, Amasya Gümüflhac›köy’e göç etmifltir. Hüseyin Mazlum Bey, burada Reside Han›m’la evlenmifltir. Reside Han›m’›n büyük dedesi halk edebiyat›m›z›n ünlü flairlerinden Gevherî (Mustafa)’dir. Hüseyin Mazlum Bey, Cumhuriyet’in ilân›ndan sonra köy ö¤retmenli¤ine tayin olunmufl ve Gümüflhac›köy’e ba¤l› köylerde çal›flm›flt›r. Nihad M. Çetin, ilkokulu do¤du¤u kasabada, ortaokulu Merzifon ve Ni¤de ortaokullar›nda, liseyi ise 1943 y›l›nda Yozgat’ta bitirdi. Bu s›ralarda Osmanl›can›n yan› s›ra arûzu da iyi ö¤renmifl ve bu vezinle fliirler dahi yazm›flt›r. Ortaokulu ve liseyi paras›z yat›l› olarak okuyan Nihad M. Çetin, daha sonra ‹stanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. Ancak onun ideali ö¤retmen olmakt›. Ailesinin iste¤i do¤rultusunda girdi¤i Hukuk Fakültesi’ndeki bir y›ll›k e¤itiminden sonra yine ailesinin karfl› ç›kmas›na ra¤men Çapa Yüksek Ö¤retmen Okulu’na kaydoldu. Buran›n ö¤rencisi olarak ‹stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü’nü de 1948 Haziran’›nda bitirdi. Ö¤rencili¤i esnas›nda Fars Dili ve Edebiyat› ile Frans›z Filolojisi’nin derslerini de


Ü S K Ü D A R

S E M P O Z Y U M U

V I

Prof. Dr. Nihad M. Çetin

takip ederek sertifika ald›. Bu yo¤un programa ra¤men, Arap Dili ve Edebiyat›’n›n derslerini dinleyici olarak izledi. Prof. Dr. Helmut Ritter2 ve Prof. Dr. Ahmet Atefl’in3 en iyi ö¤rencileri aras›na girdi ve üstün vas›flar›yla hocalar›n›n dikkatini çekti. 1949 senesinde, Yozgat Lisesi’nde son s›n›ftayken tan›flt›¤› ve s›n›f›n iki iftihara geçmifl ö¤rencilerinden birisi olan Nevin Özkutla Ni¤de’de evlendi, bu evlilikten Celalettin ve Cem adl› iki o¤lu oldu. Üniversiteyi bitirdikten sonra Adana Düziçi Köy Enstitüsü (13.10.19481.5.1949) ve Kayseri Lisesi’nde Türkçe ve edebiyat ö¤retmeni (27.09.1949-1953), ayr›ca adeta hizmetkâr gibi çal›flt›¤› Kayseri ‹mam Hatip Okulu’nda okulun a¤›r maddî yetersizlikleri içerisinde kurucu müdür olarak görev yapt›. Bu s›ralarda “Gündüzalp” takma ad›yla baz› dergi ve gazetelerde yaz›lar yazmaya bafllad›. 31.03.1953’te ‹stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap-Fars Filolojisi’ne asistan olarak girdi. 1.12.1955-31.05.1957 y›llar› aras›nda topçu te¤men olarak vatanî görevini yapt›. Nihad M. Çetin, 17.10.1958 tarihinde “Ebû Hâtim es-Sicistânî ve Kitâbü’lmüzekker ve’l-müennes” adl› doktora tezini verdi. Bu s›ralarda Arap-Fars Filolojisi iki ayr› kürsü haline geldi. Nihad M. Çetin, Arap Filolojisinde asistan olarak kald› ve Kas›m 1964 senesinde “ez-Zevzenî ve Hamâsetü’z-Zürafâ” adl› 222


K A D Î M

B I R

Ü S K Ü D A R L I V E ‹ S T A N B U L Ç E L E B Î S I : P R O F . D R . N ‹ H A D M . Ç E T ‹ N

tezi ile doçent oldu. 1965-1967 y›llar› aras›nda ise o zaman F›nd›kl›’da bulunan ‹stanbul Yüksek ‹slâm Enstitüsü müdürü olarak görev yapt›. 27.4.1971 senesinde “Eski Arap fiiiri” adl› eseriyle profesör oldu. Di¤er taraftan, üniversiteye intisab›ndan itibaren 1986 y›l›na kadar Milli E¤itim Bakanl›¤›’n›n ç›kard›¤› ‹slâm Ansiklopedisi’nde hem tahrir heyeti üyesi hem müellif olarak çal›flt›. 1954 senesinde itibaren de Milletleraras› fiark Tetkikleri Cemiyeti kurucular› aras›nda bulundu. Musul Arap Dil Akademisi üyeli¤ine seçildi. Bu arada 1971 senesinden emeklilik tarihi 1990 y›l›na kadar ‹.Ü. Edebiyat Fakültesi fiarkiyat Enstitüsü’nün müdürlü¤ünü yapt›. 1982 y›l›nda ‹stanbul Üniversitesi Senato üyesi, Arap Dili ve Edebiyat› Anabilim Dal› baflkan›, daha sonra da Do¤u Dilleri ve Edebiyatlar› Bölüm Baflkan› oldu. Türkiye Diyanet Vakf› ‹slâm Araflt›rmalar› Merkezi’nin (‹SAM) ve ‹slâm Ansiklopedisi’nin kuruluflunda önemli katk›lar› oldu; ilim heyeti ve yazar kadrosunda bulundu. Uzun bir süre rahats›zl›k çeken hocam›z Nihad M. Çetin, 23 Haziran Pazar günü, ayn› zamanda Kurban Bayram›’n›n da birinci günü, hastaneye kald›r›ld› ve 26 Haziran 1991 Sal› günü hakk›n rahmetine kavufltu. Cenazesi 27 Haziran Perflembe günü ö¤le namaz›nda, hayat› boyunca her cuma, Kanuni Sultan Süleyman’›n kabrini ziyaret ederek girdi¤i ve hayran oldu¤u Süleymaniye Camii’nde k›l›nan cenaze namaz›ndan sonra Karacaahmet mezarl›¤›nda topra¤a verildi. Kelimelerin kendisini anlatmaktan aciz kald›¤› hocam›n, öncelikle baz› müstesna özelliklerini de dile getirerek ilmi flahsiyetinden söz etmek istiyorum. Bugün baz›lar›m›z›n para konusundaki zafiyeti, ö¤rencilerle neredeyse kopma noktas›ndaki iliflkisi, çal›flt›¤› yere haftada bir iki kere u¤ramas›, paran›n al›n teri ile kazan›lmas› konusundaki vurdumduymazl›¤›; ilmi, paraya ve ticarete âlet etmesi ve en önemlisi helal-haram kavram›n› neredeyse unuttu¤unu düflündükçe, o büyük ve kâmil insan›n de¤erini ve kendisinde gördü¤üm meziyetlerin ne denli önemli ve paha biçilmez bir hazine oldu¤unu bir kez daha anlam›fl durumday›m. Burada aff›n›za s›¤›narak bir fley daha ifade etmeliyim: Ö¤rencili¤imle birlikte 29 y›ld›r üniversitede görev yapmaktay›m. fiimdiye de¤in merhum hocam›n evsaf›nda ya da bu evsafa yak›n hiçbir insanla karfl›laflamad›¤›m› yine aff›n›za s›¤›narak belirtmek istiyorum. Paraya asla de¤er vermeyen, ö¤rencilerini kendi çocuklar›ndan kesinlikle ay›rt etmeyen, al›n teri ile para kazan›p zaman›nda görevine gelmeyi ilke edinen, mesai arkadafllar›n›n dertlerini kendi dertleri gibi hisseden; bunun için de onlara yard›m edebilmek için ç›rp›nan, k›skanmak flöyle dursun, ilmini cömertçe da¤›tan, bugün baz›lar›n›n yapt›¤›n›n aksine ö¤rencilerinin hak ederek bir an evvel yükselmelerini arzu eden, kimden gelirse gelsin sorulan her soruya cevap vermeyi muhataba gösterilen sayg› ve onu bir onurland›rma olarak kabul eden, asla insan ay›r›m› yapmayan, milli ve dini de¤erlere son derece ba¤l›, dürüstlü¤ünden asla taviz vermeyen, insana küçük büyük, alt üst demeden samimi olarak sayg› ve sevgi gösterip de¤er veren, kalp k›rmay› birinin onurunu incitmek olarak addeden; ilmini, çok iyi hayat flartlar›na sahip olmamas›na 223


Ü S K Ü D A R

S E M P O Z Y U M U

V I

Nihat Çetin Hoca bir doktora jürisinde (sa¤dan üçüncü)

ra¤men, asla paraya ve ticarete alet etmeyen, mecbur kalmad›kça para ve maafl kelimelerini kullanmayan, vatan›m› gezmeden asla yurtd›fl›na seyahate ç›kmam diyen, kendi ifadesiyle hiçbir dersine geç kalmayan, bugün efline rastlanmas› güç bir cömertli¤e sahip ve bu cömertli¤i sayesinde cebindeki paray› veya maafl›n›n miktar›n› dahi bilmeyen, verdi¤i söze mutlaka ba¤l› kalan ve her yönüyle kâmil bir insan› anlatabilmek takdir edersiniz ki son derece zor bir ifltir. Hocamla ilk tan›flmam flöyle oldu: 1981 senesinde ‹.Ü. Edebiyat Fakültesi’nin 104 numaral› dershanesindeki bir dersinde, kanat tak›p uçmay› ilk deneyen Abbas b. Firnas adl› bir Arap’tan bahsediyordu. Birden, ne oldu bilmiyorum a¤z›mdan komik bir cümle ç›k›verdi. Tabi, ben tüm s›n›f›n gülmesini bekliyordum, nitekim öyle de oldu. Ancak hocam, “Evlâd›m, ben böyle ciddi bir mesele üzerinde konuflurken….” diye devam etti. Ben hocam›n da gülmesini beklerken, hocan›n beni k›rmamaya çal›flarak yapt›¤› konuflmas›ndan dolay› çok mahcup olmufltum. Hocam, benim bu durumumu görünce, tekrar konuya döndü. Kalbimin k›r›ld›¤›n› hissetmifl olmal› ki, ders aras›nda beni yan›na ça¤›rd› ve gönlümü ald›. Bu olaydan sonra ona karfl› sayg› ve hürmetim daha da derinleflti. Daha sonra 1985 senesinde asistan olarak göreve bafllay›nca hemen her akflam ‹.Ü. Edebiyat Fakültesi fiarkiyat Enstitüsü’nden birlikte ç›kar, Beyaz›t otobüs dura¤›na gelir, oradan Eminönü’ne iner ve beraber vapura binerdik. Befliktafl’ta 224


K A D Î M

B I R

Ü S K Ü D A R L I V E ‹ S T A N B U L Ç E L E B Î S I : P R O F . D R . N ‹ H A D M . Ç E T ‹ N

(Soldan sa¤a) Hüseyin Yaz›c›, Mustafa Seçkin, Nihat Çetin

oturmama ra¤men, hocam›zla vapurla Üsküdar’a geçer ve onu ‹skeledeki tarihi çeflmenin yan›ndan kalkan dolmufllara bindirir, sonra Befliktafl’a dönerdim. Yaklafl›k üç y›l, hocam›zla her akflam böyle bir seyahatimiz oldu. Bu beraberliklerimiz esnas›nda kendisinden çok güzel fleyler duydum, dinledim ve ö¤rendim. Merhum hocamla bir gün ‹.Ü. fiarkiyat Enstitüsü’nden Beyaz›t otobüs dura¤›na gitmek üzere ç›km›flt›k. Beyaz›t meydan›nda Türk Tarih Kurumu’nun kitaplar›n› satan bir araç vard›. Onu görünce birden bana döndü ve “‹smail Hakk› Uzunçarfl›l›’n›n Osmanl› tarihi ile ilgili kitaplar›n› al ve oku, hemen flimdi al!” demiflti. Ben de param olmad›¤› için, “Daha sonra alsam…” diye cevap vermifltim. Ama hocam -nur içinde yats›n- param›n olmad›¤›n› anlam›flt›. ‹ki gün sonra sabahleyin odama geldi¤imde masamda büyük bir paket vard› ve üzerinde “Sevgili evlâd›ma…” diye bir not yaz›l›yd›. ‹stemedi¤im halde zaman zaman harçl›k vermeyi de ihmal etmezdi. Bazen fiarkiyat Enstitüsü’ne bir fleyler almak için para verirdi. ‹htiyaçlar al›nd›ktan sonra kalan paray› “Cepten ç›kan para, bir daha cebe girmez.” diyerek geri almazd›. Ancak o para daha sonra haberi olmadan ceketinin cebine konurdu. Onun sadece cömertlikleri yaz›ya dökülecek olsa, herhâlde hacimli bir kitap meydana gelir. Meslektafllar› kendisine sorunlar› çözen anlam›na gelen “hallâlü’l-müflkilât” s›fat›n› takm›flt›. Ben de onun ö¤rencisi ve asistan› olarak ona “ikinci Hâtim-i Tâ’î”4 s›fat›n› vermek istiyorum. 225


Ü S K Ü D A R

S E M P O Z Y U M U

V I

Nihat Çetin Hoca talebeleriyle birlikte

Hocam›n zor flartlar alt›nda okudu¤unu, yakacak bir fleyi olmad›¤› için k›fl mevsiminde paltosu ile günlerce sabahlad›¤›n›, paltonun da kifayetsiz gelmesi üzerine gö¤süne ve s›rt›na gazete sayfalar› koyarak so¤uktan korunmaya çal›flt›¤›n›, yiyecek bir fleyi olmad›¤› için paltosunun cebinde devaml› k›r›k leblebi tafl›d›¤›n› ve açl›¤›n› bast›rmak için s›k s›k, avuç dolusu de¤il, tane tane a¤z›na att›¤›n› kendisinden defalarca duydum. Kayseri ‹mam Hatip Lisesi ve ‹stanbul Yüksek ‹slâm Enstitüsü’nde görevli iken, zaman zaman hizmetlilerle belki de onlar› teflvik için bir müstahdem gibi çal›flt›¤›n›, kâtiplik yapt›¤›n›, zaman zaman üstlenmifl oldu¤u görevleri tam anlam›yla yerine getirebilmek için sadece 09.00-17.00 mesaisi içinde de¤il, sa¤l›¤›n› düflünmeden bu zamana saatler ilâve etti¤ini kendisinden duydum. Her sabah göreve geldi¤i vakit, odas›na girmeden mutlaka yan odalarda oturan mesai arkadafllar›na “günayd›n” demek için u¤rad›¤›na, toplant›larda zaman zaman ç›kan tart›flmalar› büyük bir ustal›kla tatl› sohbete çevirdi¤ine, ‹.Ü. Edebiyat Fakültesi fiarkiyat Enstitüsü’nde müdür iken soru sormaya gelen hiç kimseyi “Senden bir fley isteyeni geri çevirme!” ilkesinden hareketle, bir gününü alsa dahi geri çevirmedi¤ine, Hz. Peygamber’in ad› her geçti¤inde gözlerinin mutlaka nemlendi¤ine, fevrî hareketlerde asla bulunmay›p müsamahakârl›¤›n›n yan›nda ender görebilece¤imiz bir sab›r gösterdi¤ine, yüksek lisans ve doktora dahil olmak üzere 6 y›ll›k ö¤rencili¤im esnas›na girmifl oldu¤um derslerinden hiçbirine geç kalmad›¤›na flahit oldum. 226


K A D Î M

B I R

Ü S K Ü D A R L I V E ‹ S T A N B U L Ç E L E B Î S I : P R O F . D R . N ‹ H A D M . Ç E T ‹ N

Hukuk Fakültesi’nde ö¤renciyken, geçinebilmek için tan›nmamak flart›yla vesikal›k resimleri çalakalem büyüttü¤ünü, Darphane’de çal›fl›rken ald›¤› az miktardaki haftal›¤›n bir k›sm› ile nadiren de olsa Eminönü’ndeki kay›klardan yar›m ekmek bal›k yedi¤ini, Sirkeci’de bulunan bir otelin sadece yukar›ya aç›lan bir çat› kat›nda kald›¤›n› ve otel sahibinin kendisine “Her gün bir çay içme hakk›n var.” dedi¤ini, onun da bu çay karfl›l›¤›nda otelin hâs›lat›n› say›p düzgün bir flekilde s›ralad›¤›n›, kald›¤› çat› kat›nda yakacak hiçbir fleyinin olmad›¤›n› efli Nevin Han›m’dan duydum. Hoca, merhum Ahmet Yüksel Özemre’nin de ifade etti¤i gibi5 Anadolu’nun ba¤r›ndan kopup da gelenlerin ilk dura¤› olmak bak›m›ndan di¤er semtlerden ayr› bir özelli¤e sahip Üsküdar’› çok seviyordu. Bunun ard›nda yatan sebeplerden birisi Anadolu’ya olan derin ve tarif edilemez sevgisiydi. Anadolu’ya olan büyük sevgisinden dolay›, ‹stanbul’da da ikamet için kendisine Anadolu yakas›n› seçmiflti. Baba taraf›ndan Üsküdarl› olan hocan›n bir mektubundaki “el-Âmâsî mevliden, el-Üsküdârî meskenen, el-Mevlevî meflreben”, ifadesinden Mevlevi meflrepli oldu¤unu anl›yoruz. Merhum hocam›z, son olarak oturdu¤u Üsküdar’daki Do¤anc›lar semtine 1967 senesinde yerleflti. Ondan önce yine Üsküdar’da Bulgurlu Mescit Sokak’ta, daha sonra Osman Bey apartman› ad›n› alacak olan bahçeli ahflap bir evde ve Salacak’ta Gündefl apartman›nda oturmufltu. Parmakla gösterebilece¤imiz bir ilim adam› olan Prof. Dr. Nihad M. Çetin, içinde bulundu¤u mütevaz› hayat flartlar›na ra¤men, ilmini kesinlikle para ve ticarete alet etmeden uzun y›llar yo¤un bir ilmî faaliyet içinde bulundu. Son derece ilmi titizli¤i olan merhum hocam›n yapm›fl oldu¤u bütün çal›flmalar›n›n müsveddeleri dahi tashihe ihtiyaç duyulmayan nadir çal›flmalar aras›nda yer alm›flt›r. Nitekim uzun y›llar çal›flt›¤› Milli E¤itim Bakanl›¤› ‹slâm Ansiklopedisi’nde yazm›fl oldu¤u 50’y› aflk›n maddesinin müsveddelerinde hiçbir tashih yap›lmam›flt›r. Onun en önemli meziyetlerinden birisi, çal›flmalar›nda mutlaka daha önce söylenmemifl ve baflkalar›n›n yararlanabilece¤i bilimsel veriler ortaya koymufl olmas›d›r. Haz›rlayaca¤› bir çal›flma konusunda acele etmez, uzun uzun araflt›rma, inceleme ve de¤erlendirmelerden sonra düflüncelerini k⤛da dökerdi. Diyanet ‹slam Ansiklopedisi’nde bulunan sadece Arap yaz›s›, dili ve edebiyat› ile ilgili maddesi son derece orijinal bilgilerle dolu olup hocan›n ne kadar titiz bir bilim adam› oldu¤unu göstermektedir. Yaz›lar›nda kullanm›fl oldu¤u her cümle bir makale kadar de¤er tafl›maktad›r. Merhum Abdülkadir Karahan’›n hoca hakk›ndaki flu ifadeleri, onu tan›mam›za biraz daha yard›m edecektir: “Nihat Çetin’in ilmî titizli¤i, ele ald›¤› konular› en ince teferruat›na kadar ifllemesi, araflt›rmas› ondan say› bak›m›ndan fazla eserin bize intikaline imkân vermifl de¤ildir.” Hocam, s›k s›k “En bahtiyar millet biz Türkleriz; hem Arapça hem Farsça biliriz. Hâliyle bu dillerde yaz›lan eserleri okur, anlar›z. ‹kinci s›rada ‹ranl›lar gelir. Onlar da kendi dillerinin d›fl›nda Arapça bilirler. En bahts›z olan› ise Araplar’d›r. Çünkü kendi dillerinden baflka ‹slâm medeniyetine ait olan Türkçe ve Farsçay› bilmezler.” derdi. Asistanl›¤›ndan itibaren münâvebeli olarak Farsça mesnevî, 227


Ü S K Ü D A R

S E M P O Z Y U M U

V I

Prof. Dr. Nihad M. Çetin

Frans›zca ve Arapça eserler okudu¤unu söylerdi. Arap, Fars ve Türk dili ve edebiyatlar›n›n yan› s›ra Frans›z dili ve edebiyat›n› da çok iyi bilen merhum hocam, Arap dili ve edebiyat› alan›nda isabetli ve orijinal görüflleri ve özellikle baz› müsteflriklerin Arap dünyas›n› dolay›s›yla da ‹slâm dünyas›n› bölmek amac›yla ortaya att›klar› yaz› dili yerine mahalli lehçelerin kullan›lmas› konusundaki tehlikenin boyutlar›n› gösteren ciddi de¤erlendirmeleri ve ikazlar› sayesinde hem Arap dünyas›nda hem de Arap edebiyat› alan›nda çal›flanlar nezdinde önemli bir yer edinmifltir. Merhum hocam›z, fieyh Gâlibe hayrand›. Fuzûlî’nin Leylâ ve Mecnûn’u ve fieyh Gâlib’in Hüsn ü Aflk’›ndan esinlenerek yazm›fl oldu¤u Sen gelirken gidiflin hüznü düfler hât›r›ma Dil-i sûzân-› firâk›m yeniden nâre düfler diye bitirdi¤i fliiri, onun fliir yazma konusundaki üstün kabiliyetini göstermektedir. Di¤er taraftan, Hayâlin dîdeden, hicrin derûnumdan nihân olmaz Bahâr›m mihr ü mâh›ms›n, sen olmazsan cihan olmaz Bugün sensin benim cân›m, gönül hep sende sultân›m Bu yüzden cân fedâ râh›nda gönlüm arma¤an olmaz gibi nihavend beste denemesi onun ayr› bir meziyetinin göstergesidir. Kendisine “Neden fliir yazmaya devam etmiyorsunuz?” diye soruldu¤unda “Dîvân edebiyat›nda fieyh Gâlib’e, hecede de Seyrânî’ye ulaflamayaca¤›m› anlad›¤›m için.” fleklinde cevap vermifltir. 228


K A D Î M

B I R

Ü S K Ü D A R L I V E ‹ S T A N B U L Ç E L E B Î S I : P R O F . D R . N ‹ H A D M . Ç E T ‹ N

Ayr›ca resim konusundaki yetene¤i, hiçbir hocadan hat dersi almamas›na ra¤men, hattat olmas›, Türkçe’yi çok iyi konuflmas› ve kullanmas›, yazmalar hakk›ndaki derin teknik bilgisi ve bu konuya olan vukûfiyeti, hat konusundaki tarihi bilgileri ile bu alandaki yeni de¤erlendirmeleri; Arap, Fars ve Türk kültürlerini çok iyi bilmesi, ona müstesna bir yer kazand›rm›flt›r. Hat sanat› ve ebru konusunda bugün en yetkin kifli olan Profesör M. U¤ur Derman’a kendi yazd›¤› bir hatt›n› imzas›z olarak göstermifl, M. U¤ur Derman da yaz›s› hakk›nda “Ustaca yaz›lm›fl bir yaz›” ifadesini kullanm›flt›r. ‹lim erbab›na derin ve tarif edilemez bir sayg›s› vard›. Nitekim hocalar›n›n ad› an›ld›¤›nda onlar yan›ndaym›fl gibi davran›rd›. Arap gramerini ve arûzu bir sisteme kavuflturan Halîl b. Ahmed’e özel bir ilgisi vard›. Abbasiler devrinde devlet kademesinde çeflitli makamlar› iflgal eden Bermeki ailesinin baz› mensuplar›na hayrand›. Hocan›n yüzlerce talebesi, dostu ve arkadafl› oldu. Bunlar›n aras›nda Yüksek Ö¤retmen Okulu’ndayken yak›n arkadafllar›, sonraki y›llarda sahas›nda birer otorite olan, yazd›klar› eserler ve yetifltirdikleri ö¤rencilerle hakl› bir flöhret elde eden merhum Bekir Kütüko¤lu, Kaya Bilgegil ve Ahmet Kabakl› vb. flahsiyetler bulunmaktad›r. Merhum Ahmet Kabakl› flöyle demiflti hocam›z için: “Ülkemizde ilim elbette tükenmeyecek ama, Türk, ‹slâm, do¤u ve memleket kültüründe bir Nihat Çetin’in, bir Mehmet Kaplan’›n, bir Erol Güngör’ün, Cemil Meriç’in, Kafeso¤lu’nun, Tarlan’›n, Çavuflo¤lu’nun, Bekir Kütüko¤lu’nun, Tahsin Banguo¤lu’nun, bir Nihad Sami’nin, bir Rahmetî Arat’›n, Cafero¤lu’nun hepsini de son birkaç y›lda kaybetti¤imiz bu de¤erlerin yerlerini korkar›m ki doldurabilen olmayacak.” Eminim ki onu tan›yan herkesin söyleyecek pek çok fleyi bulunmaktad›r. Bunlar›n hiçbirisinden hoca hakk›nda, onun çok müstesna bir insan oldu¤unu söylemelerinin d›fl›nda bir fley duyamazs›n›z. Kendisini tan›yanlar›n böyle bir Üsküdar çelebîsinin hayat›na dair nakledecekleri hat›ralar›n derlenerek aktar›lmas›n›n, günümüzün gençleri, bilim adamlar› ve k›saca herkese çok fley kazand›raca¤›na inanc›m sonsuzdur. Hocam›n eserlerine k›saca temas etmeden önce, kendisinin daha iyi tan›nmas› bak›m›ndan flu ifadelerini aktarmak istiyorum: “… Naçiz flahs›m hakk›nda izhâr ve ibzâl buyurdu¤unuz takdire teflekkür için kelime bulam›yorum. Bunu kadirflinasl›k fleklinde görmek kendimde bir k›ymet tevehhüm etmek olur. Daima dostlar›m ve talebelerim beni oldu¤um gibi de¤il, istedikleri gibi görmüfllerdir. Hayat›m boyunca ‹slâm kültür ve sanatlar›yla meflgul oldum. Zaman zaman bu medeniyetin azametini hissettim. Fakat hissiyat›ma ma¤lub olma endiflesiyle bu büyüklü¤ü ifadeden kaç›nd›m. Bugün flunu kuvvetle ve emin olarak söyleyebilirim ki ‹slâm medeniyeti beni hiçbir zaman hayal k›r›kl›¤›na u¤ratmad› ve u¤ratmayacakt›r…” Eserleri: Prof. Dr. Nihat M. Çetin, 100’ün üzerinde makale ve madde kaleme alm›fl, ayr›ca fliirler yazm›flt›r. Merhum hocan›n eserleri flunlard›r: 1-Tercümeleriyle Namaz Sureleri ve Dualar›, ‹stanbul 1954.

229


Ü S K Ü D A R

S E M P O Z Y U M U

V I

2. Arapça Dilbilgisi I, ‹stanbul 1964 (Ahmet Atefl ve Tahsin Yaz›c› ile). 3. Farsça Manzum Yazmalar katalogu (‹stanbul 1968). Ahmet Atefl’in vefat›ndan sonra hoca taraf›ndan tamamlanan eser. 4. Eski Arap fiiiri, ‹stanbul 1973. 5. Arapça Metinler I, ‹stanbul 1976. 6. Fennü’l-hat, ‹stanbul 1411/1990. Merhum hocam›z, bu eserde hat sanat›n› do¤uflundan Osmanl›lar’a kadarki dönemini ele alm›flt›r. Osmanl› dönemi ile ilgili olan bölüm ise U¤ur Derman taraf›ndan kaleme al›nm›flt›r.

KAYNAKLAR “Çetin M. Nihad”, Türk Dili ve Edebiyat› Ansiklopedisi, ‹stanbul 1977, II, 137; Coflkun Y›lmaz, “Bir ‹lim Hazinesi: Prof. Dr. Nihad Mazlum Çetin’in Ard›ndan”, ‹slâm, sy. 96 (‹stanbul 1991), s. 34-36; “Alem min a’lâmi’d-dirâsâti’fl-flarkiyye ve’l-‹slâmiyye el-Ustâz ed-Duktûr Nihâd Çetin 1924-1991”, ‹RC‹CA, enNeflretü’l-‹hbâriyye, sy. 26 (‹stanbul 1991), s. 26; “Yazma Eserlerin Tan›nmas›”, ‹lim ve Sanat, say› 30 (Ekim 1991), s. 59-64; Ali Alparslan, “Prof. Dr. Nihat Çetin”, Türk Dili, I/483 (Ankara 1992), s. 836-838; Esra Karabacak, “Prof. Dr. Nihad M. Çetin Bibliyografyas›”, Bo¤aziçi Üniversitesi, Arap Dili Uygulama ve Araflt›rma Merkezi Bülteni, sy. 2 (‹stanbul 1993), s. 9-17; Ahmet Suphi Furat, “Nihad M. Çetin, Hayat› ve Eserleri”, fiarkiyat Mecmuas›, VIII (‹stanbul 1998), s. 1-8; Tevfik Rüfltü Topuzo¤lu-Esra Karabacak, “Prof. Nihad Mazlum Çetin”, Prof. Dr. Nihad M. Çetin’e Arma¤an, ‹stanbul 1999, s. 1-13; L. Sami Akal›n, “Muhabbet Ederim”, Prof. Dr. Nihad M. Çetin’e Arma¤an, ‹stanbul 1999, s.15-17; M. Ali Bulut, “Prof. Dr. Nihad M. Çetin: Bir Dünya Beyefendisi”, Prof. Dr. Nihad M. Çetin’e Arma¤an, ‹stanbul 1999 s. 19-32; M.Yaflar Kandemir, “Bir Zerafet Abidesi”, Prof. Dr. Nihad M. Çetin’e Arma¤an, ‹stanbul 1999 s. 33-36; Mübahat S. Kütüko¤lu, “Gümüflhac›köy 1260”, Prof. Dr. Nihad M. Çetin’e Arma¤an, ‹stanbul 1999, s. 3761; Tevfik Rüfltü Topuzo¤lu, “Çetin, Nihad Mazlum”, D‹A, XXXI, 290-291; Nihad Çetin, “Gevheri’ye Dair Birkaç Not”, Prof. Dr. Bekir Kütüko¤lu’na Arma¤an, ‹stanbul 1991, s. 21-23; “Prof. Dr. M. Nihat Çetin Vefat Etti”, Zaman Gazetesi, 27 Haziran 1991; “Prof. Dr. Nihad M. Çetin’i Rahmetle An›yoruz”, Milli Gazete, sy. 6597, 8 A¤ustos 1991; “Prof. Dr. Nihad M. Çetin Hocam›z› Kaybettik”, Türkiye Diyanet Vakf› Haber Bülteni, sy. 21 (Ankara, Ekim 1991); “Prof. Dr. Nihad M. Çetin Vefat Etti”, Türkiye Gazetesi, 27.06.1991; Prof. Dr. Abdülkadir Karahan, “Onu da Kaybettik”, Türkiye, 12 Temmuz 1991; Ahmet Kabakl›, “Ölümle Bar›fl”, Türkiye, 28 Haziran 1991; “Prof.Dr. Nihad M. Çetin Kimdir?” www.gumushacikoylu.net/habergoster.asp?id=481. D‹PNOTLAR 1 Saray kay›klar›nda kürek çeken hamlac›lar›n bafl› olup hükümdar›n bindi¤i kay›¤›n en önünde kürek çeken, ayn› zamanda bostanc› oca¤›n›n kay›khane k›sm›n›n buyurucusu olan görevli. 2 Prof. Dr. Helmutt Ritter (v. 1971), Türkiye’de modern anlamda filoloji tetkik ve usullerinin tan›nmas›nda ve tatbik edilmesinde çok de¤erli hizmetlerde bulunan dünya flarkiyatç›lar›n›n önde gelen flahsiyetlerinden birisidir. 3 Prof. Dr. Ahmet Atefl (v. 1966), Türkiye’de Arap ve Fars Filolojileri sahas›ndaki çal›flmalar›n tarihi seyrinde aç›lan eskisinden çok farkl› bir devrin bafl›nda gelmifl ve yeni devri eskisine ba¤lam›fl önemli bir flarkiyatç›d›r. 4 Tam ad› Ebû Seffâne (Ebû Adî) Hâtim b. Abdillah b. Sa’d et-Tâî el-Kahtânî (ö.578?) olan ve cömertli¤i ile ün yapm›fl Arap flâir. Cömertlik özelli¤i darb›mesel haline gelmifltir. Hâtim-i Tâî, sadece Arap edebiyat›nda de¤il, ‹ran ve Türk edebiyatlar›nda da cömertlik timsali olarak yer alm›flt›r. bk. Süleyman Tülücü, “Hâtim et-Tâî”, D‹A, XVI, 472-473. 5 bk. Ahmet Yüksel Özemre, Üsküdar, ah Üsküdar!, ‹stanbul 2002, s. 123.

230


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.