Üsküdar'daki Bursal›lar Bursa'daki Üsküdarl›lar D r .
A L ‹
‹ H S A N
K A R A T A fi
Uluda¤ Üniversitesi
Girifl Osmanl› Devleti’nde “bilâd-› selâse” kavram›, iki ayr› gruptan oluflan alt› yerleflim merkezi için kullan›lm›flt›r. Birinci grupta Bursa, Edirne ve ‹stanbul, ikincisinde ise Galata, Eyüp ve Üsküdar yer al›r. Co¤rafî olarak farkl› bölgelerde yer alsalar da flehirlerin, pek çok bak›mdan birbirleriyle münasebetleri kaç›n›lmazd›r. Söz konusu durum Bursa ile Üsküdar için de geçerlidir. Zira iki önemli merkez aras›nda sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda karfl›l›kl› münasebetler gerçekleflmifltir. Bu iliflkiler çerçevesinde “bilâd-› selâse”nin bu iki mümtaz flehri, de¤iflik sebeplerle karfl›l›kl› seyahat ve yerleflmelere sahne olmufltur. Bunlar› idarî, dinî, ilmî ve ticari seyahatler olarak tasnif etmek mümkündür. Bursa’da kad›l›k, müderrislik ve benzeri görevlerde bulunanlar bir müddet sonra Üsküdar’a tayin edilmifller veya ayn› flekilde Üsküdar’dan Bursa’ya benzer tayinler yap›lm›flt›r. Özellikle Aziz Mahmud Hüdâyî’nin Bursa’dan Üsküdar’a yerleflmesi pek çok sûfinin karfl›l›kl› seyahatler yapmalar›na, birinden öbürüne giderek orada yerleflmelerine sebep olmufltur. Bu konuda dikkat çeken bir husus da Üsküdar’da suç iflleyenlerden baz›lar›n›n Bursa’ya gönderilmeleridir. Nitekim, fler’iyye sicillerinde yer alan nefy kay›tlar›ndan Üsküdar’da baz› suçlar› irtikâb edenlerden bir k›sm›n›n Bursa’ya gönderildi¤i anlafl›lmaktad›r. Bu tebli¤de aslen Bursal› veya Üsküdarl› olup bir vesileyle birinden di¤erine gidip orada kalan veya görevinin bir dönemini hem Üsküdar hem de Bursa’da geçiren flah›slardan hareketle Bursa ve Üsküdar iliflkisi ele al›nmaya çal›fl›lacakt›r.
Ü S K Ü D A R
S E M P O Z Y U M U
V I
Bursa-Üsküdar aras›ndaki gidifl-gelifllerin Osmanl›’n›n kurulufl y›llar›nda bizzat padiflahlar taraf›ndan yap›ld›¤› anlafl›lmaktad›r. Hz. Peygamber’in ilgili hadisinden sonra hemen her müslüman sultan›n ‹stanbul’u fethetmeyi arzulad›¤›, bunun için zaman zaman baz› teflebbüslerin oldu¤u da bilinmektedir. Ayn› düflünceyi Osmanl› Devleti’nin kurucular›n›n da paylaflt›klar› muhakkakt›r. Elimizdeki örneklere bakarak Osmanl› döneminde Üsküdar-Bursa aras›ndaki gidifl-geliflleri devlet memurlar›, tasavvuf erbab›n›n tayin ve seyahatleri ile cezaland›rma amac›yla sürgün edilenlerin Üsküdar’dan Bursa’ya gönderilmeleri fleklinde üç bafll›k alt›nda ele almak mümkündür.1 A- Devlet Memurlar› Osmanl› Devleti’nde sadrazam, vezir, fleyhülislam gibi üst makamlarda görevli olanlarla birlikte daha alt makamlarda bulunan, devletin hemen her kademesinde görev yapan memurlar›n zaman zaman baflka görevlere tayin edildikleri, bazen görevlerinden azledilerek baflka flehirlerde ikamete mecbur edildikleri s›k s›k görülen hususlardand›r. Ayr›ca özellikle müderrislik, kad›l›k gibi görevlerde bulunanlar›n belli aral›klarla ülke içinde devaml› bir sirkülâsyona tabi tutulduklar› da bilinmektedir. Hatta bu de¤iflim kurallara ba¤lanm›flt›r.2 Kaynaklara bak›ld›¤›nda de¤iflik sebeplerle Üsküdar’dan Bursa’ya, Bursa’dan da Üsküdar’a gidip-gelen pek çok kifli bulundu¤u görülür. Bunlardan baz›lar›n› tarih s›ras›na göre zikretmek konunun daha iyi anlafl›lmas› bak›m›ndan faydal› olacakt›r. ‹lk örne¤imiz Kara Mustafa Pafla ad›yla meflhur olan Mustafa Pafla’d›r. Babas› Hamza Bey, annesi ise Savc› Bey’in k›z› Hatice Hatun’dur. Fatih Sultan Mehmed’in vezirlerinden olan Mustafa Pafla, 1474’de vezirlikten azledildikten sonra Üsküdar’da ikamet etmeye bafllad›. Bir süre sonra yeniden vezir oldu ancak Gedik Ahmed Pafla ile geçinemedi¤inden dolay› tekrar azledildi. Bu azilden sonra Bursa sanca¤›na mutasarr›f olarak gönderildi. 1483’de Seyyidgazi civar›nda idam edilen Mustafa Pafla, Bursa’da Hamzabey Camii civar›nda babas›n›n yan›ndaki türbeye defnedildi.3 Fatih Sultan Mehmed döneminde Üsküdar-Bursa aras›nda gidip gelen bir baflk flah›s da eserleri as›rlarca Osmanl› Devleti medreselerinde ders kitab› olarak okutulan Molla Hüsrev’dir. Osmanl› Devleti’nin üçüncü fleyhülislâm› olan Molla Hüsrev, ayn› zamanda Fatih’in de hocas›d›r. Molla Hüsrev, Molla Fenari’nin o¤lu Yusuf Bali ve devrinin pek çok ulemas›ndan ders alm›fl, Bursa ve Edirne’de müderrislik yapm›flt›r. Fatih Sultan Mehmed’in tahta ç›kmas›yla birlikte kendisine Kazaskerlik görevi verilmifl, ancak II. Murat’›n tekrar tahta ç›kmas› ve Fatih’in Manisa’ya gitmesi sebebiyle o da görevinden ayr›l›p Manisa’ya gitmifltir. Fatihin ikinci kere Osmanl› taht›na oturmas›ndan sonra 1458’de ‹stanbul kad›l›¤›n›n yan›nda “Bilad-› selase” denilen Galata, Eyüp ve Üsküdar kad›l›klar› ve Ayasofya Medresesinde müderrislik göreviyle tayin edil232
Ü S K Ü D A R ’ D A K ‹ B U R S A L I L A R – B U R S A ’ D A K ‹ Ü S K Ü D A R L I L A R
di. Yetifltirdi¤i ö¤rencileri aras›nda Yusuf b. Cüneyd et-Tokadi, Zembilli Ali Efendi, Hasan Çelebi gibi önemli ilim adamlar› vard›r. Hayat›n›n bir döneminde Üsküdar kad›l›¤› yapan Molla Hüsrev bir dü¤ün cemiyetinde Fatih’in Molla Gürani’yi sa¤›na, kendisini de soluna oturtmas›na gücenerek 1462’de ‹stanbul’dan ayr›lm›fl ve Bursa’ya gitmiflti. Bursa’da Zeyniler’in güneyinde infla ettirdi¤i medresede müderrislik yaparken hatas›n› düzeltmek ve hocas›n›n gönlünü kazanmak isteyen Fatih, onu tekrar ‹stanbul’a davet etti ve 1490 y›l›nda kendisini fleyhülislaml›k makam›na getirdi. Yirmi y›l bu görevi ifa eden Molla Hüsrev, 1481 y›l›nda ‹stanbul’da vefat etmifl, cenazesi Bursa’ya götürülmüfl ve kendi medresesine defnedilmifltir. Bursa’daki medresesine ilave olarak ‹stanbul’da da cami ve mescitler yapt›rm›flt›r. ‹slam hukukçular› aras›nda önemli bir yeri olan Molla Hüsrev’in en tan›nm›fl kitab› f›k›hla ilgili Dürer ve Gurer adl› eseridir.4
Bursa ile Üsküdar aras›nda manevi bir köprü vazifesi gören Atik Valide Camii ve Haziresi
233
Ü S K Ü D A R
S E M P O Z Y U M U
V I
Yukar›da verilen örnekler XV. as›rla ilgilidir. XVI. asra bakt›¤›m›zda pek tan›nmayanlar›n yan›nda yine herkesçe bilinen ve meflhur olan flah›slar›n da ayn› flekilde Üsküdar-Bursa aras›nda gidip geldiklerine flahit olmaktay›z. Bunlar› kronolojik olarak zikretmeye çal›fl›rsak ilk s›ray› Mustafa Muslihiddin Efendi almaktad›r. Hamidiler Mahallesi imam› ‹dris Efendi’nin o¤lu olan Muslihiddin Efendi, Bursal›d›r ve “Mastar Muslihiddin” lakab›yla meflhurdur. Kendisine mastar denilmesinin sebebi de bir gün bir mecliste iken “deyyus” lafz› ne kelimedir sorusuna “mastard›r” cevab›n› vermesidir. ‹lim tahsilinden sonra müderris olmufl, Manisa’da müftülük yapm›fl, Halep ve Mekke kad›l›klar›nda bulunmufltu. Mekke’den dönüflünde Üsküdar’a gelmifl ve 1537’de orada vefat etmifltir. Kabri Üsküdar’dad›r.5 Bu asr›n ikinci yar›s›nda Galata ve Üsküdar kad›l›¤› yapan ve 1575 y›l›nda ölümünden sonra ‹stanbul’da defnedilen Bursal› âlimlerden biri de Mumcuzadelerden Bali Çelebidir. Ayn› zamanda flair de olan Bali Çelebi Zihnî mahlas›yla fliirler yazm›flt›r.6 Ayn› asr›n sonlar› için verilebilecek örnek ise Macunzade Abdülbâkî Efendidir. Bursa-‹znikli bir macuncunun o¤ludur. O da müderris olduktan sonra Bâlî Çelebi gibi Galata ve Üsküdar kad›l›¤› yapm›flt›r. Ayr›ca Mekke kad›l›¤› da yapan Abdülbâkî Efendi, 1595 y›l›nda ölmüfltür. Kendisi flairdir, Mürettep Divan, Gül ve Bülbül manzumesi vard›r.7 XVII. as›r ulemas›ndan Bursa-Üsküdar aras›nda gidip gelenlerin de bir hayli fazla oldu¤u görülmektedir. 1609 y›l›nda vefat eden ve Atik Valide Camii haziresine defnedilen Vahyizade Mehmed Efendi aslen ‹znikli Vahyizade Ahmed Efendi’nin o¤ludur. Tahsil hayat›n› ikmal ettikten sonra Üsküdar’da Atik Valide Darulhadisi’nde muhaddis, ayr›ca ad› geçen camiye vaiz olarak atanm›flt›r. Birkaç eseri olan ve yetmifl sekiz yafl›nda vefat eden Mehmed Efendi’nin ayn› zamanda flair oldu¤u da bilinmektedir.8 Osmanl› Ulemas› içerisinde oldukça meflhur olan ve hemen herkesçe tan›nan iki alimin de bu yüzy›l içerisinde Bursa ile Üsküdar aras›nda ba¤ kurduklar› görülmektedir. Bunlardan birisi Bursa’n›n yetifltirdi¤i meflhur âlimlerden biri olan Bald›rzâde Selîsî fieyh Mehmed Efendi, di¤eri de Vanî Mehmed Efendi’dir. Selîsî fieyh Mehmed Efendi’nin dedeleri Tokatl› olsa da kendisi Bursa’da do¤mufl ve burada büyümüfltür. Babas› Müderris Mustafa’d›r. Tahsil hayat›n› tamamlad›ktan sonra o da babas› gibi müderris olmufl, Bursa ve Üsküdar’da müderrislik yapm›flt›r. 1633-35 y›llar› aras›nda Üsküdar’da kad›l›k da yapan Mehmet Efendi, 1635 y›l›nda Mekke kad›l›¤›na tayin edilmifl, oradan emekli olunca da 1637 senesinde tekrar Bursa’ya dönmüfltür. Bursa’ya geliflinden sonra Y›ld›r›m Medresesi’nde müderrisli¤e devam etmifltir. 1650 senesinde vefat eden Mehmed Efendi, Abdalmehmed Camii avlusunda babas›n›n yan›na defnedilmifltir. Selisî mahlas›yla fliirler yazan ve pek çok kitab› bulunan Mehmed Efendi’nin en meflhur kitab› Bursa âlimlerinin biyografilerini içeren Ravza-i Evliyâ adl› eseridir.9 Bu yüzy›l›n meflhur simalar›ndan olan Vanî Mehmed Efendi, Osmanl› âlimleri ve devlet adamlar›ndan biridir. Van’da do¤up büyüdü¤ü için kendisine Vanî 234
Ü S K Ü D A R ’ D A K ‹ B U R S A L I L A R – B U R S A ’ D A K ‹ Ü S K Ü D A R L I L A R
Bir çok Bursal›n’›n defnedildi¤i Karacaahmed Mezarl›¤›’n› gösteren bir karpostal
denilmifltir. Gence, Karaba¤ ve Tebriz gibi ilim merkezlerinde pek çok âlimden ilim tahsil ettikten sonra Erzurum’a yerleflti. Burada Erzurum beylerbeyi Köprülüzâde Fâz›l Ahmed Pafla’n›n dostlu¤unu kazand›. Fâz›l Ahmed Pafla sadrazam olunca onun tavsiyesiyle Sultan Dördüncü Mehmed taraf›ndan ‹stanbul’a davet edildi. fiehzade Mustafa’n›n hocal›¤›n› yaparken kendisine Padiflah hocal›¤› (Hünkâr fieyhli¤i) ve Yenicami kürsü vâizli¤i tevdi edildi. Burada ve di¤er yerlerde yapt›¤› vaazlarla k›sa sürede ‹stanbulda da meflhur oldu. 1683 y›l›nda Sadrâzam Merzifonlu Kara Mustafa Pafla komutas›ndaki Osmanl› ordusunun Viyana’da bozguna u¤rad›¤› seferde Vanî Efendi ordu fleyhi idi. Bu sebeple IV. Mehmed, kamuoyunda meydana gelen galeyan› hafifletmek üzere çok sevdi¤i hocas›n› görevlerinden azletti ve Bursa Kestel’e sürgüne gönderdi. Asl›nda henüz ‹stanbul’da iken Kestel ve civar›nda bulunan birçok köy kendisine temlik edilmiflti. Kestel’de bir câmi, medrese ve imaret yapt›rd›. Ayr›ca buralar için pek çok mülkünü vakfetti.10 1685 senesinde Kestel’de vefat ederek kendisinin infla ettirdi¤i caminin haziresine defnedildi. Osmanl› tarihinde Kad›zadeliler ile Sivasiler aras›nda geçen meflhur tart›flmada kad›zadeliler saf›nda yer ald›.
235
Ü S K Ü D A R
S E M P O Z Y U M U
V I
XIX. yüzy›lda Üsküdar
Vani Efendi’nin Osmanl› tarihinde meflhur Sebatay Sevi olay›nda kendisine müracaat edilen hakem rolünde oldu¤u da görülmektedir. Kendisinin Mesih oldu¤unu ileri süren Sabatay Sevi adl› bir haham yakalanarak Edirne’ye getirilmiflti. Burada fieyhülislâm Minkarizâde Yahyâ Efendi ve Padiflah ‹mam› Vânî Mehmed Efendi’den oluflan bir dîvân kurulmufltu. Vânî Mehmed Efendi, sorgulama s›ras›nda kendisinin müslüman oldu¤unu ileri süren Sabatay Sevi için: “Bu adam›n müslümanl›¤› kalbî hisler ve ihlâs ile kabûl etti¤ine kâni de¤ilim. Fakat dînimiz flüpheyi reddeder ve kiflinin îmân› üzerinde hüküm ancak Cenâb› Hakk’›nd›r. Bu îtibârla ihlâs ile müslüman olmas›n› niyâzdan baflka bir fley yapamam.” diyerek konuyla ilgili fikrini ortaya koydu. Çok say›da talebe yetifltiren ve pek çok eseri olan Vanî Efendi’nin Üsküdar’la yak›n iliflkisinin oldu¤u anlafl›lmaktad›r. IV. Mehmed, Üsküdar yak›nlar›nda eskiden Papaz Korusu denilen bir semti hocas› Vanî Efendi’ye ba¤›fllam›flt›. Buras› daha sonra onun ismine atfen Vaniköy olarak an›lm›flt›r. Vanî Efendi 1665 y›l›nda buraya bir Cami ve bir medrese infla ettirmifltir. Vaniköy Cami olarak bilinen bu mabet günümüzde de ibadete aç›kt›r. 11 236
Ü S K Ü D A R ’ D A K ‹ B U R S A L I L A R – B U R S A ’ D A K ‹ Ü S K Ü D A R L I L A R
XVII. as›rla ilgili verece¤imiz son örnek Bursal› olup Üsküdar s›n›rlar› içinde ebedî hayat›n› devam ettiren Kuyumcuzade Seyyid ‹smail Efendi’dir. Uflakl› Seyyid Murad’›n o¤lu olan ‹smail Efendi, ‹stanbul ve Bursa’da müderrislik yapm›fl, Kütahya, Bosna ve Ordu’da da kad›l›k görevini ifa etmifltir. 1698’de ‹stanbul’da iken ölünce Üsküdar’da Miskinler Tekkesi yak›nlar›ndaki kabristana defnedilmifltir.12 XVIII. as›rla ilgili verece¤imiz ilk örnek Osmanl› Devleti’nin elli beflinci fieyhülislam› olan Abdürrahim Efendi’dir. Babas›, Bursa mahkemesi kâtiplerinden Mehmed’dir. ‹stanbul’da de¤iflik medreselerde hocal›k yapt›ktan sonra Edirne, Kahire ve ‹stanbul kad›l›klar› görevini devam ettirmifltir. Kad›l›k yapt›¤› merkezlerden bir de Üsküdar’d›r.13 Üsküdar’da ölüp orada defnedilen Bursal› baflka bir ilmiye mensubu da Emin Mehmed Efendi’dir. Müderrislik ve Üsküdar mollal›¤› yapan Emin Mehmed Efendi 1762’de Üsküdar’da ölmüfl ve burada Emir Camii haziresine gömülmüfltür. fiairli¤i de olan söz konusu flahs›n divan› ve fliirleri vard›r.14 Bu yüzy›l için verece¤imiz son örnek Üsküdar’da medfun Bursal› Ahmet Çelebi’dir. Bursal› Hasan’›n o¤lu olan Ahmet Çelebi, daha çok hat sanat›ndaki maharetiyle tan›nmaktayd›. Uzun y›llar Enderun’da kald›¤› s›rada III. Sultan Ahmed’in dikkatini çekmifl ve ona s›r kâtibi olmufltu. Hat sanat›ndaki bilgilerini saray kâtibi Bursal› Hezarfen Mehmed Efendi’den ö¤renmiflti. Ömrünün büyük bir k›sm›n› mushaf yazmakla geçirmifltir. K›fl›n Ayasofya’da fieyh Sinan Erdebilî Tekkesi karfl›s›nda; yaz›n da Üsküdar’da ikamet etmekteydi. 1760 y›l›nda vefat etmifl ve Üsküdar’da Tunusba¤› civar›ndaki Sadrazam Maktul Ali Pafla yan›na gömülmüfltür.15 XIX. yüzy›l için verilebilecek örnekler bir hayli fazlad›r. Bunlardan dikkat çeken ilk flah›s askeri s›n›ftan olan Said Mehmed Pafla’d›r. Bursal› olan Said Mehmed Pafla, 1835 y›l›nda II. Mahmud’un k›z› Mihrimah Sultan’la evlenerek padiflah›n damad› olmufltur. Sarayda baz› vazifelerde bulunduktan sonra tümgeneral rütbesiyle Bo¤azlar muhafazas›na tayin edilmifl, bir müddet sonra da mareflal olmufltur. Ordu mareflalli¤i, seraskerlik, ticaret naz›rl›¤›, kaptan-› derya gibi devletin üst makamlar›nda görev alm›fl, 1861’de kendisine baflvekâlet teklif edilmifl ise de kabul etmeyerek emekli olmufltur. Emeklili¤inden sonra yaklafl›k yirmi y›l daha yaflam›fl, bu sürede ald›¤› maafl›n› ihtiyaç sahipleri için harcam›flt›r. ‹stanbul’da ölen Said Mehmed Pafla, Üsküdar’da Nasuhi Tekkesi’ne gömülmüfltür.16 “Dilsiz Pafla” lakab›yla bilinen ve Abdülmecid’in Hassa Alay› kumandanlar›ndan olan Üsküdarl› Seyyid Mehmed Tahir Pafla ise Üsküdarl› iken ebedî istirahatgâh› Bursa olarak belirlenen askeriye mensuplar›ndand›r. Üsküdar Ayazma Camii imam› Mehmed Emin Efendi’nin o¤lu olan Tahir Pafla, 1825’de askerî s›n›fa dahil olmufl ve yirmi y›l sonra tu¤generallili¤e (lival›¤a) kadar terfi etmifltir. Kudüs’ü kuflatma görevinde iken k›smen felç olunca emekli edilerek Bursa’ya gönderilmifltir. On sekiz y›l Bursa’da kalm›flt›r. Hastal›¤› 237
Ü S K Ü D A R
S E M P O Z Y U M U
V I
sebebiyle konuflamad›¤› için kendisine dilsiz pafla denilmekteydi. 1858’de ölmüfl ve Emir Sultan Camisinin yak›nlar›na defnedilmifltir. Mehmed Rifat, Abdülhalim, Mehmed Fahreddin ad›nda üç o¤lu vard›.17 Tahir Pafla’n›n çocuklar›n›n burada zikredilmesi önemlidir. Zira flimdi bahsedece¤imiz flah›s Tahir Pafla’n›n torunu Mehmed Tahir’dir. Mehmed Tahir, Tahir Pafla’n›n o¤ullar›ndan Bursa belediye kâtibi Rifat Beyin o¤ludur.18 Kendileri, daha çok Bursal› Mehmed Tahir Efendi olarak bilinir. ‹stanbul’da uzun y›llar görev yapan dedesi Tahir Pafla Bursa’da defnedilmifl iken Mehmed Tahir Efendi dedesinin aksine Bursa’da do¤mufl ‹stanbul’da ölmüfl ve oraya defnedilmifltir. 22 Kas›m 1861’de Bursa’n›n Yerkap› Mahallesi’nde do¤an Mehmed Tahir’in annesi mülkiye memurlar›ndan Bursal› Necip Efendi’nin k›z› Rahime Han›m’d›r. Tahsiline Yerkap› Mektebi’nde bafllam›fl, daha sonra Askerî Rüfltiye, ‹dadi ve Harbiye Mekteplerini birincilikle bitirmifltir. Manast›r Rüfldiye-i Askeriyesi idarecili¤inden sonra 1903’de Selânik Rüfltiye Müdürlü¤üne atanm›fl, 1908 bafllar›nda ise ‹zmir Redif F›rkas›’n›n Alaflehir’deki ‹kinci Redif Taburu Komutanl›¤›na getirilmifltir. II. Meflrutiyetin ilan›ndan sonra 1908-1911 y›llar› aras›nda Bursa mebuslu¤u yapm›flt›r. Mebusluktan sonra Dîvân-› Harb üyeli¤ine seçilmifl, bu unvan› devam ederken 1914’te emekli olmufltur. Emeklili¤inden sonra Topkap› Saray› Kütüphanesi müdürlü¤ü de yapm›flt›r. 28 Ekim 1925 tarihinde ‹stanbul’da vefat eden Mehmed Tahir Efendi, Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdâyî Efendi Tekkesi Haziresi’ne defnedilmifltir. Mütevaz› kiflili¤iyle tan›nan Mehmet Tahir Efendi, ö¤rencili¤i s›ras›nda Muhyiddin ‹bn Arabî’nin fikirlerine ilgi duymaya bafllam›flt›. Harbiye mektebinden sonra Hârîrîzâde ile tan›flm›fl, böylece onun temsil etti¤i Melâmîli¤e girmiflti. Hatta bu tarikatta fleyhlik derecesine kadar yükselmiflti. Askerî okullara devam ederken bir taraftan da Bursa Haraçç›o¤lu Medresesi’ne devam ederek Ni¤deli Hoca Ali Efendi’den özel dersler alm›flt›. Pek çok alanda kitap yazan Mehmet Tahir Efendi’nin en önemli telifi, otuz y›l›k bir çal›flmas› sonucunda ortaya ç›kard›¤› üç ciltlik Osmanl› Müellifleri adl› eseridir. Müellif bu kitab›nda 1691 Osmanl› ilim adam›n›n biyografilerini faaliyet alanlar›na göre düzenlemifl, bu yazarlar›n on bine yak›n eseriyle ilgili bilgi vermifltir. Bu sebeple bu alanla ilgilenen herkes taraf›ndan yakinen tan›nan biridir. Türkler’in Ulûm ve Fünûna Hizmetleri, Terceme-i Hâl ve Fezâil-i fieyh-i Ekber Muhyiddîn-i Arabî, Ahlâk Kitaplar›m›z, Siyâsete Müteallik Âsâr-› ‹slâmiyye adl› kitaplar onun di¤er eserlerinden baz›lar›d›r.19 Bursal› olup Üsküdar’da medfun bulunan farkl› meslek erbab›ndan daha baflka kifliler de vard›r. Emin Mehmed Rauf ve Mustafa Efendiler bunlardand›r. Haf›z ve çok güzel sesi olan Bursal› Emin Efendi, Salihzade Esad Efendi ve II. Mahmud’a imam olmufltu. 1820’de vefat eyleyince Üsküdar’da duvar dibine defnolunmufltur.20 “Bilecikî” diye flöhret bulan Bursal› Mustafa Efendi ise Ayasofya civar›ndaki Beflira¤a Medresesi’nde sakindi. Ressam Hac› Fettah’›n hocas› da olan Mustafa Efendi 1837’de ölmüfl ve Üsküdar’da defnolunmufltur.21 238
Ü S K Ü D A R ’ D A K ‹ B U R S A L I L A R – B U R S A ’ D A K ‹ Ü S K Ü D A R L I L A R
1842 y›l›nda ölen ve Üsküdar’a defnedilen Beflir A¤a, Bursa’da Emirsultan Camii civar›nda yapt›rd›¤› bir çeflmesiyle tan›nmaktad›r. Sarayda yetiflen Beflir A¤a, Hazine-i Hümayun vekili, musahip ve on yedi sene kadar da hazinedar-› flehriyarî olmufltu. Ayn› zamanda iyi bir hattat idi. 1840’da Bursa’daki çeflmeyi yapt›rm›flt›r. 1842’de ölmüfl ve Üsküdar’da Ayazma Camii haziresine defnedilmifltir.22 1876’da Harbiye Mektebi’nden mezun olarak Bursa Askeri ‹dadisi’nin kozmo¤rafya muallimli¤ine tayin edilen ve yirmi sene bu vazifede kald›ktan sonra Manast›r Askeri ‹dadisi’ne müdür ve sonra da Kuleli Askeri ‹dadisi’ne riyaziye hocas› olarak tayin edilen Ali Sulhi Bey’de Bursal› ilim adamlar›ndand›r. 1914 y›l›nda vefat edince Üsküdar’da defnedilmifltir. Kabri Üsküdar’da Karacaahmed Mezarl›¤›’nda meflhur hattat fieyh Hamdullah Efendi’nin yan›ndad›r. Riyaziye ve kozmo¤rafya ilimlerinde ileri derecede ihtisas sahibi ve konuyla ilgili çok say›da kitab› olan Ali Sulhi Bey’in bu alanlarla ilgili sekiz eseri Harbiye Mektebi matbaas›nda bas›lm›flt›r. Kitaba düflkünlü¤ü
Bir çok Bursal›’n›n defnedildi¤i Karacaahmed Mezarl›¤›
239
Ü S K Ü D A R
S E M P O Z Y U M U
V I
bilinmektedir. Ald›¤› maafl›n yar›s›n› Avrupa’dan siparifl etti¤i kitaplara harcard›.23 XIX. as›rda yetiflen ve XX. yüzy›l›n hemen bafllar›nda vefat eden ‹znikli Feyzi Esad Bey, daha çok hekimli¤iyle tan›nan bir flahsiyettir. ‹stanbul T›bbiye Mektebi’nden mezun olduktan sonra 1903’de kola¤al›k rütbesini alm›fl ancak ayn› y›l vefat etmiflti. Türkiye’de ilk defa röntgenle ilgili çal›flma yapan ve t›pla ilgili dört eseri bulunan Feyzi Esad Bey Üsküdar’da, Karacaahmed Mezarl›¤›’na gömülmüfltür.24 Bu konuda ad›ndan bahsedece¤imiz son flah›s 1899 y›l›nda Bursa’da do¤an Sadeddin Nüzhet Ergun’dür. Babas› Yemen’de vefat eden kola¤as› Ali Efendi, annesi ise Yeniflehir Fenârî Sadi Tekkesi fleyhi flair Mehmed Vehbi Efendi’nin k›z› Sadiye Han›md›r. Tahsilini Üsküdar ‹ttihad ve Terakki Numûne Mektebi, Üsküdar Sultanisi ve Dârulfünûn Edebiyat Fakültesi’nde tamamlad›. Pek çok ilmî müessesede muallimlik ve Üsküdar’daki Hallaç Baba Sadi Tekkesi’nde fleyhlik yapm›flt›r. Baflta Edebiyat olma üzere de¤iflik ilimlere de vâk›f olan olan Sadeddin Nüzhet Ergun’un çok say›da bas›lm›fl kitab› da vard›r. Türk fiairleri adl› eseri bunlardan birisidir.25 B- Tasavvuf Erbab› Tasavvuf konusunda Üsküdar ile Bursa’y› birbirine ba¤layan en önemli halka hiç flüphesiz Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri’dir. Bursa’dan Üsküdar’a giderek orada dergâh›n› kuran Hüdâyî ile ilgili çok say›da eser kaleme al›nm›flt›r. Üsküdar Sempozyumlar›n›n üçüncüsünün konusu da kendilerine tahsis edilmifltir. Bu sebeple onunla ilgili bilgileri ilgili kaynaklara havale edip burada onun açt›¤› yoldan hareket ederek Bursa ile Üsküdar aras›nda mekik dokuyan tasavvuf erbab›ndan birkaç örnek verilecektir. Bu hususta zikredece¤imiz ilk üç flah›s Aziz Mahmud Hüdâyî de dâhil olmak üzere birbirleriyle yak›ndan ilgili olan Eyüb, Ahmed ve Abdurrahim Efendilerdir. Karaman’›n Larende Kasabas›’nda do¤an Eyüb Efendi ilme ve tasavvufa olan meyli sebebiyle ‹stanbul’a gelmifl ve Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdâyî’ye intisab ederek onun halifesi olmufltur. Bir müddet sonra Aziz Mahmud Hüdâyî taraf›ndan Bursa’ya gönderilen Eyüb Efendi, Bursa’da Setbafl›’nda kendi ad›yla an›lan Eyüb Efendi Tekkesi’ni, yan›na da bir cami infla etmifltir. Celvetî tarikat›ndan olan Eyüb Efendi, 1620’de vefat edince kendi tekkesinin haziresine defnedilmifltir.26 Eyüb Efendi’nin vefat›ndan sonra onun yerine Ahmed Efendi fleyh olmufltur. Daha sonra 1628 y›l›nda Aziz Mahmud Hüdâyî vefat edince bu sefer ondan boflalan fleyhlik makam›na geçmifl, bu vesileyle Bursa’dan ayr›larak Üsküdar’a yerleflmifltir.27 ‹stanbul’a giden Ahmed Efendi, kendisinden boflalan Eyüb Efendi Tekkesi fleyhli¤ine Abdurrahim Efendi’yi atam›flt›r. Konya Aksarayl› olan Abdurrahim Efendi de Eyüb Efendi gibi tahsil-i ilim ve tasavvuf için memleketinden 240
Ü S K Ü D A R ’ D A K ‹ B U R S A L I L A R – B U R S A ’ D A K ‹ Ü S K Ü D A R L I L A R
Bir çok Bursal›’n›n defnedildi¤i Karacaahmed Mezarl›¤›
ayr›larak ‹stanbul’a, Aziz Mahmud Efendi’nin yan›na gitmifl, ona intisab etmifl ve icazet alm›flt›. Hüdayî’nin vefat› üzerine ‹stanbul’a gelen Bursa Eyüb Efendi Tekkesi fieyhi Ahmed Efendi’nin yerine kâimmakam olarak atanm›fl ve bu sebeple Üsküdar’dan ayr›larak Bursa’ya gitmifltir. Abdurrahim Efendi’nin Bursa’daki hayat› pek rahat geçmemifltir. Hakk›nda yap›lan baz› iddialar sebebiyle 1628 senesinde görevinden azledilmifltir. Bunun üzerine o da Umur Bey Mahallesi’nden sat›n ald›¤› bir evi zaviye haline getirmifl ve faaliyetlerini burada sürdürmüfltür. Bir hayli uzun yaflayan Abdurrahim Efendi 1644 senesinde 100 yafl›nda iken vefat etmifl ve kendisinin infla etti¤i zaviyenin yan›na defnedilmifltir. Abdurrahim Efendi’nin Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdayî Tekkesi’nde iken otuz sene kadar Alemda¤›’ndan tekkeye su getirdi¤i belirtilmektedir.28 Önceleri müderris iken Celvetî tarikat›na intisab edip Bursa’da bir zaviye infla ettiren, buradaki faaliyetlerinden sonra ‹stanbul’a fleyh olarak giden tasavvuf erbab› bir flah›s da Selami Ali Efendi’dir. As›l ad› “Selâmî Ali el-Fenaî” idi. Bursa’da Namazgâh’ta bir zaviye infla etmifl, 1666’da yukar›da ad› s›kça zikredilen Eyüb Efendi Tekkesi’ne fleyh olmufltu. Uzun y›llar Bursa’da kald›ktan sonra 1679 241
Ü S K Ü D A R
S E M P O Z Y U M U
V I
y›l›nda Üsküdar’daki Aziz Mahmud Hüdayî Efendi Tekkesi’ne fleyh olmufl, 1692’de ölmüfl ve Çaml›ca civar›ndaki K›s›kl› Zaviyesi’ne defnedilmifltir. Bursa’da oldu¤u gibi ‹stanbul’da da aktif bir hayat sürmüfltür. Ba¤larbafl›’nda bir tekke ve cami, Bülbüldere ile Ac›badem’de birer cami, Bulgurlu ve K›s›kl›’da da birer zaviye yapt›rm›flt›r. Çaml›ca’da kurulan bir mahalle de onun ad›yla an›lm›flt›r.29 Aziz Mahmud Hüdâyî dergah›yla irtibatl› önemli bir flah›s da ‹smail Hakk› Bursevî’dir. ‹smail Hakk› Bursevî ilmî kudretiyle ön plana ç›kan bir âlimdir. Bu yönüyle Hüdâyî dergah›na ba¤l› müelliflerin en meflhurudur.30 1653’de bu günkü Bulgaristan’›n Aydos kasabas›nda dünyaya gelmifltir. Uzun süre Bursa’da yasad›¤› için Bursevî diye meflhur olmufltur. Babas› Mustafa bin Bayram bin Hüdabende Efendi, ‹stanbul’un Aksaray semtinde ikamet etmekteydi. ‹smail Hakk›’n›n do¤umundan bir y›l evvel evi yan›nca Aydos’a tafl›nd›. Babas›n›n yönlendirmesiyle henüz çocuk yaflta iken Celvetî fleyhlerinden Atpazarî Osman Fazl› Efendi’ye intisab etti. 1664 y›l›nda Osman Fazl›’n›n Aydos’a u¤rayan Edirne halifesi Seyyid Abdülbâki Efendi ile birlikte Edirne’ye gitti. Burada tahsilini tamamlad›ktan sonra ‹stanbul’da bulunan Osman Fazl›’n›n yan›na, oradan da 1675 y›l›nda Osman Fazl›’n›n halifesi olarak Üsküp’e gitti. Uzunca bir süre orada hizmet ettikten sonra Osman Fazl›, Bursa halifesi Sun’ullah Efendi’nin vefat etmesi üzerine ‹smail Hakk›’y› Bursa’ya halife olarak tayin etti. Bursa’da Ulucami baflta olmak üzere pek çok camide vaazlar verdi. Bursa’da iken 1705 y›l›nda kendisinin en meflhur eseri olan Rûhu’l-Beyân adl› tefsirini telif etti. Osman Fazl›’n›n K›br›s’a sürgün edilmesi üzerine 1690-91 y›l›nda onu ziyaret amac›yla K›br›s’a gitti. Bu ziyaret s›ras›nda fleyhi onu kendi yerine tayin etti. 1695-1696 y›llar›nda II. Mustafa’n›n daveti üzerine kat›ld›¤› I ve II. Avusturya seferlerinde yaraland› ve dönüflünde tekrar Bursa’ya gitti. 1717 y›l›nda fiam’a gitti ve buradan dönüflünde Üsküdar’a yerleflti. Bu dönemde yaflad›¤› baz› s›k›nt›lar sebebiyle 1723 senesinde tekrar Bursa’ya döndü. 20 Temmuz 1725 tarihinde Bursa’da vefat etti. Kabri Bursa’da kendisinin yapt›rd›¤› caminin haziresindedir. 130 civar›nda eseri vard›r.31 Eserlerinde s›k s›k Aziz Mahmud Hüdâyî’den bahseden ‹smail Hakk› Bursevî, onu Gazneli Mahmud ile birlikte anmakta ve ona olan sevgisini flu m›sralarla dile getirmektedir: Ey gürûh-› Muhammedî biliniz Geldi bu âleme iki Mahmûd Biri Mahmûd-i Gaznevî meflhur Biri Mahmûd-› ma’nevî ma‘hûd32 ‹cra ettikleri faaliyetler gere¤i di¤er tarikat erbab› gibi Mevlevî fleyh ve derviflleri de sürekli yer de¤ifltirmifllerdir. Mevlevilerle ilgili Üsküdar ile Bursa aras›nda münasebeti olanlara örnek olarak verebilece¤imiz ilk flah›s Bursal› R›za Ali Efendi’dir. 1815’de Mülkiye mutasarr›flar›ndan Mehmed fierif Efendi ve 242
Ü S K Ü D A R ’ D A K ‹ B U R S A L I L A R – B U R S A ’ D A K ‹ Ü S K Ü D A R L I L A R
Bursa’n›n en meflhur hattatlar›ndan Tarhanazade Seyyid Abdullah Efendi’nin torunu fierif Süleyman Çelebi’nin k›z› fierife Fatma Han›m’›n o¤lu olarak dünyaya gelen R›za Ali Efendi, Mevlevi tarikat› müntesiplerindendir. Elli y›ldan fazla devletin de¤iflik kademelerinde memurluk yapm›fl, 1876 y›l›nda Meclis Ayan’›na aza tayin edilmifltir. Bu görevi sebebiyle “Ayan Azas›ndan Bursal› R›za Efendi” diye tan›n›r olmufltur. 1905 y›l›nda Üsküdar’da vefat etmifl ve Selimiye Tekkesi’ne defnedilmifltir.33 R›za Efendi’nin o¤lu Ömer Bey de babas›yla ayn› kaderi paylaflm›flt›r. Zira o da babas› gibi Üsküdar’da Selimiye Tekkesi’ndeki akrabalar› yan›na gömülmüfltür.34 Bursal› olup da Üsküdar’› mekân seçen Mevlevîlerden Sahib ‹smail Dede ile Zeki Dede’yi de burada zikretmek gerekir. Bursa Mevlevîhanesi fleyhi Mehmed Dede’nin müridi olan Sahib ‹smail Dede, Hac› Mehmed A¤a’n›n o¤ludur. Ömrünün sonlar›na do¤ru dünya ile alakas›n› keserek Mevlevîli¤e intisap etmifl, bu sebeple Bursa’dan ayr›larak Üsküdar’a yerleflmifltir. Ayn› zamanda flair de olan Sahib ‹smail Dede’nin bir de divan› vard›r.35 Di¤er bir Bursal› Mevlevî olan Zeki Dede ise Üsküdar’daki Mevlevî Tekkesine fleyh olmufltu. Kamil Pafla’n›n kütüphanesinin müdürlü¤ü ve fetvahanenin meflk hocal›¤›n› da yapan Zeki Dede, hem flair hem de talik yazmada oldukça maharetliydi. 1882’de altm›fl befl yafl›nda iken vefat etmiflti.36 Bu konuda verece¤imiz son iki örnek görevleri Bursa’da olmas›na ra¤men vefatlar› s›ras›nda ‹stanbul’da olan ve Üsküdar’a defnedilen fieyh Abdülaziz Efendi ile Ali S›rrî Efendi’dir. fieyh Sahfî’nin halifesi olan fieyh Abdülaziz Efendi, Baflç› ‹brahim Zaviyesi’nde fleyh iken bir ifl için gitti¤i Üsküdar’da vefat etmifl ve oraya defnedilmifltir.37 Ayn› zamanda iyi bir hattat olan ve Ahmed Gazzî Tekkesi fleyhli¤ine tayin edilen Ali S›rrî Efendi’de ‹stanbul’da Ayd›no¤lu Tekkesi’nde iken 1904 senesinde vefat etmifl ve Karacaahmed civar›nda fleyhi Osman fiemsi Efendi’nin yan›na defnedilmifltir.38 C- Sürgün Edilenler Üsküdar - Bursa iliflkisinden söz ederken sürgünlere de temas etmek gerekir. Osmanl› Devleti’nde özellikle XVIII ve XIX. as›rlarda suçlular için verilen cezalar aras›nda sürgün etme de s›kça baflvurulan bir yöntemdi. Bu as›rlarda ‹stanbul’un payitaht olmas› sebebiyle sürgün edilenlerin büyük ço¤unlu¤u da genellikle ‹stanbul’dan baflka flehirlere gönderilenlerden oluflmaktayd›. Osmanl› Devleti’nin önemli flehirlerinden biri olan Bursa’da ‹stanbul’dan sürgün edilenler için tercih edilen merkezlerden biriydi. Bursa’da sa¤lam bir idari yap›n›n varl›¤› ve söz konusu flah›slar›n burada kontrollerinin daha kolay olmas› merkezi idarenin, suçlular›n takibi hususunda Bursa’y› tercih etmelerine sebep olmaktayd›. Elimizdeki kay›tlara bakt›¤›m›zda de¤iflik sebeplerle yüzlerce flahs›n ‹stanbul’dan Bursa’ya sürgün edildi¤i görülmektedir. Bunlardan bir k›sm›n› Üsküdar sakinleri oluflturmufltur. Bunlar aras›nda toplumun farkl› kesimlerinden insanlar› görmek 243
Bursa’da hay›r eserleri bulunan Beflir A¤a’n›n defnedildi¤i Ayazma Camii Haziresi
244
mümkündür. Meselâ miras taksimi hususunda belirlenen kurallar› ihlal etti¤i için Bursa’ya sürgün edilen Kebîrîzade Efendi Üsküdar kad›s›d›r.39 II. Mahmud’un 1826 y›l›nda Yeniçeri Oca¤›’n› kald›rmas›ndan sonra Bektaflilik de yasaklanm›fl ve bu tarikata ait olan tekkeler kapat›lm›flt›. Tarikat mensubu fleyh ve müritlere, içinde sürgünün de yer ald›¤› farkl› cezalar verilmifltir. Sürgün edilenler aras›nda Bursa’ya gönderilen Bektafliler de olmufltur. Bursa fier’iyye Sicilleri aras›nda yer alan belgelerden ö¤renebildi¤imize göre Üsküdarl› Dervifl Ali, “Bektâflilik yoluna saparak hilâf-› fler‘i flerîf harekete ictisâr› tahakkuk” eyledi¤inden Had›m’a sürgün edilmiflti. Ancak bir müddet sonra Ali’nin sürgün cezas› süresinin uzun, ayr›ca kendisinin hasta ve ihtiyar oldu¤u, ailesinin de zor durumda kald›¤› dikkate al›narak 1830 senesinde menfa yeri Bursa olarak de¤ifltirilmiflti.40 Ayn› flekilde Üsküdar Öküz Liman› Tekkesi fleyhlerinden Seyyid Ahmet de önce Had›m’a sürülmüfl, bir müddet sonra da benzer gerekçelerle Had›m’dan Bursa’ya gönderilmiflti.41 Bektafliler gibi Bursa’ya sürgün edilen Üsküdarl› baflka fleyhler de vard›r. 1792 y›l›nda Üsküdar’da Cüzzamlar Zaviyesi’nde fieyh olan ‹brahim o¤lu Ali ile Mustafa o¤lu Bektafl adl› flah›slar uygunsuz ifller yapt›klar› gerekçesiyle
Miskinler tekkesinde oturmak kayd›yla Bursa’ya sürgün edilmifllerdir.42 Ayn› flekilde Üsküdar’da Cüzamlar zaviyesi fleyhi Mustafa Dede “kendi halinde olmayub mu¤âyir-i r›zâ” hareketlerinden dolay› Bursa’ya nefyedilmifl ancak, bir süre sonra han›m› Hatice ve k›z› Rabia Divan-› Hümayun’a baflvurarak Mustafa Dede’nin yafll› ve hasta oldu¤unu dile getirmifller ve affedilmesini istemifllerdi. Yap›lan incelemeden sonra söz konusu flahs›n gerçekten hasta ve yafll› oldu¤unun anlafl›lmas›, üstelik etraf›ndakilerden sorularak “›slah-› nefs etti¤i” kanaatine var›lmas› üzerine 1792 senesinde affedilmiflti.43 Bursa’ya sürgün edilenlerin bir k›sm›n› da gayr-i ahlakî davran›fllar sergileyen kad›nlar oluflturmufltur. Osmanl› Devleti’ni ziyaret eden yabanc› seyyahlar›n, di¤er ülkelere göre Osmanl› flehirlerinde fuhflun çok az oldu¤unu ifade etmeleriyle birlikte44 nadir de olsa zaman zaman fuhufl olaylar›na rastlanmaktayd›. Özellikle devletin sosyal ve ekonomik aç›lardan içine düfltü¤ü buhranl› dönemlerde fuhufl olaylar›nda da art›fl olmaktayd›. ‹stanbul’un baflkent oluflu, ifl imkânlar›n›n daha iyi olmas› de¤iflik yerlerden pek çok kifliyi buraya çekiyordu. Bu durum ‹stanbul’da yeni problemlerin ortaya ç›kmas›na sebep oluyordu. Bunun önüne geçmek için zaman zaman önlemler al›nmaya çal›fl›lmaktayd›. 245
Ü S K Ü D A R
S E M P O Z Y U M U
V I
Nitekim III. Selim zaman›nda da böyle bir uygulama yap›lm›fl, izinsiz olarak gelen flah›slardan yakalananlar kendi flehirlerine geri gönderilmifl, suç iflleyenler ise farkl› yerlere sürgün edilmifllerdi.45 1775 y›l›nda yap›lan bir teftiflte di¤er flehirlerden Üsküdar’a gelip kay›khaneler, pazarlar ve sokaklarda bafl›bofl dolaflan kad›nlardan Uzun Hatice, Kara Fatma, Kör fierife, Civelek Ayfle, Fesli Ayfle, Kas›mpaflal› Fatma f›sk u fücur içinde olduklar› gerekçesiyle Bursa’ya sürgün edilmifllerdi.46 1794 y›l›nda ise yine benzer gerekçelerle Bursa’ya gönderilen on bir kad›n aras›nda Üsküdarl› Nefise’de vard›.47 Bu örnekleri ço¤altmak mümkündür. Örne¤in aslen Bursal› oldu¤u halde Üsküdar’da ikamet eden Kalayc› ‹brahim ve kar›s› Safiye, fuhufl yapt›rd›klar› gerekçesiyle 1750 y›l›nda,48 yine Üsküdar’da gayr-i ahlakî davran›fllar sergileyen sekiz kad›n 1790 senesinde,49 Kolbafl› Saliha, Alime ve Deruflen de 1800 y›l›nda50 benzer gerekçelerle Bursa’ya sürgün edilenler aras›ndad›rlar. Üsküdar’dan Bursa’ya baflka sebeplerle de sürgün edilen flah›slar vard›r. Mesela Üsküdarl›lardan mahkemelerde yalanc› flahitlik yapmay› adet haline getiren Hac› Ali ve ‹brahim Efendi’ler 1739’da,51 kahvecilik yapan Mehmet dükkan›nda esrar satt›¤› için 1751’de,52 Kahveci di¤er Ali “kendi halinde ›rz ve edebiyle mukayyed olmayub vazifesinden hariç kelimat-› nâ hemvâra tefevvühüyle neflr-i erâcif ve ekâzibe ictisâr eledi¤i” için 1800 senesinde,53 Kay›kç›lar kethüdal›¤› yapan fiakir, içki içmesi sebebiyle 1826 y›l›nda54 ve cariyesini döven Mustafa’da 1829 y›l›nda55 Bursa’ya sürgün edilmifllerdi. Ayr›ca Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdayî’nin türbedar›n›n flikâyeti üzerine h›rs›zl›k yapt›¤› belirlenen ve 1756 y›l›nda Bursa’ya sürgün edilen Mustafa adl› flah›s ile56 kefil olarak Arabac› mahallesindeki bir evin ahvali bilinmeyen flah›slara kiraya verilmesini sa¤layan, böylece mahallede h›rs›zl›k ve benzeri olaylar›n artmas›na sebep olan, bu yüzden Üsküdar kad›s›n›n talebi üzerine 1828 y›l›nda Bursa’ya gönderilen Valide-i Atik Camii ‹mam› Seyyid Hüseyin’i de57 Bursa’ya sürgün edilenler aras›nda zikretmek gerekir. Sonuç Hangi sebeple olursa olsun insanlar›n do¤up büyüdü¤ü flehirden baflka yerlere gitmeleri, orada geçici olarak veya sürekli kalmalar› ve defnedilmeleri tabii bir durumdur. Günümüzde oldu¤u gibi Osmanl› döneminde de flehirler aras›nda insan sirkülasyonu yaflanm›fl, bunlardan bir k›sm› da Üsküdar ile Bursa aras›nda gidip gelmifllerdir. Yukar›da verilen örnekler, hiç flüphesiz Üsküdar ile Bursa aras›nda gidip gelenlerin tamam›n› ihtiva etmemektedir. Yap›lacak kapsaml› çal›flmalarla konunun daha ayr›nt›l› olarak ele al›nmas› mümkündür. Ayr›ca baflka flehirlerle ilgili benzer çal›flmalar›n yap›lmas› ve Üsküdar’›n di¤er Osmanl› flehirleriyle münasebetlerinin ortaya ç›kar›lmas› Üsküdar’›n d›fla aç›l›m› bak›m›ndan faydal› olacakt›r. 246
Ü S K Ü D A R ’ D A K ‹ B U R S A L I L A R – B U R S A ’ D A K ‹ Ü S K Ü D A R L I L A R
D‹PNOTLAR 1
Bu tebli¤i haz›rlarken Kepecio¤lu’nun kaleme ald›¤› dört ciltlik Bursa Kütü¤ü adl› eserinden faydaland›m. Bu vesile ile burada kendilerini rahmetle an›yorum. Ad› geçen eserin günümüz Türkçesine çevrilmesi tamamlanm›fl ve bas›m aflamas›na gelmifltir. Tebli¤imde bu çal›flmadan da istifade ettim. Bu sebeple uzun y›llar emek vererek eseri haz›rlayan Uluda¤ Üniversitesi ‹lâhiyat Fakültesi ö¤retim üyelerinden Prof. Dr. Hüseyin Algül, Prof. Dr. Osman Çetin, Prof. Dr. Mefail H›zl› ve Doç. Dr. M. As›m Yediy›ld›z’a da teflekkür ediyorum. 2 Bu konuda genifl bilgi için bk. ‹smal Hakk› Uzunçarfl›l›, Osmanl› Devleti’nin ‹lmiye Teflkilât›, Ankara 1988, s, 83 vd.; Kepecio¤lu Bursa’da görev yapan kad›lar›n listesini verirken bunlar›n nereden geldiklerini de belirtmifltir. Söz konusu listeye göre Üsküdar kad›l›¤›ndan Bursa’ya gelenlerden baz›lar› flunlard›r: Mevlânâ Abdullah Efendi (1652), Esedi Ömer Efendi (1788), Kastamonulu Hac› Haf›z Halil Efendi (1790), Kebirizade fierif ‹smail Efendi (1794), Kütahyal› Ömer Efendi (1802), Ömer Said Efendizade Süleyman Feridüddin Efendi (1829) bk. Kepecio¤lu, a.g.e., III, 1-20. 3 ‹smail Beli¤, Güldeste-i Riyâz-› ‹rfân ve Vefeyât-› Dâniflrevân-› Nâdiredân, Hüdavendigâr Matbaas› 1302, s. 65; Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, Matbaa-i Amire, 1308, IV, 370; Kepecio¤lu, a.g.e., III, 380. 4 Mehmed Süreyya, a.g.e., II, 272; fiemseddin Sami, Kâmûsu’l-A‘lâm, ‹stanbul 1304, III, 2042; Bursal› Mehmed Tahir, Osmanl› Müellifleri, ‹stanbul 1333, I, 292; Kepecio¤lu, a.g.e., II, 276; Uzunçarfl›l›, Osmanl› Tarihi, II, 656-657; Abdülkadir Alt›nsu, Osmanl› fieyhülislâmlar›, Ankara 1972, s. 6. 5 Kepecio¤lu, a.g.e., III, 388. 6 fiemseddin Sami, a.g.e., III, 2229; Kepecio¤lu, a.g.e., I, 231 7 Mehmed Süreyya, a.g.e., II, 22; Bursal› Mehmed Tahir, a.g.e., II, 97; Kepecio¤lu, a.g.e., I, 254. 8 Mehmed Süreyya, a.g.e., IV, 141; Bursal› Mehmed Tahir, a.g.e., I, 182; Kepecio¤lu, a.g.e., IV, 297. 9 ‹smail Beli¤, Güldeste, s. 346; Mehmed Süreyya, a.g.e., IV, 164; Bursal› Mehmed Tahir, a.g.e., I, 257; Mustafa Kara, Bursa’da Tarikatlar ve Tekkeler I, Bursa 1990, s. 57; Eflrefzade fieyh Ahmed Ziyaeddin, Gülzâr-› Sülehâ ve Vefeyât-› Urefâ, Bursa Eski Eserler Kütüphanesi, Orhan Kitapl›¤›, No: 1018/2, s.193,Gazzizâde Abdüllatif, Hülâsâtü’l-Vefeyât, Bursa Eski Eserler Kütüphanesi, Orhan Kitapl›¤›, No: 1016, s. 19; Kepecio¤lu, a.g.e., IV,145; Kadir Atlansoy, “Bursa Vefeyatnameleri ve fiairleri Üstüne”, Bursa’da Bir Baflka Zaman, Bursa 1997, s. 58; Ravza-i Evliya günümüz Türkçesine aktar›larak yay›nlanm›flt›r. Bk. Mefail H›zl›, Yurtsever Murat, Ravza-i Evliya, Bursa 2000. 10 Vakfetti¤i mülkler için bk. Kepecio¤lu, a.g.e., IV, 324. 11 ‹smail Beli¤, Güldeste, s. 209; fiemseddin Sami, a.g.e., VI, 4679; Bursal› Mehmed Tahir, a.g.e., II, 50; Erdo¤an Pazarbafl›, “Mehmed Efendi,Vanî”, D‹A, XXVIII, 458-459. 12 ‹smail Beli¤, Güldeste, s. 404; Kepecio¤lu, a.g.e., II, 348. 13 Anadolu ve Rumeli kazaskerli¤i de yapan Abdürrahim Efendi, 1715 y›l›nda fieyhülislâm olmufltur. Bir buçuk y›l bu görevi yapt›ktan sonra yafll›l›¤› gerekçe gösterilerek görevinden azledildi. 1717 y›l›nda Edirne’de öldü. Edirne’de Çatalcal› Ali Efendi’nin yan›na defnedildi. Türkçe kaleme ald›¤› Mecmûa-i Fetâvâ’s› ‹slâm hukukunda son derece önemli bir yere sahiptir. Bu eser Fetâvâ-y› Abdürrahim ad›yla yay›nlanm›flt›r. ‹smail Beli¤, Güldeste, s. 428-431; Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, III, 331; Kepecio¤lu, Bursa Kütü¤ü, I, 35; Alt›nsu, a.g.e., s. 115. 14 Mehmed Süreyya, a.g.e., I, 408; Kepecio¤lu, a.g.e., III, 300. 15 Kepecio¤lu, a.g.e., I, 86. 16 Mehmed Süreyya, a.g.e., III, 47. 17 Kepecio¤lu, a.g.e., IV, 248. 18 Mehmed R›fat Bey, Bursa’da kâtiplik yapm›flt›r. ‹fltirak etti¤i Rus harbinde 1876 da K›rk sekiz yafl›nda iken Plevne civar›ndaki Teliç Köyü’nde flehit düflmüfltür. Ayn› zamanda flâirdir. Bursal› Mehmed Tahir, a.g.e., II, 204; Kepecio¤lu, a.g.e., IV, 87. 19 Kepecio¤lu, a.g.e., IV, 249; Ömer Faruk Akün, “Bursal› Mehmed Tahir”, D‹A, VI, 452-461, Franz Babinger, Osmanl› Tarih Yazarlar› ve Eserleri (çev: Coflkun Üçok), Ankara 2000, s. 441-444. 20 Mehmed Süreyya, a.g.e., I, 410; Kepecio¤lu, a.g.e., II, 20, IV, 82. 21 Kepecio¤lu, a.g.e., III, 422. 22 Mehmed Süreyya, a.g.e., II, 21; Kepecio¤lu, a.g.e., I, 260; Do¤an Yavafl, “Bursa’da Kitabeli Osmanl›
247
Ü S K Ü D A R
S E M P O Z Y U M U
V I
Çeflmeleri”, U.Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, y›l: 2, sy. 2, s. 29. 23 Bursal› Mehmed Tahir, a.g.e., III, 284 Kepecio¤lu, a.g.e., I, 162. 24 Bursal› Mehmed Tahir, a.g.e., III, 233;. Kepecio¤lu, a.g.e., II, 120. 25 Kepecio¤lu, a.g.e., IV, 97; Mustafa Kara, “Hallac Baba Dergâh› fieyhi Nüzhet Ergun,” Derviflin Hayat› Sufinin Kelam› Hal, Tercümeleri-Tarikatlar-Ist›lahlar, ‹stanbul 2005, s. 522 vd. 26 Bald›rzâde Selisî fieyh Mehmed, Ravza-i Evliya, Bursa Eski Eserler Kütüphanesi, Orhan Kitapl›¤›, No: 1018, s. 16; ‹smail Beli¤, Güldeste, s. 134; Mehmed Süreyya, a.g.e., I, 449; Mehmed fiemseddin, Bursa Dergâhlar› Yadigâr-› fiemsî I-II, (haz. Mustafa Kara, Kadir Atlansoy), Bursa 1ö997, s. 127; Öcalan, a.g.e., s. 66; Eyüb Efendi ile ilgili Bursa Sicilleri içinde yer alan kay›tlar için bk. Kepecio¤lu, a.g.e., II, 96. 27 ‹smail Beli¤, Güldeste, s. 135, Mehmed fiemseddin, a.g.e., s. 127; Kepecio¤lu, a.g.e., I, 74. 28 Bald›rzâde, a.g.e., s. 56; ‹smail Beli¤, Güldeste, s. 135; Mehmed fiemseddin, a.g.e., s. 128; Kepecio¤lu, a.g.e., I, 34; Öcalan, a.g.e., s. 68. 29 Mehmed fiemseddin, a.g.e., s. 129; Mehmed Süreyya, a.g.e., III, 53; Kepecio¤lu, a.g.e., IV, 136; Öcalan, a.g.e., s. 69. 30 Hasan Kamil Y›lmaz, “Aziz Mahmud Hüdâyî”, D‹A, 4, 339. 31 Eflrefzade Ahmed Ziyaeddin, a.g.e., s. 94, Mehmed fiemseddin, a.g.e., s. 175 vd.; fiemseddin Sami, a.g.e., II, 950; Mehmed Süreyya, a.g.e., I, 361; Bursal› Mehmed Tahir, a.g.e., I, 28-32; Kepecio¤lu, a.g.e., II, 351; Ali Naml›, “‹smail Hakk› Bursevî” D‹A, XXIII, 102-106. 32 Hasan Kamil Y›lmaz, “Aziz Mahmud Hüdâyî” D‹A, IV, 339. 33 Bursal› Mehmed Tahir, a.g.e., II, 214. 34 Kepecio¤lu, a.g.e., IV, 9. 35 Mehmed Süreyya, a.g.e., III, 187, fiemseddin Sami, a.g.e., IV, 2911, Bursal› Mehmed Tahir, a.g.e., II, 283; Kepecio¤lu, a.g.e., IV, 105. 36 a.g.e., IV, 400. 37 a.g.e., I, 10. 38 a.g.e., I, 161. 39 Ahmed Vas›f Efendi, Mehâsinü’l-Âsâr ve Kakâiku’l-Ahbâr (haz. Mücteba ‹lgürel), ‹stanbul 1978, s. 343. 40 B.fi.S. (Bursa fier’iyye Sicilleri) C25/78b. Baflka bir belgeden Dervifl Ali’nin 1835 y›l›nda affedildi¤i anlafl›lmaktad›r. B.fi.S. C26/73a. 41 B.fi.S., C25/95a. 42 Kepecio¤lu, a.g.e., I, 325. 43 B.fi.S., C19/9b 44 D’Ohsson, 18. Yüzy›l Türkiyesinde Örf ve Adetler (çev. Zerhan Yüksel), Tercüman 1001 Temel Eser, s. 210. 45 Osman Köse, “XVIII. Yüzy›l Sonlar› Rus ve Avusturya Savafllar› Esnas›nda Osmanl› Devletinde Bir Uygulama: ‹stanbul’da ‹çki Ve Fuhufl Yasa¤›” Turkish Studies, Volume 2 /1 (Winter 2007), s.107. 46 Kepecio¤lu, a.g.e., II, 101 47 a.g.e., II, 102. 48 B.fi.S., B171/2a 49 B.fi.S., B254/132b 50 B.fi.S., B278/11b 51 Kepecio¤lu, a.g.e., IV, 346 52 B.fi.S., B171/9a 53 B.fi.S., B 278/7b 54 B.fi.S., B317/19a 55 B.fi.S., B303/5a 56 B.fi.S., B345/91a 57 B.fi.S., B312/88b
248