Tarih ‹çinde Mevlevîlik ve Celvetîlik Y R D . D O Ç . D R . S E Z A ‹
K Ü Ç Ü K
Sakarya Üniversitesi, ‹lahiyat Fakültesi
“Allah’a ulaflan yollar (tarîkatlar) yarat›lm›fllar›n say›s› kadard›r” düsturunu kabul eden mutasavv›flar, birbirlerinin meflrep ve zevkine sayg› ile bakm›fl, sadece kendi aralar›nda de¤il, di¤er din ve mezhep mensuplar›na da sevgi ile yaklaflm›fllard›r. Farkl›l›klar› Zât-› Bârî’nin de¤iflik s›fatlar›n›n tecellisi olarak kabul etmifllerdir.1 Bu ba¤lamda; Bilmek istersen e¤er meslek-i derviflân› Sevenin bendesiyiz sevmeyenin sultân›, diyen sûfiler, Ehl-i dil diyemem sînesi sâf olmayana Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf de¤il beytiyle de hedef birlikteliklerini veciz bir flekilde ifade etmifllerdir. Bu manada Mevlevîlik ve Celvetîlik de gayeleri ve hedefleri ayn› olan tasavvuf yollar› olarak karfl›m›za ç›karken, bu iki tarikat silsileleri vas›tas›yla Hz. Peygamber’e ulafl›r ve tasavvufî terbiyede bu silsilelerin ayr› bir önemi vard›r. 672/1273 y›l›nda Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin vefat›n›n ard›ndan o¤lu Sultan Veled (ö. 712/1312)’in sitemlefltirdi¤i ve Mevlânâ’n›n tasavvufî düflünce ve yaflant›s› çerçevesinde bir tasavvuf yolu olarak ortaya ç›kan Mevlevîlik; fliir, mûsikî ve semâ gibi üç bediî unsuru bir araya getirerek oluflturdu¤u anlay›flla, as›rlar boyu Osmanl› toplumunu yak›ndan etkileyen tarikatlar›n bafl›nda gelmifltir.2 Bu tarikat›n tekkeleri olan ve birer mûsikî konservatuar› ve sanat mektebi gibi faaliyet gösteren mevlevîhaneler de, Osmanl› topraklar›ndaki yerleflim merkezlerinde, ayn› zamanda Osmanl› kültür, sanat ve edebiyat›n›n temsilcili¤ini yapm›flt›r.3
179
.
Sema eden mevleviler
Mevlevîli¤in bu özellikleriyle birlikte, Mevlevîlerin zarafet, nezaket ve hoflgörü gibi vas›flar› di¤er tarikat mensuplar›yla yak›nlaflmalar›na vesile olmufl ve tarih boyunca birçok tarikat mensubu kendi tarikat kisvesiyle birlikte Mevlevî neflvesini de üzerinde tafl›maktan çekinmemifltir.4 Bu tarikatlardan biri de Celvetîliktir. Ortak silsileden neflet etti¤i kabul edilen Mevlevîlerle Celvetîler aras›nda tarih içerisinde yak›nlaflmalar olmufl, Celvetîli¤in kurucusu Azîz Mahmud Hüdâyî (ö. 1038/1628) ile ‹stanbul Galata Mevlevîhanesi fieyhi ‹smâil Rusûhî Ankaravî (ö. 1041/16431), tarihte “Kad›zâdeliler Hareketi” veya “Kad›zâde-Sivâsî Kavgas›” olarak bilinen tekke-medrese mücadelesinde Kad›zâdelilere karfl› beraber hareket etmifllerdir. Ayr›ca Celvetîler içerisinden Sar› Abdullah Efendi ve ‹smâil Hakk› Bursevî gibi sûfîler Mevlevîlerin baflucu kitab› Mesnevî’yi flerh etmifller ve her iki tarikat mensuplar› mûsikî ortak paydas›nda buluflmufllard›r. Mevlevîlerle Celvetîleri yaklaflt›ran en önemli ba¤, Mevleviyye ile Celvetiyye’nin içinden neflret etti¤i kabul edilen Halvetiyye silsilesi birlikteli¤idir. Azîz Mahmud Hüdâyî dönemi Mevlevî fleyhlerinden Galata Mevlevîhanesi postniflini ‹smâil Ankaravî, Risâle-i Usûl-i Tarîkat-› Mevlânâ isimli eserinde; “Ey ârif-i flerî’at ve ey tâlib-i hakîkat! Âgâh olun ki, Hz. Mevlânâ efendimizin tarîkleri silsile ile Hz. Ali efendimize eriflir. Haliyâ sâlikleri içre Halvetî nam›yla zikrolunur tarîktir...” diyerek, Mevlevîli¤in Halvetî silsilesinden bir tarikat oldu¤unu belirtmektedir.5 Yine Galata Mevlevîhanesi postniflinlerinden fieyh Galib (ö. 1214/1799) de esSuhbeti’s-sâfiye isimli eserinde; “Tarîkimizdeki erkân›n ço¤u, Seyyid-i S›rdan Muhakk›k Tirmizî’den gelir. Onlarda Kübreviyye ve Hemedâniyye’den alm›flt›r. 180
.
Sultan Veled, fiems’le babas›ndan her ikisinden birden ve ayr› ayr› feyz alarak bunlara tevarüs ettirmifltir.” der. H›rka giydirmeyi anlat›rken de; “Horasan erleri ve Hacegân diye tan›nan Kübreviyye ile Hemedâniyye, h›rka silsilesini bir baflka yoldan alm›flt›r ki, Kümeyl ‹bn-i Ziyâd’a var›r ve onun vas›tas›yla Hz. Ali’ye ulafl›r” kayd›n› ekler.6 Tasavvuf tarihinde tarikat gelene¤i malum oldu¤u üzere iki silsile kabul eder. Bunlardan biri Hz. Ali’ye di¤eri ise Hz. Ebu Bekir’e nisbet edilir ve bu iki sahabeden Hz. Peygamber’e ulafl›r.7 Mevlevîlerle Halvetîler’in ortak silsilesi Cüneyd Ba¤dadî tarîki ile Hz. Ali’ye ulaflan silsiledir. Bu silsilede iki tarikat Ebu’n-Necîb es-Sühreverdî (ö. 563/1167)’de birleflir. Buradan Necmeddin Kübrâ (ö. 618/1221), Sul’tânü’l-Ulemâ Bahâuddin Veled (ö.629/1231), Burhaneddin Muhakk›k Tirmizî (ö. 642/1244) ve Mevlânâ Celâleddin Rûmî ile Mevlevîlik silsilesi oluflur. Bu silsilelerden Mevlevîlerin ve Halvetîlerin ortak silsilesi olan ve Hz. Ali’ye ulaflan silsile; Hz. Peygamber ( Hz. Ali (ö. 48/668) ( Hasan-› Basrî (ö. 110/728) ( Habîb-i Acemî (ö. 130/747 ) ( Davud-› Tâî (ö. 1165/781) ( Marûf-› Kerhî (ö. 200/816 ) ( Seriyy-i Sakatî (ö. 257/870) ( Cüneyd-i Ba¤dadî (ö. 297/909) ( Ebû Bekir fiiblî (ö. 334/945) ( Muhammed Zeccâc (ö. 487/1094) ( Ahmed Gazalî (ö. 520/1126) ( Sultânu’l-Ulemâ’n›n babas› Ahmed Hatibî (ö. 528/1133) ( Mevlânâ’n›n babas› Sultânu’l-Ulemâ Bahâuddin Veled (ö.629/1231) ( Seyyid Burhaneddin Muhakk›k Tirmizî (ö. 642/1244) ( Mevlânâ Celâleddin Rûmî (ö. 672/1273) fleklindedir ki, Mevlevîler için önemli bir kaynak olan Eflâkî, Mevlevî silsilesini de bu flekilde nakletmektedir.8 Yine Risâle-i Sipahsâlâr müellifi, Mevlânâ’n›n kendi babas›ndan, onun da yine kendi babas› Ahmed Hatibî’den feyz ald›¤›n›, Ahmed Hatibî’nin ise Ahmed Gazalî’nin halifesi oldu¤unu söyler.9 Mevlevîler aras›nda Sultanu’l-Ulema Bahauddin Veled’i Necmeddin Kübrâ’n›n halifesi sayanlar ise bu silsileyi; Cüneyd-i Ba¤dadî ( Ebû Ali Ruzbarî (ö. 322/933)( Ebû Ali Katib ( Ebû Osman Ma¤ribî (ö. 373/983)( Ebû Kas›m Cürcanî (ö. 469/1076) ( Ebû Bekir Nessâc (ö. 487/1094) ( Ahmed Gazalî (ö. 520/1126) ( Ebu’n-Necîb es-Suhreverdî ( Ammar Yasir (ö. 582/1186) ( Necmeddin Kübrâ ( Sultânu’l-Ulemâ Bahâuddin Veled ( Mevlânâ Celaladdin Rûmî fleklinde aktar›rlar.10 Bu silsile Halvetî silsilesi say›labilir. Çünkü Ebheriyye tarikatinin pîri Kutbuddin Ebherî (ö. 627/1228-1229), Ebu’n-Necîb es-Sühreverdi’nin halifesidir ve Rukneddin vas›tas›yla fiihabeddin Tebrizî’yi (ö. 702/1302) ve onun halifesi Cemaleddin Tebrizî vas›tas›yla “‹mamü’l-Halvetîyye” diye an›lan ‹brahim Zâhid-i Geylânî’yi (ö. 690/1291) yetifltirmifltir. ‹brahim Zâhid-i Geylânî, Halvetîyye ile Kalenderiyye’yi birlefltirip “Safeviyye” yahud “Erdebiliyye” tarikat›n› kurmufl olan Seyyid ‹shak Safiyuddin el-Erdebilî’nin (ö. 735/1334) fleyhidir. Sonradan bu tarikat o¤lu Musa Sadreddin Erdebilî (ö. 794/1391), onun o¤lu Hâce Alaeddin Ali Erdebilî (ö. 832/1429) ve baz› rivâyetlere göre onun o¤lu ‹brahim vas›ta181
.
s›yla Hamîduddin Aksarayî’ye (ö. 815/1412), buradan da Bayramiyye’nin kurucusu Hac› Bayram Veli’ye (ö. 833/1429) ulaflm›flt›r. Bayramiyye, sonradan fiemsiyye ve Melâmiyye kollar›na ayr›lm›flt›r.11 Abdülbaki Gölp›narl›; “Bayramî Melâmileri, Mevlevî silsilesinin böylece Halvetîyye silsilesiyle birleflmesinden pek memnun olmufllar ve Mevlevîleri adeta benimsemifllerdir. ‹smâil Ankaravî de Mevlevîli¤i Halvetîyye’den sayar ki bu fikri gütmesindeki en mühim âmil kendisinin de Mevlevîlikten önce Bayramî fleyhi olufludur.” der.12 Bir Celvetî fleyhi olan ‹smâil Hakk› Bursevî (ö.1137/1725) Celvetîyye’nin ilk defa yukar›da silsilede de ismi geçen ‹brahim Zâhid-i Geylanî’den (ö.690/1291) zuhur etti¤ini söylemektedir. Ancak bilindi¤i üzere Celvetîyye, tarikat olarak Azîz Mahmud Hüdâyî döneminde teflekkül etmifltir.13 Esas itibariyle Halvetîyye’nin bir kolu olan Celvetîyye’nin silsilesi, ‹brahim Zâhid-i Geylânî’de ayn› tarikat›n kollar›ndan Zâhidiyye, Safiyüddin-i Erdebilî’de (ö. 735/1334) Safeviyye, Hac› Bayram-› Velî’de (ö. 833/1429-30) Bayramiyye ile birleflmektedir. Tarikat›n kurucusu Azîz Mahmud Hüdâyî’nin fleyhi Üftâde (ö. 988/1580)’nin Sümbül Sinan’a, kendisinin de Nureddinzâde ve Kerîmüddin Halvetî gibi Halvetî ricâline mensup olmalar›, Celvetîyyye’nin Halvetîyye ile ilgisini ortayla koymaktad›r. Nitekim Hüdâyî de; “ Bizim tarîkimiz hem Halvetî hem Celvetîdir” diyerek tarikat›n›n Halvetîyye ile iç içe oldu¤unu iflaret eder.14 Öte yandan Celvetîyye’nin Bayramiyye ile do¤rudan ilgisi vard›r. Celvetî fleyhlerinden Yakub Afvî (ö. 1149/1736) Celvetîyye’nin Bayramiyye’den do¤du¤unu söyler. Azîz Mahmud Hüdâyî’nin tarîkat silsilesi Ûftâde, H›z›r Dede (ö. 918/1512), Akb›y›k Sultan (ö. 860/1456) vas›tas›yla Hac› Bayram-› Velî’ye ulaflt›¤›ndan, Celvetîyye Bayramiyye’nin bir flubesi say›l›r.15 Yukar›dan beri izaha gayret edildi¤i üzere, Halvetîli¤in kurucusu Ömer Halvetî, ‹brahim Zâhid-i Geylânî’nin halifesi olarak Harezm’de irflat faaliyetinde bulunan amcas› Ahi Muhammed Halvetî’ye (ö.780/1378-1379) intisab etmifl, onun ölümünden sonra irflat makam›na geçmifltir. Ömer Halvetî’nin tarikat silsilesi Ahi Muhammed vas›tas›yla ‹brahim Zâhid-i Geylânî’ye nisbet edilen Zâhidiyye silsilesinde birleflir. Silsile ‹brahim Zâhid-i Geylânî’nin halifesi Sadreddin Erdebilî’de Safeviyye, Ömer Halvetî’de Halvetîyye tarikat›na dönüflmüfltür. Safeviyye’den Bayramiyye, Bayramiyye’den Celvetîyye tarikat› do¤mufltur.16 Mevlevîlerle Celvetîler aras›ndaki ba¤lant›ya Azîz Mamud Hüdâyî’nin fleyhi Ûftâde ile bafllatmak gerekmektedir. Kaynaklar Ûftâde’nin vaaz ve irflat faaliyetlerinde Mesnevî’yi yan›ndan ay›rmad›¤›n› nakletmektedir. Ûftâde’nin Mesnevî ile alakadar olmas›, tedris ve vaazla iflti¤al etti¤i günlerde, bir gece rüyas›nda Mevlânâ’y› görmesi Mevlânâ’n›n ona rüyada; “Bizim Mesnevî’mizden de bahsediniz.” sözüne karfl›, lisân-› Farisî ile ifltigalleri olmad›¤›n› arz edince, “Siz bafllay›n›z, o lisan size münkeflif olur” demesiyle bafllam›flt›r. Ûftâde, böylece vaaz ve derslerinde Mesnevî’den beyitler okuyarak, tasavvuf üzere derin yorumlar ortaya koymufltur.
182
.
Ûftâde’nin Mevlânâ’n›n Mesnevî’sini yan›ndan ay›rmad›¤›n› gösteren flu olay da dikkat çekicidir. Zaman›n âlimlerinden biri Ûftâde’nin yan›nda onu imtihan etmek ve küçük düflürmek maksad›yla hakâik-› Sülemî’den bahs aç›nca Ûftâde; “Biz onun ehli de¤iliz. Lakin niyetinizi Mesnevî-i fierif’ten tefe’ül edelim” der ve Mesnevî’yi açt›klar›nda; “Tarikat yolunun yolcusu budur ki, onun yolunda flerîat hükümleri söz sahibidir.” beyti karfl›lar›na ç›km›fl ve âlim özür dileyerek Ûftâde’ye bende olmufltur. 17 Yukar›da izah etmeye çal›flt›¤›m›z flekilde, Mevlevîlerle Celvetîler tarihin ak›fl› içerisinde ortak tarikat silsilesine sahip olduklar› gibi, XVII. as›rda tasavvuf erbab›n› s›k›nt›ya sokan Kad›zâdeliler hareketine karfl› da ortak tav›r sergileflmifllerdir. Kad›zâdeliler hareketi, Birgivî Mehmed Efendi (ö. 981/1573)’nin, XVI. as›rda sûfîlerin semâ ve devran›na fliddetle karfl› ç›kmas› ile tohumlar› at›lan ve XVII. yüzy›lda vaiz Kad›zâde Mehmed Efendi (ö. 1045/1635)’nin körüklemesiyle tarihe tekke-medrese kavgas› veya Kad›zâdeliler hareketi olarak geçen bir olayd›r.18 Bu hareket mensuplar› zaman›n yöneticilerini de etkileyip yanlar›na alarak tekkelerde icra edilen zikir, semâ ve devran gibi sûfî uygulamalar›n›n flerî’ata mugayir bidatler oldu¤unu, bu hususlar›n yasaklan›p icra edenlerin cezaland›r›lmas› gerekti¤ini talep etmifller ve taleplerinde de bir müddet baflar›l› olmufllard›r. Kad›zâdeliler hareketi, Kad›zâde Mehmed Efendi’nin vefat›ndan sonra Üstüvânî Mehmed Efendi (ö. 1071/1661) ve daha sonra Vanî Mehmed Efendi önderli¤inde di¤er Kad›zâdelilerce XVII. yüzy›l boyunca devam etmifltir.19 Kad›zâdeliler hareketi neticesinde; zikir, semâ ve devran yasaklanm›fl, bu süreçte birçok mutasavv›f sürgüne gönderilmifl, baflta Mevlevî tekkeleri olmak üzere tekkeler zaman zaman tahrip edilmifl20 ve kapat›lm›flt›r. Sürgüne gönderilenler aras›nda ‹smâil Ankaravî21, Niyazi M›srî, Konya Mevlânâ Dergâh› fieyhi Ebû Bekir Çelebi ve 1096/1685 senesinde padiflah›n huzurunda yapt›¤› vaaz esnas›nda Kad›zâdeliler hareketini elefltiren Celvetî fleyhi Atpazarî Osman Fazl› (ö. 1102/1691) da bulunmaktad›r. Sefîne-i Mevlevîyye müellifi Mustafa Sak›b Dede; semân›n 1077/1667 senesinde yasak edilifli üzerine bir haftada yaklafl›k bin Mevlevî’nin öldürüldü¤ünü nakleder.22 Bu hareketin karfl›s›nda tarikat erbab› içinden Halvetî fleyhi Abdülmecid Sivâsî (ö. 1049/1639)23 baflta olmak üzere Azîz Mahmud Hüdâyî ve Galata Mevlevîhanesi postniflini ‹smâil Ankaravî yer alm›flt›r. Biz burada konunun tarihi detaylar›na girmeden Mevlevîlerle Celvetîlerin bu harekete karfl› ortak tav›rlar›n› aktarmaya çal›flaca¤›z. Azîz Mahmud Hüdâyî, Kad›zâdeler hareketine karfl› tavr›n› ortaya koymak için Keflfu’l-k›nâ an Vechi’s-Semâ24 isimli bir Arapça bir risâle kaleme alm›flt›r.25 Mevlevîlerden de Galata Mevlevîhanesi postniflini ‹smâil Ankaravî, Kad›zâdeliler hareketine karfl› tepkisini belirtmek için semây› savunur mahiyette Huccetü’s-Semâ26 isimli bir risâle yazm›flt›r. Her iki müellifin de hedefi Kad›zâdelilerin mûsikî ve semây› bidat say›p yasaklanmas› talebinin flerî’at aç›s›ndan yersiz oldu¤unu vurgulamak ve mûsikî ve semân›n ‹slam kültürü içinde var olan delillerini ortaya koymakt›r. Ankaravî risa183
.
lesinde semây› mutlak manada savunurken, Azîz Mahmud Hüdâyî semân›n reddinin mümkün olamayaca¤›n› aklî ve naklî delillerle aç›klamaya çal›flm›flt›r. Hüdâyî, telif etti¤i risâlenin hemen bafl›nda; “Bilesin ki semâ gerçek âfl›klarda zâhir olan ilahî bir s›rd›r. Bizzat zevkine varandan baflkas›, semây› gerçek anlamda tan›y›p bilemez. Semâ, yâ taklidî olur ya da tahkikî. Taklîdî semâ ehl-i hâl ve vecd ashab›na dahil olmak için onlara benzemek maksad›yla yap›lan semâd›r. Çünkü “Kim bir kavme benzerse onlardan say›l›r” buyurulmufltur. Tahkîkî semâ da iki k›s›md›r. Biri tabiî, di¤eri ruhânî olan semâ. Tabiî olan semâ, güzel sesler ve latîf na¤meler sayesinde hâs›l olur. ‹lâhî ve ruhânî olan semâ ise ancak maneviyattan kaynaklan›r. Bu semâ ricâl-i sûfiyye büyüklerinin ve tahkîk ehli olanlar›n semây› olup bunlara semâ-› mutlak ehli de denilir. Çünkü bunlar, na¤melerle mukayyet olan semâ’a kâil de¤ildirler. Zira onlara yüce himmetleri ve yüksek manevî rütbeleri yüzünden na¤me tesir etmez. Na¤melerle has›l olan tabiî semâ ile maneviyattan has›l olan semâ aras›ndaki fark, birincisinin lahn ve na¤melerin tesiri ile vücuda gelmesi, ikincisinin ise kuvvetli bir vâridat neticesinde zuhura gelmesidir. Tabii semâ sahibinin hareketi fele¤in hareketi gibi dairevîdir. Vâridât-› ilâhiyye sahibinin semây› ise onun yere yatmas›d›r.” der ve semân›n delilerini âyet, hadis, sahabe uygulamalar› ve sûfîlerin söz ve davran›fllar›ndan örneklerle izah etmeye çal›fl›r.27 Risalenin sonundaki cümleler ise ehl-i tasavvufu baflkalar›n›n sözlerine ald›rmadan yollar›na teflvik mahiyetindedir: “Ehl-i hâl için yol, böylelerinin (yani ithamda bulunanlar›n) sözlerine kulak vermemektir. Zahirin zahirinde kalan ehli k›flr›n, inkârdaki ifrat›na kulak verme! Zira onlar›n ne sa¤lam bir zevkleri vard›r, ne de habîs ile temizi tefrîk kabiliyetleri. Onlar yola adab›yla sulûk etmemifller, evlere kap›s›ndan girmemifllerdir. Samimi bir dervifle laz›m olan salihlerin yoluna devamla peygamberin sünnetine uymak, Hak kap›s›nda sabit-kadem olmakt›r.”28 Ayn› konuda Kad›zâde Mehmet Efendinin tarikat erbab› için “düdük çalanlar”, “tahta tepenler”29 fleklinde a¤›r ifadeleri üzerine Mevlevîler de harekete geçmifller ve Ankaravî’den semâ ve raksa karfl› olanlar› susturmas› için bir risâle yazmas›n› talep etmifllerdir. Ankaravî de; Ahmed b. Muhammed b. Muhammed etTusî (ö. 520/1126)’nin Bevâriku’l-‹lma’ fî tekfîri men Yuharramu’s-Semâ’ isimli risalesini temel alarak risâlesini telîf etmifltir. Ankaravî, bir Mevlevî olmas› ve semâ’n›n Mevlevî tarikat›n›n ayr›lmaz bir rüknünü teflkil etmesi sebebiyle, Azîz Mahmud Hüdâyî’den farkl› olarak yukar›da belirtti¤imiz gibi mutlak manada semây› savunmaya çal›flm›flt›r. Risalesine; “Ey Azîz Kardeflim! fiunu bil ki, öfkeli bir gözle kin dolu bak›fllarla bakmay›p insafl› bir bak›fl ve r›za ile yaklafl›rsan, âfl›klar›n ve fukaran›n devran›n›n, raks ve semâ adetlerinin haram olmad›¤›n› göreceksin. Raks haramd›r deyip de onu yapan› fas›k kabul edenler hakikatte verdikleri bu hükmün kendilerine döndü¤ünü bilmelidirler. fiimdi ben bu kanaatin bat›ll›¤›n›n ispat›nda çok büyük fayda mülahaza etti¤im gibi bu takdire flayan hakikatin ortaya ç›kmas›nda nice aç›k deliller ve kesin senetler takdim eyledim” diyerek bafllar ve risalesini üç bölüme ay›r›r. Birinci bölümde; raks ve devran›n haram olmad›¤›n› deliller getirerek isbat 184
.
Galata Mevlevihane’sini gösteren bir resim
etmeye çal›fl›r. ‹kinci bölümde semâ konusunu ele alarak semân›n meflruiyetini anlat›r. Üçüncü bölümde ise; def çalman›n mübah oldu¤u görüflünü ifller.30 ‹smâil Ankaravî bu risalesini tarikat erbab›na takdim etmifl ve bu gayreti sebebiyle Azîz Mahmud Hüdâyî taraf›ndan da takdir ve tebcîl edilmifltir.31 Bu durumda gösteriyor ki, Mevlevîlerle Celvetîler bu süreç içerisinde karfl›l›kl› dayan›flma içerisinde olmufllar ve Kad›zâdelerin hücumlar›na kalemleriyle de karfl› koymaya çal›flm›fllard›r. Mevlevîlerle Celvetîleri bir araya getiren bu dayan›flma iki tarikat›n yak›nlaflmas›na vesile olmufltur. Daha sonraki dönemlerde Celvetîlerden Sar› Abdullah Efendi ve ‹smâil Hakk› Bursevî’nin Mesnevî’yi flerh etmeleri de iki tarikat aras›ndaki yak›nlaflman›n de¤iflik bir tezahürü olarak kabul edilebilir. Azîz Mahmud Hüdâyî hayatta iken kendisine intisab eden Sar› Abdullah Efendi (ö. 1071/1661), Celvetî olmakla birlikte Hüdâyî’nin vefat›ndan sonra BayramîMelâmî fleyhlerinden ‹dris Muhtefî ve Hac› Beflir A¤a’ya intisab› sebebiyle Melamî olarak da kabul edilir. Nasîhatü’l-Mülûk adl› eserinde kendisinin; aslen Bayramî, tarîkatçe Celvetî, terbiyece Mevlevî oldu¤unu kaydetmektedir.32 Mesnevî’nin birinci cildini Cevâhir-i Bevâhir-i Mesnevî ismiyle befl cilt olarak flerh etmesi sebebiyle “fiârih-i Mesnevî” diye flöhret bulmufltur.33 Sar› Abdullah Efendi bir Celvetî olarak Mesnevî’yi flerh etmekle kalmam›fl dönemin Edirne Mevlevî fleyhi Neflâtî Ahmed Dede (ö. 1083/1672)34 ve Ankaravî’nin müridlerinden “Cevrî” mahlas›yla meflhur Cevrî ‹brahim Çelebi (ö. 1057/1647)’nin yetiflmesine de katk›da bulunmufltur.35 Azîz Mahmud Hüdâyî’den sonra Celvetîli¤in en önemli simâlar›ndan biri olan ‹smâil Hakk› Bursevî, baflta Rûhu’l-Beyân tefsiri olmak üzere, telif etti¤i yüzden 185
.
fazla eserle Osmanl› tasavvufu içerisinde ayr›cal›kl› bir yere sahip sûfî müelliflerden biridir.36 Bursevî’nin hayat› ve eserleri dikkatle incelendi¤inde37 fleyhi Osman Fazl›’n›n yan› s›ra baflta ‹bn-i Arabî, Sadreddin Konevî, Ûftâde ve Azîz Mahmud Hüdâyî olmak üzere, Mevlânâ’n›n onun üzerinde ayr›ca etkisinin oldu¤u görülmektedir.38 Bursevî’nin eserlerinde dikkat çeken en önemli noktalardan biri, hiç flüphesiz Mevlânâ’n›n ve Mesnevî’den nakillerde bulunmas›d›r. Bursevî, Mesnevî’nin ilk 738 beytini de Rûhu’l-Mesnevî ad›yla ayr›ca Türkçe olarak flerh etmifltir.39 Mevlânâ ve Bursevî’nin yaflad›¤› dönemler aç›s›ndan bak›ld›¤›nda aralar›nda dört buçuk as›rl›k tarihi bir fas›la olsa da, Bursevî’nin eserlerinde Mesnevî’den s›k s›k al›nt›lar yapmas› ve Mesnevî’yi de flerh etme iste¤i, bir Celvetî olarak ‹smâil Hakk› Bursevî’nin Mevlânâ’ya karfl› ilgisinin önemli bir iflaretidir. Bursevî’nin Mevlânâ’ya ve eserlerine karfl› alakas› genç yafllar›nda bafllam›fl, müridli¤i y›llar›nda tekkede zahiri ilimlerle ilgili dersler al›rken, tekke d›fl›ndan da Farsça ö¤renmifl ve Mevlânâ’n›n Mesnevî ve Fîhi mâ Fîh’ini mütalaa etmifltir. 1102/1691 ve 1132/1720 y›llar›nda iki defa da çeflitli vesilelerle yapt›¤› yolculuklar› esnas›nda Konya’ya u¤rayarak Mevlânâ’n›n kabrini ziyaret etmifltir.40 Bursevî, Mesnevî’yi Allah’›n Mevlânâ’ya bir lütfu ve Mevlânâ’y› söyletmesi (intak) olarak kabul eder ve ilham oldu¤u için itiraz edilmemesi gerekti¤i kanaatini belirtir.41 Mesnevî’ye karfl› olan sayg›s›, Bursevî’nin bu eseri flerh etmesine önemli bir neden kabul edilebilir. Bir di¤er nedeni de, kendi ifadesiyle ismini vermedi¤i bir dostunun ›srarl› Mesnevî’yi flerh etme talebi ve Mesnevî’nin birinci cildinden yapt›¤› tefe’ül ve gördü¤ü bir rüyad›r.42 Mesnevî’yi flerh etmeye bafllayan Bursevî, ilk otuz beytini flerh ettikten sonra, gerek meflguliyeti gerekse baz› hallere dûçar olmas› sebebiyle bir ara flerhe son vermeyi düflünürse de, yine gördü¤ü bir rüya üzerine flerhe devam etmifltir.43 ‹lham ve istihareye tabi olarak flerh etti¤ini belirtti¤i bu çal›flmas›n›, 738. beytin flerhiyle birlikte yine manevi bir iflaret neticesinde son verdi¤ini belirtir.44 Bursevî, eserin özelliklerinden bahsederken; Mesnevî gibi bu flerhin de gönül ehli için yaz›ld›¤›n›, s›rlar›n› ehil olanlar›n anlayabilece¤ini, Mesnevî’nin yanl›fl anlafl›labilecek yerlerinin bu flerh sayesinde vuzuha kavufltu¤unu, bu anlamda da bu flerhin bir alt›n terazisi hassasiyetinde hakikati ortaya koyarken fleraite uygunlu¤una azami dikkat edildi¤ini belirtir.45 fierh esnas›nda karfl›s›na ç›kan baz› konular› da ifflas›na ruhsat verilmedi¤i için tahrir etmedi¤ini de ayr›ca belirtir.46 Bursevî’nin Mesnevî flerhi ça¤dafl› Mevlevîler aras›nda ilgi uyand›rm›fl ve Kahire Mevlevîhanesi fleyhi Hasan Taibî Dede kendisine bir mektup yazarak flerhten bir nüsha talebinde bulunmufltur.47 Bursevî, eserlerinde Mesnevî baflta olmak üzere Mevlânâ’n›n di¤er eserlerinden al›nt›lar yaparken, özellikle Mesnevî’ye aflinal›¤›n› gösteren isabetli nakillerde bulunur.48 Bursevî, tefsiri Rûhu’l-Beyân’da Mevlânâ’n›n Mesnevî’sinden 3123 beyit nakil yapm›flt›r.49 Yaz›ld›¤› zamana göre Rûhu’l-Mesnevî’nin dili oldukça sade kabul edilmifl ve daha önce yaz›lm›fl olan ‹smâil Ankaravî ve yine bir Celvetî olan Sar› Abdullah 186
.
Efendi’nin flerhlerine göre halk›n anlayaca¤› bir seviyede telif edildi¤i belirtilmifltir.50 Bir Celvetî fleyhi olarak ‹smâil Hakk› Bursevî, Mesnevî’yi flerh etmekle kalmam›fl Mevlânâ, di¤er Mesnevî flârihleri ve kendi zamanda yaflayan Mevlevîleri de eserlerinde de¤erlendirmifltir. Bursevî, Mevlânâ’n›n hayat› ve etraf›ndaki di¤er Mevlevîlerle ilgili görüfllerini serdederken, Mevlevî kaynaklar›ndaki aktar›lan bilgilere paralel yorumlar yapm›flt›r. Bursevî’ye göre, Mevlânâ’n›n babas›yla birlikte Belh’ten göç etme nedeni Mevlânâ’n›n babas› Sultânü’l-Ulemâ’y› çekemeyen Fahreddin Râzî’dir. Bursevî, Sultânü’l-Ulemâ’y› Belh hükümdar›na flikâyet ederek göç etmesine neden olan Fahreddin Râzî’yi bir Mevlevî gibi a¤›r bir dille elefltirir.51 Yine Bursevî, Mevlânâ’n›n yetiflmesinde etkili olan Burhaneddin Muhakk›k Tirmizî’yi Mevlânâ’ya katk›lar› sebebiyle güzel ifadelerle anarken, fiems-i Tebrizî’yi Mevlânâ’n›n marifet mertebesindeki mürflidi olarak niteler.52 Ayr›ca Mevlânâ’n›n hayat›n›n belirli safhalar›nda musâhibi olan önce Selahaddin Zerkubî’yi daha sonra Hüsameddin Çelebi’yi, Mevlânâ’n›n manevî e¤itiminde katk›lar› olan mürebbileri olarak zikreder ki bu Mevlevîlerin Selahaddin Zerkubî ve Hüsameddin Çelebi’yi sadece Mevlânâ’ya musâhib veya dost olarak görmelerinden farkl› bir anlay›flt›r.53 Eserlerinden anlafl›ld›¤› kadar›yla Mevlânâ’ya sevgisini Mesnevî’ye alakas›n› her f›rsatta ifade eden Bursevî, yeri gelince, zaman›nda yaflayan ve tâbî olduklar› yoldan ayr›lm›fl kabul etti¤i Mevlevîleri elefltirmekten de geri durmaz. Asl›nda Bursevî, ça¤dafl› oldu¤u ve bir çok tarikat mensubunu tarikatlar›n›n âdâb ve erkân›ndan uzaklaflt›klar› sebebiyle elefltirmifltir. Fakat Mevlevîleri elefltirme noktas›nda müsamahal› davran›r ve bu davran›fl›n› Ûftâde’nin rüyas›nda “Mevlevîlere iliflmemesi, zira onlar›n fiillerinde ›srarc› olmad›klar›” fleklindeki tavsiyelerine dayand›r›r. Mevlevîleri özellikle Semâ ve mûsikî konusunda elefltiren Bursevî, bu konuda Azîz Mahmud Hüdâyî ve kendi fleyhi Osman Fazl› Efendi’nin görüfllerini takip eder. Ona göre semâ mutlak haram veya mutlak helal de¤ildir. Semâ, vecd ve tevâcüd ehline helaldir. Semân›n terki evlad›r çünkü tenezzüldür. Sulûkünde müntehî ve mutlak fenâya eren kimsenin haricen tahrike ihtiyac› kalmaz. Hakikat ehli seslere de¤il manalara itibar eder.54 Eserlerinde Mevlânâ’n›n fikir ve düflüncelerine genifl yer vermesi sebebiyle olsa gerektir ki Bursevî için “‹kinci Mevlânâ” diyenler oldu¤u gibi,55 son dönem Mevlevîlerinden ve Mevlânâ ve Mevlevîlik üzerine yapt›¤› çal›flmalarla tan›nan Abdülbaki Gölp›narl› onu; “tam bir tarikat yobaz›” olarak nitelemekte ve Mesnevî’yi flerh etme gayretini de “Mesnevî fiârihi” ünvan› almak için yapt›¤›n› belirtmektedir.56 Gölp›narl›’y› böyle bir ithama yönelten sebep Bursevî’nin zaman zaman Mevlevîleri semâ ve mûsikî hususundaki elefltirisi olmal›d›r. Yoksa Bursevî’nin sadece “Mesnevî fiârihi” unvan› almak için Mesnevî flerh etmek istemesi halinde di¤er eserlerinde ve özellikle tefsirinde Mesnevî’den beyitlere yer vermemesi gerekirdi. Mevleviyye ve Celvetiyye, tarikatlar›n sosyal, kültürel ve tasavvufî faaliyetleri sadedinde baz› ortak özellikleri de sahiptir. 187
.
Semâzenler
Hüdâyî asitanesinde mûsikî önemli bir yere sahiptir. Mutasavv›f ve flair hüviyetinin yan› s›ra mûsikîflinas da olan Azîz Mahmud Hüdâyî yazd›¤› ilâhîleri bizzat kendisi besteleyerek tekkesinde okutmufl, bu dergâhtan ayn› zamanda halifeleri olan Hâf›z Kumral, fiaban Dede ve Devâtîzâde Mehmed Efendi (ö.1090/1679), daha sonraki yüzy›lda Abdurrahman Nesib Dede (ö. 1258/1842), Mehmet Rûflen Efendi (ö. 1309/1891) gibi mûsikiflinaslar yetiflmesi bu tarikat›n mûsikiye verdi¤i önemi gösterir.57 Nitekim Celvetîyyenin bu özelli¤i dergâhlar› birer konservatuar olan Mevlevîlerle bir ortak nokta olarak de¤erlendirilebilir. Yenikap› Mevlevîhanesi müntesiplerinden Itrî’nin yaflad›¤› XVIII. yüzy›lda, dergâhlarda Mi’raciye okuma gelene¤i bu asr›n di¤er bir özelli¤i olarak karfl›m›za ç›kmakta ve Mevlevî Nâyî Osman Dede’nin Mi’raciyesi, baflta Mevlevî dergâhlar› olmak üzere, Hüdâyî dergâh›nda da okunmaktad›r.58 XVIII. as›r Bursa ‹. Hakk› Bursevî Dergâh› fleyhlerinden Süleyman Zatî Efendi (ö. 1150/1737) Mevlevî fiâhîdî’nin Gülflen-i Vahdet isimli eserini flerhe bafllam›fl, ömrü kifâyet etmedi¤i için flerhi ayn› dergah›n kendisinden sonraki postniflini Fahrî Ahmed Efendi (ö. 1214/1799) tamamlam›flt›r.59 XIX. as›r Celvetî fleyhlerinden Hüdâyî Dergâh› fleyhi fiihab Efendizâde Seyyid Efendi ve Band›rmal›zâde Mehmed Galib Efendi (ö. 1247/1831) birer Celvetî fleyhi olarak Yeniçeri ve Bektâflîli¤in kald›r›lmas› esnas›nda padiflah taraf›ndan saraya davet edilen fleyhler aras›nda bulunmufl ve Mevlevî fleyhi Kudretullah Dede (ö. 1288/1871) gibi padiflaha destek ç›km›flt›r.60 Yine ayn› as›r Hüdâyî dergâh› fleyhlerinden Rûflen Tevfikî Efendi (1309/1891), 188
.
bu dergahta elli y›ldan fazla fleyhlik makam›nda bulunmufl, bir süre Meclis-i Meflây›h reisli¤i yapm›flt›r. Babas› Abdurrahman Nesib Dede (ö. 1258/1842) gibi mûsikîde kabiliyeti ve zaman›n›n sultanlar›yla olan yak›n münasebeti dikkatleri üzerinde toplam›flt›r. Özellikle Sultan Abdülmecid’in kendisine karfl› büyük bir muhabbeti bulundu¤u hangah ve türbeyi yeniden yapt›rd›¤›n› kaynaklar nakletmektedir61 ki, Celvetîlerin bu özellikleri ayn› ça¤da yaflayan Mevlevîlerle örtüflmektedir.62 Bu as›rda Bursa’da Celvetî postniflinlerine mekân olan Gül Baba Dergâh›, Mevlevî Muhibbi Celvetî tarikat›ndan el-Hac Hasib Efendi taraf›ndan evini vakfetmesi ve Sultan Abdülmecid taraf›ndan dergâha tahvil edilmesiyle faaliyet göstermifltir. Hasib Efendi neyzenlikte mahir olup, Bursa Mevlevîhanesi’nde neyzenbafl›l›k görevini de icrâ etmifltir.63 1113/1701 senesinde Bursa Mevlevîhanesi’ne postniflin olan Mehmed Dede (ö.1151/1738) ‹smâil Hakk› Bursevî dergâh›n›n tamamlanmas› üzerini flu tarih beytini inflâd etmifltir: Yazd› bir beyt-i bî-nazîr didik ilk-i fleyhî alam-› sohbetiyân Bu makam› ide evc-i cemîl cilve-gah-› gunûh-› Celvetiyân (1128/1716)64
SONUÇ Celvetîyye tarikat› Azîz Mahmud Hüdâyî zaman›ndan itibaren k›sa sürede Anadolu ve Balkanlarda yay›larak baflta ‹stanbul’daki idareciler olmak üzere yay›ld›¤› di¤er bölgelerdeki elit kitle ve halk üzerinde, siyasî, sosyal, kültürel ve iktisadî yönden hayli etkili olmufltur. Azîz Mahmud Hüdâyî Kanunî’den IV. Murad’a kadar sekiz padiflah›n devr-i saltanat›n› idrak etmifl, sûfî kiflili¤i ön planda olmak üzere flairli¤i, mûsikîflinasl›¤› ve telif etti¤i eserleriyle Osmanl› ilim ve kültür hayat›nda önemli bir yere sahip olmufltur. Hüdâyî ‘den sonra Celvetîye mensubu fleyhler de yöneticilerle yak›nl›klar›, fliir ve mûsikideki maharetleriyle dikkat çekmifllerdir. Gerek Hüdâyî dönemi gerekse daha sonraki dönemlerde bu özellikleriyle Celvetîler, Türk tasavvuf kültürü içinde Mevlevîlerle ayn› sûfî tipini temsil etmifllerdir. Mevlevîler de baflta Konya’daki merkez dergâh postniflinleri olmak üzere, ‹stanbul di¤er merkezlerde, yöneticilere yak›nl›klar›, elit tabakayla iliflkileri, flair ve mûsikiflinas yap›ya sahip fleyh ve mensuplar›yla Celvetîlerle ayn› tasavvufi ortak paydada buluflmufllard›r.
B‹BL‹YOGRAFYA ANKARAVÎ, ‹smâil Rusûhî, fierhu’l-Mesnevî, Matbaa-i Amire, ‹stanbul 1289, IVII. ————————, Huccetü’s-Semâ, Süleymaniye Kütüphanesi, Pertev Pafla 255/2. 189
.
————————, Risâle-i Usûl-i Tarîkat-› Mevlânâ, Süleymaniye Kütüphanesi, Nafiz Pafla, 352. ————————, Minhâcu’l-Fukarâ (trc. Saadettin Ekici), ‹nsan Yay›nlar›, ‹stanbul 1996. ASLAN, Ahmet Turan, ‹mam Birgivî Hayat› Eserleri ve Arapça Tedrisat›ndaki Yeri, Seha Neflriyat, ‹stanbul 1992. BAB‹NGER, Franz-KÖPRÜLÜ, M. Fuat, Anadolu’da ‹slâmiyet, (trc. Rag›b Hulusi), ‹nsan Yay›nlar›, ‹stanbul 2000. BAYRAMO⁄LU, Fuad-AZAMAT, Nihat, “Bayramiyye”, D‹A, ‹stanbul 1992, V, 269-273. BURSEVÎ, ‹smâil Hakk›, Ferâhu’r-Rûh, ‹stanbul 1294, I-II. ————————, Rûhu’l-Mesnevî (fierhu’l-Mesnevî), ‹stanbul 1287, I-II. ————————, Mecmu’a, Süleymaniye Kütüphanesi, Pertev Pafla, nr. 645. ————————, Silsile-i Celvetiyye, ‹stanbul 1291/1874. EFLÂKÎ, Ahmed, Menâk›bu’l-Arifîn (çev. Tahsin Yaz›c›), MEB Yay›nlar›, ‹stanbul 1989, I-II. ERGUN, Saadettin Nuzhet, “Mevlânâ’n›n Türk fiiiri ve Mûsikîsi Üzerindeki Tesirleri”, Konya, Konya 1943. ————————, Türk Mûsikî Antolojisi, R›za Koflkun Matbaas›, ‹stanbul 1942-1943, I-II. FINDIKLI ‹SMET EFEND‹, fiakâik-i Nu’maniye ve Zeyilleri Tekmiletü’fl-fiakâik fî Hakk-› Ehli-l’Hakâik, 1322/1904, (yay. haz. Abdülkadir Özcan), Ça¤r› Yay›nlar›, ‹stanbul 1989, I-V. F‹RÛZANFER, Bediuzzaman, Mevlânâ Celâleddîn, (trc. F. N. Uzluk), MEB Yay›nlar›, ‹stanbul 1990. GÖLPINARLI, Abdülbaki, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, (‹kinci Bask›), ‹nk›lab ve Aka Kitabevleri, ‹stanbul 1983. ————————, Mevlevî Âdâb ve Erkân›, ‹nk›lab ve Aka Kitabevleri, ‹stanbul 1963. GÜNDO⁄DU, Cengiz, Bir Türk Mutasavv›f Abdülmecid Sivasî, Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›, Ankara 2000. GÜNDÜZ, ‹rfan, Osmanl›larda Devlet Tekke Münasebetleri, Seha Neflriyat, ‹stanbul t.y. HOCAZÂDE, Ahmed Hilmi, Hadîkatü’l-Evliyâ Silsile-i Meflây›h-› Mevlevîyye, fiirket-i Mürettibiyye Matbaas›, ‹stanbul 1918. HÜDÂYÎ, Azîz Mahmud, Keflfu’l-k›nâ an Vechi’s-Semâ, Köprülü Kütüphanesi 1583/7. HÜSEY‹N VASSAF, Sefîne-i Evliyâ (trc. A. Y›lmaz-M. Akkufl), ‹stanbul 1999, II. ‹Z, Mahir, “Profesör Necati Lugal”, Necati Lugal Arma¤an›, Ankara 1968. KARA, Mustafa, “Tanzimat’tan Cumhuriyete Tasavvuf ve Tarikatlar”, Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, ‹letiflim Yay›nlar›, ‹stanbul 1985, IV. ————————, Din Hayat Sanat Aç›s›ndan Tekke ve Zâviyeler, Dergâh Yay›nlar›, ‹stanbul 1990. 190
.
————————, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, Dergâh Yay›nlar›, ‹stanbul 1999. KAT‹P ÇELEB‹, Mîzânü’l-Hak fî ‹htiyâri’l-Ahak, Milli E¤itim Bas›mevi, ‹stanbul 1972. KONYA MEVLÂN MÜZES‹ ARfi‹V‹ (KMMA), Dosya No: 68/27. KÜÇÜK, Hasan, Osmanl› Devletini Tarih Sahnesine Ç›kartan Kuvvetlerden Biri Tarîkatlar ve Türkler Üzerindeki Müsbet Tesirleri, ‹stanbul 1976. KÜÇÜK, Sezai, Mevlevili¤in Son Yüzy›l›, Simurg Yay›nlar›, ‹stanbul 2003. MEHMED NAZMÎ EFEND‹, Osmanl›da Tasavvufî Hayat Hediyyetü’l-Ihvân, (hzl. Osman Türer), ‹nsan Yay›nlar›, ‹stanbul 2005. MEHMED fiEMSEDD‹N, Bursa Dergâhlar› Yâdigâr-› fiemsî, (hzl. M. Kara-K. Atlansoy), Uluda¤ Yay›nlar›, Bursa 1997. MEHMET TAH‹R, Bursal›, Meflây›h-› Osmaniyeden Sekiz Zat›n Terâcim-i Ahvâli, Kütüphane-i ‹slam, ‹stanbul 1318/1908. ————————, Osmanl› Müellifleri (hzl. A.F. Yavuz-‹. Özen), ‹stanbul ty., I-III. MUSLU, Ramazan, Osmanl› Toplumunda Tasavvuf (18. Yüzy›l), ‹nsan Yay›nlar›, ‹stanbul 2003. MUSTAFA SAKIB DEDE, Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân (Sefîne-i Mevleviyye), M›s›r 1283, I-III. NAMLI, Ali, “‹smâil Hakk› Bursevî’ye Göre Mevlânâ ve Mevlevîlik”, Tasavvuf Dergisi (Mevlana Özel Say›s›), Ankara 2005, 439-454. ————————, “‹smâil Hakk› Bursevî”, D‹A, ‹stanbul 2001, XXIII, 102-106. ————————, ‹smâil Hakk› Bursevî Hayat› Eserleri ve Tarikat Anlay›fl›, ‹nsan Yay›nlar›, ‹stanbul 2001. NECMEDD‹N KÜBRÂ, Tasavvufî Hayat, (hzl. Mustafa Kara), Dergâh Yay›nlar›, ‹stanbul 1980. ÖNDER, Mehmet, Yüz Y›llar Boyunca Mevlevîlik, Dönmez Yay›nlar›, Ankara 1992. ÖZCAN, Nuri, “Abdurrahman Nesib Dede”, D‹A, ‹stanbul 1988, I, 168-169. PALA, ‹skender, “Edebi Çehreleriyle Mevlevîhaneler”, SÜ Türkiyat Araflt›rmalar› Dergisi, sy. 2, Konya 1996, 55-60. SEYY‹D SAHÎH AHMED DEDE, Mecmuatü’t-tevârihi’l-Mevleviyye, Mevlânâ Müzesi Kütüphanesi, Kay›t no: 5446. S‹PAHSÂLÂR, Ferîdun b. Ahmed, Risâle-i Sipâhsâlâr be Menâk›b-› Hazret-i Hüdâvendigâr (trc. Midhat Baharî Hüsâmî), Dersaadet Selanik Matbaas›, 1331. ULUDA⁄, Süleyman, “Halvetîyye”, D‹A, ‹stanbul 1997, XV, 393-395. UZUNÇARfiILI, ‹smâil Hakk›, Osmanl› Tarihi, C. III/I, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1988. YET‹K, Erhan, ‹smâil Ankaravî Hayat› Eserleri ve Tasavvufi Görüflleri, ‹flaret Yay›nlar›, ‹stanbul 1992. YILMAZ, H. Kâmil, “Azîz Mahmud Hüdâyî’nin Semâ Risalesi”, Marmara Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 4, ‹stanbul 1986, 273-284. ————————, “Celvetiyye”, D‹A, ‹stanbul 1993, VII, 273-275. 191
.
————————, Azîz Mahmud Hüdâyî, Hayat› Eserleri Tarikat›, Erkam Yay›nlar›, ‹stanbul 1999. YILMAZ, Necdet, Osmanl› Toplumunda Tasavvuf, Sûfiler Devlet ve Ulema, Osmanl› Araflt›rmalar› Vakf›, ‹stanbul 2001. YÜCER, H. Mahmut, Anadolu Toplumunda Tasavvuf (19. As›r), ‹nsan Yay›nlar›, ‹stanbul 2003. YÜKSEL, Emrullah, “Birgivî”, D‹A, ‹stanbul 1992, VI, 191-194. Z‹LF‹, Madelina C., “Kad›zâdeliler: On yedinci Yüzy›l ‹stanbul’unda Dinde ‹hya Hareketleri” (çev. M. Hulusi Lekesiz), Türkiye Günlü¤ü, sy. 58 (Kas›m-Aral›k 1999), 65-78. D‹PNOTLAR 1
Mustafa Kara, “Tanzimattan Cumhuriyete Tasavvuf ve Tarikatlar”, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, IV, 988. 2 Genifl bilgi için bk. Seyyid Sahîh Ahmed Dede, Mecmûatü’t-Tevârihi’l-Mevlevîyye, s. 104-192; Hocazâde Ahmed Hilmi, Hadîkatü’l-Evliyâ Silsile-i Meflây›h-› Mevlevîyye, s. 4-64; Abdülbaki Gölp›narl›, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 244-266; a. mlf. Mevlevî Âdâb ve Erkân›, s. 3; Franz Babinger-M. Fuad Köprülü, Anadolu’da ‹slamiyet, s. 54-55; Bedîuzzaman Firûzanfer, Mevlânâ Celâleddîn, (F. Nafiz Uzluk’un Önsöz’ü), s. 3-9; Hasan Küçük, Osmanl› Devletini Tarih Sahnesine Ç›kartan Kuvvetlerden Biri Tarîkatlar ve Türkler Üzerindeki Müsbet Tesirleri, s. 82; Mehmet Önder, Yüzy›llar Boyunca Mevlevîlik, s. 5-6. 3 Saadettin Nuzhet (Ergun), “Mevlânâ’n›n Türk fiiiri ve Mûsikîsi Üzerindeki Tesirleri”, Konya, s. 110-111; ‹skender Pala, “Edebî Çehreleriyle Mevlevîhâneler”, SÜ Türkiyat Araflt›rmalar› Dergisi, sy. 2, s. 55. 4 Genifl bilgi için bk. Sezai Küçük, Mevlevili¤in Son Yüzy›l›, s. 425-436. 5 ‹smâil Rusûhî Ankaravî, Risâle-i Usûl-i Tarîkat-› Mevlânâ, vr. 2b; Abdülbaki Gölp›narl›, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 193. 6 Abdülbaki Gölp›narl›, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 194-195. 7 Mustafa Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, s. 234. 8 Ahmed Eflâkî, Menâk›bu’l-Ârifîn, I, 388. Ayr›ca bk. Mustafa Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, s. 235. 9 Ferîdun b. Ahmed Sipahsâlâr, Risâle-i Sipahsâlâr be Menâk›b-› Hazret-i Hüdâvendigâr, s. 15-16. 10 Abdülbaki Gölp›narl›, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 202. Kübreviyye tarikat› silsilesi için bk. Necmeddin Kübrâ, Tasavvufî Hayat, s. 15. 11 Abdülbaki Gölp›narl›, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 203; Fuad Bayramo¤lu-Nihat Azamat, “Bayramiyye”, D‹A, V, 269; Mehmed Nazmî Efendi, Osmanl›da Tasavvufî Hayat Hediyyetü’l-Ihvân, s. 82-83. 12 Abdülbaki Gölp›narl›, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 200-203. 13 Bursevî, Silsile-i Celvetiyye, s. 63; H. Kâmil Y›lmaz, “Celvetiyye”, D‹A, VII, 273. 14 H. Kâmil Y›lmaz, “Celvetiyye”, D‹A, VII, 273-274. 15 H. Kâmil Y›lmaz, “Celvetiyye”, D‹A, VII, 274. 16 Süleyman Uluda¤, “Halvetîyye”, D‹A, XV, 393-394. 17 Hüseyin Vassaf, Sefine-i Evliyâ, II, 620-622; H. Kâmil Y›lmaz, Azîz Mahmud Hüdâyî Hayat› Eserleri Tarikat›, s. 188. 18 ‹smâil Hakk› Uzunçarfl›l›, Osmanl› Tarihi, C. III/I, s. 341-367.
192
.
19
Ahmet Turan Aslan, ‹mam Birgivî Hayat› Eserleri ve Arapça Tedrisat›ndaki Yeri, s. 63-76; Mustafa Kara, Din Hayat Sanat Aç›s›ndan Tekke ve Zâviyeler, s. 93-102; Madelina C. Zilfi, “Kad›zâdelilier: Onyedinci Yüzy›l ‹stanbul’unda Dinde ‹hya Hareketleri” Türkiye Günlü¤ü, sy. 58 (Kas›mAral›k 1999), s. 65-78; Emrullah Yüksel, “Birgivî”, D‹A, VI, 192. 20 ‹smâil Hakk› Uzunçarfl›l›, Osmanl› Tarihi, c. III/I, s. 358-359. 21 Ankaravî sürgün edilmesini Mesnevî flerhinin ikinci cildinde flöyle nakletmektedir: “Bu fakîr-i pür taksîri kendi diyâr›m›zda irflâd ve tezkîr kayd› ile mukayyed iken ashâb-› garazdan bir nice ehl-i hased, iftirâ-y› kâzibe ve ahvâl-i fâside ile müttehem k›l›p, nefy-i beled olmam›za sebeb oldular. Lakin onlar›n hile ve tuzaklar›ndan Rabbim beni korudu.” ‹smâil Ankaravî, fierhu’l-Mesnevî, II, 226. 22 Abdülbaki Gölp›narl›, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 158-168; Emrullah Yüksel, “Birgivî”, D‹A, VI, s.192. 23 Abdülmecid Sivâsî’nin Kad›zâdelilere karfl› mücadelesi için bk. Cengiz Gündo¤du, Bir Türk Mutasavv›f Abdülmecid Sivasî, s. 39-122 24 Azîz Mahmud Hüdâyî, Keflfu’l-k›nâ an Vechi’s-Semâ, Köprülü Kütüphanesi 1583/7. Risalenin di¤er nüshalar› için bk. H.Kâmil Y›lmaz, Azîz Mahmud Hüdâyî, Hayat› Eserleri Tarikat›, s. 113114. 25 H. Kâmil Y›lmaz, “Azîz Mahmud Hüdâyî’nin Semâ Risalesi”, Marmara Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 4, s. 274-275. 26 ‹smâil Rusûhî Ankaravî, Huccetü’s-Semâ, Süleymaniye Kütüphanesi, Pertev Pafla 255/2. Risale’nin di¤er nüsha ve bask›lar› için bk. Erhan Yetik, ‹smâil Ankaravî Hayat› Eserleri ve Tasavvufi Görüflleri, s. 86-87. 27 H. Kâmil Y›lmaz, “Azîz Mahmud Hüdâyî’nin Semâ Risalesi”, s. 275-276. 28 H. Kâmil Y›lmaz, “Azîz Mahmud Hüdâyî’nin Semâ Risalesi”, s. 283-284. 29 Katip Çelebi, Mîzânü’l-Hak fî ‹htiyâri’l-Ahak, s. 112 30 ‹smâil Ankaravî, Minhacu’l-Fukara, s. 369-393. 31 Bursal› Mehmet Tahir, Meflây›h-› Osmaniyeden Sekiz Zat›n Terâcim-i Ahvâli, s. 22. 32 Necdet Y›lmaz, Osmanl› Toplumunda Tasavvuf, Sûfiler Devlet ve Ulema, s. 349. Ayr›ca Sar› Abdullah Efendi için bk. a.g.e., s. 345-353. 33 Hüseyin Vassaf, Sefine-i Evliyâ, II, 559-560; M. Tahir, Osmanl› Müellifleri, I, 192-195. Eser 1288/1871 y›l›nda ‹stanbul’da bas›lm›flt›r. Eser üzeride yap›lan akademik çal›flmalar flunlard›r: Salahaddin Durgun, Sar› Abdullah Efendi ve fierh-i Mesnevî, (Bas›lmam›fl Yüksek Lisans Tezi) SÜSBE, Konya 1993; Ülker Aytekin, Sar› Abdullah Efendi ve Mesnevî fierhi, (Bas›lmam›fl Doktora Tezi), MÜSBE, ‹stanbul 2004. 34 Edirne Mevlevihanesi fleyhlerinden Neflâtî Ahmed Dede, Edirnelidir ve Edirne Mevlevîhânesi kabristan›nda medfundur. Hayat› ile ilgili genifl bilgi için bk. Sak›b Mustafa Dede, Sefine-i Mevlevîyye, II, 96-99; F›nd›kl› ‹smet Efendi, fiakaik-i Nu’maniye ve Zeylleri Tekmiletü’fl-fiakaik fi Hakk› Ehli-l’Hakâik, V, 394; M. Tahir, Osmanl› Müellifleri, II, 260; Konya Mevlânâ Müzesi Arflivi (KMMA), Dosya No: 68/27. 35 Sefine-i Evliyâ, II, 562; Necdet Y›lmaz, Osmanl› Toplumunda Tasavvuf, Sûfiler Devlet ve Ulema, s. 263-264. 36 Ali Naml›, “‹smâil Hakk› Bursevî”, D‹A, XXIII, 104-106 37 Bursevî’nin hayat› ve eserleri için bk. Ali Naml›, ‹smâil Hakk› Bursevî Hayat› Eserleri ve Tarikat Anlay›fl›, ‹nsan Yay›nlar›, ‹stanbul 2001. 38 Ali Naml›, “‹smâil Hakk› Bursevî”, D‹A, XXIII, 103. 39 Ali Naml›, “‹smâil Hakk› Bursevî”, D‹A, XXIII, 104. 40 Ali Naml›, “‹smâil Hakk› Bursevî’ye Göre Mevlânâ ve Mevlevîlik”, Tasavvuf Dergisi (Mevlana Özel Say›s›), s., 439-440. 41 ‹smâil Hakk› Bursevî, Rûhu’l-Mesnevî, , II, 311. 42 ‹smâil Hakk› Bursevî, Rûhu’l-Mesnevî, I, 2-3. 193
.
43
Bursevî, Rûhu’l-Mesnevî, I, 83, 84. ‹smâil Hakk› Bursevî, Rûhu’l-Mesnevî, II, 576-577. 45 ‹smâil Hakk› Bursevî, Rûhu’l-Mesnevî, II, 578. 46 ‹smâil Hakk› Bursevî, Rûhu’l-Mesnevî, II, 471. 47 ‹smâil Hakk› Bursevî, Mecmu’a, Süleymaniye Kütüphanesi, Pertev Pafla, nr. 645, vr. 9b-10a. 48 Ali Naml›, “‹smâil Hakk› Bursevî’ye Göre Mevlânâ ve Mevlevîlik”, Tasavvuf Dergisi (Mevlana Özel Say›s›), s., 439-440. 49 Ali Naml›, “‹smâil Hakk› Bursevî’ye Göre Mevlânâ ve Mevlevîlik”, Tasavvuf Dergisi (Mevlana Özel Say›s›), s., 441. 50 Ali Naml›, “‹smâil Hakk› Bursevî’ye Göre Mevlânâ ve Mevlevîlik”, Tasavvuf Dergisi (Mevlana Özel Say›s›), s., 448. 51 ‹smâil Hakk› Bursevî, Ferâhu’r-Rûh, I, 113-144, II, 528-529. 52 ‹smâil Hakk› Bursevî, Rûhu’l-Mesnevî, I, 217. 53 ‹smâil Hakk› Bursevî, Rûhu’l-Mesnevî, II, 274. 54 Ali Naml›, “‹smâil Hakk› Bursevî’ye Göre Mevlânâ ve Mevlevîlik”, s. 451. 55 Mahir ‹z, “Profesör Necati Lugal”, Necati Lugal Arma¤an›, s. 58. 56 Abdülbaki Gölp›narl›, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 144. 57 Saadettin Nuzhet Ergun, Türk Mûsikî Antolojisi, I, 30, 40, II, 423-424, 441, 442; H. Kâmil Y›lmaz, “Celvetiyye” D‹A, VII, 275; Nuri Özcan, “Abdurrahman Nesib Dede”, D‹A, I, 168-169. 58 Saadettin Nuzhet Ergun, Türk Mûsikî Antolojisi, I, 125. 59 Ramazan Muslu, Osmanl› Toplumunda Tasavvuf (18. Yüzy›l), s. 466, 468. 60 ‹rfan Gündüz, Osmanl›larda Devlet Tekke Münasebetleri, s. 140; H. Mahmut Yücer, Anadolu Toplumunda Tasavvuf (19. As›r), s. 543. 61 Sefine-i Evliyâ, III, 28; Nuri Özcan, “Abdurrahman Nesib Dede”, D‹A, I, 168. 62 Genifl bilgi için bk. Sezai Küçük, Mevlevili¤in Son Yüzy›l›, s. 354-359, 377-416. 63 Mehmed fiemseddin, Bursa Dergâhlar› Yâdigâr-› fiemsî, 481. 64 Tarih fliirinin tamam› için bk. Mehmed fiemseddin, Bursa Dergâhlar› Yâdigâr-› fiemsî, 501-502. 44
194
.