VARAN YOL BOYUNCA SAYI 216

Page 1

www.varan.com.tr

Güzel Atlar, Kadim Topraklar

KAPADOKYA Bitmeyen Destan Çanakkale Zaferi BUKET UZUNER ile Gelibolu ...

Gemi Modelciliği

ÜCRETSİZDİR

SAYI:216 MART 2015



Editör Yıl: 22 Sayı:216 Aylık Ücretsiz İMTİYAZ SAHİBİ Ulusoy Global Yatırımlar Holding A.Ş adına Kenan ULUSOY YAYIN KURULU Selma ULUSOY KOÇAK, Haluk ULUSOY, Sevim ULUSOY, Berrin ULUSOY, Mustafa YILDIRIM, Ertuğrul GÖKSEL HUKUK DANIŞMANI Av. Eylem ŞAHİN SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Kenan ULUSOY

Bir cemre ısıtır dünyayı... Doğanın gözlenmesiyle ortaya çıkan halk takviminin bir ürünüdür cemre. Altay Türklerindeki İmre, Bulgar Türklerindeki Zemire ve Anadolu dilinde Zemheri veya Kumuk Türkçesindeki Zemre gibi. Azerbaycan Türklerinin Nevruz bayramından önce, yılın son Çarşamba gününde yapılan ‘boz ayın dört çarşambası’ uygulamasını ifade eden ‘Cemle’ sözcüğü de ‘Cemre’ ile aynı şeyi çağrıştırır. Baharın müjdecisidir cemre, ilkbahar başlangıcında yedişer gün arayla önce havayı, ardından suyu ve son olarak da toprağı ısıtır. Önce ilk cemre düşer, ‘bitiriyorum kışı, artık bahar gelsin’ der. Bütün kış yere düşer, karla kaplanır her taraf, şubat ayında beyazlara büründüğümüz gibi. Sonra ikinci cemre suya düşer, buzları çözer. Yedi gün sonra üçüncü cemre düşer toprağa, ısıtır toprağı ve ilk kır çiçeklerinin çıkmasını sağlayarak baharı müjdeler bize, umut verir. İnsanı hayatta tutan esas şey; kandan, oksijenden, hatta sevgiden de önemli olan umut değil midir? Bu topraklara düşen bir cemrenin, bir binbaşının millete verdiği umudu, sonrasında gelen unutulmaz bir zaferi anlattık bu sayımızda.100 yıl önce bu günlerde Çanakkale’de alınan zafer, her şeyini kaybetmiş, şanlı bir milletin umudu olmadı mı? 100. yıldönümünde Çanakkale Savaşları’na götürüyoruz sizi. Yazar Buket Uzuner’in dediği gibi Türk edebiyatı Çanakkale’yi es geçmiş olsa da, atalarımız unutulmayacak bir destan bıraktı bize. İçine biraz tarih koyarak, karlı yollardan çiçeklerle kaplı yolculuklara çıkarıyoruz sizi... Keyifli yolculuklar...

Mustafa YILDIRIM Genel Müdür

YÖNETİM Varan Otobüs İşletmeleri Turizm Seyahat ve Nakliyat A.Ş. Basın Ekspres Yolu Cemal Ulusoy Caddesi No: 31 Yenibosna / İstanbul +90 212 692 15 00 www.varan.com.tr wwww.facebook.com/varanotobus Yayına Hazırlık

Genel Yayın Yönetmeni Selda YEŞİLTAŞ selda@viyamedya.com Editörler Murat ERDOĞAN murat@viyamedya.com Sema YEŞİLTAŞ sema@viyamedya.com Görsel Yönetmen Görkem GÜREL gorkem@viyamedya.com Fotoğraf Editörü M. Ali BARS Katkıda Bulunanlar Mustafa Efekan ÜST Sevim BESEV Reklam Sorumluları Erdem CÜRGEN erdem@viyamedya.com Kurumsal Satış Müdürü Ayşegül ALBİSTAN aysegul@viyamedya.com Reklam Rezervasyon Melek ERDOĞAN melek@viyamedya.com Adres Çelik İş Merkezi Sinanpaşa Mh. Sinanpaşa Köprüsü Sk. No: 10 Kat: 3 Ofis: 59 Beşiktaş / İSTANBUL Tel: 0 (212) 236 00 50 Faks: 0 (212) 236 93 32 viya@viyamedya.com www.viyamedya.com Baskı Aktif Matbaa ve Reklam Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti. Sefaköy Halkalı Cd. No: 245 Küçükçekmece / İSTANBUL Tel: 0 (212) 698 93 54 Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. Dergimizde yer alan ilan, yazı ve fotoğrafların sorumluluğu sahiplerine aittir Kullanılan vektörler www.freepik.com sitesinden alınmıştır.

4

5


52

30

Kıtanın ucundaki güzellik; Cape Town

BU SAYIDA

Buket Uzuner ile Çanakkale Savaşları üzerine

Konser KİTAP Etkinlik FİLM Gezi TATİL Hobi DOĞA Tarih SİNEMA Dünyadan SÖYLEŞİ

48

Pratik Bilgiler EFSANELER Sağlık&Güzellik

Dünya Sinemasında Çanakkale Filmleri

DOSYA Spor MART DÖKÜMÜ Bakım TEKNOLOJİ Moda LEZZET Bulmaca

62

Bir garip ordinaryus: Lefter

36

20

Şehrin salonu MEYDANLAR Ticarete dönüşen hobi; gemi modelciliği

6


MÜZİK

Rafinera ile 14 günde 5 kilo hafifleyebilirsiniz! Ankara’dan İstanbul’a Opeth rüzgarı Çeyrek asırlık başarılı kariyerlerinin doruğundaki İsveçli metal grubu Opeth, altı yıl aradan sonra yeniden Ankara’da. Opeth 22 Mart 2015 Pazar üç yıllık aradan sonra yeniden İstanbul seyircisiyle buluşuyor. Konser Küçük Çiftlik Park’ta yapılacak. Dünya çapında 1,5 milyonun üzerinde albüm ve DVD satışına sahip ve yıllardır dünyanın her noktasında kapalı gişe konserler veren grup, Avrupa’lı birçok metal grubunun aksine dünya medyasında orjinal, sağlam ve kalıcı bir isme sahip.

İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’nın (İKSEV) düzenlediği 22. İzmir Avrupa Caz Festivali’ni 5- 21 Mart 2015 tarihleri arasında yapılıyor. Avrupa cazı gibi özel bir alanda 22 yıldır aralıksız düzenlenen Festival, 5 Mart 2015 Perşembe günü Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde dünyaca ünlü piyano ikilisi Ufuk – Bahar Dördüncü’nün, Erik Truffaz Quartet ile gerçekleştireceği “Jazz Meets Classic-Taksim” Projesi ile başlayacak.

Çanakkale 100. Yıl Konseri Emin Güven Yaşlıçam şefliğindeki Antalya Devlet Senfoni Orkestrası, 18 Mart’ta Antalya Kültür Merkezi Aspendos Salonu’nda sahne alıyor. Şef: Emin Güven Yaşlıçam (Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası) Koro: Antalya Devlet Opera ve Balesi

8

Adrese teslim diyet yemek hizmeti veren ve 5 öğün diyet yemek içeren “Rafinera beslenme kutuları” sağlıklı beslenmek isteyenlerin imdadına yetişiyor. Rafinera ile 14 gün diyeti uygulayarak fazla kilolardan kurtulup form tutmak artık çok kolay…

ri an 2015 tarihle is N 1 rt a M 1 larına n Turizm yolcu ra a V , a d ın s ra a e tam paketlerd özel 15 günlük %10 İNDİRİM

“Diyete pazartesi başlıyorum, çarşamba bırakıyorum”, “Şu hafta da geçsin öyle başlarım”, “Sevdiğim yiyeceklere dayanamıyorum” gibi sözleri çevremizdeki insanlardan sık sık duyarız. Yapılan araştırmalar, diyete başlayan kişilerin ancak % 10’unun 1 haftadan daha uzun süre diyete devam edebildiklerini gösteriyor. Diyet yapan birçok kişi menülerde zorlandığı ya da öğün aralarında çok açlık hissettiği için diyet yapmaktan vazgeçiyor. Diyetlerin uygulanamamasının en önemli nedenlerden biri de özellikle çalışanların yani zaman sıkıntısı yaşayanların, beslenme programında yer alan malzemeleri temin etmek ve hazırlamakta zorlanması. Diyetteyken neler tüketilmesi gerektiği öğrenilse de zamansızlık ve uygun yiyecekleri bulamamak diyeti devam ettirmeyi engelliyor. Diyete uymaya çalışılsa bile, zamansızlık kişiyi hep aynı şeyleri tüketmeye itiyor ve bu da kısa sürede sıkılmaya yol açıyor. Sonuçta da kilo vermek hayal oluyor. Günlük alınması gereken enerji değerine yakın paket seçimi yapılıp, günlük tüketilmesi gereken öğünler her gün çeşitlendirilerek tüketime hazır halde servis edilen “Rafinera Beslenme Paketleri” ise başladıkları diyeti devam ettiremeyenlerin en büyük destekçisi oluyor. Beslenme paketlerinde yer alan besinlerin tüketilmeye uygunluğu ve metabolizmadaki olumlu etkileri, öğün saatlerine göre değişen gereksinimler gözetilerek hazırlanan menüler hem diyetlere istikrar kolaylığı getiriyor hem de sağlık katıyor. “Rafinera ile 14 gün diyeti” kilo vermenin nasıl keyifli hale gelebileceğini gösteriyor. Rafinera’nın 14 gün boyunca sağlıklı beslenme ve kilo vermeyi baz alarak hazırladığı paketlerin içeriği, Dünya Sağlık Örgütü’nün de önerdiği gibi; % 50-55’i karbonhidrat, % 15-20’si protein, % 20-25’i yağ olarak düzenleniyor. Bu doğrultuda ürün çeşitliliği de uygulanarak servis veriliyor. Rafinera beslenme kutularında maksimum çeşitlilik yapılarak hazırlanan programlar ile diyetteki yoksunluk hissi ortadan kaldırılıyor. Hedef ise; 14 gün sonunda Dünya Sağlık Örgütü’nün de önerdiği gibi 1-3 kg. hafiflemek. Ancak sağlıklı beslenme programının sporla desteklenmesinin etkiyi artıracağı da unutulmamalı. Rafinera beslenme paketleri ile beraber haftada 3 gün 45 dakikalık yürüyüşler yapılması halinde 14 günlük programda 5 kilo vermek mümkün olabiliyor... Rafinera diyetisyenleri ve gıda mühendisleri tarafından, kişinin kilo verme ya da formunu koruma hedefine göre, günlük tüketilmesi gereken kalori miktarı hesaplanarak hazırlanan, 3 ana 2 ara öğünden oluşan beslenme paketleri adrese teslim ediliyor. www.rafinera.com Selen Görgüzel : Rafinera’nın özenle hazırlanmış Tel:0212 323 30 10 sağlıklı ve lezzetli yemekleri sayesinde fazla kilolarımdan kurtulup formuma kavuştum... Diyet yapmak hiç bu kadar keyifli olmamıştı...Bana sağlıklı ve düzenli beslenerek diyet yapmayı sevdirdiğin için Rafinera kullanan ünlüler ne diyor? teşekkürler Rafinera... Ebru Destan: Anne olunca siz de, dünya da çocuğunuzun etrafında dönmeye başlıyor. Böyle bir dönemde sizin yerinize ne yiyeceğinizi düşünen birilerinin olduğunu bilmek insanı rahatlatıp üzerindeki yükü hafifletiyor. Üstelik bir kutu içinde gelen yemeklerimi gittiğim her yere çantamda götürebiliyorum.

Hamdi Alkan : Rafinera ile 10 hafta önce tanıştım. 10 haftadır uyguladığım ve uygulamaya devam ettiğim Rafinera beslenme paketleri ile sağlıklı bir şekilde 17 kilo verdim. Yoğun iş temposu olan biri olarak her sabah bana eşlik eden ve hayatımı kolaylaştıran Rafinera vazgeçilmezim oldu. Sağlıklı bir şekilde kilo vermenin dışında düzenli ve sağlıklı yemek tüketebildiğim için sindirim ile ilgili sağlık sorunlarım da ortadan kalktı. Her geçen gün Rafinera’nın benim için çok doğru bir karar olduğunu anlıyor ve Rafinera ile sağlıklı beslenerek kilo vermenin mutluluğunu yaşamaya devam ediyorum.

Advertorial

İzmir Caz Festivali


Disiplin Başlığı MÜZİK

Teoman yeniden sahnelerde...

Müziği bıraktığını açıklayan fakat geçtiğimiz dönemde yeniden sahnelere dönen ünlü rock sanatçısı Teoman, yeni albüm konseriyle geliyor. Teoman, 5 Nisan 2015 tarihinde Bostancı Gösteri Merkezi’nde sevenleriyle buluşacak.

Julio Iglesias, İstanbul’da!

Ankara’da sanat müziği rüzgarı Emel Sayın, 28 Mart akşamı “Aşkın Sihirli Şarkıları” adlı konser projesiyle MEB Şura Salonu’nda Türk sanat müziği rüzgarı estirecek. Aşkın Sihirli Şarkıları... Sahne gösterileri ve sürpriz Konuklar ile Emel Sayın, Türk müziği sevenlere unutulmaz bir gece yaşatacak.

Yeni Türkü Antalya’da

80’den fazla albüm, 300 milyondan fazla albüm satışı ile tek Elmas Disk Ödülü.. Grammy, American Müzik, Ascap Pied gibi sayısız ödül... UNICEF İyi Niyet Elçisi, yaşayan Latin efsane... 45 yıllık başarı dolu kariyerinde Grammy dahil sayısız ödüle layık görülen ve bugüne kadar 600 şehirde 5000’den fazla konser ile 60 milyon kişiyi şarkılarıyla büyüleyen Julio Iglesias, akıllara kazınacak bir performans için 14 Mart 2015 Cumartesi günü Ülker Sports Arena’da sahne alıyor.

Yeni Türkü, 20 Mart’ta sevilen şarkılarını Jolly Joker Antalya’da sizler için seslendirecek. Adını albümde bir şarkı olarak yer alan Yılmaz Erdoğan’ın Ankara şiirinin dizelerinden alan yeni albüm, 10 yeni Yeni Türkü şarkısı içeriyor. Albümün çıkış parçası “Böyle Gitmez”, Cengiz Onural ve Derya Köroğlu imzalı... Derya Köroğlu, Erkin Hadimoğlu, Serdar Barçın ve Furkan Bilgi hem yepyeni şarkılar hem de klasik Yeni Türkü repertuvarı ile sahnede olacak.

10


Disiplin Başlığı

KİTAP

Bir milletin yeniden doğuşu Çanakkale Savaşı hiç böyle yazılmadı. Çılgın Türkler ile hafızalara kazınan Turgut Özakman’ın Diriliş kitabı, Çanakkale Zaferi’nin 100. Yıldönümünde o günleri yaşamak isteyen okurlara göre. Çanakkale ile ilgili dünyadaki bütün kitapları, internet sitelerini tarayarak yıllarca üzerinde çalıştıktan sonra, ucuz kahramanlık hikâyelerine, hamaset edebiyatına, şovence anlatıma yer vermeden kaleme aldığı, olağanüstü zaferin hikâyesi. Kurtuluş Savaşı’nın taç kapısı, girişi olan Çanakkale Savaşının destanı...Tarihin en eski milletlerinden birinin dirilişi… Ateşten geçerek, kan içinde, bir daha uyumamak, benliğini unutmamak, kandırılmamak, sömürülmemek, ezilmemek, ölmemek üzere çığlık çığlığa dirilişi.

Yakındaki Uzak Rebecca Solnit’in sınırsız hüner ve hayal gücünün yanı sıra olgun bir donanımla yazdığı bir anı, yolculuk ve edebiyat metni. Yazar Rebecca Solnit, bir yaz günü, üç kasa dolusu kayısıyla kalakalıyor. Alzheimer hastası annesinin artık yaşamadığı evinin bahçesindeki ağacın son hasadı bu kayısılar. Bir armağan, bir miras, bir hafıza belki de. Bu mirası ve hafızayı muhafaza etmenin yollarını okuruyla birlikte arıyor Solnit. Çıktığı bu yolda da pek çok durak var. Hastalıklar, ölümler, doğumlar; en önemlisi de masallar ve edebiyat. Frankenstein’ın yaratıcısı Mary Shelley’den Marquis de Sade’a gönderiyor okurunu; bununla da kalmıyor Karlar Kraliçesi’nin yolculuğuna çıkarıyor veİzlanda’daki gerçek yaşam öykülerine sokuyor. Kayısıların vesile olduğu bu yolculuğun/yolun ortasında bir düğüm atsa da Solnit, geri sarıp en başa, kayısılara çağırıyor bizi, usulca ve hiç sıkmadan.

12

Çocukları deniz yolculuğuna çıkarıyor “The World of Children Ödülü”ne layık görülen İtalyan yazar Sebastiano Ruiz Mignone’un müthiş serüveni Korsanlar Güverteye, serinin ikinci kitabı Ateşkusan’ı Batırın’la devam ediyor. Delal Arya’nın çevirisiyle 10 yaş ve üstü tüm çocuklar için Can Çocuk Yayınları’ndan çıkıyor! Mongard, berberlik mesleğinden dolayı sahip olduğu “makas” lakabının bir gün “kaptan”la değişeceğini hayal bile edemezdi. Şimdiyse kaptanı olduğu iki gemi ve kalabalık bir mürettebatla Madagaskar’a doğru yelken açıyor. Serinin ikinci kitabında heyecan artarak devam ediyor! Kaptan Mongard ve mürettebatı, İngiliz gemilerinin görünmesiyle sığınaklarından çıkıp doğunun gizemli denizlerinde yol alırken Hint Okyanusu’nun en büyük korsan gemisi Ateşkusan’ı yok etmek için bir antlaşma yapıyorlar. Elbette onlar da korsan oldukları için öteki korsanlardan korkacak değiller ama onları alt edebilmek için bakalım yeterince şeytanca bir plan yapabilecekler mi?


Disiplin Başlığı VİZYONDAKİLER

Disiplin Başlığı

Enigma

Bir varmış, bir yokmuş 20 Şubat’ta vizyona giren film, Oscar’dan eli Boş dönse de sinema eleştirmenleri tarafından yüksek not almayı başardı. II. Dünya Savaşı Nazi Almanyası’nda kullanılan Enigma şifreleme sistemini İngilizler çözmeyi başaramaz. Çözüm olarak ülkenin en iyi şifre çözen beyinlerini ve kriptoloji uzmanlarından ekip kurulur. Bu isimlerden biri de farklı çalışmalarıyla tanınan ve kendi yöntemlerinden ödün vermeyen genç profesör Alan Turing’dir. Ünlü İngiliz matematikçi Alan Turing’i filmde Benedict Cumberbatch canlandırıyor.

Boyun Eğmez

6 Mart’ta izleyicisiyle buluşacak filmin senaryosu, fimin başrol oyuncusu Mer Fırat’a ait. Nehir bir gün tesadüfen bir şarkı dinler ve derinden etkilenir. O kadar beğenir ki notaların ardından şarkıyı yapan müzisyenin peşine düşer ve şarkının sahibi Ozan’ı bulur. Ama Ozan çok gelgitler yaşayan, çıkmaz bir sokak gibidir. Yönetmenliğini İlksen Başarır’ın üstlendiği filmin başrol aktristi Melisa Sözen’dir.

Beni Unutma

Louis Zamperini’nin gerçek yaşam öyküsünün anlatıldığı filmde Angelina Jolie ikinci kez yönetmenlik koltuğuna oturuyor. 1936’da Berlin’de düzenlenen Olimpiyat oyunlarında ABD’yi temsilen katılan müthiş bir final performansı ortaya koyar ve Adolf Hitler’in bile dikkatini çeker. 4 yıl sonra Zamperini Tokyo’daki Olimpiyat oyunlarında favori isimlerden biridir fakat o seneki Olimpiyatlar II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle iptal edilir ve Zamperini savaşta gönüllü olarak görev alır. Pasifik’te geçirilen bir kaza sonrası iki silah arkadaşıyla hayatta kalmayı başarır ve 47 gün sürecek bir yaşam mücadelesi verirler. Başrolde Jack O’Connell var.

14

Filmin başrollerini Julianne Moore ile birlikte Kristen Stewart, Alec Baldwin ve Kate Bosworth paylaşıyor. Columbia Üniversitesi’nde ünlü bir dilbilim profesörü olan Alice Howland’a Alzheimer’ın başlangıç evresinde olduğu teşhisi konur. Alice’in hayatı artık eskisi gibi olmayacaktır. Geçirdiği hastalık, eşi ve üç çocuğuyla birlikte sürdüğü hayata yeni bir gözle bakmasını sağlayacaktır. Manhattan sokaklarında kayboluşuyla durumu kavramaya başlayan Alice, zamanla Alzheimer’la mücadele etmenin yollarını arayacaktır.

15


ETKİNLİK

Kadın Filmleri Festivali başlıyor Bu yıl “Kadınların Sineması, Kadınların Direnişi, Direnişin Sineması” diyen Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, 13 Mart Cuma günü, İstanbul’da başlayacak. 27 Nisan’a kadar devam edecek olan gezici festival 13-22 Mart’ta İstanbul’da, 28-29 Mart’ta Nevşehir-Kapadokya’da, 4-5 Nisan’da Muğla-Bodrum’da, 11-12 Nisan’da Diyarbakır’da, 18-19 Nisan’da Adana’da, 25-26 Nisan’da İzmir’de olacak. İki usta yönetmen, Margarethe von Trotta ve Nahid Persson Sarvestani toplu gösterimlerinin de yapılacağı festival kapsamında 25 ülkeden 60’ın üzerinde film perdeye yansıyacak. Film gösterimlerinin yanı sıra atölye, forum ve yönetmenlerin de katılacağı özel söyleşiler gerçekleştirilecek. Festivalin geliri Şengal ve Kobane kamplarındaki kadınlara ve çocuklara aktarılacak. Festivalin biletleri Mart ayında izleyiciyle paylaşılacak.

Kostantinos Kerestetzis’in sanatıyla İstanbul Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu’nun İstiklal Caddesi’nde yer alan Sismanoglio Megaro binası, 7 Mart- 29 Mart 2015 tarihleri arasında Konstantinos Kerestetzis’in, Hristos Gavras küratörlüğündeki resim sergisine ev sahipliği yapacak. Sergi sanatçının İstanbul anılarını yansıtan eserlerden oluşuyor. Londra, İspanya ve Atina’da pek çok bireysel sergi açan Konstantinos Kerestetzis’in eserleri Yunanistan, İspanya, İngiltere, Türkiye ve ABD’nin pek çok özel koleksiyon ve müzesinde bulunmaktadır.

İstanbul’da bir gezi günlüğü gibi okunabilecek eserlerinde Konstantinos Kerestetzis, 2006’dan bu yana ilham kaynağı olan ve mekanlarını, sakinlerinin portrelerini ve insanlarının gündelik hayatını kaydettiği bu görkemli şehre bir saygı duruşunda bulunmak istiyor. Ressam eserlerini öncelikle İstanbul’da, ‘İstanbul’ temalı üçlemesini aslında tamamlamadan sergilemeyi tercih ediyor. Giriş ücretsiz olacak. Ziyaret Bilgileri: Pazartesi-Cuma:15:00-20:00;Cumartesi-Pazar 12:00-19:00

Rus Balesi: Coppelia Rus balesinin en seçkin bale topluluklarından biri olan Moskova Devlet Akademik Klasik Bale Tiyatrosu, ölümsüz eser “Coppelia” ile 27-29 Mart tarihleri arasında TİM Show Center’da… Yıldızlar Topluluğu… Natalia Kasatkina ve Vladimir Vasilyov gibi iki bale dehasının öncülüğünde kurulan Moskova Devlet Akademik Klasik Bale Tiyatrosu “Yıldızlar Topluluğu” olarak da anılmakta, grubun bünyesindeki 63 dansçı ise “balenin mücevherleri” kabul edilmektedir.

16

Disiplin Başlığı


FESTİVAL

Portakal Cicegi Karnavalı Türkiye’yi Adana’ya davet ediyor Her yıl portakal ağaçlarının çiçek açtığı dönemde düzenlenen Türkiye’nin tek sokak karnavalı, çok sayıda kültürel ve sanatsal aktivitelerle yurt içi ve yurt dışından binlerce ziyaretçiyi Adana’da buluşturacak.

18

Türkiye’nin ilk ve tek sokak karnavalı olan “Portakal Çiçeği Karnavalı”nın üçüncüsü için hazırlıklarda sona gelindi. 4 Nisan Cumartesi günü 50 bin kişinin katılması beklenen kortej yürüyüşüyle başlayacak karnavalda, kültürel ve sanatsal etkinlikler 15 Nisan tarihine kadar sürecek. Çok kısa bir sürede uluslararası bir boyut kazanan karnavalın simgelerinden biri olan ve herkesin rengarenk giysiler ve özel kostümler ile katıldığı Portakal Çiçeği Karnavalı kortejinin de bu yıl öncekilerden daha renkli geçmesi planlanıyor. Şimdiden hazırlıklarına başlanan kortej yürüyüşüne Motosiklet, Bisiklet, Klasik Araba kulüpleri, Dans okulları, Tiyatro Grupları, Spor kulüpleri, Üniversiteler, Okullar, Jonglörler, Sokak Sanatçıları, Ressamlar ve birçok sivil toplum kuruluşunun katılması bekleniyor. Kortejde özel etkinlik grupları gösterilerini yaparak yürürken, karnaval için Adana’ya gelen sanatçılar da halkı selamlayacaklar.Ziyaretçilerin Adana’nın kebabı, portakal reçeli, şalgam suyu, bici bicisi, lahmacunu ve kendine özgü yemeklerini tanıma fırsatını bulacakları Portakal Çiçeği Karnavalı’nda kentin tüm sokakları tam bir şenlik havasına bürünecek. Karnaval süresince; sokak gösterileri, dans gösterileri, üniversite müzik gruplarının konserleri, halk oyunları gösterileri, bando gösterileri, spor müsabakaları ile bireysel sokak gösterileri de izlenebilecek. Portakal Çiçeği Karnavalı’nın fikir babası olan Ali Haydar Bozkurt, tüm Adana halkına seslenerek açılış korteji için hazırlıklara şimdiden başlamalarını ve özel kostümleriyle tüm Adanalılar ile birlikte Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelecek ziyaretçileri de korteje beklediklerini dile getiriyor.

19


HOBİ

Bir hobinin ötesinde Usta modelcilere göre; bir hobi olarak adlandırılsa da modelcilik, bir hobinin çok ötesinde bir uğraş. Çünkü film izleme, dans, yürüyüş gibi hobilerle kıyaslanamaz. Bir de modelciliğin maket yapanlarla karıştırılmaması konusunda hassaslar. Çocukluğunda kağıttan uçak yaparak modelciliğe adım atan gemi modelcisi Metin Önkol, “Model, var olan bir nesnenin, bir ölçek dahilinde küçültülmüşünü yaparak ortaya çıkar. Model yapmak, marangozluk, terzilik, kaynakçılık hatta mühendislik gibi bir çok ustalığı içinde barındırır” diyor. Geminin orijinaline uygun bir ırgatını yapmak bile günler alabiliyor. Oysa hazır satılan kitler sayesinde maketler

de yapılabiliyor. Genelde ilk başlayanların, maket yapımıyla başladığını söyleyen Metin Önkol, kararlı ve el becerisi yatkın olanların modelciliğe yöneldiğini belirtiyor. Gemi Modelcileri ve Gemi Severler Derneği’nin Genel Sekreterliğini yürüten Metin Önkol, son yıllarda modelciliğe çok fazla ilgi olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor “Fakat kararlı, sabırlı ve becerikli olanlar devam edebiliyor. Çünkü bir modeli yapmak en az dokuz ay sürüyor.” Önkol, ilginin yüksek olmasının nedenleri arasında, modelciliğin ek gelir kapısı olarak görülmesinin de etkili olduğunu söylüyor. Çünkü başarılı modellere özellikle işadamları büyük ilgi gösteriyor.

Teknik plana göre çalısırız Dernek bünyesinde 200’e yakın nostaljik gemilerin orijinal planlarının olduğunu söyleyen Metin Önkol, modelcilerin mutlaka orijinal teknik plana bağlı kalarak çalıştığını belirtiyor. Planlar belirli oranda küçülterek modele başlanır. Model ne kadar küçükse iş o kadar zorlaşıyor. Çünkü ırgatından dümenine bütün parçalarını tek tek üretilmesi gerekiyor. Modelcilerin, bir model için bu kadar detaycı olmasının nedeni sadece mükemmeliyetçilik değil modelciler arasında tatlı bir rekabet olması. Her yıl ülke genelinde ve uluslararası yarışmalar düzenleniyor. Bu yarışmalar da madalya almak modelcilerin en büyük teşviği ve onuru. Birkaç madalya almayı başaran Metin Önkol, Ermeni ustalar başta olmak üzere Doğu Avrupa ve Karadeniz ülkelerinin ustalarını işinin ehli olarak tanımlıyor.

T El becerisinin yanında, sabır ve kada gerektiren gemi modeli rarlılık ciliği, bir hobinin çok ötesinde. Bir yaparken bazen bir mac modeli rangoz, bazen kaynakçı, bazen de olmanız gerekiyor. Fakat her a terzi şeyin ötesinde ‘sevgi’ gerekiyor. r e t e dönüstürülen hobi

Gemi Modelciligi Genelde hobi olarak başlar fakat zamanla kimi hobi olarak devam eder kimi de ticarete dönüştürür. Çok sayıda insan dener ama sabırlı olanlar devam eder. Zor ve meşakkatli bir uğraş olması nedeniyle yetenekli olanlar inşa eder, parası olanlar da satın alır. Çünkü Babil’den günümüze herkesin gemi sahibi olma isteği hep vardır. Çocukluk veya gençlikten başlayan bir ilgi yoksa insanlarda genelde iş hayatının ardından bir hobi ile uğraşma isteği uyanır. Modelcilik de bu hobilerin başında gelir. Modelcilik, gemi başta olmak üzere uçak, tren, zırhlı araçlar, figür, araba, diorama gibi çok geniş alanlara dağılabiliyor. Fakat gemi modelciliği, modelciliğin atası sayılıyor. Yazı: Murat ERDOĞAN

21


HOBİ

Çanakkale

i s i g r e s l öze

’un yapıtları n Metin Önkol pa ya i el od m i gem rgileniyor. Şu r 20 civarında i müzelerde se tl şi çe e atlaer üz Bugüne kada mak şıyan Şehir H üzesi başta ol lı askerleri ta ra feya Za da le Rahmi Koç M ’n ka şı t, Çanak anakkale Sava çalışıyor. Yapı ia ”B ay k pm günlerde de Ç ca ya ıla t’i esi’nde aç misi Gayre üz ge M e oç an K st i m ha k. ilece rı’nın t’ta Rah isinde göster önümü 18 Mar iz Savaşı” serg en D ri’nin 100. Yıld le ka ak eriyle Çan linmeyen Yönl

retiyor Modelcilik sabrı öğ İnsanı fazlasıyla dinlendiren, stresten arındıran, yaratıcılığı geliştiren, boş zamanlarda üretkenlik sağlayan modelciliği herkese tavsiye eden Metin Önkol, modelciliğin hayatına yansımasını şöyle özetliyor: “Bu uğraşın faydalarını iş hayatımda fazlasıyla gördüm. ‘Çok pozitifsiniz, enerjiniz çok yüksek’ gibi son günlerin popüler ifadeleri haline gelen tanımlamaları yıllar önce iş arkadaşlarım benim için söylerdi. Çünkü modelcilik bir sabır işi. Günlük yaşamınızda daha sakin ve sabırlı oluyorsunuz. Ayrıca daha kararlı oluyorsunuz.”

Yeni başlayacaklara tavsiyeler Metin Önkol, modelciliğe yeni başlayacak olanlara ‘Kit Maketler’le başlamalarını öneriyor. Bu maketlerin yapımı sırasında, gemilere ait parçaları tanıyarak, görsel bilgi ve yetenek kazanabilirler. Daha sonra model yapımına başlayabilirler. Modele ait teknik planların en ince ayrıntısına kadar incelenmesi gerekiyor.

22


Güzel atlar, kadim topraklar

KAPADOKYA Erciyes’in, Hasandağ’ın, Güllüdağ’ın tutuştuğu bir kavgadan sonra hiddetini savurduğu büyülü topraklardır. Kavganın şiddeti volkan olur taşar vadiye ve güzel atların ülkesi Kapadokya yükselir Anadolu’nun bağrında. Yazı: Sema YEŞİLTAŞ


GEZİ

GEZİ

Özgür ve kuralsız… belki de Kapadokya’yı anlatan en doğru iki kelime. Bulutlar, elinizi uzatsanız dokunacağınız kadar yakın, Peribacaları başına buyruk. Sanki o dağınıklık içinde kendi ahengini yaratmış. İnsanda dokunma, keşfetme arzusu yaratıyor. Yer altı şehirleri bilinmeyen dünyalarını sizlere aralamak için sabırsızlıkla bekliyor milyonlarca senedir. Girdiğiniz her kapı başka başka dünyalara açılıyor. İçi alev alev, davetkar bir ülke Kapadokya Özgür atların, kadim dostların ülkesi. Toprak doğurur Kapadokya’da. Her gidişinizde daha da çoğalmış bulursunuz sanki. Gelin gibidir Kapadokya, duvağında asılı duran balonlar gelin teli misali dökülür zülüflerine. Erciyes’in, Hasandağ’ın, Güllüdağ’ın tutuştuğu bir kavgadan sonra hiddetini savurduğu büyülü topraklardır. Kavganın şiddeti volkan olur taşar vadiye ve güzel atların ülkesi Kapadokya yükselir Anadolu’nun bağrında. İlk yaşam kalıntılarının paleolitik döneme denk geldiği Kapadokya kimlere ev sahipliği yapmamıştır ki… Hititlilere, perslere, Romalılara, Bizanslılara, Selçuklulara ve nihayet Osmanlı’ya. Hristiyanlığın yayıldığı bölge olarak da bilinen Kapadokya Hristiyan dünyası tarafından da önemli görülen noktalardan bir tanesidir. ayrıca Kapadokya 1985 yılımda UNESCO Dünya Miras Listesine, doğal ve kültürel varlık olarak dahil olur.

Yeme- İçme Zengin orta Anadolu mutfağının birbirinden lezzetli tatlarını bulabilirsiniz Kapadokya’da. Eğer ki Kapadokya’nın yöresel lezzetlerini denemek istiyorsanız size tavsiyemiz, gendime, dıvıl, düğün çorbası, sütlü çorba, ağpakla, nohutlu yahni ve ayva dolmasının tadına mutlaka bakın. Nerede kalınır? Türkiye’de yerli ve yabancı turizm potansiyelinin en yüksek olduğu Kapadokya’da her bütçeye uygun otel ve pansiyon bulabilirsiniz. Dilerseniz eski taş evlerde, dilerseniz yeni yapılan otellerde kalabilirsiniz.

Görülecek yerler Fırsatını bulup da Kapadokya turuna çıkmaya karar verdiyseniz size tavsiyemiz bu seyahati bir iki güne sığdırmamanız. Zira Kapadokya her metre karesiyle keşfedilmeyi bekleyen ve gördüğünüz an büyüsüne kapılıp kopamayacağınız kadar muhteşem bir bölge. Siz siz olun Kapadokya’yı yavaş yavaş, sindire sindire ve birkaç seferde ziyaret edin. Dedik ya Kapadokya’nın toprağı doğuruyor diye kaldığınız tek odalı bir ev bir sonraki gidişinizde başka odalar doğurmuşsa sakın şaşırmayın. Özkonak yer altı şehri, Zelve ören yeri, Derinkuyu yer altı şehri, Uçhisar Kalesi, Pembe Vadi, Aşk Vadisi, Güvercinlik Vadisi, Göreme Vadisi, Ihlara Vadisi, Çavuşin Kilisesi, Göreme açık hava müzesi, Ortahisar Kalesi, Dervent Hayal Vadisi… ve daha bir çok kiliseler, manastırlar, yer altı şehirleri, ören yerleri, Osmanlı ve Selçuklu mimarisinin eşsiz eserleri ziyaretçilere masalsı anlar yaşatmak için adeta özenle bir araya getirilmiş. Son bir tavsiye; eğer Kapadokya’da gün batımı en iyi nerde izlenir diye merak ediyorsanız Ürgüp sınırları içinde bulunan Kızılçukur’da güneşi batırmadan dönmeyin.

26

27


SAĞLIK

Yapmadan dönme Kapadokya’nın bağlarında yetişen üzümlerinden yapılan muhteşem şaraplarından içmeden ve dönüşte yanınıza birkaç şişe almadan, Eğer hava soğuksa, sıcak şarabın tadına bakmadan, Bölgenin vazgeçilmezi, çömlek atölyelerinde çömlek yapımını denemeden, Kızılçukur’da gün batımını izlemeden,

Balon turuyla Peribacalarının arasından süzülmeden, Avanos’ta bulunan çömlekçi Galip ustanın Saç Müzesini ziyaret etmeden, Yer altı şehirlerini görmeden, Sevdiklerinize Soğanlı Bez Bebeklerinden almadan, Vaktiniz varsa köyleri ziyaret edip köy kahvesinde sıcacık bir sohbet eşliğinde bir bardak çay içmeden, DÖNMEYİN.

Elleriniz artık yaşınızı ele vermeyecek!

Prof. Dr. Halil İbrahim CANTER Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Acıbadem Bakırköy Hastanesi Plastik Cerrahi Kliniği hicanter@gmail.com

Yağ dolgusu uygulanarak ellerdeki hacim kaybı, lazer uygulamaları ile eldeki lekelenmelerden kurtulmak mümkün.

Y

aşlanmak hayatın kaçınılmaz bir sonucu olsa da modern dünyada yaşından genç görünmek herkesin arzuladığı bir durumdur. Hemen herkes yüz germe, dolgu ve botoks uygulamaları gibi medyanın popülarize ettiği yüze yönelik işlemler hakkında az ya da çok bilgi sahibi olsa da yaşla belirginleşen izler sadece yüzü etkilememektedir. Kişinin yaptığı işlere göre değişkenlik gösterse de yaşımızı en belli eden bölgelerin başında eller gelir. Genel olarak ilerleyen yaşla eldeki yumuşak doku örtüsünde azalma, ciltte incelme ve lekelenme, damarlarda ve kemik yapılarda belirginleşme başlar. El gençleştirme amacı ile yapılacak işlemle ellerdeki bu olumsuz deformiteleri ortadan kaldıracak etkiler yaratılmaya çalışılır. El sırtında azalmış olan cilt altı dokusu yerine konulur, incelmiş ve yıpranmış cildin kalitesi arttırılır ve ciltteki lekeler ortadan kaldırılır. Cilt altını dolgunlaştırmak için el sırtına sentetik dolgular (hyaluronik asit türevleri) uygulanabileceği gibi kişinin kendi yağı da dolgu amacı ile kullanılabilir. Yağ enjeksiyonları ile yapılan uygulamalarda hem yağın dolgu etkisinden yararlanılarak eldeki hacim kaybı yerine konmuş olur, hem de yağ dokusu içerisindeki kök hücrelerin transferi ile cilt kalitesi arttırılır. Hatta bu etkinin daha belirgin hale gelmesi için uygulanacak yağ, yine kişinin kendisinden elde edilen kök hücre kokteyli ile zenginleştirilebilir. Benzer şekilde vücutta bağ dokusunu üreten fibroblast adı verilen hücrelerin uygun ortamlarda çoğaltılarak (fibroblast kültüründen elde edilen hücreler)

28

29

uygulanmasıyla da cilt altı bağ dokusu arttırılabilir. Ayrıca kişinin kanından elde edilen PRP solüsyonları da cildin rejenerasyon kapasitesini arttırmak için cilt altına veya uygulanacak yağa karıştırılarak hastaya tatbik edilebilir. Başta maruz kalınan güneş ışınları olmak üzere eller kişinin hayatı boyunca pek çok dış etken ile karşılaşmaktadır. Tüm bu etkilerin neticesinde, ilerleyen yaşlarda el sırtında yaşlılık lekeleri de denilen kahverengi, kırmızı lekeler oluşmaktadır. Tüm bu cilt lekeleri seyreltik asitlerin kullanıldığı kimyasal soyma ya da yüksek devirle dönen özel zımpara benzeri uçlar yardımı ile abrazyon (cilt soyularak) yapılarak ortadan kaldırılabilir. Gelişen teknoloji sayesinde fraksiyonel karbondioksit lazer uygulamaları ile hem daha kontrollü cilt soyma yapılabilmekte hem de cilt altı bağ dokusunun kendisini yenileyebilmesi için gereken uyarı verilebilmektedir. Birkaç seans halinde uygulanan lazer işlemleri neticesinde optimal sonuç elde edilir. El gençleştirme işlemlerinin sonucunun kalıcılığı uygulanan yönteme göre değişiklik gösterir. Hacim kazandırmak amacı ile uygulanan sentetik dolguların pek çoğunun etkisi geçicidir. Uygulanan polimer, vücutta eridikçe kazandırdığı hacim etkisi de kaybolur. Benzer şekilde PRP uygulamalarındaki etki de geçicidir. İşlemin aralıklar ile tekrarlanması gereklidir. Yağ enjeksiyonu sonrasında verilen yağın bir kısmı kaybedilse de genellikle hedeflenen dolgunluk tek seferde elde edilir ve sonuç kalıcıdır. Yağ enjeksiyonu sırasında verilen kök hücreler de el cildinde kalıcı bir yenilenme sağlar.


Kıtanın

ucundaki

UMUT Afrika kıtasının en güney ucundaki doğa harikası bir şehir, size belki de dünyanın hiç bir yerinde geçiremeyeceğiniz çok renkli bir tatil ve farklı deneyimleri sunuyor. Konstantinopolis’in fethinden sonra İpek Yolu’nun Osmanlı’nın kontrolüne geçmesi, Avrupalıları Hindistan’a ulaşmak için yeni yol arayışlarına itti. Portekizli denizci Bartelemeu Dias 1488’de Ümit Burnu’nu dolanan ve Cape Town’a ulaşan ilk denizci oldu. Cape Town bugün, Atlantik geçen gemilerin uğrak limanı olduğu kadar turistler için de popüler destinasyon olma özelliği taşıyor.

Yazı: Murat ERDOĞAN Yıllardır bize anlatılan Afrika ile var olan Afrika arasındaki farkı sadece giderek görebilirsiniz. Bu farkı görebileceğiniz şehirlerin başında da kıtanın güney ucundaki Cape Town geliyor. Kentin mimarisi ve geniş sokakları, tarih ile modern şehrin iç içe geçtiği bir Orta Avrupa ülkesinde gezdiğiniz hissi yaratıyor. Cape Town, turistik bir

Avrupa kentinden ziyade bir hafta boyunca hiç sıkılmadan doya doya keyfine varacağınız bir tatil imkanı sunuyor. Canlı bir şehir, eğlence, plaj, safari, köpek balığı turu ve pelikanlar plajı, Cape Town’da yapabileceğiniz etkinliklerden sadece bazıları. Bu nedenle tatil süreniz kısıtlıysa doğru planlama yapmanız gerekiyor. Kıtanın diğer ucuna gi-

dip, yapılması gerekip de yapamadığınız şey olursa hayal kırıklığıyla dönebilirsiniz. Cape Town’da her milletten insan bulmak mümkün. Avrupa’nın Afrika’daki ilk yerleşim yeri olan Cape Town, Hindistan ve Uzakdoğu ülkelerinden yoğun göç almış. Azımsanmayacak ölçüde de Türkiye kökenli vatandaşlar da bulunuyor.


DÜNYADAN

DÜNYADAN

Mandela’nın hücresi Robben Adası Cape Town kıyısının 12 kilometre ötesinde bulunan Robben Adası’nın tarihi çok eskilere dayanırken pek çok amaç için kullanıldığı biliniyor. Adaya V&A Rıhtımı’ndan kalkan yarım günlük turlarla ulaşabilirsiniz. Robben Adası’nın en ünlü sakini Nelson Mandela’ydı. Demir parmaklıklar ardında geçen 27 yılının 18 yılını bu adadaki hapishanede geçirdi.

Zirveden Afrika’ya bakış 1666 senesinde yapılan The Castle of Good Hope kentin en yaşlı binası. Tarihi sergi ve etkinliklerin gerçekleştirildiği şato bir de askeri müzeyi barındırıyor. Long Street’te sıralanan restoranlarda yemek molası vermeden önce şehirdeki müzeleri ve doğal parkı Company’s Garden’i ziyaret ederek geziye devam edebilirsiniz. Şehrin en çok ziyaret edilen yerlerinin başında Table Mountain (Masa Dağı) geliyor. 1086 metrelik bu dağa çıkmak Cape Town gezilerinin olmazsa olmazı. Oldukça uygun ücretlerle teleferik kullanarak dağa çıkmak mümkün. Dağ, ziyaretçilere mükemmel bir panoramik görüntü armağan ediyor. Cape Town mimarisinin kendine has bir tarzı var. Hediyelik eşya alışıverişi Cape Town’un en eğlenceli aktivitelerinden biri. Telden heykeller, boncuklu takılar, canlı tablolar ve ince ince oyulmuş ahşap işlemeleri bunlardan yalnızca birkaçı. Pazarlık etmekten çekinmeyin! Altın kıtası olarak bilinen Güney Afrika’nın en yetenekli mücevhercileri Cape Town’da bulunuyor. Daha uygun fiyatlara güzel mücevherler bulmak mümkün.

Dalmadan dönülmez Güney Afrika’daki dalış belki de dünyanın hiç bir yerinde yaşamayacağınız bir tecrübe sunuyor. Dalış ile vahşi yaşam tecrübesini bu kadar yakın ve iç içe yaşayabiliyorsunuz. Cape Town bölgesinde Ümit Burnu yolundaki Boulders sahilinde Afrika Penguenleri ile

yüzülebiliyor. Bu bölgedeki binlerce fok balığı ile dolu adalarda dalmak da mümkün. Güney Afrika, aynı zamanda ‘Büyük Beyaz’ köpek balığı popülasyonun en fazla olduğu ülke. En sıklıkla görüldükleri bölge de Cape Town’ın iki buçuk saat uzaklığındaki Gansbaii.

Kentin en önemli sahillerinden Clifton Beach’ta dört farklı plaj bulunuyor. Sayıları binleri bulan Afrikalı penguenler, şehrin güneyindeki Simon’s Town ise için aileler için uygun bir eğlence adresi olabilir. Cape Town’un iki saat batısındaki Hermanus ülkenin balina gözlem merkez üssü. Greenmarket Meydanı, Cape Town’un alışveriş noktası. Burada çeşitli sanat ve el işi ürünü makul fiyatlara bulabilirsiniz.

Köpekbalıklarına rağmen sörf cenneti

Table Mountain (Masa Dağı)

Cape Town’u diğer bölgelerden farklı kılan diğer bir yanı ise sörf için de uygun olması. Bu nedenle dünya çapındaki bir kaç önemli sörf festivali bu ülkede gerçekleşiyor. Çok farklı dalış imkanlarının olduğu ülkede en popülerler dalışlar arasında Büyük Beyaz Kafes dalışı geliyor. Güney Afrika, 1991 yılında büyük beyaz köpek balıklarını koruma altına alan ilk ülke olmuştur. Popüler bir turizm aktivitesi haline gelen Büyük Beyaz köpek balığı dalışları ve gezileri sayesinde bir çok kişi bu bölgede turistlerden, filmcilerden ve bilim adamlarından geçimini sağlamaktadır.

32

33


DÜNYADAN

Aklınızda Olsun Güney Afrika tatili için yaz aylarına denk gelen en uygun dönem Ekim-Nisan aralığıdır. Para birimi Güney Afrika Randi’dir. 1 USD yaklaşık 10 Randi’dir. 6 aylık pasaportunuz olması halinde bir aya kadar vize alınmasına gerek yok. Güney Afrika’da 11 resmi dil vardır. Afrikans-Hollanda kökenli bir dil, İngilizce ve 9 tane kabile dili olsa da ağırlıklı İngilizce konuşuluyor.

Konaklama Güney Afrika’da otel seçimi yaparken yemeksiz rezervasyon yaptırmanızı tavsiye ederiz. Farklı kültürlerden esinlenen renkli mutfağa sahip yerel restoranlarda özellikle su ürünlerini çok uygun fiyatlara yiyebilirsiniz. Dünyanın en önemli şarap üretici ülkelerinden biri olması nedeniyle uygun fiyatlara güzel şaraplar bulmak mümkün. Afrika’da safari Lodge’lar ve asırlık Cape-Hollanda stili eski tip butik oteller de yıldızlı oteller gibi kaliteli hizmet sunabiliyor.

34


Şehrin Salonu MEYDANLAR

Evimizin salonu gibidir meydanlar... En güzel eşyayı oraya yerleştiririz, en ihtişamlı lamba salonun hakkıdır, en görkemli tablo salonda durmalı... Gelen misafirler görmeli altın varaklı biblolarımızı... Yoksa ne tadı çıkar zenginliğimizin... Ama kavgamızı da salonda yapar, evdeki iktidara karşı direnişimizi de orada gösteririz. Hatta yemek masasındaki protestomuz bile neredeyse aynıdır meydanlardakilerle. Bir anlamda hayatımızın orta yeridir evimizin salonu, tıpkı meydanların dünyanın orta yeri olduğu gibi. Bu sayıda sizi seçtiğimiz dokuz şehrin salonuna davet ediyoruz. Yazı: Sema YEŞİLTAŞ


MEYDANLAR

MEYDANLAR

San Pietro Meydanı - Roma

Tiananmen Meydanı- Pekin

Hrıstiyan dünyasının en büyük bazilikası olan St. Peter’a ev sahipliği yapan San Pietro Meydanı (Aziz Petrus Meydanı), 1656 – 1667 yılları arasında Roma‘da Bernini tarafından tasarlanmıştır. 284 stünlarla çevrili meydanın ortasında dönemin önemli sanatçılarından Bernini ve Mademo tarafından yapılan iki çeşme ve Mısır’dan getirilen 25 metre yüksekliğindeki obeliks(dikilitaş) sizi selamlıyor. Hristiyan ruhani lideri Papa’nın vaazlar verip, milyonlarca insanı aynı anda kutsadığı meydan ince bir çizgiyle dünyanın en küçük ülkesi Vatikan ile Roma’yı birbirinden ayırır.

1417’de inşa edilen meydanın ilk ismi, imparatorların “Cheng Tian Man” olarak belirlenmişti. Meydan iki kez yangına maruz kaldıktan sonra ismi Tiananmen Meydanı olarak değiştirildi. Dünyanın birçok yerindeki meydanlarda olduğu gibi Tiananmen meydanı da protestolara ev sahipliği yapmıştır fakat ne yazıktır ki burdaki protesto ve eylemler tarihe kara bir leke olarak düşmüştür. 15 Nisan- 5 Haziran 1989 tarihleri arasında öğrenciler, aydınlar ve işçilerin meydanda yaptıkları eylemler Çin hükümeti tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı ve bu olaylardan sonra pek çok sivil halk hayatını kaybetti.

Büyük Meydan (Grande Place) – Brüksel

Trafalgar meydanı – Londra

1998 yılında UNESCO Dünya Tarih Mirası listesine Grand Place Kuzey Avrupa’nın en göz alıcı meydanlarından bir tanesidir. Barok, gotik ve Louis XIV mimari tarzları ile yapılan meydan, inşa edildiği dönemde yiyecek alış verişinin yapıldığı bir meydan olmasından dolayı çevredeki tüm sokaklar yiyecek isimleriyle adlandırılmıştır. Meydan, 977 yılında, Aşağı Lotharingia Dükü tarafından, savunmaya yönelik bir kalenin hemen doğusunda, Senne nehrinin sağ kıyısındaki eski bataklık arazide kurulmuştur. Grand Place’ın dikdörtgen sınırlarının genişlemesi, değişikliklere uğraması 1695’i yılını bulmuştur.

Londra dendiğinde hiç kuşku yok ki bir çoğumuzun aklına ilk gelen ve en karakteristik lokasyonlardan bir tanesi Trafalgar Meydanı. Her yıl yeni yıl kutlamalarına ev sahipliği yapmasının yanı sıra düzenlenen birçok uluslar arası organizasyon için de zaman zaman kapatılıyor. Adını, Amiral Horatio Nelson komutasındaki İngiliz donanmasının Fransız ve İspanyol donanmalarını yendiği Trafalgar Savaşı’ndan alan meydanın merkezinde Nelson Sütunu bulunmaktadır. Lord Nelson’ın 1805 yılındaki zaferi anısına yapılmıştır. Meydanın kuzey doğu kısmında St. Martin in the fields Kiliseside ziyaretçileri beklemektedir.

Kahramanlar Meydanı (Hösök Tere) – Budapeşte

Piazza Novana – Roma

Macar tarihine yön veren kahramanların heykellerinin bulunduğu meydan Budapeşte’nin en önemli meydanıdır. Macarların, bugün sahip oldukları toprakları yurt edinmelerinin 1000.yılı anısına 1896 yılında inşaatına başlanmış ve anıtların inşası 1929 yılında tamamlanmıştır. Meydanın orta yerinde bulunan anıt mezar ‘Cenotaph’ olarak adlandırılır. Boş mezar anlamına gelen bu anıt mezarda hiçbir gömü yoktur ve yapı “ulusun bağımsızlığı ve halkın özgürlüğü için hayatını veren kahramanlara” adanmıştır. Macaristan halkının Kahramanlık tarihini iliklerinize kadar hissedeceğiniz olağanüstü bir meydan Hösök Tere.

Roma’nın rüzgarını, tarihin aromatik kokularını arkanıza alıp ilerlediğinizde sokaklar sizi Piazza Novana Meydanına çıkarır. 1647-51 yılları arasında yapılan ve Meydanın ortasında bulunan üç çeşmeden biri olan “dört nehir çeşmesi” Bernini’nin en güzel eserlerinden bir tanesidir. Meydanın bir tarafında “Neptün çeşmesi”, bir diğer tarafında ise “Moor” çeşmesi karşılar ziyaretçileri. Çeşmelerin arka planında ise Francesco Borromini tarafından17.yy.’da inşa edilen barok mimari başyapıtlarından Sant’ Agnese kilisesi bulunur. Bir efsaneye göre bu meydan Bernini ve Borromini’nin rekabetini sembolize etmektedir.

Old Town Meydanı - Prag Prag’daki en eski ve en önemli meydan olan Old Town, 10. yüzyılda birçok ürünün uluslararası satışının yapıldığı bir yer olarak kurulmuştur. Yakılarak öldürülen bir din adamı olan Jan Hus anısına 1915 yılında yapılan Jan Hus Anıtı , 1918 yılında özgürlük anısına dikilen Marian Sütunu, 14. Yüzyılda yapılan Old town Belediye binası,hemen sonrasında yapılan Tyn Kilisesi, 15. Yüzyılda Hunuş usta tarafından yapılan Astronomik saat kulesi, Nicholas kilisesi ve daha bir çok mimari harikası ev ve saray sizlere doyumsuz bir görsel şölen sunarken, gözlerinizi bir an olsun kırpmak bile istemeyeceksiniz. Times meydanı – New York 1904 yılının yılbaşı akşamı meydana ismini veren New York Times’ın meydandaki yeni binalarına taşınmalarını kutlamak amacıyla yaptıkları havai fişek gösterileri meydanda yeni bir sayfanın da açılmasına vesile oldu. Günümüzde hala Noel ruhunun en coşkulu yaşandığı nokta hiç şüphesiz ki Times Meydanı. Meydandan tüm dünyaya dalga dalga yayılan yeni yıl coşkusu her geçen yıl artarak devam ediyor. Dünyada yoğun trafiği ve taksileriyle ünlenen tek meydan sanırız ki Times meydanı.

38

25 Mayıs Meydanı (Plaza De 25 Mayo)- Buenos Aires Arjantin’in bağımsızlığının ilan edildiği (25 Mayıs 1810) meydanıdır. 1976 yılında meydana gelen darbenin ardından 1983 yılına kadar ülkede 30 bine yakın insan öldürüldü. Günümüzde hala beyaz başörtüleri, “çocuklarımızı istiyoruz” dövizleriyle Perşembe günleri 25 Mayıs Anıtının etrafında dönen anneler, Generallerden çocuklarının he-

39

sabının sorulacağı günü beklemektedir. Ne yazık ki 25 Mayıs Meydanı bugün hala acı meydanı olarak hafızalardan silinememiştir. 25 Mayıs anneleri ise, tüm dünyada acının simgesi olmuştur. Meydanın bir tarafında bulunan Pembe Ev yani Casa Rosata da Eva ve Juan Peron’un meşhur balkon konuşmasını yaptıkları evdir.


DOĞA ve TOPLUM

DOĞA ve TOPLUM

Her çalan kapıda

“umut” olmaya ne dersiniz?

Pamuk şeker kıvamındadır bakışları… Tatlı tatlı konuşur, tecrübelerini damlatır ağızlarından. Çok şey yaşamış, milyonlarca insana dokunmuş eliyle avuçlar ellerinizi, teşekkür ederken eliyle dokunur yüreğinize. “Ne acılar çektim” ile başlatmaz cümlelerini, inadına “ne güzel günler yaşadım” der. Umut olurlar her çalan kapıda, mağrur, kendinden emin “Hoş geldin” der tek seferlik misafirlerine. Bilseler de bir gelen bir daha gelmeyecek, umutla “Görüşürüz” diye bitiriverirler cümlelerini. O tek kelime görüşürüz, beklenti değildir çünkü, umut olur her daim yorgun bedenlerine. O vakit beklemeden, araya zaman ve önemli bir tarih koymadan çalalım en yakınımızdaki huzurevinin kapısını. Biz geldik diyelim, göreceksiniz ki dün gelmiş gibi karşılayacaklar, cümleler dünden akıp gelecek bugüne…

onları ziyarete gittiğimiz anlar. Pek çok da dertleri var aslında bu güzel insanların. Onlar bizim getireceğimiz hediyeleri, tatlıları değil yalnız bizleri istiyorlar. Bir de özel gün beklemeden de ziyaret edilmek… Korkmayanımız yoktur eminim ki yaşlanmaktan. Hele ki hayatı istediğimiz gibi yaşayamadıysak yaşlılık biner insanın omuzlarına. Şanslıdır geniş bir ailede yetişen insan… Çocuklar, torunlar her daim renk katar eve. Peki ya yalnızlık, yalnız yaşlanmak. Pek çok insan var böyle yaşayan. Ailesi olmadığı için, ailesi terk ettiği için, istediği gibi evlatları olmadığı için huzurevlerinde yaşayan azımsanmayacak kadar çok insan var. Belki şahane bir hayat yaşadılar ama o hayatı bir yerinden kaçırdılar, belki tüm yaşamı maddi sıkıntılarla mücadele içinde geçti, belki çocuklarına yaptı tüm yatırımını ve çocukları onu istemedi… Bu şekilde uzar gider seçenekler. Ama emin olun, seçme şansları olsaydı belki de ne yaşlanmak isterdi bu insanlar ne de tüm bunları yaşamak… Bayramlar da olmasa belki de hiç aklımıza gelmeyecek huzurevlerindeki dostlarımızı ziyaret etmek. Elimize aldığımız çikolata, tatlılarla kapılarını çalarız bu tonton ninelerimiz, dedelerimizin. Yabancı yüzler görmeyi umut eden bu güzel insanlar için hayata farklılık katan anlardır,

Yazı: Selda YEŞİLTAŞ 41

Bayramlarda geleni gideni çok olur aslında huzurevlerinin. Ve aslında tüm o giden insanlar, iyi bir şey yaptıklarını düşünürken umut tacirliğidir yaptıkları. Bir daha kapılarını açan olmaz çünkü bu insanların… En çok da her ziyaretçilerinin onlarla fotoğraf çekilip, tekrar geldiklerinde getireceklerine dair söz verdiğinden ama bir daha gelmediklerinden şikayetçiler. Kendinize bir dost bulun mesela, dertleşecek, arada sırada ziyarete gideceğiniz… Onların sizinle dost olmaya ihtiyaçları var. Ve yalnız özel günlerde gitmek değil, sık sık ziyaret etmek olsun planınızda. Unutmayın! Yaşlanmak hepimizin kapısında. İstemesek de, geçiştirecek müdahalelerde bulunsak da her insan yaşlanacak. O vakit kendimize bir güzellik yapalım ve yaşlanmaya yalnızlığı eklemeyelim… Bakmayın siz adının huzurevi olduğuna, huzur insanın yakınlarının yanında olmaktır…


Di-

DOSYA

Kanla Yazılan

Destan

18 Mart

Çanakkale Zaferi tarihsel açıdan bütün dünya toplumlarını etkilemiş destansı bir zafer olarak kabul edilir. Çünkü bu savaşta bir denklikten söz edilemezdi. Bir tarafta 380 milimetrelik toplar ve bitmek tükenmek bilmeyen binlerce cephanesi olan dünyanın en güçlü donanması, diğer tarafta eski model, çapları ve menzili yetersiz olan kara topçusu... Yazı: Murat ERDOĞAN

42

43


DOSYA

Bir dünya destanının 100. yıl dönümü bu ay çeşitli etkinliklerle kutlanacak. Kutlamalar için 106 devlet başkanı ve temsilcisine özel davet gönderildi. Ayrıca Birleşmiş Milletler ve NATO gibi 36 uluslararası kuruluş da davet edildi. Çünkü sadece iki milletin savaşı değildi Çanakkale. Mehmet Akif Ersoy, şu mısralarla anlatıyor itilaf devletlerindeki milliyetleri: “Eski dünya, yeni dünya, bütün akvam-ı beşer, kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mi hakikat mahşer. Yedi iklimi cihanın duruyor karşında, Avustralya’yla beraber, bakıyorsun Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler renkgarenk, sade bir hadise var ortada, vahşetler denk. Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela...” Dünyanın dört bir yanından farklı ırklarda farklı renklerde yarım milyon insanın, zamanının en modern ve en güçlü armadası ile hiç tanımadıkları bir milleti yok etmeye gelmesine rağmen, o milletin liderinin savaş sonrasında kaleme aldığı mektup ise dünyaya insanlık dersi veriyordu: ‘’Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar, burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yanyana, koyun koyunasınız... Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar; gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.’’ Bu nedenle Çanakkale’de cereyan eden savaşın her yönüyle günümüze aktardığı hissiyat ve manevi duygular, aradan bir asır geçmesine rağmen sıcaklığını koruyor.

DOSYA

Siper Saldırısı

Zafer karada da devam etti

Şehitlik Abidesi

18 Mart, yok olduğu düşünülen bir milletin yeniden dirilişidir. Bu deniz zaferi cephede ve cephe gerisindeki millete umut vermiştir. Bu umut, sonraki kara savaşlarında da Türk milletini zafere taşımıştır. ‘Çanakkale Geçilmez’ Sadece Türk milletinin değil dünya hafızasına yazılan bu slogan, 18 Mart 1915’teki nihai boğaz muharebesi sonrasında ortaya çıkmıştır. 3 Kasım sabahı iki İngiliz, iki Fransız muharebe gemisi, dört kruvazör ve 8 muharip ile bombardımana başlayan itilaf devletleri 18 Mart günü tüm gücüyle saldırıya geçer fakat günün sonunda dünyanın en güçlü donanması diye nam salmış filodan üç zırhlısını Boğaz’ın sularına bırakarak geri çekilmek zorunda kalır. Bouvet Ocean ve Irrezistible batarak Boğaz’ın sularına gömülürken lnflexible, Golva, Suffren ve Agamemnon zırhlıları savaş dışı kalarak muharebe edemez duruma düşer. Donanma sadece bir günde gücünün üçte birini kaybeder.

Deniz çıkarmasında, Bigalı Mehmet Çavuş’un, Seyit Onbaşı’nın ve çok sayıda isimsiz kahramanın insan üstü mücadelesiyle baş edemeyen itilaf devletleri, çareyi kara harekatında ararlar fakat Yarbay Mustafa Kemal komutasındaki ölüme koşan askerleri bir destan daha yazar. Çanakkale’de bir yıl boyunca devam eden muharebeler W. Churchill’in de söylediği gibi Mustafa Kemal gibi askeri bir dehanın Türk ve dünya kamuoyu tarafından tanınmasının sağlanması açısından son derece önem taşıyor. W. Churchill anılarında Mustafa Kemal’den “Bir Miralay’ın karşımıza çıkışı bütün talihimizi değiştirdi” diye bahseder. Yarbay Mustafa Kemal, Ordu komutanı Alman General Liman Von Sandres’ten bütün mevcut kuvvetlerin emrine verilmesini ve bundan başka çare kalmadığını bildirir. Alman Generalin ‘çok gelmez mi?’ sorusuna Mustafa Kemal ‘az gelir’ diye cevap verir. Sonraki gün bütün birliklerin komutasını alan Mustafa Kemal, “Ben size taarruz emretmiyorum ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar gelebilir” diyerek zafere olan inancını gösterir.

Bu deniz zaferi, 2 Mart 1915 günü İngiliz Amiral Carden’in “Hava bozmazsa iki haftaya kadar İstanbul’dayız” diye mesaj gönderdiği Londra’yı şaşkına çevirir. Amerikalı generalin dediği gibi ‘davasına inanmış insan unsuru’ dikkate alınmamıştı. Mehmetçiğe Saygı Anıtı

ı

K ve Silah Arkadaşlar

Mustafa Kemal ATATÜR

44

45

Yaralı Asker


DOSYA

100. yıl için yeni eserler... Çanakkale Valiliği, Çanakkale Zaferi’nin 100. Yıl dönümü nedeniyle kente yeni eserler katmayı planlıyor. Tarihi eserlerin restorasyonu, şehitliklerde eksik kalan kısımların tamamlanacak. Ayrıca Şehir Müzesi ve Çanakkale Savaşları Araştırma Merkezi gibi kalıcı eserler de yapılması planlanıyor. 100’üncü yıl nedeniyle Türkiye’nin en büyük bütçeli ‘Son Mektup’ adı altında bir sinema filmi hazırlandı. Filmin galası 18 Mart’ta yapılacak. Ayrıca Türkiye’nin önemli sanayicilerinden İbrahim Bodur’un destekleriyle hazırlanan ve tamamlanma aşamasına gelen, dünyada önemli bir yere sahip ekibin üzerinde çalıştığı belgesel yapıldı. Bu da 100’üncü yıl için ortaya çıkmış eserler arasında yerini aldı.

Metrekareye 6 bin merminin düştüğü Çanakkale savaşlarında yarım milyondan fazla insanın hayatını kaybettiği ve yaralandığı belirtiliyor. İtilaf devletleri tarafından Çanakkale cephesine sürülen 489 bin askerin yarısından daha azı hayatta kalabilmiştir.

46


SİNEMA

BİTMEYEN DESTAN

“Çanakkale Çocukları” - 2012 1.Dünya savaşının alevlendiği yıllarda İttihat ve Terakki örgütünün öne çıkan isimlerinden Kasım bey Avustralya asıllı İngiliz vatandaşı Catherine ile evlidir ve iki çocukları vardır. Oğullarından Osman madenleri tanımaya çalışırken James ise eğitim için İngiltere’ye gitmiştir. Catherine çocuklarına hasreti rüyalarını kabusa çevirmektedir. Rüyalarında oğullarının Çanakkae’de karşı cephelerde savaştığını gören Catherine için artık uykular dayanılmaz bir hal alır ve endişelerini eşi Kasım beyle paylaşır. Kasım bey için vatan ve millet sevgisi her şeyin üstündedir. Catherine eşinin tüm karşı çıkışlarına rağmen çocuklarının peşinden Çanakkale cephesinin yolunu tutar. Sinan Çetin’in yönetmen koltuğunda oturduğu 2012 yapımı filmde izleyici savaşın yıkıcılığını iki farklı ulusun gözünden izler. Başrollerinde Haluk Bilginer ve Sinan Çetin’in eşi Rebekka Haas’ın yer aldığı filmde Türk kurtuluş mücadelesinin en önemli Cephesi olan Çanakkale cephesinde yaşananları, bir annenin evlatları için verdiği mücadeleyi ve bir adamın ailesiyle vatanı arasındaki denge mücadelesini trajik bir biçimde gözler önüne seriyor Sinan Çetin.

“ÇANAKKALE” “Çanakkale 1915” – 2012

1914’te 1.Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ve Osmanlı’nın İttifak Devletleri ile yeniden savaşa girmesi sonucu Anadolu’da eli silah tutan tüm genç erkekler için seferberlik emri çıkar. Osmanlının eğitim, görmüş genç ve yetenekli beyinleri de gönüllü olarak askere yazılır. İşte gencecik Veli ve Mehmet Ali de bu askerler arasındadır. Kısa süre içerisinde Maydos (Eceabat)’a tayin edilirler ve Conk Bayırı’nda İngiliz kuvvetlerine karşı tarihin daha önce yazmadığı bir inanç ve cesaretle savaşırlar. Mustafa Kemal’in komutanısına atandığı yeni kurulan 19. Tümen’e katılırlar. İngilizler ve Fransızlar 18 Mart 1915 günü müthiş bir askeri kuvvetle boğaza giriş yaparlar; fakat vatan toprağı olan Çanakkale Boğazı’nı geçmek sandıkları kadar kolay olmayacaktır. Defalarca denizden ve karadan saldırırlar ama karşılarında üstün cesaretleriyle Veli, Mehmet Ali, Bigalı Mehmet Çavuş, Seyit Onbaşı, ve daha bir çok isimsiz kahramanı bulurlar ve elbetteki Mustafa Kemal Paşa’yı ... Senaryosunu Turgut Özakman’ın yazdığı filmin yönetmen koltuğunda Yeşim Sezgin oturdu. “Çanakkale: Yolun Sonu” – 2013

1.Dünya savaşında , Osmanlı ordusunun İttifak devletleri yanında savaşa katılacağını duyurması bir anlamda Türk Kurtuluş Mücadelesinin kıvılcımlarının tüm yurda yayılasına neden olmuştur. Bir çok cephede verilen kurtuluş mücadelesinin en çetin cephelerinden bir tanesi hiç şüphesiz ki “Çanakkale Cephesi’’ydi. Tüm cephelerde olduğu gibi Çanakkale Cephesinde verilen mücadele de başarıyla sonuçlanmış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılmıştır. 18 Mart 2015’te bu zaferin 100. Yılını kutlamanın haklı gururunu tüm Türk halkı olarak yaşayacağız. Biz de bu sayımızda sizlere Çanakkale’de verilen mücadeleyi ve zaferi anlatan filmlerden bir derleme yaptık. Çanakkale Zaferinin 100. Yılı Kutlu olsun. Yazı: Sema YEŞİLTAŞ 48

Baba oğul, abi kardeş girilen bir savaşın, kurtuluş mücadelesinin anlatıldığı “Çanakkale:Yolun Sonu” iki kardeşin ve isimsiz kahramanların gözünden anlatıyor Çanakkale savaşını.Osmanlı İmparatorluğu’nun direniş kapısı olan Çanakkale, gemi yoluyla geçilemediği için işgâlciler, Gelibolu kıyılarına çıkartma yapmaya başlamışlardır. İşgal güçlerinin üstün direniş gördüğüi koy daha sonra mağlup bir ordunun adıyla anılacak olan Anzak Koyu’dur. Muhsin ve Hasan’ın da aralarında bulunduğu destek birliği Hilal-i Ahmer cemiyetindekilerle birlikte beş günlük yolculuğun ardından cepheye ulaşırlar. Tarihler 25 Nisan 1915’i göstermektedir.. Hasan, siperlere indiği anda, savaşın hayal ettiğinden daha acımasız olduğu gerçeğiyle yüzleşir. Birkaç gün sonra Muhsin bir Anzak keskin nişancıyı vurup, Yüzbaşı İbrahim Adil tarafından keskin nişancılık görevine getirilir. Muhsin’in İbrahim Adil’den tek bir isteği vardır. Kardeşi Hasan’ı geri hizmete çektirmek… O andan sonra Muhsin, bir diğer keskin nişancı Şeref’le birlikte yüksek rütbeli düşman askerlerini avlayacak, kardeşi Hasan ise ikmal çadırlarından cepheye tüfek ve mermi sandıkları taşıyacaktır. Muhsin’in nişancılık ve sızma konusundaki hüneri, düşman hattında kısa sürede efsane olmasına yol açar. Bu durum karşısında Anzak askerlerin bile içten içe nefret ettikleri İngiliz Binbaşı Steward, karşı atağa geçmek ve kendi canını korumak amacıyla ordunun en iyi nişancısı olan, onbaşı William Eagle’ı Anzak koyuna getirtir. Eagle’ın tek bir görevi vardır. Mümkün olduğunca çok subay öldürmek ve bütün koya nam salan Muhsin’in dikkatini çekip bu hünerli Türk nişancının hayatına son vermek…

49


SİNEMA

SOSYAL SORUMLULUK

“Son Umut” – 2014

Plastik cerrahlardan şiddet mağduru

Russell Crowe’ın hem yönetmen koltuğunda oturup hem de başrolü oynadığı film, Avustralyalı bir çiftçi olan Connor’ın Çanakkale savaşında Anzak cephesinde savaşan 3 oğlundan haber alamaması üzerine Türkiye’ye gelişini ve çocuklarını bulma çabasını anlatır. Connor’ın tek hedefi uzun süredir haber alamadığı üç oğlunu bulmaktır. İstanbul’da başlayıp, Çanakkale ve Türkiye’nin değişik yerlerine uzanan bu arayışta Conner’ın en büyük destekçisi iki Türk subayı Hasan ve Cemal olacaktır. Hasan ve Cemal rollerinde ise Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz başarılı performanslarıyla karşımıza çıkar. Yılmaz Erdoğan bu filmdeki rolü ile Avustralya’nın Oscar’ı sayılan AACTA’da En İyi Erkek oyuncu ödülü aldı. Çanakkale Savaşını iki ulusun gözünden anlatan film 2014’ün en ses getiren yapımları arasında sayılabilir.

KADINLARA

“Son Mektup” – 2015 Çanakkale Zaferinin 100. Yılı nedeniyle Özhan Eren’in yönetmenliğini yaptığı film 18 Mart 2015 tarihinde izleyenlerin huzuruna çıkacak. Gönüllü olarak cepheye giden Pilot Yüzbaşı Salih Ekrem ile Nihal Hemşire bir yandan cephede görevlerini yerine getirirken bir yandan da Fuat isminde kimsesiz bir çocuğu korumak için birlikte mücadele etmeye başlarlar. İngilizlerin bir hava baskınında Salih Yüzbaşı’nın ona yardımı sayesinde kurtarılan kimsesiz çocuk Fuat , Nihal hemşirenin kanatları altına sığınarak Salih Yüzbaşı ile Nihal’in daha da yakınlaşmasına vesile olur. Bu beraberlik kısa sürede “harp şartlarında dile getirilemeyen” büyük bir aşka dönüşür. 18 Mart’a kada r süren çatışmalarda Salih Ekrem Yüzbaşı, Nihal Hemşire, Nusrat Mayın Gemisi’nin Kaptanı Hakkı Yüzbaşı, Doktor Ragıp Yüzbaşı ve Erika Hemşire bir yandan bütün gayretleri ile vatan müdafaasına koşarken, diğer yandan da ayrılmaz dostluklar kurarlar… “Gelibolu” – 1981 20.yy’ın başında Avustralya’nın farklı kesimlerinden iki kısa mesafe koşucusu gencin spor yarışmaları sırasında başlayan dostlukları,ülkelerinin I. Dünya Savaşı’na dahil olması ile gönüllü olarak katıldıkları orduda da devam eder.İngiliz Milletler Topluluğunun 2.ci sınıf üyeleri olarak görülen Avustralya ve Yeni Zelanda’nın askerlerinden oluşan ve kısaca ANZAC adı verilen birliklere katılan Frank (Mel Gibson) ve Archy (Mark Lee) aslında kendilerini hiç ilgilendirmeyen bu savaşa serüven,heyecan ve değişiklik yaşamak,dünyayı görmek için katılmışlardır. Ancak vatanlarını canla başla savunan Türk askerinin müthiş direnişi ile karşılaşınca acı gerçekle yüzyüze gelirler. Filmin başrolünde usta oyuncu Mel Gibson yine hafızalara kazınan bir karakterle çıkar izleyenlerinin karşısına. “Gelibolu” -2005 Bir çok başarılı filme ve Hititler belgeseline de imza atan Tolga Örnek başrollerde Jeremy Irons, Sam Neil ve Zafer Ergin’in oynadığı Gelibolu ile muhteşem bir Belgesel film hatıra bırakır arşivlere. Dünya tarihine yön veren, uğrunda binlerce şehit verilen, Mustafa Kemal Atatürk’ü tarih sahnesine çıkaran, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın ulus olmalarını sağlayan, Sovyet Devrimi’ne zemin hazırlayan, tarihin en büyük ikinci kara çıkarma harekatı olan Çanakkale Savaşı, “Gelibolu” belgeselinde bugüne kadar gün ışığına çıkmamış mektuplar, belgeler ve fotoğraflarla objektif olarak ele alınıyor. Sadece Türk askerlerinin değil, din, dil, ırk, uyruk gözetmeksizin siperdeki askerlerin yaşadıkları acıları ve onların duygularını anlatan hikayelerden oluşuyor. Bu hikayeler, filmde 2 İngiliz, 3 Yeni Zelandalı, 3 Avustralyalı ve 2 Türk ana karakterin mektup ve günlükleriyle anlatılıyor.

50

destek

Tam da kadınlar günü öncesi alındı bu anlamlı karar. Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği (TPRECD) tüm yurttaki şiddet mağduru kadınların operasyonel tüm ihtiyaçlarını ücretsiz karşılama kararı aldı. Yazı: Selda YEŞİLTAŞ Gün geçmiyor ki bir kadının şiddete maruz kaldığını veya cinayete kurban gittiğini duymayalım. Aldığımız her haberde içimiz biraz daha acırken ve çaresizliğimize lanet okurken, erkek zulmüne karşı gerek sosyal medyada gerekse çeşitli kadın platformalarında çalışmalar başlatıldı. En son Özgecan Aslan’ın vahşice katledilmesiyle artık tepkiler de ayyuka çıktı. Bütün bu tepkiler neticesinde alınan en anlamlı karar ise TPRECD’den geldi. Şiddet mağduru tüm kadınlara, operasyonel destek verme kararı aldı dernek. Üstelik bu çalışma yalnızca bir sosyal sorumluluk projesi… Mağdur kişi hangi şehirde yaşıyor olursa olsun, derneğe başvurduğu taktirde dernek o ildeki üye plastik cerrahlarıyla irtibata geçiyor, ardından da kişinin ihtiyaç duyduğu operasyonlar hiçbir ücret talep edilmeden doktor tarafından gerçekleştiriliyor. Derneğin bu konuda yaptığı açıklama şu şekilde; “Ülkemizde kadınlara yönelik şiddet endişe verici boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. Neredeyse her gün bir kadın cinayeti ya da eşi, babası vb. tarafından şiddete maruz kalan bir kadın haberi almak ne yazık

ki bu endişemizi her geçen gün arttırmaktadır. Derneğimiz sosyal sorumluluk çerçevesinde şiddete maruz kalan kadınlara, kadın dernekleri ve tabip odalarının koordinasyonu ile destek olmayı amaçlamaktadır. Mesleğimiz gereği şiddet sonucu plastik rekonstrüktif ve estetik cerrahi operasyonlarına gereksinim duyan şiddet mağduru ya da şiddet mağduru olma ihtimali olan ya da tanık koruma programı vb. kapsamında yer alan kadınlarımıza yardım elimizi uzatıyoruz. Elbette burada asıl yapılması gereken kadınlarımızı her türlü şiddetten korumak ve bu tür gereksinimleri ortadan kaldırmaktır. Ancak takdir edersiniz ki bu ancak hükümet politikaları çerçevesinde gerçekleşecek sosyal ve yasal düzenlemeler ile mümkün olabilecektir. Biz bu süreçte mevcut duruma yönelik ve önemli gördüğümüz mesleki katkımız ile bir nebze de olsa kadınlarımızın yaralarını sarmayı amaçlıyoruz.” Bizlere de bu anlamlı desteği duyurmak düşüyor. Okurlarımızdan beklentimiz ise bu yazıyı okuduktan sonra, gerek sosyal medyada gerekse diğer kitle iletişim platformlarında bu çalışmaya destek vermeleri…

51


Disiplin Başlığı

Disiplin Başlığı

Türk edebiyatı Çanakkale’yi es geçti “Bir hayat, bir şeye adanınca güzel oluyor” diyerek hayatını edebiyata adadığını söyleyen Buket Uzuner’in aslında bir biyoloji ve çevre bilimcisi olduğu pek bilinmez. Çünkü hayatını üniversitede aldığı eğitime değil, ‘imkânsız aşkım’ dediği hocası Attila İlhan’ın önderlik yaptığı edebiyata adamış, iyi de yapmış, zira Gelibolu deyince kaç yazar var ki aklınıza gelen…

Röportaj: Murat ERDOĞAN 52

53


SÖYLEŞİ

Sadece ‘Uzun Beyaz Bulut-Gelibolu’ romanıyla sınırlandırmakla Yazar Buket Uzuner’e büyük haksızlık yapmış oluruz. Her ne kadar ‘‘ Gelibolu yayımlanalı 14 sene oldu ama hala onun telifiyle hayatımı idame ettiriyorum” dese de 1990’da yazdığı ‘İki Yeşil Su Samuru’ romanıyla öncü bir yazar olduğunu ispatlıyor. Çünkü romanda değindiği çevre sorunu, 21. Yüzyılın en büyük meselesi olarak karşımıza çıkıyordu. Çanakkale Zaferi’nin 100. yıldönümü olması nedeniyle Gelibolu’yu konuş-

mak için bir araya geldiğimiz Yazar Buket Uzuner, taze bir heyecanını anlatarak başlıyor söyleşiye. “Uzun Beyaz Bulut-Gelibolu, Yeni Zelanda’da yayımlanan ilk Türk romanı oldu” diyor ve Anzak olarak adlandırılan Avustralya ve Yeni Zelendalı’ların Atatürk’e olan sevgilerini şöyle özetliyor: “Atatürk’ü bizden daha çok seviyorlar diyebilirim. Atatürk’ün Çanakkale Savaşları’nda ölen Anzak askerlerine yazdığı mektubu Avusturalya ve Yeni Zelanda şehirlerinde Atatürk büstlerinde

54

SÖYLEŞİ

görebilirsiniz.” ‘’Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar, burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız... Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar; gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.’’ satırlarını kaleme alan Güney Amerika’dan Avrupa’ya, Kanada’dan Avusturalya’ya ders kitaplarına girmiş ve büyük saygı duyulan-bu yüce gönüllü komutan, Çanakkale Savaşları’nın en büyük kazanımlarından biriydi. “Paramparça olmuş bir milleti yeniden umutlandıran, yabancı anaların acısını hafifletmeye çalışan bu lider, bizim topraklarımızda yetişmişti” diyor Uzuner ve ekliyor: “Sevelim, sevmeyelim, o sırada Çanakkale’de genç bir yarbay olan bu askerin, sadece Türkiye değil dünyanın kaderini de değiştirdiği, Churchill’in anılarında “Kaderin adamı karşımıza çıktı ve bizi mağlup etti!” yazdığı gibi inkâr edilemez bir gerçek.” Fakat Uzuner, bu komutan ve eserlerine gösterilen ilgiden oldukça rahatsız. Söyleşimizden birkaç gün önce Çanakkale Belediyesi’nin daveti üzerine Çanakkale’ye gittiğini söyleyen Uzuner, acı bir tabloyu şöyle anlatıyor: “Biga köyünde Atatürk’ün savaş zamanında birkaç hafta kaldığı ve şimdi müze olan evi her gittiğimde ziyaret ederim. ‘Atatürk Evi’ çok bakımsız kalmış, sahip çıkılması gerekiyor çünkü o ev bizim tarihimizde çok önemli yere sahip. Ayrıca Biga köyü girişindeki Gazi Mezarlığı çok bakımsız… Ne yazık ki, eğer İngilizler ve Anzaklar Çanakkale Milli Parkı’na kendi ölüleri nedeniyle sahip çıkmasaydı oraların beton olacağını düşünüyorum.” Uzuner, köyü gezerken yaşadığı güzel bir anıyı ise şu kelimelerle ifade ediyor: “Roman çıkalı 14 yıl olmuş ve altı yıldır Çanakkale’ye gitmiyordum. Biga köyünü gezerken müze bekçisi

olan has Biga köylüsü Mustafa Amca: ‘sen o Beyaz Hala’yı yazan kadın değil misin?’ diye sorunca hem sevindim hem de şaşırdım. Aradan bunca zaman geçtiği için hatırlaması imkânsız, diye düşünmüştüm. ‘Evet’ diye, cevap verince, ‘ama ben gidip aradım ve Beyaz Hala diye birini bulamadım’ dedi. Yazmak için beş yıla yakın bir süre yaşadığım bir şehirde ve köylerinde hâlâ hatırlanmak ve o şehirle anılıyor olmak bir yazar için çok onur verici.” Hiç şüphesiz kurgu olsa da gerçek bir yaşam hikâyesiymiş hissi veriyor olması, yazarın o topraktan biri olduğunu düşündürüyor. Belki de bu samimiyetten dolayı Çanakkale Belediyesi, Buket Uzuner’e Fahri Çanakkaleli Beratı vermek için düğmeye bastı. “Mustafa Kemal bizim mucizemizdi” “Çanakkale deyince, çok güzel yaşanılası bir şehir aklıma geliyor, betonlaşmaya rağmen” diyen Buket Uzuner, taşıdığı tarihi değeri de şu sözlerle ifade ediyor: “Avrupalılar’ın Dardanel, Anzakların Gelibolu olarak adlandırdığı Çanakkale Savaşları, sadece bizim değil, dünya tarihini değiştiren bir özelliğe sahip. Düşünün, o sırada her cephede parçalanan bir imparatorluk var. Durum o kadar vahim ki, düğme fabrikası bile olmadığı için askerler ceketleri iple bağlıyorlar. Yokluk, sefalet ve umutsuzluk! Çok değer verdiğimiz ordu, vatan evlatları bir yabancının: Alman General Von Sanders’in komutasında. İşte böylesine karanlık zamanlarda bir kıvılcım bir mucizeye dönüşüverir. O sırada dirayetli, zeki ve inançlı bir Türk liderin ön plana çıkması önemliydi ve Mustafa Kemal tam zamanında oradaydı, bizim mucizemiz oldu. Fazıl Hüsnü Dağlarca: ‘Çanakkale, yeni Türkiye’nin önsözüdür’ der. Yeni Türkiye Atatürksüz olamaz, demektir bu. ”

eden ‘Uzun Beyaz Bulut-Gelibolu’ romanı, iki kadının gözünden anlatılan –belki de?- ilk savaş romanı olması açısından önem taşıyor. Çok farklı kültür ve kuşaktan gelen iki kadının gözüyle anlatılıyor Çanakkale Savaşı. Bu kadar ilgi gören ve çok satan romanın devamını neden getirmediğini sorduğumuzda “Sevilen bir işi sündürmek, uzatmak, ilgiyi ve samimiyeti sömürmek bence” diyor Uzuner ve şöyle devam ediyor: “Yayınevlerinin devam etmesi için talepleri oldu. Devam romanı yazmak nispeten daha kolaydır. Üstelik okuru da hazır, kazancı bol olurdu ama ben kendime samimi ve dürüst olma sözü vermiş biriyim. Kendimle böyle bir sözleşmem var. Ayrıca yapacağım işin beni de heyecanlandırması gerekir. Her ne iş yaparsanız yapın, onun dünyanın herhangi bir yerinde anlam bulması, evrensel değerlere sahip olması da benim için önemli.” Gelibolu’nun devam etmeyeceğini fakat film olarak beyaz perdeye aktarılacağı müjdesini veriyor Buket Uzuner. Gelibolu, Galatasaray’da doğuyor Gelibolu romanının başlangıç hikâyesini anlatan Buket Uzuner, milliyetçilik ile yurtseverliği karşılaştıran bir roman yazmak için yola çıktığını

Gelibolu romanı film oluyor Korsan satışları dışında yarım milyondan fazla satan ve bugün hâlâ yeni baskıları yapılıp, okunmaya devam

55

belirtiyor. Hikâyeyi kurabilecek savaşın Çanakkale olmasının nedenini de şöyle ifade ediyor: “Kafamda yurtseverlik meselesi olan bir roman vardı ama mekânı henüz bilmiyordum. O sırada altı yaşındaki oğlumu Galatasaray İlkokulu’na kayıt ettirmek için Galatasaray Lisesi’ndeki kuraya adını yazdırmaya gitmiştim. Galatasaray Lisesi’nin içine girince bir holde, Çanakkale Savaşı’nda şehit olan Galatasaray Liseli (o zamanki adı: Mekteb-i Sultani) delikanlıların fotoğraflarını gördüm. Siyah beyaz fotoğraflarda tertemiz yüzlü oğlan çocukları bana bakıyordu. Orada ne kadar kaldım bilmiyorum. Beni çok etkilemişti. Kura saati geçince kurayı kaçırdık ama o gün orada Çanakkale’yi yazmaya karar verdim. Beş yıllık bir serüven başladı. Romanın kilit cümlesi: ‘Aynı adam, aynı savaşta, iki düşman ülkede kahraman olabilir mi?’ idi. Arşivler çok sınırlıydı. Beş yıla yakın Çanakkale’de yaşadım. Savaş sırasında doğmuş ve birebir dinlemiş insanlarla konuştum. En üstten en alta kadar Türk askerlerle ilgili belge bulmak çok zor. ‘Erkek adam duygusunu belli etmez’ baskısıyla duygu ve düşüncelerini yazmamışlar. Zaten okuma-yazma oranı %7 maalesef! İngilizler, Fransızlar Yeni


SÖYLEŞİ

Zelandalılar hepsinin özel mektupları var ki, bir edebiyatçı için mükemmel belgeler.. Karısına, sevgilisine olan özlemini anlatmış, açlığını anlatmış ama Türk askeri açlığını dahi yazmamış. Böyle bir romanın yazılacağını duyanlar çeşitli belgeler göndermeye başladı bana. Bir dönem de New York Halk Kütüphanesi’nde (NY Public Library) bizde olmayan kendi Çanakkale arşivleri var, oradaki arşivleri inceledim.” Türkçe, dünyanın en güzel dillerinden Geçtiğimiz aylarda Almanya kitap fuarında yabancı yazar ve eleştirmenlerin Türk Edebiyatı’nın Çanakkale’yi es geçtiğine dair sitemleriyle karşılaştığını söyleyen Buket Uzuner, dünya tarihinde büyük öneme sahip Çanakkale ile ilgili çok az sayıda eser olduğunun altını çiziyor. Dünya edebiyatında bir Fransız, Rus Edebiyatı gibi bir ‘Türk Edebiyatı’ nın henüz oluşmadığını dile getiren Uzuner, bunun bizim kendi yazar ve şairlerimizi yıllarca ‘vatan haini’ görmemize yani muhalif sesleri kabul edecek demok-

rasi atmosferinden uzak olmamıza bağlıyor. “Orhan Pamuk, Nobel alarak Türk edebiyatçılarının önüne kırmızı halı serdi.’ diyor. ‘Türkçe yazan bir yazar Nobel alınca aslında bu Türk Dili’nin de Nobel’i oldu ve şimdi artık Batı da Türkçe diliyle yüksek felsefe ve edebiyat yapılabildiğini öğrendi.’ Türk dili dünyanın çok güzel birkaç dilinden biridir. Fince ve Macarca ile akrabadır ve üçünde de eril ve dişil ayrımı yoktur, bu da dilin kullanıldığı kültürlerin özündeki eşitlikçi zihniyetin müthiş bir kanıtıdır. Türkçe, matematiksel ve metaforik (mecaz oyunları dolu) muhteşem bir dildir” yorumunu yapıyor. Yazarların maddi desteğe ihtiyacı var Türkiye Türkçesi’ni sadece 40 milyon kadar insanın konuştuğunun altını çizen Buket Uzuner, Türkiye Türkçesi’nin sanıldığı kadar çok konuşulmadığını ve geleceğe kalmasının ciddi bir garantisi bulunmadığını belirterek Türkçe yazılmış eserlerin desteklenmesi gerektiğini vurguluyor.

56

Hindistan ve Batı’da kültüre değer veren her ülkede kendi dillerinin yaşanması için benzer desteklerin yapıldığını sözlerine ekleyen Uzuner, “Finlandiya’da bir şiir kitabı olan bir şaire, Fince dilini desteklemek amacıyla ikinci kitabını yayımlasın diye devlet bir yıllığına asgari ücret üzerinden burs veriyorlar” diyor ve devam ediyor: “Bu tür destekler hiçbir siyasi veya etnik, cinsel ayrım gözetmeksizin edebiyat değeri kriterine göre yapılıyor ve bir geliri olmayan yetenekli yazarlar için büyük destek oluyor. Bizden sonraki kuşağın yazması ve daha çok üretmesi için benzer burs sisteminin de kurulması lazım. Anadolu’da o kadar yetenekli genç var ki. O çocukların yazarak, çizerek sanatla Anadolu’yu anlatmaları için destek olunması gerekiyor. Türkçe eserlerin yabancı dillerde yayımlanması için verilen ve benim çok yerinde bir dayanak olduğunu düşündüğüm Kültür Bakanlığı’nın TEDA çeviri desteği var, fakat kitabınızın çevrilmesi yetmiyor. Batı’da iyi bir yayınevi bulmanız çok zor.”


Kaz dağlarını bekleyen kız

SARIKIZ Yunan Mitolojisindeki ismiyle İda Dağı, Anadolu’daki adıyla Kaz Dağları... Edremit Körfezinin kuzeyinde uzanan dağlar, ilk güzellik yarışmasının yanı sıra birçok efsaneye de ev sahipliği yapmış. Asırlar boyu dilden dile aktarılan bu efsanelerden biri var ki dinleyenleri andan koparıp zamansız bir yolculuğa çıkarırken, efsaneye konu olan kızın yaşadıklarıyla bir anda günümüz değer yargıları arasında da bir ilinti kurmadan edemiyor insan. Sarıkız Efsanesi... bir Türkmen efsanesi olarak yüzyıllardır anlatılagelen Sarıkız Efsanesinin halk arasında da birbirinden farklı bir çok anlatımı mevcut. Bizde sizlere halk arasında söylenegelen Sarıkız Efsanelerini hatırlatırken yöreye ait küçük ip uçları da vermeye çalışacağız. Yazı Sema YEŞİLTAŞ

Rivayetlerden birine göre; Kaz dağlarının eteklerinde bulunan Güre’nin Kavurmacılar köyünde babası ile birlikte güzeller güzeli bir kız yaşarmış. Sapsarı saçları dillere destan güzelliğiyle köyün delikanlılarının aklını başından alan Sarıkız’ın zamanla talipleri çıkmaya başlamış. Babası eve gelen her talibi geri çevirir kızını kimselere layık göremezmiş. Efsane bu ya geri çevrilen talipler köyde Sarıkız hakkında dilden dile iftiralar yaymaya başlarlar . Kızı hakkında konuşulanları duyan baba bir an gaflete düşer ve kızını yanına aldığı birkaç kazla birlikte öldürmek için dağa götürür. Ama baba yüreği kıyamaz güzel kızına ve güzeller güzeli Sarıkız’ı kazlarla birlikte dağda bırakır ve köye döner. Kızının dağda öldüğünü düşünen babası günlerini üzüntü içinde geçirirken, dağda yolunu kaybedenlerin kaz güden bir kızın kendilerine yol gösterdiğinden bahsetmesiyle bir anda içi sevinçle dolar ve bıraktığı dağa kızını bulmak için gider. Bıraktığı yerde bulur Sarıkız’ını… abdest almak için kızından su isteyen babaya Sarıkız elini uzatır ve su verir. Suyun tuzlu olduğunu farkeden baba kızına nedenini sorduğunda bir anlık dalgınlıkla suyu denizden aldığını söyler Sarıkız. Babasına tatlı su vermek için parmağını taşa sürdüğü anda ise tatlı su fışkırır. Kızının dağdan uzanıp denizden su aldığını ve parmağını sürdüğü yerden su çıkardığını gören babası Sarıkız’ın erdiğini anlar ve kızına atılan iftiralara inandığı için utanç duyar.


ANADOLU EFSANELERİ

O sırada siyah kara bir bulut gökyüzünü kaplar, Sarıkız kaybolur. Kızının erdiğine, sırrının açığa çıkması nedeniyle de kaybolduğuna kanaat getiren babası üzüntüyle dolaştığı tepelerde ölür. Ve işte o tepeye günümüzde Babatepe, Sarıkızın anıt mezarının bulunduğu tepeye de Sarıkız Tepesi denir. Bir başka rivayete göre ise; Tüm bu iftiralardan sonra dağa bıraktığı kızını görmeye giden babası Sarıkız’ın erdiğini anlar ve kızını köyüne geri götürmek ister fakat Sarıkız babasının bu isteğini geri çevirerek “Ben Edremit’e kazları yağlı, kızları sevdalı olsun diye beddua ettim” der ve dağdan inmez. Bir başka

söylencede ise babası iftira edilen kızını bağışlar ve kızına iftira eden Gürelilere; “Gürelilerin suları soğuk, kızlan kovuk (dul) olsun.”diye beddua eder. Güre ve Akçay isimlerinin ise Sarıkız’ın sözlerinden dolayı verildiği de bir başka söylencedir. Sarıkız’ın “Ben orada iftiraya uğradım. Oranın erkekleri gür, kadınları dul olsun” der. İftiraya uğradığı yere de Güre köyü kurulur. Köylüler, susuz kaldıkları bir gün Sarıkız’a yalvarırlar.

Sarıkız da “Ak çay!” diyerek çayı akıtır ve oranın da adı Akçay olur. Dilden dile gelen Sarıkız Efsanelerinin ne derece doğru olduğu bilinmez ama günümüzde Edremit körfezine, Kaz dağlarına yolunuzu düşürdüğünüzde sizi eşsiz bir doğa, mavi ve yeşilin muhteşem dansı ve eğer kulak kabartırsanız Kaz dağlarından yankılanan Sarıkız’ın sesi karşılar. Ve her yıl Ağustos ayında düzenlenen Sarıkız şenlikleri ziyaretçilerine mistik bir şölen havası yaşatır.

60


SPOR

Bir garip “Ordinaryus”

LEFTER

Dünyanın merkezinde, Büyükada’da yoksullukla başlayan bir hikayenin baş kaharamanı Lefter Küçükandonyadis. Gazete kağıtlarından yaptığı futbol topunun peşinde başlayıp, Fenerbahçe ve dünya takımlarında devam eden ve tekrar gönül verdiği Fenerbahçe’de noktalanan muhteşem bir başarı öyküsü. 7 yaşında düştüğü meşin yuvarlağın peşinde geçirdiği 87 yıllık koca bir ömür Acılara rağmen gururla taşıdığı Türk Milli formasının “Ordinaryus”u, dünyanın “Turko”su. Çubuklu formanın en efsane ismi Lefter’in dünyanın merkezinde başlayıp, yine dünyanın merkezinde, Büyükada’da son bulan hikayesinden en özel, en acı, en mutlu, en unutulmaz anları sizler için derledik.

Varlık vergisini ödeyemeyecek durumda oldukları için vergiden muaf tutulacklardır. Lefter’i bir yandan vatanında kalmanın mutluluğu saracak fakat giden arkadaşlarıyla adeta bir yanı da kopup gidecektir. Özgürlüktür isminin anlamı ama belkide ilk kez kendini biçare hissedecektir. Asker ocağından, Fenarbahçe sahasına O yıllarda çıkan zorunlu askelikle Lefter de kendini bir anda Diyarbakır’da asker ocağında bulur. 4 yıl süren vatani görevi boyunca Diyarbakır halkının da gönlünü kazanır bu genç adam. Her gün kıtadan kaçıp Diyarbakırlı sivil halkla yaptığı saha maçları yıllar geçse de hiç aklından çıkmaz Lefter’in. Askerliğinin son günlerinde Fenerbahçeli futbolcu Necip Tekcen’in aracılığıyla deneme maçına çıkar. Ve o gün attığı 3 gol hayatının da dönüm noktası olur. Artık askeri üniformayı çıkarıp uzun yıllar taşıyacağı çubuklu formayı geçirmiştir sırtına. Ve sene 1942’dir. Lefter kaderine çalım atarken, yeşil sahalar da futbolun “Ordinaryus”u ile tanışmaya hazırlanır. Zamanında babasının ilaç parasını kendisine taktim eden Fenerbahçe yöneticilerine bu parayı misliyle geri kazandıracağına namusu ve şerefi üzerine söz veren Lefter, sözünü tutacak ve Fenerbahçe’ye aldığı borç paranın yüzlerce katını kazandırırken kendisi de gönlünü kaptıracaktır bir ömür tutkun olduğu sarı ile laciye…

Yokluk içinde bir “Varlık”

“Tribünler bağırdı binlerce kere Ver Lefter’e yaz deftere Bitti kalem doldu defter Efsaneler ölmez Lefter”

11 Ekim 1942’de Türkiye’de yaşayan azınlıklar için Varlık vergisi çıkarıldığında Lefter 17 yaşındadır. Adada yaşayan tüm Gayrimüslim halk bu vergiden etkilenecek varlıklı aileler, ellerinde ne var ne yok satıp adayı terk etmek zorunda kalacaktır. Yoksulluğu ilk defa işe yarayacaktır Küçükandonyadis ailesinin ve

Yazı Sema YEŞİLTAŞ 62

63

Şairlerin gözünden

Lefter Türk Şiirinin usta kalemi Cemal Süreya, Lefter için şu satırları alır kaleme; Lefter yalnızlığın büyük serüveninden dönen Ulysseus. Attığı golleri bir de İstanbul surlarının burçları arasından geçirirdi. Metin Oktay jimnastikçi, Lefter sanatçı. Metin’den destan, Lefter’den roman.

Bir başka usta Bedri Rahmi Eyüboğlu ise şu dizelerle anlatır futbolun efsanesini;

“İstanbul deyince aklıma Stadyum gelir Kanımın karıştığını duyarım ılık ılık Memleketimin insanlarına Daha fazla sokulmak isterim yanlarına Ben de bağırırım birlikte Avazım çıktığı kadar Göğsümü gere gere Ver Lefter’e Yaz deftere!”...


Disiplin SPORBaşlığı

Adnan Menderes’in isteği Adnan Menderes Mısır’la Türkiye ilişkilerinin gergin olduğu dönemde Mısır’da oynanacak milli maç için takımı uğurlarken, Lefter’e; “Bütün takıma güveniyorum ama sana daha çok güveniyorum, sakın bizi mağlup etmeyin.” der. Lefter oynanan maçta kayda geçen dört golden üçünü atarak Menderes’e verdiği sözü yerine getirir ve görevini başarıyla tamamlamanın gururuyla döner yurduna. Adnan Menderes ise bu galibiyetin mutluluğuyla altın bir kol saati hediye eder efsane futbolcuya.

Disiplin SPOR Başlığı

hep bir ağızdan atılan “Turko, Turko” nidaları daha çok mutlu eder. İtalya’yı o dönem iki defa dünya şampiyonu yapan ünlü teknik direktör Vittorio Pozzo, Lefter’in futbol dehasını şu sözlerle anlatır kendisiyle röportaj yapan Halit Kıvanç’a; “Eğer benim avucuma topu sığdırmak mümkün olsaydı , inanıyorum ki Lefter benim avucumdaki o topla bile çalım atardı.”

En büyük korkusu;

Kadınların gözdesi Lefter Yeşil sahaları inleten, fileleri titreten Lefter’in özellikle Rum kadınlar arasındaki cazibesi de günden güne artmaktadır. Çapkın değildir ama önüne gelen fırsatları da kimi zaman kaçırmak istemez yıldız oyuncu. Fakat söz konusu bir futbol karşılaşması ise kendisini iki gün önceden adada inzivaya çeker ve gözü 65 yıl aynı yastığa baş koyacağı İstavrini’den başkasını görmez. Yunanların kabusu “Türk Tohumu” 23 nisan 1948’de Atina’da Yunanistan’la yapılan milli maçın kadrosunda Lefter de vardır. Türk milli takımı o gün Yunanitan’ı 3-1 yenerken, 2. golü Lefter atacak ve Şükrü Gülesin’in atacağı 3. golün de hazırlayıcısı olacaktır. 3-1’lik skorla Yunanistan’ın hezimete uğradığı maç sonrası tribünlerdeki sessizliği Yunanistan milli takımının sol beki Muratis’in “Türk tohumu” naralarıyla Lefter’i santraya kadar kovalaması böler.

Dünyaya çalım atan koskoca yüreğin korkuları da vardı elbette… ömrünün sonuna kadar başedemediği ama birlikte yaşayacağı uçak fobisi Paris’te oynanan bir maç sonrası Frankfurt’tan bindiği uçağın havada fırtınaya yakalanması sonrasında sirayet etmişti. Ama ne garip ki ömrünün son günlerinde Atina’daki akraba ziyareti esnasında rahatsızlanan Lefter’in imdadına ömrünce hiç barışamadığı uçak yetişecek ve Lefter bilinci kapalı bir vaziyette Fenerbahçesinin kendisine tahsis ettiği özel ambulans uçakla memleketine, Türkiye’ye getirilecektir. Ordinaryus’un geç gelen ilkokul diploması Futbolun Ordinaryus’u olmuştur ama daha bırakın lise diplomasını ilkokul diploması bile yoktur. Belki yoksulluk, belki çocuk yaşta gönül verdiği futbol erteler eğitim hayatını ama o asla vazgeçmez ve Bolu’da antrenörlük yaptığı 1967 yılında Bolu Cumhuriyet İlkokulu’ndan alır ilkokul diplomasını.

Lefter’in en acı günü

Dünya liginin efsane “Turko”su… 1951-53 yılları arasında italya’nın ACF Fiorentina ve Fransa’nın OGC Nice takımlarına transfer olur Lefter. Bir İtalyan takımında oynayan ilk Türk futbolcu olarak yazılır ismi futbol tarihine. Fiorentina’da dünyanın en pahalı futbolcularıyla top koşturan Lefter bu transferlerden iki buçuk milyon dolar alır. Ama onu aldığı para değil attığı gollerden sonra tibünlerde

5-7 eylül 1955’teki olaylar Büyükadaya da sıçradığında Lefter hayatının en acı günlerinden birini yaşar. Bir grup çapulcu evini basıp çocuklarının yattığı oda başta olmak üzere evini taş yağmuruna tutar. “Vurun şu gavura” diye bağıran kalabalığın karşısında Lefter sabaha kadar elinde silahıyla bekler. Belki de kendini en güçsüz en savunmasız hissettiği günün sabahına haberi alan Fenerbahçe taraftarlarının vapurlarla adaya gelmesiyle içindeki hüzün, yerini umuda bırakır. “Emret Lefter abi, kim yaptıysa haddini bildirelim.” diyen taraftara yapanları tanımasına rağmen yine de hiçbir isim vermez. Yıllar sonra o günleri “Bir, iki kişinin yaptıkları bir millete maledilemez.” diye anlatır.

“Eğer benim avucuma topu sığdırmak mümkün olsaydı , inanıyorum ki Lefter benim avucumdaki o topla bile çalım atardı.”

Vittorio Pozzo

64

Ayağındaki çıbanla bitmeyen 90 dakika Hollanda’nın Belçikay’ı 7-0 yendiği maçın bir hafta sonrasında bu sefer eşleştiği takım Türkiye olacaktı. Büyük iddialarla sahaya çıkan Hollanda karşısında, penaltıdan yenen bir golün ardından Türkiye maçı 2- 1 aldığında bu skor herkes için bir sürpriz olarak karşılanacak ve bu maçta Lefter bir gece önce ayağında çıkan çıbana rağmen maçın sonuna kadar sahada kalacaktır. Çıbanlı ayağının acısını aldıkları galibiyetle bir nebze olsun unutacaktır Lefter.

Son Söz 13 ocak 2012’de cennete aldığı tek yön biletle son transfer sözleşmesini imzalar Türk futbolunun ‘‘Ordinaryus’’u... ve geride yetişen yeni futbolculara ‘‘Olacaksan Lefter gibi ol’’ sözünün yükünü bırakarak.

65


BULMACA

BULMACA

Cevapları Teknoloji sayfamızda bulabilirsiniz.

66

67


Disiplin Başlığı MODA

Dockers erkeği hayatın her anına hazır

Disiplin Başlığı MODA

Lc Waikiki’den tarz sahibi kadınlara bahar sürprizi

Skechers “gorun 4” ile koşu performansınızı arttırın

Bahar özlemi giderek büyüyor. Mevsimle birlikte yenilenmek için heyecanla bekleyen stil sahibi kadınlar bu sezon da LC Waikiki ile buluşmaya hazırlanıyor. Çünkü LC Waikiki her sezon olduğu gibi bu sezon da iyi giyinmeyi seven kadınlara özel birbirinden güzel seçenekler sunuyor.

Skechers’ın koşu ayakkabısı GO run ayağın nefes almasını sağlayan üst yüzey dikişsiz tek bir parçadan oluşuyor

Dockers ilkbahar/ yaz sezonunda rahatlık ve şıklığı bir araya getirmeye devam ediyor. Sade, zarif ve zahmetsiz seçimler ile Dockers® erkeği bu sezon da hayat onu nereye götürürse götürsün baştan ayağa hazırlıklı bir şekilde yoluna devam ediyor. Aynı gün içinde farklı birçok ortamda dahi olsa, her zaman şık görünüyor.

D’S Damat yaz şıklığını modern erkeğin stiline yansıtıyor! D’S Damat, İlkbahar / Yaz koleksiyonu seçtiği özel kumaşlarla bu sezon daha şık ve daha farklı, trendleri yansıtan, her vücut formuna uygun birbirinden şık tasarımlarla karşılıyor.

Amerika’da en çok tercih edilen ayakkabı markalarından Skechers, GOrun 4 koşu ayakkabısı ile teknolojiyi ve konforu bir arada sunuyor.Koşu ayakkabılarının en yeni jenerasyonu olan GOrun 4’te, daha fazla hız ve konfor için yenilikçi performans teknolojileri kullanıldı. Zemine ilk teması ayağın ortasıyla yapmayı sağlayan M-Strike teknolojisi aynı zamanda yere basıldığında ortaya çıkan darbe etkisini hafifleterek, eklem bel ve dizlere binen yükü hafifletiyor.Renkleriyle ve tasarımlarıyla dikkat çeken Skechers GOrun 4’ün tabanındaki Resalyte Power Pillar tamponlama sütunları daha yumuşak ve uyumlu koşu deneyimi sunuyor.

İlkbahar/Yaz Topshop Unique koleksiyonu Enerji, dans, kumsal partileri 2015 İlkbahar/Yaz sezonu için hazırlanan Unique koleksiyonunun ilham kaynaklarını oluşturuyor. Kamuflaj desenlerin içine saklanmış floral esintiler, pastel tonlarla birleşerek koleksiyondaki deniz etkisini güçlendiriyor. Ada gençliğinin hayatına dokunan koleksiyonda, iskelelerden

kumsallara ingiliz sahil kesiminin sadeleştirilmiş ihtişamı marin temalar ve ışıltının birleşimi ile göze çarpıyor. Motorsiklet montları ve fırfırlı detayların birleşimi ile spor giyim ve dans pisti bir araya getiriliyor. Feminenliği tom-boy stili ile tanıştıran koleksiyonda rahatlık ve çekicilik ön planda.

Sneakerlar Sport in Street raflarında yerini aldı!

2015 İlkbahar/Yaz koleksiyonunda rahatlık, konfor, işlevsellik ve hafiflik gibi kentsel ayrıntılar ön plana çıkıyor. Sıcak günlerin sembolü keten, kimi zaman pamukla karışarak bu sezon hafif ve rahat bir kullanım için ön plana çıkıyor. Sezonun ana renkleri ekru-beyaz, gece mavisi ve narçiçeği; yardımcı renkleri ise nane yeşili, turuncu ve turkuaz D’S Damat erkeğinin hayatını hareketlendirecekler.

Her mevsimin ayakkabısı sneakerlar, ilkbaharda da modanın zirvesindeki yerini bırakmayacak gibi. Gümüş, dore ve neon renkleriyle bu sezon gözleri kamaştıracak sneaker ayakkabılarda; bordo, mor ve somon renkleriyle birlikte çiçek desenleri de ön planda olacak. Sneakerların sevilen adresi ise yine, dünyaca ünlü markaların onlarca modelini bir arada sunan Sport in Street olmaya devam edecek.

68

69


Disiplin Başlığı MODA

Disiplin Başlığı MODA

Zımba etkisinin en şık alternatifleri FLO’da!

Asi ruhlara ‘Özgür’ koleksiyon

Son yılların gözde trendleri arasında yer alan zımba detayı, FLO’nun kış koleksiyonunda birçok modelde kendini gösteriyor. Asi tarzın yansıması olan zımba detaylar, hem sportif hem de klasik tarzlarla bütünleşerek büyük beğeni topluyor. Türkiye’nin en büyük ayakkabı mağazalar zinciri FLO, biker botlarda, topuklu modellerde ve kadınların vazgeçilmez aksesuarlarından olan çantalardaki zımba detaylarıyla şık bir stilin öncüsü oluyor. FLO koleksiyonundaki botların topuklarında, bantlarında, bileklerinde kendini gösteren zımba etkisi; hem jean pantolonlarla, hem de etek ve elbiselerle kombinlenerek asi tarzın en şık yansıması olarak karşınıza çıkıyor.

Baharı F&F 2015 ilkbahar koleksiyonu ile karşılayın Bu sezon daha maskulen formların hakim olduğu F&F 2015 İlkbahar koleksiyonu zamansız parçalardan oluşuyor. Uzun elbiseler, pardesüler, bol paça pantolon eteklerle kombinleyebilceğiniz crop top bluz modelleri ve gömlek tipi tunikler, uzun yelekler en göze çarpan parçalar arasında. Mevsim geçisinde yanınızdan ayırmak istemeyeceğiniz trençkot, ceket ve yağmurluklar göz dolduruyor. Sadelikle şıklığın harmanlandığı tulumlar, şehirli kadının modern yaşımından izler taşıyor. İlkbahar koleksiyonunda yer alan clucth çanta ve ayakkabılarla da stilinizi tamamlayabilirsiniz. Maskulen formlarla pastel tonların bir araya geldiği koleksiyonda, ağırlıklı olarak ekru, bej, siyah ve haki, mercan rengi ve pudra pembesi bulunuyor.

70

Hilfiger Collection 2015 sonbahar koleksiyonu “American Love Story” Tommy Hilfiger 2015 Sonbahar koleksiyonunun ana teması “American Love Story”, 60’ların sonu ve 70’lerin başındaki ikonik stilleri bir şampiyonluk gününün müthiş enerjisi ile buluşturuyor. Markanın 30 yıllık mirasına atıfta bulunan koleksiyon, Amerikan spor giyiminin köklü kodlarına modern, sportif ve lüks bir yorum getiriyor. Tommy Hilfiger’ın bu sezon hazırladığı koleksiyonun yapı taşlarından birini yoğun dokulu dış giyim parçaları oluşturuyor. Toskana kuzu derisinden ve iki taraflı kullanılabilen alpaka derisinden kabanlar, kolej stili uzun atkılarla tamamlanıyor. Keçeleşmiş moherden pelerinleri yumuşak işleme şeritler süslüyor, kabanları ise fırçalanmış altın kenarlı boynuz düğmeler. Spor kabanlar, kontrat renklerde yün ve derilerle tasarlanmış, narin kuzu derisi biye detaylarıyla göz kamaştırıyor.

Sıradışı olmayı seven, tarzına güvenen özgür ruhların markası Diesel, kaygısız ve özgür bir İlkbahar-Yaz Koleksiyonu sunuyor. Diesel sanat yönetmeni Nicola Formichetti İlkbahar Yaz 2015 erkek ve kadın koleksiyonu için Amerika sınırlarına doğru yönünü çevirerek kaygısız, özgür bir kreasyona imza attı. Yeni koleksiyon benzin istasyonu hüznünü Venice Beach patenci ruhunun gezginliği ile buluşturuyor.

LEE ile denim hikayeleri erkek koleksiyonları bu sezon taptaze ve yeni denim hikayeleri, kendinden emin renk patlamaları ve şaşırtıcı ayrıntılar ile tasarımdaki bilgi birikimini evrimleştirip büyütmeye ve kesim konusundaki uzmanlığını İlkbahar-Yaz 2015 koleksiyonlarına taşımaya devam ediyor.Bu gelecek odaklı erkek koleksiyonu, üstün kaliteli denimlerden sürprizlerle dolu kumaş karışımlarına, saf ve sert 13oz kumaşa sahip olan ikonik Lefthand denimlerden yamalar ve yırtık ayrıntılarına hatta çok nadir rastlanan çapraz dokulu mavi kenar dikişlere kadar birçok yenilikle geri dönüyor.

71


MODA

MODA

F&F ilkbahar koleksiyonuyla şehirli erkeğin stilini bir adım öteye taşıyor F&F İlkbahar koleksiyonu, erkek stilini yeniden yorumluyor. Rahatlığın ön plana çıktığı koleksiyonda farklı yıkama ve kesimlerdeki jean pantolonları, yazılı t-shirt, sweatshirt ve deri ceketler ile kombin ederek şıklığınızı sportif çizgilerde yaşayabilirsiniz. Kiremit rengi, siyah, bej, gri, ekru ve kahverengi tonlarının yanı sıra mavi ve mercan renginin sıkça kullanıldığı erkek koleksiyonunda polo yaka t-shirtler yanı sıra slim-fit jean ve klasik gömlekler ister günlük hayatınızda ister iş hayatınızda stilinizi tamamlıyor.

LEE ile ilkbahar parlak, cüretkar, neşeli Yepyeni kalıplar, oldukça esnek premium bir çizgi, parlak, cüretkâr, neşeli… Lee kadın koleksiyonları taze fikirlerle yaza hazır, peki ya siz? Lee, İlkbahar-Yaz sezonunu ilk kez vitrine çıkan iki yeni kalıbı ‘Joliet ve ‘Toxey’ ile karşılıyor. En vazgeçilmez klasiklerden bootcut kesim olan Joliet her vücut tipindeki moda tutkunlarına zamansız şıklık sağlarken, Lee’nin en yeni, süper hissettiren ve ayak bileğindeki zarif kırışıklıklarla bacak boyunu daha uzun gösteren, seksi görünümlü, düşük belli skinny Toxey ise bu sezonun gözdesi olacağa benziyor.

Çocuk modası bu bahar da F&F renklerinde Çocuk modasının en sevilen markalarından F&F, stili ve fonksiyonelliği bir arada sunduğu İlkbahar koleksiyonu ile çocukları havalara uçurmaya hazır. F&F Kids kız çocuk koleksiyonu çiçek desenli motiflerin hakim olduğu elbise ve pantolonlar, sevimli kedi köpek ve çiçek baskılı sweat shirtler ile bol kalpli ve bol puantiyeli. Turkuvaz, şeker pembesi, yavruağzı ve nil yeşili koleksiyonun gözde renklerini oluşturuyor.

72

Lee’nin bu seneki koleksiyonunda ayrıca ‘Skin to Skin’ serisi de dikkat çekiyor. Bu son derece özel denim koleksiyonu; süper esnek materyalleri ve kullanım sonrası asla bozulmayan kalıbıyla, şimdiye kadar geliştirilmiş en iyi kendini toparlama özelliğine, ince ayrıntılara ve son kalite dikişlere sahip. Vücuda mükemmel oturan ve uyum sağlayan bu denimler moda tutkunu Lee kadınları için vazgeçilmez oluyor.

73


Disiplin Başlığı BAKIM

Disiplin Başlığı BAKIM

Shiseido ile büyüleyici göz makyajları

Shiseido’dan cildinize güzellik aşısı: Ultimune Vücudunuz gibi, cildinizin de bir bağışıklık sistemi var. Shiseido 20 yıllık araştırma sonucu yeni bir dünya yarattı: ULTIMUNE. İlk kez, cildin bağışıklığını yöneten Langerhans hücrelerine erişerek sağlıklı ve güzel görünen bir cildin arkasındaki bağışıklık gücünü keşfetti. Shiseido, bu keşfini yeni ürünü Ultimune Power Infusing Concentrate ile hayata geçirdi. Ultimune Power Infusing Concentrate, cilt fonksiyonlarının en iyi potansiyeline ulaşmasına, cildinizin tıpkı doğduğunuz andaki gibi göz alıcı, pürüzsüz, esnek ve genç görünmesine yardımcı oluyor. Her kadının rahatlıkla kullanabileceği ürün, kullanmaya başladığınız günden itibaren, cildinizdeki 3 temel alanda mükemmel sonuçlar elde etmenizi sağlıyor: Cilt yüzeyiniz anında daha pürüzsüz, esnek, doğal ve nemli hale gelirken 1 haftada cilt tonunuz daha parlak, ışıltılı, dengeli ve berrak oluyor. 4 hafta sonunda cilt hatlarınız ise daha az kırışık, daha az ince çizgili, çok daha esnek ve sıkı görünüme kavuşuyor.

Genç, rock, asi, kendinden emin Yves Saint Laurent 1977 yılında OPIUM’u yarattığında, kafasında arzuların doruk noktasındaki kadını canlandırıyordu: Zarif, stil sahibi, keskin zekası ve baştan çıkarıcı güzelliğiyle karşılaştığı insanların hayatlarında silinmesi güç izler bırakan koku. Çünkü o BLACK OPIUM kadını!

74

Smashbox ürünleri Douglas Mağazaları’nda Los Angeles Smashbox stüdyolarında yaratılan ve setlerdeki kusursuz ve göz alıcı görünümü tüm kadınlar için artık sokak modasında da sunan Smashbox ürünleri, günlük yaşamında fotoğraf karelerindeki görünümlere sahip olmayı hedefleyen kadınların ilk tercihi oluyor. Cildi anında güzelleştirirken makyaj uygulamaları için mükemmel bir tuval yaratıyor. İnce çizgi ve gözeneklerin görünümlerini azaltan Smashbox ürünleri makyajı sabitleme etkisi de gösteriyor.

Yılbaşı gecesinde gözlerinizdeki mücevher ışıltısı ile odak noktası olmak ister misiniz? Shiseido’nun göz makyaj serisindeki en çok tercih edilen ürünlerinden birisi olan Shimmering Cream Eye Color, her biri mücevher ışıltısı sunan geniş renk skalası, kremsi yapısı ve uygulama kolaylığı ile öne çıkıyor. Kadifemsi his veren krem yapısı, uygulandığı anda pudramsı bir dokuya bürünüyor.Terleme ve bulaşmaya dayanıklı formülü göz makyajının kalıcılığını arttırıyor. Shimmering Crem Eye Color’ın cilt bakım etkili formülasyonu aynı zamanda göz kapaklarını nemlendiriyor. Tercihe göre fırça veya parmak ucu ile uygulama kolaylığı sağlayan Shimmering Cream Eye Color doğal bir görünüm için tek kat, daha sofistike bir görünüm için istenilen renk yoğunluğuna ulaşana kadar 2 veya3 kat uygulanabilir

Nars’tan şeker gibi makyaj paleti Yıllardır kadınların hayallerinden ilham alan Oriflame’in muhteşem rujları Oriflame kadınları için mart ayı kataloğunda toplandı. Bu göz alıcı rujlara mart ayına özel tekliflerle sahip olabilirsiniz. Dudakları besleyen ve yumuşatan mango ve kakao yağları ile zenginleştirilmiş The One Colour Stylist 5’i 1 Arada Ruj’u sürdüğünüzde kendinizi güzel ve özel hissedeceksiniz. Bu güzelliğin sırrı Oriflame ile mart ayına özel fiyatıyla 19,50 TL yerine sadece 12,90 TL.

75

Shiseido’dan kusursuz makyaja özel üç ürün bir arada Shiseido kusursuz makyajın sırrını tek bir üründe bir araya getirdi. Shiseido Face Color Enhancing Trio ‘daki her bir renk tercihe göre tek başına veya karıştırarak kullanılabilir. Ciltte kayarcasına uygulanabilmesi ve uyum sağlaması, uygulamayı kolaylaştırır, renkler net ve uzun süre kalıcıdır.Yüz hatlarında 3 boyutlu bir görünüm yaratır. Face Color Enhancing Trio’da en üstteki renk allık, orta renk 3 boyutlu etki verir, yüz hatlarını belirginleştirir, en sondaki renk diğer renklerin harmonizasyonunu sağlar ve ışıltı verir Ürün 149 TL’den satışa sunuluyor.


Disiplin Başlığı

ANTİK KENT

Likyalıların en güzel mirası

Noel Baba efsanesi…

Myra

Başlık parasını kızların verdiği dönemde fakir bir adamın üç kızı vardır. Kızlarının kötü yola düşeceğinden korkan ve evlendirmek isteyen babanın imdadına Aziz Nikola koşar ve bacadan içeriye içinde altın bulunan üç kese atar. Bu efsane sonrasında denizcilerin de azizi haline gelir Aziz Nikola… Öyle ki Ortodoks Hıristiyan denizciler sefere çıkarken “Aziz Nikola bize güvenli bir yolculuk sağla” diye dua ederler. Fırtınalardan sağ salim döndüklerinde ise küçük bir gemi maketini Aziz Nikola’ya adanmış kiliselere hediye olarak verirler.

Noel Baba efsanesinin doğduğu yer olan Myra aynı zamanda Likya, Roma ve Bizans gibi birçok uygarlığı da barındıran bir antik kent… Rotasını tarih kokusu ve efsane tadında hikâyelere çevirenler için tam bir keşif alanı. Hepinizi Myra’da geçmişe doğru keyifli bir yolculuğa davet ediyoruz… Antalya’nın Demre ilçesi ve civarında yer alan bir antik kent Myra… Likya dönemi kaya mezarları, Roma dönemi tiyatrosu ve Bizans dönemi Aziz Nicholas Kilisesi ile ünlü kent, Litçe yazıtlarda Myrı ismiyle anılır. Akropolün güney eteğinde yer alan tiyatro, gerek oturma sıraları gerekse sahne binası ile iyi korunmuş bir Roma dönemi tiyatrosu özelliği taşıyor. Myra’daki tiyatroda talih tanrıçası Tykhe’nin kabartması ile birlikte şu yazı dikkat çekiyor: “Şehrin tarihi zafer ve şansla dolu olsun.” Tiyatronun hemen iki yanında kabartmalı ve düz bir şekilde yer alan kaya mezarları ve Likyalıların ahşap ev mimarisine en iyi uyarlanmış örneklerden olan Myra mezarlarından bazı parçalar göz kamaştırıyor. Bölgede en ilginç kalıntının, 5. yüzyılda yapılmış şekliyle günümüze ulaşan ve Noel Baba Kilisesi olarak da anılan Aziz Nicholas Kilisesi olduğunu söyleyebiliriz.

76

77


KEŞİF

KEŞİF

Uzay seyahatleri başlıyor İnsanoğlunun gezi merakı gezegenlere kadar uzadı. Uzay seyahati için roketler hazır. Yıl sonunda yapılacak ilk seyahatte dört de Türk yolcu var. Yolculuğun gidiş dönüş bileti ise 100 bin dolar.

İlk uçuş ünlü isimlerle yapılacak Deneme uçuşları Haziran ayında başlayacak ve ilk uçuş 2015 yılının sonunda gerçekleşecek. Büyük ilgi gören uzay yolculuğuna on binlerce kişinin başvuru yaptığı belirtiliyor. Türkiye’den de 4 kişinin kayıt olduğu 8 kişinin de sırada ilk gidenleri beklediği seyahatin bedeli 100 bin dolar. Aralarında Leonardo DiCaprio, Stephen Hawking, Justin Bieber ve Lady Gaga gibi isimlerin yer aldığı, 57 ülkeden bin kişinin başvuruda bulunduğu uzay seyahatine Türkiye’den Ahu Aysal, Ercan Kaygısız ve Timur Özkan katılacak. Önümüzdeki 4-5 sene içinde uzay turizminin büyüyeceği öngörülüyor. “10 yıl sonra uzayda otelde konaklamanın mümkün olacağını söyleyebiliriz. Bunun için çeşitli çalışmalar başlatıldı” diyor Ceylan Pirinçcioğlu.

“Türkiye’den uzaya gitmenin bedeli 100.000 dolar ve 2015 yılının sonunda Türkiye’den dört kişi bu eşsiz deneyimi yaşama fırsatı bulacak.”

Mars için çalışmalar sürüyor Aralık ayında Amerika’da uzaya fırlatılan Orion Uzay kapsülü, insanoğlu için yeni bir çığır açtı. Artık, maymunlar ve astronotlar dışında isteyen herkes uzay yolculuğuna çıkabilecek. Sonrasındaki hedef ise Mars yolculuğu. “2015’te uzay yolculuğumuz başlıyor” diyor X-Cor Lynx Uzay Roketi’nin Türkiye temsilciliğini alan VIP Turizm’in Yönetim Kurulu Başkanı Ceylan Pirinçcioğlu ve 100 bin dolar bilet ücretiyle herkesin uzay seyahatine çıkabileceğini belirtiyor. X-Cor Lynx Uzay Roketi, kalkıştan 4 dakika sonra saniyede 3 bin 564 kilometre hıza ulaşacak. 58’inci kilometrede motorlar kapanacak ve itme gücü ile 100 kilometre yükseğe tırmanacak. 100 kilometre yükseklik aşıldığında seyahate katılanlar resmi olarak astronot kabul edilecekler. Yer çekimsiz ortamda yaklaşık 7 dakika kalındıktan sonra geriye dönüş başlayacak ve bu süreçte 4G sürati ile adrenalin seviyesi maksimuma çıkacak. Lynx Uzay Roketi’nin kalkış ve inişi için Karayipler’in Curaçao Adası’na özel olarak inşa edilen bir Uzay Limanı kullanılacak. Uzay yolcularına yaklaşık 7 dakika yer çekimsiz ortamda kalma deneyimi yaşatacak olan seyahat, yerküreden hareket ve dönüş olmak üzere toplam bir saat sürecek.

78

Uzay seyahatinin anlatmak için bir belgesel hazırlayan şirket, dönüşü olmayan yolculuk olarak adlandırmasına rağmen bir saat içinde 80 bin kişi bu yolculuğun içinde olmak için başvuruda bulundu.

Uzaya ticari uçuşların yapılabilmesi için Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), üç şirketi destekliyor ve bu şirketlere ayırdı bütçe 6.8 milyar dolar. İlginç noktalarından biri ise bu üç şirketten birinin iki Türk’ün kurduğu şirket olması. Türk sahipli şirket, Rüya Avcısı adında geliştirdiği uzay aracıyla, ticari uçuşlar yapacak. Şu an bir ticari uzay istasyon yapılıyor. 7 kişilik ekip 6 aylık vardiyalarla kalarak bu yolculuğu mümkün hale getirmek için alt yapıyı hazırlıyor. Biletini alabilen herkes 2030’da Marsa gidebilecek. Bu yolculuğun daha erken gerçekleşmesi de ihtimal dahlinde. NASA gibi Avrupa Uzay Ajansı’da keşif programıyla Ay ve Mars’ta keşif yapıyor. Mars’ta bir hayat var mı, orada da yeni bir dünya kurulabilir mi, sorularına cevap aranıyor. Fakat bugünkü teknoloji ile Mars’a gidiş dokuz ay sürüyor ve bu süreç de çalışmaları zorlaştırıyor. Gerçek olan bir şey var ki; Mars’a gitmek artık hayal değil.

Apollo’dan

sonra ilk Aralık 2014’te uzaya gönderilen Orion Uzay aracı güneş enerjisiyle çalışıyor. Yaklaşık 6 bin kilometre irtifada, Dünya’nın çevresini iki kez dolaşması beklenen uzay gemisinde yolculuk sırasında astronot bulunmayacak ve kritik öneme sahip teknolojiler denenecek. Orinon’un daha sonra saatte 30 bin kilometre hızla atmosfere yeniden girmesi ve paraşütler yardımıyla Meksika’nın Baja California Yarımadası açıklarında Büyük Okyanusu’na iniş yapması öngörülüyor. Koni şeklinde, 3,3 metre uzunluğunda ve 5 metre genişliğindeki uzay aracı, 1960’lar ve 70’lerde astronotları Ay’a götüren Apollo uzay gemilerine benziyor. Altı astronot kapasiteye sahip Orion, Apollo’nun 1972’deki yolculuğundan bu yana Uluslararası Uzay İstasyonu’nun ötesine geçen ilk uzay aracı olacak.

79


TEKNOLOJİ

TEKNOLOJİ

Türksat 4B interneti ucuzlatacak

Kalp krizi ve kanser riskini gösteren bileklik

Türkiye, Türksat 4B uydusunu haziran ayında uzaya fırlatmayı planlıyor. Yapılan açıklamada Türksat 4B uydusunun, internet erişimi için de kullanılacağı ve yeni uydu ile hem kapasitenin artacağı hem de internet fiyatlarının düşeceği açıklandı. Uydu, yüksek hızlı internet hizmetinin yanı sıra televizyonların canlı yayın geçişlerinde de yoğun olarak kullanılacak. Yaklaşık 5 ton ağırlığında, 9 kilovat elektrik enerjisi gücüne sahip uydunun manevra ömrü ise 30 yıl olacak.

Şarjı 46 gün

Arama motoru Google, bilim, teknoloji, sağlık, otomobil gibi bir çok alanda da araştırmalarını sürdürüyor. Google, şimdi de kalp krizi ve kanser gibi ciddi sağlık sorunlarını erken teşhis edecek bir bileklik geliştiriyor. Google’ın California’da bulunan Google X laboratuvarlarında yürütülen çalışmalar şu an için ilk aşamada. Çalışmaları yürüten bilim insanları araştırmaları esnasında yapay insan derisi kullanıyor ve bu yapay deri sayesinde araştırmaların doğruluk payının artırılması hedefleniyor. Kalp krizi ve kanser gibi sağlık sorunlarında erken teşhis hayati öneme sahip ve bu sayede hastalık %85 oranında engellenebiliyor. Google tarafından geliştirilen bileklik nano partiküller yardımıyla vücutta hastalık taraması yapacak ve bu sayede hastalıkların erken teşhis edilmesi umuluyor.

bitmeyen telefon

Uzun ömürlü diskler geliyor Flash belleklerin yaygınlaşmasıyla birlikte kısa ömürlü CD ve DVD’lere olan talep azaldı fakat Millenniata’nın ‘bin yıllık’ 100 GB kapasiteli Blu-ray diski ile birlikte DVD’lere ilgi yeniden artabilir. Üzerine bir kez yazılabilen, herhangi bir BDXL Blu-ray sürücüsüyle çalışabilen optik disk, küçük ve orta boyutlu kurumları hedef alıyor. Yeni optik disk üzerinde uluslararası kabul gören ISO/IEC 16963 (2. sürüm) standartlarına göre yapılan testler, diskin 2.000 yıldan çok daha fazla ortalama ömre sahip olduğunu, bozulma oranının 100.000 diskte birden fazla olmadığını, 25 santigrat derecede yüzde 50 göreceli nemde 1.000 seneden fazla dayandığını ortaya çıkardı.

Sürücüsü olmayan otomobil

19 farklı dil konuşabilen Nao adlı robot, müşterilerin yüzlerindeki mimiklerden ve ses tonlarından memnun olup olmadıklarını ayırt edebiliyor. Japon bankası Mitsubishi UFJ Finans Grubu, şubelerinde çalışmaya başlayacak olan robotları müşterilerine tanıttı. Japonya’nın en büyük bankası olan Mitsubishi UFJ’nin deneyeceği “Nao” adlı bu robotların yaklaşık 5.4 kilogram ağırlığında ve 58 santimetre uzunluğunda olduğu belirtiliyor. İnsana benzeyen robotların, Nisan ayı itibariyle bankanın bir ya da iki şubesinde denemelere başlayacağı ifade ediliyor. Alnında kamera bulunan “Nao” adlı robot, 19 farklı dil konuşabiliyor ve müşterilerin yüzlerindeki mimiklerden ve ses tonlarından memnun olup olmadıklarını ayırt edebiliyor. Ayrıca Nestle şirketinin Japonya yönetimi de, yine aynı şirket tarafından üretilen başka bir robot olan “Pepper”ı, 2015 sonlarına doğru kahve makinası satışlarında kullanacağını açıklamıştı. 120 santimetre uzunluğundaki Pepper, ilk olarak Tokyo’daki SoftBank cep telefonu satış mağazasında, satış asistanı olarak çalışmaya başlamıştı.

80

Mercedes-Benz, Las Vegas’taki Elektronik Fuarı’nda tanıttığı F 015 Luxury in Motion adını taşıyan modeliyle gelecekte sürücü olmadan araçların neye benzeyeceğini ortaya koydu. Dört yolcusunun yüz yüze oturabildiği araçtaki ekranlar yolcuların otomobili kontrol edebilmelerini ve internet hizmetinden faydalanmalarını sağlıyor. Otomobilde bulunan LED alanlarının ışığı ise sürüş moduna göre değişiyor. Mercedes F 015 bir insan tarafından yönlendirildiğinde beyaz olan ışıklar, sürücüsüz sürüş modunda maviye dönüşüyor.

81

Lenovo söylediğini yaptı ve 46 gün bekleme süresi sunan bir pil ile akıllı telefonunu satışa çıkardı. Lenovo p70 4000 mAh pil gücüne sahip ve bekleme süresinde 46 gün pil ömrü vaat ediyor. Ayrıca telefon 5 inç 720p ekran, bilinmeyen dört çekirdekli 1.5GHz Media Tek yonga seti, 1 GB RAM, ve 8 GB depolama ile microSD kart desteği gibi özellikler ile geliyor. Ayrıca Lenovo’nun kendi Vibe UI, muhtemelen Android 4.4.4 KitKat işletim sitemi, 13 megapiksel arka ve 5 megapiksel ön kamera gibi özellikler cihazda yer alıyor. Telefon şimdilik Çin’de piyasaya sürülüyor. Diğer pazarlara sunulacağına dair bir açıklama yapılmadı.


Disiplin Başlığı TEKNOLOJİ

Disiplin Başlığı TEKNOLOJİ

Sağlıklı cep telefonu kullanım tüyoları

iPhone 7 merakı başladı Milyonları peşinden sürükleyen ve ciddi bir hayran kitlesine ulaşan cihazın yeni modeliyle ilgili bilgiler gelmeye başladı. 4.7 inç’lik bir ekrana sahip olması beklenen iPhone 7 5GB RAM’le gelecek ve bugünkü iPhone 6’larda

olduğu gibi 16, 64 ve 128 GB kapasite seçenekleri olacak. Ön yüzünde 5 megapiksel, arka yüzünde ise 12 megapiksel dahili kamera yer alacak. iPhone 7 çok daha geniş renk yelpazesiyle gelecek.

Yapılan araştırmalarda, orijinal olmayan pil ve kulaklıkların telefonlarda patlamaya neden olduğunu ortaya çıkardı. Cep telefonunun gereğinden fazla ısınması ve kendi kendine kapanmasının nedeni kılıfı olabilir.

Düşük fiyat ile uzun müzik keyfi Lenovo’nun dikkat çeken modellerinden A319’un müzik için özel üretilmiş güçlü kulaklıklarıyla ve Dolby Digital Plus teknolojisi ile 10 saat boyunca kesintisiz müzik dinlemek mümkün. Telefonun fiyatı sadece 399 TL. Lenovo A319, 4 inçlik bir ekrana sahip ve Android 4.4 Kit Kat işletim sistemi kullanıyor. Çift hoparlörlü bu müzik dostu akıllı telefon aynı zamanda 5 MP’lik arka ve 2 MP’lik kaliteli ön kameraya sahip. Bimeks, MediaMarkt ve Vatan mağazalarında 399 TL’lik fiyatıyla satışa sunulan Lenovo A319’lara Turkcell satış noktalarından 18 TL’lik aylık ödemelerle sahip olabilirsiniz.

Telefonların sıvı teması sonrası, herkesin ani refleksi, kurutma makinesiyle telefonu kurutmaya çalışırız. Oysa saç kurutma cihazları pek işe yaramaz. Islanan telefonunu hemen kapatıp parçalara ayırmak gerekiyor. Kuruması için ise telefonu 48 saat süreyle pirinç dolu bir kabın içerisinde tutmak faydalı olacaktır. Sulak alanda yetişen pirinç, telefondaki suyu ve nemi çekecektir.

Su altında fotoğraf çekmek isteyenlere

Odaları hareketlendiren panel Doğmamış bebeğin 3D baskısı çıktı Geleceğin en önemli teknolojileri arasında yer alan 3 boyutlu baskıyla ilgili ilginç haberler gelmeye devam ediyor. İnsanı heyecanlandıran haber Estonya’dan geldi. Anne karnındaki bebeğin ultrason görüntüleri kullanılarak 3D baskısı çıkartıldı. Bu teknoloji sayesinde fetus halindeki bebeğin detaylı bir görüntüsüne ulaşılabiliyor. Özellikle Amerika ve Japonya’da bu baskılar kullanılarak bir bebeğin doğmadan önce ileride yaşayabileceği sağlık sorunları da önceden teşhis ediliyor.

Çok yakın bir zamana kadar ancak bilimkurgufilmlerinde görülebilen teknolojiler, hızla gündelik hayatın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. VİKO tarafından geliştirilen Thea IQ Dokunmatik Yönetim tüm mekanlarda ısıtma, iklimlendirme, aydınlatma ve jaluzi/panjur kontrolünü tek noktadan ya da mobil cihazlar kullanarak uzaktan erişim ile kolaylıkla yapmanıza ve güvenlik sistemleri entegrasyonu sağlamanıza olanak tanıyor. Panel ile mekanların ışıkları, iklimlendirmesi, perde ve panjurların hareketleri bir merkezden kontrol edilebilirken, isteğe göre senaryolar

da oluşturulabiliyor. Programlanacak senaryoya göre, tek dokunuşla tanımlanan tüm kontroller sağlanıyor. Panel üzerinde isteğe bağlı olarak kişiselleştirilebilen senaryoların yanı sıra zamana bağlı ya da periyodik ve tek seferlik senaryolar da gerçekleştirilebiliyor. Panel ayrıca, IP tabanlı interkom özelliğine sahip, ister sesli ister görüntülü görüşme ve IP telefonlar ile görüşme özellikleriyle de dikkat çekiyor.Ürün; cevapsız, arayan ve aranan çağrıları kaydedebiliyor ve resimli olarak gösterebiliyor. Ayrıca kapı zilini cep telefonuna yönlendirebiliyor ve cep telefonu ile bina giriş kapısı arasında iletişim kurabiliyor.

PENTAX RICOH üstün su geçirmez yeteneği, gelişmiş GPS fonksiyonları ve RICOH dijital kompakt kamera serisinin en iyi darbeye dayanıklı performansına sahip RICOH WG-5 GPS dijital kompakt fotoğraf makinesini satışa çıkardı. RICOH WG-5 GPS 2.2 metre yükseklikten düşme karşı darbeye dayanıklı, 14 metre derinliğe kadar su geçirmeme özelliğindedir. Kamera bu niteliklerine ek olaak -10 ° C’ye kadar düşük ısılara dayanıklı olarak tasarlanmıştır. Geniş diyafram açıklığı (F2.0), 4 kat yakınlaştırma sağlayan lensi ve arka aydınlatmalı CMOS görüntü sensörü kombinasyonu, iyi aydınlatmaya sahip olmayan su altı ve gece çekimlerinde yada kapalı alan spor çekimlerinde bile yüksek kaliteli ve grensiz fotoğraflar çekmenizi sağlar. 66. ve 67. Sayfadaki Bulmaca sayfasının cevap anahtarı.

82

83


PRATİK BİLGİLER

Biliyor musunuz Bir süre kullandıktan sonra koku oluşmaya başlayan ayakkabıların kullanılmadığı zamanlarda içine bir poşet sallama çay bekleterek kokusunu gidermek mümkün.

?

Yumurta kaynatırken kaynayan suya bir tatlı kaşığı karbonat eklerseniz, yumurta piştiğinde kabuğunu kolaylıkla soyabilirsiniz.

KADINLAR Ve kadınlar, bizim kadınlarımız: korkunç ve mübarek elleri, ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve karasabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız .

Satın aldığınız kahveyi taze saklamak istiyorsanız cam kavanoza boşaltıp içine iki adet kesme seker atın. Ağzını sıkıca kapatın. Kahvenin taze kaldığını göreceksiniz.

(Hz. Muhammed (s.a.v))

“İnsan vatansız doğabilir ama anasız doğamaz.” (Mustafa Kemal ATATÜRK)

“Kadınlarını okutmayan millet, yıkılmaya mahkûmdur.” (Hacı Bektaş-ı Veli)

“Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” (Mustafa Kemal ATATÜRK)

“Kadın; bilmeyene ‘nefs’, bilene ‘nefes’tir.” (Şems-i Tebrizi)

Nazım Hikmet RAN

Saklamak amaçlı mikrodalga fırına koyulan pizzaların çok sertleşmesinin önüne geçmek için pizzanın yanında bir bardak su koyabilirsiniz. Su hamurun sertleşmesini önler.

Lahana ve karnıbahar pişirirken çıkan kokuyu önlemek istiyorsanız tencerenin kapağına bir dilimekmek koyun.

“Cennet anaların ayakları altındadır.”

“Yeryüzünde gördüğümüz her şey, kadının eseridir.” (Mustafa Kemal ATATÜRK)

“Kadınlar ile ilgili yapılabilecek üç şey vardır. Onu sevebilir, onun için acı çekebilir ya da onu edebiyata çevirebilirsin.”

8 Mart Dünya Kadınlar Günü

(Henry Miller)

“Kadınlar hayatın eflatun renkli haritasını avuçlarında tutarlar.” (Attila İLHAN)

“Büyük başarılar, değerli anaların yetiştirdikleri seçkin çocukların yardımıyla meydana gelir.” (Mustafa Kemal ATATÜRK)

“Çağdaş kadın, saçları rüzgarda dalgalanan kadındır.” (İlhan SELÇUK)

84

85


Balık Çorbası

Lüfer Izgara

Malzemeler

Hazırlanışı

Malzemeler 1 kg levrek balığı 1 adet küçük patates 1 adet küçük havuç 1 tutam maydanoz 1 çay kaşığı yenibahar 1 çay kaşığı karabiber 2 baş soğan 1 çorba kaşığı yağ 1 fincan sirke 4-5 diş sarımsak 2 adet yumurta Yarım limon suyu

Balıkları temizlenmiş ve parçalar haline bir tencereye atıyoruz. Soyulmuş soğanı, bir kaşık sirkeyi ve bir kaç dal maydanozu koyup üzerlerine çıkacak kadar su ilave ediyoruz. Balıkların kılçıklardan ayrılana dek haşlanması gerekiyor. Balığın etlerini, küçük küçük parçalayıp, tekrar suyunun içine bırakın. Diğer bir tencereye, bir çorba kaşığı yağ, küçük doğranmış soğan, küp şeklinde doğranmış havuç ve patatesi koyup kavurun. Üzerine ayırdığınız balık suyunu ve balık etlerini ilâve edin. Bir kasede bir dolu kaşık unu suyla bulamaç yapıp, kaynamakta olan çorbaya yavaş yavaş ilave ederek karıştırın.10-12 dakika daha kaynattıktan sonra, iki yumurta sarısı ve limon suyunu iyice çırpıp sulandırın, çorbaya yavaş yavaş ilâve edin ve altını kapatın. Üzerine karabiber, yenibahar ve kıyılmış maydanoz serpip servis yapmanızı öneririz.

86

1 çorba kaşığı ayçiçeği yağı (ızgara telini yağlamak için) 4 çorba kaşığı un Yarım çay kaşığı tuz Beyaz biber 2 limonun suyu Yarım su bardağı zeytinyağı Yarım demet ince kıyılmış maydanoz

Hazırlanışı Izgara telini ayçiçeği yağı ile yağlayın. Balıkların iyi pişmesi için her iki taraflarına baştan kuyruğa kadar bıçakla birer çentik atın. Unu ve tuzu birlikte eleyip, biberi karıştırın. Limon suyunun iki çorba kaşığını bir kenara ayırıp, kalanını balıkların üzerine serpin. Balıkları una bulayıp, fazla undan ayırın. Bir ölçü limon suyuna 4 ölçü zeytinyağı olacak şekilde bir sos hazırlayın. Balıkları sıcak ızgaraya yerleştirin. Balıklar pişerken, temiz bir fırçayla ara sıra hazırlamış olduğunuz bu sostan üzerlerine sürün. Yaklaşık beş dakika sonra balıkları, ters düz ederek, diğer taraflarını da beş dakika pişirin. Balıkları önceden ısıtılmış tabaklara alın. Kalan limon suyu - zeytinyağını karışımına kıyılmış maydanozu ilave edin. Izgara lüferleri, zeytinyağı - limon sosuyla birlikte servis yapın. Lüferin saf tadını daha çok almak istiyorsanız una bulamadan da kızartabilirsiniz.

87


MART DÖKÜMÜ

MART DÖKÜMÜ

Sadri Alışık (5 Nisan 1925 - 18 Mart 1995)

Belgin Doruk (28 Haziran 1936- 26 Mart 1995) Sanki bir masaldı onunla melodramlar. Bir göz süzüşüyle hem kışı hem baharı birlikte sunardı izleyenlere. Devler ülkesinin küçük hanımefendisi; edasını, işvesini, masumiyetini, tüm servetini alıp göçtüğünde 59 yaşındaydı. Daha anlatacak çok masal vardı ama geriye onun prenses olduğu onca masal kaldı.

Cahide Sonku (27 Aralık 1919- 18 Mart 1981)

“Bu da mı gol değil hakim bey?” diye sorduğunda hep bir ağızdan “gol be gol” derken gün gelip de senin hiç sormadan golü gerçekten doksana çakacağını nereden bilirdik. Haydi bana müsaade der gibi bir selam çaktın dünyaya, koydun kasketi başına yol aldın sonsuzluğa.

Yusuf Hayaloğlu (1953 - 3 Mart 2009) Kelimelerin gizli kahramanı. Dilimize dolanan en unutulmaz ezgilerin kalemşörü. O gittiğinde Ahmet Kaya sanki bir kez daha öldü. Ve hep bir ağızdan sırası mıydı der gibi söyledik “ah ulan Rıza”.

Yemen’de başlayıp İstanbul’da biten bir hikaye. Ortalara uğramayan hep zirvede gezip dipte sonlanan hazin bir kış masalı onun hayatı. Bataklı damın kızı Aysel, sinemanın en ağır ablası. Bir Mart günü sefaletle sonlanan ömrüne rağmen hep asaletle anılan, Türk sinemasının gelmiş geçmiş en dişi kadını.

Metin Serezli (12 Ocak 1934 - 10 Mart 2013)

Aşık Veysel Şatıroğlu (25 Ekim 1894 – 21 Mart 1973) Anadolu’nun orta yerinden gönüllere doğan güneş. Avşar ellerinden, uzun ince bir yola çıktığında kalbinin ışığıyla aydınlattın yolunu. Görmeyen gözüne inat, gönül gözünle kurdun hayatla arandaki köprüyü. Sadık yarine, kara toprağa geri dönerken, ardında ışığınla yüzyıllarca aydınlanacak koca bir nesil bıraktın.

88

Müslüm Gürses (7 Mayıs 1953- 3 Mart 2013) Esmeray (25 Şubat 1949 - 25 Mart 2002) Sesini sevdik, gülüşünü, neşesini sevdik ama biz onun en çok rengini sevdik. Bir kış günü bembeyaz kar tanesi gibi düştü kendi rengince toprağa ama biz onu unutmadık, unutamadık.

Seni anlamak dünyayı anlamaktı… bir çocuk misali zamanla anlamlandırdık hayatı ama aramızdaki bağ kuvvetlendikçe anladık ki kopması pek bir acıymış. Arabesk bir müzik değil, bir felsefe, bir yaşam biçimiymiş ne bilelim. Belki gidişin öğretti bize bilmediğimiz daha nice şeyi.

Sanatçının arzusu ayakta ölmektir… işte tam da öyle hayattayken olduğu gibi koca bir çınar gibi dim dik ayakta ölenlerden.

Özay Gönlüm (5 Şubat 1940 - 1 Mart 2000) Üç başlı sazı Yaren’iyle tek derdi türkü diyivermekti. Gönlünün ezgilerini Türk halkının gönlüne katıp, türkülerle güldürmekti. O melun ölüm gelip de ciğerlerinden vurmasaydı daha diyecek çok türküsü vardı.

89




setra 415

KAPI

KAPI

1

4 5

6

7

8 9

10

11

12 13

14

15

16 17

18 19

20 21

22

23

24 25

26

27

28 29

30

31

32 33

34

35

36 37

38

39

40 4

2 7

3 8

4

KAPI 1 6

city 46

4

5

KAPI 3 8

16

7

15 20

12

14 19

11

13 18

10

16 17

9

15 20 21

12

19 24 25

11

23 32

43

39

48

44

40

34

30

26

31

27

23

32

28

24

39 44

40

36

42 43

35

41 46

38

45

37

33

22

31 29

47 54

36

53 58

35

57

setra deluxe 40

3 8

4

9

5

1

10

6

2

15

11

7

3

16

12

8

4

city 46

1 7 12 14

KAPI

5 11 13

KAPI

9 16 18

15 17 22

13 20 21

1

10

6

2

19

15

11

7

3

24

20

16

12

8

4

20

19 24

5

14

23

19

17 23

9

18

24

21

36

13

22

23

32

35 40

17

26

32

28

36

28

31

39 44

21

30

31

27

41

25

34

35 40

27

25

43 48

29

38

44

26

25

47 54

33

42 39

KAPI

4

30

29

29

45 53 58

33

49 57

37

51

37

se KAPI

41 46 43

3

8

50

45 49

2

7

KAPI

45

41

37

33

46

42

38

34

43

39

35

31

44

40

36

32

29

25

21

17

13

9

5

1

34

30

26

22

18

14

10

6

2

31

27

23

19

15

11

7

3

36

32

28

24

20

16

12

8

4

se

33 38 35

KAPI

37 42

41 40

46 39

45 44

50 43

49

setra 417 koltuk 54

49

45

41

37

33

29

25

21

17

13

9

5

1

54

50

46

42

38

34

30

26

22

18

14

10

6

2

51

47

43

39

35

31

27

23

19

15

11

7

3

52

48

44

40

36

32

28

24

20

16

12

8

4

KAPI

53

KAPI

24

KAPI

8

neoplan city line

1

6

KAPI

5

16

12 15

11 14

10 13

18

9

17

23

28

22

30

27

32

21

29

34

31

36

20

33

38

35

40

19

37

42

39

26

41

46

25

45

KAPI

3

12

28

KAPI

7

16

32

KAPI

11

20

27

36

KAPI

9 13 17 21 25 29 33 37 41 45 49 51

15

KAPI

19 24

31

40

WC

23

35

48

39

52

44 47

43

51

KAPI

5 9 13 17 21 25 29 33 37 41 45 49 53 57 61

setra deluxe 40

3

5

2

1

1

1 5 9 1 1 2 2 2 3 3 4 4



FİLM FESTİVALİ

Gelen dergi tasarımlarını beğenmedim. Hemen yeni bir ajans bulmalıyız...

Hemen ilgileniyorum patron !..

İstanbul

Film Festivali başlıyor İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 34. İstanbul Film Festivali, 4-19 Nisan tarihleri arasında yapılacak. Festivalde bu yıl yenilikler var. İstanbul Film Festivali, ödüllü filmler ve yeniliklerle 34. kez perdelerini açıyor. Bu yıl, Türkiye Sineması bölümünde Altın Lale Ulusal Yarışması’nın yanı sıra belgesel kategorisinde de ilk kez ödül verilecek. Ayrıca, 65. Uluslararası Berlin Film Festivali’nden (Berlinale) ödülle dönen filmler 34. İstanbul Film Festivali’nde ilk kez izleyici ile buluşacak. 87. Oscar Ödülleri’nde En İyi Belgesel dalında aday gösterilen “The Salt of the Earth / Toprağın Tuzu”, Oscar heyecanının ardından 34. İstanbul Film Festivali kapsamında izleyiciyle buluşacak. İstanbul Film Festivali’nin Groupama işbirliğiyle sekiz yıl önce başlattığı “Türk Klasikleri Yeniden” projesi için bu yıl restore edilecek film de belli oldu. Türk sinemasının başyapıtları arasında sayılan, Fakir Baykurt’un aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan, Metin Erksan imzalı Yılanların Öcü, Groupama

ve İstanbul Film Festivali işbirliğiyle sinemaya yeniden kazandırılacak. İstanbul Film Festivali tarafından her yıl sinemaya gönül ve emek veren isimlere takdim edilen Sinema Onur Ödülleri’nin sahipleri de belirlendi. 34. İstanbul Film Festivali Sinema Onur Ödülleri yönetmen ve yapımcı Yılmaz Atadeniz, müzisyen Cahit Berkay, oyuncu Nebahat Çehre, senarist ve yönetmen Safa Önal ve oyuncu Süleyman Turan’a takdim edilecek. İstanbul Film Festivali’nin Sinema Onur Ödülleri, 3 Nisan Cuma gecesi Lütfi Kırdar Sergi ve Kongre Sarayı’nda gerçekleştirilecek 34. İstanbul Film Festivali Açılış Töreni’nde takdim edilecek. İKSV’den yapılan açıklamada; 34. İstanbul Film Festivali programının tamamının 10 Mart’ta açıklanacağı belirtildi.

Pardon Viya Medya’yı tarif edebilir misiniz? Doğru rotadasınız. Bu yol sizi yaratıcı fikirlerin buluştuğu adrese çıkarır.

98

99



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.