www.varan.com.tr
ÜCRETSİZDİR
Zamana Yön Veren
Saat Kuleleri Çocuklara ait tek bayram
23 Nisan
Hayalin ötesinde bir kent
Venedik
Futbolun efsanesi
Baba Hakkı
SAYI:217 NİSAN 2015
Disiplin Başlığı
2
Disiplin Başlığı
3
Editör Yıl: 22 Sayı:217 Aylık Ücretsiz İMTİYAZ SAHİBİ Ulusoy Global Yatırımlar Holding A.Ş adına Kenan ULUSOY YAYIN KURULU Selma ULUSOY KOÇAK, Haluk ULUSOY, Sevim ULUSOY, Berrin ULUSOY, Mustafa YILDIRIM, Ertuğrul GÖKSEL HUKUK DANIŞMANI Av. Eylem ŞAHİN SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Kenan ULUSOY
Fakirler ama mutlular... Tek gayemiz değil midir mutluluk? Rahat bir yaşam sağlayabilmek için çok çalışmamız, tatile çıkmamız, spor yapmamız, eğlenmemiz, evlenmemiz veya çocuk sahibi olmamız hep mutlu olmak için değil midir? Sadece her şeyi tam olan insanlar mı mutlu olur, mesela mutluluk dolmaz mı yüreğinize, bahar gelince? Bazen özlem taşıdık otobüslerimizde, ailesinden ayrılıp gurbete giden bir babayı taşırken, bazen onurdu taşıdığımız, askerlik görevini tamamlamış evine dönen bir Mehmetçiğe yoldaşlık yaparken. Başarı taşıdık, üniversiteyi kazanan bir genci okuluna götürürken, bazen de umut taşıdık bir işadamını ihaleye yetiştirirken. Aracı olduk, kavuşmalarınıza, mutluluğunuza. Bundan gayri daha değerli ne olabilir ki hayatta... Mutluluğun önemine varan gelişmiş ülkeler ve bilim adamları mutluluğun formülünü bulmaya çalışır ama bir formülü yoktur aslında. Zenginlikle ilgisi olmadığı da ispatlanmıştır. Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşların, her yıl yayımladığı raporlar da bunu doğrular nitelikte. Dünyanın en zengin ve insan refahının en yüksek olduğu ülkeler sıralamasında hep tanıdık ülkeleri görürüz. İsveç, Finlandiya, ABD, Kanada, Japonya, Danimarka diye devam eder liste. İnsan hakları gelişmiş, sağlık standartları yüksek ülkeler listesinde de benzer ülkeler yer alır. Fakat dünyanın en mutlu ülkeleri sıralaması yapıldığında çok farklı bir tablo ortaya çıkıyor. Güvenlik ve ekonomik refahı yüksek ülkeler, mutluluk sıralamasında fakir ülkelerin gerisinde kalıyor. Yapılan araştırmalarda Latin Amerika ülkeleri dünyanın en mutlu ülkeleri olduğunu gösteriyor. Yani fakir ama sıcak kanlı insanların yaşadığı ülkeler. Fakirim ama mutluyum edebiyatı yapmak değil niyetim. Sadece sahip olmadıklarımızı düşünüp üzülmek yerine, sahip olduklarımızın farkına varıp mutlu olmamız gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Çünkü Türkiye hep ya ortalarda ya da gerilerde giriyor bu sıralamalara. Oysa mutlu olmamız için çok nedenimiz var. İki kıtaya yayılan topraklarımız, dört mevsimi yaşayabildiğimiz bir coğrafyamız, zengin kültürümüz ve şanlı bir tarihimiz var. Petrolümüz olmasa da suyumuz var mesela. Kaybetmeye yüz tutmuş değerlerimizi koruyalım sadece, biraz daha hassas olalım doğaya karşı, çünkü mutlu olmak için çok şeye sahibiz aslında. Mutluluklarınıza daha çok vesile olmak dileğiyle, Keyifli yolculuklar... Mustafa YILDIRIM Genel Müdür
YÖNETİM Varan Otobüs İşletmeleri Turizm Seyahat ve Nakliyat A.Ş. Basın Ekspres Yolu Cemal Ulusoy Caddesi No: 31 Yenibosna / İstanbul +90 212 692 15 00 www.varan.com.tr wwww.facebook.com/varanotobus Yayına Hazırlık
Genel Yayın Yönetmeni Selda YEŞİLTAŞ selda@viyamedya.com Editörler Murat ERDOĞAN murat@viyamedya.com Sema YEŞİLTAŞ sema@viyamedya.com Görsel Yönetmen Görkem GÜREL gorkem@viyamedya.com Fotoğraf Editörü M. Ali BARS Katkıda Bulunanlar Mustafa Efekan ÜST Sevim BESEV Reklam Sorumlusu Erdem CÜRGEN erdem@viyamedya.com Kurumsal Satış Müdürü Ayşegül ALBİSTAN aysegul@viyamedya.com Reklam Rezervasyon Melek ERDOĞAN melek@viyamedya.com Adres Çelik İş Merkezi Sinanpaşa Mh. Sinanpaşa Köprüsü Sk. No: 10 Kat: 3 Ofis: 59 Beşiktaş / İSTANBUL Tel: 0 (212) 236 00 50 Faks: 0 (212) 236 93 32 viya@viyamedya.com www.viyamedya.com Baskı Aktif Matbaa ve Reklam Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti. Sefaköy Halkalı Cd. No: 245 Küçükçekmece / İSTANBUL Tel: 0 (212) 698 93 54 Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. Dergimizde yer alan ilan, yazı ve fotoğrafların sorumluluğu sahiplerine aittir Kullanılan vektörler www.freepik.com sitesinden alınmıştır.
4
48
28
Kıtanın ucundaki güzellik; Cebel-i Tarık
BU SAYIDA
Erhan Yazıcıoğlu ile Yükselişe Geçen Şehir Tiyatroları...
Konser KİTAP Etkinlik FİLM Gezi TATİL Hobi DOĞA Tarih SİNEMA Dünyadan SÖYLEŞİ
44
Pratik Bilgiler EFSANELER Sağlık&Güzellik
Dünya Sinemasında Göç Filmleri
DOSYA Spor NİSAN DÖKÜMÜ Bakım TEKNOLOJİ Moda LEZZET Bulmaca
60
Futbolun Babası: Hakkı Yeten
36
20
Zamana Sadık KULELER Bahçe düzenleme mevsimi; Nisan
6
GÖSTERİ
Marsu Pilami Müzikali Arkadaşlığın, dayanışmanın ve dürüstlüğün önemini vurgulayan MarsuPilami Müzikali, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı öncesi minik seyircilere muhteşem bir heyecan ve görsel şölen sunuyor. 12 Nisan 2015 saat 14:00’da İstanbul Bostancı Gösteri Merkezi’nde gerçekleşecek müzikalin bilet fiyatları 18-28 TL arasında değişiyor.
Keloğlan
Sevimli Hayvanlar Türkiye’de
“Bir Varmış Hiç Yokmuş” meddah, orta oyunu, Hacivat ve Karagöz gibi geleneksel Türk tiyatrosunun öğeleri ile Anadolu’nun zengin tekerleme, masal ve karakterlerini bir araya getirerek bizlere eşine az rastlanır bir hikaye anlatıyor. Işıl Kasapoğlu’nun yazıp sahnelediği oyunun dekor, kostüm ve kuklalarını Karina Cheres tasarladı. Müziği Alper Maral’a ait oyun aynı zamanda bir müzikal... Keloğlan gösterisi 19 Nisan 2015’te saat 15:00’da İstanbul İş Sanat Kültür Merkezinde sahnelenecek. Gösterinin biletleri ise tam 22,50 indirimli 17,50’den satışa sunuluyor. Çocuklar için kaçırılmayacak bir 23 Nisan armağanı olababilir.
Çocukların sevgilisi “Madagascar Live” ilk kez Türkiye’de! Tüm zamanların en sevilen maceralarından Madagascar’ın canlı sahne şovu Madagascar Live, ilk kez Türkiye’ye geliyor. Kahkaha dolu eğlencenin sevilen kahramanları bu kez canlı tiyatro gösterisiyle çocuklarla buluşuyor. New York Hayvanat Bahçesi’nden kaçış hikayesiyle tüm çocukların sevgilisi haline gelen Madagascar macerasının sevimli kahramanları, canlı sahne oyunu “Madagascar Live” 18-18 Nisan tarihlerinde UniQ İstanbul Volgswagen Arena’da sehnelenecek. Gösterinin bilet fiyatları 33.5 TL ile 112 TL arasında değişiyor.
The Phantom of the Opera CATS gibi ünlü müzikallerin bestecisi Andrew Lloyd Webber’in ölümsüz eseri 8 Nisan ile 26 Nisan tarihleri arasında Zorlu Center’da sahnelenecek. 25 yılı aşan geçmişiyle Broadway’in en uzun soluklu ve en büyük prodüksiyona sahip müzikali Operadaki Hayalet, aynı zamanda dünya çapında 40 ülke, 110 şehirde, 65,000 performansla 80 milyonluk bir izleyici kitlesine sahip bir müzikal. Paris Operası’nda hayalet olarak tanınan yüzü ileri derecede deforme olmuş bir müzik dahisinin, yetenekli ve güzel Soprano Christine’e olan saplantılı aşkını konu alan Operadaki Hayalet, kıskançlık, çılgınlık ve ihtirasın kesiştiği büyülü bir hikaye. Bilet fiyatları 67 TL ile 250 TL arasında değişiyor.
8
ETKİNLİK
Her Derde Deva – Ayşe Gruda 1. Ankara Uluslararası Komedi Festivali kapsamında Ayşen Gruda, tek kişilik güldürüsü ile 8 Nisan’da sizlerle buluşuyor. Usta sanatçı Ayşen Gruda, tek kişilik güldürüsü ile hayata, toplumsal olaylara ilişkin herkesin kendinden benzerlikler bulabileceği bir oyun ile seyircinin karşısına çıkıyor. Vatandaşın bol bol kahkaha attığı “Her Derde Deva Ayşen Gruda” isimli oyun Çayyolu Cüneyt Gökçer Sahnesi’nde sahneleniyor. Bilet Fiyatları: 45,5 - 55 TL
Mustafa Ceceli İzmir’de Mustafa Ceceli, üçüncü albümünün yepyeni şarkılarını 25 Nisan’da İzmir Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda sevenleri için söyleyecek. 2007 yılından bu yana seslendirdiği albümlerinde, yurt içi ve yurt dışında yer aldığı projelerde ve yaptığı aranjelerle sektörde son yıllarda birçok başarıya imza atan Mustafa Ceceli, aynı zamanda Türkiye Müzik Ödülleri başta olmak üzere birçok ödüle layık görüldü. Konserin biletleri 56,50- 134 TL arasında değişiyor.
Funda Arar Konseri Funda Arar, 4 Nisan 2015 Cumartesi akşamı yeni albüm konseriyle Bostancı Gösteri Merkezi’nde! Funda Arar, şimdiye kadar çıkardığı sayısız hitler ve yeni albümünün en özel şarkıları ile Bostancı Gösteri Merkezi’nde sevenleriyle buluşuyor. Sanatçı, Bostancı Gösteri Merkezi için özel olarak hazırlattığı dekor ve sürpriz sahne şovlarıyla unutulmayacak bir gece yaşatacak. Konserin bilet fiyatları 45- 100 TL arasında satışa sunulacak.
İki usta bir sergide İki usta sanatçı Ara Güler ve Erol Deran Almelek Sanat Galerisi’nde buluşuyor. Fotoğraf sanatının duayeni Ara Güler ve Ressam - Kanun virtüözü Prof. Dr. Erol Deran ilk kez özel bir sergiyle yan yana gelerek bir ilke imza atıyorlar. “Objektiften Tuvale Nostalji” adlı bu sergide Ara Güler’in eski İstanbul karelerini, Erol Deran ustalıkla tuvaline aktarıyor. Sergi 21 Mart – 18 Nisan 2015 tarihleri arasında Bebek’te ki Almelek Sanat Galerisi’nde sanatseverler ile buluşacak.
10
ETKİNLİK
Gaziemir Çocuk Şenliği Gaziemir Belediyesi tarafından bu yıl 18. kez düzenlenecek Ulusal ve Uluslararası Çocuk Şenliği, 20 – 26 Nisan 2015 tarihlerinde gerçekleşecek. Festival kapsamında bu yıl dünyanın dört bir tarafından gelen çocuklar yöresel oyunlarını sahneleyecek. Ayrıca türkiye’nin önde gelen bir çok ismi de konser verecek.
Niyazi Koyuncu Konseri Karadeniz müziğinin yenilikçi ismi Niyazi Koyuncu, “Muço Pa” ile 3 Nisan akşamı Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde... Grubuyla beraber İstanbul’a gelen Niyazi Koyuncu, bir süre sonra grubun dağılmasıyla yaşama dair kaygılarını, isyanlarını ve umutlarını tek başına söylemeye başlar. Herkesin “kendi dilinde” özgürlük şarkıları söyleyeceği bir dünyayı düşleyen sanatçı, ilk solo albümü “Muço Pa” (Nasıl Yapayım) ile karşınızda... Niyazi Koyuncu, dinleyenlere Türkçe, Lazca Gürcüce, Megrelce ve Hemşince şarkılarla sesleniyor. Muço Pa ile sizlere hayatı sorgulatan Niyazi Koyuncu, dünyayı güzelleştirmenin yolunu, farklılıkların bir araya gelmesinde görüyor. Konserin bilet fiyatları 34-45 TL arası.
12
Wings For Life World Run’da Atılan Her Adım Omurilik Felçlilerine Yeni Bir Umut Wings for Life Omurilik Araştırmaları Vakfı ve Christopher & Dana Reeve Vakfı, omurilik yaralanması için tedavi bulmak üzere güçlerini birleştirdi. Omurilik araştırmalarında katedilen mesafeyle birlikte Wings for Live Omurilik Araştırmaları Vakfı ve Christopher & Dana Reeve Vakfı, Dr. Harkema’nın çığır açan çalışmasını genişletmek üzere güçlerini birleştirdiklerini duyurdular. İş birliği sonucunda, 2015 yılının ortalarında çığır açacak klinik araştırmalara başlanacak.
13
KİTAP
KİTAP
Şimdi Âşık Olabilirsiniz !
Arzu Ebru Özağaç’ın, birbirinden güzel öyküleri bir arada topladığı kitabı “Şimdi Aşık Olabilirsiniz!” tüm
Hey! Bu eldivenler yürüyor!
yayınevlerinde yerini aldı. Arzu Ebru Özağaç’ ın “Beceriksiz Dişi Kuş” adlı kitabından sonra İkinci Adam Yayınları tarafından çıkarılan bu keyifli kitap, 86 sayfadan oluşuyor. Arzu Ebru Özağaç, kitabında aşkın tarifini en gerçekçi ve en güzel şekliyle anlatıyor. Özağaç kitabını kaleme alırkenki duygularını şu şekilde tarif ediyor : “ Hani yolculuklar vardır; varmak istediğiniz noktaya kadar yüreğinizin bir kuş gibi çırpındığı ya da ağır bir külçe gibi ağırlaştıkça ağırlaştığı “Şimdi Âşık Olabilirsiniz” kırk yılın bir sırtı yolda yanlışlıkla çarpıştığınız bir yabancı gibi. Aydan ufku seyreden kızın penceresine elinizi uzatıp açarsanız sizi güzel bir yolculuğa davet ediyor. Bazen hikâyelere konuk olup, bazen kahramanı olup, bazen de kendi yolculuğunuzda size eşlik edebilecek kahramanları
tanımak isterseniz, aydan ufka bakan kızın penceresini açın. Belki de onlar, sizin kahramanlarınızın hikâyeleriyle karışacak ya da içinizde süte düşmüş karıncalar misali hikâyeleri devam edecektir. Aşkın geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman hâllerinde umut sever bir yolculuğa hazırsanız, “Şimdi âşık olabilirsiniz!” “Beceriksiz Dişi Kuş” adlı ilk kitabıyla edebiyat dünyasına gülümseyen Arzu Ebru Özağaç şimdi de “Şimdi Âşık Olabilirsiniz” adlı kitabıyla size sıcacık bir “Merhaba !” diyor. Kimi zaman gülümsetecek, kimi zaman hüzünlendirecek, kimi zaman da “Evet! Tamda böyle hissetmiştim.” diyecek kadar heyecanlandıracak bu merhabayı cevaplandırın, oda yaşamın bitmek bilmeyen koşturmacası içinde güzel bir tebessümle yüreğinizdeki yerini alsın. Gerçek mi? Kurgu mu? Diye düşünürken yüreğinizin bam teline basan, çok değer verdiğimiz gerçeklerin gülünç taraflarıyla sizi gülümseten. Gülümsemekle hüzün arası bir ip cambazının heyecanıyla kalbinizi çarptıran öyküler bu güzel kitapta toplandı. Aşkın, geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman hallerinde umutsever bir yolculuğa hazırsanız, “Şimdi Aşık Olabilirsiniz!”
Bir yolculuk atıştırmalığı; Yarım Ekmek Kadın Erkek Uzun yıllardır Takvim Gazetesi’ndeki keyifli köşesiyle okurlarını bazen güldüren, bazen de düşündüren Yazar Lütfi Albayrak, dost sohbetlerinde sergilediği mizahi kişiliğini keyifli bir kitaba dönüştürdü ve “Yarım Ekmek Kadın Erkek” kitabını kaleme aldı. Kadın erkek ilişkilerinin eğlenceli bir şekilde işlendiği kitap, tam bir atıştırmalık keyif tadında… Yolculukların ve tatillerin vazgeçilmez bir parçası olacağı aşikar olan “Yarım Ekmek Kadın Erkek” kitabının, kitapçı farlarından tükenmeden alınıp okunmasını tavsiye ediyoruz. Karikatür ve çizimlerin de yer aldığı kitapta “Tribine Bandım”, “Hoşlanmalar”, “İçimizdeki Cenevarlar!”, “Hitaplar” gibi ana başlıkların altında 50’den fazla konu bulunuyor. Aynı zamanda senaryo ve hikaye yazarlığı yapan Lütfi Albayrak, bu kitap için “Hepimizin yaşadığı ama yanımızdaki arkadaşımıza bile anlatamadığımız ilişki problemlerimiz olur. Bu sefer derdimize ortak edinip, halimize güleceğiz” diyor. 196 sayfadan oluşan ve her sayfasında bolca mizahın ve eğlencenin barındığı kitabın, bu yazın valizlerinde ilk yerini alacağı kesin.
14
Perilerin olmadığı bir hayat, masallarımızı kaybettiğimiz bir dünyanın kötü habercisi olurdu. Dünyaca ünlü İtalyan yazar Rodari işte böyle bir dünyayı resmediyor öyküsünde. Güzel periler yıkık dökük saraylarında tüm günlerini birilerinin onları çağırmasını bekleyerek mutsuz bir şekilde geçirirler. Onlar için kaygılanan bir cadı, süpürgesine atlar ve dünyada onlar için yapılacak bir iş var mı diye aramaya koyulur. Fakat gördüğü hazin bir tablodan başka bir şey değildir: Açlık, savaşlar, sefalet dolu bir dünya. İnsanların öyle çok derdi vardır ki: Borçlar, vergi, kira, gaz faturası derken perileri düşünecek kimse kalmamıştır. Periler çareyi valizlerini toplayıp gitmekte bulur. Bir buluta tutunup gökyüzüne doğru süzülürler. Ancak dünya masalsız, perisiz nasıl güzel ve yaşanılır olabilir? Öyleyse ne yapmalı da onları geri getirmeli? Yanıtı elbette kitapta!
Bu dünyanın perilere ihtiyacı var
Unutma Dersleri Büyükannesinin ördüğü eldivenlerin durmadan bir tekini kaybeden Moli bir de ne görsün, eldivenler yürüyor! Bu eldivenlerin ayakları yok ama nasıl oluyor da yürüyebiliyor? Bakalım Moli bu gizemi nasıl çözecek? Melek Özlem Sezer’in 5 yaş ve üstü çocuklar için kaleme aldığı Vaghar Aghaei’nin renklendirdiği Eldivenlerimi Kim Çalıyor Can Çocuk Yayınları raflarında. Moli, büyükannesinin ördüğü eldivenleri öyle çok seviyor ki her gün rengârenk eldivenlerini sevinçle takıyor, okulda yolda bahçede sürekli onları yokluyor, eve geldiğinde radyatörün üstüne koyup bir güzel de kurutuyor. Fakat bu çok sevdiği eldivenlerinin her gün nasıl oluyorsa aynı teki kayboluyor. Bunun için de babaannesinden durmadan yenisini istemek zorunda kalıyor. Peki ya, bu eldivenler nereye gidiyor? Yoksa ortada haylaz bir plan mı var dersiniz? Moli’yle bu gizemi birlikte çözmeye var mısınız?
Nermin Yıldırım’dan aşka, hayallere, aklın ve kalbin cilvelerine dair, çok acıklı, pek neşeli, rengârenk bir serüven… “İnsan kalbini kaptırsa bile hiç değilse aklını korumalı!” Size öyle bir hikâye anlatacağım ki, anlatacaklarım bittiğinde, öğrendiklerinizin bir kısmını unutmak isteyeceksiniz. Heyhat, hepimiz unutmayı becerecek kadar şanslı değiliz. Bazen hayatınızda tüm taşların yerli yerine oturduğunu, ömrünüzün kalanını birbirine geçmiş Lego parçaları arasında sessiz sedasız tamamlayacağınızı düşünürsünüz. Bu, evvela güven ve huzur duymanızı sağlar, sonra da sıkıntı. Ben sıkıntı safhasındaydım. Aşk acısıyla boğuşan Feribe, acı veren tatlı hatıralarından kurtulmak için soluğu Mazi İmha Merkezi’nde alır. Ne var ki burada verilen unutma dersleri ve her hafta yapmak zorunda kaldığı ödevler, hayatını büsbütün allak bullak edecek, kahramanımız bir yandan sabık sevgilisini unutma yolunda ilerlerken bir yandan da aklının köşesinden bile geçmeyecek maceralara sürüklenecektir.
15
VİZYONDAKİLER
SAĞLIK
Meme Silikonları Kanser Yapmaz
Maymun Prens – 23 Nisan 2015 23 Nisan’da çocuklar için muhteşem bir çizgi- animasyon film giriyor vizyona… Maymun Prens. Tek kolunu kullanamayan bir bebek olarak dünyaya gelen Eduard, maymun kralın oğludur ve bir ikiz kardeşe sahiptir. Babasının varisi olarak küçük kardeşi seçilince Eduard henüz küçük bir bebekken krallıktan uzaklaştırılır. Eduard’ı ormanda iyi kalpli bir maymun bulunca zorlu hikayesi başlamış olur. Maymun Prens, minik izleyiciler için sürprizlerle dolu bir bayram hediyesi.
Sebahat ve Melahat – 17 Nisan 2015 Hafızalara kazınacak bir Karadeniz komedisi sinema severlerle buluşuyor. Karadeniz’in yerel starları Seymen Aydın ve Adem Yılmaz’ın kendi tiplemelerini beyazperdeye taşıdığı ve başrollerini paylaştığı Sebahat ve Melahat’te, Karadenizli 2 kadının, çapkınlık yapan kocalarının peşinden Karadeniz’in yaylalarından İstanbul’a uzanan komedi dolu maceraları anlatılıyor. Filmin yönetmen koltuğunda Hasan Kalender oturuyor. Yapımcılığını Birol Güven’in yaptığı filmin oyuncu kadrosunda Deniz Oral, Mehmet Ulusoy, Emin Gümüşkaya, Ece Köroğlu, Bahar Başar ve Sabriye Kara yer alıyor.
Op. Dr. Aylin KURT Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı
M
Limonata – 24 Nisan 2015 Senaryosunu Leyla ile Mecnun dizisinden tanıdığımız Ali Atay ve Elveda Rumeli’nin Alex’i Ertan Saban’ın ortaklaşa yazdığı Limonata, başka kültürlerden gelen, birbirini tanımayan iki kardeşin, benzerliklerine, farklılıklarına hatta kavgalarına şahit olacağımız eğlenceli bir yol hikayesi. Ali Atay’ın yönetmen koltuğuna ilk kez oturduğu Limonata’nın görüntü yönetmenliğini de Ahmet Sesisgürgil yapıyor. Serkan Keskin ve Ertan Saban’ın yanı sıra, Zekir Sipahi, Bedia Begovska, Funda Eryiğit, Luran Ahmedi, Selahattin Bilal ve geçtiğimiz sene aramızdan ayrılan efsane müzisyen Ciguli rol alıyorlar. Çekimlerine Makedonya’da gerçekleşen filmin müziklerini ise Gevende hazırladı. Dram ve komedinin iç içe geçtiği film izleyenlere keyifli dakikalar vaad ediyor.
16
Meme büyütme tekniklerinden yağ enjeksiyonu, meme bezi içine yapıldığında radyolojik görüntülemelerde kafa karışıklığı yaratabilmektedir. Silikon protezler 60 yıldır rüştünü ispat etmiştir. Meme kanserine yol açmaz ve emzirmede sıkıntı yaratmaz.
eme bir kadın için çok özeldir. Kim memesi olmayan bir kadın hayal edebilir ki... Meme aynı zamanda kadının vücuduna uygun büyüklükte ve dik görünümlü olmalıdır. Meme olması gerekenden küçük, büyük veya bulunması gereken seviyeden çok aşağıda ise kadının estetik olarak büyük problemi olur. Her kadın özellikle yaklaşan yaz mevsiminde giyeceği mayo, bikini, tişört içinde veya gömleğinde vereceği dekoltede muhteşem görünecek memelere sahip olmak ister. İşte o yüzdendir ki özellikle meme büyütme dünyada yapılan estetik ameliyatlarda en üst sıralarda yer almaktadır.
Silikon, meme kanseri yapmaz! Meme kanseri sekiz kadından birinde görülecek gerçeği varken, meme büyütmede güvenilirliği kanıtlanmış, meme ultrasonu, MR’ı ve mamografi çekildikten sonra kafa karıştıracak ve meme dokusuna negatif etkisi olabilecek yöntemler tercih edilmemelidir. Kalıcı dolguların(5-8 yıl) memeye etkisi bilinmemektedir.Yağ enjeksiyonu meme bezi içine yapıldığında radyolojik görüntülemelerde kafa karışıklığı yaratabilmektedir. Silikon protezler 60 yıldır rüştünü ispat etmiştir. Meme kanserine yol açmaz ve emzirmede sıkıntı yaratmaz.
Kadın memesi 18 yaşında oturur Kadının meme gelişimini başta genetiği, sonrada ergenlik döneminde maruz kaldığı hormonlar belirler. Ergenlik dönemiyle büyümeye başlayan meme 18 yaş dolunca belli bir büyüklüğe ulaşmamışsa, bundan sonra çok büyümesi beklenemez. Halk arasında çocuk doğurunca büyür inanışı pek de gerçeği yansıtmaz. Hamilelik döneminde büyümeye başlayan meme emzirme bittikten sonra küçülmeye başlar. Bazen bu küçülme eski meme boyutundan daha fazla bile olabilir. Küçülmeyle birlikte, içi boşalan meme derisi eski gerginliğini kaybeder. Böylece genelde daha sarkık ve yine küçük memelere sahip olunur. Kadın çok fazla kilo alırsa meme derisi altındaki yağ tabakası kalınlaşacağından ve bir miktar meme dokusu arasındaki yağ artacağından meme büyüyebilir, ancak bu büyüme de kadının hayal ettiği ölçüde olmayabilir. Meme büyütmenin en emin etkili yolu halen silikon protezlerdir. Bunun dışında yağ ve dolgu enjeksiyonları seçenekleri olsa da meme hormon duyarlı bir organdır.
Sarkmış meme nasıl anlaşılır? Hasta ameliyat öncesi muayeneye geldiğinde ölçümleri alınır ve memeye konulacak protez boyutu bu muayene ile aşağı yukarı saptanır. Meme ucu eğer alttaki oluktan daha aşağıda ise meme sarkmış demektir. Sarkmış bir memeye protez konursa protez normal memenin durması gereken yerde yani daha üst seviyede, meme daha aşağıda duracağından, estetik bir görüntü yakalamak mümkün olmaz. Ancak çok az sarkmış olan memelerde damla protez uygulamasıyla memede dikleşme sağlanabilir. Meme büyütme için bize başvurduğunuzda memenin sarkmış olduğu saptanırsa, meme dikleştirme ve büyütme aynı seansta yapılabilir.
17
Ancak meme dikleştirmenin, memenin renkli kısmının çevresinde ve dik inen lolipop izi kalacaktır. İz bir yıl içinde sedef rengine dönse de kalıcıdır. Ancak hasta dik ve dolgun görünümlü bir memeye sahip olduğunda iz rahatsız edici bir unsur olmaktan çıkmaktadır.
SAĞLIK
Prof. Dr. Halil İbrahim CANTER Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Acıbadem Bakırköy Hastanesi Plastik Cerrahi Kliniği hicanter@gmail.com
İ
nsan yüzü bütün olarak değerlendirilmesi ve yüzü oluşturan her bir parçanın diğerleriyle uyum içerisinde bulunarak kişinin yüz güzelliğine katkı sağlaması esas olsa da burun estetiği tüm yüz güzelliğine önemli derece katkı sağlayan bir etkendir. Belki bu nedenden dolayıdır ki burun estetiği tüm dünyada en çok yapılan estetik ameliyattır. Yüzdeki oranların nasıl olması gerektiği konusu insanların hep kafasını yormuştur. Neden bazı yüzler ırk, zaman ve kültür farklarına rağmen hemen herkese güzel gelmektedir? Üniversal bir estetik kavramı var mıdır? Kitaplarda tanımlanan altın orana uyan burunlar elde etmek için cerrahi sırasında çaba göstermek gerekli midir? Her ne kadar resim ve heykel sanatlarında sanatçılar ideal ölçüler ve oranlara bağlı kalarak eserlerini yapmaya çalışsalar da cerrahi yapılırken insanın yüzüne yakışan burunun ideal ölçülerde olması pek de gerekmemektedir. Burun ameliyatında sonra ortaya çıkan sonuç kişinin yüzünün geri kalanı ile uyumlu olmalıdır. Hasta ailesel ve ırksal karakterini tamamen kaybetmemelidir. Ameliyat sonrası en ideal sonuç hastanın ameliyat olduğu belli olmayacak şekilde doğal bir sonuç elde etmektir. Her estetik ameliyatta olduğu gibi burun ameliyatlarında da hasta hekim ilişkisindeki en önemli nokta, hekimin hastanın ne istediğini, hastanın da hekimin neler yapabileceğini anlamış olmasıdır. Ortak paydada birleşmek adına hastaların
Burun Estetiği (Rhinoplasti)
beğendikleri burunların resimlerini getirmeleri, hekimin de ameliyatın nasıl yapılacağını, olası sonuçları ve komplikasyon risklerini hastaya ameliyattan önce izah etmesi gerekir. Gelişen teknoloji sayesinde artık üç boyutlu fotoğraflama ile ameliyat öncesi dokümantasyon, değerlendirme ve cerrahi simülasyonlar daha doğru ve hızlı yapılsa da hastaların bu çalışmaların cerrahi sonuç için fikir sahibi olmak için yapıldığını ve sonucu garanti ettiremeyeceğini işlemden önce anlamaları ve kabul etmeleri gereklidir. Burun estetiği ile başvuran hastaların değerlendirilmelerinde solunum sorunu olup olmadığı da önemlidir. Burun bir bütündür ve hava yolu cerrahisi burun estetiği için yapılan ameliyatın bir parçasıdır. Sadece estetiğe yönelik bir cerrahi planlanması doğru değildir. Mutlaka fonksiyonel cerrahi ile estetik kazanımların bir arada sağlanması planlanmalıdır. Bu açıdan gerekli görülür ise hastaların burun içerisi işlem öncesi nazal endoskop ile muayene edilmesi ve bazı durumlarda bilgisayarlı tomografi ile sinüslerin değerlendirilmesi gerekebilir. Dudak damak yarığı gibi doğumsal bir anormali, travmatik bir şekil bozukluğu veya çok ciddi solunum problemleri olmadığı sürece rinoplasti ameliyatı yapmak için kişilerin yüz gelişimini tamamlamasını beklemek uygun olur. Kızlar için yüz gelişimi 16-18 yaşlar arasında tamamlanırken erkeklerde bu süre daha ileri yıllara uzayabilmektedir.
18
Çok kalın ve yağlı cildi olan, kıkırdakları zayıf hastalar alınacak sonuçların çok iyi olamayacağı konusunda önceden uyarılmalıdır. İleri yaşlarda cilt kalınlaşıp elastikiyetini yitirdiğinden kemik ve kıkırdak yapılarda yapılacak değişiklikleri bire bir yansıtamayacaktır. Bu hasta grubu bu hususlarda önceden bilgilendirilerek ameliyat sonrası sonuçların hasta beklentilerinin altında kalmaması sağlanmalıdır. Genel sağlık sorunları olan, kanama ve pıhtılaşma bozuklukları olan hastalarda, bu sorunlar düzeltilmeden rinoplasti işlemi yapılmamalıdır. Ayrıca gerçekçi beklentileri olmayan, burnundaki şekil bozukluğunu abartan, bu şekil bozukluğu nedeni ile günlük yaşantısını sürdüremez hale gelen kişiler burun ameliyatları için uygun adaylar değillerdir. Sevilen bir kişinin kaybı, boşanma gibi duygusal travmalar sonrası erken dönemde yapılacak estetik ameliyatlar, hastanın duygusal durumunu daha da kötüleştirebilir. Bu tür durumlarda önce bir psikiyatrik değerlendirmenin yapılması hastalar için daha doğru olacaktır. Rinoplasti ameliyatları Plastik Cerrahi ya da Kulak Burun Boğaz Uzmanları tarafından gerçekleştirilir. Burun bir bütündür ve burun estetiğinin Plastik Cerrah, hava yolu cerrahisinin KBB uzmanı tarafından yapılması gerektiği düşüncesi doğru değildir. Önemli olan ameliyatı yapacak olan uzmanın rinoplasti konusunda tecrübeli olması, işini ciddiye alması ve iyi bir estetik görüşe sahip olmasıdır.
19
GEZİ
GEZİ
Bir Bahar Esintisi;
GÖKÇEADA En güzel mevsimidir belki de bahar, adaların. O güzel bahar çiçekleri açarken, gelin gibi olur denizle çevrili topraklar. En güzel taçları geçirir başlarına, en derin kokularla karşılar konuklarını. Buram buram mimozalar, yaseminler kokan Gökçeada’ya çevirdik gezi rotamızı. Bu güzel yeşillikler, durgun deniz ruhunuzu dinlendirirken, derin bir soluk almanızı sağlayacak.
20
21
GEZİ
G
ökçeada (İmroz), Yunan mitolojisinde özel öykülerle anlatılır. Bölgenin tarihi geçmişi milattan öncesine kadar uzanır ve Helenistik dönemin etkileri hâlâ buram buram hissedilir. İstanbul’da yaşıyorsanız deniz otobüslerini kullanarak bölgeye ulaşmanızı tavsiye ederiz. Böylece Gökçeada’nın size açtığı o güzel dünyaya yaklaşırken aynı zamanda büyülü bir yolculuğa çıkmış hissine kapılabilirsiniz. Adaya indiğinizde ilk yapmanız gereken konaklama sorununuzu çözmektir ki bunun için adada birbirinden şık ve sevimli pansiyonlar yer almaktadır. Özellikle yaz aylarında doluluklarıyla dikkat çeken bu pansiyonların mutlaka birinde boş yer bulabilirsiniz fakat risk almak istemeyenlerin önceden rezervasyon yaptırmasında fayda var. Ada pansiyonlarının kendine has sıcak ilişkilerle yoğrulmuş olduğu dikkatinizden kaçmayacak ve bu sayede kendinizi evinizdeymiş gibi hissedeceksiniz. Koyları geniş bir alana yayılan Gökçeada, denize girmek için uzun yol katetmeniz gereken bir ada. Paranın satın alamayacağı şeyler vardır Gökçeada’da, bir koyda yalnız başınıza güneşlenebilmek veya denize girmek de bunlardan bir tanesi. Kiralayacağınız tekne sizi adanın ücra bir koyuna bırakabilir, böylece sessizliğin tadını çıkararak tatilinizi yapabilirsiniz. Gökçeada lezzetli balıklar yemek isteyenler için de verimli bir yer. Dalış yapabiliyorsanız eğer denizin dibindeki muhteşem canlılar içerisinden harika bir akşam yemeği çıkarabilirsiniz. Adada hediyelik eşyalar bulabileceğiniz bir de çarşı yer alıyor. Bu çarşıda birbirinden güzel, adaya özgü hediyelik eşyalarla sevdiklerinizi mutlu edebilirsiniz.
GEZİ
Gökçeada’nın seyir defterinden
likle Tuz Gölü’ne yakın olması bu sahili daha da ilgi çekici kılıyor. Aydıncık sahili, kamp yapıp çadır kurmak isteyenler ve rüzgâr sörfü tutkunları için ideal.
Adada gezilecek birçok yer bulunuyor. İşte bunlardan birkaçı: Yıldızkoy İlginç kaya oluşumlarıyla dikkati çeken Yıldızkoy, Gökçeada’nın en güzel ve akıllarda en çok yer eden koylarından bir tanesidir.
Tuz Gölü Yaz aylarında suyunda yaşanan çekilme ile Tuz Gölü’nde siyah renkli çamur oluşumu gerçekleşir. Çamur içerdiği kimyasallar sayesinde sedef hastalığına ve kireçlenmelere iyi gelmektedir. Kaya mezarı Kaya içine oyulmuş olan iki kişilik mezarın hangi dönemden kaldığı tam olarak bilinmese de Roma dönemine ait olduğu tahmin edilmektedir. Kuzulimanı Liman adanın anakaraya ulaşımını sağlayan gemilerin yanaştığı yerdir. Adaya yaklaştığınızda belleğinize ilk orası kazınır. Bu özelliğinin yanında plajı sayesinde adanın gözde mekânlarını barındırır, plaj voleybolu ve diğer aktivitelere ev sahipliği yapar.
Yenibademli höyük Yapılan çalışmalarda höyüğün günümüzden 5 bin yıl öncesine varan bir geçmişi olduğu bilinmektedir. Höyük aynı zamanda Gökçeada’nın ilk sistemli arkeolojik kazısı olma unvanını taşımaktadır. Karayolları Çeşmesi Gökçeada’ya gidip piknik yapmadan dönmek istemeyenler için Karayolları Çeşmesi ideal bir yer. Zeytin ağaçlarıyla çevrili bu dinlenme alanında ormanlık arazi de güzel bir görüntü sergiler. Marmaros Şelalesi Araçla gitmenin mümkün olmadığı yolun sağ tarafında ormanın içerisinde yer alan ve ancak patika bir yoldan yaya olarak gidilebilen şelalede kış aylarında coşkun bir şekilde su akmasına rağmen yaz aylarında su miktarı iyice azalmaktadır. Şelale, doğayla baş başa olmak ve trekking yapmak isteyenler için bulunmaz bir fırsat sunar. Laz Koyu İrili ufaklı birçok koyun bulunduğu adanın en güzel koylarından birisidir Laz Koyu… Araçların plaja kadar inmesinin mümkün olmadığı koy, doğal yapısı ve güzelliğiyle hoşça vakit geçirilecek kumsallardandır. Aydıncık (Kefalos) sahili Yaz aylarında adanın en gözde plajlarından biridir. Özel-
22
23
Kaşkaval Burnu (Peynir kayalıkları) Karadan görülmesi mümkün olmayan burun ilginç kaya oluşumlarıyla dikkati çeker. Kaşkaval Burnu adanın hatırda kalabilecek görsel güzelliğe sahip doğal oluşumlarından bir tanesidir.
HOBİ
HOBİ
Baharın vefalı sevdicegi;
Bahar Cicekleri Vefalıdır toprak, sadece dokunman yeter, biraz su biraz ilgi yeterlidir, ektiğini misliyle alabilmen için. Hamurumuzun aynı olmasından mıdır bilinmez ama stresimizi alır, rahatlatır, keyiflenin diye çiçekler, meyveler sunar size... Yazı: Selda YEŞİLTAŞ
24
25
HOBİ
B
ahçe, balkon veya cam önündeki saksıları yeniden güzelleştirme dönemi başladı. Kıştan kalan veya iş hayatının getirdiği stresi atarak çevrenizi çiçeklerle kaplamak istiyorsanız, bahçe işleri tam size göre.
HOBİ
Çiçeklerin de bir zamanı var
Toprakla uğraşmak için ille de bahçeli bir evde oturmanız gerekmiyor. Bazen bir balkon bile yeterlidir kendinize bir cennet bahçesi sunmaya. Saksılar içinde açan rengarenk çiçekler, görsel bir şölen yaşatmanın yanı sıra huzur verir insana. Kimi zaman saksıda başlar bir domatesin yolculuğu… Özene bezene büyütülen domatesler, biberler bir kahvaltıda masamızı ziyaret eder. İşte o an sabrın neticesidir gördüğünüz. Toprak ödülünü sunar size… Vefanın yanında berekettir toprak. Anadolu insanı bilir toprağın kıymetini. Sen ona bir defa dokunmaya gör, serer bütün hünerlerini gözler önüne… Her mevsimin bereketi kendisinde saklıdır elbet fakat toprak için mevsimlerin en özeli İlkbahar’dır belki de… Ağaçların o güzel çiçekleri bu mevsimde açar, toprak suya, sevdası çiçeğe bu mevsimde kavuşur. İlk olarak papatyalar göz kırpar baharla birlikte. Onların o her durumda inadına yaşam mücadelesi, insana da ders niteliğindedir aslında. Ardından ağaçlarda açar rengarenk meyve çiçekleri. Etrafı saran hoş kokuyla birlikte bahçeler de şenlenmeye başlar yavaşça. Bahçeli bir eve sahipseniz eğer şanslı insanlardansınız. Bol bol toprağa dokunabilir, geniş alanlarda çeşitli ürünler ekebilirsiniz. Domatesinden biberine, salatalığından maydanozuna pek çok çeşit sebzeyle renklenir bahçe. Sonrası ise renklerin bile kıskandığı hoş kokulu çiçeklere gelir.
Mart ayında başlar çiçek ekme şöleni. Gerek tohum olarak gerekse dikerek buluşturulur sevdalısı toprakla. İlk dikim sonrası ise en büyük tutkudur su içmek. Halk arasında can suyu dedikleri bu bir haftalık düzenli sulama, çiçekle toprağı da yakınlaştırır iyiden iyiye… Nisan sonu başlar erguvan şöleni. Pek çok kadının en sevdiği renk olan mor mor gülümser. Yanından geçen herkesi büyüler kokusuyla asaletin timsalidir adeta. Kaprisli değildir bu güzel erguvanlar. Biraz su, biraz güneş onları mutlu etmeye yeter. Sardunya çiçeklerin en az kaprisli olanıdır. Su isteme konusunda bile çekingen davranan bu çiçek, kendisini göstermeye başladığı zaman karşı konulmaz bir güzelliğe ulaşır. Küçük bir kökle başlasa dahi serüveniniz, size kocaman bir destan yazabilir. Bahçenin sultanıdır belki de fesleğen. Bütün çiçekler kıskanır bu güzel çiçeğin kokusunu. Öyle ki toprağına kadar yayılır o eşsiz koku. Haşerelerin bu çiçekten pek hoşlanmıyor olması evlerde en çok tercih edilen çiçeklerden olmasına sebep olur. Kaprissizdir fesleğen, öyle ki insan sinirini sakinleştirici bir özellik bile taşır. Eğer bahçeli bir eviniz varsa, bahçe bakımı yalnızca çiçek ve sebzeden ibaret değil. Şık ve konforlu bahçe mobilyaları, tüm kış zarar görmüş yerlerin onarımı da sonuçta kıskanılacak kadar güzel bir bahçeye kavuşmanızı sağlayacaktır.
26
27
DÜNYADAN
DÜNYADAN
Kıtalar arasında küçük bir şehir devleti
Cebel-i Tarık Sadece 7 kilometre karelik alana sahip bir şehir devleti olan Cebel-i Tarık, stratejik bir noktada bulunması nedeniyle asırlar boyunca devletlerin savaşına ve rekabetine sahne oldu. Akdeniz’in okyanuslara açılan kapısı konumundaki ülke, Avrupa’yı da Afrika kıtasına bağlaması nedeniyle büyük önem taşıyor. Cebel-i Tarık, İspanya ve İngiltere tarafından hala paylaşılamıyor. Yazı: Murat ERDOĞAN
28
29
DÜNYADAN
DÜNYADAN
C
ebel-i Tarık yarımadası (Gibraltar) Akdeniz’in başlangıç noktasında Iber Yarımadası’nın güney ucunda yer alan küçük bir İngiliz Koloni devleti. 6.8 kilometre kare gibi çok küçük alana kurulan devlet, tarihler boyunca ülkelerin paylaşamadığı şehir oldu. 15. ve 16. yüzyılda Türk korsanların saldırısına da uğrayan bu küçük şehrin göze çarpan tarihi eseri, Türk korsanlardan korunmak için yapılan büyük savunma duvarı ve 711 yılında Tarık bin Ziyad’ın işgalinden sonra inşa edilen Mağribi kalesidir.Bu kale 1540 Türk saldırısı zamanında şehrin savunmasının kilit noktası olmuş. Tuğla ve betondan yapılmış olan kalenin ana binası ‘Saygı Kulesi’ (Tower of Homage) halen ayakta. Asıl yaşam alanı olarak kullanılan kulenin üst kısmında kalıntılarını görebileceğiniz odalar ve Mağribi hamamı vardır. Kalenin alt tarafı 2010 yılına kadar hapishane olarak kullanılmış. 1501’de İspanyollar hâkimiyetine giren fakat Akdeniz’e gemi giriş–çıkışlarını kontrol etmek açısından tarihten beri stratejik açıdan çok önemli bir yer tutan bu yarımadayı 1704 yılında İngilizler ele geçirmiş ve sonrasında da bu küçük bölge için İspanyollar ile yıllarca savaşmışlardır. Halen İspanya ve Cebel-i Tarık / İngiltere arasındaki husumet, farklı şekillerde olsa da devam ediyor.
30
Kıtaları bağlıyor... Cebel-i Tarık ile İstanbul’un ortak noktası, her ikisinin de Avrupa’yı bir diğer kıtaya bağlıyor olması. Biri Avrupa’yı Asya’ya diğer Afrika’ya bağlıyor. Atlas Okyanusu ile Akdeniz’i birbirine bağlayan 14.3 kilometre genişliğindeki bu boğazdan, yılda 100 binden fazla gemi geçiyor. Yaklaşık 12 milyon turist her yıl burayı ziyaret eder. Ekonomik olarak oldukça gelişmiş olan ülkeye her gün 10 binden fazlası İspanyol olmak üzere yaklaşık 15 bin kişi çalışmak için gündelikçi olarak giriş-çıkış yapıyor. Şehir meydanında bir havayolu Bu kadar genel kültürden sonra artık biraz şehri gezelim. Bir şehir devleti olan Cebel-i Tarık’ın müzesi, kısa bir ziyaret planlayanlar için ideal. Ana caddeye çok yakın bir ara sokakta bulunan müze, derin tarihi güzel özetliyor. Cebel-i Tarık’ın en ilginç yerlerinden birisi Cebel-i Tarık’ı İspanya’ya bağlayan karayolu ve yaya yolu üzerinde bulunan havaalanıdır. Uçak kalkış ve iniş zamanlarında görevlendirilen polisler, bariyer kurarak araba ve
31
yayalara havaalanını kapatıyor. Bir süpermarkete gitmek için havaalanı pistini yürüyerek geçebileceğiniz dünyada başka yer olmasa gerek. Cebel-i Tarık yeterince yerleşim alanına sahip olmadığı için, denizi doldurarak ilave alanlar yaratılıp, bu alanların üzerine yüksek binalar yapılmıştır. Halen deniz doldurularak alan kazanılmaya devam ediyor. Tek ana caddesinde, çeşitli mağazaları barındıran Cebel-i Tarık’ta vergi muaflığı olduğu için parfüm, sigara gibi bazı ürünleri diğer ülkelerden daha ucuza bulmanız mümkün. Ana cadde üzerinde bulunan St. Mary ’s Kilisesi, büyük Mağribi Camisi’nin kalıntıları üzerine inşa edilmiş. Etnik çeşitlilik açısından çok zengin olan Cebel-i Tarık’ta farklı mezheplere ait kiliseler, sinagoglar, iki adet de camii var.
DÜNYADAN
Cebel-i Tarık Kayası
Su kaynağı yok...
Şehir merkezini bitirdikten sonra kaya turları yapan taksilerle anlaşabilir, teleferik ile veya yürüyerek kayanın zirvesine çıkıp, muhteşem manzarayı seyredebilir, hava açıksa karşıda Fas ve İspanya’nın Afrika kıyılarını izleyebilirsiniz. Avrupa–Afrika arasında göç eden kuşlar için geçit yeri olan kaya, birçok kuş türü ve 200’den fazla Berberi maymununu da barındırır. Cebel-i Tarık, İngiliz hâkimiyetine geçmeden çok önce, maymunların burada yaşadığı, maymunları buraya ilk getirenlerin, onları evcil hayvan olarak barındıran Mağribi’ler olduğu söylenmektedir. Yiyecek bulmak amacıyla şehir merkezine inmelerini önlemek için, düzenli olarak besleniyorlar. Turistlerin yiyecek vermesi yasaktır, verildiği takdirde yaklaşık 4 bin pounda kadar cezası vardır. Çok yaklaşılmadığı müddetçe zararsız olan maymunlar, insanların elinde ya da çantasında herhangi bir yiyecek görürlerse saldırmaları mümkün olabilir. Türkiye’de nasıl sokak köpekleri varsa, burada da sokak maymunları var. Kalker yapısı nedeniyle zamanla, kaya içinde çok sayıda doğal mağara oluşmuştur. Bunların en gösterişli olanı; Aziz Michael ’in Mağarası’dır (St. Michael’s Cave). Geçmişte bir dönem garnizon, daha sonra sığınak ve hastane olarak kullanılmış olan bu mağara, artık barışçıl bir amaca hizmet etmekte; konser ve gösteri salonu olarak ziyaretçilerini ağırlamaktadır.
Cebel-i Tarık’ta doğal içme ve kullanma suyu kaynağı yok. 1901 yılında kaya içine dört rezervuar yapılarak bu sorun büyük ölçüde aşılmış durumda. Kayanın kalbinde yer alan bu rezervuarlar 22 milyon litre kadar su muhafaza edebiliyor. Kayanın içindeki galeriler Kayanın benzersiz bir özelliği de içinde bulunan ‘galeri ya da Büyük Kuşatma Tünelleri’ olarak bilinen yeraltı tünelleridir. Kuşatma sonunda tünelde toplam 6 salon açılmış, 4 top yerleştirilmiştir. Salonların bazıları karargâh olarak, bazıları da cephanelik olarak kullanılmış. 1797 yılında tamamen bitirilen tünel yaklaşık 304 metre uzunluğundadır. Tünelin pencerelerinden Cebel-i Tarık körfezi ve İspanya’nın eşsiz manzarasını seyredip, fotoğraf çekebilirsiniz. Vize ve ulaşım: Sadece İngiltere vizesi alarak, İngiltere üzerinden aktarmalı olarak uçabilirsiniz (İngiliz Havayolları, Easy Jet ve Monarch Havayolları). THY ise 1 saat uzaklıktaki İspanya’nın Malaga Havalimanına İstanbul’dan her gün karşılıklı seferler düzenlemektedir. Ancak bu şekilde ulaşmak için İngiltere vizesine ilaveten Schengen vizenizin de olması gerekmektedir. Gezi Notları: Teleferikle kişi başı gidiş-dönüş 10 pound fakat kayaya çıkış, St. Michael Mağarası, Büyük Kuşatma Tünelleri ve Mağribi Kalesini gezmek isterseniz kişi başı bilet 20 pounddur. Sezon yoğunluğuna göre değişmekle beraber taksi turu £18 - £25 arası ve yaklaşık 1,5 saat sürüyor. Müze giriş ücreti de 2 pounddur. En önemlisi ise Cebel-i Tarık Avrupa’nın suç oranı en düşük yerlerinden birisidir.
32
33
SAĞLIK
Ağız ve Diş Sağlığında Doğru Bilinen 10 Yanlış
Dr. Recep Eşkar Hospitadent Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi
Ağız ve diş sağlığı konusunda ortaya çıkan kimi sorunlar bazı hastalıkların habercisi olabilir. Bu yüzden ağzımız bir nevi vücudumuzun alarm merkezlerinden biridir. Diş fırçalama şeklinden fırça seçimine, macun kullanımından diş taşı temizliğine, süt dişlerinden ağız kokusuna kadar halk arasında bilinen yanlış ya da eksik bilgilerin paylaşılması diş ve ağız sağlığını tehlikeye atmaktadır.
Ağız ve diş sağlığı ile ilgili doğru sanılan 10 yanlış; • Sert diş fırçası kullanmak dişleri bembeyaz yapar. Yanlış! Çünkü önemli olan fırçanın sertliği değil, fırçalama tekniğidir. Diş fırçası, sentetik kıldan yapılma olmalıdır. Uçları düzgün sonlanmalıdır. Sert fırçalar diş etini tahriş eder, dişlerimizin minesine zarar verir ve dişlerde hassasiyet oluşturur. Uçları düzgün sonlanmalıdır. Fazla sert fırçalar diş etini tahriş eder. Fırça kılları aşınır aşınmaz(ortalama 6 ayda bir) mutlaka değiştirilmelidir. • Hamilikte diş kaybı olması çok normaldir, anne adayları diş kaybı yaşayabilir. Yanlış! “Her çocuk bir diş götürür” düşüncesi ne yazık ki ülkemizde yaygın bir kanıdır. Ancak bu doğru değildir. Ağız bakımlarını doğru ve düzenli yapan bir anne adayı için böyle bir durum söz konusu değildir. • Hamilelikte diş tedavisi yaptırmak bebek için sakıncalıdır. Yanlış! Hamileliğin her döneminde aciliyet gerektiren diş tedavileri yapılabilir, bebeğe bir sakıncası yoktur. • Çoçuk dişleri iğne ile çekilirse bir daha çıkmaz. Yanlış! Süt dişleri 6’ncı aydan başlar 3 yaşına kadar devam eder. Kalıcı dişler ise 6 yaşında çıkmaya başlar
ve 12-13 yaşlarında tamamlanır. Burada önemli olan hangi dişin çekildiğidir, dişin iğne ya da başka bir şey ile çekilmesinin önemi yoktur. • Süt dişlerinin yerine daha sonra kalıcı dişler geleceğinden süt dişlerinin önemi yoktur. Yanlış! Süt dişlerinin en önemli görevi çocuğun düzgün beslenmesini sağlamaktır. Konuşmanın düzgün gelişimi de süt dişlerine bağlıdır. Süt dişleri kapladıkları alanla kendilerinin yerine gelecek olan kalıcı dişler için yer tutmaktadır. Bu nedenlerle süt dişleri çok önemlidir. • Bir kez diş taşı temizliği yaptırdıktan sonra her zaman yaptırmak gerekir. Yanlış! Diş taşı temizliğinde diş yüzeyine ait olmayan maddeler (plak, diş taşı) temizlenir. Diş taşı temizliği yaptırmayan bir kişi dişleri üzerinde biriken diş taşlarını fark edemez ancak temizlik yaptırdıktan sonra birkaç gün fırçalanmayan dişlerdeki değişim hemen göze çarpar. Yani diş taşı temizliği yapılmış ya da yapılmamış olsun ağız ve diş bakımı yapılmadığı sürece diş taşlarının oluşumu kaçınılmazdır. • Çapraşık dişler ancak küçük yaşlarda düzelebilir. Yanlış! Çapraşık dişler her yaşta
34
düzgün hale getirilebilir. Tel tedavisi her yaştan kişiye uygulanacağı gibi, tel tedavisini estetik bulmayan hastalar görünmeyen teller sayesinde düzgün dişlere sahip olabilirler. • Dişleri fırçalarken diş etlerinin kanaması normaldir. Yanlış! Dişleri fırçalarken diş eti kanaması normal bir durum değildir ve diş eti iltihabının en önemli belirtisidir. Vakit kaybetmeden diş hekimine başvurulması gerekmektedir. • Ağrıyan dişe aspirin koymak gerekir. Yanlış! Aspirin ağrı kesicidir ancak etkisi ağız yolu ile alınıp kana karışınca ortaya çıkar. Dişin üzerine konulan aspirin ağrınızı dindirmediği gibi, ıstırabınızı da arttırır. Çünkü diş etinizde yara açar. • Ağız kokusu herkeste olur ve geçmez. Yanlış! Diş çürükleri, diş eti hastalıkları, aftlar, uyumsuz ve kötü kullanılan protezler ve ağız kuruluğu, sindirim sistemi ile ilgili rahatsızlıklar, bademcik iltihaplanmaları sonucu meydana gelebilir. Ağız kokusunun asıl nedeni olan yukarıda sayılan hastalıkların tedavisi yapıldıktan sonra ağız kokusu önlenebilir.
35
SAAT KULELERİ
SAAT KULELERİ
Zamana Sadık Kuleler
“Takvim düzeni herkes için aynı olsa da, zaman herkesin içinde başka türlü ilerler.”
Murathan Mungan
Zaman... koşup da yetişemediğimiz, uzanıp da erişemediğimiz, elimizden su misali akan zaman... hangimizin derdi yoktur ki zamanla? Derin bir ah çeker dönersin geçmişe... ya da özgürlüğünü teslim almak istersin gelecekten. Ama ya sen geç kalmışsındır, ya da zaman erken varmıştır. Ve şehrin zamana en sadık kuleleri... saat kuleleri. Akreple yelkovan arasındaki kısacık mesafede sizler için dünyanın öne çıkan saat kulelerini derledik. Yazı: Sema YEŞİLTAŞ
Big Ben (Londra)
B
ig Ben saat kulesi 1843 – 1858 yılları arasında Westminster Sarayı saat kulesi olarak inşa edilmiştir. Resmi adlarından biri de Elizabeth Tower olan Big Ben’e bu ismin verilmesinin nedeni Kraliçe II. Elizabeth’in pırlanta jübilesini kutlamaktır. Fakat İngiltere’de de tüm dünyada da “Big Ben” adıyla ünlüdür. Londra’nın en ünlü sembollerinden olan Big Ben, 19. yüzyılın ortalarında inşa edildiğinde dünyadaki en büyük kulelerden biriydi. Günümüzde 96.3 metre yüksekliğiyle dünyanın ikinci en yüksek saat kulesi olma özelliğini taşır. “Big Ben” adı aslında kulede yer alan beş çan-
dan biri için kullanılır. Bu, saati gösterirken diğer dört tanesi çeyrek saatleri gösterir. Mekanizması Edmund Beckett Denison tarafından tasarlanan Big Ben tam saati göstermesi ile bilinir. Big Ben’de yer alan çan 16 ton ağırlığındadır. Saatin yüzü yaklaşık 7.5 metredir. Saat kısmı 2.7 metre iken dakika kısmı 4.25 metredir. Big Ben üzerinde yer alan rakamlar yaklaşık 60 cm dir. Her bir saat minesinde 312 tane cam parçası bulunmaktadır. Yapıldığı tarihten itibaren çok az kez saati yanlış göstermiştir. İkinci Dünya Savaşı sırasında yakınındaki birçok yer zarar görse de Big Ben çalışmaya devam etmiştir.
Big Ben (Londra)
36
37
SAAT KULELERİ
SAAT KULELERİ
Zytglogge saat kulesi (İsviçre)
Rajabaj saat kulesi (Hindistan)
B Astronomik Saat (Prag)
ig Ben saat kulesinin model alındığı bu saat kulesi, İngiliz Mimar Sir George Gilbert Scott tarafından inşa edildi. 85 metre yüksekliğindedir. Mumbai Üniversitesi kampüsü içinde yer almaktadır.
stronomik Saat Prag Old Town Meydanı’nda yer alan orta çağdan kalma bir saattir. Saat üstündeki 12 saat dilimini 12 burcun sembolleri göstermektedir. İnanışa göre, 15. yüzyılda saat ustası Hanus tarafından yapılmıştır. Saate hayran olan birçok insan olmasına rağmen saatin planları Hanus tarafından kimseye gösterilmemiştir. Prag şehir yöneticileri Hanus’un bu saatten daha güzelini inşa edeceğini öğrenince bunu önlemek için Hanus’un gözlerine mil çektirir. Sonrasında Hanus ustanın öç almak ve Astronomik Saate zarar vermek için kendisini saatin mekanizmasına bırakarak intihar ettiği söylenir. İddiaya göre 50 yıl çalışmayan saat başka bir usta tarafından tamir edilir ve saatin ayarı Çek yerel saatinden Avrupa saat dilimine uyarlanır. Astronomik Saat yüzünde pencereler ve havari figürleri vardır. Saat üstündeki astronomik çizim evrenle ilgili orta çağ görüşünü yansıtmaktadır. Dünya merkezdedir, mavi kısım ufuktaki gökyüzünü sembolize eder, kahverengi kısım gökyüzünün altındaki yerdir. Zodiac halkası gökyüzündeki yıldızları temsil eder ve ona göre hareket eder. Yanlardaki iki kısım da Güneş ve Ay’ı temsil etmektedir. Saat üstünde üç tane halka bulunur. İlki eski Çek zamanını, diğeri Avrupa zamanını ve sonuncusu Babil zamanını göstermektedir. Saat üzerinde bulunan 4 figürden; elinde ayna tutan figür: Kibir ve kendini beğenmeyi ,elinde altın kesesi tutan Yahudi: Açgözlülük ve faizciliği, iskelet: Gelen ölümü, mandolin çalan Osmanlı ise: keyif ve eğlenceyi sembolize eder.
Zytglogge saat kulesi (İsviçre)
Ş
ehrin “Altstadt” diye bilinen tarihi merkezinin girişinde, Kornhaus Platz meydanında bulunur meşhur Zytglogge Saat Kulesi. Dünyanın en ünlü saat kuleleri arasında yer alan bu kule, UNESCO dünya kültür mirası bünyesinde bulunuyor. Yaklaşık 500 yıllık olan bu kule hem saatin kaç olduğunu gösterir, hem de haftanın günlerini, ayları, burçları ve ayın hallerini de izlemenize olanak tanır. Kulenin üst kısmında saat kadranı, altta ise astronomi kadranı bulunur. Astronomi kadranının yanında, zaman tanrısı Kronos’un heykeli var. Her saat başına 4 dakika kala kulenin üzerindeki renkli figürler hareket etmeye başlarken bir horoz çıkıp kanatlarını çırpar. Kule üzerinde göreceğiniz dört büyük resim ise şehrin kuruluşunu ve tarihini anlatır.
Spasskaya Saat Kulesi (Rusya)
K
remlin’in ana kulesi olan Spasskaya, 1491 yılında İtalyan mimar Pietro Antonio Solari tarafından yapıldı. Saat, kuleye 16.yüzyılda yerleştirildi. Rusya’daki bir inanışa göre Yeni Yılda tutulan dileğin gerçekleşmesi için dileği kağıda yazarak mumda yakmak ve sonra şampanya kadehine külü atıp içmek gerekir. Ve tüm bu işlemlerin Kremlin çalar saatinin ilk ve son sesleri sırasında gerçekleştirilmesi şarttır.
Astronomik Saat (Prag)
38
39
Spasskaya Saat Kulesi (Rusya)
A
Rajabaj saat kulesi (Hindistan)
Astronomik Saat (Prag)
SAAT KULELERİ
T
sim Sha Tsui’nin güney kıyısında yer alan saat kulesidir. Kule 1913-1915 yılları arasında, Kowloon İstasyonu’nun olduğu alana yapılmıştır ve Kowloon Canton Tren İstasyonunun bir parçasıdır. Tuğla ve granitten yapılan kule 44 metre uzunluğundadır. Tepesinde ise, 7 metrelik bir paratoner bulunmaktadır.. Tahta bir merdiven ile iç kısmına ulaşılabilmektedir. 1990 yılında “ulusal anıt” ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Çinli göçmenler, şehre gelirken varış noktası olarak “Canton Tren İstasyonunu” kullanırlar ve bu saat kulesini gördüklerinde yeni hayatlarının başladığını düşünürler.
Mannleinlaufen Frauenkirche (Almanya)
Faisalabad Saat Kulesi (Pakistan)
Kowloon Saat Kulesi (Çin)
SAAT KULELERİ
G
otik mimarinin izlerini taşıyan bu saat kulesi, zamanın yanında ayın hareketini de gösteren bir mekaniğe sahiptir. Her gün, gün ortasında kulenin üzerinde yer alan 7 heykel, Roma İmparatorluğu’nun en önemli imparatorlarından olan Kral 4. Karl’ın etrafında hareket eder.
akistan) uran en ulesi (P K t a a S ayakta d a d a ’d b n la ta a is is Fa Pak hüküm at kulesi, a Güney Asya’da a s it a e yıld nemin . 19. Yüz ngiliz dö en biridir inşa edilmiştir. d r le r e s eski e rafından gilizler ta süren İn
Philadelphia City Hall Saat Kulesi (ABD)
Philadelphia City Hall Saat Kulesi (ABD) 1901 - 1908 yılları arasında 167 m yüksekliği ile dünyanın en uzun inşası olarak anılmıştır. Ünlü kulenin 4 tarafında da saat bulunmakta. Bu saat kulesi, tepesinde yer alan devasa William Penn heykeliyle ön plana çıkıyor. Mermer ve granitten oluşan kule, dünyanın en yüksek saat kulelerinden biridir.
Kowloon Saat Kulesi (Çin)
40
Mannleinlaufen Frauenkirche (Almanya)
İ
İzmir Saat Kulesi (Türkiye)
İzmir Saat Kulesi (Türkiye)
O
smanlı Padişahı II. Abdülhamit’in, 1901 yılında yani tahta çıkışının 25 yılı şerefine, dönemin sadrazamı Mehmet Said Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kulenin saati ise dönemin Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından hediye edilmiştir. İzmir Saat Kulesi’nin yüksekliği 25 metredir. etrafında dört çeşmesi bulunur. Saat yapıldığı günden bu yana sadece bir kere durmuştur. Bunun nedeni ise 1974 yılında 5.2 şiddetindeki İzmir depreminde saat kadranlarının hasar görmesidir. bu hasar iki yıl içinde onarılmış, saat tekrar çalışır hale getirilmiştir.
41
DOĞA ve TOPLUM
DOĞA ve TOPLUM
K
Kadına e
Ş dd t n i i
Yüzdesi
İnsanlık tarihinin başlangıcıyla başlar kadına şiddet. Bugün çokça duyduğumuz taciz, tecavüz, şiddet haberleri aslında kitle iletişim araçlarının yaygınlığının da bir neticesidir. Neredeyse her gün duyduğumuz bu haberlerin neticesi, toplumu konuya normalleştirmek mi yoksa tepkiyi hat safhaya çıkarmak mı tartışıladursun, araştırmalar konuyla ilgili acımasız bir tablo ortaya koyuyor. Kadınların yüzde 55’inin şiddeti normalleştirdiğini biliyor muydunuz? Araştırmaların detayları yazımızın içeriğinde… Yazı: Hande YILMAZ
42
adına yönelik şiddet, yaygın bir toplumsal sorundur. Aslında şiddetin çıkışı insanlığın doğuşuyla paraleldir. Yapılan araştırmalar, kadınların fiziksel şiddet görmesinin başlangıcının 3000 yıl öncesine dayandığını söylüyor. Eski Roma yazıtlarında erkeklerin, kendilerinden izinsiz oyunlara katıldıkları, zina yaptıkları için eşlerini cezalandırma, boşama ve öldürme hakkına sahip oldukları görülmektedir. Orta Çağ’da ise erkeğin kadına zor kullanmasında bir sınır olmadığı belirtilmektedir. Türkiye’de erkeğin eşini yahut kızını dövme hakkı olduğu yönünde bir görüş hakim olmaktadır. Şöyle ki; ‘kızını dövmeyen dizini döver, kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin’ atasözleriyle de bu desteklenmiştir. ABD’de yapılan bir çalışmada 8 ila 12 milyon kadının fiziksel şiddet açısından risk altında olduğu ortaya çıkmıştır. Yine aynı araştırmada, her üç kadından en az biri veya yaklaşık bir milyar kadın, hayatlarının bir noktasında kendi ailelerinden ya da tanıdıkları kişilerden, dayak yedikleri, tecavüze uğradıkları ya da farklı bir biçimde tacize uğradıkları görülmektedir. WHO’nun 2002 yılı raporuna göre; kadınların yaklaşık yüzde 47’sinin ilk cinsel ilişkileri zorla olmuş, kadın cinayet kurbanlarının yaklaşık yüzde 70’i erkek partnerleri tarafından öldürülmüştür. Yine WHO’nun 2005 yılındaki “Çok Ülkeli Kadın Sağlığı ve Aile İçinde Kadına Yönelik Şiddet Raporu’na göre de; kadınlar arasında yaşam boyu fiziksel şiddet görme sıklığı yüzde 6 ila 59 arasında saptanmış ve kadınların eşleri tarafından ‘yumruklanma’, ‘tekmelenme’, ‘yerde sürüklenme’, ‘silahla tehdit edilme’ gibi ağır şiddet şekillerinin uygulanma sıklığının yüzde 4 ila 49 arasında olduğu bulunmuştur. Aynı çalışmada cinsel şiddet sıklığının ise; yüzde 6 ila 59 oranında olduğu belirlenmiştir. Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması (TNSA)’a göre; çalışmaya katılan kadınların yüzde 39’unun kadının yemeği yakması, kocasına karşılık vermesi,
parayı lüzumsuz yere harcaması, çocuklarının bakımını ihmal etmesi, cinsel ilişkiye girmeyi reddetmesi gibi durumlardan en az biri sebebiyle şiddete maruz kaldığını, erkeklerin ise bu sebepleri şiddet için geçerli gördükleri ortaya çıkmıştır. Doğu’da bu oranın yüzde 49, Güney Doğu’da da yüzde 50’nin üzerinde olduğu saptanmıştır. İstanbul’da 116 çift ile görüşülerek yapılan bir çalışmada, kadınların yüzde 44’ünün en az bir kere eşinin fiziksel şiddetine maruz kaldığı ortaya konmuştur. Eşine şiddet uygulayan erkeklerin büyük çoğunluğu, eşe uyguladıkları şiddetin nedenini ‘söz dinlememe’ olarak ifade etmişlerdir. Görüşülen kadınların yüzde 55’i ise kadının dövülmeyi hak edebileceği durumlar olduğunu belirtmiştir. Başka bir çalışmada ise; kadınların genellikle geleneksel görevlerini yerine getirmedikleri ve izinsiz bir yere gittikleri için şiddete maruz kaldıkları saptanmıştır. Ankara, İstanbul ve İzmir’de yaşayan, üç farklı ekonomik tabandan seçilmiş 1070 evli kadınla görüşülerek yapılan bir araştırmada, eşler arasında anlaşmazlığa neden olan konuların başında ‘kadının ev dışında çalışıyor olması’ ve ‘kocanın, eşinin ailesi ile görüşmesini istememesi’ olduğu görülmektedir. Görüşülen kadınların yüzde 21,2’si eşlerinin kendilerine karşı şiddet kullandığını söylerken, erkeğin şiddet kullanmasındaki en önemli nedenin ‘maddi sıkıntı’ olduğunu ifade etmiştir. Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı’na başvuran dört binin üzerindeki kadının yüzde 45,8’inin balayı döneminin sonunda, yüzde 1,3’ünün ilk çocuklarına hamileyken, yüzde 9,9’nun doğumdan sonra şiddeti yaşadıkları saptanmıştır. Kadınların ilk yıllarda eşlerinin değişeceğine inandıkları, daha sonra da çevre baskısı, ekonomik nedenler, korku, meslek sahibi olmama gibi gerekçeler yüzünden eşlerini terk edemedikleri ancak şiddet çocuklarını da kapsadığında yardım aramaya karar verdikleri belirlenmiştir. Aile Araştırma Kurumu ve Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın araştırmasına göre dayak ‘terbiye’ olarak algılanmaktadır. Kadınların birçoğunun yaşamları boyunca en az bir kez baba ya da koca şiddetiyle karşı karşıya kaldığı saptanmıştır. Yapılan çalışmalarda şiddetin kuşaklar arası sürmesi, çocuğun sosyal öğrenme yoluyla ailedeki şiddet davranışını örnek alması, çocuk eğitiminde dayağın yaygın olarak kullanılmasının kabul görmesi şiddetin nedenleri arasında gösterilmektedir. Görüldüğü üzere dünyanın her tarafında şiddet, kadınlar için evrensel bir sorun olarak devam etmektedir. Dünya üzerinde kadına yönelik şiddetin görülmediği ülke yok gibidir. Dünya’da 1970’lerde Türkiye’de ise 1980’lerin ortalarında kadına yönelik şiddet tartışılmaya başlanmıştır. 17 Mayıs 1987’de ‘Dayağa Hayır’ yürüyüşü kadınlar tarafından şiddete karşı ilk toplu tepki olmuş ve bu eylemden sonra kadın hareketleri artmıştır. Kadına yönelik şiddetle ilgili oranlar yüksek olmasına rağmen, konuyla ilgili 1998 yılında yürürlüğe girmiş 4320 sayılı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun’dan yararlanma oranı düşüktür. 1999 yılında
43
açılan dava sayısı 1727’dir. 1999–2001 yılları arasında Türkiye genelinde açılan dava sayısının 7613 olduğu görülmektedir. Davaların çoğunun Ege Bölgesi’nde açılması ve 28 ilde de hiç dava açılmamış olması kadına yönelik şiddetin ve buna dair yasal farkındalığın bir diğer boyutunu ortaya koymaktadır. İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu’nun raporuna göre; 2005 yılında aile içi şiddet nedeniyle İstanbul barosuna 13150 başvuru olduğu saptanmıştır. Türkiye’de kadına yönelik şiddetin, geleneksel mahremiyet nedeniyle aile duvarlarını aşıp ortaya çıkması veya çıkarılması güçleşmiştir. Batı toplumlarında bu konuyla ilgili bilimsel çalışmalar yaklaşık son 50 yılı kapsıyorken, ülkemizde ancak son 20 yıldır konuyla ilgili çalışmalar bulunmaktadır. Uluslararası Hemşireler Derneği’nin (ICN) dediği gibi; “Kadına yönelik şiddetle ilgili sivil toplum kuruluşlarını da kapsayan daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır. Kadına yönelik şiddet olgularının tanımlanmasında, tedavi, destek ve rehabilitasyonun yanı sıra, toplumda şiddetin azaltılmasında, önleme, koruma ve erken müdahaleyi içeren şiddetsiz bir kültür oluşturmada da sağlık çalışanlarına önemli görevler düşmektedir. Toplumun tüm alanlarında hizmet sunan sağlık çalışanları, şiddet ile ilişkili kendi tutumlarını tanımaya ve profesyonel hizmet sunumlarında bu yaklaşımlarının etkilerinden arınmış olmaya çabalamalıdır. Sağlık çalışanları, etik ve mesleki kodlar doğrultusunda aile şiddet mağdurunu tanıma, suçluluk hissetmeden sorununu dile getirmede cesaretlendirme, mahremiyetini ve güvenliğini sağlama, uygun veri toplama, gerekli durumlarda diğer profesyonellere yönlendirme ve destek sistemleri ile ilgili rehberlik etme görevlerini yerine getirmelidir.”
SİNEMA
GÖÇ FİLMLERİ
SİNEMA
Dedemin İnsanları (2011) - Çağan Irmak
O Yazı: Sema YEŞİLTAŞ
Göç, insanlık tarihinin acı yazgısı... kimi ekmek derdine, kimi savaştan kaçmak için, kimi yazgısının peşinde, kimi zincirlerini kırmak için... sebebi ne olursa olsun vatanından kopanların acı hikayesi “göç”. Bir umut gittiğin toprak çoğu zaman kabullenmez, kusar seni... kimi zaman da yeni anılara, yeni yazgılara yelken açtığın toprak vatanın oluverir. Göç, sinemanın da vazgeçilmez konularının başında gelir. Biz de size göç sularında yüzen yönetmenlerin filmlerinden bir derleme yaptık. 44
zan, Ege’nin sevimli ve küçük bir sahil kentinde geniş ailesiyle yaşayan 10 yaşında bir çocuktur. Ailesinin kökenleri Girit adasına dayanmaktadır ve dedesi Mehmet Bey zamanında mübadele ile Türkiye’ye göçmek durumunda kalan Giritli bir göçmendir. Bu yüzden mahallede Ozan’a arkadaşları “gavur” diye seslenmektedir. Dışlanmaktan korkan Ozan ise gavurluğu reddederek “Biz Türk’üz!” diye ailesine ve dedesine kafa tutar. Yaşadıkları kasabanın saygın eşrafından olan Mehmet Bey ise çevresindeki herkese el uzatan, yardımsever biriyken torununun bu hırçın haline üzülmektedir. Kendisi henüz 7 yaşında küçük bir çocukken Girit’ten İzmir’e göç etmek zorunda kalan Mehmet Bey, şimdi torununa atalarının geçmişini, doğduğu toprakları ve içinde sakladığı özlemi Ege’nin mavi sularına bıraktığı şişelerle anlatacaktır... Çağan Irmak; mübadeleye, öteki olmaya, nereye gidersen git bir yere ait olamamaya, iki yakaya, çok sayıdaki azınlığa, ihtilallere bir defa daha, ama bu kez farklı bir yerden bakmayı ve düşünmeyi sağlıyor.
45
SİNEMA
SİNEMA
Çingeneler Zamanı (1988) – Emir Kustirica
Persepolis (2007) - Marjane Satrapi, Vincent Paronnaud
M
Ü
nlü Sırp yönetmen Emir Kustirica üçüncü filmi Çingeneler Zananı’nda Yugoslavya’nın küçük bir köyünden çıkıp Milano’ya uzanan Çingene Perhan’ın hikayesini anlatmaktadır. Perhan, büyükannesi ile beraber köyde yaşayan ve duygu yoğunluğu aracılığıyla eşyaları hareket ettirme yeteneği olan Çingene bir gençtir. Yoksul ama renkli çingene dünyasında Perhan’ı hayata bağlayan etkenlerden biri de şüphesiz ki Azra’ya duyduğu aşktır. Perhan’ın telekinezik enerjilerini fark eden ve bu özelliğinden faydalanmak isteyen Ahmet Perhan’ı kendisiyle birlikte şehre gitmeye ikna eder. Bir süre çalışıp para biriktirdikten sonra tekrar köyüne dönüp kız arkadaşıyla evlenme hayalleri kuran Perhan bir yandan da bacağından ameliyat olmak için onlardan ayrılan kardeşi Danira’yı bulabilmeyi ummaktadır. Emir Kustirica’yı uluslararası alanda üne kavuşturan film Çingenece çekilen ilk sinema filmi olma özelliğini taşır. Müziklerini Goran Bregoviç’in bestelediği filmin bir diğer özelliği de rol alan oyuncuların profesyonel olmamasıdır. Kaplumbağalar da Uçar (2005) – Bahman Ghobadi
S
addam rejiminden sonra ırakta çekilen ilk film olan Kaplumbağalar da Uçar’ın yönetmen koltuğunda Iraklı Yönetmen Bahman Ghobadi oturur. Irak- Türkiye sınırında bir Kürt mülteci kampında yaşayan ve ailesini savaşta kaybeden 13 yaşındaki Satelite, ABD hayranı bir Kürt gencidir. Günlerini televizyon antenlerini tamir ederek ve üç beş kelime bildiği İngilizcesiyle uydu kanallarındaki savaş haberlerini köylülere tercüme ederek geçiren Satelite kamptaki çocukların da hayranlığını kazanmıştır. Satelite’nin liderliğinde toplanan tehlikeli kara mayınları, burada yaşayan çocukların tek geçim kaynağıdır. Kampa yeni gelen 14 yaşındaki Agrin’e aşık olan Satelite, onun gözleri görmeyen küçük oğlu ve her iki kolunu da bir patlamada kaybetmiş abisinden oluşan ailesine yardım etmeye çalışır. Savaşın acımasızlığını çocukların gözünden perdeye aktaran Ghobadi filmin tüm oyuncu kadrosunu amatör oyunculardan seçer. Uluslar arası bir çok festivalde ödül alan film, dünyanın en önemli sorunlarından biri olan mayın tarlaları ve savaş ortamında büyüyen çocukları konu alır ve etkileyici bir mülteci filmi olarak hafızalarda yer eder.
Yaşamın Kıyısında (2007) - Fatih Akın
olla Devrimi sırasında yaşananları bir çocuğun gözlerinden anlatan PERSEPOLIS, eğlenceli olmayı başarabilen bir politik animasyon. Tahran’da ailesiyle birlikte yaşayan Merjane, işlek zekası ve korku tanımayan yüreği ile punk müzik, ABBA ve Iron Maiden’i keşfeden küçük bir kızdır. Büyüme çağındaki Marjane’nin cüretkârlığı ailesini endişeye düşürür. 14 yaşına geldiğinde, ailesi zor bir karar vererek onu Avusturya’ya özel bir okula gönderir. Bu onun için dayanıklılık testidir. Fakat liseden sonra kendini yalnız ve vatan hasreti çekerken bulur. Marjane, İran’a dönerek ailesine yakın olmaya karar verir. Bu zorlu dönemde sanat okuluna girer ve ardından evlenir. 24 yaşına geldiğinde, İran’da daha fazla yaşayamayacağını anlar. Üzücü bir karar vererek memleketinden ayrılır ve Fransa’ya yerleşmeye karar verir. Acı geçmişi zihnine asla silinmeyecek bir şekilde kazınmıştır ama geleceğinden de umutludur.
Umuda yolculuk (1990) - Xavier Koller Film, Türkiye’de yaşayan Maraşlı bir Alevi ailesinin yasadışı yollarla sadece kartpostallarda gördükleri İsviçre’ye girmeye çalışmasını konu edinmektedir. Bu uğurda sahip oldukları her şeyi geride bırakarak yola koyulurlar.Bu tehlikeli yolculukta önce yurtdışına kaçmak, sonra da İtalya üzerinden son derece zor şartlarda İsviçre sınırına ulaşmak zorundadırlar. İngiltere, İsviçre ve Türkiye ortak prodüksiyonu olan film, 1990 yılında Yabancı Dilde En İyi Film Oscar Ödülü’nü kazandı . Senaryosu Feride Çiçekoğlu’na ait olan filmin başrollerinde ise Nur Sürer, Necmettin Çobanoğlu, Emin Sivas, Yaman Okay ve Mathias Gnadinger yer alır. Yeni bir ülkede (2004) - Jim Sheridan
J
ohnny ve Sarah, yeni bir yaşama, yeni bir ülkede başlamanın hevesiyle ana toprakları olan İrlanda’dan Amerika’ya göç etmişlerdir. Bu ülke onlar için yeni bir adım, yeni bir nefes olacaktır. Johnny’nin en büyük hayali, televizyondan izlediği bu büyülü ülkede ünlü bir oyuncu olabilmektir. Karı-Kocanın iki kızı ise kendilerini şekillendirecek olan bu ortamı tanımaya başlayacaklardır. Bütün bu süreçte ailenin fertlerinin hesaplarında olmayan tek mevzu ise, birbirleri hakkında öğrenecekleri yeni sırlardır.
Güneşi Gördüm (2009) – Mahsun Kırmızıgül
B
ir ucu Almanya Bremen’den başlayıp Karadeniz kıyılarına ulaşırken, başka bir uç İstanbul’dan başlayıp Bremen’e ulaşan altı kişinin, altı hayatın yazgısal bir şekilde iç içe geçen ve yaşamın kıyısında dolaşan hikayelerinin anlatıldığı filmin yönetmen koltuğunda son yılların başarılı ismi Fatih Akın oturuyor. Nejat İşler, Nugül Yeşilçay, Tuncel Kurtiz, Erkan Can, Güven Kıraç, Baki Davrak ve birbirinden usta isimleri bir araya getiren Yaşamın Kıyısında yönetmeni ve aynı zamanda filmin senaristi Fatih Akın’a 60. Cannes film festivalinde en iyi senaryo ödülünü kazandırdı. Terminal (2004) - Steven Spilberg
V
ictor Navorski Amerika yolundayken ülkesinde askeri darbe olması üzerine New York’un Uluslararası Havaalanında mahsur kalır. Pasaportu artık geçersiz olduğu için Amerika’ya girme hakkını yitirmiş durumdadır. Victor ne ülkesine geri dönebilir ne de Amerika’ya girebilir. Ülkesindeki savaş bitinceye kadar havaalanı terminalinin transit yolcular salonunda beklemek zorunda kalan Viktor Navorski’nin başına gelmeyen kalmaz. Usta yönetmen Steven Spilberg’in gerçek bir hikayeden esinlenerek yaptığı bu muhteşem film Tom Hanks’in de usta oyunculuğuyla perçinlenir. Ve ortaya trajikomik bir film çıkar.
46
D
oğuda, mayınlar arasında bir sınır köyünde yaşayan Altun ailesinin zorunlu göç uygulaması nedeniyle doğup büyüdükleri topraklardan kopup İstanbul ve Norveç’e uzanan hikayesini ustaca aktarır Mahsun Kırmızıgül beyaz perdeye. Davut Altun, ailesiyle birlikte kaçak yollardan da olsa en kısa zamanda Norveç’e gitmeyi istemektedir. Haydar Altun ve ailesi içinse göç yolu İstanbul’a doğrudur… Bitmek bilmez fırtınalardan geçip gelmiş, yollarını kaybetmiş, çaresizce bir çıkış arayan insanların, kendi güneşinden koparılmış ve geleceğin bilinmezliğinde kaybolmuş çocukların, bir göçün hikâyesidir… Köyden İndim Şehire (1974) – Ertem Eğilmez
T
ürk sinemasının unutulmaz yönetmeni Ertem Eğilmez’in yönetmenliğini yaptığı filmin başrollerinde sinemanın dört dev ismi Kemal Sunal, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Halit Akçatepe yer almaktadır. Zenginlik hayali peşinde koşan geniş bir Anadolu ailesinin, kendi köylerinden başlayıp metropol Ankara’ya doğru uzanan yolculuğunun anlatıldığı “Köyden İndim Şehre”, “Salak Milyoner” filminin devamı niteliğindedir. Saffet, Himmet, Hayret ve Gayret isimli dört kardeş, köylerinde buldukları gömü altınları bozdurabilmek için Ankara’ya gittiklerinde burada kendilerini eğlenceli bir macera beklemektedir.
47
SÖYLEŞİ
SÖYLEŞİ
Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni
Erhan Yazıcıoğlu
“Tiyatrocu Olmasam Serseri Olurdum” Henüz 17 yaşındayken Karadenizli babasının karşısına geçip, “Üniversiteye gitmeyip oyuncu olacağım” demiş. Babasının şiddetle karşı çıkmasına rağmen, Şehir Tiyatroları’nda figüran olarak adım atmış oyunculuğa. “Oyuncu olmasaydım, serseri olurdum” diyen Erhan Yazıcıoğlu, figüran olarak başladığı Şehir Tiyatroları’nın bugün kaptanlığını yapıyor ve yıllardır alargada bekleyen gemi, yeni kaptanıyla tam yol gidiyor. “Bir figüranın neler yapabileceğini gösteriyorum ve şaşırtmaya devam edeceğim” diyor usta oyuncu Erhan Yazıcıoğlu… Nisan sayımız için usta oyuncu ile “perde” dedik…
Röportaj: Murat ERDOĞAN
48
49
SÖYLEŞİ
Sinemalar, televizyonlar, diziler, bilgisayarlar derken dijital bir dünya oluştu. Bu süreçte tiyatrolar veya tiyatrocular nasıl etkilendi veya etkileniyor? Dünya değişiyor, dünyayla birlikte pek çok şey de değişiyor. Bu değişimle birlikte, televizyonun da çok ön plana çıkmasıyla tiyatro bir duraklama dönemine girdi. Tiyatro severler azaldı, yetişen o genç talebelere rağmen seyirci ne yazık ki başka taraflara yöneldi. Hayatı kolaylaştıran bir takım nesnelere, internete yöneldi ve her şey gençlere çok kolay verilmeye başlandı. Bu kolaylık sırasında insanların da biraz tembelliğe mütemayil olması tiyatroları boşlar hale getirdi. Zaten çekirdek bir tiyatro seyircisi vardı ama ne yazık ki onun yetmediği görüldü. Vizyon sahibi insanlar gelmeliydi tiyatroya, biraz daha hızlı düşünen, dünya tiyatrosunu takip eden, dünyada nelerin tutulduğu, nelerin çok seyirci çektiğini bilen seyirciler… Bugün biz de müzikallere ağırlık vererek bu değişimi yakalamaya çalışıyoruz. O yüzden yedi aydır görevdeyiz ve yüzde 96 seyirciye ulaştık. Göreve geldiğimizde ortalama yüzde 53’tü. Son 19 yıldır da aşağı yukarı yüzde 50’lerin üstüne fazla çıkmamıştı.
üzere. Geldiğimde de uçuracağım bu tiyatroyu demiştim. Bir figüran nasıl uçur dediler, çeşitli tevatürler yarattılar, yok ortaokul mezunu, yok ilkokul mezunu diye. Bunun beş üniversite bitirmekle ilgisi olmadığını daha önceki gelen gidenler ne yazık ki gösterdi. Şimdi ben bir figüranın neler yapabileceğini gösteriyorum. Daha gideceğimiz yol var. Yeni sahneler açmak istiyorum ve bu konuda verilmiş sözler var. Önümüzdeki sene en az iki sahne daha açılması gerekiyor. Bu sözlerin peşindeyim, tuttuğumu koparırım, koparamasam çeker giderim ama istediğimi koparacağımı biliyorum.
SÖYLEŞİ
Sansür olduğu iddialarına ne diyorsunuz? Asla, yalan, iftira. Bir dekorun kalkması 2-3 saat, yeniden kurulması 2-3 saat ve o yüzden pazar günlerini çocuklara ayırdık ama onu da eleştirdiler. Pazar gününü çocuklara ayırdığımız için ailece gelebilenler teşekkür ediyor. Bizim halkımız çabuk tüketiyor. Hiç değişik konu vermiyoruz, insanlar hep eski Türk filmlerini allayıp pullayıp yeni dizi diye yutturuyorlar. Olağanüstü güzel kitapları alıyorlar, 13 bölüm olacağına 103 bölüm yapmaya kalkıyorlar, suyu çıkıyor. Bizim Karadayı’daki başarımıza gelince de tiyatrocuların çoğunlukta oluşuna bağlıyorum o kadar. Tiyatrocular daha çok para kazandıran dizileri mi tercih ediyor? Bu durum oyuncu bulmanızda sıkıntı yaratıyor mu? Hayır, ben hep oyunculara izin vermeye çalışıyorum. Çünkü paralı oyuncu mutlu oyuncudur. Cebinde parası varsa problemleri rahatlıkla çözebilir.
Yedi ay gibi kısa bir süreçte bu ortalamayı nasıl yakaladınız? Bunu yanlış seçilen repertuvarlara bağladım ve halkın nabzı iyi tutulmadı diye düşündüm. Eğer bu nabız gerçekten iyi tutulabilseydi, insanların istekleri karşılanabilirdi ve tiyatro bu kadar geri kalmazdı. Sadece burada oturup piyes seçmiyoruz. Başarıyı ön plana çıkararak, haklarımızı arayarak, gerek kadro gerek yeni yönetmelik ile kadrolarımızın peşinde koşarak bu sorunları çözerken tiyatroyu nasıl parlatırız nasıl daha iyi hale getiririz, nasıl dünya ile aşık atarız nasıl Anadolu’ya gideriz, nasıl Avrupa’ya çıkarız diye hesap yapıyoruz. Dünyanın ünlü yönetmenlerini mümkün olduğu kadar bünyemizde ikişer ay tutarak hem içimizdeki gençleri yönlendiriyor ve eğitiyoruz hem de seyirciye değişik üsluplar gösteriyoruz. Halkımıza değişik ve geniş bir yelpaze ile tiyatroyu çok sevdirmeye daha çok önemsemeye itiyoruz.
“Muhsin Ertuğrul adına tiyatro okulu açtık...” “Ben bu işi becereceğim demiştim çünkü başka alternatifim yoktu. Eğer beceremeseydim bir sokak serserisi olurdum.”
Kendi oyuncumuzu yetiştirmek adına bir okul açtık. Muhsin Ertuğrul’un yıllarca yapmak isteyip çeşitli nedenlerle yapamadığına biz ulaştık. İsteyen herkes sınava girdi. 450 kişi başvurdu ve 81 kişi kazandı. Bütün bunları yaparken de gerçekten Kadir Başkan’a (İBB Başkanı Kadir Topbaş) teşekkür ediyorum. Önümü o kadar açtı, o kadar destek oldu ki... Bir de kadro ve yönetmelikle ilgili şu verilen son sözler tutulursa, kaymaklı ekmek kadayıf olur. Gerçekten bu tiyatro eski günlerine, eski şaşaalı günlerine dönmek
50
51
SÖYLEŞİ
SÖYLEŞİ
Kenar Mahalle Delikanlısı kitabı, o süreçte çıkan bir eser miydi yoksa yaşadıklarınızı paylaşmak anlatmak isteği mi? Paylaşma ihtiyacı hissettim. Yazın canım sıkıldı, notlar almaya başladım bir anda baktım 40 sayfa olmuş. Hemen Selim İleri’ye gönderdim. Aydın Boysan’a gönderdim. İkisi de devam deyince, bir kitap çıktı ortaya. Çok hoşuma gitti yazmak. Üçüncü çocuğum gibi oldu ama çok zor kitap yazmak. Bu kadarla kalsın diyorum. Birisi alır da film çekerse ben de yaşlılığımı oynarım artık. Babanıza karşı çıkıp figüranlıkla başladığınız oyunculukta bu noktalara geleceğinizi hayal ediyor muydunuz, hayallerinize ulaştınız mı? Ediyordum. Ben bir ara çok ihtiraslıydım. Gençliğimde de vardı bu ihtiras. Ben bu işi becereceğim demiştim çünkü başka alternatifim yoktu. Lise döneminde edebiyat hocam, oyunculuğu aklıma sokmuştu. Eğer beceremeseydim bir sokak serserisi olurdum. Ortalıkta hiç bir işi beceremeyen biri olacaktım ama 35 sene dublaj yaptım, dublaj yönetmenliği, radyo oyunculuğu yaptım.Radyo piyesleri yazdım yani hiç boş durduğumu hatırlamıyorum. Bir tek herhalde Tanrı bana 1995 yılında, ‘dur sen biraz dinlen sana bir kanser kakalayayım dedi’ de öyle dinlendim. O dönemde hayat önümden film şeridi gibi geçti. Neler yaptım, neler yapmalıyım diye sorguladım. İki çocuğum beni hayata bağlayan en önemli unsurdu.
Bir açıklamanızda şakayla karışık; Kenan İmirzalıoğlu ve Bergüzar Korel’i Şehir Tiyatroları’nda göreceğinizi söylemiştiniz, bu gerçekleşebilir mi? Bu belki bir fanteziydi belki ama neden olmasın. Yani olacak, onların bir zamanı var şu anda. Çok para kazanıyorlar, buna zaman ayıramayabilirler ama zaman ayırdıklarında neden olmasın. Bergüzar zaten tiyatro kökenli, Kenan da kesinlikle becerir, ondaki iş disiplini birçok insanda yok. Atlatmış olduğunuz hastalıktan bahsetmek istemediğinizi biliyorum ama belki insanlara vermek istediğiniz bir mesaj vardır diye o süreci sormak istiyorum. Evet, bu konuda konuşmak istemiyorum ama bazen insanlara motivasyon gerekiyor. Ben umuda bağlıyorum, hiç umudumu kesmedim ve hiç umutsuzluğa düşmedim. Kansere yakalananların hepsinin düşüncesi böyle olmalı. Ben bunu yenerim, gelsin bir daha yenerim çünkü dört kere yendim. İki boğaz bir mide ve bir bağırsak kanserine yakalandım. Bağırsağım eksik ve midemin yarısı da yok ama umurumda değil. Gelsin gene yenerim yeter ki insan umudunu yitirmesin. İnsanlar kendine önem versin ve hastalığı erken teşhis ederek mücadele etsin.
52
53
O yüzden çok yenileceğimi zannetmiyorum. Burada da tuttuğumu koparacağım. Çünkü 7-8 aydır tekrar eski ihtirasa sahip oldum. Yeterli ihtirasın insanları başarıya götürdüğüne inanıyorum, tabi suyunu çıkarmadığınız sürece. Karadayı’dan sonra yeni projeler var mı? Tiyatroya devam edeceğim ama bir sinema filmi istiyorum. Dizinin bitmesini bekliyoruz, üç sezondur devam eden Karadayı, Haziran’da bitiyor. Bir sürü iş geliyor ama alamıyorum. Sadece İstanbul Kent Radyo’da her pazartesi 3 ile 5 arasında program yapmaya başladım. Haftalık canlı bir televizyon programı olursa onu da götürebilirim. Son olarak bir yolculuk dergisi olduğumuz için yolculuk deyince aklınıza neler geliyor? Yolculuk deyince gezdiğim yerler, bende iz bırakan Uruguay geliyor. Londra’yı çok severim. İtalya Toskana’ya iki kere gittim ama bir kere daha gideceğim. Oralarda o yeşilin, o üzümlerin arasında dolaşmak hoşuma gidiyor. Onun dışında Hırvatistan’ı görmek istiyorum. Genel anlamda seyahat etmeyi seviyorum. Bu seyahatlerde insanları gözlemleyerek besleniyorum. Oyunculuğun en önemli ham maddesi gözlemciliktir. İnsanları gözlemliyorsun, hangi olaylar karşında ne yapıyor ne ediyor bir gün lazım oluyor onları cebine koyuyorsun, bir rol geliyor, oradan onu çıkarıp kullanıyorsun.
EFSANELER
EFSANELER
Denize aşık gam kuşu
BUTİMAR
Orta Asya, Mezopotamya, Kafkaslar, Anadolu… ölümsüz efsanelerin kutsal toprakları. Bazen bir kuşun kanadında, kimi zaman çok başlı yılanın çıngırağında, şahlanan atın yelesinde, taşın kovuğunda, rüzgarın serininde, çoğu zaman dağın yücesinde… efsaneler. “Işık doğudan yükselir” misali efsaneler. Yüzlerce yıl öncesini bugüne, belki de bugünü yüzyıl sonraya taşıyacak efsaneler. Geçmişle kurduğumuz en mistik en masalsı bağımız. Bu sayımızda sizlere İran Mitolojisinde yer alan, bizde de filmlere, şiirlere konu olmuş denize meftun Butimar Kuşu’nun efsanesini derledik.
Yazı: Sema YEŞİLTAŞ
54
Pers mitolojisinde adı geçen Butimar kuşu, denize aşık bir su kuşudur. Her gün yakamozlarını dahi seyreylediği denizin adeta bekçiliğini yapar. Ve her daim dertlidir. “ya biterse, ya kurursa” diye diye kendini yer bitirir. Öyle ki bu halinden dolayı “Gam Kuşu” olarak bilinir halk arasında. “Her gün gördüğüm bu uçsuz bucaksız deniz, bir gün kurursa, ben ne içerim?” diye düşünüp kenarından ayrılmadığı denizin tek damlasını dahi içmez; ta ki susuzluktan ölene dek. Susuzluktan kurumaya yüz tuttuğu
55
anda bile, ihtiyacı olanın çok çok azını içip aza kanaat getirir. Böylelikle çok olana da erişeceğini düşünür. Meftunu olduğu denizi görüp sürekli dertlenen ve derdine çare bulamayan Butimar, divan edebiyatında aşıksevgili ikilisini betimlemede kulanılan önemli öğelerden biri oluverir. Aşığına yüz verip vermeme arasında gidip gelen bir sevgili ve sevgisine istediği karşılığı bulamayan, her daim dertli olan ve bundan pek de şikayetçi görünmeyen bir âşık; Butimar. Tutkunun, kanaatin ve düşkünlüğün simgesi Butimar.
DOSYA
DOSYA
Hayata çocuk gözüyle bakılan tek gün;
23 Nisan Savaş, kıtlık ve zor günler… Gencinden yaşlısına herkesi zor günlerin beklediği dönemlerde Atatürk geleceğe en güzel yatırımı yapar. Çocuklara armağan eder, 23 Nisan’ı. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak, çocuklara bayram olarak kutlanan tek gündür. Önemi saymakla bitmez…
İ
lk olarak 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılışının yıldönümü olarak kutlanmaya başlanan gün, 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılmasıyla tarihinin 1 Kasım olması düşünülmüş, sonrasında 23 Nisan Milli Bayramı’yla Hakimiyet-i Milliye Bayramı ile Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin tarih olarak kendiliğinden birleşmesiyle 23 Nisan Çocuk Bayramı olur. Hakimiyet-i Milliye Bayramı ile birleştirilen Çocuk Bayramı’nda amaç, savaş sırasında yetim ve öksüz kalan çocuklara bir bayram yaşatmak olarak ortaya çıkar. UNESCO tarafından 1979 yılının, Çocuk Yılı olarak anılmasıyla, Çocuk Bayramı uluslararası bir niteliğe kavuşur. Mustafa Kemal’in dünya çocuklarına mirası olarak bıraktığı bu önemli günde, 1933 yılında yine Atatürk tarafından başlatılan, yarının liderleri olacak çocukların makama kabul edilmesi, bugün makamın bir günlüğüne de olsa çocuklara teslimi şeklinde devam eder.
56
57
DOSYA
DOSYA
Devlet kademeleri de o gün rengarenk olur. Bir gün bile olsa, çocuklar yönetir tüm yurdu. O koltuktaki ilk icraatları sorulur yarının beylerine, hanımlarına. Pek çoğu ders niteliğinde yanıtlar verir büyüklerine… Yarının en güzel mirasıdır çocuklar. Bu mirasın ilk sahip çıkanı ise Atatürk olmuştur. Herkese de bu güne ortak olmak, geleceğin değerlerine sahip çıkmak düşer.
Türkiye’nin ulusal nitelikteki tek bayramı olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, aynı zamanda dünya üzerinde çocuklar için ilan edilmiş ilk bayram olma özelliği gösterir. İlk kutlanmaya başladığı günden bugüne, etkinliği artan ve dünya genelinde Türkiye’ye katılımın da arttığı Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, dünya çocukları arasındaki barış ve kardeşlik duygusunu pekiştirmesi açısından da büyük bir öneme sahiptir. Dünyada çocukların sahip olduğu tek bayramdır 23 Nisan… Mustafa Kemal, yine göstermiştir ileri görüşlülüğünü. Öyle ki öncesi de yoktur, sonrası da olmamıştır bu günün. Çocuğa değer verir çünkü Atatürk… Gelecektir çocuk, geçmişini bilerek, geleceğe yatırımdır. İyi yetişmiş bir çocuk, dünyaya hükmeder aslında. Bu yüzden yatırımın en mantıklısıdır çocuğa yapılan… Bugün bile tüm dünyanın kutladığı şenliktir 23 Nisan. Dünya üzerindeki pek çok ülke vatandaşı minikler birleşir bu topraklarda, hem Atatürk’ü anar, hem de kendilerine hediye edilmiş bu tek günün tadını çıkarırlar. Tüm hünerlerini sergiler çocuklar, 23 Nisan’da. Şiirinden şarkısına, oyunundan gösterisine renk renk çocuklar süsler günün anlamını.
58
59
SPOR
SPOR
Futbolun Babası
HAKKI YETEN
Siyah ve beyaz; gece ile gün gibi, iyi ile kötü gibi denge misali, hayat gibi... Beşiktaş, sadece bir spor kulübü değil adeta futbolda centilmenliğin sembolü. Ve bu yüz yıllık kulübün efsane ismi Hakkı Yeten... Nam-ı diğer Baba Hakkı. Bulgaristan Vodina’da başlayıp gönül verdiği Beşiktaş’ta sonlanan koca bir ömür. Farklı renklere gönül vermiş olsalar da Metin Oktay’ın, Lefter’in, önünde ceket iliklediği efsane futbolcu. Müthiş kafa vuruşları, balyoz gibi sağ, sol şutları, sürati ve kendine has çalımlarıyla ideal oyuncu tipinin en belirli numunesi Hakkı Yeten. Ölümünün 16. yılında anlatılagelen onlarca Baba Hakkı efsanesinden bir kaç tanesini derledik sizler için.
60
61
SPOR
SPOR
Vodina’dan Beşiktaş’a
Beşiktaş’a Transferi
Birinci Cihan Harbinde Çanakkale’de şehit olan Binbaşı Mahmut Nedim beyin altı çocuğundan biri olarak Bulgaristan’a bağlı Vodina kasabasında dünyaya gelir Hakkı Yeten. Babasının ölümünden sonra anacığı altı çocuğunu da yanına alarak Beşiktaş semtine yerleşir. Geldiklerinde daha bir yaşındadır Hakkı... Kaderin cilvesi midir, değişmez yazgı mıdır bilinmez ama Hakkı gibi iki abisinin de istikbalinin baba mesleğinde, askerlikte olacağı düşünülerek ağabeyleri Muhtar ve Nuri’nin peşinden o da askeri okula yazdırılır. Hakkı Yeten’e spor zevkini, bilhassa futbol merakını daha o yıllarda büyük ağabeyi Muhtar aşılayacaktır. Ağabeyi Muhtar, Harbiye futbol takımında oynadığı gibi aynı zamanda güreş ve boks yapan kıymetli bir sporcudur.
O döneme dair bir anısı ve Beşiktaş Futbol Kulübü’ne transferi şu şekilde anlatılır: Hakkı, 1931 yılında Karagümrük’ün dönemin ünlü oyuncularını kadrosunu takviye eden Bozkurt Spor Kulübü ile yaptığı maçta, geç kaldığı için ilk yarı oynatılmaz. İkinci yarı oyuna girerek 6 gol atınca, Beşiktaşlı yönetici, aynı zamanda Kabataş Lisesi’nin tarih öğretmeni Şeref Bey ve Fenerbahçeli eski futbolcu Zeki Rıza Sporel tarafından fark edilir. İyi oynamıştır ve transfer teklifi gecikmez. Baba Hakkı transfer teklifini aldığında 1924 şampiyonu Harbiye’de oynayan Muhtar abisine fikir danışır. Abisinden “hepimiz asker olduk, sen sivil ol bari” onayını alınca, tercihini Tarih öğretmeni Şeref beyden yani Beşiktaş’tan yana kullanır. Transfer olduktan sonra Beşiktaş’ın kendisine ayarladığı Cağaloğlu İnkilap Lisesi’ne gitmeye başlar, bir yandan da antrenmanlara çıkar. Liseden sonra Hukuk Fakültesi’ne girer. Futbolcuya kız verilmez yıllarında yaşandığından altın bir bileziği olsun ister kolunda. Fakat avukatlık diplomasını eline almasına rağmen hiç yapmaz.
Hakkı Yeten; Muradiye, Kuleli, Maltepespor, Halıcıoğlu gibi semt takımlarında futbola başlar. 1924 yılında Karagümrük alt yapısına girer. Bu sırada Halıcıoğlu askeri lisesinde öğretimine devam etmektedir.
Binbaşı babasından gelen disiplini, aldığı hukuk eğitiminden mütevellit adalet duygusuyla, Karagümrük’ün abisi Hakkı, kısa sürede Beşiktaş’ta Baba Hakkı olarak anılmaya ve hakkındaki rivayetlerle birlikte namı yürümeye başlar.
Sözünü dinlemeyen Şükrü’ye “Dur ulan” diye seslenir Baba Hakkı, “Dövmek için değil, öpmek için kovalıyorum” der. “Dövmek için değil, öpmek için” Baba Hakkı’ya duyulan korku elbette ki sevgi ve hürmet temelli bir korkuydu. Bir Beşiktaş-Fenerbahçe maçında Şükrü korner atacağı sırada Baba Hakkı yanına yaklaşıp, “Pas ver” der. Baba Hakkı bu, karşı gelmek mümkün mü? Ama Şükrü onu dinlemez, doğrudan kaleye yollar topu ve gol... Baba Hakkı başlar Şükrü’yü kovalamaya. Şükrü bir yandan kaçıyor, bir yandan bağırıyor, “Niye kovalıyorsun Baba? Gol oldu işte” Baba Hakkı, soluk soluğa “Dur ulan” diye seslenir. “Dövmek için değil, öpmek için kovalıyorum.” “Maça asılsınlar” Futbolun sadece kazanmak için verilen bir mücadeleden ziyade, milyonlara keyifli dakikalar vaat eden bir spor olduğunun da bilincindedir Hakkı Yeten öyle ki Şeref Stadı’nda oynanan bir Fenerbahçe-Beşiktaş maçında Beşiktaş 2-0 öndedir. Baba Hakkı Fenerbahçe kaptanını santra yuvarlağına çağırır ve kulağına eğilerek şunları söyler: “Arkadaşlarına söyle biraz maça asılsınlar, bu maçın zevki böyle çıkmaz.”
“İstanbul’a yürüyerek dönersiniz” Otoriter yapısı ve takım üzerindeki ağırlığı günümüz profesyonel futbolunda inanılması güç gibi dursa da Baba Hakkı’nın takım üzerindeki etkisini yaşanan şu iki olayda daha net görürüz: 1946 yılında oynanan Fenerbahçe- Beşiktaş maçında kırmızı kart gören genç futbolcu, Baba Hakkı’ya dönerek “çıkayım mı?” diye sorar ve Baba’dan “çık” komutunu aldıktan sonra sahayı terk eder. Bir başka maçta ise; 1941 yılında Harp Okulu ile Ankara’da oynanan ve ilk yarısı 3-0 yenik kapanan maçın devre arasında soyunma odasında “Dönüş biletlerinizi yırtarım, yürüyerek İstanbul’a dönersiniz” tehdidi sonucu maçın ikinci yarısında Beşiktaş’ın 6 gol atarak maçı 6-3 kazandığı bilinir. “Tebrik ederim evladım” Sadece Beşiktaş oyuncularının değil rakip takımlardaki oyuncuların da hürmetini ve sevgisini kazanır efsane futbolcu. Bir Fenerbahçe maçında Fenerbahçe’nin ünlü santrforu Suphi Ural nam-ı diğer Lawton Suphi Beşiktaş’a karşı muhteşem bir oyunculuk çıkarır, nefis de bir gol atar. O an Hakkı Kaptan’ın o gür sesi duyulur: ‘Buraya gel çocuk.’ Suphi Ural utanır, sıkılır ama çaresiz kaptana yaklaşır, ‘Buyurun efendim’ der. Hakkı Kaptan’dan sevgi dolu bir cevap: ‘Aferin. Golün çok güzeldi, tebrik ederim evladım.’
16 Nisan 1989’da ardında sahaya altın harflerle yazılmış unutulmaz bir isim, gönüllerde Futbolun Baba Hakkı’sı olarak veda eder. Sevenleri her ölüm yıldönümünde Zincirlikuyu’daki mezarlığında buluşarak ‘Baba’yı unutmadıklarını gösterir.
“Formayı taraftar giydirdi, taraftar çıkartır” Ateşler içinde yandığı maça formasının üzerine giydiği yeleğiyle çıkacak kadar aykırı ve nev-i şahsına münhasır Baba Hakkı’nın futbolu bırakması da yine kendine has ve bir anda olmuştur. İnönü Stadı’nın açılış maçında İsveç takımı AIK maçında seyirciler söylenmeye ve ıslık çalmaya başlar. Hakkı Kaptan ellerini her zaman yaptığı gibi beline koyar, tribünlere mağrur bir ifadeyle bakar. “Bu formayı bana taraftar giydirdi. Şimdi onlar isteyince de çıkarırım” der ve sahayı terk eder. 17 sene gururla taşıdığı Beşiktaş formasını çıkardıktan sonra da camiadan kopmaz ve bir süre Beşiktaş kulüp başkanlığını da yapar Hakkı Yeten. Ve bir Nisan günü 16 Nisan 1989’da ardında sahaya altın harflerle yazılmış unutulmaz bir isim, gönüllerde Futbolun Baba Hakkı’sı olarak veda eder.
Hakkı YETEN
63
TEST
TEST
Sessiz ve konforlu... Dizel araç olmasına rağmen gayet sessiz bir motora sahip ve yol sesi konusunda da oldukça başarılı. Motor gücünde bir değişim yapılmamış olmasına rağmen aracın hızlanması daha kısa sürede oluyor. Aracın önceki nesile göre hafifletilmiş olması, performansını olumlu etkiliyor. Ağırlığı 50kg azaltılan Yeni Auris’in gövdesinin üst tarafında kullanılan çelik sayesinde de gövde mukavemeti yüzde 10 oranında arttı.
Y
eni Auris ile İstanbul’dan kaçarak kısa bir yolculuğa çıktık. Bu ay test aracımızı dizel motora ve manuel şanzımana sahip 1.4 motordan yana kullandık. Genç çiftleri hedefleyen yeni Auris’in dış görünüşü, karım ve yolculuğumuz sırasında sohbet ettiğimiz insanların da beğenisini kazandı. Aracı test etmek amacıyla tercih ettiğimiz Kıyıköy’e ulaşmak için yola düştüğümüzde iki saatlik İstanbul’un yoğun trafiğine maruz kaldık. Pedalların düzeninden mi yoksa sertliğinden mi bilemem trafikte ayakları biraz rahatsız etti. Bir kez daha İstanbul’da kesinlikte otomatikten şaşmamak gerektiğine inandım. İstanbul sonrasında yolculuk oldukça rahat geçti. Çekmeköy’ün bozuk yolları, Kıyıköy’ün virajlı yollarına rağmen yorgunluk hissetmemem, Toyota rahatlığının yeni Auris modelinde de olduğunu anladım. Kullanımı oldukça rahat olan aracın konsolu oldukça sade tasarlanmış. Sportif bir tasarıma sahip araç spor bir otomobil havası yarattığı için gençlere hitap etmesi doğal. Aracın boyutlarında milimetrik oynamalar yapılmış olsa da bir önceki nesile göre daha geniş ve konforlu hissi yaratıyor.
Sessiz
Ekonomik ve
Hızlı
Test sürüşünü gerçekleştirdiğimiz Auris, çekici görünüm ve rahat sürüş özelliğinin yanında 90 BP motor gücüne sahip olmasına rağmen hızlı ve tatminkar ölçüde sessizliğiyle dikkat çekiyor. Yazı ve Fotoğraflar: Murat ERDOĞAN
64
Daha hafif olmasına rağmen daha güçlü materyallerin kullanıldığı üst gövde yapısı ve sürüş pozisyonunun 40 mm daha düşürülmesi yüksek hızda sürüş konforunu tamamlayan etkenler arasında yer alıyor. Ağırlık merkezinin düşürülmesi de diğer bir etken olsa gerek. Bu akılcı değişiklikler aracın daha yere yakın olmasını sağlarken yol tutuşu da hissedilir derecede iyileştirilmiş. Aracın yere yakınlığı patika ve çamurlu yollarda daha dikkatli olunmasını gerektiriyor. Şehir içinde ise emsallerin önüne geçebilecek konfor ve performansa sahip ve en önemlisi ekonomik.
Led farların olması, aracın kilitlendikten sonra farlarını otomatik kapatması ise farlarını sürekli açık unutan araç sahipleri için kurtarıcı nitelikte. 65
TEST
Park rahatlığı sunuyor Aracın güzel özelliklerinden biri de, park konusunda sorun yaşayan sürücülerin işini kolaylaştırıyor. Yeni Auris’in kolay ve akıllı park sistemi olan SIPA (Simple – Intelligent Park Assist) ile, ön ve arka yan tamponlar üzerinde bulunan sensörler kullanılarak sürücü çok daha dar alanlara otomatik olarak paralel park edebiliyor. Tüm araçlarında standart olarak sunulan yokuş kalkış desteği sürüş konforunu olumlu etkiliyor. Led farların olması, aracın kilitlendikten sonra farlarını otomatik kapatması ise farlarını sürekli açık unutan araç sahipleri için kurtarıcı nitelikte.
Toyota Auris 1.4 D-4D Advance M/M Motor: 1364 cc, 4 silindirli turbo dizel Güç: 90 hp @ 3800 d/d Şanzıman: 6-ileri, manuel 0-100 km/s: 12,5 sn Test tüketimi: Ortalama 5,5 litre/100 km Ağırlık: 1265 kg Bagaj hacmi: 353 litre Fiyat: 73.900 TL
66
67
BULMACA
68
BULMACA
69
Disiplin Başlığı
Disiplin Başlığı
a
i l d g in ra
g
P
Zirvede adrenalin rüzgarı
Zirvede olmayı sevenlerden misiniz? Öyleyse adrenalin dolu bir zirve macerasına hazır olun. Paragliding yani yamaç paraşütü ile zirvelerde süzülürken korku ve heyecanı aynı anda yaşayacaksınız. Türkiye’de özellikle Babadağ deyince ilk akla gelen sporlardan olan yamaç paraşütü için mevsim adeta göz kırpıyor.
70
71
Disiplin Başlığı
Disiplin Başlığı
Yamaç paraşütü (Paragliding) nedir? Yamaç paraşütü, hava sporlarıyla ilgilenen birkaç kişi tarafından 1980’li yılların başlarında bulunan, serbest paraşütlerle yamaçlardan koşarak kalkmaya olanak sağlayan bir ekstrem spor türüdür. Sivil havacılık mevzuatlarına göre çok hafif hava aracı (ÇHHA) sınıfına girer. Yamaç paraşütü, çok hafif hava araçları içerisinde en hafifidir. Kolay taşınabilir olması sayesinde, yolu olmayan tepelerden kalkış yapılabilir. Özel kalkış-iniş pisti gerektirmez. Doğal kaldırıcı kuvvetleri kullanarak saatlerce havada kalabilir, bulutlara kadar yükselebilir ve kilometrelerce mesafeler kat edebilir. Dünyada en yaygın ve hızlı gelişen havacılık sporudur. Paraşütün sırt çantasına sığacak kadar küçülebilmesi ve ağırlığının az olması nedeniyle bazı dağcılar tarafından dağların zirvelerinden inmek için de kullanılır. Yamaç paraşütünü, belirli sağlık koşullarına uyan hemen herkes yapabilir. Birçok kulüp, dernek, kurs vb. kuruluşlar bu sporun eğitimini vermektedir. Türkiye’de bu sporun eğitimini veren yaklaşık kırk civarında da üniversite kulübü bulunmaktadır. Kullanılan malzemelerin ithal ve özel olması nedeniyle maliyeti oldukça yüksektir. Ancak yine de diğer havacılık sporlarıyla karşılaştırıldığında uçmanın en ucuz yolu olduğu görülür. Yamaç paraşütü genellikle tehlikeli olarak bilinse de, kurallarına uyulduğu ve ciddi bir eğitim alınarak yapıldığı takdirde tehlike ihtimali azalmakta, adeta yok olmaktadır. Türkiye’de yamaç paraşütü ile 4000-5000 m yüksekliklere çıkılabilmekte, 100-200 km arasında mesafelere gidilebilmektedir. Türkiye mesafe rekoru 232 km’dir. Ayrıca yamaç paraşütü akrobasisi, diğer dallara göre daha çok manevra içerir.
Babadağ yaz kış trekking ve kampçılık alanı olarak tercih edilmektedir. Türkiye’de yamaç paraşütünün ilk yapıldığı yer olan Ölüdeniz dünyaca ün yapmıştır. Eşsiz doğası, güneşi ve denizi her sene binlerce yerli ve yabancı turisti büyüleyen bölge her çeşit outdoor aktivitesine uygun yapıdadır. Gelişmiş bir turistik merkez olan bölgede ulaşım, konaklama, yeme içme sorunu yaşanmamaktadır. Çevrede tekne turları ayrıca ilgi çekmektedir. Babadağ yaz kış trekking ve kampçılık alanı olarak tercih edilmektedir. Babadağ da toplam üç pist vardır. 1700 metre güney pisti kalkış için çok müsaittir. 1800 metrelik kuzey pisti biraz küçük ve diktir. 1900 metre kuzey zirve pistinin kalkış alanı oldukça rahattır. 1700 metrelik pist günün büyük bölümünde tam karşıdan güney rüzgarı aldığı için genelde buradan uçulur. Oldukça geniş olan piste aynı anda 20 civarında kanat serilebilir. Ölüdeniz kıyısındaki Belcekız plajı, uzun ve genişliği ile oldukça rahat ve güvenli bir iniş alanıdır. Nelere dikkat etmeliyiz? Özellikle sezonun başı ve sonu olan mevsim değişikliği aylarında havada hızlı değişimler olabilmekte ve kalkış alanına bulut inebilmektedir. Güney pistinde, öğleye kadar geçen sürede dağın batı ucundan gelen batı rüzgarı, sahte güney rüzgarı yaratarak yanıltabilmektedir.
72
73
TEKNOLOJİ
TEKNOLOJİ
SMS tacizi bitiyor
Facebook’tan para transferi başladı İ
lk olarak ABD`de kullanılacak olan bu uygulamanın yakın zamanda dünya geneline yayılacağı açıklandı. Yeni uygulamanın kullanımı oldukça basit. Messenger kullanıcısı, messenger`da dolar ikonuna tıklayarak banka kartlarıyla istediği her kişiye para transferi yapabilecek. Bu uygulama masaüstü bilgisayarların yanı sıra Apple ve Android telefonlarında da kullanılabilecek.
Sosyal medya devi Facebook, geçen ay itibariyle Facebook Messenger üzerinden para transferlerinin gerçekleştirilebileceğini duyurdu.
Elektronik cihazlar tene dokunarak yönetilecek
Tekno girişimcilere destek artırılıyor
4
Zanaat öğreticisi
Evet
Bir şeyin en üstü
U T İ S T E K T I P A K A M E R A A T A R A T G K E M A S A M E L E C İ N A S T N A L E L A İ T İ P R İ M A A K A Ç
Bilardo sopası
Y A
12
Şişe kapağı, mantar
Işık, fotoğraf Eski dilde milletler
Soylu
Yapay
Yansıma, yankı
İşin yapıldığı an
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı kapsamında 2015’te 580 gence 58 milyon lira destek vermeyi hedefledikliyor. Teknogirişim Sermayesi Destek Programı, yüksek eğitimli ve nitelikli gençlerin teknoloji ve yenilik odaklı iş fikirlerini katma değer ve nitelikli istihdam yaratma potansiyeli yüksek teşebbüslere dönüştürebilmelerinin desteklenmesi, izlenmesi, sonuçlandırılması ve sonuçların değerlendirilmesini kapsıyor. Girişimcilere, bu kapsamda hibe olarak en fazla 100 bin lira destek veriliyor. Program sayesinde gençler, nitelikli proje hazırlamayı ve kendi işlerini yönetmeyi öğreniyor. Programdan yararlanarak kendi işini kuranlar, TÜBİTAK’ın desteğiyle ABD’deki Silikon Vadisi’ne gönderiliyor. Şu ana kadar bu destekten 30 kişi yararlandı. Bu yıl 500’den fazla gencin bu destekten yararlanması hedefleniyor.
74
25 Aralıkta kutlanan yortu
Bir kelime türü, ilgeç
2
Parça
Evin bölümü, göz
Tok olmayan
Kanal, su yolu
2
3
4
6
7
8
Kötü, fena
11
Ad, unvan, etiket
Nonfigüratif
6
3
Unvan, titr
Zırhlı, hafif silahlı bir araç
5
9
10
M K A E R M A T T O İ N T R E Ş İ K M E A N M A E R
en uzun yol koşusu
Tarla sınırı
Her zaman
1
42,195 metrelik
T E T A N O S
B E T İ S A İ N Z
gramlık bir ölçü
Telefon sözü
1
S İ C İ L
Hangi dilde?
Taş Devri' nin son çağı ile ilgili Peru' nun başkenti
ANAHTAR KELİME
Gömüt, mezar Resmî belge kayıt kütüğü
5 Yarım kilo-
Dinde manevi bir varlık Kelimeyi farklı anlamlarda kullanma
İlham verici güç Maymunları içeren memeliler takımı
9
Yaylı bir at arabası
Ayaklı tabla
Yüz kuruş
P A R A F
Altın kökü
Sahne için yazılmış oyun
Bir tür pamuk
Bayağı, olağan
Kısa imza
Su geçirmez ceket
Dakika dakika
7
Açık yaradan giren hastalık
Mısır unuyla yapılan bir pide
Yanardağ ağzı
Görüntüleri alan alet
Cevizli bir Borazan kuşu sos
8
K İ K R A D N B E O R R İ M A K İ K L N E E O L D E A L O T D P A
Japon kökenli bir dövüş sporu
Ağaç bakımı
Bilim adamları elektronik cihazların deri üzerine yapıştırılan bir stiker ile kullanılmasını sağlayan teknoloji geliştirdi. İnsan biyolojisine uygun parmak hareketlerini tespit edebilen alıcıların yerleştirildiği çeşitli desenlerdeki esnek ve katlanabilir stikerlar ile örneğin cep telefonunu açmak ya da müzik dinlerken sesini ayarlamak mümkün olabiliyor. Üzerinde çeşitli dövme resimlerinin bulunduğu “iSkin”, tek ya da çoklu dokunmayı destekliyor. Projeyi Almanya Federal Eğitim ve Araştırma Bakanlığı fonluyor. 1 dolar maliyeti olan stikerin ticari olarak piyasaya ne kadardan sürüleceği henüz netleşmedi. İnsan vücuduna uygun silikon malzemeden yapılan alıcıların bir çok kere yıkanabileceği ve yakın zamanda sıcaklık ve nem ölçen alıcıların da eklenebileceği belirtilerek iSkin projesi ile hasta sağlık takibinin de yapılabileceği vurgulanıyor
11
Kenarları eşit olan
Tespihin başındaki uzun parça
10
12
Ç O C U K B A Y R A M I
Sözcük Avı: TABANLARI YAĞLAMAK
2 4 9 5 7 1 6 3 8
8 3 1 2 6 9 7 4 5
6 5 7 3 4 8 2 9 1
9 2 3 6 8 5 1 7 4
7 6 5 4 1 3 8 2 9
1 8 4 9 2 7 5 6 3
5 9 6 8 3 2 4 1 7
4 7 8 1 9 6 3 5 2
3 1 2 7 5 4 9 8 6
6 8 3 4 5 9 1 2 7
7 1 9 3 2 8 6 5 4
5 2 4 6 1 7 3 9 8
4 9 8 5 3 2 7 1 6
1 5 7 9 4 6 8 3 2
2 3 6 8 7 1 5 4 9
9 7 2 1 6 3 4 8 5
8 4 1 7 9 5 2 6 3
3 6 5 2 8 4 9 7 1
68. ve 69. Sayfadaki Bulmaca sayfasının cevap anahtarı.
5 yeni kavun çeşidi geliştirildi Bilim adamlarının 20 yıldan beri sürdürdükleri tohum ıslah çalışmaları neticesinde, küçük, mis kokulu 5 kavun çeşidi geliştirildi. Çukurova Üniversitesi’nde devam eden tohum ıslah çalışmaları meyvesini verdi. Üniversitede yetiştirilen 5 yeni kavun çeşidi, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tohumluk Kontrol ve Sertifikasyon Merkezi Müdürlüğü tarafından tescil edildi ve standart tohumluk kaydına alındı. Üniversite, nisan ve mayıs aylarında hasadı yapılan çok erkenci, yuvarlak, en fazla 1-1,5 kilogramlık, küçük, mis kokulu 5 kavun çeşidi geliştirdi. Bu kavunların diğer kavunlara göre daha küçük, daha kokulu ve hepsinden önemlisi de hastalıklara karşı güçlü olduğu belirtildi. Türkiye’de son birkaç yıl öncesine kadar hibrit yazlık kavun tohumları Hollanda, İsrail gibi ülkelerden satın alınırken, yerli hibritler de Türk ıslahçıları tarafından geliştirilmeye başlandı. Yüzde yüz yerli bu kavunların bu yaz tezgahlarda yerini alacağı açıklandı. Kavun tohumlarının önümüzdeki günlerde ihaleyle özel sektöre devredileceği öğrenildi.
75
Telefonu olan herkesin belki de en çok rahatsız olduğu konuların başında, tanıtım amaçlı sürekli gelen SMS mesajlarıdır. Milyonlarca tüketiciyi ilgilendiren izinsiz SMS ve e-posta gönderimleri artık yasaklanıyor. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) bürokratları yönetmeliğin alt yapısını birlikte hazırlıyor. 1 Mayıs’ta yürürlüğe girmesi beklenen Elektronik Ticaretin Düzenlenmesine Yönelik Kanuna ilişkin yönetmelik sonrası müşteriye gönderide bulunmak isteyen markaların önceden yazılı izin almış olması gerekecek. Kanunun getirdiği yükümlülüklere uymayan firmalara 1.000 lira ile 50 bin lira arasında değişen idari para cezaları uygulanabilecek. Her iletide iletişim kimin adına yapılıyorsa ona ilişkin bilgiler yer alacak. İndirim ve promosyonlar, katılım ve faydalanma şartları net ve anlaşılır olacak.
TEKNOLOJİ
Mutluluk kaç para eder? Mutluluğun maddi bir değeri var mıdır diye merak eden İngiliz araştırmacılar, mutluluğa maddi değer biçmeyi başardı.
A
raştırma London School of Economics Üniversitesi tarafından yürütüldü. 40 bin aileye, en çok hangi etkinliğin kendilerini mutlu ettiği soruldu. Mutluluk oranları, para ile karşılaştırıldı. Yapılan hesaplar sonunda, sanat ve sporun, kişinin yıllık geliri 18 bin lira artmışçasına mutluluk verdiği saptandı. Araştırmaya göre; kişiyi en mutlu hissettiren şeyin dans etmek olduğu ve dans eden kişinin yaklaşık 6 bin lira kazanmışçasına mutlu hissettiği ortaya çıktı. İkinci sırada yüzmek var. Yüzmenin verdiği mutluluğun maddi değeri 5 bin 800 lira. Yüzmeyi kütüphaneye gitmek takip ediyor. Kütüphaneye gitmenin maddi değeri ise 2 bin 500 lira. Araştırmada, insanları mutlu eden bu faaliyetlerin sağlık üzerindeki etkisi de hesaplandı. Düzenli olarak kültürel etkinliklere katılanların ve spor yapanların, toplum ortalamasından daha sağlıklı olduğu ortaya çıktı.
TEKNOLOJİ
Elektrikli uçak görücüye çıktı Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) elektrikli uçağını görücüye çıkardı. Kanat kısmında bulunan 18 motorunun tamamının elektrikli lityum demir pillerden elde edilen enerji ile çalıştığı uçağın şu an kullanımda olan modellere oranla ciddi bir yakıt tasarufu sağladığı belirtiliyor. NASA, henüz test uçuşlarına başlamayan uçağın fosil yakıtlara olan bağımlılığı da ciddi ölçüde azaltacağı görüşünde. 18 motorun birbirlerinden bağımsız olarak çalıştırılabildiği elektrikli uçağın önümüzdeki 2 sene içinde yaygınlaşması bekleniyor. NASA, bu araç ile sektöre yön vermeyi hedefliyor.
Sosyal medya kullanıcıları dikkat! TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen torba yasada özellikle sosyal medyaya yönelik öneriler büyük tartışma konusu oluyor. Bu düzenlemelerden bir tanesi, Twitter ve Facebook’ta sadece doğrudan mesaj yazanları değil, o mesajları paylaşanları da suçlu durumuna düşürecek. Torba yasadaki maddeye gire, “milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması” gerekçeleriyle Başbakanlık veya ilgili bakanlıkların talebi üzerine Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından internetteki içeriklerin çıkarılması ya da erişimin engellenmesine karar verilebilecek. Suç unsuru olarak nitelendirilecek içerikleri Twitter’da retweet yapanlar ve Facebook’ta paylaşanlara ceza verilecek.
Aselsan, elektrikli otobüs için düğmeye bastı
Facebook medya patronu oluyor Bir dizi medya şirketi ile görüşmeler yaptığı iddia edilen Facebook, yakın bir zamanda internetin en büyük haber sağlayıcısı konumuna yükselebilir. 1.4 milyar aktif kullanıcısı ile sosyal medyanın en büyüğü olma ünvanına sahip olan Facebook, yeni projesiyle medya alanında da monopol haline gelebilir. Şirkete yakın kaynaklardan elde edilen bilgilere göre, ABD merkezli şirket bir süredir aralarında The New York Times, National Geographic, Huffington Post, Quartz, The Guardian ve Buzzfeed‘in de olduğu medya kuruluşları ile dirsek teması halinde. Söz konusu görüşmelerin sebebi ise bu kuruluşların haberlerinin direkt olarak Facebook platformu içerisinde yer almasına imkan veren bir uzlaşmaya varmak. Başka bir deyişle söz konusu projenin hayata geçmesi durumunda sosyal medya devi aynı zamanda bir medya devine dönüşecek.
76
Ankara Gölbaşı’nda bulunan yerleşkesine toplamda 157 milyon dolarlık yatırım yapan ASELSAN, geleceğin ulaşım teknolojisi olan elektrikli otobüs üretmek için kolları sıvadı. TEMSA ile işbirliği yaparak seri üretime geçmeyi hedefleyen dev firma, duraklarda şarj olabilen elektrikli otobüsle çığır açacak. Peki elektrikli otobüsler neleri değiştirecek? Nasıl bir tasarruf sağlayacak? Uzmanlar, İstanbul’da İETT, Ankara’da EGO ve İzmir’de ESHOT gibi binlerce otobüs filosuna sahip olan toplu ulaşım kurumlarının elektrikli otobüslere geçmesiyle birlikte kaynak kullanımından ciddi oranda tasarruf sağlanacağını vurguluyor. Yakın gelecekte pillerin kapasitelerinin artması, maliyetlerin azalması gibi gelişmelerin yaşanmasıyla elektrikli taşıtların daha avantajlı hale gelmesi bekleniyor.
77
MODA
adidas
Gözlükte Fade to Grey koleksiyonu Bu yeni, eşsiz modeller özel ve alışılmadık materyallerin harmanlanmasıyla hayat buluyor. Giorgio Armani moda koleksiyonunun baskın kumaşı flanel, misket limonu rengi camlarla buluşuyor. Bu orjinal ayrıntılar, ikonik çerçevelere sade ve sofistike bir yorum katıyor. Modern lüksün özünü belirleyen, eşi benzeri görülmemiş ustalık ve tasarım harikaları
Originals Red Clash Kapsül Koleksiyonu adidas Orginals’ın yeni kadın koleksiyonu Red Clash, kırmızının yaşamsal enerjisinden ilham alıyor. Koleksiyonda, podyumları ve sokak stillini etkisi altına alan “çatışan desenler” öne çıkıyor; canlı ve enerjik kırmızı tonlar göz alıcı çizgisel baskılarla buluşuyor. adidas Originals Red Clash kapsül koleksiyonunda yer alan tayt ve track top’larda leopar baskıları parlak yılan derisi desenler ile buluşurken, track suit siluetlerinde yer alan gül ve kamuflaj desenleri aşk ve savaşın tezatlığını bir araya getiriyor. Koleksiyon yumuşak jarse ve Fransız Terry kumaşlar kullanılan modern kesim parçalardan oluşuyor.
Diva’dan yepyeni rengarenk kolyeler Osmanlı dönemine ait kolyeleri anımsatan renkli taşlarla süslenmiş bu yeni kolyeler üzerlerindeki hat sanatı ile güzel temenni duasını üzerlerinde taşıyorlar. Diva Pırlanta yepyeni bir kolleksiyon hazırlarken Osmanlı tarihinden günümüze gelen Hat sanatını güzel temenniler içeren mutluluk, sağlık, başarı huzur temalarını renkli taşlar ile süslediği tasarımlarına ekledi. Hat sanatının tüm inceliklerinin olduğu altın çerçeve içindeki renkli taşlarla süslenmiş bu şık kolyelerin içindeki temenni ile renklerin pozitif etkisi ile beslenip hayatınızın enerjisinin yükseldiğini hissedebilirsiniz. Şıklık ve ilahi mutluluğu içinde barındıran bu yeni kolyeler vazgeçilmeziniz olabilir.
İnci Deri 2015 İlkbahar/ Yaz Koleksiyonu Özgüveni Yüksek, Modern ve Şehirli Türkiye’nin moda ile kaliteyi birleştiren lider ayakkabı ve çanta markası İnci Deri; birbirinden renkli, tarz ve rahat modelleriyle dikkat çeken 2015 İlkbahar/Yaz Koleksiyonu’nu mağazalarında moda severlerin beğenisine sundu. Dünyada ve Türkiye’de trendleri yakından takip ederek, günümüzün modern ve sosyal hayatta aktif kadın ve erkeğinin ihtiyaçlarını anlayarak hazırlanan İnci Deri 2015 İlkbahar / Yaz Koleksiyonu, çizgisi ve renkleri ile yaz sezonunda, sokak modasının yansımaları ile şıklığı bir araya getiriyor.
78
79
FLO ile bahar
sizi çağırıyor
Baharın gelmesiyle birlikte ayakkabı modası da renkleniyor. Mevsim ne olursa olsun kadınların vazgeçilmezi olan ayakkabılar; söz konusu ilkbahar ve yaz olunca renklerin en göz alıcı tonlarıyla harmanlanıyor. FLO’nun 2014 İlkbahar/Yaz Koleksiyonu, geniş ürün yelpazesiyle kadınların ayakkabı tutkusunu farklı trendlerle yorumlayarak karşınıza çıkarıyor.
MODA
MODA
Ramsey 2015 İlkbahar-Yaz Koleksiyonu’nda Japon Bahçeleri’nden Gelen Esinti
Victoria’s Secret’tan Konfor ve Seksapeli Bir Arada Sunan İki Yeni Sütyen
Ramsey 2015 İlkbahar-Yaz Koleksiyonu, bu sezon ilhamını kendine özgü mimarisi, rengarenk çiçekleri, çeşitliliğin içinde kişiye sakinlik ve huzur veren yapısıyla Japon Bahçeleri’nden alıyor. Bej, yeşil, mavi, aqua gibi doğadan gelen renkleri; bordo, bakır gibi güçlü renklerin tonlarıyla harmanlayan koleksiyonda, oldukça iddialı tasarımlar yer alıyor.
Victoria’s Secret, iki yeni sütyen modeli So Obsessed ve Very Sexy Bare ile, markanın hayranlarına seksi görünüm ve mükemmel konforu bir arada sunuyor! So Obsessed, yeni Memory Fit süngeriyle seksi bir kaldırma etkisi yaratırken, Very Sexy Bare derin dekolte hatları ve kaymaz kumaşıyla farklı bir seçenek olarak dikkat çekiyor.
Vans: Desenlerin Gücü Adına Network erkeği bu sezon çok Net Network 2015 İlkbahar/Yaz Erkek Koleksiyonu, bu sezon net tavrıyla dikkat çekiyor. Giyimine özen gösteren ancak hazırlanmak için uzun vakit harcamak istemeyen erkekler, Network koleksiyonuyla zamansız şıklığı yeniden keşfediyor. Network erkeği bu sezon kullandığı renklerle de dikkat çekiyor. Grilerle yeşillerin buluşması, siyah ve beyaz kare desenlerinin küçük klein çiçeklerle birlikteliği ve indigo etkisiyle öne çıkan natürel tonlar yaz mevsiminin yeni ve fresh duruşunu temsil ediyor. Koleksiyonun öne çıkan tasarımları ise; kruvaze ceketler, formları genişleyen, pileli ve kısa paçalı pantolon modelleriyle denim gömlek ve ceketler oluyor.
Vogue Eyewear; Adriana Lima kampanyası Vogue Eyewear, 2015 İlkbahar-Yaz reklam kampanyasını, yeni marka yüzü Brezilyalı model Adriana Lima ile sunuyor. Dünya çapında lanse edilen reklam kampanyası; genç, yenilikçi ve moda öncüsü kadınlara hitap ediyor. Kampanya, Vogue Eyewear’in neşeli ve rengarenk karakterini mükemmel bir şekilde yansıtıyor.
80
Sezonun hit desenlerini yeni sezon koleksiyonuna taşıyan Vans, ilkbaharda sokak kültüründen ve orjinallikten vazgeçmiyor. Özgün çizgiler ve enerjik çiçeklerin yanı sıra Amerikana ve Safari baskılardan da ilham alan marka, ilkbaharın gelişini kutluyor. Desen oyunlarının farklı formlarda yer aldığı modeller şehrin ritmini yakalıyor. Günümüzün cool hippilerini efsanevi baskılarla yorumlayan markanın etnik baskılı tasarımları gezgin ruhların tercihi oluyor. 90’lara çağrışımı yapan Amerikana temalı modeller ise yıldızlar ve çizgilerle beraber koleksiyonda ön plana çıkıyor. Uzak diyarların esintilerinden etkilenen marka, zebra, zürafa ve leopar figürleriyle Safari akımına ayak uyduruyor.
Roberto Cavalli by Franck Muller İlkbahar 2015 Koleksiyonuyla Karşımızda Saat severlerin dikkatini çeken modeller, tasarımında ve teknik donanımında Roberto Cavalli ve Franck Muller’in imzasını taşıyor. İsviçre yapımı markanın ilkbahar modellerinde, canlı renkler, rose gold tonlarla ve taşların ışıltısıyla buluşuyor. Roberto Cavalli by Franck Muller yeni sezon koleksiyonu Saat&Saat mağazalarımızda ve saatvesaat.com.tr internet satış sitemizde sizleri bekliyor.
81
MODA
Stil sahibi çocukların adresi; Beymen Kids
MODA
Şehrin moda ritmi Blender’da atıyor
Vakko kadını, taze, doğal ve enerji dolu bir yaza hazır
Blender’da bu sezon en çok dikkat çeken markalar arasında ba&sh, paul&joe sister ve efsane tasarımcı Tomas Maier’in kendi adıyla çıkardığı yeni markası bulunuyor. 70’lerden ilham alarak tasarladığı koleksiyonunda bohem tarzı asil parçalarla buluşturan ba&sh, romantik bir tavır sergiliyor.
Beymen Kids, dünya markalarının birbirinden şık seçenekleri ile 2015 İlkbahar/Yaz koleksiyonlarıyla dikkat çekiyor. Eleven, Dolce&Gabbana, Dior ve Kenzo gibi moda devlerinin çocukları düşünerek tasarladığı modeller renkleri, desenleri, yumuşak kumaşları ve rahat formlarıyla şıklığı çocukların dünyasına taşıyor. Hayvan figürleri ve üç bo-
yutlu baskılarıyla dikkat çeken Dolce&Gabbana ve Kenzo bu sezon çocukların giyinirken en çok eğlendiği markalardan olmayı başarıyor. Stilinden ödün vermeyen çocukların favorisi ise cool tarzıyla dikkat çeken Eleven oluyor. Pastel tonlarda klasik ve şık desenleriyle farklılaşan tasarımları ile Dior’un asil duruşu çocuk koleksiyonlarına da yansıyor.
Bagozza’dan renklerin farklı tonları
Özgün ve şık silüeti ile her zaman fark edilen Vakko Kadını, 2015 İlkbahar-Yaz sezonunu taptaze, doğal ve enerji dolu bir ruhla karşılıyor. Vakko’nun 2015 İlkbahar-Yaz sezonu için hazırladığı beş farklı tema ile Vakko Kadını kimi zaman esprili, kimi zaman romantik, kimi zaman da meydan okuyan bir ruha bürünüyor. Baharla birlikte yaşanan uyanış ve tazelenme duygusunu yansıtan “Refresh” teması Vakko Kadınını taze ve ışıklı renklerle buluşturuyor.
En karanlık ortamda bile görünür olun!
Hafif ve nefes alan yapısıyla adeta sokakları kat edip her türlü araziyi aşmak için yaratılmış mükemmel bir koşu ayakkabısı olan Faas 100 Heartbreaker, sınırlarını spor aşkı ve tutkusuyla zorlayan tüm koşucular için tasarlandı.
Erkek giyimi denince, lacivertler, siyahlar, ekrular, griler akla gelir…Klasik renkler erkek modasına yön verir. Model kadar renklerin gücünü de önemseyen Bagozza, 2015 ilkbahar-yaz koleksiyonunda erkekleri, renklerin büyülü dünyasına sokuyor. Koi turuncusu, Osmanlı mavisi, indigo mavi, kırmızı bu yaz Bagozza erkeğinin farklılığını yansıtacak. Cesur ve iddialı giyinmeyi sevenlere alternatifler sunan marka, daha eğlenceli görünen erkekleri yaşamımıza katacak.
82
PUMA, spor kıyafetlerinin ve aksesuarlarının önemli bölgelerinde yansıtıcılı malzemeler kullanarak yüksek bir görünürlük ve daha fazla güvenlik sağlamak amacıyla yaratılan ICNY ile işbirliği gerçekleştirdi.
PUMA’nın performans uzmanlığının yeni ürünü olan Faas 100 Heartbreaker, ICNY’ın yansıtma teknolojisi kullanılarak tamamlandı.
83
BAKIM
BAKIM
Oriflame ile anı yaşayın
Oriflame’in yepyeni erkek parfümü Signature Zoom EdT ile anı yaşayın. Hayatı geçmişte, gelecekte değil şimdi yakalayın. Yeşil mandalinanın canlandırıcılığı ile gümüş huş ağacının zarif ve hayat dolu notalarının birleşiminden oluşan bu kokuyla, günün eşsiz anlarını asla kaçırmayacaksınız.
Lekesiz ve ışıltılı bir cilt için Pure Beauty’den White & Bright Temizleyici köpük, tonik, günlük losyon (20 GKF), gece kremi, göz kremi, serum ve yüz maskesinden oluşan Pure Beauty White & Bright serisi, bileşimindeki antioksidanlar ve besleyici özler sayesinde cilt lekelerini daha oluşmadan ortadan kaldırmaya yardımcı olur. Melanin üretimini
16 kokunun efsanesi
İki yılı aşkın süren titiz çalışmaların ve yoğun araştırmaların neticesinde, NISHANE, 16 Kokuluk yeni koleksiyonunu oluşturmanın heyecanını yaşıyor. Benzersiz esanslar tasarlanırken seçilen her bir koku notasının kendine özgün bir öyküsü var. Tek bir koku damlacığının dahi anıları canlandırma ve duyguları harekete geçirme yetisinden esinlenen NISHANE’nin her bir kokusu, en kıymetli anları Türkiye’nin hem göz hem de dudak makyajında 1 numaralı marölümsüzleştirmek için tasarlandı. kası olan AVON, bahar tazeliğini ve canlılığını makyaj ve tırnak
Avon’un bahar renkleriyle canlanın
henüz oluşum aşamasında kontrol altına alarak cildinizin gözeneksiz ve ışıltı görünmesine yardımcı olur. Cildinizi derinlemesine nemlendiren Bulgar gül suyu içerir. Özellikle White&Bright serum, düzenli kullanım sonucunda 28 günde ciltteki koyu lekeleri yok etmeye yardımcı olur.
cilası paletindeki renklere yansıtıyor. AVON, denizin derinliklerinden orman meyvelerinin pembelerine kadar 2015 baharının vazgeçilmez birçok rengini bir araya getiriyor.
Shiseido’dan yoğun enerji veren Total Regeneratıng Cream Gece uyku esnasında cildin doğal yenileme gücünü aktif hale getirerek cilde yoğun enerji veren, kırışıklıklar ve sıkılık kaybı gibi tüm yaşlanma belirtilerinin görünümünü minimize eden yüksek etkili gece nemlendiricisi. Masajla uygulandığında mikro kan dolaşımını hızlandırmaya yardımcı olarak daha sağlıklı, canlanmış bir görünüm sağlar. Her gece, cildi temizledikten ve dengeledikten sonra kullanılan ürün, yüze masaj hareketleriyle uygulanarak yüz kaslarının kuvvetlenmesine yardımcı olur.
84
85
Parfümü bir sanat eseri gibi gören ikilinin vizyonuyla, ilhamını tarih boyunca çok sayıda medeniyete kucak açan ve Anadolu’nun köklü gelenekleriyle modern sanatı harmanlayan İstanbul’dan alan NISHANE çok beğenilen Cologne Parfumée ve bitkisel mum koleksiyonu ardından bütün dünyada ses getirecek 16 kokudan oluşan iddialı extrait de parfum koleksiyonlarını da ürün gamlarına eklemenin mutluluğunu yaşıyor.
BAKIM
BAKIM
METACELL RENEWAL B3 yaşta, yaşlanmaya dur deyin
Cilt
bakımınızı
kişiselleştirin
ARTISTRY INDIGO SKIES
Dünyaca ünlü kozmetik markası Revlon; Watsons ile şimdi Türkiye’de
ile makyaja yeni bir soluk
1932 yılından beri kaliteden ödün vermeyen ürünleri ve eşsiz renklere sahip koleksiyonlarıyla, kadınların güzelliğine güzellik katan dünyaca ünlü kozmetik markası Revlon; dudak, yüz, göz ve tırnak ürün gruplarında pek çok çeşitle şimdi ve sadece Watsons Mağazalarında!
İster makyajsız taze bir cilt görünümü, isterseniz de son trendleri deneyeceğiniz mükemmel bir tuval elde etmeniz için cildinizdeki gözenekleri derinlemesine temizlemeniz büyük önem taşıyor. Dünyanın ilk 2’si 1 arada yüz epilatörü ve temizleme fırçası Braun Face’in yepyeni güzellik fırçaları sayesinde kadınlar cilt bakım rutinlerinin kontrollerini kendi ellerine alarak cilt kusurlarından kurutuluyorlar. Devrim yaratan yüz epilatörünün yanında Ekstra Hassas Fırça, Peeling Fırçası ve Makyaj Süngeri seçenekleriyle kişisel cilt bakımınızı yaparak ışıltınızı ortaya çıkarabilirsiniz.
%5 Niasinamid, %2.5 sıkılaştırıcı tri-peptit konsantrasyonu ve %15 saf gliserinin eşsiz uyumu sayesinde Metacell Renewal B3, güneş ışınlarının neden olduğu foto yaşlanmanın erken belirtilerini azaltır, hücresel yenilenmeyi hızlandırarak cildi yeniler ve cildin daha aydınlık ve sıkı bir görünüme kavuşmasını olmasını sağlar. İçerdiği yüksek konsantrasyonlu etken maddeler ciltteki kızarıklıkları, lekelenmeyi azaltır ve nem seviyesini arttırır.
Cildinizin gençlik ışıltısını Shiseido Superior Radiance serum ile belirleyin Future Solution LX Superior Radiance Serum, cildinizin geleceğini belirliyor. Sıvılaştırılmış inci tozu içeriği ile bir inci kadar değerli gençlik ışıltınızı geri kazanmanıza yardımcı oluyor. Eşit olmayan cilt tonunu, yaşlanma belirtilerini ve lekeleri önleyerek gelecekte oluşabilecek yaşlanma belirtileriyle de şimdiden savaşıp, gençlik ışıltısı sunuyor. Tüm cilt tipleri için uygun olan ürünün sabah ve akşam olmak üzere günde iki kez nemlendiriciden önce kullanılması tavsiye ediliyor.
86
MAKE UP FOR EVER’dan dengeleyici seri “STEP 1” MAKE UP FOR EVER, kusursuz cilt makyajı için Primer kategorisindeki PRO Experts serisine ait olan tüm ciltlerle uyumlu STEP 1 SKIN EQUALIZER’ı sunuyor. Dünyanın en çok satan ilk beş premium cilt bakım markasından biri olan ARTISTRY, sabırsızlıkla beklenen Indigo Skies İlkbahar Renk Koleksiyonunu satışa sundu. ARTISTRY Global Makyaj Sanatçısı Rick DiCecca, geliştirdiği ARTISTRY Indigo Skies Renk Koleksiyonunu tanıtırken her ruh haline uyan yeni bir görünüm yaratma özgürlüğü verecek bir seri olmasına özen gösterdiklerini vurguladı.
Shiseido’dan göz ve dudak için çift etkili bakım kremi
Avon Luck la Vie ile şans her anın parçası oluyor AVON, kadınları her gün harika bir macera heyecanını yasatmak için yeni parfümü AVON Luck La Vie’yi sunuyor. Uluslararası ödüllü tenis yıldızı ve stil ikonu Maria Sharapova’nın yüzü olduğu parfüm, muhteşem notalarla göz alıcı bir hayat vaat ediyor.
Fondötenin etkisi 3 kata kadar güçleniyor STEP 1 SKIN EQUALIZER, cildi makyaja hazırlamanın da ötesine geçerek; cildi dengeliyor, yumuşatıyor ve sağlıklı bir ışıltı kazandırıyor. Fondötenin etkisini üç kat artıran STEP 1 SKIN EQUALIZER, 6 farklı cilt sorununu görünmez kılıyor. Fondötenin performansını ve kalıcılığını artıyor. STEP 1 SKIN EQUALIZER primer ürünler iki kategoriye ayrılıyor, STEP 1 SKIN PREPARATORS, ürünler cilde matlık kazandırıyor, yumuşatıyor, nemlendiriyor ve besliyor. Ayrıca yağlı, kuru, nemsiz ve belirgin gözenek gibi cilt sorunlarını ortadan kaldırıyor. İkinci kategori STEP 1 COLOR CORRECTORS ise cilt tonunu dengeliyor.
Hem göz hem de dudak çevresi için etkili olan Eye and Lip Contour Regenerating Cream, düzenli kullanım sonucunda göz ve dudak çevresinde yaşlanma etkilerine karşı savaşıyor. Göz çevresindeki koyu halkalar,esneklik kaybı,kırışıklık ve sarkma görünümüne karşı etkili olan ürün aynı zamanda dudak çevresindeki kırışıklıkları hedef alır. Ürün fiyatı: 469 TL
87
Disiplin Başlığı
Disiplin Başlığı
Dalyan Köfte
Köri Soslu Tavuklu Makarna
Malzemeler
Hazırlanışı
1 kg kıyma 2 adet kuru soğan 6-7 dilim bayat ekmek 2 yumurta Kimyon Karabiber tuz
Hazırlanışı Malzemeler Kıyma, bayat ekmek, rende soğan yumurtayı karıştırıyoruz. Baharatları da ekleyip yoğuruyoruz. Alüminyum folyoya dikdörtgen olacak şekilde yayın. İçerisine haşlanmış yumurta, havuç ve bezelyeleri ilave edin. Folyo yardımıyla köftemizi rulo yapıp bir saat kadar dinlendirin. Bolca yağlanmış bir tepsiye yerleştirerek, üzerine yumurta akı sürün. Daha önceden 200 derecede ısıtılmış fırında pişirerek servis edebilirsiniz.
iç malzemeleri 4 adet yumurta 5-6 çorba kaşığı konserve bezelye 5 -6 adet orta boy havuç Sıvı yağ
88
Yarım paket penne makarna 1 kutu krema 2 parça kemiksiz but (tavuk) 9-10 adet mantar 1 tatlı kaşığı köri 1 yemek kaşığı tereyağı Kaşar peyniri
Makarnayı haşlıyoruz. Bir başka tencerede tereyağı ve küp şeklinde doğradığımız tavukları ilave ediyoruz. Tavuklar suyunu çekene kadar pişirip, mantarları ilave ediyoruz. Mantarlar da suyunu çektiğinde, kremayı, köriyi ve tuzu ilave edip yaklaşık üç dakika pişiriyoruz. Hazırladığımız karışımı makarnaya ilave ederek karıştırıyoruz. Tercihe göre rendelenmiş kaşar peyniriyle de servis edilebilir.
89
setra 415
KAPI
KAPI
1
4 5
6
7
8 9
10
11
12 13
14
15
16 17
18 19
20 21
22
23
24 25
26
27
28 29
30
31
32 33
34
35
36 37
38
39
40 4
2 7
3 8
4
KAPI 1 6
city 46
4
5
KAPI 3 8
16
7
15 20
12
14 19
11
13 18
10
16 17
9
15 20 21
12
19 24 25
11
23 32
43
39
48
44
40
34
30
26
31
27
23
32
28
24
39 44
40
36
42 43
35
41 46
38
45
37
33
22
31 29
47 54
36
53 58
35
57
setra deluxe 40
3 8
4
9
5
1
10
6
2
15
11
7
3
16
12
8
4
city 46
1 7 12 14
KAPI
5 11 13
KAPI
9 16 18
15 17 22
13 20 21
1
10
6
2
19
15
11
7
3
24
20
16
12
8
4
20
19 24
5
14
23
19
17 23
9
18
24
21
36
13
22
23
32
35 40
17
26
32
28
36
28
31
39 44
21
30
31
27
41
25
34
35 40
27
25
43 48
29
38
44
26
25
47 54
33
42 39
KAPI
4
30
29
29
45 53 58
33
49 57
37
51
37
se KAPI
41 46 43
3
8
50
45 49
2
7
KAPI
45
41
37
33
46
42
38
34
43
39
35
31
44
40
36
32
29
25
21
17
13
9
5
1
34
30
26
22
18
14
10
6
2
31
27
23
19
15
11
7
3
36
32
28
24
20
16
12
8
4
se
33 38 35
KAPI
37 42
41 40
46 39
45 44
50 43
49
setra 417 koltuk 54
49
45
41
37
33
29
25
21
17
13
9
5
1
54
50
46
42
38
34
30
26
22
18
14
10
6
2
51
47
43
39
35
31
27
23
19
15
11
7
3
52
48
44
40
36
32
28
24
20
16
12
8
4
KAPI
53
KAPI
24
KAPI
8
neoplan city line
1
6
KAPI
5
16
12 15
11 14
10 13
18
9
17
23
28
22
30
27
32
21
29
34
31
36
20
33
38
35
40
19
37
42
39
26
41
46
25
45
KAPI
3
12
28
KAPI
7
16
32
KAPI
11
20
27
36
KAPI
9 13 17 21 25 29 33 37 41 45 49 51
15
KAPI
19 24
31
40
WC
23
35
48
39
52
44 47
43
51
KAPI
5 9 13 17 21 25 29 33 37 41 45 49 53 57 61
setra deluxe 40
3
5
2
1
1
1 5 9 1 1 2 2 2 3 3 4 4
GÜNCEL
Kısa Film Yarışması Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği, Yeşilay’ın desteği ile “Uyuşturucu ve Farkındalık” konulu en iyi senaryoların seçileceği Kısa Film Senaryo Yarışması düzenleniyor. Günümüzde kolayca temin edilebilen yeni ve çok tehlikeli uyuşturucu türleri gençler için ciddi bir tehdit ve tehlike oluşturmaktadır. Madde bağımlılığına farkındalık oluşturma amacıyla, Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SETEM) tarafından Yeşilay’ın desteği ile “Kısa Film Senaryo Yarışması” düzenleniyor. Uyuşturucu ve Farkındalık konulu en iyi senaryoların seçileceği yarışmada, gençlerin ve ebeveynlerin uyuşturucunun zararları hakkında farkındalık düzeylerinin arttırılması ve uyuşturucuya karşı gençlere bir mücadele alanı oluşturması amaçlanmaktadır. Yarışmacıların gençleri ve ebeveynleri düşünmeye sevk edecek, en fazla 3 sayfa olacak şekilde senaryoları hazırlamaları gerekmektedir. Yarışmacılar tarafından hazırlanan senaryolar en geç 8 Mayıs 2015 Cuma saat 19:00’a kadar gönderilmelidir. Katılımcılar tarafından gönderilen senaryolar profesyonel jüri tarafından, yarışma konusuna uygun olarak, en etkili ve özgün hikayeye sahip, prodüksiyon açısından uygulanabilir özellikte 3 senaryo seçilecektir. Değerlendirme sonuçları 15 Mayıs 2015 Cuma günü www.setemakademi.com sitesinde ilan edilecektir. Derece alanlara ayrıca telefon ve e-posta yolu ile bilgiverilecektir.
Ankara’da komedi festivali 1-12 Nisan tarihleri arasında Ankaralı seyirciler bol bol kahkaha atma fırsatı bulacak. Türkiye’de ilk kez düzenlenen komedi festivali, 1 Nisan Dünya Şaka Günü’nde Ankara’da başlayacak. 12 Nisan’a kadar devam edecek festival süresince ünlü güldürü sanatçıları Başkentli komediseverlerle buluşacak. Uluslararası nitelikteki festivalde diğer ülkelerden sanatçılar da sahne alacak ve çeşitli sergiler açılacak. Ankara Kültür Sanat Etkinlikleri tarafından düzenlenen 1. Ankara Uluslararası Komedi Festivali, Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıyor. Adı Ankara ile özdeşleşecek kalıcı bir komedi festivaline kavuşması hedefiyle başlatılan festivalde, 1-12 Nisan tarihleri arasında Ankaralı seyirciler bol bol kahkaha atma fırsatı bulacak. Program detaylarını www.ankarakomedifestivali.com adresinden takip etmek mümkün.
100