Aklımda Kalan En Güzel Şey Ümmühan ATAK
Nusret Abi’yi ilk gördüğümde küçük bi şeydim ben. Daha sonra çokça tanık olacağım ve beni kendine her seferinde hayran bırakacak konuşmalarından birini yapıyordu. Hayran olduğum şey, inişli çıkışlı konuşmasının tam anlamıyla teatral nitelik taşımasıydı. Gün geldi, bana selam verdi. Haftalarca uzaktan izlediğim ve mütemadiyen ciddiyetle “edebiyat tartışmaları” yaptığını gördüğüm bu “ukala adam”, nasıl oldu da bana o kadar sıcak sesle selam vermişti, şaşırmıştım. Fakat sonra gördüm ki muhatabına şaşkınlık vermek onun bir parçası. “Allah seni cennetine hapsetsin, e mi!” derken de karşısındakine önce şaşkınlık, ardından tebessüm armağan ediyordu hep. “Haspolmak” ve “cennet” kelimelerinin bu denli kusursuz bir duaya dönüştüğünü görmek, sadece beni anlık ikileme sokmuyordu tabi. Daha sonraları bu “beddua” görünümlü duayı başkalarına söylerken de önce bize bakıyor, bu şakasına bizi de ortak ediyordu. Onunla son konuşmamız bir telefon görüşmesi oldu. Dergide mutsuz ve suratsız öylece otururken gelen telefondan Nusret Abi’nin sesini duydum. Bu sesi o an için sadece duymuş olmak bile beni rahatlatmıştı. Nasıl desem, o günlerNusret Özcan
29